Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 108

V H A R L E O U I N

ost
ird
T

B
*
\
1
3

ma
1

1
/l
7*
1
■T
ara
T
r
>
<
>
H
li -

>
3
m
ize
G

i
p
ita

Sharon Keııdrick
K

y g Kesişen Hayatlar
LO

‘ * M aisey Yat es
,2
6
İ
o
Sana M e c b u ru m
x
ost
Sharon Kendrick

ird
Kesişen Hayatlar
E llie B rook s'u n hayatı, m ilyarder A lck Sarantos ile tanıştığı gün

B
* rayından çık m ıştı. Ö n ce işin d en k o v u lm u ş, sonra da onun ço cu ğ u n a
h am ile o ld u ğu n u öğ ren m işti. A lek , sad ece tutkulu ve ateşli bir g e c e
g e çird iğ in i san ıyordu am a E llie bir gün ortaya çık ıp , d o ğ m a m ış ç o c u k ­

ma
larının babası old u ğu n u v e k e n d isiy le e v le n m e sin i talep e d in ce ö n ce şok
o lm u ş, sonra da bu isteği kabul etm işti. E llie, tam k en d isin e tam am en
yaban cı bir adam la e v le n m e y e k alk ışm ış olm asın d an dolayı tereddütler
ara
yaşam aya b aşlam ıştı ki, karnındaki b e b e ğ in tekm elerini h issed erek ,
n eden b ö y le bir işe k a lk ıştığın ı hatırlayıverd i.
T
Her şey bebek için d i...

Maisey Yates
-

Sana Mecburum
mli

C harity W yatt’ın b ab ası, R o c co A m a ri’vı dolan dırm ıştı am a R o c c o nun


intikam ından n asib in i alacak olan kişi C h arity’di.
ize

Y atağını g ir e c e k ti...
C h a rity ’nin bekâretini bu g iz e m li İtalya'na v e r m e siy le , borç kapanm a­
pG

lıydı ancak g e çirilen ateşli g e ce n in b ek len m ed ik son uçları oldu.


Varisini ta şıy a c a k tı...
Ç ocu ğu n u n k en d isin d en daha iyi bir hayat y a şam asın ı istey en Charity,
R o c c o ’dan parasal yardım istedi.
ita

A n cak R o c c o ’nun varisin i m eşrulaştırm ak gibi p la n la n vardı.


Ve onun karısı olacak tı.
K

ISSN 1309-7547
06
<1 HARLEQUIN*
www.harlequintr.com
Bandrol U y g u la m a s ı n a İlişkin Usul
v e E s a s la r H a k k ı n d a Y ö n e tm e liğ in
5 ’ n c i m a d d e s i ç e r ç e v e s in d e b u y a y ın ı n
47 713 0 9 754000 bandrol t a ş ı m a s ı z o r u n lu d e ğ ild ir
Fiııun: 1L 9 0 TL / Kıbns: 15.90 TL HQN HL-2 2015/06
Maisey Yates

ost
ird
B
Sana Mecburum

ma
ara
~ ONE NIGHT WITH CONSEQUENCES
-T
mli

Çeviri
ize

E sra Çetin
G
p

EKİP A.Ş.
ita

Mühürdar Cad. Uras Apt. No.83/1


K

Kadıköy - İSTANBUL
Tel: (0216) 418 12 72 (pbx) Faks: (0216) 338 87 12
info@harlequintr.com - www.harlequlntr.com
www.f acebook. com/harl equinbeyazdizi
twitter .com/hariequintr
ost
ird
B
Rocco Amari
Romanın erkek kahramanı

ma
C haritv W vatt
Romanın kadm kahramanıara
-T
Nolan W vatt
Charity’nin babası
mli

Nora
Rocco’nun sekreteri
ize
pG

Lilia, Analise. Lucia. Marr.n


Rocco ve Charity’nin çocukları
ita

Leon Carides
Rocco’nun eskiden iş yaptığı Yunanlı bir iş adamı
K
ost
ird
B
ma
-BİRİNCİ BÖLÜM-

ara
ÖĞLEN bir buçukta, The Mark’ta benimle buluşacaksın. Gönderdiğim
elbiseyi giyeceksin. Bu paketin içinde elbisenin altma giyeceğin çamaşırlar
var. Bu, tartışmaya açık değildir. Eğer söylenenleri yapmazsan, bunu anla­
-T
rım. Ve sen de bunun için cezalandırılırsın. — R
C h ARITY Wyatt, sehpanın üstünde duran alışveriş paketine baktı.
Üzerindeki ünlü iç çamaşırı markası gözüne ilişti. İçi renkli kâğıtlarla kap­
mli

lıydı ve kâğıtların altında içinde kart olan beyaz bir zarf vardı. Charity,
bunu biliyordu, çünkü zarfı açmıştı. Ve kartta yazanları öfkeyle okumuştu.
Kart şimdi paketin içindeydi. Onu tekrar okumak istemiyordu.
ize

The Mark. Buluşma yeri için akıllıca bir seçimdi. Charity’ nin, tama­
men onun insafına kalmış olduğunun bir göstergesiydi. Charity bundan
pG

nefret ediyordu. Kaybeden tarafta olmaktan nefret ediyordu.


Bir yıl boyunca hiç iletişime geçmeyip sonra aniden hayatına dalan ba­
basını reddetmesi gerekirdi. Bir kere daha, Charity. Sadece bir kere daha...
Sadece bir kere daha ve sonunda her şey mükemmel olacaktı. Bunu kaç
defa duymuştu? Meşhur gülümsemesi, babasını her zaman istediği yerlere
ita

götürmüştü. Ah, Charity, onun etrafında olmayı nasıl da istemişti. Onun bir
parçası olmayı. Gittiği her yere götürecek kadar kızına değer vermesini.
K

Babasının ne zaman döneceğini merak ederek, büyükannesinin kanepesinde


daha fazla vakit harcamamayı... Babası 'işe ’ gittiğinde, yalnız kaldığı boş
dairede korkutucu geceler geçirmemeyi...
Babası mükemmel sonucu elde ettiği anda hepsi sona erecekti.
Charity de, her zaman sözünü ettiği o ışıltılı dünyaya onunla birlikte yü­
rümek istemişti. Her şeyin kolay olduğu, birlikte olabilecekleri o dünyaya.
Ama her zaman tek bir iş daha kalmış olurdu.

ost
Tüm hayatı boyunca babası, fırtınaların ardından gökkuşağının çıkaca­
ğına dair söz vermişti. Ancak Charity 'nin şimdiye dek gördüğü tek şey:

ird
Gök gürültüsü ve şimşek olmuştu.
Babası şehri terk ettiği anda, başının belada olduğunu anlamıştı. Ancak

B
o kalmıştı. Çünkü gidecek başka bir yeri yoktu. Çünkü burada bir hayatı
vardı. Yakalanmayacağından emindi. Her zaman öyle olmuştu.
Sessizlik altı ay sürmüştü. Altı ay boyunca, hayaffher zaman olduğu
gibi devam etmişti. Babasının ihanetiyle başa çıkması altı ay sürmüştü.
Kendisine güçlü bir düşman edindiğini unutmak sadece altı ayını almıştı.

ma
Ve şimdi bu... Emirlerle dolu bu not...
Telefonla görüştükten bir gün sonra gelmişti.
ara
Charity, onun neye benzediğini biliyordu. Rocco Amari ünlü biriydi,
medyanın favorisi olan çapkın bir işadamıydı. Erkek mankenlere benzeyen
bir görünüşü, parlak arabaları ve çekici kız arkadaşları vardı. Onu daha
T
önce fotoğraflarda görmüştü ama sesini duymamıştı. Düne kadar. O çağn
gelene kadar. Ondan kaçamayacağım, saklanamayacağını hemen anlamıştı.
Küçük dairesini, restorandaki işini ve arkadaşlarını arkasında bırakma­
li -

dan, pilisini pırtısını toplayıp ortadan kaybolmadan bunu başaramazdı.


Tıpkı çocukluğundaki gibi buhar olup uçmalıydı.
m

Hayır. Tekrar öyle bir insan olması mümkün değildi. İnsanların dünya­
sında yaşayan bir hayalet hiçbir şeye dokunamaz. Bir şeyin parçası olamaz.
ize

Bu yüzden kalmıştı.
Ki bu, hiç istememesine rağmen adamı kandırması ânlamına geliyordu.
pG

Böylelikle, onunla olan bu işe bir son verebilmeyi ve kendi yoluna gidebil­
meyi umuyordu. Adama gitmek ve masumiyetini kanıtlamak zorundaydı.
Ancak Rocco, Charity’ nin kurallarına göre oynamamaktaydı.
“Charity Wyatt? ”
“Evet?”
ita

“Daha önce hiç konuşmadık, ama benim kim olduğumu biliyorsun.


Rocco, Rocco Amari. Sende bana ait olan bir şey var, benim sevimli küçük
K

hırsızım." Sesi derindi, İtalyan olduğu her hecesinden belliydi. Kendisine


özgü bir tadı olan, tıpkı viski ve sigara gibi dumanlı bir sesti.
14Ben bir hırsız değilim, ” dedi Charity, sesine samimi bir ton ekleyerek,
“Babam bir dolandırıcı ve o—"
“Ve sen de onun suç ortağısın,,f dedi Rocco, kat 7 bir sesle.
"Açıklamam gerek. Bana yalan söyledi. Ne yaptığımı bilmiyordum!"
“Evet, evet. Masumiyetinle ilgili çok hoş yakarışlar bunlar: Ama ben
duygusuz biriyimdir. ”
Charity, babası gittiğinde hissetmiş olduğu her şeyi hatırlamaya, kendi­

ost
sini acı çekmeye zorlamaya çalışarak dudağını ısırdı. Böylece, karşısındaki
adam aslında olmayan gerçeği duyabilirdi. "Ama sizden bir şey çalmak

ird
istemedim. ”
“Ama yine de, kendimi bir milyon dolanm eksilmiş olarak buldum. Ve

B
baban hiçbir yerde bulunamadı. Durumun düzeltilmesi gerek. ”
“Eğer babama ulaşabilirsem, parayı iade etmesini sağlarım.” Ancak o
paranın çoktan diğer varlıklara yatırılmış olduğunu biliyordu.
“Ama babana ulaşamıyorsun, değil mi?"

ma
Hayır. Hayır ulaşamıyordu. Ulaşsa bile, onun, kendi kellesini ortaya
koyarak kızını bu beladan kurtaracağından şüpheliydi.
“Ancak, " diye devam etti Rocco, “sana bir önerim var... Bir anlaşma. ”
14Bir anlaşma mı? ”
ara
"Evet, ama ben önemli meseleleri telefonda tartışmam. Yarın gerekli
talimatları alacaksın. Onlara uy, yoksa fikrimi değiştiririm. Ve seni mah­
T
kemeye veririm. Ve sen, Bayan Wyatt, dolandırıcılık ve hırsızlık suçuyla
hapiste bir hayli zaman geçirirsin. ”
li -

V e böylece Charity, kartta yazan talimatlar, iç çamaşırları ve bakmaya


m

korktuğu için hâlâ torbada duran elbiseyle birlikte kendini bu halde buldu.
Ancak elbiseyi görmezden gelmesi onun yok olmasını sağlamayacaktı.
ize

Rocco’yu görmezden gelmesi de, ondan kurtulmasını sağlamayacaktı, ö z ­


gürlüğünü tehlikeye atan tehdidi ortadan kaldırmayacaktı.
pG

O buluşmaya gitmek zorunda kalacaktı. Rocco’nun talimatlarına uymak


zorunda kalacaktı. Ama sonrasında ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu.
Gözleri tekrar iç çamaşırı paketine kaydı ve tiksintiyle ürperdi. Adamın
teklifinin ne olacağım bilmiyordu, ancak içine bir şüphe düşmüştü. Hiç de
mantıklı olmayan bir şüphe. Aptalcaydı, elbette.
ita

Çünkü adamın, intikam veya bir milyon dolar yerine kendisini isteye­
ceğini hayal bile edemiyordu. Ama işte iç çamaşırları karşısında duruyordu.
K

Endişeleri ne olursa olsun, boyun eğmekten başka çaresi yoktu.


Ya bunu yapacaktı ya da hapsi boylayacaktı.
İç çamaşuı paketi gözünü korkutuyordu, ancak hapishanelerde giyilen
turuncu bir tulum çok daha beterdi.
Charity adalete asla inanmamıştı.
Babası, Robin Hood masalım anlatmıştı. Hırsızların kahraman olduğu
ve üniformalıların, zengin ve seçkin kişileri desteklemek amacıyla etrafları­

ost
na aşılması imkânsız duvarlar ördüğü çarpıtılmış masalları.
Evet. Kanunlar, kötülükten başka bir şey değildi. Hapishane ise onun

ird
gibi insanların başına gelebilecek en kötü kaderdi, çünkü orada yok olabilir­
lerdi. Dışarıdaki hiç kimse, onlar gibi, toplumun en alt tabakasında bulunan

B
insanları önemsemezdi. Kendi başlarının çaresine bakmak zonındalardı,
çünkü başkası bunu yapmazdı. Charity’ nin yaşamının büyük bir kısmı hâlâ
bu öğretilere bağlıydı, bu öğretiler tarafından şekilleniyordu.
Ancak daha kötülerinden kurtulmuştu. Sadece bir yol bulmak zorun­
daydı. Ve bunu, yeteneklerine dayanarak en iyi şekilde kullanacaktı.

ma
Rocco, üstünlüğün kendisinde olduğunu düşünebilirdi... Charity de
onun böyle düşünmeye devam etmesine izin verecekti.

ara
G ib ise o kadar dardı ki Charity zorlukla nefes alabiliyordu. Siyah dan­
-T
tel, kıvrımlarını sarıyor ve teninin görünmesini sağlıyordu. Yüksek topuklu
ayakkabılar da tıpkı elbise ve iç çamaşırları gibi tam olmuşlardı. Elbisenin
kısa eteği sayesinde bacakları olduğundan çok daha uzun görünüyor ve
rahat edebileceğinden çok daha fazla tenini gözler önüne seriyordu.
Ki bu durum da birçok yönden onun lehineydi. Bu kıyafetlerin içinde
mli

rahatsız olduğu gerçeği ona yardımcı olacaktı. Bunu kullanabilirdi.


Derin bir nefes aldı ve siyah beyaz karoların üzerinde tıkırdayan ayak­
ize

kabılarıyla The Mark’ın kapılarından içeriye girdi. Lobiden geçerek resto­


ranın girişine geldi ve hostes tarafından incelenirken yüzü kızardı.
Kadının yüzündeki ifade hiç bozulmadı, ancak Charity kfiçümsendiğini
pG

hissetti. Küçük dar elbiseler giyen kadınların, böyle bir yerde sadece tek bir
amaca hizmet ettiklerini düşünmüş olabilirdi. Eğer Rocco, Charity’i küçük
düşürmeyi amaçlıyorsa, çok iyi bir iş çıkarıyordu. Yine de, bu da çok kötü
bir şey değildi. Çünkü buna tutunabilirdi. Yüzüne yayıldığım hissettiği
ita

kızarıklığı ve bacaklarındaki titremeyi hoş karşılardı. İyi ve ürkek saf kızı


oynamak için hepsi idealdi.
K

“Ben b u ra y a .R o c c o Amari’ yi görmeye geldim,” dedi, adamın ismin­


den önce hafifçe tereddüt ederek. Şimdiden rolüne bürünmüştü.
“Elbette, hanımefendi. Masanız yemek salonunun arka tarafında. Bay
Amari henüz gelmedi, ama size yerinizi göstermekten memnun olurum.”
Hostes arkasını dönüp yürümeye başladı ve Charity de onu takip etti.
Yüksek topuklan, tüylü halının içine gömülüyordu ve attığı her adımda
bilekleri hafifçe yalpalıyordu.
Bir süredir böyle ayakkabılar giymemişti, Yaşadığı mahalledeki bozuk
kaldırımlar bu tarz ayakkabılara uygun değildi. Ve çalıştığı iş yüzünden,

ost
tüm gün ayakta kalabilmesini sağlayan rahat spor ayakkabılar, siyah panto­
lon ve siyah tişörtten daha süslü bir şeyi nadiren giyebiliyordu.

ird
Buradan daha mütevazı bir restoranda yaptığı garsonluk işi, şimdiye
kadar sahip olduğu tek gerçek işti. Geçen yıl babası gittikten sonra, aile

B
işinden çıkmak istemişti. İnsanları dolandırmanın bir iş olmadığım ve do­
landırdıkları kişiler ne kadar zengin veya ne kadar kötü olsalar da, bunun
hayatım kazanmak için iyi bir yol olmadığım anlayacak kadar büyümüştü.
Ancak sonra, babası tüm o aldatıcı gülümsemeleri ve kahkahalarıyla ge­
ri gelmişti ve tekrar yardım etmesini istemişti. Sadece bir kez daha...

ma
önündeki salata çatalım kendisine saptayabilirdi. Ne kadar da aptaldı.
Bir dolandırıcı tarafından dolandırılan bir dolandırıcıydı. Ve şimdi son
ara
derece derine batmıştı.
“Size içecek bir şey getirebilir miyim?” diye sordu garson.
Charity, seçeneklerini değerlendirdi. Rocco gibi bir adamla uğraşırken,
-T
ayık olmak çok işine yarardı. Ancak diğer yandan, sinirlerine hâkim ola­
bilmesi için bir şeylere ihtiyacı vardı. Bazen şarap, sohbetin biraz daha
rahat akmasını sağlıyordu.
“Beyaz şarap,” dedi. Neticede içmek zorunda değildi.
mli

“Elbette, hanımefendi.” Garson, Charity’i yalnız başına oturur halde bı­


rakarak ortadan kayboldu.
Charity, yemeklerle ilgili hiçbir açıklamaya dikkat etmeden menüye
ize

baktı. Böyle bir yerde her şey güzel olurdu, ancak biraz gergin hissediyor­
du. Yalan söylediği zamanlarda hep midesi bulamrdı. Ki çok fazla yalan
G

söylemek zorunda olduğu zamanlarda bu rahatsız ediciydi.


O menüyü incelemeye devam ederken, restoranda bir sessizlik oldu.
Havada bir şeyler değişmişti. Başım kaldırdığında, restorandan içeri bir
adamın girdiğim gördü.
itap

Son derece dikkat çekiciydi ve adamı öyle bulan sadece Charity değildi.
Restorandaki her göz (kadm veya erkek) onun üzerinde gibiydi. Bir panter
gibi uzun ve inceydi. Siyah saçları geriye doğru taranmıştı. Düzgün fiziği,
K

bedeninin ince ve sert hatlarına göre mükemmel dikilmiş olan siyah takı­
mıyla kaplıydı. Ancak herkesin dikkatini çeken, ne giyimi, ne ayağındaki el
yapımı İtalyan ayakkabıları, ne bileğindeki altın saati, ne de restoranın için­
de yürürken gözlerinden çıkardığı pahalı güneş gözlükleriydi.
Çok daha derin bir şeydi, inkâr edilemez bir çekiciliği vardı,
Ve yaklaştıkça, Charity, onun ne kadar yakışıklı olduğunu görebiliyor­
du. Esmer bir teni, çıkık elmacık kemikleri, keskin ve düz bir bıımu vardı.

ost
Ve dudakları... Charity, daha önce hiçbir adamın dudaklarına böylesine
dikkat ettiğini hatırlayamıyordu, ama bu adamınkini kesinlikle fark etmişti.

ird
Rocco Amari, parlak dergi sayfalarında göründüğünden çok daha yakı­
şıklıydı. Bu, fazlasıyla sinir bozucuydu. -

B
“Bayan Wyatt,” dedi, telefondaki gibi etkileyici sesiyle. “Gelebildiğini­
ze sevindim. Tabi elbiseyi beğenmenize de.”
Bu yorum üzerine Charity, şarabının gelmiş oitnasını diledi, böylece
adamın üzerine fırlatabilirdi. Rocco, ona başka bir seçenek vermemişti ve
bunu çok iyi biliyordu.

ma
Seni avcıma almasına izin verme. Sen o m avcuna almak zorundasın.
“Üzerime tam oldu,” dedi Charity. “Daha önce tanışmamış olduğumuz

ara
için, bu beni son derece şaşırttı.” .
“Ah, sizinle ilgili araştırma yapmıştım. Detaylı bir araştırma.” Rocco,
ceketinin düğmesini çözerek, Charity’ nin karşısındaki sandalyeye oturdu
T
ve etraflarını saran garsonlara, “Şef ne öneriyorsa ondan alacağız,” dedi.
Bunun ardından garsonlar ortadan kayboldu ve Rocco, tiim dikkatini
karşısındaki kadına yöneltti. Koyu renk gözleri keskince parlıyordu. Bu son
derece kaygı vericiydi.
-

Başka bir garson şarabını getirdiğinde, Charity ellerini meşgul etmek


mli

için kadehini kavradı.


“Umarım yemeğin yanında iyi gider,” dedi Rocco, şaraba anlamlı bir
ize

şekilde bakarak.
“Şu anda, en önemli sorunumun bu olmadığını söyleyebilirim.”
“Benim için her zaman önemlidir. Hayattaki lüks şeyleri takdir ederim.
pG

İyi bir şarapla yenen iyi bir yemek, iyi bir viski ve güzel kadınlar. Ki şunu
söylemek zorundayım Bayan Wyatt, siz güzelsiniz.”
Charity’ nin tüyleri diken diken oldu. Sorunu neydi? Bu oyunu oyna­
yamazdı. Flört edemezdi. Her zaman zihnini açık tutmak zorundaydı ve bu
ita

da seksi erkeklerin etrafında erimemesi a n la m ın a geliyordu. “Sanırım size


teşekkür etmeliyim, ama etmeyeceğim. Çünkü yapmak zorunda olduğumuz
kaçınılmaz sohbeti erteliyormuşsunuz gibi hissediyorum.”
K

“Belki de öyle,” dedi Rocco. “Burada çok güzel yemekler servis edili­
yor. Yemeği mahvetmek hiç hoşuma gitmez.”
Charity sol tarafına baktı ve onları izleyen zengin kadınlarla dolu bir
masayı fark etti. Muhtemelen Charity gibi bir kadının, Rocco gibi bir adam­
la ne yaptığım merak ediyorlardı, Kadınların, kuaförden çıkmış saçlarından,
ayakkabılarına kadar son derece üst sınıftan olduklarının anlaşıldığı gibi,
Charity’ nin de alt tabakadan bir sahtekâr olduğu anlaşılıyordu. Özel tasa­
rımcılara ait bir elbise bile bunu değiştiremezdi.

ost
Bunları biliyordu çünkü babası üst sınıfla ilgili bİFçok çalışma yapmıştı.
Onların arasına karışmak için her hareketlerini öğrenmişti.

ird
Charity, işin bu kısmında çok fazla yer almamıştı. Daha küçük olduğu
yaşlarda babasının planlarındaki işlevi, masum sokak çocuğu rolünü oyna­

B
mak olmuştu. Yardıma muhtaç olan haksızlığa uğramış bir masum. - .
Bu gece de aynı rolü sahneleyecekti. Babasına, kendisini terk edip gitti­
ği için teşekkür etmeyecek olsa da, ardında bıraktığı karmaşayı düzeltebil­
mesi adına gerekli araçları sağladığı için sessizce de olsa teşekkür ediyordu.
“Buraya gelmeden önce de yemek benim için berbat olmuştu zaten,”

ma
dedi Charity, sesine samimi bir ton yükleyerek.
Rocco, bundan etkilenmiş gibi görünmüyordu. Elini uzattı ve parmakla­
ara
rının tersiyle Charity ’nin yanağını okşadı. Charity öyle şaşırdı ki, yanağın­
da başlayan sıcaklık aşağılara doğru yayılırken yapabildiği tek şey donmuş
gibi oturmaktı. Tekrar sol tarafındaki kadınların masasına baktı ve onların
T
küçülmeyerek güldüklerini görünce, bakışlarım şarabına çevirdi.
Elbette onun bir fahişe olduğunu sanmışlardı. Ne de olsa öğle saatinde,
üstündeki gibi bir elbiseyle burada oturuyordu. Ya bir fahişeydi ya da bir
metres, ikisinin de birbirinden bir farkı yoktu nasılsa. Kendilerinin ondan
-

çok daha iyi olduğunu düşünüyorlardı. Ama Charity buna alışkındı.


mli

“Hadi ama. öğle yemeğinde zorlu bir arkadaş istemiyorum.”


“insanların nasıl düşüneceğini biliyordun,” dedi Charity, sahte duygu­
ize

larla titreşen sesiyle. “Senin... Fahışen olduğumu düşüneceklerini biliyor­


dun.” Adatnla göz göze gelmeye dikkat etti. “Ben öyle bir kız değilim.”
O son cümlede neredeyse korkuyla sinecekti. Ancak haklı öfkesine tu­
pG

tunma konusunda çok iyi bir iş çıkarıyordu. Neredeyse haksızlığa uğramış


bir masum olduğuna inanacaktı. Neredeyse.
Rocco, tekrar elini uzattı ve Charity’ nin çenesini parmaklan arasına al­
dı. Ve aniden Charity tüm öfkesini unııttu. “Ama cara mia, zaten sen busun.
ita

Sana bir şey teklif ettiğim için buradasın. Sana bir anlaşma teklif ettiğim
için buradasın. Ve unutma, giydiğin her şeyi ben satın aldım.”
Adam korkutucuydu. Hiçbir şeyden etkilenmiyormuş gibi görünüyordu.
K

Kalpsizdi. Charity, onun elinden kurtuldu. “Sadece ne istediğini söyle.”


Tekrar önlerinde beliren bir grup garson yemekleri masaya bıraktı ve
Charity’ nin midesi bulandı. Bu işin en kısa zamanda bitmesi gerekiyordu.
Bu iş uzadıkça, adamı kandırmak zorlaşacaktı.
Rocco’nun yemekle ilgili bir sorunu yoktu. Her lokmasının tadım çıka­
rarak sessiz ve yavaşça yiyordu. Dakikalar uzadıkça, her bir saniye işken­
ceye dönüşüyordu. Charity, çok fazla şey söylemek istemiyordu, ancak

ost
söyleyeceklerinin çok az olmasını da gerçekten istemiyordu. Rocco, karan­
lık bakışları altında Charity’ nin kapana kısılmış bir fare gibi hissetmesine

ird
izin vererek sessiz bir şekilde oturmaktan memnun gibi görünüyordu.
Daha da kötüsü, Rocco bakmaya devam ettikçe, Charity, elbisesinin al­

B
tındaki pahalı ve yumuşak iç çamaşırının daha fazla farkına varıyordu.
Adamın bakışları sanki bir şey anlatıyordu. Aslında adam da biliyordu,
Charity, bunu onun gözlerinde görebiliyordu. Ne’giydiğini ve gönderi­
len şeyler içinde nasıl görünebileceğini adamın bildiğini bakışlarından an­

ma
layabiliyordu. Charity'e sanki bir malmış gibi, ona çoktan sahip olmuş gibi
bakıyordu. Ve gerçek şuydu ki, sahip olabilirdi.
Charity, orada oturmaya devam ettikçe, kaderini ve içinde bulunduğu
ara
koşullan tam olarak anlamıştı. Henüz adamın ne talep edeceğini bilmiyor­
du. Ancak diğer seçeneğini biliyordu.
Rocco, onu buraya getirerek zaten bir şeyi başarmıştı. Konumlarındaki
T
farklılığı vurgulamıştı.
O bir garsondu; bir kadındı. Bir kere bile tutuklanmamrş olmasına rağ­
men, suç fâaliyetleriyle olan bağı inkâr edilemezdi. Babası, Amari Şirke-
-

ti’nden çaldığı parayla ortadan kaybolmuştu ve Charity mahkemeye çıkarıl­


mli

sa bile ortaya çıkmazdı. Çünkü Nolan Wyatt, kimse için kendisini ateşe
atmazdı. Kendi kızı için bile.
Charity, kariyer sahibi olan bir adamdan para çalmış namussuz bir ka­
ize

dm olarak mahkemeye çıkarılacaktı. Ve hapse girecekti. Şimdiden neler


olacağını görebiliyordu.
pG

Ancak adam ona bir anlaşma teklif etmeye hazırlanmıştı. Bu anlaşma,


hapse girmekten kurtulması anlamına gelebilirdi. Gerçekçi olmak gerekirse,
teklif ne olursa olsun geri çevirebileceğini sanmıyordu.
O anda böylesine korkak olduğu için kendisinden nefret ediyordu. Ha­
piste geçirilecek zamandan kurtulmak için kendisini satma fikrini düşündü­
ita

ğü için. Ancak korkuyordu.


Bu öylesine içine işlemiş bir korkuydu ki şimdi düşüncesi bile buz gibi
K

terlemesine neden oluyordu. Bilinmeyenden korkuyordu ve şimdi önündeki


iki seçenek de bilinmiyor olsa da bir tanesi daha çabuk bitecekti.
islediği şeyin bu olduğunu bilmiyorsun.
Evet, bilmiyordu. Ancak adam iç çamaşırı göndermişti ve bu da çok şey
anlatıyordu. Charity, erkekler konusunda tecrübesiz değildi. Babası bir
yalancı ve dolandırıcıydı. Diğer yalancı ve dolandırıcıları nasıl saptayaca­
ğım kızına öğretmişti.
En kötüsü için hazırlıklı olmayı severdi. Ve bu durumda... Bu durumda

ost
en kötüsü, Rocco’nun odu, yapmasını amaçladığı iş için giydirmiş olduğu
anlamına geliyordu.

ird
Rocco tabağındakileri bitirir bitirmez yeni bir garson geldi. “Tatlı alır
mıydınız, Bay Amari?”
“Hayır—” Charity, hiç düşünmeden ağzından kaçırdı “—hayır tatlı is­

B
temiyorum.”
“Tatlı ve kahve odama gönderilsin lütfen,” dedi Rocco, sanki Charity
hiç konuşmamış gibi. “Bayan Wyatt ve ben kalkmaya hazırız.”
“Elbette, efendim.” Yumuşak yüzü hiçbir şeyi ele vermeyen garson ba­

ma
şım eğdi ve Bay Amari* nin emirlerini uygulamak üzere fırlayıp gitti.
Kötü bir hisse kapılan Charity’ nin midesi bulandı. Adam onu özel bir
ara
yere götürmek istiyordu. Onunla yalnız kalmak istiyordu. Bundan iyi bir
şey çıkmazdı. “Anlaşmayı görüşecek miyiz?” Yemek salonundan ayrılmak
istemiyordu. Adamın fikrini burada değiştirmesine ihtiyacı vardı.
T
“Tabi ki. Odamda. Ve uyanmı dikkate alıp almadığını keşfedeceğim
yer de orası olacak/’
Charity’ nin kalbi hızla atmaya başladı. “Ne uyarısı?” diye sordu, kuru­
yan boğazıyla. Çünkü hangi uyan olduğunu biliyordu. Biliyordu.
-

“Eğer göndermiş olduğum çamaşırı giymediysen, öğrenmek üzereyim.”


mli

“Hiçbir şeyi kabul etmedim,” dedi Charity, Rocco’nun gözlerine baka­


rak. Onu duygusal bir seviyeye çekmesi gerektiğini kendisine hatırlattı.
ize

Onun gibi bir adama meydan okuyarak hiçbir şey elde edemezdi. Adam
tam bir alfa erkeğiydi. Eğer onunla kafa kafaya gelmeye çalışırsa, Rocco
pG

geri çekilirdi. Ancak güçsüz bir kadım oynarsa, onun koruyucu içgüdülerini
uyandırması mümkün olabilirdi. Bunu hatırlamak zorundaydı.
"Ne teklif edersem edeyim kabul edeceksin. Çünkü mahkemeye gider­
sek, ben kazanırım. Bunun doğru olduğunu biliyorsun.”
Charity, zorla yutkunduğunu saklamaya uğraşmadı. Tüm gerginliğini
ita

onun görmesini istiyordu. Gözlerindeki her korku titreşimini... Cesur ol­


mak, bu adamın yanında puan kazandırmazdı. “Bunun sana nasıl bir yarar
K

sağlayacağım anlamıyorum.”
“Anlaman gerekmiyor, cara. Sana kendimi açıklamak zorunda değilim.
Sana seçenek sunmak zorunda da değilim.” Rocco, ellerini masaya koydu,
uzun parmaklan beyaz örtünün üzerinde yayıldı. “O halde sen söyle, odama
gelmeyi mi tercih edersin yoksa hapse girmeyi mi?”
Charity, dokunulmamış tabağına baktı. “Eğer seçeneklerim bunlarsa
odana gitmeyi tercih ederim,” dedi, kararlı bir sesle.
Bu işi hâlâ çevirebilirdi. Kendisinin de sadece bir kurban olduğunu ona

ost
gösterecekti. Bunu defalarca tekrarladı. Yeterince söylerse, buna inanabilir­
di. Ve kendisi inanırsa, adamın inanmasını da sağlardı.

ird
“Çok iyi.” RoccO ayağa kalktı ve Charity’ nin yanına giderek, arkadaşı­
na eşlik eden mükemmel bir centilmen gibi elini uzattı. Charity, uzatılan eli

B
kabul etmeyerek ayağa kalktı ve Rocco’nun gözlerindeki sert parıltıyı kişi­
sel bir zafer olarak algıladı.
“Güçlü iradeli kadınlan takdir ederim. Ancak aynı zamanda gerektiğin­
de itaat edilmesini isterim.” Rocco, gömleğinin manşetlerini düzeltti, ceke­

ma
tini ilikledi ve karanlık bakışlarıyla tüm ilgisini Charity’e yöneltti. “Emirle­
rimi gerçekten yerine getirmiş olduğunu umuyorum. Aksi takdirde tehditle­
rimin boş olmadığım göreceksin.” Elini uzattı ve Charity bu sefer onun elini

ara
tuttu. “Şimdi gel, cara mia. Odama geçmemizin zamanı geldi.”
- T
mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
-İK İN C İ B Ö L Ü M -

ma
O d a çok güzeldi. Bol miktarda güneş ışığının içeri girmesini sağla­
ara
yan, büyük pencereleri vardı. Charity, güzel odayı inceliyormuş gibi yapa­
rak bir an için kapının önünde durdu.
T
Olan şey bu işte... Sadece sahtekârlık yapıyorsun... öte yandan, özgür­
lüğün hazır bekliyor. Tüm bu işlerle bağmı koparabilirsin.
Derin bir nefes aldı ve olacakları ertelemek için odayı incelemeye de­
vam etti. Zemin mermerdendi, yerleri boylu boyunca kaplayan halılar,
-

oturma alanındaki ahşap mobilyalarla ve yatak odasındaki yatakla güzel bir


mli

uyum içindeydi. Bir sürü yastık ve mor kadife örtüyle kaplı olan yatak ko­
camandı. Bir anlığına çok zararsız göründü. Ama sonra Rocco gelip arka­
ize

sında durdu. Vücudundan yayılan sıcaklık, Charity’ nin tüm duygularını


yoldan çıkarttı.
pG

“Tatlı kısa bir süre sonra burada olur,” dedi Rocco, Charity’ nin yanın­
dan geçip odaya girerek. “Kendini evinde gibi hisset.”
“Burada kendimi evimde gibi hissetmem çok zor.”
“Ah evet, Brooklyn’ deki küçük dairenden oldukça farklı olduğunu ha­
yal edebiliyorum.”
ita

Charity donup kaldı. Rocco, onunla ilgili her şeyi elbette biliyor olacak­
tı. Ne de olsa, kıyafetleri evine göndermişti. Ancak tamamen yabancı bir
K

adamın ağzından hayatıyla ilgili detayları duymak rahatsız ediciydi. “Hayal


etmek zorunda mısın?” diye sordu, soğuk bir sesle. “Evimi tüm ayrıntılarıy­
la gösteren fotoğrafları incelemedin mi? Benim hakkımda çok şey biliyor
gibi görünüyorsun.”
“Savaş sanatı. Bir adara düşmanlarım tanımalıdır.”
“Ben senin düşmanın mıyım?”
Rocco, aralarındaki mesafeyi kapattı ve Charity’i kolundan tutup yakı­
nına çekti. Tenlerinin birbirine değişi, Charity’e bir yıldırım gibi çarptı.

ost
“Sen benim olanı çaldın, tnsanlar benden çalmazlar,” dedi Rocco, ölümcül
bir sesle, Charity’ nin yüzüne yaklaşarak.

ir d
Charity onun, bir yırtıcının her zerresine sahip olduğunu hissedebili­
yordu. Kendisinden isteyeceği şey her ne ise, büyük olasılıkla çok kötü

B
olacaktı. Çünkü adamda ne yumuşaklık ne de merhamet vardı.
O, sadece tek bir şeyden anlayan adamlardandı. Kıyasıya intikamdan.
Öldürmek veya öldürülmek, avlamak ya da avlanmak” .
Bu, Charity’ nin omı idare etme yeteneğim sınırlayabilirdi. Ancak gücü,

ma
Rocco’nun onu hafife almasına bağlıydı.
Rocco, onun av olduğunu düşünüyordu. Fakat dantelli elbisesinin altın­
da bir canavarın kalbine sahip olduğunu bilmiyordu. Charity, yoksul bir
ara
çevrede büyümüştü. Oradan kurtulmasını sağlayan şey güçlü olmasıydı.
“Babam bana yalan söyledi,” dedi, elini hızla atan kalbinin üzerine ko­
yarak. “Nihayet dürüst bir işe girmiş olduğunu sandım. Saygın firmaların
T
yatırım bilgilerini toplaması için yardım etmeyi kabul etmiştim. Bu bilgile­
ri, hesabınızdan para çekmek için kullanacağını bilmiyordum. Yemin ede­
rim.” Rocco’nun karanlık gözlerine bakmasına rağmen, kolaylıkla yalan
li -

söyledi. Çünkü kendini korumak insanın doğasında vardı.


“Yapılan havalelerde senin adın var. Paranın gittiği banka hesabı da se­
m

nin adınla bağlantılıydı.”


"Çünkü hesaplan açmak için babama yardım ettim,” Charity, açıklama­
ize

ya çalışmasına rağmen, Rocco’nun umursamayacağını biliyordu. Ama ora­


da öylece durup, kendisini suçlamasına izin vermeyecekti. Hele de suçla­
G

malar doğru değilken. Onun anlamasını sağlamak için bir şansı varken.
“O zaman sen bir aptalsın. Çünkü Nolan Wyatt ile ilgili bulabildiğim
her şey, onun bir dolandıncı olduğunu söylüyor. Şimdi ve her zaman...”
“O ...” dedi Charity. “Ama ben—”
p

Odanın kapısı çaldı ve Rocco, Charity’i bırakarak girişe doğru yürüdü.


ita

“Oda servisi, Bay Amari,” dedi, kapının diğer tarafındaki adam. "Tep­
siyi nereye koymamı istersiniz?”
K

“Tepsiyi ben alacağım.” Rocco tepsiyi aldı ve kapıyı kapattıktan sonra


kahveyle, iki parça çikolatalı keki odanm ortasına götürdü.
Charity, hafif öğle yemeğini bile yiyemediyse, bunu yiyebilmesi müm­
kün değildi. “Bir insanın iyi olduğuna inanmayı hiç istemedin mi?”
“Asla. Sadece gerçeği istiyorum.”
“Sana gerçeği söylüyorum. Babama yardım etmemin nedenini de sade­
ce şunu söyleyerek açıklayabilirim. Yapmamam gerektiği halde ona inan­
dım. O sahip olduğum tek aile. Bu kez doğruyu söylediğine inanmak iste­

ost
dim sadece." Charity, çok inandırıcıydı. Eğer Rocco inanmazsa, şaşırırdı.
“Öyle çok istedin ki, başka bir dolandırıcılıkta daha ona yardım etmeye

ir d
istekli oldun,”
“Böyle bir şey yapmasını beklemiyordum.” Bu son derece doğruydu.
Babasının planlarının bu kadar büyük olduğunu hiç düşünmemişti. Bir mil­

B
yon dolar. Elini büyük oynamıştı. Aptal adam. Küçük çaplı bir iş yapsaydı,
Rocco fark etmez ve Charity’ nin peşine düşmezdi. “Evet, daha önceleri de
büyük miktarlarda para çaldı, bunu biliyorum. Büyürken onunla çok vakit
geçilmedim, ama yanımda olduğu zamanlarda bir şeylere sahip olurduk.

ma
Ev, yemek, para, kıyafet... Ama bunlar her zaman çok çabuk yok olurdu.
Kendimizi ev sahiplerinden ve polislerden kaçarken bulurduk. Sonra tekrar
ara
taşınırdık. Babam işe girerdi. Sonra tekrar taşınırdık ve yine bir süreliğine
bir şeylere sahip olurduk. Bu döngü devam edip dururdu. Sonunda, taşınır­
ken beni de yanında götürmeyi bıraktı.”
T
“Anlıyorum. Bu, senin için üzülmem gerektiği anlamına mı geliyor?”
“Sadece anlamanı istiyorum... Ben de senin gibi bir insanım,” dedi
Charity, sesine yalvaran bir ton ekleyerek. “Kime güvendiğim konusunda
li -

bir hata yaptım. Elbette bunu anlıyorsundur.”


