Professional Documents
Culture Documents
Hafta 3
Hafta 3
Resim 2.1
Kalkolitik - E.T.Ç Yerleşmeleri Gösterir Anadolu Haritası
Kaynak:
Mellaart, 1970.
S.50.
İç Anadolu’da Çanak Çömlekli Neolitik Çağ ile birlikte ortaya çıkan kültür, İlk
Kalkolitik Çağ’ın sonlarına kadar (MÖ yaklaşık 5. bin başına kadar) gelişerek de
vam ettikten sonra kesintiye uğrar. Bir anlamda Neolitik Çağ’dan bu yana süren
kültürel birikimin Orta Kalkolitik Çağ’ın başıyla birlikte ortadan kalktığını, yeni bir
başlangıcın olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşılık bu yeni evrenin belirgin özellik
leri taş aletlerin giderek azalması, gerçek metalürjinin artarak gelişimi ve geç ev
resinde yerleşimlerin büyüyerek köy birimlerinden kentleşmeye doğru gitmesidir.
görülür. Yine aynı şekilde, yerleşmelerin kısa süreli olduğu, sık sık yer değiştirdiği
anlaşılır. Bu durum, höyüklerin oluşmasını engellediği için özellikle Orta Kalko
litik Çağ, Anadolu’da zor tanımlanan ve hâlen tam olarak anlaşılmamış bir süreç
tir. Bu döneme ait araştırılmış merkezler Kapadokya’da Güvercinkayası, Gelveri
(Niğde); Eskişehir’de Orman Fidanlığı, Kanlıtaş Höyük gibi kaya zemin üzerine
kurulmuş yamaç yerleşmeleridir.
Kültürdeki değişim buluntu topluluklarında da kendini gösterir. Çakmaktaşı
ya da obsidyen ok ve mızrak uçları ortadan kalkar, bunun yerini kilden yapılan
sapan taneleri alır, kap formları değişir (özellikle süt ürünlerinin işlendiğini dü
şündüren delikli kaplar ortaya çıkar). Daha doğalcı anlayışı sergileyen Neolitik
Dönem figürün geleneğinin yerini daha şematik, cinsel organları vurgulanmış
heykelcikler alır ve benzer şematik figürin geleneği Eski Tunç Çağı’nda da fazla
değişmeden sürer.
Yalnızca Orta ve Batı Anadolu’da değil, Güneydoğu Avrupa’nın büyük bir kıs
mında da etkili olan bu değişime yol açan olaylar hâlen tam olarak bilinmemek
tedir. Bazı araştırmacılar, bölgeye bu dönemde Trakya yolu ile yeni bir göç dal
gasının geldiğini ve bu hareketliliğin kültürde önemli bir değişiklik yaptığını öne
sürer. Sonuç olarak, tarımsal üretim sürmeke beraber birlikte hayvancılığın daha
ön plana çıktığı söylenebilir. Olasılıkla tarımsal üretim Konya Ovası gibi büyük
merkezlerde varlığını etkin olarak sürdürür. Buna karşılık, özellikle İç Batı Ana
dolu’da ve Kapadokya’da küçük ova birimlerinin olduğu yerlerde yerleşimler he
men hemen tümüyle savunmalı yüksek yerlere kayar.
Resim 2.6
Orta Anadolu
Kalkolitik Dönem
Yerleşim Örgüsü
Örnekleri
Kaynak: (Sağ)
Canhasan
I,French 1998:
28. Res.11. (Sol)
Güvercinkayası
2004: 148.Res.1.
