Professional Documents
Culture Documents
Çocuk Şehri̇ Dergi̇si̇ Sayi 6 Di̇ji̇tal & Ücretsi̇z
Çocuk Şehri̇ Dergi̇si̇ Sayi 6 Di̇ji̇tal & Ücretsi̇z
Çocuk Şehri̇ Dergi̇si̇ Sayi 6 Di̇ji̇tal & Ücretsi̇z
Merhaba,
Dergimiz Çocuk Şehri, okurlarıyla artık dijital platformda buluşacak. Matbu bir
esere ulaşma zorluklarını düşününce günümüz teknolojisinin imkânlarından fay-
dalanarak daha çok okura ulaşma düşüncesiyle e-dergi formatına geçtik. Yurt içi ve
yurt dışı tüm lokasyonlardan dergimizi soran okurlara, böylece daha kolay ulaşma-
yı temenni ediyoruz. Üstelik tamamen ücretsiz! Çocuk Şehri’ni neşretmeye başlar-
ken “gelir” elde edelim gibi bir derdimiz yoktu, şimdi olduğu gibi! Günümüz der-
giciliğinin popüler kaygılarına teslim olmamak ve çalışmamızın sürdürülebilirliği-
ni tesis ederken de verilen emeğin en büyük hak karşılığı olan okura ulaşmayı daha
fazla sağlayabilmek namına böyle bir karar aldık Felah Yayıncılık olarak. Umarız ki
hayırlı niyetimiz hayırlı akıbetlere yol alır…
Bu sayıda ise gündemimiz “ev”. Evi sadece mekânsal bir yapı olarak değil toplum-
sal bir karşılık olarak yorumluyoruz. Evin fiziksel yapısı, onu dışarıya ait kılarken
içinde yaşayan canlılarla birlikte ev bir yuvaya dönüşür. Biz ise eve dair yorumla-
rımızı biraz daha geniş tuttuk. Ve evi ontolojik bir kavram olarak ele aldık. Evi, bir
çocuk için imgesel anlamlarıyla düşündük ve evin ontolojik değerini yazdık. Belki
de bu yüzden evden kaçanları da konuşmak zorunda kaldık. Çünkü evden kaçışın
varoluşla ilgilisi, tahmin edildiğinden büyük!
Evi konuştuğumuz kadar evsizleri de konuşmayı bir zaruriyet bildik; çünkü evin
“ne olmadığını” da düşünmemizi sağladı evsizler.
Dosyamızı yine birkaç farklı yazara ait çocuk kitabıyla desteklemeye çalıştık.
Reklam ve İletişim
Yönetim Yeri Her hakkı mahfuzdur.Yazıların
MUSTAFA ÖNDER KAHYAOĞLU
Kuleli Mahallesi fikrî mülkiyeti yazara,
Papatyalı Sokak No: 7/2-1 telif hakları Felah Yayıncılık’a
FELAH aittir. Kaynak gösterilerek
Üsküdar/İstanbul YAPIM “kısmi” alıntı yapılabilir.
PK: 34684 Reklamlar, reklam
verenlerin sorumluluğundadır.
SAYI 6
DOĞURDUĞUNUZ DEĞİL
TASARLADIĞINIZ ÇOCUKLAR 17
42 48
55
Viktorya Dönemi Çocuk Edebiyatında Kolonyalizm
Dahi Bebek Türk Müziği Serisi
CEMİL MERİÇ’İN 60 Çocuğa Adanmış Konuşmalar
ÇOCUK EDEBİYATI
YAZILARI
60 Peygamberimizin Çocuklarla Oynadığı Oyunlar
56
61 Niçin Büyüyelim?
62 Bir Aydınlanma Projesi: Çocuğa Hak Aramak
TERCÜME
Çocuklarının evden kaçması her an- Sörf tahtamı, çantamı, çekmeceden ace-
ne-baba için endişe verici bir durumdur. leyle bazı elbiseleri aldım ve öfkeyle
Olurda bir gün çocuğunuz evden kaçar- yola çıktım. Birkaç dakika içinde annem
sa işte bilmeniz gerekenler: arabayla peşimden geldi. Yanımda ara-
ba sürerken pencereyi açtı, arabaya bin-
Yazarın notu- bu yazıda, çocukların ev- mem ve eve dönmem için yalvarıyordu.