Rocco, Charity’ nin tüylerini diken diken eden bir sesle güldü. “Cha­
rity, insanlığıma hitap etmeye çalışmandaki sorun şu ki, bende öyle bir şey
m

yoktur. Senin neden aksini düşündüğünü anlayabiliyorum. Ama seni aydın­


ize

latmama izin ver. Bende ne vicdan ne de merhamet vardır. Sahip olduğum


her kuruşu, hak ederek kazandım. Hayatta bu konuma gelmek bana çok
G

şeye mal oldu ve bunun istismar edilmesine izin vermeyeceğim,” Rocco,


tekrar Charity’ nin yamna gitti ama bu kez ona dokunmadı. Ancak o kadar
yakın duruyordu ki Charity onun bedeninden yayılan sıcaklığı hissedebili­
yordu. “Eğer gerekirse, seni örnek olarak göstereceğim. Senin gibi güzel bir
p

kadını hapse attırmanın uykularımı kaçıracağım sakın düşünme.”


ita

“öyleyse bu benim son yemeğim mi?” diye sordu Charity, tepsiyi gös­
tererek. Fazla abartılıydı belki ama kendini çaresiz hissetmeye başlamıştı.
K

“Ya öyle ya da önümüzdeki birkaç saat için gücünü korumana yardımcı


olacak bir yakıt. Buna ihtiyacın olduğunu düşünebilirsin.”
Charity’ nin kalbi hızlandı. “Kadınlan yatmaya zorlamaktan zevk mi
alıyorsun?” Kelimeler, niyetlendiğinden çok daha sert çıktı. >
Rocco’nun dudakları bir gülümsemeyle kıvrıldı. ‘‘Kesinlikle hayır. Ka­
dınlan yatağıma gelmeleri için asla zorlamadım. Seni de zorlamayacağım.
Sen kendin geleceksin, çünkü beni istiyorsun.”

ost
“Seni istediğimi nerden bileceksin? İşin ucunda sen ya da hapis varsa,
seçeneklerim sınırlı gibi görünüyor.” .

ird
“Ben rahatım,” dedi Rocco, genişleyen gülümsemesiyle. Kadını yutma­
ya hazırlanan Büyük Kötü Kurt gibi görünüyordu. “Kahve ister misin?”
“Hayır.”

B
“Peki. O halde anlaşmanın sana düşen kısmını yerine getirip getirmedi­
ğini görmemin zamanı geldi.” -•
Charity zorlukla yutkundu. "îç çamaşırı mı?”
‘Talimatları yerine getirdin mi, cara miaT’

ma
Charity, buna inanamıyordu. Kaybetmişti. Midesi düğümlendi, yenilgi­
sinin ağırlığıyla ezildi. Gerçeklerin ortaya çıkacağı an gelmişti. Ya kahveyi

cekti. Ya da bunu yapacaktı. ara


adamın suratına fırlatıp odadan kaçacak ve sonrasında olacaklarla yüzleşe-

Kontrolü eline aldı. Rocco’nun blöfüne karşılık verdi. Orada öylece du­
-T
rup soyulmayı beklemeyecekti. Daha fazla düşünmeden, titreyen parmakla­
rıyla elbisenin fermuarına uzandı ve fermuarı aşağıya çekmeye başladı.
Rocco, onu durduracaktı. Bunu durduracaktı: Charity bundan emindi.
Kararlılıkla devam etmesinin nedeni buydu.
Kumaşın açıldığını, teninin ortaya çıktığını hissedebiliyordu. Elbisenin
mli

gevşediğini hissedebiliyordu. Sonra elbisenin üst kısmı düştü ve incecik bir


sutyenle kaplı göğüslerini gözler önüne serdi. Çamaşır, teniyle aynı renkti.
ize

Bir tür sütlü kahverengi. Neredeyse çıplak gibi görünmesini sağlıyordu.


Bunu biliyordu, çünkü zamanının büyük bir kısmını aynanın karşısında
pG

kendisine bakarak, Rocco’nun, kumaşın altındaki göğüs uçlarım görmesinin


mümkün olacağını düşünerek geçirmişti.
Daha önce hiçbir adam, bedeninin bu kadannı görmemişti. Hâlâ şokta
mıydı yoksa adamın buna bir son vereceğine mi ikna olmuştu bilmiyordu.
Her şey o kadar gerçeküstüydü ki ne olduğunu anlayamıyordu. Ancak bir
ita

şekilde rahatladığım hissetti, sanki gözlerinin üstüne bir sis perdesi inmişti.
Ne olduğu önemli değildi, ona ihtiyacı vardı. Çünkü şuanda oynadığı
K

saf kız rolü bir sığınak değildi. Hayatta, pek de masum şeyler yaptığı söyle­
nemezdi. Ama burada? Yatak odasında? Bir adama, böyle yakınlaşacak
kadar asla güvenmemişti. Ve Rocco* ya da güvenmiyordu. Ama güvenme­
sine gerek yoktu. Nedense, şu anda güvenin hiç de önemli olmadığını düşü­
nüyordu. Tüm bunlar güçle ilgiliydi. Ve Rocco, onun gücünü hafife almıştı.
Charity, fermuarı tamamen açtı ve elbiseyi aşağtya ittirdi. Sadece to­
puklu ayakkabıları ve iç çamaşırlarıyla ayakta kaldı. Gözlerini duvardaki
boş bir noktaya sabitledi. Güç. Kontrol. Buradaki asıl olay buydu. Seks
değildi. Yapması gereken tek şey Rocco’nun kontrolünü ele geçirmekti.

ost
“Bana bak,” dedi Rocco, çelik gibi sesiyle. Verdiği emri görmezden
gelmek imkânsızdı.

ird
Charity, bakışlarını ona kaydırdı ve ciğerlerindeki tüm nefes boşaldı.
Adamın karanlık bakışlarındaki yoğunluk, şimdiye kadar gördüğü hiç­
bir şeye benzemiyordu. Rocco’nun uysal biri olduğu asla söylenemezdi.

B
Ancak bu farklıydı. O bakışlarda öyle bir ateş vardı ki Charity’ nin içinde
bir şeyleri tutuşturuyordu.
Rocco, Charity’e doğru ilerledi ve sutyenin askısına uzanarak, baş ve
işaFet parmaklarım kumaşın üzerinde gezdirdi. '“ Sen çok iyi bir kızsın. Şa­

ma
şırdığımı itiraf etmeliyim.” Bakışlarını kadının gözlerinden asla ayırmadı ve
Charity* nin içindeki ateş yoğunlaştı.
Ona ne oluyordu? Neden ona böyle dokunuyordu? Tenine değil ama
ara
içerisine? Neden tüm bu ateşi hissetmesine neden oluyordu?
Hâlâ oradan gidebilirdi. Elbisesini yerden alarak üzerine giyebilir ve
-T
gidebilirdi. Ama yapmadı. Onun yerine, daha sonra olabileceklerden kork­
tuğu için, donmuş gibi öylece yerinde durdu.
Rocco yavaş yavaş eğildi ve Charity nefesini tuttu. Rocco’nun dudakla­
rı, kulağının tam altındaki noktaya değdi vc Charity’ nin bedeni ürperdi.
Hiç üşümüyordu. Ama yine de titriyordu. Ve nedeni korku değildi.
mli

“Bana yalvarmam sağlayacağım,” dedi Rocco. Karanlık bir fısıltı halin­


de çıkan sesi, Charity’ nin zihnini sardı.
ize

Tüm güvensizliğini bir kenara atarak, başını hafifçe yana eğdi. Bu


adamdan nefret ediyordu. Bu güzel, korkunç adamdan... Ve onun, kendi­
siyle ilgili ne düşündüğünü umursamıyordu. Vücuduyla ilgili ne düşündü­
pG

ğünü umursamıyordu. Ruhuyla ilgili ne düşündüğünü de...


O düşmanıydı ve bugünden sonra onu bir daha asla görmeyecekti.
Nedense bu kavrayış, Charity’ nin bedenine bir şok dalgası gönderdi.
İstese bile açıklayamayacağı bir özgüven, zevk ve tatmin hissetti.
ita

Öne doğru uzandı, dudakları arasında sadece bir nefes kadar mesafe
vardı. “İlk önce ben senin yalvarmam sağlamazsam tabi.”
K

Rocco’nun dudakları kıvrıldı ve elini uzatıp Charity’ nin çenesini okşa­


dı. “Beni yalvartabileceğim mi sanıyorsun?”
“Uzaklaşabilir misin?” diye sordu Charity. “Şu anda, bu odayı terk ede­
bilir misin?”
“Henüz seninle işim bitmedi,” diye cevapladı Rocco.
“Sanırım bu her şeyi açıklıyor. Uzaklaşamayan sensin. Ve ben, seni
hapse göndermekle tehdit bile etmedim.”
Rocco, Charity’ nin çenesini sıkıca yakaladı ve kendisine bakmasını

ost
sağladı. Koyu gözleri alev alev yamyordu. Sonra başparmağım, Charity’
nin dudağının kenarına kaydırdı. Ve aralarındaki mesafeyi kapattı.

i rd
Charity’ nin içinde yanan ateş tüm bedenini kapladı. Artık frenlenemi-
yordu. Ve Charity, ölümcül hatasını çok geç fark etti. Rocco’nun kontrolü­

B
nü eline alabilmişti belki ama kendi kontrolünü de kaybetmişti. Bu ateş her
ne ise, her şeyi ele geçirmişti.
Hiç böyle öpülmemişti. Bir adama hiç bu kadar yakın olmamıştı. Rocco
kollarım öyle sıkı dolamıştı ki, Charity, adamın sert bedenindeki tüm kasla­

ma
rı hissedebiliyordu.
Bu, beklediği en son şeydi. Rocco, onu öyle öpüyordu ki sanki kendisi
susuzluktan ölmek üzere olan bir adam ve Charity de bir vahaydı. Charity,

ara
onun soğuk davranmasını beklemişti. Canım acıtmasını, aşağılamasını bek­
lemişti. Onu böyle istemesini sağlayacağım hiç düşünmemişti.
Hissetmesini sağlayacağını...
T
Rocco’yu istemek, neredeyse diğer seçenekten çok daha korkutucuydu.
Çünkü Rocco’ ya göre Charity’ nin burada olmasının sadece bir nedeni
vardı, borcunu bedeniyle ödemesini sağlamak. Bunun dışında onun için
-

hiçbir anlamı yoktu. Charity’ den nefret ediyordu.


mli

Charity, o an ikisinin de kontrolü kaybettiğini hissediyordu. Bunun için


savaştıklarından bile emin değildi. Ya Rocco’nun dudaklarının her dokunu­
şu, hâkimiyeti ele almak için bir baskıydı ya da ikisi de tamamıyla birbirle­
ize

rine teslim olmuşlardı.


Charity, düşönemiyordu. Onun dudakları dışındaki her şeyi unutuyordu.
G

Rocco, Charity’ nin yüzünü avuçları arasına aldı ve başını eğerek öpü­
cüğü derinleştirdi. Charity’ nin bedeni zevkle titredi ve bir an için sadece
bunun ne kadar iyi hissettirdiğini düşünebildi.
p

Rocco, bir düşmana nasıl böyle dokunabilirdi? Ondan bu kadar nefret


ita

ederken, onu böylesine derin nasıl öpebilirdi? Böylesine özenle?


Başka hiç kimse yapamamıştı. Sadece onu hor gören bu adam...
K

Bu, Charity’ nin kaçmak istemesine neden olmalıydı, ama kaçmadı.


Kaldı. Rocco’ ya demirlenmiş bir şekilde, yerine kök saldı.
Birbirlerinden ayrıldıklarında, Rocco zorlukla nefes alıyordu. Parmak­
larını, kravatının düğümüne götürdü ve şaşırtıcı bir hızla çözerek kravatı
yere fırlattı. “Evet, sen gerçekten de iyi bir kızsın,” dedi pürüzlü bir sesle.
Ardından Charîty’i tekrar kendine çekip, öpmeye başladı. Charity,
onunla mücadele etmek istiyordu.
Ama yapamadı. Kendini son derece ufak hissetti, ama güçsüz değildi.
Korunduğunu hissetti. İçindeki tüm duyarlan, öfkesi, korkulan yıkılmaya
başlarken, ilgiye aç olan kısmı meydana çıktı ve doyurulmasına izin verdi.

ost
Ah, özellikle arzuladığı şey seks değildi. Sıcaklık ve ilgiydi. Kendisini
önemli hissettiren birisine sahip olmaktı. İstediği ve sevdiği şeylere önem

i rd
veren birine sahip olmaktı. Bu iri ve güçlü adamın yaşattığı duygularla
tamamen sanlmıştı. Adam ne öfkeli ne de sert hareket ediyordu. Son derece

B
kontrollüydü ve bu kontrolünü, onu son derece iyi hissettirecek şekilde
kullanıyordu. Charity, bunu beklememişti. İlginç,
Hiç kimse onu istememişti. Hiç kimse ona ihtiyaç duymamıştı.
Ve aptalca olmasına rağmen, tam da o anda Rocco’nun, kendisine ihti­

ma
yaç duyduğunu hissediyordu. Ve bu da Rocco’ ya teslim olmayı istemesine
neden oluyordu. Ona her şeyi vermek istemesini sağlıyordu.
Adam senden nefret ediyor. Sen de hapisten kurtulmak için bedenini sa­
tıyorsun. Bunu yapamazsın. ara
Hâlâ gidebilirdi. Kapıdan çıkıp gidebilir ve sonuçlann canı cehenneme
diyebilirdi. Rocco, onu durdurmazdı. Bu konuda emindi.
T
Ama istemiyorsun.
Evet. Çünkü daha önce böyle bir adama dokunmaya hiç cesaret etme­
mişti. Ve şimdi onu engelleyen bir şey de yoktu. Neden ona sahip olamaya­
-

caktı? Avuçlarını, Rocco’nun göğsündeki sert kaslann üzerine koydu ve


mli

öpücüğü derinleştirmek için ileri uzandı.


Rocco, belindeki tutuşu sıkılaştırarak inledi ve arkalarındaki yatağa
ize

doğru gerilemeye başladı. Evet.


Bunun parayla, özgürlükle ya da korkuyla ilgisi yoktu. Bunun kontrolle
de ilgisi yoktu. Bu Rocco ile ilgiliydi. Hayatı boyunca elde etmeye korktu­
G

ğu şeylerle ilgiliydi. Bundan bıkmıştı. Kendisinden bıkmıştı. Geçmişinden


saklandığı için kimsenin dokunamayacağı ya da iletişim kuramayacağı bir
hayalet olmaktan bıkmıştı.
p

Rocco, ona dokunuyordu. Ve geçmişini de' biliyordu. Bunu biliyor ve


ita

nefret ediyordu, yine de onu istiyordu. Bu, şu anda Charity’ nin ne yaptığı­
nın önemli olmadığı anlamına geliyordu. Ne yaptığına dair hiçbir fikri ol­
K

mayan bir bakire olması önemli değildi. Ellerini, Rocco’nun omuzlanna


kaydırdı ve iri bedenini keşfe çıkarak, sırtından aşağıya indirdi.
Rocco, Charity’ nin bacağını kaldırarak beline doladı ve kendisini ona
doğru bastırdı. Uyanldığının kanıtı olan sert uzunluğu, Charity’ nin arzusu­
nun kaynağına temas etti ve kadının bedeni zevkle doldu.
Her şey çok hızlı olmasına rağmen, Charity’e yeterince hızlıymış gibi
gelmiyordu. Artık düşünemiyor, mantıklı davranamıyordu. Sonucun bu
olmasından neden bu kadar korkmuş olduğunu anlayamıyordu. Çünkü bu,

ost
korkutucu değildi. Ve canını yakmıyordu. Harika hissettiriyordu.
Her şeyi unuttu. Kendisinin kim olduğunu, Rocco’nun kim olduğunu.

ird
Rocco bir hedef değildi. Ve o da bir dolandırıcı değildi.
Sadece bir erkek ve bir kadındılar. Ve ikisi de istiyordu.

B
Rocco, Charity’ nin dudaklarından ayrıldı ve köprücük kemiklerine
öpücükler kondurdu. Dilinin ucunu, narin dantel sutyenin kenarlarında
dolaştırdığında, Charity titredi ve parmaklarım onun'saçlan arasına geçire­
rek, başını sıkıca kendine bastırdı.

ma
“Çok lezzetlisin,” dedi Rocco, sutyenin kuplarından birini aşağıya çeke­
rek, Charity’ nin göğsünü gözler önüne serdi. Ardından başını eğerek, gö­
ğüs ucunu ağzına aldı ve şiddetle emdi. “Lezzetli,” dedi, ilgisini diğer göğse

ara
çevirip hareketi tekrar ederken. Başparmağım, sert tomurcukların üzerinde
gezdirdi ve değişimlerim mest olmuş bir şekilde izledi. Ardından göğüs
ucunu çimdikleyerek, Charity’ nin nefesini kesti. “Seni bu kadar isteyece­
T
ğimi tahmin etmiyordum,” dedi. “Çok duyarlısın.”
Öyle miydi? Gerçekten de öyle olup olmadığını sormak istiyordu, an­
cak konuşamıyordu. Hissetmekten başka hiçbir şey yapamıyordu.
-

“Duyarlı,” dedi Rocco, göğüslerinin arasım öperek “ve çok lezzetli.


mli

Bunu söylemiştim ama tekrar söylenmesi gerekiyordu. Ve benim de seni


tekrar tatmam gerekiyor.” Aşağıya doğru kayarak Charity’ nin kamını öptü
ve biraz daha aşağıya inerek dudaklarını, külotun bel kısmında gezdirdi.
ize

Bunu yapacak olamazdı. Yapmazdı. Çünkü Charity, bunun hiç de ben­


cilce olmayan bir hareket olduğunu düşündü. İntikamda özveri olmazdı.
pG

İntikam duygusu, Rocco’nun bunu yapmasına izin vermezdi.


Ama sonra Rocco, pahalı çamaşırı aşağıya doğru kaydırdı ve Charity’i
bacaklarını açmaya zorladı. Ve baktı. Bakmaktan da öte, bir an için donup
kaldı ve sanki Charity müzedeki bir eseımiş gibi her ayrıntıyı inceledi.
ita

Charity zar zor nefes alıyordu, kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki sanki göğ­
sünün içinden dışarı fırlayacakmış gibiydi.
Sonra Rocco, gözlerini Charity’ den bir an bile ayırmadan eğildi ve di­
K

lini, bacaklarının arasındaki hassas yerde gezdirdi. Ardından daha ileriye...


Charity, aniden güvensizleşti. “Ben... Yapmak zorunda değilsin.”
Rocco homurdandı ve Charity’ nin poposunu avuçlayarak, ağzma doğru
yaklaşmasını sağladı. Bakışları hâlâ onun üzerindeydi. “Ne istersem onu
yapanın.”
Aralarındaki mesafeyi kapattı ve dilini, hassas noktadan içeriye soktu.
Charity, onu itmeyi bıraktı. Parmaklan bir pençe gibi kıvrıldı ve Rocco’nun
tenine geçti. Bir an için onu incittiğinden korktu, ama Rocco alçak sesle

ost
vahşi bir homurtu çıkarıp daha derinlerini tatmaya başlayınca, aklındaki
tüm düşünceler uçup gitti.

ird
Kendisini, Rocco’nun diliyle uyumlu bir şekilde hareket ederken buldu.
Doruk noktasına gitgide yaklaşıyordu. Bunu daha önce bir erkekle yapma­

B
mıştı, fakat bedeninin nasıl çalıştığına yeterince aşinaydı. Yine de, başka­
sıyla birlikte olay çok daha farklıydı. Daha vahşi. Daha heyecanlı.
Rocco yönünü değiştirdi ve Charity, kaygan aralığından içeriye bir
parmağın girdiğini hissetti. Sonrasında ne bekleyeceğinden emin otamaya­
rak, gerildi. Rocco,-parmağını biraz daha bastırdı, bu his yabancıydı, fakat

ma
canını yakmıyordu.
Charity tuttu soluğunu bıraktı ve bu yeni ritimle birlikte rahatladı. Haz­
ara
zı artmaya başladı, bu kez daha sert, daha hızlıydı. Ve ardından doruğa
ulaştı, tükenmiş ve nefesi kesilmiş bir şekilde.
Her şeyi unuttu. Neden burada olduğunu... Rocco’nun bir yabancı ol­
T
duğunu. Düşmanı olduğunu.
Daha önce başka hiç kimsenin dokunmadığı kadar samimi bir şekilde
dokunmuş olan bir adam nasıl yabancı olabilirdi? Hayatındaki hiç kimsenin
-

yapmadığı kadar onun ihtiyaçları, rahatı ve hazzı için böylesine özen göste­
mli

ren adam nasıl bir düşman olabilirdi?


Rocco, ayağa kalktığında aynı hizaya geldiler ve Charity’i güçlü kolları
araşma alarak, sert göğsüne yasladı. Başını ona yaslayan ve şiddetli kalp
ize

atışlarını hisseden Charity bir an için, sadece bir an için kendini... Kendini
evinde hissetti. Güvende hissetti.
G

Sevildiğini hissetti.
Rocco, elini Charity’ nin bacakları arasına kaydırdı ve parmaklarıyla,
onun klitorisiyle oynarken eğilip boynunu öptü. Charity’ nin yaşadığı or­
gazmdan sonra mümkün olabileceğini hayal bile etmeyeceği şekilde tekrar
itap

tahrik olmasına neden oldu.


Yalvarmak istedi. Ancak, Rocco’nun söylediklerini hatırladı. Bu yüz­
den dilini ısırdı ve sözcüklerini geri yuttu.
K

Rocco başını eğdi ve alnını Charity’e yasladı. Onun da ne kadar tahrik


olduğunu bacaklarının arasına baskı yapan sertlikten hissedebiliyordu.
"Per favore. “ Rocco yarım yamalak kelimelerini İtalyanca fısıldadı ve
onun ihtiyacı, yangını körükleyen son şey oldu.
Charity tüm kontrolü elinden bıraktı. “Evet,” dedi, sesi bir hıçkırık gi­
biydi. “Lütfen. Lütfen al beni.” Çaresizdi ve Rocco’mm bunu bilip bilme­
mesini umursamıyordu. Bu sadece zevk için değildi. Bu zamana kadar far­

ost
kına bile varmadığı, içindeki derin boşluğu doldurmak içindi.
“İstiyor musun?” diye fısıldadı Rocco. “Beni içinde mi istiyorsun?”

ird
“Evet,” diye inledi Charity, bedenini Rocco’ ya bastırarak.
Rocco, onu dudaklarından öptükten sonra, yatağın yanındaki komodine

B
doğru gitti ve çekmeceyi açıp içinden küçük kare bir paket çıkardı.
Bir prezervatif. Ah, evet. İşleri henüz bitmemişti.
İşte bu kadardı'. Bekâretini kaybetmek üzereydi. Ve hiç korkmuyordu.
Utanmıyordu. Tereddüt bile etmiyordu. Çünkü sadece! istiyordu. Birkaç
dakika önce olan şeyden çok daha fazlasını istiyordu. Her şeyi istiyordu.

ma
Rocco, kemerini çözerek pantolonunu indirdi ve Charity’ nin üzerinde­
ki yerini alarak prezervatifi açtı. Neredeyse hâlâ tamamen giyinikti. Prezer­

ara
vatifi takarken, Charity onun ellerinin usta hareketlerinden başka hiçbir şey
görmedi. Fakat Rocco, girişine doğru hareket ettiğinde, onun aletinin kendi­
sini esneterek, daha önce hakkında hiç düşünmediği ince bariyeri yırtıp
T
geçtiğini hissetti.
Çığlık- atmamak için dişlerini sıktı, fakat başarılı olamadı. Dudakları
arasından bir inilti kaçtı ve sadece bir saniye önce hissettiği tüm zevk acıyla
yer değiştirirken, Rocco’nun altında titredi.
-

Rocco, Charity ’nin kulağının dibinde vahşice küfretti ve kendini yuka­


mli

rıya iterek, için için yanan karanlık gözleriyle Charity’e baktı. Fakat hiçbir
şey söylemedi. Bunun yerine Charity’ nin bedeninden yavaş yavaş çekilip,
ize

tekrar içeriye girerken, başını eğdi ve Charity’i uzun uzun öptü.


Artık Charity’ nin canı yanmıyordu ve Rocco darbeleriyle sabit bir ri­
tim tutturduğunda, hissettiği rahatsızlık, daha önce hiç deneyimlemediği
pG

şiddetli bir hazza dönüştü. Bedeni bir yay gibi kıvrılarak her darbeyi karşı­
ladı. Tüm bedenini bir sıcaklık kapladı ve midesinde tamdık bir gerilme
oldu.
Rocco’nun titremeye başladığını, hareketlerindeki kontrolü kaybettiğini
ita

hissetti. Dudakları arasından bir inilti çıktı ve son bir sert darbeyle kaskatı
kesilerek, ikisini de doruğa ulaştırdı.
K

Charity kendine geldiğinde, yabancı bir tavana bakarak sırtüstü yatı­


yordu. Rocco’nun kolu, sanki değerli bir şeyi koruyormuş gibi üzerindeydi.
Ama... Rocco, koruyucu değildi ve Charity de değerli değildi.
Charity, bir süre için iyi olmaya çalışmış ancak başaramamış bir suçlu­
dan başka bir şey değildi. Ve Rocco ise... O ise...
Charity, sonunda yüzleşmek zorunda kalacağı gerçeği görmezden gel'
meye çalıştı. Ancak bir süre sonra Rocco yataktan kalktı ve banyoya gide*
rek kapıyı arkasından çarparak kapattı.
Charity ise öylece yatarak, tavana bakmaya devam etti. Pencereler ka­

ost
palı olmasına rağmen dışarıdan gelen sesleri dinledi. Hayat hâlâ devam
ediyordu, ancak burada, bu odada, tam da o anda Charity için donmuştu.

ird
Banyonun kapısı açıldı ve Rocco, gömleğiyle pantolonunu gijmiş bir
şekilde odaya geri döndü. Kravatının eksikliği dışında, restorana ilk girdiği

B
andaki gibi görünüyordu. Sanki birkaç dakika öncesi hiç yaşanmamış gibi.
Bedenleri yerine, sadece kek ve kahve paylaşmışlar gibi.
“Yetişmem gereken bir toplantım var,” dedi, sesi de dış görünüşü gibi
ifadesizdi, “istersen burada kalabilirsin. Odanın parası ödendi.”
“Ben... Ben...”

ma
“Senden isteyeceklerimin hepsi buydu. Oerçi, itiraf etmek zorundayım,
bu kadar kolay pes etmeni beklemiyordum.”
ara
Rocco’nun sözleri soğuktu, uzaktı. Charity, dakikalar önce ona yakın­
ken hissetmiş olduğu şeyleri hatırlamaya çalıştı ve bunu yapamadığını fark
etti. Yatakta hâlâ çıplak yatıyor olması dışında, tüm olanları zihninde yaşa­
T
yıp yaşamadığım merak etti. Elleriyle bedenini mümkün olduğunca kapat­
maya çalışarak, oturur pozisyona geçti.
“Senden çok daha azını almış olacaktım, cara mia, ama fahişe rolünü o
-

kadar iyi oynadın ki, ben kimdim de seni durduracaktım?”


Charity tokat yemiş gibi hissetti, tüm benliği utançla doldu. Ve bunu
mli

gizleyebilecek hiçbir şeyi yoktu. Çıplaklığını ve kırılganlığını saklayabile­


ceği hiçbir şeyi yoktu. “Ama sen... B en...”
ize

“Nutkun mu tutuldu?” Rocco, tek kaşım kaldırdı. “Son derece iyiydi,


kabul ediyorum. Ama maalesef Hiç zamanın yok.” Eğilip yerden kravatını
G

aldı ve bağladıktan sonra ceketini giydi.


Adam dokunulmazdı. Ve Charity ise çırılçıplaktı. Her yönden.
“Dediğim gibi, senden başka bir şey istemiyorum. Borcunun ödenmiş
olduğunu düşün.” Rocco, arkasını döndü. “Seks... İnanılmazdı. Ancak bir
itap

milyon dolar eder iniydi emin değilim. Sanırım, bu anlaşmadan sen daha
kazançlı çıktın.” Charity’ den uzaklaştı ve kapıyı açtıktan sonra duraksaya­
rak tekrar ona döndü. “Bir şeyi hatırlamanı istiyorum, Charity.”
K

Rocco bekledi. Charity’ nin kalbi şiddetle gümbürderken beklemeye


devam etti. Charity sorusunu daha fazla içinde tutamaymeaya kadar bekle­
di.
“Neyi?” diye sordu, boğazı kurumuştu.
“Tıpkı dediğim gibi olduğunu. Bunun için yalvarmanı sağladım.” Ar­
dından odadan çıktı ve kapıyı arkasından sıkıca kapattı.
Charity bacaklarım göğsüne çekerek, yatağın ortasında oturdu. Beyaz

ost
yatak örtüsüne baktığında kan lekesini gördü ve içi korkuyla doldu. Bir
damla gözyaşı yanaklarından aşağıya aktı. Tanrım, ne yapmıştı?

i rd
Rocco onu ne hale getirmişti? Hiçbir zaman ‘iyi bir kız’ olmamıştı.
Onurlu ve dürüst olmamıştı. Ancak hiçbir zaman geçmemiş olduğu çizgiler
vardı. Daha önce vücudunu bu şekilde asla kullanmamıştı. Ve şimdi...

B
Ödemin parası ödendi...
Hayır. Burada kalmayacaktı. Kalamazdı. Ve o -lanet çamaşırların bir
daha vücuduna değmesine de izin vermeyecekti.
Bir damla gözyaşı daha yanaklarına düştüğünde öfkeyle sildi. Daha

ma
sonra dağılabilirdi, ama şimdi, bununla başa çılanası gerekiyordu.
Bir hata yapmıştı. Korkunç bir hata... Ona kendini açmıştı. Gerçek ben­

ara
liğini... Bir hedefe kendisini göstermemesi gerekirdi. Rocco hâlâ bir hedefti.
Hepsi buydu. Ve Charity, bir daha asla böyle büyük bir hata yapmayacaktı.
Komodinin üstündeki telefonu aldı ve resepsiyonu aradı. “Evet,” dedi,
T
hattın diğer ucundaki kadm yanıt verdiğinde. “Bay Amari’ nin odasında-
yım. Bir eşofman altı ve tişörte ihtiyacım var. Orta boy. Spor ayakkabılar.
38,5 numara. Ve bir de sutyen. Otuz altı B. Odanın hesabına yazın.”
-

Telefonu kapattı ve tekrar yatağa oturdu. O elbiseye, o ayakkabılara ve


o çamaşırlara bir daha asla dokunmayacaktı. Eşofmanlar âdil bir değiş to­
mli

kuştu. Rocco Amari’ den alacağı son şeydi.


Bundan sonra, onu unutacaktı. Gururunu ve bekâretini aynı anda kay­
ize

bettiği bu otel odasını unutacaktı.


Bu andan itibaren, Rocco Amari onun için ölmüştü. Bu deneyimi arka­
G

sında bırakacak ve her şeyi unutacaktı.


Kaçmak için vücudunu kullanmıştı, o yüzden bu kaçışın gerçekleşece­
ğinden emin olacaktı. Artık dolandırıcılık yoktu. Babasının son bir kez
dahalanna yardım etmek yoktu.
p

Buradan gidecek ve yeni hayatına taze bir başlangıç yapacaktı. -


ita

Bundan sonra Rocco’dan söz etmeyecekti. Onu düşünmeyecekti. On­


dan bir daha asla bir şey almayacaktı.
K
ost
i rd
B
ma
-Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M -

ara
R O C C O Amari, bir piçti. Kelimenin tam anlamıyla... Küçüklüğünden
beri bunun farkında olmuştu. Bir babası olmadığı için diğer mahalle çocuk­
larının kendisiyle alay etmiş olduğu ilk andan, gururu kırılmış annesinin,
T
babasının bir çalışanının verdiği parayı aldığını izlemiş olduğu ana kadar.
Evet, o zamandan beri, zengin bir adamın istenmeyen metresinin do­
ğurmuş olduğu gayrimeşru bir çocuktan daha fazlası olmadığını biliyordu.
-

Zaman geçmeye devam ederken, argodaki anlamıyla piç rolü oynamanın,


mli

bir adamın başarıya giden yolu tırmanışında çok işe yaradığını öğrenmişti.
Hayatında ne vicdan azabına ne de merhamete yer vardı. Uzun zaman
ize

önce, bir adamın kendisine dikkat etmek zorunda olduğunu öğrenmişti,


çünkü işler kötüleştiğinde başka hiç kimse bunu yapmazdı.
Risk sermayesi, duygusal veya yumuşak başlı olunacak bir iş türü de­
G

ğildi. Yeni iş ilişkileri kurmayla ilgiliydi, ancak aynı zamanda ölü dallan
kesmeye de istekli olmak gerekiyordu. Ve Rocco, bunu zevkle yapıyordu.
Bir adam sahip olduğu şeyleri korumak zorundaydı, çünkü diğerleri,
p

onlara sahip olduklarım iddia etmek için asla tereddüt etmezlerdi.


ita

Ama bir piç olmasına ve merhametli olmayı doğru bulmamasına rağ­


men, Charity Wyatt ile buluşması sonrasında vicdanının sızlamadığı gerçe­
K

ği karşısında rahatsız olduğunu fark etti.


İşi bu kadar ileri götürmeyi asla amaçlamamıştı. Planı, Charity’i otel
odasına getirmek, onu çıplak bırakmak, aşağılamak ve sonra çekip gitmekti.
Evet, çok hoş bir plan değildi, ama çalman parasına karşılık seks talep et­
mek, planının bir parçası asla olmamıştı. Evet, bir noktaya kadar flört etme­
yi amaçlamıştı. Ancak işler Rocco’nun planladığı gibi gitmemişti, Kontrolü
kaybetmişti. Ki bu, belki de yaşananların en affedilemez olan kısmıydı.
Onu odasına götürerek, soyunmasını emrederek, yalvarmasını sağlaya­

ost
rak, iplerin kimin elinde olduğunu göstermişti. Ancak Charity, son derece
seksi kıyafetlerini çıkararak altındaki mükemmelliği gözler önünse serer­

ird
ken, koyu renk gözleriyle Rocco’ ya meydan okumuştu. Ve her şey tersyüz
olmuştu. Rocco, hâkimiyetini kanıtlayamamıştı. Charity, bunu mahvetmişti.

B
Evet, onu aşağılamıştı, ama ne pahasına? Kendi gururu pahasına mı?
Buluşmalarının ardından yaklaşık iki ay geçmişti, ama Rocco geceleri
hâlâ kamında gezinen yumuşak parmakların hayaliyle soğuk terler içinde
uyanıyordu. Koyu renkli dolgun bukleler göğsüne yayılmış oluyor, kömür
karası gözler şaşkınlıkla kendisine bakıyordu.

ma
Böylesini daha önce hiç görmemişti. Elbette, kadınların arzulu vc tat­
min olmuş bakışlarıyla karşılaşmıştı, ama hiçbirinde Charity’ nin gözlerin­

ara
de gördüğü korkuyu görmemişti. Ve nedenini biliyordu.
Rocco, ellerini yumruk haline getirdi. Umursamamalıydt. Bir kadının
kaç erkekle sevişmiş olmasının ne önemi vardı ki? önemli değildi. Olma­
T
malıydı. Hele de onun gibi bir erkek için. Ama yine de önemliydi.
Hiç istemediği halde çok büyük bir günah işlemiş gibi hissediyordu
kendini. Normalde, hayatını tam olarak istediği gibi yaşıyordu. Uygun gör­
-

düğü kadınlarla ilişkiye giriyor, istediği zaman para harcıyor, arzu ettiği
mli

kadar içiyordu. Hiç kimseye hesap vermek zorunda değildi.


Ama işte yine de, bir cinsel ilişki yüzünden pişmanlık duyuyordu. Ön­
ceki cinsel deneyimleri nasıl olursa olsun, masum olmaktan son derece
ize

uzak bir kadının bekâreti yüzünden endişeleniyordu.


Bu kabul edilemezdi. Tıpkı o kadının, zihninde hâlâ bu kadar yer kap­
pG

lamasının kabul edilemeyeceği gibi. Ve aynı zamanda, parasını geri ala­


mamış olması da kabul edilemezdi. Charity’ nin bu konuda paçayı sıyırma­
sına izin vermeyi de amaçlamamıştı. Ama şimdi planından sapmışken, ne
yapacağına karar vermeliydi. Adli takibat başlatamazdı. Seks karşılığında
mutlak bir söz vermişti. Onunla gerçekten sevişmeyi asla planlamamıştı.
ita

Ama yapmıştı ve bu da seçeneklerini kısıtlıyordu.


Yine o lanet vicdan azabı. Böyle şeyler yüzünden endişelenmemeliydi.
K

Dâhili telefonu çaldı ve öfkeyle, “Ne var?” diye yanıtladı.


“Bay Amari— ” sekreteri Nora’nın sesi rahatsız olmuş gibi çıkıyordu
“—burada bir bayan var ve gitmeyi reddediyor.”
Rocco dişlerini gıcırdattı. Bu ne ilkti ne de son olacaktı. Gelen, ya üç ay
önce ilişkisini bitirdiği Elizabeth’ti ya da şimdi boşta olan metres pozisyo­
nunu doldurmayı uman bir yabancıydı. Kim olursa olsun onun için çok
kötüydü, çünkü Rocco takip edilmekten hoşlanmıyordu. O, takip eden taraf
olmayı seviyordu. “Ona ruh halimin hiç de uygun olmadığını söyle.”
“Söyledim. Hâlâ burada oturuyor.”

ost
“O zaman güvenliğe haber ver, onu dışarı atsın.”
“Bunu yapmadan önce size haber vermem gerektiğini düşündüm,” dedi

ird
Nora’nın sesinden, bir kadının binadan zorla dışarı atılması fikrini hiç de
hoş bulmadığı belli oluyordu. Ama Rocco öyle düşünmüyordu.

B
“Bir dahaki sefere zahmet etme. Hiç düşünmeden güvenliği çağırıp dı­
şarı attır. Bunun için sana iziıı veriyorum.”
“Bay Amari, hanımefendi isminin Charity Wyatt olduğunu ve onu gör­
mek isteyeceğinizi söylüyor.”

ma
Rocco’nun kam dondu. Cehennemde olmadığı sürece, Charity Wyatt’ı
görmek istemiyordu. Elbette, birçok yönden zaten cehennemdeymiş gibi
hissediyordu. Sahip olduğu ve şimdi onu ziyaret etmek için geri dönmüş
olan kadın tarafından oraya atılmıştı. ara
“Onu yukan gönder,” dedi Rocco ve telefonu kapattı. Bundan pişman
olacaktı. Ama yine de karşı koyamıyordu. Onu bir daha görmek, eteğini
T
yukan kaldırmak ve bu kez de ona çalışma masasında sahip olmak.
Bu çekim karşısında onun da kendisi kadar çaresiz olduğunu, güçsüz
olmadığını kanıtlamalıydı. Koltuğundan kalktı ve odada gezinmeye başladı.
-

Kapının ürkekçe çalındığını duyduğu an duraksadı. Belli ki Charity Wyatt,


mli

birbirlerini son gördükleri andaki kadar cüretkâr değildi.


