Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

TEMA PARKININ ARTIKLARI

Bir rock albümü uyarlaması

Kısaltılmış Fikri Taslak

-Dirk Floyd
Giriş;
Merhaba, tamam hadi başlayalım; ilk olarak bu sayfalar elinize ulaştı ise büyük ihtimal ile
bir şey anlamanız için elinizde yeterli bilgi olmayacak. Aslında bu bir fikri taslak olmasaydı,
anlatılan hikayenin kavranması için bölümler yazılmış olabilirdi ve tabi ki şimdi vereceğim
düz yazı girizgahtan çok daha kabul edilebilir olurdu.

Bu hikaye beyin ve insan olmak ile alakalı, zannedersem. Fikirlerin ve zıtlıkların, insan
kültürünün aklın işleyişini nasıl değiştirdiği ile ilgili, aslında bu hikayenin anlatılabileceği
en iyi medium müzikti. Bir progressive-psychedelic rock konsept albümü! Ama bazı teknik
yetersizlikler ile, bu işi yarım bırakma kararı aldım ve bu işi diğer işlerimin önem sırasında
gerilere attım, buda demek oluyor ki onu dolaylı yoldan hazırlayacağım, ve işte bu sayfalarda
bu düşünceye hizmet ediyor.

Bir sonraki sayfada Şahıslar’ı okuduğunuzda hikayenin aslında ne olduğunu anlayacaksınız,


bozuk personalar hakkında bir hikaye bu. Benim bozuk personalarım hakkında, bu iş
obsesifiteye ulaşmadan çözmeliyim hatta bu işi, hikayede biraz böyle.

Hikayenin sahneye aktarımından bahsedecek olur isek, o konuda yeteri kadar düşünmedim
ama eski uzun burunlara sahip uşakların, kralın ve onun oğlunun maskelerini kullanabiliriz.
Venedik misali. Artık o kadar önemsenmeyen bir konu onların burunlarının açıları ve
kenarlarının nasıl kesileceği, bir sürü yanlış yapılmış ve geri çevrilmiş maske vardır, onları
kullanalım, yoksa her karakteri aynı kişinin oynaması gerek, buda sahnelerde aynı anda
bulunan karakterler olduğu için olamaz. Ama sanırım zaten bunu sahneye uyarlamaya
çalışmayız.

Bu işi sinematik bir deneyime sürükleyecek ve sinematik bir bağlam kurmamış olsak ta işin
özü müzik olduğu için bir sürü müzik var. biliyorum bu mecranın işi sinematik deneyimler
değil ve sinematik işler sanatın kendisini yokuşa sürüyor, ama ne yaparsınız müziğe
bayılıyorum ve zaten bu metin o kadarda estetik amaç güdülerek yazılmadı, iki oturuşta
özensizce yapıldı, zamanım yoktu ve bilgisayarım benden esirgenmişti ne yapabilirdim ki,
hatta bu metnin bir fikri taslak olmasının nedeni de budur.

İyi okumalar ve hayalde canlandırmalar…

Dirk Floyd
ŞAHISLAR

Hakim: Akıl Düzlemindeki denetleyici, asıl hakim taraflardan biri olduğu için onun yerini
aldı.

Orijinal: Asıl hakim, taraflardan biri ve kişinin dışına dökmekten çekindiği etiksiz biri,
herkesin tek gayesinin ona referans oluşturmak olduğunu düşünen ve bunun bir sorun
olduğunu bilse dahi bundan haz alan bir narsist.

Aşık: Duruşmadaki diğer taraf, zihin sakinleri neden burada olduğunu bilmiyorlar ama
ondan hoşlanıyorlar.

Dirk: Kişinin dışa vurmaya çalıştığı ve etik algısını karşısındakine göre düzenleyen
sıcakkanlı bir İngiliz, bilgi aktarmak için kelimeleri ve el hareketlerini kullanıyor.

Ralph: Kişinin babasının yol açtığı bu kişilik iletişimini fiziksel davranışlarıyla ve karşı tarafı
bastırmaya çalışarak sağlıyor, 40lı yılların güreş filmlerinden bir karakter.

Politikacı: Bütün birikimini ve davranışlarını, kendisine hangi yönden katkı sağlayabilecek


ise o yönden kullanan, seyyar satıcı kadar ikna edici bir Alman.

Dedektif: Olayları amaçlar niteliğinde değerlendirenlere karşı çıkan, nedenler ve


büyütülecek sorunlar hakkında tahminler yürüten kanıtlar arayan bir determinist.

Komedyen: Hayat hakkındaki düşüncesi onun oyunlaştırılmış olduğundan ve tek gayemizin


sosyal puanlar kazanmamızdan geçtiğini düşünen ve buna ayak uydurmaya çalışan, şaka
yapmak için şaka yapan biri.

Paranoyak: İnsanlar ile bağ kurmayı kafasına takmış ama bunun yanında yanlış
anlaşılmanın geri çeviremeyeceği boyutlara ulaşmasından korkan bir kronik tedirgin örneği.

Nerd: İnsanlar ile ortak kültürlere sahip olmayı reddetmiş ve geri dönemeyeceği bir
noktadan sosyal beceriksiz tavırlar sergileyen bir bilim insanı.
DENEME SAHNESİ
Aşık ve Politikacı girerler

Aşık: Peki Bay Politik, durum analiziniz nedir?


