Professional Documents
Culture Documents
Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C.20, S.31
Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C.20, S.31
ise daha vahim bir hale doğru sürükleniyordu. Siyasi, sosyal ve iktisadi kriz
bilhassa Sünni ekol merkezli İslam devletlerini etkilemekteydi. Devrin yarattığı
sorunlara merkezi görüşün çözüm bulamaması ve problemlerin her geçen gün
artması halkın hoşnutsuzluğunu ve giderek de tepkisini çekmekte idi. Radikal
unsurlar ortamı değerlendirmekte gecikmediler. O eksenin en önde gelen
gruplanndan Batıniler büyük bir güç kazandılar. Miladi 909 yılında da Şiiliğin
İsmailiye kolundan Fatımi Devleti teşekkül ettirildi. Başlangıçta egemenlik
sahası Kuzey Afrika ile sınırlı olan Fatımiler, sonraki yıllarda süratle
genişleyerek hakimiyet alanlannı Mısır, Arabistan, Filistin, Suriye ve el-Cezire
gibi İslam dünyasının en önemli beldelerine kadar uzatmıştır. Fatımilerin bir
büyük siyasi güç olarak ortaya çıkması Batini.tefekkürü ve kültürünün etkisini
artırmıştır. Sünni dünyanın kalesi Bağdad ise savunmaya çekilmek zorunda
kalmıştır2•
2. BatınIHlik ve Batınıler için bak. Ata Melik Cüveynı, Tarih-i Cihan-güşa(Yay.: M. Kazvini),
London 1928, C. III, s.165-305; Türkçe çev.: M. Öztürk, Ankara 1993, c.lII. s.72-163; Aynca
bak. B. Lewis, Haşişiler(Çev.:Ali Aktan), Sebil Yay.Jstanbul 1995, s.17-31.
3. Tartışmalar için bak. Lewis, Haşişiler, s. 26-29; Bu dönemdeki İslam dünyasının durumunu
kıyaslamak için bak. W. Barthold, İslam Medeniyeti Tarihi( lzalı ve Düzeltmelerle beraber
Yay.:M. Fua t Köprülü), Diyanet Yay., 5. Baskı, Ankara 1981, s.54-55.
Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar llhanlılar'da Yaşanan 3
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri
durduracak yegane dinamik güç olarak görülmeye başlandı. Selçuklular da ilk
dönemlerde dengeli ve çok başarılı bir politika takip ettiler. Halkın huzur ve
emniyeti sağlandı. Kamu yatınmları yapıldı. Vergilerin geçici bir süre
affedilmeleri ve fakir insanların iaşelerinin sağlanması gibi Sosyo-Ekonomik
tedbirler ile sıkıntılar hafifletilmeye çalışıldı.4 Yeni iyileştirmeler problemleri
bir süre unutturdu veya geri plana itti. Ancak bir süre sonra iktidar ve
zenginliğin paylaşımı sorununun hanedan üyeleri arasındaki ananevi rekabeti
tekrar su yüzüne çıkarması ve ardından meydana gelen mücadeleler, savaşlar
Selçuklu otoritesini sarsarken Yakın- Doğu'yu da karışıklık ve belirsizlik içine
itti. Huzur ve emniyet bozulurken ekonomik durum da kötüleşti. Bu durum
Batınilere Selçuklu hakimiyeti altındaki topraklarda güç kazanması için yeterli
ortamı sağladı. Bu mezhep İran topraklarında Hasan Sabbah isimli geçmişi
karanlık ve gizemli, ancak bir o kadar da cezbeli bir lider elinde yeniden
şekillendi. Fatımi etkisinden sıyrılarak İrani bir karaktere büründü ve artık
bölgede Haşişiler olarak tanınmaya başladılar. Yepyeni eylem ve stratejiler ile
İslam dünyasını sarsan Haşişiler, insanların nazarında bir türlü meşruiyet
kazanamadılar, dolayısıyla Sünni düzene alternatif olamadılar. Üstüne üstlük
gerçekleştirdikleri eylem1~r halkın sorunlarını azaltmak yerine artırmaktan
başka bir işe yaramadı. Bu sebep ile umum efkarın nazarından düştü ve giderek
de marjinalleşti5.
4. Bilhassa Tuğrul Bey döneminde vergilerin affedildiği, tanma önem verilerek sulama
kanalları açıldığı görülür. Bak. Bundan, Zübdetü'n-Nusra( çev.: K Bıırslan-Horasan ve Irak
Selçukluları Tarihi), T.T.K Yay., İstanbul 1943, s.2-24; M. Altay Köymen, Tuğrul Bey ve
Zamanı, KB. Yay., Ankara 1972, s.86-124.
5. eahen, Osmanlılardan Önce, s.62-63; Lewis, Haşişiler, s.33-54.
4 ılhan Erdem
İslam Dünyası XII. asra bölünerek dahi olsa yine Türk hakimiyeti altında
girmiştir.Onlar Yakın-Doğu' da yegane belirleyici unsur idiler. Bu dönemde
İran'da ki Büyük Selçuklular güç kaybına uğrarken, yan dalları olan Anadolu,
el-Cezire ve Suriye'de yeni siyasi ve kültürel canlanma gözlemliyoruz. Bizans
her yönden etkisiz kılınmıştı. Ancak buna karşı misillerne gecikmedi.
Avrupalılar, Papalığın oluşumuna büyük katkıda bulunmuş olduğu Haçlı ruhu
ile Yakın- Doğu'ya saldırdılar. Tarihe Haçlı Seferleri olarak geçecek olan ,
gelmiş geçmiş en büyük hareket Yakın Doğu, İslam Dünyası ve Türkler kadar
Avrupa'nın düşünüş ve anlayışını değiştirmiştir. Farklı inanç ve kültürlerden
yüz binlerce insanın etkilendiği bu büyük sınavortamında yeni kültür öbekleri
filizlendi. Diyebiliriz ki, bu büyük taarruz Türklerin liderliğindeki Sünni İslam
dünyasına, kendini bir kez daha yenileme ve yeni dünya düzeninde var
olabilmesi için gerekli sistem ve mekanizmaları oluşturma yolunda zorlayıcı bir
etken oldu. Yeni değişim ve gelişmeler ışığında askeri karakterli bir kültür
akımı Yakın-Doğu' da öne çıkarak, ağırlığını her geçen an daha fazla
hissettirmeye başladı. İnançlar daha da keskinleşti ve geleneksel cihat ruhu
canlandı. Bu kültür atmosferinin oluştuğu sahaların başında da en yoğun olarak
Haçlı saldırılarına maruz kalmış Kuzey Suriye ve el-Cezire sahaları gelmekte
idi. Yeni dönemin teori ve eylemde tüm özelliklerini üzerinde toplamış
sembolü, idealist kişilik, büyük savaşçı Nureddin Mahmud b. 1. Zengi idi?
Onun İslam alimlerince idealize edilen kişiliği, gelecek kuşaklara aktarıldı. Bu
şekilde Nurettin'in dirilttiği gaza ruhu ve gazilik geleneği bilhassa Türklerin
benimsemesiyle süreklilik kazandı8• Yeni devir kendi sosyal ve kültürelortamını
6. Selçuklular devrinde İran'daki Batınılerin faaliyetleri ve onlara karşı nasıl hareket edilmesi
gerektiği hakkında bak. Nizamülmülk, Siyasetname(Çev.: N. Bayburtlugil), Dergah Yay., İstanbul
1981, s.257-324;Yine Selçuklular tarafından kurulmaya başlanan ve daha sonra İslam dünyasının
her tarafına yayılan medreseler ve arz ettikleri önemler açısından mukayese için bakınız,
Hamilton A.R. Gibb, İslam Medeniyeti Üzerine Araştırmalar(Çev.:Komisyon),Endülüs Yay.,
İstanbul 1991, s.36-41; Cahen, Osmanlılardan Önce,s.58-60.
7. Kaynaklar, büyük savaşçının İslam alimlerince övülen ve devrinin özelliklerini yansıtan
miitevazi ve zahidane hayatının tasvirleri ile doludur. Bak. İbnü'I-Esır, el-Kamil fi't-Tarih(Çev.:
A. Özaydın), Bahar Yay., İstanbul 1987, c.II, s.322-324; Yine bak. İbn Kesır, el-Bidaye
ve'n-nihaye(Çev.: M. Keskin), C'lğn Yay., İstanbul 1995, C.XLI s.504-507.
8. XIII. asrın ikinci yarısında Anadolu'daki Türkmen Uç Beyliklerinde ve özellikle
Osmanlılar'da görülen gaza anlayışı ve gazilik geleneğinin Nureddin'inki ile hemen aynı olduğu
görüşündeyiz. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu ve gazilik geleneği için bak. M. Fuar Köprülii,
Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Ötüken Yay., İstanbul 1981,s.123-175; özellikle gazilik
anlayışı için; P. Wittek, Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu(Çev.:F. Berktay), İstanbul 1985,
s.27-45.
Olcaytu Han/ın Ölümüne Kadar Ilhanlzlar'da Yaşanan 5
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu/ya Etkileri
da oluşturdu. Bilhassa beşeri bilimlerde yeni bir üslup ortaya çıktı, ki tarihçilik
alanında yaşanan değişim çok çarpıcıdır. Haçlılar ile yaşanan mücadele o kadar
önemliydi ki adeta günlük hayatın bir parçası olmuştu. Hayatı besleyen temel
unsur halindeydi. Yöu~ticilerin ve toplumun adeta tek bir gayeye
yönlendirilmesi o dönem için doğru bir hareketti. Zira tehdit ve tehlike çok
büyüktü. En küçük bir zaaf her şeyin sonuolabilirdi. Gerçekten de Nureddin'in
yolunu izleyenler sonunda Haçlılar ile olan uzun ve yıpratıcı savaşı ağır bir
bedel ödeyerek de olsa kazanmışlardır9•
2-Moğolların Gelişi
ii
i
3- ilhanlı Dönemİ: Hülagu'dan Olcaytu Han'a (1258-1316)
16. Yirminci yüzyılın başta gelen Yakın-Doğu tarihçilerinden B. Spuler, Hülagu tarafından
kurulan İlhanlı Devletinin jeo-stratejik açıdan tipik bir tran devleti olduğunu öne sürmüştür. Bak.
B. Spuler, İran Moğolları(Çev.: C. Köprülü), TIK Yay., II. Baskı, Ankara 1987.s.68. Bize göre
ise bu tespit tarihsel gerçekıere uymamakta ve zorlama bir iddiadır. Belki de batılı güçlerin
yüzyılımızın ilk yarısında tran'a biçtikleri rolün tarihsel bir kılıfını hazırlama çabasıdır.
17. tran'da bir Moğol Devletinin kurulmasındf\n sonra Anadolu'daki Türkiye Selçuklularının
tedricen parçalanması ve nihayet yıkılışı buna en güzel delildir. Ayrıca Anadolu'da
Memlük-lIhanlı rekabeti hususunda pekçok somut örnek gösterilebilir. Bunlardan en önemlisi
i 276 yılında patlak veren Hatiroğ1u isyanıdır. Niğde valisi Şerefüddin daha önceden gizlice
haberleşip yardım sözü aldığı Memli.ik sultanı Baybars'a güvenerek Anadolu'da Moğollara isyan
etmiş; ancak beklediği yardım kuvveti yetişmeden yakalanmış ve idam edilmiştir. Buna karşılık
Memli.ik hükümdarı Sultan Baybars da 1277 yılında Anadolu'ya sefer yapmış; Elbistan Ovasında
bir Moğol tümenini ezdikten sonra Kayseri'ye kadar gelmiş ve burada Selçuklu tahtına
oturmuştur. Detaylı bilgi için bak. Aksarayi, Müsameretü'l-ahbarve Müsayeretü'l-ahyar(Yay.: O.
Turan) TIK. Yay., Ankara 1944, s. 100-110; tbn Devadan, Kenzü'd-dürer ve Camiü'l-gurar
(Yay.: Ulrich Hermann), Kahire 1391,C. VIII,s. 188-204.
i 8. Kabile geleneği ve bozkır kültürü normlarına göre yetiştirilen Hülagu Han Yakın-Doğu' ya
gelince hızenleri olan Altın Orda hanlarının aksine ve tıpkı kardeşi Kubilay Kaan'ın Çin' de
yaptığı gibi bölgedeki medeniyetin-bilhassa tran kültürünün- büyüsüne kapılarak onun
Olcaytu Han 'm Ölümüne Kadar llhanlılar'da Yaşanan 9
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakm-Doğu'ya Etkileri
Ancak bu yeni sistemin-daha önce denenmiş benzerlerinde görüldüğü gibi-bazı
sakıncalı yönleri vardı. Her şeyden önemlisi devlette iki başlı bir yönetim ortaya
I'
i çıkmaktaydı. Yönetimin bir tarafında devletin kurucusu Moğollar, askeri
aristokrasiyi(kılıç ehli) temsil ederken; diğer yanda idari ve mali sahada İranlılar
ı sivil örgütü(kalem ehli-bürokrasi) oluşturmaktaydılar. Hükümdar ise iki kanadın
üzerinde bir hakem rolündeydi. Yetenekli hükümdarlar mevcut olduğu sürece
fazla sorun yoktu. Ancak tersi durumlarda hemen iki kanat arasında sürtüşme
i
başlıyor, tabiatıyla devletin ahengi ve hükümdarın otoritesi hemen sarsılıyordu.
İdari ve mali alanlar dışında İlhan Hülagu kültürel sahayı da İranlılar' a havale
etmiştir. Kendisi bozkır kültürüne göre yetişmiş ve dini yönden Budist
inancındaydı. İran'a gelirken yanında çok sayıda Budist rahip yanı sıra şaman
ve müneccim vardı!9. Hülagu ile beraber İran'a gelmiş olan Moğollar'ın pek
çoğu kendi kültürlerini korumakta büyük bir kıskançlık gösteriyorlardı. Ancak
yazın geleneğine sahip ulusların kültürleri karşısında yapabilecekleri pek bir şey
de yok idi. Bu sebeple daha başlangıçta Fars yazını ve kültürünün üstünlüğünü
kabul etmek zorunda kaldılar20• Nüfus olarak da çok yetersiz olmaları
kaçınılmaz sonucu getirdi. Hülagu ve halefleri devlet eliyle İran kültürünün
gelişip yaygınlaşmasına önemli katkılar sağladılar. Ancak kabile geleneklerine
bağlı Moğol-çoğu Türklerden devşirilrniştir- sözlü kültürü de kaybolmadı Daha
sonraları derlenecek olan sözlü kültür bakiyeleri Moğol- Türk dünyasında
bilhassa tarihi açıdan bilinçlenmeyi getirecektir2!.
mahsullerini kendi devletinin yönetimine taşımıştır. O 1263 yılında topladığı kurultay da idari
sistemi İrani usullere göre oluşturmuş, yönetimin başına da Fars kökenli Şemseddin Cüveynl'yi
getirmiştir. Bak. Reşidüddin,F., Camiü't-tevilrih(Yay.: B. Kerimi), Tahran 1338, C. II, s.734-735.
i
19. Müneccimlerin ve müneccimliğin Moğolların hayatında çok önemli bir yeri vardı. Önemli
i
i olaylarda ve bilhassa sefere çıkılacağı zamanlarda mutlaka onların fikri alınırdı. Örneğin İlhan
Hmagu Bağdat'ı kuşatmadan önce müneccimine danışmıştı. Bak. Reşidüddin, Camiü't-tevarih II,
s.701.
20. İlhanlı Devletinin kurulup Anadolu'yu da hakimiyeti altına almasından sonra Türkiye
Selçuklu Devletinin resmi dilinin aniden Farsça'ya dönmesi-önceden Arapça idi- çok ilgi
çekicidir. Kaynakların hadiseyi yeni vezir Sahip Fahreddin Ali'nin okuma yazma bilmemesi ile
iiaha kalkışmaları ise manidardır. Bak. İbn-i Bıbı, el-Evamir, s.633; Aksarayı,
Müsameretü' l-ahbar,s.64.
21. Hülagu Han, Meraga yakınlarında Yakın-Doğu 'nun en büyük rasathanesini İnşa ettirdiği
zaman bu müessesenin başına İranlı Şii İslam alimi Nasireddin Tusl'yi getirmişti. Tusı burada bir
de medrese yaptırarak öğrenci yetiştirmiş ve daha sonraları bu medreseden yetişenler yeni Fars
kültürü ve düşününün temellerini atmışlardır. Hülagu gerek rasathane ve gerekse medreseye
önemli miktarda gelir sağlamıştır. Bak. Reşidüddin, Camiü't-tevarih II, s.735-736.; Moğollar
arasında bilhassa Gazan Han devrinden itibaren eski kabile geleneklerine bağlılığı yansıtan milli
romantizm yaşanmaya başladığını ve bu duygularla dolu olan Gazan'ın Reşidüddin'den bir MoğoI
tarihi yazmasını istediğini biliyoruz. Bu konu için bak. M. Şemseddin Günaltay, İslam Tarihinin
Kaynakları-Tarih ve Müverrihler-(Haz. Y. Kanar), Endülüs Yay., İstanbul 1991, s.260-286.
10 ılhan Erdem
22. Türkler açısından bu tarihi olgunun simgesel başlangıcını Karamanoğlu Mehmed Bey'in
Konya'yı ele geçirdikten sonra: " Bundan sonra divanda, bargahta, dergahta, mecliste ve
meydanda Türkçe'den başka bir dil konuşulmayacaktır" diye başlayan ünlü fermanın ilan tarihi
1277 yılı olarak alabiliriz. Ferman için bak., İbn-i Bıbı, el-Evamir,s.696. Ulusal bir güç düzeyine
ulaşmak için gerekli nüfus yoğunluğu, tarihsel birikim gibi temel kriterlerden yoksun olan
Moğollar çözümü Türklere katılıp, zaman içinde Türkleşmekte buldular.
23. Moğolların, Memlük hükümdarlarını hakir görüp küçümsediklerini biliyoruz. Bir
keresinde Abaka Han, Sultan Baybars'a gönderdiği bir mektupta, onun için: " Sıvas'ta satılmış bir
köle" tabirini kullanmışt!. Bak.İbn Devadari',Kenzü'd-Dürer ,VIII, s.138-139.
24. Ünlli İslam alim ve tarihçisi YunOnl, Cengiz Han'ın Moğollar nezdinde adeta bir
peygamber olarak görüldüğünü ve Müsllimanlar için Kur'an'ın hükümleri ne ise Cengiz Han
Yasalarının da Moğol ulusu için aynı anlama geldiğini belirtir. Bak. Yununı, Zeylu
Mir' atli 'z-zaman(Yay.: Darü 'I-Osmani), Haydarabat, 1954-1955, C.I, s.86.
25. Mengü Han'ın emir niteliğindeki bu uyarıları o dönemde Moğollar'ın devlet yönetimi
anlayışlarını göstermesi açısından son derecede önemlidir. Kaan'ın bu tarihi uyarısı ve
nasihatlerinden bazıları şöyledir: " Sen Turan'dan İran ülkesine gittiğin zaman Cengiz Han'ın
yasa, yosun ve adetlerini işlerinde düstur et!. Emrin altındaki ahaliye zulmetme; adamlarına
ezdirme'. Adilol! Ağır vergi ve angaryalarla halkı bunaltma! Harap olmuş yerleri imar et! ".Bak
Camiü't-tevarih, II, s.687.
Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar Ilhanlılar'da Yaşanan II
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu/ya Etkileri
hakimiyeti altında yaşayan teba'nın % 90'ının Müslüman olduğu Yakın-Doğu
coğrafyasında uygulamasının ne kadar zor olduğu bir gerçektir.26 Bununla
beraber İslam alimlerinin Cengiz Han Yasalarının ve kurallarının pek çoğunun
şeriata da uygun olduğunu ifade etmeleri ile daha başlangıçta iki taraf arasında
uyuşma ve anlayış çabalarının oluştuğunu söyleyebiliriz27•
Babasının iyi bir takipçisi olan Abaka Han dönemi (1265-1282) gerek
llhanlılar ve gerekse Yakın-Doğu açısından oldukça sıkıntılı geçmiştir. O
iktidara gelir gelmez gerçekleştirdiği reformlar sonucu devlete bir çeki düzen
gelirken, devlet içinde de İran. bürokrasisi güç kazanmıştı. 28 Abaka daha
iktidarının ilk günlerinde ikili bir tehditle karşılaşmıştır. Onun son yıllarına
kadar sürecek olan bu tehdit, güney ve kuzey cepheden sıkıştırma yapan
Memlük ve Altın Orda'dan geliyordu. llhanlılar iki taraflı bir kuşatma altına
alınmıştı. Yeni kurulmuş devletin yaşaması için kuşatmanın kırılması veya en
azından hafifletilmesi gerekiyordu. İlhan Abaka'da ömrü müddetince devleti
kurtarmak için çetin savaşlar vermek zorunda kaldı. Önce Altın Orda Moğolları
harekete geçtiler. Hülagu Han'ın ölümü ardından Emir Nogay Derbent
tarafından saldınya geçti. Yöreye yeni atanmış olan şehzade Yeşmut ona karşı
26. Cengiz Han Moğollara Uygur yazısını öğrenmeleri emrini verdikten sonra isteği üzerine
yasalar yazıya geçirildi. Yasaların yazıldığı kağıt tomarların hepsine Büyük Yasa-name ismi
verildi. Han seçilecek şehzadderin hazinesinde bunlardan birer tane bulunurdu ve Moğollar'da
Hanlık seçimi, ordu teşkili,vergi koyma gibi konularda alınan kararlar hep Cengiz Han Yasasına
göre olurdu. Sürek avından, dış ülkelere elçi göndermeye kadar devleti ve toplumu ilgilendiren
hemen her sahayı kapsayan bu yasaların belli başlıları: "Dinler arasında ayrım yapmamak,
hükümdarların ve devlet yöneticilerinin uzun ve süslü lakaplar almaması, halkın lO'arlı gruplar
halinde askeri düzen anlayışında örgütlenmesi, astların üstlerinin emirlerine kesin riayet etmesi"
idi. Bak. Cüveynf, Cihan-güşa, I, s.16-25; Abu'I-Farac, Abu'I-Farac Tarihi(Çev.: Ö. Rıza Doğruı),
TTK. Yay., Ankara 1950, c.n,s.478-479. Cengiz Han Yasalacıın İslam dünyasında pratik
olarak uygulamanın halk nezdinde ne kadar büyük problemlere yol açtığı çağatay Han'ın
faaliyetleri sonucu ortaya çıkmıştır. Yasaları en iyi bilen ve bu konuda asla taviz vermeyen
çağatay'ın, halkın ekserisinin müslüman olduğu Harizm ve Maveraünnehr'deki denemeleri
büyük sıkıntı ve facjalara yol açmıştır. Bak, Cüveynf, Cihan-güşa, I, s.226-232. Fakat Hi.ilagu'mın
Yakın- Doğu' daki halka çağatay k"dar sert davranmadığı aşikardır.
27. Cüveynf, Cihan-güşa, I,s.18; İlhanlı devlet teşkilatının en üst makamlarını işgal eden bir
aileye mensup olan müellifimizin sözleri, her ne kadar kesin bir niteliği bulunmasa da, önemlidir.
Mamafih İki sistem arasında şekli yönden de bir benzerliğe tesadüf ediyoruz. Buna göre
Müslümanların söze veya işe başlarken kullandıkları terimin (Bismillah) mana olarak hemen
aynısı Moğollarda da vardı. Onların başlangıç kelimesi "Müngke Tengri- Yin Küçü-dür" yani
Mengü(ezeli) Tanrının gücü ile dir. Bak. Manghol-Un Niuça Tobca'an-Moğolların Gizli Tarihi
(Çev.: A. Temir),TTK. Yay., 2. Baskı, Ankara 1986, s. İç kapak bölümü.
28. Reşidüddin,F., Tarih-i Mübarek-i Gazani-Destan-ı Abaka Han, Sultan Ahmet, Argun Han
ve Keyhatu(Yay. K. lahn), Prag 1957, s.6-7. Burada Abaka Han'ın getirdiği en önemli yenilik her
eyalete Moğol asıllı bir vali yanında yerel bir yöneticinin de atanmasıdır. Moğollar askeri ve
siyasi meselelerle uğraşırken, yerel yöneticiler idari ve mali sahalara bakıyorlardı.28
ılhan Erdem
12
çıktı. İki taraf arasında 20 Temmuz 1265 yılında Aksu ırmağı kenarında cereyan
eden savaş İlhanlılar lehine sonuçlandı. Beklemediği bir mağlubiyete uğrayan
Altın Orda hükümdarı Berke Han, bizzat herekete geçti. Yanında 300.000
kişilik muazzam bir kuvvet bulunuyordu. O harekete geçmeden önce Memlük
hükümdarı Baybars'a haber göndererek yardım istedi. Bunun yanında da Mengü
Timur'u Bizans'ta bulunan sabık Selçuklu sultanı II. İzzeddin'i tutsaklıktan
kurtarıp tekrar Anadolu'ya tayini için vazifelendirdi. Bu çok yönlü kuşatma
karşısında Abaka Han, bütün güçlerini toplayarak tehdidin en güçlü olduğu yer
olan Kafkaslara yani Berke Han'a karşı yöneldi. İki taraf Kür Irmağı civarında
karşılaştılar. Abaka, Altın Orda Moğollarının askeri üstünlüğünü görünce, vakit
kazanmak maksadıyla ırmak üzerindeki bütün köprüleri yıktırdI. İleri gitme
imkanı kalmayan Berke Han Tiflis yönünde dolaşarak İlhanlı topraklarına
girmeyi denedi. Ancak emeline ulaşamadan yolda aniden rahatsızlandı ve çok
geçmeden de öldü. Onun ölümüyle müttefiklerin İlhanlıları üç yönden kuşatarak
etkisizleştirme politikaları ağır bir darbe alırken, İran Moğolları da büyük bir
tehlikeden kurtulmuşlardır. En azından Anadolu'yu korumayı başardılar.
Bununla beraber Altın Orda hükümdarı ile ortak hareket eden Memlük sultanı
Baybars, 1266 yılında Akdeniz'de İlhanlılar'ın en önemli müttefiki ve vasalı
,olan Kilikya Ermenilerine karşı düzenlediği büyük bir sefer sonucu Çukurova
bölgesini tahrip etmek suretiyle bu küçük Baronluğa önemli bir darbe vurdu.29
29. Reşidüddin, Camiü't-tevarih- Destan-ı Abaka, s.8-9; Abu'l-Farac, Tarih, II, s.586;
Aksaray!, Müsameretü'l-ahbar,s.76; O dönemde Memlük hükümdan Baybars ile Altın Orda ham
Berke arasındaki ittifak ilişkileri hakkında Memlük kaynakları tafsilatlı bilgi verirler. Bunun için
bak. W. De. Tesenhausen, Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler(Çev.: ı. Hakkı İzmirli),
İstanbul 194I,s.111-112, 123-124
30. İbn Devadar!, Kenzü'd-Dürer, VllI,s.134-5; Abu'l-Farac, Tarih,II,s.588-590; S.
Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi(Çev.: F. Işıltan), TTK. Yay. Ankara 1987, C.llI, s.276-277,
tarihçi burada Antakya Haçlı KontIugunun Mogol taraftarı oldugu için oldukça agır şekilde
cezalandırıldıgını ve kentin Müslümanların eline geçmesi ile bölgedeki Hıristiyanlıgın süratle
çöküşe doğru gittiğini yazar.
3 ı. Barak hadisesi için bak. Reşidüddin, Camiü't-tevarih-Destan-ı Abaka, s.15-31; İbn
Devadar!, Kenzü'd-Dürer, VllI,s.139-141;31
Olcaytu Han'ın Ölümü~e Kadar llhanlılar'da Yaşanan 13
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu/ya Etkileri
sonra Moğollar ne kadar çabaladılarsa da Memlük ilerleyişini durduramadılar.
Sünni İslam aleminin bayraktarı konumundaki Memlüklerin hükümdarı
el-Melikü'z-Zahir Baybars adım adım hedefine yürüyordu32• Onun hedefleri
arasında öncelikli bir yere sahip olan .Anadolu toplumunun bundan
etkilenmemesi mümkün değildi.
32. Memlük hükümdarının hedefi Anadolu ve Bağdad başta olmak üzere bütün İslam alemini
Moğol işgalinden kurtararak tek bir bayrak etrafında toplamaktı. Bak. İbn Devadarı,
Kenzü'd-Dürer, VIII,s.138-140.32
33. Moğol işgali altında bulunan Anadolu'nun o dönemdeki en ünlü Türkmen şeyhlennden
biri şüphesiz Hacı Bektaş-ı Veli idi. Pek çok ünlü dervişin pin olan Hacı Bektaş, Türkmenlerin
yanında Ahiler ile de iyi ilişkiler kurmuştu. Bak. Vilayet-Name-Menakıb-ı Hünkar Hacı Bektaş-ı
Veli(Haz.:A. Gölpınarlı), İnkılap Yay., İstanbul 1995, s.118-120.; Ahilere ve Bektaşilere karşı
Selçuklu-Moğol idaresinin tavn için bak. M. Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının
Kuruluşu,Konya 1991,s.97-127.
34. Aksarayı, Müsameretü'l-ahbfir,s.86-88, Yeni yönetimin benimsediği Doğu ve daha çok da
eski Iran kültürünü andıran tören ve adetler için kaynağımızın çok güzel tasvirleri vardır.
ılhan Erdem
14
dil olarak kabul edilmesidir.40 Moğollar Türkmen hareketini kısa sürede ve çok
şiddetli olarak bastırdılar. Ancak Anadolu'da onların yaktığı meşale bütün
ülkeyi sardı; hatta İlhanlı sarayını bile etkiledi. Abaka Han'ın bu uğurda pek çok
kişiyi katlettirmesi dahi sonucu değiştirmedi.41
İlhan Abaka uzun bir hazırlıktan sonra Mernlüklere büyük bir darbe
vurmak amacıyla kardeşi Mengü Timur komutasında 80.000 kişilik muazzam
bir kuvveti Ekim 1281 yılında Suriye üzerine gönderdi. İki taraf arasında Hums
yakınlarına yapılan savaş Memlükler lehine sonuçlandı. Bu olay İlhanlı
devletini sarstığı gibi Abaka Han'ın mizacında onmaz yaralar açtı ve o, çok
geçmeden kahrından öldü.43 İlhanlı devletinin gerçek manada kurucusu olan
Abaka Han'ın ölümü ile bir dönem sona ermiştir. Onun dönemi Yakın-Doğu' da
40. lbn-i Bi'b!,el-Evamir,s.696.Bu karar şüphesiz Anadolu'da milli bir Türk kültürünün hakim
olmasında en temel amillerden biri olmuştur. Pervane'nin ölümünden sonra Türkmenlerin nasıl
harekete geçtiği konusunda Aksarayl'nin beyanı ibret vericidir. O bu konuda: "Pervane'nin ölümü
ardından şeytan kılıklı asiler kontrol edilemez oldular. Uç taraflarındaki azgın Türklerin fitnesi ve
ateşi daha da alevlendi"der. Bak. Aksaray!, Müsameretü'l-ahbar,s. II 7-118.
