Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 38

Arkeoloji’de Ritüel ve Toplum TAS 5 (2019) 77–110

Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek:


Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı
Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Özet
Tartışmaya açık olmayan biçimde ölülerin gömülmesi ilk olarak Orta Paleolitik dönemde
Levant bölgesinde Homo sapiens ve Avrupa’da Homo neanderthalensis tarafından uygulan-
mıştır. Ölülerin gömülmesi, Son Buzul Çağı’nın zorlu koşullarına tekabül eden Üst
Paleolitik dönemde nispeten daha belirgin bir hale gelmiş; daha sonra, Güneybatı
Asya’nın Epipaleolitik ve Neolitik dönemlerinde gerçekleşen yerleşiklik ve tarım ekono-
misine geçiş sürecinde gittikçe daha görünür ve karmaşık bir eylem haline gelerek, sosyal
ve bilişsel faaliyetlerimize ışık tutan en ilginç davranış biçimlerinden biri olmuştur. Bu
çalışmada, ölü gömme eylemlerinin en erken örneklerine ilişkin veriler sistemli bir biçim-
de ele alınacak ve bu eylemin anlam ve işlevi üzerine çeşitli bakış açıları değerlendirile-
cektir.
Anahtar Kelimeler: Paleolitik; ölü gömme; ritüel

Abstract
The oldest undisputed acts of burial were practiced during the Middle Paleolithic period,
by Homo sapiens in the Levant and Homo neanderthalensis in Europe. Burials become rela-
tively more prominent in the Upper Paleolithic, corresponding to the harsh conditions of
the Last Glacial Period; later, during the transition to sedentism and agricultural econo-
mies in the Epipaleolithic and Neolithic of Southwest Asia, mortuary activity becomes
increasingly more visible and complex, reflecting the social and cognitive development of
our species. This study attempts to provide an understanding of the emergence and
social significance of mortuary rituals through an evaluation of the earliest evidence of
burials.
Keywords: Palaeolithic; burial; ritual

Giriş
İnsan topluluklarında, ölüme verilen reaksiyonun karmaşık sembolik eylemler eşliğinde düzen-
lenmesi, kültürel davranışın temelindeki en önemli olgulardan biridir. Türümüz, diğer hiçbir
canlıyla karşılaştırılamayacak ölçüde zaman ve işgücünü ölüm sonrası gerçekleştirdiği karmaşık
78 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

ritüeller için harcamaktadır. Günümüz toplumlarında ölüler genellikle gömülmektedir; ancak,


çeşitli kültürel farklılıklar ve inanışlar çerçevesinde, ölünün bedenine, yakma, mumyalama,
doğaya bırakma, parçalama gibi bir çok farklı uygulama yapılabilmekte, ölüler tekil veya çoğul
halde gömülebilmekte, gömü yerleri yerleşim alanları içinde veya dışında olabilmektedir.
Antropolojiye kapalı geleneksel arkeoloji literatüründe bu tip davranışlar “inanç” sistemlerinin
dikte ettiği uygulamalar olarak görülmekte, ve bu inançlar genellikle “irrasyonel” kabul edildi-
ğinden, temelinde yatan bilişsel ve sosyal altyapıyla ilgilenilmemektedir. Oysa, kültürel antropo-
loglara göre “inanç” herhangi bir “şeye” inanmaya indirgenebilecek bir olgu olmadığı gibi, “ritü-
el” de bir inancın bize dikte ettiği “tuhaf” davranışlar bütünü değildir. Özellikle ölüm sonrası
gerçekleşen eylemler, aynı dil, sanat ve diğer tüm sembolik eylemlerimizde olduğu gibi dünyayı,
sosyal düzeni ve bunun içindeki yerimizi anlama ve anlamlandırma çabasının bir ürünüdür
(Hertz 1960; Binford 1971; Huntington ve Metcalf 1979). Diğer bir deyişle, ölünün bedeninin
simgesel varlığı aracılığıyla kim olduğumuzu, kimlerle beraber olduğumuzu, diğer varlıklarla iliş-
kimizi, nasıl yaşamamız gerektiğini, ölümün yaşamla ilişkisini ve genel anlamda yaşamın anla-
mını mekansallaştırarak müzakere ederiz.
Bu çerçevede, ölünün bedenine yapılan işlemler, bunun gerçekleştiği yerlerin özellikleri, ölü-
lerle beraber bulunan nesneler ve bu sırada gerçekleşen yemek tüketimi ve diğer sembolik faali-
yetlerin doğasını anlamak, insanın çeşitli kültürel bağlamlardaki dünya algısını, sosyal yapısını
ve sembolik davranışının temellerini anlamak açısından çok önemlidir. Nitekim, insanın evri-
minde ölümün özel eylemler gerektiren sıra dışı bir durum olarak algılanmasının ortaya çıkışı ve
gelişimi, türümüzün bilişsel ve sosyal gelişimiyle ilgilenen birçok araştırmacının uzun yıllardır
üzerinde çalıştığı en ilginç konulardan biridir (Kuijt 1996; Taylor 2002; Pettitt 2011; Zilhão
2016; d’Errico ve Vanhaeren 2016). Bu çalışmada, ölüme verdiğimiz reaksiyonların kökeni ve
gelişimi arkeolojik kanıtlar eşliğinde anlatılırken, çağlar boyunca ortaya çıkan farklı uygulamala-
rın, özellikle de ölülerin gömülmesi eyleminin, yansıttığı bilişsel ve sosyal yapıya dair çıkarımlar-
da bulunulacaktır. Öncelikle belirtilmesi gereken husus şudur ki; mağaralar içinde veya özel ola-
rak açılmış mezarlarda korunaklı kalan iskeletlerin arkeolojik olarak tespit edilmesi nispeten
kolayken, parçalama, atma gibi diğer tarz uygulamalara dair verilere ulaşmak oldukça zordur.
Bununla beraber, aşağıda örnekleriyle de açıklanacağı gibi, ölülerin gömülmesi insanlık tarihinin
oldukça geç aşamalarında ortaya çıkmış, yerleşik düzen ve tarım ekonomisine geçiş sürecine
kadar da istisnai bir olgu olarak kalmıştır.

Sosyal Hayvanlardan Homininlere Ölüm Sonrası Ritüelin Kökenleri


İnsanın ölüme karşı verdiği reaksiyon, şefkat, merhamet, öfke, üzüntü, yoksunluk gibi birçok
duyguyu içinde barındıran karmaşık bir yapıdadır. İnsan topluluklarına benzer sosyal yapıları
olan şempanzeler, bonobolar, yunuslar ve filler gibi bazı türlerde de ölümün, şefkat ve merha-
met tarzı duygulanımlarla ilişkili görünen davranışlarla beraber grup içi sosyal yapıyı korumaya
yönelik davranışları da tetiklediği gözlemlenmektedir. Örneğin, şempanzelerin ölüme verdiği
reaksiyonlar arasında ölünün bedeninden ayrılamama, sessizliğe bürünme veya aşırı ses çıkar-
ma, ya da agresif davranışlar sergileme gibi davranışların yanı sıra grup içinde özellikle erkek
bireylerin ölünün bedeni etrafında toplanarak düşük statüdeki diğer bireyleri toplanmanın
dışında bırakması gibi davranışların hepsi tespit edilmiştir (Piel ve Stewart 2016; Stewart vd.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 79

2012; Pettitt 2011; Boesch ve Boesch-Achermann 2000). Bu davranışların bazıları, yunuslar ve


fillerde de vardır. Ancak, hisler ve duyguların ötesinde, sistemli bir biçimde yapılandırılmış “ritü-
el” davranışı arkeolojik olarak tespit edebilmek için belli bir mekanın uzun süreli olarak ölüm
sonrası faaliyetler için kullanılmış olması, bu faaliyetlerin düzenli bir benzerlik içermesi ve bu
durumun birden fazla defa veya lokalitede gözlemlenmiş olması gerekmektedir.
Bu çerçevede yaklaştığımızda, homininlerde bilinen en erken ölüm sonrası uygulamalar
(zaman çizelgesi için bkz. Fig. 1), bazı araştırmacılara göre, Etiyopya’daki Hadar sitleri bünyesin-
de bulunan AL-333 açık hava lokalitesinden gelmektedir (Alt Paleolitik bulgu alanları için bkz.
Fig. 2). Tarihi yaklaşık olarak GÖ 3.5-3 milyon yıla1 giden bu lokalitede, en az 13 Australopithecus
afarensis bireyin temsil edildiği anlaşılmaktadır ve Paul Pettitt’in kapsamlı argümanına göre, bu
bireylerin durumu bir gömü uygulamasını göstermese de, iskeletlerin topluca bırakıldığı özel bir
alanın varlığını işaret etmektedir (Pettitt 2011: 43-45). Bunun yanı sıra, Plio-Pleistosen’de
Güney Afrika’da Sterkfontein (Pickering vd. 2000) alanında, Homo habilis veya Australapithecus’un
geç aşamalarını temsil ettiği düşünülen kafatası parçası ve çene kemiğinde tespit edilen kesik
izleri ise ölünün bedeninin kesilerek parçalandığını ve bu parçalamanın beslenmeye yönelik
yamyamlık veya “ritüel yamyamlık” tarzı bir uygulamayla ilişkili olabileceğini düşündürmekte-
dir. Deri yüzme uygulaması, Etiyopya-Bodo’da bulunan ve GÖ yaklaşık 600.000’e tarihlenen,
muhtemelen Homo heidelbergensis’e ait olduğu anlaşılan kafatası parçalarında da kesik izlerinden
tespit edilmiştir (T. D. White 1986).
Afrika’da gördüğümüze benzer uygulamalara, Orta Pleistosen başlarında (GÖ yaklaşık 850-
800.000) İspanya-Atapuerca’daki sitlerde rastlanmaktadır. Örneğin, Gran Dolina sit alanında,
Homo antecessor’a ait olduğu anlaşılan 10 birey, kesme, deri yüzme ve sert bir cisimle vurularak
parçalanma gibi işlemlerden geçmiştir (Bermúdez de Castro vd. 1997, 2004; Fernández-Jalvo
vd. 1999). Bu işlemler, alanda bulunan hayvan kemiklerine uygulanan işlemlere çok benzemek-
tedir ve araştırmacılar gerçekleşen eylemin beslenmeye yönelik yamyamlık olarak tanımlanması
gerektiğini belirtmektedir. Diğer yandan, birçok araştırmacı için Atapuerca’daki Sima de los
Huesos (Kemik Çukuru) mağarasında bulunan Orta Pleistosen tarihli Homo heidelbergensis
kalıntıları, muhtemelen AL-333’te öncü aşamasını gördüğümüz tarzda, mekanla özel bir ilişki
kurulduğunu işaret eden uygulamanın nispeten daha gelişkin bir halini yansıttığı için, önemli
bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.
Sima de los Huesos’da, GÖ yaklaşık 500.000’e tarihlenen ve karışık durumda kadın, erkek
yetişkin ve genç yetişkin en az 28 bireyin temsil edildiği, 4000’den fazla iskelet parçası, mağara
içindeki 12-13 metre derinliğindeki doğal bir çukura atılmış olarak bulunmuştur (Arsuaga vd.
1997, 2003; Bermúdez de Castro vd. 2004). Ölülerin bu çukura bir çeşit toplu gömü uygulaması
gibi atıldığı anlaşılmakla beraber, mağaranın içinde ve etrafındaki kemik parçalarına dayanarak,
ölülerin çukura atılmadan önce bir süre dışarıda bekletildiği ifade edilmektedir (Pettitt 2011:
54). Bunların içinde en az 7 erkek ve 9 kadın olduğu anlaşılmıştır, ancak çocuk ve bebekler yok
denecek kadar azdır. Bu parçalarda “yamyamlık” emaresi kesik izlerine çok az oranda da olsa
rastlanmaktadır. Kemiklerde yapılan diğer çalışmalar bireylerin birçoğunda bedensel bir rahat-
sızlık, sakatlık veya travma olduğunu gösterdiğinden; burada gerçekleşen uygulamanın beden-

1 Bu çalışmada kullanılan tarihler gerçek takvim yaşını göstermektedir. Radyokarbon tarihleme yöntemleri
kullanılarak elde edilen tarihler kalibre edilmiştir.
80 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

lerden kurtulmak için yapıldığı iddia edilmektedir. Diğer yandan, zooarkeolojik kalıntılardan
mağaranın aslan, kurt ve ayı gibi hayvanların da kullandığı ve öldüğü bir yer olduğu anlaşılmak-
tadır. Pettitt’e göre (2011: 55) buradaki homininler, özellikle ayıların mağaradaki uzun kış uyku-
su sonunda yeniden uyandığını gözlemlemiş, ve/veya mağaranın hayvanların ölüleriyle dolu bir
yer oluşuna dayanarak Sima de los Huesos’u kendi ölülerini gömmek için kullanmış olabilirler.
Benzer bir uygulama, yakın tarihte keşfedilen, Güney Africa’daki Rising Star mağarasında
gözlemlenmiştir. Tarihlemesi henüz güvenilir olmayan bulgulara göre, Homo naledi’ye ait 15’ten
fazla bireyi temsil eden iskelet kalıntıları mağaranın ulaşması güç bir kısmına atılmış veya bıra-
kılmış olarak ele geçmiş ve bu durum araştırmacılar tarafından Sima de los Huesos’takine ben-
zer özel bir durum olarak nitelendirilmiştir (Dirks ve Berger 2013; Berger vd. 2015; Dirks vd.
2015). İlginç olarak, Galler’de bulunan Pontnewydd’de, GÖ yaklaşık 225.000’e tarihlenen
Neandertal iskeletlerinde de benzer bir durum tespit edilmiştir (Aldhouse-Green 2001). Burada,
çoğunluğu yirmi yaşın altında olan 15 erkek Neandertal birey mağaranın karanlık derinliklerine
bırakılmıştır.
Yukarıdaki örnekler, Alt ve Orta Pleistosen aralığında homininlerin ölüm sonrası bir takım
uygulamalar yaptığını göstermekle beraber, bu uygulamaların sistemli bir ritüel veya kapsamlı
bir ölüm sembolizmi ve algısı ile ilgili olup olmadığı oldukça tartışmalıdır. Bununla beraber, üç
unsur önemlidir; ilk olarak, ölümün istenmeyen ve tehlikeli yerlerle ya da çürüme ve hastalıkla
ilişkili bir olgu olarak algılanması ve ölünün bedeni için yerleşim alanlarından izole edilmiş özel
bir yere konulması bu dönemde gelişmiş olmalıdır. En erken örneği Sima de los Huesos’ta görü-
len ikinci önemli unsur ise, ölülerin bedenlerinin belli bir lokalitede ve uzun bir zaman aralığı
içinde tekrarlayan bir şekilde toplanmış olmasıdır ki, bu durum; mekan, ölüm ve yaşayanlar ara-
sında yapılandırılmış bir ilişkinin belirgin bir biçimde ortaya çıkışının ilk habercisi olarak görüle-
bilir. Üçüncü olarak, Homo sapiens ve Homo neanderthalensis’in benzer uygulamalar yapması
ilginçtir. Bu durum, her iki türün evrimsel arka planında var olan ölüm tepkilerinin, Pleistosen’in
oldukça değişken iklimsel süreçlerinde, paralellik gösteren kültürel algı ve uygulamalara dönüş-
tüğünü işaret etmektedir. Aşağıda değinileceği üzere, bu iki tür, Orta Paleolitik’te bir yandan
benzer uygulamalar yapmaya devam etmiş, diğer yandan kendi sosyal, bilişsel ve çevresel koşul-
larına uyumlu gelenekler geliştirmişlerdir. Bu geleneklerin en önemlisi, her iki türde de tam
anlamıyla sistemli bir ritüel gelenek kapsamında ölü gömme uygulamalarının başlamasıdır.

Orta Paleolitik’te Ölü Gömmenin Ortaya Çıkışı ve Diğer Uygulamalar


Orta Paleolitik’te, hem Homo sapiens topluluklarında, hem de Homo neanderthalensis toplulukla-
rında, daha sonra örnekleri belirtileceği üzere, belli bir yerde iskeletlerin toplanması, parçalan-
ması, kesilmesi, kafatasının ayrılması ve muhtemel ritüel veya besin amaçlı yamyamlıkla ilişki-
lendirilen diğer uygulamaların devam ettiği görülmekle beraber, bu dönemin en önemli özelliği,
her iki türde de ölü gömme uygulamasının sistemli bir kültürel davranış çerçevesinde tam anla-
mıyla ortaya çıkmasıdır (Fig. 3 ve Fig. 4). Gerçek anlamda bilinen en eski ölü gömme uygulaması
Orta Paleolitik’te İsrail’deki Skhul mağarasında GÖ yaklaşık 130-100.000 aralığına tarihlenen
en az 10 Homo sapiens bireye ait kalıntılardan bilinmektedir (Chase ve Dibble 1987; Riel-
Salvatore ve Clark 2001; Pettitt 2011; Vandermeersch 1989; Stringer 1998; Mercier vd. 1993).
Bunlardan 3’ü çocuk (muhtemelen 2’si kadın, 1’i erkek), 7’si yetişkindir (2 kadın, 5 erkek).
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 81

