Professional Documents
Culture Documents
2 Kitap Egitim Bilimleri Perspektifinden Ogretmen
2 Kitap Egitim Bilimleri Perspektifinden Ogretmen
ISBN 978-605-241-822-2
DOI 10.14527/9786052418222
Bu kitabın basım ve yayım hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. AŞ'ye aittir. Anılan
kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı; mekanik, elektronik,
fotokopi, manyetik kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu kitap
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan
kitaplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz.
Pegem Akademi Yayıncılık, 1998 yılından bugüne uluslararası düzeyde düzenli faaliyet yürüten
uluslararası akademik bir yayınevidir. Yayımladığı kitaplar; Yükseköğretim Kurulunca tanınan
yükseköğretim kurumlarının kataloglarında yer almaktadır. Dünyadaki en büyük çevrimiçi
kamu erişim kataloğu olan WorldCat ve ayrıca Türkiye’de kurulan Turcademy.com ve
Pegemindeks.net tarafından yayınları taranmaktadır, indekslenmektedir. Aynı alanda farklı
yazarlara ait 1000’in üzerinde yayını bulunmaktadır. Pegem Akademi Yayınları ile ilgili detaylı bilgilere
http://pegem.net adresinden ulaşılabilmektedir.
İletişim
Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA
Yayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51
Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08
Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60
İnternet: www.pegem.net
E-ileti: pegem@pegem.net
WhatsApp Hattı: 0538 594 92 40
Değişim, Gelenek ve Öğretmen Yetiştirme Üzerine
İnsan varoluşunun temel dinamiklerinden biri de değişimdir. Dünyamız daha
önce görülmemiş bir hızla değişmektedir. Bu değişim yeryüzünde yaşayan her canlıyı
etkilediği gibi, insanı da derinden etkilemektedir. Teknolojik değişimler, sanayideki
çeşitlilik, internetin sunduğu kolaylıklar ve olanaklar, ulaşımın hızında ve yönündeki
zenginlikler, sağlık alanında meydana gelen umut dolu yenilikler insan yaşamına de-
rinden etki etmektedir. Bu yönüyle bakıldığında tüm bu değişim ve yenilikler insan
yaşamına olumlu yönde katkılar sağlamaktadır.
Yaşanan tüm değişimlerin olumlu olduğu kadar, insanın hayatına ve çevre-
ye olumsuz yönleriyle etkileri de söz konusudur. Günümüz dünyasında, insanlığın
sürüklendiği felaketler, savaşlar, çatışmalar, şiddet, göç ve benzeri olaylar; yalnızlık,
depresyon, bağımlılıklar ve daha pek çok psikolojik rahatsızlıklar da yaşanan değişim
ve dönüşümün izlerini taşır. Değişim ve yeniliklere atfedilen iyimserlik dolu senar-
yolar, yerini hayal kırıklıklarına bırakmış durumdadır. Erişilen en büyük teknolojik
zaferler; atom enerjisi, sibernetik, uzay çağı, roket teknolojileri, görüntüleme ve algı-
lama teknolojileri, robotik ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler; kimya, biyoloji,
sosyoloji, psikoloji alanlarındaki yığınla bilgi,savaşların hizmetine sokulmuştur. Tüm
bu süreçler, amaçlar ve araçların meşruiyeti üzerine yeniden düşünmemizi gerekli
kılmaktadır. İster kişilerarası, ister toplumsal düzlemde olsun yaşanan sorunlar büyük
oranda kaybedilen insani değerleri akla getirmektedir.
Terörizmin ulusal çatışmaların meta silahına dönüşmesi, bireyselliğin yücel-
tilmesi, nezaket ve diyergamlığın yerilmesi, güvenlik politikalarının hoyratlaşması,
şiddetin araçsallaştırılması, ötekini anlama söyleminin bir zayıflık olarak görülmesi
gündelik yaşamın bir parçasına dönüşmüş durumdadır. Benmerkezci bir yaşam hâli,
bireyin kendisi dışındaki tüm canlıların mutluluğunu ve huzurunu göz ardı eden bir
insanlığı tasvir etmektedir. Bu durum, dünyada olup biten her şeyi, kendi zevk ve haz
anlayışıyla değerlendiren bir insanlık hâlidir. Başkasının hak ve özgürlüğünün dikka-
te alınmadığı, saygı ve şefkatin bir yük olarak algılandığı, paylaşma ve dayanışmanın
anlamsız bir etkinlik olarak görüldüğü ve adaletin ayaklar altına alındığı bir insanlık
hâlinin yansımasıdır.
Yukarıda tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle betimlenen insanlığın kaybedilen
değerlerine vurgu yapmak, kadim manevi gelenekleri konuşmak; adalet, cesaret, sev-
gi gibi insanın güçlü yönlerine yönelmek; güven, ümit, iyimserlik, vefa ve sabır gibi
olumlu duyguları beslemek; bölgemiz ve ülkemiz özelinde yeryüzündeki olumsuz
havanın dağıtılmasına katkı sunmak Üniversitemizin varlık amaçlarındandır. Bu yö-
nüyle eğitim sistemimizin her zerresine nüfuz edecek değerleri arayıp bulmak; bu
değerleri gelecek nesillerin bir özelliği haline getirmek, tüm değerleri içselleştirmiş
iv Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
I. BÖLÜM
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
21. Yüzyılda Eğitim ve Öğretmen Felsefesi
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Politikalarını Anlamak: Çözüme Bir Kapı Aralamak
Prof. Dr. Zeki TAŞTAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Eğitim, Öğretim ve Eğitimin Hedefi Kavramlarının Güzel Ahlakla İlişkisine
Farklı Bir Yaklaşım
Prof. Dr. Nasip DEMİRKUŞ - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Öğretmen Yetiştirmeye Dair Bazı Tespitler ve Bir Değerlendirme
Doç. Dr. Necdet TOZLU - Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi
Türkiye’de Milli Eğitim Şûraları Açısından Öğretmen Yetiştirme
Dr. Hayriye SOYALP - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Denetim Yaklaşımlarının Aday Öğretmenlerin Gelişimi Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi
Öğretmen Suat DENİZ- Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
II. BÖLÜM
ÖĞRETMEN VE İLETİŞİM
İnsan Doğası ve Eğitimi
Doç. Dr. Eyüp AKTÜRK - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Eğitim Psikolojisi Bağlamında Eğitim Sistemi ve Öğretmen-Öğrenci Etkileşimine
Eleştirel Bir Bakış
Doç. Dr. Fuat TANHAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Okullarda İstenmeyen Durumlar Karşısında Öğretmenlerin Ahlaki Tutumları
Öğretmen Kemal OSAL - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Uzman Öğretmen Volkan TAYİZ - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
vi Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
III. BÖLÜM
İDEAL ÖĞRETMEN
Lise Türü Okulların Bürokratikleşme Düzeyine İlişkin Öğretmen Algıları
Prof. Dr. Hasan Basri MEMDUHOĞLU - Siirt Üniversitesi
Öğretmen Sümeyya SARI - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Öğrencilerin Gözüyle İdeal Öğretmen Özellikleri
Doç. Dr. Fuat TANHAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Uzman Öğretmen İsa AVCI - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Anaokullarında Görev Yapan Müdürlerin İdeal Öğretmen Algıları
Doç. Dr. Fuat TANHAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Uzman Öğretmen Elif DELEN- Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Öğretmenlerin Mesleki Motivasyonlarının Artmasında Eğitim Paydaşlarından
Beklentileri
Dr. Öğr. Üyesi Yunus HASTUNÇ - Siirt Üniversitesi
Maarif Müfettişlerinin İdeal Öğretmene İlişkin Bilişsel Yapıları
Doç. Dr. Fuat TANHAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Maarif Müfettişi Yusuf İPEK - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Okul Yöneticileri ve Öğretmenlerin Rehber Öğretmen Algıları
Öğr. Gör. Serpil SEVİMLİ DENİZ - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Uzman Psikolojik Danışman Helin YARCEL - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Bölümler ve Yazarları vii
IV. BÖLÜM
ÖĞRETMEN VE SORUNLAR
I. BÖLÜM
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
21. Yüzyılda Eğitim ve Öğretmen Felsefesi............................................................................ 2
Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Politikalarını Anlamak: Çözüme Bir Kapı Aralamak...... 8
Eğitim, Öğretim ve Eğitimin Hedefi Kavramlarının Güzel Ahlakla İlişkisine
Farklı Bir Yaklaşım................................................................................................................. 19
Öğretmen Yetiştirmeye Dair Bazı Tespitler ve Bir Değerlendirme................................... 30
Türkiye’de Milli Eğitim Şûraları Açısından Öğretmen Yetiştirme.................................... 38
Denetim Yaklaşımlarının Aday Öğretmenlerin Gelişimi Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi ............................................................................................................................. 50
II. BÖLÜM
ÖĞRETMEN VE İLETİŞİM
İnsan Doğası ve Eğitimi.......................................................................................................... 68
Eğitim Psikolojisi Bağlamında Eğitim Sistemi ve Öğretmen-Öğrenci Etkileşimine
Eleştirel Bir Bakış..................................................................................................................... 73
Okullarda İstenmeyen Durumlar Karşısında Öğretmenlerin Ahlaki Tutumları ......... 80
Okul Yöneticileri ve Öğretmenler Arasındaki İletişimin Öğretmen Görüşlerine
Göre İncelenmesi..................................................................................................................... 87
Okul İklimine İlişkin Öğretmen Görüşleri........................................................................100
Okul Psikolojik Danışmanları İle Sınıf Rehber Öğretmenlerinin Karşılıklı
Algıları....................................................................................................................................117
Okullarda Yürütülen Müşavirlik Hizmetlerine İlişkin Sınıf Öğretmenlerinin
Görüşleri.............................................................................................................................................. 136
Okul Rehberlik Servislerinde Yürütülen Faaliyetlerin Değerlendirilmesi.....................147
x Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
III. BÖLÜM
İDEAL ÖĞRETMEN
Lise Türü Okulların Bürokratikleşme Düzeyine İlişkin Öğretmen Algıları..................160
Öğrencilerin Gözüyle İdeal Öğretmen Özellikleri............................................................172
Anaokullarında Görev Yapan Müdürlerin İdeal Öğretmen Algıları..............................181
Öğretmenlerin Mesleki Motivasyonlarının Artmasında Eğitim Paydaşlarından
Beklentileri.............................................................................................................................203
Maarif Müfettişlerinin İdeal Öğretmene İlişkin Bilişsel Yapıları....................................207
Okul Yöneticileri ve Öğretmenlerin Rehber Öğretmen Algıları.....................................217
IV. BÖLÜM
ÖĞRETMEN VE SORUNLAR
Eğitim, coğrafyamızın kadim sorunlarından biridir. Sürekli bir şekilde eğitim so-
runlarımız gündemdeki yerini korumakta, eğitim alanının dev sorunlar birikintisi ol-
duğunun altı çizilmektedir. LGS sınavının işlevi ve sonuçları tartışılmaktadır. Müfredat
değişiklikleri bağlamında toplumun laik eğitimden yana olanlar ile dini eğitimden yana
olanlar bağlamında kamplaştırılmaya çalışıldığına şahit oluyoruz. Ülke genelinde mes-
lek lisesi düzeyinde okullaşmanın arttırılması için yoğun bir çaba içinde olan hükümet,
fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, spor liseleri ve güzel sanat liselerinin sayısını ciddi
düzeyde arttırmış bulunmaktadır. Her tarafa İmam-Hatip açılıyor şeklinde bir söylemin
yapıldığı günümüzde ülkemiz genelinde İmam Hatip Liselerinin toplam okullaşma için-
deki oranının yüzde on civarlarında olduğunu söyleyebiliriz.
Eğitim alanındaki sıkıntılarımız uluslararası değerlendirmelere yansımış durum-
dadır. Pisa değerlendirme sonuçlarında ülkemiz, okuma, bilim ve matematik alanla-
rında yetmiş civarı ülke arasında ellili sıralarda yer almaktadır. Son yıllarda dört yüz
bin kişinin üniversiteyi bıraktığı, üniversite mezunlarının dörtte birinin işsiz gezdiği,
üç yüz bin civarında üniversite kontenjanının boş kaldığı gibi büyük sorunlarla karşı
karşıya bulunmaktayız. İlk, orta ve yükseköğretim alanlarında kurumsal düzeyde eğitim
sistemimizin tıkandığı açık bir gerçektir.
Kurumsal düzeyde tıkanan eğitim yapımızın sorunlarını gündeme getirirken eğiti-
min dayanması gereken eğitim düşüncesine dair ciddi tartışmaların ve konuşmaların
yapılmaması büyük eksikliktir. Her eğitim sistemi, bir eğitim düşüncesine dayanmalıdır.
Arkasında ciddi, derinlikli ve nitelikli bir eğitim düşüncesinin olmadığı bir eğitim sis-
teminin sorun üretmenin dışında hiçbir işe yaramadığını söyleyebiliriz.
Eğitim, öğretmen ve öğrenci konuları sürekli olarak gündemimizde durmaktadır.
Bu kavramları sürekli olarak konuşmamızın nedeni, bizim kadim bir eğitim sorununa
sahip olmamızdan kaynaklanmaktadır. Eğitim alanında başarılı, verimli ve yapıcı pra-
tikler ortaya koyamayışımız, eğitim alanını başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları alanı ola-
rak karşımıza çıkarmaktadır. Eğitim alanındaki başarısızlıklar, öğretmen ve öğrencilerle
ilgili sürekli bir nitelik ve verimlilik sorununun tartışılmasını doğurmaktadır. Eğitimde
bir sorun, kaçınılmaz bir şekilde birçok sorunu doğurmakta ve beslemektedir. Eğitim-
le ilgili anlamamız gereken en önemli şey, eğitimde hiçbir şeyin tek başına olmadığı,
* bsambur@ybu.edu.tr
Öğretmen Yetiştirme 3
her şeyin ve herkesin birbiriyle ilgili ve ilişkili olduğu gerçeğidir. Okulu aileden, sokağı
okuldan, öğrenciyi akranlarından, öğretmeni toplumdan ayrı düşünmek mümkün de-
ğildir. Eğitimi, bütün insan ilişkileri bağlamında ele alan bütüncül bir anlayışa ihtiyaç
vardır. İnsana dair olan her şeyin, eğitimin ta kendisi olduğu hakikatini kavramamız
gerekmektedir.
Eğitim, artık tek bir kuruma, müfredata, sınıfa veya kitaba sığdırılamayacak ka-
dar geniş bir yaşam tecrübesi olarak anlaşılmalıdır. İnsan, hiçbir kalıba, doktrine veya
sisteme sıkıştırılamayacak bir varlıktır. Eğitim, insanı kendisine sıkıştırmaktan ziyade,
kişinin açık bir şekilde gelişimine imkan tanıyan açık seçenekler alanı olmak durumun-
dadır. İnsanın bütün olarak gelişimini hedefleyen bir araç olarak eğitim, hiçbir şekilde
insanı köreltmenin, sığlaştırmanın ve yontmanın aracı olmamalıdır. Eğitim, insanı
eğmenin aracı değil, insanı canlandırmanın, diriltmenin ve doğrultmanın yoludur.
Eğitim sürecinde insan, yaş iken eğilen ağaç gibi eğilmemeli, taze ve canlı bir çınar
gibi yukarılara dal budak salmalı ve yükselmelidir.
Eğitimin amacı, düşünceyi eğitmek adına düşünceyi kontrol etmek değildir. Eği-
tim, çok yönlü bir şekilde insanın gelişimine imkan sağlayan bir yol olarak düşüncenin
özgür olmasını esas almalıdır. Düşünce özgür olmadan, özgün, sağlıklı, olgun ve sahih
bir eğitim sürecinin gerçekleşmesi mümkün değildir.
İnsan, bedensel ve ruhsal, bireysel ve sosyal, maddi ve manevi açılardan sürekli
gelişmeye ihtiyaç duymaktadır. İnsanı tek boyutlu olarak geliştirme iddiasında bulunan
hiçbir eğitim sürecinin verimli ve olgunlaştırıcı bir sonuç vereceğini söyleyemeyiz.
Eğitim, insanı bütüncül bir birey olarak idrak etmelidir. Bütüncül bir birey olarak insana
baktığımız zaman, kişinin iyi, doğru ve güzel konularında derin bir idrak dünyasıyla
donanması gerekmektedir. İyi, doğru ve güzel konularında kuru ve klişe kalıpların
dışında bireyin derinlikli, canlı ve nitelikli duyguları, düşünceleri ve davranışları
edinmemesi halinde, bu durum kişinin içinin boşalmasına, insani yoksulluk ve
yoksunluk dediğimiz insani sefalet halinin oluşmasına yol açmaktadır. Günümüzde
eğitim sistemlerinin, insanı güzel, iyi ve doğru konularında derinleştirmemesi,
zenginleştirmemesi ve çeşitlendirmemesi, küresel varoluş krizi denilen derin insani
sorunun oluşmasına neden olmuştur.
Eğitim, sertliği, şiddeti, itaati ve emretmeyi topluma öğreten ve empoze eden bir
süreç değildir. Eğitim, insanlara diyalog ve iletişim kurmanın, barışın esas olduğunu,
sözün ve sorgulamanın asli insani tutumlar olduğunu, özgürlüğün, adaletin ve huku-
kun insan hayatının sahih değerleri olduğu bilincine varmayı bireye ve topluma fark
ettirmelidir. Gücü ve zorbalığı yüceltip hukuk ve ahlakı önemsizleştiren hiçbir eğitim
düşüncesinin insani gelişime bir katkısı bulunmamaktadır. İnsanların entelektüel
açıdan gelişmelerini sağlayan bir eğitim, insani ve ahlaki değerler çerçevesinde düşünen,
duyan ve davranan bireylerden oluşan sahici, dengeli ve adil bir toplumun oluşumunun
altyapısını oluşturmaktadır.
4 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Eğitimin asıl gayesi kişinin kendi insanlığıyla beraber diğer kişilerinde insani kim-
liğinin farkına varmasını sağlamaktır. Kişiye erkek ahlakı ve kişiliği kazandırma adına
eğitim, erkek olmanın sertlik, maçoluk, bedensel güce sahip olmak, şiddet ve silaha
düşkün olmak, duygudan, bilimden, sanattan, felsefeden ve akıldan yoksun taş fırın
erkeği olmak gibi özellikleri içselleştirmeye yarayan bir sürece indirgenmemesi gerek-
mektedir. Eğitim yoluyla kişiye, kadın ve erkeğiyle birlikte insanlığın bir bütün olduğu,
cinsiyet ayırımı yapmadan bütün insanların en güzel şekilde yaratılan şerefli varlıklar
olduğu, kadın ve erkeğin birlikte kötülüğü engelleme, hayırda ortaklaşma şeklinde sahih
anlamda yeryüzünde fıtri bir insani toplum ve medeniyet kurma sorumluluğuna sahip
oldukları öğretilmelidir.
Eğitim, herkesin insani gelişimine, sürekli olarak öğrenmenin ve akıl etmenin
önünü açan, özgürlük içinde varoluşumuzu gerçekleştirmemize imkan veren bir süreç
olmalıdır. Herkesin eğitim adı altında kendi dar çerçevesini ve dünyasını bilimsellik
ve çağdaşlık gibi adlar altında bütün topluma dayatma şeklindeki totaliter tutumdan
vazgeçmesi gerekmektedir. Herkese kendi hakikatimizi eğitim yoluyla dayatma şek-
lindeki yola sapma yanılgısından vazgeçmeliyiz. Eğitim konusunda sağlıklı sistemler
ve kurumlar oluşturmak için olgun, çoğulcu ve gelişmiş eğitim düşünceleri üretmeye
ihtiyacımız vardır.
Eğitim sürecinin önemli aktörlerinin başında öğretmen gelmektedir. Öğretmenle-
re sürekli olarak yüce bir görevi yerine üstün insanlar olduğu söylenmektedir. Öğretme-
ni insanüstü niteliklere sahip ütopik bir varlık gören anlayışın sonucu olarak her yılın 24
Kasımında Öğretmenler Günü kutlanmaktadır. Öğretmenler Günü kutlaması, 12 Eylül
döneminden bize kalan bir mirastır. 24 Kasım kutlaması, bir 12 Eylül icadı olarak eği-
tim ve eğitici sorunlarına hiçbir çözüm getirmeyen Eski Türkiye’ye ait bir ritüel olarak
karşımızda durmaktadır.
Öğretmenlik konusu, sürekli olarak gündemimizdedir. Öğretmenlik mesleği
için ışık, aydınlık, bilgi taşıyıcısı, aydınlık yarınların mimarı gibi metaforlar
kullanılmaktadır. Öğretmenlik ve eğitim konusu basma kalıp klişelerle tüketilmemeli
ve sığlaştırılmamalıdır. Eğitim ve öğretmenlik hakkında daha ciddi ve nitelikli sözler
söylemeli, bu konuda ufuk açıcı felsefi ve entelektüel bakış açıları geliştirilmelidir.
Türkiye’nin hiçbir zaman bir öğretmenler gününe ihtiyacı olmadı. Türkiye’nin, her şeyi-
mizi borçlu olduğumuz ve kutsal bir meslek klişeleriyle başlayan öğretmenlik övgülerin-
den ziyade, eğitim ve öğretmenliği sağlıklı, sağduyulu ve sorumlu bir şekilde ele almaya,
değerlendirmeye ve konuşmaya ihtiyacı bulunmaktadır.
Öğretmenler Günü gibi ritüeller, eğitim ve eğitici sorunlarımızın sağlıklı bir şekil-
de konuşulup tartışılmasına imkan vermemektedir. 24 Kasımda daha çok öğretmenlik
mesleğine güzellemeler yapılmakta ve öğretmenlerin maaşlarının yetersizliği konusu
gündeme getirilmektedir. Öğretmenlik mesleğinin eleştirel bir şekilde gündeme geti-
rilmeyişi, eğitimde artık öğretmene ihtiyaç var mı şeklindeki temel sorunun tartışıl-
masına engel olmaktadır.
Öğretmen Yetiştirme 5
Giriş
Bilindiği üzere Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlü, Cebrail’in Resûl-i Ekrem Efendimi-
ze ‘Oku!’ hitabı ve Alâk sûresinin ilk beş ayetinden müteşekkil ilk vahy-i ilâhîyi ulaş-
tırmasıyla başlamıştır. Aslında bu kutsî ve tarihi uyarı, sadece İslâm için değil tüm
semavî ve diğer birçok öğretilere yön çizecek bir ölçüdür. Çünkü insan olarak hepimiz
varoluş sürecimizi anlama, düşünme ve gelişme üzerine bina ederiz. Bunun için de bir
yol göstericiye, öğreticiye, eğiticiye ihtiyaç duyarız. Kur’an da bu açıdan bakıldığında
öğrenmeye duyulan ihtiyacı ilk emriyle duyurmuş ve bu konunun önemine başlangıçta
büyük bir değer vermiştir. Bu açıdan bakıldığında Kur’an, Müslümanlar için en ideal ve
kutsî bir “başöğretmen” olarak kabul edilebilir.
Kur’an’ın “başöğretmen” olması kutsal bir ölçüdür ancak beşer olarak en büyük
problemimiz O’nu anlayacak yani varlığımızı, bilincimizi keşfedecek başka öğretmenle-
re duyduğumuz ihtiyaçtır. İşte insanlık tarihi kadar uzun soluklu bu konu, bugüne kadar
hiçbir medeniyet çerçevesinde bütünüyle çözülebilmiş değildir. Fakat yaşadığımız çağ
içinde bu problemi minimize eden ve bu hususta başarılı olan bazı medeniyet örnekleri
de yok değildir.
Bizde ise nitelikli öğretmen konusu, hâlâ önemli bir problem olarak karşımızda
durmaktadır. Hatta problemin gittikçe büyüdüğüne dair ciddi işaretler de göze çarp-
maktadır. Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikasını anlamak için konuyu üç devreye
ayırabiliriz. Bu devreler; Tanzimat’tan önce, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar ve Cum-
huriyet dönemi olarak kategorize edilebilir.
Osmanlı toplumuna baktığımızda örgün eğitimde sıbyan mektebi öğretmenleri,
medrese öğretmenleri, Enderun mektebi öğretmenleri, askerî ve teknik okul öğretmen-
leri, azınlık ve yabancı okulları öğretmenleri olmak üzere başlıca beş çeşit öğretmen
tipiyle karşılaşırız. Bunlar içinde en yaygın olanları sıbyan mektepleri ve medreselerdir.
Medrese Osmanlı toplumunda öğretmen olmak için başvurulacak en önemli eğitim ku-
rumudur. Ancak sıbyan mekteplerindeki muallimler, tamamıyla medreselerde yetişmez.
Sıbyan muallimleri, medreselerde biraz okumuş, kendi kendine okuma yazma öğren-
miş; genellikle de mektebe bitişik caminin imamı veya müezzinidir.
* zekitastan@gmail.com
Öğretmen Yetiştirme 9
boşluklar vardır. Yani herhangi bir kanunun, yönetmeliğin veya uygulamanın devreye
girmesinde alt yapı yeterince araştırılmamakta ve uygulanabilirliği zaman içinde denen-
mektedir. Öğretmenlik mesleğinin üniversitelere devredilmesi, işin ehline bağlanması
anlamında olumlu bir gelişmedir ancak her zaman yaptığımız gibi ‘göç yolunda düzelir’
misali bu hususta ciddi hazırlıklar yoktur. Bu politikanın öğretmen yetiştirme gibi ciddi
bir meselede uygulanması ise ülkenin doğal kaynakları, geleceğe yapılan yatırımlar anla-
mında da büyük riskler barındırır. Nitekim YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen
yetiştirme programı çerçevesinde yürüttüğü ortak programlar, gerekli koordinenin sağ-
lanmaması, alt yapıda yaşanan sıkıntılar nedeniyle bugün de istenilen neticeyi vereme-
mektedir. Bunun neticesinde de çok ciddi bir nitelik ve istihdam sorunu yaşanmaktadır.
YÖK’ün öğretmen yetiştirme projesini devralmasından sonra ortaya çıkan sorun-
lar, neticede MEB’le aralarında eşgüdüm eksikliğinin ve ciddi bir hazırlığın olmadığını
göstermiştir. Aralarındaki ciddi yetki ve görev karmaşası pek çok sorunun ortaya çık-
masına neden olmuştur. Nitekim birçok alanda ihtiyaç fazlası öğretmen yetişirken sınıf
öğretmenliğinde açık meydana gelmiştir. Örneğin 1996 yılında 50 bin kadar işsiz üni-
versite ve yüksekokul mezununun sınav bile yapılmadan ilkokul öğretmeni olarak atan-
ması, bu problemde gelinen nokta açısından oldukça kaygı verici bir gelişme olmuştur.
YÖK, Dünya Bankası Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Projesi kapsamında 1997
yılında yeni bir yapılanmaya gitmiştir. Yükseköğretim Kurulu, yeni düzenlemenin te-
mel gerekçesi olarak yaklaşık 15 yıllık sürede gelinen noktada; “… Eğitim Fakülteleri-
nin yanlış yapılanma, temel amaçlardan uzaklaşma ve benzeri sorunlarla karşı karşıya
bulunduğu ve ülkenin öğretmen gereksinimini karşılamada gerek nitelik gerekse nice-
lik olarak yetersiz kaldığı” saptamasını yapmıştır. Bu amaçla Eğitim Fakültelerindeki
program alanları, milli eğitim sistemindeki okul yapılaşmasına uygun hale getirilerek
“okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeylerinde öğretmen yetiştirme” şeklinde
düzenlenmiştir. Ortaöğretim alan öğretmenleri için 3,5 + 1,5 veya 4+1,5 şeklinde for-
müle edilen lisans+tezsiz yüksek lisans programları getirilmiş ancak öğretmen açığı ne-
deniyle tezsiz yüksek lisans programı, yabancı dil, beden eğitimi ve güzel sanatlar için
uygulanmamıştır. Bu programda okuyanlar için lisans öğrenimi görmüş olmak yeterli
sayılmıştır. Ayrıca, Fen-Edebiyat ve İlahiyat Fakülteleri mezunlarına da tezsiz yüksek
lisans yaparak öğretmen olma hakkı tanınmıştır. Bu fakültelerden mezun olanların öğ-
retmen olabilmeleri için ALES ve mezuniyet not ortalaması göz önünde bulundurula-
rak kabul edilecekleri ve üç yarıyılı kapsayan tezsiz yüksek lisans eğitimi almaları şart
koşulmuştur.
Yeni yapılanma kısa bir süre sonra ciddi eleştirilerle karşılaşır. Daha önce lisans
eğitiminde sekiz yarıyıla yayılmış olan pedagojik formasyon uygulamasının Türkiye
gerçeklerine uygun olmayan tezsiz yüksek lisans programıyla neredeyse yarım döne-
me sığdırılmış olması, derslerin lisansüstü olmaması, öğretim elemanı eksikliği, fizikî
kapasite, finansman sorunları, mevcut eğitim süresini uzattığı için Eğitim Fakültelerini
tercih edecek adayların kalitesinde bir düşüşe yol açabileceği; bu uygulamanın öğretmen
adayları arasında ayrımcılığa neden olacağı düşünülmüştür. Bunun yanında sadece bir
14 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
dönemini kendi fakültesinde alacak olan Eğitim Fakültesi öğrencilerinin alan dersleri-
nin Fen-Edebiyat Fakültelerinden almalarının doğuracağı nicelik ve nitelik sorunları
gibi pek çok eleştiriye maruz kalan bu projede bir müddet sonra yeni düzenlemelere
gidilir.
2006-2007 yılında yapılan yeni düzenlemeyle tezsiz yüksek lisansı kapsayan mes-
lek bilgisi dersleri yıllara dağıtılarak beş yıllık birleştirilmiş eğitime geçilir. Genel kültür
derslerinin oranları arttırılırken çakılı ders yönteminden vazgeçilir. Eğitim Fakültelerine
toplam müfredatlarının yaklaşık % 25’ini belirleme yetkisi verilmiştir. Uygulama okulu
bulmada yaşanan sıkıntılar nedeniyle uygulama ders saatleri de yeniden azaltılmıştır.
Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarına hak tanınan tezsiz yüksek lisans programı,
2010-2011 öğretim yılından itibaren kaldırılarak bunun yerine iki yarıyıllık pedagojik
formasyon eğitimi verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kararla birlikte, Fen-Edebiyat Fakül-
tesi öğrencilerinden daha yüksek puan alarak eğitim fakültelerine giren öğrenciler beş
yılda öğretmen olurken Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin dört yılda öğretmen ola-
bilmeleri Eğitim Fakültelerindeki öğretim üyeleri ve öğrencilerin tepkilerini çekmiştir.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikası 12 Kasım 2015 tarihinde YÖK’ün aldığı
son kararla yeni bir boyut kazanmıştır. Bu karara göre “başta Eğitim Fakülteleri olmak
üzere istihdam sıkıntısı çekilen bazı programların kontenjanlarında tedrici olarak bir
azaltmaya gidilmesi ve Eğitim Fakültelerinin ikinci öğretim programlarının da tama-
men kapatılması konusunda bir mutabakat oluşmuştur.” Bu kararla isteyen herkese pe-
dagojik formasyon belgesi vermek ve gençleri gereksiz bir beklenti içine sokmak yerine
gerçekçi istihdam politikasının uygulanabileceği bir sistem üzerinde çalışıldığı anlaşıl-
maktadır. Ancak YÖK’ün açıklamasında vurguladığı gelişmiş ve gelişmekte olan ülke-
lerdeki öğretmen adayı yetiştirme programları da dikkate alınarak lise öğretmenlerinin
lisansüstü eğitim programları vasıtasıyla yetiştirildiği konusu henüz açıklığa kavuşmuş
değildir. Öğretmen olmak için lisansüstü eğitim programlarının esas alınacağına işa-
ret edilen son çalışmalarda, konunun sadece lise öğretmenleriyle sınırlı tutulması veya
diğer öğretmen adaylarını da kapsayıp kapsamadığı henüz anlaşılmış değildir. Ancak
gelinen noktada kesin olan ciddi bir istihdam politikasının uygulanacağı, bu hususta
Milli Eğitim Bakanlığı’yla koordineli çalışılacağı ve daha dün Fen-Edebiyat Fakültesi
öğrencilerine tanınan pedagojik formasyon hakkının bugün ve gelecekte ciddi oran-
da azaltılacağıdır. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un halihazırda Türkiye’deki
birçok üniversitelerde sürdürülen Pedegojik Formasyon” eğitiminin sonlandırılacağını;
formasyonun sadece ataması yapılan öğretmenlere verileceğini beyan etmesi, bu husus-
ta yürütülen çalışmaların vardığı mutabakatı göstermesi açısından önemlidir.
YÖK’ün gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere yaptığı gönderme dikkate alındı-
ğında ülkemizde öğretmen seçiminin ne şekilde yapıldığı ile ilgili durum, içerisinde bu-
lunduğumuz tablonun anlaşılması adına önem arz etmektedir. Bilindiği üzere Türkiye’de
öğretmen adayları, pedagojik formasyon sertifikasını da alıp mezun olduktan sonra öğ-
retmen olabilmek için Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girer ve bakanlık tarafından be-
Öğretmen Yetiştirme 15
lirlenen istihdam oranında atanırlar. Ancak gelişmiş ülkelerden bir örnek vermek gere-
kirse (örneğin Almanya’da) öğretmenlik uygulaması ve atanma hususunda ülkemizdeki
uygulamadan oldukça farklı bir yol izlendiği görülecektir:
“Almanya’da öğrenciler, lisans derecelerini tamamladıktan sonra öğretmen olarak
çalışmaya başlayabilmek için, önce stajyer öğretmenlik (student teaching) aşamasına
geçerler. Bu aşama iki yıl sürer. Öğretmen adayı bu süreyi, bir rehber öğretmen gözeti-
minde öğretimi gözlemleyerek ve bizzat öğretimi gerçekleştirerek geçirir. Aynı zamanda
bu süreç boyunca, alan uzmanlarının eğitim ile ilgili verdikleri seminerlere katılırlar.
Adaylar, bu iki yıllık sürenin sonunda, ikinci bir sınava tabi tutulurlar. İkinci sınavın
değerlendirmesi ise, şu dört öğe temel alınır:
• Adayın katıldığı seminerlerin sorumlusunun, seminerleri veren uzmanların,
başöğretmenin ve rehber öğretmenin, stajyer öğretmenin genel performans
ile ilgili yazdığı raporlardan aldığı notların ortalaması.
• Adayın, öğrettiği konular ve ünitelerle ilgili konuları kapsayan tezden aldığı
not.
• Adayın, okulların örgüt yapısı ve okullarla ilgili yasal düzenlemeler, pedagoji,
yöntembilim ve alanı ile ilgili soruları içeren sözlü sınavdan aldığı not.
• Adayın, değerlendirme kurulunun gözlediği iki konu anlatımı ve hazırladığı
ders planlarından aldığı not.”
Japonya’da da öğretmen adayları lisans belgesini aldıktan sonra bazı sınavlara tabii
tutulurlar. Yazılı sınavda başarılı olanlar öğretmenlik mesleğine atanmak için görüş-
meye çağrılırlar. Bu görüşmede adayların karakter özellikleri, genel olarak eğitime ve
öğrencilere bakış açıları, nazik ve düşünceli olma (yasashisa ve omoiyari) durumları de-
ğerlendirilir. Ayrıca “adaylar, öğretmen olabilmek için yılda üç kez yapılan genel kültür,
alan ve meslek bilgilerini içeren bir sınava girmektedirler. Bu sınavda başarılı olan aday-
lar, bu sınavın yanı sıra görüşme ve uygulama sınavına da girmektedirler. Bu sınavda da
başarılı olan adaylar, altı ay süren stajyerlik programına alınırlar ve bu süreci başarı ile
tamamlayan adaylar asil öğretmen olarak atanmaktadırlar.”
Hollanda’da öğretmenlik uygulaması, öğretmen yetiştirmenin önemli bir aşama-
sıdır. Üniversitelerin uygun gördüğü uygulama süresi 840 saattir. Bunun 250 saati bir
okulda, en az 120 saati ise öğrencinin sınıfını kendisinin idare etmesi şeklinde olmak-
tadır. Öğretmenlik uygulamaları ilk yıldan itibaren programdaki dersler arasında yer
almakta ve bütün programın yaklaşık %25’i okul içi uygulamalardan oluşmaktadır. İlk
iki yıl içinde bütün öğretmen adayları haftada bir günlerini staj yaptıkları okullarında
dersleri gözlemleyerek, ders vererek ve derslerin işlenişini değerlendirmeye çalışarak ge-
çirirler. Üçüncü yıl, öğretmen adayları her hafta bir buçuk gün; dördüncü yıl ise bütün
öğretmen adayları altı ay boyunca tam gün ya da bir yıl boyunca bir haftada üç gün
olacak şekilde okullarında staj yaparlar. Öğretmen adaylarının her yıl farklı bir okulda
öğretmenlik eğitimlerini tamamlamaları gerekmektedir. Gerekli krediyi tamamlayarak
16 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
alınan eğitim sonunda öğretmenler herhangi ulusal veya bölgesel bir sınava tabii tutul-
mamaktadır. Lisans diploması ile birlikte eğitim vereceği okula özgeçmişini bırakması
öğretmen olarak çalışabilmesi için ilk adımı oluşturmaktadır.
Sonuç Yerine
Görüldüğü üzere Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikaları aradan geçen iki yüz-
yıla rağmen tam bir olgunluğa erişebilmiş değildir. YÖK’ün ve MEB’in aldıkları yeni ka-
rarlar, bu politikanın gelecekte de tartışılacağını göstermektedir. Belki de eğitim denen
olgunun hayat boyu devam etmesi, bu hususta da sürekli bir devinimi kendiliğinden or-
taya çıkarmaktadır! Ancak her şeye rağmen bu meselenin tüm boyutlarıyla ele alınması
ve çok radikal değişikliklerle bir sisteme oturtulması gerekmektedir.
Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikasının sürekli değişkenliği, istihdam po-
litikalarının gerçekçi bir şekilde ele alınamaması, bu hususta yaşanan tüm sıkıntıla-
rın giderilmesi için aşağıda sıralanan konuların etraflıca ele alınması ve tartışılması
gerekmektedir.
Öğretmen yetiştirme görevinin YÖK’e devredilmesi, bu konunun uzman ve yetkili
kişilerce ele alınması bakımından oldukça isabetli bir karardır. YÖK de bu konuyu
ciddiyetle ele alarak kendi içinde bazı komisyonlar oluşturmuş, bugüne kadar bu mesele
üzerinde önemli çalışmalar yaptırmıştır. Ancak YÖK içinde “Öğretmen Yetiştirme Ça-
lışma Kurulu” gibi önemli birimler olmasına rağmen bu meselenin neticede YÖK’ü meş-
gul ettiği de bir realitedir. Diğer taraftan konuyla ilgili olan Milli Eğitim Bakanlığı’nda
da “Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü” adı altında ciddi bir yapılan-
maya gidilmiştir.
Öğretmen yetiştirme politikalarında yaşanan en önemli sıkıntılardan biri her iki
kurum arasında yaşanan eşgüdüm ve koordine eksikliğidir. Dönem dönem her iki
kurum arasında uyum sağlansa bile siyasi arenada yaşanan değişimler ve tutumlar
nedeniyle krizlerin bütünüyle sona ereceğini ve tam bir eşgüdümün sağlanacağını söy-
lemek zordur.
Öğretmenlik Anayasası
Bizdeki öğretmen yetiştirme politikalarında tarih içinde “öğretmen açığı” kavra-
mının çok önemli bir rolü olmuştur. Sıbyan mektebinden, asker ocağından, lise me-
zunlarından en nihayetinde üniversite mezunlarına kadar devam eden bir öğretmenlik
istihdamı söz konusudur. Askerde öğrendikleriyle köyde öğretmen olarak istihdam edi-
len bu meslek bir zaman sonra üniversite mezunu olmayı şart koşmuş, en nihayetinde
lisansüstü veya formasyonlarla eğitim boyutu genişlemiştir. Öyle zamanlar olmuş ki öğ-
retmen açığını kapatmak için örneğin veteriner hekimler bile ilkokul öğretmeni olarak
atanmışlardır. Bu vesile ile öğretmenlik uygulamaları uzun bir müddet açığı kapatmak
amacıyla, sürekli değişerek günümüze kadar gelmiştir.
Öğretmen Yetiştirme 17
Öğretmeni’ olarak görev alan öğretmenlere bırakılmaması, bu sürecin etkin bir kontro-
lünün yapılması gerekmektedir.
Kaynakça
Akyüz, Yahya (2006). “Türkiye’de Öğretmen Yetiştirmenin 160. Yılında Darülmuallimîn’in İlk Yılları-
na Toplu ve Yeni Bir Bakış” OTAM, Ankara, S.20, s. 17-58.
Aydın, Ayhan (1998). “Eğitim fakültelerinin Yeniden Yapılandırılması ve Öğretmen Yetiştirme Soru-
nu”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, Sayı: 15, s. 275-286
Demirel, Rukiye (2009). Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Atatürk Dönemi Uygulamaları, Çukurova Üni-
versitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana.
Erdoğdu, Tayfur (1995). Maarif-i Umumiye Nezareti Teşkilatı, İÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayım-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Ergün, Mustafa (1987). “Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Çalışmalarının Gelişmesi”, Hacettepe Üni-
versitesi, Eğitim fakültesi Dergisi, Ankara, 2, 10-18.
Ergün, Mustafa ve Ersoy, Özge (2014). Hollanda, Romanya ve Türkiye’deki Sınıf Öğretmeni Yetiştir-
me Sistemlerinin Karşılaştırılması, Kastamonu Eğitim Dergisi, C.22/2, 673-700.
Gül, Ayça Cirit (2016). Türkiye ile Çin, Finlandiya, Japonya ve Hollanda’nın Öğretmen Yetiştirme
ve Seçme Sistemlerinin Karşılaştırılması, Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim
Bilimleri Dergisi, 7(2), 63-72
Hayta, Sibel (1995). 1869 Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi ve Türk Eğitimine Katkıları, GÜ. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
İlikli, Yeliz (2010). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Öğretmen Yetiştirme Sorunu (Darülmuallimin ve
Darülmuallimatlardan Öğretmen Okullarına), GÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Komisyon (2006). “Türkiye’deki Öğretmen Yetiştirme Sistemine Karşılaştırmalı Bir Bakış”, Ç.Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 15, Sayı 1, s.35-42
Özoğlu, Murat (2010). “Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sisteminin Sorunları”, http://arsiv.setav.org/
ups/dosya/20275.pdf.
Öztürk, Cemil (1996). Türkiye’de Dünden Bugüne Öğretmen Yetiştiren Kurumlar, Ankara, T.T.K Ya-
yınları.
Soydan, Tarık ve Tüncel, Mahmut (2013). Osmanlı’da İlk Yenileşme Döneminde Eğitimin Kurumsal
ve Yönetsel Yapısının Oluşumu ve Gelişimi, Millî Eğitim Dergisi, S. 198, 110-125.
Şanal, Mustafa (1999). Eşrefefendizade Mehmet Şevketi’nin Medreselere İlişkin Islahat Düşünceleri
ve Çözüm Önerileri, OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi ve Uygulama Merkezi Dergisi,
S. 10, 193-218
Türk, Ercan (1994). Milli Eğitim Bakanlığı’nda Yapısal Değişmeler, Türk Eğitim Sistemi, Nobel Yayın
Dağıtım, Ankara.
Öğretmen Yetiştirme 19
Giriş
Ahlâk ve vicdan gelişimi konusunda bilim adamları tarafından değişik dönemlerde
farklı görüşler ileri sürülmüştür. Psikoloji bilimi çerçevesinde ahlâk gelişimi ile ilgili ilk
bilimsel yaklaşımlar, Sigmund Freud ve Jean Piaget tarafından XX. yüzyıl başlarında ge-
liştirilmiş; daha sonra Davranışçı Psikologlar da ahlâkî gelişim alanına değinmişlerdir.
Bu uzmanların ahlâk gelişimi anlayışlarında diğer insanlarla, özellikle diğer kuşakta-
ki bireylerle ilişkiler önemli bir yer tutmaktadır. Kohlberg de Piaget gibi çocuk ve ye-
tişkinlerin, belirli durumlarda davranışlarını yöneten kuralları nasıl yorumladıklarını
incelemiştir. Ancak Piaget’den farklı olarak Kohlberg, araştırmasını, çocukları oyunda
gözleyerek değil, çocuklara ve yetişkinlere, ahlâkî ikilemleri kapsayan belirli durumlar
vererek, onlara bu durumlarda nasıl tepkide bulunacaklarınısorarak yürütmüştür (Gür-
ses ve Kılavuz, 2016).
Ahlak eğitimi literatürde çok kullanılan bir terimdir. Ahlak ve karakter eğitimi ko-
nusunda pek çok bilimsel çalışma ve görüş vardır. Çeşitli araştırma sonuçları, öğren-
cilerin ahlâkî gelişimlerinin üniversitedeki ilk yıllarda devam ettiğini göstermektedir.
Bu nedenle ahlâkî eğitim, üniversite yaşamının önemli bir yönü olmalıdır. Öğretme ve
araştırma yapmanın yanı sıra öğrencilerin karakterini eğitmenin de gerekli olduğunu
belirtmek doğru olacaktır (Sılay, 2014).
Ahlak eğitiminin bir diğer önemli yanı ise, öğrencilerin etik düşünebilmelerini ve
tavır alabilmelerini sağlamaktır ki burada etik düşünme; eylemlerimizi ahlak açısından
değerlendirmek anlamına gelmektedir (Bakioğlu ve Sılay 2011). Her ne kadar ahlak,
özelde insan davranışlarını incelese de genelde toplumun oluşturduğu kuralları doğru-
yanlış ya da iyi-kötü düzleminde incelemesiyle değerlendirilmektedir (Aydın 2003).
İnsanlar ilk kez ahlaki veya karakter eğitimini duyduğunda, İlk sorusu ‹Bu nedir?›.
ikinci sorusu tipik olarak şudur: ‘Bu yeni bir alan mıdır?’ Cevap, İnsanlık gelecek nesil-
lerini ahlaken nasıl yükselteceğini düşündüğünden beri vardır. Aristoteles ve Konfüçyüs
gibi klasik düşünürler, bu iki alanın merkezinde yer alan soruları derinlemesine yanıt-
lamıştır.Yani, çocuklarımızın nasıl insan olmasını istiyoruz ve bunun gerçekleşmesi için
onları nasıl yetiştirebilir ve eğitebiliriz? Tabii ki, her iki soruya da verilen cevaplar çok
çeşitlidir, ancak her birinin merkezinde, en azından toplumsal düzeyde, ahlaktır. Ah-
* nasip@hotmail.com
20 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
lak eğitimi kavramı, batıda, yapılandırmacı psikolojik bir çerçeve ile çok güçlü biçimde
ilişkilendirilmiştir. İlk önce Jean Piaget ve daha çok Lawrence Kohlberg tarafından
popüler hale getirilen ahlaki eğitim, okul ortamında çocuk ve ergenlerin ahlaki bilişsel
yapılarının (ahlaki akıl yürütme aşamaları) gelişimini teşvik etme girişimidir. Colby
veKohlberg, adalet duygusunungelişiminin altı aşamasını tanımlamıştır. Bu aşamaların
doğada ve gelişimde evrensel olduğu iddia edildi. Bunlar 1-İtaat Etme ve Ceza Yönelimi,
Bireycilik 2- Amaca Dönük Değiş Tokuş ve Saf Çıkarcı Eğilim 3- Karşılıklı Beklentiler,
İlişkiler ve Kişilerarası Uyum 4- Yasalara ve Toplumsal Düzene Uyum Gösterme Eğilimi
ve Vicdan 5- Sosyal Sözleşme veya Yararcılık ve Bireysel Haklar 6- Evrensel, Etiksel İlke-
lerdir (AlthofandBerkowitz, 2006; Seymen ve Bolat, 2007).
Candee ve Kohlberg’e göre ahlak, kişilerarası hakları, görevleri veya huzuru içeren
davranışların toplamı olarak görülebilir (Candee ve Kohlberg 1987). Onların görüşüne
göre, bir eylem “bir katılımcı tarafından bağımsız olarak sağduyulu ve tutarlı olduğu
kabul ediliyorsa” ahlaki olarak kabul edilebilir. Kohlberg, ahlaki sorumlulukların, hem
kendimiz hem de tüm insanlar için istenen tercihler olduğunu savunuyor (Kohlberg,
1977).
Yavuzer’in görüşüne göre, çocukluk ve gençlik arasındaki geçiş dönemi olan ergen-
lik 12 ile 21 yaş arasındadır (Yavuzer 2005). Toplumlardaki farklı koşullar nedeniyle, bir
yetişkinin rolünü edinme, duygusal olarak 15 ile 24 yaş arasında gerçekleşir ve bu yaş
grubuna gençlik adı verilir. Gençlik terimi, ergenler ve erken yetişkinlik dönemini kap-
sayan geniş bir kavramdır. Türkiye’nin başkentinde ve Türkiye’nin güneyinde bir başka
kentte yapılan bir araştırma, ergenliğin kızlarda 21.6, erkeklerde 23.1 olarak bittiğini
ortaya koydu (Çuhadaroğlu ve ark. 2004, Yavuzer 2005’te alıntılandı).
Sandner’in görüşüne göre, bugünün çocukları ve gençleri, geçmiştekileriyle kıyas-
lanmayacak kadar farklı ve yoğun bilgi ve yönelim değerlerinin etkisi altındadır (Sand-
ner 2001, Hesapçıoğlu 2004’te alıntılanmıştır). Sosyal değerlerin bir fikir birliği yoktur.
Van der Ven’e göre, okul yalnızca bilgi ve becerilerin sunulduğu bir kurum değildir. Ebe-
veyn rollerinin büyük ölçüde üstlenildiği tam gün pedagojik bir kurumdur (van der
Ven 2001, Hesapçıoğlu 2004’te alıntılanmıştır). Hesağçıoğlu okulun sosyo-pedagojik bir
kurum haline geldiğini belirtmektedir (Hesapçıoğlu 2004).
Qoyyimah, Evrensel, ulusal ve yerel değerlerin tanıtılmasında; Bernstein’ın“sembolik
kontrol” kavramı, ahlaki değerler açısından okulun genç nesli sembolik olarak yaşlı nes-
lin beklentisini karşılamaya yönlendirdiğini vurgulamaktadır(Bernstein, 2000, Qoy-
yimah, 2015 te alıntılanmıştır). Sembolik kontrol kavramını açıklamakta, Bernstein
ahlaki eğitim için özgün bir yaklaşım çizer. Her ne kadar Bernstein öğretimde hangi
özel değerlerin öğretilmesi gerektiğini öğretmiyorsa da, Bernstein öğretmenlerin ahlak
geliştirme konusundaki farkındalığının herhangi bir öğretim sürecinde çok önemli ol-
duğunu öne sürüyor ve bu fikri Pedagojik Söylem olarak kavramsallaştırıyor. “Pedagojik
söylemi” düzenleyici söylemde (RD) yer alan Öğretimsel söylem (ID) olarak tanımlar
(Bernstein2000, s. 31). Öğretimsel söylem (ID) konuyu öğretmektir, ancak Düzenleyici
Öğretmen Yetiştirme 21
Bütün insanları istenen en yüksek ahlaki seviyede eğitmek, çok büyük bir iddiadır.
Enazından insanların büyük bir çoğunluğunu eğitmek mümkündür. İnsanlığın gelece-
ğinin sigortası, bu eğitilmiş insanlarınolacağından emin olabiliriz (Demirkuş,2019a).
her şeyini kuşatmış ve yine ebediyete yaratıkların nasıl göç edeceğini bildirmiştir. Gün
geçtikçe bilim İslamiyet’in bildirdiği sonuçları kanıtlamaktadır (Demirkuş ve Bilgin
2017;Demirkuş ve Bilgin 2018;Demirkuş 2018).
Sonuç olarak; bilim ve doğa Müslümanların batini kalbi ve zihnindeki yitiği olarak
keşfedilip İslami değer yargılarıyla ilişkisel öğrenilmesi ve bilinmesine yönelik eğitim
yapılması daha liyakatlidir. Zaten İslamiyet’in dışında hiçbir din bu kapsamların kefen-
lerini kuşatamamış ve/veya kuşatamaz ya da bu altyapı dokümanlarına başka hiçbir din
ve bilim sahip değildir. Kısaca tüm yaratıkları, doğayı ve bilimin kefenlerini kuşatarak
ilişkisel güzel ahlak eğitimi verilebilecek yegâne din İslam’dır. Gerçek eğitim sisteminin
amacı; dürüst yaşamanın alternatif tüm çürük ve vahşi yaşantılara tercihinin ispatını
göstermektir.
İnsan gen havuzundaki insancıl genlerin doğal genlere baskınlığını ve kontrolünü
kesinleştiren insancıl eğitim, yönetim ve yaşam sistemlerine gereksinim vardır.
Bir zamanlar dünyadaki din haklarını kötüye kullananlar, şimdi bilimdeki hakla-
rında dindeki gibi kötüye kullanmaktadırlar. Bilimin kefeni el değiştirdiği zaman (güzel
ahlaklı insanların eline geçtiği zaman) insanlığın topluca daha çok rahat edeceği bek-
lenebilir.
Dünyada var olan eğitim sisteminin hedefi fakirliği yok etmektir. Yani zengin ol-
makla insanlık sorunlarının çözüleceğinin savıdır. Hâlbuki deneyimler ve var olan uy-
gulamalar göstermiştir ki; ekonomik koşulları çok iyi olduğu halde, insanlar zihnen ve
bedenen huzurlu ve mutlu değillerdir.
ortak paydası norm, ilke ve etik kuralar bütününden ibarettir. İnsanlık bu ahlak boyutun,
öneminin henüz fakında değil gibi gözüküyor.
İnançlı olsun ya da olmasın güzel ahlaklı olmanın en önemli evrensel kıstasları;
adil, dürüst, namuslu, itidalli (ifrat ve tefritte aşırıya kaçmayan), yardımsever, payla-
şımcı ve vicdanlı olmaktır. Bu açıdan tüm kavimlerin kabul edeceği insancıl ahlak ortak
payda eğitimi ve hedefinin verilmesi gerekir. İnsanlığın günümüzde ve geçmişindeki
ahlaki zafiyetlerin; insanlığa ve çevreye verdiği zararları tarihi örnekleriyle vurgulanarak
insancıl ahlak eğitiminin farkındalığı kavratılmalıdır.
Kaynakça
AkagündüzY. S. (2017), Cumhuriyet’in İlk Yıllarından Günümüze Ders Kitaplarında Ahlak Eğitimi.
Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi Yıl 13 Sayı 26, s. 149-180.
Althof, W. andBerkowitz,M.,W.(2006), Moral educationandcharactereducation: theirrelationshi-
pandroles in citizenshipeducationJournal of Moral EducationVol. 35, No. 4, pp. 495–518
Aydın, Z. M. (2003), Ahlak Öğretiminde Örnek Olay İncelemesi, Nobel Yay., Ankara, s. 16.
Bakioğlu, A. ve Sılay, N. (2011), Karakter Eğitimi, Nobel Yayınevi, Ankara, s. 20).
Candee, D. &Kohlberg, L. (1987), Moral judgmentand moral action: A reanalysis of Haan, Smith,
andBlock’s (1968) freespeechmovementdata. Journal of PersonalityandSocialPsychology, 52 (3),
554 – 564.
Demirkuş, N. ve Bilgin, E.A. ( 2017), A New ApproachtotheDefinitionsandRelations of theConcepts
of Mathematics, Eternity, Infinity, Death, Time andThe First Point. International CaucasianMat-
hematics Conference CMC II, VAN, TÜRKIYE, 22-24 Ağustos 2017, pp.57-57.http://avesis.yyu.
edu.tr/YayinGoster.aspx?ID=1784&NO=40, http://www.nadidem.net/vancmc/vancmctur.pdf
Demirkuş N. & Bilgin E.A. (2018 ), A New ApproachtotheDefinitionsandRelations of the-
Concepts of Mathematics, Eternity, Infinity, Death, Time andthe First Point”, Journal
of Biometrics&Biostatistics, vol.9, no.408, pp.1-3. http://avesis.yyu.edu.tr/YayinGoster.
aspx?ID=1784&NO=45
Demirkuş N. (2018),Yaratılış Gerçeğinde İlim, Bilim ve Evrimin Yeri. II. Uluslararası Bilimler Işı-
ğında Yaratılış Kongresi, Erzurum, Türkiye, 8-9 Kasım 2018, pp.29-30. http://avesis.yyu.edu.tr/
YayinGoster.aspx?ID=1784&NO=49
Demirkuş, N. (2019a), Biyolojide önemli kavramlar ders notları. Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 14.02.2019
tarihinde http://www.nadidem.net/ders/kav.htm ve http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.
tr/ders/kav.htm adresinden erişilmiştir.
Demirkuş, N. (2019b), Öğretim teknolojileri ve materyal tasarımı geliştirme ders notları. Yüzüncü Yıl
Üniversitesi, 15.02.2019 tarihinde http://www.nadidem.net/ders/otm.htm ve http://www.biyolo-
jiegitim.yyu.edu.tr/ders/otm.htm adresinden erişilmiştir.
Demirkuş, N. (2019c), Biyolojide önemli kavramlar ders notları. 15.02.2019 tarihinde http://www.
dinbilim.net/bkav.htm adresinden erişilmiştir.
Gürses, İ. ve Kılavuz M. A. (2016), Kuşakların Ahlâkî Değerleri Birlikte Öğrenmesi:Kohlberg’in
Ahlâkî Gelişim Kuramı Açısından Bir Değerlendirme. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi 25 (2016/1) s.97-117
İmâm G. (1987) İhyâu ‹Ulûmi›d-Dîn, Tercüme (Ahmed Serdaroğlu) Bedir Yayınevi, Cilt: 3 s.115.
Öğretmen Yetiştirme 29
Giriş
İnsan, sosyal bir çevre içerisine doğar ve çok daha geniş bir çevrede varlığını psiko-
sosyal bir bütünlükle devam ettirir. Çevre ve toplum hayatı durağan olmayıp sürekli bir
değişim ve gelişim içindedir. İnsanlık binlerce yıllık bir geçmişten bu güne bu seviyeye
ulaşmıştır. Önceki yaşanmışlıklarda değişim kağnı arabası hızıyla olurken, günümüzde
bu değişim her alanda uçak hızına erişmiştir. Değişim fertte, ailede, toplumda, çevrede
durmaksızın, hız kesmeden sürmektedir. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren; yani son
yüzyıllık zaman diliminde bu değişimin sadece kuşaklar açısından meydana getirdiği
farklılıklar özelliklerine göre sıralandığında; neredeyse 6 kuşağın bir arada yaşandığı
bir toplumsal gerçeklikle karşılaşılmaktadır. Her kuşak kendi içinde birliktelikleri olan
ancak bazı yönleriyle de diğer kuşaklarla bağı bulunan yapılardır. Bir öğretmen modeli
bu farklı kuşakların öğrenci profiline cevap verecek nitelikte olabilir mi? Yoksa çağın
koşullarına göre kuşakların özelliklerini bilen öğretmen mi yetiştirmelidir, sorusu akla
gelmektedir. Önce bu kuşakları kısaca tanımaya çalışalım:
Kuşaklar ve özellikleri:
1925-1943 yılları arasında doğanları kapsayan döneme “Sessiz kuşak” deniliyor. Bu
kuşağın ortak özellikleri; uyumlu, kanaatkâr, çalışkan, tutkulu, otoriteye saygılı olmala-
rıdır. Bu dönem, teknolojik gelişim süreçlerinin henüz etkileyici seviyede gözlenmediği
bir dönemdir. Savaş ve yokluk gören, buna bağlı olarak da daha iyi bir sosyal konum
kazanabilmek için alabildiğine hırslanan bu kuşak böyle bir özelliğe sahiptir.
1946–1964 yılları arasında doğanları kapsayan kuşağa ‘baby boomers’ (bebek pat-
laması) dönemi deniyor. II. Dünya Savaşı, açlık, kıtlık ve ekonomik sıkıntılardan sonra,
kendilerini güvende hissetmeye başlayan insanların tekrar çocuk sahibi olmayı iste-
meleriyle bilinen büyük nüfus artışının yaşandığı bir dönem olarak görülür. Şehirlerde
gecekonduların ayrık otları gibi ortalığı sardığı, kenar mahallelerin oluştuğu, eğitimin
yaygınlaştığı, uyuşturucu kullanımının arttığı, toplumsal bilincin yükseldiği şeklinde
özellikler sergileyen bu kuşak aynı zamanda üretken ve kanaatkârdır. Bunlar, aynı evde
önce çocuklarına sonra da yaşlanan ana-babalarına baktıkları için “Sandviç Kuşağı” diye
de anılmaktadırlar.
1965-1979 arası doğanlara X kuşağı deniliyor. Kadınların iş hayatına atılması ile bir
çocuk az, iki çocuk fazla dönemine girilir. Farklılıktan hoşlanan, ön yargıları olmayan,
sağduyulu ve duygulu bir nesildir. Hızla ilerleyen teknolojiye adapte olmaya çalışırken
* ntozlu@erzincan.edu.tr
Öğretmen Yetiştirme 31
bu yeniliklerin takibi sırasında oldukça doyumsuz bir nesil olarak karşımıza çıkmışlar-
dır. Ayrıca elma bahçelerinden kovalanırken, aşk şiirleri yazan nesildir.
1980-1999 yılları arasında doğanlara Y kuşağı deniliyor. Milenyum çağı da denilen
bu kuşak, teknolojiye bağımlı ve becerilidir. Otorite ve kural tanımaz, sabırsız, tatminsiz,
adapte sorunu olan bir nesildir. Ancak öğrenmeye ve araştırmaya da heveslidir. Bencil,
eleştiride acımasız, daldaki elmaların çatlayana kadar tadına bakan bu neslin tek soru-
nu; kimse onları anlamıyor olmasıdır.
2000-2021 yılları arasında doğanlar Z kuşağını oluşturuyor. Bunlar “insanlık ta-
rihinin el, göz, kulak vb. motor beceri eşlemenin en yüksek nesli olarak tanımlanırlar.”
Mekanikleşme ve teknoloji kullanımı becerisi doğuştan getirildi sanılan kuşak. Bunların
çocuklarının hangi meslek dalında çalışacakları bilinmiyor, zira 2050’de bu günkü mes-
leklerin hiçbirinin kalmayacağı söyleniyor. Sosyalleşmenin teknolojiye kurban edildiği,
psikolojik bunalım örneklerinin had safhaya çıktığı, ebeveynlerin kendilerini çocukları-
na karşı yetersiz gördükleri, otorite ve kural tanımazlıkta sınırsız, zekâları ve becerileri
hayranlık uyandıran, bir nesil.
