Professional Documents
Culture Documents
Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 25, S. 40
Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 25, S. 40
Zeki ARıKAN"
Öz
17 Stefanos Yerasimos, Suıtan Sofraları, 15. ve 16. yüzyıllarda Osmanlı Saray Mutfağı,
YKY, İstanbul, 2000. Zeytin ve zeytinyağının Osmanlı mutfağındaki yerini inceleyen son bir
eser: Suraiya Faroqhi ve Christoph K. Neumann (editörler), Soframız Nur Hanemiz.Mamur
Osmanlı Maddi Kültüründe Yemek ve Barınak, (Çev. Zeynep Yelçe), Kitap yay., Istanbul,
2006, dizin.
IR Mübahat S. Kütükoğlu, XV. ve XVI. Asırlarda İzmir Kazasının Sosyal ve İktisadi
Yapısı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir, 2000,157-159.
19 Feridun M. Emeeen, XVI. Asırda Manisa Kazası, TIK, Ankara, 1989,74.
20 Evangelia Balta, VEubee lı latin du XV' siecle, Economie et population. Les registres
de Pannee 1474, Athens 1989, 36, 37; Aynı yazar, Rural and urban Population in the
sancale of Euripos in the early 16lh century, Athens, 1992, 106, 133.
ıı Evangelia Balta, "Olive eultivation in Crete at the time of the Ottoman Conquest", Osmanlı
Araştırmaları/Journal of 9ttoman Studies, XX (2000), 143-164. Girit için bk. Ayşe
Nükhet Adıyeke, Osmanlı Imparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896-1908), TIK, Ankara,
2000.
11 U\uçay, XVII' inci Yüzyılda Manisa'da, 82-83, 127.
23 Uluçay, Manisa'da, 82-83,128.
Midilli-İstanbul Arasında Zeytinyağı Ticareti
5
24 Ömer Lütfi Barkan, "Edirne Civarında Bazı İmaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe
Bilançoları", Belgeler, 1/2 (1964),275.
25 Alıntı Robert Mantran, Istanbul, 202; Krş. Cornelius le Brun, Voyage au Levant, Rouen-
Paris, 1728, I, 427-428. .
26 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Cevdet (Iktisat), 339 (28 Ra 1201).
rı Halil İnalcık, The Ottoman Empire. The Classical Age, 1300-1600, Phoenix, London,
2003,130.
28 S. Faroqhi, Osmanlıda Kentler ve Kentliler, Tarih Vakfı, İstanbul, 1993 262,264.
29 Braudel, Mediterranee, tür.yer.
30 Faroqhi, Kentler, 114.
31 İnalcık, Ottoman Empire, 130.
32 Faroqhi, Kentler, ıo5.
Zeki Arıkan
6
56 Hammer, III, 74. Kemalpaşazade, Tevarih-AI-i Osman, (Haz. Şerafettin Turan), TTK,
Ankara, 1991, VII, 222. Bu kaynakta bütün ahalinin tutsak olarak kabul edildiğini ve üç
bölüğe ayrıldığını belirtilmektedir. Bir bölüğü Frenkten yardıma gelmiş olanlardı ki bunlar
kılıçtan geçirildi. Bir bölüğü de hizmete yarar raiyetti. Bunlar vüzera ve ümeranın hizmetine
verildi. Ziraatle uğraşan üçünçü bölük de "yerli yerinde mukarrer kılındı." Uzunçarşılı 'nın bu
konuda Gelibolulu Mustafa Ali'den yaptığı alıntıda (II, 37 not i) benzer ifade yer almakta
fakat halk.ın "dört kısma taksim" olunduğu üzerinde durulmaktadı,r. Ayrıca bk. Nicolae Jorga,
Osmanlı Imparatorluğu Tarihi, (Çev. Nilüfer Epçeli), Yeditepe, Istanbul, 2005, Il, 111.
57 Ömer Lütfi Barkan, Enver Meriçli, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri, TTK,
Ankara, 1988, I, Giriş bölümü.
58 Heath W. Lowry, Fifteenth Century Ottoman Realities Christian Peasant Life on the
Aegean Islands of Limnos, Eren, İstanbul, 2002. .
59 Feridun M. Emecen, "Ege Adaları'nda Mali Yapı", Ege Adaları'nın Idari, Mali ve Sosyal
Yapısı, (ed. İdris Bostan), ŞAEMK, Ankara, 2003, 59. .
60 Ahmet Aşıki, Tevarih-i AI-i Osman, (Yay. N. Atsız), Istanbul, 1949,211.
Zeki Arıkan
10
70 Barkan, Kanunlar, 333/5. Bu sayımın. ada halkının şikayet i üzerine yapıldığı mühime
kayıtlarından (Mühime 115, 629/2753) anlaşılmaktadır. Krş. Ege Adalarmm, 121-122.
Aslında Midilli adasıyla ilgili elde bulunan en eski kanunname 893 (1488) tarihine kadar geri
gitmektedir. Bir ferman biçiminde hazırlanan bu kanunname daha çok gümrük tarifeleri ile
ilgilidir (Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, Fey Vakfı,
İstanbul, 1990, I, 458-463). 955 (1548), 989 (1581) tahrirlerinden sonra düzenlenen
kanunnameler için bk. Ayhan Afşın Ünal, XVI. yüzyılda Cezair-i Bahr-i Setid Eyaleti,
Midilli Sancağı, Erciyes Un.iversitesi Sosyal Bilimler Ensti!üsü, doktora tezi, 2001.
7i Emecen, "Ege Adalarının Idari Yapısı", Ege Adalarının Idari Mali ... , 63.
72 Emecen, göst.yer., 63.
73 Emecen, göst.yer., 65.
74 Olivier, Türkiye Seyahatnamesi, (Çev. Oğuz Gökmen, II. Kitap, İstanbul, 1991,38-39.
75 Ege Adalarının, 108.
76 Ege Adalarının, 119-120.18 Rebiülahir 1119 (19 Temmuz 1707) tarihli bu hükümden
anlaşıldığına göre kimi manastırlar borçlarını ödemiş fakat 4473 vukiyyeden 787 vukiyye
alacak kalmıştır.
Zeki Arıkan
12
81 Geçerli olan narh üzerinden. Narh için bk. Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh
Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, İstanbul, 1983.
82 çağatay Uluçay, XVII. Yüzyılda Manisa'da Ziraat, Ticaret ve EsnafTeşkilatı, İstanbul,
1942,129-131.
83 Bu kapitülasyonlann metni Türkçe ve Fransızca olarak basılmıştır. Bk. Türker Acaroğlu,
"Dünyada Basılan İlk Türkçe Kitap", BelIeten, 197 (1986),508-530.
Zeki Arıkan
14
~04 BOA, Cevdet İktisat, 1604, Rebiülevvel 1230 (Şubat-Mart 1815). Krş. BOA, Cevdet
Iktisat, 350, Rec~p 1232 (Mayıs-Haziran 1817).
105 BOA, Cevdet Iktisat, 12.
Midilli-İstanbul Arasında Zeytinyağı Ticareti
19
reayaya her türlü güvence vererek bunları geri çağırdııo6. Fakat daha önceki
üretim-tüketim dengesini sağlamak kolay değildi. İşin ilginç tarafı
ayaklanma yıllarını kapsayan dönemle ilgili belgeler yok denecek kadar
azdır. Ancak bunların benim gözümden kaçmış olabileceğini de kabul
ediyorum. Nitekim Aralık 1831 tarihli bir belgeden anlaşıldığına göre
"Midilli cetiresinin revgan-ı zeyt mahsulatında asar-ı kıllet ve nedret rivayet
ve ihbar olunmakda" idi ıo7.
Yed-İ Vahİd'İn Kaldırılması ve Sonuçları
Kapitülasyonlarıo8, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik varlığı tehdit
eden ve gelişmesini önleyen en önemli etkenlerin başında geliyordu. Buna
bağlı olarak yabancı tüccarlardan %3 oranında bir gümrük alınıyordu.
XVIII.yüzyıl sonlarından başlamak üzere her devlet için ayrı ayrı gümrük
tarife defterleri düzenlenmeye başlandııo9. Buna bağlı olarak ortaya
çözülmesi güç sorunlar çıktı. Tarifelerin sık sık yenilenmesi gündeme geldi.
Kal'a-i Sultaniye antlaşmasında (1809) Osmanlı İmparatorluğu'nda üretilen
ve stratejik olarak nitelendirilebilecek mallar için uygulanan yed-i vahit
(tekel) gittikçe genişleyen Avrupa ticareti bakımından bir ayakbağı olarak
görülüyordu. İngilizlerin bu konudaki şikayetlerinden biri Anadolu
mahsulatı üzerine uygulanan yed-i vahidten başka Mısır valisi Mehmet Ali
Paşa'nın bu sistemi bütün Mısır'ı kapsayacak biçimde genişletmesiydi1ıo.
İngilizlerin esas amacı kimi stratejik ürünlere uygulanan tekel sisteminin
kaldırılmasıydı. Bunun için İngilizler yed-i vahidin kötü bir uygulama
olduğunu, kaldırılmasının halkın çıkarına olacağı tezini işlemeye ve Osmanlı
devlet adamlarını buna inandırmaya çalıştılar. Ancak sistemin
kaldırılmasının yabancıların devletin iç işlerine karışabileceğinden kaygı
duyuluyordulll. Tekel 'in kaldırılması ile görüşmeler 1254 (1838) yılına
kadar sürdü. Sonunda Balta Limanı antlaşmasının dördüncü maddesi
uyarınca kaldırıldı. Buna göre Britanya tebaası Osmanlı ülkesinde üretilen
bütün maddeleri, istisnasız olarak ihraç etmek iznini elde ediyordull2•
İngilizlere verilen daha başka ayrıcalık ve haklar da bu antlaşmada yer
alıyordu.
, Üzerinde durmak istediğimiz asıl nokta şudur: Yed-i vahid'in 1838
Balta Limanı antlaşmasıyla kaldırıldığı bilinmekle birlikte böyle bir kararın
Kaynaklar
BOA, Cevdet Belediye, 104 (Evaslt-ı receb 1247 = 16-25 Aralık 1831).
BOA, Mühimme Defteri (MD), xıX, 169 (19 Safer 980 = 1 Temmuz 1572).
BOA, Mühimme Defteri (MD), 33, no. 352.
BOA, Cevdet İktisat, 2122.
Şengül Ayağuz, Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayeti, E.U. Sosyal Bilimler Enstitüsü, YLT,
129
1989,86.
Zeki Ankan
24
BOA, TT 264, 6.
II. Kitap ve Makaleler
Acaroğlu Türker, "Dünyada Basılan İlk Türkçe Kitap", Belleten, 197 (1986)
Ayoğuz Şengül, Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayeti, E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü,
YLT,1989
Balta Evangelia, "Olive cultivation in Crete at the time of the Ottoman Conquest",
Osmanlı Araştırmaları/Journal of Ottoman Studies, XX (2000)
Barkan Ömer Lütfi, Meriçli Enver, Hüdavendigilr Livası Tahrir Defterleri, TTK,
Ankara, 1988, i
Barkan Ömer Lütfi, "Edirne Civarında Bazı İmaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe
Bilançoları", Belgeler, 1/2 (1964)
Braudel F., La Mediterranee le monde mediterraneen cl l'epoque de Philippe II,
Paris, 1966,1.
Bostan İdris, Osmanlı Bahriye Teşkilatı, XVıı. yüzyılda Tersane-i Amire, TTK,
Ankara, 1992
Emecen Feridun M., XVI. Asırda Manisa Kazası, TTK, Ankara, 1989
Emecen Feridun M., "Ege Adaları'nda Mali Yapı", Ege Adaları'nın İdari, Mali ve
Sosyal Yapısı, (ed. İdris Bostan), SAEMK, Ankara, 2003
Kritovulos, Tarih-i Sultan Mehmet Han-ı Sani, (Çev. Karahdi), İstanbul, 1328
Küçük Cevdet, Emecen Feridun M., Bostan İdris ve diğerleri, Ege Adalarının
Egemenlik Devri Tarihçesi, SAEMK, Ankara, 2001
Kütükoğlu Mübahat S., XV. ve XVI. Asırlarda İzmir Kazasının Sosyal ve İktisadi
Yapısı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir, 2000
Lowry Heath W., Pifteenth Century Ottornan Realities Christian Peasant Life on the
Aegean Islands of Limnos, Eren, İstanbul, 2002.
Mansel Arif Müfit, Ege ve Yunan Tarihi, TTK, Ankara, 1963
Mantran Robert & Jean Sauvaget, Reglements fiscaux ottomans Les provinces
syriennes, Beyrouth, 1951
Masson Paul, Histoire du Commerce français dans le Levant an XVIIe sCcle, Paris,
1896; Paris, 1911
0livier, Türkiye Seyahatnamesi, (Çev. Oğuz Gökmen, II. Kitap, İstanbul, 1991
Piri Reis (Kitab-ı Bahriye, İstanbul, 1935).
Refik Ahmet, On İkinci Asr-ı Hicride İstanbul Hayatı (1689-1785), İstanbul, 1930,
yeniden, Enderun, İstanbul, 1988
Rostovtzeff M., The Social and Economic History of the Helienistic World, Oxford,
1964,3 cilt
Tansel Fevziye Abdullah, Namık Kemal'in Hususi Mektupları, TTK, Ankara,
1973
Tengirşenk Yusuf Kemal, "Tanzimat Devrinde Osmanlı Devletinin Harici
Ticaret Siyaseti", Tanzimat I, İstanbul, 1940
Uluçay Çağatay, XVII. yüzyılda Manisa'da Ziraat, Ticaret ve Esnaf Teşkilatı,
İstanbu1,1942
UzunçarşıIı İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, TTK, Ankara, 1964, II
UzunçarşıIı İsmail Hakkı, "Namık Kemal'in Mektupları ... ", Belleten, 42
Zeki Arıkan
28
(1947).
Ünal Ayhan Afşın, XVI. yüzyılda Ceza ir-i Bahr-i Sefid Eyaleti, Midilli
Sancağı, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, doktora tezi, 2001.
Yerasimos Stefanos, Sultan Sofraları, /5. ve /6. yüzyıllarda Osmanlı Saray
Mutfağı, YKY, İstanbul, 2000.
Yorulmaz Ahmet, Ayvalık'ı Gezerken, Ayvalık, 2000, 6.baskl
Wallerstein Immanuel, The Modern World-System II. Mercantilism and the
Consolidation of the European World-Economy, /600-1750, New York, 1980.
Wallerstein 1., H. Decdeli and R. Kasaba, "The incorporation of the Ottoman
Empire into the Wor1d-economy", The Ottoman Empire and the World-
Economy, Ed. By Nuri İslamoğlu-İnen, Cambridge University Press.
Üç Türk Hükümdarının Yaptırdığı Üç Sağlık Kurumu:
Tolunoğulları, Zen~iler ve Memlüklerde
Sağlık Hizmetleri
Three Health Institutions Which Established by Three Turkish
Rulers: Health Care Services in Tolunids, Zangids and
Memluks
Eşref BVHARALI*
Öz
Abstract
philosophy to astronomy, but most probably the contribution of the Turks to the
development of the modern medicine is the issue that must be handled the most. The
artides written on this subject generallyas a whole with medical administration,
health understanding, management of health departments we see that there has not
been enough studies on these subjects.
During the periods of Tolunids, Zangi and Memluks a lot of charities had been
achieved; hospitals, madrasa, mosques, bridges, inns, Turkish bahts and similar
social foundations had been established. In this study, information about three
hospitals having been built by three Turkish sovereings will be given.
Key Words: Bimaristan, Healt Care, Tolunid, Nur al-din Zangi, Qala'un.
yaptığı bir kütüphane idi. Sultan Nureddin Zengi pek çok tıp kitabını bu
hastaneye vakfetmişti ve bu kitaplar söz konusu eyvanın başköşesindeki iki
kitaplıkta bulunuyordu. EI-Muhammedeyn, buraya geldiğinde bu mesleki
kitaplar huzuruna getirilir, doktorlar ve diğer sağlık görev lileri gelir yanına
otururlardı. Burada öğrencilerin de katıldığı tıbbi müzakereler yapılırdı.
Kitapların okunup incelenmesi ve müzakereler 3 saat kadar bir zaman alır,
ardından bu ünlü hekim atına binerek evine dönerdi. Kaynakta bu şahsın
H.570'de öldüğü belirtilmektedir.
Şam'ın Timur tarafından fethine kadar bu hastane faaliyetini sürdürmüş
ve halka hizmet vermeye devam etmiştir. Bu hastanenin binası bugün İlim
ve Tıp Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Ele aldığımız üçüncü hastane ise Memlük Türk devletinin dördüncü
hükümdarı olan Sultan Kalavun'un yaptırdığı hastanedir. Mısır Türk
Sultanlığı Arapça kaynaklarda "Türkiye Devleti" olarak geçmektedir. Bu
devlet 1250-1517 yılları arasında Mısır, Suriye ve Arabistan'da hüküm
sürmüştür.
Bir Kıpçak Türkü olan Melik Mansur Kalavun(1279-1290) Mısır Türk
Sultanı Beybars (1260-1277) zamanında gazi komutan olarak Şam
bölgesinde akınlar düzenlediği sırada M.1276 (H.675) yılında şiddetli bir
kulunç hastalığına yakalanmış, hekimler Şam'daki yukarıda sözünü ettiğimiz
Nureddin hastanesinden (Nuristan) temin ettikleri ilaçlarla onu tedavi
etmişlerdi. Kalavun iyileştikten sonra bu hastaneyi ziyaret ederek oraya
hayran kalmıştır. Tanrı ona hükümdarlığı nasip ettiği takdirde benzer bir
hastaneyi Kahire'de yaptıracağına dair adakta bulunmuştur. Kalavun tahta
geçince hastane, kubbe (türbe) ve medreseden oluşan tesisler için M.l283
(18 Rebiyülevvel H.682) tarihinde Eyyubi hanedanına mensup Munise
Hatun' a ait Kutbiyye Kasrını istimlak ederek ona karşılığında Zümrüt Kasrı
ile bir miktar para vermiş ve tesislerin yapılması için veziri AImeddin
Sancar'ı görevlendirmiştir. Vezir Sancar Kutbiyye, Kasrının büyük salonu
ve dört eyvandanın bulunan şadırvanlara dokunmadan M.l284 (Rebiyülahır
H.683) tarihinde büyük şenliklerle inşaatı başlatmış ve yoğun bir çaba
neticesinde tesisi II ay gibi kısa bir sürede tamamlamıştır. Bu hastaneye
Sultan Kalavun'ın adından esinlenerek Büyük Mansuri Hastanesi adını
vermiştir.
Meşhur seyyah İbn Batuta (1335) bu hastaneyi görmüş; "Buranın
güzelliğini ve mükemmelliğini anlatmaya kalkışan kişi aciz kalır" demiştir.
Burada pek çok hizmet veren birimler ve sayılmayacak kadar ilaçlar
hazırlanmakta olduğunu ve hastanenin varidatının günlük 1000 dinara
ulaştığını da söylemektedir.
Bu müessesenin vakfiyesi elimizdedir; ayrıca yazılı kaynaklarda da
konu ile ilgili bilgiler vardır. Bu müessesenin devamını sağlamak ve
Üç Türk Hükümdannın Yaptırdığı Üç Sağlık Kurumu: 33
kutsal kabul edilen hastanenin mali durumu göz önünde tutulmak kaydıyla,
şifa bulup taburcu olanlara uygun giyecekler veriliyordu.
Hastanede vefat edenlerin yıkanması, kefenlenmesi, ceset ve
kefenlerine sürülen kokular ve mezar kazıcıların ücreti yine vakıf tarafından
karşılanmaktaydı. Evlerinde ölen yoksul hastaların da cenaze masrafları bu
vakıf tarafından ödeniyordu.
Bu hastanede doktorlardan başka, kadın ve erkek hastabakıcılar ile
personel ve diğer hizmetliler de görevlendirilmış ve çalışma saatleriyle ilgili
yönetmelik açıkça belirlenmiştir. Hastaların elbiselerinin yıkanması, koğuş
ve diğer mekanların temizlenip düzeltilmesi ve hastaların diğer ihtiyaçlarının
karşılanması da sağlanmıştır.
Tefriş edilen hastanede hastaların sağlık durumları göz önünde tutularak
demir ve ahşaptan yapılmış karyola, onun üzerinde de pamuktan yapılmış
yatak, yorgan ve kılıfı ile kaliteli deriden mamul yastıklar yerleştirilmiştir.
Nil nehrinden su temin edilerek bütün koğuş ve bölümlere su şebekesi
kurulmuştur. Yatan hastalara her gün misk verilmiş ve yemek yerken de
kullanmaları için halis topraktan yapılmış kase ve kaplar, içecekler için de
camdan ve saf topraktan mamul kadehler dağıtılmıştır. Yine kullanmaları
için kulplu maşrapalar, ibrikler vb. gereçler verilmiştir. Aydınlanma ise
kandillerle sağlanmaktaydı. Yaz aylarında hastaların sıcaktan bunalmamaları
için hurma ağacı yapraklarından yapılmış yelpazeler hastalara
dağıtılmaktaydı.
Vakfiye şartnamesine göre hastalar için her gece ud çalan maaşlı dört
kişi tarafından bir konser veriliyordu. Böylece hastaların moral ve
maneviyatları yükseltilmeye çalışılıyordu.
Aynı zamanda bir tıp fakültesi olan bu hastanede bütün hastalıklar
tedavi edilmeye çalışılıyordu. Burası tam teşekküllü bir eğitim hastanesi
olup iki bölümden oluşmaktaydı. Bir bölümü erkeklere diğeri ise kadınlara
tahsis edilmişti. Her bölüm de kendi içinde ayrı kısırnlara ayrılmıştı. Bunlar
dahiliye, cerrahi, göz hastalıkları ve ortopedi kısımlarındanoluşmakta idi.
Bu kısımların başında da birer yönetici görev yapmaktaydı.
Dahiliye bölümü de kendi içinde hastalıkların türüne göre küçük
kısırnlara ayrıımıştı. Bunlar ateşli hastalıklar, ruh ve sinir hastalıkları,
enfeksiyon hastalıkları, ishal hastalıkları ve benzerlerinden oluşmaktaydı.
Hastanenin her kısmında hastaların sayısına ve koğuşların genişliğine
göre 1-3 hekim görev yapıyordu. Hekimler vardiya usulü ile çalışıyorlardı.
Yani gece-gündüz hastanede hekimler bulunmaktaydı. Doktorlar hastaları
muayene edip sağlık durumlarını inceledikten sonra ihtiyaçları olan gıda ve
ilaçları gözlem kağıdına yazarlar ve onlara şefkatli davranıp morallerini
yükseltirlerdi.
Üç Türk Hükümdarının Yaptırdığı Üç Sağlık Kurumu:
35
Kaynaklar ve Tetkikler
_ Alptekin, C, Dimaşk Atabegliği, İstanbul, 1985.
Resim 7: Kalavun
Maristanın Giriş Bölümü. Resim 8: Sultan Kalavun Türbesinin
arch.net.org. ArchNet Dıştan Görünüşü. archnet.org.
Image ID: ICR1377 ArchNet Image ID: IHC0600
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair
Bazı Örnekler!
Some Pointers on the Importance of Personal Names in the
Gttoman Detailed Cadastral Registers
M. Mehdi İLHAN"
Öz
i Bu makale 1993 yılında Uluslararası Üçüncü Türk Kültürü Kongresi 'ne sunulan bildirinin
ilaveler ile genişletilmiş halidir. Bakınız M. Mehdi İlhan, "Tapu Tahrir Defterlerindeki Şahıs
Adlan Hakkında Bazı Notlar", Uluslararası Üçüncü Türk Külıürü Kongresi, Bildiriler 25-29
Eylül 1993, ı. Cilt, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 1999, s. 85-95 .
• Profesör, Australian Naıional University, Turkish Language and Culture, Cenıre for Arab
and lslamic Studies (The Middle East and Central Asia)
M. Mehdi İlhan
42
tax payer regardless of his religion and race. Therefore, an extremely rich data of
the personal names has been preserved through these registers. In this article the
importance and the variety of these personal names have been pointed out, and their
ethno-religious and socio-economic identities are scrutinized. Researchers in
onomastics should pay specijic attention to this type of analysis and make every
attempt to be impartial in their study of these names. In fact such studies will
demonstrate, as it is also emphasized in this article, that the subjects of a
multicultural and multi-religious society such as that of Ottornan Empire could not
avoid social and c~ltural interaction so long they lived in peace and serenity.
Keywords: Detailed Cadastral Registers, Onomastic, Anthroponym, Ottoman
Empire
2 Tahrirlerin nasıl yapıldıkları hakkında bk. M. Mehdi İlhan, "The Process of Ottoman
Cadastral Surveys during the Second Half of the Second Century: A Study Based on the
Documents from Mühimme Defters", Anuaral lnstitutului de lstorie şi Archeologie "-1. D.
XENOPOL ", XXIVil, 1987, Iaşi, pp. 17-25 ve bu makalede verilen bibliyoğrafya. O. L.
Barkan, "Türkiye'de İmparatorluk Devrinin büyük nüfus ve arazi tahrirleri ve hakana mahsus
istatistik defterleri", İktisat Fakültesi Mecmuası, 1ı/2, İstanbul 1940, s. 20-59, 214-247; Halil
İnalcık, Hicri 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara 1954" s. xı-xxxvı;
Iren Beldicieanu-Steinherr, N. Beldicieanu, "Reglement Ottoman concemant le recensement
(premiere moitie. du XVIe siecle", Südost-Furschungen, vol. XXXVII, 1978,s. 1-40; M.
Mehdi İlhan, "Tahrir Faaliyeti ve bu Faaliyet Esnasında Karşılaşılan Güçlükler", Ata Dergisi,
sayı VII, Konya 1997, s. 85-103.
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler 43
6 Yılmaz Kurt, "Adana'da 1572 Yılında Kullanılan Türk Erkek Şahıs Adları", Belleten,
LVII/218, 1992,s. 174-177.
7 Türkçe Kişi adlarının birer listeleri için bakınız Mehmet Yusufoğlu, "Şeriye Sicil
Defterlerinde Türkçe Kişi Adları," ANıT 3, s. 11-12,4, s. 11-12,6, s. 21-22, Konya (1949);
Halit Ongan, "Şer' iye Sicillerinde Geçen Türkçe Kişi Adları," Türk Etnografya Dergisi 1
(1956), s. 92-94;
8 Yılmaz Kurt, "Adana'da 1572 Yılında Kullanılan Türk Erkek Şahıs Adları", Belleten,
LVII/218, 1992, s. 181.
9 Yılmaz Kurt, "Adana Sancağında Kişi Adları", Ankara Üniversitesi DTCF Tarih
Araştırmaları Dergisi, XV/26, 1990-91, Ankara 1991, s. 169-252; aynı yazar., "Adana'da
1572 yılında Kullanılan Türkçe Erkek Şahıs Adları", Belleten, LVII/218, 1992, s. 173-200;
aynı yazar., "Kozan'da Şahıs Adları", Belleten, LVIII/223, 1994; aynı yazar, "Kozan (Sis)
Sancağı'nda Kişi Adları," Türk Kültürü Araştırmaları, 28 (1990), s. 365-378; aynı yazar.,
"çorum Sancağı Kişi Adları: XVI. Yüzyıl", Bel/eten, LlX/224, s. 76-119.
Lo Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi'nde erişebileceğimiz bu tezlerde genellikle
aynı metot takip edilmiştir. Bir kısmını incelediğim bu tezlerden Zeynep Sarışık'a (Bursa
Sancağı Kişi Adlarının Değerlendirilmesi, yöneten Prof. Dr. Melek Delilbaşı, Ankara 1993)
yaptırılan tezde şahıs adları üzerine Türkiye'de ilk çalışanların Bahaddin Yediyıldız ve Özkan
ızgi ile Yılmaz Kurt olduğuna, Dünya'da onomastik çalışmaları ve dolayısıyla yapılan
kongrelere dikkat çekildikten sonra Türklerde ad verme geleneği hakkında kısa bilgi
verilmiştir. Daha sonrada Bursa sancağı kişi adları tabiat hadiselerine bağlı adlar, hayvan,
bitki, renk ve vakte bağlı adlar, kıymetli taş ve maden adları, ve peygamber adları olmak
i);zere çeşitli sınıflandırmalara tabi tutularak bilgisayara dökülmüşlerdir. Ankara (İlhan Aksoy,
Ozgül Oztürk), Bursa (Ahmet Demirel), Kastamonu (Jülide Akyüz), Amasya (Fatma
Beğendik), Tarsus (Cuma Atılgan), Konya (Alpay Bizbirlik), Bolu (Mehmet Gener), Bozok
(Ayşe Demirayak, Fatma Gökmen) Uzeyr (Teblime Bakırhan) şahıs adları üzerinde tez
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler
45
14 Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) Kuyud-i Kadime Arşivi, Basra Defteri, No. 94,
Vf. 41a-42a
IS Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Amid Defteri, No. 64, s. 8, 96, 98,104,134, 135, 168
16 a.g.d., s. 158,170 ve 185
17 a.g.d., s. 88, 136; 21, 38,141
18 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Kengiri Kengiri Yakıf Defteri No. 578 (Miladi 1579), vr.
96a.
19 Başbakanlık Arşivi, Amid Defteri, No. 64., s. 41, 18,28, 104,47, 112,42,48,53.
20 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Kengiri Yakıf Defteri No. 578 (Miladi 1579), Vf. 96a ve
97a.
21 BOA, Amid Defteri, No 64, s. 117,53,17,35,10; TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Basra
Defteri, No. 94, v. 19a ve Trablusşam Defteri, No. 203, v. lOb
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler 47
31 Refet Ymanç, "XVi. Yüzyılda Doğu Anadolu Şehirlerinin MahaHe Adları", Türk Yer Adları
Sempozyumu Bildirileri, 11-13 Eylül 1984, Ankara: Başbakanlık Basımevi 1984, s. 225-232.
Yücel Ozkaya, "XVIII. YüzyılOrta Anadolu'daki Bazı Kaza ve Mahalle Adlarındaki
Değişiklikler", Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri, 11-13 Eylül 1984, Ankara:
Başbakanlık Basımevi 1984, s. 236.
32 Ben böyle bir çalışmayı 1518 tarihli Amid sancağı tahrir defteri için gerçekleştirmiş ve
defterde verilen rakamlarla hemen hemen aynı neticeye varmıştım, bk. M. Mehdi İlhan
"Onaltmcı Yüzyıl Başlarında Amid Sancağı Yer ve Şahıs Adları Hakkmda Bazı Notlar",
Belleten, LIV/209, Ankara 1990, s. 213-222.
33 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Basra Defteri, No. 94, v. 15b, 16a; TKGM Kuyud-i
Kadime Arş~vi, Trablusşam Defteri, No. 84, v. 14b; R. Yinanç-M. Elibüyük, Maraş Tahrir
Defteri, A. U. OTAM Yaymı No. 1, Ankara 1988, s. 12.
