Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 23

Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran

Sünnet – Eser
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Ruhi Sara (Epilepsi) Ve Uzvi (Udvi) Sara


İkisi Arasındaki Fark
Ve:
Ukde (Bağlamak) İle (Yapılan) Sihir
Bazı Kıssa’lar (Olmuş Olay’lar) Ve
Misal’ler ile Konu’nun İzah’ı

İzah Eden:

Halid bin İbrahim el-Hibşi

Terceme, İstidrak ve Tashih:

İbni Kesir el-Hicazi er-Rumi

Ehli Hadis Medrese’sinin Şeyh’i

1
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
)) Hiçbir Ekleme Ya Da Çıkartma Yapmaya İzin Verilmemektedir ((

Risale okunurken bilinmesi gereken bazı Istılah’lar:

Bir:

Ukde: Düğüm demektir.

Sihirbazın, üfleyerek Sihir’i icra ederken, attığı düğüme: Ukde denir.

Zaten bu nedenle Sihirbaz’a: Muakkid denir. Yani: Düğüm’leyen, demektir. (Bkz:


Mucmelul Luğah. Yazarı: İbni Faris. 621.s. Risale bsk.)

Risale’nin Başı:

Bu kısımda işlenecek olan konu:

(Bir) Hasta’nın Şuur ettiği (ve hissettiği)

(İki) Veya Raki’nin (Rukye’yi yapanın Şuur ettiği ve hissettiği)

Bu Ukde’ler (Düğüm’ler) hakkındadır.

Fasıl:

Sara (Epilepsi) hastalığı, iki şekilde bir kişide olulabilir:

Birinci Hal:

Uzvi olan ve Vucut’taki olan her hangi bir Uzv’un, hastalanması sebebi ile oluşan
Sara (Epilepsi) hastalığı.

İkinci Hal:

Bir: Nazar İsabet etmesi

İki: Veya Sihir çarpması

Üç: Cin Eziyet’i

Sonucu ortaya çıkan bir Uzuv’daki Sara (Epilepsi) hastalığı.

Soru:

Bu ikisi arasını nasıl ayırt ederiz?

751 İbnulkayyim r.h. bu konuda şöyle demiştir: Derim ki: Sara, iki çeşittir:

2
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
(Bir)

Yerde olan Kirli Ruh’lar sayesinde meydana gelen Sara.

(İki)

Ve (Vucut’taki) Kötü Karışımlar nedeni ile meydana gelen Sara.

Ve Tabib’lerin (Doktor’ların) konuştukları, Sebeb’i ve İlac’ı hakkında (çözüm


aradıkları) ise: Bu ikincisidir.

Amma, (Kirli) Ruh’ların (bir İnsan’ı) Sara etmesine gelince, kuşkusuz


(Tabib’lerin) İmam’ları ve Akıl’lıları, bunu itiraf ederler ve reddetmezler.

Ve İtiraf ederler ki bunun İlac’ı, Ulvî Cihet’teki (Yüksekteki) Şeref’li olan


Hayır’lı Ruh’ların, Kirli olan Şer’li Ruh’lara karşı olan Mukabele’leri (ve
Saldırıp da işlerini bitirmeleri) ile olur.

Böylelikle (Ulvi Ruh’lar, Sufli ve yerdeki Şer’li Ruh’lar)ın İz’lerini yok


ederler.

Fiil’lerine (ve yaptıklarına) İtiraz edip de, İptal ederler.

Ve (eski doktorlardan) Hipokrat, Nas’en (net olarak) bunun böyle olduğunu


ifade etmiştir.

Kendisi Sara’nın İlac’ından bahsetmiş ve şöyle demiştir: Ve bu (zikrettiğim


İlaç ve Tedavi şekli), Ahlat (Vucud karışımı ve Ahlat’ın bozulması) ve
Madde’(nin yetersiz) kalması nedeni ile olursa, ancak fayda verebilir.

Amma, Ruh’lar sayesinde olan Sara ise, işte bu İlaç ona fayda vermez!

(İbnulkayyim sözlerine şöyle devam eder)

Amma, Tabib’lerin (ve Doktor’ların) Cahil’lerine, Ezik’lerine (Serseri’lerine),


Sefil’lerine ve Zındık’lığı Fazilet sayanlarına gelince, işte bunlar Ruh’ların Sara
etmesini inkar ederler. Ve bunun, Sara olan Bede’ne Tesir etmesini kabul
etmezler!

Ve buna delil olarak da, Cahil’likten başka hiçbir şey ellerinde yoktur!

Yoksa, Trıb’bi Sınaat’te asla bunu reddeden birşey mevcut değildir.

Ve His ile Vucud (var olanlar), buna Şahid’lik etmektedir... (Zadul Mead. et-
Tibbun Nebevi kısmı. 4.clt. 90.s. Ataetul İlm bsk.)

Derim ki: İbnulkayyim’in r.h. bu sözlerini, Ulema’nın bir çoğu kabul edercesine,
direk, veya manen, İbnulkayyim’den r.h. aldığını belirterek, veya belirtmeden
nakletmişlerdir.

3
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bunlardan bazıları şunlardır:

Bir:

763 el-Adabuş Şeriyye. Yazarı: İbni Muflih. 2.clt. 355.s. Alemul Kutub bsk.

852 Fethulbari Şerhu Sahihil Buhari. Yazarı: İbni Hacer. 10.clt. 114.s. Marifet bsk.

923 el-Mevahibul Leduniyye. Yazarı: el-Kastallani. 3.clt. 43.s. Tevfikiyye bsk.

942 Subulul Huda Ver Raşad. Yazarı: es-Salihi eş-Şami. 12.clt. 91.s. İlmiyye bsk.

1295 Cin’ler hakkında bir İstifta üzerine Kaleme alınmış bir Risale. Abdullah bin
Muhammed bin Humeyd en-Necdi el-Hanbeli. ed-Durarus Seniyye Mevsua’sında
Neşredilmiştir. 16.clt. 114.s. 1417.yılın bsk.

1332 Mehasinut Tevil – Tefsirul Kasimi. 2.clt. 222.s. İlmiyye bsk.

Fasıl:

İbnulkayyim’den önce de konuyu izah eden Ulema çoktur.

Mesela:

543 Hafız Ebu Bekir İbnul Arabi, Kanunut Tevil adlı risalesinde konuyu bu şekilde
açıklamış ve izah etmiştir. (Bkz: Kanunut Tevil. Yazarı: İbnul Arabi. 649.s. Kıble
bsk.)

İbnulkayyim’in bazı Istılah’larının İzah’ı:

Ruh: Görülmeyen varlıklar demektir.

Ruh ifadesinin birçok anlamı vardır. Ama Tıb ilminde veya bu şekilde işlenen
konularda, böyle bir ifade zikredilirse, bu anlama gelir.