İlk metal ürünlerin hammaddesi olan bakır yumuşak bir metal olduğu için,
soğuk olarak çekiç benzeri aletlerle vurarak işlenip şekil verilebilmekteydi. Bakı
ra, eritme sırasında az miktarda, 1/6 ya da 1/7 oranında kalay katılırsa tunç elde
edilir. Kalay odun kömürü ile 232 C’a kadar ısıtılırsa erimekte ve bakıra karışmak
tadır. Kalay, bakırın oksitlenmesine engel olduğu için bronz, bakıra göre daha da
yanıklı bir metaldir. Bakır ve demir doğada genellikle aynı jeolojik birikim içinde
bulunduklarından, bakırın eritilmesi sırasında ocağın dibinde demir parçacıkları,
bir yan ürün hâlinde ortaya çıkar. Bu nedenle de, Tunç Çağı’nın başlarından beri,
bakır ve tunç işleyen zanaatkârlar bu metali tanıyor ve bilinçli olmamakla birlikte,
araç-gereç yapımında seyrek olarak kullanıyorlardı. Orta Anadolu’daki Alacahö
2. Ünite - Anadolu’da Kalkolitik ve Eski Tunç Çağları 43
yük’te bulunan ve MÖ 2300 yılına tarihlenen demir kamanın yapımının bir rast
lantı sonucu olmadığı ve bu parçanın demirden yapılmış en eski alet olduğu kabul
edilmektedir. Anadolu insanı ilk defa Eski Tunç Çağı’nın sonuna doğru hematit,
magnetit gibi demir cevherlerini eritmeyi ve demir elde etmeyi başardı. Böylece,
Anadolu’da demir kullanımının MÖ 3. binyılda başladığı, ancak yaygınlaşması
için MÖ 1200 yıllarına kadar sürmüştür.
Kalkolitik ve Eski Tunç Çağı’nda kullanılan metal alaşımının Orta Tunç Ça
ğının başına kadar Bakır-arsenik kalay alaşımı olduğu anlaşılmaktadır. Gerçek
Tunç alaşımı olan bakır-kalay karışımının ise çok seyrek olduğu anlaşılmaktadır.
Eski Tunç çağında Bakırın yanı sıra gümüşün de yoğun olarak kullanıldığı ve MÖ
2. binin başında Orta Tunç Çağı’nda bunların yanı sıra altın ve kurşun madenle
rini yoğun olarak kullanılmıştır.
Troia’nın zenginliğini ortaya koyan en önemli göstergelerden biri, 1870’te yer
leşmenin ilk kazıcısı olan Schliemann tarafından bulunup “Priamos’un Hazinesi”
olarak adlandırılmış altın, gümüş, tunç işçiliğinin en rafine örneklerini veren top
lu buluntudur. Troia IIg tabakasına ait olan çoğu maden eserlerden oluşan bu
luntular (irili ufaklı toplam 8833), maden döküm ve dövme tekniklerinin ulaştığı
yüksek düzeyin temsilcisidirler. Bu döneme ait ortaya çıkarılan görkemli mezar
buluntuları (Alacahöyük, Mahmatlar v.b) ve hazineler (Troia, Eskiyapar ) Anado
lu’da bu dönem seçkin yönetici sınıfın elinde zengin bir sermaye birikimi oldu
ğunu göstermektedir.
Doğudan batıya doğru gelişen yoğun Ticaret ağı Özellikle ETÇ II döneminin
sonlarına doğru, özellikle Orta Anadolu’nun güneyi ve Batı Anadolu’nun iç ke
simleri ile Mezopotamya bağlantılı ticaret ile gelişmeye başlar. Özellikle ana ula
şım yolları üzerinde siyasal erki barındıran merkezler, ticaret sayesinde giderek
zenginleşir. Buna paralel olarak da ortaya çıkmaya başlayan elit tabakanın lüks ih
tiyaçlarını karşılamak için, özellikle değerli veya yarı değerli taşlarla, altın, gümüş
gibi değerli madenlerin ticaretinde artış olmuştur. Özelikle E.T.Ç. Dönemi ikinci
yarısından itibaren Çark işi Seramik Kullanımı ile artan kitlesel seramik üretimi
beraberinde metale öykünen seramik formlarını da ortaya çıkarmıştır.
