Professional Documents
Culture Documents
Hukuk Davaları Cilt III (Asliye Hukuk, Kişiler, Eşya, Borçlar, Kamulaştırma)
Hukuk Davaları Cilt III (Asliye Hukuk, Kişiler, Eşya, Borçlar, Kamulaştırma)
HUKUK DAVALARI
CİLT III
** Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
SEÇKİN | Hukuk
2. Baskıya Önsöz
Hukuk Davaları kitabımızın ilk baskısında, size eksiksiz bir Velazquez tablosu göstermek gibi
bir iddiamız olmadığını, bununla birlikte, önünüze gelen davalarda eksik parçaları tamamlamanı
za yardımcı olacak önemli bir kaynak sunmayı amaçladığımızı söylemiştik. Ayrıca ele aldığınız
davayı baştan itibaren doğru ve eksiksiz kurgulamanıza destek olmak amacıyla yola çıkmıştık.
Geçen zamanda siz değerli okuyucularımızın Hukuk Davaları kitabına gösterdiği ilgi ve gelen
olumlu dönüşler, sîzlere dcğru bir kaynak sunabildiğimizi göstermiş, bu da kitabın her aşamasın
da heyecanla çalışan bizler son derece mutlu etmiştir.
Kapsamlı kitabımızın 2.baskısında da, yurtdışında çok başarı ı örneklerini gördüğümüz ko
lektif bir çalışma usulünü devam ettirip, bu doğrultuda hakim, avukat, akademisyen gibi çok farklı
bilgi ve deneyime sahip 36 değerli hukukçu yazar ve 5 editörü bir araya getirdik.
Bu baskıda da ana sistematik değişmemekle birlikte, mevzuatta meydana gelen çok önemli
ve kapsamlı değişikliklere göre kitap baştan sona güncellenmiş, güncel yargı kararları ve dilekçe
lerle zenginleştirilmiştir.
Diğer yandan önceki oaskıda yer almayan bazı yeni bölümler eklenmiş ve içeriğin güçlendi
rilmesine ihtiyaç duyulan tazı bölümler tümüyle yeniden yazılmıştır. "Yoşayan BirKoynok" olma
sı nedeniyle hali hazırdaki ciltler genişlese de yine 5 cildin aşılmamesına gayret edilmiştir.
Ülkemizde ilk kez yayımlanan ve bugün 2.baskısını gerçekleştirmenin tatlı keyfini yaşadığı
mız bu özel eserin, hukuk camiasına önemli katkılar sunmaya devam ederek büyüyeceğine inanı
yoruz.
Seçkin Yayıncılık
Editöryol Ekibi
- Hıkuk Davaları
Piyasada bulunan klasik hukuk kitaplarında yer alan madde sistematiğinin HMK'nın davayı
ele alış biçimine çok uygun olmadığını düşünerek, kitabın bölümlerini, yargılama safahatına
uygun bir şekilde ve davalar arasında bağlantı kurarak tasniflecik. Bu sayede yoğun çalışma
temponuzda vakit kaybetmeden aradığınız bilgiye hızla ulaşmanız sağlayarak üzerinizdeki yükü
hafifletmeyi hedefledik.
Renkli başlıklandırma ve farklı ikonlar kullanılarak hazırladığımız kitabımızda, "Ek Bilgi" iko
nu ile belirtilen paragraflarda konuya ilişkin önemli, ayırıcı ilave bilgi teşkil eden hususları; "Uya
rı" ikonu ile belirtilen paragraflar da ise dikkat edilmesi gereken kritik bilgileri gösterdik. Ayrıca
“Örnek" ikonu ile belirtilen paragraflarda; kanun metinleri içerisinde soyut kalan kısımları uygu
lama örnekleri ile somutlaştırdık. Tabii ki bir hukuk kitabının vazgeçilmezi olarak Yargıtay kararla
rına da özetleyerek yer verdik, ancak bu kararların davada tereddüt yaratan noktaları aydınlata
cak emsal kararlar olmasına azami dikkat gösterdik. Bölümlerin sonunda verdiğimiz, her dava
tipine ilişkin örnek dava dilekçeleri ile hazırlayacağınız dava dilekçesinin temelini oluşturmak
istedik.
Kitabımızın;
İlk cildi; bir davanın nasıl açılması gerektiği ve usule ilişkin bilgileri kapsamakta olup, üst
mahkemeler olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'ni inceleyip bu mah
kemelerdeki davalar ile dava sürecini incelemektedir.
İkinci cildi; Sulh Hukuk Mahkemesini tanıtarak, bu mahkemenin görev alanı olan Kat Mülki
yeti Hukukundan Kaynaklanan Davalar ile Kira Hukukundan ve Vesayet Hukukundan Kaynaklanan
Davaları kapsamaktadır. Bu ciltte ağırlıklı olarak Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına girmek
le birlikte Asliye Hukuk Mahkemesi'nde de açılabilen Miras Hukukundan Kaynaklanan davalar da
incelenmiştir.
Son cilt olan beşinci cildi ise; İcra ve İflas Dairesini tanıtarak, bu dairede yapılan işlemleri
uygulamada kullanılan formlarla birlikte kapsamlı olarak açıklamakta, devamında ise İcra Mah
kemesi tanıtılarak mahkemede görülün davalar incelemektedir.
Şimdilik 5 ciltten oluşan bu eser, hali hazırdaki ciltlerin genişlemesi veya yeni ciltler ilave
edilmesiyle büyümeye devam edecek ve "Yaşayan" bir kaynak olacaktır. Bu nedenle gerek oku
yucu, gerekse ileride kitabın yazarlarından biri olarak her türlü katkı ve önerilerinizi
seckin@seckin.com.tr adresinden bize iletmenizi bekliyoruz.
Ülkemizde yayını ilk <ez gerçekleşen bu farklı eserin, hukuk camiasındaki etkisini merakla
bekliyor ve hukukçulara mesleki açıdan çok büyük katkısı olacağına inanıyoruz.
Seçkin Yayıncılık
Editöryol Ekibi
İçindekiler
Yazar Özgeçmişleri.............................................................................................................5
2. Baskıya Önsöz............................................................................................................ 13
Önsöz.................................................................................................................................. 14
Kısaltmalar........................................................................................................................ 33
I. Giriş.................................................................................................................................. 35
II. Asliye Hukuk Mahkemelerinin Kuruluşu............................................................. 35
III. Asliye Hukuk Mahkemelerinde Görevli Personel........................................... 36
A. Genel Olarak....................................................................................................................................... 36
C. Zabıt Katibi........................................................................................................................................... 37
D. Mübaşir.................................................................................................................................................38
6. Yargılama Usulü......................................................................... 62
7. Adın Değiştirilmesine İtiraz.................................................. 63
8. İstinaf.............. .................................................................................................................................. 64
I 18 Hıkuk Davaları
2. Görev................ 80
3. Yetki................. 81
4. Davacı - Davalı................................................................................................................................ 82
5. Yargılama Usulü ve İspat....................................................... 83
6. Mahkeme Karen............................................................................................................................ 86
7. İstinaf.............. .................................................................................................................................. 89
8. Davanın Sonuçlan..................................................................... 89
D. Yaş Düzeltme Davaları.................................................................................................................... 93
1. Giriş.................. 93
2. Görev................ 96
3. Yetki................. 98
4. Davacı - Davalı................................................................................................................................ 98
5. Yargılama Usulü ve İspat....................................................... 100
6. İstinaf.............. ............................................................................................................................... 105
1. Giriş.................. 124
2. Görev................ 125
3. Yetki................. 125
4. Davacı - Davalı.............................................................................................................................. 125
5. Yargılama Usulü ve İspat....................................................... 127
6. İstinaf.............. ............................................................................................................................... 129
1. Derneğin Feshi Davası {Kuruluştaki Kanuna Aykınlık a-dan veya Eksikliklerden Dolayı) 132
a. Giriş ve İlgili Mevzuat........................................................... 132
b. Görev........................................................................................................................................... 132
c. Yetki..............................................................................................................................................132
d. Davacı - Davclı........................................................................................................................... 132
e. Yargılama UsjIü........................................................................................................................ 133
2. Dernek Genel Kurul Kararının İptali Davası................... 142
a. Giriş ve İlgili Mevzuat........................................................... 142
b. Görev........................................................................................................................................... 142
c. Yetki..............................................................................................................................................142
d. Davacı - Davclı........................................................................................................................... 143
e. Yargılama UsjIü........................................................................................................................ 144
3. Derneğin Kendiliğinden Sona Erdiğinin Tespiti Davası (Derneğin İnfisah
Ettiğinin Tespit Davası)......................................................... 154
a. Giriş ve İlgili Mevzuat........................................................... 154
b. Görev........................................................................................................................................... 154
c. Yetki.............................................................................................................................................. 154
d. Davacı - Davclı........................................................................................................................... 154
e. Yargılama UsjIü........................................................................................................................ 155
4. Derneğin Feshi Davası {Kuruluş Aşamasından Sonra) . ................................................. 162
a. Giriş ve İlgili Mevzuat........................................................... 162
b. Görev........................................................................................................................................... 162
c. Yetki.............................................................................................................................................. 162
d. Davacı - Davclı........................................................................................................................... 162
e. Yargılama UsjIü........................................................................................................................ 162
B. Türk Medeni Karunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakfların (Yeni Vakıflar)
Tescili Davası..................................................................................................................................... 167
1. Giriş ve İlgili Mevzuat................................................................................................................ 167
2. Görev................ 169
3. Yetki................. 170
4. Davacı - Davalı.............................................................................................................................. 171
5. Yargılama Usulü........................................................................................................................... 172
a. Davanın İzahı ve Ön İnceleme............................................ 172
b. Dava Şartları.............................................................................................................................. 174
c. Delillerin Değerlendirilmesi................................................. 175
6. Kanun Yolları................................................................................................................................ 180
2. Görev................ 191
3. Yetki................. 191
4. Davacı - Davalı.............................................................................................................................192
5. Yargılama Usulü........................................................................................................................... 192
a. Davanın İzahı ve Ön İnceleme............................................ 192
| 20 Hukuk Davalan
B. Görev................................................................................................................................................... 210
C. Yetki...................................................................................................................................................... 214
D. Davacı - Davalı................................................................................................................................. 216
1. Zorunlu Mecra Hakkı Davalarında Davacı...................... 231
a. Tek Malikti Taşınmazlarda Davacı..................................... 235
b. Paylı (Müşterek) Mülkiyete Konu Taşınmazlarda Davacı.............................................. 236
c. Elbirliği (İştirak Halinde) MülkiyeteKonu Taşınmazlarda Davacı................................. 239
d. Mecra İhtiyacı Duyan Taşınmaz Üzerinde Sınırlı Ayni Hak Sahibi Olanların
Davacı Olabilme Hakları.......................................................................................................... 241
2. Rızai Mecra Hakkı Davalarında Davacı............................................................................... 242
a. Taşınmaza Beğlı Rızai Mecra İrtifakında Davacı........... . ................................................. 243
b. Kişiye Bağlı Olarak Kurulan Rızai Mecra İrtifaklarında Davacı...................................... 245
B. Görev................................................................................................................................................... 277
C. Yetki...................................................................................................................................................... 282
IV. Tapu Tahsis Belgesine Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davaları........................ 315
A. Giriş ve İlgili Mevzuat...................................................................................................................315
B. Görev................................................................................................................................................... 319
C. Yetki...................................................................................................................................................... 321
C. Bedensel Zararlar............................................................................................................................401
1. Sakatlanma - Yaralanma Zararları........................................................................................ 401
2. Destekten Yoksun Kalma Zararları.......................................................................................406
a. Giriş ve İlgili Mevzuat........................................................... 406
b. Görev........................................................................................................................................... 408
c. Yetki............................................................................................................................................. 408
d. Davacı - Davalı.......................................................................................................................... 409
e. Zamanaşımı Süreleri............................................................. 410
f. İbraya Yönelik Anlaşmaların Etkisi..................................... 412
g. Tazminatın Mahsubuna İlişkinÖzel Durumlar................ ................................................. 412
h. Manevi Tazminat......................................................................................................................413
ı. Kanıtlama Araçları - Deliller....................................................................................................414
i. Dava Türü ve Değeri................................................................................................................. 414
İçindekiler 23 |
1. Görev................ 437
2. Yetki................. 453
3. Davacı - Davalı.............................................................................................................................. 457
B. Görev................................................................................................................................................... 467
C. Yetki...................................................................................................................................................... 468
D. Davacı - Davalı.................................................................................................................................468
G. Kısa Bilgi.............................................................................................................................................469
C. Şekli...................................................................................................................................................... 501
D. Hukuki Niteliği.................................................................................................................................503
1. Genel Olarak................................................................................................................................. 503
B. Taşınmaz Bedelinin Tespiti ve Tescil Davaları (2942 Sk. 10. m.).............................. 824
C. Kamulaştırmadan Artan İşe Yaramaz Kısmın Bedelinin Tahsili Davaları
(2942 Sk. 12/5. m.)....................................................................................................................... 836
E. Maddi Hatalara Karşı Düzeltim Davaları (2942 S.K. 14. m.)....................................... 844
I. Zilyede Ödenen Bedele İstihkak Davaları (2942 Sk. 19/8 m.)................................... 860
İ. Kamulaştırmadan Vazgeçme Halinde Açılacak Davalar (2942 S.K. 21. m.).......... 863
Kaynakça......................................................................................................................... 919
İçtihat Dizini................................................................................................................... 931
Dilekçe Dizini................................................................................................................. 947
Kavram Dizini................................................................................................................. 949
Kısaltmalar
BK : Borçlar Kanunu
Bkz : Bakınız
DK : Dernekler Kanunu
DY : Dernekler Yönetmeliği
E. : Esas
HD : Hukuk Dairesi
K. : Karar
RG : Resmi Gazete
T. : Tarih
1. BÖLÜM
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
I. Giriş
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuru
luş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'a göre, adli yargı ilk derece mahkemele
ri, hukuk ve ceza mahkemeleridir. Hukuk mahkemeleri ise, sulh hukuk ve asliye
hukuk mahkemeleri le özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemelerini
ifade etmektedir.
A. Genel Olarak
Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcı
lıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in (RGT:
06.08.20152, RG No: 29437) 169. maddesine göre, mahkemelerde bir yazı işleri
müdürü, yeterli sayıda zabıt kâtibi, memur, mübaşir, hizmetli ve diğer görevli
ler bulunur. Yazı işleri hizmetleri ilgisine göre mahkeme başkanı veya hâkiminin
denetimi altında, ilgili yazı işleri müdürü ve onun yönetiminde zabıt kâtibi,
memur, mübaşir, hizmetli ve diğer görevliler tarafından yürütülür.
Her mahkemede bir kalem, yani yazı işleri örgütü, bu örgütün başında da
yazı işleri müdürü bulunmaktadır. Bunun yanında yeteri kadar zabıt kâtibi ve
memur yer almaktadır. Kalem işlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağla
mak yazı işleri müdürünün sorumluluğundadır.
Yönetmeliğin 17C. maddesine göre yazı işleri müdürü, ilgisine göre başka
nın veya hâkimin onayını alarak, zabıt kâtibi, memur, mübaşir ve diğer görevli
ler arasında iş bölümü yapar. Yazı işleri bürosunun birden fazla hâkime bağlı
çalıştığı ilk derece hukuk mahkemelerinde tüm hâkimlerin onayı alınır.
C. Zabıt Katibi
Bölge Adliye ve Adlî Yarg İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcı (ıklan İdarî ve Yazı İşleri Hiz
metlerinin Yürütülmesine D3İr Yönetmelik md. 170.
Bölge Adliye ve Adlî Yarg İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hiz
metlerinin Yürütülmesine D3İr Yönetmelik md. 170.
I 38 Hıkuk Davaları
D. Mübaşir
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuru
luş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 6. maddesini! 2. fıkrasına göre; Asliye
hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel
hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer
dava ve işlere bakmakla görevlidir.
6100 sayılı HMK ile mal varlığına ilişkin davalarda, asliye hukuk ve sulh hukuk
mahkemeleri arasında dava konusunun miktar veya değerine göre yapılan ayrım
kaldırılmıştır. Dava korusunun değer veya miktarına bakılmaksızın mal varlığı hak-
Bölge Adliye ve Adlî Yarg İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı işleri Hiz
metlerinin Yürütülmesine D3İr Yönetmelik md. 170.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 39 |
larına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir hüküm bulunmadıkça asliye
hukuk mahkemesidir. Kanunda açıkça sulh hukuk mahkemesinin veya aile mah
kemesinin ya da başka bir mahkemenin görevli olduğunun belirtilmediği durum
larda kişi varlığı haklarına ilişkin davalar da asliye hukuk mahkemesinde görülür.
"(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakıl
maksızın;
ç) Bu Kanun ile ciğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk
hakimini görevlendird:ği davaları görürler", şeklinde belirtilmiştir.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuru
luş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'a göre; hukuk mahkemelerinin yargı
çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlanan ilçe
lerin idari sınırlarıdır.
M. Serhat YENER-
1. Giriş
Toplum içinde bir kişiyi diğerlerinden ayırt etmeye1, o kişinin ferdi ailevi ve
siyasi durumunu tayine yarayan birçok özellikleri vardır. Adı, yaşı, cinsiyeti,
evlilik durumu gibi. İşte bu özelliklerin tümü, kişinin halini belirtir.1
Kişinin adı ve soyadı üzerindeki hak, kişilik haklarının bütün özelliklerini ta
şır ve mutlaktır; şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup bir başkasına devredile
mez (TMK 24, 26).s
Akipek, Jale / Akıntürk, Turgut / Ateş Karaman, Derya: Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku, 9. Baskı,
Beta Yayınları, İstanbul 2012, s. 429
1 YHGK Esas No: 2011/18-535, Karar No: 2011/622, Karar Tarihi: 12.10.2011
Özdemir, Hayrunnisa: "Türk ve İsviçre Medeni Hukukundo Ad Üzerindeki Hak ve Korunması", AÜHFD C.
57Sa. 3, 2008
h Hıkuk Davaları
1587 Sayılı Nüfus Yasasının 16. maddesi hükmün? göre, ahlak kurallarına
uygun düşmeyen veya kamu oyunu inciten adlar konulamaz. Adın ahlak kural
larına uygun düşüp düşmediği veya kamu oyunu inciten nitelikte bulunup bu
lunmadığı ve hak sahibi kişinin çevresinde bu adla tanınıp tanınmadığı araştırı
larak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekir.5
Soyadı, nesilden nesile intikal eden ve bir kişinin bir soya bir aileye bağlılı
ğını ifade eden addır veya nesep bağı ile ya evlenme ile ya da evlat edinme yolu
ile yahut da idari kararla kazanılır. 24 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen, 2
Temmuz 1934 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 2525 sayılı
Soyadı Kanunu ile kişive seçerek soyadı kazanma hakkı tanınmıştır.
Soyadı, nüfus kütüğüne yazılmakla belirlenmiş olur. Bir kimse zorunlu ola
rak taşıdığı soyadını dilediği gibi ve dilediği zaman değiştiremez. Çarpışmakta
olan toplumsal yararla kişisel yararın bağdaştırılması için soyadının değiştiril-
Her Türk öz adından başka soy adını da taşımağa mecburdur (Soyadı K. m.l). Söyleyişte, yazışta, imzada
öz ad önde, soy adı sonda kullanılır (m.2). Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle
umumi edeplere uygun oh-ayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz (m.3). Mümeyyiz olan
reşit soy adını seçmekte serbesttir (m.5).
Abik, Yıldız: Kadının Soyadı ve Buna Boğlı Olarak Çocuğun Soyadı, Seçkin Yay. Ankara 2005. Dural /
Öğüz, s. 157
’ Yargıtay 18. HD. Esas No: 2005/7294, Karar No: 2005/8439, Karar Tarihi: 29.09.2005
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 43 |
mesi ancak haklı bir sebep bulunması halinde mümkündür. Haklı sebeplerin
neler olacağı konusunda belirlenmiş bir kural bulunmamakla birlikte, dürüstlük
kuralına göre, kişinin o soyadını taşımamakta bir yararı varsa soyadının değişti
rilmesine cevaz verilmelidir. Ancak, edebe aykırı ve gülünç kelime ya da kav
ramların, aşiret, yabancı ırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren
isimlerin soyadı olarak alınmasına izin verilmez.
Soyadı, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Reşit olmayan bir çocuk, reşit
olana kadar aile soyadını kullanmak zorundadır ancak reşit olduktan sonra so
yadını değiştirmek üzere dava açabilir.
Bir kişinin özellikleri, hak ve fiil ehliyeti, hürriyeti, bedeni ve manevi varlık
ları onun kişiliğini meydana getirir. Kişilik, insanın insan olması dolayısıyla ay
rılmaz bir biçimde sahip olduğu hakları içerir. Bunlar para ile ölçülemeyen, dev
redilmeyen ve mirasçıya geçmeyen mutlak haklardır. Hiçbir şekilde maddi
değere sahip değildirler. Kişinin adı ve soyadı üzerindeki hakkı da münferit bir
kişilik hakkıdır/3
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar, kural olarak, bizzat şahsın kendisi tarafından
kullanılabilir. Bu nedenle de kanuni temsilci tarafından kullanılması mümkün
değildir. Bu hakların kullanılmasına karar verme yetkisi kişidedir. İster idari,
ister kanuni temsilciye bu yetkinin kullanılması bırakılanaz.
Yılmaz, Merve: "Evli Katinın Soyadı”, TAAD Yıl: 3, Sayı: 10 (Temmuz 2012) s. 129 vd.; "Yorgıtay uygula
malarında ve bitimse! çevrelerde ad üzerindeki hakkın şahso sıkı sıkıya bağlı bir temel kişilik hakkı olduğu
kabul edilmektedir" (Y. İS. HD. Esas No: 2012/4939, Karar No: 2012/5633, Karar Tarihi: 17.05.2012).
Kılınç, Ümit: "İsim ve Soyisim Hakkının Avrupa İnsan Hokları Sözleşmesi Kopsommdc Korunmosı" TBB
Dergisi 2010 |S9) s. 252 vd.
Müstear ad ve lakap hakk nda bknz. Dural / Öğüz, s. 157- 15S
Gençcan, Ömer Uğun Medeni Hukuk Davaları, Yetkin Yay. Ankara 2012, s. 330; Öztan: s. 152
l« Hıkuk Davaları
adın değiştirilmesi talep edilemez.*2" Yani kapalı kayıtta yer alan bilgileri değişti
recek mahiyette değişiklik yapılmasına karar verilemez22
Adın değiştirilmesi, sadece adın veya soyadının ayren, yani tümüyle değişti
rilmesi halinde değil, adın bir harfinin kaldırılması, eklenmesi, ada bir kelime ek
lenmesi ya da kaldırılması halinde de söz konusu olacaktır. Adın yazılış şeklinin
değiştirilmesi de adın değiştirilmesi kavramı içerisinde değerlendirilecektir.2'
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise adın kayıtlara yanlış geç
mesi halidir. Bu durumda adın yerine başka bir adın konulması söz konusu olma
dığından, adın değiştir Imesinden değil, adın düzeltilmesinden bahsedilecektir.
Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara gö
re mahkemece belirlerecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok de
ğiştirme isteminde bulmanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması
gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile
ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir.2'
24 Yargıtay İS. HD. Esas No: 2011/1320, Karar No: 2011/3811, Tarih: 22.C3.2011. Yargıtay 18. Hukuk Daire
sinin bir kararırda "Mohkemece, davacının Türk votondcşlığındon çıkması nedeniyle nüfus kaydının ka
palı olduğu, bu nedenle nüfus kayıtlan üzerinde herhangi bir işlem yapılmayacağı gözetilmeksizin isim
tashihine ilişkin davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yosaya aykırı bulunmuştur" denil
miştir (Yargıtay IS. HD. Esas No: 2010/13925, Karar No: 2011/1964, Karar Tarihi: 17.02.2011).
MADDE 14 - (1) Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatardoşlığımn koybı, evlenme, boşan
ma, evlât edinilme, soybcğımn düzeltilmesi veyo reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem
yapılamaz hole getiriimesdir.
(2) Kaydın kapotılmosıno ilişkin sebep ortadan kalktığında veya koydm yeniden açılmasını gerektirecek
yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmosındcn sonra kişise! durumdo meydana
gelmiş olan olaylar kişinin koydıno işlenir.
25 Dural / Öğüz: s. 168, BG E 80II 259
Cengiz: s. 50 vd. Y.18. HD. Esas No: 2007/7881, Karar No: 2007/8649, Karar Tarihi: 22.10.2007. Yargıtay
18. Hukuk Dairesinin bir karannda "Bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile
babasının evli olup olmadğmo bakmak gerekir. Doğum gününde anne /e baba evli ise çocuk babanın, di
ğer bir onlatımlo ailenin soyadını olocoktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra, onun soyadı
nı veloyet hakkına vs. nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki dü
zenleme karşısında mümdin değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan scnro Türk Medeni Kanununun 27.
maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı
anne ve baba için norma' şortlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar
devam eden geçici bir haktır. Boşanma nedeniyle veloyet hakkının sırf onneye verilmiş olması çocuğun
soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat do buna cevaz vermemekte
dir. Bir on için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahisonrodan gelişen sebeplerden do
layı çocuğun yorarı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez caba, velayet hakkına
dayanarak tekror çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Mademki velayet kimde ise çocuk onun so
yadını taşıyccoktır, o holce bobo bu hoktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının
güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulomolorın çocuğun ruh hali üzerinde çok derin
ve etkili travma yaratacağı oçıktır. Yergi mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek
anne ile babanın yo da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi ge
rekir" denilmiştir (Yargıtay 18. HD. Esas No: 2014/4364, Karar No: 2014/9494, Karar Tarihi: 29.05.2014).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Uygulamada örnek olarak verilen haklı sebep halleri genel hatlarıyla şun
lardır: Çevresinde başka adla tanınıyor olmak, adın kötü şöhreti çağrıştırıyor
olması, küçültücü olmak, ekonomik zorunluluk olmak, dini değiştirmiş olmak,
uyruğu değiştirmiş olmak gibi.”
18 Y.18. HD. Esas No: 2007/7881, Karar No: 2007/8649, Karar Tarihi: 22.10.2007
■’ Gençcan: Medeni Hukuk Davoları, s. 330. Yargıtay’a göre, kişinin çev*esinde tanınıp bilindiği adını kul
lanma hakkına sahip olması nedeniyle Türk vatandaşlığına geçmekle birlikte kullandığı adı tescil ettirmesi
mümkündür (Y. 18. HD. Esas No: 2012/6324, Karar No: 2012/8146, Karar Tarihi: 26.06.2012).
I * Hıkuk Davaları
"Türk Medeni Kanunun 27. maddesine göre, haklı sebebin varlığı halinde
soyadın değiştirilmesi mümkün olup, Yargıtay uygulamalarında kişinin toplum
içerisinde bilinip tanındığı soyadı ile anılmayı ve bunu kayden de taşımayı iste
mesinin haklı sebep teşkil edeceği kabul edilmiştir.
Her ne kadar ilgi i kurumdan görüş alınacak olsa da bu durum, yeni alın
mak istenen adın bir anlamının olmasını zorunlu kılmamaktadır. 5490 sayılı
Nüfus Kanunu'nda ve gerekse yürürlükteki diğer yasalarda kişinin, almak istedi
ği adın herhangi bir anlamının olması gerekmemektedir. Kişiyi mutlu edecek ve
onun benimsediği yeni ad, haklı neden bulunduğu takdirde nüfusta kayıtlı bu
lunan adı ile her zaman değiştirilebilir.”
Yeni alınacak adın yasalara aykırılık teşkil etmemek, kişiyi ve onun yakınla
rını incitecek nitelikte olmamak kaydıyla kullanılmasında mevzuat açısından hiç
bir engel bulunmamaktadır.
Adın değiştirilmesi davasıyla ilgili önemli bir konu da, 5490 sayılı Kanunun
36/1.b hükmünde yeralan düzenlemedir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası'nın 36/1-b maddesi ile, aynı konuya
ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve ergin olmayan çocukların
soyadını da düzelteceği hüküm altına alınmıştı. Buna göre kayıt değişikliğine
ilişkin davalar sadece bir defa açılabilmekteydi.
Karar Bir kişinin adına ilişkin kayıt, ancak bir kez düzeltilebilir.
•
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında; "5490 soyılı Konunun onılon
hükmü uyorınca bir kişinin ooına ilişkin kaydın ancak bir kez düzeltilebileceği
gözönünde bulunouruiorak, doho önce odı mahkeme koran ile tashih edilmiş
olan Leman'ın ooının ikinci kez tashihine karor verilmesi, yine 4721 soyılı Türk
Medeni Kanununun 27. moddesi uyorınca isim düzeltilmesine dair hükmün
ilon edilmesi gerekirken bu hususto koror verilmemiş olmosı usul ve yasayo
aykırıdır" denilmektedir. (Y. 18. HD. Esas No: 2011/1371, Karar No:
2011/3796, Karar Tarihi: 22.03.2011)
Yargıtay bu kesin sonucu kısmen olsun gidermek adına ana baba tarafın
dan açılan değişikliklerin, ilgili kişinin açtığı dava sayılmayacağı gerekçesiyle
yumuşatmıştı.
Karar Davacıların babası tarafından açılmış dava ile soyadlarının değişmesi halin
• de, davacılar tarafından açılmış bir davadan söz edilemez
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında: "Herne kooar moode metninde,
nüfus kaydının düzeltilmesi dovasının ancak bir kere açılabileceğinden bahse
dilmiş ise de, oavocılann babosı tarafından açılan davo ile oovacılann da davo
açtığını kabul etmek, Avrupa İnsan Hokları Sözleşmesi (İnson Haklorı ve Temel
Özgürlük>erin Korunmasına İlişkin Sözieşme)'nin 6. maddesi ile 1982 Anoyasa-
sı'nın 36 (Değişik: 03.10.2001-4709/H m.) mcodesinde düzenlenen "hak
arama özgürlüğü" ilkelerine tezat teşkil edecektir.
Ad, soyadı, cinsiyet, doğum kaydı gibi kişilere ait k'mlik bilgileri ve aile bağ
larıyla ilgili bilgiler vazgeçilmez, devredilmez, feragat edilmez, kişiye sıkı surette
bağlı kişilik hakları kapsamındadır. Kişilere ait kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla
ilgili bilgileri içeren kayıtların kişilik haklarından olması, onlara hiçbir müdaha
lede bulunulamayacağı anlamına gelmez. 5490 sayılı Kanun'un genel gerekçe
sinde açıklandığı gibi, Türkiye Cumhuriyetinin en belirgin temel niteliklerinden
olan sosyal hukuk devletinin genel çerçevesi içerisinde Türk toplum yaşamı hu
kuk kuralları ile düzenlenmiştir ve bu düzenlemenin konusunu oluşturan kişilere
ait çeşitli bilgiler de hukuk kurallarına uymanın bir gereği olarak kamu yönetim
lerince kayıt altına alınmıştır. Bu nedenle, yasa koyucunun kamu yararı ve kamu
düzenini sağlamak amacıyla kişilere ait kimlik bilgilen ve aile bağlarıyla ilgili
bilgiler konusunda anayasal hakları ihlâl etmemek koşuluyla düzenleme yapma
yetkisi bulunduğu açıktır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 51J
Burada dikkat edlmesi gereken bir konu da, kişin n boşandığı eşinin soya
dını kullanma konusunda talepte bulunmasıdır. Boşanma davasından sonra
açılan ve boşanılan kocanın soyadını kullanmaya izin talep edilen davada görev
li mahkeme aile mahkemesidir.
Karar Boşandığı kocanın soyadının alınması talebine lişkin davada görevli mah
keme aile mahkemesidir
TMK 173'e göre '"‘Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel du
rumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın ev
lenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesi
ni isteyebilir. Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bu
lunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine
hakim, kocasının soycdını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi ha
linde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir". TMK 178'e göre de "Evliliğin boşanma
sebebiyle sona ermes:nden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleş
mesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğ
Hıkuk Davaları
3. Yetki
5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendinde, nü
fus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahısların yerle
şim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açıla
cağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle ad ve soyad değişikliğine ilişkin açılacak
davalarda yetkili mahkeme, istem sahibinin yerleşim yerinde bulunan asliye
hukuk mahkemesidir.14 Bu yetki kamu düzeninden olup hâkim tarafından resen
dikkate alınmalıdır.1’
*’ Yargıtay 17. HD. Esas No: 2014/1591, Karar No: 2014/2198, Karar Tarihi: 20.02.2014
" Yargıtay 18. HD. Esas No: 2001/11732, Karar No: 2002/385, Karar Tarihi: 21.01.2002
8. Kısım Asliye Hıkuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
4. Davacı - Davalı
a. Davacı: Adın değiştirilmesi hakkı, şahsa sıkı sıkıya Dağlı haklardan olduğun
dan davacı sıfatı da, adı değiştirilecek kişiye aittir."
Örnek Örneğin, torunun ölen dedesinin adının değiştirilmesi konusunda veya kişinin
o
sağ olan annesi adına dava açması halinde dava ehliyeti yoktur.
Karar Ölü veya sağ olduğu anlaşılan kişiler bakımından yakınlarının dava ehliyeti
yoktur
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında "somut oioyda, yoşomı süresince
nüfus kütüğünde yazılı K. odını toşıyıp bu odla öldüğü anloşılon dedenin odmın
değiştirilmesi istemiyle davacı torunu tarafından açılan davonın aktif husumet
ehliyeti yokluğunoon reddi gerekirken, mahkemece işin esasıno girilerek istem
gibi hüküm kurulmuş olmosı usul ve yosoyo oykır. görülmüştür" denilmektedir
(Y. 18. riD. Esas No: 2011/8493, Koror No: 2011/11442, Koror Tarihi:
15.11.2011). Başka bir kararda da "Ölü olduğu belirlenen kişinin soy isminin
değiştirilmesine ilişkin davanın oktif husumet ehliyeti yönünden reddine koror
verilmesi gerekirken dovanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir"
denilmektedir (Y. 18. HD. Esos No: 2010/2508, Koror No: 2010/7455, Karar
Tarihi: 18.05.2010). Yorgıtoy 18. Hukuk Dairesinin bir karannoa "köyden sağ
olan kişir.in (onnenin) odının değiştirilmesi istemeyle davacı (oğlu) torofmoan
açılan dovonın oktif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerekirken, mohkeme-
ce işin esosına girilerek istem gibi hüküm kurulmuş olmosı doğru görülmemiştir"
denilmiştir (Y. 18. HD. Esas No: 2010/2037, Koror No: 2010/6373, Koror Tarihi:
27.04.2010). Yargıtoy 18. Hukuk Dairesinin boşkobir kororında "Somut oioyda
ölü olduğu anioşılan (annenin) adının değiştirilmesi istemiyle davocı (oğlu)
torofındaı oçılon davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerekirken,
mahkemece işin esosıno girilerek istem gibi hüküm kurulmuş olmosı usul ve
yasoya aykırı görülmüştür" denilmektedir (Y.18. HD. Esas No: 2009/7200, Korar
No: 2009/10977, Koror Tarihi: 01.12.2009).
:s YHGK Esas No: 2010/18-135, Karar No: 2010/136, Karar Tarihi: 10.03.2010. Yargıtay 18. HD. Esas No:
2010/11778, Karar No: 2011/26, Tarih: 17.01.2011. Yargıtay'a göre, her ne kadar ölü kişi adına adın de
ğiştirilmesi talep edilemevecek olsa da, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince tespit kararı verilmeli
dir: "Su boğlamdo bir kimsenin ölümünden sonra adının değiştirilmesine olanak yoktur. Dosyodo mevcut
nüfus kayıt örneğinde; dcvaanın anne adı H. olarak geçmektedir. Daroa, kendi nüfus koydındaki anne
edinin düzeltilmesini istediğine göre, çoğun içinde oz do vardır kurolı uyarınco düzeltme isteminin tespiti
de kapsoyocoğı dikkate alınarak dosyodo bulunan ve topianacok kon.tlarc göre koşulları oluştuğu tak
dirde davacının annesi H. ile E. 'nin aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerektiği
dikkate alınmodon yerinde oimayon gerekçe ile davonın kobulüne koror verilmesi doğru görülmemiştir"
(Y. 18. HD. Esas No: 2012.4939, Karar No: 2012/5693, Karar Tarihi: 17.05.2012).
I« Hıkuk Davaları
Aile kütüklerinde de kişinin T.C. kimlik numarası, kişinin adı, soyadı, cinsiye
ti, baba ve ona adı ile soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum
tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya
reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi, kişinin kayıtlı bulun
duğu il, ilçe, köy, mahalle adı, cilt, aile ve birey sıra numarası, kişisel durumda
meydana gelen değiş'kliler veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler, me
deni hali, yerleşim yer. adresi gibi kişisel bilgiler yer alır (5490 s.NHK.m. 7).
Ne var ki; adın haklı sebeple değiştirilmesine ilişkin dava, kişisel durum sici
lindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden esas
itibarıyla "nüfus kaydnın düzeltilmesi" niteliğinde olduğu ve 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanununun 36. maddesine göre de, görevli asliye hukuk mahkeme
sinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır.
Bu düzenlemelere göre çocuk; evlilik içinde doğmuş se, ailenin başka bir ifade
ile babanın, evlilik dışında doğmuş ve babayla bir soybağı kurulmamış ise anası
nın: soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma (TMK. m.295)
yahut da mahkeme kararıyla (TMK. m. 301) kurulmuş ise, babasının soyadını al
maktadır. Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve baba
sıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla
veya kan bağına dayanan soyboğının yahut da yapay soybağının (evlat edinme)
kurulmasıyla kazandığa soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk
vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirilemeyeceği sorunu, Türk
Medeni Kanununun 321. maddesi ve soybağının hükümleri esas alınarak çözüle
cektir. Bu ve soybağının sonuçlarına ilişkin diğer hüküm'.er, Türk Medeni Kanunu
nun "aile hukuku" baş'ığını taşıyan ikinci kitabında, "hısmlık" başlıklı ikinci kısmı
nın "soybağının hükümleri" başlıklı ikinci ayırımında yer almaktadır.
” Yargıtay S.HD. Esas No: 2017/6795, Karar No: 2018/248, Tarih: 11.01.2018
Hıkuk Davaları
Karar Babasına bağlı olarak soyadı değiştirilen çocuk, ergin olduktan sonra bu
nedene dayalı olarak dava açamaz.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında "Soyadı, oile adıdır. Türk Medeni
Yosost'nın 321. maddesi hükmü uyarınco çocuk doğduğu ando ano ve bobo
evii ise oi'enin, evli değilse anonın soyadını taşır. 8abonın soyodının değişmesi
ile ailenir. (bu kişinin kendisi ile birlikte eşinin ve ergin olmayon çocuklorın da)
soyadı düzeltilir.
Bobonın açtığı soyadı (aile odı) değişikliğini içe'en dova ile ergin olmayon
çocuğun do soyodı değişmiş bulunduğundan, o çocuk ergin oldukton sonro
aynı konuda (aile soyadının değiştirilmesi istemli) davo açamaz; buna 5490
Soyılı Nüfus Hizmetleri Yasosının 36. maddesinin (b) bendi izin vermez. Açıkla
nan tüm bu nedenlerle dovacının soyadının değiştirilmesi istemli davonın
reddi gerekirken, kabulü ile soyadmın-istem gibi- değiştirilmesine karor veril
mesi doğru görülmemiştir" denilmiştir. (YHGK Esas No: 2008/18-471, Karar
No: 2008/478, Karar Tarihi: 02.07.2008; Yargıtay 18. HD. Esas No:
2010/7589, Karar No: 2010/11739, Karar Tarihi: 23.09.2010)
Soyadını doğumla birlikte TMK 321" çerçevesinde kazanan çocuk, ergin ol
duktan sonra TMK 27'deki sebeplere dayalı olarak soyadının değiştirilmesini
hakimden talep edebi ecektir.
Karar Çocuklar ergin olduktan sonra TMK 27 çerçevesinde düzeltme davası açabi
lirler.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesine göre "TMK'nın 321. maddesi gereğince evlilik
birliği içinde doğon çocuklar bobanın soyodını tcşımok zorunda olup, dovacı
çocuk ergin olduktan sonro Türk Medeni Konunuzun 27. maddesindeki koşul-
lorın vori.ğı halinde soyodını her zoman değiştirmek hakkına sahiptir. Temyiz
inceleme tarihi itibariyle E. B. 18 yoşını ikmol etm:ş ve ergin bulunduğu, anne
sinin veioyetinin son bulduğu, böylece kişiye sı'« sıkıyo boğlı bir hok olon
soyadı değişikliğinde oktifdavo ehliyetinin bizzotdavocı E.'ye geçişi nedeniyle
mohkemece yopılacak iş; oova dilekçesinin E. 8. 'eyöntemince tebliği ile dova-
yo dahil edilerek yapılocok yargılama sonucuna göre korar verilmesi gerekir"
(Yargıtay 18. HD. Esas No: 2014/73, Karar Ne: 2014/3774, Karar Tarihi:
03.03.2014).
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) "soyadı* başlıklı 321. maddesine göre; "Çocuk, ana ve baba
evli ise ailenin soyadını taşır. Ancok, ona önceki evliliğinden dolayı çifte soyodı toşıyorso çocuk onun ce-
kârhk soyadını taşır". 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesinin gerekçesinde ise "... madde
ye göre çocuk, ano ve bobo birbirleriyie evli ise ailenin, bildirleriyle evli değilse yoni çocuk yasal olmayan
bir birleşme sonucunda dûnyoyo gelmişse onanın soyodını taşır. Bobo i.e çocuk orasında tanıma ve baba
lık hükmü ile soybağı kurulduğu hâlde oohi çocuk onanın soyodını alacaktır...” denilmektedir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Evli eş tarafından, evlenme ile edinilen soy isim değiştirilmesi talep edile
meyecektir (TMK 187). Ancak evli kadının özadının değiştirilmesini tek başına
istemesine bir engel yoktur.
Uyan Burada cnemle dikkat edilmesi gereken konu, savcı tarafından, nüfus kaydı
nın düzeltilmesi davası açılabilecek'”’ olmasına rağmen adın değiştirilmesi
davası savcı tarafından açılmayacaktır. Bu durum, adın değiştirilmesi talebi
nin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olmasının bir sonucudur.”
Uyarı Burada önem arz eden husus ise 6217 sayılı yasa ile yapılan değişikliktir.
Yargı Hizmetlerinin Hızlandınlması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Ya
pılmasına Dair 6217 sayılı yasanın (14.04.2011 RG NO: 27905). 31. maddesiy
le "c) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayıl) Türk Medeni Konununun 138'inci
maddesinin ikinci fıkrosındo yer olon "ve Cumhuriyet sovcısının hazır bulun
masıyla" ibaresi" yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre nüfus kaydının düzel
tilmesi davalarında artık Cumhuriyet Savcısı yer almayacaktır.
Hatemi, Hüseyin / Kalkan Oğuztürk, Burcu: Kişiler Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2013, s. 7
Zevkliler, Aydın: Medeni Hukuk Pratik Çohşmolan, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, s. 9S
Yargıtay İS. HD. Esas No: 2011/5857, Karar No: 2011/7153, Tarih: 14.05.2011
Gençcan: Medeni Hukuk Davaları, s. 330
II 60 Hıkuk Davaları
KARAR Taraflar boşanmış ve velayet davacı anneye verilmiş olsa da; ad değişikliği
davasını tek başına annenin açması mümkün değildir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında; "Somur olayo gelince; adı değişti
rilmek istenilen küçüğün anne ve babosının boşondıklan, küçüğün veioyetinin
davocı onneye verildiği, annenin de tek başıno eldeki davayı açtığı anlaşıl
maktadır Taraflor boşonmış ve velayet dovacı onneye verilmiş olso do; bu
durum eldeki dovada dova dışı olan küçüğün bobosının gerçekte onun babası
olmosı durumu değiştirmez. Koldı ki, velayet şartlarında daho sonrooan olu
şabilecek değişiklik nedeniyle velayetin bobayo verilmesi de ihtimal dâhilin-
dedir. Yucorıoo do belirtildiği üzere çocuğun odırtı anne ve babo birlikte belir
lediklerinden değiştirilmesi talebini de yosol şart'orın oluşmosı holino'e mah
kemeden birlikte istemeleri gerekir. Anne ve bobonın bu taleplerini birlikte
yapmamoion veya değişiklik üzerinde onloşomamoiorı holinoe birinin boşvu-
rusu üzer ne değerinin dovada tarof ola rok kotılımı sağlanmalıdır. Torof teşki
line ilişkin bu husus davo şortı olup, kamu düzenine ilişkin olmaklo davonın
her aşamosındo mohkemece re'sen dikkot edilmesi gereken bir olgudur"
denilmiştir. (YHGK Esas No: 2010/18-643, Karar No: 2010/648, Karar Tarihi:
08.12.2010)
5. İspat
Bir kimsenin doğumunda o kişinin velisi, doğan kişiye yasalara aykırı ol
mamak kaydıyla dilediği adı vermekte serbesttir. Ancak, doğum tutanağı dü
zenlenip bu ad nüfus kütüğüne işlendiği takdirde burun değiştirilmesi yukarı
daki yasa hükmünde de değinildiği gibi ancak haklı bir sebebin varlığı ile müm
kündür. Buradaki haki neden adının düzeltilmesi istenenin almak istediği yeni
s»
Yargıtay 2. HD. Esas No: 2003/15107, Karar No: 2003/17028, Karar Tarihi: 22.12.2003
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında "Mohkemece tüm konıtlar topla
nıp, bu bağlamoo dovacının göstereceği tonıkior do dinlendikten sonra oluşa
cak sonuç doğrultusunoo hüküm kurulması gerekirken, hiç bir aroştırmo
yapılmooan dovacının göstereceği toniğin davocnın tolebine aykırı beyanoo
buiunmosının hayotın olağon okışıno ters olup tanık dinlenmesinin davoyı
uzatmoktan başka bir yarar sağiamoyacoğı belirtilerek tonik dinlenmeden
kişinin dilediği ismi kullanmasının Anayosol bir hak olup köyden engeli de
buiunmodığı gerekçesiyle davocının adının değiştirilmesine karar verilmiş
oimosı ooğru görülmemiştir" denilmektedir (Yargıtoy 18. HD. Esas No:
2011/3049, Karor No: 2011/5810, Karar Tarihi: 28.04.2011). Yargıtoy 18.
Hukuk Doiresinin başka bir koronnda "Görülmekte oion davooa, az yukorıoo
açıklanor. maddi ve yasal olgular dikkote olındığındo; davo konusu çocuğun
isminin "Ikra" yerine "İgro" olorok yozılmış olmasının, yazım işlemi sırosınoo
yapılan bir harf hotasınoon kaynoklandığı ve böylece ismin düzeltilmesi için
Türk Meceni Konunu'nun 27. moodesinde öngörülen "hoklı neden" koşulunun
somut o,ayın özelliği itiboriyle gerçekleştiği, isminin düzeltilmesi istenen
küçüğün davo tarihi itiboriyle henüz bir ayını dohi doldurmadığı dolayısıylo
başkoco delil ibrazı ve tanık dinlenilmesine yer jlmodığının kobulü gerekir"
denilmiştir. (YHGK Esas No: 2009/18-442, Karar No: 2009/465, Karar Tarihi:
04.11.2009)
se
Yargıtay İS. HD. Esas No: 2011/2391, Karar No: 2011/4931, Karar Tarihi: 12.04.2011
Hıkuk Davaları
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında; "4721 soyılı Türk Medeni Yasası
nın 27. moddesi hükmüne göre adın ve soyadın düzeltilmesi hoklı nedenlere
dayonıloıok hokimoen istenebilir. Somut oioydo cavocı yonın davo dilekçesin
de ileri sürdüğü hususlor dosyooa toplonan bilg' ve belgeler özellikte kolluk
araştırmcsı sonucu düzenlenen 2010/3582 sayıl yazı cevobı ile tonik Ş.'nin
anlatımı davacı iddiasını doğrulor nitelikte olup, dovocının "K."odıylo tanındı
ğı anlaşılmaktadır. Bu durumoo onılon yasa moddesi hükmüne göre davooa
haklı neaenin varlığı sobit olduğundon oövanın kobuiü ile davacının odının
istem gibi düzeltilmesine hükmedilmesi gerekirken, yerinde oimoyan gerekçe
ile oovan n reddi doğru görülmemiştir" denilmededir. (Yargıtay 18. HD. Esas
No: 2011/9230, Karar No: 2011/12490, Karar Tarihi: 06.12.2011)
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi bir başka kararında, erkeğin, eşinin soyadını taşı
mak istemesi nedeniyle açtığı soyadı değişikliği davasının reddine karar veril
mesi gerektiğini kabul etmiştir: "Dovacı ve şohit.er, dovocının eşinin ailesine
kendisini ooha yokın hissettiğini onların oturduğu köye taşındığını, bu nedenle
eşinin soyadını olmak istediğini bildirmişlerdir. Davocı, soyadlarını toşımaso
da korısı ve onun ailesine yakın olobilir. Yokınlık sevgi ve saygı mutioko oynı
soyadın taşınmasını gerektirmez. O sebeple haklı nedenin bu oovado mevcut
oimodığı sonucuna varılmolıdır". (Yargıtay 18. HD. Esas No: 1997/8141,
Karar No 1997/8859, Karar Tarihi: 07.10.1997}
Yargıtay ’-8. Hukuk Dairesinin bir kararında; "Kişiye sıkı sıkıya boğlı hoklaro'on
oian isim değişikliği davasının vekil oranlığı ile açılabilmesi için vekile verilen
vekoletncmeoe özel yetki oimosı gerektiği holde, genel vekoletname ile oçıl-
mış oavoöo, ovukata dava konusu işle ilgili özel yetkiyi içeren vekaletnamesini
ibraz etmesi için belli bir süre tomnması, bu süre içerisinde vekil vekaletname
sini getirmediği yo do osil bir dilekçe ile veyo bizzat ouruşmayo gelerek özel
yetkisi bulunmoyan vekilin açmış olduğu davoya ve yopılon işlere icazet verdi
ğini bildirmediği takdirde dovanın açılmamış soyılmasına karor verilmesi
gerekirken, bundan zühul ile davoya bokılıp esos hokkında hüküm kurulmosı
usul ve yosoya aykırıdır" denilmiştir. (Yargıtay 18. HD. Esas No: 2010/11236,
Karar No 2010/15315, Karar Tarihi: 30.11.2010)
Nihayet, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi uyarınca soya
dının düzeltilmesine dair hükmün ilan edilmesi gerekir.
Nüfus davaları genellikle gerçek kişiler tarafından açılmasına rağmen bu kayıtların doğru ve düzgün
tutulması aynı zamanda kamu düzenini de ilgilendirdiğinden Savcıların da davaname yoluyla dava açabi
lecekleri kabul edilmiştir ıBabacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulamaca Nüfus Davolan, Adalet Yay. An
kara 2013, s. 1).
39
Gençcan: Medeni Hukuk Davaları, s. 331
I « Hıkuk Davaları
Burada dikkat edilmesi gereken konu, itirazın, değştirme kararını veren as
liye hukuk mahkemesine değil, zarar gördüğü gerekçesiyle adın değiştirilmesi
nin kaldırılmasını isteyen kişinin yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesine yapı
lacak olmasıdır/1 Ancak doktrin uygulaması farklı yöndedir. Dural/Öğüz ve
Özsunay'a göre, adın değiştirilmesine itiraz davası, değişikliğe karar veren mah
kemede açılacaktır/’*
8. İstinaf
KONU........................... .: Müvekkilin "...." olan adının "......" olarak değiştirilmesine karar veril
mesi talebidir.
AÇIKLAMALAR.......... .:
Müvekkil, Türkiye’de, ülkemiz vatandaşı olan .... isimli kişi ile ....... tarihinde evlenmiş
ve bu evliliğinden bir kız çocukları olmuştur (Ek-2, Nüfus Kayıtları).
Müvekkile, ülkemize geldiğinde, yabancı olan adını söyleyeme/en çevresindeki yakın akraba
ve dostları "Ayşe" adını vermişler ve müvekkil de o tarihten bu yana, yaklaşık 5 yıldır bu adı
kullanmaktadır.
Bunun yanında, ülkemize gelmekle birlikte İslam Dinini benimseyen müvekkil, resmiyette görülen
isminin başka bir dine mensupluğu ifade etmesi nedeniyle resmi ismini kullanmak istememektedir.
Fiiliyatta bu ismi kullanması ve bu isimle mutlu olması nederiyle müvekkilin adının "Ayşe”
olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ DELİLLER.1-) Nüfus Kayıtları, 2-) Tanık Anlatımları, 3-) Kolluk Araştırması, 4-) Va
tandaşlık Belgesi, 5-) İfade Tutanakları ve sair yasal deliller
Tanıklar:
SONUÇ. VE TALEPYukarıda arz ve izah edilen nedenlerle resen araştırılacak sair sebeplerle;
Haklı davamızın kabulü ile müvekkil..... 'in, Olan adının Olarak değiştirilmesine ve
tesciline karar verilmesini talep ederim...... /..../2016
Ekler:
1- ) Vekâletname
2- ) Nüfus Kayıtları
KONU........................... .: Müvekkilin "...." olan soyadının "......” olarak değiştirilmesine karar ve
rilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR..........
2- ) Müvekkil, Türkiye'ce, ülkemiz vatandaşı olan .... isimli kişi le ....... tarihinde evlen
miş ve bu evliliğinden bir kz çocukları olmuştur (Ek-2, Nüfus Kayıtları).
3- ) Müvekkil, evlenmeden önce, KKTC devletinde soyadı komşunda bir düzenleme olmadı
ğından, babasının adıyla arılmaktaydı (Ek-3, KKTC Nüfus Belgesi).
4- ) Müvekkil, 1970 yılında ülkemiz vatandaşı, Ahmet Kara isimi kişiyle evlendiğinden, soyadı
olarak ilk defa eşinin soyadını almıştır.
5- ) Aradan geçen 30 yıl boyunca da, eşinin soyadı olan "Kara” soyadını kullanmıştır.
6- ) Daha sonra müvekkil ve eşi, Ankara .. Aile Mahkemesin n E....... /.... K. sayılı ve
.......tarihli kararıyla boşanmışlardır (Ek- 4, Mahkeme Kararı).
7- ) Boşanmayla birlikte müvekkil soyadı, babasının adı olan "Ahmet" olarak kayıtlara geçmiş
tir (Kızlık soyadı olmadığından ve evlenmeyle birlikte ilk defa eşinin soyadını almış olduğundan).
8- ) Müvekkil,... Bankasında çalışıyor olup resmi bir takım işlemler yapmaktadır. Bu işlemler
de hep eski eşinin soyadını kullanmıştır. Buna ilişkin resmi yazışma belgelerini ekte sunuyoruz
(Ek-5).
9- ) Ayrıca müvekkil adna tescil edilmiş bulunan birçok eser bulunmaktadır (Ek- 6, Tescil Bel
geleri).
10- ) Çevresinde 30 yıldır bu soy ismi kullanan, resmi yazışmalarında bu şekilde bilinen, fikri
gelişme belgelerinde bu şekilde ün kazanan müvekkilin, "Ayşe Ahmet" gibi anlamsız ve kargaşa
doğuracak ismi kullanması birçok sorunun doğmasına neden olacaktır, bu nedenle sayın mahke-
menizce, müvekkilin soyadının "Kara" olarak değiştirilmesine kararverilmesini talep ediyoruz.
11- ) TMK 178'de öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan, aile mahkemesin
de değil de sayın mahkemenizde dava açarak soyadının düzeltilmesine karar verilmesini talep
ediyoruz.
HUKUKİDELİLLER....:
1- ) Nüfus Kayıtları,
2- ) Tanık Anlatımları,
3- ) Kolluk Araştırması,
4- ) Vatandaşlık Belgesi,
5- ) Mahkeme kararı,
Tanıklar......................
SONUÇ. VETALEP.....: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle 'esen araştırılacak sair sebep
lerle;
Haklı davamızın kabulü ile müvekkil..... 'in, "...." Olan soyadının Olarak değiştirilmesine
ve tesciline karar verilmesini talep ederim....../..../2016
Ekler:
1- ) Vekâletname
2- ) Nüfus Kayıtları
5- ) Resmi Yazılar
6- ) Gazete Haberleri
7- ) Tescil Belgeleri
j 63 Hukuk Davaları
1. Giriş
Kişisel durum sidli, kişilerin belli hallerinin kaydedildiği sicilleri ifade et
mektedir. Doğum kütüğü, evlenme kütüğü, ölüm kütüğü gibi/’ Bu sicillerin
varlığı ile birlikte, devlet de birtakım avantajlar sağlamış olur/’
İlgili kanun olan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 29.04.2006 tarihli
resmi gazetede yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Nüfus kütükleri ilçe esasına göre tutulmakta olup nüfus olaylarında mey
dana gelen değişimler, ilçe nüfus müdürlüklerince, a le kütüğüne ve merkezi
veri tabanına tescil edilirler. Bunun dışında her köy ve mahalle için de ayrı bir
aile kütüğü tutulmaktadır.
Yeni doğan birisinin nüfusa kaydedilmesi, ölen bir kişinin kaydının silinmesi gibi işlemler tamamen idari
yargı yolunu ilgilendiren konulardır (Babacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulamada Nüfus Davdan, Ada
let Yay. Ankara 2013, s. 6^
Dural, Mustafa / Öğüz, Tufan: Türk Özel Hukuku, Cilt: II, filiz Kitabevi, âtanbul 2009, s. 189
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 69 |
Kişisel durum sici, her ne kadar birden fazla sicilden oluşsa da özünde tek
tir. Bu durum sicilde bütünlüğün ifadesidir. Bu bütünlük sadece ülkemiz açısın
dan değil, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının nüfus işlemlerine ilişkin
olayların da kaydedilmesini içermektedir. Bu halde konsolosluk ya da yetkili
diğer kişiler aracılığıyla kayıt işlemleri yapılabilecektir (NHK 5, 11,15).
2. Görev
" YİBK, 14.OS.19S5, 4/10 sayılı (R.G. 1049). Akipek, Jale / Akıntürk, Turgut / Ateş Karaman, Derya: Baş
langıç Hükümleri Kişiler Hjkuku, 9. Baskı, Beta Yayınlan, İstanbul 2012,s. 488.
Helvacı, Serap: Gerçek Kişiler, Legal Yay. İstanbul 2010, s. 192
| 70 Hıkuk Davaları
3. Yetki
Buna göre devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin tutulduğu yer
mahkemesinde (TMK 1007), devletin vesayet dairelerinde görevli kişilere karşı rücu
davaları vesayet dairelerinin bulunduğu yere en yakın Asliye hukuk mahkemesinde
(TMK 469), vesayetle igili tazminat ve diğer rücu davalan vesayet dairelerinin bu
lunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde (TMK 469) görü üp karara bağlanacaktır.
4. Davacı - Davalı
a. Davacı: Davacı sıfatı, kişisel durum sicilinin düzelt Imesi konusunda hukuki
yararı bulunan ilgiliye aittir. Bu durum şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan ol
manın bir sonucudur/’
YHGK Esas No: 2010/18-135, Karar No: 2010/136, Karar Tarihi: 10.0Î.2010. Yargıtay 18. HD. Esas No:
2010/11778, Karar No: 2011/26, Tarih: 17.01.2011. Yargıtay'a göre, her ne kadar ölü kişi adına adın de
ğiştirilmesi talep edilemevecek olsa da, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince tespit kararı verilmeli
dir: "Bu boğlamdo bir kimsenin ölümünden sonra adının değiştirilmesine olanak yoktur. Dosyodo mevcut
nüfus kayıt örneğinde; dcvaanın anne adı H. olarak geçmektedir. Darocı, kendi nüfus koydındaki anne
adının düzeltilmesini istediğine göre, çoğun içinde oz do vardır kuralı uyarınca düzeltme isteminin tespiti
de kapsayacağı dikkate alınarak dosyodo bulunan ve toolanacok kantlara göre koşullan oluştuğu tak
dirde davacının annesi H. ile E. 'nin aynı kişi olduğunun tespitine karcı verilmesi ile yetinilmesi gerektiği
dikkate alınmodon yerinde olmayon gerekçe He davonın kabulüne koror verilmesi doğru görülmemiştir"
(Y. 18. HD. Esas No: 2012/4939, Karar No: 2012/5693, Karar Tarihi: 17.05.2012).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 71J
Kişisel durum sici lerinin hatalı olarak tutulmasından doğan tazminat dava
larında ise, davacı sıfatı zarar gören kişiye ait olacaktır.
5. Mahkeme Kararı
TMK 39. maddesine göre kişisel durum sicilleri sadece mahkeme kararı ile dü
zeltilebilir. Buna göre mahkeme açılan dava ile ilgili kendiliğinden araştırma yapa
caktır. Mahkeme gerekli delilleri toplayacak, gerekirse key ve mahalle muhtarlıkla
rındaki kayıtları inceleyip, ilgili kişileri tanık olarak dinleyecektir. Mahkeme kararı
verdikten sonra kararın bir örneğini nüfusta yanlış yazılan ismin düzeltilmesi için,
nüfus müdürlüğüne de gönderir. Ayrıca kararın bir suretinin ihbarda bulunan resmi
kuruma ve Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerek r/7
6. Devletin Sorumluluğu
Çiftçi, Selçuk: “Nüfus Davalarında Cumhuriyet Savasının Görevleri”, inkara 2007 s. 35 (Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi).
Burada devlet açısından sonuç ödevin ihlali söz konusudur. Bu nederle kusursuz sorumluluk gündeme
gelmektedir (Kılıçoğlu, Mustafa: Tazminat Hukuku, Bilge Yay. İstanbul 2C14, s. 19 vd). Kusursuz sorumluluk
ta zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan dava
lının olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Sorumluluk hukukunun
önemli değerlerinden biri de zararla eylem arasında illiyet bağının bulurrrasıdır. İlliyet bağırın kesildiği du-
172 Hıkuk Davaları
» TMK 1007 ile TMK 38 Arasındaki İlişki: 4721 sayılı Medeni Yasa'nın 38.
maddesi gereğince, kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlar,
kusurlu memura rücu edilmek kaydıyla, Devlet tarafından ödenir. Yine aynı
Yasa'nın 1007. maddesis: gereğince de, tapu sicilinin tutulmasından doğan
bütün zararlardan Devlet sorumludur.
rumlarda kusursuz soruml j olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar
görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuruyla illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorum
luluktan kurtulur (Yargıtay 3. HD. Esas No: 2014/9412, Karar No: 2015/2427, Karar Tarihi: 27.02.2015).
Bu davalarda yetkili mahkeme, vesayet dairelerinin bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesidir.
Gençcan, Ömer Uğur: Medeni Hukuk Davaları, Yetkin Yay. Ankara 2013, s. 3S8 vd.
Karar TMK'nın 1007. Maddesi gereğince, Tapu sici inin tutulmasından doğan
bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Kusursuz sorumluluk topu siciline bağlı çıkariann te ayni hakların yanlış tescili
sonucu değişmesi yo do yitirilmesi ile bu haklordan yoksun kolınması temeline
dayonır. Çünkü, sicillerin doğru tutulması görevini üstlenen ve taohhüt eden
Devlet, gerçeğe oykırı ve doyanoksız koyıtlordan doğan zararları do ödemekle
yükümlüdür. Kusurun varlığı yo do yokluğu Dev etin sorumluluğu için önem
taşımayıp, sadece Devletin memuruna rücu sırosmdoki iç ilişkide önemlidir".
(Yargıtay 15. HD. Esas No: 2014/20879, Karar No: 2014/31094, Karar Tarihi:
22.12.2014) "4721 soyılı TMK'nın 1007. moo'desinde, Topu sicilinin tutulma-
sıno'on doğan bütün zararlaroon Devlet sorumludur. Devlet zararın doğma-
sıno'o kusuru bulunon görevlilere rücu eder hükmü yer almokta olup, topu
sicilinin tutulması nedeniyle zorara uğroyan kişinin bütün zararlordon Devlet
sorumluour. Tapu kaydının iptoli nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek
zoran neyse, tazminotın miktorı, do o kadar olmalıdır. Gerçek zorar, topu
koydının iptali nedeniyle topu molikinin mal varlığında meydano gelen ozol-
mooır. Tozminot miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsoydı, zaror
görenin mol varlığı ne durumo'o olacak idiyse, oynı durumun tesis edilebilece
ği miktor olmalıdır. (Yargıtay HGK'nın 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 -
2003/125 sayılı kararı, 29.09.2010 gün ve 2010/14-386-2010/427 sayılı
kararı, 15.12.2010 gün ve 2010/13-618-2010/663 sayılı kararı). Topu sicilinin
tutulmost görevini üstlenen devlet, bu sicile tonınan güvenden ötürü, hak
durumuna aykırı koyıtlordan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir. Topu Sicil
Müdürü yo do memurunun kusuru olsun yo da olmosın sicilin tutulmosınoo,
kişilerin çıkorlorını koruyon hukuk kuralarına oyk.rı davronılmış olması Devle
tin sorumluluğu için yeterlidir. Kusurun voriığı ya do yokluğu devletin sorumlu
luğu için önem taşımamokto, sadece Devletin memuruna rücu holinoe iç
ilişkide etkili olmoktooır. Bu nedenle TMK'nın 1007. moddesinoe düzenlenen
sorumluluk objektif (kusursuz) sorumluluk türlerinden birisi olup, Borçlor
Kanunundaki hoksız fiil sorumluluğu ile ilgisi yoktur" (Y. 5. HD. Esas No:
2014/17292, Karar No: 2014/25627, Karar Tarihi: 11.11.2014).
I» Hıkuk Davaları
Bir olayda, davacı, nüfus idaresi tarafından düzenlenen sahte nüfus kimlik
belgesi kullanılarak, düzenlenen sahte vekâletname ile kendisine satılan
taşınmazın elinden alınması nedeniyle uğradığı zararın ödetilmesini istemiş
tir.
Hıdır Akdemir olmayan kişiye, onun adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesi
veren nüfus idaresi, işlem yaparken gereken özeni göstermediğinden kusurlu
bulunmuştur.
Taşınmaz satış işlemi yapılırken kullanılan sahte nüfus kimlik belgesi ve sahte
vekaletnamedeki fotoğrafları taşınmazın asıl sahibi Hıdır Akdemir'in tapu
idaresince bulunan fotoğrafı ile karşılaştırılmadan işlem yapan tapu idaresi
de gerekli ve yeterli incelemeyi yapmadığından sorumlu tutulmuştur.
Yargıtay, sahte nüfus kimlik belgesi düzenleyen nüfus idaresi ile bu belgeye
dayanılarak hazırlanan sahte vekâletnameye göre işlem yapan tapu idaresinin
ortaya çıkan zarardan müştereken ve müteselsilen so'umlu tutulmaları gerek
tiğine karar vermiştir/’
Yeni tapu sicil tüzüğünün yürürlüğe girmesiyle birlikte, kayıt düzeltme da
valarında öncelikle tapu idaresine başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Buradan
olumlu bir sonuç alınamaması halinde mahkemede dava açılabilecektir. Ancak
uygulamada, bu yola oaşvurulmadan dava açılması halinde, mahkemece dava
cıya süre verilerek başvuru yaptırılması istenmektedir.
S3
Yargıtay 4. HD. Esas No: 2308/8835, Karar No: 2009/4694, KararTanhi:31.03.2009
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 75 |
Tüzüğün 26. maddesine göre ise mevzuat ve bu Tüzükte yer alan hükümle
re uygun olmayan ve 4721 sayılı Kanunun 1011'inci maddesine göre geçici tes
cil şerhine de imkân bulunmayan istemlerin geciktirilmeden, gerekçesi, itiraz
yeri ve süresi de belinilmek suretiyle reddedileceği, ret kararının, istem sahibi
ne elden veya 11.2.1959 tarih ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre
tebliğ edileceği ve ret kararına, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde mü
dürlüğün bağlı bulunduğu bölge müdürlüğüne, bölge müdürlüğünün kararına
karşı da tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Genel Müdürlüğe itiraz
edilebileceği belirtilmektedir.
Tapu Sicil Tüzüğünün 75. Maddesinde, "Bu madde hükümleri uyarınca ka
yıt düzeltmeleri için müdürlüklere başvuru yapılması zorunludur." hükmü bu
lunmaktadır.
2-
Yargrtay 1. HD. Esas No: 2314/7135, Karar No: 2014/8359, Karar Tarihi: 22.4.2014
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 77
AÇIKLAMALAR.......:
1- ) Müvekkil...,...... tarihinde Ankara ili Çankaya İlçesi.... mevkiinde kain ... ada ... par
sel sayılı taşınmazı 500.00C TL bedelle,...isimli şahıstan satın almıştı' (Ek-1, Tapu Kaydı).
2- ) Daha sonra, müvekkilin taşınmazı satın aldığı ...isimli şahsın, sahte nüfus cüzdanı kullana
rak tapuda taşınmazı kendi adına aldığı ve devamında da müvekkile sattığı tespit edilmiştir.
3- ) Bunun üzerine taşınmazın gerçek sahibi olduğunu iddia eden.Jsimli şahıs, müvekkil aley
hine Ankara ...Asliye Hukuk Mahkemesinin E. sayılı dosyasryla tapu iptal ve tescil davası
açmıştır. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiştir (Ek-2, Mahkeme Kararı).
3-) Tapu idaresinde ye' alan dosyada, gerçek tapu malikinin resmi ve imzası bulunduğu hal
de, bu kişi olmayan başka bir kişiye, onun adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesi veren nüfus
idaresi, işlem yaparken gereken özeni göstermediğinden kusurludur.
) Taşınmaz satış işlemi yapılırken kullanılan sahte nüfus kimlik belgesi ve sahte vekaletna
4-
medeki fotoğrafları taşınmazın asıl sahibi ....’in tapu idaresinde buunan fotoğrafı ile karşılaştırıl
madan işlem yapan tapu idaresi de gerekli ve yeterli incelemeyi yapmadığından sorumludur.
Tüm bu nedenlerle, sahte nüfus kimlik belgesi düzenleyen nüfus idaresi ile bu belgeye daya
nılarak hazırlanan sahte vekaletnameye göre işlem yapan tapu idaresinin ortaya çıkan zarardan
müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekir.
HUKUKİ. DELİLLER..:
) Nüfus Kayıtları,
1-
) Tanık Anlatımları,
2-
3- ) Tapu Kayıtları,
4- ) Bilirkişi İncelemesi,
5- ) Mahkeme Kararı,
Tanıklar.................... :
ŞONUÇ.VE TALEP..: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle resen araştırılacak sair sebeplerle;
Haklı davamızın kabulü ile fazlaya ilişkin dava ve talep hakkımız saklı kalmak kaybıyla şimdilik
10.000 TL maddi tazminatın zararın başlangıcı olan ....... tarihinden itibaren en yüksek faizi
ile birlikte davalıdan tahsiine, yargılama giderlerinin davalıya yönetilmesine, karar verilmesini
talep ederim...... /..../.......
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
Ekler:
1- ) Vekâletname
2- ) Mahkeme Karan
3- ) Tapu Kayıtları
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 79 |
Değişiklik için arenan diğer önemli koşul, kişinin onsekiz yaşını doldurmuş
olması ve evli bulunmamasıdır. Henüz cinsiyeti yönünoen bir değişiklik zorunlu
luğu bulunmayan ya da böyle bir zorunluluğun olup olmadığı belli olmayan
kişilerin bu yola başvurmasının önlenmesi bakımından en az onsekiz yaşın dol
durmuş olması koşulu aranmış, bunun yanında bu kişinin evli olmaması koşulu
| 80 Hıkuk Davaları
Getirilen diğer önemli bir koşul, istem sahibinin transseksüel yapıda olması,
ruh sağlığı açısından cinsiyet değişikliğinin zorunlu bulunması ve kişinin üreme
yeteneğinden sürekli oiçimde yoksun olmasıdır. Bu yoıla cinsiyet değişikliği sa
dece biyolojik açıdan değil, ruhsal açıdan da zorunlu oımo koşuluna bağlanmış
tır. Bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin gelişigüzel doktor raporlarına
bağlanmaması için de uzmanlardan oluşan bir resmî sağlık kurulu raporu alın
ması öngörülmüştür.
2. Görev
3. Yetki
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi S. Hukuk Dairesinin Esas No: 2017'444, Karar No: 2017/321, Tarih:
04.04.2017
I 32 Hukuk Davaları
sindeki "Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar
ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafın
dan yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkeme
sinde açılır. Kayıt düzeltme davaları nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus
memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır" hükmj gereğince, özel düzen
leme olduğundan, cinsiyet değişikliğine ilişkin kayıt düzeltme davaları, talepte
bulunan ilgilinin yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk
mahkemesinde görülecektir.
4. Davacı - Davalı
Uyarı Burada cnemle dikkat edilmesi gereken konu, savcı tarafından, nüfus kaydı
nın düzeltilmesi davası açılabilecek59 olmasına rağmen cinsiyetin değiştiril
mesi davası savcı tarafından açılmayacaktır. Bu durum, cinsiyetin değiştiril
mesi talebinin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olmasının bir sonucudur.97
b. Davalı: 6100 sayılı HMK ile birlikte çekişmesiz yargı işleri hukukumuzda
yasal temellerini bulmuştur. HMK 382'de örnek eme yoluyla çekişmesiz
yargı işleri sayılmıştır. Maddeye göre, kişisel durum sicilindeki kaydın dü
zeltilmesi davalan çekişmesiz yargı işidir. Ayrıca, ismen zikredilmese de hâ
kimin resen harekete geçtiği, taraflar arasında uyuşmazlık olmayan, ilgilile
rin hak ileri sürne olanaklarının olmadığı durumlar da çekişmesiz yargı
kapsamında değerlendirilmiştir.
Bilindiği gibi cinsiyet değiştirme davaları niteliği itibariyle kamu düzeni ile
ilgilidir. Hâkim resen işlem yapmak durumunda olduğundan ve aynı zamanda
kişisel durum sicili olan nüfus kayıtlarında bir takım değişikliklerin yapılması
öngörüldüğünden cinsiyet değiştirme davaları çekişmesiz yargı davası niteliğin
dedir. Bu nedenle davalı olarak hasım yoktur.
Hatemi, Hüseyin / Kalkan Oğuztürk, Burcu: Kişiler Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2013, s. 7
Zevkliler, Aydın: Medeni Hukuk Pratik Çoltşmolan, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, s. 9S
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Ancak davanın sonucu nüfus kaydında değişikliğ gerektirdiğinden Nüfus
İdaresi veya görevlendireceği memurun davaya katılması gerekir.” Bu nedenle
mahkemece yapılacak iş Nüfus İdaresi veya görevlendireceği memurun ilgili
sıfatıyla davaya katılması sağlanmalıdır (Nüfus K. 46 ve4721 sayılı yasa 39).”
Babacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulamada Nüfus Davalar), Adalet Yay. Ankara 2023, s. 1
” Yargıtay 2. HD. Esas No: 2302/3556, Karar No: 2002/4451, Karar Tarihi: 29.03.2002
Kılıç, Halil: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt: II, Adalet Yay. Ankara 2011, s. 2536 vd.
Ateş, Mustafa: HMK Yorgtay İlke Korarton, Cilt: II, Yetkin Yay. Ankara 2014, s. 2238 vd.
Gençcan, Ömer Uğun Medeni Hukuk Davaları, Yetkin Yay. Ankara 2012, s. 397
I 34 Hıkuk Davaları
» Resmi Sağlık Kurulu Raporu: Cinsiyet değişikliği iç n diğer önemli bir koşul,
istem sahibinin transseksüel yapıda olması”, ruh sağlığı açısından cinsiyet
değişikliğinin zorunlu bulunması ve kişinin üreme yeteneğinden sürekli bi
çimde yoksun olmasıdır." Bu yolla cinsiyet değişikliği sadece biyolojik açı
dan değil, ruhsal açıdan da zorunlu olma koşuluna bağlanmıştır. Maddede
belirtilen bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin gelişigüzel doktor
raporlarına bağlanmaması için de uzmanlardan oluşan bir resmî sağlık ku
rulu raporu alınması öngörülmüştür (Madde gerekçesi).
“ Yargıtay 2. HD. Esas No: 2010/11109, Karar No: 2011/14833, Karar Tarihi: 04.10.2011
e" Travestilerin TMK 40 kapsamında değerlendirilmeyeceği kabul edilmektedir. Akipek, Jale / Akıntürk,
Turgut / Ateş Karaman, Derya: Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku, 9. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul
2012, s. 495)
Yönet, Cansın: "Cinsiyet değişikliği ve Hukuku", İBD, Cilt: 88, Sayı: 5, Yıl 2014, s. 168: Sağlam s. 464 vd.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Başka bir kararda da;
• "Dosyadaki raporlar Türk Medeni Kanununun madde 40'a uygun nüfus si
cilinde cinsiyet değişikliği yapılması için yeterli değildir. Ancak davacının
sunduğu Şişli Eftal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Cerrahi Uzman
Doktoru imzalı yazıda: "Davacının kadın cinsiyetinden erkek cinsiyetine ge
çebilmesi için ge ekli ameliyatlardan birincisini olduğu, kadınlık iç ve dış
organlarının alınarak fiziksel kadın kimliğinin son andırıldığı, kadından er
keğe cinsiyet dönüşümünün ikinci aşama ameliyatının hastaya erkek cinsel
organının takılması olduğu, bunun da tıbbi açıdan mümkün bulunduğu"
ifade edilmiştir. Davacıya, cinsiyet değişikliğinin ikinci aşamasının da yapılıp
Türk Medeni Kanununun 40/2. madde uyarınca tıbbi yöntemlere uygun
"Resmi Sağlık Ku’ulu Raporu" sunması için imkan tanınıp, bunun sonucu
uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gerekçeyle davanın reddi
doğru bulunmamıştır".
6. Mahkeme Kararı
ee
Başara Turan, Gamze: "Türif Medenî Kanunu'nun 4G'ına Maddesi Kapsamında Cinsiyet Değişikliği ve
Hukukî Sonuçlan", TBB Dergisi 2012 (103), s. 246
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
üzerinde tasarruf etrrek hakkı yoktur. O halde serbest irade ile kişi cinsiyetini
keyfince değiştiremez. Aksi kabul edilirse iş, kişilik hakkı üzerinde tasarrufla
kalmaz, kanuna karşı hilelere kapı aralanmış olur.
Değişiklik için aranan diğer bir önemli koşul, kişinin onsekiz yaşını doldur
muş olması ve evli bulunmamasıdır. Henüz cinsiyeti yönünden bir değişiklik
zorunluluğu bulunmayan ya da böyle bir zorunluluğun olup olmadığı belli ol
mayan kişilerin bu yola başvurmasının önlenmesi bakımından en az onsekiz
yaşın doldurmuş olmssı koşulu aranmıştır. Dolayısıyla <azai rüşt ya da evlenme
yoluyla erginlik halinde cinsiyet değişikliği talebinde bulunulmayacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken konu, her ne kadar kanunda, ayırt etme
gücünün varlığından bahsedilmemişse de, ayırt etme gücünün bulunması işin
doğasından kaynaklı bir şarttır.” Sınırlı ehliyetsizlerin durumu biraz daha karı
şıktır. Doktrinde, ergin kısıtlıların, temsilci aracılığıyla değil de, kendi cinsiyetine
kendisinin karar verebilecek olması nedeniyle bizzat kendilerinin başvurması
gerektiği kabul edilmektedir.”
Karar Kişi özgür iradesi ile yok ettiği cinsiyetine dayanarak karşı cinsten olduğu
nun tespitini yani cinsiyetinin değiştirilmesini işleyemez.
Yoni konun kişilik hakkına bizzot soioıron kimsenin, meydano getirdiği sonuco
hukukto yeri olmayon bir çore bulmayo mecbur oeğildir. Herkes yonlış eylem
lerinin sonuçlarına kotlonmak zorundadır.
Sağlam, İpek: "Turk Medeni Kanunu Madde 40 Üzerine Bir Değerlendirme”, AÜEHFD. C. VIII, S. 3- 4
(2004) s. 460; Başara Turan: s. 252
Dural, Mustafa / Öğüz, Tufan: Türk Özel Hukuku, Cilt: II, Filiz Kitabevi, İstanbul 2009, s. 118
| 88 Hıkuk Davaları
İşe, duygjsol zeminde çözüm oramok doğru olomoz. Çünkü hukuk, hak korşı-
sında ne kadar şefkatli ise, hoto söz konusu olduğu hollerde de o derece mü-
somahosızdır. Erkekliğini yitirmiş ve fokot kadın do olomomış bir kimsenin
çaresizliğne birlikte acınır, oma konun bir yano itilerek imkan hozırianomaz.
İbraz edilen hukuki mütolooya gelince bir rapor sonucu itibari ile olmosı gere
ken hukuk kurolına oykırılık vermektedir. Oysa mahkemeler mevzu ve mer'i
hukuko çöre Korar vermekle yükümlüdür. Meğer ki Medeni Konunumuz 1.
moodesirde vurgulanon konun boşluğu mevcut olsun. Oysa oloyımızda açık
ve kopalı bir konun boşluğu yoktur. Yani yürürlükteki hukuk, bu konuoo hü
küm vermeye yeterlioir. Onun için olması gereken hukuku yürürlükteki huku
kun yetire koymak sureti ile Karor verilemez. Eğer olmosı gereken hukuk
iodiosı kamu yarorıno ise, bunu konun koyucu ele olıp bir düzenleme yopabi-
lir. Açıklanon gerekçeler korşısmoa mohkemenin kesin hükme doyalı gerekçesi
yerinde değilse de dovayı esaston reddetmesi doğrudur". (Yargıtay 2. HD.
Esas No: 1986/651, Karar No: 1986/3256, Karar Tarihi: 27.3.1986}
Karar Doktor raporunun yetersizliği, tek başına kamu düzenine aykırılık teşkil
etmez.
Son olarak değinilmesi gereken bir konu da, mahkeme kararı olmadan cin
siyet değiştirilmesi yönünde ameliyat yapılması halinde ne şekilde hareket
edilmesi gerektiğidir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 39 |
Doktrinde, bu durumda defocto ilkesinin bir gereği olarak cinsiyetin değiş
tirilmesine karar verilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Sırf kanunda belirtilen
şartlar gerçekleşmedi diye, cinsiyet değişikliğini kabul etmemek aynı zamanda
kamu düzenini de bozabilecektir. Bu nedenle cinsiyet değişikliğini kabul etmek,
ilgililer hakkında cezai işlem yapılmasını sağlamanın gerektiği belirtilmektedir.”
7. İstinaf
8. Davanın Sonuçları
• Birincisi, cinsiyet değişikliği sonrası, önceki cinsiyete ilişkin özellikleri taşı
yan ismin değiştirilmesi talep edilebilecektir:
TMK 145. maddede evliliğin mutlak butlanla batıl olduğu haller sayılmıştır.
Buna göre, aşağıdaki hallerde evlenme mutlak butlanla batıldır: 1. Eşlerden
birinin evlenme sırasında evli bulunması, 2. Eşlerden birinin evlenme sırasında
sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması, 3. Eşlerden birinde
evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması, 4. Eşler arasında
evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunmasdır".
Sert, Selin: "Türk Medeni Hukukunda Cinsiyet Değiştirme", TB8 Dergisi 2015 (118) s. 260
Bu konudaki tartışmalar için bknz. Basara Turan: s. 258 vd. Sert: s. 265 vd.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
KONU.............................. : Müvekkilin "..." olan cinsiyetinin "..." olarak değiştirilmesi konusunda ameliyat
iznine karar verilmesi talebidir.
ANIKLAMALAR.............
1- ) Müvekkil , 20 yaşında bir gençtir (Ek-1, Nüfus Kayıtlan}. 10 yaşlarından bu yana, vücudunun kadın
lara özgü tüm özellikleri taşması, kendisini kadın olarak hissettiği davranışlarının bulunması, zevk duyduğu
homoseksüel yaşantısının bulunması gibi bazı anormal haller yaşamaya baş amıştır.
2- ) Bunu önce ailesine an atmışsa da ailesi, bir anlık heves veya yanlış anlama olduğu gerekçesiyle soru
nu ertelemiştir. Ancak sorunun daha fazla uzaması üzerine önce psikolojik tedavi görmeye başlayan müvek
kil, tedavilerden hiçbir sonuç alamamıştır.
3- ) Ekte sunduğumuz doktor raporunda “transseksüel yapıda olması, üreme yeteneğinden sürekli biçim
de yoksun bulunması" denilmiştir |Ek-2, Rapor).
4- ) TMK 40. maddede bel rtilen şartların sağlanmış olması nedeniyle chsiyet değişikliği konusunda ame
liyat izni verilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ.DELİLLER........ î 1-) Nüfus Kayıtlan, 2-İ Sağlık Kurulu Raporları, 3-) Psikolog Raporları, 4-) Tanık
Anlatımları ve sair yasal deliller
Tanıklar........................ :
SONUÇ.yE TALEP........ : vukartda arz ve izah edilen nedenlerle resen araştırılacak sair sebeplerle;
Haklı davamızın kabulü ile müvekkil.... 'in, "...." Olan cinsiyetinin “....' Olarak değiştirilmesi konusunda
gerekli ameliyatın yaptırılmasına karar verilmesin bilvekale talep ederim. .../.../201S
Ekler:
1- ) Vekâletname
2- ) Nüfus Kayıtları
3- i Sağlık Raporları
4- ) Mahkeme Kararı
I 92 Hıkuk Davaları
KONU............................. : Müvekkilin *....* olan cinsiyetinin * " olarak değiştirilmesine karar verilmesi
talebidir.
ANIKLAMALAR.............
1- ) Müvekkil , 20 yaşında bir gençtir (Ek-1, Nüfus Kayıtlan}. 10 yaşlarından bu yana, vücudunun kadın
lara özgü tüm özellikleri taşması, kendisini kadın olarak hissettiği davranışlarının bulunması, zevk duyduğu
homoseksüel yaşantısının bulunması gibi bazı anormal haller yaşamaya baş amıştır.
2- ) Bunu önce ailesine an atmışsa da ailesi, bir anlık heves veya yanlış anlama olduğu gerekçesiyle soru
nu ertelemiştir. Ancak sorunun daha fazla uzaması üzerine önce psikolojik tedavi görmeye başlayan müvek
kil, tedavilerden hiçbir sonuç alamamıştır.
3- ) Ekte sunduğumuz doktor raporunda “transseksüel ycp.dc olması, üreme yeteneğinden sürekli biçim
de yoksun bulunması"denilmiştir |Ek-2, Rapor).
4- ) Ankara ...Aile Mahkemesinden, TMK 40. maddede belirtilen şartlar n sağlanmış olması nedeniyle ön
celikle, cinsiyet değişikliği konusunda ameliyat izni verilmesi, devamında da nüfus sicilde gerekli değişikliğin
yapılması talep edilmiştir. Ankara.... Mahkemesinin T..... /.... E..... /.... K. sayılı dosyası ile verilen izin
doğrultusunda müvekkil, geçirdiği bir dizi operasyon sonucu kadın olmuştur (Ek-3, Mahkeme Kararı).
5- ) Müvekkil, ...Hastanesinde, sayın mahkemenin verdiği karar çerçevesinde geçirdiği tıbbi operasyonlar
sonucu....... Hastanesinin tarihli sağlık kurulu tarafından verilen raporu da ekte sunuyoruz (Ek- 4,
Rapor).
Tüm bu nedenlerle müvekkilin durumunun nüfus kayıtları ile uyumlu cimaması nedeniyle, nüfus kaydın-
daki cinsiyetinin kadın, adının da.... olarak düzeltilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ DELİLLER........ : 1-) Nüfus Kayıtlan, 2-) Sağlık Kurulu Raporları, 3-) Psikolog Raporları, 4-) Mah
keme Kararlan ve sair yasal deliller
S.ONUÇ.yE TALEP.......... ; vukartda arz ve izah edilen nedenlerle resen araştırılacak sair sebeplerle;
Haklı davamızın kabulü ila müvekkil.... 'in, Olan cinsiyetinin "...." Olarak, olan adının da
olarak değiştirilmesine ve nüfusta gerekli değişikliğin tesciline karar verilmesini talep ederim. .../.../2016
1- ) Vekâletname
2- ) Nüfus Kayıtları
3- ) Sağlık Raporları
4- ) Mahkeme Kararı
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
D. Yaş Düzeltme Davaları
1. Giriş
Nüfus kaydında yer alan bilgilerin gerçek durumu yansıtmaması daha çok
doğum tarihi ve buna bağlı olarak da yaş hususlarında söz konusu olmaktadır.
Yakın geçmişimize kadar, özellikle kırsal kesimde, çocuklar nüfusa geç veya
erken ya da diğer ka'deşleriyle birlikte kaydedilme nedeniyle kayıtlar gerçek
yaş durumunu yansıtnayabilmekteydi.
Karar Yaş düze tmeleri 18 yaşını doldurmadan yapılması halinde Sosyal Güvenlik
Hukuku takımından etki gösterecektir.
5434 say lı TC- Emekli Sandığı Kanununun 105. maddesi ile, yaş düzeltmesi
için 18 yaş sınırını getirmiştir. Yaş düzeltmeleri 18 yaş doldurmadan yapılmış
sa geçeri sayılacak, sonraki düzeltmeler anılan Vasa açısından dikkate alın
mayacaktır. Bu düzenleme ile de yaş düzeltme kararlarına sınırlı bir geçerlilik
tanındığı görülmektedir.
NHK 36'ya göre ise, Aile kütüklerindeki din bilgisine ilişkin talepler, kişinin
yazılı beyanına uygun olarak tescil edilir, değiştirilir, boş bırakılır veya silinir. Nü
fus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi
dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri
adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt
düzeltme davaları nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile
görülür ve karara bağlanır. Ad değişikliği halinde, nüfus müdürlüğü bu kişinin
çocuklarının baba veya ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve er
gin olmayan çocukların soyadını da düzeltir. Tespit davaları, kaydın iptali veya
düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder. Kişilerin başkasına ait kaydı
kullandıklarına ilişkin başvurular Bakanlıkça incelenip sonuçlandırılır.
Adın değiştirilmesi davasıyla ilgili önemli bir konu da, 5490 sayılı kanunun
36/1.b hükmünde yeralan düzenlemedir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası'nın 36/1-b maddesi ile, aynı konuya
ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davasının ancak bir kere açılabileceği
ve ad değişikliği halinde, Nüfus Müdürlüğü’nün bu kişinin çocuklarının baba ve
ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve ergin olmayan çocukların
soyadını da düzelteceği hüküm altına alınmıştı. Buna göre kayıt değişikliğine
ilişkin davalar sadece bir defa açılabilmekteydi.71 Yargıtay bu kesin sonucu kıs
men olsun gidermek adına ana baba tarafından açılar değişikliklerin, ilgili kişi
nin açtığı dava sayılmayacağı gerekçesiyle yumuşatmıştı.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında "549$ soyılı Konunun aniler hükmü uyarınca bir kişinin odına
ilişkin koy dm oncok bir kez düzeltilebileceği gözönünde bulundurularak, doho önce adı mahkeme koran
ile tashih edilmiş olan Leman'ın adının ikinci kez tashihine karar verilmesi, yine 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun 27. maddesi uyarınca isim düzeltilmesine dair hükmün ilan edilmesi gerekirken bu hususta
karar verilmemiş olmosı usul ve yosayo aykırıdır'' denilmektedir (Y. 18. HD. Esas No: 2011/1371, Karar
No: 2011/3796, Karar Tarihi: 22.03.2011).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar İLİ
Karar Davacının babası tarafından açılan dava, daha sonra ergin olup dava açıl
ması halinde ikinci defa açılan dava olarak değerlendirilemez
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında; "Herne kooar modde metninde,
nüfus koydının düzeltilmesi dovasının ancak bir kere açılabileceğinden bahse
dilmiş ise de, oavocıların babosı tarafından açılan davo ile dovacıiann da davo
açtığını kabul etmek, Avrupa İnsan Hokları Sözleşmesi (İnson Haklorı ve Temel
Özgürlük>erin Korunmasına İlişkin Sözieşme)'nin 6. maddesi ile 1982 Anoyasa-
sı’nın 36 (Değişik: 03.10.2001-4709/H m.) mco'desinde düzenlenen "hak
arama özgürlüğü" ilkelerine tezat teşkil edecektir.
Davocılom babosı torafndan oçılmış davo ile soyodlonnın değişmesi halinde, dava
cılar torofndon oçılmış bir davooan söz edilemez. Soyodı değişikliğinin, oynı konuya
ilişkin nüfus koydının düzeltilmesi davasının ancak bir kere açılabileceği hükmü
kapsomınöo değerlendirilmesi hoklı nedenlerin varhğ. halinde dovocının davo oçma
hokkının engellemesi sonucunu doğurur ki, bunun kobuiüne olonak yoktur.
Diğer torofton reşit olmayon çocukların bobalannın değiştirdiği soyadını reşit
olana kaöor kullanmaları zorunlu ve reşit olmocan oçılan davo, ancok reşit
olana koöor onion boğloyacağıno göre, reşit oldukton sonro şahsa sıkı sıkıyo
bağlı haklarını kullanabilecekleri ve soyadının değiştirilmesini isteyebilecekle
rinin, kabulü gerekir" denilmiştir. (YHGK Esas No: 2011/18-535, Karar No:
2011/622, Karar Tarihi: 12.10.2011}
Karar Nüfus kaydının bir defa açılabileceğine ilişkin büküm Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir
Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi
bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer -.emel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden birisidir.
Ad, soyadı, cinsiyet, doğum kaydı gibi kişilere ait kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla
ilgili bilgiler vazgeçilmez, devredilmez, feragat edilmez, kişiye sıkı surette bağlı
kişilik hak arı kapsamındadır. Kişilere ait kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla ilgili bilgi
leri içerer kayıtların kişilik haklanndan olması, onlara hiçbir müdahalede bulunu
lmayacağı anlamına gelmez. 5490 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde açıklandığı
gibi, Türkye Cumhuriyetinin en belirgin temel niteliklerinden olan sosyal hukuk
devletinin genel çerçevesi içerisinde Türk toplum yaşamı hukuk kuralları ile düzen
lenmiştir ve bu düzenlemenin konusunu oluşturan kişilere ait çeşitli bilgiler de
hukuk kurallanna uymanın bir gereği olarak kamj yönetimlerince kayıt altına
alınmıştır. Bu nedenle, yasa koyucunun kamu yaran ve kamu düzenini sağlamak
amacıyla kişilere ait kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla ilgili bilgiler konusunda anaya
sal hakları ihlâl etmemek koşuluyla düzenleme yapma yetkisi bulunduğu açıktır.
Bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olan kimliği ve aile
bağlarıyla ilgili bilgileri içeren nüfus kayıtlannda haklı nedenlerin varlığı halinde
değişiklik ve düzeltme yapılmasını isteme hakkı, maddi ve manevi varlığını koru
ma, gelişt rme hakkı kapsamında olup, bunun dava yoluyla bir defadan fazla talep
edilememesini öngören kural Anayasa’nın 17. maddesi ile bağdaşmamaktadır.
Öte yandan, itiraz konusu kuralla kişilerin ad, soyadı, cinsiyet ve doğum kaydı
gibi bilgilerinde herhangi bir nedenle meydana gelen değişikliklerin resmi
kimlik kayıtlarında yer almasını sağlamak amacıyla dava açmaları hak arama
özgürlüğünün doğal bir sonucudur. Ancak dava hakkının bir kere ile sınırlandı
rılarak m3ddi gerçeğin resmi kayıtlara geçmesirin engellenmesi hak arama
özgürlüğüne müdahale niteliğindedir.
2. Görev
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 382. maddesinde çekişmesiz yargı işleri dü
zenlenmiş, 383. maddesinde ise çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksi
ne bir düzenleme bulunmadığı takdirde sulh hukuk mahkemesi olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 18. HD. Esas No: 2013/13254, Karar No: 2013/14086, Karar Tarihi: 24.10.2013; Yargıtay 18. HD.
Esas No: 2013/4954, Kara- No: 2013/6662, Karar Tarihi: 18.04.2013
|SS Hıkuk Davaları
3. Yetki
5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendinde, nü
fus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahısların yerle
şim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açıla
cağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle yaşa ilişkin nüfus kaydının düzeltilmesi
davasında mahkeme, istem sahibinin yerleşim yerinde bulunan asliye hukuk
mahkemesidir.7576
Bu yetki kamu düzeninden olup hâkim tarafından resen dikka
te alınmalıdır.7'
4. Davacı - Davalı
a. Davacı: 5490 saylı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinin 1/a ben
dine göre nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları düzeltmeyi isteyen şa
hıslar ile, ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcı
ları tarafından yedeşim yeri adresinin bulunduğu verdeki görevli asliye hu
kuk mahkemesinde açılır.
Yasanın hükmünden de anlaşılacağı gibi nüfus kayıt arına ilişkin düzeltme da
vasının Cumhuriyet Savcısı tarafından açılabilmesi için yasada öngörülen koşulların
bulunması gerekir. Do ayısıyla ilgili resmi dairenin gösterdiği bir lüzum bulunma
ması veya dava konusu olay yürütülmekte olan soruşturmayı değiştirecek nitelikte
değilse Savcının kendiliğinden böyle bir dava açması mümkün değildir.”
Karar CMK 218 gereğince ceza mahkemesi tarafından yaş düzeltme yapılması
mümküniür.
"5490 sa/ılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36. modoesinin 1/a bendinde, her
ne kador nüfus koyıtlorıno ilişkin düzeltme davalorının, ilgili resmi dairenin
göstereceği lüzum üzerine, Cumhuriyet Savcılan torofındon görevli Asliye
Hukuk Mohkemesinde açılabileceği belirtilmiş ise de, Cumhuriyet Savcılorının
75 Yargıtay 17. HD. Esas No: 2014/1591, Karar No: 2014/2198, Karar Tarihi: 20.02.2014
76 Yargıtay 18. HD. Esas No: 2091/11732, Karar No: 2002/385, Karar Tarihi: 21.01.2002
” Yargıtay 18. HD. Esas No: 2013/3093, Karar No: 2013/3793, Karar Tarihi: 14.03.2013
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 9? |
suçların soruşturulması sırosında şüpheli oiorok tespit ettikleri kişilerin, ceza
hukuku mevzuatına uygun şekilde yargilonmalorim sağlamak omacı ile düzenle
yecekleri iddianamelerin isabetli bir şekilde tonzimi için, soruşturmo aşamasın-
da şüpheciler veyo suç moğourlan ile ilgili olarak hu tür davaları açmak hak ve
yetkisine ''.er zamon sahiptirler. Mohkemece Cumhuriyet Başsavcılığı torofmoan
düzenlenen dovo name uyorınca, şüpheli Bulut’un gerçek yoşının tespiti için
gerektiğinde Adli Tıp Kurumu’nun ilgili İhtisas Dciresi’nden de rapor olınmok
sureti ile yaşının tespiti ile nüfus kayıtlannda gerekli düzeltmenin yapılmosıno
karar verimesi gerekirken, CMK'nın 218. maddesi gereğince oçılocok o'ovoda
ilgili mohkemece bu konuoo düzeltme yapılmosınm mümkün olması, talebin
şüphelinin 18 yaşını aşor şekilde düzeltme isteği içermemesi, ilgililerce Cumhuri
yet Sovcılğı'na herhongi bir talepte bulunulmomast hususları gerekçe yopılorok,
davanın reddine koror verilmesi doğru görülmemiştir". (Yargıtay 18. HD. Esas
No: 2010'2542, Karar No: 2010/6595, Karar Tarihi: 29.04.2010}
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında; "Dova, 549C Sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanunu'no göre açılon doğum torihinin düzeltilmesi dovosı olup Konunun 36.
maddesi uyarınca nüfus kayıtlorının düzeltilmesine ooir davalarda, nüfus müdü
rü veya memurunun bulunması ve kororın onlonn önünde verilmesi zorunludur.
Mahkemenin oluşumuna ooir bu yosa hükmünün dikkote olınmoması,
2- Nüfus koyıtlorının düzeltilmesine dair davalarda, yosol hosım olan nüfus
müdürlükleriyle doğum tarihinin düzeltilmesi istenilen küçüğün veloyet hokkı-
na oayorılarok onne ve babasına, çocuk vesoyet altına olınmışsa vasisine
korşı davanın yöneltilerek gösterdikleri deliller toplonıp oluşacak sonuca göre
bir koror verilmesi gerekirken, doğum tarihinin düzeltilmesi istenilen köyden
16.12.1997doğumlu M. F. D.'nin ano ve babasının davolı oiorok oovayo dahil
edilmemesi.
Yargıtay İS. HD. Esas No: 2011/5857, Karar No: 2011/7153, Karar Tarihi: 14.06.2011
I 103 Hıkuk Davaları
Nüfus davaları genellikle gerçek kişiler tarafından açılmasına rağmen bu kayıtların doğru ve düzgün
tutulması aynı zamanda kamu düzenini de ilgilendirdiğinden Savcılann da davaname yoluyla dava açabi
lecekleri kabul edilmiştir. (Babacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulamada Nüfus Dovaları, Adalet Yay. An
kara 2013, s. 1).
Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin (NHKUİ) S0. maddesinin (ç) bendine
göre; doğum veya ölüm raporuna göre düzenlenmiş olmak kaydıyta, yurt içinde doğum veya ölüm tuta-
naklannın düzenlenmesinde maddi bir hata olması ve doğum ya da ölüm raporunun aslının ibraz edilme
si halinde; yapılacak değerlendirme sonucunda adı, soyadı, ana ve baba adı, cinsiyet, doğum yeri, doğum
tarihi, evlenme tarihi ve ölüm tarihinde gerekli düzeltme işlemi yapılacaktır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 101 |
kesinleşmiş mahkeme kararı ile yapılacağından, maddi bir hatadan kaynaklan
mayan yaş düzeltme hususunda mahkemeden karar alınması zorunludur.
Nüfus Hizmetleri Yasasına göre açılan kayıt düzeltme davaları, kamu düze
niyle yakından ilgili olduğundan, hakim tarafların veya tanıkların beyanlarına
bağlı kalmaksızın gerçeği araştırıp, doğru sicil oluşturmak mecburiyetindedir/1
Ayrıca talepte bulunan kişinin dış görünüşü de beyan ettiği yaşa uygun ol
malıdır. 1-2 yaş farkı pek sorun doğurmasa da görünenden 10 yaş fazla ya da
küçük bir yaşın gerçek olduğunun beyan edilmesi hayatın olağan akışına da
aykırılık teşkil edecektir.
” Yargrtay İS. HD. Esas No: 2013/18532, Karar No: 2014/1672, Karar Tarihi: C6.02.2014
“ YHGK, 11.2.1998 gün ve 2-87/77 sayılı karar
“ YHGK Esas No: 2013/18-354, Karar No: 2013/1554, Karar Tarihi: 13.11.2013
Si Yargrtay 18. HD. Esas No: 2010/12256, Karar No: 2011/242, Karar Tarihi: 18.01.2011
I 102 Hıkuk Davaları
"Nüfus kütüğüne 03.08.1994 doğum günlü ola rat kaydedilen Seher Döver'in,
Kayseri Eğitim ve Aroştırma Hostonesinin 07.08.2009 torihli sağlık kurulu raporu
na göre 16-17 yaşiorındo olduğu tespit edilmiştir. Saptanan bu durum korşısında
mahkemece ad> geçenin doğum torihinin kardeşleri ile engel oluşturmayacak
biçimde düzeltilmesine koror verilmesi gerekirken, sağlık kurulu raporu gözardı
edilip davanın reddine koror verilmesi doğru görülmemiştir". (Yargıtay 18. HD.
Esas No: 2009/13015, Karar No: 2010/3119, Karar Tarihi: 01.03.2010)
Uygulamada, bunların yanında daha önemli olan husus, yaşın tespiti konu
sunda alınacak olan sağlık raporudur. Bu çerçevede Yargıtay'ın yerleşik uygu
lamaları doğrultusunca, doğum tarihinin düzeltilmesi istenilen küçüğün gerçek
yaşının tespiti için tam teşekküllü bir hastaneye şevki sağlanıp kemik grafileri
de çekilmek suretiyle sağlık kurulu raporu aldırılması gerekir.
Karar Tanığın dinlendiği tarih arasında uzunca bir zaman geçtiğinden beyanların
da yanılgı olasılığı dikkate alınmalıdır.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesine göre "Alınan bu rapor davocı S.’in düzeltilmek
istenen doğum tarihini kesin oiorok doğruiamorraktadır. Ayrıca 25 yoşınoon
sonra tıboen yaş tespiti mümkün olmadığı gibi keyden 25 yaşın üzerinde olon
davocı S.’in yoşının düzeltilmesi için bu bilgi ve belgeler yeterli sayılomaz.
İlgilinin ooğum tarihi ile tanığın dinlendiği torih orosındo uzunca bir zamon
geçtiğinden beyonlorında yanılgı olasılığı do bulunmaktodır. O halde davonın
reddine karar verilmesi gerekirken, kamu düzeni ile ilgili olan resmi kaydın
mücerret iddia esas alınorak değiştirilmesi yolunda hüküm kurulmosı" doğru
değildir. (Yargıtay 18. HD. Esas No: 2013/11249, Karar No: 2013/12828,
Karar Tarihi: 03.10.2013)
Örnek Örneğin, Doğum tarihinin düzeltilmesiyle birlikte, çocuk ile annesi arasında
aralanndaki yaş farkının 8 yaş olması halinde, bi' kadının 8 yaşında iken ço
Yargıtay 18. HD. Esas No: 2009/8555, Karar No: 2010/1393, Karar Tarihi: 04.02.2010
Yargıtay 18. HD. Esas No: 2014/12733, Karar No: 2015/1894, Karar Tarihi: 12.02.2015
Yargıtay 18. HD. Esas No: 2008/5672, Karar No: 2008/8396, Karar Tarifi: 10.07.2008
| 1M Hıkuk Davaları
Aile kütüğünde doğum tarihi ay ve günsüz olarak yalnızca yıl şeklinde ya
zılmış ise, tescil tarihi itibariyle engel bulunmaması ve kişinin talep etmesi ha
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 105 [|
linde Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 39'uncu maddesindeki esaslar çerçevesinde
ay ve gün ilavesi yapılır.
6. İstinaf
Çekişmesiz yargı kararları da diğer yargı kararları gibi yazılır. Çekişmesiz
yargıda, kararlara karşı sadece yargılamada yer alan değil, aynı zamanda yargı
lamada yer almasa dahi hukukî yararı olan "maddî anlamadaki ilgililerde ka
nun yoluna başvurablir (m.387). Kanun yoluna başvuruda süre kararı öğren
meden itibaren iki haftadır (m.387).
1. Giriş
Nüfus davalarına ilişkin açıklamalarımızı içeren diğer kısımlarda da bahset
tiğimiz gibi kişilerin, doğum, evlenme, ölüm gibi devleti de ilgilendiren bazı özel
hallerinin kayıtlara geçmesi söz konusu olmaktadır. Bu kayıtlarda yer alan bilgi
lerin gerçeği yansıtmaması söz konusu olabilir. Bu gibi hallerde kayıtların düzel
tilmesi gerekecektir.
Kayıtlarda yer alan bilgilerin gerçeği yansıtmaması, maddi bir hatadan kaynak
lanıyorsa, mahkeme kararına ihtiyaç olmaksızın nüfus memuru kendiliğinden bunu
düzeltebilecektir.” Başka bir deyişle Aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgi-
Yargıtay 18. HD. Esas No: 2013/17067, Karar No: 2014/564, Karar Tarihi: 16.01.2014
Dural, Mustafa / Öğüz, Tufan: Türk Özel Hukuku, Cilt: II, Filiz Kitabevi, İstanbul 2009, s. 194. Madde 38 -
(1) Bu Kanunun 7’nci maddesinde sayılan aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak
belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olaraktescil edilen ya da hiç yazılmayan
bilgiler veya mükerrer kayıtlar maddi hata kapsamında değerlendirilir Bu tür maddi hatalar Genel Mü
dürlükçe ya da nüfus müdürlükleri tarafırdan düzeltilir veya tamamlanır.
[ 106 Hıkuk Davaları
lerden; dayanak belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik
olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtlar maddi hata
kapsamında değerlendirilir. Bu tür maddi hatalar Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğü'nce ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltilir veya tamamlanır.
Diğer hallerde mahkeme kararının bulunması zorunludur (TMK 38).
Yargıtay İS. HD. Esas No: 2014/5599, Karar No: 2014/10219, Karar Tarihi: 10.06.2014
Gençcan, Ömer Uğun Nüfus Koydınm Düzeltilmesi Dovosı, Yetkin Yay. Ankara 2000, s. 123
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 107 |
tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtların maddi hata
kapsamında değerlendirileceği, bu tür maddi hataların ise Genel Müdürlükçe
ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltileceği veya tamamlanacağı düzen
lenmiştir (NHKUİ Yön. m.79.).
Nüfus Kanununun 46'ncı maddesinde de "yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt dü
zeltme davaları" ibaresi yer aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus
kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.”
2. Görevli Mahkeme
Nüfus Hizmetleri Kanunu 36. maddeye göre nüfus kayıtlarına ilişkin dü
zeltme davalarında görevli asliye hukuk mahkemesidir.”
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin bir kararında; “Eloeki davo, nüfus kayıt düzel
tilmesine ilişkin olduğuno göre. 5490 Soyılı Nüfus Hizmetleri Yasasının 35. vd.
moddeleri uyorınco bu aşamoda dovanın genel hükümlerine göre Asliye Hu
kuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir" denilmiştir. (Yargıtay
20. HD. Esas No: 2008/5024, Karar No: 2008/7115, Karar Tarihi: 08.05.2008)
YHGK Esas No: 2013/18-354, Karar No: 2013/1554, Karar Tarihi: 13.11.2013
Gençcan, Ömer Uğun Mideni Hukuk Dcvolorı, Yetkin Yay. Ankara 2013, s. 361. Yargıtay 2. HD. Esas No:
2010/14437, Karar No: 2012/287, Karar Tarihi: 16.01.2012
[ 103 Hukuk Davaları
Ancak bazı hallerde davanın soybağının reddi mi yoksa nüfus kaydının dü
zeltilmesi mi olduğu konusunda uyuşmazlık olabilmektedir. Görev konusu bu
rada da önem arz etmektedir. Davanın soybağı davası değil, nüfus kaydının
düzeltilmesi davası olması halinde, görevli mahkeme 4787 Sayılı Kanunun 4.
maddesi gereğince aile mahkemesi olmayıp 5490 Sayılı Yasanın 36. maddesi
uyarınca asliye hukuk mahkemesidir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan
bu husus yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.’"
Dava, usulsüz tescile dayalı, gerçek durumu göstermeyen nüfus kaydının düzel
tilmesine ilişkin olduğundan, görevli mahkeme 4787 sayılı Kanunun 4. maddesi
gereğince aile mahkemesi değil, 5490 sayılı Kanjn'un 36. maddesi uyarınca
asliye hukuk mahkemesidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her
aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetileceğinden, davaya görevli asliye
hukuk mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken,
işin esasına girilerek davanın kabulü doğru görülmemiştir" (Yargıtay 8.HD. Esas
No: 2017/6730, Karar No: 2018/253, Tarih: 11.01.2018).
Yargıtay 18. HD. Esas No 2014/5599, Karar No: 2014/10219, Karar Tarihi: 10.06.2014; YHGK Esas No:
2013/18-354, Karar No: 2013/1554, Karar Tarihi: 13.11.2013
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 109 I
Somut olaya gelince; davacı vekili, davalılardan ... ve ...'ın müvekkilinin ölen
eşi ....’den olma çocukları olmayıp müvekkilinin babası ... ve annesi ...'nin
çocukları olduğunu, ...ile ...'in müvekkilinin çocuklarıymış gibi nüfusa kayıt
ettirdiğin, açıklanan nedenlerle ...ile ...'in gerçek babaları ... ile anneleri ...
hanelerine kayıt ve tescilini talep etmiştir. Dosya içinde mevcut nüfus kayıtla
rından, anne-baba adının değiştirilmesi talep ecilen çocukların doğum tari
hinde, iddia edilen genetik annenin yine iddia edilen baba ile evli olduğu
anlaşılmaktadır O halde, yukarıda açıklanan ilkeler karşısında dava, nüfus
kayıtlarında düzeltim yapılması davasından ibarettir. Bu nedenle uyuşmazlı
ğın, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-a maddesi uyarınca asliye
hukuk mîhkemesince çözümlenmesi gerekmektedir" (Yargıtay 20.HD. Esas
No: 2017/6151, Karar No: 2017/3582, Tarih: 24.04.2017).
"Eldeki dava, nüfus kayıt düzeltilmesine ilişkin olduğuna göre. 5490 Sayılı
Nüfus Hizmetleri Yasasının 35. vd. maddeleri uyarınca bu aşamada davanın
genel hükümlerine göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandır
ması gerekir" denilmiştir. (Yargıtay 20. HD. Esas No: 2008/5024, Karar No:
2008/7115, Tarih: 08.05.2008)
Karar Verilecek karar soybağı ilişkisini etkileyecek nitelikte ise görevli mahkeme
aile mahkemesidir.
“Bilindiği üzere, çocukla ana arasındaki soybağı doğumla; baba arasındaki soybağı
ise ana ile evlilik, tanıma ve hâkim hükmü ile kurulur. Esasen, soybağına ilişkin
uyuşmazlıklarda, kişisel durum ile ilgili nüfus kaydında yer alan bilgi "Doğru’’
olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir. Bu doğru kayıt, daha sonra açılan bir
dava, soybağının reddi veya sonradan evlenme yoluyla soybağına itiraz veya
tanımaya itiraz veya tanımanın iptali yahut da Af Kanunları ile yapılan nesep
düzeltmeye itiraz ile teknik olarak bir yanlışlığa dönüştürülmektedir. Nüfus kaydı
nın düzeltilmesi davasında ise, resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı,
baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi sözkonusudız.
I 110 Hıkuk Davaları
Dosya kapsamından, davacının doğduğu tarih itibariyle annesi S. D.'in evli olmadı
ğı, davacının evlilik dışı dünyaya geldiği, davacının genetik babası davalı C. D. ile
soybağının kurulması talebine ilişkin olarak dava açıldığı, soybağının kurulmasın
dan sonra nüfus kayıtlannın tashih edileceği anlaşılmakla davanın Aile Mahkeme
sinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir". (İstanbul BAM 37. HD. Esas No:
2017/435, Karar No: 2017/414, Karar Tarihi: 10.03.2017)
“Somut olaya gelince; davacı mevcut nüfus kayıtlarına göre davalılann çocuğu
olarak göründüğünü, oysa gerçek babasının halen hayatta olan davalılardan ... ile
gerçek arnesinin vefat etmiş olan Ayşe Çoğun isimli kişiler olduğjnu, kimlikte
annesi olarak görülen ...'in müvekkilinin teyzesinin kızı olduğunu, annesinin küçük
yaşta vefat etmesi ve o tarihte resmi nikahının olmaması nedeniyle ...‘in nüfusuna
kaydedilmiş olduğunu belirterek davalılar... ve ... ile soybağının olmadığına, diğer
davalı... ite soybağı kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin başka bir kararında "Yangın nedeniyle nüfus
koyıtlorınn yok olmosı üzerine, yeniden yapılan yersel yazımda evlenerek
gittiği için baba bonesine yazılomamış otan dovocının isteminin; idari bir işlem
olduğu d.kkate alınarok, mohkemece davo dilekçesinin görev yönünden red
dine korar verilmesi gerekirken, davonın esosıno girilerek kobulü ile yozıh
olduğu şekilde hüküm kurulmosı usul ve konuna aykırıdır" denilmiştir. (Yargı
tay 18. HD. Esas No: 2007/1094, Karar No: 2007/1825, Karar Tarihi:
05.03.2007)
3. Yetkili Mahkeme
"Somut oloydo, davacı babaannesi... 'in ölüm tarihinin tespiti ile nüfus kay
dına işlenmesini talep etmiştir.
Yargıtay 2. HD. Esas No: 2010/10885, Karar No: 2011/14835, Karar Tarihi: 04.10.2011
Yargıtay 20.HD. Esas No: 2017/9934, Karar No: 2017/9649, Tarih: 20.112017
| 112 Hıkuk Davaları
"5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. macdesinin 1/a bendinde, nüfus
kayıtlarına ilişkin düzeltme davalannın düzeltmevi isteyen Cumhuriyet Savcı
ları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk
mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmış olup,
yine Türk Medenî Kanununun 19/1. maddesi uyannca da; “Yerleşim yeri, bir
kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.” hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmaz ık konusu davada kesin yetki kuralı bubnmayıp, taraflar yetki itira
zında da bulunmamıştır". (Yargıtay 20.HD. Esas No: 2017/8799, Karar No:
2017/7485, Tarih: 09.10.2017)
4. Davacı - Davalı
a. Davacı: Nüfus Hizmetleri Kanunu 36. maddeye göre nüfus kayıtlarına iliş
kin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin
göstereceği lüzum üzerine" Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri
adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılabile
cektir.” Bu kişiler dışında kalan kimseler tarafından dava açılması mümkün
değildir.
"Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacıların murisi,... ve ... kızı ...'in ilk alınan
mirasçılık belgesine ve ...'nin 1940 doğumlu ...'dan boşanmasına dair mah
keme ilamına göre çocukları olarak görünen M., ve ...'dan taşınmaz satın
aldıktan sonra ölümü üzerine de bu taşınmazın davacılar ... ve ...’a kaldığı,
mevcut nüfus kayıtlarına göre ...’nin tek mirasçısı ...'ın mirasçılık belgesi ala
rak, davalılar... ve ...’a karşı 1186 ve 1187 parse lerin tapu kaydının iptali ile
kendi adına tescili için açtığı davada verilen yetkiye istinaden bu davayı açtığı,
mahkemece, dava konusunun şahsa sıkı sıkıya bağlı hak olması nedeni ile
Dolayısıyla Savcı kendiliğinden nüfus kaydının düzeltilmesi davasını açamayacaktır. İlgili resmi kurumdan
talep olması gerekir (Yargıtay 2. HD. Esas No: 2010/19292, Karar No: 2012/3116, Karar Tarihi:
20.02.2012).
Babacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulamada Nüfus Davaları, Adalet Yîy. Ankara 2013, s. 57
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar _______ 113 |
Yargıtay 2. HD. Esas No: 2010/12860, Karar No: 2012/593, Karar Tarihi: 19.01.2012
133 Yargıtay 2. HD. Esas No: 2310/20668, Karar No: 2012/4328, Karar Tarihi: 01.03.2012
131 Yargıtay 18. HD. Esas No: 2011/9434, Karar No: 2011/12390, Karar Tarihi: 05.12.2011
Gençcan: Nüfus Davaları, s. 125. Yargıtay'a göre "Soybağı ve miras hukukunu ilgilendiren sağ olduğunun
tespiti ve nüfus kaydının ouno göre düzeltilmesi istemine ilişkin dovalorda, verilecek karordan hukukları
etkilenecek olan M. Ş.'ınkoyden gözüken mirosçılorının davaya dahi) edilip taraf teşkili sağlanmadan
mahkemece işin esası hakkında hüküm kurulmosı doğru görülmemiştir" (Yargıtay 18. HD. Esas No:
2011/12138, Karar No: 2012/2402, Karar Tarihi: 08.03.2012). Berzer yönde Yargıtay 2. HD. Esas No:
2010/5148, Karar No: 2011/7493, Karar Tarihi: 02.05.2011
Hıkuk Davaları
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin uygulaması da aynı yöndedir: "5490 sayılı Nüfus
Hizmetler Konurunun 35. modoesine göre "Kesinleşmiş mohkeme hükmü oimo-
dıkça nüfus kütüklerinin hiç bir koydt düzeltilemez kayıtiorın onlamı ve toşıdığı
bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz" Aynı Yosanın 36. moddesinoe ise "Nüfus
kayıtlarına ilişkin düzelme davalan, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi
dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Scnalon taraf ndon yerleşim yeri
adresinin bulunduğu yerdeki görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde oçılır." hükmü
yer almoktooır. Hukuk Muhakemeleri Yosasının 33. maddesine (HUMK 76. m.)
göre; Hakim, Türk hukukunu re'sen uygulor. Moddi oloyı oçıkiamok toroflara
hukuki niteleme ise hakime ait olup somut oloydo istem gerçeği yonsıtmayan
nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin olduğundan ve Türk Medeni Yasosı'nın 291.
maddesinde belirtilen soybağının reddi ile bir ilgisi bulunmadığınoon, dovocının
mevcut nüfus kaydı sebebiyle mirasçılıkton koynaklonon hakları zedeleneceğinden
böyle bir davayı açmaya hokkı bulunmaktadır. Ancak eldeki davaoo miros huku
kundan aoğon hoklan etkilenecek diğer mirosçıionn tespit edilip oovoyo dahil
edilmesi i'e tarofiann kabulleri ve tonik beyanları ile yetinilmeyip bu iddio He ilgili
olorak DNA testi yaptırılıp alınacak rapor do gözetilerek karar verilmesi gerektiği
nin düşünülmemesi" denilmiştir. (Yargrtay 18. HD. Esas No: 2014/10730, Karar
No: 2014/15092, Karar Tarihi: 28.10.2014)
Küçüğe karşı açılan davanın velayet hakkına dayalı olarak anne babaya
yöneltilmesi gerekir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin başka bir kararınca; "Dova, 5490 soyılı Nüfus
Hizmetleri Konunu'na göre açıion nüfus kaydının düzeltilmesi davosıdır. Bu tür
davolorın yosol hasım olon Nüfus Müdürlükleri :1e doğum torihinin düzeltil
mesi istenilen küçüğün velayet hakkına oayonılarok onne ve babasına, çocuk
vesoyet citına alınmışso vosisine karşı oçılması gerekirken, dovada husumet
ehliyeti bulunmayon oovalı Çerkezköy 80. Yıl Çocuk Yuvası Müoüriüğü'ne karşı
açıion oovayo bokılorak esosı hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş
tir" den Imiştir. (Yargrtay 18. HD. Esas No: 2010/7539, Karar No:
2010/12289, Karar Tarihi: 30.09.2010)
Nüfus Müdürlüğü her türlü harç ve masraftar muaftır (Yargıtay 2. HD. Esas No: 2012/4044, Karar No:
2012/6131, Karar Tarihi: 19.03.2012).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar ,15 |
Nüfus kaydının iptali davası ile nüfus kaydının düzeltilmesi davası arasın
daki ayrım unutulmamalıdır. Mükerrer kaydın iptali davaları, bizzat mükerrer
kayıt sahibi tarafından açılabileceği gibi, hukuki menfaatleri ilgilendirmesi ha
linde anne, baba ve kardeşler hatta kamu düzenini ilgilendirmesi yönünden
Cumhuriyet Savcısı tarafından da açılabilir.104
Çekişmesiz yargı işerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça resen araştırma ilkesi
geçerlidir. Çekişmesiz yargı işleri adli tatilde de görülür (HMK 103). Mevcut durumda
meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde
zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle
bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde,
uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecek olan ihtiyati tedbir kararı, niteliğine uygun
düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır (HMK 445).
Nüfus kaydının düzeltilmesi davaları herhangi bir zamanaşımı veya hak dü
şürücü süreye tabi olmadığından'"’ her türlü kanıtla isoat edilebilecektir.107 An
cak tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin olmasına dikkat edilmelidir.
Yargıtay 18. HD. Esas No: 2010/11599, Karar No: 2010/15741, Karar Ta-ihi: 07.12.2010
Öztan, Bilge: Şohsın Hukuku, Ankara 1997, s. 210
” Yargıtay 2. HD. Esas No: 2911/15901, Karar No: 2011/15450, Karar Tarihi: 11.10.2011
” YHGK, 11.02.199S, 2-87/77
I 116 Hıkuk Davaları
Soybağı ile ilişkili olmayıp yalnızca nüfus kaydının düzeltilmesinin istenmesi
halinde ayrıca DNA testi yaptırılmasına gerek yoktur. Ancak soybağını da etkile
yecek bir durum varsa, DNA testinin yaptırılması gerekecektir. Başka bir deyişle
nüfus kayıtlarındaki düzeltme davaları kamu düzeniyle yakından ilgili olup,
mahkemeler kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak
zorundadır. Bu nedenle salt taraf beyanları, tanık anlatımı ve kolluk araştırma
sıyla yetinilmeyip, iddiayla ilgili olarak DNA testi yaptırılıp, alınacak rapor da
gözetilerek karar verilmesi gerekir/”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir kararında "Bir katimın bu süre içinde iki kez
doğum yopmosının tıbben mümkün olmadığından hakim, nüfus koyıtlorındo
düzeltme yoparken bunların hayotın olağon okışıno ters düşecek şekilde
olmomasmo özen göstermeli, böyle bir sonucu doğuracak korarlar vermeme
lidir" denilmiştir. (Yargıtay 18. HD. Esas Ne: 2009/12705, Karar No:
2010/2474, Karar Tarihi: 22.02.2010)
Yargıtay 18. Hukuk Dairesine göre; "Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre; bu tür
davalardc, doğum tarihinin düzeltilmesi istenenin gerçek yaşının tespiti için torn
teşekküllü bir hastaneye gönderilerek soğlık kurulu -oporu aldırılması zorunludur.
Mahkemece, adı geçenlerin yaşının tespiti için torn teşekküllü bir hastaneden
soğlık kurjlu raporu alınıp gösterilecek sair deliller topionmodon, salt torafbeyon-
ion ile yetinilip davonın kobulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir". (Yargıtay
18. HD. Esas: 2011/10374, Karar No: 2012/530, Karar Tarihi: 24.01.2012)
:38
YHGK Esas No: 2013/18-442, Karar No: 2014/101, Karar Tarihi: 12.02.2014; Yargıtay 18. HD. Esas No:
2013/8577, Karar No: 2013/10701, Karar Tarihi: 18.C6.2013
| 113 Hukuk Davalan
» Nesebin Reddi ve Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Arasındaki İlişki:
Soybağının reddi davası ile kayıt düzeltme davası, sonuçları bakımından
benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi
özel hükümlerine bağlıdır.111
" Soybağının reddinde, kişisel duruma ilişkin nü
fus kaydında yer alan bilgi doğru olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir.
Ancak bu doğru daha sonra soybağının reddi davası ile teknik anlamda bir
yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise,
nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe
geçirildiğinden söz edilmesi gereklidir.111
Farklılıklar hakkır da bknz. Paksoy, Gül nihai: “Soyboğımn Reddi", TBB Dergisi 2011 (97) s. 355 vd.
11 HGK 30.01.2008 gün 200E/2-36-47
YHGK Esas No: 2013/18-354, Karar No: 2013/1554, Karar Tarihi: 13.11.2013
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar _______ 119 |
mümkün değildir ve bu tür iddialar ancak nüfus düze tim davasının konusunu
oluşturabilecektir."4
Dosyayı gören Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, Esas No: 2011/347 Ka
rar No: 2011/359, Karar Tarihi: 26.09.2011 kararıyla, davanın soybağına ilişkin
olup nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin olmadığı gerekçesiyle aile mahkeme
sine gönderilmek üzere görevsizlik kararı vermiştir.
Dosya görevsizlik kararı ile kendi önünde gelen Ankara 8. Aile Mahkemesi,
Esas No: 2011/1486, Karar No: 2011/1400, Karar Tarihi: 16.12.2011 kararıyla,
Çocuğun genetik ana ve babası yerine başka bir erkek ve kadın üzerine kayıt
edilmesi yanlış kayıt olmakla her zaman nüfus kaydının düzeltilmesinin istene
bileceği, nüfus kaydırın düzeltilmesi davasından söz edebilmek için, hem ana
hem de baba yönünden kütükte bir yanlış kaydın bulunduğu ileri sürülmüş
olması gerektiği, Davacının davasının soybağı ve babalık davası ile ilişkili olma
yıp, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinden kaynaklanan
nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkin olduğu ge-ekçesiyle görevsizlik ka
rarı vermiştir.
il*
YHGK Esas No: 2013/18-354, Karar No: 2013/1554, Karar Tarihi: 13.11.2013
| 120 Hıkuk Davaları
Aile Mahkemesin n dayanağı Yargıtay kararları şunlardır:
"... Dovacı, Hüseyin ve Forma çocuğu olmoyıp, Hüseyin'in kordeşi Hoson ile eşi
Hotice'nin çocuğu olduğunu, amcosı Hüseyin'in hanesindeki kaydının doğru
oimooığını ileri sürerek, Hüseyin ve eşi Fatmo'nın donesindeki kaydın silinme
sine, gerçek ona ve babası olon Hason ve Hatice'nin bonesine tesciline koror
verilmesini istemiştir. Bu oçıkiomoya göre istek; gerçeğe oykırı olorak oluştu
rulan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. (5490 S. NHK m.36)...". (Yargı
tay 2. HD. 26.03.2009, 21644-5613}
"... İıfon'.n Rayif ve eşi Fatma'nın çocuğu olorar nüfusa tescil edildiğini, İr-
fon'ın ge'çekte dovalı Halit ve eşi Fotma'nın çocuğu olduğunu ileri sürerek
nüfus kaydının iptalini istemiştir. Dova, Nüfus Konunun 36. moddesinoe kay
naklanmaktadır. İstek gerçek durumu göstermeyen nüfus koydının düzeltil
mesine ilişkindir. Dovayo bakmokla görevli mahkeme asliye hukuk mohkeme
sidir...". (Yargıtay 2. HD. 22.09.2010,13241-15093)
Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ankara 8. Aile Mahkemesi arasında
doğan görev uyuşmazlığını çözmek adına dosya Yargıtay 17. Hukuk Dairesine
gönderilmiştir.
"1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yopılmosı istenen davo konusu taşınmozların to
pu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutonakları (tespit ve tescile esas
alınan tüm dayonak belgeleriyle) ayrıca toşınmozlor kadostrooon sonra edinilmişse
buno ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelioir.
:ıs
Yargıtay 24. HO. Esas No: 2012/4972, Karar No: 2012/9382, Karar Tarihi: 10.07.2012
| 122 Hıkuk Davaları
modığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus koyıtlorı, tapu kayıt
tan ve ooyanoktan ile bağlantı kurulocok şekilde incelenmelidır.
3- Toşınmozın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta arocılığı ile kayıt maliki ile aynı
ismi toşıyon boşka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da oraştırılmolıdır.
5- Tüm bu oraştırmalar sonucu hala kesin bir kanaot o'uşmomış ise mahallinde
keşif yopılorok; toniktir ve vorso tespit bilirkişileri taşınmaz bcşınoa dinlenmelidir.
Davonın niteliği gereğince, yargılama horcı ve vekâlet ücreti maktu olarok belir
lenmelidir.
Topu Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yorgıloma giderlerinden (ve yargı-
iamo giderlerinden otin vekâlet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır"
Yargıtay 24. HD. Esas No: 2022/7915, Karar No: 2012/8779, Karar Tarihi: 20.05.2012
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar «Lİ
AÇIKLAMALAR...:
2- ) Müvekkilin babası. Nüfus Müdürlüğü'ne gittiğinde, müvekkilimizin .../.../... olan doğum ta
rihinin olarak nüfus kaydına yazıldığını görmüştür.
3- ) Ekte sunduğumuz nüfus kayıt tablosunda görüleceği üzere müvekkilin kardeşi ile arasında
8 ay gibi bir yaş farkı vardır. İki kardeş arasında 8 ay gibi yaş farkının olması imkânsızdır. Müvekki
lin kardeşi, ...'in doğum belgesini de ekte sunuyoruz.