41. Daha geniş bilgi için bak. İbn Devadan, Kenzü'd-Dürer, VIII,s.202-204.
42. Bu hususta en somut örnek olarak " Tamga" vergisinin uygulama olanı bulmasını
gösterebiliriz. Bak. Reşidüddin, Camiü't-tevarih-Destan-ı Abaka,s.33.; Sahip Şemseddin,
emrindeki bütün Moğol güçlerini Karaman Oğullan üzerine seferber edip onları büyük oranda
etkisizleştirdikten sonra Uçlardaki Türkmenlerle temas kurdu ve bir kısmını yanına çekmeyi
başardı. Karaman Oğulları aldıklan ağır darbeler sonucu epey bir süre siyasi bir varlık
gösteremediler. Bundan sonraki Türkmen hareketlerinde başı daha çok Batı Anadolu'daki gruplar
ve de bilhassa Germiyan Oğulları çekecektir. Bu konu için bak. lbn-i B!b!
el-Evamirü' I-Alaiye,s.703-706
43. Reşidüddin, Camiü't-t~varih-Destan-ı Abaka,s.41-42; Abu'l-farac, Tarih, 11,s.609-610;
İbn Devadar!, Kenzü'd-Dürer, VIII, s.243-247. .
Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar llhanlzlar'da Yaşanan 17
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu 'ya Etkileri
Fars kültürünün yaygınlık kazanmasına rağmen Anadolu'da rakip bir Türk
kültürünün de doğmaya başladığı zaman dilimi olmuştur. O her büyük
hükümdar gibi devletinin menfaatlerini her şeyin üstünde tutan ve bunun
gereğini yapan bir lider olmuştur.44
Sultan Ahmet'in iyi niyetli girişimi ile Yakın-Doğu' da oluşan iyi havaya
karşılık bu kez de Moğolların kendi aralannda huzursuzluk başlamıştı. İlhanlı
devletinde birden çok taht müddeisi karşısında kimin hükümdar olacağı konusu
kesin bir kurala bağlı olmadığından her bir kalkışmada ümera ne yapacağını ve
nasıl karar vereceği hususunda tereddüde düşmekte idi. Bu sebeple Teküder'in
seçilmesinde de tam bir i~tifak sağlanamamıştı. Bazı ümera miras esasına göre
44. Abaka Han zamanında Anadolu ve İran'ı dolaşan ünlü gezgin Marea Polo, gezip gördüğü
yerlerin zenginliği, emniyeti ve gelişmişliği karşısında hayranlıl(ını gizleyemez. Bak. M. Polo,
The Book of Mareo Polo(Ed.: E. Yule) , III. Baskı, London 1927, s.23-27. Günümüzün bazı
tarihçilerinin aksini iddia etmelerine karşınCB. Spuler, İran Moğolları,s.263) Abaka Han'ın
sistemli bir İslam düşmanlığı yaptığını görmüyoruz. Aksine başta Nasirüddin Tilsi olmak üzere
Kutbeddin Şirazi, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Kadı Beyzavi ve Şeyh Sadi Şirazi gibi büyük alim
ve mütefekkirler onun devrinde himaye ve teşvik gördüler. Aksarayi onun için: "Abaka öyle adil
bir padişah olduki onun zamanında hiç bir kul düşman korkusu çekmedi. Onun günlerinde
memleket öyle bir düzene girmişti ki güvercin kartalla, kurt kuzu ile gezerdi
(Müsamretü'l-ahbar,s.78-7.9). Memlük kaynaklarında da onun hakkında övgü dolu sözler vardır.
Mesela bak. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye(Yay.: A. Atuvi), III. Baskı, Beyrut
1987-1988; C. XIII, s.307-31O.
45. Reidüddin, Camiü't-teviirih-Destan-ı Abaka,s.44-45; Aksarayi, Müsameretü'l-ahbar,
s.136-137.
46. Aksarayi, Müsameretü'l-ahbiir,s.136-137; Abu'I-Parae;II,s.61l; Sultan Ahmet'in Memlük
Sultanına gönderdiği mektup tf;lam kaidelerine uygun olarak Besmele ile başlamaktadır. Bak. İbn
Devadari, VIII, s.249-250.
J
ılhan Erdem
18
Argun Han selefi Teküderin başlattığı İcraatların pek çoğunu devam ettirdi.
O Müslüman değildi; aksine fanatik bir Budist idi. İktidara gelir gelmez selefi
Teküderi Cengiz Han Yasalarına ihanet etmekle suçladı ve onun zamanında
sadır olan bütün yarlıkları iptal ettiSO.Argun'un Müslüman aleyhtarı bir tavır
içinde olması bölgede büyük karışıklıklara sebebiyet verdi. Moğolların yakında
ülkelerine saldıracağını düşünen Suriye halkı topraklarını terk ederek iç
bölgelere kaçarken bölgede hayat pahalandısı.
52. Aynı problem ile karşılaşan Fatih Sultan Mehmet, sonına şehzadeler arasında bir ihtilaf
vukuunda iktidarın kime verileceği konusunda kanunnameler yoluyla kurallara bağlamak suretiyle
kesin çözüm getirmiştir. Olayların seyri için bak. ı. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, TTK.
Yay., 5. Baskı, Ankara 1988, C. II, s.8-13.
53. Bütün bu olayların geniş anlatımı için bak. Reşidüddin, Camiü't-tevarih-Oestan-ı Abaka,
s. 62-80;Abu'I-Farac,lI,s.621-630; Bütün bu olaylar ııhanlılarda hükümdara karşı Moğol askeri
aristokrasinin ne kadar güçlen,,!iğini gösterir.
54. lbnü'l-Kesır, el-Bidaye, XIII,s.332-333.; Abu'I-Farac,Tarih, II, s.628-629.
20 ılhan Erdem
55. Anonim Selçukname (Neşr ve Terc.: F. Nafiz Uzluk), Ankara 1952, s.44-48
56. Anonim Selçukname, s.49-51; Bu dönemde tranlı memurların Anadolu'da
gerçekleştirdikleri zulüm ve soygunlar için bak. Aksarayı, Müsameretü 'I-ahbfu-, s.145-158.
57. Hamdullah Kazvini, Tarih-i Güzide(Yay.:A. Hüseyin Nevai) Tahran 1339,s.479;
Reşidüddin, Camiü 't-tevarih-Oest:an-ı Abaka,s.76-77;Aksarayl, Müsameretü'l-ahbar,s.159-160.
58. Şehzadenin Türkçe şarkı söylediğini biliyoruz. Ayrıca yolda rastladığı ve Moğolların eski
talanCl günlere dönmesini isteyen bir soydaşım da çok ağır şekilde cezalandırmıştı. Bak. Anonim
Seçukname,s.54-58.
Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar Ilhanizlarıda Yaşanan 21
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri
: ;, artarken, hanedan üyeleri arasında Türk kültürünün gittikçe yaygınlaştığı;
Moğollar arasında ıslamiyet'in hızla kabul görmeye başladığı ve buna paralel
olarak da Türkmen şeyhlerinin itibarının arttığı bir dönem niteliği taşır. 59
Yakın-Doğu'da ise Memlükler taarruza geçerek; hem Haçlı hem de Moğollara
karşı önemli başarıların kazandılar. Anadolu'da ise Türkmenler'in gücü gün
geçtikçe artmış; kentsoylu Ahilerden de aldıklan destekle bir yandan
Anadolu'nun batı kısmının fethine girişirken; diğer yandan Moğol rejimine
başarı ile direnmişlerdir.
59. Abu 'l-Farac, Tarih,II,s.630-63i ; Moğollar arasında İslamiyet o kadar yayılmıştı ki Argun
Han onlar için Tebriz'de dört minber yaptırmıştl. Bak. Reşidüddin, Camiü't-tevarih-Destan-ı
Abaka,s.??
60. Reşidüddin, Camiü't-tevilıih-Destan-ı Abaka,s.80-83.
61. Anonim Selçukname,s.60-64.61
ılhan Erdem
22
1295 yılı bahar ayında Baydu ümera tarafından tahta oturtuldu. Ancak
hükümranlığı sembolik olup ümera elinde, kendisinden memnun kalınmadığı
taktirde değiştirilecek bir oyuncak konumunda idi. Öte yandan hazine boştu ve
toplumdaki ahlakibozukluk had safhadaydı. Yine en önemli sorun, hükümdarlık
yanına çekebilmek için İslam Dinini seçtiğini ilan etti. Ancak gizli de olsa Buda
taparlığını sürdürdü. Öte yandan diğer müddei Gazan Han da biraz da Emir
Nevruz'un telkiniyle aynı yolu-fakat samimi olarak- seçti ve Müslüman oldu.
Neticede mücadeleyi inancını samimiyetle dile getiren taraf kazandı.68
Yeni bir asra girilirken İlhanlı tahtına oturan Gazan Han' ı pek çok iç ve dış
sorun bekliyordu. Dünyanın Doğu ve Batı uçlarında yeni gelişmeler oluyordu.
Asya' da Büyük Moğol İmparatorluğu parçalanma sürecine girerken, Avrupa' da
da kaos bulutları dolaşmaktaydı. Yakın- Doğu'daki en büyük rakipleri olan
Memlükler ise siyasi ve kültürel yönden bir gerileme dönemi içindeydiler.
Gazan Han değişen konjektüre göre devleti yönlendirme yoluna gitti. Bozuk
olan siyasi kültürel ve ekonomik durumu düzeltme çabalarına siyasal reform ile
başladı. Merkezi otoriteyi güçlendirme ve feodal unsurları tasfiye hareketini
başlattı. Serkeş emirlerin başında gelen Konçkabal öldürülürken, Togaçar
Noyan da Anadolu'ya sürüldü. Ancak feodal güçler direnişe geçtiler. Anadolu
ve Horasan'da peş peşe isyanlar çıktı. Yeni han ilk yıllarında bütün mesaisini
isyanları bastırmaya harcadı. Feodal güçlerin büyük bölümünün ortadan
kaldırıldığı mücadelenin sonunda kısmi de olsa siyasi istikrar sağlandı.69
68. Reşidüddin, Camiü't-tevarih- Tarih-i Gazan, s.76-80; Abu'I-Parac, Tarih; II, s.655.
69. Gazan Han döneminde çıkan isyanlar için bak., Reşidüddin, Camiü't-tevarih-Tarih-i
Gazan, 5.94-112; Aksarayi, Müsameretli'l-ahbar,s.189-206.
70. Reşidüddin, A.g.e.,s.l 07 -120.
71. Z. Yelidi Togan, Moğollar Devrinde Anadolu'nun İktisadi Yaziyeti, THİTM, CL, [stanbul
(1931),5.17; Anadolu'nun durumu için bak. Aksarayi, Müsameretli'l-ahbar, s.208-232.
Olcaytu Han/ın Ölümüne Kadar llhanlılar'da Yaşanan 25
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri
Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen İlhanlı Devleti Gazan Han devrinde
Yakın Doğu'nun en büyük gücü idi. Bölgedeki ezeli rakipleri olan Memlüklere
ii karşı üstünlük sağlandı. Memlükler 1291 yılında Yakın- Doğu'nun en büyük
ticaret üssü olan Akka'yı alıp son Latin kolonisini de Suriye'den attıktan sonra
i birden dinamizmlerini kaybettiler ve rehavete kapıldılar. Nureddin Mahmut
zamanından beri bölgede var olan cihat ruhu kayboldu. Aynca Papalığın
i ambargosu da iktisadi hayatı olumsuz etkiledi. Bütün bu etkenler siyasi ortamı
da etkiledi. Sık sık isyanlar ve hükümdar değişiklikleri yaşanmaya başladı.
i Suriye en sıkıntılı bölgeydi. Kaos ortamında ümera ve halk arasında Moğol
taraftarları artmaktaydı. Yine Moğol etkisiyle marjinal inan sahipleri ve
,i tarikatlar önem kazanıyordu. Yaşanan bütün olaylar ve gelişmeler sanki
Moğolları Suriye'ye davet ediyordu. Gazan Han davete icabette
'i gecikmeyecektir. n
72. Bu dönemde Memlükler'deki siyasi ve kültürel gelişmeler için bak., İbn Kesır, el-Bidaye
ve'n-nihaye(Türkçe Terc.: M. Keskin), İstanbul 1995, XLV. s.15-42.
73. Reşidüddin, Camiü't-tevarih-Tarih-i Gazan,s.124-125; İbn Kesır,el-Bidaye(terc), XIV,
s.38-40
74. Reşidüddin, Camiü't-tevfuih-Tarih-i Gazan,s.76-80; Abu'l-Farac,Tarih, II,s.657-660.
Memlük kaynaklan da Gazan'm Müslüman olması hadisesine yer vermişlerdir. Bak., İbn Kesır,
el-Bidaye(terc.), XIV,s.22-23.
ılhan Erdem
26
Atalarından farklı olarak göçebe yaşam tarzı yerine yerleşik kent hayatı ve
onun değerlerini savunan Gazan Han, Moğolları refah toplumu halinde
örgütleme gayretine girmişti. Bu uğurda SO' den fazla yarlık çıkaran Han,
Cengiz Han'dan sonra Moğolların ve yanısıra insanlık tarihinde hak ettiği yeri
almıştır. İdari, adli, mali, askeri, sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda top yekun
değişiklik getiren yarlıklar sadece Moğol toplumunu değil İlhanlı Devleti
sınırları içinde yaşayan pek çok ulusu da derinden etkileyecektir. Buna karşı
bölgede çok köklü olan göçebe kültürünün etkisi güçlü olarak sürecektir.
Bundan hareketle söyleyebiliriz ki Ilhanlılar'ın tarihi bundan böyle yerleşik
değerler ile göçebe bozkır kültürü taraftarlarının mücadelesinden ibarettir.
Devlet de mücadeleyi kazanan güç odaklarına göre şekillendi. Anadolu'da ise
kazanan taraf çoktan belli olmuştu. Selçuklu mirası olan Skolastik Sünni görüş
hakimiyetini kaybederken, yerine kabile dinamizmi ile Islami değerleri
kaynaştıran yarı heterodoks Türkmen kültürü geldi. Anadolu 'yu baştan başa
kaplayan Türkmen Beylikleri ve temsil ettikleri kültür de Moğolların önemli pay
sahibi oldukları aşikardır.76
için bak., Kaşanı, Tarih-i Olcaytu(Yay.:M. Hanbeli), Tahran 1345,s.93-96.; Abu'l- Farac'ta da
Gazan'ın ülkede yaşayan Hristiyan ve diger unsurların mabetIerini yıkmaktannasıl vazgeçtigi
geniş olarak yer alır. Bak., Tarih, II,s.656.
78. Camiü't-tevarih'in yazımı için bak.,Kaşanl, Tarih-i Olcaytu,s.240-241.; Ayrıca bak., Ş.
Günaltay, Islam Tarihinin Kaynaklarl,s.260-284.
79. Devrinin hemen bütün kaynakları ünlü Türkmen şeyhinden bahsetmeden
geçememişlerdir. XV. Yüzyıl Türk asıllı Memlük tarihçi si Bedrüddin 'Aynı de bunlardan biridir.
Ona göre: " Barak Baba Tokatlıdır. Daima 100 dervişi ile beraber gezer. Pala bıyık h dır, ancak
sakal bırakmaz. Saçını baglar. Acaip bir kılıkla dolaşır. Bunlar haram yerler ve Ramazan' da oruç
tutmazlar." Bak., B. 'Aynı, Ikdü'l-Cuman fi Tarih-i Ehli'z-Zaman(Yay.: M. Emin) Kahire
1987 -1989,e. II,s.405-406.
ılhan Erdem
28
80. Türklerin ve Türkçe'nin en büyük şairi olan Yunus Emre'nin Barak Baba'ya mensup bir
Türkmen dervişi olduğu düşünülürse söylediklerimiz daha iyi anlaşılacaktır. Yunus'un Barak
Baba'ya mensubiyeti için bak., Yunus Emre Divanı II(Yay.: M. Tatçı) K.B. Yay., Ankara 1990,
s.217.
8!. Memlükler'deki durum için bak. İbn Kesir, el-Bidaye(terc.), XIV; s.87-93.
82. Eserini XIV. Asrın sonunda yazan ünlü İslam bilgini İbn Haldun, Yakın Doğu'da gelişen
Sekıiler kültür ve Türklerin milli karakterli devlet yapısına alkış tutarak, gelişip güçlenmenin
ancak bu şekilde olabileceğini ifade etmişti. Bunun için bak., İbn Haldun, Mukaddime(Çev.:Z.
Kadiri Ugan), MEB. Yay., İstanbul 1988, C.I, s.322 vd.
83. Gazan Han'ın vasiyeti için bak. Kaşani, Tarih-İ Okaytu, s.12-15.
Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar llhanlılar'da Yaşanan 29
Siyasal-Kültürel Gelişmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri
yeni Han devletin kültür politikalarım yeniden ele alıp, Moğollara yeni
istikametler gösterebilirdi. O da bunu yapma gayretinde olacaktır.84
i
Olcaytu Han devlet yönetimini Moğol ve Farslılar arasında ikiye taksim
ii , etti. Ordu ve Moğol ulusunu Kutluğ Şah ve Çoban Noyan'a teslim ederken,
idari, mali ve sosyal alanlardan sorumlu devlet bürokrasisini de Reşidüddin ile
Sadüddin Saveci'ye emanet etmişti. Kendisi de her iki güç arasında -en büyük
otorite olarak- hakem rolündeydi. Onun kültürel sahadaki ilk büyük icraatı
güzelliği, mimarisi ve genişliği açısından Tebriz' den hiç de aşağı olmayan
,i
i
Sultaniye şehrini inşa ettirmesidir. Devrin en ünlü mühendis, mimar, usta ve
"
nakkaşlarına büyük meblağlar ödeyerek inşa ettirdiği kent, muhteşem bir
saraydan başka medrese, hangah, darüşşifa, darüzziyafe gibi sosyal ve kültürel
i
yapılarla donanmıştı. Bundan başka geniş pazarlar ve dükkanlar inşa edilerek
kentin bir ticaret merkezi olması sağlanmıştı. Sulama sistemleri ve bahçe
düzenlemeleriyle de adeta günümüzün modem kentlerini kıskandıran bir
görüntüye kavuşmuştu. Özenle seçilip kullanılan yapı malzemelerinde bile
ahenk ve uyum sağlanmıştı. Binaların avluları ile sokak ve kaldırımlar
mermerden di. Kent gerçekten büyük bir kültür abidesiydi . Kısa bir süre sonra
da bölgenin kültür merkezi haline geldi.85
84. Kaşanı eserinde l1hanlılar'da her bir hükümdar döneminin kendine has hususiyeti
olduğunu, Olcaytu devrinin özelliğinin ise kültür meselelerini tartışmak ve hayır yapmak
olduğunu zikreder. Bak. Tarih-i Olcaytu,s.107.; Ayrıca Olcaytu'nun saltanatının ilk yılları için
bak. Hafız Ebru, Zeyl-i Camiü't-tevarih( H. Beyani),Tahran 1317,s.2-8; Kaş8.nI, A.g.e., s.32-43.
85. Kaşani', Tarih-i Olcaytu, s.46-47. .
30 ılhan Erdem
öne sürseler de, kabul görmedi. Bu alışılmadık nazik durum karşısında devreye tedbirli vezir
Reşidüddin girdi. O , Müslümanların çoğunluğunun Sünnet ve'l-Cemaat mezhebinden
olduklarını, eğer böyle bir karar çıkarsa karışıklıklar çıkıp devletin bütünlüğünün zarar göreceği ni
ifade etti. Gazan Han ,engin devlet tecrübesinin ürünü son derece isabetli görüşleri de kabul
etmek istemedi. Ara çözüm olarak, karar Suriye seferi sonrasına bırakıldı. Ardından Gazan'ın
ölümü ile karar uygulama alanı bulamadı. Bak, Kaşanı, Tarih-i OIcaytu, s.93-96.
,
i 89. Kaşanı, Tarih-i OIcaytu,s.99-IOO.
i
ılhan Erdem
32
Bu kadar uzun bir taWilin ardından son söz olarak söyleyebileceğimiz iki
cümle vardır. Bunlardan ilki Moğol öncesi İslam Dünyasının, Türklerin
idaresinde siyasi ve kültürel birlik arayışında olmasına karşın bunun başarıya
ulaşmasının mümkün görülmedi ği bir ortamda bulunduğu gerçeğidir. İkincisi
ise Moğolların gelişi ile yepyeni değerlerin ortaya çıkmaya başlanmasıdır ki
bunların başında etnik-seküler kültürün gelişmesi ile İslam aleminde ümmetetek
toplum) sisteminden milletler sistemine (birbirinden farklı çoklu toplum)
,i geçilmesi gelir. Bu bağlamda, Yakın-Doğu' nun siyasal-kültürel gelişimi ile
i ,ı Avrupa'nınki çakışır.
i
99. O. Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Yesikalar, T.T.K. Yay.,II. Baskı, Ankara
i 988.s.59. Mevlevilerin de Sultan Olcaytu'nun kültür politikalarından hoşnut olmadığını
biliyoruz.Kaynaktaki bilgiye göre bazı kişiler Sultan Yeled'e gelerek İlhanlı hükümdarının
Rafiziliğe meyledip hutbeyi değiştirdiğini söylediler. O da nasihat için Arif Çelebi'yi Sultaniye'ye
gönderdi. Çelebi Erzurum'da iken Sultan vefat eder. Çelebi'de buradan Sultaniye'ye kadar olan
yolda Moğol idarecilenne Olcaytu'nun yanlış işler yaptığını anlatır ve onlara kabul ettirir. Bak.
Ariflerin Menkıbeleri,lı, s.248-25 I.
100. Bu alanla ilgili geniş bilgi için bak.C. Stephenson, Medieval History, New York 1935,
s.685-72I.
, ;
,
V. A. LlVŞ/TS
Çevirenler
S. GÖMEÇ - T. ÖLÇEKÇI
Son yıllarda cski Türk runik yazısının ortaya çıkması meselesine duyulan
ilginin artması, Issık Kurgan'da (Almatı'dan 50 km doğuda, K.A.Akişev
tarafından açılmıştır) M.Ö. vı-v. yüzyıllara ait bir gümüş tabak üzerindeki
yazıların bulunmasıdır. Bu kısa metin (tabağın üzerinde iki yatay satır, i 6 tanesi
birbirinden farklı 25 veya 26 harf) halil. çözülmüş sayılmaz. Yazının yönü
sağdan sola olup, birinci satır uzun (16 harf); ikinci satırın bazı yerleri tahrif
olmuş, fakat açık olan birincisinin üçte biri seviyesindedir. Yazıda birkaç defa
tekrar edilen harflcr vardır.
lssık yazısı hakkında hüküm vermek gerekirse, Kuzey Sami yazısı ve onun
uzantılarıyla, Finike ve Arami asıllı yazılarla aHikalı değildir; bu fikre Issık
yazısının orijinalini gören, semitolog ve yazı tarihi uzmanı I.M.Dyakonov
katılmaktadır5. Bu yazının üç harfinde eski Türk runik yazısının benzerliğini
görmek A.S.Amanjolov ve O.Süleymanov gibi mümkündür, fakat yazıların
birbirine bağlı olduğunu düşünmek, doğru olmayabilir, çünkü bu tesadüf tc
olabilir. lssık yazısının 12, 13 harfinin eski Türk runik eserleriyle benzerliği
yoktur. S.G.Klyaştomıy Issık yazısının eski Türk runik yazısından farklı
olduğunu söylemektedi~. lssık yazısındaki bazı harflerin durumu dikkat
çekmektedir, mesela düşey hattın alt kısmından ayrılan kısa kavisli çizgiler, eski
Türk runik şekillerine ait olmayan belirtilerdir. Yazının diğer bölümlerindeki
bazı harfler Küçük Asya ve Grek asıllı bazı harflerle (A.S.Amanjolov'un
belirttiği gibi Messan), Hindistan'ın Kharoşti ve pekçok yazıyla
karşılaştırılabilir, fakat yazıyı deşifre etmek için böyle mukayeseleri esas almak
ve bunların genetik irtibatı vardır demek, doğru olmaz.
Şimdi esas konuya dönelim. Metod noktası açısından, Güney Doğu Avrupa
(Sekel runiği, Batı Türk runiği, Peçenek, Hazar runik mektupları) bölgesinde
bulunan runik yazıları görmezden gelerek, konuyu sadece Orta Asya runik
sisteminin ortaya çıkışıyla sınırlamak maksada uygundur. Runik yazısının
birkaç varyantını temsil eden bu grubun yazılarında Orhon- Yenisey runiğinin
şüphesiz benzerleri bulunmuştur. Nagy-Szent Mikloş'ta bulunan bu eşyaların
yazılarının önemli bir kısmı lNemeth tarafından deşifre edilmiştirl4• Fakat
Doğu Avrupa runik yazılarının (galiba 8-9. yüzyılı geçmiyor) şimdiki
araştırmalara göre bazı şekillerinin Orhon- Yenisey yazılanyla grafik farklılığı
(mesela sesliler için) Orta Asya ve Doğu Avrupa runik yazılarını tek kaynağa
bağlamakta zorluk çıkarıyorıs. Bu yönde bazı başarılı çalışmalar yapılmıştır
(Mesela F.Altheim eski Türk runik yazısının Sogd ve Harezm menşeili
olduğunu ve Hunlar zamanınd'a bu bölgelere yayıldığı hipotezini ileri sürüyor)16.
Durum bunlardan dolayı zorlaşmakta, aynı tarihi kültürün topraklarında,
herhalde eski Türk runiğinin çeşitli şekilleri yaşayabilirdil7• Semireçi (Yedi-su)
bölgesi için Talas vadisindeki Açiktaş'taki runik yazılı ağaç çubuklar form
olarak Doğu Avrupa eserlerine benzemektel8, fakat aynı Talas vadisindeki kaya
i2. V.A.Livşits. "Nadpisi iz Dilberjina", Drevnyaya Baktriya. Moskva 1976, s. i65- i66.
13. K.A.Akişev, "Obışeslvo i pismo usakoy Kazakstana (Postanovka problemi)". Etnlçeskiye
i istoriko-kulturnıye svyazi Tyursklh naradov SSR. Tezisı dokladov. Alma-Ata 1976, s. ı i-i 3;
ayrıca bakınız, lstoriya Kazakskoy ..., s.21 9-22 1.
14. J.Nemeth, Die lnschriften des Schatzes von Nagy-Szent-Mikloş, Budapesı-Leipzig
1932; ayrıea" bakınız, "The Runiform Inseriptions from Nagy-Szenı-Miklos and the Runiform
Seripts of Eastem Europe", Acta Linguistica, 2111-2, Budapest 1971, s. ı-52.
15. A.M.Şçerbak, "Lcs Inseriptions ineonnues sur Ics pierres du Khoumara (au Cauease du
Nord) et le problerne de L'alphabeı nıniques des Turcs oecidentaux", Acta Orlentalia, Tom. iS,
Budapest 1962, s.289.
16. F.Altheim, Hunnische Runen, Haııe 1948; F.A1theim, Geschlchte der Hunnen. Vd. I,
Berlin ı959, s.268-289; F.Alıheim, "Gesehiehte der Hunncn", Journal of American Society, .
79/4, s.29S-298.
17. A.M.Şçerbak, "O runiçeskoy pismennosti v yugo-vostoçnoy Europe", Sovyetskaya
Tyurkologlya, No 4, 197 ı, s.76-82.
18. S.E.Malov, "Talaskiye cpigrafiçeskiyc pamyatniki", Materialı Uzkometarisa, Yıp. 6-7.
1936, s.37-38; S.E.Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti Mongolii i Kirgizil,
Moskva-Leningrad 1959, s.67-68; A.M.Şçcrbak, "Znaki na keramike i kirtsiçah iz Sarke1a-Bcloy
veji", Materialı i isslcdovaniya po arkeologii SSSR, No 75, Moskva-Lcningrad 1959, s.378-388;
Şçerbak, "Les lnscriptions ...", s.27-30; LA.Batmanov, Talassklye pamyatniki drevnetyurkskoy
pismennosti. Fnınzc 1971, s.27-30; G.F.Turçaninov. Pamyatniki pisma i yazıka naradov
Kavkaza i Yostoçnoy Evropı, Leningrad 197 1, s.89-96.
Eski Türk Runik YaZ/sinin Ortaya Çıkışı Üzerine 41
Orhon yazıtları 8. yüzyılın otuzlu yıllarına ait olup bunlar, Kül-Tegin (732)
ve Bilge-Kagan'dır (735). Tonyukuk (tahminen 712 ve 716 yılları arasında),
Küli-Çor (7l2?), ayrıca Ongin yazıtı (731 başlarında?) daha erken yazılmış
olabilir". İlteriş Kagan'a aİt olduğu sanılan Doğu Gobi'de bulunan yazıt 7.
yüzyılın sonuna aittirJ4• E.G.Klyaştornıy gibi eski Yenisey yazıtlarının 8.
yüzyıla ait olduğunu söylersek, Orta Asya eski Türk runiğinin Moğolistan
topraklarında ortaya çıktığı doğru olur ve 7. yüzyılın ikinci yarısına ait daha eski
bir yazıt henüz bulunamamıştır.
27. Malov. Talasskiyc epigraliçcskiyc ...s.27; Malov, Pamyatniki Drcvnetyurkskoy .... s.63.
28. Kiselev, a.g.e .• s.604-61O; A.von Gabain. Alttürkische SchrifUum. Berlin 1950. s. 12:
A.von Gabain, "Inhalt und magische Bedeuıung der aluürkischen Inschriften". Anthropos.
48/3-4. 1953. s.539: Şçerbak. "Znaki na keramike ...". s.388; Batmanov. a.g.c .. s.27. 30;
Klya~tornıy. a.g.e., s53.
