Professional Documents
Culture Documents
3) Bahriye Çeri - Hülya Dündar Şahin Makaleler
3) Bahriye Çeri - Hülya Dündar Şahin Makaleler
52
53
BAHRİYE ÇERİ BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
•
Edip Adıvar'ın Mev' ut Hüküm romanındaki dilinin insanı bezdiren Nahid Sırrı Örik, roman yazarının romanından sosyal bir naza--�
güçlüklerine rağmen bu romancının Türk edebiyatının en kıymetli riye çıkarmaya çalıştığı taktirde olayları belirli bir görüşün hizme
isimlerinden olduğunu belirtmektedir.61 tine vermekten korkması gerektiği�, hiç bir sonuç çıkarmadan_ ki
8
O'na göre romancının sahip olduğu bütün bu izin ve imtiyazla tabını bitirmek isteyince ise eserin bütünü boyunca koruyabildiği
ra karşılık romanlarında mutlaka bulunması gereken şey hayat, ihtiras ve heyecanı son sayfalarda bizzat öldürmek tehlikesi ile kar
�abilm�kkJlY.YJ;�tLYe._ilgiJQglayabilme ö�dir.'Yazarın di şılaşacağını belirtmektedir.• Roman yazarının hikaye ettiği hayat
ı:nağınd� çıkarıp sahifelere attığı şah.da hayat, bu şahısların safhalarının bütün mühim simalarından hiç birini yan yolda unut
karşılıklı ilişkilerinden doğan olaylarda hayat bulunmalıdır. Roma ma yetkisi yoktur ve bunların akıbetlerini okuyucuy':1- bi!d�esi ge
nın konusu ne kadar geniş, ne derece dağınık ve uzun olursa olsun, rekir. Ancak böyle yapınca da belirli bir devre ve vaka kahraman
kitabı bıkmadan yorulmadan sade içindeki bazı fikirlerle tasvirlerin larının mukadderatı hayatta böyle sonuçlanmadığı ve her hareketin
hatırı için değil, fakat doğrudan doğruya şahısların hayatı ile ilgile sonucunun hayatta böyle hemen belli olmayacağı noktasında eleş
nerek, bu şahısların ümitlerini. korkularını, saadetlerini, ıztırapları- tiri alabilecektir. 66 Tasavvur ve hikaye ettiği hayatta, gerçek haya
� nı duyup tadarak okuyabilmeliyiz.62 Bir roman okunurken duyulan tın en çetin anlaşmazlıkları ve belirsizliklerini hal için kullandığı,
ilgi sadece eğlendirmek, merakı tahrik etmekten kaynaklanmışsa, adına tesadüf denilen büyük kuvvetten roman yazarının yararlan
bu ancak bir eğlence ve macera romanıdır. Bu tür kitapların yazar maya yetkisi yoktur.67 Sanatçı eserini bir tanrı gibi yaratır . Hatta
larının kazandıJ,darı şöhret ve servetle yağ ve kösele tüccarlığı yap tanrı tarafından yaratılmış kahramanları bile anlatsa, sanatçı bunla
mış kişinin kazandığı şöhret ve servet arasında bir fark yoktur.63 rı dilediği şekle sokmakta serbesttir. •Yazar geçmişte yaşamış bir
Örik, roman yazarının her �eyden önce okuyucunun vakaya ilgisini kahramanı dilediği gibi anlatabilir, geçmişin önemli olaylarını iste
söndürmemekle yükümlü olduğu için, fazla şairane tasvirlere cesaret diği gibi değiştirebilir! İşte bu sınırsız özgürlüğüne rağmen, kita
edemeyip, kelime ve üslup oyunları yapamayarak ancak çala kalem ve bındaki kahramanlara bir kere bir şekil ve simayı uygun gördükten
gelişi güzel yazarak bir macera romancısı derecesine düşmekten de her sonra, artık büyük bir müşkülle karşı karşıyadır. Roman okuyucu
an çekinmesi gerektiğini bir başka özellik olarak ifade etmektedir.64 suna gerçek bir vaka olduğu izlenimini vermek zorundadır. Cin ve
.� Yazar, �omanın yaşattığı çevre tarihi, fakat kahramanı hayal peri masallarında bile ·o cin ve perinin insanı bir vasfı ve aczi bu
//�rünü ise, bu hayai ürünü kahramanın gerçek bir tarih devresinde-. lunmalıdır ki okuyucu vakanın te:__�amıyla efsane ve masal olduğu
ki gerçek kahramanların kayıtlı haklarını gasbedeceğini; romancı nu bilse bile "-kir'nbilir, belki!" diyebilmelidir. Bunun için de ro
nın, romanın kahraman veya kahramanları gerçek tarihi şahıslar ol mancının ne diyeceğini ve ne anlatacağını önceden belirlemesi, an
duğu taktirde bile, tarihe uygun gelmeyen bir tarzda yaşatmak mec latacağı şahsiyetleri muhayyilesinde tespit etmesi gerekir. Yani ya
buriyetinde olduğunu belirtmektedir. Çünkü romanlarda olaylar ha zarın önceden plan yapması şarttır. Roman yazarı, okuyucusuna
- ,ı.. ...
yatta olduğundan daha hızlı ve neticeler sebeplere daha yakındır. 65 başt� anlattığı kahramanların kişiliklerini aşan, kişiliklerine uygun
olmayan ya da fiziki sınırlarını aşan hareketlere yer vermemelidir.