Cüretkârlığı uzun sürmemişti. Dokunuşun altında hızla erimişti.
Rocco dişlerim sıktı ve vücudunun itaat etmesini diledi. “Gir.”
ize

Kapı açıldı ve gördüğü manzara Rocco’yu şaşırttı. Gelen Charity’ di,


ama daha önce gördüğü gibi değildi. Otel odasında yatağa atmış olduğu
pG

güzel ve baştan çıkarıcı kadm gitmişti. Şimdi karşısında siyah pantolon ve


tişört giyen bir kadm duruyordu. Koyu renk dalgalı saçlan, yirmili yaşların­
daki bir kadından çok bir öğrenciye yakışacak şekilde atkuyruğu yapılmıştı.
Yüzündeki tek makyaj, dudaklanna sürmüş olduğu bir parlatıcıdan iba­
retti. Gözlerinin altında, sanki hiç uyumamış gibi siyah halkalar vardı.
ita

Rocco tek bir şeyden emindi; Charity, buraya onu baştan çıkarmak için
gelmemişti. Hissettiği şiddetli hayal kırıklığıyla savaştı. Umursamamalıydı.
K

Onun söylemek zorunda olduğu şeyleri dinleyecek ve ardından dışarı.çıkıp


en yakındaki kadını bulacak ve evine götürecekti. Rocco’nun sorunu buydu.
Charity ile buluştuğundan beri ölesiye çalışıyordu ve o zamandan beri biriy­
le birlikte olmamıştı. Onun gibi bir adam için iki ay çok uzun bir zamandı.
Şaşkın ve yaralı bakışlarıyla karşısında duran Charity yüzünden, midesi
düğümlendi. Kontrolü kaybetmesine neden olan bu kadının burada olma­
ması gerekiyordu. “Eh, belli ki beni yatağa atmak için gelmemişsin. Bu da

ost
sabrımın son derece sınırlı olduğunu hissetmeme neden oluyor,” dedi. ‘"Bi­
ran önce konuşsan iyi olur.”

ir d
Charity, onun ürkütme girişimlerinden etkilenmeyerek bakışlarına kar­
şılık verdi. “Kesinlikle onun için gelmedim,” dedi gurur dolu bir sesle.

B
Rocco, masanın üzerindeki kâğıt ağırlığına bakarak, yavaşça soluk ver­
di. Sonra tekrar Charity’e baktı. "Sabırsızlığınım gitgide arttığını hissediyo­
rum. Ya benim için dizlerinin üstüne çök ya da defaLgit.”
“Beni hiçbir koşulda senin önünde dizlerimin üstünde bulamazsın. Ne
sana yalvarmak için ne de zevk vermek için. Bundan emin olabilirsin.”

ma
Öfke, Rocco’nun damarlarını bir bıçak gibi kesti. “Bunu göreceğiz,
yoksa geleceğinin benim ellerim arasında olduğunu unuttun mu?”

ara
Charity, kollarını kavuşturdu ve başım yana eğdi. “Tehditlerine başla­
madan önce şunu bilmelisin. Senin geleceğin de şuan benim rahmimde.”
-T
t, haberi bu şekilde vermek istememişti. Savunmasız görünmek
istemişti. Buraya garson kıyafetleriyle gelmesinin asıl sebebi, ona gerçekten
nasıl yaşadığını göstermekti. Belki de ikinci kez onun, sempatisini kazan­
maya çalışmak aptallıktı, ama onun parasıyla refah içinde yaşamadığını
mli

anlamasına ihtiyacı vardı. Çünkü onun parası tam da ihtiyaç duyduğu şeydi.
Yeni bir hayat kurmak için. Kendisi için. Ve bebek için.
ize

Hâlâ bir rüya gibi geliyordu. Dünyada, hem onun hem de Rocco’nun
DNA’srnı paylaşacak olan biri olacaktı. Bu hiç de âdil görünmüyordu. Ne
onun için, ne de çocuk için. Rocco’nun ne düşündüğü ise umurunda değildi.
pG

İşten kazandığı parayla, bir çocuk için asla temin edemeyeceği bazı
şeyler vardı. Bu, çocuğunun iyi bakılması için, hak ettiği her şeye sahip
olmasını sağlamak için gururundan fedakârlık etmek demekti.
Rocco’nun baba rolünü oynamasını ye onunla mutlu bir aile kurmaya
çalışmasını istemiyordu. Aksine. Sadece parasına ihtiyacı vardı.
ita

Onun parasının bir kısmım çoktan almış olduğunu hatırlatan vicdanını


görmezden geldi. Opara bende değil. Dolayısıyla bebekte de olmayacak.
K

Bebek için o paraya ihtiyacı vardı. Aksi halde ona başka ne sunabilirdi
ki? Ya garsonluktan kazandığı parayla yaşayacaktan bir hayat ya da kendi
çocukluğundaki gibi dolandmcılık yapıp oradan oraya taşınacaktan bir
hayat...
Çocuğu için bunu istemiyordu. Daha iyisini istiyordu, iyi bir annenin
nasıl olması gerektiğini deneyerek öğrenmek istiyordu.
Bombayı patlattığından beri neredeyse otuz saniye geçmişti ve Rocco
hâlâ konulmamıştı. Charity, sessizliği doldurmak zorunda olduğunu his­

ost
setmedi. Yaşadığı şoku Rocco’nun da hissetmesi gerekiyordu.
Evet, prezervatif kullanmışlardı ama Charity, onların bazen işe yarama­

ir d
dığını biliyordu. Her neyse, artık olanlar değişmeyeceğine göre bu konuda
tartışmanın bir anlamı yoktu.

B
Yine de, davranışları yüzünden cezalandırıldığını hissetmeden duramı­
yordu. Eğer Rocco'yu reddetmiş olsaydı, şimdi bir bebek bekliyor olmak
yerine hapiste olurdu. Bu düşünce neredeyse gülmesine neden oluyordu.
Çünkü çok saçmaydı. Çünkü hapishaneden kurtulduğu için hiç de pişman
değildi. O zamandan beri ne olmuş olursa olsun.

ma
Bazı açılardan, bebek konusunda umutluydu. Bu, gerçekten de yeni ve
farklı bir hayata adım atacağı anlamına geliyordu.
ara
“Böyle mi ilan ediyorsun?” diye sordu Rocco sonunda, sert bir sesle.
“Sanırım öyle. Planım tam olarak bu değildi, ama senin bu kadar kor­
kunç davranacağını beklemiyordum. Sanırım bu benim hatam. Ne de olsa
-T
daha önce tanışmıştık.”
“Korunmuştuk,” dedi Rocco, soğuk ve duygusuz bir sesle.
“Evet ve adetimin geciktiğini fark edince ben de evrene aynı şeyi söy­
ledim. Ancak, hiç de umursuyormuş gibi değildi.”
“Biz ayrıldıktan sonra aceleyle koşup bulduğun ilk adamla yatmadığını
mli

nereden bileyim? İntikam almak için onun bebeğini benimmiş gibi göster­
meye çalışıp çalışmadığını?”
ize

Charity, tüm benliğini saran haklı öfkesini kucakladı. “Bu ne cüret?


Seks için bana şantaj yapan şendin. Babamın çaldığı, elimi bile sürmediğim
pG

bir paranın karşılığında bekâretimi alan da şendin.” Söylediklerinin çoğu


doğruydu. “Bu senaryodaki kötü adam sensin, Rocco Amari. Bu suçlamala­
rı kabul> etmiyorum. Beni, seninle seks yapmaya zorlamışken, karşımda
durup üstünlük taslamana izin vermeyeceğim. Aramızda olanlara yol açan
şenken, benim karakterim hakkında yorum yapmayı hak etmiyorsun.”
ita

Rocco, tokat yemiş gibi geri çekildi. “O şeylerden bazılarını yapmış


olabilirim. Ama yatmak için seni zorlamadım. Sonunda bana yalvardığım
K

inkâr etme. Evet dedin. Evet lütferi. Ve ben de sana istediğin şeyi verdim.”
Utançla yanaldan yanan Charity, bakışlarım kaçırdı. “Ben bakireydim.
Aklımın başından gitmesi için çok fazla şeye gerek yoktu. Kendini çok
matah bir şey sanma.” Charity, onun rahatsız hissetmesine ihtiyaç duyuyor­
du. Böylece Charity’ den kurtulur, ama aynı zamanda ona para da teklif
ederdi.
“Şimdi kurbanı oynayamazsın. Eğer istemeseydin seninle asla o kadar

ost
ileri gitmezdim.”
"İşin sonunu sekse kadar götürmeyi amaçlamadığım dürüstçe söyleye­

ird
bilecek misin?”
Duraklayan Rocco, çenesini sıktı. “Evet. Gerçekten istediğim tek şey
senin yalvarmandı. Ama beklediğimden çok daha kolay ikna oldun.”

B
Bu itiraf Rocco’ ya pahalıya patlamış gibi görünüyordu ve Charity bu­
nun nedenini bilmiyordu. Eğer bunu duymaktan incinecek biri varsa o da
Charity’ di. Bedelini fazlasıyla ödemişti. Ve ödemeye de devam ediyordu.
“Sen de yalvardın, unutma.”

ma
“Çok da fazla yalvarmak zorunda kalmadım, değil mi?”
“Senden nefret ediyorum,” dedi Charity ve bunlan, rolünün bir parçası
olarak söylemesine rağmen, her kelimesini gerçekten kastettiğini fark etti.

“Bize ne yaptın?” diye sordu. ara


Hissettiği şeyler yüzünden boğazı düğümlenen Charity, zorlukla yutkundu.

“Deneyimsizliğin, bu olaydaki davranışlarını. mazur göstermeyecek.


-T
Bütün suçu benim üzerime yüklemeye kalkma sakın.”
“Ah, demek bütün suçu üstlenmek istemiyorsun. O halde bir tannymış-
sın gibi etrafta dolaşıp durmamalısın. Beni tehdit ettin, eğer teklifini kabul
etmezsem hapse atılacağımı düşünmeme neden oldun. Evet, sonunda razı
mli

olduğumu kabul ediyorum. Ama ilk etapta zorlanmamış olsaydım odana


asla gelmezdim. Hayatımı erkeklerin otel odalarından uzak durarak geçir­
ize

dim ve seninki de bir istisna olmazdı.” '


“Tamam, Ben bir canavarım. Duymak istediğin şey bu mu? Bu, acını
hafifletiyor mu? Durumu değiştirmeyeceğine göre, hafifletmemeli.”
pG

“Bir canavar olduğun gerçeğini kabul etmene şaşırdım doğrusu,” dedi


Charity, öfkeyle dolup taşarak.
“İyi bir adam olmak gibi bir endişem hiçbir zaman olmadı. Ahlak kural­
larına göre hareket edip etmediğimi asla umursamam. Başarılı olmak iste­
ita

dim. Oldum. Ve olmaya da devam edeceğim. Geri kalan her şey önemsiz­
dir. Benim olanı geri alacağım ve endişelendiğim tek şey bu.”
“Paranı geri getiremem. Babamın nerede olduğunu bilmiyorum. İnan
K

bana bilseydim, onu teslim eden ilk kişi ben olurdum. Onu korumuyorum.
O kadar da fedakâr değilim. Aslında, hiç fedakâr değilimdir. Kendimi bela­
dan uzak tutmak için seninle yattım, çünkü beni dinlemezdin. Bundan ka­
çınmak için, onu sana binlerce defa teslim ederdim.” Babasını teslim etme
konusundaki tek sorun, adamın konuşacak olmasıydı. Ondan sonra Charity’
nin masumiyet laflarının hiçbir değeri kalmazdı. Çünkü babası, suçlara
onun da iştirak ettiğini teyit ederdi ve Charity bunu istemiyordu. Rocco,
masum olduğuna inanmıyor olsa da, kendisi de suçunu itiraf edemezdi.

ost
“Esas konumuzun yanında tüm bunlar teferruat,” dedi Rocco, elini sal­
layarak. “Ne istiyorsun?”

ird
“Bebeği bilmen gerektiğini düşündüm. Çünkü sana, onun hayatında yer,
alıp almayacağın konusunda bir seçim yapma şansı vermek istedim.”

B
Rocco ifadesiz gözleriyle sadece Charity’e baktı. “Ve sen, çocuğun ha­
yatında ne şekilde yer almamı bekliyorsun?”
“Babası olarak, tıpkı yapımında yer aldığın gibi.” Rocco kabul etmezdi.
Ama sormak zorundaydı. Kendi annesini hiç tanımamıştı ve babası da her
zaman uzaktaydı. Rocco’ ya bu şansı verecekti.

ma
Ama o reddedecekti. Ve Charity minnettar olacaktı. Çünkü çocuğunun
hayatında yer alması için bir şans vermesine rağmen, istediği en son şey
ara
onun, kendisiyle herhangi bir ilişkisinin olmasıydı. Teklif edeceği mali
destek dışında ki o desteğe bebekle ikisinin çaresizce ihtiyacı vardı.
“Baba olmakla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Benim babam yoktu.”
-T
“Eh, benim de annem yoktu, ama bir anne olmak üzereyim gibi görü­
nüyor. Görünüşe göre, belirli bir ebeveyn eksikliği, etkili bir doğum kontrol
yöntemi değil. Bunu kim bilebilirdi ki?”
“Çocuğun hayatında neden yer almamı istediğini anlamıyorum.”
mli

Charity, bu sözleri duyduğunda ne kadar öfkelendiğini fark edince şa­


şırdı. Çünkü bu annelik olayını anlamaya çalışıyordu ve şimdiden içgüdüle­
rinin harekete geçmesi şok ediciydi. Ama onun sözlerini duymak, içinde var
ize

olduğunu bile bilmediği bir şeye dokunmuştu. Bu gerçek rahatsız edici bir
şekilde, Charity’ nin ilgisizlik, terk edilme ve pişmanlıkla dolu çocukluğuna
pG

benziyordu. “O halde yer alma. Ama nafaka ödeyeceksin. Sen güzel yerler­
de yemek yiyip, kocaman villanda ayaklarım uzatırken, senin çocuğunu
yoksulluk içinde yetiştirmeyeceğim.”
“Kesinlikle nafaka ödeyeceğim. Tabi bebek benimse.”
“Senin. Başka bir adamla birlikte olmadım. İlk seferim senin kahrolası
ita

otel odandaydı ve o tek seferimdi.” Charity zorlukla yutkundu. “Ve sen de


bunu biliyorsun. Bildiğini biliyorum. Ama diğer yandan sen, o kadar çok
K

kadınla birlikte olmuşsundur ki, sayısını bile bilmediğinden eminim. Hami­


leliği teyit etmek için kan testi yaptırmaya gittiğimde, bunun son derece
kapsamlı olmasına dikkat ettim. Senden bir şey kapmadığımdan emin ol­
mak için.” -
Rocco’nun dudaktan alaylı bir ifadeye büründü. “Ben hep korunurum.”
“Ve bunun her zaman etkili olmadığı apaçık ortada.”
“Tıbbi bakım için paraya ihtiyacın var mı?”

ost
Charity gözlerini kırpıştırdı. “Olacak. Bir çeşit yardım almadıkça.
“Babalık testini ne zaman yaptırabilirsin?”

ir d
Sersemlemeye başlayan Charity, ellerini yumruk yaptı. “Birkaç hafta
daha geçmesi gerek. Ve duyduğuma göre düşük riski de varmış.”
“Tercih senin. Doktorunla görüş, kararı sana bırakacağım. Ama hamile­

B
liğin boyunca benden yardım alırsan ve çocuğun doğumu sırasında yapılan
testte çocuğun benim olmadığını öğrenirsem, yine bana borçlanacaksın.”
“Sonucun ne olacağından eminim. Bu konuda endişelenmiyorum.”
“Mükemmel,” dedi Rocco, sanki zor bir iş sorununu çözmüşler gibi.

ma
‘Tıbbi ihtiyaçlarının karşılanması için bir hesap açtıracağım. Babalık testi­
nin sonucundan sonra, nafakayı ayarlayabiliriz.”
İşte bu kadardı. Kazanmıştı. Rocco, nafaka ödemeyi kabul ediyordu.
ara
Böylece Charity, çocuğuyla birlikte mümkün olan en iyi hayata sahip ola­
caktı. Ve Rocco bu hayata dâhil olmayacaktı.”
T
Nedense hiç de zafer kazanmış gibi hissetmiyordu. Sadece sersemlemiş
ve başı dönüyormuş gibi hissediyordu. Belki de şoktaydı. Muhtemelen
hamilelik testlerini yaptırdığı andan beri bu haldeydi. Bu konudaki her şey
bu kadar korkutucuyken, zafer kazanmış gibi hissetmek çok zordu.
-

“Benimle nasıl iletişime geçeceğini bildiğini sanıyorum,” dedi Charity.


mli

“Ve sen de bana nasıl ulaşacağını biliyorsun. Belli olduğu üzere...”


“Hepsi bu kadar mı?”
ize

Rocco omuzlarını silkti ve koltuğuna oturdu. “Eğer endişelendiğin baş­


ka bir şey ya da babanın nerede olduğuna dair herhangi bir bilgin yoksa.”
Kendini uyuşmuş gibi hisseden Charity, başını salladı. “Yok.”
pG

“Yazık. Neyse, babalık testinin sonuçlarını aldığında bana haber ver.”


“Çocuğun doğduğunda mı demek istiyorsun?”
“Bunu zaman gösterecek sanırım,” dedi Rocco, bakışlarını Charity’ den
ayırarak. Kadın sanki çoktan odadan çıkmış gibi.
ita

“Seni ararım,” dedi Charity ve arkasını dönüp kapıdan çıktı: Lobiye


inene kadar kendini tutmayı başardı. Ama sonra, nefesini kesen bir hıçkırık­
K

la olduğu yerde kalakaldı. Göğsü yanıyor, tüm bedeni titriyordu. Neden bu


kadar incinmişti? Rocco’nun, çocuğu umursayıp umursamamasının neden
bu kadar önemli olduğunu bilmiyordu. Umursamasını istemiyordu ki, kah­
retsin. Neden şimdi kendini suçlu hissediyordu?
Çünkü bunun ne kadar acı verdiğini biliyorsun. Daima acı vereceğini
biliyorsun.
Evet biliyordu. Terk edilmenin ve ilgisizliğin acısının geçmediğini bili­
yordu. Çocuğunun da hayata kendisi gibi başlayacak olmasından nefret
ediyordu. Ve şimdiden, çocuğunun ihtiyaçlarının, kendisininkilerden çok

ost
daha önemli olduğunu hissettiğini bilmek son derece korkutucuydu.
Lobiden geçerek dışarıya çıktı ve temiz havayı içine çekti. Mükemmel

ir d
güzelliğiyle, sanki yaşadığı durumla dalga geçiyormuş gibi görünen bulut­
suz mavi gökyüzüne baktı ve parlak güneşin karşısında gözlerini kırpıştırdı.

B
Ama nedense; bir parçası günün güzelliği yüzünden öfkeli olsa da, di­
ğer parçası bundan huzur buldu. Hayatındaki her şey takip edemeyeceği
kadar hızlı bir şekilde değişiyordu. Ama etraftaki her şey aynıydı.
Bu, dünyanın sonu değildi. Sadece yeni bir hayatın başlangıcıydı. Ve

ma
evet, çocuğunun bir babası olmayacaktı. Ama tecrübelerinden biliyordu ki,
başarısız bir baba, hiç olmamasından muhtemelen çok daha kötüydü.
Ve çocuğunun bir annesi olacaktı. Bu korkutucuydu. Dehşet vericiydi.
ara
Charity, yirmi iki yaşında bir garsondu. Nasıl normal olunacağını bilmiyor­
du. Ahlakı pusulası, çocukluğundan beri bozuktu. Ama şimdi, bakış açısını
ve davranışlarını değiştirmek zorunda kalacaktı. Çünkü babasının ona aşı­
T
lamaya çalıştığı şeyleri çocuğuna geçirmek istemiyordu.
Hâlâ ne yapacağını bilmiyordu. Fakat Rocco’dan gelecek olan mali des­
tekle, dolandırıcılık yapmak zorunda kalmayacaktı. Belki de kırsal kesimde
-

bir ev alırdı. Başka annelerle arkadaş olurdu. Nereden geldiğine ve bebeği­


mli

nin babasına neler olduğuna dair bir hikâye uydururdu. Belki de bu, son
kandırmacast olabilirdi. Bu düşünce Charity’ nin gülümsemesini sağladı.
Her şey değişecekti. Charity* nin buna ihtiyacı vardı. Kendisinin de de­
ize

ğişmesi gerekiyordu. Bu belki de gerçek bağlar kurmak için son şansıydı.


Birisini istediği gibi sevmek için. Çekinmeden. Karşılığında da sevilerek...
pG

Gözlerini kapattı ve yanaklarından aşağıya süzülen gözyaşlarını sildi.


Mutlu olmak için Rocco Amari’ ye ihtiyacı yoktu. Çocuğunun da öyle...
Babasıyla olan biten her şey, hayatının en büyük hatası olarak başlamış­
tı. Ama belki de bunun sonucunda, harika bir şey yaşanacaktı.
Her ne olursa olsun, bu yeni bir sayfaydı. Babasıyla işi bitmişti. Yaşa­
ita

dıkları o hayatla işi bitmişti. İnsanları kandırmakla işi bitmişti.


Vereceği mali destek dışında Rocco ile de işi bitmişti. Bu, yeni bir ha­
K

yattı, yeni bir başlangıçtı.


Ve şimdi işin en zor kısmını halletmiş olduğuna göre, hayatına başla­
maya hazırdı.
ost
ird
B
ma
~ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM -

ara
O d a boştu. Her şey gitmişti. Roma’daki bu küçük dairede kimin ya­
şadığını anlayabilecek hiçbir şey yoktu. Bir çocuğun burada oynayıp oyna­
T
madığını gösteren oyuncaklar yoktu. Bir annenin yaşadığım kanıtlayacak
tencereler ya da tavalar yoktu. Genelde oturma odasının köşesine istiflen­
miş olan battaniyeler bile yoktu. Ve içeride yabancılar vardı. Gülünecek
hiçbir şey olmadığı halde gülen yabancılar.
-

Oyuncakları gitmişti. Ama en kötüsü, annesi gitmişti.


mli

Kaç kez sorarsa sorsun, nereye gittiğini söylemeyeceklerdi. Sesi kısıla­


na kadar sormaya devam etti ama hâlâ cevap yoktu.
ize

Oda boştu ve ihtiyaç duyduğu hiçbir şeyi bulamıyordu.


pG

R o c c o , terden sırılsıklam olmuş bir halde uyandı. Kalbi öyle hızlı çar­
pıyordu ki, bedeninden dışan Atlayabileceğinden korktu. Yatak odası, el­
bette boş değildi. Üzeri yumuşak battaniyeler ve yastıklarla kaplı kocaman
bir yatakta uyuyordu. Köşede, şifonyeri ve üzerinde asılı olan büyük ekran
televizyonu görebiliyordu. Her şey yerindeydi, olması gerektiği gibi.
ita

En önemlisi, ağlayan küçük bir çocuk değildi. Bir adamdı. Ve çaresiz


değildi. Ancak nedense, her zamanki rüyasını görmüş olmasına rağmen,
K

huzursuzluğu geçmedi. Yataktan kalktı ve kapının yanında duran bara gitti.


Bir içkiye ihtiyacı vardı, ardından uykusuna geri dönebilirdi.
Işığı açtı ve titreyen elleriyle, kendisine cömert bir miktar viski doldur­
du. İçkisini yudumlarken, rüyasını hatırladı. Ve rüyadaki çocuğun yüzü
aniden değişti. Artık rüyadaki çocuk o değildi, annesinin meydan okuyan
yüzünü ve dalgalı siyah saçlarım almış olan bir çocuktu.
Rocco küfretti ve bardağım barın üstüne vurdu. Charity’ nin hamile ol­

ost
duğu çocuğun hayatında yer alması için hiçbir sebep yoktu. Kadmın'ger-
çekten hamile olduğu bile şüpheliydi. Onun çocuğuna hamile olması ihti­

ird
mali çok daha düşüktü. Bu, onu kullanmak için bir taktikti. Charity de tıpkı
babası gibi bir dolandırıcıydı ve Rocco bunu biliyordu.
Evet, Charity bir bakireydi, bunu da biliyordu. Ama belki de değildi.

B
Belki o da planındaki bir ayrıntıydı. Rocco, bundan emin olamazdı.
Bunu unutmatıydı. Onun, kendisini görmeye geldiğini unutmalıydı.
Ona nafaka gönderir ve kendisi de hayatına her zamanki gibi devam ederdi.
Yine de, hüzünlü iri kahverengi gözleri aklından atamıyordu.

ma
Viskisine sanki kendisine ihanet etmiş gibi baktı, ardından bardağı du­
vara fırlatarak parçalanmasını izledi.
Charity Wyatt’ı ve taşıyor olabileceği bebeği de umursamamalıydı.
ara
Kendi çocuğunu terk mi edeceksin? Böyle bir adam mı oldun?
Geçmişinden gelen birinin sesini duydu. Onu doğurmak için, babasıyla
birlikte sahip olduğu lüks hayatı bırakan annesinin sesini. Tüm elbiselerini
T
ve mücevherlerini satan annesinin... Geceleri fabrikada çalışan ve eve dö­
nerken tehlikeli yollarda yalnız başına yürüyen annesinin...
Annesi, ona bakmak için elinden gelen her şeyi yapmıştı. O ise, ayda
-

bir ödeyeceği nafaka dışında çocuğunu terk edecekti.


mli

Karakterine hiç uygun olmayan suçluluğu görmezden geldi. Suçluluk


duymaya inanmıyordu. Yararsızdı. Hiçbir şey başarmayı sağlamıyordu.
Rocco, harekete geçmeye inanıyordu, öyleyse harekete geç.
ize

Ne yapabilirdi? Çocuğu kendisine mi alacaktı? Charity’i kansı olarak


mı alacaktı? Ondan bir milyon dolar çalan kadınla bir aile mi kuracaktı?
G

Bunların hiçbiri kabul edilemezdi. Ona hiçbir şey borçlu değildi. Nafaka
ödemek zorunda bile değildi. Gerçek şu ki, aslında ona hiçbir şey sunmaya­
rak cömertlik ediyordu.
Kendisine biraz daha viski doldurdu. Bunu bir daha düşünmeyecekti.
itap

Charity en iyi yardımı alacaktı. Bu da cömertliğinin başka bir göstergesiydi.


Doğru kararı vermişti. Ve bunu bir daha sorgulamayacaktı.
Viskisinin geri kalanını bitirdi ve yatağa geri döndü.
K

C harity, son iki haftadır cehennemde gibiydi. Yediği hiçbir şey mide­
sinde durmuyordu ve hiç gücü yoktu.
Restoranda o kadar çok vardiya kaçırmıştı ki, mali durumu giderek kö­
tüleşiyordu. Ancak, kaçınılmaz gerçek şuydu ki kimse, terli ve beti benzi
atmış bir garsonun servis yapmasını istemiyordu.

ost
Ve bugün de Rocco tarafından seçilmiş olan klinikte ilk doktor rande­
vusu vardı. Bütün olayların dışında kalmaya niyetli bir adamın seçmiş ol­

ird
duğu bir kliniğe gitmek çok garipti.
Eh, kliniği Rocco’nun kendisinin seçmediğine bahse girerdi. Büyük

B
olasılıkla bunu yardımcısına yaptırmıştı.
Mekân, gelir düzeyi yüksek olan kişilere hitap ediyordu. Charity’ nin,
hamileliğinin erken dönemlerinde kan testi yaptırdığı ücretsiz yerden çok
farklıydı. Plastik sandalyeler, çatlamış fayanslar ve su sızdıran tavanlar
yerine, burada uzun tüylü halılar ve güzel bir evin oturma odası gibi gö­

ma
rünmesi için tasarlanmış olan rahat bir oturma alanı vardı.
Parayla nelere erişilebileceğini görmek şaşırtıcıydı. Babasının neden

ara
elit tabakaya katılmayı bu kadar kafaya taktığım neredeyse anlayabiliyordu.
Elbette, Charity, bunun hiçbir riske değmediğini anlamıştı. Ancak artık
biraz geçti,
-T
“Bayan Wyatt?” Bir kadm, bekleme salonunu hasta odalarından ayıran
kapılardan başını uzattı.
Charity ayağa kalktı ve kadım takip etti. Önce kilosunun ölçüldüğü tar­
tıya, ardından da bir numune için tuvalete gitti. Ve oradan da küçük bir
odaya geçtiler. Sandalyenin üzerinde katlanmış beyaz bir önlük duruyordu
mli

ve odanın ortasında rahat bir muayene masası vardı.


“Doktor sizi görmek için kısa bir süre sonra burada olacak. Elbiseleri­
ize

nizi çıkarın ve önlüğü giyin,” dedi kadm.


Charity, biniz uyuşmuş gibi hissederek başını salladı. Teoride bebekle
pG

ilgili şeyler çok iyiydi, ama her şey böyle gerçek bir hal almaya başlayınca,
kendini tuhaf hissetmeye başlıyordu.
Elbiselerini çıkarttı ve ince önlüğü üzerine geçirdi. Muayene masasına
oturdu ve içine dolan huzursuzlukla ellerini kucağında birleştirdi.
O anda kapı çaldığında, “Gelin,” diye seslendi.
ita

Laboratuvar önlüğü giyen bir kadın gülümseyerek içeri girdi ve Charity


de gülümseyerek karşılık verdi. Doktoru, siyah takım elbise giymiş olan bir
K

adam takip etti. Siyah saçları arkaya doğru taranmıştı. Koyu renk gözleri,
Charity’ nin kolaylıkla tanımlayamadığı yoğun bir duyguyla parlıyordu.
Rocco buradaydı. Charity, yumruk yemiş gibi hissetti.
“Pekâlâ, baba da burada olduğuna göre, sanırım başlamaya hazırız,”
dedi doktor.
“Bu ne sürpriz Rocco,” dedi Charity, sinirli bir sesle. Adamın ilk ismini
söylemek garipti, “seni beklemiyordum."
“Biliyorum. Ben de beklemiyordum. Ama buradayım işte.” Rocco bu
konuda pek de mutlu görünmüyordu. .

ost
Charity, bacaklarının mümkün olduğunca gözükmemesini sağlamak
için önlüğü düzeltti. “Kendi kendini nasıl şaşırtabildiğim anlamıyorum.”

ird
Charity şok olmuştu, ama onun fark etmemesi için elinden geleni yapı­
yordu. Ona, nasıl biri olduğuna dair daha fazla ipucu vermemek için kendi­

B
sine söz vermişti. Rocco bunu hak etmiyordu.
“Garip zamanlar yaşıyoruz,” dedi Rocco, muayene masasının karşısın­
daki sandalyelerden birine oturarak. Doktorun gözleri ikisi arasında gidip
gelince, “Her şey yolunda,” dedi, Charity’e bakmaya tenezzül bile etmeden.

ma
“Sadece küçük bir atışma.”
Charity alayla güldü. “Evet, küçük bir sevgili atışması.” Ne şaka ama...
O ve Rocco için pek de sevgili denemezdi. Sadece seks yapmışlardı. İşin
ara
içine aşk girmemişti. Rocco onu kullanmıştı. Aşağılamıştı.
“O halde neyi bekliyoruz?” diye sordu Rocco, bebeğin o anda doğma­
sını bekliyormuş gibi etrafına bakarak.
-T
Doktor gözlerini knpıştırdı, sonra bilgisayarına dönerek bir şifte girdi
ve Charity’ nin dosyasını inceledi. “Evet, Charity, kilon iyi görünüyor. Ve
idrar örneğinde de her şey normal.”
Rocco’nun onu çıplak görmüş olduğu düşünülürse komikti, ama o sıvı­
mli

lardan söz edilmesi Charity’i utandırdı. “Bunu duymak güzel...”


“Şimdi sadece kalp atışı duyup duyamayacağımıza bakacağız. Eğer du­
yamazsak, bunun nedeni henüz çok erken olması olabilir. Yani endişelen­
ize

menizi gerektirecek bir şey yok.”


Rocco sertçe Charity’e bakıyordu. Belki de oraya gelmesinin amacı
pG

buydu. Doğruyu söyleyip söylemediğini görmek...


Doktor ayağa kalktı ve bir çift eldiven giydi. “Uzanır mısınız lütfen?”
Charity Rocco’ ya bir bakış attı. “Lütfen gel ve yanımda dur.”
“Hamile olduğunu ilk kez öğrenmiyorsun,” dedi Rocco merhametsiz bir
ses tonuyla. “Onu daha önce gördüğünü ikimi/ de biliyoruz.”'
ita

Doktor bile şok içinde baktı. “Onu affetmelisiniz,” dedi Charity. “Kurt­
lar taralından yetiştirilmiş. Korkunç bir iş çıkarmışlar.”
K

Rocco, vahşi bir gülümsemeyle omuzlarım silkti. “Roma’nın kurucusu


da kurtlar tarafından yetiştirilmişti.”
Charity gözlerini devirdi. “Ah, yüce Sezar, gelin ve yanımda durun.”
Ve Rocco söyleneni yapınca şaşırdı.
Doktor dolabın altından bir çarşaf çıkardı vc Charity’ nin kucağını ört­
tü. Ardından kamının üzerine ılık bir jel sürdü ve küçük bir çubuğu kamın­
da gezdirmeye başladı. Vcodada aniden bir nabız sesi yankılandı. “İşte bu,”

ost
dedi neşeli bir sesle. “Bunlar bebeğin kalp atışlan.”
Charity, Rocco’ ya baktı, ama sonra bakmamış olmayı diledi. Onun

ir d
tepkisini umursamamalıydı. Hiç tepki vermeyeceğini düşünmüştü ama
durum böyle değildi. Yüzü sanki taşa dönmüştü, bir heykel kadar hareket­
sizdi.

B
Gerçekten çok güzeldi ve bunu düşünmek için çok uygunsuz bir andı.
Ama o, bebeğinin babasıydı ve bu farkına varış, oqun yüzünü daha yakın­
dan incelemesine neden oldu. Esmer tenini, elmacık kemiklerinin sert ve
köşeli hatlarını, çenesini... Dudaklarının şehvetli kıvrımını...

ma
Acaba bebeği de babasının somurtkan yüz ifadesini alacak mıydı? Ba­
bası gibi koyu renk düz saçları mı olacaktı? Yoksa annesi gibi dalgalı siyah
saçları mı olacaktı?
ara
Rocco’nun kaşlan çatıldı. “Bunlar kalp atışına benzemiyor,” dedi, alay­
lı sesinde bir yumuşama vardı. Sesi... Garip çıkıyordu. Tereddütlü.
T
“Bence öyle,” dedi Doktor, Rocco’dan hiç korkmadığı belliydi.
Rocco’nun. gözlerinde garip bir ışık vardı, Charity’ nin anlamlandıra-
madığı bir şey. “Çok hızlı,” dedi Rocco ve Charity, onun sesinde bir endişe
duymuş olabileceğini düşündü.
li -

“Normal,” dedi doktor. “Güçlü ve kesinlikle endişelenecek hiçbir şey


yok.” Ve dikkatini Charity’e yöneltti.
m

“O hamile,” dedi Rocco, soru sormuyordu.


ize

Doktorun kaşlan havaya kalktı. “Kesinlikle.”


Rocco’nun kaşlarının arasında derin bir çizgi oluştu. “Anlıyorum,” dedi
soğukkanlı bir sesle. “Ve duyuyorum.”
G

“Bana sorunuz var mı?” diye sordu doktor.


Charity başını salladı, aniden hiçbir şey söyleyemez hale gelmişti.
“O halde dört hafta sonraki randevumuzda görüşürüz. Her şey progra­
p

ma uygun ilerliyor. Hiçbir şey için endişelenmenize gerek yok.” Doktor,


ita

kamındaki jeli sildi. “Giyinmeniz için sizi yalnız bırakacağım.”


Ardından Charity ve Rocco’yu yalnız bırakarak odadan çıktı.
K

“Lütfen gider misin7’’ '


“Neden?” diye sordu Rocco, sandalyeye oturarak. Charity’ nin bir da­
kika önce gördüğünü düşündüğü tüm insanlık, tüm yumuşama artık gitmiş­
ti.
“Giyinmem gerek.”
Rocco, ellerini başının arkasına koydu ve geriye doğru yaslandı. “Na­
muslu davranman çok boş. Ama daha cesur olduğunu ikimiz de biliyoruz.”
“İyi, eğer bir gösteri arıyorsan, keyfine bak.” Charity masadan kalktı ve
üzerindeki örtü yere düştü, önlüğün üst kısmını çözdü ve tamamen yere

ost
düşmesine izin verdi. Ardından giyinmeye başladı.
Utanmayacak kadar kızmıştı. Rocco’nun bakıp bakmamasını umursa­

ir d
mıyordu. Haklıydı, onu zaten görmüştü. Ona dokunmuştu. İşlerin bu hale
gelmesinin sebebi Rocco’ydu.

B
Tüm kıyafetlerini giydikten sonra Rocco’ ya döndü. Pırıl pırıl parlayan
koyu gözleriyle ona bakıyordu. “Bunun için ücret almam gerekirdi.”
“Saf kızı daha sevimli bulmuştum. Belki de o haline geri dönmelisin.”
“Ah, ikimiz de biliyoruz ki artık saf kız rolünü oynayamam. Bir yerler­

ma
de masumiyetimi kaybetmişim gibi görünüyor.”
Rocco’nun ağzı bir gülümsemeyle kıvrıldı. “Galiba öyle. Gerçi, bekâre­
tin tam olarak masumiyet anlamına gelmediğini düşünmeye başlıyorum.”
ara
Charity omuzlarını silkti. “Bu konuda seninle tartışmayacağım.”
“Bu bir suç itirafı mı?”
“Kesinlikle hayır. Sadece şunu söylüyorum; masumiyetim, bir adamla
T
yatıp yatmamama bağlı değil.”
“Gerçekten de bakireydin, değil mi?”
Charity çenesini yukan kaldırdı. “Bu önemli mi?” Rocco’nun gözlerin­
li -

de suçluluğa benzer bir şey gördüğünü düşündü. Ama sonra o bakış kay­
bolmuş ve yerine tam da beklediği gibi erişilmez bir ifade yerleşmişti.
m

“Değil. Bir vicdanım olsaydı, sanırım çoktan yaralanmış olurdu. Neyse


ki yok. Gerçi, bu bebeğin benim olduğu konusunda bu kadar çabuk ikna
ize

olmam yüzünden zorlanabilir,” dedi Rocco, Charity’ nin kamına bakarak.


“Bu, senin çocuğun... Ne senden önce ne de senden sonra bir başkası
G

oldu.” Charity, bir tepki göımek için Rocco’nun yüzünü dikkatle inceledi.
Ama hayal kırıklığına uğradı. “Bana iftira atmanı zorlaştırıyor, değil mi?”
“Bunu garip bulabilirsin,” dedi Rocco, sert bir sesle. “Ama sana iftira
atmak için burada değilim.”
p

“Eh, beni çiçeklere ve övgülere boğmak için de burada değilsin. Peki,


ita

neden buradasın?”
“Fikrimi değiştirdim.”
K

“Ne demek fikrimi değiştirdim?”


Odayı adımlayan Rocco, durdu. “Nafakanın yeterli olmadığına karar
verdim, Çocuğumu istediğime karar verdim.” Gözlerini, Charity’ nin gözle­
rine dikti. “Sadece çocuğumu değil, seni de istiyorum.”
ost
ird
B
ma
-B E ŞİN C İ B Ö LÜ M -

ara
Rocco, Charity’i şok etmeyi başarmıştı.
“Söylediğim şeylerde şaşırtıcı bir şey mi vardı?” diye sordu. Midesinde
-T
garip bir sancı hissetti. Eğer başka bir adam olsa, bunun güvensizlik oldu­
ğunu düşünebilirdi. Ama bu mümkün değildi. Yine de şimdiki taktiği ile
onu kendi tarafına çekemeyecekmiş gibi görünüyordu.
Ancak onu elde etmeye çalışması gerekmesinden de hoşlanmıyordu,
mli

özellikle de onun hâlâ bir hırsız olduğuna inamyorken.


Biraz daha farklı bir şey denemeye karar verdi. “Söylemek istediğim şu
ki, bu çocuğa el koyuyorum. Ve sana da, çünkü çocuğumuzun annesiz olma
ize

fikri kabul bile edilemez. Hala bir milyon dolar eksiğim var. Bunun karşılı*
ğında sana el koymamın mantıklı olduğunu düşünüyorum.”
pG

Charity* nin yüzündeki şaşkınlık ifadesi öfke ile yer değiştirdi. “Bana...
El koyamazsın. Bu da ne demek? Bir insana el koyamazsın
Rocco kaşlarını çattı. “Kesinlikle yapabilirim. Amalfi Sahili’nde bir vil­
lam var. Seni oraya götürmeyi planlıyorum.1’
“Ciddi olamazsın.”
ita

“Ciddiyim. Çok ciddiyim. Aslında, hemen götürmeyi düşünüyorum.”


“Gidemem,” diyen Charity’ nin gözleri sola doğru kaydı. “Kedimi kim
K

besleyecek?”
“Bir kedin mi var?”
Charity vahşi bir ifadeyle Rocco’ ya döndü. “Hayır, ama olabilirdi.”
“îşte, kedin yokmuş. O halde sorun da yok. Benimle birlikte geliyorsun.
Şimdi.”