den kaçma nedenlerinden bazıları ele Yeni keşfettiğim bu gücün zevkini çıkar-
alınmaktadır. Problem çözme becerile- tarak, haklıydım ve hakkım olan tavrı
rindeki yetersizlik nedeniyle çocukları gösterdiğim için ödüllendirilmiş hisse-
evden ayrılan ebeveynlere tavsiye niteli- diyordum; bu yüzden onun yalvarışla-
ğindedir. İstismar veya ihmal nedeniyle rını görmezden geldim. Sağ tarafımdaki
evden kaçan çocukların sorunlarını ele bir sokak arası bana mükemmel bir ka-
almaz. çış sağladı. Ben ara sokağa dönüp hız-
la oradan uzaklaşırken annem gözden
14 yaşındayken evden kaçtım. Sevgi
kayboluşumu gözyaşları ve yalvaran
dolu ebeveynlerle zengin bir mahallede
bakışlarla izlemekten başka bir şey ya-
büyüdüm. Ancak, bu sevecen ebeveyn-
pamadı ve zafer benimdi.
lerden nefret ediyordum; çünkü 14 ya-
şında her şeye fazlasıyla sahip olmasına Bankamatik kartımda sadece 40 dolarım
rağmen her isteğine sınırsız özgürlük olduğu, gidebileceğim ve beni ispiyon-
tanımayan ebeveynleri hangi çocuk se- lamayacak kimsenin olmadığı gerçeği o
ver? an beni endişelendirmiyordu. Bir sonra-
ki adımı düşünmüyordum. Önemli olan
Küçük birtakım ev işlerini yapmamı mı
tek şey şu andı. Benim duygularım.Be-
istediler, televizyonu kapat mı dediler
nim hayatım.Ben…
yahut şu an hatırlamadığım bunlara
benzer küçük bir istekten dolayı öfke- Ailemin ilk bakacağı yer olan sahile git-
lendim, anneme döndüm ve ona çok mektense akıllıca davranıp (yahut ben
kaba bir isimle seslendim. Bunun üzeri- öyle olduğunu düşünüyordum) ters
ne babam aşırı sinirli bir tepki gösterdi. yönde bir otobüse binerek bir arkada-
Ben de mantıksız ve anlamsız bir öfkeyle şın evine doğru yola çıktım. Birkaç saat
evden kaçtım. Bu olay benim terbiyesiz- sonra duygularım duruldu. Ankesörlü
liğimden kaynaklanmıştı; ama nedense bir telefondan evi aradım.
kendimi kurban gibi hissetmiştim. Ba-
bam nasıl bana öfkeyle bağırabilirdi?
Telefonu kapatmadan önce sadece iki Bazen de bir ebeveynin davranışları ezi-
cümle söyledim. Güvendeyim. Bu gece ci, otoriter ve baskıcı bir noktaya ulaş-
eve gelmiyorum. tığında, çocuk hayatında herhangi bir
güce sahip olmanın tek yolunun kaç-
Neden Çocuklar Evden Kaçıyor? mak olduğu düşüncesine kapılır.
Bazen bir çocuk son derece duygusalla- Çocuğunuz Kaçmak Üzereyse Ne Yap-
şır gerçek olaya karşı çoğunlukla oran- malı?
tısız tepki gösterir devamında kavga
etmek veya kaçmak için bir ihtiyaç his- Bir ebeveynin bir kızgınlığın tırman-
seder. Kavganın kötü biteceği gerçeği dığını fark ettiğinde yapabileceği en
göz önüne alındığında, kaçma fikri daha önemli şey kavgayı sonlandırmaktır ve
çekici gelir. bunu çeşitli şekillerde yapılabilir:
Kaçmak, ailelerimizin içinde bulundu- ğini fark ettiğini ve odama gidip ağladı-
ğu sorunları çözmez, çözmeyecek ve çö- ğını söylediğini hatırlıyorum. O zaman
zemez. Çoğu zaman çocuklarımız bunu benim için fazla bir şey ifade etmedi bu.
kavramakta zorlanırlar. Anlayabilmele- Ancak yine de annemin bu söylediğini-
ri içinyararlı ve öğretici yollara başvur- hiç unutmadım.
