Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

DIYANET

IŞLERI BAŞKANLI~I
DERGISI
DİNİ, AHLAK!, EDEBI, MESLEKI AYLIK DE:RGİ
8. Cilt Kasım - Aralık 1969 90 - 91. Sayı

1
fı Ç t N D E K İ L E R 1 Sayfa

RAl\fAZAN BAYRAMINI :MESAJITEBRİK


Lfitfi DOGAN
• • • • • • • • • • • 325
ASRIMIZDAKİ TEFSİR HAREKETLERiNE UMüMl
BİR BAKlŞ
Doç. Dr. İsmaU CERRAHOGLU 327
İSTtAZE VE BESMELE
Demirhan t!NL ü . . . . . . 335
HADİS-İ ŞERİF
Alırnet SERDAROGLU • • • • • . • • 339
RAMAZAN VE ORUÇLA İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
Osman KESKİOGLU • • • • . • • • 343
RA:t\<IAZA..."' ORUCUNUN KAZANDffiDI(H MUTLULUK
Kemal Gt!RAN 348
ORUÇ VE KADİR GECESİ
Orhan BALCI • . . • . 351}
HUTBE (KADİR GECESİ)
Arif M, ÖZDEMİR • • • 351
İMAM SÖZÜNÜN TAŞIDIGI MANA
Cemaleddin KAPLAN • • • • • • • • 35<1
MÜSLt!MANLARCA KİTABIN VE Kt!TUPHANENİN
IHYMETİ BtJYt!KTt!R
M. Şevki ÖZl\:lEN • • • • • • • • • 356
ORUÇ TUTANLARlN UYMALARI GEREKLİ SAGLIK
KURALLARI
Dr. Burhan BENGİSU 359
ŞEHİD (Şür)
Hasan ERDEN • • • 360
AYDINLIK KOSMASI (Şiir)
F. •Cemal Oğuz ÖCAL • • 361
DİYANET İŞLERi VE FAiZ MES'ELESİ
Namık Zeki ARAL • • • • • • • 362
MEMLEKETİMİZDE HIRİSTİYANLIK PROPAGAN-
DASI
Doç. Dr. Tala.t KOÇYİGİT 366
KlSSADAN H!SSE
Nevzat AirALTUN • 368
ÇOCUK EGİTİMİ VE öGRETİl\iİ
Süleyman ÖZER • . 369
İBN-İ SİRİN
Lfitfi ŞENTÜRK . . 371
ŞER'İYYE SİCİLLERİ ARŞİVİ
Nuri YEPREM • • • • • • 373
FETVA EMİNİ ABDULLAH VASSAF EFENDİ • 375
DİN İŞLERi YüKSEK KURULU KARARI 378
TAMiMLER • 379
HABERLER 6 6 • • • • • " • • • • • • 381
-_ Jt<:1triBAS ' ~

DiYANET iŞLERi VE FAIZ MESELESi

Namık Zeki ARAL

amiamız halkından hemen tamamına adı geçen Hayret Efendi, devrinin alimie-

C yakın bir kısmının dini olan "islsm"-


da faizin helal mı haram mı oluğu
rinden, güzidelerinden tanınmış
bir zat idi.)
sarıklı