Erkeklerin yoğunlukla temsil edildiği bu ortamda, yaşa veya cinsiyete dayalı bir mekan ayrımı
netlikle görülememektedir. Mağaranın içinde ve dışındaki belli lokasyonlarda karışık olarak
kümelenmektedirler (Pettitt 2011: 59; Garrod ve Bate 1937; Belfer-Cohen ve Hovers 1992;
Defleur 1993; Zilhão ve Trinkaus 2002; Chase ve Dibble 1987). Skhul IX en erken gömü olmakla
beraber, tüm bireylerin birbirine yakın bir zaman aralığında gömüldüğü anlaşılmaktadır (Pettitt
2011: 62). Bazı iskeletlerin başları kuzeydeki vadiye doğru bakar konumdadır. Mağarada merke-
zi bir konumdaki yetişkin erkek mezarı (Skhul V) cenin pozisyonundadır ve mezarın içine bir de
yaban domuzu çenesi bırakılmıştır. Mağara girişine yakın konumdaki erkek mezarında ise bol
miktarda yontma çakmaktaşı parçası ele geçmiştir. Bunların mezara sonradan karışmış olduğu
tahmin edilmektedir. Skhul VII ve Skhul X ile temsil edilen kadın ve çocuk mezarları ise yan
yana bulunmuştur, ancak aynı anda gömülüp gömülmedikleri ve zaman ve mekan ilişkileri tam
olarak anlaşılamamaktadır. Mağarada dört farklı türe ait beş adet deniz kabuğu bulunmuştur
(Bar-Yosef Mayer vd. 2009) ve bunların mezarlarla ilgili olduğu düşünülmektedir.
İsrail-Qafzeh’te bulunan Homo sapiens bireyler oldukça parçalı biçimde ele geçmiş olsalar da
bulgular mağaranın yaklaşık olarak GÖ 100-90.000 civarında bir mezarlık alanı olarak kullanıl-
dığını göstermektedir (Neuville 1951; Vandermeersch 1981; Arensburg ve Tillier 1983; Day
1986; Belfer-Cohen ve Hovers 1992; Defleur 1993; Zilhão ve Trinkaus 2002; Bar-Yosef Mayer
vd. 2009; Pettitt 2011). 8 çocuk, 1 yenidoğan, 1 ergen, 9 yetişkin ve birkaç izole diş ile temsil
edilen buluntularda cinsiyet tahmini yapmak güçtür. Kemikler dağınık biçimde bulunmakla
beraber belirgin bazı kümelenme alanları mevcuttur. Bunların içinde gömülerin en belirgin
biçimde kümelendiği bölgedeki Qafzeh 8 yetişkin gömüsünde gözlemlenen aşı boyası ve çak-
maktaşı parçaları ile Qafzeh 11 ergen bireyinde görülen geyik boynuzu, kemikleri ve mezarı işa-
retlemek için yerleştirildiği düşünülen kayalar, sistemli bir gömü ritüelini yansıtmaktadır.
Qafzeh 9 ve Qafzeh 10 birlikte gömülen bir kadın ve çocuğa aittir ve bol miktarda aşı boyası ile
beraber bulunmuştur. Aşı boyasının mağara içinde işlendiğini gösteren bulgular yanında mağa-
rada ateşin kullanımına dair bulgular da vardır. Mağara içinde bulunan deniz kabuğundan yapıl-
ma boncuklar ise bu dönemde Homo sapiens’in kişisel süslenme, renk kullanımı ve ölüme reaksi-
yon dahil olmak üzere modern insan davranışının kökenindeki bir çok sembolik eylemin ilk
örneklerini sergilediğini göstermektedir.
İsrail’den bilinen bu en erken örnekler dışındaki diğer örneklerin ilki, Güney Afrika’daki
Border Cave’de 4 Homo sapiens bireye ait kafatası parçaları, 1 tam ve 1 de tama yakın çene kemi-
ği ve 6 aylık bir bebeğe ait iskelet parçaları ile temsil edilmektedir (Rightmire 1979). Buluntular
yaklaşık olarak GÖ 80-65.000’e tarihlenmektedir, ancak bunlar içinde GÖ 76.000’e tarihlenen
bir mezar (6 aylık bebek mezarı - BC 3) Afrika’daki en erken ölü gömme uygulamasının kanıtıdır
(Cooke vd. 1945; Pettitt 2011: 73). Bu iskelette aşı boyası kullanımını gösteren izlerle beraber
mezarda bir deniz kabuğu bulunmuştur.
Mısır’daki Taramsa’da durum tartışmalıdır. Burada, Orta Paleolitik’te çakmaktaşı çıkarmak
için kullanılan ve bu kullanım esnasında çukurlar oluşmuş bir alan bulunmaktadır. Bu şekilde
açılmış 2 çukurda toplam 3 Homo sapiens bireye ait iskelet kalıntısı (2 yetişkin ve 1 yeni doğ-
muş bebek) bulunmuştur (van Peer vd. 2010). Çukurlardan birinde bulunan çocuk iskeleti GÖ
60-50.000’e tarihlenmektedir (Vermeersch vd. 1986, 1998). Ancak, çocuğun tam anlamıyla ölü
gömmeden ziyade ölünün belli bir yerde bırakılması uygulamasına işaret ettiği iddia edilmekte-
dir.
82 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Homo sapiens’te ölü gömme dışında kalan diğer uygulamaların sürekliliğine dair örneklerin
ilki, Etiyopya-Herto’da göl kıyısındaki muhtemel kamp alanında bulunan iki yetişkin ve bir genç
yetişkinin kafatası parçaları da GÖ 160-150.000’e tarihli Homo sapiens bireylere aittir (Clark vd.
2003). Bu kemiklerde etin sıyrılması için işlem yapıldığını, kafataslarının kenarlarının, daha
önce Orta Pleistosen’de Bodo’da gördüğümüz tarzda, özellikle işlendiğini gösteren emareler
mevcuttur; ancak, araştırmacılar bunun yamyamlıkla ilişkili olmadığını düşünmektedirler.
Güney Afrika’daki Klasies River Mouth’da bulunan Homo sapiens çene ve kafatası parçalarıyla
uzun kemikler ise, GÖ yaklaşık 100.000’e tarihlenmektedir (Rightmire ve Deacon 2001; Barnard
2014: 42-43). Yerleşim yeri olarak kullanılan ana mağarada bulunan kemiklerdeki kesikler, ritüel
parçalama ve muhtemel yamyamlığın Homo sapiens topluluklarında diğer uygulamalar yanında
halen devam ettiğine işaret etmektedir.
Bu tarz ölü gömme dışı uygulamaların izlerine, Neanderthaller’de de rastlanmaktadır (Fig.
4). Örneğin; Hırvatistan’da Krapina (Trinkaus 1985), Galler’de Pontnewydd (Aldhouse-Green
2001), İtalya’da Grotta Guattari (T. D. White vd. 1991; Bergounioux 1958; Blanc 1961; Roper
1969), Caverna delle Fate (Giacomo ve de Lumley 1988) ve İspanya’da Sima de las Palomas
mağarasındaki iskeletlerde kesme, parçalama, belli bir yerde toplama gibi uygulamalar mevcut-
tur (Walker vd. 2008, 2010; Martinon-Torres vd. 2012; Papagianni ve Morse 2017; Chase ve
Dible 1987: 272; Pettitt 2011: 91-97).
Ancak, Homo neanderthalensis’in, en azından GÖ 100.000’den itibaren, Homo sapiens’tekine
benzer ögeler içeren ölü gömme geleneklerini, kendine has özellikler geliştirerek uyguladığı
bilinmektedir. Geçmiş yıllarda, Neandertallerin ölülerini sistemli bir kültürel gelenek çerçevesin-
de gömmediğini iddia eden araştırmacılar olsa da (ör. Gargett 1989, 1999, 2000); Yakın Doğu,
Avrupa ve Kafkaslar’daki GÖ 130-30.000 arasına tarihli Neandertal sitlerinde ortaya çıkarılan
500 kadar bireye ait iskelet kalıntısının yaklaşık 30’unun, mağara ve kaya sığınaklarının belirli
alanlarında bilinçli olarak kazılmış çukurlara gömülmüş bireylere ait olduğu düşünülmektedir
(Pettitt 2011: 73-79).
Bu bağlamda, Avrupa-Güney Fransa’daki La Ferrasie (Capitan ve Peyrony 1909, 1912, 1921;
Peyrony 1934; Delporte 1976; Heim 1976; Maureille ve van Peer 1998), La Roche-à-Pierrot
(Vandermeersch 1993; Backer ve Guilbaud 1993; Backer 1993; Lévêque vd. 1993), La Chapelle-
aux-Saints (Bouyssonie vd. 1908; Roche 1976), Roc de Marsal (Turq 1989), Le Régourdou
(Bonifay 1964; Bonifay ve Vandermeersch 1965; Madelaine vd. 2009), Belçika’daki Grotte de Spy
(Semal vd. 2008); Orta Doğu-Suriye’de Dederiyeh (Akazawa ve Muhesen 2002; Akazawa vd.
2002a, 2002b; Dodo vd. 1998), İsrail’deki Amud (Suzuki ve Takai 1970; Sakura 1970; Rak vd.
1994; Hovers vd. 1995, 2000; Valladas vd. 1999), Kebara (Bar-Yosef vd. 1992; Tillier vd. 2003),
Tabun (Garrod ve Bate 1937; Bar-Yosef ve Callander 1999), Hayonim ve Zuttiyeh; Zagros Dağları-
Kuzey Irak’taki Shanidar (Solecki 1963, 1972; Trinkaus 1983; Cowgill vd. 2007); ve Kafkas
Dağları-Rusya’daki Mezmaiskaya (Golovanova vd. 1999; Ovchinnikov vd. 2000; Stepanchuk 1998)
iskeletlerinin gömme veya çukurun içine bırakma tarzında bir uygulama görmüş Neandertal birey-
lere ait oldukları kabul görmektedir (Defleur 1993; Bonifay 2008; Maureille ve Tillier 2008).
Fransa’da Le Moustier ve La Quina, Kırım’da Kiik-Koba ve Zaskalnaya, Özbekistan’da Teshik-
Tash, Almanya’da Kleine Feldhofer Grotte’deki bulgular ise tartışmalıdır (Pettitt 2011: Tablo 5.1).
Anadolu’da, Antalya’daki Karain Mağarası’nda da Neandertal kemikleri bulunmuştur, ancak bun-
ların bir mezar yerine ait olup olmadıkları anlaşılamamaktadır (Otte vd. 1998).
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 83

Örneğin, İsrail’de Kebara, Tabun ve Amud’da ele geçen bulgular, Neandertallerin mağara
içinde belli bölgeleri ölülerin gömülmesi için ayırdıkları savını güçlendirmektedir. La Chapelle-
aux-Saints’deki Neandertal bir bireye ait iskelet kemikleri çevresinden farklı bir toprakla doldu-
rulmuş bir çukurdan çıkmıştır (Bouyssonie vd. 1908). İskeletin başının üzerinde bir öküze ait üç
ya da dört parça uzun kemik, ilk iki parmak kemiği, bunun yakınında bir ren geyiği omurga
kemiği, iki adet taş alet, kırmızı aşı boyası yumruları ile birlikte sayısız çakmaktaşı buluntu tüm
mezar içinde yayılmış durumda bulunmuştur. Amud 7 bebek iskeletinin yanında bulunan geyiğe
ait üst çene kemiği, aynı bölgede Skhul V ve Qafzeh II mezarlarındaki örneklerden çok farklı
değildir. Dederiyeh’te ise 1 numaralı çocuk mezarında başın üzerine yatırıldığı taş blok dikkat
çekmektedir (Akazawa vd. 1999, 2002a). Dederiyeh’teki 2 numaralı mezar ise 2 yaşındaki bir
çocuğun iskelet parçalarına aittir ve bol miktarda çakmaktaşı, kaplumbağa ve diğer bazı hayvan-
lara ait kemiklerle donatıldıktan sonra ince kahverengi bir toprak dolguyla örtülmüştür.
Mezmaiskaya’da 2 yaşından küçük bir çocuğa ait kafatası parçaları da bir çukurun içinde ve
üzeri bir kireçtaşı blokla örtülü olarak bulunmuştur.
En ilginç bulgulardan biri Le Régourdou mağarasında (GÖ 65-55.000) bulunan yetişkin bir
bireye ait kafatası parçalarının gömülme biçimidir. Burada, yassı taşlar üzerine bırakılan iskelet
parçalarının üzerinin ayı kemikleri ve küçük taşlarla yığıntı oluşturacak şekilde örtülerek kapa-
tılmış olduğu anlaşılmıştır. Bu bulgu alanı, mağaranın içinde bulunan bir başka küçük taş yığını
ve ayı kafatasının olduğu alana oldukça yakındır. Fransa’daki La Ferrasie mağarasında (GÖ
75-60.000) ortaya çıkarılan 8 Neandertal bireye (2 yetişkin, 2 yenidoğan, 3 bebek) ait iskelet
kalıntıları ise, çukur ve mezar olarak tanımlanan bağlamlarda ve genel olarak Le Régourdou’daki
küçük taş yığıntılarına benzer biçimde ancak topraktan yapılmış yığıntılarla beraber bulunmuş-
tur. Shanidar’da ise en az 9 birey bulunmuştur. Bunlardan 2’sinde (Shanidar I ve II), Le
Régourdou’dakine benzer bir biçimde, ölünün üzeri taşlarla kapatılmıştır. Diğer mezarlardan en
az 5’inin ise mağara içinde belli bir alanda ölü gömme uygulamasına tabi tutulduğu anlaşılmak-
tadır. Mağaranın merkezinde, önce bir çocuğun, ardından iki kadının ve en son olarak da bir
erkeğin gömüldüğü Shanidar IV, VI, VII ve VIII mezarlarının birbirine yakınlığı ve mağara için-
deki konumu ilginçtir. Shanidar IV iskeletinin çevresindeki toprakta yapılan palinolojik analizler
sonucu cesedin bölgenin florası içinde bulunan bazı çiçeklerle gömülmüş olabileceği fikri ileri
sürülmüş olsa da (Solecki 1972; Leroi-Gourhan 1975, 1989) bu fikir artık kabul edilmemektedir
(Pettitt 2011: 124).
Geniş bağlamda, Orta Paleolitik’te gördüğümüz Homo sapiens ve Neandertal mezarlarında
bazı benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, her iki türde de, mezarların neredeyse
tamamı yaşam alanlarıyla ilişkilidir, ancak bu alanlardan belli bir biçimde ayrıştırılmıştır. Her iki
türde de, genel kural, mezar içinde tek birey (tekil gömü) olmasına dayanmaktadır (Smirnov
1989). Bazı yerlerde, birden fazla gömünün olduğu mezarlık gibi kullanılmış alanlar bulunmak-
tadır.
Orta Paleolitik’te, her iki türde de gördüğümüz yaş ve cinsiyet tercihleri de, erken dönemde,
örneğin Sima de los Huesos’da, gördüğümüz uygulamalardan çeşitli şekillerde ayrışmış görün-
mektedir. Sima de los Huesos’da, çoğunun çeşitli patolojik hasarları bulunan kadın ve erkekler
birbirine yakın oranlarda çukura bırakılırken, çocuk ve bebekler temsil edilmemekteydi. Orta
Paleolitik’te ise mezarlarda tüm yaş grupları temsil edilmektedir, ancak genç yetişkinler azdır.
Yetişkinler içinde de, erkek mezarlarının (%60) kadın mezarlarına (%40) oranla daha fazla oldu-
84 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

ğu görülmektedir. Bunun yanı sıra çocuk ve bebeklerin (muhtemelen erken ölümler nedeniyle)
oldukça fazla miktarda temsil edildiği görülmektedir. Her iki türde de, ölüler değişik pozisyon-
larda gömülebilmektedir, ancak bazı yönlerin tercih edildiği de anlaşılmaktadır. Örneğin,
Skhul’da Homo sapiens mezarlarının bazısının kuzeydeki vadiye bakar pozisyonda gömülmesi
veya Homo neanderthalensis’te gömülerin genellikle doğu-batı aksında olması gibi eğilimler göz-
lemlenmektedir.
Neandertal gömülerinde, mezar buluntuları %5’ten az örnekte mevcuttur ve geyik (Amud),
kaplumbağa (Dederiyeh), özellikle de ayı (Le Régourdou) gibi hayvanların kemikleri ve taş alet-
lerle beraber, kimi durumlarda mezar yerinin taş bloklarla (Mezmaiskaya) işaretlenmesi gibi
bulgularla temsil edilmektedir. Neandertallerde ayrıca, ölünün özel olarak açılan çukurlara
gömülmesi veya özel bir çukur açılmasa da, ölmüş kişinin üzerinin taşlarla örtülerek kapatılması
gibi özgün uygulamalara rastlanmaktadır. Bunun karşısında, Homo sapiens mezarlarında, aşı
boyası, deniz kabuğu boncuklar, çakmaktaşları ile beraber, geyik, yaban domuzu gibi hayvanla-
rın kemikleri yaygın biçimde bulunmaktadır. İnsan veya hayvan kafataslarına odaklı bazı uygu-
lamalar, her iki türde de görülebilmektedir.
Neandertallerde, bilinen yerleşim yerleri ve genel yayılım coğrafyasında temsil edilen nüfusa
kıyasla ölü gömme uygulamasının oldukça az olması ve bazı coğrafik bölgelerde yoğunlaşmasın-
dan yola çıkarak, kimi araştırmacılar; ölü gömmenin nüfusun yoğun olduğu ve kaynakların kısıt-
lı olduğu yerlerde yapılan bir tür teritoryal aktivite olduğunu ileri sürmektedir (Gamble ve
Roebroeks 1999). Ancak Pettitt (2011: 131), Neandertal mezarlarında çok nadir durumlarda
başka nesnelerin bulunmasına da dayanarak, Neandertaller’de gelişkin bir sahibiyet veya kişisel
statü algısı olmadığını, bu türde ölü gömme uygulamasının mekanla kurulan teritoryal bir ilişki-
nin başlaması şeklinde ele alınmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Oysa, son dönemde, Fransa’daki Grotte de Bruniquel’de (GÖ 176.000) tespit edilen ve
Neandertaller tarafından yapıldığı düşünülen, mağara içi sarkıt ve dikit parçalarından oluşturul-
muş yuvarlak planlı mekan düzenlemesinin keşfi, bu türün gelişkin bir mekan algısı olduğunu
göstermektedir (Jaubert vd. 2016). Ayrıca, Hollanda-Belvédère’de ele geçen son bulgular
Neandertaller’in, en az 250.000 yıldır aşı boyası kullandığını (Roebroeks vd. 2012), İspanya-
Cueva de La Pasiega’daki bulgular en az 65.000 yıldır mağara sanatı yaptıklarını (Hoffmann,
Angelucci vd. 2018), İspanya-Cueva de los Aviones’deki bulgular ise 115.000 yıl önce deniz
kabuğundan süslenme eşyaları yaptıklarını ortaya koymuştur (Hoffmann, Standish vd. 2018).
Bu durum, Neandertaller’in bilişsel olarak Homo sapiens’e çok benzer olduğunu gösterdiği gibi,
her iki türün de ortak davranış biçimlerinin temelinde Homo erectus’un aranması gerektiğini
ortaya koymaktadır. Nitekim, ilerleyen araştırmalar, Homo erectus’un sadece iyi taş alet üreten
bir tür olmadığını; özellikle mekan düzenleme ve simgesel düşünme kapasitesi açısından olduk-
ça ileri düzeyde olduğunu ortaya koymaya devam etmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar-
da, aşı boyası kullanımının, Güney Afrika-Northern Cape’de GÖ 500.000’e kadar gittiği ve
Aşölyen endüstrilerle ilişkili bulunduğu tespit edilmiştir (Watts vd. 2016).