2010 yılından sonra doğanlar için Alfa Kuşağı (Avustralyalı fütürist Mark
McCrindle) tabiri kullanılmaktadır. “Bebek bakıcıları ekran olan ilk nesil”, teknoloji ve
dijital dünyanın gerçek sahipleri, ekran sayesinde sakinleşiyor, eğitimini alıyor ve eğle-
niyor. Konuşma yeteneğini kazanmadan ekran kullanma becerisini kazanıyor, insanlara
bağlanmadan çok ekrana bağlanıyor. Çok çabuk sıkılıyor, isteklerine hemen ulaşmak
istiyor, kendilerinin bir tane, yani diğerlerinden çok farklı olduklarını düşünüyorlar.
İletişim kurarken, yazmaktan daha çok görsel ifadeler (emoji) ve ses kayıtlarını kullan-
mayı tercih ediyorlar.
Öğrenci
Günümüz öğrencisi isteğini ifade edebilen, çok yönlü, araştıran, sorgulayan, bil-
giye kolay ulaşan bir öğrencidir. Bizim ondan istediğimiz beceri ve kazanımları dayat-
tığımız için değil, kendi inanması ve isteği sonucunda benimserse öğrenmektedir. Eski
deyimiyle talebe, yani ricayla, minnetle öğrenmeyi talep eden kimse. Öğrenci, yalnızca
bilgiyi değil, bilginin ardındaki kazanımlar sayesinde, becerilerin eylem ve davranışa
dönüşebilmesiyle anlam kazandığını düşünmektedir. Etkin eğitim ve öğrenme, ancak
öğrencinin sürece bilinçli katılımıyla ve istemesiyle gerçekleşebilmektedir. Karşımız-
da Z kuşağı, Alfa kuşağı ve çok az da olsa diğer kuşaklardan oluşan bir öğrenci profili
var ve bu kuşakların özellikleri göz ardı edilerek bunlarla iletişim kurmanın mümkün
olmadığı, hele düne ait okullarda, eski bir yöntemle yetişmiş, eski metotlarda kalmış
öğretmenlerle başarılı olmak mümkün gözükmemektedir.
Öğretmen
Toplumda öğretmenin önemi tartışmasız hemfikir olduğumuz bir konudur ve öğ-
retmenden beklenti çok yüksektir. Öğrenciyi en iyi şekilde yetiştirmesini beklediğimiz,
donanımlı, her şeyi bilen, öğrenciyi uçuracak olan, örnek kişiliğiyle etkileyici, özendiri-
32 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
ci, yakışıklı ya da çok güzel sihirli bir varlıktır öğretmen. Ayrıca eğer öğrenci başarısızsa
neredeyse tek sorumlusu olan kişi de odur. Hâlbuki gerçekte, büyük çoğunluğu idealist
olmasa da; gayretli, özverili, sorumluluk sahibi, heyecanlı, bir kitledir ve aldığı eğitim
kadarını öğrenciye yansıtır. Eksikliklerine rağmen bu grup, halen çok değerli bir meslek
grubudur. Günümüz öğretmenlerinin ekseriyeti öğrencisine ulaşamamaktan istenilen
seviyede iletişim kuramamaktan yakınmaktadır. Öğrenci-öğretmen arasındaki beklenti
ve ihtiyaçlar analiz edilerek birbirine yaklaştırılmalıdır. Değişen topum, dünya ve ku-
şak şartlarına göre eğitiminin tamamlanması, meslek içi eğitimlerle beslenmesi, deği-
şimleri benimsemesi, özümsemesi imkân ve çaba ile ilgilidir. Öğretmen, öğrenci, veli
paydaşlığında başarısızlığın ve hoşgörüsüzlüğün faturasının çıkarılacağı kişi değildir
öğretmen. Alo 147 hattıyla tehdit tokmağının başında bulundurulduğu etkisiz eleman
hiç değildir. Bu durumun farkına varan yeni bakan Selçuk; 30 Temmuz 2018 tarihli bir
talimatla bu hattı kapattırmış, öğretmene hizmet amaçlı yeni bir danışma hattı oluştur-
muştur. Bunun gazete haberi şöyledir; Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk´un talimatıyla
Alo 147 hattı kamuoyunda şikâyet hattı olarak algılanan ve öğretmenlerin şikâyet ko-
nusu edildiği gerekçesiyle kaldırıldı. Millî Eğitim Bakanlığı İletişim Merkezi 444 0 632
danışma hattı öğretmen odaklı hizmet verecek. Bu kapsamda, öğretmenler, yer değiştir-
me işlemleri, maaşlar, ek ders ücretleri, mesleki çalışmaları, eğitim ve öğretim ödeneği,
özlük işlemleri, sosyal tesis ve lojman kullanımı, yurt dışı görevlendirmeleri gibi konu-
larda; öğretmen adayları ise ilk atama işlemleri, kadro talepleri gibi Bakanlığın görev
alanındaki bütün konularda hizmet alabilecek. Danışma hattı ayrıca, örgün eğitim çağı
dışına çıkan ve yaygın eğitim kurumlarında eğitimine devam eden Türkiye veya yurt dışı
programlarına kayıtlı öğrencilere, yeni kayıt, kayıt yenileme, sınav iş ve işlemleri, ücret
iadeleri, mezuniyet iş ve işlemleri ve sistem üzerinden yapılabilecek bilgi güncellemeleri
konularında da hizmet verecek. Bu yaklaşım olumlu ve öğretmene güven tazelemedir.
Öğretmenin elbette güvenilir, tutarlı, sağlıklı bir şahsiyet olması, özü-sözü bir, al-
datmayan, iletişimi sevgiye dayalı, insana saygıyı esas alan bir kişilik olması beklenir. Ül-
kesinin entelektüel grubunun bir üyesi, düşünce üreten fikir işçisidir öğretmen. İşini, ait
olduğu toplumu, öğrencileri aşk derecesinde seven, dirlik düzenlik ve bir medeniyet mi-
marı olmalıdır ki, ilgi odağı olsun ve örnek alınsın. Gerek bahsedilen ve özellikleri ana
hatlarıyla belirtilen kuşaklar olsun, gerekse değişen, farklılaşan dünya ve toplum şartları
olsun, bizlere öğretmenlerin yetiştirilmesi ve seçiminin illa ki yenilenmesi, geliştirilmesi
mecburiyetini gösteriyor. Bunlara da değineceğiz. Önce öğretmen adaylarının seçimi.
dikleri başka bir fakülte kazanamadıkları için boşta kalmamak adına öğretmenliği tercih
ettikleri bilinmektedir. Pek çok öğretim elemanının farkında olduğu bu husus benim
müşahedelerimle de sabittir. Kaldı ki bu zaaf yeni de değildir. Öğretmenliğin meslek
olma süreci boyunca görülür. Ahmet Cevdet Efendi (daha sonra paşa) Darülmuallimi’ne
müdür tayin edilince okulun bir Nizamname’sini (yönetmelik) hazırlar (1 Mayıs 1851).
Nizamname’de bugün bile geçerliliğini koruyan pek çok ilke yer alır. Mesela öğretmen
adaylarının sınavla seçimi, sadece Darülmuallimi’nden yetiştirilmeleri zorunluluğu, ni-
teliklerinin öncelenmesi, atanmalarında başarı derecelerinin dikkate alınması gibi (Ak-
yüz, 2003, 51). Cumhuriyet döneminde öğretmen yetiştirme karmaşık, inişli-çıkışlı bir
süreç yaşar. 1982’de çıkarılan bir kararname ile (41 sayılı kanun hükmünde kararname)
nihayet öğretmen yetiştirme üniversiteye devredilir. YÖK’ün tasarrufunda da mesele bir
türlü istikrara kavuşmaz. Böylece iki yüz elli yılı aşkın süredir öğretmen yetiştirme hatta
atama ciddi, seçici, nitelikli bir sisteme ve kurumsal yapıya kavuşmayı beklemektedir.
Mesela bilim sınavını müteakip bir mülakat sınavına da yer verilerek pek çok geliştirile-
cek kriterlere göre seçim yapılabilir. Herkes öğretmen olamaz. Olmamalıdır da. Sapkın-
lar, sapıklar, karakter erozyonuna uğramış olanlar, vatan, millet değerlerimiz açısından
zafiyet gösterenler vs. elenmeli, her tür bölücülerin mesleğe girişleri engellenmelidir. Bu
mesleğin doğrudan memleketin var oluşuyla ilgili olduğu unutulmamalıdır.
Bu seçme sistemi birçok bakımdan eksiklidir. Bir planlama dâhilinde ihtiyacın üç
katı öğrenci bilim sınavından sonra bir mülakata tabi tutularak içinden ihtiyaç kadarı
seçilmelidir. Hiç bir şey olamayanların öğretmen olmaları doğru değildir. Bu meslek
için gerçekten istekli, arzulu, sevgi dolu, çocukları seven karakterler seçilmelidir.
Öğretmen Ataması
Öğretmenlik diploması aldığı halde göreve atanamayan öğretmen sayısının
çokluğu mesleğin toplumsal statüsünü zayıflatmaktadır. MEB Temmuz 2018 değerlen-
dirme raporuna göre, KPSS’ye giren aday sayısı 260.000’dir. Sadece sınıf öğretmenliğin-
de atama bekleyen öğretmen sayısı 24.730’dur. Bu durum hiç kuşkusuz mesleğin saygın-
lığını olumsuz olarak etkilemektedir. Atama kriterlerinde sık sık yapılan değişiklikler
de bir başka olumsuz etkendir. Formasyon adı altında kısa süreli uygulamalardan vaz
geçilerek öğretmenlerin iyi bir eğitime tabi tutulmaları sağlanmalıdır. Öğretmenlik her
toplumda profesyonel bir meslek olarak görülür. Ülkemizde de öğretmenin yetiştirilme
aşaması, maddi koşulları ve atanma ölçütleri yeniden gözden geçirilerek, ifade ettiğimiz
hususlar da dikkate alınarak iyileştirilmelidir. Şimdi bir diğer bahis olan yetiştirme ve
insan tipi bahsine geçebiliriz.
kaliteli insanın eseridir. Türk eğitiminde maddeyi işleyen mesleklere verilen değer, mad-
deyi işleyecek olanı yetiştirene verilememiştir. Oysa kalkınma bir “insan“ meselesidir.
İnsanınız ne ölçüde yetkin, kabiliyetini geliştirmiş, derin bir anlayışa sahipse, geleceği-
niz o ölçüde imar edilmiş olacaktır. Bu yüzden çağımızda ekonomistler “fizik kapital”
kadar, “beşeri kapitalden” de bahsederler. II. Dünya Savaşı’nda yerle bir edilen Almanya
ve Japonya’nın bir daha kolay kolay ayağa kalkamayacağı sanılıyordu. Onlar, bu tahmin-
leri altüst ederek, yeniden ayağa kalkmakla kalmayıp, dünyaya da meydan okur seviye-
ye geldiler. Çünkü bu milletler söz konusu yıkımdan önce insanlarını milli ve çağdaş
ihtiyaçlarına göre eğitmiş bulunuyorlardı.
Kalkınma bir zihniyet yenilenmesidir ki, kökünde düşünmeyi taşır ve bunun en te-
mel taşıyıcıları da öğretmenlerdir. Böyle bir yapıyı kurmak aslında medeniyet kurmaktır.
Bunun için öğretmenin pek çok fonksiyonunun yanında bir insan inşa etmek ve bir me-
deniyet kurmak işlevi vardır.
Eğitim kendini tahrip aracı değil, ideal insan yetiştirme biçimidir. İdeal insan ti-
pimizin tarihi kökleri “Alp” tipine kadar gider. Bu tip yönlendirici, dirayetli, cesaretli,
iyiliksever, cömert ve “bilge” insan tipidir. Türker’in İslamiyet’i kabul etmelerinden Ba-
tılılaşma dönemine kadar geçen sürede öngörülen insan tipi “Alp-Eren” tipi olmuştur.
“Alp” sembolleşen Türk’ün savaşçılığı, kahramanlığı ve bilgeliğidir. “Eren”likte odakla-
şan da bu milletin “Erdem ve Faziletidir.” Bu iki kavramda ulaşılmak istenen insan tipi,
aslında İslam Kültür ve anlayışının da hedeflediği insan tipidir. Yani “İnsan-ı Kamil”dir.
Batılılaşma yahut modernleşme diye ifade edilen dönemde “ideal insan” tipimiz
değişmiştir. Genellikle bu tipi “vatandaş, iyi yurttaş” kavramıyla ifade edebiliriz. İyi
vatandaş kavramının içeriği zamanla değişse de, genellikle laik, pozitivist, pragmatist,
Batılı değerleri benimsemiş, bilinçli ve akılcı ilkelerle oluşan bir yapılanmayı ifade eder.
Mesela Ziya Gökalp’te ideal insan “Ayhan” tipidir. Mehmet Akif Ersoy da “Asım”la
bu tipi sembolize eder. Tevfik Fikret’e gelince bilindiği üzere onda öncelenen “Haluk”
tipidir.
Ayhan tip, Türklüğü, İslamlığı ve muasırlığı temsil eder, ancak Türkçülük idealinin
baskın olduğu bir tipi sembolleştirir. Asım, İslami ideallere bağlı, hurafeden, bidattan
uzak ölçülü, milliyetperver, vatanperver, Müslüman Türk gencini sembolize eder. Ha-
luk, Batılı değerlerle yoğrulmuş, onlardan beslenmiş laik bir insan tipini örnekleştirir.
Asım, bizi çağı anlamaya ve yorumlamaya götürmektedir. Çağın dinamikleri, bi-
limsel gelişmeler, teknoloji bütün bunları üretmeye, sentezlemeye, yeniden icat etmeye
muktedir, kökleri mazide, atiyi kucaklayan bir nesil ve beyinler yetiştirmedir.
Öğretmen yetiştirme politikamız temelde bütün bu oluşumlarla ilgilidir. O toplum-
dan, hele toplumdaki fikri gelişmelerden ayrı düşünülemez. Bu açıdan toplumumuzun
ve insanımızın döküleceği kalıp, alacağı şekil öğretmenliğin ideal boyutunu oluşturur.
Şu tahlil, gelişmelere dayalı oluşa kuşakların önemli özelliklerini ihtiva edebilecek
şekilde bir insan tipinin, öğretmen tipinin oluşturulacağını ilham etmektedir. Yetiştirme
Öğretmen Yetiştirme 35
felsefemizin iki temel boyutunu, milli ve milletlerarası, söz konusu kuşakların dinamik,
insani, bilimsel nitelikteki özellikleri ile, küresel çaptaki gelişmelerin paralel özelliklerini
kucaklayabilecek müfredatlar inşa ederek, bu temel ihtiyaç tatminkâr bir seviyeye geti-
rilebilir. Bizce tüm bu hususların halli artık öğretmeni yüksek lisanstan yetiştirmekle
mümkün olabilir. Sanki, mevcut yüksek lisans programları da şu ifade edilenler doğrul-
tusunda yeniden düzenlenmelidir. Nihayet, Öğretmen Akademileri böyle bir görevi ifa
etmek üzere hayata geçirilebilirse bu kabil pek çok problemin ciddiyetle çözülebileceği
düşünülebilir.
Müfredatın değerlendirilmesi
MEB tarafından 30 Mayıs 2018 de yayımlanan Yeni Öğretmen Yetiştirme Lisans
Programları Eylül 2018 döneminde uygulanmaya konuldu. Sınıf Eğitimi ABD’nın 142
kredi ve 150 saatlik ders dağılımında; meslek bilgisi 50, Genel kültür 27, alan eğitimi
64 krediden oluşmaktadır. Seçmeli dersler havuzu geniş tutulmakla birlikte orada bile
bulunmayan;
• Türk İslam Düşünce Tarihi
• Türk İslam Kültürü ve Müesseseler Tarihi
• Bilim Felsefesi
• Devlet Felsefesi
Adlı derslerin, eğer teklif ettiğimiz akademiler yıllardan beri ihmal edildiği üzere
ıskalanacaksa, zorunlu dersler olarak programa alınması ve okutulması gerekir. Yuka-
rıda değinmeye çalıştığımız hayatiyet için bu derslerin müfredata eklenmesi elzemdir.
Bu derslerin seçmeli ders havuzunda bile bulunmaması büyük bir eksiklik ve henüz
meselenin yeterince anlaşılamadığının, kavranamadığının göstergesidir. Öğretim
programları, yani müfredat Türk toplumunun, milli değerlerine, özelliklerine ve
hassasiyetlerine uygun özellikler taşımak zorundadır. 21. Yüzyıl dünyasında eğitimde
zirve rekabeti içinde yarışan ülkeler, kendi öznel ve yerel değerleriyle birlikte evrensel
normları yaşatarak başarıya ulaşabiliyorlar. Örneğin, özellikle Singapur ve Finlandiya,
başka ülkelerin öğretim programlarını “kes, kopyala, yapıştır mantığı” ile değil kendi
özgünlüklerini kanıtlayan insan tiplerini ve öğretmenleri yetiştirerek dünya ile rekabet
ediyorlar. Finlandiya’da uzunca bir süredir sosyal statüsü en yüksek meslek olarak
öğretmenlik mesleği ilk sırada yer alıyor.
Geleceğimiz olacaksa ki -bunu ıskalayan ülkeler kısa bir bocalama devresinden
sonra başka milletlere yem olurlar- mutlaka ülkülerimiz, ideallerimiz olmalı ve bunları
gençliğe aktaracak aşk, sevgi, dert sahibi öğretmenlerimiz olmalıdır.
Sonuç
Türk eğitim sistemi genel olarak ele alındığında, öğretmenlik mesleğiyle ilgili
problemlerin üç ana kaynaktan ileri geldiği görülür. İlki idari sistemden ve onun temel
36 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Kaynakça
Necmettin Tozlu. Eğitimden Felsefeye, Bayburt, 2016, s.164.
Gülsün Atanur Baskan. Öğretmenlik mesleği ve Öğretmen Yetiştirmede Yeniden Yapılanma, Hacet-
tepe Ünv. Eğitim Fak. Dergisi 20: 16-25 2001
https://unifestal.com/free/x-y-z-kusaklari/Erişim tarihi:10.03.2019.
http://www.meb.gov.tr/147-kapatildi-quot444-0-632quot-numarali-hattan-danisma-hizmeti-
verilecek/haber/16886/tr
Özoğlu, M. (2010). Türkiye’de öğretmen yetiştirme sisteminin sorunları. Ankara: SETA
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı.
Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, İstanbul 2003.
38 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Öğretmen kavramı, bilginin belirli amaç ve hedeflere bağlı olarak verilme ihtiya-
cının toplumlarda sağlanmaya çalışılmasından dolayı anlamlı ve sürekli görülmekte ve
okul kavramı içerisinde bilgi ile bilgiyi talep edenler arasında bir köprü gibi işlev gör-
mektedir (Mutsan, 2002). Öğretmenlerin bir eğitim sisteminde önemli bir öğe olma-
sı yeterli sayı ve düzeyde öğretmenin yetiştirilmesi konusunun geçmişten günümüze
bir sorun olarak gündemde olmasına sebep olmuştur (Bilir, 2011). Dünyada Fransız
Devrimi ile birlikte amacı öğretmen yetiştirmek olan kurumların kurulmasıyla birlik-
te Türkiye’de de bu yönde gelişmeler olmuş ve Türkiye için 1848 yılında öğretmen ye-
tiştirmeye yönelik ilk kurumun açılması ile bu süreç başlamıştır. Ancak o tarihten bu
yana öğretmen yetiştirmede farklı uygulama ve politikaların yürütüldüğü görülmüştür
(Şendağ ve Gedik, 2015). Bu politikaların başlangıç noktası 1848 yılında rüştiyelere öğ-
retmen yetiştirme amacını güden Darülmuallimin öğretmen okullarının açılması olmuş
ve öğretmen yetiştirme politikaları gündeme gelmeye başlamıştır. Bundan dolayı da
Türkiye’de öğretmen yetiştirme sistemi 150 yıllık bir gelişmeye sahip olduğu söylenebilir
(Aydın, 1998, akt. Atanur Baksan ve Aydın).
Öğretmen eğitimi kurumları Cumhuriyetin ilanından sonra da gelişmeye devam
etmiş ve Darulmuallim olarak açılan öğretmen yetiştirme kurumları ilk olarak Mual-
lim Mektepleri, sonrasında ise Öğretmen Okulu ismini almıştır. Bu okullarda amaç,
yetiştirilen öğretmenlerin yapılan devrimi topluma aktaracak bireyler yetiştirmesi ol-
muştur. Öğretmen yetiştirme kurumları 1940 yıllarına kadar “Öğretmen Okulları” ve
İlk Öğretmen Okulları” şeklinde devam etmiş ancak sonraki zamanlarda bu okulların
yanı sıra Köy Enstitüleri de bu amaçla açılmaya başlamıştır. Bu okullar köylerde çalışa-
cak öğretmenler yetiştirme amacıyla kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren
ortaöğretim düzeyinde de öğretmen yetiştirme çalışmaları yapılmış ve 1926 yılından
itibaren Konya, Ankara, İzmir ve İstanbul’da Muallim Mektepleri açılarak daha sonra
isimleri “Eğitim Enstitüsü” olarak değiştirilmiştir (Akdemir, 2013). İlk öğretmen okulla-
rının sayıları fazla olmasına rağmen öğrenci sayıları az olmuş bununla birlikte öğretimi
de yetersiz olması bu okulların sayılarının azaltılmasına sebep olmuştur. Bu okullarda
öğrenci sayısı arttırılarak öğretimin niteliğinin yükseltilmesi için çalışmalar yapılmasına
rağmen köy enstitüleri kuruluncaya kadar gereksinim duyulan öğretmen sayısına ulaşıl-
ması mümkün olmamıştır (Üstüner, 2004).
* h_soyalp@hotmail.com
Öğretmen Yetiştirme 39
öğretmenliğe yönelik hazırlanan yönetmelik kabul edilmiştir (MEB, 1991, akt. Deniz,
2001).
1943 yılında, Ankara’da toplanan ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in baş-
kanlığını yürüttüğü 2. Milli Eğitim Şûrası kararı gereğince ortaokul ve lise tarih öğret-
menliklerine sadece tarih alanında öğretmen yetiştirmekle görevli kurumlardan mezun
olanların atanması kararı alınarak tarih, Türkçe ve ahlak eğitimi üzerinde durulmuş ve
öğretmen atamaları buna göre gerçekleştirilmiştir. Şûra sonucunda ayrıca her öğretme-
nin öncelikle bir Türkçe öğretmeni gibi olması gerekliliği belirtilerek üniversitelerde
Türkçe sertifikası almaları gerekliliği de vurgulanmıştır. Bununla birlikte bu şûra so-
nucunda “Gazi Ortaöğretmen Okulu” ile “Terbiye Enstitüsü” isim değiştirerek “Gazi
Eğitim Enstitüsü” adını almıştır (MEB, 1991, akt. Deniz, 2001).
1946 yılında gerçekleştirilen 3. Milli Eğitim şûrasında öğretmen yetiştirme po-
litikasında yine bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlardan: “Öğretmen yetiştiren kurum-
ların tek bir yönetim altında olması ve çeşitliliği azaltarak; a-Köy Enstitüleri ve Yük-
sek Köy Enstitüleri, b-Eğitim Enstitüleri, c-Kız ve Erkek Meslek Öğretmen Okulları,
d-Üniversitelerin edebiyat ve fen fakülteleri (öğretmenlik lisansı veren), e-Yüksek dere-
cede meslek okulları”, olarak beş kurumda toplanması, “Öğretmen okullarının yüksek
dereceli Eğitim Enstitüleri olarak düzenlenmesi” gibi kararlar alınmıştır. Bu kararların
yanı sıra yükseköğretim almamış tüm öğretmenlerin yükseköğretim almaları için mev-
zuat değişikliği yapılması konusunda bakanlığa teklif sunulmuştur (MEB, 1991, akt. De-
niz, 2001, s. 26)
4. Milli Eğitim Şûrası 1949 yılında toplanarak öğretmen yetiştiren okullar gün-
deme getirilmiş ve Köy Enstitüleri öğretmen yetiştirme alanında bir kaynak olmaktan
çıkarılmak istenmiştir. Şûrada Yükseköğretmen Okulu Teşkilatı taslağı hazırlanarak bu
okula giriş için belli şartlar aranmıştır. Okula kayıt yaptıran öğrenciler dört yarıyıl süre-
since gözlenerek bu gözlemin sonucunda öğrencinin iyi bir öğretmen olup olmayacağı
konusunda karar verilmesi kararlaştırılarak haklarında olumsuz karar verilen öğrencile-
rin de okul ile ilişiği kesilmesi amaçlanmıştır (MEB, 1991, akt. Deniz, 2001).
1953’te toplanan 5. Milli Eğitim Şûrası öğretmenlerin yetiştirilmesi ile alakalı ka-
rarlar görüşülürken ilkokul öğretmenlerini “Şehir Öğretmen Okulları” ve “Köy Enstitü-
leri” gibi birbirinden ayrı iki kaynaktan yetiştirilmemesi için Köy Enstitülerinin kapatıl-
ması, bu okulların yerine öğretmen okullarının açılması; öğretmen okullarının da kendi
içinde “köy kız”, “köy erkek”, “şehir kız”, “şehir erkek”, “müzik” ile “resim iş” gibi çeşitli
isimler alması amaçlanmıştır (MEB, 1991, akt. Deniz, 2001).
7. Milli Eğitim Şûrasında öğretmen yetiştirmenin önemi vurgulanarak ilk öğret-
men okullarının öğrenim süresi hakkında bir değişikliğe gidilmesi gerekliliği vurgu-
lanmış ve bu süre bir yıl değil iki yıl olarak belirtilmiştir. Ancak kısa sürede çok sayıda
öğretmen yetiştirme ihtiyacından dolayı bu öneri şartların daha uygun olacağı zama-
na kadar ertelenmiştir (MEB, 7. Milli Eğitim Şûrası, 1962). “Erkek Teknik Öğretmen
Okulu, orta dereceli erkek teknik öğretim okullarında atölye ve mesleki teorik dersler
Öğretmen Yetiştirme 41
okutacak, yeter derecede genel kültürü, pedagojik formasyonu olan, yüksek teknik bil-
gisi ve mesleki becerikliği bulunan öğretmenler yetiştiren dört yıllık yüksek dereceli
bir öğretmen okulu ve adının, Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu” olması (7. Milli
Eğitim Şûrası, 1962; MEB, 1991, akt. Deniz, 2001, s. 41) da yine bu şûrada kabul edilen
kararlardan olmuştur. Kadınların öğretmen olarak yetiştirilmesi konusunda da 7. milli
eğitim şûrasında karar alınmış ve bu karar şu şekilde olmuştur: “Kız Teknik Öğretmen
Okulu orta dereceli kız teknik öğretim okullarında mesleki dersleri ve dengi okullarda
branşları ile ilgili dersleri okutacak yeteri derecede genel kültüre, pedagojik formasyona
ve mesleki becerikliğe sahip öğretmenler yetiştiren dört yıllık yüksek dereceli bir okul
ve adının, Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu olması” kararı kabul edilmiştir (7. Milli
Eğitim Şûrası, 1962; MEB, 1991, akt. Deniz, 2001, s. 41). Bununla birlikte, Koordinasyon
Grubunca teklif ve Millî Eğitim Şûrasınca Köy Kadınları Gezici Kurslarına Öğretmen
Yetiştirilmesine yönelik teklif uygun görülmüş gerekli işlemlerin Kız Teknik Öğretim
Genel Müdürlüğünce yapılması kararlaştırılmıştır (MEB, 7. Milli Eğitim Şûrası, 1962).
9. Milli Eğitim Şûrasında öğretmen yetiştiren kurumların yeniden düzenlenme-
sine yönelik karar alınmış, bununla birlikte öğretmenlikte ülkenin çeşitli yerlerinde gö-
rev yapma esası getirilmiştir. Temel eğitim ile ortaöğretim kurumlarına yeni getirilen
seçmeli dersleri okutmak için de öğretmenlerin yetiştirileceği vurgulanmıştır. Bu şûrada
ayrıca uzman ve usta öğreticilerin öğretmenlik yapabilmelerine yönelik taslağın yürür-
lüğe konulacağı da ifade edilmiştir (MEB. 9. Milli Eğitim Şûrası, 1974).
10. Milli Eğitim Şûrasına, 1981 yılında dönemin milli eğitim bakanı Hasan Sağ-
lam başkanlık etmiştir. Bu toplantıda gündem maddelerinden bir tanesi öğretmen yetiş-
tirme olmuştur (MEB, Ankara 1995, s. 121., akt. Deniz, 2001). Şûrada alınan karara göre
mevcut öğretmenler hizmet içi eğitimden geçirilecektir (MEB, 10. Milli Eğitim Şûrası,
1981). Bununla beraber, temel eğitimdeki tüm öğretmenlerin yükseköğrenim görmeleri
amaçlanmış ve tüm öğretmenlerin hizmet içi eğitime katılmaları yönünde karar alın-
mıştır (MEB, 1991, akt. Deniz, 2001). Alınan kararlarda öğretmen yetiştirmede yeni
modele göre:
• “okulöncesi eğitim ile temel eğitim öğretmenlerinin yetiştirilmesi için lise
üzerine iki yıllık öğretmen yetiştirme kurumu (öğretmen okulu) öngörülmüş
olup bu okullara öğrenci alımında öğretmen liseleri ile bazı mesleki-teknik
okullara özel kontenjan tanınmalı”
• “Temel eğitim ikinci kademe öğretmenleri ile tüm ortaöğretim kurumlarının
öğretmenleri dört yıllık Yüksek Öğretmen Okullarında yetiştirilmeli”
• “Halen değişik üniversitelerce yürütülen Öğretmenlik Sertifikası Programla-
rının sürdürülmeli”
• “Öğretmen yetiştiren kurumlara öğretmen ve eğitim personeli yetiştirilmesi,
lisansüstü öğretim programları (master) yoluyla olması, zamanla doktoraya
doğru uzatılmalıdır”
42 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
1988). Bunun ile birlikte üç tür içerik kategorisi olan genel kültür, alan bilgisi ile öğret-
menlik meslek bilgisi dışında öğretmenlerin “Milli Kültür” unsurunun da hizmet içi ve
hizmet öncesi eğitimlerine eklenmesi kararı alınmıştır. Öğretmen yetiştiren yükseköğ-
retim kurumları konusunda da bir değişikliğe gidilerek bu kurumların “Millî Eğitim
Gençlik ve Spor Bakanlığı” bünyesine alınması kararı alınmıştır. Bu kararların dışında
şûrada:
• “Eğitim yüksekokullarının dört yıla çıkarılması ve sınıf öğretmenliği anabilim
dalına, öğretmen lisesi mezunlarının belli bir kontenjan ve puan avantajı sağ-
lanmış ÖSS puanı ile alınmaları”,
• “Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına öğretmen lisesi mezunları
dışında başka kaynaklardan öğrenci alınması hâlinde ÖSS veya ÖYS, Mesleğe
Yatkınlık Testi, Mülâkat şartının aranması”
• “Öğretmen yetiştiren bütün yükseköğretim kurumlarına bedeni ve zihni
özürlülerin alınmamaları”,
• ”Eğitim yüksekokulu öğrencilerinin (sınıf öğretmeni adayları) öğretmenlik
uygulamaların bir kısmını, mutlaka köy ilkokullarında yapmalarının sağlan-
ması”
• “Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına yeterli sayı ve nitelikte öğ-
retim elemanı yetiştirmek amacıyla bir projenin geliştirilmesi; bu proje çer-
çevesinde yurt içi yüksek lisans ve doktora programlarının düzenlenmesi;
yeterli sayıda doktora sonrası yurt dışı burs imkânlarının sağlanması; ayrıca,
Yükseköğretim Kurulunca yurt dışında yetiştirilmek üzere gönderilecek araş-
tırma görevlileri konusunda öğretmen yetiştiren kurumlara öncelik ve ağırlık
verilmesi”,
• “Aday öğretmenlerin yetiştirilmeleri için mesleğe girdiği günden başlamak
kaydıyla en az bir yıl süreyle adaylık eğitimine alınmaları ve başarılı olanların
öğretmen olarak görevlendirilmeleri esasının benimsenmesi ve uygulamaya
en kısa zamanda başlanılması”,
• “Bakanlık merkez teşkilatında Öğretmen Eğitimi Genel Müdürlüğü nün ku-
rulması” (MEB, 12. Milli Eğitim Şûrası, s. 9-10, 1988).
gibi öne çıkan kararlar olmuştur 13. Milli Eğitim Şûrasında öğretmen yetiştiren
kurumlarda okutulan programın içeriğinde yaygın eğitim ile ilgili derslerin de bulun-
ması gerekliliği ifade edilmiş, rehber öğretmenler ile ilgili de bu görev alanında lisans
düzeyinde yükseköğrenim görmeyenlerin atanmaması gerektiği vurgulanmıştır. Bu
şûrada ayrıca üniversitelerden yararlanılması ihtiyacı da dile getirilmiş, illerde ve ilçeler-
de usta öğreticilik kursları verebilecek nitelik ve sayı olarak yeterli personel yetiştirilmesi
gerekliliği ifade edilmiştir. (MEB, 13. Milli Eğitim Şûrası, 1990).
44 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe 14. Milli Eğitim Şûrasını kendi
başkanlığında 1993 yılında Ankara’da toplamıştır. Bu şûrada öğretmen yetiştirilmesi
konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK arasında devamı gerektiren bir işbirliğinin
olması gerekliliğine vurgu yapılarak “Öğretmen Yetiştirme Koordinasyon Kurulu”nun
oluşturulması için gereken düzenlemelerin yapılmasına karar verilmiştir. 14. şûra ka-
rarlarlarında, okul öncesi eğitimin önemi üzerinde durulmuş ve sınıf öğretmenliği ile
okul öncesi öğretmenliği programları arası bir etkileşim olası amaçlanmıştır. Bu etkile-
şimi sağlamak için ise her iki alanda da öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinin prog-
ramlarına karşılıklı olarak diğer program ile ilgili derslerin konulması kararı alınmıştır.
Yani okul öncesi eğitim programına sınıf öğretmenliği ile ilgili, sınıf öğretmenliği eğitim
programına da okul öncesi ile ilgili derslerin konulması kararlaştırılmıştır (MEB, 14.
Milli Eğitim Şûrası, 1993). 15. Milli Eğitim Şûrası, 1996 tarihinde ilköğretimde yön-
lendirme, ortaöğretimde yeniden yapılanma, yükseköğretime geçişte düzenlemeler,
toplumdaki eğitim ihtiyacının devamlı bir şekilde karşılanması ve eğitim sistemine yö-
nelik finansman gibi gündem maddeleri ile dönemin Milli Eğitim Bakanı Turhan Tayan
başkanlığında gerçekleştirilmiştir. Bu şûrada yine hizmet içi eğitimlere vurgu yapılmış
ayrıca 2. milli eğitim şûrasında belirtildiği gibi 15. milli eğitim şûrasına göre de her
öğretmen aynı zamanda bir Türkçe öğretmenidir bundan dolayı da Türkçenin doğru
kullanılmasına bu şûrada vurgu yapılmıştır. Şûrada ilköğretim ve yönlendirme alanın-
da öğretmen yetiştirme konusunda birtakım kararlar almıştır. Öğretmenlerin öğretmen
üniversitelerinde yetiştirilmesi, öğretmen yetiştiren fakültelerin gelişmiş çevrelerde
açılması, sınıf ve branş öğretmenlerinin aynı tip kurumlarda yetiştirilmesi, öğretmen-
lerin yetiştirilmesinde görevli öğretim elemanlarının hem uygulama hem de mesleki
anlamda donanımlı olması, bir meslek olarak öğretmenliğin ekonomik ve sosyal açıdan
iyileştirilmesi gibi kararlar bu şûrada alınan kararlar olmuştur. Bu kararların yanı sıra
üniversitelerin farklı branşlardaki yükseköğretimden mezun olmuş olanlar için düzen-
lenen pedagojik formasyon kurslarının kaldırılması gerekliliği de şûrada vurgulanan
konulardan olmuştur. 15. Milli eğitim şûrasında, aslında alanda yetişmemiş olan üniver-
site mezunlarının ilköğretim okullarına öğretmen olarak atanmasının doğru olmadığı
belirtilmekle birlikte öğretmen eksikliğinden dolayı eğitim fakültelerinin farklı bölüm-
lerini bitirmiş olan öğrencilerin istihdam edilebilmesini sağlamak için sınıf öğretmenli-
ğinden en az bir yıl “Öğretmenlik Meslek Eğitimi Programları” düzenlenmesi gerektiği
söylenmiştir. Vekil öğretmen kadrolarının kaldırılarak asil öğretmenlerin eğitim verme
gerekliliği de bu şûra kararları arasında olmuştur. Öğretmenlerin atanması işlemlerinde
seçme ve yetenek sınavının yapılarak ataması yapılan öğretmenlerin atandıkları illerde
üç yıl mecburi görev getirilmesi gerektiği belirtilen bir başka karar olmuştur (MEB, 15.
Milli Eğitim Şûrası, 1996). 15. Milli eğitim şûrasında orta öğretimde yeniden yapılanma
alanında öğretmen yetiştirme ile ilgili kararlar düşünüldüğünde özellikle öğretmenle-
rin yüksek lisans ve doktora programlarına yönlendirilmesi gerekliliği ifade edilmiştir.
Bununla birlikte hizmet içi eğitimi düzenlenip öğretmenlik mesleği ile ilgili araştırma-
ların yapılması ve geliştirmelerin desteklenmesi için Millî Eğitim Akademisinin hayata
Öğretmen Yetiştirme 45
mek amacı ile öğretmen yetiştiren mesleki ve teknik eğitim fakültelerinin Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından aynî ve nakdî imkânlar ile desteklenmesi gerekliliği belirtilmiştir.
Öğretmen ve yöneticilerin ihtiyaç duyulması durumunda sözleşmeli istihdam edilebile-
ceği de yine şûra kararlarındandır (MEB, 16. Milli Eğitim Şûrası, 1999).
17. Milli Eğitim Şûrası, öğretmenlerin hizmet içi eğitimler almaları konusunda
kararlar alınmıştır. Bu şûrada bütün ilkokullarda çalışan öğretmenlerin özel gereksinim-
li çocuklar ile özel eğitim öğretim stratejileri ile ilgili en az yüz seksen saat hizmet içi eği-
tim almaları gerektiği ifade edilmiştir. “Özel eğitimde kaynaştırma eğitimini yapabilecek
sınıf öğretmenlerinin yetiştirilmesi için hizmet öncesi eğitimde bu alanları dikkate ala-
cak program düzenlemeleri yapılmalıdır.” kararı ile sınıf öğretmenliği programlarının
kalitesi arttırılmaya çalışılmıştır. Böylece sınıf öğretmenliği programından mezun bir
öğretmenin aynı zamanda kaynaştırma eğitimde başarılı olması sağlanmak istenmiştir.
Kaliteli eğitimin sağlanması için alınan bir diğer karar ise rehber öğretmenlerinin ve özel
eğitim öğretmenliği yerine başka alanlardan atama yapılmamasının sağlanması yönün-
de olmuştur. Özel eğitim kurumları sınıf öğretmeni eksiği ise buralarda görev yapacak
olan öğretmenlerin tezsiz yüksek lisans programları aracılığı ile görev öncesi sürecinde
yetiştirilmeleri yoluyla kapatılması gerekliliği belirtilmiştir. Ve sınıf öğretmenlerine özel
eğitim formasyonu verilmesi gerekliliği belirtilmiştir. Şûrada üstün zekâlı çocuklar için
de bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlara göre bu çocukların eğitimini üniversitelerde bu
yönde açılan sertifika programlarından mezun öğretmenler vermelidir. Meslek dersleri
verecek öğretmenler açısından alınan kararlarda Mesleki ve teknik ortaöğretim kurum-
larında görev alacak ve mesleki dersler verecek olan öğretmenlerin belirli aralıklarda
sanayi deneyimi kazanmaları için çalışmaların yapılmasının gerekliliği belirtilmiştir.
Dil eğitimi ile ilgili alınan kararlarda ise Türkiye’ye yurtdışından gelecek öğrenciler için
“Yabancı Dil Olarak Türkçe Eğitimi” isminde bölümlerin üniversitelerde açılarak bu ko-
nuda donanımlı öğretmenlerin yetiştirilmesi gerekliliği şûrada alınan bir başka karar
olmuştur. 17. Eğitim Şûrasında eğitimin niteliğini arttırılmasına yönelik alınan kararlar
arasında eğitim fakültelerinin sayılarının ülkenin ihtiyacına göre sınırlandırılması ve
istihdama göre yeni eğitim fakültelerinin açılması kararı alınmış bunun sonucunda eği-
tim fakültelerine öğrenci alınırken kontenjanların ülkenin kısa ve uzun vadeli ihtiyaçları
göz önünde bulundurularak yapılması gerekliliği belirtilmiştir. Atanan öğretmenlerin
de atandıkları yerlerin sosyal kültürel özelliklerini tanımalarının sağlanması için oryan-
tasyon eğitiminin verilmesi kararı alınmıştır (MEB, 17. Milli Eğitim Şûrası, 2006).
18. Milli Eğitim Şûrasında ihtiyaç duyulan öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik
kararlar bulunmaktadır. Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğretmene duyu-
lan ihtiyacın karşılanması ile ilgili karar bu kararlar arasında yer almaktadır. Bu kararla,
yeni kurulan turizm fakültesi, sanat ve tasarım fakültesi ve teknoloji fakültesinde öğre-
nim gören öğrenciler ve çocuk gelişimi ve eğitimi bölümü öğrencileri YÖK tarafından
belirlenen kriterler doğrultusunda pedagojik formasyon almaları gerekliliği belirtil-
miştir. Bununla beraber çocuk gelişimi ve eğitimi için gerekli olan öğretmen ihtiyacını
karşılamak için sağlık bilimleri fakültelerinde bünyesinde bir bölüm açılması gerektiği
Öğretmen Yetiştirme 47
Sonuç ve Öneriler
Türkiye’de tarihi süreçte öğretmen yetiştirme süreçleri düşünüldüğünde Milli
Eğitim Şûraları konunun anlaşılmasında önemli kaynaklar olduğu düşünülebilir. Yapı-
lan şûralara bakıldığında öğretmen yetiştirme alanında pek çok önemli karar alındığı
görülmektedir. Yapılan ilk çalışmalardan 2. Milli Eğitim Şûra kararlarından ortaokul
ve lise tarih öğretmenliklerine sadece tarih alanında öğretmen yetiştiren kurumların
mezunlarının atanması kararı bu öğretmenlerin kendi alanlarında daha iyi eğitmenler
olacaklarını sağlayacağından önemli bir karar olduğu düşünülebilir. 2. ve 3. Milli Eğitim
Şûralarında öğretmen yetiştiren okullar ve öğretmenlere eğitim verecek kurumlar belir-
lenirken 4. Şûrada ilk kez öğretmenleri öğretmen nitelikleri bakımından yeterli olması
açısından değerlendiren bir karar verilmiştir. Daha önceki Şûralardan farklı olarak 7.
Milli Eğitim Şûrasında ilk öğretmen okullarının öğrenim süresine vurgu yapılmış an-
cak öğretmen ihtiyacının fazla olmasından dolayı bu sürenin arttırılması kararı ertelen-
miştir. Günümüzde de hala uygulanmasına devam edilen öğretmenlikte yurdun çeşitli
bölgelerinde görev yapma esası 9. şûrada kararlaştırılmıştır. Bu karar ihtiyaç duyulan
bölgelerde öğretmen gönderilmesini sağlama açısından önemli bir karar olduğu düşü-
nülebilir. Öğretmenlere kendi uzmanlık alanları yanında yan alanlarda eğitim verilme-
sinde Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu yana öğretmen ihtiyacının karşılanması güçlü-
ğünden kaynaklandığı düşünülebilir. 12. Milli Eğitim Şûrasında Eğitim teknolojilerinin
zorunlu olarak öğretmen yetiştiren kurumlarda okutulması öğretmenlerin teknolojiyi
sınıflarında kullanmalarını sağlama açısından önemli bir karar olmuştur.
Sonuç olarak, Türkiye’de eğitime yönelik sorunlar olduğu ve bu sorunların da ger-
çekleştirilen şûralar ile çözüm önerilerinin sunulduğu kararların alındığı görülmektedir.
Bundan dolayı da gelecekte eğitime yönelik kararların alınmasında bu şûraların incelen-
mesi yarar sağlayacaktır. Böylece daha önce şûralarda alınmış ve öğretmen yetiştirmede
niteliği arttıran kararlar ile birlikte daha iyi sonuçlar alınabileceği düşünülebilir ve öğ-
48 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
retmen yetiştirme konusunda geçmişten ders alınabilir. Bununla beraber öğretmen ye-
tiştiren kurumlar arasında eşgüdüm sağlanması önemlidir. Üniversiteler ve Milli Eğitim
Bakanlığı öğretmen yetiştirme konusunda alınacak yeni kararların konusunda birlikte
çalışmalıdır. Özellikle çalıştaylarda ve akademik platformlarda öğretmen yetiştirme ve
öğretmen niteliğinin arttırılması konularının tartışılması yarar sağlayabilir. Öğretmen
yetiştirme hizmet içi faaliyetlerinin yanı sıra Üniversitelerde öğrenim gören öğretmen
adaylarının hizmet öncesi eğitimler aracılığı ile de kendilerini yetiştirmeleri sağlanabilir.
Çünkü nitelikli öğretmenlerin yetişmesi konusunda bilinçli öğretmen adaylarının var-
lığı oldukça önemlidir.
Kaynakça
Akdemir, A. S., (2013). Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Programlarının Tarihçesi ve Sorunları, Tur-
kishStudies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Tur-
kic Volume 8/12 Fall 2013, P. 15-28, Ankara.
Atanur Baksan, G., Aydın, A., (2006). Türkiye’deki Öğretmen Yetiştirme Sistemine Karşılaştırmalı Bir
Bakış, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 15, Sayı 1, 2006, s.35-42.
Bilir, A., (2011). Türkiye’de Öğretmen Yetiştirmenin Tarihsel Evrimi ve İstihdam Politikaları, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, yıl: 2011, cilt: 44, sayı: 2, 223-246.
Deniz, M. (2001). Millî Eğitim Şûralarının Tarihçesi ve Eğitim Politikalarına Etkileri, Süleyman Demi-
rel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Ergün, M., (Tarihsiz). Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Çalışmalarının Gelişmesi, [Çevrim-içi: http://
www.egitim.aku.edu.tr/oytarihce.pdf, Erişim Tarihi, 28 Ekim 2015.
Mutsan, T., (2002). Dünyada ve Türkiye’de Öğretmen Yetiştirmede Yeni Yaklaşımlar, Kuram ve Uy-
gulama Eğitim Yönetimi.
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1962). 7. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12, Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1974). 9. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12 , Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1981). 10. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12 , Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1982). 11. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12 , Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1988). 12. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12 , Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1990). 13. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12, Erişim Tarihi 9 Kasım 2015.
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1993). 14. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12 , Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1996). 15. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12 Erişim Tarihi 9 Kasım 2015.
Öğretmen Yetiştirme 49
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (1999). 16. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: http://ttkb.meb.gov.tr/
www/suralar/dosya/12, Erişim Tarihi 9 Kasım 2015
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (2006). 17. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: https://ttkb.meb.gov.
tr/meb_iys_dosyalar/2017_09/29165619_17_sura.pdf, Erişim Tarihi 11 Nisan 2019.
MEB, Milli Eğitim Bakanlığı, (2010). 18. Milli Eğitim Şûrası, [Çevrim-içi: https://ttkb.meb.gov.tr/
meb_iys_dosyalar/2017_09/29170222_18_sura.pdf, Erişim Tarihi 11 Nisan 2019.
Şendağ S. ve Gedik, N., (2015). Yükseköğretim Dönüşümünün Eşiğinde Türkiye’de Öğretmen Yetiş-
tirme Sorunları: Bir Model Önerisi, Eğitim Teknolojisi Kuram Ve Uygulama Cilt:5 Sayı:1.
http://www.egitimajansi.com/
1921’den 2014’e Milli Eğitim Şûra Kararları, [Çevrim-içi:
haber/1921den-2014e-milli-egitim-sura-kararlari-haberi-35356h.html, Erişim ta-
rihi 9 Kasım 2015.
Üstüner, M., (2004). Geçmişten Günümüze Türk Eğitim Sisteminde Öğretmen Yetiştirme ve Günü-
müz Sorunları, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 7, Dönem: Bahar.
50 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
DENETİM YAKLAŞIMLARININ
ADAY ÖĞRETMENLERİN GELİŞİMİ
ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Öğretmen Suat DENİZ- Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü*
Giriş
2023 Eğitim Vizyonu’nun İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi konu
başlığında da belirtildiği gibi, her örgüt belli amaçları gerçekleştirmek için vardır. Örgü-
tün amaçlarını gerçekleştirme durumu onun varoluş sürecini tayin etmektedir. Ortaya
konan ürün ve ya üretilen hizmetin kalitesi ve kalıcılığı örgütü ayakta tutar. Okullarda
birer eğitim örgütleridir. Okulların önceden belirlenen amaçları ne derece yerine ge-
tirebildiği hep sorgulana gelmiştir. Açık sistemler olan okullar bu yönleriyle hep göz
önünde olmuşlardır. Bu nedenle yapılan eğitim öğretim bir çok paydaş tarafından ta-
kip edilmekte, sorgulanmakta ve değerlendirilmektedir. Bu nedenle okul sisteminin de
kendisini denetlemesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Eğitimde denetimi gerekli kılan
çeşitli unsurlar vardır. Bunlardan birincisi yönetim literatüründe ‘entropy’ olarak bili-
nen örgütün güç kaybetmesini önlemektir (Aydın.2016,1). Denetimsiz kalan sistemler
düzensizliğe ve durağanlığa uğrarlar.
Eğitimde denetimi gerekli kılan bir diğer unsur sürekli geliştirme odaklı bir iş-
levinin olmasıdır (Aydın.2016,1). Eğitim öğretimin amaçlarının gerçekleştirilmesi,
kalitenin arttırılmasına bağlı olarak sürekli geliştirme ile mümkündür. Sürekli geliş-
tirme etkin bir eğitim ile sağlanabilir. Etkin bir eğitimin amacı iyi insan yetiştirmekle
beraber, soran, sorgulayan, analiz ve sentez yapabilen, yeteneklerinin farkına varmayı
sağlayıp onları geliştiren, böylece kendisini gerçekleştiren bireyler olmalarını sağlar.
Bunları sağlamak ise etkili öğretmenlerle mümkündür. Öğretmenler, sınıf yönetimini
bilen, kendisini iyi yetiştirmiş, öğretim programlarını incelemiş ve özümsemiş, iletişim
becerisi üst düzeyde olan kişiler olmalıdır. Bu şekilde olan etkili öğretmenler eğitimin
amaçlarını gerçekleştirmesini sağlayıp, kaliteli öğretim faaliyeti yürütürler. Öğretmen ve
eğitim öğretim kalitesinin ortaya konması ve geliştirilmesi sürecinde denetim devreye
girmektedir.
Denetim
Denetimin tarihsel gelişimine bakıldığında farklı işlevlerinin olduğu görülmekte-
dir. İlk zamanlar yönetsel bir bakış ile ele alınmıştır. Sonra program geliştirme etkinliği
olarak görülmüş, daha sonra öğretim programı ve öğretimin geliştirilmesi biçiminde
tanımlanmıştır. Karmaşıklaşan ve büyüyen örgütlerde denetim insan ilişkileri süreci
olarak belirtilmiştir (Aydın.2016,4-5). Taymaz denetimi istenilen ve gereksinim duyulan
yer ve zamanda sağlanan, eğitimin her düzeyinde uygulanabilen bir mesleki rehberlik
* denizs65@hotmail.com
Öğretmen Yetiştirme 51
Yöntem
Nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmış-
tır. Katılımcılarla yüz yüze yapılan görüşmeler ile sekiz soru sorulmuş, aday öğretmen-
lerin yanıtları incelenmiştir. Çalışma grubunun belirlenmesinde amaçsal örnekleme
yöntemlerinden maksimum çeşitlilik örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu araştırmada
52 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Bulgular
1. Denetimin gerekliliğine ilişkin görüşleriniz nelerdir? Lütfen paylaşınız.
Denetimin gerekliliğine ilişkin beş sınıf öğretmeni denetimin gerekli olduğu konu-
sunda ortak görüş belirtmişlerdir. Bir öğretmen denetimi, denetim eğitimi almış, insan
psikolojisinden anlayan kişilerce yapılması gerektiğini, üç öğretmen yeni atanan öğret-
menlerin sınıf yönetimi konusunda eksiklikleri olduğu, denetim ile bu sorunun ortadan
kaldırılabileceğini, bir öğretmen ise yerinde ve zamanında yapılmasının eğitim kalitesi-
ni artıracağını belirtmişlerdir.
Genel olarak beş sınıf öğretmeni de denetimin gerekli olduğunu ve öğretmenlerin
bu şekilde eksikliklerinin giderilebileceğini belirtmişlerdir.
Beş Türkçe Öğretmeni denetimin olması gerektiğini belirtmişlerdir. Birinci öğ-
retmen düzen için denetimi gerekli görürken, bir öğretmen denetimin olmadığı yerde
karmaşa çıktığını, öğretmenlerin sorumluluklarını yerine getirmediğini, bir öğretmen
okul müdürü ve öğretmenin farklı branşlarda olmasının, öğretmenin gelişimi üzerinde
etkisi olmayacağını, diğer öğretmenler denetimin gerekliliği yanında fazla sınırlayıcı ve
zorlayıcı olmaması gerektiğini belirtmişlerdir.
Matematik öğretmenlerinden dört öğretmen denetimin gerekli olduğunu belirtir-
ken, bir öğretmen Allah’ın her şeyi gördüğünü, be nedenle gerek olmadığını belirtmiştir.
Birinci öğretmen denetimin sık sık yapılması gerektiğini, ikinci öğretmen öğrencilerin
durumuna göre denetimin yapılması gerektiğini, üçüncü öğretmen hayatın her alanında
denetimin olması gerektiğini, dördüncü öğretmen denetimin olması gerektiğini ancak,
öğretmenlerin kendilerini baskı altında hissetmemeleri gerektiğini belirtmiştir. Mate-
matik öğretmenlerinin denetimin okullarda olması gerektiği bulgusuna ulaşılmıştır.
İngilizce öğretmenlerinden beş öğretmen de denetimin gerekli olduğunu, birinci
öğretmen denetimin eğitim kalitesini arttırdığını, ikinci öğretmen düzen için yapılması
gerektiğini, üçüncü öğretmen göreve yeni başlayan öğretmenlerin eksikliklerini görme-
lerini sağladığını, dördüncü öğretmen denetimin alanında uzman kişiler tarafından ya-
pılması gerektiğini, beşinci öğretmen uzman ve deneyimli kişiler tarafından yapılması
durumunda, denetimin düzeni sağladığı ve performansı arttırdığını belirtmişlerdir.
İngilizce öğretmenleri denetimin gerekli olduğunu ortaya koydukları, ayrıca düze-
ni sağladığını, eksikliklerini görmelerine yardımcı olduğunu ve performanslarını arttır-
dığı görülmüştür.
Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinden dört kişi denetimin gerekli olduğunu, bunlardan
birinci öğretmen, objektif denetim yapılırsa öğretmenin gelişimine katkı sunacağını,
Öğretmen Yetiştirme 53
ikinci kişi denetimin olmamasının başı boşluğa neden olacağını, işlerin ve görevlerin
zamanında yapılmasını ve ya yapılmamasını sağlayacağını, denetim ile bir beklenti ol-
duğunun görülebileceği, bu beklentiyi karşılamak için öğretmenlerin daha sıkı çalışa-
cağını belirtmiştir. Üçüncü öğretmen denetim gereklidir ancak, öğretmenleri de çok
sıkmamak gerekir, bazen öğretmene öğrenciymiş gibi davranılıyor bu da hoş değil, şek-
linde görüş belirtmiştir. Dördüncü öğretmen okul müdürlerinin denetim görevlerinin
devam etmesi gerektiğini belirtmiştir. Beşinci öğretmen çok sıkı ve öğretmeni kasan
bir denetim olduğunu düşündüğünü belirterek denetimin gerekliliğine ilişkin olumsuz
görüş belirtmiştir.
Fen Bilimleri Öğretmenlerinin tamamı denetimin gerekli olduğunu, bunlardan
birinci öğretmen, denetimin kurumu daha kaliteli hale getireceğini, düzenin kalıcı ola-
rak sağlanacağını ve işleyişin denetim ile sorunsuz devam edeceğini belirtmiştir. İkinci
öğretmen okullarda disiplinin sağlanması için denetimin gerekli olduğunu belirtmiştir.
Üçüncü öğretmen gerekli olduğunu düşündüğünü, dördüncü öğretmen gerekli olmalı
ancak, her şeyin olması gerektiği kadar olması gerektiğini, fazla denetimin insanın ça-
lışma ortamını olumsuz etkileyeceğini belirtmiştir. Beşinci öğretmen daha iyi hizmet
sunabilmek, öğrenme ortamlarını daha iyi hale getirebilmek için denetim gereklidir,
şeklinde görüş beyan etmiştir.
28 öğretmen denetimin gerekli olduğunu, kendilerini görmelerini sağladığını, ek-
sikliklerini giderdiğini ve performanslarını arttırdığını ortaya koyarken iki öğretmen
gerekli olmadığına ilişkin olumsuz görüş belirtmiştir.
2. Okullarda denetim nasıl yapılmaktadır?
Sınıf öğretmenlerinden bir kişi her dönem iki kere olmak üzere okul müdürü ve
müdür yardımcısı tarafından ders defterine ve ders işlenişine bakılarak yapıldığını, ikin-
ci kişi hiç yapılmadığını, üçüncü kişi okul müdürü sınıf denetimlerini yapar, müfettiş-
lerde belli aralıklarla denetim yapar, dördüncü öğretmen ders saatlerinde öğretmen-
lere önceden haber verilerek idare tarafından derse girilerek denetim yapıldığını, bir
öğretmen de idarenin ansızın derse girmekte ve bir öğrenci gibi oturup dersi dinleyerek
denetim yapılmaktadır, demiştir.
Sınıf öğretmenlerinden dördü denetimin okul müdürü ve müdür yardımcıları ta-
rafından dersin izlenmesi şeklinde denetimlerin yapıldığını belirtirken, bir öğretmen
denetimlerin yapılmadığını belirtmiştir.
Türkçe öğretmenlerinden dört kişi denetimin okul müdürü tarafından derse giri-
lerek ders izlenmesi şeklinde yapıldığını, bunlardan bir kişi danışman öğretmen tarafın-
dan da yapıldığını belirtmiş, ikisi ayrıca bakanlık müfettişleri tarafından da yapıldığını
beyan etmişlerdir. Bu öğretmenlerden bir kişi okul müdürünün aday öğretmenlerin
dersini dinlediğini, ayrıca dosya, evrak gibi prosedür gerektiren çıktılar istediğini belirt-
miştir. Bir öğretmen denetimin okul ve öğrencileri faydasına olacak şekilde kurallarının
54 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
ders denetiminin kendisine bir etkisi olmadığını, denetim olsun ya da olmasın dersini
en iyi şekilde vermeye çalıştığını, bir başka öğretmen okulda yapılan denetimin kendisi-
ne bir katkısı olmadığı şeklinde görüş belirtmişlerdir.
İngilizce öğretmenlerinden üçü ders denetiminin kendilerini geliştirdiğini, iki öğ-
retmenin ise denetimin kendilerine bir katkısı olmadığı şeklinde görüş belirtmiş olma-
larına rağmen öğretmenlerin %60 çoğunluğunun görüşünün ders denetiminin gelişim-
leri üzerinde katkısı olduğunu ortaya koymaktadır.
Fen Bilimleri öğretmenlerinden üç kişi ders denetimlerinin dersleri daha düzenli
işlemeye yardım ettiğini, güncel olmalarını sağladığını, dersin sonunda verilen dönütle-
rin kendilerini geliştirdiğini belirtirken, iki öğretmen ders denetiminin bir etkisi olma-
dığını, dersin öğretmene özel olması gerektiğini belirtmişlerdir.
Öğretmenlerin çoğunluğu ders denetimlerinin kendi gelişimlerine katkı sağladığı-
nı, iki öğretmenin ise katkısı olmadığı yönünde görüş sahibi oldukları ortaya çıkmıştır.
Sosyal bilgiler öğretmenlerinin tamamı ders denetimlerinin kendilerine katkı yap-
tığını, hazırlıklı olarak derse girdiklerini, daha özenli davrandıklarını, bir öğretmen
ayrıca denetimin öğretmenleri çok sıkmaması ve olumsuz etkilememesi gerektiğini be-
lirtmiştir.
Ders denetiminin tüm öğretmenlere katkısı olduğu bulgusu ortaya çıkmaktadır.
6. Okul müdürünüzü denetim yeterliliği bakımından değerlendirir misiniz?
Sınıf öğretmenlerinden dört öğretmen okul müdürlerinin denetim yeterliliği ba-
kımından gayet iyi olduklarını gerekli ve yerinde denetim yaptıklarını belirtirken, bir
öğretmen yetersiz şeklinde görüş belirtmiştir.
Sınıf öğretmenlerine göre okul müdürlerinin denetim yeterliliği bakımından yeter-
lilikleri olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
Türkçe öğretmenlerinden üç kişi okul müdürlerinin denetim yeterliliği bakımın-
dan oldukça iyi olduklarını, öğretmeni strese sokmadan ve kasmadan denetim yap-
tıklarını, okulda huzurlu ve güvenli bir ortam oluşturduklarını, denetimi yerinde ve
zamanında yaptıklarını belirtirken, iki öğretmen yeterli olduklarını düşünmedikleri
görüşünü beyan etmişlerdir.
Türkçe öğretmenlerinin 3/5’nin okul müdürlerinin denetim yeterliliği bakımından
oldukça iyi olduklarını düşündükleri ortaya çıkmıştır.
Matematik öğretmenlerinden dört kişi okul müdürlerinin denetim yeterliliği ba-
kımından iyi olduklarını, bunlardan biri okul müdürlerinin gayet samimi ve mesleki
donanımlara sahip olduğunu düşündüğünü, bir öğretmen ayrıca okul müdürlerinin hep
olumsuzluklardan bahsettiğini, bunun da kendi moralini bozduğunu, bunlardan bir öğ-
retmen de kendisine dönütte bulunulmadığını, eksi ve artı yönlerini bildirmesinin daha
uygun olacağı görüşünü belirtirken, bir öğretmen ise okul müdürünün kendi branşında
olmadığından denetimin sağlıklı olmadığını beyan etmiştir.
Öğretmen Yetiştirme 59
onlar için olduğu görüşünü belirtmiştir. Bir başka öğretmen ders denetimlerinin aynı
branştan olan öğretmen tarafından yapılmasını istemiş, nedenini ise okul müdürünün
ders işlenişi konusunda bilgisi olabileceğini ancak, aynı branşta değilse dersteki anlatı-
lanlar hakkında bilgi sahibi olamayacağını ifade etmiştir. Diğer öğretmen okul müdürü
ile birlikte branşında uzman bir öğretmenin de denetim yapmasını istediğini belirtmiş-
tir.