29. Batmanav. a.g.e .. s.27
30. Kormu~in. a.g.m .. s.38; ayrıca bakınız 4 i-42.
3 ı. S.G.Klyaştarnıy, Istoçniki po istorii Kırgızli i sapredclnih rcgionov Srcdney Azii
(VI-IX yy). Henüz basılmamış eser.
32. Malav. Talasskiyc cpigraliçcskiye ...s.28; Batmanov. a.g.c., s.16.
33. Karımı~in. a.g.m .. s.37; Drevnetyurkskiy Slovar, Leningrad 1969, s.27. 29-30.
34. S.G.Klya~tarnıy. "Runiçeskaya nadpis ii. Yastoçnogo Gobi", Studia Turdea. Bııdape.~l
1971, s.249-258.
Eski Türk Runik Yazısının Ortaya Çıkışı Üzerine 43
sessiz harfler için 27 ve sesli-sessiz uyumu için üçer harf vardır. Bu yüzden bu
yazının Arami asıllı alfabeden çıktığı yolundaki hipotezler eskiden beri kabul
edilmektedir. Türkologların çoğu son zamanlara kadar tek-tük runik harfın oq
(qo)/ uq (qu) çıkışı gibi düşünce yazısı olduğu ihtimalini ileri sürmüşler ve
E.D.Polivanov bahsedilen harfleri "yay işareti" olarak yorumlamıştır'5.
Eski Türk runiğinin kaynağı olan alfabe olarak ençok Sogd yazısı dikkati
çekmektedir. Sogd hipotezi ilk önce runik ve Sogd grafiklerinin yakınlığı ve
fonetik benzerliğinin temeline dayanmaktadır. Bundan başka Sogdlar ile Orta
Asya Türklerinin Moğolistan'da yüzyıllarca süren ilişkileri göz önünde
bulundurulmaktadır. Mesela bir kagan mezar kitabesi olan Bugut yazıtının yapı
ve sitil açısından Orhon abidelerine yakınlığı gösterilebilir. Bu yazıt 6. yüzyılın
son çeyreğine ait olup (587 yılından geç değildir), birinci Türk Kaganlığından
bize gelen tek yazılı eserdir,6. 6. yüzyılın sonu ile 7. yüzyılın başlarında
Moğolistan'da Sogdlarla meskun yerler vardı. Sogdların sayısı o kadar çoktu ki,
Çin tarihçileri, onları kaganlığın boylarından biri olarak kaydetmişlerdirn. Sogd
yazısının öncülüğü çok iyi bilinmektedir, bu yazıyı Sogdlardan Uygurlar almış
ve birkaç yüzyıl sonra Moğollara, onlar ise Mançulara aktarmışlardır. Fakat
Orta Asya runiğinin ortaya çıkışında kültür tarihi hususunu değerlendirerek, bu
durumlarda yazı sistemlerini kıyaslamak esas çözümdür, bununla beraber
sadece harf1erin şekli değil, onların fonetik önemi de mukayese edilir.
Öbür runik harflerde Sogd prototipIerini ararken ilk önce grafik sayısının
farklılığı zorluk çıkarmaktadır. Galiba bazı harflerin hiçbir zaman Sogd
prototipleri olmamış ve runiğin meydana gelme süresinde ortaya çıkarılmıştır.
Bunlar 7 Orhon harfidir: ııı, nç, nt, iç/ıç, ikiki , okluk, öklük (kü). Fakat runik
alfabenin temelini oluşturan 31 harften sadece 12 (veya 17) harfi Sogd
prototipine atfetmek, bu hipotezi şüphe altında bırakmıştır.
40. W.B.Henning, "The Date of the Sogdian Ancient Letters", BuIletin of the School of
Orlental and Afrlcan Studies, Vol. 12, 1948,5.601 -615.
4 ı. Gauthiot, a.g.e., s.6, 9.
42. V.Thomsen, Inscriptions de I'Orkhon, Hclsingfors 1896, 5.49 ve devamı.
43. Gauthiot, a.g.e., 5.7-10.
44. Clauson, a.g.m ...
Eski Türk Runik Yazısının Ortaya Çıkışı Üzerine 45
Onların şekilleri esaslı bir değişikliğe uğramış ve temel değişim çizgi yazının
oluşmasından dolayı yapılmıştır. Runik işaretlerin sayısı ve muhtevası evvela
seslilerin belirlenmesi ve yazı sistemindeki ses uyumuna göre tasvir edilmiştir.
48. v.A.Livshits, "A Sogdian alphabet from Panjikant", W.B.Henning Memorial, Volume.
London 1970, s.256-263.
49. Pencikent yazılarındaki d, t, q harfleri. ayrıca c, h Sogd ses bilgisinde yoktur, yalnız şunu
söyleyebiliriz ki, Sogdçayı okuyanlar sadece onu ögrenmekle kalmadılar, Arami yazı örneklerini
de incelediler.
50. Sogd metinlerinde degişik şekiııerde yazılan ve kaydedilen seslerin tesbiti ve
yerleştirilmesi hugünkü Sogdçanın kelime hazinesi ve elimolojik bilgilerle karşılaştırılmalıdır.
51. CIauson, a.g.m., s.74-75, tablo v.
Eski Türk Runik Yazısının Ortaya Çıkışı Üzerine 47
No 24 s'- Sogdça s; m runik harfindeki gibi ilk varyantın (ton. ve KT, BK)
meydana gelişinde prototipin değişim sürecinin çeşitliğini yansıtabilir.
56. Bakınız, A.v. Le Coq, "Türkische Manichaica aus Chotscho III", Abhandlungen der
Preussischen Akademie der Wissenschaften. Phil .• hlst. KI., No 2, 1922, s.22; Henning,
"Sogdian Loan-words ...", s.98.
Eski Türk Runik Yazısının Ortaya Çıkışı Üzerine 49
yolu bu harfin bir çok ihtimallerinden biridir. 27 numaralı t açıkça bir prototip
olarak gözükmüyor, Pencikent Sogd alfabesindeki t ile olan bağlantısı daha
uygundur. 25 numaralı s 'yi Sogdçadaki h'ye atfetmek şüphelidir, bu işaretin 14
numaralı y (veya Sogdçadaki '(?) ve 23 numarlı r2 (veya 22 numaraya bakın) gibi
ortaya çıktığını düşünmek doğrudur. Tabloya girmeyen rı, j (ii) işaretleri
sonradan icat edilmiş olabilir.
57. Son zamanlarda bu alandaki çalışmalar için bakınız: I.R.Meyer. "Bemerkungen über
Vakal und Schriftsystem der Runentürkischen", Acta Orientalla, Tom. 29, Budapest 1965, s.196;
E.Havdhangen, "The Relationship Between the Two Orkhon Inscriptions", ". Acta Orientalia,
Tom. 37, Budapest 1974, 5.55-82.
58. n' ve n2 işaretlerini başlangıçta özellikle eski Türkçenin yapısında açıklamak ve takip
etmek zordur.
59. Herşeyden evvel eski Türk dilindeki i, i; o, u; Ö, ü sesleri ve -y-, -W-, -wy- şekilleri Sogd
eserlerinde de geçmektedir. Uygurca i, Sogdça r'den türemiştir. Bakınız, A.v.Gabain,
"Alt-tiirkische in sogdischer Schrift", Hungaro-Turcica, Studies in Honour of 1.Nemeth,
Budapest 1976, s.69-77.
60. Yazar ayrıca S.G.Klyaştornıy'e teşekkürlerini bildirmekledir.
50 S. Gömeç - T. Ölçek çi
P~1I0UUrıYkIl1l. rp:ı-
(.ll'lftkUı( 1I1'OT'l' •••• oe
3(31) 'J
"
)-[-1"
<: -( - ;.'
U
t "~.,
~
,
4aıı .. '.; -;. 'J'
'.'
5(4) uıcitqwı ') o O..P } --:.
(: _ ..;._> U.lU
0./1 ) >; >
6(51 li)
~ '-':-f''''
ıi, .
ö,ii i" {"; \'
7(,) PCV) .'j--) - .~': IIIJ>' 0.0 OJ
Sm pw,& iN Q ~; ~
91" l(l./) ! }, ),; A h
10(", D rJ'
rJ1
» H
11('10) 8(~ıJ,1. ) S ).J ~ X . .><. X
J '.
12(151
I" " t -1 ..ı;~
i 13(,,) i " " e 2
Y.Y:'(
14(11) Ilil ~r-t (.N,~ ,iv' 'v .....
'-:y-::! ?
11(1\ 'll . 'ıl LıL
m (nı ) fo
'J
.:ı.s
" t fo'.;» ~;~;~ ~
f9(11) not) 1"a~1~(C.P) Il' )
20(/9 ,. " 11. 2 rtl: ..v; ri'
21~ ~X,ı) )OIIl4I).(etp) ....,- }.o- i ,-'Lhi:') ll! 'h.ı\'; 'fo,
8(221 p<p.f,~ OY .9 1 1 1
22(22) '[ ('C) y Y,li ~
23~ "'r" l'"
'1-':
204{2J1 J (6) '1 /T
/~-;'~
'1 "
25(» fI ? i
:lGIlll J (j) )::/ .rv_
¥.~~;'1'
27(111 'I' \: .,',-', ~. tı;;;"
28P0, t(tı ~ ~ )'J -
"0
:: .'0 !":
lı. 1ı;1ı
İSLAM ÖNCESİ TÜRK TARİHİNİN
KA YNAKLARI ÜZERİNE
Tarih ilminin yapılmasına, yani tarihin yazılmasına aracı olan her şeye
kaynak diyoruz. Bu bakımdan eski Türk tarihinin kaynaklarını üç kısma
ayınyoruz.
A-Sözlü Kaynaklar
B-Arkeolojik Buluntular
C- Yazılı Kaynaklar (Kütüphane malzemeleri)
A-Sözlü Kaynaklar
Sözlü olarak günümüze gelen tarihı kaynakların başında mitoloji, eski Türk
inançları, örf ve adetleri gibi unsurlar gelir. Dünyanın en çok din değiştiren
toplumlarından biri olan Türkler, zaman içerisinde bu dinlerin bazı taraflarını
kendi gelenek ve görenekleriyle de birleştirerek günümüze kadar taşımıştır.
Bilindiği gibi Türk düşüncesinde önemli bir yer teşkil eden otoriter devlet
anlayışının iki dayanağından biri töreye sıkıca bağlılık, biri de devlet
kuruluşlarının işleyişine damgasını vuran bu nizamda dikkatli ısrardır.
Kanunlardan mahrum bir devletin yaşaması zaten düşünülemez).
Türk tarihi için son derece önemli olan bu efsanevı vesika Çin'in ilk resmı
tarihi sayılan Shih-chi adlı yıllığın 110. bölümünde kaydedilmiştir.
Binlerce yıl geçtikten sonra insan oğlu yeni yeni şeyler öğrendi, başka
başka özellikler kazandı. Irklar zamanla birbirlerinden tefrik edilmek için çeşitli
adlar almaya başladılar.
İşte bunlardan birisi vardı ki, o zamana kadar yaratılmış olan hiçbir ırka,
hiçbir soya benzemiyordu. Tanrı, bu ırka o vakite kadar meydana getirdiği
hiçbir soyda olmayan meziyetler ve hünerler bahşetti. Bu ırk dünyanın en
54 s. Gömeç
i
S. Gömeç
56
Uygurların eski yurtlarında Karakurum adında bir dağ vardı. Bu dağdan iki
nehir çıkardı. Birinin adı Selenge, diğeri Togla. Bu iki nehir arasındaki bir ağaç
üzerine birgün kutlu bir ışık indi. Bu ışık dokuz ay boyunca devam etti ve
ağacın gövdesi şişti. Dokuz ay on gün sonra bu ağacın içinden beş çocuk çıktı.
En küçüğünün adı Bugu idi. Memleketini çok iyi idare ettiği için han oldu.
Kendisinden sonra gelenlerde Uygurların kaganı oldular.
ilkokul çocukları için çıkan "Çocuk Dünyası" adlı haftalık dergide "Türk
Tufanı" başlığı ile yazdığı bir manzume Oguz Kagan Destanı'nın değiştirilmiş
bir şeklidir. Sonra bir Başkurt Türkü olan Z.Velidi Togan, Türk destanlarının
sözlü olarak yaşadığı coğrafyayı ve lehçeleri bilip, aralarında bulunmuş olmanın
avantajını da kullanıp, destanlarımızı tasnif etmeye çalışmış ve bazı karanlık
noktaları aydınlatmıştır.
3-Sonunda, millette büyük bir medeni hareket olur ve o sırada çıkan aydın
bir halk şairi bu parçaları toplayarak milli destanı yaratır.
i -Abılay Han Destanı, bugünkü Kazak Türklerine aİt olup. 15. yüzyıldaki
Kazak boy birliğinin teşekkülünün izlerini taşır.
4-Çingiz Han Destanı. Çingiz Han, bazıları sevsede, sevmese de, Türkleri
bir bayrak altında toplayan, dünyanın en büyük hükümdarlarının başında yer
alan, emrindeki küçücük bir kuvvet ile milyonlarca km~'lik toprakları ele
geçiren bir kişidir. Hem Türkler için, hem de Mogollar için son derece önemli
bir insan olan Çingiz'in hayatı ve mücadeleleri zaten bir destan gibidir. Onun
destanlaşmış hayatına ait bilgileri yazılı olarak biz, Mogollar' ın Gizli
Tarihi'nden, Reşidüddin'in Camiü't-Tevarih'inden ve Cüveyni'nin Tarih-i
Cihangüşa' sından öğreniyoruz. İşte bu kaynaklardaki bilgiler Türk ve Mogol
halkı arasında yüzyıllardan beri sözlü olarak anlatılmaktadır. Daha sonraları
yazıya geçirilmiş olan Çingizname'nin çeşitli nüshaları bulunmaktadır. Bunların
arasında Paris, Berlin, British Museum nüshalarını sayabiliriz9•
5-Çora Batır Destanı, Kazan'ı son Rus saldırısında müdafaa eden Çora
Batır' ın kahramanlıklarını ihtiva eder. Bilindiği gibi Çora Batır ve Koçak Oglan
Kazan 'i kahramanca savunmuşlar ve onların yiğitlikleri Kazan Türkleri arasında
sonradan destanlaşmıştır. Çora Batır Destanı, Sovyet-Rusya zamanında
yasaklanan Türk destanlarındandır.
8. S.Gömcç, "Atsız Bir Kahraman: Tonga Tigin", Türk Kültürü, 33/390, Ankara 1995,
s.639-640.
9. A.lııaıı, Makaleler ve Incelemeler, 2. baskı, Ankara 1987, s.198-206.
! i
Dede Korkut Kitabı'nda onu vezir veya devlet adamı karakteri ile değil,
ozanlar başı olarak görüyoruz. Destani hikayelerde ona bağlanıp, mal edilen
başlıca işler şunlardır: Güzel sözler, hikmetler söylemek, Oguzların türlü
yönlerine ilişkin hikaye ve rivayetler anlatmak, hanların ve beglerin
methiyelerini söylemek, eğlence ve törenlerde şarkılar çalmak, iyi insanlara
hayır-dualar etmek, kötüleri kınayıp, ayıplamak ...Hayatı hakkında olduğu gibi,
ölümü hakkında da bilgi yoktur. Mesela Kazak Türkleri arasında kopuz ve
dombranın yapıcısıdır.
Asıl adı "Kitab-ı Dede Korkut ala Lisan-ı Taife-i Oguzan" olan bu eser
Oguzların Azerbaycan ve Kuzey-doğu Anadolu yörelerindeki yaşayışlarını dile
getirir ve İslam öncesi Türk hayatından da önemli izler taşır.
ıo. Kaşgarlı Mahmud. Divwıü LUXat-it-Türk. Haz. B.Atalay. C. 3. 2. baskı. Ankara ı986.
s.413-415.
60 S. Gömeç
Manas Destanı'nda hem eski Türk dininin, hem de İslamiyetin izleri vardır.
Eski Türk kabile hayatı ve Türk dünya görüşü rastlanan ögelerdendir.
i ı. A.Cafcrogıu. Türk Kavimleri. Ankara 1983. s.30; Inan. a.g.e., s.1 12-1 13; R.R.Anlı.
"Kırgızistan". Islam Allsiklopedisi. C. 6. 5. baskı. Istanbul 1988. s.74 ı.
Islam Öncesi Türk Tarihinin Kaynakları Üzerine 61
B-Arkeolojik Buluntular
4-Demir çağı, buluntuları tıpkı Tunç çağı gibi Türk ülkelerinin farklı
bölgelerinde rastlanılmaktadır:
Islam Öncesi Türk Tarihinin Kaynakları Üzerine 63
c-Esik (Yesik) Kalıntıları M.Ö. 500 yıllarına ait olup, i969 senesinde
Kazakistan'ın Esik kasabasında başlayan kazılar neticesinde ortaya çıkarılmıştır.
Kazakistanlı ilim adamlarından Kemal Akişev'in başkanlığında başlayan bu
kazılarda elde edilen en mühim eser, gümüş bir kap üzerindeki Kök Türk
harflerinin arkaik şekli olarak kabul edilen ve M.Ö. 5. yüzyıldan kalma olduğu
söylenen yazılardır. Bu harfiyatta keşfedilen diğer önemli bir buluntu da,
tamamen altınla işlenmiş üzerinde bir zırh bulunan Türk tiginine aİt cesettir. Bu
yüzden ilim literatürüne "Altın Elbiseli Adam" olarak geçti. Ayrıca bunların
yanında 4000 parça altın eşya çıkanldı. Esik kalıntılarının bulunduğu coğrafya
Issık Köl çevresi, Ala- Tag, İli Vadisi, Çu- Talas arası, Kuz-Orda ve Taraz
havalisinden ibarettir. Bu bölge tarihin en eski devirlerinden beri Türklerin
yurdudur. Esik mezarlarından çıkarılan altın levhalar üzerinde at, dağ keçisi,
geyik, pars, kurt ve yırtıcı kuşlara ait motifler vardır.
d-Taştık Kültürü, M.Ö. 300-M.S. 400 yıllarını ihtiva edip, yine Kögmen ve
Yenisey bölgesinde ortaya çıkarıldı. Taştık kültürünün buluntuları arasında
küçük hayvan heykelleri vardır. Kiselev, Taştık kültürünü doğrudan doğruya
Kök Türk kültürünün ön hazırlığı olarak kabul eder.
c-Yazılı Kaynaklar
Hiç şüphesiz tarihin önemli kaynakları arasında yazılı belgeler yer alır.
Yazılı kaynaklar denilince de akla kitabeler, sözlükler, siyaset-nameler,
cografya eserleri, genel ve özel tarihler ve ayrıca kültürümüz için önemli olan
fal kitabıarı, dini metinler, mektuplar ve yarlıklar gelir.
]-Kitabeler
13. Ata Melik Alaaddin Cüveynı, Tarih-[ Cihan Güşa, C. I, çev. M.Öztürk, Ankara 1988,
s.116-117.
Islam Öncesi Türk Tarihinin Kaynakları Üzerine 65
2-Köl Tigin Yazıtı: 731 yılında ölmüş olan Köl Tigin'in kitabesini ise
kardeşi Bilge Kagan, 732 yılında yine Yollug Tigin'e yazdırtmıştır. Bu yazıta
aİt bilgiler de, Bilge Kagan 'ınkiyle aynıdır. Kök Türk Kaganlığının
başlangıcından itibaren Bilge'nin ölümüne kadar olan tarihi olaylar bu
yazıtlarda zikredilmektedir. Kitabe kaplumbağa şeklinde bir kaide taşına
oturtulmuştur. Yüksekliği 3.75 metredir. Yukarıya doğru daraldığından doğu ve
batı cephelerinin genişliği aşağıda 132 cm, yukarıda i 22 cm. dir. Güney ve
kuzey cepheleri aşağıda 46, yukarıda 44 cm. dir. Doğu cephesinin üzerinde
kaganın işareti, batı cephesinde Çince kitabe vardır.
Her halde 731 yılında dikilmiş olan bu yazıtın kimin adına kazındıgı
konusunda araştırmacılar arasında farklı görüşler mevcuttur. Yazıtta bir
felaketten bahsedilmektedir, bu da muhtemelen 630'daki felaket yılıdır.
Bilindigi gibi bu olay Köl Tigin ve Bilge Kagan yazıtlarında da geçer. 8. yüzyıla
ait bir yazıt olup, ilk defa Radloff tarafından adı geçen eserde neşredildi.
9-Uybat III Yazıtı: 1721 'de Messerchmidt tarafından Uybat Nehrinin sol
tarafında keşfolunmuştur. Fakat bu bölgede daha pek çok yazıt mevcuttur. Yazıt
Tarkan Sangun adlı bir Türk begine aittir. Yazıtta Türk tarihi için oldukça
öneme sahip bir isme tesadüf etmekteyiz. Köl İç Çor Yazıtının 12. satırında
geçen İl Çar adını, bu kitabenin 8. satırında da görüyoruz. Bu İl Çor'un adı Çin
kaynaklarında To-si-fu olarak transkripsiyon edilmiş olup, büyük bir ihtimalle
İl-teriş ve Kapgan Kaganların kardeşidir. Yazıtta toplam 17 satır vardır.
Yazıtın kuzey tarafı ilk dört satırı Kök Türklerden izler taşır.
Moyun-Çor'un babası Köl Bilge'nin Tokuz-Oguzları kendi safına çektikten
sonra başarılı olduğu anlaşılmaktadır. Onlar önce Kök Türkleri bertaraf
etmişler, sonra Basmıl ve Karlukları yenerek, Türk devletinin başına
geçmişlerdir. Uygurlar yazıttan da anlaşılacağı üzere, 748 yılındaki Atalar
Mezarlığında yapılan törenden sonra, millet tarafından kendilerini idare etmeğe
layık görüldüler. Kitabedeki bu "Ata Mezarlığı" motifi, Türk nesiinin
çoğalmasına sebep olan Türk ataların gerçek veya sembolik mezarlarının olduğu
fikrini çağrıştırıyor. Bu da bize Ergenekun Destanı'nı hatırlatmaktadır. Bu
yazıttan çıkan diğer bir netice de, hükümdarlık alametleri arasında Atalar
Mezarlığına sahip olmak da vardır. Şine-Usu Kitabesinde son olay Selenge'de
Sogdlu ve ÇinI i ustalara Bay-Balık adında bir şehir inşa ettirilmesi
zikredil mektedir.
8-A-Çor Yazıtı: 8. asrın son zamanlarına ait bir yazıttır ve 1857 senesinde,
KostraU adlı bir Rus tarafından bulundu. Bulunduğu yer Abakan'ın sol
sahilindeki Koybal bozkınndaki Açur Köyüdür. Yazıt Uygur vezirlerinden ve
komutanlarından olan tı Ögesi Inançu Bilge adına diktirilmiştir. Yazıtın ön
tarafı, sağ ve sol yönlerinde 4'er satır mevcuttur. Arka tarafında ise bir satır
bulunmaktadır. Türk tarihi ve kültürü bakımından son derece kıymetli olan bu
yazıtı ilim alcmine Radloff tanıtmıştır.
c- Türgiş Yazıtları
Tuba III Yazıtında da, daha önce Uybat I'de geçen Kara Kan adını
görmekteyiz. Bir de metinde Türgiş ülkesi geçmektedir. Tahminen 8. yüzyılın
ilk yarısına ait bir kitabedir.
Kart Tak ınal Öge adlı bir beg için dikilmiştir. Kitabenin dördüncü
satırında Altı-Bag Bodun ismi geçer. Batıda On-Okların başında bulunan
Tardu'nun 603'te ortadan kaybolmasından sonra, yerine tahta çıkan Çor Yabgu,
Tölös beglerinin kendisine suikast yapmalarından korktuğu için bazı liderleri
öldürttü. Bundan dolayı Tölös boylarının önemli bir kısmı ayaklandı. İsyan eden
altı Tölös boyu (Uygur, Bayırku, Ediz, Tongra, Bugu, Apa-İsi) birleşerek
Altı- Bag Bodun 'un meydana getirdiler.
Yazıt El Togan Tutuk isimli Altı-Bag Bodun'a mensup bir beg adına
hazırlanmıştır. El Togan Tutuk altmış yaşında ölen bir elçidir.
e-Oguz Yazıtları
f-Kümül Yazıtları
g-Az Yazıtları
Az adına ilk defa tarihi bilgi olarak, Bilge ve Köl Tigin Yazıtlarında 709
yılındaki Kök Türk-Kırgız savaşları sırasında rastlıyoruz. 710 senesinde
Türgişlerle yapılan muharebede de, herhalde Türgişlerin safında yer almışlardır.
Çünkü bu savaşlarda Türgiş liderinin komutanlarından birinin unvanı Az
Tutuk' tur. 714 yılında ayaklanan Azları, Bilge ve Köl Tigin bir kez daha
mağlup ettiler. Az adı Uygur kitabelerinden Şine-Usu ve Terhin Yazıtında da
görülür. Fakat Uygurlar çağında onların hakimiyetini tanıınışlardır. Çünkü artık •
mühim bir siyasi kuvvetleri yoktur.
h-Peçenek Yazıtlan
Türk milletinin bir parçası olan PeçenekIere ait bu yazıtlar 1799 senesinde,
Macaristan'ın Torontal vilayetindeki Nagy-Szent-Miglos denilen yerde, bir evin
avlusunda bulundu. lık önce Attila'nın definesi sanılan bu eserlerin üzerindeki
yazılar çözülememiş ve Viyana Müzesine kaldırılınışt!. Kök Türk yazıtlarını
çözen Thomsen bunların Attila'ya ait olmadığını söylemiş ve G.Nemeth,
kalıntıların Peçenek Türklerinin izlerini taşıdığını ve Kök Türkçenin devamı
olan bir Türkçe ile yazıldığını A Nagyszentmiklosi Kincs Feliratai, Budapest
1932, adlı eserinde söylemişti. 9-10. yüzyılara ait olduğu sanılan bu eşyaların
üzerinde hem Kök Türk harfli metinlere rastlanıldığı gibi, hem de Grek
harflariyle yazılmış parçalara tesadüf edildi.
ı-Bulgar Yazıtları
i-Sekel Yazıtları
2-Kutadgu Bilig
Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır ve aslı 6425 beyit,
ekleri ile birlikte 6645 beyitten oluşan bu eser 1070'de tamamlanmıştır.
Kara-Hanlı hükümdarı Ebu Ali Hasan b. Süleyman Arslan'a sunulmuştur. Şairin
gücünü takdir eden hakan kendisine haciplik görevini vermiştir. Birbuçuk yılda
tamamlanmıştır.
Yazar tecrübeli bir fikir adamı sıfatıyla devrinin hayat felsefesini ortaya
koymaktadır. Yusuf Has Hacib birbirine çok sıkı bir şekilde bağlı bulunan fert,
toplum ve devlet hayatının ideal biçimde düzenlenmesinde gerekli olan anlayış,
bilgi ve erdemlerin neler olabileceği ve bunların nasıl elde edileceği, nasıl
kullanılacağı üzerinde durur. Bu eser birçoklarının sandığı gibi üst düzeydeki
devlet görevlilerine iyi olmaları için ahlak dersi veren kuru bir öğüt kitabı
değildir. Bu eserde fertlerden, her devirde gerçekleşmesi güç olan bazı erdemler
ve fedakarlıklar istenmekte, yazarın kendi çevresi cleştirilmekte ve bazı
gerçekıere yer verilmektedir.
3-Divallü Ulgat-it-Türk
Divanü Lfigat-it-Türk'ü ilk ele geçiren Ali Emiri Efendi olmuştur. Talat
Paşa'nın aracılığıyla bu arapça nüsha İstanbul'da Kilisli Rifat Bilge'nin nezareti
altında üç cilt olarak basılmıştır. DLT, Besim Atalay tarafından üçü esas, biri
, tıpkı basım ve diğeri de dizin olmak üzere 5 cilt olarak 1943 yılında tekrar
neşredildi.
4-Sözlükler
ata sözlerinin Türkçe tercümeleri vardır. Sözlüğün Türk küllür hayatı hakkında
da eşsiz bir değeri bulunmaktadır.
S-Çin Yıllıklan
Türkler kadar eski bir tarihe sahip olan Çinliler, tamamen yerleşik bir
toplum olduklan için, onlarda tarih yazıcıhğı bizden çok evvel gelişti. Çinliler
M.Önceki çağlardan itibaren çevrelerindeki halklarla ilgilenmeye başlamışlar ve
onlara ait pekçok şeyi resmi tarihlerinde kaydetmişlerdir. Biz bugün İslam
öncesi Türk tarihine ve kültürüne ait pekçok hususu bunlardan
öğrencbilmekteyiz. İslam öncesi Türk tarihi açısından Çin kaynaklarını şöyle
sıralayabiliriz:
arasında hüküm süren Chou hanedanının yıllığıdır. Kök Türklerin 557' den
önceki tarihleri hakkında epey bilgi vardır. 50. ciltte müstakil bir Kök Türk
bölümü yer alır.
7-Pei Ch'i-shu (550-576). Li Te-lin tarafından yazılmaya başlanan bu eseri,
onun ölümünden sonra oğlu Li Po-yüe, 636 tarihinde tamamladı. 50 cilttir.
8-Sui-shu (589-618). 636'da Wei Cheng adında biri tarafından yazılmıştır.
Sui hanedanının yıllığı olup, 85 ciltten ibarettir.
9-Chiu T'ang-shu (618-916). Eski T'ang kitabı. Tarihçi Liu Hsü tarafından
yazıırmştır. 200 cilt olup, eserde 821 senesinden önceki olaylar umumiyetle bir
arşiv vesikası gibi kısa olarak anlatılmıştır.
10-Hsin T'ang-shu (618-916). Yeni T'ang sülalesi kitabı. 1060 senesinde
WO Yang -hsin ve Sung-chi tarafından hazırlanmıştır. 225 ciltten meydana gelir.
, Batıdaki On-Oklar hakkında bilgi vardır.
~~. ll-Wu Tai-Shih (907-960). Beş Sülalenin tarihi. 10n'de Negu Yang-chien
tarafından telif edilmiştir.
~ 6-Batı Kaynaklan .
J
L Latin ve Bizans kaynakları özel adların kaydedilmesi bakırmndan Çin
'i ıllıklarına nazaran daha değerlidirler. Bunların arasında Marcellinius'un 4.