Sufli Ruh’lar: Cin’lerdir.

Şer’li Sufli Ruh’lar: Cin’lerin Kafir’leridir.

Sufli: Esfel’den gelir. Aşağıdakiler demektir.

Şeytan’ların yukarılara çıkamayıp da aşağılanmış olmaları meşhurdur. Saffat


suresinin başında da işlendiği gibi, Cin’ler uçsalar dahi, çok yükselemezler. Çok
yükselmeye çalışırlarsa da, Çarpılırlar.

Ulvi Ruh’lar: Yükseklerdeki Ruhlar demektir.

Ulvi Ruh’lar: Melek’lere denir.

Melek’lere Ruh denmesi de Meşhur ve Sabit birşeydir.

4
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bu nedenle Kuran’da da Sabit olduğu üzere, Kudus’un Ruh’u (Ruhul Kudus) :
Cibril’in s.a.v. İsim’lerindendir. Bu ifade, Kuran’ın dört yerinde Cibril’e s.a.v.
verilmiştir.

Bir: Bakara suresi. 87.ayet.

İsa’dan s.a.v. söz ederken, onun destekçisi olarak zikredilmiştir.

İki: Bakara suresi. 253.ayet.

Yine İsa’dan s.a.v. söz ederken, onun destekçisi olarak zikredilmiştir.

Üç: Maide suresi. 110.ayet. Sondan İkinci Sahife’nin ikinci ayetinde geçer.

Yine İsa’dan s.a.v. söz ederken, onun destekçisi olarak zikredilmiştir.

Dört: Nahl suresi. 102.ayet.

Muhammed’e s.a.v. Kuran’ı indiren kişi olarak geçmektedir.

Bu ayetlerin ilk üçünde, İsa’nın s.a.v. destekçisi, sonuncusunda da Muhammed’e


s.a.v. Kuran’ı indiren olarak geçmiştir.

Bu ayetlerin hepsi, Kuran’ın ilk yarısındadır.

Ruh hakkında daha berin bilgiler, İsra suresi 85.ayette ve tefsirlerinde geçmektedir.

Kural:

Ulvi-Yuksek Ruh’lar olan Melek’lerin, Sufli-Ezik Ve Aşağılık Ruh’lar olan


Cin’lere karşı gelmesi ile, Şeytan’ların işi biter.

Bu bir Kural’dır.

Bunu İbnulkayyim r.h. zikretmiştir.

Melek’lerin Şeytan’ların işini bitirerek, Şeytan’ların İnsan’ın Beden’inde


oluşturdukları veya oluşturmak istedikleri Sara’yı yok etmek, ancak Allah’ın c.c. bize
gösterdiği şekilde Dua’lar, Zikir’ler, Şeriat’a tabi olma ve Haram’lardan uzak durmak
ile olur.

Her kim sadece Allah’a c.c. sığınmayı bilmezse, ondan destek alıp da kafirlere
karşı gelmeyi öğrenmezse, bu durumda Allah c.c. kendisi ve Ruh’ları olan Melek’leri
ile ona destek çıkmaz. O hiç kimsenin bilmediği güçler ile de ona destek çıkmaz. Bu
durumda da, o kişi Zuhruf suresinin 36.ayetinde geçtiği gibi, Rahman’ın zikrinden
uzak kaldığı için, Allah da onu bir Şeytan ile başbaşa bırakır. Böylelikle hem dunyası,
asıl olarak da ahireti rezil olur.

Sara gibi hastalıkların cereyan etmesi, bazen Azab, bazen Rahmet ve bazen de
kişinin İbtila’sı nedeni ile olmaktadır.

5
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bu gibi hastalıkların Vakıî olma sebepleri değişse de, bundan kurtulmanın sadece
tek olan Allah’a c.c. yönelmek ile olduğu, gerçek Hakikat’tir.

Soru:

Nazar’dan, veya Sihir’den veya Şeytan’lar tarafından Sara olma sebebi neden olur?

Cevab:

Bir:

İntikam almak ister.

İki:

Kötü göz ile bakar.

Üç:

Kötü niyyeti olmasa da, birşeyi beyenir ve Nazar eder.

Dört:

Sihir yapılmıştır.

Veya farklı farklı nedenlerden de meydana gelebilir.

Önemli Soru:

Ruhi (olan Nazar, Sihir ve Cin’lerden meydana gelen) Sara

İle:

Uzvi (ve Vucutsal sebeplerden meydana gelen) Sara olan ve Ahlat’tan (vucuttaki
yanlış karışımdan meydana gelen Sara) arasını nasıl ayırt edebiliriz?

Cevab:

Bu Soru, zamanımızda Rukye ile uğraşan birçok kimseye sorulduğu halde,


maalesef eksik cevaplar vermişlerdir.

Halbuki bu sorunun cevabı önemlidir. Çünkü eğer sen bir Rukye yapan kişi olarak,
bunu bilmezsen, nasıl ve ne şekilde Hasta’yı yönlendireceğin hususta da hata
edebilirsin.

Elbette:

Bu ikisinin arasını ayırt etmek, illa ki sadece bir şekilde olmaz. Bunu çözmek ve
belirlemek, birçok şekilde olabilir.

Mesela:

6
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bir:

Kuran ve Rukye okunduğunda, Hasta’nın Sara olması.

Bu durumda anlarız ki Ruh’sal bir sıkıntı yaşamaktadır.

İki:

Belirli bir Vakit’te Sara olması.

Mesela: Her Perşembe günü, veya her Ay’ın başında, belli bir Saat’te, Sara
hastalığının gelmesi.

Çünkü eğer ki vucut Ahlat’ından olsaydı, Mide bozukduğu ve değişik yemekler


yeme sayesinde olurdu ve belli bir vakitte değil de, vucuttaki belli bir bozukluk
nedeni ile olan vakitlerde meydana gelirdi. (Uzvi Sara hakkında benzer bilgiler için,
Bkz: el-Havi. Yazarı: Ebu Bekir er-Razi. 2.clt. 146.s. İhyaut Turas bsk.)

Üç:

Uykuda ve Uyanık iken, farklı şekiller görmesi.

Dört:

Uykuda ve Uyanık iken, bazı şeylerin kendisine saldırdığını hissetmesi veya


görmesi.

Beş:

Uykuda ve Uyanık iken, birilerinin gelip de Hastayı boğması veya zarar vermesi.
Hemen peşine de Sara halinin ve Afet’inin Zuhur etmesi.

Altı:

Sara Afet’i cereyan ettiğinde, ona Ezan okuduğumuzda Sara’nın gitmesi.

Yedi:

Şeriat’a uyduğunda iken Sara olmaması ve günahlara bulaştığında Sara’nın


gelmesi.

Sekiz:

Misk ve Sunni Koku’ların koklatılmasında, Sara’nın gitmesi. Kötü kokular


geldiğinde veya Sunnet olan Koku’lardan uzak kaldığında, Hastalığın cereyan etmesi.

