Hafta 2

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 21

Tarihöncesi Anadolu’da

Paleolitik ve Neolitik Dönem

GİRİŞ
Anadolu, coğrafi konumuyla Avrupa ve Asya gibi uygarlık tarihinin iki temel kıtası
arasında doğal bir köprü konumundadır. Asya’dan Avrupa’ya uzanan bu büyük ya-
rımada boyutlarından beklenmeyecek kadar çok iklim ve bitki örtüsü çeşitliliğine
sahiptir. Bu nedenle, iki kıta arasında uzanan Anadolu Yarımada’sının göstermiş
olduğu bu çeşitlilik tarih boyunca farklı hayat biçimleri (geçimlik, ticaret, sosyal
hareketlilik vb.) ve dolayısı ile farklı gelişen kültürlere sahne olmuştur. Anadolu’da
zengin kültürel çeşitlilikle sonuçlanan bu durum, özellikle tarihçi ve arkeologların
çalışmalarının yüzyıllar boyunca odak noktası olmuş ve dünya tarihi içinde ayrı-
calıklı bir konum edinmiştir. Sonuç olarak, Anadolu tarihöncesi dünyanın en eski
tarımcı yerleşmeleri, planlı yerleşmeleri, dinsel yapıları, maden işçiliği örnekleri gibi
insanlığın temel unsurlarının kökenlerine sahiptir (Resim 1.1.).
Resim 1.1
Anadolu’da
Paleolitik ve Neolitik
Dönem Merkezleri
4 Anadolu Arkeolojisi

Anadolu’nun sahip olduğu kültürel çeşitlilik bir anda oluşmamış, tarih boyun-
ca farklı çağlarda gelişen çeşitli aşamalarla bu zenginliğe ulaşmıştır. Anadolu’nun
sosyal ve kültürel olarak edindiği bu zenginliği tam olarak anlamak için bir an-
lamda aynı arkeolojide olduğu gibi tarihin derinliklerine doğru bir kazı çalışması
yapmak yerinde olacaktır. Bu nedenle, ilk olarak insanın zihinsel ve fiziksel gelişi-
mini tamamlayarak kültürel oluşumun temellerini kurduğu paleolitik çağlar ve bu
dönemlerde Anadolu’nun konumu farklı boyutlarıyla irdelenecektir.

İKLİM KOŞULLARI VE ANADOLU COĞRAFYASI


Anadolu, doğu-batı ekseninde uzanan büyük yarımadadır. Milyonlarca yıldan
beri Afrika levhası kuzeye doğru hareket etmektedir; kuzey kenarı Anadolu küt-
lesinin altına kaymış durumdadır ve Anadolu kütlesini sürekli itelediği için bura-
da kıvrılmalara ve çok sayıda yırtılma fayına neden olmaktadır. Anadolu’nun Ege
kıyısı, dağ sıraları ve kıyıdan iyice içeri giren koylarla sonlanan nehir yataklarının
belirlediği girintili çıkıntılı bir toprak parçasıdır. Anadolu’nun kuzey kıyısı boyun-
ca uzanan sıradağlar, iç bölgeyi Karadeniz kıyısından ayırır. Güneyde, Akdeniz
kıyısı boyunca hareketli görünüme sahip Toros Dağları hâkimdir. Anadolu’nun,
kuzeyde ve güneyde dağ silsileleri arasında kalan kısmı, rakımı 1000 m’yi aşan
geniş bir platodan oluşur. Bu platonun iklimi kurudur ve rakımı nedeniyle yazın
bile geceleri soğuktur. Kışın ise, soğuk günleri dondurucu geceler takip eder. Orta
Anadolu Platosu düz bir plato değildir. Burada arazi tekdüzelikten uzak olup bü-
yük bölümü tepelik veya dağlıktır. Batısı, Ege’de denize dökülen akarsu vadileriyle
parçalara ayrılmıştır; böylece plato bu tarafta yavaş yavaş alçalır.
Toroslar hafif bir yay çizerek Akdeniz’in kuzeydoğu köşesini aşıp doğuya uza-
nır ve Anadolu kütlesinin büyük bir kısmını, Kuzey Mezopotamya Ovası’nın hafif
tepelik bölümünden ayırır.

PALEOLİTİK DÖNEM VE ANADOLU’DA İLK İNSAN


Paleolitik: Yunanca İZLERİ
palaios=eski ve lithos=taş İnsanlık tarihinin başlangıç evresini oluşturan Paleolitik Çağ, yaklaşık 2 mil-
(Eski Taş Çağı)
yon yılı kapsayan çok uzun bir kültür sürecidir (Resim 1.2). Dördüncü Jeolo-
jik Zaman’ın Pleistosen denen gelişen bu uzun döneminde ilk kez insanoğlu da
ortaya çıkmıştır. İnsanın biyolojik ve kültürel evriminin önemli bir bölümünün
gerçekleştiği bu dönem süresince gerek dünya jeomorfolojisi ve gerekse ikilim gü-
nümüzdekinden çok farklıydı. Bu dönem (Kuvaterner İklimsel Dönem) içinde
buzul (Glacier) ve buzul arası (Inter-Glacier) dönemler adı verilen uzun iklimsel
dönemler söz konusudur. İnsanın çıkışı ve ilk aletleri kullanmasından yerleşik
G.Ö.: Günümüzden Önce yaşama geçişe kadar olan bu çağ, insanlık tarihinin aslında % 99’unu oluşturur.
Paleolitik dönem, gerek değişen çevre koşulları ve gerekse taş teknolojisindeki
gelişime göre, “Alt”, “Orta”, ve “Üst” olmak üzere üç ana evreye ayrılmaktadır.Gü-
nümüzden yaklaşık 2 milyon yıl ile 10 bin yılları arasında yaşanan bu uzun dö-
nemin ilk başlarında insanoğlu Pliosen dönemde ortaya çıkan hominid (insansı)
ailesinden sıyrılarak, iki ayağı üzerinde dik durabilen ve ellerini kullanarak alet
üretebilen bir insan hâline gelmiştir. Alet yapmasını bilen ve Homo habilis (be-
cerikli insan) olarak adlandırılan ilk insan G.Ö. yaklaşık 2 milyon yıl kadar önce
Afrika’da oluşumunu tamamlamıştır. Bu türü takip eden hem zihinsel hem anato-
mik olarak daha gelişkin “Homo Erectus” yaklaşık G.Ö. 1.8 milyon yıl kadar önce
de Afrika’dan çıkarak çok hızlı bir şekilde Eski Dünya’nın ve Avrupa’nın buzul
altında kalmayan güney kesimleri, Gürcistan üzerinden Kafkasya ve Endonezya
(Java Adası), Uzakdoğu’da Çin’de olmak üzere birçok bölümüne hızlıca yayılmış-
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 5

tır. Homo Erectuslar, ağaçlı bozkır ortamında geliştikleri Afrika kıtasında 1.9 mil-
yon yıldan itibaren bilinmektedirler. Homo Erectus insan türü, yaklaşık 850 cm3
üzerinde bir beyin kapasitesiyle temelde modern insanın anatomisine sahip olup
uzun mesafeleri kat etmek ve yürümek için gerekli gücü temsil eden mükemmel
bir donanıma sahiptir.
Resim 1.2
Paleolitik Dönem
İnsan Evrimi ve
Kültür Kronolojisi

Kaynak:
Atlas Kartografya
Servisinin izni ile

İnsanoğlunun Anadolu Yarımadası’ndaki en erken yerleşmeleri Alt Paleolitik


Çağa (Eski Taş Devri) kadar uzanır. Anadolu yarımadasında, en azından G.Ö.
900.000 yıl kadar önce Konya Dursunlu’daki bulgularla başlamış olduğunu an-
ladığımız en eski insan türüne ait örnekler Afrika kökenli Homo Erectus’a aittir.
6 Anadolu Arkeolojisi