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler 49
34 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Basra Defteri, No. 94, v. 32b, l8b, 27b; BOA, Amid
Defteri, No. 64, s. 11,27; Bu konuda bazı diğer örneklerin ilgi çekeceğini sanıyorum: 'Abd-i
'Ali veled-i Giridi; Raşid Necdi (Defter No. 94, v. l5b, 29a); Halef Si'irdlu; 'Ali Si'irdi; Pir
'Ömer 'an (sic) Erğuni; 'Ala'd-din 'an Lur (Defter No. 64, s. 3,10,14,21); Seydi Ahmed b.
Mısri; 'Abdu'l-kadir Taruti; 'Abdu'r-rahman Antaki; Haci Muhammed Mısri; Yunus Basri;
Haci Ahmed Mağribi; 'Abdu'l-hayy al-Ladiki; Haci 'Ali Meşriki; Davud Malati (TKGM
Kuyud-i Kadime Arşivi, Trablusşam Defteri, No. 203, vr. l78b, 3a, 4b, 6b, 7a, 8b, 9a, 10b,
llb); Hüseyin Karamani; Cemal Mar'aşi; Haci Muhammed Şami; Danyal veled-i Burtukal
(TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Trablusşam Defteri, No. 84, v. 6a, 9a-b, l4b)
35 BOA, Amid Defteri, No. 64, s. 117 v.d.
36 Bazı örnekler konuya daha da açıklık getirir sanırım: Türki v. 'Ali; Meleki Kürd; Nasar v.
Kürdi; Kaffas Bedevi (Defter No. 94, vr. 3lb, l8a, 24b, 29b); 'Ali Kürd, Muhammed Turki;
Ovanes b. Çerkez; Çerkez b. Haci; Kazar b. Kirmanc (Defter No. 64, s. 17,4, 16,9); Hamza
Du'l-kadiri; 'Abdu'l-kadir v. Artuk; Yusuf v. Rumi; 'Osman Kurdi; Haci Hüseyin 'Acemi;
Muhammed el-Bedevi; Hac Hüseyin Berberavi; Betito el-Berber; Anton Rumi (Defter No.
203, vr. l76b,Ob, la-b,2b,6a,7b,9a, 10a)
37 M. Mehdi İlhan, Amid (Diyarbakır): 1518 Tarihli Defter-i Mufassal, Ankara 2000, s. 95-96
38 Nejat Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, İstanbul 1969, s.79-80.
M. Mehdi İlhan
50
39 TKGM, Kuyud-i kadime Arşivi, Kırşehir Tapu Tahrir Defteri, No. 139, Vf. 9b-l0a
4()a.g.d., No. 139, vr. 30b-33a
41 Bu gibi adlara örnekler ve bilhassa Türk yer adalarına dair bir bibliyografya için bakınız
Tuncer Gülensoy, "Orta Asya'daki Türk Yer Adlarının Anadolu'daki İzleri", XII. Türk Tarih
Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, II. Cilt, Ankara 1999, s. 365-376.
42 Bu sıfatları adları ile birlikte vermek yararlı olur sanırım: 'İzze'd-din v. Nasrani; Ahmed
Druzi (Defter No. 84, Vf. Sb), İbrahim Ermeni; Vareh Yehudi (Defter No. 203, Vf. 6a, Ila),
Budak Beg biraderzade-i Hüseyin Beg Yezidi (TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Erbil Defteri,
No. 69, Vf. 71a), Ahmed Salih Şamani (Defter No. 94, vr. 35a)
43 M. Mehdi İlhan, "Nikolaj Todorov and Asparuh Velkov, Situation dimographique de la
Peninsuli balkanique (fin du XVe s.-dibut du XVle s.), Editions de I'Academie Bulgare des
Sciences, Sofia 1988,312 pp. + 1 map", Balkan Studies, 30/1, 1989, s. 172.
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler
51
44 "Haço", "Haçetur" adının kısaitıimış şekli olup Ermenicede "Haç verilen kişi" manasınadır.
"Haçik" ise Ermenice'de "Küçük haç" demektir, bk. Adjarian, Dictionary of Armenian
Personal Names, 5 cilt, Erevan 1942, cilt II, s. 493.
45 Halime Doğru, XV. ve XVi. Yüzyılda Sivrihisar Nahixesi, Ankara 1997, s. 32.
46 Bu gibi adlara şu örnekJeri verebiliriz: o' Abdu 'I-lah Gulam; Müslim v. 'Atik; 'Abd v. 'Atik
ve muhtemelen Mübarek Gulam; Zeyrek Gulam (Defter No. 94, vr. 17a, 23b, 24b).
47 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Basra Defteri, No. 94, Vf. 15b. .
48 Yılmaz Kurt, "çorum Kazası Kişi Adları (XVI. Yüzyıl)", OTAM, vol. 6, Ankara 1995, s.
215-216; aynı yazar, "Adana'da 1572 Yılında Kullanılan Türk Erkek Şahıs Adları", Belleten,
LV11I218, 1992, s. 181-182; aynı yazar, "Adana Sancağında Kişi Adları", DTCF Tarih
Araştırmaları Dergisi, XV/26 1991, s.182-184; HeathLowry, "The Island of Limnos: a Cas e
Study on the Continiuty of Byzantine Forms Under Ottoman Rule", Continuity and Change in
£ate Byzantine and early Ottoman Society (edited by Anthony Bryer and Heath Lowry),
Dumborton Oaks, Washington 1986, s. 257.
M. Mehdi İlhan
52
köyün sakinleri eskiden Hıristiyan Türkler olup daha sonra İslamiyeti kabul
ettiklerinde bazıları Türkçe ve diğer bazıları da Hıristiyan adlarını devam
ettirmekte beis görmemişlerdir49• Benzer bir durum Çankırı defterlerinde de
gözümüze çarpmaktadır. 1578 tarihli Çankırı defterinde50 Çankırı'ya tabi
Alva köyündeki gayr-i Müslimlerin Murad v. İvani, Karaca v. Giregor ve
Minol v. Tengrivirmiş gibi Türk adlarını taşıdıkları dikkatimizi çektiği gibi
1521 tarihli Çankırı defterinde51 durum daha da ilginçtir. Gayr-i Müslimlerin
kullandıkları Mihal v. Tengrivirmiş, Şem'un v. Mihal, Pavlos v. Turanşah,
Kirikos v. Karaca, Buğdanşa v. Yorgi ve Turmiş v. Yorgi adların yanında
köyde Turmuş, Tursun ( , ), Bahşayiş ve Tengrivirmiş Türk adları
ile Halil v. İbrahim, Ken'an v. Ya'kub ve Süleyman v. Muhammed gibi
Tevrati adların kullanılmış olması bu köyde Türk ve Hıristiyan kültürlerinin
oldukça etkin olduğunu göstermektedir.
Bilhassa Doğu Anadolu sancaklarına ait defterlerde dikkat etmemiz
gereken bir husus ta Şiilerin veya Kızılbaşların kullandığı adlardır. Bu tip
adlar genellikle "Şah", "'Ali", "Mehdi" ile '''Abd'', "Verdi" ve bazı diğer
adların birleşiminden oluşmaktadırIar2• Örneğin "Şahvirdi v. 'Abbas";
"'Abd-i 'Ali v. Şeyh Necm", "Ahmed v. 'Abdu'l-Mehdi"; "Rahman Şah v.
İran Şah" ve benzeri adlar53. Bazen aile fertlerinin adlarını bir birlerine bağlı
olarak incelemek gerekir. Örneğin "Dahiyel v. Salih" bir dönme veya
dönmenin torunu olup İslam'a olan bağlılığını pekiştirmek için Müslümanlar
tarafından en sık kullanılan "'Abdu'l-lah" ve "Muhammed" adlarını
çocuklarına verebilir. Bir diğer örnek de hem Sünniler hem de Şiilerce
kullanılan "Şeyh Nasır" adını taşıyan şahsın mezhebini tayin ederken
oğullarından birinin '''Alevi'' adını taşıması zayıf bir ihtimal de olsa Şi'i
mezhebinde karar kılabilmektir4. Dini gruba giren mistik şahısları
adlarından Sünni veya Şi'i olarak ayırt etmemiz mümkün değildir. Ancak bu
gibi şahısları kullandıkları unvanlardan diğer şahıslardan ayırt edebiliyoruz.
Bu unvanları "Derviş", "Bektaş", "Bektaşi", "Mücavir" (mabet veya bir
tekke yakınlarına çekilip oturan; yurdunu ve diyarını terk ederek zamanını
Haremeyn-i Şerifeyn' de ibadet ile geçiren), "Dede", "Sofu", "Sufi", "Fakih",
"Halife"55, "Havace" "Mevella", ve "Şeyh" olarak sıralayabiliriz. Bu gibi
49 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Kırşehir Defteri, No. 139, vr. 81a-82b
50 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Kengiri Defteri, No. 81, varak 247a-b.
51 BOA, Kengiri Defteri, No. 100, s. 54.
52 'Ali adı birleşiminden oluşan adlara bir kaç örnek için bakınız Yılmaz Kurt, "Sivas
Sancağında Kişi Adları (XVI. Yüzyı!)", OTAM, sayı 4, Ankara 1993, s. 236
53 Bu gibi adlara bazı örnekler için bakınız Yılmaz Kurt, "Çorumlu Kazası Kişi Adları (XVI.
Yüzyıl)", OTAM, vol. 6, Ankara 1995, s. 214; aynı yazar "Adana'da 1572 Yılında Kullanılan
Türk Erkek Şahıs Adları", Bel/eten, LVII/218, 1992, s. 178.
54 TKGM Kuyud-i Kadime Arşivi, Basra Defteri, No. 94, vr. 31a-b
55 Her Sufi topluluğunun başında bir "Halife" bu~unurdu. Tüm Sufılerin başına da "Halifetü'l-
Hulefa" denirdi. Şah Tah1J1as (1524-76) ve Şah lsma'il II'nin (1576-77) "Halifetu'l-Hulefa"sı
olarak bihnen Hüseyin Goli Rumlu vefat ettikten sonra yerine Bulgar-Halife adında biri
geçmiştir. Bk. Hüseyin Mirjafari, "Sufism and gradual transformation in the Meaning of Sufi
Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler 53
Kurt Yılmaz, "Kozan (Sis) Sancağı'nda Kişi Adları," Türk Kültürü Araştırmaları,
28 (1990)
Kurt Yılmaz, "çorum Sancağı Kişi Adları: XVI. Yüzyıl", Belleten, LlX/224
Kurt Yılmaz, "Sivas Sancağında Kişi Adları (XVI. Yüzyıl)", OTAM, sayı 4, Ankara
1993
Lowry Heath, "The Island of Limnos: a Case Study on the Continiuty of Byzantine
Forms Under Ottoman Rule", Continuity and Change in Late Byzantine and
early Ottoman Society (edited by Anthony Bryer and Heath Lowry),
Dumborton Oaks , Washington 1986
Martinovich Nicholas N., "The Turkish Chalabi," Journal of the American Oriental
Society, 54/2 (1934)
Mirjafari Hüseyin, "Sufism and gradual transformation in the Meaning of Sufi in
Safavid period", İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, İ. H.
Uzunçarşılı Hatıra sayısı, sayı 32, 1979
Miroğlu İsmet, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), Ankara 1990
Ongan Halit, "Şer' iye Sicillerinde Geçen Türkçe Kişi Adları," Türk Etnografya
Dergisi 1 (1956)
Özkaya Yücel, "XVIII. YüzyılOrta Anadolu'daki Bazı Kaza ve Mahalle
Adlarındaki Değişiklikler", Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri, LL-B
Eylül 1984, Ankara: Başbakanlık Basımevi 1984
Tülüveli Güçlü "Honorific Titles in Ottoman Parlance: A Reevaluation," Journal of
Turkish Studies, 11/1 & 2 (2005)
Yediyıldız Bahaeddin, "Türkiye'de Yer Adı Verme Usulleri ve Yer - Adı
Değişikliklerinin Tarihi Gelişimi", Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri,
LL-B Eylül 1984, Ankara: Başbakanlık Basımevi 1984
Yınanç Refet, "XVI. Yüzyılda Doğu Anadolu Şehirlerinin Mahalle Adları", Türk
Yer Adları Sempozyumu Bildirileri, LL-B Eylül 1984, Ankara: Başbakanlık
Basımevi 1984
Yinanç-M. Elibüyük, Maraş Tahrir Defteri, A. Ü. OTAM Yayını No. 1, Ankara
1988
Yinanç R. -M. Elibüyük, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), Ankara 1983
Yusufoğlu Mehmet, "Şeriye Sicil Defterlerinde Türkçe Kişi Adları," ANIT 3,
Konya (1949)
M. Mehdi İlhan
58
Mehmet DEMİRVÜREK*
Öz
Abstract
Mehmet Kamil Pasha, from Cyprus, became the Gttoman Grand Vizier for
times. Some studies of his life has been done. But there were some mistakes and
deficiencies in these studies. In particular, there was no correct information about
his birth date, his Cyprus travels and the his estate/heritage.
The aim of our study is to complete these deficiencies. In this study, we used
press sources in the South Cyprus Greek Administration Press Archives and
documents about his estate in the North Cyprus Turkish Republic National Archives.
Key Words: Mehmet Kamil Pasha, Cyprus, Grand Vizier, Heritage/Estate
5 Nurbanu Kutlay, a.g.e, s.VIII (Bu tarih Türk Ansiklopedisinden naklen verilmiş
~örünmektediL Ama ansiklopedideki tarih 1832'diL)
Servet Sami Dedeçay, Dr. Fikret Rassim, Lefkoşa 1998, s.63.
7Tuncer Bağışkan, Kıbrıs'ta Osmanlı Türk Eserleri, Lefkoşa 1005, s.67. Kamil Paşa'nın
mezar taşında da 1833 yılı onun doğum yılı olarak yazılmıştır.
8İbnül Emin Mahrnet Kemal İnal, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, s.1347; İsmail Şen,
a.g.e, s.9; Hilmi Kamil Bayur, a.g.e, s.47; DLErol Kufi, "Sadrazam Kamil Paşa Kıbrıs'ta",
Benim Kıbrıs'ım, Mart-Nisan 2001,.s.39: Ahmet An, a.g.e, s.66 (Bununla birlikte An 'ın
eserindeki bazı ifadeler çelişkilidiL Omeğin a.g.e, S.66.'da 1832 derken, s.71 'de yaptığı bir
alıntıdan bu yılın 1831 olduğu görülmektedir.); Bener Hakkı Hakeri, Kıbrıs Türk
Ansiklopedisi, ı. Cilt, (tarihsiz) s.189; Haşmet Muzaffer Gürkan, Kıbrıs Tarihinden Sayfalar,
Lefkoşa 1982, s.180; Sir Harry Luke'dan naklen "Kıbrıs'ın Yetiştirdiği Ünlü Kişiler r, Yeni
Kıbrıs Dergisi, Ekim 1977, s.ll.
9 Görme imkanı bulduğumuz bazı yabancı kaynaklarda da durum aynıdıL Örneğin,
Encyclopedia Americana (ci lt 16, USA, 1980, s.398)'da 1833, Encyclopedia Britannica (cilt
13, USA, 1972, s.338 ve ci1t 13, USA, 1959, s.368)'da 1832 yılı onun doğum yılı olarak
verilmiştir.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
61
,I LO Kıbrıs'ta yayımlanan Kıbrıs gazetesi Ka.mil Paşa'nın ölümü üzerine yayımladığı tercüme-i
halde 1248 tarihini vermektedir. Kıbrıs, 24 Teşrın-i sani 1913, s.2.
II İsmail Şen, a.g.e, 361 numaralı dipnot, s. 231.
23 "Kamil Paşa", Seyj, 5 Mayıs 1913, s.2. Haşmet Muzaffer Gürkan Paşa'nın Lamaka'da
karaya çıkıp Lefkoşa'ya geldiğini yazıyorsa da (bkz. a.g.e, s.180) bu doğru değildir. Dr. Erol
Kufi ise vapUfun Port-Said-Mağusa-Larnaka-İstanbul-Kostanza arasında çalıştığını
belirtmekte (bkz a.g.e, s.39) fakat Kamil Paşa'nın hangi liman yoluyla Kıbrıs'a geldiğini
~azmamaktadır .
"Kamil Paşa", Seyj, 5 Mayıs 1913, s.2. Dr. Erol Kufi, Kıbrıs'a geldiği zaman Kamil
Paşa'nın büyük bir törenle karşılandığını yazıyorsa da (a.g.e, s.39) biz dönemin Türkçe ve
Rumca gazetelerinde böyle bir bilgiye rastlayamadık. Haşmet Muzaffer Gürkan da Erol Kufi
ile aynı fikirdedir. Bkz. a.g.e, s.180-181.
25 Kamil Paşa",Seyj, 5 Mayıs 1913, s.2.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
65
i
Mehmet Demİryürek
66
32" Kamil Paşa'nın Ceziremizden Müjarekatı", Sünuhat, 3 Teşrfn-i sani 1910, s.2.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
67
39 Haşmet Muzaffer Gürkan, a.g.e, s.181. Aynı yazarın söz konusu eserinin 182. sayfasında
Sir Harry Luke'den yaptığı iktibasda evin Tayyib Efendi'ye ait olduğu belirtilmektedir.
40 Kıbrıs Şer'iyyesinden Müdevver Tereke Defteri, 1911-1924, s.8. KKTC Milll Arşiv ve
Araştırma Dairesi (Gime).
Mehmet Demiryürek
68
kabul ettiğimiz için Kamil Paşa'nın Müftüzade Hacı Şefik Efendi'nin evinde
ikamet etmekte iken vefat ettiğini düşünüyoruz.41
Tereke defterinde Mehmet Kamil Paşa'nın 'jUc'eten"öldüğü belirtilmiş
iken İbn-ül Emin Mahmut Kemal İnal "İstanbul'da gelen bir mektup'tan
Zihni ismindeki torununun vefat ettiğini öğrenerek müteessir oldu. Ertesi
sabah oğlu Şevket Bey' e taziyetname yazdıktan sonra bahçeye inip çiçeklerle
ve meyve aşısile meşgul iken hastalandı.Yukarı çıkarıldı.Beş on dakika sonra
sekte-i kalpten vefat etti. "42diye yazmaktadır. Hilmi Kamil Bayur ölüm
nedeni olarak "damar sertliğini"43 göstermektedir. İsmail Şen her iki
anlatımı belirtmiş, ancak bir yorum yapmamıştır. Dr. Erol Kufi, Kamil
Paşa'nın eşi Laika Hanım'dan naklen "14 Kasım 1913'te sabah, göğsünde
bir fenalık hissetti, divana uzandı ve çok rahat huzur içinde ruhunu teslim
etti.,,44 demektedir. Dolayısı ile Paşa'nın ölüm nedeni için de farklı
anlatımlar vardır.
Bilebildiğimiz kadarıyla o tarihte Kıbrıs'ta Seyf ve Kıbrıs adında iki
Türkçe gazete yayımlanıyordu. Seyf gazetesi konuyla ilgili olarak "Sadr-ı
esbak Kamil Paşa geçen Perşembe45 sabahı saat alagranga yedi buçukta
ansızın duçar olduğu hastalık neticesi olarak yarım saat zarfında vefat
etmiştir."46diye yazarken Kıbrıs gazetesi ise "Sadr-ı Esbak Kıbrıslı Kamil
Paşa, fd-i adhanın beşinci ve Teşrfn-i evvelin 14 üncü Cuma günü
sabahleyin saat sekizde Lefkoşa' da hisar civarında iki aydan beri sakin
bulundukları hanede sekte~i kalpten irtihal-i dar-ı beka eylemiştir.
İrtihallerinden bir gün evvel İstanbul'daki hafidlerinin vefatına dair
almış oldukları haberden pek ziyade müteessir olmuş olan paşa-yı
müşarunileyh, Cuma günü sabahleyin ber-mu 'tad kalkmış ve mektuplarını
yazmağa başlamış.
Saat sekiz raddelerinde ansızın kendilerine bir üşüme gelmiş ve hemen
doktorlara haber gönderilmiş ise de doktorlar gelmezden evvel Paşa terk-i
41 Ayrıca hem Mehmet Şefik hem de Mehmet Tayyib Efendi "Müftüzade" lakabıyla
anıldıkları için bu kişinin kardeş olduğu, kiralama işleriyle Mehmet Tayyib Efendi 'nin
ilgilendiği ama evin tapusunun Müftüzade Mehmet Şefik Efendi 'ye ait olduğu da
düşünülebilir. Belki de bu nedenle birçok yazar evin sahibinin Müftüzade Tayyib Efendi
olduğunu düşünmüştür. Tereke defterinde, yukarıda da belirttiğimiz gibi evin Müftüzade Hacı
Şefik Efendi'ye ait olduğu belirtilmiş, Mehmet Tayyib Efendi ise "Müftüzade Mehmet
Tayyib" şeklinde kaydedilmiştir.
42 Ibn-üı Emin Mahmut Kemal ınal, a.g.e, s.1412. Sir Harry Luke da kalp krizinden öldüğünü
belirtmektedir. Bkz. "Kıbrıs'ın Yetiştirdiği Ünlü Kişiler 1", Yeni Kıbrıs Dergisi, Ekim 1977,
s.23.
43 Hilmi Kamil Bayur, a.g.e, s.397.
44 Dr.Erol Kufi, a.g.e, S.41.
45 Cuma olmalı. Nitekim gazete 24 Teşrin-i sani 1913 tarihli nüshasında "Tashih" başlığı ile
bu hatasını düzeitmiş ve Kamil Paşa'nın ölüm gününün Cuma olduğunu yazmıştır.
46 "Vefat", Seyf, 17 Teşrin-i sani 1913, s.3.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
69
ro" Kadirşinas Valimiz Kamil Paşa Kabrinde", Birlik, ı2 Teşrin-i sanİ 1927, S.l.
6\ A.g.e. s.l.
62 "Merhum Kamil Paşa'nın Kabrinde", Söz, 12 Teşrın-i sanİ 1927, s.l.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
73
63"Kadirşinas Valimiz Kamil Paşa Kabrinde", Birlik, 12 Teşrin-i sani 1927, s.l; "Merhum
Kamil Pa~'a'nın Kabrinde", Söz, 12 Teşrın-i sani 1927, s.1-2; "Kamil Paşa'nın Kabrinde",
Müsavat,7 Kanun-ı evvel 1927, s.3. Valinin konuşmasının Türçe çevirisinin orjinal metni
KKTC Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunmaktadır. Arşivdeki bu dosyada ayrıca
törenle ilgili haberin yer aldığı Birlik Gazetesinin 12.11.1927 tarihli nüshası da
bulunmaktadır. Bkz. KKTC Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Kutu No: 181, Gömlek No:
4075(90), Tarih 1927. Aynı dosyada Söz gazetesinin bulunmaması bu gazetenin gerek Evkaf
idaresi gerekse İngiliz idaresi aleyhindeki yayınlarına bağlanabilir.
Mehmet Demiryürek
74
isteyerek İngiltere ile bir ittifak yolunun bulunmasını bildirmiş, fakat onu
dinleyen olmamıştır.
Gazeteye göre, Kıbrıs valisinin de dediği gibi Kamil Paşa "Harb-i
umumiden evvel sağ bulunmuş, onu bir fırka-i siyasiyye de tutmağı bilmiş
olsa idi, saltanat-ı Osmaniyye, hilıVet-i islamiyye zeval-pezfr olmak şöyle
dursun münteha-yı şan ve şevkete vasıl olurduEle geçen fırsat bu kadar
mühim idi."
Gazete, "İngiliz Muhipliği:Kamil Paşa Merhum" başlığı altında yaptığı
bu uzun değerlendirmede, Kamil Paşa'nın mezarı için gösterdikleri gayret
nedeniyle Kıbrıs valisi ve Kıbrıs Türk ileri gelenlerine teşekkür etmekte ve
Türkiye'nin "büyükçe bir Rus Buharası" olduğu bu günleri görmeden
ölmesinin Kamil Paşa içinbir şans olduğunu ileri sürmektedir.
Kamil Paşa, bugün Türkiye'de düşmanca karşılanan İngiliz siyaset ve
sevgisinin "sabit, zf-vakar, fazilet-perver bir timsal-i müşahhası idi."diye
yazan gazetenin beklentisi ise şudur:
"Onun yüksek abidesini yalnız mezarının üzerinde değil, kariben Bosfor
sahillerinde, Bab-ı ali'nin önünde de teali etmiş görmek isteriz.
Yeni Osmanlıların ki azametli Büyük Britanya 'nın ebedf müttefikleri
olacaklardır, ilk vecibe-i şükraniyeleri bu olmak icab eder, intizar edelim.,,64
Kamil Paşa vesilesiyle gazetede yer bu değerlendirmedeki birçok
ifadeden Büyük Britanya'nın övüldüğü, Yeni Türkiye'nin eleştirildiği açıkça
görülmektedir.
3.Kamil Paşa'nın Terekesİ
Kamil Paşa'nın terekesinin kaydedildiği defter KKTC Milll Arşiv ve
Araştırma Dairesi 'nde bulunmaktadır.65 Defterdeki kayıtlar incelendiği
zaman Kamil Paşa'nın terekesinin 3 ayrı tarihte kayda geçirilmiş olduğu
anlaşılmaktadır. Bu tarihler 16 Teşrın-i sani 1913,26 Teşrın-i sani 1913 ve 1
Mayıs 1914'tür.
Tereke kaydına göre, Kamil Paşa'nın varisleri "merhum-ı
müşarunileyhin zevce-i menkuha-i metrukesi Laika Hanım bint-i Mehmet
Efendi ve sulbi sağir oğlu Nazım Bey ve sulbi kebir oğulları Mahmut ve
Süreyya ve Salahaddin Beyler ile gaibünu min-eI-abd sulbi kebir oğulları
Şevket ve Mehmet ve Nihat ve Abdullah ve Said ve Osman ve Muzaffer
Beyler ile sulbi sağir oğlu Hilmi Bey ve sulbe kebir kızları Nefise ve
Makbule"dir. Kamil Paşa'nın "vasi-i muhtarı" olmadığından terekesi
64 Hafız İsmail, "İngiliz Muhibliği: Kamil Paşa Merhum", Müsavat, 7 Kanun-ı evvel 1927,
s.1.
65 Kıbrıs Şer'iyyesinden Müdevver Tereke Defteri, 1911-1924, s.8/14-15. KKTC Milli Arşiv
ve Araştırma Dairesi (Gime).
76 Mehmet Demiryürek
Lira S K
1 Adet altın saat 6 O O
Altın kaolama dört ailızlı cakı i O O
1 adet Altın kenarlı gözlük O LO O
1 adet altın enfive kutusu 3 O O
i adet altın saat ve olatin kordon 10 O O
Nakd-i mevcut ma-cüzdan O 5 6
Nakd-i mevcut O O 4
1 adet zer-gerdan tırnailından ma'mul tesbih O 2 O
i adet ustura 2 adet makas i adet kursun kalem O 3 O
4 adet cüzdan O O O
i adet El defteri O O O
1 adet gözlük O 1 O
1 adet murassa' imtivaz nisanı"'
Bir adet Bank-ı Osman) cek defteri
701 231 ve 21 ila 725 231 Mısırda(?) isti' mal
olunan 713 231 evrak-ı zative
2 adet mühür baliida matbu' ma canta
21 02 1
ı
.61
i
Bu ve bundan sonraki eşyalara değer biçilmemiştir.
68 Kıbrıs Şer'iyyesinden Müdevver Tereke Defteri, 1911-1924, s.8.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
77
Kıymet-i Muhammeniye
Lira S K
Nakl-j Yekfin 21 2 1
3 adet oaIto Kazmİr müsta'mel 1 O O
4 adet Osmanlı setresi kazmİr ve 4 adet nantolon 1 O O
2 Adet kürk müsta'mel Sincao'tan ma'mul 2 O O
1 adet bavul O LO O
2 adet kaloc ootin cİft müsta'mel 1 O O
26 12 1
Baki Kalan 05 11 4 30
.i
Mehmet Demiryürek
78
c.Kamil Paşa'nın Evrakı, Mühürleri ve Murassa' İmtiyaz Nişan-ı
Alisi
i
Kamil Paşa'nın şahsi eşyalarının listesinin bulunduğu tablodan da
görülebileceği üzere "murassa' imtiyaz nişanı" için bir değer biçilmemiştir.
Terekeyi düzenleyenler hem imtiyaz nişanı hem de Paşa'nın çantası içinde
buluna evrak konusunda yapılması gereken muamele hakkında Osmanlı
Hükumetinden 26 Kasım 1913 tarihinde bilgi istemişlerdir. Osmanlı
Hükumeti'nin cevabı beklenirken de "mezkur nişan bir kutu derununa vaz'
ve üzeri Arap Ahmet Paşa mahallesi imamı Tayyib ve Baş Kiltip HuLUsi
Efendiler tarafından tahtım ettirilerek mahkemede hıfz edildiği ve iki kıt' a
mühür dahi bir kutu derununa mevzu' olunduğu halde ol vechile tahtım
, ettirilerek kezalik mahkemede hıfz edildiği ve çantası derununda zuhUr eden
dört adet sağir cep defteriyle bir adet icar defteri evrak-ı saire kezalik bir
zarf derununa vaz' ve üzeri bez ile setr edildikten sonra o suretle tahtım
kılınarak mahkemede ,,69 alıkonulmuştur.