61
Böyle durumlarda Halide Edip Adıvar'ın, Ruşen Eşrrf'e Diyorlar
a. g. e., s. 10.
62 a. g. e., s. 10.
63 a. g. e., s. 1 1.
64 a. g. e., s. 12. 66 a. g. e., s. 13.
65 a. g. e., s. 13. 67 a. g. e., s. 13.
54 55
BAHRİYE ÇERİ BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
ki adlı eserinde verdiği cevap gibi "-Ne yapayım; ben istemedim; !erine az çok itaate mecburken hesap ve tahminle hiç ilgisi olama
. ben münasip bulmuyordum. Fakat artık hükmüm altında değil ki!" yan tesadüften romancı ne derece yararlanmalıdır? diye sorar. Öy
diyerek işin içinden sıyrtlamaz. Bazen yeteneği, şahısları birkaç ki le romanlar vardır ki hayatta tesadüfün oynayacağı rolleri incele- ·
şiden ibaret ve vak'ası nispeten sade bir hikayeyi kusursuz olarak mek, göstermek için yazılır. Örneğin Hüseyin Ralımi Gürpınar'ın
idare edebilecek bir yazarken bir büyük roman yazmak ister. Yarat Tesadüf isimli r�manı. Böyle romanlar biraz suni ve biraz da çok
tığı · _kahramanları ne çeşit vak'alar içinde yaşatacağını bulmaktan özeldir. Yazar sadece olaydaki'kör düğümleri, başka bir tarz ve şe
aciz, ya kitabını alelacele bitirmeye mecbur olur ya da hiç kıymeti kilde çözemeyeceğini anladığı için tesadüfe başvuruyorsa bu �ok
olmayan uzun sayfaları okuyucuya zorla okutmaya çalışır. Nahid tehlikeli ve yanlıştır. Çünkü bu bir romanda en büyük özellik olan
Sırrı Örik, Yakup Kadri'nin bütün kudret ve değerine rağmen biraz gerçeğe inandırma olgusunu derhal yıkar.70
böyle olduğunu düşünitr. Sodom ve Gomore '1:1in sayısız kahraman Nahid.Sım.Örik; "Roman Tekniğine Dair Bir Yazı Münasebe
larını dimağının kudretiyle yaratmış ve üslubunun füsunuyla giy tiyle" adlı yazısında71 Andre Maurois'nın "Roman Teknikleri" baş
dirmeyi başarmış, ancak bütün bunlar kendisini o derece yormuş ki lıklı yazısından yola çıkarak, birinci tekil şahıs zamiri veya üçüncü
yarattığı kahramanların yaşaması gerekirken vak'a ve hareket oİ tekil şahıs zaniiri kullanımı üzerind� durmaktadır. Nahid Sırrı Örik,
madan. her sayfada biraz daha heyecan ve dikkat azalarak, son yap Andre Maurois'nın yazısında roman yazımında birinci tekil şahıs
rakta aciz Necdet'in niçin böyle birdenbire mim kahraman olduğu kullanımının kolay oluşu nedeniyle daha çok zoraki romancı tara
anlaşılmadan roman bitmektedir. Çünkü o kadar önemli bir_ devri fından tercih edileceğini, bu şekilde yazılan romanların otobiyogra
kalabalık bir şahıs kadrosu ile canlı ve heyecanlı anlatabilmek için,. fik roman sayılacağının üzerinde durulduğunu belirtmektedir. Na
belki birkaç sene çalışmak gerekirken Ya.kup Kadri bu eseri Milli- hid Sırrı, birinci şahıs zamiri ile roman yazmanın daha kolay oldu
. yet'e tefrika edilirken günü gününe yazdığım kendisiyle yapılan ğunu kabul etmektedir. Çünkü bütün şahıslan göstermek, değişe
söyleşide Fikret Adil'e söylemiştir.68 Ne söyleyeceğin� önceden be-· cek · sayısız dekorları soğuk kalarak_ canlandırmak, en heyecanlı
lirlemeyen ve anlatacağı vak' ayı da göstereceği şahsiyetleri de can olunabilecek yerde kayıtsız kalabilmek, bir şahsın mizacı ve arzu
lı bir halde muhayyilesinde sapta.yamayarak romanın kişilerini, larına gö�e ve hafızasındaki heyecanları ve benliğindeki istekleri
e�as ve bölümlerin sınırlarını, taşı oyup �eykel denecek hale getir yaşatarak yazmak bu şekilde mümkündür. Sanat eserinin kıymeti
memiş bir yazarın eseri çok kere hazin bir et parçasına benzer. Üs çekilen gfi:çJüğe göre değil, alınan sonuca göre olduğu için bu ko
h1p güzel bile olsa bu yetersizdir. Örneğin İzzet Melih'in Tezat ad laylıktan dolayı yazar suçlu da görülemez. Aynca birinci tekil şa
lı romanı böyle bir romandır. Aslında bir yabancı kızla evlilik uy hıs zamiri ile yazılan bir romanın otobiyografik roman olması da
gun mudur, değil midir konusunu tahlil etmek üzere yazılmak is gerekmez. Bir erkeğin, bir kadının ağzından bir kadının erkeğin ağ
tenmiş ama konunun sınırı m�çhul kalmış, hatta Tezat ismiyle ya zından, bir çocuk ağzından, bir genci� ihtiyar ağzından konuştuğu,
-zarın ne demek istediği bile bir türlü anlaşılamamıştır.69 Plan.konu
Örik,
bir zengin yazarın amele, bir faziletli adamın, kendilerini hırsız ve
sundan sonra tesadüf konusuna gelince, Nahid Sım Örik, romanın katil yerine koyarak yazması mümkündür. Nahid Sırrı okuyu-
kahrama�ı cinler ve perilerden bile oluşsa, onlar da hayatın gerek- .