Erken Üst Paleolitik’te Ölü Gömme ve Diğer Uygulamalar


Orta Paleolitik-Üst Paleolitik geçişinde veya Üst Paleolitik dönemin erken evresinde (GÖ 48/45-
35.000) mezar olarak tanımlanabilecek alanlar iyi bilinmemektedir (Fig. 5). Bilinen örnekler ise
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 85

eskiden gelen parçalama, toplama ve kimi zaman gömme gibi çeşitli uygulamaların devam ettiği-
ni göstermektedir. Ancak, ilk kez Erken Üst Paleolitik’te ortaya çıkan bir uygulama; insan kemik
ve diş parçalarının, kimi zaman kurt ve tilki dişleriyle beraber, süslenme objesi olarak üretilmeye
başlanmasıdır (ör. La Combe, Grotte des Hyénes, Les Rois, Grotte de Tarté ve Isturitz). Ata
kültlerinin öncüsü olarak da görülebilecek bu uygulama, daha sonra Gravettian ve Magdalenian
süreçte daha belirginleşecek uygulamaların öncüsü niteliğindedir.
Bu bağlamda, Mısır’daki Nazlet Khater sitinde (GÖ yaklaşık 42.500-41.500), Mısır’daki
Taramsa (GÖ 60-50.000) bulgularına benzer biçimde açılmış görünen iki çukurdan iki yetişkin
ve bir yenidoğan iskeleti çıkarılmıştır (Vermeersch 2002). Nazlet Khater’de, yenidoğan muhte-
melen doğum sırasında ölen annesiyle bir çukurdadır. Diğer çukurdaki birey ise bir çakmaktaşı
balta ile beraber bulunmuştur. Nazlet Khater gömülerinin, Taramsa’da olduğu gibi, daha önce
çakmaktaşı çıkarmak için açılan çukurlara ölünün bırakılması şeklinde gerçekleştiği düşünül-
mektedir (Pettitt 2011: 148). Anadolu coğrafyasına yaklaştığımızda, Hatay-Üçağızlı
Mağarası’nda (GÖ 46/44-39.000) bulunan 10 kadar dişin ölü gömme ile ilişkisi tanımlanama-
mıştır (Kuhn vd. 2009), ancak Beyrut yakınlarındaki Ksar Akil kaya sığınağında GÖ yaklaşık
42-39.000 arasına tarihlenen insan kafatası parçaları ve diğer kemikler, biri 7-9 yaşlarında bir
çocuk olmak üzere, en az iki bireyin burada gömüldüğünü işaret etmektedir (Douka vd. 2013).
Bu döneme ait önemli bir örnek, Avustralya’daki Lake Mungo açık hava kamp sitindeki iki
mezardan bilinmektedir (Bowler vd. 1970). Lake Mungo’da 1 adet basit toprak gömünün yanı
sıra, 1 adet de bilinen en erken kremasyon/yakarak gömme uygulamasına işaret eden, GÖ
49/44-36/31.000 aralığına tarihli, bir alan tespit edilmiştir (Bowler vd. 2003; Olley vd. 2006).
Mungo I, göl kıyısında yakılmış ve kemikleri parçalandıktan sonra ocakların tespit edildiği kamp
alanında sığ bir çukurun içine gömülmüş genç bir kadına ait görünmektedir. Mungo II, aynı
yerde bulunan ancak oldukça dağınık ele geçmiş iskelet kalıntılarına verilen isimdir. Mungo III,
Mungo I’den yarım kilometre uzaklıkta gömülen yetişkin bir erkeğe aittir. İskelet üzerinde bol
miktarda aşı boyası kalıntısı mevcuttur (Mulvaney ve Kamminga 1999: 211). Lake Mungo’da
gördüğümüz sahne, Skhul ve Qafzeh’den bildiğimiz sahneden çok farklı değildir; ancak, kremas-
yon uygulaması halen bilinen en erken örnek olarak yerini korumaktadır.
Bunların dışında Erken Üst Paleolitik’te, Romanya ve Çekya’daki bazı mağara ve açık hava
sitlerindeki parçalanmış insan iskelet kalıntılarının ölülerin veya kalıntılarının belli bir alanda
toplanması gibi uygulamalarla ilgili olabileceği varsayılmaktadır (Pettitt 2011: 143). Örneğin,
Romanya’nın Karpatlar Bölgesi’ndeki Peştera cu Oase (ayı kemiklerinin olduğu tabakalarda
insan çene ve kafatası parçaları), Peştera Cioclovinia Uscată (yine mağara ayısı kalıntıları ara-
sında), Peştera Muierii ve Baia de Fier ile örneğin Moravya’daki Tresin Tepesi’ndeki Mladeč
(Zilhão 2016: 37-41) mağaralar sistemi içinde Erken Üst Paleolitik olarak tanımlanan tabakalar-
da bulunan ve genellikle kafatası, çene, diş ve parmak kemikleri şeklindeki parça kemiklerden
bazıları mağara ayısına ait kalıntılarla birlikte ele geçmiştir (Trinkaus vd. 2003; Rougier vd.
2007; Soficaru vd. 2006; Wild vd. 2005; Svoboda vd. 2002; Henry-Gambier ve Sacchi 2008;
Pettitt 2011: 143). İran’da Eshkaft-e Gavi, Fransa’da Grotte du Pape, Galerie Dubalen ve
Grotte des Hyénes, Grotte de la Crouzade, Les Rois mağarası gibi yerlerde, ölü gömme uygula-
masına rastlanmaz ancak, kemiklerde parçalama, kesme gibi işlemler yapıldığını gösteren izler
vardır (Pettitt 2011: 147).
86 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Orta Üst Paleolitik’te Ölü Gömme ve Diğer Uygulamalar


Geniş bağlamda Üst Paleolitik süresince ölü gömme, diğer uygulamaların yanında halen istisnai
bir olgu olarak kalmaktadır; ancak, Üst Paleolitik ortalarına geldiğimizde (GÖ yaklaşık 35-20.000)
ölü gömmenin oldukça zengin bir sembolik aktivite etrafında şekillendiği bir süreç de başlamıştır
(Fig. 6). Örneğin, bu süreçte bilinen mezar sayısındaki nispeten belirgin artışla beraber, aşı boya-
sı, deniz kabuklarından ve hayvan kemik ve dişlerinden boncuklar, çakmaktaşları, çeşitli hayvan
kemiklerinin mezara entegre edilmesi gibi ögelerde sembolik zenginleşme ve bölgesel özelleşme
üst düzeydedir (d’Errico ve Vanhaeren 2016: 48). Erken Üst Paleolitik’te ortaya çıkan, insan dişle-
rinden veya kemiklerinden süs eşyaları yapılması, GÖ 35-20.000 arasına tarihlenen Gravettian/
Pavlovian sürecinde de devam eden bir uygulamadır (ör. Abri Pataud, Les Vachons, La Rochette,
Dolní Věstonice, Eel Point). Bunun yanı sıra, iki veya üç bireyin beraber gömülmesi, ve ölü
gömme uygulamasının daha geniş çaplı sistematik bir inanç sisteminin ritüel eylemlerinin parçası
haline gelmesi gibi gelişmeler de Üst Paleolitik ortalarında yaygınlaşmaktadır.
Avrasya’da, ortalama 70 kadar bireyle temsil edilen Gravettian/Pavlovian sürecin en erken
örnekleri, Galler’de Paviland, Portekiz’de Lagar Velho, Fransa’da Cro-Magnon, Grotte de
Cussac, Les Garennes ve Abri Pataud, İtalya’da Arene Candide, Barma Grande, Grotta dei
Fanciulli, Baousso da Torre, Grotta del Caviglione, Paglicci, Ostuni ve Parabita, Avusturya’da
Krems-Wachtberg, Çekya’da Predmosti, Dolní Věstonice, Brno ve Pavlov, Rusya’da Kostenki,
Sungir ve Mal’ta’da bulunan açık hava ve mağara sitlerinden bilinmektedir (Pettitt 2011: Tablo
6.2; Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013; Einwögerer vd. 2006; Harrold 1980). Almanya’da
gelişkin bir Gravettian yerleşim olmasına rağmen, ölü gömme görülmemektedir.
Fransa’daki bulgular GÖ 32-22.000 tarih aralığındadır ve tam anlamıyla ölü gömme/mezar
uygulamasını yansıttıkları söylenemez. Abri Pataud muhtemel bir gömü yeri olabilir; burada 6
bireye ait çeşitli parçalar, mamut dişi boncuklar ve insan dişinden bir kolye ucu bulunmuştur
(Chiotti vd. 2008). Yakın konumdaki Cro-Magnon’da en az iki yetişkin erkek, bir kadın ve bir
yenidoğan vardır; kemiklerde aşı boyasının yanısıra birçok deniz kabuğu boncuk ele geçmiştir
(Henry-Gambier 2001, 2002). Grotte de Cussac’da, kafatasları olmayan olmayan bireyler toplu-
ca bulunmuştur ve bunların gömü olmadığı, ancak özel bir biçimde topluca bırakıldığı anlaşıl-
maktadır (Aujoulat vd. 2001). Les Garennes’de genç erkek birey aynı şekilde mağaranın derin-
liklerinde bulunmuştur (Henry-Gambier vd. 2007). Söz konusu yerlerdeki birey sayıları, kompo-
zisyonları ve buluntular, bu dönemde gerçek gömme faaliyetlerinin yapıldığı yerlere benzemek-
tedir (ör. Barma Grande ve Dolní Věstonice). Ayrıca bulguların, ayıların kış uykusuna yattıkları
kovuklarda veya mağaraların derinliklerindeki dehlizlerde bulunmuş olmaları, ayıların uyku ve
uyanma süreçlerinin ölüm ve yeniden doğum ile ilişkilendirilmiş olması ihtimalini akla getir-
mektedir (Pettitt 2011: 153). Ayrıca, Grotte de Cussac ve Les Garennes’deki bulguların mağara
sanatı bulgularıyla beraber ele geçmiş olması ilgi çekicidir ve bu dönemde ölüm, mağara ve figü-
ratif sanat arasındaki sembolik ilişkinin kurularak, geniş anlamda “ritüel” mekan olgusunun yer-
leştiğini işaret etmektedir.
GÖ yaklaşık 31-26.000 zaman aralığında, bulgu açısından zengin bölgeler olarak Kuzey
İtalya’da Liguria ve Güney İtalya’da Puglia bölgeleri öne çıkmaktadır (Riel-Salvatore ve Gravel-
Miguel 2013; Pettitt 2011). Gömüler toplamda 15 yetişkin (çoğunlukla erkek), 5 genç/ergen ve
1 yenidoğan iskeletini kapsamaktadır. Liguria bölgesinde, Balzi Rossi kayalıklarındaki Grotta
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 87

dei Fanciulli, Grotta del Caviglione, Barma Grande, Barma del Baousse da Torre ve Arene
Candide önemli bulgu alanlarıdır. Puglia bölgesindeki mağaralar ise Paglicci, Ostuni ve
Parabita’dır. Çoğu gömünün mağaraların duvar diplerinde ve daha iç taraflarında yer aldıkları
anlaşılmaktadır (Mussi vd. 1989). Mezarlar tekil, ikili ve üçlü örnekler olarak tespit edilmişler-
dir. Tekil mezarların hepsi erkektir. Kadınlar ise genellikle ikili ve üçlü mezarlarda, erkeklerin
yanında veya bebeklerle bir arada gömülmüşlerdir. Bazı mezarların baş veya ayak kısımlarında
büyük taşlar konmuştur.
İtalya’da Gravettian dönem mezarlarının çoğunda egzotik çakmaktaşı aletler, kemik kolyeler,
deniz kabuğu boncuklar, geyik dişleri, az da olsa bölgeye özgü olmayan mamut dişi boncuklar,
delinmiş tilki dişleri, kimi zaman balık kemiklerinden boncuklar ve aşı boyası gibi bulgular var-
dır. Kişisel süslenme objeleri ve boncuk benzeri nesneler iskeletlerin baş, omuz, bilek, diz ve
boyun gibi belirli alanlarında bulunmuştur. Ayrıca, genç erkek mezarlarının daha seçkin objeler-
le dolu oldukları anlaşılmaktadır; içlerinde bulunan kişisel süslenme objeleri ve diğer buluntula-
rın çoğunlukla aşı boyası ile kaplı oldukları da belgelenmiştir (Mussi 1986; Pettitt 2011). Balzi
Rossi mağaralarında bulunan toplam 14-15 “Venüs” heykelciği ilginçtir; bunlar üzerinde görü-
len desenler, ölünün bedenine yapılan aşı boyası ve süsleme gibi çeşitli dekoratif unsurları yan-
sıtmaktadır. Figürinlerin ikisi, en çok ölünün gömüldüğü ve 6 bireyle temsil edilen Barma
Grande’de tespit edilmiştir, ancak diğerlerinin mağara içi ve ölü gömme ile ilişkisi net değildir
(Pettitt 2006). Benzer figürinler ve ölü gömme ritüelleri arasında ilişki, daha sonra da bahsedile-
ceği üzere, Pavlov sitlerinde ve Rusya’da daha erken dönemde karşımıza çıkan bir sahnedir.
Barma Grande’de 6 birey dört mezarda ortaya çıkarılmıştır. Üç adet tekil mezarda iki erkek
ve bir kadın vardır. Bir mezar ise aşı boyasına bulanmış üçlü gömüdür; ortada genç bir kadının
bir yanında genç bir erkek, diğer yanında ise yaşlı bir erkek vardır. Yaşlı erkeğin sol elinde bir
çakmaktaşı alet, bedeninin üst kısmında kemik kolye uçları ve dizine yakın bölgede deniz kabu-
ğu boncuklar bulunmuştur. Genç erkeğin başının altında bir kazıyıcı taş alet ve başının etrafında
deniz kabuğu boncuklar bulunmuştur (hepsinin baş kısmında giydikleri bir başlık olduğu düşü-
nülmektedir). Ortadaki genç kadın ise, başının altında bir sığır bacak kemiği, sol elinde bir çak-
maktaşı alet ve başında kemik bir kolye ucu ile bulunmuştur. Üç bireyin de bedenine yakın, bir-
çok geyik dişi, balık omurları ve kemik kolye uçları vardır. Kemiklerde yapılan incelemelere göre
üçü arasında genetik bir ilişki vardır.
Grotta dei Fanciulli’de yetişkin bir kadın ve genç bir erkeğin beraber gömüldüğü ikili mezar-
la beraber, bir yetişkin erkeğin gömüldüğü tekil mezar vardır. İkili mezara önce genç erkeğin,
daha sonra kadının gömüldüğü düşünülmektedir. Genç erkeğin baş çevresinde bir çok deniz
kabuğu boncuk (başlık) bulunmaktadır. Tekli mezardaki yetişkin erkek, bu mezarların üzerinde
bulunmuştur. Baousso da Torre’de, iki yetişkin erkek ve bir genç erkek olmak üzere toplam 3
gömü mağaranın belli bir yerinde kümelenmiş olarak bulunmuştur. Genç bireyde mezar bulun-
tusu hiç yoktur. Ancak, erkek yetişkinlerden birinin sol omzunun altında bir çakmaktaşı alet
vardır. Başının çevresinde deniz kabuğu boncuklar, baş, boyun ve bileklerde geyik dişleri vardır.
Diğer erkek bireyin baş çevresindeki benzer bulgular da, bölgede kullanılan özel bir başlığın
olduğunu göstermektedir.
Grotta del Caviglione’de bir genç erkek elleri yüzüne yakın bir biçimde gömülmüş olarak
bulunmuştur. Başının etrafındaki deniz kabuğu boncuk ve geyik dişlerinden bir başlık giydiği
88 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

anlaşılmaktadır. Mezarda binlerce deniz kabuğu ve 50 kadar balık omurundan boncuk yoğun
biçimde aşı boyasıyla kaplıdır. Arene Candide mağarasında ise, “Prens” olarak isimlendirilen
mezarın tabanı tamamen aşı boyası ile kaplanmış ve ölünün bedeni bu zemine yatırılmıştır.
Mezarın etrafında iri taş bloklar ve başının üstünde yüzlerce delinmiş deniz kabuğu ile birkaç
geyik dişi vardır. Yan yatmış halde konumlandırılan iskeletin yanında, 4 adet elk geyiği boynu-
zundan delikli baton bulunmakta ve sağ elinde çakmaktaşından uzun bir dilgi tutmaktadır.
İskeletin çenesinin sol tarafı yoktur. İlginç bir şekilde bu hasarlı kısma bir tutam aşı boyası ser-
pilmiştir. Mussi vd.’ye (1989: 257) göre aşı boyasının yarayı tedavi etme amaçlı bırakılmış olma
ihtimali yüksektir.
Puglia bölgesinde, Paglicci’deki erkek birey (Paglicci II), mağara içindeki bir çukura yerleştiril-
miştir; baş ve diz çevresinde aşı boyası izleri, ayak, bacak ve baş üzerine yerleştirilmiş taş bloklar,
baş çevresinde 30 geyik dişi (başlık), el ve ayak bilekleri yanında birer diş boncuk, göğüste bir
deniz kabuğu boncuk, sağ bacak üstünde bir kemik bız bulunmuştur. Mezarın çevresinde birçok
yontmataş buluntu ele geçmiştir. Paglicci’deki kadın mezarı ise (Paglicci III), erkek mezarına
oranla daha az buluntuya sahiptir; 5 adet hiç kullanılmamış yontmataş buluntu, baş, kalça kemi-
ği ve ayaklarının yakınında da kırmızı aşı boyası, alın kısmında 7 adet ren geyiği dişi ve sol ayağı
yakınlarında bir adet deniz kabuğu vardır.
Ostuni’deki Ostuni 1 gömüsü ise genç bir kadın ve pelvis bölgesindeki yenidoğanın beraber
gömüldüğü bir mezardır. Kadının sağ eli karnında, sol eli ise başının altındadır. Aşı boyası, deniz
kabuğu boncuklar, geyik dişleri baş çevresinde yoğunlaşmıştır ve yukarıda sözü geçen örneklere
benzer bir başlık olduğunu işaret etmektedir. Başın yanında bir at kafatası vardır. Ayrıca, mezar-
da bir çok işlenmiş at ve sığır kemikleri ve çakmaktaşı bulunmuştur. Mağaradaki diğer yetişkin
mezarı, Ostuni 2, ilk mezara 1 metreden az bir mesafede konumlanmıştır; bir eli başının altın-
dadır. Parabita’ta da benzer bir ikili gömü bulunmaktadır.
Çekya ve Avusturya’da, İtalya’da gördüğümüz tarz bazı uygulamalar olmasına rağmen (çoklu
gömü, erkeklerin yüksek oranda bulunması, figürinlerle beraber buluntu gibi), İtalya’dan farklı
olarak, bulguların hemen hepsi açık hava alanlarında kurulan kamp yerleşimlerinde yer alırlar ve
mezarların taş bloklarla belirginleştirilmesi gibi bir uygulama gözlenmez. Ancak, Doğu
Avrupa’daki sitlerde, kemiklerin parçalanma, yanma, elden ele dolaşma, açıkta bırakılma ve
nihayetinde gömülme gibi karmaşık uygulamaların parçası olduğu, hatta ölü gömmenin daha
geniş kapsamlı bir “çukur” ritüelinin parçası olduğunu düşündürecek bulgular görülmektedir
(Jelínek 1992; Trinkaus ve Jelínek 1997; Oliva 2000a, 2000b, 2005; Svoboda 2008).
Örneğin, Çekya’daki Predmosti siti (GÖ yaklaşık 30.500-28.000), içinde 20 kadar bireyin (3
genç kadın, 3 genç erkek, 2 muhtemelen kadın ergen, 7 çocuk, 3 bebek ve 2 yaşlı erkek) parçala-
rının bulunduğu bir toplu gömü çukurunu barındırmaktadır (Svoboda 2008). Bazı bireyler sade-
ce kafatası parçalarıyla temsil edilmektedir. Bazılarında yanma emareleri mevcuttur. Aşı boyası
ve süs eşyaları gibi mezar buluntuları yoktur. Ancak, mamut kürek kemikleri ve bununla beraber
delinmiş bir insan kalça kemiği ve kafatası parçası çukurun etrafında ele geçmiştir. Çukurun
içinde mamut, ren geyiği, tilki, at, kurt, ayı, tavşan gibi hayvanların kafatası ve diş ile boynuz
gibi kalıntıları vardır.
Moravya Bölgesi’ndeki Pavlov Tepeleri’nde, GÖ yaklaşık 31-26.500 arasına tarihlenen bir çok
mezar Pavlov, Dolní Věstonice ve Brno sitlerinden gelir (Oliva 2005). Dolní Věstonice’de iki
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 89