Tereke kaydını düzenleyenıerin İstanbuldan beklediği cevap 5 Mart
1330 (l8 Mart 1914) tarihinde gelmiştir.70 Buna göre "Murassa İmtiyaz
Nişanı ile evrakının mahkeme baş kiltibine tevdien Bilb-ı illi canib-i samisine
takdimi" istenmiştir. Bu nedenle önce"emirnamede iş'ar buyurulan evrakın
kaydı lilzım gelmiş olduğu cihetle mümaileyh Tayyib Efendi hazır olduğu
halde mezkur bez küşad olunarak evrak-ı mahbusenin nev' ve adedi,,71
sayılarak kayda geçirilmiştir. 1 Mayıs 1914 tarihinde kayda geçirilen eşya
listesi şöyledir:
Han-ı derglin müstecirleriyle bedel-i icaresini mübeyyen el defteri ve 1 adet
derununda bulunan iki sahife
Elli bir hesap pusulası
Bir takım mütlilalit-ı siyasiyeye dair fıkarlit muharrer bulunan [~\rı hatt-ı 1 adet
destivle muharrer bulunan kücük cep defteri
Kezalik Girit meselesinin halli ve Potsdam müllikatına ve saire hakkında 1 adet
mütlilalit-ı siyasiyeyi mutazammın fıkralar muharrer bulunan diğer küçük bir
cep defteri
Işbu defterin derununa mevzu' Bulgaristan i1lin-1istiklliline dair mütlilaliname 1 adet
Ye ızmir'de Hacı Billil Ağa Evkafı'ndan olan hanın mutasarrıf1anmn eslimi 1 adet
ve eshamım mübevven varaka
Arabi-ül ibare varaka 1 adet
Ye Ingilizce muharrer varaka 2 adet
Kezalik bazı mütalaat-ı siyasiyeyi havi diiler kücük cep defteri i adet
Bazı fıkarat-ı tarihive ve mütalaa-i sivasivevi muharrer olan diiler cep defterı i adet
Türkce Kart dö vizet 40 adet
Fransızca Kart dö vizet 35 adet
Baş Kumandan Yekili Nazım Paşa'ya keşide edilmiş olan 20 Teşrın-i evvel 3 adet
328 tarihli ve gayet müsta'cel işaretli şifre telgrafname müsveddesi olup zfri
merhum-ı müşarunileyh tarafından mümza olup Bulgar ordusunun ilerlemesi
ve Şark Ordumuzun Kırk Kilise'den ric'ati üzerine tedabir-i inzibatiye için
tayin olunacak memurlar hakkında istifsar-ı mütalaavı havidir.Yarak
Baş Kumandan Nazım Paşa'nın Çerkes Köyü'nden keşide eyledi ği şıfreli 2 adet
telırrafnamenin halli sureti varak
Atabe-İ ulyaya yazılmış bir mütalaa-i siyasıyeyi hay! bır ariza müsveddesi 3 adet
varak
18 Kanun-ı evvel 328 tarıhlı ve hatt-ı destiVTemuharrer sivası bir müsvedde 1 adet
Bıla-tarih ve mesaiıheye dair düvel-ı muazzama süferası tarafından Bab-ı i adet
ali 'ye verilen müttehid-ül me al notaya verilecek cevabın şekli hakkında
mütalaavı havi ve hatt-ı destivle mütalaa varaka
Ye di1ier Edırne sehrine daır pusu a i adet
Müşarunileyhin hatt-I destiyle muharrer kezalik sulh meselesinin istişaresi i adet
icin akd olunan meclis-i umumıve dair pusula
Hotel Sabatıni havi pusula 3 adet
Makedonya ve Arnavutluk hakkında bazı mütalaayı havı ve hatt-ı destiyle i adet
pusula
Devlet-i Aliyye ile Bulgar hükumeti beyninde uzun müddetle tecavüzı ve i adet
tedafül bir muahede akdine ve seraıtine dair hatt-ı destivle muharrer pusula
Edirne muhasarasını dair ikişer numerolu isaretivle varaka 2 adet
28 Haziran 1909 tarihli Londra'dan mevrud Inırilizce tahrirat 1 adet
Inırilizce mektup 1 adet
Arapea davet tezkeresi 1 adet
InITilızce davet tezkeresi i adet
Edirne şehrinin suret-ı hususiyede idaresi hakkında hatt-ı destiyle muharrer 1 adet
varaka
Muharebe-i hazıranın esasına ve suret-i cereyanına dair bazı mütalaayı havi i adet
hatt-ı destivle muharrer varaka
Haralambo imzalı mektup i adet
Ingilizce telgrafname i adet
Sadrazam Mamut Şevket Paşa imzasıyla Iskenderıye'de merhum-ı 1 adet
müsarunilevhe cekilen 12 Nisan 329 tarihli telırrafname-i cevabı
Mabevn Bas Kitabet-i Celilesi 'ne muharrer bir telırraf müsveddesi i adet
Şevket imzalı 19 Mayıs 329 tarıhli bır tarafı makbuzat ve diğer tarafı medfuat 1 adet
diye hesap pusulası
21 Kanun-ı sani 329 tarihli ve imzasız bir hesap varakası 1 adet
Hatt-ı destivle muharrer yemek listesi i adet
Hattı destivle muharrer Dusula 3 adet
Recete LO adet
Inırilızce muharrer müsvedde 2 adet
Arapea ebvat i adet
Akrabası esamıleri muharrer pusula i adet
Inırilizce muharrer davet tezkeresi 1 adet
Bank-ı Osmanl'nin bır cHt çek defteri olup yırmi beş varaklı olup on üçü i adet
müsta'mel ve on ikisi ıravr-ı müsta'mel bir cek defteri
Merhum-ı müşarunileyhe Bank-ı Osmanı'nin Lefkoşa şubesı müdürıyetinden 1 adet
vazılmıs mektup
Lefkoşa Bank-ı Osmanı şubesinin 26 Haziran 913 tarihli iki yüz elli liralık i adet
makbuz ilm ü haberi
Diiler 8 Evlül 913 tarihli elli liralık makbuz ilm ü haberi 1 adet
Diiler 18 Tesrın-i evvel 913 tarihli yüz liralık makbuz ilm ü haberi 1 adet
Mehmet Demiryürek
80
KAYNAKÇA
A.ARŞİv BELGELERİ
2. KKTC Vakıflar Genel Müdüriüğü Arşivi, Kutu No: 181, Gömlek No: 4075(90),
Tarih 1927.
C.ANSİKLOPEDİLER
I.Encyc1opedia Americana
2. Encyc10pedia Britannica
3.Türk Ansiklopedisi
D.KİTAPLAR VE MAKALELER
lAn, Ahmet, Kıbrıs'ın Yetiştirdiği Değerler, Akçağ Yayınları, Ankara 2002.
2.Bayur, Hilmi Kamil, Sadrazam Kamil Paşa, Siyası Hayatı, Ankara 1954.
E.TEZLER
Kutlay, Nurbanu, Makedonya Meselesi ve Kıbrıslı Kamil Paşa, (Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi), Afyon 1988.
Şen, İsmail, Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa (1832-1913), (Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yayımlanmamış
Doktora Tezi) Ankara 1995.
Sadrazam Kıbnslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
83
EKLER
L.Kıbrıs'ta Türkçe olarak Yayımlanan Kıbrıs Gazetesinde Kamil
Paşa'mn Ölümünden Sonra Yer Verilen Tercüme-İ Hali74
Kamil Paşa Mısır Topçu yüzbaşılarından Kıbrıslı ve Piroili Salih
Ağa'nın mahdumu idi.
1248 tarih-i hicrısinde Kıbrıs'ta Lefkoşa'da Girne Kapısı civarındaki
hanelerinde tevellüt etmiş idi.
Evvela Kıbrıs'ta tedris ve ba'de Mısır'da Elsine Medresesi'nde ikmal-i
tahsil eylemişti.
17 yaşında ve 65 tarihinde hükilmet-i Mısriyye ve 88 'de Devlet-i
Aliyye hizmetine dahilolup Kıbrıs Ceziresi Evkaf Müdürlüğü'ne,
muahharen Tuzla Kazası Kaymakamlığı 'na, 80 senesinde Kıbrıs
Muhasebeciliği'ne, o sırada uhdesine rütbe-i saniye sınıf-ı sanisi tevcihiyle
Sayda Muhasebeciliği'ne, bir sene sonra Suriye Merkez Mutasarrıflığı'na,
müteakiben mirmiranlık rütbesiyle Beyrut Musarrıflığı'na, 84 senesinde
Rumeli Beylerbeyliği rütbesiyle Trablusşam Mutasarrıflığı'na, 85 senesinde
Halep Vilayeti Merkez Mutasarrıflığı'na,ve vilayet muavinliği ile Umilr-ı
Ecnebiyye Müdüriyeti'ne, 86'da Filibe ve Ba'de Kudüs Mutasarrıflıklarına,
ve daha sonra Hersek, Beyrut, Kudüs Mutasarrıflıklarına, 92'da Sakız, 93'te
Beyrut Mutasarrıflıklarına ve 94 senesinde rütbe-i vezaretle Kosova ve
Halep valiliklerine tayin edilmişti.
96'da Dahiliye Müsteşarlığı inzimamıyla İntihab-ı Memurın-i Mülkiye
Komisyonu riyasetine ve muahharen Evkaf ve 97'da Maarif Nezaretlerine
tayin edilmişti.
Ba'de Umilr-ı Nafia Komisyonu azalığına ve yine Evkaf Nezareti'ne
tayin ve 302 senesinde uhdesine mesned-i celil-i sadaret tevcih
buyurulmuştu.
309'da infisal etmiş ve ba'de ikinci defa olarak yine bir müddet makam-
ı sadarette bulunmuş ve daha sonra Aydın Valiliği'ne tayin edilmişti.
Murassa İmtiyaz, Murassa Osmanı Nişan-ı zışanlarıyla birinci mecidı
Nişanını, Altın ve Gümüş İmtiyaz Madalyalarıyla Girit Madalyasını ve
düvel-i ecnebiyeden pek çoklarının büyük nişanlarını hamil idi.
1913 senesi Teşrın-i evvel'inin75 14 üncü Cuma günü Lefkoşa'da
irtihal-i dar-ı beka eylemiştir.
Rahmetullah-ı aleyh.
Lira
1 Adet altın saat 6 O O
Altın kaplama dön ağızlı çakı 1 O O
1 adet Altın kenarlı gözlük O 10 O
1 adet altın enfiye kutusu 3 O O
1 adet altın saat ve platin kordon 10 O O
Nakd-i mevcut ma-cüzdan O 5 6
Nakd-i mevcut O O 4
1 adet zer-gerdan tırnağından ma'mul tesbih O 2 O
1 adet ustura 2 adet makas 1 adet kurşun kalem O 3 O
4 adet cüzdan O O O
76 Ş=Şilin
TIK=Kuruş
Mehmet Demİryürek
86
1 adet El defteri O O O
1 adet gözlük O 1 O
1 adet murassa' imtiyaz nişanı'.
Bir adet Bank-ı Osman! çek defteri .
701 231 ve 21 ila 725 231 Mısırda(?) isti 'malolunan
713 231 evrak -I zati ve
2 adet mühür balada matbu' ma çanta
21 02 1
Kıymet-i Muhammeniye
Lira Ş K
Nakl-i Yekfin 21 2 1
3 adet paho Kazmir müsta'mel 1 O O
4 adet Osmanlı setresi kazmir ve 4 adet pantolon 1 O O
2 Adet kürk müsta'mel Sincap'tan ma'mul 2 O O
1 adet bavul O 10 O
2 adet kaloç potin çift müsta'mel 1 O O
26 12 1
İşbu sütunda muharrer beş kalem eşya yanımızda mahfuz olduğu işbu
mahalle şerh ve imza olunur. 16 Zilhicce 331
Pederirniz merhGm-1 müşarunileyh sadr-ı esbak Kamil Paşa
hazretlerinin bilcümle eşyası işbu sahifede muharrer olan eşyadan ibaret olup
elyevm muvakkaten sakin olduğu hanede başka bir eşyası olmadığını
mübeyyen işbu mahalle imza eyleriz. [16 Zilhicce 331 ve 16 Teşrın-i sani
913 ve 3 Teşrın-i sani 329] 80
Zevcesi
Laika
ŞuhGd-ül Hal
Mahmud Mehmet Ratib Ali(?) Mehmet Ali
Müşarunileyhin zevcesi ve
sigarı zevceleri
Laika
79 Bu tarihler tarafımızdan ilave edilmiştir. Metnin orjinalinde ise "aynı tarihte" anlamına
ielen işaretler vardır.
Bu tarihler tarafımızdan ilave edilmiştir. Metnin orjinalinde ise "aynı tarihte" anlamına
gelen işaretler vardır.
.,J.:
Mehmet Demiryürek
88
Balada muharrer eşyayı terkim olan kıymetleri ile beyn-el verese
uhdemde kaldığı cihetle bil-kabul iştira eyledi ğimi tasdik eylerim. [26
Teşrin-i sani 913 ve 26 Zilhicce 331]81
Mahmut
RıBu tarihler tarafımızdan ilave edilmiştir. Metnin arjinaHnde ise "aynı tarihte" anlamına
gelen işaretler vardır.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar .
89
Lira Ş K
Mecmu'u Tereke 26 12
Techız ve tekfin mesarfifi olup mır-i mümaileyh Mahmut
Bey tarafından masruf ve kadr-i ma'ruf olduğu bil-ihbar
nümayan olmağla mır-i mümaileyhe verilen 21 6
Baki Kalan 05 ii
evrak ın kaydı lazım gelmiş olduğu cihetle mümaileyh Tayyib Efendi hazır
olduğu halde mezkur bez küşad olunarak evrak-ı mahbusenin nev' ve adedi
ber vech-İ zır kayd ve tezyır olunur.
85 Defterde tarih ve numara kısmı boş bırakılmıştır. Fakat bir sayfa sonraki kayıtta tarih ve
numara olarak "5 Mart 330 tarihli ve 2 numerolu" emirname denildiği için bu tarih ve
numaranın da aynısı olduğu düşünülebilir.
86 Sadece Elif, Lam ve Dal harfleri bulunmaktadır. Bu nedenle bir anlam verilememiştir.
Mehmet Demiryürek
94
1 adet
1 adet
1 adet
3 adet
1 adet
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar . 95
tahtım edilip Bab"ı ali Canib-i Sami'sine li~ecFil irsal mahkemede hıfz
edildiği şerh verildi. 6 Cemaziyelahir 332 ve 1 Mayıs 914
Mühür88
87 Okunamadı.
88 Okunamadı.
98 Mehmet Demiryürek
Ber vech-i biiIii Nişan-ı zişiin-ı mezkGr ile evrak ve kassam ve mühürleri
Biib-ı iili Canib-i Sami'sine takdim etmek üzere Baş Kiitib-i mümiiileyh
Hafız Ahmet HulGsı Efendi huzurumda bizzat kabz ve teslim edip biiIiidaki
şerh tahrir olunarak zırini tahtım eylediğini tasdik ederim.
7 Cemaziyelahir 332 ve i 9 Nisan 330
Kiitib-i Siini
Mehmet Ratib89
89 Defterin bu sayfasında yer alan diğer bilgiler Mehmet Kamil Paşa ile ilgili olmadığından
çevrim yazısı yapılmamıştır.
Mehmet Demiryürek
100
:
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa Hakkında Bazı Notlar
lOS
=.
J
=
The Hittite Word kugulla-
Hititçe kugulla- Sözcüğü .
As a result of this semantic research, which i have made on the Hittite word
kugulla- by examining its use in the Hittite cuneiform texts of Boğazköy i have come
to the conclusion that its original meaning can be rendered "sphere, globe, ball,
roll" into English or "kugel" into German, or "orbis, globus, bulbus" into Latin or
"IıjJaıpa, KVKAoS" into old Greek.
7' MUNUS.MESZi_in_tu_hi_i_e_es
8' uRuTa-hur-pa-ma-kdn
9' KAS KAL-an ZAG-na-az
10' [(t)]a-[(p)]u-sa a-ra-an-da-ri
ı ı' [ta SIR)t U
uRuHa_at-ti_li
make sense in certain contexts. As far as we know, the word kugulla- has not
ever been used together with the determinative "DUG" either.
On account of its appearance with the sign "<I , <i <i ", first there was a
general tendeney to think that it could be a word of foreign origin, but later
on, on account of its frequent use together with the numbers, it has been
thought that the word kugulla- can signify a measure of quantity or amount5.
Although this meaning of the word "kugulla-" is not wrong, yet as we shall
see in examples below, a meaning such as "sphere, globe, balı, roll" in
English or "kuger' in German, or "orbis, globus, bulbus" in Latin or
"L<jımpa, KVKA,vS" in old Greek seems to be more suİtable as the context in
which it is used may demands.
In KUB IX 31 (=HT 1) 15 ff. a kugulla- of barley bread is said to have
been baked, whereas in 2672/c Vs. 13 the same is said to be baking6,
Accordingly its meaning in this context can be defined as "rol lar loaf' (= a
rollar loaf of barley bread).
In KUB XXX 26 vs. 12 a kugulla- of malt is mentioned? In 244/p III 6
and ff. twenty kugulla- of elay is said to have been made for use8. In KUB
XIII 35 II 12 there is a kugulla- made of bronze. In KUB XIII 33 II 16-20,
which contains the detailed record of a judicial case, we find kugulla- 's
made of both gold and silver. The translation of the related part mns as
follows9: "We questioned Gaskaili of Paliya, who served as a eleaner of the
coutyard at the palace in Sulupassi and he answered as follows": "I had
stalen five bronze kugulla-'s, one of them being silver, one kitchen knife,
one small sickle, two big bronze sick1es and two big daggers".
In another important text, (KBo X 45 III 2-7) a grinding stone of basalt
is said to be formed in the shape of kugulla- ıo; so the conception of the shape
of kugulla- one can. best form in one's mind with the help of this text can be
nearer to the fact. In fact, we know the real shape of grinding stones from the
archeological finds.
5 B. Schwartz, "The Hittite and Luwian Ritual of Zarpiya of Kezzuwatna", JAOS 58 (1938) p.
346; B. Rosenkranz, Beitrage zur Erforschung des Luvischen (1952), p. 10 .
6 H. Otten, "Beitrage zum hethitischen Lexikon", ZA 51 = NF 17 (1955), p. 129, fn. 1.
7 Cf. H. Otten, Hethitische Totenrituale (1958), p. 102, 103. .
H See and cf. H. Otten, ibid, p. 134.
9 For the translation cf. R. Werner, Bethitische Gerichtsprotokolle (StBoT 4) (1967), p. 34,
35. For the reading of the signe as GIR see H.G. Güterbock, "Einige seltene oder schwierige
Ideogramme in der Keilschrift von Boğazköy", Fs Otten (1973), p. 80.
LO For the transcription and translation see H. Otten, "Eine Beschwörung der Unterirdischen
aus Boğazköy", ZA 54 NF 20, (1961), p. 153; H. Hoffner, Alimenta Hethaeorum (1974), p.
134.
Sedat Erkut
110
BIBLIOGRAPHY
CARRUBA, O. Das Beschwörungsritual für die Göttin Wisurijanza (StBoT 2)
(1966).
ERTEM, H. Boğazköy Metinlerine Göre Hitit/er Devri Anadolu'sunun Florası
(1974).
FRIEDRICH, J. Hethitische Wörterbuch (1952).
_____ . Hethitische Wörterbuch I. Erg. (1957).
ii See H. Ertem, Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolu'sunun Florası (1974),
rı. For
2
46.
this use of kugulla-
cf. A. Goetze, Kizzuwatna and the Problem of Hittite Geography
(1940), p. 60.
13 M. Popko, one of scholars who have worked on the text, translated the line in which the
word kugulla- appears "Die kugulla Gefasse mit Salz" AoF 13 (1986), p. 223. But, later on, at
one of our meetings, he expressed his agreement with me that the word kugulla, means
"kugel". See V. Haas, "Hethitologische Miszellen",SMEA XXIX (1992), p. 106 fn. 42.
The Hittite Word kugulla-
III
Kazım PAYDAŞ*
Öz
Şirvan, Kür'ün kuzeyinde Hazar Denizi'nin batı kıyısı üzerinde bulunan bir ülke
olup, ortaçağın ilk devresinde Arran'ın bir kısmını teşkil ediyordu. 1395 yılında
Timur'un Altın Ordu hükümdarı Toktamış'a karşı çıktığı seferi değerlendiren
Şirvanşahı İbrahim, Timur'un huzuruna çıkarak ona bağlılığını bildirdi.
Şirvanşahlar'ın Timurlular ile olan ilişkileri bu şekilde başlamış ve uzun bir süre
devam etmiştir. Timur'un ölümünden sonra ise güçlenen Kara-Koyunlular,
Şirvanşahlar'ı itaat altına almak için bu ülkeye seferler düzenlemişlerdir. Ancak, bu
saldırılar karşısında Şirvanşahlar Timurlu hükümdarı Şahruh 'tan yardım
istemişlerdir. Bu yardım talepleri ise Timurlu hükümdarı tarafından olumlu
karşılanarak Kara-Koyunlu baskısı önlenmiştir. Buna karşılık, Şirvanşahlar'ın
Timurlular'a bağlılığı Uzun Hasan Bey'in Timurlu hükümdarı Ebu Said'e karşı
girişmiş olduğu mücadelede son bulmuştur. Timurlular ve Ak-Koyunlular arasında
meydana gelen bu çarpışmada Ak-Koyunlular'ın tarafını tutmak zorunda kalan
Şirvanşahlar, Ebu Said'in Türkmenler tarafından yenilgiye uğratılarak ortadan
kaldırılmasından sonra, Ak-Koyunlular'a bağımlı bir hale gelmişlerdir. Şirvanşahlar
ile Ak-Koyunlular arasındaki bu ilişkiler, Sultan Yakub zamanındaiki hanedan
arasında yapılan evlilikler vasıtasıyla daha da güçlendirilmiştir.
Anahtar kelimeler: Şirvan, Timur, Derbend, Şahruh, Şirvanşah.
Abstract
Shirwan, a city located on the north of Kur and the western shores of the
Caspian Sea, constituted some part of Arran at the beginning of the Middle Ages. In
I395, by taking the advantage of the raid that Timur set off to make against
Toktamısh, the sovereign of the Golden Horde State, Sharwanshah Ibrahim went to
Timur and presented respectjully his devotion to him. In this way, the relationships
of the Shirwanshahs with the Timurids started and continued for along time. Af ter
the death of Timur, the Qara-Qoyunlu becoming stronger made many raids on
Shirwan with the aim of making the Shirwanshahs devoted to themselves. Yet,
because of that raids, the Shirwanshahs demanded aid from the ruler of the
Timurids, Shah Rukh. That demand was accepted by him, so that the Qara-Qoyunlu
thread was eliminated. Nevertheless, the devotion of the Shirwanshahs to the
Timurids cam e to an end when Uzun Hasan Beg struggled against Abu-Said, the
Timurid ruler. At that baule occuring among the Timurids and the Aq-Qoyunlu, the
Shirwanshahs were left no choice but to side with the Aq-Qoyunlu. Therefore, they
depended on the Aq-Qoyunlu af ter Abu-Said was defeated by the Turkomans. Those
relationships among the Shirwanshahs and the Aq-Qoyunlu were made stronger by
means of the matrimonies among those dynasties during the reign of Sultan Yaqub.
Giriş
Şirvan, Kür'ün kuzeyinde Hazar denizinin batı kıyısı üzerinde yer alan
bir ülke olup, aslında eski Albania'nın veya ortaçağın ilk devresinde Arrao'ın
bir kısmını teşkil ediyordul. Şirvan'a bağlı merkez vilayet olan ve bölgenin
ikinci önemli şehri olan Şemahi ise, İslamiyet devrinde kurulmuş ve bu ismi
de Halife Harun el-Reşid'in çağdaşı olan Sa'id b. Sil.lim el-Bahill'nin
İrminiyye valiliği sırasında Şirvan Emiri olan eş-Şemmah b. Şüca'a nisbetle
almıştııl. Şirvanşahlın ülkesi olarak Şirvan, Kür'den Derbend'e kadar uzanan
araziyi içine alıyordu; Şirvan ülkesi için bu hudutlar, Moğollar devrinde
verilmiştir. Merkez şehir olan Şemahi, önemini o zaman sonradan da olduğu
gibi bir üretim ve ticaret merkezi oluşuna borçluydu3. Şirvanlın ortaçağdaki
diğer önemli yerleşim yerleri ise Bakü ve Sabaran4 şehirleri idi5. Bunların
yanında Hazar denizinin batı sahilinde yer alan Derbend şehrini de
sayabiliriz6• Bu şehir Yakut ve İbn'l-esir ile muhayer kaynaklarda çok defa
Şirvan Derbend'i olarak anılıyor ve ıVı X asırdan beri şehrin Şirvanşah
31A. YU. Yakubovsky, Altın Ordu ve Çöküşü, Çev. Hasan Eren, Ankara 1992, s. 174-
75;Süleyman Aliyarlı, a. g. m., s. 306.
32Hvandmır, a. g. e., c. nı, s.466.
33Hvandmır, a. g. e., c. nı, s. 507.
34y.Minorsky , A History of Sharvan, s. 137.
Timurlu ve Türkmenlerin Şirvanşahlarla Olan Münasebetleri
119
Ebubekir, Erdebil hakimi Bistam oğlu Cakir'in Şirvanşah İbrahim ile birlikte
Tebriz'i ele geçirdiklerini öğrenince lsfahan kuşatmasını kaldırarak,
Azerbaycan'a döndü. Çok geçmeden Bistam oğlu Cakir ile Şirvanşah
İbrahim arasında anlaşmazlık çıktı ve esasen bölgenin eski hakimi Celayirli
Sultan Ahmed'in gelmekte olduğu haberinin işitilmesi üzerine onlar
memleketlerine döndüler41• Kısa bir süre sonra da Celayirli Sultan Ahmed,
Tebriz'e gelerek şehri kendi tasarrufuna aldı42.
MA.Zeki Velidı Togan, Umumi Türk Tarihi'ne Giriş, İstanbul 1981 , s. 365.
65paruk Sümer, Kara Koyunlular, s. 132; İsmail Aka, Mirza Şahruh, s. 149.
66i.Aka, Türkmen Hakimiyeti, s. 21.
67Abdürrezak-ı Semerkandı, a. g. e., s. 644;V Minorsky, A History of Sharvan, s. 137.
fiBi.Aka, Türkmen ~akimiyeti, s. 21; Abdürrezak-ı Semerkandı, a. g. e., c. IIlII, s. 644;
Makrizi, daha önce ıskender'in Şemahi'ye gelerek burada katliamda bulunduğunu, bir gün
avlanmak üzere ordugahından ayrıldığı zaman, Şirvanşah Halilullah'ın ordugahını basarak,
İskender'in oğlu, kızı ve hanımını ele geçirip, oğlunu Şahruh'a gönderip, kızı ve hanımını ise
yanında tuttuğunu, bu duruma üzü1en Türkmen Beyi'nin öfkesinden her yeri yağmalayarak,
Şirvan'da birçok tahribatta bulunduğunu ve ayrıca Şirvanşah'ın kızı ve hanımını da ele
geçirdiğini belirtmektedir. Bkz. Makrzı, Kitabu's-Sülfik li Marifeti Düveli'I-Mülfik, c. LV,
~ay. Said Aşur, Kahire 1972, s. 950- 951.
Mahmudabad, Hazar denizine yakın Gavbarı ovasında kurulmuştur. Müstevfi onun Gazan
Han tarafından İnşa edilmiş olduğunu belirtir. Bkz. G. LE Strange, a. g. e., s. 176.
70İsmail Aka, Türkmen Hakimiyeti, s. 21 ;Tihrani, a. g. e., s. 107;Terc., s. 75.
Timurlu ve Türkmenlerin Şirvanşahlarla Olan Münasebetleri
125
7lTihrani, a. g. e., s. 107;Terc. s. 75; Faruk Sümer, Kara Koyunlular, 133;İ. Aka, Mirza
~ahruh,s. 150.
İsmail Aka, Türkmen Hakimiyeti, s. 21.
73Makrzi,a.g.e.,c.IV,s.951.
74Yahyii_ylKazvini, a. g. e., s.215.
75Hasan_1Rumlu, Ahsenü't-Tevarih, Neşr. Abdülhüseyn-i Neviii, c. Xi, Tahran 1349, s. 104;
Gaffari, a. g. e., s. 193.
76Faruk Sümer, "Kara-Koyunlular", s. 302.
77İsmail Aka, "Şahruh'un Kara-Koyunlular üzerine Seferleri", s. 17.
78İlhan Erdem, "Ak-K9.yunlu Devleti'nin Kurucusu Kara Yülük Osman Bey'in Hayatı ve
Faaliyetleri", Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Coğrafya FakÜıtesi Dergisi, Cilt XXXIV,
Sayı 1-2 1990'dan ayrıbasım, Ankara 1990, s. 107.
7"Tihrani, a. g. e., s. 108;Terc. s.76.
Kazım Paydaş
126
80Cafer b. Muhammed el-Hüseyni, Tarih-i Kebir, Alm. Terc. Abbas Zeryab-ı Khoyi, Der
Bericht über die Nachfolger Timurs aus dem Tarih-i Kabir des Gafen ibn Muhammed al-
Husaini, Mainz 1960, s. 86; Tihrani, a. g. e., s. 109;Terc. s.76-77; İlhan Erdem, a. g. m., s.
107.
8'Tihrani, a. g. e., s. 11O;Terc. s. 76-77.
81'ihrani, a. g. e., s. 113-4-5;Terc. s.77-78.
83Abdürrezak-ı Semerkandi, a. g. e .,S. 686;İ.Aka, "Şahruhun Kara-Koyunlular üzerine
seferleri", s. 18.
84Süleyman Aliyarlı, a. g. m., s. 317.
85Gaffari, a.g.e., s. 193.
Timurlu ve Türkmenlerin Şirvanşahlarla Olan Münasebetleri
127
R. Quiring-Zoche, "Aqqoyunlu", ~I, V. II, London and New York 1987, s. 116.
Muhyiddin Gülşeni, Menakıb-ı ıbrahim Gülşeni, Neşr. Tahsin Yazıcı, Ankara 1982,
s.115; John E. Woods,.:ı'he Aqqoyunlu Clan, C0!1fedaration, Empire, Chicago .1976, s.
147;Türkçe çev. Sibel Ozbudun, 300 Yıllık Türk Imparatorluğu Akkoyunlular, Istanbul
1983, s. 239-240.
Yahya-yı Kazvini, a. g. e., s. 224.
Woods, Terc. s. 278
Aşık Paşa Zade,Tevarih-i al-i Osman, ~Ii Bey Neşri, İstanbul 1332, s.267;Selahattin
Tansel, Sultan II. Bayezit'in Siyasi Hayatı, Istanbul 1966, s. 232; Hinz, a. g. e., s. 26.
Yahya-yi Kazvini, a. g. e., s. 239; M. K. Youssef Jamali, The Life and Personality of
Shah ısmail 1., Thesis Submitted for the Degree of Doctor of Philosophy, University of
E~inburgh 1981, s. 34; H. R. Roemer, "Dynasties", s. 172; John Andrew Boyle,
"Iran'ın Milli Bir Devlet Olarak Gelişmesi", çev. Berin U. Yurdadoğ, Belleten, c.
XXXIX, Sayı 156, s. 653; Rustam Shukurov, "The Campaign of Shaykh Djunayd Safawi
against Trebizond (1456 ad/860H)" , Byzantine and Modern Greek Studies, Volume 17,
1993, s. 130.
Il2İskender Beg-İ Türkmen, Tarih-i alem ara-yi Abbasi, c. i, Tahran 1314, s. 18.
ll3İskender Beg-İ Tür~men, a. g. e .., c.I, s. 18;Yahya-yİ Kazvİnl, a. g. e., s. 238; Tahsİn Yazıcı,
"Cüneyd-İ Safevı", DıA, c. yın, Istanbul 1993, s. 124.
114İskenderBeg-İ Türkmen, a. g. e., c. I, s.18.
Timurlu ve Türkmenlerin Şirvanşahlarla Olan Münasebetleri
131
mMirza Muhammed Masum, Tarih-i Selatin-i Safeviyye, Neşr. Seyyid Emir Hasen Alidi,
Tahran 1351, s. 6;Yahya-yi Kazvini, a. g. e., s. 239.
ll6pazlulliih b. Rüzbihan Hunci-i İsfahani, Tarih-i Alem Aray-ı Emini, Persian text edited by
John E. Woods, London 1992, s. 274; V. Minorsky, Persia AD 1478-1490, London 1957,
67.
117İsfehani,a. g. e., s. 275; Minorsky, Persia, s. 68.
1l8Hinz,a. g. e., s. 69.
ll'1sfehani, a. g. e., s. 277; Minorsky, Persia, s. 69.