Fen bilimleri öğretmenlerinin %80’i okullarda denetimin okul müdürü, müdür
yardımcıları ve tecrübeli branş öğretmenleri tarafından yapılmasını istedikleri bulgu-
suna ulaşılmaktadır. Genel olarak okul müdürü ile birlikte denetim yapabilecek branş
öğretmeninin tecrübeli ve aynı branşta olması gerektiği görüşü ortaya çıkmaktadır.
Sosyal bilgiler öğretmenlerinden bir kişi denetimin okullarda okul müdürleri ta-
rafından yapılmasını isterken bir kişi okul müdürü ve müdür yardımcıları, bir kişi yö-
neticiler ve danışman öğretmenler, bir kişi aynı branştan öğretmenler, bir kişi de okul
müdürü ve müdür yardımcıları tarafından yapılmasını istediğini ancak, öğretmenlerin
de görüşüne başvurulması gerektiğini, öğretmenlerin kasılmasına ve değersizleştirilme-
sine yol açılmaması gerektiğini belirtmişlerdir.
Sosyal bilgiler öğretmenlerinin %80’i okullarda denetimin okul müdür, müdür
yardımcıları tarafından yapılmasını istedikleri bulgusu ortaya çıkarken, %20’lik bir oran
sadece aynı branştan olan öğretmen tarafından denetimin yapılmasını istediği bulgusu-
na ulaşılmıştır. Öğretmenlerin okul yöneticileri, aynı branş öğretmeni ve ya danışman
öğretmen tarafından denetim yapılmasını istedikleri ortaya çıkmaktadır.
Genel olarak öğretmenlerin %80’ininin okullarda denetimin okul müdürü, müdür
yardımcıları ve aynı branştaki tecrübeli, iletişim becerisine sahip, alanında yetkin öğret-
menlerce yapılmasını istedikleri sonucuna ulaşılmıştır.
8. Okul Müdürleri denetimlerinde hangi denetim yaklaşımını benimsemelidir?
Sınıf öğretmenlerinden bir kişi okul müdürlerinin denetim yaklaşımının gelişim-
sel olması gerektiğini belirtmiş, bir öğretmen, öğretmeni rahatlatmalı ve değer vermeli
görüşünü belirtmiş, bir başka öğretmen ben dilini kullanmalı ve empati yapmalarını
gerektiğini belirtmiş, hümanistik, insancıl yaklaşımı benimsemeleri gerektiği görüşünü
belirtmişlerdir. Bir öğretmen ise görüş belirtmemiştir.
Sınıf öğretmenleri genel olarak öğretmenin gelişimini sağlayacak rehberlik yakla-
şımının benimsenmesi gerektiği bulgusuna ulaşılmaktadır.
Türkçe öğretmenlerinden bir kişi okul müdürlerinin bütüncül denetim yaklaşı-
mını benimsemesi gerektiğini hem klasik denetim yöntemlerini, hem de modern yön-
temleri beraber kullanması görüşünü ortaya koyarken, iki öğretmen yapılandırmacı
bir şekilde yaklaşmalı şeklinde görüş beyan etmiştir. Bir diğer öğretmen dersi izleme,
öğretmenle sözlü iletişimde bulunma gibi görüş belirtmiştir. Diğer öğretmen ılımlı bir
yaklaşım benimsenmeli, rahat ve olumlu bir iletişim ortamında öğretmenlerinin daha
verimli olacağını, bu şekilde öğrencilere daha çok yardımcı olunacağını, aksi durumda
62 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
psikolojik olarak kendisini rahat hissetmeyen bir bireyden başarılı olmasının beklene-
meyeceği şeklinde görüş ortaya koymuştur.
Türkçe öğretmenleri okul müdürlerinin denetim yaklaşımlarının yapılandırma-
cı, rahatlatıcı, güven verici, doğru ve etkili iletişime dayalı olmasını istedikleri görüşü
ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlerin genel olarak bu konularda içsel bir serzenişlerinin
olduğu düşünülebilir.
Matematik öğretmenlerinden bir kişi denetimde çağdaş denetim yaklaşımının kul-
lanılması gerektiğini, bir diğer öğretmen yapıcı olması gerektiğini, bir başka öğretmen
işbirliği ve dayanışma çerçevesinde bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini, bir baş-
ka öğretmen öyle bir denetim anlayışı benimsenmeli ki sadece mevcut sorunları değil
potansiyel sorunlar karşısında da önlem olması gerektiğini, bir diğer öğretmen ise de-
netleyicinin karşısındaki öğretmeni yeni atanan bir öğretmen olduğunu unutmaması
gerektiğini, ona göre bir yaklaşım sergilemesini, destekleyici bir tutum alarak, sorunları
tehditkar bir tavırla değil, destekleyici bir şekilde olması gerektiği görüşünü ortaya koy-
muştur.
Matematik öğretmenleri okul müdürlerinin denetim yaklaşımlarını çağdaş, işbirli-
ğine dayalı yapıcı olması, öngörülü, yeni atanan öğretmen olduğu gerçeğini göz önün-
de tutan, destekleyici bir yaklaşım bekledikleri bulgusuna ulaşılmaktadır. Öğretmenler
kendilerini geliştirecek, destekleyecek ve motivasyonlarını arttıracak denetim yaklaşım-
larının benimsenmesini istedikleri ortaya çıkmaktadır.
İngilizce öğretmenlerinden iki kişi okul müdürlerinin denetim yaklaşımı olarak
çağdaş, bütüncül, uygun üslup ve yapıcı dönütlerin olduğu bir yaklaşım benimsenme-
sini isterken, bir başka öğretmen yansıtıcı ve geri bildirim veren bir yaklaşımı benimse-
melerini istemiş, iki öğretmen de görüş belirtmemiştir.
İngilizce öğretmenleri okul müdürlerinin denetimlerde yapıcı, destekleyici, olum-
lu dönütler veren, çağdaş denetim yaklaşımlarını benimsemelerini gerektiğini düşün-
dükleri ortaya çıkmaktadır.
Fen bilimleri öğretmenlerinden bir kişi okul müdürlerinin denetim yaklaşımla-
rının uzmanlar tarafından hazırlanmış kriterlere göre olmasının daha faydalı olacağı
görüşünü belirtirken, bir diğer öğretmen ılımlı ve sıcak bir davranış benimsenmeli ve
objektif olunmalı görüşünü belirtmiştir. Bir başka öğretmen geliştirici yaklaşım benim-
senmeli, hatalarını yüzüne vuran değil, hatalarından nasıl kurtulup başarıya ulaşacağını
sağlayacak yaklaşım benimsenmeli demiştir. Bir diğer öğretmen eleştirel bir yaklaşım
benimsenmeli derken, diğer öğretmen efendi olunmalı şeklinde görüş belirtmiştir.
Fen bilimleri öğretmenlerinin okul müdürlerinin denetim yaklaşımlarından uz-
manlar tarafından hazırlanmış çağdaş kriterlere uygun olanının benimsenmesi, ılımlı ve
sıcak davranış gösterilmesi, objektif olunması ve geliştirici yaklaşımın benimsenmesini
istedikleri bulgusuna ulaşılmıştır.
Öğretmen Yetiştirme 63
Sonuç
Öğretmenlerin görüşlerinden okullarda denetimin gerekli olduğu ortaya çıkmıştır.
Denetimin kendilerini görmelerini sağladığı, eksikliklerini giderdiği ve performansları-
nı arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
Okullarda denetimlerin okul müdürleri tarafından ders izlenmesi şeklinde yapıldı-
ğı, öğrenci başarı durumlarına bakılarak öğretmenlerin başarı durumlarının ölçüldüğü
görülmüştür. Denetimin rehberlik boyutunun göz ardı edildiği, denetlenen öğretmenle-
re yeterli geri bildirimlerde bulunulmadığı ortaya çıkmıştır.
Denetimin amacı, öğretmeni geliştirmek, eğitim öğretimin kalitesini arttırmak, iş-
leyişteki aksaklıkları önlemek olarak görüldüğü ortaya çıkmıştır. Denetimden sorumlu
kişilerin denetim yeterliliğine sahip olmaları gerektiği, geri bildirimlerde bulunulması,
öğretmenlerin geliştirmeye açık alanlarının ortaya konarak, o alanlarda öğretmenlerin
geliştirilmesi amacıyla denetimlerin yapılması gerekir.
Okullarda yapılan denetimin göreve yeni başlayan öğretmenlerin mesleki gelişimi-
ne olumlu etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerin tecrübeli bir kişi tarafından
denetlenmesinin gerek sınıf yönetimi, gerek uygulanacak yöntem ve stratejiler, gerekse
değerlendirme alanlarında verilecek doğru geri bildirimler ile mesleki gelişimi üzerinde
olumlu etkiler sağlayacaktır.
Denetimin öğretmenleri geliştirdiği, eksikliklerini görüp onları gidermeyi sağla-
dığı, bu şekilde mesleki gelişimlerine katkısı olduğu, dolayısıyla mesleki gelişime katkısı
açısından denetimin önemli işlevi olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle açık aramaya, öğ-
retmeni sindirmeye, korkutmaya çalışan bir anlayıştan çok, mesleki gelişimlerine katkı-
da bulunacak geliştirmeye dönük rehberlik anlayışıyla yapılan denetimin öğretmenlere
oldukça katkısı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Öğretmenlerin okul müdürlerinin denetim yeterliliğinin olduğu görüşünde olduk-
ları bulgusuna ulaşılmıştır. Okul müdürlerinin güven verici, samimi ve iletişim beceri-
leri açısından yeterli oldukları objektif davrandıkları ortaya çıkmaktadır. Ancak, okul
müdürlerinin sadece olumsuzluklardan bahsetmemesi gerektiği, olumlu yanları da be-
lirtmesi ve motivasyonu arttırıcı dönütler sağlamasının da gerektiği, bu şekilde daha
etkili ve yararlı olacağı bulgusuna varılmıştır.
64 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Öneriler
2023 Eğitim Vizyonu’nun İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi başlığın-
daki hedefler doğrultusunda, okul müdürlerinin denetim yeterliliklerinin artırılması
gerekir. Bu amaçla özellikle aday öğretmenlerin denetiminde daha etkili ve geliştirici
olmalarını sağlayacak hizmet içi eğitimlere alınarak, çağdaş denetim yaklaşımlarını uy-
gulamalarının sağlanması uygun olacaktır.
Göreve yeni başlayan öğretmenlerin denetiminde denetçinin çağdaş denetim yak-
laşımlarından öğretimsel, kliniksel ve farklılaştırılmış denetim modellerini uygulaması,
öğretmenin kendisini rahat ve güvende hissetmesini sağlayacak, geliştirmeye açık alan-
larını işbirliğine dayalı olarak ortaya koyacak, yapıcı ve geliştirici geri bildirimler ile
mesleki gelişimine daha çok katkı sunacaktır.
Kaynakça
Köybaşı, F., Uğurlu, T. Y. ve Demir, D. (2017). Çağdaş Eğitim Denetimi Modeli Olarak Okullarda
Farklılaştırılmış Denetim Uygulamalarına İlişkin Bir Araştırma. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi
İlgan A. (2008). İlköğretim müfettişleri ve öğretmenlerinin farklılaştırılmış denetim modelini benim-
seme ve uygulanabilir bulma düzeyleri. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 55, 389-422.
Öğretmen Yetiştirme 65
İnsanın tam olarak ne olduğu bilinmeden, doğal olarak, onun nasıl eğitileceği de
bilinemeyecektir. O halde, insan olmanın anlamını yeniden düşünerek eğitime ilişkin
bakış açıları geliştirmek kaçınılmazdır. Böylece, bu çalışmada (konuşmamda) şu soru-
lara nitelikli cevaplar aranmaktadır: Eğitimin amacı ne olmalıdır? İnsanın doğası/ma-
hiyeti nedir? İnsan zorunlu-özsel doğasını temel alarak eğitimin hedeflerini belirlemek
gerekli değil midir? İnsan özsel doğasını dikkate almaksızın geliştirilen eğitim modelleri
ne tür sorunlara neden olmaktadır? Bu sorular söz konusu çalışmanın temelini oluştur-
maktadır.
Evvela, ‘insan doğası nedir?’ sorusuna verilen cevapların niteliğine bağlı olarak
farklı yaklaşımların ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Buna göre insanın ‘ne’ ol-
duğuna (veya onun doğasının neliğine) ilişkin bir tartışma farklı felsefi yönelimler ta-
rafından farklı şekilde ele alınmıştır. “İnsanın varlıksal/ontolojik yapısıyla ilgili bir irde-
leme yapıldığında birbirinden farklı çözümlemenin ortaya çıktığı gözlemlenmektedir.
Örneğin, (i) İnsan sadece bir bedendir; yani fiziksel bir bileşendir. (ii) İnsan bir bedene
sahip olmakla birlikte özsel olarak ruhsal bir varlıktır. (iii) İnsan, ruh ve beden olmak
üzere iki doğası olan bir varlıktır.”(Aktürk, 2014: 16. bkz. Olson, 2007: 3-6, Foster,1996:
238). Pekâlâ, insanın doğasına ilişkin bu çözümlemelerden hangisi bir diğerinden daha
tutarlıdır? Nitelikli bir eğitim stratejisi geliştirmek için bu tahlillerden hangisi temel
alınmalıdır?
İnsan doğasına ilişkin yapılan tartışmalarda varoluşçu felsefenin önemli bir yeri
vardır. ‘İnsanın özsel bir doğası var mıdır?’ sorusunu ‘varoluş özden önce gelir’ şeklinde
yanıtlayan varoluşçu felsefecilerin bir kısmı ‘önceden şekillendirilmiş bir insan doğası
anlayışını reddederler. Bu düşünce biçimi insanın yeryüzüne ‘bir doğa’ ile gönderildiği
fikrini kabul etmezler. Bu bakımdan varlık özden önce meydana geldiği için kişi, ken-
dini meydana getirir ve kendi özünü kendisi oluşturur. Kısaca özetlemek gerekirse, (i)
varlık özden önce gelir (ii) önceden şekillenmiş bir insan doğası yoktur (iii) insanlar
yeryüzüne bir doğa ile gönderilmemiştir (iv) insanlar özgürdür; ve bu doğayı, yaşayarak,
kendileri var ederler. Elbette ‘insanın özsel bir doğasının varlığı ile Tanrı’nın varlığı ara-
sında sıkı bir ilişki vardır; ve özsel bir doğanın varlığının temel referansı Tanrı’nın var-
lığıdır. Tanrı’nın varlığına ilişkin olumsuz bir düşünceye sahip olan bir çözümlemenin
* eyupakturk@yyu.edu.tr
Öğretmen ve İletişim 69
‘özsel bir doğa’yı kabul etmesi beklenemez. O nedenle, diyor Sartre, onu tasarlayacak bir
Tanrı olmadığı için, insan doğası diye bir şey yoktur. (Sartre, 2007: 22).
Pekala, yaşamın bütün anlamını insan oluşturabilir mi? Bütün değerlerin nihai re-
feransı insan mıdır; veya insan mı olmalıdır?
Hiç kuşkusuz zihinsel bir referanstan hareket edilmediği sürece insana ilişkin bü-
tün tanımlamalar eksik kalacaktır; ve ‘insan olmak’ ile ‘belirli bir zihinsel yapıya sahip
olmak’ arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Başka bir deyişle, (diğer varlıklarda bu-
lunmayan ve sadece insan için söz konusu olan bu zihinsel yapı insan olmanın kav-
ramsal içeriğini oluşturmaktadır; bu da insan olmanın zorunlu koşuludur. Sözgelimi,
bir hayvan (acıyı hissetme, acıkma, sahibini tanıma gibi) bir takım zihinsel durumlara
sahip olduğu halde (bu zihinsel durumlardan hareketle) bu varlığı rasyonel bir varlık
olarak tanımlamak mümkün değildir. Bu anlamda, bir varlığın ‘insan’ olarak tanımlana-
bilmesi için o varlığın entelektüel/bilişsel bir zihne sahip olması kaçınılmazdır. O halde,
sadece karmaşık bir zihne sahip olan ve özel bir zihin türünü içeren varlıklar ‘insan’
olarak tanımlanabilir. (Aktürk, 2014: 17, Garrett,1998: 5) Sözgelimi, Descartes benliği
‘düşünen, yalın ve ölümsüz bir töz olarak tarif etmektedir. Başka bir deyişle, ben’e iliş-
kin tartışmaları kendi felsefi düşüncesinin temeline oturtan Descartes, ‘düşünüyorum,
o halde varım’ ifadesiyle ben’i (insanı) zihinsel bir entiteyle özdeş kılmaktadır. (Yalçın,
2018: 15).
Açıkça görüldüğü gibi insan ontolojik anlamda fiziksel bileşenlere indirgenebilecek
bir varlık değildir; ve ‘insan’ kavramını salt fiziksel bileşenlerden hareketle tanımlamak
mümkün değildir. O halde insan doğasını maddi unsurlarla tanımlamak mümkün ol-
madığına göre ‘insan nedir?’ sorusuna nasıl cevap verilebilir. Denilebilir ki insan (beden
gibi) fiziksel bileşenlere indirgenemeyen; ve (duygu, düşünce, hafıza gibi) hadiselerin
öznesi olan ahlakî bir öznedir. Bu anlamda hem ontolojik statüsü hem de doğası dikkate
alındığında insanın diğer bütün varlıklardan ayrışmakta olduğu söylenebilir. Peki, bu
insanın eğitimi nasıl olmalıdır? İnsan doğası ile eğitimin doğası arasında nasıl bir ilişki
kurulmalıdır?
Hiç kuşkusuz insanın doğasını temel alan; bu doğadan hareketle insanı eğitmeye
çalışan bir eğitim anlayışı insanlık kaçınılmazdır. Öyle ki, diyor Kant, eğitim sayesinde
insana, (i) insanın hayvani (iyi olmayan) tabiatını denetim altına alacak bir disiplin ve-
rilmelidir; ve ancak bu disiplin aracılığıyla insanlığı daha iyi bir noktaya taşımak müm-
künüdür. (ii) Eğitim insanı aynı zamanda kültürle donatmalıdır; ve onun gelişmesine
uygun zemini sağlamalıdır. (iii) Eğitim kişiyi basiret sahibi bir varlık haline getirmeli;
ve kişiye ayırt etme melekesi ve anlayışı kazandırmalıdır. (iv) Ahlakî terbiye eğitimin
bir parçasını oluşturmalıdır. Kişinin mizacı öyle eğitilmelidir ki (terbiye edilmelidir ki)
kişi iyi amaçlar dışında hiçbir şey seçmesin. Peki, İyi amaç nedir? İyi amaçlar, Kant
açısından, zorunlu olarak herkes tarafından uygun görülen (kabul edilen) aynı zamanda
herkesin hedefi olabilen şeylerdir. (Kant, 2017: 43-44). Burada hedeflerin-amaçların ev-
renselleştirilebilir bir karakter taşıması Kant açısından kaçınılmaz bir durumdur.
70 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
O halde, insanı değerli kılan şey onun ahlaki bir özne olması ise; ve ahlaki olmanın
zorunlu ön koşulu otonom-özerk olmak ise; o zaman bireyin kendi kararlarını özgürce
vermesi kaçınılmazdır. Başka bir deyişle, kişinin ahlaki açıdan sorumlu olmasının zo-
runlu ön koşulu onun kendi tercihlerini özgür bir şekilde yapmasını bağlıdır. O nedenle
bireyi hem bağımlı yetiştirip hem de eylemelerinin ahlaki sonuçlarını yüklenmesini on-
dan beklemek hem tutarsızlık hem de haksızlıktır. O halde eğitim süreçleri bireyi kendi
kararlarının öznesi olabilecek şekilde yetişmesine imkan tanımalıdır; ve çocukların ah-
laki oluşumu eğitimin temel hedeflerinden biri olmalıdır.
Sonuç
O halde nasıl bir insan tanımından hareketle bir eğitim sistemi inşa etmeliyiz? Fi-
zikalist/natüralist bir insan tanımından hareketle mi, spirutualist/manevi bir insan tanı-
mından hareketle mi?
Zihinsel (manevi) bir insan tanımından hareketle bir eğitim sistemi inşa etme-
diğimiz sürece dünyaya bir eğitim modeli sunmamız mümkün değildir. İnsanı sadece
maddi evrenin bir parçası olarak gören bir insan tanımından hareketle nitelikli bir eği-
tim modeli geliştirmek mümkün olamayacağı gibi; bu tanımdan hareketle insanın ve
insanlığın sorunlarına bir çözüm bulmak da mümkün görünmemektedir. Bu sistem ara-
cılığıyla diplomalar dağıtabiliriz; hatta mesleki açıdan yetenekli/başarılı bireyler de ye-
tiştirebiliriz. Peki, bu yeterli mi? Bu bireylere ‘iyi insan’ olmalarını sağlayan (ahlak, ada-
let, hoşgörü, tevazu gibi değerler) verilmeden (üstünde oturduğumuz düşünsel iklimi
hesaba katarak söylüyorum) kendimizi başarılı saymalı mıyız? Bu çerçeveden hareketle,
eğitimin temel hedeflerinden birisinin ahlaki kimlik olduğunu söylemek mümkündür.
O halde, ‘eğitimde hedefimiz ne olmalıdır?’ sorusunun cevabı ile ‘insanın doğası nedir?’
sorusunun cevabı arasında doğrudan bir bağlantı vardır. İnsanın doğasına ilişkin doğru/
kuşatıcı bir tanımlama yapılmaksızın nitelikli/doğru bir eğitim mümkün olmayacaktır.
Kaynakça
Aktürk, E. (2014). Eskatolojik açıdan Kişisel Özdeşlik Sorunu, Ankara: Araştırma Yay.
Dickerson, A. B. (2001)“Immanuel Kant”, Fifty Major Thinkers on Education: From Confucius to De-
wey, ed. Joy A. Palmer, London and New York: Routledge.
Foster, J. (1996). The Immaterial Self, London and New York: Routledge.
Garrett, B. (1998). Personal Identity and Self-Consciousness, London and New York: Routledge.
Kant, I. (2017). Eğitim Üzerine, çev. Ahmet Aydoğan, İstanbul: Say Yay.
Nucci, L. P, Narvaez, D. (2008). “Introduction and Overview”, Handbook of Moral and Character
Education, ed. Larry P. Nucci, Darcia Narvaez, New York: Routledge.
Olson, E.T. (2007). What Are We?, Oxford: Oxford University Press.
Sartre, J. P. (2007). Existentialism Is a Humanism, ed. John Kulka, London: Yale University Press.
Wren, T. (2008). “Philosophical Moorings”, Handbook of Moral and Character Education, ed. Larry P.
Nucci, Darcia Narvaez, New York: Routledge.
Yalçın, Ş. (2018). Modern Felsefede Benlik, İstanbul: Bilsam Yay.
72 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Günümüz dünyası önceki dönemlerle kıyaslanmayacak oranda hızlı değişmektedir.
Öylesine hızlı gerçekleşen bu değişimin bir sonucu olarak, tüm öngörülere karşın önü-
müzdeki on yıl içinde dünyanın neye benzeyeceği hakkında kimse net bir öngörmeye
sahip değildir. Buna karşın ortak uzlaşı, dünyanın tahminlerimizi ötesinde bir değişim
yaşayacağıdır.. Önümüzdeki on yılını öngöremediğimiz bir dünya için yetiştirmekteyiz
çocuklarımızı. Gerçekten tam olarak ne yaptığımızın farkında mıyız!?. Çocuklarımızı
tam olarak eğitebilmekte miyiz geleceğin dünyası için!? Eğitim sistemimiz bunun far-
kında mı? Eğitim sistemimiz öğretmenlerimizi bu gerçekliğe göre mi seçmekte, yetiş-
tirmekte?
Geleceği tahmin edebilmenin bu denli zorlaştığı, imkânsızlaştığı ve belirsizliğin
hüküm sürdüğü günümüz dünyasında, anlamını çoktan yitirmiş yaklaşımlarla başarılı
olmak imkânsız. Eğitim sistemimizin bir dönüşüme ihtiyacı var. Aksi durumda çocuk-
larımızı moternitenin gerçeklerine göre böylesine bir anlayışla yetiştirmeye çalışmak,
bu denli düşük statüye sahip öğretmenlerle yol almak üzülerek söylemeliyim ki başarı-
sızlığa mahkûmdur.
Geleneksel eğitimin vaz geçilmez özelliği olan okuryazarlık becerileri kazandırmak
artık miadını doldurmuş görünmektedir. Günümüz eğitimi açısından OKURYAZAR-
LIK BECERİLERİ yerini yaratıcılık becerilerini kazandırmaya bırakmıştır. Yaratıcılık,
ne yapacağını söylemeden bireyin ilgili koşullar altında en uygun seçeneği bazı temel
ilkeler doğrultusunda bulup, uygulayabilmesidir. Çocukların doğal hallerini köreltme-
diğimiz sürece yaratıcılık noktasında önemli veriler ortaya koyarlar.
cukları geleceğe hazırlama konusunda umut vermekten çok uzak. Mevcut eğitim sistemi
bağlamında, neredeyse çocuklarımıza yapacakları ve yapmayacakları her şeyi biz söy-
lemekteyiz. Bu nedenle çocukların düşünmesine, sorumluluk almasına hiç gerek kal-
mamaktadır. İlkeleri belirlemek ile yapılacakları harfi harfine betimlemek ve göstermek
arasında çok önemli farklar bulunmaktadır. Bu günün veya anın koşullarında ne yapa-
caklarını söyleyebilirsiniz ancak durum gelecek olunca, hiçbir eğitim sisteminin bunu
ön görerek, buna uygun programlar üretmesi neredeyse imkânsız görünmektedir. Bu
nedenledir ki, bunu yapmaya çabalayan tüm sistemler çöküşle karşı karşıyadır.
Okullar ve Yaşam
Günümüzde okul terki önemli oranda artmış durumdadır. Yaklaşık olarak bu oran
ülkeden ülkeye farklılık gösterse de her geçen gün oranlar artmaktadır. Bu sorunun sa-
dece görünen kısmı, okuldan zevk almayan, okulu önemsemeyen ve okuldan gerçek
anlamda hiç fayda elde edemeyeceğini düşünün öğrenciler. Bunun temel nedeni ise ka-
barık sınıf mevcutları, eğitim çabalarının azlığından değil, onların keyif alabilecekleri
deneyimlerden uzak tutmamız. Bu bağlamda insan ilerlemesine yönelik olarak konan
temel prensiplerin yerinden değerlendirilmesi gerekmektedir.
76 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
ama öğrenciler bir şey öğrenmiyorsa öğretme işi ile meşgul olur ama gerçekte yerine
getirmemiş olursunuz.
Öğretmenin işi öğrenmeye olanak sağlamaktır. Eğitim ve öğretime odaklanmalı-
dır, ölçmeye ve değerlendirmeye değil. Tabi ki ölçme önemlidir. Eğitimde standartlaştı-
rılmış testlerin önemli bir yeri vardır. Ama eğitim kültüründe ölçme baskın olmamalı-
dır. Ölçme, eğitim sisteminde tanımlayıcı olmalı, eleyici değil. Eğer doktora giderseniz,
standardize edilmiş bir testin kullanımı önemlidir. Doktorun uydurduğu bir test ile tanı
koyması saçma olurdu. Bu gerekli, çünkü hastalık standarttır. Ama çocuk standart de-
ğildir, her çocuk bir diğerinden farklıdır. Ölçme eğitimi desteklemeli, eğitimi engelle-
memeli. Buna karşın maalesef, eğitim sistemi, öğretmenleri çocuklarda hayal gücünü ve
merakı uyandırmak yerine, rutin düzeni takip etmek için teşvik edilmektedir.
Sonuç
Okulu bırakan her bireyin hayat hikâyesinin altında yatan ilgili bir sebep vardır.
Okul sıkıcı geliyordur, hayatla kopuk, çelişik geliyordur vb. Olaylar farklı ama hikâyeler
hep aynıdır. Okulu daha keyifli kılmak, eğitim enflasyonun önüne geçmek, daha yaratıcı
ve öğrenme merakıyla motive olan öğrenciler yetiştirmek göründüğü kadar zor değildir.
Zor olmamasına karşın emek harcamadan da gerçekleşecek bir durum değildir. Yani zor
değil, ama kolay da değildir, ancak mümkündür. Bun için:
1. Eğitim bireyselleştirilmelidir. Her bir öğrencinin ilgisini ve dikkati çekecek
biçimde öğrencilere geniş ve çeşitli müfredatlar sağlanmalıdır.
2. Öğretmen iyi seçilmeli ve iyi yetiştirilmelidir. Bunun sonucunda da öğretme-
ne güçlü destekler sağlanmalıdır.
3. Toplumla sıkı ilişki kurulmalı. Öğrencilerle okul içinde olduğu kadar, okul
dışında da ilgilenilmeli.
İnsan organik bir varlıktır ve çevresel koşullardan etkilenir. Bir eğitim kültürü ya-
ratmak zorundayız. Bu kültür insanı önceleyen ve öğretmene değer veren bir kültür ol-
malı. Öğretmen statüsü yükseltilmeli. Öğretmen statüsü seçimiyle doğrudan ilişkilidir.
İyi öğretmeni olmayan hiç bir eğitim sistemi iyi değildir. İyi eğitim sistemleri iyi öğret-
menlerle mümkündür. Öğretmeni yaratıcı, esnek ve çok kültürlü olmayan eğitim sis-
temlerinin başarılı olması çok zordur. Başarılı eğitim sistemlerinin sırrı burada saklıdır.
Metaforik bir anlatımla, kurumuş, çatlak topraklar yağmurla/suyla buluştuğunda
canlanmaya başlar. Öncesinde toprakta hiç bir canlı emaresi göremezsiniz. Toprak ve
su metaforunda toprak için su ne ise eğitim sistemleri için de kültür odur ve öğretmen
statüsü düşük kültürler eğitim açısından anlamlı değildir. Nihayetinde kültürde insan
gibi organik bir sistemdir ve eğer uygun koşullar oluşturulursa tüm organik yapılar çiçek
açar.
Öğretmen ve İletişim 79
Bir yeri alın, bir okulu, bir bölgeyi, koşulları değiştirin, sonuçlar değişecektir. İn-
sanlara farklı beklentiler, olanaklar sağlayın, öğretmen öğrenci ilişkisini besleyin, değer
verin ve bunu yeşertecek bir kültür, çevre sunun. İnsanlar yaratıcıdır ve yaptıkları işlerde
yenilikçi olma hoşgörüsü sunun. Bu sayede bir zamanlar verimsiz olan okullar hayat
bulabilir.
Eğitimde emir vermek ve idare etmek işe yaramaz. İhtimal iklimini oluşturmak ge-
rek. Bunun olması durumunda ölü toprakta ihtimal halinde bulunan/bekleyen tohum-
lar şaşırtıcı bir biçimde çiçek açar. Tıpkı bir çocuğun bizleri yaratıcılığıyla, merakıyla
şaşırtacağı gibi. Harekete geçirilmeyen potansiyeller, ihtimal dâhilindeki değerler değer-
lendirilmediğinde ne kadar değerli olurlarsa olurlar bir anlam taşımazlar.
Öğrenmeye, gelişmeye, yaratıcılıklarını kullanmaya açık olan, meraklarıyla her
şeyi sorgulayan çocukları geleceğe taşımak istiyorsak, yapmamız gereken statüsü daha
güçlü ve iyi seçilmiş, yetiştirilmiş öğretmenlerle donatılmış, çocukların yaratıcılığına
olanak veren, çok kültürlü, zihinsel becerilerine odaklanmak kadar duygusal ve beden-
sel yönlerine de odaklanacak bir eğitim kültürünü hayata var kılmak zorundayız
80 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Problem Durumu
Ahlaki olgunluk, ahlaki duygu, düşünce, yargı, tutum ve davranış bakımından yet-
kin ve zirvede olma durumu ve bu duruma en zengin, gerekli ve dolgun anlamını veren
ahlaki niteliklerin toplamını ifade eder. Ahlaki olgunluğa sahip bir bireyin güvenilir,
sorumlu, saygılı, adil, kendini kontrol edebilen, empati yeteneği gelişmiş iyi bir insan
ve tüm bunların ötesinde kanunlara ve kurallara uyan iyi bir vatandaş olması beklenir
(Lickona, 1991).
Ahlaki olgunluk konusunda yaptığımız literatür incelemesi sonucunda özellikle
yurtdışında yapılan çalışmalar ünlü ahlak kuramcısı LawranceKohlberg ve onun geliş-
tirmiş olduğu ahlaki gelişim kuramı ön plana çıkmaktadır. Kuramda birinci düzey olan
‘gelenek-öncesi düzey’de, kurallar ve beklentiler benliğe dışarıdan yöneltilmektedir. Bu
düzey, daha çok dokuz yaşının altındaki çocukların, bazı ergenlerin ve suçluların bu-
lunduğu düzeydir. Düzey içindeki evreler, itaat-bağımlı ahlak evresi ve araçsal amaç-
karşılıklılık, saf çıkarcı eğilim evresidir. İtaat-bağımlı ahlak evresinde, otoriteye uyum
ve cezadan kaçınma akıl yürütmede belirleyicidir. Araçsal amaç-karşılıklılık evresindeki
ahlaki akıl yürütmede, anlaşma yapmayla da ilgili olabilen karşılıklı değişim ve bireysel
çıkarlar belirleyicidir. Bu evrede ödüllenmek isteği vardır (Yeşilkayalı, 2014).
‘Geleneksel düzey’, ergenlerin ve yetişkinlerin çoğunun içinde bulunduğu tipik dü-
zeydir. Ahlaki muhakemenin orta düzeyini temsil eder. Bu düzeyde benlik, geniş top-
lumun kural ve beklentilerini içselleştirmiştir. Düzey içindeki iyi bir ilişki için iyi çocuk
evresinde (3. Evre), ahlaki akıl yürütme, değer verdiğimiz diğer kişilerin standartları-
na uyum sağlama dürtüsüyle yönlenir. Aynı zamanda kınamadan kaçınmak için uyum
sağlanır. Yasa ve düzen-vicdan evresi, aynı zamanda otorite yönelimi evresi olarak da
adlandırılmaktadır. Bu evrede yetkililerin (otoritenin) eleştirisinden ve görevini yapma-
ma nedeniyle suçluluk duygularından kurtulmak için uyum sağlanır (Yeşilkayalı, 2014).
‘Gelenek-ötesi düzey’ ise, insanların ancak çok azının ulaşabildiği bir düzeydir.
Bu düzeye ulaşmış bireyler, kendileri ile başkalarının kuralları ve beklentileri arasında
* kemalosal65@hotmail.com
** volkantayiz@gmail.com
Öğretmen ve İletişim 81
farklılık oluşturmada ve kendi ahlaki değerlerini kendilerinin seçtiği ilkelere göre akılcı
yollardan tanımlamayı yeğlemektedir. Bu düzey içinde bulunan evreler ise demokratik
olarak kabul edilen kurallar-toplumsal sözleşmesi olarak adlandırılan beşinci evre ve ev-
rensel etik bilinci olarak adlandırılan adalet ve saygı gibi ilkelerin içselleştirildiği altıncı,
son evredir. Toplumsal sözleşme evresinde ahlaki kararlar bütün alternatifler dikkatlice
düşünüldükten ve insan hakları ile toplumun kuralları arasında bir denge sağlandıktan
sonra verilir. Bu evrelerin her birini, bir önceki evreyi tamamlamadan geçmek mümkün
değildir. Ancak, evreleri geçiş hızı bireysel farklılıklara göre değişebilmektedir (Yeşilka-
yalı, 2014).
Toplum ve dünya değiştikçe öğretmenlere yüklenen görev ve sorumluluklar da de-
ğişip, çeşitlenmektedir. Gelişen eğitim anlayışında öğretmenlerin yerine getirmesi gere-
ken temel görevin, “ulusal ve evrensel değerleri benimseyen ve sorunlara çözüm üreten,
millî eğitimin ve alanı ile ilgili ders programlarının amaçlarını davranışa dönüştüren,
öğrenmeyi öğrenen bireyleri, her bireyin gereksinimini de dikkate alarak yetiştirmek”
olduğu bildirilmektedir (MEB, 2012). Öğretmenlerin bu görev ve sorumlulukları hak-
kıyla yerine getirebilmeleri, ahlak anlayışlarıyla da ilişkili gözükmektedir. Araştırmalar
bireylerin sahip olduğu ahlak anlayışının, davranışlarını etkilediğini ortaya koymakta-
dır (Bandura, 1977). Bu nedenle, insanların ahlak sistemlerinin sorgulanması, davranış-
ları açıklamak ve anlamakta yardımcı olabilmektedir. Ayrıca, eğitim olgusu içerisinde
öğretmen davranışlarının öğrenciler üzerinde etkili olduğu ve öğrenci davranışlarını şe-
killendirdiği bilinmektedir. Bu bağlamda öğretmenlik mesleğinin öğrenciler açısından
bir rol model olarak karşımıza çıkması, öğretmen adaylarının ahlaki olgunluk düzeyle-
rinin incelenmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Bu çalışmada, aşağıdaki ana problemlere cevaplar aranmaktadır:
1. Öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeyleri nedir?
2. Öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeyi cinsiyet değişkenine göre fark göster-
mekte midir?
3. Öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeyi kıdem değişkenine göre fark göster-
mekte midir?
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı; LawranceKohlberg’in geliştirmiş olduğu ahlaki gelişim
kuramına göre öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeylerini tespit etmek ve bu düzeyle-
rin cinsiyet ve kıdem değişkenleri açısından farklılıklar gösterip göstermediğini ortaya
koymaktır.
Araştırma Deseni
Verileri daha detaylı ve derinlemesine elde etmek amacıyla araştırma modeli ola-
rak nitel araştırma metodu seçilmiştir. Veriler nitel araştırma yöntemlerinden görüşme
ve açık uçlu sorular kullanılarak elde edilmiştir.
82 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Bulgular
Yapılan görüşme sonrasında öğretmenlerin kıdem ve cinsiyet değişkenine bağlı
olarak verdikleri yanıtlar kategorize edilmiş, kadınlar K, erkekler ise E olarak kodlan-
mıştır. Kıdem yılı 10 yılın altında olan kadın öğretmenler; K1, K2, K3, K4, K5, kıdem
yılı 10 yılın üstünde olan kadın öğretmenler; K6, K7, K8, K9 ve K10, kıdem yılı 10 yılın
altında olan erkek öğretmenler; E1, E2, E3, E4 ve E5, kıdem yılı 10 yılın üstünde olan
erkek öğretmenler ise E6, E7, E8, E9 ve E10 olarak kodlanmıştır. Öğretmenler, verdikleri
yanıtlar karşısında Kohlberg’in ahlaki olgunluk düzeyine göre gruplandırılmış, yapılan
gruplandırma Tablo-1’de sunulmuştur.
Tablo-1: Öğretmenlerin verdikleri yanıtlara göre ahlaki olgunluk düzeyleri
KADIN ERKEK
10 yılın altında 10 yılın üstünde 10 yılın altında 10 yılın üstünde
K1: Geleneksel K6: Geleneksel E1: Geleneksel E6: Geleneksel
K2: Geleneksel K7: Geleneksel E2: Geleneksel E7: Gelenek-ötesi
SORU
K3: Geleneksel K8: Geleneksel E3: Gelenek-ötesi E8: : Geleneksel
K4: Geleneksel K9: Geleneksel E4:Gelenek öncesi E9: Geleneksel
K5: Geleneksel K10: Geleneksel E5: Geleneksel E10: Geleneksel
K1: Gelenek-ötesi K6:Gelenek-ötesi E1: Geleneksel E6: Geleneksel
K2: Geleneksel K7: Geleneksel E2: Gelenek-ötesi E7: Gelenek-ötesi
SORU K3: Geleneksel K8:Gelenek-ötesi E3:Gelenek-ötesi E8: Geleneksel
K4: Geleneksel K9: Geleneksel E4: Geleneksel E9: Geleneksel
K5: Gelenek-ötesi K10:Gelenek-ötesi E5:Gelenek-ötesi E10: Geleneksel
Öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeylerine göre gruplandırılma ölçütleri ise
Tablo-2’deki yanıtlar göz önüne alınarak yapılmıştır.
Öğretmen ve İletişim 83
Tartışma ve Sonuç
Çalışmada öncellikle öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeylerinin cinsiyete göre
farklılaşıp farklılaşmadığına bakılmıştır. Her iki durum karşısında verilen yanıtlara ba-
kıldığında cinsiyet değişkeni, öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeyi üzerinde bir farklı-
laşma oluşturmamıştır.
Bu konu üzerine yapılan çalışmalarda C. Gilligan cinsiyetin ahlaki olgunluk düzeyi
ile ilişkisi olmadığını vurgularken (Şengün 2008), Kohlberg ise; cinsiyetin bireylerin ah-
laki olgunluk düzeylerini etkileyen önemli bir faktör olduğunu vurgulamaktadır. Aydın
(2011) ahlaki muhakeme düzeyinin cinsiyete göre anlamlı bir farklılık göstermediğini
ortaya koymuştur. Üniversite öğrencilerinin ahlaki yargılarını inceleyen Cesur ve Küyel
(2010) araştırmalarının sonucunda, gençlerin ahlaki değerlendirme düzeylerinin cinsi-
yete göre farklılaşmadığını ortaya koymuştur. Üniversite öğrencilerinin ahlaki yargıla-
ma durumlarını araştıran Jankowski (2002), Eğeci ve Cesur (2002) ve Akkoyun (1987)
da cinsiyet açısından öğrencilerinin ahlaki muhakeme puanlarının anlamlı bir farklılık
göstermediğini bulmuştur. Bu bağlamda öğretmen adaylarının ahlaki olgunluk düzey
lerinin cinsiyet ile herhangi bir ilişkisinin olmadığı görülmektedir.
Öğretmenlerin ahlaki olgunluk düzeylerinin mesleki kıdem değişkeni arasından
yapılan incelemeler sonucunda fark olmadığı bulunmuştur. Her iki soruya bakıldığında
kıdem yılı on yılın altında olan kadın ve erkek öğretmenler ile kıdem yılı on yılın üze-
rinde olan kadın ve erkek öğretmenlerin farklı durumlar karşısında Kohlberg’in farklı
ahlaki olgunluk düzeylerine göre cevaplar verdikleri ve kıdem değişkenin bir fark yarat-
madığı görülmüştür. Öğretmenlerin kıdem değişkenine göre ahlaki olgunluk düzeyleri-
ni analiz eden herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Her iki durum karşısında Kohlberg’in ahlaki olgunluk düzeyi olan gelenek-ötesi
düzeye uygun cevaplar veren sadece iki öğretmen (E3 ve E7) bulunmuştur. Bu öğret-
menlerin yüksek oranda benimsedikleri kavramlar ise otoriteden bağımsız ahlaki değer-
ler, temel hak ve özgürlükler ve evrensel ahlaki değerler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu kavramlar, Kohlberg’in geliştirdiği ahlaki gelişim kuramına göre üçüncü ve en üst
ahlaki gelişim basamağı olan gelenek ötesi düzeyde yer almaktadır. Bu ahlak düzeyinde
bulunan kişi yazılı kuralların ötesinde geniş evrensel prensiplerin göz önüne alınması
gerektiğine inanmaktadır (Çitemel, 2010). Buna göre bu öğretmenler, evrensel ahlak
prensipleri ile toplumlar üstü ahlaki değer ve kavramlara önem vermektedir.
86 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Kaynakça
Akkoyun, F. (1987). Empatik Eğilim ve Ahlaki Yargı. Psikoloji Dergisi, 21, 91-98.
Aydın, Z. (2011). Üniversite Öğrencilerinin Empati Becerileri, Kişilik Özellikleri ve Anneden Algıla-
dıkları Çocuk Yetiştirme Stilleri ile Ahlaki Muhakeme Düzeyleri Arasındaki
İlişkilerin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
Bandura, A. (1977). Self-Efficacy: Toward a UnifyingTheory of BehavioralChange. PsychogicalRevi-
ew, 84 (2), 191-215..
Cesur, S.,Küyel, N. (2010). Ebeveyn Tutumları ve Gençlerin Ahlaki Muhakeme ve Ahlaki Yönelimleri
Arasındaki İlişkiler. Psikoloji Çalışmaları Dergisi, 29, 91-120.
Çitemel, N. (2010). Lisansüstü Öğrencilerinin Ahlaki Yargı Yetenekleri ile Psikolojik Belirtileri Ara-
sındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sakarya Üniversitesi, Ada-
pazarı.
Eğeci, S., Cesur, S. (2002). Ahlaki Yargı ile Kişilik Arasındaki İlişki. XII. Ulusal Psikoloji Kongresi’nde
sunulmuş bildiri. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara.
Jankowskı, H. (2002). Moral ReasoningandItsRelationshiptoParenting Style, Religious Comminmen-
tandGender. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. KeanUniversity.
Lickona, T. E. 1991. EducatingforCharacter: How Our Schools can TeachRespectand Responsibility.
New York: BantamBooks.
MEB (2012). Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri. http://www.oyegm.meb.gov.tr/ ogr_yet/ yeter-
lik/yet.htm 10 Kasım 2015 tarihinde ulaşıldı.
Şengün, M. (2008). Lise öğrencilerinin ahlaki olgunluk düzeylerinin bazı kişisel değişkenler açısından
incelenmesi. Yayınlanmış doktora tezi, On Dokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun.
Yeşilkaya, E.(2014). Ebeveynlerin çocuk haklarına yönelik tutumları ile ilköğretim öğrencilerinin
ahlaki olgunluk ve hoşgörü eğilimleri arasındaki ilişki. Yayımlanmış doktora tezi. Dokuz Eylül
Üniversitesi, İzmir.
Öğretmen ve İletişim 87
OKUL YÖNETİCİLERİ VE
ÖĞRETMENLER ARASINDAKİ
İLETİŞİMİN ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİNE
GÖRE İNCELENMESİ
Sosyolog Özlem TANJU - Van Hürriyet Eğitim Kurumları*
Giriş
İletişim her çağın gereksinimidir. İnsanoğlu ile var olan bu iletişim kavramı, mes-
leklerde mesleki gelişimin ilk adımını oluşturabilmektedir. İnsanlar varoluştan öte gelen
bir istekle hep kendini ifade etmek istemiştir. Her insan herhangi bir olay, durum kar-
şısında çeşitli tepkiler göstermiştir. İletişim ilk insandan günümüze şekiller değiştirerek
gelmiştir. Günümüze kadar uzanan bu ifade veya tarif edebilme isteği iletişim olarak
adlandırılmış ve tanımlanmıştır. Bu tanımlardan literatürde çok fazla örnek olması ile
birlikte: İletişim; duyguların, düşüncelerin ve bilgilerin iki ya da daha çok kişi arasında
paylaşılması ve anlamlarının ortak kılınması sürecidir (Balcı, 2001).
Toplum fabrikası olarak gördüğümüz okullarda en önemli faktörler; yönetici, öğ-
retmen ve öğrencidir. Bu üç faktörden ikisi olan yönetici ve öğretmen arasındaki ilişkiler
okul örgütünün tamamını etkiler. Okullardaki tüm birimler, sistemler, zümreler bu ilişki
üzerinden şekillenir. Okullardaki iletişimin, resmi okullar ve özel okullar başlıklarına
inceleme yapılmadan önce her iki kurumunda kendi içinde ayrı bir inceleme yapılması
gerekmektedir.
Örgütsel yapı olan okullara baktığımızda, yönetim sürecindeki ilk öğe olan öğret-
menler, etkiye maruz kalan kısmı oluşturabilmektedir. Okullarda iletişim sürecini baş-
latan ve yapısını belirleyen kişi okul yöneticisidir. Okul yöneticileri, örgütün kendisine
verdiği yetkiye dayalı olarak öğretmenlere göre daha etkin konumdadır (Celep, 2000).
Okul yöneticilerinin çevresindekilere okulun amaçlarının gerçekleştirilmesi yönünde iş
yaptırabilmesi, öncelikle okulun amaçlarını açık bir şekilde belirleyerek, bunları örgüt
üyelerine aktarmasıyla; dolayısıyla sahip olduğu iletişim becerileriyle doğru orantılıdır.
İletişimde başarılı olan okul yöneticilerinin daha etkili olduğu da bir gerçektir (Bursalı-
oğlu, 2005; Şimşek, 2005). Bu bakımdan okul yöneticilerinin kişisel özellikleri arasında
yer alan iletişim becerileri, okulun iletişim süreçlerini belirlemede ve üyelerin okuldaki
davranışlarını etkilemede son derece önemli rol oynamaktadır (Gürgen, 1997). Bu du-
rumda okul yöneticileri, iletişim sürecinde düşünceleri net bir şekilde ortaya koyma ve
aydınlatma, çift yönlü iletişim, iyi bir dinleyici olma, bilginin paylaşılmasını sağlama,
karşısındakilere karşı duyarlı olma ve empatik davranma, dileyenlerin gereksinimlerini
dikkate alma gibi öğeleri göz önünde bulundurmalıdırlar (Şimşek, 2005).
* ozlemtanjuozlem@gmail.com
88 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Yöneticisi ile olan tüm süreçlerde iletişim kanalını kullanması gereken öğretmen,
bu kanalı sağlıklı kullanmak için bir takım özelliklere sahip olması gerekmektedir. Ki-
şisel gelişime, empati ve sempatiye açık olan öğretmenler bu kanalda kopmalar yaşa-
mazken; takım çalışmasını önemsemeyen ve çalışmayı sadece maddi kazanç için araç
gören öğretmenlerde sıklıkla kopmalar yaşanabilmektedir. Bir kurum içerisinde çalışan
kişilerin gerek örgüt içinde gerekse örgüt dışında kurmuş oldukları etkin iletişim, başarı
olasılığını artıran en önemli unsurlardan biri olarak görülmektedir (Dicleli & Akkaya,
2000). Ayrıca etkili yönetimde liderlik ve iletişim, okulda öğretmen kalitesinin ve etkili-
liğinin artmasına da yardımcı olabilir (Cemaloğlu, 2002).
Okullarda iletişimin öğretmenler boyutunda, yapıdan ya da seçilen kanallardan
dolayı çeşitli sorunlar yaşanmakta bu sebeple iletişim süreci iyi işlemeyip aksaklıklar
ortaya çıkabilmektedir.
Filiz (2005) yaptığı bir çalışmada örgütlerde iletişim engellerini, bazı genellemeler,
ön yargılar (kötü insan ne söylese kötüdür gibi), çatışmalar (kişi içi, kişiler arası, orga-
nizasyon içi, organizasyonlar arası) şeklinde belirtmiştir. Bir başka çalışmada örgütsel
iletişimi engelleyen faktörler olarak, kişisel faktörler, kültürel faktörler, fiziksel faktörler,
semantik faktörler, statü farkı, hedefin motivasyon ve ilgi eksikliğinden kaynaklanan
faktörler, fazla bilgi yüklenmesi, güvensizlik ve örgütsel faktörler olarak sıralanmıştır.
Çubuklu ve Döndar (2003) ise eğitim kurumlarında yaptıkları bir çalışmada okul
yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmenlerin algı ve beklentileri karşılaştır-
mışlardır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin beklentilerinin algılarına göre farklı ve
yüksek olduğu, yani okul yöneticilerinin öğretmenlerle kurdukları iletişim becerilerinin
istenilen düzeyde olmadığını tespit edilmiştir.
Örgüt bir yapı, yönetim ise bir süreç olup, yönetici bu yapıyı ayakta tutmak için
yönetim görevini gerçekleştirirken bir takım eylemler içerisine girmektedir. Yöneticinin
gerçekleştirdiği bu eylemlere yönetim süreçleri adı verilir. Örgütlerde yönetim süreçleri,
örgüt yapısı, organizasyonu, alınan kararların çalışanlara iletilmesi, bölümler arasındaki
bilgi alışverişinin sağlanması ve amaçların gerçekleşmesi için süreçlerin değerlendiril-
mesi gibi pek çok eylemi içermektedir. Yönetim süreçlerinin her biri örgütsel amaçların
gerçekleştirilmesinde ayrı öneme sahiptir. Fakat bütün süreçlerin birbiriyle etkileşimi,
sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için örgütsel iletişimin hayati önem taşıdığını söyle-
mek yanlış olmayacaktır.
Yönetim süreçlerinden bir diğeri olan iletişim süreci, diğer süreçlerin birbirine bağ-
lanmasında, okulların amaçlarının gerçekleştirilmesinde en ön sıraya çıkan çok önemli
bir role sahiptir. Bu rolü gerçekleştirilmesinde sorumluluk öncelikle okul yöneticilerin-
dedir. Okul yöneticilerinin yönetim süreçlerini kullanma düzeylerini belirlemek için
uygulamada karşılaştıkları sorunların ortaya çıkartılmasında fayda vardır. İletişimin ol-
madığı yerlerde insan ilişkilerinin gerçekleşemeyeceği dolayısıyla örgütlerin varlığından
söz edilemeyeceğine göre iletişim örgüt için önemlidir.
Öğretmen ve İletişim 89
Yöntem
RÖ 1 RÖ 2 RÖ 3 RÖ 4 RÖ 5 RÖ 6 RÖ 7 RÖ 8 RÖ 9 RÖ 10
Cinsiyet
Kadın Erkek Erkek Kadın Kadın Erkek Erkek Erkek Kadın Erkek
Yaş
27 32 35 30 27 28 39 25 33 35
Durumu
Medeni
Bekar Bekar Evli Evli Bekar Bekar Evli Evli Evli Evli
Görevi
Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret.
Düzeyi
Eğitim
Lisans Lisans Lisans Lisans Lisans Lisans Lisans Yük. Lis. Lisans Lisans
ile Çalışma
Yöneticisi
Süresi
2 1 3 1 1 2 2 3 1 2
Öğretmen ve İletişim 91
ÖÖ 1 ÖÖ 2 ÖÖ 3 ÖÖ 4 ÖÖ 5 ÖÖ 6 ÖÖ 7 ÖÖ 8 ÖÖ 9 ÖÖ 10
Cinsiyet
Erkek Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Erkek Erkek Kadın Kadın
Yaş
22 31 30 37 29 38 48 45 44 28
revi Durumu
Gö- Medeni
Bekar Evli Bekar Evli Evli Evli Evli Evli Evli Evli
Uzman
Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret. Öğret.
Öğretici
Düzeyi
Eğitim
Lisans Lisans Lisans Denklik Lisans Lisans Lisans Lisans Lisans Lisans
ile Çalışma
Yöneticisi
Süresi
1 4 6 7 ay 5 1 10 ay 2 1 3
Verilerin Analizi
Görüşme tekniği kullanılarak verilere ulaşılması planlanan bu araştırmada; verile-
rinin çözümlenmesinde içerik analizi ve betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Görüşme
kayıtlarından elde edilen veriler öncelikle Office-word programına birebir sesli mikro-
fon aracılığı ve voicedocs programı ile aktarılarak birkaç kez okunmuştur.
Görüşme dökümlerinin yazılması işlemleri tamamlandıktan sonra, dökümlerin
doğruluğu sağlanmış ve görüşmelerin çözümlenmesinden sonra 36 sayfa veri elde edil-
miştir. Verilerin güvenirliğini sağlamak için kayıtlar ve kaydın dökümü incelenmiş ve
birbirleri ile karşılaştırılmıştır. Kayıtlar ile yazılı dökümler arasında çok küçük eksik-
liklerin olduğu belirlenmiş ve bu eksiklikler de giderilmiştir. Görüşme soruları temel
alınarak; katılımcıların her bir soruya verdiği cevaplar benzerlikleri bakımından dört
bulgu başlığı altına toplanmıştır Çalışmada doğrudan alıntılarla bulguların yorumları
yapılmıştır.
Bulgular
RÖ3: …Kendimin iletişim yönünü son derece demokrat, açık görüşlü, yöneticilere
çok yakın, dostça, çok aydınlatıcı olarak görüyorum. Onlarında böyle olduklarını düşü-
nüyorum…
ÖÖ9: … resmi okullarda da bir süre çalıştım. Özel okul olduğu için helalde hep yöne-
tici anlatır biz dinleriz, tek yönlü kullanmayı seviyorlar.
Sonuç-Tartışma ve Öneriler
Okullarda görev yapan öğretmenlerin görüşlerine göre okullarda yönetimsel ileti-
şim nasıl olduğu veri analizi yapılırken sonuçlanmıştır. Yönetici-öğretmen iletişimi özel
okullarda tek yönlü düzeyde daha fazla rastlanılmıştır. Okul örgütü içinde formal-infor-
mal iletişimin birkaç örneği katılımcı görüşlerinde görülmüştür.
Resmi ve özel okullarda yapan görev yapan öğretmenlerin, yöneticileri ile okul ör-
gütündeki iletişim süreçlerinde karşılaştıkları problemlerin belirlenmesi amacıyla; hem
özel okullarda hem de resmi okullarda görev yapan öğretmenlerin okullarda yaşadıkları
iletişim süreci ve problemlerin birbirine benzer olduğu tespit edilmiştir.
Örgütler amaçlarına hizmet edebildikleri sürece yaşamlarını sürdürürler (Hoşcan,
1999). Örgütlerin amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için etkin bir yönetim, etkin bir yö-
netim de iyi bir iletişim sistemini gerektirmektedir. İnformal iletişimin yoğun biçimde
yaşandığı özel okulların da amaçlarına ulaşabilmek için kullandıkları önemli araçlardan
birisi sahip oldukları iletişim düzeyleridir.
Öğretmen ve İletişim 95
lerin tamamı iletişim sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalarda benzer görüşler be-
lirtmişlerdir.
Bununla birlikte yönetici ve öğretmenler arasındaki ilişkinin tespiti üzerine yapılan
bir çalışmada; yöneticinin iletişim kanalını açmadan var olamayacağı, fakat çift yönlü,
formal iletişim olmadan da örgütsel iletişimin olmayacağı bulgusuna rastlanmıştır.
Bursalıoğlu (2005)’e göre okul örgüt içinde etkili bir iletişim akımı sağlanması ve
sürdürülebilmesi için, yönetici kendisini çevresindekilere benimsetmeli, yeterince ileti-
şim kanalları kurmalı ve bunları her zaman açık tutmaya çalışmalıdır.
Hem özel okullarda hem de resmi okullarda görev yapan öğretmenlerin tamamı
iletişim sürecinin önemli olduğunu konusunda birleşmektedirler. Bu bulgu Özgan ve
Aslan tarafından (2008) yapılan çalışma sonucunda “okul yöneticileri iletişim problem-
lerinin çok fazla olmadığı her şeyin normal olarak ilerlediği görüşündedirler” bulgu-
su ile örtüşmektedir. Bulguya tezatlık düşürecek başka bir görüş ise Yıldırım ve Aslan
(2008) tarafından yapılan çalışmada İlköğretim okulu müdürlerinin “beden dilini etkili
kullanma”, “iletişim” yeterlilikleri öğretmenlerce ve müfettişlerce daha az düzeyde yeterli
bulunmuştur. Resmi okullarda öğretmenler ve yöneticileri ile arasındaki iletişimde ken-
dilerini iletişim yönünden yeterli bulurlarken, özel okullardaki öğretmenler yöneticileri
yeterli bulmamaktadırlar. İletişim konusunda yapılan araştırmada öğretmenlerin çok iyi
iletişim ve etkileşim becerilerine sahip olmaları gerektiği, bunun için de öğretmenlerin
etkileşim ve iletişim becerilerini artıracak ortamlar sağlanıp onların desteklenmesi ge-
rektiği belirtilmektedir.
Karagöz (2006) de yaptığı, okul yöneticilerinin yönetim süreçleri açısından karşı-
laştıkları problemler isimli çalışmasında, okul yöneticileri iletişime dair sahip oldukları
bilgi ve beceriler açısından kendilerini yeterli görmüş ve genel olarak sorun yaşamadık-
larını belirmişlerdir. Bu bulgu, bu araştırmadaki bulgu ile benzerlik taşımaktadır.
Ayrıca öğretmen ve yönetici arasındaki iletişimi, zaman yönetimi, teknolojik do-
nanım konusundaki yetersizlik, kıdem, tecrübe ve alan yetersizliği gibi mesleki yeter-
likleriyle ilgili nedenlerin de iletişim engeli olduğu vurgulanmıştır. Bunların yanında
doğu ili olan Van’ daki sıkıntılı yaşamı, özel yaşamdan kaynaklanan problemler ve örgüt
ortamıyla ilgili (iş doyumu, vb.) sebepler de iletişim engeli olabileceği söylenmiştir.
Araştırma kapsamındaki öğretmenlerin, yöneticilerin bir takım özellikleri dolayı-
sıyla yaşanılan iletişim problemlerini ayrıntılı bir şekilde belirtmeleri fakat kendilerin-
den kaynaklanan problemlerin olmadığını belirtmeleri dikkat çekicidir. Bu durumun
nedeni araştırma kapsamındaki öğretmenlerin kendilerini çok iyi görmeleri, eksiklik-
lerini görmemeleri ya da dışa vurmak istememeleri olabilir. Çünkü insanlar kendi ek-
sik yanlarını, iletişim olgularını, açıklarını görmek istemedikleri gibi kabullenmekte de
zorlanırlar.
Özel okullardaki öğretmenlerin altı tanesi okulda yaşanılan iletişimle ilgili prob-
lemleri öğrenmek için özel bir yöntem kullanılmadığını, genelde informal ilişkilerini
Öğretmen ve İletişim 97
Kaynakça
Akan, D. & Sağır, M. & Göksoy, S. (2009). Bölgelere Göre Denetim Hizmetlerinin Yürütülmesinde
İlköğretim Müfettişlerinin Stratejik Yönetim Yaklaşımına İlişkin Görüşleri. Gaziantep Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 8(2), Sayfa: 447 -477.Gaziantep
Akyüz, Y. (1989). Tanzimat Döneminde Eğitim, Öğretim, Anlayış ve Uygulamalarında Görülen Yeni-
98 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Örgütler farklı kültür mozaiğine sahip bireylerin bir araya gelmesiyle oluşmakta-
dır. Bu bireyler görevsel ve mesleksel norm ve ölçütlerle bir araya gelmiş ve bir grup
oluşturmanın doğal bir sonucu olarak diğer örgütlerden farklı, fakat kendi örgütlerinde
ortak bir inanç ve değerler sistemi oluşturmaktadırlar (Eren, 2017). Her örgüt ve ör-
gütteki bireylerin amaçları bulunmaktadır. Bu amaçlara ulaşmadaki en önemli görev
ise çalışanlara düşmektedir (Arslan, 2004). Örgüt amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için
çalışanların etkili ve verimli çalışmasını etkileyen önemli faktörlerden biri de örgüt ik-
limidir.