HUKUKİ.DELİLLER.............: 1-) Nüfus Kaydı, 2-) Tanık Anlatımları, 3-) Bilirkişi İncelemesi, 4-)
.../..../.... tarihli doğum tutanağı ve sair yasal deliller
Tanıklar:
SONUÇ. VE TALEP.............: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle resen araştırılacak sair se
beplerle;
Haklı davamızın kabulü ile müvekkilimizin doğum tarihinin .../../... olarak tespitine ve nüfus
kayıtlarının düzeltilmesine karar verilmesini talep ederim..../.../....
1. Giriş
Nüfus kaydında yar alan bilgilerin gerçeği yansıtmaması maddi bir hatadan
kaynaklanabilir. Bu durumda 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 38'inci
maddesinde, "Bu konunun 7'nci maddesinde sayılan aile kütüklerine tescil
edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu halde nüfus kütük
lerine hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya
mükerrer kayıtlar maddi hata kapsamında değerlendirlir. Bu tür maddi hatalar
Genel Müdürlükçe yc da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltileceğine veya
tamamlanacağına" hükmedildiğinden, bu doğrultuda mükerrer kayıtların silme
işlemi nüfus müdürlüklerince gerçekleştirilmektedir.
NHK 40’ta "Usûlüne göre düzenlenmemiş bir belgeye dayanılarak tesis edil
miş nüfus kayıtları Genel Müdürlüğün ya da nüfus müdürlüklerinin göstereceği
lüzum üzerine mahkemece verilecek kararla iptal edilir. Nüfus kütüğüne düşül
müş olan şerh ve açıklamaların iptal edilmesi de aynı usûle tâbidir" denilmiştir.
Babacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulomodo Nüfus Davalan, Adalet Yay. Ankara 2013, s. 313
07/03/2007 tarihli ve 2007/1 No.lu genelge
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 125 |
2. Görev
3. Yetki
4. Davacı - Davalı
a. Davacı: Nüfus kaydının iptali davaları, hukuki yararı bulunan herkes tara
fından açılabilecektir.219
*
219 Yargıtay 2. HD. Esas No: 2012/6748, Karar No: 2012/9335, Karar Tarihi: 12.C4.2012, Gençcan, Ömer
Uğur: Medeni Hukuk Davalort, Yetkin Yay. Ankara 2013, s. 394
2:3 Yargıtay 2. HD. Esas No: 2010/10885, Karar No: 2011/14835, Karar Tarihi: 04.10.2011
Nüfus Hizmetleri Kanunu 36. maddeye göre nüfus kayıtlarına ilişkin dü
zeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği
lüzum üzerine1" Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulun
duğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılabilecektir. Bu kişiler dı
şında kalan kimseler tarafından dava açılması mümkün değildir.
Nüfus kaydının iptali davası ile nüfus kaydının düzeltilmesi davası arasın
daki ayrım unutulmamalıdır. Mükerrer kaydın iptali davaları, bizzat mükerrer
kayıt sahibi tarafından açılabileceği gibi, hukuki menfaatleri ilgilendirmesi ha
linde anne, baba ve kardeşler hatta kamu düzenini ilgilendirmesi yönünden
Cumhuriyet Savcısı tarafından da açılabilir.*114
Dava, kaydı mükerrer olan kişi tarafından açılmışsa, davalı olarak anne ba
banın her ikisi ya da sağ değillerse mirasçıları davalı olarak gösterilmelidir. Tam
tersi, yani davayı açan anne baba olduğunda davalı sıfatı da çocuğa ait olacak
tır. Ancak anne babanın davayı birlikte açması zorunlu olmayıp anne ve baba
dan birisi tarafından da bu dava açılabilecektir.114
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bir karannda; "Dosyoyo getirtilen oile nüfus koyıt
toblosu içeriğinden, davacı Ahmet Fındık'ın, Fotmo Fınoık'io evli ve eşinin halen
soğ olduğu, koydının iptali istenilen Nazmiye'nin de Ahmet ve Fotmo'nın müşterek
çocuktan oiorok 26.03.1968 tarihinde 5.2.1965 ooğumlu olarak nüfuso tescil
edildiği, Nozmiye'nin koydının iptoli için bu davanın salt bobası Ahmet Fındık
torofından açıldığı onioşılmaktadır. Davanın yukarıda oçıklonon niteliği de göz
önünde tutulorak kaydının iptoli istenilen Nazmiye’nin onnesi Fotmo Fındık'ın
yöntemime dovoyo kotılmosının sağlanmosı ile taraf teşkilinden sonro topionan
kanıtioro göre hüküm kuruimosı gerekir" denilmiştir. (Yargıtay 18. HD. Esas No:
2008/8919, Karar No: 2008/12557, Karar Tarihi: 27.11.2008)
Mükerrer kaydın iptali davası kamu düzeniyle ilgili olup iptali istenilen kay
dın nüfus kütüğüne tesciline dayanak oluşturan doğum tutanağı, ölüm tutana
ğı, (tutanak tanıkları sağ ise dinlenmesi), okul kayıtları, vergi kayıtları, seçmen
kayıtları gibi belgeler araştırılıp kişinin gerçekte var oIud olmadığı, her iki kaydın
da aynı kişiye ait olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde araştı
rılarak tespit edilmesi gerekir.1”
Mükerrer kayıtlar söz konusu olduğunda kural olarak sonradan tescil edi
lenin iptali gerekli ise de; ilgililerin evlenme, boşanma vb. sosyal statüsündeki
değişikliklerin ikinci kez oluşturulan nüfus kaydına işlenmiş olması durumunda
sonraki kaydın iptali yerine öncekinin iptaline karar verilmesi gerekir.150
’ Yargıtay İS. HD. Esas No: 2010/8054, Karar No: 2010/12696, Karar Tarihi: 07.10.2010
Görüldüğü gibi madde, ilk evlilik sona ermeden her ne şekilde kişinin ikinci
defa evlenmesi halinde, sonraki evliliğin kural olarak butlanla batıl olmasına
rağmen, butlan kararı verilinceye kadar önceki evliliğin sona ermesi ve ikinci
evlilikteki eşin iyiniyetli olması halinde, sonraki evliliğin butlanına karar veril
meyecek ve evlilik geçerli olacaktır. Bu durumda ikinci kayıt değil, ilk kayıt iptal
edilecektir.
Hâkim tarafların talebi ile bağlı kalmaksızın resen vapacağı araştırma sonu
cunda kayıtlarla çelişmeyecek şekilde farklı bir karar da verebilecektir."2
Davacıya düşen ispat yükü, nüfus kaydında mükerrer işlem yapıldığını, an
cak kendisinin fiiliyatta yalnızca birisini kullandığını, ku lanmadığı diğerinin iptal
edilmesi gerektiğidir.221
Nüfus kaydının düzeltilmesi davaları herhangi bir zamanaşımı veya hak dü
şürücü süreye tabi olmadığından"4 her türlü kanıtla isoat edilebilecektir.2” An
cak tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin olmasına dikkat edilmelidir.
AÇIKLAMALAR.......... .:
1- ) Müvekkil...., ekte sunduğumuz nüfus kayıtlarından da anlaşılacağı gibi Osmaniye İli, Kadirli
İlçesi, Tufanpaşa Mahallesç... Cilt No,... Hane No ve ... Sayfa No’ca bekar erkek olarak kayıtlıdır
(Ek-1, Nüfus Kayıtları).
2- ) Nüfus kayıtlarında müvekkilin bir doğum tarihinin diğerinin ise .../..../ olduğu
görülmektedir.
3- ) Müvekkil, Ankara ..Çocuk Doğum ve Araştırma Hastanesinde dünyaya gelmiş olup hasta
ne kayıtlarında da müvekkilin doğum tarihininolduğu görülmektedir.
4- ) Müvekkilin dedesi tarihinde vefat etmiştir. Geride mirasçı olarak kalanlardan bi
risi de müvekkildir.
6- j Daha sonra diğer mirasçılardan..... , müvekkilin sonraki doğum tarihi olarak kayıtlara ge
çen kaydı gerekçe göstererek müvekkilin, dedesinin vefatı anınd3 doğmamış olduğunu ve bu
nedenle de mirasçı olamayacağını belirterek Ankara ...Asliye Hu<uk Mahkemesinde mirasçılık
belgesinin iptali için dava açmıştır.
7- ) Ankara ... Asliye Hukuk Mahkemesi, tarafımıza süre vererek mükerrer nüfus kaydının ipta
li ile gerçek doğum tarihinin belirlenmesi konusunda dava açma yetkisi vermiştir. Eldeki davayı
da bekletici mesele yapmıştır.
Tüm bu nedenlerle resmi kayıtlara uygun düşmeyen mükerrer nüfus kaydının iptaline karar
verilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ DELİLLER.....:.l-) Nüfus kayıtları, 2-) Tanık anlatımları, 3-) Mahkeme kararı, 4-) Do
ğum Tutanakları ve sair ya-al deliller
Tanıklar:
Haklı davamızın kabulü ile müvekkiL.'e ait görünen sonraki .../../...doğum tarihi kaydının ip
taline karar verilmesini talep ederim..../.../.....
Ekler:
1- ) Vekâletname
2- ) Doğum Kayıtlan
3- ) Mahkeme Kararı
4- ) Nüfus Kayıtları
I 132 Hukuk Davalan
II. Tüzel Kişilere İlişkin Davalar’
Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında be
lirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli ola
rak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır
(TMK m.56).
b. Görev
c. Yetki
Derneğin feshi davasının derneğin yerleşim yerinde açılması gerekir. DK
m.4'e göre, derneğin tüzüğünde derneğin merkezi gösterilmelidir. Derneğin
merkezinden ise, derneğin yerleşim yerinin bulunduğu il veya ilçe anlaşılır
(m.2/c).
d. Davacı - Davalı
a. Davacı: TMK m.59'a göre, dernekler, kuruluş bildrimini, dernek tüzüğünü
ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülkî ami
rine vermelidirler. Bu mülki amirliğin bildirmesi ile Cumhuriyet savcılığı ta
rafından derneğin feshi davası açılacaktır. Davacı Kamu Hukuku'dur.
e. Yargılama Usulü
1. Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerle
şim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel
kişilik kazanırlar (TMK m.59). Bu konuda Dernekler Yönetmeliğinde daha
ayrıntılı bir düzenleme vardır (m.5).
2. Hâl böyle olunca oir derneğin mevzuata uygun kurulup kurulmadığını ince
leme işi, tüzel kişiliğin kazanılmasından sonra gerçekleşmektedir.
Bkz. Kuru, 8.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, CitV.I, 6. bası, İstanbul 2001, s. 1119.
I Hıkuk Davalan
düzeltme ve değişiklikler mülki amirlikçe yerinde bulunursa, amirlik tarafından
keyfiyet bir yazı ile dernek geçici yönetim kurulu başkanlığına derhal bildirilir.
Kanuna aykırılık veya noksanlık otuz gün içinde giderilmediği takdirde mül
ki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi hakkında davanın
açılması için durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir.
Kurucu sayısı yed nin altında ise bu sayının yediye tamamlanması gerekir.
Burada dikkat edlmesi gereken nokta, tüzel kişiliğin kazanıldığı anda yedi
kurucu üyenin bulunup bulunmadığıdır. Tüzel kişilik, gerekli belgelerin mülki
amirliğe verilmesi ile kazanılır. İşte bu anda yedi kurucunun bulunması kaydıyla,
daha inceleme aşaması devam ederken dernekten ayrılmalar olsa da TMK
m.60'a göre -kuruluştaki kanuna aykırılık veya eksikliklerden dolayı- derneğin
feshi istenemez"’.
İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin 16935 sayı ve 01.12.2010 tarihli hukuki mütalaası
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 135 |
Dernek tüzüğünde bulunması gereken hususlar TMK ve DK'da sayılmıştır.
İsviçre Hukuku'ndaki serbesti anlayışını yansıtan TMK m.58'in aksine, DK m.4'te
oldukça ayrıntıya inilmiş, dernek tüzüğünde aşağıdaki hususların belirtilmesi
zorunlu tutulmuştur:
» Demeğin adı
Tüzükte bulunması gereken hususlar hakkında ayrıntılı bilgi için bak İkizler, M.: Tüze/ Kişilerin İlkeli
Kişiliği, Bu Uğurdo A.na Statünün Anlamı ve İşlevi, Ankara 2012, s. 131 vd.
I 136 Hıkuk Davalan
ideal olan, derneğin amacını yansıtan bir adın konulmasıdır; Baklava ve
Tatlı Üreticileri Derneği gibi. Bununla birlikte dernek adının muhakkak amacı
göstermesi aranmaz. Ancak her hâlükârda yanıltıcı nitelikte ya da diğer tüzel
kişilerden derneği ayırt etmeyen adlar kullanılamaz. Örneğin avcılık ve atıcılık
üzerine faaliyet gösterecek bir derneğin, "hayvanları koruma" ya da "hayvan
dostları" ifadelerini dernek adı olarak seçmesi uygun değildir. Anlamsız sesler,
harf ve hece birleşmeleri de ad olarak kabul edilemez"’; ADFGBHYU Derneği
gibi. Dernek adında hayalî veya fantastik ifadelerin bulunmasına ise bir engel
yoktur140. Yeter ki, burlar ahlaka veya adaba aykırılık taşımasınlar.
Yukarıda sayılanlar dernek adının belirlenmesi ile igili temel esasları ortaya
koymaktadır. Bunlardan başka mevzuatımızda bazı adların dernekler tarafından
kullanılmasını yasaklayan hükümler de vardır141:
• 2004 tarihli 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile
İlişkilerine Dair Kanun141*gereği, dernek ve vakıflar, kamu kurum ve kuruluş
larının adını alamazlar144 (m.2).
Dernek adında bu hükümlere aykırılık varsa bu, TMK m.60 anlamında ka
nuna aykırılık teşkil ecer ve aykırılık giderilmezse derneğin feshine yol açar.
Sauter, E. / Schweyer, 6. / Waldner, W. / Worle-Himmel, C.: De' eingetrogene Verein, 19. Aufl.,
München 2010, Rn. 58; Reuter, in: MünchKomm-BGB, § 57 Rn. 2.
Burhoff, D.: Vereinsrecht, 6. Aufl., Berlin 2006, Rn. 53, 55; Reichert, B.: Vereins- und Verba ndsrecht, 10.
Aufl., Neuwied 2005, Rn. 465.
Bkz. Özdamar, Ö. / Ertürk, Ş. / Türk, A. / İkizler, M. / Çağırgan, S. / Değer, S.: Karşılaştırmalı, Gerekçeli.
İçtihadı, Uygulamalı 5253sayılı Yeni Dernekler Konunu ve İlgili Mevzuot, Ankara 2006, s. 74 vd.
■4* Hangi demeklere bu adlann kullanımının verileceği ile ilgili bkz. DY m.53, ayrıca İçişleri Bakanlığının
Dernekler Dairesi Başkanl ğınır 2006/78 sayılı Genelgesi.
141 RG 29.01.2004 T, S. 25361
‘*4 5072 sayılı Kanun’a eklenen geçici bir madde ile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 29.01.2004
tarihinden önce kurulan dernek ve vakıflann kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili almış oldukları adları kul
lanma haklan saklı tutulmuştur. (17.09.2004 T. ve 5234 S.K. m.23).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 137 |
5. Amacı hukuka veya ahlaka aykırı olan kişi ve ma toplulukları tüzel kişilik
kazanamaz (TMK m.47/2). İdareye sunulan belgeler arasında, derneğin
amacının ne olduğunu gösteren metin tüzüktür. Tüzükte hukuka ve ahlaka
aykırı bir amaç var ise, bu bildirimden TMK m.59'daki sonuç doğmaz. Yani
dernek tüzel kişil k kazanamaz. Dolayısıyla böyle bir dernek hakkında der
neğin feshi davası değil, olsa olsa derneğin tüzel kişilik kazanamadığının
tespiti davası açılabilir”5. Örneğin Satanizmi yaşatma ve yayma amaçlı bir
topluluğun tüzel kişilik kazanması ve hukuken "dernek" olarak kabulü
mümkün değildir.
Bkz. Ayan, M. / Ayan, N.t Kişiler Hukuku, 3. baskı, Konya 2011, s, 178.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 27.10.2011 T., E. 2007/1550, K. 2011/945 (Kazancı İçtihat
Programı).
Saldırım, M.: Cumhuriyet Savcısı'nın Özel Hukukta Dernek ve Sendika ~üze! Kişiliğinin Sono Erdirilmesine
İlişkin Görevleri, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 59, 2005, s. 364.
[ 133 Hıkuk Davalan
Kararlar Noksanlıkların giderilmesi için derneğe verilen sürenin hak düşürücü nite
likte oldığu
Davaname
Örnek Dilekçe
Hazırlık No :.....
Davaname No :....
AÇIKLAMALAR.......:
1- Davalı dernek; kuruluş bildirimini, tüzüğünü ve gerekli diğer belgeleri, İzmir Valiliğine
14.09.2014 tarihinde "alındı belgesi' karşılığı vererek, bu tarihte tüzel kişilik kazanmıştır.
2- Valilik makamınca yapılan inceleme sonucu, derneğin tüzüğünde kanuna aykırılık ve eksik
lik bulunmuştur.
3- Tüzükte inceleme sonucu tespit edilen kanuna aykırılık ve eksiklikler ile gerekçeleri aşağı
daki gibidir:
a- Derneğin adında "Yeni Bahar Üniversitesinin adı geçmekte olup bilindiği gibi üniversiteler
kamu kurumudur. Oysa 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine
Dair Kanun'un 2./a maddesinde "Dernek ve vakıflar, kamu kurum ve kuruluşlarının ismini alamaz"
hükmü bulunmaktadır. Dolayısıyla derneğin bu adı kullanması kanuna aykırılık oluşturur.
b- Dernek tüzüğünün 'Gelir ve Gider İşlemleri" başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında "Hesap
yılı sonunda giderler düşüldükten sonra, dernek işletmesinin gelirlerinden artan bir meblağ
olursa, bunun %20'si derneğe ayrılır; geri kalan, bir yılını doldurmuş ve ödenti borcu olmayan
üyeler arasında eşit olarak dağıtılır" denilmektedir. Oysa dernekler kazanç paylaşma amacıyla
kurulamaz ve üyeleri arasında kazanç paylaşımı yapamaz. Bu nedenle tüzükteki bu kural kanuna
aykırıdır.
böylece tüzükteki kanuna aykırılık ve eksikliklerin giderilmesi, usulüne uygun yapılan tebligat
ile kuruculardan 05.11.2014 tarihinde istenmiştir. İstenen değişikliklerin yapılması için bu yazının
tebliğ tarihinden itibaren ilgililerin otuz günlük süresinin bulunduğj, bu süre içinde kanuna aykı
rılık veya eksiklikler giderilmezse derneğin feshinin isteneceği de Valilik bildiriminde yer almıştır.
I 1« Hikuk Davalan
5- Kuruculardan gelen 25.11.2014 tarihli cevabi yazıda; Valilikçe 5072 sayılı Dernek ve Vakıf
ların Kamu Kurum ve Kurıiuşları ile İlişkilerine Dair Kanun'un yanlş yorumlandığı, bu Kanun'un;
"kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu hizmetlerini veya personelini desteklemek üzere kurulan
demekler"! kapsadığı, davalı derneğin ise bu maksatla kurulmadığı ileri sürülmüştür. Yine Yazıda;
tüzükten de anlaşılacağı üzere derneğin amacının "Yeni Bahar Üniversitesi mezunu şair ve yazar
lar arasındaki sosyal, kültürel ve insani ilişkileri geliştirmek, dayanışma sağlamak ve bir Yeni
Bohoriı Ekolü oluşturmak" olduğu, dolayısıyla derneğin Kanun kapsamına giren amaçlan gütme
diği, bu nedenle "Yeni Bahar Üniversitesi" adının kullanılmasında kanuni bir sakınca olmadığı
ifade edilmiştir.
6- Valilikçe yukarıdaki iddianın haklı bulunduğuna dair yazı dernek geçici yönetim kurulu baş
kanlığına (DY m.6/2) 29.11.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve fakat diğer yandan, süresi içinde
dernek tüzüğünün m.14/3 fıkrası hakkında herhangi bir işlem yapı madığından bahisle, derneğin
feshi konusunda dava açılması için durum Cumhuriyet savcılığımıza bildirilmiştir.
7- Gerçekten de dernek tüzüğünün 14. maddesinin 3. fıkrası mevzuata aykırı olup, bu aykırılı
ğın süresinde giderilmemesi neticesinde derneğin feshi gerekmektedir. Şöyle ki;
Bilindiği gibi dernekler kazanç paylaşma dışındaki belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek
üzere kurulan kişi topluluklarıdır.
Burada öncelikle belirmek gerekir ki, davalı derneğin tüzüğünde derneğin amacı, kazanç
paylaşma dışındaki hususlara hasredilmiştir. Bu nedenle Tüzüğe gere derneğin amacında kanuna
aykırılık yoktur.
Ancak Tüzüğün 14. maddesinin 3. fıkrası mevcut hâliyle derneğin işleyişinde üyelere fiilen ka
zanç dağılımını sağlayacak, böylece derneğin kazanç paylaşma aracı olarak kullanılmasına yol
açacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda derneğin feshi için dava açılması zorunluluğu doğmuş
tur.
PELİLLER.................. ;
3) Demek Tüzüğü
4) Sair deliller.
HUKUKİ SEBEPLER.: Özellikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.5O, 59, 60, 90; 5253 sayılı
Dernekler Kanunu m.2/a, 12; Dernekler Yönetmeliği m.5, 6; bu Kanunlar ve Yönetmeliğin sair
hükümleri ve diğer ilgili mevzuat.
Cumhuriyet Savcısı
Adı ve Soyadı
Sicil No
İmza
Ekleri:
1- Alındı belgesi örneği,
Genel kurul demeğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul kararları tüm
üyeleri bağlar. Kurul, kanuna ya da tüzüğe aykırı karar alırsa, bu kararın iptali
sağlanabilir.
TMKm.83
b. Görev
c. Yetki
:‘s Yargıtay 28. HD, 16.04.2013 T., E. 2013/4486, K. 2013/6437 (Kazancı İçtihat Programı).
Genel kurul kararının iptal i davasının basit yargılama usulüne tabi olduğu yönünde Ayan / Ayan: 189;
Yargıtayın -gerçi TMK m.37 ile ilgili olmak üzere- verdiği kararlarda da aynı esas benimsenmiştir: örne
ğin; "Dava; 4721 sayılı Tü-k Medeni Kanunu’nun 87. maddesi hükmüne göre, derneğin kendiliğinden so
na erdiğinin tespiti istemine ilişkindir....... 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 18. maddesinin birinci fıkrası
hükmünde "8u kor?ur?.'c i.gili oiorok hukuk mahkemelerinde bakılacak dovclordo basit yargılama usulü
uygulanır.", 36. maddesirin son cümlesi hükmünde ise ’Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721
sayılı Türk Medeni Kanunj hükümleri uygulanır." denilmektedir. Gerek sözü edilen ve gerekse diğer ka
nunlarımızda derneklerle ilgili hukuk davalannın duruşma yapılmaksızın dosya üzerinde yapılan inceleme
ile sonuçlandırılacağına il skin başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Açıklanan hukuksal olgular birlikte
değerlendirildiğinde dernekler ile ilgili hukuk davalarında mahkemelerce duruşma yapılması, yargılama
nın basit yargılama usulüne göre yürütülerek sonuçlandın İması gerektiği kuşkusuzdur/’ Yargıtay 7. HD,
24.02.2011 T., E. 2010/5127, K. 2011/1038 (Kazancı içtihat Programı); 6100 sayılı HMK'dan sonra da aynı
yönde olmak üzere bkz. Yargıtay 18. HD, 03.07.2012 T., E. 2012/7459, K. 2012/8388 (Kazancı içtihat
Programı); bkz. Ballar, S.: Türk Dernekler Hukuku, 5. baskı, Ankara 2006, s. 647.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar U3 I
d. Davacı - Davalı
• Genel kurul toplantısında hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı ola
rak alınan genel kurul kararlarına katılmayan üyeler ile
Toplantıya katılıp karar lehine oy kullananlara iptal davası açma hakkı ta
nınmamıştır”. Böyle bir davranış esasen TMK m.2 anlamında çelişkili bir dav
ranıştır.
Kararın alınmasından sonra üyeliği sona erenlerin se dava açma hakkı yok
tur. Üyeliğin sona ermesi örneğin çıkma ya da ölüm redeniyle olsa bile sonuç
değişmez1”.
"... davacının bu topfcnt/yc katıldığı ve topfantt tutanağına muhalefetini oçıkço yazdırmadığının anlaşılması
na göre mahkemece da/o şartı yolduğu nedeniyle davanın reddinin gerekeceği...." Yargıtay 7. HD,
31.05.2012 T., E. 2012/3931, K. 2012/4118 (Hukuk Türk Mevzuat İçtihat Bilgi Bankası); "Davacı Şemsettin
265.2002 tarihli genel kurul toplanbsıno katılmış, alınan korarlora karşı oçıkço itiraz etmemiş ve bu yönde
bir müracaatı da tutanokic tespit edilmemiştir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm ku
rulması doğru görülmemiştir." Yargıtay 2. HD, 16.06.2004 T., E. 2004/7100, K. 2004/7936 (Kazana İçtihat
Programı); "Davacı Tolga 16.02.2002 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına katılmış, oncok top'ont>do
alınan kararlara katılmadığını tutonağa yozdırmomıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davocımn davo
hokkı bulunmadığından devanın reddine..." Yargıtay 2. HD., E. 2003/4653, K. 2003/8640 (Hukuk Türk Mev
zuat içtihat Bilgi Barkası); "...TMK. 83/son maddesi gözetildiğinde, üye almayan şahısların katılımıylo gene!
kurul toplantısı yapılmışsa olman kararların iptalini istemek için muhalefette bulunmaya dahi gerek yoktur."
Yargıtay HGK, 28.05.2008", E. 2008/2-408, K. 2008/414(Kazancı İçtihat Programı).
Bkz. Riemer, H. M.: 3erner Kommentor, Kommentar zum schweizerischen Zivilgesetzbuch, Bd. 1/3/2: Das
Personenrecht, Die juristisehe Personen, Die Vereine, Art. 60-79 ZGB, 3. Aufl., Bern 1990, Art. 75 N. 51.
•” Riemer, in: BernerK, Art. 75 N. 50; Nomer: 185; İkizlen 344.
"Dernek üyeliği kişiye sıkı sıkıya bağlı hukuki bir durum olup tüzükte aksine bir hüküm bulunmadığı
takdirde üyenin ölümü ile kendiliğinden sona erer ve mirasçılarına geçmez ve dernek üyesi torofındon
açılmış olan dova do konusuz kalır.... Somut olayda istek Dernek Gene Kurulunca olman kararın iptaline
ilişkin olup sadece şahsi hak doğuracağı ve davacının devo sırasındo ölmesi ile konusunun kalmadığı
çözönünde tutulmadan davanın mirasçılara yöneltilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülme
miştir-’ Yargıtay 2. HD, 13.12.1995 T., E. 12889, K. 13636 (Uyar, T.: Türk Medenî Kanunu, Gerekçeli-
İçtihattı, Kişiler Hukuku, C. II, Ankara 2002, s. 1829).
I 144 Hıkuk Davaları
b. Davalı: Davalı dernek (tüzel kişiliği) dir. Dava genel kurula ya da olumlu oy
kullananlara karşı açılmaz.
e. Yargılama Usulü
1. Bu dava, kanuna veya dernek tüzüğüne aykırı, denek genel kurulu kararla
rının iptali için açılır.
2. Genel kurul kararlarının yok veya kesin hükümsüz (batıl) olduğu durumlar
da iptal davası açılmaz. Zira bu durumlarda zaten iptal edilecek geçerli bir
genel kurul kararının varlığından söz edilemez. Bu gibi kararlara karşı olsa
olsa kararın yokluğunun veya kesin hükümsüz olduğunun tespiti istenebi
lir^ (HMK m.106;.
a- Yokluk özel hukuktaki en ağır yaptırımdır; yok işlemden hiçbir hukuki so
nuç doğmaz. Tüzel kişilerde organ üyeleri taraindan alınmamış kararlar
yok hükmüncedir”. Dernekte genel kurul, derneğe kayıtlı üyelerden olu
şur (TMK m.73). Üyeler yerine, örneğin demeç alacaklılarının genel ku
rulmuş gibi toplanarak aldıkları kararlar bu nedenle yok hükmündedir.
Bu konuda önemi bir ölçüt şudur: Eğer aykırılık münferiden (bir defalık) o
genel kurul toplantısı için gerçekleşmişse iptal edilebilirlik akla gelir. Yok, eğer
emredici kurallara birden fazla gerçekleşecek şekilde, çoğunlukla soyut düzen
lemelerle bir aykırılık varsa bu takdirde kesin hükümsüzlükten söz etmek daha
doğru olur”. Örneğin TMK m.69'a göre, her üyenin genel kurulda bir oy hakkı
Oğuzman, M. K. / Seliçi, Ö. / Oktay-Özdemir, S.: Kişiler Hukuku, 11. bası, İstanbul 2011, s. 269.
Dernek genel kurul kararlarında yokluk yaptırımı için bkz. Nomer, H. N.: Kişi Birliklerinde Genel Kurul
Kararlorının Geçersizliğine İlişkin Teme) Esaslar, İstanbul 2008, s. 61 vd.; anonim ortaklıklarda yokluk yap-
tınmı için Moroğlu, E.: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 4. bası, İstanbul 2004,
s. 25 vd.; sendikalar için Kaplan, E. T.: Sendika Genel Kurul Korarlonnn İptoli Davası ve Şartları, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgile- Fakültesi Der., C. 49, S. 1,1994, s. 256.
Bkz. Nomen 84 vd.; Moroğlu: 90; ayrıca bkz. Taşpınar, M.: Genel Kurul Korarlarına Karşı Açılan İptal
Davası ve Konunun Türk Ticaret Ycsası Tasarısı Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi, İstanbul Baro
su Der., C. 82, S. 4, 2008, s. 1846 vd.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 145 |
vardır. Buna rağmen bir oylamada bir üyeye üç oy kullandırılmışsa bunun yaptı
rımı kararın iptal edilebilirliğidir. Diğer yandan, dernek başkanının birkaç yakı
nına bundan sonraki genel kurul kararlarında beş oy hakkı tanıyan bir karar ise
kesin hükümsüzdür.
3. Dernek genel kurulu için TMK'da toplantı ve karar yeter sayıları öngörül
müştür (m.78, m.81).
İlk toplantı için toplantı yeter sayısı, toplantıya kakılma hakkı bulunan üye
lerin salt çoğunluğu, tüzük değişikliği ve derneğin feshi hâllerinde üçte ikisidir.
Yeterli çoğunluğun sağlanamaması hâlinde ikinci toplantı yapılır. Bu toplantıda
çoğunluk aranmaz. Arcak, bu toplantıya katılan üye sayısı, yönetim ve denetim
kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz. Cerneğin yönetim kurulu
yedi, denetim kurulu beş üyeden oluşuyorsa, en az yirmi dört üyenin ikinci
toplantıya katılımı gerekir. İkinci toplantı için öngörülen bu sınır, tüzük değişik
liği ve derneğin feshi hâllerinde de geçerlidir.
Karar yeter sayısı ise, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğudur. Tüzük
değişikliği ve derneğin feshi kararları ise ancak toplantıya katılan üyelerin üçte
iki çoğunluğuyla alınabilir.
Sadece dernek değil, tüm tüzel kişiler için yeter sayılara aykırılığın yaptırımı
tartışmalıdır. Bazı yazarlara göre bu tür kararlar yok, bazılarına göre kesin hü
kümsüz, bazılarına gere ise iptal edilebilir niteliktedir". Yüksek mahkemenin
kararlarında ise yokluk görüşü ağır basıyor gibidir1” (Tüzükle belirlenen yeter
sayılara aykırılık için b<z. aşağıda 6).
• Dernek üyelerinin; dernek ile kendisi, eşi, üstsoyu ve altsoyu arasındaki bir
hukuki işlem veya uyuşmazlık konusunda alınması gereken kararlarda oy
kullanması yasaktır (TMK m.82). Üye eşinin demetten çıkarılması hakkında
genel kurulda yapılan görüşmede, kendisi de o derneğin üyesi olan Ü oy
kullanamaz. Kullanması hâlinde kararın iptali istenebilir.
Değişik görüşler için bkz. Moroğlu: 10S vd., 113 vd.; Nomer: 83 dn. 423, 97 dn. 480 ve 482; İkizler: 228
dn. 65, 67, 68,69.
198 Anonim ortaklıklarla ilgili; Yargıtay 11. HD, 24.09.1993 T, E. 1992/5419, K. 1993/5826 (yokluk); Yargıtay
11. HD, 27.05.1997 T., E. 1997/1979, K. 1997/3933 (kesin hükümsüzlük); Yargıtay 11. HD, 01.10.2001 T.,
E. 2001/7442, K. 2001/7259 (yokluk). Kararlar için bkz. Moroğlu, 107, 114; Yargıtay 11. HD. 17.3.2006, E.
2005/9997, K. 2006/2773 (yokluk) (Hukuk Türk Mevzuat İçtihat Bilgi Bankası).
|ı« Hıkuk Davalan
• Dernek üyesi olmayan, dernekte çalışan Ç'nin genel kurulda oy kullanması
hâlinde de durum aynıdır”.
5. Usul kurallarına aykırılıklarda, konu tartışmalı olmakla birlikte, iptal yaptı
rımının uygulanması için, aykırılıkla karar arasında nedensellik bağının var
lığı aranmaktadır”. Bir başka deyişle söz konusu usule aykırılık olmasaydı
dahi aynı karar alınacak idiyse, artık bu nedenle genel kurul kararının ipta
line hükmedilemez. Örneğin, toplantıya katılma hakkı olmayan bir üye ka
tılmış ve karar yönünde oy kullanmış ise kanuna aykırılık gerçekleşmiştir.
Ancak bu üyenin oyu olmasaydı ya da bu üye topantıya katılmasaydı dahi
aynı karar alınacak idiyse artık kararın iptaline gidilemez.
Yargıtay da, derneklerle ilgili bir kararında "... genel kurul için yapılan çağ
rıdaki usulsüzlüğün tek başına iptal sebebi olmadığı, başka iptal nedenleri var
ise dikkate alınacağı../ görüşünü’-” ortaya koymuştur”.
6. Anımsatmak gerekirse, kanuna olduğu kadar tüzüğe aykırı genel kurul ka
rarları da iptal yaptırımına tabidir. Diğerinde olduğu gibi, tüzüğe aykırılık da
tüzüğün usul kurallarına ya da maddi kurallarına ilişkin olabilir.
Tüzükteki usul kurallarına aykırılık hâlinde ikili ayırıma gitmek gerekir. Eğer
kanunda mevcut bir usul kuralı, tüzükte farklı şekilde düzenlenmişse, kanuna
aykırılığın yaptırımı ne ise aynı yaptırım tüzükteki kural için de uygulanmalıdır.
Örneğin dernek tüzüğü ile TMK'da düzenlenenden farklı toplantı yeter sayıları
kabul edilmiş olabilir. Bu durumda eğer genel kurul bu toplantı yeter sayılarını
sağlamadan toplanırsa, kanunda yazılı yeter sayılarına aykırılıkta ne yaptırım
kabul ediliyorsa, burada da o yaptırım uygulanmalıdır. Örneğin yokluk görüşü
kabul ediliyorsa, tüzükte yazılı yeter sayılarına aykırılık hâlinde de yaptırım yok
luk kabul edilmelidir”. Yok, eğer kanunda olmayan bi' usul kuralı tüzükte var-
Tartışmalı olmakla birlikte, derneklerde, üye olmayanlara tüzükle oy hakkı tanına mayacağı kabul edil
mektedir. Bak. Beretta, P: Wirtschaftliche Vereine in tier Schweiz, Basel, Gertf, München 2001, s. 141 ve
dr. 412; Heini, A: Dos sch.veizerische Vereinsrecht, Basel 1988, s. 50 vd
Bkz. Oğuzman / Seliçi / O<tay-Özdemir: 265; özellikle Nomer: 151 vd. 156 dn. 7S4.
Aynı sorunla ilgili olmakla birlikte anonim ortaklıklar için verilmiş çeşitli kararlar, ayrıca konuya ilişkin
değerlendirmeler için bkz Cumalıoğlu, E.: Yargıtay Karartan Işığında Anonim Ortaklıklarda Genel Kuru
lun Toplantıya Çağrı Usulüne Uyulmamasının Hukuki Yaptırımı, Bilimse Temyiz, Yaşar Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Der., S. 1, 2012, s. 35 vd., 39.
Kanundaki yeter sayılarına aykırılığı (genelde) yokluk olarak kabul eden Yargıtayın anonim ortaklıklarla
ilgili verdiği bir kararı şu şekildedir: “Anosözleşme ortaklar arosındo yapılmış bir sözleşme niteliğinde
olup, uyulması zorunlu bu'unduğundon, gerekli karor nisabı taşımayan korarlor iptali kabil değil, yoklukla
sakot kararlardır" Yargıtay 11. HD, 01.10.2001 T, E. 2001/7442, K. 20C1/7269 (Hukuk Türk Mevzuat İçti
hat Bilgi Bankası).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 147 |
sa, örneğin her oylamadan önce denetim kurulu başkanının seçeceği en az üç
kişiye konu ile ilgili söz verilmesi gibi, bu kurala aykırılığın yaptırımı iptal edilebi
lirlik olmalıdır:si.
Tüzükte yer alan maddi kurallara aykırılığın yaptırımı ise iptal edilebilirlik
tir. Örneğin, tüzüğün yurt dışındaki fuar etkinliklerine katılmayacağına ilişkin bir
hükmüne karşın genel kurul Almanya'daki bir fuara katılma kararı alırsa, bu
karar iptal edilebilir bir karardır. Derneğin amacına aycırı genel kurul kararları
nın yaptırımı da iptal edilebilirliktir.
Yok ve kesin hükümsüz kararlar için hak düşürücü süre söz konusu olmaz.
Bunların yokluğu ve kesin hükümsüzlüğü, yukarıda belirtilen süreler geçtikten
sonra da devam eder. Emredici hükümlere aykırılık noktasında, aykırılığın yaptı
rımının kesin hükümsüzlük mü yoksa iptal edilebilirlk mi olduğuna verilecek
karar, pratikte özellikle bu nokta önem taşır”.
9. Önemine binaen belirtmek gerekir ki, iptali istenen genel kurul toplantısı
değil genel kurul kararıdır. Zira genel kurul toplantılarında genellikle birden
çok karar alınır. Hangi kararda kanuna veya tüzüğe aykırılık varsa onun ip-
Bu konuda farklı görüşler içir bak. İmregün, O.: Anonim Ortoklıkfar, 4. bası, İstanbul 1989, s. 249, 152,
162; İmregün, O.: Anonim Şirketlerde Münferit Pay Sahibinin Umumi Heyet Korariorı Aleyhine İpto< Da
vası Açma Hokkı, BATİDEN, C. I, S. 2, 1961, s. 156-157; Pulaşlı, H.: Şirketler Hukuku Şerhi, C. I, Ankara
2011, § 29 N. 355 dn. 396
Dural, M. / Öğüz, T.: TürkÖzel Hukuku, C. II, Kişiler Hukuku, 12. bası, İstanbul 2012, s. 316 dn. 368.
Ayan / Ayan: 189; "...dcvoomn dernek içi denetim yollarım tüketmeden bu davoyı açtığı, dava tarihi
itibariyle dava şartının henüz gerçekleşmediği onloşıldtğmdon....." Yargıtay 7. HD, 20.01.2011 T., E.
2010/4184, K. 2011/173 («azancı İçtihat Programı}.
I 143 Hikuk Davalan
tali için dava açılr. Yoksa topyekûn bütün kararların iptali söz konusu ol
maz. Kuşkusuz kanuna veya tüzüğe aykırılık tüm kararlar üzerine etkili ise o
zaman her bir kararın iptali istenebilir. Örneğin oy hakkı bulunmayan kişi
tüm kararlarda - kararın alınmasında etkili olacak şekilde oy kullanmışsa-
durum böyledir.
10. Belirtmek gerekir ki, genel kurul toplantılarındak bazı usulsüzlükler, aynı
zamanda dernek yönetim kurulu başkanının idari sorumluluğuna yol açar.
Nitekim DK m.32/b'ye göre, "Genel kurulu süresnde toplantıya çağırma
yan, genel kurul toplantılarını kanun ve tüzük hükümlerine aykırı olarak
veya dernek merkezinin bulunduğu veya tüzüğürde belirtilen yer dışında
yapan dernek yöneticilerine İdarî para cezası verilir". Bentte geçen, "der
nek yöneticileri" baresi ile dernek yönetim kurulu başkanı kastedilmekte
dir (m.33/2). İdar para cezası verme yetkisi mahal i mülki amirdedir.
11. Dernek üyeliğinden çıkarma (ihraç) kararının iptali davası da, genel kurul
kararının iptali davası niteliğindedir. Bu nedenle bu davaya ilişkin genel esas
lar da yukarıda belirtildiği gibidir. Çıkarma kararına özgü özelliklere gelince;
"Özellikle dernek üyeliğine kabul ve üyelikten ihraç hallerinde, son karar 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 80. maddesine göre de genel kurula aittir.
Dernek genel kurulunun dernek üyeliğinden ihraca ilişkin bir kararı bulunma
dıkça, dernek üyeliğinin devam edeceği de açıktır. Şu halde, davacının üyelik
ten ihraç na dair genel kurulda alınmış bir karar bulunmadığı, davacının der
nek iç denetim yollannı tüketmediği anlaşıldığından, mahkemece dava şartı
nın gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir."
"Davalı derneğe ait tüzüğe göre, yönetim kurulu kararlarının kesin mahiyette
olmadığı (görüldüğünden) bu kararlara karşı genel kurul nezdinde itiraz imka
nı bulunmaktadır”. (Yargıtay 18. HD, 26.06.2012 T., E. 2012/7041, K.
2012/8107} (Kazancı İçtihot Progromı)
Somut olayda; davacı, derneğin asıl üyesi olduğunu bir başka kulübe transferi
nedeniyle sporculuktan istifa ettiği halde, bu başvurusunun dernek üyeliğin
den istifa olarak değerlendirilerek dernek üyeliğne son verildiğini ileri süre
rek davalı derneğin yönetim kurulu kararının iptalini istemiştir. Davacı, davalı
derneğin genel kurul toplantısında üyeliğine ilişkin durumunun görüşülmesini
istemeden doğrudan dava açtığı ve davalı derneğin tüzüğünde de yönetim
kurulu kararının kesin olduğuna dair bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Şu halde dava şartı gerçekleşmeden açılan davenın reddine karar verilmesi
gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru
görülmemiştir". (Yargıtay 18. HD, 26.06.2012 T., E. 2012/7041, K.
2012/8107) (Leges hukuk yozıiım)
Kuşkusuz, genel kurul üyelikten çıkarma karannı iptal ederse, diğer üşeler de bu kararın iptali için dava
açabilirler.
Yargıtay HGK, 08.05.2001 T., E. 2002/2-300, K. 2002/385 (Hukuk Tü’k Mevzuat İçtihat Bilgi Bankası);
Yargıtay 2. HD, 19.01.20C4 T., E. 2004/120, K. 2004/503 (Kazancı İçtihat Programı); Bkz. Engin, B. İ.: Der
nek Disiplin Kurulu Tarafından Verilen Geçici İhraç Korarına Karşı İptal Davosı Açılamayacağına Dair Yar-
gıtoy Hukuk Genel Kurulu Korannın Düşündürdükleri, İÜHFM, C. LXI, S. 1-2,2003, s. 277-312.
I 150 Hikuk Davalan
Yok veya mutlak butlanla hükümsüz genel kurul kararları açısından hak
düşürücü sürenin söz konusu olmaması
Örnek Dilekçe
AÇIKLAMALAR..
2- 10.02.2015 tarihinde yapılan dernek genel kurulunda tüzük değişikîğine gidilmiş (12 no.lu karar), ka
nuna aykın olarak yapılan bu değişiklik sonrasında müvekkilimin demek üyeliğinin sona erdiği ileri sürülerek
dernek tesislerine girmesi ve üyeliğin verdiği kanundan ve tüzükten doğan haklarını kullanması engellenmiş
tir.
3- Bu engelleme ve hak ihlaline (tüzük değişikliği sonucu oluşan) yeni tüzük kuralı gerekçe gösterilmiştir.
Sözü edilen kural, Dernek Tüzüğünün "Üyelik Koşullan" başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının c bendindedir.
Nitekim bu kural, değişiklikten önce, "25 yaşım doldurmuş olanlar" bu derneğe üye olma hakkına sa
hiptir" şeklinde iken,
şekline sokulmuştur.
4- Müvekkilim toplantıdan sonra ilk olarak 05.04.2015 tarihinde dernek lokaline gitmiş; lokal çalışanlan
tarafından içeri alınmak istenmemiştir. Nedenini sorduğunda lokal panosunda asılı yönetim kurulu duyurusu
kendisine gösterilmiştir. Bu duyuruda özetle; yeni m.4/l.c kuralının; Tüzüğün m.4/2 fıkrası ve TMK m.65 ile
birlikte değerlendirildiğinde, aşağıda adı yazılı kişilerin dernek üyeliği sona erdiğinden dernek tesislerinin
yararlanmalarına izin verilmemesi yazılı bulunmaktadır.
5- Müvekkilim belirtilen tarihte ve sonrasında dernek tesislerinden geri çevrilmiştir. 15.04.2015 tarihinde
de kendisinde duyuru ile benzer içerikte olmak üzere yönetim kurulunca dernek üyeliğinin sona erdiğine dair
bir yazı gönderilmiştir.
Tüzüğün 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Üyelik koşullarının herhangi bir nedenle kaybı, üyeliği kendili
ğinden son 3 erdirir."
Türk Medeni Kanunu'nun S5. maddesine göre, "Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri son
radan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer".
7- Tüm bu bilgiler ışığında, genel kurulun tüzük değişikliğine ilişkin kararı (ve sonrasında ona dayanarak
ortaya çıkan uygulama) kanuna ve tüzüğe uygun gözükse de, aslında durum hiç de böyle olmayıp olayda Türk
Medeni Kanunu'nun 2. maddesine açık aykırılık vardır. Şöyle ki;
I 152 Hıkuk Davaları
a- Bilindiği gibi dernekler; kamu düzenine, genel ahlak ve adaba, kanunun emredici hükümlerine, kişilik
haklarına aykın olmamak kaydıyla üyelerinde arayacakları koşullan serbestçe belirleyebilirler. Örneğin belirli
bir mesleği yapıyor olmayı, belirli bir öğrenim durumunu veya fiilen belir! bir hobiyle uğraşmayı üyelik için
zorunlu tutabilirler. Ancak bu özgürlük de TMK m.2 gereği dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmalı,
üyelerin bir kısmının diğer üyeleri dernekten uzaklaştırma aracına dönüştürülmemelidir.
Uyuşmazlık konusu olayda tam da böyle olmuş, üyelerden, bir kısmı demeği ele geçirmek ve diğer üyeleri
saf dışı etmek için tüzük değişkliğine gitmişlerdir.
b- Müvekkilimin üyesi buunduğu.......... Derneğinde zamanla kurucu yaşlı üyeler ile bazı nispeten genç
[orta yaşlı) üyeler arasında bi- gruplaşma meydana gelmiştir. Bu gruplaşma söz konusu tüzük değişikliği ve
öncesine kadar demokratik ve özgürlükçü bir çekişme içinde devam etmiştir.
Ancak yönetim kurulu başkanının ölümü üzerine yerine geçen yeni başkan ve yönetim kurulunun yedek
üyelerle takviye edilen yeni oluşumu dengeleri bozmuş, kurucu üyeler üzerinde bir yıpratma politikası başla
tılmıştır.
c- Örneğin, bu dönemde yönetim kurulunun ardı ardına şehir dışına düzenlediği üç kültür gezisine katıl
mak yönündeki kurucu üyelerin başvurulan herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddedilmiş, diğer bütün
başvurular ise kabul edilmiştir
Benzer faaliyetlerde de aynı tutum sergilenince, müvekkilim yönetim kurulu baş kanını denetim kuruluna
şikâyet etmiştir.
d- Bunun üzerine yönetim kurulu başkanı, müvekkilimin "demek huzurunu bozduğu”ndan bahisle der
nekten çıkarılması için disiplin kuruluna başvurmuştur.
e- Disiplin kurulunun oy çokluğu ile verdiği çıkarma kararı hararetli tartışmalar sonucunda genel kurulda
onanmış; daha sonra çıkarma kararına karşı açtığı iptal davasını kazanması sonucu müvekkilimin üyeliği
devam etmiştir.
f- Bu süreçte demek yönetim kurulu başkanı, kurucu üyelere karşı, "Artık bunlar camiye gitsin" "Bu işleri
bizlere bıraksınlar" "Bunlara yüz vermeyin; bunlara yüz verenler bize ihanet ediyorlar-' gibi diğer üyeler
huzurunda sözler sarf etmiştir
g- Dernek genel kurulunun tüzük değişikliği karan bu koşullar altında a inmiş, "çıkarma yolu" ile elde edi
lemeyen sonuca üyelik koşulları değiştirilerek ulaşılmaya çalışılmıştır. Dernekte bu yöntemle, üyeye çıkarma
kararına karşı sağlanan koruma (çıkarmanın haklı nedene dayanması ve itiraz hakkı), kanunun dolanılması
yoluyla ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
Bu nedenlerle, alınan genel kurul kararının TMK m.2 karşısında hukuka uygunluğundan söz edilemez.
8- Kaldı ki, TMK m.77 ve DY m.14 gereği, yönetim kurulunca toplantın n gündeminin üyelere bildirilmesi
gerekir. Gerçi burada üyelere şeklen bir bildirim yapılmış; gündemde tüzük değişikliği önerisi bulunduğu ifade
edilmiştir. Oysa tüzüğün dernek yaşamındaki önemi karşısında, en azından yapılmak istenen değişikliğin
özüne veya önemli noktalarına gündemde yer verilmesi gerekirdi. Bu gerçekleşmediğine göre, gündemin
yeterince açık olmadığı gerekçesiyle de, genel kurul karannın iptali gerekmektedir.
S- Müvekkilim iptali istenen genel kurul toplantısında hazır bulunmamıştır. Tüzük değişikliği kendisine
yazılı olarak 15.04.2015 tarih nde bildirilmiş; bundan önce de karardan sözlü olarak 05.04.2015 tarihinde
haberdar olmuştur. Dolayısıyb karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak hakkı bu
lunmaktadır.
DELİLLER................ :
5- ) Demek Tüzüğü
8- ) Davacının üyeliğinin sena erdiğini bildirmek üzere gönderilen yönetim kurulu yazısı
10- ) Gerekli görülmesi hâlinde genel kurul karannın öğrenildiği tarihe tanıklık etmek üzere 3 ve 4 no.lu
tanıklar 11-) Sair deliller.
TANIKIAR...............:
HUKUKİ.ŞEBEPLERÖzellikle 4721 sayılı Türk Medeni Karunu m.2, 77, S3; Demekler Yönetmeliği
m.14,17; bu Kanun ve Yönetmeliğin sair hükümleri ve diğer ilgili mevzuat.
1- Dernek genel kurulunun 10.02.2015 gün ve 12 sayılı tüzük değişikliğine (Tüzük m.4/l.c) ilişkin kararı
nın İPTALİNE,
Ekleri:
1- Onaylı vekâletname örneği
2- Toplantıya çağrı metni e-posta çıktısı),
TMKm.87
b. Görev
c. Yetki
Yetkili mahkeme dernek merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Davada
basit yargılama usulü jygulanır1?e (HMK 316/1.a).
d. Davacı - Davalı
Yargıtay 7. HD, 03.02.2011 T, E. 2010/5128, K. 2011/612 (Kazancı İçtihat Programı); Yargrtay 2. HD,
06.12.2007 T., E. 2007/16492, K. 2007/17085 (Kazancı İçtihat Programıl.
Akünal, T.: Türk Medeni Hukukunda Tüzel Kişiler, İstanbul 1995, s. 109.
Kendiliğinden sona ermenin tespitinin Cumhuriyet savcılığınca da istenip istenemeyeceğine gelince, bak.
Yargıtay 2. HD, 04.02.2009 T, E. 2037/16488, K. 2009/1441 (Kazancı İçtihat Programı). Bu kararda Yargı
tay, mahkeme karannı bir başka yönden kanun yaranna bozarken, davanın Cumhuriyet savcılığı tarafın
dan açılması yönüne bir müdahalesi olmamıştır. Ancak, Yargıtayın tam aksi yönde içtihadı da bulunmak
tadır: "Dava, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan davalı demeğin 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun 87/5.maddesi gereğince olağan genel kurul toplantısının iki def3 üst üste yapılamamış olma
sı sebebiyle, kendiliğinden dağıldığının tespiti talebine ilişkindir. Mahkemece, davalı derneğin kendiliğin-
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 155 |
b. Davalı: Yargıtaya göre, tespit davasında karşı taraf olarak dernek gösteril
melidir; derneğe tebliğ yapılarak kendini savunma olanağı tanınmalıdır.
"Böyle bir durumda davonın görülebilmesi için öncelikle tarof teşkilinin doğru
oiorak scğianması gerekmektedir. Dovalı derneğin genel kurul toplontısını
yaptığı ve organlarını oluşturduğu sobittir. Sonrcoon oluşan doğılmo halinin
tespiti o'ovosında husumetin kuruculora değil doğrudan derneğe yöneltilmesi
ve toraf teşkilinin bu şekilde soğlonması gerekir... Mohkemece kuruculoro
husumet tevcihi ve tebligatın kuruculoro yapılarak işin esasıno girilip karor
verilmesi doğru görülmemiş kororın bu nedenle oozuimosı gerekmiştir". Yar
gıtay 7. HD, 04.02.2013 T., E. 2012/8871, K. 2013/723 (Kozoncı İçtihat Prog
ramı).-, karş. Yargıtay 2. HD, 04.02.2009 T., E. 2007/16488, K. 2009/1441
(RG. 28.03.2009 S. 27183).
"O halde mahkemece davo dilekçesi ve ouruşmo günü oavolı dernek adresi
yazılorakdavolı dernek odına 7201 Soyılı Tebligot Kanunu ve Tüzüğü hüküm
lerine göre tebliğe çıkortılması, tebligotlorın usulüne uygun oiorok yapıldığı
belirlendikten sonro davanın esosıno girilmesi, demek tüzüğüne göre temsilci
leri yorgıcmoya geldiği taktirde davaya karşı diyeceklerinin, varsa delillerinin
sorulup soptanmosı, gösterecekleri delillerin toplcnmosı, ooha sonra toplanon
ve toplarocok tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir koror
verilmesi gerekirken, ..... Usulsüz ve geçersiz tebiigotlo davolı demeğin sa
vunma hakkı kısıtionarok yozılı şekilde koror verilmesi isabetsiz.... görüldü
ğünden...". Yargıtay 7. HD, 03.11.2011 T., E. 2011/4919, K. 2011/6687 (Ka-
zoncı İçtihat Programı)
e. Yargılama Usulü
den sonra erdiğinin tespitine karar verilmiştir.... yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alın
dığında Cumhuriyet Savcısının özel hukuk alanında dava açma hak ve yetkisinin sınırlı olduğu, bu yetkinin
sınırının yine yetkiyi veren kanun ile düzenlendiği anlaşılmaktadır. Kanjnunun açıkça yetki vermediği bir
konuda Cumhuriyet Savcısının davaname ile dava açarak derneğin feshini istemesi durumunda, Cumhu
riyet Savcısının kaynağını Anayasa'dan ve kanunlardan almayan bir devlet yetkisini kullanmış olacağı, di
ğer bir anlatımla bu şekilde dava açmakta yetkisiz olduğu da her türlü duraksamadan uzaktır. Hal böyle
olurca, davacı Cumhuriyet Savcılığının dava açma hakkı bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar
verilmesi gerekirken, işin asasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir". Yargı
tay İS. HD, 17.11.2015 T, E. 2015/17877, K. 2015/16618 (Hukuk Türk Mevzuat İçtihat Bilgi Bankası).
Bkz. Yargıtay 7. HD, 03.022011 T, E. 2010/5128, K. 2011/612 (Kazancı İçtihat Programı); Yargıtay 2. HD,
06.12.2007 T, E. 2007/16492, K. 2007/17085 (Kazancı İçtihat Programıl.
I 156 Hıkuk Davalan
Derneğin tüzüğünde belirtilen amacın gerçekleşmesi derneğin kendiliğin
den sona ermesine neden olur. Gerçi birçok derneğin amacı, bu tür bir sona
ermeye olanak vermez. Örneğin hemşehri dayanışma derneklerinde amacın
süreklilik arz ettiği görülür. Hayvanları koruma dernekleri ve daha birçok der
nekte de durum böyledir. Bununla birlikte bazı durumlarda amacın gerçekleş
mesi görülebilir. Örneğin Cami, okul vb.lerini sadece kurmak -yaşatmak için
değil’- amacıyla oluştjrulan dernekler, amacın gerçekleşmesi ile kendiliğinden
sona erer.
Amacın olanaksız hâle gelmesi de derneği sona erdirir. Belirli bir antik kenti
ya da yöreyi korumak için kurulan bir dernek, deprem sonucu o bölgenin yok
olması ile birlikte kendiliğinden sona erer.
Tüzüğe konulacak bir hükümle, derneğin belirli bir süre için kurulması ola
naklıdır. Bu sürenin dolması ile dernek sona erer. Eğer üyeler derneğe devam
etmek istiyorlarsa, süre sona ermeden önce tüzük değişikliğine giderek bu
hükmü ortadan kaldırmaları ya da süreyi uzatmaları ge'ekir.
"...borçlarından dolayı demek aleyhine icra takibi yapılmış ve derneğin haczi mümkün olan tüm varlığı
haczedilip paraya çevrilmiş olmasına rağmen, elde edilen para alacağın karşılanmasına yetmlyorso ve
yakın gelecekte de derneğin borçlarım ödeyeceği bir mali kaynağa kcvuşmosı mümkün aörülemiyorso,
aciz halinin varlığı kabul edilmelidir" Akünal: 107.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 157 |
sonuçsuz kalması hâlinde, derneğe her yıl Aralık ayında borcu rahatlıkla karşıla
yacak miktarda bağış yapılıyorsa, aczin varlığına tam kanaat getirebilmek için
Aralık ayının geçmesi beklenmelidir.
Ticari işletmesi dolayısıyla tacir sıfatına sahip olan derneklerin iflasına ka
rar verilmesi durumunda da, TMK m.87 anlamında aciz gerçekleşmiş olur”’.
Yönetim kurulu eı az beş üyeden oluşur (TMK m.84). Tüzükle bu sayı artırı
labilir. Yönetim kurulundaki boşalmalar öncelikle yedek üyelerden tamamlanır.
Buna karşın kurulun üye sayısı, üye tamsayısının altına düşerse yeni üyelerin
seçilmesi maksadıyla genel kurulun toplantıya çağrılması gerekir. Bu çağrı nor
malde geri kalan yönetim kurulu üyeleri veya denetim kurulunca bir ay içinde
yapılır. Eğer yapılmazsa dernek üyelerinden birinin istemi üzerine sulh hâkimin-
ce üç dernek üyesi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirilir (TMK
m.84/2). Tüm bu süreç sonunda yine de yönetim kurulu oluşturulamazsa der
nek kendiliğinden sona ermiş sayılır.
Bilindiği gibi TMK m.78'de, genel kurul için birinci toplantı yapılamazsa,
toplantı yeter sayısınca kolaylık sağlanmak suretiyle ikinci toplantının yapılması
öngörülmüştür. Öğretideki anlayış, işte bu ikinci toplantının da yapılamaması
hâlinde derneğin kendiliğinden sona ereceği yönündedir1”. Bununla birlikte,
yüksek mahkeme bu iki toplantıyı birbirinden tamamen bağımsız değerlendir
memekte; ikisini aynı genel kurulun toplantıları olarak görmektedir”. Nitekim
TMK m.78'de ".... (ilk) toplantının ertelenmesi durumunda(n)..... " söz edilmek-
Örnek Dilekçe
AÇIKLAMALAR.......:
1- Müvekkilim ile..... derneği arasında 26.09.2013 tarihinden beri devam eden bir kira söz
leşmesi vardır.
2- Bu kira sözleşmesi ile müvekkilim iki katlı bahçeli taşınmazın dernek merkezi olarak kulla
nılmak üzere Derneğe kiraya vermiştir.
3- Kira kontratına göre, "kira sözleşmesi iki yıllık dönemler hâlinde olup, kira sözleşmesinin
uzayıp uzamayacağı ve Demek yönetim kurulu ile kiraya verenin ör müzakeresi ile belirlenen kira
artışı oranı genel kurulun onayına sunulur".
4- Müvekkilim ile Demek yönetimi arasında 26.09.2015-2017 dönemi için kira sözleşmesinin
akıbeti hakkında Haziran 2315 tarihinde görüşme yapılmış ve %5 kira artışı ile kira sözleşmesinin
devamında ön anlaşma sağlanmıştır.
5- Kiracı Derneğin tüzüğünde, dernek genel kurulunun iki yılda bir temmuz ay içinde olmak
üzere olağan toplantısını yapacağı öngörülmüştür (m.7/3).
6- Müvekkilim kira söz eşmesinin devamına ve kira artış oranına ilişkin ön anlaşmanın onay
lanması için. Derneğin 2015,/Temmuz ayında genel kurulunu yapmasını beklemiş, ancak genel
kurul birinci ve ikinci toplantıda toplanamamıştır.
8- Gerçi dernek bu arada 2014/Ağustos ayında bir olağanüstü genel kurul toplantısı yapmış
tır. Ancak bilindiği gibi, olağanüstü genel kurul toplantısı, olağan genel kurulun yerine geçmez;
olağan genel kurulun belirlenen zamanında yine de yapılması gerekir"9. Diğer yandan TMK
m.87'de de açıkça "Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst Cste yapılamaması" kendiliğin
den sona erme nedeni olarak düzenlenmiştir.
Nitekim bu yönde Akipek J. G. / Akıntürk, T. / Karaman, D. A.: TOrk Medenî Hukuku, Boşlongıç Hüküm
leri, Kişiler Hukuku, C i, S. bası, İstanbul 2011, s. 609.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 161 |
9- Yukarıdaki olaylar sonucunda, müvekkilimde; ofoğan genel kurul toplantısının iki defo üst
üste yapomaması nedeniye Kiracı Derneğin sona erdiği ve hak ehliyetini kaybettiği görüşü doğ
muştur.
10- Hukukumuzda -TMK m.87/2 ile-, her iloili, sulh hâkiminden derneğin kendiliğinden sonra
erdiğinin tespitini isteme hakkına sahip kılınmıştır.
DELİLLER.................. :.l-) Kira Sözleşmesi 2-) Genel kurulun olağan genel kurul toplantısını iki
yılda bir yapacağına dair Dernek Tüzüğü m.7/3 hükmü 3-) Genel kurulların toplanamadığına
ilişkin yönetim kurulunca düzenlenmiş tutanaklar {bkz. DY m.15/2) 4-) Sair deliller.
HUKUKİ.SEBEPLER: Özellikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.87, 74; Dernekler Yönetme
liği m.15,17; bu Kanun ve Yönetmeliğin sair hükümleri ve diğer ilgif mevzuat.
1- Olağan genel kurul toplantısını iki defa üst üste yapamaması dolayısıyla.......... Derneğinin
kendiliğinden sona erdiğinin TESPİTİNE karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim..../.../....
Adı ve Soyadı
İmza
Ekleri:
1- Vekâletname aslı
2- Kira kontratı örneği,
3- 06.06.2015 tarihli, yönetim kurulu ile yapılan ön görüşme tutanağı örneği,
b. Görev
c. Yetki
d. Davacı - Davalı
a. Davacı: Derneğin feshinde korunmaya değer maddi veya manevi bir çıkarı
bulunanlar "ilgili" kabul edilir”. Üyeler bu özelliği gösterir. Kanun Cumhu
riyet savcısının da bu davayı açabileceğini açıkça ifade etmiştir.
e. Yargılama Usulü
1. Derneğin feshi genel kurul kararıyla olabileceği gibi mahkeme kararı ile de
olabilir. Mahkeme kararı ile derneğin feshi TMK m.89'da düzenlenmiştir.
Bu konuda DK'nır 32. maddesinin n ve p bentlerinde de hüküm vardır.
Yargıtay İS. HD, 26.04.2012 T., E. 2012/3037, K. 2012/4604 (<azancı İçiihat Programı).
Akünal: 109.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 163 |
2. TMK m.89'a göre, derneğin amacı kanuna veya ahlâka aykırı hâle gelmişse
mahkeme, derneğin feshine karar verir.
• Daha çok görülen ise, derneğin fiilen hukuka veya ahlaka aykırı amaçlar
takip etmesidir. Eu olasılıkta dernek tüzüğünde bulunan amaç, hukuka ve
ya ahlaka uygun olmakla birlikte, fiilen bir başka amaç güdülmekle, dernek
tüzüğündeki amaçtan bir başka amaç fiiliyatta takip edilmektedir. Örneğin
ailenin korunması amacıyla kurulan bir dernek, zamanla aile içi sapık ilişki
leri yaymayı amaçlar hâle gelmiş ise, artık derneğn amacının hukuka veya
ahlaka aykırı hâle geldiğinden söz edilebilecek ve derneğin feshi istenebile-
cektir”.
DK m.33/n, izne tabi dernek adlarının izinsiz kullanımı ile derneklere yasak
olan ad ve işaretlerin kullanımını yaptırıma bağlamaktadır.
İkizler: 3S9.
I 164 Hikuk Davalan
"Dovaiı derneğin, 5072 sayılı kararı ile gelirlerinin kesilmesi üzerine dovacının
iş sözleşmesi sono ermiştir. Bu nedenle tosfiye edilen derneğin başkonı şahsen
sorumlu tutulomayocağındon davocının oovasını tevcihte hota ederek şohso
korşı açıldığından, dovanın Sosyal Güvenlik Kurumu Boşkonlığı’na yöneltilmek
sureti ile hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması
hatalıdır*. (Yargıtay 9. HD, 26.12.2007 T., E. 2007/39168, K. 2007/39676)
(İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 82, Sayı: 4, 2008, s. 2150)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 165 |
Örnek Dilekçe
AÇIKLAMALAR.......:
2- Dernek 2012 yılında kurulmuştur. Dernek tüzüğünün 2. maddesinde belirtildiği üzere der
neğin amacı; biseksüel bireyler arasında dayanışmanın ve yardımlaşmanın sağlanmasıdır.
3- Yargıtayın da kabul ettiği üzere, dernek özgürlüğü anayasal güvence altında olup; lezbiyen,
gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerin aralarında örgütlenerek birlik ve dayanışmalannı
sağlama amacıyla dernek kuramayacaklarına ilişkin bir hüküm hukukumuzda bulunmamaktadır"1.
4- Birlik ve dayanışma amaçlı bu tür derneklerin ahlaka aykırı görülemeyeceği de aynı içtihat
ile tespit edilmiştir. Dolayısıyla amaçları; lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel kişiler
arasındaki birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, bunlann toplumun bir parçası olarak var olduk
larının kanıtlanması, toplumda özgürlükçü bir ortamın oluşturulması, bu ortamda lezbiyen, gey,
biseksüel, travesti ve transseksüel kişilerin de kendilerini ifade edebilmelerinin sağlanması, bu
kişiler hakkında toplumda oluşan yanlış bilgi ve kanaatlerin düzeltilmesi, toplum dışına itilmeleri
nin önlenmesi ve bu konudaki ayrımcılığa son verilerek toplumla bütünleşmelerinin sağlanması
olan dernekler, ahlaka aykırı amaç güdüyor kabul edilmemektedir.
5- Bu tür derneklerin ahlaka aykırılıkla kınanması için; diğer kişileri lezbiyen, gey, biseksüel,
travesti ve transseksüelliğe özendirici ve teşvik edici davranışlara yönlendirmesi aranmaktadır114.
Bir başka deyişle dernek, tüzüğündeki amacından fiiliyatta ayrılarak, kişileri lezbiyen, gey,
biseksüel, travesti ve transseksüelliğe özendiriyor ve teşvik ediyorsa; biseksüel yaşamın yaygın
laştırılmasını hedefliyorsa, ahlaka aykırı bir amaç takip ediyor demektir. Dolayısıyla artık böyle bir
derneğin feshi de istenebilir.
:ss Yargıtay 7. HD., 25.11.20C8 T, E. 2COB/41O3, K. 2008/5196 (Hukuk Türk Mevzuat İçtihat Bilgi Barkası)
"4 Yargıtay 7. HD., 25.11.2008 T, E. 2008/4109, K. 20-98/5196 (Hukuk Türk Mevzuat İçtihat Bilgi Barkası)
[ 165 Hukuk Davalan
Aşağıdaki dernek faaliyetleri bu amaç sapmasını açıkça ortaya koymaktadır:
a-.........................
b-.........................
c-.........................
d-.........................
7- Müvekkilim bu durumdan rahatsız olmuş, yönetim kurulunj disiplin kuruluna şikâyet et
miştir. Ancak disiplin kuruljnca. yönetim kurulu üyeleri aleyhine bir karar ortaya konulmamıştır.
Müvekkilimce yönetim kurulunun tutumu ve disiplin kurulunun kararı genel kurula taşınmış ve
fakat genel kurulda da büyük bir çoğunlukla bu kurulların tutum ve kararlan onanmıştır.
8- 6. maddede sayılan eylemler bir dernek üyesi ya da yönetic sinin bireysel davranışı da de
ğildir. Bunlar bir dernek politikası olarak takip edilmiştir. Nitekim yukanda ifade ettiğimiz gibi (7
no.lu açıklama), derneğin tüm organlan bu faaliyetleri benimser tablo çizmişlerdir. Faaliyetler
dernek yöneticilerinin bilgisi ve denetimi altında yürütülmüştür. Faaliyetlerde dernek amblem ve
afişleri kullanılmıştır. Faaliyetlerin bir kısmı bizzat genel kurul karan ile gerçekleşmiştir. Bazı yurt
dışı organizasyonlar nezdinde sunulan raporlarda tüm bu faaliyetler yer almıştır. Basında bu
konuda çıkan dernekle ilgili haberlere karşı herhangi bir itiraz veya tekzip yoluna gidilmemiştir.
Dolayısıyla bu eylemler, bizatihi derneğin eylem ve tutumu olarak sergilenmiştir.
DELİLLER.................. L.1-) İlgili yönetim kurulu, disiplin kurulu ve genel kurul kararları
) Derneğin faaliyetleri 4-) Sair deliller.
2-
HUKUKİ SEBEPLER.: Özellikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.89, 90; Dernekler Kanunu
m.30; bu Kanunların sair hükümleri ve diğer ilgili mevzuat.
3- Yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ede
rim
Ekleri:
1- Onaylı vekâletname örneği
2- Yönetim kurulu, denetim kurulu ve genel kurul kararları fotokopileri
2. Medeni Yasasına göre kurulan önce tesis adını daha sonra 903 sayılı Kanun
değişikliği ile vakr, 5737 sayılı yasa ile yeni vakıf adını alan vakıflar
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 102. maddesinin 1. fıkrası; vakıf kurma
iradesinin resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanacağını hükme bağ
lamaktadır. Bu hükme göre kanun koyucunun vakıfları kuruluş biçimi yönünden
vakıf kuranın sağlığında kurulan vakıflar ile ölümünden sonra hüküm ifade et
mek üzere kurulacak vakıflar olarak ikiye ayırdığını söyleyebiliriz.
(1) Gerçek veya tüzel kişilerin vakıf kurma iradesi, Noterde düzenleme şek
linde hazırlanan resm senetle açıklanır. Noter, resmi senedin bir örneğini yedi
gün içinde Genel Müdürlüğe gönderir. Yine anili madde (3)'e göre de Resmi
senetle kurulan vakıflarda vakfedenin ölmesi halinde mirasçılardan birisi tara-
Bu kısım Av. Bade Güven Kardeş ile M. Serhat Yener tarafından hazırlatmıştır.
I 163 Hikuk Davalan
tından tescil talebinde bulunulabilir. Vakıf senedinin düzenlenmesini takip eden
üç ay içinde vakfedenin veya ölümü halinde mirasçılardan birisi tarafından tes
cil talebinde bulunulmamış veya vakfeden tüzelkişiliği haiz olup da bu sure
içinde sona ermiş ise vakfın tescili hususundaki başvurma Genel Müdürlük tara
fından yapılır. Yetkili mahkemeye başvurulması üzerine, yapılacak harcamalar,
ilgili vakıftan alınmak kaydıyla Genel Müdürlükçe karşılanır.
"(1) Vasiyet yoluyla kurulan vakıflarda vasiyetnameyi açan sulh hukuk ha
kimi, resmi senetle kurulan vakıflarda resmi senedi düzenleyen noter, vasiyet
namenin veya resmi senedin bir örneğini yedi gün içinde Vakıflar Genel Müdür
lüğüne gönderir.
Vakıf kurjlmak üzere resmi senet düzenlendikten sonra ve hatta tescil için
dilekçe verildikten sonra vakıf bu hali ile kurulmuş sayılacağından vakfeden
kişi ve kişiler vakfın kurulması hususundaki bu iradelerinden vazgeçemezler.
(Yargıtay 18. HD 16.04.1996 T. ve 3225/4032 E.K|
2. Görev
6100 sayılı HMK'nın 2. maddesine göre yeni vakıf tescil davasında görevli
mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Görev hususu <amu düzenini ilgilendir
diğinden yargılamanır her aşamasında ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından
da resen dikkate alınması gerekmektedir.
Vasiyetname veya ölüme bağlı bir tasarruf yoluyla bir vakfın tescili söz ko
nusu olsa bile tereke Hakimliği veya mahkemesi bu istemi kendisi karşılamaya
rak gereğinin yapılması için Asliye hukuk mahkemesine ihbarda bulunması ge
rekir.
[ 170 Hıkuk Davaları
3. Yetki
Yeni vakfın tescili davasında yetkili mahkeme vakf kuran gerçek veya tüzel
kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının
104/2. maddesinden tescil kararının vakfın yerleşim yeri dışındaki bir mahkeme
tarafından da verilebileceği anlaşılmaktadır. Kezabu hüküm ve Vakıflar Yönet
meliğinin 7.madde (5) bendine göre tescil kararı başka bir mahkemece verilmiş
ise ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın yerleşim yeri mahkemesine gönderi
lir.
Bir kimsenin yerleşim yeri sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Bir kim
senin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz. Yerleşim yeri kavramının
'oturulan yer' veya 'nüfusa kayıtlı yer' kavramları ile ka'iştırılmaması gerekir.
Yerleşim yeri 6100 sayılı HMK 6/2. maddesi ve 4721 sayılı TMK'nın 19. vd.
maddelerinde belirtilen kıstaslara göre belirlenir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bu konu ile ilgili bir kararı tüzel kişilik huku
kunda yerleşim yeri ve yetki konusu yönünden önemlidir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar jZLİ
4. Davacı - Davalı
Gerçek kişilerin vakıf kurabilmesi için tam ehliyetli olması gerekir. Sınır eh
liyetlilerin vakıf kurmasına da bir engel yoktur. Kanuni danışmanın oyuyla yapı
labilecek işlemler arasında vakıf kurma sayılmadığından sınırlı ehliyetliler de
vakıf kurabilir (TMK 429. md). Tam ehliyetsizler ve sınırlı ehliyetsizler bakımın
dan TMK'nın 449. maddesinde sayılan yasak işlemler arasında vakıf kurma da
bulunduğu için kendileri de onlar adına yasal temsilcileri de vakıf kuramazlar.
Ölüme bağlı tasarrufla vakıf kurulabilmesi için vakfedenin vasiyetname yapma
ehliyetine sahip olması gerekir. Buna göre, ayırt etme gücüne sahip olan ve on
beş yaşını doldurmuş bulanan gerçek kişiler bu yolla vakıf kurabilirler (TMK 502
md).
5737 sayılı Vakıflar Yasasının 5. madde son fıkrasına göre yabancılar Türki
ye'de, hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilirler.
Bir derneğin sahip olduğu mallarla vakfa dönüştürülmesi için dernek genel
kurul kararı gereklidir. (Yargıtay 18. HD 05.12.1995 T. ve 11715/12385 E.K)
5. Yargılama Usulü
4721 sayılı Türk Medeni Yasası'nın 102. maddesine göre Vakıf, yerleşim ye
ri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır. Bu hükme
göre hukuk sistemimizde yeni vakıfların kuruluşu açısından Avrupa hukuk sis
temlerinde devletlerin tüzel kişilerin kuruluşları yönünden kabul ettikleri ser
best kuruluş sistemi, tescil sistemi ve izin sistemi arasndan "Tescil Sisteminin
kabul edildiği anlaşılmaktadır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar _____ 173 0
Tescil sisteminde hukuk düzeni vakfın tüzel kişilik kazanması için gerekli
şartlan belirlemekted r. Kanununun aradığı şartlar yerine getirilmişse mahke
menin vakfın tüzel kişilik kazanması hususunda takdir yetkisi yoktur.
Uygulamada yeni vakıf tescil davası hasımsız olarak açılsa da dava dilekçesi
ve ekinde vakıf resmi senedinin duruşma günü ile birlikte Vakıflar Genel Mü-
dürlüğü'ne tebliğ edildiği görülmektedir. Dosya üzerinde karara bağlanan bu
davada Vakıflar İdaresi davaya katılmamaktadır.
Yine Yargıtay'ın anili yönetmelik hükmü öncesinde verdiği bir kısım bozma
kararları incelendiğinde; yasal hasım olan Vakıflar Genel Müdürlüğünden görüş
istenilmemesinin eksik inceleme olarak kabul edildiği görülmektedir.
Hıkuk Davaları
Türk Medeni Yasasına göre yeni vakıf kuruluşlarında Vakıflar Genel Müdür
lüğünün anili kanun gereği "Denetim Makamı" olma sıfatından doğan görüş
bildirme bir başka deyişle inceleme görevinin; kurulacak vakıfların türü de(Aile
Vakfı, Çalıştırılanlara ve İşçilere Yardım Vakıfları, zaman zaman kanunla kurulan
vakıflar Yunus Emre vakfı gibi) dikkate alındığında Vakıflar İdaresi hukukçuları
yönünden Türk Medeni Yasası ve ilgili mevzuatı yönünden ciddi bir uzmanlık
gerektirdiği açıktır.
b. Dava Şartları
Medeni Usul hukukunda dava şartları deyince mahkemenin davanın esası
hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlar akla gelmektedir.
Dava şartları 1085 sayılı HUMK'tan farklı olarak 6L00 sayılı HMK’da açıkça
düzenlenmiştir. Bunlar; mahkemenin görevi ve yetkisi, taraflar, dava ehliyeti,
dava takip yetkisi, ve<alet, davacı tarafından gider avansı yatırılması, teminat
gösterilmesi, derdesti k ile davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması
ve kesin hüküm ile diğer kanunlarda yer alan dava şartlarıdır (HMK. md 114).
Dava şartlarındar biri olmadan açılan davada usulen ve teknik olarak açıl
mış sayılır, ancak taraflar dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği
gibi mahkemede yargılamanın her aşamasında bu hususu kendiliğinden araştı
rır. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit eder ve bunun giderilmesi mümkün
ise tamamlanması amacıyla ilgili taraflara süre verir. Verilen bu süre ihtarata
gerek olmaksızın kesin süre niteliğindedir. Dolayısıyla bu süre içinde gerekli
Eğer esasa girilmeden önce eksiklik fark edilmemiş ve taraflarca da ileri sü
rülmemiş ve hüküm esnasında da giderilmiş ise dava usulden reddedilemez.
(HMKmd 115)
Dava şartları, ilk itirazlardan önce incelenir. Yeni vakıf tescili davasında da
dava şartları hakkında bu hükümler geçerlidir. Uygulamada yeni vakıf tescil
davalarının bir mahkemede açıldıktan ve Vakıflar Gerel Müdürlüğü'nce görüş
verildikten sonra(özel ikle olumsuz görüş) davaya devam edilmeyerek bir başka
mahkemede yeniden dava açıldığı da görülmektedir. Bu durumda ilk davanın
durumu araştırılarak “Açılmamış sayılmasına karar verilmemişse" ikinci davanın
derdestlik nedeniyle reddi gerekir.
c. Delillerin Değerlendirilmesi
Yeni vakfın tescili davasında her türlü delil sunulabilir. Bu tür davalarda ke
şif zorunlu değildir ancak vakfın kuruluşunda özgülenen taşınmazın, vakfın
amaçlarına ve faaliyetlerine uygun olup olmadığı ve yeterli gelire sahip bulunup
bulunmadığı konusunda bir değer tespiti veya keşif yapılması uygun olacaktır.
Yeni kurulacak bi' vakıf için bir alt sınır koymak amacıyla 5737 sayılı Vakıf
lar Kanunu'nun 5. maddesi, Vakıflar Meclisine asgari mal varlığını tespit yetkisi
vermiştir.
Yerleşik yargı kararları ve Türk Medeni Yasası'na göre yeterli mal varlığının
takdiri mahkemededir. Yargıtay'ın yeni vakıf tescil davalarına bakmakla görevli
18. Hukuk Dairesi'nin kuruluş mal varlığı ile ilgili kararları incelendiğinde; tescili
istenen vakfa en azından başlangıç için yeterli olabilecek para ve malın özgü
lenmesi gerektiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
[ 176 Hıkuk Davaları
Vakfın tesciline ilişkin istemi inceleyen hakim, kendisine ibraz edilen vakıfna
me hükümlerini ve vakfedilen malları değerlendirerek karar verir. Vakıfname
hükümlerini yasa ve tüzük hükümlerini uygun bulmaz ve vakfedilen malı
yeterli görmezse hakimin yapacağı iş bu hususlzra değinerek tescil istemini
reddetmek olmalıdır. (Yargıtay 18. HD 12.05.1998 T. ve 4853/5317 E.K)
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 101/4. maddesi "... Cumhuriyetin Ana
yasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın Temel ilkelerine, hukuka, ahlaka,
milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensupla
rını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz." hükmünü amirdir. Bu hükmün
mahkemece res'en dikkate alınmak gerekir.
"Aile vakfı" kenar başlıklı 372. madde 2. fıkra. Bir malın veya hakkın başka
larına geçmemek üzere aynı soydan gelenlere kuşaktan kuşağa kalacak şekilde
özgülenmesi yasaktır. Böyle bir özgülenme, vakıf kurma yoluyla da yapılamaz."
Vakıf kumak suretiyle dahi bir malın veya bir hekkın devir ferağ edilmemek
üzere aynı aileden gelen kişilere soydan soya geçecek şekilde özgülenmesi
mümkün değildir. (Yargıtay 6. HD 24.06.1986 T. VE 7601/8591 E.K)
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 105. maddesine göre vakfa özgülenen
malların mülkiyeti ile haklar tüzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa geçer
Tescile karar veren mahkeme kararın hüküm fıkrasında; Tesciline karar ve
rilen vakfa ait senedi düzenleyen Noterliğin adı ile senedin tarih ve yevmiye
numarası ile vakfedilen taşınmaz ise vakıf tüzel kişiliği adına tescili için tapu
idaresine bildirmesi gerekir. Eğer tescil kararı vakfın yerleşim yeri mahkemesi
dışında verilmiş ise bu kararın ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın yerleşim
yeri mahkemesine gönderilmesi gerekir.
Bu dava teknik anlamda nizalı bir dava olmadığı için mahkemenin; 4721
sayılı Türk Medeni Yasası'nın "Noksanlıklar" kenar başlıklı 107 ile Vakıflar Yö-
netmeliği'nin 10. maddeleri çerçevesinde karar vermesi gerekir. Bir başka anla
tımla 4721 sayılı Türk Medeni Yasasına göre vakfın yerleşim yeri Asliye Mah
kemesi vakfın tüzel kişilik kazanması için kanununun öngördüğü şartların yerine
getirilip getirilmediğiri incelemekle görevlidir. Bu inceleme sonucunda gerekli
şartların yerine getirildiği tespit edildiğinde tescil kararı verilir ve vakıf mahke
me nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır.
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 104. maddesinin 3. fıkrasına göre yerle
şim yeri mahkemesinin yapacağı bildirim üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğünce
merkezi sicile kaydolunan vakıf, Resmi Gazetede ilan edilir. İlanın şekli Türk
Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar hakkında tüzüğün 7. mad
desinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre ilanda; vakfedenin ve vakfın adı, yerle
şim yeri, amacı, mal ve haklarının neler olduğu, varsa taşınmazlarının tapu bilgi
leri, vakfın organları ile kuruluş senedinin tarih ve sayısı, tescil kararının tarih ve
sayısı ile hangi mahkemece verildiği belirtilir. İlan için yapılacak harcamalar
vakıftan alınmak üzere Genel Müdürlük tarafından karşılanır. İlk kuruluşta vakıf
senedinin merkezi sicile tescili ile resmi gazete'de ilanı zorunlu olmakla birlikte
vakıf senedinde sonradan yapılacak değişikliklerin sadece merkezi sicile tescili
yeterlidir.
Yeni vakıf tescil davasında, davacı taraftan 492 sayılı Harçlar Yasası'na bağlı
1 Sayılı Tarifede öngörülen başvurma ve karar harcı alınması gerekecek, aynı
Kanununun 32. maddesine göre, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenme
dikçe mahkemece yapılması gereken müteakip işlemler yapılamayacaktır.
Usule ilişkin verilen kararla dava sona eriyor ise yargılama giderlerini hangi
tarafın ödeyeceğine de hükümde yer verilmelidir. HMK m.331/2'ye göre görev
sizlik veya yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya gönderilen mah
kemede bakılmamış ise davanın açıldığı mahkeme davacıyı yargılama giderleri
ödemeye mahkûm eder.
6100 sayılı HMK'nın getirdiği bir yenilik olarak mahkemelerce verilecek gö
revsizlik, yetkisizlik ve gönderme gibi kararlar da yargılama giderlerinin ilgili
mahkemesince karara bağlanacağı hususuna dikkat edilmelidir (HMK m.331.)
Yerleşik yargı kararlarına göre yeni vakıf tescil davası hasımsız görülen da
valardan olduğu için Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine yargılama giderleri ve
ücreti vekalete hükmedilmeyecektir.
I 180 Hıkuk Davaları
Yasal hasım durumunda bulunan Hazine ve diğer kamu tüzel kişileri harç.
Avukatlık Ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar.
(Yargıtay8. HD 29.06.2009 t. ve 1788/3470 E.K)
Davada {vakıf tescil ve senet değişikliği tescili dahil) yasal hasım olan Vakıflar
Genel Müdürlüğü yargılama giderlerinden sorumlu değildir. (Yargıtay 18. HD
07.10.2010 T. ve 9855/12661 E.K)
6. Kanun Yolları
6100 Sayılı HMK'nın çekişmesiz yargı işlerine dair 382. madde (2) de sayı
lan işler arasında vakıf tesciline ilişkin dava geçmemekle birlikte bu zamana
kadar verilen yerleşik yargı kararları dikkate alındığında bu davanın aynı mad
denin (1), (c) fıkrası kapsamında çekişmesiz yargı işlerirden olduğu söylenebilir.
Temyiz süresi; gerek Denetim Makamı olan Vakıflar İdaresi gerekse tescil
talebinde bulunan davacı için bir aydır. (İstinaf süresi de Türk Medeni Kanunun
özel hükmü gereği 1 aydır.) Sürenin başlangıcı ve bitnesi 6100 sayılı HMK'nın
da düzenlenen şekline göre hesaplanacaktır. Temyiz eden (İstinaf yoluna baş
vuran) taraf temyiz giderlerinden sorumlu olup, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün
de bu konuda bir muafiyeti yoktur.
Her ne kadar 6100 HMK'nın 362. madde (1) fıkra (ç) bendi hükmü karşısın
da vakıf tesciline ilişkin davalarda verilecek kararlar için temyiz yoluna gidilmesi
mümkün gözükmese de gerek hukuk sistemimizde vakıflarla ilgili genel düzen
lemeler getiren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu gerekse yerleşik yargı kararları
dikkate alınarak Kamuyu ilgilendiren bu dava türü için temyiz yolu da açıktır.
Yine 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 101/4. maddesi "... Cumhuriyetin
Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın Temel ilkelerine, hukuka,
ahlaka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat
mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz." Hükmünün vakıf senedi
değişiklik taleplerinde mahkemece res'en dikkate alınması gerekir.
Bu vakıflar için en klasik örnek 1986 tarihinde fakru zaruret içinde ve muh
taç durumda bulunar vatandaşlara yardım etmek ve sosyal adaleti pekiştirici
tedbirler alarak gelir cağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak ve
sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik amacı ile 3294 sayılı Sosyal Yardım
laşma ve Dayanışmay Teşvik Yasası ile İl ve İlçelerde kurulan Sosyal Yardımlaş
ma ve Dayanışma Vakıflarıdır.
Devletin bir yasa çıkararak bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurduğu bu
tür vakıfların kamu gücü kullanımına kadar varan ayrıcalıklara sahip olması özel
hukuk hükümlerine göre tescil edilmiş tüzel kişiliklerini de tartışmalı hale ge
tirmektedir. Son zamanlarda kültür alanında 5653 sayılı Yasa ile kurulan "Yunus
Emre" vakfı ile yine eğitim öğretim alanında 6721 sayılı Yasa ile kurulan "Türki
ye Maarif Vakfı"da bu tür vakıflara örnektir.
Esasen Özel hukuk tüzel kişiliği esaslarını aşan "Yasa ile kurulu Vakıflar "ın
Anayasa ve İdare hukukunun temel esasları çerçevesnde bir kısım kamu hiz
metlerinin yürütümünde kuruluşunun istisnai olarak başvurulacak bir yöntem
olması gerektiği de söylenmelidir.
6762 sayılı mülga Türk Ticaret Yasasının 468. meddesi gereğince kurulan
"İstihdam Edilenler ile İşçilere Yardım "vakıflardan 5C6 Sayılı Sosyal Sigortalar
Yasasının Geçici 20. maddesi hükümlerine tabi olan vakıfların yine mülga Türk
Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 25.
maddesinin son fıkrası hükmüne göre vakıf senetlerinde yapılacak her çeşit
değişikliğin Vakıflar Genel Müdürlüğünün yazılı düşüncesi alındıktan ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının onayından sonra tescil edilebileceği öngörül
I 134 Hıkuk Davaları
müştür. Nitekim ilgili bu mevzuata dayalı olarak verilen yargı kararları da bu
yönde olmuştur. (Yargıtay 18. HD E: 4789 K: 7388 Tarih 01.07.2002)
Gerek 743 sayılı mülga Medeni Yasanın 77/A ve 79/2. maddesi, gerekse
4721 sayılı yeni Türk Medeni Yasasının 110. maddelerinde ifadesini bulan çalış
tırılanlara ve işçilere yardım vakfı niteliğinde ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Ka
nununun geçici 20. maddesi kapsamındaki vakıfların senet değişikliklerinde
5737 sayılı Vakıflar Yasasının uygulanması hakkında Vakıflar yönetmeliğinin"
İdare Şeklinin Değiştirilmesi" kenar başlıklı 14/ (3) rraddesi de "Türk Ticaret
Kanununun 468'inci maddesi gereğince kurulan vakıflardan 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununur geçici 20'nci maddesi hükümlerine tabi olanların vakıf
senetlerinde yapılacac değişiklik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının uy
gun görüşünden sonra, Genel Müdürlüğün yazılı görüşü alınarak yerleşim yeri
mahkemesi tarafından kararlaştırılır." şeklinde olup mülga mevzuattaki düzen
lemelerle aynıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 50'nci maddesi 1 ve 2'nci fıkraları "Tüzel
kişinin iradesi, organları aracılığı ile açıklanır. Organlar, hukuki işlemleri ve diğer
bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar..." hükmünü amirdir.
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 109'uncu maddesine göre vakfın bir yö
netim organının bulunması zorunludur. Yine anili hükme göre vakfeden, vakıf
senedinde gerekli gördüğü başka organları da gösterebilir.
5737 sayılı Vakıflar Yasasının "Yönetim ve Temsil Şekli" kenar başlıklı 6'ncı
madde son fıkrası "... Veni vakıfların yönetim organı vakıf senedine göre oluştu
rulur ve bu vakıflarır organlarında görev alanların çoğunluğunun Türkiye'de
yerleşik bulunması gerekir." hükmünü getirmiştir. (Vak. Yön.13(1) md.)
I. Yönetimin değiştirilmesi
Madde 112- "Haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya dene
tim makamının istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütü
nü, yönetimini ve işleyişini değiştirebilir.
Yargıtayın bu mîdde ile ilgili emsal kararları; bir vakfın yönetim biçiminin değişti
rilmesi için amacın gerçekleştirilmesi ve faaliyetlerin devamı yönünden buna kesin ih
tiyaç duyulmuş olmatı ile bunu gerektiren haklı nedenlerin bulunmasının gerektiği yö
nündedir.
Yine Özel hukuk doktrininde vakıf yönetim organının tek bir kişiden oluşabileceği
gibi bir kuruldan oluşabileceği ya da vakfedenin kendisini yönetim organı olarak gös
terebileceği kabul edilmektedir. Vakfeden yönetim organın belirleme yetkisini bir
başka kişi ya da organa verebilir. Bu durumda bu yetki verilen kişi ya da organın vakıf
senedinde gösterilmesi gerekir.
Gerek doktrin gerekse uygulamada yargı kararlarıyla tjzel kişi olan vakıfta ira
denin oluşumunu sağlayan organın "karar organı" bu iradenin uygulanmasını sağlayan
organın ise yürütme organı olduğu kabul edilmektedir.
Türk Medeni Yasası hükümlerine göre kurulan vakıfların kuruluş senetlerinde ku
rucular kurulu, genel kurul ve mütevelli heyet adını alan organlar "karar organı" bu
organların aldığı karaları uygulayan ve üçüncü kişilerle ilişkiye giren ve yönetim kuru
lu adını alan organ ise yürütme organı" dır. Ancak her vakıfta farklı düzenlemeler ne
deniyle vakıf senedinin ilgili hükümlerini incelemek gerektiği söylenebilir.
Türk Medeni yasasına göre vakfın zorunlu organı olan yönetim organın doktrin
de vakfın günlük yönetimi ile ilgili tüm işleri yapmak, vakıf ile yararlananlar arasındaki
ilişkileri kurmak düzenlemek ve yürütmek, vakfa özgülenen malların yönetim ve ba
kımını sağlamak ve vakfın amacının gerçekleşmesine yardımcı olacak her çeşit iş ve
muameleleri yapmak ve yerine getirmekle yükümlü olduğu belirtilmektedir.
Vakıf yönetim organının ilgili mevzuat ve uygulamalara göre genel olarak; vakıf
gayesi doğrultusunda her türlü kararı alma ve uygulama, vakıf tüzel kişiliği adına bü
tün gerçek ve tüzel kişilerle hukuki, mali ve sair konularda gerekli işlemleri yapmak,
vakıfta personel istihdamı, şube ve temsilcilik açılmasıyla ilgili işlemler, vakfın muha
sebe işlemleri {tutulması gereken defterler dahil) ile bütçenin uygulanması, faaliyet
raporu hazırlanması le senet değişikliği için yetkili organ kararı alınmasından sonra
Noterde senet tanzim ettirilmesi ve mahkemeye müracaatla, vakıf yönetimi ve mal
varlığı (bilanço) ile ilg li Vakıflar İdaresine beyanname vermek gibi Vakıflar mevzuatı ile
ilgili mevzuattan doğan görevleri bulunmaktadır.
112. madde 2'nci fıkrada geçen "...tüzükte gösterilen sebeplerle" fadest Any. Mhk. 27.11.2037 T.
2002/162 E. 2O37/S9 K. İptal
I 186 Hıkuk Davaları
Vakfın işleyiş ve yönetimi vakıf senedindeki hükümlere göre icra edilmelidir. Bu
hükümler bir yana bırakılarak yetkili organ kararları ile vakıf yönetilemez.
Vakıf yetkili organ kararları, yok veya mutlak butlanlc hükümsüz sayıldığı du
rumlar dışında yöntenince iptal edilip (bir aylık iptal davası açma süresi içinde) orta
dan kaldırılmış olmadkça geçerlidir.
Bir vakfın gayes ne kadar geniş olursa vakfın örgütünün de o ölçüde geniş olma
sı gerekir. Bu nedenle vakıflar merkezleri dışında Şube ve Temsilcilik açarak örgütlerini
genişletmektedir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunun 5/3. maddesi yeni vakıfların vakıf senetlerinde yazı
lı amaçlarını gerçekleştirmek üzere, Genel Müdürlüğe beyanda bulunmak şartıyla şu
be ve temsilcilik açaoileceğini, beyanname düzenlenmesine ilişkin usul ve esasların
yönetmelikle düzenleneceğini amirdir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar _J87 |
Vakıflar Yönetmeliğinin "Yeni vakıfların şube ve temsilcilik açması" kenar baş
lıklı 17. maddesi (1) Yeni vakıflar, vakıf senedinde hüküm buunmak kaydıyla amaçla
rını gerçekleştirmek üzere şube veya temsilcilik açabilir veya <a pata bilirle. Vakıf yöne
ticileri, şube, temsilci iği açma veya kapatma tarihinden itibaren bir ay içinde Ek-1 deki
formu doldurarak ilgi i bölge müdürlüğüne vermek zorundadırlar.
a) Vakfın amacına katkı sağlamak üzere vakıf senedine ve mevzuata uygun faali
yette bulunurlar.
Özel hukuk tüzel kişileriyle ilgili genel düzenlemeler gerekse vakıfların şube ve
temsilcilikleri hakkıncaki bu hükümler; şube ve temsilciliklerin ayrı bir tüzel kişiliğinin
bulunmadığını, faaliyetlerinden vakıf yönetim kurulunun sorumlu olduğunu ancak
bunların yönetimi için ayrı bir yönetim kurulu ve temsilci tayin edilebileceği gibi vakfı
temsil ve ilzam yetkilerinin de bulunduğunu göstermektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Yasanın 117/2. maddesi'... Derneklerin uluslar arası faa
liyette bulunmalarına ve üst kuruluş kurmalarına ilişkin hükümler kıyas yoluyla vakıflar
hakkında da uygulan r...' hükmünü amirdir. Bu hükme göre vakıflarında yurt dışında
uluslar arası faaliyette bulunmak için şube ve temsilcilik açabi mesi de mümkündür.
Amaca özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya
paraya çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya
denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli
değişikliğe izin verebilir."
I 183 Hukuk Davaları
5737 sayılı Vakrlar Yasasının yürürlüğü öncesinde Türk Medeni Yasası hükümle
rine göre kurulan vakıfların mal alım ve satımlarında Vakıflar Meclisinin izni gerekliydi.
(227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri hk. KHK 5/1. md)
4721 sayılı Türk Medeni Yasasına göre özel kanun niteliğinde olan 5737 sayılı Vakıflar
Yasasının bu hükmünün yeni vakıfların mal ve haklan ile ilgili kuruluş malvariığı(başlangıçta
özgülenen mal ve haklar) ile sonradan iktisap edilen mal ve haklar ayırımı getirdiğini ve bu
mal ve haklarla ilgili tcsarruflarda vakıf yetkili organı kararı bulunmak kaydıyla 4721 sayılı
TMK'nın aradığı mahkeme karan şartını ortadan kaldırdığı görülmektedir.
Özel hukuk doktrini vakfın amaç değişikliğinin objektif şart olarak; vakfın amacı
nın sosyo-ekonomik ve teknik, hukuki alandaki gelişmeler sonucu anlam içeriğini kay
betmesi, sübjektif şart olarak ta anlam ve içeriği değişen amacın vakfı kuranın irade
siyle bağdaşmayacak hale gelmesi halinde mümkün olabileceği kabul edilmektedir.
Amaca özgülenen mîl ve hakların daha yararlı olanlarla değiştirilmesi veya paraya
çevrilmesinin ise geliri giderini karşılamayan ya da değerine uygun gelir getirmeyen
vakıf mallan için söz konusu olabileceği kabul görmektedir.
Yine emsal yarg kararlarına göre; kurulmuş olan bir vakiin özgülendiği amaç doğ
rultusunda varlığını sürdürmesi ve yönetim organlarınca da bu amacın gerçekleştirilmesi
esastır. Vakfeden tarafından kuruluş senedinde belirlenen vakfın amaç ve örgütlenme
biçimi, zorunluluk doğmadıkça kural olarak vakıf organlarınca değiştirilip genişletilemez.
Bununla birlikte vakfın amacı, geçen zaman içinde tamamen değişik bir anlam ve nitelik
kazanmış olursa, ancak bu nedenle değiştirilmesi söz konusu o a çaktır. Amacın değiştiri
lebilmesi için objektif ze sübjektif koşulların birlikte oluşması gerekir.
4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 101. maddesinin birinci fıkrasında, vakıf, ger
çek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca czgülemeleriy-
le oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olduğu şeklinde tanımlanmıştır.
Yine bu madde ile ilgili emsal yargı kararlarına göre; esas olan vakfa özgülenen
mal ve haklan, vakıf yararına olduğu sürece elden çıkarılmadan ve değiştirilmeden
amaç doğrultusunda «ullanmaktır.
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 113/1. maddesi ile vakfa özgülenen mal ve
hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi veya paraya çevrilmesi için önerilen
şartlar ve yöntemin uygunluğunun takdiri hakime aittir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 189 |
Bu konudaki emsal yargı kararlan; Hakime yasa ile tanınan takdir hakkını kısıtlayacak
nitelikte ve özellikle vakfın mal varlığında azalmaya da neden oabilecek şekilde bir malın
doğrudan değiştirilmesi veya paraya çevrilmesinden farklı bir hukuki nitelik ve yapıda bulu
nan "şartlı bağışlama, satış veya bağışlama vaadi" ile vakıf mallarının elden çıkmasına ola
nak sağlayan, vakfa özgülenen taşınmaz malların hiç bir suretle satılamayacağına ilişkin va
kıf senedi değişikliklerinin uygun görülmediği, vakıfların senedinde belirtilen gayesi doğrul
tusunda aynı amaçla kjrulmuş bir vakfa katkıda bulunabileceği ancak sahibi olduğu menkul
ve gayrimenkullerden bir kısmını karşılıksız olarak derneklere, vasıflara kamu kurum ve ku
ruluşlarına hibe edebileceği yönündeki düzenlemelerin vakfın amaçlarını yerine getirmesini
zorlaştıracağından tescilinin uygun olmadığı yönündedir.
Vakıf hukukunda esas olan vakfın kuruluş senedine yansıyan kurucu iradenin
yasaların buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla olduğu gibi ko
runması ve sürdürülmesidir. (Yargıtay 18. HD 22.12.2003 T. ve 7393/10204
E.K)
4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 102/1. maddesi hükmüne göre, vakıf resmi
senetle kurulacağı cihetle vakıf senedinde yapılmak istenilen değişikliğinde
resmi seretle, diğer bir deyimle Noterde resen düzenleme şeklinde yapılması
gerekir. (Yargıtay 18. HD 25.05.2004 T. ve 2166/^394 E.K)
Vakıf tüzel kişiliğine ait taşınmazların vakfı sona ermesi halinde vakıf kurucu
larına, ölümlerinde de mirasçılarına intikal edeceğini öngören senet değişikli
ğinin tesciline karar verilmesi 4721 sayılı TMK'nın 372/2. maddesine aykırıdır.
(Yargıtay 18. HD 14.04.2003 T. ve 473/2956 E.K)
Davacı vekfa ait senette vakfın adı.Jken yapılan yeni düzenleme ile...olarak
değiştirilmek istenmektedir. Mahkemece vakfın adının değiştirilmesi ile ilgili
tescil isteminin "Kurucu iradeye" aykırılık nedeniyle reddine karar verilmesi
gerektiği düşünülmektedir. (Yargıtay 18. HD 27.05.2010 T. ve 4909/8025 E.K)
Denetim Makamı olan Vakıflar Genel Müdürlüğünün yasal bir zorunluluk bulun
madıkça tescil edilmiş vakıf senedi hükümlerini değiştirmeyi isteme hak ve yetkisi
bulunmamaktadır. (Yargıtay 18. HD 27.05.2010 T. ve 4847/8024 E.K)
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 109. maddesi(eski MK 77. mdjhükmü uya
rınca vakfın bir yönetim organının bulunması zorunlu olup; aslolan bu organın
vakfı kuranların iradelerine uygun olarak vakıf senedinde yer alması ve uygu-
lanmasıd r. (Yargıtay 18. HD 10.11.2003 T. ve 45C2/8734 E.K)
Vakfın değiştirilen amaç ve faaliyetlerine uygun olarak gelirinde büyük bir artış
olmadığı da dikkate alınmadan tescile ilişkin davanın reddi gerekirken kabulü
doğru görülmemiştir. Yargıtay 18. HD 22.12.2003 T. ve 7274/10203 E.K)
Vakfın anacı, geçen zaman içinde tamamen değişik bir anlam ve nitelik ka
zanmış olursa veya haklı sebepler varsa TMK 112 VE 113. maddeleri uyarınca
vakfın yönetim organı veya Denetim Makamının istemi üzerine diğerinin yazılı
görüşünü aldıktan sonra vakfın amacı, yönetimi ve mallan konusunda mah
kemece vakıf senedinde değişiklik yapılabilir. (Yargıtay 18. HD 08.09.2015 T.
ve 10053/12184 E.K)
2. Görev
6100 sayılı HMK'nın 2. maddesine göre yeni vakıf senet değişikliği tescil
davasında da görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Görev hususu
kamu düzenini ilgilendirdiğinden yargılamanın her aşamasında ileri sürülebile
ceği gibi hakim tarafından da resen dikkate alınması gerekmektedir.
3. Yetki
Yeni vakfın senet değişikliği tescili davasında da yetkili mahkeme kural ola
rak tüzel kişilik kazanmış vakfın yerleşim yeri mahkerresidir. Ancak 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunun 104/2. maddesinden tescil kararının vakfın yerleşim yeri
dışındaki bir mahkeme tarafından da verilebileceği anlaşılmaktadır. Keza bu
hüküm ve Vakıflar Yönetmeliğinin 7. madde (5) bendi hükmü karşısında (Tescil
kararı başka bir mahkemece verilmiş ise ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın
| 192 Hıkuk Davaları
yerleşim yeri mahkemesine gönderilir.) senet değişikliği tescili davasının da
vakfın yerleşim yeri dışında açılabileceği sonucu çıkmaktadır.
Yerleşim yeri 6100 sayılı HMK 6/2. maddesi ve 4721 sayılı TMK'nın 19. vd.
maddelerinde belirtilen kıstaslara göre belirlenir.
4. Davacı - Davalı
Yeni vakıf senet değişikliği tescili davası da 'hasımsız' olarak görülen dava
lardandır. Davacı vakıf tüzel kişiliğidir. Davalı olarak herhangi bir kişi veya ku
rum gösterilmeyecektir.
5. Yargılama Usulü
Yeni vakıfların senet değişikliği tescili davası hasımsız olarak açılsa da dava
dilekçesi ve ekinde vakıf resmi senedinin bir örneği duruşma günü ile birlikte
Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirilir. Emsal yargı kararları da bu yöndedir.
Dosya üzerinde karara bağlanan bu davada Vakıflar Genel Müdürlüğü davaya
katılmamakta görüş b Idirmektedir.
Yargıtay'ın bir kısım bozma kararları incelendiğinde; yasal hasım olan Va
kıflar Genel Müdürlüğünden görüş istenilmemesinin eksik inceleme olarak
kabul edildiği görülmektedir.
Vakıf senedi değiştirilmesine dair kararda bir tescil kararı olup Vakıflar
Genel Müdürlüğüne tebliği zorunludur.
b. Dava Şartları
Yeni vakıf senet ceğişikliği tescili davasında da dava şartları hakkında HMK
ilgili hükümleri hakkında "Vakıf Tescil Davası"hakkında yaptığımız açıklamalar
burada da geçerlidir.
I 194 Hıkuk Davalan
Uygulamada yeni vakıf senet değişikliği tescili davalarının bir mahkemede
açıldıktan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce görüş verildikten sonra (özellikle
olumsuz görüş) dava/a devam edilmeyerek bir başka mahkemede yeniden
dava açıldığı da görülmektedir. Bu durumda ilk davanın durumu araştırılarak
"Açılmamış sayılmasıra karar verilmemişse" ikinci davanın derdestlik nedeniyle
reddi gerekir.
c. Delillerin Değerlendirilmesi
Yeni vakfın senet değişikliği tescili davasında da her türlü delil sunulabilir.
Bu davalarda özellikle amaç ve faaliyet değişikliği ve genişletme taleplerinde
yetkili organlar tarafırdan usulüne uygun ve gerekçeli olarak alınmış kararlar ve
yasal denetim makamı olan Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşü önemli olup
hiç bir değerlendirmeye yer verilmeden talebin mahkemenin takdirine bırakıl
ması hukuken uygun değildir.
Tescil edilmiş bir vakfa ait senet değişikliğine ilişkin davada verilen karar da
4721 sayılı TMK'nın 103. maddesi uyarınca bir ay içinde temyiz edilebilir.
(Yargıtay 18. HD 26.01.2004 T. ve 9872/348 E.K)
Yanlış Noter belgesinin tesciline karar verilmesi doğru değil ise de bu hususun
düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkra
sının düzeltilmesi ile kararın bu şekli ile onanması. (Yargıtay 18. HD
21.10.2002 T. ve 7256/10032 E.K)
4721 saylı TMK'nın 104. maddesi 3. fıkrasına gere mahkemenin tescil kara
rından senra Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezi sicile kaydolunan vakfın
sadece Resmi Gazete ile ilan edileceği hükme bağlanmış olup, senet değişik
liklerinin ilan edileceğine dair bir hüküm bulunmadığı halde mahkemece
değişiklik kararının Resmi Gazetede ilanına karar verilmesi doğru değil ise de
bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı ge'ektirmez. Gerekçeli karann
hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle hükmün düzeltilmesi ve Onanması
uygun görülmüştür. (Yargıtay 18. HD. 27.10.2011 T. ve 7488/10699 E.K)
I 1?6 Hıkuk Davalan
6. Kanun Yolları
Temyiz süresi; gerek Denetim Makamı olan Vakıflar İdaresi gerekse tescil
talebinde bulunan davacı için bir aydır. (İstinaf süresi de Türk Medeni Kanunun
özel hükmü gereği 1 aydır.) Sürenin başlangıcı ve bitnesi 6100 sayılı HMK'nın
da düzenlenen şekline göre hesaplanacaktır. Temyiz eden (İstinaf yoluna baş
vuran) taraf temyiz giderlerinden sorumlu olup, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün
de bu konuda bir muafiyeti yoktur.
Vakıf tescil davası kısmında kanun yolları için yapılan açıklamalar bu dava
içinde geçerlidir.
Davalı Hcsımsız
Açıklamalar :
2) .... vakfı resmi senedi ...Noterliği'nde tarih ve Yevmi/e Numarası ile re'sen düzen
lenmiştir.
3) 5737 sayılı Vakıflar Kanunun uygulanması hakkında Vakıflar Yönetmeliğin 7 (1) maddesi
gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünden görüş alınması gerekmektedir.
4) ... vakfı kuruluşu için... bankasında bloke edilen...meblağa ilişkin dekont dilekçe ekindedir.
Hukuki Nedenler : 4721 sayılı TMK, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ve ilgili mevzuat.
İstem Sonucu : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle ... vakfının tescili ve mahkemeniz
siciline kaydı ile sair gerekli işlemlerin yapılmasını arz ve talep ederim.
Ekler:
1- Vakıf resmi senedi
2- Dekont
| 193 Hukuk Davaları
...VAKFI SENEDİ
VAKIF:
(Vakfın adı amaçları ile uyumlu olmalıdır. Vakıflar her hangi bir kamu kurum veya kuruluşu
nun ismini alamazlar)
VAKFIN MERKEZİ:
Madde 2- Vakfın merkezi....... İli,........ İlçesinde olup, adresi.................... ' dir. (Vakıflar 5072 sa
yılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanunun 2. Maddesinin a
fıkrası gereğince kamu kurum ve kuruluşlarının hizmet binaları ve müştemilatı içinde faaliyet
gösteremez)
İlgili mevzuat çerçevesinde vakıf yönetim kurulu kararı ile yurt içinde veya dışında şube ve
temsilcilikler açılabilir.
VAKFIN GAYESİ:
Madde 3- (Türk Medeni Kanununun 101. maddesinin son fıkrasına aykırı olmamalı, açık, so
mut olmalı ve süreklilik arz etmelidir.)
VAKFIN FAALİYETLERİ:
Madde 4- (Vakfın amacını gerçekleştirmek için yapacağı faaliyetler yazılır. Faaliyetler amaç ile
uyumlu olmalıdır)
Madde 5- Vakıf gayesine ulaşmak için taşınır ve taşınmaz malla'a bağış, vasiyet, satın alma ve
kiralama suretiyle sahip o maya ve kullanmaya, vakıflara ilişkin yasa hükümleri uyarınca sahip
olduklarını satmaya, devir ve ferağ etmeye, gelirlerini almaya ve harcamaya, vakıf malvarlığına
giren bir ya da birden çok taşınmaz mal veya gelirlerini bir ya da br çok kez yatırımda kullanma
ya, vakıf amaç ve hizmet konulanna aykırı olmamak koşulu ile yapılacak bağış ve vasiyet, satın
alma ve diğer yollarla mal eniği taşınır ve taşınmaz mallan ve paraları yönetim ve tasarrufa,
menkul değerleri almaya ve vakfın amacı doğrultusunda bunları değerlendirip satmaya, vakfın
amaçlarına benzer çalışmalarda bulunan yurtiçi ve yurt dışındaki vakıflar, gerçek ve tüzel kişiler
ile işbirliği yapmaya, kamu kurum ve kuruluşları dışındakilerden yardım almaya, bu yardımı sağ
lamak için anlaşmalar yapmaya, taşınmaz malların irtifak, intifa, sükna, üst, rehin, ipotek gibi
mülkiyetten gayri ayni haclarını kabule, bu hakları kullanmaya, olan ya da olacak gelirleri ile
kuracağı sözleşmeler için taşınır ve taşınmaz malların rehin ve ipoteği dahil her türlü güvenceleri
:s»
T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün VAVw.vgm.gov.tr adresinden alınmıştır. Erişim tarihi
08.12.2015
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 199 |
almaya, geçerli banka kefaletlerini kabule, vakfın amaç ve hizmet konularını gerçekleştirmek için
gerektiğinde ödünç almaya, kefalet, rehin, ipotek ve diğer güvenceleri vermeye, vakfın amaç ve
hizmet konularına uygun olarak yürütülen ve yürütülecek projelerden ve her türlü çalışmalardan
gelir elde etmeye ve vakfa gelir sağlamak amacı ile olağan işletme Ikelerine göre çalışacak iktisa
di işletmeler, şirketler kurmaya, kurulu olanlara iştirake, bunları doğrudan işletmeye yada dene
timi altında bir işletmeciye işlettirmeye, vakfın amaç ve hizmet konularından birinin yada tümü
nün gerçekleştirilmesi içir yararlı ve gerekli görülen girişim, tasarruf, mal edinme, inşaat ve
benzeri sözleşmeleri yapmaya Türk Medeni Kanununun 48. Maddesinde belirtildiği üzere izinli ve
yetkilidir.
Vakıf bu yetki ve gelirlerini Türk Medeni Kanunu ile yasaklanan maksatlarla kullanamaz.
Madde 6- Vakfın kuruluş malvarlığı kurucular tarafından vakfa tahsis edilmiş olan...... 'dır.
{Nakit ya da yeterli bir miktarı nakit olmak kaydıyla nakdi değeri olan menkul ya da gayri
menkul olabilir. Nakit ise oaranın vakıf adına bankaya bloke edilerek dekontunun mahkemeye
ibrazı, gayrimenkul ise tapu bilgilerinin senette belirtilmesi gereklidir.)
VAKFIN ORGANLARI:
a) Mütevelli Heyet
b) Yönetim Kurulu
c) Denetim Kurulu
MÜTEVELLİ HEYETİ:
Madde 8- Vakfın mütevelli heyeti, ekli listede adları yazılı ve işbu vakıf senedi altında imzaları
bulunan gerçek kişiler ile (varsa) tüzel kişilik temsilcilerinden oluşan {.) kişidir.
1. seçenek: Mütevelli heyet üyeleri, kendilerinden sonra görev yapmak üzere yerlerini alma
sını istedikleri üç kişinin acını önceden belirleyerek yazılı olarak mütevelli heyete verirler. Ölüm,
istifa ya da başka bir nedenle üyeliklerde eksilme olduğunda, mütevelli heyet üyeliği listedeki
sıraya göre ilk sıradan başlamak üzere adaylara teklif edilir.
Mütevelli heyet üyelerinin aday bırakmamaları veya adaylarcan hiçbirinin görevi kabul et
memeleri halinde, boşalan mütevelli heyet üyeliğine seçim, kalan mütevelli heyet üyelerinin
ortak kararı ile yapılır.
Veya
2. seçenek: Mütevelli heyet üyeliğinin ölüm, istifa ya da başka bir nedenle boşalması halinde,
boşalan üyeliklere, yönetin kurulunun veya mütevelli heyet üyelerinin teklifi ve mütevelli heye
tin kararıyla seçim yapılır. {Bu iki seçenekten sadece biri yazılmalıdr.)
Madde 9- Mütevelli heyet vakfın en yüksek karar organıdır. Mütevelli heyetin yetkileri aşağı
da gösterilmiştir:
| 203 Hıkuk Davaları
a) Yönetim kurulunu seçmek,
c) Vakıf yönetim kurulunca hazırlanan faaliyet raporu ile denetim kurulu raporlarını görüşüp
incelemek, yönetim kurulunun ibrası konusunda karar vermek,
d) Yönetim kurulunca hazırlanacak vakıf iç mevzuat tasarılarını aynen veya değiştirerek kabul
etmek,
e) Yönetim kurulunca nazırlanacak yıllık bütçe tasarılarını aynen veya değiştirerek kabul et
mek,
f) Kamu görevlileri dışındaki yönetim ve denetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilip veril
meyeceğini, verilecekse miktarını belirlemek,
Madde 10- Mütevelli heyetinin ilk toplantısı, vakfın tescilini müteakip bir ay içinde yapılır.
a) Bilanço ve çalışma reporlarının onaylanması konulannı görüşmek üzere şubat ayı içinde,
b) Bütçe ve çalışma raporlarının onaylanması ile seçimlerin yapılmasına ilişkin konuları gö
rüşmek üzere kasım ayı içinde toplanır.
Mütevelli heyet ayrıca yönetim kurulunun gördüğü lüzum üzerine veya mütevelli heyet üye
lerinin en az üçte birinin yazılı olarak yönetim kurulundan talepte bulunmaları halinde olağanüs
tü olarak toplanabilir. Olağan ve olağanüstü toplantılarda, ilan olunan gündemde yer almayan
konular görüşülemez. Ancak, olağan toplantıda divanın teşkilinder hemen sonra, hazır bulunan
ların, en az onda birinin yazılı önerisi ile; senet değişikliği ve vakıf organları ile vakfa yükümlülük
ve sorumluluklar yükleyecek konular dışında gündeme madde ilavesi mümkündür. Toplantı
tarihi, yeri, saati ve gündemi, toplantı gününden en az 7 (yedi) gün önce imza karşılığı veya üye
lere ulaşacak şekilde taahhütlü mektupla bildirilir.
Mütevelli heyet üye tcmsayısının yarısından bir fazlası ile top anır. Çoğunluk sağlanamadığı
takdirde toplantı, bir hafta sonra aynı gün ve saatte aynı yerde yapılır. Bu ikinci toplantıda top
lantı nisabı, üye tamsayınır üçte birinden (1/3) az olamaz.
Mütevelli heyet karar yeter sayısı ise, toplantıya katılanların yandan bir fazlasıdır. Oyların eşit
olması halinde, divan başkanının oyu iki oy sayılır. Oylamanın ne şekilde yapılacağı ayrıca karara
bağlanır. Her üyenin tek oy hakkı vardır. Toplantıya gelemeyece< üye, mütevelli heyetten bir
başka üyeyi vekil tayin edebilir. Bir şahısta birden fazla vekalet toplanamaz.
Vakıf senedinde yapılacak değişiklik, düzeltme veya ilaveler içn karar yeter sayısı, üye tam
sayısının üçte ikisidir.
YÖNETİM KURULU:
Madde 11- Vakıf yönetim kurulu, mütevelli heyetçe iki yıllığına seçilecek (sabit bir sayı yazıla
cak)... asil ve (...) yedek üyeden oluşur. Yönetim kurulu üyelerinden çoğunluğunun mütevelli
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 201 |
heyet üyesi olması zorunludur. Çoğunluk oluşturmamak şartıyla vakıf dışından kişilerin seçilmesi
mümkündür. Yönetim kurulunun ilk toplantısında başkan, başkan yardımcısı ve muhasip üye
seçilerek görev taksimi yapılır. Görev süresi bitmeden herhangi bir sebeple yönetim kurulu üyeli
ği sona eren üyenin yerine, sırasına göre yedek üyelerden biri göreve çağrılır. Yönetim kurulu
ayda en az bir kere toplanır. Geçerli mazereti olmadan arka arkaya () toplantıya katılmayan yöne
tim kurulu üyesi, bu görevden çekilmiş sayılır.
Toplantı yeter sayısı () olup, kararlar mevcudun çoğunluğu ile alınır. Oyların eşit olması halin
de başkanın oyu iki oy sayılır. Alınan kararlar noter tasdikli karar defterine yazılarak imzalanır.
(Parantez içindeki kısımlar doldurulacaktır.)
b) Mütevelli heyetçe belirlenen genel politikalar ışığında, vakıf faaliyetlerinin düzenli ve ve
rimli olarak yürütülmesini sağlar. Bu bağlamda gerekli iç mevzuat tasarılannı hazırlar ve mütevelli
heyetin onayına sunar.
d) Vakıf tüzel kişiliği adına, bütün gerçek ve tüzel kişilerle hukuki, mali ve sair konularda ge
rekli girişimlerde bulunur ve işlemler yapar.
e) Görev, yetki ve sorumlulukları açıkça önceden belirlenmek kaydıyla vakfa müdür atar, va
kıf genel sekreterliği veya benzeri yardımcı birimler oluşturabilir, gerektiğinde görevlerine son
verir.
f) Vakıfta istihdam edilecek personeli belirler, atamasını yapar, ücretlerini tayin eder, gerek
tiğinde işlerine son verir.
h) Vakfın muhasebe işlerini takip ve kontrol eder, hesap dönemi sonunda gelir-gider cetveli
ve bilançoların düzenlenerek ilgili idareye gönderilmesini ve ilanını sağlar.
k) Mütevelli heyet toplantılarında, döneme ait vakıf faaliyet raporunu ibraya sunar.
l) İlgili mevzuat ile vakr senedi ve vakıf iç mevzuatının gerektirciği diğer görevleri yapar.
VAKFIN TEMSİLİ:
Madde 13- Vakfı yönelim kurulu temsil eder. Yönetim kurulu bu temsil yetkisini yönetim ku
rulu başkanı ve başkan yardımcısına devredebilir. Yönetim kurulu, genel veya belli hal ve konu
larda, belirteceği esaslar dahilinde kendi üyelerinden bir veya birkaçını, yetkili memur ve memur
| 202 Hıkuk Davaları
larından herhangi bir veya birkaçını, temsilci veya temsilciliklerin, herhangi bir sözleşmeyi ak
detmeye, mukavele, hukuki belge veya senedi vakıf nam ve hesabına tanzim ve devretmeye de
yetkili kılabilir.
DENETİM KURULU:
Madde 14- Denetim kurulu mütevelli heyet adına vakfın faaliyet ve hesaplarını denetlemek
için kurulmuş bir organdır. Denetim kurulu, mütevelli heyetçe kendi içinden veya çoğunluk oluş
turmamak üzere dışarıdan iki yıl için seçilecek (3 ila 5 arasında satit bir sayı yazılacaktır.)... kişi
den oluşur. Ayrıca () yedek üye seçilir. Herhangi bir sebeple ayrı an asıl üye yerine yedek üye
göreve çağrılır.
Denetim kurulu, incelemelerini tüm defter, kayıt ve belgeler üzerinde yapar, hesap dönemi
itibari ile düzenlenecek rapor, mütevelli heyet toplantısından en az 15 (on beş) gün önce müte
velli heyete gönderilmek üzere yönetim kuruluna verilir. (Parantez içindeki kısımlar doldurula
caktır.)
HUZUR HAKKI:
Madde 15- Kamu görevlileri dışındaki yönetim ve denetim kurulu üyelerine huzur hakkı veya
ücret verilip verilmeyeceğini, verilecekse bunun miktarını mütevelli heyet belirler.
(Üyeler arasında kamu görevlisi bulunması halinde 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Ku
rum ve Kuruluşları ile ilişki erine Dair Kanunun 2'nci maddesinin (e) fıkrası gereğince huzur hakkı
ödenmeyecektir)
VAKFIN GELİRLERİ:
a) Vakfın amacına uygun her türlü şartlı, şartsız bağışlar ile yardımlar.
d) Vakıf menkul ve gayrimenkulleri ile diğer varlık ve haklarınır değerlendirilmesi ile sağlana
cak gelirler.
Madde 17- Vakfın yıllık brüt gelirlerinin en az üçte ikisi vakfın amaçlarına, kalanı yönetim ve
idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara tahsis ve sarf olunur.
Madde 18- Vakıf senedinde yapılacak değişiklikler yönetim kurulunun veya mütevelli heyet
üyelerinin en az beşte birinin (1/5) yazılı teklifi ile, mütevelli heyet üye tamsayısının en az üçte
ikisinin (2/3) onayı ve mahkeme tarafından verilecek karar ile yapılır.
Madde 19- Vakfın herhangi bir sebeple sona ermesi halinde borçların tasfiyesinden arta ka
lan mal ve hakları.............. 'na (boşluk kısmına vakfın malvarlığınn devredileceği konusuna en
yakın olan bir başka vakıf ya da kuruluşun ismi yazılacaktır.) devredilir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 203 |
Vakfın sona ermesi ancak yönetim kurulunun veya mütevelli heyet üye tamsayısının en az
yarısından bir fazlasının yazılı teklifi ve mütevelli heyet üye tamsayısının üçte ikisinin (2/3) onayı
ve mahkeme tarafından verilecek karar ile mümkündür.
VAKIF KURUCULARI:
1-..........
2-.....................
GEÇİCİ HÜKÜMLER:
Geçici Madde 1- Vakfın ilk geçici yönetim kurulu, aşağıda adları yazılı üyelerden oluşmuştur.
1-....
2-..........
Geçici yönetim kurulu, vakfın tescil tarihinden itibaren en geç bir ay içerisinde mütevelli he
yeti toplantıya çağırmakla yükümlü olup, bu süre içinde senette belirtilen görev ve yetkililerine
haizdir.
Geçici Madde 2- Vakfın tescili için gerekli tüm işlemleri yapmak üzere................ yetkili kılın
mıştır.
| 204 Hukuk Davaları
...VAKFI SENEDİ
VAKIF:
{vakfın adı amaçları ile uyumlu olmalıdır. Her hangi bir kamu kjrum veya kuruluşunun ismini
alamazlar)
VAKFIN MERKEZİ:
Madde 2- Vakfın merkezi........İli,........ ilçesinde olup, adresi....................' dir. İlgili mevzuat çer
çevesinde vakıf yönetim kurulu kararı ile yurt içinde veya dışında şube ve temsilcilikler açılabilir.
VAKFIN GAYESİ:
Madde 3- {Gaye Türk Medeni Kanununun 101. maddesinin son fıkrasına aykırı olmamalı,
açık, somut olmalı ve süreklilik arz etmelidir.)
VAKFIN FAALİYETLERİ:
Madde 4- (Vakfın amacını gerçekleştirmek için yapacağı faaliyetler yazılır. Faaliyetler amaç ile
uyumlu olmalıdır)
Madde 5- Vakıf gayesine ulaşmak için taşınır ve taşınmaz malla'a bağış, vasiyet, satın alma ve
kiralama suretiyle sahip olmaya ve kullanmaya, vakıflara ilişkin yas3 hükümleri uyarınca sahip ol-
duklannı satmaya, devir ve ferağ etmeye, gelirlerini almaya ve harcamaya, vakıf malvarlığına giren
bir ya da birden çok taşınmaz mal veya gelirlerini bir ya da bir çok kez yatırımda kullanmaya, vakıf
amaç ve hizmet konularına aykırı olmamak koşulu ile yapılacak bağış ve vasiyet, satın alma ve diğer
yollarla mal ettiği taşınır ve taşınmaz malları ve paralan yönetim ve tasarrufa, menkul değerleri
almaya ve vakfın amacı doğrultusunda bunları değerlendirip satmaya, vakfın amaçlarına benzer
çalışmalarda bulunan yurtiçi ve yurt dışındaki vakıflar, gerçek ve tüzel kişiler ile işbirliği yapmaya,
kamu kurum ve kuruluşlar dışındakilerden yardım almaya, bu yardımı sağlamak için anlaşmalar
yapmaya, taşınmaz malların irtifak, intifa, sükna, üst, rehin, ipotek gibi mülkiyetten gayri ayni hakla
rını kabule, bu hakları kullaımaya, olan ya da olacak gelirleri ile kuracağı sözleşmeler için taşınır ve
taşınmaz malların rehin ve ipoteği dahil her türlü güvenceleri almaya, geçerli banka kefaletlerini
kabule, vakfın amaç ve hizmet konularını gerçekleştirmek için gerektiğinde ödünç almaya, kefalet,
rehin, ipotek ve diğer güvenceleri vermeye, vakfın amaç ve hizmet konularına uygun olarak yürütü
len ve yürütülecek projelerden ve her türlü çalışmalardan gelir elde etmeye ve vakfa gelir sağlamak
amacı ile olağan işletme ilkelerine gere çalışacak iktisadi işletmeler, şirketler kurmaya, kurulu olan
lara iştirake, bunları doğrudan işletmeye yada denetimi altında bir işletmeciye işlettirmeye, vakfın
:ss
T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün VAVw.vgm.gov.tr adresinden alınmıştır. Erişim tarihi
08.12.2015
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 205 [|
amaç ve hizmet konularından birinin yada tümünün gerçekleştirilmesi için yararlı ve gerekli görülen
girişim, tasarruf, mal edinme, inşaat ve benzeri sözleşmeleri yapmaya Türk Medeni Kanununun 48.
Maddesinde belirtildiği üzere izinli ve yetkilidir.
Vakıf bu yetki ve gelirlerini Türk Medeni Kanunu ile yasaklanan maksatlarla kullanamaz.
Madde 6- Vakfın kuruluş malvarlığı kurucular tarafından vakfa tahsis edilmiş olan...... 'dır.
{Nakit ya da yeterli bir miktarı nakit olmak kaydıyla nakdi değeri olan menkul ya da gayri
menkul olabilir. Nakit ise oaranın vakıf adına bankaya bloke edilerek dekontunun mahkemeye
ibrazı, gayrimenkul ise tapu bilgilerinin senette belirtilmesi gereklidir.)
VAKFIN ORGANLARI:
Yönetim kurulu üyeleri, kendilerinden sonra görev yapmak üzere yerlerini almasını istedikleri
üç kişinin adını önceden oelirleyerek yazılı olarak yönetim kuruluna verirler. Yönetim kurulu
üyeliği listedeki sıraya göre ilk sıradan başlamak üzere adaylara tek if edilir.
Yönetim kurulu üyelerinin aday bırakmamaları, adaylardan hiçbirinin görevi kabul etmemele
ri veya vakıf yöneticiliğinden uzaklaştırmaları halinde boşalan yönetim kurulu üyeliğine seçim,
kalan yönetim kurulu üyelerinin ortak karan ile yapılır.
