Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 123

İNİ SİYE

EGİTİMİ VE ÇALIŞMASI

Dion Fortune
HERMES YAYINLARI - 104
ISBN 978-6 05-7737-20-5

lnisiye Eğitimi ve Çalışması/ Dion Fortune


Orijinal Adı: The Training And Word ofAn lnitiate

Türkçesi: Asude İskender


Redaksiyon ve Dipnotlar: Kemal Menemencioğlu
Yayına Hazırlayan: Hasan Uygun
©Kapak Resmi: Ravynne Phelan'ın izniyle
Kapak Tasarımı: Kemal Menemencioğlu

1. Basım: Temmuz 2020


2. Basım: Mart 2021

HERMES YAYINLARI
©Tanıtım amacıyla kısa alıntılar dışında
yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz

www.hermeskitap.com
www.hermetics.org
facebook.com/hermestrismegistuss

Hermes Yayınları
Hobyar Mahallesi Cemal Nadir Sokak No : 24
Büyük Milas Han Kat: 1/ 101-2
Cağaloğlu - Fatih - İstanbul
Tel : O 212 519 93 79
Sertifika No : 46 756

Baskı ve Cilt:
Ana Basın Yayın Gıda İnş. San. Tic. A.Ş.
Mahmutbey Malı. Devekaldırımı Cad. 26 22 Sk.
Güven İş Mrk. No: 6/13 Bağcılar/ İstanbul
Tel O 212 446 05 99
Sertifika No: 20699
İNİ SİYE
EGİTİMİ VE ÇALIŞMASI

Dion Fortune

Türkçesi:

Asude İskender

g
HERMES
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ................................................................................. 7
GİRİŞ ..................................................................................... 9

1. KISIM: ETİK .......................................................................... 13


1. BÖLÜM: TEMELLERİN ATILMASI.........................15
2. BÖLÜM: İNİSİYASYON YOLU 23 ...............................

3. BÖLÜM: İNİSİYASYONA HAZIRLIK 31 .....................

4. BÖLÜM: OCAK ATEŞİNİN YOLU 39 ..........................

5. BÖLÜM: İNİSİYENİN İDEALİ.................................45


6. BÖLÜM: YOLDA GÜNLÜK YAŞAM.......................49

2. KISIM: TEORİ...................................................................... 53
7. BÖLÜM: İLLUMİNİZMİN ZEMİN PLANI 1.......55 -

8. BÖLÜM: İLLUMİNİZMİN ZEMİN PLANI il .....63 -

9. BÖLÜM: İLLUMİNİZMİN ZEMİN PLANI 111 69 - ....

10. BÖLÜM: OKÜLTİZMİN KAYNAKLARI . 77 ..... ...........

11. BÖLÜM: EZOTERİK HRİSTİYAN GELENEGİNİN


KAYNAKLARI ............................................................. 83
12. BÖLÜM: GİZEMLERİN ALFABESİ......................... 89

3. KISIM: PRATİK ................................................................... 95


13. BÖLÜM: ZİHNİN EGİTİMİ ..................................... 97
14. BÖLÜM: BEDENİN EGİTİMİ ................................ 105
15. BÖLÜM: İNİSİYASYON VE CİNSELLİKTEN
SAKINMA ........ ............................. .
............................. 113
16. BÖLÜM: BATININ EZOTERİK SİSTEMLERİ ...... 117
ÖNSÖZ

İnisiye Eğitimi ve Çalışması kendi içinde bir bütün ve ta­


mamen bağımsız bir çalışma olmasına rağmen, yazarın önceki
kitabı olan Ezoterik Örgütler ve Görevleri 'ni tamamlayıcı nite­
liktedir.
Sonuç olarak, bahsedilen kitapta uzunca ele alınan birçok
noktaya bu sayfalarda sadece kısaca değinilmektedir.
B irlikte ele alınan iki kitap, Batı Geleneğinin Sağ El Yolun­
daki 1 tüm inisiyasyon alanını kapsamaktadır. Kara Locaların
doğası ve çalışmasıyla ilgili bilgiler, Dion Fortune ' un bir diğer
kitabı olan Sağlıklı Okültizm ' de verilmektedir.

1 Sol El Yolu Birkaç farklı anlama gelir. Genelde Dion Fortune'un Batı
Ezoterik Geleneği olarak tanımladığı öğretiler çerçevesinde okült öğretilerin
istismarını içeren uygulama biçimi olarak görülür. Bu terimin kaynağı Hint
Tantrik Öğretilerinde Sol El Yolu anlama gelen Vama Marga, dişil unsura
dayanan ve cinsel uygulamalara açık sistemdir, Ananda Marga tersi olur ve
Vama Marga uygulamaları yasaklı olarak görülür. Vama Marga kötücül bir
öğreti mi, yoksa bir kısa yol mudur, tartışmaya açıktır.

7
GİRİŞ

Eskiden okült2 veya gizli denilen, ancak bu ismi hak edişi­


ni hızlı bir şekilde yitiren spritüel bilimle uğraşanların çok azı
yüksek inisiyasyon3 derecelerine geçerek üstat olma peşinde ko­
şacaktır. Bu bilimin kelimenin tam anlamıyla ezoterik mi veya
az sayıda kişiye özel mi olduğunu, tüm yaşamlarını onu araştır­
maya adayamayanlar için hiç değeri olup olmadığını sormamız
mantıklıdır.
Bütün arayışlarda daha yüksek başarıların yalnızca hayatı­
nı ona adayanlar tarafından elde edilebileceği inkar edilemez.
Ezoterik bilim de bu kuralın bir istisnası değildir. Bununla bir­
likte, sadec� kıyısından temas edenlere bile verecek çok şeyi
vardır. Oradaki öğretilerden, sadece derinlerdeki sorunlarımızı
aydınlatmakla kalmayıp, günlük yolumuza da ışık tutan ve hiç
hayal etmediğimiz anlamlar ortaya çıkaran bir yaşam felsefe­
si doğar. Bize bireysel yaşamlarımızın ve bu yaşamlardaki her
olayın kozmik bütünün ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir;
bize o bütünle olan bireysel ilişkimizi gösterir. Ezoterik bilimin
unsurlarının bilinmesi bile, tüm değerlerimizin tamamen değiş­
mesine yol açar. En önemli olduğunu düşündüğümüz şeylerin,

2 Okült (Latince, gizli), fizik ötesi kavramlar ve doğaüstü yetiler ve güçlerle


-

ilgili öğretiler ve uygulamalar.


3 İnisiyasyon - (Latince, başlamak) Türkçe karşılığı ikrar, tekris. Atilla Tokat­
lı 'nın Gizli Örgütler adlı eserinden: "İkrar, dışarıdaki yabancı, bigane kişinin
mahrem kişiye dönüşmesi, içeri alınmasıdır. 'Bireyde, varlığın bir alt kade­
mesinden bir üst kademesine geçişi, ruhsal olarak kendini gerçekleştirmeye
yönelen süreçtir."' www.hermetics.org

9
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

düşündüğümüz gibi hayati öneme sahip olmadığını, hiç önemli


olmadığını düşündüğümüz şeylerinse hayatımızın gerçek strate­
j ik merkezleri olduğunu fark ederiz.
Dahası, zihinlerimizde her gün kullandığımız hiç de nadir
veya doğaüstü olmayan bazı güçler olduğunu keşfederiz, eğer
bunlar geliştirilir ve bilinçli olarak yönlendirilirse, en olağanüs­
tü sonuçları ortaya çıkaracaktır.
Genel olarak konuşursak, okültizm araştırmasına yönelen
herhangi birinin bu güçlerin kullanımına bir başlangıç yapma­
ması için hiçbir neden yoktur. Kasten kötü yola sapmadıkça, iyi­
likten başka bir şey ortaya koyamazlar ve ayrılabilecek zaman
günde birkaç dakikadan fazla olmasa bile, istikrarlı ve düzenli
uygulamaların getirisi nihai etkiler bazında şaşırtıcıdır.
Herkes inisiyasyona hazır değildir. Yol ' u bulmanın, istikrarlı
çabalarla geçen üç yaşam boyunca sürdüğü söylenir; ancak bu
hayatta hedefe ulaşma olasılığını görmesek bile, her şeyin bir
başlangıcı olması gerektiğini ve birinci ve ikinci hazırlık yaşa­
mını tamamlayana kadar başarıya ulaşacağımız üçüncü bir ya­
şama sahip olamayacağımızı hatırlayalım. Bu hayatı bir başarı
haline getirme umudumuz olmasa bile, onun hazırlık hayatların­
dan biri olmasına karar verebiliriz ve İç Planlardaki4 zaman, fi­
zik planındaki zamandan farklı olarak ölçüldüğünden, mümkün
olduğunu düşündüğümüzden daha fazlasını başarabiliriz.
En azından doğru hızla ve başarıya ulaştığımız bazı şeyler
olacak hayata karşı yeni bir ilgi, bitmez tükenmez bir umut ve
ilham kaynağı ve hayattaki küçük karmaşaları düzeltme yetene-

4 İç planlar - Teosofik, okült, ezoterik literatürde geçen, ama farklı adlar al­
tında daha eski bir kavram olan evrende kademe kademe birbiriyle iç içe daha
ruhsal, daha süptil olduğu varsayılan madde ortamlarıdır. Bunlara "plan" veya
iilem denilir. Fizik planı yaşadığımız maddi ortamı içerir ve onların en kabası
olduğu kabul edilir. Fizik planın ötesindeki planlar beş duyumuz tarafından
genelde algılanmaz. Eterik ve astral planlar bir üste gelir. Planlar bazı çeviri­
lerde düzlem olarak da geçer, ama bu kavramın karşılığı 'plan' olarak belirli
çevrelerde Türkçede yerleşik bir terim olması dolayısıyla muhafaza edilmiştir.

10
Giriş

ği. Her şeyden önce, bizi boğmakla tehdit eden günlük hayatın
birikmiş stresinden arınmış, daha sakin bir atmosfere gireceğiz.
Birbirini izleyen günlerden ibaret olan ve bizi hiçbir yere götür­
meyen hayat boyunca amaçsızca gezme halini bırakmış olaca­
ğız. Amaçsızlık duygusu ortadan kalkacak ve varoluş sorunları­
nın anahtarı bizde olacak.
İnisiyelerin felsefesi, kişilerin hem zihnine hem de yüreğine
hitap eder hale getirilebilir ve hayatın birçok karanlık noktası­
na ışık tutar. İnsanlık arasında ne kadar geniş yayılırsa, hizmet
edilen İç Plan hiyerarşisinin amacı o kadar iyi olur. Kimsenin
vazgeçmesine izin vermeyin çünkü onlar hazır olmadıklarını ya
da bunun kendileri için çok derin olduğunu düşünüyorlar. Orada
herkes için bir şey var; herkes ihtiyaç duyduğu kadarını alabi­
lir ve kullanabilir. Sahip olmadığı şeyden elbette yararlanamaz;
ama en küçük kap dahi olsa içindeki gerçek hayat suyu olacaktır.
Biz de kuyunun başına sadece bir kez gelmek zorunda de­
ğiliz; elimizde testimizle tekrar tekrar dönebiliriz. Bu yüzden
kimsenin umudunu veya cesaretini kaybetmesine izin vermeyin,
orada herkese bir yer ve herkes için bir şey var.

11
1. KISIM

T

ETiK
1. BÖLÜM

TEMELLERİN ATILMASI

azı insanların diğerlerinden daha fazla şey bildiği ve bu bil­


B gilerin belirli bir kısmını diğer insanlarla paylaşmaya istekli
ve hevesli olmalarına rağmen, diğer bazı kısımlarını ı srarla ken­
dilerine sakladıkları veya yalnızca seçilmiş çok az sayıda kişiye
verdikleri ve onlara da ancak ihlal edilemez bir gizlilik sorum­
luluğu yükleyerek veya sırası geldiğinde bu bilgileri yalnızca
aynı yükümlülükleri üstlenmeye hazır ve bu büyük ayrıcalıktan
yararlanmaya layık olduğuna karar verilen kişilere aktarmala­
rı şartıyla verdikleri yönünde yaygın bir inanç var olagelmiştir.
Tüm halkların, tarihlerinin tüm dönemlerindeki literatürlerinde
bu gelenekle karşılaşıyoruz ve tespit edebildiğimiz genel kabule
göre bu gizli öğretiler insanın ve evrenin beş fiziksel duyuyla
doğrudan gözlemlenemeyen, algılanabilmesi için daha yüksek
duyuların kullanılmasını gerektiren iç yapısıyla ilgilidir. Yine
genel inanışa göre, gizli öğretinin büyük bir kısmı, öğrencileri
gözlem amacıyla bu yüksek duyuları kullanma konusunda eğit­
meye yönelikti ; tıpkı fiziksel bilimlerin öğrencilerinin laboratu­
var tekniği ve mikroskop kullanımı konusunda eğitilmesi gibi.
Ayrıca okült bilimin pratik bir yönünün de olduğuna ve tıpkı
doğa yasalarını bilmenin yoğun fiziksel dünyada güç kazandır­
ması gibi, okült yasaları bilmenin de daha süptil alemlerde güç
kazandırdığına inanılıyordu.
Muhafızlarının bu bilgileri özenle koruduğu kabul ediliyordu

15
İnisiye ve Çalışması

ve çağlar boyunca bu konuda gösterilen özenin sebebi aynıydı;


yanlış ellerde suiistimal edilmesi halinde bu güçler ciddi zarar­
lar verebilirdi; çünkü Evrenin Büyük Tasarımcısından gelen bu
gücü insanların herhangi bir kişisel amaçla kullanmaya hakkı
yoktu. Bu bilgileri elde edenler onların sahibi değil emanetçile­
riydi ve bu kutsal gücü kendi amaçları için kullanmaları halinde
hem inandıkları Tanrı 'ya hem de diğer insanlara karşı suç işle­
miş olurlardı ve bu suçu işleyenlerin ya kendi inisiye yoldaş­
larının elinden ya da yanlış yaptıkları yüksek güçlerin elinden
uğradıkları hızlı ve ağır cezalara dair pek çok geleneksel hika­
yelerimiz vardır.
Bu bilgiler, okullarının, kütüphanelerinin veya öğrencileri­
nin nerede olduğunu kimsenin bilmediği kadar gizli tutulsa da,
eğer bir kişi karakteri ve yaşamıyla kendisini bu bilgileri almaya
layık hale getirirse, ona yol göstermeye yetkin kişilerle er veya
geç temasa geçirildiğine ve o zaman kendisinin de gizlilik yü­
kümlülüğü altına girdiğine inanılırdı.
Edebiyat ve tarih tüm çağlarda tüm halklar arasında bu inan­
cın varlığına tanıklık etmektedir; bu inanç pek çok kez ifade
edilmiş, bir o kadar itiraz edilmiş ve her yeni nesilde bir kez
daha doğrulanmıştır. Ateş olmayan yerden duman çıkmayaca­
ğını, hele ki burada gördüğümüz kadar büyük miktarda duman
çıkmayacağını çoğu insan kabul edecektir ve bu bilgilerin ve
eğitim yönteminin organize bir sistem olarak gerçekten mevcut
olduğu, bunlara bizzat rastlayan pek çok kişi tarafından teyit
edilebilir.
Eğer öğrenci evrende mevcut olan gizemli güçlerin onu ken­
disini aydınlatabilecek kişilerle irtibata geçirmesini istiyorsa
tüm yapması gerekenin kendisini bu bilgiye uygun hale getir­
mek olduğu öteden beri söylenir ve pek çok kişi bu inancın te­
mellerinin sağlam olduğunu kendi deneyimlerinden doğrulaya­
bilirler. Her kim bilinçaltından bile olsa yüksek bilgileri öğren­
meyi arzu ederse, ona bunu gerçekleştirme fırsatı verilecektir.

16
1. Kısım: Etik

Her bir hayatta ona kendisini bu çalışmaya uyumlandırmak için


gerekli eğitim sağlanacak, eğer kişi maruz bırakıldığı tüm katı
disipline rağmen hata bu bilgileri kendisi için değerli tek şey
olarak görürse, bu bilinçaltı istek bilince ulaşana kadar bu süreç
devam edecektir. O zaman şekilsiz olan şekil kazanacak ve kişi
görünmeyen şeylerin kanıtlarını bulma yolculuğuna bilinçli ola­
rak çıkacaktır.
Öyleyse kişi bu yüksek bilgilerin kendisine gelmesine hazır
olmak amacıyla zihnini geliştirecek ne yapabilir? Kendisini arzu
ettiği bilgiyi almaya uygun hale getirmek için nasıl bir ön eği­
tim yapabilir? Temelleri sağlam atmayan öğrenci ileri eğitimi
kavrayamaz; aritmetik bilgisi olmayan matematiği kavrayamaz.
"Önce bir gelir elde et, Tanrı o gelir için bir kullanım bulur mut­
laka." demiş bilgi yolunu kateden biri. Henüz öğretmenini bul­
mamış öğrenci ne yapabilir? Halbuki Öğretmeni onu pek çok
yaşam önce bulmuş olmalıdır, yoksa arzusunu ifade etmiş ola­
mazdı. Eğitim zamanı geldiğinde daha önce yapılabileceği halde
yapılmamış bir şey kalmasın ve kapı henüz yokken temellerini
atma gücüne sahip olduğu gerekli zihinsel gelişim çalışmasının
eksikliği yüzünden ilerleyişi duraksamasın diye elindeki mater­
yalden en iyi şekilde yararlanmak için ne yapabilir? Bir kişinin
inisiyasyonla özgürleşmesini sağlayan bilginin önemini kavra­
masını sağlamak için ona normalde okulda öğrenmiş olması ge­
rekeni öğretmek çok zaman kaybettirir.
Zekanın yardımı olmadan sezgiyle muhteşem görüntülerin
yakalanmasına rağmen sırf öğrenci elindeki imkanın önemini
kavrayamadığı için çok daha fazlası kaybedilir. Ruhsal sezgiy­
le sonsuz şey algılanabilir ama zekanın işbirliği sağlanmadan
bu şeyler nadiren dünyevi sorunların çözümü için kullanılabile­
cek hale getirilebilir. Mistik çok yükseklere ulaştığı esrik duygu
anları yaşar ama geride bıraktığı kişilere o hayat pınarlarından
nadiren su getirebilir. Yalnızca insandaki her bir bilinç aracı mü­
kemmel bir uyum içinde olduğunda ilham akımı onun üzerinden

17
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

akabilir ve bugün içinde yaşadığımız fiziksel dünyada tezahür


edebilir. Bir insan muhteşem şeyler öğrenip bunları bilinçaltı
zihninde depolayabilecek olsa da, ancak araçlarını uyumlandır­
mayı öğrendiği ve böylece ruhsal olanı tezahür ettirebileceği ha­
yatta diğer insanlara hizmet edebilir.
Dolayısıyla yüksek bilgileri arzulayanları hemen bilinç araç­
larını ve özellikle de mental olanı uyumlandırmaya başlamaya
teşvik ediyorum ki yüksek bilgiler onlara açıklandığında yuka­
rıda olan ile büyük merdivende bir basamak altta bulunan yol­
daşları arasında köprü görevi görebilsinler. Bu çabayı gösterme
konusunda herhangi bir motivasyona ihtiyaçları varsa, şu anda
sunma kudretine sahip oldukları yardım, daha önce kendileri o
alt basamaktayken kendilerine sunulmuş olsaydı bu onlar için ne
anlama gelirdi, bunu düşünsünler. Gelişme sonrası hiçbir çaba
boşa gitmez, çabalayan kişi amacını gözden kaçırıp yıkılmış
görünse bile. İnsanlar için yolu genişleten şey pek çok ayağın
oradan geçmesidir. Günümüzde hiçbirimiz, bizim için yolu açan
önceki inisiyelerin yaşadıkları sıkıntılara katlanmak zorunda ol­
mayacağız.
Bilinç araçlarının uyumlandırmasıyla ilgili sorunlar konu­
sunda, öğrencinin araçlarını kendisinden ayrı bir şey, işini yap­
mak için kullandığı aletler gibi görmesi önemlidir. Öğrenci bu
amaçla onları biler, bakımını yapar ve işlev yapmaya kendini
alıştırabildiği düzey ne kadar yüksek olursa, fırsat ortaya çık­
tığında o kadar iyi bir başlangıç yapacaktır. Aydınlanmış çok
az insan kendilerini fiziksel bedenleriyle tanımlar, ama pek çok
kişi duygularında yaşayabilir. Bazıları somut konular hakkında
özgürce ve tutarlı bir şekilde düşünebilir, ama çok az kişi soyut
olanla ilgili mantık yürütebilir ve bir nesilde ancak bir-iki kişi
ilksel ve tezahür etmemiş düşünce bağlamında düşünebilecek
şekilde ruhsal planın sezgilerini deneyimleyebilir.
Okült bilimlerin inisiyelerine bu farklı düzeylerde işlev gös­
termeleri, Doğu' dan alınmış bir terminoloj iyi kullanmaları veya

18
1. Kısım: Etik

aynı fikri Batılı sözcüklerle ifade etmeleri, bu farklı biçimlerde


düşünmeleri öğretilir. Bir Öğretmenin vereceği eğitime hazır­
lanmak için fiziksel ve duygusal düzeyleri kendimiz fethetmek
zorundayız çünkü evrimin normal hali, herhangi bir dış mü­
dahale olmadan bu aşamaya gelmemizi sağlar. Vücudu artık ih­
tiyaçlarını dayatma gücüne sahip olmayan mutlak bir hizmetkar
haline getirmeliyiz; Hindistan ' ın Yoga yöntemlerinin aşırı çile­
ciliğinin çoğu bunu amaçlar. Fakat biz Batı ' da bu yöntemleri
kullanmayız; bedeni aşağılık bir köle değil, gönüllü bir işbirlikçi
haline getirmek yeterlidir. Bir insanın arzularını daha yüksek bir
düzeye çevirin, o arzular o kişiyi oraya otomatik olarak yüksel­
tecektir. Büyük bir İnisiyenin dediği gibi: "Kişi kalbinde nasıl
düşünüyorsa öyledir."
Duyguların daha yüksek bir düzeye çıkarılabilmeleri için
doğanın onlar için belirlediği kanallarda çatışma veya sapma
olmadan özgürce akabilmeleri gerekir. Bir patoloj iyi yükselte­
mezsiniz.
Hayat enerj ilerinin yönü arzular alanından irade alanına ta­
şınmalıdır. Bu yapılana kadar herhangi bir yönde istikrarlı iler­
leme olamaz çünkü arzular içten yönlendirilmez, dıştan harekete
geçirilir ve dış uyaranla değişir.
Şimdi okült eğitime hazırlanmada zihnin gelişimini düşü­
nelim. Zihnin somut düşünce bölgesi ve soyut düşünce bölgesi
şeklinde iki ayrı düzeyinin olduğu hatırlanmalıdır ve bunların
her biri gelişim gerektirir. Yalnızca somut biçimlerde düşünme­
ye alışık biri soyuta ilk kez rastladığında onu anlamsız bulur.
Soyutun ifadeleri onun bilincinde hiçbir görüntü çağrıştırmaz,
yalnızca bir kelime yığınıdır ve zihni görüntülerle değil fikir­
lerle düşünmeye alıştırmak gerekir. Bunu yapmanın en hızlı
yollarından biri cebir çalışmaktır, çünkü burada zihin temel bir
soyut düşünce türüne zorlanır ve şeylerden ayrı olarak orantıları
düşünme alışkanlığı kazanır. Bu noktadan felsefe ve metafizik
çalışmasına ilerlenebilir ve Herbert Spencer ' ın İlk Prensipler'i

19
İnisiye ve Çalışması

bu çalışmaya iyi bir giriştir.


Somut düşünme düzeyiyle ilgili olarak, yüksek eğitime ha­
zırlık yoluyla çok şey yapabiliriz. Önümüzdeki saha geniştir, o
kadar geniştir ki çalışmalarımızı faydalılık sınırlarının ötesine
geçirmek zordur. Bilgi alanımız ne kadar büyükse, kozmosla te­
mas noktalarımızın sayısı da o kadar çoktur.
Kozmik Zihinden doğrudan bilgi edinmek isteyen öğrenci,
psikanalize tabi olan hastayla aynı yolu izler, ama dikkati içe
değil dışa yöneltilir. Kendi zihninde bir fikirle başlar ve iliş­
kili fikirler zincirini takip ederek sonunda Kozmik Bilinçteki
kök-komplekse5 ulaşır. Dolayısıyla şu açıkça görülecektir ki, bu
kişi kendi bilincinde bir başlangıç noktasına, yani inceleme ko­
nusuyla yeterince bağlantılı net bir fikre sahip olmadıkça, ilişki
zinciri bağlantılarında ilerlemeye başlayamaz ve dolayısıyla da
bilinç alanı dahilindeki kök-kompleksi çekemez.
İyi okült öğrencisinin doğa bilimi, tarih, matematik ve felse­
fe konularında sağlam bir genel kültürü olmalıdır. Doğal olarak
tüm bu konularda ayrıntılı bilgi sahibi olamaz ama ana hatları­
nı bilmelidir. Tüm bilimlerin ilkelerine aşina olmalı, felsefenin
yöntemlerini bilmelidir. Sonradan uzmanlık bilgisi edinirken, o
bilgiyi bir parçasını teşkil ettiği kozmik planla bağlantılı olarak
görebilecek, böylece o bilgiyi bağlamından ayrı algılayan insan­
dan çok farklı bir şekilde bilecektir. Birinin kendi bahçesinde
gözlemlediği canlı bir bitkisi varken, diğerinin bitki koleksi­
yonunda kurutulmuş bir numune vardır. Bilginin göreliliğinin
farkına uzun zaman önce varılmıştır fakat bilginin birliği henüz
yeterince bilinmiyor. İnsan yalnızca uzmanlaşma yoluyla yükse­
lebilecek olsa da, bilgisini bir perspektif içinde görmesini sağla­
yacak bir arka plana sahip olması esastır.
Okült öğrencisi için bu genel bilgi çerçevesinin bir başka
nedeni daha vardır. Kozmik Zihinle irtibata geçerek bilgi edin-

5Kök-kompleks tanımı burada açık değil, muhtemelen arketiplerden söz edi­


yor.

20
1. Kısım: Etik

meye çalışırken genellikle çok çeşitli fikirlere erişecektir, fakat


değerini anlamadığı için paha biçilmez bir bilgi parçasının kayıp
gitmesine sıkça izin verecektir veya aşina olmadığı bir termino­
lojinin afallatıcılığı nedeniyle öğrenmekte olduğu şeyin önemini
kavrayamayabilir.
B ir üniversitedeki profesörler, öğrencilere önceki okul dene­
yimlerinde öğrenmiş olmaları gereken temel bilgileri vermeye
isteksizdir ve yüksek düzeyli ezoterik bilim öğrenmek isteyen
bir öğrenci de egzoterik6 bilimlerle mümkün olduğu kadar tam
bir şekilde donanmış olarak gelmelidir.

6 Egzoterik - Ezoteriğin zıddı, zahiri, dışrak.

21
2. BÖLÜM

İNİSİYASYON YOLU

i nsanların büyük çoğunluğu dünyayı gördükleri gibi kabul


etme eğilimindedir ve dünya onlara çok sert davranmadıkça


hallerinden memnundurlar. Fakat kimileri de gördükleri dünya­
nın ardında ne olduğunu sorgular ve bu sorunun cevabını alana
kadar, insanları hep "garip yolların gittiği ufkun ötesini arama­
ya" iten ilahi hoşnutsuzluğu duyumsarlar.
Çoğu insan acı çekmenin kaçınılmazlığını da sorgulamama
eğilimindedir ve çirkin bir vakayla şahsen karşılaşmadıkça veya
kurban kendileri olmadıkça şikayet etmezler; fakat görünüşe
göre bazıları insan ırkıyla o kadar bağlantılıdır ki, insanlıkla
birlikte acı çekerler ve birileri keder veya acı çekerken kendi­
leri için mutluluğu ve huzuru kabul edemezler. Eskiden böyle
nitelikler seyrekti fakat şimdi çok var ve insanlığı gözlemleyen
herkes, aramızda giderek yaygınlaşan bu her şeyle paydaşlık
duygusunun mutlaka farkına varır.
Bu iki tür insanı evrim meselesi bağlamında düşündüğümüz­
de, evrime farklı reaksiyon gösterdiklerini ama tutumlarının ne­
ticesinin temel olarak aynı olduğunu görebiliriz. Türlerden biri
doğanın yavaş süreçlerini hızlandırmak amacıyla bilim uygu­
laması yoluyla evrimsel gelişme kaydetmeye çalışırken, diğeri
doğanın planının işleyişinin bir parçası olan acıyı azaltmaya ça­
lışmaktadır ve her ikisi de daha verimli hizmet edebilmek için
bilgi arayışındadır.

