Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 6

ELMALILI M.

HAMDi YAZIR'IN
.. ..., . .
FRANSlZCA'YI OGRENIŞI HAKKINDA
.
BIR HATIRA

Dr. Ahmet Nedim SERİNSU


Ankara Üniv. ilahiyat Fak.

on Osmanlı Devrinin arasında takdim edilmesi ne kadar


yetiştirdiği ilim isabetli olurdu.
hazinelerinden biri olan Elmalılı Hamdi Efendi' nin Arap
müfessir Elmalılı M. Harndi Yazır ve Fars dillerine olan vukufu bilinen
(Küçük Harndi Efendi - 1878 bir husustur. O, aynı kudreti bir batı
Elmalı/Antalya - 1942 İstanbul)'ın dilinde, Fransızca'da da elde etmişti.
hayatı ve ilmi yönü 4-6 Eylül 1991 Merhum bu alandaki yeterliliğini
tarihinde Elmalı' da düzenlenen sern- Paul Janet ve Gabriel Seailles'in
pazyum vesilesiyle bir kere daha "Histoire de La Philosophie, Les
ortaya konulmuştu. Geçtiğimiz gün- Problemes et Les Ecoles" (Paris
lerde "Eimahh M. Harndi Yazır 1886) isimli eserini "Metalib ve
Sempozyumu" tebliğleri Türkiye Mezahib" adıyla tercüme ederek
Diyanet Vakfı Yayınları arasında göstermiştir.
neşredildi. Bu faaliyet elbette Öte yandan Elmalılı Hamdi
takdirle karşılanmalı ve alkışlan­ Efendi'nin Fransızca'yı kendi
malıdır. Ancak Elmalılı M. Harndi kendine çalışarak çok kısa bir sürede
Yazır'ın şahsi, bazı dostları ve öğrendiği, hayatı hakkında bilgi ve-
davranışlarıyla ilgili malumat ve rilirken hep nakledile gelmiştir.
hatıraların bu kitabın muhteviyetına Ancak bu Batı dilini öğrenmenin
dahil edilmiş olacağını ümit edenler, temel saiki nedir? "Histoire de la
Merhumun yeğeni Dr. Fatma Paksüt Philosophie" isimli kitabı neden ter-
hanımefendinin tebliği ile yetinmek cüme etmiştir?
durumunda kaldılar. Halbuki bu İşte bizim nakledeceğimiz hatıra
kıymetli alimimiz hakkında der- bu hususları aydınlığa kavuşturacak­
lenecek malumatın, tebliğierin tır. Bu hatıra merhum İstanbul

101
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CilT:31 • SAYI: 2

Müftüsü Abdurrahman Şeref HATIRA(*)


Güzelyazıcı'dan alınmıştır. Onu 1 Naim Bey, Fransızca'yı bir kere
Mart 1978 Çarşamba günü iyi bitirdi. Fransıca' dan Janet' in
makamında ziyaret etmiştim. müşterek bir Tenkidf Tarih-i
İstanbul'a "Ahmed Naim" Felsefesi var. Onu Naim Bey ter-
hakkında hazırlamakta olduğum cüme etti. Naim Bey bizzat kendisi
lisans tezi için bilgi deriemek bana hikayet etti; Hoca Efendi,
amacıyla gitmiştim. Abdurrahman Küçük Harndi Efendi' den (Elmalzlı)
Şeref Güzelyazıcı, Müderris (Prof.) de duydum.
Ahmet Naim'in İstanbul Darülfü- Küçük Harndi Efendi de onu ter-
nunımdan talebesi idi. Ondan cüme etti. Naim Bey tercüme etmedi,
Ahmed Naim'in dostları hakkında o tercümeyi gördükten sonra. Fakat
da bilgi istirham etmiştim. Müftü rektör o zaman, Darülfünun Emini( 1)
Efendi, A. Naim ile Elmalılı arasın­ (Eskiden üniversite de denmezdi,
daki arkadaşlık münasebetini "bu Darülfünun deniı·di)
iki sevgili dost" olarak tanım­ Naim Bey demiş, sen Fransızcayı
lamıştı. Bu arada Hamdi Yazır'ın ne hepimizden iyi bilirsin. Bu kitap ağır
münasebetle Fransızca'yı öğren­ bir kitap, bunu ne olur tercümeye bir
meye karar verdiğini, Felsefe tarihi- himmet buyursanız da
ni neden tercüme ettiğini de anlattı. Darülfünunumuz böyle bir eseri
Adı geçen alimierimize hürmeten ve kazanmış olsaJ2J
alaka duyanlara faydalı olacağı Ben de dedi, nasılsa yanılmışım
kanaatİyle neşrediyoruz.
he demişim dedi. O gün bu gün de
işte kitabı da elde ettim.
(*) Kasetten kağıda ayniyle nakledilmiştir. Kaset halen elimizde mevcuttur. Olay,
Darülfünun'da ders esnasında geçmiştir.