Afrika, Asya ve Avrupa arasında kavşak oluşturan Türkiye, insanın Afrika be-
şiğinden çıkışından itibaren başlayan yayılımının incelenmesinde ayrıcalıklı bir
bölgedir. 2.5 milyon yıl öncesinde başlayan, işlenmiş çakıllar ve çok sayıda yonga
üretimi ile nitelenen Oldowan ve 1.6 milyon yıl öncesinden başlayan, iki yüzeyli
Homo Erectus Homo aletler (el baltası) ve nacak üretimi ile tanımlanan Aşölyen Yontmataş Endüstrisi
erectuslar, ağaçlı bozkır Alt Paleolitik kültürü belirleyen en önemli gelişim unsurudur. En eski paleolitik
ortamında geliştikleri Afrika
kıtasında 1.9 milyon yıldan yerleşimlerin Anadolu’daki varlığı, Oldowan endüstrilerinin ele geçtiği Dursunlu
itibaren bilinmektedirler. (Konya) ve Yarımburgaz (İstanbul) gibi (Resim 1.3) sitlerin bulunmasıyla kanıt-
1 milyon yıla doğru Asya lanmıştır. Her biri Anadolu ve Trakya’da yer alan bu sitler, Oldowan kültürünün
kıtasına ulaşan bu insanlar,
850 cmküpün üzerinde bir Avrupa ve Asya’ya doğru yayılımını göstermektedir.
beyin kapasitesiyle donanmış Türkiye’de tarih öncesine ait izlerin çok sayıda olmasına karşın, fosil insan ka-
olarak, uzun mesafeleri kat
etmek ve yürümek için gerekli lıntıları enderdir. Dolayısıyla, Kocabaş Köyü yakınındaki Denizli traverten yatak-
gücü temsil eden mükemmel larında saptanmış olan kafatası parçası önemli bir buluntudur. G.Ö. 500.000 yıl
bipedlerdir (iki ayağının
üzerinde dik duran). civarına tarihlenmiş olan bu travertenin katmanları arasında göz çukurları üze-
rinde kalın bir kaş kemeri taşıyan bu kafatası, anatomik açıdan “Homo Erectus”a
bağlanmaktadır. Bu döneme ait taş kütlesinin iki yüzünün yontulmasıyla oluşan
iki yüzlü “Aşölyen” adı verilen aletler bu atanın yaşadığı her yerde görülmektedir.
Bu iki yüzeyli aletler tabakalanmış hâlde Karain Mağarası (Antalya), Şehremuz
Sırtı (Urfa) Yatakları ve Kaletepe Deresi 3 (Kapadokya) gibi sitlerde ele geçmiştir.
Bir diğer yandan, Anadolu Paleolitik dönem insanının çakmaktaşını yeğlemesi
rastlantısal olmayıp, bu taşın yapısal özelliklerinin yontmaya ve işlemeye elverişli
olmasından ve aynı zamanda doğada çakmaktaşı yumrularını bol olarak yüzeyde
bulabilmesinden kaynaklanmaktadır.
Neandertal insanı, Orta Paleolitik Dönem içinde günümüz insanıyla kıyasla-
nabilecek bir beyin kapasitesiyle ve net olarak ileriye fırlak bir yüzle nitelenen
ancak anatomik olarak günümüz insanından ve Erectus’ dan daha güçlü bir vü-
cut yapısına sahiptir. Özellikle Avrupa da Buzul Çağının (Würm Buzulu) en güç
koşullarına çok güçlü vücut yapısı ve anatomisi ile uyum sağlayan Neandertaller,
120 bin yıl öncesinden başlayarak Av-
Resim 1.3
rupa ve Yakındoğu’da gelişme göste-
Yarımburgaz rirler ve daha sonra G.Ö. 35 bin yıldan
Mağarası Kazısı
(İstanbul) itibaren gitgide Homo Sapienslere bıra-
karak kaybolurlar. Homo Neandertal’e
Kaynak: Karul, ait yontmataş endüstrisi, bir önceki
2002, s 44 dönemin iki yüzeyli Aşölyen aletleri-
nin yerini alan çeşitli türdeki gelişmiş
kazıyıcı ve uçların oluşturduğu Lövalu-
va ve Musteryen alet endüstrilerinden
oluşur. Neandertal insanının, homo
sapienslerle devam edecek ölü gömme
adetleri gibi uygulamalardan anlaşıldığı
gibi soyut düşünce ve belki de öte dün-
ya inancıyla ilk dinsel pratiklere sahip
oldukları anlaşılmaktadır.
Anadolu’da bilinen tek Neandertal
fosil kalıntısı Karain Mağarası’nda (An-
talya) bulunan alt çene kemiğidir. Genel
olarak dünyada neandertal türü insan
Orta Paleolitik Çağın sonu ile birlikte
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 7

ortadan kalkmakta ve yerini Homo Sapiens olarak bilinen günümüz modern in-
sanın atalarının ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu değişimin nerede, ne zaman ve
nasıl başladığı tarih öncesi arkeolojisinin çok tartışılan konuları arasında olması-
na rağmen, son yıllarda yapılan çalışmalar modern insanın ilk olarak Üst Paleoli-
tik Çağda değil Orta Paleolitik Çağda Doğu Akdeniz çevresinde var olduğunu ve
uzun bir süre bu bölgeyi Neandertallerle paylaştığını gösteriyor. Bu görüşe göre, Yongalamak/Yontmak: Bir
taş kütlesine, güç uygulayarak
Homo Sapiens Doğu Akdeniz bölgesinde kültürünü ve teknolojisini uzun süre ge- (kemik, taş veya ahşapla
liştirdikten sonra, Anadolu veya Kafkaslar üzerinden Avrupa ve diğer bölgelere vurarak) istenilen yerden
istenilen parçaları kopararak
yayılmıştır. biçim verme. Kopan bu
Üst Paleolitik Çağ: Günümüzden yaklaşık 60 bin yıl öncesinde başlayan Üst parçalara yonga denir.
Paleolitik Çağ, modern insanın hızla tüm dünyaya yayıldığı bir süreci temsil
eder. Üst Paleolitik Çağ insanı dünya üzerindeki coğrafi dağılımını tamamlayıp
günümüzdeki ırkların temelini oluşturur. Bir anlamda dünyamızdaki bugünkü Dilgi: Çakmaktaşından veya
obsidyenden , uzunluğu
çeşitliliğin Üst Paleolitik Çağda ortaya çıktığı söylenebilir. Döneme ait en yaygın genişlinğiden iki kat
bulgu türleri yongaların yanısıra artık çekirdekten çıkarılan boyu eninden iki kat uzunluğunda olan yontmataş
alet tipi
uzunluğunda dilgiler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmiş dilgi teknolojisi ile daha etkin
uçlar gibi av silahları elde edilmiştir. Yontmataş aletlerin yanı sıra kemik aletlerin
bulunuşu insanın günlük yaşamında hammadde olarak yalnızca taşı kullanmadı-
ğını, kemik ve ahşabın da önemli bir yer tuttuğunu gösterir.
40 bin yıl öncesinden başlayarak günümüz insanının gerçek atası olan Homo
sapiens, Anadolu’da Öküzini ve Karain B Epi-paleolitik ve Üst Paleolitik mağa-
raları (Antalya yöresi) sayesinde iyi bir biçimde tanınmaktadır (G.Ö 31 000 - 9
000 yılları arası). Bu mağaralarda özellikle ortaya çıkarılan ocak kalıntıları, çok
sayıda taş alet ve hayvan kemiği kalıntıları bölgede on binlerce yıl boyunca yer-
leşim olduğunu göstermiştir. Üst Paleolitik Çağın soğuk dönemlerinde Akdeniz
kıyı şeridi dışında karasal Anadolu’nun kuzey enlemlerinin genelinde çevre ko-
şullarının olumsuz olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, bu evreye ait buluntu
yerleri oldukça az ve belirgin buluntulardan yoksundur. Ancak, İç ve Güneydoğu
Anadolu’da yapılan yüzey taramaları Anadolu Yarımadası’nın tümüyle boş olma-
dığını, seyrek de olsa yaşamın buralarda devam ettiğini gösterir.

MEZOLİTİK/ EPİPALEOLİTİK ÇAĞ


Dördüncü Jeolojik Zaman’ın (Kuvaterner) son buzul devrinde (Würm) Avrupa’nın
kuzeyindeki buzulların çekilmeye yüz tutmasıyla eskinin soğuk iklimi giderek
ılımanlaşmış, yağışlar artmış ve denizler yükselmiştir. Würm buzul döneminin
sonunda iklim sıcaklıklarının yükselmeye başlaması ile Pleistosen dönemi sona
ermiş ve IV. Zaman (Kuvaterner)’ın ikinci bölümü, hâlen içinde olduğumuz Ho- Kompozitt: Birbirlerinden
farklı fiziksel özelliklere sahip
losen dönem başlamıştır. MÖ 11-12 bin yıl kadar önce ortaya çıkmaya başlayan matris ve takviye malzemesi
bu durum, yeni iklim koşullarının belirmesine ve iklimsel özellikleri Önasya’da olarak tek işlev için bir araya
günümüzdekini andıran bir bitki örtüsü ile hayvan türlerinin ortaya çıkmasına getirilmeleri ile oluşan ve her
ikisinden farklı özelliklere
neden olmuştur. kavuşan alet. taşıyıcı görev
Anadolu ve Önasya’da bir geçiş dönemi olarak düşünmemiz gereken Mezo- üstlenir, ve etrafında bulunan
matris faz ise onu bir arada
litik Çağ kültürleri, Anadolu’da ve Önasya’da ilk yerleşik toplulukların çıkışıyla tutmaya ve desteklemeye
MÖ 10.000’ den sonra yerini Neolitik döneme bırakır. Ancak, Mezolitik dönem yarar; Örn. Ahşap saplı taş
balta
Anadolu’nun aksine Avrupa, özellikle kuzey kesimlerinde yaklaşık MÖ 5000’e ka-
dar süren uzun bir süreçtir. Bu dönem özellikle Önasya’da Üst Paleolitik Dönemden
çok farklı özellikler göstermemesi ve kısa oluşu ile Epi-paleolitik olarak adlandırıl-
maktadır. Mikrolit adını verdiğimiz minik aletler yeni işlevleri karşılayacak şekilde
tahta, kemik ya da boynuz saplarının üzerine yerleştirilerek farklı işlevlerde kulla-
8 Anadolu Arkeolojisi