malıyız. Ayrıca her mücadelenin veya
kavganın gerçekten buna değip değme- Bir ebeveyn olarak kaçan hiçbir çocu-
yeceğini tespit etmek gerekir. ğun, onları çok seven anne-babalarının
kalbinde ve zihninde oluşturdukları
Peki, Benim Kaçışım Nasıl Sonlandı? acı, korku ve sıkıntının farkında olma-
masına seviniyorum. Bu çocuklar olay-
Benim kaçış olayım benzer öfke nöbet- ları sadece kendi bakış açısıyla görür
lerinin sona ereceği şekilde sonlandı. ve bu normaldir. Bu gelişim açısından
Herkesin duygularının yatıştığını his- uygundur. Bu nedenle, bir çocuk veya
settiğimde eve döndüm. Kimse fazla bir yetişkin gibi davranma seçeneği ve-
bir şey söylemedi. Sorguya çekilmedim. rildiğinde, biz yetişkinlerin daima daha
Sorunu çözmedik. Belki “bunu bir daha olgun bir insan olmayı ve olayı doğru
asla yapma” diye uyarılmış olabilirim. şekilde anlamayı tercih etmesi gerekir.
Ancak uzun zaman geçtiği için olayın Durumu tam anlayamamış olmak ise
geri kalan kısmını hatırlamıyorum. Ai- ağır ve riskli sonuçlar doğurabilir.
lem her zaman kaçışımı anlatır; ama dö-
nüşümden bahsetmezler. Dr. Justin Coulson | The Kidspot
|What Can Parents Do When Children
Olaydan birkaç gün sonra annem bana, Run Away| 27 October 2014
babamın öfkeli davranışı ve benim ev-
den kaçmamın ardından öfkesinin böyle
potansiyel zarar verebilecek hâle geldi-
The Children’s Society adlı yardım ku- ve evden kaçmanın birbiriyle yakından
rumu, öğretmenlerin daha iyi eğitilmesi ilişkili olduğunu belirtiyor.” Araştırma-
gerektiği çağrısında bulunuyor. Kurum, mıza göre, evden kaçan çocukların üçte
böylelikle evden kaçma riski taşıyan ço- biri aynı zamanda okulda da problem
cukları belirlemede ve önleyici tedbirler yaşan çocuklar oluyor. Mutsuzlar, mü-
almada öğretmenlerin yardımcı olabile- cadele içindeler ve muhtemelen düzen-
cekleri görüşündeler. li olarak derslere katılmıyorlar. Her yıl
kaybolan yüz bin çocuğun beşte biri öğ-
Emma, evden kaçmaya başladığında henüz renme güçlüğü çekiyor,” diyor.
13 yaşındaydı. Evde çeşitli sorunlar yaşı-
yordu ve bu konuda konuşabileceği kimseyi Ramsay, “Bir genç bir şeylerle başa çıka-
tanımıyordu. İlk başta görüştüğü bir gencin mazsa, tepkisi bazen olaydan uzaklaş-
evinde kaldı, ancak daha sonra onu alkol, mak, kaçmaktır. Ancak kendilerini gün-
uyuşturucu ve cinsellikle tanıştıran yaşça lük toplumsal akıştan ve hizmetlerden
daha büyük erkekler işin içine girdi. Bazı soyutlamak bazı şeylerin yanlış gitmeye
zamanlar sokaklarda uyudu, bu da onu is- başladığını göstergesidir.Bu da onları
tismara karşı korumasız hâle getirdi. tehlikeli durumlarla, yanlış insanlarla
karşı karşıya getiriyor. Kimse nerede
The Children’s Society, her yıl yüz bin olduklarını bilmiyor. Bu gençlerin çoğu
çocuğun evden kaçtığını tahmin ediyor. düzenli bir ev yaşantısına hiç sahip ol-
Birçoğu aile içi anlaşmazlıklar, ihmal mamış. Kaçakların üçte ikisi polise ka-
veya tacizden kaçıyor. Yardım kurumu- yıp olarak bildirilmiyor bile…” diyor.
nun Make Runaways Safe raporuna
göre, bu çocukların dörtte biri ebevey- Emma (gerçek adı değil), okulunun
nleri veya bakıcıları tarafından evden onun kaçışına karşı gösterdiği yaklaşımı
atılıyor. eleştiriyor. Ona karşı olan tutumlarını
“ceza” olarak tanımlıyor. Okula her geri
Okullar ise savunmasız çocukları ko- döndüğünde, günlerce gözetim altında
rumada en ön safta yer alıyor. Üzgün, sessizce bir köşede kendi başına oturttu-
stres altında olan veya sık sık okula gel- rulduğunu söylüyor.