L
Charity gözlerini kırpıştırdı. “İşim ne olacak?”
“Ne olmuş işine?*1 diye sordu Rocco. “Sen bir garsonsun. Ve çocuğu­
mun annesi olarak, bir daha masa beklemek zorunda kalmayacaksın.”
“Anlamıyorum. Sadece birkaç hafta önce, bir daha görüşmeyeceğimizi

ost
söyleyerek ve para vererek beni başından attın/* Charity’ nin sesi çaresiz ve
öfkeli çıkıyordu.

ird
Evet, öyle söylemişti. Ancak Charity ’nin açıklaması karşısında öyle
çok şaşırmıştı ki, tepkisi pek de zarif olmamıştı. Ve ona inanmadığına karar
vermişti, çünkü böylesi çok daha kolaydı. Ama sonra, rüyasında gördüğü o

B
iri gözlü küçük kız yüzünden rahatsız olmaya devam etmişti. Bu nedenle
doktor randevusuna gelip, gerçeği ortaya çıkarmaya karar vermişti. Ama
Charity de oradaydı. Ve sonra... Ve sonra o kalp atışları.
O anda, Charity’ nin kamındaki çocuğun, kendisine ait olduğunu anla­

ma
mıştı, Onun doğru söylediğine İnanmıştı. Ama henüz onun cesaretlenmesini
istemiyordu. “Ve sen de beni çocuğun hayatında istiyor gibiydin.”

“Katılmıyorum.”
ara
“Sana ihtiyacımız yok,” dedi Charity. “Sadece nafakaya ihtiyacım var.” .

"Baba olmak istemediğini söylemiştin.”


-T
“Ama yine de bir baba olacağım gibi görünüyor. Bunun, istemekle ala­
kası yok. Daha güçlü bir ahlak veya daha güçlü bir prezervatife sahip ol­
saydık, bu karmaşanın içinde olmazdık. Ama ne yazık ki, ikisi de bizde
yoktu. Yine de durumun kurtanlabileceğini düşünüyorum.”
“Zaten oldukça iyi bir şekilde kurtarıldığım düşünmüştüm.” -
mli

“Neden? Paramı aldığın için mi?” Rocco, öfkeyle doldu. “Çocukla ne


yapmayı planlıyorsun? Bakmaları için akrabalarına mı vereceksin? Yaşlı bir
ize

teyzene mi? Sen de bu sırada benim paramı yemeye devam edeceksin tabi.”
“Hayır, bebeğimi büyütmeyi planlıyorum. Ama bunun için sana ihtiya­
pG

cım yok,” dedi Charity, meydan okuyan bir ifadeyle çenesini kaldırarak.
“Benim de senin kadar hakkım var. Ben çocuğun babasıyım.”
“Ve ben senden nefret ediyorum.”
Rocco güldü. “Bundan rahatsız mı olmalıyım? Benden nefret eden ilk
kadm sen değilsin, son da olmayacaksın. Ancak, çocuğumu taşıyan İlk ka­
ita

dın sensin. Ve ben ikinize de sahip olacağım. Bu, tartışmaya açık değil”
“Yoksa?” diye, sordu Charity, kollarım kavuşturarak.
K

“Hapishane hâlâ bir seçenek,” dedi Rocco. ,


Charity gözlerim kırpıştırdı. “Benî hapishaneye gönderemezsin.”
“Hapishanelerde hamile kadınlara çok iyi bakıyorlar.” Rocco, korkuya
kapılan Charity’e baktı. Güzel. Boş tehditler savurmadığım anlamalıydı.
Rocco hafife alınacak bir adam değildi. Özellikle de ona yanlış yapan bir
kadın tarafından. “Annesinin bir suçlu olduğunu çocuğumuza açıklamaktan
nefret edeceğim, ama gerekirse bunu yapanm.”
“Seni piç,” dedi Charity.

ost
“Ve o terimi kullanmak konusunda dikkatli olmak isteyebilirsin, teknik
olarak çocuğumuz da bir piç.”

i rd
Charity’ nin gözleri öfkeyle parladı. “Bu ne cüret?”
“Durum bu, cam mia. Eğer beğenmiyorsan, değiştirmek için bir adım

B
atmalısın.”
“Ne adımı?”
Rocco omuzlarım silkti. “Benimle evlenebilirsin.’r
Bu, planının en uç noktasıydı, ama bundan rahatsız değildi. Evliliğin,

ma
hayat tarzlarım herhangi bir şekilde etkilemesi için bir neden görmüyordu.
Ama en azından çocuğunun hayatı için iyi bir altyapı oluşturacaktı. Bu,
büyürken eksikliğini çektiği bir şeydi ve çocuğunun da bunu yaşamasını
istemiyordu. ara .
Bebeği öğrendiği günden beri aynı kâbusu defalarca görmüştü. Boş evi
ve içindeki çocuğu... İşte o zaman ne yapması gerektiğini anlamıştı.
-T
Yıllar geçtikçe bencil bir adama dönüşmüştü. Bunu biliyordu. Annesi­
nin ölümünden beri bir kişi ile bile yakınlaşmamıştı. Gönderildiği evler, ona
ne sevgi ne de huzur vermişti. Çalışma hayatına atıldığı zaman, her şeye
acımasızlıkla yaklaşmıştı. Sokaklardaki hayat, kendi kendine dikkat etme­
mli

sini, çünkü bunu başka kimsenin yapmayacağını ona erken yaşta öğretmişti.
Annesinin kaderi, dışarıdaki en tehlikeli kişi olması gerektiğini yoksa
bir kurbana dönüşeceğini öğretmişti.
ize

Ama yine de, rüyasındaki bu çocuğa bağlandığını hissetti. Bunun bir


çeşit öngörü olup olmadığını bilmesinin hiçbir yolu yoktu. Aslında, öyle
G

olmadığından emindi, çünkü böyle şeylere inanmazdı. Ama görmezden


gelebileceğini de sanmıyordu.
Bebeğin kalp atışları odayı doldurduğu an, anlamıştı. Ne pahasına olur­
sa olsun, bir aile kuracaktı. Bunun için kararlıydı.
p

“Sen delirdin mi?” diye sordu Charity, geriye doğru bir adım atarak.
ita

“Hayır.”
“Kesinlikle deli olduğunu düşündüğüm birisine göre, kendinden çok
K

eminsin,” dedi Charity, başını sallayarak. Gerçekten çok güzeldi. Bir suçlu
olması ne kadar da yazıktı.
“Şu anda cevap vermene gerek yok. Ama benimle birlikte adaya gele­
ceksin.”
“Yoksa hapishaneye mi gideceğim?”
Rocco gülümsedi. “Evet. Bir kez daha, çok kolay bir seçimle karşı kar­
şıya olduğunu düşünüyorum.”
“Kaçmalıydım.”

ost
“Dolandırıcılıktan önce mi sonra mı?”
Charity’ nin yüzü bembeyaz oldu. “Artık konuşmak istemiyorum.”

i rd
“Yoksa seni gücendirdim mi?”
“Başka seçeneğim yok, değil mi?”
Rocco, aralarındaki boşluğu kapatarak Charity’e doğru yürüdü. Ve san­

B
ki tüm hava çekilmiş gibi, göğsünün sıkıştığını hissetti. Onda, kendisini
çeken bir şeyler vardı, tikel bir şey... Anlayamadığı bir şey...
“Hiç var mıydı ki?” Rocco’nun söylemek istediği şey bu değildi, ama
bunun ne kadar doğru bir soru olduğunu fark etti.

ma
Gerçekten de başka seçenekleri hiç olmuş muydu merak etti. Eğer,
onun, parasım çalan kadın olduğundan emin olmasaydı, onu kalabalık bir
barda görmüş olsaydı, kendilerini yine yatakta bulurlardı.
“Benim yoktu,” dedi Charity. ara
“Paramı çalması için babana yardım etmeyi kabul ettiğinde bir seçim
-T
yaptın. Ve şimdi seçenekleri belirleyen benim. Benimle geleceksin. Şimdi.
Ben boş tehditler savunmam ve bence sen de bunu biliyorsun.”
“Peki, o zaman,” dedi Charity, boğuk bir sesle. “Belki de bana özel je­
tine kadar eşlik etmelisin.”
“Edeceğim. Hiç kuşkun olmasın, cara, artık benimsin. Ve önümüzdeki
mli

hafta sonuna kadar, seninle tam olarak ne yapacağıma karar vereceğim.”


ize

C harity, ikinci kez kendini bir dizi talimata ve bir alışveriş torbasına
bakarken buldu. Sanki hâlâ rüya görüyormuş gibi hissediyordu. Sadece, bu
G

iyi bir rüya değildi. Doktor randevusundan çıktıktan sonra, bir uçağa atla­
mışlar ve bir gecede İtalya’ya uçmuşlardı. Rocco, tüm uçuş boyunca onu
görmezden gelmişti ki bu Charity için son derece uygundu. Yolun büyük
p

bir kısmında uyumuştu.


ita

Şehrin içinden ve dolambaçlı dağ yollarından geçtikleri araba yolculuğu


boyunca da Rocco’nun sessizliği devam etmişti. Charity, tüm bu süre bo­
K

yunca bıkkın görünmeye çalışmıştı. Ancak bunun imkânsız olduğunu anla­


mıştı. Özellikle de İtalya'nın güzelliği ile karşı karşıya kaldığında.
Dar sokaklar, yüksek binalar, düzensizce yayılmış balkonlar ve parlak
renkli çiçeklerle kaplı sarmaşıklar görmezden gelemeyeceği kadar güzeldi.
Limuzinin içindeki cama burnunu yapıştırmış ve yol genişlerken binaların
seyrekleşmesini izlemiş, kayalıklı uçurumların dibindeki koyu yeşil denizi
huşu içinde seyretmişti.
Ve pahalı villa görüş alanına girdiğinde, ağzının bir karış açılmasını

ost
engellemek için mücadele etmişti.
Şimdi içerideydi ve New York’taki otel odasından çok daha büyük olan

i rd
bir odaya yerleştirilmişti. Beyaz perdeleri ve yatağın demir çerçevesinden
sarkan beyaz örtüleriyle oda son derece rahat ve ferahtı.

B
Ancak yine de Charity’ nin göğsünde bir ağırlık vardı.
Ve şimdi bir de not gelmişti.
Akşam yemeğinde bana katılacaksın. Sana gönderdiğim elbiseyi giye­
ceksin. Konuşacak çok şeyimiz var. —R
Bu senaryo son derece tamdık geliyordu. Ve ilk seferde olduğu gibi en

ma
kötü kısmı, Charity onu reddedebilecek bir konumda değildi.
Kurumuş gözlerini kırpıştırdı. Saat değişikliği ve uçaktaki huzursuz uy­

ara
ku yavaş yavaş etkilemeye başlamıştı. Gömleğini ve eteğini çıkardı, ardın­
dan, içinde açık san ince bir elbisenin bulunduğu torbanın fermuarını açtı.
Elbiseyi üzerine geçirdi ve kendine bakmak için aynaya döndü. Ne ya­
-T
zık ki hissettiği kadar yorgun görünüyordu. Gözlerinin altıda mor halkalar
vardı ve alcına, Rocco’dan önce orada olmayan kalıcı bir çizgi yerleşmişti.
İçini çekti ve saçındaki tokayı çıkardı. Parmaklarını, annesinden aldığı­
nı düşündüğü parlak koyu buklelerinin içinden geçirdi. Çantasındaki açık
mli

pembe ruju alıp hafifçe dudaklarına sürdü. Şimdi yüzü biraz daha aydın­
lanmıştı, daha az yorgun, daha az yıpranmış görünüyordu. Buna ihtiyacı
vardı. Böylece Rocco, kazandığını düşünmeyecekti.
ize

Charity aynadaki yansımasına tek kaşını kaldırdı. “Yabancı bir ülkede,


onun villasındasm. Dilini bilmediğin bir ülkede... O bir milyarder. Ve sende
G

bin dolar bile yok. Kimin kazandığı belli...” "


Charity içini çekti ve aynadan uzaklaştı. Bu işten nasıl kurtulacağım
bilmiyordu, ama niyetlerini ona belli etmeyecekti.
Yatak odasının kapısını açtı ve kavisli geniş merdivenlere doğru yürür­
p

ken, zihninden geriye doğru saydı. Elini ahşap korkuluğa koydu ve parmak­
ita

larını pürüzsüz ve soğuk yüzeyde kaydırarak, gösterişli hole doğru indi.


On. Dokuz. Sekiz. Güçlüydü. Kendisine hâkim olabilirdi.
K

Yedi. Altı. Beş. Rocco, onu buraya getirmiş olabilirdi, ama onu kontrol
edemezdi.
Dört. Üç. İki. Otel odasında hissetmesine neden olduğu savunmasızlık
artık yoktu. Rocco’dan etkilenmiyordu.
Bir. Son basamaktan indi ve başını yukarıya kaldırdı. Karanlık gözlerini
kendisine dikmiş olan Rocco, elini uzatmış onu bekliyordu.
Charity ’nin nefesi kesildi, kalbi hızla çarpıyor, midesi düğümleniyor­
du.

ost
“Bana katılabilmene çok sevindim,” dedi Rocco, Charity’i yavaşça in­
celeyerek. “Bu rengin sana yakışacağım biliyordum.”

i rd
“Görünümümü beğenmen beni ne kadar rahatlattı anlatamam. Çok en­
dişeliydim.”
“Hadi ama sürekli kavga etmek zorunda mıyız?” Rocco elini uzatmaya

B
devam etti. “Elimi tut.”
“Hayır, teşekkürler, kendim yürüyebilirim. Muhtemelen bu, beni bir
uçurumdan aşağıya sürüklemenden çok daha iyi... Ah, bak. Sanırım sürekli
kavga etmek zorundayız.”

ma
Rocco, kaşlarım kaldırdı ve elini çekti. “Akşam yemeğini terasta yiye­
ceğiz. Uçurum manzarası var, ama seni aşağıya atmak gibi bir arzum yok.”
ara
“Sana güvenmemi mi bekliyorsun? Kimseye güvenmiyorum,” dedi
Charity, Rocco’yu oturma odasına doğru takip ederek.
“Anlıyorum. Neden kimseye güvenmiyorsun? Çünkü senin gibi biri
-T
için bunun garip bir tutum olduğunu düşünüyorum. Senin kurbanlarından
birinin, bir daha kimseye güvenmemesini anlayabilirim.”
“Benim kurbanlarım yok,” dedi Charity, soğuk bir sesle. “Onlar hedef.”
“Bir şey mi itiraf ediyorsun?”
mli

“Hayır,” dedi Charity, bakışlarım çekerek. Kalbi hızlanmıştı.


“Masum olduğun konusunda beni ikna edemezsin, inkâr etmeyi bıraka­
bilirsin.”
ize

Charity gözlerini devirdi. “Sana imzalı bir itirafiıame mi vermeliyim?”


“Sadece soruma cevap vererek başlayabilirsin.”
G

“ihsanlara neden mi güvenmiyorum? Çünkü insanlara güvenince ne ol­


duğunu biliyorum. Babam bir dolandırıcı... Her zaman öyleydi. İnsanlara
neden güveneyim?”
Rocco, deniz manzaralı terasın çift kapılarını açtı. Charity’e bakmak
p

için arkasını döndü. “İnsanlara güvenmemelisin. En azından benim dene­


ita

yimlerime göre. Bana ise asla güvenme.”


Charity, iki kişilik masanın hazırlanmış olduğu terasa doğru Rocco’yu
K

takip etti. Zeytinler ve çeşitli İtalyan lezzetleriyle dolu bir Akdeniz tabağı,
ekmekler, bir kadeh şarap ve de su vardı. “Ah, sana güvenmiyorum.”
Rocco, Charity’ nin sandalyesini çekti ve oturmasını istediğini belirtti.
“İyi. Bana güvenmene ihtiyacım yok. Sadece benimle birlikte kalman gere-
48 Maisey Yates

kiyor. Otur.”
Charity, Rocco’nun bakışlarına karşılık verdi ve bu durumda ona karşı
gelmenin iyi olmayacağına karar vererek, emrine itaat etti. “Ne demek isti­
yorsun?”

ost
“Biraz düşündüm. Çocuğun hayatında yer almak istiyonim. Ve senin de
onun hayatında bulunmam istiyorum. Çok erken yaşta iki ebeveynim tara­

ird
fından da terk edildim. Aynı şeyi, kendi kanımdan birine yapamam.”
“Şey, ben... Ben de aynı şekilde hissediyorum. En azından, bildiğim

B
kadarıyla öyle.” Bu, gerçekti. Charity bir annesi olmadan büyüdüğü için,
çocuğundan vazgeçmek gibi bir seçeneği hiç olmamıştı. Annesinin, onu
baba diye bir dolandırıcıyla bırakıp gitmesi ve hiç arayıp sormaması, hayatı
boyunca acı çekmesine neden olmuştu. Kendi çocuğuna aynı şeyi yapması

ma
düşünülemezdi.
“O zaman karar verildi. Bir düğün tarihi ayarlayalım mı?”
“Seninle evlenmiyorum.”

ara
Rocco elini salladı. “Evlilik gerekli değil. O konuda esnek davranaca­
ğım. Ama aynı evi paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum, sen ne diyor­
sun? Senin küçük dairenle benim evlerim arasında gidip gelmek, çocuğu­
T
muz için sadece sarsıcı olacaktır.”
“Birlikte yaşamamızı mı öneriyorsun?”
“Eğer benimle evlenmeyi reddedersen, birlikte yaşamak da işe yarar.”
-

“Ama... Anlamıyorum. Benimle bir ilişki yaşamak istiyor olamazsın.”


mli

“Elbette istemiyorum.” Rocco bunu son derece doğal bir şekilde söyle­
di, sesinde hiç kin yoktu. “Sen hiç umurumda değilsin. Bebeğimiz için ifade
ettiğin şey dışında. Evlenecek olsak bile, ayrı hayatlar yaşamaya devam
ize

edeceğiz.”
“Seninle evlenmek istemiyorum.”
G

“Ben de evlenmek istediğimi söylemedim,” dedi Rocco, Charity’ nin


karşısına oturarak. “Sadece bunun da bir seçenek olduğunu söyledim.”
Charity, Rocco’yu inceledi. “Bana inanıyorsun. Bebek konusunda.”
“Evet.”
p
ita

“Ve bebeği istiyorsun. Bir baba olmak istiyorsun.”


“Baba olacağım. Bu da demek oluyor ki bir baba olmak zorundayım,”
dedi Rocco, sesi normalde olduğundan biraz daha güvensiz çıkıyordu.
K

“Neden fikrini değiştirdin?”


“Çocukken Roma’da oturuyordum.” Rocco arkasına yaslandı ve kade­
hini eline alarak, içindeki sıvıyı yavaşça çalkaladı. “Çok fakir bir mahallede
yaşıyorduk. Babamı hiç tanımadım. Bir sabah uyandım ve ev boştu. Her şey
gitmişti. İçeride yabancılar vardı. Annem gitmişti. Onlara sürekli annemin
nerede olduğunu sordum, ama kimse cevap vermedi. Annemin işten döner­
ken öldürüldüğünü daha sonra öğrendim. Sanırım ev sahibimiz bütün eşya­
ları aldı ve beni yalnız bıraktı. Ama detayları bilmiyorum, hu tip şeyleri

ost
hatırlamak daima zordur. Beş yaşındaki birinin anılan her zaman net değil­
dir. Ama yalnız olmanın ne demek olduğunu biliyorum. Kaybolmuş his­

ird
setmenin ne demek olduğunu biliyorum." Rocco’nun koyu gözlerinde dal­
gın bir bakış vardı, Charity’ nin, dibini göremediği derin bir kuyu gibiydi.
“Çocuğumuz için bunu istemiyorum. Gerçek bir evi olsun istiyorum. İkimi­

B
ze de sahip olmasını istiyorum. Gecenin bir yarısı uyandığında, yalnız ol­
masını istemiyorum.”
Charity’ nin göğsü sıkıştı. Tabağına baktı ve içindeki zeytini alarak,
parmaklan arasında yuvarladı. Duygular onu rahatsız ediyordu, özellikle de

ma
diğer insanların duygulan. Deneyimlerine göre, biriyle bağ kurmak tehlike­
liydi. Bu, küçükken babasının söylediklerini yapmayı çok zor hale getirmiş­
ara
ti. Çünkü diğer insanlann, kandırıldıklarını öğrendikleri zaman neler hisse­
deceklerini düşünmeye başlasaydı, vicdanı ile uğraşmak zorunda kalırdı.
Ve insanlarla bağ kursaydı, oyunları sona erdiğinde bu bağ kaybolur ve
T
o da kaçmak zorunda kalırdı. Bu yüzden kendisiyle bile asla bağlanmamıştı.
Tamamen bir role bürünmek zorundaydı, böylece o rolde kalıyor ve gerçek
benliği korunuyordu. Ancak şimdi korunamadığını fark etti. Mesafeli ola­
-

mıyordu. Çünldi boş bir evdeki yalnız çocuğu hayal etmek çok kolaydı.
Çünkü o da bunu hissetmişti.
mli

“Bazı akşamlar,” dedi, kelimelerini tartarak, “babam bir yere gider ve


beni yanında götürmezdi. Kapılan kilitlememi ve kimseye açmamamı söy­
ize

lerdi. Bir şifremiz vardı. Böylece sabahın erken saatlerinde eve geldiğinde,
şifreyi söylerdi ve ben de korkacak bir şey olmadığını bilirdim. Ama bazen
G

eve gelmezdi. Ve tüm gece evde tek başıma kalırdım Genellikle tüm gece
boyunca uyurdum, ama bazen bir bardak su almak için falan uyanırdım. Ve
ev bomboş olurdu. Bu, son derece korkunç bir şeydi.” Rocco’nun gözlerine
baktı. “Çocuğumuz için bunu istemiyorum. Senin istediğini istiyorum.”
p

Charity* nin midesi düğümlendi. Rocco ile gerçekten de uğraşmak is­


ita

temiyordu, çünkü Rocco onu korkutuyordu. Çünkü onu kullanmıştı. Dün­


yayla arasına koyduğu tüm engelleri yıkmış ve onu savunmasız bırakmıştı.
K

Bunu unutamıyordu.
“Çocuğumuz buna sahip olacak,” dedi Rocco. Sesinde, Charity’ nin ga­
rip bir şekilde rahatlatıcı bulduğu kararlı bir ton vardı. “Bu, bir çocuk için
korkunç bir şey. O şekilde yalnız olmak. Ben... Yalnız olduğun için üzgü­
nüm. O duyguyu bilirim. Ne pahasına olursa olsun buna engel olacağım.”
Beklenmedik bir duyguyla dolan Charity, zorlukla yutkundu. “Teşekkür
ederim.”

ost
Daha sonra Rocco, sanki hiç yumuşamamış gibi yerinde doğruldu. Göz­
leri tekrar ifadesizleşmişti. “O halde tamam. Burada kalıyoruz.”

i rd
“Neden?” Charity’ nin kalbi paniklemiş bir kuş gibi göğsünün içinde
hızla çırpındı.

B
“Çünkü sana güvenmiyorum. Paramı ve bebeğimi alıp kaçmayacağın
konusunda sana güvenmiyorum. Sözünün bende pek de bir değeri yok.”
Rocco’nun söyledikleri Charity’i gücendirdi, çiinKü son derece doğru­
lardı. Çünkü başlangıçta, parayı alıp kaçmayı amaçlamıştı. Çünkü o bir

ma
yalancıydı ve bunu kendine kanıtlamıştı. “Sana karşı dürüst oluyorum,”
dedi. Söyleyebileceği tek şey buydu.
Rocco, sert bakışlarıyla Charity’e baktı. “Seni anlayamıyorum ve bu

ara
beni rahatsız ediyor. Usta bir dolandırıcı mısm? Masum bir bakire misin?
Koşullar ve yetiştirilme tarzm yüzünden yolun yanlış tarafına geçmeye
zorlanmış güçlü bir kız mısın? Bilmiyorum. Çünkü tüm bu rolleri oynadığı­
-T
nı gördüm. Ve hepsini de çok iyi oynadın.”
“Belki de hepsiyim.” Charity masaya uzanarak su bardağıyla oynadı.
“Peki ya sen? Sen kimsin? Annesi olmayan yalnız bir çocuk mu? Yatağa
atmak için beni tehdit eden kötü bir yırtıcı mı?”
mli

“Kesinlikle ikincisiyim. Başladığım noktayı unutmaya uzun zaman ön­


ce karar verdim. Suçla hissetmenin sana bir faydası olmaz, Charity. Bazı
kararlar verirsin ve onlara sahip çıkman gerekir.”
ize

“O halde, babamın çaldığı para ve o işte aldığım rol yüzünden suçlu


hissetmemem gerektiğini mi söylüyorsun?”
G

Rocco şarabından bir yudum aldı. “Eğer senin yerinde olsaydım, azıcık
bile suçlu hissetmezdim. Ama ben, sen değilim. Ben, yaptığın şeyin cezası­
nı çektiğinden emin olmak zorundaydım."
“Seksle.”
p

“Sana söylemiştim,” dedi Rocco, Charity’ nin gözlerinin içine bakarak.


ita

“Bu, planın bir parçası değildi.”


“Ben de insanlara güvenmediğimi sana söylemiştim. Neden senin sözü­
K

ne güvenmem gerektiğini düşündüğünden emin değilim.”


“Çünkü sana yalan söylemek için bir sebebim yok. Bu konuda yok.”
Charity güldü ve masanın ortasındaki sepetin içinden bir dilim ekmek
aldı. “Ahlak kurallarım çocuğumuza kim öğretecek? İkimiz de bundan
yoksun gibi görünüyoruz.”
Bir çocuğa doğnı ile yanlışı nasıl öğretmesi gerekiyordu? Tüm hayatını
yaptıklarının sonuçlarından kaçarak geçirmişken, yanlış bir davranışı nasıl
cezalandırması gerekiyordu? İlk defa, hapishaneye gitmeyi hak edip etme­
diğini merak etti. Gitmek istemiyordu. Ama gerçekten de suçluydu.

ost
Midesi bulanmaya başlayan Charity, ellerini yumruk yaptı. Hapse gi­
remezdi. O zaman çocuğunun bir annesi olmazdı.

i rd
Ama daha iyi biri olabilirdi, tik defa, Rocco'yu dolandırmanın yanlış
olduğunu sadece bilmiyordu. Bunu hissediyordu.
Rocco kaşlarını çattı. “Bir dadı bulmalıyız.”

B
Charity karşı çıkmak üzereydi, ama onun haklı olduğunu fark etti. So­
nuçta, bebeklerle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Bebek bezinin nasıl değişti­
rildiğini birisinin göstermesi gerekiyordu. “Biz... Evet muhtemelen.”
“Bu konu hakkında daha sonra kaygılanabiliriz. Şimdilik, birbirimizle

ma
nasıl anlaşacağımızı çözmemizi öneriyorum."
“Anlaşmak zorunda mıyız?” diye sordu Charity, su bardağım kaldıra­
rak. “Birbirimizi görmezden gelebiliriz.”ara
“Seninle tekrar yatmayı tercih ederim.”
Charity ağzındaki suyu püskürttü. “Ne?”
-T
“Neden olmasın? Birbirimizden etkileniyoruz. Ve sürekli burada ola­
caksın. Bunun ikimize de faydası olur.”
“Evet. Hayır.” Charity, bir parça ekmek daha aldı ve yedi. “Günlerimin
çoğunu bir ayakkabının altını yalamış gibi hissederek geçirdim. Bu yüzden
dürüstçe söyleyebilirim ki, seks aklımdaki en son şey. Aslmda, seks konu­
mli

sunda biraz kızgınım.’’


Rocco, Charity’ nin reddini umursamıyormuş gibi görünerek omuzları­
ize

nı silkti. “Yeterince makul.”


Charity, Rocco ısrar etmediği için biraz yaralandı. Ki bu çok saçmaydı.
G

Mutlu olmalıydı. Onunla tekrar yatmak istemiyordu. Rocco, ondan nefret


ediyordu. Onu sadece çocuğuna hamile olduğu için buraya getirmişti.
Ayrıca, kendisi de ona pek bayılmıyordu.
Evet, o otel odasında, anın sıcaklığıyla, o not ve iç çamaşırının başlat­
p

mış olduğu hayali bir şey aralarındaki ateşi tutuşturmuştu. Ama burada,
ita

denizin tuzlu suyu hassas midesini mahvederken, serin esinti tüylerini diken
diken ederken, her şey son derece gerçekti. Yine de, nedenini bilmese de
K

reddedilmek canmı yakıyordu. Önceden bilmediği kadınsı gururu ortaya


çıkmıştı sanki. Bu da, ilk başta onunla yatmanın ne kadar aptalca olduğu­
nun başka bir kanıtıydı. “O halde hepsi bu kadar.”
“Senin hasretinden sararıp solacağımı mı düşündün?" Rocco’nun koyu
gözleri derinden yaralayan bir ilgisizlikle Charity’e baktı. “Çok daha dene­
yimli kadınlara alışkınım, cara mia, masumiyetinin belli bir cazibesi olsa
da, bir erkeğin bedeninin nasıl çalıştığım bilen bir kadım tercih ederim.”

ost
Charity’ nin yanakları kızardı. “Teklif eden şendin.”
“Çünkü mantıklıydı. Seks olmadan yaşayacak bir adam değilim. Bu

ird
yüzden karar senin. Ya seninle yatacağım ya da başkasını bulacağım.”
Charity’ nin içi öfkeyle doldu. Nedenini anlayamıyordu. Onu reddet­
mişti, adam vücudunu kiminle isterse paylaşmak konusunda özgürdü. Ama

B
Charity, böyle yapmaması gerektiğini hissediyordu. Onun vücudu Charity’e
aitti. En azından, o böyle hissediyordu. Birlikte olduğu tek erkek oydu. O
nasıl böyle hissetmiyordu. Bu hiç âdil değildi.
Ancak duygularını ona belli etmeyecekti. “Ne istersen onu yap. Beni

ma
rahatsız etmez. Sadece bana dokunma.”
“Her zaman ne istersem onu yaparım. Ama izin verme nezaketinde bu­

ara
lunman çok hoştu.” Rocco ayağa kalktı ve şarabının kalanını bitirerek, ka­
dehini masaya bıraktı. “Ve o konuda, sanırım dışarı çıkıp istediğimi yapa­
cağım. İyi akşamlar.”
T
Rocco arkasını döndü ve Charity’i orada yalnız bırakarak içeri girdi.
Charity bir parça ekmek daha aldı ve sakince ısırdı. Rocco’nun ne yap­
mak için gittiği umurunda değildi. Onun sahibi değildi. Daha önce ne dü­
-

şünmüş olursa olsun, bedenine de sahip değildi.


• İçeri girmek istemiyordu. Orada oturmak istiyordu. Ve yemek yemek
mli

istiyordu. Erkeüden yatmak istiyordu.


Ev çok güzeldi ve sadece burada olmanın keyfini çıkarması gerekirdi.
ize

Babasının çalmış olduğu para, onun böyle bir eve davet edilmesini asla
sağlamazdı. Rocco gibi bir adam için bir milyon dolar, sonsuz denizdeki bir
pG

damla gibiydi.
Bu yüzden, orada oturacak ve babasının onu terk etmiş olmasına rağ­
men, İtalya’daki bir villada oturanın kendisi olduğu gerçeğinin keyfini çıka­
racaktı. „
Yatmak için şantaj yapan, onu hamile bırakan ve hiç şüphesiz başka bir
ita

kadınla yatmak için dışarı çıkan bir adamla birlikte.


Yani, tüm bunlar dışında, orada oturacak ve İtalya’daki bir villada bu­
K

lunduğu gerçeğinin keyfini çıkaracaktı. Diğer şeyleri görmezden gelecekli.


Yapabildiği sürece...
ost
ird
B
~ A L T IN C I BÖ LÜ M ~

ma
Rocco kravatını çekip çıkardı ve evin girişindeki mermer zemine
ara
fırlattı. TOm geceyi dışarıda geçirmişti. Güzel bir kadm bulmuş ve ona içki
ısmarlamıştı. Ancak, o kadım yatağa götürme vakti geldiğinde, fikrini de­
T
ğiştirmişti. Onu ne öpmüş ne de baştan çıkarmaya çalışmıştı. Ona içki ıs­
marlamış, onunla sohbet etmiş ve bedenînin onu istemediğini {ark etmişti.
Bu fark ediş ile ne yapacağından tam olarak emin değildi. Bu yüzden
-

gecenin geri kalanını içerek ve baştan çıkarmak istediği kadını düşünmeye­


ceği bir hale gelmeye çalışarak geçirmişti. Ama yine de, gecenin ilerleyen
mli

saatlerinde sarışın bir kadına yanaştığında, önündeki soluk tenli güzellik


hiçliğe karışmış ve gözlerinin önünde Charity’ nin koyu renkli bukleleri ve
ize

pürüzsüz esmer teni belirmişti.


Gün doğmaya başlarken, ayılmak için buz gibi şehirde dolaşmış ve son­
pG

ra eve geri dönmüştü. Ama artık ayılmış olmasına rağmen hiç de iyi bir ruh
halinde değildi. O kadınlardan neden etkilenmediğini anlamıyordu.
Gömleğinin düğmelerini çözerek merdivenlerden çıkmaya başladı. Ya­
tak odasına giden koridorda ilerlerken, bir gümleme ve inilti sesi duydu.
Charity’ nin odasından geliyordu. Durup düşünmedi bile; odaya doğru
ita

koşup kapıyı açtı ve Charity’i banyoya doğru dört ayaklan üstünde sürü­
nürken buldu. Kaşlarını çatarak, odada ilerledi. Banyoda, Charity’ nin öğü­
K

rerek'klozete doğru eğilmiş olduğunu gördü. Onun yanına gitti ve midesi


düzelinceye kadar saçlarını yüzünden çekti.
“Git buradan,” dedi Charity, acınacak bir sesle.
“Hayır, gitmeyeceğim. İyi değilsin.”
“İyiyim,” dedi Charity, tekrar kusmadan öace.
“Hayır, değilsin.” Tüm bedeni titreyen Charity geriye doğru düştü.
“Bitti mi?” diye sordu Rocco.

ost
Charity hafifçe başını salladı ve Rocco onu kucağına aldı. “Su,” dedi
Charity.

ir d
“Elbette, ama önce seni yatağa götürmeme izin ver.”
“İlk başta buna neden olan şey de beni yatağa götürmendi,” diye mırıl­

B
dandı Charity.
“Bunun nedeni hamilelik mi?” Rocco üzerine battaniye örtüp örtmeme­
si gerektiğine karar vermeye çalışarak, Charity’i yatağurt>rtasma bıraktı.
"Eh, gıda zehirlenmesi değil.”
“Hamile kadınlar konusunda deneyimli değilim,” dedi Rocco, kendini

ma
savunarak. “Hamileliğin, mide bulantısına neden olabileceğini biliyordum,
ama ne kadar şiddetli olabileceğini fark etmemişim.”

oldukça şiddetlidir.”
“Dün iyi görünüyordun.”
ara
Charity dizlerini göğsüne doğru çekerek bir top gibi kıvrıldı. “Benimki
T
“Genelde sadece sabahlan böyle olur.”
“Üşüyor musun?”
Charity titredi. “Hayır, terliyorum.”
“Titriyorsun.”
-

“Tamam, şimdi üşüyorum.”


mli

Rocco, biriyle ilgilenirken ne yapılacağım bilmiyordu. Bunu hiç yap­


mamıştı. Annesinin ölümünden beri, hayatım insanlardan uzaklaşarak ge­
ize

çirmişti. Birkaç aydan daha fazla kalmadığı koruyucu aileler, birkaç gece­
den daha fâzla birlikte olmadığı sevgilileri olmuştu. Kalıcı olan tek şey,
satın alabileceği şeylerdi. Bu yüzden eşyalara yatırım yapmıştı.
G

Çocukken hasta olduğu zamanlarda, annesinin bir içecek getirdiğini ha­


tırladı. Limonlu bir içecek. Belki bu gerçek bir anı bile değildi. Belki de
annesinin yalnız ve yorgun görüntüsünün yerini alması için zihninin uydur­
p

duğu bir şeydi. Ne olursa olsun, Charity’ nin o çayı sevebileceğini düşündü.
ita

Rocco’mın hiçbir şey söylemeden odadan çıkmasını izledi.


K

Onun tek bir kelime bile söylemeden gitmesini hiç beklemiyordu, ama tüm
olanlar düşünülürse rahatlamıştı. Onun içeri girmesi hayatında yaşadığı en
aşağılayıcı deneyimlerden biri olmuştu. Kusmak yeterince kötüydü zaten.
Rocco’nun önünde kusmak ise daha da beterdi.

İL
Bitkin düşen Charity örtülerin altına girdi. Hayal meyal Rocco’nun ön­
ceki akşam, üzerinde olan takım elbiseyi hâlâ giyiyor olduğunu fark etti,
ama kravatı ve ceketi üzerinde değildi. Demek ki tüm gece dışarıda kalmış­
tı. Büyük olasılıkla, başka biriyle yatmıştı.

ost
Bitkinliğine bir de mutsuzluk eklenen Charity titredi. En azından, ban­
yoya girdiğinde zalimce davranmamıştı. Saçını tutmuş, onu yatağa taşımış­

ir d
tı. Sanki onun rahatına önem veriyormuş gibi davranmıştı.
Ki bu aptalcaydı. Çünkü o, hiçbir şeyi umursamazdı.

B
Birkaç dakika sonra, Rocco elindeki tepsiyle yeniden geldi. Siyah saç­
ları darmadağınıktı, gömleğinin yakası açıktı ve bronz tenini gözler önüne
seriyordu. Gömleğinin kollan dirseklerine kadar sıyrılmıştı. Tepsinin ağır­
lığı, kollarındaki kaslan ve ellerinin gücünü vurguluyordu.

ma
Gerçekten de harika elleri verdi. Charity onun ellerini dudaklarından
daha fazla seviyordu ki dudaklan da çok güzeldi. Elleri, ona sadece zevk
vermişti. Ama dudaklan acı vermek için birçok şey yapmıştı.
ara
“Ne yapıyorsun?” diye sordu, Rocco elindeki tepsiyi bırakırken. Tepsi­
de bir demlik, bir üncan ve kızarmış ekmeğin bulunduğu küçük bir tabakla
birlikte küçük bir reçel kavanozu vardı.
T
“İnsanlar iyi hissetmediği zaman bunu yaparsın, değil mi?”
“Eh, bir zararı olmaz.” Charity yatakta doğrularak arkasına yaslandı.
Rocco, fincanı Charity’e uzatmadan önce demlikteki çayla doldurdu.
-

“Dikkat et,” dedi. Uyansı; dudaklarında son derece garip ve yapmacık du­
mli

ruyordu. “Sıcak.”
Charity fincanı dudaklarına doğru kaldırdı ve Rocco’ ya bakmadan ön­
ce hafifçe üfledi. “Neden bana bu kadar iyi davranıyorsun?”
ize

Kaşlarının arası kınşan Rocco, boğazını temizledi. “İyi olmaya çalışmı­


yorum. Mantıklı davranıyorum. Ölmenin ikimize de bir faydası olmaz.”
G

Charity çayından bir yudum alarak içini çekti. “Bilmiyorum. Eğer ölür­
sem, bunların hiçbiriyle uğraşmak zorunda kalmazsın. Babalıkla yüzleşmek
zorunda kalmazsın.”
Rocco’nun yüzünde korkunç bir ifade belirdi. “Yeterince kayıp verdim,
p

teşekkürler. Seni canlı tutmak isterim. Ve bebeği de.”


ita

Charity, çayına baktı. “Özür dilerim. Bu, çok kötü bir espriydi.”
“Sanınm, gerçekten kötü biri olduğumu düşünüyorsun.”
K

“Muhtemelen. Nasıl tanıştığımız düşünülürse, beni suçlayabilir misin?”


“Sen beni suçlayabilir misin?” Rocco’nun koyu gözleri ciddiydi.
Charity içinde keşfettiği bu yeni suçluluk duygusuyla kıvrandı. “Sanı­
rım hayır.” Ne söyleyebileceğini gerçekten bilmiyordu. Çünkü artık davra-
mşlarmı haklı çıkaramazdı. Birçok yılım bunu yaparak geçilmişti. Ama
büyüdükçe, bir şeyler çalmayı haklı göstermek daha da zorlaşmıştı.
Aralarında yaşananlar yüzünden Rocco’yu suçlaması kolay olmuştu.

ost
“Özür dilerim,” dedi, daha doğru dürüst düşünemeden.
“Neden özür diliyorsun?” diye sordu, dudakları acımasız ince bir çizgi­

ird
ye dönüşen Rocco.
“Senden çaldığımız için. Bu yanlıştı. Kurbanlarına hedef diyebilirsin.