~üzyıla (353-378) ait eserini, Olimpiodoros'un 5. yüzyıldaki (407-425) kitabını,
,tlO'a kadarki olayları anlatan Zosimos'u, 433-468 yıllarını tasvir eden
tPtariskos'u, lmparator Justinien ve Theodora' nın resmi tarihçisi Prokopios' u
~nyabiliriz. Bizans kaynaklarında ilk defa Aghathias (ölm. 582) Türk ismini
kıllanmış ve Avarlardan bahsetmiştir. Theophanes Byzantios, Zemerkhos 'un
Kök Türklere olan elçiliğini ve 566-581 yılları vakalarını zikreder. Yine 6. asır
BTzans tarihçilerinden Menandros, Orta Asya için Türkiye tabirini
~ıııanmaktadır ve Türklerin harp usullerini anlatır.
, 7-Seyahatniimeler
2-W ang Yen-tc Seyahatnamesi: Bu şahısta Çinli bir casus rahiptir. 10.
yüzyılda Turfan ve Beş-Balık bölgesindeki Uygurların arasında bulunmuş;
duyduklarını ve gördüklerini teferruatlı bir rapor halinde sunmuştur. Kuzeydeki
Sung imparatoru tarafından 981 'de Kara-Koço'ya elçi olarak gönderilen Wang
Yen-te' nin seyahatini, S.Julien, Melanges de Geographie Asiatique et de
Philologie cinico-indienne, Paris 1864, neşretti.
ı
Han-Balık'da (Pekin) Kubilay'ın sarayına gittiler (1275). Hanın hizmetine girdi.
eşitli
görevlerle ülkenin birçok yerini gezip-dolaştı. Gördüğü yerler hakkında
otlar tuttu, işittiği hikayeleri yazdı. Kısaca Kubilay'ın sarayında uzun müddet
alan Marco Polo, görüp ve duyduğu pekçok değerli bilgiyi hatıratında
zlkretmektedir. 1291 'de ondan izin alarak, deniz yoluyla Hürmüz Körfezi'ne
u aştı. Oradan kara yoluyla Trabzon'a ve yine gemiyle İstanbul'a ve nihayet
enedik'e geldiler. İki eilt halinde H.Yule, The Book of Marco P%, London
ı 75, adıyla bu seyahatnameyi neşretti.
8-İbn Batuta Seyahatnamesi: 14. yüzyıl Türk ve İsHim dünyasının tarihi ve
k' türü açısından değerli bir seyahatname de Tanca'lı İbn Batuta'ya aittir. O
Mrsır, Suriye, Arap yarımadası, Irak, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Karadeniz'in
kuleyindeki Türk illeri, Türkistan, Hindistan, Çin, Endülüs ve Sudan gibi
ül~eleri dolaşmıştır. Ünlü seyahatnamesini 1356 yılında yazdı. Eserinde gittiği
yerler ve bu yerlerin yöneticileri, adet ve gelenekleri hakkında değerli bilgiler
var~ır. 1854 senesinde C.Defremery-B.Sanguinitti tarafından yayınlandı.
S. Gömeç
82
4-Maitrisimiı: Eski Uygur Türkçesi ile yazılmış, dini bir drama piyesi
şeklinde tertip edilmiştir. Manası "Geleceğin Burkan'ı Olan Maitreya tıe
Buluşma" biçiminde açıklanabilir. Bu eserde Burkan'ın halefi olan ve binlerce
yıl sonra dünyaya ineceğine inanılan Maitreya'nın hayatı dini bir destan
şeklinde anlatılmaktadır. Eserin Hintçeden Toharcaya, oradan da Türkçeye
çevrildiği sanılmaktadır. Başında "görülecek şey, seyredilecek şey" diye tarif
edilmektedir. Önsözden sonra "ülüş" denilen 27 bölüm gelmektedir. Her
bölümün başında "aşağıdaki dini hadiseyi, filan ve falan yerde düşünmek
gerekir" diye bir kayıt vardır. Türkçe nüshada bazan devam eden hadise
kesilerek, bu olayla ilgili nazari düşüncelerin ispatına çalışılır. Bu metin dini bir
masaldır, fakat kendinden de anlaşılacağı üzere bu gibi masallardaki unsurlar o
devrin adet ve geleneklerini aksettirmektedir. Buna göre Orta Asya'da şu veya
bu münasebetle çeşitli halk eğlenceleri düzenleniyor ve genellikle dolunay
vakitlerinde sahneleniyordu. Netice olarak eski Türkçedeki birçok masalların
zaman zaman sesli okuma sınırını aşarak, bunların basit bir şekilde
dramlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu eser ilk defa A.von Gabain tarafından
Wiesbaden i9S7 ve Berlin 1961 iki cilt halinde basılmıştır.
6-Altun Yaruk: ıo. asrın başlarında veya bundan biraz önce Sınku Seli
Tutung adında bir Türk'ün Çinceden Uygur Türkçesine aktardığı bir eser olarak
kabul edilmektedir. Burkancılığın talimatlarının en yüksek maddelerini içine
alır. Eser kopuk kopuk parçalar halinde günümüze kadar geldiğinden, üzerinde
fazla bir değerlendirme yapılmamıştır. Beş-Balıklı bir Uygur Türkü olan Sınku
Seli Tutung'un eserinde Türkçe şiirler de yer almaktadır. Bilinen dört nüshası
olan eserin, Uygur Türkçesindeki nüshasını F.W.K.Müller 1908'de neşretmiştir.
ll-Li Te- Yü'nün Mektupları: 840'tan sonraki Uygur tarihi için en önemli
kaynaklardandır. Uygurlar bu tarihte, Kırgızlar tarafından büyük bir yenilgiye
uğratıldıktan sonra, etrafa dağılarak sefalet içerisinde kalmışlardı. Çin başbakanı
olan Li Te-yü ve taraftarlarının fikrine göre, Uygurlar Çin' in eski dostlarıdır ve
Çin'in felaket zamanlarında yardıma gelmişlerdi. Bu sebeple Uygurlara yardım
edilmesi gerekirdi. Li Te-yü Çin imparatoruna, bu konuda pekçok mektup
yazmış ve ricada bulunmuştu. Bu mektupları yazarken, dolayısıyla Uygurların
tarihinden de bahsetmişti16•
lO-Araştırma Eserleri
a-Hun Dönemi
I-K.A.Akişev, Kurgan lssık, Moskva 1978
2-S.M.Arsal, Türk Tarihinin Ana Hatları. Jskitler-Sakalar, Asya Hunları,
Yüeçiler, Avrupa Hunlan, Ankara
3-F.Altheim, HUlınische Runen, Halk 1948
4-F.Altheim, Attila et les Huns, Paris 1952
5-F.Altheim, Geschichte der Hunnen, I-LL, Berlin 1959-1960
6-Atsız, "Mete", Türk Ansiklopedisi, C. 24, Ankara 1976
16. W.S.Tsai, Li Te-yü'nün Mektuplanna Göre Uygurlar (840-900), Doktora Tezi, Taipei
1967.
88 s. Gömeç
c-Uygur Dönemi
I-E.Baytur, Şincan'daki Milletlerin Tarihi, Urimçi 1991
2-A.Bekin, Yakub Beg Devrinde Çin Türkistam'nda Siyasal ve Küıtürel
Durum, Doktora Tezi, Ankara 1971
3-G.Çandarlıoğlu, Sarı Uygurlar ve Kansu Bölgesi Kabileleri, Doktora
Tezi, İstanbul 1967
4-G.Çandarlıoğlu, Ötüken Bölgesindeki Büyük Uygur Kaganlığı,
Doçentlik Tezi, İstanbul 1972
5-S.Gömeç, "Terhin Yazıtının Tarihi Açıdan Değerlendirilmesi", D TCF.
Tarih Araştırmaları Dergisi, 27/28, Ankara 1996
6-S.Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü, Ankara 1997
7-J.R.Hamilton, Us Ouighours, Paris 1955
8-J.R.Hamilton, "Toquz-Oguz et On-Uygur", Journal Asiatique, Tom.
250, Paris 1955
9-CH.Huang, Tibetlileritı Çinliler ve Orta Asya Kavimleriyle
Münasebetleri, Doktora Tezi, İstanbul 1971
10-Ö.lzgi, Uygurlarm Siyasi ve Kültürel Tarihi, Ankara 1987
i I-Ö.lzgi, Çin Elçisi Wang Yen-Te'nin Uygur Seyahatnamesi, Ankara
1989
12-İ.Kurban, Şarki Türkistan Cumhuriyeti, Ankara 1992
13-CMackerras, The Uighur Empire, Canberra 1972
14-B.Ögel, "Uygurlann Menşe Efsanesi", DTCF, 611-2, Ankara 48
15-B.Ögel, "Şine Usu Yazıtının Tarihi Önemi", Belleten, Sayı 59, Ankara
1951
16-B.Ögel, Sino-Turcica, Taipei 1964
i 7-B.Ögel, "Uygur Devletinin Teşekkülü ve Yükselişi", Belleten, C 19,
Ankara 1964
Islam Öncesi Türk Tarihinin Kaynakları Üzerine 91
i. HAYATI (1916-1993)
" A.Ü.D.T.C.F.Tarih Bölümü. Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Ögretim Üyesi.
94 Feda Şamil Arık
bu tenkidi" kaynak çalışmasının kısa bir özeti için bkz: M.A.Köymen, "Kirman
Selçukluları Tarihi", A.Ü. DTCFD, IILI, 1943, 127-134). Daha sonra, 1948'de,
Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun son hükümdan "Sancar'ın Meliklik
Devri"ni konu edinen doçentlik tezini vermiştir. Basılmamış 110 sayfalık bu
çalışmasını müteakip, aynı imparatorluğun kuruluşunu, Sultan Sancar ve zamanı
ile bu imparatorluğun yıkılışını, Farsça, Arapça vb. gibi kaynaklara dayanarak,
hacimli büyük eserlerle ortaya koymuştur. İçeride ve dışarıda hemen hemen hiç
ele alınmayan-Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun yapısı ve işleyişi, hukuki
durumu, vasallık-metbı1luk, halife-sultan ilişkileri vb. gibi-konu ve meseleleri
ilk kez eserlerinde bahis konusu etmiş ve aydınlatmıştır. "Tuğrul Bey ve
Zamanı" adlı eserinde, araştırma alanının ne denli geniş olduğunu göstermiş,
çalışmalarının odak noktasını ise, Alparslan ve zamanı oluşturmuş ve Malazgirt
zaferinin 900. yıldönümü dolayısıyla, uzun yıllarını verdiği "Alp Arslan ve
Zamanı" adlı abidevi" eserini kaleme almıştır. Adı geçen Selçuklu
hükümdarlarının hayatlan ile dönemlerini kapsamlı bir şekilde ve her yönüyle
ele alan bu eserler, sahalarında birer örnek monografilerdir. O, Selçuklular' a
ilişkin uzun araştırmalarını, sonuçlarını ise, topluca "Selçuklu Devri Türk
Tarihi" adlı eserinde vermiştir. Büyük Selçuklu İmparatorluğu devri ile
problemlerini genel çizgileriyle, ancak derli-toplu ve sistemli bir şekilde ele alan
bu kitap, her kesime hitap eden genel bir başvuru kaynağı durumundadır.
Meslek hayatını daha ziyade Büyük Selçuklu döneminin aydınlatılmasına
hasreden Prof. Köymen, son dönem ve yıllarında Türkiye Selçukluları tarihi ile
medeniyetini incelemeye girişmiş ve "AHieddin KeykObad ve Zamanı" adlı,
üstadlık eseri sayılabilecek son telif eserini yazmıştır. Henüz yayınlanmamış
birkaç cilt hacmindeki bu çalışmasında, Türklerin Anadolu'da sergiledikleri
yüksek medeniyet ve "Türk Rönesansı" bütün detaylarıyla ortaya konulmuştur.
ll. ESERLERi
I-BASıLMıŞ ESERLER
A.KİTAPLAR
1954
_"Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, c. II. ikinci imparatorluk
Devri" Ankara 1954 [19842-199P (c.V.olarak)] (Türk Tarih Kurumu Yayını).
Profesörlük Takdim Tezi.
1962
1972
-"Alp Arslan ve Zamanı", [c.L] İstanbul 1972 (Başbakanlık Kültür
Müsteşarlığı Yayını) (Ankara 19832, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Yayını., İstanbul ı9952, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını).
1976
_"Tuğrul Bey ve Zamanı", İstanbul 1976 (Kültür Bakanlığı Yayını)
(Ankara 19862: Dip notlan çıkanImış ve "Tuğrul Bey" adıyla., Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayını).
Prof Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 97
1979
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, c. I. Kuruluş Devri", Ankara
1979 (Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü Yayını)- 19892 (Türk Tarih
Kurumu Yayını).
1983
-"Alp Arslan ve Zamanı", c.I1.Ankara 1983 (A.Ü.Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Yayını).
1989
-"Lise I. Tarih" (Adil A1pman-Salim Koca-İsmail Cansız ile birlikte,
Yeni Müfredata Göre Hazırlanan Kaynak Kitabı), İstanbul 1989 (Ülke Yayın
Haber Tic. Ltd. şti. Yayını).
-"Lise ll. Tarih" (Mehmet Ali Ünal ile birlikte, Yeni Müfradata Göre
Hazırlanan Kaynak Kitabı), İstanbul 1989 (Ülke Yayın Haber Tic. Ltd. şti.
Yayını).
1990
-"Lise III. Tarih" (Baykal Özel-İbrahim Atnur ile birlikte, Yeni
Müfredata Göre Hazırlanan Kaynak Kitabı), İstanbul 1990 (Ülke Yayın Haber
Tic. Ltd. şti. Yayını).
1991
-"Lise II. Tarih" (Salim Koca- Baykal Özel ile birlikte, Yeni Müfredata
Göre Hazırlanan Kaynak Kitabı), İstanbul 1991 (Ülke Yayın Haber Tic. Ltd.
şti. Yayını).
1992
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, c.III. Alp Arslan ve
Zamanı", Ankara 1992 (Türk Tarih Kurumu Yayını).
1995
-"Tarih I.", (Adil A1pman-Mehmet Özgedik-Ali Güler-Suat Akgül ile
birlikte, Ders Geçme ve Kredi Sistemine Göre Hazırlanan Lise Ders Kitabı),
İstanbul 1995 (Ülke Yayın Haber Tic.Ltd.Şti. Yayını).
1996
-"Tarih II.", (Mehmet ÖZ-Mehmet Özgedik- Suat Akgül-Metin
AnahtarclOğlu ile birlikte, Ders Geçme ve Kredi Sistemine Göre Hazırlanan
Lise Ders Kitabı), İstanbul 1996 (Ülke Yayın Haber Tic.Ltd.Şti. Yayını).
98 Feda Şamil Artk
B-MAKALELER
1943
-"Kirman Selçuklulan Tarihi", A.Ü.DiI ve Tarih-Coğrafya FakÜıtesi
Dergisi, IIli (1943), 127-134 (Basılmamış Doktora tczinin kısa bir özeti).
1947
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nda Oğuz İsyanı (1153)", A.Ü. Dil ve
Tarih-Coğrafya FakÜıtesi Dergisi, V/2 (1947), 159-173 (Almanca çevirisi:
"Der Oğuzen-Aufstand", aynı dergi, 175-186).
"Büyük Sclçuklu İmparatorluğu Tarihinde Oğuz İstilası" A.Ü.DiI ve
Tarih-Coğrafya FakÜıtesi Dergisi, VLS (1947), 563-620 (Almanca çevirisi:
"Der Oğhusen-Einfall und Seine Bedeutung im Rahmcn der Geschichte des
Grossen Seldschukenreiches", aynı dergi, 621-660).
1951
-"Selçuklu Devri Kaynaklarına Dair Araştırmalar, i: Büyük Selçuklu
İmparatorluğu Devrine Ait Münşeat Mecmualan", A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Dergisi, VIII/4 (1951)'den Aynbasım, 537-648.
1955
-"MeskOkata Göre Büyük Selçuklu İmparatoru Sancar'la Irak Selçuklu
Devleti Hükümdan Mahmud'un Vasallık Münasebetleri", 60. Doğum Yılı
Münasebetiyle Zeki Velidi Togan'a Armağan (Symbolae In Honorem
Z.V.Togan), İstanbul 1955, 131-136 (Aynbasım, 1-6).
1956
-"Üniversiteler Islaha Muhtaç mıdır?", Zafer Gazetesi, sayı: 2321 (29
Ocak 1956).
-"Aydınlanmız ve Vazifeleri", Zafer Gazetesi, sayı: 2429 (18 Mayıs 1956).
-"Aydınlarımız ve Vatanseverlik Telakkileri", (Günün Makalesi) Zafer
Gazetesi, sayı: 2445 (3 Haziran 1956), 2,4.
"Üniversiteler Nasıl Islah Edilebilir", Zafer Gazetesi, sayı: 2458 (17
Haziran 1956), (Önasya Mecmuası, II/22 (Haziran 1967), (4-5).
-"Köyden Geliyorum", Zafer Gazetesi, sayı: 2544 (15 Eylül 1956).
-"Köyden Geliyorum", Zafer Gazetesi, sayı: 2559 (30 Eylül 1956).
Prof Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 99
_"Bir Fakültede Yapılan Açılış Merasimi", Zafer Gazetesi, sayı: 2598 (15
Kasım 1956).
-"İşte Muhtar Üniversitesi", Zafer Gazetesi, sayı: 2601 (18 Kasım 1956).
-"Hüseyin Cahid'e Cevap", Zafer Gazetesi, sayı: 2608 (25 Kasım 1956).
-"Köymen'in siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanına Cevabı", Zafer Gazetesi,
sayı: 2609 (26 Kasım 1956).
1957
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Kuruluşu, i. İslam lemine Girmeden
Önce Selçuklular. i. Oğuzlar Devleti ve Mahiyeti", A.Ü.DiI ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Dergisi, XVII-3 (1957), 97-191.
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Kuruluşu, II. Sultan Mahmud'un
Ölümü ve Oğlu Mesud'un Tahta Geçmesiyle Değişen Şartlar ve Selçuklular"
A.Ü.DiI ve Tarih-Coğrafya Faküıtesi Dergisi, XV/4 (1957), ı-ıo7.
1958
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Kuruluşu, III. Sultan Mesud'un
Selçuklular Üzerine Bizzat Yürümesi ve Ga1ibiyeti", A.Ü. Dil ve
Tarih-Coğrafya Faküıtesi Dergisi, XVV3-4 (1958), 1-66.
1959
-"Selçuk'un Torunları Bu Vatanın Ebedi Sahipleridir", Birlik Dergisi,
II/12 (Ekim 1959),27-29.
1961
"Anadolu'nun Fethi", Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, i. (1961), 89-122.
1964
-"Var Olma Savaşı" (Baş Yazı), Söz Milletin Gazetesi, II5 (11 Nisan
1964), Cumartesi, 1.
-"Günün Modası: Sosyalizm" (Baş Yazı), Söz Milletin Gazetesi, II6 (9
Mayıs 1964), Cumartesi,ı.
-"Selçuklu Tarihinin Devirlere Taksimi Meselesine Dair", A.Ü.DTCF.
Tarih-Araştırmaları Dergisi, IV2-3 (1964), 1966, 83-89.
-"Selçuklular'ın Kars İli Fethinin Önemi", Türk Kültürü Dergisi, II/22
(Kars Armağanı, Ağustos 1964), 141-144.
100 Feda Şamil Ank
1966
-"Türk Meydan Muharebeleri ve Bunlar Arasında Malazgirt Meydan
Muharebesinin Yeri", Türk Kültürü Dergisi, IV/46 (Ağustos 1966), (19-21),
851-853. [Aynı Dergi, XXII232 (Ağustos 1982), (11-13), 599-601., sayı: 400
(Ağustos 1996),490-493].
-"Türk Tarihinde Kültür Mücadelesi", Türk Kültürü Dergisi, IV/48
(Ekim 1966), (30-38),1118-1126. [Önasya Mecmuası, II/18-19 (Şubat-Mart
1967), (4-6, 14)].
-"Atütürk' ün Kültür Siyaseti", Türk Kültürü Dergisi, V/49 (Kasım 1966),
lO-IS [Öğretmen Dergisi, XlX/214, 7-10., Ön asya Mecmuası, U120 (Nisan
1967), 6-7, 18., Milli Kültür Dergisi, ıı/6-7-8 (Kasım-Aralık 1980-0cak
1981),10-13].
-"Alp Arslan Zamanı Selçuklu Saray Teşkilatı ve Hayatı", A.Ü.DTCF.
Tarih Araştırmaları Dergisi, LV/6- 7 (1966), 1968, i-100.
-"Türk Göçleri ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Kuruluşu", Önasya
Mecmuası, II/16 (Aralık 1966), (11).
1967
-"Hacettepe Üniversitesi Kuruluşu Münasebetiyle: Üniversite Meselesi",
Önasya Mecmuası, II/23 (Temmuz 1967), (6).
-"Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askeri Teşkilatı", A.Ü.DTCF. Tarih
Araştırmaları Dergisi, V/8-9 (1967),1970, 1-74.
1968
-"Düzende Bir Değişiklik Değil, Reform Yapılmalı", Yeni İstanbul
Gazetesi, 2 Şubat 1968, 3.
-"Yeni Türkiye'nin Doğuşu Hakkında Bazı Mülahazalar", Türk Kültürü
Dergisi, VII66 (Nisan 1968), (1-5), 337-341. (Almanca çevirisi: "Einige
Bemerkungen Zur Geburt Der Neuen Turkei", Cultura Turcica, 8-10
(1971-1973),10-14).
-"Milletler ve Akademiler", Türk Kültürü Dergisi, Vl/67 (1968), (2-6),
402-406.
-"Selçuklu Hükümdan Togan Şah", Necati Lugal Armağanı, Ankara
1968,397-401.
Prof: Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 101
1969
-"Selçuklu Devri Kaynaklanna Dair Araştırmalar, II. Risale-i Senceriyye, i.
Ön söz ve Farsça Metin", A.Ü.DTCF. Doğu Dilleri Dergisi, 1/3 (1969), 15-55.
1970
-"Atatürk ve Türk Tarih Kurumu", Ajans-Türk Dergisi, VIII/89 (1
Haziran 1970),7,10.
1971
-"Alp Arslan Zamanı Türk Evi", Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sayı: 3
(1971), 1-14.
-"Alp Arslan Zamanı Türk Beslenme Sistemi", Selçuklu Araştırmaları
Dergisi, sayı: 3 (1971), 15-50.
-"Alp Arslan Zamanı Türk Giyim Kuşamı", Selçuklu Araştırmaları
Dergisi, sayı: 3 (1971), 51-90.
-"Selçuklu Devri Şiirlerine Göre Türklerin Kültür Seviyesi", Selçuklu
Araştırmaları Dergisi, sayı: 3 (1971), 119-143.
-"Selçuklu Devrinde Türk-İranlı İşbirliği", İran Şehinşahlığı'nın 2500.
Kuruluş Yıldönümü Armağanı, İstanbul 1971, 293-328.
-"İslam Açısından Malazgirt Meydan Muharebesi", Diyanet İşleri
Başkanlığı Dergisi, XlllO-l11 (Temmuz-Ağustos 1971),217-223.
-'Türk Ordusu ve Millet", Türk Kültürü Dergisi, IXL106 (Ağustos 1971),
(4-6), 780-782.
-"Üniversite Reformu", Tercüman Gazetesi, 7 Aralık 1971, Salı.
1972
-"12 Mart Muhtırasının Mana ve Mahiyeti Üzerine Bazı Düşünceler",
Türk Kültürü Dergisi, XLl18 (Ağustos 1972), (122-124), 1042-1044.
1974
-"Yunan Meselesi, Gevşeklik, İhmal ve Taviz", Tercüman Gazetesi, 20
Mayıs 1974, Pazartesi, 2.
-"Üniversitelere Giriş İmtihanlan ve Düşündürdükleri", Tercüman
Gazetesi, 1 Haziran 1974, Cumartesi, 2.
Feda Şamil Arık
102
1975
-"Alp Arslan Zamanı Türk Toplum Hayatı", Selçuklu Araştırmaları
Dergisi, sayı: LV (1975), 1-73.
_"Alp Arslan Zamanı Selçuklu Kültür Müesseseleri, i. Üniversiteler",
Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sayı: IV (1975), 75-125.
_"Alp Arslan Zamanı Büyük Selçuklu İmparatorluğu Dini Siyaseti",
Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sayı: LV (1975),127-155.
-"Libya Cumhuriyeti", Orta Doğu Gazetesi, sayı: 2347 (13 Ocak 1975),
Pazartesi.
-"Değişmekte Olan Dünya ve Türkiye", Orta Doğu Gazetesi, 22 Ocak
1975, Çarşamba.
1977
_"1976 Dünya Kadınlar Yılı Münasebetiyle. Devlet kurtaran Örnek Bir
Türk Kadını: (Harezmli Altuncan Hatun)", Milli Kültür Dergisi, III (Ocak
1977),44-45.
_"1973 Paris Orientalistler Kongresi'nde Doğu Almanya Halk Cumhuriyeti
tıim Adamlarının Doğu'yu Görüşleri", Milli Kültür Dergisi, 1/2 (Şubat 1977),
70-7 ı.
_"Türklerin Anadolu'da Denize tık Ulaşmaları ve Türk Dehasının
Jeopalitikten Faydalanarak Medeniyet Kurmada Gösterdiği Üstünlük", Milli
Kültür Dergisi, 1/3 (Mart 1977), 8-12.
-"Türklerin Anadolu'da Denize tık Ulaşmaları 11.", Milli Kültür Dergisi,
i/4 (Nisan ı977), ı3- ı6.
i
Prof: Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 103
1979
-"Dış Siyasette Gerçekçilik Prensibi Dünyada ve Türkiye'de Ne Dereceye
Kadar Uygulanıyor?", (Günün Yazısı), Adalet Gazetesi, 13 Kasım 1979,2,7.
1980
-"Türk Dili ve Milli Bütünlügümüzdeki Yeri", tlim Teknik Kültür
Dergisi, 1/1 (Haziran 1980), 6-8.
-"Atatürk'ün Yeni Türkiye'yi Kurarken Dayandıgı Temel Fikirler", Milli
Kültür Dergisi, II/3-4-5 (Agustos-Eylül-Ekim 1980), 6-8.
1981
-"Yeni Üniversiteler Kanunu Münasebetiyle Bazı Düşünceler", Türk
Kültürü Dergisi, XIX/219 (Mart-Nisan 1981), (36-39), 254-257.
-"Alp Arslan Zamanı Selçuklu Hükumet Teşkilatı", Selçuklu
Araştırmaları Dergisi, sayı: v-vı (l981)'den ayrı basım, 1-115.
-"Alp Arslan Zamanı Ziraati ve Hayvancılıgı", Selçuklu Araştırmaları
Dergisi, sayı: v-vı (1981)' den ayrı basım, 117-148.
1998
-"Atatürk tıkeleri ve tnkılap Tarihine Giriş ve Metodoloji", (1983 Yılı A. Ü.
Hukuk ve Eczacılık Fakülteleri" Atatürk tikeleri ve tnkdap Tarihi" Ders
Notları), Türk Kültürü Dergisi, XXI/242 (Haziran 1983), (61-70), 393-402.
-"Atatürk tıkeleri ve tnkılap Tarihi Nasıl Ele Alınmalıdır?", (1983 Yılı
A.Ü. Hukuk ve Eczacılık Fakülteleri "Atatürk tıkeleri ve tnkılap Tarihi" Ders
Notlarının Genişletilmiş Şekli), Milli Kültür Dergisi, 43(Aralık 1983), 2-9.
104 Feda Şamil Arık
1985
-"Son Irak Selçuklu Hükümdan II. Tugru1 ve Zamanı", Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Faküıtesi Araştırma Dergisi, A.Z.V.Togan Özel
Sayısı. Fasikü1: I, sayı: 13 (Erzurum 1985), 215-234 (Bu makalenin özeti için
bkz: M.A. Köymen, "Tugru1 II. "maddesi, İslam Ansiklopedisi, XII/2, İstanbul
1975, 19-25., Türk Ansiklopedisi, XXXI, Ankara 1982,460-466.
1987
-"Kırk Yılını Dolduran Çok Partili Demokrasi Devrinde Liderler, 1.",
Forum Dergisi, sayı: 177 (15 Ocak 1987),42-47).
1988
_"Türk Tarihi' nin lşıgında Türkiye.", Türkiye Gazetesi, 10 Mayıs 1988.
-"Selçuklu Hükümdan Büyük A1aeddin Keykfibild ve Anadolu
Savunması", Belleten, LII/205 (1988),1539-1545.
1989
-"Anadolu'nun Türk Yurdu Olmasında Selçuklular'ın Rolü", Milli Kültür
Dergisi, sayı: 65 (Haziran 1989), 28-35.
-"Atatürk'ün Büyüklüğü", Atatürk Haftası Armağanı, Atatürk Dizisi,
sayı: 22(10 Kasım 1989), 19-32 (Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd
Başkanlığı Yayını).
1990
-"Ma1azgirt Meydan Muharabesi'nin 919. Yıldönümü", Milli Kültür
Dergisi, 75 (Ağustos 1990),2-5.
1991
-"Türk Milletini Yeterince Tanıyormuyuz?", Yeni Forum Dergisi, XII/260
(Ocak 1991), 39-42.
-"Türk Tarihinde Araştırma Metodu", Milli Kültür Dergisi, 81 (Şubat
1991),12-22.
1992
-"Türkiye Selçuklu Devleti'nde Ekonomik Hayat", Türk Dünyası Tarih
Dergisi, XI/65 (1992), 16-27.
-"Selçuklu Devri Hukuku", Türk Dünyası Tarih Dergisi, sayı: 66
(Haziran 1992), 11-18.
Prof Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 105
-"Yeni Bir Dünya Kuruluyor", Türk Vurdu Dergisi, XII/62 (Ekim 1992),
9-15.
1993
-"Türkiye Selçuklulan Tarihine Dair Yeni Bir Kaynak: El-Vcledü'ş-Şefik",
Belgeler (Türk Tarih Kurumu, Türk Tarih Belgeleri Dergisi), XV/19 (1993),
1-22.
-"Süleyman Şah ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu", Belleten,
LVII/218 (Nisan 1993),71-79.
C- TEBLİGLER
1962
-"Neue Arbeiten in Der Türkei Zur Geschichte Der Seldschuken", XV.
Uluslararası Orientalistler Kongresi (30 Temmuz- 3 Ağustos 1961,
Göttingenl Almanya), Zeitsehrift der Deutsehen Morgenlandisehen
Gesellsehaft, CXI/2 (1962), 419-421.