23
İnisiye ve Çalışması

Bilginin peşinde koşmuş bu erkek ve kadınların yaşamlarını


ve yazılarını yalnızca bilgi için değil aynı zamanda bu bilgiyi
insanlığın acılarının azaltılması yolunda uygulamak amacıyla
inceleyecek olursak, bu yaşamların onları tanınmış başka türde
insanların yaşamlarından ayıran pek çok ortak özelliği olduğu
dikkatimizi çekecektir. Genellikle erken çocukluktan itibaren
yapmaları gereken bir iş olduğunu hissederler. Bu işi er geç bu­
lurlar ve ona olan adanmışlıkları hiç azalmaz. Üçüncü olarak,
ister agnostik ister inanan olsunlar (onlar arasında ateistler nadir
görülür) kardeşlerine hizmet etmek için onları bir araç olarak
kullanan, onlardan daha yüksek bir şeyle irtibat halinde olma
duyguları vardır. Genellikle narin vücutlu olmalarına rağmen,
bu insanların bu gücün hizmetindeyken adeta insanüstü bir da­
yanıklılığa sahip olduklarını ve kuvvetlerini mutlaka kendileri
dışında bir kaynağa atfettiklerini de görürüz.
Özel olarak odaklandıkları iş ne olursa olsun, tüm bu erkek­
lerin ve kadınların hayata aynı perspektiften, evrensel duygu­
daşlık perspektifinden bakıyor olmaları hayret vericidir. Üstelik
eğer onları yakından gözleyecek olursak, hepsi değilse de bazı­
larının sözcük seçimleri konusunda ortak özellikleri olduğunu
da görürüz ve bu da onların biraz sıradışı terminolojisi olan bir
konuya aşinalıkları olduğunu ve o konuya hiç doğrudan atıf ya­
pılmamasına rağmen terminolojisinin onların edebi tarzını etki­
lediğini ve bilinçaltından yazılarına sızdığını gösteriyor.
Bu insanlık işçilerinin tümü arasında karakter benzerliği ol­
duğunu ve bazıları arasında araştırma konusu benzerliğinin de
olması gerektiğini görüyoruz. Yine hepsinin artık doğal evrimin
yavaş gelgitleriyle hareket etmekten memnun olmadığını, yüz­
meye başladıklarını da görüyoruz. Öz bilinç başka şeylere yöne­
lik kör güdüyü aşmıştır ve bu kişiler amaçlarını belli belirsiz bir
şekilde algılar. Susamış bir atın uzaktaki suyun varlığını algıla­
ması gibi. Son olarak, cevabın uzaktan geldiğini fark ederiz ve
madde biliminin tanımadığı bir güç adeta onlarla işbirliği yapar,

24
1. Kısım: Etik

şüphede kaldıklarında yol gösterir ve zor durumlarda destekler.


Bu türden insanlarla dolu olan tarih de onların kendilerinden
yüksek bir şeyle olan bu irtibatının aşırı faal bir hayal gücünün
ürünü olmadığı iddiasını destekler çünkü insanların nadiren ba­
şardığı bir şeyi başarmışlardır ve üstelik en güçlü vücudu bile
çökertebilecek şeye dayanan zayıfbedenlerle yapmışlardır bunu.
Peki büyük ruhların irtibat kurduğu bu güç nedir? Ezoterik
geleneğe göre bu kişiler iki tür inisiyasyondan birinden geçer;
fiziksel olan ve olmayan şeklinde iki türü vardır fakat bunlar
genellikle birlikte deneyimlenir. Bazen bunlardan yalnızca bir
tanesi deneyimlenir. Fiziksel inisiyasyon, varoluşun yüzeyinin
altını, şeylerin dışsal formlarından ziyade içsel anlamlarını ara­
yan insan nesillerinin edindiği ezoterik bilgelik çalışmalarına
girilmesini sağlar. Öğrencinin bu insanların kardeşliğini ve gü­
venini kazanmasını sağlar ve onları bilgilerini paylaşmaya ve
inisiyeyi bir çalışma arkadaşı veya öğrenci olarak kabul etmeye
sevk eder.
Açıklamalara göre, ikinci inisiyasyon biçimi ruhun yüksek
güçlerle irtibat kurduğu ve İç Planlardaki büyük ruhların kardeş­
liğine kabul edildiği ruhsal bir deneyimdir. Bu iki inisiyasyon
biçimi arasında bazen biri ve bazen de diğeri ilk olarak deneyim­
lenir. Bazen fiziksel, yani ikinci derecede önemli inisiyasyon
önce gelir ve daha sonra öğrenciye kendisini ruhsal deneyime
hazırlaması öğretilir. Diğer durumlarda önce ruhsal inisiyasyon
gelir ve öğrenci kısa bir süre sonra isterse fiziksel inisiyasyonu
alma yoluna sevk edilir, fakat tüm ezoteristler şunu kabul eder
ki, bireylerin mutlaka her iki inisiyasyonu alması gerekmese de
biri her zaman diğeri için fırsat taşır.
Nasıl olup da herhangi bir bireyin evrimin doğal ilerleyişi­
nin dışına çıktığını sorabiliriz kendimize. Şunu fark ediyoruz ki,
bunu yapanlar yalnızca ileri karaktere sahip olanlardır. Peki, bu
anormal karakter gelişimine neden olan şey nedir?
Ezoterik bilimde bu sorun için de geleneksel bir açıklama

25
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

vardır. Buna göre öncelikle bizim kendimizi içinde bulduğu­


muz evrim tek değildir, ondan önce başka evrimler olmuştur ve
daha sonra başkaları da olacaktır. Aynı çerçevede, evrim fizik
ve kimya yoluyla açıklanabilecek kör, mekanik, maddesel bir
süreç değil, temel olarak mental bir süreçtir, bir tezahür ediştir,
İlahi Akılda bir fikrin somutlaşmasıdır. Ezoterik bilim ayrıca bu
evrimin öznelerinin bu çalışmada rol alıp yardımcı olabileceğini
beyan etmektedir, çünkü İlahi Aklın ifade ettiği bir fikrin farkına
vardığımız anda kendimiz de onu ifade ederiz. Ona somut bir
şekil verip yaşamlarımızda tezahür ettirir ve kendimiz de evrim
işini üstleniriz, yani bilinçli bir şekilde Tanrı 'yla işbirliği yapa­
rız. Büyük amacın farkına varmayı başaran birinin pasif kalması
nadirdir; o muhteşem fikir kişinin içinde o kadar güçlü bir şekil­
de meyve verir ki, tıpkı güçlü bir ulusun fiziksel koloniler kur­
ması gibi, o da zihinsel olarak koloniler kurma güdüsünü duyar.
İçimizdeki İlahi olanın bilincine vardığımızda ruhsal inisi­
yasyon geçirir, böylece dışımızdaki İlahi olanla temas kurarız.
Benzerlerin birbirini çektiği iyi bilinir ve er ya da geç kar­
deşlerimizin toplumuna çekiliriz. Bu özellikle İlahi olanla irtibat
kurmuş olanlar için geçerlidir. Kozmosta hareket halinde olan
büyük mental akımlar, tıpkı dünya etrafında hareket halinde
olan görünmez manyetik akımlar gibi, kişiyi uygun yere taşır.
Ezoterik bilim bu yüzden çıkıp öğrenci aramaz; öğrencilerinin
ona geleceğini bilir. İlan panolarında asla okült locaların ilanla­
rını görmeyiz ama insanların zihinlerine bir akım girdiğini his­
sederiz.
Bir insan bu derin ruhsal deneyime hazır olduğu noktaya han­
gi yollarla ulaşır? İnisiyasyon geçirenin belirli bir karakter türü
olduğunu gördük. Bu karakter nasıl edinilir? Ezoterik bilimin bu
soruya getirdiği açıklama, ölümsüz ruhun pek çok bedene gir­
diği, her birinde deneyim ve karakter gelişimi sağladığı, kulla­
nım amacını yerine getiren her bedeni attığı ve yeni bir çalışma

26
1. Kısım: Etik

için yeni bir beden edindiği teorisi olan reenkarnasyon7 öğreti­


si kapsamındadır. Ezoterik bilim her zaman evrim bağlamında
düşünürken, sıradan insan bir enkarnasyon,8 yani tek bir hayat
bağlamında düşünür; bu bakış açısı farkı hayata olan tutumlarını
temelden etkiler; biri için ölüm her şeyin sonudur; diğeri için bir
aşamanın sonudur. B iri için felaket, diğeri için gün batımıdır.
Eğer uzun çağlar boyu olan evrim sürecinde bir ruh deneyim
meyvelerinden kardeşlerinin ötesinde fayda sağlama eğitilebi­
lirliğini ve kapasitesini gösterirse, önceki evrimlerin ürünü olan
ve soyut iyi fikrini somutlaştırmada İlahi Akılla bilinçli olarak
işbirliği yapan o büyük zekalar (tıpkı İlahi Olanın bilincinde ol­
duğumuzda bizim de yaptığımız gibi) o kişiyi kitleler içinden
alır ve onun kendi çıkarı için değil, onda potansiyel bir çalışma
arkadaşı gördükleri için ona özel bir eğitim verirler. Pasif bir
şekilde evrim geçiren yaşamı mayalamada İlahi Olanla birlikte
ne kadar çok çalışma arkadaşı olursa, evrimin ilerleyişi o kadar
hızlı ve pürüzsüz olacaktır. Ezoterik geleneğin beyanına göre bir
zeka kendisinin önemini anlayabilecek kadar ilerleme kaydeder
kaydetmez, ezoterik evrim teorisinin farkına varması sağlanır
ki planı bilsin ve çalışmaya ortak olsun. Fakat birey bu büyük
görevin bilinçli olarak farkına varmaya hazır olmadan çok önce
zihni eğitim görmekte ve hazırlanmaktadır. Bu eğitim kişinin
yönlendirilmekte olduğu sürecin farkındalığı bilince ulaşmadan
önce birkaç enkarnasyon sürer ve birey bu çalışmayı kendi ira­
desiyle üstlenir.
Eğer belirli ezoterik yöntemler yoluyla böyle bir bireyin geç­
miş yaşamlarının kaydına bakılacak olursa, eğitim süreci açıkça
görülebilir. Yaşamlar belirgin bir deneyim türü gösterir. İzlenen

7 Reenkarnasyon - (Ruh Göçü, Tekrardoğuş, Tecessümü Mükerrer, Tenasüh)


Aynı ruhun farklı fiziksel bedenlerde tekrar tekrar doğması. Reenkarnasyon,
birçok dinin bir parçası olan ve yaygın olarak manevi evrim ve karma kavra­
mıyla ilişkili olan eski bir mistik inançtır.
8 Enkarne Önceden var olan bir ruhun doğumla fiziksel bedene girmesi.

27
İnisiye ve Çalışması

yol, diğer insanlarınkinden çok daha maceralıdır. Birkaç kısa ya­


şama pek çok macera sığdırılır. Eğitimleri de daha zordur; fakat
daha ağır yüklerde daha büyük güç de vardır. Yaşamdan yaşama
bu deneyim yoğunlaşması, birey sonunda fiziksel inisiyasyon
şansıyla karşılaştırılana kadar ilerler. Bu genellikle küçük ölçek­
li bir inisiyasyondur, fakat fırsat anlamında bir başlangıç noktası
görevi görür. Bu kayıtlara bakarken, bireyin çoğu durumda te­
mizlikçi veya zanaatçı gibi sıradan bir sıfatla veya ritüel ruti­
ninde görevli biri olarak bir tapınağa veya başka bir tür ezoterik
bilgi merkezine bağlanması dikkat çeker. Görünüşe göre içsel
eğitim asla ezoterizmle ilk karşılaşmada verilmemektedir. Dış
form olan ritüel ilk karşılaştığımız şeydir. Fakat merak uyan­
dıracak yeterince şey görülür ve zihin bir soru soracak noktaya
ulaşır ulaşmaz cevap için hazır olduğunu kanıtlamış olur.
Bu bireyin kayıtlarını takip edersek, fırsatlardan yararlanma
durumuna bağlı olarak denizin dalgaları gibi ilerleyip geriledi­
ğini görürüz, fakat başarmak ve büyük inisiyelerden biri olmak
istiyorsa, gelgit gibi tüm engellere rağmen istikrarlı bir şekilde
ilerler ve giderek derin bilgiye ulaşır. Enkamasyonlar boyunca
zamanının ve ırkının gizemlerine vakıf olur ve her bir yaşam­
da elde edilen deneyimleri bir sonraki için bir başlangıç nokta­
sı olarak kullanır. Kazanılan şeyin asla kaybedilmemesi dikkat
çekicidir; anılar kaybolsa da kapasite sürmektedir; öğrenilenler
bilinçaltı zihinde depolanmakta ve karakter oluşumunda kulla­
nılmaktadır. Her yaşamda önceki yaşamlarda kaydettiğimiz iler­
lemeyi hızlı bir şekilde tekrarlayarak bıraktığımız noktaya geri
geliriz ve yeni bir şey elde etme zahmetli sürecine başlarız. Bu
durum bazılarının hızlı, bazılarının yavaş ilerlemesini açıklar;
fakat şu unutulmamalıdır ki, bugün üzerinde sıkıntılı bir şekilde
çaba sarf ettiğimiz yolu, yeni bir enkamasyonda hızlı bir şekilde
tekrarlayacağız.
Eğer geçmişte bu yolu izlemişsek şimdiki hayatımızda ne ol­
duğunu ele alalım şimdi. Öncelikle geçmişin bir özetini yaşarız;

28
1. Kısım: Etik

bağımsız düşünmeye başlar başlamaz son ayrılışımızda içinde


bulunmuş olduğumuz zihinsel duruma varırız. Henüz fikirleri­
mizi dayandıracak gerçek veriler elde etmemiş olsak da, şeylere
bizim açımızdan bakmayanlara mantıksız önyargılar gibi görü­
nen ama bizim derin benliklerimizin önemli birer parçası olduğu
için hiçbir kanıt veya argümanın sarsamadığı belirli bazı geçmiş
çıkarımların zihnimize egemen olduğunu görürüz. Bunları tıpkı
ellerimiz ve ayaklarımız olduğunu bildiğimiz gibi biliriz, çünkü
bu bilgiler bilincimize asırlar boyu deneyimle işlemiştir ve tek
bir yaşamın baskısı onları ortadan kaldıramaz. Dolayısıyla bir
insan hayatta görüşleri için hiç empati veya destek görmediği
halde bu fikirler sarsılmayabilir; fakat er ya da geç, ki bu ölüm
noktasına kadar gerçekleşmeyebilir, kişi etrafındaki insanlara
çekim duyacaktır.
Bu fikirler zihnin birer parçası gibidir, o kadar erken hatırla­
nırlar; konuyla alakalı her bilgi parçası kendi özel çekim gücüne
sahipmiş gibi hafızaya yapışır; şüphesiz hepimiz olay örgülerini
unuttuğumuz ama Gizemlerle9 ilgili tesadüf eseri karşılaştığımız
bir referansı aklımızda kalan romanlar okumuşuzdur. Bu nitelik­
teki tüm konular öğrenciye kolay gelir çünkü aslında yeni bir şey
öğrenmekten ziyade gözden geçirmektedir; zihnine yeni fikirler
sokmaktan ziyade bilinçaltında pasifbir şekilde bekleyen şeyleri
bilince geri getirmektedir. Bilinçaltı zihnimizin çoğu enkarnas­
yonlar arasında kendini sürdürmüştür, her hayatta yeniden inşa
ettiğimiz şey yalnızca bilinçli zihindir.
Genellikle öğrenci geçmişte öğrendiği pek çok şeyin anısını
bilinçaltından geri çağırır. Bunlar normal bilinci için o kadar ya­
bancıdır ki, bunları ilahi ifşaların özelliği olarak görme eğilimin­
de olabilir; fakat kariyerinin bu aşamasındaki öğrencinin "Aka-

9 Gizim Okulları -İbrahimi dinlerin yayılmasından önce, eski çağalarda ini­


siyaon uygulayan çeşitli gizli örgütlerdir, Mitra kültü, Eleusis Gizemleri gibi .
Bunları Küçük Gizemler ve Büyük Gizemler olarak ayrıldığı söylenir. Arala­
rında mesleki örgütler de vardır.

29
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

şik Kayıtları"10 okuyor olması pek muhtemel değildir, zenginliği


tahmin ettiğinden çok daha büyük olan kendi bilinçaltı zihninin
derinliklerini keşfediyor olması çok daha olasıdır.
Öğrenci bu bilinçaltı erişimini dış yardım ve eğitim sanabilir
ve bu hata yaygın olduğu için bu yardımın asla mevcut olmadığı
sanılmamalıdır; her zaman mevcuttur ve mevcudiyeti tamamen
ondan yararlanma irademize bağlıdır.
Faydasını görebileceği seviyeye ulaşmış olan öğrenciye dış
yardım her zaman gelir ve pek çok öğrenci tekrar tekrar karşı­
laştıkları şanslı durumlar üzerine bunun tesadüfi olmadığını an­
layacaktır. Fakat bu bağlamda şu da unutulmamalıdır ki, zihnin
şartlar üzerindeki gücü çok büyüktür ve içeride bulunabilecek
olanı sürekli dışarıda arama hatasını yapmamalıyız. Üstelik zih­
nin gücünü ortaya koyma yoluyla, arzuladığımız şeyi gerçek­
leştirmek için yapabileceğimiz pek çok şey vardır. Net olarak
şekillenmiş ve uzun zamandır sürdürülen bir arzunun gücü asla
küçümsenmemelidir.
Öğretmen arayışına yönelik samimi bir arzu duyulduğunda
aranan şeye çok yaklaşılmıştır. Eğer öğrenci buna değerse, ya
hemen bu mental teması gerçekleştirdiği içsel bilgisiyle ödül­
lendirilecek ya da "şans eseri" okült bir bilgi ve eğitim kaynağı
ile karşılaşacak ve bilinçli çalışması başlayacaktır. Kapı açıktır,
Yolu katetmesi gerekmektedir.

10
Akaşik Kayıtlar - (Sanskritçe) Kozmik bir arşiv olarak her şeyi kaydeden
akışkan özgü

30
3. BÖLÜM

İNİSİYASYONA HAZIRLIK
. .
nisiyasyonun amacı ruhun içsel Işıkla aydınlanmasını sağla-
Imaktır. Dolayısıyla bu işe hazırlanmanın en iyi yolu hakkında
düşünmeye başlamadan önce, İnisiyasyonla neyin kastedildiğini
açıklamak gerekiyor çünkü bu konuda pek çok farklı kavram
mevcut.
Bu sayfalarda kullanıldığı şekliyle İnisiye11 sözcüğü, Yüksek
Benliği, yani Bireyselliği kişiliğiyle kaynaşıp fizik bedendeki
enkarnasyonuna dahil olan kişi anlamına gelir. Dolayısıyla İni­
siye, Yüksek Benliği onun gözlerinden bize bakan kişi anlamı­
na gelir. Kişilik yaşamla ilgili bir dizi alışkanlık kompleksine
indirgenir ve Yüksek Benlik kişiliğin fiziksel plandaki dikkati
üzerinde asgari taleplerle kendi işini yapmakta serbest olur.
Bu Büyük İnisiyasyon her zaman beden dışında deneyimle­
nir. Hiçbir ritüel bunu sağlamaz ama bilinci bu aşkın deneyime
hazırlık için eğitmek amacıyla ritüel kullanılmış olabilir ve Batı­
da genellikle kullanılır. İnisiyasyon tam bilinçli olarak deneyim­
lenir ve hafıza korunur. Bilmeden inisiye olmanın mümkün olup
olmadığı bize sıkça soruluyor. Bu soruya empatik bir olumsuz
cevap veriyoruz. Bir kere bilincimizin kalıcı bir şekilde geniş­
letilmesinin farkına varamayabileceğimiz düşüncesi absürttür.
Fakat bir Öğretmenin bir kişiyi o kişi psişik yeteneklerinin ge-
11
Bu yüksek dereceli bir inisiyasyondur ve normalde bunun öncesinde daha
düşük dereceli inisiyasyonlar deneyimlenir.

31
İnisiye ve Çalışması

lişmemişliği nedeniyle hemen farkına varmadığı halde öğrencisi


olarak kabul etmesi sık yaşanan bir durumdur ve o kişi ancak
eğitimde belirli bir yol katedildikten sonra bunun farkına varır.
Böyle bir durumda bir medyumun o kişiyi Büyük Beyaz Kar­
deşliğin öğrencisi olarak kabul edildiği ve İnisiyasyona giden
Yola adım attığı konusunda bilgilendirmesi mümkündür ama
inisiye edilmiş olduğunu söylerse yanlış bilgi vermiş olur. Öğ­
retmenin mührü kabul edilen öğrencinin aurasına12 basılır ve bir
durugörür bunu başın hemen üzerinde yaklaşık 15 santim çapın­
da bir disk olarak görecektir. Diskin rengi Öğretmenin üzerinde
çalıştığı Işına bağlıdır; öğrenciye Öğretmen için fizik planında
yapacağı bir iş verildiğinde, aurada tekabül eden renk bandı ya­
nar ve Öğretmenin gücünün öğrenci yoluyla işlediğini gösterir;
fakat yalnızca aura bir bütün olarak aydınlandığında kişi bura­
da kastedildiği anlamıyla bir İnsiyedir. Bu yalnızca kişi Öğret­
meninden ödünç alınan ışıkla değil kendi ışığıyla parladığında
olur. Dolayısıyla İnisiyasyon, Augoeides'in, yani Işık Bedenin
fiziksel planında İç Işığın tezahür etmesi olarak ifade edilebilir.
Güneş ışığını veya onun Dünya'nın gölgesiyle şekil değiştiren
halini yansıtarak büyüyüp küçüldüğü sayısız enkamasyon aşa­
masından geçen Ay, kişiliği temsil ediyor olarak düşünülebilir;
insandaki ölümsüz Ruh olan Yüksek Benlik ise, biz görsek de
görmesek de göklerde ebedi olarak parlayan Güneş'le sembolize
edilir. Bu simgeler üzerinde düşünmek faydalı olacaktır.
İnisiyasyon gerçekleştiğinde Yüksek Benlik fiziksel bedende
tezahür eder. Böyle bir tezahürün mümkün olmasından önce ne
kadar çok hazırlık yapılması gerektiğini anlamak için, sıradan
insanda Bireysellik ile kişilik arasındaki büyük farkı düşünme­
miz yeterli olacaktır. Üstelik, uygun hazırlık yapılmadan önce
bu tezahüre teşebbüs edilseydi, gelen Benlik kendisi ile giysisi
arasında o kadar büyük bir uyuşmazlık bulacaktır ki, giyme ça-
12
Aura - Parapsikolojide insanı hale gibi çevreleyen görünmeyen psişik bir
alan.

32
1. Kısı m : Etik

basında giysi yırtılacaktır. Bu durum okültistler arasında bazen


gözlenen bir durumdur ve okült kardeşliklerin yaşadıkları sorun­
ların pek çoğunu açıklamaktadır.
Yüksek Benliğin beyin bilinci yoluyla tezahür edebilme­
si için, kişilik Bireysellik ile aynı tuşa akort edilmelidir. Tıpkı
kişiliğin varlığını dünyevi boyutta sürdürmesi gibi Bireysellik
de varlığını ruhsal boyutlarda sürdürür; Bireyselliğin eylemle­
rini belirleyen şey, varlığını aldığı Kozmosun İlahi Yaşamı ile
uyumunu sürdürme arzusuyken, kişiliğin eylemlerini belirleyen
şey fiziksel bedenin varlığını aldığı madde dünyası ile uyumu­
nu sürdürme arzusudur. Dolayısıyla şu açıktır ki, kişilik Yüksek
Benlikle uyumlu hale gelebilmek için bakış açısını tamamen
yeniden düzenlemek zorunda kalacaktır. Eğer İnisiyasyon al­
mak istiyorsak, tüm amaçlarımızın temelini değiştirmeye hazır
olmamız gerekir. Bu, hiçbir fedakarlıktan sakınmayan bir amaç
tekliği gerektirir. "Sahip olduğun her şeyi sat ve beni takip et."
dedi Öğretmen; yine ayrıca, "Bırak ölüler kendi ölülerini göm­
sün. Sen beni takip et." Bunlar ağır sözlerdir ama deneyim bun­
ların doğruluğunu gösteriyor. Kimsenin kendisini bir İnisiyas­
yon adayı olarak sunması zorunlu değildir çünkü İlahi Birleşme
amacını evrimin dolambaçlı yoluyla gerçekleştirebilirler; fakat
bedeli ödemeye istekli olmadıkları için Büyük İnciyi alamadılar
diye kadim Sırların kaybolduğunu iddia etmemelidirler.
Yüksek Benliğin tezahür edebilmesi için kişilik ve duyusal
şeyler feda edilmelidir; bu konuda ihtilaf olamaz. Tüm İnisiyeler
bunun böyle olduğunu beyan etmiştir. Kişiliği feda ettiğimizde
her şeyden yoksun kalacağımızı düşünme eğilimindeyiz. Batı­
lı zihin hala bedenin ölümünün varlığı sona erdirdiğine inanma
alışkanlığına yapışıyor. Bu yüzden de kişiliğin ölümü hayatın
tamlığından alınan keyfi sona erdirecek sanıyoruz bilinçaltın­
dan. Sahip olduğu her şeyi satan tüccarın Büyük İnciyi bu sa­
yede satın alabildiğini unutuyoruz. Evet, tüm mallarını satmıştı
ama sattıkları çok daha büyük değere sahip bir şeye yatırı ldı.