Her örgüt zamanla kendine özgü bir kişilik geliştirmektedir. Bu oluşturdukları ki-
şilik ile yeni üyelerini ve çevrelerini etkilemektedirler. Örgütler; kişilikleri, yaptıkları
işler, örgütün yapısı ve örgüt arasındaki etkileşim sonucu bir iklim oluştururlar (Hoy,
Tarter ve Bliss, 1990). Alan yazında örgüt iklimi kavramı üzerinde tam bir uzlaşı bu-
lunmamakla birlikte genellikle çalışanların örgütün psikolojik ortamına ilişkin algıları
“örgüt iklimi” olarak ifade edilmektedir (Çiftçi, 2014). Ertekin (1978) örgüt iklimini;
bir örgütte çalışan insanların örgüt amaçlarını benimsemeleri, değer yargılarını kabul
etmeleri, inanç ve normlara uygun ilişkilerde bulunmaları ve beklenen davranışları gös-
termeleri olarak tanımlarken Bursalıoğlu (2002) ise örgüt iklimini, kişiler ve gruplar
arası ilişkilerin ürünü olarak açıklamaktadır. Bu bağlamda iklim kavramı örgütlerdeki
bireylerin davranışlarının çok yönlü boyutlarını ele almaktadır. Kişilerin farklılaşma-
sı ile örgütler de farklılaşmaktadır. İşin gerekleri, örgütün yapısı ve amaçlarına yönelik
ortak bir etkileşim sürecine girilmekte ve bireyler arasında ortak algılar oluşmaktadır
(Çekmecelioğlu, 2007).
Örgüt iklimi kavramı açıklanırken; iş çevresinin özellikleri, çalışanların algıları,
çalışanların algılarının davranışlarını etkilemesi ve bir örgütü farklı kılan özelliklerin
bütünü konularının vurgulandığı dikkat çekmektedir (Gökmen, 2005). Örgüt iklimi
örgütün verimliliği üzerinde doğrudan rol oynamaktadır (Çiftçi, 2014). Birey örgütte
oluşan iklimden doğrudan etkilenmekte, örgütün iklimi bireyin davranışları üzerinde
önemli derece etki bırakmaktadır. Bununla birlikte örgüt iklimi çalışanların moral se-
viyesini, iş performanslarını da doğrudan etkilemektedir. Örgütsel amaçların başarılı
olarak gerçekleştirilmesinde birlik ruhu oluşması, örgütün benimsenmesi ve örgüte sa-
hip çıkılması önemli faktörlerdir. Bunların oluşmasına katkı sağlayan ise hiç kuşkusuz
örgütün iklimidir. Huzur ve barış ortamı doğuran bir örgüt iklimi, lideri daha az otoriter
* ayse-erol2011@hotmail.com
** ucarrezzan@gmail.com
Öğretmen ve İletişim 101
ve daha çok hoşgörülü olmaya yöneltir. Bir kriz iklimi ise gerginliğe sebep olur ve lideri
daha sert, merkezi ve otoriter olmaya sevk etmektedir (John ve Taylor, 1999). Bu bağ-
lamda örgüt ikliminin örgütler için önemli bir faktör olduğu ifade edilebilir.
Eğitim örgütü olarak okullarda iklim, bir okulu diğerlerinden ayıran ve üyelerinin
davranışlarını etkileyen içsel özellikler olarak ele alınmaktadır (Hoy ve Miskel, 2010).
Bir okulun iklimi, var olan paydaşların ortak amaç ve algısına göre gelişen, onları etki-
leyen ve onlardan etkilenen bir unsur olarak nitelendirilmektedir (Hoy, 2003). Kısacası
okul iklimi okuldaki yaşam kalitesini yansıtmaktadır. Okul ikliminin oluşturulmasında
öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve ebeveynlerin önemli etkisi bulunmaktadır
(Gorgonio, 2017). Sürdürülebilir, olumlu bir okul iklimi, üretken, katkıda bulunan ve
tatmin edici bir yaşam için öğrenmenin gerekliliğine teşvik etmektedir. Ancak okul ikli-
mi bireysel deneyimlerden çok daha fazlasıdır. Bu bağlamda okul iklimi herhangi bir ki-
şinin deneyiminden daha büyük olan bir grup olgusudur. Çünkü okul iklimi okul yaşam
alanlarını (örneğin, güvenlik, ilişkiler, öğretme ve öğrenme, çevre) ve daha büyük orga-
nizasyonel kalıpları (örneğin, “paylaşılan” vizyona) ifade etmektedir (Cohen, McCabe,
Michelli & Pickeral, 2009). Bir okulu diğerlerinden ayırt eden iç özelliklerin tümünü
ifade eden (Diş, 2015) okul iklimi sağlıklı bir şekilde oluşturulduğunda öğretmenlerin
okula olan bağlılıklarının artmasına ve okulun gelişmesine olanak vermektedir (Dağlı,
2018; Balcı, 2014).
Okul iklimi açık ve kapalı iklim olarak sınıflandırılmaktadır (Hoy ve Miskel, 2010;
Özdemir, Sezgin, Şirin, Karip, Erkan, 2010). Açık iklime sahip okullarda öğretmenle-
rin kendi aralarında ve okul müdürüyle işbirliği ve saygıya dayalı bir iletişimleri vardır.
Okul müdürü dinler, öğretmen önerilerine açıktır, öğretmenlerin mesleki yeterliğine
saygı duyar ve sıklıkla öğretmenlere karşı övgülerde bulunur. Yönlendirme yapmadan
öğretmenlere özgürlük verir ve kolaylaştırıcı liderlik davranışları gösterir. Öğretmen-
ler arasında mesleki etkileşim yüksek ve açıktır. Kapalı iklime sahip oullarda ise açık
okul ikliminin tersine müdür baskıcı rutin işler ve gereksiz bir iş yükü sunmaktadır,
öğretmenlerin düşük düzeyde katılımı ve düşük düzeyde adanmışlığı ile karşılaşılmakta,
müdür etkili olmayan kontrol eden, katı bir liderlik sergilemektedir. Bu tür davranış-
lar sonucunda öğretmenler arasında güvensizlik ve şüphe ortaya çıkmakta, duygusuz,
kendini kuruma adamayan öğretmenlerle karşılaşılmaktadır (Hoy ve Miskel, 2010). Bu
bağlamda açık iklimde destekleyici okul müdürü davranışları ile samimi ve işbirlikçi
öğretmen davranışları daha yoğun yer alırken kapalı iklimde emredici, kısıtlayıcı mü-
dür davranışları ile umursamaz öğretmen davranışlarının yoğun olarak yer aldığı ifade
edilebilir. Destekleyici müdür davranışları; öğretmenler için temel ilgiyi yansıtmaktadır.
Okul müdürü öğretmenleri dinler öğretmenlere yönelik gerçekçi ve sık övgüde bulunur.
Okul müdürünün yaptığı eleştiriler yapıcıdır. Emredici müdür davranışları; okul müdü-
rü otokratik davranışlar sergilemektedir. Okul müdürü tarafından her türlü detaya ka-
dar tüm okul etkinlikleri ve öğretmenler yakından takip edilir. Kısıtlayıcı müdür davra-
nışları; okul müdürü öğretmene yardımcı olmaktan çok engel olmaktadır. Öğretmenlere
gereksiz kırtasiye işleri, komite gereklilikleri, rutin ve yoğun iş yüklemektedir. İşbirlikçi
öğretmen davranışı; öğretmenler kendi aralarında mesleki davrnışları desteklemektedir-
102 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Yöntem
Bu başlık altında araştırmanın modeli, çalışma grubu, veri toplama aracı ve verile-
rin analizi başlıkları yer almaktadır.
Öğretmen ve İletişim 103
Araştırmanın Modeli
İlkokullarda görev yapan öğretmenlerin okul iklimine ilişkin görüşlerini belirle-
mek amacıyla yapılan bu çalışmanın verilerine nitel araştırma veri toplama teknikle-
rinden biri olan görüşme yoluyla ulaşılmıştır. Görüşme, en az iki kişi arasında sözlü
olarak sürdürülen bir iletişim sürecidir ve araştırmada cevabı aranılan sorular çerçeve-
sinde ilgili kişilerden veri toplama olarak ifade edilebilir (Büyüköztürk, Çakmak, Ak-
gün, Karadeniz ve Demirel, 2012). Görüşmeler, yapılandırılmış, yarı yapılandırılmış ve
yapılandırılmamış görüşmeler olarak üçe ayrılmaktadır (Memduhoğlu, 2015). Bu ça-
lışmanın verilerine yarı yapılandırılmış görüşme formu ile ulaşılmıştır. Yarı yapılandı-
rılmış görüşmeler hem sabit seçenekli cevaplamayı hem de ilgili alanda derinlemesine
gidebilmeyi birleştirir (Sayım, 2017). Bu çalışmada ilkokullardaki okul iklimine ilişkin
öğretmen algıları yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığı ile ele alınmıştır.
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunun belirlenmesinde amaçlı örneklem yöntemlerin-
den ölçüt örnekleme tekniği kullanılmıştır. Ölçüt örnekleme, örneklemin problemle
ilgili olarak belirli niteliklere sahip kişiler, olaylar, nesneler ya da durumlardan oluştu-
rulmasıdır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2012). Bu doğrul-
tuda araştırmanın çalışma grubunu 2017-2018 eğitim öğretim yılında Van ili İpekyolu
ilçesinde en az 3 yıldır aynı ilkokulda görev yapan 12 sınıf öğretmeni oluşturmuştur.
Katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin bilgiler Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo.1: Katılımcıların Demografik Özellikleri
Tablo.1’de görüldüğü gibi araştırmaya katılan öğretmenlerin 7’si kadın, 5’i ise er-
kektir. Katılımcıların hepsi sınıf öğretmeni olup, mesleki kıdemleri 3 yıl ile 20 yıl ara-
sında değişmektedir.
Verilerin Analizi
Araştırma verilerinin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Be-
timsel analiz; elde edilen verilerin daha önceden belirlenen temalara göre özetlenip yo-
rumlandığı, görüşülen bireylerin görüşlerinin çarpıcı bir biçimde yansıtmak amacıyla
sık sık doğrudan alıntıların kullanıldığı ve elde edilen sonuçların neden sonuç ilişkileri
çerçevesinde yorumlandığı analiz tekniğidir (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Betimsel analiz
tekniği üç etkinlik basamağı (verilerin azaltılması, verilerin sunumu, sonuç çıkarma ve
doğrulama) çerçevesinde gerçekleştirilmiştir (Türnüklü, 2000). Verilerin sunumunda,
alıntı seçimi için çarpıcılık (farklı görüş), çeşitlilik ve uç örnekler ölçütleri dikkate alın-
mıştır (Ünver, Bümen ve Başbay, 2010). Bu çerçevede verilerin analizi sonucunda ortaya
çıkan tema ve alt temalar Tablo. 2’de verilmiştir.
Öğretmen ve İletişim 105
1.Açık İklim
1.1. Destekleyici Müdür Davranışı ve Okul Ortamına Etkisi
1.1.1. Destekleyici Müdür Davranışı
1.1.2. Destekleyici Müdür Davranışının Okul Ortamına Etkisi
1.2. Samimi Öğretmen Davranışı ve Okul Ortamına Etkisi
1.2.1. Samimi Öğretmen Davranışı
1.2.2. Samimi Öğretmen Davranışının Okul Ortamına Etkisi
1.3. İşbirlikçi Öğretmen Davranışı ve Okul Ortamına Etkisi
1.3.1. İşbirlikçi Öğretmen Davranışı
1.3.2. İşbirlikçi Öğretmen Davranışının Okul Ortamına Etkisi
2. Kapalı İklim
2.1. Emredici Müdür Davranışı ve Okul Ortamına Etkisi
2.1.1. Emredici Müdür Davranışı
2.2.2. Emredici Müdür Davranışının Okul Ortamına Etkisi
2.2. Kısıtlayıcı Müdür Davranışı ve Okul Ortamına Etkisi
2.2.1.Kısıtlayıcı Müdür Davranışı
2.2.2. Kısıtlayıcı Müdür Davranışının Okul Ortamına Etkisi
2.3. Umursamaz Öğretmen Davranışı ve Okul Ortamına Etkisi
2.3.1. Umursamaz Öğretmen Davranışı
2.3.2. Umursamaz Öğretmen Davranışının Okul Ortamına Etkisi
Araştırmada; açık iklim ve kapalı iklim başlıklarında iki ana tema oluşturulmuştur.
Verilerin çözümlenmesinde kodlama yapılarak görüşme yapılan öğretmenler sembolize
edilmiştir. Örneğin Ö11: görüşme yapılan on birinci katılımcı şeklinde ifade edilmiştir.
Bulgular
Bu başlık altında araştırma verilerin analizi sonucunda ulaşılan bulgular tema ve
alt temalara göre ayrı başlıklar halinde sunulmuştur.
Açık İklim
Bu kategoride katılımcılara okul müdürlerinin yapıcı eleştiriler yapabilme, öğret-
menlere değer verme davranışları ile öğretmenlerin birbirleri ile olan içten davranma,
birbirlerine destek olma gibi davranışları hakkındaki düşünceleri sorulmuş ve alınan
yanıtlar doğrultusunda destekleyici müdür davranışları, samimi öğretmen davranışları ve
işbirlikçi öğretmen davranışları şeklinde üç alt kategori oluşturulmuştur.
106 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
(Ö4, Ö7, Ö10) böyle bir ortamda çalışmadıklarını, 1’i (Ö9) ise okuldaki öğretmenlerin
arasında gruplaşmalar olduğu için kendi grubunda bu tarz davranışlar sergileyen öğret-
menlerin diğerlerine karşı sergilemediklerini ifade etmişlerdir. Bu ifadelerden bazıları
şu şekildedir;
“Öğretmen arkadaşlarımızla devamlı irtibat halindeyiz. Paylaşmaya, yardımlaşmaya
ve okul içinde-dışında zaman geçirmeye önem veriyoruz. Bu nedenle okulumuzdai öğ-
retmenlerin gerçekten samimi olduğunu düşünüyorum. Zaten sadece okul ortamında
yapmıyoruz bunu. Özel hayatımızda da birimizin sorunu olduğunda diğerleri hemen
seferber olur. Bu samimi olmaktan geçiyor.” (Ö1)
“Malesef okulumda böyle bir ortamın varlığında söz etmek mümkün değil. Çoğu kişi
okul dışında vakit geçirmeyi daha fazla tercih ediyor. Herkesin ailesi ya da ev arkadaşı
var. Birlikte olduğumuz tek zaman dilimi toplantılar. Hep soğuk bir rüzgar esiyor ara-
mızda bu yüzden kimse kimseye pek ısınamıyor.” (Ö4)
Okulumuzda öğretmenler arasında hatta branşlar arasında bile gruplaşmalar var. Grup-
lar arasındaki iletişim dedikodudan öteye gidemiyor. Ama bakınca herkes kendi grubun-
da samimi. Bunun okul ortamına katkısı ne derecede düşünülmelidir. Eminim sizin de
düşündüğünüz gibi öğretmenlerin samimi olması demek üç öğretmenin samimi olması
demek değil. Bunun grup geneline yayılmadıkça bir anlamı olacağını düşünmüyorum.’
(Ö9)
Kapalı İklim
Bu kategoride katılımcılara okul müdürlerinin devamlı denetleme ile ilgilenme-
si, ders planlarını kontrol etmesi, sınıf içi etkinliklere karışması, öğretmenlere aşırı iş
yüklemesi, bürokratik işlerin önemsemesi gibi davranışları ile ve öğretmenlerin gerek
eğitim öğretim sürecinde gerekse kişisel ilişkilerinde ilgisiz davranışlar sergilemesi hak-
kındaki düşünceleri sorulmuş ve alınan yanıtlar doğrultusunda emredici müdür davra-
nışları, kısıtlayıcı müdür davranışları ve umursamaz öğretmen davranışları şeklinde üç
alt kategori oluşturulmuştur.
“Yatılı okulda çalıştığımız için çok sık karşılaşıyoruz. Pansiyon nöbetlerinde bir öğretmen
elinde gelen çabayı sarfederken diğer öğretmen ilgisiz davranabiliyor. Bu da öğretmenler
arasında kargaşaya yol açıyor. Sabahları çocukları uyandırmak için nöbetçi arkadaşımı-
zın biri erkenden kalkıp kahvaltıyı kontrol edip, çocukları uyandırmaya çalışırken diğer
nöbetçi öğretmen geç saatte uyanıp kahvaltı yapmaya gidiyor mesela. Bu tarzdaki insan-
larla çalışmak gerçekten çok sıkıcı oluyor.” (Ö4)
“Okulumuzda samimiyet kurunca maraz doğduğuna inanan, yakın ilişkiler kurmaktan
çekinen öğretmen arkadaşlarımız var. Zaten, öğretmenlerimizin çoğunun yaşı büyük.
Kasıtlı olarak umursamaz davranıyorlar ve her şeyi aksatıyorlar. Öğretmenler arasın-
daki yaş farkı bence kesinlikle bunun en önemli sebeplerinden biri. Çünkü yaşı gruptan
daha farklı olan kişiler okula sadece derslere girip çıkmak için geliyorlar ve okulla ilgili
hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar.” (Ö9).
“Tüm öğretmenlerimiz okula ilgi gösterdikleri için böyle bir durumla karşılaşmadık.
Çünkü, ortamımız buna müsade etmiyor ve öğretmenlerimiz idarenin emirlerinden çok
kendileri fikirler üretip hayata geçiriyorlar. Yaptıkları işi kendi isteğiyle yapmaları bu tip
davranışları da engelliyor.”(Ö12)
Kaynakça
Arslan, N. T. (2004). Örgütsel performansı belirleyici bir etmen olarak: örgüt kültürü ve iklimi hak-
kında bir değerlendirme, Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF Dergisi, C.9, S.1, 203228.
Ayık, A. ve Savaş, M. (2014). Ortaöğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin okul iklimi ve
örgütsel güven algıları arasındaki ilişkinin incelenmesi. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Dergisi, 11(7), 203-220.
Öğretmen ve İletişim 115
Ayık, A., Şayir, G. (2014). Okul müdürlerini öğretimsel liderlik davranışları ile örgütsel iklim arasın-
daki ilişki. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:13, Sayı:49, 253-279.
Bahçetepe, Ü. (2013). İlköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinin akademik başarıları ile algıladıkları okul
iklimi arasındaki ilişki, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İs-
tanbul.
Balcı, A. (2014). Etkili okul-okul geliştirme-kuram, uygulama, araştırma, Ankara.
Bektaş, F. ve Nalçacı, A. (2013). Okul iklimi ile öğrenci başarısı arasındaki ilişki. Uluslararası Avrasya
Sosyal Bilimler Dergisi, 4(13), 1-13.
Bursalıoğlu, Z. (2002). Okul yönetiminde yeni yapı ve davranış. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Büyüköztürk, Ş., Kılıç, Çakmak, E., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş., Demirel, F. (2012). Bilimsel araştırma
yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Cohen, J., McCabe, E.M., Michelle, N.M. & Pıckeral, T. (2009). School climate: Research, policy, prac-
tice and teacher education. Teachers College Record, 111(1), 180-213.
Çekmecelioğlu, H. (2007). Örgüt ikliminin iş tatmini ve işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisi: bir
araştırma. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9, 79-97.
Çınkır, Ş. ve Kuru Çetin, S. (2010). Öğretmenlerin okullarda mesleki çalışma ilişkileri hakkındaki
görüşleri. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 16(3), 353-371.
Çiftçi, K. (2014). İlkokul öğretmenlerinin örgüt iklimine ilişkin algılarının örgütsel güven üzerindeki
etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Zirve Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep.
Çolak, İ. ve Altınkurt, Y. (2017). Okul iklimi ile öğretmenlerin özerklik davranışları arasındaki ilişki.
Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi,23(1), 33-71.
Dağlı, A. (2018). Teoriden uygulamaya örgütsel iklim. Ankara: Pegem Yayınları.
Dağlı, A. (1996). İlköğretim okullarının örgüt iklimi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1996.
Diş, O. (2015). Okul yöneticilerinin kullandıkları güç kaynakları ile örgüt iklimi arasındaki ilişki (Ya-
yınlanmamış yüksek lisans tezi). Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.
Eren, E. (2017). Örgütsel davranış ve yönetim psikolojisi. İstanbul: Beta Yayınları.
Ertekin, Y. (1978). Örgüt iklimi. Ankara: TODİE Yayınları, No:174.
Genç, N. (2005). Yönetim ve organizasyon, Seçkin Yayınları, Ankara.
Gorgonio, J.P.R. (2017). School climate determinants: Perception and implications. Asia Pacific Jour-
nal of Education, Arts anad Sciences, 4(2), 31-37.
Gök, S. (2009). Örgüt ikliminin çalışanların motivasyonuna etkisi üzerine bir araştırma, Uluslararası
İnsan Bilimleri Dergisi, 6(2), İstanbul.
Gökmen, C. (2005). Genel liselerde örgüt ikliminin belirlemesi. YTÜ Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul
Hoy, W. K. (2003). An analysis of enabling and mindful cchool structures: some theoretical, research
and practical considerations. Journal of Educational Administration, 41, 87-108.
Hoy, W. K. and Miskel, Cecil G. (2010). Educational Administration – Eğitim Yönetimi (Çev. Ed. Sela-
hattin Turan). Ankara: Nobel Yayınları.
Hoy, W.K., Tarter, J. C., ve Bliss. R. J. (1990). Organizational climate, school, health and effectiveness:
a comparative analysis. Educational Administration Quarterly, 26 (3), 260-279.
116 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
John, M. C. and Taylor, J. W. (1999). Leadership style, school climate and the ınstıtutıonal commıt-
ment of teachers, International Forum, April 1999, Vol.2, No.1.
Katz, D. and Kahn, R.L. (1977). Örgütlerin toplumsal psikolojisi (Çev. Halil Can ve Yavuz Bayar). An-
kara: Doğan Basımevi. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları.
Korkmaz, M. (2011). İlköğretim okullarında örgütsel iklim ve örgüt sağlığının örgütsel bağlılık üze-
rindeki etkisi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 17(1), 117-139.
Köksal, S. (1991). The relationship between school climate and school effectiveness as percevied by teac-
hers in secondary schoools (The Degree of Master). Middle East Technical Universty The Institue
of Social Sciences, Ankara.
Memduhoğlu, H. B. (2015). Eğitimin bilimsel temelleri ve araştırma yöntemleri. Memduhoğlu, H. B.
ve Yılmaz, K. (Der.), Eğitim bilimine giriş. Ankara: Pegem Akademi.
Özdemir, S., Sezgin, F., Şirin, H., Karip, E., ve Erkan, S. (2010). İlköğretim okulu öğrencilerinin okul
iklimine ilişkin algılarını yordayan değişkenlerin incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fa-
kültesi Dergisi, 38, 213-224.
Paknadel, A. C. (1988). Örgütsel iklim ve iş doyumu (Yayınlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Peker, Ö. (1978). Ankara merkez liselerinin örgütsel hava açısından çözümlenmesi (Yayınlanmamış
doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Pepper, K. and Thomas, L. H. (2002). Making A Change: The Effects of the Leadership Role on School
Climate. Learning Environments Research, 5(2), 155-166.
Sayım, F. (2017). Sosyal bilimlerde araştırma ve tez yazım yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayınları.
Tahaoğlu, F. (2007). İlköğretim okulu müdürlerinin liderlik rollerinin örgüt iklimi üzerine etkisi Gazi-
antep ili örneği (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Gaziantep.
Taymaz, A. H. (2009). Okul yönetimi, 9. Baskı, Pegema Yayınevi, Ankara
Tok, A. (2006). İlköğretim okullarındaki örgüt iklimine ilişkin öğretmen algıları, Yüksek Lisans Tezi,
Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Turan, S. (2001). School climate, supportive leadership behavior and facultytrust in Turkish public
schools. American Educational Research Association (AERA). Seattle Washington, USA, April 10,
14, 2001.
Türnüklü.A. (2000). Eğitim araştırmalarında etkin olarak kullanılabilecek nitel bir araştırma tekniği:
görüşme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 24, 543-559.
Ünver, G., Bümen, N. T. ve Başbay, M. (2010). Ortaöğretim alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans
derslerine öğretim elemanı bakışı: Ege Üniversitesi örneği. Eğitim ve Bilim Dergisi, 155(35), 63-
77.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2008). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Ya-
yınları.
Yılmaz, K. (2004). Okul yöneticilerinin destekleyici liderlik davranışları ile okullardaki güven arasın-
daki ilişki konusunda ilköğretim okulu öğretmenlerinin görüşleri. Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(8).
Yılmaz, K. ve Altınkurt, Y. (2013). Örgütsel iklim ölçeğinin Türkçe ’ye uyarlanması: geçerlik ve güve-
nirlik çalışması. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3, 1-11.
Öğretmen ve İletişim 117
Giriş**
İnsanların yaşantıları ve deneyimleri çerçevesinde kişisel algıları oluşur. Bundan
dolayı, algı öznel bir süreç olup her zaman değişime açıktır (Cüceloğlu, 1997). Algı ve
tutum doğrudan gözlemlenebilen bir durum olmadığı için algının ve tutumun ölçülme-
sinde söz konusu algıya ya da tutuma ilişkin bir ölçeğin hazırlanarak uygulanması bir
yöntem olarak kullanılabilir(Tezbaşaran,1997).
Okulda rehberlik hizmetlerinin yürütülmesinde asli unsurlar olan okul psikolo-
jik danışmanları ve sınıf rehber öğretmenlerinin birbirlerini nasıl algılandığını bilmek,
rehberlik hizmetlerini daha iyi yürütebilmemiz konusunda bize yol gösterici olabilir.
İnsanlar olumlu algıladıkları bir öğretmen ile kolayca iletişime geçip işbirliği içinde çalı-
şabilir. Bunun yanında olumsuz olarak algıladığı bir öğretmen ile işbirliğine gitmekte ve
rehberlik hizmetlerini sağlıklı yürütmekte zorlanabilir. Hangi ortak sosyal ve demogra-
fik değişkenlere sahip sınıf rehber öğretmenlerinin, okul psikolojik danışmanına ilişkin
olumlu ya da olumsuz düzeyde algıya sahip olduğunun bilinmesi önemlidir. Çünkü de-
ğişime açık olan; özellikle olumsuz algılara dair önlemler alma konusunda, kişilere yar-
dımcı olabilir. Aynı şekilde rehberlik hizmetlerinin okuldaki sınıflarda uygulanmasında
asli unsurlarından olan sınıf rehber öğretmenlerinin; okuldaki psikolojik danışmanlar
tarafından nasıl algılandığını bilmek, rehberlik hizmetlerinin etkililiği konusunda bize
yol gösterici olabilir.
Amaç
Bu araştırmanın amacı, rehberlik hizmetlerini yürüten okul psikolojik danışman-
ları ile sınıf rehber öğretmenlerinin birbirlerine ilişkin algılarını incelemektir.
Araştırma Deseni
Çalışma, genel tarama yöntemlerinden betimsel ve ilişkisel tarama modelindedir.
Nicel verilere dayalı istatistiksel teknikler kullanılarak modele ilişkin varsayımlar sınan-
mıştır.
1 Bu çalışma, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde 2011 yılında sunulan PDR Yüksek Lisans Tez
Çalışmasından alınmıştır.
* zaferkorkmaz21@hotmail.com
118 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Evren ve Örneklem
Okul psikolojik danışmanına ilişkin algıyı belirlemek için araştırmada evren Bat-
man ilindeki tüm sınıf rehber öğretmenleridir. Örneklem grubu ise bu evrenden seçilen
234 sınıf rehber öğretmenidir. Sınıf rehber öğretmenine ilişkin algıyı belirlemek için
evren, Batman’daki tüm okul psikolojik danışmanları olup örneklem ise 103 psikolojik
danışmandan oluşmaktadır. Birinci örneklem grubu olan sınıf rehber öğretmenlerine
“Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği” ve “Kişisel Bilgi Formu” uygulan-
mıştır. İkinci örneklem grubu olan okul psikolojik danışmanlarına ise “Sınıf Rehber
Öğretmenine İlişkin Algı Ölçeği” ve “Kişisel Bilgi Formu” uygulanmıştır. Elde edilen
veriler SPSS programında çözümlenmiştir.
Bulgular
Bu bölümde katılımcıların genel dağılım özellikleri ve bu uygulamaların sonu-
cunda elde edilen veriler ile buna ilişkin yorumlar yer almaktadır. Veri çözümlemeleri
sonucunda elde edilen bulguların sistematik olarak ifade edilebilmesi için, tablolar ha-
zırlanmıştır. Hazırlanan her tabloda, veriler üzerinde yapılan testler için gerekli bulunan
ve yorumlamaları kolaylaştıracak değerlere yer verilmiştir.
Yine bu bölümde, ölçek uygulamaları ile elde edilen verilerden faydalanarak elde
edilen bulgulara ve bu bulguların yorumuna yer verilmiştir. Bulguların sistematik olarak
ifade edilebilmesi için tablolardan faydalanılmıştır. Her bir tabloda veriler üzerinde ya-
pılan testler için gerekli bulunan ve yorumu kolaylaştıracak değerlere yer verilmiştir. Bu
maksatla veriler üzerinde yapılan analizler sonucunda tablolaştırma yapılmıştır.
ten alınan toplam puan 35 ile 138 arasında değişmektedir. Ölçekten elde edilen toplam
puana ilişkin normallik dağılımı Kolmogorov Smirnov ile test edilmiştir. Kolmogorov
Simirnov testine göre (K-S= .151, p≥ .05) toplam puan değişkenlerinin normal dağılım
gösterdiği gözlenmiştir. Ayrıca homojenliği test etmek için yapılan Levene’s Statistics’
e bakılmış olup tüm sosyo demografik değişkenler için ‘p’ değerinin 0.05 ten büyük
olduğu, yani verilerin homojen olduğu görülmüştür. Toplam puana ilişkin normal bir
dağılım ve homojenlik gözlendiğinden parametrik testlerle veri analizinin yapılabileceği
(Büyüköztürk, 2009; Köklü, Bökeoğlu ve Büyüköztürk, 2008; Sipahi, Yurtkoru ve Çinko,
2008) anlaşılmıştır.
Yapı geçerliği ve güvenirliği tamamlanmış olan Okul Psikolojik Danışmanına İliş-
kin Algı Ölçeği’nden elde edilen madde toplamlarına ilişkin tanımlayıcı istatistikler
Tablo 5’de gösterilmiştir.
Tablo 1: Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeğinden Elde Edilen Toplam Puan-
lara İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 1’deki bulgulara göre, 234 bireyin ölçekten almış olduklara puan ortalaması-
nın 82.812 ve puanlara ilişkin standart sapmanın 24.049 olduğu tespit edilmiştir.
Okul psikolojik danışmanına ilişkin algı seviyesi (düşük-orta-yüksek şeklinde),
ortalama-standart sapma (düşük seviye); ortalama (orta seviye) ve ortalama + standart
sapma (yüksek seviye) şeklinde hesaplanabilir. Ancak iki aşamalı kümeleme analizi yön-
temi ile algı seviyesi daha gerçekçi bir şekilde ortaya konulabilir. Diğer şekliyle (ortala-
ma ± standart sapma; düşük-orta-yüksek) örneklemdeki uç bireylerin gözlenemeyeceği
unutulmamalıdır. Ölçek formundan alınan toplam puan iki aşamalı kümeleme analizine
tabi tutulmuş olup, her seviyedeki eşik değerler (cut-off) daha detaylı bir şekilde ortaya
konmuştur.
Kümeleme analizi, ölçekten alınacak toplam puanın, 51 ve 75 aralığı, 82 - 99 ara-
lığı, ve 112 ile 130 aralığı şeklinde kümelenmesini uygun görmüştür. Bu yolla, algı dü-
zeylerinin detaylı bir şekilde ölçülmesi mümkün olabilmektedir. Yapılan analizde; 115
(%49,1) bireyin 51 - 75 puan aralığında, 79 bireyin (%33,8) 82 - 99 puan aralığında, 40
bireyin (%17,1) 112 – 130 puan aralığında oldukları tespit edilmiştir. Bu veriler ışığın-
da, 234 bireyden 115 (%49,1) bireyin okul psikolojik danışmanı hakkında olumsuz bir
algıya sahip olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte 79 ve 106 puan aralığında yer alan
79 birey (%33,8) orta düzeyde bir algıya sahipken, 112–130 puan aralığında yer alan
40 bireyin (%17,1) okul psikolojik danışmanı hakkında olumlu bir algıya sahip olduğu
söylenebilir.
120 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Cinsiyet N - S sd t P
X
Erkek 145 82,55 23,19 232 ,211 ,833
İki aşamalı kümeleme analizi verilerinin ışığında ortaya çıkan algı düzeyleri bakı-
mından da incelendiğinde, erkek sınıf rehber öğretmenlerinin toplam puan ortalaması
82,551 olup kadın sınıf rehber öğretmenlerinin toplam puan ortalaması 83,236 tır. Er-
kek ve kadınların toplam puan ortalamaları ile okul psikolojik danışmanına ilişkin orta
düzeyde bir algıya sahip oldukları söylenebilir.
Öğretmen ve İletişim 121
Okul Türü N - S sd t P
X
İlköğretim 162 77.03 22,06 232 -5,94 ,000
İki aşamalı kümeleme analizi verilerinin ışığında ortaya çıkan algı düzeyleri bakı-
mından da incelendiğinde; ilköğretimde çalışan sınıf rehber öğretmenlerinin aldıkları
toplam puanların ortalaması (77.037) ile okul psikolojik danışmanına ilişkin olumsuz
bir algıya sahip olduğu gözlenmiştir. Ortaöğretimde çalışan sınıf rehber öğretmenlerin
aldıkları toplam puan ortalamalarına (95.902) bakıldığında okul psikolojik danışmanı-
na ilişkin orta düzeyde bir algıya sahip olduğu görülmüştür.
Şekil 1: Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği Yapılan Görev Değişkeni Alt
Gruplarının Toplam Puan Ortalamaları
Hangi grupların birbirinden farklı olduğunu bulmak için ikili karşılaştırma test-
lerinden Bonferroni test sonuçları yorumlanmıştır (Sipahi, Yurtkoru, Çinko 2008). Ve-
riler ışığında, ilköğretimde sınıf öğretmeni olanlar ile ortaöğretimde branş öğretmeni
olanlar arasında anlamlı düzeyde farklılık görülmüştür. Ayrıca ilköğretimde branş öğ-
retmeni olanlar ile ortaöğretimde branş öğretmeni olanlar arasında da anlamlı düzeyde
bir farklılık görülmüştür.
Tablo 4: Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği Puanlarının Yapılan Görev De-
ğişkenine Göre Bonferroni Testi Sonuçları
Göreviniz Göreviniz P
alındığında 73.5362 ile öğretmenlerin okul psikolojik danışmanına ilişkin olumsuz bir
algıya sahip olduğu söylenebilir. İlköğretimde branş öğretmeni olarak çalışan öğretmen-
lerin aldıkları toplam puanların ortalaması göz önüne alındığında da 77.3924 puan ile
okul psikolojik danışmanına ilişkin olumsuz bir algıya sahip olduğu söylenebilir. Fakat
ortaöğretimde branş öğretmeni olarak çalışan sınıf rehber öğretmenlerinin aldıkları
toplam puanların ortalaması göz önüne alındığında 95.2326 puan ile okul psikolojik
danışmanına ilişkin orta düzeyde bir algıya sahip olduğu söylenebilir.
Tablo 5: Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği Puanlarının Yapılan Görev De-
ğişkenine Göre Algılar Arasındaki Farka İlişkin Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) So-
nuçları
Sonuç olarak, Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği puanlarının yapılan
görev değişkenine göre Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) sonuçlarını değerlendi-
recek olursak; Tablo 5’te görüldüğü gibi alt gruplar arasında anlamlı bir fark olduğu
söylenebilir (F(2,231)=21.955, P<.05).
Hangi grupların birbirinden farklı olduğunu bulmak için ikili karşılaştırma testle-
rinden Bonferroni test sonuçları yorumlanmıştır (Sipahi, Yurtkoru, Çinko 2008). Tablo
6’ da görüldüğü gibi, öğrenci sayısı 500-1000 arasında olanlar ile öğrenci sayısı 1501 ve
üzeri olanlar arasında anlamlı düzeyde farklılık görülmüştür.
Tablo 6: Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği Puanlarının Okuldaki Öğrenci
Sayısı Değişkenine Göre Bonferroni testi Sonuçları
1001-1500 ,440
İki aşamalı kümeleme analizi verilerinin ışığında ortaya çıkan algı düzeyleri ba-
kımından (olumsuz-orta-olumlu) incelendiğinde grupların aldıkları toplam puanların
ortalamaları anlamlı farklılıkları açıklar niteliktedir. Öğrenci sayısı 500-1000 arasında
olan sınıf rehber öğretmenlerin aldıkları toplam puanların ortalaması göz önüne alın-
dığında 90,0444 ile okul psikolojik danışmanına ilişkin orta düzeyde bir algıya sahip
olduğu söylenebilir. Öğrenci sayısı 1001 - 1500 arasında olanlar öğretmenlerin aldıkları
toplam puanların ortalaması göz önüne alındığında da 83,7033 puan ile okul psikolojik
danışmanına ilişkin orta düzeyde bir algıya sahip olduğu görülmektedir. Fakat öğrenci
sayısı 1501’in üzerinde olan okulların sınıf rehber öğretmenlerinin 78,6633 ile olumsuz
bir algıya sahip olduğu görülmektedir.
Tablo 7: Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği Puanlarının Okuldaki Öğren-
ci Sayısı Değişkenine Göre Algılar Arasındaki Farka İlişkin Tek Yönlü Varyans Analizi
(ANOVA) Sonuçları
Sonuç olarak, Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği puanlarının okul-
daki öğrenci sayısı değişkenine göre Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) sonuçlarını
değerlendirecek olursak; Tablo 7’de görüldüğü gibi alt gruplar arasında anlamlı bir fark
olduğu söylenebilir (F(2,231)=3,636 P<.05).
Sonuç olarak, Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği puanlarının kıdem
değişkenine göre Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) sonuçlarını değerlendirecek
126 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
olursak; Tablo 8’ de görüldüğü gibi alt gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı söyle-
nebilir (F(4,229)=1,538 P>.05).
Sonuç olarak, Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği puanlarının eğitim
ile ilgili yayın okuma alışkanlığı değişkenine göre Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA)
sonuçlarını değerlendirecek olursak; Tablo 9’da görüldüğü gibi alt gruplar arasında an-
lamlı bir fark olmadığı söylenebilir (F(4,229)= ,738 P>.05).
Öğretmen ve İletişim 127
Tablo 10’daki bulgulara göre, 103 bireyin ölçekten almış olduklara puan ortalama-
sının 83,446 ve puanlara ilişkin standart sapmanın 22,832 olduğu tespit edilmiştir.
Sınıf rehber öğretmenine ilişkin algı seviyesi (düşük-orta-yüksek şeklinde), ortala-
ma-standart sapma (düşük seviye); ortalama (orta seviye) ve ortalama + standart sapma
(yüksek seviye) şeklinde hesaplanabilir. Ancak iki aşamalı kümeleme analizi yöntemi
ile algı seviyesi daha gerçekçi bir şekilde ortaya konulabilir. Diğer şekliyle (ortalama ±
standart sapma; düşük-orta-yüksek) örneklemdeki uç bireylerin gözlenemeyeceği unu-
tulmamalıdır.
Ölçek formundan alınan toplam puan iki aşamalı kümeleme analizine tabi tutul-
muş olup, her seviyedeki eşik değerler (cut-off) daha detaylı bir şekilde ortaya konmuş-
tur. Kümeleme analizi, ölçekten alınan toplam puanın, 55 ve 71 aralığı, 83 – 98 aralığı,
ve 109 ile 120 aralığı şeklinde kümelenmesini uygun görmüştür. Bu yolla, algı düzeyle-
rinin detaylı bir şekilde ölçülmesi mümkün olabilmektedir. Yapılan analizde; 52 (%50,5)
bireyin 55 - 71 puan aralığında, 24 bireyin (%23,3) 83 - 98 puan aralığında, 27 bireyin
(%26,2) 109 – 120 puan aralığında oldukları tespit edilmiştir. Bu veriler ışığında, 103
okul psikolojik danışmanından 52 (%50,5) danışman sınıf rehber öğretmeni hakkında
olumsuz bir algıya sahiptir. Bununla birlikte 83- 98 puan aralığında yer alan 24 (%23,3)
128 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
okul psikolojik danışmanı orta düzeyde bir algıya sahipken, 109 – 120 puan aralığın-
da yer alan 27 (%26,2) okul psikolojik danışmanı ise sınıf rehber öğretmeni hakkında
olumlu bir algıya sahiptir.
“Sınıf Rehber Öğretmenine İlişkin Algı Ölçeği” ne cevaplayıcı olarak katılan okul
psikolojik danışmanlarının cinsiyeti, çalıştığı okul türü, mezuniyet alanı, çalıştığı okul
idaresinden aldığı destek, görev yaptığı okulun çalışma koşulları, çalıştığı okuldaki öğ-
renci sayısı ve eğitim ile ilgili yayın okuma alışkanlığı birer sosyo demografik özellik
olarak ele alınmıştır.
Verilerin analizinde Parametrik olmayan testlere ihtiyaç duyulduğundan iki alt
gruptan oluşanlara T- Testinin Parametrik olmayan alternatifi olan Mann- Whitney U
testi, ikiden fazla alt gruptan oluşanlara ise Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) Testi-
nin parametrik olmayan alternatifi olan Kruskal Wallis testi uygulanmıştır
Tablo11: Sınıf Rehber Öğretmenine İlişkin Algı Ölçeğindeki Cinsiyet Değişkenine Göre Al-
gılar Arasındaki Farka İlişkin Mann- Whitney U Testi Sonuçları
Rehberlik Servisinin
N Sıra Ort. sd c2 P Anlamlı Fark
Çalışma Koşulları
Yetersiz 23 34,63 2 16,475 ,000 A-C, B-C
Kısmen Yeterli 33 46,86
Yeterli 47 64,11
Total 103
Öğretmen ve İletişim 131
Okul İdaresinden
N Sıra Ort. Sd c2 P Anlamlı Fark
Alınan Destek
Hiç Alamıyorum 7 35,71 2 2,591 ,274 Fark Yok
Bazen Alıyorum 45 51,24
Her Zaman Alıyorum 51 54,90
Toplam 103
Okul psikolojik danışmanların, sınıf rehber öğretmenine ilişkin algısının okul ida-
resinden alınan desteğe göre değişip değişmediğine ilişkin Kruskal Wallis H Testi sonuç-
ları Tablo 15’te verilmiştir. Buna göre “Okul İdaresinden Alınan Destek” değişkeninin
alt grupları olan hiç alamıyorum, bazen alıyorum ve her zaman alıyorum seçeneklerine
göre psikolojik danışmanların sınıf rehber öğretmenine ilişkin algısının farklılaşmadığı
görülmektedir (c2 (sd=2, n=103)=2.591, p>.05).
Katılımcıların Okullarındaki Öğrenci Sayılarına Göre Algılar Arasındaki Farka
İlişkin Kruskal Wallis H Testi Sonuçları
Katılımcı psikolojik danışmanların okullarındaki öğrenci sayılarına baktığımızda
49 kişinin öğrenci sayısının 1 ile 1000 arasında olduğu, 39 kişinin okulunda 1001 ile
132 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
2000 arasında öğrenci olduğu ve 15 kişinin okulunda da 2001’in üzerinde öğrenci oldu-
ğu belirlenmiştir. Katılımcıların okullarındaki öğrenci sayılarını yüzdelik dilim ile ifade
edecek olursak; %47,6’sının okulunda 1 ile 1000 arasında öğrencisi olduğu, %37,9’unun
1001 ile 2000 arasında ve %14,6’sının da 2001’in üzerinde öğrencisinin olduğu belirlen-
miştir.
Tablo 16: Sınıf Rehber Öğretmenine İlişkin Algı Ölçeğinde Öğrenci Sayısı Değişkenine Göre
Algılar Arasındaki Farka İlişkin Kruskal Wallis H Testi Sonuçları
Tablo 17: Sınıf Rehber Öğretmenine İlişkin Algı Ölçeğinde Kıdem Değişkenine Göre Algılar
Arasındaki Farka İlişkin Kruskal Wallis H Testi Sonuçları
Sonuç
Bu araştırmada elde edilen bulgulara göre; sınıf rehber öğretmenlerinin okul psi-
kolojik danışmanlarına ilişkin algısı, sınıf rehber öğretmenlerinin “çalıştığı okul türü-
ne, yaptığı göreve, okuldaki öğrenci sayısına” göre değişmekte; “cinsiyetine, kıdem yılına
ve eğitim ile ilgili yayın okuma alışkanlığına göre ise değişmemektedir. Okul psikolojik
danışmanlarının sınıf rehber öğretmenlerine ilişkin algısı ise psikolojik danışmanın“
çalıştığı okul türüne, mezuniyet alanına, görev yaptığı okulun çalışma koşullarına, oku-
lundaki öğrenci sayısına, kıdem yılına ve eğitim ile ilgili yayınları takip etme düzeyi”
ne göre değişmekle birlikte “cinsiyetine ve rehberlik çalışmalarında okul idaresinden
aldığı desteğe” göre değişmemektedir. Algı düzeyleri olumlu düzeyde algı, orta düzeyde
algı ve olumsuz düzeyde algı olarak belirlenmiştir. Bu algı düzeyleri göz önüne alınınca,
sınıf rehber öğretmenlerinin okul psikolojik danışmanlarına; okul psikolojik danışman-
larının da sınıf rehber öğretmenlerine ilişkin orta düzeyde bir algıya sahip oldukları
belirlenmiştir.
Kaynakça
Büyükşahin, L. (2005). Çok Boyutlu İlişki Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Analizi. Türk Psikyatri Der-
gisi. 16(2): (97-105)
Büyüköztürk, Ş. (2009). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı. (10.Baskı). Ankara: PegemA Ya-
yıncılık.
Büyüköztürk, Ş. ve Arkadaşları (2008). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. (2. Baskı). Ankara: PegemA
Yayıncılık.
Cüceloğlu, D. (1997). İnsan ve Davranışı. (7.baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Erkuş, A. (2003). Psikometri Üzerine Yazılar. (1. Baskı). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Korkmaz, Z. (2011). Okul psikolojik danışmanları ile sınıf rehber öğretmenlerinin karşılıklı algıla-
rının incelenmesi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
Van.
Öğretmen ve İletişim 135
Korkmaz, Z ve Tanhan, F. (2010). “Okul Psikolojik Danışmanına İlişkin Algı Ölçeği Geliştirme Çalış-
ması”. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikolojik Danışma Ve Rehberlik
Anabilim Dalı, Seminer Çalışması. Van.
Sipahi, B. Yurtkoru, S. ve Çinko, M. (2008). Sosyal Bilimlerde SPSS’le Veri Analizi (2. Baskı) İstanbul:
Beta Yayıncılık.
Tezbaşaran, A. (1997). Likert Tipi Ölçek Geliştirme Kılavuzu (2.Baskı). Ankara: Türk Psikologlar Der-
neği Yayınları.
136 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Eğitim-öğretim hizmetlerinin bir bütün olarak yürütülmesi başarıyı arttıran
önemli bir faktördür. Bireyi bir bütün olarak ele alma ve yaklaşma düşüncesini esas
alan rehberlik hizmetleri, bu başarıyı arttırmada önemli bir işleve sahiptir (Camadan ve
Kahveci, 2013). Rehberlik hizmetleri, öğrencinin kendisini daha iyi tanıyabilmesi, daha
gerçekçi kararlar alması, sorunlarla baş etmede sağlıklı yöntemler kullanabilmesi, uyum
problemlerini çözebilmesi ve eğitim-öğretim sürecinin sonucunda her açıdan dengeli ve
sağlıklı bir birey olabilmesi için yürütülen faaliyetlerdir (Güven, 2006). Bu faaliyetlerin
öğrencilerin gelişim düzeyleri dikkate alınarak düzenlenmesi ve her öğretim basama-
ğında farklı bir planlama yapılarak, öğrencilerin gelişim görevlerini başarıyla tamam-
layıp, bir sonraki gelişim dönemine hazır hale gelebilmesi için rehberlik hizmetlerinin
doğru planlanması gerekmektedir. Bu doğrultuda, günümüzde benimsenen kapsamlı
gelişimsel rehberlik yaklaşımı, her eğitim kademesinde öğrencinin gelişimini kolaylaş-
tırma ve gelişim görevlerini başarı ile tamamlamasına yardımcı olma işlevini yürütmek-
tedir. Bu süreç ancak sistemli, programlı ve tüm eğitim paydaşlarının işbirliği yapması
halinde başarıya ulaşması beklenen bir süreçtir (Gökçakan, 2008).
Kapsamlı gelişimsel rehberlik yaklaşımında, rehber öğretmen (Psikolojik danış-
man) ne kadar donanımlı ve yetenekli olsa da, tek başına ortaya koyduğu çabalar sınırlı
bir etki yaratmaktadır. Öğrencinin kişisel, sosyal ve eğitsel olarak başarılı olması tüm
paydaşların ortak çabası ile mümkündür. Öğrenciye yönelik yürütülen rehberlik hiz-
metlerinin faydalı ve etkili olmasında; öğrencinin ebeveynleri, öğretmenleri, okul idare-
si ve rehberlik servisinin ortak bir anlayış çerçevesinde birlikte çalışmasının önemli bir
rolü vardır. Rehber öğretmenin diğer paydaşlarla yaptığı bu işbirliği müşavirlik (Konsül-
tasyon) hizmetleri kapsamında değerlendirilmektedir (Tagay ve Sarı, 2012). Müşavirlik
hizmetleri; rehber öğretmenlerin uzmanlık alanları ile ilgili bilgi ve becerilerini yönetici,
öğretmenler ve velilerle paylaşması, öğrencilerle ilgili rehberlik kapsamında yapılacak iş
ve işlemlerde karşılaşılan güçlüklere birlikte çözüm bulunması ve diğer paydaşların bu
konuda kendilerini geliştirmeleri için rehber öğretmen tarafından yürütülen faaliyetler-
dir (Yeşilyaprak, 2016). Özellikle kapsamlı gelişimsel rehberlik yaklaşımı göz önünde
* alsancak-65@hotmail.com
** zohrekaya@yyu.edu.tr
Öğretmen ve İletişim 137
Yöntem
Araştırma Modeli
Bu araştırmada müşavirlik hizmetlerine ilişkin sınıf öğretmenlerinin görüşlerini
ortaya koymak amacıyla nitel ve nicel süreçlerin bir arada kullanılabildiği Q metodun-
dan yararlanılmıştır. Q Metod, kişilerin tutum ve algılarını ölçmede kullanılan bir analiz
türüdür. Bu analizde kişiler, görüşlerinin yakın olma durumuna göre belli faktörler al-
tında toplanmaktadırlar. Q metodunun temel yaklaşımı, katılımcı görüşlerinin bir dizgi
üzerinde negatif ve pozitif aralığında uygun bir şekilde dizilmesidir. Q dizgisi olarak bi-
linen bu göstergede, soldan sağa gidildikçe maddelere katılım oranı artmaktadır. Q diz-
gisi, katılımcıların istediği rakamın altına istediği kadar cümle yerleştirebildiği serbest
metot ve her sayının altına kaç yargı cümlesinin yerleştirileceğinin araştırmacı tarafın-
dan belirlendiği zoraki metod olmak üzere iki şekilde oluşturulmaktadır (Demir ve Kul,
2011). Q metodunda yapılan işlem ölçek geliştirme sürecine benzemektedir. Ancak bu-
radaki temel fark, ölçek geliştirme sürecinde maddelerin farklı boyutlar altında toplan-
maları söz konusu iken, Q metod uygulamasında ise kişilerin nerelerde gruplandıklarını
belirlemek amaçlanmaktadır. Yani ölçek geliştirmede faktörler maddelerden oluşurken,
Q metod uygulamasında ise faktörleri kişiler oluşturmaktadır (Yıldırım, 2017). Bu ça-
lışmada, sınıf öğretmenlerinin müşavirlik hizmetlerine ilişkin algılarının tespit edilmesi
amacıyla katılımcılardan zoraki metoda uygun olarak sıralama yapmaları istenmiştir.
Şekil 1’de araştırma kapsamında sınıf öğretmenlerinin müşavirlik hizmetlerine ilişkin
algılarını belirlemeye yönelik hazırlanan anket için kullanılan Q dizgisi gösterilmiştir.
Öğretmen ve İletişim 139
-4 -3 -2 -1 0 1 2 3 4
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubu 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Van İli Erciş İlçe-
si’ndeki farklı ilkokullarda çalışan 15 kadın ve 10 erkek olmak üzere toplam 25 sınıf öğ-
retmeninden oluşmaktadır. Çalışma grubu amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt ör-
nekleme yöntemine dayanılarak oluşturulmuştur. Bu örnekleme yönteminde, önceden
belirlenen kıstasları karşılayan birimler örnekleme alınmaktadır (Büyüköztürk, Kılıç
Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2017). Çalışmada, sınıf öğretmenlerinin çalış-
ma grubuna dâhil edilmesi noktasında çalıştıkları okulda rehber öğretmenin bulunması
ölçütü esas alınmıştır. Tablo 1’de çalışmaya katılan sınıf öğretmenlerinin özelliklerine
yer verilmiştir.
Tablo 1. Katılımcıların Özellikleri
Kategori n %
Cinsiyet Erkek 10 40,0
Kadın 15 60,0
Okuttuğu Sınıf 1.sınıf 7 28,0
Düzeyi 2.sınıf 7 28,0
3.sınıf 4 16,0
4.sınıf 7 28,0
Kıdem 1-4 yıl 9 36,0
5-8 yıl 7 28,0
9 yıl ve üzeri 9 36,0
Katılımcıların özelliklerine göre dağılımlarına bakıldığında, kadın katılımcıların
sayısı daha fazladır. Okuttukları sınıf düzeyi açısından incelendiğinde, 3. sınıfları oku-
tan öğretmelerin sayısının daha az olduğu, diğer sınıf düzeylerinin ise benzer olduğu
görülmüştür. Katılımcılarım kıdem yıllarına göre sayılarının birbirine yakın olduğu gö-
rülmektedir.
140 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Verilerin Analizi
Araştırmada katılımcılara ait betimsel analizler (frekans ve yüzdelik analizleri)
SPSS 24 paket programı aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Q metodu ile toplanan veri-
ler http://schmolck.userweb.mwn.de/qmethod/ adlı internet sayfasından indirilen PQ
Method programı kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada katılımcıların istatistikî
olarak anlamlı faktörlere dağıtılmasında “p<.05” düzeyinde anlamlılık aranmış bu kap-
samda ‘1/√n (Kişi sayısı) x 1,96’ formülü (McKeown ve Thomas, 2013) kullanılmıştır.
Bu formülle 17 soruluk müşavirlik hizmetlerini değerlendirme anketi için elde edilen
“0.392” katılımcıların faktörlere dağıtılmasında ölçüt kabul edilmiştir. Yani sınıf öğret-
menlerinin müşavirlik hizmetlerine ilişkin görüşlerinin tespit edilmesi için toplanan
bulgular incelenirken, bir katılımcının herhangi bir faktörle arasındaki korelâsyonun
0.392 veya üzerinde bir değer alması halinde katılımcı görüşü ilgili faktör altında değer-
lendirilmiştir.
Bulgular
Çalışma kapsamında toplanan veriler, PQ Method programı kullanılarak analiz
edilmiştir. Yapılan analize ilişkin bulgulara Tablo 2’de yer verilmiştir.
Öğretmen ve İletişim 141
1.Faktör 2.Faktör
Tablo 3’te görüldüğü üzere, 1. ve 2. faktör arasında düşük düzeyde pozitif yönlü bir
ilişki bulunmaktadır. Düşük düzeyde pozitif ilişki, iki faktör arasında aynı yönde ama
birbirinden uzak bir ilişkinin olduğu anlamına gelmektedir. Yani sınıf öğretmenlerinin
müşavirlik hizmetlerine ilişkin görüşleri birbirinden ayrışmış 2 faktör altında değerlen-
dirilebilmektedir. Sınıf öğretmenlerinin müşavirlik hizmetlerine ilişkin görüşlerini gös-
teren maddelere ait Z puanları ve ilgili faktörde yer alan bireylerin maddeleri önemseme
sırası Tablo 4’de verilmiştir.
142 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Tablo 4’de görüldüğü üzere, 1. faktör de yer alan sınıf öğretmenlerinin en çok
önemsedikleri maddelerin; “Öğrencilerin gelişim dönemleri ve bu dönemlerde onla-
ra nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda rehber öğretmen sınıf öğretmenini bilgilen-
dirmelidir” (17) ve“Sınıf rehberlik planını, sınıfının düzeyine göre nasıl hazırlayacağı
konusunda, rehber öğretmen sınıf öğretmenine yardımcı olmalıdır” (10) maddeleri
olduğu görülmektedir. 1. faktördeki sınıf öğretmenlerinin katılmadıkları veya önemse-
medikleri maddeler ise; “Rehber öğretmen sınıftaki kaynaştırma öğrencisinin tüm iş ve
işlemlerini yürütmelidir” (9) ve Sınıf rehberlik planını rehber öğretmen hazırlamalıdır”
(12) maddeleridir.
Yine Tablo 4 incelendiğinde, 2. faktörde yer alan sınıf öğretmenlerinin en çok
önemsedikleri maddeler; “Öğrencilerle yaşadığı çatışmaları sağlıklı bir şekilde çözmesi
için rehber öğretmen sınıf öğretmenine yol göstermelidir” (14) ve “Sınıf rehberlik planını
rehber öğretmen hazırlamalıdır “(12) maddeleridir. Bu faktörde yer alan sınıf öğretmen-
lerinin katılmadıkları ve önemsemedikleri maddeler ise; “Rehber öğretmen öğrenci ile
sınıf öğretmeni arasındaki anlaşmazlıkları çözmelidir” (11) ve “Aralarında çatışma yaşa-
nan öğrencileri sınıf öğretmeni doğrudan rehber öğretmene yönlendirmelidir” (16) mad-
deleridir.
öğretmenin uzmanlık bilgisi ile ilgili destek bekledikleri söylenebilir. Bu sonuç aynı za-
manda bu faktörde yer alan sınıf öğretmenlerinin gelişimsel rehberlik anlayışına uygun
bir müşavirlik hizmeti beklediklerini göstermektedir. Gelişimsel rehberlik anlayışında
sınıf öğretmenleri, kendilerini rehberlik faaliyetleri konusunda nasıl geliştirecekleri ile
ilgili rehber öğretmenin uzmanlığından faydalanmaktadırlar (Yeşilyaprak, 2016).
Müşavirlik hizmetlerine ilişkin görüşlerine göre ikinci grupta yer alan sınıf öğret-
menleri ise öğrencilerle yaşadıkları çatışmalarda ve rehberlik planlarının hazırlanması
noktasında kendilerine rehberlik edilmesi yönünde bir beklenti içinde oldukları söyle-
nebilir. Bu grupta yer alan sınıf öğretmenleri daha çok rehber öğretmenin problemlerini
çözmesi ve yüklerini hafifletmesi gibi beklentilere sahiptirler. Ancak bu beklentilerin bir
kısmı gelişimsel rehberlik anlayışında yer alan müşavirlik hizmetleri kapsamına girme-
mektedir. Çünkü gelişimsel rehberlik anlayışında sınıf öğretmeni daha çok öğrencinin
tüm boyutlardaki gelişimine yardımcı olma noktasında rehber öğretmen ile işbirliği
halindedir. Bu şekilde yürütülen rehberlik faaliyetlerinde müşavirlik hizmetleri işlevsel
hale gelmektedir (Tagay ve Sarı, 2012). Bu faktörde yer alan sınıf öğretmenlerinin genel
olarak kıdem açısından 1 ya da 2 yıllık bir çalışma geçmişine sahip oldukları göz önüne
alındığında; bu sonuç kapsamlı gelişimsel rehberlik modeli içerisinde yer alan müşavir-
lik hizmetlerini doğru algılama noktasında öğretmenlerin tecrübelerinin de önemli bir
etken olabileceğini göstermektedir. Nitekim birinci faktörde yer alan ve müşavirlik hiz-
metleri konusunda daha doğru beklentilere sahip olan sınıf öğretmenleri genel olarak 5
yıl ve üzeri bir çalışma süresine sahiptirler.
Bu çalışmada da görüldüğü üzere, çalışma deneyimi daha fazla olan sınıf öğretmen-
lerinin müşavirlik hizmetleri konusunda çalışma deneyimi daha az olan sınıf öğretmen-
lerine göre daha doğru beklentilere sahip oldukları ve bu kapsamda neler yapacakları
konusunda rehber öğretmenlerden müşavirlik hizmetleri bekledikleri görülmektedir.
Bu sonuç göreve yeni başlayan sınıf öğretmenlerine okul rehberlik servisleri tarafın-
dan kapsamlı gelişimsel rehberlik modeline ve sınıf öğretmenlerinin programdaki rol
ve işlevlerine ilişkin seminer çalışmalarının yapılmasının önemini ortaya koymaktadır.
Ayrıca, sınıf rehber öğretmenlerine rehberlik etkinliklerini uygulama ile ilgili beceriler
kazandırmaya yönelik hizmet içi eğitimler de verilebilir (Terzi, Tekinalp ve Leuwerke,
2011). Bu yönde çalışmaların yapılması hem sınıf öğretmenlerinin rehberlik servisle-
ri tarafından yürütülen müşavirlik çalışmalarına ilişkin algılarının doğru yönde şekil-
lenmesini hem de gelişimsel rehberlik yaklaşımını benimsemelerini sağlayacaktır. Bu
çalışmadan elde edilen veriler sınıf öğretmenlerinin konuya ilişkin görüşlerini ortaya
koysa da, daha sağlıklı sonuç alabilmek için rehber öğretmenlerin de müşavirliğe yö-
nelik tutumlarının ve algılarının hatta yeterliliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Çünkü
rehber öğretmenin rehberlik faaliyetleri ve özellikle müşavirlik hizmetleri konusundaki
yeterliliği diğer paydaşları doğrudan etkilemektedir (Güven, 2009). Bu çalışma Q me-
todu ile sadece ilkokul düzeyinde ve sınırlı sayıda katılımcı ile yapıldığından, araştırma
bulgularının genellenebilirliliği açısından sınırlılık teşkil ettiği düşünülmektedir. Müşa-
virlik hizmetleri konusunda sınıf öğretmenlerinin algılarını ve beklentilerini daha geniş
bir perspektiften değerlendirebilmek için farklı okul kademelerinde daha fazla katılımcı
Öğretmen ve İletişim 145
ile nicel ve nitel çalışma verilerine dayalı araştırmaların yapılmasının rehberlik hizmet-
lerinin geliştirilmesine önemli katkı sunacağı düşünülmektedir.
Kaynakça
Akgün, E. (2010). Okul öncesi öğretmenlerinin bakış açısıyla anasınıflarındaki rehberlik hizmetleri-
nin değerlendirilmesi. İlköğretim Online, 9(2).
Akman, Y. (2002). Okullardaki konsültasyon çalışmaları ve ruh sağlığı konsültasyon modeli. Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 2(18), 7-13.
Büyüköztürk, S., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2017). Bilimsel araş-
tırma yöntemleri (23. Baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Camadan, F., & Kahveci, G. (2013). Okul yöneticilerinin ve öğretmenlerinin rehber öğretmene (psi-
kolojik danışman) ilişkin algılarının incelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 13(3),
1371-1392.