1973
-"Some Considerations About the Social Life of Turks During the Saljuqid
Period", xxıx. Uluslararası Orientalistler Kongresi (16-22 Temmuz 1973,
Paris/ Fransa), Teblig Özetleri, Paris 1973.
1976
-"Selçuklu Devri Kaynaklan Olarak Vakfiyeler", i. Uluslararası Osmanlı
Öncesi ve Osmanlı Tarihi Kongresi (24-26 Eylül 1974, Napolilttalya), Studı
Preottomani e Ottomani. Atti del Convegno di NapoH (24-26 Settembre
1974), Estratto, Istituto Universitario Orientale, Napoli 1976, 153-163.
-"Selçuklu Devrinin Özellikleri", Selçuklu Tarih ve Medeniyeti
Enstitüsü'nün Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Dolayısıyla Düzenlediği Semİner
(23-25 Eylül 1973, Konya), Atsız Armağanı, İstanbul 1976, 355-369.
1979
-"Selçuklular'ın Kendilerine Mahsus İktisadı Siyasetleri Varmıydı?", II.
Milll Türkoloji Kongresi (1978, İstanbul), Milli Kültür Dergisi, 1/12 (Aralık
1979),65-67.
1982
-"Selçuklular Zamanında Beslenme Sistemİ", Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Milll Falklor Araştırma Dairesi'nin Düzenlediği Türk Mutfağı Sempozyumu
(31 Ekim- 1 Kasım 1981, Ankara) Bildirileri, Ankara 1982, 35-45.
106 Feda Şamil Arık
1986
-"Türkiye Selçuklulan Devleti'nin Ekonomik Politikası", III. Uluslararası
Türkiye'nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi (24 Ağustos 1983, Princeton
Üniversitesi/Amerika), Belleten, LlI98 (Aralık 1986), 6 i3-620.
1987
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu (1040-1157)", Ankara Üniversitesi'nin
Düzenlediği Tarihte Türk Devletleri Sempozyumu (20-22 Mayıs 1985,
Ankara) Bildirileri,I., Ankara, 1987,359-365.
_"Türkiye Selçukluları Devleti (1075- 1308)", Tarihte Türk Devletleri, I,
377-384.
_"Irak Selçukluları Devleti (1118-1 194)", Tarihte Türk Devletleri, I,
415-421.
1988
-"Selçuklu Ordusu", X.Türk Tarih Kongresi (22-26 Eylül 1986,
Ankara), Bildirileri, Ankara 199 I' den Ayrıbasım, 1959-1068 (Belleten,
L1I/202, Nisan 1988,91-99).
ç- KONFERANSLAR
1972
-"The Importance of Malazgirt Victory With Special Reference to Iran and
Turkey", R.C.D. (Region al Cooperation for Development), Journal of
Regional Cultural Institude (tran, Pakistan-Turkey), V/I (1972), 5-12
(Malazgirt Zaferi'nin 900. Yıldönümü Kutlamaları Dolayısıyla Ağustos
i 97 I' de Tahranllran' da Verilen Konferans).
1976
-"Türkler ve Demokrasi", A.Ü. DTCF. 50. Yıl Konferansıarı, Ankara
1976, i 5 i-159 (Cumhuriyetin 50 Yıldönümü Dolayısıyla 1973' de Ankara
DTCF'de Verilen Konferans), (Milli Kültür Dergisi, 1/6 Haziran 1977, 11- 15).
1986
-"Selçuklular ve Anadolu'nun Türkleşmesi Meselesi", S.Ü. Selçuklu
Araştırmaları Merkezi, Selçuk Dergisi, Sayı: 1 (Aralık 1986), 21 -35 (3 i Ocak
i 986'da Ankara Türk Tarih Kurumu'nda Verilen Konferans).
Prof: Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 107
1988
-"Selçuklular' da Devlet", Beneten, LI/201, (Aralık 1987), 1988,
1359-1373 (30 Ocak 1987'de Ankara Türk Tarih Kurumu'nda Verilen
Konferans).
1990
-"Selçuklular'da Devlet, III. Tarihi ve Siyasi Bakımıardan", Beneten,
LlV /209, (Nisan 1990), 403-415 (6 Ocak 1989' da Ankara Türk Tarih
Kurumu'nda Verilen Konferans).
1993
D-KONUŞMALAR
1983
-"Kültür ve Turizm Bakanlığı, i. Milli Kültür Şurası (23-27 Ekim 1982)
Gencl Kurul Görüşmeleri, Ankara 1983, 19 (Tarih Komisyonu Raporu
Görüşülmesi' nde Yapılan Konuşma).
1989
-"Malazgirt Meydan Muharebesi'nin Diğer Meydan Muharebeleri
Arasındaki Yeri ve Önemi", Beneten, LIII1206 (Nisan 1989), 375-379
(Malazgirt Meydan Muharebesi'nin 918. Yıldönümü Dolayısıyla 26 Ağustos
1988'de TRT. Televizyonu i. Kanal'da Yapılan Konuşma).
1995
-"Prof.Dr.Bahaeddin Ögel'in Kişiliği, Eserleri ve Fikirleri", A.
Yuvalı-M.B. Aşan, "Prof.Dr.Bahaeddin Ögel", İstanbul 1995 (Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı Yayını), 54-61 [Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü'nün Düzenlediği "Ölümünün i. Yıldönümünde Prof. Dr.
Bahaeddin Ögel'i Anma Paneli' (lO Mart 1990, Elazığ)nde Yapılan Konuşma].
E- KA YNAK YA YINLARı
1949
-"Mehmed Neşrl, Kitab-ı Cihan-nüma. Neşri Tarihi", c.I. Metin ve
Transkripsiyon (Hazırlayanlar: F.R.Unat-M.A. Köymen) Ankara, 1949
(19872-19953) (Türk Tarih Kurumu Yayını).
108 Fedô Şamil Arık
1957
-"Mehmed Ncşn, Kitab-) Cihan-nüma. Neşri Tarihi", c.II. Mctin ve
Transkripsİyon (Hazırlayanlar: F.R.Unat-M.A. Köymen) Ankara, 1957
(19872-19953) (Türk Tarih Kurumu Yayını).
1976
-"Nizamü'l-Mülk (Ebu Ali Hasan Tı1sı), Siyerü'I-Mülfik veya
Siyaset-Name", c.I. Farsça metin (Önsöz ve Giriş 'le Birlikte Ncşreden:
Prof.Dr.M.A. Köymen), Ankara 1976 (A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesİ
Yayını).
F -çEvİRİLER
1942
-"Walter Hinz, Timurller Tarihi Hakkında Menba Tetkiki" , (Çev. M.A.
Köymen), Beneten, VI/21-22 (1942), 85-120.
-"Karl Jahn, İran'da Kağıt Para", (Çev. M.A. Köymen), Beneten, V1/23-24
(1942),269-309.
1943
-"Wilhelm Barthold, Saffarıler Tarihi Hakkında", (Çcv. M.A. Köymen),
Beneten, VI/26 (1943), 319-340.
1982
-"Nİzamü'I-Mülk, Siyaset-Name", (Çev. M.A. Köymen), Ankara 1982
(Kültür ve Turİzm Bakanlığı Yayını., İstanbul 19902: Kültür Bakanlığı Yayını.,
Ankara 19993: Türk Tarih Kurumu Yayını (Baskıda).
1983
-"Mehmed Ncşri, Neşri Tarihi, c.l (çev. M.A. Köymen), Ankara 1983
(Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını)
1984
-"Mehmed Neşn Neşri Tarihi", c.II. (Çev. M.A. Köymen), Ankara 1984
(Kültür ve Turİzm Bakanlığı Yayını).
1949
-"Yayınlar Arasında: Journal ASİatique, CCXXXIV (1943-1945)", A.Ü. Dil
ve Tarih-Coğrafya FakÜıtesi Dergisi, VII/2 (1949), 503-506 [Prof.Dr.Claude
Prof: Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 109
1953
-"Selçuklu Devri Türk Tarihi Araştırmaları, i: Büyük Selçuklu İmparatoru
Mclikşah Devrine Dair Bir Eser Münasebetiyle", Belleten, XVIV68 (Ekim
1953), 557-604 [Doç.Dr. İbrahim Kafesoğlu 'nun "Sultan Melikşah Devrinde
Büyük Selçuklu İmparatorluğu" (İstanbul i 953) adlı Kitabı (Doktora Tezi)
Hakkında].
1954
-"Umumf Türk Tarihi Araştırmaları, i. 'Göktürk Kağanlığı' adlı Bir Yazı
Münasebetiyle Bazı Mülahazalar", A.Ü.ilahiyat FakÜıtesi Dergisi, 111/3-4
(1954), i 03- II 8 [Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat'ın "Göktürk Kağanlığı Siyası
Tarihi'nin Anahatları (M.S. 552-745) -İlk "Türk Devleti" Kuruluşunun 1400.
Yıldönümü Münasebetiyle (A.Ü.DiI ve Tarih-Coğrafya FakÜıtesi Dergisi,
X11-2, 1952, 1-56) adlı Makalesi Hakkında].
1964
-"Selçuklu Devri Türk Tarihi Araştırmalan, ii: Selçuklu Devri Devlet
Teşkilatına Dair Yazılmış Bir Eser Münasebetiyle", A.Ü.DiI ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, IV2-3 (1964), 1966, 303-380 [Dr. Heribert
Horst'un "Die Staatsvcr Waltung der Grosselguqen und Horazmşahs
(1038-1251). Eine Untersuchung nach Urkundenformularen der Zİt"
(Wiesbaden 1964) Adlı Kitabı (Doktora Tezi) Hakkında].
1972
-"Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye. Siyasi Tarih. Alp
Arslan'dan Osman Gazi'ye (1071-1318), Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul
1971", Bibliyografya. Kitap Haberleri Bülteni (Turhan Kitabevi, Ankara) 1/4
(1972),205-212.
1973
-"Mevlana, Tercüman Gazetesi 6 Mart 1973, Salı [Mehmet Önder'in
"Mevlana (Hayatı-Eserleri)" (Baskı Yeri ve Tarihi yok. Ankara 19697;
Tercüman 1001 Temel Eser No. 7) Adlı Kitabı Hakkında. Nol: Bu yazı,
Tercüman Gazetesi 'nin Düzenlediği Tenkid Yarışmasında Birincilik
Kazanmıştır]
110 F edfı Şamil Arık
1977
G-ANSİKLOPEDİ MADDELERİ
1966
_"Scncer", İslam Ansiklopedisi, c.x, İstanbul 1966, 486-493.
1975
-"Tuğrul 1.", İslam Ansiklopedisi, c.XII/2, İstanbul 1975, 14-19 (Türk
Ansiklopedisi, c. XXXI, Ankara 1982,457-460).
_"Tuğrul II", İslam Ansiklopedisi, c.XII/2, İstanbul 1975, 19-25 (Türk
Ansiklopedisi), c.xXXI, Ankara 1982,466-477.
_"Tuğrul Bey", İslam Ansiklopedisi, c.XII/2, İstanbul 1975, 25-41 (Türk
Ansiklopcdisi), c.xXXI, Ankara 1982,466-477.
1983
-"Osman Turan", Türk Ansiklopedisi, c.XXXII, Ankara 1983,2.
1966
-"ProLMehmed Fuad Köprulü'nün Tarihe Dair İlk Yazıları", Türk
Kültürü Dergisi, IV/47 (Köprülü Sayısı, Eylül 1966), (20-31), 948-959.
1967
-"Büyük İlim ve Fikir Adamı: İsmail Hami Danişmend'in Ölümü ve
DUşUndürdükleri", Önasya Mecmuası, W21 (Mayıs 1967), [6-7].
1973
."Ölümünün 7. Yılı Münasebetiyle Fuat Köprü!i.i vc 'Muhit", Türk
Kültürü Dergisi, XI/l28 (Haziran 1973), (7-11), 607.61 ı.
1975
-"Ölümünün Sckizinci Yıldönümünde Ord. Prof. M.Fuat Köprülü", Orta
Doğu Gazetesi, sayı: 2347 (6 Ocak 1975, Pazartesi), 2.
i Prof Dr. Mehmet Altay Köymen, Hayatı ve Eserleri 111
1978
-"ProLDr.Osman Turan'ın Ardından", Tercüman Gazetesi, 2 Şubat 1978,
Perşembe, 2.
-"ProLDr.Osman Turan. Hayatı, Eserleri ve Fikirleri", Osman Turan, Türk
Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, c.I-II, İstanbul 19782 (Nakışlar
Yayınevi), 11-33 (Önsöz).
1981
-"ProLMehmet Fuad Köprülü, i: Özel Hayatı ve Yetişmesi", Milli Kültür
Dergisi, IIILI (Nisan 1981),21-24.
-"ProLMehmet Fuad Köprülü, II: İlmı Hayatı", Milli Kültür Dergisi, IIIL2
(Mayıs 1981), 13-16.
-"ProfMehmet Fuad Köprülü, III: Fikir Hayatı", Milli Kültür Dergisi,
I1I1l (Haziran 1981), 15-18.
-"Prof Fuad Köprülü'nün Siyası Hayatı", Yeni Forum Dergisi, 11/48 (l
Eylül 1981),13-14.
1984
-"Vefatının 40. Gününde Kafesoğlu'nu 'Fatihalar'la Anıyoruz", Tercüman
Gazetesi, 28 Eylül 1984, Cuma, 2 [Bu yazı, A. Donuk'un "Prof.Dr. İbrahim
Kafesoğlu" (İstanbul 1989, Acar Yayınları) Adlı Eserinde de (s. 158-160)
Yayınlanmıştır].
1989
-"ProfDr. Bahaeddin Ögel'in Ardından", Türkiye Gazetesi, 31 Mart 1989.
-"ProLDr. Bahaeddin Ögel'in Vefatı Münasebetiyle Bazı Düşünceler",
Türk Dünyası Tarih Dergisi, sayı: 29 (Mayıs 1989),61-62.
I-RAPORLAR
1990
-"Tarihin ışığında Anadolu Savunması (Dünü, Bugünü ve Yarını)", Ankara
i 990 (Özel Yayın. Devlet, Siyaset ve İdare Adamlarına Sunulan 32 Sayfalık i.
Rapor. Kısmı yayınları: Yeni Forum Dergisi, 11/252, Mayıs 1990, 64-73.,
Türkiye Gazetesi, yay. Ergun Göze, 3 Gün süre ile, 1990).
1991
-"Tarihin ışığında Orta Doğu (Dünü, Bugünü ve Yarını)", Yeni Forum
Dergisi, XII/263, Nisan 1991,45-52, (Başına 8. Sayfalık Bir "Sunuş" ilavesiyle
Devlet, Siyaset ve İdare Adamlarına Sunulan II. Rapor).
112 Feda Şamil Arık
1992
-"Tarihin Işıgında Dünya Türklügü ve Türkiye (Dünü, Bugünü ve Yannı)",
Türk Yurdu Dergisi, XII/58 (Haziran 1992), 15-25 (III. Rapor).
İ-MEKTUPLAR
1956
_"Üniversitedeki Çeşitli Klikler", Zafer Gazetesi, sayı: 2317 (25 Ocak
1956).
1970
-"Türk Tarih Kongresi Başlarken ProfKöymen'in Cumhurbaşkanı Sunay'a
Mektubu", Yeni Tanin Gazetesi, 27 Eylül 1970.
1980
-"Menderes'in CHP'den Çektikleri Yazı Serisi lle Bir Tartışma Konusu:
ProfKöymen DP Kurucu1annı Eleştirdi", Son Havadis Gazetesi, 24 Mart
1980, Pazartesi, 6. (ProfDr.M.A.Köymen'in, Tekin Erer'in aynı gazetede
yayınlanan "Adnan Menderes' in CHP' den Çektikleri" yazı dizisi dolayısıyla
mezkGr yazara gönderdigi mektup).
K- MÜLAKATLAR
-"918. Yıldönümünde Malazgirt Zaferi", Konusunda ProfDr.
M.A.Köymen lle Yapılan MüHikat, Bizim Ocak Dergisi, sayı: 53 (Ağustos
1988),28-32.
1990
-"Tarihten Günümüze Doğu Anadolu" Konusunda "Ayın Konugu"
Prof.Dr.M.A.Köymen lle Yapılan Mülalcat, Bizim Ocak Dergisi, sayı: 73
(Nisan 1990),28-30.
2-BASILMAMIŞ ESERLER
A-TEZLER
1943
-"Muhammed b.1brahim, "Kİrman selçukluları Tarihi" (Tilrih-i
SelçGkiyiln-ı Kirmanl Histoire des Seljoucides du Kerman. nşr. M.Th. Loutsma,
Leiden, Brill 1886) (Farsça'dan Türkçe'ye Çeviren, Notlar ve Açıklamalar:
M.A.Köymen), Ankara 1943 [Doktora Tezi. Kısml yayını: A.Ü.DiI ve
Tarih-Coğrafya FakÜıtesi Dergisi, IILI(1943), 127-134].
i
i
1948
-"Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi çerçevesi İçinde Sanear'ın
Meliklik Devri", Ankara 1948 (Doçent1ik Tezi).
B-KİTAPLAR
1993
-"Büyük Alaeddin Keykfibad ve Zamanı", Ankara 1993 (Birkaç Ciltlik
Telif Eser).
-"Türk Tarihi Araştırmaları", Ankara 1993 (Makalelerinden seçmeler).
-"Türk Tarihinde Araştırma Metodu", [Milli Kültür Dergisi'nde (81,
Şubat 1991, 12-22) Çıkan Aynı Adlı Makalesinin Genişletilerek Kitaplaştınlmış
Şekli).
C-MAKALELER
1992
-"Milli' Devlet İlkesi Bakımından Atatürk'ün Büyüklüğü, II.", Ankara 7
Mart 1992 (Daktilo Metin, 22 Sayfa).
Ç-KONFERANSLAR
1988
-"Selçuklular'da Devlet, II. Hukuki' ve Medeni' Bakımıardan" (1988'de
Ankara Türk Tarih Kurumu'nda Verilen Konferans).
1993
-"Atatürk Türkiyesi ve Türk Dünyası" (11 mart 1993' de Ankara Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı'nda Verilen Konferans. (Daktilo Metin, 13 Sayfa).
D-KONUŞMALAR
1982
-"Türk Büyükleri (Yapım: Seyfeddin Sağlam): Alp Arslan" TRT. Ankara
Radyosu Arşivi, Söz Yayınları, Banl. 6740 (28 Temmuz 1982'de TRT 2'de
Yapılan 14 Dakikalık Radyo Konuşması).
E- TEBLİGLER
1956
-"Selçuklu Devri Türk Tarihinin Kaynaklarından Menilib-i Ahmed Cam"
V. Türk Tarih Kongresi (12-17 Nisan 1956, Ankara).
Feda Şamil Arık
114
1971
"Selçuklular'ın Sosyal ve Kültürel Etkileri", Selçuklu Tarih ve Medeniyeti
Enstitüsü'nün Atatürk Üniversitesi'nde Düzenlediği "Malazgirt Zaferi'nin 900.
Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu (21-25 Ağustos 1971, Erzurum).
1973
"Some Considerations About the Social Life of Turks During the Saljuqid
Period" XXIX. Uluslararası Orientalistler Kongresi (16-22 Temmuz 1973,
ParisIFransa). (Özeti basılmıştır).
1982
_"Selçuklu Medeniyeti Nasıl Araştırılmalıdır?", IV. Milletlerarası
Türkoloji Kongresi (20-25 Eylül 1982, İstanbul).
BİBLİYOGRAFY A
16. Yüzyıl; genelde, sadece nüfus artışına kalmış olsa bile, hem Dünya
hem de Osmanlı tarihi açısından bir değişim ve dönüşümün yaşandığı; özelde,
Osmanlı' da, şahikadan iniş sürecinde, iktisadi, coğrafi, askeri, ruhi, vs.
sıkıntıların da baş gösterdiği bir takvimsel olmuştur.
1- İ: İmaretler:
Kelime olarak; umran, bir yeri mamur ve abadan etmek gibi anlamlara
gelmektedir9• Terim olarak ise; bilindiği vechile, bir zamanlar mektep ve
medrese talebelerinin bannma ve bunlar ile birlikte fakirlerin ve sairenin de
yemek ihtiyaçlannın karşılandığı kuruma verilen addırio.
Ancak, farklı bir kurgunun sonuç üzerinde fazlaca tesirli olması ihtimali
çok zayıf olmakla birlikte, burada; imaretlerin gelir kaynaklan aslen karyeler
olduğundan dolayı anlamsal çerçevenin bu gelir kaynağına/türüne göre
kurulmasının, bunları olabildiğince ön plana çıkardığı ya da çıkarmış
olabileceği de unutulmamalıdır.
Kendi özel yekunu içerisinde (toplu hasıllar hariç), (48.785 akça); vergi
gelirlerinin %68.89'u hububat üretimine, %2.91 'i meyve ve sebzeciliğe,
%4.03'ü hayvancılık ve ancılığa, %24. 15'i ise öteki bazı kalemlere aittir.
i 3. MahlUt. kelime manasından da anlaşılaeagı gihi hubuhatın muhtelif türlerinin bir karışımı
olarak kabul edilmektedir. Bkz.: Layoş Fekete, "Türk Vergi Tahrirleri". Belleten. C.XI/42(1947).
s.: 314; Feridun M. Emeeen. XVI. Asırda Manisa Kazası. Ankara 1989. s.: 243; O. Ü. Bulduk.
XVI. Asırda Karahisar-ı Sahib Saneagı, (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara 1993, s.: 252 ve
257; A. Kanka\. \6. Yüzyılda Çankırı Saneagı (Tapu Tahrir Defterlerine Göre). (Yayımlanmamış
doktora tezi), Ankara 1993, s.: 153.
Sosyal Kurumlara Ilişkin Köy Gelirleri ve Bunların Payla,Çlml 123
tki imaret gelirlerinin hemen tamamı buna aittir (%87.82). (Bkz.: Tablo: 5).
Bu yüzde, şüphesiz ki, hem imaret sahipliğinde Osmanoğullan'nın önderliğini,
hem de gelir paylaşımında en büyük payın sancak dışına (Bursa'ya)
aktarıldığını göstermektedir.
14. Tahrir defterlerinde, hem ayni' miktarı hem de nakdi' kıymeti rakam olarak verilen, hububat
ve özellikle de bugday pek çok yerde gerek ekim sahalarının ve gerekse üretim hacminin genişligi
bakımından ilk sıradadır. Bkz.: Ahmet Güneş, XVI. Yüzyıl Başlarından XVII. Yüzyıl Başlarına
Kadar Kocaeli Sancagı (Yayımlanmamış doktora tezi), Ankara 1994, s.: 147,
15. Bunlar (1T.438-KK.54i çizgisinde): Yassıöyük, Dögerek, Köpek. YosaklPusak.
Danişmendili, Boz(r)eli/Bor(z)alı(KK.54i 'de Boralu/Bozalu, H. Dogru(D)'ye göre Poyra),
Mermerlü (H. D'ye göre Berberlii), Kayaışık(H. D'ye göre Kara Karsık), Yusufşeyh (H. D'ye
göre Yusufçal, Kulavuz/Kulaksuz(KK.54 ı'de Kulaguz), BatutayITabutay (KK.54 i' de
BatudayITabuday, H.D'ye göre Bayırtayı), ÇubukviranlSevikviran (! KK.54 i 'de ),
Egriceöz(Muhtemelen, KK.54 i 'de ), Sarıkavak, Gökçeöyük, Kırcalu(Muhtemelen, KK.
54 i 'de H.D'ye göre Yırcalu), Seeilmavi (H.D'ye göre Şeyhler), Bagluca(H.D'ye göre
Benlüce), Yenice (H.D'ye göre Beyce)'dir. Hepsi için bkz.: TT.438, s.: 143; KK.541, v.: 7/a-12/b;
H. Doğru, XVI. Yüzsı/da Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, JstanbulI992, s.:21 ı. Çeşni olarak,
bunlardan biri hakkında birkaç cümle yazılacak olursa: "Karye-i Yassıöyük, ... ortakçılardır, bir
çift yer bir müdd bugday ve bir müdd arpa ekerler deyu mukayyed der-defter-i atik, haliya yine
nıukarrer ortakçılardır ... ". Bkz.: KK.541, v.: 7/a.
16. Halbuki, H. Dogru'nun, metin içerisinde,defter numarası ya da tarihi vermeden yazdıgıııa
göre. ".Eskişehir kazasında bulunan 19 köyden 382 hane I. Bayezid'in Bursa'daki imaretine
vakfedilmiştir. " ve "vakfın hasılı 31.170 akça tutuyordu." Dipnotunda ise -fevkalade yanıltıcı
olmak üzere, herhangi bir açıklama/ayrım yapılmaksızın- hem TT.438 hem de KK.541
gösterilmiştir (H. Dogru, "XVI. Yüzyılda Eskişehir ... " s.: 137). Oysa bu bilgiler, -yazı konusu
birimlbirimler. daha önce de yazıldıgı vechile, KK.54 I' de "nahiye" tabiriyle mevsuf oldugundan,
H.D.'nin "kaza" terimini kuııanmasından da çıkarılacagı üzere- sadece TT.438'e aittir ve -köy
sayısı hariç- KK.54 i ile hiç bir alakası yoktur. . Bu iki defterdeki (TT.438, KK.54 i)
rakkamlarınlverilerin -kodlanan defterler, tabiatiyle, ayrı tarihlerde müdevven olduklarından ve
dahası, özellikle nüfus bakımından bir geçiş kesitinin hemen hemen uç noktalarını temsil
ettikleri nden- süreç içerisinde aynı kalması mümkün degildir. Nitekim, yukarıda metin içerisinde
de belirtildigi vechile bu karyelerin zamanla hem nüfus hem de (vergi) gelirleri artmıştır. Bkz.:
KK.541, v.: 7/a-121b.
124 Ahmet Güneş
Adı geçen zat, Çandarlı Büyük İbrahim Paşa'nın oğlu ve vezir-i azam Halil
Paşa'nın küçük kardeşidirlB.
17. H. Oo~nı'ya göre, "Köylerde ... burçak üretimi agırlıktaydı. Uygun yerlerde ba~cılık ve
bahçecilik yapılıyordu. "( "XVI. Yüzyılda Eskişehir ..." s.: 137). Bu ifadeler. bittabi çok havaıdir.
Herşeyden önce. verilen dipnot bu tesbitlerle ilgili degildir. Bu cümleden de olarak, -yukarıdaki
rakkamlardan da anlaşılacagı üzere- malum köylerde burcak üretiminin "agırlıgından" söz
edebilmek mümkün degildir. Bu kabil bilgiler mahiyeti/özelligi geregi (esasen. ürün kalemleri
teker teker yazılmadıgından) Tf.438'de yoktur. KK.54l'de ise - (nahiye-i) Eskişehir ile
Karacaşehir'deki bütün vakıf köyleri birlikte düşünüldügünde bile- burcak kaydı/üretimi oldukça
azdır. Bu teşhisin, istatistiksel çalışmanın gerek ve faydasını tebcllür ettirdigi aşikardır.
i8. Osmanlı Oevleti ümerasından olup. Bolu sancakbeyliginde bulunmuştur. Çelebi Sultan
Mehmed'in kızı Hafsa Hatun ile evlenmiştir. Haçlılarla vukubulan muharebede Niş(Şehirköy)'de
Jan Hunyadi Yanuş'un pususuna düşerek esir edilmiştir. Edirne-Segedin antlaşması imzalandıktan
sonra serbest bırakılmıştır. Bkz.: ısmail Hakkı Uzunçarşılı. Çandarlı Vezir Ailesi. Ankara 1988.
s.: 97.
19. Bunlar(TI.438. KK.541 çizgisinde): Ürküt/Orku(t)n(H.O'ye göre Örgün). Gömüç
(Muhtemelen. KK.541 'de H.O'ye göre Gömüce). Kızılöyük(H.O'ye göre Kara Öyük).
Hepsi için bkz.: TI.438. s.: 143, KK.541, v.: 12/b-13/a. 27/a. H. Oogru. "XVI. Yüzyılda Eskişehir
...", s.: 21 ı. Bu baglamda kayıtlı verilere istinaden. adı geçen karyelerden ilkinde süreç içerisinde
nüfus artmıştır. Açıkçası hane 26'dan 43'e. mücerred 6'dan Tye çıkmıştır. Ikincisindehane Tden
5' e düşmüş. bir mücerred zuhur etmiştir. Üçüncüsünü n ise. mevcut kayıtlara göre nüfusu
yoktur. Toplam hasıl TI.438 de 8.055 iken KK.54l de 6.413'e düşmüştür. Bu seyir. muhtemelen
son iki karyedeki durum ile ilgilidir. KK.54 I'e atfen. bu karyelerden ilkindeki. "...sabıkan mülkoi
Sosyal Kurumlara Ilişkin Köy Gelirleri ve Bunların Paylaşımı 125
da çıkarılacağı gibi, iki imaret gelirlerinin -tabiatiyle nisbeten- çok azı(% 12.17)
buna aittir. (Bkz.: Tablo: 5). Yazı konusu yörede, daha doğrusu
Osmanoğulları'nın beşiğinde, Çandarlıların varlığını,izini göstermesi
bakımından oldukça dikkat çekicidir.
TABLO: 1/a*
'" Bu dahiL, biitün tablolar. tarihten( 1575) de anlaşılacagı üzere, KK.541'e göre diizenlenmiş
olup; yazılan miistakil kalemlere, tabiatıyla toplu hasıllar katılmamıştır. Daha dogrusu
katılamamıştır.
mensuh deyu defter-i kadimde kayd olunub sonra merhum sultan Bayezıd Han vakfıyyet iizere
mukarrer itmiş deyu mastur der-defter- atik haliye padşahımızdan dahi kemakan vakfiyyeti
mukarrer olunduguna mukarremame vardır deyu kayd olunmuş der defter-i köhne deyu
mukayyed der defter-i atik hali ya kezalik" ve üçüncüsündeki "hariçten ekilür" tasrİhlerİ
vurgulanmaya degerdir. Biitün bunlar için yine bkz.: TI.438, s.: 143, KK.541, v.: 12/b-13/a. 27/a.
126 Ahmet Güneş
TABLO: 2/a
TABLO: 3/a
TABLO: 4/a
2- Z: Zaviyeler:
saltanat yıllarına kadar uzanan üç asırlık bir süreç içinde yapıldıgı bilinmektedir (Aynı yazarlar,
a.g.a., aynı sahife).