meyen çocukları tespit etmede başlıca
görev ise öğretmenlere düşüyor. Evden Bu yılın başlarında, Çocuk İstismarı ve
kaçanların çoğuda bu çocuklar oluyor. Çevrimiçi Koruma Merkezi, kaçak ço-
cukların özellikle cinsel istismara veya
The Children’s Society’nin politika so- cinsel istismar amacıyla onları kandır-
rumlusu Susie Ramsay, okulu ekmenin maya yönelik eylemlere karşı savun-
masız olduğunu belirten Out of Mindt, ile görüş alışverişi yapabilecek şekilde
Out of Sight adlı bir çalışma raporu ya- politikanın yenilenmesini talep ediyor.
yınladı.
Lancashire’daki Children’s Society’nin
The Children’s Society, öğretmenlerin Sokak Güvenli projesinin hizmet ko-
risk altındaki çocukları belirleyebilme- ordinatörü Stela Stansfield, “Okulların
leri ve önleyici tedbirler alabilmeleri itibarlarını korumak istedikleri için bu
için daha fazla eğitim almaları çağrısın- kaçışları rapor etmiyorlar. Biz, her za-
da bulunuyor.Ramsay, eğitimden ve ko- man okulları gençlerle ilgilenmiş olan
runmadan yoksun kalan kaçak çocuklar kurumlarla birlikte çalışmaya veya o
için uygun rehberlik programlar mev- kurumları okullarla birlikte çalışmaları
cut ve tüm profesyonellerin ne yapması yönünde teşvik etmeye çalışıyoruz. An-
gerektiği net bir şekilde belli fakat tam cak, bazı okullar öğrencilerinin kaçtığını
olarak uygulanmıyor ve bu konuda eği- veya çeşitli sorunlara bulaştıklarını ka-
tim de yeterli değil, diyor. bul ederlerse sorunlu bir okul olarak eti-
ketlenmekten korkuyorlar.” diyor.
Okullar, polisler ve bakımevleri hepsi de
evden kaçan çocuklarla ilgili bilgi topla- “Aslında bu sorumluluk sadece okula
makla yükümlüdür; ancak genellikle bu yüklenmemeli; ama sorunu kabul et-
bilgileri etkin ve düzgün bir şekilde ara- tikleri takdirde kötü bir üne sahip ola-
larında paylaşmada sorun yaşıyorlar. caklarından endişe ediyorlar.” diye de
Ramsay, bu hizmet kurumlarına evden belirtiyor.
kaçan bir çocuğa dair kendilerinehaber
ulaştığında, otomatik olarak birbirleri
Elimde bir fincan kahve, sokulmuşum da oyun oynamayı terk etmeyen ve ço-
caddeye bakan penceremin ucuna... Dı- cukluğuna sadık kalan genç ihtiyarlar
şarısı çocuk sesleriyle dolu. Kendilerini gibi…
oyunlarına kaptıran çocukları izlemek
nedense bana çok huzur veriyor. Onla- Geleneksel oyunlardaki bu kültür geçişi
rın gerçek dünyadan yalıtılmış oyunla- beni her zaman düşündürmüştür. Nasıl
rındaki içtenlikleri, ciddiyetleri ve tat- oluyor da bu oyunlar, kuşaklar arası bir
minleri büyüdükçe kaybedilen sırlarla iletişim imkânı sunuyor? Nasıl bir kod-
kaplı. Sahi neden büyüdükçe oyun oy- lamaları var ki çağları aşıyor, mekânları
namayı bırakırız? aşıyor ve koskoca bir kültür mirası hâ-
line geliyor? Rahmetli dedem oynadığı
Derken, rahmetli dedemi anımsadım. oyunların benzerlerinin çok uzak di-
Ne zaman köye gitsek bizimle oyunlar yarlarda da oynandığını hatta çok eski
oynardı. Yaşlıyım deyip mazeret üret- çağlardan beri oynanageldiğini bilseydi
mez bizimle çocuk olur, bizimle çocuk- şaşırmazdı bence. Bana hemen insanlık
laşırdı. Akşam olup eve çekilince de ye- tarihinde savaş ve ticaretin nasıl bir kül-
meğin ardından içilen kahve ve çaylar türü başka ülkelere taşıdığını örnek ve-
hep dedemin anlattığı eğlenceli ve ilginç rirdi. Çok akıllıydı dedem çok.
