Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

DOSYA

DOS YA

Erol Güngör Bağlamında


İslâm’ın Günümüz Meseleleri
İSLÂM DÜNYASININ SORUNLARI

“İslâmî uyanış” olgusunun ve ifadesinin gerçekliğini sorgulayan Erol Güngör’e


göre bu “uyanışı” görenler batılı ilim adamlarından aldıkları ilhamla bunları
söyleyen kişilerdir. İslâmî uyanışın nedeni, izafilikten kaynaklanan arızi bir
durumdur. İslâm ülkelerinin siyasi ve iktisadi dirilişi değil İslâm’a alternatif
olarak görülen ideolojilerin başarısız olmasından dolayıdır. Alternatif
sistemler çökmektedir fakat yerine gelecek olan da ise belirsizlik vardır.

Ahmet DAĞ

E rol Güngör’ün İslâm’ın Bugün-


kü Meseleleri adlı kitabı 1979
yılında yayımlanmış en önemli ki-
Emre, Mevlana ve Hacı Bayram-ı
Veli gibi mutasavvıları bulundu-
ran bir tasavvuf geleneğine yer
taplarından biridir. Bu eser, isim- açan ve önem atfeden yazar, bidat
lendirme itibariyle İslâm’ın me- ve hurafeleri meşrulaştıran ve ke-
selelerini ele alma iddiasında bu- ramet öğretilerini esas gören tari-
lunsa da daha çok bize ait olan katlar bağlamındaki tasavvuf an-
sorunların üzerinde odaklanan ve layışına dair mesafeli bir yaklaşım
Erol Güngör
döneminin konu ve sorunlarına ortaya koyar.
değinen Türk düşünce tarihinin önemli eserler- Kanaatimce medrese-tekke tartışması ne
64
den biridir. “İslâm’ı hayata açmak isteyenler onun Güngör’ün yaşadığı döneme ait bir sorun ne de
her meselesini gün ışığına çıkartmak zorundadır- günümüzde yaşamakta olduğumuz bir sorundur.
lar” diyen yazar, düşünce tarihimizin sorumluluk Çünkü ne onun döneminde ne de günümüzde
şuuruyla yazan ender düşünürlerinden biridir. medrese müessesesi olmadığı gibi mümessilleri-
1981’de yazmış olduğu önsözde kitabın kısa nin de varlığı söz konusu değildir. Günümüzde
zamanda tükenmesine rağmen lehte ve aleyh- böyle bir rekabet olsa dahi ulemanın yerine ek-
te eleştiri yapılmamasını yani bir anlamda eserin lemlenen aydınlarla suiler arasında olabilir. Bu
aydınlar arasında ilgi görmemesini tuhaf bir du- meseleyi yani medrese-tekke rekabetini Tasavvu-
rum olarak görür. Yalnızca kullanmış olduğu “re- fun Bugünkü Meseleleri adlı eserinde ele alan ya-
form” kavramına yönelik Ahmet Taşgetiren ve zar, tasavvufun yabancı menşeilerine değinerek ta-
Bekir Topaloğlu’nun eleştiriler getirdiğini söyler. savvufun yabancı köklerine atıfta bulunduğu gibi
“Reform” kavramından anladığı şeyin ıslah oldu- tasavvufun Gazali, Yunus Emre, Mevlana ve Hacı
ğunu ve düzelecek şeyin bugünkü halimiz oldu- Bayram-ı Veli gibi yerli kaynaklarına da yer verir.
ğunu ifade eder. Bir din âlimi olmaktan daha çok sosyal bilim-
Klasik döneme atıfta bulunan fakat asıl olarak ci olan ve bunun farkında olan Güngör, gelenek-
19. yüzyılda İslâm dünyasında meydana gelen de- sel Müslüman toplumların, batı uygarlığına nasıl
ğişimler üzerinde odaklanan Güngör, medrese- entegre olduğu tartışmasını ele alır. Bu bağlamda
tekke ayrımı yapar. Bu ayrım bir anlamda ulema Müslümanların hem kabullenici hem de apolo-
ile suilerin arasındaki mevcut münasebet ve re- jik bir tutum takındığını ifade ederek İslâm top-
kabeti ele alan bir meseledir. Medrese-tekke me- luluklarında var olan kafa karışıklığına dikkat çe-
selesini daha çok Osmanlı yani kendi geleneği- ker. İslâm toplumlarının ve düşünürlerinin Batı-
miz içerisinde ele alan yazar, diğer İslâm bölge- lı modellere itiraz etmeyip bunların İslâm’a uygun
lerindeki medrese-tekke rekabetine değinmemiş- düştüğünü fakat kendi sistemlerinin Batılı olanla-
tir. Suilerin önce Sünni Müslümanların dışında ra kıyasla daha üstün olduğuna dair hem üstün-
yorumlanmasına daha sonra ise bu dairenin içe- lük iddiasına hem de apoloji içeren bir tutumları-
risine alınmasına değinir. İçinde Gazali, Yunus na değinir.