Politikacı: Sanırım bunu sorması gereken sen, cevaplaması gerekende ben değilim ha?
Aşık: Sadece bir sohbet başlatmaya çalışıyorum anlamadın mı?
Politikacı: Elbet belli oluyor, minik tamda bu yüzden şaşması daha ihtimalsiz düşünceme göre;
Nefes alır ve biraz adım atar

Matilda mother back tracki üzerine


Vardı biri en başta,
Konuşmazdı kendince,
Yoktuki bir maskesi,
Gümüş ya da gözleri
Göremez miydi?
Meşgul müydü, tavanla,
kaçtığında uykusu.
Ölümle, ya da tersiyle,
Anlat bana nolacak?
Var mıydı aklında,
Sırıttı mı Maskesiz
Varacak mısın bilmeme,
Anlat
Şimdi şöyle olacak,
Pek anlamadım ama
alışırım buralara,
Biliyor musun halimizi?
Bizim eksiklerimizi,
İlkel duygular mı dersin
Aktarmak mı genleri?
Yoksa var mı estetik
azda olsa olmaz mı?
Ya da yapsak öyleymiş,
gibi
İşler kızışmalı diyorsun
Atmalı kalbin
iki kere küt kere,
Kararlar şimdi onsuz mu?
Anlatsana;
Şimdi şöyle olacak
Var mı ona ihtiyaç,
düşün biraz kafanda
Kullanmıyor mu bizi
Sonrada tiksinmiyor mu
Gelmedi mi, zamanı,
Karar verelim kendimiz
Ne dilekçe ne makbuz,
Sen fenasın diyorum.
Bu aklı ortamda
zincirleri kırmak mı?
Hem de en yeni maskeyle
kaldırmalı mıyız başlarımızı

Ne desem yalan olur,


Mesela desem hayır,
Ya da aklasam seni
Ama var benim aklımda;
Tahtadan çekiçler
Kemerlerden geçmiş
Baş parmaklar
Sen fenasın diyorum
Eskilerden referanslar
Bizim çocuklar sever,
pis gibi işleri,
çıkmakları mahkemelere
nasıl olacak ki bu
Hakimin kendi Maskesiz
Bak çözümüm işte şöyle
Aslında kolay ve benle
alakasız
Olmayacak mı zaten
taraflardan biri
Sen fenasın diyorum
Yanmışsın küt kere
Şimdi bizde öyle mi?
Bak seni sevdim yeni
Ne düşünüyorsun yani,
Toplayalım mı birlikleri
Düşelim mi bu
yola,
Hadi yürü kardeşim
Çaktırmadan yay
Herkese,
birkaç tomarı alıp
yetişeyim ben sana,
Sakın neden diye sorma
Belli oluyor anladığın
Biz beraberiz bu yolda.

Aşık sırıtarak çıkar

Politikacı: Sanıyor kesin, teker teker toplayacaklar bizi kim kime kalırsa, zannediyor Maskesiz
etrafında toplayacak, o etrafına toplayacak. İlk bana geldi o yüzden. Bir taraf bizi umursamıyor gibi,
bir taraf ise diğer tarafın çok umursadığını zannedip bizleri kapıverme derdinde, eh artık işimize
hangisi gelirse.

YENİ BİR SAHNE


Dedektif ve Orijinal konuşmaktadır

Dedektif: Durumlar nasıl efendim?


Orijinal: Saçma uzun cümleler söylemek hoşuma gidiyor ama, iyiyim demekle yetineceğim.
Dedektif: Peki bu yeni maskeye ne diyeceksiniz, neden yaptınız onu? Merak etmiştim, kendim
bulmak beni bir süre oyalayabilecek olsa da size sormak daha iyi olur.
Orijinal: Onu ben var etmedim, oluverdi. Boşluğuma gelmiş olmalı, ya da sadece yeni bir referanstır.
Onun hakkında emin değilim, aralarına yeni biri katıldı işte, çok heyecanlı öyle değil mi?
Dedektif: Hem de nasıl? Ona mesihmiş gibi bakıyorlar, ölümün def edicisi, aynı zamanda da
sonsuzluğunda def edicisi.
Orijinal: Sadece kurtulmak istiyorlar, asıl korkuları üzerime ben alıyorum, üzerine ben
düşünüyorum. Anlayamadığım tek şeyse, nedensizce korkmaya ve endişe etmeye devam etmeleri.
Kültürün tamamen bu kolonlar üzerine kurulu olduğunu bilerek yapıyorlar bunu. Elde etmekten
korkmaları gerekmez miydi asıl?
Dedektif: Acaba,-
Orijinal: Acaba, sadece uğraşmamak için ulaşamayacakları kadar ileriye mi atıyorlar onu, hem rahat
ederler, hem fazla düşünmezler. Babanın evladına yazın söz yapacağım demesi gibi. Ama bunu neden
yapıyorlar?
Dedektif: Çünkü ne kadar istemesek bile, bizi o büyüttü istemeden ona mı dönüşüyoruz, bazen
bizimle konuşuyor, anlamıyoruz bile. Onunla artık iletişim kuramayacak kadar ayrı kültürlere
çekilmedik mi?
Orijinal: Çekildik zannediyordum. Ama şu işe bak Ralph’imiz de var. O ne anlattıysa ona dönüşmüş
bir maske.
Dedektif: Onu sadece dalga geçmek ve kızgınlığını atmak için yaptım zannediyordum?
Orijinal: Öyle zaten, en son ne zaman onun ile iş yaptık ki?
Dedektif: Hiç yaptığımızı hatırlamıyorum.
Orijinal: Buna üzülmeli miyiz?
Dedektif: Sanmam.
Orijinal: Dirk buna üzülürdü.
Dedektif: Eğer karşısında buna üzülecek biri olsaydı.
Orijinal: Bilmiyorum, zannedersem onun bir etiği oluşmaya başladı.
Dedektif: “Sometimes” kelimesini ayrı yazan birisiyle mi?
Orijinal: O davada beraber değil miydiniz?
Dedektif: Ben çöpe attım o davayı, Komedyen ile eğlenebileceğimiz kadar eğlendik sonra uğraşmaya
değmeyeceğini fark ettim?
Orijinal: İyi yapmışsın, ama öte yandan Dirk’ten bahsetmişken, nerede o biliyor musun?
Dedektif: Emin değilim, sanırım yeni maskeye etrafı gezdiriyordur.
Orijinal: Son zamanlarda benden biraz uzakta kaldı.
Dedektif: Fark etmiştim, zor zamanlardayız, öyle değil mi?
Orijinal: Öyle zannediyorum.
Biraz bekler
Orijinal: Yok hayır, şarkı söylemeyeceğim şimdi.
Dedektif: O halde efendim, şimdilik ben çıkıyorum.
Orijinal: İyi bir gün geçirin.
Dedektif çıkar