alan vardır: Dolní Věstonice I (GÖ 31-29.000) alanında 19 bebek ve yetişkin, Dolní Věstonice II
(GÖ 31-26.500) alanında ise en az 11 birey bulunmaktadır; ancak buluntuların çoğu dağınık
vaziyette ele geçmiştir, bunlardan biri insan dişinden bir boncuktur. Tam buluntular içinde,
Dolní Věstonice I yerleşiminde, sığ bir çukura gömülmüş olan ve üzeri iki mamut kürek kemiği
ile örtülen erişkin bir kadın iskeleti bulunmuştur. Söz konusu iskelet sağ kenarına yatırılmıştır
ve kol ve bacakların pozisyonundan dolayı sıkıca bağlanmış olduğu düşünülmektedir. Kadın sağ
elinde 5 adet tilki dişi ve sol elinde de arktik tilki kemiği tutmaktadır. İskeletteki aşı boyası taba-
kası göze çarpmaktadır.
Dolní Věstonice II’de merkezi bir yerde bulunan bir erkek mezarındaki bireyin vücut ve
yüzünde çeşitli patolojik bozukluklar olduğu anlaşılmaktadır. İçinde taş döşeli ocaklar ve ritüel
amaçlı açılmış çukurların olduğu, 4,5 m çapındaki sığ bir çukurun içinde gömülmüştür. Tilki dişi
kolyeler, baş ve kalçada aşı boyası, 100’den fazla çakmaktaşı ile beraber bulunmuştur. İçinde bu
insan gömüsünün de olduğu geniş sığ çukur içine açılmış diğer çukurlarda, tam hayvan iskeletle-
ri, aşı boyası, küçük hayvanlara ait kemikler, deniz kabukları, kemik bızlar, delinmiş diş, kömür,
öğütme taşı, bir hayvan figürini ve muhtemelen figürinlere ait olan pişmiş toprak parçaları
bulunmuştur.
Dolní Věstonice II’de, yukarıda sözü geçen tekil mezardan 55 metre uzaklıkta bulunan üçlü
mezardaki -ikisi erkek, biri olasılıkla kadın- genç bireylerin pozisyonları Barma Grande mezarı-
na benzerliği nedeniyle ilginçtir. Kadın birey ortaya, erkekler ise sağa ve sola yerleştirilmişlerdir.
En sağdaki ve ortadaki birey sırt üstü, soldaki birey ise yüzüstü yatırılmıştır. Sağdaki, diğerlerin-
den biraz uzakta konumlandırılmış ama yüzü diğerlerine bakacak şekilde döndürülmüş (d’Errico
ve Vanhaeren 2016: 53, Fig. 4.2c-d), elleri ise ortadaki bireyin pelvis bölgesine uzatılmış gibidir.
Kadının iskeleti üzerinde yapılan analizler, bedeninde kalıtsal bir patolojik rahatsızlık olduğunu
ve buna rağmen uzun süre hayatta kalabildiğini işaret etmektedir (Pettitt 2011: 190-191).
Hepsinin başında ve kadının pelvis kısmında aşı boyası kalıntıları vardır. Bununla birlikte her iki
erkeğin başlarının çevresinde (olasılıkla başlığı süsleyen) mamut dişi ile kurt ve tilkilerin köpek
dişlerinden delinmiş kolyelerin varlığı söz konusudur. Ayrıca, ortadaki kadın bireyin yanında bir
çakmaktaşı alet ve yongalar bulunmuştur. Mezarın çeşitli yerlerinde tespit edilen çürümüş ahşap
kalıntılarının ise, cesetlerin üstlerini örtmek için kullanıldıkları varsayılmıştır (Klima 1988: 835;
Svoboda 2008: 30; Pettitt 2011: 192). Çoklu gömülerde yapılan genetik karşılaştırmalara göre
bazılarının yakın akraba olabilecekleri ileri sürülmüştür (Alt vd. 1997: 130). Barma Grande’ye
benzer biçimde, muhtemel şiddet belirtileri erkek bireylerde saptanmıştır.
Benzer bir durum Brno ve Pavlov’da, içinde hayvan kafatasları (mamut, tavşan, vb.) ve insan
kemiklerinin bir arada görüldüğü “ritüel” çukurlarda da mevcuttur. Brno’daki erkek mezarı, yerle-
şimden uzak bir yerde olması ve buluntuları dolayısıyla ilgi çekicidir. Bir mamut kürek kemiği ile
dişi, ve bir gergedana ait kaburga kemikleriyle kaplanmış bir şekilde bulunmuştur (Oliva 2000b).
Kemiklerde aşı boyası izleri vardır. Kafatasının çevresinde yaklaşık 600 adet fosil deniz kabuğu,
mamut dişinden 14 adet kazınmış disk, bazılarının kenarlarında kazımalar olan diş, kemik ve
hematitten diskler, uç kısımları perdahlanmış olan bir ren geyiği boynuzu ve mamut dişinden
yapılmış bir kukla-figürin ele geçmiştir. Bu mezarın bir şamana ait olduğu ileri sürülmektedir.
Pavlov’da ise, bir çukurun içinde insan iskelet kalıntılarının yanı sıra üç mamuta ait kısmi
kalıntılar, bir ren geyiği kafatası ve mamut dişinden ve tilki dişlerinden işlenmiş buluntular da
90 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

vardır (Pettitt 2011: 192). Pettitt (2011: 190) bu çukurları ritüel depolama alanları olarak
yorumlamaktadır. Bunların olduğu alanlarda görülen çok sayıda aşı boyası kalıntısı bu durumu
destekler niteliktedir. Pavlov’da bulunan dağınık buluntular muhtemelen 25 kadar bebek ve
yetişkine aittir ve kafatası -özellikle de diş ve aşık kemiği kalıntıları- yoğundur (Oliva 2005;
Svoboda 2008). İkincil gömüye tabi tutulmuş bir erkek mezarı mamut kemikleriyle örtülüdür.
Buradaki diğer mezarların da, kürek kemikleriyle veya ahşap yapılarla kapatıldığı anlaşılmakta-
dır. Tilki dişleri, buradaki mezarların hepsinde görülmektedir. Ayrıca, ritüel amaçlı olduğu düşü-
nülen bir çukurda, üç mamuta ait kemiklerle beraber, bir ren geyiği kafatası, 500’den fazla çak-
maktaşı, mamut dişi objeler ve kil figürine benzer objeler bulunmuştur. Çukurun tabanında bir
ocak olduğu anlaşılmaktadır.
Pavlovian gömülerinin özelliklerini gösteren, Avusturya’daki Krems-Wachtberg’de, GÖ
31-30.500’e tarihli, ikili yenidoğan gömüsü ve tekil yenidoğan gömüsü vardır (Händel vd. 2009).
İkili mezardakiler, sola yatırılmış ve başları kuzeye doğru, yüzleri de doğuya doğru bakmaktadır.
Bu mezarın aşı boyasıyla kaplı olduğu ve mamut kürek kemiği ile kapatıldığı anlaşılmaktadır.
30’dan fazla fildişi ile bulunmuştur. Tekil mezardaki yenidoğanın başı ise güneye yönelmiştir. Bu
mezar da aşı boyasıyla kaplıdır. Mamut kürek kemikleri bulunmamıştır. Bir fildişi iğne, başa
yakın bir bölgededir.
Oliva’ya göre (1996, 2005) bu dönemde, ölünün gömülmesinden ziyade ritüel çukurların açı-
larak içinde ölülerin de olduğu çeşitli nesnelerin beraber gömülmesi ön plandadır. Gerçekten de,
Dolní Věstonice’de bazı insan ve kurt kemiklerinde yanık izlerinin olması ve alanda bol miktar-
da bulunan figürinlerin bazılarının ritüel çukurlar bağlamında ele geçmesi, ölü gömmenin kar-
maşık ritüellerin bir parçası olduğuna işaret etmektedir. Pavlov sitlerindeki çok sayıda parçalan-
mış iskeletin “ritüel çukurlar” bağlamındaki varlığı; daha sonraki aşamalarda yaygınlaşacak olan,
atalar veya kafatası kültünün öncü örnekleri olarak tarif edilmiştir (Svoboda 2008: 30).
Üst Paleolitik dönemin mezarlar ve mezar buluntuları açısından zengin diğer örnekleri
Rusya’da Don Nehri kıyısındaki Kostenki-Borshchevo açık hava sitleri (Sinitsyn 1996, 2004) ve
Moskova yakınlarındaki Sungir sitidir. Kostenki-Borshchevo sitleri (GÖ yaklaşık 35-25.000),
Pavlov sitleri kadar çok sayıda olmasa da izole ve dağılmış insan iskelet kalıntıları bakımından
zengindir (Pettitt 2011:198). Kostenki 15’teki mezarda, 6-7 yaşındaki bir çocuk başka bir yerden
taşındığı anlaşılan sarı ve gri kil dolgunun içine dikey oturur vaziyette yerleştirilmiş ve üzeri
mamut kürek kemikleriyle kapatılmıştır. Mezarda 70 yontmataş parçası ve kemik iğne ile bera-
ber baş çevresinde kutup tilkisine ait 150 kadar delinmiş diş bulunmuştur. Kostenki 14’te ise,
20-25 yaşlarında bir erkek, yerleşim merkezinde konumlanmış küçük bir çukura yerleştirilmiş-
tir. Kemiklerdeki aşı boyası izlerinin yanında, üç çakmaktaşı, bir tavşan kürek ve omur kemiği ve
bir mamut aşık kemiği vardır. Ellerinin sıkı bir biçimde kapalı olmasına dayanarak, ölüm sırasın-
da acı çektiği düşünülmektedir (Pettitt 2011: 201).
Daha zengin mezar buluntularıyla öne çıkan Sungir’de (GÖ yaklaşık 35-32.000; Nalawade-
Chavan vd. 2014; Marom vd. 2012), en azından 8 bireye ait insan kalıntısı vardır (R. White
1993; Formicola 2007: 446). Bunların 4’ünün belirgin şekilde gömüldükleri kesindir. Bunlar, 1
yetişkin erkeğe ait tekli mezar (Sungir 1) ile 1 erkek (Sungir 2) ve 1 kız (Sungir 3) çocuğuna ait
ikili mezardır. Sungir 1, sığ bir mezar kesiti içinde sırt üstü yatırılmıştır. Mamut dişinden şekil-
lendirilmiş 2936 adet boncuk, şeritler halinde iskeletin üzerinde yer almaktadır. Bunların cese-
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 91

din üstündeki elbiseye tutturulmuş süsler olduğu varsayılmaktadır (Bader ve Mikhajlova 1998).
Bunun yanı sıra, iskeletin baş bölgesinde tilki dişinden çok sayıda delinmiş boncuk vardır (R.
White 1993). Ayrıca, mamut dişinden 25 adet bileklik, boyun kısmında düz bir şist kolye ve
mamut dişinden oyulmuş zoomorfik bir figürin ile diskler iskeletin yan taraflarındadır. İçindeki
buluntuların yanı sıra, mezarın yüzeyinde bir kadın kafatası bulunmuştur. Kadın kafatasının
(Sungir 5) bilinçli bir şekilde mezarın üzerine konulduğu anlaşılmaktadır (Pettitt 2011: 203).
Sungir’deki ikili çocuk mezarı çok daha zengindir. Sungir 2 çocuğu 11-13 yaşlarında, Sungir
3 ise 9-10 yaşlarındadır ve Sungir 1’den 3 m uzakta uzun sığ bir çukur içine uzunlamasına sırt
üstü ve kafaları birbirine değecek şekilde gömülmüşlerdir. Bacaklar ya da kollarda bir bükülme
izi yoktur ancak ikisinin de elleri pelvis bölgesinde kavuşturulmuştur. Erkek iskeletin toplam
4903 adet boncuktan oluşan bir başlığı, 250 adet arktik tilkiye ait köpek dişlerinden meydana
gelen bir kemeri, hayvan şeklinde kazınmış bir fildişi kolye tanesi, fildişinden mamut heykelciği,
mamut dişinden yapılmış bir hançeri ve ortası delik fildişi bir diski bulunmaktadır. Kız ise 5274
adet boncukla birlikte gömülmüştür. Tüm bunların yanında, İtalya ve Pavlov’da olduğu gibi,
Sungir’e yakın konumdaki Gagarino’da bulunan bir figürin (R. White 2006, Fig. 30), baş-başa
yapılan kadın-erkek gömülerine benzer özellikler göstermektedir ve bu dönemde figürinler ve
insan gömüleri arasında bir diyalog kurulduğuna işaret etmektedir.
Binlerce boncuk ve diğer buluntuların dışında, Sungir ikili mezarındaki erkek bireyin sağ
kolunun üstünde bir insan femur kemiği (Sungir 7) vardır. Kemiğin epifizleri kesilmiş ve ilik
boşluğuna aşı boyası konulmuştur. Pettitt’e (2011: 206) göre bu, insan kemiklerinin açık bir
şekilde nesilden nesile aktarımının bir yansımasıdır. İskeletlerin sağında ve solunda çok sayıda
ve çeşitli boyutlarda mamut dişinden mızrak ve kargı biçimli parçalar da vardır (Bader ve
Mikhajlova 1998). Bu kadar çok buluntunun iskeletlerle birlikte gömülmüş olması mezarlardaki
bireylerin içinde bulundukları toplum içinde farklı bir sosyal statüye sahip olabileceklerini akla
getirmektedir. Soffer’a göre ise, Sungir mezarlarının zenginliği, kişisel artı ürün birikimini önle-
mek için eldeki fazlalığın gömülerek dolaşımdan kaldırılmasını amaçlayan bir uygulamadır
(Soffer 1985: 456-457).
Bunların dışında, farklı bölgelerdeki tekil gömüler de dönemin bazı özelliklerini yansıtmak-
tadır. Portekiz’deki Lagar Velho kaya sığınığındaki çocuk gömüsü GÖ yaklaşık 29.500-28.000’e
tarihlenmektedir (Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013; Pettitt 2011: 168-169). Burada açılan
mezar çukurunun içinde yakılan ateşten sonra, çocuğun aşı boyası kaplı bir örtüyle örtülerek
gömüldüğü düşünülmektedir. Boyun bölgesinde deniz kabuğundan bir boncuğun yanında aşı
boyası kaplı geyik dişleri baş bölgesinde ele geçmiştir. Genç bir tavşan kemiği ayakların üzerin-
dedir, ayrıca erkek bir geyiğe ait kalça kemikleri omuz ve ayaklar üzerindedir. Paviland “Red
Lady” (Kırmızı Hanım) aslında bir erkektir ve GÖ 34-33.000’e ulaşan tarihiyle bilinen en erken
orta Üst Paleolitik mezarlarından biridir (Jacobi ve Higham 2008; Aldhouse-Green ve Pettitt
1998; Sommer 2004). Aşı boyasıyla kaplı erkek bireyin üzerine taş bloklar örtülmüştür. Kırılarak
kişinin üzerine bırakıldığı anlaşılan fildişi çubukların sayısı 40 veya 50 olarak bildirilmektedir.
Mağarada ele geçen mamut kafatası ve diğer büyük hayvan kemikleri de mezarla ilişkili görün-
mektedir (Pettitt 2011: 140).
Üst Paleolitik için genel sahne, ölülerin gömülmesi için belli bir bölgenin defalarca kullanıldı-
ğını işaret etmektedir (Zilhão ve Trinkaus 2002). Daha önce de belirtildiği gibi, tekil ve/veya
92 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

izole gömüler olmakla beraber, iki veya üç bireyin sığ çukurlar içine birlikte gömüldükleri çoklu
mezarlar bu dönemde karşımıza çıkan bir olgudur (Henry-Gambier 2008; Pettitt 2011). Bazı
bölgelerde ölüler, mağaraların izole karanlık alanlarında yoğunlaşırken (İtalya, Fransa), bazı böl-
gelerde yoğunlaşma açık hava kamp alanlarına kaymaktadır (Çekya-Moravya, Avusturya, Rusya).
Bazı yerlerde (Predmosti, Krems-Wachtberg, Dolní Věstonice) ölünün adeta hareket etmesini
önleyecek tarzda bağlanması, üstünün taş, mamut kemikleri ve benzeri nesnelerle kapatılması
gibi uygulamalara tabi tutulduğu görülmektedir. Bazı yerlerde ise (Lagar Velho, Barma Grande,
Pavlov sitleri) içinde ocakların bulunduğu ritüel çukurlar içindeki mezarlar, ölünün bedeninin
daha geniş kapsamlı ritüellerin parçası olduğunu göstermektedir.
Erkek mezarlarının kadın mezarlarına oranı yüksektir (18:5), bununla beraber bulguların
yarısına yakını bebek ve çocuklardır (Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013). Bazı bireylerin
bedensel özrü dolayısıyla farklı muamele gördüğünü gösteren bulgular yaygındır (Frayer vd.
1987; Formicola 2007). Örneğin, Dolní Věstonice’deki üçlü mezarda ortada duran ve patolojik
açıdan ciddi kalıtsal anormallikler ve travmalar sergileyen olasılıkla genç bir kadın bireye ait
iskelet (DV 14), İtalya’da Arene Candide mağarasındaki tekli mezarda çenesi olmayan genç
erkek iskeleti (“Prens”) ve Sungir sitinde gelişimsel bozukluğa sahip olduğu rapor edilen Sungir
3 çocuk iskeleti, anatomik bakımdan farklı bir fizyolojiye sahip bu bireylerin farklı biçimde algı-
landığına (uğursuzluk, hastalık veya tam tersine önem/kutsallık atfetme) işaret etmektedir.
Sungir, Arene Candide ve Brno (Brno II) gibi zengin mezarlar Gravettian’ın daha geç evrele-
rine tarihlenmektedir. Bunun karşısında, Paviland, Dolní Věstonice, Pavlov ve Predmosti’deki
erken mezarlarda daha az buluntu ele geçmektedir (Svoboda 2008). Ancak bu durum kültürel
farklılıkların da bir yansıması olabilir. Bu dönemde mezarlarda daha önce kullanımı bilinen aşı
boyası ve ayı, kurt, geyik, mamut gibi hayvan kemiklerinin yanı sıra, kişisel süslenme eşyası ola-
rak insan, hayvan parçaları ve deniz kabuğu boncukların kullanımının oldukça arttığı ve bölgesel
farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Örneğin, Francesco d’Errico ve Marian Vanhaeren’in
(2016) yaptığı çalışmaya göre, aşı boyası ve hayvan kemikleri tüm bölgelerdeki gömülerde ele
geçmekle beraber, deniz kabukları, kemik bızlar ve geyik dişleri daha çok İtalya bölgesine özgü-
dür. Bunun yanında tilki dişi, fildişi objeler, mamut kemikleri gibi nesneler ise daha çok Doğu
Avrupa’ya özgü görünmektedir. Bu durum bölgelerin ekolojik karakteriyle ilgili olabileceği gibi,
söz konusu araştırmacıların kapsamlı çalışmasına göre, gruplar arasındaki muhtemel inançsal ve
etno-linguistik farkları yansıtmaktadır.
Bunun yanı sıra, içinde çocukların da bulunduğu bazı mezarların (genellikle erkek) oldukça
zengin olması, toplum içinde yaş, cinsiyet ve diğer kriterlere dayalı statülerin belirginleştiğini
göstermektedir (Pearson 1999: 5). Tüm bunların mağara sanatı, heykelcik ve benzeri sembolik
nesnelerle aynı dönemde artmış olması, Buzul Çağı’nın bu zorlu evresinde insan gruplarının
doğayı, kendilerini ve birbirlerini algılamalarında önemli değişimler yaşandığını göstermektedir.
Ancak, gerek birincil gerekse ikincil gömü uygulaması olarak ölülerin gömülmesi daha önceki
dönemlerde gördüğümüzden daha belirgin ve oldukça yoğun bir sembolik aktivitenin gösterim
alanı olsa da, halen istisnai bir eylemdir. Gömü uygulamasının yanı sıra, eski dönemlerde görü-
len parçalama, dağıtma, modifikasyon gibi uygulamalara karmaşık sembolik uygulamaların bağ-
lamı içinde devam edilmektedir. Bunların içinde ölülerin parçalarının, örneğin dişten yapılmış
kolye uçları veya kemik objeler gibi, süs eşyası olarak kullanımı bu döneme özgü bir gelişme
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 93

Avrasya’da, Gravettian sürecinde artan ölü gömme örneklerini takiben, yaklaşık GÖ 25.000-
15.000 arasında bulgular azalmaktadır (Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013). İlginç bir biçimde,
bu aralıkta Levant’ta, Ein Gev XI (Nahal Ein Gev I), Ohalo II ve ‘Ayn Qasiyya’dan bilinen örnekler
ışığında, ölü gömme uygulamalarının artmaya başladığı anlaşılmaktadır. Bir açık alan yerleşimi
olan Ein Gev XI’de bulunan insan iskeleti GÖ 27-25.000 aralığına tarihlenmektedir ancak ölü
gömme pratiğinin niteliği ile ilgili bilgi kısıtlıdır (Hershkovitz ve Arensburg 2017). Ohalo II açık
alan yerleşiminde, GÖ 24-22.000 aralığına ait, 35-40 yaşlarındaki bedensel özürlü bir erkek birey,
barınak alanlarının yakınında gömülmüştür (Nadel 1994; Spivak ve Nadel 2016). Başın taşlar üze-
rine oturtulduğu mezarda, çakmaktaşı ve kemik aletler, öğütme taşı, çizi-bezekli bir kemik nesne
mevcuttur ve mezarın batı kısmının üzerinin taşlarla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. ‘Ayn Qasiyya
açık alan yerleşiminde bulunan ve GÖ 21-20.400 aralığına tarihli, 30 yaşlarındaki erkek bireye ait
iskeletin ise, bağlandıktan sonra bataklık içine bırakıldığı anlaşılmaktadır (Richter vd. 2009).
Türkiye sınırları içinde Gravettian/Epigravettian olarak tanımlanan tabakalar olmasına rağ-
men (Kozlowski ve Kaczanovska 2004), bunlarla ilişkilendirilen ölüm sonrası ritüel uygulamala-
ra ait bir veri henüz bilinmemektedir. Genel bir çerçevede baktığımızda, Anadolu, Levant ve
Yakın Doğu’nun diğer bölgelerinde, Üst Paleolitik döneme tarihli mağara sanatı veya diğer imge
taşıyan nesnel kültür ögeleri de oldukça sınırlı sayıdadır. Üst Paleolitik’te, bazı bölgelerde görü-
len sembolik zenginleşme ve ölü gömme bulguları karşısında diğer bazı bölgelerde görülen boş-
luk, bu bölgelerde yaşam olmadığı anlamına gelmemelidir; bunun yerine, bölgeler arasında, ölü-
mün ve genel olarak imgesel ifadenin yeri ve anlamıyla ilgili farklı kültürel tutumların olduğu
savı daha gerçekçi görünmektedir (d’Errico ve Vanhaeren 2016: 50). Şüphesiz, Anadolu için
araştırma eksikliği de önemli bir sorun oluşturmaktadır.