(sonradan güney Mezopotamya ve Mısır’da ortaya çıkan sulama kanalları ile temel
üretim biçimi) kuru tarıma göre daha emek gerektiren yoğun bir iştir. Kuru tarıma
dayanan Anadolu’da Seramikli Neolitik dönemden itibaren artarak, Doğu Anado
lu’da Halaf döneminde temel geçimlik halini aldığını bilmekteyiz.
Resim 2.8
E.T.Ç Troia II c
Yerleşim Planı.
Kaynak:
Sazcı, 2002. S.56.
çeada Yeni Bademli Höyük’de, Troya I ve II evresine ait Denizsel Troia kültürünü
paylaşan büyük surlu ve megaronlu yerleşimler de söz konusudur.
Hem batı Anadolu hem Ege bölgesi için kritik bir öneme sahip olan Troia yer TROIA
leşmesinden detaylı bahsetmek gerekmektedir. İlk olarak 1870’te ismi arkeoloji Bugüne kadar popüler
literatürde yaygın olarak
dünyasında hep polemik konusu olan Heinrich Schliemann tarafından kazılmaya Fransızcasından kopya edilerek
başlayan Troia (Hisarlık Tepe) bir yerde tabakalanmasının sistematik şekilde bel kullanılmış Truva sözcüğü, son
gelenmesinden dolayı Arkeoloji Biliminin ilk sistematik kazısı sayılır. Troia Yer çalışmalar neticesinde terk
edilmiştir.
leşmesi bir asrı aşan detaylı araştırma tarihçesi, Batı medeniyetinin temelini oluş
turan Helen Ozanı Homeros’un Iliada destanına konu oluşturması ve Kuzaybatı
Anadolu, Ege Dünyası arasında boğazı tutan stratejik konumu ve bu konumun
avantajıyla Batı Anadolu’nun zengin buluntularıyla ilk kent örneği olması gibi çe
şitli nedenlerden dolayı Anadolu Arkeolojisinde çok önemli bir yeri vardır.
Çanakkale Hisarlık Tepe/Troia kentinin ilk yapı katları olan a-f katları, E.T.Ç
I. evreye tarihlenmektedir. İlk kale yerleşiminin ve megaron planlı yapıların gö
rüldüğü Troia I. Tabakası ile başlar (MÖ 2920). Yaklaşık 2 yüzyılı aşan Troia I
kenti yangınla son bulur. Troia I. Yapı katlarındaki kap biçimlerinin tüm bölgede
kullanılmıştır. Troia I yapı katlarında yaklaşık 90 m sur ile çevrili küçük bir yerle
şim bulunmuştur. Güçlü kesme taştan yapılan eğimli surlarla çevrili kente anıtsal
sayılabilecek kapılar ile girilmektedir. Bu kapı yapıları Anadolu’daki ilk kapı yapı
larındandır. Sur içinde, Ege dünyasında çok sevilen bir yapı tipi olan megaron tipi MEGARON, genel planı ile
yapıların ilk örnekleri bulunmuştur. Gerçekte E.T.Ç I. ve E.T.Ç II boyunca devam ince uzun dikdörtgen biçimde
bir yapıdır. Bu yapının uzun
eden Troia I-III tabakaları birbirinin devamı olup, bu 3 tabaka boyunca gelişen duvarları biraz daha uzatılarak
bu kültüre “Denizsel Troia Kültürü” adı verilmiştir (MÖ 2920-2200). Troia II ile kapının olduğu giriş kısmında
beraber kalede yaşayan bey, ailesi ve yönetici sınıfın zenginleştiği görkemli bulun küçük bir sundurma meydana
tulardan anlaşılmaktadır. Troas Bölgesi’nde yer alan bir başka yerleşme yeri olan getirir. Yapıların ortasında,
günlük kullanımdan çok başka
Beşik Yassıtepe’de Troya I evresi ile çağdaş, 14 m uzunluğunda 5 m genişliğinde, bir işlevi olduğu anlaşılan
bir dizisinin kayaya yaslandığı megaron planında karşılıklı iki sıra yapılar toplu büyük ocaklar, bu yapıların
luğundan oluşur. bazılarının hem idari hem de
dinsel işlevi olduğunu bize
Daha güneyde Balıkesir’in güneyi ve Manisa’nın iç kesimlerinde sadece me anlatmaktadır.