33
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

İncil ' deki hikaye onun İnciyi muzaffer bir edayla tuttuğunu ima
ediyor. Yani Yüksek Benliğin fiziksel bedende enkamasyonunu
sağlayan husus, fiziksel şeyleri feda etmemizdir. Bizi duyuların
arzularına bağlayan iplerin kopması öncesinde bir mücadele sü­
reci vardır ama duyularla aramıza kayda değer bir mesafe koyar
koymaz Yüksek Işık ortaya çıkmaya başlar. Huzursuzluğumuz
uzun sürmez.
"Ayak sesleri yanımda kesiliyor:
O ' nun sevgiyle uzanan elinin gölgesi mi
Yoksa kasvetim?"
Bilinç kişilik üzerinde odaklı olduğu sürece gerçekliklerle
doğrudan temas kuramayız, yalnızca form dünyasındaki yansı­
malarını görebiliriz. Yüksek Yaşamın çağrısı uyanmalı, form-bi­
linci aynasından uzaklaşıp doğrudan Gerçekliğe (yani forma
değil Hayata) bakmalıdır. İnisiyasyon isteyen ruhun görevi bu
dönüştür.
Kişilik giderek Yüksek Benliğe boyun eğdirilirken, İçsel Işık
onu yaymaya başlar. Ani aydınlanma patlaması nadirdir ve Aziz
Pavlus 'un Şam yolunda deneyimlediği gibi kör edici ve sakatla­
yıcı olduğu anlaşılmaktadır; dolayısıyla yalnızca önceki yaşam­
larda yüksek bir düzeyde eğitilmiş ve bu amaçla reenkame olup
kişiliklerini buna göre oluşturan çok ileri ruhlar için buna izin
verilmektedir. İnisiyasyon peşinde olan diğer insanlar için, İç­
sel Işık nazikçe ve aşamalı olarak gelir, aşıldığı sanılan duyusal
arzular tekrar tekrar yükseldikçe onların gölgesinde kaybolur.
Duyusal bağımlılıktan kurtulan inisiyenin önünde iki yol
vardır; Mistik Yolu izleyip özgürleşmeye gidebilir veya Okült
Yolu izleyerek Yüksek Akıl güçleriyle donanmış olarak insan­
ların dünyasına dönebilir. Mistisizmde reenkamasyon öğretisi
yokken okültizmde olduğu dikkat çekecektir ve nedeni budur;
mistik bir daha dönmemek üzere bedenin esaretinden kurtulma­
yı amaçlarken okültist emeklerinin meyvesini alacağı maddeye
dönmeyi planlar. Her ikisi de meşru ve hak verilebilir idealler-

34
1. Kısım: Etik

dir. Özgürlüğünü elde etmeye giden mistik dünyada etki yap­


maya devam edecektir; başarıları yoluyla dünyanın karmasının
bir kısmını çözümler. Bedenselliğe ilişkin tüm kişisel arzular
tamamen temizlendikten uzun zaman sonra bile tüm mistiklerin
bedensel çilecilik eğiliminde olmasının nedeni budur; dünyanın
karmasını temizlemektedirler.
Okültist ise yalnızca vücuda şikayet etmeden egemen irade­
ye itaat etmesini öğretmeye yetecek kadar bedensel çilecilikte
bulunur. Kendisi için öyle bir kişilik oluşturmak ister ki, Yüksek
Benliği onunla engelsiz bir şekilde işlev gösterebilirsin. Mah­
muza veya geme gerek olmadan, topuk ve yulara anında cevap
veren, güçlü ve iyi huylu bir at gibi olmalıdır. Duyuları onu ya­
nıltmaz; tutkuları onu körleştirmez. Vücudunu, ruhunun görün­
tüsünü çarpıtmayan şeffaf bir penceresi gibi kullanır.
Mistikler, Kozmik Güçlere kanal olabilmek için kişilikleri­
ni etkisiz hale getirir. Çözmeye çağrıldığı tüm sorunlara karşı
tutumu "Sakin ol ve bil ki Ben Tanrı 'yım"dır. Dünyevi planda
hareketsiz bekler ve meditasyonları yoluyla grup zihnine bir ka­
nal bulma konusunda ruhsal güçlere imkan sağlar. Okültist ise
formlarla ilgilenir ve o formları Kozmik Güçlere yönelik kanal­
lar olarak şekillendirmek amacıyla somut zihnini kullanır. Mis­
tik yalnızca Yüksek Benlikte çalışır; okültist ise Yüksek Benliği
form planlarında tezahür ettirir.
Duyuların esaretinden kurtulan mistik içsel bilinç deneyim­
lerinden hoşnuttur; bunları dünya planında tezahür ettirmeye ça­
lışmaz; okültist ise mistiğin arzuladığıyla aynı farkındalığa ulaş­
tıktan sonra, bu bilinç halini form planına yansıtmaya çalışır.
Sağ El Yolunun yolcusu olacaksa bunu yapar çünkü bazı ideal­
lerin form dünyasında gerçekleştirilmesi yönündeki Büyük Plan
bunu gerektirir fakat bunu asla duyuların tatmini için yapmaz.
Hz. İsa ıssızlıkta böyle test edilmiştir; "Şu taşların ekmek olma­
sını emret." Suyun şaraba dönüştürülmesi ve kapalı kapılardan
geçilmesi gibi mucizelerin işaret ettiği gibi o hem okültist hem

35
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

de mistikti fakat okült güçlerini görevi dışında hiç kullanmadı


ve fark edilebileceği gibi nihai amacına doğru ilerlerken bu güç­
leri giderek daha az kullandı .
Özgürleşen ruhların büyük çoğunluğu mistik yolu takip et­
meyi seçerek dünya ötesine geçiyor; özgürlüğünü kazananların
onları tekrar enkamasyona çekecek duyusal arzuları olmadığı
için, yalnızca birkaçı form dünyasına geri dönme fedakarlığın­
da bulunuyor. Onlar için bu durum hapse girmek gibi olsa da,
dünyanın karmaşa yükünü hafifletme arzusu onları motive eden
tek şeydir. Diğer taraftan, dünyadan vazgeçen mistiğin onu ta­
mamen terk ettiği sanılmamalıdır; duaları her zaman dünyayla
birliktedir ve İç Planlarda dünyanın karma yükünü hafifleten şey
bu büyük dua eden ruhlar kitlesidir.
Mistik belirli bir şekilde hizmet ederken, okültist bir başka
şekilde hizmet eder. Kozmik yenilenme ve evrim görevi için
ikisi de gereklidir. Dualite, yani aynı gücün pozitif ve negatif
yönleri arasındaki etkileşim olmadan hiçbir işlev gerçekleşmez.
Mesih gücünün bir kutbunda mistik, diğer kutbunda okültist var­
dır. Planlardaki iyi bilinen kutup değişimi okült yasasına itaat et­
mek suretiyle; Mistik, form planlarında negatif, güç planlarında
pozitiften, Okültist ise form planlarında pozitif, güç planlarında
negatiftir. Bu nedenle okültist işlerine yardımcı olması için her
zaman güçleri çağırmak zorundadır ve bu amaçla bir işaretle ya­
pılan basit invokasyondan 13 localarda yapılan karmaşık biçimle­
re kadar çeşitli türlerde ritüel maj i 14kullanır.

13 İnvokasyon - Üstün bir varlığı veya gücü zihinsel, sözsel yoluyla, dua veya
ritüelle "davet" ederek çağırma eylemi. Evokasyon ilkel veya şer bir varlığı
maj ikal ritüelle "çağırma" eylemidir. Davet edilen güç operatörün içine nüfuz
eder. Çağrılan güç maj isyenin alanını temsil eden bir çemberin dışında tutulur
ve majisyenin hakimiyeti altında emirlere tabii tutulur.
14 Maji - Maji sihir veya buyu anlamına gelir. Ancak spirituel bir çalışma ola­
bilme özelliği itibarıyla ve dil kökeni (Hint-Avrupa dillerinde maha, mag, maj )
yüce anlamına gelmesi açısından v e olumsuz herhangi bir anlam çağrıştırma­
ması açısından bu eserde batı kaynaklı bu kelimenin ağırlıklı olarak kullanıl­
ması tercih edilmiştir

36
1. Kısım : Etik

En gerçek gelişim, ki İçsel Işık Cemiyeti 'nde15 verilen disip­


linlerin amaçladığı gelişim de budur, ruhun pozitif ve negatif
güçlerinin irade yoluyla dengede tutulması, böylece muhakeme
gücüyle bu dengenin istenilen yöne çevrilebilmesidir. Dolayı­
sıyla, mistisizme eğilimi olan ruha Küçük Gizemler konusunda
her zaman okült bir eğitim verilirken, okültizme eğilimli ruha
da mistik konularda çalışma yaptırılır. Büyük Gizemlere ulaşıl­
dığında ise ruhun kendi doğal eğilimini takip etmesine müsaade
edilir ve özel olarak yeteneklerine uygun eğitim verilir.
Küçük Gizemlerde doğal eğilimin ihlal edilmesini çağrıştı­
ran durumun nedeni kolayca anlaşılabilir; mistisizme eğilimli
bir ruh sadece mistik konularda geliştirilirse, Görünmeyende
çok kalanlar arasında yaygın görülen o sıkıntılı dengesizlik eği­
limine kapılabilir. Form planlarındaki kavrayışı, güç planlarıyla
olan temasıyla eşgüdümlü olmadığı için güçler formun sınırla­
rını yıkar ve bir duygusal ruhsallık batağına yayılıp kaybedil­
miş, harcanmış olur, tıpkı bir nehrin kıyılarını yıkıp vadide bir
bataklık oluşturması gibi . O bataklık yemyeşil bir bitki örtüsü
de oluşturacaktır ama ne toprak ne de sudur ve insanlara hizmet
bağlamında işlevi yoktur.
Okültist ise eğitiminin başında form sevgisine ve entelektü­
elleşmeye dalıp gitmesine izin verilmesi halinde formları içinde
kendine bir duvar örecek ve okültizmin sembollerine hayat ve­
ren tek şey olan canlı temaslarını kaybedecektir. Fakat disiplini
için tamamen sezgisel ve meditatif yöntemler kullanarak güç­
lerle irtibat kurma görevinin verilmesi halinde, formüller ve ri­
tüel maj i kullanımından bağımsız bir şekilde irtibatlarını kurma
gücü edinecektir; bu nedenle, eğitiminin daha ileri bir aşama­
sında okült sanatlarının geleneksel yöntemleri ona öğretilirken,
bu şekilde eğitilmeyen bir İnisiye ile karşılaştırıldığında sonsuz
ölçüde daha fazla güce sahip olacaktır. Öğrencinin formüllerini

'5 İçsel Işık Kardeşliği Fratemity of the lnner Light, Dion F ortune tarafından
kurulan ezoterik cemiyet.

37
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

kör ve batıl bir şekilde kullanmak yerine okültizmin ilkelerini


anlaması tüm okült eğitim için hayati öneme sahiptir.
Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür.
Bir mistiğin veya okültistin tezahür planına getirebilecekleri,
kendi doğaları içindeki kutuplaşma yetenekleri ölçüsünde ola­
caktır.

38
4. BÖLÜM

OCAK ATEŞİNİN YOLU


nisiyasyon Yolunun ve seçilmiş ruhları hizmetlerine çağıran


I Öğretmenlerin varlığının bilgisi pek çok kişiye bir vahiy ve
borazan uyarısı gibi gelir. Onları ikna etmek için argüman ge­
rekmez, algıladıkları şeye yanıt olarak tüm ruhları ayağa kalkar.
Yolun gerektirdiği fedakarlıklar ve disiplinler onları korkutmaz;
tüm istedikleri fırsattır.
Fakat pek çok durumda bu ruhlar ortaya çıkan fırsattan ya­
rarlanma özgürlüğüne sahip değildir; görev veya şartların zin­
cirleriyle bağlıdırlar. Başkalarının haklarını ve mutluluğunu gör­
mezden gelmeye hazır olmadıkları sürece Yolda yürüyemezler.
Başkalarını Öğretmenlerin hizmetine feda etmek doğru bir şey
midir? Hangisi daha yüksek bir görev; Öğretmenlere hizmet et­
mek mi yoksa aileye ve eve hizmet etmek mi? Bu önemli ve
sürekli tekrarlanan bir sorudur ve cevabı bazılarımızın sandığı
kadar basit değildir.
Bir ruh Yolun çağrısını bu şekilde anında cevapladığında, bu
çağrıyı ilk kez duymadığı kesindir. Geçmiş yaşamlarda Tapınak­
tan içeri girmiştir ve bunun anısı bilinçaltı zihinde gizlidir. O
halde bu hayatta çağrı geldiğinde ruh neden inancını bozmadan
ve kutsal bağları ihmal etmeden onu takip etmekte özgür olma­
sın?
Bu soruyu cevaplayabilmek için karma yasasına bakmamız
gerekiyor. Karmada ruh Yola hazır olmadan önce çözülmesi ge-

39
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

reken bir şey olmalıdır ve disiplin verebilmek için ruh yükümlü­


lük bağlarıyla bağlanır. Ruhun izleyeceği kaderleşmiş yol Ocak
Ateşinin yolu olarak bilinir ve okült kardeşlikler tarafından uy­
gulanan tüm disiplinler kadar gerçek bir inisiyasyon yoludur.
Başka herhangi bir inisiyasyon yolundan ne daha hızlı ne de
daha yavaştır. Ev yapan biri, inşa etmek istediği evin malzeme­
lerini bir araya getirmeye çok zaman harcayabilir; o malzemele­
ri parça parça tasarlamaya günler, haftalar harcayabilir ve yine
de tek bir duvar bile yükselmeyebilir; fakat epeyce dikkatli ve
hassas bir çalışmadan sonra, yoğun emekle hazırladığı parçaları
bir araya getirmeye hazır olduğu aşamaya ulaşır ve mükemmel
bir şekilde eşleşen parçalar birkaç saat içinde birbirine monte
edilip yapı hazır hale getirilir.
İnisiyasyona hazırlık da böyledir. Aday ön eğitimde uzun
yıllar harcayabilir; aklı ve bedeni disipline etmek, hayatın tüm
derslerini almak, maddesel arzu ve hayallerine olan bağlılığını
azaltmak ve özlem duyulan Gizemlere kabul edilmeyi sabırla
beklemek; bu uzun ve yorucu görev tamamlandıktan sonra ve
kişi uzun zamandır beklenen fırsata belki de hayatının sonba­
harında ulaştığında, yüklerin sabırla taşındığı yorucu yıllar bo­
yunca bilincinin pek çok disiplin ve inisiyasyon aşamalarından
geçtiğini ve Gizemlere geldiğinde dış avludan hızla geçip Tapı­
nağa kabul edildiğini görecektir. Eğer hayat ona okült disiplinin
derslerini vermişse, Küçük İnisiyatörün ona bunları öğretmesine
gerek yoktur, deneyimini kanıtla test ettikten sonra Büyük İnisi­
yatöre gitmesini onaylar.
İnisiyasyona hazır olmamız için ulaşmamız gereken belirli
bir deneyim düzeyi vardır. Kişisel bir hayattan Büyük Vazgeçi­
şe hazır olabilmemiz için duyusal bağımlılıkların gevşetilmeye
başlaması gerekir. Bizi Gizemlerin sunağına getiren üç İnisiya­
tör vardır; Büyük İnsiyatör, yani Üstat, Küçük İnisiyatör, yani
Öğretmen ve bizi hayatın dersleri ve bunların sağladığı farkın­
dalıklar yoluyla eğiten kendi Yüksek Benliğimiz.

40
1. Kısım: Etik

Yolun disiplini kitaplardan öğrenilemez, farkındalık sağlayan


şey yalnızca deneyimdir. Dolayısıyla karmamızı ilk inisiyasyon
olarak kabul edelim. Kendimize ve koşullarımıza hakim olmaya
çalışalım; bu bize tüm şartlar altında dinginlik verecektir. Düzel­
tilemeyen şeye katlanılması gerekir; bu karmanın bize öğrettiği
ilk derstir. Adept1 6 tamamen dingin biridir çünkü mükemmel bir
özdenetimi vardır. Duyguların içsel astral krallığına hakim ol­
maya çalışalım; bunu bir kez başarınca, İnisiyatör bizi kapıya
götüreceği zaman astral planın anahtarı elimizde hazır olur.
Diğer taraftan, Tanrı bizi her nereye yerleştirmek isterse
orada adaletsizliğe karşı koymak ve uyum yasasını uygulamak,
Tanrı ' nın şövalyeleri olarak bizim zorunlu görevimizdir. "Elin
yapacak ne bulursa, onu tüm gücünle yap." İnsan cesareti ve
becerisiyle düzeltilebilecek şeylere katlanılmamalıdır.
Düzeltilebilecek bir kötülük karşısında miskince oturmamalı
ama düzeltilemeyecek bir şey için de sürekli sızlanıp durmama­
lıyız. Ya istekli ve neşeli bir şekilde kabul etmeli ya da cesur ve
kararlı bir şekilde reddetmeliyiz.
Günlük hayatımızı kozmik ilkelere göre yaşarsak, bu enkar­
nasyonda payımıza düşen karma her neyse onu çözümleyip öz­
gürlüğümüzü kazanırız. Ruh bu şekilde edinilen deneyim saye­
sinde hazırlanır ve doğru giriş bulunduğunda Gizemlerde hızlı
bir şekilde ilerlenir.
Tüm ruhumuzla Öğretmenlere hizmet etmeyi ve yüksek yer­
lerdeki ruhsal kötülükle mücadele etmeyi arzularken bizi görev
zincirleriyle kişiliklere ve hayatın yavan görevine bağlayan çe­
şitli sebepler vardır. Geçmiş bir yaşamda testlerimizden bazıla­
rında başarısız olmuş olabiliriz ve dolayısıyla o testlere tekrar
girmemiz gerekiyor olabilir. Her gün etrafımızda bunun örnek-

16
Adept - (üstat) Tam karşılığı yeti sahibi, okült edebiyatta okültizmde uzman
laşmış mürşit olabilecek mertebede bilge ve güç sahibi kişi. Düşük Gizemlerin
tüm inisiyasyonlarını almış, yüksek misterlere vakıf tinsel iilemlere erişmiş
okült üstat..

41
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

lerini görebiliriz. Bir öğrenci, derecesinin tüm derslerini başarılı


bir şekilde almış olabilir ama ön çalışma niteliğinde bir derste
başarısız olması halinde diplomasını alamayabilir. O dersi tek­
rar alması gerekir ve temel bazı matematik veya dil konuların­
da düzgün bir kağıt teslim edene kadar belki defalarca başarısız
da olabilir. Yüce arzuları olan fakat dünyevi görevlerle eli kolu
bağlanan bir ruhun durumu da böyledir; o ruh büyük ihtimalle
uygulamalı okültizm görevlerinde başarılı olmak için çok ge­
rekli olan temel derslerden bazılarını tamamlıyordur. Bu testler
geçilir geçilmez, yüksek çalışmasını zaten tamamlamış olduğu
dereceyi alacaktır.
Bazen de Gizemlerde çok ileri seviyelerde olan ruhlar insan
sevgisinin çağrısıyla geri döner ve tekrar karmik zincirler yara­
tır. Bu şekilde oluşturulan borçlar sonraki yaşamlarda ödenme­
lidir. Bu dönüş bazen tutkuların ve duyuların motivasyonuyla
olurken, bazen de seçimi daha yüksek bir güdü yapar ve hızlı yol
alan bir ruh tamamen merhamet nedeniyle, daha yavaş ilerleyen
bir sevdiğine el uzatmak için geri dönebilir. Geçmiş bir yaşamda
alınmış bir kararın bilgeliğini muhakeme etmek nadiren müm­
kündür fakat yükümlülüklerinin yerine getirilmesi gerekir; ve
eğer merhamet ve sabır seçimi yapılmışsa, bu seçim neşeli ve
istekli bir şekilde yerine getirilmelidir ki iyi karmasından yarar­
lanılabilsin.
Fakat ev görevleri mecburiyetinin karmik bir borç olabilece­
ğini kabul etmek yeterli olmadığı gibi, bunun aslında Işığa giden
bir Yol olduğunu anlamak da yeterli değildir. Eğer ev ruh için bir
İnisiyasyon Tapınağı olacaksa, görevleri bir ritüel gibi gerçek­
leştirilmelidir. Evin mütevazı görevlerinden nefret ettiğimiz sü­
rece, bu görevleri doğru bir şekilde yapsak bile, o ev bir tapınak
olamaz; ve eğer bu görevleri kötü bir şekilde yaparsak, "inisiye
olamayız" ve her okültizm öğrencisinin bildiği gibi bu durum
aday için çok ciddi bir şeydir.
Evi ruh için bir İnisiyasyon Tapınağı haline getirmek üzere,

42
1. Kısım: Etik

görevlere iki ideal hakim olmalıdır; sevgi ve güzellik. Hizmet­


ler sempati ve neşeyle yerine getirilmeli ve küçük ayrıntılar bile
güzelleştirilmelidir. En çıplak odada bile mükemmel temizlik ve
düzenin güzelliği vardır. Pek çok sade manastır yemekhanesinde
görülebileceği gibi, yalnızca lüzumsuz şeylerden kurtulup ka­
lanları mükemmel bir düzende tutmak suretiyle gerçek güzellik
sağlanabilir.
Eğer ev sorunlarımız çok zorsa, hayalimizde her zaman ocak
yanına bir koltuk koyalım, masada Görünmeyen Konuğa bir yer
açalım ve Görünmez Mevcudiyetin ışığında hayatımızı yaşayıp
işimizi yapalım.
Eğer evlerimizi özgecil sevgi dolu bir ruh ve dingin kalple,
karşılık beklemeden yönetirsek, yönettiğimiz kişilerin ihtiyacı
için görevimizi yaparsak, evimiz inisiyasyonumuzu alabilece­
ğimiz gerçek bir Ocak Ateşi Tapınağı olacaktır. İşimizi doğru
yaparken, kalben dingin olmamız gerektiği de unutulmamalıdır.
Karmanın temizlendiğinin kanıtı bu dinginliktir. Otoriteye karşı
geldiğimiz sürece koşullarımızdan öğrenmemiz gereken şeyler
var demektir.
Eski hikayede anlatıldığı gibi, insanlar arasında dolaşıp "Til­
kilerin ini, gökte uçan kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu'nun
başını yaslayacak bir yeri yok" diyerek Yolculuk Yapan Me­
sih' in gelişi için evlerimizi hazır tutmaya çalışalım.
Onun gelişi için evin süpürülüp süslenmesi yeterli değildir,
evin ruhu huzurla, iyi niyetle ve hepsinden önemlisi ve evin ger­
çek temeli olan dinginlikle ocakta çiçek açmalıdır.

43
5. BÖLÜM

İNİSİYENİN İDEALİ

oldan bahsettiğimiz zaman bir eğitim sürecinden çok daha


Yfazlasını kastediyoruz. Yol bir yaşam şeklidir ve dorukla­
ra ulaşılacaksa Yol üzerindeki bütün varlık iş birliği yapmalıdır.
Arayıştaki kişi İnisiyasyon olasılıklarına uyanıp Büyük İnisiya­
törün arayışına girdiği zaman, onu yönlendirmeye istekli birisini
bulması uzun sürmez ve arayışının yönüyle ilgili kafa karışıklı­
ğının yerini doğru rehber seçimiyle ilgili endişe alacaktır.
Büyük İnisiyatörün yüksek bilince Sessizlik içinde geldiğini
ve ne kadar doğaüstü ve gizli olursa olsun asla bir insan var­
lığı olmadığını okuyuculara ne kadar sık hatırlatsak azdır. Öğ­
retmenlerin hizmetkarlarının fiziksel planda tüm yapabileceği
adayın hazırlanmasıdır. Bununla birlikte Arayanın Gizemler Ta­
pınağına, elle inşa edilmemiş, göklerdeki ebedi tapınağa kabul
edilebilmesi için geliştirilmesi gereken karakter türünü belirt­
mek faydalı olabilir.
Yolun erken aşamalarındaki disiplin temel olarak belirli bir
karakter türünün oluşturulmasına yöneliktir; entelektüel kalite
ve kalibrede hangi değişiklikler olursa olsun karakter sabittir.
İnisiye olduğu kabul edilebilecek kişilerle karşılaşmada insanı
ilk etkileyen şey budur.
Onların hayatında basitlik ve davranışlarında dinginlik var­
dır. İnisiye felaketin ve dehşetin ortasında bile tamamen sakin­
dir. Yabani arazilerde yolculuk yapan birinin niteliklerinden pek

45
İnisiye ve Çalışması

çoğuna ve özellikle de hedefe sağ salim ulaşma ve en beklen­


medik koşullarda gülümseme yeteneğine sahiptir. En mütevazı
kulübede ve en gösterişli seremoni ortamlarında eşit ölçüde ra­
hattır.
Bu uyumlu, serbest tavır, İnisiyenin kendini tabi kıldığı di­
siplinin kaçınılmaz sonucudur çünkü o duygu kontrolünü ve ar­
zusuzluğu öğrenir. Bu niteliklere ulaşmış bir insanın sükunetini
bozmak kolay değildir. Basitliği, temizliği ve sessizliği sever
ama bunları elde edemediğinde sükunetini korumak için etrafını
kendi düşüncelerinden oluşan bir kabukla çevreler.
Kendini belli etmemek onun için kolay değildir çünkü ge­
çirdiği disiplin onda belirgin bir iz bırakır ve insanlar onun güç­
lü, içedönük ve kolay sosyal ilişkilerde bile mesafeli olduğunu
hisseder. Fakat gerçek inisiye kendini asla acayipliklerle göze
batırmaz; dış dünyanın ilgisinden sakınmayı ve işlerini mümkün
olduğu kadar dikkat çekmeden yapmayı arzular. Kutsal Bilimin
gerçek öğrencisi asla uzun siyah pelerin, gösterişli şapka veya
gizemli mücevher takmaz. Dikkati kendine çekmeye çalışan şar­
latandır.
Adept, yani zirvelere ulaşan kişi sakindir. Yaptığı iş nede­
niyle hassas olmak zorundadır fakat bu hassasiyetle birlikte
onu kontrol altında tutabilen bilgi ve disiplin de vardır. Eğer
hassasiyetini uygun yollarla savunamazsa, okültizmin fırtınalı
yolunda uzun süre dayanamaz. Çok gerginleşen bir okültist ça­
lışmalarının bir yerinde yanlış yapmıştır. Okültizm çalışmaları,
atletizmden daha fazla sağlık sorununa neden olmaz ama her iki
durumda da dayanıklılığın sınırları zorlanacak, gizli zayıflıklar
varsa ortaya çıkacaktır ve eğer bunlar düzeltilemezse, kurban
eğitim fikrinden vazgeçmek zorunda kalacaktır. Fiziksel bitkin­
lik ve zihinsel dengesizlik meydana getiren herhangi bir eğitim
sisteminde bir yanlışlık olması gerektiğini düşünür herkes, fakat
iyi bilinen bazı sistemler bunları o kadar düzenli yapar ki, men­
supları bunları Yolun parçası olarak kabul eder.

46
1. Kısım : Etik

Benim deneyimime göre, okültizmin en ileri öğrencileri ara­


sında oldukları kabul edilebilecek olanların ve özellikle de uy­
gulama konusunda uzman olanların olağan dışı bir vücut gücü
ve geniş bir kültürü vardır ve ellerini kullanma konusunda bece­
riklidirler. Okült çalışmada ellerin önemli rolü vardır ve irade­
sini ve hayal gücünü ellerin ince kaslarıyla ifade edemeyen kişi
uygulamalı operasyonları nadiren yapabilecektir. Elle çalışma­
nın önemi okült öğrencileri arasında iyi bilinir.
Adeptin genel konular hakkında sahip olduğu bilgi yelpazesi
hayret vericidir. Bunun muhtemelen iki sebebi vardır: Birincisi,
eğitimli zihni ona güçlü bir hafıza ve entelektüel dikkat verir;
ikinci olarak da hiç beklenmedik konular okültizme ışık tuttu­
ğundan okültizmin tam bir şekilde kavranması için geniş bir bil­
gi yelpazesi gerekir.
Eğitimli okültistin fiziksel güçleri dikkat çekicidir çünkü ge­
nelde iradesinin kontrolü altında olmayan vücut yeteneklerinin
pek çoğunu etkileyebilir. Genellikle herhangi bir ilacın etkisi­
ne karşı çok hassastır ve bu nedenle daha düşük dozlara ihtiyaç
duyar ve bromür gibi bilinci uyuşturan tüm ağrı kesiciler çok
dikkatli kullanılmalıdır. Diğer taraftan korkusuz olduğu ve vü­
cuduna girip çıkmaya alışık olduğu için, genel bir anestezik ilacı
çoğu durumda sorunsuz alabilir. Duyguları üzerindeki kontrolü
sayesinde cerrahi şoku en aza indirir ve enerj i kaynaklarına eri­
şimi sayesinde iyileşme gücü hayret vericidir.
Adept yakın çevresine ve özellikle öğrencilerine büyük bir
adanma ve şefkat ilham eder fakat dış dünyayla temas kurduğu
nadir durumlarda genellikle soğuk ve ters biri gibi algılanır. Bu
mesafelilik okültistin belirgin özelliğidir; hayata yönelik tutumu
ve düşünce şekli çevresindeki diğer insanlarınkinden o kadar
farklıdır ki, ilişki zorlaşır ve yanlış anlaşılmadan sakınmak için
sessizliğe sığınır.
Sevgi onun öne çıkan özelliği olmadığı için, pek çok insan
okültistten uzak durur. Onun tutumu ile insanseverin tutumu ara-

47
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

sındaki fark, evcil hayvan bakan biri ile gösteri hayvanı besleyen
biri arasındaki farka benzetilebilir. Gösteri için hayvan besleyen
kişi, ilgili hayvan türünü ulaşabildiği en yüksek mükemmellik
derecesine çıkarmaya çalışır ve bu amaçla da ona karşı acıma­
sızlaşır. Okültizmde yüksek derecelerdeki eğitim standardı çok
zordur ve çok az kişi bunu başarır; o çok az sayıdaki kişi tradis­
yonda insanüstü kabul edilenlerdir. Ama aslında insanüstü değil­
lerdir, insan aracının ulaşabildiği en yüksek düzeyde geliştiril­
miş insanlardır. Hayatın herhangi bir alanında bu mükemmellik
ancak zorlu çabalar sonucu elde edilir ve bunlar adept üzerinde
bir iz bırakır. Ortalama bir insana göre çok hızlı yol alır ve in­
sanlar buna gücenir; büyük maceradan keyif alanların ise yakın
refakatçisi ve dostudur.