Madde 8- Yönetim kurulu ilk toplantısında kendi üyeleri arasından bir başkan ve bir başkan
yardımcısı seçer. Başkan yerdımcısı başkanın yokluğunda onun yetkilerini kullanır.
Madde 9- Yönetim kurulu ayda en az bir kere vakıf başkanı veya iki üyenin çağrısı ile çoğun
lukla toplanır. Kararlar çoğunlukla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın oyu iki oy sayılır. Üst
üste üç toplantıya katılmayan üye istifa etmiş kabul edilir. Toplantıya katılamayacak üye bir
başka üyeye vekalet verebilir.
d) Vakıf tüzel kişiliği adına, bütün gerçek ve tüzel kişilerle hukuki, mali ve sair konularda ge
rekli girişimlerde bulunur ve işlemler yapar.
| 206 Hukuk Davaları
e) Görev, yetki ve sorumluluklari açıkça önceden belirlenmek kaydıyla vakfa müdür atar, vakıf
genel sekreterliği veya benzeri yardımcı birimler oluşturabilir, gerektiğinde görevlerine son verir.
f) Vakıfta istihdam edilecek personeli belirler, atamasını yapar, ücretlerini tayin eder, gerek
tiğinde işlerine son verir.
h) Vakfın muhasebe işlerini takip ve kontrol eder, hesap dönemi sonunda gelir-gider cetveli
ve bilançoların düzenlenerek ilgili idareye gönderilmesini ve ilanını sağlar.
k) İlgili mevzuat ile vakıf senedi ve vakıf iç mevzuatının gerektirdiği diğer görevleri yapar.
VEKİL TAYİNİ:
Madde 11- Yönetim kurulu, genel veya belli hal ve konularda, belirteceği esaslar dahilinde
kendi üyelerinden bir veya birkaçını, yetkili memur ve memurlarından herhangi bir veya birkaçı
nı, görevlendirebilir, temsilci veya vekil tayin edebilir.
DENETİM:
HUZUR HAKKI:
Madde 13- (Kamu görevlileri dışındaki yönetim kurulu üyelerire huzur hakkı veya ücret veri
lip verilmeyeceği, verilecekse bunun miktarı yazılır. Üyeler arasında kamu görevlisi bulunması
halinde 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanunun
2. maddesinin (e) fıkrası gereğince huzur hakkı ödenmeyecektir)
VAKFIN GELİRLERİ:
a) Vakfın amacına uygun her türlü şartlı, şartsız bağışlar ile yardımlar.
d) Vakıf menkul ve gayrimenkulleri ile diğer varlık ve haklarının değerlendirilmesi ile sağlana
cak gelirler.
Madde 15- Vakfın yıllık brüt gelirlerinin en az üçte ikisi vakfın amaçlarına, kalanı yönetim ve
idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara tahsis ve sarf olunur.
Madde 16- Vakıf senedinde yapılacak değişiklikler yönetim kurjlunun oy birliği ile alacağı ka
rar ve mahkeme tarafından verilecek karar ile yapılır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 207 |
VAKFIN SONA ERMESİ:
Madde 17- Vakfın herhangi bir sebeple sona ermesi halinde borçların tasfiyesinden arta ka
lan mal ve hakları.........'na (boşluk kısmına vakfın malvarlığının devredileceği konusuna en yakın
olan bir başka vakıf ya da kuruluşun ismi yazılacaktır.) devredilir.
Vakfın sona ermesi, yönetim kurulunun oybirliğiyle alacağı karar ve mahkeme tarafından ve
rilecek karar ile mümkündür.
VAKIF KURUCULARI:
2-.....................
Geçici Madde 1- Vakfn tescili için gerekli tüm işlemleri yapmak üzere.................. yetkili kılın
mıştır.
3. BÖLÜM
EŞYA HUKUKUNA İLİŞKİN DAVALAR
Furkan OLGAÇ'=
Av. Hayal TERECİ-
Mecralar, bir arazinin altından veya üstünden geçen her şeyin ve arazideki
yapıların o arazinin mütemmim cüzü ve bu sıfatla da mülkiyetlerinin arazi sahi
bine ait olması şeklindeki genel hukuk kuralının istisnalarından biri olup, kuvvet
ve maddelerin taşınması ve dağıtımına yarayan teknik yapılardır.
01 Ocak 2002 tar hinde yürürlüğe giren Medeni Kanunun 727 ve 744., Eski
Medeni Kanunun (EMK) 653 ve 668. maddelerinde düzenlenen mecralar; elekt
rik, su ve gaz gibi akıcı maddelerin iletilmesini sağlamak üzere arazinin üstün
den veya altından geç rilen teknik tesisatı ifade etmektedir.
Türk Medeni Kanunu: m.2, m.23, m.342, m.403, m.625, m.640, m.716, m.726,
m. 727, m.743, m.744, m.745, m.746, m.779, m.785, m.791, m.838, m.869, m.999,
m.1025
Ek Bilgi • Terditli davalarda mahkeme ilk önce asıl talep hususunda inceleme yapar,
bunu yerinde bulursa yardımcı (terditli) talebin incelenmesine gerek kal
© maz. Asıl talep yerinde görülmezse, o zaman ya’dımcı (terditli) talebin ince
lenmesine geçilir.
• Davacı stemi aşılarak talep edilen miktardan daha geniş mecra tesisine
karar verilemez.
Y. S. HD. 1S.5.1961 T, 1961/51S3-4791 sy. Karan *... MK'nın 658. Maddesinin uygulanması topulama
mahkemelerinin görevleri dışındadır....." IDoğrusöz: s. 204)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 211J
Kararlar Mecra hakkı, leh ve aleyhin tesis edildiği taşınmazlara bağlı bir hak oldu
ğundan bu yerlerin malikleri adına kurulamaz. Lehine mecra kurulan ta
şınmazlar arasında da bağlantı sağlanması gerekir.
Terditli davalarda ilk önce asıl talep hususunda nceleme yapılması gerekir.
Kurulacak hükmün HUMK'un 388. maddesindeki unsurları içermesi gerekir.
Davacı, 17 parsel sayılı taşınmazı üzerinde bulunan evin davalı adına kayıtlı
bulunan 16 parsel sayılı taşınmaza taşan saçak kısmına ait davalı tapu kaydının
iptali ile 17 parsel sayılı taşınmaza katılmak suretiye tescilini; bu isteğinin yerin
de görülmemesi halinde Medeni Kanunun 744. maddesi gereğince bu kesimden
17 parsel sayılı taşınmazı yararına mecra hakkı kurulmasını istemiştir.
Davacı istemi aşılarak talep edilen miktardan daha geniş mecra tesisine
karar verilemez.
Davacı 231 sayılı parsel lehine 234 ve 725 sayılı parsellerden 1 metre genişli
ğinde mecra hakkı istemiş yerel mahkeme davayı kabul etmiştir. Ancak; dava
cının 1 metre genişliğindeki isteğine karşılık mahkemece genişliğin üç metre
olarak kabulü ve ayrıca mecra dışında geçit hakkı tanınması, isteğin aşılmış
olması nedeniyle doğru görülmektir. Mecra dışında yol isteği olmadığına ve 1
metre genişlik istenildiğine göre bu hususlar nazsra alınarak hüküm kurulma
sı gerekircen istek dışında karar verilmesi usul ve /asaya aykındır,
Böylece davacı yargılama evresinde karşı çıkmadığı hükme temyiz yolu ile
karşı koymaktadır, bu nedenle yerel mahkemece gerçek irade ve isteminin ne
olduğunun saptanması ve hükmedilen yeri istemediğini açıkça bildirmesi
halinde cavanın reddine karar vermek üzere hükmün bozulması gerekli gö
rülmüştü-.
Dava, Medeni Kanunun 668. maddesi uyarınca mecra hakkı kurulması isteği
ne ilişkindir. Davacı, 51 parsel sayılı taşınmazınır sulanabilmesi için davalılar
adına kayıtlı 52 ve 23 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine mecra hakkı kurulma
sını istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm aleyhine
mecra hakkı kurulan 23 parsel ayılı taşınmaz mali<i tarafından temyiz edilmiş
tir.
Somut olayda davacı, davalıya ait 23 parsel sayılı taşınmazın güney sınırında
bulunan rmaktan yararlanmak amacıyla su yok geçit hakkı kurulması iste
minde bulunmuş olup, mahallinde yapılan inceleme ve uzman bilirkişi raporu
ile davacıya ait 51 parsel sayılı taşınmazın, 23 no.lu parselden geçecek iki ayrı
alternatif su yolu ile sulanabileceği saptanmıştır.
Keşifte davalı, 8.1.1996 tarihli dilekçe ile davalı vekilleri taşınmazın altından
boru geçirilmesini kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Mahkeme; bu kabule rağ
men mas olacağı gerekçesi ile bu seçeneği kabul etmeyerek arz üzerinden
mecra tesisine karar vermiştir.
Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BO-
ZULMASIMA, istek halinde peşin yatırılan temyi2 harcının yatırana iadesine,
27.9.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (Y. 14. HD., 27.9.1996 T., E.
1996/49^1-K. 1996/5764)
I 214 Hikuk Davalan
Davacı, 9 736 ve 737 parsel sayılı taşınmazlar yararına I parsel sayılı taşınmaz
üzerinde mecra irtifakı kurulması isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davacıya ait 737 parsel yararın I pa'sel sayılı taşınmaz üzerinde
mecra irtfakı kurulmasına karar verilmiştir.
Somut olayda; davacı, kullanımında bulunan 736, 737 ve 9 parsel sayılı taşın
mazların tarım arazisi olduğunu, bu taşınmazlarır sulama ihtiyacının davalıla
rın murisinin izni doğrultusunda davalı parselden geçirilen su borulannın
yardımıyla sağlandığını belirterek, boruların bulunduğu kısımdan mecra irtifa
kı kurulması isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, taşınmaz başında yapılan
keşif ve düzenlenen bilirkişi raporları doğrultusunda, davacıya ait 737 parsel
sayılı taşınmaz yararına davalılara ait 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde
16.10.2001 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde ve 1.50 metre derinli
ğinde 5 metre genişliğinde mecra irtifakı kurulmasına karar verilmiştir.
G Yetki
1) Taşınmaz özemdeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde deği
şikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına
ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın
bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Taşınmazın aynına, yani taşınmaz üzerindeki ayni bir hakka dayanan dava
lar ile irtifak haklarına ilişkin davalar bu madde kapsamına girer. MK.779 vd.
(EMK. 703 vd.) maddelerinde düzenlenen ayni irtifak haklarına ilişkin davalar
da, davacı davasını yalnız yükümlü taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde
açabilir.1
Uyan Kesin yetki itirazı ilk itirazlardan değildir. Her zaman yapılabilir, mahkeme
yetkisizliği, yani başka bir mahkemenin yetkili olduğunu yargılamanın her
aşamasırda kendiliğinden gözetir. Kesin yetki dava şartıdır?
Mecra irtifakı davalarında yetki, HMK'nın 12. maddesine göre tespit edilir.
Anılan hükmün 2. fıkrasında, irtifak haklarına ilişkin davalarda üzerinde irtifak
hakkı tesis edilmiş bulunan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili
olduğu belirtilmiştir. Bu durumda zorunlu mecra hakkı tesisi ya da rızai mecra
irtifakı ile ilgili davalarda, yükümlü taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili
olduğundan davanın, bu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılması
Uyarı Burada ki yetki kamu düzenine ilişkin olup, kesin yetki olduğundan yukarıda
izah edilen hususlar bu tür davalar içinde geçerlidir. İdari kuruluşta dava açıl
dıktan scnra bir değişiklik yapılır ya da o taşınmazın bulunduğu yerde mahke
me kurulursa, dava dosyası doğrudan doğruya o yer mahkemesine gönderilir.
Karar İrtifak haklarına ilişkin davalarda yükümlü taşınmazın bulunduğu yer mah
kemesi yetkili olup bu yetki kesindir.
Davacı, tapuda adına kayıtlı olan 583 parsel sayıl taşınmazı lehine davalılara
ait taşınmaz üzerinde bulunan su, elektrik ve kanalizasyon şebekesinden
yararlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dava, irtrak hakkı kurulması isteğine ilişkindir. HUMK'un 13. maddesi uyarın
ca, gayrirıenkule ilişkin davalar, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesin
de açılır. Anılan maddenin II. fıkrasının 2. cümlesinde de irtifak haklarına
ilişkin davaların, üzerinde irtifak hakkı bulunan taşınmazın bulunduğu yer
mahkemesinde görüleceği düzenlenmiştir.
D. Davacı - Davalı
Mecra irtifakı tesisine ilişkin davalarda leh ve aleyhine mecra tesis edilecek
tüm taşınmaz maliklerinin davada davacı ve davalı olarak bulunması gereklidir.
Aleyhine mecra irtifakı tesisi istenen taşınmazlarda malik olmayan kişi hak
kında dava açılamaz.
Kararlar Aleyhine mecra tesis edilecek taşınmaz malikleri hakkında usulüne uygun
dava açılmış olmalı, karayolu üzerinden geçen elektrik hattının yol üzerin
de bulunmasının sakıncası olup olmadığı, Karayolları Genel Müdürlüğünden
sorulmalıdır.
Dava, davacılara ait 1508 parsel sayılı taşınmaza elektrik hattı çekilebilmesi
için davaıya ait 179 sayılı parselde mecra hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Sadece 179 sayılı parsel için bu hakkın kurulması yeterli olmayıp dava dışı ve
maliki Ferit Ovat olduğu anlaşılan 178 sayılı parseli de kat ettiğine göre ilgili
tüm taşınmaz malikleri aleyhine açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmemiştir.
Mecra hakkı kurulması davalarında leh ve aleyhine mecra hakkı tesis edilecek
tüm taşınmaz maliklerinin davada davacı ve davalı olarak yer almaları gerekir.
Lehine mecra hakkı kurulan 17 parsel sayılı taşınmaz paydaşı muhittin Sözen
tarafından usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı gibi, aleyhine mecra
hakkı kurulan 5 parsel sayılı taşınmaz paydaşları Servet Özbayraklı ve Ali Rıza
Avcı aleyhine de açılmış bir dava bulunmamaktadır. Davada taraf teşkili sağ
lanmadığı halde işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görül
mediğinden bozulması gerekmiştir.
Aleyhine mecra irtifakı tesisi istenen taşınmazda malik olmayan kişi hak
kında dava açılamaz. Hadim taşınmaz malikleri hakkında harcı da yatırıl
mak suretiyle usulüne uygun dava açılmalıdır.
Dava, açıdığı tarihte yürürlükte bulunan önceki Medeni Kanunun 668. mad
desi uyarnca mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkindir.
Aleyhine mecra tesisi istenen tüm taşınmaz malikleri aleyhine harcı verilerek
usulüne uygun dava açılması sağlanmalı, bu şekilde ayrı ayrı açılan davalar
birleştirilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmelidir.
Yukanda vapılan açıklamalar ışığı altında mahkemece yapılacak iş, mahallinde uz
man bilirkişiler eşliğinde yapılacak keşifte davacının mecra ihtiyacı belirlendiği tak
dirde tüm mecra tesis edilebilecek güzergahlar saptanmalı, bunların birbiriyte kıyas
laması yapılarak, terdh edilme ve edilmeme nedenleri belirlenmeli, taraf teşkili de
sağlandıktan sonra ve en uygun güzergahtan mecra hakkı tesisi edilmelidir.
| 220 Hikuk Davalan
Dava, mecra hakkı isteminden ibaret olup, Mah<emece verilen kabul kararı
Dairemizce lehine mecra kurulan taşınmazların kat maliklerinden bir kısmının
davada yer almadığı gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkeme, bozmaya uymuş
ve lehine mecra hakkı talep edilen ve davada ye- almayan taşınmaz malikle
rinden S.Ç. ve I.S.'den noterden muvafakatname almak suretiyle davaya
devam edilip, aynı hükmü kurmuştur. Adı geçenlerin noter muvafakatnamesi
ile değil usulüne uygun olarak dava açarak eldeki dava ile birleştirilmek sure
tiyle davada yer almalarının sağlanması gerekirken bu yön gözönünde tutul
maksızın davanın yazılı şekilde kabulü doğru görü memiştir.
Dava su yolu geçit hakkı tesisi istemine ilişkin olup, bir kesim davalılara ait 437
parsel sayılı taşınmazlardan fen bilirkişisi H.O. tarafından düzenlenen 9.12.1992
günlü kroki uyannca su yolu geçit hakkı kurulmasna karar verilmiş hüküm bu
parsel malikleri ile, aleyhine su yolu geçit hakkı turulmayan 626 parsel sayılı
taşınmaz malikleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kassamına, bilirkişi raporuna göre 626 parsel sayılı taşınmaz malikleri
aleyhire kurulmuş bir hüküm bulunmadığından, temyizde de yararlan olmadığın
dan bu parsel maliklerinin temyiz istemlerinin reddine, aleyhine mecra hakkı
kurulan 437 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin temyiz istemine gelince; davacı
kendisine ait 259 parselden çıkardığı suyun borularla taşıyarak 438-439-441 parsel
sayılı taşınmazlarını suladığını 437 parsel sayılı taşınmaz malikinin buna rıza gös
terdiğini, şimdi ise bu rızasından vazgeçip taşınmazının kuzeyinden geçen suyolu-
nu kapattığını bu kesimden mecra hakkı kurulmasını istediği görülmüştür. Dosya
kapsamına göre mahkemece 9.7.1992 günlü bilirkiş H. O. tarafından düzenlenen
krokide 437 parselin kuzeyinde "D” harfi gösterilen 64 m:'lik kesimde mecra hakkı
kurulmasına karar verilmiş ise de, lehlerine mecra hakkı kurulan 3 adet taşınmaza
ait gelen tapu kayıtlarında davacı dışında başka kişilerinde müşterek mülk şeklinde
malik oldjkları anlaşılmıştır. Mecra hakkı tesisi dadalarında leh ve aleyhlerinde
mecra hakkı kurulacak taşınmazların tüm maliklerinin davada davacı ve davalı
olarak yer almaları gerekir. Lehine mecra hakkı kurulacak taşınmaz maliklerinin
tümünün birlikte dava açmaları gerekirken sadece paydaş davacının açtığı davaya
bakılarak Taşınmazlar yararına mecra hakkı kurulması yerinde görülmemiştir.
Sonuç: Yıkanda yazılı nedenlerle temyiz itirazlannın kabulü ile hükmün açıklaran
nedenlerle BOZULMASINA, diğer yönlerin incelenmesire şimdilik yer olmadığına, peşin
yatınlan temyiz harcının istem halinde temyiz edene iadesine, 28.2.1994 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi. (Y. 14. HD., 28.2.1994 T., E. 1993/6367-K. 1994/2080)
119 sayılı parseldeki kuyudan çıkan suyun 130 sayılı parsele götürülmesi için 120 sayılı
parsel üzerinde mecra hakkını kurulmasını isteyen kişi paydaşlardan biridir. Halbuki
böyle bir davanın görülebilmesi için tüm paydaşlann davada yer alması zorunludur. O
halde 119 ve 130 sayılı parsellerin diğer paydaşlannın da dava açmalannı sağlamak
üzere davacıya mehil verilmesi dava açıldığında dosyaların birleştirilmesi ondan sonra
toplanan delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Bu husus yerine getiril
meden yatılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Açklanan redenle temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin
alınan temyiz harcının isteği halinde yatırana geri verilmesine bozma sebebine göre
diğer yönlerin incelenmesine şimdilik mahal olmadığına, 18.1.1990 gününde oybirliği
ile karar verildi. (Y. 14. HD., 18.1.1990 T., E. 1988/9238-K. 1990/457)
Hıkuk Davaları
Köy Hizrretleri ve Köy Sulama Kooperatifi taraf ndan yapılan ana kanaldan
taşınmazın sulanması isteminden kooperatif ana sözleşmesi sulama projesi
mahallinde sulama suyunda uzman bilirkişi heyetiyle uygulanarak, her iki
kanaldan davacı taşınmazın sulanmasının mümkün olduğu, buna ilişkin
seçeneklerin olumlu ve olumsuz yönleri ve değerlerinin denetime elverişli
şekilde tespit edilerek önceki raporlar arasındaki çelişki giderilmelidir.
Her iki bilirkişi raporu tümüyle incelendiğinde birbiri ile çelişkili olduğu anla-
şılmaktacır. Davalıların dosyamız davacıları aleyhine açtıkları ve derdest olan
müdahalenin meni davasını da tespit edilen beyanlar ve bu davanın keşfi
sırasında dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına göre, davacıların daha önce
den kuzeyde bulunan 148 sayılı parselden yani 22104 no.lu ana kanaldan
sulama yaptıkları anlaşılmaktadır. Mahallinde sulama konusunda uzman
bilirkişi heyetiyle yapılacak keşifte kooperatif ana sözleşmesi sulama projesi
uygulana-ak her iki ana kanaldan davacı taşınmazının ne Şekilde sulanmasının
mümkün olduğu, buna ilişkin seçeneklerin olumlu ve olumsuz yönleri ve
değerlerinin denetime elverişli şekilde tespitinin yapılarak bilirkişi raporları
arasındaki çelişkinin öncelikle giderilmesi gerekir. Davalı savunması ve davacı
ların daha önce sulama yaptıkları güzergahta araştırılarak toplanacak delille
re, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonu
cu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
1886 saylı parsel maliki aleyhine dava açılmadan işbu davanın görülmesi ne
olanak yoktur. Zira 1887 sayılı parselden su mecrası için ayrılan yer yalnız
başına bir anlam taşımaz. Kuzeyindeki kanaletle irtibat kurulmadıkça amaç
ulaşılamaz. O halde, davacıya 1886 sayılı parsel maliki olan Belediye aleyhin
de dava eçması için mehil verilmesi ve dava açıldğında dosyanın birleştirilme
gerekir. Öte yandan mukayesenin yalnız 1887 parsel içerisindeki kesim dikkat
alınarak değil, tümüyle yapılması icabeder. 327 sayılı parselin doğusunda
yolda kanalet bulunup bulunmadığı ve oradan su almanın mümkün olup ol
madiği ve hangisinin daha uygun bulunduğu gerekçeleriyle belirlenmelidir
Ayrıca, mecra hakkının şahıs lehine değil parsel lehine kurulacağı düşünülme
lidir.
Tapu sicilinde ay'i bir sayfaya kaydedilmiş daimi ve müstakil hak sahibi,
hakkıyla bağdaşması halinde davacı olabilir.
Üzerinde kat mülkiyeti tesis edilmiş bir binanın bağımsız bölümleri lehine mec
ra hakkı tesis edilmiş ise lehine mecra irtifakı istenen taşınmaz maliki davacı olur.
Eğer zorunlu mecra hakkı kat irtifakı kurulmuş bir binanın ihtiyacı için söz
konusu olursa bu durumda davacı tüm kat malikleridir.
Mecra geçirilecek taşınmaz tapuda tek kişi adına kayıtlı ise, davacı bu şa
hıstır.
Zorunlu mecra geçirme ihtiyacı içinde bulunan paylı mülkiyet hükümlerine tabi
bir taşınmaz yararına, paydaşlardan her birinin tek başına dava açma hakkı vardır.
I 224 Hıkuk Davalan
Elbirliği mülkiyetinde taşınmaz sahiplerinin hepsi birlikte dava açmak zo
rundadır.
Bir taşınmazda üst hakkı sahibi olan kişinin MK'nın 744. (EMK m.668.)
maddesine dayanarak ihtiyacı olan mecra için, zorunlu mecra istemli dava aç
maya hakkı vardır.
Kaynak hakkı sahibi de, hakkın mahiyeti müsait olduğu derecede zorunlu
mecra irtifakı isteminde bulunabilir.
İntifa hakkı sahibinin de, ihtiyacı olan mecra istemi için dava açma hakkı
olduğu kabul edilmektedir.
Ayrıca, MK'nın 838. maddesinde belirtilen ve tüzel kişiliği olmayan bir top
luluk yararlanan tarafta bulunduğunda dava açma hakkına sahip olabilir.
Kişiye bağlı olara< kurulan rızai mecra irtifakında, yükümlü taşınmaz üze
rinde kurulu başka sırırlı ayni hak bulunması halinde, haklar kuruluş tarihlerine
göre sıralarını koruyacaklarından, sırada daha önce gelmek isteyen mecra irti
fakı sahibi onların onayını almak üzere dava açabilir ki bu davada da davacı,
mecra hakkı sahibidir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar şlI
Ek Bilgi Kiracının mecra irtifakı tesisine ilişkin dava açma hakkı yoktur.
©
Kararlar Kiracının mecra irtifakı davası açma hakkı yoktur. Yararlanan taşınmazda
paydaş yükümlü taşınmazda tam mülkiyet hakkına sahip malikin sadece
davalı olarak gösterilmiş olması taraf teşkili yönünden yeterlidir.
Davacılardan M. A., lehine irtifak hakkı tesisi istenen 228 parselde 300/310
hisse malikidir.
Davalı G. ise hem aynı parselde 10/310 hisse maliki olup hem de aleyhine
irtifak tesisi istenen diğer taşınmazların malikidir. Dava yukarıda da belirtildiği
üzere davacı M.'nın taşınmazda müşterek malik olduğu ve tek başına bu
davayı açamayacağından bahisle ret edilmiştir.
Eldeki davada da lehine irtifak tesisi istenen 228 parselde müşterek malik
olan ve aleyhine irtifak tesisi istenen 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246, 247,
248, 249, 250, 251, 252 ve 253 parsellerde müştekilen malik olan G. A.
(G.)'nun hem davacı hem de davalı gösterilmesi yukarıda belirtilen sebepler
le, hukuken mümkün olmadığından, davalı taraf gösterilmiş olması, taraf
teşkili açısından yeterli ve doğrudur.
Bir taşınmaz lehine diğer bir taşınmaz aleyhine mecra hakkı tesisi istemi
tapuda kayıtlı taşınmazlar için istenebilir. Köy yararına böyle bir hakkın
kurulması isteminde dava açma hakkı köy muhtarına aittir.
Davacı kendi taşınmazını sulamak için davalıya ait taşınmazdan mecra hakkı
istemiştir. Bu hak tapulu taşınmazların leh ve aleyhinde kurulabilir. Bunun için
de hem lehte hem de aleyhte mecra hakkı kurulacak taşınmaz maliklerinin
tümünün davacı ve davalı olarak davada yer alması gerekir. Davacı taşınmazı
na ait tapu kaydı getirilmediği gibi davalı taşınmazı olduğu belirtilen yerin
tapu mal ki ile davalılar arasında miras ilişkisini belirten veraset belgesi iste
nip dosyaya konmamış, tüm mirasçılara husumet yöneltilip yöneltilmediği
kontrol edilmemiştir.
Öte yandan davacı taşınmazıyla davalı taşınmazı arasındaki diğer taşınmazları
gösterir harita getirtilmemiş kaynaktan itibaren davacı taşınmazına kadar ki
kısmın nerelerinden su geçirilecekse o taşınmaz maliklerinin tümüne husu
met yöneltilmek gerektiği veya o taşınmazlar üzerinde rızaen mecra hakkı
kurulduktan sonra bu davaya devam edilebileceği ve böylece irtibatın oluştu
rulması icabedeceği düşünülmemiştir. Dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi
köy yaranna bir mecra hakkı kurulması gerekiyorsa dava hakkının köyü temsi-
len muhtara ait olduğu, davacının böyle bir dava açamayacağı gözönünde
tutulmak gerekir.
Davacı kendisine müstakilen ait olan 222 ve 804 paraleller ile paydaşı bulun
duğu 813 parsel yararına davalıya ait 220 parselden mecra hakkı tesisini
istemişti. Mahkemece istek kabul edilmişse de kural olarak hisseli taşınmaz
larda tüm paydaşların davaya katılmaları zorunludur. Bu husus yerine getiril
meden 813 parsel lehine mecra hakkı tesisi doğru değildir.
Kabule göre de mecra hakkı 804, 222 ve 813 parseller lehine istendiğine göre
bu parseller arasında da mecra hakkı yönünden itibak kurulması gerekeceği
nin de düşünülmesi icabederdi.
Kural olarak leh ve aleyhinde böyle bir hakkın kurulması istenilen parsel
paydaşla ının tümünün davada yer alması gerecir. Bu durumda diğer pay
daşların Ja dava açmalarını sağlamak üzere davacıya mehil verilmeli ve
dava açıldığında dosyalar birleştirilmeli ve ondan sonra toplanan delillere
göte bir karar verilmelidir.
Lehinde pis su mecra hakkı kurulması istenilen 33 sayılı parselde daha başka
kişilerin de payları mevcuttur. Kural olarak leh ve aleyhinde böyle bir hakkın
kurulması istenen parsel paydaşlarının tümünün davada yer alması gerekir.
muhakeme sonunda; uzman bilirkişilerce çizilen krokide (A) harfi ile gösterilen
yerden başlayan ve sarı renkli belirtilen hattan su borularının geçirilmesine ve
davalının 161125 lira harfiyat bedelini davacıya ödenesine dair verilen
Dava, Medeni Yasanın 668’inci maddesine dayalı mecra tesisi istemine ilişkindir. Dava
nın açıklanan niteliği itibariyle leh ve aleyhine hüküm kurulacak tüm taşınmaz malikle
rinin davada yer almaları gerekir. Bu nedenle su alınan kuyu ile lehine mecra tesisi
istenen davacrya ait taşınmaz arasında kalan tüm taşınmaz maliklerinin davada yer
almalan zorunlu olduğu halde, iş bu davada, sözü ediler kurala uyulmamıştır.
...Kaldı ki, leh ve aleyhinde mecra tesisi kurulacak taşınmazlann tapuda kayıtlı
olmaları gerektiğine ilişkin kural karşısında, tapuda kayıtlı olmayan genel yoldan
mecra tesisi istenemez. Hüküm, bu yönden de Medeni Yasanın 668'inci madde
sinde öngörülen koşullara uygun değildir.
Yolun altından geçirilecek mecra hakkı tesisi için köy muhtarlığı aleyhine
harcı verilerek usulüne uygun dava açılmalıdır.
Dava mecra hakkı tesisi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar
verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan keşifte en uygun yerin C ile D arasında ve yolun altından geçecek surette
su yolu tefriki olduğu rapor edilmiş olduğuna göre yolun altından boru ile alınacak
sudan dolayı köy muhtarı hasım gösterilerek usulüne uygun dava açılması ve
eldeki bu dava ile birleştirilerek rüyeti için davacrya önel verilmesi gerekirken
bundan zuhul ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Davacı, kendisine ait 768 sayılı parselde çıkardığı yer altı suyunu, yine kendi
sine ait 6120 sayılı parsele taşımak istediğini; iki parseli arasında bulunan
taşınmaz maliklerinin buna müsaade etmesine rağmen sadece 467 sayılı
parsel malikleri olan davalıların geçide nza göstermediklerini belirterek suyun
nakli için 467 sayılı parselden mecra hakkı istemiştir. 467 sayılı parsel malikle
ri ise, mecra hakkı kurulduğunda taşınmazlarına yapacakları bina nedeniyle
zarara uğ'ayacaklannı, kuru dereden ve yoldan verilecek geçidin daha uygun
olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme, mecra tesis edilecek diğer parsel maliklerini davaya dahil ederek
davanın kabulüne karar vermiştir. Bu hüküm Dairemizce de 607 sayılı parsel
malikinin de davaya katılması gerekçesi ile bozulmuş, mahkeme bozmaya
uymuş, tekrar davanın kabulüne karar vermiş, bu hükmü de 467 sayıl parsel
maliklerinden Safir Şarıoğu vekili ile Hazine temyize getirmiştir.
b. Davalı: Dava açıldığı tarihte kendisinden mecra talep edilen özel mülkiyete
tabi taşınmazın tapuda kayıtlı maliki ya da malikleridir.
Rızai Mecra İrtifakı Davalarında, kat irtifakı kurulmuş bir taşınmazda mecra
eğer bir bağımsız bölümden geçirilecek ise, davalı bu kat malikidir. Ancak kat
irtifakı kurulmuş bir taşınmazın tamamı ya da ortak yerlerinden geçen bir mec
ra irtifakının kurulması için açılacak davalarda tüm kat malikleri davalı olacaktır.
Uyarı Mecra irtifakı yalnız tapulu taşınmazlar üzerinde kurulabilir. Tapu tahsis bel
© gesi tapı niteliğinde olmadığından, tapu tahsis delgesi sahibi mecra irtifakı
tesisi için dava açamaz.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Kararlar Tapu tahsis belgesi sahibi mecra irtifak tesisi için dava açamaz.
Dava, Medeni Kanunun 668. maddesi uyarınca mecra hakkı kurulması isteği
ne ilişkindir. Mahkeme, davayı kabul etmiş, hükmü davacı vekili ile bir kısım
davalılar vekili ve davalılar H. ve A. P. temyize getrmişlerdir.
Karar Bir taşınmazın mecra hakkına konu teşkil edebilmesi için tapu
siciline Kaydedilmiş olması gerekir.
"Davacı, nendi taşınmazını sulomak için dovohyo ait toşmmozdan mecro hakkı
istemiştir. Bu hak tapulu taşınmozlonn leh ve aleynine kurulabilir..." (Y. 14. HD.
27.3.1989 T, 1988/259 - 1989/3122); Yine aynı Dâirenin "MK'nm 66S. maddesi
uyarınca oçılacok oovolar, lehine mecra kurulması istenen topuda kayıtlı taşınmaz
sohipleri tarafından bu hokkın oleyhine kurulacağı yine topuda koyıtlı taşınmaz
sohiplerine karşı açılır." (Y. 14. HD. 15.2.1996 T, 1996/307-994)
| 232 Hıkuk Davaları
MK'nın 744. (EM< m.668.) maddesi, su yolu, kurutma kanalı, gaz ve ben
zerlerine ait boruları, elektrik hat ve kablolarını başkasına ait taşınmazdan ge
çirmek zorunluluğunca bulunan yani mecra ihtiyacı içinde bulunan taşınmaz
malik ya da maliklerine, bu davayı açma hakkı tanımıştır.
Ancak 3213 sayılı Maden Kanunu 46. maddesinde özel mülkiyete konu bir
taşınmaz üzerinde kullanma amacına münhasır olmak üzere taşınmaz malikinin
rızasıyla belli süreler için irtifak hakkı veya intifa hakkı kurulabileceği ya da ka
mulaştırma yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda maden arama ve işlet
me sahibinin lehine rızai mecra irtifakının kurulması mümkün olabilir.
Tapu sicilinde ayrı bir sayfaya kaydedilmiş daimi ve müstakil hak sahibi de
hakkıyla bağdaşması halinde davacı olabilir.7
Zorunlu mecra hakkı kat irtifakı kurulmuş bir taşınmazın bir bağımsız bö
lümü için söz konusu ise; MK 704. maddesinde kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı
bağımsız bölümler, taşınmaz sayıldığından; davacı, lehine mecra irtifakı istenen
taşınmaz malikidir.
Eğer zorunlu mecra hakkı kat irtifakı kurulmuş bir binanın ihtiyacı için söz
konusu olursa bu durumda davacı tüm kat malikleridir.
Kararlar Zorunlu mecra hakkı davaları tapuda kayıtlı takınmaz sahipleri tarafından
bu hakkın aleyhine kurulacağı taşınmazların tapuda gözüken maliklerine
karşı açıl r.
Dava, Medeni Kanunun 668. maddesi uyarınca sj geçit hakkı tesisine ilişkin
dir. Bu kabil davalar, lehine geçit kurulması istenen tapuda kayıtlı taşınmaz
sahipleri tarafından bu hakkın aleyhine kurulacağı, yine tapuda kayıtlı taşın
maz sahiplerine karşı açılır. Eldeki davada bu hakkın Devletin hüküm ve tasar
rufu altında bulunan ve kadastro harici bırakılan taşlık ve kayalık yerlerden
geçirilmesi istenmiştir. Tapuda kaydı bulunmayan bu nitelikteki yerlerden
geçit hak<ı tesis edilemez. Bu nedenle davanın kabulü usul ve kanuna aykırı
dır. Öte yandan aleyhine dava açılmayan 4659 sayılı parsel üzerinde geçit
hakkı tesisi de keza doğru değildir.
Lehine mecra tesisi istenen taşınmaz maliki sağ ise kendisinin, ölü ise tüm
mirasçılarının birlikte dava açması gerekir.
Davacı, 939 sayılı parselinden çıkan suyu boru ile dedesine ait ve halen kul
lanmakta olduğu 1595 ve 1596 sayılı parsellere getirmek istediğini, boruların
geçtiği parsel maliklerinin tamamının buna izin verdiğini, sadece davalı 912
parsel malikinin gereken izni vermediğini belirterek, bu parsel üzerinde mec
ra hakkı tesisini istemiştir. Mahkeme davayı kabil etmiş, hükmü davacı vekili
temyize getirmiştir.
Somut olîyda, suyun götürüldüğü 1595 ve 1596 sayılı tapuda kayıtlı parseller
yerel bilirkişinin anlatımına göre davacının dedesi Süleyman Demirtaş adına
kayıtlı görülmektedir. Eğer Süleyman Demirtaş sağ ise davayı bizzat açması,
ölü ise tüm mirasçılann davacı tarafta yer alması gerekirdi. 909 parselden
başlayıp 1595 parsele kadar giden suyolunun geçtiği tüm parseller üzerinden
mecra hakkı kurulması ve geçidin kesintiye uğratılmaması düşünülmeli ve
uzman bilirkişilere de irtifak hakkı bedeli hesaplatılarak davalıya bu bedelin
ödenmesine karar verilmeliydi.
Somut ohyda, dava konusu taşınmazlar tapuda kayıtlıdır, ancak davacı, tapu
kayıt mal ki değildir. Davacı, tapu kayıt maliki değldir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 235J
Davacı, kayıt malikleri, Eşe Ünsal'ın mirasçısı olduğunu ileri sürmüş ise de,
veraset i amini sunmamıştır. Öncelikle, Eşe Ünsal'ın veraset ilamı alınarak
davacıdan başka mirasçı olup olmadığı araştırılmalıdır. Başka mirasçı var ise.
Medeni Kanunun 581. maddesi uyarınca, tüm mirasçıların birlikte dava açma
ları veya açılacak davaya olur vermeleri bu da olmaz ise, atanacak tereke
temsilcisi huzuruyla davaya devam etmek gerekir. Mahkemece bu yönde
araştırma yapmadan ve usulünce taraf teşkili sağ anmadan işin esasına girile
rek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Celbedilen veraset ilamından lehine geçit hakkı tesisi istenen 14 parsel numa
ralı taşınmaz malikinin davacı dışında başka iştirak halinde paydaşları bulun
duğu anlaşılmaktadır. MK'nın 581'inci maddesi hükmünce tüm mirasçıların
davaya katılması veya muvafakatlerini bildirmeler, bunlar temin edilemezse
miras şirketine tayin edilecek mümessil huzuruyla davanın görülmesi gerekir.
Bu husus gözetilmeksizin iştirak halinde paydaşlardan sadece birinin açtığı
davanın kabulü doğru değildir.
Mecra geçirilecek taşınmaz tapuda tek kişi adına kayıt ı ise, davacı bu şahıstır.
Karar Dava, mecra geçirilmek istenen taşınmazın dava tarihindeki malikine karşı
açılır.
"Enerji nckil hottı geçirilen taşınmazın mülkiyeti aavacı ooıno kayıtlı olduğuna
göre dovocının kendi toşınmozı üzerine irtifak ha'tkı tesisi istemi yosoya aykı
rıdır." (Y. 14. HD. 10.11.1975 T., 1975/4722-4952)
I 236 Hıkuk Davalan
b. Paylı (Müşterek) Mülkiyete Konu Taşınmazlarda Davacı
İşte bu ilke uyarıncadır ki, eski Medeni Kanun 625/1 hükmüne göre, hisse
darlardan her biri müşterek malın korunmasına ilişkin davaları yalnız başlarına
açabilirlerdi.5 Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, müşterek mülkü temlik et
mek, onun üzerinde ayni hak tesis etmek ve onun intifa tarzını değiştirmek için,
bütün hissedarların muvafakatinin şart olduğu hükme bağlanmıştı.
689. madde ile önceki Medeni Kanunumuzda yer almayan bir hüküm geti
rilerek; paydaşların kendi aralarında oy birliği ile anlaşarak, yararlanma, kul-
Sirmen: s. 261; Oğuzman / Seliçi: s. 238; Eren / Gürsoy / Cansel: s. 424; Kılıç: C. I, s. 324.
’ Kuru: C. Ill, s. 2450 vd.; Kı ıç: C. I, s. 36S.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 237 |
lanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerirden farklı bir düzenleme
yapabilecekleri ve bunun tapu kütüğüne şerh verilebileceği öngörülmüştür.
Zorunlu mecra geçirme ihtiyacı içinde bulunan paylı mülkiyet hükümlerine tabi
bir taşınmaz yararına, oaydaşlardan her birinin tek başına dava açma hakkı vardır.
Çünkü paydaşlardan her biri ortak yararlar için diğerlerini temsil edebilir. Böyle bir
istem sonucunda taşınmaz lehine kurulacak zorunlu mecra hakkından diğer paydaş
larda yararlanabilecektir. Ayrıca bu hakkın kurulması aynı zamanda taşınmazın kulla-
nabilirliğini artıran ve dava açmayan paydaşlar yararına olan bir tasarruftur.
Kararlar Müşterek mülkü yaygın olarak kullanan paydaşların pis su kanalı geçirilmesi
istemi MK. 623-625. maddeleri kapsamında çözümlenmelidir. Komşu taşın
mazlardan mecra hakkı tesisini ise müşterek paydaşlar birlikte isteyebilirler.
... Davacı ile davalı evinin aynı bahçe içinde bulunması sebebi ile davalı H.
evinin yaoılışta düşünülmeyen kanal durumunur sonradan davacının yaptığı
evinden mütevellit pis su kanalına olan ihtiyacının gene aynı parsel sınırındaki
kanala ulaşma yolu ile gidilmesi gerekir.
Bu imkar var iken davalının evi olması nedeniyle oradaki kanala ulaşma im
kanının bulunmaması mazeret olarak kabul edilemez ve davalı H. S.'e ait
gayrimenkule külfet yüklenemez. Yalnız davacnın Medeni Kanunun 668.
maddesi uyarınca H. S.'den mecra isteyebilmesi için diğer paydaşı H. ile birlik
te dava cçması gerekir. Bu yön üzerinde de durjlmamıştır. Şu halde davayı
müşterek maliklerden I. A.'n diğer paydaşı H. S.'den Medeni Kanunun 623-
625. maddesi uyarınca pis su kanallarının kendi parselleri sınırında yol altında
bulunan genel pis su kanalına ulaşması için müsaade etmesini istemesi şek
linde anlayıp buna göre çözüm yolu bulmak gerekir. Çünkü H. diğer paydaşın
da parselde evi bulunmasını kabul ederek ve bu imkanları görerek ve bilerek,
taşınmaz edinmiş sonra da kendi payını kocası M'ya tapudan intikal ettirmiş
tir. M., Hjkuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 186. maddesi uyarınca dava
ya sokulmuştur. Şu hale göre böyle bir inceleme ile ancak sonucuna ulaşılabi
leceği sebebi ile mahkemenin vermiş bulunduğu kararın bozulması gerekmiş
tir.
Dava, her ne kadar MK'nın 668. maddesi uyarınca mecra hakkı istemi şeklin
de açılmış ise de, dosyanın incelenmesinde, 30 sa/ılı parsele bir bina yapıldığı,
parselin 2/16’sının mülkiyetinin davalı C.'e 7/16'şar payın da davacılara ait
olduğu, C.'in bu payına bağlantılı olarak bir dükkan ve depoyu kullandığı,
davacıların da 1, 2, 3. kadardaki daireleri ve merdiven boşluğunu paylarına
taban kullandıkları anlaşılmaktadır.
YukaridaW kadardaki daireleri kullanan malikler aşağı katı kullanan davalıdan pis
su borulannın geçirilmesi için müsaade istemektecirler. Binanın ruhsatının olup
olmadığı belli değildir. Binanın bir mühendis veya yetkilisi tarafından çizilmiş plan
ve projesinin bulunup bulunmadığı da araştırmamıştır. Bu davayı müşterek
malikler arasındaki bir uyuşmazlık olarak görüp çözüme bağlamak MK’nın 623 ile
625. maddesine uygundur. O halde, binanın projesi var ise getirtilmesi, bu proje
nin muhtevası bulunan muhdesatın pis sularının nereden geçirileceği hakkındaki
planı paylı mülkiyet esaslanna göre, taraflar daha başlangıçta kabul etmiş olacak
lar ki birbrieri hakkındaki inşaata rıza gösterdikleri gözönüne alınarak projede pis
su kanalının nereden geçeceği belirtilmiş ise ona, eğer hiçbir şey yok ise bir uzman
kişiye inceleme yaptırılarak pis suların geçeceği yoller belirlenmeli bu belirlenecek
yerlerden taraflara en uygun gelecek olan seçenek kabul edilerek müşterek mül
kiyet haindeki taşınmazlardaki paydaşlann birbirlerine tahammülleri de
gözönüne alınarak bir karar verilme yolu seçilmelidir.
Bunun içindir ki iştirakli malikin tek başına dava açması halinde, mahkeme
ce öncelikle davacıya diğer iştirakli maliklerin davaya katılmalarını sağlaması
olanağı verilmeli veya onlardan muvafakat getirmesi islenmekteydi." Ancak, bu
muvafakatlerin açık ve yazılı olması gerekirdi.
Bir mirasçının açtığı davaya diğer mirasçılar katılmazlar veya onay vermez
lerse, o zaman dava açan mirasçının terekeye EMK'nın 581. maddesi gereğince
bir temsilci tayin ettirmesi gerekirdi. Tereke temsilcisi bu mirasçının açtığı da
vaya icazet verirse, davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilirdi. Tereke
temsilcisinin atanması ve tereke temsilcisi tarafından davaya devam edilmesi
durumunda ayrıca diğer mirasçıların davaya katılmalarına veya muvafakatleri
nin alınmasına gerek yoktu. Eğer dava açan mirasçı, kendisine verilen süreye
rağmen diğer mirasçıların davaya onaylarını sağlayamamış ve terekeye temsilci
de tayin ettirmemişse veya terekeye atanan temsilci davaya icazet vermemişse
dava reddedilirdi.11
Mirasçıların heps tarafından dava açıldıktan veya dava bir mirasçı tarafın
dan açılıp da diğer mirasçılarda davaya katıldıktan ya da davaya icazet verdik
ten sonra bazı mirasçıların davayı takip etmemeleri, diğer mirasçıların davayı
yürütmelerine engel ceğildi.16
Eren / Gûrsoy / Cansel: s.459,467; Hatemi / Serozan / Arpacı: s. 143;Sirmen: s. 282, 284; Kuru: C. Ill, s.
2391; Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. 631, 635;
11 Kuru: C. I, s. 652; Y. 14. HD., 9.12.1993 T, 1993/9024-9798 sy. kararı.
16 Kuru: C. I; s. 655.
15 YHGK 27.1.1968 T, 5/376-50 sy. kararı Y. 4. HD. 5.2.1976 T, 3877/1174sy. karan (Kuru: C. I, s. 658).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Yeni Medeni Kanunun elbirliği mülkiyetine ilişkin hükümleri önceki kanunla
birlikte düşünüldüğünde, önceki uygulama bugün de geçerli olmaktadır.
Karar Elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmaz hakkında açılan inşai davada tüm
mirasçıların davaya katılımı sağlanmalıdır.
(... Davao vekili, miras bırakanı ve babası O.’dan kalan dava konusu 130 ada,
14 parselin tapu kaydının tespitten önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik nede
niyle iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline kzrar verilmesini istemiştir.
Yukarıda anlatılan ilkeler dikkate alındığında somut olayda, inşai dava niteli
ğini taşıyan zilyetliğe dayalı tescil davasında, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet
söz konusu olduğundan; dava dışı ortaklar bulunduğundan, davaya katılma
yan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine Medeni Kanunun 640.
maddesi jyarınca atanacak temsili aracılığıyla davanın sürdürülmesi, davanın
görülebilrlik koşulu yerine getirildikten sonra esası hakkında hüküm kurul
ması gerekir.
O halde. Hukuk Genel Kurulunca da benimsener Özel Daire bozma kararına
uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu
nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
d. Mecra İhtiyacı Duyan Taşınmaz Üzerinde Sınırlı Ayni Hak Sahibi Olanların Davacı
Olabilme Hakları
Zorunlu mecra hakkı niteliği itibariyle yalnız mülkiyet hakkının değil, hiz
met ettiği arazinin üzerindeki bütün ayni hakların bir sınırlamasıdır. Rehin hak
kından ve ayni irtifaklardan önce gelir, davacı sıfatı yönü ile; MK'nın 726 (EMK.
I 2« Hikuk Davalan
652.) maddesine göre, bir taşınmazda üst hakkı sahibi olan kişinin MK'nın 744.
(EMK m.668.) maddesine dayanarak ihtiyacı olan mecra için, zorunlu mecra
istemli dava açmağa hakkı vardır.14
Üst hakkının tapuya tescil edildiği durumlarda üst lakkı sahibi, ihtiyacı olan
mecra için komşu taşınmazlardan mecra isteminde bulunabilir. Bu şart gerçek
leşmemiş ise, yani üst hakkı bağımsız ve sürekli bir hak olarak tapu siciline tescil
edilmemişse, o zaman bizzat üst hakkı lehine zorunlc mecra irtifakı kurulma
sında hukuki bir engel olmadığı gibi bazı durumlarda gereklide olabilir.
Üst hakkı ile yükümlü taşınmaz lehine kurulmuş bir zorunlu mecra hakkı
varsa ve yükümlü taşınmaz maliki bu hakkı kullanamıyorsa, üst hakkı sahibi
kullanabilir. Zorunlu mecra hakkı eşyaya bağlı bir irtifak hakkı olduğundan üst
hakkı sahibi olan kişi adına kurulmaz. Üst hakkı sahib nin istediği mecra hakkı
üst hakkı devam ettiği sürece devam eder. Üst hakkı süresinin bitimi ile mecra
hakkı da kendiliğinden son bulur.
Kaynak hakkı sahibi de, hakkın mahiyeti müsait olduğu derecede zorunlu
mecra irtifakı isteminde bulunabilir."
İntifa hakkı sahibinin de, ihtiyacı olan mecra istemi için dava açma hakkı
olduğu kabul edilmektedir.ıe
Diğer sınırlı ayni hak sahiplerinin ve kişisel hak sahiplerinin ' böyle bir da
va açmaya hakları yoktur.
Bertan: C. I, s. 849; Karahasan: C. 2, s. 295; Özakman: s. 188; Ayan: Sınırlı Ayni Haklar, s. 83, 86; Tando
ğan: s. 619.
Bertan: C. I; s. 849; Karah3san: C. 2, s. 295; Tandoğan: s. 619; Ayan: Sınırlı Ayni Haklor, s. 86.
" Bertan: C. I, s. 849; Karahasan: C. 2, s. 295; Aksi görüş Özakman: MK'nın 668. maddesinde zorunlu
mecra hakkından kimlerir yararlanabilecekleri, diğer bir deyişle tespit davasının taraflarını kimlerin oluş
turabileceği hususunda br açıklık olmadığını belirterek, müesseseye komşuluk ilişkilerine ait hükümler
arasında ve bu ilişkilerin düzenlenmesi amaçlanarak kanunda yer verilmiş olması, irtifakın yararlanan ta
şınmazın mülkiyetine bağı olarak doğmasını haklı göstereceğini ve taşnmazlar üzerindeki mülkiyet hak
larının kapsamı ve taşınmazın tahsis yönü ile yakından alakalı bulunması nedeniyle davacı tarafın yarar
lanan taşınmaz maliki olabileceğini kabul etmektedir. Ayrıca tapu sicilrde ayn bir sayfaya kaydolunmuş
daimi ve müstakil bir hakkın ve inşaat hakkı sahibinin hakkının mülkiyet gibi değerlendirilmesi nedeniyle
bu hak sahiplerinin de zorunlu mecra hakkı davalarında davacı olabileceklerini belirtir, lözakman: s. 188;
Tandoğan ve Ayan’da intifa hakkı ve kiracının mecra geçirme isteminde bulunamayacaklarını kabul eder
ler (Tandoğan: s. 619; Ayan: Sınırlı Ayni Haklar, s. 86).
Y. 14. HD. 25.1.2004T, 2094/283-654 sy. karan.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
o. Taşınmaza Bağlı Rızai Mecra İrtifakında Davacı
Mecra irtifakı tesisi için sözleşme yapılan taşınmaz müşterek (paylı) mülk
ise, bu durumda sözleşmenin yararlanan taşınmaz maliklerinin birlikte düzen
lemesi ve hepsinin bir ikte dava açması gerekir.
Karar Mecra irtifakı tesis edilecek taşınmaz müşterek (paylı) mülk ise,- taşınmaz
maliklerinin hepsinin birlikte dava açmaları gerekir.
Müşterek mülkiyete tabi bir taşınmazda bir kısım pay sahibinin sadece
kendi payı için mecra irtifakı sözleşmesi düzenlemesi mümkün değildir. Bu ne
denle dava açması da mümkün değildir.
Yararlanan taşınmazda üst hakkı sahibi, kaynak hakkı sahibi yükümlü ta
şınmaz maliki ile bir mecra irtifak sözleşmesi düzenlemişse, onlarda bu Zama
naşımı nedeniyle mecra irtifakının kazanıldığı hususunda açılan davalarda ise,
mecra ister toprak altından ister toprak üstünden geçsin mecra irtifakını zama
naşımı nedeniyle kazandığını iddia eden hak sahibi, davacıdır. Mecra irtifakının
zamanaşımı ile kazanı dığı iddiası ile açılan davalarda, irtifakın lehine kurulacağı
taşınmazın tapuda kayıtlı olması şart olmadığından yararlanan arazinin zilyedi
bu davayı açabilir.*8
" YHGK 30.11.1977 T, 1976/6-3371 E, 1977/878 sy. karan; Y. 14. HD. 10.11.2000 T, 2000/6055- 7248 sy.
kararı.
Hıkuk Davaları
Kabule göre de; dava konusu taşınmazların buunduğu bölgede DSİ'ye ait
sulama tesisleri mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle ilgili kurumdan
bölgeye verdiği suyun yeterli olup olmadığı ve yine halkın kuyu açmasına izin
verilip ve'ilmediğinin araştırılmamış olması da doğru görülmemiştir.
Davalının kabul ettiği yerden mecra tesisine karar verilmesi külfet yükle
nen taşınmaz malikleri açısından yerinde ise bu seçenek tercih edilmelidir.
DSİ'nin açtığı kanaldan yararlanmak için mecra istenebilir.
Kabule göre de, 21/m‘ geçit ve mecra yer hükmedilmesi bilirkişi tarafından
açıklanmasına rağmen mahkemece 270 m:'lik kısım da geçit ve mecra hakkı
kurulmasına karar verilmesi doğru görülmediğinden hüküm bozulması ge
rekmiştir.
Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BO-
ZULMASIMA, peşin harcın istek halinde iadesine, L8.12.1995 tarihinde oybirli
ği ile karar verildi. (Y. 14. HD., 18.12.1995 T., E. 1995/8566-K. 11995/9618)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 245 |
b. Kişiye Bağlı Olarak Kurulan Rızai Mecra İrtifaklarında Davacı
Mecra irtifakının kişiye bağlı veya devredilebilen şahsi mecra irtifakında ya
rarlanacak taşınmaz yoktur. Bu nedenle de böyle bir istemle açılacak davalarda,
lehlerine mecra tesisi isteyen gerçek ya da tüzel kişiler davacı olur. Tüzel kişi
lerde ise yetkili temsilciler tarafından dava açılması gerekir.
Ayrıca, MK'nın 838. maddesinde belirtilen ve tüzel kişiliği olmayan bir top
luluk yararlanan tarafta bulunduğunda dava açma hakkına sahip olabilir.
Kişiye bağlı olara< kurulan rızai mecra irtifakında, yükümlü taşınmaz üze
rinde kurulu başka sınırlı ayni hak bulunması halinde, bu haklar kuruluş tarihle
rine göre sıralarını ko'uyacaklarından, sırada daha önce gelmek isteyen mecra
irtifakı sahibi onların onayını almak üzere dava açabilir ki bu davada da davacı,
mecra hakkı sahibidir.
Zorunlu mecra hakkı, taşınmaza bağlı bir irtifak hakkı olduğundan ve taşın
maza bağlı olarak kurulduğundan, bir taşınmaza malik cima durumunun ise tapu
•’ Y. 14. HD. 19.4.2001 T. 2031/227S-2842 sy. Kararı; Y. 14. HD, 11.12.2000T, 2000/7893-8356 sy. karan.
Hıkuk Davalan
kayıtları ile belirlenmesi mümkün bulunduğundan bu hakkın kurulması istemini
içeren davalar, yüküm enecek taşınmazların tapudaki maliklerine yöneltilir.
Karar İrtifak hakkı kurulmasına ilişkin davalarda güzergahın geçtiği tüm taşın
maz maliklerinin davada taraf olması gerekir.
Davacıya ait mecranın geçtiği taşınmazda ise akci veya hükümle irtifak hakkı
kurulmalıdır.
Davacı, 758 parsel sayılı taşınmazdan çıkan suyu /ine maliki olduğu 610 sayılı
parseline götürmek için davalılar parselinden su yolu geçit hakkı istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı 467 ve 605 parsel
malikleri ayrı ayrı temyize getirmişlerdir.
Paylı mülkiyet hü<ümlerine tabi bir taşınmazın beli bir payı üzerinde mec
ra irtifakı tesis edilemez. Çünkü mecra hakkına tahsis edilecek yerin her zerre
sinde diğer paydaşlar nda hakkı vardır ve bunların haklarını ihlal etmeksizin o
yerden zorunlu mecra geçirme olanağı yoktur. Bu nedenle, yükümlü taşınmaz
veya taşınmazlar paylı mülkiyet hükümlerine tabi iseler, zorunlu mecra istemiy
le açılacak davada davalı, tüm paydaşlardır.”
Karahasan: C. 2, s. 296; Özakman: s. 190; Ayan: Sınırlı Ayni Hoklar, s. E7; Bertan: C. I, s. S49; 1984 tarihli
Medeni Kanun ön tasansnda bir pay üzerinde sınırlı ayni hak kurulabimeşinin, bunun diğer paydaşların
haklannı ihlal etmemesi şartına bağlı olduğu belirtilmiştir.
I 2« Hikuk Davalan
c. Elbirliği (İştirak Halinde) Mülkiyete Konu Taşınmazlarda Davalı
" Karahasan: C. 2, S. 296; 252; Bertan: C. I, s. S49; Özakman: s. 190 Kuru: C. Ill, s. 2391; V. 14. HD.
24.2.2000 T, 2000/806-1173 sy. karan.
29 Kuru: C. I, s. 663.
Karahasan: C. 2, s. 296; Özakman: s. 189; Ayan: Sınırlı Ayni Holder, s. 8?; Bertan: C. I, s. 849.
Bertan: C. I, s. 849; Tandoğan: s. 620; Özsunay: s. İOO; Erel: s. 80; Aksi görüş, Özakman: yasal bir irtifak
olarak nitelendirilen zorunlu mecra hakkının sıra itibariyle yükümlü taşnmaz üzerindeki diğer ayni hakla
ra takaddüm etmesinin bu hak sahiplerinin zarara uğradığını kabul için yeterli bulunduğunu ancak, sınırlı
ayni hak sahiplerinin haklarının değerindeki azalmanın yükümlü taşınmaz maliki tarafından gösterilecek
bir teminat ile temin olunacağı ve karşılığın bir miktannın hak sahiplerine ödenmesi ile karşılanması
mümkün olduğundan davanın aynı zamanda bu kişilere yöneltilmesinin gerekmediği görüşünde
(Özakman: s. 190).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 249 |
Zorunlu mecra hakkı niteliği itibariyle yalnız mülkiyet hakkının değil, yü
kümlü taşınmaz üzerindeki bütün ayni hakların bir takyidini teşkil ettiğinden bu
nedenle de rehin hakkından ve diğer irtifaklardan önce gelen bir haktır, ipotek
alacaklısı böyle bir davada davalı olarak gösteril me-nişse, ipotek hakkı MK
m.744 (EMK m.668.) maddesine göre, bu gibi yolları geçirme hakkına öncelik
eder. (MK m.869, EMK m.784).:î
Kat irtifakı kurulmuş bir taşınmazda mecra eğer bir bağımsız bölümden ge
çirilecek ise, davalı bu kat malikidir. Ancak kat irtifakı kurulmuş bir taşınmazın
tamamı ya da ortak yerlerinden geçen bir mecra irtifakının kurulması için açıla
cak davalarda tüm kat malikleri davalı olacaktır.
Mecra kurulacak taşınmaz üzerinde kurulu başka sınırlı ayni hakların bu
lunması halinde, bunlar kurulacak rızai mecra irtifakı karşısında kuruluş sıraları
na göre durumlarını koruyacaklarından, ancak hak sahibi sırada onlardan önce
:s Bertan: C. I, s. 849.
” YHGK 8.12.1978 T, 1977/1-592 E, 1978/1077 K.
” YHGK 3.6.1983 T, 1981/1^727 E, 1983/613 sy. K.
I 250 Hikuk Davalan
gelmek istediği takdirde, onaylarını almak için açacağı davada bu sınırlı ayni hak
sahiplerini de davalı o arak gösterebilir.
o. Yargılama Giderleri
Yargılama sonunda, yargılama harç ve giderleri kural olarak davada haksız çıkan,
yani aleyhine hüküm kurulan tarafa yükletilir. (HMK m.326/1). Davada haksız çıkacak
tarafa yükletilen yargılama giderleri, hem davayı kazanan tarafın peşin olarak ödediği
(m.416) hem de devlete ödenmesi gereken harç ve giderlerdir. Dava sonunda iki
tarafta kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, harçlar dışındaki yargılama giderlerini haklı
çıkma oranlarına göre taraflar arasında paylaştırır (HMK m.326/2).“
Davada haksız çıkan tarafta birden fazla kişi varsa, mahkemece yargılama
giderleri bunların davadaki durumlarına göre ya aralarında paylaştırılır ya da
müteselsilen sorumlu olmalarına karar verilir. (HMK m.326/3).
Karar Davalı, davaya karşı çıkmayıp uygun yerden mecra tesisine rıza gösterdi
ğinden \e aleyhine dava açılmasına da sebebiyet vermesi söz konusu
olmadığına göre yargılama giderlerinden sorum u tutulamaz.
Davalı, mecra hakkı tesisine karşı gelmemiş, aksine münasip yerin verilmesi rıza
gösterdiğni bildirmiş, muaraza yaratmamıştır. Aleyhine dava açılmasına sebe
biyet veridiği de kabul edilemez. Davacı, krokide kırmızı renkle işaretli kesimi
istemesine rağmen koşullarına uygun olarak yeşil renkli kesim için davalının
beyanına uygun olarak dava kabul olunmuştur. Bu durumda davalıya yaptırılan
ve savunmasını ispat için olan yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesinde
bir usulsüzlük görülmemiştir. Davanın esası bakımından ise mümeyyiz davacı
aleyhine bir bozma yapılamayacağından nazara alınmamıştır.
İki tarafın kısmen haklı çıkması halinde yargılama giderlerinin taraflar ara
sında paylaştırılacağına ilişkin HMK. 326/2 hükmü yargılama harçları uygulan
maz. Çünkü davanın reddi hariç harç, daima davalıya yükletilir, harç zaten hak
sız çıkılan oranda hükmedilir. Yani mahkûm edilen miktara göre verilir. Bu ne
denle diğer giderler g bi kazanılan ve kaybedilen miktara göre bölüştürülemez.
Reddedilen dava bolünü için ayrıca ret harcına hükmedilmez.
Yine Harçlar Kanununun 22. maddesine göre davacının ilk celse davadan
feragat etmesi halinde ödemesi gereken nispi karar ve ilam harcı, belir tazmi
nat miktarı üzerinden hesaplanan nispi karar ve ilam harcının üçte biri yargıla
manın daha sonraki aşamalarında davadan feragat halinde ise üçte ikisi kadar
dır. Ayrıca dava açılırken ödediği başvurma harcıda üzerinde bırakılır.
32
Harçlar Kanunu, (4) sayılı Tarifenin |20. e» pozisyonu
|2S2 Hıkuk Davalan
Mecra hakkı bedelsiz olarak tanınıyor ise, yine lehine mecra hakkı tesis edi
len kişiden binde 6,83 oranında tapu harcı tahsil edilir.” Bedelsiz tesis ve devir
de ayrıca Damga Vergisi Kanuna ekli (I) sayılı tablonun 1/b pozisyonu uyarınca
tutarı her yıl belirlenen miktarda maktu damga vergisi tahsil edilir.”
d. Vekâlet Ücreti
Vekâlet ücretinin, yargılama giderlerinden olduğu HMK'nın 323/1-ğ ben
dinde belirtilmiştir. Ancak bir davada yargılama giderleri arasında sayılan veka
let ücretine hükmedilebilmesi için, davanın tamamen veya kısmen kazanılmış
ve bu nedenle lehine yargılama gideri hükmedilecek tarafça da dava vekil aracı
lığı ile takip edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, davayı açan taraf davayı
bir vekil ile takip etmişse, haksız çıkan yani davayı kaybeden taraf yargılama
gideri olarak vekâlet ücretine mahkûm edilir.
Yine 4467 sayılı yasa ile değişik 165. maddeye gö'e de, anılan yasanın yü
rürlüğe girmesinden sonra, uyuşmazlığın taraflar arasındaki anlaşmayla sonuç
lanması ve takipsiz bırakılması hallerinde iki tarafta vekâlet ücretinin ödenmesi
hususunda müteselsilen borçlu sayılacaklardır.
Zorunlu mecra istemine ilişkin bir dava sonunda, mahkeme davanın esas
tan kabulüne karar verirse ve davacıda davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse
tesisine karar verilen mecra için ödenmesi gereken tazminat miktarı üzerinden
Avukatlık Kanununda yapılan değişiklik uyarınca karar tarihinde yürürlükte
Karar Davanın reddi halinde davalı lehine hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti
nin ödenmesine şeklinde karar verilemez.
Kamulaştırma işleminde taşınmaz malikinin bir ke2 dava açma hakkı vardır.
İdare tarafından, asli\e hukuk mahkemesinden, kamulaştırılan taşınmaz malın
bedelinin tespiti ve idare adına tescilinin talep edilebilmesi için öncelikle, idare
nin satın alma usulüne başvurmuş ve bu süreci usulüne uygun olarak tamamla
mış olması gerekmektedir.” Bu süreç tamamlanmadan idarece, adli yargıdan
kamulaştrılacak taşınmazın bedelinin tespiti ve tescili isteminde bulunulmaya
caktır. Yargıtay, adli yargıya idarenin bedel tespiti ve tescil istemiyle başvurusunu
bir "hak" olarak nitelendirmektedir. Oysa idare hukuku açısından, idarenin kamu
laştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açması; idarenin, görevlerini yerine
getirmek üzere kullandığı kamulaştırma yetkisinin zorunlu bir sonucudur.”
Kararlar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ve özel yasalarına göre, yasada aranılan
koşulların yerine getirilmesi halinde kendilerine kamulaştırma yetkisi
tanınan kamu özel hukuk tüzel kişileri irtifak hakkı tesisi isteyemezler.
2942 sayılı Yasanın I. ve devamı maddeleri uyannca Devlet ve kamu tüzelkişileri ile
özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yasada aranılan
koşulları yerine getirmek suretiyle kamulaştırma yet<isi tanınmıştır.
Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle; temyiz itirazların kabulü ile hükmün BO-
ZULMASIMA, peşin yatırılan temyiz harcının istek nalinde yatıranlara iadesine,
6.4.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (Y. 14. HD., 6.4.2004 T., E.
2004/883-K. 2004/2758}
imar durımu ve uzman bilirkişiler tarafından verilen rapora göre yer altı
kablosu döşenmek suretiyle enerji nakli sağlanabileceğinden aksine karar
verilemez.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 34. maddesinde imar, kamu
laştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskân gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzua
tın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına
ilişkin idari davalarda yetkili mahkemenin taşınmaz malların bulunduğu yer
idare mahkemesi olduğu, 32. maddenin 2. fıkrasında da bu kanunun uygulan
masında yetkinin kamu düzeninden olduğu kurala bağlanmıştır.
Öte yandan davacıya adrese tebliğ yapılmadan ilan yoluyla tebliğ yapılması
da kanuna aykırı bulunmuştur/’
Kararlar Mecra geçirilmesine karar verilen çıkmaz yolur belediye, köy ya da Hâzi
neye ait olup olmadığı saptanmalı, harcı da verilmek suretiyle malikin
davaya katılımı sağlanmalıdır.
Davacı, 779 parsel lehine 736, 739 ve 742 sayılı parsellerden su yolu istemiş,
Mahkeme bu parseller ile birlikte çıkmaz yoldan mecra hakkı konulmasına karar
vermiştir. Ancak bu çıkmaz yolun kişilere veyahutts hükmi şahıslara ait olup ol
madığı belirlenmediğinden malikinin davada yer almadığı görülmüştür.
Bu itibarla anılan yol kesiminin belediye, köy veya Hazîneye ait olup olmadığı saptanıp,
harcı da ainmak suretiyle davaya katılmalı ve savunmasının tespiti yoluna gidilmelidir.
Ayrıca mecra veya arkın suyunu alacağı DSİ kanalı da krokide gösterilmelidir.
Bunlar yerine getirildikten sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gere
kirken, eksik inceleme ve taraf teşkili tamamlanmadan hüküm tesisi yasaya aykındır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazının kabulü ile hükmün BO
ZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 23.12.1993 günü
oybirliği ila karar verildi. (Y. 14. HD., 23.12.1993 T., E. 1993/3432, K. 1993/10271)
Yararına mecra tesisi istenen taşınmaz maliki vekilinin davaya olur vermesi
yeterli olmayıp usulüne uygun dava açılması gerekir.
Davacı, müşterek maliki bulunduğu 1OS parsel sayılı taşınmaz yararına 156 ve 157
parsel sayılı taşınmazlardan mecra hakkı kurulması steğinde bulunmuştur. Davalı,
davacının sulama karallanndan yararlandığını belirterek davarın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı A. K. tarafında temyiz
edilmiştir.
Dava, açıklığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayıl Türk Medeni Kanunun 668.
maddesi ^4721 sayılı Kanunun 744. maddesi) uyarınca mecra hakkı kurulması
isteğine ilişkindir.
Somut olayda, dava konusu olan 108 parsel sayılı taşınmaz tapu kaydında davacı
M. G. ile M. Ç. adına, yükümlü taşınmazlardan 157 parsel davalı A. K. adına, parsel
ise davalı A. ile birlikte Ml. Y. adına paylı olarak kayıtl dır.
Yararına mecra hakkı kurulan 108 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden M. Ç.'ün usulüne
uygun olarak açılmış bîr davası bulunmadığı halde vekili aracılığı ile davaya olur vermiş
olması ve 156 parsel maliki Ml. Y. harçsız dilekçe ile davaya dahil edilmek suretiyle
usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına girilerek hüküm ku
rulmuş olması doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; kurulan mecra hakkı nedeniyle belirlenen bedelin hükümden
önce mahkeme veznesine veya herhangi bir tevdi makamına depo ettirilmemesi
doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı A. K.'ın temyiz itirazlarının kabulü ile
hükmün EOZULMASINA, bozma nedenin göre diğer hususların incelenmesine yer
olmadığına, peşin alınan temyiz harcının yatırana geri verilmesine 26.04.2002
gününde oybirliği ile karar verildi. (Y. 14. HD., 26.4.2002 T., E. 2002/2918-K.
2002/3258)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 26£ |
Davacı, 1404 parsel sayılı taşınmazı içi davalıya ait 1399 parsel sayılı taşın
mazdan su yolu verilmesini istemiş, aynca, davalının 1388 ile 1400 parsel
sayılı taşılmazlar arasındaki yola elatmasının da önlenmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının açtığı davaların reddini savunmuş, ayrıca açtığı karşı dava ile
de davacıya ait 1400 parsel sayılı taşınmaz içindeki ceviz ağaçlarının dallannın
1399 parsel sayılı taşınmazındaki ağaçlara zarar verdiğini, 1400 ile 1399 par
seller arasındaki ağacı dallarını da kestiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi
isteğinde bulunmuştur.
Dava, mecra irtifakı kurulması, karşı dava ise komşuluk hukukuna aykırı dav
ranışın giderilmesi isteğine ilişkindir. Talepleri ayrı ayrı incelemek gerekmek
tedir.
Medeni Kanunun 664. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren ağaç
dal köklerinin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü
içermekte' Mülk sahibi bu hakkını kendisi kullanabileceği gibi bu zararın
mahkeme aracılığı da giderilmesini isteyebilir. Burada esaslı unsur, zarar
görmedir.
Yükümlü taşınmaz üzerinde daha önceden başka bir taşınmaz lehine ku
rulmuş mecra hakkı varsa ve ihtiyaç sahibi taşınmaz maliki davacı bu mecra
yerinden yararlanmayı amaçlarsa; bu durumda aynı yerden başka bir taşınmaz
lehine de mecra veri mesi söz konusu olur ki, böyle bir sonuç önceki mecra
hakkını etkileyeceğincen, davanın yükümlü taşınmaz malikinin yanı sıra önceki
mecra hakkı sahibine de yöneltilmesi gerekir.
Karar Kural olarak bir taşınmazın sınırında mecra veya geçit mevcut ise ikinci bir
geçit ya da mecra tesisine olanak yoktur.
Kural olarak bir taşınmazın sınırında mecra veya geçit mevcut bulunmakta ise
ikinci bir mecra ve geçit hakkı tesisine olanak yoktur. Lehinde mecra ve geçit
hakkı tesisi istenen davacıya ait taşınmazın günev ve doğu sınırı ihata edecek
surette ve çapında yol ve ark olduğu ancak bu arkın ıslah edilmesi gerektiği
mahallinde yapılan keşifte dinlenen uzman bilirkişilerin raporu ile saptanmış
tır. Kaldı ki tanınan geçit yeri ile genel yola bağantı tesis edilmemiştir. Hal
böyle iken ark yerinin mecra alınarak kabulü ve belirtilen bir kesime inhisar
etmek üzere geçit tefriki doğru değildir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden
yazılı sonjca varılması isabetsizdir.
Eski Medeni Kanunun 625/1 maddesi "Hissedarlardan her biri.... diğer his
sedarların hakları ile kabili tevfik oldukça müşterek şeyden istifade ve onu isti
mal eder." şeklinde id.
Bu hükme göre, kanun her paydaşın müşterek mülkiyet konusu şeyin tama
mı üzerinde bir yararlanma hakkı olduğunu kural olarak kabul etmişti. Ancak bu
hüküm emredici nitelikte olmadığından paydaşlar bu hususta değişik düzenleme
ler yapabilirlerdi. Ve bu hususta dikkat edilmesi gereken nokta, hiçbir paydaşın
kanun ile tanınan müşterek şeyden yararlanma hakkından hangi gerekçeyle olur
sa olsun yoksun bırakılamayacağıydı ve bunun dayanağı EMK.625/1 hükmü idi.
Yararlanma hakkının özüne dokunmayan ama onun kullanış tarz ve usullerini
tayin eden düzenlemenin paydaşların oybirliği ile mi yoksa oy çokluğu ile mi yapı
lacağı hususunda eski kanunda açık bir düzenleme yoktu. Buda uygulama ve
öğretide değişik görüşlere ve tereddütlere yol açıyordu/1
Müşterek mülkiyet konusu şeyden payı oranında yararlanma esası her du
rumda mümkün değildi. Örneğin müşterek mülkiyet konusu çiftlikteki su yolu
nu her paydaşın payı oranında kullanması kabul edilemezdi. Buna hukuki olarak
da olanak yoktu. Bu g bi durumlarda eşit yararlanma esası geçerli olup, bu eşit
lik her paydaşın diğerlerinden bağımsız olarak ve hiçbir sınırlama olmaksızın
yararlanma yetkisine sahip olduğu şeklinde anlaşılmaktaydı. Bu şekildeki bir
yararlanmada diğer paydaşların haklarına saygı gösteri mesi gerekirdi/’
Sirmen: s. 261: Oğuzman / Seliçi: s. 236 vd.; Gürsoy / Eren / Cansel: s. 424; Kılıç: C. I, s. 324.
19S4 tarihli Türk Medeni Kanunu ön Tasarısında” konuya ilişkin olarak açık bir düzenleme getirildiği ve
615/2. fıkrasında paydaşların her birinin paylı malı kullanması ve ondan yararlanmasının oybirliği ile alı
nacak bir kararla düzenlenebileceği belirtilmiştir. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni
Kanunun 6S9. maddesinde de, yararlanma hakkının belirlenmesi için paydaşların oybirliği ile kanun hü
kümlerinden farklı bir düzenleme yapabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Arpacı: s. 17.
| 264 Hıkuk Davalan
Kanun koyucu, paydaşların yararlanmaları konusjnda değişik düzenleme
getiren hukuki işlemleri yapmaları konusunda bir engel koymamıştı. Yargıtay'da
paydaşlarca yararlanma hususunda yapılacak anlaşmaların geçerli olacağını
çeşitli kararlarında kabul etmişti.
S3
Arpacı: s. 59.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 265 |
"Paylı mülkiyet üzere olon taşmmozdo, açık ya aa kopalı {zımni} eylemli kul-
lonmo biçiminin oluştuğunun kabul edilebilmesi için; tüm payooşların payıno
isobet eden az ya da çok zeminde belli bir yer kulianmosı ve bu fiili durumun
bütün po/doşlar tarafından kabul edilmesi veya en azından uzun süreden beri
böyle bir kullanma şekline ses çıkarmomak suretiyle benimsenmesi gerekir."
(Y. 1. HD. 29.1.1991 T, 1990/8847 E, 1991/929 K.) (YKD. 1991/9, s. 1311)
Özel Daire bir kararında, "... Diğer yandan davacının paydaşı olduğu 1789
sayılı parsel içinde davalının taksimen kullandığı kesim içerisinde kalan keşif
krokisinde d harfi ile gösterilen mecra güzergâhı ile ilgili uyuşmazlık ise Medeni
Kanunun 625. maddesine gereğince müşterek malikler arasında faydalanma
hakkına dayalı uyuşmazlık olarak görülüp Medeni Kanunun 2. maddesi de göze
tilerek ve tarafların müştereken imzaladıkları 11.4.1990 tarihli senet içeriğine
göre (... 1789 parselde davalı Adil hissesinden davacı Cengiz hissesine su geçir
me hakkı....) tanındığı ve bu şekilde taraflar arasında 1789 sayılı parsel ile ilgili
I 266 Hıkuk Davaları
yararlanma anlaşmas yapıldığı da gözetilerek bu de iller çerçevesinde uyuş
mazlığın MK'nın 625. maddesine göre çözümlenmesi gerektiği düşünülme
den...."" demek suretiyle bir müşterek malikin diğer oaydaş aleyhine aynı ta
şınmazdan mecra istemesi halinde anlaşmazlığın çözüm yolunu göstermiştir.
Yine başka bir somut olayda Özel Daire "... Aynı taşınmazın paydaşı olan ve
bu yerin bir kısmını kullanan kişi yararına, taşınmazın diğer kesiminde mecra
hakkı tanınmasına yasal olanak yoktur... diyerek müşterek maliklerin birbiri
aleyhine dava açarak mecra isteyemeyeceğini vurgulamıştır.
Müşterek maliklerden birinin kendi yararlanma alanı için mecra hakkı is
temesi halinde, taşınmazın yararlanma alanlarını teşkil eden kesimlerinin leh ve
aleyhine davalının kabulü olsa bile mecra hakkı kurulamaz. Böyle bir durumda
paylı mülkiyete konu oir taşınmazda, bir paydaşın diğer paydaşı aleyhine açtığı
yararlanma alanını teşkil eden kesim için istediği ve mecra hakkı şeklinde yanlış
olarak ifade ettiği davada, diğer paydaşın açılan davayı kabul ı si, paylı mülkiyet
kurumunun niteliği gereği HUMK'un öngördüğü anlar bir kabul sayılamaz Paylı
mülkiyete göre temeli yanlış bir istem, usulün müessesesiyle dahi sonuçlandırı
lmaz.
Paylı mülkiyete tabi bir taşınmazda paydaşların kendilerine ait paylar kul
lanımı için gereksinme duydukları mecranın geçirilmesi konusunda irtifak söz
leşmesi düzenlemiş olsalar bile bu sözleşmeye dayalı açılacak davalarda da,
dayanak sözleşme bir taşınmaza bağlı rızai mecra irtifakı sözleşmesi olarak de
ğil, paylı mülkiyete tabi taşınmazın paydaşları arasında düzenlenmiş bir yarar
lanma anlaşması olarak değerlendirilmelidir.
Kişiye bağlı ya da devredilebilen şahsa bağlı bir mecra irtifakının tesisi his
linde, lehlerine mecra irtifakı tesisi isteyen kişi ya da kişiler yararlanan taşınmaz
maliki olmadıklarından yani ortada yaralanan bir taşınmaz bulunmadığından bu
olasılık bu tür mecra irtifaklarında uygulama alanı bulmaz.
Kararlar Aynı taşınmazda malik paydaşlardan biri diğeri aleyhine mecra tesisi iste
yemez. Anlaşmazlığın tarafları arasındaki yararlanma anlaşmasına göre
çözûmlermesi gerekir.
MK'nın 668. maddesi gereğince mecra haklan taşınmazların leh ve aleyhine olarak
tesis olunabilir. Tarafların 35 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olduğu anlaşılmak
tadır. Davacıların bu parsel içinde belirli bir kesimi kjllanmaları aynı parsel içinde
ki diğer tir kesimde mecra hakkı tanınmasına olarak vermez. Şayet paydaşlar
arasındak yararlanma anlaşmasına aykırı olarak davalılar kendi yararlanma alan
larından su geçirilmesine engel oluyorsa bu ancak yararlanma hakkına dayalı bir
elatmanın önlenmesi davasına olanak verir. Yararlarma alanlarının kendi araların
da leh ve aleyhe olarak mecra hakkı ile yükümlü tutulmaları doğru değildir.
Uyuşmaz! ğın belirtilen esasa göre çözümlenmesi gerekirken "su geçit hakkı sağ
lanmasına" biçiminde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
AÇIKLAMALAR :
1- ) Müvekkilim, tapunun ... ada,..... parsel numarasında kayıtlı taşınmazın malikidir. Davalı
da bu taşınmazda irtifak hakkı sahibi olan kişidir.
2- ) Daha önce taraflar arasında görülen dava ile davalının adına kayıtlı taşınmazı için, davacı
ya ait taşınmaz üzerine irtifak hakkı tesis edilmişti. Buna dair ilamı sunuyoruz.
3- ) Burada da görüleceği gibi, bu hak tesis edilirken davalının yararlanabileceği başka yakın
bir yol olmadığı için dava kabul edilmişti. Ancak şimdi davalının kendi taşınmazına bitişik umuma
açık yol inşaatı yapılmış olup, irtifak hakkının devam etmesi davalıya hiçbir menfaat sağlamadığı
gibi, davacının taşınmazı üzerinde gereksiz bir yük oluşturmaktadır.
HUKUKİ DELİLLER : Tapu kaydı, keşif, irtifak hakkı tesisine dcir ilam ve diğer deliller.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, davacının adı geçen taşınmazı üze
rinde ve davalı taşınmazı yararına kurulmuş bulunan irtifak hakkının terkinine, yargılama giderle
rinin davalıya yükletilmesne, karar verilmesini Yüce Mahkemenizden saygıyla talep ederim.
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
DAVA DEĞERİ
AÇIKLAMALAR :
1- Müvekkilimi,... İli,._ İlçesi, ... Mevkii,... Ada, ... Pafta,... Pa'sel numarasında kayıtlı taşın
mazın malikidir. Davalı da ou taşınmazda irtifak hakkı sahibi olan kişidir. Daha önce taraflar ara
sında görülen dava ile davalının adına kayıtlı taşınmazı için, davacıya ait taşınmaz üzerine irtifak
hakkı tesis edilmişti. Buna dair ilam ektedir.
2- Burada da görüleceği gibi, bu hak tesis edilirken davalının yararlanabileceği başka yakın bir
yol olmadığı için dava kabul edilmişti. Ancak şimdi davalının kendi taşınmazına çok daha yakın
umuma açık yol inşa edilmiş olup, irtifak hakkının devam etmesinin davalıya sağladığı menfaat,
yüklü taşınmaza verdiği külfete nazaran çok azdır.
3- Mahkemenin uygun göreceği makul bir bedel karşılığında bu irtifak hakkının tamamen
kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu sebeplerle irtifak hakkının terkni için işbu davanın açılması
zorunlu olmuştur.
DELİLLER : Tapu kaydı, keşif, irtifak hakkı tesisine dcir ilam ve her tür delil.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz edilen sebeplerle davanın kabulü ile, davacının mezkur
taşınmazı üzerinde ve davalı taşınmazı yararına kurulmuş bulunan irtifak hakkının makul bir
bedel karşılığında terkinine ve mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davalıya aidiyetine karar
verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.
Davacı Vekili
A. Giriş
Geçit hakkının bir diğer kurulma şeklide mahkeme kararı iledir. Medeni Ka
nunun 748. maddesine göre, genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan
taşınmaz maliki karşılığını tam ödemek kaydıyla komşularının kendisine uygun bir
yeri yol olarak bırakmalarını mahkemeden talep edebilir. Mahkeme bu talep
doğrultusunda bir karar verirse yolun yeri haritaya bağlanır ve kararın kesinleş
mesinden sonra tapu sicilinin irtifak hakları sütununda gerekli tescil yapılır.
Kanunda geçit hakları zorunlu geçit hakkı ve diğer geçit hakları olmak üze
re ikiye ayrılmıştır.
Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam
bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir. Bu
hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna
göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek
olana karşı kullanılır. Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.54
TMK m.747
TMK m.747
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 271 |
zının geçit ihtiyacı, diğer bir değişle genel yola çıkma ihtiyacı içinde olması gerekir.
Ayrıca bu ihtiyaç, istem sahibinden kaynaklanmamalıdır. Bu koşulların yanında son
olarak da geçit hakkı tesis etmekle yükümlü kişi veya kişilere tam bir bedel verilme
si gerekmektedir. Burada tam bedel ile geçit olarak belirlenen yerde bulunan ürün,
bina ve diğer muhdesatın değeri ile aleyhine geçit kurulacak taşınmazda meydana
gelebilecek değer düşüklüğünden oluşan miktar kastedilmektedir.
Geçit hakkı eşyaya yani taşınmaza bağlı bir hak olarak kurulmuş ise, taşınmaza
kim sahip olursa, geçit hakkı da ona ait olur. Yani bu halde kişilerin değil taşınmaz
ların leh ve aleyhine kurulur. Ancak bir gerçek veya tüzel kişi lehine de kurulabilir.
TMK m.748
I 2^ Hikuk Davalan
a. Şahıs Lehine Geçi! Hakkı Tesisi
Şahıs lehine geçit hakkı tesisinde malikin talebi ile işleme başlanır. Süreli
veya süresiz olarak tesis edilebilir. Hak sahibinin ölmesi halinde veya hak sahibi
tüzel kişi ise tüzel kişil ğin sona ermesiyle bu hak sona ermez.
Geçit hakkı başka bir taşınmaz lehine de tesis edilebilir. Bu halde yükümlü
taşınmazın irtifak hakları sütununda şahıs ismi belirtilmez yararlanan taşınmazın
ada ve parsel numarası yazılır. Geçit hakkı pafta üzerinde de bir işlem yapılmasını
gerektiriyorsa taşınmaz malların bulunduğu yere göre belediye encümeni veya il
idare kurulunun olumlu kararı istenir. Geçit hakkı arazinin bir kısmında kurula
caksa arazi ve arsanın neresinde kullanılacağının değişiklik beyannamesine bağ
lanması gerekir. Arazi veya arsanın tamamı üzerinde kurulacaksa encümen kararı
veya değişiklik beyannamesi düzenlenmesine gerek yoktur.
1. Geçit hakkı tesisinde; genel beyan döneminde beyan edilen emlak vergisi değe
rinden (diğer yıllarda bir önceki senenin emlak vergisi değerine her yıl Vergi Usul
Kanunu hükümler uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı uygulanarak
bulunacak değerden) az olmamak üzere bildirilen bedel üzerinden, lehine geçit
hakkı tanınan kişiden binde 20 oranında tapu harcı tahsil edilir.”
Geçit hakkı bedelsiz olarak tanınıyor ise, yine lehire geçit hakkı tesis edilen
kişiden binde 6,83 oranında tapu harcı tahsil edilir.57 3edelsiz tesis ve devirde
1. Görev ve Yetki
Geçit hakkı davalarında görevli ve yetkili mahkeme, geçit hakkı tesis edile
cek taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemeleridir.
2. Davacı - Davalı
a. Davacı: Geçit hakkı davasına konu olan taşınmazın sahibi tek bir kişi ise
kendisi dava açabilir yani davacı olabilir. Eğer söz konusu taşınmaz paylı
b. Davalı: Geçit hakkı davalarında taşınmaz tek malikli ise kendisine karşı;
paylı mülkiyet veva elbirliği mülkiyetine tabi ise bu durumda tüm paydaşla
ra karşı dava açılmalıdır.
Söz konusu taşınmaz paylı mülkiyete tabi ise paydaşlar birbirleri aleyhine ge
çit isteyemez. Aykırılığn giderilmesi veya el atmanın giderilmesini isteyebilirler.
"... 6100 sayılı HMK'nın 323. maddesinde yargılama giderlerinin nelerden iboret
olduğu scyıimıştır. O holde yorgıioma giderlerinin davocılorın üzerinde bırokıl-
masıno karar verildikten sonra buniordan dovalının sorumlu tutulması doğru
değildir. Geçit hakkı kurulmasıno ilişkin oovolarda oovanın niteliği gereği yargt-
loma giderleri ve yorgıioma giderlerinden olon vekalet ücreti davocı üzerinde
bırokılmo'ıdır. Bu yön gözetilmeden kurulan hükmün bozulması gerekir ise de
yapılon yanlışlığın giderilmesi yeniden yorgalamayı gerektirmediğinden
HUMK'un 438/VII modoesi gereğince karann düzeltilerek ononması gerekmiş
tir." (Y. 14. HD. 22.09.2011 T., 2011/8728 E., 2011/10777 K.)
Geçit hakkı sahib, geçit hakkı tesis etmekle yükümlü taşınmaz sahibi veya
sahiplerine en az zararı verecek şekilde bu hakkını kullanmalıdır; yükümlü ta
şınmaz sahibi veya sahipleri de kullanmaya katlanmak zorunda olup, kullanma
yı yasaklamamalı ve zorlaştırmamalıdırlar.
AÇIKLAMALAR :
1- Müvekkilimin maliki bulunduğu Kayseri ili Pınarbaşı ilçesinde 1248 parsel ile kayıtlı taşın
mazın mevcut durumu itibariyle yola çıkışı bulunmamaktadır. Yol ile müvekkilin gayrimenkulu
arasında davalılara ait 1248 parsel sayılı taşınmaz bulunmaktadır. Ve müvekkilin yola çıkış için bu
gayrimenkulden daha yakın ve daha az külfetli bir yolu bulunmamaktadır.
3- Müvekkil kendisine yola ulaşmak için davalı gayrimenkulünden tesis edilecek 2,5 metre
genişliğinde ve davalı gayrimenkule en az zarar verecek uygun bir yol için 1.000,00 Türk Lirası
tazminat vermeye hazırdır. Müvekkil davalılar ile görüşmeler neticesinde anlaşma ile bir geçit
hakkı tesisi konusunda anlaşmaya varamamıştır. Tüm bu nedenlerle iş bu davayı açmak zarure
timiz hâsıl olmuştur.
DELİLLER : Tapu ve kadastro kayıtları, keşif, bilirkişi, tanık vs. her tür delil.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda kısaca arz etmiş bulunduğumuz nedenlerle davamızın kabulü
ile müvekkile ait Kayseri ili Pınarbaşı ilçesinde tapunun 1248 parselinde kayıtlı taşınmaz lehine
davalılara ait aynı yerde komşu 1249 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yola çıkmak üzere bedeli
karşılığında 2,5 m genişliğinde yükümlü kılınacak gayrimenkulü de en az zarara uğratacak bir
geçit hakkı tesisine ve tapuya tesciline, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalılar üzerinde
bırakılmasına karar verilmesini davacı vekili olarak arz ve talep ederim. ...f.
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
I 276 Hukuk Davalan
III. İpoteğin Fekki (Kaldırılması) Davası’
En sade ifadesiyle ipotek, bir alacaklının herhangi bir kişisel alacak hakkını,
borçlunun kişisel sorumluluğunu ortadan kaldırmaksızın, bir taşınmazın değeri
veya değer parçası ile teminat altına almasıdır”. İpotek, kural olarak, taşınmaz
maliki ile ipotekli alacaklının tapu memuru önünde resmi şekilde bir rehin söz
leşmesi yapılması ve bu hakkın sicile tescil edilmesi ile vücut bulur (TMK m.856
ve TST m.31). İpotek hakkının sona ermesi ise, kamulaştırmaya ilişkin hükümler
saklı kalmak üzere, taşınmazın tamamen yok olması yahut hakkın sicilden ter
kini suretiyle gerçekleşir (TMK m.858). Terkin talebi, hak sahibi olan ipotekli
alacaklı tarafından yazılı terkin talebi (terkine muvafakat beyanı) ile yapılır
(TMK m.1014 ve TST m.69). Bununla birlikte taşınmaz maliki de, alacağın sona
ermesini müteakip ipotekli alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir
(TMK m.883).
Zira ipotek hakkı, gerek ana para ipoteğinde ve gerekse de üst sınır ipote
ğinde olsun, alacak ile sıkı bir ilişki içerisinde olup; ipoteğin hukuki sebebini bu
alacak hakkı oluşturur”. Alacağın tamamen sonlanması, tapuda şeklen yer alan
ipotek kaydının dayanaksız yani yolsuz durumda kamasına sebebiyet verir.
Böylelikle maddi anlamda ortadan kalkan ipoteğin tapudan da silinmesi gerekir.
İpotekli alacaklı, alacak sona ermesine karşın alacak hakkının fer'isi niteliğinde
ki ipoteğin terkinine yanaşmazsa, taşınmaz maliki TM< m.1025 uyarınca mah
kemeye başvurarak ipoteğin terkinini dava yoluyla sağlayabilir”. Mahkemece
verilen terkin hükmü, ipotekli alacaklının irade beyanı yerine geçer ve taşınmaz
maliki söz konusu mahkeme kararıyla tapu memurundan ipoteğin terkinini
sağlayabilir”.
B. Görev
Karar İpoteğin Fekki Davası, Kural Olarak, Asliye Hukuk Mahkemesinde Görülür.
"Davo, ... odo ... porsei soyılı taşınmaz üzerine kayıtlı ipoteğin koldınlması
isteğine ilişkindir. (...) 01.10.2011 torihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı
HMK'nın 2. maddesi gereğince, bu konunda ve diğer konuniardo oksine dü
zenleme bulunmaoıkço osliye hukuk mahkemelerinin görevli mohkeme oldu
ğu, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın molvoriığı haklarıno ve
şohıs variığıno ilişkin davoloroa aksine bir düzenleme bulunmooıkça osliye
hukuk mahkemeleri görevlidir. (...) Davo, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdi
ği 01.10.2011 torihinoen sonro açıldığından asliye hukuk mohkemesi görevli
dir. Mohkemece görevsizlik koran verilmesi gerekirken işin esasının incelene
rek korar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebepe hükmün bozulmosı gerek
miştir." Yargıtay 14. HD. 15.03.2013 tarih ve 2013/1735 E. - 3857 K.; Benzer
yönde bkz. Yargıtay 20. HD. 03.04.2017 tarih ve 2017/5220 E. - 2017/2754
K.; 20. HD. 05.12.2016 tarih ve 2016/11565 E. - 2016/11727 K; 2. HD.
01.03.2016 tarih ve 2015/19920 E. - 2016/3803 K; 17. HD. 06.11.2014 tarih
ve 2014/9685 E. - 2014/15106 K.;
"Davacı, dava dışı F... Ltd. Şti.'den 25.09.2006 to'ihli sözleşme ile satın aldığı
toşınmaz üzerinde davolı lehine satıcı şirketin kredi borcundan doioyı ipotek tesis
edildiğini, tüketici mahkemesinde açılan oova sonucundo toşınmozın odtna
tesciline korar verildiğini ve koronn 27.04.2009 tarihinde kesinleştiğini ileri süre
rek ipoteğin ve hociz şerhinin kaidınlmosını talep etmiştir. Dovocının ipoteğin
kaidınlmcsıno ilişkin tolebi menfi tespit istemi niteliğinde olup genel mohkemeler
görevlidir "Yargıtay 19. HD. 02.05.2013 tarih ve 2013/5345 E. - 7925 K.
Bazı yazarlar bu davayı •'Tapu kaydının düzeltilmesi davası” şeklinde adlandırmaktadır. Sirmen, Lale:
a.g.e., s. 643: Kaçak, Nazif: a.g.e., s. 260; Karahasan, Mustafa Reşit: a g e., s. 220.
| 273 Hukuk Davalan
"Mahkemece dosya üzerinde yapılan incelemede davalılar her ne kadar şirket
ise de davacının yapı kooperatifi olduğu, dolayısıyla davacının tacir sıfatının
bulunmadığı, davanın nitelik itibariyle kooperatif ile üyesi arasındaki davalar
dan ve ayrıca Kooperatifler Kanunundan kaynaklanan davalardan olmadığı,
davanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemeleri'nde çözümlenmesi
gerektiği anlaşılmakla HMK'nın 114/l.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın
görev nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine, talep halinde dosyasının
görevli B... Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İpoteğin fekki talebi, doğası gereği menfi tespit talebini de bünyesinde ba
rındırır. Dolayısıyla genel mahkemelerde yapılacak yargılama safhasıyla sonuca
ulaşılabilir.
Türk Medeni Konununun 889. maddesi ilk fkrası hükmüne göre ipotekli
taşınmozn bir kısmının veya oynı molike oit bulunon ipotekli toşınmozlordan
birinin bankasına devredilmesi ya do ipotekli toşınmozın bölünmesi holinde tapu
idoresince oksine bir onlaşmo yoksa rehnin taşınmazloro değerleri oronlannda
dağıtılarok işlem yapması gerekir. Topu Sicil Tüzüğünün 68. maddesi hükmünce de
taşınmaz malın aynlması halinde kural, üzerinde bulunon rehinlerin oynlan tüm
parçolor üzerine olacok olorak noklidir. Bu işlemler topu idaresince resen yapıl
mamış veyo ipotek olocoklısı yapılan işlemlere nzc göstermemişse kuşkusuz bu
işlemlerin yopıimosı Türk Medeni Konununun 1027. maddesine doyonılorak mah
kemelerden istenebilir. Çünkü ilgililerin yazılı rızoları olmodıkço tapu memuru topu
sicilindeki yanlışlığı ancok mahkeme koranyla düzeltebilir. O yüzden mohkemenin
işin idari nitelikte olduğuno'on söz ederek davanın görev noktosından reddine
karar vermiş olmosı yasoya uygun düşmemiştir." lYargıtay 14. HD. 26.03.2009
tarih ve 2)09/2619 E. - 3869 K.)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 279 |
Bununla birlikte eğer ipoteğin hukuki sebebini oluştu'an alacak ilişkisi bir "ticari
iş" ise, görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemesi olacaktır (TTK m.4/l). Örneğin
tacir A'nın ticari işletmesi için banka ile yaptığı kredi sözleşmesi sebebiyle tesis ettiği
ipoteğin ya da B şirketi yönetim kurulunun, L şirketi ile yaptığı finansal kiralama
sözleşmesi nedeniyle curduğu ipoteğin fekkine ilişkin talepler hakkında, ipotekli
alacağın ticari nitelikte bulunması yüzünden Asliye Ticaret mahkemesi görevlidir^.
İpoteğin hukuki sebebini oluşturan alacak ilişkisi bir "tüketici işlemi" (6502
sayılı TKHK m.3/1) teşkil ediyorsa, ipoteğin fekki talebi hakkında görevli mah
keme Tüketici mahkemesidir (TKHK m.73).
Karar Tüketici (redisine Bağlı Olarak Kurulan İpoteğin Fekki Davasında Tüketici
Mahkemesi Görevlidir.
"Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat uyannca bir hukuki işlemin
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kaldığının kabul
edilmesi için yasanın amacı içerisinde kanunda tanımlanan taraflar arasında mal ve
hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlık, tüketici
kredisi niteliğindeki konut kredisinin teminatı amacıyla verilen ipoteğin fekki iste
mine ilişkindir. Bu durumda taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 4077 sayılı yasa
kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. 4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun
uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngör
müştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık 4077 Tüketicinin Korunması Hakkındaki
Kanun kapsamında kaldığına göre, davaya bakmaya "üketici Mahkemesi görevlidir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi
yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış
hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, görevsizlik karan verilmesi gere
kirken, işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykındır. Bozmayı gerek
tirir." Yargıtay 13.HD. 13.11.2017 tarih ve 2015/39041 E. - 2017/11032 K.
■'Davo, genel kredi sözleşmesine teminat oiorok tesis edilen ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Genel kredi
sözleşmeleri 6102 sayılı TTK'nın 4/1-f maddesinde düzenlenen işlemlerden olduğundan bu sözleşmeleri
teminen tesis edilen ipotek işlemlerinin de onılon yoso hükmü kopsammda ticori dova olduğunun kabulü
gerekir. Aynı yasanın 6335 soyılı yosa ile değişik 5. moddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye
Ticoret Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak düzenlendiğinden ve görev dova şartlarından
olup, mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut oioyda davo tarihide dikkote olındığında dava
nın Asliye Ticaret Mahkemesinin görevi dahilinde olduğu ve dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usul
den reddi gerektiği gözetilmeden işin esası yönünden korar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." Yargıtay
19. HD. 12.10.2017 tanı ve 2017/1172 E. - 2017/6875 K.; Benzer yönde bkz. Yargıtay 13. HD.
24.09.2018 tarih ve 2016'2977 E. - 2018/8251 K.; 19. HD. 27.06.2018 tarih ve 2017/704 E. - 2018/3617
K.; Yargıtay 19. HD. 27.09 2017 tarih ve 2016/11572 E. - 2017/6347 K.; Yargıtay 19. HD. 24.05.2017 tarih
ve 2016/18579 E. - 2017/4111 K.; Yargıtay 19. HD. 23.03.2017 tarih ve 2016/11500 E. - 2017/2364 K.;
Yargıtay 19. HD. 22.02.2017 tarih ve 2016/5239 E. - 2017/1378 :<.; Yargıtay 19.HD. 14.02.2017 tarih ve
2016/12348 E. - 2017/1116 K.; Yargıtay 19. HD. 16.01.2017 tarih ve 2016/6413 E. - 2017/133 K.; Yargı
tay 11. HD. 20.12.2016 tarih ve 2016/2972 E. - 2016/9693 K.;
| 233 Hikuk Davalan
Örneğin konut kredisi veya ihtiyaç kredisi vb. bireysel kredi adı altında X
bankasıyla yapılan kredi sözleşmesi sebebiyle tescil ed len ipoteğin fekki talebi,
Tüketici mahkemesinde görülür. TKHK m.68/l'de belirlenen miktarların altında
kalsa dahi taraflar arasında muaraza çıkaracak nitelikte olduğundan, işbu talep
yönünden tüketici hakem heyetine başvurulmaksızın mahkemede doğrudan
dava açılır.
Hol böyle olunca mahkemenin hükmün kesin oldjğuna dair kararının koldırı-
lorak terryiz incelemesinin yapılmosına korar verilmesi gerekmiştir. Dovocının
talepleri davonın tarafları arasında muoraza çıkorocok nitelikte olup, davoyı
görmekle Tüketici Mahkemesi görevlidir. Mohkemece, işin esosına girilerek
davacının her bir tolebi hakkında hâsıl olocok soruco göre bir korar verilmesi
gerekirken, miktor itiboriyle Tüketici Sorunlorı Hıkem Heyeti’ne başvurunun
zorunlu elduğundon bohisle davonın reddine korar verilmesi usul ve yosayo
aykırı oljp bozmayı gerektir." (Yargıtay 13. HD. 05.05.2011 tarih ve
2010/14508 E. - 2011/7290 K.)
Son olarak aile konutu üzerindeki ipoteğin malik olmayan diğer eşin
muvafakati alınmadan tesis edildiği iddiasına dayalı fek talebinde görevli mah
keme ise Aile mahkemesidir (4787 sayılı Kanun m.4).
Karar Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Fekki Davası, Aile Mahkemesinde Görülür.
0 "Dova konusu uyuşmozlık aile konutu olarok özgülenmiş olan toşınmoz üze
rinde TMK'nın 194. moodesine oykırı oiorok davolı lehine tesis edilmiş olon
ipotek işleminin geçersizliğine ve ipoteğin terkini istemine ilişkin olduğuno
göre davonın Aile Mohkemesinin görevine girdiğ' düşünülmeden işin esasıno
girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." (Yargıtay 19.
HD. 14.06.2010 tarih ve 2009/12873 E. - 2010/7439 K.; Benzer yönde bkz.
Yargıtay 2. HD. 03.07.2013 tarih ve 2012/2680C E. - 2013/18681 K.; 2. HD.
25.06.2015 tarih ve 2015/4544 E. - 2015/13618 K.; 2. HD. 09.04.2015 tarih
ve 2014/25243 E. - 2015/7199 K.; 2. HD. 08.04.2015 tarih ve 2014/25945 E. -
2015/7001 K.; 2. HD. 31.03.2015 tarih ve 2014/13533 E. - 2015/6110 K.)
Dova; mel rejiminin tosfiyesinoen kaynoklanon toou iptali ve tescil ile ipoteğin
koldınlmosı isteğine ilişkindir. Bu oovoların çözüm yeri 4787 soyılı Aile Moh-
kemeleri'nin Kuruluş, Görev ve Yorgıloma Usullerine DoirKonun'un 4. maddesi
gereğince Aile Mohkemeieri'dir. Aile Mahkemesi kurulmoyan yerlerde ise
Hâkimler ve Sovcılor Yüksek Kurulu'nco belirlenen Asliye Hukuk Mahkemele-
ri'nae daıonın Aile Mohkemesi sıfatı ile görülüp kararo bağlanması gerekir.
Görev, kamu düzenine ilişkin olmokla yargıiamonın her oşomasınoa kendili
ğinden göz önünde bulundurulur.
G Yetki
İpoteğin fekki talebi, taşınmaz üzerindeki ayni hak sahipliğini doğrudan et
kilemekte, farklı bir ifadeyle taşınmazın aynına ilişkin bulunmaktadır. Bu yüz
den yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olup; bu yetki
kesin niteliktedir (HMK m.12/1)“. Kesin yetki hali bi' dava şartı olduğundan
kamu düzeninden sayılır (HMK m.H4/l-ç). Bunun sonjcu olarak da mahkeme
ce yargılamanın her aşamasında talep üzerine yahut re’sen nazara alınır.
Kaçak, Nazif: a.g.e., s. 261; “Dova, ipoteğin fekki istemine ilişkin olup, toşınmozın oynına ilişkin olmosı
nedeniyle HMK'nın 12/l.mGddesi uyannco taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin dovalardo taşınmazın
bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olup ipoteğe konu toşınmozın K...‘da bulunduğu anlaşıldığından
somut olayda K... Mahkemeleri kesin yetkilidir. Kesin yetki, 61C0 sayı» HMK'nın 114. maddesinde dava
şortlan orasında sayılmıştır. Aynı Konun'un 115. maddesinde ise dovo şartlarının yargılamanın her oşc-
mosındo mahkemece kendiliğinden gözetileceği hüküm altına alınmıştr. 3u durumda mahkemece dava
nın davo şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar ve
rilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir." Yargıtay 19. HD. 09.10.2017 tarih ve 2016/12427 E. -
2017/6756 Benzer yönde bkz. Yargıtay 2-3. HD. 15.05.2017 tarih ve 2017/6188 E.-2017/4412 K.; Yar
gıtay 14. HD. 19.10.2016 tarih ve 2015/17024 E. - 2015/8515 K; Yargıtay 19.HD. 18.04.2016 tarih ve
2015/15602 E. - 2016/6693 K.; Yargıtay 19. HD. 02.03.2016 tarih ve 2915/17128 E. - 2016/3674 K.; 19.
HD. 16.12.2014 tarih ve 2014/14370 E. - 2014/18169 K.;
•’'HMK’nın 14/1. maddesnde, bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer
mahkemesinin de yetkili olduğu düzenlenmiştir. Aynı Yasa’nin 52. maddesine göre tüzel kişiler yetkili or
ganları tarafından temsil edilirler. 5411 Sayılı Bankaolık Kanunu’nun tanımlar başlıklı 3. maddesinde şu
be, elektronik işlem cihaztanndan ibaret birimler hariç olmak üzere, bankaların bağımlı bir parçasını oluş
turan ve bu kuruluşlann faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını kendi başına yapan, sabit ya da seyyar
bürolar gibi her türlü işyerleri olarak tanımlanmıştır.
Banka şubeleri, banka adına kuruluş faaliyetlerinin tamamını veya bir ksmını kendi başına yapan birimler
olup, şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan davalarda şubenin bulunduğu yer mahkemeleri de yet
kilidir. Bankayı tüm faaliyetlerinde temsile yetkili olan şubelerin davada taraf ehliyetine sahip olmadığını
kabul etmek, yukarıda belirtilen kanun maddelerinin amacına aykırı düşmektedir. Dosya kapsamından
davaya konu konut kredisinin davalı banka şubesince verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davalı ban
ka şubesinin kendi işlemlerinden dolayı açılan davada bankayı temsile yetkili olduğunun kabulü ile işin
esası incelenerek, hasıl oİ3cak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın usulden reddine ka
rar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." Yargıtay 13. HD. 06.10.21015 tarih ve
2015/27705 E. - 2015/28589 K.;
ee
Bkz. Yargıtay 14.HD. 19.03.2007 tarih ve 2007/2825 E. - 2866 K.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 233 |
kün olmayıp; her iki talebi de içeren dava, taşınmazın bulunduğu yer mahke
mesinde görülecektir8’.
Karar Menfi Tespit ile İpoteğin Fekki Talepleri Birbirini Doğrudan Etkileyecek
Nitelikte Olduğundan, Her İki Davanın da İpotekle Yüklü Taşınmazın Bulun
duğu Yer Mahkemesinde Görülmesi Gerekir.
Aksi yönde bkz. "Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla oaşlatılan icro takibine karşı açılmış menfi
tespit devası ve ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Davaya konu olan 28.05.2010 torihli ipotek belgesinde
50.000 TL üst sınır ipoteği tesis edildiği; davao Ali K...'nun ipotek borçlusu, davalının ipotek lehtorı olduğu
anlaşılmaktadır. Kural olarok, davalı ipotek alacaklısının alacak miktarını ve olocoğm vorlığım yazılı bel
geyle kanıtlaması gerekir. Mahkemece bu yönden davohyo olocoğm vorlığım ispat imkonı tonmorok, da
valının lehtar olduğu 50.000 TL bedelli 10.01.2010 keşide tarihli senet de dikkote olınarok koror verilmesi
gerekir. Ayrıca ipoteğin fekki istemi bulunduğundan, bu husus toşınmozın mülkiyetiyle ilgili olup, taşın
mazın bulunduğu yerdeki mohkemelerin yetkisi kamu düzenini ilgilendrdiğinden resen gözetilmesi gere
keceğinden, fek talebi yönünden devanın ayrılarak yetki yönünden red koron verilmesi ve ipotek belge
sinde ve takipte sıfatı olmayan Gürol K... tarafından açılan davanın ds aktif davo ehliyeti yokluğundan
reddine koror verilmesi gerekirken, yozılı şekilde karor verilmesi doğru olmamış mahkeme hükmünün bo
zulması gerekmiştir." Yargıtay 19. HD. 25.05.2017 tarih ve 2016/5700 E. - 2017/4183 K.; Yine bu yönde
Yargıtay 19. HD. 16.11.2015 tarih ve 2015/14007 E. - 2015/14874 K.; Yargıtay 19. HD. 30.09.2015 tarih
ve 2015/3175 E. - 2015/11631 K.; İcra takibinden sonra açılmış bir menfi tespit ve ipoteği fekki davası
nın, taşınmazın bulunduğj mahal farklı olmakla birlikte icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde görül
mesi gerektiği hk bkz. Yargıtay 19. HD. 12.11.2015 tarih ve 2015/4156 E. - 2015/14679 K.;
"Mahkemece tüm dosya kapsamına göre dava konusunun menfi tespit ve iooteğin fekki istemine ilişkin olduğu,
HMK/17 göre tarafların tacr veya kamu tüzel kişileri olmadığndan '/etki sözleşmesinin geçerli olmadığı, davalı
nın yerleşim yerinin Antalya’nın K... ilçesi olduğu, sözleşmeye konu teknenin bağlama limanı K... olup burada
davao İsmail Ö...'e teslim ie davacının tekneyi K...'na getirdiği, sözleşmenn ifa yerinin K... ilçesi olduğu husu
sunda uyuşmazlık bulunmadığı, bu yönüyle menfi tespit istemi konusunda K... Asliye Hukuk Mahkemelerinin
yetkili olduğunun kabulü gerektiği, diğer '/andan davao Emine Ö...'e ait taşnmaz kaydına konular ipoteğin kal
dın İmasının da talep edildiğ, taşınmazın aynına ilişkin davalann taşınmazın tapu siciline kayıtiı bulunduğu, önce
likle yer mahkemesinde açiması gerektiğinin HMK'nın 12.maddesirde hüküm altına alındığ, bu yetki kuralının
kamu düzerine ilişkin olup kesin olduğu, bu nedenlerle ipoteğin fekki davasının tefriki ile ayn bir esasa kayde
dilmesine, mer.fi tespit istemi korusundaki davanın yetki yönünden reddi ila yetkili K... Asliye Hukuk Mahkeme
sine gönderilmesine karar verilmiştir. Karan davao lar vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, karann dayandığı delillerle gerektiriri sebeplere, esasen taraflar arasındaki satım
sözleşmesinde davacıya ait para borcunun ifa yeri bakımından aksine bir düzenleme söz konusu olmadı
ğından menkul satışına ilişkin davacıya ait para borcunun alacaklının kametgahının bulunduğu K... ilçe
sinde ifasının gerekmesine, keza davalının ikametgahının ve icra takibinin yapıldığı yerin K... olmasına gö
re davacılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazlannın reddiyle usul ve
kanuna uygun bulunan, kerann ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilam harcının temyiz
eden davacılardan alınmasına, 23/01/2017 tarihinde oybirliğiyle <arar verildi." Yargıtay 11. HD.
23.01.2017 tarih ve 2016/15115 E. - 2017/441 K.;
| 284 Hıkuk Davalan
D. Davacı - Davalı
Uyarı Dava tarihi itibariyle malik sıfatını yitirmiş olan kişinin bu dava bakımından,
aktif dava ehliyeti söz konusu değildir.
Karar Taşınmazın Devri ile Birlikte Eski Malikin/Maliklerin İpoteğin Fekki Tale
binde Bu unması Mümkün Değildir.
“Üzerindeki ipoteğin koldırıimosı istenen İ... İli, T... İlçesi, 1. 8öige, B..., Porsel
Cilt Sahife ... kayıtlı toşınmoz 29.01.2003 tarihinde tapudo tüm
takyidotlorı ile birlikte 4... Y... Ö...'e satılmıştır. Davo ise satış işleminden sonro
12.01.2005 torihinoe eski malik tarofından oçılmıştır. Yani molik taşınmazı
tüm hukuki vecibeleri ile birlikte sotın aldığından, davocının ortık satış işle
minden sonra oovacılık sıfatı bulunmamaktadır Öte yandon A... Y... Ö...'e
yapılan satışın iptal olunduğuna doir bir bilgi ve belgeye de dosyooa rastla
nılmamıştır. Mahkemece bu yönler düşünülmeden yazılı şekilde hüküm ku
rulması doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 19. HD. 20.05.2008 tarih ve
2007/10171 E. - 2008/5473 K.)
Bkz. Yargıtay 14. HD. 14.05.2015 tarih ve 2015/5464 E. - 2015/5542 K.; 14. HD. 04.04.2013 tarih ve
2013/3303 E. - 5225 :<.; 14. HD. 14.05.2015 tarih ve 2015/5464 E. - 2015/5542 K.;
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 235 |
Taşınmaz elbirliği mülkiyetine tabi ise veya davasının dava esnasında öl
mesi neticesinde elbirliği mülkiyeti oluşursa, bu halde ipoteğin fekki davası
ortakların tümü tarafından birlikte açılmak veya davava mirasçılık belgesi uya
rınca tüm ortaklarca birlikte devam edilmek durumuıdadır (HMK m.60). Tek
bir ortak tarafından aşılan dava hemen reddolunmayıp, diğer ortaklar muvafa
kat ederse veya miras şirketine temsilci atanırsa davaya devam edilir.
Karar Elbirliği Mülkiyetinde Ortakların Hep Birlikte Yahut Ortaklığa Bir Temsilci
Tayin Edilmek Suretiyle Dava Açması Gerekir.
Karar Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Yüklenicinin İpoteğin Fekki Davası Aç
makta Hukuki Yararı Mevcuttur.
Zira arsa payının tapuda devri, sözleşmedeki hak ve borçların da devri so
nucunu doğurmamaktadır.
“HMK'nın 27. maddesi uyarınca davada bütün ipotek clocoklılorının yer alması zorunludur. İpotek alccak-
hlannın birinin ölümü halinde olınocok mirasçılık beigesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağ
landıktan sonra işin esas.nin incelenmesi gerekir. Kartal 2. Sulh Huktk Mahkemesi'nin 2010/917-1503
E.K. sayılı mirasçılık aelgesinden ipotek alacaklısı Ayşe Naime Yazman ‘Sagunj'm mirasçısının Maliye Hâ
zinesi olduğu anlaşılmaktadır. Ancok mahkemece diğer ipotek alacakları A. Fahrettin Sagun, M. Nuret
tin Sagun ve F. Sefahattin Sagun'un mirasçılık belgelerinin dosyaya edenilip davalı Maliye Hozinesi'nin
gerçekten cd‘ geçen ipotek alccckhlonnın mirasçısı olup olmadığının tespitiyle, mirasçı olmadığının anla
şılması halinde mirosçıiann davaya kotılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken,
yazılı şekilde davanın kabulüne korar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerek
miştir." Yargıtay 14.HD. 23.11.2017 tarih ve 2017/4295 E. - 2017/8743 K.; Berzer yönde bkz. Yargıtay
19.HD. 25.10.2017 tarih ve 2016/13371 E. - 2017/7262 K.; Yargıtay 19. HD. 14.06.2017 tarih ve
2016/4191 E. - 2017/4919 K.; Yargıtay 19. HD. 10.04.2008 tarih ve 2907/10595 E. - 2008/3680 K.; 14.
HD. 10.03.2015 tarih ve 2014/12017 E. - 2015/2612 K.;
“Mahkemece, davalı barka torofından ipoteğin fekki yönünden 24.07.2013 tarihinde K... Topu Sicil
Müdürlüğüne müzekkere /ozıldığı, müzekkerenin 29.07.2013 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, dava
lı oanko üzerine düşen girevi yerine getirdiği ipoteğin fek işleminin K.. Topu Sici! Müdürlüğünce davocı
tarafından yatırılması gereken harç yatırıldıktan sonro yerine getirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın
husumet nedeniyle reddine karor verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada yer efen bilgi ve belgelerden, dovacının toşınmazı üzerinde ipoteğin devam ettiği anlaşılmakta
dır. İpotek devam ettiğine göre husumet devam etmektedir. Mahkemece açıion davanın husumet nede
niyle reddine korar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma neden dir." Yargıtay 13. HD. 27.04.2017
tarih ve 2016/8003 E. - 2017/5216 K.
"Dava sonucunda verilecek hüküm, ipotek işlemine taraf olan dava dşı eş Mustafa Levent D...’ın huku
kuna da etkili olacaktır. 3u durumda, davada husumetin ipotek işlemini gerçekleştiren davacının eşi
Mustafa Levent D....'a da yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte
değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik hasım ve eksik inceleme ile
hüküm kurulması doğru görülmemiştir." Yargıtay 2. HD. 25.04.2016 tarih ve 2015/26622 E. - 2016/8350
K; Benzer yönde bkz. Yargıtay 14. HD. 31.12.2014 tarih ve 2014/13342 E. - 2014/12115 <.;
"Davada, ipoteğin fekki de talep edilmiş, ipotek alacaklısı banka, dahii davalı dilekçesi ile davalı olarak
davaya katılması sağlanmak istenmiş ise de; ipotek lehtannın davaya dahil edilmek suretiyle dinlenebil
mesi mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece, ipoteğin tutarının dava konusu olan bağımsız bölü
mün payına isabet eden tjtarı üzerinden harç hesaplanması gerekirken, ipotek bedelinin tamamı üzerin
den harç yatırılmasının istenmesi de sonuca etkili olmayacaktır. Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararı
nın yukarıda yazılı gerekçelerle onanması gerekirken sehven bozulduğu bu kez yapılan incelemede anla
şılmıştır.” Yargıtay 23. HD 16.11.2017 tarih ve 2015/9247 E. - 2017/3278 K.; Benzer yönde bkz. Yargıtay
14. HD. 25.12.2014 tarih ve 2014/15478 E. - 2014/14869 <.;
| 288 Hıkuk Davaları
mülkiyetine tabi taşınmazda ipoteğin fekki talebinin infazı kabil bir hüküm
le karşılanması içn taşınmazdaki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çev
rilmesi gereken hallerde davacı tarafa bu hususta süre verilmesi lazımdır74.
Karar İlk malikinin taşınmazı ipotekle yükümlü olarak satın alan alıcıdan ipotek
bedelini alacak olarak talep etmesinin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Karar Tesis Tarihi [ok Eski Olan İpoteklerde Davacı Tarafın, İpotekli Alacaklılar
Olan Davalıların Hayatta Olup Olmadıklarını Bilmemesi Kabul Edilebilir
Yanılgı Niteliğinde Olup Dürüstlük Kuralına Aykrılık İçermez.
Somut olayda, dava konusu 908 porsel sayılı taşınmaz dovacılorın ve davolı Hakkı Ç...'nın murisi Hatice A..
adına tapuda kayıtlıdır. Tcşınmoz üzerinde elbirliği mülkiyeti rejimine toti olduğundan davao ve davalı sıfa
tının birleştiği Hakkı Ç... (1'3) hissesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davaalorın (2/3) mi
ras hissesi yönünden davdılar Mehmet Şahin B... ile Oğuzhan E... adına tesis edilen ipoteğin terkinine karar
verilmiş ise de hükmün bu şekilde infazı elbirliği mülkiyeti rejimine tobi 918 porsel soyılı toşınmaz yönünden
mümkün bulunmamaktan*-. Bu durumda mohkemece yapılması gereken davcaloro davo konusu 908 porsel
sayılı taşınmazda elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi için süre verilerek sonucuna göre bir karar
verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerek
miştir." Yargıtay 14. HD. 07.11.2017 tarih ve 2016/16964 E. - 2017/8198 <.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 289 |
Karar Tesis Tarhı Çok Eski Olan ve Alacaklısının Yaşayıp Yaşamadığı Dahi Tespit
Edilemeyen Hallerde İpoteğin Fekki Talebi Yönünden İstisnai Olarak Tapu
Müdürlüğüne Husumet Yöneltilebilir.
"Somut olayda; gerek Tapu Sicil Müdürlüğü yanıtından, gerekse eski yazılı
kayıtlar üzerinde yaptırılan tercümeden ipoteğn kimin yararına ve hangi
nedenle konulduğunun açıklanamadığı anlaşılmaktadır. İpoteğin nedeni olan
evraklar da temin edilememiştir. Gerçekten ipotek rehninin kald
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 291 |
E. Yargılama Usulü
| jy^d Bunlar haricinde kanunda, ipoteğin belli süreler geçtikten sonra (örneğin 10
yıl vb.) kaldırılacağına ilişkin hüküm olmadığı gibi; ipoteğin fekkine yönelik
talep de, taşınmazın aynını ilgilendirmesi nederiyle, kural olarak, herhangi
bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir78. Buna karşın istisnai
olarak bezi hallerde ipoteğin fekki talebi hak düşürücü sürelere tabi kılınmış
olabilir”.
"Dovo, ipoteğin fekki istemine ilişkin olup, mohkemece, Topu Sicil Müdürlüğü Resmi Senedine göre
ipoteğin 10 yıl süreli oiorok konulduğu, 20.12.2015 torihinde ipotek sinesinin sone erdiği, davalının ipo
tek süresinin uzotılmosmı istemediği, ipoteğin perayo çevrilmesi toiep'i bir tokip de yopmadtğ
Hıkuk Davalan
i. İpoteğin fekki davasında en önemli sebebi, ipotekle temin edilmiş borcun
sona ermesine karşın davalının ipoteği kaldırmaması teşkil eder. Mahke
mece, tarafların ortaya koyduğu deliller toplanmak suretiyle ipoteğe konu
borç araştırılır. Bu kapsamda mahkemece, tapu müdürlüğünden dava ko
nusu taşınmazın tapu kaydı ile ipotek bir sözleşme neticesinde oluşmuşsa
ipotek akit tablosu getirtilir. İpotek akit tablosunda yer alan ifadeler çerçe
vesinde öncelikle ipoteğin ana para ipoteği mi yoksa üst sınır ipoteği mi ol
duğu belirlenir. Buna göre ana para ipoteğinin söz konusu hallerde, ana
paranın yanında takip giderleri ve temerrüt faizi de teminat kapsamındadır
(TMK m.875). Bir diğer ifadeyle, ana para ipoteğnin fek edilebilmesi için
ana para haricinde (varsa sözleşme faizi ile birlikte) takip ve posta masraf
ları ile temerrüt faizinin de ödenmiş olması gerekir.
Somut ohyda; incelenen ve ipotek aktinin çerçevesini tayin eden resmi akit
tablosu feriğinden ipoteğin, 136.000 TL için tesis edildiği görülmektedir.
Açıklanar bu niteliğe göre ipotek, kesin borç (karz) ipoteğidir. Türk Medeni
Kanununun 875. maddesine göre kesin borç (karz) ipoteği, anapara yanında,
gecikme faizini ve icra takibi yapılm
| 294 Hıkuk Davalan
minatı altında olup; borç tehdidi sürdüğü müddetçe ipotek de varlığını ko
ruyacaktır. Örneğin çek keşide etmek suretiyle kullandırılan bir kredi söz
leşmesinde bankanın kredi borçlusunun keşide ettiği çekler sebebiyle ka
nunen ödemekle yükümlü bulunduğu asgari tutarlar yönünden, banka ala
cağının ödenmemesi riski devam ettiği sürece ipoteğin fekki istenemez".
Benzer şekilde bayilik sözleşmesi kapsamınca alınan ürünlerin teminatını
teşkil etmek üzere tesis edilen üst sınır ipoteğinin fekki, bayilik sözleşme
den kaynaklanan borçların tümüyle ödenmesine bağlıdır*.
Karar Sözleşmeye Dayalı İpoteğin Fekkinde Depo Edilmesi Gereken Miktar, Her
hangi Bir Güncellemeye Tabi Tutulmamış İpotek Bedeli ile Vadeden İtiba
ren Hesaplanacak Temerrüt Faizidir. Bu Hususta Gerekirse Bilirkişiden
Yararlanılabilir.
"Somur ooydo; incelenen ve ipotek oktinin çerçevesini toyin eden resmi okit toblo-
su içeriğinden ipoteğin, 16.03.1970 torihinde 26.000 TL için tesis edildiği görül
mektedir. 16.03.1970 tarihli akit tablosunda 11 no.lu meskenin kot irtifaktı
180/950 payını 80.000 TL bedeli mukabilinde bilvekole sotın oldığını ve sotış bede
linden bakiye kolan 26.000 TL için bilofoiz 1 yıl vooe ile olmok üzere ipotek tesis
edildiği yazılıdır. Davacılor borcun ödendiğini ispatioyomamış ve ipotek bedeli
olorak 2600 TL depo edilmiştir. Uyuşmazlık 1970 ylıno'o konulan ve ödenmeyen
26.000 TL ipotek bedelinin hangi miktarda ödetilmesi gerektiği konusunda top-
lonmoktodır. 26.000 TL ipotek bedelinin doho sonrati yıllaroo Türk potasından oitı
sıfır (OOO.OOO) otıldığı do gözetilerek, herhangi bir güncelleme yapılmadon, yukan-
da belirtken ilkeler doğrultusunda ipotek akit tob'osunoo ödeme tarihi olarak
belirtilen 16.03.1971 torihinöen itibaren yasol faizi ile birlikte uzman bilirkişiye
hesoplatt
| 296 Hıkuk Davalan
Karar İmar Uygulaması Sebebiyle Tesis Edilen İpotekte Depo Edilmesi Gereken
Miktar, Söz Konusu Taşınmadan Ne Miktarda Yer Alındığının Belirlenmesini
Takiben Bu Bedelin Dava Tarihindeki Güncellenniş Değeridir.
"Somut oloya gelince; dovalı yarorıno 02.08.1993 tarihinde tesis edilen konu-
ni ipotek, 2.900.000 TL bedellidir. İpoteğin, imar uygulaması sebebiyle davolı-
nın molik’ olduğu taşınmozdon bir miktarın davocı toşınmozıno ilavesi zarure
tinden kaynaklondığı görülmektedir. O yüzden, imar uyguloma cetvellerinden
davalı toşınmozınoon koç m‘ yer alındığı tespit edilerek, kanuni ipotek bedeli
nin alınon bu miktarın toşınmozın o'ova tarihindeki değerine göre belirlenmesi
gerekir. Ziro, konuni ipotekler tarafların serbest iradeleriyle değil, konundon
koynaklonon bazı zorunlu durumlar sebebiyle tesis edilir.
Karar Resmi Senet Vasfındaki İpotek Akit Tablosunun Aksini İddia Eden Tarafın,
Söz Konusu İddiasını Yine Senetle İspatlaması Gerekir.
"Somut olayda, 3.5.2001 günlü akit tobiosunda ipoteğin davacının, oovalı N...
Ö...'den aldığı borco korşılık kurulduğu yazılıdır. Kısaca, ipotek okit tablosu
nun konusu korz ilişkisinden iborettir. Davooa ise oovacı, ipoteğin ... ve ...
numoralı bağımsız bölümlerin satış bedelinden kolon 18 miiyor liroyı temino t
attıno almak omocıylo kurulduğunu ileri sürerek, ipotek akit toblosunun aksini
şovunmuş, okit tobiosundaki ipoteğin kurulma nedenini dova dilekçesinde
talil etmiştir.