Ve dahası ...

Ama burada bilinmesi gereken önemli bir husus vardır.

O da:
7
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bu iki Sara şeklinin arasını ayırt etmek, çok zordur.

Şöyle ki: Ruhi Sara olduğunu tesbit ettiğinde, bu Tesbit eğer zikrettiğimiz gibi Şerî
delillere dayanıyor ise, bu Sahih’tir.

Ama eğer isbat edilemedi ise, hiçbir Alamet olmadığı takdirde de, illa ki Uzvi Sara
olacak da, Sihir, Nazar ve Ukde-Düğüm gibi Ruhi Sara olmayacak diye bir şart
yoktur.

Soru:

Ruhi Sara olduğuna dair bir Alamet bulamazsak, kesin Ruhi Sara değildir diyebilir
miyiz?

Cevab:

Asla diyemeyiz.

Çünkü hastalığın tam olarak nasıl olduğu ğaybidir. Bizim için saklıdır.

İsbat edilmesi mümkün ise, İsbat edilir.

Ama eğer mümkün değilse, hastalığın şekli ve başlama hali mechul olarak kalır.

Soru:

Ruhi Sara, Uzvi Sara’ya etki eder mi?

Cevab:

Elbetteki her biri diğerine etki edecektir.

Kuşkusuz Ruhi Sara, bedendeki bazı Uzuv’lara zarar vermeseydi, o Afet-Hastalık


zaten Beden’de Zuhur edemezdi.

Uzvi Sara da cereyan etse, peşine ve sonrasında, onu Sara etmek isteyen bir kirli
Şeytan’ın işine gelip de, ona zarar vererek, Ruhi Sara olmasını da sağlayabilir.

Soru:

Hem Ruhi Sara, hem de ZUvi Sara bir arada cereyan edip de bir hastada aynı anda
olabilir mi?

Cevab:

Elbette bu mümkündür.

Zaten biri diğerine zarar veriyorsa, illa ki de ikisi bir arada olabilir.

Özellikle eğer Ruhi Sara varsa, bu zaten Beden’e ve Uzuv’lara zarar verme
ihtimali büyüktür.
8
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Uzvi Sara varsa da, Şeytan’ların saldırmasına kapı açtığından, her an Ruhi Sara’ya
dönüşerek, hastalığı ikiye katlayabilir.

Deli misali gibidir. Akl’ını çok kez kaybeden bir kimseye, bir Şeytan’ın musallat
olması, Akl’ı selim ve Afiyet’li bir kimseye Musallat olmasından çok daha kolaydır,
Allah c.c. özel olarak korumadığı takdirde.

O Halde, Soralım:

Bir kişide, Ahlat sayesinde Uzvi bir Sara olsa, ne Sihir ve ne de Nazar-Ayn
çarpmamış olsa.

Bu kimse:

Sihir’den kurtulmuş mu demektir?

Mes’ten (ve Cin çarpmasından) kurtulmuş mu demektir?

Nazar’dan kurtulmuş mu demektir?

Cevab:

Hayır.

Kuşkusuz Sihir, Mes olan Cin Çarpması ve özellikle de Nazar, her an kişinin
başına gelebilir.

Soru:

Peki, eğer aslen Uzvi Sara’sı olan bu kişiye:

Bir: Sihir,

İki: Veya: Mes olan Cin Çarpması

Üç: Veya: Nazar

İsabet etse.

Çözüm nasıl olur?

Cevab:

Elbette bu durumda kişiye Kuran okunur.

Ama Cin, Sara olan hastanın ağızı ile konuşarak, insanları kandırmak isteyebilir.
Mesela: Uzvi Sara hastasına, başka bir sebepten Sihir yapılıp da, içine Cin girse, Sara
Afet’i esnasında hastanın dili ile cin konuşup da: ‘’ Bana bu kişi şurada musallat oldu
ve çocuğuma zarar verdi, bu nedenle ben onu Sara ettim ve acı çektiriyorum ’’ gibi
yalanlar söyliyebilir.

9
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bu nedenle zaten Cin’in konuştuklarına inanmak caiz değildir. Zaten Cin’in
söylediklerine inanmak, Muhammed’e s.a.v. inene kafir olmak demektir. Bu
Hadis’lerde Malum’dur. Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. et-Tevhid adlı eserinde
de açıklanmıştır.

O zaman şu sonuç çıkar:

Soru:

Sara olmuş bir kişide, şu Afet’leri görsek:

Bir: Nazar.

İki: Mes olan Cin çarpması.

Üç: Sihir.

Bu illa ki Nazar’ın, ya da Mes’sin, ya da Sihir’in, Sara sebebi ile olduğuna mı


işaret eder?

Cevab:

İşaret etmez.

Nazar, Mes ve Sihir olduğundan Sara olmuş olabilir.

Sara sebebi dışında da hastada başka bir sebepten Nazar, Mes ve Sihir mevcut
olabilir.

Soru:

Bu konuyu bilmedeki fayda nedir?

Cevab:

Bu konuyu anlarsan, her Sara hastasının Sara’dan başka bir İllet’i ve hastalığı
olmadığını düşünmenin yanlış olduğunu anlamış olursun. Özellikle de Şeytan’lar ve
Sihirbazlar, kişiyi kandırıp da gerçekten sarfetmek için farklı tuzaklar kururlar.

Ama her zaman hastalıkların Allah’tan c.c. bir İmtihan olduğunu anlayıp da, Kuran
okuyarak Şifa’yı Allah’tan c.c. taleb edersen, hastalıkların cümlesine Şifa vermesi için
duacı olursan, bu durumda isabet etmiş olur ve doğru tesbiti yapmış olursun.

Soru:

Uzvi Sara olsa, yine Rukye yapılır mı?

Cevab:

Elbette yapılır. Kuran okunur. Hadis’teki Dua’lar da okunur.

10
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Zaten Kuran Şifa olduğundan, her biri için RUkye tedavisi yapılması mümkündür.

Kuşkusuz Kuran ve Hadis’teki dualar, keza Mutlak Dua, malum olduğu üzere
Sahabe’ler bunları sadece Cin hadiselerinde değil, her an okurlardı. Her türlü hastalığa
şifa için yaparlardı.

Kural:

Rukye ve Tedavi meselelerinde, gerçekten bildiğin, tanıdığın, Şeriat’a tabi


olmasına güvendiğin kişi hariç, hiç kimseye güvenme, yanına yakınlaşma,
yakınlaştırma, okutma, okumasına izin verme. Arkasından ne işler döndüğünü asla
bilemezsin.

İsmini ve cismini bilmediğin, ne olduğunu tanımadığın kişilerden uzak durmalısın.