Orijinal: Sanırım bu iş görür.


Bir şarkı başlatır
People Are Strange başlar ve bitene kadar sürer.

DİĞER BİR YENİ SAHNE


Komedyen gösterisini yapmaktadır ve Aşık ile Politikacı girer

Komedyen: Ve işte sonuca bakarsak pantolonunuzun, yeleğinizin, hırkaların ve ceketlerin ceplerinin


işi hiçbir zaman eşyalarınızı saklamak olmamıştır, Kollarınızın saçma şekillerde sallanmaması
içindir.
Aşık: İşte bu!
Komedyen: Orada bir ikili görüyorum ve sanırım bizden birileri.
Politikacı: Biziz eski dostum, konuşabilir miyiz?
Komedyen: O halde bu akşamlık bu kadar dinleyiciler, yarın yine burada olabilirim.
Aşık: Şimdi kendimize bir masa bulalım.
Komedyen: (yanlarına gelir) Ne lazımdı?
Politikacı: Bir konuda konuşmalıyız, yeni dostumuz ile ilgili.
Komedyen: Bir şeyler içecek misiniz?
Aşık: Pina colada alabilir miyim?
Komedyen: Tabi buyur, sen hiç memleket özlemi çekiyor musun Politik?
Politikacı: Yanımda önemli belgeler var, köpüklenmeleri bile beni üzer, başka bir gün dostum.
Komedyen: İyi o halde. Konuşmaya başlayın, sizi dinliyorum.
Aşık: Tamam hemen bir soru ile başlıyorum: Geçen akşam benimle birlikte gelen o, bir anda kafamızı
olumsuz düşüncelerden çekip, huzurlu ve “owww” dedirten düşünceyi hatırlıyor musun?
Komedyen: Hatta onun hakkında bir şaka yazıyorum duymak ister misiniz?
Politikacı: Bir sonraki gösteride canlı duymayı tercih ederiz.
Komedyen: Sen bilirsin, işte ağzımıza sokabileceğimiz şeyler. Şu domatesli şeye bayılıyorum, seninki
nasıl, Hindistan cevizi?
Aşık: Güzel, hoşuma gitti. Aslında tatlı şeylere ayılıyorum ama bu daha gibi güzel.
Komedyen: Tamam, o halde devam edin bakalım.
Aşık: Tamam, o an tam neler hissettin onu çok merak ediyorum? Şakadan bahsettin ama kendin?
Komedyen: Hoş bir histi, bazen çok iş yüzünden ayaklarınız bacaklarınıza doğru uyuşur ve aynı
yönde karıncalanır ya, ama iyi hissettirir. Aynı öyleydi. Bir süredir böyle değildim ve kısa bir vay-be!
oldum.
Aşık: Peki, Maskesiz bunun hakkında ne düşünürdü.
Komedyen: Gerçekçi olun derdi, bu düşünceden kurtulamazsınız, sadece bir tesadüf bütün kendinizi
buna adamayın derdi.
Politikacı: Onunla aynı fikirde misin peki?
Komedyen: Bilmem, ne zaman kendimi bir şeye bağlasam sonu iyi bitmiyor. Ama onu yaparken çok
eğleniyorum. Ve yapmış oluyorum, ama ne bileyim. Bu büyük ve iradeler arası. Aynı anda iki iradeye
bakmaya çalışmak zor olmayacak mı?
Politikacı: Bak ne diyeceğim, şu Aşık’ın içtiğine bak, bildiğimiz şarkıdaki gibi olsa, çok komik olmaz
mıydı? Ama kaçan insanlar biziz Maskesizden eğlenmeye kaçıyoruz ve o da var.
Escape (Pina Colada song) çalar.
Komedyen: Biraz düşüneyim, şunu bir dinleyeyim… Varım ben. Nereye imza atıyoruz?