10 a. g. e., s. 55-56.
68 a. g. e., s. 52-54. 71 · "Bir Okuyucunun Notlan-Roman Tekniğine Dair Bir Yazı Münasebetiyle" Ülkü, c.
69 a. g. e., s. 54-55.. 9, nr. 51. Mayıs 1937, s. 230-235.
56 57
B AHRİYE ÇERİ
BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
cuyu bütün bir alemle karşı karşıya getirecek, bütün bir alemin içi gi ve heyecanını mümkün olduğu kadar tahrik etmek. Nahid Sırrı
Ar
ne -atacak yerde, birinci şahıs zamiri kullanımı ile, bir tek insanın Örik, belgelere sadık tarihçinin kendisini meşgul eden bir kişi hak
dünyasına, görüşlerine ve gösterişlerine bırakmanın okuyucuya da kında duyduğu iftira ve iddiayı, elinde kati bir hüküm olmadıkça
ha dar ve ufak bir alem getirdiği görüşündedir. Bir anlamda yazar, sadece kayıt edeceğini, ancak bunu hakikat diye gösterdiği zaman,
ilgi toplamak ve yaratmak için daha az bir malzeme ile yetinmek yazdığı simanın daha korkunç, daha güzel ya da daha masum gö
tedir. Aynca birinci şahıs zamiri ile yazıldığı halde otobiyografik rünmesi durumunda tarihı romancının bu fırsatı asla kaçırmadığını
olamayan romanlar olduğu gibi, üçüncü şahıs zamiri ile yazılan ve ifade etmektedir.72 Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatında romanlaş-
yazarın kendi düşüncelerinin ve hatıralarının hikayede olmadığı sa mış tarih veya tarih çeşnisine bürünen romanın, son senelerde Ba
nılmasına rağmen, isteyerek veya istemeyerek yazarın tamamiyle tı' da görmediği ilginin fazlasını gördüğünden yakınmaktadır. Üste
kendi felsefesini, kendi hayatını, parça parça da olsa hatıralarını lik bu çeşit edebiyatın ne yazık ki en kötü örneklerinin verildiği ve
koyduğu, tanıdığı insanlardan ve gördüğü yerlerden akisler getirdi muhayyel şeylerin tarihte olduğu iddiasıyla okutulduğundan şika
ği romanlar oldukça fazladır. Bunun sebebi yazarın kendisinden ta yetçi olan yazar roman etkisinin ciddi ve gerçek tarih kit&plarında
mamiyle ayn, hiç bir temas noktası bulunmayan bir dünya yarat bile görüldüğünü söylemektedir. Nahid Sım Örik Kıbrıslı Kamil
masının mümkün olmamasındandır. Ayrıca dışarıdan bir etki alma Paşa'nın MeşrutiyeCten önce yazarak daha sonra yayımladığı üç
dan sadece kendi içini görmesi ve anlatması da imkansızdır ciltlik Osmanlı tarihindeki üslubunun kuruluğuna, ciddiyet ve res
Nahid Sırrı Örik 1933 yılında Çığır dergisinde arka arkaya iki mine oranla Ahmet Rerık'in yazdığı sayfalarda sanat heyecanı ol
sayıda "Tarihle Romanın Hudutları" başlıklı bir yazı yayımlamış duğunu, bu heyecanın içine tarihi çehreleri adeta hayalinden_ çıkmış
tır. Burada yazar son senelerde tarihle roman arasında fazla bir la şahıslar sanarak bazı bazı romancılığa gittiğini belirtmektedir. Ya
übalilik, fazla bir ilişki bulunduğundan yakınmakta, bunun nedeni zar bu konuda tartışmayı gereksiz görmekle birlikte, Ahmet Re
ni de dünya savaşından sonra insanların sıkıntılı ve havai oluşları rık'in pek ç'ok konu�a tarihe bağlı olmadan çok serbest davrandığı
nedeniyle kaşları fazla-çatık, fazla kuru çok ayrıntılı tarih kitapları nı da belirtmeden yapamamaktadır._ Nahid Sırrı'ya göre toprakta
okumaya katlanamalarına bağlamaktadır. Nahid Sırrı Örik bir ya yatan ölülerin hatıraları ve ömürlerinin kitabı, güzel ve heyecanlı
zar hayatta bulunan �eyahut henüz evladı sağ olan bir adam hak bir eser yazmak ya da para kazanmak isteyen yazarlara kaynak ola
kında iftira bile etmeden sadece insanların ilanından hoşlanmadık bilir ama bu kitabın adı tarih ismini taşımamalıdır. Nahid Sırrı ro
ları şeyleri bile yazsa, mahkeme mahkeme sürükleneceğini, ancak man tarzında yazılmış tarihlerin yararlarını inkar etmemektedir.