zarlıklarından bilebildiğimiz Yortan-Babaköy kültürü söz konusudur. Geç Kal
kolitik Dönem’den itibaren kesintisiz bir gelişim gösteren Beycesultan’ın ve Bur
dur Bölgesi’nde Bademağacı, Kuruçay Anadolu’nun güneybatıdaki iç kesimine ait
kültürünü temsil ederler.
Bu evredeki ölü gömme adetlerine göz attığımızda basit toprak mezar, küp
mezar (pithos) ve sanduka mezar tipinde ölü gömme görülmektedir. Mezarlık
yerleşmenin dışında ama yakınında bir yerde yer almaktadır. Ölüler mezarlara
hocker durumunda yatırılmıştır. Troia’da yerleşme içinde I tabakada dah çok ço
cuk ölülerinin gömüldüğü, fakat bu evrede yeleşme içerisine çok az sayıda çocuk
mezarının bulunmasından mezarlıkların kent dışında olduğu anlamaktayız.
İzmir’in güneyindeki Bakla Tepe kazılarında ise İTÇ I evresinde, 20 m uzun
luğunda 17 m genişliğinde evlerin arasında taş döşemeli dar sokaklar bulunmuş
tur. Bu evlerin tepenin oluşumuna uygun radyal planda olduğunu belirtmektedir.
Yerleşme yine bir sur duvarı ile çevrilidir. Bu tip benzer mimariye yine Anado
lu’nun hemen karşısında yer alan, Troia ve Anadolu kültürünün etkisinde olan
Midilli Adası’nda Thermi, Limni Adası’ndaki Poliokhni yerleşmelerinde rastlan
mıştır. Eskişehir, Demircihöyük’ün (D-K katları) radyal planda, bir avlu etrafın
da yuvarlak oluşturacak şekilde yan yana yapılmış basit köy yerleşimi bu evrede
başlamıştır.
46 Anadolu Arkeolojisi
Doğu Akdeniz’de yer alan verimli Çukurova’nın en iyi tabakalanma veren yer
leşme Tarsus Gözlükule yerleşmesidir. Özellikle İlk Tunç Çağı içinde Akdeniz’e
çok yakın konumda olasılıkla bir liman kenti de olan Gözlükule verimli Çukuro
va’nın, Toros Dağları madenlerinin Akdeniz ve Ege dünyasına çıkış noktası olarak
gözükmektedir. Özellikle İTÇ I-III tabaka bulguları, Anadolu tipi malzeme ile Su
riye ve Yakındoğu arasındaki ilişkileri somut biçimde belgelemiştir.
İç Batı Anadolu’da Eskişehir’in kuzeybatı ucundaki Demircihöyük özellik
le bu yöre ile Balkanlar ve Karadeniz bölgesi arasındaki ilişkileri anlamak için
önemlidir. Burada dikdörtgen ve trapez biçimli kerpiç yapıların birbirine bitişik
yerleştirilmeleri Demircihöyük’de “Anadolu Yerleşim Planı” adıyla tanıtılan yerle
şim planı yani dikdörtgen ya da trapez biçimli yapıların yan yana ışınsal (radial)
şeklinde yerleştirildiği bir planı Eskişehir, Küllüoba’ya da uygulanmış görünür. İlk
olarak Alman arkeolog Manfred Korfmann tarafından “Anadolu Yerleşim Planı”
olarak adlandırılan E.T.Ç Batı Anadolu’ya özgü yerleşim planı, Küllüoba’nın batı
yamacında küçük bu planın öncü özelliklerini taşır. İlk olarak Demircüyük’ten
çok iyi bildiğimiz gibi klasik özelliklerini bu dönemin başında kazanır. Burada
dışta zikzaklar yapan bir sur ve bu sura arkadan birleşen radyal açılımlı, birbirle
rine bitişik, yan yana planlı, çoğunlukla iki odalı trapez şeklindeki uzun evler yer
alır. Evlerde odaların köşelerinde fırınlar, ortalarında ise ocaklar vardır. Yerleşme
nin ortasında ise bu evlerin açıldığı bir avlu bulunmaktadır.