Şarkı atlamalı olarak sürer, bittiğinde karakterlerde çıkar.

BAŞKA BİR SAHNE DAHA


Nerd ve Paranoyak Orijinalin odasına girer.

Orijinal: Günaydın dostum. Bugün bana bir şey sunacak mısın?


Nerd: Deneyeceğim, eğer anlatabilirsem.
Orijinal: Buyur o halde, oturmayacak mısın?
Nerd: Yok, ayakta kalmayı tercih ederim. Pantolonum oturunca şimdiki gibi rahat olmuyor.
Orijinal: O halde bende ayaktayım. Pantolonlar işte öyle değil mi?
Nerd: Üzerine bastınız efendim.
Orijinal: Bakalım bana ne getirdin, sizden ümitliyim, enerjiye dönüştürebileceğim bir sürü şey
getiriyorsun. Bu dönemlerde ihtiyacımız var.
Paranoyak: Pek zannetmem, bu günler çözülecek gibi.
Orijinal: İşte ruh budur, sayenizde bunları çözeriz.
Paranoyak: Yok hayır şey, ben değil, Aşıklar yapıyor- düzelmeyi. Yani işte.
Orijinal: Ne?
Nerd: Bizimkilerden bahsediyor, hani imza topluyorlar ya, daha bize de gelmediler.
Orijinal: (Bilmiyormuş gibi yapmayı sürdürür) Ne için imza topluyorlar?
Nerd: Sanırım, Aşık ile ilgili. Geldiği akşamı bilirsiniz, ışığı bir süreliğine kendi üzerine çekmişti,
yetkisi yokken.
Orijinal: Bende bunu neden yaptığını anlamıyorum aslında(!)
Nerd: Bazen onun bir maske olmadığını düşünüyorum.
Orijinal: Aslında bunu da enerji olarak kullanabiliriz biliyor musunuz? Ama önce anlatacağınız şeyi
dinleyeyim.
Nerd: Üzerinde uğraştığımız bir setting vardı ya hani, artık üzerinde hikaye anlatılabilecek kıvamda.
Orijinal: O güzel o halde işleri hızlandıralım, Anlatması için Dirk’ü bulmaya ne dersiniz, hatta durun
bakalım ben çağırayım onu direkt.
Masasındaki telefonu açar, biraz çevirir, telefon sesleri.
Orijinal: Tamam kısa kesiyorum, sana acil ihtiyacımız var, buluşman olabilir zaten çok uzun
sürmeyecek. Yanımda Nerd ve Paranoyak var. Bekliyoruz…
Nerd: Sanırım geliyor, değil mi?
Orijinal: Birazdan burada olacağına şüphem yok.
Paranoyak: Geldiğinde kim anlatacak peki?
Orijinal: Ben konuşurum.
Biraz beklerler ve Dirk sahneye girer
Dirk: Nedir durumlarımız, beni çağırdınız. Şapkam olsaydı çıkarırdım, fakat kafamın tepesi boş.
Orijinal, Nerd: Hoş geldin Dirk.
Dirk: Hoşbuldum sizi, peki neye ihtiyacınız var?
Nerd: Şimdi dinle bak, ya da kulak asma asma, olmadı mı?
Paranoyak: Yok hiç olmadı bence.
Orijinal: Bir süredir yazdığımız setting sonunda hikaye anlatabileceğimiz kıvama gelmiş Dirk,
pastaya bir tek anlatı eklememiz kaldı.
Nerd: Peki ne düşünüyorsun buna ayırabilirsin zamanını?
Dirk: Aslında çok isterim biliyor musun? Şu sıralar içimde bitmek tükenmez bir ateş var. Hatta belki;
Walkman’ini bir hoparlöre bağlar ve Lake Shore Drive’ın vokalsiz versiyonu çalmaya başlar, şarkı bile
söyleyebilirim.

Dirk: Aklımda var bir şeyler söyleyeyim, kafamda yatan kalkan


Herhangi bir yoldan giden ama her zaman başlayan uzayın derinliği ile
Zenginlerden fakirlere mazlumlardan, daha az mazlumlara
Her tarafta kozmik morun parçaları, kaçırmam için yardım et.
Ve o mor ışınlar öylesine güzel ki neye benzeteceğimi buldum bile

Herhangi bir şey yoktu öyle


Hiçbir yerde bulduğum, bulacağım
Ama kesin şöyle başlarım girişte.
Yukarıda süt kokan bir Galaksi vardır.

Başlar onun mektuplarından, hatta belki RatinAlium’dan


Kayıtları karışmış gezegenlerden ve
Tarihin en büyük yanlış anlamasından, ne olabilir.
Sonunda çözüldü mü ki.
Ve birde olur yakışıklı çıkılmış vesikalılar

Herhangi bir şey yoktu öyle


Hiçbir yerde bulduğum, bulacağım
Ama kesin şöyle başlarım girişte.
Yukarıda süt kokan bir Galaksi vardır.