Clark, A. M. (2004). Teacher perceptions and expectations of school counselor contributions: impli-
cations for program planning and training. Professional School Counseling, 8(2), 132-140.
Demir, F. ve Kul, M. (2011). Modern bir araştırma yöntemi: Q Metodu. Ankara: Adalet Yayınları
Gökçakan, Z. (2008). Eğitimde rehberlik ve psikolojik danışmanın değişen işlevi ve gelişimsel reh-
berlik yaklaşımı (Ed. T. Bozkurt, M. Uluğ ve M.S. Özden). Eğitim Psikolojisi Sempozyum Kitabı.
Güven, M. (2004). İlköğretim ve ortaöğretim öğretmenlerinin psikolojik danışma ve rehberlik uy-
gulamalarını değerlendirmeleri. 6. Rehberlik Sempozyumu-Bildiriler içinde (s. 85-98). İstanbul:
MEF Okulları.
Güven, M. (2006). Okullarda rehberlik servisleri-hizmetleri. A. Kaya içinde. Psikolojik Danışma ve
Rehberlik, 3, 63-91.
Güven, M. (2009). Milli eğitim bakanlığı müfettişlerinin okul rehberlik hizmetleri ve denetimiyle
ilgili görüşleri. Journal of International Social Research, 2(9).
Karakuş, S. (2008). İlköğretim okullarında çalışan psikolojik danışmanların sınıf öğretmenleri ve sı-
nıf rehber öğretmenleriyle yaptıkları konsültasyon çalışmalarının incelenmesi (Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi). Çukurova Üniversitesi, Adana.
Kepçeoğlu, M. (1994).Psikolojik danışma ve rehberlik. Ankara: Gül Yayınevi.
Kızıl, D. (2007). Ortaöğretim kurumlarındaki rehber öğretmenlerin ve sınıf rehber öğretmenlerin
sınıf içi rehberlik etkinlikleri ile ilgili görüşleri (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Selçuk Üni-
versitesi, Konya.
McKeown, B. ve Thomas, D. B. (2013). Q methodology(Vol. 66). Sagepublications.
Reiner, S. M.,Colbert, R. D., &Perusse, R. (2009). Teacherperceptions of theprofessionalschoolcoun-
selor role: A nationalstudy. Professional School Counseling, 12(5) 324-332.
Tagay, Ö. ve Sarı, T. (2012). Okullarda konsültasyon hizmetleri ve işbirliğine dayalı konsültasyon
modelleri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12(23), 157-172.
Terzi, Ş., Tekinalp, B. E. Ve Leuwerke, W. (2011). Psikolojik danışmanların okul psikolojik danışma ve
rehberlik programını değerlendirmeleri. Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, 1(1), 51-60.
Yeşilyaprak, B. (2016). 21. Yüzyılda eğitimde rehberlik hizmetleri-gelişimsel yaklaşım. (26. Basım). An-
kara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yıldırım, İ. (2017). Eğitimin Oyunlaştırılmasına İlişkin Öğrenci Algıları: Bir Q Metodu Analizi. Eği-
tim ve Bilim, 42(191).
146 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
EKLER
Giriş
Teknoloji, kültür ve bilim gibi alanlarda dünya çapında pek çok değişim yaşan-
mıştır. Bu değişimlerden biri de eğitim alanında ortaya çıkmıştır. Öyle ki, demokratik
fikirler, insan haklarındaki gelişmeler, bilim alanındaki yeni buluşlar eğitim sürecinden
beklentilerin artmasına neden olmuştur (Yeşilyaprak, 2016a). Bu durum da, eğitim ku-
rumlarında (okullar) öğretim ve yönetim faaliyetlerinin yanı sıra öğrenci kişilik hizmet-
lerinin yürütülmesini gerekli kılmıştır (Tan, 2000).
Öğrenci kişilik hizmetleri; öğretim ve yönetim hizmetleriyle birleşen (Koçak,
2007) ve bu hizmetlerin işlevselliğini artıran bir hizmet alanıdır. Öğrenci kişilik hiz-
metleri kapsamında öğrencilerin barınma, sağlık, serbest zamanlarını değerlendirme,
okul ve meslek seçme gibi birçok yardım sağlanmaktadır (Özgüven, 2007). Günümüz
okullarında öğrenci kişilik hizmetleri bünyesinde sağlanan önemli bir hizmet türü de
rehberlik hizmetidir. Rehberlik; öğrencinin kendini anlaması, problemlerini çözmesi,
gerçekçi kararlar alması, kapasitesini en uygun düzeyde geliştirmesi, çevresine dengeli
ve sağlıklı bir biçimde uyum sağlaması ve böylece kendini gerçekleştirmesi için uzman-
lar tarafından sunulan psikolojik yardımlardır (Kepçeoğlu, 2004). Okullarda rehberlik
hizmetini sunan birim, okul rehberlik servisi olarak bilinmektedir.
Türkiye’deki okullarda rehberlik hizmetlerinin sunulması ve okullarda rehberlik
servisinin hizmete başlaması 1970’li yıllara denk gelmektedir (Kuzgun, 2011). Bu ta-
rihten itibaren ortaöğretim kurumlarında rehberlik faaliyetlerinin başlandığı belirtil-
mektedir (Kepçeoğlu, 2004). Günümüzde ise geleneksel rehberlik anlayışı yerine çağdaş
rehberlik anlayışının ön plana çıkmasıyla birlikte, kademe türü fark etmeksizin, bütün
eğitim kademelerinde rehberlik hizmetlerinin sağlanması önem kazanmıştır (Naz-
lı, 2005). Bu gün, okul rehberlik servisleri ile Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde
(RAM) rehberlik hizmetlerini yürüten personel,Rehberlik Öğretmeni (MEB Rehberlik
Hizmetleri Yönetmeliği [RHY], 2017) unvanıyla görev yapmaktadır.
Rehberlik servisi, okuldaki öğretim ve yönetim hizmetlerinin en iyi şekilde yü-
rütülebilmesi için ihtiyaç duyulan bir unsurdur. Rehberlik servisi tarafından yapılan
çalışmalar, öğrencilerin akademik başarıları ve kişilik gelişimleri, öğretmenlerin moti-
vasyonları, velilerle işbirliğinin yapılması gibi okulla ilgili bileşenleri etkileyebilmekte-
dir. Ayrıca rehberlik servisleri, rehberlik hizmetleri yönetmeliği çerçevesinde hizmetler
sağlamakla birlikte bazen idarecilerin (okul yöneticilerinin) verdikleri ilgisiz görevlerle
* dalcicek21@hotmail.com
148 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Yöntem
Araştırma Deseni
Bu çalışma, nitel araştırma yaklaşımı kapsamında gerçekleştirilmiştir. Nitel araş-
tırma, gözlem, görüşme ve doküman incelemesi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin
kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde or-
taya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma olarak tanımlanabilmektir.
(Yıldırım ve Şimşek, 2013). Nitel araştırma çerçevesinde yapılan çalışmalardan biri de
arşiv kayıtlarının incelenmesidir. Arşiv kayıtları, genel olarak dokümanlardan meydana
gelmektedir. Araştırılmak istenen konu hakkında bilgi sağlayan her türlü yazılı mater-
yal, doküman olarak kabul edilmektedir (Balcı, 2015).
Nitel araştırma bağlamında yürütülen bu çalışmada, doküman incelemesi esas
alınmış ve veri toplama yöntemi olarak doküman incelemesi kullanılmıştır. Doküman
incelemesi, araştırılması hedeflenen olgu ve olgular hakkında bilgi içeren yazılı mater-
yallerin analizini kapsamaktadır. Doküman incelemesinin belirli aşamalarda yapıldığı
belirtilmektedir: dokümana ulaşma, özgünlüğü kontrol etme, dokümanları anlama, ve-
riyi analiz etme ve veriyi kullanma (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Bu çalışmada, izlenen
aşamalara ilişkin bilgi, veri toplama aracı ve verilerin analizi kısmında ele alınmıştır.
Bulgular
Veri elde etme aracı olarak kullanılan Rehberlik Hizmetleri Yıl Sonu Çalışma Rapo-
ru doküman incelemesi kapsamında betimsel çerçevede analiz edilmiştir. Analiz sonu-
cuna göre ortaya çıkan tablolar aşağıda verilmiştir.
Tablo 1. Okul Rehberlik Servislerince Hizmet Verilen Bireyler ve Verilen Hizmet Türleri
Tablo 1’e bakıldığında, okul rehberlik servisleri tarafından okullarda öğrenci, öğ-
retmen ve velilere yönelik rehberlik hizmetlerinin sunulduğu anlaşılmaktadır. Yapılan
rehberlik çalışmalarının kişisel, eğitsel ya da mesleki rehberlik şeklinde gerçekleştirildiği
görülmektedir. Ayrıca hizmetlerin bireysel rehberlik veya grup rehberliği biçiminde su-
nulduğu anlaşılmaktadır.
Tablo 2. Okul Rehberlik Servislerince Yapılan Çalışmaların Konu Alanları
Tablo 2’ye göre, okul rehberlik servislerinin hem öğrencilerin kişisel sorunlarıyla
ilgilendikleri hem okulla ilgili konularda öğrencilere destek sağladıkları hem de ailevi
konularda gerekli çalışmaları yaptıkları görülmektedir. Bununla birlikte, öğrencilerin
akran ilişkileri konusunda ortaya çıkan problemlerin rehberlik servisleri tarafından ele
alındığı, öğrencilerin sağlık sorunları ve sosyoekonomik durumlarına yönelik rehberlik
faaliyetlerinin yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
Tablo 3. Yapılan Mesleki Rehberlik ve Yöneltme Hizmetleri
• Anadolu-Fen Lisesi
• Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi/Spor Meslek Lisesi
• Sosyal Bilimler Lisesi
• Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
• İşyeri
• Fakülte ve Yüksekokullar
Tablo 3’te yer alan bilgilere göre, okul rehberlik servisleri tarafından mesleki reh-
berlik ve yöneltme hizmetleri kapsamında Anadolu-Fen liseleri ile üniversitelere (fakül-
telere ve yüksekokullar) ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Ayrıca işyeri ziyaretleri yanı
sıra Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi ve Spor Meslek
Lisesi gibi lise türlerine de ziyaretlerin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tablo 4. Sınavlar ve Üst Öğretime Yönelik Yapılan Çalışmalar
Tablo 4 incelendiğinde, okul rehberlik servisleri tarafından öğrencilerin bir üst ka-
demeye yerleşme sürecinde gereksinim duydukları eğitsel ve mesleki konularda rehber-
lik yaptıkları görülmektedir. Liselere geçiş sistemi ve üniversite sınavına yönelik bilgi-
lendirme çalışmalarının yapıldığı, sınava hazırlanan öğrencilere yönelik sınav kaygısı ve
kaygıyla başa çıkma stratejileri ile ilgili sunum/seminer çalışmalarının gerçekleştirildiği
ve tercih dönemlerinde rehberlik servisleri tarafından danışmanlık hizmetlerinin sunul-
duğu anlaşılmaktadır.
Öğretmen ve İletişim 151
Gerçekleşen Program
• Psikoeğitim
• Şiddeti önleme
• İhmal-istismar
• Sağlıklı yaşam
• Teknoloji bağımlılığı
• Tütün bağımlılığı
• Alkol bağımlılığı
• Madde bağımlılığı
Tablo 5’e göre, okul rehberlik servisleri tarafından farklı konularda psikososyal hiz-
metlerin sağlandığı görülmektedir. Bu hizmetlerden bir kısmı önleyici rehberlik kapsa-
mında gerçekleştirilirken bir kısmı da kriz ve travma durumlarında müdahale çerçeve-
sinde sunulmaktadır.
Tablo 6. Okul Rehberlik Servislerinin İşbirliği ve Koordinasyonu İle Düzenlenen Etkinlikler
Etkinlik Türü
• Seminer
• Kurs
• Konferans
• Panel
• Toplantı
Tablo 6’ya göre, okul rehberlik servislerinin işbirliği ve koordinasyonu ile öğrenci-
lerin ihtiyaç duydukları alanlarda farklı etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Rehberlik ve
özel eğitim amaçlı olarak gerçekleşen bu etkinlikler, kimi zaman seminer ve kurs şeklin-
de kimi zaman da konferans, panel ve toplantı tarzında uygulamada yerini almaktadır.
152 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Tartışma ve Sonuç
Rehberlik servisleri, okulların bünyesinde kurulan ve öğrencilerin eğitim-öğretim
faaliyetlerinden en verimli şekilde yararlanabilmeleri için hizmet sunan birimlerdir.
Rehberlik servislerinde yürütülen hizmetler, hem öğrenci hem okul personeli hem de
öğrenci velileri açısından fayda sağlayıcı bir niteliğe sahiptir. Bulgularda da anlaşıldığı
üzere, okul rehberlik servisleri öğretim ve yönetim hizmetlerinin gerçekleşme sürecin-
de etkili olmakla birlikte doğrudan öğrencinin psiko-sosyal, eğitsel ve mesleki gelişimi
üzerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Okul rehberlik servisleri tarafından ne tür ça-
lışmaların yapıldığını ortaya koymak amacıyla yapılan bu araştırma, belli bulgularla so-
nuçlanmıştır. Aşağıda araştırmanın bulguları ışığında değerlendirmeye yer verilmiştir.
Bu çalışmanın bulgularına göre, okul rehberlik servisleri tarafından bireysel reh-
berlik ve grup rehberliği çerçevesinde öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik hizmetler
Öğretmen ve İletişim 153
lik, meslek, gelecek ve toplumsal ilişki alanlarında önemli oranda problemlerinin var
olduğu saptanmıştır (Erdener, Sezer ve Tezci, 2017). Yapılan başka bir araştırmanın so-
nucunda, rehberlik servisine gelen problemlerin sırasıyla sınav kaygısı, ergenlik, grup-
laşma, akran zorbalığı, verimli ders çalışma, boşanan aile çocukları, saldırganlık olduğu
ifade edilmiştir (Donat Bacıoğlu, Onat Kocabıyık ve Malkoç, 2017). İlgili araştırmaların
sonuçları göz önünde bulundurulduğunda, okul rehberlik servislerince yapılan çalışma-
ların ne kadar önemli ve gerekli olduğu anlaşılabilmektedir. Bununla birlikte belirtilen
sorun/konu alanları, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri içerisinde vurgulanan
rehberlik türleridir. Çünkü bu konularda öğrencilere rehberlik yapılması; onların kişi-
sel gelişimleri, akademik başarıları, akran ilişkileri, mesleki gelişim görevlerini yerine
getirmeleri ve sağlıklı aile içi ilişkiler kazanmaları noktasında katkı sağlayabilmektedir.
Üstelik rehberlik servisi tarafından sunulan bu hizmetler, öğrenci kişilik hizmetlerinin
önemli bir parçası olup bireyin/öğrencinin eğitim faaliyetlerinden en iyi şekilde yararla-
nabilmesi, her yönüyle bir bütün olarak gelişebilmesi ve sağlıklı bir kişilik kazanabilmesi
için amacıyla gerçekleşmektedir (Yeşilyaprak, 2016a).
Araştırmanın diğer bir bulgusu, mesleki rehberlik ve yöneltme hizmetleri kapsa-
mında okul rehberlik servislerinin yaptıkları çalışmaları ortaya koymaktadır. Buna göre
okul rehberlik servisleri tarafından öğrencilerle birlikte farklı yerlere ziyaretler gerçek-
leştirildiği görülmektedir. Sınavlar ve üst öğrenim kurumları hakkında bilgilendirme
çalışmalarının yapıldığı, tercih dönemlerinde danışmanlık hizmetlerinin sunulduğu
anlaşılmaktadır. İlköğretim ikinci kademe (ortaokul) son sınıflarının (8.Sınıflar) lise-
lere geçiş sınavı hakkında bilgilendirilmeleri, onların sağlıklı bir şekilde ortaöğretime
yerleşmelerini sağlamaktadır. Diğer tarafta lise son sınıf öğrencilerinin (12.Sınıflar) ve
lise mezunu öğrencilerin üniversiteye hazırlık sürecinde ihtiyaç duydukları bilgilere
rehberlik servisi tarafından sunulması aynı şekilde onların üniversiteye yerleşme süre-
cinde sağlıklı kararlar almalarına katkıda bulunmaktadır. Hem lise hem de üniversite
tercihleri yapılırken öğrencilerin sık sık başvurdukları birim, şüphesiz okul rehberlik
servisidir. Bu süreçte rehber öğretmenler tarafından tercih danışmanlığı adı altında yap-
tıkları faaliyetler, öğrencilerin yetenek, ilgi, kişilik, mesleki değerler vb. faktörlere göre
tercihlerini yapmalarına destek olmaktadır. Bahsedilen faktörler, aynı zamanda bireyin
mesleki gelişim sürecini etkileyen faktörlerdir (Yeşilyaprak, 2016b) ve bu faktörlerin
incelenmesi bireyin sağlıklı ve işlevsel kararlar almasını kolaylaştırmaktadır. Bütün bu
çalışmalar ise eğitsel ve mesleki rehberlik kapsamında gerçekleşmekte olup bu rehberlik
alanları, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin temel alanları olduğu belirtil-
mektedir (Kepçeoğlu, 2004).
Bu araştırmanın başka bir bulgusuna göre, okul rehberlik servisleri tarafından
psikososyal koruma, önleme ve müdahale hizmetleri kapsamında çeşitli konularda
faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, rehberlik servislerinin işbirliği ve
koordinasyonu ile düzenlenen etkinliklerin kurs, seminer, panel, konferans ve toplan-
tı biçiminde gerçekleştiği, araştırmanın bulguları içerisinde yer almaktadır. Psikolojik
danışma ve rehberlik alanının sağlıklı toplum ve insan gelişimine yaptığı katkılardan
Öğretmen ve İletişim 155
Kaynakça
Akpınar, B. ve Bengisoy, A. (2017). Rehber öğretmenlerin okul müdürlerinin rehberlik hizmetlerine
ilişkin görüşleri. CurrentResearch in Education, 3 (3), 129-141.
Baker, Ö. E. (2004). Psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanının gerekliliği. C. Karagözoğlu ve İ. Ke-
mertaş (Yayına Haz.). Psikolojik danışma ve rehberlik, (s. 9-20). İstanbul: Birsen Yayınevi.
Bakırcıoğlu, R. (2005). İlköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde rehberlik ve psikolojik danışma.
(7. Baskı). Ankara: Anı Yayıncılık.
Balcı, A. (2015). Sosyal bilimlerde araştırma yöntem, teknik ve ilkeler. (11. Baskı). Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Donat Bacıoğlu, S., Onat Kocabıyık, O. ve Malkoç, A . (2017). Rehberlik ve psikolojik danışman-
lık öğrencilerinin okullardaki rehberlik servisini değerlendirmeleri. Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi, 7 (48),45-62.
Erdener, M., Sezer, F. ve Tezci, E . (2017). Ortaokul öğrencilerinin problem alanlarının belirlenmesi.
Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 19 (2), 303-320.
Güven, M. (2012). Okullarda rehberlik servisleri-hizmetler. A. Kaya (Ed.). Psikolojik danışma ve reh-
berlik, (s. 55-74). Ankara: Anı Yayıncılık.
Güvendi, M . (2000). İlköğretim okulları ikinci kademesinde yürütülmekte olan rehberlik etkinlikleri
ve öğrenci beklentilerine ilişkin bir araştırma. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 8
(8), 51-60.
Kepçeoğlu, M. (2004). Psikolojik danışma ve rehberlik. İstanbul: Alkım Yayınevi.
Koçak, R. (2007). Eğitimde rehberlik hizmetlerini anlamak. İlköğretmen Eğitimci Dergisi, 7, 6-9.
Kuzgun, Y. (2011). Rehberlik ve psikolojik danışma. (11. Basım). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Meşeci, F., Dinçer, D. ve Çırakoğlu, B . (2012). İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin okul psi-
kolojik danışma ve rehberlik servisine ve çalışanlarına yönelik algıları. Hasan Ali Yücel Eğitim
Fakültesi Dergisi, 3 (2), 175-186.
Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2017, 10 Kasım). Resmi Gazete (Sayı:
30236). Erişim adresi: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/11/20171110-2.htm.
Nas, E . (2019). Bir metafor çalışması: öğrencilerin rehberlik servisine ilişkin algıları. Anemon Muş
Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7 (1), 291-301.
Nazlı, S. (2005). Kapsamlı gelişimsel rehberlik ve psikolojik danışma programları. (2. Baskı). Ankara:
Anı Yayıncılık.
Özabacı, N., Sakarya, N., ve Doğan, M. (2008). Okul yöneticilerinin okuldaki psikolojik danışma ve
rehberlik hizmetlerine ilişkin görüşlerinin değerlendirilmesi. BalıkesirÜniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 11(19), 8-22.
Özgüven, İ. E. (2007). Psikolojik danışma ve rehberlik. Ankara: PDREM Yayınları.
Parmaksız, İ , Gök, A . (2018). Okul psikolojik danışmanlarının psikolojik danışma ve rehberlik hiz-
metlerinin yürütülmesinde karşılaştıkları güçlükler. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fa-
kültesi Dergisi, (47), 247-265.
Şirin, A. (2004). Rehberlik çeşitleri. C. Karagözoğlu ve İ. Kemertaş (Yayına Haz.). Psikolojik danışma
ve rehberlik, (s. 89-111). İstanbul: Birsen Yayınevi.
Tan, H. (2000). Psikolojik danışma ve rehberlik. İstanbul: MEB Yayınları.
158 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Tanhan, F. ve Nas, E. (28-29 Aralık 2018). Bir Q-Metodu örneği: rehber öğretmenlere ilişkin öğretmen
algılarının incelenmesi. I. Anadolu Uluslararası MultiDisipliner Çalışmalar Kongresi, Diyarbakır.
Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı. (2019). Erişim adresi: http://tbm.org.tr/
Yeşilyaprak, B. (2016a). 21. Yüzyılda eğitimde rehberlik hizmetleri-gelişimsel yaklaşım. (26. Basım).
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yeşilyaprak, B. (2016b). Mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı, kuramdan uygulamaya. (8. Baskı).
Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri (9. Baskı). Ankara:
Pegem Akademi Yayıncılık.
Yurtal, F. D. (2012). Psikolojik danışma ve rehberlikte başlıca hizmet türleri. A. Kaya (Ed.). Psikolojik
danışma ve rehberlik, (s.35-44). Ankara: Anı Yayıncılık.
III. BÖLÜM
İDEAL ÖĞRETMEN
LİSE TÜRÜ OKULLARIN
BÜROKRATİKLEŞME DÜZEYİNE İLİŞKİN
ÖĞRETMEN ALGILARI
Prof. Dr. Hasan Basri MEMDUHOĞLU - Siirt Üniversitesi*
Öğretmen Sümeyya SARI - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü**
Giriş
Bürokrasi, Fransız kaynaklı bir terimdir. Bu kavram ilk defa 1745’ te Fransız fiz-
yokrat iktisatçı Vincent de Gournay tarafından kullanılmıştır. Bu kavram; büro(daire,
memurlar) ve krasi(güç, iktidar) parçalarının birleşiminden oluşmaktadır. Böylece “bü-
roların iktidarı” anlamına gelir (Kabaklı, 2002). Kast ve diğerlerine göre, bürokrasi; iş
bölümü, hiyerarşi, açıkça tanımlanmış kurallar ve düzenlemeler ve kişisel olmayan iliş-
kiler şeklinde belirtilen bir yönetim biçimidir (Fremant, Rosenzweig, James, 1986, akt.,
Özevren, 2009). Dursun’ a göre (1992), bürokrasiyi şu şekilde tanımlamak mümkündür;
kamu ve özel sektörde belli büyüklüğe erişmiş kurumların rasyonel örgütlenme ve yöne-
tim biçimidir. Bir örgütlenme ve yönetim biçimi olarak bürokrasi, genelde sosyolojinin
özelde ise siyaset bilimi ile yönetim biliminin ilgilendiği bir konudur .
Bürokrasi siyasal iktidarların hizmetinde, oluşturulan politikaların uygulayıcısı
örgütsel bir yapıdır. Bu örgütsel yapıda yer alan kamu görevlilerinin görevlerini taraf-
sız olarak hukuka uygun yapmaları gerekir (Özsemerci, 2003). Dönder’ e göre, kamu
yönetiminin hazırladığı hizmeti uygun bir şekilde halkın kullanımına sunması için gö-
revlilerin birlikte ve uyum içinde çalışmaları gerekir, bürokrasi bu işlerin düzen içinde
yürümesi için oluşturulmuş hiyerarşik düzen ve bu düzenin işleyişinden oluşan kural-
lardır (2006). Bürokrasi kavramını sistematik olarak ilk inceleyen kişi Alman ekonomist
ve sosyolog Max Weber’ dir. Weber’ den itibaren kuramsal yaklaşımlar sistematik ve
düzenli olarak değerlendirilmiştir ( Akçakaya, 2016). Weber yaptığı bilimsel araş-
tırmalarda sosyal hayatın ana hatlarını bulmak ve bunlara ait kuralları ortaya çıkarmak
için ‘ideal tip’ olarak isimlendirdiği kalıplar kullanmıştır. Burada kullanılan ‘ideal’ keli-
mesi ‘olması istenilen’ anlamında değil, ‘saf ’ anlamında kullanılmıştır (Karaman, Yücel,
Dönder, 2008). Akçakaya’ ya göre, Weber, hiçbir zaman ideal tip bürokrasinin varlığını
savunmamış, ideal tip bürokrasi modelini mevcut yapıların incelenmesinde bir ölçüt
olarak kullanmıştır. Weber’ in ideal tip bürokrasi modelinin özellikleri şu şekildedir
(akt., Akçakaya):
1. Yasalarla düzenlenmiş bir yetki alanı vardır.
2. Görev ve yetkiler bir hiyerarşi sistemi içinde düzenlenmiştir.
3. Bürokrasi yazılı belgelere dayanır.
* hasanmemduhoglu@gmail.com
** smy.zyn@gmail.com
İdeal Öğretmen 161
4. Uzmanlaşma vardır.
5. Gayri şahsi ilişkiler söz konusudur.
6. Kariyer sonucunda özel eğitim almış kişiler bürokrasiye alınır.
7. Bürokratik kurallar söz konusudur.
8. Kamu alanı ile özel alan ayrılmıştır.
Bürokrasi, kuralların oldukça belirli, ilişkilerin resmi ve görevin gereklerine uygun
davranışların esas olduğu büyük örgütleri belirten bir yapıdır. Günümüzde bazen kar-
şılaşılan bürokrasiden yakınma durumu, bir kurumdaki yazılı işlemlerin ve belgelerin
makamlar arasında gidiş gelişlerinin uzamasından, amaca hizmet etmemesinden, bez-
dirici duruma gelmesinden kaynaklanmaktadır. Weber’ in savunduğunun tam tersinin
yaşanmasından dolayıdır ( Sarpkaya, 2008).
Bush’ a göre(2003) tüm büyük örgütlerin bürokrasinin bazı özelliklerine sahip
olması gibi eğitim örgütleri de bürokrasinin bazı özelliklerine sahiptir (akt., Erdoğan,
2012). Eğitim sisteminin etkili bir şekilde çalışması ve devam etmesinde en önemli gö-
rev belli bir sistem kapsamında işleyen okulların sistemine uyum sağlayan ve sistemin
işleyişine katkıda bulunan öğretmenlere düşmektedir. Belirli bir işleyiş sistemine sahip
olan okullarda izlenen stratejiler, bunların uygulanma şekilleri ve etkileri okullar arasın-
da farklılık göstermesine rağmen, okullar bürokratik yapının belirli özelliklerine sahip
örgütler olarak var olmaktadır. Girdisi ve çıktısı olan, öğretme ve öğrenme sürecini etkili
bir şekilde gerçekleştirmeyi amaçlayan, işlerin belirli bir düzen içerisinde yapıldığı, rol
ve görevlerin kişilerin konumlarına göre şekillendiği okullarda bürokrasinin varlığın-
dan söz edilebilmektedir (Yılmaz ve Beycioğlu, 2017). Okul dahil olmak üzere tüm eği-
tim örgütleri yıllardan beri bürokrasiden etkilenmişlerdir (Karaman ve diğerleri, 2008).
Akıl’ a göre (2005), okullar bürokratik yapıda örgütler olarak genelde katı bir yetki dağı-
lımı (müdür, müdür baş muavini, müdür yardımcıları) gösterirler, bu sebeple okulların
bürokratik yapısının ve bürokratikleşme düzeyinin incelenmesi önemlidir.
Erdoğan’ a göre (2012), okulların yapısı hakkında önemli olan durum, okulların
bürokratik olup olmadığı değil, bürokratik yapının etkili işleyip işlemediğidir. Bürokra-
tik yapı okulun etkili işleyişini sağlayan destekleyici ve itici güç de olabilir, tam aksine
okulun gelişimini engelleyen, sistemin düzgün ve etkin işlemesine engel olan bir güç
de olabilir. Öğretmenlerin işini sevmesinde, değerli olduklarını hissetmesinde, işlerini
iyi yapmak için harcadıkları zamanın yararlı olduğunu düşünmesinde, işten aldıkları
tatminin yüksek olmasında okulun yapısı ve işleyişinin büyük etkiye sahip olduğu söy-
lenebilir. Bu sebeple öğretmenlerin davranışlarını etkilemek ve okulun amaçlarına ulaş-
mayı kolaylaştırmak için okulların bürokratik yapısının nasıl işlediğini ortaya çıkarmak
önemlidir (Yılmaz ve Beycioğlu, 2017).
Okul bürokrasisine bakıldığında; Üniter Yaklaşım ve Boyutsal Yaklaşım olarak bi-
linen iki yaklaşımla karşılaşmaktayız. Üniter yaklaşımda bir örgüt ya bürokratiktir ya da
bürokratik değildir. Boyutsal yaklaşımda ise, örgüt birçok alanda bürokratikleşmenin en
162 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Yapılan bir diğer araştırmada, öğretmenlerin okula ilişkin tutumları ile bürokratik
yönetime ilişkin görüşleri arasındaki ilişki belirlenmeye çalışılmıştır. Bu araştırma bul-
gularına göre, öğretmenlerin okullarındaki bürokratikleşme düzeyi arttıkça okullarına
ilişkin tutumları da artmaktadır (Ömeroğlu, 2006) .
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı farklı lise türünde okullarda görev yapan öğretmenlerin
liselerdeki bürokratik özelliklere ilişkin görüşlerini belirlemektir. Bu genel amaca ulaşa-
bilmek için aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
1. Öğretmenlerin görev yaptıkları okullardaki bürokratikleşme düzeyine ilişkin
algıları nasıldır?
2. Öğretmenlerin görev yaptıkları okullardaki bürokratikleşme düzeyine ilişkin
algıları arasında cinsiyet, öğrenim durumu, öğretmenliğe atanma şekli, branş,
toplam mesleki kıdem, görev yaptığı lise türü değişkenlerine göre farklılık bu-
lunmakta mıdır?
Yöntem
Değişken Düzey n %
Kadın 110 %43,5
Cinsiyet
Erkek 143 %56,5
Lisans 187 %73,9
Öğrenim durumu
Yüksek lisans 66 %26,1
Sözleşmeli 42 %16,6
Öğretmenliğe atanma şekli
Kadrolu 211 %83,4
Değişken Düzey n %
164 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Din kültürü
Coğrafya 19 %7,5
Biyoloji 13 %5,1
İngilizce 37 %14,6
Kimya 14 %5,5
dersi, % 5,5 ile tarih, % 5, 1 ile coğrafya ve teknik meslek lisesi meslek dersi, % 4,7 ile
kimya şeklinde sıralanmaktadır. Örneklemin % 43,9’ unu 1-5 yıl arasında kıdeme sahip
öğretmenler, % 31,2’ sini 6-10 yıl arasında kıdeme sahip öğretmenler, % 24,9’ unu 11 yıl
ve üzeri kıdeme sahip öğretmenler oluşturmaktadır. Örneklemin % 37,9’ unu mesleki
ve teknik Anadolu liseleri, % 37,2’ sini Anadolu liseleri, % 24,9’ unu ise imam hatip
liseleri oluşturmaktadır.
Verilerin Analizi
Araştırma verileri için istatistiki metot ve test teknikleri kullanılarak değerlendir-
me yapılmış, anlamlılık seviyesi 0,05 olarak alınmıştır. Araştırmada alt problemlere ce-
vap bulabilmek için ortalama, standart sapma, t testi, Kruskal Wallis testi ve anova testi
gibi tekniklerden yararlanılmıştır.
Bulgular
Bu bölümde araştırmanın bulgularına dair ifadeler yer almaktadır. Araştırma kap-
samında, öğretmen algılarına göre farklı lise türlerinde okulların bürokratikleşme düze-
yinin belirlenmesi amacıyla 42 maddelik bir ölçek uygulanmıştır.
Tablo 2’ de öğretmenlerin hiyerarşik, kurallar-düzenlemeler, nesnellik ve prosedü-
rel boyutlarına ilişkin algı puanlarının ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir.
166 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
n Standart sapma
Cinsiyet n Sd t p
Kadın 110 2,92
Hiyerarşik boyutu 251 -,150 ,881
Erkek 143 2,93
Kadın 110 2,73
Kurallar-düzenlemeler boyutu 251 2,26 0,024
Erkek 143 2,53
Kadın 110 3,29
Nesnellik boyutu 251 1,19 ,232
Erkek 143 3,21
Kadın 110 2,29
Prosedürel boyutu 251 ,920 ,359
Erkek 143 2,23
Tablo 3 incelendiğinde öğretmenlerin hiyerarşik boyut, nesnellik boyutu ve
prosedürel boyut algı puanları arasında cinsiyete göre anlamlı düzeyde bir farklılık
bulunmamaktadır(p>0,05). Fakat kurallar-düzenlemeler boyutuna ilişkin algı puanla-
rı arasında cinsiyete göre anlamlı düzeyde bir farklılık bulunmaktadır (t (251)=2,26),
p<0,05).
Boyutlar bazında olmadan yapılan bağımsız örneklem t-testi sonucunda, okulların
bürokratikleşme düzeyine ilişkin algıları arasında cinsiyet değişkenine göre anlamlı dü-
zeyde bir farklılık bulunmaktadır (t(251)=1,987, p<0,05). Buna göre kadın öğretmenler
İdeal Öğretmen 167
(=2,86), erkek öğretmenlere (=2,78) göre okulları daha bürokratik düzeyde algılamak-
tadır.
Öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin algıları arasında öğret-
menliğe atanma şekli değişkenine göre farklılık olup olmadığını belirlemek için t-testi
uygulanmıştır. T-testi sonuçları tablo 4’ te gösterilmiştir.
Tablo 4. Öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin algılarının öğretmenli-
ğe atanma şekli değişkenine göre karşılaştırılması
Öğretmenliğe
n Sd t p
atanma şekli
Kadrolu 211 2,91
Hiyerarşik boyutu 251 -,797 ,426
Sözleşmeli 42 2,99
Kurallar-düzenlemeler Kadrolu 211 2,63
251 ,741 ,460
boyutu Sözleşmeli 42 2,54
Kadrolu 211 3,25
Nesnellik boyutu 251 ,125 ,900
Sözleşmeli 42 3,24
Kadrolu 211 2,27
Prosedürel boyutu 251 ,770 ,442
Sözleşmeli 42 2,19
Tablo 4 incelendiğinde öğretmenlerin hiyerarşik boyutu, kurallar-düzenlemeler
boyutu, nesnellik boyutu ve prosedürel boyutundaki algı puanları arasında öğretmenliğe
atanma şekli değişkenine göre anlamlı düzeyde bir farklılık bulunmamaktadır(p>0,05).
Öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin algıları arasında okul
türü değişkenine göre farklılaşma olup olmadığını belirlemek için anova testi uygulan-
mıştır. Anova testi sonuçları tablo 5’ te gösterilmiştir.
Tablo 5. Öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin algılarının okul türü
değişkenine göre karşılaştırılması
Kareler
Kareler toplamı df F Sig.
ortalaması
Gruplar arasında ,180 2 ,090 ,872 ,420
Gruplar içinde 25,835 250 ,103
Toplam 26,016 252
Tablo 5 incelendiğinde, öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin
algıları arasında okul türü değişkenine göre anlamlı düzeyde bir farklılık bulunmamak-
tadır (F(2, 250)=0,872 , p>0,05).
168 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Öğrenim
durumu n Sd t p
Lisans 187 2,91
Hiyerarşik boyutu 251 -,676 ,500
Lisansüstü 66 2,96
Kurallar-düzenlemeler Lisans 187 2,56
251 -2,065 ,040
boyutu Lisansüstü 66 2,77
Lisans 187 3,22
Nesnellik boyutu 251 -1,291 ,198
Lisansüstü 66 3,31
Lisans 187 2,23
Prosedürel boyutu 251 -,984 ,326
Lisansüstü 66 2,32
Tablo 6 incelendiğinde, öğretmenlerin hiyerarşik boyutu, nesnellik boyutu ve pro-
sedürel boyutundaki algıları arasında öğrenim durumu değişkenine göre anlamlı dü-
zeyde bir farklılık bulunmamaktadır(p>0,005). Fakat kurallar-düzenlemeler boyutuna
ilişkin algıları arasında öğrenim durumu değişkenine göre anlamlı düzeyde bir farklılık
bulunmaktadır ( t (251)= -2,065), p<0,05).
Boyutlar bazında olmadan yapılan bağımsız örneklem t-testi sonucunda, okulların
bürokratikleşme düzeyine ilişkin öğretmen algıları arasında öğrenim durumu değişke-
nine göre anlamlı düzeyde bir farklılık bulunmaktadır (t(251)=-2,268, p<0,05). Buna
göre, lisansüstü öğrenimi almış öğretmenler (=2,89), lisans öğrenimi almış öğretmenle-
re (=2,78)göre okulları daha bürokratik düzeyde algılamaktadır.
Öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin algıları arasında mesle-
ki kıdem değişkenine göre farklılık olup olmadığını belirlemek için anova testi uygulan-
mıştır. Anova testi sonuçları tablo 7’ de gösterilmiştir.
Tablo 7. Öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine ilişkin görüşlerinin mesleki
kıdem değişkenine göre karşılaştırılması
Sonuç ve Öneriler
Bu bölümde, araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre ulaşılan sonuçlar ve
bu sonuçlarla ilgili olarak uygulayıcılar için öneriler yer almaktadır.
Araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin okulların bürokratikleşme düzeyine
ilişkin en yüksek algı puanları nesnellik boyutunda gözlenmiştir (=3,2503). Bu durum
öğretmenlerin okulların bürokratik özelliklerini yönetici davranışlarıyla daha çok ilişki-
lendirdikleri anlamına gelmektedir. En düşük algı puanları ise prosedürel boyutta göz-
lenmiştir (=2,2600). Buna göre öğretmenler okulların bürokratik özelliklerini resmi iş
ve işlemlerde izlenecek yollarla en az ilişkilendirmektedir.
170 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Kaynakça
Akçakaya, M. (2016). Bürokrasi kuramları ve Türk kamu yönetiminde bürokratik sorunlar. Gazi Üni-
versitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18(3), 669-694.
Akıl, Ü. G. (2005). Bürokrasi ve ilköğretimde örgütsel sağlık. Afyon Kocatepe Üniversitesi: Yüksek
lisans tezi
Buluç, B. (2009). İlköğretim okullarında bürokratik okul yapısı ile okul müdürlerinin liderlik stilleri
arasındaki ilişki. Eğitim ve Bilim Dergisi, 34(152), 71-86.
Dönder, H. (2006). Öğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışları ve bürokrasi. Afyon Kocatepe
Üniversitesi: Yüksek lisans tezi.
Dursun, D. (1992). Bürokrasi teorisi ve yönetim. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 37, 133-149.
Erdoğan, U. (2012). İlköğretim okullarının bürokratik yapıları ile öğretmenlerin örgütsel sosyalleşme
düzeyleri arasındaki ilişki. İnönü Üniversitesi: Yüksek lisans tezi.
Kabaklı, A. (2002). Millete vurulan canlı pranga bürokrasi. İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları.
İdeal Öğretmen 171
Karaman, K., Yücel, C., Dönder, H. (2008). Öğretmen görüşlerine göre okullardaki bürokrasi ile
örgütsel vatandaşlık arasındaki ilişki. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 53, 49-74.
Ömeroğlu, Ö. (2006). Okul yönetiminde bürokrasi ile öğretmenlerin okula ilişkin tutumları arasındaki
ilişki. Dokuz Eylül Üniversitesi: Yüksek Lisans Tezi.
Özevren, M. (2009). İşletme yönetimi. İstanbul: Türkmen Kitabevi.
Özsemerci, K. (2003). Türk kamu yönetiminde yolsuzluklar, nedenleri, zararları ve çözüm önerileri.
Ankara: TC Sayıştay Başkanlığı.
Öztürk, N. (2001). Liselerde bürokratikleşme ve öğretmenlerin stres düzeyi. Dokuz Eylül Üniversitesi:
Yayınlanmış Doktora Tezi.
Sarpkaya, R. (Ed) (2010). Türk eğitim sistemi ve okul yönetimi. Ankara: Anı Yayıncılık.
Yılmaz, A. İ., Beycioğlu, K. (2017). Okullardaki bürokratik yapıya ilişkin öğretmen görüşleri. Anadolu
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(2), 1-23.
Zeytin, N. (2008). İlköğretim okullarında bürokratikleşme ve okul kültürü. Dokuz Eylül Üniversitesi:
Yüksek Lisans Tezi.
172 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Öğretmenler, öğrencilerle doğrudan etkileşim kuran, eğitim sürecinin önemli ve
vazgeçilmez paydaşıdır. Doğrudan öğrencilerle etkileşimlerinden dolayı, olumlu veya
olumsuz bağlamda öğretmen davranışlarından en çok etkilenen öğrencilerdir. Bu bağ-
lamda öğretmen kalitesi üzerinde öğrenci görüşleri önemli bir yer tutar. Öğrencilerin
gözüyle ideal öğretmen özelliklerin belirlenmesini amaçlayan bu çalışmada 11.Sınıf öğ-
rencileri ile görüşülmüştür.
Öğretmen ve öğrenci etkileşimi eğitim kalitesinin önemli göstergelerinden biridir.
Bu bağlamda öğrencilerin gözüyle ideal öğretmen niteliklerinin belirlenmesi, öğretmen
yetiştirme programlarının içeriğinin oluşturulması, eğitim pratiğinin niteliğinin artırıl-
masına etki edebileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda öğrencilerin gözüyle ideal öğ-
retmen niteliklerinin belirlenmesi önemli görülmektedir.
Yöntem
Çalışmada, öğrencilerin ideal öğretmene ilişkin oluşturdukları bilişsel kurguların
saptanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırma, nitel araştırma desenlerine
uygun olarak tasarlanmıştır. Nitel araştırmalar, sosyal yaşamı ve insanla ilgili problem-
leri kendine özgü metotlarla sorgulayarak, anlamlandırmaya çalışır (Kuş, 2007; Mayring,
2000). Bundan dolayı nitelaraştırmalar, araştırmacıların araştıracakları konu veya konu-
ları doğal ortamlarında inceledikleri, araştırılan konunun olgusunu anlamlaştırdıkları
ve yorumladıkları araştırma yöntemleridir (Yıldırım ve Şimşek, 2000).
Araştırma Deseni
Sosyal bilimler alanlarında kullanılan nitel araştırma desenleri, ilke ve yaklaşım-
lardan etkilendikleri için farklı yaklaşım ve gelenekleri yansıtan desenler kullanır (May-
ring, 2000; Verma ve Mallinck, 1999). Bu araştırmada nitel araştırma desenlerinden fe-
nomenoloji desen kullanılmıştır. Fenomenoloji desenler, daha çok bireyin iç dünyasına,
onların bilinç yapılarını belirlemeye dönüktür (Mayring, 2000).Bireylerin zihin yapıla-
rında gizil olarak saklanan olguları ortaya koyan fenomonolojik çalışmalar, olgu bilim-
* fuad65@gmail.com
** avcisa@gmail.com
İdeal Öğretmen 173
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubu Van İl merkez ilçelerinde (Edremit, İpekyolu, Tuş-
ba) farklı illerinde görev yapmakta olan on (10) öğrenciden oluşmuştur.Çalışmada, ni-
tel araştırmalarla özdeşleşmiş olan amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme
tekniği kullanılmıştır. Ölçüt örnekleme, araştırmacının belli bir durumu derinlemesine
inceleme istediğinde kullanılır (Neuman, 2007). Bu çalışmanın özelliklerinden kaynak-
lanan nedenler, ölçüt örnekleme tekniğinin kullanılmasını gerektirmiştir. Araştırma ör-
neklemini belirlemede belli ölçütler geliştirilmiştir. Bu ölçütler şöyle sıralanabilir.
1. 11. Sınıf öğrencisi olmak. Bu dönemde öğrenciler, görece hem sınav stresin-
den uzaktırlar hem de yeterli öğretmen deneyimine sahiptirler.
2. 11. Sınıfa gelinceye dek en az üç iyi ve üç kötü öğretmen tanımış olmak.
3. İyi ve kötü olarak nitelenen öğretmenlerle en az altı aylık bir süre için ortak
eğitim deneyimine sahip olmak.
4. Çalışmaya katılımda gönüllü olmak.
Yukarıda belirlenen ölçütlere uyan öğrenciler arasından seçkisiz örnekleme yön-
temlerinden tabakalı tekniğine uygun olarak 5kadın ve 5erkek öğrenci olmak üzere top-
lamda 10 öğrenci araştırmanın çalışma grubunu oluşturmuştur.
Verilerin Toplanması
Veri toplama aracının hazırlanması aşamasında, katılımcılardan belirledikleri ideal
ve ideal olmayan öğretmenleri düşünerek bunları niteleyecek rumuz ya da kod isimleri
kendilerine verilen RGÖF’na yazmalarıistenir. İdeal öğretmenler ile ideal olmayan öğret-
menlerin özelliklerinin RGÖF’nda ilgili yere katılımcılar tarafından yazılmasının hemen
ardından, uygulamaya geçilmiştir. Üçlü “repertorygrid” prosedürü kullanılarak her bir öğ-
rencilerin, formun her satırında önceden rastgele belirlenmiş kutucuklara karşılık gelen
altı öğretmenin üçü üzerinde odaklanmaları istenmiştir. Sonra öğrencilere; “Sizce bu üç
kişiden işaretlenen iki kişinin en öne çıkan veonların üçüncü kişiden ayırt eden, öğretmen-
likle ilgili ortak niteliği nedir?” sorusuna yanıt vermeleri istenmiştir. Böylece bu süreçte her
katılımcı, kelimeler veya sıfat yapılardan oluşan on farklı varyasyona dayalı tek boyutlu
(olumlu) bilişsel kurgular üretmiştir. Böylelikle uygulama sonucunda toplam 100 adet ge-
çerli bilişsel kurgu elde edilmiştir. Katılımcıların ürettikleri bilişsel kurguları, kişiler üze-
rinden beşli derecelendirmeye uygun olarak puanlamaları istenmiştir. Başka bir ifadeyle
her öğrenciler, bu ikili 10 bilişsel kurgunun olumlu olanlarını temel alarak, daha önceden
176 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Verilerin analizi
Çalışmada Repertoriy Grid Formu aracılığıyla elde edilen veriler, dikkate alınarak
bütünle ilgili bir genel anlama ulaşılmıştır. Verilerle elde edilen genel kanı, bilişsel kurgu
gruplarının oluşturulması için çok önemlidir. Bilişsel kurgu gruplarının oluşturulması çok
fazla biçimleştirilme yerine tekil olaylar bazında içeriklere dayandırılmıştır. Veri analizi
sürecinin ilk aşamasını bilişsel kurguların adlandırılması aşaması oluşturmuştur (Adams-
Weber, 1994; Fransella, Bell ve Bannister, 2004). Bu aşamada katılımcılara uygulanan
formlarda toplam 100 bilişsel olumlu kurgu elde edilmiştir. Her bir öğrencinin RGÖF
üzerinden ortaya koyduğu bilişsel kurgulardaki benzerlikler ve ortak özellikler bakı-
mından ifade ettikleri biçimiyle analiz edilmiştir. Veri analizi sürecinin ikinci aşaması,
bilişsel kurgu gruplarının oluşturulması aşamasıdır. Bu noktada, elde edilen bilişsel kur-
gulardan yola çıkarak verileri, genel düzeyde açıklayabilen ve kurguları belirli kategori-
ler altında toplayabilen grupların oluşturulması gerekir.
İdeal öğretmenlerin niteliklerine ilişkin olarak öğretmenlerden elde edilen birey-
sel bilişsel kurgular anlaşılmayı kolaylaştırması açısından gruplandırılmıştır. Böylelikle
öğrencilerin bilişsel kurguları bağlamında ideal öğretmen niteliklerine ilişkin kuramsal
bir çerçeve oluşturulmuştur. Böylece araştırmanın amacına ilişkin bulguların ana hatla-
rını oluşturan bilişsel kurgu grupları elde edilmiştir (Adams-Weber, 1994; Fransella, Bell
ve Bannister, 2004). Bu gruplama, elde edilen metinlerden çıkarımlar yapılabilmesini ve
betimlemeleri ile yorumlar arasındaki bağın sürekliliğini sağlamaktadır (Beail, 1985; Bell,
1990; Mayring, 2000; Miles ve Huberman, 1994).Bu aşamanın devamı niteliğindeki üçün-
cü aşamada verilerinden, oluşturulan bilişsel kurgu grupların eşleştirilmesi söz konusu-
dur. Dolayısı ile verilerin grup içi analizini yapmak için, katımcılar tarafından üretilen
yüz olumlu bilişsel kurgu, benzerlikleri ve ilişkili oldukları yeterlik alanı dikkate alınarak
oluşturulan ana yeterlik kurgu gruplarına dağıtılmıştır. Veri analizi sürecinin son aşaması
olan dördüncü aşama, verilerin istatistiksel olarak çözümlenmesi aşamasıdır. Araştırma-
da elde edilen her bilişsel kurgunun, “ilk akla gelen nitelik, daha sonra elde edilene göre
daha değerlidir” varsayımı (Fransella, Bell ve Bannister, 2004) dikkate alınarak kurgulara
farklı bağıl değerleri uygulanmıştır. Bu aşamada, bilişsel kurgular üzerinden öğretmenlere
verilen ilk sayısal değerlendirmeler 10 ile ikinciler 9 ile çarpılmıştır. Bu işleme 1sayısı ile
çarpılan onuncu bilişsel kurguya kadar devam edilmiştir.
Bulgular
Çalışmaya katılan öğrenciler, öğretmenlerin olumlu niteliklerine ilişkin olarak 100
adet geçerli bilişsel kurgu üretmişlerdir. Analiz sonucunda, Kişilik Özellikleri, İletişim Be-
cerileri ve Planlı Olmak kurgu grupları en fazla bilişsel kurgunun ortaya konduğu ideal
İdeal Öğretmen 177
öğretmen özellikleri olarak öne çıkmaktadır. Her kurgu grubunda yer alan bilişsel kurgu-
lara ait dağılım ayrı ayrı hesaplanmıştır. Elde edilen bilişsel kurgular her grup için farklı
olarak tablolaştırılmıştır. Göreceli önem, öğrencilerin ürettikleri bilişsel kurgular üzerin-
den öğretmenlerin ideal nitelikleri olarak düşündükleri özelliklere beşli derecelendirme
üzerinden verdikleri puanların üretim sırasına göre 1 ile 10 arasında bir sayı ile çarpı-
mından elde edilmiştir. Tablo 2 öğrencilerin ideal öğretmene yönelik ürettikleri bilişsel
kurguları gruplara göre dağılımını göstermektedir. Tabloda öğrenciler tarafından üretilen
bilişsel kurgular benzerlikleri açısından gruplandırılmıştır. Her bir grupta yer alan bilişsel
kurgular ağırlıklı olarak o bilişsel kurgu grubunun öğrenciler tarafından ne kadar bilişsel
kurgu ile temsil edildiği belirlenmiştir.
Tablo 2. Bilişsel Kurguların Gruplara Dağılımı
Sonuç
Üretilen kurgu gruplarının katılımcı öğrenciler açısından görece önem sırası en
yüksekten en düşüğe doğru şöyle oluşmuştur. İlk sırada Planlı Olmak (X=126.33) biliş-
sel kurgu grubu yer alırken ikinci sırada Öğretim Becerileri (X=114.73), üçüncü sırada
İletişim Becerileri (X=95.62), dördüncü Değerler (X=93.15), beşinci Kişisel Özellikler
(X=86.06) ve son sırada ise Mental Beceriler (X=67.71) kurgu grubu yer almıştır.
Öğrencilerin ideal öğretmen özelliklerine ilişkin olarak ürettikleri bilişsel kurgular
dikkate alındığında, öğrencilerin öğretmenlerin öğretim süreçlerinde planlı olmalarını
oldukça önemli gördükleri ve bu özelliğe sahip öğretmenleri de ideal öğretmen olarak
değerlendirdikleri görülmektedir. Bundan dolayı da öğretmenlerin eğitim öğretim sü-
reçlerinde planlı olmaları ve süreci öğrenciler açısından operasyonel olarak planlamaları
oldukça önemli görülmektedir. Planlı olmanın yanında öğretmenin öğretim becerileri-
ne sahip olması ve öğrencilerle iyi bir iletişim kurabilmesi de öğrenciler açısından ideal
öğretmenin özelliklerinden görülmüştür. Bu açıdan öğretmen yetiştirme süreçlerinde
ve hizmet içi eğitim süreçleri açısından bu iki özelliğin olabildiğince dikkate alınması ve
öğretmenlerde bu becerilerin geliştirilmesi önemlidir.
Sonuç olarak öğrenciler tarafından üretilen tüm kurgu gruplarının benzerlikleri
açısından elde edilen beş kurgu grubu da görece olarak ideal öğretmenin özellikleri
arasındadır. Bu açıdan nispeten önem sıraları dikkate alınarak öğretmen yetiştirme ve
geliştirme süreçlerinde ağırlıkları açısından kurgu gruplarında ideal öğretmen özelliği
olarak gösterilen özelliklerin öğretmenlerde geliştirilmesine özen gösterilmesi yerinde
olacaktır.
Kaynakça
Beail, N. (1985) An introduction to repertory grid technique, In N. Beail Repertory grid technique and
personal constructs (pp.1-26). Cambridge: Brookline Books.
Bell, R. C. (1990). Analytic issues in theuse of repertory grid technique. Advances in Persona Cons-
truct Psychology, 1, 25-48.
Creswell, J. W. (1998). Qualitative inquiry and research design: Choosing among five traditions. Thou-
sand Oaks, CA: Sage.
Çakmak, M. (2001).Etkili öğretimin gerçekleşmesinde öğretmenin rolü.Çağdaş Eğitim. 274, 22-26.
Easterby-Smith, M. (1980).Thedesign, analysis and interpretation of repertory grids, International
Journal of Man-Machine Studies.13, 3-24.
180 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Fransella, F.,Bell, R., &Bannister, D. (2004).A manual for repertory grid technique (2nded.). Chichester,
UK: Wiley. George, R.L. & Cristiani, T.S. (1990). Counseling: Theory and practice. New York 164
Jersey: PrenticeHall. Kelly, G. A. (1955). Thepsychology of personalconstructs. New York: W. W.
Norton.
Mayring, R. (2000). Nitel sosyal araştırmaya giriş (Çev., A. Gümüş & M.S. Durgun), Adana: Baki
Kitapevi.
Miles, M. B.,&Huberman, A. M. (1994). Qualitative dataanalysis. ThousandOaks, CA: Sage.
Morrison, P. (1990). An example of theuse of ‘repertorygrid’ technique in assessingnurses’ self-
perceptions of caring. NurseEducationToday, 10, 253-259.
Neuman, L. W. (2007). Toplumsal araştırma yöntemleri: Nitel ve nicel yaklaşımlar(Çev. S. Özge),
İstanbul: Yayın Odası.
Verma, G. K. &Mallinck, K. (1999).Researchingeducation: Perspectives andtechniques. Philadelphia:
Open University.
White, A. (1996). A theoreticalframewordcreatedfrom a ‘reportorygrid’ analysis of graduatenurses in
realtiontothefeellingstheyexperience in clinicalpratice. Journal of Advanced Nursing, 24, 144-150.
Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2000). Sosyal bilimlerde nitel araştırmayöntemleri. Ankara: Seçkin Yayın.
İdeal Öğretmen 181
Giriş
Bireyin yaşamını biçimlendiren en önemli olgulardan birisi, tercih ettiği meslektir.
Bireyin kendine uygun bir meslek seçmesi, ona karşı tutumlarının olumlu olması kendi-
ni mutlu edeceği gibi, toplumun kalkınmasında da ciddi katkılarda bulunmasına zemin
hazırlayacaktır.Çağdaş eğitim yaklaşımları, bireyin meslek tercihi yaparken ilgi ve ge-
reksinimlerini fark edebilmesini ve bunları karşılayacak meslekleri belirleyerek bunlar
arasından kendine en uygun olanı tercih edebilmesini ve mesleğe karşı olumlu tutum
geliştirilmesini önemle vurgulamaktadırlar.
Günümüz bakış açısıyla öğretmenlik artık sadece ders veren, sınav yapan, anlatan,
öğreten değil, öğrencinin bilgiye ulaşması için rehberlik eden, yönlendiren, yöneten,
destekleyici yönüyle kendini gösteren bir meslektir. Dolayısıyla, bu mesleği uygulayacak
birey; öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve beklentilerini tanımalı, onların geçmiş yaşantıların-
dan edindikleri ve beraberinde eğitim ortamına getirdikleri nitelikleri incelemeli ve bu
yönde öğrenme ortamları oluşturmalıdır.Böylelikle hitap ettiği kesimle daha iyi iletişim
kurulabilir.İyi iletişim, meslekî başarısının hem temeli hem de ürünüdür (Bodur, 2006).
Ayrıca, öğrencilerinin ve çevresindekilerin kişiliğine saygı göstermeli, bu konularda
hassas davranmalıdır.Kişiliğe saygılı davranan, empati kurabilen bireylerin iletişimde
daha başarılı olması beklenir.
Öğretmenlik bir kişilik mesleğidir.Herhangi bir meslekte başarılı olmakgenellik-
le, gerekli bilgi ve beceriyi uzmanlık düzeyinde kazanmaktan başka koşulgerektirmez.
Diğer mesleklerde özel yaşamın, tutum, tavır ve davranışların meslekî başarıile bir ba-
ğıntısı olmayabilir.Ancak öğretmenin her tavrı, her tutumu ve her davranışıöğretmenlik
nitelikleri ile ilgilidir ve başarısını doğrudan etkiler.Öğretmenin görev yeri yalnızca sınıf
ve okul değildir. O, toplumda her yerde vezamanla sınırsız bir önderdir. Öğretmen, bü-
tün bu yönleriyle yetişmesine rehberlikettiği öğrencilerine ve topluma örnektir. Öğren-
ci, (özellikle erken çocukluk yıllarında dahaetkili olarak) ses tonu, bakışı, yürüyüşü gibi
birçok davranışını öğretmenini taklit etmekyoluyla kazanır.
Bu bağlamda öğretmen, model alındığının bilincinde olarak; öğrencileri için kibar
sevecen, anlayışlı, yol gösterici, meslekî ve genel kültüre sahip, donanımlı, tutarlı, öğ-
* fuad65@gmail.com
** elifdelen74@gmail.com
182 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
renci başarısı ve sorunları ile ilgilenen entellektüel bir model olmalıdır.Öğretim yöntem
ve tekniklerini tanımalı, öğreteceği davranışa ve konuyu uygun öğretme ve öğrenme
etkinliklerini yapabilmelidir.Buna bağlı olarak, bir öğretmenin mesleğini gerektirdiği
gibi yapabilmesi için o meslekle ilgili bilgi, beceri ve teknikleri iyi kazanmış olması ge-
rekmektedir (Terzi, 2003).
Eğitimde kalitenin yükselmesi nitelikli öğretmen istihdamı ile mümkün olabilir.
Öğretmenin niteliği ise, bireyin akademik yeterliliğinin yanı sıra kişilik yapısı ve mes-
leğe karşı tutumuyla doğru orantılıdır (Çetin, 2003).Doğal olarak kişinin mesleğe karşı
olumsuz tutumu eğitimin kalitesinin düşmesine neden olacaktır.Diğer bir ifade ile okul-
lardaki başarı grafiğinin yükseltilmesinin ve çağın ihtiyaçlarına uygun nitelikte insan
yetiştirilmesinin yolu nitelikli öğretmenlerin varlığıyla mümkün olabilmektedir.Nite-
likli öğretmen derken sadece öğretmenlerin yetişmelerindeki bilgiye dayalı hususları
düşünmemek gerekir. İyi ve nitelikli yetişme yanında, öğretmenlik mesleğini içselleş-
tirmek, bir öğretmen gibi olmak ve psikolojik açıdan en üst düzeyde pozitif bir enerjiye
sahip olmak da çok önemlidir (Seferoğlu, 2004: s, 40-45).
Günümüzde öğretmen yetiştirme görevini eğitim fakültelerine verilmiş olmasına
karşın, fen-edebiyat fakültelerinin çeşitli bölümlerinden mezun olup sertifika program-
larıyla öğretmenlik formasyonu edinen binlerce öğretmen adayı öğretmenlik mesleğini
gerçekleştirmek için hazırlanmaktadır.Bu eğitimlerin amacı, öğrencilere öğretmenlik
mesleği ile ilgili bilgi, beceri ve mesleğe karşı olumlu tutum kazandırmaktır.Şüphesiz,
bu anlamda yapılan her uygulamada öğretmenliği daha nitelikli bir hale getirme, daha
iyi öğretmen yetiştirme amacını gütmektedir.Bu bağlamda yapılan uygulamalarla, top-
lumun öğretmenlik mesleğine gereken önemle bakmalarına bu mesleğe yönelik daha
olumlu tutum geliştirmelerine sebep olması beklenmektedir.Benzer şekilde, Webb ve
Vulliamy, (1996)’ de öğretmenlerin alan bilgisi, öğretim süreçlerinde geniş bilgi ve be-
ceri birikimi ile işbirliği ve değerlendirmeleri içeren alanlarda yeterliliklere sahip olabil-
meleri için, ulusal öğretmen yetiştirme politikalarının yeni talepleri karşılayacak şekilde
planlanması ve geliştirilmesi gerekirifadeleri bunu destekler niteliktedir.
Ancak, bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesine rağmen, bazı nedenlerle ülke-
mizde öğretmenlik mesleği çeşitli dalgalanmalarla bugünlere gelmiştir. Kimi zaman
“bilen öğretir” diyerek öğretmenlik meslek bilgisinde yetişme aranmaksızın her mes-
lekten kişiler öğretmenliğe atanmış, kimi zaman da “açıkta mı kalsın” endişesiyle alan
bilgisi bile olmayan kişilere yeni nesiller teslim edilmiştir (Hacıoğlu, ve Alkan, 1997).