Umran • Ocak 2017


EROL GÜNGÖR BAĞLAMINDA İSLÂM’IN GÜNÜMÜZ MESELELERİ
İslâm Toplumlarının Reaksiyoner Tavrı R. H. Dekmejian’a atıla İslâm’a karşı gösteri-
len alternatif siyasi, iktisadi ve sosyal sistemlerin
Hem Batının İslâm coğrafyası ve toplumları-
bölgede ilas yaşadığını söyleyen sosyolog, bölge-
nı konumlandırmasına hem de İslâm toplumların
de oluşturulan yapıların istikrarsızlık üretmeye
reaksiyoner tavrına değinen yazara göre Batı, sa-
müsait olduğu tespitinde bulunur. Avrupa nasyo-
dece Müslümanlara maddi zenginlik olarak bak-
nalizmini taklit eden ve reaktif milliyetçi olan ba-
mış olup siyasi ve sosyal bir zenginlik olarak gör-
tılı anayasa ve Cermen idealistlerine mahsus otori-
memiştir. Buna karşın İslâm toplulukları ise ik-
ter düşüncenin sosyalizm türleriyle ideolojik sen-
tisadi çözümün yeterli olacağını düşünmüştür.
tezi oluşturmaya çalışan bu yönetimler başarısız
Oysa nüfus, coğrai durum ve servet potansiye-
olmuşlardır. Müslüman ülkelerin yöneticiler bağ-
li ancak bunlara yön verebilecek kudretli bir ide-
lamında kapitalizm ile sosyalizm arasında gelgitler
oloji ile yan yana gittiği zaman bir kıymet ifade
yaşadığını ifade eden Güngör,
edebilirdi. İslâm ülkeleri yön-
yöneticilerin aksine halkların
tem ve tespit olarak bir yanlışın
hem kapitalizme hem de sosya-
içinde bulunsa da kendi kader-
İslâm dünyasında olan fikri lizme tepkisel olduğunu söyler.
lerini kendi medeniyetlerinin
ve ilmi durgunluğun İslâm Meşruiyet buhranına, ik-
temelleri üzerinde tayin etme-
toplumlarının en büyük tisadi buhranın eklemlenme-
ye kararlı görünmektedirler ve
sorunu olduğunu yazan siyle petrol zengini ülkeleri dı-
bu kararlılık bütün dünya bakı-
Güngör’e göre İslâm dünya- şında kalkınma ve sosyal ada-
mından çok ciddi sonuçlar do-
sının önünde büyük engel- let gerçekleştirilememiştir. İda-
ğurabilecek güçtedir.
ler vardır. Bu engellerden en reci elitlerin kabiliyetsizliği ve
Güngör, “İslâmî uyanış” de-
önemlisi İslâm dünyasında kokuşmuşluğu iktisadi bozuk-
nilen durumun köklü ve nite-
huzur ve eşitliğin olmayışı- luğu doğurmuş ve kitleleri ha-
likli bir süreç olmadığını daha
dır. Bu engelin ortadan kal- rekete geçirmiştir. İktidar seç-
çok iktisadi değişim çerçevesin-
dırılması aksiyle mümkün- kinlerinin iktidarlarına meşrui-
de değerlendirildiğini bunun
dür. Yani İslâm’ın dünya yet kazandıramamaları ve körü
65
da yanlış isimlendirme olduğu-
çapında bir huzur ve eşit- körüne Avrupa taklitçiliği yap-
nu ifade eder. 13 OPEC ülke-
sinden 11’inin Müslüman ülke-
lik davası demek olduğunu maları daha “nitelikli” görülen