B
Onların senden daha çok parası olduğu için yaptıklarında bir sorun görme­
yebilirsin. Ama günün sonunda, bu yine de çalmaktır. Bir zamanlar bundan
daha iyi bir yol olduğunu bilmiyordum, ama artık Ölüyorum. Fakat... Ba­
bamı tamsaydın, planlarının içine ne kadar kolay çekilebileceğini anlardın.

ma
İnsanları, paralarını almak için ikna edebilmesinin bir sebebi var, Rocco.
Çok inandırıcıdır. Her şeyin yolunda gideceğine inanmanı sağlamasını çok
iyi bilir. Ne olursa olsun, ona yardım etmem yanlıştı. Ve üzgünüm.”

ara
İleriye doğru bir adım atmadan önce tüm bunlar söylenmeliydi. Ya da
Charity delirmek üzereydi, çünkü hâlâ iyi hissetmiyordu. Ya da Rocco’nun
çay ile yaptığı jest, Charity’ nin düşündüğünden çok daha anlamlıydı. Ne
-T
olursa olsun, işte buradaydı. İtiraf ediyordu. Ve sadece Rocco’ ya değil,
kendisine de itiraf ediyordu.
Aniden, kendini tükenmiş hissetti. Kirlenmiş. Yalnız. “Sence hayatta
kurtuluş noktasına gelebileceğin bir an var mı?” diye sordu.
mli

“Bunu hiç düşünmedim.” Rocco yatağın kenarına oturdu. “Ama bunun


nedeni, kurtuluş şansım olduğunu hiç düşünmemiş olmam olabilir.”
“O halde benim de yoktur.”
ize

“Bu kadar önemli mi? Hem ne amaçla? İyi biri olarak anılman için mi?”
“Ben... İyi biri mi yoksa kötü biri mi olduğumu gerçekten hiç düşün­
pG

medim. Bir keresinde babama neden iyi adamlardan korktuğumuzu sordu­


ğumu hatırlıyorum. Polislerden. Çünkü televizyonda izlediğim kadarıyla
onların iyi olması gerekiyordu. Ve onlardan kaçanlar da kötüydü. Bu yüz­
den ona, kötü olup olmadığımızı sordum. Bunun o kadar basit olmadığını
söyledi. Bazen iyi insanların kötü şeyler yaptığım ve kötü insanların da iyi
ita

şeyler yaptığını söyledi. Üniforma giyen herkesin iyi olmadığını söyledi.


Ama ben, bizim iyi olup olmadığımızı bilmek istiyordum. Belki de bunu
K

hâlâ bilmek istiyorum.” '


“Bu önemli mi?”
“Değil mi? Kimsenin kötü adamlardan biri olmayı hedeflediğini sanmı­
yorum. Ve... Çocuğumuza iyi biri olmayı öğretmek istiyorum, bu yüz­
den... Benim de iyi olmam gerekir.”
“Sanınm hayatında ya sadece iyi biri olursun ya da kötü, en azından
benim tecrübelerime göre öyle. Beni kötü biri olarak görecek bir sürü insan
vardır, ama yasalara hiç karşı gelmedim. Ama başarılı olmak için ne gere­
kiyorsa yaptım. Kendim için her zaman istediğim hayatı elde ettim, iyi biri

ost
olmanm tüm bunlarla ne ilgisi var?”
Charity kaşlarını çattı. “Bilmiyorum. Ama gerçekten kim olduğumu

ird
bildiğimden de emin değilim. Böyle basit bir sorunun bile cevabımı bile­
mezken, iyi mi yoksa kötü mü olduğumu nasıl bilebilirim?”

B
“Eğer bir dadı tutarsak, bu tür sorular konusunda bize yardımcı olabile­
ceğini mi düşünüyorsun?”
Charity güldü. “Duygusal olarak büyüyememiş bir çift yetişkine yar­
dımcı olma konusunu dert eder mi sence?”
“Sanırım sen ve ben pek de kullanışlı bir çift oluşturmuyoruz."

ma
“Biz bir çift miyiz?”
“Sonuçta iki kişiyiz ve bu çocuğu birlikte büyüteceğiz. Gerçi hangi sı­
fatla, hâlâ emin değilim.” ara
Charity Rocco’ ya başka biriyle yatıp yatmadığım sormak istedi. Ama
bu çok tuhaf görünürdü. Hele de onunla bir daha yatmayacağı gerçeğiyle
-T
ilgili büyük bir açıklama yaptıktan sonra.
Gerçi şu anda bu konuda eskisi kadar kararlı değildi. Muhtemelen diğer
tüm konularda da bu şekilde hissettiği içindi. Çünkü kim olduğunu bilme­
diğini söylediği anda, bunun doğru olduğunu anlamıştı. Bir role bürünmeyi
çok iyi biliyordu. Babasından ve oyunlarından uzaklaşmak için bile tek
mli

yaptığı, yirmili yaşlarının başındaki garson kılığına bürünmek olmuştu.


Kimseyle gerçek ilişkiler kurmamış, arkadaş edinmemişti.
ize

Bir an için endişelendi. Nasıl bir anne olacaktı? Bu, hayatının geri kala­
nı için ne anlama geliyordu?
pG

Annesinin çekip gitmesinin bu kadar kolay olmasına şaşmamalıydı. So­


nunda babasının da ondan ayrılmasının bu kadar kolay olmasına şaşmama­
lıydı. Onunla kalmak istemelerini gerektirecek hiçbir şey yoktu.
Bu doğru olamaz. En azından, doğru olmaya devam etmesine izin ve­
remezdi. Hayal etmeye ihtiyacı vardı. Bunun için kendisine izin vermemiş­
ita

ti. Çünkü hayallerinin, amaçlarını geçmesinden ve eski davranışlarına geri


dönmekten korkuyordu. Ama bu şekilde yaşayamazdı. Çocuğunun iyiliği
K

için, daha fazlası olmak zorundaydı.


Elbette gelecekte kendisini neyin beklediğini bilmiyordu, çünkü Rocco
onu avcunun içinde tutuyormuş gibi görünüyordu. New York’taki ofisten
çıktıktan sonra, kısacık bir an çocuğunu büyük bir mutlulukla kendi başına
büyüteceğini düşünmüştü. Ama bir kez daha her şey mahvolmuştu.
“İyi ya da kötü olmak konusunda endişelenme” dedi Rocco. “Odak­
lanman gereken tek şey» sabahlan kusmayacağın bir güne uyanmak...”

ost
“Ah, Rocco. Bir kızı nasıl umutlandıracağım çok iyi biliyorsun.”
Rocco kaşlarını çattı. “Yardımetmeye çalışıyorum”

ird
“Ama iyi olmaya çalışmıyorsun,” dedi Charity, küçük bir gülümsemey­
le. “Sana göre.”
“Hayır, mantıklı davranıyorum. Annem bana çay getirirdi.”

B
Charity’ nin göğsü sıkıştı. Rocco’yu yalnız başına kalmış küçük bir ço­
cuk olarak hayal etmek, canını acıttı. Ve birçok hislejiolmasma neden oldu.
Çünkü içindeki birazcık şefkati Charity’e vermeyi seçmişti. Buna ister man­
tıklı davranmak desin ister iyi olmak, sonuçta Charity’e bir şey verdiği

ma
gerçeğini değiştirmiyordu.
“Pekâlâ, buna minnettarım. Gerçekten.” Charity boğazını temizledi ve
reçeli görmezden gelerek bir dilim ekmek aldı. “Yine de gelip saçımı tut­
ara
mak zorunda değildin, ben... Bu iğrenç.”
“Bunda iğrenç olan bir şey yok. Hastasın. Bebeğim yüzünden miden
T
bulanıyor. Seninle ilgilenmem son derece âdil görünüyor.”
“Yaptığın şey bu mu? Benimle ilgilenmek mi?”
“İtiraf ediyorum, bunu gerçekten hiç düşünmemiştim.”
“Nedense bunun, sahip olduğumuz en iyi sohbet olduğunu hissediyo­
li -

rum.”
“Muhtemelen. Eğer herhangi bir aşamada birimiz daha mantıklı düşün-
m

seydi, her şey daha farklı olabilirdi”


ize

“Evet, en kısa zamanda bunu yapmaya başlamalıyız.”


“Şu anda gayet mantıklı düşünebiliyorum.”
Charity kavanozun kapağım açtı ve ekmeğine reçel sürmeye başladı.
pG

Birkaç lokmadan sonra, midesinin bulanmadığını fark etti. Kızarmış ekmeği


tekrar dudaklarına doğru kaldırdı. “Bunu duyduğuma sevindim.”
Aralarında bir sessizlik oldu ve başını kaldırdığında Rocco’nun gözle­
riyle karşılaştı. Yüzündeki garip ifadeyle, onu seyrediyordu. En azından
ita

karşısında başka biri olsaydı bunun yumuşak bir ifade olduğunu söyleyebi­
lirdi. Ama Rocco iîe bu imkânsızdı. “Ne?” diye sordu.
K

“Düşünüyorum,” dedi Rocco.


“Ne düşünüyorsun?”
"Muhtemelen seni baştan çıkarmaya çalışacağımı.”
Charity ağzmdakileri dışarı püskürttü. “Efendim?”
“Seni baştan çıkaracağım,” dedi Rocco, kararlı bir sesle. “Ve başanlı
olacağım. Bunu ikimiz de biliyoruz.”
Charity ellerini iki yana açtı. “Az önce gözlerinin önünde kustum ve
şimdi de reçele bulanmış bir halde yatakta oturuyorum. Baştan çıkarmayı
düşünmen bile nasıl mümkün olabilir? Ve gerçekten de bunu kabul edece­

ost
ğimi mi sanıyorsun?”
“Evet,” dedi Rocco, arkasını dönüp kapıya doğru giderken.

ird
“Nereye gidiyorsun?”
“Sen daha iyi hissedinceye kadar beklemeyi düşündüm. Başka bir şey

B
mi istersin?”
Charity ağır bir şeyle kafasına vurulmuş gibi hissetti. “Hayır.”
“Kafan karışmış gibi görünüyorsun.”
“Çay ve kızarmış ekmekten» baştan çıkarma konusuna nasıl geldik?”

ma
“Seni istiyorum,” dedi Rocco. “Seni ilk gördüğüm andan beri istedim.
Ben... İstediğimi almaya alışkınım.”
“Ama ben bir kadınım, bir Ferrari değil. Benim de bir söz hakkım var.”
ara
“Biliyorum,” dedi Rocco. “Ve evet demeni istiyorum. Evet demen be­
nim için önemli, Charity. Eğer beni istemiyorsan» bunun bir Önemi kalmaz.
İşte bu yüzden, seni almayı değil seni baştan çıkarmayı planlıyorum. Daha
T
sonra konuşuruz.” Ardından ayağa kalktı ve Charity’i baştan çıkarılma
umudu, çayı ve tostuyla yalnız bırakarak dışan çıktı.
li -

en mantıklısıydı. Çünkü dün gece karşı*


m

laştığt kadınların hiçbirinden etkilenmemişti. Charity’ nin etrafındayken


kontrolü eline alabileceğim kendisine kanıtlamaya ihtiyacı vardı.
ize

Ve orada otururken, Charity’e baktığında... Göğsünde garip bir sıcaklık


hissetmişti. Ve bu, nefesini kesmişti. Charity ise ‘ne’ diye sormuştu.
pG

Rocco hiçbir şey düşünmemekteydi. Hiçbir şey hissetmemekteydi.


Sonra nedense, ağzından çıkan ilk şey baştan çıkarmak olmuştu.
Ama gerçekten, bu son derece mantıklıydı.
O gün otel odasında Charity, onunla İlgili her şeye meydan okumuştu.
Normalde kontrolünü kaybetmezdi ama onun yamndayken kaybediyordu.
ita

Bu yüzden onu görmezden gelmeye devam edebilir İd böylece Charity’i


kendisi kontrol ederdi, ya da aralarındaki yangını körükleyebilirdi.
K

Evet, bu kesinlikle daha iyi bir fikirdi.


Diğer seçeneği; güzel küçük hırsızının, libidosu üzerinde egemenlik
kurmasına izin vermekti ve bu kabul bile edilemezdi.
Dün akşamkinden daha farklı bir takım elbise giyerek, villanın içinde
gezindi. Yenilenmiş gibi hissediyordu.
Oturma odasından terasa geçti ve etrafa bakındı. Charity’e evin içinde
rastlamamıştı, onun hâlâ hasta bir şekilde yatağında olup olmadığını merak

ost
etti. Onun kendim kötü hissetmesi, planına engel olacaktı.
Onun tadını neredeyse tekrar alabiliyordu. O tatlı, gülkurusu dudakları­

ird
nın ve bacaklarının arasındaki balın tadını. Sadece düşünmek bile Rocco’yu
sertleştiriyordu. Sadece tek bir kadını en son ne zaman istemişti? Hiç öyle
bir şey olmuş muydu?

B
Kadınlarla seks yapmak istiyordu, ama özellikle istediği bir kadm ol­
mamıştı. Sanata, arabalara, eşyalara karşı özel bir-tutkusu olmuştu, ama
asla kadınlara karşı olmamıştı. Güzel şeyleri şiddetle aızulardı ve onlara
sahip olabilirdi.

ma
B ir şeyleri arzuluyordu çünkü ne kadarına sahip olursa, gücü de o kadar
kanıtlanıyordu. Hiçbir şeyi olmayan b ir çocukken, kendisini çok çaresiz

ara
hissetmişti. Bu yüzden, her şeyi olan bir adam haline gelmişti.
Oyulmuş bir dağın içine denize bakan bir villa inşa ettirmişti. Vahşi
olan bir şeyi evcilleştirmek için.
-T
Charity’i de evcilleştirmek istiyordu. Onu yanında tutmak istiyordu.
Ona sahip olmak istiyordu.
Bunu anlamak rahatsız edici olsa da, sahip olduğu bu araziyi incelerken
aradığı tek şeyin Charity- olduğunu fark etti. Ve hiçbir şey onu bulmasına
engel olamazdı. Charity, onu ele geçirmişti.
mli

Deniz manzaralı büyük havuzdan gelen hafif bir şapırtı duydu. Midesi
düğümlendi. Oydu. O olduğunu biliyordu.
ize

Oturma odasına geri dönerek, bahçeye açılan çift kapıdan dışarıya çıktı.
Bahçede, yatak ve tül perdelerin bulunduğu bir oturma alanı, daha vardı.
G

Sevgililerini içeriye götürmek için bekleyemediği anlar için mükemmeldi.


Cam duvarları olan havuz, denize ve tamamen özel olan bir plaja bakıyor­
du. Eğer bir gösteri yapmak isterse, hiçbir seyircisi olmazdı. V e Rocco
utanmadan itiraf etmek zorundaydı. Bunu yapmak hoşuna gidiyordu.
p

Havuza baktı ve hafif bir dalgalanma gördü. Ardından, Charity’ nin ba­
ita

şı su yüzeyine çıktı. Arkası dönüktü, siyah bukleleri su yüzünden düzleş-


mişti. Elleriyle saçlarını düzeltti ve su damlacıkları kollarına sıçradı.
K

“Manzara buradan çok güzel,” dedi Rocco.


Gözleri kocaman açılmış olan Charity hızla arkasım döndü. Rocco’nun
bakışları, üzerindeki tek parçalı mayoya kaydı. Hamileliği yüzünden bu tür
bir mayoyu tercih etmiş olmalıydı. Ama yine de inanılmaz seksiydi.
Gözlerini, Charity’ nin göğüslerinden ayıramıyordu. Onu tekrar tatmayı
saplantı haline getirmişti. Her yerini...
“Ben de öyle düşünmüştüm,” dedi Charity, gergin bir şekilde gülümse­
yerek. “Havuz için mükemmel bir nokta seçmişsin.”
“Deniz manzarasından bahsetmiyordum.”

ost
Charity’ nin yanakları kızardı. “Ah." ,
Rocco havuza doğru ilerledi. Kendisine engel olamıyordu. Söz konusu

ird
Charity olunca bunu asla yapamıyor gibi görünüyordu. “Çok güzelsin, cara
mia, sen de bunu kesinlikle biliyorsun.”

B
Charity omuzlarım silkti. “Bu konuda pek fazla düşünmüyorum.”
“Hiç mi?”
Charity tekrar omuzlarım silkti ve havuzun merdivenlerine doğru yü­
rümeye başladı. Vücudunu gözler önüne sererek, yavaşça sudan çıktı. Üç

ma
aylık hamile olmasına rağmen, bedeninde herhangi bir değişiklik görünmü­
yordu. Hâlâ zayıflı, bedeninin yuvarlak kıvrımları mükemmeldi. Rocco
onun çıplak tenini okşamanın nasıl bir şey olduğunu çok net hatırlayabili­
yordu... ara
“Benim için bir şey ifade etmiyor. Benim durumumda olanlar, güzellik­
lerini insanları kandırmak için kullanırlar ya da kullanmazlar. Seninle tanı-
-T
şıncaya kadar, bedenimi kullanmamıştım. Birini kandırmak için bile.”
“Merak ediyorum,” dedi Rocco ve gerçekten de merak ettiğini anladı.
“Babana yardım etmeyi ne zaman bıraktın? Ve neden tekrar başladın?”
Charity yavaşça nefes verdi ve sandalyenin üzerindeki beyaz havluyu
mli

alarak kendini kurulamaya başladı. “On yedi yaşımdayken, ona artık oyun
oynamak istemediğimi söyledim. Bundan hoşlanmadı, ama zaten ben kendi
başımın çaresine bakıyordum. Çoğunlukla, şirketleri dolandırmasına ve
ize

sadaka toplamasına yardım ettim.” Charity bakışlarını yere indirdi. “Bu


kötüydü. Ama bunu hep yapmıştım v c... Bu konuda çok fazla düşünmü­
G

yordum. Babam, bizim gibi sıradan insanların çok çalışsalar dahi başarılı
olamayacaklarını söylerdi. Eğer insanlar yeterince akıllı değilse, ellerindeki
parayı hak etmediklerini söylerdi. ‘Bir insan aptalsa, parası ondan her şekil­
de ayrılır’ en sevdiği cümlelerden biriydi. Elbette, sahip olduğu her şeyi en
p

kısa sürede harcamasına rağmen, bu cümleyi kendisine asla yakıştırmazdı.”


ita

“Doğal olarak,” dedi Rocco, tarafsız bir ses tonuyla.


“Ama bir an sonra bunun yapmak istemediğim bir şey olduğunu anla­
K

dım. B u yüzden bıraktım. Ve altı ay sonra babam şehirden ayrıldı. Ben de


garsonluk işi buldum. Babam geri döndüğünde, üç yıldır o işi yapıyordum.
Geçen yıl ondan hiç haber almamıştım. Hayatla mücadele ediyordum ve o
işlere geri dönmek çok daha kolay görünüyordu. D ahası... Babam dönmüş­
tü. Ona hayır demem asla mümkün olmamıştı çünkü ben sadece... Onunla
bir aile olmak istiyordum. O benim her şeyimdi. Ve sadece son bir iş daha
yapacaktık. Paranın bu kadar çok olduğunu bilmiyordum, yemin ederim. Ve

ost
bu... Yanlıştı,” dedi Charity, koyu gözleri alev alev yanıyordu. “Yanlış
olduğunu biliyorum. Eski alışkanlıklar kolay unutulmuyor. Kolaya kaçmak

ird
cazip geldi ve şeytana uydum. Bunu yaptım çünkü ne kadar çalışırsam çalı­
şayım o kadar para kazanamayacağımı biliyordum ve mücadele etmekten
yorulmuştum. Sonra babam kaçıp gitti ve ben kendimi berbat hissettim. Ben

B
sadece... Senden çaldığımız parayı hiç görmedim. Bu oyunu planlamamız
birkaç ay sürdü, babamın beni yüzüstü bıraktığını anlamam da bir ay sürdü
ve üç ay sonra da sen beni buldun. Ve yaptıklarımın bedelini bana ödettin,
Rocco. Hem de öyle bir ödettin ki, bir daha şeytana uyarsam bedelinin ne

ma
olduğunu asla unutmayacağım. Hiçbir şey bedava değildir.”
Charity’ nin sözleri, Rocco’nun içine oturdu. “Sana seksle mi ödettim?”
ara
“Diğer şeylerle birlikte... Seninle tanışana kadar tüm bunların ne kadar
yanlış olduğunu gerçekten anlamamıştım ve bu canımı yakıyor.”
“Senden çok şey istediğimi hissediyorum,” dedi Rocco, aralarındaki
T
boşluğu kapatarak. “Ben... Aramızda geçenler yüzünden pişmanım.”
“Üzgün müsün?” diye sordu Charity, başını yana eğerek.
Rocco kaşlarını çattı. “O kadar ileri gitmezdim.”
“Doğruyu söylüyorum, Rocco. Gerçekten.”
li -

Rocco, Charity’e doğru ilerledi ve onu kollanna alarak sıkıca beline sa­
rıldı. Kalbi hızla atıyor, elleri titriyordu ve bunun nedenini bilmiyordu.
m

“Üzgün değilim,” dedi, sert bir sesle. “Çünkü seni istediğim için pişman
ize

değilim. Sana sahip olduğum için pişman değilim. Olmam gerekse bile.”
Elini, Charity’ nin yanağına koydu ve başparmağıyla dudağının üstün­
deki su damlasını sildi. Charity; etraüna topladığı, sahip olmak istediği tüm
pG

güzelliklerin somutlaşmış haliydi. Ve o, Rocco’yu istemiyordu.'


Ona bu kadar yakın ama birçok açıdan bir o kadar uzak olmak Roc­
co’yu sinirlendirdi. Hayır, bu kabul edilemezdi. Buna tahammül edemezdi.
"Üşüdüm,” dedi Charity titreyerek.
ita

“Ben seni ısıtabilirim,” dedi Rocco boğuk bir sesle.


“Neden?” diye sordu Charity, Rocco’nun gözlerinin içine bakarak.
K

“Çünkü seni istiyorum,” dedi Rocco, parmağım Charity’ nin elmacık-


kcmiğine kaydırmadan önce üst dudağında gezdirerek. Onun yüzünü ezber­
liyor, kontrolünü eline alıyordu.
“Ama beni neden istediğini anlamıyorum. Benden nefret ettiğini her şe­
kilde gösterdin. New York’ta beni aşağıladın. Beni kullandın. Ve bunun
hakkında konuşmak istesen de istemesen de, bedenim için para ödedin. Bu
hiç mantıklı değil.”
“Bunların hiçbiri mantıklı değil. New York’taki o otele girdiğin zaman,
amacım seni aşağılamaktı. O otel odasında seni, benim için yalvarırken,

ost
arzuyla yanıp tutuşurken bırakmak istiyordum. Seni isteyeceğimi sanmı­
yordum. Bir hırsızı nasıl isteyebilirdim?” Charity’ nin çenesini parmaklan

ird
arasına aldı. “Anladığını sanmıyorum, Charity. Kimse benden bir şey çala-
maz. Kazandığım şeyler benim için değerlidir. Seni görmeden önce senden

B
nefret etmiştim. Seni istememem gerekiyordu.”
“O halde neden istiyorsun?”
“Bir nedeni yok. Aramızdaki çekim dışında. Bu gerçekten güçlü bir çe­
kim, cara ve ben buna nasıl karşı koyabileceğimi gerçekten bilmiyorum.
Aslında bunu istemiyorum. İnsanlardan uzak durarak, gerçekten arzuladı­

ma
ğım şeyleri elde edemeyerek birçok yıl geçirdim. Ama artık kendi istekle­
rimi görmezden gelemiyorum. Artık istediğim her şeyi elde etme gücüne
ara
sahibim. Bu konuda hiçbir kısıtlama yok. Ve buna gerek de yok. Bu yüzden
seni ve cazibeni hafife aldım. Ve şimdi bunun ne kadar güçlü bir şey oldu­
ğunun farkındayım ve bunu keşfetmek istiyorum.”
T
“Beni küçümseyen bir erkekle yatmam için bir neden göremiyorum.”
“Bunu bir kez yaptın.”
Charity üzgün bir ifadeyle başını eğdi. “Bundan gurur duymuyonım.”
li -

“Neden?" Rocco parmaklarının baskısını arttırarak, onun kendisine


bakmasını sağladı. “Neden gurur duymuyorsun? Beni neredeyse dizlerimin
m

üzerine çöktürdün. Beni güçsüzleştirdin. Planımdan vazgeçmeme neden


oldun ve bunu hiç kimse yapamaz Charity, hiç kimse. Eğer bacaklanmn
ize

arasındaki güzelliği tatmama izin vereceğine söz verirsen, şimdi de beni


dizlerimin üstüne çökertebilirsin. Bundan nasıl gurur duyamazsın?”
pG

“Sanırım,” dedi yanaklan kızaran Charity, titreyen sesiyle. “Sanırım


bunun nedeni, daha önce cinsellik konusunda pek bir bilgimin olmaması.
Senden önce, böyle bir şey hissetmemiştim."
“Dünyayı, seks yönetir. Ondan güçlü olan pek fazla şey yoktur.” Rocco,
komik bir şey olmamasına rağmen güldü. “Belki sadece para. Bizim ilişki­
ita

miz, ikisiyle de beslendi. Birlikte nasıl olacağımızı merak etmiyor musun?”


“Bunu istemiyorum,” dedi Charity bir fisıltı gibi çıkan sesiyle.
K

“İlgimi mi istemiyorsun yoksa bu çekimi hissetmek mi istemiyorsun?”


“Bunu hissetmek istemiyorum,” dedi Charity, Rocco’ ya bakmadan.
“Ama hissediyorsun,” dedi Rocco ateşli bir sesle. “Hissediyorsun.”
“Evet."
“Seni küçümsemiyorum,” dedi Rocco. Sözleri kaba bir fisıltı gibiydi.
“Sende tanıdık gelen bir şey var.”
“Ne?” diye sordu Charity. "

ost
“Açlık. Bomboşsun. Tıpkı benim gibi.” Koyu gözleri duygularla parla­
yan Charity, başını salladı. “Seni doldurmama izin ver.”

ird
Charity başını salladı ve Rocco’nun ihtiyaç duyduğu tek onay buydu.
Başını eğdi ve Charity’ nin dudaklarını yakaladı. Daha önce hiç hisset­
mediği bir rahatlamayla doldu. Bu öpücüğe, ona öylesine açtı ki, tadını

B
dilinde hissedinceye kadar bunu fark etmemişti. Ancak o zaman açlığının
ne kadar şiddetli olduğunu fark etti. -■
Charity’i ağzını açması için kandırdı ve dilini içeri kaydırarak onun ta­
dına baktı, iyi bîr brendi içermiş gibi, onun tadını çıkardı ve içini yakan ateş

ma
daima buz gibi olmuş yerlerini ısıttı.
Onu istemek, fiziksel bir acı, savaşamayacağı ve savaşmak istemediği
bir dürtü haline gelmişti.
ara
Charity’ nin kalçasını tuttu ve sıkıca kendine bastırarak, onu ne kadar
istediğini, ondan ne kadar etkilendiğini gösterdi. Ve dudaklarından bir inilti
-T
çıkan Charity, yumuşamaya başladı. İkisi de öpücüğü derinleştirerek, bir­
birlerinin dudaklarında kayboldular.
Rocco, deneyimli bir adamdı. Öpücükler onun için heyecanlı olmaktan
çıkmıştı. Ama bu öpücük farklıydı. Herhangi bir öpücükten çok daha faz­
laydı. “Sana sahip olmalıyım,” dedi, dudaklarını Charity’ nin dudaklarından
mli

ayırarak. Böylece göğsünü yakan sözcükleri söyleyebilirdi. “Sana ihtiyacım


var Charity, sana ihtiyacım var.”
ize

Şimdi bile, tüm benliğiyle onu böylesine istemek Rocco’nun canını sık­
tı. Bu küçük hırsız, en derinlerine ulaşmış ve en çok değer verdiği şeyi çal­
mıştı: Hâkimiyetini.
pG

Şu anda onu geri istediğinden bile emin değildi. İstediğinden emin ol­
duğu tek şey Charity idi.
Mayonun askılarını kavradı ve omuzlarından aşağıya indirerek, göğüs­
lerini ortaya çıkardı. Başını aşağıya eğdi ve göğüs uçlarından birini ağzına
ita

alarak sertçe emdi. Charity’ nin tadım çıkanrken zevkle inledi.


“Bunu yapmamalıyız,” dedi Charity nefes nefese.
K

Rocco dilinin ucunu, Charity’ nin yumuşak teninde gezdirmeye devam


etti. “Yapmamalıyız,” dedi zorlukla soluyarak. “Kesinlikle yapmamalıyız.
Ama ikimiz de yapmamamız gereken şeyler yapmak gibi kötü bir üne sahi­
biz. Şimdi değişmek için bir neden göremiyorum. Bu kadar iyi hissediyor-
ken olmaz.”
Charity hiçbir şey söylemedi. Ama Rocco’nun saçlarını kavrayarak,
onu kendisine doğru bastırdı. Rocco, Charity’ nin bedenini avuçlarıyla zih­
nine kazıyordu. Kim bilir belki bu son seferleri olabilirdi. Çünkü oranlay­
ken hiçbir şeye kesin gözüyle bakmıyordu. Onun ne yapacağını bilemiyor­

ost
du ve hayatında sağı solu belli olmayan bir şey bulmak çok zordu. Bu du­
rumdan korktuğu kadar zevk de alıyordu.

ird
Charity mayosunun içinden çıkarak, bir kenara tekmeledi. Rocco başım
kaldırdı ve Charity’i tekrar öptü. Ardından onu ters çevirerek saçlannı ya­

B
kaladı ve bir eliyle omzundan tutarken, diğer eliyle nazikçe bahçe koltuğu­
na doğru bastırdı.
Parmaklarının ucuyla, Charity’ nin zarif sırtını okşadı. Ta ki bedeninin
ıslak girişine kadar... Islaktı ve onun için hazırdı. Öne eğilip, Charity’ nin
ensesine bir öpücük kondurdu ve Charity, onun dokunuşu altmda titredi.

ma
Rocco pantolonundan kurtuldu ve Charity’ nin ıslak merkezine yerleşe­
rek, yavaşça içeriye doğru kaydı. Başını yana çeviren Charity’ nin gözleri
ara
Rocco ile buluştu. Dudaklan aralanmış, gözleri kocaman açılmıştı. Rocco,
kalçasını esneterek tamamen içine girdiğinde, ağzından vahşi bir ses çıktı.
“İyi mi?” diye sordu Rocco.
-T
Charity hafifçe başını salladı. Rocco yavaşça geri çekildi ve ikisini de
uçuruma sürükleyecek sabit bir ritim tutturarak tekrar ileriye doğru hareket
etti. Elini öne doğru kaydırarak, Charity’ nin bacaklarının arasına yerleştirdi
ve hareketleriyle uyumlu bir şekilde klitorisiyle oynadı.
Zirve çok yakındaydı, ama daha çok erkendi. Bunun sonsuza dek sür­
mli

mesini istiyordu. Kendi zevkine ulaşmadan önce onun, adını bağırmasını


istiyordu. Dişlerini sıktı ve kendisine hâkim oldu. Charity’ nin soluğunun
ize

kesildiğini duydu ve bunu bir onay olarak algıladı. Onunla ilgilenmeye


devam etti. İç kaslarının, etrafında kasıldığını hissedebiliyordu. Okşamaya
pG

devam ederek öne doğru eğildi ve dişlerini Charity’ nin boynuna sürttü.
Charity attığı boğuk bir çığlıkla zirveye ulaştı.
Rocco da kendisini tutmayı bıraktı ve attığı çığlık Charity’ninkine karı­
şırken doruğa ulaştı.
Fırtına dindiğinde, zorlukla soluyarak Charity’ den uzaklaştı. Parmakla­
ita

rı, Charity’ nin kalçasında iz bırakmıştı. Boynunun hassas teninde, tutkusu­


nun kanıtı duruyordu. .
K

Ve bundan pişman değildi.


Titreyen Charity’i kucağına aldı. New York’taki ilk gecelerinin bir
yankısı gibiydi. Ama bu kez, onu bırakmayacaktı. Bu kez, Charity geceyi
onun yatağında geçirecekti. Onunla birlikte.
ost
ird
B
ma
-YEDİNCİ BÖLÜM -

ara
C h ARITY sırtüstü yuvarlandı ve ellerini başının özerine kaldırarak
gerindi. Parmaklan ahşap bir yatak başına değdi. Brooklyn’ deki dairesinde
-T
sahip olmadığı bir yatak başına. Gözlerini açtı ve etrafa baktı. İkindi güneşi,
beyaz tül perdelerden içeriye sızıyordu. Brooklyn’ de değildi, Rocco’nuıi
villasmdaydı. Yatakta doğruldu ve örtüler beline kadar indi. Çıplaktı.
Sonra zihni bir sürii görüntüyle, günün büyük bir çoğunluğunu nasıl ge­
çirmiş olduklarının anılarıyla doldu. Çıplaklığı yüzünden şaşırmaması ge­
mli

rektiğini biliyordu.
Sonra Rocco, onun kadar çıplak bir halde banyodan çıktı. Ve belli ki o
ize

halinden hiç de utanmıyordu.


“Yani, tüm bunlar... Oldu.” Charity çarşafın kenarım kavradı ve göğüs­
pG

lerinin üzerine çekti.


Rocco’nun dudaklan bir gülümsemeyle kıvrıldı. “Evet. Birçok kez.”
“Saat kaç.”
“Neredeyse akşamın altısı oldu.”
Yani tüm gönü yatakta geçirmişlerdi. O sefil halinin üzerinden saatler
ita

geçmişti. Orgazm olmak kusmaktan çok daha iyiydi. Kendini hiç de rahat­
sız hissetmiyordu. Aslında acıkmıştı. Açlıktan ölüyordu.
K

“Akşam yemeği kısa bir süre sonra gönderilecek.” Rocco sanki zihnini
okumuştu. Bu endişelendiriciydi, ama böyle durumlarda kullanışlıydı.
Ve başka konularda da... Yatakta ne istediği söz konusu olduğunda,
Rocco, onun zihnini kendisinden çok daha iyi okuyormuş gibi görünüyor­
du. Rocco ile taiıışıncaya kadar öylesine deneyimsizdi ki ne isteyebileceğini
bilmiyordu. Ama Rocco ona öğretiyordu. Harika yetenekleriyle.
Çarşafların arasında da tıpkı dışında olduğu kadar hükmediciydi. Ve bu,
görünüşe göre Charity’ nin hoşuna gidiyordu.
Aralarındaki bu düzenlemenin ne anlama gelmesi gerektiğine dair hiç­

ost
bir fikri yoktu. Bir bebekleri olacaktı. Birkaç saat önce olduğu gibi birlikte
uyuyorlardı. Ama Charity hâlâ onun parasını çalmış olan kadındı ve onun

ird
da bunu unutmuş olabileceğini sanmıyordu.
Rocco da hâlâ onu İtalya’ya gelmesi için zoıiayan adamdı. Onu hapse
attırmakla tehdit eden adamdı. Bu değişmemişti. Ama nedense, aralarındaki

B
hava değişmiş gibiydi. Ki bu aptalcaydı. İnsanlar gerçekten değişmezdi.
Sadece yeni maskeler takarlardı. Yeni kostümler giyerlerdi. Charity bunu
herkesten iyi biliyordu. Tüm hayatını bunu yaparak geçirmişti.
Babası geri dönüp ona bir firsat verdiğinde, eski haline dönmüştü. Bunu

ma
tekrar yapmayacağı bir gelecek hayal bile edemiyordu.
Daha önce değişmeyi başaramamışsa, şimdi nasıl yapabilirdi?
ara
“Ne tür bir akşam yemeği?” diye sordu, çünkü bu zararsız bir soruydu
ve şu anda buna ihtiyaçtan vardı. Ve tabi ki yemekle de ilgileniyordu.
“Belli bir şey seçmedim. Yatakta yemesi kolay olacak herhangi bir
-T
şey.” Rocco odanın içinden geçti ve yatağın kenarına oturdu.
Charity’ nin kalbi hızlandı. Bu adama yakın olmak, bir şeyler istemesi­
ne neden oluyordu. “Yataktan çıkmamız gerektiğini düşünmüyor musun?”
“Bence bu berbat bir fikir. Tüm gün burada kalmayı tercih ederim.”
Rocco Charity’e baktı. Koyu gözleri ilk defa öfke ve alayla dolu değildi.
mli

Sıcaklardı. Charity’ nin içi ısındı.


Rocco pozisyonunu düzeltti ve Charity’i öpmek için üzerine eğildi. Kı­
ize

sa bir öpücüktü, heyecanlandıracak bir şey yoktu. Ama yine de kısa sürmesi
çok daha heyecan Vericiydi.
“Bu... Ahlaksızlık gibi görünüyor.”
pG

“Ahlaksızlık mı? Senin gibi bir kadın için ilginç bir kelime seçimi.”
“Ne demek bu?”
“Gerçek ahlaksızlığın tadını aldığını düşünmüştüm.”
Boğazı düğümlenen Charity, rahatsızca kıpırdandı. “Paranı çaldığımız
ita

zaman.”
Rocco, Charity’ nin yanağını okşadı. “Öyle demek istemedim.”
K

Charity olayı saptırması mı yoksa birazcık dürüstlüğü mü tercih etmesi


gerektiğinden emin değildi. Ki birlikte çıplak bir halde otururlarken, her
ikisi de son derece aptalcaydı.
“Babamın işleri iyi gittiğinde, arkamıza yaslanır çaldıklarımızın keyfini
çıkarırdık. Elbette bunu yaptığımın farkında değildim. Her akşam yemek
yemek için dışarı çıktığımız zamanlar olurdu. Ve o anlar hiçbir şey yiyeme­
diğimiz akşamları bir anlamda telafi ederdi. Babamla günlerim gülerek,

ost
kahkahalar atarak geçerdi. Evet, bu ahlaksızlıktı.” Charity ellerine baktı.
“Büyüdükçe, tam olarak ne yaptığımızı anladım. Ve bununla mücadele

ird
ettim. Ama babam bir dolandırıcı. Hikâye uydurmak konusunda iyidir.
Bizimle ilgili de iyi bir hikâye uydurdu. Ne yaptığımızla ilgili... Paralarım

B
çaldığımız insanlar, bunu fark etmeyecek kadar zenginlerdi. Eğer fark eder­
lerse de, ornı kaybedecek kadar aptal oldukları için bunu hak ediyorlardı.”
Charity babasının sözlerini neredeyse kelimesi kelimesine tekrarladı. Bun­
ları her zaman gülümseyerek söylerdi. Sanki şaka yapıyormuş gibi. Sanki
hiçbiri gerçek değilmiş gibi.

ma
Sadece bir oyundu. Ahlaksız bir oyun. Ama yine de oyundu.
“Anlıyorum,” dedi Rocco, gözlerinde garip bir ışık vardı.
ara
“Sana söylemiştim. Sana yaptığı şey, en büyük işiydi. En azından be­
nim bildiğim kadarıyla. Eğer o şekilde bir yerlere saklanmış parası varsa,
bana bunlardan bahsetmedi. Son işi yüzünden benim cezalandırılmama göz
T
yumduğu ve beni parasız bıraktığı düşünülecek olursa...”
“Para gerçekten sende değil.”
Charity başını salladı. “Hayır. Asla olmadı. Ona yardım ettim ama...
-

Para bende değil.”


mli

“Sana inanıyorum,” dedi Rocco. “O halde ahlaksızlığı ilk kez benimle


tattığını söyleyebiliriz, değil mi?” diye sordu, günahkâr bir sesle.
“Birlikte olduğum ilk erkeğin sen olduğunu biliyorsun.”
ize

“Evet,” dedi Rocco, aym zamanda hem sert hem de nazik bir sesle. “Ve
bunun nedenini merak ediyorum. Anlatmak ister misin?”
pG

“Daha önce hiç seks yapmamıştım. Sonra seninle tanıştım. Ve seninle


yattım.”
Rocco başını eğdi ve Charity’ nin alt dudağmı ısııdı. “Kastettiğim bu
değildi.” Gözlerinde keyifli bir pırıltı vardı ve Charity bununla ne yapaca­
ğını bilmiyordu. Ama hoşuna gitmişti.
ita

“İyi bir dolandırıcı, maskesini düşürmek istemez. Bu yüzden biriyle ya­


kınlaşmak için acele etmedim. Yani, eğer isteseydim, biriyle birlikte olabi­
K

lirdim. Ama bir rol oynuyor olurdum. Ve bu bana göre bir şey değil.”
‘Teki ya benimle birlikteyken? New York’taki otel odasında? Peki ya
şimdi? Kendin misin?” Rocco öne eğildi ve Charity’ nin çenesini öptü.
“Yoksa hala bir maske mi takıyorsun?”
Rocco’nun karanlık bakışları onunkilerle buluşunca, Charity gözlerini
başka yöne çevirmek zorunda kaldı. “Bilmiyorum. Kim olduğuma dair
hiçbir fikrim yok. Hayatımın her gününü bir role bürünerek geçirdim. Gar­
sonluk yapan halim bile... O halimin iyi olması gerekiyordu. Dürüst olması
gerekiyordu. Sadece normalmiş gibi davranıyordum. Kostümü üzerime

ost
geçiriyordum. Ama günün sonunda, onu çıkanyor ve... Sadece tekrar ken­
dim gibi hissediyordum. Her zaman rol yapıyorum.”

ird
“Peki ya benimleyken?”
Kalbi hızla çarpan Charity, derin bir nefes aldı. “Beni en çok korkutan

B
şey de bu.” Bunu neden itiraf ettiğini bilmiyordu. Kendisine bile dürüst
olmadığı halde, neden Rocco’ ya karşı dürüst olmak zorunda hissediyordu?
“Ne? Seni koıkutan şey ne, cara mia?”
“New York’ta seviştiğimiz gün, en dürüst halimdeydim. Kendime karşı.

ma
Herhangi birine karşı...” Charity zorlukla yutkundu. “O kişiden hoşlandı­
ğımdan emin değilim.”
‘•Neden ondan hoşlanmıyorsun?”

ara
“Çünkü o ...” Charity kendisi hakkında iiçüncü bir kişiymiş gibi konu­
şurken aptal gibi hissetmeye başladı. “Ben... Seninle yattım. Seni tanımı­
yordum bile. Ama bundan hoşlandım.”
T
“Peki, bu bir sorun mu?”
Charity gözlerini yere indirdi. “Birçok insan için, bu bir sorun olurdu,”
dedi kısık bir-sesle.
-

“Benim için değil.” Rocco Charity’ nin yanma kaydı. “Birçok yılı bir
mli

şeyleri isteyerek geçirdim. O yüzden şimdi bunu yapmıyorum. Alıyorum.