hikâyelerin azığı olurdu. Bu kadar çok
şeyi nasıl bildiğine şaşırdığımı hatırlı- Ama rahmetli dedem yaşasaydı dijital
yorum. Bazen de komşuları eve davet oyunlara şaşırabilirdi. Bir ekranın ardın-
eder, onları bu güzel hikâyelere ortak dan başka bir gerçekliğe olan teslimiye-
ederdi. Hatta taş, sopa ve kemiklerle timize hayret ederdi. Sanal dünyanın
oyunlar oynarlardı. Bir keresinde köyde sanal oyunlarındaki insanı hapseden
bir düğün olmuştu ve benim tıpkı yaşa- büyüsü karşısında korkardı belki de.
dığım şehirde gittiğim tiyatroyu andı- Hayatında hiç canlı bir inek görmemiş;
ran bir oyun sergilemişlerdi. Ertesi gün ama bilgisayardaki oyunda çiftlikler
köyün çocuklarını toplayıp aynı oyunu kurup inek besleyen çocuklara gülerdi.
taklit etmeye çalışmıştık… Bana sıradan gelen bu durum, dedemi
bir hayli düşündürebilirdi.
Şimdi pencereden izlediğim bu çocuklar
da muhtemelen kurdukları her oyunu, Oyun şüphesiz çok farklı anlam katman-
büyüklerinden öğrendi ve öğrendikleri larına sahip. Çok farklı yönüyle ele alıp
oyunlara hep sadık kalacaklar. Yahut değerlendirdiğimiz oyunun eski kül-
ben öyle düşünüyor veya temenni edi- tür ve inançlarda ritüel ve sembollerin
yorum. Onların da tıpkı dedem gibi karşılığı olduğunu öğrenmek de bugün
olacaklarını umut ediyorum. Yaşlanıp beni şaşırtan bir bulgu. Muhtemelen
Bir çocuk için ev nedir, ne anlama Gelişim seyrine göz atacak olursak
gelir? 0-2 yaş döneminde anne ile çocuk
yapışıktır. Etle tırnak gibidir. Çocuk,
Çocuğun dünyasında ev “güven”dir. annesinin bir organı gibi, uzantısı
Çocuk psikolojisinin en önemli özelliği gibidir. Bu dönemde çocuk sürekli
nedir diye merak edenler için hemen anneyle birlikte olmak ister. 3 yaşla
söyleyeyim, çocuklar kendilerini hep birlikte çocuk, anneden bağımsız bir
güvende hissetmek isterler. Günlük varlık olduğunu anlamaya başlar. Önce
hayatlarında, hastalandıklarında, evde anneye olan tutkuyla bağlılıkta azalma
birisi rahatsızlandığında, aileden birisi devreye girer. Ardından okul çağıyla
öldüğünde, anne baba ayrıldığında, birlikte sosyalleşme süreci yapılanır ve
evden cenaze çıktığında… Listeyi ev dışındaki hayatlar ilgisini çekmeye
uzatmak mümkün. Şartlar ne olursa başlar. Ergenlikle birlikte evden daha
olsun çocuk kendisini hep güvende fazla güvende hissedeceği alanlar
hissetmek ister. belirir...
Peki, anne ve baba evi nasıl yorum- Günümüzde eskiye nazaran nasıl bir
luyor? ev ortamı, aile yapısı var?
evde hiç rahat edecek yeri kalmamıştır. Nilü, aşk acısı çekmektedir. Üstelik
annesi “kuyruğunu bırakmak zorunda kalabilirsin” dediğinden beri endişelerle
yaşamaktadır; çünkü kuyruğunu çok sevmektedir. Yakında bir kardeşinin olacağını
öğrenen Çiçi ise yeni kardeş fikrinden hiç hoşnut değildir. Ev, yaşanılası bir yer
olmaktan çıkmıştır bu üç kafadar için. Sorunların üstesinden gelmek yerine gayet
çocuksu bir dürtüyle evden kaçma fikrinin en kesin çözüm olacağını düşünüp
yollara koyulurlar...