hakkında fetva isteyen bir zata Diyanet


işleri Başkanlığımızdan yakınlarda şu ce- FAiz MÜESSESESi
vap verilmiş:
"Kur'an-ı Kerim'e göre her türlü rib~ Üzerinde çok durulmuş, çok işlenmiş olan
ve faiz haramdır." islam Hukuku, "ictihad ile ictihad nakzo-
lunmaz" der. Fakat bu kaidenin yanı ba-
Filhakika riba veya faiz hakkındaki
şında şu noktayı da ehemmiyetle kayde-
ayetler üzerinde dikkatle durulduğu za-
man başka türlü fetva vermeye de, alma- der: Mevrld-i nass'da ictihada mesağ yok-
tur (yani Kur'an'ın sarahatle hüküm koy-
ya da imkan bulunamaz. Fakat fetva öte-
duğu hallerde, "emirlerde, nehiylerde" ic-
denberi olduğu gibi bu defa da münakaşa
mevzuu olmaktan kurtulamamış ve kurtu- tihada cevaz verilemez). Faiz meselesi için
de böyledir. Diyanet işleri Dairemiz "istif-
lamamaktadır. "Dini bütün" görünen
ta"ya başka türlü cevap veremezdi. Başka
"Müslüman kalemler"de dahi;
türlü fetva vermesine ne mensup olduğu
- Yirminci asrın şu ikinci yarısı
din, ne de kanun (28 Haziran 1965 tarih-
"Devr-i Dilara"da da böyle fetva verilir
li ve 633 numaralı Kanun, madde 1) mü-
mi, der kabilinden "münfail" bir eda se-
saade ederdi.
zilmemek mümkün değildir.
islam Dini akıl dinidir. "Nakl"i mut-
Ama, cevapta imza sahibi Diyanet Iş­
laka "akl" ile te'vfl eder; akl ile tefsfr
leri Başkan Vekilimiz de ne yapmalıydı?
eder. Bizzat Kur'an, muhteviyatı için in-
o kalemlerin sahipleri gibi düşünerek;
sanlara birçok vesllelerle;
- insanlığın bugünkü tekamül mer-
halesinde böyle şey olmaz, diye meseleyi "Bütün bunları akl'a vurunuz, fikre
"bir minval-i münasiple" Din işleri Yük- vurunuz, muhakemelerinize vurunuz ..."
sek Kuruluna mı havale etmeliydi? Riba'- der. Yani "nakil"lerde mutlaka bir "hik-
ya ait ayetleri Kur'an'dan çıkarmayı mı met" bulunduğunu hatırlatır. Bu itibarla
"zımnen" Kurula teklif etmeliydi? Mes'e- zamanımızdaki hayat şartları içinde "faiz"

leyi tetkike geçen Kurul azası da teklife müessesesi ile alakadar nakil veya nakil-
karşı mülayim davrandıkları takdirde şu ler vehleten ne kadar şaşırtıcı görünürler-
bizim rahmetli "heccav"ımız Eşref'in meş­ se görünsünler, bunları, bu hükümleri akıl
hur beytiyle takıldığı "Meclis-i keblr-i kıstasına vurmakta da, o kıstas ile hüküm-

maarif" azası vaziyetine düşmüş olmazlar lere bir sebep, bir hikmet aramakta da
mı idi? O beyit şudur: faide yok değildir, vardır; muhakkak ki,
"Geçen gün yok iken Meclisde Hay- vardır.

ret, sad hezar hayret! - Arapça bir kitap ikinci Meşrutiyeti müteakip iktisat
zanneyleyip Kur'an'ı çizmişler!" (Beyitte hocalarımız faiz müessesesi üzerinde du-

362
rurlar ve islam'ın da asıl "faiz - interet"i DiNDE "AHKAM-1 ESASiYE"
değil, belki mürabahayı, tefeciliği (usure)
Binaenaleyh islam'da birtakım hukuk
haram kılmış olduğunu söylederken
umdeierini ele alarak faizi helal kılacak
Kur'an'daki alakadar ayetlerden birinde
fetvalar aramaya veyahut alınan fetvaları
geçen "ed'fıf-ı mudaafa - yani kat kat"
isabetsiz bulmaya mahal yoktur. Dinde
kaydını mesnet ittihaz ederlerdi. Fakat
"Ahkam-ı esasiyye" yerinden oynatılamaz.
Kur'an'da "riba"ya ait hüküm yalnız bu Faiz meselesinde de "Adet muhakkem-
şekilde nazil olmuş ayette değildir; asıl dir"; "Naas'ın isti'mali bir hüccettir ki
veya daha başka ayetler vardır. Bunların onunla amel olunur"; "Ezma'nın tegayyü-
hepsi bir arada mütalaa edildiği zaman riyle ahkamın tegayyürü inkar olunamaz"
görülür ki azına çağuna bakmaksızın
gibi kaideler yolundan faizi helal kılmaya
Kur'an faizi temelinden haram etmiştir, imkan bulunamaz. Hele faiz meselesini bir
demek lazım gelmektedir (Bak. Türkiye ilericilik - gericilik mevzuu ittihaz etmeye
iktisat Gazetesi, 15 Ağustos 1963, islam kalkmak hiç de yerinde değildir. Dlne af-
ve Faiz). yon diyen, "uçarı ilericiliği" hiç kimseye
"Ey iman eden kimseler! Kat kat riba bırakmayan marksizm, diğer ismiyle ko-