Bugün Salı ve patlar Limanlar, şımarık çocuklar yüzünden


Ama çok erkendir Quarion’un hareketi için
Birkaç adımda ulaşır, Dedektifin çarpık duvarlı odasına
Ama öğrenir dırdırcı bir kadında onlarla olacaktır
Ne olsa da toplanır insanlar son televizyonun fişi çekilmeden önce
kaçmalıdırlar bu düzlemden
Kadın ayak bağı mı olacaktı, çıkacaktır bir sonraki bölümde

Herhangi bir şey yoktu öyle


Hiçbir yerde bulduğum, bulacağım
Ama kesin şöyle başlarım girişte.
Yukarıda süt kokan bir Galaksi vardır.

Orijinal: O halde işe koyulalım.


Dirk: Nerd, Paranoyak bey, şimdi müsait misiniz? Hem şu işe başlarız hem de sizin ile konuşmak
isteyen birileri var.
Orijinal hariç hepsi odadan çıkarlar

BİR DİĞER SAHNE’Yİ SONRA YAZMA KARARI ARDINDAN YAZMAYA KARAR VERİLEN MAHKEME
SAHNESİ

Mahkeme açılır, bütün karakterler mahkemeye doluşur.

Hakim: Birazdan mahkeme başlayacaktır, rahat yerler bulamaz iseniz kısa sürede mahkum
olacaksınız ayaklarınızın ağrımasına, bana kafiye yakışıyor.
Aşık: Şşt Politik, her şeyi ayarladığına eminsin öyle değil mi?
Politikacı: Masanın olduğu yere oturacaksın baş müvekkilsin sen, hiç mi bir şey bilmiyorsun.
Aşık: Bu benim ilk davam, ama siz daha önce girmişsiniz, hatta çekiç bile yokmuş.
Politikacı: Girdiğim en dağınık odalardan biriydi, avukat olmayacağıma orada emin oldum, tabi daha
öncede istemezdim.
Aşık: Ama şimdi?
Politikacı: Şimdide bir avukat değilim, en azından oradakilerden biri değilim.
Orijinal girer
Hakim: Siz buraya geçeceksiniz efendim.
Orijinal: Teşekkür ederim sayın yargıç. Çekiciniz ne hoş. Çekicinizi vurmanıza fırsat sunmaya
çalışacağım.
Hakim: Herkes yerlerini aldığını varsayıyorum. Güzel. Hadi başlayalım. Burada toplanmamızın
amacı bir toplu dava, Orijinal ismindeki şahsa yönelik. Acaba taraflar burada mı? Aşık, Politikacı,
Komedyen, Dirk, Nerd ve Paranoyak?
Aşık, Politikacı, Komedyen, Dirk, Nerd, Paranoyak: Evet efendim.
Hakim: Orijinal?
Orijinal: Buradayım.
Hakim: Kendinizi savunma fikrinden emin misiniz?
Orijinal: Son bilinç parçama kadar.
Hakim: Kendisini savunacağını kayıtlara geçirmiştiniz, bunu da geçirin. Neredeyse hepimiz
buradayız, sanırım bir tek Ralph yok? Onu kimse istemiyor değil mi?
Orijinal: Onun buralarda olma nedeni sadece birtakım suçları atfetmemizin gerektiği.
Hakim: Hadi başlayalım.
Politikacı: İlk biz, yani ben konuşuyorum. Benim dilim var senin müziğin, onunsa ciddiyeti ve
blablaları.
Hakim: İlk olarak konuşma hakkını, durumu anlatması için Aşık’ın avukatı Politikacı’ ya veriyorum.
Politikacı: Teşekkürler sayın yargıç, hemen lafa girecek olursak; Bay Orijinal, ki kendine böyle hitap
etmem sakınca etmiyorsa onun için.
Orijinal: Sıkıntı değil devam edebilirsiniz.
Politikacı: Kendisi, bu civara kendi duyguları olan, zaten bu işte olmasının sebebi de budur.
Hakim: Böyle konuşmaktan emin misiniz?
Politikacı: Evet, evet öyleyim efendim. Ama ne yazıktır ki, kendisi hakkındaki düşünceleri bizim
haklarımızın önüne geçmekte. Kendisinden geldik diye bütün varlığımızı ona mı adayacağız?
Komedyen: Hım, bu bana bir şeyi hatırlattı.
Hakim: Lütfen araya girmeyin.
Politikacı: Devam edeyim mi?
Hakim: Buyurun.
Politikacı: Yani demek istediğim şudur. Bizi yakışıksız durumlarda bırakıyor, engel oluyor ve en temel
sosyal güdüleri acizlik olarak görüyor.
Hakim: Anlattıklarınıza bağlı olarak kendinizi savunmaya başlayabilirsiniz.
Politika: Aşık, şu tuşa basar mısın?
Aşık: Oldu bilin.
(The Trial Pink Floyd back track’i başlar)

Günaydın, yargıç hürmet sana


Çıkacaktır yeni bir karar
Sizin önünüzdeki taraftan
Bastırdı bizi, duygulardan
Açığa vururken onları, insan duygularını,
Bastıramaz bizi artık
Çağırın Komedyen’i:

Anlattım ben sahnede, diğil mi en iyisi gülmek


Sonuç olarak sayın yargıç.
Verselerdi biraz izin bende daha güzel yapacaktım
Ben güldürürdüm, kabul etmek gerekirdi.
Ama bağlıydı ellerim, olamazdı güçlü ilkel şakalar,
Ama izin verdilmediki bana.
Ama biliyorum verecek başkasını ki ben bildiysem, ne olabilir.