nılmak üzere kompozit aletler (balta, orak, ok) üretiminde kullanılmıştır. Mezoli-
tik Çağ’da izlenen önemli bir yenilik de beslenmenin çeşitlenmesi olmuştur. Daha
önceleri protein ağırlıklı beslenme türü hâkimken bu dönemde çeşitli yemiş, bit-
ki ve köklerin beslenme alışkanlığının bir parçası hâline geldiği görülmektedir.
Bu, ileride üretim devrimi olarak adlandırılacak olan Neolitik dönemi hazırlayan
önemli etkenlerden bir olmuştur.
Bu süreç içinde Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu’da farklı bir
yerleşme yaşandığı görülür. Bölgede hızlı bir nüfus artışı ile birlikte hafif çukur
tabanlı yuvarlak kulübeler yapan, yabani tahılları toplayan domuz, karaca gibi
hayvanları avlayan küçük topluluklar ortaya çıkar. Anadolu’da bu dönem endüst-
rilerine ait buluntulara Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde daha sık-
lıkla rastlanır. Bu dönem içerisinde, milimetrik boyutta silah ve aletleri oluşturan
mikrolitik adı verilen bir yontmataş endüstri geliştirmişlerdir. Mikro-uçların var-
lığı, özellikle Öküzini (Antalya) avcı-toplayıcılarının ok ve yayı kullandıklarını
göstermektedir. Aynı biçimde öğütme taşlarının bulunuşu, öğütülebilen yabani
tahıl gibi besin kaynaklarının önemli bir kısmını oluşturduğunu göstermektedir.
Dönemin son avcı-toplayıcılar üst paleolitik dönem geleneğinin devamı şeklinde,
yine kemik aletler üretmişler ve vücutlarını delinmiş taş, kabuk gibi çeşitli süs
objeleriyle süslemişlerdir.
Anadolu’nun Epipaleolitik Dönemi hakkında her bölgede ayrıntılı bilgi yok-
tur. Ancak, bu evreye ilişkin yerleşme yerlerinin çoğunun Toroslar’ın güneyi ile
Marmara Bölgesi ve Batı Karadeniz’de yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Örneğin
Antalya’da Karain, Öküzini, Beldibi, Belbaşı ve Kumbucağı; Gaziantep’te Şark-
lı Mağara gibi mağara ya da kaya sığınakları ile Burdur’da Baradız, Konya’da
Derviş’in Hanı, Şanlıurfa Bozova’daki Söğüt Tarlası ve Biris Mezarlığı gibi açık
hava yerleşmeleri; Marmara bölgesinde de Ağaçlı, Büyük ve Küçük Çekmece yö-
resi bu dönemin bilinen merkezleri arasındadır.

Paleolitik dönemde insanoğlunun soyut düşünme yeteneğini kazanması ne tür ge-


1 lişmelere neden olmuştur?

NEOLİTİK ÇAĞ
Neolitik Dönem ile birlikte karşımıza çıkan en önemli olgu hızlı ve köklü deği-
şim sürecidir. Bu nedenle, genelde bu köklü değişimler “Neolitik Devrim” olarak
adlandırılır. Bundan önceki dönemlerde milyon yılı geçen insan yaşamında deği-
şim süreci çok yavaş gerçekleşmiştir. Bu nedenle, Neolitik Dönem yeni arayışların
olduğu, günümüz kültürünü oluşturan öğelerin tümünün sürekli olarak biçim
değiştirdiği çok dinamik bir süreç olarak algılanmalıdır. İnsanlığın tarihi gelişim
sürecinde ilk önemli kırılma noktasını oluşturan bu yeni yaşam şekli, bölgedeki
avcı ve toplayıcı toplumları giderek üretici konumuna getirmiş, göçebeliği terk
etmelerine ve dolayısıyla yıl boyunca iskân edilen ilk sürekli yerleşmeler kurma-
Bereketli Hilal: Yay larına zemin hazırlamıştır. İlk olarak tarihci H.J. Breasted tarafından “Bereketli
şeklindeki batıda doğu Hilal” olarak adlandırılan yay şeklindeki batıda doğu Akdeniz kıyılarından başla-
Akdeniz kıyılarından
başlayarak Kuzey Suriye yarak Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu üzerinden Zagroslar dağları boyunca
ve Güneydoğu Anadolu Basra Körfezine kadar uzanan bu geniş coğrafyada, yaklaşık “Holosen” iklim-
üzerinden Zagroslar dağları
boyunca Basra Körfezine kadar sel Çağ ile başlayan küresel ısınmaya bağlı olarak hayvan türlerinin dağılımında
uzanan etkili olmuştur. Bütün sene boyunca yeterli yağış almasının sonucu olarak dağ
yamaçlarında, vadi ve ovalarda yabani tahıl türlerinin yetişmesi, dağlar ve dağlar
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 9

arası ovalarda yer alan ormanlık kesimlerde zengin yabani hayvan türlerini ba-
rındırması nedeniyle, insan toplulukları yabani tahılları önce bulundukları doğal
ortamda biçerek bunlardan yararlanmaya, zamanla da ekip biçmeye başlamıştır.
Yabani hayvan türlerinden de önce keçi ve zamanla da koyun, domuz ve sığırı
ehlileştirmiştir.
Yakın bir zamana kadar Anadolu Yarımadası’nın Neolitik yaşamın oluşum
Gordon Childe
bölgesi olan Ön Asya bölgesi dışında kaldığı öngörülmekteydi. Neolitik dönemin
Kaynak:
uygarlık tarihi açısından taşıdığı önemi ilk ve en açık şekilde vurgulayan Gordon www.arcl.ed.ac.uk..
Childe olmuştur. Dönemin ünlü kuramcılarından Gordon Childe (1892-1957)
tarafından ortaya atılan tez, bu görüşü sabitlemiş ve bu kuramcı arkeolog tarafın-
dan benimsenen “Neolitik Devrim” kavramı uzun yıllar kabul edilmiştir. Childe’a
göre, “Neolitik Devrim”in gerçekleşmesi için gereken koşullar iklim ve bitki ör-
tüsünün tarıma elverişliliği ile insanoğlunun kültürel/teknolojik yeterliğe ulaşmış
olmasıydı. Childe bu dönemin önemini vurgulamak için “Neolitik Devrim” ad-
landırmasını ortaya koymuş ve o dönemdeki arkeolojik bilgilere göre bu devri-
min ancak Fırat, Dicle ve Nil gibi büyük akarsu boylarında gerçekleşip geliştikten
sonra, başta Avrupa olmak üzere, dünyanın diğer yerlerine yayıldığını “Çekirdek
Robert J. Braidwood
Bölgeler Kuramı” adı altında ileri sürmüştür. Ancak Childe’ın ardından, Robert
J. Braidwood önderliğinde Yakındoğu’da yeni araştırmalar başlatıldı ve böylece, Kaynak:
iklimin ılımlaştığı bu dönemde ilk tarıma başlayan toplulukların vahalar ya da ne- www.nap.edu...xhtml
imagesp
hir boyları yerine bol yağış alan dağ eteklerinde yaşamış olduğu şeklindeki “Doğal 20013a2bg22001
Yaşam Bölgesi” olarak bilinen kuramsal sonuca varıldı.

NEOLİTİK DÖNEM KRONOLOJİSİ


Neolitik yaşam şekli, yukarıda söz konusu edilen çekirdek bölgeden komşu bölge-
lere ihraç edilmiş ve zamanla Anadolu üzerinden Güneydoğu Avrupa’ya kadar ya-
yılmıştır. Bu süreç Anadolu’da yaklaşık 4000 seneyi aşan, çeşitli aşamaların oluş-
turduğu bir bütündür. Neolitik Dönem Kronolojisi temelde seramik kullanımının
bir belirtgeç olarak kullanılması sebebi ile erkenden geçe doğru Çanak Çömleksiz
Neolitik ve Çanak Çömlekli Neolitik olarak ikiye ayrılmaktadır. Genellikle Çanak
Çömleksiz Neolitik yine “Çanak Çömleksiz Neolitik A (ÇÇNA), Çanak Çömlek-
siz Neolitik B (ÇÇNB) şeklinde temelde iki aşamalı bir süreç olarak ele alınır. Orta
ve Batı Anadolu’da ise ÇÇNA dönemi evresine ait bulguların olmayışı ve daha
çok ÇÇNB dönemi aşaması ile çağdaş bir kültürel süreç gösterdiği için bu evreye
sadece “Akeramik Neolitik” adı verilmektedir. Bu dönem, yaklaşık MÖ 7000’den
sonra çanak çömleğin kullanımı ile Çanak Çömlekli veya Seramik Neolitik ola-
rak adlandırılmaktadır. Bununla beraber, çanak çömleğin kültürün değişiminde
önemli bir unsur olmayıp sadece bir zamansal gösterge olarak kullanıldığını be-
lirtmek gerekir. Yaklaşık MÖ 6. binin ikinci yarısına kadar süren bu dönem Erken
Neolitik ve Geç Neolitik evre olarak da iki bölümde incelenir.
10 Anadolu Arkeolojisi