Hol böyle olunca, resmi sentte yozıianın oksini scvunan dovocının ipoteğin ...
ve ... nurvorolı bağımsız bölümlerin satışından kolon borcu teminat için kurul
duğunu ispat etmesi gerekir. HUMK'un 295. moddesi hükmünce resmi senette
yazılı oionlorın hiiofı ispat oluncayo kaoor kati delil teşkil eder ve aksinin aynı
güçteki yozılı delille kanıtlanması gerekir. Diğer torofton, davacının delil ola
rak sunduğu senetlerin lehtarı dovalı N... Ö... değJ T... Ö...’oir. Senet lehtorıno
yapılan ödemelerde oovalı N... Ö...'i bo
I 293 Hikuk Davalan
Mahkeme tarafından borcun tamamen kapatıldığı bilirkişi raporuyla tespit
edilirse, davanın kabulü ile dava konusu ipoteğin fekkine karar verilir. Bilirkişi
raporuyla bakiye borç bulunduğu saptanırsa, mahkemece söz konusu miktarın
mahkeme veznesine depo edilmesi için davacıya uygun bir süre verilir. Süre
içerisinde söz konusu miktar tamamen depo edilirse ipotek fek edilir; depo
edilmezse davanın reddine hükmedilir. Kısmen depo edilmesi durumunda ise
davanın reddine karar verilmesinin yanında, ödenen tu miktarın TST m.31 ge
reğince tapu sicilinin düşünceler sütununda gösterilmesi de gerekir”. İpotekle
temin edilmiş borcun sona erdiği kesinleşmiş bir mahkeme ilamıyla tespit edil
mişse, bu takdirde mahkemece kesin delile dayalı olarak ipoteğin fekkine karar
verilir’.
Uyan Bankalar tarafından fek yazısı (ipoteğin fekkine muvafakat) için talep edilen
masraf hukuka aykırı olup; bu ücretin ödenmediğinden bahisle borcun
fer'isinin devam ettiği ve ipoteğin kaldırılamayacağı iddiası yerinde değildir.
Söz konusu ücret, ana para ipoteğinin teminatı kapsamında kalan bir yan
borç olmayıp; davacı taşınmaz malikinden istenemez.
"Dova,
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 29? I
Ek Bilgi Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, taşınmaz maliki tarafından ipotekli alacaklı
dan fek yazısı alınır alınmaz bunun tapuya ibraz zorunluluğu bulunmadığı
© gibi; bu anlamda malike tapuda hemen bir işlem yapma şeklinde bir yüküm
lülük ve sorumluluk da yüklenemez.
Karar İpoteğin Fekki (Terkine Muvafakat) Yazısı Almış Olsa Dahi, Taşınmaz Mali
kine Tapuda Herhangi Bir İşlem Yapma Yükümlülüğü Yüklenemez.
"Dosyonıo incelenmesinde, davalı bankonın kredi borçlusu, D... İ... H... Tic. Ltd.
şirketidir. Bu kredinin teminatı olorok, 3. kişi ipoteği oforak N... A... torofındon
ipotek verilmiş olduğu ve bu ipoteğin fekki için de. Topu Sicil Müdürlüğüne
yazılmış olan ve oavolı bankoco itiraz eoiımeyen yukarıda belirtilen
08.05.2006 tarihli fek yozısının davocıya verilmiş olduğu dosya içeriği ile
sobittir.
Hol böyle olunca; bir güven müessesesi olon dovalı bankonın vermiş olduğu
fek yazış na güvenerek tapuda söz konusu toşınmozı ipotekli olorok sotın
almış olan dovacının ipoteğin fek edilmemesi, bir başka deyişle, bankoca tek
taraflı vezgeçilmiş olmosı nedeniyle iş bu davoyı oçmasında hukuki yorarı
olduğu gözetilerek ve oloyın bu şekilde değerlendirilerek, koror yerinde tortışı-
lıp sonucuna uygun bir hüküm kurulmosı gerekirken, somut olayo uygun
düşmeyecek şekilde, dovacının fek yozısı gereği tapuda işlem yapmomosı ve
taşınmaz ipotekli devir olması gerekçeleriyle, yazılı şekilde karor verilmesinde
isobet gö'ülmemiştir.
Anılon fee yazısının olınır alınmoz topuyo ibrozı şeklinde bir gerekçe olamoya-
cağı gibi oovacıya bu yozı gereğince, topuda herren bir işlem yapma şeklinde
bir yükümlülük ve sorumluluk yüklenemeyeceği oe tabiidir." Yargıtay 19. HD.
13.09.2011 tarih ve 2011/2138 E. -10666 K.
ii. İpotek tesis edilirken sıhhat şartı olarak gerekli şekil şartlarına uyulmadığı;
ehliyetsizlik, sahtecilik yahut irade sakatlıklarının bulunduğu; temsil ya da
vekalet söz konusu ise yetkinin aşıldığı ya da kötüye kullanıldığı; ipotek te
sis edenin böyle bir hakkının bulunmadığı gibi iddialar da ipoteğin fekki da
vasına konu olmaktadır5.
■'Mahkemece iddia, savurma, bilirkişi raporu, ipotek belgesi, borçlanma protokolü birlikte değerlendiril
diğinde dovacı torafın davalılorın işbirliği içerisinde hareket ederek dolandırıldığı iddiasını isoot edemedi
ği, ma! faturasının dovalı S... Altın A.Ş.'nin kayıtlarında yer aldığı keza borçlanma protokolündeki ibarele
rin protokolde torof olmayan davalı G... Altın A.Ş’nin aleyhine değerlendirilemeyeceği henüz doğmamış
alacak için ipotek vermenin mümkün olduğu gerekçesiyle davonın reddine karor verilmiş, hüküm davacı
lar vekilince temyiz edilmiştir.
Dosycooki yazılara kararın dayandığı delillene gerektiriri sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulun-
momosma ve özelinde, davının oidatmo iddiosına dayalı ipoteğin fekki istemine ilişkin olup, ipoteğin tesis edil-
I 303 Hıkuk Davaları
İpotek bir temsil veya vekalet ilişkisi sonucu tesis edilmişse vekilin söz ko
nusu ipoteği, vekil edenin borcu için tesis etmesi gerekir. Özel yetkisi bu
lunmaksızın vekil, kendi ya da malik dışı üçüncü kişi lehine vekaleten ipo
tek tesis edemeyeceği gibi; vekaletnamede vekil sadece kendi nam ve he
sabına ipotek tesis etmeye yetkili kılınmış ise vekalet yetkisini aşarak baş
kası lehine vekaleten ipotek tesis edemez.
"Davacı, 16.11.2001 tarihli vekaletnome ile oavolı E... Ö...'i vekil toyin etmiş
tir. E... Ö.. Ş... A.Ş. lehine davalı Ö... İ... Ltd. Şti.'nin kredi ilişkisinden ooioyı
davocıya ait bir toşınmaz üzerinde ipotek tesis etmiştir. Bir kimsenin olocoğı
paro karşılığında taşınmazını ipotek etmesi için verdiği temsil yetkisi kural
olarak temsil olunon lehine kullanılmaktadır. Temsilcinin kredi borcu için veyo
bir başkcsının borcu için üçüncü kişi lehine ipotek tesis edebilmesi için bu
konuda vekile özel yetki verilmelidir (HGK 04.04.1962,1-127/36).
diği tarihten itibaren 1 (bir) ytl içinde ipotek sözleşmesi Ne bağlı olunmadığı hususu dovaoiar torafindan bikürif-
mediği, başka bir onlovmlo 1 yıllık süreden sonra dava oçılmış olduğundan 5598 soyılı Türk Borçlar Kanunu'nun
39/1 maddesi uyorınca ipotek akdinin geçerli olmasmo, ipotek akdinde ipoteğin fekki G... Altın... A.Ş. tarofındon
bildirilinceye kadar süresiz oiorok düzenlenmiş bulunmasıno, davalı şirketler aros-nda alım satım sözleşmesi ve
sonuçlanma bu davanın konusunu oluşturmaması nedeniyle yerel mahkeme gerekçesinde yer olan "faturama
G... Altın.... A.Ş.'nin defterlerinde kayıtlı olduğunun" belirtilmesinin başka tir davanın konusunu oluşturabilece
ğine ve ayrı bir davoda tanışılıp değerlendirilebileceğine göre hükmün ONANMASINA (...) oybirliğiyle korar ve
rildi:' Yargıtay 19.HD. 21.0S.2017 tarih ve 2016/20111 E. -2017/6111 K.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 30£ |
"Dovacıya oit toşınmaz üzerinde vekili olarak ta/in ettiği Y... A... tarafından
davolı banka lehine ipotek tesis edilmiştir. Vekoletnomede vekil olorak toyin
edilen Y... A...'ın vekaletle kendi nom ve hesobınc kredi almaya, kredi iie ilgili
sözleşmeleri imzalamayo, ... Ada ... Parseli banka lehine teminat olarak ver
meye, ipotek tesis ve tescil etmeye yetkili kılınmıştır. Görüldüğü gibi vekil
sooece kendi nom ve hesobıno kredi olmayo, a'dığı bu kredi için ... Ado ...
Parselde ipotek tesis etmeye yetkili kılınmış olup, vekilin N... P... Ltd. Şti.'nin
aldığı kredi için ipotek tesis etmeye yetkisi bu'unmamoktadır. İpotek okit
tablosuna göre N... P... Ltd. Şti.'nin bankadon aldığı kredinin teminotı olarak
vekoletncmeoe belirtilen toşınmoz üzerinde ipotek tesis edildiğinden vekalet
yetkisi oşılmıştır. Mohkemece bu yönler gözetilerek ipoteğin fekki talebinin
kobulü gerekirken yozılı gerekçeyle redd inde isobet görülmemiştir." Yargıtay
19. HD. 26.03.2009 tarih ve 2009/786 E. - 2280 K.; Benzer yönde bkz. Yargı
tay 13. HD. 26.03.2014 tarih ve 2013/25649 E. - 2014/8926 K.
Benzer şekilde vekil, vekil edenin yararına ve gerçek iradesine uygun hareket
etmek ve onu zararlandırıcı her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır. Veka
letnamede çizilen yetki sınırının dışına çıkan ve böylece yetkisini kötüye kulla
narak aşan vekilin kurduğu ipotek, ipotekli alacaklı iyiniyetli ise geçerlidir. De
ğişik bir söyleyişle ipotekli alacaklı, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını
bilmiyor veya kendisinden beklenen bütün özeni göstermesine rağmen bilme
sine olanak yoksa, kurulan ipotek hüküm ve sonuçlarını doğurur.
Karar Üçüncü Kişinin Kötü Niyetli Olduğu Kanıtlanmadıkça Tesis Edilen İpotek
Tüm Sonuçlarını Doğurur.
"Kısaca ifade etmek gerekirse ... soyılı porselin topu koydı üzerine davolı A...'in
diğer davalı M... S... T... yororına vekaleten tesis ettiği ipotek hüküm ve sonuç
meydana getirir. Davolı A...'in cezo kovuşturmosındo ipoteği kendi yaranna
oluşturduğuna ooir beyanı diğer davolıyı boğlamoz. Yukoroo sözü edildiği üzere
vekilin üçüncü kişi ile çıkar ve işbirliği içerisinde veya kötü niyetli olduğu kanıt
lanmadan yapılan bu tespit vekille müvekkil orosınoo bir iç sorun olorok kolır.
Aynı sonuç, vekil edeni tarafından azli tapuya bildirilen ancak azil keyfiye
tini bilmeyen ve bilmesi de gerekmeyen vekil ile üçüncü kişinin yaptığı ipo
tek sözleşmesi bakımından da geçerlidir5.
Karar Ödeme Tarihine Kadar Tam Ehliyetli Gibi Davranıp Ödeme Tarihinde İpote
ğin Ehliyetsizlik Sebebiyle Geçersiz Olduğunu İddia Etmek, Hakkın Kötüye
Kullanım nı Teşkil Eder.
"Uyuşmazlık, paranoid tip şizofreni rahatsızlığı nedeniyle 27.11.2007 tarihin
de hakkırda kısıtiamo karorı verildiği onloşılon davacının, davolı bonko lehine
tesis ettiği 14.6.2006 tarihli ipotekten sorumlu olup oimodığı noktosınoo
topianmcktooır.
(...) Kanun, tom ehliyetsizlerin yoptıkiorı hukuki işlemleri batıl sayorken bu gibi
kimseleri korumok, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparok 3. kişilerce
sömürülmelerine engel olmok amocını gütmüştür. Bu tehlikenin ortaoon
kalktığı normol zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlaroo,
hukuki muomelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmen hokkın kötüye kullanılması
niteliğinde olocoğından konun bunu himoye etmez. 09.03.1955 gün 22/2.
Soyılı Yorgıtoy İçtihodı Birleştirme Kararındo da belirtildiği gibi, mümeyyiz
oimoyan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette horeket edecek, yani
normal zekolı bir insan dahi aynı torzoo muamelede bulunabilecek idiyse
ehliyetsiz olduğundon bohisle muomelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememeli-
dir.
Somut oiayoo, oovalı ülkemizde torn ehliyetli kişilerin dahi her zoman yorar-
lonmo ohnoğı bulomaoıklorı şekilde bonkaoon yetkilisi olduğu şirket ooıno
krediden yororionmış, diğer kredilerin yom sıra yetkilisi ve ortoğı olduğu şirket
adına toşıt kredisi ile M... - B... Arazi Taşıtı-Jeep elmiş, bu suretle bir menfoot
elde etm'ştir. Davolı bankanın ödeme tolebine <aoor tam ehliyetli biri gibi
hareket edebilen dovocının, borcun ifosı istendiğinde ehliyetsizliğini ileri süre
rek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir." Yargı
tay 19. HD. 03.07.2014 tarih ve 2013/16226 E. - 2014/12206 K.; Benzer
yönde Yargıtay 2. HD. 01.07.2015 tarih ve 2015/6057 E. - 2015/14124
23
Bkz. Yargıtay 19. HD. 06.12.2017 tarih ve 2016/12197 E. - 2017/7774 K.; Yargıtay 19. HD. 03.03.2008
tarih ve 2CO7/75SS E. - 2008/1946 K.; 19. HD. 30.04.2013 tarih ve 2013/4405 E. - 7S47 K.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 303 |
Bazı hallerde ise ipoteğin kaldırılması, taraflarca bir koşula (şart) bağlanmış
olabilir. Örneğin 8 parsel sayılı taşınmazdaki ipoteğir terkini, 23 parsel sayılı
taşınmaz üzerinde ipotek tesisi şart koşulmuşsa, ipoteğin fekki için kararlaştırı
lan koşulun gerçekleşmesi beklenir (TBK m.l70)’:.
iii. Aile konutu üzerindeki ipoteğin fekki davasında ise malik olmayan eş, TMK
m.194 uyarınca usulüne uygun şekilde kendi rızası alınmadığını ve bu se
beple tesis olunan ipoteğin fekkini talep eder::. Yargıtay, eski tarihli karar
larında, bir taşınmazın aile konutu sayılabilmesi için tapu kaydında bu yön
de bir şerh olması veya ipotekli alacaklının taşınmazın aile konutu olduğu
nu bilmesi gerektiği; ipotekle takyid olunan taşınmazın tapu sicilinde aile
konutu niteliğini belirten bir kayıt yoksa tapu memurunun veya ipotekli
alacaklının malik olmayan eşin rızasını araması beklenemeyeceği; bu doğ
rultuda davalı ipotekli alacaklı taşınmazın aile konutu niteliği hususunda
iyiniyetli ise, başka bir söyleyişle bu niteliğini bilmiyor yahut bilebilecek du
rumda değilse, TMK m.1023 uyarınca kazanımının korunacağı; ancak aksi
halde ipoteğin ka dırabileceği görüşünü benimsemekteydi.
Karar Aile Konutu Şerhi Bulunmayan Taşınmazdaki İpoteğin Fekki İçin Davalının
Kötü Niyetinin İspatı Gerekir.
"Dovacı, aile konutu olduğunu iddia ettiği taşınmazda oovaiı eşi H... A... A...
tarafından diğer dovalı B... E... A... San. ve Tie. 4.Ş lehine kurulan ipoteğin,
Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince koldırıimosını istemiştir.
Dovalı şirket iyiniyetli olduğunu savunouğuno göre; Kanunun iyiniyete sonuç
bağladığı durumlaroo (TMK m.3) asıl olon iyiniyetin varlığıdır. Tapu kaydınoo,
davo konusu taşınmaza ilişkin oile konutu şerhi bulunmooığı do dikkote alın
dığında covalı şirketin kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükü oovocıyo düşer.
Davacı, oovaiı şirketin kötüniyetli olduğunu gösteren bir delil getirememiştir.
Gerçekleşen bu durum karşısınoo oovanın reddi gerekirken yazılı şekilde
kobulü doğru olmomıştır." Yargıtay 2. HD. 20.01.2014 tarih ve 2013/15479 E.
- 2014/810 K.; Benzer yönde bkz. Yargıtay 2. HD. 18.11.2013 tarih ve
2013/7187 E. - 26816 K.; 2. HD. 16.12.2013 tarh ve 2013/12960 E. - 29743
K.; 2. HD. 08.05.2013 tarih ve 2012/20093 E. - 2013/12878 K.
Buna karşın yeni tarihli Yargıtay kararları uyarınca TMK m.l94'te ifade
edilen sınırlamanın eşlerin fiil ehliyetine getirilen bir sınırlama olduğu; ta-
“Davo, aile konutu üzerindeki ipoteğin koldınlmosı istemine ilişkindir. Davocı malik olmayan eş, aile
konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, malik olon davolı eş tarafından "cçık rızası bulunmadan" davalı
banko lehine ipotek ettirildiğini ileri sürerek, oile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını talep ve
dova etmiştir. Davalı banko, dava konusu taşınmazın topu koydındc aı'e konutu olduğuna dair bir şerhin
bulunmadığını, bonkonın iyi niyetli olduğunu belirterek davonın reddiri savunmuştur. Mahkemece yapı
lan yargılomo neticesinde dovocının icro takibinden sonra eldeki davayı açtığı, davacının birden fazla ta
şınmazının olduğu, davolı bonkonın durumu bildiğinin ispotlanamodığ gerekçesi ile reddine koror veril
miştir.
Hukuk Genel Kurulu "emsal dovolardo" gerekçesi oşoğıyo "oynen" alıron 2013/2-2056 esas, 2015/1201
karar ve 15.04.2015 günle koron ile “yeni bir uygulamaya" geçmiştir. Hukuk Genel Kurulunun benzer oa-
valardo do sürdürülen yeni uygulaması Doiremiz tarafından da Benimsenmiş olup Dairemiz emsal bütün
dovolardo Hukuk Genei Korulunun oşağıdaki görüşlerine aynen katılmaktadır.
Emsal Hukuk Genei Kurulu karorında yer alan yerel mahkemenin "direnme gerekçesinde" açıkça belirtil
diği üzere Türk Medeni Konunu 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama oile konutuna şer
hin konulması yo do konulmaması koşuluna bağlonmodığı gibi işlem tarafı olon üçüncü kişinin iyi niyetli
olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, "Eşlerden biri, diğer eşin cçık rızası bulun-
modıkço, oile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, oile konutunu devredemez veya oile konutu
üzerindeki hoklorı sınırloyomoz." Bu madde hükmü ile aile konutu şe-hi "konulmuş olmasa do’’ eşlerin
birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştı'.
Sınırlandırma oile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya
aile konutu şerhi verilmese bile o konut oile konutu özelliğini taşır. Zira davo konusu taşınmaz şerh ko
nulmasa dahi aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta aksine aile konutu
olduğu için şerh konulobimektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh "kurucu"
değil "açıklayıcı"şerh özeliğini tcşımoktodır.
Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlondırmo, "emredici" niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden
ferogat edilemeyeceği gibi eşlerin onloşmasıyla do ortadan koldırılcmcz ve açık nzo ancak “belirli olan”
bir işlem için verilebilir.
Türk Medeni Konunu madde 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olon hukuki işlemlerinde
özgürlük olanı tonınmış olmakla birlikte TMK m.194. madde hükmü ie eşlerin aile konutu ile ilgili bozı
hukuksol işlemlerinin diğer eşin rızasıno bağlı olduğu kural/ getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, "oi
le birliğinin korunması" amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "aç/k rızası bulun
madıkça" aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, oile konutunu devredemez ve aile konutu
üzerindeki hakları sınıriayomoz. Bu cümleden hareketle, oile konutunun moliki olan eş, aile konutundaki
yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, oile konutunun ipotek edilmesi gibi "tek bcşıno” bir ayni hakla sınır
landıramaz. Bu sınırlandırma "ancak diğer eşin açık rızası alınorok" yoplobilir.
Türk Medeni Kanunu madde 194. moddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu
nedenle söz konusu izin bir şekle tabi oimodon, sözlü oiorok dahi verilebilir. Ancok maddenin ifodesinden
de anlaşılacağı üzere, iznin "açık" olmosı gerekir |Gümüş, Mustafa Aloec Türk Medeni Konumunun Ge
tirdiği Yeni Şerhler, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, Birinci Basıdan İkine Tıpkı Bası, s. 41-42}.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 305 |
Davacı malik olmayan eş tarafından işlem öncesi verilmekle birlikte içeri
ğinde hangi taşınmaz için verildiği açıkça gösterilmeyen muvafakatname ihti
malinde, davacı malik olmayan eşin farklı taşınmaz iddiasının bulunmadığı ve
taşınmaz maliki olan eşin ilgili ipotekli alacaklıya başkaca borcunun olmadığı
hallerde verilen bu rıza geçerli sayılır*24.
Aile konutunun temel şartı evlilik birliğinin devamı olduğuna göre evliliğin
ölüm, boşanma vb. br sebeple sona ermesi durumunda, TMK m.194 hükmü
nün uygulama alanı kalmayacağından bahisle dava konusuz kalmakta ve karar
verilmesine yer olmacığına karar verilmektedir”.
Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya oiie konutundan foydalanmo ve oturma hakkını engellemiyorsa
do, hak sahibi eşin kötü niyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniy
le ipotek işlemine diğer eşin "açık rızası" şorttur. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, dova konusu
taşınmazın davacı ve eşinin oile konutu olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, davolı eş dova konusu aile
konutu üzerinde diğer davalı banko lehine ipotek tesis etmiş, davalı bonko, bu işlem sırasında davca ka
dının işleme cçık izin verdiğini kesin olarak ispat edememiştir.
Yukonda açıklanan kurollcr çerçevesinde eşin "açık rızası " alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kuru
lunca da oçıkço ifade edildiği üzere "geçerli olduğunu" kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin "oçık
rızası alınmadan" yapılan işlemin "geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur.
Ha! böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunco benimsenen yukonda açıklanan yasal düzenleme
ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kobulüne korar verJmesi gerekirken, yazılı şekilde ret
hükmü kurulması usul ve rosayo oykındır." Aynı yönde Yargıtay HGK 21.10.2015 tarih ve 2015/2-247 E. -
2015/2323 K.; HGK 09.12.2015 tarih ve 2014/2-593 E. - 2015/284*3 K.; 2. HD. 18.11.2015 tarih ve
2015/9074 E. - 2015/21527 K.; Yargıtay il. HD. 23.05.2016 tarih ve 2015/15701 E. -2016/5514 K; 2. HD.
05.11.2015 tarih ve 2015/4027 E. - 2015/20527 K; Benzer yöndeki görüşler için bkz. Olgaç, Furkan:
a.g.e., s. 173 vd.; Dural / Öğüz / Gümüş: Aile Hukuku, s. 214 vd.; Aile <onutu meselesinin irdelenmediği
ve bu bağlamda iptek tessi için eşin rızasına gerek görülmediği farklı vönde bir içtihat için bkz. Yargıtay
19. HD. 12.10.2017 tarih te 2017/S69 E. - 2017/6870 :<.;
24 Bkz. Yargıtay 2. HD. 20.12 2012 tarih ve 2011/16016 E. - 2012/31132 K.
” Bkz. Yargıtay 2. HD. 11.04 2011 tarih ve 2010/17326 E. - 2011/6399 K.
” "Dovocı, dovalı bankodan kredi kullanarak konut satın aldığını ve konut üzerinde ipotek tesis edildiğini,
borcunu ödediği halde konut üzerindeki ipoteğin kaldırılmadığını, gerekçe olorok do boşkoco borçlar ne
deniyle kefoletinin gösterildiğini, oysa konut kredisi için ipotek verdiğini ve borcun da kapatıldığını bildi
rerek ipoteğin kaidırılmasno karor verilmesini talep etmiştir. Dovolı banko davalının ipoteğin koldırılmost
için gereken masrafları ödemediğini, ipotek tesisine ilişkin resmi senette davocının doğmuş ve doğocok
tüm borçlorıno karşılık ipoteğin tesis edildiğini kabul ettiğini, resmi senede dayancrak ipoteği kaldırma
dıklarını savunmuştur. Mohkemece, ipoteğin salt konut kredisi teminat; niteliğinde olmadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir. Torofar arasındaki sözleşme ve 18.-2.2007 tarihli ipotek senedinin 1.
maddesinde konut kredisinden doğan borçlar ve buna ilaveten diğer her türlü sebepten doğmuş ve doğa-
cok borçlan karşılamak üzere ipotek tesis edilmesinin kabul edildiği şeklinde düzenleme yapıldığı, davolı
bankonın bu düzenlemeye dayanarak ipoteği kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu doyonok kredi
sözleşmesinin konut kredisinden koynoklandığı hususları taraflor orasında ihtilaflı değildir. Ayrıca konut
kredisi borcunun kapatılmış olduğu iddiasına davalı tarafça bir itirozdo da bulunulmamıştır.
Hıkuk Davaları
haksız çıkan tarafa yikletilir (HMK m.326/1). Ancak davada iki taraftan her biri
kısmen haklı çıkması halinde yargılama giderleri, tarafların haklılık oranına göre
paylaştırır (HMK m.326/2).
İpoteğin fekki davası malvarlığı hukukuna ilişkin bir dava olup; konusu pa
rayla ölçülebildiğinden nispi harca tabidir.
Karar İpoteğin Fekki Talebi, Konusu Parayla Ölçülebildiğinden Bahisle Nispi Harca
Tabidir.
"Dova, aüe konutu olduğunun tespiti ve aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldı
rılması isteğine ilişkindir. İpoteğin kaldırılması tolebi nispi horco tobidir.
06.10.2000, 21.11.2003 ve 10.07.2011 torihli ipotek bedellerinin toplamı olon
495.000 TL üzerinden nispi peşin harç noksanlığının. Harçlar Konununun 30-
32 maddeleri gereğince tomamlottırıimosı, harç tomamlondığı tokdirde işin
esosının incelenmesi, aksi holde Horçlor Konununun 30. maddesinde gösteri
len usul çerçevesinde horeket edilmesi gerekirken, peşin horç noksanlığı ta-
momianmodan işin esasının incelenmesi doğru görülmemiştir." Yargıtay 2.
HD. 25.03.2013 tarih ve 2012/16251 E. - 2013/3162 K.; Benzer yönde bkz.
Yargıtay 19. HD. 28.03.2018 tarih ve 2016/16599 E. - 2018/1589 K.; 19. HD.
19.10.2017 tarih ve 2016/12725 E. 2017/7143 K.; Yarg
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 30? |
"Dovalı K... B... 4456 sayılı konunun 17. moodes'ne göre harçtan muof olup
harçla so'umlu tutulmosı isobetsiz ise de yonlışlığın giderilmesi yeniden yargı-
lomo yapümosını gerektirmediğinden hükmün 1086 soyılı HUMK 438/7. mad
desi uyorınca düzeltilerek ononmosı uygun görülmüştür." Yargıtay 19. HD.
11.12.2012 tarih ve 2012/9417 E. - 18829 K.; Benzer yönde bkz. Yargıtay 19.
HD. 28.04.2010 tarih ve 2009/6879 E. - 2010/5210 K.; 19. HD. 22.11.2012
tarih ve 2012/12567 E. - 17488 K.; 19. HD. 12.06.2006 tarih ve 2006/219 E. -
6325 K.
Benzer şekilde ipoteğin fekki davasında nispi vekaet ücreti söz konusudur.
Buna göre esasa ilişkin nihai kararlarda HMK m.323/l-ğ uyarınca yargılama gider
lerinde sayılan vekalet ücreti, dava konusu ipotek bedeli esas alınarak Avukatlı
Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmında yer alan tarife üzerinden belirlenir.
"Dava konusu taşınmaz, ipotek yükü ile birlikte davacı tarafından satın alın
mış olup, davacı ipotekle temin edilen borcun ödendiğini ileri sürerek taşın
maz üzerindeki ipotek yükünün kaldırılmasını istemiştir. Davalı banka vekili
ise ipotekle teminat altına alınan borcun kredi sözleşmesinin kefili tarafından
ödendiğini ve bu nedenle banka alacağının 77230.75 TL üzerinden kefile
temlik edildiğini, bu nedenle ipoteğin kendilerince fek edilemeyeceğini sa
vunmuştur.
Bununla birlikte istisnaen bir kısım hallerde maktu harç ve maktu vekalet
ücretine hükmedilmesi gerekir.”
Davanın konusuz kalması halinde her ne kadar davanın esası hakkında ka
rar verilme imkanı kalmasa da, mahkemece yargılamaya devam edilerek taraf
ların dava tarihi itibariyle haklılık oranlarının belirlennesi suretiyle yargılama
masrafları ile vekalet ücretinden sorumluluğun tespiti gerekir.
Karar Davanın Konusuz Kalması Halinde Dava Tarihi İtibariyle Davalının Davanın
Açılmasın Sebebiyet Vermediği Belirlenmelidir.
Hol böyle olunco, konusu kolmayon dova hakkında karor verilmesine yer
olmodığmo şeklinde hüküm tesisinde bir isabetsizlik yok ise de, davonın oçıl-
dığı tarihte riskin vorlığı gözetilerek, davolı bcnkanın davonın açılmasıno
sebebiyet vermemiş olduğu üzerinde durulup, yargılamo gideri ve vekolet
ücretinin buna göre tayini gerekirken, bu hususior gözden kaçınlorak yozılı
şekilde koror verilmesi doğru görülmemiştir."
"Mahkemece, davanın kabulü nedeniyle, davalı müflis U... Makine San. A.Ş 'yi temsilen iflas idaresi
aleyhine, iflas müessesesinin kamu düzenine ilişkin yapısı dikkate alınarak, maktu harç ve maktu vekalet
ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava değeri üzerinden nispi harç ve vekalet ücreti hesaplanması doğ
ru olmamış mahkeme karannın bozulması gerekmiştir. Ancak, yapılan hatanın düzeltilmesi yeniden yar
gılamayı gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı Kanunun geçici 2.
maddesi yollamasıyla 1066 sayılı HUMK'un 5236 sayılı Kanunun 16. maddesiyle değiştirilmeden önceki
438/7 maddesi gereğince, yerel mahkeme hükmünün 2. maddesinde yer alan "harçlar kanunu gereği
alınması gereken.... " cümlesindeki "gereken...." den sonra yazılı kelimelerin tümünün çıkartılarak yerine
"gereken...” den sonra gelmek üzere ",.27,70.-TL'den peşin alınan 25,20.-TL harcın mahsubu ile bakiye
2,50.-TL harcın davalıdan tahsiline," cümlelerinin yazılmasına; hükmün 3. maddesinde yer alan "takdir
olunan 12.000,00.-TL..." cümlesindeki rakamın çıkartılarak yerine "....1.500,00.-TL..." rakamının yazılma
sına, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir." Yargıtay 19. HD. 18.09.2017 tarih ve
2016/10694 E. 2017/5916 K.;
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Yargıtay 19. HD. 18.10.2012 tarih ve 2012/14435 E. - 15391 K.; Benzer yön
de bkz. Yargıtay 19. HD. 21.05.2018 tarih ve 2016/18085 E. - 2018/2868 K.;
19. HD. 11.05.2017 tarih ve 2016/8241 E. - 2017/3705 K.; Yargıtay 19. HD.
26.04.2016 tarih ve 2015/16924 E. - 2016/7444 K.; 13. HD. 27.02.2013 tarih
ve 2012/26390 E. - 2013/4699 K.; 2. HD. 25.06.2015 tarih ve 2015/4180 E. -
2015/13578 K.; 19. HD.23.06.2015 tarih ve 2015/5768 E. - 2015/9274 K.; 13.
HD. 25.05.2015 tarih ve 2015/18135 E. - 2015/16872 K.
Ek Bilgi Buna göre davanın açılmasına kimin sebebiyet verdiği; dava devam ederken
tarafların yargılamaya ve dava konusu ipoteğe yönelik yaklaşımları vs. nazara
73
Bkz. Yargıtay 19. HD. 23.01.2013 tarih ve 2012/14600 E. - 2013/1145 K.
| 312 Hikuk Davalan
Karar İmar Uygulaması Sebebiyle Tesis Edilen İpoteğin Fekki Davasında, Davanın
Konusuz Kalması Halinde İpoteğin Niteliği Nazara Alınarak Yargılama Gi
derlerinin Davacı Üzerinde Bırakılması Gerekir.
Davanın feragat, <abul veya sulh nedeniyle sonlarması halinde feragat ve
ya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hü<üm verilmiş gibi feragat
veya kabulün tamamen ya da kısmen olmasına göre yargılama giderlerini öde
meye mahkum edilir (HMK m.312). Davaya son veren söz konusu taraf işlemleri
yargılamanın ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının 1/3'ü, daha
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
sonra olursa 2/3'ü alınır (492 sayılı Harçlar Kanunu m.22/1). Benzer bir düzen
leme vekalet ücreti bakımından da mevcut olup; davaya son veren taraf işlem
leri delillerin toplanmasına ilişkin ara karardan önce gerçekleşirse vekalet ücre
tinin 1/2'si, sonra gerçekleşirse tamamı alınır (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
m.6)İM.
İpoteğin fekki davası taşınmazın aynına ilişkin olduğundan söz konusu ila
mın icraya konulabilmesi için kesinleşmesi zorunludur. Ayrıca ilam bir bütün
olup; ilamda yer alan eklentiler de aynı kural geçerli bulunduğundan, esas hak-
kındaki hüküm kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin
hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez.
Karar İpoteğin Fekki Davası Sonucu Alınan İlam Kesinleşmeden Hükmün Feri'si
Konumurda Olan Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderlerinin De Takibi Yapı
lamaz.
İpotek, sınırlı bir oyni hak olduğundan, ipoteğin fekkine ilişkin davonın toşın-
mozın oynıno ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda takip konusu
ilomın icrayo konulabilmesi için kesinleşmesi zorunludur. İlam bir bütün olup,
ilomda yer olon eklentiler de aynı kurala tabidir. Bir boşka anlatımlo esas
hakkındaki hüküm kesinleşmeden vekalet ücreti ve yorgıloma giderlerine
ilişkin hüküm bölümü ayrıco infoz ve icra takibene konu edilemez (HGK'nın
05.10.2005 tarih ve 2005/12-534 E. 2005/554 K.)" Yargıtay 12. HD.
26.03.2012 tarih ve 2011/24561 E. - 2012/9390 K.
Bkz. Yargıtay 13. HD. 14.04.2014 tarih ve 2013/29780 E. - 2014/11554.; 13. HD. 09.04.2015 tarih ve
2014/32259 E. - 2015/11-23 K.;
| 314 Hıkuk Davalan
TÜKETİCİ MAHKEMESİNE
OLAYLAR : Müvekkilim, davalı ... bankasından 25.000 TL ihtiyaç kredisi almak için
tarihinde başvuruda bulurmuş ve genel müdürlüğün onayıyla kendisine kredi tahsis edilmiştir.
Söz konusu krediye karşılık, müvekkilime ait olan ... ili,... ilçesi,... Mahallesi... ada ... parsel sayılı
taşınmazda davalı lehine ... Tapu Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... yevmiye no.lu ipotek akit tablosu
ile 25.600 TL bedelli ipotektesis edilmiştir.
Müvekkilim davalıyla müşterek olarak belirlenen ödeme planına sadık kalmış; borcunun en
son taksidini de ... tarihinde ödeyerek kredi borcunu tamamen kapatmış ve buna mukabil taşın
mazın ipoteğin kaldırılmasını davalıdan talep etmiştir. Ancak davalı, ipoteğin kaldırılması için
tapuya yazılacak olan fek yazısı için müvekkilimden 240 TL fek yazısı ücreti talep ederek ipoteğin
kaldırılmasına yanaşmamıştır. Yerleşik Yargıtay kararları uyarınca cavalı bankaca ileri sürülen fek
yazısına dair ücret hukuka aykırı olup; müvekkilimden böyle bir ücret istenemez. Müvekkilimin
davalıya söz konusu kredi i işkisinden herhangi bir borcu kalmamıştır.
DELİLLER : Tapu kayıtlan, banka kayıtları, tanık anlatımları, her türlü delil
1- ... ili,... ilçesi,... Mahallesi... ada ... parselde ... Tapu Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... yevmiye
no.lu ipotek akit tablosu ile davalı lehine tesis edilen 25.600 TL bedelli ipoteğin fekkine,
Dbvbci Vekili
8. Kısım Asliye Hukuk Mahksmebrinin Görevine Girsn Davalar 315 |
IV. Tapu Tahsis Belgesine Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davaları’
Daha sonra çeşitli yasalar ile getirilen süre uzatımları ile tapu tahsis
belgelerininin geçerliliği 31.05.2023 tarihine kadar uzatılmıştır.
İlk aşamada tapu tahsis belgesine konu birçok gecekonduyla ilgili sorunlar
varlığını korurken, tapu tahsis belgesinin dayanağı olan 2981 sayılı İmar Affı
Kanunu, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun'un 23. maddesi1” ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak aynı yasanın 24a
maddesi"1 uyarınca yürürlük tarihi 3 yıl ertelenmiştir.
Yasa'nın 38. maddesine göre "16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Al
tındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 24 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "üç yıl" ibaresi "altı yıl" olarak değiştirilmiştir."
Yasa değişikliği ile 2981 sayılı yasa gereği tapu tahsis belgesi ile hak sahi
bi olan kişiler; yasa değişikliği ile 31 Mayıs 2018 tarihine kadar haklarını kul
lanabilmelerinin yolu açılmıştır.
6306 sayılı kanunda tapu tahsis belgesine konu gecekondulara ilişkin hiçbir
düzenlemeye yer verilmemiştir. Ancak bu yasanın yürürlükten kalkacak olması
MADDE 23- 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar <anununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında .<anun yürürlükten
kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 24- (1) Bu Kanunun;
a) 19'uncu maddesinin (a* bendi ile değiştirilen 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2'nci madde
sinin birinci fıkrasının (e) bendi ile 23’üncü maddesi yayımı tarihinden jç yıl sonra,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
j 316 Hıkuk Davalan
geçerliliğini koruyan tapu tahsis belgelerini geçersiz hale getiremeyecektir. Çünkü
tapu tahsis belgesine sahip olan kişilerin bu konuda kazanılmış hakları vardır. Kaza
nılmış hak ta hukuk sistemimiz içinde kökleşmiş içtihatlarla savunulmaktadır.
1. Gayrimenkul sahioleri,
Uyarı Tapu rahsis belgelerinin geçerlilik süresinin 31.05.2023 tarihine kadar uza
tılmasına ilişkin kanun 28.04.2018 tarihinde resmi gazete’de yayınlanmıştır.
Tapu Tahsis Belgesi; kaçak gecekondu yapı sahiplerine tapu vermenin baş
langıcı olmak üzere, Hazine, belediye, il özel idaresi ve Vakıflar Genel Müdürlü
I 313 Hıkuk Davaları
ğü'nün arsa ve arazile'ine yapılmış gecekondulara ıslah imar planları yapılıncaya
kadar devletin güvence vermesi olarak nitelenebilecek tir "ön tapu belgesidir.
Tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı be
lirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis bel
gesinin varlığı tahsis edilen yerin mutlaka tahsis yapılan kişi adına tescilini zo
runlu kılmaz.
Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi
veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir.
Kişinin hak talebinin öncelikli koşulu geçerli bir tapu tahsis belgesine sahip
olmasıdır. Ancak hak sahibi lehine idare mahkemeleri tarafından oluşturulan
hüküm sonucu bakımından tapu tahsis belgesi yerine geçer.
Yine tespit tutanağı ile 2.000,00 TL başvuru masrafına ait makbuzun bera
ber bulunması halinde de bu iki belge birlikte tapu tahsis belgesi yerine geçer.
Karar Tapu Tahsis Belgesi fiili Kullanımı Belirleyen \e Kişisel Hak Sağlayan Bir
Zilyetlik Belgesidir
"...tapu tahsis belgesi mutlak bir mülkiyet belgesi değildir. Yargıtoy Hukuk
Genei Kırulu'nun 4.12.1996 torih ve 763-864 sayılı kararınoo yopılon tarife
göre topu tahsis belgesi fiili kullanımı belirleyen, ilgilisine ancok kişisel hak
soğloyan bir zilyetlik belgesidir.
» İlgili Mevzuat:
• 3290 Sayılı Kanun (24.2.1984 Tarih ve 2981 Sayılı Kanunun Bazı Maddeleri
nin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun)
• 3360 Sayılı Kanun (22.5.1986 Tarih ve 3290 Sayılı Kanun ile Değişik
24.2.1984 Tarih ve 2981 Sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilme
si Hakkında Kanun)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 319 |
• 3290 Sayılı Kanun ile Bazı Maddeleri Değiştirilen ve Bazı Maddeler Ekle
nen 2981 Sayı ı Kanun Gereğince Kurulan Fonun Harcama Esaslarını Dü
zenleyen Yönetmelik
• 3290 Sayılı Kanun ile Bazı Maddeleri Değiştirilen ve Bazı Maddeler Ekle
nen 2981 Sayılı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik
B. Görev
Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptal ve tescil davalarının dayanağı 2981
ve 3290 sayılı yasalardır.
"Dova, topu tohsis belgesine doyalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dova korusu toşınmazda iki kotlı gecekondusu tutunan o'ovacıyo belediyece
257 metrekare yer tohsisen verilmiş, bu husus tapu kaydının beyanlar honesi-
ne de şerh verilmiştir. Ancak ısloh-imor uygulaması sonucu 363 metrekarelik
müstakil imor porseli holine gelen dova konusu toşınmaz imar işlemleri sıra-
sınoo dovalılar adına müşterek poylı oiorak tescil edilmiştir. Davacı, tapuoo
molik görünen oovalılor aleyhine tohsise doyanorok tescil istenmiş, mohke
mece bu davoya bakmonın idari yorgının görevine girdiği gerekçesiyle dava
nın reddine korar verilmiş, dovacı hükmü temyize getirmiştir.
I 320 Hıkuk Davaları
Dovocının doyanoğı 2981 ve 3290 sayıl) yosolcrdır. İdore arazisini dağıtıp
tapuların' vermeyi üstlendiğine göre davocı bu hckkını kullanorok odıno tescil
isteyebilir. Bu nedenle tapu iptali ve tescil davolorı adli yorgıda görülür. Topu
iptali ve tescil o'ovaları idari kozoya tabi değildir. Davo konusu oloydo do idari
bir kararm iptali istenmemektedir. Bu sebeplerle mohkeme işin esasına gire
rek, toplonon delilleri değerlendirerek sonucuna göre bir koror vermelidir."
(Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 04.05.2000 T., 2000/2798 E., 2000/3100 K.)
Ruhsata uygun olarak bina tamamlandığında yapı kullanma izni verilir. / Kat
kolonlarının yarısından fazlası dökülmüş olan imar mevzuatına aykırı yapıların
bu katının tamamlanması için de bu hüküm uygulanır." denilmiştir.
Karar 2981 sayılı Yasa uyarınca kendilerine tapu tahsis belgesi verilen davacılar
tarafından, taşınmazın değerinin, davalı idareden tahsili istemiyle açılan
davalar) idari yargı görevlidir
C. Yetki
Tapu tahsis belgesine konu olan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi
yetkili mahkemedir.
D. Davacı - Davalı
a. Davacı: Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptal ve tescil davalarında davacı;
tapu tahsis belgesindeki hak sahibi, tapu tahsis belgesindeki hak sahibi öl
müş ise hak sahioinin yasal mirasçıları yada tapu tahsis belgesindeki hak
sahibi zilyetliği devretmiş ise zilyetliği devralan kişi tapu tahsis belgesine
dayalı tapu iptal ve tescil davasını açabilir.
| 322 Hukuk Davaları
b. Davalı: İmar ve gecekondu mevzuatı çerçevesinde tapu tahsis belgesine
konu taşınmazın sahibi olan Hazine, Belediye, İl Özel İdareleri veya Vakıflar
Genel Müdürlüğü davalı konumundadır.
Tapu tahsis belgesindeki hak sahibi, tapu tahsis belgesindeki hak sahibi
ölmüş ise hak sahibinin yasal mirasçıları tarafından açılan davalarda tapu tahsis
belgesine konu taşınmazın sahibi olan Hazine, Belediye, İl Özel İdareleri veya
Vakıflar Genel Müdürlüğü davalı konumundadır.
Tapu tahsis belgesindeki hak sahibi zilyetliği devralan kişi tapu tahsis bel
gesine dayalı tapu iptal ve tescil davasında ise tapu tahsis belgesine konu ta
şınmazın sahibi olan Hazine, Belediye, İl Özel İdareleri veya Vakıflar Genel Mü
dürlüğü'nün yanı sıra zilyetliği devreden kişi yada mirasçıları da davalı konu
munda davaya dahil edilmelidir.
E. Yargılama Usulli
2. Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı
veya 3290 sayılı yasayla değişik 2981 Sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planla
rının yapılmış olması,
3. İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış
olması,
4. Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut
alanında kalmış olması,
5. Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve
taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişi
ler aracılığıyla keşif yapılması,
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
6. Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın
dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanarak
hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline
depo edilmiş olması,
Tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğinin
dinlenebilmesi ve yukarıda içeriği açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme
yapılabilmesi için her şeyden önce dayanılan tapu tahsis belgesinin huku
ken geçerliliğini koruması gereklidir. Hukuken geçerli bir tapu tahsis belgesi
yok ise ya da düzenlenen tapu tahsis belgesi 2981 sayılı Yasa'nın 10/b mad
desi uyarınca re'sen iptal edilmişse bu davanın reddi gerekir. İlgilisi tapu tah
sis belgesinin 2981 sayılı Yasa'nın 10/b maddesi uyarınca re'sen iptal edilmiş
olması halinde bu idari işlemi iptal ettirmediği sürece tescil isteğinin hukuki
dayanağı yoktur.
Uyan Bu tür davaların kabul edilebilmesi için aranan koşullardan birisi de tahsise
konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tari
hindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden
önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş
olmasıdır.
Uyarı Hak sahibi tarafından bedeli ödendiği halde tapıda tescil edilmemiş ise tak
dir edilen bedeli süresi içinde ve şartlarına uygun olarak ödeyen kişiye
2981/3290/3366 sayılı yasanın fon yönetmeliğinin 9. maddesinin c bendi
uyarınca başka bir bedel ödenmesine gerek kalmadan {tapu harç vs giderler
hariç) tahsisen satışı ve tapu kütüğünün beyanlar hanesindeki şagil şerhleri
de terkin edilmelidir.
Hıkuk Davalan
Kararlar Tapu tahsis belgesi münhasıran tapu iptal ve tescil hakkı vermez.
"Münhasran bu belgeye sahip olan davacıya tapu iptali ve tescil istemi yö
nünden tir hak vermez ise de 2981 ve 3390 sayılı Yasaların 9 ve 10. maddeleri
uyarınca imar ıslah planlan yapılmış ve Hâzineye ait taşınmaz imar görerek
müstakil imar parsellerine dönmüş ve tapuya işenmek suretiyle ifa olanağı
doğmuş se davacı ve tahsis belgesi sahibi zilyedin şahsi hak doğuran bu
tahsis begesine dayanarak tescil isteyebilme hakkı doğurur ve tahsis belgesi
ilgilisine tapu verilmesi vaadini taşır." (Yargıtay H3K, 04.12.1996 T., 1996/14-
763 E., 1996/864 K.)
Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptal ve tescil davasında davanın kabul
edilebilmesi için arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise belirlene
cek bedelin depo edilmesi şarttır.
"... tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı
belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis
belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları
adına tescili için yeterli değildir." (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 28.09.2004 T.,
2004/6304 E., 2004/6345 K.)
Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında davalı idare
nin bilirkişi raporuna yaptığı itirazlar değerlendirilmeden karar verilemez.
"Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Her
ne kadar bilirkişi raporunda emsal uygulaması yapılmışsa da, davalı idarece
de taşınmaz emsal olarak bildirildiğinden, bu taşınmaza ait tapu kaydı ve
satışına ilişkin resmi akit tablosu da getirtilmeli kıyasen emsal olarak yarar
lanma olanağı varsa dava konusu taşınmaz rayici bilirkişilerden ek rapor
alınarak itiraz doğrultusunda da incelenmelidir. Mahkemece davalı idarenin
bilirkişi raporuna yaptığı itiraz gözden kaçırılarac eksik araştırma ve incele
mede da/anın yazılı biçimde kabulü doğru olmadığından kararın bozulması
gerekmiştir." (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 14.06.2006 T., 2006/5529 E.,
2006/6803 K.)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar JZLİ
"Tahsise dayalı olarak davacı adına tescile karar verilebilmesi için dava konu
su taşınmazın bedelinin ödendiğinin kanıtlanması gerekir. Dosyanın incelen
mesinden davacının arsa bedelini ödediğine ilişkin belge ibraz etmediği anla
şılmıştır. Davacı iddiasında ve mahkeme kararı gerekçesinde, arsa bedelinin
yatırıldığına ilişkin olduğu belirtilen makbuzların bedelle ilgisi olmayan imar
affı için yapılan başvuru sırasında alınması gereken harç makbuzu olduğu
anlaşılmaktadır.
Bu nedene bedelin hiç ödenmediği veya eksik ödendiği hallerde 2981 sayılı yasa
nın 3290 sayılı kanunla değişik 18/b ve geçici madce 2. uyarınca işlem yapılması
ve dava konusu yerin dava tarihindeki değerinin depo ettirilmesi gerekirken yerel
mahkemece bu husustaki yöntemine uyulmadar bilirkişiye
Tescile karar verilmesi için tapu tahsis alanda imar planı yapılmış olması
şarttır.
“Davacı ile davalı arasında noterde düzenleren 9.9.1992 tarihli Gayrimenkul satış
vaadi sözleşmesi, yasanın aradığı şekil şartlarına uygun olarak yapıldığı için geçerli
olup tarafları bağlar. Bu sözleşmede tapu tahsis belgeli taşınmazın, 29S1 sayılı
yasa gereğince ıslah imar palanları yapıldıktan sonra tapusu verileceğinden, bu
tapuyu aldığı tarihte, davacı alıcının talebi üzerine, tapu dairesinde kati ferağ
takririni vareceğini davalı satıcı taahhüt etmiştir. Davalı satış bedelini aldığı taşın
mazın, ıslah imar planı yapıldıktan sonra tapuda ferağını davacı adına vermediği
gibi, aldığı satış bedelini de iade etmemiştir.
Davacı, satış vaadi sözleşmesi ile, kendisine tanınan hakka dayanarak, Belediye
Başkanlığına 14.5.1999 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunarak, Gayrimenkul satış
vaadi söz eşmesi ile satın aldığı tapu tahsis belgesi bulunan taşınmazın adına
tapusunun verilmesini talep etmiş, "belediyece davalı adına hayali tapu tahsis
belgesi düzenlendiği anlaşıldığından, davacı adına düzenlenen tapu tahsisi karşılı
ğında, 4651 ada 4 no.lu parselin tapusunu talep ede- davacıya imar affı kanununa
aykırı düzenlenmiş olan tapu tahsis belgesi karşılığında tapu verilemeyeceğinin
bildirildiğini, bu nedenle 14.12.1999 tarihinde müracaatını geri aldığı Belediyenin
cevabı yazısından anlaşılmaktadır. Şu halde davacın n 14.12.1999 tarihinde ifanın
imkansız hale geldiğini öğrendiğinin kabulü gerekir. Taraflar arasında yapılan
gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçerli olduğuna göre, davacı davalıdan ifanın
imkansız hale geldiğini öğrendiği 14.12.1999 tarihindeki taşınmazın rayiç bedelini
talep edebilir. Mahkemenin, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşerek,
taşınmazın dava tarihindeki değerini belirleyen bilirkişi raporunu esas alarak yazılı
şeklide hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır; bozma nedenidir." (Yargıtay 13.
Hukuk Dairesi, 13.11.2003 T., 2003/8825 E., 2003/13557 K.)
I 326 Hikuk Davalan
Tapu tahsis belgesinin varlığı mutlaka tahsis edilen yerin tahsis yapılan kişi
veya mirasçılar adına tescilini gerektirmez.
"Tapu tahsis belgesinin varlığı mutlaka tahsis ediler yerin tahsis yapılan kişi veya
mirasçılar adına tescilini gerektirmez. Tahsis kapsamındaki bir yerin kişisel hak
sahibi adına tescili koşullarından birisi de tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın
İS. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı Yasa ile değişik 29S1 sayılı Yasa
uyarınca tslah imar planlarının yapılmış olmasıdır." (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi,
02.12.2004 T., 2004/4539 E., 2004/8384 K.)
Tapu tahsisli alanda zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal tescil davası açılamaz.
"2981/3290 sayılı yasa uygulamasına tabi tutulan dava konusu parsel tapu kaydı
na dayalı olarak davalı Belediye adına tespit edilmiştir. Davacı zilyetliğe dayan
makta olup taşınmazın tamamını yada belli bir payını tapuda devralmamıştır. Yasa
koyucu 10/b maddesi uygulamasında tapu kayıt maliklerini dikkate almış, tapuda
malik yada paydaş olmayanlara ve bu kapsamda somut olayda da olduğu gibi
zilyetliğe dayananlara herhangi hak tanımamıştır. 3u durumda davacı tapuda
malik yata paydaş olmadığından mülkiyete ilişkin olarak anılan yasanın 10/b
maddesinden yararlanamayacağı gibi tapu siciline işlenmiş bir tapu tahsis belgesi
de bulunmadığından zilyet olarak kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi de
mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece davanın tamamen reddi gerekir
ken değe'lendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere kısmen kabulüne
karar verîmiş olması doğru olmadığı gibi; kabule göre de; kadastro tutanağının
beyanlar hanesine 3303 sayılı yasanın 3. maddesi gereğince konulan şerhe hüküm
yerinde yer verilmemiş olması doğru değildir." (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi,
11.10.2005 T., 2005/7762 E., 2005/9545 K.)
• Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya
3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapıl
mış olması,
• İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış
olması,
• Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut
alanında kalmış olması,
• Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşın
mazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı
ile keşif ya pil ması,
• Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava
tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler araçlığı ile saptanarak hükümden
önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 327 |
Tapu tahsis belgesi ile mülkiyet hakkını kazanabilmek için öncelikle usulü
ne uygun bir tapu tahsis belgesi sahibi olunmalıdır.
Tahsise konu yerde '"imar planı" veya "ıslah imar planı" yapılmış olması,
yani; tahsis yapılan kişilere verilen yerlerin imar planlarında bağımsız parsel
haline gelmiş ve bağımsız tapuların oluşturulmuş olması gereklidir. İmar uy
gulamalarının yapılmadığı bir yerde ilgili adına mülkiyet hakkının tescilinin "ifa
imkânsızlığı" gerekçesi ile mümkün olmadığı kabul edilmektedir. Ayrıca, bu
belgenin konusu olan arsa - arazi ile ilgili mali yükümlülüklerin hak sahibi kişi
tarafından yerine getirilmesi şarttır.
2981 sayılı Kanun'un 3291 sayılı Kanun’la değişik 9. maddesinin (b) bendi
hükmüne göre Hazine, Belediye, İl Özel İdareleri'ne ait veya Vakıflar Genel
Müdürlüğü'ne idare edilen arsalar üzerine yapılan gecekonduların arsa bede
linin ilgili kuruluşa ödenmesi gerekmektedir. Aynı Yssa'nın 10. maddesi uya
rınca tapu tahsis belgesi verilmiş olsa bile bu bedelin ödenmesi zorunludur.
Anılan Yasa'nın değişik 18. maddesinin (d) bendi de her ne kadar yasa kap
samında kalan gecekondulara ecrimisil ve arsa kullanım bedeli tahakkuk ettirile
I 323 Hikuk Davalan
meyeceği ve alınmayacağı, tahakkuk ettirilmiş veya tahsil edilmiş ise bu ecrimisil
ve arsa kullanım bedelinin arsa bedeline dönüşeceği, diğer bir deyimle, 9. mad
denin (b) bendine göre ödenmesi gereken arsa bedellerine mahsup edileceği
belirtilmiş ise de, bu hjkümde sözü edilen gecekondula'in haklarında tapu tahsis
belgesi uygulaması yapılmış olan gece kondular olduk arı açıktır. Şu hale göre,
şagillerine tahsis edilmeyen ve tapu tahsis belgesi henüz verilmemiş gecekondu
ların üzerinde bulundukları arsalar için ecrimisil söz konusu olacaktır.
Bu belirleme, aynı zamanda tapu tahsis belgesine konu olan gecekondu arsa
larının, tapu tahsis belgesi verilinceye kadar geçen fuzuli işgal sürelerini de kapsar.
Yani bu taşınmazlar için tahsis belgesi veriliş tarihine <adar ecrimisil ödenmesi
gerekir. 2981 sayılı Yasa'nın yukarıda sözü edilen değişik 18. maddesinin (d) bendi
hükmü, belirtilen hukuki ve fiili nitelikleri bulunan taşınmazlar için açılan ecrimisil
davalarına bakılarak sonucuna göre şartlar varsa ecrimis le hükmedilmesine engel
olmaz. Anılan hükümler, ilgili idarelere hitap eden kuralları içermektedir.
Danıştay tapu tahsis belgesi iptal edilmiş olsa dahi tapudan 2981 Sayılı Ya
sa şerhinin terkin edilmemiş olması halinde ecrimisil tahakkuk edilemeyeceği
yönünde kararlar vermektedir.
"29S1 Sayılı Kanun’un İS. maddesinin (d} bendinde, 3290 sayılı Kanunun 10.
maddesiye yapılan değişiklik, 2981 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılan 2805 sayılı
Kanunun tapu tahsis belgesi verilen yerler içinde, satış işlemleri tamamlanıp
tapuda intikal yapılıncaya kadar arsa kullanım bedeli alınmasını öngören 16.
maddesinin (c) paragrafının son fıkrası uyarınca yapılmakta olan uygulamaya son
vermek amacına yöneliktir. Diğer bir deyimle, tapu tahsis belgesi verilmiş olması
na rağmen tahsisten sonraki dönem içinde arsa kulanım bedeli ve ecrimisil alın
masına devam edilen uygulamayı önlemek içir bı yasa değişikliği yapılmıştır."
(Yargıtay HGK, 13.12.1989 T., 1989/5-567 E., 1989/646 K.)
2981 Sayılı Kanunun 18. maddesinin d bendi uya'inca "Bu kanun kapsamında
kalan gecekondulara, ecrimisil ve arsa kullanım bedeli tahakkuk ettirilemez ve
alınamaz' (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 24.03.2008 T., 2008/2600 E., 2008/5104 K.)
Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptal ve tescil davalannda davacı konu
munda olan hak sahibinin dava açmadan önce davalı idareye başvuru yapması
gibi bir yasal zorunluluk bulunmamaktadır. İdareye başvuru dava şartı değildir.
İdareye başvurulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilemez.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Tapu Tahsis Belgesine Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davası Dilekçesi -1-
AÇIKLAMALAR
1. İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, Yenisahra Mh.... Ada,... Parsel sayılı (Eski; ... Pafta, ... Ada, ...
Parsel) taşınmazın tapu tahsis belgesi.........adına kayıtlı olup, kendisinin 20.12.1989 tarihinde
vefatı üzerine, yasal mirasçıları olan müvekkillerim...... ve........... ha< sahibi olmuştur.
3. Müvekkillerimin var si.......... ‘in 20.12.1989 tarihinde vefatı sonrasında tapu tescil işlemle
rine devam edilememiştir. O tarihlerde müvekkillerim reşit olmayıp, kendilerinin hukuki işlem
yapmaları mümkün değildir. Sonrasında, müvekkillerim davalı kuruna idari başvurularını yapmış,
ancak sonuç alamamıştır.
4. Dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davalı İdare’den alınarak müvekkillerime nakliyle ilgi
li hukuki koşulların tümü düşmüştür. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahipleri adına tescil edile
bilmesi için;
- Hukuki yönden geçer İliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması.
-Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayı
lı Yasa'yla değişik 2981 Say lı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsisyapılmamış olması,
- Tahsise konu yerin kzmu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış
olması.
- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın nitelik
lerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması,
- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki
rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine
veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
| 332 Hıkuk Davaları
- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sa
yılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Kanun’un 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip
kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.
5. İlgili mevzuat ve yönetmelikler çerçevesinde tesis edilmiş mar planına göre konut alanı
içerisinde kalan taşınmazca 30 yılı aşkın bir süredir yerleşik olarak bilfiil ikamet edilmektedir.
Konutun su, elektrik faturaları ve emlak vergileri düzenli olarak öcenmiştir. Geçen süre zarfında
herhangi birisinin bu yer hakkında mülkiyet iddiası veya bu yerin faksız işgal edildiğine dair her
hangi bir bildirimle karşılaşılmamıştır. 3u taşınmaz haricinde, müvekkillerin varisi adına tahsis
edilmiş başkaca gayrimenkul bulunmamaktadır. Görüldüğü gibi; takınmazın, hak sahibi müvekkil
lerim adına tescil edilebilmesi için gerekli şartların tümü oluşmuştu'.
Hukuki Deliller : Tcpu tahsis belgesi müracaat, tespit, değerlendirme formları. Tapu tah
sis belgesi, tapu tescil başvurulannı gösterir belgeler, mirasçılık belgesi, ödemeleri gösterir mak
buzlar, Taşınmaza ait Belediye kayıtları. Elektrik ve su faturaları, emlak vergisi dökümleri, keşif,
bilirkişi incelemesi, tanık, yemin, yasal ve mukabil her türlü delil
Sonuç ve İstem : Fazlaya dair tüm hak ve taleplerimiz saklı olmak üzere; tapu tahsis bel
gesi ile müvekkillerimin miras bırakanı üzerine tahsis edilmiş olan İstanbul İli, Ataşehir İlçesi,
Yenisahra Mh.... Ada,.... Parsel sayılı (Eski.... Pafta...... Ada,.... Parsel) taşınmazın, yasal mirasçı
olan müvekkillerim........... ve.............adına tapu kütüğünde tesciline karar verilmesini, yargılama
gideri ve vekâlet ücretinin davalıya yü kİ eti İm es in i vekâleten saygılaria talep ederiz.
Davacılar Vekili
Adı-Soyadı - İmzası
EK:
Vekâletname sureti
Tapu tahsis belgesi
Tapu Tahsis Belgesine Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davası Dilekçesi -2-
AÇIKLAMALAR
1. İstanbul İli Ataşehir İlçesi Esatpaşa Mahallesi Ziya Gökalp Cacdesi No:... adresinde bulunan
taşınmaz tapuda ... pafta,... ada,... parselde kayıtlıdır. 184,97 m‘’lik arsa üzerinde tek katlı gece
kondu Hazine'nin mülkiyetinde olup bu yerin üzerine yapılan gecekondu...... adına tescil edilmiş
tir.
Hukuki Deliller : Tapu tahsis belgesi, tanık beyanı, Muhtarlık satış belgesi ve her türlü de-
lil
Sonuç ve İstem : Fazlaya dair tüm hak ve taleplerimiz saklı olmak üzere; tapu tahsis bel-
gesi ile müvekkillerimin miras bırakanı üzerine tahsis edilmiş olan İstanbul İli, Ataşehir İlçesi,
Esatpaşa Mh.... Ada,... Parsel sayılı taşınmazın, müvekkilim adına tapu kütüğünde tesciline karar
verilmesini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesini vekâleten saygılarla
talep ederiz.
Davacılar Vekili
Adı-Soyadı - İmzası
EK:
Vekâletname sureti
Tapu tahsis belgesi
Muhtarlık satış belgesi
4. BÖLÜM
BORÇLAR HUKUKUNA İLİŞKİN DAVALAR
A. Giriş
'■ Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi | Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
(badur@cankaya.edu.tr)
: Avukat | Ankara Barosu ('afakgulec@yahoo.com)
8 (ceren_ccanpolat@hotmsil.com)
1 Hâkim (bnkurdoglu@gmail.com)
Kişinin kendisi dışında üçüncü kişilerin hukuka ay<ırı nedenlerle sebep ol
dukları gerek ruh ve gerekse beden tamlığında meydana gelen noksanlıklar,
kişinin ve/veya ölümü halinde yakınlarının malvarlığında bir noksanlığa sebebi
yet verir. Beden bütünlüğünün ihlali veya ölüm, aynı zamanda manevi varlığın
da zedelenmesine yol açar.
O halde, hukuka aykırı bir eylemle, bedensel olarak bir zarar doğduğu tak
dirde hem Maddi hem de Manevi olarak meydana gelen eksilmenin giderilmesi
yani tazmini gerekir. Bu durumda Maddi ve Manevi Tazminat Davalarının de
ğerlendirilmesi konumuzu oluşturmaktadır.
Akdi ilişkiden dolayı bedensel zarar sorumluluğu doğması için taraflar ara
sındaki akdi ilişkinin temelinde sağlığın ve vücut bütünlüğünün korunması bu
lunmaktadır. Akdi ilişki türlerine bakarsak konu daha fazla aydınlanacaktır.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü ön
lemi olorok, oraç ve gereçleri noksansız bulunourmok; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği
konusundo alınan her türlü önleme uymokla yükümlüdür.
Keza görev sırasında hayatını kaybedenlere şehit dul ve yetim aylığı hak
sahiplerine bağlanır.
Uçakhan Güleç, Sema: Maddi Tazminat Esosları ve Hesaplanması, Ankara 2017, s. 43 vd.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 339 |
Hava taşıma sözleşmeleri, Türk Sivil Havacılık Kanunu ve TTK hükümleri ile
uluslararası anlaşma hükümlerine tabi olup, TTK 914. madde çerçevesinde taşı
yıcının (Hava taşıma aracı işleteni) yolcuları gideceği yere götürme yükümü,
biniş ve iniş sürecini de kapsamaktadır. Varşova Sözleşmesinin 17. maddesi
yolcunun güvenliğinden biniş işlemleri sonrasında, hava aracında iniş işlemleri
sonuçlanana kadar taşıyıcının sorumlu olacağını düzenlemektedir.
Uyarı Sivil hava aracı işletenin sorumluluğu, hukukumuzda mevcut olan en ağır
tehlike sorumluluğudur.
HGK 30.05.1990 T. ve E. 1990 / İl - 233 K. 1993 /336 "Şehirlerarasında seyahat edenler otobüslerin
gerçek sahipleri ile değil bu otobüsleri taşımacılıkta kullanan firmalarla işlem yaparlar. Otobüs firmaları
nın durumu yolcu bulmak ve komisyon almaktan ibaret olmayıp doğrudan kendi sorumluluklarını doğu
racak niteliğe bürünmüştür.
| 340 Hıkuk Davalan
eder. Bu birim olayla ilgili Mahkemenin bulunduğu devletin ulusal parasına,
karar tarihinde veya taraflar arasında mutabık kalınan tarihte cari kur değerine
göre tahvil edilecektir.
Eğer zarar gemi içinde serbest hareket imkanı oİ3n yolcunun kendi fiilin
den ya da müterafik kusurundan meydana gelmiş ise taşıyanın bunu ispat et
mesi onu sorumluluktan kurtarır. Yolcular yolculuğun her safhalarında tedbirli
hareket etmek, gemideki tesisatı dikkatle kullanmak zorundadır. Bunun yerine
getirilmemesinden dolayı ortaya çıkan cismani zararda yolcunun müterafik
kusurundan söz edilir.
İnsan kendi kutsal varlığı olan bedeni üzerinde mutlak hak sahibidir. Bede
ninin hastalanması, yaralanması halinde onun tedavi edilmesi için bir diğer
kişiye yetki verebileceği gibi kendi hastalığını tedavi etmeye de yine kendisi
"Hemen belirtmek gerekir ki demiryolu işletmeciliği riskli (tehlikeli) bir faaliyettir. Bütün riskli çobşmolor
da olduğu gibi davalı işletmede, gerek taşıdığı yolculara gerekse üçüncü kişilere zorar vermemek için yük
sek özen göstermek zorundadır. Bu nedenle de insan hayatının söz konusu olduğu durumlardo idarenin
kozayı önleyici her türlü çcğdoş önlemi olması gerekir.”
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 341 |
karar verebilir. Ancak eğer kişi kendisi dışında bir kişiyi tedavisi için yetkilendi-
recekse bu kişi ancak hekim olabilir. Zira tıbbi müdaha e tekeli kanunen hekim
lerdedir. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanu
nun 1. maddesinde de bu tekel hakkı tanınmıştır.
"Vekil iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmok için yaptığı
uğraşların özenle görülmesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna
ilişkin kuralloro bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle dovranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur.
O nedenle doktorun meslek alanı içinde olon bütün kusurlorı hafif de olsa sorumluluğun unsuru oiorok
kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil genel hayat tecrübele
rine göre herkese yüklenebilecek dikkot ve özeni göstermek zorundadır. Titiz bir özen göstermeyen vekil,
vekaleti gereği gibi ifa etmemiş soyılmolıdır."
Su konu. Av. Gültezer Hatımaz Erol'un "Hekimin Kusuru Sonucu Oluşan Tıbbi Hata Nedeniyle Maddi ve
Manevi Tazminat Davalan" isimli bölümünde detaylı olarak incelenmiştir.
I 342 Hıkuk Davalan
• Hekimlik Sözleşmesi: Hasta ve bağımsız hekim arasında akdedilen bu söz
leşme ile hekim bir bedel karşılığında tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmet
lerini yükümlenrrektedir. Vekalet akdi niteliğinde olan bu sözleşme gere
ğince (vekil olan) hekim, işini sadakat ve özenle yerine getirecek, müvekkili
olan hastanın talimatına uygun hareket edecek, müvekkili olan hastanın
sırlarını saklayıp işi kendisi yapacak; hastası olan müvekkiline hesap vere
cek, ifa nedeniyle aldıklarını iade edip, hastalıkla ilgili teşhisi koyacak, uy
gun tedavi yöntemini seçip uygulayacak; bütün yaptığı işlemler için hasta
sını (müvekkilini) yeterince aydınlatarak rızasını alacak, tedavi sonucunda
kontrollerini yapıp kayıt tutacaktır.
Buna karşılık müvekkil = hastanın borçları ise, kişisel bilgileri doğru olarak
verecek, hekimin tavsiyelerine uyacak, hekimle yapıcı ve olumlu diyalog kura
cak, hizmet veren kurumların kurallarına uyacak ve nihayetinde kararlaştırılan
ücreti ödeyecektir.
"Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun
yüklenemeyeceğini isoat etmedikçe alacaklının bundan doğan zararını gider
mekle yükümlüdür."
Bu kapsamda hekim sözleşmeyi hiç veya gereği gibi ifa etmedikçe hastanın
bundan doğan tüm maddi ve manevi zararlarını tazmin borcu altına girecektir.
Ancak bundan kurtuluşu kusurunun olmamasıdır. Bu çerçevede sorumluluk,
kusur sorumluluğudur.
Sorumluluk, zararı doğuran nedene bağlı olarak hekim veya hastaneye ait
olacaktır.9
• Can Sigortaları: Can sigortası öyle bir sözleşmedi' ki bununla sigortacı bir
prim mukabilinde, sigorta ettirene veya onun tarafından bildirilen üçüncü
bir şahısa, sigortalının ölümünde yahut belli bir yaşa kadar yaşaması kayıt
ve şartı ile kendisine muayyen bir meblağ (kapital veya rant gelir) ödemeyi
taahhüt etmesidir.
Geniş bilgi için Bkn. Uçakhan-Güleç Sema: a.g.e. sh. 113 vd.
• Kazaya Karşı Sigorta: "Kazaya karşı sigorta; sigorta ettirenin maruz kala
cağı her hangi bir kaza, hastalık, maddi menfaatlerini haleldar edecek her
hangi bir olay, iş kazaları yahut nevi ve mahiyeti muayyen başka bir kaza
sebebiyle ölümü veyahut muvakkat veya daimi surette çalışma kudretin
den veya imkanından mahrumiyet halinde gerek sigorta ettirene, gerek
mirasçılarına veya yerine geçmiş olanlara ve gerek muayyen veya
mütaaddit hak sahiplerine muayyen sermaye tedi/esini veyahut irat tahsi
sini bir prim karşı ığında sigortacıya yükleyen mukaveledir."
Bu sigorta türü de meblağ sigortasıdır; zarar tutarı re olursa olsun, riziko ger
çekleşince meblağ ödenir. Meblağ sigortalarında sigortacı, rizikonun gerçekleşmesi
halinde ödediği meblağ için rizikoyu gerçekleştiren üçüncü kişiye rücu edemez.
2. Mal zararları
3. Mamelek zararları
Sorumlulora karşı bir dova veyo takip başiotılmışsa, sigortacı, mahkemenin veyo
diğer torofın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortolısına yoptığı
ödemeyi ispat ederek, dova veyo tokibi kaldığı yerden o'evom ettirebilir.
Sigortolı veyo zcror gören, birinci fıkro gereğince sigortocıya geçen haklarını ihlol
edici şekilde oovranırsa, sigortocıya korşı sorumlu olur."
HGK 22.02.2011 T. ve E. 2011/17-787 K. 2012 /92 Sayılı Kararı: 2918 Sayılı Karayolu Trafik Kanununun
91/1 maddesinde işleten erin bu kanunun 85/1 maddesine göre olar sorumluluklarının karşılanmasını
sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptı rmalan zorunludur; 85/1 madde de "bir motorlu aracın iş-
|3« Hıkuk Davalan
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının düzenlenmemesi ayrıca trafik suçu
oluşturmaktadır. Hazne Müsteşarlığınca belirlenen limit tutarında motorlu
araç işleteninin 3. kişinin uğradığı zarardan doğan sorumluluğunu teminat altı
na alır.5
letilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarar görmesine neden olacağı, aynı
kanunun 85/ son maddesinde ise "işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, araç sürücüsünün veya
aracın kullanılmasına katı an yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olur. Hükümlerine
yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1 maddesinde de "Sigortacı
bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına
veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 291S sayılı Karayollan Trafik Kanununa
Göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder şeklinde ifade
edilmiş; S6. Maddesinde ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğ- teşebbüs sahibi kendisinin veya
eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve a-açtaki bir bozukluk kazayı etkile
memiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurun
dan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin ve dolayısıyla onun sorumlulu
ğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluktan kurtuluş halleri düzenlenmiştir.
Bu noktada üzerinde du-ulması gereken hususlardan birisi, 291S SKTK’nın 92/00 maddede yer 3İan
"İşletenin, eşinin usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile çağlı olanların ve birlikte yaşadığı
kardeşlerinin mallanna gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin ZMSS kapsamı dışında ol
duğuna ilişkin hükümdür.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani
zararlar ise sigortacının sorumluluk kapsamında bırakılmış, böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının
dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Aynı mahiyette HGK. 16.01.2013 T. E. 2012 /17-1491 K. 2013/74 sayılı içtihadı.
’ 17. HD. 16.02.2015 T. E. 2013/16649 K. 2015 /2819 “Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil,
destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklanna, ölüm neceniyle doğrudan davacılar üzerin
de doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağma dolayısıy
la araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmalan halinde desteğinden yoksun kalan davacılan et
kilemeyeceğine; 291S sayılı KTK ve Karayolları Motorlu Araçlar ZMSS Genel Şartlanna göre aracın zorun
lu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat
altına aldığına ve olayda şleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar
da zarar göre üçüncü kişi konumunda bulunduğundan davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına göre,
davalı vekilinin yerinde görünmeyen tüm temyiz itirazlannın reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün
onanmasına karar verilmiştir.
Bir diğer farkı da, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortalarının, üçüncü kişilerin
zararlarının teminat cltına alınmasına karşın, İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası
işletenin, eşinin, usul ve füruğunun, birlikte yaşadığı <ardeşlerinin de uğraya
cakları zararı güvence altına alır. Ayrıca manevi tazminatlar da poliçe kapsa
mındadır.
"1. Onikiden fazla yolcu taşımak için ruhsat almış bir gemi ile yolcu taşındığı
takdirde, taşımanın tamamını veya bir kısmını üstlenen veya gerçekleştiren bütün
taşıyanlar, yolcuların ölümünden veya yaralanmalarından doğabilecek sorumlu
luklarına karşı sigorta yaptırmakla yükümlüdürler. Zorunlu sigorta bedelinin ta
vanı her kaza için kişi başına 250.000 Özel Çekme Hakkından az olamaz.
İşyeri mali mesu iyet sigortalarında, sigorta ettiren işveren, sigortalı ise
üçüncü kişiler yani işyerinde meydana gelebilecek bir kazada bedensel zarara
uğrayan işçi ya da yabancı üçüncü kişilerdir. Bazı yararlarca bu tür sigortaya
"başkası hesabına sigorta" adı verilmektedir." Bu sigorta türü hukuki niteliği
itibariyle üçüncü şahıs lehine sözleşme olarak değerlendirilmektedir/1 TTK
1454. md. 1. fıkrada ou husus değerlendirilerek: "Sigorta sözleşmesinden do
ğan haklar sigortalıya aittir. Sigortalı aksine sözleşme yoksa, sigorta tazminatı
nın ödenmesini sigortacıdan isteyebilir ve onu dava edebilir.
Likit petrol gazı depolayan, tüp dolumu yapan, tüketiciye ulaştıran LPG da
ğıtım firmaları, Tehlikeli Maddeler Zorunlu Sorumluluk Sigortası'na ek olarak
Tüpgaz Zorunlu Sigortasını da yaptırmak zorundadırlar.
Kayıhan, Şaban / Bağcı, Cmer: Sigorto Hukuku Dersleri, Kocaeli 2017, s. 135.
Hukuken korunan bir varlığa ve yine hukuken korunan bir üstün çıkar sahi
bi tarafından yapılan hukuka uygun müdahale dolayısıyla zarar görenin hukuk
düzeninin sağladığı korumadan yararlanamayarak katlandığı fedakarlığın, üstün
çıkar sahibi tarafındar tazminat ödenerek giderilmesi cenkleştirilmesidir.
3u kısım Av. Sema Güleç Uçakhan ve Ooç. Dr. Özge Yücel tarafından hatırlanmıştır.
Ayrıntılı bilgi için bkz. Ulusan, İlhan: Medeni Hukukta Fedakarlığın Denkleştirilmesi İlkesi ve Uygulomo
Alanı, 2. Baskı, İstanbul 2012.
3u konunun usule ilişkin bilgileri, "D. Bedensel Zararlardan Doğan Jazminot Davalarında Usul" bölü
münde detaylı olarak incelenmiştir.
TBK 49. maddesinde "Kusurlu ve hukuka aykırı birfiille başkasına zarar ve
ren, bu zararı giderrrekle yükümlüdür. Zarar verici fili yasaklayan bir hukuk
kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı birfiille başkasına kasten zarar veren de, bu
zararı gidermekle yükümlüdür." diyerek kusur sorumluluğunu tanımlamıştır.
• Fiil
© • Zarar
• İlliyet Sağı
• Hukuka Aykırılık
• Kusur
Bu koşullardan kusur dışındaki ilk dört unsur, kusursuz sorumluluk halleri için
de geçerlidir. Kusur sorumluluğunun doğması için bu koşullara ilaveten kusurun
varlığı gereklidir. Kusur, kast veya ihmal olarak karşımıza çıkar. Ancak kusurdan söz
edebilmek için, kusur yeteneğinin de bulunması gerekir. Kusur yeteneği, kişinin
davranışlarının doğru veya yanlış olduğunun ayırtına varabilmesi yeteneğidir. Eğer
kişi bu davranışlarının ayırtına varamıyorsa yani temyiz kudretine sahip değilse
kusur işleyemez ve do ayısı ile davranışlarından sorumlu olmayacaktır. Yaş küçük
lüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk hallerinde kişinin kusur yeteneği ortadan
kalkmıştır. Bunlardan sadece sarhoşluk halini kusur yeteneğinin ortadan kalkma
sında iradi bir davranış var ise sorumluluktan kurtulma sebebi sayılmayacaktır.
Kişinin davranışının sonucunda doğan zarar ile so'umluluğu için bir ruhsal
bağ olması gerekir bunun ortaya çıkması kast veya ihmal şeklinde olur. Kast,
bilerek ve isteyerek sonucu temin edecek gibi yapmak: ihmal ise zararlı sonucu
"Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbi
rin alınması, organizasyon yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması,
sağlık ve güvenlik tedbirlerinin gelişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mev
cut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar."
Bu konunun usule ilişkin bilgileri, "D. Bedensel Zararlardan Doğan To2minat Dcvolannda Usul" bölü
münde detaylı olarak incelenmiştir.
11. HD. 2.07.1992 T. E. 1992/ 371 K. 1992 /8128: "İTÜ öğretim üyelerince düzenlenen raporda davalı
idarenin kusuru olarak banliyö batlarındaki trenlerde otomatik kapı donatımlarının bulunmaması ve is
tasyonlarda peron ile tren anasırdaki mesafenin fazla olması gösterilmiştir." HGK. 22.01.1992 T. E.
1991/11-583 K. 1992/3
Bu kısım Doç. Dr. Özge Yücel tarafından hazırlanmıştır.
I 352 Hıkuk Davalan
aaa. Ayırt Etme Gücünden Yoksun Olanın Hakkaniyet Sorumluluğu
• Ev başkanının sorumluluğu
Giriş ve İlgili Mevzuat: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 65, TMK m. 13
ve diğer hükümleri, Hh/IK
Yetki:
EK YETKİ: Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanla
ra karşı açılacak alaca< veya taşınır mal davaları için, o'ada bulunmaları uzunca
bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir. (HMK
m. 8)
2. Özel yetkili mahkeme: Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği
veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimal nin bulunduğu yer ya da
zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. (HMK m. 16)
Davacı - Davalı: Doğrudan zarar gören kişi ya da kişiler ile dolaylı zarar gö
ren bazı kişiler: deste<ten yoksun kalanlar, ağır yaralanma ya da ölüm halinde
zarar gören ya da ölerin yakınları (TBK m. 53-56)
Kısa Bilgi: Hakkaniyet esasına dayanan, ayırt etme gücünden yoksun oldu
ğu için aslında haksız fiil ehliyeti bulunmayan kişilerin hakkaniyet gereği sorum
lu olmasını düzenleyen yasa koyucu TBK m. 65'te şu hükmü öngörmektedir:
TBK. 65. maddesnde ayırt etme gücünden devamlı olarak yoksun olanın
hakkaniyet icabı sorumluluğu düzenlenirken TBK 59. maddesinde ayırt etme
gücünden geçici olarak yoksun olanın kusur sorumluluğu düzenlenmiş bulun
maktadır.
• Zarara ayırt etme gücünden sürekli yoksun kişi yol açmış olmalıdır;
• Haksız fiilin kusur dışında tüm unsurları, yani fiil, hukuka aykırılık, zarar ve
nedensellik bağı, olayda mevcut olmalıdır;
Kılıçoğlu: s. 308.
Eren: s. 615; Oğuzman / Öz: s. 179.
Ayırt etme gücüne sahip bir kimse, sarhoşluk, uyuşturucu madde kullan
ma, hipnotize edilme gibi sebeplerle geçici olarak ayırt etme gücünü yitirdiğin
de işlediği eylemlerden ötürü kural olarak sorumlu olmaz”. Zira böyle bir du
rumda kişi haksız fiil ehliyetinden yoksundur ve haksız fiilde kusur yoktur. An
cak yasa koyucu, kişinin ayırt etme gücünü geçici olarak yitirmesinde kusuru
varsa söz konusu kişi sanki ayırt etme gücünü yitirmemiş gibi aleyhine sorumlu
luk öngörmektedir. TBK m. 59 hükmüne göre "Ayırt etme gücünü geçici olarak
kaybeden kişi, bu sırada verdiği zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt
etme gücünü kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse, sorumluluktan kurtu
lur." Düzenlemede açıkça belirtilmese de burada söz konusu olan sorumluluk
kusur sorumluluğudu'”. Kişi kusuru olmasa da kusuruyla ayırt etme gücünü
yitirdiğinden kusur sorumluluğunun hüküm ve sonuçlarına tabi kılınmaktadır.
Efen: s. 61S.
| 356 Hıkuk Davalan
Düzenlemeden de anlaşıldığı gibi ayırt etme gücünün geçici olarak yitiril
mesinde kusurun varlığı yasa koyucu tarafından karine kabul edilerek aksini
ispat yükü ayırt etme gücünü geçici olarak yitirmiş kişiye yüklenmektedir. Ör
neğin içkisine habersizce uyuşturucu madde katılan bir kimse bunu içtikten
sonra ayırt etme gücünü yitirdiği takdirde bunda kusuru bulunmamaktadır.
Böyle bir haldeyken oaşkasına verdiği zarardan ötürü sorumluluktan işlediği
fiilde kusuru olmadığını kanıtlayarak değil, kusuru olmaksızın ayırt etme gücü
nü yitirdiğini kanıtlayarak kurtulabilir. Yani TBK m. 59 i e ispat yükü tersine çev
rilmiş bir kusur sorumluluğu öngörülmektedir'.
Giriş ve İlgili Mevzuat: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 66 ve diğer hü
kümleri, TMK, HMK, Basın Kanunu m. 13, Noterlik Kanunu m. 162, İş Kanunu
Yetki:
Kılıçoğlu: s. 310.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 357 |
EK YETKİ: Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara
karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir
süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir. (HMK m. 8)
2. Özel yetkili mahkeme: Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği
veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimal nin bulunduğu yer ya da
zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Davacı - Davalı: Doğrudan zarar gören kişi ya da kişiler ile dolaylı zarar gö
ren bazı kişiler: destekten yoksun kalanlar, ağır yaralanma ya da ölüm halinde
zarar gören ya da ölerin yakınları (TBK m. 53-56)
Kısa Bilgi: Özen esasına dayanan ve kurtuluş kanıtı getirilebilen adam çalıştı
ranın sorumluluğunun öngörüldüğü TBK m. 66'da yer alan düzenleme şöyledir:
"Adam çolıştıron, çalışanın, kendisine verilen işin yapılmosı sırosındo başkolarıno
verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran,, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve de
netimde bulunurken, tororın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispot
ederse, sorumlu olmoz.
Adam çolıştıron. ödediği tazminot için, zarar veren çolışana, oncok onun bizzot
sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sohiptir."
İstihdam ilişkisinin kabulü için bir hizmet sözleşmesi olması zorunlu değil
dir15. Babasının işyerirde çalışan çocuk, komutanın emri altındaki er, üniversite
hastanesinde hekime yardımcı olan asistan da TBK m. 66 anlamında çalışan
sayılır*55. Çünkü önemli olan çalışanın iş görürken adam çalıştırana bağlı biçimde,
onun denetim ve gözetimi altında hareket etmesi, yani aralarında bir altlık-
üstlük ilişkisi bulunmalıdır5. Tüzelkişi ile organları arasında bir istihdam ilişkisi
yoktur. Organın eylemlerinden dolayı sorumluluk tüzelkişiye doğrudan doğruya
yüklenir55. Çalışanın eyleminden ötürü meydana gelen zararın adam çalıştıranın
55 Kılıçoğlu: s. 329-320.
Buna karşılık Yargıtay’ın bir kararırda eser sözleşmesiyle taşeron firmaya yaptırılan altgeçit işinden
dolayı meydana gelen zarardan sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna dayandırılmıştır. Bkz. Yargı
tay Hukuk Genel Kurulu E. 2010/7-673 K. 2011/2 T. 02.02.2011, www.kazanci.com E.T.: 04.10.2014.
55 Eren: s. 624.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 359 |
amaçları doğrultusunda yapılan işin görüldüğü sırada, daha doğru ifadeyle bu
işin görülmesi sebebiyle doğması gereklidir. Yargıtay, bir ambar memurunun
göreviyle ilgisi olmadığı halde, kendisine bu yönde emir ve talimat da verilmek
sizin, kendiliğinden garajdan alıp sevk ve idare ettiği kamyonla verdiği zarardan
"adam çalıştıran" kurumu sorumlu tutmamıştır1.
Davacının çalışan n fiili ile zarar arasında uygun ili yet bağının olduğunu is
pat etmesi gerekir. Buna karşılık, TBK m. 66, adam çalıştıranın objektif özen
görevinin yerine getir Imemesi ile zarar arasında bir u\gun illiyet bağı bulundu
ğunu aksi kanıtlanabilir bir karine olarak kabul etmiştir. BK 66. m.2. fıkrasında
"Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve
denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni göster
diğini ispat ederse, sorumlu olmaz" şeklinde ifade edilen kurtuluş kanıtı ile ça
lıştıran özen ve denetim yükümlülüğünü yerine getirmediği hususundaki kari
neyi çürütebilir. Görüldüğü gibi adam çalıştıran zarar doğmasını engellemek
için çalışanlarının seçiminde, denetiminde ve onlara verilecek talimatlarda ge
rekli özeni göstermek zorundadır. Burada çalıştıranın özen görevini yerine ge
tirmiş sayılabilmesi için somut olayın o anki koşulları dikkate alındığında ne
gerekiyorsa yapılmış olmalıdır. Somut olayın koşulları kadar görülen işin tehli-
keliliği, çalışanın yetenekleri ve nitelikleri de dikkate alınmalıdır". Eğer dene
yimsiz bir çalışan iş görüyorsa çalıştıranın denetim yükümlülüğü daha da ağırla
şacaktı. Adam çalıştıran bunların yanında illiyet bağın kesen sebeplerden biri
nin varlığını kanıtlayarak da sorumluluktan kurtulabiir. Bu sebepler bilindiği
gibi mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
İnan/Yücel: s. 417.
İnan/Yücel: s. 418.
Bkz. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi E. 2013/9518 K. 2013/12618 T. 10.06.2013, www.kazand.com E.T.:
04.10.2014
| 360 Hıkuk Davaları
» Organizasyon sorumluluğu
“ Aynı yönde bkz. Y. HGK E. 2009/13-393 K. 2009/452 T. 21.10.2009, www.kazand.com 12.04.2018: "...
Ancak, sözleşmede açıkça kararlaştırılmamış olsa bile hastanın sağlık durumu, hastalığın tipi ve ağırlığına
göre dürüstlük ilkesinin ("MK m.2) zorunlu kıldığı bütün tedbirleri almak zorundadır. Aksi takdirde, ge
rekli testler yapılmadan hastalığın teşhisine gidilmesi; kan grubu tespitinde hata yapılması; cerrahi mü
dahalede kullanılan araç ve gereçlerin bozuk olması; ameliyatı takiben kullanılan kompresin gereğinden
fazla sıcak olması ve yanıklara yol açması; ruh hastasının kontrol edilmemesi nedeniyle intiharı; yangına
karşı gerekli tedbirlerin sınmaması; bozuk yiyecek verilmesi yüzünden zehirlenmelere yol açılması; ye
terli ısıtma yapılmadığı için hastalığın ağırlaşması veya yeni hastalığa sebebiyet verilmesi gibi hallerde
hastane işleticisi, oluşan zararı tazmin etmek zorundadır. Hastane yönetiminin somut organizasyon yü
kümlülükleri bulunmaktadır...".
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 361J
yeterli sayılacaktır. Meydana gelen zararın işletme faaliyeti yüzünden gerçek
leşmesi, aralarında uygun nedensellik bağı olması zorunludur. Öte yandan diğer
olağan sebep sorumlclukları gibi organizasyon sorumluluğu da özen eksikliğine
dayanır. Buradaki özen eksikliği adam çalıştıranın işletme faaliyetine ilişkin
çalışma düzenini zararı önlemeye elverişli durumda bulundurmamasına daya
nır. Yani öyle bir çalışma düzeni söz konusudur ki çalışanlar arasındaki işbölü
münün yanlış yapılması, çalışma saatlerinin verimli olmaması, denetimin yete
rince yapılmaması, iletişimsizlik gibi sebeplerden dolayı zarar meydana gelmek
tedir. Burada işletme faaliyetinin sürdürülmesi için gerekli organizasyonun ku
sursuz olmasını yani zararın önlenmesine elverişli olmasını sağlama yükümlülü
ğü işletme faaliyetini sürdüren adam çalıştırana düşmektedir2.
Kusur sorumluluğundan farklı olarak bir olağan sebep sorumluluğu olan or
ganizasyon sorumluluğunda kusuru yani organizasyonun zararı önlemeye elveriş
sizliğini ispat yükü zarar görene düşmemektedir. Tam tersine, adam çalıştıranın
sorumluluktan kurtulabilmesi için organizasyonun zararın önlenmesine elverişli
olduğunu ispat etmelidir. Yani burada işletme faaliyetini sürdüren adam çalıştı
ranın kusuru aksi çürütülebilir bir karine olarak kabul ed İrmektedir/’
BK 66. m.4. fıkrasına göre: «Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar
veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahip
tir». Dolayısıyla örneğin adam çalıştıran çalışana yanlış talimat veya bozuk alet
vermiş olduğu için zarar doğmuşsa ve çalışanında bir kusuru yoksa ödediği
tazminat için çalışana rücu edemeyecektir.
Adam çalıştıranın, çalışana rücu hakkı aynı zamanda bir sözleşmeden do
ğuyorsa (BK. 400 veya 112 ved.) yani örneğin aralannda hizmet sözleşmesi
ilişkisi bulunuyorsa, adam çalıştıran sözleşmeden doğan rücu hakkını kullana
caktır. Çünkü böyle bir durumda adam çalıştıran çalışanın kusurunu değil, çalı
şan kusuru olmadığını ispat yükü altında olur. Ayrıca rücu hakkının tabi olduğu
zamanaşımı süreleri de farklı olacaktır (Bkz. TBK m. 72, 146-147). Adam çalıştı
ranın rücu hakkı, yasanın düzenlemesi sistematik açıdan yorumlandığında, ka
nımızca hem çalışanın fiilinden doğan zarardan sorumluluk için hem de organi
zasyon sorumluluğu için bulunmaktadır.
İnan/Yücel: s. 420.
Oğuzman / Öz: s. 245.
I 362 Hıkuk Davalan
AÇIKLAMALAR :
1- Plakalı araç trafikte müvekkil adına kayıtlıdır. Davalı... tarafından ... adresinde gerçekleşti
rilen doğal gaz boru hattı döşeme işi sırasında iş makinesinin hatalı manevrası sonucu müvekkile
ait plakalı... marka ... model aracın sağ ön kısmında maddi hasar meydana gelmiş ve olay
ekli tutanakla tespit edilmiştir.
2- Hasarlı aracın onarmı için müvekkil tarafından harcanan _. TL'nin davalıdan tahsili için
gönderilentarih ve... yevmiye numaralı ihtarnameye davalı tarafça yanıt verilmemiştir.
3- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 66/1. maddesinde yer alan Adam çalıştıran, çalışa
nın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği Z3rarı gidermekle yükümlüdür"
hükmü gereği söz konusu aracın uğradığı zararın tazmini için işbu davayı açmak zorunluluğu
doğmuştur.
TANIKLAR
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
Giriş ve İlgili Mevzuat: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 67-68; 5199 Sa
yılı Hayvanları Koruma Kanunu, TMK, HMK
Yetki:
EK YETKİ: Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanla
ra karşı açılacak alaca< veya taşınır mal davaları için, o'ada bulunmaları uzunca
bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir. (HMK
m. 8)
2. Özel yetkili mahkeme: Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği
yani hayvanın bir kimseye veya taşınmaza zarar vermeye elverişli eylemi
gerçekleştirdiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bu
lunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mah<emesi de yetkilidir.
Davacı - Davalı: Doğrudan zarar gören kişi ya da kişiler ile dolaylı zarar gö
ren bazı kişiler: deste<ten yoksun kalanlar, ağır yaralanma ya da ölüm halinde
zarar gören ya da ölenin yakınları (TBK m. 53-56) ile hayvanın zarar verdiği ta
şınmazın zilyedi (TBK m. 68)
Kısa Bilgi: Özen esasına dayanan ve kurtuluş kanıt getirilebilen hayvan bu
lunduranın sorumluluğunun öngörüldüğü TBK m. 67 de yer alan düzenleme
şöyledir:
"Bir hoyvanın bokımını ve yönetimini sürekli veya geçici olorak üstlenen kişi, hoy-
vonın verdiği zarorı gdermekle yükümlüdür.
Hayvan, bir baş'tosı veyo bir başkosıno oit hayvan torof.noon ürkütülmüş olurso,
hoyvonı bulunduranır, bu kişilere rücu hakkı saklıdır."
İnan/Yücel: s. 421.
ıs İnan / Yücel: s. 421-423; Kılıçoğlu: s. 324-326.
İnan/Yücel: s. 422.
Her tür ehli hayvan ile tutulmuş vahşi hayvanların verdikleri zararlara BK.
67. maddesi hükmü uygulanır5. Kovalanan av hayvanlarının veya terk edilmiş
hayvanların verdiği zarardan, avcı ve eski hayvan bulunduran sorumlu tutul-
mazİS. Bununla beraber, eski hayvan bulunduran, zara- verebilecek bir hayvanı
terk etmişse, terk etse de bu hayvanın verdiği zararlardan sorumlu tutulur.
Üzerinde hâkimiyet kurulamayan hayvanların verdiği zararlardan doğan sorum
luluk ise BK. 67. maddesine değil, BK. 49. maddesine dayanır.
Sorumluluk için hayvanın, başka bir hayvan veya kşi tarafından ürkütülme-
si, hatta doğrudan doğruya yani hayvanın mağdura dokunması dikkate alın
maksızın, zararı kendi fiili ile ve kendi doğal içgüdüleri ile vermesi gerekir15.
Örneğin; bir köpeğin ısırmasından korunmak için kaçan kimsenin düşüp ayağını
kırması gibi. Dış etki dolayısıyla hayvan bağımsız ve kendi doğal içgüdüleri ile
hareket ederek, örneğin ani tren düdüğünden ürken atın zarar vermesi duru
munda BK m. 67 uygulanabilirken hayvanın doğal içgüdüleri ile değil de tama
men dış etkiler sebebiyle zarar vermesi durumunda, örneğin üçüncü kişi tara
fından hayvanın çukura atılması ve atıldığı yerde bir kimsenin yaralanmasına
yol açması durumunda söz konusu düzenleme uygulanamaz11.
BK. 67. maddesine göre, hayvan bulunduran kurtuluş kanıtı getirerek yani
"bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini" veya dikkat
ve özen gösterse bile zararın gerçekleşmesine engel olamayacağını yani neden
sellik bağını kesen sebepleri kanıtlayarak sorumluluktan kurtulur. Yani hayvan
bulunduran, hayvanı saklama ve denetleme konusunda, hayvanın cinsine, teh-
likelilik derecesine, kullanma tarzına (ekonomik amaçla mı zevk için mi), çevre
koşullarına göre gerekli önlemleri almış, talimat vermiş, tasma, zincir, kafes gibi
İnan/Yücel: s. 422.
Kılıçoğlu: s. 325.
İnan/Yücel: s. 422.
” İnan / Yücel: s. 423; Kılıçcğlu: s. 324-325; Eren: s. 634.
“ Eren: s. 634.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 367 |
araçları kullanmış ve üçüncü kişileri hayvanın taşıdığı tehlikeden levhalar koy
mak suretiyle haberdar etmiş olmalıdır1. Yani hayvan bulunduran zararı önle
mek için zamanında ve yeterli seviyede tedbir almakla yükümlüdür. Bunu Hay
vanları Koruma Kanunu m. 5 hükmü de emretmektedir.
Hayvan, bir taşınmaza zarar vermişse BK. 68. maddesi taşınmaz zilyedine
(malikine, kiracısına, intifa hakkı sahibine, hatta gayrimenkulü haksız olarak
işgal edene) tazminat talebinden başka şu hakları tanımaktadır:
b. Zarar gören taşırmaz zilyedi, hayvanı zararı tazmin edilene kadar alıkoy
mak ve tazminat verilmezse icra marifetiyle sattırmak ve bedelinden taz
minat miktarını almak hakkına sahiptir.
Kılıçoğlu: s. 330.
Hıkuk Davalan
TBK m. 68/fık. 2've göre zarar gören taşınmaz zilyedi, hayvanın verdiği za
rardan ve bu sebeple hayvanı yakaladığından, alıkoyduğundan veya etkisiz hale
getirdiğinden hayvan sahibine derhal bilgi vermelidir veya hayvan sahibini bil
miyorsa onu bulmak için gerekli girişimlerde bulunmak zorundadır.
Son olarak belirtmek gerekir ki TBK m. 67 hayvanı idare edeni sorumlu tu
tarken, Hayvanları Kcruma Kanunu m. 5 ise sadece hayvan sahibini sorumlu
tutmaktadır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
AÇIKLAMALAR
1- Müvekkilim ile davalı aynı site sakinleridirler. Müvekkilim bayan olması nedeni ile köpek
lerden korkmakta ve mümkün olduğu kadar uzak durmaktadır. Site yönetiminin aldığı karar
gereğince de sitede bulunan hayvanların ilgililere ait kısımda beslenmesi ve baş başı bırakılma
ması daha önceden site sakinlerine bildirilmiştir.
2- Olay günü müvekkilim akşam saatlerinde sitede akşam yürüyüşüne çıkmıştır. Zayıflamak
amacı ile doktor tavsiyesi üzerine site çevresinde hızlı hızlı yürümekte iken, ne olduğunu anlama
dan bir köpeğin saldırısına uğramıştır. Gözlerini hastanede açmıştır. Kaldırıldığı hastanede sol
ayak ve sağ kolundan ısır Idığını öğrenmiştir. Kuduz aşısı olmuş, hastanede kalmış ve ısırılma
nedeni ile bir süre psikolojik tedavi görmüştür.
3- Müvekkilime saldıran köpeğin davalıya ait olduğunu ve site İst yönetim kararına aykırı ola
rak bağlı tutulmadığını yapılan araştırma neticesinde öğrenmiş bulunmaktayız. Bu durumda bu
davayı açma zarureti hâsıl olmuştur.
TANIKLAR
SONUÇ VE TALEP : Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, hayvan besle
yen fakat gerekli önlemler almaması nedeni ile müvekkilimin yaralanmasına neden olan davalı
dan ... Türk Lirası maddi vs ... Türk Lirası manevi olmak üzere toplam ... TL tazminatın alınarak
müvekkilime ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalıya yüklenmesine karar
verilmesini davacı vekili olsrak saygılarımla arz ve talep ederim..../../...
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
Giriş ve İlgili Mevzuat: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 69-70, TMK,
HMK ve Yapı Denetimi Hakkında Kanun
Yetki:
EK YETKİ: Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara
karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir
süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir. (HMK m. 8)
2. Özel yetkili mahkeme: Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği
veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimal nin bulunduğu yer ya da
zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. (HMK m. 16) Buna
karşılık yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin uyuşmazlık taşınmazın aynına
ya da zilyetliğine ilişkin olmadığından HMK m. 12 uygulanmaz.
Davacı - Davalı: Doğrudan zarar gören kişi ya da kişiler ile dolaylı zarar gö
ren bazı kişiler: deste<ten yoksun kalanlar, ağır yaralanma ya da ölüm halinde
zarar gören ya da ölerin yakınları (TBK m. 53-56)
Yapı maliki, intifa ve oturma hakkı sahipleri (TBK rr. 69/ fık. 1-2)
Kısa Bilgi: Özen esasına dayanan, fakat diğer özen esasına dayanan kusur
suz sorumluluk (olağan sebep sorumluluğu) hallerinden farklı olarak kurtuluş
kanıtı getirilemeyen yapı malikinin sorumluluğunun öngörüldüğü TBK m. 69'da
yer alan düzenleme şöy ledir:
"Bir binanın veyo diğer yopı eserlerinin maliki, bunların yapımınooki bozukluklor-
don veya bakımındak' eksikliklerden doğan zoran gidermekle yükümlüdür.
İntifo ve oturmc hakkı sohipleri de, binonın bakımındaki eksikliklerden doğan za-
rorloroan, molikle binikte müteselsilen sorumludurlar.
İlk olarak yapı malikinin ve diğer ayni hak sahiplerinin sorumluluğu anlatılıp
daha sonra zarar tehl kesini önlemeyi isteme hakkına ilişkin olarak bilgi verile
cektir. Türk Borçlar Kanunu, kusura dayanmayan (kusursuz) sorumluluk halle
rinden birini de 69. maddesinde düzenleyerek, bina ve diğer inşa eseri malikini,
yapının inşasındaki bozukluğun (kötü, arızalı yapılmış olmanın) veya bakımdaki
eksikliğin sebep olduğu zararlardan sorumlu tutulmuştur.
ss
Ayrıca bkz. Eren: s. 643.
I 372 Hıkuk Davalan
• Yapımdaki bozukluk veya bakım eksikliği üçüncü kişinin fiilinden ya da ola
ğanüstü bir hal nedeniyle meydana gelmiş olsa da yapı maliki sorumlu ola
caktır”.
• Bir yapı maliki veva intifa veya oturma hakkı sahibi bulunmalıdır,
BK. 69. maddesi, mülga kanundan farklı olarak, yalnız bina veya diğer inşa
eseri şeyin mülkiyetine sahip olan kimseyi sorumlu tutmayıp bunun yanında
intifa ve oturma hakkı sahiplerini de sorumlu tutmaktadır. Yalnız intifa ve
oturma hakkı sahipleri yapı eserinin yapımındaki bozuklukla alakalı olmadığın
dan bakım eksikliğinden ötürü sorumlu tutulmuştur.” Sorumluluk ayni hak
sahiplerine yüklendiğinden, malikin ya da intifa ya ds oturma hakkı sahibinin
binaya veya diğer inşa eseri şeye fiilen, vasıtasız olarak zilyet olup olmaması
önemli değildir. İntifa ve oturma hakkı sahipleri malikle birlikte TBK m. 69 fık.
2'ye göre müteselsilen sorumlu kılındığına göre paylı mülkiyet halinde paydaş
ların sorumluluğunun müteselsil sorumluluk olması evleviyetle kabul edilmeli
dir5. Zira burada zarar görenin korunma gayesiyle hareket edildiği açıktır.
Yapı denildiğinde akla gelen sabit ve insan yapımı şeylerdir. TBK m. 69 fık.
l'de yapı kavramıyla oina ve diğer inşa eserleri kast edilmektedir. Bundan ha
reketle bir şeyin yapı olabilmesi için şu unsurlar gereklidir:
• Yeni baştan yapılan veya üzerinde değişiklikler yapılan bir eser olmalıdır”.
İnan/Yücel: s. 425.
İnan/Yücel: s. 425-428.
Eren: s. 647.
Uyarı Yasa koyucu yapı malikinin sorumluluğunda yzpı malikine kurtuluş kanıtı
getirme olanağı yani gerekli özeni gösterdiğini kanıtlayarak sorumluluktan
kurtulma olanağı tanımamıştır’4
İnan/Yücel: s. 427.
62 Eren: s. 650.
İnan/Yücel: s. 427.
64 Eren: 3. 644-645.
” Kılıçoğlu: s. 344.
İnan/Yücel: s. 42S.
I 374 Hıkuk Davaları
Sorumluluğun koşulları gerçekleşmişse yapı maliki ve varsa intifa hakkı sa
hibi ya da oturma hakkı sahibi zarar gören kişinin zararını gidermekle yükümlü
olur. BK m.69/fık. 3'e göre, sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı so
rumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır. Borçlar hukukumuzda yapıyı satan,
yüklenici, mimar veya mühendis, aksaklıkları zamanında yapı malikine bildir
meyen kiracı sözleşme ilişkisi sebebiyle yapı malikine karşı sorumlu olur’7. Bun
ların yanında haksız fi I sebebiyle yapı malikine karşı scrumlu olan kişiler de söz
konusu olabilir.
Hukuki düzenleme ve eldeki bu olgulara göre, binanın yapımı yönetmeliğe aykırı olmasına karşın, o
tarihte zarar doğmadığından davacının anılan tarihte bir talep hakkı da olmayacaktır. Bir hakkın, bu bağ
lamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte zamanaşımının başlat İması hakkın istenmesini ve elde
edilmesini güçleştirir, hara olanaksız kılar. Binanın yapım tarihinde, davalının hukuka aykırı olan eylemi
gerçekleşmiştir. Ancak henüz bir zarar bulunmamaktadır. Depremin oluşumu sonucu zarar doğmuştur.
Davaya konu edilen olaydaki deprem, yani zarar doğrucu sonuç 17.08.199S günü meydana gelmiş olup
eldeki bu dava ise 11.08.2000 günü yani bir yıllık süre içinde açılmıştır. Bu sûre, BK'nın S0. maddesinde
öngörülen bir yıllık süreye uygun düşmektedir. Tüm bu olgular göz önünde tutulduğunda istemin zama
naşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddedilmiş olması usule, yasalara ve dosyadaki olgulara uygun
düşmemektedir. O halde mahkemece yapılacak iş somut olayın özeliği oluş biçimi de gözetilerek işin
esasının incelenip sonucuna göre karar vermektir."
I 376 Hıkuk Davaları
AÇIKLAMALAR :
1- ... ili,... ilçesi,... mahallesi,... Sokak,... Numarada bulunan taşınmazın ön kısmına her za
man olduğu gibi akşam arabalarımızı park etmiştik.
2- Olay akşamı, söz kcnusu taşınmazın çatısında biriken karlar ve saçaklardaki buzlar, bina
sahipleri tarafından temizlenmediğinden maliki bulunduğum arabanın üstüne düşerek kaportası
nın birçok yerden ezilmesine neden olmuştur.
3- Arabamda meydana gelen hasarı... Sulh Hukuk Mahkemesinin tarih ve .../... Esas
Değişik İş, .../... Karar Değşik İş sayılı tespit davası ile tespit enirdim. Zararımın tazmini için bu
davayı açma zarureti hâsıl olmuştur.
DELİLLER :... Sulh Hukuk Mahkemesinin tarih ve .../... Esas Değişik İş,.../...
Karar Değişik İş sayılı tespit davası, tutanak ve sair yasal deliller.
SONUÇ VE TALEP : Yukanda kısaca açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, fazlaya ilişkin
haklarımız saklı kalma kaydı ile ... TL olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı
lardan müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkilime ödenmesine, yargılama
giderleri ve ücreti vekâletin davalıya yüklenmesine karar verilmesini, davacı vekili olarak saygıla
rımla arz ve talep ederim.
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
Davacı - Davalı: Davacı; Küçük veya kısıtlının akıl hastasının eyleminden za
rar gören kişi / kişilerdir. Davalı ise; küçük ve kısıtlının veya akıl hastasını gö
zetmekle yükümlü ev başkamdir.
Kısa bilgi: TMK 359. maddesinde "Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün,
kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışıl
mış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bu
lundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gel
mesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur."
Karar Ev başkan kendi yaşam tarzı ve davranışları ile de örnek teşkil edeceğin
den aile yaşamının da düzenli olması gereklidir
"... eğitimin doğumla birlikte aile içerisinde beşleyen, belli bir yaştan sonro ilgili
eğitim kurumlorının do kotkısıyla süren ve ölümle sonlanan bir süreç olduğu;
kişiliğin büyük ölçüde bireyin okul öncesi döneminde, aile içerisinde geçen 0-6 yaş
orosındo oluştuğu; kişiliğin bu dönemde bulunduğu çile ortamındo kendisine
model oluşturan yetişkinlerin davranışlarını toklit ettiği, belli durumlarda hangi
davranışı benimseyeceği konusundaki telkinlere de tomomen oçık bulunduğu, en
önemlisi de, günlük yaşam içerisinde tonik olduğu gerçek uygulamoları büyük
ölçüde birebir benimsediği, kendisi şiddete maruz kolan çocukların, başkalanno
aynı davranışları yansıtmo eğiliminde olabildiği bilinmektedir.
O holde, Agvgg ettiği bir orkodcşının gözüne com porçosı fırlctorak görme yetene
ğini yitirmesine neden olon bir küçüğün bu davranışının, salt oku! ortamında ve
dolayısıyla kendisiyle fiili bağımlılık ilişkisinin kesildiği bir yer ve zamanda gerçek
leşmiş olmosıno bokılorak, oile boşkonının doğan zarardan hiçbir şekilde sorumlu
tutulomcyacoğı düşünülemez.
Ek Bilgi Kollektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel
ve yargısîl içtihatlarla kabul edilmiştir.
©
Ülkemizin belli bir yöresinde yoğunlaşan terör olaylan devlete yöneliktir, anaya
sal düzeni yıkmayı amaçlamaktadır, bu olaylar zarar gören kişi ve kurumlara karşı
kişisel husumetten ileri gelmemektedir. Bu eylemler nedeniyle zarara uğrayan kişiler,
bu terör eylemlerine katılmamışlardır, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplu
mun içinde bulunduğu sosyal kargaşadan zarar görmektedirler. Kısaca zarann nedeni
toplumun bireyi olmaktır. Bu zararların nedensellik bağı aranmadan sosyal risk ilkesi
ne göre ödenmesi gerecir. Bu tazmin sosyal devlet ilkesine de uygun düşecektir.’1
Görev
Yetki
İYUK 36. m. İdari sözleşmeler dışında kalan tam yargı davalarında ve HMK
gereğince; zararın meydana geldiği yer idare mahkemesidir.
2) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir
eyleminden doğmuş ise hizmetin görüldüğü veya darenin herhangi bir ey
leminden doğmuş ise hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer idare
mahkemesidir.
Davacı - Davalı
Yargılama Usulü
İkincisi ise üçüncü kişileri uğradıkları zararı tazmin gücünden yoksun olabi
lecek memur/kamu görevlisiyle muhatap etmeyecek şekilde güvenceli bir taz
min imkanı vermektir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 3S1 |
Anayasanın 125/VII. maddesinde ise tam kusursuz sorumluluk düzenlen
miştir.
Giriş ve İlgili Mevzuat: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 71; TMK, HMK,
Çevre Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu,
Petrol Kanunu, Türk Sivil Havacılık Kanunu, Nükleer Güç Santrallerinin Kurul
ması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun
Görev: Asliye hukuk mahkemesi (HMK m.2; Krş. Mülga HUMK m.2)
Yetki:
EK YETKİ: Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanla
ra karşı açılacak alaca< veya taşınır mal davaları için, o'ada bulunmaları uzunca
bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir. (HMK
m. 8)
Davacı - Davalı: Doğrudan zarar gören kişi ya da kişiler ile dolaylı zarar gö
ren bazı kişiler: deste<ten yoksun kalanlar, ağır yaralanma ya da ölüm halinde
zarar gören ya da ölerin yakınları (TBK m. 53-56)
Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk dü
zenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep
olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesin isteyebilirler."
73 Erdem: s. 218.
I 384 Hıkuk Davaları
Uyarı Karakteristik riziko koşulu kaynak düzenlemeden farklı olarak açıkça anılma
mış olsa da tehlike sorumluluğunun niteliği gereği uğruna sorumluluğun
öngörüldüğü ya da genel tehlike sorumluluğunun kapsamına girdiği kabul
edildiği riziko bu sorumluluğu doğurur, diğer rizikolar ancak diğer sorumlu
luklar için tartışılabilir.’*’
Önemli ölçüde tehlikeliliğin ne anlama geldiği TBK madde 71'in ikinci fıkra
sında açıklanmış ve birtakım ölçütler ortaya koyulmuştur. İşletme faaliyeti ya
özen gösterilse bile sı< sık zararlara yol açmalı, yani karakteristik riziko sık ger
çekleşiyor olmalı, ya ağır zararlara yol açmalı ya da özel bir tehlike sorumluluğu
düzenlemesine tabi br tehlike olgusunun bünyesindeki tehlikeye benzerlik söz
konusu olmalıdır." Yani tehlikeliliğin takdirinde nesnel iki ölçüt ortaya konul
muş ve bunun yanında yargıca tehlikeliliğin takdiri hususunda kıyas yapma ve
bu şekilde genel tehlike sorumluluğunun uygulama alanını biçimlendirme yet
kisi verilmiştir. Öte yandan kusur sorumluluğu ile tehlike sorumluluğu arasında
kural-istisna ilişkisi anık söz konusu olmadığına göre yargıcın genel tehlike so
rumluluğu kapsamındaki bir işletme faaliyeti için uygulanacak sorumluluk hu
kuku kuralları konusunda kıyas yapmasına bir engel kalmamıştır."
78 Yücel: s. 142-143; Ulusan: s. 84; Akkayan Yıldınm: s. 207, 210; Atamen s. 22.
Yani hukuk düzerince izin verilsin verilmesin, önemli ölçüde tehlikeli işlet
me faaliyetlerinin ka-akteristik rizikosunun gerçekleşmesinden doğan zarar,
zarar veren tarafından karşılanır.
Yasa koyucu sorumlu kişinin belirlenmesinde ilerici bir tutum ile hem işle
teni hem de işletme sahibini sorumlu kılmış ve bu kişilerin birbirinden farklı
olması halinde müteselsil olarak sorumlu olduklarını açıkça belirtmiştir. Karşı
laştırmalı hukuka bakıldığında genellikle işletme sahioinin değil, işletenin so
rumlu kılındığı görülür." İşleten fiili anlamda işletme faaliyeti üzerinde tasarruf
gücünü elinde bulunduran kişi iken işletme sahibi işleıme faaliyetine konu şey
üzerinde ayni hak sahibi olan kişidir.
Ülkemizde gerek dikkatsiz araç kullanımı, gerek alkol, gerekse hız ve ben
zeri sebeplerle yılda binlerce trafik kazası meydana gelmekte; meydana gelen
bu trafik kazaları nedeniyle de binlerce kişi yaralanmakta ve hayatını kaybet
mektedir.
“ Yücel: s. 191-194.
• Şoför: Karayolunda, ticari olarak tescil edilmiş bir motorlu taşıtı süren kişi
dir.
• Araç sahibi: Araç için adına yetkili idarece tescil oelgesi verilmiş veya sa
hiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişidir.
• İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfa
tıyla sicilde kayıt ı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya
rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafın
dan başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlkesi kendisine ait olmak
üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu
kimse işleten sayılır.
Uyarı Bir trafik kazasında sorumlu olan kişiler dar anlatımla araç maliki, sürücü ve
aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısıdır. Bu kişiler arasındaki sorumluluk
KTK madde 88/1 uyarınca müştereken (ortaklaşa/zincirleme) paylaşılmakta
dır.
Uyan Araç sahbi ile sürücünün farklı kişiler olması halinde sürücü kusuru oranında,
araç maliki ise 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca KUSURSUZ
OLARAK sorumludur.
Burada dikkat ed Imesi gereken önemli bir nokta sürücünün belli bir oran
da kusurlu olmasının, araç malikinin ve sigortacının so'umluluğunu kaldırmadı
ğıdır.
Sayılanlara ek olarak; devlet veya diğer kamu tüzel kişileri, yarış düzenleyi
cileri, motorlu araçla ilgili mesleki faaliyette bulunanlar ve aracı çalan veya gasp
eden kişiler 'farazi işleten' olarak nitelendirilirler ve kanunen aranan şartların
gerçekleşmesi halinde gerçek işleten gibi sorumlu tutulurlar.
Bu sorumluluğun unsurları:
KTK 85/1'de tehlike sorumluluğu için motorlu aracın işletilme halinde bu
lunması gerekir. Ayrıca hareket sağlayan her türlü mekanik akşamın harekete
geçmesi halinde araç işletilme halinde kabul edilir.
KTK 85. Maddesi anlamında zarar genel hükümler kapsamında bir zarardır.
Bu zarar kişinin bedersel varlığına ilişkin maddi ve manevi zarar olabileceği gibi
şeye ilişkin (taşınır ve taşınmaz eşya) olabilir.
Zararın meydana geldiği yer önemlidir. KTK 2. Maddesine göre KTK'nın uy
gulama alanının karayolu olduğu belirtilmiş, bunun yanında karayolu dışında
kamuya açık alanlar, park-bahçe park yeri, garaj, otobüs terminali, servis ve
akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan alanlar olarak
KTK kapsamında kabul edilmiştir.
f) Olumsuz unsur:
Eğer kendisi veya eyleminden sorumlu olduğu kişilerin az veya çok kusuru
varsa artık kurtuluş kanıtı getiremez. Ayrıca işleten a'açtaki bozuklukların so
nuçlarına katlanmak zorundadır.
KTK madde 85'te düzenlenen motorlu taşıt işletenin sorumluluğu, bir teh
like sorumluluğudur.
Zararın işletme veya faaliyete özgü tipik bir tehlike ile gerçekleşmesi sonu
cu sorumluluk doğar.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 389 |
Amaçlanan tehlike, faaliyet ve işletmelerin zarara yol açmaya aşırı eğilimde
oluşundan ya da kazaların nitelik ve nicelik yönünden ağır sonuçlar çıkarması
ölçütü ile açıklanabil!'. (Tandoğan, Haluk: Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı
Sorumluluk Hukuku, Ankara 1981, s 26)
AÇIKLAMALAR :
1- Müvekkilim, tarihinde sabah evinden ayrılıp işine gitmekte iken, mülkiyeti davalı
...’ye ait olan ve onun tarafından işletilen ... plakalı dolmuşun çarpması sonucu ağır bir şekilde
yaralanarak hastaneye kaldırılmıştır. Olay yerine gelen polis ekiplerince tutulan tutanakta, dol
muşun aşırı hızlı gittiği ve tatta kırmızı ışıkta durmayarak yaya geçidinden geçmekte olan müvek
kilime çarptığı ve davalının asli kusurlu olduğu rapor edilmiştir.
2- Kaza nedeniyle müvekkilimin iki bacağı ve iki kolu kırılmış olup, kaldırıldığı hastaneye yüklü
bir tedavi ücreti ödemek zorunda kalmıştır. Diğer yandan, davalnın tamamen kusuru sonucu
meydana gelen kazadan dolayı, müvekkilime doktorlar tarafından iki aylık rapor verilmiştir. Mü
vekkilime iki ay işlerine gidemeyeceğinden maaş da alamayacaktır. Bu durum zaten maddi yön
den sıkıntı içinde olan müvekkilimi zarara sokacaktır.
3- Müvekkilimin ödemek zorunda kaldığı tedavi masraflan da dâhil olmak üzere şu anki top
lam zararı ... Türk Lirası civarındadır. Kusurlu olarak trafik kazasına neden olana davalının, mü
vekkilimin uğramış olduğu maddi zararlarının tazmini için iş bu davanın açılması zorunluluğu
doğmuştur.
SONUÇ VE TALEP : Yukanda kısaca açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, fazlaya ilişkin
haklarımız saklı kalmak kaydıyla, olay tarihinden itibaren işleyecek olan kanuni faizi ile birlikte
davalının davacıya şimdilik ... Türk Lirası maddi tazminat ödenmesine ve yargılama giderlerinin
davalıya yükletilmesine karar verilmesini, davacı vekili olarak saygılarımla arz ve talep ederim.
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 391J
ddd. Tazminatın Belirlenmesi
Zarar görenin meydana gelen trafik kazasında kusuru olması halinde, he
saplanan tazminattan kusur oranına göre indirime gidilir.
Madde 86'ya göre de motorlu araç işletenin, kazanın üçüncü kişi veya za
rar görenin kusurundan kaynaklandığını kanıtlaması halinde sorumluluktan
kurtulduğunu belirtmiştik. Ancak bunun için araç işleten veya eylemlerinden
sorumlu tutulduğu kişilerin meydana gelen kazada kusurlarının bulunmaması
gerekir ve araçtaki herhangi bir bozukluğun kazaya sebebiyet vermemiş olması
gerekmektedir.
O halde tazminat belirlenirken öncelikle kazanın üçüncü kişi veya zarar gö
renin kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı araştıracaktır. Kazaya onların
sebebiyet vermesi halinde araç işletenin sorumluluğu doğmayacaktır. Eğer
kazaya tamamen sebebiyet vermiş olmamakla birlikle, kazanın oluşumunda
üçüncü kişi veya zarar gören de etkili olmuşsa bu halde belirlenecek tazminat
tan indirime gidilecektir.
Mücbir sebep ise; bir sorumluluğun yerine getirilmesini kısmen veya ta
mamen engelleyen, kşinin önceden bekleyemeyeceği ya da tahmin edemeye
ceği, beklese ya da tahmin etse dahi engelleyememeği dıştan gelen olağanüstü
durumlardır ve varlığında nedensellik bağı kesilmekte ve sorumluluk yukarıda
incelediğimiz KTK 86. Maddede olduğu gibi ortadan kalmaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu Madde 87: "Yaralanan veya ölen kişi, hatır için
karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır
için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu
teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın ma'iki ile işleteni arasındaki
ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir.
Buna göre yaralanan veya ölen kişi hatır için karşılıksız taşınıyorsa veya
motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmişse işletenin
sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkiden doğan
zararlarla ilgili olarak Karayolları Trafik Kanunu değil; Borçlar Kanunu uygulanır.
O halde hatır için taşıma yapılan hallerde, yardımda bulunana verilen zara
rın gideriminde Borçlar Kanunu 51/1 uygulanır ve hâkim somut olayı re'sen
değerlendirerek hakkaniyet indiriminde bulunabilir.
Buna göre;
• Olayın zarar görenin veya 3. kişinin ağır kusuruyla gerçekleşmiş olması ha
line veya
• İşletenin kusuru olmaksızın aracın gasp edilmesi veya çalınması halinde si
gortacı sorumluluktan kurtulur.
KTK Madde 111 uyarınca da; KTK kapsamında öngörülen hukuki sorumlu
luğu kaldıran veya azaltan anlaşmalar geçersizdir.
Borçlar Kanunu Madde 53’e göre ölüm halinde; cenaze giderleri, ölenin
desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar ve ölüm he
men gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da
yitirilmesinden doğan kayıplar maddi tazminat olarak talep edilebilmektedir.
Borçlar Kanunu madde 54'e göre bedensel zararlar; tedavi giderleri, ka
zanç kayıpları, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan ka
yıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır.
• Meydana gelen trafik kazasına zarar görenin tam (ağır) kusurunun sebep
olmaması ve karş tarafın kusurlu olması gerekmektedir.
• Kazada hasar gören parça ve/veya kısımların kazadan önce sağlam ve oriji
nal olması gerekmektedir.
Uyarı Değer kaybı nedeniyle açılacak davalarda dikkat edilmesi gereken ilk husus;
tamiratı mümkün olmayan ve hasar görmesi halinde yenisiyle değiştirilen
parçaların (far, cam, silecek gibi) değer kaybı davalarına konu edilemeyeceği
hususudur.
Dikkat edilmesi gereken diğer husus ise; dava konusu edilen araç parçaları
nın önceden kaza geçirmemiş, sağlam ve orijinal olması gerektiğidir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 395 |
Bu koşulların varlığı halinde yapılacak ilk iş Hukuk Muhakemeleri Kanunu
madde 400 uyarınca delil tespiti istemek olmalıdır. Yapılacak bilirkişi inceleme
sinde tespit edilecek değer kaybı miktarına göre dava açılabileceği gibi; ilk önce
dava açılıp dosya yargılama sırasında da bilirkişiye gönderilebilmektedir.
» Görev
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu 110. Madde ve 6100 Sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 2. Maddesi birlikte incelendiğinde görüleceği üze
re, trafik kazalarında haksız fiil sorumluluğu nedeniyle açılacak davalarda gö
revli mahkeme ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİDİR.
Karar Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu poliçesi yahut ticari
ilişkiden değil, davacının işleteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın
karıştığı maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanmaktadır. Bu haliyle
uyuşmazlığın haksız fiile dayalı alacak davası olduğu anlaşıldığından,
davanın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görü
lüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (818 S.K. m.41) (6762 S.K. m.4,21)
Karar: Dava, davalı şirkete sigortalı araç ile davacı şirkete ait aracın karıştığı
kaza nedeniyle uğranılan maddi zararın poliçe ile sınırlı olarak tahsili istemine
ilişkindir.
Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi ise, davanır ticari dava olmadığı gerek
çesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.
818 Sayılı Borçlar Yasasının 41/1. maddesinde, <Gerek kasten gerek ihmal ve
teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika
eden şah s, o zarann tazminine mecburdur.:* hükmine yer verilmiştir.
Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu poliçesi yahut ticari
ilişkiden değil, davacının işleteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın karış
tığı madci hasarlı trafik kazasından kaynaklanmadadır. Bu haliyle uyuşmazlı
ğın haksız fiile dayalı alacak davası olduğu anlaşıldığından, davanın genel
hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandır
ması gerekmektedir.
Sonuç: Yıfcarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.'nin 21. ve 22. (1086 sayılı
HMK.'nin 25. ve 26.) maddeleri gereğince Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
nin YARG YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 31.12.2012 gününde oybirliği ile karar
verildi (Y.17. HD. 31.12.2012, E. 2012/9255, K. 2012/15203)
» Yetki
Ancak aynı dava sigorta şirketine değil de işletene karşı açılmışsa, bu du
rumda genel hükümlere göre (HMK madde 6) davalının yerleşim yeri ya da
haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesi yetkili olacaktır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 397 |
» Davacı - Davalı
• Davalılar: Dava araç maliki, sürücü ve sigorta şirketine karşı açılabilir. Da
valılar davacıya karşı müteselsil olarak sorumlu olup kendi aralarında rücu
hakları vardır.
» Yargılama Usulü
Meydana gelen trafik kazası nedeniyle maddi ve/veya manevi tazminat ta
lebiyle açılacak tazminat davalarında Karayolları Trafik Kanunu madde 90 uya
rınca maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konusunda Borç
lar Kanunu'nun haksi2 fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı kararlaştırılmış
tır.
Açılacak dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2918 Sayılı Kara
yolları Trafik Kanunu ve 6098 Sayılı Borçlar Kanunu uyarınca yapılacak yazılı
yargılama usulüne göre karara bağlanacaktır.
Hâkim önüne gelen davada ilk önce zararın varlığını tespit edecek; bu zara
rın motorlu bir aracın işletilmesi sırasında karıştığı trafik kazası nedeniyle oluş
tuğunu tespit ettikten sonra, zararla dava konusu haksız fiil arasında illiyet bağı
kurulması halinde davanın kabulüne karar verecektir.
» Zamanaşımı
MADDE 109:
"Motorlu araç kızolorınoon doğon maddi zararların tazminine ilişkin talepler, za-
ror görenin, zararı ve tozminat yükümlüsünü öğrendiği torikten başioyarok iki yıl ve
herholoe, kozo gününden başioyarok on yıl içinde zomanoşım.no uğrar.
I 393 Hıkuk Davaları
Davo, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir
zamon aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminot talepleri için de ge
çerlidir.
Buna göre; kişiye ve mala gelen zararlarda zamanaşımı; zarar görenin zara
rı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği andan itibaren 2 sene, her halükârda ise
10 senedir.
Görüleceği üzere trofik kozosıno sebebiyet vermiş hoksız fiilin, ceza kanunu
kopsomır.da düzenlenmiş bir suç teşkil etmesi ve cezo kanununda bu suç için
daho yüksek bir zomanoşımı süresinin öngörülmesi holino'e açıtmış hukuk
davosmdo da uzotılmış zamonaşımı süresi uygulanacoktır. (HGK 12.03.2014
E. 2013/^-544 K. 2014/315)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 39? |
» Zamanaşımının Kesilmesi
DAVACI :
VEKİLİ :
3- ,.... (Sigorta)
KONU : Fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakkımız saklı kalmak üzere,......
tarihinde, .... adresinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle müvekkilin uğradığı maddi ve
manevi zararlarla ilgili olarak şimdilik .... TL maddi ve..... TL manevi olmak üzere toplam...... TL'nin
kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkilimize ve
rilmesi istemimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil... tarihinde aracıyla seyir halinde iken, sürücü........ aracın kontrolünü kaybetmiş ve
müvekkilin sevk ve idaresindeki araca arkadan hızla çarpmıştır.
HUKUKİ DELİLLER : Keza tutanağı, tanık, bilirkişi, keşif, Yargıtay kararları ve her türlü yasal
delil
HUKUKİ SEBEPLER : Karayolları Trafik Kanunu, Borçlar Kanunu, HMK ve tüm sair mevzuat
SONUÇ VE İSTEM : Fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakkımız saklı kalmak üzere; yuka
rıda anlatılanlar ve mahkemenizin re'sen gözeteceği sebeplerle;
... tarihinde......... adresinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle müvekkilin uğradığı zarar
larla ilgili, maddi olarak şimdilik..... TL, manevi olarak...... TL; toplamda........ TL'nin kaza tarihinden
itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkilimize ödenmesini.