Sahip oluyorum, istemiyorum."
“Ben istiyorum. Yaptığım tek şey bu.” Bu doğruydu.
ize

“Artık değil. Benimle birlikteyken değil, istediğin her şeyi verebilirim.


Çocuklarımızın isteyebileceği her şeyi onlara verebilirim. İhtiyaç duyabile­
pG

cekleri her şeyi... Ve aynısını senin için de yapacağım. Söz veriyorum,


benimle birlikteyken sadece zevk olacak, Charity. Bir daha asla sıkıntı
çekmeyeceksin. Yemin ederim.”
Charity bu söze inanmak istiyordu. Rocco’ ya sıkıca tutunmak ve git­
mesine asla izin vermeyeceğine dair söz verdirmek istiyordu. Ama onun
ita

asla sadakat sözü vermediğim fark etti. Ve bir ilişki sözü de vermemişti.
Sadece bir şeyler vaat etmişti.
K

Dün geceyi dışarıda geçirmişti. Başka biriyle yatmış olabilirdi. Bu dü­


şünce Charity’ nin tenini karıncalandırdı. “Dün gece dışan çıktın,” dedi,
sesindeki güvensiz tonun farkındaydı.
B iran için duraklayan Rocco’nun gözleri ifadesizleşti. “Evet, çıktım.”
“Başka biriyle yattın mı?” Charity* nin yüreği sıkışıyordu.
“Hayır,” dedi Rocco, kesin bir ses tonuyla.
Charity* nin midesindeki düğüm hafifçe gevşedi. “Bana bu konuda ya­

ost
lan söyleme.”
“Yalan söylemek için bir sebebim yok. Bunu biliyorsun.”

ird
“Yapma,” dedi Charity, fisıltı gibi bir sesle. “Bana yalan söyleme. Ve
başka biriyle yatma. ”

B
Rocco, elini Charit/ nin yanağına koydu. “Sonsuza kadar mı, cara
mia? Bu çok uzun bir zaman... İkimiz de geleceğin ne getireceğini bileme­
yiz.” —•
Charity başka bir adamı isteyebileceğini hayal bile edemiyordu. Ama o
deneyimsizdi. Rocco ise değildi. “O halde en azından benimle yatarken,

ma
başkasıyla da yatma.”
"Söz veriyorum,” dedi Rocco, ciddi bir sesle.
ara
Bu, Charity için yeterliydi. Şimdilik. Bu yüzden öne eğildi ve Rocco’yu
öptü. Çünkü istemekten yorulmuştu. Ve Rocco’dan alacağı hazzı kaybet­
memeye kararlıydı. Mümkün olduğunca uzun bir süre için. ..
-T
R occo aklının bir kısmını o yatakta, bıraktığından emindi. Ve nedense
bu yüzden hiç rahatsız değildi. Charity’e sadık olacağına söz vermişti.
Zaten, beyni istese bile, bedeninin başka bir kadına karşılık verebilece­
mli

ğini sanmıyordu. Lanet olsun, yapamayacağını biliyordu.


Yine de, kadınlara bu tarz sözler vermezdi. Çünkü o zaman, hayatında
ize

kalıcı bir yer edindiklerini düşünmeye başlayabileceklerini biliyordu. Eğer


hayatında kalıcı bir yer edinecek bir kadın varsa, o da Charity idi. Sevgilisi
G

olarak değil elbette, çocuğunun annesi olarak.


Gerçekten çok güzeldi. Şu anda ondan başka birini tercih etmeyi hayal
bile edemiyordu. Ama seksin tek amacı acil ihtiyaçları karşılamaktı. Ve
Önündeki birkaç hafta boyunca bu düzene nasıl uyacağını bilmiyordu. Daha
p

önce uzun süreli bir ilişki yaşamamıştı. Şimdi başlamaya da niyeti yoktu.
ita

Ama sözüne sadık kalacaktı. Verdiği söz, Charity yatağında olduğu sü­
rece, başkasını yatağına almamaktı. Onu incitmek istemiyordu. Ki bu da
K

onun, akimı kaybettiğini düşünmesine neden oluyordu. .


Bundan pişman bile değildi. Charity çok güzeldi. Dünyada birçok güzel
kadın vardı ve Rocco birçoğuyla birlikte olmuştu. Ama Charity* de güzel­
likten fazlası vardı. Mükemmel yumuşaklıktaki esmer teni öyle tatlıydı ki,
Rocco her santimini yalayabilir ve asla doyamazdı.
Ona bir şey almak istiyordu. Bir kolye. Hayal edebiliyordu. Göğüsleri­
nin arasındaki vadiye yerleşecek olan ağır bir madalyon. Charity’i kolyesiy­
le birlikte üzerinde başka hiçbir şey olmadan gözünde canlandırabiliyordu.
Lanet olsun, Charity’i saplantı haline getirmişti.

ost
Ve ornı, bu hafta sonu Atılacağı galaya götürmek isteyebileceğini dü­
şünmeye başlamıştı. Bu tür etkinliklere daha önce kimseyi götürmemişti. O

ird
tür yerler, bir gecelik eğlence bulmak için son derece idealdi.
Ama şimdi zaten birine zincirlenmişti ve yeni sahip olduğu şeylerle

B
gösteriş yapmaktan her zaman çok hoşlanmıştı,
Yeni bir araba, yeni bir villa, yeni bir takım elbise hatta yeni bir kravat.
Bunlarla güç gösterisi yapmak hoşuna gidiyordu. Bunlar, yeni hayatının,
elinden alınamayacağını kanıtlıyordu. Ve başkalarının bunları görmesinden
hoşlanıyordu. Belki de Charity ile gösteriş yapmak da ona iyi gelirdi.

ma
Nedense, bu düşünce tüm bedenine bir memnuniyet dalgası gönderdi.
Koleksiyonuna yeni bir şeyler eklediğinde her zaman heyecanlanırdı. Ama
ara
bunu kadınlarla hiç yaşamamıştı, çünkü seks her ne kadar tatmin edici olsa
da, ucuz ve kolay elde edilen bir şeydi. Kadınlar hiç önemli olmamıştı.
Ama Charity Önemliydi. Sadece çocuğunun annesi olduğu için. Gerçek­
-T
ten, bunun için başka bir neden bulamıyordu. Düşünceleri, onunla birlikte
yatakta geçirmiş olduğu öğleden sonraya kaydı. Bu önemli değilmiş gibi
davranmak zordu. Tadı, kokusu. Onunla ilgili her şey önemliydi.
Sadece onu düşünmek bile sertleşmesine neden oluyordu.
Masasının arkasında kıpırdanarak, oturuşunu düzeltti. Charity, ergenlik
mli

çağındaki bir çocuk gibi davranmasına neden oluyordu. Bu rahatsız ediciy­


di. Ama bir şekilde de nefisti. Çünkü hayatında başka bir şeyden bu kadar
ize

çok zevk aldığını hatırlayamıyordu.


Evet, Charity’i galaya götürecekti. Ve bugün elbise almak İçin onu dı­
G

şarı çıkaracaktı. Charity hayatında birçok defa çöküş yaşadığım söylemişti


ve Rocco bunun düzeldiğini görecekti.
Yatak odasında onunla birlikte geçireceği zamanı kaçıracağı için üzüle­
cekti. Ama İtalya’ya geldiklerinden beri Charity evden dışarıya çıkmamıştı
p

ve Rocco ülkesinin güzelliğini onunla paylaşmak istiyordu. Dudakları bir


ita

gülümsemeyle kıvrıldı. Şehirdeki özel bir butikten randevu alacaktı. Böyle­


ce denediği her elbiseden sonra onu soymak isterse, kimse onları rahatsız
K

edemeyecekti. Telefonuna uzandı, karar verilmişti.


Kolunda Charity ile birlikte galaya gitmenin nasıl olacağını düşünmek,
kan akışını hızlandırdı. Ona sahip olduğunun açık bir göstergesi... Ve evet,
ona sahip olmak istiyordu. Bu günlerde emin olamadığı birkaç şey vardı,
ama bu, onlardan biri değildi. Charity onun olacaktı. Bu konuda hiç şüphesi
yoktu.

ost
R o c c o dışarı çıkacaklarını söylediğinde Charity şaşırmıştı. Çünkü son

ird
birkaç gündür aynı odada bulunmak, soyunmaları ve birbirlerini tatmin
etmeleri ile son bulmuştu. Bundan şikâyet ettiği falan yoktu. Birisiyle fizik­
sel olarak bu kadar yakınlaşıp da çok az konuşmuş olmak garip bir şeydi.

B
Buna rağmen, hayatında başka biriyle yaşadıklarından çok daha fazlası
vardı. Rocco, kalbine garip bir şeyler yapıyordu. Onu. sıkıyor, büküyor ve
nefes alamıyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu.
Ve şimdi de şehre doğru yol alıyorlardı. Charity buraya geldiğinden be­

ma
ri bir kez bile etrafı keşfe çıkmamıştı.
Rocco arabayı Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda ustaca ilerletti ve mü­
tevazı bir butiğin önünde durdu. “Randevumuz var,” dedi. Arabayı park etti
ara
ve dışarı çıkmadan önce motoru kapattı. Arabanın etrafından dolaşarak,
Charity’ nin çıkması için kapıyı açtı. ‘
-T
Bu beklenmedik şövalyelik gösterisi, Charity’ nin hassas kalbi için çok
tehlikeliydi. “Ne? Çok ketum davrandığının farkında mısın? Muhtemelen
benim olağan halimden bile daha ketumsun. Ve bu, bir şeyleri açıklıyor.”
Rocco son günlerde sıklıkla yaptığı gibi gülümsedi. “Bu bir sürpriz.”
Koıku ve umut duygulan birbirine karışan Charity’ nin midesi düğüm­
mli

lendi. Çünkü hayatı boyunca sürprizlerin sonuçlan hiçbir zaman iyi olma­
mıştı. Ve şimdi de iyi olabileceğini ümit etmekten korkuyordu.
ize

Kendini içinde bulduğu bu ilişkiye bir anlam veremiyordu. Şu anda


kendisine ne olduğunu da anlamıyordu. Ama bunu istediğinden de emin
değildi. Sadece dünyayı, geleceği, gerçekliği unutmak ve bu anı yaşamaya
pG

devam etmek istiyordu.


“Güven bana,” dedi Rocco elini uzatarak.
“Kimseye güvenmediğimi biliyorsun,” dedi Charity nefes nefese.
“Tamam, o zaman şimdi. Şimdi güven bana.”
ita

Charity elini uzattı ve Rocco’nun parmaklan sıkıca onunkileri sardı.


“Bunu yapabilirim.” dedi. Rocco onu butiğe doğru götürdü.
K

İçeriye girdiklerinde, baştan ayağa siyah giyinmiş ve dudaklarına parlak


kırmızı ruj sürmüş olan minyon bir İtalyan kadm tarafından karşılandılar.
“Bay Amari,” dedi kadm başım eğerek. “Hem gala için hem de yanı­
nızdaki arkadaşınız için, açıklamalannız doğrultusunda seçilmiş birkaç
parçayı ayırdık.” Charity, Roeco’nun arkadaşı olarak anılmak konusunda ne
hissettiğinden emin olamadı. Rocco’nun arkadaşı değildi. Sevgilisiydi.
Kadının eskort veya onun gibi bir şeyi kastetmiş olduğunu düşünüyordu.
Ama Charity öyle bir şey de değildi.
Gerçekten de onun sevgilisi misin? Gerçekten nesin sen?

ost
Charity dişlerini sıktı ve yüzüne zorla bir gülümseme kondurarak, kadı­
nın gözlerine baktı. Ürkek ve utangaç biri değildi. İşte bundan emindi. Ba­

ird
basından miras olarak aldığı işe yarar bir şey varsa, o da her durumda par­
lama yeteneğiydi, en azından dış görünüş olarak.

B
“Charity Wyatt,” dedi elini uzatarak. “Tanıştığımıza memnun oldum.”
Kadm bu takdim karşısında şaşırmıştı ama uzatılan eli tuttu ve sıktı.
Charity gönülsüzce de olsa biraz saygı kazanmış olduğunu söyleyebilirdi.
“Sakıncası yoksa” dedi Rocco, “elbiseleri denemeye başlamak için arka

ma
tarafa geçmek istiyoruz. Şimdi Charity’i de gördüğünüze göre, belki tavsiye
edeceğiniz başka parçalarınız da vardır.”
Kadın, baştan savılmış olduğunu biliyordu, ama Rocco’nun bu kadar
ara
zengin ve güçlü olması yüzünden, istese bile karşı gelemeyeceği belliydi.
“Elbette, Bay Amari. Arka tarafta her şey hazır ve bir şeye ihtiyacınız olur­
sa lütfen bana haber verin.”
-T
“Vereceğiz,” dedi Rocco, Charity’ nin elini sıkıca tutarak, butiğin aıka
tarafına geçtiler. Konforlu koltuklarla döşenmiş olan odada, kadife bir per­
deyle ayrılan küçük bir soyunma odası ve bir ayna vardı.
"Artık neler olduğunu söyleyecek misin?” diye sordu Charity, burada
mli

ne işi olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını fark ederek.


“Yarın akşam bir galaya katılacağım. Benim konuğum olmak istersin
diye düşünmüştüm,” dedi Rocco içerideki koltuğa oturarak. Kollarım kol­
ize

tuğun kolçaklarına dayayarak, uzun bacaklarım ileriye uzattı ve parmakla­


rım çenesinin altında birleştirip, dikkatli gözlerle Charity’e baktı.
pG

Charity gözlerini kırpıştırdı. “Beni götürmek istediğine şimdi mi karar


verdin?”
“Bu tür etkinliklere kadınlan götürmem. Bu da bir tür yardım etkinliği,
ne için olduğundan emin değilim. Gerçekten umurumda değil. Bağış yapa­
cağım ve bu da ünüm için iyi olacak.”
ita

“Neden yanında beni götürmek istiyorsun?”


Rocco kaşlannı çattı. “Bu nasıl bir soru?”
K

“Bu tür etkinliklere kadınları götürmediğini şimdi kendin söyledin.


Ama beni götürmek istiyorsun. Neyin değiştiğini merak ediyorum.”
“Orada bir kadınla tanışmak ve onu eve getirmek istemediğime karar
verdim. Bu tür etkinliklere yanımda birini götürmeme sebebim ilk olarak
buydu. Ama eve birlikte dönmek istediğim tek kadm sensin, bu yüzden
benimle gelmen gerekiyor. ”
Bu sözler karşısında, Charity’ nin yüreğindeki sıcaklık azaldı. “Ah.”

ost
Rocco, Charity’ nin duygusallaştığı her seferde yaptığı gibi bakışlarım
kaçırdı. “Başka bir şey mi bekliyordun? Ben duygusal bir adam değilim,

ird
cara mia. Bunu şimdiye kadar anlamış olmalıydın. Evet, dürüstüm. Ama
duygusal değilim. Cinsel arzularını tatmin edebilirim, ama hassas duygula­

B
rın için başka yere başvurmalısın. Belki de romantik filmler izlemelisin.”
Bunu yapması, Charity’i sinirlendirdi. “Hassas duygulanm olduğunu
mu sanıyorsun?” dedi arkasını dönerek. Soyunma odasına girdi ve perdeyi
kapattı. “Sonuçta ben sadece bir dolandırıcıyım. Büyük olasılıkla o tür duy­
gulanm yoktur.” Kendisini bekleyen bir sıra elbise gördü. Yakalandığını

ma
fark etmiş olduğu, dairesindeki o am hatırladı. İç çamaşırlanna, bir elbiseye
ve emirlerin yazılı olduğu nota baktığı o ana.
ara
Ama bu farklıydı. Bu kez, elbisesini seçme şansı vardı.
Elbiselerden birine uzandı ve eteğine dokundu. Yumuşak kumaş, nor­
mal şartlarda karşılayabileceğinden çok daha kaliteliydi. Elbiselerin her
-T
birine dokundu ve zümrüt yeşili olanda durakladı.
“Duyguların olmadığını asla söylemedim,” dedi Rocco, sesi bir dakika
öncekinden çok daha yakından geliyordu. Ferdenin tam arkasında durduğu
söylenebilirdi. .
mli

“Ama öyle olduğunu düşünüyorsun, değil mi?”


“Duygulan anlamak ya da onlara bağlanmak konusunda zor zamanlar
geçirmiş olabilirim, Charity. Ancak, senin onlardan yoksun olduğunu asla
ize

söylemedim. Ve kendini bir dolandıncı olarak tanıtma konusunda kararlı


olan da sensin.”
pG

“Bu yüzden ikimiz de unutmamalıyız.” Önce tişörtünü ardından da pan­


tolonunu çabucak çıkardı. Askıdaki yeşil elbiseyi alarak fermuarını açtı ve
pahalı ipeği üzerine geçirdi.
“Bizi bir araya getiren şey bu olduğu için bunu unutabilmem pek olası
değil. Çocuğumuza anlatmak için ne harika bir hikâye.”
ita

Charity elbiseyi göğüslerinin üzerinde tutarak arkasına uzandı ve fer-


muan çekmeye çalıştı. Yansına kadar çekmeyi başardı, ancak geri kalanını
K

kapatamadı. Perdesin arkasında eğilip bükülerek, denemeye devam etti.


“Yardım etmeme izin ver,” dedi Rocco. Sesi, aralanndaki kadife perde­
den bile daha koyu, daha zengin ve daha yumuşaktı.
“Ben iyiyim.”
“Bu kadar inatçı olma,” dedi Rocco. Ve sonra Charity onun ellerini
şam, Rocco’nun getirttiği makyöz ve kuaför sayesinde çok zarif görünüyor­
du. Çok şaşırmış ve biraz da kızmıştı ama sonuçta onların yardımlarım
kabul etmişti ve sonuç Rocco’nun hayal edebileceklerinin çok ötesindeydi.
Charity her zaman güzeldi. Ama bu akşam, güzelden de öteydi. Dün

ost
ona pahalı göründüğünü söylemişti. Onun anlamasını sağlamak için paha
biçilemez sıfatını da eklemişti. Ama bu, gerçeğe son derece yakındı. Charity

ird
gerçekten de paha biçilemezdi. Bir adamın, ona sahip olmak için tüm eşya­
larını satabileceği ama asla elde edemeyeceği bir şeydi.

B
Makyöz, gözlerinin çevresinde altın ve turuncu tonları kullanarak, kah­
verengi gözlerini ön plana çıkarmıştı. Dudaklan güneşin altındaki sulu
narenciyeler gibi tatlı görünüyordu.
Susuzluğunu gidermesi için, Rocco’ ya yalvarıyor gibilerdi.
Siyah bukleleri gevşek bir şekilde omuzlanna bırakılmıştı ve ışıklann

ma
altında parıldayan elmas bir toka birkaç bukleyi geride tutuyordu.
Elbisesinden bahsetmeye gerek bile yoktu. Sanki altım eritmişler de
ara
kıvnmlarmın üzerine dökmüşler gibi görünüyordu. Eteği bacaklarında dal­
galanıyor, yırtmacı bronz bacaklannı çekici bir şekilde gözler önüne seri­
yordu. Rocco’nun tek istediği onu yakalamak ve karanlık bir koridora çek­
-T
mekti. Aslında ilk başta buraya gelmekten vazgeçmeliydi. Lanet olsun.
Salonun ortasına gitmeden önce onu durdurması gerekiyordu. Çünkü
onun için bir şeyi daha vardı. Neredeyse vermek istemeyecekti, çünkü mü­
kemmel görünüyordu ve vereceği şeyin bu etkiyi bozmasından korkuyordu.
mli

Daha kötüsü, tüm kontrolü kaybetmesine neden olmasından korkuyordu.


İşte bu yüzden vermek zorundaydı. Kontrolünü kaybetmeyeceğini kendisi­
ne kanıtlamak için.
ize

“Senin için bir şeyim var,” dedi, Charity’i durdurarak.


Charity koyu gözlerinde anlaşılması güç bir duyguyla Rocco’ ya baktı.
pG

Tıpkı onun da hissettiği ancak ne olduğunu anlamlandırmadığı bir duyguy­


la. “Benim için bir şeyin mi var?" Charity bakışlarını aşağı indirdi. “Senden
yeterince şey almadım mı? Tüm bu elbiseleri benim için aldın. Tıbbi bakım
için para ödüyorsun..
“Çetelesini tutmuyorum,” dedi Rocco sert bir sesle. “En azından baba­
ita

nın çaldığı bir milyon dolar dışında.”


“Yani çetelesini tutuyorsun.”
K

“Sadece onun için. Elbise için değil. Ve kesinlikle çocuğumuza hamile


olduğun için aldığın tıbbi bakım için de değil. Beni olduğumdan daha kötü
göstermeye çalışmaktan vazgeç.”
Charity tekrar Rocco’ ya baktı. “Daha kötü mü? Yani kötülerden biri
olduğunu mu ima ediyorsun?”
“Sen de herkes gibi biliyorsun ki öyleyim. Ve senin için bir hediyem
var.” Ceketinin iç cebine uzandı ve uzun, ince kadife bir kutu çıkardı. Cha­
rity’ nin yüz ifadesi şaşkınlıktan endişeye dönüştü. “Zehirli bir yılan değil.”

ost
dedi Rocco.
“öy le olduğunu düşünmüyordum.”

i rd
“öyleyse neden bana bu şekilde bakıyorsun?”
“Daha önce hiç kimse bana hediye vermemişti. Ve hayır, New

B
York’taki daireme göndermiş olduğun iç çamaşırları sayılmaz.”
“Öyle olduğunu asla söylemedim.” Rocco kaşlarını çattı. “Şüphesiz he­
diye veren biri olmuştur.”
“Kim verecekti ki?”

ma
Rocco’nun buna verecek bir cevabı yoktu. Tüm çocukluğunu yalnız ge­
çirmişti. Bir annesi olmadan... Ama b ir süre de olsa bir annesi olmuştu. Ve
annesi ona hediyeler almıştı. Evet, birçoğu elinden alınmıştı. Ama sonuçta

ara
annesi onları almıştı. Bunu asla unutamazdı. Her şeyin elinden alınmış
olması, annesinin onları almış olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Charity böyle bir şey yaşamamıştı. Bu yüzden bunu Rocco’dan almak
-T
zorundaydı. Bir başkasının duygularıyla asla ilgilenmeyen bir adamdan...
Rocco’nun midesi düğümlendi ve elindeki kutuyu hızla açtı. “Sadece
bir kolye,” dedi. Yaptığı hareketin büyütülmesini istemedi, böylece Charity,
o şekilde umutla bakmayı keserdi.
mli

“Çok güzel,” dedi Charity, yumuşak bakışlarla.


Rocco ona bunu kesmesini söylemek istiyordu. Ama aynı zamanda,
ize

kendisine her zaman böyle bakmasını istiyordu. Bunların hiçbiri mantıklı


değildi. Ve bu kalabalık balo salonunda bunları çözecek zamanı yoktu.
“Takmalısın,” dedi, kolyeyi kutusundan çıkarıp, klipsini açarak.
G

“Tamam. Eğer elbiseme yakışacağını düşünüyorsan,” dedi Charity, e l - '


lerini gergin bir şekilde sallayarak.
“Kolyeyi bu elbise için seçtim. Elbette ona uyacak.” Charity’ nin önüne
p

geçti ve gözlerinin içine bakarak kolyeyi yavaşça boynuna yerleştirdi.


ita

Gözyaşı şeklinde ağır bir zümrüt seçmişti. Elbise üstünden çıkarıldıktan


sonra göğüslerinin arasında mükemmel duracağını biliyordu. Elbiseye uy­
K

gun olması için seçtiği konusunda yalan söylemişti. Bedenine, tenine uygun
olması için seçmişti. Üzerinde sadece kolye varken nasıl görüneceğini bil­
diği için seçmişti. Ama eğer bunu söylerse, Charity’ nin güzel yüzündeki
merak ve memnuniyet ifadesinin silineceğini hissediyordu ve bunun olma­
sını istemiyordu. Eğer bundan bahsedecekse de, geceye kadar bekleyecekti.
Onun yüzünü göremeyeceği ana, ya da onu zevkten düşünemeyeceği hale
getirene kadar.
Değerli taşı avcuna aldı ve ağırlığım ölçtükten sonra Charity’ nin tenine
nazikçe bıraktı. Geriye doğru bir adım atarak, “Mükemmel,” dedi.

ost
“Teşekkür ederim,” dedi Charity. Son derece samimiydi. Ve Rocco bu
konuda ne yapacağını bilmiyordu. Samimiyet, genelde onun alaycılığının

i rd
üzerinden akıp giderdi ama Charity’ nin samimiyeti çatlaklarından içeri
sızmayı başarmıştı. Ve bu hiç hoşuna gitmedi. Ama bundan hoşlanıp hoş­
lanmamasının bir önemi yokmuş gibi görünüyordu.

B
“Rica ederim,” dedi soğuk bir sesle. “Gidelim mi?” Charity’e değil de
odanın içindeki insanlara bakarak kolunu uzattı. Koluna dolanan narin par­
maklan hissetti ve ona bakmamak için elinden geleni yaparak zorlukla
yutkundu. Merdivenlerden aşağıya inerek, balo salonunun ortasına doğru

ma
ilerlediler. Ve takım elbisesi içindeki şeytanlar tarafından, odanın ortasına
güzel bir melek bıraktığının fark edilmesi çok da uzun sürmedi.
ara
Ama Charity, onlar için değildi. O aptalların hiçbiri Charity’e layık de­
ğildi. Lanet olsun, kendisi de ona layık değildi. Ama onun güzelliğini kirle­
tecek biri varsa bu Rocco olacaktı. Çünkü Charity, ona aitti.
-T
Kalabalığın içinde ilerlerken, Charity’i sıkıca tuttu.
Rocco’nun geçmişte birlikte bazı işler yapmış olduğu Yunan bir işada­
mı olan Leon Carides, gözlerini Charity’e dikti ve ardından Rocco’ ya bak­
tı. Yüzüne yayılan bir gülümsemeyle, konuştuğu grubun yanından aynldı
ve onlara doğru ilerlemeye başladı.
mli

“Amari,” dedi adam, ilgisini tamamen Charity’e yönelterek, “seni bura­


da görmek ne güzel. Ve bir de konuk getirmişsin. Normalde bu tür etkinlik­
ize

lere yalnız gelirsin.”


“Bu akşam değil,” dedi Rocco.
G

“Belli oluyor. Tanışalım, adım Leon Carides.”


“Charity Wyatt,” dedi Charity, elini adama doğru uzatarak. Rocco,
onun güçsüz olduğunu sadece kendi yanındayken görmüştü. Ve onun, ken­
disini kandırmak için bunu kullanmaya çalıştığını düşünmüyordu. Hamile­
p

liğini bildirmek için ofise geldiğinde, kontrol için doktorun ofisine gittikle­
ita

rinde kırılganlığını açıkça göstermişti. Ve Rocco şimdi o anların ne kadar


nadir olduğunu fark ediyordu.
K

“Memnun oldum,” dedi Leon, Charity’ nin elini Rocco’nun hoşuna


gitmeyecek kadar uzun bir süre tutarak.
“Görüşmek istediğin bir şey mi vardı, Carides?”
“Özellikle görüşmek istediğim bir şey yok,” dedi diğer adam, gözlerini
Charity’ den ayırmadan. “Ama yanında birini getirdiğine şaşırdığımı söy­
lemeliyim. Genelde kendininkini getirmek yerine akşamın sonunda benim­
kileri çalmayı tercih edersin.”
Rocco, geçmişteki davranışlarının bahsedilmesi yüzünden öfkelendi.

ost
Bunları Charity’ nin önünde konuşmak istemiyordu. Ki bu aptalcaydı.
Özellikle de Charity, onun nasıl bir adam olduğunu tam olarak biliyorken.

i rd
. Yine de, Leon’ un bunu ortaya atmasından hoşlanmadı.
“Eğer karşılığını vermek istiyorsan, Carides, bunu bir daha düşün.”

B
“Bunun kararını konuğunun vermesi gerekmiyor mu?” diye sordu
Leon, parlayan gözleriyle Charity’i incelerken.
“Onun konuğu tam olarak burada duruyor,” dedi Charity, soğuk bir ses­
le. “Teklif için teşekkürler, tabi gerçekten bir teklifse. Gururum okşandı.”

ma
“Ah, öyleydi,” dedi Leon. “Bana verecek bir cevabın var mı?”
“Hayır,” dedi Rocco. “Cevabı hayır.”
Charity’ nin kaskatı kesildiğini hissetti. Ama onun kızıp kızmaması

ara
gerçekten umurunda değildi, önem li olan tek şey, Charity’ nin ona ait ol­
duğunu ve eve başka hiç kimse ile gitmeyeceğini Leon’ un anlamasıydı.
“Kendi adıma konuşabilirim,” dedi Charity.
-T
“Yeterince hızlı cevap vermedin,” dedi Rocco, sert bir sesle.
“R occo...”
“Cennette sorun mu var? Ne yazık,” dedi Leon. “Eğer koruyucundan
farkh bir cevabın varsa buradayım,” dedi, kelimelerini Charity’e yönelte­
mli

rek, “gitmeden önce gel ve beni bul.” Arkasını döndü ve Rocco’yu öfkeden
kudurmuş bir halde bırakarak, oradan uzaklaştı.
ize

“Benim adıma cevap vermene gerek yok,” dedi Charity, alçak bir sesle.
“Sana bir hediye verdim, istediğimi yaparım,” dedi Rocco, mantıksız
davrandığım bilerek, ama bu umurunda bile değildi.
G

“Eğer böyle düşünüyorsan, hediyeni geri vereceğim. Bildiğim kadanyla


hediyeler, bağlayıcı değildir.”
“Şimdiye dek aldığın ilk hediye bu olduğunda göre, bunu nereden bile­
p

ceksin?”
ita

Rocco bir an için, Charity’ nin gözlerindeki derin acıyı gördü ama sonra
o gözler sakin bir ifadeyle maskelendi. “Bunu sana söylediğim için pişma­
K

nım,” dedi Charity. ,


Ona pişman olmamasını söylemek istiyordu. Özür dilemek istiyordu.
Ama bununla ne elde edeceğini bilmiyordu. Sadece birkaç dakika önce
Charity sanki ondan duygusal ve derin bir şeyler bekliyonnuş gibi bakmıştı.
Ve şimdi Rocco, ona bunlan vcrccek bir adam olmadığını kanıtlamıştı. Bu
en iyisiydi. Ona zevk verebilirdi. Elbiseler, mücevherler verebilirdi. Diğer
şeylere gelince? Diğer şeylerin ne olduğunu bile bilmiyordu.
“Keşke sana pişmanlıktan daha doyurucu bir şey verebilseydim," dedi
ve bunda samimiydi. “Ne yazık ki, benimle fiziksel doyumdan daha fazla­

ost
sını arıyorsan, bulacağın tek şey pişmanlık olacak.”
“Bunu aklımda tutarım. Leon ile de aynısı olup olmayacağını merak

i rd
ediyorum. Açık bir davet aldığıma göre, bunu dikkate almam gerekir.”
Rocco, elini Charity’ nin sırtından yukarıya doğru kaydırarak, ensesini
tuttu. “Söyle bana, cara, çocuğunun babasının cinayetten tutuklanıp hapse

B
atılmasını mı istiyoısun?”
Charity’ nin gözleri kocaman açıldı. “Hayır.”
“O halde Leon Carides’i öldürmem için beni kışkırtma.” Charity ko­
nuşmak için ağzını açtı ama Rocco sohbetin bittiğine karar vermişti. “Dans

ma
edelim mi?”
“Bunu... Söylemeni beklemiyordum.”
ara
“Ne beklediğin önemli mi? Gel ve benimle dans et. Bu bir istek değil.
Yoksa bu ilişkide gücün benim elimde olduğunu unuttun mu?” Rocco aşa­
ğılık bir herif gibi davranıyordu ve bunu biliyordu. Ama o anda kendisini
-T
yatıştırabilecek gibi görünmüyordu ve bu endişe vericiydi.
“Sen hatırlatma konusunda bu kadar başarılıyken nasıl unutabilirim?”
Charity, Rocco’ ya kızgındı ama kendisini dans pistine götürmesine izin
verdi. Kendisini kollarına almasına, göğüsleri birbirine değecek kadar yak­
laştırmasına izin verdi. Hatta ona uyum sağlayarak, kollarım Rocco’nun
mli

boynuna doladı. Ama Rocco, bunun gerçek olmadığını biliyordu. Onun


sadece dize gelmiş gibi davrandığım biliyordu.
ize

Elini Charity’ nin kalçasına koydu ve ne kadar tahrik olduğunu göster­


mek için, onu sıkıca kendisine bastırdı. Onun için sertleşmişti. Ama zaten,
G

onun için her zaman bu haldeydi.


Gözleri öfkeyle parlayan Charity, başını geriye çekti. Gözbebeklerinin
irileşmesinden ne kadar öfkeli olduğu belliydi, ama tahrik olduğu da görü­
lebiliyordu. Rocco onun, kendisinden hoşlanıp hoşlanmamasını umursamı­
p

yordu. Sadece istemesini istiyordu. “Ama umursamıyormuş gibi görünü­


ita

yorsun,” dedi, müzikle birlikte hareket ederek.


“Elbette umursuyorum. Bir esir, hapishanede olduğunu asla unutmaz.”
K

Charity’ nin gözlerindeki meydan olcuma, Rocco’yu kışkırttı. “Sen ha­


piste değilsin sevgilim, yoksa unuttun mu? Olabilirdin. Ama değilsin.”
Charity kibirli bir ifadeyle çenesini kaldırdı. “Dizlerimin üstüne çöküp
sana teşekkür mü etmem gerekiyor?”
“Dizlerinin üzerindeyken ne yapmayı amaçladığına bağlı...”
“Başka çocuklara babalık yapmayacağım garantiye almak..
“Ah, bunu yapmayacağını ikimiz de biliyoruz. Bedenimin o parçası se­

ost
nin için çok değerli. Geçtiğimiz haftalarda bunu kanıtladın. Defalarca.”
Rocco eğildi ve Charity’i öptü. “Benden hoşlanmıyor olabilirsin, Charity.

ird
Ama bana karşı koyamıyorsun.” Şimdi onu kışkırtmaya çalışıyordu, çünkü
Leon ile yaşadıktan içini yakıp kül etmişti.
“Konuşmaya devam et. Böyle birkaç güzel söz daha söylersen, sana

B
sonsuza kadar karşı koyabilmemin mümkün olacağına eminim.”
“Bunun doğru olmadığını ikimiz de biliyoruz. O gün The Mark’ta bana
karşı koyamadıysan, şimdi karşı koyabilmen mümlcun değil.” Rocco bunu
kesin bir şeymiş gibi söylemişti, ama bu bir soruydu. Ve bunu sorma ihtiya­

ma
cı hissettiği için kendisinden nefret etti.
Ama ona sahip olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı. Ne olursa olsun, ken­
disini geri çeviremeyeceğini bilmeliydi.

ara
“Beni zorlamaya kararlı gibi görünüyorsun.”
“Öyle mi görünüyor? Niyetim bu değildi.” Ya da belki de öyleydi.
Kontrolünü kaybetmemek için her şeyi yapardı.
T
“O halde belki de bir süre iyi olmayı deneyebilirsin,” dedi Charity.
“Nasıl iyi olunacağını bilmiyorum,” dedi Rocco. “Hiçbir zaman iyi ol­
mak zorunda kalmadım.”
-

“Partilerde tanıştığımız adamları öldürmekle tehdit etmeyerek ve benim


mli

hareketlerimi kontrol etme hakkına sahipmişsin gibi davranmayı bırakarak


başlayabilirsin.”
“Anladığını sanmıyorum, cara. Sen benimsin.” Rocco, Charity’ nin ya­
ize

nağını avuçladı. “Ve birisi, benim olan bir şeyi çalmaya çalışırsa, nazik bir
karşılık vermem. Leon, tehlikeli bir zeminde yürüyordu.”
G

“Ama ben bir eşya değilim, Rocco. Beni öylece alıp kaçamaz.”
“Yapabilir. O zengin bir adam. Sana sunabileceği birçok şeyi var.”
“Paha biçilemez olduğumu sanıyordum, Rocco. Neden satın alınabilir­
mişim gibi davranıyorsun?”
p

“Onunla ilgilenmiş gibi görünüyordun,” diye karşılık verdi Rocco.


ita

“İlgilenmiyorum. Geceyi kollannda geçirdikten sonra sabah ben kusar­


ken saçımı tutmayacak bir adamla ilgilenmiyorum. Ve onunla gidebilece­
K

ğimi düşünerek bana hakaret ediyorsun.”


“Neden farklı bir şey düşüneyim ki? Seni tanımıyorum.”
“Bu aşağılayıcıydı,” dedi Charity, yaralı bir sesle. Bu, Rocco’nun derin­
lerinde bir yere dokundu ve henüz hissizleşmemiş olduğunu fark etti. “Beni
herkesten daha iyi tamyorsua”
Charity’ nin sözleri bir tokat gibi çarptı. “Tanıyor muyum?” diye sordu
Rocco.
“Bunu nasıl sorabilirsin? Sen birlikte olduğum tek adamsın. Bunu bili­

ost
yorsun."
“Deneyimlerime göre, seks, bir insanı tanımanı sağlamaz.”

ird
“Senin için olmayabilir. Ama benim için öyle. Başka bir adamla neden
birlikte olmadığımı sana söylemiştim. Sana söyledim... Ben kim olduğumu

B
keşfederken, sen de bunu izliyormuşsun gibi hissediyorum. Beni nasıl ta­
nımıyor olabilirsin?” Charity’ nin gözleri duygu yüklüydü.
Charity’ nin sözleri, Rocco’nun içinde bir şeyleri yakaladı ve sertçe sık­
tı. “Sana bir şey göstermek istiyorum.”
“Eğer penisinse, hayır teşekkürler.”

ma
Rocco isteksizce güldü. Aynı anda nasıl hem bu kadar kızgın, tahrik
olmuş ve mutlu olabildiğinden emin değildi. Nefret etmeyi amaçlamış ol­
ara
duğu bir kadına karşı nasıl bu şekilde hissedebildiğini bilmiyordu. “Eh,
muhtemelen onu daha sonra göstermeyi teklif edeceğim. Ama şimdi kastet­
tiğim başka bir şeydi.” Bu teklifi neden yaptığını bilmiyordu, belki de son
T
yarım saat içinde verdiği hasarı düzeltmek için bir girişimde bulunuyordu.
Kolyeyi verdiği zaman onun yüzünde gördüğü bakışı tekrar canlandırmak
için. Asla hak etmediğini kanıtladığı o bakışı...
Gerçekten, duyguların hiç anlamı yoktu. Ve Rocco onlara sahip olmak­
-

tan bıkmaya başlamıştı.


mli

Yüzü yumuşayan Charity, “Tamam, gösterebilirsin,” dedi. “Ne olursa.”