Resim 1.4
Neolitik Dönem
Kronoloj Tablosu

Kaynak: www.
canew.org

NEOLİTİK DÖNEMDE ÜRETİM VE EVCİLLEŞTİRME


SÜRECİ
MÖ 10 binden sonra Holosen ile artan hava sıcaklığıyla değişen iklim koşulları
hızla Önasya’da ve Anadolu’da etkili olmaya başlamıştır. Bitki örtüsünün çeşit-
lenmesi ve hayvan sürülerinin nehir boylarındaki ortamlara kaymasıyla birlikte
önceleri göl kıyılarında yaşayan göçebe avcı-toplayıcı Mezolitik dönem toplu-
lukları nehir boylarına taşınmaya başlamış ve ilk kez yerleşik düzene geçmeye
başlamışlardır. Genellikle yerleşim seçiminde hammadde kaynaklarına yakın göl
ve bataklık kıyısındaki yaz-kış akan derelerin kıyılarındaki yükseltiler ilk sırayı
almıştır. Neolitik dönemin yerleşim seçimlerindeki en önemli özellikler, yakın
çevrede içimi tatlı bir su kaynağının ya da pınarın var olması ve doğal dengesi
kolay bozulmayan yerlerde (özellikle Fırat ve Dicle kenarında yağış eğrisinin 200
mm den düşük olmadığı) toplanması olmuştur.
Buna bağlı olarak, tarımın başlangıcında yabanıl emmer, einkorn buğdayları,
çavdar, arpa ve büyük tohumlu baklagillerin evcilleştirmeye uygun özellikleri ve
hızlı yayılmaları uygun doğa koşulları içinde avcı-toplayıcı insan toplulukları ta-
rafından hızlıca evcilleştirilmelerine olanak sağlamıştır. Değişen çevre koşularına
deneme-yanılma yoluyla uyum sağlayan insanoğlunun, özellikle tahılları evcilleş-
tirmeye başlamasıyla gerçekleştirdiği yerleşiklik sürecinin en az 3 bin yıl sürmesi,
insanlık tarihi içinde kısa bir dönemdir. Yakındoğu’da Bereketli Hilal adı verilen
dağlarla çevrili, yağışın en azından 200 m. üstündeki alanları oluşturan bölgede
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 11

Neolitik dönem topluklarının başlattığı süreç, endüstri devrimine kadar olan sürecin
temeli olan üretim ekonomisinin temelini atmıştır. Zengin yabani tahıl alanlarının
uzandığı Bereketli Hilal ovalarında Epi-Paleolitik dönemden itibaren başlayan tahıl
toplayıcılığı, belli bir süreçte ihtiyaç fazlası ürünün elde edilmesi ve bunun sonucunda
depolama ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Gündelik ihtiyacın ötesine geçen artı ürün bu
toplulukların hayvansal proteinin yanı sıra bitkisel proteinin de uzun vadede bir gıda
krizini erteleyebileceğini göstermiştir. Bu aşamadan sonra, depolama, kurutma, yeni
mekanların düzenlenmesi gibi faaliyetler bu toplulukların olduğu yerde kalması te-
melinde Epi-paleolitik mevsimsel yerleşme tipi yerine yıl boyu kullanılan daha büyük
yerleşmelerin ortaya çıkmasına neden olmuş görünmektedir.
Yerleşik yaşam ve artı ürün ile daha kolay beslenme yollarının öğrenilmesi do-
ğal olarak nüfusun artışına yol açmıştır. Bu noktadan sonra, insanoğlunun başak-
ları daha sağlam tahılları seçmesi ve artık sulak bölgelerde bunun ekilebileceğini
anlaması, tarımın ve dolayısı ile insanlık tarihinde ilk defa üretime dayanan bir
ekonomik girdinin oluştuğunu gösterir. Yaklaşık MÖ 9. binde “Bereketli Hilal”in
birçok bölgesinde, özellikle sulak alanlarda ilk yerleşik üretimci yerleşim birimleri
olan köyleri genişletmiştir. Bu insanlık tarihinde artık dönülmez bir noktanın baş-
langıcını oluşturup devamlı genişleyen bir üretim iktisadının temellerini atmıştır.
Bunun sonucunda artan nüfus, kaynakların daha yoğun ve kontrollü kullanımı
zorunluluğu oluşmuştur. Bitki türlerine müdahale eden insanoğlu “yapay seçicili-
ğe” yol açmış ve kuşaklar boyu süren bu uygulamalar, tarıma alınan bitkilerde bazı
morfolojik (mutasyon) değişimlerin meydana gelmesine neden olmuştur.
Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yabani Resim 1.5
tahıl türlerinin doğal yayılım alanı içinde olması ve
bu türlerin yerleşik topluluklar tarafından tarıma Yabani (sol) ve
evcilleşmiş (sağ)
alınmasında birincil rol oynamıştır. Güneydoğu buğday örnekleri
Toroslar’la ovanın kesiştiği dağ eteklerinde kurulu
yerleşmelerde Çanak Çömleksiz Neolitik dönem- Kaynak: D.Smith.
1999, s.71
den başlayarak emmer ve einkorn buğdayı, arpa (2
ve 6 sıralı), yulaf, çavdar, mercimek ve çeşitli bak-
lagillerin tüketildiği saptanmıştır. Anadolu’da ya-
pılan kazı çalışmaları, birçok yerleşmede yaklaşık
MÖ 9. binlerden itibaren üretimciliğin başladığı-
nı gösterir. Bu tarih Anadolu’nun Neolitik dönem
için ilklerin yaşandığı bir bölge olduğunu kanıtlar.
Çayönü Tepesi (Diyarbakır) ve Cafer Höyük (Ma-
latya) yerleşmelerinde Emmer buğdayının en eski
kültüre alınmış formlarıyla karşılaşılır. Einkorn buğdayı, koyun ve keçinin ise ilk
evcil örnekleri Nevali Çori’de görülür. Güneydoğu Anadolu, tahılların yabanıl
ataları açısından Yakındoğu’daki en zengin alanlardan biridir (Resim 1.5). Bu zen-
ginliğini oldukça yüksek yağış oranlarına borçludur. Urfa ile Diyarbakır arasında
yer alan bazalt bir dağ olan Karacadağ’da görülen en eski yabanıl tahıl (einkorn
tipi) türlerinin Güneydoğu’daki belirgin yerleşimlerin besin gereksinimlerinin
büyük çoğunluğunu karşılamış gözükmektedir.
Bu süreç içerisinde daha fazla ürün elde edilmesi ve hayvanların da yerleşim
içinde tutulması hayvan evcilleştirmesini (kültür hayvancılığı) de hızlandırmıştır.
Neolitik dönem topluluklarının yaptıkları gözlem ve deneyimler sonucu evcilleş-
tirmek için koyun, keçi ve sığır gibi uysal olan hayvanları seçtikleri, üremelerini
kontrol altına aldıkları ve çiftleşmelerine müdahale ederek yararlı türlere ulaş-
12 Anadolu Arkeolojisi

Resim 1.6 malarını sağladıkları düşünülmektedir. Son


Sürüden Süt Sağma veriler Mezolitik dönemde evcilleşen köpek
dışında ilk evcilleşen hayvanın domuz oldu-
Kaynak: Atlas ğunu gösterir. Tarım yapılan tarlaların bu-
Arşivi, Foto. C. lunmadığı ilk Neolitik yerleşmelerde yerleşik
Oğuztüzün)
köylere besin bulmak için yanaşan yabani
domuzların “gönüllü çöpçülük” görevini üst-
lenmesi, hazır besin stoku oluşturması gibi
avantajları nedeniyle teşvik edildiği düşü-
nülmektedir. En erken domuz evcilleştirmesi
ise şu anki bilgilerle Hallan Çemi (Batman)’
dadır. Bunun dışında, domuzun ardından
ilk evcilleştirilen hayvanların koyun ve keçi
olduğu, en son olarak da Orta Anadolu’da
sığırın evcilleştirildiği görülmektedir. Son
bulguların ışığında kedinin de (Akeramik
Neolitik Dönem Kıbrıs; Shilorakambous)
evcilleştirildiği bilinmektedir.
Bununla beraber, Güneydoğu Anadolu’da
Çayönü ve özellikle Göbekli Tepe, İç Anadolu’da Pınarbaşı ve Aşıklı Höyük gibi
Akeramik Neolitik yerleşmelerinde yaşamış insan topluluklarının yoğun avcı ka-
rakterlerini tarımsal üretimin bilinmesine rağmen uzun süre sürdürmüş olması,
ÇÇNB döneminin geç evrelerine kadar (MÖ 8 binin ikinci yarısı) bu toplulukla-
rın tümü ile tarıma dayanmayan, çevreye uyarlanmış yerleşik topluluklar olduğu-
nu göstermiştir.