Hâkim bir noktada yer alan Küllüoba İ.T.Ç II yerleşimi, kale ve aşağı şehir’den
oluşan ve kalede kamuya ait ortak olabilecek bağımsız yapı toplulukları ile dikka
ti çeker. Batı Anadolu’da gerçek anlamda şehirciliğe geçişin başlangıç aşamaları
ile ilgili bazı önemli ipuçları vermektedir. Kent bu evrede büyümüş iki kapıdan
girilen suru ile bir kale yerleşimdir. Küllüoba’da ortadaki avluda ise bey ya da baş
kanın oturduğu ve idari işler idare ettiği çok mekânlı bir yapı kompleksi bulun
maktadır. Küllüoba, sur ile yapılar arasında düzenlenen sokaklar, anıtsal kapı gi
rişleri, özelleşen yapı kompleksleri, anıtsal boyutlarda megaron yapısı gibi kentsel
özelliklerin varlığı Batı Anadolu’da Troia ile en eski kentleşme olgusunu ortaya
koymaktadır.
Beycesultan’da (Denizli) ETÇ II döneminin (XVI-XIII) en karakteristik özel
liği ev sunaklarından geliştiğine inanılan ikiz tapınaklardır. Yan yana iki mega
rondan oluşan bu yapılarda kutsal mekânların, biri dişi biri erkek olmak üzere bir
tanrı çiftine adandığı düşünülür. İki kil dikme ve boynuzlu bir sunakla çevrelenen
kutsal ocak, kutsal mekândaki merkezi öğeyi teşkil eder. Kan sunağı, silolar ve
rahiplere ayrılan arka odalar gibi tabakalar boyunca değişmeden süren yapı öğe
lerine sahip tapınakların tabanları hasırla kaplıdır.
Resim 2.11
Kanlıgeçit E.T.Ç
IIIKırklareli)
Anıtsal Megaron
Örnekleri
Kaynak: Kanlıgeçit
Kazı Arşivi
olan Arslantepe bu evrede küçük bir kasaba niteliğindedir. Farklı bir çevresel ve
kültürel bölgeden gelen, ekonomileri göçebeliğe dayanan bu farklı kültür kendini
özellikle yerel kerpiç, düz damlı konut mimarisi geleneğine tümüyle aykırı olan
ahşap dikmeli-dal örgüsü yapılarda ve Karaz olarak adlandırdığımız bir kültüre
ait elde biçimlendirilmiş, kırmızı-siyah boyalı çanak çömleklerde gösterir. Bunun
yanı sıra, bazı yerleşmelerde mimari özelliklerin pek değişmediği taş temel üzeri
ne kerpiç duvarlı düz damlı yapıların günümüz Doğu Anadolu Bölgesi yapılarının
bir benzeri olduğu iddia edilebilir. Erzurum-Pasinler Ovası’nda ise olasılıkla hay
vancılık ekonomi ile yaşayan küçük köy yerleşmelerinden biri olan Sos Höyük’de
Karaz kültür ögeleri devam etmektedir. Transkafkasya kökenli toplulukların 3.
binyılın ilk yarısı boyunca farklı yerlerde ve farklı zamanlarda belirmesi, Doğu
Anadolu’da bir dizi karmaşık etnik ve kültürel oluşumların, birbirleriyle ve Fırat
Havzası’nda bulunan topluluklarla değişen ilişkiler içersinde olduğunu gösterir.