27. Genelolarak. (nahiye-i) Eskişehir ile Karacaşehir'deki zaviyeler için bkz.: TI.438, s.:
144 ve K.541, v.: 13/a-29/b.
28. Yine, topluca, (kaza-i/nahiye-i) Eskişehir ile Karacaşehir'deki zaviyelerin gelir kaynakları
hakkında bkz.: TI.438, s.: 144 ve KK.541, v.: 13/a-29/b.
29 .... Bu kontekstte, Şeyh Sadık(KK.541, v.: l4/b. Bu ad H. Dogru tarafından -nihai olarak
Kamil Kepeci 3358. S. 12'ye atfen- Şeyh HadıkalSadıka olarak okunmuştur. Bkz.: "XVI.
Yüzyılda Sultanönü ... ". s.: 50) Zayiyesi örnek olarak gösterilebilir. "Karye-i Çaylum, karye-i
mezkurede bir çiftlik yer Şeyh Sadık Zayiyesine vakf imiş, Turak nam kimesne tasarruf ider deyu
kayd olunmuş der-defter-i atik e1-haletü hazihi sahib-i vakf ogullanndan Ahi Ahmed ogıu Salih
Fakı mutasarrıfdır deyu kayd olunmuş der-defter-i köhne haliya padişahırnız eazze nasnıhu
hazretleri ni şan-ı hümayunıyla yine mezkur mutasarnf olmagın defter-i cedide kayd o/undı deyu
mukayyed der-defter-i atik ... "(KK.541, v.: 14/b).
Sosyal Kurumlara 1li,~kinKöy Gelirleri ve Bunların Payla,Hml 129
i'
Ahmet Güneş
130
33. H. Dogru, 1991 baskı tarihli "XVI. Yüzyılda Sultanönü ..." adlı çalışmasında Ahi ldris
Zaviyesi'ni "M.M.D. Nr. 27, s.22 ve lOg" künyeli kaynaga/dipnota istinaden tesbit emiştir
(Derecik köyünde Ahi ldris Zaviyesi). Ancak, birazdan da yazılacagı üzere, TI.43g'deki ilgili
kelimeleri yanlış okııdugıından(Ahi ldris'i Ahmet ldrisi olarak) ve KK.541 'i ise görmediginden
olsa gerek ki ona göre: "Karacaşehir Nahiyesine baglı Derecik köyünde bulunan Ahi Idris
zaviyesinin vakıf kaydı H. 931/1524 tarihli vakıf defterinden başka yerde bulunmamaktadır."
(s.47). Öte taraftan, -biraz önce de vurgulandıgı veehile- bu zaviyenini adı, yine aynı yazar
tarafından, 1992 baskı tarihli "XVI. Yüzyılda Eskişehir ..." başlıklı/adlı kitabında Ahmed Idrisi.
mevkuf karye ise -daha sonra da bclirtilecegi üzere- Mamuca olarak okunmuştur. (s. 140 ve 212).
34. Bunlar: Çanakçı (KK.541 'de , H.D.'ye göre Mamuca, bkz.: "XVI. Yüzyılda
Eskişehir ... ", s.: 140,212). Bu, -biraz önce de atıfta bulunuldugu veehile-, H. Dogru tarafından
başlangıçta -muhtemelen, "M.M.D. Nr. 27, s.22 ve lOg" künyeli kaynaga/dipnota istinaden-
Kayakçı olarak okunan karye olmalıdır. Bkz.: "XVI. Yüzyılda Sultanönü ..."s.: 47.), Derecik ve
-TI.43g'de "vakf-ı evlad" olarak/adına mukayyed olmak üzere(s.:144)- muhtemelen K. Kara
Sakal'dır (H.D'ye göre Kara Mestan, "XVI. Yüzyılda Eskişehir ...", s.: 144 ). Bunların hepsi için
bkz.: TI.43g, s.: 144, KK.541, v.: l3/a-b, 14/a,b. tık karyeye ilişkin kayıt yazılacak olursa: "...
merhum Sultan Mehmcd Han beratıyla Ahi Hamza ve Ahi ldris nam kimesneler mutasarrıllar
imiş sonra köyler mensuh olub ve zaviye mamur olub ayendeyc ve revendeye hidrnet itmekçün bir
çiftlik yer ve bir bir degirmen mukarrrcr kılınmış badehu merhum sultan Bayezid Han köylerün ve
çiftligin ve degirmenin vakfiyyetin mukarrer idüb ayendeye ve revendeye hidrnet olunmak üzere
mukarrer kılmış şimdi Ahi Hamza müteveffa olub ogulları ... KK.541, v.: 13/a,b. Muhtemelolan
üçüncü karye, -daha önce de vurgulandıgı üzere, TI.43g'de "vakf-ı evlad" tavsifiyle mevkuf
iken(s.: 144)- KK.54 i 'de, zaviye adı verilmeksizin "vakf-ı zaviye-i mezkur" olarak kayıt
edilmiştir. Bununla ilc ilgili olarak -kısmen- şu bilgiler verilmiştir: " ... der tasarruf-ı Şeyh Tahir
karye-i mezkııre köhne defterde Tahir evladına kayd olunub haliya teftiş olundukda mezkurıın
cvladı münkariz olub ve mezkur Tahir mezburun evladından olmayııb elinde temessükatı
bu\unmayub bir tarikilc vakf-ı mezbureye evlad kayd olunmuş evladdan degildir deyu mukayyed
der-defter-i atik haliya padşahımız ...". Bkz.: v.: 14/a,b.
Sosyal Kurumlara Ilişkin Köy Gelirleri ve Bunların Paylaşımı 131
b)Beştaş Zaviyesi
35. Burada. ayrıca; tabiatiyle hasılsız olan. "bab: 1 harab. asyab-ı hassa. bab:2 harab" kalemleri
de kaydedilmelidir.
36. "Osman Gazi. Köse Mihal'un bu evceh tedbirin istisvab idüb guzzatı cem idüb gelüb
Bi~-ta~ zayiyesine konub şeyhinden Sakarya suyunun geçidin sordular şeyh eyitti." (M. Neşrl.
a.g.k.. aynı cilt. s.: 91. Bu konuda ayrıca bkz.: Aşıkpaşazade. a.g.k .• s.: 23).
37. "K. Keskün. vakf-ı zaviye-i Beştaş. der- tasarrtıf-ı Halil veled-i Beştaş eline hükm-i şerif
sadaka olunmu~dır deyu kayd olunmuş der defter-i köhne C1-haletü hazihi padşahımız beratıyla ve
mukarrernamesiyle Derviş Paşa veled-i Halil ve Halil veled-i Ferid mutasarrıtlardır ayendeye ve
revendeye hidmet ider deyu kayd olunmuş der-defter-i köhne haliya padşahımız ... " KK.541. v.:
ıg/b.
3g. Asiyab-ı hassa. bab:2. hasıl: gOO'; bab:2. resm:60.
132 Ahmet Güne\~
Mevkuf karyelerden biri buna mahsusturın. (Bkz.: Tablo: 5). Bunun gelir
miktarında, süreç içerisinde mühim bir değişiklik olmamıştır. Başka bir deyişle,
hasılı 2.200' den 2.234' e çıkınıştırıı.
Bileciktedirı". Mevkuf karyelerden biri ve -hasılı yazılı olan- bir çiftlik yer
buna mahsusturı'. (Bkz.: Tablo: 5). Bunun gelir miktarında da süreç içerisinde
39. KK.54 i 'de (v.: i 9/a). Bu kelime, H.D. tarafından, "kıllı" olarak ("XVI. Yüzyılda
Eskişehir ...", s.: 140); karye adına atfen -birazdan da belirtilccegi üzere-o "Muhasebe-i Vilayet-i
Anadolu Defteri" hazırlayıcılarınca ise, "kutlu" olarak okunmuş/yazılmıştır (A.g.k .. c.: I, s.: 60).
40. Başlıkta da ihtimale işaret olundugu vechile. KK.541'e nazaran. muhtemelen Fitillii Ali
(. ., v.:19/a). H.D'ye göre "K. Kıllı Ali" ("XVI. Yüzyılda Eskişehir ", s.: 140, 212).
"Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri"nde -az önce de vurgulandıgı üzere-o "Kutlu Ali" (A.g.k.,
C.:I, s.:60).
41. TI.438, s.: 144; KK.541, v.: 19/a,b. Öte taraftan, mevcut verilere göre, nüfusa ilişkin
bilgiler verilecek olursa:. TI.438'de 24 hane, 3 sahib-i berat, i mücerred; KK.541 'de ise 5 çifı,
i bennak, ,I merd-i timar, 3 ıogancı, i sahib-i berat, i sipahi-zade, 3 evlad-ı sahib-i zaviye, ı
pir-i fani . i mücerred ve 4 haymane kayıtlıdır(Bkz.: Her iki defterde de aynı sahife ve varaklar).
42. KK.54L. v.: 16/a.
43. Bkz.: KK.54 I, v.: i 6/a,b. Atıfta bulunulan karye Çaltı'dır. Bu, -birazdan yazılacak olan
KK.541 'de Ferraş Murad Zaviyesine mevkuf olmak üzere- TI.43S'de Ferraş Dagan adına
kayıtlıdır(s.:144). H. D. tarafıııdan, mezbur ad -bu deftere aıfen de- "Farraş Murad" olarak
okunmuştur("XVI. Yüzyılda Eskişehir ... " ,s.: 212). "K. Çaltı, tabi-i mim, karye-i mezbure nefs-i
Bilecik'de vaki Ferraş Murad zayiyesine vakıfdır, mahsuli zavİyc-İ mczburede sarf olunur dcylJ
l11ukayyed yine mukarrer." KK.541, v.: 16/a.
Sosyal Kurumlara /lişkin Köy Gelirleri ve Bunların Payla~l'lInı 133
mühim bir değişiklik olmamıştır. Başka bir deyişle, hasılı 1.691,5'ten 1.918
(b)' e çıkmıştır44•
Diğerleri
44. Ilk rakkam birinci, digeri ikinci deftere ait olmak kaydıyla, TI.43S, s.: 144; KK.541, v.:
16/a,b. Hasılının aksine, nüfusu epeyice artmıştır. TI.43S'de 22 hane, i sahib-i berat. 4
ınücerred;. KK.541 'de 2 çift. S nim, 33 bennak. lmaZlll sipahi ve 23 mücerred bulunmaktadır.
Her iki defterde de aynı sahife ve varaklara bakınız.
45. KK.541. v.: IS/a.
46. Rum Beyler karyesi (TI.43S'de s.: 144; H.D.'ye göre Rum Pınarı, ("XVI. Yüzyılda
Eskişehir ..." , s.: 140.212). TI. 43S'de -KK.54l 'e istinaden (v.: IS/a) -sanki- başlıkta adı geçen
paşanın adının eksik yazııdıgı izlenimini uyandırmak üzere ve bu baglamda defıerler arası
karşılaştırmanm eheınmiyetine işareten- Dil Baba (TI.43S, s.: 144. H.D.' ye göre Derin Baba
(Aynı kitap, s.: i 40, 2 ı2))Zaviyesine mevkufıur. Ayrıca, H. Dogru tarafından, -ilgisine binaen- bu
z<ıvİyeye aiı sahib-i vakf ıabirinin sipahizade olarak okundugu da belirtilmelidir.
47. KK.541. v.: IS/a.
4S. Ahmel Önkal, Nebi Bozkurt. "cami" Mad .. I.A. (TDV), c.: 7. Istanbul 1993, s.: 46.
Ahmet Güneş
134
TABLO: l/b
TABLO: 2/b
TABLO: 3/b
Sosyal Kurumlar ile Hayvancılık ve Arıcılıga Ilişkin Vergi Gelirleri Ci 575'te)
a:YekOn ıçınde ma'a otlak ve yaylak. b: çayır ve zeminha ve asiyabha-ı vakf-ı zaviye-i mim.
Sosyal Kurumlara Ili,çkin Köy Gelirleri ve Bunların Payla,Çlml 135
TABLO: 4/b
Arapça bir kelime olup , bir bakıma, vakıf olmayıp doğrudan doğruya
birine ait ev, dükkan, arazi gibi taşınmaz ve gelir getiren mal anlamındadır".
5- Belirsizler
TABLO: lle
TABLO: ı/c
I. Mescid 35 80 115
2. Mülk 80 40 120
3- Belirsizler 15 26 85 126
TABLO: 3/c
TABLO: 4/c
a: Bad-ı heva ve resm-i arusane ve cürm-i cinayet ve yave ve kaçgun ve abd-! abık ve kenizek.
b: Yonca c: Tablo: I/c'de hınta sütünuna bakınız. d: Yonca
Ahmet Güneş
140
TABLO: S
Sosyal Kurumlar Ye Köy x Gelirlerinin Paylaşımı (I 575'te)
3 7.580 8.03
5-Belirsizler
x) Bu meyanda, -yazı konusu köy geliri olan kurumlara ilişkin oldugundan- ilgili köylere ait
olanların haricinde diger bazı hasıııar da yazılmıştır. Bundan dolayı bunlara -bu açıdan- köysel
gelirler demek de mümkündür.
y) Ilgili kUrlım içindeki yüzde. z) Bütün içindeki yüzde.
S.: Sayısı. i- i: Imaret. 2- Z: Zayiye. m: MuhtemeL.
Bu çizelgede, özelligi geregi biri dışında, diger bütün karyelere mahsus rakkamlar tarafımdan
taplanm ıştır.
'I) Biraz önce de belirtildigi üzere, yekuna hasılı müstakil olarak belirlenmeyen kalemler (ma'a
resm-i otlak ve yaylak) dahil olundugundan bir karyenin aslı diyani rakkamı esas alınmıştır.
b) Tck karye gibi yazılmış. c) " 'an- zımmiyan-ı mezbanin, hınta ye şair ye gayrihu".
Sosyal Kurumlara Iliıçkin Köy Gelirleri ve BUlılartn Paylaşımı 141
Pazarlar; bir an için ekonomik boyutları bir yana, -hem de yazı konusu
çekirdek yörede-, özelde, Osman Gazi 'nin hak ve adalet anlayışının; genelde,
Osmanlı dünya görüşünün sergilendiği ve bu bağlamda gayr-ı müslimlerin
gönüllerinin fethedildiği yerler.
Açıkçası: "Germiyan vilayeti.inden bir kişi Osman Gazi'ye gelüp eyitdi: "bu
bazarun bacını bana satun". Osman Gazi eyitdi: "bac ne olur?". Eyitdi: "bazara
her kim yük getürse, andan akça alayın". Osman Gazi eyitdi: "bire kişi, bu
pazara gelenlerde alırnun mı var ki bunlardan akça alursun". OL kişi eyitdi: bu
adetdür. Her vilayetde vardur ki padişah içün her yükden akça alurlar". Osman
eyitdi: bu tanrı buyruğı ve paygamber kavli midür, yoksa bunı her ilün padişahı
kendü mi ihdas ider'?" didi. OL kişi eyitdi: "evvelden ti.ire-i sultanıdür". Osman
Gazi gazaba gclüb eyitdü: "yöri, ayruk bu arada turma ki sana ziyanum tolunur.
Bir kişi ki, malını kendü eliyle kes b itmiş ola, bana ne borcu var ki diy-gan akça
vire". Bu sözi Osman Gazi'den halayık işidecek eyitdilcr. "Ey Han size dahi
gerekmezsc, bu bazarı bekleyenlere adetdür kim bir nesnecük virürler, ta ki
bunların emekleri zayi olmıya". Eyitdü: "çünki öyle dirsiz, her kişi ki bir yüki
sata, iki akça virsün. Eğer satmıya, hiç nesne virmesün. "59 .
58. M. Ne~rı. a.g.k .. s.: 89. Ayrıca hkz.: Aşıkpaşazade. a.g.k., s.: 22.
59. M. Ne~r1. a.g.k .. s.: 1 i I. Ancak, burada, -zayıf bir ihtimalolmakla hirlikte-. Islam
tarihinde pazarlarla ilgili bazı özel uygulamalara maIlif inceliklerin olabilecegi de
d(j~ünülınelidir. Ayrıca bkz.: Aşıkpaşazade. a.g.k .. s.: 28. Karacahisar pazarı için yine bkz.: M.
Neşrı. a.g.k .. s.: 123.
142 Ahmet Güneş
Gelir sahipleri, tahıl, baklagiller ve pamuk gibi bazı ürünlerin öşrünü ayni
olarak almaktaydılar. Toplanan ürünlerin nisbetlerinin, zamanın şartlarına ve
sahiplerinin statü/pozisyonlarına göre degişmekle birlikte çoğu kez tüketim
fazlası olduğu muhakkaktır.
Hasılı, her iki zümrenin de ellerindeki ürünün bir kısmını nakde çevirmeleri
gerekiyordu. İşte, bu faaliyet gerek şehirlerde ve gerekse kırlarda kurulan
pazarlarda gerçekleştirilmekteydi.
***
Sonuç:
3(1 +2) karye ise İbrahim Paşa oğlu Mahmud'un İznik'teki imaretine
mahsustur. Daha önceki imaret(Bayezid İmareti) hakkında yazılanlardan da
çıkarılacağı gibi, iki imaret gelirlerinin çok azı (% 12.17) buna aittir.
Makalcmize konu olan yörede, daha doğrusu Osmanoğullarının beşiği sayılan
Sultanönü'nde, Çandarlıların varlığını/izini göstermesi diğer dikkat çekici bir
noktadır.
***
PAN VE ANADOLU'DA PAN KÜLTÜ*
(Levha 42-44)
Pan, ilk ve nispeten geç olarak yerel sınırlı tapınımla ortaya çıkmış ve'İ.Ö.
S.yüzyılın ilk yarısından başlamak üzere Arkadia üzerinden Attika, Boetia, Grek
adalarında ve İtalya'nın batısında tanınmıştır. Buna karşılık Anadolu'da
Arkadialı çoban tanrısının resimsel tasvirlerine, Frank Brommer'in teke tanrısı
üzerine olan araştırmasında belirlediği gibi 1, imparatorluk dönemi ortalarına
kadar -ve daha sonra özellikle sikkelerde- pek rastlanmaz. Bundan dolayı
Anadolu'da bilinen az sayıdaki Pan tasvirleri, yerel yaygınlıkları ve kiilt belgesi
olarak geçerli olmaları nedeniyle önem kazanmışlardır.
! j
Hülya Boyana
148
Vücudunun daha ziyade kalça yüksekliğine kadar olan bölümü elde edilen
Pan dizlerine kadar uzanan bir vaşak postuna bürünmüştür. Geniş adımla
yürümektedir; Teke ayaklı olmasına rağmen bacakları insanınkiler gibi
oluşturulmuştur. Her iki dansçıdan önde olanı daha canlı bir hareket içindedir,
buna karşı onu takip eden diğer dansçı salınır adımlarla yürümektedir. Elbisenin
alt kısmı bacakları arasında gevşek, rahatça sallanan ve dikey kıvrımlarla çokça
parçalara bölünmüş olup, elbisenin üst kısmındaki az sayıda kıvrımlar ağır
kumaş üstünde kapanmışlardır. Elbisenin üst kısmında ayrıca resmin sağ
kenarında işlenmiş olan bir zik zak şekli de dahildir. Bu zik zak kısmın içinde
kıyafetin uçuşan parçasının bir bölümü görülmekte olup, bu bölüm ve zik zakın
kırlangıç kuyruğu gibi olan şekli, rölyefi kazıp bulanların yanlış olarak onu geç
arkaik döneme ait değerlendirmelerine neden 01muştur3.
3. Buna karşılık bizim fotoğrafımızın ortaya çıkmasından önce zaten Brommer RE 968'de
şüphe ile: "belki sadece arkaik?"
4. AV.ile ilişkilendirmek üzere, karşılaştırınız Brommer 1006.
5. E.Schmidt, Arkaistische Kunst s.38; R.Feubel, Die attischen Nymphenreliefs und ihre
Yorbilder (1935), s.64; W.Fuchs, Die Yorbilder der neuattischen Reliefs Jdl 20: Erg.H.27; Buna
karşılık çürütülen Havelock, AJA 68, 1964, s.53; 1.Ö. i50' den daha önce değiL.
6. Fuchs s.27
--,
II
7. Krş.Telephos frizleri üzerinde Heraklesteki aslan postunun anlatımı, AvP III 2 Lev. 31,6.
8. Feubel 63'ü, 23'ü Neapel'deki amphora ile birleştirir, krş.Fuchs 31 Lev. 6a.
9. ı.Ö.330/23 olarak tarihlendirilen repliğe ilişkili olarak bkz.Schmidt, Levha 14,2 ı.:oııvre
Nr.962; Brommer RE 981 Nr.41.
LO. Krş.R.Herbig, Pan s.S7.
1I. Winter, Typen ILLLL, 220 2c.
12. A.g.e. 221, 7.
150 Hülya Boyana
Hellenizmin Pan tasviri ı.Ö. 3. yüzyıl için Anadolu'da sadece belirli bir tip
öğretisinin temelini oluşturduğu dini rölyeflerin üzerinde görülmektedir (19.20).
Bu rölyeflere nazaran bireyselliğin daha belirgin olduğu tanrının tek resimleri
(21.22.23) buna karşılık ancak geç Hellenizm ve İmparatorluk döneminden
kalmadır. Bunlar muhtelif kalitedeki (8.9.9'dan . 11.12. a.e 30.31.32) tatbiki
sanat çalışmalarının ürünleri veya Pan tasvirlerine benzer olanlardır
(10.13.14.15; Levha 44), halbuki rölyef 16.17 ve 18 Hellenistik öncüleri gibi
tapınma heykelciği alanına yeniden ulaşmışlardır.
Tasvirler Pan'ı Eros'a (31) kur yapan aşağı olarakl6, ağır bir yükü, bir
tekeyi taşıyan çoban olarak (7; Levha 44,1), neşeli, geniş adırn1arla yürüyen
uzun saçlı orman cini olarak (8), bir tapınakta müziğin ritmine dalmış, duran bir
çalgıcısı olarak (9), Satyr ve Nymphanın arkadaşı olarak (26) veya' sadece
Bütün bu tasvirlerde. teke yüz hatları az çok başarılı olmuş şekilde insan
yüzüyle kaynaşmıştır2o. Bunlarda Reinhard Herbig tarafından gözlenen
Hellenistik Pan yüzünün her iki ifade şekli yansır. Bunlardan birinde ciddi,
"daha ziyade melankolik-hüzünlü" ifade (7.9.31; Levha 44.1'de olduğu gibi),
diğerinde Dionysios Thiasos'a (8) ait olan, "neşeli ifade, adeta coşkuyla
meleyen, oyuncu yönü" yer alır. Ciddi, melankolik olan ifade Ephesos (13) ve
Pergamon'dan (14; Levha 44,3) olan her iki Pan başında bellidir ki bunlardan
Ephesos'a ait olan Cenevre'deki (Gen!) bir benzeriyle karşılaştırılabiHr21.
Kısa, sert tüylü teke tabiatının Hellenistik Pan resimlerine mal edilmesi
kadar, bu dönemin güzel sanatlarında genç, sakalsız bir Pan başına rastlanması
da (30) şaşırtıcıdır. Bu baş Telephos frizi olarak kabul edilmiş ve "Satyr" olarak
yanlış şekilde tanınmıştır22. Tabil ki Pan'ın Pergamon frizleri üzerinde
bulunması asla şaşırtıcı değildir23: Bu husus aynı şekilde Pan'ın ülkesi Arkadia
24. Son olarak H.Kyrieleis, Throne und Klinen, ldl 24.Erg.H (1969) 134, dpn.508
25. Boynuz oluşumuna yönelik Herbig, Pan 91, dpn.164c.
-Of
,
III
İ.ö. 4. yüzyıla ait terrakottalar (4.5.6) sade adaklar olarak hizmet etmiş
olmalıdırlar, hatta, geç Hellenistik küçük kilden sunakta (26) Troia 35
tiyatrosundan Antoninistik rölyef madalyon gibi aynı bölgeye (5) ait daha eski
terrakotta ile birlikte orada meydana gelmiş kültten birine dayandırılmasına
temayül edilebilir. Ancak Hellenistik dönem tasvirleri 7.8.9.11.25.30.31.32
hatta imparatorluk dönemi başları 13.14 kült belgeleri olarak sayılabilir.
t
154 Hülya Boyana
Şimdiye kadar incelenen belgeler Pan'ın doğuda kendine ait bir mite sahip
olup olmadığına dair hiçbir bilgi sunmamaktadır. Bu aynı zamanda yerli
tanrısallıklara benzetmelerin doğrudan doğruya kabul edilememesi anlamına
gelmez; Didyma'dan KeraiithV veya Marsyas-Pan akla gelmiş olmalıdır
(krş.dipnot 48)40. Anadolu'da Pan'a ait kutsal şeyler şimdiye kadar sadece
dolaylı figüratif ve edebi belgeler vasıtasıyla tanınmıştır41• Nympha mağaraları
(19.20) ile olan tasvirleri dışında rölyefler teke tanrısının kült mahallerinin
planını sunarlar: Ağaç altında bir yer (25) veya bir mağara 35 veya bir saz
kulübe (21; Lev. 42,1), tapınım yerleri yani taşralı sadeliğinde ve tabiat
sayesinde tehdit altındaki faniler ile, sadece bir kaya sunak (22.23) etrafında
halka yapılan oyun dansı sayesinde, Herme sayesinde (24.27) taş kaide (24) ve
mutevazi adaklarla42. Buna karşılık Anadolu'da bugüne kadar bilinen sadece bir
Pan tapınağıdır: Klikia'da korykia mağarasıdır. Mağaradaki imparatorluk
dönemi belgelerne göre Pan orada da Hermes ve Nymphalarla birlikte
tapınılmıştır43. Didyma gibi önemli kutsal yer Pan'ı tanır, fakat arşiv
buluntumuz olmadan oraya çok miktarda akan yazıt kaynaklarına rağmen teke
tanrısı hakkında hiç bir şey bilmiyor olacaktık.
Halk inanışında daha güçlü bir köklenme hiçbir şekilde mevcut belgelerden
anlaşılmaz. Erken imparatorluk dönemine ait Tralleis'ten olan rölyef parçası
Nymphalar için (27) olan tapınım yazıtı ile halk inanışında kök salmış tapınım
rölyeflerinin tipolojisinden değil, aksine Pergamon (9.25)44 ve Prusias (24)'tan
olanlar gibi geç hellenistik bukoliğin (çoban şiiri) suni çevresinden ve
ahenginden anlaşılacaktır. Bu geç hellenistik döneme ait eserler, terrakotta
grubu 31 ve yaldızlı çanak 32 ile beraber kapsamında Pan'ın içeriği itibarıyla
anlamsız figürlere dönüştürüldüğünü (12 a-e. 28.29.33.37.38) gösterirler.
Bunlardan kesin imparatorluk dönemi kült belgeleri olan 16.17. ve 18 rölyefler,
aynı zamanda daha az güvenirliğe sahip olan Pan resimleri 15.35. ve 3645
ayrılmalıdıı;. Pan başının veya maskesinin diğerlerinin başları ortasında
kullanımı, özellikle Dionysos karakteri yaldızlı çanaktan 32 itibaren, bir diğer
thrakia örneğinde46 olduğu gibi geç imparatorluk dönemi mimari rölyef
frizlerinde görülür (37.38). Aphrodisias'tan tiber maske frizi bu arşitrav frizi
Konu hakkında: A.Furtwangler, Der Satyr von Pergamon, 40. BWPr 1880,
s.27. - Roscher ML III/I, s.1347 - R.Herbig, Pan (1949) - F.Brommer, RE
Supp1.8 s.949 -İmparatorluk döneminin ortalarına ait Pan tasvirleri olan sayısız
sikke ele alınmamıştır.
2. PHOKAIA'dan Genç Pan başı sola dönük BMC 10nia Lev.4, 25-27;
(Küthmann: Dionysos) SyH. Kopenhagen lonia
Lev.23, 1026 (Text:102S)
aynı zamanda
Syll.Slg.v.Au1ock 10nien
Lev.6S, 2123,2124
3. LYKİA'dan Pan başı sola dönük, uzun BMC Lycia Lev. 9,6
(Limyralı Perikles boynuzlu
380/62)
HELLENİsTİK50
50. Die Terrakatta Winter, Typen III,2,408,7 Provenienzgabe "Anadolu" ile Marsyas tasvir
edilmiş görünüyor. Kimi zaman karışmaktadır. Herbig, Pan 83, dpn.39, yine a.g.e.85,dpn.75.-
Anadolu' dan sikkelerde bir Pan figürü \istede gösterilmemiştir. Çünkü W.Froehner'in kataloğu
bana ulaşmamıştır.
Pan ve Anadolu 'da Pan Külıü 159
10. Sanat eserleri Pan baş, Herme, BERLİN, AvP VII/2, 222
alım satımından kırmızı mermer Nr.259 şekillerle
(1880), Iwanov-
Smyrna'dan olduğu
söylenen sikke.
İMPARATORLUK DÖNEMİ
12. a-e. TARSUS'tan, Pan özellikle ithal edilen toprak kandillerin üzerinde,
cepheden, ellerinde çeşitli şeylerle (meyveler, fırlatma tahtası), bazen dans eder,
bazen durur veya yürürken. - Gözlü Kule kazılan, Tarsus I 114 Nr.194.195
Lev.101 v s.131 Nr.433-435 Lev.112 - Erken imparatorluk dönemi.
II PAN VE NYMPHALAR
HELLENİsTİK
İMPARATORLUK DÖNEMİ
29. TARSUS'Tan Pan ve profilde dişi büst, a.g. 111 Nr.162 Lev.99
Pan kısa sakallı, kandil, kil
HELLENİsTİK
30. PERGAMON' dan Pan başı; genç, solda BERLİN (Doğu) Dev.Müz.
boynuz frizi; AvP III/2, 203n 70, Atlas
Telephosfrizi görülmekte Lev. 32,2 (Winnefeld)
İMPARATORLUK DÖNEMİ
Resim s. BERGAMA Museum Inv. 129. Resim 6. BERGAMA Museum Inv. 431
Aus Pergamon Aus Pergamon
166 Hülya Boyana
Resim S.IZMIR Museum Inv. 208 Resim 9. LONDON Britisches Museum 1369.