48
6. BÖLÜM

YOLDA GÜNLÜK YAŞAM

olun kuralı şekilsel uygunluk gerektiren yazılı bir kural


Ydeğil, bir ideale adanmadır ve o idealin gerçekleştirilmesi
için öz disiplin gerektirir. Dünyada ister bir Topluluk yaşamına
öncülük ediyor ister Topluluk ideallerini takip ediyor olsunlar,
Yolu izleyenler tıpkı altta yatan kozmik yasalar gibi her şeyi yö­
neten bazı ruhsal ilkeleri öğrenir.
Bu ilkelerin hayatın işlerine uygulanmasıyla ilgili bir kural
konmaz; her öğrenci kendi anlayışına göre bunları kendi koşul­
larına ve sorunlarına uygular; istenmedikçe tavsiye sunulmaz
çünkü ihtiyaç duyulduğunun farkına varılmadıkça rehberlik na­
diren kabul edilir. Kişinin doğru şeyi yapmasından ziyade öğ­
renmesi değerlidir. Kozmik yasalara uyulursa sonuç alınır; eğer
yasalar görmezden gelinirse, bir doğa yasasının ihlalinin kaçı­
nılmaz sonuçlarıyla karşılaşılır.
Ruhun gelişmesi pek çok enkamasyonda gerçekleşir ve ge­
lişiminin farklı aşamalarında çeşitli kazanımlar sağlanması ge­
rekir ve dolayısıyla da kazanımlarla ilgili obj ektif bir standart
konmaz; bir ilke öğretilir, bir ideal savunulur ve her öğrenciye
kendisini içinde bulduğu şartlarda o ilkeyi uygulaması ve o ide­
ali izlemesi öğütlenir çünkü yalnızca çok az işle güvenilirliğini
sürdürdüğünde ona çok daha fazla iş emanet edilecektir.
İster bir kulübenin ister bir sarayın düzenlenmesine uygula­
nıyor olsun, ilke aynıdır ve eğer o ilke anlaşılır ve kulübede düz-

49
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

gün bir şekilde uygulanırsa, hızlıca saraya uyarlanabilir. Küçük


ölçekli bir işi yüzüne gözüne bulaştıran kişiye büyük ölçekli bir
iş emanet edilmesi halinde başarılı olması pek muhtemel değil­
dir.
Öğrenilmesi gereken ilk ilke kozmik yasaların doğasıyla ve
ihlal edilemezlikleriyle ilgilidir. Öğrenciler yasanın mutlak ge­
çerliliği kavramını, yani hiçbir şeyin rastlantısal veya tesadüfi
olmadığını kabul etmelidir. Olan her neyse bir nedenin sonu­
cudur ve olacak olan her neyse o da bir nedenin sonucudur. Bu
yasanın farkında olan inisiye, hak etmediği hiçbir şeyin ona gel­
meyeceğini bildiği için mızmızlanmaz, şikayet etmez, payına
düşeni sakince ve yakınmadan kabul eder. Karmanın adaletini
kabul ettiği için, geçmişin reaksiyonlarını memnuniyetle kabul
eder. İnisiyede her zaman görülebilecek olan sakin ve neşeli ka­
buldür bu. Özen gösterdiği şeylerden biri kozmik ahenkle uyum­
luluğunu sürdürmektir ve başını ister inceleme için eğsin ister
şarkı söyleyip keyiflenmek için kaldırsın, yüzü dinginliğini hiç
kaybetmez.
Reenkamasyon bir deneyimin edinme olgusu olarak kabul
edildiğinde, insanlığın sorunlarına yönelik tutum, tüm sorunla­
rın bu mevcut hayatta başlayıp bittiğine inanıldığı zamankine
göre çok değişir. İnisiyenin kaderini kabul edişindeki sakinlik,
yapılarına bağlı olarak lanet okuma veya dua etme güdüsün­
de olanları şaşırtır fakat onun kabulü ille de pasiflik anlamına
gelmez. Kaderini mızmızlanmadan kabul etmek, onu daha iyi
hale getirmeye yönelik hiçbir çabada bulunmamayı gerektirmez.
Odaklanan düşüncenin gücünü bilen inisiye, onu hayatın tüm
sorunlarında kullanılır. Fakat onun yöntemi, nahoş durumun
değişmesine "hükmeden" doğrudan bir saldırı şeklinde değil,
kendi bilincinde bazı değişiklikler meydana getirmeye yönelik­
tir çünkü karmanın gerçek aracının kendi mizacı olduğunu bilir.
Karma onu ancak onun kendi iç yapısında reaksiyon gösteren
faktörler yoluyla etkileyebilir. Ona kendi doğası içinde belirli

50
1. Kısım: Etik

reaksiyonları kışkırtabilecek bazı koşulların geldiğini ve mevcut


hayatta bile karmasının bu reaksiyonları nasıl yönettiğine bağlı
olduğunu bilir. Bu reaksiyonları uyumlandırdığında karmasını
çözmüş olur.
Dolayısıyla hayatının yaşanacağı koşulları belirleyemeyecek
olsa da, o koşullara yönelik reaksiyonunu belirleyebileceğini
bilir. Tüm işlerinde her zaman aklında tuttuğu gerçek budur.
Başını dertler denizinden kaldırıp onlara kozmik yasa ve ruhsal
ilkeler açısından bakmasını sağlayan bu farkındalıktır. Doğum
uykusundan uyanma koşullarını belirleyemese de kaderinin
efendisidir çünkü tıpkı bir geminin rüzgara karşı gidebileceği
gibi, koşulları kendisini istediği yere taşıyacak şekilde manipüle
edebilir ve koşullar ne kadar kötüyse ve rüzgar ne kadar güçlüy­
se, ilerleme de o kadar hızlı olacaktır.
İnisiye her zaman durumları kozmik ilkelere göre yeniden
değerlendirir. Gerçek hayatının yüksek benliğinde (evrim biri­
mi) yaşandığını ve bu insan kişiliğinin yalnızca hayatının bir
aşaması olduğunu ve gerçek varlığının asla insan yaşamı içinde
doğrudan yer almadığını bilir. Bu aşamanın deneyimlerinden,
gerçek benliğinin çok uzun evrimsel süreçlerde büyümesini
sağlayan gıdayı elde eder. Onun için önemli olan geçici kişilik
dizileri değil gerçek benliğidir ve dünyevi şartlarla ilgili çoğu
insanın almaya cesaret edemeyeceği riskler alır. Sonuç olarak bu
dünyaya ait şeyleri biriktiremeyecek olsa da, her şeyini kaybet­
me korkusuyla böyle bir maceraya cesaret edemeyenlerinkinde
olmayan bir önemi, zenginliği ve özgürlüğü vardır hayatının.
İnisiye muhteşem yaşar çünkü tehlikeli yaşar. Yine de aldığı
riskler, başarısını matematiksel bir varsayıma dayandıran Ko­
lomb 'un aldığı riskler gibi gerçekten ziyade zahiridir. Kolomb
emniyetini dünyanın yuvarlak olduğu teorisine emanet etti ; eğer
dünya çoğu insanın sandığı gibi düz olsaydı ve dünyanın kenarı
dış uzaya bakan uçurum olsaydı, Doğuya ulaşmak için Batıya
yaptığı büyük deniz yolculuğu macerasından asla dönemezdi.

51
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

İnisiye de aynı şekilde kaderini ezoterik bir teoriye emanet


eder. Ortalama insanın düşündüğü gibi yanılıyorsa, hayatını çar­
çur etmiş demektir; fakat kendi düşündüğü gibi haklıysa, Ko­
lomb gibi büyük bir keşif yapacaktır.
Peki deneyim bu konuda ne söylüyor? Etten evinde Ma­
mon ' a17 hizmet etmiş kaç kişi ölüm döşeğinde fikrini değiştir­
memiştir? Onlar ölüm zamanları geldiğinde hiç yaşamadıklarını
bilirler. İnisiye ise Korkuların Kralıyla buluşmaya adeta taç giy­
meye gidercesine gider çünkü onun için ölüm dünyanın sonu
değil, Kuzey-Batı geçididir.

17 Mamon - Kitab-ı Mukaddes'teki Yeni Ahit'te, mal-mülk ya da paraca zen­


ginliği ifade eder ve gözü doymaz bir kazanma, sahip olma çabasıyla ilişkilen­
dirilir. Orta Çağ' da genel olarak bir tanrı olarak betimlenip somutlaştırılmış ve
bazen de Cehennem' in Yedi Prensi'nden biri olarak anılmıştır.

52
2. KISIM

T

TEORi
7. BÖLÜM

İLLUMİNİZMİN ZEMİN PLANI - I

ormal ötesi bilimler gibi geniş ve girift bir konuyu ele alır­
Nken şematik bir sınıflandırma gerekir çünkü bu bilimler
psişizmden1 8 ritüel maj iye, mistiğin İlahi Birleşmesinden şeyta­
ni olabilecek veya olmayabilecek insan dışı varlıklarla yapılan
anlaşmalara kadar uzanır.
Böyle bir girişimde yapmamız gereken ilk şey bulunduğu­
muz yeri işaretleyip onu doğa bilimlerinin konusundan ve ola­
ğan dünyadan ayırmaktır. Kesin bir çizgi çizilemeyeceği için bu
iş kolay değildir. Zekanın ne zaman sezgiye ve sezginin ne za­
man vizyona dönüştüğünü kim söyleyebilir?
Fizik planını ve beş fiziksel duyuyla yapılan gözlemleri de
tatmin edici bir şekilde doğa bilimine bırakamayız çünkü Ezo­
terik Bilimin konusu olan Görünmeyen, tıpkı suyun toprak kat­
manlarına işlemesi gibi maddi plana işler.
Doğa biliminin bittiği yerde okült bilimin başladığını söy­
lemek doğruya en yakın yaklaşım olabilir. Şüphesiz bu genel
itibariyle doğrudur ve faydalı, pratik bir tanımdır; fakat ne yazık
ki aradaki sınır çizgisi belirgin olsa da sabit değildir ve gelgit
sırasında kara ile deniz arasındaki sınır çizgisine benzer.
Ezoterik bilim doğa biliminden konusal değil yöntemsel ola-

18
Psişizm Herhangi bir spiritüel, tinsel disipline tabi olmadan durugörü,
kehanet, telepati gibi altıncı duyuları içeren psişik deneyimlere dayanan ve
geliştirmeye yönelik bir uygulama ve araştırma alanı.

55
Eğitimi ve Çalışması

rak ayırt edilmelidir. Ruhsal planla ilgili ilk ilkelerden başlar ve


aşağı doğru giderek zihinden maddeye ulaşır. Doğa bilimi ise
fiziksel plandaki olayların gözlemlenmesiyle başlar ve ( ezote­
rik bilimin gelişimi için ihtiyaç duyduğu kadar uzun çağlar ve­
rildiğinde, ki vermemek adil olmaz) nihayetinde yukarı doğru
giderek zihinden ruha ulaşır. Doğa bilimi verilerle başlar ve o
verileri açıklayan ilkelere ulaşır. Ezoterik bilim ilkelerle baş­
lar ve bunların sonucu olarak meydana gelmesi beklenebilecek
olayları tespit etmeye çalışır. Biri birimlerle organik bir bütün
arasındaki ilişkiyi çözmek için uğraşırken, diğeri birincil ilkele­
rin sonuçlarını keşfetmek için uğraşır. Birinde deneyim bilgiden
önce gelirken, diğerinde bilgi deneyimden önce gelmelidir.
Bir harita üzerinde kara ile deniz arasındaki kesin ayrım çiz­
gisini işaretlemek mümkün olmasa da, sahilde duran biri o çiz­
giyi görmekte zorlanmaz. Aynı şekilde, ezoterik bilimi egzoterik
bilimden kesin bir şekilde ayıran bir çizgi bulmak mümkün ol­
masa da, tüm öğrencilerinin peşinde olduklarını kabul edecekle­
ri tek bir sözcükle bunu ifade etmek mümkündür.
Peki o tek sözcük nedir? Önemi ele alınan konuyu ifade ede­
cek fakat o konunun sadece bir kısmının tanımı için kullanıla­
mayacak bir sözcük olmalıdır. Okültizm olmaz çünkü mistiği
kapsamaz; mistisizm olmaz çünkü okültisti kapsamaz; spiritüa­
lizm 19 de uygun bir terim değildir çünkü bu alandaki araştırma­
larda belirli bir hususu ve yöntemi ifade eden kesin bir çağrışımı
vardır ve kafa karışıklığına neden olmadan uygun şekilde geniş­
letilemez.
Konumuz terminoloj i bakımından çok müşkül durumdadır;
bir yanda modem Teosofık kullanımlarda esas anlamından ko­
parılmış bir Sanskrit terminoloj isinin, diğer yanda ise kısmen

1 9 Spiritüelizm veya Ruhçuluk - Ölüm sonrası öte ateme göç eden ' bedensiz
varlıklar' ın (bu terim Spritüalistlere aittir) aracıları medyumlar tarafından ge­
len mesaj larına dayanan bir düşünce hareketi. Spiritüelist --0 hareketin tarafta­
rı. Medyomlar -Ruhlarla irtibat kurabilen psişik hassas kişiler.

56
2. Kısım: Teori

Yunan Gizemlerinden, kısmen İsrail Kabalizminden ve kısmen


de düşüncelerini gizlemek için sahte Latince kullanan Ortaçağ
Simyasından türetilen kaba bir j argonun yükünü taşıyor.
Konumuza epeyce ilave ışık tutan iki aydınlanma kaynağı
daha var; geniş Hristiyan Mistisizmi literatürü ve eşit ölçüde
zengin analitik psikoloj i ekolü. Şimdiye kadar tamamen okült
kozmogoni alanı içinde bulunan şeyleri giderek daha fazla doğ­
rulayan bulgulara ulaşan modem fiziği de bunlara ekleyebiliriz
belki .
Bu düşünce ekollerinden her birinin kendi terminoloj isi, ken­
di sınıflandırma sistemi vardır ve eğer ezoterik bilim kendine
gelecekse, yakın gelecekte bunları birbirleriyle ilişkilendirmek
için çaba harcanması gerek.
Böyle bir teşebbüs bu sayfaların sınırlı kapsamında yapıla­
maz; ve bu gerçekten de tek bir zihnin kaçınılmaz olarak genel
nitelikte olan bilgisinden ziyade uzmanların işbirliğini gerekti­
ren bir çalışmadır. Biz bir ön çalışma yoluyla zemini temizle­
yebilir, fizik ötesi bilimin doğal olarak ayrıldığı alt bölümleri
gösterebiliriz. Fakat bu alt bölümlerin hiçbiri birbirinden tama­
men yalıtılmış değildir; herhangi birinde ilerlemek için diğer
bazılarıyla ilgili genel bir bilgi gerekir ve diğer tüm arayışlarda
olduğu gibi bu arayışta da uzmanlaşma gerekmekle birlikte, eğer
yüksek bir başarı düzeyine ulaşılmak isteniyorsa, o uzmanlaşma
tüm konuyla ilgili sağlam bir genel bilgiyi de kapsamalıdır, böy­
lece diğer uzmanların çalışmalarından yararlanılabilir ve sahip
oldukları özel yetenekler gerektikçe kullanılabilir.
Okültizm sözcüğünü çalışma alanımızla ilgili genel bir baş­
lık olduğu için elediğimizden, yerine başka bir sözcük bulma­
ya çalışmalıyız. Seçeneklerimiz sınırlıdır çünkü zaten görmüş
olduğumuz gibi seçilen sözcük, anlamına bir sözlükten bakan
yabancıya yeterli bir zihinsel resim aktarmalı ve herhangi belirli
bir ekol tarafından sahiplenilmemiş olmalıdır.
Ele aldığımız konu, özü itibariyle, bilincin fiziksel duyularla

57
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

erişilebilir olmayan deneyim planlerine genişletilmesidir ve bu


genişletilmiş deneyimden tüm normal ötesi deneyim yelpazesi
türer. Bu durumda tüm bu alan için İLLUMİNİZM terimini kul­
lanıp MİSTİSİZM ve OKÜLTİZM şeklinde iki temel dala ayı­
ramaz mıyız? Tüm aşkın hareketlerin bu iki temel daldan birine
eğilim gösterdiği görülecektir.
Şimdi bu iki terimden neyi kast ettiğimizi daha ayrıntılı açık­
layalım.
MİSTİSİZM ruhun Kaynağı ile İlahi Birleşmesini mümkün
olan en hızlı şekilde gerçekleştirmeyi amaçlar. Bunu gerçekleş­
tirmek için, ayrılığa neden olan her şeyi eler. Tüm mistik ekol­
lerdeki başlıca doktrinlerden biri Gerçekdışılıktır. Gerçekdışı ile
Gerçeği kesin bir şekilde birbirinden ayıran ve Gerçeğe ulaşmak
için gerçekdışıyı bilinçten atmaya çalışan bir düşünce ekolü gör­
düğümüzde, onu temelde mistik bir sistem olarak sınıflandırma­
mız yanlış olmaz.
OKÜLTİZM ise, "gerçek" terimini teknik mistik anlamı olan
ebedi ve kendiliğinden mevcut olan şeklinde kabul edersek, gö­
rünen şeyleri (fenomenleri) gerçek değilse bile yeterince somut
diye kabul eder. Okültistin amacı fenomenleri düzenleyip onlara
hükmetmek ve onları Gerçeğin ebedi yasasıyla uyumlu hale ge­
tirmektir.
Mistik görünen evrenle ilgilenmeyip Gerçeğe kaçmaya ça­
lışır; okültist Gerçeğe bir bakış attıktan sonra bile fenomenler
dünyasında durur ve onu kendi iradesinin kontrolü altına almaya
çalışır.
Okültist teorik olarak mistiğin görüşüne katılmakla birlik­
te EBEDİ ve GEÇİCİ terimlerini GERÇEK ve GERÇEKDIŞI
terimlerine tercih eder; onun düşüncesine göre bir şey teorik
olarak Gerçekdışı olsa bile zaman ve mekanda yapılan somut
hesaplamalara göre gayet gerçek olabilir.
Buna yanıt olarak mistik, ruhun geçici olandan özgürleşme­
sinin en iyi yolunun ebedi olan dışında her şeyi Gerçekdışı kabul

58
2. Kıs ı m : Teori

etmeye alışmak olduğunu söyler.


Okültizm ile mistisizm arasındaki bu anlaşmazlık, Pazar
okulunu ziyaret eden Piskoposun hikayesini hatırlatıyor. Pis­
kopos öğrencilere, "Çocuklar, sanırım hepiniz cennete gitmek
istiyorsunuz, değil mi?" diye sorar ve utandırıcı bir sessizliğin
ortasında minik bir ses o beklenmedik ama çok net cevabı verir:
"Hemen değil ! "
B u rakip düşünce ekollerini iki koloniciye de benzetebili­
riz; biri gemiye binip tropik ve yabani bir diyarda kalmanın sı­
kıntılarından kaçıp eve gider ve onu doğrudan ilgilendirmeyen
çözülmemiş sorunları geride bırakır; diğeri ise kalıp kabilelerle
savaşır, yollar yapar ve toprağı ekip biçer. Siyasette biri B ireyci,
diğeri Emperyalisttir; dinde ise biri Mistik, diğeri Okültisttir.
Her iki bakış açısıyla ilgili olarak da söylenecek çok şey var;
ne yazık ki okültistler ile mistikler arasındaki fark uzlaşmaz gibi
görünmektedir çünkü bu bir mizaç meselesidir. Meşhur hikaye­
deki şövalyeler gibi, yalnızca kendi tarafını görüp diğer tarafını
görmedikleri siyah-beyaz bir kalkan üzerine kavga etmektedir­
ler.
Taraflardan herhangi biriyle tartışmak zaman kaybıdır; biz
bu ikili sınıflandırmanın farklı aşkın hareketleri birbiriyle iliş­
kilendirmede ve bu ilişkiyi birbirlerine göstermede nasıl kul­
lanılabileceğine bakalım. Gayet iyi biliyoruz ki her biri kendi
öğretisini doğrudan Tanrıdan aldığını iddia ediyor ve diğer her­
kesi ve özellikle de kendisine en yakın olan diğerlerini kesin bir
şekilde reddediyor ama insan zihninin çalışma şekliyle ilgili bir
şeyler bilen önyargısız bir seyirci, ilhamın kaynaklarının izini
sürebilir belki. Bunu söylemek, her düşünce ekolünün kurucu­
sunun insanlığa getirmiş olabileceği mesaj ı küçümsemek değil­
dir. Bir kişinin çalışmasının nerelerden türediğini göstermek o
çalışmayı küçültmez çünkü insanlık tarihinin bu son döneminde
tüm çalışmalar kaçınılmaz olarak bir şeylerin türevidir. Herkes
kendisinden önce gelenlere bir şeyler borçludur ve bunu kabul

59
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

etmemek egoistlik veya cahilliktir.


Tanımlamış olduğumuz sınıflandırmamıza göre, Budizm
ve Hristiyanlık gibi dinlerle birlikte Christian Science20, New
Thought2 1 ve Higher Thought ekolleri gibi aynı kökten gelen fi­
danlar Mistik Yolla bağlantılıdır.
Hinduizm ve Kabalist Yahudilik gibi dinler ve Teosofi, Sim­
ya ve Spiritualizm gibi türev hareketler ise Okült Yolla bağlan­
tılıdır.
Bu sınıflandırma kesin bir liste sağlamaktan ziyade örnekler
yoluyla kavramayı kolaylaştırmaya yönelik bir çabadır. Neyle
bağlantılı oldukları belirtilenlerin muhtemelen çok azı herhan­
gi bir sınıflandırmaya dahil edilişlerini kabul edecektir; özel bir
yaratım olarak kabul edilmeyi ve çalışmalarının mucizevi olarak
görülmesini istemek esinlenmiş kuruluşların özelliklerinden bi­
ridir; fakat önyargısız seyirci (eğer böyle bir şey varsa) hepsini
insan zihninin doğal tarihindeki örnekler olarak görür.
Ne yazık ki belirttiğimiz örneklerin daha da az bir kısmı aynı
kategorideki benzerlerinden hoşlanır. Christian Science ile New
Though veya Teosofi ile Spiritüalizm arasında bir uzlaşma, as­
lan ile kuzu arasında bir uzlaşmadan daha zordur. Yine de hep­
sinin kök fikirleri orij inal değildir ve Madam Blavatsky' nin22


Christian Science (Hıristiyan Bilimi) Yeni dini hareketlerin metafizik
-

türüne ait bir Hıristiyan inanç ve uygulama tarikatıdır. 1 875 ' de Bilim ve Sağlık
kitabında, hastalığın yalnız dua ile düzeltilebilecek bir yanılsama olduğunu
iddia eden Mary Baker Eddy tarafından geliştirilmiştir
21
Yeni Düşünce Akımı - (Ayrıca Yüksek Düşünce), Phineas Quimby'nin
yayınlanmamış yazılarından türemiş ABD 'de 1 9. yüzyılda geliştirilen telkin
ve düşünce gücünün olumlu etkilerine dayanan bir harekettir.
22
Helena Petrovna Blavatsky ( 1 83 1 - 1 89 1 ) : Bir zamanlar dünya çapında
-

geniş yankı bulan ve yüz binlerce taraftarı olan Teozofi Cemiyeti 'ni Henry
Steele Olcott ve William Judge ile birlikte l 875 'te kurmuştu. Yazdığı iki ciltlik
Peçesiz İsis (lsis Unveiled) kitabının ilk cildi zamanının bilim anlayışı ve ikin
ci cildi din anlayışına meydan okuyordu. İki bin sayfalık bitmemiş eseri Gizli
Öğreti (The Secret Doctrine) ise evren ve dünyanın yaratılışı, insanoğlunun
çeşitli evreleri ve kök ırklarla tekamülünü ele almaktadır. Blavatsky'e göre bu
geçmiş evreler Atlantis ve Lemurya (Mu), Hyperborya (Sibirya) gibi uygarlık-

60
2. Kısı m : Teori

çok ikna edici bir şekilde gösterdiği gibi, uzak geçmişteki çeşitli
görüşlerle bağlantıları tespit edilebilir.
Birincil sınıflandırmamızı yaptıktan sonra şimdi bu iki farklı
Yolun farklı eğilimlerini anlamamızı sağlayacak daha ileri dü­
zey bir sınıflandırmaya bakalım.
Yaklaşım yöntemi bilmekten ziyade hissetmek olan Misti­
sizmde, Doğa Mistikleri ve Ruhsal Mistikler şeklinde iki genel
kol görüyoruz. Doğa mistiklerini PANTEİSTLER olarak isim­
lendirebiliriz çünkü doğada Tanrının Tezahürünü görürler ve
doğaya dönüş yoluyla Tanrıyla birleşmek isterler. Ritüel ve in­
vokasyon yoluyla doğanın güçleriyle birleşmeye çalışan eskiler
bunlardandır; Walt Whitman ve Algernon Blackwood gibi düşü­
nürler modern örnekler arasındadır. Panteistleri GÜZELLİK ve
GÜÇ ekolleri olarak da ikiye ayırabiliriz.
Walt Whitman' ın bir örneğini teşkil ettiği Güzellik Ekolü,
güzellik sevgileri yoluyla doğayla temas kurar ve hiçbir ritüel
kullanmaz. Algernon Blackwood ' un eserlerinde bakış açısı çok
iyi ifade edilmiş olan Güç Ekolü ise doğal güçlerin işlevlerini
paylaşmaya çalışır ve amaçlarını gerçekleştirmek için her ha­
lükarda bir tür ritüel (sözcüğünün en geniş anlamıyla sembolik
nitelikli eylemler olarak) kullanır.
Mistisizmin DİNSEL Ekolü, Tanrısını doğadan ayrı arar, ilk
algılamada O ' nu doğrudan bilmeyi arzular, tüm ikincil ifadele­
ri putperestlik olarak reddeder. Bu ekol de Hizmet Yolu ve Te­
fekkür Yolu olarak ikiye ayrılabilir. Kurtuluş Ordusu (Salvation
Army) Hizmet Yolunda, Karmelit Tarikatı (Carmelite Order) ise
Tefekkür Yolundadır.
Mistisizm bağlamında atıf yaptığımız Christian Science
(Hristiyan Bilimi) hareketini sınıflandırmak ilk bakışta zordur

!arın yok olmasına sebep olan tufanlar ve felaketlerle sonlanmaktadır. Bunla­


rın dışında Blavatsky süptil bedenler ve alemler gibi daha sonra okültistler ve
çeşitli spiritüel gruplar tarafından kabul gören kadim okült kavramlara açıklık
getirerek sistematik bir şekilde geliştirdi.

61
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

çünkü tefekkür yoluyla hizmet eder ve üstelik okült ilkeler ol­


masa bile önemli miktarda okült uygulama karışımı vardır. Fa­
kat temel olarak çalışmalar yoluyla kurtuluş yolu olduğu için
Hizmet Yoluyla ilişkilendirilebilir.

62
8. BÖLÜM

İLLUMİNİZMİN ZEMİN PLANI - il

kültizmin mistisizmden farkı, amacına doğrudan veya do­


O laylı herhangi bir yaklaşım teşebbüsünde bulunmak yerine,
Mistisizmle aynı şekilde evrimin nihai amacı olarak kabul ettiği
İlahi Birleşmeye doğru aşamalı bir yol kurmaya çalışmasıdır. Bu
bağlamda, kendimizi içinde bulduğumuz koşulları ne kınar ne
de görmezden gelir; bunları ruhun disiplininin bir parçası olarak
kabul eder ve öncelikle ruhu çevresiyle uyumlandırmak, ikinci
olarak ise o çevre üzerinde kontrol edici veya en azından değiş­
tirici bir etki yapmak amacıyla o koşulları incelemeye başlar.
Yukarıdaki açıklamanın fazla idealist olduğu, okültistlerin
kendileri için bilgi ve güç aradığı ve çevrelerini aşmaktan ziya­
de onu kendi çıkarları için manipüle etmekten daha yüksek bir
amaçları olmadığı iddia edilebilir. Okült Sanatların pek çok öğ­
rencisi için bunun doğru olduğu inkar edilemez fakat bir sanatı
kara koyunları üzerinden adil bir şekilde yargılayamazsınız. En
değerli temsilcilerinin elindeki Okültizmin ne olduğuna baka­
lım.
Doğru anlaşıldığında, okült inisiyasyonların amacı, bilinç
bunları kavramaya uygun hale geldikçe, zihni aşamalı bir yol­
la ruhsal gerçeğe dair giderek daha net kavrayışlara yönlendir­
mektir. Ortalama bir insanı olağan zihin halinden alıp doğrudan
daha yüksek ibadet ve mistik bilinç türlerine götürmek mümkün
değildir fakat bir sembol sisteminin ardışık yorumları yoluyla

63
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

onu adım adım böyle bir kavrayışa ve farkındalığa yönlendir­


mek gayet mümkündür. Okült inisiyasyonun amacı bu olmalıdır
ve eğer Yolun herhangi bir ara aşamasında durursa ve Gerçeğin
nihai ifadesinin orası olduğunu ilan ederse başarısız olur çünkü
tüm Mistiklerin iyi bildiği gibi Gerçek nihai formunda asla ifade
edilemez.
Okült Yolun kendi sonu yoktur, Mistik Amaçta son bulma­
lıdır; mistiğin yolu dik yokuşlu ve doğrudan, okültistinki ise
dolambaçlı ama daha yumuşak bir yokuştur. Evrimin mevcut
aşamasında, insanlığı problemleriyle baş başa bırakıp doğrudan
Manzara Tepesine gitmenin mümkün veya genel olarak meşru
olup olmadığı şüphelidir. Okültistler aşağı yamaçlarla bağlantı­
larını sürdürür ve Yakub 'un psişizm merdiveninde yükselip al­
çalırken bu yolculukta kardeşlerini de birlikte taşır.
Fakat nihai olarak Mistik veya Okült Yol tercihi mizaca bağ­
lıdır; eski deyişte söylendiği gibi, bir dünya yaratmak zıtlıklar
gerektirir ve zıtlardan yalnızca biri veya diğerinden oluşan bir
dünya kullanışlı olmayacaktır. Dolayısıyla okültist ile mistik
arasındaki kadim tartışmaya, her ikisinin de Tanrının planında
bir yeri olduğunu söylemek dışında katkıda bulunamayız.
Bunu söylerken, Okültistin işini gücünü bırakıp hemen Mis­
tik Yola girmeyi reddetmekte haklı olduğunu düşünüyoruz ve
bu reddin, daha yüksek olanı gördüğü halde bilinçli olarak daha
düşük olanı tercih etme anlamında bir yoldan çıkma olmadığını,
bunun doğal bir gereklilik olabileceğini göstermeye çalıştıktan
sonra, şimdi okültizmin kendisinin analizini yapmaya başlaya­
lım.
Üç ana bölüme ayrılır:
1. Doğru anlayış yoluyla Kozmik Yasayla uyumlanma.
2. Bilginin sağladığı gücün doğru kullanımı yoluyla uyum­
suzlukları düzeltilmesi
3. Tüm planlarda iyi çalışmalar yoluyla ruhun saflaştırılma­
sı.