kemikleri toprakta uzun seneler veya �sırlar önce çürümüş olan Örneğin, romana kaçmış tarihler kolayca okunduğundan, ciddi ta
ölülerin, hiç bir savunucusu olmadığı için herkesin herşeyi yazdığı rih kitaplarının okunması için bir başlang�ç oluşturabilir. Ancak ya
nı ifade etmektedir! Roman· yazan veya roman çeşnili tarih kaleme zarın korkusu, bu modanın devam etmesi ve kuvvetlenmesidir. Ya
alan yazarlar tarihten sadece fazla ihtiraslı, fazla heyecanlı, mezi zar sadece hiçbir modanın kalıcı olmadığını düşünerek, bu moda
yetleri veya kabahatleri sayesinde fazla öne geçmiş simalara ilgi nın da geçeceğini ve tarihle roman arasındaki bu laubaliliğin son
duymaktadırlar�Emil Lud_wig ve Andre Maurois gibi büyük yazar bulacağını ümit etmektedir.73 )
ve düşünür Unvanını alan bir takım yazarlar, kitaplarını yazarken
iki gaye gütmektedirler. Birincisi� elindeki kitabı bir an önce bitiri
72_/'Tarihle Romanın Hudutları", Çığır. c_ 1, nr. 4, Nisan 1933, s. 14.
vermek, yeni bir konuya daha başlamak, ikincisi de okuyucunun il- 73 "Tarihle �omanın Hudutları", Çığır, c. 1, nr. 5, Mayıs 1933, s. 13-14.
58 59
• •.... <Jl}
, .-İ·. ':'.;:i
7
ve Kenan Hale� �- t�� � eleş�
d
iddiasıyla yazılmış bir şey olduğunu yazmaktadır. N ahid Sırrı'ya gö görüşleri İbrahim Necmi Dilin�� z da
ıler karşısında goruşlennı bıra .
re ilgi ile okunması ve anlattığı şe yin tabiı v e mümkün görünmes i J-tirilmiştir. Nahid Sım bu eleştır F o
azısı o l n yaz ılar ınd � �
da
�
ha a çmıştır. Bir çe şit cevap y
ans zca
.'.f a a
icap eder. Fakat ilgi ile okunrnağa, anlattığı şeyin sıhhat_ve hakikati
ri y nın d bir d c o nte ve hıstoırette , hıs
ne itimat telkin etmeye ve hele anlattığı şeyi ve canlandırdığı çe vre f man ve nouvelle kelimel e a a e
hik ay
nu cqnte kelimesin in küçük
e
yi bir daha unutturmamaya küçük hikaye yazan nadiren muvaffak J1 toire kelimel erinin bulunduğu
lle'in ise ��çil��-
o lur . Bu muvaffakiyet o kadar büyük bir maharete b ağlıdır ki, bu ma " : karşılığı kullanıldı �
ğı ı ifade etmektedir. Nouve
78 ın kuçuk
hiyeti vardır . Kenan Halet
hareti gösterecek bir küçük hikaye yazarı, büyük bir şöhret kazanır. kaye den tamamen ayn bir ma e"nin ise
vermeye ç alıştığı"kısa hikay
Çünkü roman dört yüz, beş yüz, altı yüz, büyük hikaye de yüz, yüz hikayeden ayrı bir tür olarak
ğunu ifade etmekte dir.