NEOLİTİK DÖNEM MİMARİSİ VE İLK YERLEŞİM BİRİMLERİ


Neolitik dönemde sürekli yerleşme olgusu ile günümüz mimarisinin temelleri
atılmıştır. Ön Asya’da Jericho (Eriha, Filistin), Mureybet, Jerf el Ahmar (Kuzey
Suriye), Nemrik (Kuzey Irak) yerleşmeleri ile Anadolu’da ÇÇNA döneminde Hal-
lan Çemi ve Çayönü kazılarında, barınak niteliğindeki kulübenin, gelişmiş bir
konuta nasıl dönüştüğü, yuvarlak planlı bir yapının köşeleri, temelleri, düz damı,
çatısı ve iç donanımları (destek direkleri, ocaklar, platformlar, depo alanları) olan
bir yapı hâline geliş sürecini tüm aşamalarıyla adım adım görebilmekteyiz. İlk
Neolitik barınak örnekleri tabanları toprak altına inecek şekilde açılan çukurlar,
üstyapıyı destekleyen ahşap direklerle çevrili bir yapı iskeletine dayanmaktadır.
Neolitik dönemin mimarisinin Anadolu’da bütün gelişme aşamalarını en iyi
şekilde Diyarbakır Ergani yakınlarındaki Çayönü kazılarında izlemek mümkün-
dür. MÖ 9. binde en erken yapı örneği olarak Hallan Çemi’de görülen oval planlı,
çukur tabanlı kulübeler ortaya çıkar (Resim 1.7). MÖ 8. binde ÇÇNB dönemin-
de ise bu planların hızla terk edilerek artık yerine dörtgen plan üzerinde yükse-
len dik duvarlı, birbirine koşut yerleştirilmiş ahşap kalaslı (kiriş) dam sistemi ile
kapatılmış yapılar almıştır. Tek mekânlı veya daha sonrasında “çekirdek ailenin”
büyümesi sonucunda ortaya çıkan dörtgen yapılara depo ve oda eklenmesi ile
çok bölümlü konutlar çıkar (Izgara Planlı, Kanallı Yapılar, Hücre Planlı yapılar).
Bunlardan dairesel planlı olan yapıların ÇÇNA ve Erken ÇÇNB döneminde kul-
lanıldığı; özellikle Çayönü yerleşmesi örneğinde dörtgen planlı yapıların sadece
ÇÇNB dönemine özgü yapılar olduğu görülmektedir. Fırat havzasında çağdaşı
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 13

Resim 1.7
Hallen Çemi ÇÇNA
Dönemi Konut
Örneği

Kaynak: Özdoğan
ve Başgelen, 1999,
Res.8,s.15

olan Nevali Çori (Urfa) ve Cafer Höyük (Malatya) yerleşmelerinde, Çayönü’deki


“Kanallı yapılar” ve “Hücre planlı” yapılarda görülen konut yapı anlayışının sür-
dürülmesi, mimarideki benzeşen ortak değişimlerin geniş bir bölgede gerçekleş-
tiğini göstermektedir. Böylece, en eski Neolitik yerleşmelerin önceden belirlenmiş
plana göre yapılmış olduğu, yerleşim içinde dağılımları bakımından katı bir şekil-
de uygulanan bir yerleşim düzeni olduğu, ancak bu düzenin dönem içinde ortaya
çıkan gelişmelere göre yeniden tasarlandığı anlaşılmaktadır.
Bunun ilk izlerine, Hallan Çemi’de “Kamu Yapıları” olarak adlandırılan yuvar-
lak, daha özenli bir işçilik gösteren binalarda rastlanmıştır. (Şekil 1.9) Çayönü’nde
saptanan bu toplumsal yapılaşma, yerleşim alanının büyük bir meydan ile biri
doğuda, diğeri batıda bulunan iki yerleşim bölgesine ayrılması ile belirginleşmek-
tedir. Nevali Çori’de de, dinî ögelerin günlük hayatın geçtiği bölgeden belirgin
olarak ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dicle ve Fırat kıyısında yer alan Çayönü,
Nevali Çori gibi yerleşmelerde konutların yanı sıra tapınak olarak adlandırabile-
ceğimiz özel yapılara da sahip oldukları görülmektedir. Bu yapıların tapınım iş-
levi gördüklerinin en belirgin kanıtları, konut yapılarından büyük ve tek mekânlı
olmalarının yanı sıra içlerinde ocak gibi evsel bir etkinliğin göstergesi olabilecek
herhangi bir öğeye rastlanmaması, iç mekânların çepeçevre sekilerle çevrilmesi,
tabanların sıra dışı terrazzo tabanlarla döşenmesi, çeşitli heykellerle süslenmesi ve
yapıların gömülerek kutsanması gibi özel ritüel işlemlerdir. Bu yapıların yanı sıra,
1990’ların ortalarından itibaren kazılan Göbekli Tepe’de (Urfa) yerleşmesi şu ana
kadar Ön Asya’da eşi görülmeyen dünyanın en erken “tapınak” yapıları ortaya çık-
mıştır (Resim 1.8). MÖ 9. binin ikinci yarısından itibaren bu anıtsal tapınak ya-
pılar, insanın tarıma ve dolayısı ile evcilleştirme sürecinin başlangıcında Anadolu
Neolitik Toplumlarının düşünülen basit tarımcı köy topluluklarının çok ötesinde
organize ve gelişmiş bir toplum yapısını yansıtmaktadır. Genişlikleri 10 metreyi
aşan taş duvarlı, dairesel planlı ortasında iki T biçimli anıtsal dikme ve etrafında
en az yarım düzine yekpare dikmetaşın çevirdiği bu yapıların tapınım, toplanma
amaçlı yapıldıkları belirgindir. Merkezdeki çift yekpare dikmelerin boyları 2m’den
5 m’ye kadar ulaşır (Resim 1.8).
14 Anadolu Arkeolojisi

Resim 1.8
Göbekli Tepe ÇÇNB
Dönemi Tapınak
Yapısı (B) Yapısı

Kaynak: Peters and


Schmidt 2004, Res.
5. s. 187

Orta Anadolu’da ise Güneydoğu Anadolu’dan daha farklı bir mimari ve yerle-
şim anlayışı geleneğinin olduğu ve MÖ 6. bin sonuna kadar Erken Kalkolitik Ça-
ğın sonuna kadar gelişerek devam ettiği görülmektedir. Orta Anadolu mimarisi,
Güneydoğu’daki çağdaşlarına göre çok daha eşitçil ve tekdüze bir görünüm sergi-
ler. En erken örneklerini gördüğümüz Aşıklı Höyük, (Aksaray) Canhasan III (Ka-
raman) yerleşmesi ve daha sonraki Neolitik dönem yapı planlarına bakıldığında,
yerleşmenin birbirine çok benzeyen yapılardan oluştuğu görülmektedir. Konut-
ların çok büyük olmaması mekânların çeşitli etkinliklere ayrılmış ufak kesimlere
bölünmüş olması, topluluğun farklı çekirdek ailelerden oluştuğunu düşündürür.
Öncelikle Aşıklı Höyük’le birlikte karşımıza çıkan yerleşme düzeni Doğu
Anadolu’daki çağdaşlarından tümüyle farklıdır (Resim 1.9 a ve b). Yakındoğu’da
serpiştirilmiş, birbirinden bağımsız yapı birimlerinin yerine Orta Anadolu’da bü-
tün yapıların bitişik düzende, birbirine eklenmiş, dar yollarla ayrılmış kalabalık
mahalleler görülür. Orta Anadolu’da kerpiç mimari ile birlikte özenle sıvalı ev
tabanları ve duvarları da belirgin bir özellik olarak karşımıza çıkar. Yer ve du-
var sıvalarında kırmızı aşıboyası yaygın olarak kullanılır. Aşıklı Höyük’te görülen
kerpiç mimari ise, daha sonraki dönemlerde gelişerek Anadolu köy mimarisini
oluşturacaktır.
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 15

Resim 1.9
a) Çanak çömleksiz (Akeramik) Neolitik b) Çanak çömleksiz (Akeramik) Neolitik Dönem
Dönem Aşıklı Höyük Havadan Görünüm Aşıklı Höyük Yerleşim Plan
Kaynak: Esin, 1998. Tüba-Ar I. Res.2 Kaynak: Esin, 1999. Res.3 s.90
ş

Bu döneme ait bir diğer önemli yerleşme olan Çatalhöyük Erken Neolitik dönem
konutları, Aşıklıhöyük’teki gibi tek katlı ve düz damlıdır (Resim 1.8.). Taş temelsiz
kerpiç duvarlar ahşap dikmeler ve damda kirişlerle desteklenmiştir. Evler birbirine
bitişiktir ve çoğunda dışa bakan
Resim 1.10
yüzleri, aralarında hiçbir açık-
lık olmaksızın oluşturulmuştur. Neolitik Dönem
Mahalleler oluşturacak biçimde Çatalhöyük
Yerleşim Örgüsü ve
kümelenmiş evlerin aralarında Konutlar
sokak bulunmaz; ancak zaman
zaman büyük avlulara ve ağıl- Kaynak:
(Çatalhöyük Project
lara yer verilmiştir. İçlerindeki Archive)
(Resim 1.15) buluntulara ve
süslemelerine göre kimileri kut-
sal olarak nitelenen bu yapıların
iç düzenlemeleri aynıdır. Bölme
duvarları bulunmayan her yapı
yaklaşık 25 m2 (6x4 m., 5x5m.)
genişliğindedir ve dörtgen bir
ana oda ile dar bir ya da birkaç
depo odasından oluşur. Genel-
likle kapısız olan bu yapılara
damlardaki bir açıklıktan ahşap
merdivenlerle girilebiliyor, esas
oda ile depolar arasındaki geçiş
ise zeminden yüksekte açılmış
16 Anadolu Arkeolojisi