yemeyiniz." diyen ayet; herhangi bir mua- münizm dahi -velev başka bir mebde'
mele hakkında nehyedici, men'edici bir veya mebde'lerden hareketle de olsa-
hüküm te'sls edilirken o muameleyi en faizi kökünden hem daha da kökünden
aşırı ucundan tutup muhatabın gözü önü- keser atar.
ne o şekliyle koymak kabilinden varit ol- Bir an için "nakl"i bir tarafa koyup
muştur. Mesela, her akşam "demlenme"yi "akl"ı rehber ittihaz ederek faiz üzerinde
adet etmiş olan bir içki müptelasına nasi- durduğumuz zaman da görürüz ki insani-
hat ederken; yet için faiz meselesi zaman içinde, me-
kan içinde henüz halledilmiş, iyiliği veya
Bırak, şu içkiyi. .. demeyiz de;
fenalığı hakkında henüz mutabakata veya
Bırak, şu
zehir zıkkımı; bırak şu ittifaka varılmış bir mesele değildir. Din-
her akşam kör-kütük sarhoşluğu ... deriz. lere, kanunlara göre faiz kah men'olun-
muş, kah tecvlz olunmuş, fakat hiçbir za-
Zehrin zakkurnun içkiden başka şey­ man cevazı da, memnOiyeti de münakaşa
ler olduğunu, muhatabımızın mutlaka her mevzuu olmaktan kurtulamamıştır (Dikkat
akşam kör-kütük sarhoş olmadığını biz de edelim: Faizi kabOI eden memleketlerde
biliriz. Neden ona böyle hitab ederiz? Iç- dahi müesseseyi mutlaka takylde tabr tu-
kinin insana faydadan ziyade zarar verdi- tan hükümler tedvininden geri durulma-
ğine inandığımız, iptila sahibinin mutad mıştır).
haline yakından nüfOz etmiş olduğumuz
için onun kör-kütük sarhoş olarak meyha- FAiZiN HARAM KlLlNMASI SEBEBi
neden eve döndüğü veyahut kör-kütük
sarhoş olarak yatağa girdiği zamanları da islam, "her türlü riba'ya nihayet ver-
bildiğimizden böyle konuşuruz. Mevzuu- mekle" istihlak için de, istinsal için de
bahis ayetteki "ed'af-ı mudaafa" kaydı da, faizi kökünden men'etmiştir. Sundaki hik-
öteki ayetler karşısında daha başka türlü meti bizce bir de şu noktada aramak la-
tefslr edilmeye müsait bulunmamaktadır. zımgelir: Faizin zararlarını taydalarına ga-

Nitekim "Veda' haccı"ndaki hutbede de lip gören islam, iktisadi hayatta sermaye-
Hazret-i Peygamber; yi sahibinin elinden, sahibinin mes'uliyeti
altından ayırmak istemez; sermayeyi mut-
"Allah her türlü ribaya nihayet ver· laka sahibi eliyle işletmek ve eğer bu tam
miştir." demektedir (Muhterem Ali Him- tamına mümkün olamıyorsa "iştirak" yo-
md Berki'nin "239 Hadis" isimli kitabı, lundan olsun sermaye üzerinde asıl sahi-
s. 206). binin alakasını mutlaka mahfuz tutmak