Bu sözler, Rocco’nun yüreğini ısıttı. “O halde bu şarkıyı bitirelim.”
ize

Ve dansın geri kalanında Charity’e sıkıca sarıldı. Hiç konuşmadılar. Ve


bir süre için, Rocco, Charity’ nin kendisini sadece istediğini değil, aynı
zamanda kendisinden hoşlanıyor olabileceğini de düşündü.
G

C harity, bu akşam Rocco ile aralarında ne olduğundan emin değildi.


Evet, kavga etmişlerdi, ama bir şekilde ona kendini daha yakın hissediyor­
itap

du. Rocco ona hediye vermişti. Hakaret etmişti. Bir şeyler hissetmesine
neden olmuştu. Onu kızdırmış, mutlu etmiş ve üzmüştü. '
Eve geri dönmüşlerdi. Ve Charity, bundan sonra ne olacağını bilmiyor­
K

du. Rocco, bir şey göstermek istediğini söylerken ses tonu öyle garipti ki
Charity bir aptallık yapmış ve gerilimi azaltmak için şaka yapmıştı.
Çünkü işler ciddiye bindiğinde rahatsız olmaya devam ediyordu. Farklı
maskeler takmaya çok fazla alışmıştı. “Bana göstermek istediğin şey ne­
dir?” diye sordu, evin girişinde duraklayarak.
“Eşyalarım,” dedi Rocco, kibar ses tonu duygulanm ele veriyordu.

ost
Çünkü Charity’ den hoşlanıyordu. Bir şeyler hissetmeye başladığı zaman­
larda, yüzüne bir maske yerleştiriyordu. Ve eve girdikleri anda da bunu
yapmıştı. Bu, onun için önemliydi.

i rd
Charity kaşlarını çattı. “Hangi eşyalar?”
“Hepsi. Birkaç haftadır benim evimde yaşıyorsun. Bu yüzden birkaçını

B
elbette gördün. Ama... Sadece gel benimle.”
Rocco, Charity* nin daha önce hiç görmediği bit koridorda ilerledi.
Charity kollarını bedenine dolayarak ısınmaya çalıştı. Çünkü nedense bir­
denbire ürpermeye başlamıştı.

ma
Rocco çiftli bir kapının önünde durdu. Ardından Charity’e döndü. Ka­
pının yanında bir tuş takımı vardı ve hızla birkaç rakamı girdiğinde, bir
kilidin açılma sesi duyuldu.
“îç güvenlik mi?” ara
“Evet. Kimsenin benden bir şeyler çakmayacağını söylemiştim.”
T
Charity, annesinin ölümü hakkında konuşurken Rocço’nun ne söyledi­
ğini hatırladı. Odu evlerinden koparıp, tüm eşyalannı aldıkları zaman...
Rocco* ya baktı ve içi korkuyla doldu. Rocco, gözlerini ondan kaçırdı ve
kapıları açtı.
-

Charity onun beline sarılarak, başını omzuna yasladı. Titriyordu ve da­


mli

ha onun ne göstermek üzere olduğunu bile görmemişti. “Göstermek zorun­


da değilsin,** dedi, kalbi hızla çarpıyordu.
ize

Onu mu yoksa kendisini mi korumak istediğinden emin değildi.


Çünkü bir kere gördüğü anda, Rocco ile ilgili topladığı tüm parçalar
tamamlanacaktı ve göğsündeki anlamsız özlem de bitecekti. Başka bir şeye
pG

dönüşecekti. Düşünmek istemediği bir şeye...


“Sana göstermek istiyorum,” dedi Rocco. Kapıyı bıraktı ve Charity* nin
kollan arasından çıkarak odaya girdi. ,
Duvarlarda tablolar, vitrinlerin içinde heykeller ve vazolar vardı. Para
ita

koleksiyonları ve kılıçlar duvara asılmıştı. Belli ki koleksiyon yapılabilecek


her şey buradaydı, arabalar dışında. Gerçi Charity, onların garajda olduğunu
K

biliyordu. Ne beklediğini bilmiyordu, ama kesinlikle bu değildi.


“Pahalı şeylerin koleksiyonunu yapıyorum,” dedi Rocco. “Sana söyle­
miştim, annem öldüğünde her şeyi kaybettim. Hayatımın büyük bir kısmını,
kendime ait hiçbir şeyim olmadan geçirdim. Yatak odalarımı başka çocuk­
larla paylaştım. Ama onlar da geçiciydi. Ailem yoktu. Hiçbir şeyim yoktu.
Çaresiz hissettim. Başarılı olmaya başladıkça, bunu düzeltebileceğimi fark
ettim. Kendime bir ev aldım. Şimdi dört tane evim var. Ve hepsinde kendi­
me ait bir yatak odam var. Ve içlerinde benden başka kimse uyumuyor.”
Charity onun odasında hiç uyumadığım o anda fark etti. Her zaman

ost
Charity’ nin odasmda uyuyorlardı.
Rocco devam etti. “Ve koleksiyon yapmaya başladım. Kaybettiğimde

i rd
yerine koyabileceğim şeylerin koleksiyonunu.” Charity’ nin gözlerinin içine
baktı. "Bana ait olanları korurum.”
Charity onun söylediklerini düşünmeye devam ediyordu. Ona ait oldu­

B
ğunu söylemişti. Bu, saldırgan, kibirli ve küçültücü bir ifade gibi görün­
müştü. Ama şimdi bunun, Rocco için bir başkasından çok daha derin bir
anlamı olduğunu görebiliyordu. Kendisine ait olan bu şeyleri, herkesten
koruyordu. Onlara değer veriyordu.

ma
Charity etrafında dönerek, büyük koleksiyonu inceledi. “Bu inanılmaz,”
dedi.
ara
"Öyle mi?” diye sordu Rocco. “Buradaki şeylerden her zaman zevk al­
madığımı itiraf etmeliyim. Ama burada olup olmadıklarını sık sık kontrol
ederim.”
T
Rocco’nun sözleri, Charity’ nin yüreğini sıkıştırdı. Zar zor nefes alıyor­
du. Odanın uzak bir köşesine baktı ve üzerinde cam olan bir kaide gördü.
Ama içinde ne olduğunu göremiyordu. Oraya doğru yaklaştı ve içinde ne
-

olduğunu anlayınca nefesi kesildi. Askerler. Hiçbir parasal değeri olmayan


mli

küçük, yeşil plastik askerler. “Rocco..


Yanakları kızaran Rocco, baş mı çevirdi. “Onlar en sevdiklerimdi. En
çok özlediğim şeylerdi. Annem dışında. Ama... Özlediklerim içinde yerine
ize

koyabileceğim tek şey onlardı.” Karanlık gözlerle tekrar Charity’e baktı.


“İşte, artık gördün.”
pG

“Evet,” dedi Charity. Ve sadece koleksiyondan bahsetmediklerinden


emindi. “Rocco...”
Rocco aralarındaki mesafeyi kapattı ve Charity’i sertçe kendisine çeke­
rek, yanağını avuçladı. “Yapma.”
“Ne yapmayayım?”
ita

“Her ne yapacaksan onu... Sadece öp beni.”


Charity de öyle yaptı. Parmak uçlarında yükseldi ve içindeki her şeyle
K

onu öptü. Rocco titriyordu ve Charity, kendisinin de titrediğinden emindi.


Rocco kısa bir an çenesini tuttu vc ardından parmaklarını boğazında gezdir­
dikten sonra, boynundaki kolyenin üzerinde durdu.
“Mükemmel," dedi ateşli bîr ses tonuyla. “Ve benim.” Ve Charity, onun
kolyeyi kastetmediğini anladı. “Keşke seni de sahip olduğum diğer şeyler
gibi güvenli bir şekilde burada tutabilseydim.”
Charity ’nin yüreği kabardı, içinde çağlayan arzuya bir de korku karıştı.

ost
Rocco’nun samimi olduğunu hissediyordu. Elinden gelse onu gerçekten de
cam bir fanusa kapatırdı ve buna rağmen Charity, ondan kaçmak istemiyor­

ird
du. Çünkü bu, onsuz kalması demekti. Ve bunu da istemiyordu.
Rocco’yu sevdiğinden korkuyordu. Ve daha da kötüsü, onun da kendi­
sini sevmesini istiyordu.

B
Ne kadar aptaldı. Babasının sevgisini istemişti, asla yanında olmayan
annesinin bile sevgisini istemişti. Hatta sokaklarda tek başına kalmasın diye
onu zaman zaman evine alan büyükannesinin sevgisini bile istemişti.
Hayatı boyunca, kendisini asla sevmeyecek insanların sevgisini istemiş­

ma
ti. Ve şimdi listeye birini daha ekliyordu. Rocco. Çocuğunun babası. Sevgi­
lisi. Kendisini tanıyan tek adam...

ara
Göğsü birdenbire kalbine dar gelmeye başladı ve gözleri, akıtmayı red­
dettiği gözyaşlanyla doldu. Tüm bedeni sızlıyordu.
Belki de seni sevmemelerinin nedeni bunu hak etmiyor olmandır.
-T
Charity zihninde yankılanan sese karşı dişlerini gıcırdatarak gözlerini
kapattı. Gerçekten'hak ediyor olsaydı, şimdiye kadar onu seven biri olurdu.
O bir hırsızdı. Suçluydu. Onu her şeyin üstünde tutan bu adamdan bile
çalmıştı. Yeterince çok şey kaybetmiş olan bu adamdan.
Rocco, onun kim olduğunu bile bile onunla aynı şeyleri asla hissede-
mli

mezdi. Hayır. Şimdi bunları düşünemezdi.


Şu an onunla ilgili değildi. Rocco ile ilgiliydi. Charity’e kendini açmıştı
ize

ve Charity bu hediyeyi onurlandırmakydı.


“Özür dilerim,” dedi, kelimeler ağzından dökülüyordu. “Senden çaldı­
pG

ğım için özür dilerim. Senden hiçbir şey almaya hakkım yoktu. Ve bunun
için hiçbir bahanem yok. Babamın arkasına saklan amam. Yetiştirilme tar­
zımın arkasına saklanamam. Çünkü bunun yanlış olduğunu biliyordum ve
buna rağmen yaptım, özür dilerim,” dedi, özrünü defalarca tekrarlayarak.
Rocco’nun bunu aleyhinde kullanıp kullanmamasını umursamadı. Ona,
ita

hapse gönderilmesi için bir kanıt verip vermediği umurunda değildi. Şimdi
önemli olan tek şey, işleri düzeltmekti. Yapabildiği tek şekilde... Parayı
K

geri veremezdi, ama ne yaptığını itiraf edebilirdi.


“Yanlış olduğunu biliyorum,” dedi. “Ve bunu bir daha yapmayacağım.
Ben değiştim. Gerçekten.” Buna inanmak zorundaydı. Bunu söylemesi
gerekiyordu, çünkü gerçek olmasına ihtiyacı vardı.
“Parayı senin çaldığını biliyorum,” dedi Rocco, koyu gözlerini onunki­
lerle birleştirerek. “Önemli değil.”
“Evet, önemli,” dedi Charity.
Rocco, ateşli bir öpücükle onun sözünü kesti. “Hayır,” dedi, alnını ona
dayayarak, “sen bir dolandırıcı değilsin. Doğru olmayan şeyler yaptın. İn­

ost
sanları kandırdığına inanıyorum. Beni kandırdığına inanıyorum. Ama on­
lar... Sadece yaptığın şeyler. Onlar sen değiller.”

ird
Charity zorlukla yutkundu, boğazı öyle düğümlenmişti ki nefes bile
alamıyordu. “Ben bunu hak etmiyorum.”

B
“Hayat, hak etmediğimiz bir sürü şeyden ibaret. Hem iyi hem de kötü
anlamda. Bence karşımıza çıktığında iyi olanları kabul etmeliyiz, çünkü
kötü olanlar da çok uzakta değil.”
“Yapamam..

ma
“Sadece kabul et. Bunu kabul et,” dedi Rocco, Charity’i tekrar öperek
Charity, gözlerini kapattı ve öpücüğe karşılık verdi. Sonuçta Rocco,
haklıydı. Hayatta hiçbir şey âdil değildi. Bu yüzden, karşısına çıkanı ala­
ara
caktı. Her şey tekrar karanlığa gömülmeden önce, aydınlığa dokunacaktı.
Rocco kravatını gevşetti ve Charity onu çıkarıp yere atmasına yardım
etti. Titreyen parmaklarıyla Rocco’nun gömleğinin düğmelerini açtı.
-T
Geleceğin neler getireceğini bilmiyordu, ama bunu istediğini biliyordu.
Rocco’yu sevdiğini biliyordu. Ve gerisi umurunda değildi.
Rocco öpücüğe ara vermeden Charity ile birlikte yere yatarak, onun
üzerine çıktı, “Seni, bu kolye dışında üzerinde hiçbir şey olmadan görmeyi
mli

hayal ettim.”
Rocco’nun sözleri Charity’ nin bedenini tutuşturdu, içindeki boşluğu
doldurdu. Onun hayallerini süslüyordu.
ize

Sen benimsin. Şimdi bunun, Rocco için ne anlama geldiğini biliyordu.


“Gerçekleştirilmesi çok kolay bir hayal,” dedi Charity, Rocco’yu çene­
pG

sinin altından öperek.


Rocco, Charity’ nin arkasına uzandı ve fermuarı açtıktan sonra elbiseyi
çıkarıp yere fırlattı. İçinde sutyen yoktu, sadece siyah bir tanga giymişti.
Parmaklarını, çamaşırın iplerine geçirdi ve Charity’ nin bacaklarından aşa­
ğıya kaydırdı. “Evet,” dedi dişlerinin arasından tıslayarak. “İstediğim tam
ita

olarak buydu.” Yukarıya uzandı ve kolyeyi avcuna aldı 'T am da bu şekilde


görüneceğini düşünmüştüm.” Dokunuşuyla ısınan kolyeyi, Charity’ nin
K

göğüslerinin arasına yerleştirdi. “Senin, koleksiyonumla birlikte burada


olman hoşuma gidiyor. Sen benimsin, Charity.”
Charity elini kaldırdı ve Rocco’nun hızla atan kalbinin üzerine yerleş­
tirdi. “Benim,” dedi, Rocco’dan bile daha vahşi bir sesle. “Eğer beni sahip­
lenebileceğini düşünüyorsan, ben de seni sahiplenirim, lanet olası.”
“Şeninim,” dedi Rocco. “Gerçi bunu neden istediğinden emin değilim.”
“Bu bir hediye mi?”

ost
“E v et” Charity’ nin boynunu öptü. “Öyle.”
“Hediyelerim ikiye çıktı.”

ird
Rocco gömleğinin geri kalan düğmelerini açtı ve üzerinden çıkardı.
Sonra kemerini çözdü, ardından hızlı bir şekilde ayakkabıları ve çorapların­

B
dan kurtulduktan sonra, pantolonu ve iç çamaşırı da onları izledi. Kısa bir
süre içinde, Charity kadar çıplaktı. “Eğer istiyorsan, hepsi senin.” dedi Roc­
co. Charity onun geniş omuzlarına, sert kaslarına ve- koyu gözlerine baktı.
“Beni istediğini söyle,” dedi Rocco, çaresiz bir ses tonuyla.
“İstediğimi biliyorsun,” dedi Charity.

ma
“Söylemene ihtiyacım var. İlk seferinde kendini soyunmak zorunda his­
setmiştin. Şimdi senin de istediğin için burada olmanı istiyorum.”

ara
“İstiyorum. Seni istiyorum.”
Rocco’nun ihtiyaç duyduğu tek onay buydu. İnleyerek Charity’i öptü ve
bacakları arasına yerleşerek, bedenini kendi bedeniyle kapladı. Göğüslerini
T
avuçlayarak, göğüs uçlarıyla oynadı. Charity zevkle sarsıldı. Böyle bir
zevk, her zaman Rocco’ ya ait olacaktı, ona karşı hissettiği ve ondan bekle­
diği aşkın bir parçası olacaktı.
Rocco başını eğdi ve göğüs ucunu yaladıktan sonra ağzına aldı. “Be­
-

nim,” dedi. Ardından öpücükleriyle aşağıya doğru inerek, en hassas kısmı­


mli

nın üzerinde gezindi. “Benim,” dedi tekrar, neredeyse hırlar gibi.


Başını eğdi ve Charity’ nin hassas noktasını tatmaya başladı. Ardından
ize

diliyle daha derinlere inerek, Charity’i soluk soluğa bıraktı. Daha sonra
başını kaldırarak, bacaklarının iç kısmını ısırdı ve bu keskin acı Charity’i
orgazmın sınırına iyice yaklaştırdı.
pG

“Benîm,” dedi Rocco. “Her yerin. Hepsi benim için.” Yukarıya doğru
kaydı ve dudaklarında onun tadıyla Charity’i derin derin öptü.
Sert bir şekilde içine girdiğinde, Charity’ nin soluğu kesildi. Onda ken­
dini kaybederken zevkten ölüyordu. .
ita

Rocco gözlerini Charity’ nin gözlerine kilitledi ve parmaklarını ocun


kalçasına ve saçlarına sıkıca bastırarak, kendi orgazmını kovaladı. “Benim
K

Charity, hepsi benim,” dedi. Kendi zevkine teslim olurken, sözleri şiddetli
bir iniltiyle son buldu. Orgazmının ardından bedeni titrerken, penisi onun
içinde nabız gibi atarken, tüm kontrolü elinden bırakarak gözlerini kapattı.
Charity’e sahip olmuştu, ama kendisinden bir parça da ona vermişti.
Ona bir hediye vermişti. Bunu yapan tek kişi kendisiydi.
Charity genç adamın boynuna sıkıca sarıldı. Altındaki halı, sırtım ka­
şındırmaya ve Rocco da ağırlaşmaya başlıyordu. Terle kaplı bedeni sımst-
caktı. Ama Charity onun kıpırdamasını istemiyordu. Bu anı sonsuza dek
dondurmak istiyordu.

ost
Bu, tüm hayatı boyunca en mutlu olduğu andı. Bunu ani ve sert bir dar­
beyle fark ediyordu. Şu anda, tüm geleceği gözleri önündeydi ve o yalnız

ird
değildi. Çünkü şu anda Rocco’ ya böylesine yakınken, yalnız kalmayı hayal
etmek mümkün değildi. Şu anda ona ve bebeklerine sahipti. Güvendeydi.

B
Şu anda her zamankinden daha fazlasına sahipti. Ve bu ana her şeyden
daha çok değer veriyordu.
Uzun bir süre sonra Rocco pozisyonunu değiştirdi. Charity’ nin beline
sarılarak, onu kendine çekti ve çenesini omzuna dayadı. Charity sonsuza

ma
kadar bu şekilde kalabilirdi.
Uyumadı. Güneşin doğmamasını dileyerek, Rocco’nun kollarında öyle­
ce uzandı. Çünkü karanlık onlan bir battaniye gibi sardığı sürece, zaman da
durmuş gibi geliyordu. ara
Ve gün doğmaya başladığı zaman, gözlerini kapattı, böylece hâlâ ge­
ceymiş gibi davranabilirdi.
T
Ama kaçınılmaz olarak, zamanın geçeceğini biliyordu. Bu anın geçece­
ğini biliyordu. Ve zaman geçtikçe, tüm bunlar sona erecekti.
Ama şimdi değil. Şu anda, Rocco’nun kollarındaydı.
-

Ve düşüneceği tek şey buydu.


mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
ma
~ DOKUZUNCU BÖLÜM ~

ara
S A B A H A karşı saat üçtE Charity’ nin telefonu çaldı. Rocco gözlerim
açtı ve gözlerini tavana odaklayarak karanlığa baktı. Ama hareket etmedi.
-T
Yanındaki Charity inleyerek kıpırdandı ve Rocco onun oturduğunu hissetti.
“Efendim?” Charity’ nin sesi huysuz ve uykuluydu. “Ne istiyorsun?
Neden beni arıyorsun?” Charity’ nin sesi aniden sertleşti. Rocco onun ya­
taktan kalktığım hissetti ve kıpırdamadan yatmaya devam etti.
mli

“Senin yüzünden hapse girebilirdim,” dedi Charity, şiddetli bir fısıltıy­


la. “Bunu engellemek için zahmet bile etmedin.”
Babası. Arayan babası olmalıydı. Rocco hareket etmedi. Charity’ nin
ize

odada kalıp, konuşmaya devam etmesini istiyordu. Ama telefonu onun


elinden kapıp, hattın diğer ucundaki adama bağırmayı daha çok istiyordu.
G

Bunun nedeni parasını geri alabilmek değildi. Nedense o anda kızdığı şey,
adamın kendi borcunu kısanın üzerine yıkarak çekip gitmiş olmasıydı.
Ve sen de son derece iyi bir şekilde ödemesini sağladın.
Suçluluk duyan Rocco’nun midesi düğümlendi.
p

Yatak odasının kapısı açıldı ve Charity’ nin sesi azaldı. Rocco da yatak­
ita

tan kalktı ve sessiz adımlarla kapıya doğru yürüdü. Charity kapıyı aralık
bırakmıştı ve Rocco, bu avantajı kullanarak karanlıkta bekledi.
K

“Parayı geri vermek zorundasın,” diyordu Charity.


Rocco’nun nefesi kesildi. Eğer adam parayı iade ederse, Charity’ nin
üzerindeki gücünü yitirirdi. Gerçek şuydu ki, Charity’i hapse attırmazdı.
Şimdi olmazdı. Ne olursa olsun onu koruyacaktı. Ama Charity bunu öğre­
nirse, kalmayabilirdi. Ve bu kabul edilemezdi.
“Biliyor. Kim olduğumu biliyor.” Charity sustu. “Şimdi onunla birlik­
teyim.” Bir sessizlik daha oldu. “Onunla ne yaptığım seni ilgilendirmez.”
Rocco, babasının tekrar konuşuyor olduğunu tahmin etti. “Evet, aslında
onunla yatıyorum. Bu seni ilgilendirmez.” Charity birkaç adım attı. “Fahi-

ost
şesi mi? N e kadar da ikiyüzlüsün. Sen bir hırsızsın. Gerçekten de ahlaki
olarak benden daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun? Parayı geri ver. Çünkü

ird
yapmayacağım tek bir şey varsa, o da seni Rocco’dan korumaktır.” '
Charity telefonu kapatmış olmalıydı, çünkü bir süre sonra kolunu aşa­

B
ğıya indirdi ve kısa bir küfür duyuldu.
Rocco kapıdan uzaklaştı ve yatağa geri dönerek, Charity’ nin gelmesini
bekledi. “Kimdi o?” diye sordu, Charity’ nin ne söyleyeceğini merak ede­
rek.

ma
“Kimse,” dedi Charity, yatağa yatarken.
Rocco hayal kırıklığına uğradı, ama nedenini bilmiyordu. Bunun nedeni
belki de Charity’ nin telefon görüşmesini saklaması için hiçbir sebep ol­
mamasıydı. Ona güvenmemesi dışında.
“Yanlış numara mıydı?” diye sordu.
ara
“Evet,” dedi Charity ve sushı. “Hayır,” dedi aniden, yan tarafına döne­
-T
rek. “Babamdı. Özür dilerim, yalan söylemek daha kolay görünüyordu.”
Rocco büyük bir rahatlamayla doldu. “Biliyorum, seni dinledim. Senin
dürüstlüğün karşısında benim de itiraf etmem gerektiğini düşündüm.”
“Ah. Yalan söyleyerek paçayı kurtarmama izin mi verecektin?”
mli

“Evet.”
“Bana hiçbir şey anlatmadı. Senin öğrenip öğrenmediğini anlamak is­
temiş. Senin bildiğini söyledim. Artık paraya sahip olmadığını söylüyor. Ve
ize

beni bırakıp gittiği için pişman değil. Aslında bana bazı sıfatlar yakıştırdı.”
“Sen benim fahişem değilsin,” dedi Rocco, öfkeli bir sesle. "Ve o keli­
G

meyi sana karşı kullandığım için özür dilerim. Kızgındım ve seni incitmeye
çalışıyordum.” Rocco durakladı. “Değersiz olmanın ne demek olduğunu
bilirim. Seni öyle bir pozisyona sokmuş olduğum gerçeği, özgürlüğünü
bedeninle takas etmek zorunda hissetmen... Bu vicdansızlıktı. Uzun yıllar
p

boyunca vicdanla ilgilenmeyen bir adam olduğumu itiraf ediyorum. Ama


ita

kadınlardan bu şekilde faydalanan biri olacağımı hiç düşünmemiştim.”


“Teşekkür ederim,” dedi Charity, yüzünü Rocco’nun omzuna gömerek.
K

Rocco üzgündü. İlişkilerinin başlama şekli yüzünden pişmandı: Ama şu


anda bulundukları konumdan pişman değildi. Charity’ nin gitmesine izin
veremezdi. Bu imkânsızdı. “Teşekkürü hak ettiğimden emin değilim.”
“Eh, hatalıydın. Ve kesinlikle bir canavardın. Bazen hâlâ da öylesin.
Ama ben de bir melek değilim. Senden çaldım. Ve sana yalan söyledim.
Benim adıma üzülmen için masum rolü yaptım. Ve sonra, otel odana gitti­
ğimizde... Her şeyi unuttum. Beni öptüğün anda... Seni istemek dışındaki

ost
her şeyi unuttum. Beni zorlamadın. Bunu biliyorsun.”
“Bunu duymaktan asla yorulmam.” Rocco keyifsiz bir sesle güldü.

ird
“Bana söylemek zorunda olduğun şeyler aslında karakterimle ilgili birçok
şey söylüyor.”
“Bunu zaten konuşmuştuk. İlk tanıştığımızda ildiniz de en iyi halimizde

B
değildik.”
“Katılmıyorum,” dedi Rocco. “Sen çok güçlü-bir kadınsın. Bazı kötü
seçimler yaptın, ama karakterinin her zaman güçlü olduğunu düşünüyorum.
Yaşadığın o zor çocukluk yıllarında hayatta kalmak..

ma
“Her şeyin güllük gülistanlık olmadığını kabul ediyorum. Ama birçok
insan zor zamanlardan geçiyor ve suçla dolu bir hayata adım atmıyor.”

sını geri alıyor.”


ara
“Ve birçok insan da hırsızı yatağa atmakla tehdit etmeden çalınan para­

“Paranı geri alamam,” dedi Charity, sesi pişmanlık doluydu. “Babamın


T
nerede olduğunu bile bilmiyorum.”
“O halde benimle kalmak zorundasın. Evlen benimle.” Rocco teklif et­
meyi amaçlamamıştı ama kelimeler ağzından kendiliğinden çıktı ve çıktık­
ları anda da Charity’ nin evet demesini istediğini fark etti. Ve böylece, en
-

iyi yaptığı şeyi yaptı; Charity’e seçim şansı bırakmadı. “Mecbursun. Bana
mli

verdiğin zararı karşılayabilmenin tek yolu bu.”


“Bu bir teklif mi yoksa şantaj mı? Söz konusu sen olunca söylemek çok
ize

zor...”
“İkisinden de biraz.”
“Bana bir soru gibi gelmedi ama.”
pG

Rocco, Charity’e sarıldı ve onu kendine çekti. “Değildi.”


“Evliliğin ne yaran olacak?”
“Sana söyledim Charity. Artık benimsin.” Rocco gözlerini kapattı ve
hissettiği yoğun duygular karşısında dişlerini sıktı. Sanki bir şeylerden yok­
ita

sunmuş gibi hissetmeye alışık değildi, ama şimdi öyle hissediyordu. Garip
bir nedenle, sanki tekrar en baştaki o boş odaya dönmüş gibi hissediyordu.
K

Ve bu hiç mantıklı değildi, çünkü Charity kollanndaydı. Ama yine de


bir şeylerin eksik olduğunu hissedebiliyordu.
Bu basit olmalıydı. Güzel bir resim satm almak kadar kolay olmalıydı,
ama değildi. Çünkü şu anda onunla fiziksel olarak böyle yakın olmasına
rağmen, tamamlanmış hissetmiyordu. Her şey yerine oturmalıydı. Her şey
mantıklı olmalıydı, ama değildi.
“Evlilik, bu ilişkiyi kalıcı hale getirmek için iyi bir yol gibi görünüyor,”
dedi sonunda. Charity’i kansı yapmak. İşte bu her şeyi çözerdi. Onun ko­
layca gidememesini garantilerdi.

ost
‘Tamam,” dedi Charity.
“Cevabın bu mu?”

ird
“Bu bir sora değildi. Bunu zaten söyledin.”
“Evet,” dedi Rocco tekrar onaylayarak. “Değildi.” Ama yine de, onun

B
dudaklarından çıkan evet kelimesinin, zorla boyun eğdirmekten çok daha
tatlı olduğu hissinden kurtulamıyoıdu.
Eğer soruyu sorsaydı, cevabının hayır olabileceği gerçeğini de kabul
etmek zorunda kalırdı. Bu riski almaya hazır değildi.
“O halde ne zaman evlenmek istiyorsun?”

ma
“Bebek doğmadan önce,” dedi Rocco.
Bunu ne kadar çabuk resmileştirirlerse o kadar iyi olurdu. Böylece için­
ara
de artmaya başlayan paniği azaltmak için işe yarayabilirdi.
“Sanırım bir elbiseye ihtiyacım olacak.”
Rocco’nun göğsündeki baskı azaldı. “Eh, tesadüfe bak ki nerede bulabi­
T
leceğini biliyorum.” Göğsünün üzerindeki sıcak elin tadını çıkararak, gözle­
rini kapattı. Yakında tüm dünya onun, Rocco’ ya ait olduğunu bilecekti.
-

gelinliğinin provasını yapıyordu ve Rocco’ ya katılması için


mli

izin verilmemişti. Ama o ne olursa olsun gitmeyi planlıyordu.


Küçük bir düğün olacaktı. Çoktan karar vermişlerdi. Zaten medya, iste­
ize

seler de istemeseler de, efsanevi çapkın Rocco Amari ’nin yuva kurmasını
büyük bir olay haline getirecekti, bu yüzden her halükârda gerçek bir düğün
G

gösterisi yapmaları gerekecekti. Bebekle ilgili gerçeğin ortaya çıkması da


kaçınılmazdı. Charity’ nin kamı belirginleşmeye başlamıştı ve üç hafta
sonra yapılacak olan düğün töreninde, hamileliğinin kanıtı çok daha belir­
gin bir hale gelecekti,
itap

Charity’i görmek için sabırsızlanıyordu. Bu yüzden tekrar odaya doğru


döndü ve kapıyı çalmadan sonuna kadar açtı.
Gözleri şaşkınlıkla açılan Charity başını kaldırdı ve gelinliğin etek
K

ucunda diz çökmüş olan terzi de aynı şeyi yaptı.


Charity’ nin siyah bukleleri vahşice dağılmıştı, aralarında kır çiçekleri
dunıyordu. Açık pembe bir ruj, dudaklarının güzelliğini vurguluyordu.
Gelinlik sadeydi, giderek dolgunlaşan bedenim mükemmel bir şekilde sarı­
yordu. Son birkaç haftadır Charity’ nin bedeninde meydana gelen değişik­
likleri gözler önüne sererek, göğüslerin tam altında daralıyor ve kamının
etrafında tekrar bollaşıyordu.

ost
Bu son derece erotikti ve Rocco’nun kanı kaynadı. Kadını, bir gelinli­
ğin içindeydi ve çocuğuna hamileydi. Tüm bunlar, ona ne zaman baksa
içinde yankılanan kelimenin şiddetini arttırdı. Benim.

ird
- “Güzel," dedi Rocco, çünkü söyleyebildiği tek şey buydu.
“İçeri girmemen gerekiyordu,” dedi Charity sinirlenerek.

B
“Çoğu şeyi usulüne göre yapmıyoruz. Neden bu konudaki geleneğe
uymamız beklensin ki?” diye sordu Rocco, odanın içine doğru ilerleyerek.
“Senden içeri girmeni istemediğim için olabilir mi?” Sesinde azarlayan
bir ton olan Charity, tek kaşını kaldırdı.

ma
“Emirleri pekiyi karşılamam Charity, bu, şimdiye kadar öğrenmiş ol­
man gereken bir gerçek. İşiniz bitti mi?” Sorusunu terziye yöneltti.
“Evet, ama düzeltmeleri yapabilmem için gelinliği almam gerek.”

ara
“Onun soyunmasına yardım edeceğim. Çıkabilirsiniz,” dedi Rocco.
Kadm başını sallayarak ayağa kalktı ve odadan dışan çıktı.
“Bu gün son derece despot bir ruh balindesin.”
T
Rocco omuzlarını silkti. “Normalden daha mı farklıyım?”
“Sanırım hayır.”
“Bunu saha verirken, terzinin burada olmasını istemedim. Ve vermek
li -

için beklemek de istemedim.” Rocco ceketinin cebine uzandı ve bir kutu


çıkardı. “Bir şeyleri usulüne göre yapmaktan bahsetmişken.” Kutuyu açtı ve
m

içindeki yüzüğü gözler önüne serdi. Kolyesiyle uyumlu zümrüt bir yüzüktü.
Charity sadece Rocco’ ya bakarak olduğu yerde durdu, “öylece alacak
ize

mıyım?”
“Benim takmamı mı istiyorsun?” Rocco sözler ağzından çıkar çıkmaz,
pG

yüzüğü Charity’ nin parmağına kendisi takmak istediğini fark etti.


“Gerek yok,” dedi Charity, yüzüğe uzanarak. Rocco, yaşadığı hayal kı­
rıklığı yüzünden dişlerini gıcırdattı. Charity yüzüğü parmağına taktı ve elini
önüne doğru uzattı. “Çok güzel,” dedi. “Harika bir zevkin var.”
ita

“Ben güzel şeyler konusunda bir uzmanım. Bu arada bu bir iltifattı."


Charity kaşlarını kaldırdı. “Öyle mi?”
“Benimle olmaktan pek mutlu görünmüyorsun,” dedi Rocco.
K

“Öyle mi? Mutluyum. İyiyim.”


“Bana yalan söyleme. Aramızdaki sahtekârlıktan yoruldum.”
Charity bıkkın bir şekilde soluk verdi. “Tamam, biraz sersemlemiş du­
rumdayım. Her şey çok hızlı oluyor.”
“Hızlı olmak zorundayız. Bebek doğmadan önce evlenmek istediğini
söylemiştin.”
“Aslında evlenmek istediğimi asla söylemedim,” dedi Charity. Sözleri
Rocco’ ya bir tokat gibi çarptı.

ost
“Ben de teklif ettiğimi hatırlamıyorum,” diye cevapladı Rocco.
“Hayır, teklif etmedin.”

ird
Rocco arkasını döndü ve odada dolanmaya başladı. “Ama bunu istiyor- .
sun.”

B
“Bir önemi var mı?”
Rocco hızla arkasını döndü. “Diğer seçeneklerin neleı? Brooklyn’ deki
kümesine geri dönmek ve hapse girmek mi?”
“Başka bir seçeneğim yok,” dedi Charity, ciddi bir sesle.
Nedense, Rocco bir anısını hatırladı. Yabancılar onu tutup, evinden dı­

ma
şarıya çıkarıyorlardı. “Her şey iyi olacak,” dedi, zihnindeki yabancılarla
neredeyse aynı anda. Her şey iyi olacak.
ara
Ama hiçbir şey bir daha asla iyi olmamıştı.
“Öyle olacağından eminim,” dedi Charity, boş gözlerle.
“Senin neyin var? Bu konuyu son defa konuştuğumuzda iyiydin. Bu sa­
T
bah iyiydin.”
“Şimdi her şey çok daha gerçek geliyor.”
“Yani benimle birlikte yaşadığın, çocuğumu taşıdığın, benimle yattığın
li -

son birkaç hafta gerçek gibi gelmiyor muydu?”


‘"Ne demek istediğimi biliyorsun. Bu sonsuza dek sürecek bir şey.”
m

Kahverengi gözleri parlamaya başlayan Charity, gözlerini hızla kırpıştırdı.


“Bazı yönlerden son dört haftanın yaşanmış olduğuna inanamıyorum. Ve
ize

ben inanamıyorum... Neyse, boş ver.”


“Hayır. Söyle bana.” ,
pG

“Yoksa ne? Beni hapse mi attırırsın?”


“Eğer senin yerinde olsaydım bunun için gerçekten endişelenirdim.”
“Ama endişelenmiyorum. Çünkü senin istediğin şeyi yapıyorum.”
Charity’ nin sözleri, Rocco’nun gitgide daha çok farkına vardığı içinde­
ki o boşluğa yerleşti. Yıllardır konumunun, koleksiyonlarının ve mallarının
ita

altına saklamış olduğu o boşluğa. Bu şeylerin o boşluğu dolduramadığım


şimdi anlıyordu.
K

“Böyle yapmaya devam et.” Rocco arkasını döndü ve Charity, kolun­


dan tutarak onu durdurdu. “Ne?”
“Benimle evlenmek istiyor musun?” Rocco, Charity’e bakmak için
döndü ve koyu gözlerindeki duygu yoğunluğu karşısında çarpıldı. “Yani
benimle birlikte olmak istiyor musun? Yoksa sadece kontrolü elinde tuta­
bilmek için mi bunu yapıyorsun?”
“Elbette kontrolün bende olmasını istiyorum.”

ost
“Bana sadık olacak mısın?”
Rocco bu konuyu özel olarak düşünmemişti. Ama gerçek şuydu ki baş­

ird
ka biriyle olmak istemiyordu. “Evet ve sen de bana sadık olacaksın.”
- “Bu da başka bir emir mi?”

B
“Kesinlikle öyle,” dedi Rocco, sıktığı dişlerinin arasından.
“tik soruma hâlâ cevap vermedin. Beni istiyor musun?”
Rocco, Charity’ nin yanağım avuçladı ve başparmağını altdudağında
gezdirdi. Çok yumuşaktı. Tüm bedeni öyleydi. Ve onu istemediği, bedeni­
nin onun için sızlamadığı bir an bile yoktu. “Sana sahibim.”

ma
Ve bunu söyledikten sonra, arkasını döndü ve odadan dışarı çıktı.

ara
K endini bomboş hisseden Charity, Rocco’nun dışarı çıkmasını izledi.
Bacakları titremeye başladı ve yere yıkıldı.
T
Elindeki yüzüğe baktı. Parmağına Rocco takmamıştı. Elbette ona izin
vermemişti. Rocco bunu kendisi yapmak istemeliydi. Kusursuz bir dünyada
bunu yapmayı isterdi. Ama bu dünya kusursuz değildi. Ve ilişkileri gerçek
li -

değildi. Rocco’ ya göre.


İlişkilerinin bir çift iç çamaşırı ve tehdjtle başladığım kendisine sürekli
m

hatırlatmak zorundaydı. Ama şimdi ona bu kadar yakın hissediyorken, ne­


fes alması ona bağlıymış gibi hissediyorken, bunu hatırlamak çok zordu.
ize

Asıl sorun daha fazlasını istemesiydi. Rocco’nun hâkimiyetini istemi­


yordu. Onun aşkım istiyordu. Kendisine ait olduğunu söylemesi ilk başta iyi
pG

hissettirmişti. Çünkü hiç kimse ona bu kadarım bile vermemişti. Charity,


birileri tarafından arzulanmamıştı, herkes için bir yük olmuştu. Ama şimdi
anlıyordu ki, Rocco’nun ona sahip olmak istemesi, onu sevmesiyle aynı şey
değildi. '
Ve o, Rocco tarafından sevilmek istiyordu. İstenmek istiyordu.
ita

Tüm hayatı boyunca sevilmek istemişti ve hayatının geri kalanım aynı


şeyi isteyerek ve karşılığında hiçbir şey alamayarak geçirmek istemiyordu.
K

Ama tuzağa düşmüştü. Tabi bir şeyleri değiştirmezse...