Bir kaçış öyküsü olduğu kadar bir yolculuk öyküsüdür anlatılan. Yol boyu
sürprizler, yeni tecrübeler ve heyecanlarla dönülür eve. Yenilenmiş, farklılaşmış ve
daha da büyümüş olarak…
Senin ilk oluş yerin ana rahmindi. Burada vücut başlardık, bitiremeyince üç noktaya
buluyordun gün gün. Göklerden müjdeyle gelen sığınırdık. Bu da yetmez, dipnotlar
bir mucizeydin. Sen bilmezdin; ama senin ilk şerhler düşerdik sayfa köşelerine. Oysa
evin orasıydı. Hayat başlamıştı. Büyüyordun. sen bir şiirdin tüm anlatışları susturan,
Varlığını yalnız ben hissediyordum. Başlamış sözü özetleyen ve kavrayışı netleştiren;
ve devam edecek bir yaşantının ilk zeminiydi anlamı hafifleten bir kolaylıktın. Bir
içim. Sen orada, ben dışarıda varlığa dair yeni şiirdi varlığın ve sen evini arıyordun o
tecrübeler ediniyorduk. dizelerde.
Biz düz yazı idik. Cümlelerimiz sıralı sıralıydı. Senin ellerinden tutmak için açıldı
Konuşma çizgileri olurdu başında. Başladı sonra kollarım. Yürüyordun artık.
mı bitmezdi, uzundu kelimelerimiz. Sayfalar Yeryüzünü adımlamaya, bir “hareket
dolusuydu bildiklerimiz. Doğrularımız sayfa- felsefesine” sahip olmaya başlıyordun.
lardan da taşardı. Noktadan sonra büyük harfle Kendi varlığını da fark ediyordun artık
KELEŞ OSMAN
Söze direkt olarak şu şekilde bir soru çoğu zaman kendi ebeveynlerinin
sorarak başlamak istiyorum: Değişen, düşünce tarzını benimsemiyorlar, be-
ev düzeni midir yoksa anne ve babaların
nimsemek istemiyorlar.
değişen ve gelişen düşünce yapısının
ortaya çıkardığı genel bir yansıma mıdır? Bir önceki neslin yaşadığı zamanlarda
Burada önemli olan ve cevaplanması
aileler daha büyük daha kalabalık ve
gereken ana konu bu olsa gerek. Çünkü
günümüzde yaşayan taze ebeveynler, birlikte yaşam tarzını benimsiyordu.
Bu durum, evlenen ve evlerini kurmak
Evi konuştuğun zaman evsizliği de bir çocuk etrafına korku salar elbette.
konuşacaksın arkadaş. Başka yerleri ev Sen o korkuları azaltmak için ne yaptın,
edinmişleri de. Kendi evine, odasına bir durup düşüneceksin...
sığamayıp başka mekânlarda yaşamaya
çalışanları da hatırlayacaksın. Evin ne Yaşar Kemal diye bir yazar var,
kadar iyi bir yer olduğunu, sıcacık, herkes tanır onu. Herkesi ilgilendiren,
güvenli ve huzur dolu olduğunu insanlığın damarına dokunan yazıları
anlatırken bunların hiçbirini bulamadığı yazarsan seni herkes tanır. Ben de onu
için evinden kaçanları da konuşacaksın. ilk kez bir gazetede tanıdım. Ekmek
Bir macera için değil bir yere ait sardığımız gazetelerden birinde
olmayı insan olmakla eş tuttukları için dikkatimi çekti, “çocuklar insandır”
gidenlerin isimlerini de sayacaksın. diyordu. Bir de bizler için kitap
yazıyormuş. Çukurovalıymış. Ben arzın
Herkes evine çekildikten sonra çukurunda o da ovanın çukurunda,
sokakta kalanları da anlatacaksın diye güldüğümü hatırlıyorum kendi
o kocaman edebiyat kitaplarında. kendime. Yazdıklarını epey bir merak
Instagram’da takipçi sayımı düşürür etmeye başlayınca sahafları dolandım.
diye çekinmeyeceksin. Bir sokak Tezgâhlara yanaştım ve Yaşar Kemal
çocuğu gördüğünde cüzzamlı gibi ismini aradım. “filler sultanı ile kırmızı
kaçmayacaksın. Ama sen de haklısın sakallı topal karınca” diye bir kitabın
onu görünce korkmaktan! Korkuları üstünde ismi vardı. Aslında bu kadar
yüzünden evini terk eden, korkusuzluğu uzun başlığı okuyacak zamanım bile
öğrenemezse yaşayamayacağını anlayan yoktu, ne kadar hızlı okuduğuma ben
bile hayret ettiydim o an.