363
ve idame etmek ister, görünür. Bu itibarla dar insanlar arasında, bırakınız "ariyet"
islam'da faiz haram kılınmış olmakla ser- müessesesini, bırakınız faizsiz ikraz iTıües­
mayenin atalete uğratılmakta olduğuna ve sesesini, fakat "karz-ı hasen"den de ile-
sermayeden insanların edinebildiği, edine- riye geçerek eldeki nakdiyat ile, eldeki
bileceği faldelerde bir kısırlaşma bulundu- ayniyat ile yapılmış ve yapılagelir milyon-
ğuna, bulunabileceğine hükmetmek de larla ve milyarlarla hibeleri, teberruları,
isabetli olamaz. Zira İslam Dini faizi vakıfları hatırlayınız. "Karz-ı hasen" de iş­
men'etmekle ne "karz" müessesesini or- te bu kabilden dinin veya islam'ın mües-
tadan kaldırmıştır, ne de sermayenin fal- seseleri arasında yer almış ve yer almak-
delerini kısmış bulunmaktadır. Bilakis, is- tadır.
lam, faizi haram kılmakla, karz müessese-
sini bir "ictimal teavün" veya bir ictima1 SERMAYE VE SAHiBiNiN MES'0LiYETi
adalet müessesesi haline kalbederken di-
ğer taraftan sermayeyi de sahibi elinde 2 - islam, sermayeyi sahibinin elin-
müessir bir iktisadi kalkınma vasıtası itti- de ve sahibinin mes'Oiiyeti altında işleme­
haz etmiştir. Şöyle ki: ye, işletmeye, yatırımlara sevkeder, görii·
nür: Faizi ortadan kaldırdığımız takdirde
KARZ VE iCTiMAi ADALET sermayeyi de hikmet-i vücudundan hiç de·
ğilse mühim bir nisbette tecrld etmiş ve
1 - islam'da karz bir ictimai adalet bu sOretle iktisadın "tasarruf" müessese·
müessesesidir: islam'da faiz haram kılın­ sini de kısmen olsun zaafa, sarsıntıya dO-
mış ve fakat karz müessesesi, "Karz-ı ha- çar etmiş olmaz mıyız?
sen" müessesesi olarak, yani iyi veya gü- El-cevap: Olmayız! Ne için?
zel ödünç verme müessesesi olarak ibka
Sermayenin, bilhassa nakdi sermaye-
olunmuştur. Karz faizden tecrid edilmiş­
nin sahibi ya kendi başına veyahut diğer
tir. Faiz aramamak şartiyle te'mlnatlı ve-
bazılariyle iştirak yolundan o sermayesi-
ya te'minatsız, istihlak için de istihsal için
ni birtakım teşebbüslere (entreprises) ya-
de herkes ikraz ve istikraz edebilir. De-
tırabilir. Bu teşebbüslerde işletebilir. Yani
nilecek ki:
haram kılınmış olan "faiz" yerine helili
- "Kira bedeli"nden mücerret ola-
tutulmuş olan "kar" isimli "nema" yoluy-
rak elinden nakdi (veya ayni) sermayeyi
la da, "tenmiye" yoluyla da sermayesini
çıkaracak, -affedersiniz- "enayi"nin bu
işletebilir. islam Dini bir taraftan ferdi
alemde vücudu tasavvur olunabilir mi?
mülkiyet veya husOsi mülkiyet umdeleri-
Cevaben diyeceğiz ki: ne kapıyı geniş geniş açarken bu umde-
- Enayi adı verilmek istenilen o in- nin veya umdelerin insan fıtratındaki
sanlar, o akıllı, o çok akıllı insanlar dün "egoizm - kendini ve menfaatini düşünür­
olduğu gibi bugün de dünyamızda mev- lük" saiki ile yaratabildiği ve yaratabile-
cutturlar; yarın da mevcut olacaklarına hiç ceği "i nsaniyet- şiken" birtakım mahzur-

şüpse etmeyelim. Bugün akraba arasında, ları da yine insan fıtratındaki "altrüizm -

dostlar arasında, hatta mlyanelerinde dost- başkalarını düşünürlük" silikinde uyuyan


ıuk da akrabalık da bulunmayan insanlar "ictimai teavün" ile, -sizlerin bizlerin
arasında faiz aranmayarak az veya çok anlayacağımız "sosyal adalet" ile- yumu-

miktarda ikraz ve istikraz muamelelerini şatmak ve hatta bertaraf etmek yollarını

görmemezlikten nasıl gelebiliriz? Bugün insanlara açıp göstermiştir (islam huku-


"üçüncü dünya" memleketlerine devletler kunda "şirket-i mudarebe"yi, yani serma-
veya memleketler arası "karz yoluyla ya- ye ile emeğin bir araya gelerek kurdukları
pılan yardımlar"da -velev nadir dahi ol- şirketi düşününüz).

salar- faizsiz ikrazların mevcut olduğu­ Yine islam hukukunda faiz haram kı­
nu görmemekte miyizdir? Insanlık tarihi- lınmış olmakla bankacılık da men'edilmiş
nin ihatası içinde en geri zamanlara ka- değildir. Bir taraftan nakdi sermayeler top-