Günümüz itibariyle de öğretmenlik mesleği istenilen ya da hak ettiği noktaya geleme-
miştir. Özellikle son zamanlarda toplumun mesleğe olan yaklaşımında değişkenlikler
gözlenmektedir. Öğretmenliği garanti meslek olarak gören kesimin yanı sıra “ hiçbir şey
olamazsan öğretmen olursun” mantığı yürüten bir kesim de mevcuttur. Bu, mesleğin
toplumsal saygınlığını yitirdiğinin belirtisidir.Temelinde yatan sebepler çeşitli araştır-
malara konu olmuştur. Yapılan araştırmalar doğrultusunda, sosyal statü kaybının maddi
getirisinin az olması ve mesleği içselleştirmeyen kişilerin garanti meslek olarak yaklaşıp
İdeal Öğretmen 183
tercih etmelerinin etkisi olduğu düşünülmektedir. Yeni meslek gruplarının ortaya çık-
ması, memurların gelir düzeylerinin giderek düşmesi ile birlikte öğretmenlik mesleği
de eski saygınlığını giderek yitirmiş ve toplumsal statüdeki yeri aşağıya doğru düşmeye
başlamıştır (Erden, ve Can, 2007).
Öğretmenlik mesleğine gönülden bağlı olmak, profesyonelce davranmak gerekir.
Öğretmenlerin öğretmenlik performanslarını, sahip oldukları kişisel özelliklerin ve öğ-
retmenlik mesleğine olan bakış açılarının etkilediği söylenebilir.Bu kriter ise bireylerin
öğretmenlik mesleğini “neden seçtikleri” ve öğretmenlik mesleğini “nasıl gördükleri”
düşüncesiyle yakından ilgilidir.Bu düşünce öğretmenliğin sıradan bir meslek olmadı-
ğını, hemen her aşamada üzerinde ciddiyet ve önemle durulması gereken bir meslek
olduğu gerçeğini ortaya koyar (Özbek, Kahyaoğlu, Özgen, 2007).
Öğretmenler yüksek öğrenim kurumlarında öğretmenliğin gerektirdiği bilgi ve
becerilerle donanmış olarak mezun olmalarına rağmen atandıkları okullarda informal
olarak iş arkadaşları, okuldakikurallar ve rol yapıları tarafından yeniden eğitilmektedir-
ler. Öğretmenin mesleki sosyalizasyonuolarak nitelendirilebilen bu süreçte, öğretme-
nin iş arkadaşları, yönetici, veliler vb. ile kurduğuiletişim biçimi sınıf-içi iletişimine de
yansıyabilir. Sınıf-içi yaşantılar, iş arkadaşları, öğretmenörgütleri, diğer mesleki ilişkiler,
öğrencilerle, velilerle ve toplumla günlük etkileşimler, öğretmeninmesleki sosyalizasyo-
nunu belirleyen güçler olabilir (Ergen 2001).
Eğitimin her kademesinde öğretmenin mesleki donanımının yanında kişilik özel-
liklerinin ve iletişim becerilerinin iyi olması beklenirken, Okulöncesi Öğretmenlerinin
söz konusu yeterliliklerinin daha fazla olması gerektiği kabul edilen bir durumdur. İlk
okul deneyimlerinin yaşandığı, kişilik ve zekâ gelişiminin büyük kısmının tamamlandı-
ğı bu döneme hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir.Bu bağlamda ideal bir okulöncesi
öğretmeninden beklenen yeterliliklerin başında sevecenlik ve şefkatin geldiği söylene-
bilir.Erken çocukluk döneminde bulunan çocuklar üzerinde olumlu etkiler bırakmak
sonraki eğitim kademelerinde okula karşı olumlu tutum beslemelerini sağlacaktır.
Araştırmada erken çocukluk dönemini kapsayan (36-66 ay) okul kademesinde yö-
neticilik yapan Anaokulu müdürlerin ideal öğretmen algılarına ilişkin bilişsel yapıları-
nın belirlenmesi, okulöncesinde idareci ve öğretmen etkileşiminin doğru değerlendiril-
mesi ve yönetilebilmesi açısından önemli görülmektedir. Söz konusu öneme binaen bu
çalışmada Van ili Tuşba İpek Yolu ilçelerinde bulunan anaokullarında yöneticilik yapan
on okul müdürü ile çalışılmıştır. Çalışmada, nitel araştırmalarla özdeşleşmiş olan amaçlı
örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme tekniği kullanılmıştır.Ölçüt örnekleme bir
durumun, araştırmacının derinlemesine inceleme için belirli örnek olay türleri belirle-
mek istediğinde kullanılır (Neuman, 2007).Bu çalışmanın özelliklerinden kaynaklanan
nedenler, ölçüt örnekleme tekniğinin kullanılmasını gerektirmiştir. Araştırma örnek-
lemi içinde bulunma ölçütü olarak, anaokulu müdürlerinin mesleğinde en az beş yıllık
bir deneyime sahip olması ve araştırmaya gönüllü olarak katılması dikkate alınmıştır.Bu
184 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
insan yetiştirme işlevini üstlenen sistemin vazgeçilmez üyesi olarak okul denen sosyal
sistemin de en stratejik parçalarından biri olduğu söylenebilir.Nitekim Seferoğlu (2004)
da, değişimin öncülerini yetiştirmesi beklenen eğitim sisteminde, söz konusu bireylerin
yetiştirilmesinde öğretmenlere ve öğretmen yetiştiren kurumlara büyük sorumluluklar
düştüğünü belirtmektedir.Öğretmen, okul ve sınıf ortamını canlandıran, öğretim için
uygun, ilginç ve zevkli bir duruma getirmeli, ayrıca yönettiği öğretim etkinlikleri sıra-
sında dolaylı ve dolaysız olarak öğrenciler üzerinde önemli izler bırakarak, öğrencilerin
tüm gelişimlerini de desteklemelidirler.Ayrıca, çocuklar ve gençlerin akademik ve mes-
leki bakımdan geleceklerine yön verdiği, onların kişilik kazanmalarına ve hayat görüşü
edinmelerine yardımcı olduğu (Ünal, ve Sefer, 2001: s, 8) gerçeğinden hareketle, mesle-
ğini layıkıyla ve içselleştirerek yapması önem arz etmektedir.
Eğitim sisteminin iş görüsünü yerine getirmesinde üç temel öğe; öğrenci, öğret-
men ve eğitim programları rol oynadığı bilinmektedir. Eğitimin etkili olabilmesi ve
amaçlarını en üst düzeyde gerçekleştirebilmesi ise, bu öğeler arasındaki uyuma bağlıdır.
Çünkü eğitim sistemini çalıştıracak araç ve gereçleri kullanacak ve kullandıracak insan
öğretmendir.Öğretmenin niteliği ve yeterliliği eğitim öğretim faaliyetinin başarıya ulaş-
masında en önemli faktördür (Büyükkaragöz, 1997).Ancak bu üç öğeden birisi olan
“öğretmen” öğesinin, diğer iki öğe olan öğrenci ve eğitim programlarını etkileme gücü
diğerlerinden fazladır.Özellikle öğrenci ve eğitim programlarını etkileme gücü diğer-
lerine göre daha fazla olan öğretmenin, eğitim hedefleri, eğitim programları, derslerin
içeriği vb. ne denli iyi hazırlanırsa hazırlansın, bu programların uygulayıcısı olarak iyi
yetiştirilmemesi, yapılan çalışmalar ve çabaların amacına ulaşamamasına sebep olacağı
açıktır (Küçükahmet, 2002). Eğitim sisteminin başarısı, sistemi işletecek olan öğretme-
nin niteliğine bağlıdır (Oktar ve Bulduk, 1999).
Toplumu oluşturan bireyler üzerindeki etkisi bu kadar önemli olan öğretmenlerin
mesleğini severek yapması, bu meslek için kendisini yeterli görmesi ve mesleğine karşı
olumlu tutum sergilemesi oldukça önemlidir.
Kişisel nitelikler
• Kabul edilebilir bir kişilik
• Sağlıklı olma
• Açık fikirlilik
• Kendine güven
• Mesleki ve demokratik ideallere bağlılık
• Liderlik
190 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Mesleki nitelikler
• Eğitim ve öğretmenlik mesleğinin insan yaşamındaki ve toplumdaki yerini,
işlevini ve önemi anlama
• Eğitim ve meslekle ilgili yasa ve yönetmelikleri bilme ve bunlara uygun dav-
ranma
• Mesleki inanç ve bağlılık duygusuna sahip alma
• Mesleğin değer ve normlarına uygun davranma
• Mesleki kuruluşları tanıma ve destek olma
• Mesleğin toplumsal statüsünü yükseltmeye katkıda bulunma
• Eğitim personeli, öğrenci, veli ve iş çevreleri ile uyum içinde çalışma
Yukarıda özetlenen ideal öğretmen yeterliklerinin öğretmen adaylarına kazandı-
rılması için öğretmen yetiştiren kurumların programları özenle düzenlenmeli ve öğret-
menlere kazandırılması öngörülen bu nitelik ve yeterliklere uygun olarak sürekli gözden
geçirilmelidir. Çelikten ve Can’ın (2003, s: 253-267) İdeal Öğretmen konusunda yaptıkla-
rı uygulamalı araştırma sonuçları da yukarıda sıralanan ve açıklanan özelliklerle paralel-
lik göstermektedir. Anılan araştırmacılara göre “İdeal Öğretmen” öğrencilere karşı güler
yüzlü, hoşgörülü, sevecen, güvenilir, dürüst, objektif, sırdaş ve dost olmalı, düşünce ve
davranışlarıyla öğrenciler için bir model olmalıdır. Öğretmenin başarıya odaklanması,
öğrencilerden yüksek beklentiler içinde bulunması, öğretmenlerce çok önemli bulunan
öğretmen özelliklerindendir (Çelikten, ve Can. 2003).
İdeal Öğretmen 191
Şimşek (2009)’ de aynı şekilde iyi bir öğretmende bulunması gereken nitelikleri
aşağıdaki gibi sıralamıştır:
1. Öğrencilere değer verme, anlama ve saygı gösterme: Öğretmen öğrencilerinin
farklılığına ve başarı düzeyine bakmaksızın her zaman değer vermeli, onları
anlama konusunda çaba göstermelidir. Öğrencilerinin saygıya değer olduk-
larını sözleriyle, tutumuyla ve davranışlarıyla göstermelidir (Şimşek, 2009).
Ayrıca öğretmen, öğrencilerinin sorunlarını bilip onların sırlarını korumak,
sorunlarını çözebilmelerine yardımcı olmak durumundadır. Öğretmen çeşit-
li durumlarda öğrencilerine öğüt vererek onların iyi bir aile ve toplum üyesi
olabilmelerini sağlamak için çaba göstermek durumundadır (Çelikten, Şanal,
Yeliz. 2005: s, 232)
2. Öğrencilerin, öğrenebileceğine ve başaracağına inanma: Öğretmen, öğrenci-
lerinin yaşantıları ve düzeyleri ne olursa olsun, onların eğitim kazanımlarını
sürekli arttırmayı amaç edinmeli, onlara öğrenme ve başarma konusunda öz
güven kazandırabilmelidir (Şimşek, 2009). Öğretmen öğrencilerinin başarılı
olacağına inanmalı ve onları başarılı olmaları için desteklemelidir (Çelikten,
Şanal, Yeliz. 2005: s, 227).
3. Ulusal ve evrensel değerlere önem verme: Öğretmeni çocuk hakları, insan
hakları, anayasa ve demokrasi ilkelerini benimseyerek her toplumun kendi-
ne özgü kültürel yapısı, değerleri olduğu anlayışıyla öğrenme yaşantıları dü-
zenleyebilmelidir. Ulusal ve evrensel değerleri benimseyebilmeli, uluslarara-
sındaki anlayışı, işbirliğini, dostluğu ve barışı destekleyerek, öğrencilerin bu
diğerleri kazanması için çaba göstermelidir (Şimşek, 2009). Aynı zamanda,
hizmet verdiği çevrede meydana gelecek değişmeleri yakından takip ederek,
bu değişmeleri toplumun anlayacağı şekilde anlatıp yorumlayabilmeli, top-
lumun olumlu yönde değişme ve ilerlemesine yardımcı olmalıdır (Çelikten,
Şanal, Yeliz. 2005: s, 227).
4. Öz değerlendirme yapmak: Çevredeki değişmelerden en fazla ve çabuk etkile-
necek kurum hiç kuşkusuz okuldur. Öğretmen meydana gelen bu değişikliklere
karşı hiçbir zaman arkasını dönemez, kayıtsız kalamaz (Çelikten, Şanal, Yeliz.
2005: s, 227). Bu nedenle öğretmen, sınıf içi ve dışı çalışmalarını eleştirel bir
yaklaşımla analiz edebilmeli, öz değerlendirme yapabilmeli, yeni bilgi ve fikir-
le açık olarak kendini sürekli geliştirebilmelidir (Şimşek, 2009).
5. Kişisel gelişimi sağlama: Öğretmen, kendini geliştirme sorumluluğunun bilin-
cinde, istekli, sebatlı, canlı ve yaratıcı olabilmelidir. Eleştirel düşünme, prob-
lem çözme, iletişim becerileri ve estetik anlayışını geliştirebilmeli ve bunları
öğretim sürecinde etkili kullanabilmelidir (Şimşek, 2009). Bir öğretici olarak
öğrencilerinden bilgi bakımından daima önde olmalıdır. Bunun için de öğ-
retmen okumalı, kurslara gitmeli, bilmediği konuları sormalı ve araştırıcı
olmalıdır. Rol modeli ve bilgi dağıtıcısı durumunda olan öğretmen, sınıfta
192 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Yöntem
Çalışmada, anaokullarındagörev yapan okul müdürlerinin ideal öğretmene
ilişkin oluşturdukları bilişsel kurguların saptanması amaçlandığından, araştırma, ni-
tel araştırma desenlerine uygun olarak tasarlanmıştır.Nitel araştırmalar, sosyal yaşamı
ve insanla ilgili problemleri kendine özgü metotlarla sorgulayarak, anlamlandırmaya
çalışır (Kuş, 2007; Mayring, 2000).Bundan dolayı nitel araştırmalar, araştırmacıların
araştıracakları konu veya konuları doğal ortamlarında inceledikleri, araştırılan konu-
nun olgusunu anlamlaştırdıkları ve yorumladıkları araştırma yöntemleridir (Yıldırım
ve Şimşek, 2000).
Sosyal bilimler alanlarında kullanılan nitel araştırma desenleri, ilke ve
yaklaşımlardan etkilendikleri için farklı yaklaşım ve gelenekleri yansıtan desenler kul-
İdeal Öğretmen 193
lanır (Mayring, 2000; Verma ve Mallinck, 1999). Bu araştırmada nitel araştırma desen-
lerinden fenomenolojik desen kullanılmıştır. Fenomenolojk desenler, daha çok bireyin
iç dünyasına, onların bilinç yapılarını belirlemeye dönüktür (Mayring, 2000). Bireylerin
zihin yapılarında gizil olarak saklanan olguları ortaya koyan fenomonolojik çalışmalar,
olgu bilimsel çalışmalar olarak da bilinir.Fenomenolojik araştırmalar, örgütlerde gerçek
durumun yaygın olandan, sıra dışına ve genelden, özele doğru bir yapıya sahip olduğu
görüşüne dayanmaktadır (Maanen, 1979).Fenomenolojik çalışmalarda en önemli
düşünce, tek tek bireylerin bakış açılarından bakarak onların bireysel anlam yapılarını
ve niyetlerini anlamaya çalışır.Bu araştırmada anaokulu müdürlerinin ideal öğretmene
yönelik bilişsel kurguları belirlenmeye çalışıldığından nitel araştırma desenlerinden fe-
nomelolojik yaklaşım kullanılmıştır.
Verilerin Toplanması
Veri toplama aracının hazırlanması aşamasında, katılımcılardan belirledikleri ideal
ve ideal olmayan öğretmenleri düşünerek bunları niteleyecek rumuz ya da kod isimleri
kendilerine verilen RGÖF’na yazmaları istenir. İdeal öğretmenler ile ideal olmayan öğ-
retmenlerin özelliklerinin RGÖF’nda ilgili yere katılımcılar tarafından yazılmasının he-
men ardından, uygulamaya geçilmiştir.Üçlü “repertory grid” prosedürü kullanılarak her
bir müdürün, formun her satırında önceden rastgele belirlenmiş kutucuklara karşılık
gelen altı öğretmenin üçü üzerinde odaklanmaları istenmiştir. Sonra okul müdürleri-
ne; “Sizce bu üç kişiden işaretlenen iki kişinin en öne çıkan ve onların üçüncü kişiden
ayırt eden, öğretmenlikle ilgili ortak niteliği nedir?” sorusuna yanıt vermeleri istenmiştir.
Böylece bu süreçte her katılımcı, kelimeler veya sıfatsal yapılardan oluşan on farklı var-
yasyona dayalı tek boyutlu (olumlu) bilişsel kurgular üretmiştir.Böylelikle uygulama
sonucunda toplam 100 adet geçerli bilişsel kurgu elde edilmiştir.Katılımcıların ürettik-
leri bilişsel kurguları, kişiler üzerinden beşli derecelendirmeye uygun olarak puanla-
maları istenmiştir. Başka bir ifadeyle her okul müdürü, bu ikili 10 bilişsel kurgunun
olumlu olanlarını temel alarak, daha önceden belirlenen 6 öğretmeni 5 üzerinden (5
arzu edilen niteliğe en çok, 1 de en az sahip olmayı gösterecek şekilde) derecelendirme-
leri istenmiştir. Bu işlemlere örnek olarak katılımcı okul müdürlerinden biri tarafından
hipotetik olarak tamamlanmış olduğu varsayın Repertory Grid Formu örneği Tablo 1
üzerinde görülebilir.
Verilerin Analizi
Çalışmada Repertoriy Grid Formu aracılığıyla elde edilen veriler, dikkate alınarak
bütünle ilgili bir genel anlama ulaşılmıştır.Verilerle elde edilen genel kanı, bilişsel kurgu
gruplarının oluşturulması için çok önemlidir.Bilişsel kurgu gruplarının oluşturulması
çok fazla biçimleştirilme yerine tekil olaylar bazında içeriklere dayandırılmıştır.Veri
analizi sürecinin ilk aşamasını bilişsel kurguların adlandırılması aşaması oluşturmuştur
(Adams-Weber, 1994; Fransella, Bell ve Bannister, 2004).Bu aşamada katılımcılara uy-
gulanan formlarda toplam 100 bilişsel olumlu kurgu elde edilmiştir.Her bir okul mü-
dürünün RGÖF üzerinden ortaya koyduğu bilişsel kurgulardaki benzerlikler ve ortak
özellikler bakımından ifade ettikleri biçimiyle analiz edilmiştir.Veri analizi sürecinin
ikinci aşaması, bilişsel kurgu gruplarının oluşturulması aşamasıdır.Bu noktada, elde edi-
len bilişsel kurgulardan yola çıkarak verileri, genel düzeyde açıklayabilen ve kurguları
belirli kategoriler altında toplayabilen grupların oluşturulması gerekir.
İdeal öğretmenlerin niteliklerine ilişkin olarak öğretmenlerden elde edilen birey-
sel bilişsel kurgular anlaşılmayı kolaylaştırması açısından gruplandırılmıştır.Böylelikle
okul müdürlerinin bilişsel kurguları bağlamında ideal öğretmen niteliklerine ilişkin ku-
ramsal bir çerçeve oluşturulmuştur.Böylece araştırmanın amacına ilişkin bulguların ana
hatlarını oluşturan bilişsel kurgu grupları elde edilmiştir (Adams-Weber, 1994; Fran-
sella, Bell ve Bannister, 2004).Bu gruplama, elde edilen metinlerden çıkarımlar yapı-
labilmesini ve betimlemeleri ile yorumlar arasındaki bağın sürekliliğini sağlamaktadır
196 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
(Beail, 1985; Bell, 1990; Mayring, 2000; Miles ve Huberman, 1994).Bu aşamanın de-
vamı niteliğindeki üçüncü aşamada verilerinden, oluşturulan bilişsel kurgu grupların
eşleştirilmesi söz konusudur.Dolayısı ile verilerin grup içi analizini yapmak için, ka-
tımcılar tarafından üretilen yüz olumlu bilişsel kurgu, benzerlikleri ve ilişkili oldukları
yeterlik alanı dikkate alınarak oluşturulan ana yeterlik kurgu gruplarına dağıtılmıştır.
Veri analizi sürecinin son aşaması olan dördüncü aşama, verilerin istatistiksel olarak
çözümlenmesi aşamasıdır.Araştırmada elde edilen her bilişsel kurgunun, “ilk akla gelen
nitelik, daha sonra elde edilene göre daha değerlidir” varsayımı (Fransella, Bell ve Ban-
nister, 2004) dikkate alınarak kurgulara farklı bağıl değerleri uygulanmıştır.Bu aşamada,
bilişsel kurgular üzerinden öğretmenlere verilen ilk sayısal değerlendirmeler 10 ile ikin-
ciler 9 ile çarpılmıştır. Bu işleme 1 sayısı ile çarpılan onuncu bilişsel kurguya kadar de-
vam edilmiştir.
Bulgular
Çalışmaya katılan okul müdürleri, öğretmenlerin olumlu niteliklerine ilişkin ola-
rak 100 adet geçerli bilişsel kurgu üretmişlerdir.Analiz sonucunda, Kişilik Özellikleri,
İletişim Becerileri ve Planlı Olmak kurgu grupları en fazla bilişsel kurgunun ortaya kon-
duğu ideal öğretmen özellikleri olarak öne çıkmaktadır.Buna karşın, okul müdürleri-
ninöğretmenlerin niteliklerine ilişkin ürettikleri olumlu 100 geçerli bilişsel kurgu, alan
yazına dayalı olarak yedi (7) bilişsel kurgu grubuna ayrılmıştır. Planlı Olmak 13; Kişilik
Özellikleri 37,İletişim Becerileri 17, Formasyon Becerileri 15, Kendini Gerçekleştirme
6, Değerler 7 ve Fiziksel Görünüm 5 bilişsel kurgu ile temsil edilmişlerlerdir. Buna göre
anaokulu müdürlerininöğretmenlerin niteliklerine ilişkin ürettikleri bilişsel kurgular
yoğun olarak Kişisel Özellikler ile İletişim Becerileri grubunda toplanmıştır. Her kurgu
grubunda yer alan bilişsel kurgulara ait dağılım ayrı ayrı hesaplanmıştır. Elde edilen
bilişsel kurgular her grup için farklı olarak tablolaştırılmıştır. Göreceli önem, anaokulu
müdürlerinin ürettikleri bilişsel kurgular üzerinden öğretmenlerin ideal nitelikleri ola-
rak düşündükleri özelliklere beşli derecelendirme üzerinden verdikleri puanların üre-
tim sırasına göre 1 ile 10 arasında bir sayı ile çarpımından elde edilmiştir. Tablo 2ana-
kokulu müdürlerinin ideal öğretmene yönelik ürettikleri bilişsel kurguları gruplara gore
dağılımını göstermektedir.
İdeal Öğretmen 197
İLETİŞİM BECERİLERİ 22
Çocukla iletişim 1(1,200) Öğrenciyle iletişim 6(8,57) Çocukla iletişim 4(3,160)
Veli ile iletişim 1(3,144) Veli ile iletişim 7(1,190) Veli ile iletişim 4(9,42)
İdare ile iletişim 1(7,84) İnsan ilişkileri 8(3,128) Veli ile görüşme 6(2,171)
İş arkadaşlarıyla iletişim İletişim 8(7,72) Veliyi bilgilendirme 6(6,90)
2(4,154) İnsan ilişkileri 10(7,80) Güler yüzlü olmak 1(4,140)
Öğrenciyle iletişim 2(3,200) Veli ile diyalog 3(5,102) Çocuğa yaklaşım 2(8,54)
Çocukla iletişim 3(2,153) Kendini ifade etme 3(6,85) Diksiyon 8(9,28)
Diksiyon 4(10,20) Personel ilişkisi 7(5,84)
MESLEKİ YETERLİKLER 22
Öğretmenlik uygulamaları Hazırlık 6(1,170) Planlı olmak 9(2,153)
1(8,63) Planlama 6(4,105) Teknoloji 9(8,63)
Sınıf yönetimi 3(9,36) Teknolojik araç kullanımı Sınıf yönetimi 9(9,40)
Eğitim bilgisi 3(1,150) 6(7,72) Teknolojiyi kullanım
Sınıf yönetimi 4(1,190) Günü değerlendirme 8(10,17)
Planlı çalışma 5(5,180) 6(9,38) Planlama ve sorumluluk
İşe hakimiyet 2(8,57) Teknolojiyi kullanma 10(6,100)
Mesleki donanım 3(4,119) 7(10,19) Mesleki yeterlilik 4(2,162)
Mesleki performans 2(5,138) Mesleki yeterlilik 7(2,162) Uygulama 4(7,76)
Mesleki donanım 1(5,108)
KİŞİSEL ÖZELLİKLER 36
Düzen 7(7,80) Çalışkanlılık 8(2,162) Nezaket 2(6,100)
Olumlu disiplin 1(10,21) Sorumluluk 8(1,170) Dürüstlük 2(7,72)
Disiplinli olmak 9(5,120) Fedakarlık 9(4,105) Özgüven 2(9,44)
Disiplinli olmak 9(6,100) Özverili 9(7,80) Sabır 2(10,21)
Çalışkanlık 10(8,160) İstikrarlı 9(10,18) Kişilikli olmak 4(6,96)
Fedakarlık 10(10,22) Dakik olmak 9(1,180) Çalışkanlık 5(2,180)
Samimi 10(5,132) Azim 9(2,153) Fedakarlık 5(3,144)
Saygı ve hoşgörü 10(4,133) Estetik 1(6,95) Sabırlı olmak 5(6,100)
Çalışma azmi 10(1,210) Kişisel bakım 3(10,24) Azimli olmak 5(9,38)
Çalışma ve ilgi 10(3,144) Karakter 7(6,80) İstekli olmak 4(5,120)
Duyarlılık 8(6,85) Olgunluk 7(5,126) Karakterli olmak 3(7,72)
İdealist 2(2,171) Karakter 4(4,126) Fedakarlık 8(8,54)
KİŞİSEL GELİŞİM 4
Kendini geliştirmek 1(9,36) Kişisel gelişim 7(9,36)
Birikim 8(5,108) Kişisel gelişim 6(5,114)
MESLEĞE DUYGUSAL YAKINLIK 5
Mesleği sevmek 5(4,140) İş ahlakı 7(8,60) Meslek etiği 2(1,210)
Mesleki ahlak 5(8,60) Mesleki ahlak 6(10,20)
ÇOCUĞA DUYGUSAL YAKINLIK 11
Şefkatli 1(2,189) Şefkat 7(4,126) İlgi ve sevgi 10(2,189)
Şefkat 3(3,136) Şefkat 10(9,44) Çocuğu sevmek 8(4,112)
Şefkat 4(8,72) Sevgi 5(10,19) Çocuğu sevmek 5(1,200)
Şefkat 5(7,76) Sevgi 6(3,152)
198 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Tablo 2’de görüldüğü üzere ideal öğretmene ilişkin olarak üretilen bilişsel kurgu-
lar altı başlık altında toplanmıştır.Bunlar, kişisel özellikler, mesleki yeterlikler, kişisel
gelişim, çocuğa duygusal yakınlık, mesleğe duygusal yakınlık ve ilekişim becerileridir.
Anaokulu müdürleri en fazla bilişsel kurguyu 36 kurguyala öğretmenin kişisel özellik-
lerine ilişkin üretmişlerdir. En az bilişsel kurgu ise öğretmeni kişisel gelişim özelliğine
ilişkindir.
Tablo 3. Bilişsel Kurgu Gruplarının Göreceli Önem Düzeylerin Dağılımı
Mesleğe Duygusal
Kişisel Özellikler
Çocuğa Duygusal
İleişim becerileri
Kişisel Gelişim
Katılımcı No
Yakınlık
Yakınlık
Toplam
1 568 171 116 36 ------ 189 1080
2 408 195 408 ------ 210 ------ 1221
3 340 305 96 ------ ------ 136 877
4 222 428 342 ------ ------ 72 1064
5 ------ 180 462 ------ 200 295 1137
6 318 385 ------ 114 20 152 989
7 274 181 286 36 60 126 963
8 228 17 471 108 ------ 112 936
9 ------ 256 756 ------ ------ ------ 1012
10 80 100 801 ------ ----- 233 1214
Toplam 2438 2218 3738 294 490 1315 10493
Ortalama 304,75 221,80 415,33 73,50 122,50 164,37 1049,3
Tablo 3’te iki farklı biçimde analiz edilmiş bulgulara yer verilmiştir. Öncelikle her
bir anaokulu müdürünün bulundukları satırda oluşturmuş oldukları bilişsel kurguları-
nın, bilişsel kurgu gruplarına ayrıştırılan göreceli önem puanları ifade edilmiştir.Başka
bir ifadeyle anaokulu müdürlerinin, ürettikleri bilişsel kurgu gruplarına dağılımında
hangi kurgu grubunda hangi anaokulu müdürünün görece daha başat kurgular ürettiğini
göstermektedir.
Sonuç
Meslek seçmek; hayat biçimini seçmek demektir.Bu nedenle doğru ve gerçekçi se-
çim yapılması önemlidir. Seçilen mesleğin bireyin öz yapısına uygun olmaması, onun
İdeal Öğretmen 199
gelişimini engelleyici bir etkiye yol açabileceği gibi, ayrıca böyle bir durum psikolojik
doyumsuzluk ve rahatsızlığa da sebep olabilir (Alkan, 2000: s.11)
Öğretmenlik, meslek alanları içinde kendisinden en çok görev ve rol üstlenmesi
beklenilen meslektir.Hiçbir meslek mensubu, bu denli önemli görevi (rolü) üstlenmiş
değildir. Öğretmenlikten beklenen rollerin gelecekte azalması değil, artarak değişmesi
beklenilir. Zaman zaman teknolojik gelişmelerin sağladığı imkânların, öğretmenin ye-
rini alacağına dair düşünceler var olsa da, öğrenme-öğretme işinin mekanik bir süreç
olmadığı, öğretmenle öğrenci arasındaki duygusal iletişimin öğrenmeyi olumlu yönde
etkilediği çok iyi bilinen bir gerçektir. Rolünün, sınıf için öğrenmeleri gerçekleştirmenin
ötesinde okulun tamamını, yakın ve uzak çevreyi uygun eğitim ortamlarına dönüştür-
mek olduğu bilinmektedir (Oktay,1998).Mesleğin gerekliliği olan; bilgiyi toplayıp yaya-
bilme, özveri ile çalışabilme, stresle başa çıkabilme, sosyal bağlar kurabilme gibi yetilere
sahip bireylerin eğitim-öğretimin kalitesini yükselteceği muhakkaktır.
Nitekim;Bayrak’a göre (2001) iyi öğretmen olma, eğitim öğretimde başarıdan zevk
alma, stres dolu okul ortamına karşı dayanıklı olma, hem okul içinde hem de okul dı-
şında başkalarıyla iletişim kurabilme, eğitim sorunlarını çözebilme, güç eğitim koşulla-
rının yerine getirilmesinde öğrencilere ve anne babalarına önerilerde bulunma, sorum-
lu ve tutarlı olma anlamı taşır. İyi öğretmen olma, meslek hakkında düşünme, sürekli
olarak kendini mükemmel yapma, yansıtıcı bir eğitimci olma ve iyi bir öğretmen olma
arzusunu taşımak demektir.
Araştırma bulgularından da yola çıkarak anaokullarında yöneticilik yapan müdür-
lerin ideal öğretmen algılarının öğretmenlerin kişilik özellikleri ve iletişim becerileri
üzerinde yoğunlaştığı söylenebilir.Çocuk öğrendiklerinin pek çoğunu öğretmeninin,
bilgi, beceri, tutum ve alışkanlıklarını gözleyerek öğrenir.Öyleyse, öğretmen davranış-
ları, milli, insani ve mesleki açıdan doğru nitelikleri örneklemelidir.Özellikle, kişilik ge-
lişiminin büyük kısmının oluştuğu erken çocukluk dönemine hitap eden Okulöncesi
Öğretmenlerinin mesleki donanımın yanında olumlu kişilik davranışları sergilemeleri,
sevecen ve şefkatli olmaları, insani değerleri yaşayarak rol model olmaları önem arz et-
mektedir. Bu bağlamda öğretmenin çocukları ve mesleğini sevmesi gerektiği ön plana
çıkmaktadır.
Tartışma ve Öneriler
Araştırma, anaokullarında yöneticilik yapan okul müdürlerinin ideal öğretmen al-
gılarına ilişkin bilişsel yapılarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Araştırma bulgularına bakıldığında, anaokulu yöneticilerinin ideal öğretmen algı-
larına ilişkin olarak, daha çok kişilik özellikleri ve iletişim becerileri gibi özelliklerinin
ön plana çıktığı dikkat çekmektedir. Alan yazında ideal öğretmene yönelik tanımlamalar
dikkate alındığında okulöncesi öğretmeninin mesleki donanım, teknolojik gelişim gibi
özelliklerinin daha geri planda kaldığı gözlemlenirken, kendisinden daha çok sevecen,
şefkatli, dürüst, fedakâr, özverili, sabırlı, samimi olması, sosyal yönünün gelişmiş olma-
200 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
sı, kişiler arası iletişimde doğru kanalları kullanabilmesi vs. özelliklerinin daha yoğun
olmasının beklendiği görülmektedir.
Araştırmaya konu olan ideal öğretmen algısının eğitim kademesine göre değişiklik
gösterdiği söylenebilir. Bunun nedeninin erken çocukluk dönemine hitap eden okulön-
cesi eğitim kurumlarında bilgiden ziyade davranış öğretimi ve oyun yoluyla eğitim ve-
rilmesi olduğu söylenebilir. Okulöncesi eğitimde öğretmen bir eğitmenden ziyade bir
oyun arkadaşı olmalıdır.Bu bağlamda çocuğa yakın ilgi, sevgi, şefkat gibi iletişimi kolay-
laştıracak yaklaşımlarda bulunması gerekmektedir.Nitekim araştırma bulguları da bunu
destekler niteliktedir.
Araştırma bulguları göz önüne alındığında ve literatürdeki bilgiler ışığında araştır-
macılara aşağıdaki öneriler yapılabilir.
• Anaokulunda çocuğu bulunan velilerin ideal öğretmen algılarına yönelik bir
çalışma yapılabilir.
• İlkokullarda görev yapan müdürlerin ideal öğretmen algılarına yönelik bir
çalışma yapılabilir.
• Ortaokullarda görev yapan müdürlerin ideal öğretmen algılarına yönelik bir
çalışma yapılabilir.
Uygulayıcılara;
• Bakanlık tarafından ortaöğretim kurumlarında periyodik olarak mesleki eği-
limlerin tespitine yönelik anketler düzenlenebilir.
• Eğitim fakültelerinde okumakta olan öğretmen adaylarının staj dersleri arttı-
rılarak uygulama becerileri kazandırılabilir.
• Eğitim fakültelerinde okumakta olan öğretmen adaylarına kişiler arası ileti-
şim dersleri verilerek iletişim becerileri kazandırılabilir.
• Eğitim fakültelerinde okumakta olan öğretmen adaylarının staj dersleri arttı-
rılarak çocuklarla daha fazla vakit geçirmeleri ve olumlu tutum kazanmaları
sağlanabilir.
• İlgili Bakanlıklar tarafından mesleğin toplumdaki statüsünü yüceltmeye yö-
nelik çalışmalar yapılabilir.
Kaynakça
Ada S. ve Ünal, S.(1999), Öğretmenlik Mesleğine Giriş. Marmara Üniversitesi Yayın No:646, Teknik
Eğitim Fakültesi Yayın No: 13, Marmara Üniversitesi Teknik EğitimFakültesi Döner Sermaye İşlet-
mesi Matbaası, İstanbul.
Adıgüzel, A.(1999),“Öğretmen Yetiştirmede Mesleki FormasyonunÖnemi,” Eğitim(http://www.kop-
rudergisi.com/index.asp?Bolum=Eskisayilar), s.68
Alkan,C. ve Hacıoğlu,F.1999, Öğretmenlik Uygulamaları, Alkım Yayınevi, Ankara.
Alkan, C.2000:11Öğretmenlik mesleği Ankara CTB Yayınları
İdeal Öğretmen 201
ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ
MOTİVASYONLARININ ARTMASINDA
EĞİTİM PAYDAŞLARINDAN
BEKLENTİLERİ
Dr. Öğr. Üyesi Yunus HASTUNÇ - Siirt Üniversitesi*
Problem Durumu
Bir meslek olarak öğretmenlik oldukça uzun bir geçmişe sahiptir. Öğretmenlik çok
uzun yıllar din adamları veya filozofların, kendi temel uğraşlarının yanı sıra ikincil bir
görev olmuştur. Öğretmenler bugünün çağdaş toplumlarında genç kuşağın eğitim ve
öğretiminde son derece önemlidir (Oktay, 1991). Bugün dünyanın pek çok ülkesinde
öğretmen yetiştiren kurumlar aracılığıyla bu ülkelerin eğitim hizmetlerini sunan öğret-
menler yetiştirilmektedir.
Toplumların kalkınmasında en büyük paya sahip olan eğitimin gerçekleşebilmesi
için en büyük katkıyı öğretmenler sunmaktadırlar. Öğretmenlik mesleğinin ülke kal-
kınmasındaki rolü günümüzde bütün toplumlar tarafından bilinmekte ve bununla ilgi
olarak çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır (Seferoğlu, 2004).
Motivasyon kavramı, örgüt içerisindeki insan faktörünü etkin ve verimli kullana-
bilmek için insana çalıştığı işi sevdirmek, işyerinde mutlu etmek, yapacağı işin kendi-
sinin bilgi, beceri ve kabiliyetlerine uygun olmasını sağlamak ve yapacağı işten keyif
almasını sağlamak açısından önemli bir kavramdır (Ateş, Yıldız & Yıldız, 2012).
Diğer bütün kurumlarda olduğu gibi eğitim kurumlarında da verimli olunabilmesi
için çalışan personelin moralli ve motivasyonunun iyi olması çok önemlidir (Yavuz &
Karadeniz, 2009). Öğretmen motivasyonunun artması okul ortamlarındaki başarının
artması için önemli görülmektedir. Alam ve Farid’e (2011) göre, öğretmen motivasyo-
nunu etkileyen bazı faktörler şunlardır:
• Kişisel/sosyal faktörler
• Sınıf ortamı
• Sosyoekonomik durum
• Öğrenci davranışları
• Sınav stresi
• Ödüller/teşvikler
• Özgüven/öğretmen kişiliği vb.
* yhastunc@gmail.com
204 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Amaç
Bu çalışmanın genel amacı öğretmenlerin okul ortamlarında mesleki motivasyon-
larını artırmalarında eğitim paydaşlarından beklentilerine ilişkin görüşlerini almaktır.
Bu amaç doğrultusunda öğretmenlerin okul yöneticilerinden, öğrencilerden, velilerden,
okul çevresinden ve kendilerinden beklentilerinin neler olduğu sorularına cevap aran-
mıştır.
Araştırma Deseni
Bu çalışmada, nitel araştırma yaklaşımına dayalı yarı yapılandırılmış görüşme
yöntemi kullanılmıştır. Nitel araştırma sosyal ya da beşeri bir probleme bireylerin veya
grupların atfettiği anlamları keşfetme ve anlamaya yönelik bir yaklaşımdır. Araştırma
süreci; soruların ve işlem basamaklarının geliştirilmesi, genellikle katılımcıların kendi
ortamlarından veri toplanması, özel durumlardan genel temalara ulaşarak tümevarım-
sal veri analizi yapılması ve araştırmacının verilerin anlamını yorumlama aşamalarını
kapsamaktadır (Creswell, 2013, s.13).
Çalışma grubu
Çalışmanın grubunu Van ilinde 2015-2016 eğitim yılında farklı okullarda ve farklı
eğitim kademelerinde görev yapan 11 öğretmen oluşturmaktadır. Öğretmenlerin 5’i ka-
dın 6’sı ise erkektir. Katılımcıların 5’i liselerde 6’sı ise ortaöğretim kurumlarında görev
yapmaktadır. Verilerin toplanmasının ardından, her bir katılımcıya ‘Öğretmen’ kelime-
sini temsilen ‘Ö’ harfiyle başlayan ve sıra numarasını içeren bir katılımcı numarası ve-
rilmiştir (Ö1, Ö2, Ö10 vb.).
Süreç
Çalışma örneklemin tesadüfi olarak belirlenmesiyle başlamıştır. Çalışmaya katıl-
maya gönüllü öğretmenlere görüşme formu verilmiş ve bu formdaki sorulara içtenlikle
cevap vermeleri istenmiştir. Verilen cevapların ardından görüşme formları numaralan-
dırılmış ve analiz edilmiştir.
Bulgular
Bu bölümde, araştırma sonucunda öğretmenlerin görüşme sorularına verdikleri
cevaplara, bulgulara ve bu bulguların yorumlarına yer verilmiştir.
Mesleki motivasyonunuzun artması için okul yönetiminden beklentileriniz neler-
dir?
İdeal Öğretmen 205
Tartışma ve Sonuç
Öğretmenlerin mesleki motivasyonlarının artmasında eğitim paydaşlarından bek-
lentilerinin neler olduğunun araştırıldığı bu çalışmada, verilerden elde edilen bulgular-
dan, öğretmenlerin özellikle işbirliği, adalet, ilgi, saygı gibi kavramlara vurgu yaptıkları
görülmüştür. Mesleki motivasyonun azalması durumunda ortaya çıkabilecek mesleki
tükenmişlik durumunda sayılan bu kavramların yokluğundan bahsedilmektedir. Mas-
lach, Schaufeli ve Leiter (2001) yaptıkları çalışmada mesleki tükenmişliğin yordayıcısı
olarak iş ortamlarında görülebilecek durumları aşırı iş yüklemesi, kontrol, ödül, çalışma
ortamı, adil olma ve değerler olarak sıralamışlardır. Bu durumlardan her birinin kötü
uygulamalarının tükenmişliğe sebep olabileceği söylenebilir. Buradan yola çıkarak öğ-
retmenlerin motivasyonlarının artması noktasında beklentilerin yerine getirilmesi için
yapılacak çalışmalar mesleki tükenmişliklerinin önüne geçmede oldukça etkili olacağı
söylenebilir.
Kaynakça
Alam, M. T. & Farid, S. (2011). Factors affecting teachers motivation. International Journal of Busi-
ness and Social Science, 2 (1), 298-304.
Ateş, H., Yıldız, B. & Yıldız, H. (2012). Herzberg’in çift faktör kuramı kamu okullarında çalışan öğ-
retmenlerin motivasyon algılarını açıklayabilir mi?: ampirik bir araştırma. Bilgi Ekonomisi ve
Yönetimi Dergisi, 3 (2), 147-162.
Creswell, J. W. (2013). Araştırma Deseni Nitel, Nicel ve Karma Yöntem Yaklaşımları (Çev. Ed. Selçuk
Beşir DEMİR). Ankara: Eğiten Kitap.
Maslach, C., Schaufeli, W. B. & Leiter, M. P. (2001). Job burnout. Annual Review of Psychology, 52,
397-422.
Oktay, A. (1991). Öğretmenlik mesleği ve öğretmenin nitelikleri. M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eği-
tim Bilimleri Dergisi, 3, 187-193.
Özdemir, M. (2010). Nitel veri analizi: sosyal bilimlerde yöntembilim sorunsalı üzerine bir çalışma.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11 (1), 323-343.
Seferoğlu, S. S. (2004). Öğretmen yeterlilikleri ve mesleki gelişim. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eği-
tim, 58, 40-45.
Yavuz, C. & Karadeniz, C. B. (2009). Sınıf öğretmenlerinin motivasyonunun iş tatmini üzerine etkisi.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2 (9), 507-519.
İdeal Öğretmen 207
Yöntem
Çalışmada, maarif müfettişlerinin ideal öğretmene ilişkin oluşturdukları bilişsel
kurguların saptanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırma, nitel araştır-
ma desenlerine uygun olarak tasarlanmıştır. Nitel araştırmalar, sosyal yaşamı ve insanla
ilgili problemleri kendine özgü metotlarla sorgulayarak, anlamlandırmaya çalışır (Kuş,
2007; Mayring 2000) Bundan dolayı nitel araştırmalar, araştırmacıların araştıracakları
konu veya konuları doğal ortamlarında inceledikleri, araştırılan konunun olgusunu an-
lamlaştırdıkları ve yorumladıkları araştırma yöntemleridir (Yıldırım ve Şimşek. 2000).
Araştırma Deseni
Sosyal bilimler alanlarında kullanılan nitel araştırma desenleri, ilke ve yaklaşımlar-
dan etkilendikleri için farklı yaklaşım ve gelenekleri yansıtan desenler kullanılır (May-
ring. 2000; Verma ve Malinek, 1999). Bu araştırmada nitel araştırma desenlerinden
fenomenolojik desen kullanmıştır. Fenomenolojik desenler, daha çok bireyin iç dün-
yasına, onların bilinç yapılarını belirlemeye dönüktür (Mayring. 2000). Bireylerin zihin
yapılarında gizli olarak saklanan olguları ortaya koyan fenomenolojik çalışmalar, olgu
bilimsel araştırmalar olarak da bilinir. Fenomenolojik araştırmalar, örgütlerde gerçek
durumun yaygın olandan, sıra dışına ve genelden, özele doğru bir yapıya sahip oldu-
ğu görüşüne dayanmaktadır (Maanen, 1979). Fenomenolojik çalışmalarda en önemli
düşünce, tek tek bireylerin bakış açılarından bakarak onların bireysel anlam yapılarını
* fuad65@gmail.com
** yusufipek065@hotmail.com
208 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubu Türkiye’nin farklı illerinde görev yapmakta olan on
(10) maarif müfettişinden olmuştur. Çalışmada, nitel araştırmalarla özdeşleşmiş olan
amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme tekniği kullanılmıştır. Ölçüt örnek-
leme bir durumun, araştırmacının derinlemesine inceleme için belirli örnek olay türleri
belirlemek istediğinde kullanılır (Neuman, 2007). Bu çalışmanın özelliklerinden kay-
naklanan nedenler, ölçüt örnekleme tekniğinin kullanılmasını gerektirmiştir. Araştırma
örneklerimi içinde bulunma ölçütü olarak, maarif müfettişlerinin mesleğinde en az beş
yıllık bir deneyime sahip olması ve araştırmaya gönüllü olarak katılması dikkate alın-
mıştır. Çalışma kapsamında seçkisiz yöntemle belirlenen on maarif müfettişiyle araştır-
ma yürütülmüştür.
olan ve olmayan öğretmenler, üçlü kombinasyon halinde on farklı biçimde bir çizelge
üzerinde gösterilir. Üçüncü aşamada katılımcılardan ikinci aşamada belirlenen kişile-
ri mesleki yönden farklılaştıran kavramlar bulmaları ve bu kavramları belirleyen alana
yazmaları istenir. Bu betimleyici kavramlar, araştırmacıya ana bilişsel kurguları verir.
Dördüncü aşamada, üçüncü aşamada oluşturulan çizelge üzerinden üretilen bilişsel
kurgulara/kavramlarına dayalı olarak puanlandırma yapılır. Kişilere ilişkin ilk akla gelen
bilişsel kurgular bireylerin öncelikli önem atfettiği özelliklerdir. Daha sonraki kurgular
ilk akla gelen kurgulara göre birey açısından daha az öneme sahiptir. Bu nedenle de
beşinci ve son aramada araştırmacı, puanlandırılan bilişsel kurguları/kavramları üretim
sıralaması dikkate alarak, ilk üretilen bilişsel kurgu 10’la, son üretilen kurgu 1’le çarpıla-
rak bilişsel kurgulara ait nihai puanlar elde edilir (Fransella, Bell ve Bannister, 2004). Bu
yolla araştırmacı, belirli kişisel kurguların nasıl kümelendiğini görerek, bireyin belirgin
bir dünyayı anlamlandırmada kullandığı bilişsel parametreleri açık bir biçimde belirle-
yebilmektedir (Beail, 1985: Bell, 1990; Creswell, 1998; Melrose ve Shapiro, 1999; White,
1996). Yukarıda belirtilen aşamalara uygun olarak katılımcı maarif müfettişleri öğret-
menlerin niteliklerine ilişkin bilişsel kurgularını belirleyen uygulanmış bir “repertory
grid” formu örneği Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1: Örnek Repertory Grid Görüşme Formu
KÖTÜ/İDEAL
Toplam Puan
İDEAL
OLMAYAN BİLİŞSEL YAPILAR
Sıra No
ÖĞRETMENLER
ÖĞRETMENLER
x y z A B C İdeal Yapılar Puanlama
1 φ4 φ4 5 φ2 1 2 18 Samimi 18x10=180
2 4 φ5 φ4 3 φ4 2 22 Nazik 22x9=198
3 φ4 3 φ4 1 1 φ2 15 Empatik 15x8=120
4 φ φ φ
5 φ φ φ
6 φ φ φ
7 φ φ φ
8 φ φ φ
9 φ φ φ
10 φ φ φ
• Verilen her ideal üçlüdeki işaretli öğretmenlerin ideal olmayan üçlüdeki işaretli
öğretmenden farklı olan ideal özelliği belirleyin.
• Belirlediğiniz ideal özelliğe uygun olarak üç ideal ve üç ideal olmayan öğretmeni
beş üzerinden değerlendirin.
• Her satırda özellikler açısından değerlendirdiğiniz öğretmenlere verdiğiniz puan-
ları toplayarak, elde ettiğiniz puanı birinci satırdaki 10 olmak üzere aşağıya doğru
bir puan eksilterek çarpınız ve her satır için toplam puanlar elde ediniz.
210 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Verilerin Toplanması
Veri toplama aracının hazırlanması aşamasında, katılımcılardan belirledikleri ideal
ve ideal olmayan öğretmenleri düşünerek bunları niteleyecek rumuz ya da kod isimle-
ri kendilerine verilen RGÖF’na yazmaları istenir. İdeal öğretmenler ile ideal olmayan
öğretmenlerin özelliklerinin RGÖF’nda ilgili yere katılımcılar tarafından yazılmasının
hemen ardından, uygulamaya geçilmiştir. Üçlü “repertory grid” prosedürü kullanılarak
her bir maarif müfettişinin, formun her satırında önceden rastgele belirlenmiş kutucuk-
lara karşılık gelen altı öğretmenin üçü üzerine odaklanmaları istenmiştir. Sonra maarif
müfettişlerine; “Sizce bu üç kişiden işaretlenen iki kişinin en öne çıkan ve onların üçün-
cü kişiden ayırt eden, öğretmenlikle ilgili ortak niteliği nedir?” sorusuna yanıt vermeleri
istenmiştir. Böylece bu süreçte her katılımcı, kelimeler veya sıfatsal yapılardan oluşan on
farklı varyasyona dayalı tek boyutlu (olumlu) bilişsel kurgular üretmiştir. Böylelikle uy-
gulama sonucunda toplam 100 adet geçerli bilişsel kurgu elde edilmiştir. Katılımcıların
ürettikleri bilişsel kurguları, kişiler üzerinde beşli derecelendirmeye uygun puanlama-
ları istenmiştir. Başka bir ifadeyle her maarif müfettişinin, bu ikili 10 bilişsel kurgunun
olumlu olanlarını temel alarak, daha önceden belirlenen 6 öğretmeni 5 üzerinden (5
arzu edilen niteliğe en çok, 1 de en az sahip olmayı gösterecek şekilde) derecelendiril-
meleri istenmiştir. Bu işlemlere örnek olarak katılımcı maarif müfettişlerinden biri ta-
rafından hipotetik olarak tamamlanmış olduğu varsayın Reportory Grid Formu örneği
tablo 1 üzerinde görülebilir.
Verilerin Analizi
Çalışmada Repertoriy Grid Formu aracılığıyla elde edilen veriler, dikkate alınarak
bütünle ilgili bir genel anlama ulaşılmıştır. Verilerle elde edilen genel kanı, bilişsel kurgu
gruplarının oluşturulması için çok önemlidir. Bilişsel kurgu gruplarının oluşturulması
çok fazla biçimleştirilme yerine tekil olaylar bazında içeriklere dayandırılmıştır. Veri
analizi sürecinin ilk aşamasını bilişsel kurguların adlandırılması aşaması oluşturmuştur
(Fransella, Bell ve Bannister, 2004) Bu aşamada katılımcılara uygulanan formlarda top-
lam 100 bilişsel olumlu kurgu elde edilmiştir. Her bir maarif müfettişinin RGÖF üze-
rinden ortaya koyduğu bilişsel kurgulardaki benzerlikler ve ortak özellikler bakımından
ifade ettikleri biçimiyle analiz edilmiştir. Veri analizi sürecinin ikinci aşaması, bilişsel
kurgu gruplarının oluşturulması aşamasıdır. Bu noktada, elde edilen bilişsel kurgular-
dan yola çıkarak verileri, genel düzeyde açıklayabilen ve kurguları belirli kategoriler
altında toplayabilen grupların oluşturulması gerekir. İdeal öğretmenlerin niteliklerine
ilişkin olarak maarif müfettişlerinden elde edilen bireysel bilişsel kurgular anlaşılmayı
kolaylaştırması açısından gruplandırılmıştır. Böylelikle maarif müfettişlerinin bilişsel
kurguları bağlamında ideal öğretmen niteliklerine ilişkin kuramsal bir çerçeve oluş-
turulmuştur. Böylece araştırmanın amacına ilişkin bulguların ana hatlarını oluşturan
bilişsel kurgu grupları elde edilmiştir (Fransella, Bell ve Bannister, 2004). Bu gruplama,
elde edilen metinlerden çıkarımlar yapılabilmesini ve betimlemeleri ile yorumlar ara-
sındaki bağın sürekliliğini sağlamaktadır (Beail, 1985; Bell, 1990; Mayring, 2000; Miles
İdeal Öğretmen 211
Bulgular
Çalışmaya katılan maarif müfettişleri, öğretmenlerin olumlu niteliklerine ilişkin
olarak 100 adet geçerli bilişsel kurgu üretmişlerdir. Analiz sonucunda, Kişilik Özellik-
leri, İletişim Becerileri ve Planlı Olmak kurgu grupları en fazla bilişsel kurgunun ortaya
konduğu ideal öğretmen özellikleri olarak öne çıkmaktadır. Buna karşın, maarif müfet-
tişlerinin öğretmenlerin niteliklerine ilişkin ürettikleri olumlu 100 geçerli bilişsel kurgu,
alan yazına dayalı olarak yedi (7) bilişsel kurgu grubuna ayrılmıştır. Planlı Olmak 14;
Kişilik Özellikleri 37, İletişim Becerileri 17, Kendini Geliştirme 6, Formasyon Becerileri
15, Fiziksel Görünüm 4 ve Değerler 7 ve bilişsel kurgu ile temsil edilmişlerdir. Buna
göre maarif müfettişlerinin öğretmenlerin niteliklerine ilişkin ürettikleri bilişsel kur-
gular yoğun olarak Kişisel Özellikler ile İletişim Becerileri grubunda toplanmıştır. Her
kurgu grubunda yer alan bilişsel kurgulara ait dağılım ayrı ayrı hesaplanmıştır. Elde
edilen bilişsel kurgular her grup için farklı olarak tablolaştırılmıştır. Göreceli önem, ma-
arif müfettişlerinin ürettikleri bilişsel kurgular üzerinden öğretmenlerin ideal nitelikle-
ri olarak düşündükleri özelliklere beşli derecelendirme üzerinden verdikleri puanların
üretim sırasına göre 1 ile 10 arasında bir sayı ile çarpımından elde edilmiştir. Tablo 2
maarif müfettişlerinin ideal öğretmene yönelik ürettikleri bilişsel kurguları gruplara
göre dağılımını göstermektedir.
212 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
PLANLI OLMAK-14-
Planlılık Düzenli Olma Tertipli Olma
1(1, 250) 5(7, 84) 8(6, 105)
Düzenlilik Planlılık Planlılık
2(1, 190) 6(1, 180) 8(10, 21)
Düzenlilik Düzen ve Tertip Planlılık
3(1, 210) 6(4, 133) 9(8, 54)
Planlılık Tertip ve Düzen Planlılık
4(4, 105) 7(3, 144) 9(3, 160)
Özenli Olmak Planlılık
5(6, 105) 7(4, 140)
KİŞİLİK ÖZELİKLER-37-
Duyarlılık Hoşgörülü Sabırlı
1(2, 172) 4(1, 200) 5(8, 66)
Şakacı Çalışkan Heyecanlı
1(5, 174) 4(2, 180) 5(9, 44)Canlı
Kararlılık Vefalı 7(1, 190)
1(10, 20) 4(3, 152) Başarılı
Yaratıcı Çalışkan 6(2, 154)
2(2, 180) 4(5, 162) Gayretli
Başarılı Özgüven 6(8, 63)
2(3, 168) 4(6, 95) Olumlu Tutum
Disiplinli Kararlılık 7(9, 34)
2(5, 114) 4(9, 44) Dirayetli
İlkeli Öğrenciyi Sevmek 8(4, 133)
2(6, 105) 4(10, 21) Hoşgörülü
Sevecen Başarılı 9(1, 190)
2(7, 84) 5(1, 210) Kendisiyle Barışık
Kararlılık Becerikli 9(2, 172)
2(10, 21) 5(2, 198) Başarılı
Çalışkan Özgüven 9(5, 108)
3(2, 162) 5(3, 176) Espirili
Özgüven Güvenilir 9(4, 140)
3(3, 160) 5(4, 140) Sevecen
Hoşgörülü Başarılı 9(10, 21)
3(8, 66) 5(5, 150)
Kararlılık
3(10, 21)
İdeal Öğretmen 213
İLİETİŞİM BECERİLERİ-17-
İlgili Olmak İletişimi İyi Güzel Konuşan
1(3,160) 3(4, 133) 7(8, 51)
Empatik İletişimi İyi Akıcı Konuşan
1(4, 140) 4(7, 68) 8(7, 84)
Saygılı Olmak Akıcı Konuşan İletişimi İyi
1(9, 48) 6(5,138) 8(9,34)
İlgili Olmak İlgili Olmak Empatik
2(4,133) 6(10,20) 9(6, 90)
Umut Aşılayıcı İlgili Olmak İletişimi İyi
2(9,42) 7(2,180) 10(1, 160)
Motive Edici İçten Olmak
2(8, 60) 7(5,120)
KENDİNİ GELİŞTİRME-6-
Kitap Okuyan Okumayı Seven Birikimli
1(6,95) 3(7,96) 8(2,162)
Kendini Gerçekleştiren Bilgili Bilgili
3(6,115) 5(10,22) 8(3,152)
FORMASYON BECERİLERİ-15-
Zamanı İyi kullanmak Okulu Sevmek Öğretim Yönetme Teknikleri
3(5,108) 7(10,18) 10(5,102)
Zamanı Doğru Kullanmak Zamanı Etkili kullanmak Ölçme Değerlendirme
4(8,63) 9(9,50) 10(6,100)
Öğrenci takibi Sınıf Yönetimi Sınıfı Düzenleme
6(6,90) 10(2,162) 10(7,76)
Süreç Odaklı Çalışmak Ön Hazırlık Dersler Arası İlişki Kurma
6(7,76) 10(3,144) 10(8,57)
Bilgiyi İyi Aktarmak Teknoloji Kullanımı Öğrenci Yazısına Önem
7(6,95) 10(4,133) Vermek
10(9,36)
FİZİKSEL GÖRÜNÜM-4
Bakımlı Temiz Sağlıklı
1(7,96) 6(3,160 7(7,72)
Özenli
1(8,66)
DEĞERLER-7
Yardım Sever Saygın Adaletli
3(9,36) 8(1,200) 9(7,72)
Adanmışlık Manevi Değerlere Sahip Ahlaki Davranış
6(9,36) Olmak 10(10,22)
İnsani Değerlere Sahip 8(8,66)
Olmak
8(5,114)
214 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Tablo 2’de görüldüğü üzere ideal öğretmene ilişkin olarak üretilen öğretmene iliş-
kin olarak üretilen bilişsel kurgular en fazla Kişilik Özellikler grubunda yer almıştır.
Buna karşın en az bilişsel kurgunun yer aldığı grup ise Fiziksel Görünüm grubu olmuş-
tur. Buna karşın Planlı Olmak kurgu grubunda yer alan bilişsel kurgular diğer gruplara
kıyaslandığında görece daha fazla birinci sırada tercih edilen bilişsel kurgular olduğu
görülmektedir. Bu yönüyle Maarif müfettişlerinin bu kurgu grubunda yer alan kimi öğ-
retmen özelliklerini diğer özelliklerle kıyaslandığında daha önemli gördükleri anlamına
gelmektedir. Ancak bu grupta üretilen kurguların sayısı açısından değerlendirildiğinde
bu grubun dördüncü sırada yer aldığı görülmektedir.
Formasyon
Geliştirme
Görünüm
Özelikleri
Becerileri
Becerileri
Değerler
Kendini
İletişim
Fiziksel
Olmak
Kişilik
Planlı
Katılımcı
Kurgu
Kurgu
Kurgu
Kurgu
Kurgu
Kurgu
Kurgu
Puan
Puan
Puan
Puan
Puan
Puan
Puan
1 250 1 366 3 348 3 95 1 - - 162 2 - -
2 190 1 672 6 235 3 - - - - - - - -
3 210 1 409 4 133 1 211 2 108 1 - - 36 1
4 105 1 854 7 68 1 - - 63 1 - - - -
5 189 2 894 7 - - 22 1 - - - -
6 313 2 217 2 158 2 - - 166 2 160 1 36 1
7 284 2 224 2 351 3 - - 113 2 72 1 -
8 126 2 133 1 118 2 314 2 - - - - 380 3
9 214 2 631 5 90 1 - - 50 1 - - 72 1
10 - - - - 160 1 - - 810 8 - - 22 1
Toplam 1881 14 4400 37 1661 642 6 1310 15 394 4 546 7
Aritmetik
134.35 118.91 97.70 107.00 87.33 98.50 78.00
Ortalama
Tablo 3’te iki farklı biçimde analiz edilmiş bulgulara yer verilmiştir. Öncelikle her
bir öğretmenin bulundukları satırda oluşturmuş oldukları bilişsel kurgularının, bilişsel
kurgu gruplarına ayrıştırılan göreceli önem puanları ifade edilmiştir. Başka bir ifadey-
le maarif müfettişlerinin, ürettikleri bilişsel kurgu gruplarına dağılımında hangi kurgu
grubunda hangi maarif müfettişinin görece daha başat kurgular ürettiğini göstermekte-
dir. Örneğin, onuncu sırada yer alan maarif müfettişinin ürettiği bilişsel kurguların daha
çok «Formasyon Becerileri» kurgu grubunda toplanmıştır.