elli sayfaya sahiptir. Halbuki küçük hikaye en a z dört beş ve en faz küçük hikaye ile aynı şey o ldu ge-
gunluk ve bıkkınlık m eydana
la on beş yirmi sayfadan ibarettir. Romanda ilgi uyandırmay a belki Roman yazarı, okuyucuda yor s ası
rsa, yazacağı romanda vak'anın
e
başlamamış, konunun esasına henüz girişmemiş ve daha belki önem tirmeyeceğinden e min bulunu nabilir,
hıslard�n ve oh:1.ylardan yararla
li ş ahısların belki hiçbirini tanıtmamışken, küçük hikayede aynı za ile ilgisi çok uzaktan olan ş a ek ol a
yapamaz. Yazar bu konuya örn
man içinde o layın geçtiği yeri göstermiş, bütün kahramanları takdim ancak bir büyük hikaye bunu mvayda kadınla
a y er alan bir atlı tra
etmiş, o layın kendini de hikaye· etmiş, bir kelime ile eseri bitirmiş ol rak Şıpsevdi rom anının b aşınd 79
t sahne sini örnek verir.
mak gerekmektedir. Küçük hikaye yazan, üç yüz sayfa ile sağlanan rın k endi ar alarındaki sohbe tı-
da böyle o lur!" iddiasıyla anla
bir etkiyi on sayfa ile yaratmalıdır. Nahid Sırrı Örik küçük hikaye ya Roman v e hikaye nin" hayatta rl
en he m en hi? bir şe
y ke sin sonuçl a a
zarında h eyecanlanmış bir ruhtan çok, iyi işleyen bir dimağ ve hele lan vak'alardır . Hay atta h em
iyi gören bir göz gerektiği fikrini ileri sürer. Ömer Seyfeddin, haya
tın dış manzaralarını mükemmel gördüğü ve gördüğü şeyler karşısın 76 a. g. y., s. 25-28.
.. . .. .
yazısında, Nahid Sım Onk ın .. . k
" kuçu
da sinirlerine hakim o lamayacak kadar etkilenmediği için Türk ede 11 Kenan Halet "Kısa Hikaye Hakkında" adlı nduğunu ve bunun ör-.
olarak bir de "kısa hikaye" bulu
hikaye" sınıflamasından farklı aktadır. Yal�ız _ ca
biyatında belki de en canlı hikayeleri yazmayı başarmıştır. yazara 1· neredeys hiç görü lmed iğini yazm
neklerinin Türk edebiyatında el
e
ri g d uym ayan oz
göre bazı konular büyük hikayeye sığamay acak kadar geniş ve kuv rinde kısa hikaye özellikl
e
Selahaddin Enis'in Sara adlı ese
e örül se
62 63
BAHRİYE ÇERİ BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
son bulmayacağına göre roman ve hikayenin s·onunda her şeyin bit nu eklemektedir. Ataç, yazarın dikkati çekebilmek için satış şartla
mesi zorunluluğu da bu nedenle yoktur. Roman ve hikayenin bütün rını da düşünmesi gerektiğini normal bulmakla birlikte böyle tenkit
kahramanlarına veda ederek son sayfayı kapamak, herkes öldüğü yazılarının on beş yirmi formalık kitaplarda ya da gazete veya mec
için perdenin de inmek zorunda olduğu melodramlardan farklı ol mua köşelerinde okumayı beklediğini de söylemektedir.
maz. Bütün kahramanlarını öldürerek bitiren yazar, bazı nadir istis Nurullah Ataç, Nahid Sırrı'nın bizde roman ve hikaye türlerinin
nalar olsa da hata etmiştir. Madam Bovary kahramanları öldüğü özellikleri, bunların birbirinden ayrılan yönleri hakkında bir şey ya
halde eserin etkisinin azalmadığı nadir örneklerdendir. Halit Ziya zılmadığına dikkati çektiğini, bunu kendisinin yapmaya çalıştığını
Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu'nun son sayfalarında özellikle Nihal'in belirtmekte ancak Nahid Sırrı'nın verdiği ölçüler dışında roman ve
bundan sonra ne olacağı konusunda okuyucuyu merak içinde bıra hikaye ile de karşılaşılabileceğine işaret etmektedir. Ataç, şimdiye
karak bitirmiştir. Aslında yazar Bihter'i de sağ bıraksaydı böyle bir kadar bu konuda bir şey yazılmamış olmasının nedenini bu konu
merak oluşacak ve eser daha da başarılı olacaktı. Mehmet Rauf'an nun yazılamaz olmasına bağlamaktadır. Bu konuda sürekli tartış
Eylül. romanını bitiriş şekli hatalıdır. O sadece temiz ve yüksek bir malar-yapılsa da son nokta .konulamayacak, konulan sınırl�malara,
kadının temiz kalmak için kalbiyle ettiği mücadelenin romanını yapılan tanımlara uymayan hikaye ve rom�nlar karşımıza çıkacak
y�mak istemiş ve bu mücadeleyi de çok kuvvetle tahlil edebilmiş tır demektedir. Ataç'a göre roman ve hikaye yoktur romancı ve hi-
bulunuyordu: okuyucuyu istediği gibi bir son hayal etmek konu . kayeci vardır. Bu iki tür birbirinden hacimleri ile de ayrılamaz.