Aus Ephesos
ABDÜLHAMİD'İN SELANİK'TEN
İSTANBUL'A ALMAN GEMİSİ İLE NAKLİ
"Alman Belgelerine Göre"
Celalettin YAVUZ
31 Mart Olayı ile birlikte Abdülhamid'in hal'i için gereken çarklar hızla
, , dönmeye başlar. Sultan Abdülhamid hakkında karar vermek üzere 26 Nisan
1909 tarihinden itibaren ayan ve mebusan gurubunun üyeleri birer birer
İstanbul'da toplanmağa başlar. 27 Nisan sabahı Mebuslar Meclisi'nin başkanlık
salonunda eski başkan Ahmet Rıza Bey'in de katılımıyla Meclisi Milli Reisi
Said Paşa, Şeyhülislam Mehmed Ziyaeddin Efendi ve meclisin fıkıh ve şeri
konularda bilgi ve tecrübe sahibi elemanlan bir araya gelerek görüşmelere
başladılar. ı Daha sonra bu toplantıya Şeyhülislamın daveti ile fetva emini Hacı
Nuri Efendi'nin de katıldığı görüldü. Aynı gün ikindi namazını takiben toplanan
meclis, meclis başkanı Said Paşa'nın meclis oturumurnun gizli yapılmasını
teklifini ittifakla kabul etti. Daha sonra verilen fetvaya uygun olarak Sultan
Abdülhamid II'nin tahttan indirilmesine ve yerine veilaht Reşat Efendi'nin
V.Mehmed ünvanıyla Osmanlı tahtına çıkarılmasına karar verildi. 32 yıl 7 ay 13
gün süren Abdülhamid'in saltanatı kendisine 7 kez sadrazamlık yapmış olan
Said Paşa'nın başkanlığındaki meclis tarafından sona erdirilmişti."
Alatini Köşkü aslında italyan uyruklu bir un tüccarı olan Alatini ismindeki
varlıklı birine ait iken daha sonra Abdülhamid'in ikameti maksadıyla ondan
satın alınarak adı "Ordu Köşkü" olarak konmuştur.7 Denize nazır güzelce bir
yerde yapılan Alatini köşkündeki ilk gün, Abdülhamid'in anlatımıyla tam bir
perişanlıktı. İlk gece Abdülhamid ve ailesine kuru pilav ve yoğurt çıkanlmıştır.
Selanik Valisi'nin Abdülhamid'in şahsı için gönderdiği yemeği ise sabık sultan
geri göndermişti. Abdülhamid hatıralarında, Alatini Köşkü'ndeki ilk akşam
kendilerine kurulan sofrada çatal, bıçak, kaşık ve bardak olmadığı için elle
yemek yediğini zikretmektedir. Keza sabık padişah o akşam iki eski koltuğu
birbirine yaklaştırıp yatak yaparak uyumaya çalıştığını, sadece kendi odasında
bir mum bulunduğunu, kapının üzerlerine kilitlendiğini ifade etmektedir.8
4. Galip Paşa'nın Hatıraları No:3; Hayat Tarih Mecmuası; i Ekim 1966, Yıl 2, Sayı 8; S.
77-83; Ayrıca, Bozdağ, İsmet; a.g.e. S.125
5. Galip Paşa'nın Hatıraları; Hayat Tarih Mecmuası; i Ekim 1966, Yıl 2, Sayı 9; S. 80-88
6. Kutay, Cemal; a.g.e., S.209
7. Kutay. Cemal;Türk İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi; Cilt 17; S. 9505; Ayrıca, Yasıf
Bey; Alatini Köşkü-Sultan Hamid'in Muhafızıydım; Hayat Tarih Mecmuası, Yıl 2,Cilt 2, Sayı i i;
S.24; Ayrıca, Danişmend, 1. Hami; 3 i Mart Yakası; S.242 : Bu eserde Alatini Köşkünde o
sıralarda Jandarma tensikatında görevli Robilan Paşa'nın İkarnet etmekte olduğu ve III.Ordu
Komutanı Hadi Paşa'nın ricası ile Robilan Paşa'nın köşkten taşındığı yazılmaktadır.
8. Bozdağ, İsmet; a.g.e., S. i 27
9. Yasıf Bey; a.g.e., S. 24
Abdülhamid'in Selanik'ten Istanbul'a Alman Gemisi ile Nakli 169
~, ' göre sabık sultanın günleri genellikle roman okutturarak ve ağaç oymacılığı ile
" '
marangozluk yaparak geçmiştir. Abdülhamid ise hatıralarında kendilerine
gazete verilmediğinden ve dünyadan habersiz yaşamış olduklarından şikayetçi
olduğunu ifade etmektedir. ıo
"26 Ekim 1912 akşam saat 2l:30'da Alman Büyükelçiliğinden aldığı bir
emirle S.M.S Loreley Selanik'e müteveccihen harekete geçti. Seyrin gerekçesi
i Balkan Harbi ile birlikte Selanik'in Yunanlılar'ın eline geçeceği endişesidir.
: Sürgündeki sabık sultan (Sultan Abdülhamid II) da Selanikte zorunlu ikamet
altında olup onun da Yunanistan eline geçebileceği endişesi vardır. Türk
i Donanması'ndan bazı unsurları göndererek sabık padişahı nakletmek düşünülse
de o günkü Türk-Yunan donanmaları mukayese edildiğinde emniyetli
görülmeyerek bu göreve tarafsız bir ülke gemisinin gönderilmesine karar
verildi.
Balkan Harbi başlayalı henüz bir hafta bile olmamışken yaşanan bozgun ve
Selanik'in düşman eline geçme tehlikesi taşıması İttihat ve Terakki yanlısı
Abdülhamid'in Selanik'ten Istanbul'a Alman Gemisi ile Nakli 171
Sabık padişahı gemiye getirmek üzere Loreley komutanı ayrıca bir subayını
bir kik ile kotranın peşinden sahile gönderir. Saat 10'a doğru kik Abdülhamid'i
gemiye getirir. Loreley Komutanı subayları ile birlikte eski padişahı gemi
iskelesinde selamlayarak karşılar. Törenle ilgili tüm formaliteler uygulanır.22
li
i
i
i S.M.S. Loreley 30 Ekim günü öğleden sonra saat 15:00'e kadar demirde
kclmış, saat 15:00'te gemi demir alarak hareket etmeden hemen önce Alman
K nsolosu Dr. Schwörbel gemiye gelmiş ve gemi komutanı Dr. Schwörbel'i
A dülhamid'e takdim etmişti. Abdülhamid Dr. Schwörbel'e hitaben yapmış ii
ole uğu konuşmasında da Alman imparatoruna olan derin şükranlannı iletmesini
lı
23.
Bozdağ, İsmet a.g.e.; S. 164'de Abdülhamid ile birlikte Lerdey'e gelen subaylar arasında
adı daha sonraki yıllarda Atatürk'ün yanında anılacak olan Yüzbaşı Salih (Bozok) da
buh nmaktadır.
Celalettin Yavuz
174
Bir saat sonra bir subay ile bir bot yaklaşır. Loreley'in komutanı bir an
önce rehberlerne botunu takiben mayın maniaları arasından geçmeyi ümit
ederken, Türk botundaki subayertesi sabah geleceğini söyler. Bu arada hava da
karam ve akıntı şiddetinden dolayı deniz fenerleri ile markalamanın ai olduğu
ve tehlikeli addedilen bu yerde demir yeri bulma mecburiyeti ortaya çıkar. Gemi
komutanı bulunduğu yerde demiri atar. Bu demirlerne işi ise gemiye gelen Türk
subayının hiç hoşuna gitmemiştir. Zira, S.M.S. Loreley'in bulunduğu mevki
itiban ile bir müstahkem mevkiini toplanyla tehdit eder konumda olup, usulen
orada demirli kalmaması icap etmektedir. Bu durum ise S.M.S. Loreley'in
komutanının sabnnın taşmasına neden olur. Komutan, o zifiri karanlık havada
ve üç mil şiddetindeki akıntıda kımıldamak istemediğini ve başka demir yeri
arayamayacağını söyler. Bu arada gemideki Türk konuklara da, S.M.S. Loreley
söz konusu görevi nedeniyle kendilerine gösterileceğine dair Türk
i
i Hükümeti'nce söz verilen kolaylıkların eksikliğini vurgulayarak, bu kez artık
.~
27. Vasıf Bey; a.g.e.; S. 81; Vasıf Bey'in anılanna göre Çanakkale'deki yiyecek ikmali geç
gldiği için henüz yeni mutasarrıflık görevine başlamış olan görevli de Alman komutanının
lı şmmdan nasibini alacak ve yavaş hareket edildiği gerekçesiyle azarlanacaktır.
Celalettin Yavuz
176
28. Vasıf Bey; a.g.e.; S. 81;Alman arşiv kayıtlarında İstanbul Askeri Valisi olarak her ne
kadar Mehmet Paşa adı geçiyorsa da bu zatm Memduh Paşa olması gerekmektedir.
Abdülhamid'in Selanik'ten Istanbul'a Alman Gemisi ile Nakli 177
KAYNAKÇA:
(4) Galip Paşa'nın Hatıralan: 3/4 ; Hayat Tarih Mecmuası 1 Ekim 1966;
iYıl 2, Cilt 2, Sayı 8; Tifdruck Matbaacılık; İstanbul
\ (5) Kutay, Cemal; Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi; Cilt 17;
t İstanbul, 1961
i
(6) Kutay, Cemal; Osmanlı'dan Cumhuriyete Yüzyılımızda bir İnsanımız;
ıL. Cilt; Kazancı Matbaacılık;İstanbul, 1992
Yılmaz KURT*
Arşivi her zaman araştırmacı sıfatıyla gören bir kişi olarak arşivde
çalışanların karşılaştıklan meslek hastalıklarını yetkili bir ağızdan dinlemek
bize işin bir başka cephesini öğretti. Dr. Yeşim Altıntepe'nin konuşmasını bu
açıdan ilgiyle dinledik. Temennimiz gerekli önlemlerin alınmasıdır.
i. Milli Arşiv Şurası 183
Bilkent Üniversitesi'nden ve yıllarını arşive vermiş bir kişi olan Dr. Nejdet
Gök, "Arşiv Hizmetlerinin Daha Pratik Hale getirilmesi ve Internet Bağlantısına
Geçiş" isimli tebliğiyle dikkat çekti. Teknik konu ağırlıklı tebliğlerden
Yrd.Doç.Dr. Hamza Kandur ile Mehmet İpcioğlu'nun kıymetli çalışmaları
bilgisayardan az-çok anlamama rağmen benim için de çok üst düzeydeydi.
Ancak gelişen bilgisayar ve internet ağı içerisinde bu konuların araştırılmış
olması gerçekten sevindirici hususlardır.
İki gün devam eden i. Milll Arşiv Şurası başarı ile devam ederken gözler,
yıllarca Arşive başarılı hizmetlerde bulunmuş olan Sayın İsmet Binark'ı aradı.
Yeni Genel Müdür İsa Özkul Şura boyunca mütevazi davranışlarıyla dikkat
çekti. Şura boyunca iki salon arasında mekik dokudu ve herhangi bir izleyici
gibi boş bulduğu yere oturdu. Arşiv Genel Müdürlüğü personeli de Şura
süresince görevlerini müdrik olarak çaba gösterdiler.
Sonuç olarak i. Milli Arşiv Şôrası her yönden faydalı ve başarılı bir
çalışma olmuştur. Şura'ya sunulan tebliğlerin ve tebliğlerle ilgili tartışmaların
bu kadar kısa bir süre içerisinde ve özenli bir şekilde bastırılmış olması
öğülmesi gereken bir başarıdır. Bir bilim adamı olarak dileğimiz bu toplantıda
ortaya çıkan problemlerin ciddiyetle ele alınarak çözüme kavuşturulmasıdır.
1. Halim Sabit Şibay (1883- i946), aslen Kazan'lıdır. i8 yaşında İstanbul'a gelmiştir. 1910
yılında Darülfünun İlahiyat Şubesi'nden mezun olmuştur.12 Şubat 1914- 30 Ekim 1918 tarihleri
arasında İttihat ve Terakki'nin malı desteğiyle, daha çok modemist-İslamcı ve Türkçü-İslamcı
şeklinde nitelendirilen Islam Mecmuası'nı çıkarmıştır. Bu dergide yayınlamış olduğu
makalelerinde dinle milliyet arasında bir aynm yapmayı Türk milletinin tarihi ve kültürel
gerçekleri açısından yanlış bulmuş ve bunun tartışılmasını bile gereksiz görmüştür. Uzun dini
tahsili sayesinde, İslamiyet ve özellikle İslam tarihi ve fıkhı üzerine derin vukuf kazanan, II.
Meşrutiyetten sonraki yıllarda hutbelerin Türkçe okunmasını ilk teklif edenler arasında yer alan
Halim Sabit'in çeşitli yazılarında dini sorunlann meşihata, hukuki ve ilmi olanlann da Adliye ve
Maarif nezaretlerine bırakılmasını istemesi modernist-İslamcı olarak tanınmasına ve
muhafazakar-İslamcı çevreler tarafından bazen ağır bir biçimde eleştirilmesine yol açmıştır. Bkz.
Ali B1RINCI-TOba ÇAVDAR,"Halim Sabit Şibay", TDV İslam Ansiklopedisi, C. iS, İstanbul,
1997, s.336-337.
2. ATASE Arşivi, K:1846, 0:83, F:1. (Bundan sonra arşivadı verilmeyecektir. K: Klasör, D:
Dosya, F: Fihrist anlamında kullanılmıştır.)
Vahdet Keleşyılmaz
186
"Asıl sebeb-i azimetimiz olan üsera ile temas meselesine gelince ... Bu vazife
tamamıyla ve arzu ettiğimiz vechile ifa olunamadı. Rus ordusunda lekeli humma
bulunduğundan Islam esirleri de bundan kurtulamamışlardır. Müslümanlar Rus esirlerinden
tefrik edilmiş iseler de yine bu hastalık aralarından çıkmamış ve muhtelif fasılalar ile
aralarında hastalıklar vukua gelmiştir. Işte bunun için Türk esirleri de karantina altına
alınmışlardır.
Ben Berlin'e erişmeden bir iki hafta mukaddem karantina kaldınlmış ise de birkaç gün
sonra tekrar yedi neferde birden hastalık alaimi görülmesiyle tekrar altı haftalık bir karantina
yazma lüzum görülmüştür. ışte bizim Berlin'e yurudumuz şu tarihe tesadüf etti. Bundan
dolayı Şimal Müslüman esirleriyle görüşmek kabil olmadı. Söyleyecek sözleri ancak makale
suretinde yazarak El Cihad ceridesine yerdim.6"
bir söylem olmasındandır. Ancak burada asıl dikkat edilmesi gereken bir nokta
da bu konunun Almanlar tarafından açılması ve önemsenmesidir. Bunun
nedenini "The Holy War, Made in Germany (Alman malı Cihad)" vurgusuyla
devam eden karşı propagandanın daha da etkili olmasını önlemek amacına
bağlamak mümkündür. Ayrıca Almanların Türkiye'deki milli cereyanlann
kuvvetlenmesinden bekleyecekleri bir şeyolmadığı da açıktır. Hatta savaşın
sonlarına doğru Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bir bölge olan Kafkasya'daki
Türk ilerleyişini kendi emperyal çıkarlan açısından kaygıyla karşıladıkları
bellidir.
Dahiliye, maliye, şeriye, maarif, ticaret, ve nafıa kısımlannın her sene için
belirlenen tahsisatı bir diğerine nakil olunamıyacaktır. Mesela, mutasarrıf ve
kaymakam maaşlarından bir miktannın indirimiyle maliye, şeriye, ticaret, nafıa
i
Daha önce sözünü etmiş olduğumuz altı aded harcama kalemleri arasında
belirlenen tahsisatın bir kısmı veya tamamı başka bir kaleme nakil edilmesi çok
igerekli ise, vilayet tarafından sebepleri de belirtilerek durum merkeze
'bildirilecektir. (6. Bend).
Her sene belirlenen bu altı kalem masraflar, diğer bir senenin masraflarına
,karıştırılmayacaktır. Eğer herhangi bir sene o kaleme ayrılmış harcama
yapılmaz ise, diğer bir sene de o harcamaya kanşılmayacak, bu para ait olduğu
senede bırakılacaktır. (7. Bend).
Görüldüğü gibi her sancağın, bedel-i askeri, ağnam rüsumu, tapu hasılatı,
maden, mahkeme gelirleri v.b. gibi vergi türlerinden elde edilen gelirler
belirlenmiştir. Aynı zamanda da her sancağın, aynı tür olan gelirlerinin toplamı
da yapılmıştır. Masraflarda da aynı şekilde, dahiliye, maliye, şeriye, adliye,
maarif, nafıa, asakir-i zaptiye, tahrir, faizler, telgraf ve posta masrafları
belirlenmiştir. Gelir bölümünde olduğu gibi, sancakların aynı tür masraflarının
toplamı da verilmiştir.
Bu arada aynı yılın vergi gelirleri yanında geçen yıldan kalan gelirler de
eklenerek o senenin genel toplamı olarak verilmiştir.
Canavar 2.255
TOPLAM 80.986.669
Toplam 5.101.412
Dahiliye 3.215.419
Adliye 1.275.984
Şeriye 774.598
Maliye 1.831.491
Sıhhiye 3.600
Zabtiye 5.462.067
Orman 368.512
Maden 77.920
Nefs-i Trabzon
Maaş ve Masraflar 2.895.493
Toplam Gelir 1.044.270
Akçaabad Nahiyesi
Maaş ve masraflar 2.895.493
Toplam Gelir 1.152.969
Vakıf-ı Yomra Nahiyesi
Maaş va masraflar 22.332
Toplam Gelir 753.811
Maçka Nahiyesi
Maaş ve masraflar 64.068
Toplam Gelir 655.644
Ma'Tonya Vakıf-ı Kebir Nahiyesi
Maaş va masraflar 34.244
Toplam Gelir 607.637
Giresun Kazası
Maaş va masraflar 13.583
Toplam Gelir 642.382
Akköy Nahiyesi
Maaş ve masraflar 25.428
Toplam Gelir 557.781
Keşap Nahiyesi
Maaş ve masraflar 21.756
Toplam Gelir 507.632
Bucak Kazası
Maaş ve masraflar 111.625
Toplam Gelir 852.320
Ulubey Nahiyesi
Maaş ve masraflar 22.572
Toplam Gelir 535.819
19. Ayrıntılı çizel ge vermiyoruz. Yalnızca gelir ve gideri belirtmekteyiz. Diger rakamlar ile
ilgili ayrıntılar Salname' de bulunmaktadır. Trabzon Vilayeti Salnamesi, 1287.
202 Selda Kılıç
Espiye Nahiyesi
Maaş ve masraflar 18.972
Pireştin Nahiyesi
Maaş ve masraf 18.972
Rize Kazası
Maaş ve masraf 141.854
Tirebolu Kazası .
Maaş ve masraflar .
80.772
Uludereli Kazası
Maaş ve masraflar 25.890
Of Kazası
Maaş ve masraflar 61.788
Sürmene Kazası
Maaş ve masraflar 32.983
GELİRLERİ
TOPLAM 29.164.291
KURUŞ
MASRAFLAR
Maaşlar ve mahalli masraflar 3.496.360
1.824.000
Müfettişler maaşları
Ağnam resminden Divan-ı Umumiye ye verilecek 224.000
olan 1896 senesi borçlanma karşılığı
Memurlar, emekliler ile dul ve yetimler ve bakıma 9.200.000
muhtaç olan ailelerin 1911 (1330) senesinden kalan
altı aylık yarım maaşları
Bu senenin ağnam rüsumuna dahil edilecek 400.000
tekalif-i cerİine ve vesait-i nakliye
Geçen senenin vergisine dahil edilecek olan 600.000
tekalif-i cerime ve vesait-i nakliye
Emekliler ile dul ve yetimlerin 1910 (1328), 500.000
191 ı (1329) senelerine ait maaşları
Emanet olarak alınan borçlar 1.841.744
Yine böyle bir duruma örnek vermek gerekirse, Sivas Vilayeti içinde söz
konusudur. Hazine-i Celile-i Maliye ye 29 Şubat 1898 (1316) da vilayet' e
validen gönderilen kayıtlarda da böyle bir durum ile karşılaşıyoruz. Vilayet'in
toplam gelirleri ile yapılan ödemeler ve harcamalar pusula halinde Maliye
Nezaretine sunulmuştur. Burada maliye nazırı herhalde karar vermemiş olsa
gerekir ki, durumu padişaha arz etmiştir. 2 Mart 1898 (1316)'de maliye nazırı
tarafından, Nezaret-i Umumiye-i Maliye kaşesiyle padişaha gönderilen yazıda,
vilayetin 205.558 kuruş 20 para olan gelirine karşılık 348.070 kuruş toplam
giderinin olduğu belirtilerek, bunun ile ilgili bilgiler ve pusula da sunularak, ne
yapılması gerektiği hakkında padişaha sorulmaktadır2!.
TOPLAM 205.558
21. B.O.A., Yıldız Mütenevvia Maruzat Evrakı, DN:200, SN:49, T: 14. ZA. 1317(1899).
22. B.O.A., Yıldız Mütenevvia Maruzat Evrakı , DN:200, SN:49.
ı
TOPLAM 348.070
Hariciye 1.500
Ayan 1.059
Maliye 168.389
TOPLAM 249.980
Bu gibi olaylar diğer yörelerinde de söz konusu idi. Örneğin: Eski Halep
Valisi olan Osman Paşa' dan, Başkitabet Dairesine gelen şifreli bir telgrafta,
Halep Vilayeti Defterdarı'nın uygunsuz davranışları bulunduğu, halka karşı çok
kötü muamelede bulunduğu, şiddet kullandığı bu sebeplerden dolayı görevinden
alınması gerektiği bildiriliyordu26•
24. Aydın Defterdan Kadri Bey'in yaptığı yolsuzluklar ile ilgili olarak bakınız: BOA,
DHlUM, DN:37, SN:68, T:6. 6. 1306.
25. B.O.A., Yıldız Mütenevvia Manızat Evrakı , DN:I06, SN:78, T:16. 4. 1312 (29 Nisan
1896).
26. B.O.A., Yıldız Mütenevvia Maruzat Evrakı, DN:28, SN:32, T:25. 1. ı305(8 Şubat 1899).
Tanzimat Sonrası Osmanlı Vilayet Bütçeleri 207
27. B.O.A., Yıldız Mütenevvİa Manızat Evrakı , DN:36, SN:67, T:15 4 1306 (20 Aralık
1890).
1870 YıLıNDA DOGU KARADENİz'DE
ÇıKAN YANGıN VE ETKİLERİ
üretimi ile etkin bir konuma sahip olan Aydın Vilayeti'nde meydana gelen büyük çaplı yangın
böylesi bir sabotaj ihtimalini de akla getirmektedir. Yangın sonasındaki bilanço kontrol
edildi~inde depolarda bulunan zahirelerin yanısıra 310 adet dükkan ve ma~aza, 5 adet cami, 2
okul binası, 3 han, 2 hamam, 325 ev ve 3 pazar bölgesinin yangında yokoldu~u belirlenecektir.
Yangının sebep oldu~u en öIk',nli tahribat ise yöredeki dokuma tezgahları üzerinde olmuştur.
Yangının akabinde Do~u Akdeniz piyasasında oluşan tekstil sıkıntısının Avnıpalı Devletlerce
giderilmesi düşündürücüdür. Ahmet Lütfi Efendi, Vakanüvis Ahmet Lütfi Efendi Tarihi,
haz.M. Münir Aktepe , C.XII , Ankara 1989, s.52-53.
6. Yerleşim birimlerinde dönemin inşaat malzemelerinin a~açtan olması, yerleşim planlarının
yangın ihtimali düşünülmeden yapılması ve mevcut itfaiyye teşkilatlarının yeterli yangın
söndürücü malzemelere sahip olmaması nedeniyle tahrib gücü daha etkili yangınlar meydana
gelebilmekteydi. Bkz. Nedim ıpek, "Göçmen Köylerine Dair", Tarih ve Toplum, S.150, Haziran
1996. Bu türden yangınlara ço~unlukla ıstanbul'da rastlanırken taşra yerleşim birimlerinde de
benzer türden hadiseler olmaktaydı. Mesela Be~o~lu'nda 1871 tarihinde meydana gelen yangında
zarar gören insanlara yapılan yardımlar gözden geçirildi~inde yangının ne denli büyük boyutlara
ulaştı~ı anlaşılacaktır. Basiret, Nr.170, 4 Eylül 1286.
7. BOA, İrade Şura-yı Devlet, Nr.421 , 22 Safer 1285, "Meclis-i Deavi-i Vilayet-i
Trabzon'dan Vekaletpenahi'ye tanzim olunan mazbata."
8. BOA, İrade Dahiliyye, Nr.43156.
9. BOA, İrade Dahiliyye, Nr.43410, H.1287.
10. 1869 Samsun da meydana gelen yangının olumsuz etkileri 1870 yılında da giderilmeye
çalışılmıştır. 1870 yılında yangından zarar görenler için 90.000 kunış masraf yapılarak i50 kadar
baraka inşa edilmiştir. BOA, İrade Dahiliyye, Nr.4341O, 1287 H.
ı ]870 Yılında Doğu Karadeniz'de Çıkan Yangın ve Etkileri 211
1870 senesinde Lazistan Sancağı içerisinde yer alan geniş ormanlık arazide
"afat-ı semavi" şeklinde nitelendirilen bir sebebten ötürü yangın çıkmış ve
oldukça geniş bir araziyi etkisi altına almıştır.16 Bir kaç farklı yerde bir anda
ortaya çıkan yangının sebebinin kundaklama olduğu zan edilmiştir. Çerkez
göçmenlerinin Lazistan yöresinde iskan edildikleri mahallerde çıkan bu yangın
nedeniyle hükümet; yörede bir yıl önce cereyan eden olayları da gözönünde
bulundurarak gerekli soruşturmanın yapılması amacıyla tahklk heyetlerini
bölgeye göndermiştir. Yörede Temmuz 1869'da meydana gelen arazi kavgası
nedeniyle, yöre sakinlerinin arazi açmak amacıyla ormanları ateşe verdikleri
şüphesiyle tahkikate başlanılmıştır. Tahkikat neticesinde kesin deliller olmadığı
için kimseye suç isnad edilememiştir. 17
15. BOA., İrade Dalıiliyye, Nr. 41519, " Rebiülahir 1286 tarihli Teftiş Kumandanı Muhlis
Esat'ın Dahiliye Nezareti'ne sunduğu teftiş raporudur."
16. Yangının başlangıç sebebi" i\.fat-ı semaviyye " şeklinde nitelendirilmesine rağmen daha
tefernıatlı bilgi verilmemektedir. Yörede yangının hızla yayılmasına sebep olarak ise rüzgarın ateş
kıvılcıınlarını, yerdeki kuru otların da yardımı ile, daha geniş alanlara ulaştırdığı belirtilmiştir.
Belgelerde sunulan veriler doğrultusunda yangın esnasında yağmurun yağmadığı anlaşılmaktadır.
Yağmurun yağmadığı bir ortamda yıldırım düşmesi söz konusu olamayacağına göre belgelerde
belirtilen "Mat-ı semaviyye" ne olabilir? Göksel afetlerden akla en yakın olanı, meteor düşmesi
sanırım sorunun cevabı olsa gerektir. Eğermeteor düşmesi sonucu bir yangın zuhur etmiş ise
yangının geniş bir sahadaki yayılışı hesaba katılarak bir meteor yağmurundan bahsetmek mümkün
olacaktır.
17. "(Yangının ziraat arazisi açmak içinmi çıkarıldığına dair sorulan tahkikat sorusu üzerine
l4.Bende cevabı Kaban ve kırac ve sakız toprağı olu b ekser mahallerİ kabil-İ zİraat olnuıdığı. Ol,
BOA, İrade Dalıiliyye, Nr.42309, Hacı Derviş Ağa'nın Meclis'e sunduğu 22 Şevval 86 tarihli
talimatnamesi. "
1870 Yılında Doğu Karadeniz/de Çıkan Yangın ve Etkileri 213
18. BOA, İrade Dahiliyye, Nr.42309, "Dahiliyye Nezareti Canib'i Alisine sunulan 15
Kanun-u Sani 1285 tarihli Meclis Mazbatas!."; "Yangın mahalli hakkındaki teferruatlı bilgiler ise
Hacı Derviş Ağa'nın tahkikat raponındaki i3.Bend'de belirtilmektedir."
* Paska tabiri yöreye Kafkas Bölgesi'nden gelen Çerkez Kabilelerinin geçici bir süre iskan
amacıyla ağaçtan yapmış oldukları baraka yada kulübe benzeri evlere verilen ad. Bu bilginin
temininde Artvin yöresi sakinlerinden olan öğrencim Semir Yıldız'a teşekkürü bir borç bilirim.
Mehmet Yavuz Erler
214
bölgesinde ki zahire depolarında bulunan 2.111 kile lazot* , 256 kıyye fasulye,
altmış kıyye pasta * yanarak yok olmuştur.
Yangında etkilenen muhacirler için gıda yardımı bir senelik bir zaman
dilimi hesaba katılarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Yörede zahirenin o günkü
bölge fiyatı her İstanbul kilesi için 12,5 gruş olarak belirlenmiştir. Ancak bu
fiyatın ihtiyacın artması nedeniyle yükselebileceği de belirtilmektedir. Bir sene
için yangından etkilenen kadın, erkek, kız ve oğlan çocukları için toplam 66.250
kıyye lazota ihtiyac olduğu hesaplanmıştır. Ayrıca yörede bulunan muhacirlerin
ziraat yapabilmeleri için her haneye üçer kile tohumluk lazot verilmesinin yöre
insanının geliri için elzem olduğu raporda belirtilmiştir. Yiyecek yardımı
hususunda yapılan ilk belirlemelerden sonra mahalli hükümet imkanları
doğrultusunda 8 aylık gıda yardımında bulunabileceğini bildirmiştir. Şubat ayı
başlangıcından, Eylül-Ekim ayına kadar geçecek olan sekiz aylık sürede
muhacirlerin yiyecek ihtiyacı olan zahirenin verilmesi yönünde karar alınmıştır.