Kuşkusuz Rukye yapıyorum diyerek, Sihir yapan, veya kandırıp da insanların


parasını almaya çalışan sıkıntılı insanlar çok fazladır. Her geçen gün de daha fazla
çoğalmaktadırlar.

Bu nedenle, Rukye ilmini kişinin kimden aldığı çok önemlidir. Keza Rukye
okuyan kimsenin de, Şeriat’a uygun şekilde hareket etmesi de önemlidir.

13 Bu nedenle, Muvattai Malik’te, Birinci Halife’miz Ebu Bekir’den r.a. Sabit


olduğu üzere, Kızı ve Annemiz Aişe’ye r.a. Rukye okuyan kişiye, Ebu Bekir r.a. şöyle
demiştir: Onu (Aişe’yi r.a.), Allah Azze ve Celle’nin Kitab’ı ile Rukye’le!
(Muvatta. Yazarı: Malik. Ravi: Ebu Musab ez-Zuhri. 1982.Rivayet. Senedi Sahih’tir.
Risale bsk.)

Derim ki: Bu sözü Rasulullah’ın s.a.v. söylediği de rivayet edilse de, Sened’en
Zayıf’tır. (Mukarane’li olarak Bkz: İlelud Darekutni. Ravi: Berkani. 1.clt. 269.s.
Taybe bsk.)

Buradan anlaşıldığı üzere, Selef Ulema’sı, daha o zamanlar ve en temiz günlerde


dahi, Rukye yapan kişiye dikkat ederlerdi. Hatta onlara, Allah’ın Kitab’ı ile Rukye
yapmaları için tavsiye edip, okuduklarını kontrol ederlerdi.

Kural:

Rukye Sahibi, Suret’lerden tamamıyla uzak durmalıdır. Suret’lerini çeken ve yayan


kimselerden de uzak durmalıdır.

Kuşkusuz Ebu Hurayra r.a. Suret sahipleri hakkında uyarırken, Rasulullah’tan


s.a.v. , o da Allah’tan c.c. şöyle dediğini rivayet eder: Ve benim yarattığım gibi
birşey yaratmaya çalışandan daha Zalim kim olabilir ki?!

O halde, (kolaysa) bir Tane yaratsınlar!

Ve bir Zerre yaratsınlar! (Sahihi Buhari. 5953.Hadis.)

11
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Derim ki: Malumdur ki Şeytan’ın saldırıları veya Beden’deki doğal afetler, günaha
yakın olan kimselerde daha çok olur.

Bir de Allah’a c.c. kafa kaldırma ve kibirlenme hallerine dahil olan ve hatta bu
hastalıkların başı olan Suret işine giren kimseler, Rukye yapacağım derken senin
helakına sebep olabilirler. Çünkü bu gibi kimselerin Basiret’leri kapalı, gözleri kör ve
ruhları sıkıntıda olur. Bu nedenle onlar ile birliktelik, kişinin ruhunu hasta eder.

Rahman’a karşı gelenler ile birliktelik caiz değildir. Enam suresi 69.ayette ve
tefsirlerinde isbat edildiği üzere, Kafir’ler ile oturmak, aslen tamamıyla yasak
kılınmıştır. Bunun içine en başta, Musavvir ve Suret’ler ile uğraşanlar ve buna davet
eden saptırıcı imamlar girer. Keza Bidat’ları yayan Bidat’çılar da dahildir. Bu
kimselerden uzak durmak gerekir.

Eğer ki uzak durmazsan, Rahman’ın Zikr’inde geçen ayetlere karşı gelmiş olursun.
Rahman’ın ayetlerine karşı gelene de, Zuhruf suresi 26.ayeti gereği, Allah c.c.
Şeytan’ı musallat eder. Böylelikle o kişi de Zahir’en ve Batin’en sapıtmaya başlar.

Bu nedenle, Haram’lara yakın kimselerde Sara gibi hastalıkların daha sık olduğu
bir gerçektir.

Misal:

Rukye Saha’sına Şia gibi sapkın fırkalar da Takiyye ile kendilerini gizlerler. Sonra
Sunni ve Hoca görünümlü bir tavır alırlar. Sonra da Rukye adı altında, insanlara zarar
verip de gizlice Şia’lığa davet ederler.

Bu nedenle, halini tamamen bilmediğin hiç kimseden bu konuda bilgi edinmemen


ve güvenmemen gerekir.

Maalesef, böyle saptırıcı kimselere kanıp da, Rukye yapacağım diye Sihir’lere ve
bazı işlere karışıp da farkında olmadan, cehaletinden dolayı ve böyle güvenilmemesi
kimselere hüsnü zannından dolayı sapmış olan ne çok insanlar vardır!

Eğer ki delillere bakıp da doğru yerden Rukye İlm’ini almazsan, Rukye diye Sihir
yaparsın. Allah’a c.c. dua edeceğim derken, ondan başkasından yardım isteyerek
Şirk’e düşersin.

Bunlardan uzak durman için, sıkıntılı işlerden ve kişilerden uzak durup, Kuran ve
el-Kutubus Sitte gibi Temel’li kaynaklardan ve Temel kaynaklardan alanlardan
ayrılmamalısın.

Kuşkusuz bu diyarda da Dua ve Zikir adı altında, Afrika’nın en ağır Sihir’lerini


yapan, oradan Ebced hesabı ile korkunç Sihir’lere karışan ve Kefen’lere Sihir
yazdıran insanlar meşhurdur. Bunlar apaçık bir şekilde Sihirbazların teliflerinden
nakiller yaparlar. Ama insanlar cahil olduğundan, onların karşısında duracak cesareti
bulan bir kişi bile olmadığından, kimseye belli etmeden bu Sihir’leri, meşhur
Sihirbazların teliflerinden hiç utanmadan zikrederek yayarlar.

12
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bu nedenle, böyle tehlikeli işlerden uzak durmak gerekir. Harut ve Marut’un
Sihirbazlara getirdiği Sihir ile, Cibril’in s.a.v. Muhammed’e s.a.v. indirdiği Vahiy
arasını ayırt edemeyen, hem kendisini, hem de etrafındakileri Helak etmiştir.

Kısacası:

İnsan’ın iki hakikati bilmesi gerekiyor:

Bir: Şeriat’ı bilecek.

İki: İlm’ini nereden ve kimden aldığını bilecek.

Her kim bu iki Hakikat’i doğru şekilde twtbik etmezse, ne Rukye yapabilir, ne de
kendisine yapılanın Sahih Rukye mi? Yoksa Fasid Rukye mi? Yoksa Sihir mi? ,
bunların hiç birinin arasını Sahih şekilde ayırt edemez. Böylece helak olur. Allah
Muhafaza.

Ruya Meselesi

Hadis’lerde Sabit olduğu üzere Ruya iki çeşittir.