Ama duygusal çöküş yaşayan biri gibi dizlerinin üzerinde oturduğu sü­
rece bu olmayacaktı. Tamam, duygusal çöküş yaşayan biri gibi hissediyor­
du, ama çaresiz değildi. Ve öyleymiş gibi davranması kabul edilemezdi.
Ayağa kalkıp eteğini düzeltti ve yatak odasından çıkarak, Rocco’yu
aramaya başladı. Neden bilmiyordu, ama onırn kendi odasına gitmiş oldu­
ğunu hissediyordu. Charity’i odasına hiç davet etmemişti. Odası kutsal
mekânlarından biriydi ve Charity böyle birkaç odası olduğunu keşfetmişti.
Bu da Charity’i sevmediğinin başka bir kanıtıydı. Hayatının birçok

ost
kısmım ontfan gizli tutuyordu.
Ki şimdi bu sona ermek üzereydi.

ird
Charity kararlı bir şekilde Rocco’nun odasına doğru yürüdü.
Neyse ki yatak odasının kapısı şifreli değildi. Kapıyı açtı ve hiçbir şey
söylemeden içeriye girdi. Rocco yatağının yanında durmuş, gömleğinin

B
kolundaki düğmeleri açıyordu. Başını kaldırdı ve öfkeli bir yüzle Charity’e
baktı. “Burada ne işin vaı7”
“Seni hortumlamaya gelmedim,” dedi Charity, sakin bir sesle.
Rocco, kollarını kavuşturdu. “Konuş.”

ma
“Ya sana evlenmek istemediğimi söylersem?”
“Bunun çok kötü olduğunu söylerdim.” Rocco kollarını aşağı indirdi.
“Hepsi bu mu?" ara
“Evlenmek istemiyorum,” dedi Charity, sesinin mümkün olduğunca
güçlü çıkmasına çalışarak.
T
“Bunu bana neden şimdi söylüyorsun? Hem de gelinliğin üzerindey­
ken? İtiraz etmek için sence de biraz geç kalmadın mı?”
Charity’ nin kalbi, durması için bağırıyordu. Çünkü evlenmek istiyordu.
Rocco ile evlenmek istiyordu. Hayatını onunla birlikte geçirmek istiyordu.
li -

Ama bu şartlar altında değil. Rocco’nun intikamı için, ya da sahip olmak


istemesi veya zararım karşılaması için değil. İstediği için onunla evlenme­
m

sini istiyordu. Sevdiği için. Onunla bir hayat kurmak istediği için.
ize

“Evlilik yeminleri okununcaya kadar itiraz etmek için çok geç kalındı­
ğını düşünmüyorum.” Charity derin bir nefes aldı. “Aramızdakiler bu şekil­
G

de olduğu sürece seninle evlenmek istemiyorum.”


. “Seçme şansın yok, cara m ia” dedi Rocco ve gömleğinin kollarını
çözdükten sonra dirseklerine kadar kıvırdı. “Karar verildi. Tabi sana dava
açmamı istiyorsan...” '
itap

“Yani tehditlere hâlâ devam ediyoruz, öyle mi?”


“Eğer gereken buysa.”
“Ama ben senin tutsağınım. Nişanlın değilim. Bunu anlamam istiyo-
K

nım.”
Rocco uzandı ve Charity’ nin bileğini yakalayarak, parmağındaki yüzü­
ğü göstermek için elini yukan kaldırdı. “Bu aksini gösteriyor.”
“Ama bir nişanlı, hapse gönderilmekle tehdit edilmeden istediği zaman
gidebilir. Bir tutsak gidemez. Kendine yalan söyleme, Rocco. Bunu olma­
yan bir şeymiş gibi göstermeye çalışma. Hiçbir şey değişmedi. Her şey en
başta olduğu gibi... Emirler yağdırıyorsun ve ben onlara uymazsam tehdit­

ost
ler savuruyorsun. Seni istiyor olsam bile, bu hep böyle devam edecek. Hiç­
bir zaman seçme şansım olmayacak. Bu yüzden sana şimdi söylüyorum.
Senin karın-olmak istemiyorum.”

ird
Rocco, Charity’i kendine çekti ve sertçe öpmeye başladı. Ve Charity de
içindeki tüm duyguları, öfkesini, aşkını dışan yansıtarak öpücüğe karşılık

B
verdi. Ve Rocco, onun verdiği her şeyi aldı.
Ayrıldıkları zaman ikisi de zorlukla soluyordu.. “Ne istediğin ofıemli
değil. Kanm olacaksın. İşte o kadar. Şimdi odamdan defol ve davet edilme­
diğin sürece geri gelme.”

ma
Charity boğazında oluşan düğümü zorlukla yutkundu. ‘Tamam. Birbi­
rimizi anladığımız sürece... ”
‘‘Bir şeyleri anlaması gereken sensin.”

ara
Charity bir kez başını salladı ve arkasını dönerek odadan çıktı. Üzüle­
rek, bir şeylerin sona erdiğini hissetti. Ve bunun ne olduğuna dair hiçbir
fikri yoktu. Çünkü onunla birlikte olmak istiyordu ve bunu başarmıştı.
-T
Ama Rocco’nun daha farklı hissetmesini istiyordu. Ve bunun için onu
zorlayamazdı.
Rocco ile geçireceği duygusuz bir hayatın, onsuz geçireceği bir hayat­
tan çok daha yalnız geçeceğini düşünmeye başlıyordu.
mli

Ama bunu asla öğrenemeyecekti. Çünkü başka seçeneği yoktu. Ya da


vardı. Onu terk edebilir ve kendisini hapse göndereceğini kanıtlaması için
onu sınayabilirdi. Ama onun bunu yapmayacağına ne kadar inansa da... Bu
ize

riski göze alabilir miydi? Suçluydu ve bunu inkâr edemezdi.


Ve hapse girerse, bebeğine ne olurdu?
pG

Rocco’yu terk edemezdi, etmeyecekti. Ama onun ne yaptığını bildiğin­


den emin olmasını istiyordu.
Rocco’ ya söylediği şey doğruydu. O gerçekten bir eş istemiyordu. Bir
tutsak istiyordu. -
Ve Charity’i ömür boyu hapis cezasına çarptırmaya niyetli gibi görünü­
ita

yordu.
K
ost
ird
B
ma
-ONUNCU BÖLÜM-

ara
S e NİN hırın olmak istemiyorum.
Rocco galerisine doğru giderken, Charity’ nin sözleri zihninde yankı­
-T
landı. Kamına ölümcül bir bıçak darbesi yemi; gibi hissediyordu.
Son birkaç haftadır sevgilisi gibi davranan Charity’ nin, neden birdenbi­
re karşı çıkmaya başladığını bilmiyordu. Her dokunuşuna, her öpüşüne
karşılık verdiğini o da biliyordu. Rocco onun düşmanı değildi.
Ona bir yüzük vermişti. Ona sadakat yemini etmişti.
mli

Ve işte karşılığım böyle ödüyordu; onunla evlenmek istemediğini söy­


leyerek. O, Rocco’ ya aitti. Ve bu konu tartışmaya açık değildi.
ize

Rocco, bakışlarını odanın köşesinde sergilenen askerlere çevirdi. Bun­


ları, paha biçilmez sanat eserlerinin yanında tutmak çocukça bir şeydi belki
de. Ama çocukluğundaki bazı şeylerin, kendisine dönmüş olması fikri...
pG

Askerleri annesi hediye etmişti, tam olarak bunları değilse de buna ben­
zer olanları. Oyuncaklarını kaybetmiş olmasına rağmen, onları hatırlamıştı.
Annesinin verdiği anı hatırlamıştı.
Bugünlerde hatırladığı acı verici hatıralar yüzünden dişlerini gıcırdattı.
Neden sürekli aklına geldiklerini anlayamıyoıdu. Bu hiç mantıklı değildi.
ita

Charity buradaydı, bu odadaki tüm eşyalar gibi güvendeydi. Rocco’yu


terk edemezdi. Peki, öyleyse neden onu kaybetmiş gibi hissediyordu?
K

Çünkü bir imana sahip olamazsın. Onlar seni seçmek zorunda.


Bu sözcüklerin nereden geldiğini bilmiyordu. Geçmişten gelen görüntü­
lerin neden tam da o anda kontrolü ele aldığım bilmiyordu.
Kimse onu seçmemişti. Koruyucu aileler arasında gezinip durmuştu.
Onu daimi olarak yanlarına almakla ilgilenen birileri çıkmadan, yaşı
yüzünden sistemden çıkarılmıştı.

ost
Annen seni seçti. Gururuna, servetine ve alışmış olduğu lüks hayata
mal oka da. Hayatına mal olsa da...

ird
Rocco, avuç içlerini gözlerine bastırdı. Başındaki ağrıyı azaltmaya çalı­
şıyordu. Kendini cevaba çok yakın hissediyordu, öyle yakındı ki sanki eliy­
le bile tutabilirdi. Ama çok zordu, bunca yılı hiçbir şey hissetmemeye çalı­

B
şarak geçiren, duyguların önemi yokmuş gibi davranan biri için çok zordu.
Sevgi. Hayır. Tüm bedeni buna karşı geldi. Çütıkil sevgi, son derece acı
vericiydi. Yıkıcıydı. Sevgiyi satın alamazsın. Seninle kalmasını sağlaya­
mazsın. Yerine başka bir şey koyamazsın.

ma
Ama hatıralar değişmeden olduğu gibi kalır...
Rocco, yeşil plastik figürlerin içinde bulunduğu vitrine arkasını dönerek

ara
homurdandı. Hiçbir zaman onlarla ilgili olmamıştı. Annesi onlan verdiğin­
de hissetmiş olduğu şeylerdi önemli olan. Annesine tekrar kavuşamayaca­
ğını bildiği için, onlara tekrar kavuşmaktı. Asla eşyalarla ilgili değildi.
-T
Kalbindeki bu boşluk hissi asla oyuncaklarla ilgili değildi.
Ama öyle olsaydı çok daha kolay olurdu. Çünkü onlan satın alabilirdi.
Yerlerine yenisini koyabilirdi. Fakat hayatının ilk beş yılında sahip olduğu
sevginin yerini asla ama asla dolduramazdı.
Charity ‘i kalması için zorlayarak, seni sevmesini sağlayamazsın.
mli

Göğsünün içinde yankılanan acı tüm bedenine yayıldı. Çünkü bunun


doğru olduğunu biliyordu.
ize

Bu odadaki eşyalar ona hiçbir şey vermemişti. Bazı şeyleri düzeltebile­


ceklerini, kalbindeki boşluğu dolduracaklannı düşünmüştü. Evinin içini
doldurarak, Roma’daki boş kulübede ayakta duran o küçük çocuktan uzak­
pG

laşacağını düşünmüştü. Ancak bunların hepsi o kaybı sadece gizlemişti.


Annesinin yerini, sanat eserleri, arabalar veya para ile dolduramazdı.
Ve Charity’i burada kalması için zorlayarak kendisini sevmesini sağla­
yamazdı. Charity haklıydı, eğer onu burada kalmaya zorlarsa, Charity bir
ita

mahkûmdan başka bir şey olamazdı.


Gitmesine izin vermek zorundasın. Seçimi ona bırakmalısın.
K

içindeki her şey buna karşı çıkıyordu. Charity’i kilit altına almak isti­
yordu. Onu, sadece kendisinin bildiği bir şifreyle korunan bu odada tutmak
istiyordu. Ama o zaman aralarındaki her şey anlamsız olurdu. Charity seçim
yapana kadar hiçbir şey gerçek olmazdı.
Ama o hayır diyebilir.
Rocco, bu sesi duymazdan geldi ve odadan dışarıya çıktı. Evet, Charity
hayır diyebilirdi. Ama ona evet deme şansını hiç tanımamıştı. Eğer evet
derse... Onun evet demesine ihtiyacı vardı.
Rocco merdivenlerden aşağıya indî ve Charity’i nerede bulabileceğin­

ost
den emin olamayarak evin içinde ilerledi. Gelinlik provasından somaki
tartışmalarından beri Charity onu görmezden geliyordu, ama sadece Rocco

ird
buna izin verdiği için. Ama artık izin vermeyecekti.
Ve yine, onun sahibiymişsin gibi davranmaya geri döndün.

B
Rocco dişlerini sıktı. Eski alışkanlıklar kolay kolay ölmezdi, özellikle
de onlardan kurtulmak istemiyorken. Ama kurtulmak zorundaydı. Çünkü bu
artık onunla ilgili değildi. Charity ile ilgiliydi.
Terasa baktı ve Charity ’nin orada olduğunu gördü. Dirseklerini korku­
luklara yaslamıştı. Açık mavi kısa bir elbise giymişti, koyu renk bukleleri

ma
rüzgârda uçuşuyordu. Hiçbir zaman bu kadar güzel görünmemişti. Rocco,
onun ne kadar önemli olduğunu o ana kadar hiç anlamamıştı.
ara
Ve ona özgürlüğünü sunmak üzereydi. Tam bir aptaldı.
Oturma odasından geçti ve terasa çıktı. “Seni hapse göndermeyece­
ğim,” dedi, kelimeler ağzından aceleyle çıkıyordu.
-T
Charity onunla yüzleşmek için arkasını döndü. Hiçbir şey söylemedi.
Dudaklan hafifçe açıldı ve kaşlan yukan kalktı.
“özgürsün. Babanla birlikte yaptıklarınız için suçlamada bulunmayaca­
ğım. Parayı geri verip vermemesi umurumda değil. Benimle evlenmek zo­
runda değilsin. Çocukla ilgili velayet anlaşması yapacağız. Nafaka ödeye­
mli

ceğim. Ziyaret haklarım konuşacağız. Benden korkmana gerek kalmadı.”


“Gitmeme izin mi veriyorsun?”
ize

“Evet. Gitmene izin veriyorum.” Göğsüne büyük bir ağırlık yerleşen


Rocco zorlukla yutkundu. “Benden korkmanı gerektirecek bir şey yok.”
pG

“Kalmak zorunda değil miyim?”


Bunu söyleme şekli, seçmiş olduğu kelimeler, Rocco’ ya acımasız bir
güçle çarptı. “Elbette kalmak zorunda değilsin.”
Ve Rocco o anda Charity’ nin cevabının hayır olduğunu fark etti. Orada
kalmak istemiyordu. Neden isteyecekti ki? En başından beri onu, bunun
ita

için zorlamıştı. Charity onu neden isteyecekti ki? O bir canavardı.


İlk başta sanki kendisi bir kurban ve Charity de bir suçluymuş gibi his­
K

setmişti. Ama artık o şekilde görmüyordu.


“Evlenmek istediğini sanıyordum.”
“İstiyorum.”
“Neden benimle evlenmek istiyorsun?” diye sordu Charity.
“Çünkü,” dedi Rocco, sert bir sesle. “Ben sahiplenici bir piçim. Hiç
kimsenin sana sahip olmasını istemiyorum.”
“Hepsi bu mu?”

ost
Kalbi parçalanan Rocco’nun göğsündeki sancı arttı. Hayır, elbette hepsi
bu kadar değildi. Ama bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Başı ağrıyor ve

ird
boğazı düğümleniyordu. Sanki onarılması mümkün olmayan kırık bir uzvu
kullanmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu. Ne yapması ve ne söylemesi
gerektiğini birçok yönden biliyordu, ama bunun için gücü yoktu.

B
Bir şeyi şiddetle istemeye ve tekrar reddedilmeye gücü yoktu.
Bu yüzden verebileceği tek cevabı verdi. “Başka bir şey yok.”
Charity yavaşça başım salladı. “Tamam. Eşyalarımı toplayacağım. New
York’a dönebilmem için düzenlemeleri yapman gerekiyor.”

ma
“Bu kadar mı?”
“Evet,” dedi Charity, boğuk bir sesle. “Eğer bana söyleyebileceklerin
bu kadarsa.”
ara
“Sana daha fazlasmı veremem,” dedi Rocco, kendinden nefret ederek.
Çünkü bu bir yalandı. Ama yine de bununla nasıl mücadele edeceğini bil­
T
miyordu. Çünkü içinde hissettiği her şey gitgide büyüyordu. Güçleniyordu.
Sanki derinlerde- kilitli tutulmuş olan büyük ve kızgın canavar şimdi uyan­
mış da açlığı doyurulmadığı için kuduruyordu. Ve Rocco onu tatmin etmeyi
denemek bile istemiyordu. Ondan kurtulmak istiyordu. Yıllarca hissettiği o
-

uyuşukluğun geri dönmesini istiyordu.


mli

Ama şimdi, bunun mümkün olamayacağından korkuyordu.


“Hoşça kal, Rocco. Lütfen velayet anlaşmasıyla ilgili temasa geç.”
ize

“Doğum zamanı orada olacağım,” dedi Rocco.


Charity sessizce başını salladı. “Tamam.”
“O halde buraya kadar mı?’’ Bu çok yanlıştı. Büyük bir yangınla başla­
pG

mış olan bir şeyin sona ermesi böyle sessiz sedasız olmamalıydı. Evet, öf­
keden doğmuş bir yangındı, ama tutku da olmuştu. Hem de Rocco’nun
yıllardır hissettiğinden çok daha fazla. Ve şimdi öylece sona eriyordu.
“Gerçekten sona eren bir şey yok. Sadece şantajlar sona erdi.”
ita

“Sanırım öyle.” Hayır. Hiçbir zaman sadece şantaj olmamıştı. Onu gör­
düğü andan itibaren, bundan çok daha fazlası olmuştu.
K

Ama yine de bunu söyleyemiyordu.


Acı ve korkuyla boğularak, söylemeye çaresizce ihtiyaç duyduğu şeyle­
ri söyleyemeyen küçük bir çocuk gibi hissediyordu yine.
“O halde irtibat halinde olacağız.”
“Evet, galiba öyle...”
İçinden çığlıklar atan Rocco, bir taş kadar hareketsiz bir biçimde Cha­
rity’ nin, hayatından çıkıp gidişini öylece seyretti.

ost
C harity özel uçağa yerleşinceye kadar kendini tutmayı başardı.
Ama uçağın kapılan kapanır kapanmaz boş kabinde etrafına baktı ve

ird
dudakları arasından bir hıçkırık koptu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
Gitmek istemiyordu. En kötü kısmı buydu. Kalmak ve Rocco ne vermeye
razıysa onu kabul etmek istiyordu. İstediği şeyi vermeyecek olsa bile.

B
Çünkü her şey bundan daha az acı verirdi. Onun için sadece koleksiyo­
nunun bir parçası, sahip olunacak bir şey olduğunu bilerek geçireceği bir
yaşam, onsuz geçireceği bir yaşamdan çok daha iyiydi. Başka kadınlarla
yattığını bilerek geçireceği bir hayattan çok daha iyiydi. Onun kollannda

ma
tekrar uykuya dalamayacağı, onu öpemeyeceği bir hayattan çok daha iyiydi.
Bir aile olamayacaklardı. Yıllardır ilk defa kendi kendine hayal etmeye

Peşinden gelmediği sürece...


ara
izin verdiği küçük bir parçası, ölüyormuş gibi hissediyordu.

Gelebilirdi. Hâlâ peşinden gelebilirdi. Gitmesine izin vermezdi. Hele de


T
yaşadıktan şeylerden sonra. Ona sıkıca sanlıp, kendisine ait olduğunu söy­
ledikten sonra. Rocco’nun, eşyalarını nasıl güvenle sakladığını görmüştü.
Eğer onun eşyalanndan biri olsaydı, gitmesine asla izin vermezdi.
Peşinden gelirdi. Uçağın mürettebatı kalkış için hazırlanırken, Charity
-

bekledi. Uçağın motoru çalışırken, bekledi. Gözyaşlan daha da hızlandı. Ve


mli

Rocco’nun peşinden gelmeyeceğini fark etti.


Ve Charity aniden tam bir aptal olduğunu anladı. Rocco’nun ne yaptı­
ize

ğını fark etti. Gitmesine izin veriyordu çünkü onu sahiplendiği bir mal gibi
görmüyordu. Artık değil. Onu sevmiyor olabilirdi. Onu asla sevmeyebilirdi.
pG

Charity bu düşünceden nefret etti. Rocco değişiyordu. Bu onun için büyük


bir adımdı. İlk başta o iç çamaşırlarım ve notu gönderen adamdan çok fark­
lıydı. Ve bu önemliydi.
Charity, yalnız başına âşık olmak istemiyordu. Ama bu bir sınavdı ve o
başarısız oluyordu. Aşkın, böylesine bencil olmaması gerekiyordu.
ita

Hayır, hayatı hiç kolay olmamıştı. Ama Rocco’nun hayatı da kolay ol­
mamıştı. Charity, ondan daha hızlı öğreniyor, değişiyor ve uyguluyordu.
K

Ama Rocco’nun önünde zorlu bir yol vardı. Ve eğer Charity, yolun sonun­
da onun gelişim beklemeyecekse, o zaman âşık olmasının ne anlamı vardı?
Babasından hiçbir farkı kalmamış olurdu. Babası, işine geldiği zaman
sevgisini vermişti. Ve sonra onu terk edip gitmişti. En çok ihtiyaç duyduğu
anda kızım bırakmıştı. Ve şimdi Charity bunu Rocco’ ya yapıyordu.
Bundan daha güçlüydü. İşler zorlaştığında, acı vermeye başladığında
bir korkak gibi kaçmayacaktı. Savaşacaktı. Çünkü lanet olsun, bunu bak

ost
ediyordu.
Tüm hayatını, birisi taralından sevilmeyi bekleyerek geçirmişti, ama bir

ir d
kez bile aşk istememişti.
Ama şimdi istiyordu. “Uçağı durdurun.” Motorun sesi yüzünden sesinin
duyulmadığım fark etti. “Uçağı durdurun!”

B
R o c c o kendini kişisel müzesine kapatmıştı. Son birkaç saattir, orada
durmuş sayım yapıyordu. Hiçbir şey eksik değildi. Ama yine de sanki bir

ma
şeyler eksikti.. Sanki Charity, içinden bir şeyi koparmış ve kendisiyle bera­
ber götürmüştü. Ve bu odadaki eşyaların hiçbirinin yardımı olmuyordu.
İçindeki boşluğu doldurmuyordu.
ara
Çünkü onu seviyorsun. Ve bunu itirafedemeyecek kadar korkaksın.
Rocco’nun bedeni acıyla kaplandı; Evet, onu seviyordu. Ama sevgi, ak­
-T
lına gelebilecek en korkunç şeydi. Hayatının sadece ilk beş yılında sahip
olabildiği, sonra kendisinden koparılan bir şeydi.
Ama hatıralar değişmeden olduğu gibi kalır.
Rocco ellerini saçlarının arasından geçirerek odada gezindi ve vazolar­
dan birinin sergilendiği vitrinin önünde durdu. Ve sonra vitrinle birlikte
mli

vazoyu yere devirdi. Arkasını döndü ve başka bir vitrini daha devirerek
içindeki heykeli paramparça etti. Koleksiyonundaki iki parça yok olmuştu
ize

ve bu umurunda bile değildi. Hiçbiri önemli değildi.


Uzun zamandır büyük bir özenle korumuş olduğu bu şeylerin hiçbir an­
lamı yoktu. Ne koruma, ne de güven veriyorlardı. Rocco, korunmasız bir
pG

şekilde ortada kalmıştı. Hassas ve yaralıydı. Ve bu şeylerin hiçbiri, içindeki


acıyı azaltmaya yetmiyordu.
Önemli olan tek şey Charity idi ve onun gitmesine izin vermişti.
Seni seçmedi. Seçim yapmasına izin vermek zorundaydm.
ita

Erdemli olmak hiçbir şey kazandırmıyordu. Kahkaha atan Rocco’nun


sesi boş odada yankılandı. Hayatının çoğunu kesinlikle erdemli olmayarak
K

geçirmişti, çünkü bunun hiçbir anlamı olmadığım her zaman bilmişti. Ve


şimdi de bunun ne kadar doğru olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı.
Doğru olanı yapmıştı. Ve bu hiç de iyi hissettirmiyordu.
Artık sadece New York’a gittiği zamanlarda çocuğunu görecekti. Peki
ya Charity bir başkası ile evlenirse? Başka bir adam, oğluna ya da kızma
babalık yapar, onlarla aynı evde yaşardı. Başka bir adam, kadınıyla aynı
yatakta yatardı.
Charity* nin gitmesine izin vermiş olsa da, onun her zaman kendisine
ait olduğu hissinden kurtulamıyordu.

ost
Rocco mermerlerin üstünde pırıldayan cam kırıklarına baktı. O vazolar
gerçekten de önemli değildi. Bunlar önemli değildi. Onlara ihtiyacı yoktu.

ir d
Bu, yeni bir şeydi. Bu farklıydı. Ve Charity yüzündendi.
Ve hayır, Charity’e sahip olamazdı. En azından şimdilik... Ancak çocu­
ğuna iyi bir baba olacaktı. Sadece birkaç ay önce, çocuğu asla görmemeyi

B
planlamışta. Ve şimdi bunu düşünemiyordu bile. Evet, Rocco değişmişti.
Şimdi hiçbir şey kazanmış gibi hissetmemesine rağmen, gelecekte öyle
hissedeceğini biliyordu. Çocuğuyla iyi bir ilişki kurabilmesi mümkün ola­
caktı. Bu, sevgiye sahip olabilmesi için bir şanstı.

ma
Kırık camların üzerinden geçerek kapıyı açtı ve odadan dışarıya çıktı.
Sonra üst kata çıktı. Du; alması gerekiyordu. Zihnini temizlemesi gereki­
ara
yordu. Bundan sonra ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu.
Odasına girip de yatağın üstündeki büyük çantayı görünce durakladı.
Kalbi hızla çarparken, çantaya doğru ilerledi. Çalışanları dışında hiç
-T
kimse odasına girmezdi. Çantanın üstünde bir zarf duruyordu. Rocco zarfı
alıp açtı ve içindeki notu dışan çıkardı.
Benimle terasta buluşacaksın. Bu çantanın içinde nişan yüzüğümü bu­
lacaksın. Eğer evliliğe doğru bir adım atmak istiyorsan, bu yüzüğü parma­
ğıma takacaksın. Ve bir dizinin üzerine çökeceksin. Başka bir seçeneğin
mli

yok. —C
Rocco titreyen parmaklarıyla çantanın içine uzandı ve yüzük kutusunu
ize

ortaya çıkardı. Kutuyu aldı ve açtı. İçinde Charity’ nin yüzüğü vardı. Ve
Charity buradaydı. Terasta onun gelmesini bekliyordu.
Yüzük kutusunu avcunda sıkarak odadan çıktı ve merdivenlerden aşa­
pG

ğıya indi. Oturma alanına girdiğinde donup kaldı. Charity oradaydı, teras­
taydı. Tıpkı söylemiş olduğu gibi oradaydı.
Ve Rocco artık bomboş hissetmiyordu. Charity, onu seçmişti.
Rocco yürüyebilmek için kendini zorladı. Hiçbir zaman gergin olma­
ita

mıştı. Her zaman kararlıydı. Ama şu anda, son derece gergin olduğunu
hissetti. Hâlâ kararlıydı. Ama gergindi. Charity, hayatım altüst etme yete­
K

neğine sahipti. Şimdi ve her zaman...


Charity’ nin güzelliğine hayran kalarak, varlığının tadını çıkararak bir
an için kapıda durdu. Bundan sonra hiçbir şeye kesin gözüyle bakmayacak­
tı. “Geri döndün.”
Dudaklarında bir gülümseme olan Charity, başını yukan kaldırdı. “Çok
fazla uzaklaşmamışım. Uçağın motorunu çalıştırdıkları anda durmaları için
bağırmaya başladım. Sanırım bir tür tıbbi sorun yaşadığımı düşünerek endi­

ost
şelendiler.”
“Ama yaşamadın.”

ird
“Hayır. Sadece büyük bir hata yapıyor olduğumu fark ettim.”
Rocco elindeki kutuyu sıktı. “Neden? Giderken çok emin görünüyor­
dun.”

B
“Bir şey bekliyordum. Ama sana hiçbir şey vermemiştim. Kalmam için
bir sebep vermeni istedim, ama bunu istemen için-ben sana hiç sebep ver­
memiştim. Şimdi bir tane vereceğim.” Charity parlak, ateşli ve harika göz­
lerini Rocco’ ya dikti. “Seni seviyorum. Ve senin karın olmak istiyorum.

ma
İstemediğim şey, beni görmezden geleceğin, bana kilitlenecek bir eşyaymı­
şım gibi davranacağın bir evlilikti. Ama sana hiç şans vermedim. Ve sana
hiç söylemedim. Beni sevmeni istemedim. O yüzden şimdi söylüyorum. Ve
şimdi istiyorum.”
ara
Rocco’nun kalp atışları hızlandı, her bir vuruş acı veriyordu. Gerçekten
T
de onu sevdiğini mi söylemişti? Onu seviyor muydu? “Hak ettiğimden çok
daha fazlasını veriyorsun. Bana bir şans vermen için hiç sebebin yoktu.”
“Evet, vardı. Aramızdaki şeyler çok iyi başlamadı. Ama sen değiştin.
Ben de değiştim.”
-

“Ben değiştim. Ne kadar değiştiğime dair hiçbir fikrin yok,”


mli

“Evet, var.”
“Hayır, yok. Çünkü sana her şeyi anlatmadım. Nasıl hissettiğimi söy­
ize

lemedim.” Rocco derin bir nefes aldı. “Charity, seni seviyorum. Bunu daha
önce söylemeliydim. Ama birini sevme düşüncesi... Beni korkutuyordu.
pG

Çünkü annemi sevdim ve onu kaybettim. Ve neredeyse otuz yılımı haya­


tımda hiç sevgi olmadan yaşadım. Hayatımm bir kısmını koruyucu ailelerin
evlerinde geçirdim ve sevgiye daha fazla ihtiyacım olmadığına karar ver­
dim. Ama sevgiye ihtiyaç duymadığın bir yerde yaşamak için, onun nasıl
hissettirdiğim unutmak zorundasın. Kötü hislerden kaçınmak için iyileri de
ita

unutmak zorundasın. Ben de böyle yaptım. Sen gelene kadar.”


"Rocco...”
K

“Hayır, bitirmeme izin ver. İçimde bir boşluk vardı. Annemi kaybetti­
ğim günden beri vardı. Ev ve tüm o maddi eşyalar o boşluğun bir parçasıy­
mış gibi davranmak çok daha kolaydı. Çünkü onların yerine yenisi koyula­
bilirdi. Bu yüzden, param ve koleksiyonlarım bu boşluğu dolduruyormuş
gibi davrandım, ancak sadece gerçek problemleri saklıyorlardı. Ne haya­
tımda ne de içimde sevgi vardı. Ama annem bana'bakmak için kendini feda
etmişti. Ben bu fedakârlığı unuttum. Çok acı verdiği için onun sevgisinin ne
kadar önemli olduğunu unuttum. Ve öyle bir hale geldim ki... Onun gurur
duyamayacağı birine dönüştüm. Ama bunu değiştirmek istiyorum. Çocu­

ost
ğumuza iyi bir baba olmak istiyorum. Sana iyi bir koca olmak istiyorum.
Artık korkmak istemiyorum. Çünkü bir kalpte sevgi ve korkuya, aynı anda

ird
yer olmadığım düşünüyorum.”
“Rocco, ben de seni seviyorum,” dedi Charity, aralarındaki boşluğu ka­
patarak, Rocco’yu dudaklarından öptü. Rocco büyük bir huzur ve rahatla­

B
mayla doldu. Mutlulukla. Onca yıldır önemi yokmuş gibi davrandıktan
sonra mutlu olmak garip bir histi.
“Ne kadar da garip, Charity. Pek çok açıdan benim en büyük kâbusum-
dun. Benden paramı çaldın ve benim gibi bir adam için bunun nasıl bir suç

ma
olduğunu biliyorsun. Sonra, her şeyden çok koruduğum şeyi, kalbimi çal­
dın. Ve her şeye rağmen, bunu yaptığın için çok memnunum.”
ara
“Evet, eh, para konusunda çok üzgünüm. Kalbin konusunda pek değil.”
“Ben hiçbiri için üzgün değilim. Sonuçta bizi bir araya getirdiler.”
“Çocuğumuz nasıl tanıştığımızı sorduğunda ne yapacağız?”
T
Rocco bir kahkaha attı ve uzun bir süre sonra ilk defa sesinde neşeli bir
ton vardı. “Sanırım gerçeği söyleyeceğiz. Güzel bir hırsızla tanıştığımı ve
ona âşık olup onu kaçırdığımı. Muhtemelen bize inanmayacaktır. Ki bu
durumda, gerçeği söylemek son derece işimize yarar.”
-

“Bu şekilde söyleyince kulağa çok romantik geliyor.”


mli

“Değil mi? Ben öyle olduğu izlenimine kapılmıştım.” Rocco elini açtı
ve avcundaki yüzük kutusuna baktı. “En azından, devamı iyi giderse öyle
ize

olacak.” Charity’ nin önünde tek dizinin üzerine çöktü ve bunun, dünyadaki
en doğal şey olduğunu fark etti. “Bana elini verir misin?”
pG

“Elbette,” dedi Charity, gözyaşları yüzünden boğuklaşan sesiyle.


Rocco, Charity’ nin sol elini tuttu ve bu kez yüzüğü parmağına taktı.
“Charity, benimle evlenir misin?”
“Evet,” dedi Charity.
Sonunda, ona evet demişti. Sonunda, onu seçmişti.
ita

Rocco ayağa kalktı ve Charity’i kollarına alarak, şiddetle öptü. “Seni


seviyorum,” dedi. “Ve korkunç bir koca olacağım. En azından ilk başta...
K

Çünkü değişiyorum, ama sen bunun yavaş olacağmı biliyorsun. Hatalar


yapacağım. Tüm bu yeni hisleri anlamak biraz zamanımı alacak. Ama bunu
istiyorum. Çünkü sen, kendimi korumamdan çok daha önemlisin. Ve kesin­
likle gururumdan çok daha önemlisin. Koleksiyonumdaki her şeyden çok
daha önemlisin. Bir vazo kırdım.”
Charity’ nin koyu gözleri kocaman açıldı. “Yapamazsın.”
“Evet, yaptım. Bir de heykel kırdım.”

ost
“Rocco, bunu neden yaptın ki?”
“Çünkü kızgındım. Ve onların bir önemi yoktu. Önemli olan tek şey

ird
şendin. Ve sen bir eşya değilsin. Sana sahip olamam. Ve gerçek şu ki bunu
istemiyorum da. Çünkü benimle mücadele etmen, fikirlerime karşı gelmen
hoşuma gidiyor. Aklını da bedenini sevdiğim kadar seviyorum. Sana hük­

B
metmek istemiyorum—benimle eşit olmam istiyorum. Senin hayatını, be­
nimkini değiştirdiğinden daha fazla değiştirmek istemiyorum.”
“Seninle tanışmadan önce, kendimi tanımıyormuş gibi hissediyordum.
Yaptığım her bir şeyin, oynadığım rolün bir parçası olduğunu düşünüyor­

ma
dum. Son derece güçsüz ve yetersiz hissediyordum. Ama sen bana baktın
ve paha biçilemez olduğumu söyledin. Önemli olduğumu söyledin. Diğer

ara
herkes hayatlarını mahvetmişim gibi hissettirirken, sen bunun doğru olama­
yacağını hissettirdin. Ve şimdi kim olduğumu biliyorum. Ne istediğimi
biliyorum. Dahası... Neyi hak ettiğimi biliyorum.”
T
“Peki, nedir o, cara miaT’
“Sevilmek. Ve sana sahip olmak. Seni istiyorum.”
“Başka bir şey?” diye sordu Rocco, Charity’i tekrar öperek.
li -

Charity elini salladı. “Ah, daha birçok şey var. Ama bunu sonra halle­
debiliriz.” •
“öyle mi?”
m

Charity kirpiklerini kırpıştırdı. “Bir midilli istiyorum.”


ize

Rocco güldü. “Bunu sonra tartışacağız,” dedi,


“Neden bir süreliğine yukan çıktıktan sonra tartışmıyoruz? Nedense o
G

zaman daha iyi bir ruh halinde olacağını düşünüyorum.”


“Hayatıma girdiğin andan beri daha iyi bir ruh halindeyim.”
“Gerçekten mi?”
“Eh, her anında değil.”
p

Charity gülümsedi. “İyi. Tahmin edilebilir olmaktan nefret ederim.”


ita

“Şimdi bu asla endişelenmek zorunda kalmayacağımız bir şey.”


“Evet, ıslah olmuş bir dolandırıcı, İtalyan bir milyarder ile evleniyor.
K

Bir şey kesin—hayatımız asla sıkıcı olmayacak.” , .


ost
ird
B
~ SON SÖZ ~

ma
C h ARITY bir konuda haklıydı. Önlerindeki on beş yılda olacak tüm
harika şeyler konusunda haklıydı, ancak hayattan gerçekten de hiç sıkıcı
ara
olmamıştı. Dört çocukla sıkılmak mümkün değildi.
Hele de şimdi hepsi gençlik yıllarına adım atmışlarken. Kimse, ev hal­
kının heyecandan yoksun olduğunu söyleyemezdi.
T
Hatta şu anda Rocco ile birlikte durdukları sahilin on adım ilerisinde
büyük bir heyecan yaşanıyordu. Çocuklann en büyüp Lilia’ya, en küçük­
leri Marco tarafından bir parça yosunla eziyet ediliyordu ve ortanca çocuk­
li -

lar Analise ve Lucia büyük bir zevkle olanları izliyordu.


Charity çocuklan kadar eğlenen kocasına baktı. “Onu durdurmalısın.”
m

“Muhtemelen,” dedi Rocco, kansına doğru dönüp gülümseyerek.


Bu gülümseme Charity’ nin dizlerini hâlâ güçsüzleştirebiliyordu. Bunca
ize

zamandan sonra bile. “Ama durdurmayacaksın.”


“Benim kardeşim yoktu, ama olsaydı onlara Marco’nun yaptığına ben­
G

zer şeyler yapacağımı düşünmek hoşuma gidiyor. O akıllı bir çocuk. Kar­
deşler arasındaki tek erkek, bu yüzden tadını çıkarmalı.”
“Ele avuca sığmıyor.”
“Sanırım bu özelliğini senden almış.”
itap

Charity güldü. “Benim ele avuca sığmadığımı mı düşünüyorsun?”


Rocco eğilip boynunu öptü ve Charity’ nin bedeni ürperdi. “Benim
avuçlarıma harika bir şekilde sığıyorsun.”
K

Geriye bakıp da nasıl tanıştıklarım, Lilia’ya hamile olduğunu öğrendi­


ğini düşünmek artık komikti. Ne kadar da korkmuştu.
Çocuğunun hayatında yer almak istediği zaman Rocco’ ya nasıl da
kızmıştı. Eğer gelecekte neler olacağını bilse, asla tereddüt etmezdi.
Rocco’ ya bebeği söylediği zamanı tam olarak hatırlayabiliyordu. Istı­

ost
rap içinde olmasına rağmen, yeni bir başlangıç yapma ihtimalinin olduğunu
nasıl da düşünebilmişti.

i rd
En azından bu konuda haklı çıkmıştı. Sadece detaylar konusunda ya­
nılmıştı. Böylesi mutlu olacağını asla düşünemezdi. Hayatının böylesi bir
sevgiyle dolu olacağını hayal bile edemezdi. Hayatının yirmi iki yılım kim­

B
senin kendisini sevmediğini düşünerek geçirmişti.
Ve on beş yıl önce Rocco ile tanıştığı andan itibaren, bir günü bile se­
vildiğini hissetmeden geçmemişti. Sevildiğini bilmeden geçmemişti.
“Biliyor musun, paranı çaldığım için çok mutluyum,” dedi Charity.

ma
Rocco başım yana doğru eğdi. “Bu aklına nereden geldi?”
"Nasıl tanıştığımızı düşünüyordum. Hayatımı nasıl değiştirdiğini..
“Eh, ben de seni yakaladığım için çok mutluyum.”

ara
“Ben de beni yakaladığın için çok mutluyum.”
“Dahası, yakalanmayla karar verdiğin için mutluyum.”
“Ben de öyle.”
T
‘.‘İlk tanıştığımızda tam bir sersem gibi davrandığımı düşünmek hiç ho­
şuma gitmese de, geçen gün, o ilk gün otelde sana söylemiş olduğum şeyi
düşünüyordum.”
i-

"Öyle mi?”
ml

“Evet,” dedi Rocco, ciddi bir sesle. “Anlaşmanın sonunda senin daha
kazançlı olduğunu söylemiştim. O sekse çok para ödediğimi düşünerek.”
ize

Charity gözlerini devirdi. “Ah evet, nasıl unutabilirim?”


“Unutamazsın. Korkunçtum. Ama şimdi, ne yaptığını bilen biri olarak
düşünüyordum da, o zaman orada sana her şeyi vermiş olmam gerekirdi.”
G

“Bir eşe ve çocuklara sahip olmanın çok pahalıya geliyor olduğunu an­
ladığın için mi?” diye sordu Charity, kocaman gülümseyerek.
“Hayır, sen paha biçilemez olduğun için. Bunu artık tüm kalbimle bili­
yorum. Yıllarca seni izlemek, seninle birlikte büyümek, seni sevmek, sade­
p

ce aşkımı güçlendirdi. Sonsuza dek hayatımda olman için her şeyimi veri­
ita

rim.” Rocco karısının yanağım tuttu ve başını eğerek, dudaklarını öptü.


“Eğer sana sahip olmasaydım, elimdeki hiçbir şeyin kıymeti kalmazdı.”
K

Charity tüm sevgisiyle kocasına baktı. “Bana sahipsin. Sonsuza kadar.”

You might also like