si olması buna bağlı olarak ik- ortaya koymakla mümkün- İslâmcılığın bölgede 20. yüz-

tisatla meydana gelen değişim dür. O, İslâm’ın huzur ve yılda yaygınlaşmasına yol aç-

vardır ama bu değişim nitelik- eşitlik olduğunu anlatma- mıştır. İktisadi yani petrol ge-

li değildir. Nitekim günümüz nın İslâm ülkelerinin için- liri zenginliğine rağmen sınıf-

itibariyle bakıldığında özellikle de bulunduğu durumdan lar arasındaki ekonomik eşitsiz-


ötürü hiç de kolay olmadı- lik yanında lüks ve israfın zen-
Arapça konuşan Müslüman ül-
ğını söyler. gin sınılarda meydana gelmesi
kelerin entelektüel yani ilmi an-
öfke ve tepkiyi meydana getir-
lamda bir gelişme ve çıkış gös-
miştir. Güngör’e göre tüm bun-
teremediği aşikârdır. Kendi içe-
lara ilaveten hem batılı tarzdaki
risinde krizleri aşamadığından dolayı bir kısmının
hükümetlerin başarısızlığı hem de İsrail’in güçlen-
siyasi kargaşa (Irak, Yemen, Bangladeş, Libya) ya-
mesi de İslâmcılığın yaygınlaşmasına yol açmış-
şadığını bir kısmının ise (Körfez bölgesinin) siya-
tır. Modernleşmenin bir sancısı olarak da vücu-
si kargaşa yaşama sıkıntısıyla her an karşı karşı-
da geldiğini iddia ettiği İslâmcılığı bir model ala-
ya kalabileceğini söyleyebiliriz. Güngör medrese
rak doğrudan olumlu ya da olumsuz olarak nite-
ayağının kaybolmasıyla ulemanın kaybolduğunu,
lendirmez. Yalnızca İslâmcılığın modern ve reak-
bunun da İslâm dünyasında boşluk ürettiğini ifa-
siyoner bir tepki olarak ortaya çıktığını dile ge-
de eder. Bu bağlamda kendi mütefekkirlerini ye-
tiren yazar, bu yönüyle İslâmcılığın asr-ı saadete
tiştiremeyen İslâm ülkeleri yarı-aydına maruz kal-
vurguda bulunma yönüyle selei bir tavır olduğu-
mıştır. 2010 yılında “Arap Baharı” denilen süre-
nu söyler. Bu söylemlerinde İslâmcılığın ciddi ik-
cin ne olduğunu anlayamadığı gibi nasıl yönetile-
ri temellerinin olmadığına yönelik atıfta bulunan
bileceğine dair izahatlar da bulun/a/mamıştır. Bu-
izahatlar ortaya koyar.
lunanlar ise cemiyetlerinin üzerinde gereken tesi-
İslâmcı olarak nitelediği “İhvan-ı Müslimin” ve
ri oluşturamamıştır.
“Cemaat-i İslâmi” örnekleri üzerinde duran Gün-