Yargılama giderleri ile /ekâlet ücretinin karşı tarafa yükleti İm esine karar verilmesini saygıyla
vekâleten arz ve talep ederiz.
Davacı Vekili
Av............
Yukarıda görev ve yetki konusunda anlatılanlar ışığında görevli mahkeme değişebileceği gibi; tarafların
tacir olması ve haksız fiilin bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi durumurda mahkemeden kaza tarihinden
itibaren işletilmek üzere avans faizi de talep edilebilecektir.
Açılacak tazminat davalarnda maddi tazminat olarak talep edilecek miktar kısmi olarak açılabilmekte ise
de; yukarıda anlattığımız değer kaybı davalarında önceden delil tespiti yapılmış ve bilirkişice zararır tam
olarak belirlenmiş olması nalinde dava en az bu tutar üzerinden açılmalıdır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 401J
c. Tüzel Kişilerin Organlarının Haksız Fiilinden Kaynaklanan Sorumluluğu
C. Bedensel Zararlar
Bir başka kişinin hukuka aykırı eylemleriyle beden tamlığında meydana ge
len bir eksiklik veya ölüm, ya hak sahibinin kendi mamelekinde veya ölüm ha
linde, ölenin desteğinden yararlanan kişilerin mamelekinde bir eksilme meyda
na getirir ki bu eksikliğin giderilmesi, tazmini gerekir.
Beden tamlığı kavramına ruh bütünlüğü de dahildir. TBK 54. Maddesi açıkça
beden tamlığı ihlali kavramını tanımlamayıp, ihlal sonucunda hangi zararların do
ğacağı sayılmıştır. Bir kararda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kısmen tanımlama yaparak;
"Bir organın yaralanması, kırılması, kopması keza görme, duyma organlarının zaafa
uğraması ya da görev yapamaz duruma gelmesi, kişinin fiziksel görünüşünün de
ğişmesi, güzelliğinin halele uğraması bedensel zarar meydana getirir."66
3u konunun usule ilişkin bilgileri, "D. Bedensel Zararlardan Doğan 7ozfn>nat Dcvolannda Usul" bölü
münde detaylı olarak incelenmiştir.
Beden tamlığının ihlalinin hangi zararlara yol açtığı TBK 54. Maddesinde
belirtilmiştir. Bunlar:
• Kazanç kaybı
» Tedavi Giderleri:
1. Hastane, sağlık yurdu, ilk yardım, kaplıca gibi müesseselere yapılan ödemeler
2. Doktor, hemşire, hasta bakıcı, iğneci gibi tedavi ile uğraşan ve yardımcıla
rına yapılan masraflar
se
Von Tuhr: a.g.e sh: 1OS
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 403 |
Tedavi giderleri yönünden 6111 sayılı kanunun 59. Maddesi ile KTK 98.
Maddesinde değişiklik yapılarak, sigorta şirketlerinin kendilerine yatırılan prim
ödemelerinin %15’ini SGK'ya aktarmaları ile sağlık hizmet bedellerinden dolayı
sorumlu olmayacakları düzenlenmiştir. Ancak bu düzenlemede zarar görenlerin
sağlık hizmet bedellerini düzenleyen SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) kapsamı
dışındaki tedavi giderlerinden dolayı sigorta şirketlerinin sorumluluğu limit
kadar devam edecektir. Tabii ki, sigorta şirketi ile birli<te işleten ve sürücünün
sorumluluğu da devam edecektir.
«T
Tekinay: a.g.e s: 445
| 404 Hıkuk Davalan
taksi tarifesinin belirlenmesi ile hesaplama mümkün olacaktır. Otobüs-uçak-
özel araç giderleri de keza talep edilebilir.
» Kazanç Kaybı:
» İyileşme
Tam iyileşme halinde, mağdurun tüm tedavileri sona ermiş, mağdur için
yapılacak bir şey veya beklenebilecek bir risk kalmamışsa tam iyileşme gerçek
leşmiştir. Bunun en mükemmel hali şifa bulmadır. Bu halde mağdur olay öncesi
durumuna kavuşmuştjr.
Tam iş gücü kayb halinde, eğer mağdur kendi yaşamını idame ettirecek öz
bakımını sağlayamıyo'sa, bir başka kişinin bakımına muhtaç demektir. Bu tak
dirde mağdurun zararı sadece çalışamayarak gelir elde edememek değil, buna
ilave olarak kendisine bakacak olan kişiye yapacağı ödeme nedeniyle mal varlı
ğında meydana gelecek olan eksilmedir. Bakıcı ücretle'i konusunda gerek yargı
kararlarında gerekse uygulamada pek çok farklılıklar mevcut ise de, Bu konuda
fazla detay kapsam it bariyle mümkün olmadığından fazla bilgi için çeşitli kay
naklara müracaat edilebilir”.
Ek Bilgi Daimi iş gücü kaybı, ömür boyu süreceği için, muhtemel ömür süresinin be
lirlenmesi gerekecektir. Muhtemel ömür süresinin tespiti farazi ve istatistik!
Bkz Uçakhan-Güleç, Sema: Maddi Tazminot Esaslar» ve Ke-opJcnmosr, Seçkin Yayınevi, Ankara 2014
Efor kaybı zararı ise, iş gücü kaybına uğrayan kişinin, gelirinde bir azalma mey
dana gelmemesine karşın, aynı geliri, beden gücünden daha fazla harcayarak elde
edeceğinden dolayı uğramış olduğu fazladan efor kaybının parasal karşılığıdır.’1
TBK m.76 yeni yasanın getirdiği bir düzenleme olup, esasen zararın artmasını
engelleme fonksiyonu vardır. Bu konuda yapılan çalışmalar aydınlatıcı olacaktır.”
Geniş bilgi ve yargı kararlan için bkn. Uçakhan-Güleç, Sema: a.g.e. sh. SS3.
’’ Geniş bilgi için, Emel Badihun "Geçici Ödemeler" bölümüne bakınız.
’* Geniş bilgi için, Sema Güleç Uçakhan'ın "Bedensel Zararlardan Doğan Tazminat Dovaları" bölümüne
bakınız.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 407 |
Uyarı Cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma
gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden dcğan kayıplar ve ölenin deste
ğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar destekten yok
sun kalma tazminatı davalannın konusunu oluştu'ur.
2918 sayılı kanunun 92/1. maddesine 6704 sayılı Kanunla eklenen (g) ben
di ile "Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri" zorunlu mali
sorumluluk sigortasın n kapsamı dışına çıkarılarak, tam kusurlu eylemi ile ger
çekleşen kaza sonrasında vefat eden sürücü veya işletenin yakınlarının zorunlu
mali sorumluluk sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı talep
edebilme olanakları ortadan kaldırılmıştır.
Yargıtay çtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.06.201S tarih ve E: 2316/5, K: 2018/6 sayılı Kararı (RG:
30495)
14.11.2018-
I Hikuk Davalan
Buna karşılık, Yargıtay anne-babanın, çocuğunun haksız fiil ve/veya akde
aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı da
valarında, desteklik ilişkisinin varlığının ispatı için Sosyal Güvenlik Kurumundan
gelir bağlanması şartının aranmayacağına hükmetmiştir.”
b. Görev
• Asliye Hukuk Mahkemesi /İş Mahkemesi/İdare Mahkemesi
c. Yetki
• Davalının yerleşin yeri mahkemesi/haksız fiilin işlendiği veya zararın mey
dana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi/zarar gö
renin yerleşim ye'i mahkemesi
Yargıtay çtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.06.201S tarih ve E: 2X6/5, K: 2018/6 sayılı Kararı (RG:
30495)
14.11.2018-
a. Davacı: Ölenin (mevcut veya olası) fiili desteğinden yoksun kalan kişilerdir.
Yargıtay çtihadı Birleştirme Genel Kurulurun 22.06.2018 tarih ve E: 2016/5, K: 2018/6 sayılı Kararı (RG:
14.11.2018-30495)
| 413 Hıkuk Davalan
rın salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir
zarar da değildir.131
6098 sayılı TBK'nın 49/1. Maddesi uyarınca "Kusurlu ve hukuka aykırı birfi
ille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür." Destekten yok
sun kalma tazminatının kaynağı haksız fiildir. Bu nedenle haksız fiili işleyen kişi
bu tazminatın asıl sorumlusudur. Ayrıca aynı zarardan çeşitli sebeplerden dola
yı sorumlu olan diğer kişiler de müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uya
rınca tazminattan sorumludurlar (TBK m.61). Örneğin adam çalıştıran (asıl-alt
işveren), hayvan sahibi, motorlu araç işleteni ve işleterin bağlı olduğu teşebbüs
sahibi137 ve sigortacı bu kapsamdadır. Haksız fiili işleyen, küçük ya da vesayet
altında ise husumet veli veya vasiye, vefat etmiş ise mirasçılarına yöneltilir. Son
olarak, zarar kamu hizmetinin görülmesi sırasında veya bu hizmetten doğmuş
sa, dava yalnızca ilgili idare aleyhine açılabilir (ANY. m.129).133
e. Zamanaşımı Süreleri
Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesin
de de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın
tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak
düzenlenmiştir. TBK'rın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörül
müş olup bunlar, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itiba
Geniş bilgi için, Doç. Dr. Özge Yücel'in "Özen Sorumluluğu" bölümüne bakınız.
Geniş bilgi için Av. Ceren Cansu Canpolat'ın "Araç Sahibinin (İşletenin) Sorumluluğu" bölümüne bakınız.
Geniş bilgi için Av. Sema Güleç Uçakan'ın "Devletin Kusursuz Sorumluluğu" bölümüne bakınız.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 411 |
ren 2 yıllık sübjektif ve nispi nicelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız
fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı
süresi ile olağanüstü ritelikteki ceza zamanaşımı süresidir.
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi ön
gördüğü tehlike sorumluluklarında TBK'nın 72. maddesi uygulanmaz. Örneğin
2918 sayılı KTK'nın 109/1. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan
maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat
yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden
başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun
109/2. maddesinde ise, "... dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza
Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre
maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre
cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu durumu gözeten kanun koyucu, ceza davası
için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin
bakımından genel ola'ak TBK 72/1, özel olarak da KTK 109/2. maddesinde dü
zenleme yapmıştır.
Buna göre 2918 sayılı Kanundan kaynaklı destekten yoksun kalma tazmina
tı davaları bakımından, tazminat miktarlarına ilişkin arlaşma yapılmış olmasına
rağmen, Kanunda yazılı koşulların varlığı halinde anlaşmanın iptali mümkündür.
Anılan düzenlemeye göre tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya
fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten
itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa'nın bu hükmünden yararlanmak için
ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sıra
sında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde
hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Öde
me tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar
ile ödeme miktarı karşılaştırıldığında ödemenin yeterli bulunmaması halinde
dava açılması mümkündür."" Ayrıca belirtmek gerekir ki, anılan madde, ibra
namenin iptali için zarar görene yetersizlik, zarar verene de fahişlik iddiası ile
iptal hakkı tanımış, iptal sebebi olarak da objektif bir unsur olarak bu yetersizli
ğin veya fahişliğin açıkça belli olması halini kabul etmiştir. Bu durumdan anlaşı
lacağı gibi, maddede aşırı yararlanmayı (gabin) düzenleyen TBK'nın 28. madde
sinde öngörülen, zarar görenin zor durumda kalmas'ndan veya düşüncesizli
ğinden ya do deneyimsizliğinden yararlanılmış olmos' gibi haller aranmamış,
diğer bir deyişle sübjektif unsurlara yer verilmemiş, TBK'da öngörülen aşırı
yararlanmanın şartları aranmaksızın sadece açıkça yetersizlik veya fahişlik ob
jektif unsurunun yeterli olacağı kabul edilmiştir.”1
olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen
yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da
uygulanır (TBK m.55).”:
Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya
veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın baş
ladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep
olan üçüncü kişilere rücû edilir. Malûllük, vazife malûlüğü veya ölüm hali, ka
mu görevlilerinin veya er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendiri
len diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana
gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulu
nanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya
bağlanan aylıklar için Kurumca, kurumuna veya ilgili ere rücû edilmez (5510
S.K. m.39).
h. Manevi Tozmina t
Destekten yoksun kalma tazminatı, maddi zarardan kaynaklı bir maddi
tazminattır. Ölenin sağlığında destek olmadığı yakınları, destekten yoksun
kalma tazminatı talep edemeseler de, manevi tazminat isteyebilirler. Örneğin
ölenin fiilen destek oduğu eşi ve çocukları hem destekten yoksun kalma taz
minatı, hem de bu kayıptan duydukları manevi acı nedeniyle manevi tazminat
isteyebilecek iken, ölenin sağlığında destek olmadığı kardeşi yalnızca manevi
tazminat isteyebilir. Buna karşılık destekten yoksur kalma tazminatı talep
edebilecek kişiler diğer koşulların varlığı halinde manevi tazminat da isteyebi
lirler.
Anayasa Mahkemesî’nin 28.11.2013 tarih ve E: 2013/74, K: 2013/143 sayılı karanyİ3 TBK'nın 55/1.
Maddesinin ikinci cümlesinde yer alan "Kısmen veya tamamen rucu edilemeyen sosyal güvenlik ödeme
leri ile..." ibaresinin Anayasaya aykın olmadığına hükmedilmiştir (RGT:09.05.2014, RG NO: 28995).
I 414 Hıkuk Davalan
ı. Kanıtlama Araçlaıı - Deliller
Davacı sıfatı için salt mirasçılık ilişkisi yeterli olmayıp ölenin sağlığında fiilen
destek olması veya ileride destek olabilecek olması gerektiğinden, öncelikle bu
durumun kanıtlanması gerekmektedir. Bu kapsamda ölenin davacıya sağlığında
ne gibi bir destekte bulunduğu açıklanmalı ve destek için yaptığı harca-
ma/ödeme belgeleri kanıt olarak dilekçeye eklenmelidir. Bunun yanı sıra tanık
dinletilmesi ve mirasç lık belgesi, SGK ve benzeri kurumlardan alınan hak sahip
liğini gösterir belgelerde olayın özelliğine göre kanıtlama araçları olabilir.
Keza olaya ilişkin adli ve idari soruşturma dosyası, ceza mahkemesi dosyası veya
kararı, olay/kaza tutanakları, hastane kayıtları, davalılar arasındaki müteselsil sorum
luluk ilişkisini gösteren belgeler, bilirkişi raporları da diğer kanılama araçlarıdır.
Davanın haksız fiile dayanması nedeniyle, faiz açısından kısmi dava ve be
lirsiz alacak davası arasında bir fark bulunmamaktadır. Ancak kısmi davada ıslah
tarihine göre zamanaşımı defi ile karşılaşma olasılığına rağmen, belirsiz alacak
davasında böyle bir risk söz konusu olmadığından, davanın "belirsiz alacak da
vası" şeklinde açılmas bu bakımdan da davacı yararınadır.
:ıs
Geniş bilgi için. Av. Şafak Güleç'ir "Beden Tambğmtn İhlalinden Doğan Zcrorlcrtn Tozmini Konulu Maddi
Tazminat İstemlerini İçeren Doğalarda .’spor" bölümüne bakınız.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 415 |
Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı,
borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve
alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir (İİK m.257/1).
3. Geçici Ödemeler'
c. Yetki
Davalının yerleşin yeri mahkemesi, haksız fiilin işlendiği veya zararın mey
dana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi ya da zarar
görenin yerleşim yeri mahkemesi (Özel kanunlarla yap İmiş yetki düzenlemeleri
saklıdır).
d. Davacı - Davalı
Davacı, haksız fiil veya sözleşmeye aykırılık nedeniyle zarar gören; davalı
ise haksız fiilin faili veya sözleşmeye aykırı hareket eden taraftır.
e. Yargılama Usulii
TBK'nın 76. maddesi Kanun'un Genel Hükümler Kısmının, "Borç İlişkisinin
Kaynakları" başlıklı Birinci Bölümünün, "Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri"
başlıklı İkinci Ayrımın n son hükmüdür. Ancak maddenin düzenlenme yerinin
haksız fiillere ilişkin olması, uygulama alanının da haksız fiilden kaynaklanan
borç ilişkileri ya da haksız fiile ilişkin tazminat davalarıyla sınırlı olduğu şeklinde
bir fikir vermemelidir.1’-4
TBK'nın 76. maddesiyle aynı Ayrımda düzenlenen 55. maddesinin ikinci fık
rasında, "Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin so
rumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya ta
mamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve dava
larda da uygulanır." ifadesine yer verilmiştir. Eğer maddenin "vücut bütünlü
ğünün kısmen veya tamamen yitirilmesi" gibi borçlar hukuku terminolojisiyle
pek de uyumlu olmayan kaleme alınışı bir yana bırakılacak olursa; idari yargıda
görülen ölüme bağlı veya bedensel zararların tazmin ne ilişkin bir davada da
geçici ödemeye hükmolunabilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır.
Karşıt görüş için bkz. Başek, A. M. / Tek, G. S.: "Türk Borçlar Kanununda Getirilen Geçici Ödeme Hakkın
da Düşünceler", http://webb.deu.edu.tr/hukuk/dergiler/dergimiz-15-o’el/2-ozel/7-basak-tek.pdf s. 1124
(E.T. 15.06.2015}. Yazarlar, TBK'nın 76. maddesinin sadece haksız fiiller düşünülerek düzenlendiğini; söz
leşmeye aykırılık hallerine yaygın taştın İmasının, geçici ödemelere giderek ön tazminat niteliği kazandıra
cağını ileri sürmüşlerdir.
I Hukuk Davalan
Benzer şekilde TEK'nın 114. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen Haksız
fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hollerinde
de uygulanır." yollaması karşısında, geçici ödemelerin sadece borcun kaynakla
rından biri olan haksız fiile özgülenmediği; akde aykrılığa dayanan alacak ve
tazminat istemlerinde de gündeme gelebileceği kabul olunmalıdır. Ancak geçici
ödeme kararı verilebilecek ifa talepli davanın, bir para borcuna ilişkin olması
gerekliliği göz ardı edilmemelidir. Yani para borcu dışında, bir verme borcunun
aynen ifası talep olunduğunda, geçici ödemeye yer olmayacaktır.
Oğuzman, K. / Öz, T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. Il, B. 9, İstanbul 2012, s. 129.
Kılıçoğlu, eser sözleşmesine aykırılık nedeniyle, iş sahibi veya yüklericinin; kira sözleşmesine aykırılık
nedeniyle de kiracı veya kiraya verenin uğradıkları zararlann tazmini için açtıklan davaları örnek göster
mektedir. Kılıçoğlu, A. M.: "Haksız Fiillerde Müteselsil Sorumluluk ve Geçici ödemeler", Türk Medeni Ka
nununun Yürürlüğe Girişinin SO. Yılı Münasebetiyle Düzenlenen Sempozyum, Ankara 2006, s. 177.
Gürpınar, D.: "Haksız Fiil Koyncklı Zcrorlann Tazmini Bakımından 6038 Sayılı Türk Borçiar Konununun
Getirdikleri”, İzmir Barosu Dergisi, Yıl 77, S. 2, İzmir 2012, s. 293.
Kılıçoğlu, A. M.: Geçici Önemeler, s. 181.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 419 |
Antalya'-" ise kötüniyetli sebepsiz zenginleşen açısından geçici ödemelerin kabul
edilebilir olduğunu belirtmiştir. Topuz"” özellikle ifa sonucu sebepsiz zenginleş
melerde, geçici ödeme erin önemli bir uygulama alanına sahip olacağını düşünmek
tedir. Kılıçoğlu'nun da haklı olarak vurguladığı gibi, yapılacak bir yasal değişikliğe ka
dar, sebepsiz zenginleşme davalarında ister iyiniyetle ister kötüniyetle zenginleşilmiş
olsun, geçici ödemeye hükmolunabilmesi mümkün görülmemektedir.
Antalya, G.: "5093 Soyılı Türk Borçlor Konunu Madde 76 Düzenlemesi: Geçici Ödeme", Prof. Dr. Aydın
Zevkiiler'e Armağan, C. I, İzmir 2013, s. 192; benzer görüş için bkz. Yavuz, N.: 609S Sayılı Türk Borçlor
Konunu Şerhi, C. I, Ankara 2013, s. 594.
Topuz, M.: "6G9S Soyılı Türk Borçlor Konunu Uyarınco Haksız Fiilden Doğon Borç İlişkilerine Dair Yorgıla-
molorac Geçici Ödemeler(TBK m.76)", Prof. Dr. Cevdet Yavuz'a Armağan, İstanbul 2011, s. 279-280.
TMK'nın İS9. maddesinde, hakimin boşanma davası süresince, eşlerin barınmasına, geçimine, mallannın
yönetimine ve çocuklann bakım ve korunmasına ilişkin geçio önlemleri resen alacağı düzenlenmiştir. Bu
madde karşısında, boşanma davasıyla birlikte yapılan tazminat istemleri açısından, TBK'nın 76. maddesinin
uygulanma alanının daraldığı düşünülebilir. Bununla birlikte gözden kaçırılmaması gereken, TMK'nın 178.
maddesi gereğince, boşanmaya dayalı tazminat istemlerinin boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren
bir yıl süresince ileri sürüebileceğdir. Tazminat davasının boşanmaya karar verilmesinden sonra açıldığı
varsayımında, evlilik birliği sora erdiğ’ için, artık hakimin TMK'nın 169. maddesinde düzenleren önlemleri
alma yetkisi sona erdiğinden, TBK'nın 76. maddesi uyannca geçici ödeme er daha fazla önem kazanacaktır.
Oğuzman / Öz: uğradığı haksız rekabet sonucu ekonomik durumu bozulduğu için çalışanlarının bir kısmı
nı işten çıkartmak veya ücretlerini sıkıntı yaratacak kadar azaltmak zorunda kalacak bir şirketin de geçici
ödeme isteyebileceğini belirtmektedir. Oğuzman, K. / Öz, T.: s. 128.
I 420 Hikuk Davalan
keme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olacaktır. Yine tüketiciler de uğ
radıkları zararın tazmni için açtıkları davalarda, geçic ödeme talebinde bulu
nabilecek bir diğer gurubu oluşturmaktadırlar.
Hatta ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalar açısından Yargıtay bile
geçici ödeme istemiyle karşılaşabilecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
(HMK) 46. maddesinde, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aley
hine tazminat davası açılabileceği belirtildikten sonra, 47. maddesinde ilk dere
ce ve bölge adliye mahkemesi hakimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay
ilgili hukuk dairesinde: Yargıtay Başkan ve üyelerinin fiil ve kararlarından dolayı,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda ilk derece mahkemesi sıfatıyla dava açılacağı
düzenlenmiştir. HMK'nın 46. maddesinde düzenlenen sebeplerden biriyle zarar
gören kişinin, Yargıtay'ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yaptığı yargılama sıra
sında, TBK'nın 76. maddesinde düzenlenen şartların varlığı iddiasıyla geçici
ödeme talebinde bulunmasının önünde bir engel yoktur.
Kanun'un 76. maddesinin kaleme alınış tarzı açısından, yasa koyucunun za
rar türleri arasında bir ayrım yapmadığı da açıkça söylenebilir. Geçici ödemeler
maddi zarara ilişkin davalar kadar manevi zararı konu alan davalarda da gün
deme gelebilir. Yılmaz*33 manevi zararların, zarar görenin ekonomik durumunun
gerektirmesi kriterine uygun ve ivedilikle tazmininin zorunlu olmaması neden
leriyle, geçici ödemeye uygun olmadığını belirtmektedir.
Halbuki manevi tazminatla ilgili olarak ister tatmin, ister tamir (telafi) gö
rüşü"’ benimsensin; zarar görenin uğradığı zararın bir kısmının yargılama sü
rerken (ve TBK'nın 76. maddesinde aranan şartlarır varlığı halinde) tazmin
edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca manevi tazminata iliş
kin geçici ödemeye karar verilmesi, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği
ilkesiyle de çelişmez. Tazminatın bir kısmı geçici ödeme yoluyla yargılama sıra
sında zarar görene ödense bile, manevi tazminat istemi ve hükmü hala tekliğini
ve bölünmezliğini korumaktadır. Uygulamada da manevi tazminat istemlerine
ilişkin olarak geçici ödemeye hükmolunan örneklere rastlanmaktadır."’
Yılmaz, K. K.: "Geçici Ödemeler", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 1'0, Ankara 2014, s. 124-126. Aynı
yönde bkz. Başak, A. M./Tek, G. S.: s. 1123.
Görüşler hakkında aynntı ı bilgi için bkz. Kılıçoğlu, A. M.: Borçlar HuMru Genel Hükümler, B. 16, Ankara
2012, s. 432.
"Dovocının TBK 76. maddesi kopsamında TALEBİNİN KABULÜ ile 25.300 TL maddi, 25.000 TL manevi
tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya geçici olarak ödenmesine" T.C.
Ankara 4. İş Mahkemesi Esas No: 2014/1413,13.11.2014 tarihli Tensip Tutanağı.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 421 |
Manevi zararlarla ilgili bir diğer özellik, TBK'nın 58. maddesinde getirilen is
tisnadır. Buna göre hakim, manevi zarar halinde, tazminat ödenmesi yerine;
diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir. Özellikle saldırıyı kınayan bir karar
verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir. Öncelikle bu durum sa
dece, maddi nitelikte olmayan (bedensel bütünlük dışındaki) kişisel değerlerin
(şeref, haysiyet, özel yaşamın gizliliği vb.) ihlaline ilişkindir. Anılan düzenleme
karşısında, maddi nitelikte olmayan kişisel değerlere yapılan bir saldırı sonu
cunda zararın varlığı ve davalının kusurluluğu sabit olsa bile, manevi tazminata
hükmolunmaması ihtimali vardır.
Böyle bir durumda da geçici ödeme kararı verilebilecek midir? Öncelikle be
lirtilmesi gereken geçici ödeme kararı verilmesinin, hakimi esas hakkında bağla
mayacağıdır. TBK'nın 76. maddesinin ikinci fıkrasının bir kısmı (tazminata bük
mediİmezse hakim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri
vermesine karar verir) zaten bu durumu düzenlemek üzere ihdas edilmiştir. Yani
görülen davada geçici ödemeye hükmolunmasına rağmen, davanın sonunda
manevi tazminat yerine diğer bir giderim biçiminin benimsenmesinin önünde bir
engel bulunmamaktadır. Yine de hakimin önüne gelen her somut uyuşmazlıkta
geçici ödeme kararını ve şartlarını ayrıntılı olarak değerlendirmesi gerekliliği kaçı
nılmazdır. Unutulmaması gereken yasa koyucunun geçici ödemeleri düzenlerken,
manevi zararları hariç Tuttuğuna dair iradenin, TBK'dan anlaşılamıyor olduğudur.
f. Kısa Bilgi
Geçici ödeme talebi, uygulamada genellikle dava dilekçesinin sağ üstüne,
("İhtiyati tedbir talepldir." ifadesine benzer şekilde) "Geçici Ödeme Taleplidir."
şeklinde yazılmaktadır.
TBK'nın 76. maddesinin ilk fıkrasında geçici ödemenin tarafları "Zarar gö
ren" ve "davalı" olarak belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise, bu kez
zarar gören terimi ye'ine "davacı" terimi benimsenmş; geçici ödemeyi yapan
taraf için ise "davalı"terimi korunmuştur. Her iki fıkra birlikte ele alındığında,
geçici ödemenin anca< görülmekte olan bir davada hakimin önüne gelebileceği
anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle zarar görenin, dava açmadan önce geçici
ödeme talebinde bulunabilmesi mümkün değildir."'5 Benzer şekilde tek istemi
geçici ödemeye ilişkin olan bir dava açılması da olanaklı değildir. Geçici ödeme
talebi, başlı başına bağımsız bir talep hakkı olarak değ I; açılmış bir davada yan
bir talep olarak düzen enmiştir.”®
Benzer görüşteki Aydoğdu, aksi halin keyfiliğe yol açacağını belirterek; hakimin takdir yetkisinin sadece
koşullann varlığının takdir edilmesi olarak anlaşılması gerektiğini söylemektedir. Aydoğdu, M.: "6G9S Sa
yılı Türk BorçfGr Konunu'ndo Faiz ile İlgili Düzenlemeler", Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergi
si, C. 12, S. 1, İzmir 2010, s. 114. Karşı görüş için bkz. Başak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1122.
Antalya, G.: s. 191; Başak. A. M. / Tek, G. S.: s. 1124. Ancak Kanun'da <ullanılan davacı ve davalı ifadele
rinin değiştirilmesi; dava açılmadan önce de geçici ödeme talep olunabilmesi, ihtiyati tedbirlerde olduğu
gibi karann verilmesinden itibaren 10 gün içinde de esas davanın açılması gerektiği de ileri sürülmüştür.
Erişir, E.: Geçici Hukuki Korumanın Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri, İstanbul 2013, s. 42S.
Oğuzman, K. / Öz, T.: s. 128.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 42L1
gündeme gelmektedir. Böyle bir durumla karşılaşan kişinin geçici ödeme tale
binin ne ilk derece mahkemesi ne de Yargıtay tarafından değerlendirilecek
olması, hukuki bir sorun yaratmaktadır.1"
Görülmekte olan bir davada hakimin geçici ödeme kararı verebilmesi için
zarar görenin talepte bulunması bir diğer şarttır. Yani hakim, TBK’nın 76. mad
desinde aranan diğer şartların varlığını tespit etse bile, davacının istemi olmak
sızın, resen geçici ödemeye hükmedemez. Zarar görenin geçici ödeme talebi
açısından bir süre ve sayı sınırlaması getirilmemiştir. Mantıklı olan zarar göre
nin, geçici ödemeye ilişkin şartların oluşmasıyla birlikte geçici ödeme talebinde
bulunmasıdır/"
Ek Bilgi Şartların oluştuğu kanaatinde olan zarar gören, geçici ödemeyi dava dilekçe
siyle birlikte isteyebileceği gibi, yargılama sürerken herhangi bir aşamada da
© talepte bulunabilir. Daha önce yaptığı talep reddedilen zarar görenin, tekrar
talepte bulunmasının önünde bir engel yoktur. Hatta talebi kabul olan ve
geçici öceme alan bir davacının, ekonomik gerekliliğinin sürdüğü, yapılan
geçici ödemenin bu şartın bertaraf edilmesini sağlamadığı iddiasıyla, tekrar
geçici ödame talebinde bulunması da mümkündür.
Kılıçoğlu, özellikle icranın geri bırakılması olasılığı karşısında karar aşamasına gelinmiş bir davada, haki
min asıl alacağa mahsuben geçici ödemeye karar verebileceği fikrini, sorunur çözümü olarak göstermek
tedir. Kılıçoğlu, A. M.: Geçici Ödemeler, s. 177. Yavuz da ■''Geçici ödemeye (dosyanın Yargıtay aşamasının
U2un zaman alacağı düşüncesiyle) nihai koro rfa" hükmedilebileceğini ileri sürmüştür. Yavuz, N.: s. 591.
Geçici ödeme talebinin şartlar oluşmasına rağmen geciktirilmesi, hakirde, ekonomik gereklilik şartının
gerçekliğine dair şüphe oluşturabilir. Erişir, E.: s. 430.
222 Oğuzman, K. / Öz, T.: s. 128; 8aşak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1130.
l«ı Hıkuk Davaları
belirttiği miktarla bağlı olması doğaldır. Ancak bu durumda da hiçbir miktar
belirlemesinde bulunmadan geçici ödeme talep eden zarar görenle, istediği
miktarı belirten arasında adaletsiz bir ayrım olacaktır.
Geçici ödeme talebinde bulunan zarar gören, zararıyla ve zarar görme se
bebiyle ilgili inandırıcı kanıtlar sunmakla yükümlüdür. Yukarıda ayrıntılı olarak
açıklandığı üzere114, geçici ödemelerin uygulanma alanı haksız fiillerle sınırlı
değildir. Eğer davacı haksız fiil sorumluluğuna dayanıyorsa, TBK'nın 50. madde
si uyarınca zararına ve zarar verenin kusuruna ilişkin inandırıcı kanıtlar sunma
lıdır. Buna karşılık eğer zararının dayanağı bir kusursuz sorumluluk hali ise ku
sur konusunda değil; sadece uğradığı zarara ilişkin inardırıcı kanıtlar getirmekle
yetinebilecektir. Özetle zarar gören, ortada bir haksız fiil bulunduğunu, bundan
dolayı zarara uğradığını ve davalının da bu zarardan sorumlu olduğunu ispatla-
malıdır.117 Benzer bir ispat yükümlülüğü, sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan
davalarda da söz konısu olacaktır.
Buna karşılık Antalya145 ihtiyati tedbirde karşı tarafın tam olarak dinlene-
memesi ve tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenebilmesi için zaman bu
lunmaması nedeniyle yaklaşık ispatın yeterli görüldüğünü; geçici ödemeler için,
kanıtların yaklaşık ispat ölçütünden daha inandırıcı olmasının arandığını ve
hakimde oluşacak kanaatin derecesinin ihtiyati tedbire göre arttırıldığını dü
şünmektedir.
Bilindiği gibi HMK'nın 392. maddesi gereğince kural, ihtiyati tedbir talep
edenin teminat göstermek zorunda olduğudur. Halbuki geçici ödemeler açısın
dan böyle bir koşula yer verilmemiştir/44 Ayrıca ihtiyati tedbir kararı, yargılama
sürerken değiştirilebilir ve hatta kaldırılabilir. Buna karşı ık geçici ödemeye bir kez
Yaklaşık ispat görüşü için ayrıca bkz. Deynekli, A.: "Türk Borçlar Kanunu'na'o Yer Alan Önemli Usul Hü
kümleri", İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. II, S. 2, Malatya 2011, s. 66.
Karslı, A.: Medeni Muhcieme Hukuku Ders Kitobı, İstanbul 2011, s. ^87; Pekcanıtez, H. / Atalay, O. /
Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2012, s. 574; Kuru, B. / Arslan, R. / Yılmaz, E.: Medeni Usul
Hukuku, Ankara 2012, s. 357.
Pekcanıtez, H. / Atalay, C. / Özekes, M.: s. 575.
Atalay, O.: Medeni Usul Hukukundo Menfi Vakıaların İspatı, İzmir 2001 s. 38.
Gürpınar, geçici ödeme konusunda takdir yetkisine sahip olan bakimin, kendi belirleyeceği tür ve tarzda
bir teminat talep etmek konusunda da yetkili olduğunu iddia etmektedir. Geçici ödeme talebinde bulu
nan kişinin zaten ekonomik sıkıntılar içinde olduğu gerekçesiyle, temi-at gösteremeyeceği fikrine katıl-
mayan yazar; teminatın kefalet gibi şahsi bir güvence de olabileceğini belirtmektedir. Gürpınar, D.: s.
292.
I 426 Hikuk Davalan
hükmolunduktan sonra, nihai karara kadar bu ödemenin davalıya iadesi mümkün
değildir.”5 Bu nedenlerle geçici ödemeler için belirlenen inandırıcı kanıtlar su
nulması kriterinin, yak aşık ispattan daha ağır olduğunun kabulü gerekir.
Geçici ödeme kararı verilebilmesinin dördüncü ve son şartı ise, zarar göre
nin ekonomik durumunun geçici ödemeyi gerektirmesidir. Doğal olarak zarar
verici davranışla, zarar görenin ekonomik durumunun geçici ödemeyi gerektir
mesi arasında nedensellik bağı bulunması gerekir. Yani zarar görenin ekonomik
durumu, davacının hukuka aykırı davranışı sonucunda kötüleşmelidir. Tazmina
tın kendisi bir zenginleşme aracı olmadığı gibi, geçici ödemenin de bu amaca
hizmet etmemesi gerekliliği tartışmasızdır.
Kılıçoğlu, geçici ödemenir özel bir tedbir kararı olmasından hareketle, geçici ödemeye karar verildikten
sonra, haksız olduğunun anlaşılması üzerine; hakim tarafından verilecek yeni bir tedbir kararıyla iadenin
sağlanabileceğini düşünmektedir. Kılıçoğlu, A. M.: Geçici Ödemeler, s. 179. Hakimin ara kararından dava
sonuçlanmadan önce dörebileceği ve ara karar ile taraf lehine usuli kazanılmış hak doğmayacağı gerek
çesiyle benzer görüş için bkz. Yavuz, N.: s. 597. Antalya’ya göre de hakim, karar kesinleşinceye kadar ge
çici ödemeyi azaltabilir, arttırabilir ve hatta kaldırabilir. Antalya, G.: s. 1S9.
Oğuzman, K. / Öz, T.: s. 128.
Kılıçoğlu, A. M.: Geçici Önemeler, s. 177; Topuz, M.: s. 280; Yavuz, N.: s. 596.
Bu görüş savunucularından Topuz, zarar görenin geçimini sağlayamayacak duruma düşmesini, ekonomik
geleceğini büyük oranda veya tamamen yitirmesini, tedavi giderlerini «arşılayamayacak duruma düşme
sini ya da sözleşmeye aylan davranış nedeniyle kaçırılan ekonomik fırsatlar nedeniyle iflasın eşiğine gel
meyi örnek olarak göstermiştir. Topuz, M.: s. 284. Zaruret halini savunan bir diğer yazar için bkz. Erişir,
E.: s. 428.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 427 |
Ancak geçici ödemeye hükmolunabilmesi için bu kadar ağır bir şartın aran
ması, maddenin uygulanırlığını büyük oranda azaltacaktır. Eğer ortada bir zaruret
hali varsa, zarar gören lehine zaten geçici ödemeye hükmedilmelidir. Ancak zaru
ret hali olarak nitelenemeyecek ekonomik zorluklarda da geçici ödeme kararı
verilebilmelidir. Yani zarar görenin geçici ödeme kararı verilmezse ekonomik
yıkıma uğrayacak olması veya hayati tehlikeyle karşılaşacak olması şart değildir.
Bu kriteri sağlayacak ve geçici ödemeden yararlanacak zarar görenin bir tüzel kişi
olması da mümkündür.”0 Zarar görenin ekonomik durumunun, zararın sonuçları
nı ortadan kaldırmakta yetersiz oluşu veya katlanılması kendisinden bekleneme
yecek düzeyde kötüleşmesi, geçici ödemeler için yeterli kabul edilmelidir/”
TBK'nın 76. maddesinde sadece davacının ekonomk durumuna ilişkin bir kri
ter düzenlenmiş, davalının ekonomik durumu konuya dahil edilmemiştir.
Oğuzman/Öz'e göre2”, maddede açıkça belirtilmemişse de hakim, geçici ödeme
ye hükmederken, davalının ekonomik durumunu da göz önünde bulundurmalı ve
davalıyı büyük bir zorluğa sokacak miktarda geçici ödeme belirlememelidir.
Yılmaz'ın örnekleri, kişinin yaşam standardının değişmesi, başkalarının yardımına muhtaç hale gelmesi
veya faizle kredi almak zorunda kalmasıdır. Yılmaz, K. K.: s. 117. Bu görüşteki diğer yazarlar: Antalya, G.:
s. 194; Başak, A. M. / Tek G. S.: s. 1127.
Karşı görüşteki Antalya, gelecekte oluşacak ekonomik durum gereklilikleri için geçici ödeme talebinde
bulunulabileceğini belirtmekte ve gelecekte oluşacak gerekliliğin yargılama dönemi içinde gerçekleşeceği
kuvvetle bekleniyorsa ve ispatlanıyorsa, hakim tarafından dikkate alınması gerektiğini ileri sürmektedir.
Antalya, G.: s. 194.
Oğuzman, K. / Öz, T.: s. 128; benzer görüş için bkz. Antalya, G.: s. 195. Başak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1128.
I 428 Hıkuk Davaları
bb. Geçici Ödeme Ka an ve Sonuçları
Hakimin geçici ödemeye ilişkin kararı, ara karar niteliği taşıdığından, tek
başına temyiz olunamaz; ancak nihai kararla birlikte temyiz edilebilir. Geçici
ödemeler, nihai karar verilinceye kadar geçici bir hukuki korumayı sağlamakta
dır. Bu geçici hukuki korumanın amacı, nihai karar verildiğinde elde edilmesi
çok zorlaşacak hatta imkansız hale gelecek menfaat kayıplarının önceden alı
nan geçici bir karar ile önlenmesidir”4.
" Y. 12. HD., E. 2013/2642S, K. 2013/25387, T. 04.07.2013; Y. 12. HD., î. 2014/17657, K. 2014/23921, T.
16.10.2014.
Kılıçoğlu, A. M.: Geçici Ödemeler, s. 179; Topuz, M.: s. 288; Başak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1128; Gürpınar,
D.: s. 293. Antalya da bu görüşü benimserken, dava sonucunu öne çekacek ve tam tazmin niteliği taşıya
cak bir geçici ödeme miktarının belirlenmemesi gerekliliğini vurgulamaktadır. Antalya, G.: s. 195.
I 430 Hikuk Davalan
ödeme miktarının, hiçbir zaman davanın sonunda hükmolunması muhtemel
görülen miktarda veya bu miktara yakın olmaması gerektiği belirtilmiştir.
■6' Özellikle tazminat miktarının saran aşabileceği özel düzenlemeler açısından (örneğin Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’nun SS. veya Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un SS. maddesi gibi), geçici ödeme
miktarı tazminatı değil; zararı aşmayacak şekilde belirlenmelidir.
’” Topuz, M.: s. 270.
■6' Davacının aynen tazmin talebinde bulunduğu hallerde, geçici olarak aynen tazmin mümkün olmayacak
tır. Topuz, M.: s. 292; Başak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1131.
Geçici ödeme kararının diğer sonuçları, dava sonunda geçici ödeme mikta
rını aşan veya geçici ödeme miktarının altında kalan bir tazminat miktarına
karar verilmesi ya da tazminata hükmedilmemesi ihtimalleri göz önünde bu
lundurularak ayrı ayrı değerlendirilmelidir. İlk ihtimale ilişkin düzenleme
TBK'nın 76/2. maddesinde "Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen taz
minata mahsup edilir'' ifadesiyle yer almıştır.
Öğretide tartışmalı olan kısım, hakimin mahsup işlemini yapıp kalan tutar
üzerinden mi yoksa tazminatı belirleyip, geçici ödemeye ilişkin ara kararına atıf
yaparak mı hüküm kuracağı üzerinedir. Yavuz'a'87 göre, geçici ödeme miktarı
tazminattan mahsup edilir ve kalan meblağ üzerinden hüküm kurulur. Bu görü
şe katılan DeynekIP", geçici ödeme yapılan kısma dair, muacceliyet tarihinden
ödeme tarihine kadar işleyen faize aynı davada hüküm kurulup kurulamayacağı
sorununa dikkat çekmektedir.
Eğer dava sonunda geçic ödeme miktarını ajan bir tazminata hükmedilecek olursa, mahsup sırasında
elde kalan kısma temerrüt faizi işletilebilecektir.
i8’ Yavuz, N.: s. 603.
Bu nedenle Kılıçoğlu, TBK'nın. 76/2. maddesine "tozminato hükmedilmezse" ifadesinden sonra gelecek
şekilde, "öcbo düşük bir tazminoto hükmedilirse" ibaresinin eklenmesi gerektiğini düşürmektedir.
Kılıçoğlu, A. M.: Geçici Öcemeter, s. 180.
Oğuzman, K. / Öz, T.: s. 129.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 433 |
İster hükme bağlanan tazminat geçici ödemenin altında kalsın, ister yargı
lama sonucunda hiç tazminata hükmolunmasın, davac iade yükümlüsü olacak
tır. İade kararının verlmesiyle birlikte gündeme gelecek sorun, iadesi gereken
geçici ödemeye hang tarihten itibaren faiz işletileceğidir. TBK’nın 76/2. mad
desinde yasal faize hükmedileceği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu faizin hangi
tarihten itibaren hesaplanacağı ve türü (anapara veya temerrüt faizi olduğu)
konusunda bir açıklık getirilmemiştir. Faizin başlama tarihine dair, üç olasılık
bulunmaktadır. Bunla' geçici ödemeye hükmedilen tar h, geçici ödemenin fiilen
yapıldığı tarih ve iade kararının verildiği tarihtir.
Karşı görüşteki Yavuz'a’” göre, davanın sonunda haksız (veya daha az hak
lı) çıkan davacının ge'eksiz yere korunması anlamlı değildir. Geçici ödemenin
fiilen davacının eline geçtiği tarihten, davalıya iadesine kadar geçen zaman için
temerrüt faizi ödenmelidir.”’ Gerçekten de faizin başlangıç tarihi olarak nihai
Düzenlemenin özel bir sebepsiz zenginleşme hali olması hakkında bkz. Kılıçoğlu, A. M.: Geççi Ödemeler,
s. 180.
Topuz temerrüt faizi olduğunu belirtmeksizin, faizin başlangıç tarihi Kışından bu görüşe katılmaktadır.
Topuz, M.: s. 291. Bura karşılık Başak/Tek: geçici ödemelerin iadesinin sebepsiz zenginleşmeden değil,
kanundan kaynaklandığı gerekçesiyle; iade edilecek miktara, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren anapa
ra faizi işletilmesi gerektiği görüşündedirler. Başak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1137.
1« Hıkuk Davalan
kararın verilmesi alınacak olursa, davalı geçici ödemeyi yaptığı tarih ile nihai
kararın verildiği tarih arasında kalan (ve belki de yargılama sürelerinin uzunluğu
nedeniyle kayda değe' bir zaman olan) süre için faizden yoksun kalacaktır.
177
Aydoğdu, M.: s. 116; Başak, A. M. / Tek, G. S.: s. 1138; Yavuz, N.: s. 592.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
AÇIKLAMALAR :
1. Davalı sürücü (A)'nın sevk ve idaresindeki... plakalı araç ...{..J... sarihinde ... ilçesi meskun mahal
sınırlarında bulunan ve hız sınırı 50 km. oİ3n Yalı Caddesi üzerinde yaklaşık 90 km. hızla seyrederken
müvekkillerin murisi (B)'ye çarparak ölümüne neden olmuştur (EK-2).
2. Kaza tespit tutanağına göre olayın oluşumunda davalı sürücü (A) asli kusurludur. Davalı sürücü
nün kullandığı aracın, davalıardan (C) adına tescilli ve (D) A.Ş. sigorta şirketine... acente no.lu,
tarihli... numaralı poliçe ile sigortalı olduğu kaza tespit tutanağından anlaşılmaktadır.
3. Murisin ölümü sonucu geriye mirasçı olarak eşi (E) ile oğlu (F) kalmıştır. ... Sulh Hukuk Mahke
mesinin tarih ve .../... Esas,.../... Karar sayılı veraset ilamı ektedi* (EK-3).
4. Muris olay öncesi TCDD Genel Müdürlüğünde işçi olarak çalışmaktadır (EK-4). Müvekkillerden
|E} ev kadınıdır. Murisin desteğinden başka bir geliri bulunmamaktadır Diğer müvekkil (F) halen ... Ltd.
Şti.'de temizlik elemanı olarak asgari ücretle çalışmaktadır. Müteveffanın ölmüş kardeşinin kızı olan
müvekkil (G) ise halen ... Üniversitesi birinci sınıfında öğrencidir |EK-5). Müteveffa her ay düzenli olarak
müvekkil (G)’ye 500 TL tut3rınd3 maddi yardım yapmaktadır (EK-6} Bu yardımın müvekkil (G)'nin
öğrenimi süresince olaraklar ölçüsünde aratarak devam etmesi de plarlanmıştır.
5. Davacı müvekkiller {E) ve (G) müteveffanın ölümüyle destekten yoksun kalmışlardır. Müvekkil
(E^ye SGK tarafından dul aylığı bağlanmıştır. Ancak müvekkil (G)'nirı herhangi bir geliri yoktur. Bu
nedenle davacılardan müvekkil eş için (fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 1.000 TL ve
müvekkil (G) için destekten yoksun kalma nedeniyle (fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla}
1.000 TL maddi tazminatı da/alılardan müştereken ve müteselsilen talep etme gereği doğmuştur.
6. Yine müteveffanın ölümüyle tüm müvekkiller tarifi mümkün olmayan acı ve elem duymuşlardır.
Bu acı ve elemini dindirmek mümkün olmamakla birlikte, duydukları aoyı azaltmak bakımından davacı
7. Davalı gerçek kişiler (A} ve (C)‘nin dava sırasında mal varlıklarını başkalarına devretme ihtimali
nedeniyle müvekkiller lehine hükmedilecek tazminatların dava sonunda tahsilinin mümkün olmayabi
leceğinden endişe edilmektedir. Bu nedenle bu davalıların mal varlıkları ile üçüncü kişilerde bulunan
alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini de istemekteyiz.
8. Ayrıca davanın haklılığı açık olmakla birlikte, müvekkil (G)'nin ekonomik durumu da TBK'nın 76.
maddesi uyarınca kendisine geçici ödeme yapılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle müteveffanın
sağlığında her ay düzenli olarak yaptığı ve öğrenimi süresince yapmayı planladığı ödeme kapsamında
aylık 500 TL'nin davalılardar müştereken ve müteselsilen her ay müvekkil (G)'ye ödenmesini de talep
ediyoruz.
DELİLLER: Veraset ilamı,Trafik Kazası Tespit Tutanağı,... Asliye Ceza Mahkemesinin .../... Esas sayılı
dosyası, SGK kayıtları, öğrenim belgesi, ödeme belgeleri, keşif ve bilirkişi incelemesi, tanık beyanı,
aracın trafik tescil dosyası, sigorta belgesi, yemin ve diğer yasal deliller.
HUKUKİ SEBEPLER: HMK, TBK m.49„ 53, 56, 76, 2918 S.K. 85 vd. maddeleri ve ilgili mevzuat.
2. Öncelikle Davalı gerçek kişiler (A) ve (C)'nin mal varlıkları ile üçüncü kişilerde bulunan alacakları
üzerine ihtiyati haciz konulmasına,
3. Hükmedilecek maddi tazminata mahsuben aylık 500 TL’nin davalılar tarafından müştereken ve
müteselsilen müvekkil (G)'ye geçici ödeme olarak ödenmesine,
4. Davacı müvekkiller |E) ve |G)'ye davalılar tarafından (sigorta şirketi için sorumlu olduğu limitle
sınırlı kalmak kaydıyla} müştereken ve müteselsilen şimdilik 1.000'erTl maddi tazminat ödenmesine,
5. Müvekkil (E) için 30.000 TL ve müvekkil |F) için 25.000 TL manevi tazminatın (A) ve (C)’den müş
tereken ve müteselsilen tahsiline,
7. Tüm yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten saygıyla
talep ederiz..../.../-.
Davacılar Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
imza
EKİ:
3. Veraset ilamı
5. Öğrenim belgesi
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 437 |
D. Bedensel Zararlardan Doğan Tazminat Davalarında UsuT
1. Görev
Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır; bir başka ifadeyle, bir
daire önüne gelen işin bir başka dairenin iş dağılımına girdiğinden bahisle gö
revsizlik kararı veremeyeceği gibi, taraflar da iş dağılım na itiraz edemeyecektir.
28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6502 sayılı Tüketicinin Ko
runması Hakkında Kanun açıkça vekâlet ve eser sözleşmelerini TKHK kapsamına
aldı. Bu nedenle sağlık mesleği mensupları ile hasta arasındaki ilişkiye uygula
nan sözleşmeler vekâet veya eser sözleşmesi olduğundan, artık TKHK hüküm
leri uygulanacaktır (Harçtan muafiyet/THH).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 439 |
TTK 806 ve 1130 maddeleri uyarınca yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim
ulaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden doğan ve taşıyıcıya karşı
açılacak davaları Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekir. Yargıtay Ticaret Dai
resi 9.2.1960 E. 959/2563 K. 241 de "... Yolcunun kaza neticesi ölmesi halinde
onun yardımından mahrum kalan kimseler dahi uğradıkları zararlara karşılık nak
liyeciden tazminat isteyebilirler. Yardımdan mahrum kalanların bu hükme müs
teniden açacakları tazminat davaları... haksız fiil değil, nakil mukavelesinden te
vellüt etmektedir. Hükümleri TTK ile tespit edilmiş hususlara müteallik davalar
ise mezkur kanununur 4. mad./l. bendinde işaret edildiği gibi ticari davadır"
Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyh
lerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun,
elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendile
rinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
I 4* Hikuk Davalan
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya
birbirine benzer olması.
Zararlı sonuç doğuran eylem idari bir eylemse tazminat isteği Tam Yargı
Davası olarak ya idari mahkemesinde, Danıştay'da veya askeri kişileri ilgilendi
ren İdari eylemlerde ise yine tam yargı davası olarak AYİM'de açılır. Bu konuda
ki tek tereddüt hangi eylemin idari olduğu hususunda ortaya çıkmaktadır.
Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konudaki pek çok karamdan ortaya çıkan sonu
ca göre, kamu hizmetinin görülmesi sırasında hizmet kusurundan doğan zarar
ların gideriminde Danıştay'ın görevli olduğu belirtilmektedir.
Artık tüm bu tartışmalara HMK 3. Maddesi nokta koymuş olup asliye hukuk
mahkemeleri genel yetkili mahkemelerdir. Tam yargı davaları yönünden insan
zararlarına yönelik taleplerde asliye hukuk mahkemelerinin görevlerine girmek
tedir.
İdari Yargıda bir diğer belirtilmesi gereken durum da, arttırım yapamama
endişesi 4. yargı paketi ile sona ermiş olduğudur.
© veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı
ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın
artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tara
fa tebliğ edilir."
• İş Mahkemelerinde Görev
- İş mahkemelerinin görevi
"Dovalı Mustafa E.'a oit oraç ile diğer dovaiılor Erol O. ve Ayşe O.'nun işveren
sıfatı ile servis yaptıkları oracın karıştığı trafik kozosı tek ve oynı olaydır. Da
vanın aynı sebepten ooğmosı nedeniyle HUMK’un 43. moodesinde öngörül
düğü üzere dovaiılor arosındo ihtiyari davo arkadaşlığı söz konusudur. Dava
nın oynı sebepten doğması ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini de
etkileyecek nitelikte bulunması nedeni ile arolormoa bağlontının bulunduğu,
davalılardon biri ile dovacı orasında hizmet ilişkisi buiunduğundon zaroro
neden olon oloyın trafik iş kozosı olmosı sonucu açılan tazminot dovasının
Yoso gereğince İş Mohkemesinoe görülmesi gerektiği, oavolılardan bir kısmı
hakkında orado hizmet ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle ayırma (tefrik) korarı
verilemeyeceği, öte yandon HUMK'un 46. maddesinde; mahkemenin yargıla-
monın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamok için birlikte açılmış davolorın
ayrılmosna karar verilebileceğinin belirtilmesi kcrşısınoo bir araoo görülme
sinde yarar bulunduğu açık olan oovado ayırma korarı verilmesinin doğru
olmodığı, bu durumun HUMK'un 77. maddesinde öngörülen ilkelere de aykırı
olduğu ortooadır.
Dovalı Mustafa E.'o ait oroç ile diğer dovaiılor Erol O. ve Ayşe O.'nun işveren
sıfatı ile servis yaptıkları oracın karıştığı trafik kozosı tek ve oynı olaydır. Da
vanın aynı sebepten ooğmosı nedeniyle HUMK'un 43. moodesinde öngörül
düğü üzere dovaiılor arosındo ihtiyari davo arkadaşlığı söz konusudur. Dava
nın oynı sebepten doğması ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini de
etkileyecek nitelikte bulunması nedeni ile arolormoa bağlontının bulunduğu,
davolıiardon biri ile dovacı orasında hizmet ilişkisi buiunduğundon zaroro
neden olon oloyın trafik iş kozosı olmosı sonucu açıion tazminot dovasının
Yoso gereğince İş Mohkemesinoe görülmesi gerektiği, oavolılardan bir kısmı
hakkında orado hizmet ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle ayırma (tefrik) koran
verilemeyeceği, öte yandon HUMK'un 46. maddesinde; mahkemenin yargıla
manın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamok için birlikte açılmış davolorın
ayrılmosna karar verilebileceğinin belirtilmesi kcrşısınoo bir araoo görülme
sinde yarar bulunduğu açık olan oovado ayırma koran verilmesinin doğru
olmodığı, bu durumun HUMK'un 77. maddesinde öngörülen ilkelere de aykırı
olduğu ortooadır." (21. HD E. 2008/11455 K. 2009/2912 T. 2.3.2009)
Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil
olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da
hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan,
eser, taşıma, simsarİK, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de
dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ;6502 sayılı Kanun m.3/1,
I). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun aşağıdaki içtihad, beden tamlığına ilişkin
davalar açısından Tüketici Mahkemesi'nin görevli olduğu durumlara örnek ola
rak gösterilebilecektir:
Dava, desteğin yanlış tedavi sonucu öldüğü iddiasına dayalı tazminat istemine
ilişkindir. Uyuşmazlık; kamu görevlisi doktorun eylemi nedeniyle açılan eldeki
tazminat davasında husumetin adı geçen doktora yöneltilip yöneltilemeyece-
ği noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, davalı doktorun, görevi sırasında karamalı ve acil durumda oldu
ğu halde destekleri elan hastaya müdahalede bulunmayıp, dış gebelik olan
başka bir hastayla ilgilendiği; böylece, dikkatsizi k ve tedbirsizliği nedeni ile
desteğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla ve doktoru hasım göstererek
eldeki tazminat davasını açmışlardır.
Örnek Yüklenici ile iş sahibi arasındaki ilişki taraflardan biri için nihai tüketici olma
konumu doğurmuş ise bu durumda TKHK kapsamına gireceğinden tüketici
Örnek Taşıma sözleşmesi sırasında bir ticari yük taşıması değil de, şehirler arası
yolcu taşımacılığından söz etmekte isek ve davayı sadece otobüs firmasına,
AÇTIĞIMIZ DAVADA,
- Davacı kasko sigortasında sigortalı, davalı ise sigortacı ise, burada TKHK
3. Maddesine göre bir tüketici işleminde söz etmek mümkündür...
MADDE 3 - (1) 2018 yılı için Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak başvu
rularda değeri:
a) 4.570 (dört bin beş yüz yetmiş) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmaz
lıklarda İlçe Tüketici Hakem Heyetleri,
b) Büyükşehir statüsünde olan illerde 4.570 (dört bin beş yüz yetmiş) Türk
Lirası ile 6.860 (altı bin sekiz yüz altmış) Türk Lirası arasındaki uyuşmaz
lıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,
ç) Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde 4.570 (dört bin beş
yüz yetmiş) Türk Lirası ile 6.860 (altı bin sekiz yüz altmış) Türk Lirası ara
sındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri," görevlidir
Kuruluşu ve göre/alanı
olmak üzere başkan dâhil beş üyeden oluşur. Başkan ve üyelerin bu fıkrada
yer alan niteliklere sahip yedekleri de ayrıca belirlenir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 447 |
(3) Tüketici hakem heyetinin oluşumunun sağlanamadığı yerlerde noksan
üyelikler, yönetmelikle belirlenen üyelik niteliklerine sahip Devlet memurları ara
sından illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise kaymakam tarafından tamamlanır.
» Başvuru
MADDE 68 - (1) Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlık
larda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan
uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan
illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasndaki uyuşmazlıklarda il
tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki
uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.
(4) Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı başından itibaren
geçerli olmak üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
nun mükerrer 298'inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeni
den değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu artışların hesabında on Türk
Lirasının küsuru dikkate alınmaz.
» İnceleme
(2) Tüketici hakem heyeti kararları 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat
Kanunu hükümlerine göre taraflara tebliğ edilir. Tüketici hakem heyetinin ka
rarları, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümle
rine göre yerine getiri ir.
Hıkuk Davalan
(3) Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden iti
baren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici
mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz, tüketici hakem heyeti kararının icrasını dur
durmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, tüketici hakem heyeti kararının
icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.
(4) İtiraz olunan <ararın, esas yönünden kanuna jygun olup da, kanunun
olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı itirazın kabul edilmesi
gerektiği veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı gerektir
mediği takdirde tüketici mahkemesi evrak üzerinde, kararı değiştirerek veya
düzelterek onama kararı verebilir. Tarafların kimliklerine, ticari unvanlarına ait
yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıdarı hakkında da bu hü
küm uygulanır. Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru
bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek veya düzeltilerek onanır.
(5) Tüketici hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici
mahkemesinin vereceği karar kesindir.
(6) Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan
itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari
ücret tarifesine göre risbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.
(7) Uyuşmazlıkla ilgili olarak tüketici hakem heyeti tarafından tüketici aley
hine verilen kararlarda tebligat ve bilirkişi ücretleri Bakanlıkça karşılanır. Uyuş
mazlığın tüketicinin lehine sonuçlanması durumunda ise, tebligat ve bilirkişi
ücretleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hak
kında Kanun hükümlerine göre karşı taraftan tahsil olunarak bütçeye gelir kay
dedilir.
- Komisyon, bir Müsteşarlık temsilcisi, iki Birlik temsilcisi, bir tüketici derneği
temsilcisi ile Müsteşarlıkça belirlenen bir akademisyen hukukçu temsilcinin
katılımı ile oluşmuştur.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 449 |
- Sigorta ettiren veya sigortadan menfaat sağlayan kişiler, üye sigorta kuru
luşlarıyla yaşadık arı sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların
çözümü için Komisyona başvurabilir. Bu kapsamda, sigorta sözleşmesinden
doğan bir uyuşmazlığa istinaden üye sigorta kuruluşuna başvurmuş, ancak
talebi karşılanmamış olan sigortalı, sigorta ettiren ya da sigorta sözleşmesi
ile menfaattar olarak belirlenmiş gerçek ve tüzel kişilerin Komisyona baş
vuru yapmaları mümkündür. Ancak başvurunuzun Komisyon tarafından ele
alınabilmesi için uyuşmazlığın mahkemeye, Tüketici Sorunları Hakem He
yetine veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu çerçevesinde tahkime intikal
etmiş olmaması gerekmektedir.
Kısmen kabul edilmiş başvurularda ise, FARK ALACAĞI için sigorta tahkim
komisyonuna başvuruda bulunulmakta ise, bu durumda gene sigorta şirketine
FARK ALACAĞI İÇİN BAŞVURU YAPILMIŞ OLMASI ŞARTTIR. E-posta ile de bu fark
başvurusunun yapılması belgelendiğinde Komisyon başvuru yapılmış olarak
kabul etmektedir.
I ->>3 Hikuk Davalan
Ancak kcmisyonun aldığı karar gereği zorunlu sigortalarda sigorta kuruluşu
Uyarı
nun korriisvona üye olup olmadığına bakılmaksızın 18.04.2013 tarihinden
sonraki uyuşmazlıklar için başvuru mümkündür.
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü'nün 05.01.2016 tarih ve 310.99/E. 341
sayılı yazısı gereğince.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 451 |
• Sigorta Tahkim Komisyonu 'na Başvuru Sonrası:
- Sigortacılık yapan kuruluş ile sigorta ettirenler arasındaki tutarı 5.000 TL'ye
kadar olan uyuşmazlıklarda, sigorta hakemleri tarafından verilen kararlar
kesindir. Ancak, 5.000 TL ve üzerindeki uyuşmazlıklar hakkındaki sigorta
hakemi kararlarına karşı kararın bildiriminden itibaren 10 gün içinde Ko
misyon nezdinde bir defaya mahsus olarak itiraz edilebilir.
- Ancak, tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, talep
edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, hakemlerin yetkileri dahi
linde olmayan konularda karar vermesi ve hakemlerin, tarafların iddiaları
hakkında karar vermemesi durumlarında her halükarda temyiz yolu açıktır.
Karar "5584 Sayılı Sigortacılık Kanunun "Sigortacılıkta Tahkim" başlıklı 12. madde
sinin son cümlesinde "Temyize ilişkin usul ve esaslar hakkında Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu uygulanır" düzenlemesi, 6100 Sayılı Hukuk Muhake
meleri Kanununun 447/2 maddesi "Mevzuatta yürürlükten kaldırılan
18/06/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa
yapılan yollamalar. Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerinin karşı
lığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır." düzenlemesi ile sigortacılıkta
tahkim ile ilgili kanun yolunda Hukuk Muhakemeleri Kanunun uygulanacağı
anlaşılmaktadır. Ayrıca 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341/5.
maddesinde diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a
başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev
alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlama karşı, bölge adliye mah
kemelerine başvurulabileceği düzenlenmiştir.
İptal davalarına ister HMK'nın 410. maddesi gereği bölge adliye mahkemesin
ce bakılsın, ister 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 5. maddesi
nin 2. fıkrası gereği asliye ticaret mahkemelerince heyet halinde bakılsın,
HMK'nın 361. maddesi gereği temyiz yoluna oaşvurulabilmesi için bölge
adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile
hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihin
den itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Bu durum istinaf yargı
yolunun getirilmesindeki amaç olan kararların iki dereceli denetim sistemine
tabi olması ilkesine de uygun düşecektir. Bu nedenle bölge adliye mahkeme
lerinin açıldığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen hakem heyeti ya da itiraz
hakem heyeti kararları istinaf kanun yoluna tabi olup, inceleme bölge adli
ye mahkemesince yapılacağından dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesine
gönderilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, karar vermiştir."
KARŞI OY: «6100 Sayılı HMK'nın 341/5 maddesindeki düzenleme ilk derece
mahkemelerince verilen kararlara ilişkin olup sigortacılık yasasına göre ha
kemlerin kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine hakem heyetince verilen
kararlara karşı bu madde uygulanamaz. Yine HMK 361, 410 ve
439.maddelerinin de Sigortacılık Yasası’nın 30/L2.maddesinde yapılan özel
düzenleme karşısında uygulama yeri olmayıp özellikle sigorta tahkim yönte
minin düzenlenmesinin temel amaçlarından birisinin yargılama sürecini hız
landırmak olduğu da dikkate alındığında kanun koruyucu tarafından sürecin
çabuk sonuçlanabilmesi için iptal davası yoluna gidilmesinin arzu edilmediği
anlaşılmaktadır. Aksi halde kanun koyucunun açık düzenlemesine rağmen
HMK’da düzenlenen genel tahkim sistemine ilişkin iptal davası yoluna gidil
mesi kanun koyucunun özel iradesine de aykırılık teşkil edecektir.
2. Yetki
(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı
tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
(2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu
hükümlerine göre belirlenir.
Tüzel kişilerde yerleşim yeri, kuruluş belgelerinde başka bir hüküm bulun
madıkça işlerinin yönetildiği yerdir.
(1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkeme
sinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hak
kında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkeme
sinde bakılır.
(1) Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara karşı
açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre
devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir.
(1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın mey
dana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerle
şim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine açılacak davalar ile ilgili olarak 5510 sayılı
Kanun'un 101. maddesinde görev konusu düzenlenmiş olmasına karşın yetki
konusu düzenlenmemiştir. Dolayısıyla yetki konusunda genel hükümler geçerli
olacaktır (HMK m.6, m.14 ve m.16).
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
• İş Davalarında Yetki (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m. 6)
"İş mohkemetennde açılocak dovalarda yetkili mahkeme, davolı gerçek veya tü
ze/ kişinin davonın açioığı torihteki yerleşim yeri mohkemesi He işin veyo işlemin yapıl
dığı yer mahkemesidir
(2) Davolı birden fazlo ise bunlordan birinin yerleşim yeri mohkemesi oe yetkili
dir.
(4) İş mohkeme>erinin yetkilerine ilişkin oiorok diğer kanunloroa yer olan hüküm
ler saklıdır.
(1) İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların se
bebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk
davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra
hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-
trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
(2) Motorlu araç cazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, si
gortacının merkez ve/a şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin
bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku buldu
ğu yer mahkemesinde de açılabilir."
Uyan Sigorta şirketi şube ifadesi kütlanmasa da, bölge müdürlüğü ve benzeri ifade
ler kullarsa da, şube yetkisi aşan bir faaliyet yütümekte ise bu durumda gene
yetki sorununda şube gibi değerlendirilecektir. Yargıtay bu yönde kararlar
vermektedir.
(1) Davalı birden fazla ise; ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların
tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer
mahkemesinde bakılır.
(1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, da
vanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahke
menin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uy
gun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle
gelir.
(1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek
bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili
kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirle
nen bu mahkemelerde açılır.
(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazıı olarak yapılması, uyuş
mazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belir enebilir olması ve yetkili
kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
3. Davacı - Davalı
aa) Hizmet Aktinde: İş ilişkisinin tarafı olan işveren davalı olacaktır. İşveren
şahıs ise şahsen, şirket ise iş aktini kuran şirket tüzel kişiliğine husumet yö
neltilecektir.
2. Araç işleteni (karayolunda, deniz yolunda ve hava yolunda bilet kesen fir
ma ile işleten farklı kişiler ise bu hususun ayrıca değerlendirilmesi gerekir)
6. Araç sürücüsü
I 453 Hikuk Davalan
Kaza, birden çok aracın karışması sonucu meydana gelmişse bu takdirde,
kazaya karışan diğer araç işleteni, sürücüsü, sigorta şirketlerine de husumet
yöneltilebilecektir.
Eğer, tam hastareye kabul sözleşmesi ile yatarak tedavi uygulanmış ise;
özel hastane işleteni veya kamu hastanesi ise devlete karşı husumet yöneltile
cektir.
Eğer bölünmüş hastaneye kabul sözleşmesi ise hem hastane idaresi hem
de ismen belli olan hekim veya başhekime husumet yöneltilecektir.
aa) Kusur (Haksız Fiil sorumluluğu): TBK 49. Maddesinde: "Kusurlu ve hukuka
aykırı bir fiile başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
O halde haksız fiil faili vermiş olduğu zararı tazmin açısından husumetin
yöneltileceği muhataotır. Birlikte sorumlu olanlar açısından bakıldığında da
haksız fiil faili, kendisne rücu edilecek olan sorumludur. Haksız fiil failinin so
rumluluğu, kendisine yükletilen kusur nispetinde olacactır.
ddd) Hakkaniyet gereği TBK 65. Madde anlamında küçük ve kısıtlının sorumlu
luğunda husumet, veli-vasiye bu sıfatı nedeniyle yöneltilecektir. Zira, kü
çük ve kısıtlının husumet ehliyeti yoktur.
hhh) Araç işletenin sorumluluğunda, araç maliki veya ariyet alan, kiracı, mo
torlu kara taşıtlarının mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışında sicilde satın
alan olarak gö'ünenler işleten sıfatıyla Karayolları Trafik Kanunu 85.
Maddesi mucibince sorumlu olduklarından husumet bunlara yöneltile
cektir.
I 460 Hikuk Davalan
m) Gelişim kusuru sorumluluğunda, teknolojik gelişmeleri takip etmeyen
işletme sahibine husumet yöneltilecektir.
"KTK MADDE 97- Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön
görülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı
başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren
en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen ceva
bın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava
açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir."
Konuyu değerlendirdiğimizde:
ANCAK..
SADECE ZORUNLU SİGORTA İSE DAVA İÇİN BAŞVURU ŞARTI VARDIR, Sİ
GORTA TAHKİM KOMİSYONUNA BAŞVURU İÇİN SİGORTANIN ZORUNLU OLUP
OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN SİGORTA ŞİRKETİNE BAŞVURU ŞARTI VARDIR.
Beden tamlığının ihlaline bağlı zararların dava konusu edildiği davalarda bir
diğer önemli ilke de somutlaştırma yüküdür. Dava ve cevap dilekçelerinde olay-
kanıt bağlantısı ve örtüşmesinin açık olması gerektiği HMK kapsamında düzen
lenmiştir. Buna göre TBK 50. ve 51. Maddesi de ispat yükü açısından önem
taşımakta olup, HMK 194. Maddesi de dikkate alındığında Somutlaştırma Yükü
çerçevesinde de taleplerin açık olması ve olay ile kanıt arasında bağlantının
kurulması gereklidir.
Haksız fiil sorumbluğu temelde iki ana hukuki ilişkiden doğmaktadır. Söz-
leşmesel borç ilişkisinden veya sözleşme dışı borç ilişksinden haksız fiil sorum
luluğu doğabilir1”. Bu temelde, haksız fiil sorumluluğunun doğmasına neden
olan fiil, sorumlusuna yüklediği sorumluluğu da, söz konusu ilişki sözleşme iliş
kisi ise, bir hukuki işlem ile yükleyebilecektir.
Hukuki işlem, öğretide, belli bir hukuki sonuç yani bir hakkın veya hukuki ilişkinin doğumu, değiştirilmesi,
ortadan kaldırılmasını me,'dana getirmeye yöneler tek taraflı, iki tarafi veya çok taraflı irade beyanı ola
rak tanımlanmıştır, Kuru, Baki / Yılmaz, Ejder / Arslan, Ramazan: Medeni Usul Hukuku Ders Kiîobr, An
kara 2011, s. 405
Kuru / Yılmaz / Arslan: s. 405, Karslı, Abdurrahman: Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitobı, İstanbul
2011, s. 498
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 463 |
Beden tamlığının ihlaline bağlı olarak meydana gelen zararın ispatı konusunda
ise, hiçbir şekilde bir hukuki işlemden söz etmek kanımızca olanaklı olmayacaktır; zira
bu konuda, taraflar arası hukuki ilişkide, sözleşme ilişkisi bir hukuki işlem olarak kabul
edilse bile, verilen zara'in niteliği ve miktarı açısından bakıldığında, işlemden çok fiil
ön plandadır. İnsan bedeninin, hiçbir şekilde ticari bir değeri veya bir başka deyişle
tedavül değerinin "hukuken" olamayacağı, Türk Hukuku açısından MK 24. Madde ve
devamı yönünden esastır. Ancak, verilen zarann ekonomik yansıması ve ekonomik
olarak doğurduğu sonuçlar açısından, önceden kurulmuş, tasarlanmış ve karşılıklı
işlem niteliğinde bir tespit yapılmamış olması yaşam deneyi kuralları veya Yargıtay'ın
ifadesi ile hayatın olağan akışı içinde beklenen bir durumdur.
Sağlık İşleri Tûzûğü'ne ekli cetvelde sakatlık oranı belirlemesinde MES.EK bir hesap kalemi olarak yer
almaktadır. (Ayrıntılı bilgi ve cetvel için bakınız Ucakhan-Güleç, Sema: lAoödi Tazminat ve Hesaplonmosı,
Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014)
Iw Hikuk Davalan
Ekonomik ge eceğin sarsılma • Mevcut gelir e ilende yapabi • Gelir unsurunda, eğer ücret
sından doğan kayıplar leceği iş arasındaki gelir farkı bordrosu, maaş bordrosu var
tespiti sa, kaza tarihindeki bordro,
• Gelir unsurunda sabit ücretli
değ I se, vergi kaydı, bilanço
lar, bu ka emlerde za'ar goste-
n mesi durumunda ha'camala-
ra da r belgeler
• Gelir konusunda, kişi üniversite
öğrencisi ise Maliye bakanlı
ğından yen mezun bir ilgili
branş üniversite mezununun
devlet nezdinde hangi maaş ile
göreve baş ad ğının sorulmas
• Meslek durumuna da.'belgeler
• B lirkiş ince emesi için insan
kaynaklar, uzmanın ve aktüer
hesaplama b rkişis.nin bulun
duğu bir heyetten bilirkişi ra
poru alınması
Hıkuk Davalan
Cenaze ve defin giderien • Yapılan masrafın net tutarı • Yazılı del i olarak makbuz
veya dekont olarak temin
edilmiş belge
• Bu belgenin bulunmaması
durumunda Igi.inin cenaze ve
defin işlemlerinin yapan kuru
luş ya da belediyeden miktarın
sorulması
Sonuç olarak, becen tamlığının ihlali durumunda neydana gelen maddi za
rarın tazmini konulu uyuşmazlıklarda, esasta, taraflar arası hukuki ilişkinin tam
olarak öncelikle belirlenmesi, sözleşmesel bir ilişki söz konusu olduğu durum
larda, sözleşmenin varlığı yönünden HMK 200. Madde hükmünün uygulanması,
zarar tutarı ve diğer sözleşmenin varlığının esas olmadığı, beden tamlığı ihlali
zarar tutarının belirleıeceği noktalar yönünden de hukuki işlem olarak değer
lendirilme yapılamayacağı belirtilmesi yararlı olacaktır.
Türk Borçlar Kanunu (TBK) hukuksal işlemlerden doğan borçlar ve haksız fi
ilden doğan borçlardan sonra borcun üçüncü kaynağı olarak m.77-82 hükümleri
arasında sebepsiz zenginleşmeden doğan borçları düzenlemiştir. TBK'da sebep
siz zenginleşmeye ilişkin hükümler genel hükümler arasında düzenlendiği için,
aksine bir hüküm bulunmadıkça, diğer özel hukuk alanlarında, özellikle aile ve
eşya hukukunda da uygulanır. Örneğin MK m.122, m.548, 775, 776?da sebepsiz
zenginleşmeye ilişkin özel kurallar konulmuş bulunmaktadır.
B. Görev
1. Davalının veya davalı birden çok kişi ise bunlardan birinin yerleşim yeri
mahkemesi (HMK m.6, m.7).
Ayrıca HMK rn.6-m.19 arasında yetkiye ilişkin olarak yer alan hükümler,
somut olaya uygun düştüğü ölçüde uygulama alanı bulacaktır.
D. Davacı - Davalı
Davacılarn dava dışı yükleniciden kaba inşaat olarak aldıkları dairelere mas
raf yaparak kullanmaya başladıkları, davalı arsa sahiplerinin yüklenici ile
imzaladıkları sözleşmenin feshi ile taşınmazların arsa sahiplerine ait olması
nedeniyle davacıların yaptıkları imalat bedeli kadar arsa sahipleri zenginleş
miş olup, kime karşı zenginleşme oluştuysa onî karşı talepte bulunulması
gerektiğinden davalı arsa sahiplerine karşı davanın yöneltilmesi isabetlidir.
Sebepsiz zenginleşme davası HMK m.118 vd. da yer alan yazılı yargılama
usulüne tabidir.
G. Kısa Bilgi
Sebepsiz zenginleşme davası şahsi ve asli nitelikte bir davadır. Şahsi nite
liktedir, çünkü sebepsiz zenginleşme istemi, pozitif hukukun değer yargılarına
göre hak edilmemiş br iktisabın, meşru sayılmayacak bir nemalanmanın aynen
veya nakden iadesine yönelik bir alacak hakkından ibarettir. Bunun sonucu
olarak alacaklı borçluya karşı ayni bir talep hakkına sahip değildir. Bu doğrultu
da, zenginleşen kişi zenginleştiği eşyayı bir başkasına devretmişse, devir alan
üçüncü kişiye karşı sebepsiz zenginleşme davası açılamaz™. Başka bir ifadeyle,
sebepsiz zenginleşme davası sadece borçlu ve mirasçıları aleyhine açılabilir.
Sebepsiz zenginleşme davası, asli yani bağımsız nitelikte bir davadır. Ancak
belirtmek gerekir ki, bu konuda doktrinde görüş birliği yoktur. Bir görüşe gö
re”5, sebepsiz zenginleşme davası tali (ikincil) nitelikte bir davadır. Bu görüşün
savunucularına göre, alacaklının aynı şey veya edimi başka bir davayla talep
edebildiği hallerde, sebepsiz zenginleşme davası açmak mümkün değildir. Baş
ka bir davayı örneğin istihkak davası, sözleşmeden, haksız fiilden veya vekâlet-
siz iş görmeden doğan bir alacak davasını açmanın mümkün olduğu durumlar
da, alacaklı borçluya karşı mülkiyet veya alacak hakkına sahip olacağından bunu
her zaman talep edeb leceği için borçlu zenginleşmiş değildir.
95 Öz: s. 61.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
olayda birden çok davanın şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olmakta
dır. Dava haklarının ya'işması halinde davacı bu davalardan birini seçerek açabilir.
Bu seçim diğer dava haklarını sona erdirir ve bundan sonra davacı artık o davaları
açamaz. Sebepsiz zenginleşme davasının başka davalarla (istihkak davası veya hak
sız fiil, sözleşme, vekâletsiz iş görmeden doğan alacak davaları gibi) yarıştığı kabul
edildiği takdirde, sebepsiz zenginleşme davasının o davalara karşı tali nitelikte bir
dava olduğunu iddia etmek doğru olmayacaktır. Çünkü davaların yarışması halinde
yarışan davalar arasında talilik değil, eşitlik ilkesi geçerli olur.
Uyarı Taşınır ve taşınmaz bir malın mülkiyeti, geçerli olmayan bir hukuki sebebe
dayanılarak devredilmiş ise, mülkiyet hakkı hukuki sebepteki sakatlık nede
niyle devralana geçmez. Eski malik gerçek malik olarak kalır. Sebepsiz zengin
leşme devası, mülkiyet hakkının haklı bir sebep olmaksızın karşı tarafa geç
miş olduğu hallerde açılabileceği için, istihkak davasının açılabileceği hallerde
sebepsiz zenginleşme davası açılamaz.
Serozan: s. 312.
Gürsoy / Eren / Cansel: s. 14; Ediş: s. 286; Cansel: s. 350. Aksi görü? için bkz. Oğuzman, M. Kemal /
Seliçi, Özer: Eşya Hukuku, İstanbul 2017, s. 745-746.
| 472 Hıkuk Davaları
MK m.683/11 bu gibi hallerde gerçek malike taşınır veya taşınmaz malın zil
yetliğini iadesini sağlamak için ayni nitelikte bir istihkak davası açma hakkı ta
nımıştır. Gerçek malik bu amaçla taşınmazlarda MK m.1025 hükmü gereğince
tapu kütüğünün düzeltilmesi davasını da açabilir. Taşınır mallarda ise açılacak
dava, MK m.991 hükmünde düzenleme bulan taşınır davasıdır.
Serozan: s. 313.
” Aynı doğrultuda bkz. Yargtay HGK 14.3.2012 tarih ve E. 2011/13-74S, K. 2012/140 sayılı karan.
Yargıtay uygulamasında ise, eğer taraflar arasında bir sözleşme varsa, her durumda sebepsiz zenginleş
me davasına yer olmadığı, iade ve tasfiyenin tamamen sözleşme hukukuna göre yapılması gerektiği ka
bul edilmektedir. Özellikle sözleşmeye dayanılarak fazla ödeme yapılan durumlarda, yapılan fazla öde
melerin sebepsiz zenginleşme davasına konu olamayacağı kabul edilmektedir. Bu doğrultuda bkz. Yargı
tay HGK 14.3.2012 tarih va E.2011/13-748 ve K.2012/140 sayılı kararı.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 473 |
c. Sebepsiz Zenginleşme Davasının Haksız Fiil Davası ile İlişkisi
Eren: s. 849; Serozan: s. 315. Bir görüşe göre ise, aynı olayda haksız fi I ve sebepsiz zenginleşme davası
nın koşulları birlikte gerçekleşmiş ise, zarar zenginleşmeyi karşılıyor ise bu davaların yarışması söz konu
su olabilir (Kılıçoğlu: s. 495).
Eren: s. 851.
I 474 Hıkuk Davaları
Gerçek olmayan vekâletsiz iş görmede ise, iş gören başkasına ait bir işi
kendi menfaatine görür. Burada iş gören başkası adına hareket ve iş görme
iradesine sahip değildir, hatta iş gören bu işi, iş sahibinin menfaatine ve irade
sine aykırı olarak yapmaktadır. Burada iş sahibi gerçek olmayan vekâletsiz iş
görmenin düzenlendiği TBK m.530 hükmüne göre, meydana gelen menfaatleri
ve zenginleşmeyi alma hakkına sahiptir. Bu hüküm ile sebepsiz zenginleşmenin
hükümlerinin yarışacağı kabul edilmektedir"3. Burada elde edilen net kazancın
iadesi söz konusudur. Çoğu durumda (özellikle fikri ve sınaî hakların haksız kul
lanılmasında) vekâletsiz iş görenin elde ettiği kazanç, iş sahibinin uğradığı za
rardan daha fazla olacağından, iş sahibinin vekâletsiz iş görme hükümlerine
başvurması, haksız fiie veya sebepsiz zenginleşmeye oranla kendi lehine ola
caktır. Bu anlamda gerçek olmayan vekâletsiz iş görme sebepsiz zenginleşmeyi
tamamlamaktadır.
Sebepsiz zenginleşme davası ile diğer davaların karşı taştın İması ve yarışttnlması konusunda ayrıntılı
açıklama için bkz. Serozar: s. 312 vd.
Doktrirde sebepsiz zenginleşmenin bu türü edim sebebiyle (edimden ctürü) zenginleşme olarak da ifade
edilmektedir (Serozan: s. 321}. Ancak bu ifade, edimin, ifadan önce de mevcut bir kavram olması ve bor
cun konusunu ifade etmesi ve ifadan önce sadece edimin varlığının sebepsiz zenginleşme teşkil etmeye
ceği gerekçesiyle eleştirilnektedir (Oğuzman / Öz: s. 726).
Süresinden önce sözleşmenin sona ermesi nedeniyle davalı açısından «edepsiz zenginleşmenin meydana
geleceğine ilişkin olarak tkz. Yargıtay 3. HD’nin 30.09.2014 tarih ve E. 2014/8128; K. 2014/12737 sayılı
kararı.
I 476 Hıkuk Davaları
c. Umulmayan Olaydan Doğan Zenginleşme
Bir borcun sebepsiz yere ifa edilmesi yahut sebep sonradan ortadan kal
ması halinde yapılan edeme sebepsiz zenginleşme konusu olacaktır.
TBK 77. m.sine göre "Haklı bir sebep olmaksızın br başkasının malvarlığın-
dan veya emeğinden zenginleşen bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bedensel zarara uğrayarak sakat kalanın bakiye ömrünü (yaşam tablosu ile
belirlenen bakiye ömrünü) tamamlamadan ölmesi halinde yaşamadığı süre için
almış olduğu tazminat sebepsiz kalacaktır. Keza destekten yoksun kalanın da
zarar devresi son bulmadan ölmesi halinde de aynı sebepsiz kalma hali doğa
caktır.
TBK 78. m.ne gere: "Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren
kimse, bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri
isteyebilir.
Eren: s. 85S.
Diğer yandan ayrı mirasçılar açısından ölüm aynı bedensel zararın sonucu
olarak meydana gelmiş ise bu defa TBK 53. m. kapsamında destekten yoksun
kalma zararı doğacak ve bu kere aynı zarar verene karşı destekten yoksun kal
ma davası açma hakkı doğacaktır. Bu açıdan baktığınızda zarar veren aynı
olaydan dolayı iki kez tazminat ödemek durumunda ka acaktır.
Bir diğer örnek ise destekten yoksun kalma zararı için düşünülebilir. A.'nın
ölümü üzerine destekten yoksun kalan sağ eşi B'nin muhtemel ömür sonu iti
bariyle tazminat alacağını almasından sonra kalan ömür süresini yaşamadan
ölmesi halinde yine bu ödeme sebepsiz kalmış olacaktı'.
23S
Eren: s. 857.
I 478 Hıkuk Davaları
haklarının konusunu oluşturur. Ayni haklar, alacak hakları, fikri ve sınaî haklar,
bazı miras hakları malvarlığı haklarıdır. Sebepsiz zenginleşme yönünden mal
varlığı ekonomik anlamda anlaşılmalı ve bunun içine bir kimsenin parayla ölçü
lebilen ve hukuken korunan tüm ekonomik değerler girmelidir. Bu değerler
arasında bir kimseye ait para, taşınır ve taşınmaz mallar, rehin, irtifak gibi ayni
haklar, alacak hakları, fikri ve sınaî haklar ile zilyetlik g bi fiili durumlar sayılabi
lir.
Eren: s. 859.
Bu konuda bkz. Yargıtay B.HD*nin 25.02.2013 tarih ve E. 2013/1715; K. 2013/2939 sayılı kararı.
Kılıçoğlu: s. 499; Öz: s. 36 vd; Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s.975. Yargıtay'ın son zamanlardaki
kararlarında açıkça fakirleşme şartırdan bahsedil meşe de, önceki tarihli kararlarında fakirleşme şartı
aranmaktaydı. Bununla birlikte Yargıtay HGK 10.5.2017 tarih ve E. 2017/3-990, K. 2017/954 sayılı kara
rında "...sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi,
zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hu-
kuker geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir" şeklinde ifade ederek fakirleşme şartını ara-
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 479 |
Bu noktada belirtmek gerekir ki, TBK m.77/1 ile iade borcunun fakirleşmeye
değil zenginleşmeye yönelik olduğu açıkça belirtilmiştir. Söz konusu hükme
göre, "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğin
den zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.". Kanaatimizce
bu düzenleme ile sebepsiz zenginleşmede, fakirleşme koşulunun gerekip ge
rekmediği tartışmasına da son verilmiş olunmaktadır.
maktadır. Ankara BAM 24. HD'nin 19.9.2017 tarih ve E. 2017/1257, <. 2017/1151 sayılı kararında ise,
"Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun malvarlığından bir başkasının
aleyhine olarak zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı
bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır” şeklinde ifade ederek fakirleşme şartını
aramadığı görülmektedir.
Eren: s. 872.
| 433 Hıkuk Davaları
d. Zenginleşme Hak!/ Bir Sebebe Doyanmamalıdır
Sebepsiz zenginleşmenin bu son şartı TBK m.77'de haklı bir sebep olmaksı
zın ifadesiyle açıkça hükme bağlanmıştır. Haklı olmayan sebep kavramı kanun
da tanımlanmış değildir. Bunun yerine sadece TBK m.77'de günlük hayatta en
çok rastlanılan başlıca haklı olmayan sebep halleri örnek olarak sayılmıştır.
Bunlar özellikle, geçeli olmayan sebep, gerçekleşmemiş sebep, varlığı sonra
dan ortadan kalkan sebepler olup, sadece edimin ifasına yöneliktir. Ancak daha
öncede belirttiğimiz gibi sebepsiz zenginleşmeye yol açan sebepler sadece
edimin ifasından doğmamakta, müdahale veya umulmayan olaydan kaynakla
nan sebepsiz zenginleşme türleri de bulunmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme de yer alan sebepsiz kavramı her zaman haksız veya
haklı bir sebep olmaksızın kavramıyla eş anlamlı değildir. Zira bazı hallerde se
bebe dayanmadan elde edilen bir zenginleşme haklı olabilmektedir"4. Örneğin,
ekonomik rekabette, iki rakip firmadan birisinin piyasada elde ettiği kazanç
diğeri aleyhinedir, hiçbir hukuki sebebe dayanmamaktadır ancak haksız bir
kazanç da değildir. Ancak belirtmek gerekir ki haksız rekabet sonucu elde edi
len kazançlarda, haksızlıktan dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeden bahsetmek
mümkün hale gelecektir.
214
Eren: s. 873.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 431J
sahibine ait bir menfaattir. Zira söz konusu mal veya hukuki değerin kullanılma
sı, tüketilmesi, paraya çevrilmesi, ondan yararlanılması yetkileri, zenginleşene
değil hak sahibine aittir. Müdahale edilen hak zenginleşene böyle bir yetki
vermemiştir. Bu nedenle zenginleşenin müdahalesine dayanan zenginleşme
haksız zenginleşmedir. Umulmayan olaydan kaynaklanan zenginleşme ise hu
kuki bir sebebe dayanmadığı için haksızdır.
Sebepsiz zenginleşme kökenli iade ilişkisinde iki temel ilke yer almakta
dır". Bunlardan ilki, sebepsiz yere zenginleşen kişi, edindiği şeyi aynen iade
etmeli, eğer aynen iade mümkün değilse edinimin objektif zenginleşme tutarını
nakden iade etmelidir. İkinci temel ilke ise, zenginleşenin ediniminin kalıcılığına
ilişkin güvenin korunmasıdır. Çünkü iade borçlusu davalı, malvarlığındaki zen
ginleşmesini iade ederken kendi cebinden herhangi bir şey vermek zorunda
bırakılamaz, elinde ne varsa onu vermekle yetinir. TBK m.79/l kuralı da zengin
leşmenin elde kalmadığı savunmasına dayanak oluşturur.
Serozan: s. 363.
| 482 Hıkuk Davaları
kapsam ve miktarı, malvarlığında meydana gelen fiili değer artışı yani gerçek
zenginleşme miktarı ne ise odur.
Uyan Zenginleşmeyi iade edeceğini bilen veya bilmesi gereken kimse kötüniyetli
zenginle-endir"8.
©
İade edilecek zenginleşmenin kapsamı iade anındaki duruma göre hesap
lanır. Burada iade borcunun kapsamı kötüniyetli zenginleşenin malvarlığının
iade anında gösterdiği durum ile zenginleştirici olay meydana gelmeseydi gös
tereceği durum arasındaki farktan oluşur.
Ek Bilgi Zaman içinde ilk zenginleşmeyi oluşturan mal ve değerlerin yerine başka
değerler geçebilir. Bu değere ikame değer denir. İade edilecek zenginleşme
Bir şeyin varlık ve değerinin korunması için yapılan masraf zorunlu masraf
ken, değer ve verimi artırmak için yapılan masraflar ise faydalı masraflardır".
Zorunlu ve faydalı masraflar dışında kalan ve sadece şeyin güzelleşmesine, ya
panın estetik ve duygusal arzularının tatminine yarayan masraflar da lüks mas
rafları oluşturur. TBK m.80 zorunlu ve faydalı masraflara ilişkin düzenleme geti-
217
Eren: s. 8S9.
Eren: s. 896-S97.
I 484 Hıkuk Davaları
rirken lüks masrafların ödenmesine ilişkin şartları düzenlememiştir. Ancak bu
gibi şeylerin esas şeye zarar vermeksizin ayrılması mümkün olduğu ve davacı da
bu şeylerin karşılığını ödemeye razı olmadığı takdirde zenginleşen bu gibi şeyle
ri söküp alabilir.
TBK m.81 hükmüne göre, hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçek
leşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Bu durumda verilen şeyin sebepsiz
zenginleşme davası ile istenememesi için, verilen şey karşılığında gerçekleşti
rilmesi amaçlanan sonucun hukuka ve ahlaka aykırı olması, hukuka veya ahlaka
aykırı bir sonuç elde etme kastı ve kazandırmanın fiilen yerine getirilmiş yani
verme ediminin ifa edilmiş, kısaca tasarruf işleminin gerçekleştirilmiş olması
gerekir3”. Bu itibarla borçlandırıcı işlemler buraya girmez. Yani taraflardan biri
hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucu gerçekleştirmesi amacıyla diğer tarafa
belirli bir vaade bulunmuşsa, bu işlem TBK m.27/l'e gere kesin hükümsüz olup,
alacaklı borçludan edmin ifasını isteyemeyeceği gibi borçlu da borçlanmış ol
duğu edimi yerine getirmekten kaçınabilir.
Ayrıca zamanaşımına uğramış bir borcun ifası, ahlaki bir ödevin yerine geti
rilmesi ve diğer eksik borçların ifası halinde de verilen şey sebepsiz zenginleşme
davası ile istenemeyecektir.
TBK m.82'de sebepsiz zenginleşme davası için 2 ve 10 yıllık olmak üzere iki
zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Davacının geri isteme hakkını öğrenebilmesi
için zenginleşeni, zenginleşmenin kendisine ait olduğunu ve haksız zenginleşme
miktarını fiilen bilmes gerekir.
215
Eren: s. 903.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 485 |
Uyarı • 2 yıllık süre davacının zenginleşmeyi geri isteme hakkını öğrendiği andan
itibaren işlemeye başlar.
• 10 yıllık süre ise geri isteme hakkının doğduğu yani sebepsiz zenginleşme
alacağırın muaccel olduğu zamanda işlemeye başlar.
Eren: s. 904.
I 486 Hıkuk Davalan
Davacı vekili, dava dışı kişi Tarafından müvekkiline olan borcuna karşılık olmak
üzere gayrimenkul ipoteği verdiğini, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip
yapılarak söz konusu taşınmazın alacağa mahsuben devralındığını buna rağ
men davalı bankanın müvekkilinden belirtilen miktarda para aldığını ileri
sürerek, ihtarname ücretiyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini
talep etmiştir. Mahkemece davaya konu paranın alındığı tarihle dava tarihi
arasında BK m.21'de düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin ve BK
m.62'deki 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine
karar verlmiştir. Dosya içeriğinden taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği
anlaşılamamaktadır. Bu durumda öncelikle davacı, dava dışı ipotek veren ve
davalı banka arasındaki hukuki ilişkinin ne olduğu, davaya konu paranın ne
amaçla cavacıdan tahsil edildiği ve ipoteğe dayanak olan işlemin niteliği
araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Dava, kredi kartı sözleşmesine dayalı istirdat talebine ilişkindir. Dosya kapsa
mından, davacının kredi kartı sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığı,
davalı bankanın kredi kartı sözleşmesini feshederek borcun ödenmesini ihtar
etmesi üzerine davalının talep edilen miktarı ödediği anlaşılmaktadır. Somut
olayda kefalet, taraflar arasında imzalanan ve feshedildiği ileri sürülen kredi
kartı sözleşmesine dayalı olup uyuşmazlık da sözleşme ilişkisinden kaynak
lanmaktadır. Feshedilen bir sözleşmeden doğan uyuşmazlığın, sözleşme
hükümlerine göre çözümlenmesi ve zamanaşımırın da buna göre belirlenme
si gerekir. Açıklanan nedenlerle, eldeki istirdat davası sebepsiz zenginleşme
kurallarına göre değil, sözleşme hukukuna göre çözümlenmelidir. Buna göre
de istirdat davası 10 yıllık zamanaşımına tabidir. (Y. HGK 17.2.2010 T.,
2010/13-93 E., 2010/88 K.)
Hıkuk Davalan
DAVALI : Ad ve Soyadı-Adres
TALEP KONUSU : Müvekkiller tarafından davalı belediyeye ödenmiş olan ve davalının sebepsiz zen
ginleşmesine sebep olan meblağın tahsili talebidir.
AÇIKLAMALAR :
1- Müvekkillerim, davalı.... Belediyesinin (.... 4. bölge}... mahallesi ada.... numaralı parselde bulunan 44
m: hissesini m: fiyatı ... TL'den olmak üzere toplam ... TL'ye satın almışlardır. Bu hususa ilişkin ... Belediye
Encümeninin tarihli ... sayılı kararının örneği de dilekçemiz ekinde sunulmaktadır. Bunun üzerine
müvekkillerim tarafından satş tutarının tamamı .../.../... tarih .... numaralı makbuz karşılığında Belediye
veznesine yatınlmıştır.
2- Müvekkillerim her ne ladar satış tutarının tamamını davalı... Belediyesine ödemiş olsalar da ... Bele
diyesinin .... Büyükşehir Belediyesine olan borçlanndan dolayı söz konusu hisse üzerinde de haciz şerhi
bulunduğundan, bu haciz şerhinin kaldınlabilmesi için ... Büyükşehir Beledyesi Hesap İşleri Daire Başkanlığı
Tahsilat Şube Müdürlüğüne tarihinde ... seri numaralı tahsilat fişi karşılığında ... TL ödemede bulun
muşlar ve ancak bu sayede hisse üzerindeki haczi kaldırabilmişlerdir. Bu ödemeye ve bu ödemeye bağlı
olarak haciz şerhinin kaldırılmasına ilişkin belge örnekleri de dilekçemiz ekirde mevcuttur.
3- Müvekkillerim davalı belediyeden aldıkları hisseye kavuşabilmek için ona ödedikleri satış bedelinin
tamamından sonra, bir de ... Büyükşehir Belediyesi'ne ... TL ödemede bulunmak zorunda kalmışlardır. ...
TL'nin tahsili için .... Belediye'sine tarihli ... sayılı dilekçe ile müvekkillerimden ... tarafından başvu
rulmuş olmasına rağmen olumlu bir netice alınamamış ve işbu davayı açma gereği doğmuştur.
DELİLLER : 1- Mezkur hisseye ait tapu örneği, 2-... Belediye Encümeni karar örneği, 3-... Bü
yükşehir Belediyesi’ne haciz şerhinin kalkması için ödenen bedele ait makbuz örneği, 4-... Emlak ve İstimlak
Müdürlüğü tarafından yazılar yazı Örneği, S- ... Büyükşehir Belediye Baskanlı Hesap İşleri Daire Başkanlı
tarafından ... Bölge tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan yazı örneği ve sair yasal deliller.
1- Haksız olarak ... Beledive Başkanlığının uhdesine geçen ... TL’nin zenginleşme tarihinden itibaren işle
yecek yasal faiziyle davalıdan lahsiline,
2- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de karşt tarafa yükletilmesin® karar verilmesini, davacılar vekili
olarak saygılarımla arz ve talep ederim.
Davacı Vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
1. Tanımı
Türk Borçlar Kanunu m. 47(Ye göre, "Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser
meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir. TBK m. 47(Yde yer alan tanım, yüklenicinin meydana getirdiği eseri
teslim borcunu içermediği için eksik kalmaktadır. Bu belirtme dikkate alınarak eser
sözleşmesini şu şekilde tanımlamak mümkündür: Eser sözleşmesi, iş sahibinin
ödemeyi taahhüt ettiğ ücret karşılığında, yüklenicinin bi' eser meydana getirmeyi
ve teslim etmeyi üstlerdiği tam iki tarafa borç yükleyen rızai bir sözleşmedir."”1
2. Unsurları
Altaş, Hüseyin: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı (BK m. 368), Ankara 2002, s. 43; Kürşat, Zekeriya:
Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu ve Nitelendirilmesi Hükmü, İHFM C. LXVII, S. 1-2,
2009, s. 145: Kocaağa, Kcksal: İnşaat Sözleşmesi, Ankara 2014, s. 27; Kaplan, İbrahim: İnşoot Sözleşme
lerinde Yapı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu ve Yerine Getirilmemesinin Sonuçları, İnşoat Sözleşmeleri Yö-
netici-İşletmeci Mühendis ve Hukukçular İçin Grtok Seminer, 3. Tıpkı Basım, Ankara 2001, s. 119; Usta,
Songül: Eser Sözleşmesinin Konusu ve Özellikle Tarafları, İBD, C. S4, S 6, 2010, s. 3520; Canbolat: s. 5;
Dayınlarlı, Kemal: İstisna Akdinde Müteahhidin ve İş Sohibinin Temerrüdü, Ankara 2008, s. 5; Dirican,
Gökhan: Eser Sözleşmesinde Temerrüde Doyalı Cezoi Şort ve Yorgıtoy Uygulaması, İstanbul 2007, s. 5;
Hızır, Fatma: Eser (İstisna) Sözleşmesinde Yüklenicinin Eseri Teslimden Önceki Sorumluluğu (BK md. 358)
(Yoyınlonmomış Yüksek Lisans Tezi), Kırıkkale 2011, s. 4.
Koller, Alfred: Schweizerisches Werkvertrogsrechts, Zürich/St. Gallen 2015, N. 38.
Aral, Fahrettin / Ayrancı Hasan: 6GBS Sayılı Türk Borçlar Kanununa Göre Hozırlonmış Borçlor Hukuku
Öze! Bo'ç İlişkileri, 10. Baskı, Ankara 2014, s. 335; Huguenin, Claire: Cbliçotionenrecht-Allgemeiner und
Besonderer Teil, 2. Auflage, 2014, N. 3122.
Ürem, Müge: Eser Sözleşmesinden Erken Dönme, Yüklenicinin işe Zamanında Başlama ve İşi Gecikmeksi
zin Yürütme Borcuno Ayknhğın Sonuçları (TBK m. 473/1), İstanbul 2017, s. 9; Akkurt, Sinan Sami: Türk
j 493 Hıkuk Davalan
emek ya da emekle birlikte malzeme kullanmak suretiyle meydana getirilen,
ekonomik değeri olan, maddi ve maddi olmayan şeyler olarak da tanımlanabi
lir"'. Bağımsız bir hukuki varlık olarak geçici ve gayrimaddi de olsa belirli bir
şekilde ortaya çıkmayan ve bir bütün teşkil etmeyen insan emeği sonuçları bir
eser sayılmamaktadır’.
Öze/ Hukukundo iş Sözleşmesi ile Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Başlıco Yükümlülükler ve Anılan Söz
leşmelerin Ayırt Edilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 10, S. 2, 2008, s. 34; Gümüş,
M. Alper: Borçlar Hukuku Öze! Hükümler Cilt II, İstanbul 2014, s. 4; Öz. M. Turgut: İş Sahibinin Eser Söz
leşmesinden Dönmesi, İstanbul 1989, s. 3; Erdoğan, İhsan: İstisna Sözleşmesi ve Bazı İşgörme Sözleşme
leri ile Karşılaştırılması, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s. 136; Avcı, Ali: Eser (istisna) Söz
leşmesinde Şekil ve Bağlanan Sonuçlar, TAAD, Y. 6, S. 21, Nisan 2015, s, 289; Oser, Hugo /
Schönenberger, Wilhen: Kom mentor zum Schweizerischen Zivilçesetzbuch V. Bond: Das
Obligationenrect, 2. Teil, 2. Auflage, Zurich 1936, Art. 363 N. 2; Tercier, Pierre / Favre, Pascal G.: N.
4215; Aral / Ayrancı: s. 335; Gauch, Peter: Der Werkvertrog, 5. Auflage, Zürich 2011, N. 24; Uçar, Ayhan:
İstisna Sözleşmesinde Ayıoo Karşı Tekeffül Borcu, Hukuki Mahiyeti ve Diğer Bazı Sözleşmelerle Karşılaştı
rılması, AÜEHFD, s. 31; Koller: Werkvertrogsrecht, N. 57; Huguenin: Cbligotionenrecht-Allçemeiner und
Besonderer Teil, N. 3121.
Tandoğan, Haluk: İstisno Akdi Kavromı, Unsurları ve Benzeri Akitlerden Ayıredilmesi, İmran Öktem'e
Armağan, Ankara 1970, s 314; Erdem, Nafiz: Türk Borçlar Kanunu Semi ve Davaları Öze! Hükümle' (md.
355-544), Adana 1990, s. î; Gauch, Peter / Carron, Benoit: Le controt d'entreprise, 1999, N. 24.
Tandoğan: İstisno Akdi Kavramı, s. 315; Kürşat: Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu,
s. 148; Zevkliler, Aydın / ûökyayla, K. Emre: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 25. Bası, Ankara 2015, s.
491.
Gürpınar, Damla: Eser Sözleşmesinde Ücretin Artırılması ve Eksiltilmesi, İzmir 2006, s. 28; Avcı: İstisna
Sözleşmesinde Şekil, s. 289.
Şenocak, Zarife: Eser Saz,eşmesinde Ayıbın Giderilmesini İsteme Hakkı, Ankara 2002, s. 17; Kürşat: Eser
ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu, s. 149-150: Huguenin: Obligationenrecht-
Allgemeiner und Besonoeıer Teil, N. 3124.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 491 |
Uyarı Türk Borçlar Kanununda ifade edilen eser ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanuni/oda ifade edilen eser kavramlan aynı anlamı taşımamaktadır"’. FSEK m.
1/B, a'da eser, "sahibinin hususiyetini taşıyan ve il m ve edebiyat, musiki, güzel
sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri"
olarak tanımlanmıştır. FSEK açısından şeyin eser özelliği taşıması için sahibinin
özelliklerini taşıması yanında fikir ve sanat mahsulü olması da gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu açısından ise şeyin eser olarak kabul edilebilmesi için sahibi
nin özelliklerini taşıması ve S3nat mahsulü olması şatlan aranmamaktadır*2*”.
Yükleniciden beklenilen, belli bir faaliyette bulunması değil, bir eser mey
dana getirmesidir”. O, yalnızca bir işgörmeyi değil, bu işgörmenin sonucunu
borçlanmaktadır”. Bununla birlikte işgörme, borçlanılan edimin unsurlarından
birini teşkil etmektedir. Sözleşme ile yüklenilen eser, işgörmenin sonucunda
oluşmaktadır. Yüklenici, borçlanılan eseri, sözleşme ile kararlaştırılan ve bekle
nilen niteliklere göre ve ayıba karşı tekeffül hükümlerine uygun olarak meyda
na getirmeli ve teslim etmelidir”.
CR CO l-Chaix: Art. 363 H. 2; Gauch: Werkvertrog, N. 18; Ozanoğlu, Hasan Seçkin: İstisna ve Özellikle
İnşaat Sözleşmelerinde Müteahhidin (Yüklenicinin) Eseri Teslim Zamanında Gecikmesine Bağlanan İfaya
Eklenen Cezai Şart (Gecikme Cezası) Kayıtları, GÜHFD, Haziran-Aralık 1899, C. Ill, S. 1-2, s. 61.
Koller, Alfred: Berner Kcmmentar Schweizerisches Znrilgesetzbuch Dos Obligationenrecht Band Vi. 2.
Abteilung Die einzelnen Vertrcgverhaltnisse 3. Teilband, 1. Unterteilband Der Werkvertr3g Art. 363-366
OR, Bern 1998, Art. 363 M 54; Gauch / Carron: N. 14; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 2.
Avcı: İstisna Sözleşmesince Şekil, s. 288.
Seliçi, Özer: İnşaat Sözleşmelerinde Müteahhidin Sorumluluğu, İstanbul 1978, s. 5; Gauch / Carron: N.
19; Huguenin: Obiigationenrecht-Allgemeiner und Besonderer TeH, N. 3122.
Gauch / Carron: N. 19.
I 492 Hıkuk Davalan
Daha önce var olmayan yeni bir eserin bir iş görmeye dayalı olarak ortaya çı
karılması, bir eser meydana getirme olarak kabul edilir”9. Meydana getirme kav
ramı çok daha geniş bir kavram olup yalnızca yeni bir eserin meydana getirilme
sini kapsamamakta, bi'eserin değiştirilmesine, esere yeni eklemeler yapılmasına,
eserin onarımına, montajına, bakımına veya yok edilmesine iş görmeler de bir
eser meydana getirme olarak kabul edilmektedir”. Örneğin bir şeyin boyanması,
cilalanması, yıkanmas, kitabın ciltlenmesi veya basılması, kilitli kalmış kapının
açılması gibi durumlarda eser sözleşmesinin konusunu oluşturabilecektir”.
Uyarı Bir eserin varlığını kabul için, iş sonucunun az veya çok özellik göstermesi
veya ham madde karşısında az veya çok değerli olmasının bir önemi bulun-
mamaktcdır1”. Meydana getirilmiş eserin tarafların anlaşması veya gündelik
yaşamda yer alan görüşler açısından öncekinden farklı olması yeterlidir1”.
Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Ankara 2015, s. 594; Seliçi: Müteohhidin Sorumlu
luğu, s. S; Yavuz, Cevdet / Acar, Faruk / Özen, Burak: Türk Borçlor Hukuku Öze! Hükümler, 10. Baskı, İs
tanbul 2014, s. 991; Gümüş: Borçlor Öze! C. II (2014}, s. 4; Erdem: s. 5; Tunçomağ. Kenan: Türk Borçlor
Hukuku II. Cilt Özel Borç Mşkileri, 3. Bası, İstanbul 1977, s. 955; Tandcğan: istisna Akdi Kovromı, s. 320;
Öz: iş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. S; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 45; Er
doğan: s. 138; Kürşat: Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu, s. 150; Usta: s. 3522;
Gautschi, Georg: Schweeerisches Zivilgesetzouch Das Obligationenrecht 2. Abteilung Die Einzelnen
Vertrogverhöftnisse3. Teı'band Der Werkvertrog Artike! 363-379 OR, Zweite Auflage, Bem 1967, Art. 363
N. lb; CR CO l-Chaix: Art 363 N. 2, Dayınlarlı, Kemal: İstisna Akdinde Müteahhidin ve İş Sahibinin Te
merrüdü, Ankara 2008, s. 10; Şenocak: Ayıbın Giderilmesini isteme Hakkı, s. 14; Oirican, Gökhan: Eser
Sözleşmesinde Temerrüde Dayolı Cezai Şart ve Yargıtoy Uygulaması, stanbul 2007, s. 7; Özyörük: s. 1;
Gürpınar: s. 41; Zevkliler / Gökyayla: s. 492; Huber, Felix / Schwender, Niklaus: OR Handkommentar,
Schweizerisches Obligationenrecht, 2. Auflage, 2009, Art. 363 N. 1; Huguenin: Obligationenrecht-
Allgemeiner und Besonderer Teil, N. 3122.
Kürşat: Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu, s. 150; Şahin, Turan: Eser Sözleşmesinde
Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfada Temerrüdü, Ankara 2012, s. 43.
Tandoğan: istisna Akdi Kavromı, s. 320; Erdoğan: s. 136.
Tunçomağ: Özel Borç İlişkileri, s. 955; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 46.
2İİ CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 2.
Uyarı Her türlü insan faaliyeti belli bir amaç güttüğünden, her zaman yalnızca faaliyetin
mi veya sonucun mu borçlandığını kesinlikle belirlemek kolay değildir. Bu sebep
le, uygulamada diğer ayırtedid unsurlar önemli bir rol oynamaktadır. Vaadedilen
edimin şahsi niteliği daha fazla ve taraflar arasındaki güven ilişkisi daha belirgin
leştirilmişse, sözleşmenin hukuki niteliğine ilişkin olarak, vekâlet sözleşmesi ile
karşılaşılması olasılığının daha yüksek olduğu söylenebilir"'. Hizmet sözleşmesi
ile eser sözleşmesi arasındaki farka gelince, hizmet sözleşmesinde iş görme edi
minin yükümlüsü, yükümlülüğü sürekli bir borç ilişkisi niteliğinde olduğundan ve
ücreti zamana göre değiştiğinden alacaklısına tabi durumda bulunmakta iken,
eser sözleşmesinde böyle bir durum söz konusu olmamaktadır47.
c. Ücret
Eser sözleşmesinde karakteristik edim, yüklenicinin eser meydana getirme
yükümlülüğüdür. Buna karşılık, iş sahibinin de belli bir ücret ödeme taahhü
dünde bulunması gerekmektedir41. İş sahibinin ücret ödeme yükümlülüğü, bu
şekilde eser sözleşmesinin esaslı bir unsurunu oluşturmaktadır45. Yüklenicinin
sözleşmenin açık veya örtülü içeriğine göre bir karşılık talep etme hakkı olması
yeteri id ir”. Belirli bir emek sonucunun ivazsız olarak meydana getirileceği ta
ahhüt edilmişse, bir görüşe göre:”, kural olarak bir eser sözleşmesinin değil
vekâlet sözleşmesinin söz konusu olduğunu kabul etrrek gerekmektedir”. Üc
ret karşılığında ifa etmenin ifayı gerçekleştirecek olanın serbest iradesine bağlı
olduğu sözleşmeler de, eser sözleşmesi niteliğinde değ Idir”.
Eren: Borçlor Hukuku Öze Hükümler, s. 599; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 20; Huguenin: Obligctionenrecbt-
Allgemeiner und Besonöerer Teli, N. 3137
Ergezen, Muaz: İstisna Sözleşmesinde Tarafların Sözleşmeyi Sono Erdirme Hakkı, Ankara 2007, s. 34;
Di rican: s. S.
CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 3; Galante, Matteo: La perte fortune de I'ouvroge Etude analytique de
consequences juridiques de Io perte fortuite d'ouvrcge sur /'execution du contrat d'entreprise (Art. 376
CO et 187-188 Norme SIA-118), Geneve 2002, s. 19; Aral / Ayrancı: s. 340; Aydemir, Efrail: Eser Sözleş
mesi ve İnşcot Hukuku, Ankara 2009, s. S; Zindel, Gaudenz / Pulver, Urs: Der Werkvertrag, Basler
Kommentcr Obligctionemecht l A.t. 1-529 OR (Honsell-Vogt-Wiegand (Hrsg.)), S. Auflage, Basel 2011,
Art. 363 N. 4; Gümüş: Borçlar Özel C. 11 (2014), s. 6; Kocaağa, Koksal: inşaat Sözleşmesi, Ankara 2014, s.
63.
Bucher, Eugen: Schweizerisches Obkgationenrecht, Besonderer Teil, 3. Auflcge, Zürich 1988, s. 211; bazı
durumlarda isimsiz sözleşmenin söz konusu olabileceğine ilişkin bkz: Koller: Werkvertrogsrecht, N. 44.
Akkurt: s. 37; Ergezen: s. 35; Tunçomağ: Özel Borç İlişkileri, s. 956; Tandoğan: İstisna Akdi Kavram, s.
321; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 43; Koller: Art. 363 N. 75; Erdoğan: s. 136; Kürşat: Eser
ve Vekâlet Sözleşmelerinin Niteiendiriimesi Sorunu, s. 154; Gürpınar: s 26; Usta: s. 3525; Duman, İlker:
Kat Korşıliği inşcot Sözleşmesi, İstanbul 2005, s. 29; Dirican: s. S.
Koller: Art. 363 N. 52; Koller: Werkvertrogsrecht, N. 38; Öz, Turgut: İnşaat Sözleşmesi ve İlgili Mevzuat,
İstanbul 2012, s. 54.
| 494 Hıkuk Davalan
Kanunda düzenleniş biçimine göre, yüklenicinin ücretinin verilmesi, iş sa
hibinin parasal edim yükümlülüğüdür’1*4
. Taraflar, başka bir ücret biçimi karar
laştırmışsa (arsa payının verilmesi gibi), yapılan sözleşme bir karma sözleşme
dir”.
Uyan Eser sözleşmesine hazırlayıcı bazı çalışmalar yapılması, özellikle bir inşaat için
plan yapılması ve keşif bedeli hesaplanması için açıkça ücret kararlaştırılma-
ması durumunda ücret talep edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. İleride inşaatı
üzerine almayacak bir mimar veya mühendise, plan, proje, betonarme he
sapları veya keşif bedeli hesabı yaptırılmışsa, sonradan bu plan, proje ve
hesaplar uygulanmayacak olsa dahi ücret verilmesi gerektiği genellikle kabul
edilmektedir”8. Plan, proje ve hesaplar sonradan bunları uygulayacak yükle
nici tarafından hazırlanmış ve inşaat için götürü bir ücret kararlaştırılmış ise,
genellikle hazırlık çalışmalarının da bu ücrete dâhil olduğu görüşü kabul
edilmektedir”7.
Tandoğan: İstisno Akdi Kavramı, s. 321; Tandoğan, Haluk: Borçlor Hukuku Özel Borç İlişkileri C. II İstisno
(Eser) ve Vekâlet Sözleşmeleri Vekâletsiz İş Görme Kefalet ve Garanti Sözleşmeleri, İstanbul 2010, s. 25;
Koller: Art. 363 N. 235.
Tandoğan: İstisna Akdi Kavramı, s. 322; Tandoğan: Borçlor Özel C. II, s. 25.
Erdem: s. 6; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı, s. 44; Tandoğan: İstisno Akdi Kovromı, s. 32;
Yavuz / Acar / Özen: s. 992; Usta: s. 3525; Kocaağa: İnşoct Sözleşmes, s. 64; CR CO l-Chaix: Art. 363 N.
4.
Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 44; Kürşat: Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi'
Sorunu, s. 154.
Akkurt: s. 37; Şenocak: Ayıbın Giderilmesini İsteme Hakkı, s. 7; Huber / Schwender: Art. 363 N. 211;
Kürşat: Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu, s. 154.
Uyarı Ücretin belli bir esasa göre belirlenmiş olması şart değildir282*. Belirlenebilir olması
yeteriidir”8. Tarafların iş sahibinin ücret edimini götürü veya yaklaşık çalışma
saatlerine veya günlerine, ölçü veya ağırlığına göre ya da parça başına birim fiyat
üzerinden hesaplanan bir ölçüye göre kararlaştırmaları mümkündür28*.
Uyan Taraflar arasında yüklenicinin eser meydana getirme borcuna karşılık bir iş sahi
binin ücret ödemeyi borçlandığı hususunda ispat yükü, yükleniciye aittir1”. Bu
konuda, eseri meydana getirmenin karşı edimi clarak bir ücret beklenebilen
durumlarda daima bir ücretin zımnen kararlaştınldığı hususunda bir fiili karine
mevcuttur28'. Bu karinenin aksini ispatlamak, iş sahibine düşmektedir288.
TBK m. 479/f. I’e göre, kural olarak bedel, eserin tamamlanarak teslim edilme
si üzerine toptan ödenrıektedir. Ancak sözleşmeyle bunun aksinin kararlaştırılması
mümkündür. Örneğin bedelin peşin ödeneceği, yapılan iş oranında avans ödemesi
yapılacağı veya bedelin bir kısmının teslimden sonra ödeneceği kararlaştırılabilir2”.
Yavuz / Acar / Özen: s. 992; Kaplan, İbrahim: inşcot Sözleşmeleri Hukuku ve Endüstri Yatırım Sözleşme
leri, Ankara 2013, s. 53; Kırmızı: s. 7S.
288 Erdoğan: s. 137; CR CO l-Chaix: Art. 3S3 N. 3.
Ergezen: s. 35; Yavuz / Acar / Özen: s. 992; Erdem: s. 6; Tunçomağ: Öze.1 Borç İlişkileri, s. 956; Altaş:
Eserin Teslimden Önce Te>ef Olması, s. 44; Engel, Pierre: Contrats de droit suisse Traite des contrcts de ia
portie speciole du Code des obligations, de lo vente ou controt de societe simple, articles 184 o 551 CO,
ainsi que quelques contras innommes, 2e edition, Beme 2000, s. 434; Tandoğan: İstisna Akdi Kovromı, s.
323; Tandoğan: Borçlor Öte! C. II, s. 27.
Usta: s. 3526; Öz: İnşcot Sözleşmesi, s. 60.
288 Gauch: Werkvertrcg, N. 112; BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 363 N. 4; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 4; CHK -
Hürlimann, Roland / Siegenthaler, Thomas: Hondkommentcr zum Schweizer Privotrecht
VertrogsverhaltnisseTeil 2: Arbeitsvertrog, Werkvertrcg, Auftrag, GoA, Bürgschaft (Herausgeber: Claire
Huguenin, Markus Muller-Chen, Daniel Girsberger), 2. Auflage, Zûrich-Bâsel-Genf 2012, Art. 363 N. 4.
Y. 15. HD., T. 02.11.2010, E. 2010/5301, K. 2010/5914, "Davacı, davalıya ait orocı tamir ettiğini, oncak iş
bedelinin ödenmediğini ileri sürerek davolı aroç maliki aleyhine icra tokibi başlatmıştır. İleri sürülen hu
kuki ilişki BK'nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. BK'nın 364.
moddesi uyarınca eser sözleşmelerinde yüklenici işi yapıp teslim ettiğini, iş sahibi ise iş bedelini ödediğini
kanıtlomokic yükümlüdür. .Ve var ki somut olayda iş sahibi olduğu iddia edilen davalı akdi ilişkiyi inkor
etmiş, aracı tamir ettirmek üzere davacıya götürmediğini onunla bu hususta herhongi bir onlaşma yop-
madığını sovunmuştur. Bu durumda özellikle takip konusu olocoğm tutarı do dikkate alındığında davocı
yüklenicinin alacağının ve bu kcpsamdo öncelikle davalı ile akdi ilişki kurduğunu HUMK'un 288. ve deva
mı maddeleri gereğince yazılı delillerie kanıtlaması zorunludur..." |Kırm zı: s. 89}.
287 BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 363 N. 5.
288 CR CO l-Chaix: Art. 363 N.4.
Kocaağa: İnşcot Sözleşmesi, s. 65; Uçar, Ayhan: istisna Sözleşmesinde Teslim Kavramı, Teslimin Usulü ve
Hukuki Sonuçlan, AÜEHFD, C. V, S. 1-4 (2001), s. 542 dpn. 97.
s Hukuk Davalan
d. Tarafların Anlaşması
B. Sözleşmenin Tarafları
1. Yüklenici
o. Genel Olarak
Yüklenici, bir ese' meydana getirip, bu eseri teslim etmeyi borçlanan ger
çek veya tüzel kişidir"’.
Eseri teslim etmek, yüklenicinin ana borcudur. TBK m. 471 hükmü ile kural
olarak borcun ifasınır yüklenici tarafından yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
Yakuppur, Şendi: Borçlor Konunu'na Göre Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Eseri Teslim Borcu ve Teslim
Borcuna Aykırılıkları, İstanbul 2009, s. 14; Yavuz / Acar / Özen: s. 992; Akkurt: s. 38; Tunçomağ: Özel
Bo'ç İlişkileri, s. 958; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 47; Aral / Ayrancı: s. 340; Erdoğan: s.
139; Dirican: s. 8; Avcı: İstisno Sözleşmesinde Şekil, s. 293; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 12; Tercier / Favre:
N. 4324; Schmid, Jörg / Stöckli, Hubert: Schweizerisches Obligatioeenrecht 3esonderer Tell, Zürich-
Basel-Genf 2010, N. 1689, Koller: Werkvertroasrecht, N. 43.
Yavuz / Acar / Özen: s. 993; Gümüş: Borçlar Özel C. II (2014), s. 7; Eren: Borçlor Hukuku Özel Hükümler,
s. 595; Erdem: s. 8; Yakuppur: s. 15; Erdoğan: s. 137.
Yavuz / Acar / Özen: s. 993.
Uy^f] Eser sözleşmesinin bir türü olan inşaat sözleşmelerinde rastlanılan müşavir
mühendisler, eser sözleşmesinin tarafı değildir. Müşavir mühendis ile iş sa
hibi arasnda genellikle vekâlet sözleşmesi niteliğinde bir sözleşme olmakla
birlikte, yüklenici bu sözleşmenin tarafı değildir”'.
b. Alt Yüklenici
Alt yüklenici, asıl yüklenicinin eseri meydana getirme borcunun ifasını ken
di adına ve hesabına yaptığı bir eser sözleşmesiyle ona bıraktığı kendi hesabına
çalışan bir yardımcı kişidir”.
Alt yüklenicinin yükümlülük altına girdiği edimin içeriği, yüklenici ile yapı
lan sözleşmeye göre belirlenmektedir”. Kural olarak yüklenici ile alt yüklenici
Usta: s. 3547.
Eren: Borçlor Hukuku Özel Hükümler, s. 610; Bettschart, Sebastien: La resiliation des controts de
I 498 Hıkuk Davaları
arasındaki borç ilişkis, bu eser sözleşmesi ile düzenlenmektedir. Alt yüklenici
ile asıl yükleniciyle sözleşme akdeden iş sahibi arasırda eser sözleşmesinden
kaynaklı hiçbir hukuk ilişki bulunmamaktadır ”. Alt yüklenici, asıl yükleniciyle
yapılan eser sözleşmesi ile bağlıdır.
İş sahibinin, kural olarak alt yükleniciye talimat vermek, işin yerine getiril
mesini istemek gibi bir hakkı bulunmamaktadır11. Alt yüklenici ile asıl yüklenici
arasındaki sözleşmeye dayanarak iş sahibi, alt yükleniciden talepte bulunama
yacaktır". Genel olarak, alt yüklenici, iş sahibine karşı sözleşmeden kaynaklı
hiçbir yükümlülük altına girmemektedir". İş sahibi, ayıba karşı tekeffülden
kaynaklanan veya yar yükümlülüklerinin ihlalinden dcğan zararları ancak hak
sız fiil hükümlerine dayanarak alt yükleniciye karşı ileri sürebilir”. Alt yüklenici,
yüklenici tarafından kendisine verilen işleri yapacağı ve ayıpsız yapacağı husu
sunda doğrudan doğruya iş sahibine karşı taahhüt altına girmişse veya alt yük-
lenicilik sözleşmesinin TBK m. 129/f. II anlamında tam üçüncü kişi lehine bir
sözleşme niteliği taşıması durumunda iş sahibi doğrudan doğruya alt yüklenici
ye karşı sözleşmeye dayanan haklar ileri sürebilir".
CR CO l-Chaix: Art. 363 N 40; Tandoğan: Borçlar Özel C. II, s. S4; Yavuz / Acar / Özen: s. 1012; Zevkliler
/ Gökyayla: s. S36.
Aral / Ayrancı: s. 347; Tardoğan: AJt Müteohhit, s. 71; Yavuz / Acar / özen: s. 1013.
Eren: Borçlor Hukuku Öze! Hükümler, s. 612; Kocaağa: İnşaat Sözleşmesi, s. 33; Usta: s. 3551; Gauch /
Carron: N. 163.
Kocaağa: inşcot Sözleşmesi, s. 33; Tandoğan: AJt Müteohhit, s. 72; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 41; Yavuz /
Acar / Özen: s. 1013; Tandoğan: Borçlor Öze! C. II, s. 85.
Gauch / Carron: N. 173; Aral / Ayrancı: s. 348; Tandoğan: Alt Müteahhit, s. 75; CR CO l-Chaix: Art. 363
N. 43; Tandoğan: Borçlar Özel C. II, s. S8; Yavuz / Acar / Özen: s. 1014; Erişen: AJt Müteahhitlik Sözleş
mesi, Ankara 2011, s. 22.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 49? |
Uyarı Asıl iş salibinin önceden veya sonradan ilk yüklenicinin alt yükleniciye olan
ücret bo'cundan müteselsilen sorumlu tutulmayı kabul etmiş olması veya
asıl iş sahibinin ilk yüklenici tarafından ücret borcunun ödeneceği hususunda
alt yükleniciye kefalet veya garanti vermesi hallerinde, alt yüklenici ücret
alacağı için doğrudan doğruya iş sahibine başvurabilir1”. Buna karşılık, alt
yüklenici iş sahibinin arsası üzerinde bir yapı alacaklısı ipoteği tesis ettirme
olanağına sahiptir1”. Yapı alacaklısı ipoteğinin tescili, ne alt yükleniciye baş
c. Genel Yüklenici
153 Aral / Ayrancı: 5. 348; Tardoğan: Borçlar Özel C II, s. S3; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 38.
Tandoğan: AJt Müteahhit,s. 76; Yavuz /Acar / Özen: s. 1014; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 43.
Eren: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s. 606; Seliçi: Müteahhidin Sorumluluğu, s. 16; Kocaağa: inşaat
Sözleşmesi, s. 31; Kuonen: s. 6.
Kocaağa: İnşaat Sözleşmesi, s. 31; Bettschart: La resiliation des controts de construction, s. 124; Eren:
Borçlar Hukuku Öze! Hükümler, s. 606.
Eren: Borçlar Hukuku Öze Hükümler, s. 607; Gauch / Carron, N. 224.
I 503 Hıkuk Davaları
Uyarı İş sahibi, çarşısında eserin tümünden sorumlu bir tek kişi görmek istiyorsa bir ge
nel yüklenicilik sözleşmesiyle eserin meydana getirilmesi işini anahtar teslimi ver
me yoluna gidecektir. Çoğu zaman eserin tamamın n yapılmamasından sorumlu
luğu yüklenecek bir genel yüklenici bulunması mümkündür. Fakat özellikle inşaat
sözleşmelerinde, inşaattaki bütün kısmi inşaat işlerini kendi yönetim denetim ve
mesleki bilgisi altında yürütebilecek şekilde işletmesini düzenlemiş bir yüklenici
bulması zordur. İnşaat tekniğindeki gelişmeler, inşaatın belirli işlerinde uzmanlaş
mayı gerektirmekte ve işletmeler bu uzmanlık alanlannın hepsini kapsayıcı tarzda
gerek uzman personel, gerek mali verimlilik gerekçeleri ile devamlı bir organizas
yona gitmemektedirler. Bu şekilde inşaat işletmesi belirli bir veya birkaç inşaat
konusunca örgütlenmiş bir işletme olarak görünmektedir. İnşaat sektöründe ka
çınmaz görünen bu gerçek durumun inşaat maliki ile genel yüklenici arasındaki
hukuki ilişkide de göz önünde tutulması gerekir. İnşaat sahibi, inşaat işini genel bir
yüklenicice verirken, işin niteliği gereği genel yükleridnin kendi uzmanlığı dışında
kalan işleri alt yüklenicilere devredeceğini düşünmelidir”’.