sunda serbest bırakabilirdi. Artık tahlil edilebilecek bir şey kalma , Benjamin Constant'ın Adolphe'u gibi kısacık roman, Alexandre
dığı hissedilince eklenen ve bir netice bulmak mecburi:yetiyle ek- - Dumas'nın M<�mte Christo'su gibi bir kaç ciltlik hikaye vardır. Bü
lendiği çok belli olan yangın, esere tamamen yabancı ye ani bir un tün fark tasavvurdadır. Ataç'a göre Nahid Sırrı bunu iyi anlamıştır
surdan yararlanma durumudur. Küçük hikayeye gelince küçük hi ve bu nedenle romanda bütün bir devri, hiç olmazsa bütün bir insan
kayede görürien ve çarçabuk parlayan bir ışığın en güzel canlanış hayatını görmek istediğini söylemektedir. Nahid Sırrı bunlara ihti
tan sonra tatlı bir sö.nüşünü andıran bir şekilde yazısını bitiren ya rasın tahlilini de ilave etmesi gerektiğini söylemektedir. Ataç Na
zar başarılı sayılmalıdır. 80 hid Sırrı'nın mevzunun önemi yüzünden romanın uzun olması ge
Nurullah Ataç, "Ro�an Hakkında" adlı yazısinda ileNahid Sır rektiğine dair sözlerine de katılmamaktadır. Ataç Falih Rıfkı'nın
n'nın Roman ve Hikaye adlı kitabının değerlendirmesini yapar. 81 . Roman adlı eserini bu düşüncesine örnek gösterir. Uzun olmayan
Nurullah Ataç, Nahid Sırrı için sadece roman ve hikaye yazmakla bu eserin roman olamayışı teknik ile ilgili bir şey değildir. Acele
yetinmez, sanatının sırlarını, inceliklerini düşünmeyi de sever ve de ·yazılmış olmasındandır, yoksa şimdiye kadar bizde yazılmış ro
oldukça velut bir müneJddttir demekte ve Roman :ve Hikaye adlı ki manların en canlısı, en mükemmelidir Ataç'a gö.re. Ataç romanın
tabından bahsetmektedir. Ataç, uzun kitaplar, fiyatları yüksek oldu- tekniği yoktur, romancının tekniği vardır demekte bunun için Na-.
_ ğu için rağbet �örmüyor, Nah.id Sırrı da bu ·yüzden böyle 64 sayfa hid Sırrı, böyle genel konulardan bahsetmek yerine edebiyatımızı
lık broşürler yayımlıyor diyerek, O'nun bu kitabında yer alan yazı ve Batı edebiyatını tetkik etse, daha iyi bir kitap yazmış olurdu de
lar arasında okunması gerekli bulduğu çok mühim parçalar olduğu- mektedir� Böyle bir kitapta bir sonuç çikarmış olsa idi 4aha doğru
olurdu yoksa şimdiki halde öne sürdüğü görüşler bana genişletil
so a. g. y_, s. 57-63. meden yazılmış birer conclusion gibi görünmektedir şeklindeki gö
sı Nurullah Ataç. "Roman Hakkında". Milliyet, nr. 2565, 1 Nisan 1933, s. 3. rüşlerini eklemektedir. Ataç, Nahid Sırr'nın romancının psikolojisi
ıt; 64 65
/
BAHRİYE ÇERİ BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
gibi dah-a ilgi çekici kitaplar yazabileceğini de söylemektedir tıpkı dakika karşısında oturduğu insanın yüzü, bir kısmını istemeden
François Mauriac'ın Le Roman'ında olduğu gibi... _ duyduğu bir konuşma, kendisi dahi fark etmeden yazdığı roman ve
,
Ataç, Nahid Sırrı'ya bir de soru sormaktadır. Nahıd Sım nın ya hikayeye giriverir. Roman ve hikayeye giren şeyler daima tesa
Eylül romanının bitirilişini beğenmediğini, romancının romanı n� düfi ve bilinçdışı değildir. Bazen yazar bilerek veya isteyerek bunu
sıl bitireceğini bilemediği için Suat ve Necip'i yangında mahvettı yapar. Bazen kendi hayatını, bazen sevmediği insanların hayatları
ğini, fakat bunun suni bir son olduğunu yazdığını, b� so� �erine va nı, bazen de çok kuvvetli bir karakter örneği saydığı ve yaşatmak
purdan denize düşmek, tren kazasına uğramak vesaıre gıbı sonların istediği insanların hayatlarını yazdığı esere konu yapar. Hareket
daha inandırıcı olabileceğini önerdiğini belirten Ataç, bu sonlarla noktası basit bir gazete haberi bile olabilir. Bazen romanın asıl kah
yangın arasında nasıl bir fark olduğunu anlamadığını yazmaktadır. ramanı diye insan karakterinin bir yönünü büyüterek anlatır. Bazen
Nurullah Ataç, Nahid Sırrı'�ı uzun cümlelerinden dolayı da yazarın çocukluğunda duyduğu bir masal, günlük sohbetler arasın