Kitabı çaldım. Hayatımda ilk
kez bir kitabı çaldım. Ekmek,
su, yemek, odun ve sigara
çalmışlığım çoktur; ama kitap
hiç çalmadıydım.
Bir vakit sonra ilginç bir ağaç görür ve ağaca yaklaşır. Bu ağacın ilginçliği içindeki
oyuncak dükkânından geliyordur. Nuh Arpasuyu kuklalarla dolu, her şeyin hareket
ettiği bu büyülü oyuncak dükkânının sahibi yaşlı adamla tanışır. Koyulaşan sohbet
yaşlı adama anılarını, Nuh’a da kaçış nedenini hatırlatır.
“Dünyayı dolaşıp büyük maceralar yaşamak için evden kaçtım.” itirafıyla Nuh’un
kaçış sebebini öğreniriz. Anlaşılan Nuh, kaçışı bir deneyim olarak yaşamak ve
tatmak istemektedir. Evde ona kötü davranan ne annesi vardır ne de babası. Çocukça
bir taleple sınırlarını öğrenmek istemiştir sadece. Ne kadar uzaklaşabileceğini, tek
başına yaşamanın keyfini ve yeterince büyüyüp büyümediğini merak etmiştir.
Yazar John Boyne, çocukların gerçeklere yaklaşımını oldukça çocuksu bir anlatımla
sunuyor. Nuh bencilce davranmış gibi görünüyor; ama gerçekle mücadele
edebilmek için gerçekten kaçmayı düşünmesi anlaşılır bir durumdur. Gitmenin
kendisinin bir terapi olduğunu düşünen pek çok büyük vardır ve Nuh büyümek
için acele etmiştir belki de.
DAĞIN BU YÜZÜ
Yazar Jean, küçük bir çocukken evden kaçmak üzereyken annesine yakalandığını anlatır.
Annesinin kendisini kararından döndüreceğini sanır. Annesi ise ilginç bir şekilde kızının
diş fırçasını alıp almadığını kontrol eder, ihtiyaç duyabileceği diğer şeyleri kontrol eder
ve kızını tatlılıkla uğurlar. Bunu beklemiyordur. Gidişinin ardından Jean bir saat sonra
eve döner.
Jean, benzer bir kaçış öyküsünü büyüyüp anne olduğunda kızında da yaşar. Kızı da
tıpkı bir zamanlar annesinin yaptığı gibi kaçmak istemiştir. Jean de tıpkı annesi gibi
davranmıştır kızına. Ve mutlu son: Jean’ın kızı da eve döner.
Her çocuğun dönem dönem uzaklaşma ihtiyacı olduğunu anlamakla her gitmek fikrini,
korkunç bir kaçış senaryosuna çevirmemiş oluruz. Evet, bazen gerçekten mutsuzluktan
kaçar çocuklar bazen kendi büyüttükleri sorunlardan. Bazen önemsenmek isterler bazen
başka hayatları önemsemeyi. Bazen ne kadar büyüdüklerini ispatlamak isterler bazen de
gidip geri gelebilmenin rahatlığını yaşamak isterler. Zaman zaman uzaklaşabilmenin,
bulunduğun yere daha iyi bakmayı sağlayacağı da kesindir…
Sam’in cesaretini fazla abartılı mı bulduk? Ama “her şeye rağmen burada kalmak” çok
daha büyük cesaret istemez mi?
Çocuklara bir şeyler öğretilirken kullanılan çok fazla eğitim metodu vardır. Ve bir
o kadar da eğitim materyali bulunur. Ama ben en çok doğadan aldığım ilhamla
öğretmeyi seviyorum. Çünkü doğa bana Allah’ı hatırlatıyor.
Doğadan öğreneceğimiz pek çok şey var. Öğrenebilmenin ilk kuralı ise içinde
yaşayan her türlü varlığı sevmektir. Çünkü sevmediğimiz bir şeyi hissedemeyiz.
Hissedemezsek öğrenmemiz de zorlaşır.
Örneğin ben kuş seslerini çok severim. Dinlendirici bir özelliği vardır kuş seslerinin.
Bolca kuş sesi dinleyip o sesleri hissettiğimde eğlendirici bir yanı olduğunu da
keşfettim. Bunu bana, kuşların kendisi anlattı. Ve tüm çocuklarla paylaşabilmem
için şiir yazmam gerektiğini söylediler. Ben de masama oturdum, kitapları
karıştırdım. Kitaplarda kuş seslerine dair ipuçları buldum. Ve sizler için eğlenceli
şiirler hazırladım. Şiirleri takip ederken notları okumayı unutmayın lütfen.
