Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 9

Bir zamanlar Türkiye'nin mahallelerinde her şeyin onlardan sorulduğu, racon kesen, haraç alan,

millete kan kusturan kabadayılar varmış...

İpsiz Recep

İpsiz Recep'e 'İpsiz' lakabının verilmesine dair iki anlatım var. Birine göre; cesareti, gözü pekliği ve
ataklığı sayesinde 'İpsiz' lakabını alır. Diğer bir anlatıma göre de; Elinde avucunda ne varsa, olanı da,
olmayanı da verdiğinden ve kendisi 'cep delik, cepken delik' misali kaldığından adı 'İpsiz'e çıkmıştı.

Milli Mücadele’deki başarısıyla Atatürk'ten takdir toplayan İpsiz Recep, yelkenlisiyle Zonguldak
üzerinden kömür taşımacılığı yaparken işlerinin bozulmasıyla eşkıyalığa başlamış, Kandıra civarında
Müslüman halka zulmeden Rum çetelerine karşı Kuvayı Milliye saflarında başarıyla karşı koymuş.
Solak Ligor

Küçük yaşta ailesi ve hısımları arasında çıkan silahlı çatışma sonucu sağ kolundan yaralanıp sakat
kalan Ligor, Konya'dan babasıyla birlikte göç edip İstanbul'a geldi. Baba mesleği olan terziliği sakat
kolu nedeniyle yapamayınca işi serseriliğe vurmaya başladı.

Sağ kolun verdiği eksikliği sol koluyla kapatmaya çalışan Ligor, kısa sürede korkunç denecek hızda
bıçak kullanmaya başlayıp ilk denemesini de Balat'ta bir Yahudi üzerinde yaptı. Unkapanı'ndan Eyüp'e
kadar tam 4 yıl o bölgenin tek kabadayısı oldu. Fakat bir hayat kadınıyla olan birlikteliği ileride bu
saltanatı bitirecekti. (1888)
Piç Ardaş

Sivas doğumlu Piç Ardaş, İstanbul'a gelip Üsküdar'a göz koydu ve Manavcı Ali'yi öldürdükten sonra
istediğini alıp Üsküdar'ın tek hâkimi oldu. Söylentiye göre Piç Ardaş'ın girdiği düellolar en az 1 saat
sürüyormuş. (Nasıl oluyorsa)

Piç Ardaş'ın sabit alameti sağ elindeki baş ve işaret parmaklarının kesik olmasıydı.
Arap Hüsnü

Arap Hüsnü 'Heyüla gibi, iri yarı, gece insanın rüyasına girse korkutacak bir tip' diye anılıp, sağ
kulağının kıkırdak kısmının olmaması, sol gözündeki perde ve çenesindeki çukurla dikkat çekiyordu.

Trablusgarp doğumlu, Tophane semtini inim inim inleten insan azmanı için Ömer Ünal şunları
söylüyordu: 'Onunla ilk kez Galata merkezinde karşılaştığımda kahvede içki satmaktan gelmişti.
Meğer bu onun işlediği suçlar arasında en hafifiymiş. Trablusgarp'tan ne sebeple ve nasıl geldiğini
kimse bilmiyordu. Ben ise henüz stajyer polistim. Onun hakkında bildiklerim, o tarihte benden eski
olan meslektaşlarımdan duyduklarımdır. Zira onu tanıdığımda yaşı çoktan 45'i bulmuştu.

Buna rağmen Tophane civarında kendisinden çok genç olan külhanları sindirmişti. İsmini duyurmaya
başladığı zaman Salı Pazarı'nda iki kişiyi, Arap yapısı kaması ile öldürmüş fakat delil yetersizliğinden
yakasını kurtarmıştı. Polis yakasına yapışmak için fırsat kollasa da Arap Hüsnü açık vermiyordu.
Cumhuriyetin ilanıyla Arap Hüsnü'nün de defteri dürüldü. Hükümetin 28 Mayıs tarihli kararıyla hudut
dışı edildi.'
Şık Manol

Tokat doğumlu Şık Manol ünlü İstanbul kabadayıları arasında adam öldürmemiş tek kişi unvanına
sahip. Çıkan kavgalarda ve düellolarda da silah kullanmayan Şık Manol sadece kafasını ve yumruğunu
kullanırdı.
Odesalı Kosti

Yunanistan doğumlu, 'Odesalı' lakaplı Odesalı Kosti, Tünel'den

Taksim'e kadar bütün mekânların haracını yiyor ve hiçbir ipucu

bırakmadan kayıplara karışıyordu. Başı sıkışınca da işgal polisleri

sayesinde paçayı sıyırıyordu.