III. bin yılın ikinci yarısında (Eski Tunç III), Aslantepe olmak üzere kentlerin
surlarla çevrildiğini görmekteyiz. Bununla beraber, bölgedeki bu büyük yerleşmele
rinin merkezi işlevlere hizmet eden kamu yapıları bulunamamaktadır. Norşuntepe
(Elazığ) de saray olarak adlandırılan yapı kompleksinde, çağdaşı Mezopotamya ve
Suriye yerleşmelerinde örneklerinde görülen saray yapıları ile karşılaştırılamaz. Bu
nedenle, gerçek anlamda bir iktisadi kontrol ve güçlü bir siyasi hâkimiyetten çok
yöneticilerin gerektiğinde halkın güvenliğini sağlamasına dayalı kırılgan bir sisteme
işaret etmektedir. Dini uygulamalara ait belirgin anıtsallık ve kalıcı uygulamalara ait
bulguların azlığı Mezopotamya da toplumu bağlayan standartlaşmış yaygın ve anıt
sallaşmış yapılarda somutlaşan güçlü dini uygulamalara zıttır.
Resim 2.12
Norşuntepe (Elazığ/
Altınova).
Kaynak:
Hauptmann 1999:
S.66.res.1
Özet
(MÖ 5500-3000) Mezopotamya uygarlığının temel gelenek kesintisiz, gelişerek devam eder. Ancak, Orta
leri gerçek anlamda Bakır-Taş Devri” anlamına gelen Kalkolitik ise bir yerde Neolitik’ten Son Kalkolitik dö
Kalkolitik dönemde atılır. Önce Halaf ve Obeyd kül neme geçişi simgeler.
türleri ile başlayan ve kentsel gelişmenin ortaya çıktığı Eski Tunç Çağı, Anadolu’da metalürjinin gelişmesini
Uruk’la devam eden süreçte Mezopotamya’da önce ge tamamladığı, kentleşme olgusunun ortaya çıktığı ve
lişkin köyler ve sonra da ilk şehirler ortaya çıkar. Doğu beraberinde etrafı surla çevrili ilk kent yerleşimlerinin
Anadolu’da buna paralel olarak madencilik ve özellikle doğudan batıya ticaret yollarının geliştiği bir dönem
buna bağlı olarak bölgeler arası ticaret giderek daha da dir. Kent yönetimi kent sınırlarını aşan ve etki alanını
önem kazanır; bakırın yanında altın ve gümüş gibi de da kapsayan iktisadi ve idari bir olguya dönüşmüştür.
ğerli madenler de ilk defa işlenmeye başlanır. Şehircili Toplumun başlangıcında kent yönetimi doğal biçimde
ğe doğru giden bu gelişimin gerisinde yatan en önemli ailelere ve klanlara bölünmüşlüğün üstünde yükselen
nedenin, o zamanki köylerde birikmeye başlayan “artı bir kurumken, artık akrabalık gibi “kan bağı” ile değil,
ürün” ve ticaret ilişkilerinin olduğu anlaşılmaktadır. sahip olduğu sermaye ve yasadığı yer tarafından belir
Artı ürün, tarımla uğraşması gerekmeyen tüccarlık, za lenmeye başlamıştır. Bu dönemde farklı yerleşim mo
naatkârlık, askerlik gibi çeşitli iş kollarının doğmasına, delleri; yazının, anıtsallığın ve her türlü iktisadi, dini,
bu şekilde toplumlarda iş bölümünün giderek daha da idari örgütlenmenin daha farklı olduğu bir sosyal yapı
yaygınlaşmasına ve daha da önemlisi, Orta Kalkolitik nın oluşmasını sağlamıştır. Metalürjinin başladığı Eski
Dönemden itibaren (Obeyd Dönemi) bunların tümü Tunç Çağında bakırın yanı sıra gümüşün de yoğun ola
nü denetleyecek bir yönetici sınıfın ortaya çıkmasını rak kullanıldığı ve MÖ II Binin başı ve Orta Tunç Ça
sağlamıştır. ğı’nda bunların yanı sıra altın ve kurşun madenlerinin
İç ve Batı Anadolu’da Çanak Çömlekli Neolitik Çağ yoğun da kullanılmıştır.