eleştirmektedir. da dinlediği bir macera malzeme olabilir. Ya da okuduğu bir şahe
Niliid Sım, "Nurullah Ata Bey'e Çev�p" başlıklı yazısında82 Ro- serdeki kahramanı yeniden canlandırabilir. Bazen sanatçı �büyük bir
man ve Hikaye adlı kitabı için Nurullah Ataç'ın Milliyet'te bir yazı hayranlıkla ve ezberlercesine okuduğu bir şaheserin altında· ezilir
yazdığını v� b� yazıda Nahid Sım'dan bir kaç noktada izahat istedi
ve o şaheserde kaynaşan çehrelerden birini kendi eserinin esas çeh
ğini ifade etmektedir. Nahid Sım, Nurullah Ataç'ı bir soru sormaya
resi yapmak, mümkünse o çehreyi daha kuvvetli hatlarla, daha ya
iten nokta Eylül romanını bitiriş tarzına kendisinin yaptığı itiraz ol
kından göstermek arzusuna kapılır. Ya da daha önce okuduğu bir
duğunu söylemektedir. Bu itirazına daha önce İbrahim Necmi Dil
kitap ile aynı konuyu yeniden kaleme alabilir. Bazen sanatçıyı oku
men'in iki y�ı ile cevap verdiğini, Mehmet Rauf'un da bir m�ktup
duğu bir kitap düşündürür, o kadar uzun düşündürür ki aynı konu
yazdığını belirten Nahid Sım, Eylül kitabındaki üç kişi arasındaki
yu başka şahıslar ve başka bir alemle yeniden canlandırıp yaşatabi
kördüğümün bir yangınla çözülmesini eleştirdiğini, bir romanda tren
leceğine kail olur. Bazen ötekinden kuvvetli bazen ötekinden zayıf
altında kalmayı, başa taş düşerek ölmeyi de zorla uydurulmuş, zoru
bir eser meydana getirebilir. Tarihi vak'alar veya şahıslar yazara
zoruna icat edilmiş bir sonuç diye sıraladığını yazmaktadır.
kaynak olabilir. Büyük �anatçılar bir başkasının eserinden hiç giz
Nahid Sırrı Örik, Selami İzzet Sedes'in Eve Düşen Yıldırım ro
lemeyerek faydalanırlar. Shakespeare'den Hugo'ya nice dahinin
manının Bağbozumu adlı bir romandan aktarma olduğu iddi�ların
eserinde eskilerden hatta çağdaşlarından satır satır sayfalar aldıkla
dan sonra roman ve hikayenin kayn�ldarı üzerinde de durmuştur.
rı söylenmiş, metin karşılaştırmalarıyla bu ispatlanmaya çalışılmış
Yazarın, bir romanın, bir büyük veya küçük hikayenin vak'asını ve
tır. Hernani ve Hamlet'in konularına kütüphane raflarında uyuyan
kahramanlarını ne kadar kafasında ve muhayyelesinde yaratmış
ve ele alınsa okunmaya tahammül edilmeyen bir eser ilham· verdiy
olursa olsun bu dimağı ve riıuhayyeleyi meydana getirenin yine ya
se, bu Shakespeare ve Hugo'nun değerini düşürmez.83
zarın gördükleri, işittikleri, okudukları olduğu noktası üzerinde
Nahid Sırrı Örik, yazarların eserlerinin sınırlarını mutlaka önce.:.
durmaktadn:. Yazarın kafasında gördükleri, işittikleri, okudukları
den uzun uzun düşünerek çizip kararlaştırmaları gerek�iğini, sanki
birikir. Yazar tesadüfen geçtiği bir sokak manzarası, tramvayda on
82 "Nurullah Ata Bey'e Cevap", Varlık, c. 1, nr. 16, 15 Şubat 1934, s. 256. 83 "Eve Düşen Yıldırım Münasebetile Roman ve Hikayenin Menbaları", Varlık, c. 2,
nr� 31, 1� I. Teşrin 1934, s. 102-104.
66 67
BİR CİHAN KAYNANASI: NAHİD SIRRI ÖRİK
BAHRİ.YE ÇERİ
Tiyatro
küçük bir arsaya, çok sınırlı bir sermay'e ile ev yapmak mecburiye Nahid Sırrı Örik, tiyatro hakkında kuramsal yazılarının ilkini gö
tinde bulunan bir mimar gibi, eserinin her bölümünün hatta belki rebildiğimiz kadarı ile 1928 yılında Hayat dergisinde kaleme almış
tır.87· Yazarın daha sonra Edebiyat ve Sanat Bahisleri adlı kitabına
her yaprağının içeriğini önceden kararlaştırıp belirlemeleri gerekti
ğini ifade etmektedir. Romandan tarihe, felsefi eserden tiyatroya
koyduğu yazı 'Temsil Sanatında Heyecanların Hududu" adını taşı
kadar her eserin her sayfası için plan, nispet ve hesap başarının en
maktadır. Bu yazıda Nahid Sırrı Örik, tiyatro eserinin sahnelenmesi
önemli nedenlerindendir.84
sırasında: dikkat edilmesi gereken bazı kurallar üzerinde durmaktadır.