Tavan arasında çılgın oyuncaklar o deli


Bırakmayın peşini o deli,
Adap bildi sakınmayı

Dirk’ü çağırın

Seni garip dostum, yardım etmek benim amacım,


Umarım anlarsın beni, dinlesen keşke.
Ama hayır illa yapacaksın kendi bildiğini
Okuman gerekiyordu, oww lazım değildi.
Hiç bozduğun ilişkiler oldu mu son zamanlarda?
Sadece beş dakika sayın yargıç,
bu sefer dinlemesini rica edeceğim.

Maskesiz
Biraz tatil yap, bırakta yerine bakayım
Saygıdeğer yargıç, hiç istememiştim buna dönüşmesini.
Neden duygularını bırakmak zorundaydı,
kabul etmekten korktuğundan mı?
Sayın yargıç, izin verin bize, amacımız temelinde
insan olmaya dönmektir

Pencerelerde parmaklar
Orada duvarda bir kapı olmalı
İçeri girdiğimde
Deli, Kendi şeklinde o bir deli.

Bırakın konuşayım artık sizinle yargıç, duydunuz


muzdaripleri, hiç gerek yok tartışma götürmez,
kendisi ile istişare isteriz biz sadece.
Bunca yıldır hiç görmemişti şimdiki dönüştüğü şeyi.
Yasanın vereceği en yardımı dokunur şeyi istiyoruz
ağır gelmiş ona işi, sahip çıkmak ve basamaklardan atlamak.
En derin korkusunu vuruyor açığa, insan olmaktan korkuyor o!
Gelin hak verin bize, yıkın şu duvarı!

Hakim: Yani şarkı ile mi geldiniz buraya?


Politikacı: Bu bir müzikal olduğu için evet.
Hakim: İyi yapmışsınız, şarkıları severiz biz. Savunmanız bu kadar mıdır, isteklerinizi açıkça
belirtiyor, tabi sorunlarınız ile beraber.
Politikacı: Evet sayın yargıç, istediğimiz şey belli öyle değil mi?
Hakim: Hah, çok belli. Karşı çıkıyor musunuz?
Orijinal: Evet ve nedenini kendi savunmamda işleyeceğim.
Hakim: Savunmanızı yapabilirsiniz.
Orijinal: Teknik olarak bakarsak eğer, var olduğunuza şükretmeniz gerekir, gibi aptalca kelimeler
etmeyeceğim, hadi bakalım başlayalım. İlk olarak bütün her şeyi en baştan ele alalım, O geceden.
Aramıza yeni biri katıldı. Hala iyi yazılmamış bir karakter olduğunuzu düşünüyorum. Ama zaten
benim tarafımdan hareket ettirileceksiniz. Tabi eğer dışarıya çıkacak iseniz. İlk sizden bahsedelim.
Neden var olduğunuzu biliyor musunuz? Cevap hayır, açıklayamadığınız bir şey öyle değil mi?
Aşık: Tek bildiğim şey sizden olmamam. Sanırım bir süredir oralarda bir yerlerdeydim. İlk kendimi
göstermem o günü buldu. Beni fark ettiğin gün.
Orijinal: Yani daha öncede olduğunu söylüyorsun ama fark edilmemişsin, pffs, o gün tavana
bakarken tamamen kendimdim, hiçbirinizle birlikte değildim. Korkuyor muydum? Emin değilim
ama bu düşünce yolu beni sıkıntıya sokmaya başlamıştı, yorum yapamamak beni çok üzüyor,
keşke yorum yapabilecek bir durumda olsam. Ya ölmem ya da bütün kültürü üzerine kurduğumuz
“bitme” kavramından muaf durumda olmam gerek. Ama bu olmuyor öyle değil mi? İnsan olarak
tamda bu şekilde evrimleşmişiz gibi geliyor, bir şey hakkında yorum yapamayacaksak onu ya boş
veriyor ya da harfiyen uyuyoruz, o gün tamda bu konu ile var olmanız oldukça ironik ama bana
sadece bu kalıyor düşünmem için, nedensiz bir vaka. Nedensiz bir vakanın olmaması gerekir,
neden yok ise bir komplo teoricisi gibi amaçlar bazında düşünmeliyiz. Fakat, amaçlar
doğrultusunda işleyen bir şeye inanmam aşağılık olur. Eğer dedektif burada olsaydı, felsefesinden
bahsederdi, ışığını çalmak istemiyorum, oturma odası sahnelerinde üzerine yoktur. Hadi
konumuza dönelim: Sizin nedensiz oluşunuzdan dem vuruyorduk, bir süredir devam eden
düşünceme göre sizin bu şekilde olmanız, “oyun” ile ilişkilendirilebilir. Oyunlar nedensizdir, av
tecrübesini yaşamanıza olanak tanır ama oyunu kazandığınızda katarsisiniz bitecektir, öte yandan
av tecrübesi demişken, savaşmaktan bahsediyorken de diyebiliriz aslında, gördüğününüz üzere şu
an bir savaştayız, bir akıl avı bu! Ve nedeni sizin nedensizliğiniz öyle değil mi. O halde bu savaşa
olabilecek bir vaka diyebilir miyiz? Savunmamı mı dallandırıyorum sizce sadece, yoksa her şey
birbiri ile bağlantılı mı? Pekala evet, anlamı olan bir savaşta, ki aslında savaşların sadece liderlerin
ereksiyon problemleri sonucu olduğunu düşünüyorum. Savaşlarda asıl amaç çoğunlukla kazanmak
ile ilgilidir, ama kazandıktan sonra ne olacağına hiç bakmayız, bu mahkeme salonundan kazançlı
çıkar iseniz ne yapmayı düşünüyorsunuz efendiler? Yapamayacağınıza dair bahse girelim mi, önce
yaraları sarmalısınız sanırım. Bu mahkemenin tarafların yenmesi ya da yenilmesi etrafında
şekillendiğini anladık zannedersem, avdan dönmek falan, amacımız hiçbir zaman ilerisi değil,
eğlence ürünlerini tükettiğimizde bir oyunda kazandığımızda, artık yapabileceğimiz hiçbir şey
kalmamıştır ya yeniden oynarsınız ya da oyunun bitmemesi için elinizden geldiğince onu
uzatırsınız. Oyun hakkında bir bilgi daha, savaşı simüle ederken aynı zamanda sizi o
sorumluluktan da muaf tutar, bu fanteziyi artırmanızı sağlayacaktır, ne isterseniz olacağı düşüncesi
ile hareket etmeye başlayana dek. O andan sonra oyununuzun tanrısı oluverirsiniz, ya da öyle
zannedersiniz. İkinci bir konuya gelecek olursak; beslediğiniz duygular gerçekten kime
anlamamaktayım, hadi şimdi bahsedeceğim şeye bir isim verelim. “İmajine atfetme” yok iyi
değilmiş, gerçek anlamın ölmesi ve akıldaki referansın kalması ile ilgili bir şey olmalı, ya da boş
verin bunu. Siz beni dinlemeye başlayın: Tek amacın kazanmak olduğunu anladık öyle değil mi?
Evet bence öyle, ama kazanmak için bir isteğiniz olmalı. Bir motivasyon kaynağı olmalı ki buna
değsin. Aslına bakar isek bu tarz motivasyon kaynakları, asıl ulaşılmak istenen hedefi daha çekilir
yapmak içindir. Onunda kazanmak olduğunu söylemiştik. Yani bu, bir yarışmada birinci olmak
istemenizin nedenin ödüle sahip olmak olması kadar aptalcadır! Ödül ne zaman olursa olsun
anlamını kaybeder ve değişen karakterinizde, avdan dönmüş ve engin karakterinizde hiçbir etkiye
sebep olmaz. Kütüphanenizde bir rafa dikkatlice koyarsınız ve artık sizin sorununuz değil!
Bahsetmeye çalıştığım şey burada şu; fikriniz ve eylemleriniz o kadar kısa bir sürede oluştu ki,
hiçbir anlamı yok ve bilgi sahibi biri tarafından hemen çürütülebilir. Bu oyunu hala oynamak
istiyor musunuz? Çok basittir kuralları bildiğinizde, kuralları öğrenmeye ne dersiniz?