deliklerle sağlanıyordu. Odaların içinde ocak ve fırınlardan başka, duvar diple-


rinde kerpiçten sekiler yer almaktaydı. MÖ 7 bin Seramikli Neolitik Dönem Göl-
ler Bölgesi’nde ise, Bademağacı ve Hoyücek gibi örnekler, Çatalhöyük geleneğine
ortaklıkları olsa da konutların planları bazen hafif yamuk, dörtgen planlıdır. Ba-
demağacı yerleşmesinin evleri ortalama (içten) 7 x 5 m. ölçülerindedir. Tek oda-
lı olan evlerde kapılar uzun duvarların ortalarına açılmakta ve kapının karşısına
gelen duvarın önünde yarı elips planlı fırınlar yer almaktadır. Bazı evlerin içinde,
yatmak için hazırlanmış 20-25 cm. yükseklikte platformlar, kilden hazırlanmış
ateş kutuları “mangal” ve el değirmenleri ile öğütme yapılan işlik yerleri bulunu-
yordu. Evlerin tabanı sıkıştırılmış topraktandı; tabanlar ve duvarlar sıvalıdır. Evle-
rin içinde tarımcı köy topluluklarının tipik yapı içi unsurlarından olan depolama
birimleri, dörtgen sandık şeklindeki tahıl depolama kutuları vardır.
Doğu Marmara Bölgesinde, Menteşe ve Barçın (Bursa, İznik) Höyüklerinde
tespit edilen en erken mimari gelenek, kerpiç kalıplarla inşa edilmiş dörtgen plan-
lı yapılardır. Daha sonraki evrelerde ise mimari gelenek Orta Anadolu mimari
geleneğinin aksine yerini dal-örgü adı verilen bölgenin yağışlı iklimi ve ormanlık
alana uyarlanan bir yapı tipine dönmüştür. Bu yapının iskeleti, dikine yerleştiri-
len paralel direk sırasının arasının dal-örgü veya çıtalarla örülmesi ve kerpiçle sı-
vanması ile oluşturulur. Tabanların ahşap olduğu ve çatıyı taşıyan ortada direkler
olduğu anlaşılır.
MÖ 6. binyılın ikinci yarısı için kullanılan Geç Neolitik Dönemi mimari bul-
guların izlerine Batı Anadolu’da Burdur ve Hacılar yerleşmesinde rastlanmaktadır.
Hacılar’ın bu dönem konutları Çatalhöyük’tekilerden çok daha büyüktür. Bazıları
10 m.’ye yaklaşan dikdörtgen planlı bu evler, taş temel üzerine kerpiç bloklar-
la yapılmış 1 m. kalınlığında duvarlara sahiptir ve girişlerin karşısında ocaklar
bulunmaktadır. Hacılar’ın 8 km. kuzeyinde bulunan Kuruçay’ın 11. yapı katı bu
zamanda korunmalı bir köy durumuna sokulmuştur. Dış yüzeyinde yuvarlak kule
çıkıntıları bulunan ve taş temel üzerine kerpiçten yapılmış bu savunma duvarı
dörtgen planlıdır. Bu döneme ait Kapadokya bölgesinde bir diğer yerleşme olan
Köşk Höyük’te Çanak Çömlekli Neolitik Orta Anadolu mimari geleneğinin daha
da gelişerek konut yapılarının artık bitişik olmayıp, birbirlerinden ayrı oldukları
gözlenir. Konutlar dörtgen veya trapez planlı olup, oda sayıları artık iki veya dört
mekâna sahiptir. Evlere bitişik mimarinin tersine dışarıdan odalar da eklendiği ve
dışarıya açılan kapıların da açılması ile uzun süre kullanıldıkları anlaşılmaktadır.

İNANÇ DÜNYASI VE NEOLİTİK DÖNEM TASVİR SANATI


Neolitik dönemde gelişen inanç sisteminin en çarpıcı göstergelerinden biri, ölü
Hocker (hoker okunur): gömme ile ilgili uygulamalardır. Neolitik dönem boyunca, Anadolu’da ve Ön
Tarihöncesi çağlarda bazı Asya’da görüldüğü gibi bütün ölülerin genellikle ev tabanlarının altına, (hocker
insan topluluklarınca
uygulanan ölü gömme biçimi. pozisyonda) gömülmekteydi (Resim 1.11).
Ölülerin,bacakları karna çekili Bazı yerleşmelerde ise, “Kafatası Kültü” olarak adlandırılan, kimi bireylerin
olarak, bebeğin anne karnında
duruşuna benzer biçimde kafataslarının alındığı ve hatta bunların alçı ile sıvanıp etlendirilerek canlandı-
yatırılarak gömülmesidir. rıldığı bir uygulama söz konusudur. Bu gömülerin genelde, birçok yerleşmede
taş kaplar, kişisel süs eşyaları (boncuklar, kemik aletler), yontmataş aletler, çeşitli
hayvan kemikleri v.b. birçok ölü hediyesi ile gömüldüğü görülmektedir. Bu zen-
gin ölü armağanları, dönemin sanatını ve inanç sistemini yansıtmaktadır. Toplu
gömülerin yanı sıra gövdelerinden ayrılan kafataslarının bazen bezenerek saklan-
ması, üzerlerine alçı maskeler yapılması benzerlerine Filistin ve Kuzey Suriye’de
de rastlanan kafatasının odakta olduğu bir “kafatası tapınım (kültü)” varlığını
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 17

düşündürür. Bunun yanında, Çayönü kazısında or- Resim 1.11


taya çıkan “Kafataslı yapı”, ölü gömme adetlerinin Aşıklıhöyük Hocker
anlaşılmasını sağlayan önemli bulgular verir. Anıt- Ev içi Gömü
sal boyuttaki, birçok kez yenilenmiş yapıda toplam
450 kadar bireye ait kemikler, üstü kapalı mahzen Kaynak: Atlas
Arşivi
gibi hücrelerde kafatasları ile istiflenmiş halde bu-
lunmuştur. (Resim 1.12).
Çanak Çömleksiz Neolitik döneme tarihlenen
Çayönü, Nevali Çori ve Göbekli Tepe’deki bulgular,
ilk Neolitik toplulukların, konutların yanı sıra tapı-
nak olarak adlandırabilecek özel yapılara da sahip
olduklarını ortaya koymuştur. Bu tapınakların ya-
pımı ve içinde barındırdıkları dikilitaş, kabartma,
heykel, duvar resmi gibi betimlemeler, bunların tö-
ren gibi çeşitli ritüel etkinlikler için tasarlandığını
düşündürmektedir. Bu amaca yönelik ritüel içerikli
tasvirler, yalnızca özel seçilmiş sanatkârları değil, çok büyük ve organize bir işgü- Kült: Kutsal olarak bilinen
varlıklar çevreinde saygı,
cünü de gerektirdiğini ve yontu eserlerle donatılarak her şekilde tapınım işlevine tapınma, dua, kurban
hizmet ettiklerini göstermektedir. gerektiren özel yer ve
zamanlarda törenleri içeren
Çanak Çömleksiz Neolitik döneme (MÖ 9-8 bin) tarihlenen Göbekli Tepe inanç sistemi.
tapınak yapılarında, özellikle boyu 3 m ila 5 m’ye ulaşan payeler üzerindeki ka-
bartmalar ve yapı içlerinde Resim 1.12
ortaya çıkartılan yontu sana-
tı örnekleri, MÖ 3. binin so- Çayönü Yerleşmesi
Kafataslı Yapı
nuna doğru ne ön Asya’da ne
de Mezopotamya’da örneğine Kaynak: Çayönü
rastlanmayan tasvir sanatının Kazı Arşivi
örneklerini ortaya koyar. Tas-
virlerde dikkat çeken örnekler
daha çok bu dönem topluluk-
larının doğa ile olan ilişkisini
ve bunlarla ilişkili mitolojile-
rinin karışık dünyasını yansıt-
maktadır. Tasvirlerde ağırlıkla
yılan, yaban domuzu ve tilki,
dev kertenkeleler, yaban sığı-
rı, ceylan, yaban eşeği, turna,
ördek gibi örneklerin zengin
kompozisyonundan oluşmak-
tadır. Özellikle yabani hayvan-
ların temsilinde erilliğin dik-
kat çekici şekilde vurgulandığı
anlaşılmaktadır. Bunların en
yakın karşılaştırmalı örnekleri
yine aynı bölgede (Urfa) yer alan Nevali Çori tapınağındaki etkileyici kabartma-
lar ve yontularda görülür. T biçimli payeler (anıtsal dikmetaşlar), insan yontuları,
heykelleri gibi antropomorfik eserlerde daha çok şamanistik bir dünya görüşü
çerçevesinde atalar, cinler ve ruhları temsil ettiği düşünülmektedir.
18 Anadolu Arkeolojisi