ııoııasan-ı Rumlu, a. g. e., c. XI, s. 412; Hinz, a. g. e., s.70.
l2lCüneyd'in atalarından olan Şeyh Safi Anadolu ve Kuzey Suriye'de bulunan Türkmen
kabileleri arasında geniş bir taraftar kitlesi bulmayı başarmıştl. Bu sebeple Şeyh Cüneyd'in
yıllar sonra Erdebil'den ayrıldıktan sonra Anadolu ve Suriye'ye gitmesi sebepsiz değildi.
Bkz.v. Minorsky, "Shaykh Bali-Efendi on The Safavids", BSOAS, XX, 1957, s. 439.
Kazım Paydaş
132
122İsfehani,a. g. e., s. 277; Minorsky, Persia, s. 69; Hüseyin Mircaferi, a. g. e., s. 382.
123Hinz,a. g. e., s. 70.
'24İsfehani, a. g. e., s. 27.8-279; Minorsky, Persia, s. 70.
125HaşimHicazifer, Şah Ismail.i evvel ve Ceng.i Çaldıran, Tahran 1374, s.37; Hinz, a. g. e.,
s.70.
'26isfehani, a.g.e., s. 280; Minorsky, Persia, s. 71; Haşim Hicazifer, a.g.e., s.37; Hinz, a.g.e.,
s.71.
Timurlu ve Türkmenlerin Şirvanşahlarla Olan Münasebetleri 133
a. g. e., s. 433;İsfehani, a. g. e., s. 285; Minorsky, Persia, s. 74; Haşim Hicazifer, a. g. e., s.
37.
I3Iİsfehani, a. g. e., s. 288; Minorsky, Persia, s. 75.
132Hinz,a. g. e., s. 73.
133İsfehani,a. g. e., s. 289-290; Minorsky, Persia, s. 76; Hinz, a. g. e., s. 74.
134iskender Beg-i Türkmen, a. g. e., c. I, s. 20;İsfehani, a. g. e., s. 291; Minorsky, Persia, s.
77.
Timurlu ve Türkmenlerin ŞirvanşahlarIa Olan Münasebetleri
135
Kaynakça
Abbas al Azzavi, Tarihu'l-Irak beyne İhtilaleyn el-Hükumat el-Türkmaniyye, c.
III, Bağdad 1939
Abdürrezak-ı Semerkandi, Matla'ı Sa'deyn ve Mecma'ı Bahreyn, c. II/I, yay.
Muhammed Şefi, Lahor 1360
Ahmed LütfuIlah Münecimbaşı, Sahaifü'I-Ahbar, c. III, İstanbul 1285
Boyle John Andrew, "İran'ın Milll Bir Devlet Olarak Gelişmesi ", Çev. Berin U.
Yurdadoğ, BelIeten, c. XXxıX, Sayı 156
Cafer b. Muhammed el-Hüseynı, Tarih-i Kebir, Alm. Terc. Abbas Zeryab-ı Khoyı,
Der Bericht über die Nachfolger Timurs aus dem Tarih-i Kabir des Gaferı ibn
Muhammed al-Husaini, Mainz 1960
Erdem İlhan, "Ak-Koyunlu Devleti'nin Kurucusu Kara Yülük Osman Bey'in Hayatı
ve Faaliyetleri ", Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Dergisi, Cilt XXXIV, Sayı 1-2 1990'dan aynbasım, Ankara 1990
Fazlulliih b. Rüzbihan Hunci-i İsfahani, Tarih-i Alem Aray-ı Emini, Persian text
edited by John E. Woods, London 1992
Masum Mirza Muhammed, Tarih-i Selatin-i Safeviyye, Neşr. Seyyid Emir Hasen
Alidı, Tahran 1351
Minorsky V., A History of Sharvan and Darband in the 10 th-ll th centuries,
Cambridge 1958
Minorsky V., "The Qara-Qoyunlu and The Qutb-Shas, BSOAS, V. XVII, 1955
Minorsky V., "Shaykh Bali-Efendi on The Safavids", BSOAS, XX, 1957, s. 439
Quiring-Zoche R., "Aqqoyunlu", EI, V. II, London and New York 1987
Roemer, " The Türkmen Dynasties", CHI, vol. Vi. Cambridge 1993
İzzet SAK'
Öz
16. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında Osmanlı sarayında tüketilen yiyecekler
arasında çeşitli meyvelerin yanında çiçekler de bulunuyordu. Bu ürünler İstanbul ve
çevresinden temin edildiği gibi padişaha ait hassa bahçelerde de yetiştiriliyordu. Bu
çalışmada 18. yüzyılın ortalarında iki ayrı aya ait, Osmanlı sarayının meyve ve
çiçek masraflarını içeren iki liste verilmiştir. Listelerde ay içerisinde günlük olarak
saraya alınan meyve ve çiçek masrafları ile bazı özel günlerde ve bayramlarda
padişah, darüssaade ağası, padişah kadınları ve saraydaki diğer ileri gelen
görevlilere alınan meyve ve çiçek masrafları kaydedilmiştir.
At the Ottoman Palaee between 16th and the 19th centuries, flowers were
consumption in use besides different fruits. These products were achieved from
Istanbul and its vicinity and also these were raised at the special gardens of the
Sultan. This article presents, two lists belonging to two different months in the mid
th
18 century. The lists contain the fruit and flower expenditure of the Ottoman
Palace. The lists show the monthly expenses of daily-purchased fruit and flower to
the palaee and they also registered the expenditure of the products purchased for
some special days and holidays bought to the Sultan, the darüssafide ağası, the
women of the Sultan and to the other important officials in the Palaee.
Key Words: Palaee, the Ottoman Palace, Palaee Expenditure, Fruit, Fruit at
the Ottoman, Flower, Flower at the Ottoman .
Giriş
Dört yüzyıla yakın bir süre Osmanlı Devleti'nin yönetim merkezi olan
ve içinde padişah, hanedan üyeleri, üst düzey devlet görevlileri, pek çoğu
ileride devletin yönetim kadrolarında görevalacak EnderGn mensupları,
bazıları ileride padişahın haremine girecek olan cariyeler, hadım ağaları ve
çok sayıda görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı'nın i'aşesinin nasıl
karşılandığı, tüketilen gıda maddeleri ve yenilen yemekler her zaman merak
konusu olmuştur. Bu merakl gidermek için son zamanlarda, Osmanlı
toplumunun yeme-içme alışkanlıkları ve saray mutfağının masrafları
hakkında yapılan araştırmalar bir hayli artmıştır. Bu konuda pek çok
araştırma yapıldığı gibi sarayın masraf defterlerinin yayınlandığı bazı belge
neşirleri de gerçekleştirilmiştir. Biz de bu çalışmada, Osmanlı sarayının 18.
yüzyılortalarında iki aylık meyve ve çiçek masrafını ele alarak
inceleyeceğiz. i. MahmGd döneminde, birincisi 1-30 Muharrem 1154 / 19
Mart-17 Nisan 1741 ve ikincisi de 1-30 Ramazan 1158/27 Eylül-16 Ekim
1745 tarihlerine ait meyve ve çiçek masraflarını gösteren iki ayrı liste bu
çalışmanın konusunu teşkil edecektir. Çalışmanın sonunda da,
değerlendirmeleri yapılan listelerin metinleri verilecektir. Ancak listelerin
verdiği bilgileri değerlendirmeye geçmeden önce, Osmanlı sarayının meyve
ve çiçek ihtiyacı ile bunların nerelerden ve nasıl karşılandığı hakkında kısaca
bilgi vermenin faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Osmanlı Sarayında Tüketilen Meyveler
16. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında çok fazla bir değişiklik göstermeyen
Osmanlı Devleti'ndeki meyve türleri hem halkın hem de sarayın beslenme
alışkanlıklarına yön vermiştir. Osmanlı sarayında tüketilen meyvelerin
isimlerini tespit edebilmek için dönem içinde düzenlenen saray mutfağı i' aşe
defterlerine bakmak kafidir. Bu amaçla burada, daha önce yayınlanmış olan
i' aşe defterlerinden faydalanılacaktır.
17. ve 18. yüzyıllarda da pek fazla bir değişiklik göstermeyen Osmanlı
sarayına giren meyvelerin tespiti için, 16. yüzyıla ait olmasına rağmen,' Ö.
Lütfi Barkan tarafından yayınlanmış olan. saray mutfağı masraf
defterlerinden büyük ölçüde istifade edilecektirl.
Buna göre, 1 Muharrem-12 Ramazan 962 (26 Kasım 1554-31 Temmuz
1555) tarihleri arasına ait 8 ay 12 günlük dönem içerisinde Saray-ı Amire
mutfağına mevız-i sürh (kırmızı üzüm), mevız-i siyah (siyah üzüm), mevız-i
mürg (kuş üzümü), kayısı, incir, badem, a1G(erik), zerd-aIG, tüffah (elma),
hayva, turunç, nar-dane, kesdane, nardeng-i Gelibolu, kiras, vişne, emrGd-ı
taze ve kızılcık gibi meyveler satın alınmıştır2.
i Ömer Lütfi Barkan, "İstanbul Sarayına Ait Muhasebe Defterleri", Belgeler, C.IX, S.13,
Ankara 1979, s.1-380.
29.000 kıyye mevız-i sürh, 10.491 kıyye mevız-i siyah, 159,5 kıyye mevız-i mürg, 197,5
kıyye kayısı, 804 kıyye incir, 1.701 kıyye 100 dirhem badem, 869,5 kıyye a1Q, 777,5 kıyye
zerd-alfi, 477 kıyye tüffiih, 90 kıyye hayva, 410 aded turunç, 1,171 kıyye 150 dirhem nar-
Osmanlı Sarayının İkİ Aylık Meyve ve Çİçek Masrafı
143
dane, 4 dİrhem kesdane, 891,5 nardeng-İ Gelİbolu, 22 kıyye kİras, 9 kıyye vİşne, 56 kıyye
emrı1d-1 taze ve 3 kıyye de kızılcık alınmıştır. Barkan, s.73-74.
3484 kıyye mevız-İ sürh, 726 kıyye mevız-İ Sİyah, 484 kıyye İncİr-İ lob, 480 kıyye kayısı,
242 kıyye aIG-İ siyah, 242 kıyye zerd-iilG ve 4.184 kıyye de nardenk alınmıştır. Barkan, s.9.
4220 kıyye mevıZ-i sürh, 275 kıyye mevıZ-i siyah, 55 kıyye alG, 55 kıyye zerd-iilG, 55 kıyye
İncİr-i lob ve i ıo kıyye nardenk alınmıştır. Barkan, s.l I.
54.740 kıyye mevıZ-İ siyah, 480 kıyye nardenk, 236 kıyye alG-i turş, 50 kıyye mevız-İ sürh,
15 kıyye aIı1, 15 kıyye zerd-aIG, 15 kıyye İncİr-İ lob ve yİne 590 kıyye mevız-İ siyah
alınmıştır. Barkan, s.23-24.
6112 kıyye dGd-1sİyah İçİn 224 akçe ödenmİştİr. Barkan, s.80.
736 kantar ve 15 lodra aIı1-İ Sİyah içİn 4.124 akçe ödeme yapılmıştır. Barkan, s.90.
81.571 kıyye 23 tabla kiras, 6.809 adet narenc-İ turş, 121 kıyye kestane-İ Bursa, 3.968 kıyye
ıoo kutu amrud, 26.200 adet cevİz-İ Rumı alınmıştır. Barkan, s.1 12.
94 sepet çağla-i badem İçİn 64 akçe verilmiştir. Barkan, s.l 13.
Lo 49 kıyye hurma, 580 kıyye 200 dİrhem ve 26 kutu tüffiih, 86 kıyye 2 sepet kayısı-İ taze, 5
kıyye vİşne-İ taze, 5 kıyye iilG-yl can, 900 adet lİmon, 80 adet 48 kıyye ve i sepet şeftalu, 258
akçeIİk engür-İ turş, 43 kıyye fıstık-ı İç, 142 kıyye fındık, 1.460 kıyye anar-ı turş, 3.94 1,5
kıyye anar-ı şırin ve 3.008 kıyye 200 dirhem engür-İ parmak alınmıştır. Barkan, s.l29.
1\ Ferİdun M. Emecen, "Şehzadenİn Mutfağı: III. Mehmed'in Şehzadelİk Dönemİnde Manisa
Sarayına Aİt Bİr Mutfak Masraf Defterİ", So/ramız Nur Hanemiz Mamur Osmanlı. Maddi
Kültüründe Yemek Ve Barınak, (Editörler: Suraİya Faroqhİ- Chrİstoph K. Neumann), Istanbul
2006, s.l 17.
144 İzzet Sak
ilkbahar: Elma, limon, erik çeşitleri (erik-i serfice, erik-i taze, erik-i
bardak, erik-i torba), çilek, kiraz, kayısı (kayısı-ı Acem ya da zerdali), incir,
armut çeşitleri (emrud-ı akça, emrud-ı Mustafabey) ve üzüm çeşitleri
(rezzaki, üzüm-i siyah);
Yaz: Şeftali, kızılcık, kavun, karpuz, erik, mürdümeriği, incir, kayısı
(sonbahara kadar), armut (emrud-ı Bozdoğan), kiraz, üzüm, çilek;
Sonbahar: Üzüm-i çavuş, razzaki ve çekirdeksiz üzüm (Ocak'a kadar);
Kış: Elma, armut (emrud), ayva, ekşi ve tatlı nar, kestane, portakal,
turunç, tatlı limon. Haziran'a kadar bulunan: portakal, ayva, kestane, turunç,
narIz.
Saraya alınan yaş meyvelerin bir kısmı olduğu gibi tüketilmekteyse de,
önemli bir kısmı kurularıyla birlikte Helvahane'ye gönderiliyordu. Mesela
vişne-i taze, kızılcık-ı taze, zerdalu, dut-ı siyah, fıstık içi, armud-ı taze, kiras,
anar-ı şirin, anar-ı turş ve şeftalu bunlardandl13• Bu meyveler hoşaf, reçel ve
turşu başta olmak üzere çeşitli yiyecek ve içeceklerin yapımında
kullanılıyordu. Sarayda en çok tüketilen meyve türü üzümdü. Bilhassa kırsal
alanların büyük bir kısmında tadlandırıcı olarak kullanılan bu meyvenin
şeker oranının fazla olması, saraydaki tüketim miktarını da etkilemiştir. Kuru
üzüm tüketimi yaşına oranla çok daha fazlaydı. Miktarları dönemden
döneme değişmekle birlikte, tüketim sıralamasında üzümü nar, armut, elma,
incir ve badem takip etmiştirl4. Ayrıca bazı meyvelerden değişik yemekler
de yapılmaktaydı. Mesela bunlar arasında dolma-ı elma, dolma-ı karpuz ve
dolma-ı ayva bulunuyordu. Ayva dolması halen Anadolu'nun bazı
yörelerinde çok itibar görmektedirIs.
Bunların yanında meyve kuruları, özellikle de üzüm, kuşüzümü, kayısı
ve incir, bazen tazeleriyle de karıştırılarak sıkça kullanılıyor, hatta sarayda
misafirlere ikram edilen yemeklerin içine de konuyordu. Mesela 17. yüzyılda
yapılan kıymalı böreğin içine sadece et ve soğan değil kuru kayısı,
kuşüzümü, hurma, kestane ve elma da katılmıştı. Az miktarda badem, kuru
üzüm ve kuşüzümü gibi kestane de sevilen dane malzemeleri arasındaydı.
Ancak bu malzemeler, muhtemelen yemeklere lezzet katmak için
kullanılmıştı16•
12 Özge Samancı, "19. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Elitinin Yeme-İçme Alışkanlıkları",
Soframız Nur Hanemiz Mamur Osmanlı Maddi Kültüründe Yemek Ve Barınak, (EditörIer:
Suraiya Faroqhi- Christoph K. Neumann), İstanbul 2006, s.198. Osmanlı sarayında İlkbaharda
tüketildiği ifade edilen çilek, kiraz, kayısı ve bazı yeşil eri k çeşitleri haricindeki bu
meyvelerin bir çeşit ambardan geldiği, zira Osmanlı toprakları diihilinde ilkbaharda üzüm ya
da armut yetişen bölgenin bulunmadığı ifiide edilmektedir. Samancı, s.207, dipnot: 63.
iJ Barkan, s.112-113.
14 Arif Bilgin, Osmanlı Sarayının İaşesi (1489-1650), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 2000, s.239.
15 Hedda Reindl-Kiel, "Cennet Taamları, 17. YüzyılOrtalarında Osmanlı Sarayında Resmi
Ziyafetler", Soframız Nur Hanemiz Mamur Osmanlı Maddi Kültüründe Yemek Ve Barınak,
(Editörler: Suraiya Faroqhi- Christoph K. Neumann), İstanbul 2006,8.65.
16 Reindl-Kiel, s.74.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı 145
17 Samancı, s.192.
18 Samancı, s.198.
19 Bilgin, s.232.
İzzet Sak
146
20 Rob~rt Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, c.ı, (Çev: Mehmet Ali Kılıçbay,
Enver Ozcan), Ankara 1990, s.186.
2\ Mesela Yalak Abad ve Kararnürsel taraflarından kiraz ve sair meyve tedarik edilmekteydi.
Buralardan getirilen kiraz ve diğer meyvelerin bazen tam olgunlaşmadan toplandığı ve
yemenin mümkün olmadığı, bu sebeple Kararnürsel ve sair bağ, bahçe ve bostan olan
mahallere adamlar gönderilerek meyvelerin tam olgunlaşmadan toplanmasının önlenmesi için
gereğinin yapılması istenmektedir. Ahmed Refik Altınay, Onuncu Asr-ı Hicrfde İstanbul
Hayatı, (Haz: Abdullah Uysal), Ankara 1987, s.152.
22 Bilgin, s.233.
23 Mantran, s .187 .
24 İlber Ortaylı, Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek, İstanbul 2006, s.81. Her yıl İzmir ve
çevresinden kuru meyve temini için genellikle iki memur görevlendirilmekte; bu memurlar,
ızmir ve çevresi kadılarının yardımıyla, muayyen miktardaki malları satın almakta ve parasını
da buradaki mukataalardan karşılamaktaydılar. Memurlar, İzmir ve çevresinden temin
ettikleri malları, İzmir !imanındaki depolarda (mahzen) toplayarak deniz yoluyla İstanbul'a
gönderiyorlardı. Bilgin, s.139. Ancak bazı dönemlerde İzmir ve çevresinden satın alınan
ürün!erin zamanında İstanbul'a ulaşmamasından dolayı sıkıntı çekildiği ve bunun önlenmesi
için ızmir ve Ayazmend kadılarına hükümler gönderildiği görülmektedir. Bu hükümlerde bazı
matrabaz taifesi zuhilr edip, İstanbul'a Hizım olan kara üzüm, razakı, incir ve bunun emsali
zehayiri der-mahzen edip İstanbul'da sıkıntı çekilmeyince getirmernek ile büyük sıkıntı
çekildiğinde!!, satın alınmış zahireyi der-mahzen ettirmeyip vakt ve zamanıyla gemilere
yüklettirip, Istanbul'a gönderilmesi emredilmiştir. 26 Ramazan 995 / 30 Ağustos 1587.
Altınay, s .150.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
147
29 Hassa bahçeler hakkında Tavernier şöyle demektedir: "Bugüne kadar gelen eski bir gelenek
veya kanun, Osmanlı sultanlarının yiyecek ihtiyaçlarını, bu bahçelerden elde ettikleri
gelirlerle gidermelerini gerektirir. Bu yüzden, sultana ait İstanbul'un Avrupa ve Asya
yakasında deniz kıyısı boyunca birçok bahçe vardır. Sarayın çeşitli bölümlerinde, çok
miktarda çiçeğin olduğu küçük bahçeler görünür. Özellikle de bu tür bahçeler padişahın ve
şüphesiz hanım sultanların dairelerinde bulunur. Sultanın bahçelerinin ve Topkapı Sarayı 'nın
bahçesinin kahyası bostancıbaşıdır. Etrafı servilerle çevrili yollardan oluşan Topkapı
Sarayı'nın bahçesi, sarayın en büyük bölümüdür. Ama buraya fazla özen gösterilmemiş ve
çoğu yerini dikenler kaplamıştır. Eğer padişahın bahçeye çıkacağı bilinirse, bostancılar gelip,
onun geçeceği yolları temizlerler. Bu yolların dışındaki yerler, sebze veya meyve bahçeleriyle
doludur. Çok miktarda çiçekler,jrambuazlar ve salatalıklar yetiştirilir". J. B. Tavernier, Bir
Fransız Seyyahın Gözüyle Topkapı Sarayı'nda Yaşam, Büyük Senyörün Sarayı, (Çev: Haluk
Yanardağ), Istanbul 2005. s.175.
İzzet Sak
148
30 Bilgin, S.117.
31 Bilgin, s.117.
32 206 kıyye 200 dirhem şükfıfe-i benefşe için 2.408 akçe ve 2 kıyye 200 dirhem şükilfe-i
~eftalu için de 25 akçe ödenmiştir. Barkan, s.113.
3 20 kıyye benefşe-i huşk için 1.190 akçe ve 30 kıyye benefşe-i taze için de 360 akçe
ödenmiştir. Barkan, s.120.
34 Barkan, s.121.
35300 dirhem şükilfi-i babilnec için 20 akçe verilmiştir. Barkan, s.135
3674 kıyye varak-ı benefşenin her kıyyesi için 40 akçeden toplam 3.000 akçe; 56.300 adet
nilüferin her 2 adedi için 1 akçeden 28.150 akçe; 20 kıyye şükilfe-i karakaşın her kıyyesi için
de 20'akçeden 400 akçe ödenmiştir. Barkan, s.158
37 Mesela 981 yılı içerisinde matbah-ı amire için 206 kıyye 200 dirhem şükilfe-i benefşe, 2
kıyye 200 dirhem şükilfe-i şeftalu, 249 kıyye verd-i sakız ve 819 kıyye de şükilfe-i ahmer
alındığı görülmektedir ki, bunlann tatlı ve reçel yapımında kullanıldığı düşünülmektedir.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
149
Barkan, s.113.
38 Bilgin, S.1l7.
gülü fidanı gönderilmesin emr idüb buyurdum ki, vusul buldukda emr-i celflü'l-kadrim
mucibince kadimden gönderildiği üzere dörtyüz kantar kırmızı gül ve üçyüz kantar sakız gülü
fidanı mu'accelen tedarik olub vakt ve zamanı ile kira davarlarına tahmU olunub südde-i
sa'adetime gönderesin ihmal ve müsahele eylemeyesin" diye emrediImiştir. Baytop, s.5.
42 GüI-i sadberg, yüz yapraklı güI demek oIup Okka gü1ü, Has güI, Hokka güIü, ReçeI güIü,
Sadberg güIü veya verd-i sad-berg gibi değişik isimIerle de anıImaktadır. Bu güI iIkbahar ve
sonbaharda oImak üzere ylIda iki defa açar. İki metre kadar yükselebiIen güIün çiçekIeri
katmerli, pembe renkli ve kuvvetli kokuIudur. Osmanlı döneminde büyük bir beğeneni
kazanmış oIup güI suyu ve güI reçeIi hazırlanmasında kullanıImıştır. Baytop, s.74. Bu güIün
menşei Anadolu oIup uIema ve fuzaIa tarafından dahi pek ehemmiye;li teIakki ediImiştir.
MeseIa 1000 tarihine doğru geIen "Künhü'I-Ahbar" sahibi Defterdar AIi Efendi kendisinin
yüz adet şiirini ihtiva eden divançesine "Gü1-i Sad-berg" adını verdiği gibi ŞeyhüIisIam
Bostan-zade Yahya Efendi de kendi teIif ettiği bir risaIesine aynı ~ekiIde "Gü1-i Sad-berg"
adını koymuştur. N. Hikmet PoIat, Türk Çiçek Ve Ziraat Kültürü Uzerine, Cevat Rüştü 'den
Bir Güldeste, IstanbuI 2001, s.120. Ayrıca bu çiçek hakkında biIgi için bkz. PoIat, S.121.
43 Baytop, s.5. Güller hakkında daha geniş biIgi için bkz. PoIat, s.111-146. ..
44 MeseIa 18 Rebiyülahir 987 / 14 Haziran 1579 tarihinde Haleb'e tabi' Uzeyir beyine
gönderilen bir hükümde: "Bahçeleri m mühimmi için 500 bin adet sünbül soğanı lazım
olmağın, tahsil içün Hassa Bahçeleri 'm Oda Başııarı'ndan Korkut Odabaşı irsal olunmuşdur.
Buyurdum ki, vardıkda teahhür etmeyip civar-ı mezburda bulunan mahallerde gayet
alasından 500 bin adet sünbül soğanların tahsU edip, mezbur Odabaşıya teslim etdirip,
eğlendirmeyip emr olunan mikdarı soğanlar ile ber-vech-i isti'cfıl irsal etmek üzere olasın. Bu
Mbda Haleb Defterdarı 'na dahi masraf için lazım olan akçayı Haleb hazinesinden veresin"
diye emr oIunmuştur. AItınay, s.1l. Ayrıca 13 Muharrem 1001 /20 Ekim 1592 tarihinde
Maraş beyine gönderiIen bir başka ferman iIe de Has bahçede sümbüI soğanı azaImış olmakla,
Maraş'ın dağ ve yayIaIarı sümbüI yeri oIduğundan ellişer bin ak sümbüI ve gök sümbüI
soğanIarı yollanması istenmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mühimme Defteri, C.69, Sıra
no: 177,S.89.
45 MeseIa beyazIardan ikisine "NGr-1 sefid ve Necm-i se her" deniIdiği gibi şeker renkli
beyazIardan ikisine de "Bedr-i bahar ve NGr-1güIşen" adı veriImişti. BunIardan başka "Cihan-
feza, EImaspare, Tasvir-i güIşen, Bedr-i münir, GüIçin-i cedid, RG-yı niyaz, Kayser-i şems,
GüIzar, Gümüş fincan, Gülçin, Kapueı alı, Kırçıl aI, Kumkapı alı, FideIi IeyIak, Pertev-i
elmas, Karanfil, Tasvir-i hayal, Tasvir-i aşk, HayaI-i meram, DiI-ara, Şems-i kudred, Şevkoi
mücessem, Aşk-ı mücessem ve NGr-1 mücessem" gibi daha pek çok isim bunIar arasındadır.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
151
gülren, Şem'-i münir, Mahitab-ı cedid, Mağribi, Mihr-i münir, Nakş-ı riyaz,
Aşk-ı mücessem ve Tasvir-i aşk" gibi isimler verdikleri karanfil, Garp'ta saf
ve şiddetli bir aşkı temsil ediyordu46•
Yukarıda ifade edildiği gibi 17. ve bilhassa 18. yüzyılda, Osmanlı
Devleti'nde değişik çiçeklerin yetiştirilmesine büyük önem verilmişti.
Bunların en önemlisi bilindiği gibi laledir. Osmanlı tarihinde kendi ismiyle
koca bir devir açan bu milli çiçeğin tarihi ve menşei hakkında oldukça ihtilaf
vardır. Bazıları bu çiçeğin asıl vatanını güney Avrupa ve Asya olarak
gösterirken, bazıları da İran olduğunu söylerler. Şurası açıktır ki, bu çiçek
Garp, Avrupa çiçeği olmaktan ziyade bir Şark çiçeğidir. Hele tarihimizdeki
hususiyeti hasebiyle bu çiçek büyük bir merakla yetiştirilmiş, birçok türleri
elde edilmiştir47•
Osmanlı döneminde lale, İstanbul'a IV. Mehmed zamanında Avusturya
sefiri Schmith Fon Schvarnhorn tarafından getirilmişti. Daha evvel de IV.
Murad'ın Bağdat seferi dönüşünde müverrih Koca Hasan Efendi vasıtasıyla
temin edilmişti. Lale Devri 'nde Damat İbrahim Paşa çiçekleri çok
sevdiğinden lalenin yayılmasına son derece gayret etmişti. O derecede ki,
Hollanda'dan getirilen laleye "Lü'lü-i erzak" adı verilmiş ve İbrahim Paşa
bu laleden yetiştirenlere mükafatlar dahi vaad eylemişti. Bu lale türü daha
çok çırağan ve Neşatabad bahçelerinde yetiştirilir ve o kadar özen
gösterilirdi ki, hava sıcak olduğu zamanlar renkleri uçmasın diye üzerine
beyaz örtüler bile örtülürdü48•
Lale, III. Ahmed devrinde çiçek sevenlerin zevkleri arasında özel bir
yere sahipti. Hiçbir çiçek, hiçbir zaman bu kadar çok sevilmemiş, bu kadar
çok yüceltilmemişti. Lale bu devirde o kadar çok sevilmişti ki, ayrı bir lale
edebiyatı vücuda getirilmişti49. Bunun yanında karanfilde olduğu gibi lalenin
de pek çok çeşidi yetiştirilmiş ve bu çiçeğe de çok değişik isimler
verilmiştiso. Osmanlı döneminde pek çok değişik çiçeğin yetiştirilmesi ve
bunlara çok güzel isimler bulunarak verilmesi, Osmanlı halkının ve bilhassa
saray mensuplarının çiçeklerden hoşlanan ince bir ruha sahip olduğunun
göstergesidir.
Polat, s.62-63.
46 Polat, S.55.
47 Polat, s .73.
50 Liile isimleri için aynca bir lugatçe bile yapılmıştı. Mesela yalnız "elir' harfi ile başla)'an
lale isimleri arasında bile yüzlerce isim bulunmaktadır. Bunlardan bazılan şunlardı: "Ab-ı
kevser, ~b-ı yakGt, EııG'I-feyz, Eq,r-i hGban, Ateş-i aşk, Ateş-i şevk, Asar-ı. ikbal, Asar-ı
meram, Asar-ı saadet, Asar-ı izzet, Asar-ı inayet, Ecmel-i ezhar, Ahter-i bahiir, Ihsan-ı kudret,
İhsan-ı vedGd, İhsan-ı Yezdan, İhsan-ı Barl, Esrar-ı Yezdan, Esrar-ı İlahi, Esrar-ı tecelli,
Esrar-ı ~ak, Aşüfte-ni\ma,Aşüfte-di\, Aşüfte-i elmas, Afitab-ı çemen, Afitab-ı gü)zar, İkbal-i
saadet, Ikslr-i kud!et, Iksır-i inaYf:t, Imdad-ı rı1h~nı, Envar-ı ir~m, Envar-ı fey~, Ah-ı üftade,
Aksa-yı meram, AşGb-1 gülzar, AşGb-1 devran, Ikram-ı Hak, Ihsan-ı Hüda, Ayine-i gülşen,
Ayine-i Cemal". Polat, s.63-64.
İzzet Sak
152
Listelerin Değerlendirilmesi
Yukarıda verilen ön bilgilerden sonra artık listeleri incelemeye
geçebiliriz. Bu çalışma Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde (BOA) bulunan 18.
yüzyıla aİt iki ayrı listeye dayanılarak hazırlanmıştır. Bunlar, birincisi
Cevdet Saray, no. 2608'da kayıtlı olan 1-30 Muharrem 1154 (19 Mart-17
Nisan 1741), ikincisi de Cevdet Saray, no. 2354'de kayıtlı 1-30 Ramazan
1158 (27 Eylül-16 Ekim 1745) tarihli Osmanlı sarayının birer aylık meyve
ve çiçek masraflarının kaydedildiği listeleridir.