64
2. Kısım: Teori

Bu üç şeyin tümü şüphesiz fenomenler evreni planına ait­


tir. Hiçbirisi nitelik olarak ruhsal değildir fakat bunlar yine de
Ruhun yüksekliklerine giden merdivenin ilk üç basamağıdır ve
herhangi bir enkarnasyonda mistiğin yolunu deneyimleyenlerin
önceki enkarnasyonlarda bu üç adımı atmış olmaları çok muh­
temeldir.
Ezoterik çalışmalarda okültizmin teorik tarafını teşkil eden
çeşitli konular doğru kavrayışın temelini oluşturur ve bu teorik
ve felsefi temel olmadan, konunun pratik uygulamasına yönelik
herhangi bir teşebbüs tesadüfi ve kaba olacaktır. İşin teorik kıs­
mında ilk inceleme konusu kozmogoni olmalıdır. Ruhun evrim
geçirdiği plan yeterince anlaşılmadan Büyük Çalışmaya başla­
namaz. Bu inceleme konusu da ikiye ayrılmalıdır; numenal (nes­
nel) ve fenomenal (görünen) olan şeylerin veya diğer bir deyişle
kozmosun ve evrenin anlaşılması. Bu sayfalarda bu bölünmeleri
daha ileri götüremeyiz fakat konunun daha derin yönlerine aşina
olanlar bunun önemini anlayacaktır.23 Bu incelemede açıklayıcı
ve sınıflandırıcı olmak üzere iki yön vardır ve evrim sürecinin
izlenmesi söz konusudur. Diğer bir deyişle konuya statik ve ki­
netik yönlerinden yaklaşmamız gerekiyor; evrimin şimdiki anda
onu getirdiği aşamadaki tezahürü kuş bakışıyla berrak bir şekil­
de görebilmeliyiz: geliş yoluyla ve nihai biçimine doğru ilerle­
mesi beklenebilecek yolla ilgili bir panoramamız olmalıdır.
Aynı şekilde insanın doğasıyla ilgili net ve ayrıntılı bir kav­
rayışımız olmalıdır; şunu belirtmek gerekir ki, okültist ruh ile
beden arasında ayrım yapmaz, bunları aralarında böyle bir ayrım
yapılmasını imkansız kılacak kadar birbiri içine geçmiş olarak
görür ve ikisini de ezoterik psikoloj i genel başlığı altında ince­
ler. Bu husus da kendi içinde dallara ayrılır: Normal bilinç halle­
ri, patoloj ik haller, psişik haller ve bunların sonucu olan ezoterik
psikoterapötikler.

23 Ayrıntılar için bkz. Kozmik Doktrin, Dion Fortune

65
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

Tüm teorik çalışmalardan kaçınılmaz olarak pratik uygula­


malar doğar ve okült kozmogoniden de okült sanatların iki çok
önemli konusu doğar; Tekabüller Sistemi ve Ritüel Maj i .
Tekabüller Sistemi olarak bilinen çalışma, diğer tüm okült
konularda olduğu gibi epeyce suiistimal ve yanlış yorumlamaya
maruz kalmıştır. İmzalar Doktrini ile karıştırılmıştır ki bu tama­
men yanıltıcıdır. İmzalar Doktrinine göre, farklı şeyler arasında
belirli bir yüzeysel benzerlik varsa, bir analoj i söz konusudur.
Örneğin böbrek şekilli yaprakları olan bitkilerin sularının içil­
mesinin böbrek hastalıklarına iyi geldiği düşünülürdü. Doğru
anlaşıldığında Tekabüller Sistemi bundan çok farklıdır. Bu sis­
tem görünenin görünmeyenin gölgesi olduğu öğretisine dayalı­
dır ve belirli bir gölgeye bakarak onun aslının ne olduğunu tespit
etmeye çalışır. Yani ezoterik bilime göre madde bir ruh çerçevesi
üzerinde oluşur; ruh madde yayar, madde ruh yaymaz; bu hipo­
teze dayalı olan bu sistem, söz konusu bir maddi nesneyi yayan
ruhsal faktörü keşfetmeye çalışır. Yani görünen ve görünmeyen
arasında mevcut olduğu varsayılan ilişkiyi bulmaya çalışır.
Ayrıca pek çok maddi tezahürün kökünün aynı ruhsal ilkede
bulunabileceğini ve dolayısıyla bunların kendi arasında ilişkili
olması gerektiğini kabul eder. Son olarak, felsefi anlamda Teka­
büller Doktrini, söz konusu ruhsal ilke maddeye indiğinde onun
mental ve astral halleri olacağını , tezahürlerinin mental ve astral
benzerleri olacağını, bunların kendi arasında etkileşimli olduğu­
nu ve ilişkili oldukları maddi koşulları derinden etkilediklerini
ima eder.
Dolayısıyla bir Tekabüller Sistemi, maddi plandaki herhangi
belirli bir nesnenin astral, mental ve ruhsal çekimlerine ilişkin
bilgileri kapsar. Bu bilgiden ilk ve pratik sonuçlar doğar; siste­
min süptil planlarının ilişkileri ve reaksiyonları ayırt edilebilir­
se, o zaman bunların fiziksel karşılıkları arasındaki ilişkiler ve
reaksiyonlar da anlaşılacaktır. Dolayısıyla kehanetin temeli de
Tekabüller alanı içindedir. Hatta kehanet aslında kozmik teşhis

66
2. Kısım: Teori

ve tahmindir; steteskopla yapılan bir muayene sonrası veremden


hızlı bir ölüm kehanetinde bulunmaktan daha mucizevi bir tarafı
yoktur. Daha önce mevcut olmayan veriler artık erişilebilir du­
rumdadır ve deneyim ışığında bunlardan çıkarımlar yapılmakta­
dır. Örneğin astroloj ik tahminler gezegenler arasında var olduğu
bilinen ve her biri evrimin belirli aşamalarının gelişimiyle ve
insan organizmasında bu aşamalara karşılık gelen yönlerle iliş­
kili tekabüllere dayalıdır. Aynı şekilde Tarot kehanet yöntemi de,
Tarot kartlarının çeşitli kozmik ve psişik güçlerle ve faktörlerle
olan bilinçli olarak tasarlanmış tekabüllerine dayalıdır.
Fakat insanlar yalnızca anlayıp öngörmekle yetinmez, ar­
tırmış oldukları bilgilerini pratik uygulamaya da dökmek ister­
ler ve Tekabül ilkeleri kullanılarak tezahür zincirindeki süptil
nedensel faktörler üzerinde nedensel etkilerin uygulanabildiği
sayısız yöntem kullanılmıştır. Tüm ritüeller ve tüm sembolizm,
üzerinde etki yapması için tasarlandığı astral ruhsal faktöre iliş­
kin bir dizi yapay Tekabül üretmek ve takviye edilmiş irade gü­
cünü sembollere uygulamak suretiyle daha süptil yönleri üzerin­
de etki etmesini ve böylece nedensel eylemlerini değiştirmesini
sağlamak için tasarlanır.
İyi maj i diye bir şey olamayacağına yönelik dar kafalı inkar­
lara rağmen, maj i ak ve kara olarak ikiye ayrılır. Ak maj inin
amacı evrim ve kefaret sürecinin takviye edilip yoğunlaştırıl­
masıdır. Kara maj i ise aynı güçleri kullanarak kozmik yasayı
umursamadan nedenselliği bencil amaçlar için manipüle etmeye
çalışır. İkisi arasındaki fark, doktorun sanatı ile sarhoş edici içki
yapanın ve zehirleyicinin sanatı arasındaki farktır. Ritüel maj i
süptil planların tedavisi olarak tanımlanabilir. Hijyensiz tedavi
yanlıştır ve süptil planların hijyeni etiktir. Bu bağlamda pek çok
okültistin yaptığı hata, etik doğruluğun hijyenik tedbirlerini kul­
lanmadan maj inin güçlü iyileştirici etkisini uygulamaktır; fakat
doğru kullanıldığında, maj inin güçlü ilacı hem ruh hem de top­
lum için diğer tüm yöntemlerden daha hızlı ve etkili bir sonuç

67
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

sağlar çünkü aksi takdirde zamanın yavaş akışına bırakılması


gerekecek olan psişik enfeksiyon kısır döngüsünü kırma imkanı
sağlar. Maj i ile meditasyon yöntemleri arasındaki fark, ilaç ile
diyet arasındaki farktır; ilaçlar diyetin yavaşça yapabileceğini
hızlıca yapar ve kritik durumlarda diyetin yavaş süreçlerini bek­
leyecek zaman yoktur, ya ilaç kullanılacaktır ya da hiçbir şey ya­
pılmayacaktır. Yine de ilaçlar doğru diyetin ve bütüncül rej imin
yerini tutamaz ve maj i hızlı ve güçlü bir sonuç elde edilmesini
sağlasa da, kazanılan pozisyonun elde tutulabilmesi için doğru
anlayış ve doğru etik şarttır.
Kara maj inin ak maj iden farkı, kullandığı yöntemlerden zi­
yade güçlerini çektiği kaynakla ilgilidir. Ak maj i yukarı ulaşıp
oradan aşağı güç çekmeye çalışır. Kara maj i ise evrimin geride
kalmış bir aşamasına dönmeye ve uzunca bir zamandır denge­
lenerek hareketsizleşmiş güçleri serbest bırakmaya çalışır. Nötr
baz yapımında kullanılan yanan alkali ve asit tekrar serbest bıra­
kılmış gibidir. Kara Okültizmde organize form daha düşük güç
türlerine bölünür ve bu amaçla kullanılan unsurlardan ikisi seks
ve kandır. Bu sayfalarda bu yöntemlerin ayrıntılarına girmek uy­
gun olmayacaktır.
Süptil gücün bu iki fiziksel kaynağının kullanımına ek ola­
rak, kara majisyen ruhları çağırır ve onlarla anlaşmalar yapar.
Bu ruhlar doğa ruhları, yani masum doğal element güçleri ola­
bilir ve kara majisyen onları gereksiz veya kötü amaçlarla kul­
lanmayı seçebilir; bu ruhlar insanların kalplerinin kötücül tasav­
vurları olabilirler, ki bunlar dünya planının kötü ruhlarıdır; veya
evrimin önceki süreçlerinde ortaya çıkan ve Kabalistlerin Klifot
olarak bildikleri varoluş formlarının hammaddesini oluşturan
dengesiz güç fazlalığından çekilebilirler.
Son olarak, kara majisyen belirli uyuşturucuların gücünü
kullanarak durugörü meydana getirebilir. "Sağlıklı Okültizm"
kitabında ayrıntılı olarak işlediğim için, bu konuya burada tekrar
girmeye gerek görmüyorum.

68
9. BÖLÜM

İLLUMİNİZMİN ZEMİN PLANI - ili

ğitiminin bir sonucu olarak, inisiye belirli bazı güçler ge­


E liştirmelidir ve eğer geliştirmezse, eğitiminin amacına ula­
şamadığı kabul edilecektir. Kendilerinin tamamen etik ve spe­
külatif olduğunu ve öğretilerinin pratik uygulamasına yönelik
herhangi bir teşebbüsün tehlikeli ve kötü olduğunu beyan eden
okültizm okullarını sinir bozucu buluyorum. Sahip olmadıkları
sırları aktaramadıklarını düşünmek mantıksız sayılmaz.
Kendisinden bekleneni yapan bir öğrencinin eğitiminin so­
nucu olarak ne beklemeye hakkı olduğu üzerinde duralım.
Okült bilim çalışmasının pratik sonuçları şu şekilde ikiye ay­
rılabilir: Kahin' in sanatı veya vizyon; ve Magus 'un sanatı veya
güç. Eğitimli okültist görünmez dünyaları hem algılayabilmeli
hem de bu dünyalarda faaliyette bulunabilmelidir.
Tam eğitimli adeptin vizyon (görü) yeteneği, yakın çevresi­
nin süptil yönlerine dair hızlı psişik algıdan çok daha fazlası­
nı kapsar; bilinçte hem zaman hem de uzayda gezinme, zaman
nehrinde geri gidip yaşanmış sahnelerin içine girme gücünü de
kapsar. Spritüel araştırma literatüründe, yaşayanların hayaletle­
riyle ilgili sayısız kayıt vardır; adept bu hayaleti veya astro-ete­
rik formu oluşturma sanatını anlamalı ve bunu istediği zaman
yapabilmelidir.
Kahinin Görünmeyeni algılama gücü doğal olarak Görünme­
yenin sakinleriyle dostluk ve işbirliği olasılığını da doğurur. Bu

69
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

ilişkiler iki türlüdür. Geçerken Astral Planın, Maya veya illüz­


yon planının sakinleriyle karşılaşabilir; veya çok daha yüksek
türde ve çok daha büyük güce sahip varlıklarla irtibata geçebilir.
Köklü bir geleneğe sahip bir kardeşliğe inisiye olmanın baş­
lıca avantaj larından biri, o kardeşliğin disiplini yoluyla pek çok
kişinin özgürlüğe giriş yapmış ve İç Planlarda çalışıyor olacak
olması ve kardeşliğe yeni giren kişinin onlarla dost olacak olma­
sıdır. Dolayısıyla bu kişi, astralda yalnızca kendi psişizmi ara­
cılığıyla dolaşan psişikten çok farklı bir pozisyondadır. Psişik,
tavsiye mektubu olmadan büyük bir şehirde yaşamaya gelen biri
gibidir; herhangi birini tanıması uzun zaman alacaktır ve olağan
tanıdıkları şehrin vatandaşlarının en iyileri arasında olmayacak­
tır.
Okültist için en önemli şeylerden biri "irtibatlar"dır. Bu irti­
batlar spiritüalistin "kontrolleriyle"24 aynı şey değildir ama fikir
olarak çok benzerliği vardır. "İrtibatlar" bireysel varlıklardan
çok cemiyetlerle veya kardeşliklerle yapılır. Örneğin tarih önce­
si zamanlarda bu adalarda var olmuş Druid25 inisiyasyon okulla­
rıyla veya ortaçağ zamanlarında Jura' da var olmuş maj i okulla­
rından biriyle irtibat kurabilir; böyle bir irtibata olan inisiyenin
hem geçmişte o okulun üyeleri olan kişilerle ve hem de onların
ritüel yoluyla yoğunlaştırdıkları güçlerle bağlantısı olacaktır.
Bir başka örnek bu kavramı daha anlaşılır hale getirmeye
yardımcı olabilir. Sadık Katolik, azizlerin doğrudan kendisine
dua etmez, onlar aracılığıyla Hristiyan Kilisesi ' nin ardındaki
güçlerle, yani Mesih ' le ve Mesih üzerinden Tanrı 'yla temas kur­
mak isterler. Aynı ilke, bu kadar yüce kaynakları hedeflemese de
tüm okült irtibatlar için de geçerlidir.
İnisiyenin erişebileceği irtibatlar iki türdür; Yaşlı Kardeşler-

24Rehber Varlıklar -Spiritüalizmde medyumların irtibatlarını kontrol eden


ve yönlendiren "bedensiz varlıklar."
25 Druidler Hristiyanlık öncesi İngiltere ve civarlarında yaygın bir Kelt
-

dini.

70
2. Kısım: Teori

le ve başka evrimlerdeki varlıklarla. Yaşlı Kardeşler doğum ve


ölüm döngüsünden özgürleşmiştir ve maddeden öğrenecekleri
hiçbir şey kalmadığı için evrimlerine İç Planlarda devam etmek­
tedirler. Onlara genellikle Üstatlar denir fakat bedeninden yakın
zamanda özgürleşmiş ve bir Görünmez Yardımcı olarak ilk basit
görevlerini yapan ruhlardan Yıldız Logoslarına, yani Işınların
Mesihlerine kadar (bazı Yıldız Locaları artık İnsanlığın Lordları
tarafından yönetiliyor) kendi aralarında pek çok türleri ve dere­
celeri vardır.
Başka evrimin varlıkları asla kötü ruhlar veya şeytanlar ola­
rak düşünülmemelidir. Onlar yalnızca -tıpkı bizler gibi- farklı
bir yaşam biçimine istek duymaktadır. Güneş sistemimizde bu­
lunan farklı evrimleri, eter yoluyla gelen farklı radyo istasyon­
larına benzetebiliriz. Hepsi eteri eşzamanlı olarak kullanmakta­
dır fakat biz yalnızca alıcımızı ayarladığımız istasyona erişiriz.
Olur da başka bir istasyonun sesleri karışırsa çok rahatsız oluruz
ve "interferans" (parazit) olduğunu söyleriz.
Bizimkinden başka evrimlerle irtibatlarımız da böyledir. Bi­
lincimizin tesadüf eseri onların titreşimlerini alması psişik "in­
terferans" teşkil eder ama adept zihinsel alıcısının ayarını değiş­
tirerek deva krallığına "erişebilir".
İnisiyenin çalışmasının ikinci yönü magusun çalışmasıy­
la veya güç konusuyla ilgilidir. Genellikle ritüel yön olarak da
adlandırılır çünkü amacına ulaşması için belirli bazı formüller
kullanılır. Bu formüller, bir zanaatkarın el becerisini artırmak
için aletler kullanmasıyla aynı şekilde kullanılır. Maj i çalışma­
ları teorik olarak herhangi bir ritüel kullanılmadan yalnızca zi­
hin gücüyle yapılabilir fakat pratikte bir zanaatkar da bir heykeli
çıplak elleriyle oymaya çalışabilir. Astral planda bile, insan alet
kullanan bir hayvandır.
Maji, basit bir mantra veya büyü kullanımından tutun, Kilise
Ayinleri ve Mason ayinleri gibi daha incelikli ritüellere kadar
uzanan bir tür seremoni kullanımı olarak tanımlanabilir. Kar-

71
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

şıtları aksi yönde ne söylerse söylesin, bunlar temsili iki maj i


örneğidir. Kilise ayini bir evokasyon ritüelinin26 mükemmel bir
örneğidir ve W.L. Wilmshurst'ün Masonik İnisiyasyon hakkın­
daki çok ilginç kitaplarında etkili bir şekilde açıklandığı gibi,
Mason ayini de tasarım amacına uygun bir inisiyasyon ritüelidir.
Tüm ritüel maj i fikri, İç Planlarda bulunan ve belirli türde
bir kozmik gücü yoğunlaştırmak suretiyle faaliyete yardımcı
olacak bir varlıkla irtibat kurmaya dayalıdır. Eğer o varlık kö­
tüyse, yapılan Ayin bir Kara Ayin veya bir Kara Loca inisiyas­
yonu olacaktır; ve sonuç, katılımcıların doğasındaki ilgili yönün
güçlendirilmesi olacaktır. Eğer çağrılan varlık iyi ise, sonuç, o
varlığın hayatını veya ölümünü anmak için tasarlanmış ritüeli
paylaşanların ruhlarında o varlığın özel erdemlerinin yoğunlaş­
tırılması olacaktır.
Herhangi bir ritüeldeki Güç Sözcüğü, katılımcıların irtibat
kurmaya çalıştıkları gücün kanalı olarak gördükleri Varlığın
Adıdır. Sözcüklerin kullanımına ek olarak, işaretler veya sem­
bolik hareketler de kullanılır ve bunların amacı Üstat varlığın
hayatındaki en dikkat çekici veya en tipik olayı anmaktır. Bu
işaretler kristalleştirilip semboller halinde getirilir ve bunlar o
Hayatın krizini temsil eder. Örneğin Kilise ayininde Mesih ' in
Kutsal Adının invokasyonu, dindar Hıristiyanlar tarafından gö­
ğüs ile kaş arasında yapılan Haç İşareti veya kutsandığı zaman
gerçek bir tılsım olan Haçın kendisi vardır. Farklı varlıkların
çağrılıyor olması dışında, aynı ilkeler tüm ritüel majiler için de
eşit ölçüde geçerlidir.
Bunun yapılmasının meşru olup olmadığı bir fikir mesele­
sidir ve fikir beyan etme vasfına sahip olanlar yalnızca yetkin

26 Evokasyon - Törensel maj ide genelde insan olmayan bir varlığı, maj ikal güç
kelimeleri ve ritüellerde çağırmak. Davet anlamına gelen invokasyonun tersi,
varlık celple çağırılır ve majisyenin kesin emirlerin e uyması emredilir. Ayrıca
özellikle defedilirken kesin korunma tedbirleri alınır. Çember kurulup varlık
dışında tutulur. Cinci hocaların hüddamına benzer.

72
2. Kısım: Teori

operatörler elinde ritüel maj i konusunda pratik deneyim edin­


miş olanlardır. Genel fikre göre, bu şekilde kullanılan güçler çok
yüksek potansiyele sahiptir ve bir kaza durumunda ciddi zarara
neden olabilirler. Çok güçlü ve hızlı giden arabada yapılacak bir
kaza ciddi bir sorundur ve mizaç olarak herkes böyle bir arabayı
sürmeye uygun değildir; fakat motor mühendisliğindeki büyük
ilerlemeler sayesinde, seçilmiş koşullarda özel eğitimli insanla­
rın yeni hız rekorları kırdıkları testler yapılmaktadır.
Altı yüz beygir gücündeki yarış arabasının uygun bir binek
araç olduğunu söylemiyoruz ama genel olarak motor tasarımını
ilerletmek için gerekli bilgiyi sağlayan şeyin yalnızca bu yüksek
güçlü otomobillerin özel koşullar altındaki kullanımı olduğunu
söylüyoruz.
Maj i çalışmaları da böyledir. Ortalama bir otomobil sürücüsü
için yarış arabası neyse, ruhsal şeyler arayan ortalama dindar
insan için maj i de odur; yani yarış arabası ortalama bir sürücüye
uygun değildir ama onun büyük bir keyifle ve kazançla kullandı­
ğı arabanın tasarımında uygulanan bilginin kaynağıdır.
Şimdi çok tartışılan trans meselesine geliyoruz. İsteklilere
yönelik bir tavsiye kitabını, transa girmeye karşı en ciddi uyarı
sözcüklerine rastlamadan bitirmek pek mümkün değildir fakat
transın ne olduğunu açıklamaya yönelik bir çaba yoktur. Günü­
müz Batı dünyasında psişik bilimin uğraşmak zorunda kaldığı
sorunlardan biri, Avrupa koşullarına son derece uyumsuz Doğu
yöntemlerinin ve gelişim yöntemlerinin akınıdır; bu yöntemle­
rin uygun bağlamları dışında kullanımına dayalı deneyimlerin,
geleneksel Batılı maj i yöntemlerinin kullanımı için geçerli oldu­
ğu söylenemez.
Transa karşı bu tür ciddi uyarılarda bulunan yazarların kaçı­
nın herhangi bir trans deneyimi var? Deneyimleri olsaydı, nega­
tif ve pozitif olmak üzere iki tür trans olduğunu hemen bilirlerdi.
Negatif transta, operatörün bilinci askıya alınır; sıkıştırılmışça­
sına ölü bir noktada durdurulur ve başka bir zihin, bilinçaltına

73
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

telepatik telkin yoluyla fiziksel aracın sinir uçlarını işletir. O


zihnin fiziksel bir araçta enkarne olup olmadığı önemsizdir; sü­
reç aynıdır. Cahillerin ve ahlaksızların elinde bu yöntem elbette
ciddi suiistimale açıktır ve bu şartlarda, hakkında söylenen tüm
sert şeyleri hak eder. Bununla birlikte, çok çeşitli spiritüalist de­
neyimlerinin kayıtlarının gösterdiği gibi, temiz ve dikkatli eller­
de kullanıldığında bu yöntem olumsuz sonuçlar olmadan kulla­
nılabilir. Spiritüalist literatürde mevcut bu kadar kapsamlı bir
deneyim zenginliğini inkar etmenin faydası yoktur.
Pozitif trans bambaşka bir şeydir ve her okültist tarafından
kapsamlı bir şekilde kullanılır. Bazı astral çalışmalar ve İç Plan­
lardaki bazı işler için, vücut olağan uykudan çok farklı, derin
bir uykuya bırakılır. Okültün çoğu öğrencisinin er veya geç bazı
deneyimler edindiği kısa vizyon anlarında bile, fiziksel çevre gi­
derek solup kaybolur ve kişi vizyon dışında her şeye ilgisizleşir.
Bir gözlemci o kısa anda solunum ve nabız ritminin değiştiğini,
gözlerin sabitlendiğini ve kasların katılaştığını görecektir. Eğer
bu trans değilse nedir?
Okültizmde deneyim değil söylenti ürünü olan pek çok adet
vardır. Transı kötülemek bunlardan biridir ve transtan yararlanan
kişiler kınanmamak için bunu yaptıklarını söylemezler; fakat so­
nuçta şu bir gerçektir ki bazen bilinç fiziksel plandan çekilir ve
dolayısıyla da vücut bilinçsiz kalır.
Uygun olmayan koşullarda ve deneyimli bir rehber bulunma­
dığında, trans deneyleri şüphesiz risklidir. Okültist İç Planlarda
çalışmayı öğrenmek zorundadır; fiziksel bir vücudu olduğu sü­
rece tamamen doğal elementi olamaz ve sınırlılıklarını da kabul
etmelidir; fakat tıpkı tekneyle açılmaya giden birinin düşme ih­
timaline karşı yüzmeyi biliyor olması gerektiği gibi, uygulamalı
okültizm teşebbüsünde bulunan kişinin de aynı sebeple vücu­
dundan nasıl çıkacağını ve nasıl geri döneceğini bilmesi gerekir.
Nasıl baş edeceğini bilmeden, kendini birden başka bir varoluş
biçimiyle irtibat halinde bulmak, endişe için hiçbir gerçek neden

74
2. Kısım: Teori

olmasa bile son derece nahoş bir deneyimdir.


Toparlamak gerekirse, seçtiği konuda herhangi ciddi bir işe
girişecek olan okültistin sezgileri güçlü olmalı, istediği an has­
saslaşabilmeli ve ritüel maj i konusunda somut bilgisi olmalıdır.
Buna zıt bir şey söylemek, doğru olmayan bir şey söylemektir
çünkü okült bilim fızikötesi varoluş planlarına, Üstatlara ve re­
enkamasyona inanmaya dayalı bir etik sistemden çok daha faz­
lasıdır.