Bu döneme ait saptanan önemli bir rituel uygulama belki binlerce sene sonra
MÖ 4. binde Aşağı Mezopotamya’da ortaya çıkan bir geleneğin öncüsü gibidir.
Çayönü, Nevali Çori ve Göbekli Tepe başta olmak üzere birçok anıtsal kült yapısı-
nın doldurularak gömüldüğü görülmektedir. Yapıların bilinçli bir şekilde, birçok
yerleşmede benzer özelliklerle gömülmesi işleminin benzer bir töreyle bağlantılı
olduğunu düşündürmektedir. Bu etkinlikler, yapıların kuruluş aşamasında ritüel
Resim 1.13 olarak kutsandığını,
terk edilme aşama-
Çatalhöyük Tapınak sında ise yapıların
Yapısı
gömüldüğü ve bazı
Kaynak: Mellaart, örneklerde ayrıca ya-
1967, çiz 3 kılarak terk edildiğini
göstermektedir.
Çanak çömlek-
li Neolitik dönem-
de (MÖ 7 bin) Orta
Anadolu yaylasında
inanç dünyasını en iyi
yansıtan örneklerden
biri, sıra dışı duvar
resimleri, kabartma-
lar, figürinler ve ölü gömme adetleri ile Çatalhöyük yerleşmesidir (Resim 1.15).
Çatalhöyük evlerinde mimari bir birlik içerisinde evsel etkinliklerin yanında kült
Resim 1.14 faaliyetlerinin de uygulandığından söz edilebilir.
resim 1.14: Çatalhöyük duvar resimlerinde doğa-insan ilişki-
Çatalhöyük Tapınak si içinde büyük yabani hayvanların kızdırılması
Yapısı, (Atlas
Dergisi, Gökhan ve avlanma ritüelini gösterir bu sahnelerde, insan
Tan ‘ın izni ile) figürleri boğa veya geyiklerin üstünde ve altında,
kolları havada ve vücutları hareketli olarak atlar-
ken, koşarken betimlenmiştir. Bazı sahneler in-
sanları sıralar hâlinde betimlerken, bazıları daha
düzensiz resmeder. Bazı özel örneklerde sığır, ge-
yik, yaban eşeği, yaban domuzu, ayı, kurt ve aslan
figürleri genellikle 20 ila 40 kişilik insan grupları
ile resmedilmiştir. Mellaart’ın “tapınak” olarak
adlandırdığı yapıların yerleşim yerindeki geniş
dağılımı ve duvarlarındaki zengin tasvirler, Çatal-
höyük toplumunun ritüel etkinliklerle olan yoğun
ilişkisini ve kült faaliyetlerini gösteren betimlerdir
(Resim 1.16). Çatalhöyük’te konutlar ve kült mekânları olarak adlandırılan yapı-
lar arasındaki ayrımın bulanık olması ve evsel etkinliklerle, duvar resimleri, boğa
Steatopijik: Tıp dilinde
hamilelik süresince vücudun başlarının yoğun kullanımı, tabanaltı gömülerin her konutta yaygınlığı gibi ritüel
yağlanması durumu donanımların iç içe geçmesi, dinî hayatın hem gündelik hayatla iç içe geçtiğini,
hem de ritüel etkinliklerin toplum içindeki önemine işaret eder.
yan yazı: Figürin: İnsan ve
hayvanların, kolay taşınabilir İlk örnekleri Çanak Çömleksiz Neolitik dönem Nevali Çori ve Çayönü yer-
nitelikte, küçük boyutta, leşmelerinde görülen kilden veya daha nadir olarak taştan yapılmış heykelcikler
taş, kil, kemikten yapılmış (figürinler) yerleşik tarımcı hayatın gelişmesi ile değişen sosyal ve dinsel inanç-
heykelcikler.
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 19

ların sonucunda ortaya çıkmıştır (Resim 1.15). Ancak, MÖ 7 binde Çanak çöm-
lekli Neolitik dönemde, özellikle Çatalhöyük, Bademağacı, Hacılar gibi tarımcı
yerleşmelerde kadınlık uzuvları vurgulanmış şişman kadın heykelciklerinin yan-
sıttığı inanç sisteminin binlerce yıl boyunca gelişerek Anadolu’da Demir Çağında
Friglere kadar Kubaba/Kibele ana tanrıça inancının temelini oluşturduğu düşü-
nülmektedir.
Resim 1.15
Neolitik Dönem
Pişmiş Toprak

Kaynak: (Karul
(Ed.), 2002, s.107)

Tanrıça betimli
heykelcikler

NEOLİTİK DÖNEM ANADOLU SOSYAL YAPI VE GELİŞİMİ


Neolitik dönemde Ön Asya’ da ve özellikle Anadolu’da yerleşik köy yaşamına ge-
çiş, artık yerleşik ve büyüyen topluluklar arasındaki anlaşmazlıkların çözümlen-
mesi ve topluluğun bir bütün olarak hareket edebileceği bir ortam sağlanması için
yeni toplumsal kurumların geliştirilmesini gerektirmekteydi. Özellikle Hallan
Çemi’de en erken örneklerini gördüğümüz ortak kamu yapılarının, yerleşik köy
yaşamının başlamasıyla bu erken dönem sosyo-politik yapıların fiziksel unsurları
olarak işlev gördükleri düşünülebilir. İlk yerleşik toplum düzeninin temellerinin
atıldığı Neolitik dönemin, beklentilerin ötesinde anıtsal yapılar ortaya çıkarma-
sı, insan gruplarının belirli bir uzmanlık ve iş bölümü anlayışı ile çalıştıklarını
göstermektedir. Bu durum, Neolitik dönem topluluklarını yalnızca sabit geçim
ekonomisine dayalı basit yerleşimler olarak gören anlayışın ötesinde, gelişmiş ve
organize bir toplum yapısının temellerinin atıldığını göstermektedir. Önasya’daki
toplumların çeşitli bölgelerinde başlayan yerleşiklik süreci ile tarım ve hayvanla-
rın evcilleştirilmesi sürecinin aşamalı bir gelişim göstermediği ve her bölge ara-
20 Anadolu Arkeolojisi

sında ortaklıklara rağmen farklılıkların belirgin olduğu görülmektedir. Bir çok


bölgede saptanan çeşitli merkezlerin geçim stratejilerinin birbirinden farklılaş-
ması, yerleşim türü ve toplumsal örgütlenme açısından farklı olduğunu ortaya
Resim 1.16 koymaktadır. Neolitik dönemde Güneydo-
ğu Anadolu’da ortaya çıkan anıtsal boyutlar-
Neolitik Dönem da kült yapıları ve yontularında gözlemlenen
Göbeklitepe
Kabartmalı Taş zengin simgeselci dünyası, basit avcı-toplayıcı
Paye topluluklardan çok, gelişkin dinî kurumlara
sahip ve barınağın ötesinde yerleşim modelleri
Kaynak: (Karul,
2002, s.74) sunan gelişkin ve hiyerarşik bir toplum yapı-
sı olduğunu göstermektedir. Bu tür kamusal
yapılar yerleşik köy hayatı ile ortaya çıkan ve
daha fazla gelenekselleşen sosyo-politik yapıya
hizmet eden ögelerdir. Bunlar olasılıkla grup-
lar arası karar mekânizması ve birliği sağlama
işlevi görmektedir. Bu tür yapılar, topluluğun
ortak mülkiyeti ve inanç anlayışını (özelleşmiş
ibadet uygulamaları ve gelenekler v.b) kontrol
etmiş olabileceğini düşündürmektedir (Resim
1.16).
Bununla beraber, ÇÇNB dönemin sonun-
da bu yerleşmelerin ve beraberindeki bu geliş-
miş maddi kültür birikimi ve inanca ait anıtsal
merkezlerinin MÖ 5. binde Güney Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkana değin
ortadan kalkar. Bu olgunun nedenleri şu andaki araştırmaların ışığında net olarak
bilinmese de eldeki bulgular ÇÇNB döneminin sonunda iklimsel faktörler, doğal
çevrenin bilinçsizce tüketimi, evcilleştirme sürecinin tamamlanma aşamasında
yeni ekonomik esasların biçimlendirdiği toplumsal yapının değişimi gibi birçok
etkenin rol oynadığı bir değişim sürecine işaret etmektedir.

Neolitik dönemde oluşan devrimsel nitelikteki gelişmelerin günümüz yaşamına


2 olan katkılarını tartışınız.

NEOLİTİK DÖNEM BATI ANADOLU VE TRAKYA,


NEOLİTİKLEŞME SÜRECİ
Orta Anadolu’da olgunlaşan tarımcı yerleşik toplumlara ait çanak çömlek, figürin-
ler, damga mühürler, kemik aletler, yassı baltalar, evcilleşmiş tahıllar, evcilleşmiş
hayvanlar gibi belirgin maddesel öğelerin, bilginin ve inanç unsurlarının oluştur-
duğu Neolitik yaşam dalgası, Batı Anadolu ve hemen ertesinde MÖ 7. binin ikinci
yarısında Doğu Trakya ve Balkanlar’a hızla yayılır. Bu dalganın kuraklık riskinin
olmadığı, ormanlarla kaplı Güneydoğu Avrupa’ya uyum sağladığı söylenebilir. MÖ
8. binde Orta Anadolu’da gelişimini tamamlayan Neolitik toplulukların MÖ 7. bi-
nin ikinci yarısında hızlıca Doğu Marmara (Ilıpınar, Menteşe Höyük, Aktopraklık)
Doğu Trakya (Hocaçeşme, Aşağıpınar) ve Ege Bölgesi’ne açılan alüvyonlu vadiler-
den ege kıyı şeridine kadar ulaştığı (Ulucak Höyük, Ege Gübre, Araptepe, Çukuriçi
Höyük vb.) görülür. Bu bağlamda, İç Batı Anadolu’dan, Balkanlar’da Tuna Nehri
havzasına kadar olan geniş alan içinde MÖ 7. binin ikinci yarısından itibaren bir-
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 21