Önce, her iki listenin ortak özellikleri hakkında bilgi verelim. Öyle
anlaşılıyor ki, Osmanlı sarayına alınan meyve ve çiçeklerin masraf kayıtları
birer aylık dönemler halinde düzenlenmektedir. Belgeler üç ana bölümden
oluşmuştur. Belgelerin birinci bölümünde o ay içerisinde saraya alınan
meyve ve çiçeklerin mutad günlük dökümleri yapılmıştır. Ayların 1'inden
30'una kadar olan günler sırasıyla kaydedilerek her gün saraya ne kadar
meyve ve çiçek alındığı, bunların birim fiyatları ve hammaliyeleri de
kaydedilmiştir. Bu bölümün sonunda ise sarayın bir aylık mutad meyve ve
çiçek masrafının yekunu akçe ve guruş olarak verilmiştir.
Belgelerin ikinci bölümünde ise zuhurata bağlı olarak ortaya çıkan
meyve ve çiçek masraflarının kaydedildiği görülmektedir. Burada, her gün
olmamakla birlikte, bazı günler ekstradan ortaya çıkan masraflar
kaydedilmiştir. Genellikle bazı özel günlerde şeyhülislama, hazınedara,
darüssaade ağasına, padişah kadınlarına ve sarayın önemli görevlilerine
gönderilen meyve ve çiçeklerin dökümleri burada yapılmıştır. Biraz sonra
ayrıca değerlendirileceği gibi, nevruz ve arıfe günlerinde hem sarayın ileri
gelenlerine hem de padişahın yakını olan sultan hazeratına gönderilen meyve
ve çiçeklerin dökümleri de buradadır. Bütün bunların yanında, İstanbul'da
bulunan çeşİtli devletlerin elçilerine gönderilen meyve ve çiçeklerin
masrafları da buraya kaydedilmiştir.
Bu bölümün sonunda ise sarayın zuhurata bağlı olarak ortaya çıkan
meyve ve çiçek masrafları, bunların hammaliyeleri ile taşıma ücretleri de
(' akkama verilen) yine burada yekun olarak verilmiştir. Bu bölümün en
sonunda ise günlük mutad masraflar ile zuhurata bağlı olarak ortaya çıkan
masraflar toplanarak kaydedilmiştir.
Belgelerin üçüncü bölümünde ise hazınedar ağaya hitaben yazılan bir
not bulunmaktadır ki, genellikle o aya aİt meyve ve çiçek masrafının ne
kadar tuttuğu izah edildikten sonra bunun hazineden ödenerek masraf
defterine kaydedilmesi istenmiştir.
Listelerde verilen meyve sepetleri ile çiçek tablalarının içinde nelerin
bulunduğunun kaydedilmemiş olması, araştırmanın kapsamı bakımından bir
eksiklik sayılabilir. Ancak yukarıda verilen bilgiler ışığında, bu sepetlerin ve
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
153
51 Bütün tarih çevirme kılavuzlarında 1 Muharrem i154 tarihi, Pazar olarak verilmesine
rağmen, burada Cumartesi olarak kaydedilmiştir. Bunun sebebinin ise, listenin sonradan
düzenlendiği ve katip tarafından günün sehven Cumartesi olarak yazıldığı tahmin
edilmektedir.
52 Listelerde sepetlerin ağırlığıhakkında bilgi verilmediği gibi bu sepetlerin içinde hangi
meyvelerin olduğu hakkında da bir şeyden bahsedilmemiştir. Ayrıca burada kullanılan sepet
hakkında bilgi veren herhangi bir kaynağa da rastlayamadık.
53 Çiçek tablası hakkında da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak fiyatının 480 akçe
gibi çok yüksek bir rakam olmasından, içerisinde değişik çiçeklerden meydana gelen bir
aranjman olduğu tahmin edilmektedir.
İzzet Sak
154
54 Bu tarihlerde şeyhülislam Şeyh Seyyid Mustafa Efendi idi. II. Mustafa'nın hocası ve
şeyhülislamı Erzurumlu Seyyid Feyzuııah Efendi'nin oğlu olup 1090 i 1679'da doğmuştur.
Babasının şeyhülislamlığı sırasında süratle yükselerek 1114 i 1702 senesinde 24 yaşında
Anadolu kazaskeri olmuş ve hemen arkasından da Rumeli kazaskerliğine yükselmiştir. Edirne
vak'ası ve babasının katledilmesi üzerine Mustafa Efendi de, bir müddet Yedikule'de
hapsedildikten sonra, Kıbrıs adasına sürgün edildi ve sonra Bursa'da oturmasına izin verildi.
III. Ahmed'in saltanatı müddetince 28 sene Bursa'da kaldı. i. Mahmud hükümdar olunca
İstanbul'a getirildi ve 12 Safer 1145 i 16 Ağustos 1733'de Rumeli kazaskerliğine tayin
olundu. Dürrı Mehmed Efendi 'nin hastalığı dolayısıyla çekilmesi üzerine,I Zilhicce 1145 i
15 Mayıs 1733'de, şeyhülislam oldu. 9 sene 3 ay bu makarnda kaldı. Son zamanlarında felç
gelmesine rağmen görevde bırakıldı ve 1158 senesi Muharremi sonunda (1745 Şubat) vefat
etti. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IV~2, Ankara 1988, s.472-473.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
155
dökme meyve (5.600 akçe) ve 8'er tabladan 16 tabla (7.680 akçe) çiçek
gönderilmiştir. Tabii' ki, Galata'ya gidecek olan meyve ve çiçekler için
'akkam ve kayık ücreti de ödenmiştir. 'Akkam başına 45'er akçeden olmak
üzere her elçi için 18' erden toplam 36 'akkama 1.620, her bir kayık için
70'er akçeden olmak üzere 6'şardan 12 kayık için 840 akçe de bu hesaba
dahil edilecek olursa, her iki elçi için gönderilen meyve ve çiçeğe toplam
15.860 akçe harcanmıştır.
Yine 12 Muharrem 1154 tarihinde Şehzadebaşı konağı için alınan 16
sepet dökme meyve için 1.120 akçe, 2 tabla çiçek için de 960 akçe olmak
üzere toplam 2.080 akçe harcandığı görülmektedir.
İlkinden sekiz gün sonra, 20 Muharrem 1154 tarihinde, İran elçisine bir
defa daha 40 sepet dökme meyve (2.800 akçe) ile 8 tabla çiçek (3.840 akçe)
gönderilmiştir. Bu ürünler için ise yine yukarıda olduğu gibi 18 'akkam için
45'er akçeden 810 akçe ve ayrıca 6 kayık için de 60'ar akçeden 360 akçe
olmak üzere toplam 7.810 akçe masraf yapılmıştır.
Ekstradan ortaya çıkan bir başka harcama kalemi de, 29 Muharrem
1154 tarihinde Şehzadebaşı'ndaki konağa yapılanıdır. Buna göre, bu konağa
meyve ve çiçek yerine konağın bahçesine çeşitli çiçek çanakları alınmıştır.
Konağın şehzade bahçesi için her biri 80'er akçeden 37 adet sadberg gülü
dağarı için 2.960 akçe; konağın kapısında olan harem bahçesi için her biri
18'er akçeden 20 adet şebboy dağarı için 360 akçe, her biri 6'şar akçeden 60
adet herdi menekşe dağarı ile 40 adet Frenk batiyesi dağarı için toplam 600
akçe ki, yekun olarak 4.400 akçe harcanmıştır. Şehzadebaşı'ndaki konağın
bahçesine alınan çiçek çanağı masraflarının da buraya kaydedilmesi ilginçtir.
Yukarıda saydığımız masraflardan ayrı olarak, özel günlerde padişaha
ve diğer ileri gelenlere toplu halde alınan meyve ve çiçeklerin masrafları da
küçük listeler halinde bu bölümde verilmiştir. Burada üç ayrı günde yapılan
harcamalar çok ilgi çekicidir. Bunlar 4 Muharrem, 19 Muharrem ve 23
Muharrem 1154 tarihinde yapılan harcamalardır. 4 Muharrem günü, 21 Mart
1741'e tesadüf etmektedir ki, bilindiği gibi 21 Mart, Nevruz'dur. Bu günde
padişahın kendisine, darüssaade ağasınass, padişahın başkadınına, ikinci,
üçüncü, dördüncü ve beşinci kadınlarına meyve ve çiçekler alınarak
gönderilmiştir6• Ayrıca kendisine meyve ve çiçek gönderilenler arasında
55 Bilindiği gibi diirüssaiide ağası Osmanlı sarayının en büyük görevlilerinden biri olup
Enderon kısmının da sorumlusu idi. Derecesi sadrazam ve şeyhülisliimdan sonra gelirdi. Asıl
vazifesi sarayın kadınlara iiit olan harem-i hümiiyGn kısmına neziiretti. Kendisi siyah hadım
ağalanndan olduğu gibi emri altında haremin hizmetinde kullanılan diğer siyah hadım ağaları
vardı. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri Ve Terimleri Sözlüğü, C.I, İstanbul 1983,
s.400.
56 Hatundan bozma olarak "kadın" unvanı verilenler, padişahın zevceleri sayılırlardı. Bunların
adedi dört ve bazen altı ve yedi kadar olurdu; kadınlar kıdem sırasına göre başkadın, ikinci
kadın, üçüncü kadın vs. diye anılırlardı; en itibarııları başkadındı. Kadınların içinden en
sevgili olanlara ve çocuk doğuranlara Haseki denirdi. i. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı
İzzet Sak
156
S8
sarayın önde gelen görevlilerinden olan kethüda kadıns7, hazinedar usta ,
hazinedar-ı şehriyari lalası, oda lalası, başkapı gulamıS9, yazıcı efendi,
kethüda-yı teberdaran60, darüssaade ağası kahvecibaşısı, hazinedar
kahvecibaşısı ve vekil-i harc-ı teberdaran da bulunmaktadır. İlginç olan
husus, Nevruz günü Osmanlı sarayında bulunan önemli kimselere meyve ve
çiçek gönderilmesidir. Günümüzde bazı grupların sahiplenerek olaylar
çıkardıkları Nevruz günü, Osmanlı sarayında özel günler arasında sayılarak,
tebrikleşmeler için çiçekler gönderilmesi, bu günün çok eskiden beri Türkler
arasında önemli günlerden addedilerek bayram gibi kutlandığının bir
göstergesidir.
İkinci önemli gün ise 19 Muharrem 1154 tarihidir ki, padişahın Topkapı
Sarayı'na göç-i hümayunlarının olduğu gündür. Yine bu günde de, padişaha
ve yukarıda saydığımız saray ileri gelenlerine hediye olarak meyve ve çiçek
alınmıştır. Topluca meyve ve çiçek alınan bir diğer tarih ise 23 Muharrem
l154'dür. Ancak, tarihin altında bulunan yazının tahrip olmasından dolayı,
padişaha ve bütün saray ileri gelenlerine meyve ve çiçek alınan bu günün ne
anlama geldiği anlaşılamamıştır.
Toplu yapılan alımlarda sarayın ileri gelenlerinin statüsüne göre meyve
ve çiçek gönderiliyordu. Mesela padişaha 6 tabla; darüssaade ağasına 5;
başkadına 3; ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci kadın ile kethüda kadın,
hazinedar usta ve hazinedar-ı şehriyari lalasına 2'şer tabla; oda lalası,
başkapu gulamı, yazıcı efendi, kethüda-yı teberdaran, darüssaade
kahvecibaşısı, hazinedar kahvecibaşısı ve vekil-i harc-ı teberdarana da 1'er
tabla çiçek gönderilmiştir. Aynı şekilde alınan meyvelerde de statünün
önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü padişah, darüssaade ağası ve
başkadına fiyatı daha yüksek olan dökme meyve alınırken, diğerlerine fiyatı
daha düşük olan meyve alınmıştır. Dökme meyve sepetinin veya meyve
birinci listeden neredeyse dört buçuk yıl sonraya ait olmasına rağmen,
değişmediği görülmektedir. Buna göre saraya yine her gün 51 sepet meyve
ve Pazartesi ile Cuma günleri olmak üzere haftada iki gün 3' er tabla çiçek
alınmıştır. Bu ay içinde saraya alınan meyve miktarı 1530 sepet olup sepeti
45'er akçeden 68.850 akçe; çiçek miktarı 27 tabla olup tablası 480 akçeder:
12.960 akçe; hammaliye olarak da 409 kişiye 15'er akçeden 6.135 akçe
olmak üzere toplam 87.945 akçe ödenmiş, bu da 733 guruş 15 akçe etmiştir.
. i
1158 senesi Ramazan ayı ile 1154 senesi Muharrem ayında yapılan
günlük mutad harcamalar karşılaştırıldığında çok fazla bir farklılık ~rz
etmediği görülür. Her iki ayda da meyve için harcanan paranın aynı oldugu,
çiçek için harcanan paranın ise yalmzca 1.470 akçe fark ettiği görülecektir.
Bunun da, 1158 senesi Ramazamnda fazladan alınan 3 tabla çiçek ve 2 adet
işçi ücretinden kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır.
1158 senesi Ramazamnda zuhurata bağlı olarak ortaya çıkan
harcamalara gelince:
Burada verilen masraf kalemleri 3 ayrı günde yapılan harcamaları ihtiva
etmektedir. Birincisi 5 Ramazan gününe ait olup padişahın Ağa Camii'ne
vardığı gün telhisci ağa marifetiyle saraya gönderilen meyve ve çiçekleri
içermektedir. Burada padişaha 80 sepet dökme meyve ve 8 tabla çiçek;
darüssaade ağasına 50 sepet dökme meyve ve 5 tabla çiçek; hazinedara da 20
sepet dökme meyve ile 2 tabla çiçek gönderildi ği kaydedilmiştir.
Zuhurata bağlı olarak ortaya çıkan ikinci harcama kalemi ise 12
Ramazan 1158 (8 Ekim 1745) tarihine aittir. Bu gün yapılan harcamaların
sebebinin ise, göç-i hümayunun Topkapusundan saray-ı hümayuna gelmesi
olarak ifade edilmiştir. Birinci belgede padişahın 19 Muharrem 1154 (6
Nisan 1741) günü Topkapusuna göçtükleri ifade edilmiş ve sarayın ileri
gelenlerine meyve ve çiçekler gönderildiği daha önce gösterilmişti. Öyle
anlaşılıyor ki, padişah bahar mevsimi geldiğinde Topkapı Sarayı'na, güz
gelince de saray-ı hümayuna göçmektedir61. Her iki göç esnasında sarayın
ileri gelen görevlileri ile padişahın kadınlarına meyve ve çiçekler
gönderilmiştir.
Toplu yapılan alımlarda kimlere ne kadar meyve ve çiçek gönderildiği
birinci belgede verilenlerle aym olduğu için burada tekrarlamaya lüzum
görülmemiştir. Ancak yalnızca padişaha alınanlarda birinci listede
verilenlerden farklı olarak 2 tabla çiçek ve 20 sepet dökme meyvenin fazla
alındığı görülmektedir. Burada toplam olarak 37 tabla çiçek, 220 sepet
meyve ve 180 sepet de dökme meyve alınmıştır.
6\Burada "saray-ı hümaylin" ile kastedilen yerin neresi olduğu açık değildir. Ancak, 17. ve
18. yüzyıllarda padişahların genellikle Edirne'de oturmalarından dolayı, bu sarayın Edirne
Sarayı olma ihtimalinin yanında, İstanbul'daki Eski Sarayolma ihtimali de vardır.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı 159
Yeni Cami haziresine gömüldü. III. Ahmed kızı Ayşe Sultan' a Rami Paşa Sarayı'nı ve
~ahariye yalısını temlik etmiştir. Ayşe Sultan Bahariye yalısı yanındaki arsaları, Ankara ve
ızmit'teki bazı emlakini vakfetmiş ise de nerelere vakfettiği bilinmiyor. Uluçay, S.88.
67 Saliha Sultan, III. Ahmed'in kızlarından olup 1715 yılında doğdu. 1728 yılında Deli
Hüseyin Paşa'nın oğlu Sarı Mustafa Paşa ile evlendi. Sarı Mustafa Paşa'nın 1731 'de ölmesi
üzerine dul kaldı. 1740'da i. Mahmud tarafından Abdi Paşa zade Ali Paşa ile evlendirildi.
Saliha Sultan'ın bu evliliği de kısa sürdü. Ali Paşa 1744'de ölünce, ikinci defa dul kaldı. Bu
seferki bekarlığı 14 sene sürdü. Nihayet kardeşi III. Mustafa hükümdar olunca, dul kalan
diğer kardeşlerini evlendirdiği sırada, 1758'de Saliha Sultan'ı da Ragıp Paşa ile evlendirdi.
Saliha Sultan, Ragıp Paşa'nın üçüncü eşi idi. Ragıp Paşa 61, Sali ha Sultan 44-45 yaşlarında
idi. Sadrazam Ragıp Paşa'nın 1763'de ölmesi üzerine üçüncü defa dul kaldı. III. Mustafa'nın
arzusu üzerine 1764' de eski yeniçeri ağalarından ve kaptan-ı deryalardan Mehmed Paşa ile
evlendi. 1770'de Mehmed Paşa'nın da ölümü üzerine bir daha evlenmedi ve 1778 yılında
öldü. Eyüb Sultan Türbesi kapısına gömülmüştür. Uluçay, 90.
68 Esma Sultan III. Ahmed'in kızlarından olup 1726 yılında doğdu. I. Mahmud tarafından
1743'de Yakup Paşa ile evlendiriidi. Fakat Yakup Paşa'nın bir sene sonra ölmesi üzerine I.
Mahmud tarafından bir başkasıyla evlendirildiyse de ismi bilinmiyor. Nihayet III. Mustafa
diğer dul kardeşlerini evlendirdiği gibi Esma Sultan'ı da Muhsin zade Mehmed Paşa ile
1758'de evlendirmiştir. Kocası Mehmed Paşa iki defa sadrazam oldu. Iki kardeşinin
padişahlıkları sırasında çok önemli mal ve mülke sahip olup İstanbul 'un sayılı zengin
kadınları arasına girdi. Muhsin zade Mehmed Paşa 1774'de ölünce de bir daha evlenmedi.
1788 yılında öldü ve Eyüp'teki Muhsin zade Mehmed Paşa Türbesi'ne gömüldü. Uluçay,
s.90-91.
(f)Piri'zilde Mehmed Sahib Efendi 1085 / 1674' de doğmuş olup babası yeniçeri ocağından
yetişmiş Pirı adında biri olduğundan bu aileden yetişmiş olanlara Pirizade denilmiştir. Evvela
Şeyhmislam Erzurumlu Seyyid Feyzul1ah Efendi 'ye intisab etmiş, sonra da onun emriyle önce
vezir-i azam Daltaban Mustafa Paşa'ya, arkasından da Ramı Mehmed Paşa'ya imam oldu.
1113 / 1701 'den itibaren de çeşitli kademelerde müderrislik etti. 1135 / 1723' de Selanik
kadılığına tayin edildi; 1140/ 1727'de padişahın ikinci imamı ve şehzadelerin mual1imi oldu.
Daha sonra birinci imamlığı yükselerek 1143/ 1731'de İstanbul kadısı olup aynı zamanda
Anadolu kazaskeri payesi verildi. 1150 / 1737' de Rumeli kazaskerliğine tayin edildi.
Şeyhülis1am Şeyh Mustafa Efendi 'nin vefatı ile I. Mahmud tarafından Muharrem 1158 / Şubat
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı 161
KAYNAKÇA
I.Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cevdet Saray, no. 2608.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cevdet Saray, no. 2354.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mühimme Defteri, C.69, Sıra no: 177, s.89.
EK: 1
Cevdet Saray, no. 2608
Mah-ı Muharrem gurresinden devletlü 'inayetlü veliyyü'n-ni'am
kesırü'l-kerem efendimiz hazretlerinin taraf-ı 'alilerinden be-her yevm
şevketlü 'azametlü hünkarımıza ve daire-i hümayfinlarına virilen elli bir
sepet meyve ve haftada iki gün eum' a ve Pazarertesi virilen üçer tabla
şükfife 70 beyan olunur sene 1154 Eyyam 30 (19 Mart -17 Nisan 1741).
Yekfin Eyyam 30
Meyve sepet 68.850
ı .530, fi 45
Şükilfe tabla ı ı .520
24, fi 480
Hammaliye 6.105
407, fi ıs
Yekün
Akçe 86.475
Guruş 720,5
70 Şükfife : Çiçek
71 M : Muharrem
72 Tüm tarih çevirme kılavuzlarında i Muharrem 1154 tarihi Pazar günü olarak verilmesine
rağmen burada Cumartesi olarak verilmiştir. Bunun neden kaynaklandığı bilinmemekle
birlikte listenin sonradan düzenlendiği ve katip tarafından günün sehven Cumartesi olarak
kaydedildiği tahmin edilmektedir.
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
165
Şükfife tabla
Meyve Dökme
~kOfe Meyve
abla) (Sepeı) (Sepet)
Oda Lalasına LO
İzzet Sak
166
10
Başkapu Gulamı
10
Yazıcı Efendi
10
Kethüda-İ Teberdaran
10
Kahvecibaşı-yı Diirü's-sa'iide
10
Hazınediir Kahvecibaşısına
10
Vek1l-i harc-ı Teberdiiran
35 220 160
Yekün
40
Dökme meyve sepet
8
ŞükOfe tabla
18
'Akkam el-yevmiye fi4S
6
Kayık fi60
'Akkam 18
fi 45
Kayık 6
fi 60
Dökme
Şükfife Meyve
Meyve
(Tabla) (Sepet)
(Sepet)
Oda Lalasına 10
Başkapu Ouliimına 10
Yazıcı Efendi 10
Kethüdii-i Teberdiiriin 10
Dökme
ŞükGfe Meyve
Meyve
(Tabla) (Sepet)
(Sepet)
Yekün 20 75 140
Oda Lalasına 10
Başkapu Ouliimına 10
Yazıcı Efendi 10
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
169
Kethüda-i Teberdaran 10
ŞükGfe tabla 8
'Akkam 18
fi 45
Kayık 6
fi 60
74 Tağar (Dağar): Kap, çanak, küp, çömlek. Türk Dil Kurumu, Tarama Sözlüğü, c.ıı, Ankara
1965, s.965.
75 Şebbu : Şebboy çiçeği
76 Benefe = Benefşe = Menekşe.
İzzet Sak
170
Yekôn _
Yekôn _
Akçe 162.590
2.075
0.075
2.000
EK:2
Cevdet Saray, no. 2354
Mah-ı Ramazan-ı şerifin gurresinden devletlü 'inayetlü ve1İyyü'n-ni'am
kesırü'l-kerem efendimiz hazretlerinin taraf-ı devletlerinden be-her yevm
şevketlü 'azametlü hünkarımıza ve daire-i harem-i hümayGnlarına virilen elli
bir sepet meyve ve haftada iki gün Cum'a ve Pazarertesi virilen üçer tabla
şükGfe beyan olunur sene 1158 Eyyam 30 (27 EyIül-26 Ekim 1745).
Günler
3 N Yevm-i Çıhiirşenbe
4 N Yevm-i Pençşenbe
5 N Yevm-i Cum'a
6 N Yevm-i Cum'aertesi
7 N Yevm-i Pazar
8 N Yevm-i Pazarertesi
9 N Yevm-i Salı
ıo N Yevm-i Çıhiirşenbe
11 N Yevm-i Pençşenbe
12 N Yevm-i Cum'a
13 N Yevm-i Cum'aertesi
14 N Yevm-i Pazar
15 N Yevm-i Pazarertesi
Yekün Eyyam _
Meyve sepet
Şükfife tabla
Hammaliye
Yekün _
Akçe 87.945
77 N : Ramazan
Osmanlı Sarayının İki Aylık Meyve ve Çiçek Masrafı
173
ŞükOfe Dökme
Meyve
(Tabla) Meyve
(Sepet)
(Sepet)
Mübarek Rikilb-ı HümilyOna 8 80
Hazret-i Ağa-yı Dilrü's-sa'ilde el-aliyye 5 50
Oda Lalasma Lo
Başkapu GuHimına Lo
Yazıcı Efendi'ye Lo
Baltacılar KethUdasma Lo
Ser-Kahve-i Ağa-i Darti's-sa'ade el-aliyye Lo
Ser-Kahve-i Hazinedar-ı Şehriyan 10
Dökme
ŞUkfife
Meyve
(Tabla)
(Sepet)
ŞükUfe tabla 5
Yekôn _
Yekôn. _
Akçe 83.3 ıo
1.427,5
Tenzil 1...2.
1.420
-...J
\0-
°1•
. -\
-\
...
.,-
• 1•
.1.
~~.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi
(1483)
The Establishment of Timar System in Qaraman Province (1483)
Doğan VÖRÜK*
Öz
Osmanlı timar düzeni, Karaman beyliği toprakları üzerinde ilk defa
Beyşehir, Akşehir ve çevresinde 1466'da kurulmaya başlamış, nihayet
1483'te Karaman eyaleti geneline yayılabilmiştir. Bölgenin 1483'teki
tahririnden sonra, 1484'te Osmanlı uygulamaları ile uyuşmayan Karaman
kanun, örf ve adetleri Mevlana Vildan tarafından kaldırılmıştır. EyQlet
genelinde 412 timarda 501 sipahi istihdam edilmiştir. Bunlardan en az
167'si (%33'ü) Karaman menşeli yerel aristokrasiye mensup sipahilerdir.
Bu dönemde yerel unsurların timar sistemi içine alınarak bölgedeki Osmanlı
hakimiyetinin tesis edilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlılar, Karamanoğulları, Karaman Eyaleti,
Zeamet, Timar, Sipahi, Mevtana Vildan
Abstract
The Ottoman timar system was introdueed firstly in Beysehir, Aksehir
and in the vicinity of them on the land of Qaraman Principality in 1466; then
it was finally established all over the provinee in 1483. Af ter the subjugation
of the region by Ottomans in 1483, Qaraman laws, rules, eustoms and habits
whieh didn't go with Ottomans applieations were abolished by Mevlana
Vildan. 501 sipahis were employed in 412 timars within the provinee. At
least 167 of them (%33) were belong to loeal (from Qaraman origin)
aristoeraey. lt is clearly seen that by inserting the loeal objeets into the
timar system, the Ottoman sovereignty were tried to beestablishedflrmly.
Key Words: The Ottomans; Qaramanogullari, Qaraman Provinee,
Zeamet, Timar, Sipahi, Mevlana Vildan
Giriş
Rumeli'de 1442 yılından itibaren başlayan ve l444'te Segedin
Antlaşmasıyla sonuçlanan mücadeleler esnasında, Karamanlıların da eş
zamanlı olarak Akşehir ve Beyşehir'i işgal ile Sivrihisar, Ankara, Beypazarı
ve Karahisar'ı, yağma ve tahrip etmeleri!, İslam aleminde büyük bir tepki ile
karşılanmıştır. Osmanlı ordusu Rumeli'de Haçlı ittifakı ile mücadele
ederken, Karamanoğlu İbrahim Bey'in bunlarla işbirliği yaparak Osmanlı
topraklarına saldırmasını Müslümanlıkla bağdaştıramayan II. Murad, İslam
alimlerinden İbrahim Bey hakkında fetva istemiştir. Ehl-i sünnet akaidinin
dört kolunu oluşturan Şafii, Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhebi imam ve
alimlerinden aldığı fetvalarla2 Karamanoğlu üzerine intikam seferine çıkan
Sultan Murad, İbrahim Bey'in Osmanlı memleketlerinde yaptığı tahribatın
kat kat fazlasını Karaman topraklarında yapmış, en fazla hasar ise Konya ve
Larende' de meydana gelmiştir3• Osmanlı ordusu karşısında tutunamayan
İbrahim Bey, Taşeli'ne kaçmış, zevcesi ve veziri Server Ağa vasıtasıyla sulh
istemiştir. Nitekim İbrahim Bey kendisi için ağır yükümlülükler getiren bir
muahedeyi (sevgend-name) imzalamak zorunda kalmıştır (1444)4. Buna
karşılık II. Murad'da l438'de aldığı Akşehir, Beyşehir, Seydişehir ve Okluk
Hisarı'nı Karamanlılara iade etmiştiı5.
Yeminine (Sevgend-name'ye) uzun bir süre sadık kalan İbrahim Bey,
II. Mehmed'in başa geçmesiyle (1451) tekrar Osmanlılar aleyhine ittifak
arayışlarına girişmiştir6• II. Mehmed'in Karaman üzerine sefere çıkmasından
telaşlanarak karşı koyamayacağını anlayan İbrahim Bey, Mevlana Veli
aracılığıyla barış istemiştir7• Yapılan antlaşmaya göre; iki devlet arasında,
i Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, I, TTK, Ankara 1995, s.15;
İnalcık, "Murad II", İA, VIII, Eskişehir 1997, s.608; Faruk Sümer, "Karamanoğulları", DİA,
c.xxıv, İstanbul 2001, s.458
2 İ. H. Uzunçarşılı, "Karamanoğulları Devri Vesikalarından İbrahim Bey'in Karaman İmareti
Vakfiyesi", Belleten, III, Ankara 1937, s.128 vd.; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, TTK,
Ankara 1988, s.448; İsmet Miroğlu, "Fetret Devrinden II. Bayezid'e Kadar Osmanlı Siyasi
Ta,rihi",DGBİT,X,ÇağYay.jstanbuI1989,s.199., .
3 Aşıkpaşa-zade, Tevdrfh-i Al-i Osman, Matbaa-i Amire, Istanbul 1333, s.130; Mehmed
Neşrı, Kitdb-ı Cihan-nümd Neşrf Tarihi, II, yay. Faik Reşit Unat - Mehmed A. Köymen,
TTK, Ankara 1995, s.643; Müneccimbaşı Ahmed b. Lütfuilah, Camiü'd-Düvel, yay. hzr.
Ahmet Ağırakça, İnsan Yay'., İstanbul 1995, s.214. .
4 Uzunçarşılı, "Karaman Imareti", s.117-122; A. Aköz, "Karamanoğlu II. ıbrahim Beyin
Osmanlı Sultanı II. Murad'a Vermiş Olduğu Ahidname", Türkiyat Araştırmaları Dergisi,
S.18, Konya 2005, s.170-178; Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu
Devletleri, TTK, Ankara 1988, s.25 vd; Şerif Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1989, S.117.
5 İnalcık, "Murad II", s.608; İnalcık, Fatih Devri, s.36; Anonim, İstanbul'un Fethinden Önce
Yazılmış Tarihf Takvimler, yay. Osman Turan, TTK, Ankara 1954, s.31.
6 Neşrı, Neşrf Tarihi, II, s.685; M.Ç.Şehabeddin Tekindağ, "Son Osmanlı-Karaman
Münasebetleri Hakkında Araştırmalar", IUEFTD, XIIIIL7 - ı8, Istanbul ı963, s .44.