(1) Müderris (Profesör) Ahmed Naim'in Darülfünun Emini olduğu tarih 1918-1919 yıl­
larıdır. Darülfünun'un 1919 yılında yeni bir nizarnname ile özerk hale getirilmesi ile bu
görevden ayrılmıştır. (Ahmet Nedim Serinsu, Müderris Ahmed Naim, Basılmamış lisans
tezi, Ankara 1978, s. lO) Elmalılı Harndi Efendi bu tarihde EvkafNazırı'dır.
(2) Elmalılı M. Harndi Metalib ve Mezahib'in Dibace (Önsöz) sinde bu kitabın önemine ve
tercümesine duyduğu özleme değinerek şunları söylemektedir:
"Bu konuda başvurdoğum eserler içinde Fransız filozoflarından Paul Janet'in "Metalib
ve Mezahib" isimli felsefe tarihini tam anlamıyla, ilmi, felsefi ve derli toplu eşsiz bir
eser olarak gördüm. Bu eserin zamanımıza kadar gelen Batı'nın felsefi akımlarını bütün
olarak kavramamızı sağlayacağını ve bunu okuyacak fsU\m alimlerini Batı'nın fikirleri-
ni değişik yollarla araştırma zahmetinden alıkoyacağını anladım." (Dibace,
s.9/s.XXVIII, yeni harflerle -/ s .54-55- Dr. Recep Kılıç'ın sadeleştirmesi, Elmalılı
M.H.Y. Sempozyumu, TDV Yay., Ankara 1993)

102
DR. A. NEDiM SERUNSU • ELMALILI M. HAMDi VAZlR'lN FRANSlZCA ÖGRENiMi

Ötesine berisine bakıyorum, beni bu hacaletten muhafaza buyur-


tasarlıyorum ki tercüme edeceğim du, Bu türlü tercümeyi suret-i
diye(3J. Zaman biraz uzamış olacak, katiyede ben yapamazdım.
bir de baktım ki gazetede bir ilan(4J: Aldım kitabı dedi, gittim Hoca
'Elma/ılı Muhammed Harndi şu Efendiye, Hoca Efendi demiş, bir
Felsefe tarihini tercüme etmiş. kere hocalik bakımından bir elini
"Dersiam, Hoca; oh! o bu kadar öpeyim. Dostlukları o zaman pek
Fransızca bilmemesi lazım gelir. ilerlemiş değildi. Sonra çok ahbab
Aldım eserin aslını karşılaştırıyo- oldu/m: Orada çok defa rast/ardım.
rum, hacamın tercümesiyle. Nihayet, bir elini hoca olarak, bir de
Karşılaştırdıkça utanıyorum. iki elini öpeceğim, beni hacaletten
Utandıkça Allah' a şükrettim. M eğer kurtardığınız için. Efendim demiş,
ki o eseri tercüme etmek için (ellerini bizim bir atınılık barutumuz vardı.
birbirine vurarak hem de bunu Ben bilemzdim, tasavvur edemezdim,
sınıfın içinde söylüyor. O kadar bir hocanın bu kadar Fransızca bilir
tevazu olcak şey değil) yalnız olmasını. Türkçenizden hiç şüphem
Fransızca bilmek kafi değilmiş. Bir yok; ama Fransızca' ya bu kadar
de Harndi Efendi kafası taşımak vukuf elde etmeniz ... deyinceHmndi
lazımmış. Hamdü sena Allah' a, iyi ki Efendi demiş ki:
(3) M. Harndi Yazır Dibace'de bu duruma temas etmektedir. ifadelerinden anlaşıldığına
göre verilen sözlerin eyleme dönüşmemesinden rahatsız olmuştur:
"Felsefe tarihi öğretim üyelerinden pek çok kişiye bu kitabın tercümesini tavsiye ve rica
ettiğim halde kimse bu vaadini yerine getirmedi. Bütün resmi görevlerimden uzak-
laştığım ve bütün derslerimden çekilerek mahrum bir şekilde toplumdan uzak kaldığım
şu bir iki sene içinde bu kitabın ilahiyat kısmından başlayarak, aşağıdan yukarı ter-
cümesine girişdim" (Dibace, s.9/ s.XXVIII-XXIX/ s ..55).
Bu münasebetle M. Harndi Yazır'ın "Metalib ve Mezahib" isimli tercümeyineden yap-
tığını öğrenmiş oluyoruz. Ayrıca bu kitabın tercümesine 1919-1920 yıllarında
başladığını yukarıdaki ifadelerden hareketle söylemek mümkündür.