çok ortak bileşenler söz konusudur. Bu ortak bileşenleri içeren çeşitli kültürel ve
iktisadi ortaklıklar, ilk olarak Mehmet Özdoğan tarafından “Neolitik paket” adı
altında ortaya konmuştur. Bu ortaklıklar Anadolu’ da oluşan ve öncüleri Batıda
saptanmayan çanak çömlek (genelde kırmızı astarlı çanak çömlek, tüp biçimli tu-
tamaklar vb.), insan veya hayvan heykelcikleri (figurinler), kemik kaşıklar, damga
mühürler, yassı baltalar, evcilleştirilmiş tahıl ve besi hayvanlarıdır.
Anadolu’da ilk köy topluluklarının ortaya çıkıp geliştiği Neolitik dönemin
büyük bir kısmı boyunca Marmara bölgesinde geçimini hala avcılık, balıkçılık
ve toplayıcılıkla sürdüren Mezolitik karakterli insanlar yaşamaktaydı. Marmara
Bölgesinin bilinen ilk Çanak Çömlekli Neolitik dönem topluluğu İstanbul’un Ka-
dıköy tarafındaki Fikirtepe’de saptanmıştır. Bir kıyı yerleşmesi olan Fikirtepe’nin
geçiminin hem balıkçılık, hem tarıma dayalıdır. Son yıllarda Marmaray kazıları
kapsamında İstanbul Yenikapı’da bulunan Neolitik yerleşmenin bu kıyı yerleşme-
lerinin daha yoğun olabileceğini göstermiştir. “Arkaik (Eski)”, “Klasik” ve “Geliş-
kin” olarak 3 evrede incelenen Fikirtepe kültürünün, Kütahya’nın kuzeyine kadar
(Demircihöyük, Fındık Kayabaşı vb.) olmak üzere İç Batı Anadolu’ya kadar yayıl-
dığı anlaşılmaktadır. Bursa İznik Gölü civarında yapılan çalışmalarda bölgenin en
erken köyü olan (MÖ 6500/6400) Menteşe Höyük başta olmak üzere, yine aynı
bölgede Bursa’da Ilıpınar ve Aktopraklık yerleşmeleri Doğu Marmara Bölgesi’nin
ilk aşamalarındaki Fikirtepe kültürünün etkisinde gelişen kendine özgü kültürle-
rini yansıtır (Resim 1. 17).
Resim 1.17
Fikirtepe Neolitik
Dönem Seramik
Kap Örnekleri

Kaynak: (Karul,
2002, s.102)

Geç Neolitik dönemin sonlarında Konya Ovası ve Göller Yöresi’ndeki yerleş-


me yerleri yıkıcı sonuçlara yol açan ve nedenleri bilinmeyen bir dizi gelişmeden
olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Sözgelimi, bu olaylardan sonra Doğu Çatalhöyük
ıssızlaşarak batıdaki yeni yerine taşınmıştır. Son dönemleri Çatalhöyük ile görü-
nen Hacılar VI. yerleşmesi büyük bir yangın felaketine sahne olmuş, Kuruçay’ın
11. yapı katındaki kale görünümlü yerleşme de kullanılmaz hâle gelmiştir.

NEOLİTİK DÖNEM TEKNOLOJİK GELİŞİMİ VE TİCARET


Çanak Çömleksiz Neolitik dönemin ilk başlarından itibaren Güneydoğu Toroslar’da
yüzeyde kolayca bulunabilen doğal bakır külçeleri ile bir cins bakıroksit olan ma-
lahitin ısıtılıp tavlanarak işlenmesi daha sonra maden çağlarını yaratacak önemli
bir teknolojik gelişmenin, pyroteknolojinin (ateş teknolojisi) temelini oluşturmuş-
tur. MÖ 9. binde başlayan Çayönü, Nevali Çöri, Aşıklı Höyük’te (toplam 49 parça)
bulunan çeşitli bakır boncuklar ve kakmaların bazılarının sıcakken çekiçlendiği
(tavlandığı), bazılarının da soğukken çekiçlenerek işlendiği anlaşılmıştır. Ateşin
22 Anadolu Arkeolojisi

kontrollü kullanımı (Pyroteknoloji) konusunda bir diğer önemli gelişme de kirecin


yakılarak işlenmiş hâle getirilmesidir. Çanak Çömleksiz Neolitik dönem gibi çok
eski bir zamanda günümüzdeki çimento sertliğindeki bu teknolojiye ait örnekler,
özellikle Güneydoğu Anadolu’da Çayönü ve Orta Anadolu’da Aşıklıhöyük’ de rast-
lanan tapınak yapılarına ait taban döşemelerinde saptanmıştır.
En eski dönemlerden beri, insanlar arasında belli eşya ya da ürün gibi metâların
değiş tokuş olduğunu bilinmektedir. Bu eylem, başlangıçta bazı deniz kabukları,
çakmaktaşı, obsidyen gibi ürünlerle başlamış, Neolitik dönemde değiş tokuşun
konusunu oluşturan malların çeşitliliğinde büyük artış olmuştur. Saz, ahşap, deri,
tahıl, et, yün dokuma gibi organik; kil, tuz, çanak çömlek gibi ürünler ve mallar,
takas yöntemiyle ticaretin olduğunu düşündürmektedir.
Volkanik bir kayaç olan obsidyenin Ön Asya bölgesindeki en zengin kaynakla-
rı Anadolu’dadır. Genel olarak Kapadokya ve Doğu Anadolu olmak üzere iki böl-
gede yoğunlaşan bu kaynakların Neolitik dönemin başından itibaren kullanıldığı
ve 900 km. mesafedeki Eriha (Jericho) yerleşmesinde dahi (Filistin) uzak mesafe-
lere kadar taşındığı bilinmektedir. İşlendiğinde çok keskin uçlar elde edilebilen ve
çakmaktaşına göre daha üstün olan bu kaynağın, Neolitik dönemin sonuna kadar
önemli bir kaynak olduğu bilinmektedir. Kapadokya bölgesindeki önemli bir ob-
sidyen merkezi olan Hasandağı civarında Kaletepe’de ortaya çıkarılan obsidyen
işlikleri, Neolitik dönem ticaret ağının Kuzey Suriye, Kıbrıs’a kadar yaygın olarak
kullanıldığını ve Paleolitik dönemden itibaren obsidyenin işlenmiş olduğunu gös-
termiştir.
Neolitik dönemde ilk kez tahılların ezilerek un hâline getirilmesi işini yapan ve
günümüzdeki değirmenlerin öncüsü sayılabilecek ögeler, özellikle işlemesi kolay
olan püskürük bir kayaç olan bazalttan öğütme taşları, havanlar ve dibeklerdir.
Özellikle ilk örnekleri Gusir Höyük (Siirt), Körtik Tepe ve Hallan Çemi´de (Bat-
man) görülen, kaliteli ancak işlenmesi oldukça güç olan bu taşların (gabro, ser-
Resim 1.18 pentin, mermer, granit vb.) öncelikle çanaklar
ve havanellerinde, daha sonraki aşamada bi-
Çatalhöyük Ayı
Formunda Damga lezikler ve boncukların işlenmesinde kullanıl-
Mühür dığı görülmektedir.
Çatalhöyük’te saptanan dünyanın bili-
Kaynak: Çatalhöyük
Kazı Arşivi nen en eski keten dokuma örnekleri Orta
Anadolu’da Çanak çömlekli Neolitik dönem-
den itibaren dokumaların üretildiğini gös-
termiştir. Tam işlevi anlaşılamayan bu do-
kumalara paralel olarak yine ilk örneklerini
Anadolu’da gördüğümüz pişmiş topraktan
çeşitli soyut kompozisyonlar içeren damga
mühürlerin (Resim 1.18) de bu tür doku-
maların boyamasında kullanıldığı düşünül-
mektedir. Neolitik dönemde ortaya çıkan bu
damga mühür geleneğin günümüze kadar
Anadolu’da hâla süren ahşap boyama damga-
ları olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Neolitikleşme süreci içinde Gordon Childe ve Braidwood’un kuramlarını tartışınız.


3
1. Ünite - Tarihöncesi Anadolu’da Paleolitik ve Neolitik Dönem 23

SONUÇ
Neolitik dönem, günümüz yaşamının temellerinin atıldığı birçok devrimsel ni-
telikteki gelişimlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. İnsanlık kültürünün maddi
ve manevi boyutlarını oluşturan bu gelişmeler tarımdan mimariye, sosyal ve sa-
natsal yaşamdan tinsel düşünceye kadar birçok alanda görülmektedir. İlk yerleşik
hayata geçiş, hem mimari atılımları beraberinde getirmiş hem de toprağın işlenip,
hayvancılığa başlanması, besin üretimine geçilmesine ve dolayısı ile artı değerin
oluşmasına neden olmuştur. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde oluşan sosyal
düzen ise demografik ve sosyal yaşamın çeşitlenerek yeni bir sosyal yapının ku-
rulmasıyla sonuçlanmıştır. Görüldüğü gibi, Neolitik dönem insan yaşamının tüm
ögelerini etkileyen maddi ve simgesel bir olaylar bütünü olarak karşımıza çıkar.
Neolitik dönemde yaşanan tüm bu gelişmelerin önemli bir oluşum bölgesi de
Anadolu’dur. Yakın bir zamana kadar Anadolu Yarımadası’nın Neolitik yaşamın
oluşum bölgesi olan Ön Asya bölgesi dışında kaldığı öngörülmekteydi. Son 10 yıl
içinde bu durum tersine dönmüş ve Anadolu Neolitik oluşum bölgesinin içinde
olduğu anlaşılmıştır. Özellikle Halan Çemi, Çayönü, Çatalhöyük, Aşıklı Höyük ve
Göbekli Tepe gibi yerleşmeler, Anadolu’daki Neolitik yaşam bölgelerinin anahtar
yerleşimleri niteliğindedir. Anadolu’da oluşum gösteren bu Neolitik yaşam biçi-
minin Kalkolitik döneme uzanan süreçte anlaşılması, günümüz yaşamına ışık tu-
tacak birçok olgunun da açığa kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır.

You might also like