Geç Üst Paleolitik’te Ölü Gömme ve Diğer Uygulamalar


Üst Paleolitik sonlarında, Buzul Çağı’nın zorlu koşullarının sona ermiş olmasıyla beraber,
Avrasya’daki yaşam alanları genişlemiş; bu sayede gruplar, kısıtlı sığınak bölgelerinin dışına
çıkarak, birçok grupla yeni etkileşim ağları kurmaya başlamış ve bu etkileşimler sırasında, ortak-
laşma ve rekabet birlikte artmıştır. Farklı kronolojik çerçeveler olsa da, bu çalışmada, Geç Üst
Paleolitik’in ilk evresi Magdalenian/Erken Magdalenian (GÖ 20-15.000), ikinci evresi ise Son
Üst Paleolitik/Geç Magdalenian (GÖ 15-11.600) olarak adlandırılmaktadır (Fig. 7).
Yukarıda da belirtildiği gibi, Avrupa’da, Gravettian sürecinde artan ölü gömme örneklerini
takiben, yaklaşık GÖ 25-15.000 arasında bulgular azalmaktadır ancak, GÖ 14-11.000 arasında
tekrar artış göstermektedir (Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013). Bu dönemin tamamına ait
gömülmüş birey sayısı Avrasya’da yaklaşık 50 civarındadır ve büyük kısmı parçalanarak işlenmiş
kemiklerdir (Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013; Pettitt 2011: 215). Erken Magdalenian’dan
bilinen bulgular, Polonya’da Wilczyce; Fransa’da Grotte des Hoteaux, Roc-de-Cave, Saint-
Germain-de-la-Rivière, Abri de Cap Blanc, Laugerie-Basse, Abri Lafaye, Chancelade; İtalya’da
Grotta Maritza; Rusya’da Kostenki; Avustralya’da Kow Swamp; Fas’ta Dar-es-Sultan ve
Mısır’da Wadi Kubbaniya’dadır (Fig. 8).
Geç Magdalenian’a ait bulgular ise, Fransa’da Abri de la Madeleine, Duruthy, Grotte du
Placard, L’Aven des Iboussières, Rond-du-Barry; İtalya’da Grotte dei Fanciulli, Grotta del
Romito, Arene Candide, Grotta dei Fanciulli, Grotta di San Teodoro, Grotta d’Oriente, Grotta
94 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

della Mura, Grotta Continenza, Grotta Romanelli, Vado all’Arancio, Grotta Polesini, Riparo
Tagliente, Ripari Villabruna; Almanya’da Oberkassel, Neuwied-Irlich, Brillenhöhle, Mittlere
Klause ve İngiltere’de Gough’s Cave’de ele geçmektedir (Fig. 8).
Levant’ta ise, yukarıda bahsedilen Ein Gev XI, Ohalo II, ‘Ayn Qasiyya dışında, Avrupa
Magdalenian’ı ile eş zamanlı olan Kebaran sürecinde (yaklaşık GÖ 22/21-15.000) gömülere
Kebara, Abri Bergy, Ein Gev I, Kharaneh IV, Wadi Mataha, Neve David, ’Uyun al-Hammam
ve Moghr el-Ahwal sitlerinde rastlanmaktadır. Avrupa’da Son Üst Paleolitik/Geç Magdalenian
süreçle eş zamanlı olarak da, Levant’ta Natufyen döneme ait yüzlerce gömünün bilgisi Hayonim,
El-Wad, Wadi Hammeh 27, Azraq 18, Ain Mallaha, Raqefet, Iraq ed-Dubb, Hatula, Hilazon
Tachtit, Shukbah ve Nahal Oren sitlerinden gelmektedir (Fig. 8). Anadolu’da Pınarbaşı kaya
sığınağında ele geçen iki mezar, Zagroslarda Shanidar mağarasında, muhtemelen Geç Natufyen
döneme tarihli mezarlıktan ele geçen 35’ten fazla birey ise, Yakın Doğu’da Levant dışında bilinen
ender örneklerdir.
Avrupa’da bu dönemde, bulguların çoğunluğu kaya sığınakları vb. yerleşim alanlarıyla ilişkili-
dir. Bazı bölgelerde (ör. Bohemya ve Moravya), mağaraların içlerine bırakılan veya mağara içinde
gömülen (İtalya) iskeletler bulunmuştur. Çoklu gömüler azalmıştır; İtalya’daki Grotta del
Romito’da yetişkin bir kadının kolları arasındaki genç cüce bireyin gömüsü, çoklu gömü gelene-
ğinin oldukça nadir örneklerinden olduğu gibi, bedensel sorunları olan bireylere özel bir önem
(uğursuzluk veya kutsallık) atfetme geleneğinin bir kalıntısı olması bakımından ilginçtir
(Formicola 2007: 449). Geç Üst Paleolitik boyunca mezar eşyalarında bir azalma vardır, ancak
yine de yaygındır ve bazı örnekler Gravettian’da bilinen bol mezar buluntulu gömüleri hatırlat-
maktadır (ör. Abri de la Madeleine, Saint-Germain-de-la-Rivière, L’Aven des Iboussières).
Bunların baş, boyun, kol gibi bölgelerde yoğunlaşması kişilerin bulundukları aktif sosyal ortam-
larda statülerini gösterme çabasıyla ilgili olmalıdır. Dönem boyunca erkeklerin kadınlara oranı
halen fazladır (19:13), ancak bu oran Gravettian’a göre (18:5) oldukça düşüktür (Riel-Salvatore
ve Gravel-Miguel 2013). Bu dönemde çocuk ve bebek iskeletlerinin oranı da Gravettian’a naza-
ran oldukça azalmıştır. Bu, bebek ve çocuk ölümlerinin azalmasıyla ilgili olabileceği gibi, inanç-
lardaki değişimlerle de ilgili olabilir.
En önemlisi, Gravettian’da özel bir ritüelin parçası olarak yapılmaya başlandığı anlaşılan; ölü-
nün bedeninin parçalanması, etin kemikten ayrılması için uğraşılması ve parçaların elden ele süs
eşyası gibi dolaştırılması veya ikincil gömüye tabi tutulması gibi uygulamalar, Magdalenian’da
oldukça yaygın bir gelenek haline gelmiştir (Orschiedt 2013). Hayvan kemiğinden dişler kolye
olarak kullanılmaktadır ancak insan dişinin süs eşyası olarak kullanılması azalmıştır. Birçok
örnekte, özellikle kafatası kemiklerinin disk şeklinde kesildiği ve amulet tarzı bir süslenme obje-
si olarak kullanıldığı görülmektedir. Bazı bireylere ait kafataslarının ise, ‘kase/kupa/kadeh’ ola-
rak şekillendirilip kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Örneğin, GÖ 17-12.500 yılları arasına tarihle-
nen Gough’s Cave (İngiltere), Grotte du Placard, Isturitz (Fransa) ve Brillenhöhle (Almanya)
mağaralarında ‘kupa/kadeh’ ya da kase gibi şekillendirildikleri düşünülen insan kafatası kemik-
leri ele geçmiştir (Bello vd. 2011, 2015; Orschiedt 2002, 2013; R. White vd. 2003; Szmidt vd.
2009). Bazı örneklerde bireylerin şiddete maruz kaldıkları anlaşılmaktadır (ör. Jaskinia
Maszycka, Polonya; Allain vd. 1985). Kafaların ve bedenin diğer parçalarının ayrıştırılabilir
olduğu fikri dönemin sanat eserlerinde kafası olmayan bedenler veya sadece kafanın gösterildi-
ği, Gönnersdorf tipi imgelerde göze çarpmaktadır (Pettitt 2011: 217).
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 95

Geç Üst Paleolitik boyunca iskeletlerin parçalanması, kafatasına odaklı uygulamalar ve iske-
let parçalarının süs eşyaları vb. biçimlerde dolaşımıyla beraber, Geç Magdalenian/Son Üst
Paleolitik’te mezarlık alanlarının giderek yaygınlaşmakta olduğu görülmektedir. (Pettitt 2011;
Orschiedt 2013; Schulting 2015; Henry-Gambier 2001). Bilinen örnekler, Avustralya’daki Kow
Swamp’da bulunan 40 bireyin gömüldüğü mezarlık, Arene Candide’de bulunan 20 kadar birey
gömüsü, Grotta Romanelli’deki yetişkin ve çocuk gömüleri, Grotta Polesini’deki 14’ten fazla
birey gömüsü ve Fas’ta Taforalt’da bulunan 28 mezarda gömülü 40 bireydir. Bunların çoğu
kamp yerleşimleriyle ilişkilidir.
Bu süreçte, taşınabilir maddi kültür ögelerinin, daha önce benzeri görülmemiş derecede art-
ması, ya da Avrupa’da mağara sanatının Geç Üst Paleolitik’te yoğunlaşması gibi unsurlar, reka-
betin düzenlenmesine aracılık ederek ortaklaşmayı pekiştiren iletişim stratejileri olarak düşünü-
lebilir. Hem Avrupa’da hem de aşağıda açıklanacağı gibi Yakın Doğu’da gördüğümüz, ikincil
gömü, kafatasına odaklı uygulamalar, işlenmiş kemiklerin dolaşımı veya mezarlık alanlarının
oluşması gibi uygulamalara da, grup içi ve gruplarası ilişkilerin düzenlenmesine aracılık eden
davranışlar olarak yaklaşmak gerekir.
Levant’ta, Epipaleolitik süresince, Avrupa’dakileri andıran biçimde, birincil (tekil) ve ikincil
(kolektif-çoklu) gömü uygulamaları, mezarlık alanları, ölünün süslenmesi, kafatasına odaklı
uygulamalar, kemiklerin dolaşımı, aşı boyası, hayvan kemikleri ve süs eşyaları kullanımı gibi
unsurlar mağaralarda, kaya sığınaklarına ve açık alan yerleşimlerinde mevcuttur; ancak, bu
temel benzerliklerin dışında, Levant’ta ölü gömme, yerleşik düzene geçiş esnasında ortaya çıkan
yeni sosyal üniteler ve bunların konut ve anıtsal mimari bağlamındaki mekansal ifadeleriyle
içiçe geçmiş bir ritüller bütününün parçası olarak kullanılmaktadır. Bu gelişmelerin ilk belirtileri
Epipaleolitik başlarından itibaren hissedilmekle beraber, Natufyen dönemde (GÖ yaklaşık
15-11.600) sayıları 450’ye yakın gömülmüş bireyin, yerleşim yerleriyle ve terk edilmiş domestik
yapılarla sıkı bir biçimde ilişkilendiği, özellikle de Geç Natuf’ta, mimari mekanlarla doğrudan
ilişkili hale geldiği görülmektedir (Kuijt 1996; Bocquentin ve Bar-Yosef 2004). Burada, birincil ve
ikincil gömü uygulamaları ile özel ve kamusal mekanlar arasında kurulan ilişkiler, grup içinde
birbirine hiyerarşik olarak bağlı yeni birimlerin, tarıma geçiş öncesinde kurumsallaştığını işaret
etmektedir (Kuijt 1996).
Anadolu’daki en erken ölü gömme uygulaması, Konya-Pınarbaşı kaya sığınağındaki Mezar
13 (GÖ 16-15.000) ve Mezar 14 (GÖ 15-14.000) olarak bilinmektedir (Baird vd. 2013). Bunların
mimari ögelerle doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır ancak, bazı açılardan Levant’ta görülen
uygulamalara benzerlik göstermektedir. İkisi de erkek, tekil gömü olan bu mezarların erken ola-
nında (Mezar 13), kafatası alınmış bir birey, aşı boyası ve yer imi olarak kullanılan kayalarla
birlikte bulunmuştur. Geç olan Mezar 14’teki bireyin iskeleti tamdır ve aşı boyası, deniz kabuk-
ları, kablumbağa kabukları, “ok ucu düzeltici” gibi birçok mezar eşyasıyla beraber bulunmuştur.
GÖ 12-11.500 arasında, Holosen başlangıcıyla beraber, Avrupa’da Erken Mezolitik ve Yakın
Doğu’da PPNA (yaklaşık GÖ 11.600-10.500) sürecine girilmektedir ve bu aralıkta da; tüm bölge-
lerde, kafatasına odaklı uygulamalar, birincil ve ikincil gömüler, mezarlık alanlarının ortaya çıkı-
şı gibi gelişmeler ortaktır. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi, Yakın Doğu’da bu uygulamalar,
mimari yapılarla bütünleşmiş, karmaşık bir ölü gömme uygulamasının parçası olarak devam
ederek yerleşik düzen ve tarım ekonomisine geçişin en önemli aracılarından olmuşlardır (Erdal
96 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

2015; Gresky vd. 2017). Mezolitik’te, Yunanistan’daki Franchthi mağarasındaki mezarlar ve


iskelet parçaları ile Fethiye-Girmeler Mağarası’ndaki mezar bulguları ise, yerleşim yerlerinde
yaşam alanlarıyla içiçe süregiden gömü ve parçalama faaliyetinin bazı bölgelerde devam ettiğini
göstermektedir (Cullen 1995; Takaoğlu vd. 2014). Diğer taraftan, GÖ 10.000’den itibaren,
Güney Afrika, Avustralya ve Amerika’da da mezarlıkların yaygınlaşması, tarımın yayılışından
önce bir çok bölgede, ölüm ile ilgili fikirlerin benzer bir yapıya büründüğünü işaret etmektedir.

Genel Değerlendirme ve Sonuç


Bu makalede verilen örnekler bağlamında, ölüm sonrası uygulamaların davranışsal kökeninin
Homo türlerinin öncülü en erken homininlere kadar dayandırılabileceğini söylemek mümkün-
dür. GÖ 500.000 yıllarına geldiğimizde, Sima de los Huesos’ta ölülerin bedenlerinin mağara
içindeki doğal bir çukurda toplanması, ölüm ve mekan arasında kurulan bir ilişkiyi belgelemek-
tedir. Ancak, bu davranışın temelinde yatan nedenlerin doğası veya eylemin kurduğu sosyal
düzen hakkında gerçekçi bir çıkarımda bulunmak zordur. Ölülerin belli mekanlarla ilişkilenme-
sinin ötesinde, mekan, ölüm ve yaşam kavramları arasındaki ilişkileri sembolik bir bağlam içeri-
sinde kuran sistematik ritüellere tabi tutulmasını işaret eden ilk örnekler ise şüphesiz Orta
Paleolitik’te ortaya çıkmaktadır. Bu ritüeller, ateşin kontrol altına alınmasından sonra, bilişsel
ve sosyal açıdan daha gelişkin beyin kapasitesi ve davranış biçimleri sergileyen Homo neandert-
halensis ve Homo sapiens’e özgü bir davranış olarak kabul edilmelidir (Stiner 2017; Hovers and
Belfer-Cohen 2013; Pettitt 2011; Olson 2008: 105-128; Wells 2012: 85-86).
GÖ 130-90.000 arasında ölüleri bir yerde toplama ve gömme gibi uygulamalarla beraber,
mezarların aşı boyası, hayvan kemikleri, taş aletler gibi objelerle donatılması ve ocakların bulun-
duğu yaşam alanlarıyla ilişkilenmesi ortaya çıkmıştır. GÖ 60-40.000 arasındaki oldukça sınırlı
veriye göre basit mezarlar devam etmiştir. GÖ 35.000 civarında, Gravettian dönemde, Avrasya
coğrafyası boyunca ölü gömmede önemli bir artış ve dönüşüm yaşanmaktadır; özellikle, çoklu
gömülerde artış ve mezar buluntularında önemli bir sembolik zenginlik söz konusudur.
Avustralya’da ise ilk kremasyon uygulaması görülmektedir.
Üst Paleolitik’te sembolik zenginliğin artışı, figürinler, ocaklar ve ritüel çukurlar gibi ögeler
ile ölüm uygulamalarının iç içe geçmesi ve bunun belli lokalitelerde yoğunlaşması gibi olgular da,
ölüm sonrası uygulamaların daha geniş çaplı “sosyal rejenerasyon” ritüellerinin bir parçası oldu-
ğunu düşündürmektedir. Muhtemelen bu tip ritüellerde, hayvanların ve bitkilerin, veya genel
olarak doğanın, “ölümü” ve “canlanışı” döngüsüne paralel olarak yapılan çeşitli sembolik faali-
yetler vardı. Birlikte avlanma, yemek tüketimi, partner değiş-tokuşu ve benzeri davranışlarla
beraber gerçekleşen bu etkinliklerde, ölünün bedeni “yeniden canlanış” olgusunun kutlandığı,
geniş bir semboller sisteminin parçası haline gelmekteydi (Yeshurun vd. 2013). GÖ 15.000 civa-
rında, Son Üst Paleolitik/Natufyen dönemde, ölüm sonrası uygulamalarda ikinci bir artış ve
dönüşümün yaşandığı görülmektedir. Bu iki dönem arasında parçalanmaya, insan kemiklerin-
den süs eşyası yapımına odaklı uygulamaların yaygınlaştığı, eş zamanlı olarak da mezarlık alan-
larının ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Erkek bireylerin kadınlara nazaran fazlalığı ve genellikle
daha özel uygulamalara tabi tutulmuş olması sosyal düzenle ilgili bazı fikirler vermektedir.
Ölüm sonrası uygulamaların çeşitlenmesi, artması ve azalmasının, iklimsel değişimlerle ilgili
olup olmadığı tartışma konusudur (Riel-Salvatore ve Gravel-Miguel 2013). Yine de genel olarak
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 97