Umran • Ocak 2017


DOSYA
DOS YA

gör, bu iki hareketin cemiyetleriyle ilişkili olduğu- gözettiğini, insanı modernlik-mistiklik çıkmazı-
na ve İttihad-ı İslâm amacının da programların- na sokmadığını aksine bir denge felsefesi ortaya
da yer aldığına değinir. Nitekim bu iki yapı gü- koyduğunu ifade eder. Tüm modernist ve seküler
nümüzde küresel güçler tarafından tehdit olarak yaklaşımlara rağmen İslâm’ı tüm benliğiyle kav-
görülmüş ve tasiyeyle karşı karşıya kalmaktadır. rayan sanatçılar ve İslâm’ı ilim bakımından ince-
Ona göre, bu teşkilatlardan önce İttihad-ı İslâm leyebilecek kadroların yetiştiğine şahit olunduğu-
İSLÂM DÜNYASININ SORUNLARI

anlayışı Osmanlı Devleti’nin sona ermesi dolay- nu iddia eden yazar, Türk hayatında İslâm’ın bir
sıyla hilafetin sonlanmasıyla İslâm coğrafyasın- kor halinde yattığını ve bu korun ortaya çıkarıla-
da hep tartışıla gelmiştir. 1926 yılındaki Suudi rak bir medeniyet kurma tecrübesinin yaşanacağı-
Arabistan’da yapılan İslâm ülkeleri toplantıları ih- nı söyler. Ona göre bütün mesele sanatçı aydınla-
tilaf içerisinde olan Batı ülkelerini ürkütmüştür. rın İslâm’a yönelmekle kendilerine açılacak zen-
İslâm dünyasında olan ikri ve ilmi durgun- ginlikleri fark etmeleridir. Türkiye’de bu zengin-
luğun İslâm toplumlarının en büyük sorunu ol- lik vardır, ancak elini atacak insanları beklemekte-
duğunu yazan Güngör’e göre İslâm dünyasının dir. Ne yazık aydın elitler bu dönüşü gerçekleştir-
önünde büyük engeller vardır. Bu engellerden en memiş ancak sonradan tabandan gelen düşünür-
önemlisi İslâm dünyasında huzur ve eşitliğin ol- ler tarafından bu medeniyet tecrübesi hayata ge-
mayışıdır. Bu engelin ortadan kaldırılması aksiyle çebilir.
mümkündür. Yani İslâm’ın dünya çapında bir hu-
zur ve eşitlik davası demek olduğunu ortaya koy- İslâm Birliğinin Önündeki Engeller
makla mümkündür. O, İslâm’ın huzur ve eşitlik
Hilafet, milliyetçilik ve İslâm birliği meselele-
olduğunu anlatmanın İslâm ülkelerinin içinde bu-
rini tarihsel bağlamda ele alan yazara göre hem
lunduğu durumdan ötürü hiç de kolay olmadığı-
Arap Birliği hem de İslâm Birliği ikrinin karşısın-
nı söyler. Henüz “İslâmofobia” kavramının ve pa-
daki en büyük engel hâkim zümreler yani idare-
ranoyasının yaygınlaşmadığı yıllarda İslâm top-
ci azınlıklardır. Nitekim bugün Arap-İslâm coğraf-
luluklarını bu durumla yani bir suçlamayla kar-
yasının karşılaştığı sorunlarda Arap Birliği ve yeni