7 Tursun B~ğ, Tarih-i Ebu'l-Feth, haz. A. Mertol Tulum, İstanbul 1977, s.38; Aşık Paşa-zade,
Tevdrfh-i Al-i Osman, s.139-140; Neşrı, Neşrf Tarihi, II, s.685 vd; Anonim, Anonim Tevdrfh-i
Jı.I-i Osman, F. Giese neşri, hzr. Nihat Azamat, İstanbul 1992, s.77; İ. Hakkı Konyalı, Konya
Karaman Ey1iletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
179
Tarihi. Enes Kitap Sarayı. Konya 1997. s.l03; Tekindağ. "Son Osmanlı-Karaman". s.43-45;
Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi. 1. TTK. Ankara 1988. s.453; Bayram Ürekli - Doğan Yörük.
"Kıviimi'ye Göre Fiitih'in i. ve II. Karaman Seferi". İpek Yolu - Konya Kitgbı. V. Edt. Yusuf
Küçükdağ. Konya 2002. s.214-215; Kayhan Atik. Lütfi Paşa ve Tevarih-i Al.i Osman. Kültür
Bakanlığı Yayınları. Ankara 2001. s.l83.
8 Tursun Beğ. Tarih-i Ebu'l-Feth. s.38.
9 Adnan Sadık Erzi. "Akkoyunlu ve Karakoyunlu Tarihi Hakkında Araştırmalar", Bel/eten,
XVIII/69-72. Ankara 1954. s.21O-215; Tekindağ. "Son-Osmanlı Karaman". s.53-54.
LO Karamanlı Nişancı Mehmed Paşa, "qsmanlı Sultanları Tarihi .... çev. İ. Hakkı Kony~lı.
Osmanlı Tarihleri. i. Türkiye Yayınevi. Istanbul 1949, s.355-356; ıbn Kemal, Tevarih-i Al-i
Osman VII. Defter (Tenkidli Transkripsiyon), haz. Şerafettin Tu.ran. TTK, A.nkara 1991,
s.272-277; M. Zeki Oral, "Fatih Sultan Mehmed'in Gevale Kalesi Ile Karaman Illerini Fethi
ve Hiimidi'nin Terci-i Bendi", VD. S.4, Ankara 1958. s.81-83; Tekindağ. "Son Osmanlı-
Karaman". s.53.55; Tursun Bey, Tarfh-i Ebü'l-Feth, s.l46; Neşri', Neşrf Tarihi. II, s.781-783;
Ruhi. "Ruhi Tarihi" - Oxford Nüshası. Değerlendirme, metnin yeni harflere çevirisi -. yay.
Yaşar Yücel - Halil Erdoğan, Belgeler. XIVIl8, TTK. Ankara,s.461; Halil Edhem.
"Karamanoğulları Hakkında Vesiiik-i Mahkuke". TOEM, Cüz 13, i Nisan 1328, İstanbul
1330. s.835.
\i İbn Kemal, Tevarih-i Al-i Osman, s.276; N. Jorga. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, II. çev.
Nilüfer Epçeli. İstanbul 2005, s.146; Tekindağ. "Son-Osmanlı Karaman", s.55; Franz
Babinger, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. İstanbul 2003, s.240; Uzunçarşılı. Osmanlı
Tarihi. II. s.90; MZ. Oral, "Gevale Kalesi", s.82.
ıı Aşık Paşa-ziide, Tevarfh-i Al-i Osman, s.I72-173; Şikiiri, Karaman Oğul/arı Tarihi. haz.
Mesud Koman. Konya Halkevi Yayınları. Konya 1946, s.197; Tekindağ, "Mehmed Paşa", lA.
VII, Eskişehir 1997. s.594; Konyalı. Konya Tarihi. s.l08.109. .
13 Tekindağ. "Son Osmanlı-Karaman". s.57; Inalcık, "Mehmed II". lA. VII, Eskişehir 1997,
s.525.
Doğan Yörük
180
tayin edilir. Pir Ahmed, Mut civarında İshak ve Gedik Ahmed Paşalar
komutasındaki Osmanlı kuvvetlerine yenilince, kendisine bağlı aşiretler de
dağılır. Bundan sonra Ereğli ve Aksaray gibi şehirlerin ahalisi de İstanbul'a
tehcir edilir (1471) 14.
Osmanlı kuvvetleri karşısında tutunamayan Pir Ahmed ve Kasım Beyler
Osmanlıların rakibi olan Akkoyunlu Uzun Hasan'ın himayesine girmek
mecburiyetinde kalırlaris. l473'te Otlukbeli savaşını kazanarak Uzun
Hasan'ı bertaraf eden Fatih, Karaman beylerini hamisiz bıraktığı gibi, Gedik
Ahmed Paşa'yı da Karaman-ili'ni yeniden zabtetmek üzere memur eder16.
Paşa'nın 1474 yılında Niğde ve Develi yöresiyle İç-il sahillerine yönelik
seferi başarıyla sonuçlanır ve Karaman beyliği tam anlamıyla kontrol altına
alınır17 •
Pir Ahmed'in Menan kalesinde yakalanarak surlardan aşağı atılmasıyla
(1474) yalnız kalan Kasım Bey, şehzade Cem'in kardeşi II. Bayezid'e karşı
giriştiği taht mücadelesinde yanında yer alır. Cem Sultan'ın Rodos'a
ilticasından sonra da Bayezid ile anlaşarak, Osmanlıların himayesinde,
ölümüne kadar İçel taraflarında hüküm sürer. 1483 yılında Kasım Bey'in
vefat etmesiyle Karaman ülkesi kesin olarak Osmanlı idaresine geçerl8.
A-Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeni
1-1483'e Kadar Bölgede Yapılan Tahrirler
Karaman ülkesinden Osmanlı idaresine geçen ilk topraklar olan
Akşehir, Beyşehir ve çevresi önce (1451-1466) Anadolu beylerbeyliğine
dahil edilmiş 19 daha sonra, diğer Karaman topraklarının da ilhakıyla birlikte
yeni kurulan Karaman ey aleti içine alınmıştır2D• İnalcık, bu eyaletin 1468-
1512 yılları arasında teşekkül ettiğini belirtmektedir21•
14 Aşık Paşa-zade, Teviirfh-i Al-i Osman, s.173; Solak-zade, Solak-ziide Tarihi, hzr.Vahid
Çabuk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1989, s.321; Hoca Sadettin Efendi, Tacü't-Teviirih, III,
hzr.İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı Yay., Eskişehir 1992,s.103; Tekindağ, "Son
Osmanlı-Karaman", s.61-62.
IS Selahattin Tansel, Fatih Sultan Mehmetin Siyasi ve Askeri Faaliyeti, MEB, İstanbul 1999,
s.308 vd.; Miroğ1u, "Fetret Devrinden" , s .240-241.
16 Solak-zade, Solak-ziide Tarihi, s.321; Hoca Sadettin Efendi, Tacü't-Teviirih, III, s.140;
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, s.106 vd.
17 Hoca Sadettin Efendi, Tacü't-Teviirih, III, s.144 vd; İnalcık, "Mehmed ll", s.527;
!v1üneccimbaşl, Camiü'd-Düvel, s.286; Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, ll, Üçdal Neşriyat,
Istanbul 1989, s.116 vd; F. Sümer, "Karamanoğulları", s.459.
18 Tekindağ, "Karamanlılar", İA, VI, Eskişehir, 1997, s.327; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II,
S.108.
19 MAD, 241, s.23a. Akşehir'in Cerrahoğlu mahallesinde ikamet eden şehir kethüdası İvaz v.
Aydoğmuş beratını beylerbeyi Ahmed'den almıştır. Karaman beylerbey1iği henüz teşekkül
etmediğinden burada kastedilen kişinin Anadolu beylerbeyi olduğuna şüphe yoktur.
20 TK 564.
2.1 H. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Kliisik çağ (1300-1600), çev. Ruşen Sezer, YKY,
Istanbul 2003, s.1lO.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
181
22TK 564; Feridun Nafiz Uzluk, Fatih Devrinde Karaman Eyaleti Vakıflan Fihristi, Ankara
1958.
23MAD 241.
24Bkz. MAD 241, s.42. Kır-iii'nde mezra 'a-i Eflatun-pınar sehvle evvelki defterde karye-i
Suvank'dan bir çiftlik deyü kayd olunmuş şimdi kapumdağı defterde karye'e hakk itdürüb
mezra'a-i Eflatun-pınar kayd itdirdüm eyle oluna buyurdum ki anduğı defterde dahi vech-i
mezbCtr üzre kayd itdiresin deyü hükm-i cihan-meta 'a varid olub mezkCtr karye hükm-i aif
mCtcibince mezra'a-i Eflatun-pınar deyü sebt olundu der-İn-önü fi Ramazan 873; Doğan
Yörük, "1466 Tarihli Mufassal Deftere Göre Beyşehir ve Çevresindeki Osmanlı Timar
Düzeni Hakkında Bazı Görüşler", i. Uluslar arası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu 11-13
Mayıs 2006, Yayınlanmamış Bildiri.
25MC.0.116/1, s.1b.
26 MC.0.116/1; Fahri Coşkun, 888/1483 Tarihli Karaman Eyaleti Vakıf Tahrir Defteri
(Tanıtım, Tahlii ve Metin), İÜ.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996;
M. AkifErdoğru, "MuradÇelebi Defteri: 1483 Yılında Karaman Vilayetinde Vakıflar I-II-11I-
IV", Tarih İncelemeleri Dergisi, XV11I/1, 2003, s.119-160; XVIII/2, 2003, s.99-140; XIXil,
2004, s.119-154; XIX/2, İzmir 2004, s.141-176.
Doğan Yörük
182
27MC.0.116/l, s.1a.
28MAD 567, s.16, 29, 30, 38, 40, 41,44,46,57,58,60,61,62,65,71,72,76,82,87,94,96,
100,124,128,138,148; Tr 38,105-123.
29 Tr 38, s.l08.
30MAD 567, S.76.
31MAD 567, 83, 84, 88, 89.
32MAD 567, s.93.
33MAD 567, s.71, 72,81,84,85,86,88.
34 Ö. L. Barkan - E. Meriçli, Hüdlivendigar Livası Tahrir Defterleri, I, TTK, Ankara 1988,
s.11-12; H. İnalcık, Hicrl 835 Tarihli SCtret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, TTK, Ankara 1987,
s.xVIII.
35Il. Bayezid dönemi tahrirleri için bkz. Nicoara Beldiceanu, XIV. Yüzyıldan XVI. Yüzyıla
Osmanlı Devleti'nde Timar, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara 1985, s.103-106.
36MC.0.116/1, s.la.
Karaman Eyaletinde üsmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
183
süre sonra bölgede, yürürlükte olan ve Osmanlı şer'ı ve örfi hukukuna aykırı
görülen bid'atları kaldırması için, dönemin şöhretli alimlerinden Mevlana
Vildan ismiyle meşhur Mevlana Muhiddin görevlendirilmiştir37• Mevlana
Vildan müfettiş sıfatıyla görevlendirildiği Karaman eyaletinde yeni bir
tahrirden ziyade38, bölgeye ait Osmanlı hukukuna uygun yeni bir kanunname
düzenlemiştir39• Ayrıca bölgedeki timarlı sipahileri de denetleyerek halka
zulüm ve suçu sabit olanları merkeze arz edip, ellerinden timarlarının
alınmasını sağlamıştır. Mevlana Vildan'ın arzıyla timarı alınan sipahi sayısı
6'dır40• Boşalan timar kadrolarına yerleştirilen sipahilere, bu timarların
Evasıt-ı Ramazan 889/ 2-11 Ekim 1484 tarihinde verildiği belirtilmektedir41.
Şu halde Mevlana Vildan teftişinin, 1483 tahririnin hemen akabinde 1484
yılında yapıldığı aşikardır. Mevlana Vildan aynı dönemde Kayseri sancağını
da teftiş etmiştir42• Ancak, bevvab Ali'nin timarı üzerindeki açıklamalarda,
sancağı teftiş eden kişinin kadı olduğu belirtilmiş, ismi zikredilmemiştir43•
Burada kastedilen kişinin Mevlana Vildan olduğuna şüphe yoktur. Zira
Vildan'ın Fatih döneminde, Gelibolu'da kadılık, Bursa'da müderrislik ve
kadılık, İstanbul'da kadıaskerlik yaptığı bilinmektedirM.
Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere 26 timar, sonradan tamamen el
değiştirmiştir. Bu timarların sipahilerinin neden değiştirildiği hususunda
bazıları için sebep gösterilirken, bazıları için de hiçbir bahane
gösterilmemiştir. Buna göre timarlar, Mevlana Vildan'ın arzı45, sipahinin üst
37 Mevlana Yildan hakkında geniş bilgi için bkz. Meedf l\1,ehmed Efendi, Şakcıik-i Nu 'maniye
ve Zeyilleri -Hadaiku'ş-şakaik, I, nşr. hzr. Abdülkadir üzean, çağrı Yay. Istanbul 1989,
s.215.
38 A. Akgündüz, Mevlana Yildan'! Karaman eyaletinin 906/1500 tahririni yapan emin olarak
~abul eder. Bkz. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukukı Tahlil/eri, III,
Istanbul 1991, s.306-307.
39 TT 63, s.l-2; Ömer Lütfi Barkan, XV ve XVi inci A~ırlarda Osmanlı imparatorluğunda
Ziraı Ekonominin Hukukı ve Ma/f Esasları i -Kanunlar- , Istanbul 1943, s.39.
40 MAD 567, s.29, 38, 62, 87,147; TT 38, s.l05. .
41 MAD 567, s .29. Mezkur Mevlana Vildan teftışiyle cürmü zahir olub azı olundu Solak
Ya'kub'a ser'askerlikle sadaka olundufi evas/t-I Ramazani'l-mübarek sene 889; s.38. Mezkur
timar Şirmerd tahvilinden Çavdan oğlu Emür'e verilmiş mezkur Emür dahi Mevlana Vildan
teftışinde mücrim-i (cürmü) vaki' olub azı olundu Feraş oğlu Şah Veli'ye sadaka olundufi
evas/t-l Ramazani'l-mübarek sene 889; s.62. Mezkur Hamza Bey Mevlana Vildan teftışinde
cürmü zahir olub azı olundu ve Del/ak Mehemmed'e sadaka olundu fi evaslt-I Ramazani'l-
mübarek sene 889; s.87. Mezkur Mevlana Vildan teftışinde cerayimi zahir olub azı olundu
Çoban Ali 'ye sadaka olundufi evas/t-I Ramazan sene 889; s.147. Mezkur cerayimi zahir olub
Mevlana Vildan arzıyla azı olunub Silahdarbaşı isa'ya sadaka olundu fi evas/t-I Ramazan
sene 889.
42 Barkan, Kanunlar, S.57.
43 TT 38, s.105. Mezkur Ali ... Kayseriyye sancağı teftişine gelen kadı mektub virüb reayasına
zulm ve te'addı ider ve bir raiyyet .... bozdoğanlıyla vurub mecruh etmişdir ve ale'l-husus
meCıis-i şer 'de zulm idüb ve bozdoğanlıyla vurduğuna ... itdi deyü bildirdiği cihetden Havdan
oğlu Ahmed'e (?) tezkere virildi tahrırenji gurre-i Rebiülahir sene Receb 889.
~ Meedf Efendi, Şçıkaik-i Nu'maniye ve Zeyilleri - Hadaiku'ş-şakaik,l, nşr. hzr. Abdülkadir
üzean, çağrı Yay. Istanbul 1989, s.215-216.
45 MAD 567, s.29, 38, 62, 87,147; TT 38, s.l05.
Doğan Yörük
184
düzey bir göreve terfi etmesi46, emekliye ayrılması47, kendi isteğiyle timarını
bırakması48 ya da ölmesi49 ve sefere katılmaması50 gibi nedenlerle başka bir
sipahiye tevcih edilmiştir. Ayrıca, sipahinin eskiden beri timar tasarruf
etmemesi (babadan ve dededen sipahi olmamasıil ve aynı timarın uzun süre
bir sipahinin tasarrufunda bulunması52 da değişiklik için yeterli görülmüştür.
Yine, boş53 veya mevkuf4 durumda olan timarlardan başka, sebep
gösterilmeksizin55 sipahisi değişenlere de rastlanılmaktadır.
Tablo i. Tamamen EI Değiştiren Timarlar
46TT38,s.106.
47TT38, s.107.
48MAD 567, s.40; TT 38, s.1lO.
49MAD 567, s.61.
50MAD 567, s.124.
51TT 38, s.107, 110, 111.
52MAD 567, s.138; TT 38, s.108.
53MAD 567, s.65.
54MAD 567, s.41.
55MAD 567, s.30, 38, 46, 76,82,87.
56 Üzerinde değişiklik yapılan timarlardan 12'si MAD 567, 6'sl da TT 38 numaralı
defterdedir.
57MAD 567, s.16, 44,58,62,77,94, 100, 128; TT 38, s.107, 114, 116, 121.
58MAD 567, s.55, 57,58.
59MAD 567, s.60.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
185
60 SCtret-i berat-ı humayCtn, Nişan-ı şerif-i alişan ve tuğra-yı garra-yı kiti sitan nefera 'l-/{ihü '1-
meliki's-ti'an hükmü oldur ki şimdiki halde mefharu'l-emacid ve'l-ekarim Karamanlı
Mehemmed vilayet-i Karaman 'da Larende tevabi'inde Vni nam karye içindeki hasıl öşrf ve
örfi 1457 akça yazarmış kadfm mülkümdür amma Karamanoğlu zamanında asitane-i
'Osmaniye 'ye iltica etdüğüm sebebden Karamanoğlu tagyfr etdürmüş mukarrer deyü da 'va
ve taleb kılub defterlere rücu' olunub timarda mestCtr bulunub mülkiyet üzre mestCtr
bulunmayı b mefharu' l-ulemai' l-kiram Konya kadısı Hatib Paşa oğlu Mevlana Muslihiddin' e
teftiş etmek emr idüb Mevlana-yı mezbCtr dahi şer'f mülknameleri görüb ve Karamanoğlu
zamanında Kadıasker olan şer'le mülkiyetine hükm eylediğine şahidieri gelüb dergah-ı
mu'allama 'arzname virüb ve şer'f mektubun 'arz idüb ben dahi mezkCtrun yanında himmet ve
at/fet idüb karye-i mezkCtre öşrünü ve 'örfiyesiyle mülkiyet vechile muşarun ileyhe sadaka
idüb buyurdum ki ba'de'l-yevm karye-i mezkCtre muşarun ileyhin mülkü olub enva-ı vücCth
mülkiyet üzre 'öşrün ve 'örfiyesiyle mutasarrıf ola dilerse sata ve dilerse bağışlaya ve dilerse
vakfide bey '-i ahed-i kiiniyen min kane bi-vech-i mine'l-vücCth ve sebeben mine'l-esbiib mani'
ve münazi' olmaya ve dahi ve ta 'arruzz kılmaya ve tebdfl ve tagyfr etmeye femen beddelehü
ba'de ma sem'ahüfe innema ismühü 'ale'l-lezfne yübeddilCtnehü inne'l-lahe semf'un alfm
'alamet-i şerife i 'timad ide/er tahrfren fi evahir-i Zilkade sene selase ve tis 'fn semani-mi' e
be-makiim-ı Kostantınıyye, eş-şehadet el-vezfran Davud Paşa ve İbrahim Paşa ve Ali Paşa.
MAD 567, s.57.
61 MAD 567, s.15, 69, 92,123,135,150.
62 MAD 567, s.ll, 58, 59,99,
63 16'sl Mad 567'de 4'ü de TT 38'de kayıtlıdır.
64 ÖL Barkan, "Osmanlı Devrinin Eşkincülü Mülkleri veya Mülk Timarları Hakkında
Notlar", Türkiye'de Toprak Meselesi Toplu Eserler /, Gözlem Yay. İstanbul 1980, s.898-899.
Doğan Yörük
186
65 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, İstanbul 1983, s.639;
Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih LGgatı, İstanbul 1986, s.371.
66 Ö.L. Barkan, "Mülk Timarlar", s.902.
67 MAD 567, s.122.
68 MAD 567, s.58-59; Bu tip timar ve mülkler 1500 ve daha sonraki tahrir defterlerinde de
görülmektedir. Bkz. TT 40, s.860, 862, 864, 883; TT 32, s.233, 243; TT 455, s.587, 593, 597,
609,610,623,628,632,638; TT 1061, s.197.
(fJ Geniş bilgi için bkz. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, I,
çev. Halil Berktay, Edit. Halil İnalcık ve Donald Quataert, İstanbul 2000, s.54, 453; Feridun
M. Emecen, "XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı Devleti'nin Doğu ve Batı Siyaseti", XV ve XVI.
Asırları Türk Asrı Yapan Değerler, Edit. Abdülkadir Özcan, İstanbul 1997, s.126; İnalcık,
"Osmanlı Fetih Yöntemleri", çev. Oktay Özel, Söğütten İstanbul'a Osmanlı Devleti'nin
Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, Derleyenler Oktay Özel- Mehmet Öz, Ankara s.443-472.
70 Barkan, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar
ve TemlikIer, II: Vakıflann Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Kullanılmasında Diğer
~ekiller", Vakıflar Dergisi, II, Ankara 1942, s.361-362; Barkan, Kanunlar, s.91, 347.
i TT 38, s.123. Cema'at-i yörükan-ı Yahyalu ki an Yahyalu ameden Amid der-tasarruf-ı
Yusufb. Yahya ki istimaletle getürüb hem sa' ye hası1200.
72 TT 32, s.250. Mezra 'aM-i Mrie ez-defter tabi-i Koçhisar Mumluea Bali ve Kirbükü ve
Kavaklu Kışla ve Çaybağı ve Yarpınarı ve Çoruk Harimi ve Çelebi-öyüğü ve Kara İbrahimlü-
viranı ve Karaea-oğlu Kuyusu ve Kartal Koyağı ve Eşek Oldüren ve Kara Kuyu ve Şıhne
Kışlası ve Çatal-öyüğü ve Bostanlık Konağı ve Tokat Kışlası yurd-ı kadim veledan-ı Kürti
benam-ı Mustafa ve Kılıç bu cümle harie defter olub konakları ve yaylakları ve suvadları imiş
ve kendü boylarından ki Mrie defter olub kimesneye defterde kayd olmuş olmayanlar ki öte
yakadan istimaletle getürmüş olalar.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
187
MAD Bizim
TT 38 Bulduğumuz Defterlerdeki
567 Toplam
Tonlam
1 Kendi bürüme 180 44 224 -
2 Bürüme - - - 267
3 Kendi cebelü 88 16 104 -
4 Cebelü 496 147 643 869
5 Gecim
6 Gulam
20 5 25 -
121 18 139 186
7 ( adır
8 Tenketür
41 8 49 -
109 22 131 -
9 ( adır maa sokak O i i -
10 Cadır-ı hazine O 1 i -
il ( adır-ı kilar O 1 i -
12 Günlük O 1 i -
i3 Matbah
14 Sarachane
O i 1 -
O 1 1 -
98 MAD 567,8.144.
99 Tekindağ, "Son Osmanlı-Karaman", s.59.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483) 193
24 Kıratava 1 - 1
25 Simiivi 1 - 1
26 Pazarlu 2 - 2
27 İlfdemür 1 - 1
28 Ervazı 1 - 1
29 Bopalu 1 - 1
30 Kesrive 1 - 1
31 Trabzon 3 4 7
32 Terkos 1 - 1
33 Seferhisar - 1 1
34 Saruo-öl 1 - 1
35 Mihalıc 2 - 2
36 Birp"i 1 - 1
37 Sivrice 2 - 2
38 Borlu 1 - 1
39 Eilirdir 4 - 4
40 Be17.•ehir 3 - 3
41 Meldos - 2 2
42 Medre (7) 1 - 1
43 Mazlu (?) - 1 1
44 Tatar - 1 1
45 (' erkes - 1 1
46 Sürvani - 1 1
Tonlam S6 34 90
103 M. A. Erdoğru, Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584), İzmir 1998, s.141.
Hl< TT 58, TT 118, TT 392.
105 İnalcık, "Fetih Yöntemleri", s.461.
106 TT 392; TT 968
107 Barkan, "Timar", s.302; TT 40; TT 63; TT 455; TT 415; TT 968; TK 131; TK 104; TK
113.
108 Barkan, "Timar", s.301.
J~ Feridun M. Emecen, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi Yay.,
İstanbul 2001, s.122
110 Rudi Paul Lindner, Ortaçağ Anadolu'sunda Göçebeler ve Osmanlılar, çev. Müfit Günay,
İmge Kitabevi, Ankara 2000, s.133.
iii Bu Türkmen zümreleri oluşturan cemaatler hakkında bkz. M.C.Şehabeddin Tekindağ,
Karaman Beyliği - 13-15 inci Asırda Cenubf Anadolu Tarihine Aid Tetkik, İÜ. Edebiyat
Doğan Yörük
196
112 Aşık Paşa-zade, Tevarfh-i Al-i Osman, s.260-261; Faruk Sümer, "Turgutlular", lA, XIl/2,
Eskişehir 1997, s.l 22.
113 V zunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, s.l 09 .
114 Hasan Basri Karadeniz, "Osmanlı Devleti 'nin Beylikleri İlhak Siyaseti ve Dulkadirli
Beyliği'nin Ilhakı", Türkler, IX, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.492.
LLS Lindner, Göçebeler, s.l34.
116 Geniş bilgi için bkz. Kazım Yaşar Kopraman, "Osmanlı - Memhlk Münasebetleri",
Türkler, IX, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.476-484; Faruk Sümer, Safevi
Devleti'nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, TTK, Ankara 1992, s.l-56.
Jl7 TT 40, s.l06; TT 455, s.580.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
197
SONUÇ
Karaman beyliği toprakları kesin olarak 1474 yılında Osmanlı
egemenliğine girdikten hemen sonra; birincisi 1476'da, ikincisi de 1483'te
olmak üzere ey alet genelinde iki tahrir yapılmıştır. 1483 tarihli tahririn timar
kayıtlarını içeren MAD 567 ve TT 38 numaralı defterler, 1494 yılına kadar
üzerinde düzeltme ve oynamalar yapılarak uzun süre kullanılmıştır. Karaman
eyaletindeki ilk timar ve timarlıları gösteren bu iki deftere göre; bölgede
toplam 412 timar bulunmaktadır. Bunlardan 360'ı müstakil, 39'u müşterek,
13'ü de hisseli iken; 28'i boş .veya mevkuf, 20'si de eşkincülü mülkdür.
Timarların ortalama gelir dağılımını %51 'lik oranla 3000 akçenin altındaki
dirlikler oluşturmaktadır. Bu timarları tasarruf eden 501 sipahinin %33'ü
yerli, %50' si Osmanlı, % 17' sinin menşei belli değildir. Osmanlı timar
er1erinden 90'ı Anadolu ve Balkanların farklı şehirlerinden getirilmişler,
bunların büyük bir kısmı da Konya ve Kayseri kalelerine yerleştirilmişlerdir.
Karaman aristokrasisine mensup aşiret, cemaat ve ailelerin reisIerine
zeametler, aile fertlerine de küçük timarlar verilmiştir.
Bölgede Osmanlı yapılanması teşekkü1 ederken Karaman aristokrasisine
yönelik iki farklı politika dikkat çekmektedir. Buna göre; 1466'da yerel
_____ " Osmanlı Devrinin Eşkincülü Mülkleri veya Mülk Timarları Hakkında
Notlar", Türkiye'de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, Gözlem Yay. İstanbul
1980, s.897-904.
BARKAN, Ö. Lütfi - E. Meriçli, Hüddvendigar Livası Tahrir Defterleri, I, TTK,
Ankara 1988.
BAŞTAV, Şerif, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
Yay., Ankara 1989.
BELDICEANU, Nicoara, XIV. Yüzyıldan XVI. Yüzyıla Osmanlı Devleti'nde Timar,
çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Teori Yay., Ankara 1985.
COŞKUN, Fahri, 88811483 Tarihli Karaman Eydleti Vakıf Tahrir Defteri (Tanıtım,
Tahlil ve Metin), İÜ.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
1996.
EDHEM, Halil, "Karamanoğulları HakkındaVesiiik-i Mahkfike", TOEM, Cüz 13, 1
Nisan 1328, İstanbul 1330, s.821-836.
EMECEN, Feridun M., "XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı Devleti'nin Doğu ve Batı
Siyaseti", XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Yapan Değerler, Edit. Abdülkadir
Özcan, İstanbul 1997, s.125-154.
_____ , İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi Yay.,
İstanbul 2001
ERDOGRU, M. AKİF, Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (l522~1584), İzmir
1998.
_____ , "Murad Çelebi Defteri: 1483 Yılında Karaman ViIiiyetinde Vakıflar 1-
II-III-IV", Tarih İncelemeleri Dergisi, XVIIIil, 2003, s.119-160; XVIII12,
2003, s.99-140; XIX/I, 2004, s.! 19-154; XIX/2, İzmir 2004, s.141-176.
ERZi, Adnan Sadık, "Akkoyunlu ve Karakoyunlu Tarihi Hakkında Araştırmalar",
Belleten, XVIII/69-72, Ankara 1954, s.! 79-221.
HAMMER, Büyük Osmanlı Tarihi, II, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1989.
HOCA SADETTİN EFENDİ, Tacü't-Tevdrih, III, hzr.İsmet Parmaksızoğlu, Kültür
Bakanlığı Yay., Eskişehir 1992.
İBN KEMAL, Tevdrih-i Al-i Osman VII. Defter (Tenkidli Transkripsiyon), haz.
Şerafettin Turan, TTK, Ankara 1991.
İNALCIK, Halil, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, I, TTK, Ankara 1995.
_____ , Hicrf 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, TTK, Ankara
1987.
_____ , Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, I, çev. Halil
Berktay, Edit. Halil İnalcık ve Donald Quataert, İstanbul 2000.
Karaman Eyaletinde Osmanlı Timar Düzeninin Tesisi (1483)
201
JORGA, N., Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, II, çev. Nilüfer Epçeli, İstanbul 2005.
KARADENİz, Hasan Basri, "Osmanlı Devleti'nin Beylikleri İlhak Siyaseti ve
Dulkadirli Beyliği'nin İlhakı", Türkler, IX, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002,
s.486-498
ŞİKARİ, Karaman Oğulları Tarihi, haz. Mesud Koman, Konya Halkevi Yay.,
Konya 1946.
TANSEL, Selahattin, Fatih Sultan Mehmetin Siyasi ve Askeri Faaliyeti, MEB,
İstanbul 1999.
TEKİNDAG, M. C. Şehabeddin, Karaman Beyliği - 13-15 inci Asırda Cenubf
Anadolu Tarihine Aid Tetkik, İü. Edebiyat Fakültesi Yayınlanmamış Doktora
Tezi, İstanbul 1947.
_____ , "Son Osmanlı - Karaman Münasebetleri Hakkında Araştırmalar",
İÜEFTD, XIII/17-18, İstanbul 1963, s.43-76 ..