baktığımızda, Gravettian’da görülen sahne Son Buzul Çağı’nın en zorlu iklimsel koşullarının
yaşandığı bir dönemi yansıtmaktadır. Çeşitli maddi kültür ögelerinin de işaret ettiği gibi, bu
koşullarda gruplararası iş birliğiyle beraber ölü gömme eşliğinde teritoryal sınır rekabeti de art-
mış olmalıdır. Bu artış, grup temsiliyet hiyerarşilerini ve statü farklılıklarını belirginleştirerek
grup içinde bazı kişilerin özel biçimde gömülmesini beraberinde getirmiş görünmektedir.
Son Üst Paleolitik/Natufyen dönemde gördüğümüz, ölünün parçalanması ve insan mobilite-
sinin bir parçası olarak dolaşıma girmesinin yanı sıra, mezarlık alanlarının artışını gösteren
sahne ise, Buzul Çağı sonundaki iklimsel yumuşama aralıklarında yaşam alanlarının coğrafik
olarak genişlemesiyle başlamakta ve iklimsel bozulmanın yaşandığı Erken ve Geç Dryas’ta devam
ediyor görünmektedir. Bu süreçte, önce açık hava kamp yerleşimlerinin arttığı ve elverişli iklim
dolayısıyla kamplarda uzun süreli yerleşimin mümkün olabildiği anlaşılmaktadır. İskeletlerin
parçalanması, süs eşyası yapılması ve kafatasına odaklı uygulamalar, ölünün bedeninin parçaları
aracılığıyla geniş ilişki ağlarının kurulduğunu ve aynı zamanda birey, grup ve geniş bağlamlı top-
luluk kavramlarının farklı kriterlerle değerlendirilmeye başlandığını düşündürmektedir. Böyle
bir bağlamda toplu mezarlık alanlarının ortaya çıkışı ise, yerleşik düzen ve tarım ekonomisine
geçişin öncü aşamalarında, hem grup içinde ritüel kontrol hiyerarşilerinin oluşmaya başlamasıy-
la, hem de gruplararası rekabet ve teritoryal aktivitenin yoğunlaşmasıyla ilgili olabilir. Bu ortam-
da, ölü gömme pratikleri, statü farklılıklarının yansıtıldığı ve gruplararası ortaklaşmaların aracı-
lığını yapan bir düzleme dönüşmüş görünmektedir.
Geç Pleistosen-Erken Holosen aralığında, ölü gömmenin Levant bölgesi de dahil bir çok yerde
yaygınlaşmasının yeni bir mekanla ilişkilenme stratejisini ifade ettiğini düşünmek gerekir
(Littleton ve Allen 2007). Özellikle de, tekrarlayan ve defalarca kullanılan mezar alanlarının,
toplulukların arazi ile bağını kuran teritoryal davranış biçimlerini olduğu kadar yeşermekte olan
yeni tip grup içi kimlikleri ve yapılanmaları da temsil ettiği söylenebilir. Bu bağlamda, Neolitik
süreç boyunca gördüğümüz “ata kültü” ve “kafatası kültü” gibi uygulamaların öncü adımları, Üst
Paleolitik dönemin ortalarında, Avrasya’nın çeşitli bölgelerinde ifade bulan gelişmelerde aran-
malıdır.
Avrupa’da, Magdalenian dönemde zenginleşmeye başlayan kafatasına odaklı ikincil uygula-
malar, Yakın Doğu coğrafyasında Natufyen dönemden itibaren yaygınlaşmaktadır. Levant,
Mezopotamya ve Anadolu’da, mimari ögelerle ve alçılama gibi pratiklerle bütünleşmiş mekansal
uygulamalar, bölgede yerleşik düzen ve tarım ekonomisine geçişle daha da belirginleşerek kar-
maşıklaşan teritoryal ve rekabetçi bir sosyal yapının yansımasıdır. Hane/aile odaklı bu yeni sos-
yo-ekonomik yapının ortaya çıkışı ve sürekliliği, kafatasına odaklı birincil ve ikincil uygulamalar
ve bunlara paralel olarak gelişen maddi kültür stratejileriyle müzakere edilmiş olmalıdır
(Atakuman 2005, 2014a, 2014b, 2014c, 2015; Atakuman ve Erdem 2015). Bununla beraber,
Paleolitik ve hatta Neolitik boyunca, herkesin ölüm sonrasında benzer bir uygulamaya tabi
tutulmadığını ve ölünün gömülmesi eyleminin çok yakın zamanlara kadar, bazı toplumlar tara-
fından bazı kişilere uygulanan istisnai bir olgu olarak kaldığını söylemek mümkündür.
98 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Kaynakça
Aldhouse-Green, S. H. R. 2001. “Ex Africa Aliquid Semper Novi: The View from Pontnewydd”, S. Milliken ve J. Cook
(der.), A Very Remote Period Indeed: Papers on the Palaeolithic Presented to Derek Roe içinde.
Oxford, Oxbow: 114–119.
Aldhouse-Green, S. H. R. ve Pettitt, B. P. 1998. “Paviland Cave: Contextualizing the Red Lady”, Antiquity 72(278): 756-
772.
Allain, J., Desbrosse, R., Kozłowski, J. ve Rigaud, A. 1985. “Le Magdalénien à Navettes”, Gallia Préhistoire 28(1):
37–124.
Alt, K. W., Pichler, S., Vach, W., Klima, B., Viček, E. ve Sedlmeier, J. 1997. “Twenty-Five Thousand-Year-Old Triple
Burial from Dolni Věstonice: An Ice-Age Family?”, American Journal of Physical Anthropology
102(1): 123-131.
Akazawa, T. ve Muhesen, S. (der). 2002. Neanderthal Burials: Excavations of the Dederiyeh Cave, Afrin, Syria: Studies in
Honour of Hisashi Suzuki. Kyoto, International Research Center for Japanese Studies.
Akazawa, T., Muhesen, S., Ishida, H., Kondo, O. ve Griggo, C. 1999. “New Discovery of a Neanderthal Child Burial from
the Dederiyeh Cave in Syria”, Paléorient 25(2): 129-142.
Akazawa, T., Muhesen, S., Kondo, O., Dodo, Y., Yoneda, M., Griggo, C. ve Ishida, D. 2002a “Neanderthal Burials of the
Dederiyeh Cave”, T. Akazawa ve S. Muhesen (der.), Neanderthal Burials: Excavations of the
Dederiyeh Cave, Afrin, Syria: Studies in Honour of Hisashi Suzuki içinde. Kyoto, International
Research Center for Japanese Studies: 75–90.
Akazawa, T., Muhesen, S., Dodo, Y., Ishida, H., Kondo, O., Yoneda, M. ve Griggo, C. 2002b. “A Summary of the
Stratigraphic Sequence”, T. Akazawa ve S. Muhesen (der.), Neanderthal Burials: Excavations
of the Dederiyeh Cave, Afrin, Syria: Studies in Honour of Hisashi Suzuki içinde. Kyoto,
International Research Center for Japanese Studies: 15-32.
Arensburg, B. ve Tillier, A. M. 1983. “A New Mousterian Child from Qafzeh (Israel): Qafzeh 4a”, Bulletin et Mémoires de
la Société Anthropologique de Paris 10(XIII): 61-69.
Arsuaga, J. L., Martínez, I., Gracia, A., Carretero, J. M., Lorenzo, C. ve García, N. 1997. “Sima de los Huesos (Sierra de
Atapuerca, Spain). The Site”, Journal of Human Evolution 33(2-3): 109-127.
Arsuaga, J. L., Carbonell, E. ve Bermúdez de Castro, J. M. 2003. The First Europeans: Treasures from the Hills of Atapuerca.
Valladolid, Junta de Castilla y León.
Atakuman, Ç. 2005. “Neolitik’te Zaman, Mekan ve Kimlik”, Toplumsal Tarih 137: 60-67.
Atakuman, Ç. 2014a. “Architectural Discourse and Social Transformation During the Early Neolithic of South-
East Anatolia”, Journal of World Prehistory 27(1): 1-42.
Atakuman, Ç. 2014b. “Neolitik Süreci Yeniden Tanımlamak: Güneydoğu Anadolu Neolitiği’nde Mekan Kurgusu
ve Sosyal İlişkiler”, Ö. Çevik ve B. Erdoğu (der.), Tematik Arkeoloji Serisi 1: Yerleşim
Sistemleri ve Mekan Analizi içinde. İstanbul, Ege Yayınları: 191-216.
Atakuman, Ç. 2014c. “Symbolic Place Making and the Emergence of Sedentism in the Early Neolithic of South-
East Anatolia: A Review of Evidence and a New Interpretive Framework”, P. Bieliński, M.
Gawlikowski, R. Koliński, D. Ławecka, A. Sołtysiak ve Z. Wygnańska (der.), Proceedings of
the 8th International Congress on the Archaeology of the Ancient Near East, 30 April - 4 May
2012, Warsaw. Volume 1: Plenary Sessions, Township and Villages, High and Low - The Minor
Arts for the Elite and for the Populace içinde. Wiesbaden, Harrasowitz Verlag: 33-44.
Atakuman, Ç. 2015. “From Monuments to Miniatures: Emergence of Stamps and Related Image Bearing
Objects During the Neolithic”, Cambridge Archaeological Journal 25(4): 759-788.
Atakuman, Ç. ve Erdem, D. 2015. “Geç Neolitik’te Zaman, Mekan ve Rituel: Domuztepe’de İnsan, Mekan ve
Nesne Gömüleri”, A. Baysal (der.), Tematik Arkeoloji Serisi 2: İletişim Ağları ve Sosyal
Organizasyon içinde. İstanbul, Ege Yayınları: 143–174.
Aujoulat, N., Geneste, J-M., Archambeau, C., Delluc, M., Duday, H. ve Gambier, D. 2001. “La Grotte Ornée de Cussac
(Dordogne), Observations Liminaires”, Paléo 13: 9–18.
Backer, A. M. 1993. “Spatial Distributions at La Roche à Pierrot, Saint-Césaire: Changing Uses of a Rockshelter”, F.
Lévêque, A. M. Backer ve M. Guilbaud (der.), Context of a Late Neanderthal: Implications of
Multidisciplinary Research for the Transition to Upper Paleolithic Adaptations at Saint-Césaire,
Charente-Maritime, France içinde. Madison, Prehistory Press: 105–127.
Backer, A. M. ve Guilbaud, M. (der.). 1993. Context of a Late Neanderthal: Implications of Multidisciplinary Research for
the Transition to Upper Palaeolithic Adaptations at Saint-Cézaire, Charente-Maritime, France.
Madison, Prehistory Press.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 99

Bader, N. O. ve Mikhajlova, L. A. 1998. Upper Palaeolithic Site Sungir (Graves and Environment). Moskova, Scientific
World.
Baird, D., Asouti, E., Astruc, L., Baysal, A., Baysal, E., Carruthers, D., ... Pirie, A. 2013. “Juniper Smoke, Skulls and
Wolves’ Tails. The Epipalaeolithic of the Anatolian Plateau in Its South-west Asian
Context; Insights from Pınarbaşı”, Levant 45(2): 175-209.
Bar-Yosef, O. 2011. “Climatic Fluctuations and Early Farming in West and East Asia”, Current Anthropology 52(4): 175-
193.
Bar-Yosef, O. ve Callander, J. 1999. “The Woman from Tabun: Garrod’s Doubts in Historical Perspective”, Journal of
Human Evolution 37(6): 879-885.
Bar-Yosef, O., Vandermeersch, B., Arensburg, B., Belfer-Cohen, A., Goldberg, P., Laville, ... Weiner, S. 1992. “The
Excavations in Kebara Cave, Mt. Carmel: Comments and Replies”, Current Anthropology
33(5): 497-550.
Bar-Yosef Mayer, D., Vandermeersch, B. ve Bar-Yosef, O. 2009. “Shells and Ochre in Middle Palaeolithic Qafzeh Cave,
Israel: Indications for Modern Behaviour”, Journal of Human Evolution 56(3): 307–314.
Barnard, A. 2014. Simgesel Düşüncenin Doğuşu. İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
Belfer-Cohen, A. ve Goring-Morris, N. 2014. “The Upper Palaeolithic and Earlier Epi-Palaeolithic of Western Asia”, C.
Renfrew ve P. Bahn (der.), The Cambridge World Prehistory içinde. New York, Cambridge
University Press: 1381-1407.
Belfer-Cohen, A. ve Hovers, E. 1992. “Mousterian and Natufian Burials in the Levant”, Current Anthropology 33(4):
463-471.
Bello, S. M., Parfitt, S. A. ve Stringer, C. B. 2011. “Earliest Directly Dated Human Skull-Cups”, PLoS ONE 6(2): e17026.
Bello, S. M., Saladié, P., Coceres, I., Rodriquez-Hidalgo, A. ve Parfitt, S. A. 2015. “Upper Palaeolithic Ritualistic
Cannibalism at Gough’s Cave (Somerset, UK): The Human Remains from Head to Toe”,
Journal of Human Evolution 82: 170-189.
Berger, L. R., Hawks, J., de Ruiter, D. J., Churchill, S. E., Schmid, P., Delezene, L. K., ... Zipfel, B. 2015. “Homo Naledi, a
New Species of the Genus Homo from the Dinaledi Chamber, South Africa”, eLife 4:
e09560.
Bergounioux, F. M. 1958. “Spiritualité, de l’Homme de Néandertal”, G. H. R. von Koenigswald (der.), Hundert Jahre
Neanderthaler içinde. Kemink en Zoon, Utrecht: 151–166.
Bermúdez de Castro, J. M. ve Nicolás, E. 1997. “Palaeodemography of the Atapuerca-SH Middle Pleistocene Hominid
Sample”, Journal of Human Evolution 33(2-3): 333-355.
Bermúdez de Castro, J. M., Martinón-Torres, M., Carbonell, E., Sarmiènto, S., Rosas, A., van der Made, J. ve Lozano, M.
2004. “The Atapuerca Sites and Their Contribution to the Knowledge of Human Evolution
in Europe”, Evolutionary Anthropology 13(1): 25-41.
Binford, L. R. 1971. “Mortuary Practices: Their Study and Their Potential”, Memoirs of the Society for American
Archaeology 25: 6-29.
Blanc, A. 1961. “Some Evidence for the Ideologies of Early Man”, S. L. Washburn (der.), Social Life of Early Man içinde.
New York, Wenner-Gren Foundation: 119-136.
Bocquentin, F. ve Bar-Yosef, O. 2004. “Early Natufian Remains: Evidence for Physical Conflict from Mount Carmel,
Israel”, Journal of Human Evolution 47: 19-23.
Boesch, C. ve Boesch-Achermann, H. 2000. The Chimpanzees of the Taï Forest: Behavioural Ecology and Evolution. Oxford,
Oxford University Press.
Bonifay, E. 1964. “La Grotte du Régourdou (Montignac, Dordogne): Stratigraphie, et Industrie Lithique Moustérienne”,
Anthropologie (Paris) 68: 49-64.
Bonifay, E. 2008. “La Site du Régourdou (Montignac-sur-Vézère, Dordogne): Et la Problem de la Signification des
Sépultures Neandertaliennes”, Bulletin de la Société d’Études et de Recherches Préhistoriques
des Eyzies 57: 25-31.
Bonifay, E. ve Vandermeersch, B. 1965. “Dépots Rituels d’Ossements d’Ours dans le Gisement Moustérien du
Régourdou (Montignac, Dordogne)”, Actes du Vie Congrès UISPP, Rome, 1962: 136-142.
Bouyssonie, A., Bouyssonie, L. ve Bardon, L. 1908. “Découverte d’un Squelette Humain Moustérien à la Bouffia de la
Chapelle-aux-Saints (Corrèze)”, Anthropologie 19: 513–518.
Bowler, J. M., Jones, R., Allen, H. ve Thorne, A. G. 1970. “Pleistocene Human Remains from Australia: A Living Site
and Human Cremation from Lake Mungo, Western New South Wales”, World Archaeology
2(1): 39-60.
100 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Bowler, J. M., Johnston, H., Olley, J. M., Prescott, J. R., Roberts, R. G., Shawcross, W. ve Spooner, N. A. 2003. “New
Ages for Human Occupation and Climatic Change at Lake Mungo, Australia”, Nature
421(6925): 837-840.
Capitan, L. ve Peyrony, D. 1909. “Deux Squelettes Humains au Milieu de Foyers de l’Époque Moustérienne”, Revue
Anthropologique XII: 402-409.
Capitan, L. ve Peyrony, D. 1912. “Station Préhistorique de la Ferrassie”, Revue Anthropologique XXII: 76-99.
Capitan, L. ve Peyrony, D. 1921. “Nouvelles Fouilles a la Ferrassie (Dordogne)”, Association Française pour l’Avancement
des Sciences, Comptes Rendus 44: 540-542.
Chase, G. P. ve Dibble H. L. 1987. “Middle Paleolithic Symbolism: A Review of Current Evidence and Interpretations”,
Journal of Anthropological Archaeology 6(3): 263-296.
Chiotti, L., Nespoulet, R., Henry-Gambier, D., Morala, A., Vercoutère, C., Agsous, S. ve Grimaud-Hervé, D. 2008.
“Statut des Objets “Extra-Ordinaires” du Gravettien Final de l’Abri Pataud (Les Eyzies,
Dordogne): Objets Abandonnés dans l’Habitat ou Dépôt Intentionnel?”, S. Bonnardin, C.
Hamon, M. Lauwers ve B. Quilliec (der.), XXIXe Rencontres Internationales d’Archéologie et
d’Histoire d’Antibes, Oct 2008, Antibes, France içinde. Antibes, Éditions APDCA: 29-46.
Clark, J. D., Beyene, Y., Wolde-Gabriel, G., Hart, W. K. ve Renne, P. R. 2003. “Stratigraphic, Chronological and
Behavioural Contexts of Pleistocene Homo Sapiens from Middle Awash, Ethiopia”, Nature
423(6941): 747–752.
Cooke, H. B. S., Malan, B. D. ve Wells, L. H. 1945. “Fossil Man in the Lebombo Mountains, South Africa: The ‘Border
Cave’, Ingwavuma District, Zululand”, MAN 45: 6–13.
Cowgill, L. W., Trinkaus, E. ve Zeder, M. A. 2007. “Shanidar 10: A Middle Palaeolithic Lower Distal Limb from Shanidar
Cave, Iraqi Kurdistan”, Journal of Human Evolution 53(2): 213–223.
Cullen, T. 1995. “Mesolithic Mortuary Ritual at Franchthi Cave, Greece”, Antiquity 69(263): 270-289.
d’Errico, F. ve Vanhaeren, M. 2016. “Upper Paleolithic Mortuary Practices: Reflection of Ethnic Affiliation, Social
Complexity, and Cultural Turnover”, C. Renfrew, M. J. Boyd ve I. Morley (der.), Death
Rituals, Social Order and the Archaeology of Immortality in the Ancient World içinde. New
York, Cambridge University Press: 45-62.
Day, M. 1986. Guide to Fossil Man. Londra, Cassell.
Defleur, A. 1993. Les Sépultures Moustériennes. Paris, CNRS Editions. Delporte, H. 1976. “Les Sépultures Moustériennes
de La Ferrassie”, B. Vandermeersch (der.), Les Sépultures Néanderthaliennes içinde. Nice,
Union Internationale des Sciences Préhistoriques et Protohistoriques IXe Congrès: 8-11.
Dirks, P. H. G. M. ve Berger, L. R. 2013. “Hominin-Bearing Caves and Landscape Dynamics in the Cradle of Humankind,
South Africa”, Journal of African Earth Sciences 78: 109-131.
Dirks, P. H. G. M., Berger, L. R., Roberts, E. M., Kramers, J. D., Hawks, J., Randolph-Quinney, ... Tucker, S. 2015.
“Geological and Taphonomic Context for the New Hominin Species Homo Naledi from the
Dinaledi Chamber, South Africa”, eLife 4: e09561.
Dodo, Y., Kondo, O., Muhesen, S. ve Akazawa, T. 1998. “Anatomy of the Neanderthal infant Skeleton from Dederiyeh
Cave, Syria”. T. Akazawa, K. Aoki ve Bar-Yosef, O. (der.), Neandertals and Modern Humans
in Western Asia içinde. New York, Plenum: 323-338.
Douka, K., Bergman, C. A., Hedges, R. E. M., Wesselingh, F. P. ve Higham, T. F. G. 2013. “Chronology of Ksar Akil
(Lebanon) and Implications for the Colonization of Europe by Anatomically Modern
Humans”, PLoS ONE 8(9): e72931.
Einwögerer, T., Friesinger, H., Händel, M., Neugebauer-Maresch, C., Simon, U. ve Teschler-Nicola, M. 2006. “Upper
Palaeolithic Infant Burials”, Nature 444(7117): 285.
Erdal, Y. S. 2015. “Bone or Flesh: Defleshing and Post-Depositional Treatments at Körtik Tepe (Southeastern Anatolia,
PPNA Period)”, European Journal of Archaeology, 18(1): 4-32.
Fernández-Jalvo, Y., Carlos Diez, J., Cáceres, I. ve Rosell, J. 1999. “Human Cannibalism in the Early Pleistocene of
Europe (Gran Dolina, Sierra de Atapuerca, Burgos, Spain)”, Journal of Human Evolution
37(3-4): 591–622.
Formicola, V. 2007. “From the Sungir Children to the Romito Dwarf. Aspects of the Upper Palaeolithic Funerary
Landscape”, Current Anthropology 48(3): 446–453.
Frayer, D. W., Horton, W. A., Macchiarelli, R. ve Mussi, M. 1987. “Dwarfism in an Adolescent from the Italian Late
Upper Palaeolithic”, Nature 330(6143): 60-62.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 101