"Metalib ve Mezahib" adını verdiği tercümeyi tamamladığı tarih ise Dibace'nin sonuna
koymuş olduğu 25 Şevval 1341/ 8 Haziran 1339 Pazar günü olmalıdır. Öte yandan
"Metalib ve Mezahip"in ilk baskısının basım tarihi olarak gösterilen 1925 yılında da
bir yanlışlık söz konusudur. Çünkü ilk baskıda verilen tarih "Matbaa-i Amire, İstanbul
ı 341" şeklindedir. Hicrl tarih olarak ı 34 ı yılı ı 923 Miladi yılına tesadüf etmektedir.
Ancak 134 ı tarihi, Rumi takvime ai tse o zaman basım yılı 1925 olabilir. "Metalib ve
Mezahib"in Eser Yayınevi tarafından 1978 yılında İstanbul'da yayımlanan yeni harfli
baskısına yayınevi tarafından konulmuş bulunan Takdim'de eserin ilk defa ı 925 yılın­
da eski haflerle basılmış olduğu belirtilmiştir. Herhalde bu bir zühul eseridir. Nitekim
dönemin önemli yayın organlarından Sebilürreşad Mecmuası'nda (c.XXII, sayı: 565-
566, s.60) o sırada yeni çıkmış bulunan "Metalib ve Mezahib" tanıtılmaktadır. Bu
durumda kapağın üzerindeki 1339 ta-rihi Hicrl değil Rumi olmakta ve birinci baskının
neşredildiği tarihe işaret etmektedir.

103
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2

Bundan altı ay evvel bende bir E .. niye söylemedin o vakit?Elmalılı:


Fransızca merakı başladi demiş. Ne bileyim ben. Unıursamadım o
Sebep de şu oldu Naim Bey: Hüseyin zaman. Sonra sonra tesir etti. Şimdi
Cahit Bey ile bir gün görüşüyorduk. sen beni imtihan ettin, ben de seni
O zamanlar Evk([( Nazm olduydu imtihan edece,~im. Cebinden grameri
Harndi EfendiJ5) İşte Hocalar ağır Fransızca bir mantık kitabı
At]Jça'yl iyi bilirler. Ama Arapça'yı çıkararak: Şuradan şuraya kadar
bildiklerinin dörtte biri kadar bile okuyuver: Baktım kzzzrd1, bozardı.
Frenk lisanlarından birini bilselerdi Hüseyin Cahil: Canını hocam, bu
daha faydalı olur idiler. Hocaların klasik eserdir. Şimdi diksiyoner
hiç biri bu !isan/arı, Fransızca'yı hiç (sözlük) lazım. Onu da nereden
bildikleri yok. Bir tane hoca aray1p bulacaksın, deyince Harndi
göstersinler bana, tevbe edeyim, Efendi: Ama ben diksiyoner isteme-
söylenıeyeyim. dim. İşte okudum, aldım, geldim.
Şimdiüzdü beni bu lakırd1. Hüseyin Cahil: Anladım, anladım.
Hemen oradan ayrıldım. Sahaflara Fena üzülmüşsün sen, demiş.
ugrayıp Fransızca gramer kitaplan Hoca Efendi de: Üzüldüm;
satın aldmı. -Altı ay sonra bir pun- bilirken bilmezliğe düştüm. Bu şe­
duna getirip Hüseyin Cahit' e kendini kilde öğrendim demişJ6)
imtihan ettirir.- Hüseyin Cahil: Naim Bey, bu şekilde Harndi
ManaSllu da tercümesini de yaptın. Efendi' nin bu eserini bize tam ttı.
(4) Müftü Efeneli'nin bahsetiği ilan, Sebilürreşacl Mecmuası'nın XXII. cilt 565-566 sayıları
(Ekim 1339/1923) 60. sayfasından ncşreclilcn "Mctalib ve Mezahib"i tanıtan yazı ola-
bilir.
Scbilürreşacl 'daki tanıtını yazısının başlangıcı şöyledir:

"Bu hafta mühim bir kitap ncşrolunmuştur. Eski Yunan'ın başlangıcından Miladi XIX.
asrın sonuna kadar Garb' ın bütün metal ib ve mezahib-i felsefesini bir arada toplayan bu
eser, Fransız filozoflarından meşhur Paul lanet ile Gabriel Scaille'nin birlikte çalış­
maları sonucu meydana gelmiş, ana kaynaklardan sayılan yegane bir eserdir."

"İslam uleması mütefekkirlerinclen Elmalılı Hameli Efendi hazretleri tarafından büyük


bir dikkat ve itina ile tercemc olunmuş ve uzun bir mukaddimc ile birçok haşiyelcr de
ilave olunmuştur. .. "
{5) M. Hameli Yazır, Damat Ferit Paşa Kabinesinde Evkaf Nazırı olarak iki dcfe görev
almıştır. İlk tayini 19 Mayıs ı 335/1919 tarihinde kurulan ll. Ferit Paşa Kabinesinde ve
ikinci tayin 21 Temmuz 1335/19 l 9 tarihinde kurulan lll. Damat Ferit Kabinesinde
olmuştur.

(6) Merhum Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı'nın beyanına


göre, El malılı Hameli Efendi'nin
Fransızca'yı öğerenmeye karar vermesine sebep olan hadise, Hüseyin Cahit ile aralırın­
da geçen konuşmaci ır. Ancak bu hadisenin vuku bulduğu tarih hususunda elimizdeki bil-
giler bizi bir tercih yapmaya zorlamaktadır. Kanaatİmiz odur ki M. Hanıci Yazır

104
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2

Onun için çocuklar dedi, ben o kitabı edeceğiz.Orada birtakım haşiyeler


size ders kitabı olarak tavsfye ediyo- vardır. Onlar kimsenin aklına
rum(7J. O kitaptan derslerimizi takip gelmez. O müelliflere karşı çıkacak
Fransızca'yı Hey'et-i A'yan'da Antalya mebusu iken öğrenmeye başlamıştır. Bu husus-
ta Harndi Efendi'nin yeğeni Dr. Fatma Paksüt şunları söylemektedir:
"Uzun tahsil hayatı boyunca, zorunlu dersleri dışında çok okuyan, çok şey öğrenen
dayım, bu dönemin sonuda, biraz da Batı'ya yönelmenin, Fransızca öğrenmenin yarar-
lı olacağı kanısına varır. O zaman başladığı çalışmaları, mebus seçildikten sonra yoğun­
laştırır; bir kaç ay içinde, okuduğunu anlayacak, istediği metni Türkçe'ye çevirecek bir
düzeye ulaşır." (Merhum Dayım Harndi Yazır, Elmalılı M.H. Yazır Sempozyumu, TDV
Yay., Ankara 1993, s. 7)
Bu kanatimizi destekleyen bir diğer husus ise Hüseyin Cahit Yalçın'ın ( 1875 Balıkesir-
1957 İstanbul) aynı dönemde İstanbul mebusu olmasıdır. (Bkz. Ana Britannica, XXII,
268).0 halde Elmalılı Harndi Efendi ile Hüseyin Cahit arasında geçen konuşma 1908
yılında vuku bulmuş olmaktadır.

İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın "Son Hattatlar" isimli eserinde Harndi Efendi'nin
biyografisini verirken naklettiği bilgiler, kanaatimizi destekler mahiyettedir:
"Muaddel Kanun-u Esasi* ile Mehakim-i Şer'iyye Kanunu'nun**esbab-ı mücibe maz-
bataları onun kaleminin eseridir. Bu mazbataları yazarken Fransızca'yı kendi kendine
kırk günde öğrendiğini -terceme-i halini takrir ettirip zapttettiğim sırada- söyledi.