Tablo 3 incelenmeye devam edildiğinde son iki satırında, elde edilen kurguların
aldıkları değerlerin toplamları ve ortalamaları bulunmaktadır. Böylelikle her bir bilişsel
kurgu grubunun diğer bilişsel kurgu grupları arasındaki göreceli önemi belirlenebilmiş-
İdeal Öğretmen 215
tir. Bilişsel kurgu gruplarına ait toplam puanlar (TP) ve ortalamaları (X) dikkate alın-
dığında başat kurgu grupları söyle sıralanmıştır 1-Planlı Olmak ( TP-1881 X-134.35),
2-Kişilik Özellikleri (TP-4400, X-118.91): 3-Kendini Geliştirme (TP-642, X-107); 4-Fi-
ziksel Görünüm (TP-394, X-98.50); 5-İletişim Becerileri (TP-1661, X-97.70); 5-For-
masyon Becerileri (TP-1310, X-87.33); 7-Değerler (TP-546 X-78); Bu sıralama, maarif
müfettişlerinin ideal öğretmenin niteliklerine ilişkin ürettikleri bilişsel kurgulara ver-
dikleri önemin bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Toplam puanlar açısından ortaya
çıkan bilişsel kurgu önem sırası ile aritmetik ortalamalar açısından değerlendirildiğinde
görece bir değişim ortaya çıktığı gözlenmektedir. Buna göre toplam puanlar açısından
dördüncü önem sırasına sahip olan aritmetik ortalamalar açısından Formasyon Beceri-
leri kurgu grubunun maarif müfettişleri tarafından en fazla önem verilen altıncı kurgu
grubu olduğu görülmektedir.
Tartışma ve Öneriler
İdeal öğretmen niteliklerine ilişkin maarif müfettişlerinin oluşturdukları bilişsel
kurguları ortaya çıkarmak olan bu çalışmanın amaçları doğrultusunda, Türkiye›nin
farklı illerinde çalışmakta olan 10 maarif müfettişiyle repertory grid görüşme tekniğine
uygun olarak veri toplanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden fenomelojik desene uy-
gun olarak Repertory grid görüşme tekniğine uygun olarak toplanan nitel veriler, uygun
hesaplama yöntemleriyle nicel değerlere dönüştürmüştür. Böylece elde edilen puanlar-
dan bilişsel kurguların ve bilişsel kurgu gruplarının görece önem sırası elde edilmiştir.
Repertory Grid tekniğine dayalı olarak maarif müfettişlerinin ideal öğretmen nitelikle-
rine ilişkin ürettikleri 100 olumlu bilişsel kurgu, benzerlikleri ve işlevsellikleri yönünden
alanyazına dayalı olarak yedi farklı grupta toplanmıştır. Bilişsel kurgu grupları Planlı
Olmak, Kişilik Özellikleri, Kendini Geliştirme, Fiziksel Görünüm, İletişim Becerileri,
Formasyon Becerileri ve Değerler olarak ifade edilmiştir. Her bilişsel kurgu grubu üret-
tikleri toplam puanlar ve ortalamaları açısından sıralanmıştır. Buna göre kurgu grupları,
Planlı Olmak, Kişilik Özellikleri, Kendini Geliştirme, Fiziksel Görünüm, İletişim Bece-
rileri, Formasyon Becerileri ve Değerler biçiminde görece baskın olma durumuna göre
sıralanmıştır. Bu sonuç, maarif müfettişleri ideal öğretmen nitelikleri açısından planlı
olma özelliklerini en çok önemsedikleri, değerleri ise en az önemsedikleri biçiminde
yorumlanabilir.
Çalışmada maarif müfettişlerinden elde edilen bilişsel kurgular yapıları gereği farklı
gruplar altında toplanabilme özelliği göstermektedirler. Örneğin, İletişim becerileri kur-
gu grubunda yer alan empatik olma kurgusu bir iletişim becerisini temsil ederken, aynı
zamanda bir başka kurgu grubu olan Kişisel Özellikler ile de ilişkilendirilebilir. Buna
benzer olarak Kişisel Özellikler kurgu grubunda yer alan hoşgörülü olma da İletişim
becerileri kurgu grubunda yer alabilir. Bunun böyle olması, maarif müfettişlerinin ideal
öğretmen yeterliklerine ilişkin algılarının net olmamasından kaynaklanmamaktadır. Bu
duruma, ideal öğretmen niteliklerini oluşturan temel yeterliklerin iç içe geçmiş farklı
alan ve özelliklerle etkileşim içinde olması etki etmiş olabilir. Buna karşın, gruplandır-
216 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Öneriler
1. iyi öğretmenin kendini yenileyebilen, planlı olan, gelişmelere uyum sağla-
yan öğretmendir. Bu nedenle öğretmenlerin kendilerini geliştirebilmelerine
imkan tanınmalı, fırsatlar yaratılmalı, 2023 vizyonunda belirtilen lisansüstü
öğretim imkanın sağlanması yerinde olur.
2. Öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerinde oluşturulan bilişsel kurgu gruplarıyla
ilgili kurgu gruplarında öğretmenler geliştirilmelidir.
3. Öğretmenlerin hizmet öncesindeki eğitimlerinde ve mesleğe seçilmelerinde
oluşturulan bilişsel kurgu gruplarıyla dikkate alınmalıdır.
Kaynakça
Beail, N. (1985) An introduction to repertory grid technique, In N. Beail (Ed.), Repertory grid techni-
que and personal constructs (pp.1-26). Cambridge: Brookline Books.
Bell, R. C. (1990). Analytic issues in the use of repertory grid technique. Advances in Personal Cons-
truct Psychology, 1, 25-48.
Creswell, J. W. (1998). Qualitative inquiry and research design: Choosing among five traditions. Thou-
sand Oaks, CA: Sage.
Easterby-Smith, M. (1980). The design, analysis and interpretation of repertory grids, International
Journal of Man-Machine Studies. 13, 3-24.
Fransella, F., Bell, R., & Bannister, D. (2004). A manual for repertory grid technique (2nded.). Chic-
hester, UK: Wiley.
George, R.L. & Cristiani, T.S. (1990). Counseling: Theory and practice. New Jersey: Prentice Hall.
Kelly, G. A. (1955). The psychology of personal constructs. New York: W. W. Norton.
Mayring, R. (2000). Nitel sosyal araştırmaya giriş (Çev., A. Gümüş & M.S. Durgun), Adana: Baki
Kitapevi.
Miles, M. B., & Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis. Thousand Oaks, CA: Sage.
Morrison, P. (1990). An example of the use of ‘repertory grid’ technique in assessing nurses’ self-
perceptions of caring. Nurse Education Today, 10, 253-259.
Neuman, L. W. (2007). Toplumsal araştırma yöntemleri: Nitel ve nicel yaklaşımlar (Çev. S. Özge), İs-
tanbul: Yayın Odası.
Verma, G. K. & Mallinck, K. (1999). Researching education: Perspectives and techniques. Philadelphia:
Open University.
White, A. (1996). A theoretical frameword created from a ‘reportory grid’ analysis of graduate nurses
in realtion to the feellings they experience in clinical pratice. Journal of Advanced Nursing, 24,
144-150.
Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2000). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayın.
İdeal Öğretmen 217
OKUL YÖNETİCİLERİ VE
ÖĞRETMENLERİN REHBER
ÖĞRETMEN ALGILARI
Öğr. Gör. Serpil SEVİMLİ DENİZ - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi*
Uzman Psikolojik Danışman Helin YARCEL - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü**
Giriş
2023 Eğitim Vizyonu’nun öğrenme analitiği araçlarıyla veriye dayalı yönetim konu
başlığında belirtildiği üzere “ Millî Eğitim Bakanlığının en acil ihtiyaçlarından biri de
süreç ve işlev çözümlemeleri sonucunda bir sistem entegrasyonu ve tasarımını hayata
geçirmektir. Zira ülke ölçeğinde eğitimin baştan sona sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi
amacıyla hem geçmiş kararlara yönelik objektif değerlendirmeler hem de geleceğe yö-
nelik gerçekçi planlar yapılacaktır. Bunun için de çeşitli ve büyük miktarda verinin işle-
nerek birbirleriyle ilişkilendirilmesi, sürekli değişen koşullara göre yapılandırılması ve
sebep sonuç ilişkisi açısından anlamlandırılması gerekmektedir” (2023 Eğitim Vizyon
belgesi) amacı tamamen veri madenciliği konusu ile ilgilidir.
Veri Madenciliği
Veri madenciliği, büyük miktardaki verinin analiz edilerek anlamlı şablon ve kural-
ların keşfedilmesine imkan verir (Berry ve Linoff, 2004). Pek çok alanda yaygın olarak
kullanılan veri madenciliği, Türkiye’de ve dünyada özellikle son yıllarda oldukça önem
kazanmış bir tekniktir. Veri madenciliği, iki ana başlıkta incelenmektedir. Birincisi tah-
min edici, diğeri ise tanımlayıcıdır. Veri madenciliğinde kullanılan modeller; kümele-
me analizi (tanımlayıcı), birliktelik kuralları ve ardışık zamanlı öruntüler (tanımlayıcı),
sınıflandırma(tahmin edici) ve regresyon analizi ve zaman serileri analizi (tahmin edici)
olarak belirtilebilir.
Birliktelik Kuralları
Birliktelik kurallarının veri tabanlarından bulunması, veri madenciliğinin en
önemli konularından biridir. İlişkileri ortaya çıkarmayı ve verileri özetlemeyi sağlar.
Örneğin, bir satın alma sırasında müşterinin hangi ürünleri veya hizmetleri satın alma
eğiliminde olduğunu belirlemek, müşteriye daha fazla ürünün satılmasını sağlayarak
şirketin karını artırmada rol oynar. Satın alma eğilimlerinin tanımlanmasını sağlayan
ilişkilendirme kuralları ve ardışık zaman düzenleri, pazarlama amaçlı olarak piyasa se-
peti analizi adı altında veri madenciliğinde sıklıkla kullanılır (Silahtaroğlu, 2008).
* sdeniz65@hotmail.com
** hyarcel@gmail.com
218 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
ürün frekans
1 3
2 6
3 4
4 5
Bu şekilde her ürünün kaç müşteri tarafından satın alındığı belirlenmektedir. Kul-
lanılan örnek için destek değerini 3 ve üzeri alındığı düşünülecek olursa tüm ürünler
minimum değerin üstünde satış rakamı elde ettiği için kampanya yapmaya uygun ola-
caklardır. Bunu uygulamaktaki amaç şudur: Kampanya yaparken her ürüne kampanya
yapılması mümkün değildir. Aylık olarak belirli bir satış rakamını geçen ürünlere kam-
panya yapmak her açıdan daha avantajlı olacaktır. İşte bu belirlenen satış rakamı destek
değerinin kendisidir. Daha sonra ikili tablo oluşturulur. Ürünleri ikili gruplara alırken
destek değerine dikkat edilmesi gerekmektedir. Sonuç da şöyle bir ikili grup tablosu elde
edilir:
İdeal Öğretmen 219
ürün frekans
(1,2) 3
(2,3) 3
(2,4) 4
(3,4) 3
Mesela burada {1,4} ikilisi sadece 2 alışverişte birlikte olduğu için ve destek değeri-
nin altında kaldığı için tabloya eklenmemektedir. Apriori algoritması bu şekilde grupları
çoğaltmaya devam eder. Ancak bu örnek için üçlü gruplar oluşturulamamakta çünkü
üçlü gruplar destek değerinin altında kalmaktadır. Böylece elde edilen sonuçlara göre
uygun şekilde kampanyalar düzenlenebilmektedir. En fazla birlikte satılan {2,4} grubu
olduğu için en iyi kampanya bu ürünler için düzenlenebilir. Apriori algoritması bu şe-
kilde işleyerek en iyi birliktelik sonucu vermektedir. Algoritmanın işlevi anlaşıldıktan
sonra Birliktelik Kuralı’na dair bazı terimler açıklanabilir. Konuyu anlamak açısından
bu terimleri anlamakta fayda vardır.
Kapsam (Coverage)
Herhangi bir birliktelik kuralının var olma olasılığıdır. Market örneğindeki fre-
kanslar, kapsamı göstermektedir.
Kanaat (Conviction)
Bir veriden diğerine kanaat oluşturmak için kullanılır. Bu durum X ürününü alan-
ların Y ürününü de alabilir şeklinde düşünülebilir.
Rehberlik Hizmetleri
Öğrencilerin kendini daha iyi tanıması ve özelliklerinin farkına varması için reh-
berlik hizmetleri önemlidir. Öğrenci, gerçekçi kararlar verebilir ve karşılaştığı sorunlara
çözüm geliştirmek ve sorunlarla başa çıkmak için kendisine yardım edebilir. (Akgün,
2010). Okullarda, bu hizmetler Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danış-
manlık Hizmetleri Yönetmeliği çerçevesinde rehberlik öğretmenleri tarafından yürütül-
mektedir (Güven, 2006). Ancak, rehberlik bir takım çalışmasıdır ve yönetmelik okul-
daki tüm personelin rehberlik hizmetleriyle ilgili görevlerini açıkça belirtir. Bu nedenle,
okul müdürleri ve sınıf öğretmenleri, özellikle bir mentor olarak, rehberlikle ilgili temel
teori ve uygulamaları bilmeli ve uygun rehberlik tutumları sergilemeli ve işbirliği içinde
220 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
WEKA UYGULAMASI
222 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Sonuç
Çalışma, 2023 Eğitim Vizyonu’nun öğrenme analitiği araçlarıyla veriye dayalı yö-
netim konu başlığındaki hedeflerle doğrudan ilgilidir. Bir veri madenciliği yöntemi olan
Apriori Algoritmasının ve yine bir veri madenciliği aracı olan WEKA programının eği-
timde kullanılabilirliğini gösterme açısından önemlidir.
Çalışma sonucunda, okulla ilgili konularda okul danışma ve rehberlik hizmeti ile
işbirliği yapan katılımcıların, rehberlik hizmeti ile uyumsuzluk yaşamadıkları bildiril-
miştir.
Katılımcıların rehberlik hizmetini okulun ayrılmaz bir parçası olarak gördükleri
ve zihinsel olarak öğrencilere yardımcı olduklarını düşündükleri görülmektedir. Ayrıca,
okul müdürü, öğretmen ve okul danışmanı arasında ortaklık kurulmasının, psikolojik
ve rehberlik hizmetlerinin nicelik ve nitelik bakımından iyileştirilmesini sağladığı bil-
dirilmiştir.
Öneriler
1. Araştırmanın daha geniş bir örneklem grubu üzerinde tekrarlanması araştır-
manın sonucuna farklı bakış açıları getirebilir.
2. Araştırmada okul yöneticilerinin görüşlerinin yanı sıra okul rehberlik öğret-
menleri, rehberlik hizmeti alan öğrenciler ve velilerin de görüşleri birlikte
alınarak karşılaştırmalı değerlendirmeler yapılabilir.
3. Apriori Algoritması ve WEKA aracı, 2023 Eğitim Vizyonu’nun öğrenme ana-
litiği araçlarıyla veriye dayalı yönetim konu başlığında belirlenen veri analiz
platformlarında kullanılabilir.
4. Apriori Algoritması ve WEKA aracı, 2023 Eğitim Vizyonu’nun Psikolojik Da-
nışmanlık ve Rehberlik başlığı altında ölçme ve değerlendirme araçları hazır-
lamak için de kullanılabilir.
Kaynakça
Akgün, E. (2010). Okul öncesi öğretmenlerinin bakış açısıyla anasınıflarındaki rehberlik hizmetleri-
nin değerlendirilmesi. Elementary Education Online, 9(2), 474-483.
Berry, M., and Linoff, G. 2004. Data Mining Techniques for Marking, Sales and Customer Support
(2nd ed.). Wiley, New York.
Bıçak, A. (2006). Resmi ilköğretim okulu rehber öğretmenlerinin görevlerini gerçekleştirme düzeyine
ilişki bir çalışma. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Antalya.
Güven, M. (2006). Okullarda rehberlik servisleri-hizmetleri. Psikolojik Danışma ve Rehberlik (3.Bas-
kı, ss:63-91). Ankara: Anı Yayıncılık.
Han, J., Pei, H. ve Yin, Y. (2000). Mining Frequent Patterns without Candidate Generation, SIG-
MOD’00, ACM Press, New York, NY, USA.
224 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Korkut-Owen, F., & Owen, D. (2008). Okul psikolojik danışmanlarının rol ve işlevleri: yöneticiler ve
psikolojik danışmanların görüşleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi , 41 (1), 207-
221.
Kuzgun, Y. (1991). Rehberlik ve psikolojik danışma (2. b.). Ankara: ÖSYM Yayınları.
M.E.B 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi http://2023vizyonu.meb.gov.tr/
Özabacı, N., Sakarya, N.& Doğan, M. (2008). Okul yöneticilerinin okuldaki psikolojik danışma ve
rehberlik hizmetlerine ilişkin görüşlerinin değerlendirilmesi. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Dergisi, 11(19), 8-22.
Silahtaroğlu G. Veri Madenciliği- Papatya Yayınları, İstanbul, 2008
Yöndem, D. Z. (1999). Liselerdeki yönetici ve öğretmenlerin psikolojik danışma ve rehberlik hizmet-
lerine ilişkin beklentileri. Çağdaş Eğitim Dergisi , 24 (257).
IV. BÖLÜM
ÖĞRETMEN VE SORUNLAR
ÖĞRETMENLERİN ÖĞRETMENLİK
MESLEĞİNE İLİŞKİN SORUN ALGILARI
Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim ÖZOK - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi*
Dr. Öğr. Üyesi Selami TANRIVERDİ - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi**
Giriş
Öğretmenlik, profesyonel bir meslek olarak Fransız devriminden sonra ele alınmış
olsa da ilk çağlardan itibaren öncelikle aile büyüklerinin ve kabile şeflerinin üstlendiği
bir iş olarak yapılmıştır. Tarihi olarak bu kadar uzun süredir yürütülen bir mesleğin da-
hili ve harici bir çok sorunla karşılaştığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığın-
da öğretmenlik mesleğine dair sorunları ele alan bir çok çalışma yapılmıştır (Veenman,
1984; Evans, ve Tribble, 1986; Çelikten, 2005; Kavcar, 1980). Bu çalışmalar kapsamında
ele alınan sorunlara bakıldığında, öğretmen sorunları olarak ele alınan durumun aslın-
da hem öğretmenliğin bir meslek olarak sahip olduğu sorunları hem de bu mesleği yü-
rüten kişilerin yaşadığı sorunları kastettiğini görmekteyiz. Diğer taraftan sorun kavra-
mı, üzerinde durularak araştırılıp ortaya çıkarılması, üzerinde düşünülüp çözümlerinin
üretilmesi ve belli bir sonuç elde ederek bir neticeye bağlanması gereken durum, mesele
veya problemdir (Uygun, 2012). Akyüz’e (1978) göre, “öğretmenlik mesleğinin statü ve
gücü, sorunlarla da yakından ilgilidir.” Bu nedenle, öğretmen sorunları ile eğitimin nite-
liği arasında doğrudan bir ilişki olduğu söylenebilir.
Kısaca belirtmek gerekirse, öğretmenin niteliği, eğitimin niteliğini doğrudan et-
kileyebilmektedir. Öğretmen, eğitim-öğretim kurumlarının en önemli öğelerinden bi-
ridir. Bu yüzden eğitim sorunları öğretmenden bağımsız düşünülmemelidir. Kavcar’a
(1987) göre hiç bir eğitim sistemi, o sistemi işletecek personelin niteliğinin üzerinde
hizmet üretemez. Eğitim sisteminin en önemli öğelerinden biri olan öğretmenin nite-
liği, mesleğin ve mensuplarının sorunlarıyla yakından ilgilidir (Uygun, 2012). Buradan
hareketle öğretmenlerin kendi mesleklerine ilişkin sorun algılarının tespit edilmesinin
ve bu doğrultuda önleyici çalışmaların yürütülmesinin eğitim sisteminin daha nitelikli
hale getirilmesinde katkı sağlayabileceği söylenebilir. Öğretmenlerin profesyonelliğini
belirleyen şey, öğretim kalitesi için ortak sorumluluk alma derecesidir (Darling-Ham-
mond, 1986). Resmi değerlendirme süreçlerinde kendi sorunlarına ve mesleki sorunlara
olan bakış açıları bu kolektif sorumluluğun bir parçası olabilir, ancak profesyonel bir
öğretim anlayışı ortaya koymak için karar alma ve uygulama noktalarında sorunlarının
farkında olunması önemli bir noktadır.
* haliliozok@yyu.edu.tr
** selamitanriverdi@hotmail.com
Öğretmen ve Sorunlar 227
Araştırma Deseni
Bu çalışma nitel araştırma yöntemlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır. Nitel
araştırma yöntemlerinden fenomenolojik araştırma yöntemi kullanılmıştır. Şimşek ve
Yıldırım (2009) tarafından nitel araştırma, “gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi
nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi
ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma”
olarak tanımlanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden biri olarak ele alınan ve bu çalış-
mada yürütülen fenomenolojik araştırma yöntemi ise olgubilim kavramı adı altında da
yer almaktadır. Olgubilim araştırmaları ya da çalışmaları, farkında olunan ancak daha
derinlemesine ve detaylı bir fikre ya da anlayışa sahip olmadığımız olgulara odaklan-
maktadır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2014).
Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından oluşturulan yarı yapılanmış gö-
rüşme formu ile demografik bilgi formu kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme
formu, görüşmelerdeki veri toplama kapsamını ve araştırmanın güvenirliği yükseltmek
amacıyla uzman görüşüne sunularak hazırlanmıştır.
Katılımcılar, Van ili belediye sınırları içinde görev yapmakta ve araştırmaya katıl-
maya gönüllü olan 10 öğretmenden oluşmaktadır. Katılımcılardan 5’i kıdem yılı olarak
1-3, diğerleri ise 4 ve üzeri kıdem yılına sahip öğretmenlerden oluşmaktadır. Çalışma
grubuna ulaşmada araştırmanın örneklemi amaçsal (amaçlı) örneklem olarak seçilmiş-
tir. Amaçsal örnekleme, olasılı olmayan seçkisiz olmayan bir örnekleme yaklaşımıdır
(Büyüköztürk ve diğ., 2014).
Araştırma verileri, 2015-2016 eğitim öğretim yılında devlet okullarında görev yap-
makta olan öğretmenlerin uygun oldukları gün ve saatlerde önceden randevu alınarak
uygun bir ortamda, veri toplama araçları kapsamında görüşmeler yoluyla toplanmıştır.
228 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Elde edilen verileri analiz etmek amacıyla betimsel analiz yöntemi uygulanmıştır.
Betimsel analiz yapılmasının nedeni olarak, elde edilen verilerin daha evvelden belir-
lenen kategoriler altında özetlenmesi ve yorumlanmasının olduğu söylenebilir. Ayrıca
analiz ile birlikte, görüşme yapılan katılımcıların fikir ve görüşlerine dikkat çekmek
amacıyla doğrudan alıntılara yer verilir (Yıldırım ve Şimşek, 2009).
Bu araştırma, kapsadığı hedef kitle ve yararlandığı verilere dayanarak, 2015-2016
eğitim öğretim yılında Van ilinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı devlet okullarında gö-
rev yapan 10 öğretmen ile ve veri toplama aracı olarak kullanılan formların kapsamı ile
sınırlıdır.
Bulgular
Katılımcılar ile yapılan görüşmeler sürecinde sorulara verilen cevaplar doğrultu-
sunda kategorilere ayrılan bulgular bu bölümde verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, oluştu-
rulan bu kategorileri desteklemek ve elde edilen bulguların ortaya konması amacıyla
öğretmenlerden alınan cevaplar doğrudan alıntı yöntemiyle verilmiştir. Öğretmenler
«Ö» harfi ile kodlanarak her katılımcı kodunun yanına bir numara verilmiştir. Araştır-
ma bulgularından elde edilen kategoriler bu şekilde sıralanmıştır: (i) öğretmenlik mes-
leğine hazırlanma sürecinde yaşanılan sorunlar, (ii) öğretmenlik mesleğini sürdürürken
yaşanılan sorunlar, (iii) Türkiye›de öğretmen yetiştirme programlarının yeterliliği ve
bu programların öğretmenlik mesleğine yansımaları. Araştırma bulguları, öğretmenlik
mesleğinde 1-3 kıdem yılına sahip öğretmenlerden elde edilen veriler ile 4 ve üzeri kı-
dem yılına sahip öğretmenlerden elde edilen veriler ayrı ayrı ele alınmıştır.
Öğretmenlik mesleğine hazırlanma sürecinde yaşanılan sorunlara ilişkin bulgular
1-3 yıl arası kıdeme sahip olan öğretmenlerin görüşlerine ilişkin bulgular
Katılımcılardan 1-3 kıdem yılına sahip olan öğretmenlerin tümü, öğretmenlik mes-
leğine hazırlanma aşamasında en fazla Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) hazırlık
sürecinde zorluk yaşadıklarını belirtmişlerdir, ayrıca Ö1, Ö2 ve Ö4 lisans dönemindeki
derslerinin yoğunluğundan, Ö2 ve Ö4 pedagojik formasyon eğitiminin yetersizliğinden
ve Ö3 ve Ö5 KPSS’ye alan sınavının eklenmesi ile ders yükünün artmasından muzdarip
olduklarını ifade etmişlerdir.
4 yıl ve üzeri kıdeme sahip olan öğretmenlerin görüşlerine ilişkin bulgular
Katılımcılardan 4 yıl ve üzeri kıdem yılına sahip öğretmenlerin tümü, KPSS hazır-
lık sürecinde ve maddi olanaksızlıklar nedeniyle yaptıkları ek ders karşılığı öğretmenlik
dönemlerinde en fazla zorluğu yaşadıklarını vurgulamışlardır. Ayrıca Ö8 ve Ö9 lisans
dönemini öğretmenlik diplomasıyla tamamlamalarına rağmen öğretmenlik mesleğini
icra etmek için KPSS gibi bir uygulamaya tabi tutulmalarının, öğretmenlik mesleğine
hazırlık sürecinde bir çok aday gibi kendi psikolojilerinin de bozulduğunu ifade etmiş-
lerdir.
Öğretmen ve Sorunlar 229
Tartışma ve Sonuç
Bu araştırma sonucunda, kıdem yıllarına göre öğretmenlerin sorun algılarının kıs-
men farklılaştığı ortaya konmuştur, ayrıca tüm katılımcı öğretmenlerin en fazla sorun
yaşadıkları alanlar sırasıyla; mesleğe hazırlık sürecinde sınava hazırlanırken fazla ders
yüküyle ve maddi olanaksızlıklarla karşı karşıya gelinmesi, öğretmenlik mesleğini sür-
dürülürken veli-okul-öğretmen işbirliği konularında en fazla sorun yaşanması ve son
230 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
olarak da öğretmen yetiştirme programlarında ise eğitim sürecinin pratiğe dönük ol-
mayıp daha çok teorik bilgilerden meydana gelmesi olarak ortaya çıkmıştır. Habacı ve
arkadaşları da (2013) “Öğretmenlerin Güncel Sorunları” adlı çalışmalarında öğretmen
yetiştirme programları, öğretmenlik mesleğini sürdürürken ortaya çıkan sorunlar hak-
kında benzer sonuçlar elde etmişlerdir. Uygun’un (2012) “Basında öğretmen sorunları”
çalışmasında ise öğretmenlerin sorunlarının, daha çok ekonomik ve hukuki boyutta ol-
duğu vurgulanmıştır.
Katılımcılar, öğretmenlik mesleğini sürdürürken; okulun fiziki şartları, ders ma-
teryalleri ve öğrenci ihtiyacını karşılayacak olanakların eksikliğine vurgu yapmışlardır.
Literatür incelendiğinde bu doğrultuda sonuçlara ulaşmış araştırmalara rastlanmakta-
dır. Öğretmenlerin kalabalık sınıflarda eksik materyallerle, yetersiz maddi ve manevi
destekle mesleklerini sürdürmeye çalışmaları ve tüm bu sorunlarla kendi başlarına başa
çıkmaları beklenmektedir (Avcı ve Seferoğlu, 2011). Katılımcıların da ifade ettiği gibi
bu süreç kendilerini yıpratmakta ve iş tükenmişliğine yol açmaktadır. Telef (2011), öğ-
retmenlerin eğitim politikalarında sıkça yapılan değişiklikler, ekonomik güçlükler, iş
yükü, veli ve öğrencilerin ilgisizliği, okul yöneticileri ile yaşanan sorunlardan dolayı iş-
lerinde yetersizlik, doyumsuzluk ve tükenmişlik yaşadıklarını ortaya koyduğu çalışma-
sında benzer sorunlara vurgu yapmaktadır.
Araştırmada kıdem yılları farklılık gösteren öğretmenler arasında, sorun algıları-
nın büyük farklılıklar göstermemesi ilk zamanlardan bu yana öğretmenlerin mesleki
olarak benzer sorunlar yaşadıklarını göstermektedir. Habacı ve arkadaşlarının (2013)
öğretmenlerin güncel sorunlarının aynı zamanda geleneksel sorunlar olduğu ve çalış-
mada öğretmen sorunları olarak ele alınan konuların birçoğunun Cumhuriyetin başla-
rında da sorun olarak görüldüğü yaptıkları çalışmanın sonuçları arasındadır. Öztürk’ün
(2010) “eğitim fakülteleri, bugünkü nicel ve nitel durumlarıyla, 21.yüzyılda Türkiye’yi
bir bilgi toplumu haline getirecek öğretmenleri yetiştirebilme yeteneğinden yoksun gö-
rülmektedir” ifadesi öğretmen yetiştirme programları üzerine elde ettiğimiz bulguları
destekler durumdadır. Öztürk (2010) bunun nedenlerinden bir kaçını üniversite öğ-
renci seçme sınavındaki değişiklikler, artan öğrenci kontenjanları, eğitim fakültelerinde
öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının fazlalığı ve artan ders yükü olarak göster-
miştir. Sonuç olarak bu çalışma, öğretmen sorunları üzerine yapılan diğer çalışmaların
sonuçlarında elde edilen bulgular ile benzer sorun algılarını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca,
zamanla bazı sorunlara yönelik çözüm çalışmaları, problemlerin bir kısmını ortadan
kaldırmıştır fakat geleneksel problemlere kesin çözümlerin bulunamadığı yapılan di-
ğer çalışma sonuçlarında da görülmektedir. Bu nedenle yapılması gereken öğretmenlik
mesleğine ilişkin problemlerin farklı açılardan ele alınması, ortaya konacak çözümlerin
sorun algılarına göre daha gerçekçi ve kalıcı olmasını sağlamak olmalıdır. Öğretmenle-
rin sorun algılarına yönelik yapılacak sonraki çalışmalarda, daha fazla katılımcıya ulaş-
ma ve farklı değişkenleri çalışmalara dahil etmenin, daha iyi sonuçların elde edilmesin-
de fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
Öğretmen ve Sorunlar 231
Kaynakça
Akyüz, Y. (1978). Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişmedeki Etkileri (1848-1940). Ankara:
Doğan Basımevi.
Avcı, Ü. ve Seferoğlu, S.(2011) Bilgi Toplumunda Öğretmenin Tükenmişliği: Teknoloji Kullanımı ve
Tükenmişliği Önlemeye Yönelik Alınabilecek Önlemler, Akdeniz Eğitim Araştırmaları Dergisi,
Sayı 9, 13-26
Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E., Akgün, Ö., Karadeniz, Ş. & Demirel, F. (2014). Bilimsel Araştırma Yön-
temleri (17. Baskı). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Çelikten, M. (2005). Öğretmenlik mesleği ve özellikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 1(19), 207-237.
Darling-Hammond, L. (1986). A proposal for evaluation in the teaching profession. The Elementary
School Journal, 86(4), 531-551.
Evans, E. D., ve Tribble, M. (1986). Perceived teaching problems, self-efficacy, and commitment to
teaching among preservice teachers. The Journal of Educational Research, 80(2), 81-85.
Habacı, İ., Karataş, E., Adıgüzelli, F., Ürker, A., & Atıcı, R. (2013). Turkish Studies - International
Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. 8:6, Spring, 263-277.
Kavcar, C. (1980). Nitelikli öğretmen sorunu. Eğitim ve Bilim, 5(28).
Kavcar, C. (1987). “Yüksek Öğretmen Okulunun Öğretmen Yetiştirmedeki Yeri”, Öğretmen Yetiştiren
Yüksek Öğretim Kurumlarının Dünü Bugünü Geleceği Sempozyumu. Gazi Üniversitesi Gazi
Mesleki Eğitim Teknik Eğitim Fakültesi, Ankara.
Özeti, B. (2004). Geçmişten günümüze Türk eğitim sisteminde öğretmen yetiştirme ve günümüz so-
runları.
Öztürk, C.(2010)21.Yüzyılın Eşiğinde Türkiye›de Öğretmen Yetiştirme, Oğuz, O.(Ed) vd. 21.Yüzyılda
Eğitim ve Türk Eğitim Sistemi, Ankara: Pegem Akademi,2.Basım,179-224
Şimşek, H., & Yıldırım, H. (2009). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Ya-
yıncılık.
Telef, B.(2011) Öğretmenlerin Öz-yeterlikleri, İş Doyumları, Yaşam Doyumları ve Tükenmişlikleri-
nin İncelenmesi, İlköğretim Online, 10(1), 91-108.
Uygun, S., (2012). Basında Öğretmen Sorunları. Milli Eğitim Üç Aylık Eğitim ve Sosyal Bilimler
Dergisi. 194.
Veenman, S. (1984). Perceived problems of beginning teachers. Review of educational research, 54(2),
143-178.
232 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Canlı varlıkların hayatlarına devam edebilmesi için, organizmada bulunan belirli
öğelerin (oksijen, su vb.) belirli sınırlar içinde tutulması gerekir. Organizma, kendi iç
koşullarını kontrol altında tutmak, değişen çevre koşullarına bedenin uyumunu sağ-
lamak ve fizyolojik dengesini korumak zorundadır. Organizma da doğuştan var olan
ve sonradan kazanılan dürtüler ve güdüler uygun yaşam koşullarını sağlamakta ve bu
mekanizmaya homeostatik denge adı verilmektedir. Organizmadaki homeostatik denge
durumunun bozulması bedenin içinde bir gerginlik yaratır. Bu gerginliğin sonucunda
ise ihtiyaç ortaya çıkmaktadır (Baymur, 1994). Diğer bir değişle organizmada oluşan
dengesizlik, bireyde ihtiyacı oluşturmaktadır (Öztürk ve Uluşahin, 2008). İhtiyaç, bi-
reyin fizyolojik ve sonradan kazanılan herhangi bir eksikliği ya da yetmezliği olarak da
tanımlanabilir (Morgan, 2009).
Araştırmacıların ihtiyaçları farklı bakış açılarıyla ele aldıkları görülmektedir.
Araştırmacıların ele aldıkları yaklaşımlarda, insanların davranışlarının altında yatan
ihtiyaçların neler olduğunu araştırdıkları görülmektedir. Bu yaklaşımlardan birisi ise
Maslow’un ihtiyaçlara ilişkin yapmış olduğu araştırmalardır (Cihangir-Çankaya, 2009a).
Maslow, insan ihtiyaçlarının çok karmaşık ve birbirleriyle ilişkili olduğunu belirt-
miş ve bu ihtiyaçları belirlemek yerine beş ana sınıfta toplamayı tercih etmiştir. Maslow,
bu ihtiyaçları öncelik sırasına koymuş ve bazı ihtiyaçların diğerlerinden daha önce do-
yurulması gerektiğini belirterek çok popüler olan ihtiyaçlar hiyerarşisini geliştirmiştir.
Maslow, ihtiyaçlar hiyerarşisi ile ilgili olarak üst düzeydeki ihtiyaçların hissedilmesi ve
doyurulması için alt düzeydeki ihtiyaçların tamamının karşılanmış olması gerek olma-
dığını, alt düzeydeki ihtiyaçlar belli ölçüde doyurulduğunda ancak üst düzey ihtiyaçlar
ortaya çıkabildiğini belirtmiştir. Maslow’un tanımladığı ve sıraladığı insan ihtiyaçları
şunlardır; Fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait olma ve sevgi ihtiyacı, saygı ihti-
yacı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır (Yazgan-İnanç ve Yerlikaya, 2011).
* rsonmezsoy@gmail.com
** gayecenesiz@yyu.edu.tr
Öğretmen ve Sorunlar 233
Organizmada ortaya çıkan her ihtiyaç belirli bir duygu ve davranışın ortaya çık-
masını sağlamaktadır. Ortaya çıkan davranışların sonucunda bireyin içinde bulunduğu
çevre aracılığıyla bireyin ihtiyaçları doyurulmaktadır. Maslow’un da belirttiği gibi çevre,
ihtiyaçların doyumunu kolaylaştırır ya da zorlaştırır. Maslow doyurulmayan ihtiyaçların
merkezi bir öneme sahip olduğunu, ihtiyaç ancak bir miktar doyurulmadan diğer bir
ihtiyaca geçilmediğini ifade etmektedir. (Cihangir-Çankaya, 2009a).
Psikolojik ihtiyaçları ele alan farklı bir yaklaşım ise öz-belirleme kuramının ih-
tiyaçlara ilişkin bakış açısıdır. Öz-belirleme kuramında üç temel psikolojik ihtiyaç ta-
nımlanmıştır. Bunlar; özerklik, yeterlik ve ilişkili olmadır. Bu kurama göre bireylerin
bu ihtiyaçlarının doyurulması, bireylerin büyümeleri, bütünleşmeleri, gelişimleri, ruh
sağlıkları ve iyi olmaları için gereklidir (Andersen, Chen ve Carter, 2000; Ryan ve Deci,
2000).
Bu ihtiyaçlardan özerklik, bireyin kendi eylemlerini yine kendi kararıyla başlatma-
sı ve seçim yapması olarak belirtilmektedir (Andersen, Chen ve Carter, 2000; Williams,
Grow, Freefman, Ryan ve Deci, 1996). Özerklik ihtiyacını sağlayan kişi, eylemlerini ken-
disi yönlendirmekte, kendi davranışlarını belirleyerek tamamıyla kabul etmekte, onay-
lamakta ve davranışlarının arkasında durmaktadır (Deci ve Ryan, 1985a, 2000; Reis,
Sheldon, Gable, Roscoe ve Ryan, 2000). Özerklik ihtiyacının diğer üç psikolojik ihtiyaç
arasında daha çok öneme sahip olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır (Deci ve
Ryan, 1985b; Ryan, 1995). Ryan ve Deci (2000), özerk karar verme eğiliminin kendili-
ğinden gerçekleşmediğini, sosyal çevrenin desteğiyle ortaya çıkacağını belirtmişlerdir.
Yani öz-belirleme kuramının davranış, deneyim ve gelişim hakkındaki görüşlerinin
temelini organizma ile sosyal çevre arasındaki etkileşim oluşturmaktadır (Kocayörük,
2012).
Yeterlik ihtiyacı, bireyin çevresini etkileme, çevresiyle etkileşimde bulunma isteği
ve çevresiyle etkileşiminin sonucunda ise gösterdiği uyum kapasitesidir (Deci ve Ryan,
1985a; Kowal ve Fortier, 1999). Yeterlik duygusuna sahip olan bireyler, amaçlarına ulaş-
mada başarılı olacaklarına inanmakta, kendilerini istedikleri sonuçlara ulaşmada etkili
ve yeterli hissetmektedirler (Ingledew, Markland ve Sheppard, 2004; Reis ve ark., 2000;
Williams, Gagne, Ryan ve Deci, 2002).
Öz- belirleme kuramının ilişkili olma ihtiyacı bireyin içinde bulunduğu sosyal çev-
reye ait olma duygusunu yaşaması, diğer insanlarla bağlantılı olma ve onlara özen gös-
terme ihtiyacıdır (Connell, 1986; Kowal ve Fortier, 1999). İlişkili olma ihtiyacı ile birey
sosyal çevresinde bulunan insanlara yakınlık hissederek bağlantı kurarak ilişkilerinde
destek ve doyum hisseder (Ingledew, Markland ve Sheppard, 2004; Reis ve ark., 2000).
Bu ihtiyaç başkalarına karşı güven duygusunu, duyarlılığı, sıcaklığı, özeni, karşılıklı say-
gıyı ve duygusal kabulü içermektedir (Andersen, Chen ve Carter, 2000). Öz-belirleme
kuramının ilişkili olma ihtiyacı, Maslow’un ait olma ve sevgi ihtiyacına benzemektedir
(Sarı, Yenigün, Altıncı ve Öztürk, 2011).
234 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
bir tanımını yapmak mümkün olmamakla birlikte birçok araştırmacı farklı kuramsal
modellere göre tanımlar yapmışlardır. Güney’e göre (2011), “bireyi harekete geçirmeyi
sağlayan etkileme ve isteklendirme işlemi”, Emir ve Kanlı’ya göre (2009), “organizmanın
dürtü ya da ihtiyaçların etkisiyle harekete hazır hale gelerek amacına yönelik davranışta
bulunmasına ve amaca ulaştıktan sonra rahatlamasıdır.”
Akbaba’ya göre (2006) ise motivasyon, insanları belirli bir şiddet ve enerji düzeyin-
de davranışa yönlendiren, insanların davranışına bir yön veren, bu davranışın süreklili-
ğini sağlayan çeşitli iç ve dış nedenler ve bunların işleyiş mekanizmalarını içermektedir.
Motivasyon, insanların kendi yetenek ve istekleri doğrultusunda hedeflerine ulaşmak
da ortaya çıkan fizyolojik dürtü olarak anlatılabilir. İnsan, kendi ihtiyaç, yetenek ve is-
teklerinde başarıya ulaşmak için motive olur (Arıkıl ve Yorgancı, 2007). Bireyin içsel ih-
tiyaçlara karşı geliştirdiği duygu, davranış ve tepkilere içsel motivasyon denir (Akbaba,
2006). İçsel motivasyonun kaynağını bireyin içinden gelen bilme, anlama, merak, yeterli
olma, ilgi ve gelişme duygusu oluşturmaktadır Dışsal motivasyon ise bireyin dışından
gelen etkiler olarak tanımlanmaktadır (Akbaba, 2006).
Okullarda çalışan ve çalışacak olan öğretmenleri meslekleri ile ilgili motive eden
unsurların neler olduğu, ne kadar iyi anlaşılır ve tespit edilirse, öğretmenleri buna göre
daha etkin bir şekilde motive etmek mümkün olur (Yavuz ve Karadeniz, 2009). Yapı-
lan bir çalışmada motivasyonu en çok etkileyen etkenlerin; ekonomik ödüller, öğrenme
kültürü ve yüksek eğitim, personelin tecrübesi ve rollerin farklılığı, kişisel özerklik ve
örgüt kültürü olduğu belirtilmiştir (Karaköse ve Kocabaş, 2006). Motivasyonu etkileyen
değişkenlerle ilgili incelenen kuramsal çalışmaların sonucunda; çalışma ortamının, sos-
yal imkanların, terfi, ödül ve ceza uygulamalarının, verilen görevlerin, eğitim seviyesi ve
öğretmen eğitiminin motivasyonu etkilediği belirtilmiştir (Yavuz ve Karadeniz, 2009).
Araştırmanın Amacı:
Bu araştırmada öğretme motivasyonunu etkileyen faktörlerden birisi olan temel
psikolojik ihtiyaçların doyumu ele alınmıştır. Bu araştırmanın amacı; anasınıfı, ilkokul,
ortaokul ve lise düzeyindeki öğretmenlerin temel psikolojik ihtiyaç doyumlarının öğ-
retme motivasyonları ile ilişkisinin incelenmesidir. Böyle bir çalışmanın öğretmenlerin
üzerinde gerçekleştirilmesi, öğretmen yetiştiren kurumlar için önemli bilgiler sağlayabi-
lecektir. Öğretmen adaylarının öğretme motivasyonlarının yükseltilmesi, onların mes-
leki verimlerini olumlu etkileyecektir.
Yöntem
Araştırmanın Deseni:
Bu araştırma nicel bir araştırma olup, kesitsel desen kullanılmıştır. Veriler örnek-
lemden anket yoluyla toplanmıştır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demi-
rel, 2016; Karasar, 2014).
236 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Çalışma Grubu:
Araştırmanın evrenini, Van il merkezindeki Tuşba ve İpekyolu Merkez ilçelerinde-
ki anasınıfı, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde görev yapan öğretmenler ve 2015-2016
eğitim öğretim yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde eğitimine devam
eden 4. sınıf öğretmen adayları oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini 2015-2016
eğitim öğretim yılında Van il merkezindeki Tuşba ve İpekyolu Merkez ilçelerindeki ana-
sınıfı, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde görev yapan 100 öğretmen ve Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Eğitim Fakültesi 4. sınıfta farklı anabilim dallarında eğitimine devam eden
106 öğretmen adayı oluşturmaktadır.
Yapılan normallik ve aykırı değer analizleri sonrasında 12 katılımcı örneklemden
çıkarılmıştır. Analizlerde 98 öğretmen ve 96 öğretmen adayı olmak üzere toplam 194
katılımcı yer almıştır. Katılımcıların % 60.3’ü kadın (N = 117), % 39.7’si ise erkektir (N
= 77). Katılımcıların yaş ortalamaları 26.31’dır (ss = 4.84). Aylık gelir dağılımı incelen-
diğinde, katılımcıların evlerine giren aylık gelirin % 42.27’si için 2000TL altı, % 45.88’i
için 2000 – 5000TL aralığında, %11.86’sı içinse 5000TL üzeri olduğu gözlemlenmiştir.
Öğretmen ve öğretmen adaylarının demografik bilgileri Tablo 1’de özetlenmiştir.
Tablo1. Öğretmen ve öğretmen adaylarının demografik özellikleri
Cinsiyet
Erkek N = 38 N = 39
Kadın N = 60 N = 57
Medeni hal
Bekar N = 31 N = 91
Evli N = 67 N=5
Süreç:
Çalışmanın öncesinde uygulama için gerekli izinler alınmıştır. Öğretmenler ve
öğretmen adaylarına basit seçkisiz örnekleme yöntemi ile ulaşılmıştır. Araştırmanın
gönüllülük esasına dayandığı bilgisi katılımcılara verilmiş ve yaklaşık 10 dakika süren
anket katılımcılar tarafından doldurulmuştur.
Öğretmen ve Sorunlar 237
Bulgular
Bu bölümde öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının ihtiyaç doyumları ve öğretme
motivasyonlarına ilişkin bulgular yer almaktadır.
238 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Varyansın Kareler
Boyutlar Düzey N X ss sd F
Kaynağı Toplamı
Gruplar arası 28.466 1
İçsel Öğretmen 98 19.2245 5.31780
Gruplar içi 4946.895 192 1.105
mot. Aday 96 18.4583 4.81646
Toplam 4975.361 193
2.754 1
Dışsal Öğretmen 98 16.0612 4.82864 Gruplar arası
Gruplar içi 4345.622 192 0.122
mot. Aday 96 15.8229 4.68367 Toplam 4348.376 193
101.071 1
Öğretmen 98 31.2041 5.94296 Gruplar arası
Özerklik Gruplar içi 6655.408 192 2.916
Aday 96 29.7604 5.83049 Toplam 6756.479 193
301.240 1
Öğretmen 98 30.8673 5.23201 Gruplar arası 10.325*
Yeterlik Gruplar içi 5601.776 192
Adayı 96 28.3750 5.56918 Toplam 5903.015 193
482.711 1 8.856*
İlişkili Öğretmen 98 50.0612 7.01812 Gruplar arası
Gruplar içi 10465.789 192
olma Aday 96 46.9063 7.73792 Toplam 10948.500 193
*p < .01
Kaynakça
Akbaba, S. (2006). Eğitimde motivasyon. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 13, 343-361.
Andersen, S.M., Chen, S. ve Carter, C. (2000). Fundamental human needs: making social cognition
relevant. Psychological Inquiry, 11 (4), 269-275.
Arıkıl, G. ve Yorgancı, B. (2007). Öğretmenlerin, öğretmen adaylarının ve öğrencilerin motivasyonu
algılama farklılıkları. X. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi. Niğde Üniversitesi
Eğitim Fakültesi.
Ayık, A. ve Ataş, Ö. (2014). Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları ile öğret-
me motivasyonları arasındaki ilişki. Eğitim Bilimleri Araştırma Dergisi, 4 (1), 25-43.
Bacanlı, H. ve Cihangir-Çankaya, Z. (2003). İhtiyaç doyum ölçeği uyarlama çalışması. VII. Ulusal
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresinde Sunulmuş Bildiri.
Öğretmen ve Sorunlar 243
Morgan, C. T. (2009). Psikolojiye giriş (18. baskı) (Çev. S. Karakaş, R. Eski). Konya: Eğitim Akademi
Yayınları.
Öztürk, O. ve Uluşahin, A. (2008). Ruh sağlığı ve bozuklukları (11. baskı). Ankara: Nobel Tıp Kita-
pevleri.
Reis, H. T., Sheldon, K. M., Gable, S. L., Roscoe, J. ve Ryan, R. M. (2000). Daily well-being: the role
of autonomy, competence and relatedness. Personality And Social Psychology Bulletin, 26 (4),
419-435.
Ryan, R. M. (1995). Psychological needs and the facilitation of integrative processes. Journal Of Per-
sonality, 63 (3), 397-427.
Ryan, R. M. ve Deci, E. L. (2000). Self-determination theory and the facilitation of intrinsic motivati-
on, social development and weel-being. American Psychologist, 55 (1), 68-78.
Sarı, İ., Yenigün, Ö., Altıncı, E. E. ve Öztürk, A. (2011). Temel psikolojik ihtiyaçların tatmininin genel
öz yeterlik ve sürekli kaygı üzerine etkisi. Spormetre Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 9
(4), 149-156.
Williams, G. C., Grow, V., Freedman, Z., Ryan, R. M. ve Deci, E. L. (1996). Motivational predictors
of weight loss and weight-loss maintenance. Journal of Personality and Social Psychology, 70 (1),
115-126.
Williams, G. C., Cox, E., Hedberg, V. ve Deci, E. L. (2000). Extrinsic life goals and health risk behavi-
ours in adolescents. Journal of Applied Social Psychology, 30 (8), 1756-1771.
Williams, G. C., Gagne, M., Ryan, R. M. ve Deci, E. L. (2002). Facilitating autonomous motivation for
smoking cessation. Health Psychology, 21 (1), 40-50.
Yavuz, C. ve Karadeniz, C. B. (2009). Sınıf öğretmenlerinin motivasyonunun iş tatmini üzerine etkisi.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2 (9), 507-519.
Yazgan-İnanç, B. ve Yerlikaya, E.E. (2011). Kişilik kuramları. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Yazıcı, H. (2009). Öğretmenlik mesleği, motivasyon kaynakları ve temel tutumlar: kuramsal bir bakış.
Kastamonu Eğitim Dergisi, 17 (1), 33-46.
Öğretmen ve Sorunlar 245
Giriş
İnsan hayatında bir işe sahip olmak ve çalışmak önemlidir. Fakat sahip olunan işin
insan için ne anlam ifade ettiği, birey-iş ilişkisinin temelinde ortaya çıkan olumlu ya
da olumsuz tutumlar, çalışan kişinin işinden alacağı doyumu etkilemektedir (Kuşdil ve
ark., 2005). Genel tanımıyla iş doyumu, çalışan bireyin yaptığı işi, iş çevresini ve iş ye-
rindeki çalışma yaşamını değerlendirmesi sonucu oluşan duygusal bir tepkidir (Aksa-
yan S.,1990). İş tatmini, çalışanın işinde yaşadığı başarı hissidir. Genel olarak doğrudan
ürün kalitesi ve kişisel refah ile bağlantılı algılanır. İş tatmini bir işi iyi yapmak anlamına
gelir ve iş gören çabaları için ödüllendirilmekten hoşlanır. İş tatmini, tanınma, gelir,
terfi ve tamamlanma hissine yol açan diğer hedeflerin kazanılmasıdır (Kaliski, 2007).İş
doyumunun bireysel ve örgütsel düzeyde etkileri görülmektedir.
Genel yaşam doyumuna etkisi: İş bir insanın yaşamındaki en önemli aktiviteler-
den biridir. Bu yüzden yaşam doyumunun artırılmasında iş doyumu önemli bir fak-
tördür (İpek, 2003).Yaşam doyumu, bireyin belirlediği hedeflere ulaşma derecesidir.
Bireysel hedeflere ulaşma düzeyinin artması, yaşam doyumunu artırır. Fiziksel sağlığa
etkisi: İşlerinden doyum bulamayan insanlarda çeşitli fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir.
Araştırmalarda yorgunluk, nefes darlığı, baş ağrısı, terleme, iştahsızlık, hazımsızlık, bu-
lantı hissi gibi birçok rahatsızlıkla iş doyumsuzluğu arasında yüksek ilişki bulunmuştur
(Poyrazoğlu, 1992). İşten doyumsuzluğun iş görenlerde psikosomatik pek çok rahat-
sızlıklara yol açtığı anlaşılmıştır. Kalp hastalıkları, mide hastalıkları, ağrılar psikolojik
kökenli olmaktadır ve bunların doyumsuz kişilerde fazlaca olması doğaldır.
Ruh sağlığına etkisi: İşten doyumsuzluk, işi yapan için can sıkıcı bir durumdur.
Kişiyi olumsuz duygulara yöneltebilmektedir. İşten doyumsuzluğun ruhsal açıdan iş gö-
rende kaygı yaratması, bu kaygının yoğun ve sürekli olması, onun ruh sağlığını olumsuz
yönde etkileyebilmekte, bunun yanında iş görende bıkkınlık,işi bırakma, devamsızlık,
kavgacılık gibi örgüt için istenmeyen davranışlar görülebilmektedir (Aksu ve ark., 2002).
* hyarcel@gmail.com
** sdeniz65@hotmail.com
246 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Doyumsuzluğun bir sonucu olarak gündeme gelen en belirgin duygu hayal kırıklığıdır.
Bu gibi tepkiler dışında meydana gelen bir diğer tepki de zorlamalar karşısında çalışan-
larda zaman zaman aletler ve diğer çalışma arkadaşlarına yönelen saldırganlıklar ve nev-
rozlara giden hastalıklardır. Bu etkenler örgüt içinde çatışma, gerginlik ve çalışanların
işle ilgili doyumsuzluklarına neden olmaktadır. Ayrıca doyumsuzluk sigara içme, alkol
ve uyuşturucu kullanma şeklinde de kendini gösterebilir (Aydın, 2000).
Davranışlara etkisi: İş doyumu ve davranışlar arasındaki ilişki, bireyin objeleri
algılama ve değerlendirmesi sonucu oluşan olumlu olumsuz duygularının değişik tep-
kilere yol açması ile açıklanmaktadır. Olumlu duygular, algılanan objeye yaklaşma, yeni
amaçlar koyma ve benzeri tepkilere; olumsuz duygular ise objeden kaçma, ortamı terk
etme, fiziksel saldırı, zarar verme, yakınma, eleştirme, işi yavaşlatma, kendi değerlerini
değiştirme, savunma mekanizmalarını kullanma, durumu kabullenme gibi tepkilere yol
açmaktadır. Bu tepkilerle ilgili olarak, birey çeşitli davranışlar geliştirir. Örneğin obje-
den kaçma ile ilgili olarak işe geç gitme, devamsızlık ve işten ayrılma davranışları görü-
lebilir (Aydın, 2000).
Verimliliğe etkisi: Yönetimin bir anlam ifade edebilmesi için ister mal ister hizmet
konusunda olsun, verimliliği sağlama fonksiyonunu yerine getirmelidir. Bunu sağlamak
için de öncelikle iş gücünün etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. İş gücünün
etkin bir şekilde kullanılması için onu oluşturan bireylerin işe uyumunu ve iş doyumunu
sağlamak temel koşul olmaktadır. Fakat iş doyumu ile verimlilik arasındaki ilişkiyi konu
alan birçok araştırmada, bu iki değişken arasında yüksek bir ilişki saptanamamıştır.
Araştırma sonuçlarına göre, işinden doyum sağlayamayan bir kişinin verimlilik düzeyi
yüksek olabildiği gibi, doyumlu olan bir kişide her zaman yüksek verimliliğe ulaşama-
maktadır (Taşdemir, 1999).
Öğretmenlerin iş doyumu: Literatürde iş doyumuna ilişkin çok sayıda ve düzey-
de araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmaların çoğunda farklı yaklaşımlar sergilenerek
farklı tanımlar yapılmasına rağmen araştırmacıların büyük çoğunluğunun üzerinde bir-
leştikleri ortak bir tanım vardır; “iş doyumu veya doyumsuzluğu; bireyin işine, çalışma
ortamına, karşılaştığı davranışlara ve aldığı hizmetlere ilişkin gösterdiği olumlu veya
olumsuz duygusal tepkilerdir”
İş doyumu, iş görenlerin fizyolojik ve ruhsal duygularının da bir belirtisidir. Okul
içerisinde çalışan psikolojik danışmanların fiziksel ve psikolojik sağlığının korunması
sadece danışman açısından değil aynı zamanda çalıştığı okul, öğrenci öğretmen ve veli
açısından da çok önemlidir. Çünkü ancak sağlıklı ve işinden hoşnutluk duyan bireyler
okulunun amaçlarına ulaşmasına katkıda bulunabilirler Lent and Brow (2006) rolden
kaynaklanan stres kaynakları (çatışma, aşırı yüklenme ve belirsizlik), iş ortamında ya-
şanan olaylar, beklenti-değer ve inançlar, iş görenin örgütten beklentileri ile örgütün
sağladıklarının düzeyi gibi çeşitli iş özelliklerinin, koşullarının ve çıktılarının iş tatmini
ile ilgili olduğunu ifade etmektedirler.
Öğretmen ve Sorunlar 247
İş Doyum Ölçeği
İş doyumu ile ilgili yapılan araştırmalar incelendikten ve kuramsal yapı üzerinde
çalışmalar tamamlandıktan sonra Minnesota İş Doyum Ölçeğinin (MSQ) 20 maddelik
kısa formunu kullanmak üzere karar verilmiştir.
20 sorudan oluşan Minnesota İş Doyum Ölçeği, 5 dereceli likert tipi bir ölçektir.
Ölçekteki her maddeye verilen cevaplar, 1 ile 5 arasında “iş doyumu düşük“ ile “iş doyu-
mu yüksek“ yönünde olacak şekilde sıralanmaktadır. Ölçekte ters soru bulunmamakta-
dır. Ölçekte yer alan maddeler iş ve çevre koşullarına ait 20 maddeden oluşmaktadır. Bu
maddeler iç ve dış faktörler olarak iki ayrı grupta değerlendirilmiştir.
İç Faktörler
a) Etkinlik: Her zaman meşgul olabilme
b) Serbestlik: Yalnız başına çalışma şansı
c) Değişiklik: Zaman zaman değişik şeyler yapabilme
d) Sosyal Statü: Toplumda saygın bir kişi olma şansı
e) Ahlaki Değer( Vicdan ): Vicdani bir sorumluluk taşıma
f) Güvenli Gelecek-Güvence: Kişinin garantili bir geleceğinin olması
g) Başkaları İçin Bir şey Yapabilme-Sosyal Hizmet: Başka insanlara yardım ede-
bilme şansı
h) Otorite: Başkalarına ne yapılması gerektiğini söyleme şansı
i) Yetenekleri Kullanma: Yeteneklerini kullanarak bir şeyler yapabilme şansı.
j) Sorumluluk: Alınan kararları, kendi fikir ve kanaatlerini uygulayabilme şansı.
k) Yaratıcılık: Kendi yöntemlerini kullanma şansı
l) Başarı: Yaptığı iş karşılığında duyulan başarı hissi
248 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Dış Faktörler
a) Yükselme: Mesleğinde/yaptığı işte ilerleme(terfi etme) şansı.
b) Kurum İzlencesi ve Uygulaması-Şirket Politikaları ve Uygulamaları: Şirket
politikasının pratikte uygulanışı
c) Çalışma Arkadaşları: Çalışanların birbirleriyle anlaşmaları, yapılan işlerde
aynı yolu izlemeleri.
d) Çalışma Koşulları: Çalışma şartlarının uygunluğu
e) Tanınma-Takdir Edilme: Çalışanların iyi bir iş yapması sonucu takdir görme-
si.
f) Ücret: Yapılan iş karşılığında gerçekleştirilen ödemeler.
g) Yönetici-İş Gören/ İnsan İlişkileri: Yöneticinin yönetim biçimi ve çalışanları
ile uyum içinde olmaları.
h) Yönetici ve Teknik: Yöneticinin karar verme yeteneği
Bu sınıflamada görüldüğü gibi, iç faktörler kendi kendilerini temsil ederler ve ge-
reklilikleri kendiliğinden oluşur. Bu faktörler kişisel ihtiyaçlar ve saygınlık gibi yüksek
derecede ihtiyaçların karşılanması ile ilgilidir. Bunlar kişilerin başarısı, yetenek ve be-
cerilerini kullanabilmesi birinci derecedeki güdüleyici etmenleri içerir. Dış faktörler ise;
kişinin iş çevresi ile ilgili yönetim, teknik, iş arkadaşları, ödemeler, terfi ve ilerleme,
güvence gibi ihtiyaçları kapsayan faktörleri içermektedir (Özdayı, 1990).
Denekler ilgili soru maddesinin karşısında yer alan ve iş doyum düzeylerini en
iyi ifade ettiğine inandıkları kutuyu işaretleyerek sorulara yanıt vermektedirler. Ölçekte
yer alan maddelerin puan olarak karşılığı; Hiç memnun değil: 1 puan, Memnun değil:2
puan, Kararsız: 3 puan, Memnun: 4 puan, Çok Memnun: 5 puan olarak belirlenmiştir.
Genel doyum puanı, maddelerden elde edilen puanların toplamının 20’ye bölünmesiyle
bulunmaktadır.
İçsel doyum; içsel faktörleri oluşturan başarı, tanınma veya takdir edilme, işin ken-
disi, iş sorumluluğu, yükselme ve terfiye bağlı görev değişikliği gibi işin içsel niteliğine
ilişkin öğelerden oluşmaktadır. Bu boyutun maddeleri1.2.3.4.7.8.9.10.11.15.16.20’dir.
İçsel doyum puanı, içsel faktörleri oluşturan maddelerden elde edilen puanların topla-
mının 12’ye bölünmesi ile oluşur. Dışsal doyum; kurum politikası ve yönetimi, denetim
şekli, yönetici, çalışma arkadaşları ve astlarla ilişkiler, çalışma koşulları, ücret gibi işin
çevresine ilişkin öğelerden oluşmaktadır. Bu boyutun maddeleri5.6.12.13.14.17.18.19’d
ur. Dışsal doyum puanı da dışsal faktörleri içeren maddelerden elde edilen puanların
toplamının 8’e bölünmesi ile bulunur.
Öğretmen ve Sorunlar 249
1. Hipotez
H0: Rehber öğretmenlerin cinsiyetleri ile iş doyum skorları arasında bir ilişki bu-
lunmamaktadır. H1: Rehber öğretmenlerin cinsiyetleri ile iş doyum skorları arasında bir
bulunmaktadır.
Tablo 1
2. Hipotez
H0: Rehber öğretmenlerin çalıştıkları kurum ile iş doyum skorları arasında bir iliş-
ki yoktur.