Gamble, C. ve Roebroeks, W. 1999. The Middle Palaeolithic: A Point of Inflection, W. Roebroeks ve C. Gamble (der.),
The Middle Palaeolithic Occupation of Europe içinde. Leiden, University Press and European
Science Foundation: 1-21.
Gargett, H. R. 1989. “The Evidence for Neandertal Burial”, Current Anthropology 30(2): 157-177.
Gargett, H. R. 1999. “Middle Palaeolithic Burials is not a Dead Issue: The View from Qafzeh, Saint-Césaire, Kebara,
Amud, and Dederiyeh”, Journal of Human Evolution 37(1): 27-90.
Gargett, H. R. 2000. “A Response to Hover’s, Kimbel’s and Rak’s Argument for the Purposeful Burial of Amud 7”,
Journal of Human Evolution 39(2): 261–266.
Garrod, D. ve Bate, M. D. 1937. The Stone Age of Mount Carmel. Oxford, Clarendon Press.
Giacomo, G. ve de Lumley, M. A. 1988. “Les Fossils Humains de la Caverna delle Fate (Finale, Ligurie Italienne) et la
Définition des Caractères Neanderthaliens au Début du Würm”, E. Trinkaus (der.),
L’Homme de Neanderthal, vol. 3, L’Anatomie içinde. Liège, ERAUL: 53–65.
Golovanova, V. L., Hoffecker, F. J., Kharitonov, M. V. ve Romanova, P. G. 1999. “A Neanderthal Occupation in The
Northern Caucasus”, Current Anthropology 40(1): 77-86.
Gresky, J., Haelm, J. ve Clare, L. 2017. “Modified Human Crania from Göbekli Tepe Provide Evidence for a New Form
of Neolithic Skull Cult”, Science Advances 3(6): e1700564.
Händel, M., Simon, U., Einwögerer, T. ve Neugebauer-Maresch, C. 2009. “New Excavations at Krems-Wachtberg –
Approaching a Well-Preserved Gravettian Settlement Site in the Middle Danube Region”,
Quartär 56: 187-196.
Harrold, B. F. 1980. “A Comparative Analysis of Eurasian Paleolithic Burials”, World Archaeology 12(2): 195-211.
Heim, J.-L. 1976. Les Hommes Fossiles de La Ferrassie (I). Paris, Masson: 3–8.
Henry-Gambier, D. 2001. La Sépulture des Enfants de Grimaldi (Baoussé-Roussé, Italie): Anthropologie et Palethnologie des
Populations de la Fin du Paléolithique Supérieur. Paris, CTHS.
Henry-Gambier, D. 2002. “Les Fossiles de Cro-Magnon (Les-Eyzies-de-Tayac, Dordogne): Nouvelles Données sur Leur
Position Chronologique et Leur Attribution Culturelle”, Paleo 14: 201–204.
Henry-Gambier, D. 2008. “Practiques Funéraires des Populations Gravettiennes en Europe: Bilan des Données et
Interprétations”, Paleo 20: 1–39.
Henry-Gambier, D. ve Sacchi, D. 2008. “La Crouzade V–VI (Aude, France): Un des Plus Anciens Fossiles d’Anatomie
Moderne en Europe Occidental”, Bulletin et Mémoires de la Société d’Anthropologie de Paris
20: 79-104.
Henry-Gambier, D., Beauval, C., Airvaux, J., Aujoulat, N., Baratin, J. F. ve Buisson-Catil, J. 2007. “New Hominid
Remains Associated with Gravettian Parietal Art (Les Garennes, Vilhonneur, France)”,
Journal of Human Evolution 53(6): 747–750.
Hershkovitz, I. ve Arensburg, B. 2017. “Human Fossils from the Upper Palaeolithic Through the Early Holocene”, Y.
Enzel ve O. Bar-Yosef (der.), Quaternary of the Levant: Environments, Climate Change and
Humans içinde. New York, Cambridge University Press: 611-619.
Hertz, R. 1960. “A Contribution to the Study of the Collective Representation of Death”, R. Needham ve C. Needham
(der.), Death and the Right Hand içinde. New York, Free Press: 27-86.
Hoffmann, D. L., Angelucci, D. E., Villaverde, V., Zapata, J. ve Zilhão, J. 2018. “Symbolic Use of Marine Shells and
Mineral Pigments by Iberian Neandertals 115,000 Years Ago”, Science Advances 4(2):
eaar5255.
Hoffmann, D. L., Standish, C. D., García-Diez, M., Pettitt, P. B., Milton, J. A., Zilhão, J. … Pike, A. W. G. 2018. “U-Th
Dating of Carbonate Crusts Reveals Neandertal Origin of Iberian Cave Art”, Science,
359(6378): 912-915.
Hovers, E. ve Belfer-Cohen, A. 2013. “Insights into Early Mortuary Practices of Homo”, T. Sarah ve L. N. Stutz (der.),
The Oxford Handbook of the Archaeology of Death and Burial içinde. Oxford, Oxford
University Press: 631-642.
Hovers, E., Rak, Y., Lavi, R. ve Kimbel, W. H. 1995. “Hominid Remains from Amud Cave in the Context of the Levantine
Middle Palaeolithic”, Paléorient 21(2): 47-61.
Hovers, E., Kimbel, W. H., ve Rak, Y. 2000. “The Amud Skeleton - Still a Burial. Response to Gargett”, Journal of Human
Evolution 39(2): 253-60.
Huntington, R. ve Metcalf, P. 1979. Celebrations of Death: The Anthropology of Mortuary Ritual. Cambridge, Cambridge
University Press.
102 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Jacobi, M. R. ve Higham, F. G. T. 2008. “The ‘Red Lady’ Ages Grace Fully: New Ultrafiltration AMS Determinations
from Paviland”, Journal of Human Evolution 55(5): 898-907.
Jaubert, J., Verheyden, S., Genty, D., Soulier, M., Cheng, H., Blamart, D., … Santos, F. 2016. “Early Neanderthal
Constructions Deep in Bruniquel Cave in Southwestern France”, Nature 534(7605): 111–114.
Jelínek, J. 1992. “New Upper Palaeolithic Burials from Dolni Věstonice”, M. Toussaint (der.), L’Aventure Humaine: 5
Millions d’Années içinde. Liège, ERAUL: 207-228.
Klima, B. 1988. “A Triple Burial from the Upper Palaeolithic of Dolní Véstonice, Czechoslovakia”, Journal of Human
Evolution 16(7-8): 831–835.
Kozlowski, J. K. ve Kaczanovska, M. 2004. “Gravettian/Epigravettian Sequences in the Balkans and Anatolia”,
Mediterranean Archaeology and Archaeometry 4(1): 5-18.
Kuhn, S. L., Stiner, M. C., Güleç, E., Özer, İ., Yılmaz, H., Baykara, İ., … Suata-Alpaslan, F. 2009. “The Early Upper
Paleolithic Occupations at Üçağızlı Cave (Hatay, Turkey)”, Journal of Human Evolution
56(2): 87-113.
Kuijt, I. 1996 “Negotiating Equality Through Ritual: A Consideraton of Late Natufian and Pre-Pottery Neolithic A
Period Mortuary Practices”, Journal of Anthropological Archaeology 15(4): 313-336.
Leroi-Gourhan, A. 1975. “The Flowers Found with Shanidar IV: A Neanderthal Burial in Iraq”, Science 190(4214): 562-
564.
Leroi-Gourhan, A. 1989. “Grave Shortcomings: The Evidence for Neandertal”, Current Anthropology 30(2): 182.
Lévêque, F., Backer, A. M. ve Guilbaud, M. 1993. Context of a Late Neanderthal. Implications of Multidisciplinary Research
for the Transition to Upper Paleolithic Adaptations at Saint-Césaire, Charente-Maritime,
France. Madison WI, Prehistory Press.
Littleton, J. ve Allen, H. 2007. “Hunter-Gatherer Burials and the Creation of Persistent Places in Southeastern
Australia”, Journal of Anthropological Archaeology 26(2): 283-298.
Madelaine, S., Maureille, B., Cavanhié, N., Couture-Veschambre, C., Bonifay, E. Armand, ... Vandermeersch B. 2009.
“Nouveaux Restes Humaines Moustériens Rapportés au Squelette Néanderthalien de
Regourdou 1 (Regourdou, Commune de Montignac, Dordogne, France)”, Paleo 20: 101-114.
Marom, A., McCullagh, J. S. O., Higham, T. F. G., Sinitysn, A. A. ve Hedges, R. E. M. 2012. “Single Amino Acid
Radiocarbon Dating of Upper Paleolithic Modern Humans”, PNAS 109(18): 6878-6881.
Martinon-Torres, M., Bermúdez de Castro, J. M., Gomez-Robles, A., Prado-Simon, L. ve Arsuaga, J. L. 2012.
“Morphological Description and Comparison of the Dental Remains from Atapuaerca-
Sima de los Huesos Site (Spain)”, Journal of Human Evolution 62(1): 7-58.
Maureille, B. ve van Peer, P. 1998. “Une Donné Peu Connue sur la Sépulture du Premier Adulte de La Ferrassie
(Savignac-de-Miremont, Dordogne)”, Paleo 10: 291-301.
Maureille, B. ve Tillier, A.-M. 2008. “Répartition Géographique et Chronologique des Sépultures Néandertaliennes”, B.
Vandermeersch, J.-J. Cleyet-Merle, J. Jaubert, B. Maureille ve A. Turq (der.), Première
Humanité: Gestes Funéraires des Néandertaliens içinde. Les Eyzies-de-Tayac-Sireuil, Musée
National de Préhistoire: 66-74.
Mercier, N., Valladas, H., Bar-Yosef, O., Vandermeersch, B., Stringer, C. ve Joron, J.-L. 1993. “Thermoluminescence
Date for the Mousterian Burial Site of Es-Skhul, Mount Carmel”, Journal of Archaeological
Science 20(2): 169–174.
Mulvaney, J. ve Kamminga, J. 1999. Prehistory of Australia. Washington DC, Smithsonian Institution Press.
Mussi, M. 1986. “Italian Paleolithic and Mesolithic Burials”, Human Evolution 1(6): 546-556.
Mussi, M., Frayer, D. W. ve Macchiarelli, R. 1989. “Les Vivants et les Morts. Les Sépultures du Paleolithique Superieur
en Italie et Leur Interpretation”, I. Hershkovitz (der.), People and Culture in Change:
Proceedings of the Second Symposium on Upper Palaeolithic, Mesolithic and Neolithic
Populations of Europe and the Mediterranean Basin içinde. Oxford, BAR International Series:
435–458.
Nalawade-Chavan, S., McCullagh, J. ve Hedges, R. 2014. “New Hydroxyproline Radiocarbon Dates from Sungir, Russia,
Confirm Early Mid Upper Palaeolithic Burials in Eurasia”, PLoS ONE 9(1): e76896.
Nadel, D. 1994. “Levantine Upper Palaeolithic-Early Epipalaeolithic Burial Customs: Ohalo II as a Case Study”,
Paléorient 20(1): 113-121.
Neuville, R. 1951. Le Paléolithique et le Mésolithique du Désert de Judée. Paris, Masson.
Oliva, M. 1996. “Mladopaleolitický Hrob Brno II jako Příspěvek k Počátkům Šamanismu”, Archeologické Rozhledy 48(3):
537-542.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 103

Oliva, M. 2000a. “Les Practiques Funéraires dans le Pavlovien Morave: Revision Critique”, Préhistoire Européenne
16–17: 191–214.
Oliva, M. 2000b. “The Brno II Upper Palaeolithic Burial”, W. Roebroeks, M. Mussi, J. A. Svoboda ve K. Fennema (der.),
Hunters of the Golden Age. The Mid-Upper Palaeolithic of Eurasia 30,000–20,000 BP içinde.
Leiden, University of Leiden: 143–153.
Oliva, M. 2005. Palaeolithic and Mesolithic Moravia. Brno, Moravian Museum.
Olley, M. J., Roberts, G. R., Yoshida, H. ve Bowler, M. J. 2006. “Single-Grain Optical Dating of Grave-Infill Associated
with Human Burials at Lake Mungo, Australia”, Quaternary Science Reviews 25(19-20):
2469-2474.
Olson, S. 2008. Genler-Irk ve Ortak Kökenimiz: Hepimizin Kökeni Afrika. Ankara, Yurt Kitap-Yayın.
Orschiedt, J. 2002. “Secondary Burial in the Magdalenian: The Brillenhöhle (Blaubeuren, Southwest Germany)”,
PALEO 14: 241-256.
Orschiedt, J. 2013. “Bodies, Bits and Pieces: Burials from the Magdalenian and the Late Palaeolithic”, A. Patoors ve B.
Auffermann (der.), Pleistocene Foragers: Their Culture and Environment içinde. Mettmann,
Neanderthal Museum: 117-132.
Otte, M., Yalçınkaya, I., Kozlowski, J. Bar-Yosef, O., Bayon, I. L. ve Taşkıran, H. 1998. “Long-Term Technical Evolution
and Human Remains in the Anatolian Palaeolithic”, Journal of Human Evolution 34(4):
413-431.
Ovchinnikov, I. V, Götherström, A., Romanova, G. P., Kharitonov, V. M., Lidén, K. ve Godwin, W. 2000. “Molecular
Analysis of Neanderthal DNA from the Northern Caucasus”, Nature 404(6777): 490-493.
Papagianni, D. ve Morse, A. M. 2017. Neandertal: Modern Bilim Onların Hikayesini Yeniden Yazdı. Ankara, Trend
Yayınları.
Pearson, P. M. 1999. The Archaeology of Death and Burial. Teksas, A&M University Press.
Pettitt, P. B. 2006. “The Living Dead and the Dead Living: Burials, Figurines and Social Performance in the European
Mid Upper Palaeolithic”, R. Gowland ve C. Knüsel (der.), Social Archaeology of Funerary
Remains içinde. Oxford, Oxbow Books: 292–308.
Pettitt, P. B. 2011. The Paleolithic Origins of Human Burial. Londra, Routledge.
Peyrony, D. 1934. La Ferrassie: Moustérien, Périgordien, Aurignacien. Paris, Editions Leroux.
Pickering, T. R., White, T. D. ve Toth, N. 2000. “Brief Communication: Cut Marks on a Plio-Pleistocene Hominid from
Sterkfontein, South Africa”, American Journal of Physical Anthropology 111(4): 579-584.
Piel, A. K. ve Stewart, F. A. 2016. “Non-Human Animal Responses Towards the Dead and Death: A Comparative
Approach to Understanding the Evolution of Human Mortuary Practices”, C. Renfrew, M.
Boyd ve I. Morley (der.), Death Rituals, Social Order and the Archaeology of Immortality in the
Ancient World: Death Shall Have No Dominion içinde. Cambridge, Cambridge University
Press: 15-26.
Rak, Y., Kimbel, W. H. ve Hovers, E. 1994. “A Neanderthal Infant from Amud Cave, Israel”, Journal of Human Evolution
26(4): 313-324.
Richter, T., Allcock, S., Jones, M., Maher, L., Martin, L., Stock, J. ve Thorne, B. 2009. “New Light on Final Pleistocene
Settlement Diversity in the Azraq Basin (Jordan): Recent Excavatıons at ‘Ayn Qasiyya”,
Paléorient 35(2): 49-68.
Riel-Salvatore, J. ve Clark, G. A. 2001. “Grave Markers: Middle and Early Upper Paleolithic Burials and the Use of
Chronotypology in Contemporary Paleolithic Research”, Current Anthropology 42(4): 449-
479.
Riel-Salvatore, J. ve Gravel-Miguel, C. 2013. “Upper Palaeolithic Mortuary Practices in Eurasia”, T. Sarah ve L. N. Stutz
(der.), The Oxford Handbook of the Archaeology of Death and Burial içinde. Oxford, Oxford
University Press: 303-346.
Rightmire, G. P. 1979. “Implications of Border Cave Skeletal Remains for Later Pleistocene Human Evolution”, Current
Anthropology 20(1): 23–35.
Rightmire, G. P. ve Deacon, H. J. 2001. “New Human Teeth and Middle Stone Age Deposits at Klasies River, South
Africa”, Journal of Human Evolution 41(5): 535–544.
Roche, J. 1976. “La Découverte de La Chapelle-aux-Saints et son Influence dans l’Évolution des Idées Concernant le
Psychisme de Néandertaliens”, B. Vandermeersch (der.), Les Sépultures Néanderthaliennes
içinde. Nice, Union Internationale des Sciences Préhistoriques et Protohistoriques IXe
Congrès: 13–23.
104 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Roebroeks, W., Sier, M. J., Nielsen, T. K., de Loecker, D., Parés, J. M., Arps, C. E. S. ve Mücher, H. J. 2012. “Use of Red
Ochre by Early Neandertals”, PNAS 109(6): 1889-1894.
Roper, K. M. 1969. “A Survey of the Evidence for Intrahuman Killing in the Pleistocene”, Current Anthropology 10(4):
427-459.
Rougier, H., Milota, Ş., Rodrigo, R., Gherase, M., Sarcinǎ, L., Moldovan. O., ... Trinkaus, E. 2007. “Peştera cu Oase 2 and
the Cranial Morphology of Early Modern Europeans”, PNAS 104(4): 1165-1170.
Sakura, H. 1970. “State of the Skeletons of the Amud Man In Situ”, H. Suzuki ve F. Takai (der.), The Amud Man and His
Cave Site içinde. Tokyo, Tokyo University Press: 117-122.
Semal, P., Rougier, H., Crevecoeur, I., Jungels, C., Flas, D., Hauzeur, A., ... van der Plicht, J. 2008. “New Data on the Late
Neanderthals: Direct Dating of the Belgian Spy Fossils”, American Journal of Physical
Anthropology 138(4): 421-428.
Schulting, R. J. 2015. “Mesolithic Skull Cults”, K. von Hackwitz ve R. Peyroteo-Stjerna (der.), Ancient Death Ways:
Proceedings of the Workshop on Archaeology and Mortuary Practices, Uppsala, 16–17 May
2013 içinde. Uppsala, Uppsala Universitet: 19-46.
Sinitsyn, A. 1996. “Kostenki 14 (Markina Gora): Data, Problems, and Perspectives”, Préhistoire Européenne 9: 273–313.
Sinitsyn, A. 2004. “Les Sépultures de Kostenki: Chronologie, Attribution Culturelle, Rite Funéraire”, M. Otte (der.), La
Spiritualité: Actes du Colloque de la Commission 8 de l’UISPP içinde. Liège, ERAUL: 237–244.
Smirnov, Y. 1989. “Intentional Human Burial: Middle Paleolithic (Last Glaciation) Beginnings”, Journal of World
Prehistory 3(2): 199–233.
Soficaru, A., Doboş, A. ve Trinkaus, E. 2006. “Early Modern Humans from the Peştera Muierii, Baia de Fier, Romania”,
PNAS 103(46): 17196-17201.
Soffer, O. 1985. The Upper Paleolithic of the Central Russian Plain. New York, Academic Press.
Solecki, R. S. 1963. “Prehistory in Shanidar Valley, Northern Iraq”, Science 139: 179-193.
Solecki, R. S. 1972. Shanidar: The Humanity of Neanderthal Man. Londra, Allen Lane.
Sommer, M. 2004. “An Amusing Account of a Cave in Wales’: William Buckland (1784-1856) and the Red Lady of
Paviland”, BJHS 37(1): 53-74.
Spivak, P. ve Nadel, D. 2016. “The Use of Stone at Ohalo II, a 23,000 Year Old Site in the Jordan Valley, Israel”, Journal
of Lithic Studies 3(3): 523-552.
Stepanchuk, V. 1998. “The Crimean Palaeolithic: Genesis and Evolution Between 140–30kyr BP”, M. Otte (der.),
Préhistoire d’Anatolie: Genèse de deux Mondes içinde. Liège, ERAUL 85: 261-300.
Stewart F. A., Piel A. K. ve O’Malley, R. C. 2012. “Responses of Chimpanzees to a Recently Dead Community Member
at Gombe National Park, Tanzania”, American Journal of Primatology 74(1): 1-7.
Stiner, M. C. 2017. “Love and Death in the Stone Age: What Constitutes First Evidence of Mortuary Treatment of the
Human Body?”, Biological Theory 12(4): 248-261.
Stringer, C. 1998. “Chronological and Biogeographic Perspectives on Later Human Evolution” T. Akazawa, K. Aoki ve
O. Bar-Yosef (der.), Neanderthals and Modern Humans in Western Asia içinde. New York,
Plenum: 29-37.
Suzuki, H. ve Takai, F. (der). 1970. The Amud Man and His Cave Site. Tokyo: Tokyo University Press.
Svoboda, J. A. 2008. “The Upper Palaeolithic Burial Area at Předmostí: Ritual and Taphonomy”, Journal of Human
Evolution 54(1): 15–33.
Svoboda, J. A., van der Plicht, J. ve Kuželka, V. 2002. “Upper Palaeolithic and Mesolithic Human Fossils from Moravia
and Bohemia (Czech Republic): Some New 14C Dates”, Antiquity 76(294): 957-962.
Szmidt, C., Pétillon, J.-M., Cattelain, P., Normand, C. ve Schwab, C. 2009. “Premières Dates Radiocarbone pour le
Magdalénien d’Isturitz (Pyrénées-Atlantiques)”, Bulletin de la Société Préhistorique
Française 106(3): 583-601.
Takaoğlu, T., Korkut, T., Erdoğu, B. ve Işın, G. 2014. “Archaeological Evidence for 9th and 8th Millennia BC at Girmeler
Cave near Tlos in SW Turkey”, Documenta Praehistorica XLI: 111-118.
Taylor, T. 2002. The Buried Soul: How Humanity Invented Death. Boston, Beacon Press.
Tchernov, E. ve Valla, F. F. 1997. “Two New Dogs, and Other Natufian Dogs, from the Southern Levant”, Journal of
Archaeological Science 24(1): 65-95.
Tillier, A.-M., Arensburg, B., Vandermeersch, B. ve Chech, M. 2003. “New Human Remains from Kebara Cave (Mount
Carmel). The Place of the Kebara Hominids in the Levantine Mousterian Fossil Record”,
Paléorient 29(2): 35-62.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 105