75
10. BÖLÜM

OKÜLTİZMİN KAYNAKLARI


kültistler bilimlerinin kaynağını nerede arıyor Bu bilimin
O klasikleri nelerdir ve Altın Çağı ne zamandı? insanlar ba­
zen okültistlerin eskilerin bilimsel görüşlerini ciddiye almaları­
na, simya "gülünçlüğüyle" ve j argonuyla ilgilenmelerine şaşırır.
Rönesans'tan beri tüm bu şeylerin modasının geçtiği söylenir;
tüm bu çürütülmüş batıl inançlara neden vakit harcansın?
Okültistler ilhamlarını uzak geçmişte arıyorlar çünkü kayna­
ğa ne kadar yakınsanız, su o kadar temizdir. İnisiyelerin bilge­
liği, her işçinin çalışmalarının meyvelerini ardıllarına aktardığı
deneysel araştırmalarla oluşturulmuş bir öğreti bütünlüğünden
ziyade, büyük ölçüde insanlığın normalde erişim sahibi olma­
dığı kaynaklardan alınmış bir ifşadır. Bu ifşa alındıktan sonra
geliştirilip uygulamaya geçirilir fakat özü itibariyle Yaşlı Kar­
deşlerin insanlığa bir hediyesidir; ilk olarak önceki evrimlerin
toplanmış meyveleridir; ikinci olarak, evrimden ileri gidenlerin
öncü çalışmasıdır; ve üçüncü olarak da insan bilincinin normal­
de temas kuramadığı varoluş planlarından getirilir.
Ezoterik bilim denen doktrin bütünlüğü bu çeşitli unsur­
lardan oluşturulmuş ve farklı çağların ve ırkların ihtiyaçlarına
uyarlanmıştır. İçinde bulunduğumuz çağda bu bilimin tüm te­
mel ilkeleri "tanrıların hediyeleri" olarak alınmıştır ve insanların
kendileri halletmeleri gereken tek şey bu ilkelerin pratik uygula­
maları olmuştur. Dolayısıyla, Bilgelik Geleneğini doğru bir şe-

77
ve Çalışması

kilde kavramak için bu ezeli bilgelik hediyesinin insanlığa hangi


yolla getirildiğine dair bir şeyler bilmemiz gerekir.
Form Planlarında bir gücün tezahür etmesi için bir form yo­
luyla ifade edilmesi gerekir; yoksa tezahür olmaz. İçteki Mesih,
anlık olarak bile olsa her şeyi bir kılan mükemmel sevginin far­
kına vardığımız zaman işlev gösterir; fakat Mesih gücünün grup
zihni yoluyla işlev gösterebilmesi için, grubun bu gücün doğa­
sını anlaması gerekir ve kişisel olmayan bir gücün tüm evren ve
tüm evrim için tek bir tezahürü değil de Işınların Mesihleri diye
bir şey olmasının nedeni de budur.
Her Işın gücünü bir evrim aşamasında tezahür ettirir ve Işın­
ların pozitif ve negatif yönleri, Brahma'nın Günleri ve Gecele­
ri27 ' nin daha küçük çaptaki versiyonudur. Gizli Bilgeliğin bize
anlattığına göre, Işınlar tıpkı Tek Işıktan huzmelerin ileri doğru
parıldaması gibi sırayla harekete geçer ve bunların şafaktan ala­
cakaranlığa devinimi olan ekinoksların presesyonu da kozmik
saattir. Her Işın evrimin bir aşamasını teşkil eder ve her evrim
aşaması, kendisinden öncekilerin işini özetledikten sonra kendi
işine başlar. Bu görevi hızlandırmak için, Gizli Gelenekte To­
hum Taşıyıcılar olarak bilinen bazı varlıklar önceki evrimlerinin
meyvelerini ona getirir. Dengeyi sağlayan her bir yaşam dalga­
sının varlıkları koordine edilmiş reaksiyon sistemleri olarak sta­
bilize olur; Alev Lordları, Elementlerin Devalarının öncülleri­
dir; Form Lordları, İnşa Edici Elementallerin28 Yöneticilerinden
' Arcturus29 ve oğluna yol gösteren ' Geometrileştirici Bilinçlere

27 Brahma'nın Günleri ve Geceleri : Yedik Astroloj iye göre kozmolojik olarak


belli yaratım dönemlerini kapsayan müddetler. (Ç.N.)
28 Elemental Varlık - Eski çağlardan beri toprak, su, ateş, hava gibi belir­
li bir elemente ait doğa ruhlarına verilen addır. Örneğin toprak elementalleri
gnomlar, su elementalleri periler, hava elementalleri silfler, ateş elementalleri
salamanderler (ve cinler) gibi. Burada söz edilen elementler eterik, astral gibi
ince, süptil ama nispeten fiziksel maddeye yakın titreşimde bulunanlardır.
29 Arcturus - Büyük Ayı 'nın yakınında, Çoban takımyıldızının Alfa yıldızı
olup Sirius, Alpha Centauri ve Canopus'tan sonra göğün dördüncü parlak
yıldızıdır. Arthur adının Latince Arcturus'tan geldiği iddia edilir. Kuzeyliler

78
2. Kısım: Teori

kadar uzanır; ve biyoloj inin yasalarının ardında Zihin Lordları


vardır.
Her yaşam dalgasının başlangıcında gelen Tohum Taşıyıcı­
lar bir önceki evrimden alınır fakat Işınlar özetleme yapmayan,
daha ziyade özel bir veçheyi tezahür ettiren alt-döngüsel faali­
yetleri temsil ettikleri için, Işınlara yönelik Tohum Taşıyıcılar,
ilgili Işınsal evrim aşamasında yapılan işe tekabül eden önceki
yaşam dalgasından alınır. Bu Tohum Taşıyıcılar gelenekte kül­
tür tanrıları olarak bilinir ve tüm eski ırklarda bir ilahi ata, yani
onlara kültürlerini veren bir rahip-kral geleneği olduğu dikkat
çekecektir.
Önceki bir evrimin mükemmelleşmiş bir ruhu olan bu ra­
hip-kral ziyaret ettiği ilkel bilinçlerden ölçülemeyecek kadar
üstündür çünkü evrimini tamamladığı için Tanrı Planına aittir ve
bunu anlayan sezgi onu her halükarda bir ilah olarak görür çün­
kü Tanrı onda tezahür ettirilir. Evrim geçiren ırkın grup ruhuna
yetenekleri teşkil eden arketipik fikirler eker; bu süreç, bireysel­
liğin, içinde tezahür ettiği her bir ardıl kişiliğe evriminin mey­
velerini aktardığı sürece benzer. Bu şekilde başlayan medeniyet,
maddi evriminin en düşük, yani mecazi olarak ifade edilecek
olursa Tanrıdan en uzak noktasına kadar yolunu sürdürür; bu
noktada dönüp evrimsel kavise geri gelmesi gerekir ve burada
Yıldız Logos veya Işının Mesihi fiziksel planda ona gelir. Gelişi
öncesinde Işın, önceki evrimlerde oluşan yasalarla yönetilen bir
İlahi Yaşam yağmurudur ama Yıldız Logos "Sana yeni bir yasa
veriyorum." der.
İnsan olarak enkame olan Yıldız Logosun işlevi ikilidir; eg­
zoterik yönü arketipik insan hayatını (mükemmelliğe ulaştıkla-

için baharın gelişini simgeler. Ancak fırtınalar ve felaketlerle de ilişkilendi­


rildiği için etkisi her zaman korkunçtur. Gökyüzünde bir eşi olduğu ve birlikte
hareket ettikleri tahmin edilmektedir. Bu yıldızın adı eski yunanca "Arktou­
ros"tan türetilmiştir ve "Ayının Koruyucusu" veya "Ayının Gözcüsü" anlamına
gelir. Çünkü Büyük ve Küçük Ayı 'nın yakınındaki en parlak yıldızdır. (Ç.N.)

79
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

rında, o Işının tüm insanlarının yaşayacağı hayatı) yaşamak ve


böylece o hayat ve eylem standardını grup zihnine işlemektir;
dolayısıyla tezahür etmiş ilah olarak O yalnızca "Mükemmel
Tanrı" değil, aynı zamanda "Mükemmel İnsan", yani o evrim
aşaması için insanlığın arketipik idealidir ve O ' nun dünyadaki
kısa tezahüründe olduğu şey, tüm insanların ' Cennetteki Baba­
mızın mükemmel oluşu gibi mükemmelleştirildikleri ' zaman ol­
maları gereken şeydir.
Işınların Mesihleri, Işının, rakam ve renk olarak o Işına teka­
bül eden alt-döngüleri sırasında fiziksel planda her zaman teza­
hür eder; yani, Manu Narada 'nın Kayıp Atlantis 'te Altın Kapılar
Şehri 'nde Güneş Tapınağı 'nı kurması, dördüncü Kök-ırkın dör­
düncü alt-ırkında, Yeşil Işının dördüncü alt-döngüsünde olmuş­
tur. Manu Narada bir Zihin Lorduydu çünkü Atlantisliler bilinçli
zihni geliştiriyorlardı.
Arketipik fikirlerin bir Ateş ve de Zihin Lordu olan Manu
Melchizedek tarafından insanlığa getirilmesi de aynı şekilde ol­
muştur ve bugünkü ırkımızın en eski inisiyasyonlarının kökeni
de bu ekoldür ve bu yüzden en yüksek İnisiyelerimize "Mel­
chizedek Tarikatına bağlı Yüksek Rahipler" denir, yani ruhsal
kökenlerini kadim bir inisiyasyona bağlamaktadırlar.
Alkol, suiistimali konusunda ne söylenebilecek olursa olsun,
tıpkı Atlantislilerin somut zihni geliştirip bize miras bırakmış
olmaları gibi, mevcut kök ırkın gelişiminin işlevi olan soyut
düşünce titreşimlerine beynin yanıt vermesini sağlayan Soma
içeceğinin Batıdaki karşılığıydı aslında. Sarhoşluk Avrupa' nın
karakteristik kötülüklerinden biridir. Bu alt-ırk için alkol neyse,
endokrin bezlerini kullanma bilgisi de bir sonraki alt-ırk için o
olacak. Bu bilgi uzun zamandır inisiyelerin sırrıydı ve Yoga ne­
fes sistemlerinin temelini oluşturuyordu fakat egzoterik bilim şu
anda bu gerçekleri kendi yöntemleriyle keşfediyor ve yıkımın
tohumları da burada bulunuyor.
Fakat bir Işının Manu 'su yalnızca Işının başlangıcında Ra-

80
2. Kısım: Teori

bip-kral olarak işlev gösteriyor diye ve bir Işının Yıldız Logosu


Işının numarasına tekabül eden alt-döngüde onun Mesih ' i olarak
işlev gösteriyor diye insanlığın rehbersiz kaldığı sanılmamalı­
dır. Bir Işının her alt-döngüsünün, her insanlık alt-ırkının kendi
Muhteşem Olan ' ı vardır. Mesihlerin her zaman Bakire Doğumla
tezahür ettiklerinin ve kendilerini feda ettikleri bir ölüme öldük­
lerinin her zaman kaydedilmiş olması, bu varlıkları Yıldız Lo­
goslarından ayırmanın bir yolu olabilir ve burada derin bir okült
anlam vardır.
Doğal olarak yukarıdaki beyanların nasıl doğrulanabileceği
sorulabilir. Rasyonel bilinç geliştirmiş hiç kimsenin herhangi bir
beyanı kanıt olmadan kesin bir şekilde kabul etmesi beklene­
mez, doğası gereği kanıt ister. Bu konulardaki kanıtlar Tekabül
Yasasına dayalıdır. "Yukarıda nasılsa aşağıda da öyledir." Mik­
rokozmos için, yani insan için doğru olan, makrokozmos için
de doğrudur ve insan için doğru olan amip için de doğrudur ve
amip için doğru olan makrokozmoz için de doğrudur. Bir psi­
şiğin bulguları Kozmik sisteme uymadıkça, doğru kabul edile­
mezler. Dolayısıyla aynı zamanda bir inisiye olmayan psişik çok
dezavantaj lidır çünkü ölçümlerini asla Büyük Piramitle karşı­
laştıramaz.
Kozmik yasada istisna yoktur; en saf halleriyle kavrandı­
ğında, farklı okült ekollerin metafizikleri de birbirinden farklı
değildir ve şu da görülecektir ki, Batı Geleneğinden alınmış
olmakla birlikte bu kitapta şimdiye kadar çizilmiş olan Tablo
ile Madam Blavatsky 'nin "Gizli Doktrin"de özetlediği ve Doğu
Geleneğinden aldığı tablo arasında hiçbir çelişki yoktur.

81
11. BÖLÜM

EZOTERİK HRİSTİYAN GELENEGİNİN


KAYNAKLARI

ısırlılar, Yunanlar ve Hristiyanlar gibi büyük kozmik


M inançların farklı panteonları ; kurucularının, yani Tanrı­
nın Oğullarının öğrettiği soyut gerçekleri içinde gizleyen sem­
bol-sistemlerini temsil eder. Hristiyan inancı çok soyut bir sis­
temdir; diğer çoğu inançtan çok daha az antropomorfıze edil­
miştir. Dolayısıyla Hristiyanlıkta Tek Gerçeğin çok ruhsal bir
sunumunu görüyoruz ve bu inancın tam olarak kavranması için
çok gelişmiş bir ruhsal sezgi gerekir. Sonuç olarak, sezginin
eksik olduğu durumlarda Hristiyanlık daha az çekici görünür
çünkü somut zihnin gıdası olan entelektüel yorumu yoktur; ve
Hristiyanlığın zayıflığı ve eksikliği burada yatar.
İnançların büyük Kurucuları yalnızca ruhsal bir öğreti ve
ruhsal bir güdü verir; sonradan teoloj iyi ve ritüelleri düzenle­
yenler rahipliklerdir. İlkel Hristiyanlığı oluşturanlar iki kaynak­
tan gelmiştir; Gizemlerin inisiyeleri ve inisiye olmayanlar. Aziz
Pavlus ve Aziz Yuhanna ilkinin örnekleridir ve onların Gizem
eğitiminin etkisi eserlerinde açıkça görülebilir. Aziz Pavlus bir
yanda herkese açıkça söyleyebileceği şeyler ile diğer yanda an­
layabilecek olanlara fayda sağlaması için yalnızca ima edebile­
ceği şeyleri birbirinden ayırıyor.
İki tür Hristiyan arasında doğal olarak keskin bir rekabet

83
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

oluşmuştur; önceden herhangi bir Gizem eğitimi olmaksızın


Efendimizin öğretisini kabul etmiş olanlar tamamen ruhsal sez­
giye ve iyi işlere güveniyordu; Gizemlerin yöntemlerine alışık
olanlar ise Hristiyanlığın gerçeklerini kendi zamanlarının ezo­
terik felsefesinin diliyle ifade etmeye çalışmıştır. Yuhanna İn­
cili 'nin ilk bölümü, mistik bilgiler konusunda yüksek eğitime
sahip insanların yeni öğretiyi zaten aşina oldukları şeyle ilişki­
lendirme sürecinin harika bir örneğidir. Bu İncil' de Yunan ini­
siyasyon ekollerinin etkisini görüyoruz fakat İncil ' in Apokalips
bölümünde Kabalistik düşüncenin etkisini görüyoruz.
Gnostik Ekoller, Hristiyanlığa geçen ve Hristiyanlık sistemi
içinde kendi alışık oldukları yöntemleri kurmaya çalışan başka
Gizem Ekollerinin inisiyeleri tarafından oluşturulan Hristiyan
Gizemleriydi .
İnisiye olanlar ve olmayanlar şeklindeki bu iki Hristiyan türü
arasındaki mücadelede, ikinci grup sonunda galip geldi ve çok
geçmeden İsa' nın Gizemlerine karşı zulüm ve yürürlükten kal­
dırma emri geldi . Daha sonra kaçınılmaz olarak Ortodoks unsur,
Evelyn Underhill gibi bir otoritenin bile kabul ettiği gibi saf ve
basit ritüel maj i niteliğindeki kutsal ayinlerde kendilerine özgü
bir tür Gizem Sistemini kademeli olarak geliştirmiştir.
Fakat ne yazık ki kutsal ayin sisteminin geliştirilmesi ile me­
tafizik yorum arasında uyuşmazlık olmuştur. Batıl inanç, önemi
unutulmuş bir formun kullanımı olarak tanımlanmıştır. Kutsal
ayinler İsa' nın Gizemlerinin sembol-sistemleri olmak yerine, bu
gizemlerin psikolojik ve ezoterik önemini anlamayıp bunları ba­
tıl inanç olarak görenlerin elinde nafile bir itaat olmaya tehlikeli
bir şekilde yaklaşmaktadır.
Sonuç olarak günümüz Hristiyanlığında, bir yanda bu inan­
cın derin ruhsal gerçeklerinin mistisizmi ile diğer yanda inancın
sembolik ve maj ikal törenleri arasında derin bir uçurum vardır.
Modem Gizem Ekollerinin görevi bu iki taraf arasında köprü
kurmaktır. Fakat bu ekoller pek çok durumda ateşlerini bir Doğu

84
2 . Kısı m : Teori

sunağında tekrar yakmıştır, yani inşa ettikleri köprünün yönü


Batının Hristiyan unsurlarına çıkmamaktadır. Bunların inisiyas­
yon isteyen takipçileri, kendi inançlarının derin konularının ken­
dilerine ifşa edilmesi yerine dinlerini değiştirip başka Üstatları
takip etmek zorundadır.
Dolayısıyla, biz Batılılar kim oluyoruz ki bu kopukluğu gi­
derelim? Orij inal gnostiklerin yaptığını yapmalıyız, yani Gi­
zemlerin metafizik dilinde Efendimizin öğretilerini ifade etmek
suretiyle ezoterik bir Hristiyan Ekolü kurmalıyız; Batının İnisi­
yasyonu. Gnostikler ilhamlarını iki ana kaynaktan alıyorlardı :
Yunan Gizemleri ve Efendimizin elbette çok aşina olduğu İsrail
mistisizmi, yani Kabala. Dinimizin zihinsel ve maj ikal yorumu­
nu bulacağımız ve eksik anahtarları sağlayacak olan kaynaklar
bunlardır.
Eğer Hristiyanlık gerçek bir Bilgelik Dini olacaksa, bu din­
den atılmış olan unsurların geri konması gerekiyor ve bu din
hem kalbin hem de zekanın ihtiyaçlarına yanıt vermedikçe,
kalpten ziyade akıl gıdasına ihtiyaç duyanlar onu başka yerde
arar ve onları suçlayamayız.
Aynı şekilde, okültizm ile din arasındaki ilişki net bir şekilde
anlaşılmadıkça, ruhsal ilhamından mahrum kalan kutsal bilim
hızla dej enere olarak Sol El Yoluna kayacaktır. Doğru anlaşıldı­
ğında okültizm dine hizmet eder ve kendi içinde bir amaç teşkil
etmez. Görevi, kullandığı yoğunlaştırıcı formüller olmazsa da­
ğılan ve ölümlü zihnin kumlarında kaybolan ruhsal güçleri astral
plana ve bizim sonlu bilincimizin kavrayış sınırları içine getir­
mektir. Okültizm insan zihnini yönlendirmenin mükemmel yön­
temidir ve eğer dinin hizmetçisi olarak kullanılırsa, başka türlü
yaklaşılamayacak olan karanlık yerlere ruhsal etkiler getirir.
Dolayısıyla şunu kabul edelim ki, herhangi bir Batılı Mis­
tisizm ekolünde, inancımızın öncüsü ve tamamlayıcısı, Batının
Büyük İnisiyatörü olan Mesih İsa olmalıdır ve korunmasız ve
himayesizken cesaret edemediğimizi onun adıyla güvenli bir

85
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

şekilde yapabiliriz. Okültizmin tüm elde ettikleri Tanrı 'nın hiz­


metine adanmalıdır; aksi takdirde Doğanın gizemlerinin bu ih­
lalinin ve yüksek yetenekleri zamanından önce ortaya çıkmaya
zorlamanın gerekçesi yoktur. En yüksek inisiyasyon derecesi in­
sanlığın kurtuluşu için çarmıha gerilme, yani ırksal karmanın te­
mizlenmesine aracılık etmektir. İnisiyasyona arzu duyanlar, ça­
balarını dikenden bir taçla taçlandıracak olan şeyin nasıl bir ödül
olduğunu hiç unutmasınlar. Küçük bir ölçekte de olsa kendimizi
insanlığın günahları için feda etme fırsatından yararlanmaya sa­
dece istekli değil can atacak kadar büyük bir insanlık sevgimiz
olmadıkça, çekilen acıları paylaşmaya yönelik bu kadar büyük
bir güdü taşımadıkça İnisiyasyon Yoluna çıkmanın anlamı yok­
tur çünkü bunun amacı, ahlaksızlığı sürdüren insan için büyük
bir hayal kırıklığı olacaktır. İnisiyasyonun amacı ne maj ikal güç
ne de olağanüstü deneyim değil, kozmik karmanın temizlenmesi
için etkili olacak makul bir fedakarlıkta bulunma yeteneğidir.
Görmüş olduğumuz gibi, Hristiyanlıkta ezoterik bir yön ge­
liştirmeye yönelik tekrarlı çabalar olmuştur. Efendimiz ve O ' nun
yakın havarilerinden bazıları şüphesiz Kabala konusunda bilgi­
liydi; Yunan ve İskenderiye etkileri, ilkel Kiliseyi inşa edenlerin
çoğuna dokunmuştu. Bu etkiler daha sonra açıklığa kavuşturu­
larak Hristiyanlığın gnostik yönünü oluşturmuştur. Fakat son­
radan başka teşebbüsler olmuştur ve bunlardan en bilinen üç
tanesinden ilki, Kutsal Kase ve Yuvarlak Masayı sembolizma
olarak kullanan ve ilhamını Druid kaynaklarından alan İnisiyas­
yon Ekolüydü. Ortaçağda toplumun genel dağılış sürecinde bu
ekol ortadan kalkmıştır. İkincisi, Kutsal Toprakta kafirlerle sa­
vaşırken İsrail ' in gizli geleneğinin son temsilcileriyle karşılaşan
ve onlardan inisiyasyon alan Tapınak Şövalyeleriydi. Bu şekilde
elde edilen sırları Avrupa'ya getirdiler ve MS 1307 ' de bastırıla­
na kadar bu sırlara Hristiyan bir ifade verdiler. Üçüncüsü, ken­
disini Fama Fratemitatis ' in yayınlanmasıyla ilan eden o garip
hareketti ve Simyanın doğuşuna neden oldu.

86
2. Kısım: Teori

Bu ilham kaynaklarından herhangi birini yeterince incele­


mek için ayrı bir kitap gerekir fakat okuyucuya Batı Okültizmi­
nin kaynaklarını nerede arayabileceğine ve çalışmalarını etkili
şekilde sürdürebileceğine dair yeterince şey söylendi.

87
12. BÖLÜM

GİZEMLERİN ALFABESİ

üm ezoterik sistemler, öğretilerinde sembolik bir ifade yön­


T temi kullanır. Kullanılan sembollerden her biri ruhsal bir
güce işaret eder ve bunlarla ilişkilendirilen fikirler, o sembo­
lün işleyiş yöntemlerine işaret eder; bunların etkileşimleri, bu
güçlerin etkileşimini temsil eder. Belirli bir sembol-sisteminin
anahtarına sahip olduğumuzda diğer hepsinin de anahtarına sa­
hip olmuş oluruz çünkü temelde aynıdırlar.
Bir istisna dışında, bir panteondaki tanrılar ve tanrıçalar doğa
güçlerini ve temel ruhsal ilkeleri temsil eder çünkü biri diğeri­
nin zıddıdır yalnızca. Bu semboller sistemi, tezahür etmiş evre­
nin her planının koşullarına tercüme edilebilir. Fiziksel plandı
bunlar, Doğudan bir terim kullanacak olursak, dünyevi çakralar
diyeceğimiz şeye, yani fiziksel planda Görünmeyen ile Görünen
arasında temas kurulan noktalara karşılık gelir. Farklı güç türle­
rinin farklı temas noktaları vardır.
Bunlar Zodyak' ın on iki burcuyla, yedi gezegenle ve dört
elementle temsil edilir ve göksel hiyerarşinin farkı derecelerinde
varoluşun farklı planlarıyla örtüşmeleri vardır. Bunların bilgisi,
Gizemlerin her zaman dikkatle korunan sırlarından biri olmuş,
asla dışarı ifşa edilmemiştir.
Bu kozmik simgeler Batılı gelenek için İbranice olan kutsal
bir dilin harfleriyle de temsil edilir. Bu harfler kullanılarak, te­
sirlere sahip cebirsel formüller olan Kutsal İsimler ve Güç Söz-

89
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

etikleri oluşturulur.
İnisiye için evrenin temsili budur ve o böylece evrenin par­
çaları arasındaki ilişkiyi takip edebilir ve Maya, yani illüzyon
dünyasına hangi görünmez gerçekliklerin gölgesinin düştüğünü
anlayabilir. Bu ilkeyi kullanarak, insan ruhunu temsil edilen te­
sirlerle irtibata geçirmek üzere tasarlanmış ritüeller oluşturulur
ve bu görünmez güçlerin kombinasyonlarını ve hareketlerini or­
taya koyan kehanet sistemleri oluşturulur. Şu unutulmamalıdır
ki, Görünmeyenin sezilmesi demek olan kehanet, bilimsel ilaçla
karşılaştırıldığında kırsal bir fuarda satılan para tuzağı kocakarı
ilacına benzetilebilecek falcılıktan çok farklı bir şeydir.
Tanrıların panteonlarından bahsederken, her tanrının ruhsal
bir ilkeyi veya bir doğa gücünü temsil ettiği ama bunun bir istis­
nası olduğu söylenmişti; Kurban Edilmiş Tanrı, ki O inisiyenin
ruhunu ve aynı zamanda onun Büyük İnsiyatörünü temsil eder.
Dolayısıyla panteona dışsal ve içsel olmak üzere iki yönden
yaklaşılabilir. Doğada veya insan ruhunda ayırt edilebilir. Nihai
halinde ikisi bir olur. Gizemler çalışmasının amacı budur.
Genellikle anlaşıldığı şekliyle politeizm diye bir şey yoktur.
Tanrıların Babası her zaman kabul edilir, ki O evrenin Büyük
İlk Nedeni ve her şeyin kaynağıdır. Fakat Tanrıya yaratıcı ve
sanatkar gözüyle bakan dinler ile ikinci derece ilahlara işlev ve­
kaletini kabul eden dinler arasında bir ayrım yapabiliriz.
Fakat Yahudilik gibi katı bir şekilde monoteist bir dinde bile,
Tanrının tüm meseleler üzerinde doğrudan eyleminin tasavvur
edilemez olduğu kabul edilir ve dolayısıyla da İlahi Yayılımlar
(Sefırot) ve bu yayılımların Kabalistlerin dört dünyasında me­
lekler tarafından tezahür ettirilmesi kavramı vardır. Bu kavra­
mın Mısır veya Hindu panteonlarının altında yatan kavramdan
esasen farkı yoktur fakat tezahür melekleri Tanrının arkadaşla­
rı değil hizmetçileri olarak kabul edilir. Astroloj ik sembolizma
yardımıyla her üç kozmogoni arasındaki tekabüller açıkça takip
edilebilir.