Roman veya hikayenin yazarının görmediği yerlerden bahset
_Tiyatro sanatçısının amacı oynadığı oyunun gerçek olduğuna seyir
memesi gerekir. Bilmediği yerlerden · büyük cesaret ve güvenle
ciyi inandırmaktır. Seyirci bir katil rolü yapan aktörün gerçekten var
bahseden yazarlar olduğunu düşünerek bunlara hayret eden Nahid
olduğuna inanır ve hatta heyecarilanıp sahnedeki kişinin bir cani ve
Sırrı Örik, kendisinin bir hikayesinde, Karadeniz sahilindeki bütün
, katil olduğu düşüncesi ile onun üzerine hücuma kalktığı zamanlarda
kasabaları bilmesine rağmen ziyaret etmediği Karadeniz Ereğlisi ni
-o aktö:çün başarısının had safhaya ulaştığı düşünülür. Ancak Nahid
dekor olarak kullandığını bundan da pişmanlık, vicdan azabı q.uy
duğunu dile getirmektedir.85 Sırrı Örik, bu konuda böyle düşünmemektedir� Nahid Sırrı Örik'e
Nahid Sırrı, "Bir. Fıkranın Cevabı'\ başlıklı yazısında86 Louis göre gerçek yüzleriyle görülmeye tenezzül bile edilmeyen veya sey
, rinden sadece iğrenme duyulan sahneleri, ruhtan hiç bir şey ekleme
Bertrand ın elinde avucunda kalan son parayı eserinin vakasınin
geçtiği şehri sıhhat ve isabetle tasvir edebilmek için ziyaret ederek den, ruhun süzgeçleriyle temizlemeden, ruhun heyecanıyla onlara bir
, yücelik katmadan gösterecek olduktan sonra, temsil sanatının hiç bir
ve orada sarf ettiğini yazmaktadır. Öte yandan Nurullah Ataç ın
Akşam, da büyük sanatk;arların bahsettikleri yeri bilmek ve tanımak kıymet ve soyluluğu kalmamıştır. Nahid Sırrı Örik, seyirci seyrettiği
namına hiçbir mecburiyetleri olmadığını, kıymetsizlerin de bildik oyunun tamamiyle gerçek olduğunu zannederse, duyacağı ü�üntü
leri yeri de bilmedikleri yeri de anlatsalar yine de başarılı sağlaya nün daha kuvvetli olacağının zannedildiğini, fakat bunun hata oldu
mayacaklarını ifade ettiğini belirtmektedir. Nahid SIİTI büyük sa ğunun her zaman anlaşıldığını ilave etmektedir. Yazara göre, sahne
natkarlar için bu hakkın sadece yerler değil kişiler için de geçerli de görülmek istenen ıstırap, elem, kin ve felaket sahneleri, hayatta
olduğuna değinmektedir. Örneğin Goethe, Egmont Kontunu tarih görülen eşlerinden farklı olmak zorundadır. Ve bu sayede sadece iğ
ten tamamen farklı tasvir etmiştir. Bu konuda eleştiri aldığında da renme duyarak bakmayacağımız ve bakamayacağımız manzaralar
"bu Egmont benim Egmont'umdur!" demiştir. Nahid Sırrı dünyada karşısında, tiksinmenin g<:Hgesi bile düşmeyen bir hayranlık ve ken
sadece büyük sanatçılar eser vermediği için belki muvaffak olurum dinden geçme hissi duyarız. Nahid Sırrı Örik, sahne sanatçısının im
ümidiyle yazı yazan ötekiler, hiç değilse bahsettikleri yerleri can kanın azamı derecesinde gerçekten ilham almakla beraber, özellikle
landırmağa çalışırken hakiki malzeme kullanmalıdırlar demektedir.· gerçeğin aksetmiş bir görüntüsü olmağa tenezzül etmemesi gerekti
Çünkü belki bu sayede muvaffak olurlar. ğini düşünür. Seyirci onu seyrederken sadece, birçoğunu her gün
84 "Kitap Mimarlığı Plansız Bir Kitap Vesilesile", Türk Yurdu, c. 6-26, nr. 39-233, s. 87 Nahid Sırrı, tiyatro hakkında kuramsal yazılar yazdığı, tiyatro kitaJları tanıttığı gibi,
27-29. sahnede izlediği oyunları da ele almıştır. Bu tür_yazılar oyunların sahnelenme tek
85 "Roman ve Hikaye Yazanlar İçin Bir İbret Dersi". Ülkü, c. 1 O, nr. 58, Birinci Kanun niği, oyuncular vs. gibi konular üzerinedir ve bunlar çalışmamızda ayrı bir başlık al
1937, s. 376. tında ele alınmıştır. Bkz. Bölüm 8.
86 "B.ir Fıkranın Cevabı", Ülkü c. 10, nr. 60, Şubat 1938, s. 556-557.
69
68
f,
Giriş