Ebu Katade r.a. , Rasulullah’tan s.a.v. şöyle dediğini rivayet eder: Salih olan
Ruya, Allah’tandır.

Ve Hulm (İhtilam ve birşeyleri Ruya’da boşuna Hayal) etmek ise,


Şeytan’dandır.

O halde, eğer sizden biriniz bir İhtilam ederse, Ondan (ve gördüğü
Ruya’sından) korkarsa, derhal soluna tükürsün.

Ve O (gördüğü)nün Şer’rinden Allah’a sığınsın.

Kuşkusuz Asla ona Zarar vermez. (Sahihi Buhari. 3292.Hadis.)

Derim ki: Bu genel olarak Ruya’lar hakkındadır.

Kötü Ruya ise, Kabus gibi şeylerdir.

313 Bu nedenle eski Tabib’lerden Ebu Bekir er-Razi şöyle demiştir: Kabus’a
gelince, bu Sara’nın başlangıcıdır... (el-Havi. Yazarı: Razi. 1.clt. 99.s. İhyaut Turas
bsk.)

Derim ki: Hadis’te geçtiği gibi kişi Kabus gördüğünde, gerekeni yapıp da Allah’a
c.c. sığınırsa, bu Ruya’sı sebebi ile asla bir zarar görmez. Zarar görmeyecekse, bu
nedenden dolayı asla Sara da olmaz. Ama Ruya’sının ona zarar vermeme şartı,
Allah’a c.c. Tevekkul etmesi ve ona yönelmesinden kaynaklanmaktadır.

Ruya dışında, Ruya olması ile birlikte, özel bir durum daha vardır.

O da şudur: Kalb’in Uyanık iken, Göz’lerin uyuması.

13
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Annemiz Aişe r.a. , Rasulullah’ın s.a.v. şöyle dediğini rivayet eder: Benim gözüm
uyur. Ve Kalb’im Uyumaz. (Sahihi Buhari. 3376.Hadis.)

Enes bin Malik r.a. şöyle demiştir: Ve en-Nebiy’yin s.a.v. Gözü uyurdu. Kalb’i
ise uyumazdı.

Ve el-Enbiya’lar da böyle olurlar. Gözleri uyur. Ama Kalb’leri uyumaz.


(Sahihi Buhari. 3377.Hadis.)

Derim ki: Bununla birlikte, Deccal gibi kötülerin de bu vasıfta olduğu geçmektedir.

Kuşkusuz Abdurrahman bin Ebi Bekra r.h. , babası Ebu Bekra’dan r.a. , o da
Rasulullah’tan s.a.v. şöyle dediğini rivayet eder: ed-Deccal’in ana babası, Otuz yıl
boyunca dururlar. Hiç çocukları olmaz. Sonra ikisinin öyle bir Çocukları olur
ki:

(Bir) En zararlı şeydir.

(İki) Faydası en az olan (Çocuk’tur).

(Üç) İki gözü uyur.

(Dört) Ve Kalb’i ise (hiç) uyumaz. (el-Musned. Yazarı: Ebu Davud et-Tayalisi.
906.Hadis. Hecr bsk.)

Derim ki: Sened’i Sahih’tir. Kuşkusuz İbni Ebi Hatim r.h. ile babasının r.h. isbat
ettikleri gibi, Hammad bin Seleme, hocası Aliy bin Zeyd’in r.h. Hadis’lerini en iyi
bilen kişi olup, Sahih’leri ile hata ettiklerini ayırt etmiştir. Bu nedenle Hammad’ın
hocası Ali’den rivayet ettikleri, özel bir Nekaret bulunmadıkça Sahih olarak kabul
edilir.

Zaten Sahihayn’deki Saf bin Sayyad ve Deccal hakkındaki Hadis’ler de, bu


manaya işaret etmektedir.

Özet:

Hem Peygamberlerin, hem de Peygamberlerin düşmanları olan Deccal’lerin,


Gözleri uyurken, Kalb’lerinin uyumadığı Sabit’tir.

O halde kalbin uyumaması, bir Derece’dir. Bu Derece, Hayır’da ve Şer’de


ilerleyen kimselerde cereyan eder.

Bazen de, başka insanların da kısmen uyurken kalbleri uyumadığı olur.

Bunun sebebi, Allah’ın c.c. Takdir’i ile, o kişinin Hak’ka veya Şer’re
meyletmesindne cereyan etmektedir.

Bu da, Ruya’nın bir çeşididir. Ama farklı bir şey görme olan Ruya değildir.
Bilakis, o kişinin uyurken, o anda olanları görmesi ile alakalıdır. Bunun Hasıl olması
da, farklı farklıdır.
14
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Mesela:

Bir kişi uyurken, odayı görmeye başladı. Ve bir Şeytan’ın eve girip, kolunu kesip
de içine bir Ukde-Düğüm gibi, Sihir olduğunu düşündüğü birşey yerleştirdiğini gördü.
Sonra uyandı. Uyandığında, gerçekten kolunun o bölgesindeki kesik izini gördü.
Sonra işini bilen bir Tabib’e elini kestirdi ve içinden, resmen o Şeytan’ın koyduğu
Ukde-Düğüm çıkarıldı.

Bir benzeri de, bir başkasının başına geldi. Uyurken evini Şeytan’lar bastı. O da
Kuran okumaya başlayınca, tam kafasına doğru bazı Eşya’ları Şeytan fırlattı ve kaçtı.
Kişi uyanınca, o Eşya’ların direk baş ucunda olduğunu gördü.

Bunun gibi cereyan eden haller çok fazladır.

Bu gibi durumlar, bazen, bazı insanlara olabilir. Allah c.c. Sihir’in, Nazar’ın, veya
Mes olan Cin çarpmasının, veya buna benzer şeylerin tam olarak isabet etmesini
istemezse, bazen Melek’leri ile o Afet’leri yok eder. Bazen uyurken olacak olan
saldırı esnasında, Kalb’ini uyandırarak ve bu Suret’te bir Ruya göstereren ona karşı
gelmesini sağlar. Bu durumda Şeytan veya o Afet, dilediğini yapamaz ve rezil olur.
Bazen de daha farklı Vesile’ler ile Allah c.c. o Afet’i ve Bela’yı kişiden def eder.

Bu nedenle, kişinin Allah’a c.c. doğru şekilde yönelmesi gerekir.

Tenbih:

İlm’i çok olmayanlar, Kötü Ruya zarar vermez hakikatini ve kuralını yanlış
anladıkları için, İnsan’a zor gelen her Ruya’nın kötü, kötü olanın da hepsinin
Şeytan’dan, onların da zarar vermediğini iddia eder.

Halbuki Şeytan’dan olanın, gereken tükürme ve Dua’lar ile karşılık verildiğinde,


Zarar vermeyeceği Hak’tır.

Ama her kötü zannettiğin, kötü olmayabilir. Hem kötü ile Hak olan Ruya’yı ayırt
etmek de bir İlim ister.