Trinkaus, E. 1983. The Shanidar Neandertals. Orlando, Academic Press.


Trinkaus, E. 1985. “Cannibalism and Burial at Krapina”, Journal of Human Evolution 14(2): 203-216.
Trinkaus, E. ve Jelínek, J. 1997. “Human Remains from the Moravian Gravettian: The Dolní Véstonice 3 Postcrania”,
Journal of Human Evolution 33(1): 33–82.
Trinkaus, E., Moldovan, O., Milota, Ş., Bîlgăr, A., Sarcina, L., Athreya, S. ... van der Plicht, J. 2003. “An Early Modern
Human from the Peştera cu Oase, Romania”, PNAS 100(20): 11231–11236.
Turq, A. 1989. “Le Squelette de l’Enfant du Roc-de-Marsal: Les Données de la Fouille”, Paléo 1: 47–54.
Valladas, H., Mercier, N., Froget, L., Hovers, E., Joron., J.-L., Kimbel, W. H. ve Rak, Y. 1999. “TL Dates for the
Neanderthal Site of the Amud Cave, Israel”, Journal of Archaeological Science 26(3): 259-
268.
van Peer, P., Vermeersch, P. M. ve Paulissen, E. 2010. Chert Quarrying, Lithic Technology and a Modern Human Burial at
the Palaeolithic Site of Taramsa 1, Upper Palaeolithic Egypt. Leuven, Leuven University Press.
Vandermeersch, B. 1981. Les Hommes Fossiles de Qafzeh (Israel). Paris, CNRS.
Vandermeersch, B. 1989. “The Evolution of Modern Humans: Recent Evidence from Southwest Asia”, P. Mellars ve C.
Stringer (der.), The Human Revolution: Behavioural and Biological Perspectives on the Origins
of Modern Hhumans içinde. Princeton, Princeton University Press: 155-164.
Vandermeersch, B. 1993. “Was the Saint-Césaire Discovery a Burial?”, F. Lévêque, A.M. Backer ve M. Guilbaud (der.),
Context of a Late Neanderthal. Implications of Multidisciplinary Research for the Transition to
Upper Paleolithic Adaptations at Saint-Cézaire, Charente-Maritime, France içinde. Madison,
Prehistory Press: 129–311.
Vermeersch, P. 2002. “Two Upper Palaeolithic Burials at Nazlet Khater”, P. M. Vermeersch (der.), Palaeolithic Quarrying
Sites in Upper and Middle Egypt içinde. Leuven, Egyptian Prehistory Monographs 4: 273–
282.
Vermeersch, P. M., Paulissen, E., Gijselings, G. ve Janssen, J. 1986. “Middle Palaeolithic Chert Exploitation Pits near
Qena (Upper Egypt)”, Paléorient 12(1): 61-65.
Vermeersch, P. M., Paulissen, E., Stokes, S., Charlier C., van Peer, P., Stringer, C. ve Lindsay, W. 1998. “A Middle
Paleolithic Burial of Modern Human at Taramsa Hill, Egypt”, Antiquity 72(277): 475-484.
Walker, J. M., Gibert, J., Lòpez, M., Lombardi, A. V., Pérez-Pérez, A., Zapata, J., ... Trinkaus, E. 2008. “Late Neandertals
in Southeastern Spain: Sima de las Palomas del Cabezo Gardo, Murcia, Spain”, PNAS
105(52): 20631-20636.
Walker, J. M., Lombardi, A. V., Josefina Z. ve Trinkaus, E. 2010. “Neandertal Mandibles from the Sima de las Palomas
del Cabezo Gardo, Murcia, Southeastern Spain”, American Journal of Physical Anthropology
142(2): 261-272.
Watts, I., Chazan, M. ve Wilkins, J. 2016. “Early Evidence for Brilliant Ritualized Display: Specularite Use in the
Northern Cape (South Africa) Between ~500 and ~300 Ka”, Current Anthropology 57(3):
287-310.
Wells, S. 2012. Genetik Bir Macera: İnsanın Yolculuğu. Ankara, Yurt Kitap-Yayın.
White, R. 1993. “Technological and Social Dimensions of ‘Aurignacian-Age’ Body Ornaments Across Europe”, H.
Knecht, A. Pike-Tay ve R. White (der.), Before Lascaux: The Complex Record of the Early
Upper Palaeolithic içinde. Boca Raton, CRC Press: 277–299.
White, R. 2006. “The Women of Brassempouy: A Century of Research and Interpretation”, Journal of Archaeological
Method and Theory 13(4): 251-304.
White, R., Henry-Gambier, D. ve Normand, C. 2003. “Human Tooth Ornaments from the French Early Aurignacian:
Implications for the Early Upper Palaeolithic Treatment of the Dead”, Paleoanthropology
Society Abstracts for the 2003 Meetings içinde. http://paleoanthro.org/media/uploads/
files/abst2003.pdf (Erişim tarihi: 15.1.2019).
White, T. D. 1986. “Cut Marks on the Bodo Cranium: A Case of Prehistoric Defleshing”, American Journal of Physical
Anthropology 69(4): 503-509.
White, T. D., Toth, N., Chase, P. G., Clark, G. A., Conrad, N. J., Cook, J., ... Turner, A. 1991. “The Question of Ritual
Cannibalism at Grotta Guattari”, Current Anthropology 32(2), 118-138.
Wild, E. M., Teschler-Nicola, M., Kutschera, W., Steier, P., Trinkaus, E. ve Wanek, W. 2005. “Direct Dating of Early
Upper Palaeolithic Human Remains from Mladec”, Nature 435(7040): 332-335.
Yeshurun, R., Bar-Oz, G. ve Nadel, D. 2013. “The Social Role of Food in the Natufian Cemetery of Raqefet Cave, Mount
Carmel, Israel”, Journal of Anthropological Archaeology 32: 511-526.
106 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Zilhão, J. 2014. “The Upper Paleolithic of Europe”, C. Renfrew ve P. Bahn (der.), The Cambridge World Prehistory içinde.
New York, Cambridge University Press: 1753-1785.
Zilhão, J. 2016. “Lower and Middle Palaeolithic Mortuary Behaiours and the Origins of Ritual Burial”, C. Renfrew, M.
J. Boyd ve I. Morley (der.), Death Rituals, Social Order and the Archaeology of Immortality in
the Ancient World içinde. New York, Cambridge University Press: 27-44.
Zilhão, J. ve Trinkaus, E. (der.). 2002. Portrait of the Artist as a Child: The Gravettian Human Skeleton from the Abrigo do
Lagar Velho and Its Archaeological Context. Lizbon, Instituto Português de Arqueologia.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 107

Figür 1 Afrika ve Avrasya tekno-kültürleri bağlamında Pleistosen jeolojik çağı zaman çizelgesi
(Stiner 2017: Fig. 1’den uyarlanmıştır; yazar, “ilkel” nitelemesinin sadece iskelet morfolojisi açısından
kullanıldığı belirtmiştir).

Figür 2 Alt Paleolitik dönemde çeşitli homininlere ait bulgu alanları.

Figür 3 Orta Paleolitik dönemde Homo sapiens’e ait bazı bulgu alanları.
108 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Figür 4 Homo neanderthalensis’e ait bazı bulgu alanları (Pettitt 2011: Fig. 5.5’ten genişletilerek uyarlanmıştır).

Figür 5 Erken Üst Paleolitik dönemde (GÖ 48/45-35.000) Homo sapiens’e ait bazı bulgu alanları.
Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı 109

Figür 6 Orta Üst Paleolitik dönemde (GÖ 35-20.000) Homo sapiens’e ait bazı bulgu alanları
(Pettitt 2011: Fig. 6.2’den genişletilerek uyarlanmıştır).

Figür 7 Levant ve Avrupa’nın Üst Paleolitik ve sonraki dönemleri için genelleştirilmiş kronolojik tablosu
(Bar-Yosef 2011, Tablo 1; Belfer-Cohen ve Goring-Morris 2014, Tablo 3.3.1; Zilhão 2014, Tablo 3.19.1’den
uyarlanmıştır).
110 Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ

Figür 8 Geç Üst Paleolitik dönemde (GÖ 20-11.600) Homo sapiens’e ait bazı bulgu alanları
(Pettitt 2011: Fig. 7.3’ten genişletilerek uyarlanmıştır).
TAS 5
TEMATIK
ARKEOLOJI
SERISI 5

ARKEOLOJİ’DE RİTÜEL
Bu serinin ilk temasını oluşturan “Yerleşim Sistemleri ve Mekân
VE TOPLUM
Analizi”, arkeolojinin yüzey araştırması ve kazı olmak üzere iki temel
Yayına Hazırlayan
pratiğine ilişkin geliştirilen analiz yöntemleri ile kuramsal yaklaşım-
Çiğdem ATAKUMAN
ları ve bu yaklaşımların Türkiye Arkeolojisine yansımalarını kapsa-
maktadır. Bu kitapta, yüzey araştırması ve kazılardan elde edilen
maddi kültür kalıntılarının, geçmişte yaşayan insanların sosyal, siya-

A R K EOLOJİ’DE R İ TÜEL V E TOPLUM


si ve ekonomik yaşamlarının izdüşümü olduğunun ön kabulüyle
hareket ederek kaleme alınan farklı dönemleri içeren 17 örnek çalış-
ma bulunmaktadır. Yerleşim ve konutlara dair farklı yaklaşımların
dilimizde ilk kez tartışıldığı bu kitap, kuşkusuz arkeoloji öğrencileri-
ne perspektif kazandırıp düşünce kalıplarını zenginleştirecektir.
İnsan-mekân-çevre bağlamında kitap boyunca yapılan tarihsel
çözümlemeler, bu meselelere kafa yoran herkesin kendine dair çıka-
rımlarda bulunabileceği çeşitliliğe sahiptir.
Tematik Arkeoloji Serisi 5

Arkeoloji’de Ritüel ve Toplum

Yayına Hazırlayan
Çiğdem ATAKUMAN

Yayın Koordinatörleri
Hasan Can GEMİCİ
Cansu KARAMURAT

Bilimsel Danışma Kurulu


Eşref Abay (Ege Üniversitesi)
Çiğdem Atakuman (Orta Doğu Teknik Üniversitesi)
Özlem Çevik (Trakya Üniversitesi)
Yiğit H. Erbil (Hacettepe Üniversitesi)
Yılmaz Selim Erdal (Hacettepe Üniversitesi)
Burçin Erdoğu (Akdeniz Üniversitesi)
Metin Kartal (Ankara Üniversitesi)
A. Tuba Ökse (Kocaeli Üniversitesi)

© 2019 Ege Yayınları


ISBN 978-605-7673-02-2
Yayıncı Sertifika No: 14641

Baskı
Dijital Düşler Basım San. ve Tic. A.Ş.
Seyrantepe M. Nato C. Çınarlı S. No.: 17
Kağıthane-İstanbul
Tel: +90 (212) 279 64 44
Kültür Bakanlığı Setrifika No: 12922
Yapım ve Dağıtım
Zero Prod. Ltd.
Abdullah Sokak, No. 17 Taksim 3443 İstanbul - Türkiye
Tel: +90 (212) 244 75 21 (3 hat) Faks: +90 (212) 244 32 09
E.posta: info@zerobooksonline.com
www.zerobooksonline.com
İçindekiler

Çiğdem ATAKUMAN
Giriş: Arkeoloji’de Ritüel ve Toplum......................................................................................................................................................................................... 1

A. Tuba ÖKSE
Eski Önasya’da Ritüellerin Arkeolojik ve Filolojik İzleri...................................................................................................................................... 9

İnan AYDOĞAN
Ritüel Uygulamaların Şekillenmesinde İdeolojilerin Rolü.............................................................................................................................. 27

Metin KARTAL
Tarih Öncesinin Derinliğinde Simetri............................................................................................................................................................................... 41

Neyir KOLANKAYA-BOSTANCI
Paleolitik Çağ Toplanma Alanları ve Ritüeller.......................................................................................................................................................... 55

Çiğdem ATAKUMAN - Murat KARAKOÇ - Hasan Can GEMİCİ


Ölüyü Gömmek ya da Gömmemek: Paleolitik Çağ'da Bedenin Nesnelliği ve Mekânsallığı........................................... 77

Burçin ERDOĞU
Neolitik Çağ’da Orta ve Batı Anadolu’da Hanelere Gizlenmiş Nesneler ve Ritüel ile Bağlantıları..................... 111

Deniz ERDEM
Neolitik Dönem’de Sıva Ritüelleri: Beden – Mekan Bağlayıcısı Olarak Sıva............................................................................. 123

Aysel ARSLAN
Toplumsal Cinsiyet, Ritüel ve Toplum: Prehistorik Dönemde İnsan Figürinleri.................................................................... 135

Evangelia PİŞKİN - Safoora KAMJAN


Birlikte Yemek: Erken Neolitik Ulucak Höyük’te Bir Grup Ocakta Bulunan Hayvan Kalıntıları......................... 155

Ayşegül ERDEN - Bora TEMÜR


Ziyafet Ritüelinin Toplumsal Konum Kazanımındaki Etkisi Üzerine Bir Değerlendirme............................................ 177

Umay OĞUZHANOĞLU
Çukurun Dibinde Erken Tunç Çağı: Güneybatı Anadolu’dan Bazı Çukur Örnekleri ve Sembolik
Anlamları Üzerine Düşünceler.............................................................................................................................................................................................. 191

İlyas ÇETİNKAYA
Aşı Boyası ve Kırmızı Rengin Ritüellerde Kullanımı........................................................................................................................................ 203
VIII

Öznur ÖZMEN BATIHAN - Metin BATIHAN


Ritüelleştirilmiş Bir Nesne Olarak Göz İdolleri..................................................................................................................................................... 215

H. Levent KESKİN
Simgeden Anlama: Ortak Bir Dilin Unsuru Olarak Halka İdoller...................................................................................................... 227

Aylin Ü. ERDEM
Demir Ritüellerinin Doğu Anadolu-Demir Çağ Toplumlarındaki Yeri Üzerine Düşünceler....................................... 251

Tuna AKÇAY
Ölü Kültü Işığında Olba’da Kurban Ritüeli.............................................................................................................................................................. 261

Ufuk SERİN
Erken Hıristiyanlıkta Ritüel, Simge ve Kimlik: Mekansal Bir Çerçeve Olarak ‘Katakomb’lar.
Topoğrafya, Mimari ve İkonografya Üzerine Bazı Değerlendirmeler.............................................................................................. 285

Zeynep AKTÜRE
Antik Dönemden Günümüze Ritüel Mekânı Olarak Efes............................................................................................................................ 319

You might also like