Biraz sessizlik olur, sanırım o haklıdır ama şu an bütün kişiliklerini kurdukları şey budur, yani bu
bütüne bir saldırıdır.

Politikacı: Bu adam MEGALOMANYAK!


Hakim: Sesinize hakim olmanızı rica edebilir miyim?
Politikacı: Pardon sayın yargıç ama bu adamın ilk anlamı ile, ikinci bir anlamı var mı bilmiyorum
ama, bu adamın megalomanisi var. Çok belli şuna bakın, kendisini Bazarov zannediyor.
Orijinal: Sayın Yargıç, bakar mısın politik? (Evet küçük harf ile başlıyor) bu nasıl bir yakıştırmadır
böyle, kendim güçlü değilim diye, kendim gibi davranmıyor ve bir figürü mü taklit ediyorum sence.
Buna şahsa hakaret olarak kabul ederim.
Hakim: (çekici ile vurur) Mahkeme bir süre sessiz kalabilir mi? Fikriniz düşünülecektir.
Politikacı: Buyurun sayın yargıç.
Hakim: Sizin fikrinizden bahsetmiyorum, bir diyaloğunuzda iki kere hakaret etmiş gibisiniz, ayrıca
eğer tarafın bir hastalığı olduğunu düşünüyorsunuz, bunu destekleyebileceğiniz bir ürününüz var
mı?
Politikacı: Ona bakın ve görün, kişi kendine megalomani teşhisi koyabilir mi sizce? Kendisi ile çelişen
bir durum bu ayrıca. Ve buradaki her şey ona bağlı olduğundan dolayı bunu nasıl yapabiliriz?
Hakim: Bir hakaretiniz indirildi. Söyleyeceğiniz başka bir şey var mı? Jüri üyelerini düşünmeleri için
yalnız bırakma zamanı geldi mi?
Orijinal: Ben daha fazla konuşmak istemiyorum sayın yargıç, zannedersem çabalarını kendime ve
Analitik’e göre açıkladım.
Hakim: Peki sizin bir kararınız var mıdır?
Aşık: Bitsin bu iş artık. Bu adam insanlığa tersini dönmüş bunu artık kazanamayız.
Politikacı: Bizim de kararımız aynıdır sayın yargıç.
Hakim: O halde, jüri bu sorum size, sizi yalnız bırakalım mı, yoksa pekala bir kararınız var mı?
Jüri üyeleri zamana ihtiyaç duymadıklarını belli ederler. Ve sonucu Hakim’e iletirler.