____ , "Karamanlılar", İA, Vi, Eskişehir, 1997, s.316-330.
____ , "Mehmed Paşa", İA, VII, Eskişehir 1997, s.594-595.
İbrahim ERDAL'
Öz
GİRİş
Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında artık Türkler için
yaşanmaz hiBe gelmiş olan Balkanlarda baskı ve zulmün artışı Anadolu'ya
doğru göçün de hızlanmasına sebep olmuştur. Uluslaşma faaliyetleri içinde
bulunan devletler sınırları içindeki nüfusu homojenleştirmek için ya zorla
ya da antlaşma dahilinde yapılan göçü uygulamaya koymuştur.l Bu amaçla
özellikle Balkan Savaşları döneminde ülkeler arasında bu tür antlaşmalar
yapılmıştır. Bulgaristan kendi sınırları içindeki Yunan nüfusu bu amaçla
Yunan sınırları içinde kalan Bulgarlar ile değiştirmiştir.ı Böylece, iki ülke
arasında yaklaşık 80.000 nüfus karşılıklı değişmiştir. Aynı antlaşma
Bulgaristan ve Yunanistan ile Osmanlı Devleti arasında da yapılmış ancak
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak veı:mesi bunun uygulanmasını
engellemiştir. Yunanistan ile yapılan görüşmelerde Aydın vilayeti RumIarı
ile Makedonya Türkleri'nin değişimi söz konusu olmuş ancak
uy gulanamamıştır?
Milli Mücadele döneminde Yunan ordularının Batı Anadolu'yu işgali
ile birlikte yaşanan mezalim, Makedonya Türkleri'nin ve Anadolu
RumIarı'nın karşılıklı değişimine giden süreci hızlandırmıştır. Venizelos
Hükümetinin "Küçük Asya ideali" amacıyla Batı Anadolu'ya Rum göçmen
iskanı çabaları, yerli Türklerin Anadolu içlerine göçü, Fener Rum
Patrikhanesinin4, Yunan askerlerinin ve yerli Rum çetelerinin faaliyetleri5
sonucunda Lozan Konferansı'nda nüfus değişimi ele alınmış, konu uzun
tartışmalara sebep olmuştur. Konferans 'ta Batı Trakya Türkleri ve İstanbul
RumIarı hariç olmak üzere 463.000 Türk ve 1.200.000 Rum nüfus
değişime tabi tutulmuştur.6 İki ülke arasında yaşanan bu yoğun göç,
hükümetler için önemli sorunlara sebep olmuştur. Yunanistan yaşadığı
krizler sonrası maddi sıkıntı çekerken, Türkiye savaştan yeni çıkmış, bitkin
bir halde göçle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Türkiye Yunan
ordularının çekilmesi sırasında yaşananlardan dolayı hem maddi hem de
7 TBMMZC, Devre II, İetima i, C.I, Ankara 1961, s.427-650, s.427, 654-656; Düstur, 3.
Tertip, 5.cilt, Ankara 1948. s.146.
8 Vakit, 27 Mart 1923.
9 İbrahim ERDAL, "Mübadil Göçmenlerin Taşınması Meselesi ve Türk Yapureulan İle
Yapılan Nakil Sözleşmesi", Atatürk Yolu, Ankara 2003, Yıl:16, C:8, S:31-32, s. 321-324.
ıo BCA: 30.10.0/123.873.3
İbrahim Erdal
206
BCA: 272.12/41.46.14
2ll
21ÇAPA,a.g.m. s.246.
22THAM. 3/29, 15 Ocak 1924, 144.
Türk-Yunan Nüfus Değişiminde Türk Mübadillere Yapılan Yardım Faaliyetleri 209
hastahanesine 20 Aralık 1923 tarihinden 1924 Ocak sonuna kadar 502 kişi
muayene için müracaat etmiştir. Selanik, Cuma-ı Bala ve Serebye
muhacirlerinden 69 kişiye ceket, pantolon, kaput, gömlek, iç çamaşırı,
ayakkabı olmak üzere 301 parça eşya dağıtılmış, Mersin İmdad-ı Seferiye
Heyeti de 18 odalı bir binayı hastaneye çevirerek II Ocak'tan itibaren hasta
tedavisine başlamıştır.29 15 Şubat 1924 tarihinde Kandiye muhacirlerinin
gelmesiyle faaliyetlerini hızlandıran Mersin Heyeti, lO'u yataklı 645'i
ayakta olmak üzere 655 kişiyi tedavi etmiş, yardıma muhtaç durumda
olanlara battaniye, kaput, ceket, pantolon ve gömlek gibi giyecek
dağıtmıştır .30
Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından mübadilleri taşınmasına 1923 yılı
Kasım ayında resmen başlanmış 1924 Mayıs ;ına kadarki sürede muhacirlere
132.085 elbise, 52.716 iç çamaşırı, 8.008 ayakkabı, 7.003 uzun çorap,
61.722 battaniye, 10.829 yatak eşyası, 69.626 mutfak eşyası, 28.000 ecza
malzemesi, 7.594 çeşitli çamaşır eşyası, 69.880 çadır, 10.236 bina
maddeleri, 44.620 ağaç, 38.165 torna tezgahı, 71.075 çarşaf ütü, 325.800
taşınabilir baraka ve 33.547 hastane ve mutfak malzemesi olmak üzere
1.020.726 parça malzeme dağıtılmıştır.31 Muhtelit Mübadele Komisyonu 'nca
verilen karar üZerine Kayalar mıntıkasından 10.000, Kozana'dan 8.500,
Vodina ve Karacaova'dan 10.000 nüfusun Türkiye'ye nakline karar
verilmiştir. Kozana mıntıkasında 5 Mart'ta başlayacak olan nakil için
mübadeleye tabi köylerdeki ahalinin Karaferye istasyonuna kadar uzun bir
mesafeyi yürümek zorunda kalacağından dolayı Kozana'da 1.500,
Karacaova'da 1.000 ve Karaferye istasyonunda 1.000 kişi kapasiteli üç
misafirhane yapılmıştır .32
Vekalet Tarafından Mübadillere Yapılan Yardımlar
Emval-i Metrııkelere yerleştirilen veya bölgeye getirilen mübadillere ev
yapılması ve onarımı gibi önemli yardımların yanında kışı geçirebilmeleri
için yakacak, yiyecek ve asıl önemlisi üretici bir duruma gelebilmeleri için
yardımlar yapılmıştır. Mübadillere kullanılmış kazma, kürek, bel ve zirai
aletler verilerek iskan köylerine yakın yerlerde bir buçuk- iki dönüm toprak
kazandırılmasına, bu topraklar da en fazla ürün verecek tütün, pamuk,
susam, fasulye, soğan, kavun, karpuz ve diğer sulu ve susuz yetişebilen
sebzeler ile mısır, patates gibi mahsul ün tohumlarının yerleri zamanında
hazırlanarak hemen verilmesine dikkat edilmiş, bahçelerde meyve verecek
ağaçların dikilmesi ve bağların kazılmasında yardım edilmesi kararı
alınmıştır.33 Mübadillerin hemen üretici duruma getirilmesi için gereken
34 BCA: 272.12/41.45.6(12)
35 BCA: 30.18.1/10.33.20; Düstur. 3.Tertip, C:5, Ankara 1948, s.648-654.
İbrahim Erdal
212
KAYNAKLAR
Türkiye Hilal-i Ahmer Mecmuası, 15 Mart 1924, Sene:3, No:31,; 15 Ocak 1924,
3/29; 15 Şubat 1924,3/30
Vatan, Vakit, Tanin
2- Kitap ve Makaleler
Mustafa UYAR"
Öz
A.diib el-ljarb ve el-Şecii'a adlı eser Türk, İran, İslam ve Hint savaş geleneği
hakkında öZRün bilRiler vermektedir. Makalemiz, eserde Reçen hisar kuşatması ve
savunmasının teknik, strateiik, hukukı ve ahlakı öRe/erini incelemektedir. Bu
baRlamda makale, kuşatma sırasında kullanılan silahlar; psikolojik savaş;
kuşatmanın sonuçlandırılma biçimi; savunma silahları; hisarda bulunması
Rereken malzeme ve erzak; savunmanın sonuçlandırılma biçimine ilişkin bilRileri
içermektedir.
Anahtar Kelimeler: A.diib el-ljarb ve el-Şecii'a, Kuşatma savaşı, Hisar.
Abstract
A.diib al-ljarb wa al-Shajii'a gives original information about the Turkish,
Iranian, Islamic and Indian war tradition. This article examines the technicai,
strateRic, leRal and ethic elements of the sieRe and the defence accordinR to above
mentioned source. The artic/e, in this context, includes information about weapons
used in the sieRe war; the psycholoRical war; the way of brinRinR the sieRe war to
conclusion; the weapons of defence; the materials and the supplies must be
deposited in the fort; the way of bringing the fort defence to conclusion.
Keywords: A.diib al-Ijarb wa al-Shajii'a. Siege war, Fort .
• Arş. Gör., Ankara Üniversitesi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü, Ortaçağ
Tarihi Anabilim Dalı.
Mustafa Uyar
216
I) Eser Hakkında
İnsanlık ile yaşıt savaş kültürü, zaman içerisinde kendine özgü bir
literatür de oluşturmuştur. Bu cümleden olarak gerek Batı'da ve gerekse
Doğu' da savaş sanatı üzerine yazılmış birçok eser bulunmaktadır. Harp
sanatı üzerine Ortadoğu'da ve Türk-İslam coğrafyasında kaleme alınmış
eserler, genelde binicilik, okçuluk, taktik, strateji, silahlar ve askeri
organizasyon üzerinedir. Bunlar genel anlamda furüsiyye kitapları olarak
bilinmekle birlikte, üç kategoriye ayrılmaktadırlar:
a) Binicilik (furüsiyye) Üzerine Eserler: Furüsiyye, atın ve binicisinin
eğitimini kapsayan bir disiplindir. Bu disiplin dahilinde yazılmış eserlerin
temel hedefi, süvariye at üzerinde kılıç, mızrak, balta, gürz, yay ve ok gibi
belli silahları kullanma becerisini kazandırmaktır. Bu eserler ayrıca, at
hastalıklarının tedavisi konusunda biniciye lüzumlu temel tedavi bilgilerini
de ihtiva eder.'
b) Okçuluk ('ilm el-nuşşiib) Üzerine Eserler: Bu disiplin üzerine
yazılan eserler, ok ve yayların değişik tiplerini ele almakta; üretimleri,
çalışma prensipleri ve kullanımları hakkında bilgi vermektedir. Genelde
manzum ve nesir şekilde kaleme alınan bu eserler ok ve yay kullanımını,
savaştan daha ziyade av için tasvir etmişlerdir?
c) Taktik, Strateji ve Askerf Organizasyon (funün el-J:ıarbiyyeliidiib)
Üzerine Eserler: Bu eserler genel itibariyle tahkim ve kuşatma; casusluk ve
savaş hileleri; konaklama ve nöbet; savaş düzeni; emirlerin özellikleri ve
rütbeleri; savaş makinelerinin kurulması ve çalıştırılması; ganimet ve
paylaşımı; düşman takibi; geri çekilme ve birebir mücadele gibi konularda
bilgi verirler.3
İnceleme konusu yaptığımız Adab el-I:Iarb ve el-Şeca' a, bu
kategorilerden üçüncüsüne,junün el-J:ıarbiyyeliidiibkategorisine girmektedir.
Eserin sahibi, Mubarekşah lakablı bir Türk MemlGku olan MuJ:ıammed b.
Manşür b. Şai'd'dir. 12. asırda yaşayan müellifin 1130-1140 yılları arasında
1 'Umar ıbn ıbrahim al-Awsj al-Ansan, A Muslim Manual of War beinı: Ta/rl} al-Kurüb.rı
Tadbır al-lfurüb, (edited and translated by George T. Scanlon), Cairo 1961, s. 6-7.
Fuıüsiyye üzerine, özellikle Mısır MemlGkleri döneminde Türkçe ve Arapça bir çok eser
kaleme alınmıştır. Bu tür eselerin kısa künyeleri için bknz. al-Ansan, Ta/rl} al-Kurüb, s. 1-
31. Fuıüsiyye hakkında genel bilgi için bknz. G. Doillet, "Furüsiyya", Encyclopedia of
Islam (Second Edition), Leiden 1965, c. II., s. 452-455; David Ayalon, "Fuıüsiyya" (in the
Mamlük State), Encyclopedia of Islam (Second Edition), Leiden 1965, II., s. 954-955;
Hassanein Rabi'e, "The Training of the Mamlük Faris", War, Technologyand Society in
the Middle East, (edited by V. J. Parry). London: Oxford University Press, 1975, (Çevirisi
için bknz. Altan Çetin, "Memlilk Askerinin Eğitimi", Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi,
Ağustos 2003, s. 219-235.)
ı al-Ansari., Tafrlj al-Kurüb, s. 11.
3 al-Ansan, Tafrl} al-Kurüb, s. 14.
Adab el-I:Iarb ve el-Şeca'a'ya Göre "Hisar ve Kuşatma Geleneği" 217
4 Mul:ıammed b. Manşür b. Şai'd Mubarekşah, Adiib el-flarb ve el-Şeeii 'a, (tash. A/:ımed
Süheyll transiiri) Tahran 1346, s. 4; S. A. A. Rizvi, "Hisar" (India), Eneyelopedia of Islam
~Second Editi0I!), Leiden 1971, c. III, s. 481.
Mubarekşah,Adiib el-flarb ve el-Şeeii'a, s. 5-6.
6 Mubarekşah, Adiib el-flarb ve el-Şeeii 'a, s. 10.
7 Menüçehr Danişpejüh, Reviş-i Diliiveri ve Cengiiveri, Tahran 1381, s. 3-7; Reviş-i Diliiveri
ve Cengiiveri adlı eser, Adiib el-flarb ve el-Şeeii 'a'nın sadeleştirilmiş bir yeniden yazım! olup,
tahlilini yaptığımız kısım Menüçehr Danişpejüh tarafından kitaba dahil edilmemiştir, bknz.
Danişpejüh, Reveş-i Diliiveri ve Cengiiveri, s. 55-63. _
8 Ananiasz Zajakowski, Le Tmiti lranien de l'art Militaire Adiib al-J:ıarb wa-s-sağii'a du
XIJr Siiele, Warszawa 1969.
218 Mustafa Uyar
14 Müellif, bu bilgilerin dışarıya sızdınlması için ilginç bir yol önermektedir: Kale
savunmacılarından kuşatmacılara meyletmiş birisi, yüksek sesle, kuşatmacılara hakaret
edercesine hitapta bulunarak kale hakkında bilinmesi gereken malumatı verecektir: "Ey
biçareler! Kendinize beyhude eziyet etmeyin! Çünkü bizim şu kadar suyumuz, şu kadar
yiyeceğimiz.".var. Siz bu kuşatmayı daha ne kadar sürdürebilirsiniz?!" gibi, bknz.
Mubarekşah, Adtib el-f/arb ve el-Şecti 'a, s. 422.
15 Mancınıkların çeşitleri ve çalışma prensipleri hakkında bknz. David Nicolle, Medieval
Siege Weapons (2), Byzantium, The lslamic World & lndia AD 476-1526, Oxford 2003.
Müellif Mubarekşah, mancınıkların yeryüzünde nasıl kullanılmaya başladığı hakkında şu
rivayeti aktarmaktadır: "Yeryüzünde mancınık yokken ve hiç kimse mancınık yapmasını
bilmezken İblis, Nemrüd'a İbrahim I:Ialil'i ateşe atabilmesi için mancınık yapmasını öğretti."
Müellif Mubarekşah'a göre mancınık çeşitleri şunlardır: Dört yöne atış yapabilen mancini!f,-i
'arus; mancini!f,-i div (Dev, büyük mancınık); mancini!f,-i Gurivtir (GGrlular'a özgü mancınık); -
mancini!f,-i revtin (Seyyar, yürüyen mancınık); mancini!f,-i ho/te (Sabit mancınık), bknz.
Mubarekşah, Adtib el-f/arb ve el-Şecti'a, s. 428. Dikkat edilirse Mubarekşah, mancınıkları
çalışma prensiplerine göre değil, atış kabiliyet ve özelliklerine göre tasnif etmiştir. Bu yüzden,
deh-merde adlı mancınığın ismini eserinde zikretmiş (bknz. Mubarekşah, Adtib el-f/arb ve el-
Şecti 'a, s. 423), fakat bu tasnife dahil etmemiştir. Diğer bahsi geçen mancınıklar karşı-ağırlık
prensibine göre çalışırken deh-merde, on kişinin halatlar yardımıyla mancınık şaftını hızla
aşağı çekmek suretİyle oluşturdukları fırlatma kuvvetiyle çalışmaktadır. Bu mancınık sabit
(ho/te) olup bir benzeri 15. yüzyılda karşımıza mancini!f,-i sul!tini olarak çıkmaktadır, bknz.
Nicolle, Medieval Siege Weapons, s. 43.
16 Mubarekşah, Adtib el-f/arb ve el-Şecti 'a, s. 423.
Adab el-l:Iarb ve el-Şeca'a'ya Göre "Hisar ve Kuşatma Geleneği"
221
17 Bu durum stratejik olduğu gibi, her ne kadar müellif işaret etmemişse de fıkhı, İslam
kültürünün savaşa bakışı ile alakah bir durumdur. Savaşta mağluplann hakları için bknz.
Majid Khadduri, War and Peace in the Law of Islam, Baltimore, 1955, s. 162-164.
18 Mubarekşah, ı1
diib el-Ijarb ve el-Şecii 'a. s. 428.
19 Mubarekşah, Adiib el-Ijarb ve el-Şecii 'a. s. 427.
20 Mubarekşah, Adiib el-Ijarb ve el-Şecii 'a, s. 423.
Mustafa Uyar
222
I
Silahlar ve Teçhizatı: Kamış ok, arbalet oku, cüviil-düz/ yay, temren,
kemankeş yüzükleri, zırh, demirden mamul zenbürek/ı çarb/ mancınık,
3
seyyar ve sabit arriide; mancınık, arrade ve sapan ile fırlatmak üzere çeşitli
büyüklükte taşlar; yine sur üzerine ve şurfelere konulmuş, düşman sur
dibine ulaştığında üzerlerine atmak üzere ağır taşlar; sur duvarına
yaklaşmak ve içeriye atlamak için kullanılan iskeleleri devirmek amacıyla
kancalı zincirler; hisar duvarı üzerinden kuşatmacılar üzerine dökülecek
yağı kızdırmak için büyük demir kepçeler.14
Silah İmali İçin Gereken Malzemeler: Ok imal etmek için fazla
miktarda kamış; ağırlıkları yaklaşık yarım men (1.5 kg) olan her iki ucu
sivri çiviler; yay ve yay kirişi imalinde kullanılmak üzere sığır siniri;
mancınık inşası için Alıç, Akçakavak ağaçları; çok miktarda ip, sığır ve
camız derisi; taş taşımak amacıyla sepet ve tahtırevanlar.
Gıda Maddeleri: Buğday, arpa, diğer her cinsten fazlaca hububat, yağ,
sirke,25 karabiber, sığır yağı, susam ve kuyruk yağı, kurutulmuş et, turşu,
26
tatlı ve sebze; değirmen taşları ile her türlü pişirme alet-edevatı.
Aydınlatma Gereçleri: Kandil, meşale ve fitil yağı.
27
MızıkaIBando Takımı Aletleri: TabI, nekkare, kös, zil, düdük/zurna.
Eğlence/Vakit Geçirme Gereçleri: Saz/çalgı takımları.
Korunma Gereçleri/Zırhlar: Çeşitli ebat ve boyutlarda zırh ve
miğferler, zırhın üzerine giyilen bir çeşit pamuklu giysi/kaftan;28
mancınıkları korumak üzere geniş siperler.29
Tamir Gereçleri: Duvarlarda açılan gedikleri kapatmak ve mancınık
mermilerinin yıktığı binaları onarmak amacıyla bol miktarda kerpiç, kireç
ve çeşitli doğal bağlayıcılar; bol miktarda kamış ve ahşap.
21 "Çuvaldız" Türkçe'de bir ucu sivri, bir karış uzunluğunda demir alet anlamına gelip
buradaki anlamını tespit edememiş bulunmaktayız. Cümledeki yerine bakıldığında, bir çeşit
ok olduğu izl~nimi vermektedir: "tir-i niivek ve cuviil-duz bihude tJarc ne-konend", bknz.
Mubarekşah, Adiib el-lJarb ve el-Şecii'a, s. 425.
22 Daha sonraları boyutu küçültülen, tatar yayı veya arbalet denilen (cross-bow, arbalest)
silahtır. Güçlü bir metal yaya sahip silah, deve sırtında da taşınabilmekteydi, bknz. al-Ansaıi,
Tafrij al-Kurub, s. 129. Scanlon, bu eserin tercüme kısmı sonuna, Arapça ve Farsça
yazılışIarının da yer aldığı bir savaş terimleri lügatçesi (Preliminary Glossary of Muslim
Military Terms) eklemiştir, bknz. s. 123-130.
23 zenbUrekten d~ha büyük, fakat aynı mekanizmaya sahip bir silah türü, bknz. Hisar 482.
24 Mubarekşah, Adiib el-lJarb ve el-Şecii'a, s. 424-s. 425.
25 Sirke sadece gıda olarak tüketilmernekte, ahşap savunma makinelerini ateşten koruyan
örtüler imal etmek üzere derilere içirilerek de kullanılmaktaydı, bknz. Cahen, c., "Hisar", s.
470.
26 Mubarekşah,Adab el-lJarb ve el-Şecii 'a, s. 424.
rı Mubarekşah, .1dab el-lJarb ve el-Şecii 'a, s. 423.
28 Mubarekşah, Adab el-lJarb ve el-Şecii 'a, s. 425.
~ Mubarekşah, Adiib el-lJarb ve el-Şecii 'a, s. 424.
Adab el-I:Iarb ve el-Şeca'a'ya Göre "Hisar ve Kuşatma Geleneği"
223
Kaynakça
Amid, Hasan, Ferheng-i Amid, Tahran 1345.
Aya1on, David, "Furüsiyya" (In the Mamlük State), Encyelopedia of Islam
(Second Edition), Leiden 1965, II., s. 954-955.
Cahen, c., "Hisar" (General Remarks), Encyclopedia of Islam (Second Edition),
Leiden 1971, c. III, s. 469-470.
Danişpejüh, Menüçehr, Reviş-i Diliiveri ve Cengiiverl, Tahran 1381.
• Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı, Doktora
Öğrencisi; emre.satici@gmail.com
226 Emre Satıcı
Abstract
One of the institutions that have be en established for the Ottoman local
administration, are the town councils which arose as a result of reforms realized
during the Reformation period (Tanzimat Era). At these councils which are started
to function in all cities and small towns located within all provinces wherein the
reforms had been put into implementation, excluding the permanent members which
had been assigned by the Centrcil government those persons who were appointed by
the general election of people living in that district, served as a member. The local
members, who were able to become a member of town council, have been generally
selected among the influenced persons named as the local notables (eşraf). Such
persons, thanks to the post of being a member of town council, have further
solidified their influences and interesis which had been acquired by then for many
years as a result of the special characteristics and phases of Ottoman community
because, owing to their official statues gained from the membership of town
council, they have been able to have joint financial and economic authorities as
same as the ones possessed by the state in the local administration. By misusing
such authorities for their benefits coursing harms over the local administration and
people, they during the whole 19'h century, have played a role ofinstability over the
provincial administration.
Such facts which are documented through this article have been depicting an
example which was found in Bursa in regard with this situation. Accordingly, Tahir
Ağa, a notable of town and in the position of a chief actor, has joined as a member
to the first local council which had been founded in Bursa and thanks to this post of
membership maintained by him for many years, he increased his wealth and
influence and evermore involved in some corruptions. However, a further
interesting fact serves to indicate that, in spite of such corruptions and being a local
notable, he was able to obtain the titles of a governmental officer and finally
promoted to the rank of a Pasha and appointed as the governor of Hüdavendigar
Province.
Key Words: Tanzimat Era, Town Councils, Local Notables, Bursa, Tahir Ağa
2 Bu meclislere üye olarak atanacakları belirleyecek seçim yöntemi, hazırlanan ayrı bir
nizamnamenin birinci ve ikinci bendierinde belirtilmiştir. Buna göre memleket ahalisi
içinden üyeliğe seçilecek kişiler, bulunduğu mahallin "en akil ve raşidi ve afifve eslahı olmak
ve oldukça umur-ı devlet ve ahval-ı memlekete vakıf ve aşina bulunmak ldzım geleceğinden"
bu vasıflara sahip olarak meclis üyeliğine istekli olanlar, ilk olarak isimlerini mahkemeye
kaydettireceklerdi. Bundan sonra kazaya bağlı köylerde, her bir köy halkından 5 kişi, seçmen
olarak kaza merkezine gitmek üzere kura ile belirlenecekti. Ayrıca kaza halkından da emlak
sahibi ve söz anlar olanlar, bir yerde toplatılacaktı. Büyük şehirlerde 50, orta dereceli
şehirlerde 30 ve küçük kasabalarda 20'şer kişi, üye seçimine yeterli görüldüğünden,
köylerden gelenlerle birlikte toplanan heyet içinden atılacak kura ile bu sayıdaki seçmenler
belirlenecekti. Kura sonucu belirlenen seçmenler bir mahalde toplanacaklar ve adaylarda bu
mahale getirilerek teker teker seçmenlerin önüne çıkarılacaktı. Buna göre bir adayı isteyenler
bir tarafa, istemeyenlerse diğer tarafa ayrılacaklard!. Bundan sonra ayrılan taraflar sayılacak
ve isteyenler fazla ise bu kişi meclis üyeliğine hak kazanacaktı. Eğer istemeyenler fazla ise
ondan sarfınazar edilerek diğer aday seçim meydanına getirelecekti. İki tarafta olacak bir
eşitlik halinde kura atılacak ve bunun sonucuna göre adayın üye olup olamıyacağı
belirlenecekti. Ayrıca, bir bölgede, meclise üye olarak seçilecek 6 kişi dışında, istenilen
vasıflara sahip olan ve üyeliğe istekli 10-15 kişinin çıkabileceği durumlarda ise şu yöntem
uygulanacaktı: Bunların bir anda hepsinin seçmenlerin huzuruna çıkartılmaları karışıklığa
sebep olacağından, teker teker çıkarılmaları gerekecektir. Fakat bu durumda, önce ,Çıkarılan
ilk 6 kişi aza seçilebileceğinden ortada diğerleri için adaletsiz bir durum olacaktır. Işte bunu
önlemek için, üyeliğe istekli adayların çok olması durmunda, seçmen önüne çıkarılma sırasını
belirleme için kura' -i şer'ıye usUlüne başvurulacak ve adaylar bu kura sonucu oluşacak sıraya
göre seçmenin önüne çıkarılacaktır. Bkz. Abdurrahman Vefik, a.g.e. s.26-27.
Meclis Üyeliğinden Paşa'lığa Tahir Ağa
229
3 Prof Dr. Musa Çadırcı, "Türkiye'de Kaza Yönetimi (1840-1876)" Belleten Llll/206 (/989),
s.237-257.
Emre Satıcı
230
6 Aynı belge. Bu konu hakkında hem daha fazla ve açık bilgi vermek, hem de devrin
yöneticilerinin seçim hakkındaki düşünce ve anlayışlarını yansıtmak için, Sadrazamın,
konuyu Padişah'a özetleyerek sunduğu arz tezkeresindeki ifadeleri aynen aktarmak istiyoruz:
" .. mahal-i mezburda zikr olunan kur'a ve intihab usulünün 'adem-i icrasından başka
muhassılın suret-i iş'arına nazaran bu maddenin henüz ne vehle idüğü keyfiyeti dahi
zihinlerinde yerleşmemiş yani intihab kazıyesi ibtida 'azalığa elvericek ademierin bir
mahalde cem 'i ve ta'yın-i 'aza hususuna dahi yalnız kur'a usulü kafi gibi anlaşılmış ve asıl
elzem olan intihab-ı ahali maddesi dahi bir 'adı tezkiye gibi zan olunmuş olup halbuki
mukaddema karar-gır olarak her bir mahalle neşr ü irsal olunmuş olan nizamnamesinde
muharrer olduğu vechle bir mahalde 'azalığı lazım gelen evsaf ile muttasif mevcud olan
muteberandan her kaçı 'azalığa izhar-ı taleb eder ise yevm-i intihabda bunlar bir yere cem'
olunup intihaba gelen ahali dahi bir geniş meydanda ictima' eyledikleri halde 'azalığa talib
olan ademieri elbette birer birer meydan-ı intihaba çıkarmak lazım geleceğinden bu hususda
takaddüm ve te 'ehhurdan dolayı beynierinde kızgınlığa ve bir guna kıl ü kale mahal
kalmamak içün kur'a usulü icra olunmak yani kur'a her kimin ismin e zuhur eder ise ibtida
meydan-ı intihaba ol adem çıkarılmak ve hakkında intihab edecek ahalinin ekserısi bulunur
ise 'aza ta 'yın olunmak ve ekserısi bulunmadığı halde kur'ada ismi zuhur etmesi fayda
vermiyeceğinden andan sarf-ı nazarla aharı getirilmek icab edüp yohsa anların zehabları gibi
yalnız kur'a ile ta 'yın-i 'aza olunacak olduğu halde intihaba gelen ahalinin ictima 'ları pek
beyMıde olacağından ve'l-hasıl 'aza alacaklara ahali tevdı'.i umur edecekleri cihetle yalnız
kur'a usulünün anlara emnıyet-i kafiyeyi mucib olamıyacağından ve farıza memleketçe
mechCtl olanlar ve emlak ve i'tibdr ashabından olmayanlar 'azalığa talib olsalar bile anların
mahal-i intihaba götürülmesi caiz olmıyacağından ve ol zahir-i matıab olan ve ahalinin
makbul ve müntehebi olan ademierin 'aza ta 'yın olunmaları kazıyesi olarak bu hususda
memurınin icra-yı nüfus ile kendü istedikleri eşhası ta 'yın ettirmek sevdasında olmaları tecvız
olunamıyacağından ber-muceb-i ta'lımat-ı senıye evvel emirde ashab-ı emlak ve i'tibardan
'aza olmağa hevesli bulunanlar bir mahalle cem' olunup ba 'dehu bunların içinden kur'a ile
birer birer meydana çıkarılacak kesandan her kimler seçilirse anların 'azalığa idhali ve
mesela kur 'aya tesadüf edüp de ahalinin makbulü olmayan kesan olduğu halde ol gibilerden
sarf-ı nazar olunmak icab edeceği suretlerinde tenbıhen Muhassıl'a tahrır .......•. Padişah'a
arz edilen bu görüşler kabul görerek iriidesi aynı doğrultuda çıkarılmıştır. İriide tarihi: 04
Rebiyüliihır 1256 (05 Haziran 1840).