ile birlikte ortaya çıkan kültür, İlk Kalkolitik Çağ’ın MÖ 3 binde başlayan Eski Tunç Çağı Anadolu’da me
sonlarına kadar (MÖ yaklaşık 5.bin başına kadar) ge talürjinin gelişmesini tamamladığı, kentleşme olgusu
lişerek devam ettikten sonra kesintiye uğrar. Bir an nun ortaya çıktığı ve beraberinde etrafı surla çevrili ilk
lamda Neolitik Çağ’dan bu yana süren kültürel biri kent yerleşimlerinin doğudan batıya ticaret yollarının
kimin Orta kalkolitik çağ’ın başıyla birlikte ortadan geliştiği bir dönemdir. Bu gelişmeler, bir yerde Anado
kalktığını, yeni bir başlangıcın olduğunu söyleyebi lu’nun Neolitik dönemden beri süregelen özgün gelişi
liriz. Bölgeye bu dönemde Trakya yolu ile yeni bir minin uygarlık noktasında buluşmasıdır. Bu dönemde,
göç dalgasının geldiğini ve bu hareketliliğin kültür Batı’da Troia, Limantepe, Küllüoba Orta Anadolu’da
de önemli bir değişiklik yaptığını öne sürer., tarımsal Alacahöyük, Güneyde Karataş-Semayük, Doğu’da Tit
üretim tam olarak durmamakla birlikte hayvancılığın riş ve Kazane Höyük gibi gelişkin kentsel yerleşimlerin
daha ön plana çıktığı söylenebilir. Buna karşılık, özel ortaya çıktığı görülmektedir. Bu gelişmelerin en önem
likle İçbatı Anadolu’da ve Kapadokya da küçük ova li nedenleri, tunç madenciliğinin beraberinde getirdiği
birimlerinin olduğu yerlerde yerleşimler hemen he ticaret ve zenginleşme, güneyde yazıyı kullanan erken
men tümüyle savunmalı yüksek yerlere kayar. MÖ 4. devlet sistemlerinin gelişiminin getirdiği etkilerdir.
binden itibaren, Geç Kalkolitik Dönem olarak adlan Bu dönemde Anadolu’nun zenginleşen kent kültürle
dırılan dönem boyunca Anadolu’nun özellikle batı ri özellikle ticaret yoluyla Ege kültürleri, Mezopotamya
kesiminde hissedilen yeni nüfus hareketleri etkilerini kültürleri ve Kafkasya kültürleri ile derin bir ilişki içine
Orta ve Kuzey Anadolu’da da göstermiş; nüfusla ko girmiştir.
şut olarak yerleşmelerin sayısında da artış olmuş ve Eski Tunç Çağı, M.Ö 3. bin yılları civarında Anado
giderek bu bölgede “Anadolu Uygarlığı” tanımına lu’da birçok yenilik ve gelişmelerin ortaya çıktığı bir
uygun bir kültürel birliğin doğmasına zemin hazırla dönemdir. Bu çağ, madencilik olgusunun ortaya çık
mıştır. Ancak bu kültürel birlik, önceki dönemlerin tığı, Neolitik dönemde ortaya çıkan yerleşim birimle
itici gücüyle varlıklarını sürdüren birtakım yerel kül rinin büyüyerek korunaklı kent birimlerine dönüştüğü
tür gruplarının oluşturduğu bir bütündür. Sonuç ola ve ticaretin geliştiği bir dönemi temsil eder. Özellikle,
rak, İç ve Batı Anadolu’da Erken Kalkolitik’te Neolitik madenciliğin başlaması ve ticaretin gelişmesi, bu çağın
54 Anadolu Arkeolojisi