Hakim: Mahkeme bitmiştir, sonuca göre…


“Midnight Blue” başlar ve sahne yavaşça toplanır.

SON SAHNELERE YAKLAŞILDIĞININ BELLİ OLMASININ ARDINDAN BİR SAHNE


Aşık yalnız ve nasıl oturması gerekiyorsa öyle oturmaktadır. Orijinal girer.

Orijinal: Nasılsınız?
Aşık: Neden buradasın?
Orijinal: Birazdan açıklayacağım durumlardan dolayı sana teşekkür etmeye geldim.
Aşık: Rica ederim, zannedersem.
Orijinal: Aslına bakarsan, gidebileceğin bir yer yoksa ve yüzlerine bakmak istemiyorsan. Rol
modellerini böyle görmek onları kırar, daha fazla kırılmasınlar. Benim yanımda kalabilirsin, bu sana
teşekkürüm olsun.
Aşık: Bunu kabul etmeli miyim?
Orijinal: Bu seçim şansı size kalmış önce gidip görmek isterseniz, hatta şimdi gidip görmelisiniz,
birazdan çıkıp birbirlerini arayacaklardır, akşam oluyor ve yapacak işleri yok.
Aşık: Teşekkür ederim, Bay Orijinal.
Orijinal: Daha iyi bir tabir bulabilirsin bana, hadi şimdi yeni evine bir bak.
Aşık çıkar.
Orijinal: (Seyirciye döner.) İşte buydu, sanırım artık gerçek bir toplum olabiliriz, yanlış yollar izlesem
de onların artık egoları var. İstediğim şeyde tam olarak buydu, onları dikkate alınabilecek bireyler
haline getirmek,
Brain Damage başlar

Orijinal: (Şarkının başladığını fark eder) Hah, Aslına bakarsanız bu onlar üzerinde çok etkili olacak,
belki onlar için bir travma bile olabilir bir daha bana karşı gelmemelerine sebep olabilir, hah ne
diyorum ben, bu şey onları durduracaksa bende hiçbir şey bilmiyorum. Bu sadece bir tetikti, yanlış
hatalar yapmayacağım, reformları onlara verirsem sistem hemen yozlaşır ve yanlış ayrıca hiçte
istenmeyecek yollara gider, tam tersine çalışır. Buna kendimizden biliyoruz. Aslında toplumu çok az
olsun gururlandırıp kendi reformlarını yapmaları sağlanmalı. Ve bu şimdi onları gerçek erginleşme
macerasına sokacak ve hadi nedenlerden bahsedelim, tabi ki ortada bir neden vardı, onlar
bilmiyordu. Amaççı olmalarının nedeni buydu. Neden benim ben! Bakalım şimdi ne yapacaklar,
sorumlulukları ve risklerini almaya başlayacak, kendilerini kendileri olarak tanımlamaya
başlayacak, bariz persona özellikleri ölecek. Ve işin sonunda ayrı karakterler kalmayacak, tek biz
kalacağız, birbirinden tiksinen ve savaş halinde olan kişilikler değil. Onları zıtlaştırmadan bir araya
toplamam sanırım daha iyi olacak. İmajımda deli tabirini istemiyorum, onlarla bir sorunun yok ama
halk nedensizce onlara farklı yaratıklarmış gibi bakıyor, onlara özgür ruhlarmış gibi bakıyorum,
sanırım bunu algıyı da düzeltmeye zaman ayırmalıyız. Ve şimdi son sahne, tek diyeceğim şey tamda
beklediğim gibi olduğuydu.

TAMDA BEKLENDİĞİ GİBİ GİDECEK OLAN BİR KAPANIŞ

Aşık oturmaktadır, kapısı çalınır ve içeriye Politikacı, Komedyen, Dirk, Nerd ve Paranoyak girer.
Dirk: Hadi gidiyorum, önemli eşyaların varsa topla.
Aşık: Ne?
Politikacı: Ne fark ettik biliyor musun? Biz burada ne kadar doğru düzgün iş yapmaya çalışsak bize
engel olacak, çünkü kendisinin en büyük paya sahip olmasını istiyor, her şey o megalomanyağın
elinde zaten, evet ona megalomanyak demeye devam edeceğim, zaten bunu dememden zevk aldığına
da eminim.
Aşık: Yani, ne?
Politikacı: Dirk, kağıtları getir. Tada! Nasıl? İstersen bir bakıver. Bir süredir uyumadan bunun
üzerinde oluşuyor, sonlara doğru biraz hızlı bitiyor ama oda okunmasını sağlamak için, yoksa
doksan sayfayı falan geçecekti. Ama biraz eksiği var, acele ile yapılmış bir iş ve sana bir sürpriz, her
bölümün sonuna senin bir şeyler yazabileceğin açıklıklar bıraktık, hadi ne duruyorsun gidelim ve
şunu hemen yetiştirelim.
Aşık: Peki onun anlattıkları, onlar ne olacak? Doğru değiller miydi?
Politikacı: Onun ne dediği kimin umurunda, amacımızda zaten bu!
Brain Damage’in sonunda tam Eclipse başlarken Aşık’ı kapıdan dışarı çekerler ve şen şakrak çıkarlar,
Eclipse biter.

SON

You might also like