7 Tanzimat döneminin bu ilk teftiş girişimi için Anadolu ve Rumeli Teftiş Heyetleri olarak iki
ayrı heyet oluşturulmuş ve Rumeli tarafına gidecek heyetin başkanlığına MecIis-İ ViiIii üyesi
Arif Hikmet Beğefendi, Anadolu tarafına gönderilecek heyetin başkanlığına ise Çerkeş
Emre Satıcı
232
Mehmet Efendi getirilmiştir. Bunların yanına ayrıca birer yardımcı verilmiş ve teftişin ne
şekilde gerçekleştirileceğini ayrıntılı olarak açıklayan 10 maddelik bir talimatname
hazırlanmıştır. Fakat Mehmet Efendi teftişe başladıktan kısa bir süre sonra Çanakkale
civarında rahatsızlanarak vefat etmiştir. Bu bilgiler ve teftiş sonucunda elde edilen sonuçlar
için bkz. Coşkun Çakır, Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi, Istanbul20m, s. 101-130.
8 BGA, İrade Meclis-i Vala, No:128, Bu iradenin içinde, ekleri olarak Mehmet Efendi'nin
çeşitli tarihlerde İstanbul'a gönderdiği ve Hüdavendigar Sancağı dahilinde gerçekleştirdiği
teftişe ilişkin rapor biçiminde bilgiler içeren 7 adet tahriratı bulunmaktadır. Bu eklere ayrı bir
numara verilmediğinden, buraya atıf yaptığımız bilgileri, tahriratlardan 07 Cemaziyülevvel
1256 (07 Temmuz 1840) tarihli olanı içinden aldığımızı belirtmeliyiz. Ayrıca aynı yerde
bulunan ve yine kendisinin hazırladığı bir defterde, Bursa Muhassıllık Meclisi 'nin terkibi
şöyledir: Meclis başkanı Ferik ısmet Paşa; Muhassıl Kani Beğefendi; Bursa Naibi mevaliden
Salihzade Hafidı Rüştü Beğefendi; Müftüsü Canbazzade Mehmet Sait Efendi; Maliye Katibi
Ahmet Hulusı Efendi; Emlak Katibi Hacı Ebubekir Efendi; Meclis azasından Murad
Efendizade Ali Efendi; yine azadan ve müderrisından Hacı Bürhan Efendi; azadan Sandık
emıni Hacı Nuh Ağa; azadan Mehmet Tahir Ağa; azadan Yahudi Hahambaşısı İlya; azadan
Rum milleti Kocabaşısı İsmaki; azadan Ermeni Kocabaşısı Papazoğlu Agop; son olarak yine
azadan Katolik Kocabaşısı Mübayaacı Sorufori.
9 BGA, İrade Meclis-i Vala , No: 193, 13 Şevval 1256 (08 Aralık 1840) tarihli irade. Bursa
Sandığı'ndan Malı 1256 senesi Haziran ayına (Takriben Haziran 1840 tarihlerine tekabül
etmektedir) mahsuben verilen ve bütün memur maaşIarını içeren bir defterde, meclis
üyelerinin maaş miktarları şu şekilde gösterilmiştir: Hüdavendigar Sancağı Feriki ısmet Paşa
maaşı: 25.000 Kuruş, Bursa Muhassılı Kani Beyefendi maaşı: 12.500 Kuruş, Bursa Kadısı
maaşı: 8000 Kuruş; Meclis Müftüsü Mehmet Sait Efendi maaşı: 750 Kuruş, Meclis azası Hacı
Bürhan Efendi maaşı: 750 Kuruş; Meclis azası Ali Efendi maaşı: 750 Kuruş; Meclis azası ve
Sandık emıni Hacı Nuh Ağa maaşı: 500 Kuruş, Meclis aza sı Tahir Ağa maaşı: 500 Kuruş,
Mal Katibi Ahmet Hulusı Efendi maaşı: 2500 Kuruş, Emlak Katibi Hacı Bekir Efendi maaşı:
1500 Kuruş, Meclis azası Yahudi Hahambaşı maaşı: 250 Kuruş. Bkz. BGA, Cevdet Maliye,
No:23.145.
Meclis Üyeliğinden Paşa'lığa Tahir Ağa
233
lA BOA. Sadaret, Mektubf Kalemi, Umum Vilayat, 520/35. Ayrıca H.1288 tarihli
Hüdavendigar Vilayeti Salnamesinde, eyaletin eski vali ve mutasarrıflarının görev sıraları ile
verildiği çizelgede, Nurettin Paşa'dan sonra "Bursa'dan Saadetlü Tahir Paşa Hazretleri"
ibaresiyle Tahir Ağa'nın mutasarrıflığı gösterilmiştir. Kendisinden sonra ise Gurre-i Zilhicce
1278 (30 Mayıs 1862) tarihinde göreve başlayan Nevres Paşa Hüdavendigar Eyaleti
Mutasarrıfı olmuştur. Buna göre, Tahir Ağa'nın mutasarrıflığa atanmasını bildiren tahriratın
tarihini alırsak, 27 Kasım 1861-30 Mayıs 1862 tarihleri arasındaki 6 aylık süre, kendisinin
Hüdavendigar Eyaleti Mutasarrıflığında bulunduğu tarihleri kapsamaktadır. Bir' de söz konusu
çizelgede, isminin en son satırında "rahmetü'l-'aleyh" ibaresiyle o sırada hayatta olmadığı
belirtilmiştir. Salnamenin senesi H.l288 (1871-72) olduğuna göre kendisinin bu tarihten önce
vefat ettiğini anlamaktayız. Bkz. Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi, H.1288(l87l), Bursa:
Vilayet Matbaası, s.34.
Emre Satıcı
234
olarak eski voyvoda Tahir Ağa üzerinde 50 bin kuruş kadar zimmet
çıkarılmıştır. Bu zimmeti Tahir Ağa dahi kabul ve itiraf ederek Mudanya
halkına geri vermeyi taahhüt etmiştir. Ancak Bursa Meclisi'nin böyle bir
meselede takındığı adaletsiz tutum, konunun Meclis-i Vala'da ele alınmasına
sebep olmuştur. Burada yapılan görüşme sonucunda Meclis-i Muhasebe'de
yapılan muhasebe aynen kabul edildikten başka, gösterdikleri uygunsuz tavır
ve hareketten ötürü Bursa Meclisi üyeleri ile Muhassıl Kani Beğ ve Ferik
İsmet Paşa'ya uyarı yazısı gönderilmesine karar verilmiştir. Çünkü Meclis-i
Vala'ya göre, Bursa Meclisi üyelerinin ve Ferik İsmet Paşa'nın böyle bir
fiilin içinde olmaları ya dikkatsizliklerinden, ya da meclis üyelerinden olan
eski voyvoda Tahir Ağa'yı "tesahüb kazıyesinden" doğmuşturı!.
Görüldüğü gibi özellikle vergi konusunda eski devrin kötü
uygulamalarından doğan anlaşmazlıkları mahallinde halkın yararına olacak
bir şekilde adaletlice sonuçlandırması kendisinden beklenen bir kurum,
bunun aksine olarak eski anlayışın başka bir tarzda hüküm sürdüğü işleyiş
içinde bulunabilmekteydi. Burada merkezı idarenin temsilcileri olan
Muhassıl ve Ferik dahi, kendilerinden beklenen ilkeler doğrultusunda
hareket etmekten çok, Meclis 'te zuhur eden yerel menfaatlerin peşine
takılabilmekteydi. Böyle bir davranış tarzını benimsemelerinde şahsı
çıkarlarını kollamaktan çok şehirde hakim yerel unsurlarla işbirliği
yapmadan ve onlarla çatışarak memurıyetlerini icra edemeyeceklerini
anlamaları daha mantıklı bir açıklama olarak görülmektedir.
Bundan sonra Bursa Meclisi'ndeki üyeliğine devam eden Tahir Ağa,
ortağı Hacı Nuh Ağa ile birlikte konumlarını daha da güçlendirmişe
benzemektedir. Çünkü merkezı idare adına Bursa'ya tayin edilen vali ve
defterdarlar halkla ilişkilerinde ve yönetirnde onların desteğine ihtiyaç
duymuş olmalılar. Bu işbirliği karşılıklı olmuş ve eyalet valilerinin kendileri
hakkında bildirdikleri olumlu görüşler sonucu bu iki Ağa, merkezı hükümet
nezdinde dahi itibar sahibi olmuşlardır. Buna dair örnek, 1843 senesi içinde,
o sırada Hüdavendigar Eyaleti Müşiri bulunan Dilaver Paşa'nın iltimasıyla
bunlara "kapıcıbaşılık" rütbesi verilmesidir. Tahir Ağa ile Hacı Nuh Ağa'ya
bu rütbenin verilmesini bizzat Müşir Dilaver Paşa, liyakatleri ve idaredeki
üstün gayretlerini gerekçe göstererek tavsiye etmiş ve bu tavsiye merkezı
hükümet tarafından uygun görülmüştürl2.
1846 senesinegelindiğinde bunların şehirde ve Meclis içinde
kazandıkları gücün iyice arttığı görülmektedir. Çünkü sebep oldukları
LI BGA., İriide Meclis-i Vii/ii, No: 248, 18 Zilhicce 1256 (LO Şubat 1841) tarihli iriide içindeki
Meclis-i ViiIii Mazbatası. Ayrıca bkz. Ek f.
12 Tahir Ağa'ya kapıcıbaşı rütbesi verildiği hakkında bkz. Takvim-i Vekiiyi, Defa 255, 06
Cemaziyülevvel 1259 (04 Haziran 1843) tarihli nüsha.; Takvim-i Vekiiyi, Defa 257, i 1 Recep
1259 (07 Ağustos 1843) tarihli nüshasında ise Hacı Nuh Ağa'ya kapıcıbaşı rütbesinin
verildiği yazmaktadır.
Emre Satıcı
236
13BGA, Ayniyat, 636, s.9-1O-11, Sadaret'ten Hüdavendigar Eyaleti Müşiri ile Defterdarına
gönderilmiş 05 CemaziyülevveI 1262 (Oi Mayıs 1846) tarihli kaime.
Meclis Üyeliğinden Paşa'lığa Tahir Ağa
237
14 BOA, Ayniyat, 400, 5.31-32, Hüdavendigar Eyaleti Müşirine yazılmış 15 Recep 1262 (09
Temmuz 1846) tarihli şukka.
ı5 Musa Çadırcı, a.g.e.s.218-230.
16 BOA, İrade Meclis-i Va/a, No: 5457, Aynca bkz. Ek ll.
Emre Satıcı
238
17BOA, İrdde Dahilfye, No: 18.908,24 Şaban 1270 (22 Mayıs 1854) tarihli irade.
iR Hüdavendigar Sancağı rüslimatının 1270 senesine mahsuben mahallinde yapılan ihale
sonucu meclis üyesi Hacı Nlih Ağa'ya der-uhde edilmesi ve bunun tasdiki hakkında bkz.
BOA, İrade Meclis-i Vdıd, No:12.314, 05 Recep 1270 (03 Nisan 1854) tarihli irade; Avrupa
tüccarlarından Beyleroğlu Agop'un, Hüdavendigar Sancağı aşar bedelinden dolayı meclis
aza sı Tahir Ağa'nın kefiiletiyle Hacı Necipzade Tevfik Bey'de olan alacağının tahsili için bkz.
BOA, Sadaret, Mektubf Kalemi, Deavf, 172/76, Hüdavendigar Eyaleti Mutasarrıfına
sadaretten yazılmış 29 Rebiyülevvel 1277 (lS Ekim 1860) tarihli şukka; Hüdavendigar
Sancağı ruslimatı eski mültezimi Hasan Tahsin Efendi'nin Bursa Meclisi azası Tahir Ağa'daki
110 bin kuruş alacağının tahsili için bkz. BOA, Sadaret, Mektubf Kalemi, UmCtm Vildydt,
441/53, Hüdavendigar Mutasarrıfı'na gönderilmiş 27 Cemeziyülevvel 1277 (ll Aralık 1860)
tarihli şukka.
\9 Bkz. 11 nolu dipnot. Kendisinin Müttefiki olan Hacı Nuh Ağa'nın bundan sonraki akiberi
hakkında bilgi sağlayacak bir belgeye rastlanılamamıştır. Muhtemelen Meclisteki görevine bir
Meclis Üyeliğinden Paşa' lığa Tahir Ağa
239
Sonuç
Osmanlı taşra idari yapısında Tanzimat döneminden itibaren yeni bir
anlayış ve program doğrultusunda reformlar yapılmış ve oluşturqlan yeni
kurumlarla, Avrupa tarzı bir idari yapı İmparatorluk bünyesine
yerleştirilmeye çalışılmıştır. B u çabalar ile ülkede idari ve malı
merkezıyetçiliğin sağlanması, en temel öncelik olarak görülmüştür. 19.
Yüzyıl boyunca eyalet yönetiminde oluşturulan her yeni kurum ve
memurıyet; ülke içinde yapılan bütün idarı, maIl ve askerı düzenlemeler bu
öncelik doğrultusunda değerlendirilmelidir.
Bunun yanında devlet, söz konusu öncelik doğrultusunda ülke
yönetiminde gerçekleştirdiği reformlarda tam anlamıyla başarılı olamamıştır.
Devrin politik ortamından kaynaklanan dış etkilerin ve sosyal-etnik
unsurların belirleyici olduğu Balkan ve Arap topraklarını bir yana bırakırsak,
nisbi olarak merkeze daha bağımlı ve homojen yapıdaki Anadolu'da bile, 19
Yüzyıl boyunca bu başarısızlık gözlemlenebilmektedir. Bu durumun ortaya
çıkmasında devletin içinde bulunduğu siyası, malı ve ekonomik zor şartların
önemli bir etkisi olmuştur. Fakat diğer bir etken olarak, Anadolu ve
Rumeli'nin kent ve kasabalarında bulunan ve tarihsel bir geçmişe sahip olan
yerel hakim unsurları, yani yerel eşrafı da göz önüne almak gerekmektedir.
Tanzimat öncesi dönemde halk ile devlet arasında aracı bir konum üstlenerek
bazı resmı görevler de edinen bu zümrenin mensupları, Tanzimat sonrasında
yerel yönetim de oluşturulan yeni kurumlara dahilolmuşlardır. Yönetim
merkezi olan şehirlerde ve kazalarda oluşturulan yerel meclislere üye olarak
girmişler ve bu meclisler vasıtasıyla 19. Yüzyıl boyunca yerel yönetimde söz
sahibi olmuşlardır.
Tanzimat reformalarının yerel yönetim alanında uygulanması sırasında
eşrafın yer aldığı konum, belgeleriyle birlikte ortaya koyduğumuz Tahir Ağa
örneğinde daha açık bir şekilde görülmektedir. Kendisi, Bursa'nın ileri
gelenlerinden olarak şehirde oluşturulan ilk meclise üye olarak girmiş ve
karıştığı yolsuzluklara ve aldığı sürgün cezasına rağmen tarihsel gelişimi
içinde şekil ve görevleri değişen meclislerde üye olarak bulunabilmeyi
başarabilmiştir. Bu sırada meclis üyeliğinden elde ettiği imkanlar sayesinde
şehirdeki servet ve nüfuzu artmış ve bununla doğru orantılı olarak resmı
statüsü de yükselmiştir. Ya da bunun tam tersi olarak üyelikten sağladığı
imkanlarla resmı statüsünü yükselttiği ve bu statüsüyle servet ve nüfuzunu
süre devam etmiş ve vefatı sonucu görevi son bulmuş olmalıdır. Çünkü gerek Tahir Ağa'yı,
gerekse Nuh Ağa'yı, ilk Muhassıllık Meclisi'nin Bursa'da ihdasından, yani 1840 tarihinden
beri devamlı meclis üyeleri arasında görmekteyiz. Buna göre Tahir Ağa'nın mutasarrıf1ığı
elde ettiği 1861 'de yaşının hayli ilerlemiş olduğunu çıkarabiliriz. Aynı çıkanm Nuh Ağa
içinde kolayca yapılabilir. Aynca H.1288 tarihini içeren Hüdavendigar Salnamesinde, Hacı
Nuh Ağa'nın ismi ne "Vi/ayet Idare Meclisi", ne de "Liva Idare Meclisi" içindeki yerel
üyeler arasında geçmemektedir. Bunun için bkz. Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi,
H.1288(l87l), s. 44 ve 48.
Emre Satıcı
240
KAYNAKÇA
Arşiv Kaynakları
I.Ek
Seniyyü'l-hüma, kerimü'ş-şima, devletlü, 'inayetlü, 'atufetlü, übbehetlü
Efendim Hazretleri,
Mudanya kazası ahalisiyle sabık voyvodaları Mehmed Tahir Ağa'nın
rü 'yet-i muhasebelerine dair mukaddem ve mu' ahhar canib-i nezaret-i
maliyeden takdim olunan takrirler ile bir kıt'a Meclis-i Muhasebe mazbatası
Meclis-i Ahkam-ı 'Adliye'ye i'ta olunmuş olduğundan ol babda Meclis-i
Vala-yı mezkfir tarafından kaleme alınan mazbata işbu Zilhiccetü' ş-şerifenin
sekizinci Pazar günü Meclis-i 'Umfimi'de lede'l-kıraat ahali-i merkfime ile
voyvoda-i mfima-ileyhin sinin-i ma'lfime muhasebeleri bundan akdem Bursa
meclisinde bi'r-rü'yet mfima-ileyhin fakat yediyüz bu kadar kuruş zimmeti
tebeyyün ederek ahali-i merkfimenin iddi'aları vahi ve ba'zı desise ve vesile
ile bir takım mukannenatı istirdad ve tahsis kılınacak verginin tenzil ve
tahfifini istirham edecekleri bedihi idüğü meclis-i mezkfir tarafından ba-
mazbata inha ve ahaıi-i merkfimenin içlerinden badi-i fesad olanlarının
te'dib ve terbiyeleri lazım geleceği dahi iş'ar ve inba olunmuş ve bunun
üzerine icabının müzakeresi der-dest bulunmuş iken mu'ahharen muhasebe-i
mezkfire çend nefer ahali ve voyvoda-i mfima-ileyh hazır olduğu halde
meclis-i muhasebede tekrar rü'yet olunduk da voyvoda-i mfima-ileyhin
tahsil ve tevzi' olunmak üzere ikrar ve i'tiraf eylediği mebaliğin yekfinu iki
yük seksendört bin bu kadar kuruşa baliğ olarak mahallerinden tahsil ve
tesviyesi lazım gelmiş ve mfima-ileyhin yediyüz bu kadar kuruştan başka
zimmeti zuhfir etmediğine şahadet olunduğu halde şimdi kendüsü mezalim-i
sabıkasından dolayı elli bin kuruş i 'tasına izhar-ı rıza ve muvafakat etmesi
cay-ı dikkat olarak ahali-i merkfime ez-her cihet haklı görünmüş olduğundan
iddi'alarının vahi sfiretine konulması Bursa meclisinin 'adem-i dikkatine ve
mfima-ileyh a'za-yı meclisden olmasıyla bu sfiret kendüyü bir nev' himayet
ve sahabete mahmfil olduğuna binaen zikr olunan mazbatalarda muharrer
muhasebe maddesinin icrasıyla beraber karar-ı Meclis-i' Ali ber-vech-i tafsil
Bursa meclisine iş'ar ve ol babda ma'rız-ı tevbihde kelimat-ı icabiye derc ü
izbar olunması tensib olunmuş ve salifü'z-zikr mazbatalarla evrak-ı saire
manzfir-ı mu'alla-mevfllr-ı hazret-i şahane buyurulmak üzere irsal-ı sfiy-ı
vala-yı müşirileri kılınmış olmağla husfisat-ı merkfimenin ber-vech-i meşrfih
icra-yı iktizaları muvafık-ı irade-i seniye-i cenab-ı mülfikane buyurulur ise
iş'arı menfit-ı himmet-i behiyyeleridir Efendim.
242 Emre Satıcı
II. Ek
'AtMetlü Efendim Hazretleri,
Meclis-i VaHi'dan kaleme alunup melfM mazbata ile beraber manzilr-
'ali-i cenab-ı cihan-bani buyurulmak içün takdim kılınan mazbata
me'alinden müstefftd olduğu vechle Hüdavendigar Meclis-i Kebiri
mesalihinin kesreti ve Bursa handanından kapucubaşı Hacı Nilh Ağa ile
Tahir Ağa'nın ma'lilmat ashabından bulunması cihetiyle mahallinden inha
olundu ğu vechle meclis-i mezkilr a'zalığına me'milriyetleri tezekkür
olunmuş ise de ol babda her ne vechle emr ü ferman-ı isabet-beyan-ı hazret-i
şehinşahi müta'allik ve şeref-sudilr buyurulur ise icra-yı mantilk-ı celiline
mübaderet olunacağı beyanıyla tezkire-i senaveri terkim kılındı Efendim.
13 Zilkade 1266 (20 Eylül 1850)
Ma'rilz-ı çaker-i kemineleridir ki,
Ziver-i enamil-i ibcal olan işbu tezkire-i samiye-i sadaret-penahileriyle
zikr olunan mazbatalar manzilr-ı şevket-mevfilr-ı hazret-i şahane
buyurulmuş ve tezekkür ve istizan buyurulduğu üzere ağa-yı milma-
ileyhimanın mezkilr meclis-i kebir a'zalığına me'milriyetleri müte'allik ve
şeref-sudilr buyurulan emr ü ferman-ı hümayun-ı cenab-ı mülUkane
mukteza-yı mu'alla-inhasından bulunmuş ve marü'l-beyan mazbatalar yine
suy-ı sami-i asafanelerİne İrsal ve tesyir kılınmış olmağla 01 babda emr ü
ferman hazret-İ menhü'l-emrİndİr.
15 Zİlkade 1266 (22 Eylül 1850)
Emre Satıcı
244
KİTAP TANITIMI / BOOK REVIEW
M. Mehdi İLHAN"
Dealing with the events of the nineteenth century the author hopes to
show the impact of the so called the Great Game played between Britain and
Russia on the changing poliiical map of Asia and achieve a better insight in
to the current affairs in Afghanistan and West Asia.
The British maneuvered the uncompromising tribes of Afghanistan and
formed an Afghan nation not as a favour to its inhabitants but rather to create
a buffer state between Russia and the British India. This was the Great Game
played between Russia and Britain. Since the documents vital for the study
of this Great Game were compiled by their agents the author asserts to have
read between the lines to obtain the truth.
After his introductory pages the author starts off his work tracing back
the Great Game to the time Persian Empire versus Macedonian; Alexander's
desire -seeing himself successor to Cyrus the Great- to over power the
Persian Empire and build 'world order'. This in time, with Egypt upsetting
the balance between the two empires, ended in a geopolitical vacuum that
gaye rise to Islam, the greatest challenge both to Eastem and Westem
hemisphere. The Islamic power through the hands of the Turks, mainly the
Seljuks passed to the Gttomans, who did not only put an end to the
• Profesör, Australian National University, Turkish Language and Culture, Centrefor Arab
and Islamic Studies (The Middle East and Central Asia).
Pirouz Mojtahed-Zadeh
246
Byzantine Empire, but also came to challenge the European powers. With
the discovery of the new world and particularly the sea route to the Far East
via Cape of Good Hope, the tide turned other way round. The Europeans
eventually came to challenge the Ottomans as well as the whole Islamic
world including Persia. Britain, France, Russia and other European powers
intensified their colonialism in Asia and Africa. The British conquest of
India and the Russian advance in Central Asia, particularly her desire to
reach the warm seas, brought the two great powers on the verge of
confrontation. Their preference was to play a political game on the soils of
Central Asia and its principalities ruled by local khans and amirs who were
officially dependents of Iran. The three major players, British, Russian and
Persian empires, of this Great Game are thus introduced in the 1st chapter of
the book while the min or players are left to the subsequent chapters.
The Khanate of Central Asia, the Abdalis of Afghanistan and the
Khozeimeh of Khorasan and Sistan were the small players in this game. The
Khozeimeh, a dominant power in Qaenat, Southern Khorasan, Sistan and
Northern Baluchistan, had gained its glory during the Safavid rule as an
autonomous frontier keeping amirdom. In the nineteenth century, due to its
geographical situation, both Britain and Russia opened consulates in Birjand
to monitor the events in the amirdom.
The role the Khozeimeh dynasty played in the Great Game, the subject
matter of the 2nd chapter, is sought in the amirdom' s foreign relations during
'the time of Amir Ali-Akbar Khan, Heshmat al-Molk II, the first Khozeimeh
Amir to serve in Sistan (1891-1914) and his much younger brother in Qaemtt
and Birjand, Amir Mohammad-Ebrahim Khan Shokat al-Molk II, Amir of
Qaenat (1891-1904) and their successors' (p. 90). The Khozeimeh was
dragged into this game by the British and Russian consulates established in
1990 on their land that fell in the midst of the boundaries between Iran,
Pakistan and Afghanistan where the conflict and rivalry was taking place.
Britain, Russia and Khozeimeh were each using the situation to the ir own
advantage.
The events revolving around Amir Ali Akbar Khan Heshmat al-Molk
andhis younger brother Amir Esmail Khan Shoket al-Molk I, Amir of
Qaenat are dealt within the 3rd chapter. The younger brother accused the
elder of wanting to give the British the province of Sistan which he
considered the rampart of Persia against the Uzbeks, Afghans, and the
Turkmens. The British in this dispute defended Amir Ali Akbar Kahn' s
position believing that the change of governors in Sistan would damage their
interesİ. In July 1903 the local agents of Russian Consul instigated agitation
in Sistan over the price of grain and when Amir Ali Akbar Khan with the
assistance of kargozar brought it under control the Russian Consul
undertook to dismiss him. The British, considering this a challenge to their
Kitap Tanıtımı / Book Review
247
The Iranian troops put Herat under siege in April 1856 and captured it
on 25th October. Meanwhile Dust Mohammad Khan, Amir of Kabul,
occupied Qandahar to British delight. The British encouraged by the envoys
of Isa Khan, the Nayeb of Herat, deelared war on Iran on 1st November and
occupied a number of Iranian port s and islands in the Persian Gulf in order
to have an upper hand in their dealings. They demanded Iran to withdraw
from Herat and renounce their elaims to the 'counties of Afghanistan'. In
order to pacify Iran they made an agreement with Amir Dust Mohammad
Khan of Kabul on 6th January 1857 paying him monthly in return for keeping
Iranian troops busy in war. Both Britain and Iran made overtures to
Napolean III of France that resulted in Paris Treaty of 4 th March 1857. The
Iranians once more accepted the conditions lay down by the British and
withdrawal from Herat and the adjacent district giying up all their rights over
the 'counties of Afghanistan' (p. 146). In 1863 Dust Mohammad Khan
occupied Herat paving the way both for partitioning of Khorasan and
creation of Afghanistan as a buffer state between Russia and British India.
His joy however did not last long as he died on 19th June 1863.
The next step, explained in the 5th chapter, was towards the emergence
of Khorasan and Baluchistan boundaries. The dispute arose over the
irrigation canals (qanats) of Hasbtadan Plain of Khorasan in 1885 between
Afghanistan and Iran invited the British interventian once more. The British
appointed Brigadier-General C. S. MacLean to arbitrate between
Afghanistan and Iran. The negotiations lasted until July 1891 and resulted in
giying the en tire plain of Hashtadan to Afghans and its hills to Iranians, but
with a dispute over Musa Abad that Lord Curzon in September 1932 elearly
pointed out that it did not belong to the Afghans. However, a Turkish
arbitration team led by General Fakhred-Din Altay in 1935 coneluded it in
favour of the Afghans.
Just about the dispute over Musa Abad was going on, Iran's 'elaims of
sovereignty to the whole of Baluchistan was revived by Mohammad Shah
Qajar (1834-1847). This aggravated the British influence in Baluchistan and
Sistan' (pp. 164-165). It was not until 1870s that the western half of
Baluchistan was returned to Iran while the eastern half had come under the
British protection and suzerainty. The dispute over the boundaries in the
district of Baluchistan continued until 1948, the year the British Empire of
India ceased to exist. The British Baluchistan was incorporated in the newly
founded state of Pakistan.
Sistan, the subject matter of the 6th chapter, was part of Iran throughout
the Safavid Federation (1501-1722). Nader Shah Afshar (1730-1747) alsa
ineluded it within his empire. Following Nader Shah's assassination in 1747,
Sistan fell under the controlaf Ahmed Shah Dorrani for a period of 23 years
until his death in 1772.
Kitap Tanıtımı / Book Review
249
Herat and Qandehar were having claims over Sistan. Sardar Ali Khan
Sarbandi of Sekuheh, the hereditary chief of Sistan, asked Tehran to appoint
him as the official governor so that Sistan could remain a province of Iran.
James Murray, British Minister in Tehran, objected to Sarband' s
appointment in 1858 arguing that Sistan was part of Afghanistan and
therefore its occupation by the Persian troops would be aviolation of Paris
Treaty. Despite this warning Sardar Ali Khan entered Sistan with 300
cavalry. Soon after Taj Mohammad Khan, his nephew, murdered him and
paid allegiance to Iran in Gctober 1858. British India, for a time, accepted
Iran's claim to the province. Meanwhile Dust Mohammad Khan captured
Qandehar and Farah in July 1862 and gained important places in Sistan, such
as Chokhansu, Qal'eh Fath and Qal'eh Nad-e Ali. The British remained
silent to Iran' s appeal to solve the problem in accordance with Paris Treaty.
Dust Mohammad Khan died and his son Shir Ali Khan succeeded him.
About a month later in July 1863 Shir Ali Khan sent an Afghan force under
the command of his younger brother Dust Mohammad Khan against Sistan.
Iran objected to the occupation of Sistan, but by the time they received the
British consent to intervene in accordance with Paris Treaty, the Afghan Shir
Ali Khan married his daughter to Ahmad Khan and also through similar
intrigues attracted Ebrahim Khan, another chief of Sistan, to his side in order
to have an upper hand over the district. Iran then had no choice but to
intervene and sent a strong force under the command of Amin Alam Khan
III Heshmat al-Molk. Sistan was subdued; Ahmad Khan and others were
arrested and sent to Tehran. Ebrahim Khan's appeal both to the Afghan and
the British authorities was turned down.
'The Afghan Amir Shir Ali Khan formally asked the British in 1870 to
intervene on behalf of his government in Sistan'. The British appointed
Major General (later Sir) Frederick Goldsmid as arbitrator on 9th August
1870 in accordance with Paris Treaty. Sistan was carved into two, 'Sistan
proper' and 'outer Sistan'. The arbitrator gaye the larger part to Afghanistan
and the smaller part to Iran. He drew the boundaries along the channel of the
Hirmand River that eventually gaye rise to frictionbetween Iran and
Afghanistan in 1896 when it changed its course due to unusually heavy
flood. The dispute over the boundary and on the water distribution from
Hirmand River continued until the treaty of 13th March 1973 was signed in
Kabul between Iran and Afghanistan
In conclusion the Great Game of geopolitics did not only leave an
everlasting mark on the political geography of South, Central and West Asia,
but also created a vacuum that was exploited both by Brİtain and Russia. The
Great game was played between Brİtain and Russia on a chessboard where
the tribes and their rulers were pawns and knights and the shahs of Iran not
as one of the players but the king. The game ended as the Perşjans would say
"Shah Mat!" and the British "Checkmate!"
Pirouz Mojtahed-Zadeh
250