Bir kile mısırdan 30 okka ekmek yapılabileceği hesabıyla yetişkinlere günlük
olarak kişi başı 1/2 kıyye ve küçüklere 100 dirhem ekmek vermek suretiyle
yardımda bulunulacağı karara bağlanmıştır. Bu suretle yetişkin her kişiye 8
aylık ihtiyacı olmak üzere yetişkinlere 4'er, küçüklere 2'şer kile mısır verilmesi
uygun görülmüştür. Karaşalvar bölgesinde yangından etkilenen 333 yetişkin ve
72 küçük yaştaki yangınzedelere yapılan gıda yardımının toplamı 1.476 kile
mısırdır. Ayrıca her haneye 3'er kile tohumluk mısırdan toplam 240 kile mısınn
* Lazat tabiri "Laz Otu" kelimesinin kısaltıimış şeklidir. Mısır olarak addedilen zahire türüne
Lazistan Sancağı bölgesinde bu ad verilmektedir. Bu bilginin temininde yardımcı olan saygıdeğer
hocam Prof. Dr. Bilal Dindar'a teşekkürü bir borç bilirim.
* Pasta tabiri bugünkü Artvin yöresinde yetişen ve mısıra benzer sarı renkli püskülleri olan bir
tür mahalli bitkiye verilen isimdir. Bu bitkinin tohumlarının yiyecek un yapımında kullanıldığı
yöre sakinlerinden öğrenilmiştir.
19. BOA, İrade Dahiliyye, Nr. 42309, "Hacı Derviş Ağa'nın Meclis'e sunduğu 22 Şevva!
1286 tarihli talimatnamesi", (6. ve 7. Bendlere cevab.).
1870 Yılında Doğu Karadeniz'de Çıkan Yangın ve Etkileri 215
da ziraatin devamı için verileceği hesaplanacak olursa yöre rayic fiyatı olan 12,5
kuruştan toplam 21.500 kuruşluk gıda yardımı masrafı yapılması gerekmiştir.
Bu meblağın Mal Sandığı'ndan karşılanacağı ve yardımın yapıldığı şahıslardan
sened alınarak kendilerine teslim edileceği Hacı Derviş Ağa tarafından Vilayet
İdare Meclisi'ne bilditilmiştir.20
2.Livane Kazası Ormanıarı : Yaya olarak boyu ve eni iki saat mesafede
olan Östekü adında bir orman mevcuttur. Ormanın bulunduğu mıntıka araba ve
hayvan ulaşımına müsait değildir. Bu yüzden bu bölgede bulunan ağaçlardan
kereste ve odun ihtiyacı temininde yararlanılamamıştır. Livana Kasabası'na yaya
15 saat uzaklıkta bulunan eni ve boyu yaya olarak ikişer saatlik bir alanı
kaplayan Hatla adında bir orman ve yine Livana'ya bağlı Milo Köyü'nde eni ve
boyu yaya olarak birbuçuk saatlik bir mesafeyi kapsayan bir orman daha vardır.
Bu ormanıarda da çam ve gürgen ağaçları mevcut olduğu kaydedilmiştir. Son
olarak belirtilen iki ormandan kabuk ve yaprağı soyularak çıkarılmış ağaçlar ve
tomruklar elde edilerek dışarıya satılmıştır.22
20. BOA, İrade Dahiliyye, Nr.42309, "Dahiliye Nezareti'ne 15 Kanun-ıı Sani 128S'de
gönderilen belge."
21. Trabzon Vilayet SaInarnesi, H.l289. (1872 M.), s.1 16.
22. a.g.e.(SaIname), s. 116.
Mehmet Yavuz Erler
216
25. Kereste fiyatlarını devrin belgelerini takip etmekle belirlemek oldukça güçtür. Mahalli
Basından günümüze ulaşan eserlere ulaşmada ki handikaplar nedeniyle sıhhatli bir araştırma
neticesi ortaya koymak mümkün olamamıştır. Ancak, bölgeye yakın yerleşim birimlerine aİt
Şeriyye Sicilleri takib edilerek kereste ve odun fiyatları takib edilmeye çalışılabilmiştir.
1868-1869 Samsun Şeriyye Sicilleri'nde yer alan Tereke Kayıdlarının incelenmesiyle elde edilen
bilgiler de bir çeki odunun 26 gruştan satıldığı tesbit edilmiştir. Bir adet masanın fiyatı ise 40 gruş
olarak belirlenmiştir. Mehmet Coşkun, H.1285-1286 (M.1868-1869) Tarihli Samsun Şeriyye
" i
Sicil Defteri, Danışm,m. Orhan Üner, (Doktora Tezi), Ondohız Mayıs Üniversitesi, Sosyal
J Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Samsun 1991, s.93, 135; Samsun
Şeri'iyye Sicilleri'nde 31 Ağustos 1872 tarihinde bir sagir tahta masanın 12 kuruş ve bir aded
sandalyenin 12,5 kuruş olduğu belirIenebilmiştir. Abdurrahman Okuyan, 1772 no'lu Samsun
LL
i
Şer'iyye Sicili Defteri'nin Değerlendirilmesi, Danışman: Osman Zümrüt, (Yükseklisans Tezi) ,
Ondohız Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı,
Samsun 1998, s.104. Trabzon Vilayeti dahilinde bulunan Lazistan Sancağı dahilinde ki fiyat
hareketliliğinin yangın sonrası seyrini tesbit etmek şimdilik yeni araştırmalara ihtiyac
göstermektedir. 1869 tarihindeki kereste mamullerinin 1872 fiyatlarına nazaran yüksek oluşunda,
1869 tarihinde Samsun'da çıkan yangının etkisi büyük olsa gerektir.
26. a.g.e.(Odabaşıoğlu), s.70.
218 Mehmet Yavuz Erler
Bülent ÇEL1K*
Osmanlı kentleri, sadece belirli bir mekan içinde nüfusun yüksek yoğunluk
ve heterojenlik düzeyine ulaşması sonucu ortaya çıkan yerleşim birimleri
değillerdir. Bir yerleşim biriminin kent olarak nitelendirilebilmesi için bazı
işlevsel özellikler de taşıması gerekir. İdari düzeyaçısından yerleşimde bir
sancak beyi ya da en azından bir Kadı bulunmalıdır. ı Nüfusun büyük
çoğunluğunun tarım dışı üretim ve hizmet faaliyetlerinden geçimini temin
etmesi ve bu yerleşmelerin mahall1 ya da makro düzeydeki ilişkileri denetleyen
ve yönlendiren fonksiyonel örgütlenmeleri bünyelerinde toplayan merkezler
olmaları gerekmektedir.1 Böyle bir yerleşme biçimini sur, pazaryeri, kıSml
otonomiye dayanan şehirsel yönetim kurumlarının binaları ve şehirlilerin genel
toplanma yerleri karakterize eder.'
Şehrin ticari açıdan önem kazanması ilkin bir takım siyası değişiklikler
sayesinde gerçekleşmiştir. 1566'da 30000 düka tutarındaki vergisini ödemediği
gerekçesiyle Cenevizlilerin yönetimindeki Sakız adası Piyale Paşa
komutasındaki Osmanlı donanması tarafından ele geçirilmiş,6 böylelikle
önceden Doğu ile Batı arasında bir köprü olan bu adanın yerini İzmir limanı
almıştır. Anadolu'nun yerel mallarının peşinde koşan yabancı tüccarlar için bu
malları İzmir'e getirip, kentin geniş ve korunaklı limanında doğrudan açık deniz
gemilerine yüklemek, kuru meyve, pamuk, yün ve deri gibi çok yer tutan
ürünleri çeşme'ye getirip, kıyı teknelerine yüklemek sonra da aradaki dar
kanalı geçerek Sakız limanına ulaştırmak ve oradan Batıya giden açık deniz
gemilerine aktarmaktan daha kolay ve ucuzdu.7 Ayrıca XVII. yüzyılda İzmir'in
İstanbul'a Kuşadası'ndan daha çok vergi geliri sağlamasıs ve 1618'de de İran'la
yapılan barıştan sonra İran ipeğinin tüccarlar tarafından vergilendirme açısından
Bursa'ya oranla daha cazip bulunması nedeniyle İzmir'e yöneltilmesi9 İzmir'i bu
iki kentle giriştiği ticari rekabetten kazançlı taraf olarak çıkarmıştır.
1645- 1669 yılları arasında Akdeniz'de yapılan Girit Savaşının İzmir şehrine
ticari açıdan ayrı bir önem kazandırdığı bilinmektedir. Özellikle Köprülüzade
Fazıl Ahmet Paşa'nın Sadrazamlığı sırasında bu şehri onarma bakımından sarf
ettiği çabalar, İzmir'i Osmanlı İmparatorluğu'nun çok önemli ve hareketli bir
ticaret limanı haline getirmiştir.l3 İzmir şehrinin sadece yerel ticareti
yönlendiren Yakın Doğu pazarlarından farklı olarak uzak ülkelere yönelen dış
ticarete de açık oluşu ve bu nedenle de her mevsime göre değişen depo
alanlarına ihtiyaç duyması şehirde çok sayıda hanın kurulmasına neden
olmuştur. 14 1640'lı yıllarda İzmir'de 60,15 1670'li yıllarda ise 82 Han16
bulunmaktaydı. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın İzmir'e getirttiği suya* (Vezir
Suyu) karşılık olmak üzere inşa ve vakıf olunan hanI7 Büyük ve Küçük Vezir
Hanı olmak üzere iki binadan oluşmaktadır. Vaklf ayrıca bu hanlara bitişik ya
da ayrı yerlerdeki dükkanlara, değirmenlere ve bir su mukataasına da sahiptir.
Büyük Han, İzmir'de Selvili Han'ın Kuzeyi ile Girit Hanı'nın doğusunda kalan,
bugünkü Mimar Kemalettin Caddesi ile 1326. ve 1330. sokakların kesiştiği
bölgede yer almaktaydı.!S IV. Mehmet dönemi Sadrazamlarından Köprülü
Mehmet Paşa'nın oğlu Fazıl Ahmet Paşa'nın emriyle İzmir'deki eski tiyatronun
yıktınlarak taşlarının vezir Hanının yapımında kullanılmak üzere 1675'te
taşıttınlmasından yapının 1675 yılında inşa edilmeye ve 1677 yılında Vezir
Kara Mustafa Paşa tarafından bitirildiği anlaşılmaktadır. Hana ait H.
1089/M.1678 tarihli vakfiye ise Fazıl Ahmet Paşa'nın ölümünden sonra tanzim
edilmiştir. 19
geçen Vakıf mütevvelisi Osman Ağa ile aynı kişi olması yüksek bir ihtimaldir. Kemerler için
bkz. ııhan Pınar Yüzyıl Başındaki İzmir için Bazı Bilgiler. Toplumsal Tarih Dergisi 17/ 1995, s.
39-42.
17. Raif Nezih; İzmir Tarihi, İzmir, 1927, 1. Kitap, II. Kısım, 18.Forma, s.9'dan naklen
M.Münir Aktepe, a.g.m., s.146.
18. Bozkurt Ersoy; İzmir Hanları. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kummu, Atatürk
Kültür Merkezi Yayınları, Sayı: 49, Ankara, 1991, s.119. Bkz. Makale Sonundaki Kroki.
19. İzmir Vakıflar Müdürlüğü lll. Vakfiye Defteri 1. Varaktan naklen; M.Münir Aktepe;
A.g.e., s.147.
20. Bozkurt Ersoy; A.g.e., s.120.
21. Bozkurt Ersoy; A.g.e., s.121.
22. Mübeccel Kıray, "Azgelişmiş Memleketierde şehirleşme Eğilimleri: Tarihsel Perspektif
İçinde İzmir" ODTÜ Gelişme Dergisi, Güz, 1971-73, s.295.
XVIII. Yüzyıllzmir Ticareti Hakkında Düşünceler ve Vezir Hanları 223
arsa ve aletleri kişisel mülk olmaktan çıkarmaktıY Buna göre araziler (bazı
köylerin tamamı, her türlü ziraat işletmeleri, çiftlikler, tarlalar, bağ ve bahçeler),
mesken olarak kullanılan binalar, dükkanlar veya ekonomik bir kazanç
sağlamak için yapılmış başka yapılar ile, hayvan derisi, gemi, nakit para, kitap,
halı, şamdan, yoksul çiftçilere ödünç verilmek üzere tohum, köle, cariye,
hayvan gibi şeyler de vakfedilebilirdi. Vakıfların işletilmesi konusunda tek yol
kiralama (idr) sistemiydi. Ancak burada kiralama zamanı sınırlandırılmıştır ve
Hanefi mezhebine göre topraklar en fazla 3, diğer gayrimenkuller ve yalnızca
1 yıllığına kiralanabilmekteydi.24
23. Hilmi Ziya Ülken; "Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciligi", Vakıflar Dergisi, IX/l971, s.16.
24. İ.A. "Vakıf" mad. c. 13, ı. basım, İstanbul, 1986, s.153.
25. Silahtar Fındıklılı Mehmet Aga; Silahtar Tarihi c.1, İstanbul, 1928, Devlet Matbaası,
s.659.
26. Cevdet İktisat, 922.
27. M.Münİr Aktepe adı geçen makalesinde bu hanın yapıldıgı sırada üst katta 54, alt katta ise
50 oda olmak üzere toplam 104 odanın bulundugundan bahsetmektedir. Bkz. M. Münir Aktepe,
A.g.m., s.146. Dolayısıyla elimizdeki vakfiye defterinin düzenlendigi yıla gelinceye dek vakfm
birtakım tadilatlardan geçtigi, bazı odalann birleştiridigi, bazılannın ise bölündü gü varsayılabilir.
224 Bülent Çelik
Küçük Han'da ise üst katta 19 oda, alt katta ise 20 mahzen olmak üzere 39
dükkan bulunmaktadır.29 Üstteki 19 odanın l2'si boştur ve yılın geri kalan ayları
için 6 ila 25 guruşluk tarifelerle yeni kiracılar beklemektedir. Geri kalan 7 adayı
ise 1 Müslüman ve 6 gayrimüslim kiracı yıllık 14 ila 18 guruş'a kiralamışlardır.
Vakıf bu bölümden 306,5 guruşluk gelir elde etmiş, boş odaların da 137,5 guruş
gelir getireceği hesaplanmıştır. Alt kattaki 20 mahzenin 2'si boştur ve birisi 2
guruş diğeri de 10 guruşa yılın geri kalan ayları için yeni kiracılarını
beklemektedir. Dolu olan 18 mahzen 7 ila 36 guruş kiralarla 17 kişiye
kiralanmıştır. (Aleksan 60 guruşa 2 mahzen kiralamı Ş tır) 6 Müslüman, 9
gayrimüslim kiracı vakfa toplam 564 guruş kira ödemişlerdir. Küçük Han'a
bitişik 7 dükkanın tamamı 28,40 ve 48 guruşluk tarifelerle gayri-müslimlere
kiralanmıştır ve 223 guruşluk gelir getirmiştir.
Vakfa aİt İzmir'in bazı bölgelerinde bulunan diğer dükkanıarın durumu ise
şöyledir:
gelirin ayrı bir kalem olarak aktarıldığı görülmektedir. Bu bölümde vakıf toplam
1784,5 gurup gelir elde etmiş, boş olan odalar ve mahzenden de 43,5 gurupluk
bir geliri hedeflemiştir.3o
30. Yi-k.l.b.
3 ı. Yrk. 2.a.
226 Bülent Çelik
387~ akçe tutan Hamamdaki tamirat;, Hamamın dört kapısı yenilenmiş, tepe
camları değiştirilmiş, dış kapısına yeni perde alınmış ve kiremitleri aktarılmıştı.
9072 akçe tutan küçük Handaki tamirat; Küçük Han'da Hüseyin Bey'in
mahzeninin ve Ali Bey'in kiracısı olduğu odanın kiremitleri aktarılmış,
yüzeyleri tamir edilmiş, çukaemininin odası tamamen yenilenmiş, iki pencere
kanadı ve altı demirkapanın somunları yenilenmişti.
3648 akçe tutan çeşitli yerlerdeki tamirat; Ahır, buna bitişik 5 mahzenin ve
Ali Bey'in kiracısı olduğu odanın kiremitleri aktarılmış, yüzeyleri tamir edilmiş,
çukaemininin odası tamamen yenilenmiş, iki pencere kanat ve altı demir kapının
somunları yenilenmişti.
2075 akçe tutan çeşitli yerlerdeki tamirat; Balıkhanenin bazı yerleri tamir
edilmiş, dükkanın tabanı yenilenmiş, duvarı sıvanmış, Kahvehanenin ocağı
tamir olunmuş kiremitleri aktarılmış, Bezzazistanın iki dükkanının tabanIarı, iki
Gazzaz dükkanının damları, Terzi Mihal'in adasının ocağı, Terzi İbrahim'in
dükkanı tamir edilmiş ve diğer başka iki odanın kilit demirleri yenilenmişti.
tutan 9,5 kantar zeytinyağı alınmış, caminin şiddetli esen rüzgardan zarar gören
kurşunlarının yenilenmesi için 150, eşya mahzeni kapısına yeni bir kilit
alınması için 100 ve tüm su yollarının tamirine 9600 akçe sarf edilmiştir. Bu
bölümdeki harcamalar 26765 akçe tutmaktadır.
1K
c
a
i
.. _.~
~
h ...
..
1- •..••. ~
... ........
3. AKT I, Tde 4 seqel altın Lamassi ve Ahaha'ya; BIN 4, 140: 1-8: 5 GIN KU.BABBAR sa
Amur-A-sur DUMU Su-w-lf-a is-qu-lti-ni a-na w-ma-sı u Aha-ha A-mur-A-sur-ma u-bi-il5;
"Sukkalianın oğlu Amur-Assur'un 5 seqel gümüşünü bize taşıdı, Lamassi ve Ahaha'ya
Amur-Assur taşıdı; ICK i, 120: 1-8: 3 ne-pı-sa-an 40 ma-na KU.BABBAR ni-is-ha-su DIRI
sa-du-a-su sa-bu i ri-ik-su lOGIN KlJ.BABBAR se-bu-ul-ta-tis-na a-w-ma-sı u A-ha-ha; "
i riksum 10 seqel Lamasi ve Ahaha'ya; CCT 5,41 a,13-16: 5 GIN KU.BABBAR se-bu-ul-tum sa
w-ma-sı u A-ha-ha 3 GIN KU.BABBAR ku-nu-ku-um sa <<Sa» A-ha-ha ; " 5 seqel gümüş,
Lamassi ve Ahaha' nın olup, 3 seqel gümüş mühürlü olarak Ahaha 'nındır".
4. TC 3, 210, 24-29: 1 ri-ik-sa-am a-Na-na-a DUMU.SAL Du-dul ri-ik-sa-am a-na
Wa-qur-tim DUMU,SAL Pu-su-ke-en6 i ri-ik-sa-am sa Sa-at-A-sur DUMU.SAL Stil-ma-a-hi-im
ku-nu-ku sa Su-e-a a-ha-ma 22 1/2 SE KU.KI ku-nu-ki-a / a-na A-ha-ha is-te-ni-is ar-he
se-bu-la-tum,
5. TC 3 204;8-11: sa ki-ma i-a-tl u A-ha-ha <u>-bi4-il5 1 GIN KCLBABBAR a-ni-qı-su
a-dı-in
6. BIN 6,59; TC 2, 46; CCT 58 a; CCT 4 31d;
7. ATHE No. 24, 8-12:A-sur-mu-ta-bi-il5 Bu-za-zu u I-ku-pa-sa me-er-u Pu-su-ke-en6 ki-ma
ra-mı-ni-su-nu U ki-ma A-ha-ha / a-ha-tl-su-nu gu5-ba-tib-tim u «Su-e-a» a-hi-su-nu
8, CCT 1 17 b; 1-20: 40 ma-na KU.BABBAR s,a-ru-pa-am ni-is-ha-su DIRI sa-du-a-su
sa-bu ku-nu-ki-a a-s,e-er 5 um-mı-a-ni-a u a-s,e-er sa ki-ma i-a-tl a-ha-ma 10 ma-na
KU,BABBAR s.a-ru-pa-am ni-is-ha-su la DIRI sa-du-a-su 10 sa-bu a-s,e-er A-ha-ha-a Su-el-a u
Bu-za-zu i-na KU.BABBAR.pi-su-nu sa Be-la-num u15 d.IM-SIG5 ha-bu-lu-su-nu-tı-ni a-la-qe 13
1/2 ma-na URUDU ma-sı-u-um u 10 GfN KU,BABBAR a-na 20 wal-qur2-tim / ANSE
sa-al-ma-am i-na a-tim.ki u-ta-ar;
Kültepe Metİnlerİnde Geçen Rahİbelerİn Aile ve Toplumdakİ Konumu 235
, ,
,
17. Kt. c/k 453; 1/2 ma-na KI A-la-hi-im sa Ma-ma u IStar-la-ma-s is-tu ha-mus-tim sa l-ku-ni
u Na-ra-am-ZU; Kt cık 839; 81-83: 1/2 ma-na KU.BABBAR A-la-hi-im DUMU Nu-ur-d.UTU u
lSıar-la-ma-si a-na 1TU.l.KAM i-sa-qu-lu su-ma la is-qu-lu 3 GfN.TA a-ma-an-em u-s,u-hu.
18. POAT 10; BIN 4186; VS 26, ll; CCT 2, RA 60, lll; CCT 1,166.
19. ICK 1, 12: t,up-pu-u a-ni-u-tim sa A-ha-tim me-er-i-ti-a gu5-ha-ah-tim / Si-ti / t,up-pe3-a
lu sa a-tim.ki lu sa eq-li-im[Saj me-er-e-a ki-li-su-nu-ma [sa me-e}r-i-ti-a gu5-ha-ah-tim/ qa-sa
l].is-te-tu-ma [he-tum sja Ka-ni-is [sa w-mal-si a-Si-ti-a [i-na me-erj-e a-n [w-ma-si
ma/oma-an / u-la {i-tu-a-a/r-Si-im [i-na t,ujp-pe3-a sa Ka-ni-is
20. TC 2, 67.
21. BIN 4, 153; 1-3: 1 1/2 ma-na KlJ.BABBAR s,a-ru-pa-am i-s, e-er Su-Ku-hi4-im A-ha-tum
tı-SU; TC 3 228; 1 1/2 ma-na KlJ.BABBAR s,a-ru-pa-am i-s,e-er Su-Ku-hi-im A-ha-tum ti-su-u,
metinlerde Ahatum alacaklı, Su-Kuhum borçludur ancak belgelerin düzenlenme tarihleri farklı
olduğundan bu belgeler bir duplikat değildir.
22. RA 59, 13, i 1/2 ma-na KU.BABBAR s,a-ru-pa-am i-s,e-er w-ti-im A-ha-tum tı-su.
Ahatum 1 1/2 mana alacaklıdır, 2 seqel gümüşü Assur'un ikrihumu olarak Latium'a vermektedir.
Lıılium borçlu durumdadır.
Kültepe Metinlerinde Geçen Rahibelerin Aile ve Toplumdaki Konumu 237
, 23. Kt. m/k 71: lGI En-um-A-sur DUMU Hi-da-lu-uk lGI A-sur-ma-lik DUMU A-ha-tfm lGI
~e-ld-nim DUMU A-mur-d.UTU '
24. Kt. mik 6,8-10: 1 GfN a-na DUMU Hi-da-lu-uk i GfN a-na DUMU A-ha-tim
25. Kt. mik 1-6: i I-ku-num/ A-mur-d.UTU is-a-a[l-ma] um-ma I-ku-nu-um-ma a-na-ku a-na
i-ma sa a-bu-ni / e-zi-[bu-ma] a-ta tu-ka-lu-ni / a-li-k[a-kum] a-ta / a-ha-at-ni / gu5-ba-db-ta
m2] a-he-e-ni / u tdm-kil-ar / a-b[i4-ni]
26. Kt. mik 65; I-lA: A-mur-d.UTU I-ku-nam a-hu-su/ e-pu-[ul] um-ma A-mur-d.UTU / a-na
ku-nim-ma / a-bu-[ni]l u me-et / a-bu-ni / i-na bu-ul-tJ-S[u ma-ah-ri-kil] lGI I-na-ah-DINGIR /
I-ku-nim / ku-nu-kam sa NA4.ZA.GIN3 a-bu-ni i-di-nam / um-ma su-ut-ma / ku-nu-ku-um sa
-ha-tf-kd / a-lik-ma / i-na a-lim.ki / a-na a-ha-[ti-kdl di-su / a-bu-ni/ ku-nu-kam / su-a-ti / Id
-nu-uk u a-ta / i-mu-a-at / a-bi4-ni / Id ta-as,-*bi4-t[i-ma]
27. Kt. cık 436; KKS 37; kık 187; CCT I, 14 b.
Ali Şahin
238
28. KTS 49 c.
29. CCT4, ıs a
30. POAT29
31. S. Bayram-S. Çeçen, "Yeni belgelerin ışığında Anadolu'da Kölelik Müessesesi", BeHeten,
LX, S. 229, s. 589-630'da yayınlanan, Kt. blk 136 numaralı metindir.
32. Kt.nlk 1831; ICK i, 122; alk 516.
33. KTS II, 9 ile AKT ı 25 numaralı metinler birbirinin aynıdır.
34. S. Bayram-S. Çeçen, "Yeni belgelerin ışığında Anadolu'da Kölelik Müessesesi", BeJleten,
LX, S. 229, s. 589-630'da yayınlanan Kt. n/k 1772 numaralı metindir.
Kültepe Metinlerinde Geçen Rahibelerin Aile ve Toplumdaki Konumu 239
olan köle satılarak Asur' daki rahibe olan kızına gönderilmiştir. NapUs ile ilgili
bir diğer Kültepe metninden35' onun Anadolu' da iken ölmüş olduğunu ve
terekesinin satılarak Asur'daki kızına ulaştınldığını öğreniyoruz. Bu belgelerde
Naplis'in oğlu Silli-Adad'dan bahsedilmemektedir. Bu iki belgeden rahibe olan
bu bayanın babasının mirasından payalmış olduğu anlaşılmaktadır. Bunun
dışında bu bayanın diğer faliyetleri ile ilgili belge bulunmamaktadır.
35. Kt. nlk 1809: sa sı-im am-tf-im u sı-im 1 TUG sa(-)E?su Na-dp-li-is u? DUMU.SAL
Na-ap-li-is I-df-A-sur DUMU Ba-bi4-lim sa-bu-u DUMU.SAL Na-ap-li-is a-na I-ku-pi-A-sur id
ta-tu-ru
36. ATHE 24.
37. Kt. nlk 1804; 1-15: KISIB ZU-re-İ DUMU A-mur-IStar a-na KıJ.BABBAR sf-İp-ka-tim sa
A-mur-IStar a-na U-s,ur-sf-IStar sa-ap-ku KU.BABBAR ZU-re-İ İ-sa-bu su-ma İ-na ma-ri
A-mur-IStar ma-ma-an a-na ma-ri U-s,ur-sf-IStar i-tu-a-arZU-re-İ u-ba-ab2-su.
38. TC 3 210.
39. KTS 50; 1-16:1 se-bu-<ul>-ta-{aml-3 GfN KU.BABBAR ku-nu-ki-a a-na Ab-sa-lim u
Na-na-/al a-na <A>-hu-qar. 1 se-bu-ul-ta-am3 GfN KCJ.BABBAR ku-nu-ki-a a-na A-ha-ha 1
se-bu-ul-ta-am 1 GfN KU.BABBAR ku-n u-ki sa am-tim a-na Na-na-a DUMU Bu-du-du a-na
A-bi4-a-a DUMU En-na-nim ap-qf-id lGI A-du-da
• i
240 Ali Şahin
SONUÇ
Anadolu'da ticaretle uğraşan Assur-idi'nin oğulları ile Pusuken'in
arasındaki mektuplaşmalar dikkat çekmektedir4°. Assur-idi, Assur-nada ile
Assur-taklaku'nun babalan olup, sürekli olarak Asur'da oturmakta ve
Anadolu'ya yazmaktadır. Assur-nada, Assur-taklaku ile Usur-sa-Assur'un da
mektuplaşmış olduklan anlaşılmaktadır41• Ayrıca Sallim-Ahum'un da Pusu-ken
ile mektuplaşmış olduklarından birbirleriyle bağlantıları olduğunu kabul
edebiliriz. Burada karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Tanrı Assur'a iktibum
gönderen tüccarlann42 hemen çoğunun kızları da gubabtum sıfatına haiz olan
rahibelerdir. Bu tüccarlar Asur' daki Assur tapınağına ikribum
göndermektedirler. Asur' da dokuma tezgahlarından ikribum olarak toplarian
kumaşların Anadolu'ya satılmak üzere tüccarlar vasıtasıyla gönderildi ği
anlaşılmaktadır: Aileşirketi içerisinde ise, Anadolu-Asur arasındaki
haberleşmeyi bu rahibe sıfatına haiz olan bayanların yapmış oldukları
anlaşılmaktadır. Bu münasebetle, rahibelerin tapınaklardan kumaş ve kalayı
kredi olarak almak suretiyle Anadolu'da bulunan babasına, kardeşine yada eşine
göndermiş olduğu görülmektedir. Asur' daki tapınaklardan kredi olarak ticari
malları almak için acaba rahip yada rahibe sıfatına haiz olmak gerekiyormuydu
bilemiyoruz. Belki de tapınakla aile şirketi arasındaki ilişkileri daha sıcak
tutmak gerektiğinden, Asur' da önemli konumda bulunan bu tüccarların kızlarına
bir de rahibe sıfatı alarak güçlerine güç katmak istemişlerdir diyebiliriz.
Böylece, Asur'daki Assur tapınağından kredi olarak ticari malları bu rahibe
kızları vasıtasıyla almak suretiyle Anadolu'da satıp karından bir kısmını da
Asur'daki bu tapınağa göndermiş olmaları mümkündür. Anadolu'da ticaretle
uğraşan, kızları rahibe olan ve birbirleriyle ilişkili görülen tüccarlar şunlardır:
/ / / /
Ahaha IStar-lamassi Gubabtum Ab-Sallim
40. BIN 4,53; CCT 5 6a; TC 3, 90; TC 1,27; ATHE 35; ATHE 37; BIN 4 71; KUG 27.
41. KVG 30.
42. Bu tüccarların ikribumları ile ilgili belgeler şunlardır: AKT III, 65; Kt. 88/k 650; VS 26,
150; KVG 28; PO AT 10; VS 26, 65; RA 60 i ll; RA 59, 36.
j"":"
,I
Ali Şahin
242
K1SALTMALAR LisTESi
BIN 6 F.J. Stephens, Old Assiyrian Letters and Business Documents, Babylonian
Inscriptions in the Collection of J .B. Nies Vi, New Haven 1944.
POAT W.c. Gwaltney, Jr. The Pennsylvania Old Assyrian Text, HUCA,
Supplement 3. Cineinnati 1983.