66 şı karşıya kalacakları konusunda adeta uyarılarda
adıyla İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın ne kadar etki-
bulunur.
siz olduğunu yaşamaktayız. Ona göre İslâm Bir-
liği ikrinin gerisindeki en büyük motiv, İslâm ül-
İçtihad ve Hayat kelerinin batı ve komünist dünya karşısında zayıf
Bir din âlimi ya da teolog olmadığının farkın- ve dağınık durumda bulunmasıdır. Dünya Müs-
da olan düşünüre göre, dinin değişmeyip insanla- lümanlarının büyük kısmı esir halinde yaşamak-
rın onunla ilgili anlayışları değişiyorsa değişmenin tadır. Geri kalan büyük çoğunluk ise kendi başı-
sebeplerini dinde veya insanlarda değil onların dı- na ayakta durarak sağlam bir iktisadi ve siyasi ol-
şında birtakım kaynaklarda aramak gerekir. Med- gunluğa erişmekten çok uzak bulunmaktadır. İk-
rese eğitimi ve yansımaları üzerinden geri kalma- tisadi, siyasi, sosyal ve kültürel olarak olgunlaş-
nın sebeplerini arayan Güngör’e göre hem dine mamış ve zaiyet içinde bulunan İslâm devletle-
karşı ilgisizliğin meydana gelmesinin hem de di- ri arasında dayanışmanın olmaması ve İslâm top-
nin, sorunlara cevap verememesinin nedeni içti- luluklarının esaret hayatı yaşaması insan hakları
hat kapısının kapalı olmasından dolayıdır. Haki- adına utanç vericidir.
katinde İslâm’ın dinamik bir hüviyete sahip olma- “İslâmî uyanış” olgusunun ve ifadesinin ger-
sına rağmen atıl bir konumda kalmasının en bü- çekliğini sorgulayan Erol Güngör’e göre bu “uya-
yük nedenini içtihat kapısının kapalı olması ve o nışı” görenler batılı ilim adamlarından aldıkları il-
kapıyı tutan ulema sınıfın mevcudiyeti olarak gö- hamla bunları söyleyen kişilerdir. İslâmî uyanışın
rür. Ulemanın bıraktığı içtihat boşluğunu doldur- nedeni, izailikten kaynaklanan arızi bir durum-
maya kalkanlar hiçbir tesir yaratamamışlar netice- dur. İslâm ülkelerinin siyasi ve iktisadi dirilişi de-
de meydana gelen boşluğu ise hayat ve onun pra- ğil İslâm’a alternatif olarak görülen ideolojilerin
tiği doldurmuştur. Fakat kapının nasıl açılacağı ve başarısız olmasından dolayıdır. Alternatif sistem-
bu ulemanın hangi habitat içerisinde yetişeceğine ler çökmektedir fakat yerine gelecek olan da ise
dair bir öneride bulunmaz. belirsizlik vardır.
İslâm’ın hem maddi hem de manevi bütünlü- İran, Afganistan ve Pakistan’da dini ağırlık ka-
ğü koruduğunu yani dünyevi ve uhrevi dengeyi zanması durumuna mesafeli yaklaşan Güngör’e