Hem İbni Teymiyye’nin r.h. Şerhu Hadisin Nuzul isimli eşsiz risalesinde, Sahih
deliller ile isbat ettiği gibi, Allah’tan c.c. olan Sahih Ruya’nın, bir kısmına Şeytan’lar
karışıp da boş şeyler göstermesi ve Ruya’yı tahrif etmesi mümkündür. Keza
Şeytan’dan olan Ruya’nın, bir kısmından sonra, Allah’a c.c. olan tevekkulun nedeni
ile Rahmani olmaya başlaması ve Şeytan’lardan Ruya ve İhtilam edenin kurtulması da
mümkündür.

Eğer ki her korkutucu Ruya Şeytan’dan olsaydı, Saffat suresinde geçtiği gibi
İbrahim’in s.a.v. oğlunu kesmesi de Şeytan’dan olurdu, Haşa. Halbuki Allah’tan c.c.
idi.

Keza Yusuf’un s.a.v. Sure’sinde geçen ve İki Hapishane Muşrik arkadaşlarından


birisinin, başındaki ekmeği Kuş’ların yemesi de, güzel bir Ruya olarak

15
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
adlandırılamaz. Bununla birlikte o Ruya Sahib’ine gösterildi ve Tevil’i hak çıktı.
Yusuf s.a.v. Şeytan’dan olduğunu falan da söylemedi!

Bunları anlarsan, Hak ve Batıl Ruya’ların ayırt edilmesinin de, bir İlim
gerektirdiğini anlamış olursun.

Ama bu konuda gereken ilim, şu zamanın insanlarında olmadığından, Hak İle


Batıl’ı ayırt etmeleri zor olmaktadır.

Kural:

Farklı Afet’lerin Ve Hastalıkların, Şeytan’lar Tarafından Vucuda Konulması


Vakıa’da Mevcuttur

Bunun tedavisi de, ancak önceden işlediğimiz gibi, Delil’lere dayanarak, Tevekkul
Tahkik edilerek ve Sahih Zikir’lere Tabi olunarak Allah’tan c.c. yardım, İstiane ve
İstiğase’de bulunması gerekir.

Bu konuda, bazı durumlar ile karşılaşan insanlar vardır.

Mesela:

Birinci Misal:

Bir çocuğun Cism’inin hepsi, iki yaşından Yirmiyedi yaşına kadar, baştan aşağıya
Çiçek hastalığı gibi pütür pütür sert vaziyette idi. Ne zaman bu çocuk Doktor’a
götürülüse, Vucud’unun içinden Yedi Adet İğne çıkarılmakta idi.

Çocuk, iki yaşından yirmiyedi yaşına kadar, arada sırada Sara olur. Her ne zaman
Sara’ya yekalanıp da düşse ve Afet zuhur etse, derhal ailesi Vucud’undaki yedi
İğne’yi görürler. En başta Doktor’lara çıkarttırsalar da, ilerki günlerde Aile’nin
kendisi, çocuklarındaki yedi İğne’tyi teker teker vucudundan çıkarmaya başladılar.

Yedi sayıya dikkat edersek, önemli bir sayı olduğundan, bazı Zikir’ler yedi kere
okunur. İhtiyat’en, Delil’i olmadan hiçbir şey, özel olarak yedi kere tekrar
edilmemelidir. Sihirbazlar da, Zikir’lere ve Allah’a c.c. karşıi Sihir’lerinde çok kez
Yedi Sayı’yı kullanırlar.

Elbette yedi İğne’nin daima bir insandan çıkarılması, normal bir durum değildir.
Bu gösterir ki Şeytan’lar, veya Sihir sayesinde, o Vucud’a öyle Hakim olmaya
başlamışlar ki, hep yedi tane İğne koyuyorlar. Çıkarıldığında da, Sihir’in yenilenmesi
veya daha güçlü Sihir yapılmışsa, Şeytan’lar sayesinde, tekrarlanıyor ve hep
Vucud’da yedi İğne bulundurularak, bu sayede Vucud’a hakim olmaya çalışırlar.

Buna karşı, gereken Tedbir’ler ve Şerî Ahkam’lar tatbik edilip de Önlemleri


alınırsa, sonuç olarak kişi hastalığından kurtulabilir, inşaAllah.

İkinci Misal:

16
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bir hastaya, her ne zaman Rukye okunsa, başında İğne’ler oluşuyordu ve Rukye’yi
okuyan kişi, eli ile Kafa Tas’ından İğne’leri teker teker çıkarıyordu.

Üçüncü Misak:

Bir hastaya, her ne zaman Rukye okunsa, ayağında İğne’ler oluşuyordu ve


Rukye’yi okuyan kişi, eli ile Ayağından İğne’leri teker teker çıkayordu.

Dördüncü Misal:

Bir hastaya, her ne zaman, Rukye okunsa Kol’unda İğne’ler oluşuyor ve


kendiliğinden, Kuran okundukça, İğne’ler teker teker çıkıp yere dökülüyor.

Soru:

Bu olanlar nedir?

Cevab:

Genelde bu tarz şeyler, özel durumdan farklı olduğundan, Sihir’den meydana


gelmektedir.

Mes olan Cin Çarpmasında, genelde Cin’in Vucud’a zarar vermesi söz konusudur.

Nazar’da, Vucud’a Cin’ler saldırmadan bir Afet’in çarpması söz konusudur.

Ama başka bir Madde’nin vucuda girmesi, genelde Sihir olduğundan meydana
gelmektedir.

Kural:

Mes olan Cin Çarpmasının, Nazar’ın veya Sihir’in Çıkması, İbtal edilmesi ve
düzelmesi, illa ki Şer’i yollar ile olmayabilir.

Başka bir anlamda: Hastalığının düzelmesi, Rukye yapanın veya Tedavi


yönteminin Meşru ve doğru olması anlamına gelmez.

Şöyle ki:

Nasıl ki kafir bir hasta, kafir bir doktora gidip de, Allah c.c. tarafıondan iyileşse,
iyileşme şekli de hep haram yol ile olsa, iyileştikten sonra da hep küfür işlese, nasıl ki
bu, o adamın Salih olduğu anlamına gelmiyor, doktorunun da iyi birisi olduğunun
anlamına gelmiyorsa, Rukye, Cin’lerden tedavi, Sihir’den temizlenme ve Nazar’dan
korunma gibi durumlar da böyledir.

İlla ki bir insanın okuduğu bir Zikir, okuduğu doğru olsun ya da olmasın, Sahih
olsun ya da olmasın, Meşru olsun ya da olmasın, o kişinin İyileşmesine sebep oldu
diye, asla ve asla o okuyanın doğruluğunu göstermediği gibi, okunanın da Meşru
olduğunu göstermez.