"Yabancı bir !isan, bahusus kendi kendine kırk günde nasıl öğrenilebileceğini düşenerek
-cskitabirle-eh-güşt ber dehanı hayret (parmağım ağzımda şaşırıp) kalmıştım." (Son
Hattatlr, s. 109)
[(*) Kunu-u Esasi (23 Aralık 1876) Osmanlı Devleti'nde meşrutiyet rejiminn temelini
atan anayasa. 1908'de ll. Meşrutiyet'in ilan edilmesi Kunun-u Esasi'nin yeniden yürür-
lüğe konmasıyla sonuçlandı. 31 Mart Hadisesi 'nin (13 Nisan 1909) ardından bu metinde
büyük değişiklikler yapıldı (22 Ağustos 1909); 21 madde değiştirildi ve üç yeni madde
eklendi. (Bkz. Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Esas Teşkilat Hukuku Dersleri, s.65-80;
Prof. Dr. SunaK ili -Prof. Dr. A.Ş. Gözübüyük, Türk Anayasa Metinleri, T. İş. B. Kültür
Yay., Ankara 1985, s. 27-31, 74-83)
(**) 1913'te çıkarılan bir kanunla Şer'iyye mahkemelerinde uygulancak muhakeme
usulüne ilişkin yeni kurallar konuldu. Daha sonra 1917 tarihli Usul-i Muhakeme-i
Şer' iye Kararnamesi, Şer'iyye mahkemelerindeki yargılama usulünü yeniden düzenledi.
(Ana Britannica, XX, 268)]
Aynı konuda Ömer Nasuhi Bilmen "Büyük Tefsir Tarihi"nde şunları söylemektedir:
"Hatta İslam hukukuyla Garp hukuku arasında mukayeseler yapabilmek, İslam hukuku.-
nun vüs'at ve tefevvukunu tebarüz ettirebilmek için Fransızca'yı az bir müddet içinde
kafi derecede öğrenmiş, bu suretle Garp hukukunu da mütalaaya, tetkike koyulmuştu".
(Büyük Tefsir Tarihi, Bilmem Yay., İstanbul 1974, II, 787)
ElmalılıM. Harndi Yazır hukuk alanındaki çabalarını ve Fransızca öğrenrnesini,
"Metalib ve Mezahib"in Dibace (Önsöz)sinde şu şekilde anlatrnaktadır:

105
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CilT:31 • SA YI: 2

kuvvet ve kudret sahib de Hocadan Ve bu şekilde Hocanın fazl-u kere-


başka pek bulunmaz. O haşiyeleri minden istifade edeceğiz, dedi".
(dipnot/an) da beraber okuyacağız.

" ... Uzun seneler muhtelif İslami ilimleri akutmuş ve özellikle onbeş sene kadar bir süre
de İslam Hukuku dersi veımiştim. Bu sırada Batı hukukunun temellerini tanımak, İslam
hukukunun insani ve içtimal değeriyle Batı hukukunun ilmi mukayesesİ ve medeni
karşılığına dair bir fikir edinebilmek için, biraz Fransızca öğrenmiştim. Hukuk alanın­
daki bu sınırlı çalışmalarım, anayasa hukukundan genel felsefeye geçmeınİ ve bu alan-
da bir araştırma yapmamı gerekli kıldı. Eğitim hayatlındaki aralıksız üç-dört sene süren
felsefe ve kelam öğreniminin sonucu olarak, felsefi problemler ve sistemlerle artan aşi­
nalığım, kısmi bir !isan bilgisiyle bu ihtyacımı gidermeye yardım etti. " [(Metalib-
Dilbace, s.9/XXVIII), (Elmalılı Sempozyumu, sadeleştiren: R. Kılıç, s.54.)]
Netice itibariyle şu husus ortaya çıkıyor ki büyük müfessir Elmalılı M. Harndi Yazır,
Fransızca'yı kendi çabasıyla ve çok kısa bir sürede öğrenmiştir. Fransızca'yı öğrenmeye
başladığı tarihin 1908 yılı olması kuvvetle muhtemeldir. Daha sonra Fransızca'ya olan
vukufiyetini, bu dildeki kudretini sürekli geliştirmiştir. Bunu da bu dilden yaptığı ter-
cümeden ve ona yazdığı Dibace'den anlamaktayız.
(7) Burada kastolunan kitap, M. Harndi Yazır'ın P. Janet ve G. Seailles'den "Tahlili Felsefe
Tarihi: Metalib ve Mezahib, Maba'dattabia ve Felsefe-i İlahiyye" ismiyle tercüme ettiği
ve Darülfünün'da ders kitabı olarak okutulan felsefe tarihidir.

106

You might also like