Odesalı'yı tanıtan

Sabit alameti ise; sağ kolunun iç kısmında eli kamalı bir kız resmi ve

Sol kolunda iki çiçek ortasında bir haç ve 'm' harfi bulunan dövmeleri

Olmasıydı. 'M' harfi metresi Mari'nin adını simgeliyordu.


Hiristo Anastadiyadis

Çocukluğundan itibaren suç batağına bulaşmış olan Hrisantos, ağabeyi Koço ile birlikte tramvaylarda
yolcuların para çantalarını kapıp kaçarak ve bazen de annesinin işlettiği umumhaneye gelen
erkeklerin paralarını çalarak başladı.

Hrisantos, yaşı ilerledikçe karmanyolacılığa (Şehir içinde ıssız yolda ölümle korkutarak yapılan
soygunculuk) da başlayıp, etrafına dönemin ünlü haydutlarından organize bir suç çetesi oluşturdu.
Baltalı Hano

İstanbul'un varoş semtlerinden birinde yaşayan ve bir kabadayının sevgilisi olan Hanzade isimli bu
kadın belki de ilk kadın kabadayı.

12 yaşındaki oğlunun bir gün ortadan kaybolmasıyla telaşlanan kadın oğlunu aramak için yollara
düşeceği vakit kabadayı sevgili tarafından vazgeçirilir. Sonraki denemesinde yine aynı şey olur. Bunun
üzerine Hanzade erkek kılığına girerek sevgilisini takip etmeye başlar.

Sevgilisinin gece naralar atıp haraç topladıktan sonra bir hamamda geceyi sonlandırdığını fark eder.
İçeri girdiğinde, oğlunu bir 'hamam oğlanı' olarak görür. Hamamı yakmak için bulunan odunların
yanındaki baltayı kapmasıyla sevgilisi dahil 21 kişiyi öldürür.

Oğlunu alıp kanlar içinde mahallesine döndüğünde ise 17 ay boyunca semttekilere kan kusturur. Bir
müddet sonra haraç ve baltayla adam öldürmek suçlarından yargılanıp kurşuna dizilerek öldürülür.
Abdullah Palaz

Abdullah Palaz hayat hikayesini şöyle özetliyordu: '4 kez idam yedim, 740 yıl hapis kestiler. 48 yıl 38
ayrı cezaevinde hapis yattım. Ben Abdullah Dayıyım, baba değilim.'

'Antep Canavarı' olan meşhur lakabını 15 kişinin katili olarak Konya Cezaevi'ne girdiğinde aldı. Yeni
gelen mahkumların sevilmediğini ve onlara bir göz dağı verilmesi gerektiğini düşünerek kendi gibi
Antepli 7 yoldaşıyla bir plan kurup, gardiyanlardan temin ettikleri bıçaklarla bir gece diğer efelerin
koğuşunu basıp öldürmeyecek darbelerle yaralayıp Konya'daki ilk vukuatına imza attı.

Ardından gelsin Afyon Cezaevi'ne sürgün.. Orada da aynı şekilde 'parmak hesabı' ile gözdağı vermek
için koğuş bastılar ama bu defa bir fark vardı. Parmak hesabını biraz kaçırıp birinin ölümüne neden
olmuşlardı. Bir gece zincirde tutulduktan sonra oradan da Bursa'ya sürgündeydi sıra.

1991 yılında Şartlı Salıverme Yasası'yla tahliye olan Abdullah Palaz dokuz ay sonra hayatını
kaybettiğinde bildiği, ezberlediği tek şiir Nazım Hikmet'in şiiriydi.

You might also like