Umran • Ocak 2017


EROL GÜNGÖR BAĞLAMINDA İSLÂM’IN GÜNÜMÜZ MESELELERİ
göre Suriye ve Irak’taki Baas rejimin sallanmaya mıza, mimarimize ve edebiyatımıza değer verdiği
başlaması aynı istikametteki ümitleri kuvvetlen- için değer vermeye başladığımızı ifade eder.
diren bir durumdur. Bu ifadeden Baas rejimini Kök gelenekle irtibatı koparmayan Güngör,
olumsuzlayan Güngör, sonrasında buradaki sos- döneminde olan değişimlerden dolayı ümitlidir.
yal, siyasal ve kültürel dinamiklerin neler geti- Çünkü ülkede dışarıdan güdülerek kalkındırma
rebileceği konusunda görüş bildiremez. Bu yal- prensibi yerine artık halk ile birlikte halkı kurtar-
nızca onun bir sorunu değil hala günümüz ülke ma ikrinin yerleşmiş olmaya başladığını görür.
düşünürlerinin bir sorunudur. Günümüz ülke İslâm’ın bugünkü uyanış hareketinde halk kitle-
düşünüleri hâlâ İslâm ülkelerinde varolan siyasi- lerinin demokrasi istikametindeki kazançlarının
iktisadi-siyasi yapıya karşı bilgisiz ve yabancıdır. -Türkiye ve İran örneğinde olduğu gibi- büyük
Erol Güngör, İslâm toplulukları üzerine olan rolü vardır. Milli kültürün içinden gelen ve ona
okumasını A. Toynbee üzerinden yapar. Onun sahip çıkan köklü geniş büyüyen bir aydın kitle
zealot/arkaik olarak kendi medeniyetinin üstün- ortaya çıkmaya başlamıştır. Ona göre bu duru-
lüğünde ısrar eden ile herodian/kendi medeniye- mun nedeni, demokratlaşmanın paralelinde geli-
tini bir yana bırakan iki sınıf anlatımından istifade şen bir durumdur.
eder. Güngör’e göre birincisi yani zealot batıyla az Bir anlamda şu an ülkenin siyasal yönetimin-
teması olan İslâm ülkelerinde, diğeri yani herodi- de olan kadronun başladığı zamana dair ümit ta-
an ise kavşak olan İstanbul-Kahire şıyan ve “yerlilik” bilincine sahip
gibi yerlerde varlık bulmuştur. Veh- Güngör’e göre o dönemde bir mis-
habiler ve Senusileri zealot, Kavalalı yon yüklenerek açılan okulların ve
Mehmet Ali Paşa ve II. Mahmud’u mezunlarının kendilerine uygun
ise herodian olarak niteler. Ona göre görülen misyonlarını aştıklarını ifa-
zealot kafasını kuma gömen bir de- de eder. Aydın din adamı yetiştir-
vekuşu gibi mazide teselli bulmaya mek maksadıyla açılan İmam Hatip
çalışırken, herodian’ın ise gözü is- ve İlahiyat Fakültelerinden mezun
tikbaldedir. Mitralyöze mızrakla hü- olacak olanlara belli misyonlar ve- 67
cum eden zealot kadar hatta ondan rilmiştir. Onlara yüklenilen misyon,
daha fazla tehlikeli olan akıntı için- halkı din konularında aydınlatmak
de at değiştiren herodian’dır. Çünkü ve ibadet rehberliği yapmaları ve
taklitçidir ve reçetesi de kendisi gibi başka şeylere ses çıkarmayacakla-
düşünenler içindir. Zealot sönmüş rına dair bir misyondur. Fakat bu
bir medeniyetin fosiliyken, herodi- sınıf, gelişen demokrasi içinde din
an ise yaşayan bir medeniyetin maskarasıdır. Bu dışı mesleklere kaymışlar ve laik aydınlarla farklı
azınlığı ezip geçecek olan asıl büyük çoğunluk ne sahalarda boy ölçüşebilen hale gelmişlerdir. Gün-
fosilleşecek ne de özümleyecek olan yeni bir me- gör, bu durumu İslâm ülkelerinin geleceği bakı-
deniyet kurabilecek çoğunluktur. mından en önemli hadise olarak görür.
Hâlâ dünyaya eski yaklaşım ve yöntemlerle Sonuç olarak, İslâm ülkelerinin enerji kaynak-
izah getirilmeye çalışıldığını gören yazara göre larının ve sermayenin elinde bulundurması bir
hem İslâm ülkeleri hem de Batı cemiyeti de değiş- medeniyet kurması için yeterli değildir. Önemli
miştir. 50 yıl önce batı medeniyeti tek medeniyet olan bu kaynakların ve sermayenin yönetilmesi-
olarak görülürken diğerleri ise cehalet ve hurafe dir. İslâm dünyasının yeniden yücelmesi mümkün
eseri olarak görülüyordu. Hem paradigma hem de olacaksa siyasi gelişmelerle değil tefekkür sahasın-
mevcut durumun değişmesinden dolayı yeni oku- da aranmalıdır. İslâm davasının asıl yükünün ikir
ma biçimleri öneren düşünür anlama ve anlam- adamların omuzlarına yükleyen yazar, medeniyet-
landırmaların Müslüman aydınların bizatihi ken- lerin inşasının politikacılar eliyle değil âlimler ve
dileri tarafından yapılması gerektiğini ifade eder. sanatkârların eliyle olacağını ifade eder. Yeni bir
Herodian aydın tipinin batı tek medeniyet gör- İslâm medeniyetini de ilim ve sanat adamlarında
mesi gibi şimdi de İslâm’ın insanlık için kıymet görür. Onların gayretleriyle Müslümanlar arasın-
taşıdığını batıdan öğrenmiş olduğumuzu söyleyen da bir silkinme ve kalkınma olursa siyasi hedeler
düşünüre göre kompleksten bir türlü kurtulama- kendiliğinden ele geçecektir.
mışızdır. Batının bizim musikimize, el sanatları-

Umran • Ocak 2017

You might also like