Eren: Borçlor Hukuku Öze Hükümler, s. 607; Kocaağa: inşaat Sözleşmesi, s. 31, Bettschart: La resiliotion
des contrats de construction, s. 124.
Gauch / Carron: N. 233.
İnşaat işlerinde, iş sahibinin işlerin yürütülmesi için genellikle bir mimar veya
mühendis görevlendirmesiyle sıklıkla karşılaşılmaktadır". İş sahibi tarafından görev
lendirilen bu mimar veya mühendislere danışman mühendis adı verilmektedir554555
*. İş
sahibi ile bu kişi arasındaki ilişki, genellikle vekâlet sözleşmesine dayanmaktadır".
C Şekli
Türk Borçlar Kanunu'nun eser sözleşmesine ilişkin hükümlerinde şekle ait
bir düzenleme yoktur". Eser sözleşmesi, hiçbir şekle bağlı olmayıp, örtülü irade
beyanıyla dahi kurulabilir557. Tarafların TBK m. 17'ye göre sözleşmenin geçerlili
ğini yazılı veya resmi şekle bağlı kılmalarında bir engel yoktur".
555 Gauch / Carron: İM. 240; Yavuz / Acar / Özen: s. 985; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 11.
Eren: Borçlor Hukuku Özel Hükümler, s. 596; Aral / Ayrancı: s. 341; Avcı: istisno Sözleşmesinde Şekil, s. 299.
Ergezen: s. 37; Yakuppur: s. 14; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 47; Aral / Ayrancı: s. 341;
Erdoğan: s. 137; CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 14; Kocaağa: İnşoot Sözleşmesi, s. 67; Kaplan, İbrahim: inşa
at Sözleşmelerinde Yapı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu ve Yerine Getirememesinin Sonuçlan, İnşaat Söz
leşmeleri Yönetici-İşletmeti Mühendis ve Hukukçular İçin Ortak Seminer, 3. Tıpkı Basım, Arkaca 2001, s.
123; Koller: Art. 363 N. 240; Tercier / Favre: N. 4357.
Eser sözleşmesinin eser meydana getirme unsurunun diğer bir sözleşmeye ait
unsurla bir araya getirilmesiyle oluşturulan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gibi
karma sözleşmelerde diğer sözleşme için aranan geçeri lik şekli, karma sözleşme
için de gerekli geçerlilik şeklini oluşturur"-. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde
bu şekil, resmi şekildir". Sözleşmeye resmiyet verecek olan makam, kural olarak
tapu sicil müdürlükleridir" (TMK m. 706, Tapu Kanunu m. 26). Yargıtay'ın vermiş
olduğu 1978 tarihli bir İçtihadı Birleştirme Kararı'nda::i, noterlerce düzenlenen kat
mülkiyeti ya da kat irtifakı satış vaatlerinin geçerli olduğu, bu şekilde satış vaadi
sözleşmesinin tapu memurunca düzenlenmesinin zorunlu olmadığı belirtilmiştir.
Eren: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s. 597; Seliçi: Müteahhidin Sorumluluğu, s. 15; Avcı: istisna Sözleş
mesinde Şekil, s. 306; Filinte / Pişkinpaşa: s. 1480; Kocaağa: inşaot Söz,eşmesi, s. 68.
Y. 15. HD, T. 1.7.2008, E. 2008/3136, K. 2008 4431 "Dova kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca
davacının kooperatif üyelğinin tesciline, çekilen kurado üye oiorok isabet eden dairenin aidiyetinin tespi
tine ilişkin olup 27.02.2005 torihli ıslah dilekçesi ile netice-i tolep hisse karşılığı yapılan mukoveledeki dai
renin teslimi veyo mukovtieyle devredilen orsa payının teslimi tolep edilmiştir. Mahkemece yopılan yorgı-
lomo sonucunda dovonın 'eddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 503 |
D. Hukuki Niteliği
1. Genel Olarak
Eser sözleşmesi, vazlı, şekle tabi olmayan, rızai nitelikte"', tam iki tarafa
borç yükleyen bir sözleşmedir". Eser sözleşmesi, yüklenici ve iş sahibinin karşı
lıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulur”9. Yüklenicinin meydana ge
tirdiği eseri teslim borcu, iş sahibinin ücret ödeme borcu ile değişim ilişkisi içe
risindedir".
Eser sözleşmesi ani edimli bir sözleşme niteliği göstermektedir. Eser sözleşme
sini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli kıstas, yüklenicinin sonuç
sorumluluğunun söz konusu olmasıdır. Her ne kadar, yüklenicinin bu sonucu elde
etmek için belirli bir süre faaliyette bulunması gerekse de, alacaklı iş sahibi açısın
dan asıl önemli olan eserin teslim edilmesidir. Ancak bu şekilde, o, sözleşmeden
beklediği menfaati elde etmiş olacaktır. Eser sözleşmesi kapsamında öngörülmüş
olan yüklenicinin ayıba karşı tekeffül hükümleri de, yüklenicinin sonuç sorumlulu
ğunu tamamlamaktadır. Yüklenici, ayıba karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde,
Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde arsa sahibi taşınmazdaki bir bölüm mülkiyeti
yükleniciye geçirmek vaadinde bulunduğundan sözleşmenin resmi şekilde yapılması BK'nın 213, TMK.nun
706. Noterlik Kanunu'nun 60 ve Topu Kanunu'nun 26. maddesi gereğince geçerlilik koşuludur. Ancok söz
leşme odi yazılı şekilde yapılmış olsa bile yüklenici edimini tomamen veya red oiunamcyocck oranda ye
rine getirmişse sözleşmenin geçersizliğinin Heri sürülmesi TMK.nun 2. maddesinde ifodesini bulan "Bir
hakkın açıkça kötüye kullcnılmasını hukuk düzeni korumaz" kuralına aykın düşer.
3u halde mahkemece dara konusu taşınmczdo yapılan imalat ile ilgili belediye işlem dosyası ile inşaot
ruhsatı ve projeler celp edilerek uzman bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde yopılacok keşifle davacının
paydaş olduğu toşınmozoo inşoct yapılıp yapılmadığının, davalı kooperatifin adi yozılı olarak düzenlen
miş olmosı sebebiyle geçersiz dahi olsa davacı He imzolodığı sözleşmede yükümlendiği edimini tamamen
veya red olunomayacok cerecede yerine getirip getirmediği saptanıp, bunun sonucu olorok sözleşmenin
geçerli hale gelip gelmediği, sözleşme geçerli hole gelmiş ise sözleşme uyarınca davacıya verilmesi gere
ken acğımsız bölüm ve orsa payı konusunda bilirkişi kurulundan rapor alınarak davacının ıslah ile değiş
tirdiği talebi de gözönünoe tutulmak, davacı konusunun nisbi horca tool olması nedeniyle davacıya dava
değeri oçıklattırılıp nakşa i harç da tamamlattırılmak suretiyle davanın sonuçlandırılması gerekirken ek
sik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu davanın reddi doğru ölmemiş, karorın bozulması uygun bu
lunmuştur..." (Kostakoğlu, Cengiz: İçtihattı İnşaot Hukuku ve Kot Karşılığı İnşoct Sözleşmeleri, İstanbul
2015, s.96); aynı yönde bkz: Y. 15. HD., T. 22.S.2O06, E. 2006/3112, K. 2006/3189 (Kazancı İçtihat Bilgi
Bankası).
Eren: Borçlor Hukuku Öze! Hükümler, s. 584; Baygın, Cem: Türk Hukukuna Göre İstisna Sözleşmesinde
Ücret ve Tobi Olduğu Hükümler, İstanbul 1999, s. 19; Gauch / Carron: XI. 7; Yavuz / Acar / Özen: s. 994;
CR CO l-Chaix: Art. 363 N. 6, Bucher: BT, s. 201; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 48; Kurt:
Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 45; Şenocak: Ayıbın Giderilmesini İsteme Hakkı, s. 5;
Büyükay: Eser Sözleşmesi, s. 42; Gürpınar: s. 17; Dirican: s. 5.
Bununla birlikte Kanun Koyucu tarafından yüklenic nin iş görme borcunu ifa
ederken gösterdiği çabanın tamamen gözardı edildiği de söylenemez. Her ne ka
dar eser sözleşmesinde iş sahibinin edime olan menfaati teslimle gerçekleşecekse
de, eserin meydana getirilmesi aşamasında yüklenicinin iş görme borcunu ifasına
ilişkin birtakım özel hükümler getirilmiştir. Bu hükümlerin bir kısmı, yüklenicinin iş
görme borcunu yerine getirirken sözleşmeye aykırı davranışlarda bulunması du
rumunda iş sahibini korur iken (TBK m. 473 f. I ve II gibi), bir kısmı ise eser sözleş
mesinin ifa ile sona ermesinden önce iş sahibinin sözleşmeyi sona erdirmesi du
rumunda yükleniciyi koruyan (TBK m. 482/f. II, TBK m. 484 gibi) hükümlerdir. Bu
hükümlere biraz daha yakından bakıldığında sürekli borç ilişkisine özgü nitelikler
taşıdığı görülmektedir. Kanun Koyucunun böyle bir düzenleme getirmesindeki
amaç, eser sözleşmesinin vaktinden önce sona ermesi halinde yüklenicinin söz
leşmede kararlaştırılar bedeli elde etmesi söz konusu olmasa da, onun mümkün
mertebe zarar görmesini önlemektedir. Sürekli borç ilişkilerinin sona ermesi du
rumunda ifa edilen kısım ile orantılı olarak sözleşmeden kaynaklanan taleplerin
ileri sürülmesi olanağı yükleniciye tanınarak eser sözleşmesi tarafları arası menfa
at dengesi mümkün olduğu ölçüde sağlanmaya çalışılmaktadır. Kanun Koyucunun
özel hükümler öngörmesinin altında yatan mantık budur. Yalnız, getirilen bu hü
kümler ile eser sözleşmesinin ani-sürekli karmaşığı bir sözleşme niteliğinde oldu
ğunu ileri sürmek de mümkün gözükmemektedir. Eser sözleşmesi temelde ani
edimli bir sözleşme niteliğinde olmakla birlikte, bazı özel durumların varlığı halin
de sürekli borç ilişkisine özgü kuralları barındırabilmektedir.
o. Genel Olarak
Yüklenici, eseri yapmakla borcunu ifa etmiş olmayıp, ayrıca meydana ge
tirmiş olduğu eseri iş sahibine teslim etmesi gerekmektedir. İş sahibinin borcun
ifasına olan menfaati tamamlanan eserin kendisine tes imiyle gerçekleşir.
Uyarı Teslim, sözleşmeye uygun olarak meydana getirten eserin, yüklenici tarafın
dan iş sahibine ifa olarak arzedilmesi, onun fiili egemenliğine geçirilmesidir.
Yeniocak, Umut: Gelir Paylaşımına Doyalı İnşaot Sözleşmesi (Arsa Satışı Gelir Paylaşımı), Gözden Geçi
rilmiş 2. Baskı, Ankara 2014, s. 55; Terder/Favre: N. 4409.
Yeniocak: s. 65.
Uyarı Teslim borcu genellikle, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre ta
mamlanan eserin iş sahibine ya da onun yetkilendirdiği temsilcisine usulüne
uygun bir şekilde sunulup verilmesi, eser üzerinde onların doğrudan doğruya
zilyet olmalarının sağlanmasıyla ifa edilmektedir. Yeniden meydana getirilen
veya inşa edilen taşınır eserlere ilişkin teslim borcu bu şekilde ifa edilmekte
dir. Eser sözleşmesinin konusunun taşınmaz yapı inşasının olduğu ve taşın
mazın inşasının iş sahibinin arsasının üzerinde yapıldığı durumlarda, kural
olarak, yüklenici tarafından eserin tamamlandığının açık veya üstü kapalı bir
biçimde ş sahibine bildirilmesi üzerine, iş sahibinin yükleniciye ait olan bu
yükümlülüğün onun tarafından yerine getirilmiş olduğuna dair kabul beyanı
ile teslim gerçekleşmiş olur. Eserin maddi olmayan çalışma sonuçlarından
ibaret olduğu durumlarda, bunlar üzerinde devamlı olarak biçimlendiği şeyin
iş sahibire verilmesiyle teslim borcu yerine getirilmiş olur.
Şahiniz, Cevdet Salih: Eser Sözleşmelerinde Yüklenicinin Eksik İfo (Ekşit İş) ve Ayıplı İfadan Sorumluluğu,
İstanbul 2014, s. 54.
Atamulu, İsmail: Kat Kc'şılığı İnşaat Sözleşmesinin Müteahhidin Temerrüdü Sebebiyle Şano Ermesi,
Ankara 2014, s. 90; Koller Art. 366 N. 102.
Yener, Mehmet Deniz: Arso Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Müteahhidin Temerrüdü ve Sonuçlan,
İstanbul 2011, s. 9; Zevkliler / Gökyayla: s. 513; Uçar: İstisna Sözleşmesinde Teslim Kavramı, s. 53S.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 507 |
Teslim borcunun muaccel olması, zaman itibariyle iş sahibinin tamamlanmış
olan eserin teslimini talep edebilmesidir5". Taraflar aralarında yapacakları bir
anlaşma ile teslim borcunun ne zaman muaccel olacağını kararlaştırabilirler”.
Sözleşmede vade belirlenmemiş ise bu durumda TBK m. 90 hükmünün uygulan
ması gerekmektedir. Bu hükme göre vade belirlenmedği ve işin niteliğinden de
anlaşılmadığı takdirde borcun ifası derhal talep edileblir. Eser sözleşmelerinde
yüklenicinin eseri tamamlayıp teslim etmesi, işin niteliği gereği, mutlaka hazırlık
çalışması ve zaman gerektirdiğinden, yüklenicinin borcu sözleşme yapılır yapıl
maz muaccel olmayacaktır. Sözleşme kurulduktan sonra eserin tamamlanması
için gereken makul bir sürenin geçmesi üzerine ifa istenebilecek, ancak bu süre
nin dolması üzerine yüklenicinin borcu muaccel olabilecektir551.
Tandoğan: Sörftar Özel C. il, s. 130; Kocaağa: İnşoct Sözleşmesi, s. 124; Öz: İnşaat Sözleşmesi, s. 142.
Zevkliler / Gökyayla: s. 515; Atamulu: s. 97; Koller: Art. 366 N. 106; Anlaşma ile bir teslim vadesi ya da
teslim süresi belirleneblir. Henninger, Anton: Bouverzögerung end ihre folgen, Schweizerische
Baurechtstatcng 2005, s. 240; Chavanne, Slyvie: Le retard dons I'execution des trovaux de construction
Selon !e Code des Obligations et la norme SİA IIS, Bale et Francfdrt-sur-le-Main 1993, N. SO; Gauch,
Peter: Fasten und Temine-Die Bauzeit im Werkvertrog, Semina' fur Schweizerisches Baurecht
Baurechtstatung 1995/Tagungsunterlage I, s. 7.
Öz: İnşaat Sözleşmesi, s. 143; Ayan, Serkan: İnşaat Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, Ankara 2C0S,
s. 100-102; Koller: Art. 366 N. 652; Gauch: Werkvertrog, N. 649; Koller: Werkvertrogsreohr, N. 310;
Gauch: Fristen und Term ine, s. 6.
Atamulu: s. 107.
I 503 Hıkuk Davalan
larca kararlaştırılıp sczleşme süresine eklenebileceği gibi, uyuşmazlık halinde
mahkemece tespit edilir. Yüklenici, ek süre sonunda da haklı sebep olmaksızın
edimini ifa edemiyorsa, temerrüde düşmüş kabul edili' ve iş sahibi bakımından
temerrüde bağlanan sonuçlardan yararlanma olanağı doğar".
Temerrüt için ikirci şart, temerrüde düşüldüğü anda borcun ifasının müm
kün olmasıdır". Eserin meydana getirilmesi borcunun objektif olarak imkânsız
laşması durumunda borç ilişkisi sona ereceği için borçlu temerrüdü söz konusu
olmayacaktır”. İfa imkânsızlığında yüklenicinin kusurlu veya kusursuz olması
önem taşımamaktadır4’. İmkânsızlığın yüklenicinin temerrüde düşmesinden
sonra da ortaya çıkabilmesi mümkündür. Böyle bir durumda temerrüdün baş
lamasından, imkânsızlığın gerçekleştiği ana kadar temarrüt hükümlerinin, son
rasında ise imkânsızlık hükümlerinin uygulanması gerekir*".
Atamulu: s. 111.
Atamulu: s. 116.
Büyükay: Eser Sözleşmesi. s. 209; Öz: Inşoot Sözleşmesi, s. 144; Yakuppur: s. S3; Atamulu: s. 124.
J" Ayan: s. 154.
Ayan: s. 154.
Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfada Temerrüdü, s. ISO; Kolle-; Art. 366 N. 670.
Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfada Temerrüdü, s. ISO; Gauri: Fristen und Termine, s. 17.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 50? |
Temerrüt için borcun muaccel olması yeterli değildir. Ayrıca alacaklı tara
fından borçluya kural olarak bir ihtarda bulunulması gerekmektedir1"’. İhtar,
kural olarak bir şekle bağlı olmadığı gibi, hukuki işlem benzeri bir fiil olduğun
dan ispat şekline de tabi değildir48. İhatra, borçlanılan edim ne ise, onun yerine
getirilmesi talebini taşımalıdır. Borçlanılandan başka bir şeyin istenmesi ihtarı
etkisiz kılmaktadır4’.
Uyarı Teslim vadesi, doğrudan belirli bir takvim günü olarak kararlaştırılabilir. Tes
lim vadesinin sözleşmenin kurulması ile işlemeye başlayan ve bitiminde tes
lim borcunun muaccel olacağı bir zaman süreci, yani teslim süresinin tayin
edilerek kararlaştırılması da mümkündür. Bu durjmda, vade teslim süresinin
son günüdür.
Gauch / Carron: N. 659; Tekinay S. Sulhi / Akman, Sermet / Burcuoğlu, Haluk / Altop, Atilla: Tekinay
Borçıcr Hukuku Genel Hükümler, Yeniden Gözder Geçirilmiş ve Genişletilmiş Yedinci Baskı, İstanbul
1993, s. 913; Ayan: s. 150; Atamulu: s. 90; Ozanoğlu: s. 71; Chavanne: N. 91; Gauch: Fristen und
Temine, s. 14.
Öz: İnşoct Sözleşmesi, s. 150; Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. 314.
Tandoğan: Borçlar Özel C II, s. 130; Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. 916; Gauch / Carron: N.
659; Ayan: s. 162; Ozanoğlu: s. 71; Gauch: Fristen und Termine, s. 14.
Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. İSİ; Ayan: s. 167; Ozanoğlu: s. 71; Atamulu: s. 113;
Gauch: Werkvertrog, N. 659.
Uyarı TBK m. 479/f. I'e göre, yüklenici, ancak eseri teslim ettiği zaman iş sahibin
den ücreti talep edebilir. Bu yüzden, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça,
yüklenici meydana getirme aşamasında kendisine kısmen de olsa bedel
ödenmediğini ileri sürerek borcunu ifa etmekten kaçınamaz. Bununla birlikte
iş sahibirin yükleniciye iş devam ederken ödeme yapacağı kararlaştırılmışsa,
bunun yerine getirilmemesi üzerine yüklenici çalışma yapmaktan kaçınabilir.
Tandoğan: Borçlar Özel C il, s. 130; Öz: İnşaat Sözleşmesi, s. 149; Ergezen: s. 101; Gökyayla, K. Emre:
Eser Sözleşmesinde Ek İş ıe iş Değişikliği, İstanbul 2039, s. 198.
Büyükay: Eser Sözleşmesi, s. 213; Zevkliler / Gökyayla: s. 517; Gauch: Fristen und Termine, s. 17; Öz:
İnşaat Sözleşmesi, s. 149; Yargıtay da, sözleşme gereği yükleniciye yapılacak avans ödemelerinden birinin
iş sahibince ödenmemesinin yükleniciyi zor durumda bırakması durumunda yüklenicinin işe devam et
mesinin beklenemeyeceğini belirtmektedir. Y. 15. HD, T. 06.02.1992, E. 1991/3782, K. 1992/454,
(Kostakoğlu: s. 988-990).
İş sahibinin alacaklı temerrüdüne düşmesi için kusurlu olması gerekmemektedir. Ancak onun eseri kabul
etmemesinin veya kendisne düşen hazırlık fiillerini yerine getirmemesinin objektif olarak Kaklı bir sebe
be dayanmaması gerekir. İş sahibi, yükleniciye isnad edilebilen bir seoepten ötürü ifayı kabulden veya
gerekli hazırlık fiillerine katılmaktan kaçınmışsa, bu kaçınma haklı bir sebebe dayandığı için, alacaklı te
merrüdüne düşmez. (Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü,s. 157)
Zevkliler / Gökyayla: s. 517; Koller: Werkvertrogsrecht, N. 314; Gauch: Fristen und Termine, s. 17.
İş sahibi bakımından ifa güçsüzlüğünden, onun muaccel borçlarını ödemek için gerekli mali imkânlardan
sürekli yoksun hale gelmesi anlaşılmalıdır. TBK m. 98 hükmünde belirtilen borçlunun iflas etmesi veya
hakkındaki icra takiplerinin sonuçsuz kalması durumlan, ifa güçsüzlüğüne örnektir. (Kurt: Eser Sözleşme
sinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 156; Oz: İnşaat Sözleşmesi, s. 149;
Büyükay: Eser Sözleşmesi s. 221; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 156.
Gauch / Carron: N. 661; Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. 923; Ayan: s. 171; Acar, Faruk: Eser
Sözleşmesinde Eserin Tamamlanmo Oranı ve Su Oranın Bazı Etkileri, E-Akademi, Aralık 2013-S. 134, s. 17;
Gauch: Werkvertrog, N. 651; Chavanne: N. 140; Henninger: s. 246; Bettschart: La resiliation des controts
de construction, s. 139; Gauch: Fristen und Termine, s. 15.
Y. 15. HD, T. 24.02.2005, E. 2004/3073, K. 2005/1010 "...Somut olayda do, karşı dovacı, yüklenici karşı
davalının sözleşme konusu kumaşları geç teslim etmesi sonucu gerçekleştiğini ileri sürdüğü gecikme taz
minatının ödetilmesin istemiştir. Tozmini istenen zarar, olumlu zarar olup; alacaklının mal varlığının te
merrüde düşülmeden borcun ifa edilmesi halinde arz edeceği durumla, gecikmeli ifa sonucunda arz ettiği
durum oraandaki farkı ifcde eder ve fiilen katlanmak zorunda kalınan zarar ile mahrum kalınan kazancı
kapsar.
Ediminin ifasında direngen olon torofın gecikme tazminatı ile sorumlu tutulobilmesi için, öncelikle, ola
cak!) torofın zarara uğradığını inandırıcı ve ikna edici yosa! delillerle kanıtlaması zorunludur. Çünkü zara
rın gerçekleştiğini konıtlamak, davacıya düşer. Zararın gerçek tutarını ise hâkim tayin eder (BK md. 98,
42). Hukuksal durum bu olunca do; sözleşme konusu işle ilgisi belli olmayan beş adet fatura gerekçe gös
terilerek, soyut ve dayanaksız açıklamalarla karşı davacının, işin teslimindeki gecikme sebebiyle zararının
gerçekleşmiş olduğunu bildiren bilirkişi raporu dayanak alınarak mahkemece hüküm verilemez. Karşı da
vacı, maddi zararının gerçekleştiğini boşkaca yasal delillerle kamtlayomamıştır. O halde, karşı davonın da
reddi yerine, mahkemece yazılı şekilde kooulüne karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bozulması ge
rekmiştir...” (Kazana İçtihat Bilgi Bankası).
Zevkliler / Gökyayla: s. 517; Durak, Yasemin: Arsa Payı Karşılığı Kot Yapım Sözleşmesi, İnönü Üniversite
si Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6 Özel Sayı, Y. 2015, s. 234.
w Ayan: s. 179.
| 512 Hıkuk Davaları
Uyarı Gecikme zararları gecikme nedeniyle iş sahibinin fiilen uğradığı zararlar ile
yoksun kaldığı kazanç kayıplarından oluşur. Fiili zararlar, iş sahibinin eserin
zamanında teslim edilmemesi nedeniyle fazladan yapmak zorunda olduğu
masraflardır. Örneğin iş sahibinin ödemek zorunda olduğu kira bedeli, faiz
ödemesi, üçüncü kişilere ödemek zorunda olduğj kira tazminatı gibi. İş sahi
binin yoksun kaldığı kazançları ise eserin zamarında teslim edilmemesi se
bebiyle iş sahibinin elde edeceği gelirden yoksun kalmasından doğan zararla
rıdır.
Eser sözleşmesinde, eserin teslimi için gereken tarihin kesin vade biçimin
de kararlaştırılması durumunda, artık dönme hakkının kullanılması için ek süre
verilmesine gerek bulunmamaktadır’7’. Borcun mutlaka belli bir tarihte veya
belli bir tarihe kadar ifa edilmesinin kararlaştırıldığı hallerde kesin vadenin bu
lunduğu kabul edilmededir7’.
Ergezen: s. 104; Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. 948; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu
İfada Temerrüdü, s. 218.
Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. S47; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfodc Temerrüdü,
s. 218.
Tekinay / Akman / Burcıoğlu / Altop: s. S47; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 241;
Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfada Temerrüdü, s. 218.
”’ Ayan: s. 219.
Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop: s. 952; Ayan: s. 221; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu
İfada Temerrüdü, s. 227; Ourak: s. 233;. Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 178.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Uyarı Kesin vadeli bir eser sözleşmesinde bu tarihin geşmesi üzerine, sözleşmeden
dönme ve ifa yerine tazminat isteme hakları doğan iş sahibinin, yine de ifa ve
gecikme tazminatı talep etmesi mümkündür.
İş sahibi, aynen ifa kendisi için yararsız hale gelmişse, artık yükleniciye ifa
da bulunması için ek süre vermek zorunda değildir. Edimin iş sahibi açısından
yararsız kalması durumu kural olarak inşaat sözleşmeleri ve arsa payı karşılığı
inşaat sözleşmeleri bakımından söz konusu olmamaktadır".
İş sahibi, uygun bir süre verip, bu süre sonunda teslim borcu yerine geti
rilmezse, edimin aynen ifasından vazgeçip müspet zararının tazminini isteyebi
lir. TBK m. 125/ll’ye göre, verilen uygun süre içinde aynen ifanın yerine getiril
memesi üzerine aynen ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteyen iş
sahibi, bunu derhal yükleniciye bildirmelidir.
Aynen ifa yerine tazminat istenmesi borç ilişkisini sona erdirmeyip asıl
edimin yerine tazminatın geçmesi sonucunu doğurur. Tazminatın konusu, iş
sahibinin ifaya olan menfaati olup, bu menfaat geckmiş ifanın reddedildiği
tarih esas alınarak hesaplanır. İş sahibinin malvarlığının eserin teslimi sonucu
ulaşacağı durum ile teslim edilmemesinden dolayı bulunacağı durum arasındaki
fark müspet zararı oluşturur.
Uyan Müspet zararın tazminini isteyen iş sahibinin, TBK m. 486 hükmü kıyasen
uygulanarak, eserin kullanılabilir kısmını kabul etmek ve bu kısmın bedelini
Uyan Yargıtay, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeler nde sözleşmeden dönmek
isteyen tarafın, eğer karşı taraf dönmeyi kabul etmiyor veya karşı çıkıyorsa,
Uyan Yargıtay, clasik dönme teorisini yani sözleşmeden cönme ile sözleşmenin geçmi
şe etkili darak ortadan kalktığını benimsemektedir1*”. Dönme öncesinde verilen
edimlerin iadesi konusunda ise, ayni etkili dönme görüşünü kabul etmektedir.
Dönme öncesinde devredilen arsa paylarının iş sahibi adına tesciline yönelik
davalardc üçüncü kişilerin iktisaplarının kötü niyeti olduğu gerekçesiyle korun
maması, ayni edimli dönme görüşünün benimsendiğini göstermektedir1”.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, bir görüşe göre”4, eserin tamam
lanma oranı ne olursa olsun sözleşmeden dönülmesi mümkündür. Buna karşılık
diğer bir görüş5*”, eser büyük oranda tamamlanmış ise gaçmişe yönelik dönmenin
hakkaniyete aykırı olazağını, bu nedenle dönmenin yerini feshin aldığının kabul
edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Üçüncü bir görüş5” lyarınca, arsa payı karşılığı
inşaat sözleşmelerinin sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmeler olduğu, sürekli borç
ilişkilerinde ise sözleşmenin feshinin kural olarak ancak sözleşmenin ileriye etkili
olarak sona ermesi sonucunu doğurduğu, bu nedenle bu tür sözleşmelere yükleni
cinin teslim gününü geçirerek borçlu temerrüdüne düşmesi nedeniyle iş sahibi
tarafından TBK m. 125 uyarınca son verilmesi durumurda da, sözleşmenin kural
olarak ileriye etkili olarak sona ermiş sayılması gerektiği savunulmaktadır.
Yargıtay ise, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin sona ermesinde sü
rekli borç ilişkilerine ait özelliklerin de dikkate alınmas gerektiğini kabul etmiş
tir. 25.01.1984 tarihinde 1983/3 E. 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme
Büyük Genel Kurul kararı”7 çıkarılmış ve bu kararda birtakım temel ilkeler be
Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 291; Ayan: s. 253; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim
Borcunu İfodo Temerrüdü s. 2S3.
Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 291; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfodo
Temerrüdü, s. 283; Gauch: Fristen und Termine, s. 15; Chavanne: N. 223.
555 Y. 15 HD, T. 09.12. 2004, E. 2003/7040, K. 2004/6389; YHGK, 24.11.1399 T., E. 13-967, K. 990 (Kazana
İçtihat Bilgi Bankası).
5” Ayan: s. 269.
Tandoğan, Haluk: Arso Üzerine İnşcot Yopmc Sözleşmelerinde İşi Tomomlcmodcn Bırakan Müteahhidin
Yapılon Kısımla Orantılı Ücret Alması Sorunu Üzerinde Görüşler, Batider, s. 35.
Yener: s. 104; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 380 vd; Kahraman, Zafer: Arso Payı
Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Arso Sahibinin Sözleşmeden Dönmesi Halinde Yükleniciden Arso Poyı Sa
tın Almış Üçüncü Kişilerin Hukuki Durumu, Prof. Dr. Haşan Erman'a Armağan, İstanbul 2015, s. 433.
Erman, Hasan: Kot Kcrş.iığı İnşaat Sözleşmelerinde Müteahhidin Temerrüdü (Bir İçtihadı Birleştirme
Kararının Düşündürdükler), İstanbul Barosu Dergisi, s. 215.
RG., 27.02.1984, N. 1832=, s. 17 vd.
f 516 Hıkuk Davalan
nimsenmiştir. Bu kararda, özetle, inşaat sözleşmelerinde edim borcunun özelli
ği yüzünden sürekli borç ilişkilerine özgü kurallara yer verildiği, olayın niteliği ve
özelliğinin haklı gösterdiği durumlarda, TMK m. 2 hükmü gözetilerek sözleşme
nin feshinin ileriye etkili olarak sonuç doğurduğunun kabul edilmesi gerektiği
belirtilmektedir”. Yargıtay'ın daha sonraki tarihli kararlarında ileriye etkili fes
hin kabul edilmesi için yapının büyük ölçüde tamamlanması gerektiği belirtil
miştir. Yargıtay, yapırın %90 ve üzerinde tamamlanmış olması halinde sözleş
menin ileriye etkili olarak feshedilebileceğini benimsemiş gözükmektedir”’.
Yüksek Mahkeme, tamamlanma oranı tespit edilirken inşaatın fiziki tamam
lanma oranının dikkate alınması gerektiği görüşünü benimsemektedir”.
Uyarı YİBK karşısında, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, yüklenicinin inşaa
tın büyük bölümünü tamamlamasına rağmen teslim gününde inşaatı bitir
meyerek temerrüde düşmesi sonucu, arsa sahibinin sözleşmeyi feshi halinde,
feshin kural olarak ileriye etkili sonuç doğuracağı ve yüklenicinin orantılı arsa
payı taleo edebileceği kabul edilmelidir”1. Yargtay, inşaatın büyük oranda
"...İş görme sözleşmeleri «rostoda yer olan istisna sözleşmesi genel olorok "oni edimli" sözleşmeler gru
bunda mütalao edilmekte ise de, istisno sözleşmesinin bîr türü olan inşaot sözleşmelerinde; müteohhidin
(emeğe ve mcsrofa doyar.an) edim borcunun genellikle uzun bir zaman süreci içinde yoyılmış olmasından
dolayı ve edim borcunun bu özelliği yönünden, sürekli borç ilişkilerine özgü kuralların do gözetilmesi ge
rekir. Konunda da, istisna sözleşmeleri düzenlenirken, sürekli borç ilişkilerine özgü kurolloro yer verildiği
görülmektedir. O halde, hukuk Genel Kurulu karonnda da açıkça belirtldiği gibi, inşaat sözleşmeleri "ge
çici - sürekli kormcş'ğı" bir özellik taşımaktadır. Baskın olan bilimsel görüşler de bu yoldadır.
Ancak, olayın niteliği ve özelliğinin (uyuşmazlığa 106-108. maddeler hükümlerinin uygulanmasının doğu
racağı adalete aykırı sonuçlarının) haklı gösterdiği durumlarda; Medeni Kanunun 2. maddesi hükmü gö
zetilerek, sözleşmenin feshinin (sürekli borç ilişkileri de olduğu gibi) ileriye etkili sonuç doğuracoğı kobul
edilmelidir. Böyle bir çözümün sonucu olarak da, mütemerrit müteaarhit; k>smi ifasının bedelini iş sahi
binden ve iş sahibi de; müteahhidin kusuruna bağlı tüm zararlarını müteahhitten talep edebilecekler ve
bu suretle tarafların yororlon orosındo karşılıklı bir denge kurulmuş olocaktır..." (Kazancı İçtihat Bilgi
Bankası).
%91 oranında tamamlamış olması halinde feshin ileriye etkili olacağı yönünde bir karar için bkz: Y. 15.
HD, T. 1.12.1999, E. 1S99./3337, K. 1999/4423 (Kostakoğlu: s. 872); Y.15. HD, T. 10.06.1999, E.
1999/1658, K. 1999/2437 (Kostakoğlu: s. 851).
8u hususta bkz: Y. 15. HD, T. 30.05.2008, E. 2008/362, K. 2008/3514 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
Erman, Hasan: Arsa Payı Korşılığı İnşaot Sözleşmesi, 3. Basım, İstanbul 2010, s. 115; Ayan: s. 293.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 259; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 328.
Öz: İnşoct Sözleşmesi, s. 173.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 259.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 259; Kahraman: Üçüncü Kişilerin Hukuki Durumu, s. 440.
lümleri 2.8.1994 tarihinde. 5 ve 5 numaralı bağımsız bölümleri 2.12.1994 tarihinde Fazlı Balkon'o, 8 nu-
morolı bağımsız bölümü 2.12.1994 tarihinde Behzat Hendek’e, 2 numaralı bağımsız bölümü 8.2.1995 ta
rihinde Naci Sevim'e, 1 numaralı bağımsız bölümü 26.4.1995 tarihinde Şenol Uzunlu’yo tapuda sotmışJar,
Naci Sevim’e satılan 2 numaralı bağımsız bölüm daha sonra satış yoluyla Mehmet Özer’e intikal etmiştir.
Davacılar birleşen Ankara 30. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/452 Esas sayılı davasında öncelikle topu
iptali ve tescil isteminde bulunmuşlardır.
Mahkemece topuda bağımsız bölüm satın aianlann iyiniyetli olduktan belirtilerek topu iptoli tescil istemleri
nin reddine karor verilmiştir. Yükleniciden bağımsız bölüm sotın oianiarn haklerinin orsa sahiplerine karşı
korunabilmesi için yüklenirinin arsa sahibine karşı dan edimini yerine getirmesi zorunludur. Dova konusu
45311 ada 1 parsel üzerinde yap
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Fiili zarar denilince ilk akla gelen, iş sahibinin sözleşmenin kurulması ve işin görül
mesi için yaptığı masraflardır. Bunlar sözleşme görüşmelerini sürdürmek için yapılan
harcamalardan yükleniciye gerekli malzemeyi tedarik etmek için yapılan masraflara,
işin yapılacağı yeri boşaltmak ve hazırlamak için sarfedilen paralardan gerekli proje
ve incelemelerin yapılması için katlanılan masraflara kadar çeşitli görünümler arz
etmektecfr. İşin yürütülmesi sırasında bazı hizmetler n gerçekleştirilmesini iş sahibi
üzerine almışsa bu yüzden yaptığı harcamalar da bu zarar kalemlerindendir.
Olumsuz zararının tazminini isteyen iş sahibi, dönülen sözleşme ilişkisi hiç gün
deme gelmese idi malvarlığının sözleşmeden döndüğü andaki malvarlığına göre daha
fazla olacağını ispatlamalıdır. Diğer bir deyişle, masraf ve kayıplar ile iş sahibinin dö
nülen sözleşmeye güveni arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir4"'.
Tekinay / Akman / Burcıoğlu / Altop: s. 969; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 355;
Bettschart: La resiüotion des contrats de construction, s. 140; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu
İfodo Temerrüdü, s. 306; Filinte / Pişkinpaşa: s. 1490.
Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 355; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfodo
Temerrüdü, s. 306.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 2SS; Ayan: s. 279; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim
Borcunu İfodo Temerrüdü s. 309; Bettschart: Lo resiliotion des contrats de construction, s. 140.
411 Gümüş: Borçlor Özel C. II12014), s. 40.
Y. 15. HD, T. 14.10.2002, i. 2002/3327, K. 2002/4594, "...17.1.1990 tarih ve 13/392-1 sayılı Hukuk Genel
Kurulu koronnda tanımlandığı üzere menfi zarar, "Uyulocoğı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleş
menin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşo Ç'kmosıy/o uğronıfan za
rardır". Başka bir deyişle büroda, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklonan zararının
tazmini söz konusudur. Uygulomodo, kaçırılan fırsatın tozmini şekiinae odlondırılan bu çeşit davolorda
var ise, davalı ile sözleşme yapılmadan önce dovacıya en yokın teklifte bulunan kimse ile şayet, böyle bir
teklif yoksa bilirkişinin bulacağı sözleşme tarihindeki muhtemel tekliffyatı ile sözleşme yopmo fırsatının
kaçırılması sonucu, tekliffiyatı ve haklı fesihten sonra yapılan sözleşme fiyatı arasındaki fark, menfi zararı
oluşturur" (Kazana İçtihat Bilgi Bankası) yine aynı yönde bir Yargıtay karan için bkz: Y. 15. HD., T.
16.6.1994, E. 1993/4758, K. 1994/4D44 (Kazana İçtihat Bilgi Bankası).
TBK m. 473/f. I'e göre, yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya söz
leşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da iş sahibine yüklenemeye-
cek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütür tahminlere göre, yükle
nicinin işi kararlaştın an zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, iş sahibi
teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebi
lir. Bu hüküm, iş sahibinin temerrüde veya ayıba karşı tekeffül hükümlerinden
kaynaklanan haklarını ileri sürmek için eserin teslim edilmesini beklemek zo
runda kalmasını önlemek amacını gütmektedir".
TBK m. 473/f. I'e göre sözleşmeden dönülebilmesi içil yerine getirilmesi gerekli
şekli şartlar bakımından doktrinde görüş birliği mevcut değildir. Bir görüşü savunan
yazarlarca*3’, iş sahibinin ifadan önce dönme hakkını kullanabilmesi için önce yükleni
ciye ihtar çekmesi ve TBK m. 124'teki durumlardan biri omadıkça, işe başlaması ve
devam etmesi için uygun bir süre vermesi gerektiği ileri sürülmektedir*3’.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 525 |
larda eser sözleşmesnin ileriye etkili olarak feshedi eceğini savunan görüşe
göre, iş sahibi, olumlu zararının tazminini isteyebilir.
Uy3[| '5 sahibinin eser sözleşmesini zarar tazmin yükümlülüğü olmaksızın sona erdire-
bilmesi, ek birtakım şartlann varlığına bağlıdır. İş sahibi tarafından yükleniciye eser
sözleşmesinden doğan borcunu gereği gibi ifa etmesi için uygun bir süre verilmeli
dir. Yüklenicinin, yalnız borcunu gereği gibi ifa ederek yükümlülüğünden kurtulma
sı yükümlülüğü değil, aynı zamanda buna hakkı da bulunmaktadır. Bu hakkın on
dan bir anda alınması mümkün değildir. Alacaklı, htarda bulunarak, borçlunun
davranışının sözleşmenin gereği gibi ifası niteliği taşımadığı, ona süre vererek ge
reği gibi ifada bulunarak kurtulabilmesi için son bir olanak tanı
| 526 Hıkuk Davaları
Bu hükme başvurulması için aranan ilk şart, eserin ayıplı veya sözleşmeye aykırı
olmasının eserin ifası sırasında meydana gelmesidir". "Eserin ifası sırasındamdan
kasıt, yüklenicinin çalışmaya başlaması ve fakat eserin bitmemiş olmasıdır”.
TBK m. 473/f. Il'de yer alan "meydana getirilme srasında" ifadesinden ya
pımına başlanmış ese'in henüz tamamlanmamış olması gerektiği anlaşılmakta
dır”. Bu nedenle eser tamamlandıktan veya teslim edildikten sonra ayıplı ol
duğu ortaya çıkarsa TBK m. 473/f. II uygulanmaz4”.
CHK - Hürlimann / Siegenthaler: Art. 366 N. 6; Krauskopf: s. 49; Bettschart: La resiliotion des controts
de construction, s. 145; Karataş, s. 131.
Aral / Ayrana: s. 358; Bühler: Art. 366 N. 62; Krauskopf: s. 49; CHK - Hürlimann/ Siegenthaler: Art. 366 N. 7.
Kocaağa, Koksal: Müteahhidin İşin Devamı Esnasında Özen Yükümünü İhlol Ederek Eseri Ayıplı veya
Sözleşmeye Aykırı Şekilde Yapacağının Anlaşılması Halinde İş Sahibinin BK m. 358/11 Uyorınca Sahip Ol
duğu Haklar, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 6 S. 1, 2004, ş Sahibinin B< m. 358/11
Uyarınca Sahip Olduğu Haklar, s. 182; Yavuz / Acar / Özen: s. 1005; Krauskopf: s. 49; Avcı, Ali: Türk Borç
lor Kanununda Yüklenicinin Özen ve Scdckot Borcu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y. 2015, S. 119, s. 390.
Aral / Ayrancı: s. 359.
Kocaağa: İş Sahibinin BK m. 358/11 Uyarınca Sohip Olduğu Haklar, s. 186; Bettschart: Lo resiliotion des
contrats de construction, s. 145; Krauskopf: s. 49-50; Yavuz / Acar / Özen: s. 1006.
Yavuz / Acar / Özen: s. 1CO6; Aral / Ayrancı: s. 359; Avcı: Özen /e Scdckot Borcu, s. 390; CHK -
Hürlimann / Siegenthaler: Art. 366 N. 9: Krauskopf: s. 50.
| 523 Hikuk Davalan
3. Yüklenicinin Ayıba Karşı Tekeffül Borcu
a. Şartları
Eserdeki ayıp, maddi ve hukuki ayıp*”, önemli- önemsiz ayıp*” veya açık
veya gizli ayıp olarak ortaya çıkabilir*”. Eserdeki ayıp, somut sözleşmenin içeri
ğine bağlı göreceli bir kavramdır. Açık ayıplar, olağan bir inceleme sonucunda
Şahin, Turan: Borçlor Konunu ve 609S Sayılı Yeni Türk Borçlar Konunu Kopsomında Yüklenicinin Ayıba
Korşı Tekeffül Borcu, S.D.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, C. I, S. 2, Y. 2011, s 138;
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 533 |
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'a tabi olan eser söz
leşmelerinde, eserin ayıplı olması halinde TBK'dan farklı olarak eserin değişti
rilmesini talep hakkı tanınmıştır (TKHK m. 11). Ayrıca tüketicinin ayıbın gideril
mesi yani onarım hakkını kullanması durumunda TKHK m. 11/f. IV'e göre, bu
talebin otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlar için ise altmış iş günü
içerisinde yerine getir Imesi gerekmektedir.
UyafI Somut olay koşullarına örnek olarak, ücretten indirim yapılmasını ya da ayı
bın giderilmesini isteme hakkının iş sahibinin işine yarayıp yaramaması, söz
leşmeden dönmenin iş sahibine sağlayacağı yarara nazaran yüklenici için
daha ağır sonuçlar doğurması, yüklenicinin ayıbı gidermeye ehil ve istekli
olup olmaması, eserin yüklenici tarafından satılarak değerlendirilebilir olup
olmadığı verilebilir.
Şahin: Yüklenicinin Ayıbo Korşı Tekeffül Borcu, s. 143; Yener: Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıba
Korşı Tekeffül Borcu, s. 163;
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 535 |
TBKm. 475/f. Ill'e göre, "Eser, işsahibinin taşınmazı ezerinde yapılmış olup, sö
külüp kaldırılması aşır zarar doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını
kullanamaz". Bu hükmün asıl amacı, eserin kaldırılması aşırı zarara neden oluyorsa,
iş sahibinin dönme hakkını kullanmasını engellemektir’1. TBK m. 475/f. Ill hükmü,
özellikle yüklenicinin iş sahibinin arsasında yaptığı inşaat işlerinde uygulama alanı
bulacak olsa da, inşaatların yalnızca arsa sahibinin arsası üzerinde yapılan yapılar
dan ibaret olmadığı; arsayla veya arsada bulunan bir yapıya sıkı şekilde bağlı ve bu
yüzden sökülmesi imkânsız veya aşırı zarar doğuracak he' türlü eserin, kural olarak
bu hükümdeki yasağın kapsamına gireceği kabul edilmektedir".
Sözleşmeden dörme ile eser sözleşmesi geçmişe etkili olarak sona ermek
tedir111. Tarafların yüklenilen edimlerin ifasına ilişkin karşılıklı alacakları, yani iş
sahibinin eserin teslimine, yüklenicinin ücretin ödenmesine ilişkin alacağı sona
erer117. Daha önce ifa edilen edimlere ilişkin olarak ise, tarafların iade borcu
ortaya çıkar111. İnşaat arsasının iş sahibine ait olduğu durumlarda, iş sahibi söz
leşmeden dönme hakemi kullanmışsa, geri verme borcunun konusu ayıplı inşa
atı kaldırma ve kalan enkazı alma hakkıdır11’.
ayıbın giderilmesi için yükleniciye hakkaniyet ölçüsünde objektif bir süre veril
mesi gerekmektedir^.
© düşen yükleniciye uygun bir süre vermesine gerek yoktur. İş sahibi ayrıca TBK
m. 113'e göre, doğrudan mahkemeye müracaztla, ayıplı kısmın, yüklenici
hesabına, masrafları yükleniciye ait olmak üzere kendisi tarafından düzeltil
mesine izin verilmesini talep edebilir141. Ayıbın giderilmesi için hâkimden izin
alma veya icra dairesine müracaat zahmetli olduğu için uygulamada iş sahip
leri ayıbı kendileri gidermektedir. Bu durumda iş sahibinin yaptığı masrafları
ayıp sonucu oluşan masraf olarak talep edemeveceği gibi sebepsiz zengin
leşme ve/a vekâletsiz iş görme hükümlerine de dayanması mümkün değildir.
Ayıp sonucu ortaya çıkan zararlar, ücret indirimi, onarım hakkının kullanıl
masına rağmen giderilemeyen ve uygun nedenini ayıbın oluşturduğu zararlar
dır47.
Uçar: İstisna Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıba Korşı Tekeffül Borcu, s. 196; Yener: Eser Sözleşmesinde
Müteahhidin Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, s. 166; Günel: s. 425.
Burcuoğlu: s. 298; Yener: Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıba Korşı Tekeffül Borcu, s. 166; Günel: s.
425.
Yener: Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, s. 167; Burcuoğlu: s. 298.
Uçar: İstisno Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıca Korşı Tekeffül Borcu, s. 195; Yener: Eser Sözleşmesinde
Müteahhidin Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, s. 166.
Şahin: Yüklenicinin Ayıbo Korşı Tekeffül Borcu, s. 149; Burcuoğlu: s. 298; Schmid / Stöckli: N. 1795;
Koller: Werkvertrogsrecht, N. 503.
Yener: Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıba Korşı Tekeffül Borcu, s. 169; Kocaağa: İnşoct Sözleşmesi, s.
167; Burcuoğlu: s. 299; Schmid / Stöckli: N. 1793.
Hıkuk Davaları
Ayıp nedeniyle ortaya çıkan zarardan yüklenicinir sorumlu olmasının özel
şartı kusurdur42.
Uyarı Ayıp sonucu ortaya çıkan zarar ile eser sözleşmesine aykın davranışın iş sahi
bine verdiği zararın birbirinden farklı olduğuna dikkat edilmesi gerekmekte
dir. Yüklenicinin eserin yapımı sırasında özen borcuna aykırı davranışının yol
açtığı zararlar, ayıp niteliğine bürünmüyorsa genel hükümlere tabidir”’.
TBK m. 478 hükrrü, ayıba karşı tekeffülden doğan hakların zamanaşımı sü
resini, sözleşmenin konusunu dikkate almak suretiyle belirlemiş ve böylece 2 ve
5 yıllık iki ayrı zamanaşımı süresi öngörmüştür. Hüküm, zamanaşımı sürelerinin
belirlenmesi bakımından sözleşme konusu işin taşınmaz yapılara ilişkin bir iş
olup olmamasını temel almış ve bu niteliği taşıyan işleri 5 yıllık uzun bir zama
naşımı süresine tabi tutmuştur.
Ayıba karşı tekeffülden doğan hakların tabi olduğu iki yıllık, beş yıllık ve 20
yıllık zamanaşımı sürelerinin tarafların anlaşması ile değiştirilebileceği kabul
olunmaktadır115. Değiştirmeler kısaltma şeklinde olabileceği gibi, uzaltma şek
linde de olabilir.
Koller: Werkvertrogsrecht, N. 503; Kocaağa: inşcot Sözleşmesi, s. 169; Şahin: Yüklenicinin Ayıba Karşı
Tekeffül Borcu, s. 149; *ener: Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Ay.ba Korşı Tekeffül Borcu, s. 170;
Burcuoğlu: s. 300; Tercier/ Favre: N. 4619.
Yener: Eser Sözleşmesinde Müteahhidin Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, s. 171; Burcuoğlu: s. 299.
Burcuoğlu: s. 32S.
Burcuoğlu: s. 329.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 541 |
4. Yüklenicinin Sadakat ve Özen Borcu
Yüklenici, aldığı işi iş sahibine karşı sadakat ve özenle yerine getirmekle yü
kümlüdür952. Eser sözleşmesinde yüklenici borcunu yerine getirirken sözleşme
nin diğer tarafı olan iş sahibinin yararına olacak şekilde davranmak ve ona zarar
vermekten kaçınmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün kapsamını hem sadakat
hem de özen borcu oluşturmaktadır1"’. Sadakat ve özen borcu, TMK m. 2'de
düzenlenen dürüstlük kuralının bir sonucudur.
Akkurt: s. 39; Erdem: s. 42; Avcı: Özen ve Scdckot Borcu, s. 370; Gökyayla, K. Emre: Eser Sözleşmesinde
Müteahhidin Özen ve Sodokot Borcu, GSÜHFD, Prof. Dr. Kemal Oğuzman’a Armağan, 2002/1, s. 7S7.
Gökyayla: Ek İş ve iş Değişikliği, s. 168; CR CO l-Chaix: Art. 364 N. 5; Şenocak: Ayıbın Giderilmesini isteme
Hakkı, s. 29; Avcı: Özen ve Scdckot Borcu, s. 371.
Şenocak: Ayıbın Giderilmesini isteme Hakkı, s. 29-30; Avcı: Özen ve Sadakat Borcu, s. 373; CR CO l-Chaix:
Art. 364 N. 5.
Y. 23. HD, 20.09.2013 T, E. 2013/3597, K. 2013/5596 "... Dovacı arsa sahibi, eldeki devede, diğer bazı
seoepier yanında taraflar arasında güven ilişkisinin ortadan kolktığım do belirterek sözleşmenin haklı se
beple feshedildiğinin tesptini tolep etmiş, davalıya olon güvenin yitirilmesine dayanak olarak da, beledi
yeye verilen ruhsat başvuru dilekçesindeki imzanın, vekâletnome olmasına rağmen orsa sahibinin imzosı-
nın taklit edilerek sahte o arak atıldığını, yüklenici hakkında çok sayıda icro takibi bulunduğunu ve bu se
beple işi yapabilme yeteneğini kaybettiğini bildirmiştir.
Bilindiği üzere, eser sözleşmelerinin kendine özgü bir türü olon arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri
niteliği itibariyle güven esasına dayanır. Aslolan karşılıklı güven duygusu ve iyiniyetin varlığıdır ve taraflar
arosındoki hukuki ilişkide tarafların dürüstlük kuralları çerçevesinde davranışlarına do bakılmalıdır. (15.
H.D. 6.12.2006t.2006/4522 esas, 2006/7157 karar sayılı ilamı) T.B.K.nın 471. (B.K.md.356) maddesinde
belirtildiği üzere, yüklenic. üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek sodekot ve özenle
ifa etmek zorundadır. Bura aykırı eylem ve işlemler sözleşmenin sona ermesine neden olabilecektir. (23.
H.D. 3.7.2012 t. 2012/1915 esas, 2012/4581 koror sayılı Hamt)..." (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
Ijç Hıkuk Davalan
lir”7. İş sahibinin bu feshi haklı sebebe dayanacaktır"1 ve kendisi yükleniciye
tam tazminat ödemeksizin, uğramış olduğu müspet zararın tazminini isteyebi
lecektir. Böyle bir durumda, iş sahibi tazminat alacağıyla yüklenicinin sözleş
menin tam tazminatla feshi dolayısıyla ileri süreceği alacağı takas edebilir”.
Yeniocak: s. 73; Yavuz / Acar / Özen: s. 1002; Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfada Temerrüdü,
s. 193; Gökyayla: Özen ve Sodokot Borcu, s. 787; Zevkliler/Gökyayla: s. 521; Avcı: Özen ve Sodokot Bor
cu, s. 368; Canbolat: s. 53.
111 Gümüş: Borçlor Öze! C. II12014), s. 48.
Y. 15 HD., 03.02.2012 T., E. 2012/2356, K. 2012/7573 "...818 Soyılı BK'nın 356 maddesinin yollomosı ile
aynı Kanun'un 325. mcdaesi gereğince, eser sözleşmesinin iş sahibi tarafından haksız olarak feshi duru
munda; yüklenici, olumlu zarar kapsamında iş sahibinden kâr kaybını talep edebilir. Somut olayda ise,
tanık oçıklomoları değerlendirildiğinde; davacı yüklenicinin temin etmediği holde bazı malzemeleri davolı
adına satın almışçasına fatura düzenleyip davalı iş sahibine gönderdiği ve birçok defa buna benzer işler
yapmosı sebebi ile davolmn itirczdo bulunduğu, itirazlarında da hok<> olduğu sonucuna varılmaktadır.
Örneğin zemin etüdü yapılması ve su kuyusu açılması işleri ile ilgili 15.8.2010 tarihli ve 202032 numarolı,
21.7.2010 tarihli ve 202024 numarolı, 7.9.2010 tarihli ve 202031 numaralı faturalar “Urolsu” ünvanlı kişi
şirketi tarafından davoiı muhotoplı olarak keşide edilmiş olduğu ve şirket sahibi B. U. tarafından tanık
oicrok yeminli açıklamasmdo faturalardaki iş bedelinin davolıdon tahsil edildiği bildirildiği halde; mah
kemece, bu husus değerlendirilmemiştir. Diğer yandan, bilirkişi de belirtilen faturaların konusu olan işler
davacı tarafından yapılmışçasına iş bedelinin aelirlenmesine esas alınmıştır. Devon da, sözü edilen fatu
raları delil listesinde göstermiş ve foturadaki işlerin kendisi tarafından gerçeğe aykırı olarak yoptınldığını
ileri sürmüştür. Dovao yüklenicinin bu tutum ve davranışları "güven sarsıcı" niteliktedir. Oysa eser söz
leşmelerinde esas olan tarafların karşılıklı olorok birbirlerine güven duymalarıdır. Tarafların güven sarsıcı
işlem ve davranışlarının otoya çıkması durumunda; yoniar arasında uyuşmazlıklar oluşur ve sözleşmenin
ifası çoğu zaman imkânsızlaşır. Somut olayda da; davacının güven sarpçı işlem ve dcvromşları karşısında
iş sahibi sözleşmeyi "geriye etkili sonuç doğurur şekilde" fesh etmesinde haklıdır. Sözleşmenin feshinde
tamamen kusurlu olon davacı yüklenici, davolıdon kâr kaybı isteyemez. Tüm bu sebeplerle davanın tüm
den reddine karor verilmesi gerekirken; mahkemenin, yerinde olmoyan gerekçelerle davanın kısmen ka
bulüne karar verilmesi doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir,." (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
Avcı: Özen ve Sodokot Borcu, s. 388.
Akkurt:s. 39.
Yavuz / Acar / Özen: s. 1C03; Aral / Ayrancı: s. 355; Avcı: Özen ve Sodokot Borcu, s. 378.
181 Y. 15 HD., 27.01.2009, E. 2008/489, K. 2009/394 "... Yüklenici, üstlenmiş olduğu işleri, sorumlu bir meslek
adamı olorok. ycso ve sözeşme hükümlerine, fen ve sonat kurallarına uygun olarak yopmak zorundadır. Bu
hukuksoi sebeple, kendisine verilen proje ve teknik belgelere göre işi yopm.ş oimoklo, proje ve teknik belgelerin
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 543 |
uzman bir kimsenin gözeteceği teknik ve sanat kurallarına uygun hareket etmesi
gerekmektedir'". Belirli bir olaydaki teknik ve sanat kurallarının varlığı, her türlü
delille özellikle bir bilirkişi aracılığıyla ispatlanabilir1". Yüklenicinin üzerine aldığı iş
için gerekli uzmanlığa sahip olmadığı halde bir işi alması ve işin ifasında uzmanlara
danışmaması özen borcunun ihlal edilmesi olarak nitelendirilmektedir1".
Özen borcunun ihlali, eserin ayıplı olmasına yol açmayıp, iş sahibinin başka
bir zarara uğramasına yol açmışsa, yüklenici, TBK m. 112 vd. hükümlerine göre
sorumlu olur"1. Yüklenici, ancak özen borcunun ihlalinde herhangi bir kusuru
nun bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir1”. Aynı şekilde, yük
lenici, yardımcılarının veya işi devrettiği alt yüklenicin n verdiği zararlardan da
TBK m. 116 gereğince sorumlu olur.
işyerine, teknik ve sonat kvrottanno uygun olduğunu, oynco işin yopdocağt yeri, kuilonılocak her türlü malze
menin nitelik bakımından yeterliliğini incelemiş, kabul etmiş ve bu itibarla işin hukuksal ve teknik sorumlulu
ğunu üstlenmiş sayılır. Yargıtoy Hukuk Gene! Kurulu'nun 3G.10.1991 tarih, 1991/15-373-533 sayılı kararında
da cçıkço vurgulandığı üzere; eser sözleşmesinde yüklenici, kura! oiorok işin görüşülmesi ve tesliminde işçiye
göre "dana yüksek özen " göstermelidir. Yüklenici, bir işi yüklenirken, kendi uzmanlığının ve parasal gücünün o
iş için yeterli olduğunu iyice değerlendirmek ve bunlar yetersiz ise, sözleşmeyi yapmoktcn koçınmak zorunda
dır. Aksi halde, iş eser sahibine karşı don özen borcuna aykırı devranmış olur..." (Uyap Bilişim Sistemi).
Yavuz / Acar / Özen: s. 1034; Avcı: Özen ve Sadokat Borcu, s. 378; Huguenin: Obligotionenrecht-
Allgemeiner und Besonderer Teii, N. 3142.
111 CR CO l-Chaix: Art. 364 N. 4.
Yavuz / Acar / Özen: s. 1C04; Avcı: Özen ve Sadakat Borcu, s. 378; Öz: inşoat Sözleşmesi, s. 120.
Yüklenicinin diğer bir borcu da, eserin meydana getirilmesini tehlikeye so
kan durumları iş sahibine bildirmektir5’4. Yüklenicinin bildirim yükümlülüğünden
söz edebilmek için, bi dirilmesi gereken hususun, yani işin yürütülmesini olum
suz yönde etkileyen bir tehlikenin bilinmesi veya bilinebilecek durumda olması
gerekmektedir5’5. Burunla birlikte, yüklenici durumu bildirmesinin bir yararı
olmadığını kanıtlarsa ihbar yükümlülüğü bulunmadığını ortaya koymuş olur5”.
Bu ispat için, yüklenicinin iş sahibinin kendisi tarafırdan bildirimde bulunul
maksam durumları bildiğini kanıtlaması yeterlidir5”.
TBK m. 471/son gereğince aksine adet veya anlaşma olmadıkça yüklenici eseri
meydana getirmek için kullanacağı araç ve gereci, kendisi temin etmekle yükümlüdür.
Erdem: s. 56.
Gauch / Carron: N. 831; Tercier / Favre: N. 4431; Gökyayla: Ek İş ve İş Değişikliği, s. 166; Tandoğan:
Borçlor Özel C. II, s. 111.
Tandoğan: Borçlar Özel C il, s. 112; Gauch / Carron: N. 832.
Tandoğan: Borçlor Özel C II, s. 112; Yavuz / Acar / Özen: s. 1018; Zevkliler / Gökyayla: s. 543; Gümüş:
Borçlor Özel C. 2, s. 31; Yakuppur: s. 45; bu hususta bir Yargıtay kararı için bkz: Y. 15. HD., 31.5.2001 T.,
E. 2001/1704, K. 2001/2944 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
Malzemeyi sağlama yüklenicinin borcu ise, kullan lan malzemenin iyi cins
ten olmamasından, yüklenici iş sahibine karşı sorumludur. TBK m. 472'de yük
lenicinin satıcı gibi de sorumlu olduğu hükme bağlanmış ve satım sözleşmesine
ilişkin hükümlere yollama yapılmıştır.
Yüklenici, eserin tamamını veya bir kısmını meydana getirmek üzere başka
bir kişi ile eser sözleşmesi yapabilir. Bu sözleşmeye al: eser sözleşmesi adı ve
rilmektedir. Alt eser sözleşmesinin kurulması durumunda, sözleşmenin tarafları
Erdem: s. 53.
Ürem: s. 39.
Akkanat Halil / Çekin Mesut Serdar: Taşeronun Hukuki Durumu, İnşoct Hukuku ve Uygulaması, İstanbul
2017, s. 46.
I 546 Hikuk Davalan
ilk yüklenici ile alt yüklenicidir. Bu sözleşmeyle alt yüklenici, asıl yükleniciye
karşı, bedel karşılığında bir inşaat yapmayı ve ona teslim etmeyi taahhüt eder.
Bu bakımdan asıl yüklenici, alt yükleniciyi seçerken her şeyden önce gerekli
özeni göstermek zorundadır.
Asıl yüklenicinin işin bir kısmını veya tamamını alt yükleniciye yaptırma
yetkisi bulunması halinde, alt yüklenici asıl yüklenicinin ifa yardımcısı sayılır ve
asıl yüklenici, alt yüklenicinin iş sahibine verdiği zararlardan TBK m. 116'ya göre
sorumlu olur.
Uyarı İnşaat ali yüklenicinin yaptığı işlerden dolayı ayıplı olarak teslim edilmişse, iş
sahibinin sözleşmeden dönme, bedelden indirim veya onarım isteme hakla
rından brini kullanması halinde, asıl yüklenici TBK m. 116'dan bağımsız ola
rak kusursuz sorumluluk esasına göre sorumludur.
Asıl yüklenici, yet<isi olmadığı halde, işin bir kısmını veya tamamını alt yük
leniciye yaptırmış ve alt yüklenicinin eylemi iş sahibine zarar vermişse, asıl yük
lenici sözleşmeye aykırı kusurlu davranışı nedeniyle, iş sahibine karşı ayrıca TBK
m. 112'ye göre sorumlu olur”.
1. Genel Olarak
Eser sözleşmesi, ücrete tabi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Söz
leşme gereğince üstlenilen edimler, para ile ölçülen oir değere sahiptir. Eser
ücreti veya bedeli olarak tabir edilen bu para borcunun, iş sahibi tarafından
ödenmesi gerekmektedir.
Birim fiyatlara göre belirlenen götürü bedel, yapılacak inşaatın belirli bir bi
rimi (metre, metrekare, metreküp) için önceden sabit bir fiyat belirlemek sure
tiyle bedelin tespit edilmesidir1”. Taraflar, yüklenicinin ücretinin birim fiyatlara
göre hesaplanacağını kararlaştırmışlarsa, eserin meydana getirilmesi için ne
kadar edim miktarınır gerektiğinin ve edim miktarı ile birim fiyatının çarpılarak
hesaplanan pozisyon fiyatlarının eklenmesiyle hangi miktarda ücretin ödene
ceğinin hesaplanması gerekmektedir.
Götürü sabit ücret ile birim fiyat yöntemlerinin aynı sözleşmede birleştir
mek mümkündür1”. Örneğin sözleşmede esas olarak ücretin sözleşmedeki bi
rim fiyatlara göre belirlenmesi kararlaştırılmakla birlkte bazı iş kalemlerinin
bedelleri için sabit götürü ücret öngörülebilir15".
Ücretin, ş bitince eserin taşıdığı kıymete göre değil, yapılan masraflara göre
Uyan
belirlenmesi gerekmektedir155. Çünkü eserin değerinde masraflar dışında
piyasa durumu, bitirilen inşaatın yeri, mimari p-oje açısından estetik görü
nümü gibi başka etkenler de rol oynamaktadır111.
Kaplan: İnşaot Sözleşmelerinde Yop> Sahibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 140; Baygın: s. 41.
Kaplan: İnşoot Sözleşmelerinde Yop> Sahibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 141; Baygın: s. 47.
Zevkliler/Gökyayla: s. 558.
155 BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 374 N. 11.
Baygın: s. 51.
Öz: İnşoct Sözleşmesi, s. 54.
TBK m. 480/f. Il'nin uygulanması için ilk koşul, sözleşmenin taraflarınca sözleşme
kurulurken öngörülemeyen ya da öngörülüp de sözleşmenin ifasına etki edeceği
tahmin edilmeyen ve bu suretle dikkate alınmayan durumların ortaya çıkmasıdır"5.
Bir hususun beklenmeyen hal sayılabilmesi için, genel nitelikte olması gerek
mektedir”. Yalnızca sözleşme taraflarını değil, bir ülken n ya da bölgenin tüm bi
reylerini, aynı durumda olan herkesi ilgilendiren bir olay söz konusu olmalıdır”.
Beklenmeyen halin sözleşmenin her iki tarafını da etkilemesi gerekli değildir5".
Uy3ri Bir durunun öngörülemez olup olmadığı tespit edilirken, işe yüklenici açısın
dan bakı ması ve onun işinde uzman ve özenli bir kişi olarak bedelin belir
lenmesinde kendisinden beklenen dikkat ve özeni gösterip göstermediğinin
araştınlması gerekmektedir”1.
Eserin meydana getirilmesini güçleştiren veya yüklenicinin ifa yükünü aşırı de
recede artıran durumların tespitinde yüklenicinin üstlendiği tüm edim borcu ile
3u tür beklenmeyen halere arazinin güçlükleri, çıkartılacak malzemenin özel niteli|i, arazinin ayıplı
olması örnek verilebilir. Gauch / Carron: N. 1070.
Bettschart: Lo resiliotion des controts de construction, s. 150; Bühler: Art. 373 N. 22; BSK OR l-Zindel /
Pulver: Art. 373 N. 17.
e” BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 373 N. 17.
'‘’ Kaplan: İnşoot Sözleşmelerinde Yopı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 152.
Bettschart: Lo resiliation des contrats de construction, s. 151; Kaplan: İnşoct Sözleşmelerinde Yopı Sahi
binin Ücret Ödeme Borcu, s. 152; Gökyayla: Ek İş ve İş Değişikliği, s. 2X.
Gauch / Carron: N. 1063.
Bettschart: Lo resiliation des controts de construction, s. 151; Gauch / Carron: N. 1109; Kırmızı: s. 322;
Kocaağa: inşaot Sözleşmesi, s. 191; Erman: İstisno Sözleşmesinde Beklenilmeyen Haller, s. 86; Kaplan: In-
şoat Sözleşmelerinde YopıSohibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 152; Durak, s. 241; Gökyayla: Ek İş ve İş Deği
şikliği, s. 231.
Erman: İstisna Sözleşmesinde Beklenilmeyen Haller, s. 87.
Kocaağa: inşoct Sözleşmesi, s. 191; Kaplan: Inşoot Sözleşmelerinde Yapı Sotibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 153.
*‘ Bettschart: Lo resiliotion des controts de construction, s. 150; Güleç: s. 162; Kırmızı: s. 322; Kaplan:
İnşoot Sözleşmelerinde Yopt Sahibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 153; Durak: s. 242; Sözleşmede yalnızca
değiştirilemez fiyatlar veya sabit fiyatlar gibi ifadelerin kullanılmış olması, hükmün uygulanmasından fe
ragat edildiği anlamına gelmemektedir. Kocaağa: inşaot Sözleşmesi, s. 192.
Hıkuk Davaları
durumlarda fesih imkânını ortadan kaldıran düzenlemeler yapabilirler4". Taraf
ların TBK m. 480/f. I hükmünün uygulanmayacağını kararlaştırmalarına rağ
men, iş sahibinin bu anlaşmaya dayanmasının hakkın kötüye kullanılmasını
oluşturduğu durumlarda4" sözleşmenin uyarlanması istenebilir.
Uyan TBK m. 480/f. Il'de, sözleşmenin uyarlanmasını isteme yetkisi, yalnızca yük
leniciye tanınmıştır. İş sahibinin böyle bir olanağı bulunmamaktadır. Yine
eserin öngörülenden daha az emek ve masrafla yapılması halinde, iş sahibi
nin belirlenen bedelin tamamını ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlan
mıştır. TBK'nın eser sözleşmesine ilişkin hükümlerinde iş sahibine sözleşme
nin değişen koşullarına uyarlanmasını isteme, bedelden indirim talep etme
hakkı tarınmamış olması, önemli bir eksiklik değildir. Çünkü genel hükümler
arasında yer alan TBK m. 138'de aşırı ifa güçlüğü hallerinde, sözleşmenin her
iki tarafına da sözleşmenin yeni koşullarına uyarlanmasını isteme hakkı ta
nınmaktadır. TBK m. 138 hükmü karşısında iş sahibi, maddede yer alan şart
ların gerçekleşmesi halinde, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını ve
bedelden indirim yapılmasını isteyebilecektir.
Bettschart: Lo resiliotion des controts de construction, s. ISO; Ergezen: s. 135; Kaplan: İnşcot Sözleşme
lerinde Yapı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 153; CHK - Hürlimann / Siegenthaler: Art. 373 N. 19.
Y. 15. HD, T. 22.11.2007, E. 2005/4205, K. 2007/7412 “...Yanlar arcsndo imzalanan 17.09.2003 torihli
yemek ihalesine oit sözleşme ise, BK'nın 355 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Do
layısıyla eldeki davanın çözümü, BK'nın 355 vd. maddelerindeki hükümler ile idari sözleşme ve eki belgeler
dikkate alınarak yapdacoktır. Sözleşmede hastanede çolışon personel ve yotılı hastalar ile refokotçüerin 1 yıl
lık yemek ihtiyacının temiri işi 76.445.600.GDO TL götürü bedelle üstlenilmiştir. Sözleşme ve eklerinde bu işe
ait bedelin arttınlocağıno, fiyat forkı verileceğine ooir bir hükme yer verilmemiş, aksine sözleşmenin eki oicn
şartnamenin 25. maddesirde taahhüt süresi içerisinde taahhüdün ifosmc kadar herhongi bir fiyat fark' tale
binde buiunulamayccoğı kodu! edilmiştir. BK'nın 365. maddesi uyonnco yüklenicinin götürü bedelle yapımı
kcrcricşbnlon işlerde fiyat farkı talep edemeyeceği hususu düzenlenmiştir. Öyle olunca götürü bedelle karar
laştırılan sözleşme fiyotımr arttırılması düşünülemez. Olayda 365/2. maddenin uyguloma olanı bulmadığı do
ortadadır. Çünkü ihale karon idari yargıda iptal edilmesine ve orodan 2 yıllık bir süre geçmesine rağmen, da
vacı sözleşme bedelini kabul ederek sözleşmeyi imzalamış, sözleşmeden koçınma hakkı ve imkânı bulunma
sına rağmen bedeli kabul etmiştir. Davacının ticaret şirketi olması ve tacir sıfotını taşıması karşısında mü
debbir bir tocir gibi hareket ederek sözleşmeyi imzolodığı kabul edilmdidir. Bu nedenle, davanın tümden
reddi yerine yazılı gerekçelerle kabulü doğru olmomıştır..." (Kazana İçtihat Bilgi Bankası).
Örneğin, iş sahibinden kaynaklanan gecikme yüzünden işin zamanında bitirilememesi ve gecikme sıra
sında fiyatlarda meydana gelen artışın yüklenicinin işin götürü bedelle yapmasını aşırı derecede güçleş
tirmesi halinde durum bu niteliktedir. Kocaağa: İnşoct Sözleşmesi, s. 1S2-193.
Kaplan: İnşaat Sözleşmelerinde Yapı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu, s. 153; Kocaağa: inşcot Sözleşmesi, s. 193.
Uyafl Tazmini gereken zarar, olumlu zarar niteliği taşımaktadır881. Buradaki tazmi
nat talebinin dayanağını borca aykırılık oluştu’mamaktadır8”. Tazminatın
ödenmesi için iş sahibinin kusurunun bulunması gerekli değildir888. Burada iş
sahibinin sebep sorumluluğu söz konusu olduğu için, o, kusursuz olsa da
zararı tazmin etmekle yükümlüdür884.
Uyarı Sözleşmenin feshi ile olgulan ve sözleşmenin sona erdiği an ile ilgili hususlara
ilişkin ispat yükü, kendi borcunun sona erdiğini iler süren veya ücret talep eden
veya zararının tazminini talep eden tarafa düşmektedir®”. Yüklenici, zarannı
olduğu kadar iş görme borcunun ifası için yapılan masraf ve harcamalan ispat
etmelidir*”. Yüklenici, aynı zamanda ifa edilmiş kısmın değerini ispat etmelidir.
İspat edilecek vakıalar, yüklenicinin kesinti veya tcplama metodunu seçmesine
göre farkilık gösterebilmektedir®”. Kesinti metodunda sözleşmede kararlaştırılan
ücretin şartlan ve oranı hususunda ispat yükü, yüklenicidedir. Tazminat ödenme
si gerekmeyen bir sebep dolayısıyla sözleşmeyi feshetmeye hakkı olduğunu ispat
yükü ise iş sahibine düşmektedir'". İş sahibi, ayrca yüklenicinin, sözleşmenin
feshi sonucunda başka kazançlara sahip olduğunu ispatlamalıdır'”.
Edimin atık ifa edilmediği hususunda ispat yükü, iş sahibine aittir. İş sahibi,
yüklenicinin erken fesih sebebiyle tasarruf ettği miktarın veya kazandığı
veya kazanmayı ihmal ettiği tutarı, bunların erken fesihle uygun illiyet bağını
ve bunların ödemekle yükümlü olunan tazminat miktarı
| 560 Hukuk Davaları
2. İfa Zamanından önce Sözleşmeden Dönme
Uyan TBK m. 431'de düzenlenen yaklaşık bedel ile TBK m. 482'de düzenlenen keşif
bedeli, uygulamada genellikle birbirinin yerine geçerek kullanılmaktadır.
Yükleniciye ödenecek miktarın takriben belirlendiği durumlarda yaklaşık
bedel söz konusu olur'”. Burada bedel, kesin olarak belirlenmiş olmayıp,
belli sınırlar içerisinde bedelin değişebileceği kabul edilmiştir®88. Taraflar, bu
halde bedel için belirlenen alt ve üst sınırlar ile bağlıdır®81. TBK m. 482 hükmü
anlamınca muhtemel masraflara ilişkin bir keşif bedeli söz konusu olduğunda
ise, işin bedeli değil, masraflar yaklaşık olarak tespit edilmektedir. Yaklaşık
bedel ile keşif bedelinin ortak noktası, her ikisinde de yükleniciye ödenecek
son ücretin işin tamamlanmasından sonra TBK m. 481 uyarınca eserin değeri
ve yüklenicinin masraflarına göre belirlenecek olmasıdır. Yaklaşık bedelin
TBK m. 481 uyarınca son tespiti yapılırken sözleşmede öngörülen alt ve üst
sınırların dışına çıkılamaz. Keşif bedelinde ise iş sahibi, işin değerine ve yük
lenicinin masraflarına göre belirlenecek ücreti öcemek zorundadır. Bu ücret,
keşif bedelinin altında kalabileceği gibi üstünde de olabilir®82.
Birinci-Uzun, Tuba: Eser Sözleşmelerinde Keşif Bedeli ve İş Sahibinin Keşif Bedelinin Aşın Derecede Aşıl
masına Karşt Korunması, “erazi Aylık Hukuk Dergisi, C. 9, S. 100, Aralık 2014, s. 87.
Bettschart: La resiliotion des controts de construction, s. 153.
®" Birinci-Uzun: s. 87.
Birinci-Uzun: s. 88.
Yeniocak: s. 122; Tunçorrağ: Özel Borç İlişkileri, s. 1086; Kocaağa: İnşcot Sözleşmesi, s. 247; Bühler: Art.
375 N. 6; Birinci-Uzun: s. 89.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 561 |
Uyarı Ücretin -yaklaşık değere göre belirlenip belirlenmediği, sözleşmenin açık hük
münden ve eşyanın niteliğinden':'anlaşılmaktadır. Sözleşmenin yorumu sırasında
tereddüt doğarsa, bir görüş”3, bedelin yaklaşık clarak kararlaştırılmasının asıl
olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerken diğer bir görüş'”, asıl olanın
bedelin götürü ve kesin şekilde belirlenmiş sayılması olduğunu, taraf iradelerinin
yorumu ve yapılacak olan işin özelliği ne tür bir bedel kararlaştırıldığını ortaya
koyamıycrsa yaşamın olağan akışına uygun olanın iş sahibinin ödeyeceği miktarın
kesin olduğjnu göz önüne alarak bu sözleşmeyi kurduğunu belirtmektedir.
Somut olayda yaklaşık bedelin mi yoksa keşif bedelinin mi söz konusu oldu
ğunun tartışmalı olduğu durumlarda, şüphe halinde bedel borçlusu iş sahibi
lehine olan yorumun tercih edilmesi gerektiği belirtilmektedir”7.
İkinci koşul, yaklaşık bedel miktarının aşırı derecede üstüne çıkılmış olma
sıdır”5. Bedelin aşılmasının iş sahibinin ya da üçüncü oir kişinin hesaplarından
kaynaklanması mümkün olmakla beraber asıl önemli olan yüklenicinin hesap
tahmininde bulunması ve iş sahibine beklenen masrafların karşılanması yolun
daki iradesini bildirmesidir'55. Yaklaşık bedelin aşırı şekilde aşılacağının belli
olması, TBK m. 482 uyarınca iş sahibinin sözleşmeden dönmesi için yeterlidir.
Ayrıca aşırı masrafların yapılmış olması gerekmemektedir.
'" Örneğin bir otomobilin cnarımında, otomobil sökülmeden ve araştırılmadan yapılacak giderleri kesin
şekilde tespit etmek olanaklı olmadığından, gider tahmini kural olarak yaklaşıktır. Tunçomağ: Öze/ Borç
İlişkileri, s. 1087.
Zevkliler/Gökyayla: s. 599.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 70; Yavuz / Acar / Özen: s. 1054.
Birinci-Uzun: s. 89.
Tunçomağ: Özel Borç İlişkileri, s. 1087; Altaş: Yaklaşık Ücretin Aşın Aşılması, s. 75; Ergezen: s. 109; Kocaağa:
İnşaot Sözleşmesi, s. 248; Gürpınar s. 85; Bettschart: Lo resiliation de; controts de construction, s. 153;
Bühler: Art. 375 N. 20; Krauskopf: s. 52; Gauch: Werkvertrog, N. 984; Tercier / Favre: N. 4736.
Krauskopf: s. 52.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 71; Gauch: Werkvertrog, N. 985; Kocaağa: İnşaat
Sözleşmesi, s. 248; Gürpırar: s. 85; Ergezen: s. 109; Baygın: s. 156; Birinci-Uzun: s. 90.
Tercier / Favre: N. 4741; Altaş: Yakloşık Ücretin Aşırı Aşılması, s. 76: Gürpınar: s. 85; Baygın: s. 155;
Bettschart: La resiliation des controts de construction, s. 154.
| 562 Hıkuk Davaları
Eserin gerçekleşmesi için yapılan masraflar yaklaşık bedelin aşırı derecede
üzerine çıksa bile, eğer bu durum iş sahibine yüklenebilecek bir nedenden
doğmuşsa”1, TBK m. 482'deki sözleşmeden dönme hakkı kullanılamaz"4.
Masrafların aşırı ölçüde yaklaşık bedeli geçmesi, iş sahibinin faaliyet ala
nında gerçekleşen bir nedenle olmasa bile, iş sahibi bu fazla bedele açıkça veya
örtülü olarak rıza göstermişse gene de sözleşmeden dönülemez”’. İş sahibi,
ancak bedelin aşılmasını bildiği ölçüde açık veya örtülü olarak rıza gösterebi-
lir”’. Eğer iş sahibine yüklenici tarafından bedel aşılması yeterli derecede bildi
rilmişse, iş sahibinin örtülü olarak rıza gösterdiği veya onay verdiği kabul edile
bilir. İş sahibi, ispatı mümkün olmasına rağmen bedel aşımını ihtirazi kayıt
koymaksızın ödemeyi kabul etmesi durumunda fazla bedele rıza göstermiş
olduğu kabul edilebilir”7. İş sahibinin aşılmaya rıza gösterdiğini ya da onay ver
diğini iddia eden yüklenici bunu ispatlamalıdır”.
Yüklenici, aşırı masrafların karşılanmasını istemiyorsa sözleşmeden dön
meye gerek bulunmamaktadır.
”’ TBK m. 482/f. I'de "iş sahibinin kusuru olmaksızın" ifadesi yer almakta ise de, bu ifadenin sebep olma
şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Kocaağa: İnşoct Sözleşmesi, s. 248
Tercier / Favre: N. 4740; Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 75; Ergezen: s. 111; Kocaağa:
İnşoct Sözleşmesi, s. 248; Gautschi: Art. 375 N. 7a; CR CO l-Chaix, Art. 375 M. 8; Bettschart: Lo resiliotion
ties controts de construction, s. 154; Baygın, s. 161; Bühler: Art. 375 N. 14; Krauskopf: s. 52; Gauch:
Werkvertrog, N. 988.
Öz: İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 76; Ergezen: s. 111; Gautschi: Art. 375 N. 7c;
8ettschart: Lo resiliotion des controts de construction, s. 154; Gürpınar: s. 87; Krauskopf: s. 52; Gauch:
Werkvertrog, N. 990; Baygın: s. 163.
”’ Gautschi: Art. 375 N. 7c.
Baygın: s. 166.
Öz: inşaat Sözleşmesi, s. 75.
Bettschart: Lo resiliotion des controts de construction, s. 154; Bühler: Art. 375 N. 28; CR CO l-Chaix: Art.
375 N. 22.
Krauskopf: s. 53; Gauch: Werkvertrog, N. 976.
Kocaağa: İnşcot Sözleşmesi, s. 249.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 563 |
TBK m. 482/f. Il'ye göre sözleşme feshedilince, iş sahibi, yapılmış olan ça
lışmalar için, uygun br karşılık (yani yükleniciye fesih beyanının ulaştığı tarihe
kadar yapılmış olan çalışma ve masraflar için bir ücret) ödemek zorundadır”*. İş
sahibi, bu durumda TBK m. 484'ten farklı olarak yüklenicinin bütün zararlarını
gidermek zorunda değildir”’.
Bettschart: La resiliation des controts de co nstruction, s. 155; Büyükay: Eser Sözleşmesi, s. 241.
Bettschart: La resiliation des controts de construction, s. 155; Bühlen Art. 375 N. 42; Gauch:
Werkvertrog, N. 977; Tandoğan: Müteahhidin Yapılan Kısımlo Orantılı Ücret Almost, s. 3; Büyükay: Eser
Sözleşmesi, s. 241.
Bettschart: Lo resiliation des controts de construction, s. 155; Büyükay: Eser Sözleşmesi, s. 241; CR CO I-
Chaix, Art. 375 N. 18.
Uçar: İstisna Sözleşmesnde Teslim Kavramı, s. 516; Bettschart: La resiliotion des controts de
construction, s. 136.
Bettschart: Lo resiliotion des controts de construction, s. 137; Koller: Art. 366 N. 161; Koller:
Werkvertrogsrecht, N. 477; Büyükay: Eser Sözleşmesi, s. 243; Gauch: Fristen und Termine, s. 23.
Y. 15. HD, T: 26.09.2013, E 2012/6076, K. 2012/5196, "...Yontar orasında mzoloncn sözleşmenin 9.L madde
sinde sözleşmenin imzalandığı tarihten itlboren 5 gün içinde Yapım İşleri Genel Şortnomesi hükümlerine göre yer
teslimi yopüorok işe baştanxoğı kororioştınlmışbr. Sözleşme eki Yapım işleri Genel Şortnomesi'nin 6/1. madde
sinde sözleşmenin imzalanmasından sonro yüklenicinin sözleşmede yozılı süre içinde işe ccşloycbîimesi için işye
ri, eksen kozıkian, someler. röperier vb. nin zemin üzerinde kontrol edilerek yapı denetim görevlisi torofndon
yükleniciye teslim edileceği, bu hususta iki torof orasında ortak bir tutanak düzenleneceği öngörülmüştür. Taraf
lar orasında S. 7.2011 tarihi işyeri teslim tutanoğı düzenlenmiş ise de, tutanakta teslim edilen parselin no.su be
lirtilmediği gibi, şartnamenin yukordo belirtilen hükmündeki işlemlerin de yapılmadığı ontaşılmoktodır. Bu du
rumda, dovooyo usulüne uygun yer teslimi yopıld'ğındon sözedüemez. Davxi tarafından dovoli idareye yazılan
8.8.2011,12.92011 ve 16.10.2011 tarihli yoz'iorda işin yapıiacoğı orsanın filen teslim edilmediği beBrtüerek bir
an önce inşaatın yopılocoğı orsanın oelirlenerek fiili teslimin yoptlmosı istenmiş, son olarak gönderden
16.12.2011 tarihli ihtarnamede de arso tesliminin fiilen yapılması, aksi holde sözleşmenin feshi yoluna gidileceği
bildirilmiştir. Davalı iş sohibi idarece oovoo yüklenicinin yer teslimine dair taleplerine olumlu olumsuz bir cevcp
verilmediği gibi, inşaatın yapılacağı arso iş sahibi idare tarafından kesin olmak belirlenip yükleniciye fiili yer tes
limi de yopılmomıştır. Döveli idarenin cevap dilekçesinde inşootın yapılacağı parsel oiorok gösterdiği parseller
den 250 cdo 1,3 ve 13 numaralı parsellerin dova dışı özel şahıslar admo kayıtlı olduğu ve bu porseHerin kamu-
loştınlmasıno doir davanın 16.1L2O11 torihinde yer tesüm tutanağından yaklaşık 5 oy same koraro boğtand'ğı,
bu durumun debi dovalı iüorece fiilen yer teslimi yapılmadığını açıkça gösterdiği onloşılmcktodır Sözleşmeye
göre işin süresi 450 gün olvp, dova tarihine kador geçen sürede bu sürenin önemli bir bölümü geçmiş, iş sahibi
yer teslim borcu yönünden temerrüde düşmüştür. Yer teslimi konusundoki tahammül ve makul çekeme süresi
aşıldığından davocı yüklenici sözleşmenin feshini tolep etmekte haklıdır. Eu sebeple mahkemece sözleşmenin
feshine ve kesin teminatın iadesine koror verilmelidir. Yüklenici dova dilekçesinde bir oynm yapmadan
10.000,00 TL maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğundan yükleniciye talebinin ne miktarının maddi
tozminota, ne miktarının manevi tozminota oit olduğu, moddi tozminotın hangi kolemleroen oluştuğu ve her bir
kalem için ne miktar istendiği oçMatanlmah, manevi tazminat istemi şarttan oluşmadığından reddedilmeli,
moddi tazminot yönünden ise talepleri bilirkişiden rooor alınmak süreriyle değerlendirilmeli, varılacak sonuca
göre hüküm verilmelidir..." Kazana içtihat Bilgi Bankası).
Bettschart: La resiliotion des controts de construction, s. 137.
Y. 15. HD, T. 07.06.1984 E. 1616, K. 2006, "...Torof or orasında iki ödet üst geçit yapımı konusunda
1.7.1981 tarihli bir sözleşme düzenlendiği, işin ikmal ve tesüm süresinin 15.10.19S1 tarihi olduğu, davalı
bonkonın yükleniciye gönderdiği 26.10.1981 tarihli noter ihtarnamesi ile, dovocının sözleşme ve ekleri
hükümlerine muhalefet etmesi ve taahhüdünü yerine getirmemesi nedenlerine dayanarok 26.10.1981 ta
rihi itibariyle sözleşmeyi feshettiği ihtilafsızdır.
Büroda çözümlenmesi gereken husus, dovoli oonkonın fesih iradesinin haklı olup olmodığı noktasında
toplanmaktadır. Esasen davo dilekçesinde uyuşmazlığın, hafriyatın ycpıldığı yerde 3600 Kw.’lik yüksek
gerilim hattının bulunması, yüksek tazyikli havogozı su vs. tesislerinin ortoyo çıkmosı korasında inşaata
devam edilemediği ve davalının do bu engelleri kaldırmamasından koyroklandığı ileri sürülmüştür.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 565 |
veya teslimi ile ilgili bir hukuki işlemi yapmaktan veya gerekli talimatları ver
mekten kaçınması durumları da, iş sahibinin alacaklı Temerrüdüne düşmesine
neden olabilir715.
[Jygfl İş sahibinin doğrudan kendisiyle ilgili imkânsızlık hallerine örnek olarak, ku
suru olmaksızın ağır şekilde hastalanmasından ya da ölmesinden bahsedile
bilir"4. İş sahibinin tehlike alanına ilişkin beklenmedik olaylara örnek olarak
ise, taşınmazın kamulaştırılmasından, imar planının inşaata engel olacak
şekilde değişmesinden veya iş sahibinin inşa edilecek yapıda kullanılması için
yükleniciye önerdiği yapı sisteminin yetkili makamlarca yasaklanması verile
bilir"1. İş sahibinin alanına giren bir risk veya tehlike durumunun bulunup
bulunmadığı, her bir eser sözleşmesinde somut olayın şartları dikkate alına
rak belirlenecektir"6.
İkinci şart olarak, eser, yüklenici veya iş sahibi kaynaklı olmayan bir olay
yüzünden yok olmalıdır74’. TBK m. 483'e göre, zararın doğmasına neden olan,
taraflardan hiçbirine yüklenemeyen duruma beklenmeyen olay denir748. Bek
lenmeyen olay içerisine mücbir sebep de girmektedir7”. Meydana getirilmekte
olan eserin beklenmeyen olay nedeniyle yok olması, genellikle tabiat olayların
dan kaynaklanmaktadır. Beklenmeyen olay kapsamına ayrıca üçüncü şahsın fiili
de girmektedir7”. Üçüncü şahsın fiili, özellikle yüklenicinin eserini yok eden
birlikte yüklenicinin davranışını içermektedir’".
TBK m. 483/f. Il'ye göre, "eserin iş sahibince verilen malzeme veya gösteri
len arsanın ayıbı veya iş sahibinin talimatına uygun yapılması yüzünden yok
olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında bildir
mişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini
isteyebilir".
Şahin: Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfodo Temerrüdü, s. 151; Kccaağa: İnşaat Sözleşmesi, s. 232;
Tercier / Favre: N. 4S23; CR CO l-Chaix: Art. 375 N. 6; Gautschi: Art. 376 N. 3a; Bühler: Art. 376 N. 14.
Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 66; Yalnızca iş sahibinin şahsında gerçekleşen değil, onun
işletmesinde, kendisinin veya bir yardımcısının davranışında ve kendi hâkimiyet alanında gerçekleşen
tüm diğer sebepler de beklenmeyen olay kapsamına girmektedir. Galante: s. 95.
Gauch / Carron: N. 1187; Galante: s. 65; CR CO l-Chaix: Art. 376 N. 6; Kocaağa: inşoct Sözleşmesi, s. 229.
:»
[ 572 Hıkuk Davalan
sahibinin haklı bir neden olmaksızın eserin ifasına iliş<in işbirliğini yükümlülü
ğünü yerine getirmemesi durumunda da alacaklı temerrüdü söz konusu olur’”.
Uyan TBK m. 483'te eser sözleşmesinin sona ermesine ilişkin bir kural olmadığın
dan, bu durumda TBK m. 136'daki borcun sona ermesiyle ilgili genel düzen
lemenin esas alınması gerekmektedir7”. TBK m. 136'ya göre, edimin ifasının
borçluya isnat edilemeyen sebeplerle imkânsız o ması durumunda borç sona
erer. Bunun aksi yorumundan anlaşılan, bir borç ilişkisinde edimin ifası
mümkün olduğu sürece borçlu edimini ifa etrrek zorundadır7". Diğer bir
ifade ile bir eser teslimden önce yok olsa bile, yüklenici bakımından edimin
ifası hala mümkün ise, eseri meydana getirmek zorundadır7”. Kanun koyu
cunun, eserin yok olması halinde yalnızca istisnai durumlarda, yüklenicinin
edimin i-'ası yükümlülüğünün sona ereceğini kabul etmektedir7”. TBK m.
483/f. I gereği, eserin teslimden beklenmeyen olay nedeniyle yok olması
halinde, yüklenici eseri yeniden yapmak zorundadır. Ancak TBK m. 483/f.
Il'deki iş sahibine yüklenebilir nedenlerle eserin yok olması durumunda,
yüklenici eseri yeniden yapmakla yükümlü değildir™. TBK m. 484’e göre, iş
Yavuz / Acar / Özen: s. 997; Koller: Werkvertragsrecht, N. 1014; Terrier / Favre: N. 4827; Galante: s.
122.
Y. 15. HD, T. 19.02.2003, E. 2003/70, K. 2003/746 “...Gerçekten, BK'nn 368. maddesi uyarınca yapılan
şeyin teslimden evvel "kozaro" telef olmosı halinde iş sahibi onu tesel umden temerrüd etmiş bulunma
dıkça yüklenici ne yaptığı işin ücretini ve ne de masrafların ödenmesini isteyebilir. Anılan maddenin ikinci
fıkrasına göre de, telef oan malzeme kime ait ise, hasara onun kotlanması gerekir. Yasadaki “kazara"
sözcüğü ile amaçlanan da. eserin sözleşmenin taraflarından hiçbirine isncd edilemeyecek nedenlerle telef
olması halidir. Başko bir aeyişle ancak bu durumda hasar meydana gelmişse telef olan malzeme kime ait
ise, hasara da o katlanır. Somut olayda, teknenin dovalıya oit işyerinde ve davacının hakimiyet alanı dı
şında çıkan yangınla hosc'londığı çekişmesizdir. Yangının çıkış nedeni saptanamamış ise de zarar, davalı
nın hâkimiyet olanındaki şyeri nde meydana geldiğinden dovoo iş sohibine yüklenecek bir kusur yoktur.
Hal böyle olunca, mahkemece bilirkişilerden tekne motorunun bedeli açısından da ek rooor alınarak bu
kalem istemin de kabulü yerine, yasa hükmüne yanlış anlam verilerek bu bölüm talebin reddi doğru ol
madığından karar bozulmalıdır..." (Kazana İçtihat Bilgi Bankası).
Galante: s. 122; Tercier / Favre: N. 4827.
™ Galante: s. 135.
Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı, s. 143; Galante, s. 104 135.
Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı, s. 143; Uçar: istisna Sözleşmesinde Teslim Kavramı, s. 546
dpn. 117; Kocaağa: İnşaat Sözleşmesi, s. 233.
Kocaağa: İnşaot Sözleşmesi, s. 234; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 144; Galante: s. 108.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 573 0
sahibinin sözleşmeyi feshetmesi durumunda, yüklenicinin eseri yeniden
yapma yükümlülüğü bulunmamaktadır'”. Bu durumda, yüklenici, edimini ifa
etmekten kurtulmuş olması nedeniyle tasarruf ettiği miktar düşüldükten
sonra ücretini almaktadır’”.
TBK m. 483/f. Il'ye göre eser iş sahibine yükleneb len bir sebeple'” yok ol
muş ise yüklenicinin eseri teslim borcu ortadan kalkacak ve eser sözleşmesi
kendiliğinden sona erecektir. TBK m. 483/f. Il'deki nedenlerle eserin yok olması
durumunda yüklenicinin edimini ifa etme hakkı kural olarak yoktur’". Çünkü bu
durumda iş sahibi zaten yükleniciye yok olan eserin ve malzemenin ücretini
ödemek zorundadır.
Y. 15. HD, T. 17.11.2003, E. 2003/2621, K. 2003/5492 "...Özetle oçıkloıton bu hukuksol çerçeve dâhilinde
somut oloyın değerlendirilmesine çelince; iş sahibi dovocının olacaklı temerrüdüne düşürüldüğü davalı
tarafından ileri sürülüp ycsal delillerle kanıtlanmadığı gibi; yüklendiği ediminin oy nen ifasının imkânsızlı
ğının kendisine yöneltilmesi mümkün olmoycn bir sebepten adayı olduğunu do konıtiayamamıştır. Ge
nellikle, edim borçlusu, kendisine yöneltilmesi mümkün olmayan bir sebepten dolayı, ediminin imkânsız
hole gelmesinden sorumlj tutulamaz. Buna “kazo" denilir ve kozadan amaç, eserin yok olmasının söz
leşmenin taroflonnaan hiç birine yükletilmemesidir. Ancak, ediminin fasının imkânsızlığı halinde hiçbir
kusurun kendisine yükletiemeyeceğini konıtlamo ödevi, eseri tesüm etmek borcu yükümlülüğünü taşıyan
yükleniciye aittir. Dava dosyası koosomındaki deliller ve 27.10.2002 günlü bilirkişi raporunda açıklanan
tespitler değerlendirildiğinde; davalının atölyesinin kapısının, kilit kısmından sert bir cisimle dışorıdan ko
laylıkla açılabilecek durumda olduğu ve doloyısıyla onanmını yüklendiği davacıya oit motorun muhafaza
sında gerekli özeni göstermediği ve özen borcuna aykırı dovrondığı ve zararlı sonucun oluşumuna kusu-
ruylo sebep olduğu sonucu ortaya çıkmaktodır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca da, sorumsuzlu
ğunu kanıtlayomayon dovoli, Borçlor Yasasının 9S.maddesi hükmü gereğince davacının gerçek zararını
gidermekle yükümlüdür. Mahkemece yapılacak iş, dovocının kesim motorunun tüm özellikleri, amortis
man durumu ve piyosa koşullan gözetilerek gerçek değerinin bilirkişi incelemesi yoptırılcrak saptanması
ve belirlenecek değerinin istek de gözetilerek ödetilmesine karor vermekten ibaret olmalıdır...” (Kazancı
İçtihat Bilgi Bankası).
Hıkuk Davalan
TBK m. 483/ f. Il'ye göre, yüklenicinin yaptığı işin değerini ve bu değere
girmeyen giderlerinin ödenmesini talep edebilmesi için, doğabilecek olumsuz
sonuçları zamanında bildirmelidir". Yüklenici tarafından bildirim yükümlülüğü
nün ihlal edilmesi, onun TBK m. 483/ f. Il'de düzenlenen değeri ve giderleri
talep etme hakkını kaybetmesine yol açacaktır". Eğer arazi veya malzemedeki
bozukluklar açık değilse, bildirim yükümlülüğünün İhla i söz konusu olmayacak
tır"5. Yüklenici, vaktinde uyarıda bulunmazsa, beklenrreyen olay nedeniyle yok
olmadan doğan hasara katlanma sonucu değil, sözleşmeye aykırı davranışın
yaptırımı olarak ücret talep edememe söz konusu olur ve yüklenici iş sahibi
tarafından sağlanıp yek olan malzemeyi tazmin etmelidir”4.
Uyarı Meydana getirilecek eser, iş sahibine yüklenen bir nedenle yok olmuş ve bu eser
yok olduğu anda henüz tamamlanmamış ise, yüklenicinin alacağı ücret konusun
da doktrinde görüş birliği mevcut değildir. Bir görüşe göre”’, ödeme, çalışmanın
değerine ve masraflara, yani TBK m. 481'e göre belirlenir. Diğer bir görüşe gö
re”’, burada ödeme önceden kararlaştırılan ücrete göre belirlenmelidir. Götürü
ya da global ücret anlaşması söz konusu olduğjnda, yüklenici, ifa edilmiş olan
kısmın tün işe oranına göre kararlaştınlmış olan ücreti isteyebilir. Eğer taraflar
arasında Dirim ücret anlaşması varsa, bu durumda da borçlanılan ödeme, o ana
dek ifa ecilmiş olan birimlerin miktarına göre tespit edilecektir”'.
TBK m. 483/f. Il/c. son uyarınca, iş sahibinin yapılan kısmın yok olmasına
sebep olmakla kalmayıp, ayrıca bunda kusuru varsa, yüklenicinin tüm zararını
tazmin etmek zorunda kalacağı belirtilmiştir. TBK m. 483/f. Il/c. son, iş sahibine
eserin yok olmasına sebep olabilecek tüm kusurlu davranıştan kaçınma külfeti
getirmektedir”5. İş sahibi, ayrıca ifa yardımcılarının kusurlarından da sorumlu
dur”’. Burada söz konusu olan zarar, her şeyden önce yüklenicinin ifaya olan
menfaatidir’55. Ayrıca yüklenicinin sözleşme menfaati dolayısıyla uğradığı diğer
zararlarının da tazmin edilmesi gerekmektedir’55.
Galante: s. 233.
Tandoğan: Borçicr Özel C. II, s. 324.
Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı, s. 135.
Gürpınar: s. 110; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 131-132; Gauch / Carron: N. 1200; Tercier
/ Favre: N. 4S40.
Gürpınar: s. 110.
Galante: s. SS.
Bühler: Art. 376 N. 6S.
Yavuz / Acar / Özen: s. 9S7; Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olması, s. 139; Galante: s. 239.
Altaş: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı, s. 139.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 575 0
c. Yüklenicinin Ölün ü yo do Aczine Bağlı Olarak Eser Sözleşmesinin Sona Ermesi
TBK m. 486'ya göre, yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak
yapılmış olan sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama
yeteneğini kaybetmesi durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda iş
sahibi, eserin tamamlanan kısmından yararlanması durumu söz konusu ise, onu
kabul etmek ve karşılığını vermekle yükümlüdür’".
Eser sözleşmesinin bu şekilde sona ermesi için iş sahibi ile yüklenicinin ara
sındaki sözleşmenin, yüklenicinin kişisel nitelikleri gözönüne alınarak yapılmış
olması lazımdır’”. Yalnızca gerçek kişiler değil, tüzel kişilerle de yüklenicinin
kişisel nitelikleri göz önüne alınarak bir eser sözleşmesi yapılabileceği kabul
edilmektedir’^. Sözleşme yapılırken ortaklardan birire güvenilerek eser söz
leşmesi yapılmışsa, bu ortağın ayrılması ya da ölmesi durumunda TBK m.
486'nın kıyasen uygulanacağı kabul edilmektedir’”.
Yeniocak: s. 129.
Yavuz / Acar / Özen: s. 599; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s. 137; Ergezen: s. 154;
Tandoğan: Borçlor Öze) C. II, s. 332: Bühler: Art. 379 N. 8; CHK - Hürlirrann / Siegenthaler: Art. 379 N. 1;
Tercier/ Favre: N. 4S47.
Y. 15.HD., T. 12.11.1990, E. 1503, K. 4707 "Taraftor arasındaki uyuşmazlık, orsa karşılığı inşaat sözleşme
sinden kaynaklonmaktodr. Davacılar, dovalı yüklenicinin inşaatı terk ettiğinden dolayı 5.1. 1987 günlü
ihtorla 30 günde inşaoto başlanmasını istemişlerdir. Oysa mahkeme, nüteoohhit Ahmet'in öldüğünden
dolayı Borçlar Kanunu'nun 371. maddesine göre bu olguyu gerekçe yaparak sözleşmenin feshine koror
vermiştir. Anılan maddedeki müteahhidin ölmesi durumu, yapılacak işin müteahhidin şahsi meziyet ve
mahareti nazara almmos- hallerine münhasırdır. Olayımızda, normalde inşoctı müteahhidin mirasçıları
do yopobilir. İnşaatın tamamlanmasında müteahhidin şahsi becerisi nazort itibore olınmamışt
|S76 Hıkuk Davalan
lenicinin kişisel nitelikleri dikkate alınmaksızın yapılan eser sözleşmesi, yükleni
cinin yeteneğini kaybetmesi ya da ölümüyle sona ermez. Sözleşmeden doğan
eser meydana getirme borcu mirasçılara geçer ve mirasçılar bizzat ya da başka
ları aracılığıyla bu borcu ifa etmekle yükümlüdürler”. Eğer işin üçüncü bir kişi
ye devri mümkünse bu şart gerçekleşmiş olmamaktadır.
TBK m. 486'nın uygulanması için, yüklenicide belirli bir kişinin şahsi özellik
lerini esas alan iş sahibinin bu hususu sözleşmenin yapılması sırasında belirt
mesi gerekli değildir. İş sahibinin işin o yüklenici tarafından yapılmasını ve yö
netilmesini istediğinin karşı tarafça anlaşılabilir olması yeteri idi r”.
Yeniocak: s. 129; Ergezen: s. 155; Öz: iş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, s. 1S2; Gauch:
Werkvertrog, N. 75S.
Tandoğan: Borçicr Özel C. il, s. 333.
Tandoğan: Borçicr Özel C II, s. 334; Yavuz / Acar / Özen: s. 999; Gauch / Carron: N. 757; Bühler: Art.
379 N. 7; Ergezen: s. 155; CHK - Hürlimann / Siegenthaler: Art. 379 N. 1.
”* Gauch / Carron: N. 758; Gauch: Werkvertrog, N. 758; BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 379 N. 18; CHK -
Hürlimann / Siegenthaler: Art. 379 N. 2; Yavuz / Acar / Özen: s. 999.
Gauch: Werkvertrog, N. 756; Ergezen: s. 156; CHK - Hürlimann / Siegenthaler: Art. 379 N. 1.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 577 j
Yüklenicinin şahsen ifada bulunması göz önünde tutularak kurulmuş olan
eser sözleşmelerinde, yüklenicinin ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamam
lama yeteneğini kaybetmesi halinde, eser sözleşmesi kanundan ötürü ve ileriye
etkili olarak sona erer*.
TBK m. 486'ya göre yüklenicinin ölümü veya kusuru olmaksızın eseri ta
mamlama yeteneğini kaybetmesi durumunda, sözleşmenin sona ermesi için
karşı tarafa bildirimde bulunma şartı yoktur. Kural olarak sözleşme kendiliğin
den sona ermektedir'”.
Yargıtay, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, yükleniciye arsa veya in
şaattan aynı pay verilme suretiyle ödeme yapılması yerine bunun karşılığı olan
bedelin verilmesi gerektiğini belirtmektedir88*. İş sahibi, eserin kullanılmayacak
Tercier / Favre: N. 4S50; Yavuz / Acar / Özen: s. 1033; Kurt: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, s.
140; Bühler: Art. 379 N. 1€; Buchea 3T, s. 20S; CHK - Hürlimann / Siegenthaler: Art. 379 N. 3; Ayan: s. 157.
Yeniocak: s. 131.
Ergezen: s. 156; Gürpınar: s. 108; BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 379 N. 15; Bühler: Art. 379 N. 17;
Bucher: s. 208.
882 Gauch: Werkvertrog, N. 753; BSK OR l-Zindel / Pulver: Art. 379 N. 15.
8” Bühler: Art. 379 N. 17; CHK - Hürlimann / Siegenthaler: Art. 379 N. 4; Coşkun: s. 170.
”* Y. 15.HD., T. 33.11.1979, E. 1709, K. 2437 "Ne var ki BK 371/1 uyanr.co sözleşmenin ortadan kalkması
nedeniyle oktorılon payların geri verilmesi istemi incelenirken, inşoct hangi orondc tamamlanmışsa eser
ücretinin de oynı oranda ödenmesi gerektiği, başka bir deyişle bunun dışında kalanın geri verilmesinin söz
[ 578 Hıkuk Davalan
nitelikte olduğunu ileri sürerse, bu iddiasını ispat etmesi gerekmektedir. Eser
sözleşmesinin bu şekilde sona ermesinde yüklenicinin kusuru varsa, onun iş
sahibine karşı tam tazminatla sorumlu olduğunun da kabul edilmesi lazımdır”.
konusu olacağı göz önünde tutulmalıdır. Gerçekten de BK m 371/2'ye oöre "Bu takdirde yapılan miktonn
kullanılması kabil ise. iş sahibi onu kabule ve bedelini vermeye mecburdur.” Yüklenicinin meydana getire
ceği apartmanın karşılığının ise pay mülkiyetinin aktarılması oluşturmaktadır. Öyle kî 287/128G poym
mülkiyetinin Saim Beygo'/a aktorıldığı görülmektedir. Yüklenici Saim Beygo. 8.9.1975 günü öldüğü için,
sözleşme bu günde onodan kalkmıştır. Öyleyse inşaatın ölüm günündeki durumuna göre apartmanın
kaçta koç tamamlandığı uzman bilirkişi eliyle belirlenmeli ve bu yolla bulunacak oran 287/1280 paya uy
gulanarak meydana getirten inşaat nedeniyle Sam Beygo üzerinde kalması gereken pay miktarı hesap
lanmalıdır.
Böylece bulunacok pay miktarının 8.9.1975 ölüm günündeki sürüm değeri uzman bilirkişiye hesop'ottırıl-
malıdır. İşte bulunacak tutar, meydana getirilen inşaatın bedeli olorokSaim Beygo'nun mirasçılarına mi
ras payton oranında ödettirilmeli ve tapu kaydının da davaolar adıno düzeltilmesine karar verilmelidir ki,
bu işlem aynı onda ve karşılıklı yerine getirilmelidir. Bedelin pay olarak düşünülmesi bütünleyici porça ku
ralı gereğince inşaatın arsaya bağlı olmosı nedeniyle, meydana getirilen inşaatın da poydoşı durumuna
çelmeleri sonucunu doğurur ki, bedelin yukonda açıklandığı gibi saptanmasından sonra para olarok
ödenmesine yönelik çözümün yeğlenmesinde zorunluluk vardır" (Ozyörûk: s. 80).
Yeniocak: s. 131.
Gauch / Carron: N. 767; Tercier / Favre: N. 4849; Gauch: Werkvertrog, N. 767; Bühler: Art. 379 N. 21;
Yavuz / Acar / Özen: s. İCOO.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 579 |
V. Vekâlet Sözleşmesinden Kaynaklı Avukat - İş Sahibi Arasında Meydana
Gelen Uyuşmazlıktan Kaynaklı Davalar’
A. Giriş
Avukat ve iş sahib' arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinin yazılı olmasını zo
runlu tutan bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenle avukatlık ücret sözleş
mesi yazılı ya da sözlü yapılabilir. Sözleşmenin yazılı veya sözlü yapılması durumla
rına göre değişiklik gös:eren dava çeşitleri bulunmaktadır. Aşağıda kısa bilgilerini ve
dilekçe örneklerini vereceğimiz dava çeşitlerinin tamamı hukuk düzenimizde gün
celliğini korumaktadır. Daha önce asliye hukuk mahkemelerince görülmekte olan
bu davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girme
sinden ve Yargıtay 17. HD'nin yargı yeri belirlenmesi kararından sonra artık tüketici
mahkemelerinde görülmeye başlanmıştır.898 Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 17. Hukuk
Dairesinin bu kararından sonra tüketici mahkemelerinde görülecek olan avukatlık
ücret sözleşmesinden kaynaklı davaların yetki ölçütlerini belirleyen başka bir karar
vermiştir."5 Buna göre avukatlık ücret sözleşmelerinden kaynaklı davalarda tüketici
mahkemelerinin yetkil olabilmesi taraflardan en az birinin 6502 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunda tanımlandığı şekliyle "tüketici" olması gerekmekte
dir. Buna göre "ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya
tüzel kişi" tüketicidir. Bu durumda avukatın ücret sözleşmesi yaptığı kişinin niteliği
yetkili mahkemenin belirlenmesinde etkili olacaktır.
Avukata vekâlet veren kişi eğer gerçek kişi ise ve tacir sıfatı taşımıyorsa da
va tüketici mahkemesinde görülecektir. İş sahibi gerçek kişi olmasına karşın
tacir sıfatı taşıyorsa bu durumda iş sahibi "tüketici" sıfatı taşımadığından dava
asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
Avukatın sözleşme yaptığı kişi tüzel kişi ise bu durumda yine ticari ve mesleki
olmama ölçütüne bakılacaktır. Avukatla sözleşme yapan tızel kişi mesleki ya da ticari
amaç taşımayan dernek ya da vakıf ise bu durumda dava tüketici mahkemesinde
görülecektir. Ticari bir amaç taşıyorsa örneğin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulmuş bir şirketse bu durumda dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
Kooperatifler için her hangi bir ayrım yapılmamış olsa da düşüncemize gö
re ticari amaçlı kooperatiflerin taraf olduğu avukatlık ücret sözleşmelerinden
kaynaklı davaların asli/e hukuk mahkemelerinde görülmesi gerekir.
Kararlar Avukatın takip ettiği ücret uyuşmazlığına konu dava iş yeri nitelikli taşın
maz davası ise avukatlık ücret uyuşmazlığına bakma görevi genel mahke
melere aittir
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için
taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı avukat,
davalının vekilliğini üstlendiği dava nedeniyle ödenmeyen vekalet ücretinin
tazminini istemektedir. İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/340
E.-2014/139 K. sayılı ilamında; davalıya ait taşınmaz üzerine yapılan yapı
nedeniyle iş yeri sahibi tarafından yapı değerin n daha yüksek olduğundan
bahisle tepu iptal ve tescil davası açtığı anlaşılmaktadır.
Avukatın takip ettiği ücret uyuşmazlığına konu dava aile konutu şerhi
konulmasına ilişkin dava olması nedeniyle iş sahibi tüketici konumunda
bulunduğundan avukatlık ücret uyuşmazlığına ilişkin dava tüketici mah
kemesinde görülür
Bir hukuta işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o
işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektir
mez. Bir fukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamındc kaldığının kabul edilmesi için
taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Somut olayda davalılar Kütahya Aile
Mahkemesinin 2012/648 E. sayılı dosyasıyla görülen tapu iptali ve tescil ve aile
konutu şerhi konulmasına ilişkin dava nedeniyle davacı avukata vekaletname
vermiştir. Davalı bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğundan,
taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerekir. İş bu
davanın da 6502 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı anlaşılmakta
dır. O hade, uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında
kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Bu durumda
mahkemece, tüketiri mahkemesi sıfatıyla davaya bakılması gerekirken, genel
mahkeme sıfatıyla karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
(Yargıtay 13. HD Esas 2015/34018; Karar 2017/11295 Tarih 17.11.2017)
Avukatın takip ettiği ücret uyuşmazlığına konu dava ticari dava değilse
avukatlık ücret uyuşmazlığına bakma görevi ticaret mahkemelerinin göre
vine girrrez
Davacı, davalının avukatı olarak hizmet verdiğini ancak haksız olarak azledil-
diğini ileri sürerek, vekalet ücretinin ödetilmesi isteği ile eldeki davayı açmış
tır. Mahkemece, davacı ve davalının tacir sıfatlan nedeni ile görevli mahke
menin ticaret mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.
Avukatlığı
Hıkuk Davalan
O halde davalının şirket ortağı olarak mahkemece tacir olduğu kabul edilse bile,
davacı avukat tacir olmadığı gibi, işin ticari niteikte olmadığından avukatlık
hizmetinin ticari iş olarak kabulü mümkün değildi'. Ayrıca dava konusu ihtilaf,
TTK'da yer alan mutlak ticari davalardan da değildir. Bu itibarla davanın görül
mesi gereken mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Açıklanan nedenle görevli
mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olarak kabulü gerekirken, yanlış değer
lendirme ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle yazılı
şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Yargıtay
13. HD Esas 2016/14262; Karar 2017/6764 Tarih 01.06.2017)
Davacı, avukat olarak davalı şirketi dava ve icra takiplerinde vekâleten temsil
ettiğini, görevini la yıkıyla yerine getirmesine rağmen haksız olarak azledildiği-
ni ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 1000 TL alacağının ve 10.000 TL
manevi lazminatın tahsilini istemiştir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan
amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi. (...) ifade eder. Bir hukuki
işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden
kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için
taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı avukat davalı
şirket tarafından haksız olarak azledildiğini ileri sürerek ücret alacağını ve
manevi tazminatın tahsilini istemektedir. Davalı, şirket olup 6502 sayılı yasa
da tanım anan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekâlet sözleşmesinden kay
naklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak
surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını iaşıması gerekir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 533 fl
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 163, 171, 174; 6098 sa
yılı Türk Borçlar Kanunu m.132,147,149, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu m.2, 6, 10, 137, 200; 6502 sayılı Tüketicinin <orunması Hakkında Ka
nun.
b. Görev
Avukatın iş sahib ile sözlü olarak anlaşmasından sonra fakat işe başlama
sından önce avukatın haklı azledilmesi ya da haksız stifasından kaynaklanan
davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73’üncü madde
sine göre tüketici ma-ıkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı
yerlerde ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı
taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
c. Yetkili Mahkeme
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş
sözlü bir anlaşma olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri
mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri, taraflar arasında anlaşılan işin
konusuna göre değişiklik gösterir. Eğer bir sözleşme hazırlanması konusunda
anlaşılmışsa avukatın oulunduğu yer mahkemesi, dava açılacaksa davanın görü
leceği yer mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay'da bulunan bir dosyanın mura
faasına girilecekse Ankara mahkemeleri sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir.
6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüketicinin yani iş sahibi davacının bulunduğu
yerdeki mahkemeyi de yetkili saymıştır. Bu sebeple davacı iş sahibinin seçimlik
hakkı bulunmaktadır.
d. Dovacı - Davalı
b. Davalı: Davalı haklı azledilen ya da haksız istifa eden avukattır. 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu m.l74'e göre üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 585 |
takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri
vermek zorundacır. Takipten vazgeçme, avukatın hem haksız istifası hem
de haklı azli olarak anlaşılmalıdır. Avukat kusur veya ihmalinden dolayı az
ledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Üzerine aldığı işi haklı bir sebep
olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı
ücreti geri vermek zorundadır.
e. Yargılama Usulü
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş <onusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından
hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gön
derilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Yapılacak iş ile ilgili avu
katın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması ve bu
yolla bir takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başla
dığının kabul edilmes gerekir. Avukatın işe başlamış olması durumunda haklı
azlin ya da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitirdiği işlerin ücretini
almak ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı iade
etmeme hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı olarak aldığı paradan sadece
elinde kalanın iadesi ile sorumludur.
DAVACI :A
VEKİLİ :3
DAVALI ;C
T. KONUSU : Davalı avukatın peşin avukatlık ücreti /e dava masraf avansı olarak
almış bulunduğu t;...) TL'nin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere haklı
azil/ihtarname./dava/haksıı istifa tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili talebidir. (Harca
esas değer (...) TL'dir.) (yazıyla ... TL'dir.)
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için sözlü olarak anlaşmışlardır. Da
valı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmi
ye numaralı vekâletnamesini teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (..) tarih ve seri numaralı mak
buz almıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvel<fcilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı
avukat müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade et
memiştir. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak davası açma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER :
DELİLLER :
5- İntemet iletileri
7- Bilirkişi incelemesi
1- Davalı avukatın peşn avukatlık ücreti ve dava masraf avansı olarak almış bulunduğu (...)
TL'nin haklı azil/ihtarname/dava/haksız istifa tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline,
2- Dava konusu alacağın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiya
ti tedbir konulmasına,
3- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(-)
Eki :
1- Yukanda belirtilen {..) adet ek.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.37, 40, 53, 163, 171, 174;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.49, 52, 132, 502; 6100 sayılı Hukuk Muha
kemeleri Kanunu m.2. 6, 10, 107, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hak
kında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahib ile sözlü olarak anlaşmasından sonra fakat işe başlama
sından önce avukatın haklı azledilmesi ya da haksız stifasından kaynaklanan
davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü madde
I 592 Hıkuk Davalan
sine göre tüketici mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı
yerlerde ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı
taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş
sözlü bir anlaşma olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri
mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri, taraflar arasında anlaşılan işin
konusuna göre değişiklik gösterir. Eğer bir sözleşme hazırlanması konusunda
anlaşılmışsa avukatın oulunduğu yer mahkemesi, dava açılacaksa davanın görü
leceği yer mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay'da bulunan bir dosyanın mura
faasına girilecekse Ankara mahkemeleri sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir.
6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüketicinin yani iş sahibi davacının bulunduğu
yerdeki mahkemeyi d= yetkili saymıştır. Bu sebeple davacı iş sahibinin seçimlik
hakkı bulunmaktadır.
d. Davacı - Davalı
b. Davalı: Davalı zarara sebebiyet verdiği için haklı azledilen ya da haksız istifa
eden avukattır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.l74/ll'ye göre avukat kusur
veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Avuka
tın kusur ve ihmali iş sahibinin zararına neden olmuşsa TBK m.49 vd. hü
kümlerine göre tazminat sorumluluğu altındadır.
e. Yargılama Usulü
aa. Delillerin Değerlendirilmesi
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş <onusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından
hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gön
derilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Yapılacak iş ile ilgili avu
katın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması, işle
ilgili birtakım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başladı
ğının kabul edilmesi gerekir. Avukatın işe başlamış olması durumunda haklı
azlin ya da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitirdiği işlerin ücretini
talep etme ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı
iade etmeme hakkı doğar. Bu durumda masraf avarsı olarak aldığı paradan
sadece elinde kalanın iadesi ile sorumludur.
[ 594 Hıkuk Davalan
Avukatın işe başlamaması aynı zamanda zarar doğuran olayın kendisi ise;
örneğin açılması gere<en bir davanın hak düşürücü süre ya da zamanaşımı sü
resi içinde açılmaması gibi; bu durumda iş sahibinin avukatın gerekli bütün
bilgi ve belgeleri kendisinden almasına karşın işe zamanında başlamayarak
zarara sebep olduğuru ispatlaması gerekir. İş sahibi vekâletnamenin avukata
teslim edildiği zamanı, işle ilgili belge ve bilgilerin tesim edildiği zamanı yazılı
belge ya da tanık beyanları ile ispatlaması gerekmektedir. İş sahibinin avukatın
işe başlaması için gerekli bilgi ve belgeleri almasına karşın işe başlamadığını
ispatlama hakkı olduğu kadar avukatın da Avukatlık Kanunu 37'nci madde hü
kümlerine göre işi usulüne uygun şekilde reddettiğin ispatlama hakkı bulun
maktadır. Avukatın haksız istifası ile Avukatlık Kanunu 37'nci madde de düzen
lenen işi reddetme hakkı birbirinden ayrı değerlendirilmesi gereken konulardır.
Birinci halde avukatla iş sahibi arasında yapılacak iş ile ilgili sözlü anlaşma ya
pılmış ancak avukat haklı olmayan bir sebeple istifa etmiştir. İkincisinde ise
taraflar işin yapılması konusunda görüşmüşler ancak svukat işi almayacağını iş
sahibine iletmiş ve işi reddetmiştir. Avukat işi reddetme hakkını iş sahibine
karşı kullanırken uygun süre içinde ve uygun vasıtalarla yapmakla yükümlüdür.
Örneğin hak düşürücü sürenin dolmasına iki ay kala iş sahibi ile görüşme yapan
avukatın sürenin dolmasına bir gün kala işi reddettiğni iş sahibine bildirmesi
iyiniyetli bir hareket sayılamaz. Bu durumda da avukat sebep olduğu zararlar
dan ötürü sorumludur. Avukata vekâlet çıkartılması avukatın işi kabul ettiği
anlamına gelmemektedir. Avukatın kendisinden hatersiz olarak da vekâlet
çıkartılması mümkün olduğundan avukatın vekâletnameyi kabul etmesi vekil
olarak tayin edilmeyi <abul ettiğinin bir göstergesi say lir. Ancak avukat çıkartı
lan vekâletnameyi kabul etmemiş ise avukat ile iş sahibi arasında yapılacak iş
konusunda bir anlaşma sağlandığı düşünülemez.
HMK m.l07/l'e göre davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değe
rini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya
bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya
da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Davanın belirsiz
alacak davası olarak açılmasından sonra yargılama devam ederken HMK
m.l65'e göre bekletici mesele yapılan diğer davanın sonuçlanmasından sonra
hazırlanan bilirkişi raporuna göre iş sahibi talep ettiği miktarı davanın genişleti-
lemeyeceği yasağına bağlı olmadan arttırabilir.
Dava aynı zamanda sözlü anlaşmadan sonra avukata teslim edilen yargıla
ma masrafı ve peşin ücretin iadesi talebini de kapsıyorsa o takdirde bu miktarın
tazminat talebinden ayrı tutulması ve bu miktar için belirli bir rakamın dilekçe
ye yazılması gerekir. Çünkü iş sahibi yargılama masrafı ya da peşin ücret adı
altında avukata ne kadar ödeme yaptığını bilebilecek durumdadır. Bu miktar
için belirsiz alacak davası açılamadığından davacı iş sahibi dava dilekçesinde her
iki talebinin değerini ayrı ayrı belirtmelidir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 597 |
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesi ile birlikte ihtiyati tedbir kararı da iste
nebilir. Ancak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık ko
nusuna ilişkin olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haklı istifasının ya da
haksız azlinden ötürü doğan alacağı nedeniyle ücret talep edilmekte olduğun
dan davaya konu bir malvarlığının bulunması ve ihtiyati tedbirinde bu mal var
lığı için istenmesi gerekir. Örneğin iş sahibi avukatla bir alacak davasının açıl
ması için anlaşmış ve yapılacak işi de asliye hukuk mahkemesinde alacak davası
açılması olarak belirlemiş olabilirler. Bu durumda avukata verilen iş alacak da
vasını açmaktır. Ancak avukat henüz işe başlamadan önce borçlu kendi irade
siyle avukata gelip borcunu ödeyecek olursa avukat anlaşmaya vardığı ancak
işe henüz başlamadığı bu durumda işin konusu alacağı tahsil etmiş olmaktadır.
Söz konusu alacak miktarı parayı iş sahibine teslim etmek zorunda olan avukat
bu yükümlülüğünü uygun süre içinde yerine getirmeyecek olursa iş sahibine
verdiği zarardan ötürü sorumlu olup; bu zarar sebebiyle açılacak tazminat da
vasında söz konusu paranın avukatın bankadaki hesaoına yatırılmış olması ve
uyuşmazlığın doğduğu tarihte de orada olması koşuluyla bu banka hesabına
ihtiyati tedbir konulması istenebilir. Avukata ait banka hesabı uyuşmazlık konu
su alacaktan başka avukatın başka parasal ilişkileri içinde kullanılmaktaysa o
takdirde ihtiyati tedbir kararı uyuşmazlık konusu miktarla sınırlı olarak talep
edilebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir. 1136 Sa/ılı Avukatlık Kanununun 40.
Maddesinde, "iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri
sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten İtibaren
bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer”
hükmü bulunmakta olup, bu hükümle müvekklin, avukata karşı tazminat
isteminin bir ve beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir. Mahkeme
ce, dava tarihine göre, davaya konu edilen zararın öğrenilmesinden itibaren
beş yıllık sürenin geçtiğinden bahisle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine
karar verilmişse de, taraflar arasındaki vekâlet ilişkisinin azille sona erdiği
anlaşılmaktadır. Sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeye
başlamayacağından, azil tarihinden itibaren işlemeye başlayan bir yıllık za
manaşımı süresi, dava tarihi itibariyle henüz dolmamıştır. O halde olayda
zamanaşımı söz konusu olmadığından, mahkemece işin esası incelenerek,
sonucuns göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın zamanaşımı sebebiyle
reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/9393; K. 2013/15746; T 11.6.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 59? |
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
3- (...) TL yargılama masrafı ve peşin ücretin ödenmesine haklı azil/ihtarname/ dava/haksız is
tifa tarihinden itibaren yasal faizi ile karar verilmesi talebidir. (Harca esas değer (...) TL’dir.) (ya
zıyla ... TL'dir.)
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için sözlü olarak anlaşmışlardır. Da
valı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmi
ye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avu<ata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat gerekli bütün bilgi ve belgeleri müvekkilimden almış olmasına karşın işe zama
nında başlamayarak müvekkilimin dava açma zamanaşımını/hak düşürücü süreyi kaçırmasına
neden olmuştur.
Davalı avukat dava açma süresinin dolmasına bir gün kala işi reddettiğini belirterek müvekki
limin yeni bir avukatla anlaşmasına ve işini takip ettirmesine engel olmuştur.
Davalı avukat müvekki imden dava açması için talimat almasına karşın alacağı dava açmaksı
zın haricen tahsil etmiş bugüne kadar da müvekkilime ödeme yapmamıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvel&ilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı
avukat müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade et
memiştir. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak ve maddi manevi tazminat davası açma
zorunluluğu doğmuştur.
Il 603 Hıkuk Davaları
Davamız maddi tazminat yönünden belirsiz alacak davası, manevi tazminat, yargılama masra
fı ve peşin ücretin iadesi yönünden ise alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmediği dosyaların getirtilmesi
istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
1- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
Avukat ile iş sahibi arasındaki uyuşmazlıkların bir kısmı da avukat kendisine ve
rilen iş için hazırlık yapmaya başladığı zaman dilimi içinde yaşanmaktadır. Taraflar
arasında sözleşme yap İmadan vekâlet anlaşmasına varılması durumunda her avu
kat aldığı işi başarıyla sonuçlandırabilmek için hazırlık yapmaya başlar. Bu hazırlık
kaynak taraması, içtihat taraması, dilekçe örneği araştırması, iş ile ilgili bilgi ve bel
gelere ulaşılması, ispat araçlarının araştırılması ve hatta <onu hakkında daha önce
deneyimi olan avukatlarla görüş alışverişi şeklinde olabilir. Bütün bunlar avukat için
belli bir zaman ve emek harcanması gereken çalışmalar olup avukat iş sahibi ara
sında meydana gelen uyuşmazlıklarda avukatlar tarafından ispat zorluğu en çok
yaşanan aşamadır. Sözlü anlaşmanın yapılmasından sonra taraflar arasında uyuş
mazlık çıkması ve avukatın haksız olarak azli ya da avukatın haklı olarak istifa etme
si durumunda avukat henüz başlamadığı iş için yapmış olduğu hazırlık aşamasında
harcadığı emeğin karşılığını iş sahibinden talep edebilecektir.sıe
"Öyle ki avukat avukatlık sözleşmesinin kurulmasından sonra fiilen işe başlamasa dahi haksız azledilmiş
ise tam ücret alabilmektedir. Hatta vekâletname çıkarılmaması veya çıkarılmaktan kaçınılması da vekil
edeni ücret ödemekten kurtaramaz." Ozkaya, Eraslan: Vekâlet Sözleşmesi ve Kötüye Kullanılması, sf.