Şiirleri okumadan önce derin bir nefes alıp kuşların seslerini hayal edin. Hayalinizde
bir kuş belirsin. Sonra ellerinizi masayayahut ayaklarınızı yere vurarak şiirdeki
seslere eşlik edin...
En Güzel Şarkım
Alaca Baykuş
Kızkuşu
Piivitpiiviiit
Sesini duydum
Piiviiitpiviiit
Bu bir kızkuşu
GİZLİ BAHÇE
¹ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme gereğince 18 yaşına kadar her
birey çocuk sayılır. Yıllar sonra Bob Franklin yazdığı kitabında 0-18 yaş aralığının tamamını “yetişkin olmayan” şeklinde negatif bir tanımla
tasnif edilmesini eleştirmiştir.
² Hatta Deker 19. yüzyılda çocukluğun modernleşmenin ve ilerlemenin sembolü olarak görüldüğünü yazar. “Dekker, R. (2000) Childhood,
Memory and Autobiography in Holland From the Golden Age to Romanticism.Aktaran AKBAŞ&TOPÇUOĞLU”.
³ Philiple Aries ünlü eseri Centuries of Childhood’da (Çağlar Boyunca Çocukluk) çocukluğun 17.yüzyıl öncesinde ayrı bir kategori olarak
Batı toplumlarında görülmediğini, endüstriyel ilerlemeye bağlı olarak değişen aile yapısına bağlı olarak çocukluğun görünür olduğunu
iddia etmiştir. Aries’in çalışması aldığı eleştirilere rağmen çocukluğun toplumsal bir kurgu olduğu, evrensel olmadığı tezini geçerli
kılmıştır.
EBRU TOSLAK
Köylerden şehirlere göçmenin moda olduğu vakitlerdi; ama biz tam tersi şehirden, daha önce
adını hiç duymadığımız bir kasabaya taşınmıştık. Babamın işi sebebiyle tek bir tanıdığımızın
bile olmadığı o küçük yere gitmiştik. Gideceğimiz kasabada hiç lokanta yoktu ve babamın
bir ahbabı, eğer orada bir lokanta açarsak zengin olacağımızı söyleyerek babamı bu göçe
inandırmıştı. Heyecanlıydık. O insanların karınları acıktıklarında masaya oturup siparişini
bekleme zevkini ilk biz tattıracaktık. Büyük bir umutla para kazanmayı bekliyorduk.
Daha yedi yaşında okumayı yeni yeni öğrenen benim içinse tek problem çok sevdiğim
okulumdan, öğretmenimden ayrılmaktı. Öğretmenim, annemin de ilkokul öğretmeniydi ve
beni torunum diye severdi. “Çocuğu her gün otobüsle gönderseniz” diye rica etti; ama yarım
saatlik o mesafeyi tek başıma gelip gidemeyeceğim de belliydi.
Babam gece gündüz çalışıp lokantayı açtı, evi taşıdık ve sırf eve daha yakın diye istemediğim
bir okula kaydedildim. Okula gittiğimiz, yeni öğretmenimle tanıştığımız o ilk gün yıllardır
zihnimdedir. Öğretmenler odasındaydık. Bir sobanın başındaydık ve öğretmenimin elinde
sigara vardı. Sigara içen öğretmen ve sobalı okul! Bu ikisi yaşadığım ilk şaşkınlık olmuştu.
Okulda uzun bir süre konuşma şeklimden dolayı öğrenciler benimle dalga geçti, “şehirli
kız” diyerek aşağılanıyordum. Annem de çok yalnızdı. Tek odak noktamız lokanta ve
müşterilerdi…
Yarış yaparak çıktığımız tahta merdivenleri, ne zaman gitsek çıtır çıtır yanan sobasını,
çocukların ter kokusuyla kitapların kokusunun birleşimiyle küçücük salonunda yayılan
o kokuyu ve ciltli kitapları hep özleyeceğim. Şimdi kendi evimde, çocuklarımı gölgesinde
büyüttüğüm bir kütüphanem var. İçinde kitapların çok olduğu bir evim var. Belki o
kütüphane hayatımda olmasaydı ben kitapları böyle sevemeyecektim. Kim bilir?