17
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bunu iyi bilmek gerekir.

Yoksa Tevaturen Malum olduğu üzere, Deccal geldiğinde, Müslümanlara zorluk,


kafirlere ise tüm hastalıklardan şifa ve rahat bir hayat sergilediği halde, onunla
rahatlayan ve halleri düzelen, hatta ana babasını tekrardan elde eden herkes, azılı
Kafir olup cehenneme gireceklerdir.

Bu nedenle, tedavinin olması ile, tedavinin Şeri açıdan Sahih olması, farklı
konulardır.

Ebu Hurayra’nın r.a. Hadis’inde Sabit olduğu üzere, Rasulullah s.a.v. şöyle
buyurmuştur: Ve Kuşkusuz Allah, bu Din’i, Facir adamın eli ile Teyid eder (ve
destekler). (Sahihi Buhari. 3062.Hadis.)

Derim ki: Hangi Rukye’nin Sahih olup olmaması hakkında, İhtilafsız bir şekilde
Sahih olanları vardır. İhtilafsız bir şekilde Meşru olmayanları, hatta küfre ve Sihr’e
kadar götürenleri vardır. Caiz olup olmaması hakkında, daha Sahabe’ler varken ihtilaf
edilen hususlar mevcuttur.

Kişi bu konuları bilmelidir ki, nasıl hareket edeceğini anlamış olsun.

Soru:

Kafir’in Rukye yapması caiz midir?

Cevab:

Ulema’nın geneli, bu meseleyi iki başlık altında işlerler:

Bir: Zimmi’nin Rukye’si.

İki: Ehli Kitab’ın Rukye’si.

Ama Kafir’in Rukye’si şeklinde ifade, kullanılsa da, Ulema arasında meşhur
değildir.

Meşhur olanı, Ehli Kitab’ın Rukye’si ifadesidir.

Bu nedenle soru düzeltilip bir kez daha sorulmalıdır.

Soru:

Ehli Kitab’ın bir Müslümana Rukye yapması caiz midir?

Cevab:

Bu konuda İhtilaf söz konusudur.

Hatta Şafii ile talebesi Rabi’in bu konuda bir Munazara’ları vardır. Bkz: el-Um.
Yazarı: Şafii. Ravi: Rabi. 7.clt. 241.s. Fikir bsk.

18
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Ulema’nın ihtilafını daha derinden görmek için, bkz: et-Tavdi Şerhu Sahihil Buhari
el-Musemma Bi: el-Camius Sahih. Yazarı: İbnul Mulakkin. 27.clt. 475.s. Nevadir bsk.

Caiz diyenlerin delili şudur:

Rukye’de önemli olan: Okunanın Sahih olmasıdır. Okuyanın kim olduğunun önemi
yoktur.

Caiz değildir diyenlerin delili şudur:

Rukye’de okunanın önemi varsa, okuyanın da Sika-Güvenilir olması gereklidir.

O halde, Din’ine güvenmediğimizin ne okuduğuna hiç güvenemeyiz.

Hasıl Olan:

Günümüzde akidesi bozuk kimsenin genelde okuması ve ameli de bozuk


olduğundan, sadece kafir olanlar değil de, İtikad’ı ve Amel’i Sahih olmayanlardan
uzak durulmalıdır.

Kafir’in Rukye’si caizdir diyenlere göre dahi, ancak Kafir’in, Müslümana uygun
şekilde yapması dahilinde bu caizdir, ki bu durumun hasıl olması, İslam’ın zayıf
kalmış bu zamanlarında pek de mümkün değildir.

Kural:

Akide’sine güvenmediğimiz kişinin, Haber’ine de güvenemeyiz.

Rukye ile uğraşan veya farklı bir kimse, bize bir Haber getirdiğinde, mesela şöyle
bir Sihir’e vakıf olduğunu, ya da fülancanın şöyle bir Nazar’a isabet ettiğini
zikrettiğinde, Hucurat suresi 6.ayeti gereği Fasık kimsenin haberine güvenmemesi
gerekir.

Ama haberine güvenmemesi, dediğinin yalan olduğunu da göstermez. Zaten bu


nedenle Hucurat suresi 6.ayeti gereği, Fasığın haberini reddetmemesi gerekir. Ama
inanmaması da gerekir. Bilakis şüphe edip de, Araştırması ve doğru sonuca ulaşana
kadar Hak’kı bulmaya devam etmesi gerekir.

Ama bu konuda zamanımızın akılsız bazı kimseleri, ya fasığın haberi diye her
dediğini kesin reddederek, bazı doğru sonuçları araştırmayarak batıl şekilde hareket
ederler ve ayetin sonunu tatbik etmezler. Ya da fasığa inanarak her dediğine
inandığından, birçok safsata, batıllık ve tehlikeli işlere bulaşmış olurlar. Doğru olan
ise, ayetteki gibi hareket etmektedir.

Kural:

Rukye ile, Sara gibi hastaları tedavi etmek isteyen, kafasına göre Sara hastasını
elliyemez.

19
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Bu da çok önemlidir. Maalesef İlim’den nasibini almamış birçok kimse, hastayı
görünce kafasına göre her yerine elini sürüp de bastırarak, farkında olmadan acı
verebilir. Veya hastalığın çoğalmasını da sağlayabilir.

Bu nedenle hastaya olan temasının nasıl olacağı da çok önemlidir.

Rasulullah’tan s.a.v. sabit olanın, hastanın yüzünü ve karnını sildiğidir. (Sahihi


Buhari. 5659.Hadis.)

Buhari’nin Tertib’inden istifade eden İmam Nesai r.h. , göğüsünü ve Ciğer’inin


üstünü de sildiğini rivayet etmiştir. (es-Sunenul Kubra. Yazarı: Nesai. 7462.Hadis.
Risale bsk.)

Abdullah bin Mesud’un r.a. da Rasulullah s.a.v. hasta iken, elini üstüne koyduğu
sabittir. (Sahihi Buhari. 5660.Hadis.)

Bununla birlikte, hastaya el sürmek Hadis’lerin genelinde geçmemiştir.

Mesela Rasulullah s.a.v. hastalandığında, Cibril s.a.v. ona Rukye okurdu. Ama
elini sürdüğü asla geçmemiştir. (Bkz: Sahihi Muslim. 2185.Hadis.)

Bununla birlikte, Doktor’un hastaya elini sürmeden tedavi etmesi de Sunnet’tir.


hatta Hadis’te bu şekil ile tedaviyi öğretme, diğerlerine göre, Nas’san daha Net ve
Sarih’tir.

Mesela: Rasulullah’a s.a.v. Osman bin Ebil As r.a. gelip de bir hastalığını şikayet
edince, Rasulullah s.a.v. , hasta olan Osman’ın r.a. kendi elini, kendi hasta olduğu ve
acı çektiği yere koyarak, kendisine dua okumasını öğretmiştir. (Bkz: Sahihi Muslim.
2202.Hadis.)