7S0, dipnot 316 ve 317
I 602 Hikuk Davalan
rine ilişkin hükümler daha sonra ise Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri
uygulama alanı bulacaktır. Ancak 28 Mayıs 2014 tarihinden sonra yürürlüğe giren
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ile vekâlet sözleşmesinden
doğan davaların da tüketici mahkemelerinin görev alanına alınması ile 6502 sayılı
kanunda uygulanacak Hükümler arasına girmiştir.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 163, 164; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m.52, 89, 132, 147, 149, 502, 6130 sayılı Hukuk Muhake
meleri Kanunu m.2, 6,10, 107, 165, 200, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun.
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş
sözlü bir anlaşma olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri
mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri iki şekilde belirlenecektir. Avuka
ta verilen işin yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Dava açılacak ya da icra
takibi yapılacaksa bunların yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Sözleşmenin
ifa yerinin tespitinde esas alınacak ikinci ölçüt ise avukata ücretinin nerede
ödeneceğidir. Çünkü karşılıklı edimleri içeren avukatlık ücret anlaşmaları iş
sahibi açısından para borcunu kapsamaktadır. Sözlü olarak da kurulmuş olsa
avukatlık sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi
yapmak iş sahibi de ücreti avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle TBK
m.89 uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para
borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulun
duğu yer mahkemesi de sözleşmenin ifa yeri sayılır ve bu nedenle yetkilidir.'"
"HMK’nın 6’ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa
edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Ayrıca BK'nın 73. maddes (6098 sayılı Türk 3orçlar Kanunu 89) uyannca para alacağına ilişkin davalarda
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 603 |
d. Dovacı - Davalı
e. Yargılama Usulü
Dava konusu alacağın miktarı iki bin beş yüz TL'yi geçmiyorsa avukata ken
di bürosunda ya da başka bir yerde görüşme anında hazır bulunan üçüncü kişi
aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bu
lunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2C13 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
I 604 Hıkuk Davalan
ler de tanık olarak gösterilebilir. Ancak alacak miktarı ki bin beş yüz TL'yi geçi
yorsa HMK m.200'e göre alacağın senetle ispatı zorunludur. Bu durumda yuka
rıda saydığımız belgeler ya da benzerlerinin dilekçeye eklenmesi gerekir.
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin taslağının
avukat tarafından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibinin gö
rüş ve önerilerine sunulması da yine avukatın en azından işin hazırlık aşamala
rına başladığının kanıtıdır.
"Kural olarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti müvekkil tarafından tahsil edildiğinde istenebilir
hale gelir. Ancak haksız azil halinde dürüstlük kuralları gereği avukatın bu ücreti azîlder sonrada talep
edebileceği kabul edilmelidir." Yargıtay 13. HD07.0S.2011 Tarih ve E. 2310/17319 K. 2011/8929
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 607 I
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Avukatlık Kanunu uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların
iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak
kabul edilmelidir
Dava, haklı istifa nedeniyle vekâlet ücreti ve mas'af alacağı isteğine ilişkindir.
Uyuşmaz ık, istifanın haklı olup olmadığı noktasındadır. Avukatlık Kanunu
uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından
işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir. Davacı
bunun aksini ispatlayamamıştır. Kaldı ki, bu husus hükme esas alınan bilirkişi
raporunda da kabul edilmiştir. Bu durumda istifanın haksız olduğunun kabulü
gerekir. Bitmemiş işlere dair masraflar nedeniyle istifa halinde de sonuç
değişmez. Haksız istifa halinde davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle
tamamlanmış işlerden dolayı vekâlet ücretine hak kazanır. Öyle olunca mah
kemece istifa haksız kabul edilerek istifa tarihi itioariyle tamamlanmış iş olup
olmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E.
2013/12078; K. 2013/25995; T. 24.10.2013)
I 613 Hikuk Davalan
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmet için sözlü olarak anlaşmışlar
dır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53. maddeye göre (...) tarihinde görüşme
tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye
numaralı vekâletnamesini ı...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı iş sahibi müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yarglama masrafı ve (...) TL peşin
avukatlık ücreti ödemiştir Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz
verilmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata gerekli bütün bilgi ve belgeleri zamanında ulaştırmamış olması
nedeniyle/vekâlet çıkartmamış olması nedeniyle/yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini
vermemiş olması nedeniyle işe başlayamamıştır.
Davalı, müvekkilimden habersiz olarak alacağı haricen teslim almış ve bugüne kadar da mü
vekkilime ücret ödemesi yapmamıştır./Davalı işi başka bir avukata vermiş ve başka avukat aracı
lığı ile işe takip ettirmeye başlamıştır.
Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki saygınlığını zedeleyici söz ve davranışlarda bu
lunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı, (...) sebeplerincen ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yev
miye numaralı ihtarnames ile haksız olarak azledilmiştir/Müvekkilm avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek
zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat istifa/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle ücret ve
karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır.
Davamız nispi avukatlık ücreti alacağı ve karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz alacak
davası, maktu avukatlık ücreti alacağı ve manevi tazminat yönünden ise belirli alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası {Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
8- Keşif (Bekletici mesele yapılan davanın ya da avukatın takip etmesi engellenen işin konu
sunun taşınmaz olması halinde dava değerinin tespiti için keşif istenebilir)
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- (...) TL karşı vekâlet ücreti alacağının haklı istifa/ihtarname/dava/haksız azil tarihinden iti
baren yasal faizi ile tahsiline,
6- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
Bu dava türünün bir önceki başlık altında incelediğimiz Avukatın İşe Hazır
lık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Ücret Ala
cağı Davasından çok büyük bir farklılığı bulunmamadadır. İki dava türünün
arasındaki fark avukatın üstlendiği işin nispi avukatlık ücretine bağlı olup ol
maması ile ilgilidir. Önceki başlık altında incelediğimiz Avukatın İşe Hazırlık
Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Avukatın Açacağı Ücret
Alacağı Davası çoğunlukla nispi avukatlık ücret anlaşmasının yapıldığı ya da
maktu ücretin tahsilinin bir kısmının dava sonuna bırakıldığı durumlar için ge
çerlidir. Bu başlık altında incelemesini yaptığımız dava türü ise maktu ücrete
bağlı bir işin iş sahibi ile avukat arasında yapılan anlaşma esnasında ödenmiş
olması ve uyuşmazlığın bundan sonra meydana gelmiş olması durumu için ge
çerlidir. Çok sık rastlaıan bir durum olmamakla beraber zaman zaman avukat
ların aldıkları dava veya icra takipleri sonucunda hükmedilecek karşı vekâlet
ücretinin yüksek olması nedeniyle davanın başında adıkları ücreti düşük tut
tukları bilinmektedir. Ücreti düşük tuttukları bu tür işlerde uyuşmazlık çıktığın
da avukat haklı istifa ya da haksız azil nedeniyle işi takip etmesi engellendiği
için karşı vekâlet ücretini alma olanağını yitirmektedir. Avukat bu dava türünde
davalı iş sahibinden sadece takip etmesi engellenen iş sonucunda almaya hak
kazanabileceği karşı vekâlet ücretini talep edecektir.
Avukatlık Kanunu 163. maddeye göre yazılı olmayan anlaşmalar, genel hü
kümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler de ge
çerlidir. Avukatla iş sahibi arasındaki uyuşmazlıklara öncelikle özel kanun olma
sı nedeniyle 1136 saylı Avukatlık Kanunu hükümleri uygulanır. 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu hükümleri ise tamamlayıcı olarak uygulanacaktır. Buna göre
Avukatlık Kanunu'nda ilk dikkate alınacak hüküm 164/son maddesidir. Bu
madde HMK m.330'a göre taraf lehine hükmedilecek olan karşı vekâlet ücre
tinin avukata ait olacağını düzenlemektedir. Avukatlık hukuku ve usul huku
kunda en çok tartışma yaratan konu olma özelliğine sahip olan karşı vekâlet
ücreti konusunda 1926 yılından bu güne kadar verilmş yirmi tane içtihadı bir
leştirme kararı bulunmaktadır.5" Talep edilecek karşı vekâlet ücreti asıl davanın
niteliğine ve durumuna göre değişiklik göstereceği için içtihadı birleştirme ka-
Kurdoğlu, Bülent Nuri: Korşı Vekâlet Ücreti İçtihadı Birleştirme Kcrorlcrının İncelenmesi, 1. Baskı, Seçkin
Yayıncılık, Ankara 2013
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 613 |
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 163, 164; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m.89, 147, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
m.2, 6, 10, 107,165, 200, 323, 330, 332, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahibi ile sözlü olarak anlaşmasından sonra ve yapılacak işin ha
zırlık aşamasına geçilmesinden sonra avukatın haksız azledilmesi ya da haklı isti
fasından kaynaklanan davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Ka-
nun'un 73'üncü madcesine göre tüketici mahkemesinde açılır. Tüketici mahke
melerinin bulunmadığı yerlerde ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş
sahibi "tüketici" sıfatı taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş bir
sözleşme olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi
de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri iki şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin
yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa
bu işlerin yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Sözleşmenin ifa yerinin tespi
tinde esas alınacak ikinci ölçüt ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çün
kü karşılıklı edimleri içeren avukatlık ücret anlaşmaları iş sahibi açısından para
borcunu kapsamaktadır. Sözlü olarak da kurulmuş olsa avukatlık sözleşmesi iki
tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi yapmak iş sahibi de ücreti
avukata ödemekle yü<ümlüdür. Bu nedenle TBK m.89 uyarınca para alacağına
ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu aacaklının yerleşim yerin
de ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de sözleş
menin ifa yeri sayılır ve bu nedenle yetkilidir."*
8U
•’'HMK’nın 6’ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşme-
I 614 Hikuk Davalan
d. Davacı - Davalı
a. Davacı: Taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca işi üstlenen avukat
davacı sıfatına sahiptir. Avukatların birden fazla olması durumunda her biri
bu davayı tek başına ya da birlikte açabilirler.
e. İlgili Mevzuat
Dava konusu alacağın miktarı davacı avukatın istifa ya da azil nedeniyle ta
kip etmesi engellenen dava ya da icra takibinin sonucuna göre belirleneceğin
in ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (&09S sayılı Türk Borçlar Kanunu 89} uyarınca para alacağına ilişkin
davalarda aksi karart aştırimadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
8. Kısım Asliye Hukuk Mahksmelzrinin Görevine Girsn Davalar 615 |
den miktarın ispatı açsından HMK m.200'de ki parasal sınıra bakılmaz. Bu dava
türünde esas olan davacı avukatın iş sahibi ile karşı vekâlet ücreti alacağı doğu
racak bir dava ya da icra takibinin vekil olarak yürütülmesi konusunda anlaş
maya varıp varmadıklarıdır. Bu anlaşmanın varlığı yukarıda saydığımız belgeler
le kanıtlandığı takdirce alacağın miktarı avukatın takip etmesi engellenen işin
niteliğine göre belirlenecektir. Bu nedenle sözlü anlaşmanın varlığının ispatı için
yukarıda saydığımız belgeler ya da benzerlerinin dilekçeye eklenmesi gerekir.
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, birtakım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa o takdirde karşı vekâlet
ücreti talep edilemez. Çünkü karşı vekâlet ücreti yargı ama gideri olup dava ya
da icra takibi sonucunda taraf lehine hükmedilen bir gider çeşididir.
HMK m.l07/l'e göre davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değe
rini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya
bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya
da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Davanın belirsiz
alacak davası olarak açılmasından sonra yargılama devam ederken HMK
m.l65'e göre bekletici mesele yapılan diğer davanın sonuçlanmasından sonra
hazırlanan bilirkişi raporuna göre avukat talep ettiği miktarı davanın genişleti-
lemeyeceği yasağına bağlı olmadan arttırabilir.
Karşı vekâlet ücreti gerek eski usul kanunumuzda gerekse yeni usul kanu
numuzda yargılama giderleri arasında sayılmıştır. 29.05.1957 tarihli içtihadı bir
leştirme kararı ile karşı vekâlet ücretine talep olmaksızın hükmedilmesi gerektiği
tespit edilmiştir 61C0 sayılı HMK m.323'de karşı vekâlet ücreti yargılama gideri
olarak kabul edilmiş; madde 332'de de yargılama giderlerine mahkemenin kendi
liğinden hükmedeceği belirtilmiştir. Bu sebeple davalı iş sahibinin davacı avukatın
açtığı karşı vekâlet ücreti alacağına dayalı davanın hukuken boşa çıkartılmasını
sağlamak için bekletici mesele yapılan davada açıkça yargılama gideri olarak karşı
vekâlet ücreti talep etmemesi bir sonuç doğurmayacakt r.
İş sahibinin avukatını azletmesinden sonra davayı oaşka bir avukat ile takip
etmemesi doğrudan takip etmesi durumunda ise yargılama sonunda iş sahibi
avukat ile temsil edilmediği için karşı vekâlet ücretine hükmedilmeyecektir. Bu
Kurdoğlu, Bülent Nuri: Korşı Vekâlet Ücreti İçtihadı Birleştirme Kcrorlcrının İncelenmesi, 1. Baskı, Seçkin
Yayıncılık, Ankara 2013, st 129
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 617 |
durumunda avukatın açtığı karşı vekâlet ücreti alacağı davasına bakmakta olan
mahkeme iş sahibi kendisini avukat ile temsil ettirmediği için karşı vekâlet ücre
tine hükmedilmeyen ve bekletici mesele yapılan davanın hüküm kısmında be
lirtilen dava değerine göre karşı vekâlet ücretinin tarife hükümlerine göre he
saplamasını bilirkişi yoluyla yaptırarak bu raporu hükme esas alacaktır. Dolayı
sıyla bekletici mesele yapılan davanın davacısı olan iş sahibinin kötüniyetli ha
reketi hukuken bir sonuç doğurmayacaktır.
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesinde ihtiyati tecbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haklı istifasının ya da haksız azlin
den ötürü doğan alacağı nedeniyle ücret talep edilmekte olduğundan davaya
konu bir malvarlığının bulunması ve ihtiyati tedbirinde bu mal varlığı için is
tenmesi gerekir.
Azledilen avukatın alacaklı olduğu karşı vekâlet ücreti, takip etmesi engel
lenen davanın sonunda almaya hak kazanacağı menfi zararını oluşturmaktadır.
Yani avukat yargılama sonunda hükmedilen karşı vekâlet ücretini değil karşı
vekâlet ücreti miktarında zararını iş sahibinden talep etmektedir. Bu sebeple işi
devralan avukatın ka şı vekâlet ücreti alacağı için başlattığı ilamlı icra takibi
dosyasına haciz konulamaz.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Avukat haksız azil durumunda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır
Dava, vekâlet ücret alacağının tahsili istemine ilişcindir. Somut olayda davacı
nın, vekâlet görevini ifa ederken davalı tarafından haksız olarak azledildiği
anlaşılmakta olup, davacı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden
de mahrım kalmıştır.
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmet için sözlü olarak anlaşmışlar
dır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53. maddeye göre (...) tarihinde görüşme
tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye
numaralı vekâletnamesini ı...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık ücreti ödemiş
tir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisine (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata gerekli bütün bilgi ve belgeleri zamanında ulaştırmamış olması
nedeniyle/vekâlet çıkartmamış olması nedeniyle/yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini
vermemiş olması nedeniyle işe başlayamamıştır.
Davalı, müvekkilimden habersiz olarak işi başka bir avukata vermiş ve başka avukat aracılığı
ile işe takip ettirmeye başlamıştır/işi sonuçlandırmıştır.
Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki saygınlığını zedeleyici söz ve davranışlarda bu
lunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukatı (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile
haksız olarak/sebep göstermeksizin azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve
(...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçelerle vekillik gö'evinden istifa etmek zorunda
kalmıştır.
Müvekkilim avukat istra/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle karşı ve
kâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası {Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
6- Tanık
7- Bilirkişi incelemesi
8- Keşif (Bekletici mesele yapılan dava taşınmaz ile ilgili dava ise)
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
3- Fazlaya ilişkin haklanmız saklı kalmak üzere, şimdilik, (...) TL barşı vekâlet ücreti alacağının
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.12, 53, 163, 171, 174; 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu m.132, 147, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu m.2, 6, 10, 107, 200, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun.
I 622 Hikuk Davalan
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş bir
sözleşme olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi
de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri işin konusuna göre değişiklik gösterir. Eğer bir
sözleşme hazırlanması konusunda anlaşılmışsa avukatın bulunduğu yer mah
kemesi, dava açılacaksa davanın görüleceği yer mahkemesi, Yargıtay ya da Da
nıştay'da bulunan bir dosyanın murafaasına girilecekse Ankara mahkemeleri
sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir. 6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüke
ticinin yani iş sahibi davacının bulunduğu yerdeki mahkemeyi de yetkili saymış
tır. Bu sebeple davacı iş sahibinin seçimlik hakkı bulunmaktadır.
d. Dovacı - Davalı
a. Davacı: Taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca avukata işi veren, mas
raf ya da peşin ücret ödemesi yapan iş sahibi davacı sıfatına sahiptir. İş sa
hibinden aldığı yetki ile avukata vekâletname verme yetkisine sahip üçün
cü kişi de eğer avukata ödemede bulunduysa haklı azil ve haksız istifa du
rumunda davacı olarak bu davayı açabilir. İş sahibinin birden çok olması
durumunda her bir iş sahibi bu davayı birlikte ya da ayrı ayrı açabilirler.
b. Davalı: Davalı haklı azledilen ya da haksız istifa eden avukattır. 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu m.l74'e göre üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın
takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri
vermek zorundacır. Takipten vazgeçme, avukatın hem haksız istifası hem
de haklı azli olarak anlaşılmalıdır. Avukat kusur veya ihmalinden dolayı az
ledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Üzerine aldığı işi haklı bir sebep
olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı
ücreti geri vermek zorundadır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 623 |
e. Yargılama Usulü
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş <onusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından
hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gön
derilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Yapılacak iş ile ilgili avu
| 624 Hikuk Davalan
katın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması, bir
takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başladığının
kabul edilmesi gerekir. Avukatın işe başlamış olması curumunda haklı azlin ya
da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitirciği işlerin ücretini almak
ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı iade etmeme
hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı olarak aldığ paradan sadece elinde
kalanın iadesi ile sorumludur.
Davada talep edilecek alacak kalemlerinin bir kısmı işin başında avukata
teslim edilen peşin üc'et ve yargılama masrafı gibi belirlenebilir alacak kalemle
ri, diğer kısmı ise yukarıda açıkladığımız belirlenmesi bilirkişi incelemesini ge
rektiren alacak kalem erini içeriyorsa hangisinin belirli alacak olarak hangisinin
ise belirsiz alacak olarak talep edildiğinin açıkça dava dilekçesine yazılması ge
rekir.
I 626 Hikuk Davalan
ff. İhtiyati Tedbir/Haciz ve Geçici Ödemeler
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesinde ihtiyati tedbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Örneğin avukata teslim edilen para ya da avukatın tahsil
ettiği para avukatın bankadaki hesabına yatırılmışsa ve uyuşmazlığın doğduğu
tarihte orada olması koşuluyla bu banka hesabına htiyati tedbir konulması
istenebilir. Avukata ait banka hesabı uyuşmazlık konusu alacaktan başka avuka
tın başka parasal ilişki eri içinde kullanılmaktaysa o takdirde ihtiyati tedbir kara
rı uyuşmazlık konusu miktarla sınırlı olarak talep edilebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Kararlar İş sahibine yanlış bilgi verilmesi, yetkisiz işlem yapılması azlin haklı oldu
ğunu gösterir
Dava, haklı azil nedeniyle davacı müvekkil tarafından davalı avukata ödenen
vekâlet ücretinin iadesi istemine ilişkin olup, taraflar arasında öncelikli olarak
çözümlermesi gereken uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir.
Davalı avukatın takip etmiş olduğu davada, duruşmalara mazeretsiz olarak
katılmayzrak dosyanın iki kez işlemden kaldırılmasına neden olduğu anlaşıl
maktadır. Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiş olan "avukatın
özen borcu”nun, objektif sorumluluk olduğu göz önüne alındığında, basiretli
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 627 |
Dava, davalının vekili olarak dava ve icra dosyalannın takip edildiği kendisine
herhangi bir vekâlet ücreti ve masraf ödenmediği gibi haksız olarak vekâlet
ten azlecildiği ileri sürülerek alacaklarının tahsii için başlatılan takibe vaki
itirazın iptali istemine ilişkindir. Avukatlık Kanununun 166. maddesinde ta
nımlanan hapis hakkı, sadece vekâlet ücreti alacakları ve yapılan giderler
oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş
olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını
"hapis hckkı" adı altında elinde tutması, bu hakcın yasaya konuluş amacına
aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına ete aykırıdır. Davacı avukatın,
davalıya vekâleten bir kısım tahsilâtlar yaptığı ve bu tahsilatları, vekâlet ücreti
alacaklarına dair hapis hakkını kullanmak suretiyle yedinde tuttuğu anlaşıl
maktadır. Mahkemece, öncelikle hapis hakkının Avukatlık Kanunu ve meslek
kuralları Hükümlerine göre, usulüne uygun olarak ve gerektiği gibi kullanılıp
kullanılmadığı incelenip, değerlendirilmeli, azlin nakli olup olmadığı da buna
göre belirlenip, hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. (Yargıtay 13.
HD E. 2012/26965; K. 2013/17391; T. 25.6.2013)
Dava, ve<âlet ücreti alacağı istemine ilişkindir. Davacı avukatların iki kişi
olmalarına rağmen birçok duruşmaya mazeret bildirerek katılmadıkları, ma
zeretsiz elarak takip edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına neden
oldukları dosyanın bu sebeple uzamasına sebep oldukları ayrıca ilk bilirkişi
raporuna itiraz etmeyerek ilk belirlenen daha az değer üzerinden davanın
kabulüne karar verilmesini talep ettikleri gözetidiğinde, davacıların bu ey
lemlerinin almış oldukları işte, BK'nın 390'ıncı maddesi gereği gerekli özeni
göstermedikleri ve kusurlu olduklarını göstermektedir. Bu durumda davalılar,
davacı avukatları haklı olarak azlettiklerinin kabulü gerekir. Haklı azil sebebiy
le davacı avukatlar Avukatlık Kanunun 174/2 maddesi gereği vekâlet ücreti
isteyemez. Öyle olunca davanın reddi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/8337;
K. 2013/16906; T. 20.6.2013)
Hıkuk Davalan
DAVACI :A
VEKİLİ :B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için sözlü olarak anlaşmışlardır. Da
valı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmi
ye numaralı vekâletnamesini teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvel<fcilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı
avukat müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade et-
memiştir./Davalı avukat işe başladıktan sonra haricen tahsil ettiği alacağımızı tarafımıza ödeme-
miştir./Davalı avukat işe başladıktan sonra işi neticelendirmiş ancak tahsil ettiği miktarı tarafımı
za ödememiştir.
Davamız alacak, manevi tazminat ile yargılama masrafı ve peşin ücretin iadesi yönünden ala
cak davasıdır. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak davası açma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip ermediği dosyaların getirtilmesi
istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
1- Dava konusu alacağın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiya
ti tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(-)
Eki:
Avukat ile iş sahib arasında avukat işe başladıktan sonra yaşanan uyuşmazlık
lardan biride avukatın işe başlamasından sonra haklı nedenler olmadan işi takipten
vazgeçmesi ya da işi takip ederken özensizliğinden kaynaklı zararlara neden olma
sıdır. Bu dava türünün avukatın işe başlamadan önce haklı azledilmesi ya da haksız
istifası nedeniyle iş sahibi tarafından açılacak tazminat davasından en önemli farkı
uyuşmazlık konusu olayın avukatın işe başlamasından sonra gerçekleşmesi ve iş
sahibi açısından bir tazminat hakkı doğuracak nitelikte olmasıdır.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.4O, 53,163,171,174; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m.49, 52, 132, 502, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
m.2, 6,10,16,107,165. 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahib ile sözlü olarak anlaşmasından sonra fakat işe başlama
sından sonra avukatın haklı azledilmesi ya da haksız stifasından kaynaklanan
davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü madde
sine göre tüketici mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı
yerlerde ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı
taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
I 632 Hikuk Davalan
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarnca genel yetkili mahke
medir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş bir söz
leşme olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de
yetkilidir. Eğer bir sözleşme hazırlanması konusunda anlaşılmışsa avukatın bu
lunduğu yer mahkemesi, dava açılacaksa davanın gö'üleceği yer mahkemesi,
Yargıtay ya da Danıştay'da bulunan bir dosyanın murafaasına girilecekse Ankara
mahkemeleri sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir. Avukatın işe başlamasından
sonra verdiği zararlar aynı zamanda TBK m.49'a göre haksız fiil niteliğinde olaca
ğından HMK m.lö'ya göre zarar verici eylemin gerçekleştiği yer mahkemesi de
yetkilidir. Örneğin anlaşmaya Ankara'da varılmış, avukatın bürosu İstanbul'da
ama yapılacak iş Kayseri'de ise ve avukatın Kayseri'deki haksız eyleminden kay
naklı bir zarar doğmuşsa Kayseri mahkemeleri de yetkili olabilecektir. Zararın
meydana geldiği ya da gelme olasılığının bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi
seçimlik yetki olup kesin yetki değildir. Bu nedenle zara'in meydana geldiği yerin
farklı bir yer olması davalının yerleşim yeri mahkemesinin ve sözleşmenin ifa yeri
mahkemesinin yetkisini kaldırmaz. 6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüketicinin
yani iş sahibi davacının bulunduğu yerdeki mahkemeyi de yetkili saymıştır. Bu
sebeple davacı iş sahibinin seçimlik hakkı bulunmaktadır.
d. Davacı - Davalı
a. Davacı: Taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca haklı azledilen ya da
haksız istifa eden avukatın bu eyleminden ötürü zarar gören iş sahibi dava
cı sıfatına sahiptir. İş sahibinin birden çok olması durumunda her bir iş sa
hibi bu davayı birlikte ya da ayrı ayrı açabilirler.
b. Davalı: Davalı zarara sebebiyet verdiği için haklı azledilen ya da haksız istifa
eden avukattır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.l74/ll'ye göre avukat kusur
veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Avuka
tın kusur ve ihmali iş sahibinin zararına neden olmuşsa TBK m.49 vd. hü
kümlerine göre tazminat sorumluluğu altındadır.
Bu nedenlerle davalı taraf hem anlaşmanın tarafı olan avukat hem de avu
katın tevkil ettiği diğer avukattır. Avukatlık Kanunu 12 nci maddede yazılı bir iş
sebebiyle başka bir yarde çalışmak zorunda olan ve bu nedenle işi tamamen
başkasına devreden avukatlar hakkında 171'inci madde uygulanmaz. Bu du
rumda sadece vekâleti alan avukat sorumludur. Ancak vekâleti alan avukat ile
yanında çalışan avukat arasındaki tazminata dayalı rücu ilişkisi saklıdır.
e. Yargılama Usulü
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Ancak avukat açısından
işe başlama sadece dava ya da icra takibinin başlatılmış olması ölçütlerine sıkış-
tırılamaz. Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuru
luşlarla yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda
da avukatın işe başladığının kabul edilmesi gerekir. Sözleşme hazırlanması gibi
adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından hazır
lanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gönderil
miş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Avukatın işe başlamış olması
durumunda haklı azlin ya da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitir
| 634 Hıkuk Davalan
diği işlerin ücretini taep etme ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için
harcadığı masrafı iade etmeme hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı olarak
aldığı paradan sadece elinde kalanın iadesi ile sorumludur/1'
■‘Dava, alacak istemidir. Davalı avukatın çekmiş olduğu teminatı müvekkili olan davacıya iade etmediği
dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda davalı avukatın davacı tarafından haklı olarak azledildîğinin kabu
lü zorunlu olup, esasen bj husus mahkemenin de kabulûndedir. Avukatın haklı olarak azledilmesi duru
munda avukat takip ettiği işlerden dolayı kural olarak herhangi bir ücret isteyemez. Ancak azil tarihine
kadar takip edip sonuçlandırdığı işlerin ücretini ve yaptığı masrafları ister. Mahkemenin bu yönleri göz
ardı ederek yanlış değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, boz
mayı gerektirir." Yargıtay 13. HO. T. 29.5.2012 E. 2012/9334; K. 2012/13861
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 635 |
süre içinde avukatın dava açmaya zorlanması neticesinde avukatın süreyi ka
çırmasında avukat kadar iş sahibinin de kusuru bulunacaktır. Bu ve benzeri
durumlarda tazminattan indirim yapılabilecektir.
Avukatın verdiği zararın miktarının tespiti vekil olarak takip ettiği davanın
sonuçlanmasına bağlı olduğu durumlarda davacı iş sahibinin talebi ya da hâkimin
kendiliğinden vereceği kararla diğer dava HMK m.l65'e göre bekletici mesele
yapılabilir. Örneğin avukatın takip etmekte olduğu icra dosyasını bir yıl hiçbir
işlem yapmadan sürüncemede bırakması nedeniyle tak bin işlemden kaldırılması
ve borçlunun haczedilebilir mallarının üstüne başka hacizler konulması duru
munda iş sahibi tekrar icra takibi başlattığında hacizde sıra ilkesi uyarınca koy
durduğu haciz alt sıralara düşecektir. Bu durumda haczedilen malların satışından
gelen para iş sahibinin alacağını karşılamasına da yetmeyebilecektir. Borçlunun
başkaca mallarının bulunmaması durumunda alacağını tahsil edemeyecek olan iş
sahibi zarara uğramış olacaktır. Bu ve benzeri durumlarda öncelikle icra takibinin
sonuçlanması beklenmeli daha sonra da hacizde alt sıraya düşmesinden kaynaklı
zararının ne kadar olduğu tespit edilerek yargılamaya devam edilmelidir.
Açılacak dava bir üst başlıkta incelediğimiz gibi aynı zamanda sözlü anlaşma
dan sonra avukata teslim edilen yargılama masrafı ve peşin ücretin iadesi talebini
de kapsıyorsa o takdirde bu miktarın tazminat talebinden ayrı tutulması ve bu
miktar için belirli bir rakamın dilekçeye yazılması gerekir. Çünkü iş sahibi yargıla
ma masrafı ya da peşin ücret adı altında avukata ne kadar ödeme yaptığını bilebi
lecek durumdadır. Bu miktar için belirsiz alacak davası açılamadığından davacı iş
sahibi dava dilekçesinde her iki talebini ayrı ayrı nitelencirmelidir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 637 |
Kabule göre de dosya kapsamında avukatın hak ettiği vekalet ücretinin he
saplanmasında Avukatlık Kanunu 164. maddesi kapsamına uygun hesaplama
yapılmadğı, bilirkişi raporlarında ücrete takdiri rakamlar eklendiği veya tah
mini kanaatler bildirildiği tespitlenmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece, hapis
hakkının usulüne uygun kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmeli, varsa hak
edilen vekalet ücreti Avukatlık Kanunu 164’e gere belirlenmeli gerektiğinde
yeniden rapor tesis edilerek sonucuna göre hüküm tesis edilmelidir. Bu ne
denlerle, yetersiz bilirkişi raporlarına dayanarak davanın kabulüne karar
verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD Esas
2015/39730; Karar 2017/3350 Tarih 20.03.2017)
Dava, davalının vekili olarak dava ve icra dosyalarının takip edildiği kendisine
herhangi bir vekâlet ücreti ve masraf ödenmediği gibi haksız olarak vekâletten
azledildiğ ileri sürülerek alacaklarının tahsili için taşlatılan takibe vaki itirazın
iptali istemine ilişkindir. Avukatlık Kanununun 156. maddesinde tanımlanan
hapis hak<ı, sadece vekâlet ücreti alacakları ve yap lan giderler oranında kullanı
labilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve de
ğerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını "hapis hakkı" adı
altında efnde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi,
avukatlık meslek kurallanna da aykırıdır. Davacı avukatın, davalıya vekâleten bir
kısım tahsilâtlar yaptığı ve bu tahsilâtları, vekâlet ücreti alacaklanna dair hapis
hakkını kullanmak suretiyle yedinde tuttuğu anlaşılmaktadır.
Dava, vekâlet ücreti alacağı istemine ilişkindir. Davacı avukatların iki kişi olmala
rına rağmen birçok duruşmaya mazeret bildirerek katılmadıkları, mazeretsiz
olarak takip edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına neden oldukları
dosyanın bu sebeple uzamasına sebep olduklan ayıca ilk bilirkişi raporuna itiraz
etmeyerek ilk belirlenen daha az değer üzerinden iavanın kabulüne karar veril
mesini taep ettikleri gözetildiğinde, davacıların bı eylemlerinin almış oldukları
işte, BK'nın 390’ıncı maddesi gereği gerekli özeri göstermedikleri ve kusurlu
oldukların göstermektedir. Bu durumda davalılar, davacı avukatları haklı olarak
azlettiklerinin kabulü gerekir. Haklı azil sebebiyle davaa avukatlar Avukatlık
Kanunun 174/2 maddesi gereği vekâlet ücreti isteyemez. Öyle olunca davanın
reddi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/8337; K. 2013/16906; T. 20.6.2013}
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir. 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 40.
Maddesinde, "iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri
sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren
bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer”
hükmü bulunmakta olup, bu hükümle müvekklin, avukata karşı tazminat
isteminin bir ve beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir. Mahkeme
ce, dava iarihine göre, davaya konu edilen zararır öğrenilmesinden itibaren
Hıkuk Davalan
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı avukatın icra dosyasına vermiş
olduğu dilekçedeki "dosyadan feragat ettiğini" belirten açıklamanın esas
haktan feragat niteliğinde olduğunu kabule olanak yoktur. Söz konusu açık
lamayla hakkın özünden değil, sadece takipten feragat edildiği anlaşılmakta
dır. Takipten feragate rağmen esas hak, hukuk varlığını korumaya devam
ettiğinden, alacaklı, alacağının tahsili için dava veya yeniden icra takibi yoluna
başvurablir. Bununla beraber somut olayda, davacının talimatıyla takipten
feragat ettiğini kanıtlayamayan, bu konuda bilgi ve hesap vermeyen davalı
avukatın, vekâleti ifada kusurlu olduğu, alacaklı müvekkilinin kambiyo sene
dinden doğan haklarını kaybetmesine ve onur zarara uğramasına neden
olduğu da açıktır.
Ne var ki takipten feragat, takip konusu esas haktan feragat anlamında olma
dığından, davalının davacıya karşı sorumluluğunun, takip konusu senet mik
tarları kadar olduğunu kabul etmek de mümkün değildir. Alacağın tahsil
imkânı mevcuttur. Davacının, durumu öğrenip davalıyı azletmesinden sonra,
alacağının tahsili için gerekli çabayı göstermeniş olması, kendi kusuruna
dayalı olıp, bu sebeple davalının sorumluluğu ağrlaştırılamaz.
BK'nın 96. maddesi delaletiyle aynı kanunun 44. maddesi gereğince, alacaklı
nın, zararın artmasına yol açacak davranışlardan kaçınma yükümlülüğü bu
lunduğundan davalı ancak, durumun öğrenilip azledilmesinden sonra, alacaklı
davacı tarafından yeniden başlatılacak bir takip veya dava sonunda, normal
şartlar altında alacağın tahsil edilebileceği tarihe kadar geçecek olan zaman
nedeniyle, kambiyo senedinden doğan hakların kaybedilmesinden ve bu
itibarla alacağın geç tahsil edilmesinden dolayı uğranılan zararlardan sorum
ludur. (Yargıtay 13. HD E. 2012/12293; K. 2013/15488; T. 7.6.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 641 |
DAVACI :A
VEKİLİ :B
DAVALI :C
3- (...) TL yargılama masrafı ve peşin ücretin ödenmesine haklı azil/ihtarname/ dava/haksız is
tifa tarihinden itibaren yasal faizi ile karar verilmesi talebidir. (Harca esas değer (...) TL’dir.) (ya
zıyla ...TL'dir.)
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için sözlü olarak anlaşmışlardır. Da
valı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmi
ye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvel<fcilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı
avukat müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade et-
memiştir./Davalı avukat işe başladıktan sonra haricen tahsil ettiği alacağımızı tarafımıza ödeme-
miştir./Davalı avukat işe başladıktan sonra işi neticelendirmiş ancak tahsil ettiği miktarı tarafımı
za ödememiştir./Davalı avukat işe başladıktan sonra aleyhimize sonuçlanan davayı temyiz süre
sini kaçırarak kararın kesinleşmesine neden olmuş ve alacağımızın tahsilini engellemiştir.
Avukatın kusurlu davranışının bulunduğu davada meydana gelen zararın davayı açarken tes
piti mümkün olmadığından maddi tazminat yönünden davamız belirsiz alacak davasıdır. Manevi
tazminat ile yargılama masrafı ve peşin ücretin iadesi yönünden ise alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip ermediği dosyaların getirtilmesi
istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
2- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
6- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
Eki:
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 643 |
7. Avukatın İşe Başladıktan Sonra Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle
Açacağı Alacak Cavası
"Haklı bir sebep olmaksızn avukat azledilmişse ücretin tamamını alacaktır. Bu ücret vekalet sözleşme
sinde kararlaştırılan ücret ile mahkeme masrafı olarak karşı taraftan sınacak ücrettir. (...) haksız azil ya
pılmışsa avukat yukarıda değinildiği gibi ücret sözleşmesindeki ücret ila mahkeme masraflı olarak takdir
edilen ücret dışında icra nkâr tazminatını dahi alabilmektedir. (...) Ne var ki haksız azilden sonra dava
yeni atanan vekil tarafından takip edilip son uçlan dirildiği takdirde karşı taraftan alınacak ücretin azledi
len vekile mi yoksa sonradan atanan vekile mi ait olacağının tespiti önem kazanmaktadır. 8izce Avukatlık
Kanunu'nun açıklanan hükümlerine göre haksız azledilen vekil ve yeni atanan vekil ücret sözleşmelerinde
kararlaştınlan ücretlerini ayn 3yrı ve tam. olarak almaları gerekmektedir." Eraslan, Özkaya: Vekâlet Söz
leşmesi ve Kötüye Kullanılması, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, 2013 Ankara, sf. 779, 7&0
I 644 Hıkuk Davaları
lerine ilişkin hükümler daha sonra ise Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri
uygulama alanı bulacaktır. Ancak 28 Mayıs 2014 tarihinden sonra yürürlüğe
giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ile vekâlet sözleşme
sinden doğan davalann da tüketici mahkemelerinin görev alanına alınması ile
6502 sayılı kanunda uygulanacak hükümler arasına girmiştir.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 163, 164; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m.52, 89, 132, 147, 149, 502 vd., 6100 sayılı Hukuk Muha
kemeleri Kanunu m.2, 6, 10, 107, 165, 389; 6502 saylı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun.
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş bir
sözleşme olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi
de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri iki şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin
yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa
bunların yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Sözleşmenin ifa yerinin tespitin
de esas alınacak ikinci ölçüt ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çünkü
karşılıklı edimleri içeren avukatlık ücret anlaşmaları iş sahibi açısından para
borcunu kapsamaktadır. Sözlü olarak da kurulmuş olsa avukatlık sözleşmesi iki
tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi yapmak iş sahibi de ücreti
avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle TBK'nın 89'uncu maddesi uyarınca
para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının
yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkeme
si de sözleşmenin ifa yeri sayılır ve bu nedenle yetkilidir.818
"HMK. S'ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu
yer mahkemesidir. Aynı kanunun lCTuncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa
edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Ayrıca BK'nın 73. maddes (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89) uyannca para alacağına ilişkin davalarda
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 645 |
d. Dovacı - Davalı
a. Davacı: Taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca işi üstlenen avukat
davacı sıfatına sahiptir. Avukatların birden fazla olması durumunda her biri
bu davayı tek başına ya da birlikte açabilirler.
e. Yargılama Usulü
aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bu
lunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2C13 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
I 646 Hıkuk Davaları
konusu uyuşmazlıkta belirlenecek olan ücret Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin
altında olamayacaktır Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde davanın kaza
nılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki dava ko
nusunun değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık
ücreti olarak belirlenecektir. Bu belirlemeyi yapma yetkisi de ücret uyuşmazlı
ğını çözmeye yetkili makam olarak mahkemededir.
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin taslağının
avukat tarafından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibinin gö
rüş ve önerilerine sunulması ve iş sahibi tarafından da onay anlamına gelebile
cek söz ve davranışlarda bulunulması da yine avukatın işe başladığını hatta işi
bitirdiğini gösterir.
En önemli kanıtlama araçları ise avukatın iş sahibi adına açtığı dava ve baş
lattığı icra dosyalarıdır. Dava dosyasının mahkeme esas defterine kaydının ya
pılması ile dava açılmş sayılacağı için bu andan itibaren avukat başka bir işlem
yapmamış da olsa haklı istifanın ya da haksız azlin gerçekleştiği andan itibaren
ücretin tamamına hak kazanır.
sı»
"Kural olarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti müvekkil tarafından tahsil edildiğinde istenebilir
hale gelir. Ancak haksız azil halinde dürüstlük kuralları gereği avukatın bu ücreti azilden sonrada talep
edebileceği kabul edilmelidir." Yargıtay 13. HD07.06.2011 T. 2010/17319 E. 2011/8929 K
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 649 |
hh. Karşı Vekâlet Ücretinin Talep Edilmesi
Avukatın haklı istifa ya da haksız azil nedeniyle takip etmesi engellenen da
va ya da icra takibi sonunda taraf lehine hükmedilecek olan karşı vekâlet ücre
tini de talep etme hakkı bulunmaktadır.
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesinde ihtiyati tecbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna ilişkin
olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haklı istifasının ya da haksız azlinden
ötürü doğan alacağı redeniyle ücret talep edilmekte olduğundan davaya konu
bir malvarlığının bulunması ve ihtiyati tedbirinde bu mal varlığı için istenmesi
gerekir. Örneğin iş sahibi avukatla alacak davasının açılması için anlaşmış ve yapı
lacak işi de asliye hukuk mahkemesinde alacak davası açılması olarak belirlemiş
olabilirler. Bu durumda avukatın davayı açmasından br süre sonra iş sahibinin
karşı tarafla anlaşması ve alacağını tahsil etmesi durumunda iş sahibi avukatla
yaptığı anlaşmaya uygun olarak avukata ücretini ödemekle yükümlüdür. Uyuş
mazlık konusu paranın iş sahibinin hesabına yatırılmış olması ve uyuşmazlığın
doğduğu tarihte de orada olması koşuluyla bu banka hesabına ihtiyati tedbir
konulması istenebilir. İş sahibine ait banka hesabı uyuşmazlık konusu alacaktan
başka iş sahibinin başka parasal ilişkileri içinde kullanılmaktaysa o takdirde ihtiya
ti tedbir kararı uyuşmazlık konusu miktarla sınırlı olarak talep edilebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
ciddi emek ve mesai harcanması, çok sayıda işlem yapılması kabul edilebilir
bir kıstas değildir. Bu husus zaten vekilin asli görevidir. Bu oran belirlenirken
davalının sarf ettiği emek ve mesai ile dava ve takibin ve uyuşmazlığın niteliği
gözardı edilmemelidir. Mahkemece %10 oranın aşılması halinde asli görev
dışında somut dayanaklar gösterilmelidir. Öyleyse mahkemece belirlenen
doğrultuda inceleme yapılıp takip nedeniyle davalı avukatın hak ettiği ücrete
ilişkin makul oran belirlenerek sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekir
ken, yazıl şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
(Yargıtay 13. HD Esas 2016/992; Karar 2017/6233 Tarih 24.05.2017}
Davacı avukatın aldığı 12.12.2011 tarihli vekaletle davalı kulüp adına diğer
davalılar aleyhine 2012/385 esasta görülen merfi tespit davasını açıp takip
ettiği, 12 9.2012 tarihli beyanla davadan feragat ettiklerini bildirdiği, davanın
feragat nedeni ile reddine karar verildiği ve aralarında yazılı bir ücret sözleş
mesinin bulunmadığı tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Mahkemece,
davacı avukatın müvekkili olan davalı kulübe verdiği avukatlık hizmetinin
karşılığı clarak karar tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan vekalet ücretinin
davanın feragatle sonuçlanması nedeni ile yarı oranındaki bedeline hükme-
dildiği anlaşılmaktadır. Davacı avukatın da imzasının bulunduğu 12.09.2012
tarihli protokolde; davacı tarafın 2012/385 esastaki davadan feragat edeceği
ve hiç bir masraf ve vekalet ücreti talebinde bulunmayacağının kararlaştırıldı
ğı ve davacı avukat tarafından mahkemeye hitaben verilen aynı tarihli dilek
çede de davadan feragat ettiklerini ve vekalet ücret taleplerinin bulunmadı
ğını beyan ettiği dosya kapsamından anlaşılmakla olup bu hususlar taraflar
arasında da çekişmesizdir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, protokolde dava
dan feragat edilmesine dair kararlaştırmanın vekalet ücreti alacaklarının
tümünü kapsayıp kapsamadığı noktasındadır. Frotokolde yapılan feragate
ilişkin kararlaştırma, davalılar arasındaki hukuki lişkiyi kapsadığı gibi, davacı
avukatın müvekkili olan davalı kulüple olan avukatlık hizmetine ilişkin olarak
sözleşme vekalet ücreti alacağını kapsamaz. O halde davacı avukatın müvek
kili olan davalı kulüpten sözleşme vekalet ücretini talebe hakkı vardır. Esasen
mahkemenin de kabulü bu yöndedir.
Avukat istifadan önce kesinleşen işler yönünden ücrete hak kazanır. Haklı
istifa halinde de muaccel olan vekâlet ücretini talep edebilir. Vekaletten
azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder ve
vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan güven ilişkisini sona erdirir.
Bu durumda avukatın iş sahibi adına takip ettiği ve ücret alacağını konu
yaptığı bütün dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve ona göre karar ve
rilmesi gerekir
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, avukatlık ücreti ve masraf talep edilen
tüm dosyaların istifadan önce kesinleştiği, bu nedenle istifanın haklı olup
olmadığının değerlendirmesine gerek olmadığı, taraflar arasında yazılı ücret
sözleşmesi bulunmadığından akdi ve karşı yan ücretlerinin AAÜT göre yapıl
ması gerektiği, AAÜT 164/4 de davanın kazanılması halinde tarifeye göre %10
ile %20 arası ücret belirlenmesi gerektiği, kaybedilen davalar açısından ise
boşluk olduğu, avukatın ücretsiz iş yapması yasak olduğundan bu boşluğun
maktu ücret olarak doldurularak hesaplamaların bu ilkelere göre yapılması
gerektiği, masraf talebinin ise her dosyada yapılan resmi masraflar dikkate
alınarak hesaplanması gerektiğini, talep edilen Ankara 8. Aile Mahkemelinin
2005/142 esas sayılı dosyasının ise dosyada bulunmadığından hesaplama
yapılmadğı, diğer dosyalar yönünden ise yukarıdaki ilkeler çerçevesinde
yapılan hesaplamada avukatın 3.593,30 TL avukatlık ücreti ve masraf alacağı
olduğunu belirtmiştir. Davacı taraf, bilirkişinin hesaplamaya dair görüşlerinin
hatalı olduğunu, sulh ile sonuçlanan Ankara 7. Aile Mahkemesinin
2OO6./1OE8 esas sayılı dosyası, davanın açılmamış sayılmasına karar verilen
Ankara 8. Aile Mahkemesinin 2006/765 E. sayılı ve Ankara 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2010/135 esas dosyalarında dava değeri üzerinden nispi
ücrete göre hesaplama yapılması gerektiğini, Arkara 8. Aile Mahkemesinin
2005/142 esas sayılı dosyasında ise hiç hesapama yapılmamasının kabul
edilemeyeceğini savunarak, rapora itiraz etmiştir. Dosyanın incelenmesinde;
Ankara 8. Aile Mahkemesinin 2005/142 esas sayılı dosyası mahkemece ve
bilirkişilerce incelenmediği ve bu dosyalar incelenmeksizin rapor tanzim
edildiği, tüm dosyaların kesinleştiği belirtilse de kalen Ankara 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2010/135 esas dosyasında yargılamanın devam eniği, bu
dosyada da kesinleşmiş gibi kabul edilip istifanın haklı yada haksız olduğunun
tartışılmadığı, davalı savunmaları üzerinde durulmadığı ve davaa tarafın rapora
itirazları karşılanmaksam bilirkişi raporunun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır.
Hıkuk Davalan
Avukatlık Kanununun 174/1 maddesinde "üzerine aldığı işi haklı bir sebep ol
maksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz." hükmü mevcut
olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın.
Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak,
herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görül
mektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa
eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse
aldığı peşn ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek
zorundadr. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarının gereği avukat istifadan önce
kesinleşen işler yönünden ücrete hak kazanacaktır Avukatlık Kanununun 171/1
maddesinde düzenlenen "Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve
yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve "Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi'n'n 2. maddesinde düzenlenen "... avukatlık ücreti, kesin hüküm elde
edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır." hükümleri gereğince
de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadartakip edip sonuçlandırmadan
ücretini tslep edemez. (Bkz. Aynı doğrultuda HGK 23.3.1983 4/552-156; HGK.
3.7.1987 3/92-599; 13. HD. 2005/15433 E. 2008/5694 K. 13. HD 2008/6280 E.
2008/11580 K.) Ancak haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekil
likten istra etmesi halinde de, işe devam etme O3nağı mevcut olmadığından,
avukat, hîklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan ve<alet ücreti alacağının ödetil-
me5ini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil
gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve
istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlanndan olan "güven ilişkisi" de
sona ermektedir. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda belirtilen ve incelen
meyen deva dosyası getirtilip incelenmeli, kesinleşneyen Ankara 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2010/135 esas sayılı dosyasında taraf iddia ve savunmalannı
karşılar ntelikte istifanın haklı olup olmadığı tartışılmalı, davacının diğer itiraz
ettiği dosyalar üzerinde de itirazlarını karşılar nitelikte Yargıtay, taraf ve mahke
me denetimine uygun, açık ve anlaşılır nitelikte bilirkişiden ek rapor alınmalı ya
da yeni br bilirkişiden rapor alınıp, davacının usulü kazanılmış hakları da gözeti
lerek hası olacak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde eksik
inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Yargıtay
13. HD Esas 2017/7003; Karar 2017/11544 Tarih 23.11.2017)
Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde yürürlükte bulunan asgari ücret
tarifesi hükümleri uygulanır
Özetlemek gerekirse değeri para ile ölçülebilen cava ve işlerde hukuki yardı
mın başladığı tarihteki yürürlükte olan kanun hükümleri uygulanarak, hukuki
yardımın yapıldığı tarih 10.5.2001 tarihinden önce ise asgari ücret tarifeleri,
10.05.2001 ile 20.1.2004 tarihleri arasında hukuki yardım başlamışsa yüzde
beş ile or beş, bu tarihten sonra ise, yüzde onu ile yüzde yirmi arasındaki bir
oran tatbk edilecek, değeri para ile ölçülemeyen davalarda ise avukatlık asgari
ücret tarifeleri uygulanacaktır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 653 |
Somut olaya gelince; Dava konusu olayda, taraflar arasında yazılı ücret sözleş
mesi mevcut olmayıp, davaya konu Finike Kadastro Mahkemesi’nin 1968/23
Esas sayıl dosyası yönünden davaya konu taşınmazda davalı müvekkil lehine
tapuya tesciline karar verilen pay için kararın kesinleşme tarihindeki değeri
hesaplanmış, bulunan 260.026,71 TL'nin yaklaşık %10'una tekabül eden
26.000,00 TL vekalet ücreti olarak ıslah dilekçesi ile birlikte davacı tarafından
talep edimiş ve mahkeme de talep doğrultusunda davanın kabulüne karar
vermiştir. Mahkemece yapılması gereken Finike Kadastro Mahkemesi’nin
1968/23 Esas sayılı dosyasının getirtilerek, davacı avukat tarafından hukuki
yardımın oaşladığı tarihin tespit edilerek, bu tarihte yürürlükte bulunan Avukat
lık Kanunu'nun ilgili hükümleri uygulanması gerekirken, yazılı gerekçe ile
20.1.200- tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda uygulanması gereken
kanun hükümlerinin tatbik edilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD Esas 2015/31686; Karar
2017/12603 Tarih 18.12.2017)
Avukat, başka bir avukatın işi takip etmesine muvafakat etmezse istifa ile
ücretin tamamına hak kazanır
Avukat, başka bir avukatın işi takip etmesine muvafakat etmezse istifa ile
ücretin tamamına hak kazanır. İş sahibinin başka bir avukata vekâlet verme
sine ve yeni avukatın da dosyayı takip etmesine istifa ederek karşı çıkmayan
avukat diğer avukatın davayı takip etmesine zımnen muvafakat vermiş sayılır.
(Yargıtay 13. HD E. 2008/1099; K. 2008/9777; T. 11.7.2008)
Taraflar arasında ve davalı ile tevkil eden avukat arasında ayrı bir ücret
sözleşmesi yapılmadığından davacı ücret isteyebilir
İtirazın iptali davasında; davacı dava dışı avukat tarafından yetki belgesi ile
yetkilendirildiğini, haciz işlemleri yaptığını ancak davalı vekil eden/alacaklının
borçluların mallarına konan hacizlerin kaldırılmasına ve otoparka çekilen aracın
borçluya Bdesini istediğini, aynı gün vekilini azlettiğini, davacının vekâlet ücre
tine hak kazandığından davalı aleyhine vekâlet ücreti alacağının tahsili için icra
takibi yaptığını, ancak haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %40
oranında inkâr tazminatının tahsilini istemiştir. Müvekkil ile vekil için yasada
öngörülen görev ve sorumluluklar doğmuştur. Somut olayda davacı avukatın
aldığı vekâletle ilgili yasadan doğan yükümlülüklerini yerine getirdiği, fiili haciz
işlemini gerçekleştirdiği, ancak alacaklı anılan had: işlemini feshettirip fiili haciz
uygulanan otonun borçluya iadesini istediğinde uyuşmazlık yoktur. Davacı
avukatın azil edilmemesi sonuca etkili olmayıp, cavacı avukat ücrete hak ka
zanmıştır. Ancak taraflar arasında ve davalı ile tevkil eden avukat arasında ayrı
bir ücret sözleşmesi yapılmadığından davacı ücret isteyebilir. Ne var ki davalı
tevkil eden avukata ödeme yapmışsa bu ödemenin mahsubu gerekir. (Yargıtay
13. HD E. 2007/9295; K. 2007/15333; T. 17.12.2007)
I 654 Hukuk Davalan
Tarafların sulh olması halinde, gerek alacaklı ve gerekse borçlu takip konu
su miktar üzerinden avukata karşı müteselsil olarak sorumludur
Avukatın vekil olarak görev yaptığı takipte tarafların sulh olması halinde,
gerek alataklı ve gerekse borçlu takip konusu miktar üzerinden avukata karşı
müteselsl olarak sorumludur. Avukat ile müveckili arasında ayrı bir ücret
sözleşmesi olmadığından, yasada belirlenen esaslara göre ücret istenebilir.
(Yargıtay 13. HD E. 2008/7992; K. 2008/15473; T 24.12.2008)
Davacı avukatlara ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin yazılı bir söz
leşmenin bulunmaması nedeniyle dava değerinin %10'u üzerinden belir
lenmesi gerekir
Dava, vekâlet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup davacı avukatlann,
davalıya karşı açmış oldukları tapu iptal tescil davasının, tarafların sulh olma
ları ile sona erdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacılara ödenmesi gereken
vekâlet ücretinden davalıların müteselsilen sorumlu oldukları kuşkusuzdur.
Mahkemece davacı avukatlara ödenmesi gereken akdi vekâlet ücretinin, bu
konuda yazılı bir sözleşmenin bulunmaması nedeniyle dava değerinin
takdiren %10'u üzerinden belirlenmesi gerekir. Davacıların vekâlet ücreti
talep etmiş oldukları söz konusu tapu iptal teşci davasında harca esas dava
değeri ICO.000,00 TL olarak gösterilmiş olup, 1/2 miktarındaki peşin harç da
bu mikta- üzerinden yatırılmıştır. Bu durumda vekâlet ücretinin, harcın yatı
rıldığı dava değeri üzerinden tespit ve tahsiline karar verilmesi gerekir. (Yargı
tay 13. HD E. 2013/14803; K. 2013/32553; T. 24.12.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 655 I
Avukatlık Kanunu uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların
iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak
kabul edilmelidir
Dava, haklı istifa nedeniyle vekâlet ücreti ve mas'af alacağı isteğine ilişkindir.
Uyuşmaz ık, istifanın haklı olup olmadığı noktasındadır. Avukatlık Kanunu
uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından
işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir. Davacı
bunun aksini ispatlayamamıştır. Kaldı ki, bu husus hükme esas alınan bilirkişi
raporunda da kabul edilmiştir. Bu durumda istifanın haksız olduğunun kabulü
gerekir. Bitmemiş işlere dair masraflar nedeniyle istifa halinde de sonuç
değişmez. Haksız istifa halinde davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle
tamamlanmış işlerden dolayı vekâlet ücretine hak kazanır. Öyle olunca mah
kemece istifa haksız kabul edilerek istifa tarihi itioariyle tamamlanmış iş olup
olmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E.
2013/12078; K. 2013/25995; T. 24.10.2013)
Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu
yer mahkemesi de yetkilidir
Ayrıca BK'nın 73. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89.) maddesi uyarınca para
alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadkça para borcu alacaklının
yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahke
mesi de /etkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve
hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-
640-627 sayılı kararı) Az yukarıda anılan BK'nın 73. (6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu 89.) maddesi gereğince, vekâlet sözleşmesinden doğan para alacağı
nın tahsii amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemi ile
açılan eldeki davada, Adana Mahkemeleri de bu davaya bakmaya yetkilidir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/17262; K. 2013/22036; T. 19.9.2013)
Hıkuk Davalan
Davacı, davalıların vekili olarak takip ettiği dosya ara ilişkin vekâlet ücretinin,
bir kısım masrafların ve yol giderlerinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik
görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, vekâlet ücretine konu alacağın tahsilini
talep etmiştir. Mahkemece, haksız istifa tarihi itibariyle davacı tarafından
takip edilerek sonuçlandırılan ve kesin hüküm elde edilen dava ve icra takip
leri yönünden davacının hak ettiği akdi ve karşı yan vekâlet ücreti ile davalılar
tarafından itiraz edilmemesi nedeni ile tüm dosyalarda yapılan masrafların
hesaplanması için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması ve davacının davalı
lardan aldığını kabul ettiği miktarın mahsubundan sonra hâsıl olacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm elde edilmediği halde sade
ce karara çıkmış dosyalar yönünden de hesaplama yapılan bilirkişi kurulu
raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı
olup, bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15398; K. 2013/22021; T.
19.9.2013)
Dava, vekâlet ücretinin tahsili için başlatılan icra sakibine itirazın iptali istemi
ne ilişkindir. Vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve
takiplere sirayet eder. Dosya kapsamından davacı avukatla davalılar arasında
başka da.‘a dosyaları sebebiyle avukatlık ücretine dair davalar olduğu anla-
şılmaktacır. O halde mahkemece öncelikle davalıların azil nedenleri üzerinde
durulmal, vekâlet ücretine dair diğer dava dosyaları ile protokol ve kat karşı
lığı inşaat sözleşmeleri incelenmek suretiyle davacı avukatın azlinin haklı olup
olmadığı değerlendirilmeli ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca davacı asıl alacak ve faizi yönünden takip başlatmış olmasına rağmen,
dava dilekçesinde itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmesini
istemiştir. Mahkemece, "Davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamı
na’’ karar verilmekle talep aşılacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15312; K.
2013/16890; T. 20.6.2013)
Dava, vekâlet ücreti istemine ilişkindir. Davacının, dava dışı şirket ile davalı İSKİ
arasında, hukuk hizmetleri satın alınması için yapı an "Hukuk Hizmetleri Proto
kolü” kapsamında davalının taraf olduğu icra takipleri ve davaları vekil sıfatıyla
takip ettiği, maaş ve ücretleri ile her türlü özlük haklarını şirketten aldığı dosya
içeriğiyle sabit olduğu gibi bu husus tarafların da «abulündedir. Yine davacının
dava dışı şirket bünyesinde çalışması nedeniyle, SSK işe giriş bildirgesinin de
aynı şirket tarafından düzenlendiği, istihdam edildiği işyeri olarak da bu şirketin
gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının, davalı İSKİ Genel Müdürlü
ğünün kadrolu veya sözleşmeli personeli olmadığının, dava dışı şirket ile İSKİ
arasında yapılan "Hukuk Hizmetleri Protokolü" hükümleri doğrultusunda hiz
met verdiğinin kabulü gerekir. İSKİ Genel Müdürlüğünün icra takipleri ve dava
lar için davacıya vekâletname vermesi yasal bir zorunluluk olup, bu durum
davacının dava dışı şirketin çalışanı olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden
I 658 Hikuk Davalan
Boşanma ve katkı payı alacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dos
yanın sonradan ayrılmış olmasına göre avukatın ayrı ayrı ücret isteme
hakkı bulunmaktadır
Davacı, davalı avukata verdiği vekâletle boşanma davasıyla katkı bedeli dava
sını açıp takip ettiğini ancak davacının boşanma davasıyla birlikte açılmaması
gereken katkı payı davasını birlikte açtığını, talimatı olmadığı halde eşyaların
aynen iadesini talep ettiğini, kendisini bilgilendrmediğini, bu sebeple haklı
olarak azlettiğini, buna rağmen davalının aleyhine vekâlet ücretinin tahsili için
takip yaptığını ileri sürerek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti
ile ?«40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, katkı
payı davesı için sağladığı bir menfaat bulunmadığından davalı avukatın vekâ
let ücreti talebinin yerinde olmadığına karar verilmiştir. Oysa davalı avukat
tarafından açılan katkı payı davasının boşanmavla birlikte açılan aynı dava
dosyasında görülmekte olduğu anlaşıldığına göre, bu dava için de harca esas
değeri üzerinden davalı avukatın hak ettiği vekâlet ücretine karar verilmelidir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/8930; K. 2013/16106; T 13.6.2013)
Dava, itirazın iptali davasıdır. Somut olayda taraflar arasındaki ücret sözleş
mesi geçerli olmadığına göre, mahkemece dava ı avukatların yaptığı hukuki
yardımın başladığı yıl da dikkate alınarak davalıların hak ettiği vekâlet ücreti
yürürlükte bulunan Avukatlık Kanununa göre belirlenerek oluşacak sonuca
göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/10509; K. 2013/15307;
T. 6.6.2013}
Dava, haksız azil nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan ücretin tahsili için başlatılan
icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. 1136 sayılı Avukatlık Kanununun
164/4. maddesinde "...Avukatlık ücretinin kararlaştrılmamış olduğu veya taraflar
arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin
olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün
geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret
tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci
tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleş
tiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir
miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve
işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır." hükmü bulunmaktadır. Öyle
olunca mahkemece azil haksız kabul edildiğine göre dava konusu sözleşme hükmü
de geçeniz kabul edilmek suretiyle davacı avukatın yukarda anılan yasa hükmü
uyannca isteyebileceği vekâlet ücreti hesaplanarak sonucuna göre karar verilmesi
gerekirken yanlış değerlendirme ile geçersiz sözleşme hükmüne dayanılarak yazılı
şekilde devanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı
gerektirir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/8249; K. 2013/12850; T. 16.5.2013)
Dava, akdi ve karşı taraf vekâlet ücretinin tahsii istemine ilişkindir. Somut
olayda davacının, davalıya vekâleten takip etmiş olduğu dava karar aşama
sında iken, davalı tarafından haksız olarak azledildiği anlaşılmakta olup, dava
cı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden de mahrum kalmıştır. Bu
nedenle davacı avukatın. Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde düzen
lenen karşı taraf vekâlet ücretlerine de hak kazandığının kabulü gerekir.
Dava, vekâlet ücretinin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı ücret
sözleşmesi bulunmadığı çekişmesizdir. Ortaklığır giderilmesi davası ve satış
işlemleri değeri para ile ölçülebilen dava ve iş türlerinden değildir. Öyle olun
ca mahkemece davacının isteyebileceği akdi vekâlet ücretinin Avukatlık Asga
ri Ücret Tarifesinde düzenlenen maktu vekâlet ücretine göre belirlenerek
sonucune göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile nispi vekâ
let ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya avkırı olup bozmayı gerektirir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/2954; K. 2013/10144; T 18.4.2013)
Davacılar, davalının vekili olarak takip ettikleri dosyalara ilişkin masraf avan
sının davalıdan talep edilmesine rağmen davalının karşılamadığını ve bu
dosyalara konu vekâlet ücretinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik görevlerin
den istifa ettiklerinden bahisle vekâlet ücretine <onu alacağın tahsilini talep
etmişlerdir. Davacıların istifasını bildirdiği ihtarnamede dava ve icra masrafla
rının ödenmemesini de istifa gerekçesi olarak ileri sürmüş ise de, dava dilek
çesinde davalı tarafından masraflara mahsuben ödeme yapıldığı, bunun bir
kısmının davalıya ait dava konusu dosyalarda Harcandığı, bir kısmının ise
davalının ortağı olduğu şirkete ilişkin dosyalarda kullanıldığı belirtilmiş olmak
la davalı :arafından işin başında davacı taraflara bir masraf ödemesinin yapıl
dığı anlaşılmaktadır. Davacı taraflarca işin görülmesi için yapılan bu ödemenin
yeterli olmaması halinde gereken miktarı davalıdan talep etmesi gerekir.
Davacı ta'aflar istifa tarihinden önce masraf talebinde bulunulmasına rağmen
davalının ödeme yapmadığı hususunu ispatla yükümlü oldukları kabul edilme
lidir. Mahkemece davacıların istifa sebebi olarak ileri sürdükleri masraf tale
bine ilişkn olarak davalıya yönelik bir bildirimde bulunup bulunmadıklarına
ilişkin delileri sorularak ve davalının yaptığı masraf ödemesinden söz konusu
kısmın şirket dosyalarına harcanıp harcanmadığı araştırılmak suretiyle istifa
nın haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususu incelenerek sonucuna uygun
karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2012/13331; K. 2013/8159; T.
1.4.2013;
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmet için sözlü olarak anlaşmışlar
dır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53’üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yev
miye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisine (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Müvekkilim davalı adına (...) mahkemesinde/icra müdürlüğünde (...) konulu dava/icra takibi
başlatmıştır. Ancak davalı, müvekkilimden habersiz olarak alacağı haricen teslim almış ve bugüne
kadar da müvekkilime ücret ödemesi yapmamıştır./Davalı işi başka bir avukata vermiş ve başka
avukat aracılığı ile işi takip ettirmeye başlamıştır./Davalı müvekkiime küçük düşürücü, mesleki
saygınlığını zedeleyici söz ve davranışlarda bulunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı müvekkilimi (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız
olarak azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtar
namesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat istifa/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle ücret ve
karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde ala-
cak/tazminat davası açma zorunluluğu doğmuştur.
Davamız nispi avukatlı< ücreti alacağı ve nispi karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz
alacak davası, maktu avukatlık ücreti alacağı, maktu karşı vekâlet ücreti alacağı ve manevi tazmi
nat yönünden ise belirli alacak davasıdır.
| 662 Hıkuk Davaları
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası {Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
8- Keşif (Bekletici mesele yapılan dava taşınmaz ile ilgili bir dava ise)
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesinde<i (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- (...) TL karşı vekâlet ücreti alacağının haklı istifa/ihtarname/dava/haksız azil tarihinden iti
baren yasal faizi ile tahsiline,
6- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
İşe başlamış olan avukatın istifa etmekte haklı ise ya da haksız olarak azle
dilmişse ücretin tamamına hak kazanacağını bir üst başlıkta inceledik. Avukat
haklı istifa ya da haksız azil durumunda takip etmesi engellenen karşı vekâlet
ücretini de avukatlık ücreti ile birlikte talep edebilecektir. Ancak avukatın avu
katlık ücretini peşin aldığı ve artık sözleşmesel avukatlık ücreti alacağının kal
madığı bir dava ya da icra takibinde haklı istifa etmec zorunda kalması ya da
haksız azledilmesi durumunda avukatın iş sahibinden tek alacağı olarak takip
etmesi engellenen işin sonunda hükmedilecek karşı vekâlet ücreti alacağı kal
maktadır. Avukat sadece haklı istifa ya da haksız azille yoksun bırakıldığı karşı
vekâlet ücreti içinde dava açabilir.
Buna göre Avukatlık Kanunu'nda ilk dikkate alınacak hüküm 164/son mad
desidir. Bu madde HMK m.330'a göre taraf lehine hükmedilecek olan karşı
vekâlet ücretinin avukata ait olacağını düzenlemektedir. Avukatlık hukuku ve
usul hukukunda en çok tartışma yaratan konu olma özelliğine sahip olan karşı
vekâlet ücreti konusunda 1926 yılından bu güne kada' verilmiş yirmi tane içti
hadı birleştirme kararı bulunmaktadır.113 Talep edilece< karşı vekâlet ücreti asıl
davanın niteliğine ve durumuna göre değişiklik göstereceği için içtihadı birleş
tirme kararları da dikkatle incelenmelidir. Karşı vekâlet ücreti yargılama gideri
olması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri de uygu
lanacaktır. Ancak 28 Mayıs 2014 tarihinden sonra yü'ürlüğe giren 6502 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ile vekâlet sözleşmesinden doğan
davaların da tüketici mahkemelerinin görev alanına alınması ile 6502 sayılı
kanunda uygulanacak hükümler arasına girmiştir.
Kurdoğlu, Bülent Nuri: Korşı Vekâlet Ücreti İçtihadı Birleştirme Kararlcrtnın İncelenmesi, 1. Basta, Seçkin
Yayıncılık, Ankara 2013
I 664 Hikuk Davalan
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 164; 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu m.52, 89, 132, 147, 149, 502; 6100 savılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu m.2, 6, 10, 107, 165, 330, 389; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m.89;
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
b. Görevli Mahkeme
c. Yetkili Mahkeme
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş bir
sözleşme olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi
de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri iki şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin
yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa
bu işlerin yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeridir. Sözleşmenin ifa yerinin tespi
tinde esas alınacak ikinci ölçüt ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çün
kü karşılıklı edimleri içeren avukatlık ücret anlaşmaları iş sahibi açısından para
borcunu kapsamaktadır. Sözlü olarak da kurulmuş olsa avukatlık sözleşmesi iki
tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi yapmak iş sahibi de ücreti
avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle TBK'nın 89'uncu maddesi uyarınca
para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının
yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkeme
si de sözleşmenin ifa yeri sayılır ve bu nedenle yetkilidir/"' HMK m.330'a göre
yargılama giderleri arasında olan karşı vekâlet ücreti taraf lehine hükmedilir.
Ancak Avukatlık Kanunu m.l64/son hükmü uyarınca karşı vekâlet ücreti avuka
ta aittir. Bu sebeple haklı olarak istifa eden ya da haksız olarak azledilen avukat
artık dosyadan çekilmiş olduğu için söz konusu işin sonunda hükmedilecek karşı
•'HMK'nın S’ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşme
nin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (&09S sayılı Türk Borçlar Kanunu 89} uyarınca para alacağına ilişkin
davalarda aksi karariaştırimadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 665 0
d. Davacı
e. Yargılama Usulü
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa o takdirde karşı vekâlet
ücreti talep edilemez. Çünkü karşı vekâlet ücreti yargı ama gideri olup dava ya
da icra takibi sonucunda taraf lehine hükmedilen bir gider çeşididir. Taraflar
sözleşme hazırlanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşme
nin taslağının avukat tarafından hazırlanmasından sorra internet ortamında iş
sahibinin görüş ve önerilerine sunulması ve iş sahibi tarafından da onay anla
mına gelebilecek söz ve davranışlarda bulunulması da yine avukatın işe başla
dığını hatta işi bitirdiğni gösterir.
Dava konusu alacağın miktarı davacı avukatın istifa ya da azil nedeniyle ta
kip etmesi engellenen dava ya da icra takibinin sonucuna göre belirleneceğin
den miktarın ispatı açsından HMK m.200'de ki parasal sınıra bakılmaz. Bu dava
türünde esas olan davacı avukatın iş sahibi ile karşı vekâlet ücreti alacağı doğu
racak bir dava ya da icra takibinin vekil olarak yürütülmesi konusunda anlaş
maya varıp varmadıklarıdır. Bu anlaşmanın varlığı yukarıda saydığımız belgeler
le kanıtlandığı takdirce alacağın miktarı avukatın takip etmesi engellenen işin
niteliğine göre belirlenecektir. Bu nedenle sözlü anlaşmanın varlığının ispatı için
yukarıda saydığımız belgeler ya da benzerlerinin dilekçeye eklenmesi gerekir.
En önemli kanıtlama araçları ise avukatın iş sahibi adına açtığı dava ve baş
lattığı icra dosyalarıdır. Dava dosyasının mahkeme esas defterine kaydının ya
pılması ile dava açılmş sayılacağı için bu andan itibaren avukat başka bir işlem
yapmamış da olsa haklı istifanın ya da haksız azlin gerçekleştiği andan itibaren
ücretin tamamına hak kazanır.
Avukatın karşı vekâlet ücretinin miktarının tespiti stifa etmek zorunda kal
dığı ya da haksız olarak azledildiği davanın sonuçlanmasına bağlı olduğu durum
larda davacı avukatın talebi ya da hâkimin kendiliğinden vereceği kararla diğer
dava HMK m.l65'e göre bekletici mesele yapılabilir. Örneğin avukatın iş sahibi
ile alacak davası için anlaşmasından sonra iş sahibinin işi başka bir avukata
vermesi ve bu sebeple avukatın haklı istifasının gerçekleşmesi durumunda da
vacı avukatın karşı vekâlet ücreti alacağının miktarının tespiti için alacak dava
sının sonuçlanmasının beklenilmesi gerekecektir. Ka'şı vekâlet ücreti ancak
dava bittikten sonra telirlenebileceğinden haklı istifa eden ya da haksız azledi
len avukatın ne kadar karşı vekâlet ücretinde yoksun kaldığı da ancak o zaman
belli olacaktır. Avukat n dosyadan çekilmek zorunda bırakılmasından sonra yeni
bir avukat dosyayı devralmamış ve iş sahibini temsil eden avukat olmadığı için
yargılama giderleri içinde karşı vekâlet ücretine hükmedilmemişse bu durumda
avukatın yoksun kaldığı karşı vekâlet ücreti miktarı dsva sonunda hükmedilen
dava değerine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin azalan oranlardaki nispi
hükümlerine göre belirlenecektir. Yargıtay haksız azil durumunda karşı vekâlet
ücretinin de avukat tarafından talep edilebileceğini kaoul etmektedir/" Avuka
tın takip etmesinin engellendiği dava maktu ücrete tabi bir dava ise bu durum
da bekletici mesele yapılmasına gerek yoktur. Örneğin avukat boşanma dava
sından azledilmişse ya da ceza davasından azledilmişse bu durumda karşı vekâ-
"Kural olarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti müvekkil tarafından tahsil edildiğinde istenebilir
hale gelir. Ancak haksız azil halinde dürüstlük kuralları gereği avukatın bu ücreti azîlder sonrada talep
edebileceği kabul edilmelidir." Yargıtay 13. HD07.06.2011 T. 2010/17319 E. 2011/8929 K
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 669 |
let ücreti maktu olarak belirleneceği için azledildiği dadaların bitmesinin bekle
nilmesine gerek yoktur. Maktu ücrete tabi davalarda ki tek ayrık durum tarife
nin her yıl Ocak ayında yenilenmesi nedeniyle maktu ücrette de artışa gidiliyor
almasıdır. Çünkü karşı vekâlet ücreti kararın verildiği tarihteki tarife hükümleri
ne göre belirlenir. Dolayısıyla davanın bir yıldan uzun sürmesi durumunda mak
tu karşı vekâlet ücret de değişecektir. Avukatla iş sahibi arasında görülmekte
olan davanın konusunu oluşturan diğer davanın tarife hükümleri değişmeden
sonuçlanması olasılığı varsa bu dava bekletici mesele yapılmadan da karar veri
lebilir. Aksi durumda bekletici mesele yapılması usul hukuku açısından daha
doğru olacaktır.
Avukatın takip etmesi engellenen dava boşanma ya da ceza gibi maktu üc
rete bağlı bir dava ise o takdirde dava sonunda hükmedilecek karşı vekâlet
ücretinin miktarı belli olduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak açılması
hukuken mümkün değildir. Dava dilekçesinde dava değeri tam olarak gösteril
melidir.
I 670 Hikuk Davalan
hh. İhtiyati Tedbir/Haciz ve Geçici Ödemeler
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesinde ihtiyati tedbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haklı istifasının ya da haksız azlin
den ötürü doğan alacağı nedeniyle ücret talep edilmekte olduğundan davaya
konu bir malvarlığının bulunması ve ihtiyati tedbirinde bu mal varlığı için is
tenmesi gerekir.
Azledilen avukatın alacaklı olduğu karşı vekâlet ücreti, takip etmesi engel
lenen davanın sonunda almaya hak kazanacağı menfi zararını oluşturmaktadır.
Yani avukat yargılama sonunda hükmedilen karşı vekâlet ücretini değil karşı
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 6711
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Kararlar Takip edilen icra dosyaları bakımından tahsil edilebilir aşamaya gelmiş
olanlar için takip tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre karşı
vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekir
Davacının haksız olarak azledilmesi ile hukuki yardım sona erdiğinden bu icra
takiplerinin davacı yönünden tahsili artık mümkün değildir. Buna göre takip
edilen icra dosyalan bakımından tahsil edilebilir aşamaya gelmiş olanlar için
takip tarhindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre hesaplanacak karşı
tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin toplamının davalıdan tahsiline karar
verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2008/4971: K. 2008/12705: T.
30.10.2008)
Avukat haksız azil durumunda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır
Dava, vekâlet ücret alacağının tahsili istemine ilişdndir. Somut olayda davacı
nın, vekâlet görevini ifa ederken davalı tarafından haksız olarak azledildiği
anlaşılmakta olup, davacı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden
de mahrum kalmıştır. Bu nedenle davacı avukatın, Avukatlık Kanununun
164/son maddesinde düzenlenen karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazandı
ğının kabjlü gerekir. Davada akdi vekâlet ücretinin yanında, mahrum kalınan
karşı taraf vekâlet ücreti de talep edildiğine göre, mahkemece Avukatlık
Kanununun 164 /son maddesine göre hasma yükletilmesi gereken vekâlet
ücretinin de tespit ve tahsiline karar verilmesi gerekirken, sadece akdi vekâlet
ücreti yönünden hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay
13. HD E. 2013/24191; K. 2013/25404; T. 22.10.20 1 3)
I 672 Hukuk Davalan
Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu
yer mahkemesi de yetkilidir
Davacı, davalıların vekili olarak takip ettiği dosya ara ilişkin vekâlet ücretinin,
bir kısım masrafların ve yol giderlerinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik
görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, vekâlet ücretine konu alacağın tahsilini
talep etmiştir. Mahkemece, haksız istifa tarihi itibariyle davacı tarafından
takip edilerek sonuçlandırılan ve kesin hüküm elde edilen dava ve icra takip
leri yönünden davacının hak ettiği akdi ve karşı yan vekâlet ücreti ile davalılar
tarafından itiraz edilmemesi nedeni ile tüm dosyalarda yapılan masrafların
hesaplanması için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması ve davacının davalı
lardan aldığını kabul ettiği miktarın mahsubundan sonra hâsıl olacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm elde edilmediği halde sade
ce karara çıkmış dosyalar yönünden de hesaplama yapılan bilirkişi kurulu
raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı
olup, bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15398; K. 2013/22021; T.
19.9.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar İTLİ
Dava, vekâlet ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi
ne ilişkindir. Vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve
takiplere sirayet eder. Dosya kapsamından davacı avukatla davalılar arasında
başka da.*a dosyaları sebebiyle avukatlık ücretine dair davalar olduğu anla-
şılmaktacır. O halde mahkemece öncelikle davalıların azil nedenleri üzerinde
durulmal, vekâlet ücretine dair diğer dava dosyaları ile protokol ve kat karşı
lığı inşaat sözleşmeleri incelenmek suretiyle davacı avukatın azlinin haklı olup
olmadığı değerlendirilmeli ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca davacı asıl alacak ve faizi yönünden takip başlatmış olmasına rağmen,
dava dilekçesinde itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmesini
istemiştir. Mahkemece, "Davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamı
na” karar verilmekle talep aşılacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15312; K.
2013/16890; T. 20.6.2013}
| 674 Hıkuk Davalan
Dava, vekâlet ücreti istemine ilişkindir. Davacının, dava dışı şirket ile davalı
İSKİ arasında, hukuk hizmetleri satın alınması için yapılan "Hukuk Hizmetleri
Protokolü" kapsamında davalının taraf olduğu icra takipleri ve davaları vekil
sıfatıyla takip ettiği, maaş ve ücretleri ile her türlü özlük haklarını şirketten
aldığı dosya içeriğiyle sabit olduğu gibi bu husus tarafların da kabulündedir.
Yine davacının dava dışı şirket bünyesinde çalışması nedeniyle, SSK işe giriş
bildirgesinin de aynı şirket tarafından düzenlendiği, istihdam edildiği işyeri
olarak da bu şirketin gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının,
davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün kadrolu veya sözleşmeli personeli olmadığı
nın, dava dışı şirket ile İSKİ arasında yapılan "Hukuk Hizmetleri Protokolü"
hükümleri doğrultusunda hizmet verdiğinin kabulü gerekir. İSKİ Genel Müdür
lüğünün icra takipleri ve davalar için davacıya ve<âletname vermesi yasal bir
zorunluluk olup, bu durum davacının dava dışı şirketin çalışanı olduğu gerçe
ğini değiştirmeyeceğinden uyuşmazlığın protokol hükümleri doğrultusunda
çözümlermesi gereklidir. Söz konusu "Hukuk Hzmetleri Protokolümde "...
Yapılacak avukatlık hizmetlerinin ifasıyla ilgili aylık ücret, her türlü ikramiye,
tazminat, vekâlet ücreti, harcırah vb. ödemeler, haklar ve sorumluluklar
şirkete aittir.’’ “Avukatların Sorumlulukları" başlığını taşıyan maddesinde ise,
"Avukatlar ücret dışında vekâlet ücreti vb. gibi herhangi bir hak talep etme-
yeceklercir." hükümleri bulunmaktadır. O halde protokolün açıklanan bu
hükümleri gereğince, davalıya avukatlık hizmeti veren davacının, davaya konu
vekâlet ücretleri sebebiyle davalıdan talepte bulunması mümkün değildir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/7188; K. 2013/16775; T. 19.6.2013)
Boşanma ve katkı payı alacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dos
yanın sonradan ayrılmış olmasına göre avukatın ayrı ayrı ücret isteme
hakkı bulunmaktadır
Davacı, davalı avukata verdiği vekâletle boşanma davasıyla katkı bedeli dava
sını açıp takip ettiğini ancak davacının boşanma davasıyla birlikte açılmaması
gereken katkı payı davasını birlikte açtığını, talimatı olmadığı halde eşyaların
aynen iadesini talep ettiğini, kendisini bilgilend'rmediğini, bu sebeple haklı
olarak azlettiğini, buna rağmen davalının aleyhine vekâlet ücretinin tahsili için
takip yaptığını ileri sürerek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti
ile %4O tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, katkı
payı davesı için sağladığı bir menfaat bulunmadığından davalı avukatın vekâ
let ücreti talebinin yerinde olmadığına karar verilmiştir. Oysa davalı avukat
tarafından açılan katkı payı davasının boşanmavla birlikte açılan aynı dava
dosyasında görülmekte olduğu anlaşıldığına göre, bu dava için de harca esas
değeri üzerinden davalı avukatın hak ettiği vekâlet ücretine karar verilmelidir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/8930; K. 2013/16106; T 13.6.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 675 |
Dava, itirazın iptali davasıdır. Somut olayda taraflar arasındaki ücret sözleş
mesi geçerli olmadığına göre, mahkemece dava ı avukatların yaptığı hukuki
yardımın başladığı yıl da dikkate alınarak davalıların hak eniği vekâlet ücreti
yürürlükte bulunan Avukatlık Kanununa göre belirlenerek oluşacak sonuca
göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/10509; K. 2013/15307;
T. 6.6.2013}
Davacı avukat, müvekkili olan davalı adına boşanma davası açtığını ve bo
şanma kararında karşı tarafa yüklenen 1.100,00 TL vekâlet ücretinin ödenme
si için icra takibi yaptığını, ancak davalının icra dosyasındaki alacağından
vazgeçtiğini, avukata ait olması gereken vekâlet ücretinin tahsili için davalı
hakkında icra takibi yaptığını, ancak davalının takibe itiraz ettiğini ileri süre
rek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir. Avukatlık Kanunun 164/son
maddesi gereğince, avukatla iş sahibi arasında aksine yazılı sözleşme bulun
madıkça, tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti, avukata
aittir. Bu madde hükmüne göre, dosyadaki deliller değerlendirilerek sonucu
na uygun bir karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/9977; K.
2013/14748; T. 3.6.2013}
Haksız azil durumunda avukat karşı vekâlet ücreti de talep etme hakkına
sahiptir
Dava, akdi ve karşı taraf vekâlet ücretinin tahsii istemine ilişkindir. Somut
olayda davacının, davalıya vekâleten takip etmiş olduğu dava karar aşama
sında iken, davalı tarafından haksız olarak azledildiği anlaşılmakta olup, dava
cı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden de mahrum kalmıştır. Bu
nedenle davacı avukatın. Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde düzen
lenen karşı taraf vekâlet ücretlerine de hak kazandığının kabulü gerekir. O
halde mahkemece davacının takip etmiş olduğu dava nedeniyle, Avukatlık
Kanununun 164/son maddesine göre hasma yûkletilmesi gereken vekâlet
ücretine de karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek,
bu istemin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı
gerektirir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/11715; K. 2013/12413; T. 14.5.2013)
I 676 Hikuk Davalan
Dava, avukatlık ücreti alacağı istemine ilişkindir. Dava sulh ile sonuçlandığın
da, avukat müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan
miktarı isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükle
tilen vekâlet ücretini de isteyebilir. Müteselsil sorumluluk gereğince aynı
sorumluluk, müvekkille sulh olan karşı taraf için de geçerlidir. Avukatla mü
vekkili arasında ücret sözleşmesi bulunmaması veya sözleşmenin geçersiz
olması halinde, müvekkilin ve müvekkille sulh anlaşması yapan hasmın, sulh
olunan miktar üzerinden, sulh olunan miktarın ve sulh sonucunda müvekkile
kazandın an menfaatin ne olduğunun anlaşılamaması durumunda ise; ispat
yükümlülüğünün müvekkil ve müvekkille sulh anlaşması yapan hasma ait
olacağı, davacı avukat tarafından takip edilen davaların müddeabihlerine
göre müvekkile sağlanan menfaatin, daha az bir miktar olduğunu ispat etme
leri durumunda bu miktar üzerinden aksi halceyse söz konusu davaların
müddeatihlerinin değerleri üzerinden Avukatlık Kanununun 164/son madde
sinde düzenlenen hasma tahmili gereken vekâlet ücretinden ve Avukatlık
Kanununun 164/4. maddesinde düzenlenen müvekkilin avukata ödemesi
gereken vekâlet ücretinden müteselsilen sorumlu olacakları gözetilmelidir.
(Yargıtay 13. HD E. 2012/5183; K. 2013/2304; T. 5.2.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 677
DAVACI :A
VEKİLİ :B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmet için sözlü olarak anlaşmışlar
dır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yev
miye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Müvekkilim davalı adına (...) mahkemesinde/icra müdürlüğünde (...) konulu dava/icra takibi
başlatmıştır. Ancak davalı, müvekkilimden habersiz olarak karşı tarafla anlaşarak davayı sona
erdirmiştir./Davalı işi başka bir avukata vermiş ve başka avukat aracılığı ile işe takip ettirmeye
başlamıştır./Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki saygınlığını zedeleyici söz ve davranış
larda bulunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı müvekkilimi (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız
olarak azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtar
namesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat istifa/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle yargıla
ma sonunda hükmedilece< karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. Bu nedenlerle
Sayın Mahkemenizde alacak/tazminat davası açma zorunluluğu doğmuştur.
Talep ettiğimiz yoksun kalınan karşı vekâlet ücreti alacağı miktarının tespiti diğer davanın so
nucuna bağlı olması nedeniyle davamız nispi karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz alacak
davası, maktu karşı vekâlet ücreti ve manevi tazminat yönünden ise belirli alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
4- İnternet iletileri
5- Dava/icra dosyası {Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
8- Keşif (Bekletici mesele yapılan dava taşınmaz ile ilgili bir dava ise)
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranır yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesinde<i (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
( .)
Eki:
Avukat ile iş sahibi arasındaki uyuşmazlıkların önemli bir kısmı henüz avu
kat işe başlamadan önce yaşanmaktadır. Taraflar arasında yazılı sözleşme ya
pılması durumunda avukatın işe başlamadan önce yaşanacak olan uyuşmazlık
larda sözleşme içeriği uyuşmazlığın giderilmesi konusunda en önemli belirleyici
etken olmaktadır. Yazılı sözleşmenin yapılmasından sonra taraflar arasında
uyuşmazlık çıkması ve avukatın haklı olarak azli ya da haksız olarak istifa etmesi
durumunda avukata verilmiş olan dava masrafı ve peşin avukatlık ücretlerinin
iadesi konularında iş sahipleri tarafından alacak davası açılmaktadır.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.12, 40, 53, 163, 171, 174;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.132, 147, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhake
meleri Kanunu m.2, 6, 10, 107, 200, 389; 6502 sayı ı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahibi ile yazılı sözleşme yapmasından sonra fakat işe başlama
sından önce avukatın haksız azledilmesi ya da haklı stifasından kaynaklanan
davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü madde-
I 680 Hıkuk Davaları
sine göre tüketici mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı
yerlerde ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı
taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmasa da yürürlüğe girmiş
sözlü bir anlaşma olması nedeniyle HMK m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri
mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri, taraflar arasında anlaşılan işin
konusuna göre değişiklik gösterir. Eğer bir sözleşme hazırlanması konusunda
anlaşılmışsa avukatın aulunduğu yer mahkemesi, dava açılacaksa davanın görü
leceği yer mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay'da bulunan bir dosyanın mura
faasına girilecekse Ankara mahkemeleri sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir.
6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüketicinin yani iş sahibi davacının bulunduğu
yerdeki mahkemeyi d= yetkili saymıştır. Bu sebeple davacı iş sahibinin seçimlik
hakkı bulunmaktadır.
d. Davacı - Davalı
b. Davalı: Davalı haklı azledilen ya da haksız istifa eden avukattır. 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu m.l74'e göre üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın
takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri
vermek zorundacır. Takipten vazgeçme, avukatın hem haksız istifası hem
de haklı azli olarak anlaşılmalıdır. Avukat kusur veya ihmalinden dolayı az
ledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Üzerine aldığı işi haklı bir sebep
olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı
ücreti geri vermek zorundadır.
e. Yargılama Usulü
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş Konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından
hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gön
I 632 Hıkuk Davaları
derilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Yapılacak iş ile ilgili avu
katın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması, bir
takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başladığının
kabul edilmesi gerekir. Avukatın işe başlamış olması curumunda haklı azlin ya
da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitirciği işlerin ücretini almak
ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı iade etmeme
hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı olarak aldığ paradan sadece elinde
kalanın iadesi ile sorumludur.
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Örneğin avukata teslim edilen para avukatın bankadaki he
sabına yatırılmışsa ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte orada olması koşuluyla bu
banka hesabına ihtiyati tedbir konulması istenebilir. Avukata ait banka hesabı
uyuşmazlık konusu alacaktan başka avukatın başka parasal ilişkileri içinde kul
lanılmaktaysa o takdirde ihtiyati tedbir kararı uyuşmaz ık konusu miktarla sınırlı
olarak talep edilebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
DAVACI :A
VEKİLİ :B
DAVALI :C
T. KONUSU : Davalı avukatın peşin avukatlık ücreti ve dava masraf avansı olarak almış bu
lunduğu (...) TL'nin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere hadi azil/ihtarname./dava/haksız
istifa tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili talebidir. (Harca esas değer (...) TL’dir.) (ya
zıyla ...TL'dir.)
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti içir (...) tarihinde avukatlık ücret
sözleşmesi yapmışlardır. Davalı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü mad
deye göre (...) tarihinde görüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterli
ğinin (...) tarih ve (...) yevm ye numaralı vekâletnamesini teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müveMcilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı
avukat müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade et
memiştir. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak davası açma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
5- İnternet iletileri
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 685 0
6- Tanık (İki bin beş yüz TL'yi geçmeyen alacaklar için)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
1- Davalı avukatın peşn avukatlık ücreti ve dava masraf avansı olarak almış bulunduğu (...)
TL'nin haklı azil/ihtarname/dava/haksız istifa tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline,
2- Dava konusu alacağın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiya
ti tedbir konulmasına,
3- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.12, 37, 40, 53, 171, 174;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.49, 52, 132, 502, 6100 sayılı Hukuk Muha
kemeleri Kanunu m.2, 6, 10, 107, 165, 389; 6502 saylı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahibi ile yazılı sözleşme yapmasından sonra fakat işe başlama
sından önce avukatın haksız azledilmesi ya da haklı stifasından kaynaklanan
davalar 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73’üncü madde
sine göre tüketici mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı
yerlerde ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı
taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı bir anlaşma olması nedeniyle HMK m.10
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 637 |
uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri,
taraflar arasında anlaşılan işin konusuna göre değişiklik gösterir. Eğer bir söz
leşme hazırlanması konusunda anlaşılmışsa avukatın bulunduğu yer mahkeme
si, dava açılacaksa davanın görüleceği yer mahkemesi, Yargıtay ya da Danış
tay'da bulunan bir dosyanın murafaasına girilecekse Ankara mahkemeleri söz
leşmenin ifa yeri olarak kabul edilir. 6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüketici
nin yani iş sahibi davacının bulunduğu yerdeki mahkemeyi de yetkili saymıştır.
Bu sebeple davacı iş sahibinin seçimlik hakkı bulunmaktadır.
d. Davacı - Davalı
b. Davalı: Davalı zarara sebebiyet verdiği için haklı azledilen ya da haksız istifa
eden avukattır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.l74/ll'ye göre avukat kusur
veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Avuka
tın kusur ve ihmali iş sahibinin zararına neden olmuşsa TBK m.49 vd. hü
kümlerine göre tazminat sorumluluğu altındadır.
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş Konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından
hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gön
derilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Yapılacak iş ile ilgili avu
katın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması, bir
takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başladığının
kabul edilmesi gerekir. Avukatın işe başlamış olması curumunda haklı azlin ya
da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitirdiği işlerin ücretini talep
etme ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı iade et
meme hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı olarak aldığı paradan sadece
elinde kalanın iadesi ile sorumludur. Yaptığı bu masrafların sebep olduğu zara
rın tazminat miktarından da indirilmesini isteyebilir.
Avukatın işe başlamaması aynı zamanda zarar doğuran olayın kendisi ise; ör
neğin açılması gereken bir davanın hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresi
içinde açılmaması gibi: bu durumda iş sahibinin, avukatın gerekli bütün bilgi ve
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 639 |
Dava aynı zamanda yazılı anlaşmadan sonra avukata teslim edilen yargıla
ma masrafı ve peşin ücretin iadesi talebini de kapsıyorsa o takdirde bu miktarın
tazminat talebinden ayrı tutulması ve bu miktar için belirli bir rakamın dilekçe
ye yazılması gerekir. Çünkü iş sahibi yargılama masrafı ya da peşin ücret adı
altında avukata ne kadar ödeme yaptığını bilebilecek durumdadır. Bu miktar
için belirsiz alacak davası açılamadığından davacı iş sahibi dava dilekçesinde her
iki talebini ayrı ayrı nitelendirmelidir.
I 692 Hıkuk Davalan
gg. İhtiyati Tedbir/Haciz ve Geçici Ödemeler
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesinde ihtiyati tedbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haksız istifasının ya da haklı azli
nin neden olduğu zarar nedeniyle tazminat talep edilmekte olduğundan davaya
konu bir malvarlığının bulunması gerekir ve ihtiyati tedbir konulması bu mal
varlığı için istenmelidr. Örneğin iş sahibi avukatla alacak davasının açılması için
anlaşmış ve yapılacak işi de asliye hukuk mahkemesinde alacak davası açılması
olarak belirlemiş olabilirler. Bu durumda avukata verilen iş alacak davasını aç
maktır. Ancak avukat henüz işe başlamadan önce borçlu kendi iradesiyle avu
kata gelip borcunu ödeyecek olursa avukat anlaşmaya vardığı ancak işe henüz
başlamadığı bu durumda işin konusu alacağı tahsil etmiş olmaktadır. Söz konu
su alacak miktarı parayı iş sahibine teslim etmek zorunda olan avukat bu yü
kümlülüğünü uygun süre içinde yerine getirmeyecek olursa iş sahibine verdiği
zarardan ötürü sorumludur. Bu zarar sebebiyle açılacak tazminat davasında söz
konusu paranın avukatın bankadaki hesabına yatırılmış olması ve uyuşmazlığın
doğduğu tarihte de orada olması koşuluyla bu banka hesabına ihtiyati tedbir
konulması istenebilir. Avukata ait banka hesabı uyuşmazlık konusu alacaktan
başka avukatın başka parasal ilişkileri içinde kullanılmaktaysa o takdirde ihtiyati
tedbir kararı uyuşmaz ık konusu miktarla sınırlı olarak talep edilebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir. 1136 Sa/ılı Avukatlık Kanununun 40.
Maddesinde, "iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri
sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten İtibaren
bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer”
hükmü bulunmakta olup, bu hükümle müvekklin, avukata karşı tazminat
isteminin bir ve beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir. Mahkeme
ce, dava tarihine göre, davaya konu edilen zararın öğrenilmesinden itibaren
beş yıllık sürenin geçtiğinden bahisle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine
karar verilmişse de, taraflar arasındaki vekâlet ilişkisinin azille sona erdiği
anlaşılmaktadır. Sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeye
başlamayacağından, azil tarihinden itibaren işlemeye başlayan bir yıllık za-
manaşım süresi, dava tarihi itibariyle henüz dolmamıştır. O halde olayda
zamanaşımı söz konusu olmadığından, mahkemece işin esası incelenerek,
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın zamanaşımı sebebiyle
reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/9393; K. 2013/15746; T 11.6.2013)
I 694 Hıkuk Davalan
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
3- (...) TL yargılama masrafı ve peşin ücretin ödenmesine haklı azil/ihtarname/ dava/haksız is
tifa tarihinden itibaren yasal faizi ile karar verilmesi talebidir. (Harca esas değer (...) TL’dir.) (ya
zıyla ...TL'dir.)
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için (...) tarihinde yazılı avukatlık
ücret sözleşmesi yapmışladır. Davalı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53’ mad
deye göre (...) tarihinde görüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterli
ğinin (...) tarih ve (...) yevm ye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat gerekli bütün bilgi ve belgeleri müvekkilimden almış olmasına karşın işe zama
nında başlamayarak müvekkilimin dava açma zamanaşımı/hak düşürücü süreyi kaçırmasına
neden olmuştur.
Davalı avukat dava açma süresinin dolmasına bir gün kala işi reddettiğini belirterek müvekki
limin yeni bir avukatla anlaşmasına ve işini takip ettirmesine engel olmuştur.
Davalı avukat müvekklimden dava açması için talimat almasına karşın borçluyu tanıdığını
müvekkilimden gizlemiş ve alacağı dava açmaksızın haricen teslim almış bugüne kadar da mü
vekkilime ödeme yapmamıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvekkilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı avukat
müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatik ücretini iade etmemiştir. Bu
nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak/tazminat dava» açma zorunluuğu doğmuştur.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 695 |
Davamız maddi tazminat yönünden belirsiz alacak davası, manevi tazminat, yargılama masra
fı ve peşin ücretin iadesi yönünden ise alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmediği dosyaların getirtilme
si istenecek)
8- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
1- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(-)
Eki:
Avukat ile iş sahibi arasındaki uyuşmazlıkların bir kısmı da avukat kendisine ve
rilen iş için hazırlık yapmaya başladığı zaman dilimi içinde yaşanmaktadır. Taraflar
arasında sözleşme yapılmasından sonra her avukat aldığı işi başarıyla sonuçlandı-
rabilmek için hazırlık yapmaya başlar. Bu hazırlık kaynak Taraması, içtihat taraması,
dilekçe örneği araştırması, iş ile ilgili bilgi ve belgelere u aşılması, ispat araçlarının
araştırılması ve hatta konu hakkında daha önce deneyimi olan avukatlarla görüş
alışverişi şeklinde olabilir. Bütün bunlar avukat için belli bir zaman ve emek har
canması gereken çalışmalar olup bu süreç avukat ile iş sahibi arasında meydana
gelen uyuşmazlıklarda avukatlar tarafından ispat zorluğu en çok yaşanan aşamadır.
Yazılı anlaşmanın yapılmasından sonra taraflar arasında uyuşmazlık çıkması ve
avukatın haksız olarak azli ya da avukatın haklı olarak istifa etmesi durumunda
avukat henüz başlamadığı iş için yapmış olduğu hazırlık aşamasında harcadığı eme
ğin karşılığını iş sahibinden talep edebilecektir.1"
"Öyle ki avukat avukatlık sözleşmesinin kurulmasından sonra fiilen işe başlamasa dahi haksız azledilmiş
ise tam ücret alabilmektedir. Hatta vekâletname çıkarılmaması veya çıkarılmaktan kaçınılması da vekil
edeni ücret ödemekten kurtaramaz." Özkaya, Eraslan: Vefcd.'et Sözleşmesi ve Kötüye Kullonılmosı, s. 780,
dipnot 316 ve 317;
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 697 |
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 164; 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu m.52,89, 132, 147, 149, 502; 6100 savılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu m.2, 6, 10, 107, 165, 200, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hak
kında Kanun.
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı bir sözleşme olması nedeniyle HMK
m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa
yeri iki şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin yapılacağı yer sözleşmenin
ifa yeridir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa bu işlerin yapılacağı yer
sözleşmenin ifa yeridr. Sözleşmenin ifa yerinin tespitinde esas alınacak ikinci
ölçüt ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çünkü karşılıklı edimleri içeren
avukatlık ücret sözleşmeleri iş sahibi açısından para borcunu kapsamaktadır.
Avukatlık ücret sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat
aldığı işi yapmak iş sahibi de ücreti avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle
TBK’nın 89'uncu maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi karar
laştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden
alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de sözleşmenin ifa yeri sayılır ve bu ne
denle yetkilidir.”4
"HMK'nın 6'ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden dcğan davalar için, sözleşme
nin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu S9) uyarınca para alacağına ilişkin
davalarda aksi karariaştırimadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
I 693 Hıkuk Davaları
d. Davacı
e. Yargılama Usulü
Dava konusu alacağın miktarı iki bin beş yüz TL'yi geçmiyorsa avukata ken
di bürosunda ya da başka bir yerde görüşme anında hazır bulunan üçüncü kişi
ler de tanık olarak gösterilebilir. Ancak alacak miktarı ki bin beş yüz TL'yi geçi
yorsa HMK m.200'e göre alacağın senetle ispatı zorunludur. Bu durumda yuka
rıda saydığımız belgeler ya da benzerlerinin dilekçeye eklenmesi gerekir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 69? |
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, birtakım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin taslağının
avukat tarafından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibinin gö
rüş ve önerilerine sunulması da yine avukatın en azından işin hazırlık aşamala
rına başladığının kanıtıdır.
"Kural olarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti müvekkil tarafından tahsil edildiğinde istenebilir
hale gelir. Ancak haksız azil halinde dürüstlük kuralları gereği avukatın bu ücreti azîlder sonrada talep
edebileceği kabul edilmelidir." Yargıtay 13. HD07.0S.2011 Tarih ve E. 2310/17319 K. 2011/8929
| 702 Hıkuk Davaları
dan tahsil etmişse bu durumda iş sahibi avukatla yaptğı anlaşmaya uygun ola
rak ücretini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda söz konusu paranın iş sahibi
nin hesabına yatırılmış olması ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte de orada olması
koşuluyla bu banka hesabına ihtiyati tedbir konulması stenebilir. İş sahibine ait
banka hesabı uyuşmazlık konusu alacaktan başka iş sahibinin başka parasal
ilişkileri içinde kullanılmaktaysa o takdirde ihtiyati tedbir kararı uyuşmazlık
konusu miktarla sınırlı olaraktalep edilebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Avukatlık Kanunu uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların
iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak
kabul edilmelidir
Dava, haklı istifa nedeniyle vekâlet ücreti ve mas'af alacağı isteğine ilişkindir.
Uyuşmaz ık, istifanın haklı olup olmadığı noktasındadır. Avukatlık Kanunu
uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından
işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir. Davacı
bunun aksini ispatlayamamıştır. Kaldı ki, bu husus hükme esas alınan bilirkişi
raporunda da kabul edilmiştir. Bu durumda istifanın haksız olduğunun kabulü
gerekir. Bitmemiş işlere dair masraflar nedeniyle istifa halinde de sonuç
değişmez. Haksız istifa halinde davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle
tamamlanmış işlerden dolayı vekâlet ücretine hak kazanır. Öyle olunca mah
kemece istifa haksız kabul edilerek istifa tarihi iti oariyle tamamlanmış iş olup
olmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E.
2013/12078; K. 2013/25995; T. 24.10.2013)
| 704 Hukuk Davaları
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
3- (...) TL karşı vekâlet ücreti alacağının ödenmesine haklı istifa/ihtarname/ dava./haksız azil
tarihinden itibaren yasal faizi ile karar verilmesi talebidir. (Harca esas değer (...) TL'dir.) (yazıyla ...
TL'dir.)
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan nüvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için (...) tarihinde avukatlık üc
ret sözleşmesi yapmışlardır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53’üncü maddeye
göre (...) tarihinde görüşme tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin
(...) tarih ve (...) yevmiye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata gerekli bütün bilgi ve belgeleri zamanında ulaştırmamış olması
nedeniyle/vekâlet çıkartmamış olması nedeniyle/yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini
vermemiş olması nedeniyle işe başlayamamıştır.
Davalı, müvekkilimden habersiz olarak alacağı haricen teslim almış ve bugüne kadar da mü
vekkilime ücret ödemesi yapmamıştır./Davalı işi başka bir avukata vermiş ve başka avukat aracı
lığı ile işe takip ettirmeye başlamıştır.
Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki saygınlığını zedeleyici söz ve davranışlarda bu
lunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı, (...) sebeplerincen ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yev
miye numaralı ihtarnamesi ile azledilmiştir/Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda
kalmıştır.
Müvekkilim avukat istifa/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle ücret ve
karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde ala-
cak/tazminat davası açma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
8- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesinde<i (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- (...) TL karşı vekâlet ücreti alacağının haklı istifa/ihtarname/dava/haksız azil tarihinden iti
baren yasal faizi ile tahsiline,
6- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
Eki:
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(-)
I '06 Hıkuk Davaları
4. Avukatın İşe Hazırlık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle
Açacağı Karşı Vecâlet Ücretine Dayalı Tazminat Davası
Bu dava türünün bir önceki başlık altında incelediğimiz Avukatın İşe Hazır
lık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Ücret Ala
cağı Davasından çok büyük bir farklılığı bulunmamadadır. İki dava türünün
arasındaki fark avukatın üstlendiği işin nispi avukatlık ücretine bağlı olup ol
maması ile ilgilidir. Önceki başlık altında incelediğimiz Avukatın İşe Hazırlık
Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedenimle Açacağı Ücret Alacağı
Davası çoğunlukla nispi avukatlık ücret anlaşmasının yapıldığı ya da maktu üc
retin tahsilinin bir kısmının dava sonuna bırakıldığı durumlar için geçerlidir. Bu
başlık altında incelemesini yaptığımız dava türü ise maktu ücrete bağlı bir işin iş
sahibi ile avukat arasında yapılan anlaşma esnasında ödenmiş olması ve uyuş
mazlığın bundan sonra meydana gelmiş olması durumu için geçerlidir. Çok sık
rastlanan bir durum olmamakla beraber zaman zaman avukatların aldıkları
dava veya icra takiple i sonucunda hükmedilecek karşı vekâlet ücretinin yüksek
olması nedeniyle davanın başında aldıkları ücreti düşük tuttukları bilinmekte
dir. Ücreti düşük tuttukları bu gibi durumlarda uyuşmazlık çıktığında avukat
haklı istifa ya da haksız azil nedeniyle işi takip etmesi engellendiği için karşı
vekâlet ücretini alma olanağını yitirmektedir. Bu sebeple avukat işi takip etsey
di alabileceği karşı vekâlet ücretinin tahsili için bu dava türüne başvurmak zo
rundadır. Avukat bu dava türünde davalı iş sahibincen sadece takip etmesi
engellenen işin sonucunda almaya hak kazanabileceği karşı vekâlet ücretini
talep edebilecektir.
Kurdoğlu, Bülent Nuri: Korşı Vekâlet Ücreti İçtihadı Birleştirme Kararlcrtnın İncelenmesi, 1. Basta, Seçkin
Yayıncılık, Ankara 2013
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 707 |
rarları da dikkatle incelenmelidir. Ancak 28 Mayıs 2014 tarihinden sonra yürür
lüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ile vekâlet söz
leşmesinden doğan davaların da tüketici mahkemelerinin görev alanına alın
ması ile 6502 sayılı kanunda uygulanacak hükümler arasına girmiştir.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 164; 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu m.89, 147, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.2,
6, 10, 107, 165, 200, 323, 330, 332, 389; 6502 sayı ı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olması nedeniyle HMK m.10
uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri iki
şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeri
dir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa bunların yapılacağı yer sözleş
menin ifa yeridir. Sözleşmenin ifa yerinin tespitinde esas alınacak ikinci ölçüt
ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çünkü karşılıklı edimleri içeren avu
katlık ücret sözleşmeleri iş sahibi açısından para borcunu kapsamaktadır. Avu
katlık sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi yap
mak iş sahibi de ücreti avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle TBK'nın
89'uncu maddesi uya'inca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılma
dıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklı
nın bulunduğu yer mahkemesi de sözleşmenin ifa yeri sayılır ve bu nedenle
yetkilidir.'” HMK m.33O'a göre bu dava türünün konusunu oluşturan karşı ve-
'* "HMK'nın S'ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşme
nin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89) uyarınca para alacağına ilişkin
I 70S Hıkuk Davaları
kâlet ücreti taraf lehine hükmedilir. Ancak 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun
164/son hükmü uyarnca karşı vekâlet ücreti avukata ait olduğundan davacı
avukatın iş sahibinden bu parayı isteme hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla avu
katın bu dava türü ile talep edeceği karşı vekâlet ücreti iş sahibinin başka bir
avukat eliyle takip ettirdiği dava sonucunda taraf lehine hükmedilerek hüküm
altına alınacaktır. Bu durumda söz konusu alacak para alacağı olması nedeniyle
alacaklının yerleşim yerinde ifa edilmesi gereken bir edimdir. Bu nedenle avu
katın bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
d. Davacı - Davalı
e. Yargılama Usulü
davalarda aksi kararlaştırmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 709 |
Dava konusu alacağın miktarı davacı avukatın istifa ya da azil nedeniyle ta
kip etmesi engellenen dava ya da icra takibinin sonucuna göre belirleneceğin
den miktarın ispatı açısından HMK m.200'deki parasal sınıra bakılmaz. Bu dava
türünde esas olan davacı avukatın iş sahibi ile karşı vekâlet ücreti alacağı doğu
racak bir dava ya da icra takibinin vekil olarak yürütülmesi konusunda anlaş
maya varıp varmadıklarıdır. Bu anlaşmanın varlığı yukarıda saydığımız belgeler
le kanıtlandığı takdirce alacağın miktarı avukatın takip etmesi engellenen işin
niteliğine göre belirlenecektir. Bu nedenle yazılı anlaşmanın bir örneğinin ve
yukarıda saydığımız belgeler ya da benzerlerinin dilekçeye eklenmesi gerekir.
Yapılacak iş ile ilgi i avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla ya
zışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık aşa
masına geçtiğini ve hstta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa o takdirde karşı vekâlet ücreti talep
edilemez. Çünkü karşı vekâlet ücreti yargılama gideri olup dava ya da icra takibi
sonucunda taraf lehine hükmedilen bir gider çeşididir. HMK m.330'a göre bir mah
keme kararında hükmedilmeden de avukat açısından Avukatlık Kanunu 164/son
hükmüne göre alacak hakkı doğurmaz. Bunun tek istisnası davalı iş sahibinin işi
başka bir avukata vermeksizin takip etmesi neticesinde uyuşmazlığa bakan mah
kemenin iş sahibinin lehine karar verirken kendisini avu<at ile temsil etmemiş ol
ması nedeniyle karşı vekâlet ücretine hükmetmemesi durumudur.
İş sahibinin avukatını azletmesinden sonra davayı oaşka bir avukat ile takip
etmemesi doğrudan takip etmesi durumunda ise yargılama sonunda iş sahibi
avukat ile temsil edilmediği için karşı vekâlet ücretine hükmedilmeyecektir. Bu
durumunda avukatın açtığı karşı vekâlet ücreti alacağı davasına bakmakta olan
mahkeme iş sahibi kendisini avukat ile temsil ettirmediği için karşı vekâlet ücre
tine hükmedilmeyen ve bekletici mesele yapılan davanın hüküm kısmında be
lirtilen dava değerine göre karşı vekâlet ücretinin tarife hükümlerine göre he
saplamasını bilirkişi yoluyla yaptırarak bu raporu hükme esas alacaktır. Dolayı
sıyla bekletici mesele yapılan davanın davacısı olan iş sahibinin kötüniyetli ha
reketi hukuken bir sonuç doğurmayacaktır.
Kurdoğlu, Bülent Nuri: Korşı Vekâlet Ücreti İçtihadı Birleştirme Kcrorlcrının İncelenmesi, 1. Baskı, Seçkin
Yayıncılık, Ankara 2013, st 129
| 712 Hıkuk Davaları
tarihte de orada olması koşuluyla bu banka hesabına ihtiyati tedbir konulması
istenebilir. İş sahibine ait banka hesabı uyuşmazlık konusu alacaktan başka iş
sahibinin başka parasal ilişkileri içinde kullanılmaktaysa o takdirde ihtiyati ted
bir kararı uyuşmazlık konusu miktarla sınırlı olarak talep edilebilir. Ancak Avu
katlık Kanunu m.164/son hükmüne göre karşı vekâlet ücretleri avukatlara ait
olması nedeniyle iş sahibinin başka avukat aracılığı ile takip ettirdiği davasında
hükmedilen karşı vekâlet ücretinin iş sahibinin hesabına geçmesi uygulamada
nadir rastlanan bir du'umdur. Bu nedenle bu dava türünde ihtiyati tedbir uygu
lanabilmesi çok zordur. İş sahibi işi başka bir avukata takip ettirdiği durumlarda
hükmedilecek karşı vekâlet ücretini yeni avukatının tahsil etme hakkı bulun
maktadır. Ancak bu durum istifaya zorlanan ya da azledilen avukatın hükmedi
len karşı vekâlet ücretini iş sahibinden talep etmesini engellemez. Çünkü huku
ken avukatın talebi hükmedilen karşı vekâlet ücreti değil karşı vekâlet ücretin
den yoksun bırakılmış olmasından doğan zararıdır.
Azledilen avukatın alacaklı olduğu karşı vekâlet ücreti, takip etmesi engel
lenen davanın sonunda almaya hak kazanacağı menfi zararını oluşturmaktadır.
Yani avukat yargılama sonunda hükmedilen karşı vekâlet ücretini değil karşı
vekâlet ücreti miktarında zararını iş sahibinden talep ezmektedir. Bu sebeple işi
devralan avukatın ka şı vekâlet ücreti alacağı için başlattığı ilamlı icra takibi
dosyasına haciz konulamaz.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Avukat haksız azil durumunda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır
Dava, vekâlet ücret alacağının tahsili istemine ilişendir. Somut olayda davacı
nın, vekâlet görevini ifa ederken davalı tarafından haksız olarak azledildiği
anlaşılmakta olup, davacı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden
de mahrum kalmıştır. Bu nedenle davacı avukatın. Avukatlık Kanununun
164/son maddesinde düzenlenen karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazandı
ğının kabulü gerekir. Davada akdi vekâlet ücretinin yanında, mahrum kalınan
karşı taraf vekâlet ücreti de talep edildiğine göre, mahkemece Avukatlık
Kanununun 164 /son maddesine göre hasma yükletilmesi gereken vekâlet
ücretinin de tespit ve tahsiline karar verilmesi gerekirken, sadece akdi vekâlet
ücreti yönünden hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay
13. HD E. 2013/24191; K. 2013/25404; T. 22.10.20 1 3)
I™ Hıkuk Davalan
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için yazılı olarak anlaşmışlar
dır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü meddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yev
miye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık ücreti ödemiş
tir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata gerekli bütün bilgi ve belgeleri zamanında ulaştırmamış olması
nedeniyle/vekâlet çıkartmamış olması nedeniyle/yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini
vermemiş olması nedeniyle işe başlayamamıştır.
Davalı, müvekkilimden habersiz olarak işi başka bir avukata vermiş ve başka avukat aracılığı
ile işi takip ettirmeye başlamış/îşi başka avukat ile sonuçlandırmıştır.
Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki saygınlığını zedeleyici söz ve davranışlarda bu
lunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı, (...) sebeplerinden ötürü müvekkilimi (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı
ihtarnamesi ile haksız olarak azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmi
ye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat istra/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle karşı ve
kâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak/tazminat
davası açma zorunluluğu doğmuştur.
Davamız nispi karşı vecâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz alacak davası, manevi tazminat
ve maktu karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden ise alacak davasıdır
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 715 |
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
8- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranır yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesinde<i (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
Avukat ile iş sahibi arasındaki uyuşmazlıkların bir kısmı da avukat işe başla
dıktan sonra yaşanmaktadır. Taraflar arasında sözleşme yapıldıktan ve avukatın
işe başlamasından sonra uyuşmazlık çıkması ve avukatın haklı olarak azli ya da
avukatın haksız olarak istifa etmesi durumunda çoğunlukla avukata verilmiş
olan dava masrafı ve Deşin avukatlık ücretlerinin iadesi konularında iş sahipleri
tarafından alacak davası açılabilmektedir.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.12, 53, 171, 174; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m.132, 147, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
m.2, 6,10,107, 200, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı anlaşma olmas nedeniyle HMK 10 uya
rınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri sözleş
mede belirtilen işin konusuna göre değişiklik gösterir. Eğer bir sözleşme hazır-
8. Kısım Asliye Hukuk Mahksmel’rinin Görevine Girsn Davalar 717 |
lanması konusunda anlaşılmışsa avukatın bulunduğu yer mahkemesi, dava
açılacaksa davanın gö'üleceği yer mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay'da bulu
nan bir dosyanın murafaasına girilecekse Ankara mahkemeleri sözleşmenin ifa
yeri olarak kabul ediir. 6502 sayılı kanun m.73/V hükmü tüketicinin yani iş
sahibi davacının bulunduğu yerdeki mahkemeyi de yetkili saymıştır. Bu sebeple
davacı iş sahibinin seçimlik hakkı bulunmaktadır.
d. Davacı - Davalı
a. Davacı: Taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca avukata işi veren, mas
raf ya da peşin ücret ödemesi yapan iş sahibi davacı sıfatına sahiptir. İş sa
hibinden aldığı yetki ile avukata vekâletname verme yetkisine sahip üçün
cü kişi de eğer avukata ödemede bulunduysa haklı azil ve haksız istifa du
rumunda davacı olarak bu davayı açabilir. İş sahibinin birden çok olması
durumunda her bir iş sahibi bu davayı birlikte ya da ayrı ayrı açabilirler.
b. Davalı: Davalı haklı azledilen ya da haksız istifa eden avukattır. 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu m.l74'e göre üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın
takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri
vermek zorundacır. Takipten vazgeçme, avukatın hem haksız istifası hem
de haklı azli olarak anlaşılmalıdır. Avukat kusur veya ihmalinden dolayı az
ledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Avukatlık Kanunu 171'inci mad
deye göre avukata verilen vekâletnamede başkasnı tevkile yetki tanınmış
ise, taraflar arasındaki anlaşmada aksine açık bir hüküm olmadıkça, avukat
işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebi
lir. Bu durumda avukatın iş sahibine karşı sorumluluğu devam eder. Avukat
birlikte takip ettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından
ve meydana getirdikleri zarardan dolayı iş sahibine karşı hem şahsen hem
de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş <onusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından
hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gön
derilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Yapılacak iş ile ilgili avu
katın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması, bir
takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başladığının
kabul edilmesi gerekir. Avukatın işe başlamış olması curumunda haklı azlin ya
da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitirciği işlerin ücretini almak
ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı iade etmeme
hakkı bulunmaktadır. Bu durumda masraf avansı olarak aldığı paradan sadece
elinde kalanın iadesi ile sorumludur.
davaları için zamanaşımı süresi belirlenmiş değildir. İş sahibinin haklı azil veya
haksız istifa nedeniyle verdiklerini geri istemesine dayalı alacak davasında genel
hükümlerdeki zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. Buna göre vekâlet sözleşme
lerinden kaynaklı uyuşmazlıklarda Türk Borçlar Kanunu'nun 147/l,5 maddesinde
ki beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Çünkü 6502 sayılı kanunun 16'ncı
maddesi hizmeti verenin ayıplı hizmetten sorumluluğunu iki yıllık zamanaşımı
süresine bağlamış olsa da bu durum kanunlarda daha uzun zamanaşımı süresinin
belirlenmemiş olması durumunda geçerlidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun
147/1,5 maddesi daha uzun zamanaşımı süresi öngörmektedir. Zamanaşımı süre
sinin işlemeye başladığı tarihin tespitinde iş sahibinin noterden gönderdiği
azilnamenin ya da avukatın istifa dilekçesinin tarihi belirleyici olabilir. Ancak avu
katın ayıplı hizmeti kendisinin ağır kusuruna dayanmaktaysa bu durumda 6502
sayılı kanunun 16/11 hükmü gereği açılacak dava zamanaşımına bağlı değildir.
Davada talep edilecek alacak kalemlerinin bir kısmı işin başında avukata tes
lim edilen peşin ücret ve yargılama masrafı gibi belirlenebilir alacak kalemleri,
diğer kısmı ise yukarıda açıkladığımız belirlenmesi bilirkişi incelemesini gerektiren
alacak kalemlerini içeriyorsa hangisinin belirli alacak olarak hangisinin ise belirsiz
alacak olarak talep edildiğinin açıkça dava dilekçesine yazılması gerekir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
Kararlar Avukatın iş sahibi adına tahsil ettiği paranın tahsil tarihi ile iş sahibine
yaptığı ödeme tarihi arasında makul bir sürenin bulunup bulunmadığı
mahkemece araştırılmalı, azlin haksız olup olnadığı bundan sonra belir
lenmelidir
Dava, haklı azil nedeniyle davacı müvekkil tarafından davalı avukata ödenen
vekâlet ücretinin iadesi istemine ilişkin olup, taraflar arasında öncelikli olarak
çözümlermesi gereken uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir.
Davalı avukatın takip etmiş olduğu davada, duruşmalara mazeretsiz olarak
katılmayzrak dosyanın iki kez işlemden kaldırılmasına neden olduğu anlaşıl
maktadır.
| 722 Hikuk Davalan
Dava, davalının vekili olarak dava ve icra dosyalannın takip edildiği kendisine
herhangi bir vekâlet ücreti ve masraf ödenmediği gibi haksız olarak vekâlet
ten azlecildiği ileri sürülerek alacaklarının tahsii için başlatılan takibe vaki
itirazın iptali istemine ilişkindir. Avukatlık Kanununun 166. maddesinde ta
nımlanan hapis hakkı, sadece vekâlet ücreti alacakları ve yapılan giderler
oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş
olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını
"hapis hakkı" adı altında elinde tutması, bu hakcın yasaya konuluş amacına
aykırı oldjğu gibi, avukatlık meslek kurallarına efe aykırıdır. Davacı avukatın,
davalıya vekâleten bir kısım tahsilâtlar yaptığı ve bu tahsilatları, vekâlet ücreti
alacaklarına dair hapis hakkını kullanmak suretiyle yedinde tuttuğu anlaşıl
maktadır. Mahkemece, öncelikle hapis hakkının Avukatlık Kanunu ve meslek
kuralları Hükümlerine göre, usulüne uygun olarak ve gerektiği gibi kullanılıp
kullanılmadığı incelenip, değerlendirilmeli, azlin nakli olup olmadığı da buna
göre belirlenip, hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. (Yargıtay 13.
HD E. 2012/26965; K. 2013/17391; T. 25.6.2013)
Dava, ve<âlet ücreti alacağı istemine ilişkindir. Davacı avukatların iki kişi
olmalarına rağmen birçok duruşmaya mazeret bildirerek katılmadıkları, ma
zeretsiz elarak takip edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına neden
oldukları dosyanın bu sebeple uzamasına sebep oldukları ayrıca ilk bilirkişi
raporuna itiraz etmeyerek ilk belirlenen daha az değer üzerinden davanın
kabulüne karar verilmesini talep ettikleri gözetidiğinde, davacıların bu ey
lemlerinin almış oldukları işte, BK'nın 390'ıncı maddesi gereği gerekli özeni
göstermedikleri ve kusurlu olduklannı göstermektedir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 72L|
Dava, vekâlet ilişkisine dayalı olarak davalı avukatın müvekkilleri adına tahsil
ettiği paradan vekâlet ücreti adı altında fazladan meblağı uhdesinde tuttuğu
iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. Vekilin aldıklarını geri verme bor
cunda zamanaşımı vekâlet ilişkisi sürdükçe işlemez. Bir başka deyişle zamana
şımı vekâlet ilişkisinin istifa azil, ölüm vs. gibi sebeplerle son bulması ya da
vekilin hesap vermesi ile işlemeye başlar. Somut olayda ise davalı vekil uhde
sinde tuttuğu paranın bu kısmının vekâlet ücreti olayın hapis hakkını kullan
mış, ne var ki onanarak kesinleşen dava dosyasında fazla olan parayı uhde
sinde tuttuğu kesinleşmiştir. Bu durumda zamanaşımının başlangıcı bu kara
rın kesinleştiği tarihtir. Bu halde, haklarındaki takibe itiraz eden, bir kısmı da
menfi tespit davası açarak vekâlet ücretinden sorumlu olmadıklarını tespit
isteyen cavacılar yönünden BK 126/4. maddesinde öngörülen zamanaşımı
süresinin dava tarihleri itibari ile henüz dolmamış olduğu gözetilerek işin
esasına girilip neticesine göre hüküm kurulmalı iken davanın zamanaşımı
nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay 13. HD E.
2012/28931; K. 2013/8699; T. 4.4.2013)
Hıkuk Davalan
DAVACI :A
VEKİLİ :B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için (...) tarihli avukatlık ücret söz
leşmesi yapmışlardır. Davalı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye
göre (...) tarihinde görüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterliğinin
(...) tarih ve (...) yevmiye numaralı vekâletnamesini teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvekkilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı avukat
müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade etmemiştir./Davalı
avukat işe başladıktan sonra haricen tahsil ettiği alacağımızı tarafımıza ödememiştir./Davalı avukat işe
başladıktan sonra işi neticelendirmiş ancak tahsil ettiği miktarı tarafımıza ödememiştir.
Avukatın kusurlu davranışının bulunduğu davada avukatın tafsil ettiği paranın davayı açar
ken tespiti mümkün olmadığından alacak miktarı yönünden davamız belirsiz alacak davasıdır.
Manevi tazminat ile yargılama masrafı ve peşin ücretin iadesi yönjnden ise alacak davasıdır. Bu
nedenlerle Sayın Mahkemenizde alacak davası açma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmediği dosyaların getirtilme
si istenecek)
S- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
1- Dava konusu alacağın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiya
ti tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
1- Yukarıda belirtilen {..) adet ek.
Avukat ile iş sah bi arasında avukat işe başladıktan sonra yaşanan uyuş
mazlıklardan biri de avukatın işe başlamasından sonra haklı nedenler olmadan
işi takipten vazgeçmesi ya da işi takip ederken özensiz iğinden kaynaklı zararla
ra neden olmasıdır. Bj dava türünün avukatın işe başlamadan önce haklı azle
dilmesi ya da haksız istifası nedeniyle iş sahibi tarafından açılacak tazminat
davasından en önemi farkı uyuşmazlık konusu olayın avukatın işe başlamasın
dan sonra gerçekleşmesi ve iş sahibi açısından bir tazminat hakkı doğuracak
nitelikte olmasıdır.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.12, 40, 53, 171, 174; 6098
sayılı Türk Borçlar Karunu m.49, 52,132, 502, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu m.2, 6, 10, 15, 107, 165, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hak
kında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahibi ile yazılı anlaşma yapması ve işe başlamasından sonra
avukatın haklı azledilmesi ya da haksız istifasından kaynaklanan davalar 6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü maddesine göre tüke
tici mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise
dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı taşımıyorsa
dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı bir sözleşme olması nedeniyle HMK
| 728 Hikuk Davalan
m.lO uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Yapılacak işin ko
nusu bir sözleşme hazırlanması gibi avukatın bürosurda yapılabilecek bir işse
avukatın bulunduğu ver mahkemesi, dava açılacaksa davanın görüleceği yer
mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay'da bulunan bir dosyanın murafaasına giri
lecekse Ankara mahkemeleri sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir. Avukatın
işe başlamasından sonra verdiği zararlar aynı zamanda TBK m.49'a göre haksız
fiil niteliğinde olacağından HMK m.lö'ya göre zarar verici eylemin gerçekleştiği
yer mahkemesi de yetkilidir. Örneğin sözleşme Ankara'da yapılmış, avukatın
bürosu İstanbul'da ama yapılacak iş Kayseri’de ise ve avukatın Kayseri'deki
haksız eyleminden kaynaklı bir zarar doğmuşsa Kayseri mahkemeleri de yetkili
olabilecektir. Zararın meydana geldiği ya da gelme olasılığının bulunduğu yer
mahkemesinin yetkisi seçimlik yetki olup kesin yetki değildir. Bu nedenle zara
rın meydana geldiği \erin farklı bir yer olması davalının yerleşim yeri mahke
mesinin ve sözleşmenin ifa yeri mahkemesinin yetkisini kaldırmaz. 6502 sayılı
kanun m.73/V hükmü tüketicinin yani iş sahibi davasının bulunduğu yerdeki
mahkemeyi de yetkili saymıştır. Bu sebeple davacı iş sahibinin seçimlik hakkı
bulunmaktadır.
d. Davacı - Davalı
b. Davalı: Davalı zarara sebebiyet verdiği için haklı azledilen ya da haksız istifa
eden avukattır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.l74/ll'ye göre avukat kusur
veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Avuka
tın kusur ve ihmali iş sahibinin zararına neden olmuşsa TBK m.49 vd. hü
kümlerine göre tazminat sorumluluğu altındadır.
sebebiyle başka bir yarde çalışmak zorunda olan ve bu nedenle işi tamamen
başkasına devreden avukatlar hakkında 171. madde uygulanmaz. Bu durumda
sadece vekâleti alan avukat sorumludur. Ancak vekâleti alan avukat ile yanında
çalışan avukat arasındaki tazminata dayalı rücu ilişkisi saklıdır.
e. Yargılama Usulü
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa
buna ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Ancak avukat açısından
işe başlama sadece dava ya da icra takibinin başlatılmış olması ölçütlerine sıkış-
tırılamaz. Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuru
luşlarla yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda
da avukatın işe başladığının kabul edilmesi gerekir. Sözleşme hazırlanması gibi
adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin avukat tarafından hazır
lanmasından sonra internet ortamında iş sahibine bilgi amaçlı olarak gönderil
miş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Avukatın işe başlamış olması
durumunda haklı azlin ya da haksız istifanın meydana geldiği tarihe kadar bitir
diği işlerin ücretini ta ep etme ve yine iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için
I 730 Hikuk Davalan
harcadığı masrafı iade etmeme hakkı bulunmaktadır. Bu durumda masraf
avansı olarak aldığı paradan sadece elinde kalanın iadesi ile sorumludur.1"
■‘Dava, alacak istemidir. Davalı avukatın çekmiş olduğu teminatı müvekkili olan davacıya iade etmediği
dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda davalı avukatın davacı tarafından haklı olarak azledildîğinin kabu
lü zorunlu olup, esasen bj husus mahkemenin de kabulûndedir. Avukatın haklı olarak azledilmesi duru
munda avukat takip ettiği işlerden dolayı kural olarak herhangi bir ücret isteyemez. Ancak azil tarihine
kadar takip edip sonuçlandırdığı işlerin ücretini ve yaptığı masrafları ister. Mahkemenin bu yönleri göz
ardı ederek yanlış değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, boz
mayı gerektirir." Yargıtay 13. HO. T. 29.5.2012 E. 2012/9334; K. 2012/13861
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 7311
Açılacak dava bir üst başlıkta incelediğimiz gibi aynı zamanda yazılı anlaş
madan sonra avukata teslim edilen yargılama masrafı ve peşin ücretin iadesi
talebini de kapsıyorsa o takdirde bu miktarın tazminat talebinden ayrı tutulma
sı ve bu miktar için belirli bir rakamın dilekçeye yazılması gerekir. Çünkü iş sa
hibi yargılama masrafı ya da peşin ücret adı altında avukata ne kadar ödeme
yaptığını bilebilecek durumdadır. Bu miktar için belirsz alacak davası açılama
dığından davacı iş sahibi dava dilekçesinde her iki talebini ayrı ayrı nitelendir-
melidir.