90
2. Kısım: Teori

Bu nedenle Gizemlerin öğrencisi bu panteonlarda açıklandı­


ğı şekliyle kendi kozmik sembolizmasını bilmelidir; ve bu sis­
temlerden birini kendi anahtar sistemi olarak alıp kendine ait
kılacak olsa da, diğer sistemlere aşinalık kazanması da çok iyi
olacaktır çünkü her birinin kendi özel gelişim ve uygulaması
vardır ve bunlar onun kendi seçtiği sisteme daha fazla ışık tuta­
bilir. Örneğin en derin doğal maj i Mısır ' da, en yüksek metafizik
Hindistan ' da bulunur.
Fakat eğer inisiye öğrendiklerinin pratik uygulamasını yap­
mak isterse, hem evrenin doğasını hem de insan ruhunu araştır­
ması gerekir ve ruhun inisiyasyonları boyunca kaydettiği ilerle­
menin, Büyük Üstadı ve Büyük İnisiyatörü olan Kurtarıcı veya
Yol Göstericinin yaşam geçmişinde simgeleştiğini görür. Burada
ruhun duyusal bilinçten İlahi Birleşmeye doğru olan yolunun so­
mut örneğini görecektir.
Okültizmin özü, farklı bilinç düzeyleri ile bunlara tekabül
eden tezahür planları arasındaki etkileşimde bulunur. Psişik bu
etkileşimde negatif işlev yapandır; temas ettiği koşullara reaksi­
yon göstererek bunları algılar fakat bunlar üzerindeki etkisi çok
azdır veya yoktur. Adept ise algılarken reaksiyon göstermez ve
dolayısıyla süptil dünyalarla ilişkisinde pozitif işlev yapar, yani
onların etkisini üzerine almak yerine kendi etkisini onlara gön­
derir. Majisyen, daha süptil dünyaları nasıl etkileyeceğini bilen
kişi olarak ikisinden de ayrıdır fakat o dünyaları algılayamadığı
için onlar üzerinde doğrudan faaliyette bulunamaz ve iradesine
hizmet etmeye çağırdığı aracılara bağımlıdır. Gerçek adept, ister
ilahi ister şeytani olsunlar ruhların arıcılığına bağımlı değildir,
istediği plan üzerinde doğrudan çalışır; ve okültizmin başlıca
risklerini teşkil eden ruhların çağrılması ve sonra da kovulması
örneğinde olduğu gibi, magus daha süptil planlarla olan ilişki­
sinde maj isyenden çok farklı bir pozisyondadır.
Fakat öğrencinin temelde okült nitelikli olan çalışma konula­
rına ek olarak, işini tam yapmak istiyorsa aşina olması gereken

91
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

başka bilimler de vardır çünkü eğer bunlarla ilgili somut bilgi


edinmezse, okült araştırmalarının büyük bir kısmının önemini
anlayamayacaktır. Bunlardan ilki ve en önemlisi psikoloj idir
çünkü bilincin doğasıyla ilgili derinlemesine bilgi edinmedikçe,
her şeyin bilincin doğasına ve bilincin egoyla ve farklı tezahür
düzeyleriyle ilişkisine bağlı olduğu, öğrenme sürecinde sürekli
ortaya çıkan karmaşık bilinç sorunlarıyla baş etmede tamamen
yetersiz olacaktır.
Fakat bir okul öğretmenine gitmesi durumunda öğreneceği
olağan okul psikoloj isi onun pek ilgisini çekmeyecektir ve kav­
rayış modları ve bilincin sınıflandırılmasıyla ilgili basit dersleri
öğrendikten sonra davranışçı ekolü güvenle geride bırakıp anali­
tik ve özellikle de Jungcu ekollerle ilgili araştırmaya yönelebilir
çünkü bunlar ona çok daha zengin sonuçlar sağlayacaktır; bun­
ların yöntem ve kavramlarına biraz aşinalık kazandıktan sonra
hipnoz, telkin ve genel olarak normal ötesi durum fenomenlerini
araştırmalıdır. Hem spiritüalistlerin hem de Katolik mistikleri­
nin ona bu konuda anlatacak çok şeyi olduğunu görecektir ve bu
anlatılanlara göstereceği dikkatin karşılığını alacaktır.
Muhakemeler yapmasını sağlayacak bu verilerle donandık­
tan sonra, iman zırhı dışında hiçbir şey edinmeden yola çıkmış
olması durumuyla karşılaştırıldığında, Görünmeyeni araştırma
konusunda çok daha iyi pozisyondadır. Kahinin bilinci ve ma­
jisyenin güçleri, uygulamalı okültizm dışındaki alanlarda da
görülüp araştırılabilecek işleyişleri olan doğa yasalarından ayrı
şeyler değildir ve bu işleyişlere en fazla ışık tutan şey bu karşı­
laştırmalı araştırma çalışmalarıdır.
Antropoloj i, arkeoloj i ve folklor hakkında somut bilgiler de
son derece değerlidir çünkü farklı sistemler ve özellikle günü­
müzde ilkel halklar arasında mevcut olan sistemler, eski kül­
türlere epeyce ışık tutar ve bunların metafizik önemini daha
iyi anlamamızı sağlar. Zihin ile beden arasındaki ilişki daha iyi
kavranmak isteniyorsa, fizyoloj iyle ilgili genel bilgi de esastır

92
2. Kısım: Teori

ve tezahür etmiş evrenin eterik katmanının doğasını açıklayan


okültizmin öğrencileri için yeni fizik çalışmaları da çok fayda­
lıdır. Son olarak, en azından felsefe yöntemleri ve kavramları
ve karşılaştırmalı din bulguları konusunda da eğitim alınmalı­
dır. Bu şekilde donanan inisiye, seçtiği konuya bilimsel bir ruhla
yaklaşmasını ve incelemeye değer sonuçlar üretmesini sağlaya­
cak gerekli kültürel temele sahip olacaktır.

93
3. KISIM

w

PRATiK
13. BÖLÜM

ZİHNİN EGİTİMİ

rimoire30 denen büyü kitapları, magusun çalışmalarında


Gkullandığı sihirli değnek, kılıç, pentagram çizmeye yönelik
kalem vb. gibi maj ikal araçların hazırlanmasına ilişkin talimat­
lar içerir; fakat aynı zamanda da inisiye olmayan kişilerin eser­
leri olan bu kitaplar Gizemlerden çalınmış, yarı anlaşılmış ve
yanlış yorumlanmış sırlarla doludur.
Bu materyalist kavram, bilgilerini artırmaları gereken okül­
tizm öğrencileri arasında bile varlığını sürdürmüştür. Erdem, bir
nesnenin hazırlanmasında kullanılan ayrıntılı süreçlerde değil,
faaliyet sırasında o nesnenin maruz kaldığı kullanım ve düşün­
ce odaklanması yoluyla nesnenin eterik karşılığında oluşan du­
rumda bulunur. Nesne önce operatörün kişisel manyetizmasıyla
manyetize olur; ikinci olarak nesne etrafında bir düşünce form­
ları aurası oluşur; ve üçüncü olarak da hayal gücü ve iradenin
doğru kullanımı yoluyla bu nesne, operatörün irtibat kurduğu
ve yoğunlaştırdığı, görünmez, kozmik bir gücün fiziksel aracı
haline getirilir.
Önceki açıklamalardan anlaşılabileceği gibi, tüm pratik iş­
lemlerin özü zihinseldir. Dolayısıyla tüm sürecin anahtarını
zihnin güçlerinde buluruz. Herkes zihne sahip olmakla birlikte,
herkesin bu güçleri bilinçli olarak kullanamadığı kesindir fakat
genellikle kabul edilenden daha fazla insan bu yetenekleri bilin-

30 Grimoire - "Kara-kitaplar" anlamına gelen genelde Latinceden çevirtmiş


eski çağlara ait büyü kitapları. Bazıları oldukça kapsamlıdır.

97
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

çaltından ve istemsiz olarak kullanır. Sonuç olarak bir inisiyenin


eğitiminin büyük bir kısmı, zihninin bu örtülü yönlerinin geliş­
tirilmesini kapsamalıdır.
Çalışmamızın amaçları doğrultusunda, psikoloj ide genellikle
yapıldığı gibi zihni üç başlık altında inceleyebiliriz; his, irade
ve mantık. Fakat bunları psikologların yaptığı gibi ayrı birimler
olarak incelemek yerine, Kabalistlerin yaptığı gibi dengeyle so­
nuçlanan ardıl yayılımlar olarak ele alacağız. Bu durumda his ve
mantığı bir kutupsallık olarak görmeliyiz ve kinetik irade bunla­
rın birleşmesinin sonucudur. Fakat bu yeterli değildir. Kabalistik
ilkeye göre, bu şekilde oluşturulan bir üçlemenin işlevsel hale
gelebilmesi için bir başka plandaki dördüncü bir ilkeyle sürdü­
rülmesi gerekir. Eğer söz konusu plan daha düşük bir plansa,
o ilkeler sezgi yoluyla onlara madde planında ifade kazandıran
bir fiziksel bedende devam ettirilecektir; fakat söz konusu plan
daha yüksek bir plansa, ilkeler o az anlaşılan yetenekte, yani ha­
yal gücünde devam ettirilecektir. Okült güç yalnızca bu yüksek
plandaki sentezden doğar.
Dolayısıyla adept adayının önce bu ayrı faktörleri zihninin
genel koordinasyonundan çıkarmasını, saflaştırıp yoğunlaş­
tırmasını ve daha yüksek bir yörüngede tekrar sentezlemesini
sağlayan süreç üzerinde durmamız gerekiyor. Bu elbette gerçek
simya süreci, yani Büyük Çalışmadır.
Kir, yanlış yerde bulunan bir madde olarak tanımlanır; saf­
laştırma da, yanlış yerde bulunan ve dolayısıyla da kendisinden
farklı olan şeyle karışıp onun saflığını bozan şeyin doğru yerine
geri alınmasını kapsar. Yani eğer duygu herhangi bir entelektüel
sürece karışırsa, onu kirletir ve sonuçlarını saptırır çünkü nihai
sonucun gerçek olabilmesi için, entelektüel süreçler yalnızca
mantık temelinde yürütülmelidir. O halde, tüm zihinsel süreç­
ler öncesinde, duyguları istemsiz işlev yapamayacakları kadar
denetim altına almalıyız. Bu denetim nispeten basit bastırma
yoluyla değil, çok daha zorlu olan süblimleşme süreciyle sağ-

98
3. Kısım: Pratik

lanmalıdır; böylece bir dış uyaranın ürettiği güç, istenmeyen bir


durumda hemen duygusal reaksiyon meydana getirmek yerine
daha uzak bir reaksiyona yönlendirilir ve zararsız bir şekilde
başka bir plane boşaltılır. Bu sayede, ortaya çıkan bir gücenme
reaksiyonu şefkate dönüştürülür, iyilik meydana gelir.
Yolun izleyicisinin öğrenmesi gereken ilk ve en zor ders bu­
dur; fakat bunda bir kez ustalaşıldığında, bu şekilde elde edilen
güçler diğer zorlukların üstesinden gelmede kullanılabilir çünkü
Yolun devinim gücü birikerek artar.
Yola yeni giren aceminin kendisini vermesi gereken bir son­
raki görev, irade eğitimidir. Bunun, zayıf iradeli oldukları için
bazı insanlar açısından ümitsiz bir görev olduğu düşünülebilir.
Fakat irade, zihnin yeterli veya yetersiz işlev yapabilecek ayrı
bir organı değildir. İrade, karaciğerin safra salgıladığı şekilde
güç salgılamaz. İrade yalnızca mevcut enerj ileri yoğunlaştırma
gücüdür. Bir insanın iradesi ne kadar güçlü olabilecek olsa da,
bedenini veya zihnini belirli bir noktanın ötesine geçiremez;
yine, bir insanın kasları ne kadar güçlü olursa olsun, iradesini
yoğunlaştırmadıkça tam gücünü ortaya çıkaramayacaktır.
Herhangi bir işte sebat gösteremeyecek kadar zayıf iradeli ol­
masına rağmen alkole ulaşma konusunda hayret verici bir azim
gösteren alkolik örneğinde hepimizin çok açık bir şekilde gör­
düğü gibi, güçlü irade aslında tek noktaya odaklanan iradedir.
Dolayısıyla güçlü bir iradenin sırrı onu tek bir obj e üzerinde
yoğunlaştırmaktır; bu ancak iradenin dikkatini bölerek enerjile­
rini dağıtan tüm rakip obj eleri ortadan kaldırarak başarılabilir.
Gizemlerde ilk adımın fedakarlık olduğunun söylenmesinin ne­
denlerinden biri budur çünkü tek noktaya odaklanan güçlü irade
ancak tüm alakasız ilgiler acımadan feda edilerek elde edilir.
Bu şekilde yoğunlaşan bir kişinin dengesiz olacağı iddia edi­
lebilir; bu makul bir iddiadır ve inisiye bunu ritim ilkesini kulla­
narak aşar. Bilir ki, oku fırlatmak için yayı iyice yermek gerekse
de, sürekli gerilen yay direncini kaybeder, bu yüzden de kullan-

99
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

madığı zamanlarda yayın ipini çıkarmaya özen gösterir. Yine de


yayın amacı eğilmek olduğu için ipi asla atmaz.
İnisiye, eğitiminin ilk günlerinde giderek katılaşan bir disip­
linden geçer ve Yolun yasasından her ayrılış hızlı ve ciddi bir
ceza getirir. Onun için emniyetin yalnızca tek bir yolu vardır ve
bu yol bir kılıcın keskin yüzü kadar dar, sırtı kadar düzdür. Bu
disiplini ona hiçbir insan eli vermez; öğretmeni, yani çıraklığını
yaptığı adept, onu hatadan korumak için örnekler ve tavsiyeler
yoluyla yapabileceğini yapar fakat onun elini kolunu bağlaya­
maz ve ihlal edilmiş bir kozmik yasanın sonuçlarını da engel­
leyemez. Başka her yerde olduğu gibi Yolda da etki-tepki eşit
ve zıttır ve öğrenci her düşüncesinin harekete geçirdiği güçlerle
yüzleşmek zorundadır. Duruma göre bu güçlerle yükselebilir
veya yaralanabilir.
Yolun bu aşamasından sonra önü açılır ve inisiye o zaman
kapının önünde duran feda sunağı üzerine bıraktığı şeyleri tekrar
güvenle alabilir. Ne kadar zengin bir şekilde donanmışsa, çalış­
masına getireceği o kadar çok şey vardır. Fakat düz ve dar yolun
disiplininden sonra bir daha asla dışsal şeylere eskisi kadar çe­
kim duymayacaktır; her zaman onların efendisi olacak, onlar ta­
rafından ele geçirilmeden onları kullanabilecektir; şeylerin esir
edici bağlarından özgürleştiği için, onları bilinci zenginleştirme
amacıyla kullanıp yararlanabilir. Fakat özgürlüğün dağlanması
olan ön disiplin esastır.
Eğitimli inisiye kendi çalışmasına dönerken, emir üzerine
mücadeleye hazır olma ve amacına ulaşana kadar sağa-sola bak­
madan her şeyi aşmaya hazır olma yeteneğine sahiptir. Ancak ve
ancak başarılı olduktan sonra hasar tespiti yapar, yaralarını sarar
ve görülür ki atağının hızı sayesinde nispeten yarasız atlatmış­
tır. Gerçek hayatta disiplinli iradenin hamlesine direnebilecek
çok az insan veya insanlar grubu vardır ve bu zaferin sihirle il­
gisi yoktur; irade çalışması ancak süptil planlerin kozmogoni­
sine ilişkin bilgiler kullanıldığında okült olur; yalnızca kozmik

1 00
3. Kısım: Pratik

güçleri yönlendirmek için kullanıldığı zaman sihirbazın değneği


haline gelir.
Bu meseleler üzerinde düşünürken asla unutulmamalıdır ki,
bu tür güçler her zaman kozmik yasaya sıkı itaatle yönlendiril­
melidir yoksa etki tam bir daire çizip tepki olarak dönecek ve
majisyene çarpacaktır. Henüz form kalıbına girmemiş, serbest
hareket eden ve dolayısıyla insan iradesiyle yönlendirilebilecek
güçleri yalnızca evrimsel büyüme noktasında buluruz ve dolayı­
sıyla ak maj isyenin yalnızca Tanrının onlar vasıtasıyla "Arcturus
ve oğluna yol gösterdiği" Hiyerarşinin hizmetinde kullandığını
görürüz. Yolu takip eden Neofit3 1 , adanmış ve disiplinli irade­
sinin güçlerini dış doğa üzerinde değil kendi üzerinde kullanır.
Şimdi zekanın eğitilmesi konusuna gelelim. İçsel Işığı ara­
yanlar arasında sıkça tartışılan bir konudur bu çünkü pek çok
kişi Bhakti Yoga, yani sevgi disiplini yolunda bulunan tamamen
mistik mizaçlı kişilerdir. Bunlar, entelektüel vasıfların esas ol­
duğu okült yol için uygun değildir. Bu yüzden pek çok kişi Yola
idealler ve arzular dışında hiçbir donanımları olmadan gelir ve
mizaçları itibariyle uyum sağlayamadıkları koşullardan keskin
bir şekilde şikayet ederler. "Adanmışlığımız bizi Tanrıya götür­
meye yetmez mi?" diye sorarlar. Adanma Yolundan memnunlar­
sa yeter aslında fakat eğitimli ve aydınlanmış zekanın yolu olan
Okült Yol için yeterli değildir.
Okült yolda entelektüel kapasite esastır ve bu mevcut değil­
se, bu yolu sürmeye çalışmak nafiledir, tıpkı üniversite kariyeri­
ne girişmenin faydasız olacak olması gibi .
İnisiyenin zihninin mantık ve felsefe disiplininde iyi eğitil­
mesi gerekir. Eğer bunlardan herhangi birinde eksik kalırsa ke­
sinlikle daha ciddi hatalara düşecektir çünkü görüntüyü gerçekle
karıştıracaktır. Metafizik açıdan bakıldığında tüm tezahür plan­
ları farklı varoluş türleridir ve fiziksel beden hariç olmamak üze-

31Neofit Okült cemiyetlerde birinci dereceye yeni inisiye olanlar. Çıraklık


-

seviyesine benzetilebilir.

101
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

re insanın yedi bedeni de bilincin farklı modları ve gücün farklı


düzenleniş türleridir. Bilincin kesin olarak ne olduğunu ve kav­
rayışın nasıl gerçekleştiğini bilmezsek, bilincimizi bir moddan
diğerine tercüme edemeyiz. Bu süreç müzikte bir anahtardan di­
ğerine geçişe benzetilebilir. Biraz doğaçlama uyum sağlayabilen
amatör, anahtar değiştiremeyebilir. Eğitilmemiş psişiğin yatkın
olduğu büyük hata planları karıştırmak, bir planda iş yaparken
başka bir plane göre hareket etmektir. Tanrı ve görünmeyen ev­
renle ilgili bu kadar antropomorfik kavramlarla karşılaşmamızın
nedeni budur. İnisiyenin zihinsel disiplininin tasarım amacı bu
hataya karşı koruma sağlamaktır.
Fakat metafizik kavramlarımız ne kadar doğru olursa olsun,
bilincin planler arasındaki mod değişiminin önemini ne kadar
net anlarsak anlayalım, düşüncelerimizi tam denetim altına al­
madıkça bir bilinç türünün bir diğerine taşarak kafa karışıklığına
neden olmasını önleyemeyiz. Kilisede veya sınıfta farklı düşün­
celere dalıp gitmeyi engellemenin ne kadar zor olduğunu hepi­
miz acı deneyimlerden biliriz. Astral plande beden dışında ha­
reket ettiğimizi ve dikkatimizin dağıldığını varsayacak olursak,
mecazen uzaydaki pozisyonumuz anında değişirdi ; eğer Mısır
maj isini düşünüyorduysak ve düşüncelerimiz Atlantis maj isine
kaydıysa, hem kıtamızı hem de çağımızı değiştirmiş olurduk.
Ciddi bir süre boyunca dikkatiniz dağılmadan bir düşünceyi sa­
bit bir şekilde bilinçte tutamadıktan sonra, uygulamalı okültizm­
de herhangi büyük bir girişimde bulunmamız faydasızdır.
Dolayısıyla Neofıt, yüksek bir konsantrasyon derecesine
ulaşmasını sağlamak üzere tasarlanmış aşamalı bir zihinsel eg­
zersizler sürecinden geçer. İstasyonda trenini beklerken medi­
tasyon yapamayan kişi, en derin okült meditasyonu yapamaz.
Bu iki şeyi kapsar; fiziksel ortamdan tamamen içe çekilecek ka­
dar derin düşünme gücü ve zamanın farkında olup istediği an
geri dönebilme gücü. İkincisi olmadan birincisi tehlikeli ve kaos
yaratıcı bir başarıdır ve okültistler arasında epeyce koordinas-

1 02
3. Kısım: Pratik

yon kaybına neden olur.


Bilincin belirli bir plana yükseltilmesi, onun altındaki tüm
planların bilinç modlarına ait düşüncelerin engellenmesiyle ger­
çekleştirilir. Bu elbette tam konsantrasyon gerektirir. Tıpkı rolü­
nü unutan bir aktörün sahnede donup kalmasında olduğu gibi,
fikirlerin farklı planlar arasındaki çağrışım zinciri tamamen ko­
parıldığında, bilinç istediği planda beden dışı faaliyette bulun­
makta özgürdür.
Fakat burada hemen karşımıza bir başka sorun çıkar. Serbest
bırakılan bilinç tekrar nasıl yakalanır? Tam bir kopuş olduğun­
da, tıpkı aktörün diline işini yapmasını emredemeyeceği gibi, ar­
tık iradeyle bilince dönmesi emrini veremeyiz. Başka bir aracın
kullanılması gerekir ve o da zaman duygusu dediğimiz bilinçaltı
saat alarmının kurulmasıdır. Bizi sabah uykudan yalnızca onun
kaldırabilmesi gibi, bizi vücudumuza ancak bu geri çağırabilir.
Zaman duygusunu kurmadan iç planlere giden herhangi biri aşırı
risk almış olur ve bunun sonuçlarını ister mistik ister okültist ol­
sun, ezoterik öğrencide bazen meydana gelen ani bozulma veya
kalibre değişiminde sıkça görürüz; beden dışına çıkıp iç planlere
gitme amacıyla kişilik bağlantılarını koparmış ama bunları tam
olarak tekrar kuramamıştır. Bu nedenle hala kısmen iç planlarda
yaşamaktadır, fiziksel çevresinin tam olarak bilincinde değildir
ve bu çevrenin düşünce modlarını kullanamamaktadır. Dolayı­
sıyla onun için düşünceler birer şeydir ve arzular o arzuların ger­
çekleşmiş halidir.
Son olarak zihin eğitimimizin dördüncü unsuruna geliyoruz;
hayal gücü çalışması veya zihnin görüntü yaratma yeteneği; di­
ğer bir deyişle, astral matrisleri yapan şey. Eğer önceki üç çalış­
ma doğru şekilde yapıldıysa, bunları dördüncü çalışmaya sen­
tezlemek pek zor olmayacaktır. Ön çalışmanın düzgün yapılmış
olması koşuluyla, bu süreç sorun içermez. Tüm yapmamız ge­
reken bu düşünce formlarını kozmik yasaya göre inşa etmektir
çünkü eğer faaliyetlerimizde bu yasadan saparsak, söz konusu

1 03
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

düşünce formları ya tehlikeli ya da faydasız olacaktır. O yüzden­


dir ki, inisiye ezoterik kozmoloj i konusunda derinlemesine bilgi
sahibi olmalıdır çünkü inşa edeceği şeyleri kozmosun yasalarına
göre yapmak zorundadır; ne de olsa işine girişirken kendisi de
güneş arkonlarının32, devaların veya inşa edici ruhların safları­
na katılmıştır ve Beni Elohim33 ile Düşmüş Melekler arasındaki
çizgi incedir.
Görülebileceği gibi adeptin donanımı çok kapsamlıdır ve
yalnızca bir ölçüde doğal kapasiteye sahip olanlar disiplini be­
nimser, çalışmaya isteklidir, sıkı ve sürekli çalışır, gerekli emek
dışında desteği minimal olan her şeyi terk eder ve "başarma"
ihtimalleri yüksektir. Bir keresinde öğrencisi olma ayrıcalığını
deneyimlediğim bir adept bana demişti ki, insanlar okültizmde
mesleklerinin ödülleri için çalıştıkları gibi çalışmadıkça başarılı
olamazlar.
İnisiyasyonu arzulayan herkese okumalarını öncelikle tavsi­
ye ettiğim bir kitap var; Samuel Smiles ' ın Viktorya çağı idea­
lizmini yansıtan, eski moda ve küçümsenmiş kitabı, "Kendine
Yardım". Kitapta büyük endüstri öncülerinin başarılı olmak için
ne zahmetlere katlandıklarını göreceksiniz. Fırınını çalıştırmaya
devam etmek için evinin mobilyalarını yakan, perdahlamanın
kayıp sırlarına vakıf olabilmek için en sefil fakirliğe katlanan
büyük çömlekçi Pallissy'yi okuyacaksınız. Ayrıca yaşarken
ödüllendirilen ama fakir ve umursanmaz şekilde ölenlerden bir­
kaçını da okuyacaksınız. İyi yapılmış işlerin bilgisi ve insanları
zenginleştirmek için doğadan büyük zahmetlerle edinilen sırlar
onların ödülüydü. Tıpkı Prometheus gibi ateşi gökten yere getir­
mişlerdi ve bunun karşılığında da akbabalar onların iç organla­
rını yedi. Öğrenciler bu şeyler üzerinde iyice düşündükten sonra
adeptliğe giden Yola çıksınlar.

32 Arkon, Arkonlar Gnostik literatürde her biri bir gezegeni hükmede, insan
-

kaderini yöneten varlıklar


33 Beni Elohim: İbranice "Tanrının Oğulları". (Ç.N.)

1 04
14. BÖLÜM

BEDENİN EGİTİMİ

ygulamalı okültizmin anahtarı zihindedir fakat herhangi


Ubir okült operasyon madde planıne getirilmedikçe (bu ge­
tiriş yalnızca beyin bilincinde bir hatırlamadan bile ibaret olsa)
tamamlanmış sayılmaz. Böyle bir deney başarısız sayılmalıdır.
Dolayısıyla deneylerimize yardımcı olan veya engelleyen fizik­
sel koşullar üzerinde durmamız gerekir.
Batıl inançlarla kirletilmemiş olarak bulunabilmesi koşuluy­
la, eskilerin geleneksel deneyime dayalı uygulamaları bu konu­
larda genellikle güvenilir bir kılavuzdur. Modern psişiklerin uy­
gulamaları çoğu durumda sahte bilgilerin ışığındaki aşırı duyarlı
bir kaprise dayalıdır.
Madde ile zihin arasındaki bağlantı varoşun eterik alt plan­
larında bulunabilir. Şunu da belirtmek gerekir ki, okültist eteri
ve onun alt bölümlerini ayrı bir plan olarak değil, fiziksel planın
alt planleri olarak sınıflandırır, yani ona göre maddenin yoğun
halleri ile eterik halleri arasında kesin bir çizgi çizilemez; bu bir
tür değil derece farkıdır. Eterin üç yoğun alt plani sırasıyla ısı,
ışık ve elektrikle ilişkilidir ve modern bilim insanlarının hak­
kında hiçbir şey bilmediği dördüncü alt plan olan Akaşa, yani
eskilerin Asral Işığı, zihnin madde ile temas noktası ve maj inin
hammaddesidir.
Akaşa astral planın duygusal güçleriyle şekillendirilebilir ve
diğer eterik alt planleri etkileyebilir fakat yoğun maddeyi etki-

105
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

leyemez. Eterin ısı, ışık ve elektrik gibi kinetik halleri ise yoğun
maddeyi etkileyebilir ve nasıl kullanacağımızı biliyorsak, Aka­
şa veya Astral Işık yoluyla zihin ve madde arasında bir iletişim
hattımız vardır ve bu, inisiyelerin çalışmalarında kullandığı Ya­
kub 'un Merdivenidir.
Tezahür etmiş her formun maddesine az veya çok işlenmiş
bir miktar Akaşa vardır. İster diyatom ister gezegen olsun, her
formun etrafında manyetik gerilimlere sahip bir elektrik alanı
vardır. Bu da, yaşam güçlerinin aracı ve zihnin mesaj larının ile­
ticisi olan bu elektromanyetik alan artı o bir miktar astral ışıktır.
Sonuç olarak okültist fiziksel plandı işlemler yaparken, kullan­
dığı şey yoğun madde değil bu eterik bedendir. Nesneler veya
maddeler kullanıyorsa, sadece bileşimlerindeki eterik unsur
nedeniyledir. Örneğin kristaller ve saf metaller, doğal cisimler
arasında en büyük eterik madde oranına sahiptir; alaşımlar veya
kompozit maddeler, eterik çiftleri uyumlu bir bütün oluştur­
madığı, iki tür titreşime sahip oldukları için okült açıdan fay­
dasızdır. Bu nedenle eskiler tılsım veya muskalar yaparken bu
çok refraktif kristalleri veya alaşımsız, saf metalleri kullanırdı.
Onların inançlarının tamamen batıl inançlara dayalı olmadığının
kanıtı, elektrikçinin de pillerinde ve devrelerinde saf, alaşımsız
metallere ihtiyaç duyması, eterin titreşimlerine duyarlı olduğu
için kristalin kablosuz telgrafta alıcı olarak kullanılması ve dola­
yısıyla son derece eterik olduğu için kristalin en maj ikal fiziksel
madde olduğunu söyleyen okültisti doğrulamasıdır.
Okültist fiziksel bedenini, psişik faaliyetlerinde onu müm­
kün olduğunca az engelleyecek bir araç haline getirmeye ça­
lışır. Yani fiziksel beden toplumsal anlamda değil, metalürj ik
anlamda mümkün olduğu kadar rafine edilmelidir. İkinci olarak,
okültistin aktarması gereken olağan dışı güçlere dayanabilecek
güçte ve sağlamlıkta olmalıdır. Dolayısıyla adept, vitraylı pen­
cerelerdeki geleneksel aziz gibi eterleşmiş bir kişi değildir. Po­
tasyum siyanüre ve kalp ve beynine sıkılmış kurşunlara dayanan