Eğer bu Hadis’lere bakarsak, el ile bastırmak bir kenara, Rukye ile tedavi
yönteminde eli sürmenin dahi her zaman kullanılması meşrudur diye birşey
olmadığını anlamış oluruz.

Bu nedenle kişi bilmediği işten uzak durmalıdır. Hasta, bilmediği kişiden bilmediği
bir tedavi almamalıdır. Diğeri de, bilmeden bir kişiye fayda vereceğim diye zarar da
verebileceğinden, cehaleti ile hareket etmemelidir.

Kural:

Sara ve benzeri hastaların dili ile konuşan Cin, Kahin’dir. Dediklerine İnanılmaz.

Rukye yapan ile Kahin’in arasını ayırt etmek.

Ama maalesef, birçok Rukye ile uğraştığını zannedenler, hasta konuştuğu anda,
dediklerine inanır ve ona göre hareket eder. Hatta bir çoğu, Cin’den duyduğunu Kitab
ve Sunnet’ten bir delil gibi alıp da hareket eder.

Bunlar ise Şeriat’a muhaliftir.

20
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
Evet, bazen Cin’in dediği doğru da çıkabilir. Ama Sahihi Buhari’nin Hadis’inin
(3210.Hadis.) isbat ettiği: ‘’’ Kahin’lerin bazen Cin’lerden aldığı bilgiler de
doğrudur ‘’ Kuralı gereği, zaten bunun böyle olması, Cin’den bilgi alınmasının
caizliğini isbat etmez.

Bilakis bu, senin rukye’ci değil de Kahin olduğunu isbat eder.

Allah c.c. , belli sebeplerden dolayı, bilmediğimiz haberleri bizlere veren Cin’lere
ve Şeytan’lara inanmamamızı bizden ister. Bu, onların her dediği yalandır demek
değildir. Sadece Yalan söyledikleri için de değildir. Ama Cin’ler, genelde insanları
saptırmak için bu işlere girdiklerinden, onlardan uzak durmak gerekir.

Kısacası:

Şeytan’dan gelen ğaybi ilim: İstidrac’tır. Bununla insan sapıtır.

Allah’tan c.c. Sahih yollar ile geleni de: Keramet’tir. Asıl bunun peşinde koşmak
gerekir.

Sihir’in yeri ile alakalı da, İstikamet üzere gidene özel bir güç ile Hakikat
gösterilerek, Sihir’in ibtal edilmesi sağlanırsa, bu Keramet’tir.

Bu durum kafirin başına gelirse, ister Şeri yollar ile olsun, ister saptırıcı bir Cin’ler
gibi kötü yollara düşerek olsun: İstidrac’tır. Sahibi Dalalet üzeredir.

Risale’nin Özet’i:

Rukye meselesi hassas bir meseledir.

Bu konuda herşeye direk inanmamak gerek.

Bununla birlikte, Sahih olan Delil’lere ve Delil’lerin yönlendirdiği şekilde


Vakıa’da Hak olan ve Vuku bulan olaylar mevcuttur. Bu durumların da olduğuna
iman etmek gerekir.

Bazı zamanın bilgisizleri, Mutezile ve Bidatçıların yoluna girerek, Sara gibi


hastalardan çıkan Ukde-Düğüm gibi şeylerin Sihir olduğunu kabul etmezler. Halbuki
Sahihayn’deki Sihir ile alakalı şeylere baktığımızda, keza Sihir’in hakikatini
bildiğimizde, olağanüstü bir durum olarak bir İnsan’ın bedeninden böyle bir Ukde-
Düğüm ve benzeri şeylerin çıkması, illa ki de o kişide Sihir’in olduğunu ve bu
elimizdeki Ukde’nin ve Düğümün de Sihir’in bir parçası ve Alamet’i, ya da ta kendisi
olduğunu isbat etmektedir.

Bu Ukde-Düğüm gibi farklı şekillerde yapılan Sihir’ler, Kuran’ın son iki suresi
olan el-Meuzeteyn’de de sabit olduğu üzere, Vakıa’da olması Hak’tır. Genelde kötü
kadınlar ve kötü Nefis sahibleri tarafından İcra edilen Ukde-Düğüm şeklindeki
Sihir’ler ile, hastanın vucuduna sereyan edip de onu ele geçirerek, istenilen şekilde
yönlendirmeye çalışılır. Bu nedenle, küfürlerin çoğalması ile Sihir’lerin de çoğaldığı
bu Asır’da, Sara gibi hastaların vucutlarında, evlerinde veya onlarla alakalı farklı

21
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser
yerlerde bu şekilde Ukde-Düğüm veya farklı farklı Sihir’lerin yapıldığı bir
Hakikat’tir.

Kişinin bunlardan uzak durarak, elinden geldiğince Şerî delillere sarılması gerekir.
Eğer ki Hak’ka yönelmezse, bu tip hastalıklara, özellikle de kötü nefislerin çoğalması
nedeni ile Nazar’a, kirli Şeytanların çoğalması nedeni ile Cin çarpması olan Mes’se,
katı kafirlerin üflemesi ve sufli ruhları ile icra edilen Sihir’lere çarpılması
muhtemeldir. Bu çarpılma sonrası, kişi başına geleni fark edebilir. Veya fark
edemeyerek, karakteri, ahlakı, dini ve herşeyi değişebilir. İman’ı severken, bir gecede
küfrü sevmeye başlayabilir. Veya Haram işlerden zevk almaya başlayabilir. Sihir,
Nazar, Mesa ve beznerleri eğer kişiye tamamen musallat olursa, Allah c.c. istemediği
takdirde Hak’ka geri dönmesi de imkansız hale gelir. Bu tür işler, sadece Beden’i
değil, asıl Zat’ımız olan Ruh’u da rezil edebilir. Ya da esir alır. Sen farkında olmasan
bile, kendi isteğine göre hareket ettirip yöneldirir. Allah c.c. Hak’tan ayırmasın.

Hakimiyyet Allah’ındır c.c. Millet, İbrahim’e s.a.v. tabidir. Şeriat Kaim’dir. Ha


Mim. Onlar Zafere Eremezler. Nusirtu Bis Saba (Doğu Rüzgar’ı İle Desteklendim Ve
Zafer’e Erdim).

En doğrusunu Allah c.c. bilir.

Allah’ın c.c. Fakir Kul’u: İbni Kesir el-Hicazi er-Rumi

Ehli Hadis Medrese’sinin Şeyh’i

Bu gün: 17.Gün, Şaban Ay’ı, 1444.yıl.

(Bir Günde Konu İzah Edilmiş Ve Risale Yazılmıştır)

22
Ehliilm Ehli Hadis Medresesi Kuran
Sünnet – Eser

23

You might also like