364
layıp diğer taraftan bu sermayeleri filiz dir! Biz burada müesseseleri akıl yolundan
yerine münhasıran "kar" yolundan işlet­ kıymetiandirmek istiyoruz; "olan" üzerin-
mek üzere yatırım bankaları kurmak da, de değil; "olması lazım gelen" üzerinde
işletmek de pekala imkan dahilindedir duruyoruz veya durmak istiyoruz.
(Türkiye İktisat· Gazetesi, 28 Mart 1963 -
Islam Bankası). FAiz VE "PARA"
Yine denilecek ki: "Din"e veya "İslam"a afyon demeyip
- Bugünkü medeniyet alemi için de laik bir ifade ile dinin de, islam'ın da
faizi bırakıp münhasıran kar arayan ban- hiç değilse bir "humanisme" olduğu tes-
kacılığa teveccüh etmek imkanı nasıl ta- lim edilirse, o ümanizmin faizi memnO
savvur olunabilir? Şu medeniyet alemi ki kılmasını ve faizsiz ikrazı ve istikrazı ib-
müteşebbisi veya sermayedarı iktisadi bir
ka etmesini hem iktisadi', hem ictim61 ba-
teşebbüs (entreprise) kurmak için veya-
kımdan gayetle normal (tabii') kabOI et-
hut bir iktisadi teşebbüsü kurmaya imkan mek kadar makul bir şey olamaz, deriz.
olup olmadığına karar vermek için evvela Nakdi mübadele devrine girdikten
günün veya yakın bir geleceğin cari faiz bu yana insanlar "para" denilen ve ikti-
hadlerine bakıp, daha doğrusu o haddi sadi hayat için vücudu mutlaka zarOri olan
"mikyas - critere" tutup bu haddin fev- bir müesseseyi bugüne kadar ayakta tut-
kinde bir kar elde etmek imkanını görme- maya imkan bulamamışlardır. Başlıca se-
den harekete geçmemektedir. Faiz, beşerin bebini bizce "faiz"de aramak hiç de isa-
arneli hayatına bu kadar girmiş, işlemiştir. betsiz düşmez. Milletlerarası alemde sa-
Doğrudur .. Bugünkü medeniyet alemi-
bahtan akşama kadar gürültüsü eksik ol-
ni faizden yüz çevirmeye ikna etmek hiç mayan şu enflasyon, deflasyon, devalüas-
de kolay olmadığını biz de teslim ederiz. yon, rövalüasyon, para, kredi. .. hele para
Ne var ki bugünkü medeniyet aleminin, derken hemen akabinden gelen iskonto
"faiz"e gelinceye kadar zararını, zararla- faizini indirmeler, bindirmeler meseleleri
rını bile bile, göre göre ne adetleri var-
üstüne dikkatle eğilirsak bir türlü arkası
dır ki, onu bu adetlerinden vazgeçmeye
alınamayan buhranlarda "para faizi"nin
ikna etmek hiç kolay değildir ve hiç ko- başlıca rolü oynadığını pekala farkederiz.
lay olmamaktadır. Bugünkü medeniyet Düşününüz ki günün ticari - mali işlerin­
aleminde içkinin alkolizm afetine kapı aç- de "faizsiz krediyi veya ikrazı" tasavvur
tığını bilmeyen yoktur; fakat içkinin bir etmek muhal olmuştur. Beri tarafta ise
afet olduğunu bile bile "inhisarlar" yoluy- yine milletlerarası alemde "altın"ı paralık­
la ve eliyle o içkiyi o milletiere bizzat ida- tan çıkarıp {demonetisation) parayı yüzde
re ettikleri devletleri sunmaktadır. Bugün- yüz "faizli karz" temeli üzerine oturtmak
kü medeniyet aleminde kumarın ictimal sevdasını ve gayretlerini gözler önüne ge-
bir afet olduğunu takdir etmeyen millet tiriniz. Faiz yüzünden ~redi enflasyonunun
yoktur; fakat bunu bile bile, göre göre önüne geçmeye ve netice itibariyle parayı
milletiere yine devletleridir ki birtakım
da ayakta tutmaya imkan kalmamaktadır.
"lotaryalar" ile, "bahs-i müşterek"lerle o
ictimai afeti milletlerine aşılamaktadırlar iktisadi buhranların ictimai buhran-
(Başka milletiere gözümüzü çevirmeden larla gayet yakından alakasını hatırlatma­
kendimize, kendi "hal-i pür-melal"imize ya hacet var mıdır? islam'da karz'ın faiz-
de bir bakalım). Bu demek değildir ki al- den tecrid edilmesini aynı zamanda ictimai
kolizm de, kumarbazlık da milletierin nef'i- adalet meselesine bağlamakta da hiçbir
nedir; hayrınadır; sıhhatinedir; afiyetine- isabetsizlik görülmemelidir.
(Türkiye iktisat Gazetesi, 29.5.1969)

3.65

You might also like