1 06
3. Kısım: Pratik

ve nihayetinde öldürülebilmesi için resmen parçalara ayrılması


gereken kötü şöhretli Rasputin ' in öldürülmesiyle bağlantılı ola­
ğanüstü olaylarda tanıklık edildiği gibi, eğitimli bir okültist, eği­
timi sayesinde büyük bir fiziksel dayanıklılığa ve çok dirençli
bir yaşam gücüne sahiptir.
Okültist beyni zihnin aracı olarak değil, motor koordinasyo­
nu ve duyu organı olarak görür. Onun açısından zihnin araçları,
Doğuda söylendiği şekliyle yedi çakra veya diğer bir deyişle en­
dokrinlerdir. Bu konu üzerinde biraz düşünülmesi, bunun anlam
ve önemini ortaya koyacaktır.
Kanalı olmayan bezler salgılarını kana boşaltır ve kan res­
men insanın özüdür. Anestezi ve akıl hastalığı fenomenlerinde
tanıklık edildiği gibi, kanın kimyasal bileşimini değiştirdiğiniz­
de bilinci değiştirirsiniz; birçok akıl hastalığı türü, bademcikler
ve dişler gibi mikrop odakları söküldüğünde tamamen ortadan
kalkar ve diğer bazı türlerde ise kana daha önce uygun miktarda
içermediği, belirli bazı kanalsız bez salgı maddeleri eklenir.
Dolayısıyla okültistin kanı, ilgilendiği hassas ve özel bilinç
süreçleri için, bilinci hiçbir şekilde çarpıtmayacak ve tahrif et­
meyecek, mutlak saflıkta olmalıdır. Pek çok psişik sorunun kö­
keninde bu temel tedbirin dikkate alınmaması yatar ve obses­
yon denen şeyin en sık ve yaygın nedenlerinden biri kabızlıktır.
Bağırsaklardan emilen kirlerle yüklü olan kan, bilinci olumsuz
etkileyip seviyesini düşürerek ilgili düşük astral yönüyle irtibata
geçer ve psişik yetenekler işin geri kalanını hallederek mağdura
karşı karşıya olduğu şeyin niteliğini gösterir. Bu tür vakalarda
kalomel basit ve etkili bir çözümdür ve bozuk maddelerin vücut­
tan temizlenmesiyle birlikte bozuk temaslar da kesilir.
Üreme organlarının herhangi anormal veya hastalıklı durumu
da uygulamalı okült çalışmayı riskli veya imkansız hale getirir
ve iskelet sistemindeki herhangi belirgin bir orantısızlık veya şe­
kil bozukluğu da ciddi bir dezavantajdır. Fakat kaza sonucu olu­
şan yaralar veya hastalıktan kaynaklı sakatlıklar herhangi olum-

1 07
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

suz bir etki yapmıyor gibi görünmektedir ve uzuvlarından birini


kaybeden biri ritüel yapmaya devam edebilirken, doğuştan hafif
sayılabilecek sakatlığı olan kişi hiç ritüel yapamayabilir. Bazı
ritüellerin en önemli kısımlarının uzun ve güçlü bir yapıya sahip
kişiler tarafından en iyi şekilde yapılabilmesi de dikkat çekicidir.
Bitkin veya aşırı heyecanlıyken herhangi bir uygulamalı
okültizm teşebbüsünde bulunmak kesinlikle arzu edilebilir de­
ğildir. İlk belirtilen durumda kişi güçlerin denetimini elinde tu­
tamaz ve ikinci belirtilen durumda da düşük bir psişizm biçimi
çok kolayca açılıp hezeyana neden olur.
Diyet konusu okült çevrelerde son derece tartışmalıdır ve
Sağlıklı Okültizm kitabında bu konuyu derinlemesine ele aldı­
ğım için bu sayfalarda tekrarlamayacağım. Etik ve insani hu­
suslar bu tartışmanın kapsamına girmiyor; bunlar fikir ve vic­
dan meseleleridir ve o konulara burada giremem. Uygulamalı
okültizm açısından ilk gereklilik sağlam bir vücutta sağlıklı bir
zihindir ve bu sonucu sağlayan herhangi bir diyet uygundur. Fa­
kat şu her zaman görülecektir ki, midede az miktarda bile olsa
yiyecek varlığı süptil planlardaki çalışmayı daha zor ve hatta
imkansız hale getirir, dolayısıyla da herhangi bir uygulamalı
çalışmaya başlamadan önceki en az iki saat boyunca hiç gıda
almamak tavsiye edilir.
Doğu Geleneği ve ondan türeyen kuruluşlar hem psişik hem
de insani gerekçelerle katı bir vej etaryenliği teşvik ediyor. Batı
Geleneği ise etmiyor. Vej etaryen diyetin amacı sinir sisteminin
hassasiyetini büyük ölçüde artırmak ve böylece süptil güçlerin
algılanmasını kolaylaştırmaktır. Batıda bu hassaslaştırma yön­
temini kullanmanın dezavantajı, ortaya çıkan hassasiyetin şehir
hayatının koşturmacasına ve devinimine uygun olmamasıdır ve
inziva sağlanamazsa, süj enin sinir hastası olması ve sinir ilti­
habı, sinir ağrısı, siyatik, sinirsel sindirim bozukluğu ve benzer
şikayetler yaşaması muhtemeldir. Batı Geleneğinin inisiyesi
nispi hassasiyet eksikliğini ve aynı zamanda çalışmak zorunda

1 08
3. Kısım: Pratik

olduğu atmosferin yoğunluğunu aşmak için ritüel yoluyla güç­


leri yoğunlaştırır. Avrupa ' da ritüel kullanmadan kesin sonuçlar
elde etmek çok zordur. Fakat şu oldukça kesindir ki, Batı Gele­
neğinin yoğunlaştırıcı ritüellerini kullanacak kişi aynı zamanda
Doğu Disiplininin hassaslaştırıcı rej imini izlememelidir. Her
biri kendi yönteminde ve alanında etkilidir fakat ikisini karış­
tırmak ölümcüldür. Bir ritüel çalışmasında oluşturulan güçler,
hassaslaşmış kişi üzerinde tamamen boğucu etkiler yapacaktır.
Doğuda Asana, yani meditasyon postürü çok önemsenir fakat
Doğuda telkin edilen tutumlar Batılı için neredeyse imkansızdır.
Yine de postür önemsiz değildir. Akılda bulundurulması gere­
ken ilke, fiziksel bedenin aslında bir elektrik pili olduğu ve me­
ditasyon sırasında kapalı devre olması gerektiğidir. Omurga dik,
ayaklar birlikte ve eller birleştirilmiş veya vücudun başka bir
kısmına dokunduğu sürece, vücudun simetrik bir şekilde den­
gede olduğu herhangi bir pozisyon uygundur. Bağdaş kurmak
kötüdür çünkü simetrik değildir; aynı nedenle, yan uzanmak
veya kıvrılmak da uygun değildir. Yatakta veya kanepede düz
bir şekilde sırt üstü uzanmak veya sırtı düz bir koltukta çok dik
oturmak en iyisidir. Pozisyon her zaman öyle olmalıdır ki, medi­
tasyon derinleşip transa geçerse düşme riski olmamalıdır. Kim­
se bir astral yolculuktan dönüşte ön dişinin kırıldığını görmek
istemez. Üstelik vücut transa geçerkenki güvensizlik duygusu
bilinci uyandırıp transın derinleşmesini önlemeye yetecektir.
Meditasyon için en iyi iki pozisyon, ya baş alçak bir yastık
üzerinde, bacaklar düz ve topuklar birlikte, eller karın boşluğu
üzerinde hafifçe kıvrılmış veya göğüs üzerinde kenetlenmiş şe­
kilde sırt üstü düz uzanmak, ki bu aslında ölülerin yatırılma şek­
lidir; veya Mısır tanrılarının heykellerinde olduğu gibi topuklar
ve dizler bir arada, eller uylukta dimdik oturmaktır. Biraz pra­
tikle bu pozisyonda stabil bir dengede neredeyse süresiz olarak
durmanın mümkün olduğu görülecektir. Bunlar Batının Asana
postürleridir. Doğunun iyi bilinen bazı postürlerinin fallik bir re-

1 09
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

feransı vardır ve bunlardan sakınmak en iyisidir.


Ritmik nefes yasası çok önemli ve çok güçlüdür fakat de­
neyimli bir eğitmenin şahsi rehberliği olmadan güvenli bir şe­
kilde uygulanamaz, bu nedenle burada bunu ele almayacağız.
Bu konu, eterik çiftteki manyetik akımların yönüyle ve bunların
farklı çakralardaki yoğunlaşmasıyla ilgilidir. İyi bilmeden yapı­
lırsa, endokrin sisteminin dengesini bozar.
Okült çalışmada zamanların ve mevsimlerin gözlenmesi ke­
sinlikle boş bir kural değildir veya olmamalıdır. Görünmeyende
bazı çok kesin gelgit akımları vardır ve gittiğimiz yöne bağlı
olarak bu akımlar lehimize veya aleyhimize olacaktır. Kozmik
güçlerin araçları olan görünmez zekaların "nöbet değiştirdikle­
ri" zamanlar ve önceki gelgit sırasında oluşturulan koşulların
artık etkili olmadığı ve değiştirilmesinin gerektiği zamanlar da
vardır. Günün saatleri, Ay ' ın evreleri ve yılın mevsimleri, hep­
si uygulamalı okült çalışmada çok önemlidir ve aynı şey, geze­
genlerin doğuş ve batışları ve meridyen üzerinden geçişleri için
de geçerlidir. Tüm bunlar okültistin tekniğinin birer parçasıdır
ve bunlarla ilgili yetersiz bilgi, okült bir deneydeki en yaygın
başarısızlık nedenlerinden biridir. Fiziksel plan üzerinde çalış­
tığımız sürece o planın koşullarına uymak zorundayız ve atıfta
bulunduğumuz aşamalar aslında eterik gelgitler, yani dünyanın
aurasındaki manyetik alçalma ve yükselme döngüleridir. Bunlar
sürekli değişir çünkü hepsi farklı uzunluktaki döngülere sahip
çeşitli faktör dizilerinin toplamını temsil ederler ve üstelik farklı
türlerdeki okült operasyonları farklı şekillerde etkilerler. Satürn
altındaki bir faaliyetle karşılaştırıldığında Jüpiter altındaki bir
faaliyetin Ay ' ın büyüyüp küçülmesine tepkisi farklı olacaktır.
Uygulamalı okültizme daha derinlemesine girildikçe faaliyetler
o kadar hassaslaşacak ve bu süptil faktörler o ölçüde daha fazla
etki yayacaktır.
Yerler de okült faaliyetlerde önemli bir etkiye sahiptir; dün­
yanın yüzeyindeki bazı noktalar doğal olarak daha yüksek man-

1 10
3. Kısım: Pratik

yetizmaya sahiptir. Bunlar genellikle kadim zamanlarda eskiler


tarafından keşfedilmiş, olasılıkları geliştirilmiştir ve günümüz­
deki etkileri de kullanılan geliştirme türüne bağlı olacaktır. İni­
siyasyonlar için kullanılan bir yer ile kanlı evokasyon ritüelleri
için kullanılan bir yer arasında çok büyük fark vardır.
Gerekli bilgiye sahip okültistler, manyetizması zaten geliş­
tiri lmiş yerlerden ellerinden geldiğince yararlanırlar; bu imkan
yoksa bir yeri kendileri manyetize ederler fakat bunu yapmak
epeyce zaman ve çalışma gerektirir. Astral atmosferin terbiye
edilmesi gerekir. Kutsama rütüeli bile olsa, tek bir ritüel uygu­
laması bunun için yetersizdir ve atmosferin gerçekten hazır hale
gelmesi için okült çalışmanın aylarca sürdürülmesi gerekir.
Böyle bir yerin başka amaçlarla kullanılmasına izin vermek
hiç arzu edilmez. Manyetizma etkilenir, bozulur ve her şeye sı­
fırdan başlamak gerekir.
Okült çalışmada renk de önemlidir. Öncelikle bilinç hali üze­
rinde önemli bir etkisi vardır ve aynı zamanda bir gücü eterik
plandan fiziksel plana getirmede çok kullanılır. Bu amaca yöne­
lik bir en iyi renk yoktur. Üzerinde çalışılan farklı güçlere göre
farklı renkler kullanılır. Herkes kendi Işın türüne göre kendi
özel meditasyon amaçları için bir en iyi renk bulur ve mabedi­
nin veya tapınağının dekorasyonunda o renkten yararlanmalıdır.
Derin okült çalışmalar için, operatör ve yardımcılarından başka
hiç kimsenin girmesine izin verilmeyen özel bir oda kullanılma­
sı kesinlikle esastır. Maj ikal faaliyetlerde işlerlikte olan ilkeleri
öğrenirken çok değerli birer kılavuz olarak kullanılabilecek iki
benzetme vardır; Bakteriyoloji ve Elektrik. Yalıtım ve manyetiz­
ma, enfeksiyon ve aşılama ilkeleri yoğun planlarda olduğu kadar
süptil planlarda de geçerlidir.

111
15. BÖLÜM

İNİSİYASYON VE CİNSELLİKTEN
SAKINMA

Okült çevrelerde hakkında epeyce fikir farklılıkları olan


konulardan biri de cinsellikten sakınmadır. Bazı ekoller bunun
yüksek okült çalışma için esas olduğunu söylerken bazıları aynı
görüşte değildir. Konuyu bütünüyle açıklamak yalnızca inisiyas­
yon yeminleriyle taahhüt altına girenler açısından uygun olacak­
tır çünkü bu okültizmin en derin ve dikkatle korunan yönleriyle
ilgili bir meseledir. A şk ve Evliliğin Ezoterik Felsefesi adlı ki­
tabımda bu konuda çok şey anlattım ve "Saflık Sorunu" (The
Problem ofPurity, V. M. Firth) adlı kitabımda da konunun diğer
bazı yönlerini ele aldım. İkinci kitap tamamen psikoloj i ve top­
lumbilim açısından yazılmıştır fakat konuyla ilgili ezoterik öğ­
retilere dayalıdır ve satır aralarını okuyabilecek kadar ezoterik
bilgisi olanlar epeyce şey öğrenebilir.
Bu sayfalarda yalnızca yolcunun inisiyasyon sonrası bakış
açısından konunun temel pratik önemini ele alabilirim. Bu konu­
daki tutumu ne olmalıdır? Nihai kararda her zaman pratik dene­
yim esas alınmalıdır ve bu da bize bastırılmışlık gerilimi altında­
ki bir cinsel yaşamın da, tamamen tokluk derecesinde doyurulan
bir cinsel yaşamın da uygulamalı okültizm için uygun olmadığı­
nı gösteriyor. Birinde sinirsel gerilim astraldaki operatöre ihanet
edecek, diğerinde ise herhangi bir operasyon için gerekli eterik

1 13
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

gücün eksikliği söz konusu olacaktır.


Meselenin bir kişinin ne yapacağından ziyade ne yapabilece­
ği olduğu modem yaşamın pek çok engellemesi ve çıkar çatış­
maları arasında çözmesi kolay olmayan bir sorundur bu. Şüphe­
siz ideal olan, karı-kocanın Büyük Çalışmada işbirliği yaptıkları
ve karşılıklı ilişkilerinde bu çalışmanın okült önemiyle ilgili bir
kavrayışa sahip oldukları bir eşleşmedir. Fakat tüm otoriteler,
herhangi önemli bir okült operasyondan önce üç gün ila bir ay
arasında değişen bir süre boyunca kendini tutma tavsiyesinde
bulunmaktadır.
Kamuoyuna karşı gelip boşanma yasalarını kendi ellerine
alanların okült pozisyonu hiç uygun değildir. Irklarının grup
zihninin düşmanlığını uyandırmışlardır ve girişecekleri her şey­
de bu durum onların aleyhine çalışacak ve kendilerini her tür
engelle çevrelenmiş bulacaklardır.
Koşullar çok elverişli olduğunda bile, ahlak ile geleneksel
saygınlığı birbirinden ayırma meselesi zorlu bir meseledir ve
doğru kararı vermek kolay değildir fakat boşanma mahkemesine
yaklaşan kişi, diğer topluluk üyelerinin iyiliği için, bu araf de­
neyiminden uzaklaşana kadar grup çalışmasına katılmamalıdır
çünkü Batı Geleneğinin tüm okültizmi işleyiş açısından büyük
ölçüde ırkın grup zihnine dayalıdır ve operasyonlara katılanlar
grup zihninden uzaksa, varlıkları zararlı etki yapacak, işler ters
gidecektir.
Böyle şeylerin bir kullanımının olduğu fallik ritüellere ve
kara majiye odaklanan ekoller dışında, tüm çağlardaki ve ırklar­
daki tüm gizem ekolleri, çift cinsiyetlileri, hadımları veya ister
eşcinsellik ister cinsel soğukluk bakımından olsun cinsel olarak
herhangi bir anormalliği olanları kabul etmeme konusunda ortak
bir duruşa sahiptir.
Bekaret de okültizmde ilginç ve kompleks bir konudur. Eski
kitaplarda bu konuyla ilgili epeyce şey anlatılır ve pek çok okült
operasyon için ilk gereklilik saf bir bakire veya henüz ergenliğe

1 14
3. Kısı m : Pratik

ulaşmamış bir erkek çocuktur. Okült açıdan bakıldığında, her


iki cinsiyet için de yalnızca hiç cinsel arzu duymamış olanlar
gerçek anlamda bakiredir. Bakire kişi, kehanet veya kutsal ayna­
ya bakma gibi pasif psişizm içeren herhangi bir operasyon için
çok uygun olsa da, yalnızca tam bedensel gelişimine ulaşmış ve
Doğanın tüm kutsal ayinlerini bilen kişi en yüksek derecelere
ulaşacaktır.
Son bir uyarıda bulunmak gerekiyor; karnındaki bebek ha­
reket etmeye başladıktan sonra, gebe bir kadının herhangi bir
okült seremoniye katılması uygun değildir çünkü doğmamış be­
bek evokasyon için çok hazır bir kanaldır ve seremonide çağrı­
lan herhangi bir gücün tezahürü bebek üzerinden gerçekleşebilir.
Julius Le Vallon adlı çok değerli kitabında Algemon Blackwo­
od böyle bir olay anlatırken, The Bright Messenger adlı devam
kitabında da olayın sonucunu anlatmaktadır ve ben kendim de
birkaç benzer olaya şahsen tanıklık ettim. Bazı durumlarda orij i­
nalden farklı bir peri çocuk dünyaya getiriliyor gibi görünürken,
diğer bazı vakalarda ise çocuk değişmemekle birlikte çok sıra
dışı ve çok hassas bir sinir donanımıyla doğuyor.
Okültizmin kusursuz olmaktan çok uzak olduğunu ne kadar
tekrarlasam azdır; ve pek çok deneyimcinin güvenliği tamamen
yetersizliklerine bağlıdır.

115
16. BÖLÜM

BATININ EZOTERİK SİSTEMLERİ

atılı Ezoterik Sistemler Kabala, Mısır ve Yunan olmak üze­


B re üç ana kökenden gelir ve ortaçağdaki ve günümüzdeki
tüm türevler de bunlardan birine dayalıdır.
Bunlardan herhangi birini ayrıntılı şekilde açıklamak bu ça­
lışmaya ömrünü vermiş bir uzmanın işidir, dolayısıyla biz bu
sayfalarda yalnızca genel hatları ve temel ilkeleri belirteceğiz
fakat Yolun muğlak ve çok yanlış anlaşılmış bir yönüne biraz
ışık tutacak kadar şey verilebileceği umuyorum.
Bu üç büyük sistemin her biri insan evriminin özel bir aşa­
masının ihtiyaçlarına yanıt olarak gelişmiştir ve her biri okült
bilimin bazı yönlerini çok yüksek bir mükemmelleşme düzeyine
ulaştırırken, buna uygun ve kaçınılmaz olarak bazı yönlerini de
görmezden gelmiştir.
Yunan sisteminde dikkat çeken özellik, doğa güçlerini en­
kame eden bir panteondur; temel olarak felsefi bir sistemdir.
Mısır sisteminde bu güçlerin insan bilincine getirilmesini temsil
eden hayvan başlı tanrılar vardır ve temel olarak bir inisiyasyon
sistemidir. Kesin bir şekilde monoteist olan Kabala sisteminde
tanrılar yoktur ve tanrının yerini magusun aldığı, temel olarak
maj ikal bir sistemdir.
Halkların birbirleriyle iletişimlerinde, bu sistemler birbirini
karşılıklı olarak etkilemiş ve farklı yerlerde sayısız özel gelişim­
ler olmuştur. Modem Batı ezoterizmi bir yandan tüm bu sistem-

1 17
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

lerin bir karışımını, diğer yandan da Teosofı Cemiyeti aracılı­


ğıyla Doğu kaynaklarından alınan şeylerin çoğunu içermektedir.
Karma, Çakralar, Manular gibi Doğu terimlerinden bazıları Batı
terimlerinin yerini tamamen almıştır. Hiçbir bilgi sistemi su ge­
çirmez bir şekilde yalıtılmış tutulamaz; halklar arası ilişkilerin
olduğu her yerde kaçınılmaz olarak fikir alışverişleri olur. Ana­
litik Psikoloj i ve New Thought (Yeni Düşünce) akımlarından da
yararlanılmıştır ve bunun neticesinde, herhangi tutarlı bir yapı
göstermesi için epeyce düzenleme gerektiren çok değişken bir
felsefe ortaya çıkmıştır.
Uygulamalı okültizmde her zaman orij inal köklere dönmek
gerekir çünkü yalnızca orada sayısız ayağın bastığı, Görünme­
yene giden yolu bulabiliriz. Yüzyıllarca süren meditasyon ve ri­
tüel yoluyla, bu kadim sistemler etrafında organize bir düşünce
formları aurası oluşmuştur ve okültist için çok değerli olan şey
de bu hazır mental atmosferdir. Bu geleneksel koridorlardan bi­
rini kullanmadan iç planlere geçilemeyeceğini iddia etmiyorum
ama böyle bir girişimin zorlukları çok büyüktür.
Hiçbir büyük devlet okulu bir günde inşa edilmediği gibi,
hiçbir okült ekol de bir günde oluşmaz. Her ikisinde de gelenek
ve son derece organize bir grup zihni hayati rol oynar. Üstelik
günümüzde hazır erişimi olmayan, eski çağların Gizem Ekol­
leri tarafından oluşturulmuş bazı tezahür planleri vardır. Evrim
devam etmiştir ve biz Görünmeyenle farklı bir düzeyde temas
kuruyoruz. Herhangi bir uygulamalı okültizm çalışmasında tüm
planlara erişimimizin olması çok gereklidir çünkü her operas­
yon kompozittir ve meydana geldiği yerin üstündeki ve altın­
daki planlarla ilişkileri vardır. Dolayısıyla okültist, kendilerine
Elemental planların açık olduğu ataları tarafından yapılmış kori­
dorlardan yararlanmayı gerekli görür. Bu nedenle de her zaman,
eldeki göreve uygun eski sistemlerden birini kullanacaktır. Bazı­
ları belirli bir irtibat için çok uygunken, diğerleri diğer bir irtibat
için uygundur. Bir operasyonda sembolleri karıştırmak tavsiye

1 18
3. Kısım: Pratik

edilmez çünkü aynı güçler farklı irtibatlarda farklı işlevler yapar


fakat inisiyenin farklı gelişim aşamalarına ve farklı irtibat dü­
zeylerine erişim sahibi olması çok gereklidir.
Köken ve yöntem açısından tamamen modem olan ve zaten
farklı bir iddiada da bulunmayan pek çok bilinç yöntemi vardır.
Bunların örnekleri, kompozit New Thought hareketini oluşturan
pek çok farklı düşünce ekolünde açıkça görülebilir. Zihnin mani­
pülasyonuyla ilgilenen diğer hepsi gibi bunların da yararlandık­
ları ilkeler, ister Eleusis Gizemlerinde, ister Mısır tapınakların­
da, ister hipnozcunun danışma odasında, ister Christian Science
uygulamacısının ofisinde, isterse de bir kardeşliğin inisiyasyon
locasında yapılıyor olsun, bilinç yükseltme sürecini her zaman
belirleyen ilkelerdir.
Kullanılan sistemin kök geleneklerle temasının olmadığı
durumlarda, elde edilen sonuçların tamamen subj ektif olduğu
görülecektir; ancak ve ancak kadim sistemlerden biri kullanıldı­
ğında doğa güçleriyle, elemental ve melek krallıklarıyla ve dün­
yanın ruhuyla irtibatlar kurulur çünkü daha önce de belirtildiği
gibi bu irtibatlar medeni beyaz ırkların bilinçli zihninin faaliyet­
lerine erişilebilir değildir. Daha erken bir gelişim çağına aittirler.
Eğer daha düşük bir gelişim aşamasına aitlerse, medeni bir
insan bu varoluş düzeyleriyle neden irtibat kurmak istesin, diye
düşünülebilir. Bu sorunun ilk yanıtı , Tanrının yarattığı ve hepsi
aynı kaynaktan çıkan hiçbir şeyin kirli olmadığı şeklindeki ezo­
terik ilkededir. İşlev farkı olabilir ama düşüklük yoktur; üstelik
evrimin daha gelişmiş bir aşamasına ulaşan her şey daha ilkel
aşamalardan geçmiştir ve bu ilkel aşamalar sonraki tüm geli­
şimlerin temellerini oluşturur ve psikanalizin gösterdiği gibi,
ne arayacağını bilen insan, bunların fiziksel, zihinsel ve psişik
idaremizde oynadıkları rolü açıkça kanıtlayabilir. Varoluşumu­
zun temel ilkelerinin doğasını anlamadıkça, eğitilmiş ve inisiye
edilmiş bilincinin seçkin üst yapısını yükseltmeyi asla ümit ede­
meyız.

1 19
İnisiye Eğitimi ve Çalışması

Bu arkaik tezahür düzeyleri okültist için çok önemlidir çünkü


kuvvetini aldığı Elemental güçlerin kaynağını burada bulur. Psi­
kanalistin açıkça ortaya koyduğu gibi, insan yaşamının pınarları
buradadır; dehanın ve yaşam enerjisinin içgüdüsel, zihinsel ve
ruhsal tüm biçimlerinin çıkış noktası burasıdır. Psikanalist has­
tasını engellerden özgürleştirmek için bu kaynaklan harekete
geçirmeye çalışır. Okültist ise aynı şeyi psişik güçlerini artırmak
için yapar. Birinde anormal olan normal hale getirilirken, diğe­
rinde normal olan normal ötesi hale getirilmektedir.
Avrupa'da adeptin eski Gizemlerden alıp Neofıte aktardığı
açıkça kesintisiz bir inisiyasyon geleneği vardır. Yabancılara bu­
nun net bir kanıtını göstermek kolay değildir. Çalışmanın doğa­
sı, dikkatle korunan sırları ve maruz bırakıldığı şiddetli zulüm
nedeniyle belgesel kanıtlar çok azdır ve olanlar da bozunmaya
uğramıştır ve gerçeklikleri genellikle şüphelidir; fakat inisiye ol­
muş bir adepti işbaşında görenler onun çok güçlü ve üstelik baş­
kalarına aktarılamaz bir şeyle irtibat halinde olduğundan şüphe
etmez. Kanıt olarak sunulamayacak olsa da, Gizemlerde aranan
şeyin gerçekliğinin en geçerli kanıtını teşkil eden şey subj ektif
deneyimdir.
Geçmişin bu büyük inisiyasyon sistemlerinden birinin irti­
batlarını bulmak bir pile dokunmak gibidir. Bunlar psişik güçle
doludur ve Leyden kavanozlarında olduğu gibi, dokunulduğu
zaman kıvılcımlar çıkarır. Bu geleneksel enerj i kaynaklarından
birine bağlanmayan herhangi bir okültizm ekolü, elektrik sant­
raline bağlanmayan bir elektrik tesisatı gibidir; elektrik düğme­
lerine basılsa da, şalterler kaldırılıp indirilse de hiçbir şey olmaz.
Gücün tezahürüne hiç tanıklık etmeyen pek çok kişi, elektrik
düğmelerinin pozisyonundaki değişikliği Büyük Çalışma olarak
görür fakat kablolardan akımın geçmesiyle ışığın aniden yanma­
sını görmüş olsalardı okültizmden ne bekleneceğini bilirlerdi ve
bundan azıyla yetinmezlerdi. Kuvvetle ve son derece güçlü bir
yaşam enerj isiyle dolan kişiliğin durumu inisiyasyon gerçekliği-

1 20
3. Kısım: Pratik

nin kanıtıdır. Bu gücün hangi amaçlarla kullanılacağı tamamen


güce sahip olana bağlıdır fakat doğru şekilde kullanılmaz ve
kozmik devrede tutulmazsa, tezahür ettiği araca zarar verecektir.
Kozmik elektrik santralinden alınan bu güç, bu iş için belirlen­
miş devrede dolaşmalıdır, yoksa "kısa devre" olur. Eğer bilinçli
olarak kendimizi bu kozmik akımların geçiş yoluna koyuyor ve
bizi kanal olarak kullanmalarını istiyorsak, bu devrede ruhtan
maddeye ve maddeden ruha bağlantılar olarak işlev yapmaya
hazır olmamız gerekir.
Adeptin çalışmasının kritik noktası buradadır. Adept devre­
de mi yoksa topraklamada mı? Sağ ve Sol El Yolları arasındaki
ayrım budur.

121

You might also like