H1: Rehber öğretmenlerin çalıştıkları kurum ile iş doyum skorları arasında bir iliş-
ki vardır.
250 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
ANOVA
içsel
Sum of Squares df Mean Square F Sig.
BetweenGroups 0,388 3 0,129 0,328 0,805
WithinGroups 116,7 296 0,394
Total 117,1 299
dışsal
BetweenGroups 3,852 3 1,284 2,291 0,078
WithinGroups 165,9 296 0,561
Total 169,8 299
genel
BetweenGroups 0,413 3 0,138 0,35 0,789
WithinGroups 116,3 296 0,393
Total 116,7 299
3. Hipotez
H0: Rehber öğretmenlerin yaşları ile iş doyum skorları arasında bir ilişki yoktur.
H1: Rehber öğretmenlerin yaşları ile iş doyum skorları arasında bir ilişki vardır.
4. Hipotez
H0: Rehber öğretmenlerin eğitim durumları ile iş doyum skorları arasında bir ilişki
yoktur.
H1: Rehber öğretmenlerin eğitim durumları ile iş doyum skorları arasında bir ilişki
vardır.
5. Hipotez
H0: Rehber öğretmenlerin mesleklerini isteyerek seçme ile iş doyum skorları ara-
sında bir ilişki yoktur.
H1: Rehber öğretmenlerin mesleklerini isteyerek seçme ile iş doyum skorları ara-
sında bir ilişki vardır.
6. Hipotez
H0: Rehber öğretmenlerin mesleki deneyimleri ile iş doyum skorları arasında bir
ilişki yoktur.
H1: Rehber öğretmenlerin mesleki deneyimleri ile iş doyum skorları arasında bir
ilişki vardır.
Öğretmen ve Sorunlar 251
Bulgular
Örneklem grubunu oluşturan rehber öğretmenlerin “Kişisel Bilgi Formu” ve “Min-
nesota iş Doyum Ölçeği”nden toplanan verilerin istatistiksel analizlerinin sonuçları ile
elde edilen bulgular aşağıda verilmiştir.
Bu araştırmada öğretmenlerde iş doyumuna etki eden faktörler incelenmiş ve aşa-
ğıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
1. Öğretmenlerin iş doyum düzeylerinde cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık
bulunmamaktadır.
2. Öğretmenlerin iş doyum düzeyleri öğretmenlerin çalıştıkları kurum türüne
göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir.
3. Öğretmenlerin iş doyum düzeylerinde yaş durumlarına göre anlamlı bir fark-
lılık bulunmaktadır. İç, dış ve genel faktörlere göre yapılan değerlendirmeler-
de 20-25 yaş aralığında yer alan öğretmenlerin en yüksek iş doyum düzeyine
sahip olduğu, 31-40 aralığında yer alan öğretmenlerin ise en düşük iş doyum
düzeyine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 20-25 yaş aralığında yer alan
öğretmenlerinin diğer yaş aralıklarında yer alan öğretmenlere göre yaptıkları
işten daha fazla doyum sağladıklarını söylemek mümkündür.
4. Öğretmenlerin, iş doyum düzeylerine göre yapılan değerlendirmelerde eğitim
durumlarına göre anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Gruplar arasında an-
lamlı bir farklılık görülmemesine rağmen grupların aritmetik ortalamalarına
bakıldığında, lisans mezunu öğretmenlerin diğer öğretmenlere göre yaptık-
ları işten daha fazla doyum sağladığı, lisansüstü eğitim görmüş olan öğret-
menlerin ise yaptıkları işten diğer öğretmenlere göre daha az doyum sağladığı
görülmüştür.
5. Öğretmenlerin iş doyum düzeylerinde meslek seçimlerini kendi istekleri ile
yapıp yapmadıklarına göre anlamlı bir farklılık bulunmaktadır. İç, dış ve ge-
nel faktörlere göre yapılan değerlendirmelerde mesleğini kendi isteği ile seçen
öğretmenlerin, mesleğini kendi isteği ile seçmeyen öğretmenlere göre içsel ve
genel iş doyum düzeyleri daha yüksektir. Yaptıkları iş sonucunda mesleğini
kendi isteği ile seçen öğretmenlerin daha fazla iş doyumuna ulaştıkları söy-
lenebilir.
6. Öğretmenlerin iş doyum düzeylerinde mesleki deneyim durumlarına göre
anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır.
Tartışma ve Sonuç
Dünyadaki başarılı eğitim sistemleri incelendiğinde izleme, değerlendirme ve de-
netim süreçlerindeki farklılaşmanın odağında, öğretimin iyileştirilmesine yönelik öğ-
retmen ve okul temelli rehberlik yer almaktadır. 2023 Eğitim Vizyonu Eğitimin reh-
berlik boyutunu öne çıkarmaktadır. Son yıllarda eğitimin içerisindeki yeri hızla artan,
252 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
öğretimin her kademesinde okul öncesinden, liseye kadar tüm düzeylerde bulunan Psi-
kolojik Danışmanlık biriminin nicel ve nitel olarak geliştirildiği açıkla gözlenmektedir.
Bu konuda bakanlık bünyesinde sayısız çalışma yürütülmekte, hizmet içi eğitim çalış-
maları ile sürekli desteklenmektedir. Bizim Amacımız bu çalışma ile Okul Psikolojik
Danışmanlarının iş doyumlarını ölçmek, eksik olan noktaları belirleyerek 2023 Eğitim
Vizyonumuzda Önemli bir başlık olarak yer alan Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık
Bölümünün içeriğinin doldurulmasına yardımcı olmaktır.
İş doyumu konusu bugün en karmaşık alanlardan biridir. Van İlinde 300 rehber
öğretmene uygulanan 20 maddelik Minesota İş Doyum Ölçeği sonucunda Rehber öğ-
retmenlerin İş doyumlarının yüksek olduğu görülmüştür. Ölçek iç doyum ve dış doyum
diye ayrıştırılan iki bölümde ölçüm yapmış olup içsel doyumun daha yüksek olduğu
tespit edilmiştir. 20 madde tek tek ele alındığında en çok tatmin düzeyini düşük olduğu
dört madde belirlenmiştir. Bu maddeler şu şekildedir:
1. Yöneticilerin Emrindeki Kişileri İyi Yönetmesi Bakımından
2. Yöneticinin Karar Verici Olması Bakımından
3. Yaptığım İşin Karşılığında Aldığım Ücret Bakımından:
4. Terfi İmkanı Olması Bakımından
Öneriler:
1. Rehber öğretmenlerin kendi meslekleri içerisinde ilerleme sağlayabilecekle-
ri bir terfi sisteminin getirilmesi özellikle belli bir yaş, kıdem ve lisansüstü
eğitim almış rehber öğretmenlerin iş doyum miktarını arttıracak, kişisel ge-
lişimi daha anlamlı hale getirerek 2023 eğitim vizyonu içinde yer alan PDR
hizmetlerinin yeniden yapılandırılması sürecinde rehber öğretmenlerin terfi
şartlarının belirlenmesi sağlanmalıdır.
2. Milli Eğitim bünyesinde RAM olmasına rağmen okullarda çalışan rehber
öğretmenler direk olarak okul müdürlerine bağlı olmakta ve çalışma biçim,
koşul ve şartları direk ona göre şekillenmektedir. Rehber öğretmenlerin okul
müdürlerinin performansları ölçüsünde çalışabildikleri bunun da öğretmen-
leri sınırladıkları ve performanslarını düşürerek iş doyumlarını düşürdüğü
görülmüştür. 2023 Eğitim vizyonunda belirtilen Rehber öğretmenlerin sistem
içindeki rollerinin belirlenerek, çalışma koşullarının iyileştirilmesi başlığı
altında ayrı ve bağımsız birimlerin oluşturulması sağlanılarak rehber öğret-
menlerin çalışmalarının okul müdürlerinin insiyatifinden çıkarılması gerek-
mektedir.
3. Okul Rehber öğretmenlerinin kendi işi ile ilgili kararları uygulama koyması
konusunda daha yetkin hale getirilmesi, 2023 eğitim vizyonunda belirtiliği
gibi PDR hizmetlerinin eğitim sistemi içindeki yeri, önemi ve etkililiği için
Öğretmen ve Sorunlar 253
Kaynakça
Aksayan, S., Koruyucu ve Tedavi Edici Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Hemşirelerin İş Doyumu Etken-
lerinin İrdelenmesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik
Anabilim Dalı, İstanbul,1990.
Aksu, G., Acuner A.M., Tabak, R.S., Sağlık Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin İş
Doyumuna Yönelik Bir Araştırma (Ankara Örneği),Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası,
55(4):271-282, 2002
Aydın, R., Hemşirelerde İş Doyumu ve Kişilerarası Çatışmalara Olan Etkisi,Yüksek Lisans Tezi, İstan-
bul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul, 2000.
İpek, H., Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hemşirelerin İş Doyumu ve Denetim Odakları Arasın-
daki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi,Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Hemşirelik Hizmetleri Yönetim Anabilim Dalı, Ankara, 2003.
Kaliski, B.S. (2007). Encyclopedia of Business and Finance, Second edition, Thompson Gale, Detroit,
p. 446
Kuşdil, M.E., Bayram, N., Aytaç, S., Bilgel, N., Çalışma Yaşamında Bireylerin Yaptıkları İşe İlişkin
Duygularının İş Stres Tepkileri Üzerine Etkisi, Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi,
6(1), 2005.
M.E.B 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi http://2023vizyonu.meb.gov.tr
Özdayı, N. (1990).Resmi ve özel liselerde çalışan öğretmenlerin iş tatmini ve iş streslerinin karşılaştır-
malı analizi. Yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Poyrazoğlu N., Hastane Çalışanlarında İş Doyumu- Verimlilik İlişkisi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Gazi Üniversitesi, İşletme Programı, Ankara, 1992.
Taşdemir, G., Ege Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Çalışan Hemşirelerin Empatik
Eğilim ve İş Doyumu Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üni-
versitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir, 1999.
254 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
ÖĞRETMENLERİN PSİKOLOJİK
İYİ OLUŞ DÜZEYLERİNİN İŞ DOYUMU
VE BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN
İLİŞKİSİ
Uzman Psikolojik Danışman Şahabettin MUTLU - Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü*
Doç. Dr. Fuat TANHAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi**
Giriş
İnsanlar sadece yaşamdaki zorluklarla baş etmek zorunda değildir. Aynı zamanda
olumlu yönlerini geliştirip, bu sayede potansiyellerini de gerçekleştirmelidirler. Bu dü-
şünceden hareketle, Martin Seligman pozitif psikoloji kavramını ortaya atmıştır (Alex,
Joseph, Harrington ve Wood, 2006). Seligman’ın ortaya attığı bu kavram neticesinde
alanda çalışan araştırmacılar insanın olumlu yönlerinin neler olduğu ve bu yönlerin iş-
levleri üzerinde durmuşlardır. Bu amaçla yapılan çalışmalarda araştırmacılar, insanların
yaşam doyumlarının, yaşam kalitelerinin ve genel olarak iyi olma hallerinin kendi po-
tansiyellerini gerçekleştirme ve güzel bir hayat yaşamaları için önemli kavramlar olduğu
sonucuna varmışlardır (Diener, 2006).
Yaşam kalitesi, yaşam doyumu ve iyi olma kavramları birbirleri ile ilişkili kavram-
lardır. Yaşam kalitesi çoğunlukla yaşam doyumunu, yaşam doyumu da iyi oluş düzeyini
belirler. Bu ilişki bazen neden-sonuç ilişkisi olarak, bazen de karşılıklı etkileşim şeklin-
de ortaya çıkabilir (Seligman, 2001). İnsanın iyi olma hali ise iki açıdan ele alınabilir;
bireyin, yaşamından doyum alması ve mutlu olması öncelikli hedefi ise öznel iyi oluş
kavramı ön plana çıkarken, bireyin potansiyelini gerçekleştirme ve üretken bir birey
olma çabası söz konusu olduğunda ise psikolojik iyi oluş kavramı ön plana çıkmakta-
dır. Psikolojik iyi oluş, bireyin var olan ya da ortaya çıkmamış güçlerini kullanabilmesi,
diğer bireylerle doyurucu ilişkiler kurması, anlamlı ve üretken bir yaşam sürdürmesi ve
sorumluluklarını taşıması şeklinde tanımlanabilir (Tatlıoğlu, 2015).
Psikolojik iyi oluş bazı alt ihtiyaçların toplamıdır. Bu ihtiyaçlar; kendini olduğu gibi
kabullenme, özerk olma, başkalarıyla olumlu ilişkiler kurma, çevresine hâkim olma, bir
yaşam amacı taşıma ve kişisel gelişim şeklinde sıralanabilir. Boyutlar arasındaki etkile-
şim bireylerin psikolojik olarak sağlıklı ve üretken olmalarını beraberinde getirmektedir
(Sezer, 2013). Yapılan araştırmalar; bireylerdeki psikolojik iyi oluş düzeyinin depresyon-
la negatif ilişkisinin olduğunu, yaşam doyumu ve mutlulukla pozitif bir ilişkisi olduğu
sonuçlarını ortaya çıkarmıştır (Rfyy ve Keyes, 1995). Araştırmalar ayrıca, çalışan birey-
* alsancak-65@hotmail.com
** fuad65@gmail.com
Öğretmen ve Sorunlar 255
lerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin işe bağlılık seviyelerini etkilediği (Schaufeli, Bak-
ker ve Salanova, 2006), iş performanslarından ve doyumlarından da etkilendiği (Zizek,
Treven ve Cancer, 2015) sonucuna ulaşmışlardır.
İş doyumu, bireyin yaptığı işin karşılığında almış olduğu verimin getirdiği doyum
düzeyidir. Çalışma ortamının, çalışanın isteklerini karşılamada yeterli düzeyde olması
verimi arttıracağı gibi iş doyumunu da arttıracaktır. Bu da üretken ve mutlu bir çalışan
ortaya çıkaracaktır. Ayrıca çalışma şartlarının elverişsiz olması, çalışanda motivasyonu
düşürecek ve işine karşı olumsuz duygular beslemesine neden olacaktır. Bu durum mut-
suz bir çalışan ortaya çıkaracak ve iş alanında istenilen verim sağlanamayacaktır (Aşık,
2010). Çalışan bir bireyin mesleğini icra ederken aldığı iş doyumu onun mesleğine ver-
diği önemi belirlemekte ve farklı meslek gruplarındaki iş doyumu düzeyleri de farklılık
gösterebilmektedir (Koruklu, Feyzioğlu, Özenoğlu ve Aladağ, 2013).
Meslek,“belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara
yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, ku-
ralları belirlenmiş iş” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2018). Meslek bireyin mutlu ol-
masına, başkaları ile sağlıklı ilişki kurmasına, toplumda statü kazanmasına ve kendisi-
ni yararlı bir birey olarak görmesine olanak sağlar (Çakır, Adnan ve Sünbül,2006). Bu
mesleklerden biri de, eğitim çağındaki bireylerin duygusal, sosyal ve eğitsel gelişiminde
önemli bir etki gücü olan öğretmenliktir. Son zamanlarda eğitim alanında yapılan re-
formlar öğretmenleri daha donanımlı olmaları ve kendilerini sürekli geliştirip bilgilerini
güncellemeleri yönünde teşvik etmektedir ( Kasa ve Ersöz, 2016). Ancak reformların
olumlu sonuçları olduğu gibi bazı olumsuz sonuçları da olmuştur. Eğitim alanındaki bu
süreç öğretmenleri yıpratmakta ve meslekte belirsizliklere neden olmaktadır. Bu da öğ-
retmenlerin işlerinden aldıkları doyumu azaltmakta ve psikolojik olarak yıpranmalarına
neden olmaktadır. (Filiz,2014). Görüldüğü gibi eğitim alanında yapılan değişikliklerin
öğretmenlere nasıl yansıdığını öğrenmenin yollarından biriside psikolojik iyi oluş ve iş
doyumu düzeyleri arasındaki ilişkiye odaklanmaktır.
Çalışan bireylerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin ilişkili olduğu başka çevresel ve
kişisel etmenlerde vardır. Bu doğrultuda yapılan araştırmalar farklı sonuçlar ortaya koy-
maktadır. İlgili araştırmalarda çalışanların psikolojik iyi oluş düzeylerinin cinsiyete göre
farklılaştığı (Demirtaş, 2016; Özen, 2010) bulgusuna ulaşıldığı gibi psikolojik iyi oluş
düzeyinin cinsiyete göre değişmediğini gösteren araştırmalar da (Timur, 2008) bulun-
maktadır. Çalışanların psikolojik iyi oluş düzeylerinin çalışma süresine göre farklılaştığı
(Demirtaş, 2016; Danişment, 2012) , yine çalışanların psikolojik iyi oluş düzeylerinin
medeni durumlarına göre farklılaştığı (Tütüncü, 2012; Timur, 2008) bulgularına ulaşan
araştırmalar da mevcuttur. Bu çalışmada literatürden farklı olarak, öğretmenlerin psi-
kolojik iyi oluş düzeylerini etkileyen demografik faktörlerin önem sıralarına göre belir-
lenmesi amaçlanmıştır.
Öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin ilişkili olduğu ve psikolojik iyi oluş
düzeylerini etkileyen faktörlerin ortaya çıkartılmasının, öğretmenlerin mesleki gelişim-
256 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
leri önündeki engellerin tespiti, çalışma koşulları ile ilgili ve çalışma ortamında öğret-
men verimliliğini yükseltmek için yapılacak düzenlemelere işlevsel bir katkı sunması
beklenmektedir. Bu doğrultuda araştırmada 2017-2018 eğitim-öğretim yılında Van ili
Erciş ilçesinde çalışan öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri ile iş doyumu düzey-
leri arasındaki ilişkiyi ortaya koymak ve öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerini
yordayan değişkenleri belirlemek amaçlanmış ve aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır.
1. Öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri ile iş doyumu düzeyleri (Genel, iç
ve dış iş doyumu) arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
2. Öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerini hangi demografik değişkenler
(çalışma süreleri, cinsiyetleri, medeni durumları, farklı okul kademelerinde
çalışma durumları ile literatürde çalışılmayan fakat araştırmacı tarafından
önemli görülen farklı eğitim bölgelerinde çalışma durumları) anlamlı bir şe-
kilde yordamaktadır?
Yöntem
Model
Çalışmada, betimsel yaklaşım ve ilişkisel desen kullanılarak genel bir tarama ya-
pılmıştır. Betimsel yaklaşım; mevcut ya da geçmişteki bir durumu, dış müdahaleden
bağımsız, yalın hali ile tanımlayan araştırma modelidir. İlişkisel desen ise değişkenler
arasındaki karşılıklı etkileşimin ortaya çıkardığı değişimin varlığını ve derecesini belir-
lemeyi amaçlamaktadır (Karasar, 2005).
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini 2017-2018 Eğitim-Öğretim yılında Van ili Erciş ilçesinde-
ki okullarda görev yapmakta olan 2.818 (Erciş MEM, 2018) öğretmen oluşturmaktadır.
Öğretmenlerin görev yaptıkları okullar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından fiziksel ya-
kınlık, ulaşım ve koordinasyon kolaylığı gibi nedenlerle eğitim bölgelerine ayrılmıştır.
Erciş’te farklı okul kademelerini içinde barındıran üç eğitim bölgesi bulunmaktadır. Eği-
tim bölgelerine ilişkin dağılım tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1. Eğitim bölgeleri ve okul kademelerine göre dağılımı
Eğitim Bölgeleri
Okul Kademesi Toplam
1.Eğitim Böl. 2.Eğitim Böl. 3.Eğitim Böl.
İlkokul 50 47 56 153
Ortaokul 28 38 51 117
Lise 29 34 36 99
Toplam 107 119 143 369
Tablo 2’de görüldüğü üzere 1. Eğitim bölgesinden 107, 2. Eğitim bölgesinden 119
ve 3. Eğitim bölgesinden 143 öğretmen araştırmaya dâhil edilmiştir. 1. Eğitim bölgesin-
deki öğretmenlerin 50’si ilkokul, 28’i ortaokul ve 29’uda lisede çalışmaktadır. 2. eğitim
bölgesindeki öğretmenlerin 47’si ilkokul, 38’i ortaokul ve 34’ü lisede çalışmaktadır. 3.
Eğitim bölgesindeki öğretmenlerin 56’sı ilkokul, 51’i ortaokul ve 36’sı lisede çalışmak-
tadır. Farklı okul kademelerinde ve eğitim bölgelerinde çalışan toplam 369 öğretmen
araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır.
oluşturmak için CRT algoritması uygulanmıştır. CRT’de dallara ayırma işlemi her bir
açıklayıcı değişken için 2 alt düğüm olacak şekilde gerçekleştirilir. Her aşamada ilgili
düğüm kendinden daha homojen olan iki alt düğüme ayrılmaktadır. Bu işlem sayesinde
bağımsız değişkenler karşılaştırılarak bağımlı değişkeni en iyi açıklayan değişkenler sı-
rasıyla seçilir (Dean, 2014).
Bulgular
Bu bölümde öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri ile iş doyumu düzeyleri
arasındaki ilişkinin ve psikolojik iyi oluş düzeylerini yordayan demografik değişken-
lerin tespit edilmesine yönelik yapılan istatistiksel analizlere yer verilmiştir. Öncelikle
araştırma örnekleminde yer alan öğretmenlere ait psikolojik iyi oluş düzeyi toplam pu-
anlarının, normal dağılıma uygunlukları Kolmogorov-Smirnov testi ile incelenmiştir.
Kolmogorov-Smirnov testine göre ( Z=.000, ≤ .0.5) öğretmenlerin psikolojik iyi oluş
düzeyleri toplam puanları normal dağılım göstermemiştir. Ölçeğin çalışmada aritmetik
ortalaması 46,07 ve standart sapması 4,87 olarak bulunmuştur. Ölçekten alınan en dü-
şük puan 34 ve en yüksek puan 56 olarak gözlemlenmiştir.
Tablo 3. Öğretmenlerin Psikolojik İyi Oluş Düzeyleri İle Genel, Dış ve İç İş Doyumları
Arasındaki İlişki (Spearman Brown Sıra Farkları Korelasyon Katsayısı)
Şekil 1. Öğretmenlerin Psikolojik İyi Oluş Düzeyleri Üzerinde Etkili Olan Yordayıcılara
İlişkin Ağaç Yapısı.
Şekil 1’deki ağaç yapısı incelendiğinde, öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri
üzerinde başat etki gösteren yordayıcının ‘öğretmenlerin çalıştıkları okul kademeleri’
olduğu görülmektedir. Bu değişken iki kategori şeklinde öğretmenlerin psikolojik iyi
oluş düzeylerini anlamlı ve önemli bir şekilde etkilemektedir. Bu kategoriler ilkokul ve
ortaokul kademelerinde çalışan öğretmenler (X=45.719; SS=4.908) ve lise kademesinde
çalışan öğretmenler (X=47.051; SS=4.656) olarak şekillenmiştir. Şekil 1’de görüldüğü
üzere Öğretmenlerin büyük çoğunluğunu oluşturan ilkokul ve ortaokul kademleri kate-
gorisinde bulunan 270 öğretmenin psikolojik iyi oluş düzeyleri lise kategorisinde bulu-
nan 99 öğretmenin psikolojik iyi oluş düzeylerinden daha düşük çıkmaktadır.
Ağaç yapısına tekrar bakıldığında, ilkokul ve ortaokul kademelerine ait kategori
üzerinde cinsiyet değişkeninin anlamlı ve önemli bir etkisi olduğu görülmektedir. Bu-
rada erkek öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin (X=46.125; SS=4.658), bayan
Öğretmen ve Sorunlar 261
öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerinden (X=45.430; SS=5.073) daha yüksek ol-
duğu ağaç yapısı incelendiğinde görülmektedir. Ağaç yapısının son düğümü incelendi-
ğinde, bayan öğretmenlerde görev yaptıkları eğitim bölgesi açısından anlamlı bir fark-
lılık tespit edilmiştir. 1. Eğitim bölgesinde görev yapan bayan öğretmenlerin psikolojik
iyi oluş düzeylerinin (X=46.500; SS=4.988), 2. ve 3. Eğitim bölgelerinde çalışan bayan
öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerinden (X=44.906; SS=5.055) fazla olduğu gö-
rülmektedir. Ağaç yapısına genel olarak bakıldığında, öğretmenlerin çalıştıkları eğitim
bölgelerinin, cinsiyetlerini etkilediği, cinsiyetlerinin de çalıştıkları okul kademelerini
etkilediği ve okul kademelerinin de psikolojik iyi oluş düzeylerini etkilediği bulgularına
ulaşılmaktadır.
Tartışma ve Sonuç
Bu araştırmada öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin iş doyumu düzeyleri
ile ilişkisi ve psikolojik iyi oluş düzeylerini yordayan demografik değişkenlerin tespit
edilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri ile iş
doyumu düzeyleri arasındaki ilişki korelasyon analizi ile test edilmiştir. Ayrıca, öğret-
menlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri bağımlı değişken, demografik özellikleri (cinsi-
yetleri, medeni durumları, çalışma süreleri, çalıştıkları okul kademeleri ve bu okulların
bulunduğu eğitim bölgeleri ) de bağımsız değişkenler olarak belirlenmiş ve bir çalışma
modeli oluşturulmuştur. Bu model karar ağaçları tekniklerinden CRT analizi ile test
edilmiştir.
Çalışmada katılımcıların psikolojik iyi oluş düzeyleri ortalama puanları 46,07 ola-
rak bulunmuştur. Testte alınabilecek en düşük puanın 8 en yüksek puanın ise 56 olması,
ortalama puan göz önünde bulundurulduğunda katılımcıların psikolojik iyi oluş düzey-
lerinin yüksek olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Öğretmenlerin psikolojik iyi oluş
düzeyleri ile iş doyumu düzeyleri arasında yapılan korelasyon analizi sonuçlarına göre,
aralarında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Öğretmenlerin psi-
kolojik iyi oluş düzeyleri arttıkça iş doyumu düzeyleri de artmakta ve psikolojik iyi oluş
düzeyleri azaldıkça iş doyumu düzeyleri de azalmaktadır. Bu bulguya benzer olarak,
Zizek, Treven ve Cancer (2015) yaptıkları çalışmada psikolojik iyi oluş ile iş doyumunun
birbiriyle ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir. İş doyumu düzeyi yüksek olan bireylerin, iş
ortamlarında kendilerini yetenekli ve yeterli gördükleri, hem kendileri hem de başkaları
için faydalı oldukları ve kendilerine saygı duyulduğunu düşündükleri için psikolojik ih-
tiyaçlarının karşılandığı ve psikolojik olarak iyi oldukları düşünülmektedir (Crossman
ve Haris, 2006).
Çalışmada öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri üzerinde anlamlı bir etki bı-
rakan demografik değişkenleri tespit etmek için yapılan CRT analizi sonuçlarına göre,
Öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerini önem sırasına göre çalıştıkları okul ka-
demeleri, cinsiyetleri ve çalıştıkları eğitim bölgeleri anlamlı bir şekilde yordamaktadır.
Analiz sonuçlarına göre, öğretmenlerin psikolojik iyi oluş düzeyleri üzerinde, mede-
ni durumları ve çalışma sürelerinin anlamlı bir yordayıcı etkisi yoktur. Çalışmada lise
262 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Kaynakça
Akpınar, H. (2000) “Veri Tabanlarında Bilgi Keşfi ve Veri Madenciliği”, İstanbul Üniversitesi isletme
Fakültesi Dergisi, C. 29, S. 1, s.1-22.
Alex Linley, P., Joseph, S., Harrington, S., & Wood, A. M. (2006). Positive psychology: Past, present,
and (possible) future. The Journal of Positive Psychology, 1(1), 3-16.
Aşık, N.A. (2010). Çalışanların iş doyumunu etkileyen bireysel ve örgütsel faktörler ile sonuçlarına
ilişkin kavramsal bir değerlendirme. Türk İdare Dergisi, 467, 31-51.
Baycan, F.A. (1985). Farklı Gruplarda Çalışan Kişilerdi İş Doyumunun Bazı Yönlerinin Analizi. Ya-
yınlanmamış Bilim Uzmanlığı Tezi. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi, İksitadi Bilimler Fakültesi.
Büyüköztürk, Ş., Kılıç, E. K., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2009). Bilimsel Araştırma
Yöntemleri (4. Basım) Ankara: Pegem A Yayıncılık
Çakır, Ö., Adnan, K. A. N., & Sünbül, Ö. (2006). Öğretmenlik meslek bilgisi ve tezsiz yüksek lisans
programlarının tutum ve özyeterlik açısından değerlendirilmesi. Mersin Üniversitesi Eğitim Fa-
kültesi Dergisi, 2(1).
Crossman, A. ve Haris, P. (2006). Job Satisfaction of Secondary School Teachers. Educational Mana-
gement Administration and Leadership, 34 (1), 29-46.
Danişment, R. (2012). Okul Yöneticilerinin Psikolojik İyi Oluş Düzeyleri. Yüksek Lisans Tezi. Kayse-
ri: Erciyes Üniversitesi. Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Dean, J. (2014). Big data, data mining, and machine learning: value creation for business leaders and
practitioners. John Wiley & Sons.
Demirtaş, S. (2016). Okul Yöneticilerinin Psikolojik İyi Olma Ve ÖrgütselVatandaşlık Dav-
ranışları Arasındaki İlişki. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Mevlana Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Diener, E.(2006). Guidelines for national indicators of subjective well-being and illbeing. App-
lied Research in Quality of Life, 1, 151-157.
Diener, E., Scollon, C. N., & Lucas, R. E. (2009). The evolving concept of subjective well-being:
The multifaceted nature of happiness. Social Indicators Research Series, 39, 67-100.
Filiz, Z. (2014). Öğretmenlerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeylerinin incelenmesi. Uluslararası Yö-
netim İktisat ve İşletme Dergisi, 10(23), 157-172.
Karasar, N. (2005). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayınevi.
Kasa, B., & Ersöz, Y. (2016). Pros and Cons: Compulsory 12 year education reform in Turkey. South
African Journal of Education, 36(2), 01-10.
Koruklu, N., Feyzioğlu, B., Özenoğlu Kiremit, H., & Aladağ, E. (2013). Öğretmenlerin iş doyumu
düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi.
Kuyumcu, B. (2012). Türk ve İngiliz Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik İyi Oluş Duygusal Farkın-
dalık ve Duygularını İfade Etmelerinin Ülke ve Cinsiyet Değişkenlerine Göre İncelenmesi. Erzin-
can Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14 (2), 1-24.
Özekes, S. (2003). “Veri Madenciliği Modelleri Ve Uygulama Alanları”, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Dergisi, 3: 65-82
Özen, Y. (2010). Kişisel Sorumluluk Bağlamında Öznel Ve Psikolojik İyi Oluş (Sosyal Psikolojik Bir
Değerlendirme), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2 (4): 46-58.
264 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Eğitim sistemi, ulusun tüm üyelerinin eğitim gereksinimlerini karşılamak, eğitim
haklarını gerçekleştirmek ve devletin eğitiminden beklediği yararları sağlamak için
devletçe kurulan ve ülke düzeyinde yayılan eğitim örgütleri ve okular bütünüdür. Ulu-
sal eğitim sisteminin kurulabilmesi için, her yurttaşa eğitim hakkını kullanma fırsatı-
nı verecek okulların yurt düzeyinde yayılması gerekmektedir (Başaran, 2006). Türkiye
Cumhuriyeti’nin 1982 Anayasasında eğitimle ilgili düzenlemeler yer almaktadır: “Kim-
se eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün va-
tandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Devlet, maddi imkanlardan
yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka
yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olan-
ları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.” Bu amaçla ülkemizde yaşayan tüm bireylerin
eğitim ve öğretim hakkından eşit olarak yararlanmaları için geliştirilen uygulamlardan
biri taşımalı eğitimdir.
Nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde bulunan veya öğretime elverişli ol-
mayan eğitim kurumlarındaki öğrencilerin seçilen merkezlerdeki eğitim kurumları-
na günü birlik taşınarak eğitim öğretim etkinliklerinin yürütülmesine taşımalı eğitim
denmektedir. Taşımalı eğitim uygulamasının en önemli hedefi ülke genelinde eğitimin
yaygınlaştırılmasıdır ki bu devletin vatandaşlarına karşı yüklendiği en önemli sorumlu-
luklardan biridir. Ülkenin coğrafik yapısından dolayı yerleşim birimlerinin dağınık ol-
ması, bazı bölgelerde gözlenen yoğun göç, bir yandan eğitimin niteliğinin yükseltilme-
sine çabalarken diğer yandan eğitim maliyetlerinin azaltılması gibi nedenler Türkiye’de
taşımalı eğitim uygulamasını gerekli kılmıştır (Küçüksüleymanoğlu, 2006). Milli Eğitim
Bakanlığı’nın Taşımalı İlköğretim Yönetmeliği’nde, ilköğretim okulu bulunmayan, çeşit-
1 Bu çalışma Dr. Öğr. Üyesi Taha YAZAR danışmanlığında hazırlanan tezsiz yüksek lisans
projesine dayalı olarak hazırlanmıştır.
** taha.yazar@dicle.edu.tr
*** huseyinbekil@hotmail.com
**** ozlemlala.oz@gmail.com
266 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
mıştır (Guilherme & Freitas, 2018). İnsanlar sadece sanatta değil, günlük hayatın farklı
alanlarında metaforlar kullanırlar. Anlamın ifadesi olurlar ve anlam alanını genişletir-
ler. Metaforlar, dünyayı tanımlamak için dili kullanmanın en doğal yollarından biri ola-
rak algılanmaktadır (Frąckowiak, 2017). Dilbilimsel bir fenomen olarak metafor yaratı-
cıdır, çünkü dildeki normal konuşmalardan ayrılmaktadır. Bu anlamsal veya dilbilgisel
olabilir (Patterson, 2016). “Bu dansçı bir kelebek” derken, kelebeğin bir özelliği, incelikle
çırpınan dansçıya atfedilir ve metaforik yorumlama (dansçı bir kelebek gibi incelikle
hareket eder) türetilir (Seigneuric, Megherbi, Bueno, Lebahar & Bianco, 2016). Metafor
karşılaştırmadır, fakat farklı şeyler farklı sebeplerden ve farklı etkilerden dolayı karşılaş-
tırılabilir. İyi bir metafor düşüncelerin gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Bir düşünceyi
daha canlı, anlaşılabilir, açık ve aydınlatıcı yapar. Metafor ruhsal, açık olmayan veya zor
düşünceler gibi kolayca anlaşılamayan düşünceleri tanımlamak için kullanılır. Metafor-
lar, kategorilerdeki imajların meydana getirilmesinde ve yeniden yapılandırılmasında,
ayrıca eğitimsel uğraşlarda nelerin olduğunun anlamlandırılmasında yardımcı olabil-
mektedir (Çelikten, 2006).
Ülkemizde taşımalı eğitim ile ilgili yapılmış bazı çalışmalar incelendiğinde,
Kayhan’ın (2014) öğretmen ve öğrencilerin taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin me-
taforlarını incelediği çalışmasında öğrencilerin % 43,6’sı taşımalı eğitimi yolculuğa;
öğretmenlerin % 32,6’sı zorluğa benzetmiştir. Çavuşoğlu ve Dönmez’in (2018) yapmış
oldukları araştırma sonucunda, velilerle iletişimin sınırlı olduğu; beslenme ve ulaşım
hizmetlerinin birkaç nokta hariç problemsiz ve olumlu görüldüğü; öğrenci devamsızlı-
ğının taşımalı olmaktan kaynaklanmadığı; taşımalı olmanın, eğitsel, sosyal, kültürel ve
sportif etkinliklere katılımı kısmen olumsuz etkilediği; ders başarısını olumsuz etkiledi-
ği ve taşınan öğrencinin arkadaşlarına, öğretmenlerine ve yöneticilerine dönük olumsuz
bir tavır ve tutum takınmadığı bulguları elde edilmiştir. Taşbaşı (2011) taşımalı eğitim
ve toplumsal sorunlara değindiği araştırmasında, taşımalı öğrencilerin yarıya yakını-
nın taşıma sisteminden memnun olmadıklarını, ilköğretimin tamamını kendi köyünde
okumak istediklerini, servis aracından kaynaklanan problemleri olduğunu; öğretmenle-
rin taşımalı eğitim sisteminden memnun olmadıkları, taşımalı öğrencilerin derslerinde
başarısız ve okul sorunlarını arttırdıkları, ailelerin çocuklarının okul durumuna ilgisiz
kaldıkları bulgularına ulaşmıştır. Küçük (2010) taşımalı ilköğretim okullarında görev
yapan yönetici ve öğretmenlerin karşılaştıkları sorunları belirlediği çalışmasında, taşı-
malı ilköğretim uygulamasının taşıma, yemek, eğitim öğretim hizmetleri, okul-veli iliş-
kileri ve iş yükü boyutlarında sorunlar yaşandığı sonucuna varmıştır.
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı, taşımalı eğitimin uygulandığı okullarda görev yapan öğret-
menlerin, taşımalı eğitime yönelik algılarının metaforlar aracılığıyla belirlenmesidir. Bu
genel amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:
1. Öğretmenlerin taşımalı eğitim kavramına ilişkin sahip oldukları metaforlar
nelerdir?
Öğretmen ve Sorunlar 269
Yöntem
Araştırmanın Modeli
Araştırmada nitel araştırma modellerinden olan olgubilim (fenomenoloji) modeli
kullanılmıştır. Yaklaşıma göre davranış dış, objektif ve fiziksel olarak betimlenen gerçek-
likten çok, deneyim fenomeni tarafından kararlaştırılır (Balcı, 2015). Olgubilim modeli,
farkında olduğumuz ancak derinlemesine ve ayrıntılı bir anlayışa sahip olmadığımız
olgulara odaklanmaktadır. Olgular yaşadığımız dünyada olaylar, deneyimler, algılar, yö-
nelimler, kavramlar ve durumlar gibi çeşitli biçimlerde karşımıza çıkabilmektedir. Bize
tümüyle yabancı olmayan aynı zamanda da tam anlamını kavrayamadığımız olguları
araştırmayı amaçlayan çalışmalar için olgubilim uygun bir araştırma zemini oluşturur
(Yıldırım ve Şimşek, 2013).
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma gurubunu 2017-2018 eğitim-öğretim yılında, Diyarbakır’ın
Dicle ilçesinde, taşımalı eğitimin yapıldığı ilkokul, ortaokul ve liselerde görev yapan 133
öğretmen oluşturmaktadır.
Tablo1. Katılımcılara İlişkin Demografik Bilgiler
Değişkenler F %
Cinsiyet
Kadın 60 45,11
Erkek 73 54,89
Hizmet Yılı
1-5 yıl 101 75,93
6-10 yıl 16 12,03
11-15 yıl 8 6,01
16-20 yıl 6 4,51
20 yıl ve üstü 2 1,50
Toplam 133 100
Tablo 1 incelendiğinde araştırmaya katılan öğretmenlerin %54,89’ unun erkek, %
45,11’nin kadın olduğu; en yüksek kıdem yılına sahip öğretmenlerin %75,93 ile 1-5 yıl
arası hizmet yılına sahip olduğu görülmektedir.
270 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Geçerlik ve Güvenirlik
Doğru bilgiye ulaşma konusunda gereken önlemlerin alınması anlamında geçer-
lik ve araştırma sürecini, verileri açık ve ayrıntılı bir biçimde, bir başka araştırmacının
değerlendirmesine olanak verecek biçimde tanımlanması anlamında da güvenirlik nitel
araştırmanın iki önemli ölçütüdür (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Bu ölçütlere göre araştır-
ma sonuçlarının geçerliğini sağlamak amacıyla, araştırmada elde edilen 133 metafora ve
oluşturulan kavramsal kategorilere bulgular kısmında detaylı bir şekilde yer verilmiştir.
Araştırmanın güvenirliğini sağlamak için uzman görüşüne başvurulmuştur. Bu
doğrultuda iki eğitim bilimleri uzmanına, 9 kavramsal kategorinin ve her kategoriye ait
metaforun bulunduğu bir liste verilmiştir. Kategoriler ve içeriğindeki kavramların, ken-
di aralarında ve diğer kategorilerle anlamlı bir bütün oluşturup oluşturmadığına bakıl-
mıştır. Bulgular iki eğitim uzmanı tarafından gözden geçirilip değerlendirildikten sonra,
3 metafor (köprü, ilaç, kanalizasyon sistemi) farklı bir kategoriye yerleştirerek ilişkilen-
Öğretmen ve Sorunlar 271
Bulgular
Bu bölümde, öğretmenlerin taşımalı eğitime yönelik kullandıkları metaforlar ve bu
metaforlardan elde edilen kavramsal kategoriler verilmiştir. Her kavramsal kategorinin
altında, öğretmenlerin metoforu açıklamaya yönelik yazmış oldukları cümleler yer al-
maktadır.
“Taşımalı eğitimde öğrencinin sabah erken kalkıp servisle bir köyden başka bir köy
veya ilçeye gitmesi, öğrencinin hem zamanını alıyor hem de derse karşı motivasyonu-
nu düşürüyor.” (Ö14) “Taşımalı eğitimde öğrencilerin alıştıkları düzen değişiyor, okul
değişiyor, öğretmenler değişiyor. Sonuç olarak öğrenci başarıyı yakalayamıyor.” (Ö32)
“Öğrencileri bir eşya gibi bir yerden bir yere taşımak, öğrencilerin fiziksel ve zihinsel
olarak yıpranmasına neden oluyor.” (Ö6) “Ulaşımda aksaklık yaşanıyor, öğretmen- veli
iletişimi mesafeden ötürü zor oluyor, öğrenciler yolculuk esnasında yoruluyor.” (Ö5)
“Okulda idareci ve öğretmeni, altından kalkamayacağı sorumluluklar altında bırakan
bir sistem.” (Ö4) “Öğrencinin kendi evini bırakıp daha uzak bir yere eğitim almaya gel-
mesi, öğrenci açısından olumsuz bir durum çünkü gittikleri yere alışamayıp uyum prob-
lemleri yaşıyorlar.”(Ö35)
“Çocuklar zor koşullarda okumak için, kar kış demenden sabahın erken saatlerin-
de bulundukları yerleşim yerinden yabanı bir yerleşim yerine gitmektedir.” (Ö65) “Sa-
bahın erken saatinde köylerinden kalkıp uzaktaki okullarına, öğretmenlerine gelmesi
büyük bir emektir.” (Ö98).
Sonuç ve Tartışma
Öğretmenlerin ‘taşımalı eğitim’ kavramına ilişkin sahip oldukları metaforları be-
lirlemeye yönelik yapılan bu araştırmada, öğretmenler toplam 133 metafor üretmiştir.
Öğretmenlerinin ‘taşımalı eğitim’ kavramına ilişkin oluşturdukları metaforlar 9 kav-
ramsal kategoride toplanmıştır. “Sıkıntılı Bir Uygulama” kategorisi, araştırma bulgula-
rında en çok metaforun (66) yer aldığı kategoridir. Küçük yaştaki çocukların, taşıma
araçlarıyla gidip gelmelerinin yaşları nedeniyle doğru bir uygulama olmadığı ve ulaşım
esnasında yorgun düştükleri öğretmenler tarafından belirtilmektedir. Kayhan’ın (2014)
çalışmasında, öğretmenler taşımalı eğitim sürecini zorluğa benzetmişlerdir. Taşımalı
öğrencilerin uyum sorunu yaşadıkları ve sosyalleşemedikleri, taşımalı eğitim sistemi-
nin öğretmenlere ve idarecilere ekstradan sorumluluk ve yük getirdiği, öğrencilerin
zorla büyüdükleri yerden koparıldığı ve bu sistemin devlete gereksiz yere yük getirdiği
bulguları elde edilmiştir. Karakütük (1996) taşımalı ilköğretim uygulaması ve sorun-
larını belirlemeye yönelik yapmış olduğu çalışmasında, yönetici, öğretmen ve velilerin
görüşlerinin alınmaması, okulda bir rehber öğretmenin olmaması, yöre halkının taşıma
araçlarına binmesi, yolların bozuk olması, çocukların ayakta gidip gelmesi olarak belir-
lemiştir. Ağırkaya’nın (2010) yapmış olduğu araştırmanın bulgularına göre karşılaşılan
güçlüklerin genel olarak; okulların mevcut kapasitesiyle ilgili olduğu, şoförlerin davra-
nışlarının öğrencileri olumsuz yönde etkilediği, servislerde öğrencileri mağdur edildiği,
öğrencilerin bireysel şikâyetlerine rağmen servislerde ve yemeklerde yaşanan güçlük-
ler için somut adımların atılmadığı, taşımalı öğrencilerin; eğitim, kültür seviyesi, okula
uyum süreçleri ve merkez okula yüklediği sorumlulukların fazla olması öğretmenlerin
uygulamadan olumsuz yönde etkilenmesine neden olduğu tespit edilmiştir. Secer ve
Yelken’in (2009) çalışmasından elde edilen bulgulara göre taşımalı eğitim uygulama-
sında öğrencilerin karşılaştıkları sorunlar; ulaşım, beslenme, ders performansı ve ders
dışı faaliyetler olarak belirlenmiştir. Recepoğlu’nun (2013) yapmış olduğu çalışmada kış
aylarında yolların kapanmasının ve bozulmasının taşımayı güçleştirmesi, öğrencilere
göre taşıma araçlarında emniyet kemerinin olmaması, araç sürücülerinin sigara içmesi
ve taşıma araçlarına öğrenciler ve görevli personel dışında kimselerin alınması, başlıca
sorun maddeleri olarak belirtilmiştir. Bu bulguların, araştırma sonuçlarıyla paralellik
gösterdiği söylenebilir.
“Hem Olumlu ve Hem de Olumsuz Yönleri Bulunan Bir Uygulama” kategorisi araş-
tırma bulgularında en çok metaforun (19) yer aldığı ikinci kategoridir. Kaya’nın (2010)
çalışmasında; taşınan öğrencilerin eğitim öğretim açısından olumlu yönden etkilendik-
leri, ancak taşıma merkezi okulların fiziki, personel ve araç – gereç yönünden yetersiz
oldukları sonucuna varılmıştır. Taşdemir (2010) araştırması sonucunda; taşımalı eğitim
Öğretmen ve Sorunlar 277
uygulamasından velilerin genel olarak olumlu görüşler içinde oldukları, taşımalı eğitim
uygulamasında sorun olarak görülen durumların ise; araçlarda rehber görevlinin eksik-
liği, çocukların okul kurslarına ve dershanelere taşıma yapılmadığı için gidememeleri,
yöre halkının taşıma araçlarına binmesi nedeniyle çocukların ayakta gitmeleri şeklinde-
dir. Şan’ın (2012) yapmış olduğu araştırma bulgularında yönetici, öğretmen, öğrenci ve
veliler, uygulamanın devam etmesi gerektiğini ancak taşıma, beslenme gibi temel konu-
larda bazı eksiklerinin giderilmesi gerektiğini düşünmektedirler. Bu bulguların araştır-
ma sonucunu destekler nitelikte olduğu söylenebilir.
“Yararlı Bir Uygulama” kategorisi araştırma bulgularında en çok metaforun yer
aldığı diğer bir kategoridir. Öğretmenin bir ders süresi olan 40 dakikayı bir sınıfa ayı-
racağı yerde, birden fazla sınıfın aynı dersliği paylaşması nedeniyle, 40 dakikayı çoğu
zaman iki veya üçe bölmek zorunda kalmaktadır. Bu nedenle birleştirilmiş sınıflarda
öğretmenin sınıflara ayırdığı zaman, müstakil sınıflara ayırdığı zamana oranla kat kat
azalmaktadır. Sınıflara ayrılan zamanın azalmasına paralel olarak öğrenci başarı sevi-
yesi de düşmektedir (Kaya, 2010). Taşımalı eğitim aracılığıyla birleştirilmiş sınıf uygu-
lamasının olumsuz yönleri ortadan kalkmaktadır. Taşımalı eğitimin gerekçelerini MEB
1991/23 sayılı Genelge’de güç şartlar içinde birleştirilmiş sınıf öğretimi yapan okulların
sayısını azaltmak, küçük yerleşim birimlerindeki okullarda okuyan çocuklarımızı daha
iyi imkânlarda yetiştirmek, ilköğretim hizmetlerini yurt çapında dengeli bir şekilde yay-
gınlaştırmak, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak, niteliği yükseltmek olarak be-
lirtilmektedir. Şimşek ve Büyükkıdık’ın (2017) çalışması sonucunda öğrencilerin büyük
çoğunluğu taşımalı ilköğretim uygulaması olmasaydı eğitimlerine devam edemeyecek-
lerini belirterek genel olarak taşımalı eğitimden memnun olduklarını ifade etmişlerdir.
Aynı araştırmada öğretmenler taşımalı eğitim uygulamasının fırsat eşitliğini sağladığını,
kız çocuklarının okula kazandırılmasında büyük rol oynadığını belirtmişlerdir. Bu bağ-
lamda özellikle ilk kademe öğrencilerinin eğitimde fırsat eşitliğini yakalaması bakımın-
dan taşımalı eğitimin öğrenci başarısı arttırmaya yönelik olumlu bir uygulama olduğu
söylenebilir.
Araştırma bulgularından elde edilen veriler doğrultusunda şu önerilerde bulunu-
labilir: Servis arçlarından kaynaklı olumsuzları gidermek için denetimler arttırılılabilir.
Yaşanan sıkıntıların giderilebilmesi adına öğrenci, yönetici ve öğretmen görüşlerini dik-
kate alarak servis şoförlerine bakanlık tarfından konu ile ilgili hizmetiçi eğitim verilmesi
önerilebilir. Öğretmen-veli iletişimini sağlamak ve velilerin okula gelmelerini kolaylaş-
tırmak için Milli Eğitim tarafından araç temin edilmesi önerilebilir.
Kaynakça
Ağırkaya, A. (2010). Taşımalı eğitim uygulamasında öğretmenler ve öğrencilerin karşılaştıkları güç-
lükler. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Arı, A. (2003). Taşımalı ilköğretim uygulaması (Uşak örneği). Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. 23 (1) ,
101-115.
278 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Aydin, İ.S.& Pehlivan, A.(2010). Türkçe öğretmeni adaylarının öğretmen ve öğrenci kavramlarına
ilişkin kullandıkları metaforlar. Turkish Studies, 5(3), 818-842.
Balcı, A. (2015). Sosyal bilimlerde araştırma yöntem, teknik ve ilkeler.Ankara:Pegem Yayıncılık.
Başaran, İ. E. (2006). Türk eğitim sistemi ve okul yönetimi. Ankara: Ekinoks Yayınları.
Büyükkaragöz, S. ve Şahin, H. (1995). Taşımalı ilköğretim uygulamaları. Eğitim ve Bilim, 19(16), 38-
45.
Cerit, Y. (2008). Öğretmen kavrami ile ilgili metaforlara ilişkin öğrenci, öğretmen ve yöneticilerin
görüşleri. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 6(4), 693-712.
Çavuşoğlu, D. & Dönmez, B. (2018). Yönetici, öğretmen, öğrenci ve veli görüşlerine göre
Pazarcık’ta taşımalı eğitim uygulaması. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 11(4), 646-675.
Çelikten, M. (2006). Kültür ve öğretmen metaforları. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 1(21), 269-283.
Erdmann, S. (2016). Figurative language and multicultural education: metaphors of language ac-
quisition and retention. Journal of Multilingual and Multicultural Development, 37(2), 184–198,
http://dx.doi.org/10.1080/01434632.2015.1053810.
Frąckowiak, A. (2017). Metaphors in adult education: cultural inspirations for advancement of
theory and practice. International Journal of Psycho- Educational Sciences, 6 (3),21-32.
Guilherme, A. & Freitas, A.L.S. (2018). Discussing education by means of metaphors, Edu-
cational Philosophy and Theory, 50:10, 947-956, DOI: 10.1080/00131857.2016.1198250.
Kaya, N. Ç. (2006). Taşımalı eğitim programındaki ilköğretim öğrencilerinin durumları: Silo-
pi köyleri örneğinde bir sosyal değerlendirme. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Dergisi. 46, 2, 105-116.
Kaya, İ. (2010). Taşımalı eğitimin yönetimi ve sorunları:Adıyaman ili örneği. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya.
Karakütük, M. (1996).Taşımalı ilköğretim uygulaması ve sorunları: “Sinan ilesi örneği”. Eğitim ve
Bilim, 22 (108), 16-21.
Kayhan, M. (2014). Öğretmen ve öğrencilerin taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin metaforlarının
incelenmesi. Yayımlanmammış Yüksek Lisans Tezi. Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Sivas.
Küçük, A. (2010). Taşımalı ilköğretim okullarında görev yapan yönetici ve öğretmenlerin
karşılaştıkları sorunlar. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Selçuk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Konya.
Küçüksüleymanoğlu, R. (1996). Taşımalı eğitim (Bursa ili örneği). Elementary Education Online, 5(2),
16-23.
Lynch, H.L. & Fisher-Ari, T.R. (2016). Metaphor as pedagogy in teacher education. Teaching and
Teacher Education, 66, 195-203.
MEB, (2000), Taşımalı İlköğretim Yönetmeliği, T.C. Resmi Gazete, 24021, 15 Nisan 2000.
Miles, M. B. &Huberman, A. M.(1994). Qualitative data analysis (Thousand Oaks,CA: Sage)
Patterson, KJ. (2016). The analysis of metaphor: to what extent can the theory of lexical priming help
our understanding of metaphor usage and comprehension? Journal of Psycholinguistic Research
[J Psycholinguist Res], ISSN: 1573-6555, 45 (2), 237-58; Publisher: Springer; PMID: 25476508,
Öğretmen ve Sorunlar 279
Saban, A. (2004). Giriş düzeyindeki sınıf öğretmeni adaylarının “öğretmen” kavramına ilişkin
ileri sürdükleri metaforlar. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 2(2), 131-155.
Saban, A.,Koçbeker, B. N. & Saban, A. (2005). Öğretmen adaylarının öğretmen kavramına ilişkin
sahip oldukları metaforlar. XIV. Eğitim Bilimleri Kongresi, Pamukkale Üniversitesi, Denizli,
28-30 Eylül.
Recepoğlu, E. (2009). Taşımalı ilköğretim uygulaması ve karşılaşılan sorunlar: Kastomonu ili
örneği. Kastamonu Eğitim Dergisi, 17 (2), 427-444.
Recepoğlu, E. (2013). Türkiye’de taşıma ve taşıma araçları ile ilgili sorunlara ilişkin yönetici, öğret-
men, öğrenci ve araç sürücülerinin algıları. Cumhuriyet International Journal of Education,
2(2), 123-144.
Secer, M., & Yelken, T. Y. (2009). İlköğretim 6.-7.-8. sınıf öğrencilerinin taşımalı eğitimde kar-
şılaştığı sorunlar (Gülnar Örneği). İlköğretim Online, 8(1), 24-35.
Seigneuric, A., Megherbi, H., Bueno, S.,Lebahar, J. & Bianco, M.(2016). Children’s comprehension
skill and the understanding of nominal metaphors. Journal Of Experimental Child Psycho-
logy, ISSN: 1096-0457, 150, 346-363.
Şan, A. (2012). İlköğretimde taşımalı eğitim öğrencilerinin sorunları. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Şimşek, A. & Büyükkıdık, S. (2017). Öğretmen ve öğrenci görüşleriyle taşımalı eğitim uy-
gulaması değerlendirilmesi: Bozova ilçesi örneği. İlköğretim Online, 16 (1), 15-34.
Taşbaşı, A.N. (2011). Taşımalı eğitim ve toplumsal sorunlar. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
Taşdemir, M. (2010). Taşımalı eğitime ilişkin veli görüşleri: sorunlar ve öneriler (Şile ilçesi örneği).
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensttitüsü, İstanbul.
Yangın, E. (1991). Taşımalı İlköğretim Uygulaması. Milli Eğitim Dergisi, Sayı: 107.
Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Ya-
yıncılık.
280 Eğitim Bilimleri Perspektifinden Öğretmen
Giriş
Öğretmen, eğitim sistemlerinin önemli bir unsurunu oluşturur. Öğretmenlerin
eğitim sistemi içindeki rolünü öngörülen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilebilmesi,
onun büyük oranda program programları alanına ilişkin bilgi ve beceri yeterliğine bağlıdır.
Öğretmenlerin eğitim programlarını okuma, içinde bulunduğu koşullara uyarlama ve
uygulama becerileri, programların öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesinde büyük
bir öneme sahiptir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, öğretmenlerinin eğitim sistemi
içinde üstlendikleri rolleri programlara uygun bir biçimde yerine getirebilmeleri,
program geliştirme alanına ilişkin yeterlikleriyle yakından ilişkilidir. Bu çalışma
kapsamında öğretmenlerin eğitim programları açısından salip olmaları gereken yeter-
likler ilgili literatüre dayalı olarak belirlenmeye çalışılmıştır.
* erdaltanhan@gmail.com
Öğretmen ve Sorunlar 281
şımları, programın dayandığı temelleri doğru tanımalı ve bunlara uygun bilgi, beceri ve
anlayışlara uyumlu biçimde yetiştirilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaca dönüşmektedir.
yaklaşım gereksinimi içinde bulunan öğrencilerin varlığı, genelin içinde farklı derece-
lerde farklı düzeyde öğrenme motivasyonuna sahip olan ve farklı derecelerde öğrenme
yetenekleri gösteren bireylerin varlığı, okulların farklı donanım ve bilgi gereksinimini
ortaya çıkaracaktır. Dolayısıyla her okulun bu gereksinimlerine uygun bir yapılanma
içinde olması, o okul düzleminde eğitim programının hayat bulması açısından kritik
öneme sahiptir (Hotaman, 2010). Bu bağlamda programın öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarına
uydurulmasında öğretmenlerin rolü büyüktür. Geliştirilen program öğrencilerin ilgi ve
ihtiyaçları üzerine inşa edilmişse, öğretmenler bu ilgi ve ihtiyaçları yakınlaştırıcı bir po-
zisyona sahiptirler.
nun yanında öğretmenlerin program geliştirmede özgün sınıf içi deneyimlere sahip ol-
ması, okulları canlı ve etkin mekânlara dönüştürmede öğretmenlerin program geliştirme
süreçlerine etkin katılımını gerekli kıldığı gibi eğitim programlarının dinamizmini, yani
değişen koşullara uyum gösterebilmesini de mümkün kılacaktır. Eğer okullar canlı ve
etkin eğitim kurumları olacaklarsa, program geliştirmedeki öğretmen sorumluluğunun
yerine getirilmesine imkân tanınması gerekecektir. Böylelikle öğrenciler, öğrencilerde
kendi kendini yönetme ve kendi kendine karar verme gibi bireysel öz yeterlikleri de
geliştirecek eğitim programlarının geliştirilmesine ve dolayısıyla da okulları canlı ve di-
namik eğitim merkezlerine dönüşmesine aracılık edebileceklerdir.
Söz konusu yeterlik alanlarına ilişkin olarak da alt yeterlikler ve performans gös-
tergeleri ortaya konmuştur (Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü/ÖYGM, 2005).
Böylelikle öğretmenlerin yeterlikleri hem detaylandırılmış, hem de başarı ölçütleri
belirlenmeye çalışılmıştır.
ÖYGM’nün TEDP kapsamında ortaya koyduğu kapsamlı çalışma sonucunda belir-
lenen öğretmen yeterlikleri ile literatürde ortaya konan bilgiler karşılaştırıldığında genel
olarak öğretmen yeterlik alanlarında temel bazı yeterliklerin öne çıktığı görülmektedir.
Söz konusu yeterlikler üç grupta sıklıkla toplandığı görülmektedir.
1. Öğretmenin mesleki ve kişisel yeterlikleri;
2. Öğretenin eğitsel yeterlikleri:
3. Öğretmenin alan/konu alanı yeterlikleri
Öğretmen yeterlikleri, bu çalışma kapsamında, program geliştirme yeterlikleri
açısından değerlendirildiğinde üç temel noktanın öne çıkarılması gerektiği
düşünülmektedir. Bunlar öğretmenlerin 1- Öğretmenlerin program geliştirmesi
süreçleri hakkında sahip olması gereken yeterlikleri (Bilişsel); 2- Öğretmenlerin
programın uygulanmasına ilişkin yeterlikler (Davranışsal); 3. Programın ruhuna ilişkin
yeterliklerdir (Duyuşsal). Program geliştirme açısından bakıldığında, öğretmenin bu üç
alandaki yeterlikleri onun eğitim-öğretim sürecinde üstlendiği sorumlulukları başarılı
bir biçimde yerine getirmesi kadar; bu rollerini aşacak biçimde öğretmeni öğrenci ve
eğitim sistemi açısından eşsiz ve vazgeçilmez bir değerle donatacaktır.
Kaynakça
Alkan, C. (1984).Eğitim teknolojisi kuramlar-yöntemler. Yargıçoğlu Matbaası, Ankara 1984.
Balay, R. (2004). Küreselleşme, bilgi toplumu ve eğitim. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Dergisi. C.37, S.2, ss.61-82.
Bilen, M. ( 1999 ). Plandan uygulamaya öğretim ( 5. Baskı ). Ankara: Anı Yayıncılık.
Demirel, Ö. (2015). Eğitimde program geliştirme kurumdan uygulamaya. (23. Baskı). Ankara, Pegem
Yayınları.
Doll, Ronald C. (1970). Currculumİmprovement: Decision- MakingandProcess. Second Edition,
Boston:Allyn and Bacon Inc.
Ertürk, S. (1998). Eğitimde program geliştirme (10. Baskı). Ankara, Meteksan.
Fidan, N. (2012). Okulda öğrenme ve öğretme (3. Baskı). Pegem Yayınları, Ankara.
Hotaman, D. (2010). Demokratik eğitim, demokratik eğitim programı. Kuramsal Eğitim Bilim Der-
gisi. 3(1), ss.29-42.
Karadağ, E.; Baloğlu, N. ve Yalçınkayalar, P. (2006). İlköğretim okulu yöneticilerinin öğretmenler
tarafından algılanan demokratik değerleri üzerine ilişkisel bir araştırma. Değerler Eğitimi Dergisi,
4 (12), ss. 65-82.
Küçükahmet, L. (2009). Program geliştirme ve öğretim. Ankara, Nobel Yayın Dağıtım.
Oberg, A. A. ( 1991 ). CurriculumDecisions. The International encyclpedi curriculum. ( Ed. A. Lewy
) Oxford: Pergamon PressInc. pp. 302-303.
Oğuzkan, A. F. (1993 ).Eğitim terimleri sözlüğü. 3. Baskı, Ankara: Emel Matbaacılık.
Öğretmen ve Sorunlar 293
“Eğitim, artık tek bir kuruma, müfredata, sınıfa veya kitaba sığdırılama-
yacak kadar geniş bir yaşam tecrübesi olarak anlaşılmalıdır.”
Prof. Dr. Bilal SAMBUR
ISBN/BARKOD: 978-605-241-822-2