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haksız istifasının ya da haklı azli
nin neden olduğu zarar nedeniyle tazminat talep edilmekte olduğundan davaya
konu bir malvarlığının bulunması ve ihtiyati tedbirin de bu mal varlığı için is
tenmesi gerekir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar B3J
Kararlar Avukatın davayı takip etme görevini yerine getirmemiş olmasının iş sahi
bine avu<ata karşı tazminat hakkı verebilmesi çin bundan ötürü iş sahibi
nin zararının doğmuş olması ve bunu ispatlamış olmasına bağlıdır
Dava, avukat olan davalının kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini dava
sıdır. Davalı, davacının vekili olarak başlattığı dava dosyasının takipsiz bırakıl
ması sonucu uğradığı zararın tahsilini istemiş, cavalı, davacı için üstlenilen
hukuki yardımın İcra Takibi ve esas mahkemesinde görülen dava ile sınırlı
olup, temyiz ve sonrası işlem ve hukuki yardım kapsamadığını, davacının
işverenden tüm alacaklarını tahsil ettiğinden, davanın konusunun kalmadığını
savunara< davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı vekilin iş mah
kemesi cava dosyasında vekalet görevinin gereklerini yerine getirmediği,
davayı takip etmemesi nedeni ile davanın açılmamış sayılmasına karar veril
mesine neden olduğu, bu durumunda davacının aleyhine sonuç doğurduğu
anlaşıldığından, davalı vekilin karşı davasının reddine, bilirkişi raporu hükme
esas alınmak suretiyle de asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar îrasında düzenlenen yazılı ücret sözleşmesi gereğince davacının
işçilik alacaklarının tahsili için dava açıldığı, Bakırköy 5. İş Mahkemesinin
2008/113 Esas sayılı davasında davanın kısmen kabulüne karar verildiği,
kararın davalı avukat tarafından ilamlı icra takibne konu edildiği, icra takibi
neticesinde borçlu şirket tarafından icra takibine konu borcun ödendiği, bu
sırada iş mahkemesindeki davanın şirket tarafından temyizi üzerine kararın
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 28.11.2012 tarihli ilamı ile bozulduğu, bozma
dan sonra duruşma gününün davalı avukata tebliğ edildiği ancak avukatın
duruşmava katılmaması nedeniyle HMK 320. maddesi gereğince dosyanın
işlemden kaldınlmasına karar verildiği ve yasal süre içinde yenilenmemesi
nedeniyle 26.08.2013 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği,
bu karardan sonra şirket tarafından icra dosyasıra yapılan ödemenin davacı
dan talep edildiği ve aynı zamanda vekalet ücretinin tahsili için hakkında icra
takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. Davalı avukat, 11.04.2007 tarihli avukatlık
sözleşmesi gereğince kendisinin temyiz aşamasından sonra davayı takip etme
sorumluluğunun olmadığını savunmuş ise de; duruşma davetiyesi avukata
tebliğ edilmiş olup, duruşma gününden davacıyı haber ettiğini ispat edeme
miştir. Bu durumda davalı avukatın vekalet görevini gereği gibi yerine getir
mediğine ilişkin mahkemenin kabulü doğru ise de; davacının zararını açıkça
ispat etmesi gerekir. Mahkemece İş Mahkemesinde görülen davanın açılma
mış sayılmasına ilişkin kararından sonra davacı tarafından tekrar davanın
açılıp açılamayacağı, bu davanın kazanılıp kazanılmayacağı bilirkişi marifetiy
le belirlenip maddi zararın oluşup oluşmayacağı tespit edilerek sonucuna
uygun karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD Esas 2015/13838; Karar
2017/2108 Tarih 21.02.2017)
Hıkuk Davalan
Dava, davalının vekili olarak dava ve icra dosyalannın takip edildiği kendisine
herhangi bir vekâlet ücreti ve masraf ödenmediği gibi haksız olarak vekâlet
ten azled Idiği ileri sürülerek alacaklarının tahsili için başlatılan takibe vaki
Dava, vekâlet ücreti alacağı istemine ilişkindir. Davacı avukatların iki kişi olmaları
na rağmen birçok duruşmaya mazeret bildirerek katılmadıkları, mazeretsiz olarak
takip edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına neden oldukları dosyanın
bu sebeple uzamasına sebep oldukları aynca ilk bilirdşi raporuna itiraz etmeyerek
ilk belirlenen daha az değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini talep
ettikleri gözetildiğinde, davacılann bu eylemlerinin almış oldukları işte, BK'nın
390'ıncı maddesi gereği gerekli özeni göstermedikleri ve kusurlu olduklarını gös
termektedir. Bu durumda davalılar, davaa avukatlan haklı olarak azlettiklerinin
kabulü gerekir. Haklı azil sebebiyle davacı avukatar Avukatlık Kanunun 174/2
maddesi gereği vekâlet ücreti isteyemez. Öyle cunca davanın reddi gerekir.
(Yargrtay 13. HD E. 2013/8337; K. 2013/16906; T. 20.6.2013)
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir. 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 40.
Maddesinde, "iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri
sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten İtibaren
bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer”
hükmü bulunmakta olup, bu hükümle müvekklin, avukata karşı tazminat
isteminin bir ve beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir.
Hıkuk Davaları
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı avukatın icra dosyasına vermiş
olduğu cilekçedeki "dosyadan feragat ettiğini" belirten açıklamanın esas
haktan feragat niteliğinde olduğunu kabule olanak yoktur. Söz konusu açık
lamayla hakkın özünden değil, sadece takipten feragat edildiği anlaşılmakta
dır. Takipten feragate rağmen esas hak, hukuk varlığını korumaya devam
ettiğinden, alacaklı, alacağının tahsili için dava veya yeniden icra takibi yoluna
başvurablir. Bununla beraber somut olayda, davacının talimatıyla takipten
feragat ettiğini kanıtlayamayan, bu konuda bilgi ve hesap vermeyen davalı
avukatın, vekâleti ifada kusurlu olduğu, alacaklı müvekkilinin kambiyo sene
dinden doğan haklarını kaybetmesine ve onur zarara uğramasına neden
olduğu da açıktır. Ne var ki takipten feragat, takip konusu esas haktan feragat
anlamında olmadığından, davalının davacıya karşı sorumluluğunun, takip
konusu senet miktarları kadar olduğunu kabul etmek de mümkün değildir.
Alacağın tahsil imkânı mevcuttur. Davacının, durumu öğrenip davalıyı azlet
mesinden sonra, alacağının tahsili için gerekli çabayı göstermemiş olması,
kendi kusuruna dayalı olup, bu sebeple davalının sorumluluğu ağıriaştırıla-
maz. BK'nın 98. maddesi delaletiyle aynı kanunun 44. maddesi gereğince,
alacaklının, zararın artmasına yol açacak davranışlardan kaçınma yükümlülü
ğü bulunduğundan davalı ancak, durumun öğrenilip azledilmesinden sonra,
alacaklı davacı tarafından yeniden başlatılacak bir takip veya dava sonunda,
normal şartlar altında alacağın tahsil edilebileceği tarihe kadar geçecek olan
zaman nedeniyle, kambiyo senedinden doğan hakların kaybedilmesinden ve
bu itibara alacağın geç tahsil edilmesinden dolayı uğranılan zararlardan
sorumlucur. (Yargıtay 13. HD E. 2012/12293; K. 2013/15488; T. 7.6.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı avukat ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti içir (...) tarihinde avukatlık ücret
sözleşmesi yapmışlardır. Davalı avukat ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü mad
deye göre (...) tarihinde görüşme tutanağı hazırlanmıştır/Müvekkilim davalı avukata (...) Noterli
ğinin (...) tarih ve (...) yevm ye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Müvekkilim davalı avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz almıştır.
Davalı avukat (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim tarafından (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı olarak azledilmiştir/Davalı avukat (...) Noterliğinin (...)
tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı gerekçe göstermeksizin vekillik görevinden
istifa etmiştir.
Davalı avukatın müvel&ilim tarafından haklı olarak azlinden/haksız istifasından sonra davalı
avukat müvekkilimden almış bulunduğu yargılama masrafı ve peşin avukatlık ücretini iade et-
memiştir/Davalı avukat işe başladıktan sonra haricen tahsil ettiği alacağımızı tarafımıza ödeme-
miştir/Davalı avukat işe başladıktan sonra işi neticelendirmiş ancak tahsil ettiği miktarı tarafımıza
ödememiştir./Davalı avukst işe başladıktan sonra aleyhimize sonuçlanan davayı temyiz süresini
kaçırarak kararın kesinleşmesine neden olmuş ve alacağımızın tahsilini engellemiştir.
Avukatın kusurlu davrenışının bulunduğu davada meydana gelen zararın davayı açarken tes
piti mümkün olmadığından maddi tazminat yönünden davamız belirsiz alacak davasıdır. Manevi
tazminat ile yargılama masrafı ve peşin ücretin iadesi yönünden ise alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmediği dosyaların getirtilme
si istenecek)
S- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
1- Dava konusu paranın yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesindeki (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
1- Yukanda belirtilen (..) adet ek.
Avukat ile iş sah bi arasında avukat işe başladıktan sonra yaşanan uyuş
mazlık nedeniyle avukatın haklı olarak azledilmesi ya da haksız olarak istifa
etmesi durumunda avukat azlin ya da istifanın gerçekleştiği tarihe kadar bitir
diği işlerin ücretini iş sahibinden talep edebilir.””
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53; 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu m.52, 132, 147, 149, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
m.2, 6,10,107,165, 389; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
b. Görev
Avukatın iş sahibi ile yazılı anlaşma yapmasından ve işe başlamasından
sonra avukatın haklı azledilmesi ya da haksız istifasından kaynaklanan davalar
6502 sayılı Tüketicinir Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü maddesine göre
tüketici mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde
ise dava asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı taşımıyorsa
dava asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
■‘Dava, alacak istemidir. Davalı avukatın çekmiş olduğu teminatı müvekkili olan davacıya iade etmediği
dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda davalı avukatın davacı tarafından haklı olarak azledildîğinin kabu
lü zorunlu olup, esasen bj husus mahkemenin de kabulûndedir. Avukatın haklı olarak azledilmesi duru
munda avukat takip ettiği işlerden dolayı kural olarak herhangi bir ücret isteyemez. Ancak azil tarihine
kadar takip edip sonuçlandırdığı işlerin ücretini ve yaptığı masrafları ister. Mahkemenin bu yönleri
gözardı ederek yanlış değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup,
bozmayı gerektirir." Yargıtay T. 29.S.2012 E. 2012/9334; K. 2012/13861
I ™ Hikuk Davaları
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı bir sözleşme olması nedeniyle HMK
m.10 maddesi uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Yapılacak
işin konusu bir sözleşme hazırlanması gibi avukatın bürosunda yapılabilecek bir
işse avukatın bulunduğu yer mahkemesi, dava açılacaksa davanın görüleceği
yer mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay'da bulunan tir dosyanın murafaasına
girilecekse Ankara mahkemeleri sözleşmenin ifa yeri olarak kabul edilir.
d. Dovacı - Davalı
a. Davacı: Haklı azledilen ya da haksız istifa eden avukat davacı sıfatına sahip
tir. İşi yapan avukatın birden çok olması durumunda her bir avukat bu da
vayı birlikte ya da ayrı ayrı açabilirler.
e. Yargılama Usulü
aa. Delillerin Değerlendirilmesi
Avukatın işe başlayıp başlamadığı ise açılmış bir dava ya da icra takibi varsa buna
ilişkin tevzi makbuzu ve belgelerle ispatlanabilir. Ancak avukat açısından işe başlama
sadece dava ya da icra takibinin başlatılmış olması ölçütlerine sıkıştırılamaz. Yapılacak
iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla yazışmalar yapması,
birtakım belge ve bilgileri elde etmesi durumunda da avukatın işe başladığının kabul
edilmesi gerekir. Sözleşme hazırlanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa
sözleşmenin avukat tarafından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibi
ne bilgi amaçlı olarak gönderilmiş olması yine avukatın işe başladığının kanıtıdır. Avu
katın işe başlamış olması durumunda haklı azlin ya da haksız istifanın meydana geldi
ği tarihe kadar bitirdiği işlerin ücretini talep etme ve yine iş sahibinden aldığı ve yap
tığı işler için harcadığı masrafı iade etmeme hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı
olarak aldığı paradan sadece elinde kalanın iadesi ile sorumludur.
Avukatın bitirdiği işlerin karşılığı olan ücretin miktarının tespiti vekil olarak
takip ettiği davanın sonuçlanmasına bağlı olduğu durumlarda davacı avukatın
talebi ya da hâkimin kendiliğinden vereceği kararla ciğer dava HMK m.l65'e
göre bekletici mesele yapılabilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Kararlar Avukatın vekilliğini yürüttüğü kurum aleyhine suç işleyen kişinin sanık
vekilliğini üstlenmesi haklı azil nedenidir. Avukatın, diğer avukatlarla eşit
icra dosyası verilmemesi nedeniyle istifası haklı istifa sayılmaz
Davacı avukatın, vekalet akdi devam ederken, Kurtalan Asliye Ceza Mahke
mesinin 2007/153 esas sayılı dosyasında davalı kurum aleyhine hırsızlık suçu
işleyen Sînığın vekilliğini üstlenerek avukatlık kanununa, avukatlık meslek
kurallarına ve taraflarca imzalanan avukatlık sözleşmesine aykırı davrandığı
sabittir. Bu nedenle davalının savunmasında belirttiği, bilirkişi raporlarında
tespit edildiği ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı, davacıyı
haklı olarak azletmiş olup yine davacının bu sebeple haklı olarak azil edilme
sine rağmen diğer avukatlarla eşit icra takip dosyası verilmediği gerekçesiyle
istifa etmesi de haksızdır. Somut olayda, azil haklı olduğu ve davacının istifası
haksız olduğu için davacı sadece azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen
işler için vekalet ücreti talep edebilir. Davacı, azl tarihi itibariyle sonuçlanıp
kesinleşmeyen dava ve takiplerden dolayı hiç bir vekalet ücreti talep edeme
yeceği gibi davacı lehine hakkaniyet tazminatına da hükmedilmesi de doğru
değildir.
Haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden
dolayı vekâlet ücreti talep edilebilir
Haksız istifa halinde davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle tamam
lanmış işlerden dolayı vekâlet ücretine hak kazanır
Dava, haklı istifa nedeniyle vekâlet ücreti ve mas'af alacağı isteğine ilişkindir.
Uyuşmaz ık, istifanın haklı olup olmadığı noktesındadır. Avukatlık Kanunu
uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından
işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir. Davacı
bunun aksini ispatlayamamıştır. Kaldı ki, bu husus hükme esas alınan bilirkişi
raporunda da kabul edilmiştir. Bu durumda istifanın haksız olduğunun kabulü
gerekir. Bitmemiş işlere dair masraflar nedeniyle istifa halinde de sonuç
değişmez. Haksız istifa halinde davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle
tamamlanmış işlerden dolayı vekâlet ücretine hak kazanır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 745 I
Öyle olunca mahkemece istifa haksız kabul edilerek istifa tarihi itibariyle
tamamlanmış iş olup olmadığı belirlenip sonucura göre karar verilmesi gere
kir. (Yargtay 13. HD E. 2013/12078; K. 2013/25935; T. 24.10.2013)
Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu
yer mahkemesi de yetkilidir
Davacı, davalıların vekili olarak takip ettiği dosya ara ilişkin vekâlet ücretinin,
bir kısım masrafların ve yol giderlerinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik
görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, vekâlet ücretine konu alacağın tahsilini
talep etmiştir. Mahkemece, haksız istifa tarihi itibariyle davacı tarafından
takip edilerek sonuçlandırılan ve kesin hüküm elde edilen dava ve icra takip
leri yönünden davacının hak ettiği akdi ve karşı yan vekâlet ücreti ile davalılar
tarafından itiraz edilmemesi nedeni ile tüm dosyalarda yapılan masrafların
hesaplanması için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması ve davacının davalı
lardan aldığını kabul ettiği miktarın mahsubundan sonra hâsıl olacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm elde edilmediği halde sade
ce karara çıkmış dosyalar yönünden de hesaplama yapılan bilirkişi kurulu
raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı
olup, bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15398; K. 2013/22021; T.
19.9.2013)
I 746 Hıkuk Davaları
Dava, ve<âlet ücreti alacağı istemine ilişkindir. Davacı avukatların iki kişi
olmalarına rağmen birçok duruşmaya mazeret bildirerek katılmadıkları, ma
zeretsiz darak takip edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına neden
oldukları dosyanın bu sebeple uzamasına sebep oldukları ayrıca ilk bilirkişi
raporuna itiraz etmeyerek ilk belirlenen daha az değer üzerinden davanın
kabulüne karar verilmesini talep ettikleri gözetidiğinde, davacıların bu ey
lemlerinin almış oldukları işte, BK'nın 390'ıncı maddesi gereği gerekli özeni
göstermedikleri ve kusurlu olduklarını göstermektedir. Bu durumda davalılar,
davacı avukatları haklı olarak azlettiklerinin kabulü gerekir. Haklı azil sebebiy
le davacı avukatlar Avukatlık Kanunun 174/2 mîddesi gereği vekâlet ücreti
isteyemez. Öyle olunca davanın reddi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/8337;
K. 2013/16906; T. 20.6.2013)
Dava, vekâlet ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi
ne ilişkindir. Vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve
takiplere sirayet eder. Dosya kapsamından davacı avukatla davalılar arasında
başka dava dosyaları sebebiyle avukatlık ücretire dair davalar olduğu anla-
şılmaktacır. O halde mahkemece öncelikle davalıların azil nedenleri üzerinde
durulmal, vekâlet ücretine dair diğer dava dosyaları ile protokol ve kat karşı
lığı inşaat sözleşmeleri incelenmek suretiyle davacı avukatın azlinin haklı olup
olmadığı değerlendirilmeli ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca davacı asıl alacak ve faizi yönünden takip başlatmış olmasına rağmen,
dava dilekçesinde itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmesini
istemiştir. Mahkemece, "Davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamı
na” karar verilmekle talep aşılacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15312; K.
2013/16890; T. 20.6.2013)
Dava, vekâlet ücreti istemine ilişkindir. Davacının, dava dışı şirket ile davalı
İSKİ arasında, hukuk hizmetleri satın alınması için yapılan "Hukuk Hizmetleri
Protokolü” kapsamında davalının taraf olduğu icra takipleri ve davaları vekil
sıfatıyla takip ettiği, maaş ve ücretleri ile her türlü özlük haklarını şirketten
aldığı dosya içeriğiyle sabit olduğu gibi bu husus tarafların da kabulündedir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar Z£.J
Yine davacının dava dışı şirket bünyesinde çalışması nedeniyle, SSK işe giriş
bildirgesinin de aynı şirket tarafından düzenlendiği, istihdam edildiği işyeri
olarak da bu şirketin gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının,
davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün kadrolu veya sözleşmeli personeli olmadığı
nın, dava dışı şirket ile İSKİ arasında yapılan "hukuk Hizmetleri Protokolü”
hükümleri doğrultusunda hizmet verdiğinin kabulü gerekir. İSKİ Genel Müdür
lüğünün icra takipleri ve davalar için davacıya ve<âletname vermesi yasal bir
zorunluluk olup, bu durum davacının dava dışı şi’ketin çalışanı olduğu gerçe
ğini değiştirmeyeceğinden uyuşmazlığın protokol hükümleri doğrultusunda
çözümlermesi gereklidir. Söz konusu "Hukuk Hzmetleri Protokolümde "...
Yapılacak avukatlık hizmetlerinin ifasıyla ilgili aylık ücret, her türlü ikramiye,
tazminat, vekâlet ücreti, harcırah vb. ödemeler, haklar ve sorumluluklar
şirkete aittir.” "Avukatların Sorumlulukları” başlığını taşıyan maddesinde ise,
"Avukatlar ücret dışında vekâlet ücreti vb. gibi herhangi bir hak talep etme
yecekledir." hükümleri bulunmaktadır. O halde protokolün açıklanan bu
hükümleri gereğince, davalıya avukatlık hizmeti veren davacının, davaya konu
vekâlet ücretleri sebebiyle davalıdan talepte bulunması mümkün değildir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/7188; K. 2013/16775; T 19.6.2013)
Boşanma ve katkı payı alacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dos
yanın sonradan ayrılmış olmasına göre avukatın ayrı ayrı ücret isteme
hakkı bulunmaktadır
Davacı, davalı avukata verdiği vekâletle boşanma davasıyla katkı bedeli dava
sını açıp takip ettiğini ancak davacının boşanma davasıyla birlikte açılmaması
gereken katkı payı davasını birlikte açtığını, talimatı olmadığı halde eşyaların
aynen iadesini talep ettiğini, kendisini bilgilendrmediğini, bu sebeple haklı
olarak azlettiğini, buna rağmen davalının aleyhine vekâlet ücretinin tahsili için
takip yaptığını ileri sürerek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti
ile %40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Sözleşmede yazılı işler karşılığı vekâlet ücretinin
kararlaştırdığı, sözleşmeyi davalının imzaladığı ancak sözleşme başlığında şirketi
temsilen ioaresinin yer aldığı, sözleşme içeriğinde yaalı davalann bir kısmında dava
lının ve davalı şirketin bizzat taraf oldukları, davaova verdikleri vekâletnamelerin
davalı tarafından kendisine asaleten şirkete vekâleten verildiği, azilnamenin de
Hıkuk Davaları
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı iş sahibi ile müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için (...) tarihinde avukatlık ücret
sözleşmesi yapmışlardır. Davalı iş sahibi ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü mad
deye göre (...) tarihinde görüşme tutanağı hazırlanmıştır/Davalı iş sahibi müvekkilim avukata (...)
Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı iş sahibi müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yarg lama masrafı ve (...) TL peşin
avukatlık ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kencisine (...) tarihli makbuz veril
miştir.
Davalı iş sahibi (...) sebeplerinden ötürü müvekkilim avukatı (..) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile azletmiştir./Müvekkilim avukat (..) Noterliğinin (...) tarih ve (...)
yevmiye numaralı ihtarnamesi ile vekillik görevinden istifa etmiştir.
Müvekkilim olan avukat davalının (...) sayılı dosyasını sonuçiandırmış/belli bir aşamaya ge-
tirmiş/keşfe çıkmış/bilirkişi raporuna itiraz etmiş/tanıkların dinlenmesini sağlamış/delillerin
toplanmasını sağlamış/ön inceleme duruşmasına girmiş/dosyanın karara çıkmasında sonra ilamlı
icra takibini başlatmış/haciz işlemlerini yapmıştır. Bu nedenlerle müvekkilimin azli haklı bile olsa
bitirdiği işlerin karşılığını alma hakkı bulunmaktadır.
Müvekkilim avukatın bitirdiği işlerinin karşılığı olan avukatın ücretinin miktarının davayı
açarken tespiti mümkün olmadığından davamız belirsiz alacak davasıdır. Bu nedenlerle Sayın
Mahkemenizde belirsiz alacak davası açma zorunluluğu doğmuştur
HUKUKİ NEDENLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmediği dosyaların getirtilme
si istenecek)
S- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere;
2- Haklı azil/ihtarname/dava/haksız istifa tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte şimdilik,
(...) TL avukatlık ücretinin ödenmesine,
3- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
1- Yukarıda belirtilen {..) adet ek.
"Haklı bir sebep olmaksızn avukat azledilmişse ücretin tamamını alacaktır. Bu ücret vekalet sözleşme
sinde kararlaştırılan ücret ile mahkeme masrafı olarak karşı taraftan a ıracak ücrettir. (...) haksız azil ya
pılmışsa avukat yukarıda değinildiği gibi ücret sözleşmesindeki ücret ila mahkeme masraflı oİ3rak takdir
edilen ücret dışında icra nkâr tazminatını dahi alabilmektedir. (...) Ne var ki haksız azilden sonra dava
yeni atanan vekil tarafından takip edilip sonuçlandırdığı takdirde karşı taraftan alınacak ücretin azledi
len vekile mi yoksa sonradan atanan vekile mi ait olacağının tespiti önem kazanmaktadır. Bizce Avukatlık
Kanunu'nun açıklanan hükümlerine göre haksız azledilen vekil ve yeni atanan vekil ücret sözleşmelerinde
kararlaştınlan ücretlerini ayn ayrı ve tam olarak almaları gerekmektedir." Özkaya, Eraslan: Vekâlet Söz
leşmesi ve Kötüye Kulltsn<!r,os<, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, 2013 Ankara, sf. 779, 780
|7S2 Hıkuk Davalan
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 163, 164, 165; 6098 sa
yılı Türk Borçlar Kanunu m.52, 89, 132, 147,149, 502; 6100 sayılı Hukuk Muha
kemeleri Kanunu m.2, 6, 10, 107, 165, 389; 6502 saylı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun.
b. Görev
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraf ar arasında yazılı sözleşme olması nedeniyle HMK m.10
uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri iki
şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin yapılacağı yer sözleşmenin ifa yeri
dir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa bunların yapılacağı yer sözleş
menin ifa yeridir. Sözleşmenin ifa yerinin tespitinde esas alınacak ikinci ölçüt
ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çünkü karşılıklı edimleri içeren avu
katlık ücret sözleşmeleri iş sahibi açısından para borcunu kapsamaktadır. Avu
katlık ücret sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi
yapmak iş sahibi de ücreti avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle TBK'nın
89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça
para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının
bulunduğu yer mahkemesi de sözleşmenin ifa yeri say lir ve bu nedenle yetkili
dir.1" Sözleşmede avukata ücretinin nerede ödeneceği açıkça belirtilmişse üc
retin ödeneceği yer de yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde sözleşme
nin ifa yeri sayılır ve bj yer mahkemesi de yetkilidir.
s" "HMK'nın 6'ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden dcğan davalar için, sözleşme
nin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu S9) uyarınca para alacağına ilişkin
davalarda aksi karariaştırimadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 753 |
d. Dovacı - Davalı
e. Yargılama Usulü
aa. Delillerin Değerlendirilmesi
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin taslağının
avukat tarafından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibinin gö
rüş ve önerilerine sunulması ve iş sahibi tarafından da onay anlamına gelebile
cek söz ve davranışlarda bulunulması da yine avukatın işe başladığını hatta işi
bitirdiğini gösterir.
En önemli kanıtlama araçları ise avukatın iş sahibi adına açtığı dava ve baş
lattığı icra dosyalarıdır. Dava dosyasının mahkeme esas defterine kaydının ya
pılması ile dava açılmş sayılacağı için bu andan itibaren avukat başka bir işlem
yapmamış da olsa haklı istifanın ya da haksız azlin gerçekleştiği andan itibaren
ücretin tamamına hak kazanır.
alacak davaları için zamanaşımı süresi belirlenmiş değildir. 6502 sayılı kanunun
16'ncı maddesindeki zamanaşımı süreleri "hizmeti ve'enin ayıplı hizmeti" du
rumunda açılacak davalarda zamanaşımını düzenlediği için avukatın açacağı
davada uygulanmayacaktır. Çünkü bu davada avuka: davacı iş sahibi davalı
durumundadır. Bu nedenle zamanaşımı konusunda genel hükümlere bakılacak
tır. Vekâlet sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıklara Türk Borçlar Kanu
nu'nun 147/1,5 hükmü beş yıllık zamanaşımı süresi öngörmüştür. Bu maddede
öngörülen zamanaşımı süresi sözleşmede kararlaştırılan edimin yerine getiril
mediği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Bu nedenle avukatın işe başla
dıktan sonra haklı istifası ya da haksız azli durumunda davalı iş sahibine ihtar
name çekerek sebep olduğu durumdan kaynaklı yükümlülüklerini yerine getir
meye davet etmesi zamanaşımının işlemeye başladığı tarihin tespiti açısından
kolaylık oluşturacaktır. Bunun dışında iş sahibinin göncerdiği azilnamenin tarihi
ya da avukatın istifa yazısını gönderdiği tarih ve istifa nedenini doğuran olayın
meydana geldiği tarihte zamanaşımının başlangıcı için belirleyicidir. Çünkü za
manaşımının işlemeye başladığı tarih TBK m.l49/l'e göre alacağın vadesinin
gelmesi ile başlar.
l" "Kural olarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti müvekkil tarafından tahsil edildiğinde istenebilir
hale gelir. Ancak haksız azil halinde dürüstlük kuralları gereği avukatın bu ücreti azîlder sonrada talep
edebileceği kabul edilmelidir." Yargıtay 13. HD07.06.2011 T. 2010/17319 E. 2011/8929 K
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 757 |
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Kararlar Avukat ücret uyuşmazlıklarında avukatlık ücreti avukatın takip ettiği dos
yanın dava değerine göre belirlenir
Somut olaya bakıldığında; davaya konu 4 adet onalım davasının azil tarihi
olan 23.10.2008 tarihinden önce davalı lehine kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davalı avukatın azledilmeden önce akdi ve karşı yan ücret alacağına konu
dava dosyalarını davalı lehine sonuçlandırdığı mahkemenin de kabulünde
olduğuna göre, azlin haklı ya da haksız olduğuna bakılmaksızın davacı avuka
tın akdi ve karşı yan ücretlerine hak kazandığının kabulü gerekir. Bu hususlar
mahkemenin de kabulünde olup ihtilafsızdır. Somut olayda ihtilaf, taraflar
arasındaki sözleşmenin 10 maddesinde yer alan *İş bu sözleşmeye konu olan
işten dolayı avukata, onalım hakkına konu taşınmaz hissesi değerinin %30'u
avukatlık ücreti olarak ödenecektir" hükmündeT kaynaklanmaktadır. Mah
kemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak 2012 yılında yapılan taşınmazın
hisse değeri esas alınarak tavan oran olan %25 üzerinden akdi vekalet ücreti
ne hükmedilmiş ise de; davacı avukat davaları açarken müddeabihleri belir
lemiş oluo, ön alım davasına bakan mahkemelerce de bu müddeabihler esas
alınarak hüküm kurulmuştur. İlgili dosyalarda davacı avukatınca ıslah ile
değer artırılmadığı gibi, taşınmazın hisse değerine isabet eden ön alım bedel
lerine bir itirazı olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece.
Avukatlık Kanununun 174, 164 ve 163 maddeleri ve Dairemizin kökleşmiş
içtihatları da birlikte değerlendirilerek; ön alım devalarına konu 4 adet dosya
nın harçlandırılmış müddeabihleri üzerinden tavzn oran olan %25 esas alına
rak akdi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, dava konusu dosyalarla
ilgisi olmayan ve azil tarihinden sonra yapılan icra dosyasındaki kıymet takdir
raporunda belirlenen hisse değerleri esas alınarak hesaplama yapan bilirkişi
raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı
olup bozmayı gerektirir. (Yargıtay 13. HD Esas 2016/11690; Karar 2017/9215
Tarih 05.10.2017)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 759 I
Dava, haksız azil nedenine dayalı takip edilen icra takiplerindeki icra vekalet
ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine
ilişkindir. Davacı avukatın azlinin haksız olduğu mahkemenin de kabulünde-
dir. Avukatlık Kanunu'nun, 174. maddesinde, "Avukatın azli halinde ücretin
tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise
ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işle
minin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata
vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına
göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işler
den dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise
avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işn tüm vekalet ücretini talep
etme hakkına sahiptir. Somut olaya bakıldığında, taraflar arasında imzalanan
ücret söz eşmesinin 2. maddesinde davacı avukata dava konusunun değerinin
%6’sı oranında ücret ödeneceği kararlaştırılmıştır. Her ne kadar mahkemece
izaleyi şüyu davasına konu taşınmazların toplam değeri üzerinden davacının
ücrete hak kazanacağı kabul edilmiş ise de, davalıların izale suyu davasına
konu taşınmazda hisse sahibi oldukları, bu hisseleri nedeniyle davada taraf
olduklarına göre davalıların hisselerine isabet eden payların değerleri dikkate
alınarak bu miktar üzerinden ücrete hükmedlmesi gerektiği gözetilerek
sonucunz uygun bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu
yazılı şek İde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
(Yargıtay 13. HD Esas 2015/32045; Karar 2017/11096 Tarih 14.11.2017)
Davacı avukat, asıl dava ile, sözleşme ile karalaştırılan ve mahkemece feragat
ten önce hükmedilen maddi ve manevi tazminat tutarı üzerinden %10 vekalet
ücretini talep etmiş ve mahkemece de bu talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Ancak yuorıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlar ile sözleşme hükmü birlikte
değerlendirildiğinde; davacı avukatın maktu ücret dışında ücrete hak kazana
bilmesi için vekil eden davalıya kazandırdığı bir maddi ve manevi tazminatın
bulunması gerekir. Oysa, boşanma ve davalı lehine hükmedilen maddi ve
manevi tîzminat hükmünün, davanın Yargıtay aşamasında konusuz kalması
nedeni ile bozulmasından sonra davalı talimatı ile davacı avukat tarafından
feragat beyanı ile davanın feragat nedeni ile sonuçlandığı, dolayısıyla davalı
nın kazandığı bir tazminatın ve menfaatin bulunmadığı gözetildiğinde, davacı
I /«i Hıkuk Davalan
avukatın sözleşme ile kararlaştırılan şekilde %1O oranı üzerinden ücreti talep
etmeye hak kazanmadığının kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle asıl davanın
reddi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya
aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Yargıtay 13. HD Esas 2016/13340; Karar
2017/11764 Tarih 30.11.2017)
Hal böyle olunca davacının ücrete hak kazandığı sonucuna varılmasında isa
betsizlik yoktur. Ne var ki, ücret sözleşmesinde tahliye ve alacağın tahsili
üzerine maktu olarak belirlenen bir ücret vardır. Bilirkişi ve mahkeme tarafın
dan ücret hesabı yapılırken yalnızca alacağın tahsili yönünden yapılan takip
değeri üzerinden bir değerlendirmeye gidilmiş ve 10.000 USD alacağın,
Dava kazanılsın veya kaybedilsin vekâlet hizmetine karşılık avukata vekâlet ücreti
nin ödeneceğinin taraflarca kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki bir ücret
sözleşmesinin geçersiz kabul edilmesi için avukatlık yasasının amir hükümlerine
aykırılığın kesin olarak saptanması gerekir. Hukuk sistemimizde. BK'nın 19. mad
desindeki buyurucu hükümlere aykırı olmamak koşuluyla irade hürriyeti ve akit
serbestîsi sınırları içinde taraflar diledikleri gibi sözleşme yapabilirler. Vekâlet
ücreti sözleşmesi şahsi hak doğuran sözleşme olduğundan ve maktu olarak dü-
zenlendiğnden gerek davacı gerekse davalı sözleşmede belirlenen yükümlülük
lerden sorumludur. (Yargıtay 13. HD E. 2007/2106; K. 2007/7296; T. 23.5.2007)
Yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri
yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir. Bu
tavanı aşîn sözleşmeler belirtilen yüzde yirmi beş tavan oranında geçerlidir.
(Yargıtay 13. HD E. 2008/13013; K. 2008/15799; T. 29.12.2008)
Dava alacak davasıdır. Davacı, davalının vekili olarak açtığı davada davalıyı temsil
etmiş, arzlannda akdedilen ücret sözleşmesine göre davanın kazanılması halinde
tüm tazmnatın %20'sinin vekâlet ücreti olarak davao avukata ödeneceği kararlaş
tırılmıştır. Davaa kendi bilgi ve rızası dışında, davalının alacak davasından feragat
ettiğini, hizmet tespiti davasını ise atiye terk ettiğini ileri sürerek vekâlet ücretinin
davalıdan tahsilini istemiştir. Vekâlet ücretinin davanın kazanılması şartına bağlı
tutulduğu, davalının davası hakkında serbestçe tasarufta bulunabileceği, gerekçe
gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. D3.'alı alacak davasından kendi
rızası ile feragat ettiğinden ve hizmet tespitine yönelik davasını da atiye bıraktı
ğından her iki dava dosyası yönünden davacı avukatın davaları takip imkânı elin
den alınmıştır. Hâl böyle olunca davaa avukat hak ettiğini davalıdan isteyebilir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/23910; K. 2014/700; T. 15.1.2014)
Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu
yer mahkemesi de yetkilidir
Davacı, davalıların vekili olarak takip ettiği dosyalara ilişkin vekâlet ücretinin, bir
kısım masraflann ve yol giderlerinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik görevin
den istifa ettiğini ileri sürerek, vekâlet ücretine <onu alacağın tahsilini talep
etmiştir. Mahkemece, haksız istifa tarihi itibariyle davacı tarafından takip edile
rek sonuçlandırılan ve kesin hüküm elde edilen dava ve icra takipleri yönünden
davacının hak ettiği akdi ve karşı yan vekâlet ücret ile davalılar tarafından itiraz
edilmemesi nedeni ile tüm dosyalarda yapılan masrafların hesaplanması için
bilirkişi kurulundan ek rapor alınması ve davacının davalılardan aldığını kabul
ettiği miktarın mahsubundan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi
gerekirken, kesin hüküm elde edilmediği halde sadece karara çıkmış dosyalar
yönünden de hesaplama yapılan bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak yazılı
şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykın olup, bozma nedenidir. (Yargıtay
13. HD E.2013/15398; K. 2013/22021; T. 19.9.2013)
Dava, vekâlet ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine
ilişkindir. Vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takip
lere sirayet eder. Dosya kapsamından davacı avukatla davalılar arasında başka
dava dosyalan sebebiyle avukatlık ücretine dair davclar olduğu anlaşılmaktadır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 765 fl
Ayrıca davacı asıl alacak ve faizi yönünden takip başlatmış olmasına rağmen,
dava dilekçesinde itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmesini
istemiştir. Mahkemece, "Davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamı
na” karar verilmekle talep aşılacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15312; K.
2013/16890; T. 20.6.2013)
Dava, vekâlet ücreti istemine ilişkindir. Davacının, dava dışı şirket ile davalı İSKİ
arasında, hukuk hizmetleri satın alınması için yapı an "Hukuk Hizmetleri Proto
kolü" kapsamında davalının taraf olduğu icra takipleri ve davaları vekil sıfatıyla
takip ettiği, maaş ve ücretleri ile her türlü özlük haklarını şirketten aldığı dosya
içeriğiyle sabit olduğu gibi bu husus tarafların da obulündedir. Yine davacının
dava dışı şirket bünyesinde çalışması nedeniyle, SSK işe giriş bildirgesinin de
aynı şirket tarafından düzenlendiği, istihdam edildiği işyeri olarak da bu şirketin
gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının, davalı İSKİ Genel Müdürlü
ğünün kadrolu veya sözleşmeli personeli olmadığının, dava dışı şirket ile İSKİ
arasında yapılan "Hukuk Hizmetleri Protokolü" hükümleri doğrultusunda hiz
met verdiğinin kabulü gerekir. İSKİ Genel Müdürlüğünün icra takipleri ve dava
lar için davacıya vekâletname vermesi yasal bir zorunluluk olup, bu durum
davacının dava dışı şirketin çalışanı olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden
uyuşmazlğın protokol hükümleri doğrultusunda çözümlenmesi gereklidir. Söz
konusu "Hukuk Hizmetleri Protokolümde "... Yapılacak avukatlık hizmetlerinin
ifasıyla ilgili aylık ücret, her türlü ikramiye, tazminat, vekâlet ücreti, harcırah vb.
ödemeler, haklar ve sorumluluklar şirkete aittir.” "Avukatların Sorumlulukları”
başlığını taşıyan maddesinde ise, "Avukatlar ücret dışında vekâlet ücreti vb. gibi
herhangi bir hak talep etmeyeceklerdir." hükümleri bulunmaktadır. O halde
protokolün açıklanan bu hükümleri gereğince, davalıya avukatlık hizmeti veren
davacının, davaya konu vekâlet ücretleri sebebiyle davalıdan talepte bulunması
mümkün değildir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/7188; K. 2013/16775; T. 19.6.2013)
Boşanma ve katkı payı alacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dos
yanın sonradan ayrılmış olmasına göre avukctın ayrı ayrı ücret isteme
hakkı bulunmaktadır
Davacı, davalı avukata verdiği vekâletle boşanma davasıyla katkı bedeli dava
sını açıp takip ettiğini ancak davacının boşanma davasıyla birlikte açılmaması
gereken katkı payı davasını birlikte açtığını, talimetı olmadığı halde eşyaların
[ 766 Hıkuk Davalan
Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Sözleşmede yazılı işler karşılığı vekâlet ücreti
nin kararlaştırıldığı, sözleşmeyi davalının imzaladığı ancak sözleşme başlığında
şirketi temsilen ibaresinin yer aldığı, sözleşme içeriğinde yazılı davaların bir
kısmında davalının ve davalı şirketin bizzat taraf olduklan, davacıya verdikleri
vekâletnamelerin davalı tarafından kendisine asaleten şirkete vekâleten
verildiği, azil namenin de hem davalı hem de şirket tarafından yapıldığı anla-
şılmaktacır. Bu durumda avukatlık ücret sözleşmesinin taraflannın davalı
şirket ve davalı olduğunun ve davalı şirkete de husumet düşeceğinin kabulü
gerekir. Mahkemece bu davalı hakkında da avukatlık ücret sözleşmesi çerçe
vesinde sorumluluğu olduğunun kabulüyle esastan değerlendirme yapılması
gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/9912; K. 2013/16134; T. 12.6.2013)
başlatılar icra takibine vaki itirazın iptali isteğine lişkindir. 1136 sayılı Avukat
lık Kanurunun 164/4. maddesinde "...Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış
olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut
ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret söz
leşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile
ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluy
la ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan
bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin
değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti
olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık
asgari ücret tarifesi uygulanır." hükmü bulunmakladır.
Öyle olunca mahkemece azil haksız kabul edildiğine göre dava konusu söz
leşme hükmü de geçersiz kabul edilmek suretiyle davacı avukatın yukarda
anılan yasa hükmü uyarınca isteyebileceği vekâlet ücreti hesaplanarak sonu
cuna göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile geçersiz söz
leşme hükmüne dayanılarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş
olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Yargıtay 13. HD E.
2013/82*9; K. 2013/12850; T. 16.5.2013)
Dava, akdi ve karşı taraf vekâlet ücretinin tahsii istemine ilişkindir. Somut
olayda davacının, davalıya vekâleten takip etmiş olduğu dava karar aşama
sında iken, davalı tarafından haksız olarak azledildiği anlaşılmakta olup, dava
cı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden de mahrum kalmıştır. Bu
nedenle davacı avukatın. Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde düzen
lenen karşı taraf vekâlet ücretlerine de hak kazandığının kabulü gerekir. O
halde mzhkemece davacının takip etmiş olduğu dava nedeniyle, Avukatlık
Kanununun 164/son maddesine göre hasma yûkletilmesi gereken vekâlet
ücretine de karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek,
bu istemin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı
gerektirir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/11715; K. 2013/12413; T. 14.5.2013)
Hıkuk Davalan
Davacılar, davalının vekili olarak takip ettikleri dosyalara ilişkin masraf avan
sının davalıdan talep edilmesine rağmen davalının karşılamadığını ve bu
dosyalare konu vekâlet ücretinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik görevlerin
den istifa ettiklerinden bahisle vekâlet ücretine <onu alacağın tahsilini talep
etmişlerdir. Davacıların istifasını bildirdiği ihtarnamede dava ve icra masrafla
rının ödenmemesini de istifa gerekçesi olarak ileri sürmüş ise de, dava dilek
çesinde davalı tarafından masraflara mahsuben ödeme yapıldığı, bunun bir
kısmının davalıya ait dava konusu dosyalarda narcandığı, bir kısmının ise
davalının ortağı olduğu şirkete ilişkin dosyalarda kullanıldığı belirtilmiş olmak
la davalı tarafından işin başında davacı taraflara bir masraf ödemesinin yapıl
dığı anlaşılmaktadır. Davacı taraflarca işin görülmesi için yapılan bu ödemenin
yeterli olmaması halinde gereken miktarı davalıdan talep etmesi gerekir.
Davacı taraflar istifa tarihinden önce masraf talebinde bulunulmasına rağmen
davalının ödeme yapmadığı hususunu ispatla yükümlü oldukları kabul edilme
lidir. Mahkemece davacıların istifa sebebi olarak ileri sürdükleri masraf tale
bine ilişkn olarak davalıya yönelik bir bildirimde bulunup bulunmadıklarına
ilişkin delileri sorularak ve davalının yaptığı masraf ödemesinden söz konusu
kısmın şirket dosyalarına harcanıp harcanmadığı araştırılmak suretiyle istifa
nın haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususu incelenerek sonucuna uygun
karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2012/13331; K. 2013/8159; T.
1.4.2013J
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için yazılı olarak anlaşmışlar
dır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53'üncü maddeye göre (...) tarihinde gö
rüşme tutanağı hazırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yev
miye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Müvekkilim davalı adına (...) mahkemesinde/icra müdürlüğünde (...) konulu dava/icra takibi
başlatmıştır. Ancak davalı, müvekkilimden habersiz olarak alacağı haricen teslim almış ve bugüne
kadar da müvekkilime ücret ödemesi yapmamıştır./Davalı işi başka bir avukata vermiş ve başka
avukat aracılığı ile işe takip ettirmeye başlamıştır./Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki
saygınlığını zedeleyici söz ve davranışlarda bulunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı müvekkilimi (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız
olarak azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtar
namesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat istifa/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle ücret ve
karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. Bu nedenlerle Sayın Mahkemenizde ala-
cak/tazminat davası açma zorunluluğu doğmuştur.
Davamız nispi ücret alacağı ve nispi karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz alacak da
vası, maktu ücret alacağı, maktu karşı vekâlet ücreti alacağı ve manevi tazminat yönünden ise
belirli alacak davasıdır.
| 770 Hikuk Davalan
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranır yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesinde<i (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- (...) TL karşı vekâlet ücreti alacağının haklı istifa/ihtarname/dava/haksız azil tarihinden iti
baren yasal faizi ile tahsiline,
6- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
(...)
Eki:
İşe başlamış olan avukat istifa etmekte haklı ise ya da haksız olarak azle
dilmişse ücretin tamamına hak kazanacağını bir üst başlıkta inceledik. Avukat
haklı istifa ya da haksz azil durumunda takip etmesi engellenen davadaki karşı
vekâlet ücretini de avukatlık ücreti ile birlikte talep edebilecektir. Ancak avuka
tın avukatlık ücretini oeşin aldığı ve artık avukatlık ücreti alacağının kalmadığı
bir dava ya da icra takibinde haklı istifa etmek zorurda kalması ya da haksız
azledilmesi durumunda avukatın iş sahibinden talep edebileceği tek alacak
takip etmesi engelleren işin sonunda hükmedilecek olan karşı vekâlet ücreti
alacağıdır. Avukat sadece karşı vekâlet ücreti içinde dava açabilir.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.53, 164, 165; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m.52, 89, 132, 147, 149, 502; 6130 sayılı Hukuk Muhake
meleri Kanunu m.2, 6, 10, 107, 165, 330, 389; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
m.89; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
b. Görev
Avukatın karşı vekâlet ücreti alacağından kaynaklanan davalar 6502 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü maddesine göre tüketici
mahkemesinde açılır. Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise dava
asliye hukuk mahkemesinde açılır. İş sahibi "tüketici" sıfatı taşımıyorsa dava
asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
I 772 Hıkuk Davaları
c. Yetki
Davalının yerleşim yeri mahkemesi HMK m.6 uyarınca genel yetkili mah
kemedir. Ayrıca taraflar arasında yazılı bir sözleşme olması nedeniyle HMK
m.10 uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Sözleşmenin ifa
yeri iki şekilde belirlenecektir. Avukata verilen işin yapılacağı yer sözleşmenin
ifa yeridir. Dava açılacak ya da icra takibi yapılacaksa bunların yapılacağı yer
sözleşmenin ifa yeridr. Sözleşmenin ifa yerinin tespitinde esas alınacak ikinci
ölçüt ise avukata ücretinin nerede ödeneceğidir. Çünkü karşılıklı edimleri içeren
avukatlık ücret anlaşmaları iş sahibi açısından para borcunu kapsamaktadır.
Avukatlık sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukat aldığı işi
yapmak iş sahibi de ücreti avukata ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle TBK'nın
89'uncu maddesi uya'inca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılma
dıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklı
nın bulunduğu yer mahkemesi de sözleşmenin ifa yeri sayılır ve bu nedenle
yetkilidir."’-1 HMK m.330'a göre yargılama giderleri arasında yer alan karşı vekâ
let ücreti taraf lehine hükmedilir. Ancak Avukatlık Kanunu m.164/son hükmü
uyarınca karşı vekâlet ücreti avukata aittir. Bu sebeple haklı olarak istifa eden
ya da haksız olarak azledilen avukat artık dosyadan çekilmiş olduğu için söz
konusu işin sonunda hükmedilecek karşı vekâlet ücretini iş sahibi adına tahsil
etmesi ve Avukatlık Kanunu m.164/son hükmüne göre alabilmesi hukuken im
kânsız hale gelmektedir. Bu sebeple avukatı istifaya zorlayan ya da haksız azle
den iş sahibinin karşı vekâlet ücretini avukata ödemesi gerekir. Bu durumda söz
konusu alacak TBK m.89 uyarınca alacaklı olan avukatın yerleşim yerinde öde
necektir. İş sahibinin karşı vekâlet ücreti borcu avukatın istifa etmesi ya da hak
sız olarak azledilmesinden sonra iş sahibinin başka bir avukatı vekil tayin et
memesi durumunda da geçerlidir. İş sahibi avukatının dosyadan çekilmesinden
sonra başka bir avukatı vekil tayin etmediği takdirde dava lehine sonuçlandı
ğında mahkeme, iş sahibi kendisini vekille temsil etmediğinden karşı vekâlet
ücretine de hükmetmeyecektir. Bu durumda avukatın menfi zararının oluştuğu
kabul edilerek avukat bu parayı iş sahibinden talep edebilecektir.
s'" "HMK'nın 6'ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden dcğan davalar için, sözleşme
nin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Karunu S9) uyarınca para alacağına ilişkin
davalarda aksi karariaştırimadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 773 |
d. Dovacı - Davalı
e. Yargılama Usulü
aa. Delillerin Değerlendirilmesi
Yapılacak iş ile ilgili avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla
yazışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık
aşamasına geçtiğini ve hatta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazır-
|_774 Hıkuk Davaları
lanması gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin taslağının
avukat tarafından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibinin gö
rüş ve önerilerine sunulması ve iş sahibi tarafından da onay anlamına gelebile
cek söz ve davranışlarda bulunulması da yine avukatın işe başladığını hatta işi
bitirdiğini gösterir.
En önemli kanıtlama araçları ise avukatın iş sahibi adına açtığı dava ve baş
lattığı icra dosyalarıdır. Dava dosyasının mahkeme esas defterine kaydının ya
pılması ile dava açılmş sayılacağı için bu andan itibaren avukat başka bir işlem
yapmamış da olsa haklı istifanın ya da haksız azlin gerçekleştiği andan itibaren
karşı vekâlet ücretinin tamamına hak kazanır.
Karşı vekâlet ücreti alacağına dayalı davanın açılmadan önce avukatın ala
cağının miktarının belirlenmesi mümkün olmayabilir. Örneğin; tapu iptali ve
tescili davası açmak üzere anlaşma yapılmış olmasına karşın avukatın haksız
olarak azledilmesi ya da haklı olarak istifa etmek zorunda bırakılması duru
munda davacı avukat tarafından açılarak sonuçlandırılacak olan tapu iptali ve
tescili davasında, avuotın almaya hak kazanacağı avukatlık ücreti ve bu dava
sonunda yine Avukatı k Kanunu 164/son hükmüne göre almaya hak kazanacağı
karşı vekâlet ücretinin miktarı ancak iş sahibinin azil ya da istifadan sonra kendi
takip ettiği ya da başka avukata takip ettirdiği tapu iptali ve tescili davasının
sonuçlanmasından sonra taşınmazın değerine göre belirlenebilecektir. Bu ve
"Kural olarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti müvekkil tarafından tahsil edildiğinde istenebilir
hale gelir. Ancak haksız azil halinde dürüstlük kuralları gereği avukatın bu ücreti azîlder sonrada talep
edebileceği kabul edilmelidir." Yargıtay 13. HD07.06.2011 T. 2010/17319 E. 2011/8929 K
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 777 |
benzeri durumlarda avukatın açacağı alacak davasının değerinin davanın başın
da tespit edilebilmesi mümkün olmayabilir. HMK m.lD7/l'e göre davanın açıl
dığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve <esin olarak belirleyebil
mesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde,
alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle be
lirsiz alacak davası açabilir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasından
sonra yargılama devam ederken HMK m.l65'e göre bekletici mesele yapılan
diğer davanın sonuçlanmasından sonra hazırlanan bilirkişi raporuna göre avu
kat talep ettiği miktarı davanın genişletilemeyeceği yasağına bağlı olmadan
arttırabilir.
Avukatın takip etmesi engellenen dava boşanma ya da ceza gibi maktu üc
rete bağlı bir dava ise o takdirde dava sonunda hükmedilecek karşı vekâlet
ücretinin miktarı belli olduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak açılması
hukuken mümkün değildir. Dava dilekçesinde dava değeri tam olarak gösteril
melidir.
HMK m.389/l'e göre dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir kararı istenebilir. An
cak ihtiyati tedbir istenen davalıya ait mal varlığının uyuşmazlık konusuna iliş
kin olması gerekir. Bu dava türünde avukatın haklı istifasının ya da haksız azlin
den ötürü doğan alacağı nedeniyle ücret talep edilmekte olduğundan davaya
konu bir malvarlığının bulunması ve ihtiyati tedbirin de bu mal varlığı için is
tenmesi gerekir.
Örneğin iş sahibi avukatla alacak davası açılması için anlaşmış olabilir. Dava
devam ederken avuketın istifa etmesi ya da haksız olarak azledilmesi, avukatın
da işi başka bir avukata vermesi durumunda iş sahibin n dava sonunda hükme
dilecek olan karşı vekâlet ücretini avukata ödemesi gerekir. Bu durumda söz
konusu paranın iş sahibinin kişisel hesabına yatırılmış olması ve uyuşmazlığın
doğduğu tarihte de orada olması koşuluyla bu banka hesabına ihtiyati tedbir
konulması istenebilir. İş sahibine ait banka hesabı uyuşmazlık konusu alacaktan
başka iş sahibinin başka parasal ilişkileri içinde kullanılmaktaysa o takdirde
ihtiyati tedbir kararı uyuşmazlık konusu miktarla sınırlı olarak talep edilebilir.
Yargılama sonunda karşı vekâlet ücretine hükmedilmesi ve azledilen avukatın
yerine dosyayı takip eden avukatın karşı vekâlet ücretini tahsil etmek için icra
takibi başlatması durumunda bu icra dosyasına ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ya
da İİK m.89/1 haczi konulamaz. Çünkü yargılamaya kaldığı yerden devam eden
avukat hükümde belirtilen karşı vekâlet ücretinin de sahibidir.
I 778 Hıkuk Davaları
Azledilen avukatın alacaklı olduğu karşı vekâlet ücreti, takip etmesi engel
lenen davanın sonunda almaya hak kazanacağı menfi zararını oluşturmaktadır.
Yani avukat yargılama sonunda hükmedilen karşı vekâlet ücretini değil karşı
vekâlet ücreti miktarında zararını iş sahibinden talep etmektedir. Bu sebeple işi
devralan avukatın ka şı vekâlet ücreti alacağı için başlattığı ilamlı icra takibi
dosyasına haciz konulamaz.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
Davacı, eldeki dava ile davalı müvekkilinden olan vekalet ücret alacağının
tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davacı, taraflar arasındaki sözleşme
nin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia etmiş, fesih tarihi
itibariyle gerek sonlandırdığı gerekse fesih nedeniyle sonlandıramadığı tüm
dava ve icra takip dosyalanndan doğmuş ve doğacak karşı vekalet ücretlerinin
davalıdar tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ise ortada haksız fesih
durumunun bulunmadığını zira davacı avukat ile yapılan anlaşmanın zaten
süreli olcuğunu ve süre sonunda tarafların sözleşmeyi yenilememe hakları
olduğunu, kendisinin de sözleşme bitim tarihinden sonra artık davacıya söz
leşmeyi yenilememe iradesini bildirdiğini ve ayrıca sözleşmenin karşı vekalet
ücretlerine ilişkin maddesinin sadece biten işler için uygulanabileceğini sa
vunmuştur. Mahkemece konusunda uzman bilirkişilerden raporlar alınmış bu
raporlardan 21.09.2015 tarihli raporu hükme esas almak suretiyle, neticede
fesih haksız kabul edilerek, davacının vekalet koyduğu tüm icra takip dosyala
rından tahsilat gerekmeksizin ve tüm dava dosyalarından karar verilmesi
gerekmemizin karşı vekalet ücreti alabileceği kanaati ile taleple bağlı kalına
rak hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanmış olan
01.12.2008 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin 9. maddesine göre sözleşme
01.12.2008 ve 31.12.2010 tarihleri arasını kapsamakta olup 31.12.2010 tari
hinde taraflardan birisince fesih yazılı olarak bildirilmedikçe bu sözleşme aynı
koşullarda uzar hükmü yer almaktadır. Davalı taraf 13.12.2010 tarihinde
yolladığı ihtarla sözleşme bitim tarihi olan 31.12.2010 tarihinden sonra davacı
ile çalışmayacaklannı davacı avukata fesih iradesini bildirmiştir. Sözleşmenin
bu hükmi karşısında davalının davacı ile arasındaki sözleşmeyi haksız olarak
feshettiğinden bahsedilemez. Taraflar arasındaki sözleşme hukuken geçerli
olup tarafları bağlar ve somut uyuşmazlığın çözümünde sözleşme hükümleri
nin uygulanması gerekir. Sözleşmenin ikinci sayfasındaki 2 sayılı bentte "av....
tarafından takip edilen davalarla ilgili olarak mahkemece karşı taraf aleyhine
tayin ve tespit edilen ve karara geçirilen vekalet ücreti ile...... şirket adına
hukuk bürosu tarafından açılan takiplerle ilgili olarak kanunen tayin edilen
vekalet ücretinin tamamı av....'a ait olacaktır.” ifadeleri yer almaktadır o
halde davacı avukat, fesih tarihinden önce, dava dosyalarında mahkeme
tarafından karara geçirilen ve icra takip dosyalarnda da tahsilat gerçekleşen
dosyalardan doğan karşı vekalet ücretlerini isteyebilir. Mahkemece, bu doğ
rultuda değerlendirme yapılarak hasıl sonuca uygun bir karar verilmesi gere
kirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
(Yargıtay 13. HD Esas 2015/41814; Karar 2017/4717 Tarih 19.04.2017}
Hukuk Davaları
Mahkemece davacının 12/11/2009 tarihinde iki ayrı icra dosyası ile ücreti
vekalet a açığının tahsili için takip başlattığı, bu tarihten sonra da, 2010 yılının
Ocak ayına kadar taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin devam ettiği, hatta
12/02/2010 tarihli makbuz ve ibraname başlıklı belgeden davacının vekil
olarak tatip ettiği dosyalardan tahsil ettiği parayı davalı şirkete teslim ettiği
ve davacr/a vekalet ücretinin ödenmediği, 22/02/2010 tarihinde davalı şirke
tin davacıyı vekillikten azlettiği değerlendirilerek davacı yanın 12/11/2009
tarihinde ücreti vekalet alacağına ilişkin başlattığı icra takibinden sonra da
vekil olarak davalı şirketle çalışmaya devam ettiği, davalı şirketin daha sonra
davacıyı vekillikten azlettiği, dayanak yapılan ve davacının vekil sıfatıyla davalı
adına takip ettiği dava ve işler nedeniyle davacıya her hangi bir kusur izafe
edilemeyeceği gibi görevini sadakat ve özen yükümlülüğü ile yerine getirdiği,
bu durumda azlin haksız olduğu kanaatine varıla-ak davacıdan vekalet ücreti
talep edebileceğine karar verilmesi yerinde olmuşsa da, davacı avukatın icra
dosyalamda tahsilat olmaması halinde doğacak karşı vekalet ücretlerine
ilişkin talepte bulunamayacağı gerekçesiyle karş yan vekalet ücreti talebini
reddetmesi Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesine göre dava sonunda,
kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata
ait olacağı hükmüne aykırı olup davacının karşı vekalet ücretine hak kazana
bilmesi için icra takibi neticesinde tahsilat yapmış olmasının gerekmediği
nazara alınarak davacının hak kazandığı karşı vekalet ücreti yeniden belirlene
rek, müvekkili olan davalıdan alması gereken vekalet ücreti ile karşı vekalet
ücreti toplamı üzerinden takibin devamına kara- verilmesi gerekirken, karşı
vekalet ücreti talebinin reddine dair yazılı şekide karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD Esas 2016/7464; Karar
2017/8703 Tarih 28.09.2017)
Davacının haksız olarak azledilmesi ile hukuki yardım sona erdiğinden bu icra
takiplerinin davacı yönünden tahsili artık mümkün değildir. Buna göre takip
edilen icra dosyalan bakımından tahsil edilebilir aşamaya gelmiş olanlar için
takip terhindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre hesaplanacak karşı
tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin toplamının davalıdan tahsiline karar
verilmesi gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2008/4971; K. 2008/12705; T.
30.10.2008)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 731 |
Avukat haksız azil durumunda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır
Dava, vekâlet ücret alacağının tahsili istemine ilişendir. Somut olayda davacı
nın, vekâlet görevini ifa ederken davalı tarafından haksız olarak azledildiği
anlaşılmakta olup, davacı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden
de mahrum kalmıştır. Bu nedenle davacı avukatın. Avukatlık Kanununun
164/son maddesinde düzenlenen karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazandı
ğının kabjlü gerekir. Davada akdi vekâlet ücretinin yanında, mahrum kalınan
karşı taraf vekâlet ücreti de talep edildiğine göre, mahkemece Avukatlık
Kanununun 164 /son maddesine göre hasma yükletilmesi gereken vekâlet
ücretinin de tespit ve tahsiline karar verilmesi gerekirken, sadece akdi vekâlet
ücreti yönünden hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay
13. HD E. 2013/24191; K. 2013/25404; T. 22.10.20 1 3)
Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu
yer mahkemesi de yetkilidir
Davacı, davalıların vekili olarak takip ettiği dosya ara ilişkin vekâlet ücretinin,
bir kısım masrafların ve yol giderlerinin ödenmediği gerekçesiyle vekillik
görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, vekâlet ücretine konu alacağın tahsilini
talep etmiştir. Mahkemece, haksız istifa tarihi itibariyle davacı tarafından
takip edilerek sonuçlandırılan ve kesin hüküm elde edilen dava ve icra takip
leri yönünden davacının hak ettiği akdi ve karşı yan vekâlet ücreti ile davalılar
tarafından itiraz edilmemesi nedeni ile tüm dosyalarda yapılan masrafların
hesaplanması için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması ve davacının davalı
lardan aldığını kabul ettiği miktarın mahsubundan sonra hâsıl olacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm elde edilmediği halde sade
ce karara çıkmış dosyalar yönünden de hesaplama yapılan bilirkişi kurulu
raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı
olup, bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15398; K. 2013/22021; T.
19.9.2013)
Dava, vekâlet ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi
ne ilişkindir. Vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve
takiplere sirayet eder. Dosya kapsamından davacı avukatla davalılar arasında
başka dava dosyaları sebebiyle avukatlık ücretire dair davalar olduğu anla-
şılmaktacır. O halde mahkemece öncelikle davalıların azil nedenleri üzerinde
durulmal, vekâlet ücretine dair diğer dava dosyaları ile protokol ve kat karşı
lığı inşaat sözleşmeleri incelenmek suretiyle davacı avukatın azlinin haklı olup
olmadığı değerlendirilmeli ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca davacı asıl alacak ve faizi yönünden takip başlatmış olmasına rağmen,
dava dilekçesinde itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmesini
istemiştir. Mahkemece, "Davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamı
na” karar verilmekle talep aşılacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/15312; K.
2013/16890; T. 20.6.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 783
Dava, vekâlet ücreti istemine ilişkindir. Davacının, dava dışı şirket ile davalı İSKİ
arasında, hukuk hizmetleri satın alınması için yapılan "Hukuk Hizmetleri Protoko
lü" kapsamında davalının taraf olduğu icra takipleri ve davaları vekil sıfatıyla takip
ettiği, maaş ve ücretleri ile her türlü özlük haklarını şirketten aldığı dosya içeriğiyle
sabit olduğu gibi bu husus tarafiann da kabulündedir. Yine davacının dava dışı
şirket bünyesinde çalışması nedeniyle, SSK işe girş bildirgesinin de aynı şirket
tarafından düzenlendiği, istihdam edildiği işyeri olarak da bu şirketin gösterildiği
anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının, davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün kadrolu
veya sözleşmeli personeli olmadığının, dava dışı şirket ile İSKİ arasında yapılan
"Hukuk Hzmetleri Protokolü" hükümleri doğrultusunda hizmet verdiğinin kabulü
gerekir. İSKİ Genel Müdürlüğünün icra takipleri ve davalar için davacıya vekâlet
name vermesi yasal bir zorunluluk olup, bu durum davacının dava dışı şirketin
çalışanı oduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden uyuşmazlığın protokol hükümleri
doğrultusunda çözümlenmesi gereklidir. Söz konusu "Hukuk Hizmetleri Protoko
lümde Yapılacak avukatlık hizmetlerinin ifasıya ilgili aylık ücret, her türlü
ikramiye, tazminat, vekâlet ücreti, harcırah vb. ödemeler, haklar ve sorumluluklar
şirkete aittir." "Avukatlann Sorumlulukları" başlığını taşıyan maddesinde ise,
"Avukatlar ücret dışında vekâlet ücreti vb. gibi herhangi bir hak talep etmeyecek
lerdir." hükümleri bulunmaktadır. O halde protokolün açıklanan bu hükümleri
gereğince davalıya avukatlık hizmeti veren davacının, davaya konu vekâlet ücret
leri sebebiyle davalıdan talepte bulunması mümkün değildir. (Yargıtay 13. HD E.
2013/7188; K. 2013/16775; T. 19.6.2013)
Boşanma ve katkı payı alacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dos
yanın sonradan ayrılmış olmasına göre avukatın ayrı ayrı ücret isteme
hakkı bulunmaktadır
Davacı, davalı avukata verdiği vekâletle boşanma davasıyla katkı bedeli dava
sını açıp takip ettiğini ancak davacının boşanma davasıyla birlikte açılmaması
gereken katkı payı davasını birlikte açtığını, talimatı olmadığı halde eşyaların
aynen iadesini talep ettiğini, kendisini bilgilend'rmediğini, bu sebeple haklı
olarak azlettiğini, buna rağmen davalının aleyhine vekâlet ücretinin tahsili için
takip yaptığını ileri sürerek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti
ile %40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, katkı
payı davcsı için sağladığı bir menfaat bulunmadığından davalı avukatın vekâ
let ücreti talebinin yerinde olmadığına karar verilmiştir. Oysa davalı avukat
tarafından açılan katkı payı davasının boşanmavla birlikte açılan aynı dava
dosyasında görülmekte olduğu anlaşıldığına göre, bu dava için de harca esas
değeri üzerinden davalı avukatın hak ettiği vekâlet ücretine karar verilmelidir.
(Yargıtay 13. HD E. 2013/8930; K. 2013/16106; T 13.6.2013)
Hıkuk Davalan
Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Sözleşmede yazılı işler karşılığı vekâlet ücreti
nin kararlaştırıldığı, sözleşmeyi davalının imzaladığı ancak sözleşme başlığında
şirketi tensilen ibaresinin yer aldığı, sözleşme içeriğinde yazılı davaların bir
kısmında davalının ve davalı şirketin bizzat taraf olduklan, davacıya verdikleri
vekâletnamelerin davalı tarafından kendisine asaleten şirkete vekâleten
verildiği, azil namenin de hem davalı hem de şirket tarafından yapıldığı anla-
şılmaktacır. Bu durumda avukatlık ücret sözleşmesinin taraflannın davalı
şirket ve davalı olduğunun ve davalı şirkete de husumet düşeceğinin kabulü
gerekir. Mahkemece bu davalı hakkında da avukatlık ücret sözleşmesi çerçe
vesinde sorumluluğu olduğunun kabulüyle esastan değerlendirme yapılması
gerekir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/9912; K. 2013/16134; T. 12.6.2013)
Davacı avukat, müvekkili olan davalı adına boşanma davası açtığını ve boşanma
kararında karşı tarafa yüklenen 1.100,00 TL vekâlet ücretinin ödenmesi için icra
takibi yaptığını, ancak davalının icra dosyasındaki alacağından vazgeçtiğini, avuka
ta ait olması gereken vekâlet ücretinin tahsili için davalı hakkında icra takibi yaptı
ğını, anca< davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar veril
mesini istemiştir. Avukatlık Kanunun 164/son maddesi gereğince, avukatla iş
sahibi arasında aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça, tarifeye dayanarak karşı
tarafa yüklenecek avukatlık ücreti, avukata aittir. Bu madde hükmüne göre, dos
yadaki de iller değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir. (Yar
gıtay 13. HD E. 2013/9977; K. 2013/14748; T. 3.6.2013)
Haksız azil durumunda avukat karşı vekâlet ücreti de talep etme hakkına
sahiptir
Dava, akdi ve karşı taraf vekâlet ücretinin tahsii istemine ilişkindir. Somut
olayda davacının, davalıya vekâleten takip etmiş olduğu dava karar aşama
sında iken, davalı tarafından haksız olarak azledildiği anlaşılmakta olup, dava
cı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretinden de mahrum kalmıştır. Bu
nedenle davacı avukatın. Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde düzen
lenen karşı taraf vekâlet ücretlerine de hak kazandığının kabulü gerekir. O
halde mahkemece davacının takip etmiş olduğu dava nedeniyle, Avukatlık
Kanununun 164/son maddesine göre hasma yûkletilmesi gereken vekâlet
ücretine de karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek,
bu istemin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı
gerektirir. (Yargıtay 13. HD E. 2013/11715; K. 2013/12413; T. 14.5.2013)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için avukatlık ücret sözleşmesi
yapmışlardır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53’üncü maddeye göre (...) tari
hinde görüşme tutanağı hîzırlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve
(...) yevmiye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Müvekkilim davalı adına (...) mahkemesinde/icra müdürlüğünde (...) konulu dava/icra takibi
başlatmıştır. Ancak davalı, müvekkilimden habersiz olarak karşı tarafla anlaşarak davayı sona
erdirmiştir./Davalı işi başka bir avukata vermiş ve başka avukat aracılığı ile işe takip ettirmeye
başlamıştır./Davalı müvekkilime küçük düşürücü, mesleki saygınlığını zedeleyici söz ve davranış
larda bulunmuş ve kendisine hakaret etmiştir.
Davalı müvekkilimi (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız
olarak azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtar
namesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat istifa/azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle yargıla
ma sonunda hükmedilece< karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. 3u nedenlerle
Sayın Mahkemenizde alacak/tazminat davası açma zorunluluğu doğmuştur.
Talep ettiğimiz yoksun kalınan karşı vekâlet ücreti alacağı miktarının tespiti diğer davanın so
nucuna bağlı olması nedeniyle davamız nispi karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz alacak
davası, maktu karşı vekâlet ücreti ve manevi tazminat yönünden ise belirli alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
DELİLLER:
1- (...) tarihli avukatlık ücret sözleşmesi
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- Dava konusu paranır yatırıldığı (...) bankasının (...) şubesinde<i (...) numaralı hesaba ihtiyati
tedbir konulmasına,
5- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
( .)
Eki:
1- Yukarıda belirtilen {..) adet ek.
İşe başlamış olan avukatın üzerine aldığı işi devam ettirirken iş sahibinin karşı
tarafla avukatının bilgisi haricinde sulh anlaşması yapması ve avukatını uyuşmazlık
konusu işin dışında tutması durumunda avukatın ücret alacağı yine avukat ile iş
sahibi arasında yapılar sözleşme hükümlerine göre belirlenir. Ancak bu durumun
diğer dava türlerinden tek istisnası sulh anlaşması yapan iş sahibi ile birlikte sulh
anlaşmasına taraf olan uyuşmazlığın diğer tarafı da avukatlık ücretinden müştere
ken ve müteselsilen sorumludur. Avukat gerek sözleşmesel avukatlık ücreti için
gerekse karşı vekâlet ücreti alacağı için hem iş sahibine karşı hem de onun sulh
anlaşması yaptığı uyuşmazlığın diğer tarafına karşı alacak davası açabilir.
İlgili mevzuat; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 53, 164, 165; 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu m. 52, 89, 132, 147, 149, 502; 6100 sayılı Hukuk Muhake
meleri Kanunu m. 2, 6, 10, 107, 165, 330, 389; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
m. 89; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
b. Görev
d. Davacı - Davalı
b. Davalı: Davalı sulh anlaşmasını yapan iş sahibi ile sulh anlaşmasının tarafı
olan üçüncü kişidr.
•'HMK'nın S’ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulun
duğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10'uncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşme
nin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzen
lemedir. Ayrıca BK'nın 73. maddesi (&09S sayılı Türk Borçlar Kanunu 89} uyarınca para alacağına ilişkin
davalarda aksi karariaştırimadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden ala
caklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir." Yargıtay 13. HD 10.09.2013 tarih ve E: 2013/17262; K:
2013/22036
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 789 |
e. Yargılama Usulü
aa. Delillerin Değerlendirilmesi
Eğer iş sahibi “tüketici" sıfatı taşımıyorsa dava asliye hukuk mahkemesinde
açılacak ve yazılı yargılama yöntemine göre görülecektir. İş sahibi “tüketici" sıfatı
taşıyorsa bu durumda dava 6502 sayılı Tüketicinin Ko'unması Hakkında Kanun
hükmüne bağlıdır. 6502 sayılı kanun m.73/lV hükmü uyarınca tüketici mahkemele
rinde görülen davalar basit yargılama usulüne tabidir. Bu nedenle dava açılırken
ikinci bir dilekçe hakkırın bulunmadığı düşünülerek delillerin dava dilekçesinde çok
iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı durum davaya cevap veren taraf içinde
geçerlidir. En önemli kanıtlama aracı taraflar arasında yapılmış olan avukatlık ücret
sözleşmesi ve iş sahibinin yaptığı sulh anlaşmasıdır. Avukatın iş sahibi ile Avukatlık
Kanunu 53'üncü maddeye göre görüşme tutanağı yapmış olması halinde bu tuta
nak, iş sahibinin teslim ettiği vekâletname, davaya konu masraf ya da peşin ücretin
elden teslim edilirken makbuz verilmiş olması ya da banka dekontu delil olarak
gösterilebilir. Uygulamada daha çok iş sahibi ile karşı taraf arasında yapılan sulh
anlaşmasının gereği olarak iş sahipleri açmış oldukları davalarından feragat etmek
tedirler. İş sahibinin dava dosyasına sunulmuş olan feragat beyanı ya da davayı geri
çektiklerine ilişkin beyan dilekçeleri de delil niteliğindedir.
Görüşme tutanakları ve içeriğinde yazılanlar iyi kaleme alınması halinde avu
kattan çok iş sahibinin yükümlülüklerini içermektedir. İş sahibinin hukuki uyuşmaz
lığının ne olduğu, bu uyuşmazlıkla ilgili nasıl bir hukuki yardım talep ettiği, işin ko
nusu ile ilgili bilgi ve belgelerin ne zaman getirileceği, vekâletnamenin teslim edilip
edilmediği, varsa tanık isim ve adresleri, teslim edilen bilgi, belge ve masraf görüş
me tutanağında açıkça yazılmak zorundadır. Bu sebep e usulüne uygun şekilde
tutulmuş bir tutanak iş sahibinden çok avukat için ispat aracı olmaktadır.
Yapılacak iş ile ilgi i avukatın delil toplamak için bazı kurum ve kuruluşlarla ya
zışmalar yapması, bir takım belge ve bilgileri elde etmesi avukatın işin hazırlık aşa
masına geçtiğini ve hstta işe başladığını gösterir. Taraflar sözleşme hazırlanması
gibi adliye dışı bir iş konusunda anlaşmışlarsa sözleşmenin taslağının avukat tara
fından hazırlanmasından sonra internet ortamında iş sahibinin görüş ve önerilerine
sunulması ve iş sahibi tarafından da onay anlamına gelebilecek söz ve davranışlar
da bulunulması da yine avukatın işe başladığını hatta işi btirdiğini gösterir.
En önemli kanıtlama araçları ise avukatın iş sahibi adına açtığı dava ve baş
lattığı icra dosyalarıdır. Dava dosyasının mahkeme esas defterine kaydının ya
pılması ile dava açılmş sayılacağı için bu andan itibaren avukat başka bir işlem
yapmamış da olsa sulh anlaşmasının yapılması ile birlikte sözleşmesel avukatlık
ücretine ve karşı vekâ et ücretinin tamamına hak kazarır.
| 793 Hıkuk Davalan
Avukatın işe başladıktan sonra sulh anlaşmasının meydana geldiği tarihe
kadar iş sahibinden aldığı ve yaptığı işler için harcadığı masrafı iade etmeme
hakkı doğar. Bu durumda masraf avansı olarak aldığ paradan sadece elinde
kalanın iadesi ile sorumludur. Avukat masraf avansı olarak aldığı parayı ücret
alacağına mahsup da edebilir.
Uyuşmazlık konusu alacak için doğrudan dava yoluna değil de genel haciz
yolu ile icra takibine geçilmek isteniyorsa o takdirde İcra ve İflas Kanunu hü
kümlerine göre uyuşmazlık konusu alacağın bulunduğu banka hesabına ihtiyati
haciz konulması da talep edilebilir.
| 792 Hukuk Davalan
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık vekilin haksız
azli halinde Avukatlık Kanununun 164. ve 165. maddesi çerçevesinde vekil
eden ve hasmının vekile karşı sorumlu oldukları ücretin tespitinde, içeriğinin
yalnızca bir kısmı ile ilgili hukuki yardımın dava kc-nusu edildiği sulh protokolü
kapsamırda bulunan tüm dava ve işler dolayısı ile temin edilen menfaatin
tespitinin gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Eldeki davada
davacı avukatın davalıların sulh protokolünü imze etmelerinin hemen akabin
de vekil eden tarafından haksız şekilde azledildiği hem Yerel Mahkeme hem
de Özel Dairenin kabulündedir. Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki
anlaşmazlık, sulh protokolü sonrası haksız şekilde vekillikten azledilen avuka
ta karşı vekalet ücreti yönünden müvekkili ve hasımı olan davalıların sorumlu
olduğu miktarın ne suretle belirlenmesi gerektiği hususundadır. Bir davada
görev yapan avukat, vekil edeninden aralanndaki sözleşmeye göre kararlaştı
rılan miktarı, şayet ücret kararlaştırılmamış ise Avukatlık Kanununun 164/4.
maddesine göre özetle değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret
tarifelerinin altında olmamak koşulu ile davanın <azanılan bölümü üzerinden
yüzde on ile yüzde yirmi arasında belirlenecek miktarı, şayet değeri para ile
ölçülemeyecek işlerden ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenecek
miktarı ücret olarak talep etmek hakkına sahip olduğu gibi, ayrıca yargılama
sonunda haklı çıkılan kısım üzerinden hasma yüklenen vekalet ücretini de
talep etmek hakkına sahiptir. Vekil eden avukatına belirlenen bu iki kalem
ücreti ödemekle yükümlü olup, Avukatlık Kanununun 165. maddesi gereğince
avukat tarafından takip edilen dosyada tarafların sulh olmaları halinde vekil
eden ile avukat arasında sözleşme bulunmaması, sözleşmedeki ücretin geçer
siz olması halinde gerek vekil eden gerekse hasım, sulh olunan miktar, sulh
olunan miktar belli değilse, mahkemece gerçek sulh olunan miktar araştırıla
rak bulunacak miktar, aksi takdirde dava veya icra takibine konu
müddeabihin tamamı üzerinden Avukatlık Kanununun 164/4. maddesine
göre belirlenecek ücret nedeni ile mütesilsilen sorumlu sayılmaktadır. Başka
bir anlatımla, Kanun'un 165. maddesinde düzenlenen müteselsil sorumluluk
şartlarının mevcut bulunması halinde avukatın vekalet ücretinin 164. madde
hükümlerince tespitine esas olmak üzere öncelikle sulh anlaşmasının
gözönünde bulundurulması, anlaşmada sulh miktîrının belli olması halinde
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 793 |
Davacı avukat, vekaleten temsil eniği davalının karşı yanla sulh olarak elde
ettiği menfaatler üzerinden sözleşme kapsamında hak ettiği ücretlerin tahsili
istemi ile eldeki davayı açmıştır.
Davacı taraf, davalı tarafın eşini kendi tanığı olarak dinletmiş olup, tanık
beyanında evlilik birliğinin feragatten sonra da devam ettiğini belirtmiştir.
Nitekim dosya kapsamında tarafların evlilik birliğinin feragatten sonra devam
ettiği ancak tarafların yaklaşık 21 ay sonra yeniden boşanma davası açtıkları
ve yargılamanın devam etmekte olduğu anlaşılmıştır. 8urada sözleşmenin 7.
maddesi kapsamında maddi menfaat elde edilerek gerçekleşmiş bir sulh söz
konusu omayıp 8. madde kapsamında tarafların davalarından vazgeçmesi söz
konusu olmuştur. Hal böyle olunca, mahkemece evlilik birliğinin de devamı
gözetilerek sözleşmenin 7. maddesinde belirtilen şartlar oluşmadığından
davacının bu sözleşme gereğince bir talepte bulunamayacağı gözetilerek,
sonucune göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabu
lüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir. (Yargıtay 13.
HD Esas 2016/9767; Karar 2017/8676 Tarih 27.09.2017)
Buna göre alacaklı alacağının tamamını, her iki taraftan datalep edebileceği
gibi, dilerse sadece birinden de talep edebilir. Mahkemenin kabulü de bu
yönde olup, olayda Avukatlık Kanunu'nun 165'inci maddesinin uygulanması
gerektiği açıktır. Davacı, akdi vekalet ücretinin, hasım taraf olan davalı şirket
ten tahsilini talep etmişlerdir. Hal böyle olunca, mahkemece dava dışı Tenzile
ile davalı tarafın sulh oldukları miktar belirlenerek bu bedel üzerinden söz
leşmede ücrete ilişkin hüküm var ise buna, yek ise Avukatlık Kanununun
164/4 maddesine göre hesaplanarak hüküm kurulması; yine davacının kendi
müvekkili ile olan sözleşme gereği davalıdan akdi vekalet ücretini Avukatlık
Kanununun 165/son maddesine göre isteyebilmesi için bu sözleşmenin dava
dan önce imza edilmiş olduğunun davacı tarafından ispat edilmesi gerekir.
Ayrıca, dîvacı tarafça istenen icra vekalet ücretinin de; sulh olunan miktar
üzerinden hesaplanması gerektiği hususu göz ardı edilerek, yazılı şekilde
karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Yargı
tay 13. HD Esas 2015/19695; Karar 2018/84 Tarih 16.01.2018}
Boşanma davası için talep edilen vekalet ücretine ilişkin temyizler yönünden,
öncelikle boşanma davasının özelliği gereği tarafların boşanmaya zorlanması
mümkün değildir. Aksine yasa gereği hakimin tarafları evlilik birliğini devam
ettirmeye davet etmesi gerekir. Boşanma davîlarında asıl olan öncelikle
tarafların barışmaları ve aile birliğinin devam etmesidir. Somut olayda bu
durum gerçekleşmiş olup Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinin uygulanma
sı mümkün değildir. O halde, dava konusu avukailık ücretinden davalı Orhan
'ın bu yasa maddesi gereği sorumlu tutulması mümkün olmayıp, davalı Orhan
yönünden davanın reddi gerekir. Diğer yandan, davalı Aydan yönünden de
yine davanın boşanma davası oluşu, Anayasa'nın aile birliğinin korunmasına
ilişkin hükümleri, aile birliğinin esas olup, TMK 156. maddesi gereğince haki
min gerektiğinde boşanmanın mali sonuçları konusunda müdahale edebile
ceği gibi, gerekli gördüğü değişiklikleri yapabileceği, yine TMK'nun 182 mad
desinde hakime takdir yetkileri verilmiş olması sözleşmede tarafları boşan
maya teşvik eden hükümlerin yer almaması gerektiği, bütün bu hususlar
değerlendirildiğinde taraflar arasındaki sözleşmenin davalı Aydan açısından
da bağlayıcı olmayacağı kabul edilmelidir. Bu nedenlerle davalı Aydan'ın
boşanma davasından feragat etmesi nedeniyle davacı avukatların sadece
maktu vekalet ücreti talep edebilecekleri göz örüne alınarak buna göre de
ğerlendirme yapılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken,
yazılı şekilde sözleşmede yazılı ücretin kabulüne yönelik hüküm tesis edilmesi
usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
[ 796 Hıkuk Davalan
DAVACI :A
VEKİLİ : B
DAVALI :C
AÇIKLAMALAR:
Davalı ile avukat olan müvekkilim (...) konulu avukatlık hizmeti için avukatlık ücret sözleşmesi
yapmışlardır. Davalı ile müvekkilim arasında Avukatlık Kanunu 53’üncü maddeye göre (...) tari
hinde görüşme tutanağı h3Zirlanmıştır/Davalı, müvekkilim avukata (...) Noterliğinin (...) tarih ve
(...) yevmiye numaralı vekâletnamesini (...) tarihinde teslim etmiştir.
Davalı, müvekkilim avukata (...) tarihinde (...) TL yargılama masrafı ve (...) TL peşin avukatlık
ücreti ödemiştir. Ödediği miktara karşılık olarak da kendisinden (...) tarihli makbuz verilmiştir.
Müvekkilim davalı adına (...) mahkemesinde/icra müdürlüğünde (...) konulu dava/icra takibi
başlatmıştır. Ancak davalı, müvekkilimden habersiz olarak karşı tarafla anlaşarak davayı sona
erdirmiştir.
Davalı müvekkilimi (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız
olarak azletmiştir./Müvekkilim avukat (...) Noterliğinin (...) tarih ve (...) yevmiye numaralı ihtar
namesi ile haklı gerekçelerle vekillik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Müvekkilim avukat sulh anlaşması nedeniyle takip etmesi engellenen dosyalar nedeniyle
yargılama sonunda hükmedilecek karşı vekâlet ücreti alacağından mahrum kalmıştır. Bu neden
lerle Sayın Mahkemenizde alacak/tazminat davası açma zorunluluğu doğmuştur.
Talep ettiğimiz sözleşmesel avukatlık ücreti alacağı ve yoksun kalınan karşı vekâlet ücreti ala
cağı miktarının tespiti nispi karşı vekâlet ücreti alacağı yönünden belirsiz alacak davası, maktu
karşı vekâlet ücreti yönüncen ise belirli alacak davasıdır.
HUKUKİ NEDENLER:
5- İnternet iletileri
6- Dava/icra dosyası (Avukatın istifa ya da azil nedeniyle takip etmesi engellenen dosyaların
getirtilmesi istenecek)
7- Bilirkişi incelemesi
SONUÇ: Yukarıda sunu an nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere,
2- (...) TL karşı vekâlet ücreti alacağının, haklı istifa/ihtarname/dava/haksız azil tarihinden iti
baren yasal faizi ile tahsiline,
3- Yargılama masraf ve karşı vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini
müvekkilim adına saygılarımla dilerim. Tarih
DAVACI/DAVACI VEKİLİ
i-)
Eki:
1- Yukarıda belirtilen {..) adet ek.
İŞ SAHİBİ:
Madde 1: Bu sözleşmede iş sahibi A'dır. İş sahibinin adresi B'dir. A sözleşmede "iş sahibi"
olarak anılacaktır.
Uyarı; Sözleşmede işi avukata getiren kişilerin isimlerinin yazılmasında fayda vardır. Çoğu
zaman vekâlet veren ile avukatlık ücretini ödeyecek kişi birbirinden farklı kişiler olabilmektedir.
Bu durumda sözleşmedeki yükümlülüklerin belirlenmesi açısından her ikisinin de isminin yazıl
masında ispat kolaylığı açısından fayda vardır.
AVUKAT:
Madde 2: Bu sözleşmede hukuki yardımı yapacak olan avukat. Av. C olup D adresindedir. Av.
C sözleşmede "avukat" olacak anılacaktır.
Uyarı; Sözleşmede iş sahibinden vekâlet alan avukatların hepsinin isminin yazılmasında fayda
vardır. Vekâlet alan avukat ardan birinin daha sonra dosyadan çekilmesi ve diğer avukatın davaya
devam etmesi durumunda işin aynı koşullarda her iki avukat tarafından birlikte yürütüldüğünün
anlaşılabilmesi için ispat kolaylığı sağlar.
ÜCRET:
Avukata verilen işten ötürü kendisine (...) TL avans avukatlık ücreti ödenecektir. Bu ücret iş
bitiminde tahsil edilecek avukatlık ücretinden mahsup edilecektir.
Bu sözleşmede kararlaştırılan ücret yalnız bu iş içindir. Bu işle ilgili olsa da bundan doğacak
herhangi bir başka işi kapsamına almayacaktır. Karşılık dava açılması ve başkaca bu işle ilgili
uyuşmazlıklar ve kovuşturma işleri çıkması halinde avukata ayrıca ücret ödenmesi gerekecektir.
Uyarı; Nispi ücret, Avukatlık Kanunu m,164/ll'ye göre en fazla %25 oranında olabilir. Bu oranı
aşan sözleşmelerde aşan ksım Avukatlık Kanunu 163/ll’ye göre geçersizdir. Alt sınır ise Avukatlık
Kanunu m.l64/IV, c.l’e gö'e davanın görüldüğü mahkeme için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde
belirlenen asgari maktu avukatlık ücretidir.
Uyarı; Sözleşmede avukatlık ücretinin bir kısmının peşin alınacağı kararlaştırabilir. Ancak alı
nacak bu miktar iş bitiminde alınacak miktarla birlikte Avukatlık Kanunu m.l64/ll'de yazılı olan
%25 oranını aşamaz. Peşin alınan ücretin iş bitiminde alınacak ücrete mahsup edileceği ya da
edilmeyeceği de kararlaştırılabilir.
I 803 Hikuk Davalan
Uyarı; Sözleşmede avukatlık ücretinin maktu olarak ödeneceği kararlaştırılabilir. Maktu ücre
tin alt sınırını Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen miktar oluşturur. Üst sınır ise yasada
belirlenmemiş olmakla beraber fahiş olmamak zorundadır.
Uyarı; Sözleşmede davanın aleyhe sonuçlanması durumunda avukatın ne kadar ücret alacağı
da yazılmalıdır. Yazılmaması durumunda Avukatlık Kanunu 164/IV hükmüne göre ücret belirlenir.
Ancak davanın aleyhe sonuçlanması durumunda avukatın hiç ücret almayacağı kararlaştırılmaz.
Madde 4: Dava sonunda hükmedilecek karşı vekâlet ücreti avukata aittir. İş sahibi bu ücrette
hak iddia etmeyecektir. / Dava sonunda hükmedilecek karşı vekâlet ücreti tahsil edildikten sonra
iş sahibine ödenecektir.
Uyarı; Yargılama gideri olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre hükmedilen karşı vekâ
let ücreti Avukatlık Kanunu m,164/son hükmüne göre avukata aittir. Ancak bunun aksi sözleş
mede kararlaştırılabilir. Karşı vekâlet ücretinin avukata ait olacağının sözleşmeye yazılması iş
sahibinin bu sebeple uyuşmazlık çıkarmasını önlemek amacıyla kendisini bilgilendirmek ve olası
bir güven bunalımını önceden önlemek amacıyla yapılabilir. Eğer aksi kararlaştırılacaksa sözleş
meye yazılması gerekir.
İŞİN KONUSU:
Uyarı; Avukatlık Kanunu 173’üncü maddeye göre avukatlık ücreti belli bir işe hasredilmelidir.
Eğer birden fazla yapılacak iş varsa her biri ve karşılığında alınacak ücret miktarı ayrı ayrı belir
lenmelidir. Belirlenen işlerden birinde anlaşmazlık çıkması durumunda çoğu zaman avukat - iş
sahibi ilişkisinde güven sorunu doğmakta ve sözleşme feshedilmekledir. Bu durumda anlaşmazlık
olmayan işlerde de ücret sorunu doğmakta ancak sözleşme içinde bu konular birbirinden ayırt
edilememektedir. Bu nedenle sözleşmenin hangi işe hasredildiğinin açık olması hem avukat hem
de iş sahibi için bir güvencedir. Uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle her iş için ayrı sözleşme
yapılmasını tavsiye ederiz.
İŞ SAHİBİNİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ:
Madde 5: İş sahibi, avukatın yazılı olurunu almadan bu iş için taşkasına vekâlet vermeyecek
tir. İş sahibinin avukatın yazılı oluru olmadan bu iş için başka bir avukata vekâlet vermesi avukat
için haklı fesih nedeni sayiacaktır. Bu durumda avukat ücretin tamamını ve yargılama sonunda
hükmedilecek karşı vekâlet ücretini isteme hakkına sahiptir.
İşin bütün giderleri iş sahibince karşılanacaktır. Bu iş için şehir dışına yapılacak seyahatlerde
iş sahibi avukatın yolculuk ve geçici konaklama giderlerini karşılayacaktır.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 801 |
Uyarı; Avukat aldığı iş ile ilgili olarak tekel hakkına sahiptir. Avukatın haberi olmadan başka
bir avukata vekâlet çıkartılması ve işin başka avukata verilmesi Ya-gıtay kararlarında avukat için
haklı fesih nedeni sayıldığı gibi avukatın ücretin tamamını alma/a hak kazanacağı bir durum
olarak da kabul edilmektedir. Sözleşmede bu durumun yazılması iş sahibinin önceden bilgilendi
rilmesini ve olası anlaşmazlıkların önlenmesi sağlar.
Uyarı; Avukatlık Kanunu 173/ll'ye göre avukata yargılama masrafları ve konaklama masrafları
için belli bir avans ücretin ödenmesi zorunludur. Masrafları avukatın kendisinin karşılaması yasal
dayanaktan yoksundur. Butun sebebi avukatlar arası rekabetin korunmak istenmesidir.
AVUKATIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ:
Madde 6: Avukat işi yasalar ve meslek kuralları uyarınca sonjna kadar takip edecektir. Bu
görevi kendisi yapacağı gibi gözetimi altında başka avukatlarla işbirliği yaparak sürdürebilecektir.
Ancak bu durumda iş sahibinden ek ücret istemeyecektir. Avukat yaptığı masrafların dökümünü
iş sahibine düzenli olarak verecektir.
Uyarı; Avukatın işi bir başka avukat aracılığı ile takip edebilmes yani tevkil yetkisi verebilmesi
Avukatlık Kanunu m. 171/1 uyarınca iş sahibinden aldığı vekâletnamesinde açık yetki olması
durumunda geçerlidir. Sözleşmeyi yapan avukat işi zaman darlığı nedeniyle yanında çalışan bir
avukat ya da başka bir avukat aracılığı ile takip etmek istiyorsa iş sahibinden hazırlanacak vekâ
letnameye bu konuda yetki konulmasını istemelidir. Aksi durumda hukuki sorumluluk altında
kalır.
Uyarı; Avukat Türk Borçlar Kanunu'nun vekâlet sözleşmesi hükümlerine göre vekil olarak ve
kâlet verene yaptığı masraflarla ilgili olarak hesap verme yükümlülüğünde olup uygulamada
uyuşmazlıklar genelde avukatın yaptığı masraflarla ilgili olarak iş sahiplerini bilgilendirmemeleri
nedeniyle çıkmaktadır.
ADRES VE TEBLİGAT:
Madde 7: İş sahibi yukarıda gösterilen adresi iletişim adresi olarak kabul etmiştir. Avukatın
kendisine yapacağı her türlü bildirim bu adrese gönderilecektir. Adres değişikliğinin avukata
bildirilmesi zorunlu olup, adres değişikliği nedeniyle iş sahibine ulaşmayan bildirimler nedeniyle
avukata sorumluluk yüklermeyecektir.
Uyarı; Avukatlık Kanuru m,175'e göre iş sahibi adres değişikliğini üç iş günü içinde avukata
iadeli taahhütlü mektupla bildirmek zorundadır. Aranılıp bulunulacak olan kişi iş sahibi değil
avukattır. Bu nedenle bir avukatla irtibata geçen iş sahibi iletişim bilgileri konusunda avukatına
yeterli bilgiyi vermek ve erişilebilir durumda olmak zorundadır. Bu durum iş sahibine ayrıca
anlatılmalıdır.
SÖZLEŞME TARİHİ VE YERİ:
Uyarı; Bu sözleşmede ver almayan konularda öncelikle 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu hüküm
leri sonrasında ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümleri ve
uygun düştüğü ölçüde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümleri tamamlayıcı
olarak uygulanacaktır.
İŞ SAHİBİ AVUKAT
5. BÖLÜM
KAMULAŞTIRMA HUKUKUNA İLİŞKİN DAVALAR'
I. Giriş ve Mevzuat
1924 Anayasasında ise "Kamu faydasına gerekli oıduğu usulüne göre anla
şılmadıkça ve özel korunları gereğince değer pahası peşin verilmedikçe hiç kim
senin malı ve mülkü kamulaştırılamaz." (m.74) denmek suretiyle kamulaştır
manın temel şartları belirlenmiştir.
1980 askeri idaresinden sonra teşkil edilen Kurucu Meclis tarafından hazırla
nan ve halk oylaması sonunda kabul edilerek 09.11.1982 tarihinde yürürlüğe
konulan ve Türkiye Cumhuriyetinin 4. Anayasalının ( 1982 Anayasalı) 35. mad
desinde mülkiyet hak<ı düzenlenmiş ve herkesin, mülkiyet ve miras haklarına
sahip olduğu, bu haklerin, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği,
mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı kullanılmayacağı vurgulanmıştır.
6830 sayılı kanur 26 sene uygulamıştır. 12 Eylül 1980 tarihinde idareyi ele
alan askeri yönetim tarafından 09.11.1982 tarihinde yürürlüğe konulan 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 46'ncı maddesinde "kamulaştırma konusunda
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 805 [|
yeni ilkeler getirilmiş bulunduğundan, uygulamada bugüne kadar hâsıl olan durak
sama ve tereddütler de göz önünde bulundurularak 31 Ağustos 1956 tarih ve 6830
sayılı İstimlak Kanunu'nun kaldırılarak yeniden yasal düzenlemeye gidilmesi zorun
luluğu"'' 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun çıkarılmasını gerektirmiştir.
Gölcüklü, M. Ali: Kamulaştırma Konunu Şerhi Fiil ve Hukuki El Atma Dovolan, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık,
Ankara 2018, ilk sayfaları.
Dernek, vakıf, sendika, şircet gibi oluşumlar hukuken varlık kazandıklar anda tüzel kişilik kazanırlar ve bu
tip oluşumlara özel hukuktüzel kişisi denilir.
I 806 Hıkuk Davaları
Bu hükümle ifade edilmek istenen de şudur; Macen kanunu, Serbest Böl
geler Kanunu, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, Doğal Gaz Piyasası Kanunu,
Elektrik Piyasası Kanunu gibi özel kanunlar uyarınca yapılan hizmetin gereği
olarak kamulaştırma yapılması gerektiğinde, kamulaştırma işlemi 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununda öngörülen usullere göre yapılacaktır. Nitekim Kanu
nun 2/a. maddesinde, bu kanunda geçen idare tabimin, "Yararına kamulaş
tırma hak ve yetkisi tanınan kamu tüzelkişilerini, kamu kurum ve kuruluşlarını,
gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerini," ifade ettiği açıklanmıştır.
2709 sayılı 1982 Anayasasının 46. ve 2942 sayılı kanunun 3. maddesi mu
vacehesinde kamulaştırmanın temel şartlarını şöyle sıralamak mümkündür;
İrtifak hakkı şöyle tarif edilmektedir; "bir gayrimenkul üzerine, diğer bir
gayrimenkul veya şah.s lehine kurulan ve hak sahibine sınırlı yararlanma imkânı
veren bir ayni haktır."
Bir taşınmaz aleyhine, diğer taşınmaz lehine, irtifak hakkı kurulabilmesi ta
şınmaz maliklerinin açlaşması yahut mahkeme kararı ile olur.
I 303 Hıkuk Davaları
Anlaşma ile geçerli bir irtifak hakkı kurulabilmesi için noter huzurunda
resmi sözleşme yapılması ve tapu kütüğüne tescil edilmesi şarttır. Sözleşme
yapılmış olsa da tapı kütüğüne tescil edilmediği sürece geçerli bir irtifaktan
bahsedilemez. Uzun süreli kullanma ile de (zamanaşımı yoluyla) irtifak hakkının
kazanılması mümkündür. İrtifak hakkının kazanılmasında ve tescilinde, aksi
öngörülmüş olmadıkça taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümler
uygulanır. İrtifak hakkının zamanaşımı yoluyla kazanılması, ancak mülkiyeti bu
yolla elde edilebilecek taşınmazlarda mümkündür. Mer's gibi taşınmazların
zamanaşımı yoluyla mülkiyeti kazanılamayacağı gibi üzerinde irtifak hakkı tesisi
de mümkün olamaz.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasası'nın 4650 sayılı yasa ile değişik 19. maddesi
tapuda kayıtlı olmayaı taşınmaz malın kamulaştırmayı yapan idare adına tesci
lini düzenlemekte olup, irtifak hakkı tesisi ile ilgili bir hüküm içermemekte ise
de anılan yasa mülkiyet kamulaştırması hakkında olduğu kadar, irtifak hakkı
kurulmasına ilişkin hükümleri de kapsamaktadır. Yasa'nın 4. maddesi kamulaş
tırma yoluyla irtifak hakkı tesis edilebileceğini öngördüğüne göre, mülkiyet
kamulaştırmasına ilişkin kuralların kısmen de olsa irtifak kamulaştırmaları hak
kında da uygulanması gerekir?
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Kamulaştırmo Davalan, Ciltl, Ankara 2006, sayfa 133,
Trafo yerlerini de içine almak suretiyle bütün tesis oluşturan enerji nakil
hatları 2002 yılından önce arazi üzerinden geçirilmiş ise el atma gününde yürür
lükte olan 743 sayılı Medeni Kanunun 653. maddesinin son fıkrasına göre idare
lehine taşınmaz üzerinde irtifak hakkı kurulmuş sayılır. Bu durumda kamu yara
rı kararı alınmamış olsa bile irtifak kurulmuş sayılacağından idarenin o taşınma
za vaki müdahalesinin önlenmesi istenemez. Taşınmaz sahibi sadece irtifak
hakkı karşılığı ve trafo yeri bedelini isteyebilir.’
İrtifak hakkı, tapı sicilindeki kaydın terkini veya yüklü ya da yararlanan ta
şınmazın yok olması le sona erebileceği (4721 Sk. Md.783) gibi, sözleşmede
öngörülen sürenin dolması halinde de sona erer. Tüm bunların dışında, irtifak
hakkının sağladığı yarar büsbütün ortadan kalkmış ya da bu hakkın, doğurduğu
yüke oranla pek az çıkar sağlamış olması durumunda, irtifakın terkini için mah
kemeye başvurulabilir. (TMK. 785)
Taşınmaz üzerinden enerji nakil hattı geçmesi nedeniyle irtifak hakkı bedeli
belirlenirken, irtifaktan etkilenen zemin ve bina bedellerinin toplamı esas alına-
B x %50 / A = C
CxAxD=E
B x %35 / A = C
CxAxD=E
Taşınmazda meydana gelen değer kaybı oranı; (500 x %35 /5000=) %3.5
tur.
:□
HGK. 2011/806 E. 2012/352 K. 06.06.2012 T.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 813 |
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Honaz İlçesi arasında inşa edilmekte olan enerji nakil hanı
güzergahında kalan davalıya ait Denizli İli, Honaz İlçesi, Karateke mahal
lesi 295 parsel no.lu 10.300 metre kare miktarındaki arazi vasfındaki
taşınmaz üzerinden enerji iletim hattı geçrilmesi gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 8. maddesine göre mülk sahibi olan davalıya uzlaşma dave
tiyesi tebliğ edilmiş ise de davete icabet etmediği için uzlaşma sağlanamamış, uzlaşmazlık tuta
nağı tutulmuştur..
Nakil hattının geçeceği davalıya ait arazi üzerine daimi irtifak hakkı tesisi hazırlık işlemleri
tamamlanmıştır.
Enerji nakil hattının geçeceği güzergahta kalan davalıya ait arazinin projede belirtilen kısmı
nın irtifak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tapuya tescili için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 4. 6446 Sayılı kanun 19. Maddesi, il
gili diğer mevzuat hükümleri.
DELİLLER : Ekte sunulan kamulaştırma hazırlık evrak arı, uzlaşma davetiyesi, uzlaş
mazlık tutanağı, kamu yararı kararı ve onayı, keşif, bilirkişi incelemesi vs.
SON TALEP : Denizli - Honaz arasında inşa edilmekte olan Enerji nakil hattı güzerga
hı nda kalan davalıya ait Karateke Mahallesi 295 parsel sayılı taşınmazın
enerji nakil hanının geçeceği kısmının irtifak kamulaştırma bedelinin
tespitine, tespit edilen bedelin davalı adına bankaya yatırıldığında, su
nulan projede gösterilen kısım üzere daimi irtifak hakkı tesisine ve
TEDAŞ adına tapuya tesciline, (6446 sk. Md. 19) karar verilmesini arz ve
telep ederiz. ./..../2018
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Honaz İlçesi arasında tesis edilmekte olan enerji nakil hattı
güzergahında kalan davalıya ait Denizli İli, Honaz İlçesi, Karateke mahal
lesi, bostanyeri mevkiinde kain, doğusu: Ahmet Akar, Batısı: Coşkun İn
ce, Kuzeyi; tarla yolu, Güneyi; Ahmet Sarıkahya ile çevrili 10 dönüm
miktarındaki tapusuz arazi vasfındaki taşınmaz üzerinden enerji nakil
hattı geçirilmesi gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 8. maddesine göre mülk sahibi olan davalıya uzlaşma dave
tiyesi tebliğ edilmiş ise de yapılan görüşmeler sonunda uzlaşma sağlanamamış, uzlaşmazlık tuta
nağı tutulmuştur..
Enerji iletim hattının geçeceği güzergahta kalan davalıya ait arazinin projede belirtilen kısmının irti
fak kamulaştırma bedelinin tespiti ve irtifak hakkı tesisi için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 4. 6446 Sayılı kanun 19. Maddesi, il
gili diğer mevzuat hükümleri.
SON TALEP : Denizli ile Honaz İlçesi arasında tesis edilmekte olan enerji iletim hattı gü-
zergahında kalan davalıya ait, Denizli İli, Honaz İlçesi, Karateke mahallesi,
bostanyeri mevkiinde kain, doğusu: Ahmet Akar, Batısı: Coşkun İnce, Kuze
yi; tarla yolu, Güneyi; Ahmet Sankahya ile çevrili 10 dönüm miktarındaki ta
pusu olmayan arazi vasfındaki taşınmaz üzerinden enerji nakil hattı geçiril
mesini temin için öncelikle ekli projede gösterilen ve irtifak hakkı kurulacak
kısmın irtifak kamulaştırma bedelinin tespitini, tespit edilen bedelin davalı
adına bankaya yatırıldığında, ekli projede gösterilen kısım üzerine daimi irti
fak hakkı tesisine karar verilmesini, arz ve taep ederiz. ./..../2018
DAVANIN İZAHI : TEİAŞ Genel Müdürlüğü yatırım programında yer alan 07.D.03.0061
p’oje numaralı 380 KV Afyon 11- Denizli IV TM enerji iletim hattı güzer
gahına denk gelen davalıya ait Denizli İi Honaz İlçesi Kocabaş Köyü,
Aagedik mevkiinde kain 1504 parsel sayılı arazi vasfındaki taşınmazın
kamulaştırma projesinde belirtilen 51 metre karelik kısmında daimi irti
fak hakkı tesisi gerekmektedir.
TEİAŞ Yönetim Kurulu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 5. maddesine göre komu yacorı ko
ran vermiş. Enerji Tabi Kaynaklar Bakanlığı da bu kararı onaylamıştr.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 8. maddesine göre mülk sahibi olan davalıya uzlaşma dave
tiyesi tebliğ edilmiş ise de davete icabet etmediği için uzlaşma sağlanamamış, uzlaşmazlık tuta
nağı tutulmuştur.
Enerji iletim hattının geçeceği güzergahta kalan davalıya ait arazinin projede belirtilen kısmı
nın irtifak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tapuya tescili için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 4. 6446 Sayılı kanun 19. Maddesi, il
gili diğer mevzuat hükümleri.
SON TALEP : TEİAŞ tarafından tesis edilmekte olan enerji iletim hattı güzergahına
denk gelen, davalıya ait Denizli İli Honaz İlçesi Kocabaş Köyü, Alagedik
mevkiinde kain 1504 parsel sayılı arazi vasfındaki taşınmazın kamulaş-
trma projesinde belirtilen 51 metre kareik kısmında tesis edilecek irti
fak kamulaştırma bedelinin tespitine, beklenecek bedelin tayin edile
cek bir bankaya malik adına kayıtsız şartsız yatırtılmasına, projede belir
ti en 51 metre karelik kısım üzerinde TEİAŞ adına daimi irtifak hakkı te
sisine, tesis edilen irtifak hakkının TEİAŞ adına tapuya tesciline karar ve
ri meşini arz ve talep ederiz..../....../2018
DAVANIN İZAHI : Denizli- Muğla- Aydın İllerine elektrik cağıtım hizmeti veren Aydem
Elektrik Dağım A.S. ye. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun......tarihli
ve.......sayılı kararı ile....... numaralı elektrik dağıtım lisansı verilmiştir.
Aydem Elektrik Dağıtım A.Ş. nin talebi üzerine, EPD. Kurulunun..... sayılı ve 20.02.2013 tarihli
kararı ile Denizli İli, Çardak İlçesi Gölcük mahallesinde kain 105 parsel numaralı 5201 metre kare
miktarındaki davalıya ait taşınmazın 20 metre karelik kısmında mülkiyet, 350 metre karelik kıs
mında da irtifak hakkı tesisi için kamulaştırma kararı alınmış, bu karar Enerji ve Tabi Kaynaklar
Bakanlığınca da onaylanmıştır.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 19/1. Maddesine göre Elektrik üretim veya dağıtım faali
yetlerinde bulunan lisans sahibi şirketlerin, lisansa konu faaliyetleri için gerekli olan, kişilere ait
taşınmazlara ilişkin kamulaştırma talepleri Kurum tarafından değerlendirilir ve uygun görülmesi
halinde Kurul tarafından <amu yararı kararı verilir. Kamulaştırma işlemleri 2942 sayılı kanun
hükümleri dairesinde üretim faaliyetlerinde bulunan lisans sahibi şirketler için Maliye Bakanlı
ğı, dağıtım faaliyetlerinde bulunan lisans sahipleri için TEDAŞ ’.arafından yapılır. Bu hüküm
dairesinde kamulaştırma işlemlerinin TEDAŞ tarafından yapılacağ düşünülse de. Kamulaştırma
kararı işbu kanunun yürürlüğe girmesinden evvel verildiği için, 6446 sayılı Kanunun geçici 16.
maddesi gereğince,bu Karunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Kurul tarafından kamulaştırma
kararı alınmış olan elektrik üretim ve dağıtım tesisleri için gerekli olan taşınmazların kamulaştı
rılması ve devir işlemleri Kjrum tarafından sonuçlandırılır. Bu sebeple kamulaştırma işlemlerinin
EPDK. tarafından sonuçlandırılması gerekmektedir.
6446 sayılı kanun 19/2. Maddesine göre "Kamuioştınlan toşınmotın mülkiyeti ve üzerindeki sınırlı
ayni hoklor, üretim veyo doğıtım tesislerinin mülkiyetine sahip oion ilgili komu kurum veyo kuruluşu-
no...oit olur." hükmü gereğince tesislerin maliki TEDAŞ olduğundan EPDK. tarafından dağıtım tesisleri
için kamulaştınlan taşınmazların mülkiyet ve irtifak haklan TEDAŞ adine tescil edilmek gerekir.
Kamulaştırma işlemlerini yürütmekte olan EPDK. tarafından mülk sahibine 2942 sayılı kanun
8. Maddesine göre uzlaşma teklifine dair davetiye tebliğ edilmiş ise de süresi içinde başvurmadı
ğından uzlaşma sağlanamamış ve ekte sunulan uzlaşmazlık tutanağ tanzim edilmiştir.
SON TALEP : Denizli İli, Çardak İlçesi Gölcük mahallesinde kain 105 parsel numaralı
5201m2 miktanndaki davalıya ait taşınmazın kamulaştırmasına karar
verilen ve projede gösterilen 20 metre kerelik kısmının mülkiyet kamu
laştırma bedelinin, 350 metre karelik kısmının da irtifak hakkı kamulaş
tırma bedelinin 2942 sayılı kanun 10. madde esaslarına göre tespitine,
bedeli peşin ödenmek üzere 20 m2 karelik kısmın mülkiyetinin, 350 m2
lik kısmın irtifak hakkının TEDAŞ adına tapuya tesciline karar verilmesini
arz ve talep ederiz. .../..../201S
Davacı
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Vekili
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 819 |
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Honaz İlçesi arasında tesis edilmekte olan doğalgaz boru hanı
güzergahında kalan davalıya ait Denizli İli, Honaz İlçesi, Karateke mahal
lesi 295 parsel no.lu 10.300 metre kare miktarındaki arazi vasfındaki ta
şınmazın içinden boru hattı geçirilmesi ge-ekmektedir.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca verilen onaylı lüzum kararı ekte sunulmaktadır. 4646
sayılı kanunun 12/1. Maddesi uyarınca Kurulun verdiği bu lüzum kararı kamu yararı kararı yerine
geçmektedir. Bu karar da Enerji Tabi Kaynaklar Bakanlığına onaylat Imıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 8. maddesine göre mülk sahibi olan davalıya uzlaşma dave
tiyesi tebliğ edilmiş ise de davete icabet etmediği için uzlaşma sağlanamamış olup, bu durum
ekte sunulan tutanakla tespit edilmiştir.
Ekli projede gösterildiği gibi boru hattının geçtiği 16 metre genişliğindeki koridor için daimi ve
müstakil üst hakkı, sadece inşaat süresince kullanılmak üzere 20 metre genişliğindeki koridor için
de geçici irtifak hakkı tesis çin kamulaştırma işlemine başlanılmıştır.
Boru hattının geçeceği güzergahta kalan davalıya ait arazinin projede belirtilen kısmının irti
fak kamulaştırma bedelinir tespiti ve tapuya tescili için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 4. 4646 Sayılı kanun 12. Maddesi.
SON TALEP : Denizli - Honaz arasında Doğalgaz nakli için kurulmakta olan boru hanı
güzergahında kalan Davalıya ait Karateke Mahallesi 295 parsel sayılı ta
şınmazın ekte sunulan projede gösterilen boru hattının toprakta gömü
lü kalacağı 16 metre genişliğindeki toplan-170 metre kare tutan koridor
için {üst hakkı kurulan alana ağaç dikmeden, bina vs gibi sabit tesis
yapmadan kullanmak şartı ile) daimi ve müstakil irtifak hakkı, (üst hak
kı) 20 metre genişliğindeki toplam 230 metre kare tutan koridor için de
irşaat süresince kullanılmak üzere geçici irtifak hakkı tesisi için, her iki
kısmın da kamulaştırma bedelinin tespitine, tespit edilen bedelin davalı
Hıkuk Davalan
adına bankaya yatırıldığında 20 metre genişliğindeki koridor üzerinde
irşaat süresince kullanılmak üzere idaremiz lehine geçici irtifak hakkı
tesisine, boru hanının toprakta gömülü kalacağı 16 metrelik koridor
üzerinde idaremizce lisans süresince kullanılmak üzere üst hakkı tesisi
ne, 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nun 12/A maddesi gereğince
irtifak ve mülkiyet hakkının Hazine adına tapuya tesciline, kullanma
hakkının davacı idareye ait olduğunun taounun beyanlar hanesine şer
li ne karar verilmesini arz ve talep ederiz. ./..../2018
Davacı
Bo'u Hatlan ile Petrol Taşıma A.Ş
vekili
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 82i |
Dava, 312 m2'lik taşınmazın 79 m2'si üzerinde, doğalgaz boru hattı geçirilme
si amacıca, irtifak hakkı tesisine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare
Mahkemesi'nce; dava dosyasında mevcut belgelerin incelenmesinden, ana
boru hattı miğferinden sağda ve solda 35m. Yaklaşımla tesis yapılabileceğinin,
bu şekilce uyuşmazlık konusu parsele kısıtlama getirildiğinin, taşınmazın
üzerinde irtifak hakkı tesis edilen 79 m2 den artan 233 m2 lik kısmının da
yaklaşma mesafesi için de kaldığının anlaşılması ve davacıya bırakılan 233 m2
lik alanın mülkiyet hakkının tamamen kısıtlanmış olması karşısında, taşınma
zın bir kısmında irtifak hakkı tesisi yerine tamamının mülkiyetinin kamulaştı
rılması gerektiği gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş olması doğrudur.
(Danıştay 6. Dairesi 1991/4260 E. 1993/5501 K. 16.12.1993 T.)
Dava, davacının arsasının 245 m2'sinin irtifak hakkı tesisi yolu ile kamulaştı
rılması yolunda tesis olunan işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkeme
si'nce, görülecek bir kamu hizmeti için kamulaştırma yoluyla bir taşınmaz
üzerinde tesis edilecek irtifak hakkı o taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkı ile
tanınan faklarının tamamını kaldıramayacağı gibi bu hakları kullanmasını da
tamamer önleyemeyeceği davacının sahip olduğu 299 m2'lik arsa üzerinde
245 m2'lik irtifak hakkı tesis edilmiş ise de; bu halin taşınmazın tamamından
yararlanması olanağını ortadan kaldırdığı, bu durumda taşınmaz kamu hizme
ti için gerekli ise irtifak hakkı tesisi yerine mülkiyetinin kamulaştırılmasının
icap edeceğinin açık olduğu gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, bu
karar davalı idare tarafından temyiz edilmiş ise de İdari Yargılama Usulü
Kanunu'run 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbi
risi bulurmadığından bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan mahkeme
kararı onanmıştır. (Danıştay 6. Dairesi 1991/2652 E. 1992/1605 K.
16.04.1992 T.)
Hıkuk Davaları
Dava konusu taşınmazın 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanununun 19/6. maddesi
uyarınca TEDAŞ adına tescili yerine, AYEDAŞ adına tesciline karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir. (5.HD. 2015/23899 E. 2016/3968 K. 01.03.2016 T.)
2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasa ile değişik 19. maddesi
tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malın kamulaştırmayı yapan idare adına
tescilini cüzenlemekte olup, irtifak hakkı tesisi ile ilgili bir hüküm içermemek
te ise de anılan yasa mülkiyet kamulaştırması hakkında olduğu kadar, kamu
laştırma yoluyla irtifak hakkı kurulmasına ilişkin hükümleri de kapsamaktadır.
İrtifak hakkının tapuya tescil edilebilmesi için de taşınmazın tapuda kayıtlı
olması zorunludur. Dava konusu taşınmaz tapuda kayıtlı bulunmadığına göre,
irtifak hakkı tesisine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tescile de
hükmedilmiş olması,
2002 yılından önce geçirilen enerji nakil hatlan - eski MK. 653. maddeye
göre irtifak kurulmuş sayıldığı - meni müdahale davası açılamayacağı
Açıklama
Kamulaştırmayı yapan idare 4650 sayılı kanunla değişik 10. maddeye göre
taşınmazın değerinin tespiti ve idare adına tescili için mahalli asliye hukuk
mahkemesinde dava açar. Bu davalar maktu harca tabi olup, yargı harçları,
yargılama giderleri, maktu vekâlet ücretleri, tapu harçları, sair masraflar davacı
idare tarafından karşılanır, (m.29)
Yuvarlak içindeki rakamla- kanunun orijinal metninde yoktur. Açıklama kolaylığı için tarafımızdan konul
muştur.
Cumhurbaşkanı veya Bakanlıklar tarafından verilen kamu yaran kararının onaylanması gerekmez.(6/2)
Onaylı İmar planına veya bakanlıklarca onaylı özel plan ve projelerine göre yapılacak hizmetler için ayrıca
kamu yaran kararı alınmasına ve onaylatılmasına gerek yoktur. (6/3)
| 323 Hikuk Davalan
Bu davada, kamulaştrılacak taşınmazın bedelinin tespiti ve belirlenen be
delin peşin ödenmes şartı ile taşınmazın idare adına tapuya tesciline karar
verilmesi istenir. Dava dilekçesi ve ekindeki tüm belgelerin bir nüshası mal sa
hibi veya sahiplerine tebliğ edilir. Davalıya çıkarılacak tebligatta 10. maddede
yazılı (a) dan (h) ye kadar belirtilen tüm bilgilerin yer alması zorunludur. (Tebli
gat örneği aşağıda verilmiştir)
Kalan kısım ise kararın kesinleşmesine kadar üçer aylık vadeli hesapta ne-
malandırılmak ve kesnleşen karara göre hak sahibine verilmek üzere mahke
mece belirlenecek bankada yukarıda belirtilen süre ve şartlarda bloke ettirilir.
Kararın istinaf ve temviz incelemesinden geçerek kesinleşmesinden sonra kalan
bu miktar faizi ile birlikte hak sahibine ödenir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, 4650 sayılı Kanunla 2942 sayılı
Kanunda yapılan değişiklikle; kamulaştırmanın uhslararası normlara ve Ana-
yasa'ya en uygun ve en süratli bir şekilde sonuçlandırılması ve değişiklikten
önceki Kanunda kamulaştırma işlemlerindeki kural hataları nedeniyle meyda
na gelen gecikmelerin önüne geçilmesi amaçlanmış ve bu amaca yönelik
olarak 7. ve 8. maddelerde, idareye malik ya da mirasçıların adreslerinin
araştırılması ve satın alma usulünün uygulanması esası getirilmiştir.
2942 sayılı kanun 10/8 Mad. 7139 sk. 2S. mad. ile değiştirildi.
Hıkuk Davalan
Ne var ki. sözü edilen esasların yerine getirilip getirilmediğinin irdelenebil
mesi, diğer bir ifadeyle 10. madde uyarınca aşılmış bulunan bir davanın
görülebilrıesi için, öncelikle taraf teşkilinin sağlanması zorunludur.
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10.
maddesine dayanan Kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tesciline
karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı idare ile davalı
lardan ... vekillerince temyiz edilmiştir.
İ7
Aynı mahiyette Hukuk Genel Kurulu 2010/5-544 E. 2011/9 K. 02.02.2011 T
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 831 |
Söz konusu düzenlemede yer alan <Tescil hükmünün kesin olduğu> kuralı,
kamulaştrma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle açılacak bir davanın, basit
yargılama usulüne göre kısa süre içerisinde sonuçlandırması düşüncesinden
doğmuş; bu nedenle de Mahkemece verilecek tescil kararının, salt kamulaş
tırma plan ve krokisine bağlı olarak kesin olması amaçlanmıştır.
Somut olayda; dava konusu olan 1643 ada 117 parsel sayılı taşınmazın imar
planının veşil alana isabet ettiği ve imar planına dayalı olarak, E. Büyükşehir
Belediye Encömeni'nin 23.11.2005 gün ve 1505 sayılı kararı ile kamulaştırdı
ğı, davalı taşınmaz mal sahibi tarafından E. İdare Mahkemesi'nde kamulaş
tırma kararının iptaline yönelik olarak dava açılmasına karşın, yürütmenin
durdurulması kararının verilmediği anlaşılmaktadır.
1- Dava konusu taşınmazın Korkuteli İlçe Merkezi ile mücavir alan sınırına
yakınlığının ve Antalya-Denizli-Fethiye yoluna bitişik olmasının değerinde bir
artışa neden olamayacağı gözetilmeden %25 oranında objektif değer artışı
uygulayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi,
DAVANIN İZAHI :...............Belediye Encümenin 17.11.2010 Tarih ve 147 Sayılı Kararına isti
naden, Belediye Başkanlığı tarafından davalının maliki bulunduğu.......... Tapu Sicil Müdürlüğünde
Samanlık Mah. 72 Ada, 17 parsel sayılı taşınmazın tamamının İmar Planında otopark alanında
kaldığından ve plan gereği otopark inşaatına başlanacağından kamulaştınlmasına karar verilmiş
tir.
Davalıya ait taşınmazların kamulaştırma bedelinin 2942 sayılı kanundaki usullere göre tespiti
ile bu bedelin peşin ödenmesi karşılığında işbu taşınmaza ait tapunun iptaline ve parselin
................ Belediye Başkanlığı adına tapuya tesciline karar verilmesini temin için dava açılması
gerekmiştir.
DELİLLER : 2942 Sayılı Kanun 5., 6., 7. ve 8. maddelerine göre hazırlanan ekli belge
ler, listesi ekli şahitlerin beyanları, emsal tapu kayıtlarının incelenmesi Keşif, bilirkişi raporları vs.
SON TALEP : Kamulaştırılmasına karar verilen,.... İli,... İçesi, Samanlık Mah. 72 Ada,
17 parsel sayılı davalıya cit 4000 m2'lik taşınmazın bedelinin tespitine, bu bedel karşılığında
taşınmazın kamulaştırılmasına, taşınmaza ait tapunun iptaline, kamulaştırılan taşınmazın davacı
adına tapuya tesciline, (tescile tabi değilse terkini talep edilmelidir.) karar verilmesini, davacı
lehine maktu vekalet ücreti takdirini arz ve talep ederiz.../..... /2018
Davacı................
- Taşınmaz Belediye hudutları içinde ise Belediyeden temin edilecek imar durumu,
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu 10. Maddesine göre Davalıya Çıkarılacak Tebligat
6. İşbu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde adli yargıda maddi hatalara karşı
düzeltim, idari yargıda iptal davası açabilirsiniz.
8. 30 gün içinde İdari yargıda dava açmadığınız, idari davanın açıldığı ve yürütmenin durdurul
ması kararı alındığını belgelemediğiniz takdirde, kamulaştırma işlemi kesinleşecek ve mah
kemece tespit edilen badel karşılığında taşınmazınız idare adına tapuya tescil edilecektir.
9. Konuya ve taşınmaz nalın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerinizi tebliğ tarihinden
itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeniz gerekir, (m.10)
Not: işbu form davalı adedinden bir fazla olarak hazırlanacak, dava dilekçesi ekinde her davalıya tebliğ edile
cek, bir nüshası dava dosyasında kalacaktır.
::
Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için
ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. (2942 S.K. 6. m.)
j S36 Hıkuk Davalan
C. Kamulaştırmadan Aı tan İşe Yaramaz Kısmın Bedelinin Tahsili Davalan
(2942 Sk. 12/5. m.)
Açıklama
İdare, hizmetin ifası için taşınmazın ne kadarına ihtiyacı varsa ancak o kadarını
kamulaştırabilir. Kamu hizmetinin yerine getirilmesi için taşınmazın mülkiyeti ge
rekli değilse, bir başka deyişle taşınmazın mülkiyetine saıip olunmadan da hizmet
yapılabiliyorsa mülkiyet kamulaştırmasına gidilemez. Kamulaştırmalar önceden
hazırlanan belli bir plan ve proje dairesinde yapıldığı için taşınmazların plan içinde
kalan kısımları kamulaştırılmak, plan dışında kalan kısmı da kamulaştırma dışı bıra
kılmak gerekir. Kamulaştırma dışı kalan parçaların değerinde bir değişiklik olmaya
bileceği gibi, azalma yahut artma meydana gelebilmekte, geriye kalan kısım kulla
nılmaz ve işe yaramaz bir parça haline de dönüşebilmektedir.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Kamulaştırma Davaları, Cilt 1, Anka-a 2036, s. 1232-1233.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Komuloşttrmo Davaları, Cilt 1, Arka’a 2006, s. 1225.
I 333 Hıkuk Davalan
Kamulaştırmadan geri kalan 187.04 m2 kısımda eskiden olduğu gibi mahsul yetiştirilmesi,
traktörle sürülüp ekilmesi mümkün değildir. Kamulaştırma kararının tebliğinden itibaren 30 gün
içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açmadım. Ancak aynı süre içinde
davalı İdareye başvurarak arta kalan kısmın işe yaramayacağını ve ou kısmın da kamulaştırılması
nı talep ettim. Fakat idare kamulaştırma talebimi kabul etmedi.
Kamulaştırmadan arta kalan kısmın mülkiyeti idareye bırakılarak bedelinin tahsilinin temini
için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 12/5. maddesi ve ilgili diğer hükümler.
DELİLLER : Asliye Hukuk mahkemesi dava dosyası, İdareye yazdığım dilekçe sureti,
PTT. Alma haberi, vs.
SON TALEP : Davalı idare tarafından kamulaştırılan ...İli,... İlçesi Sarıabat...... Köyünde ka-
ir, M22d.l5a pafta, ...Ada, 1295 parsel no.lu 1054.65 m2 miktarındaki ta
şınmazımdan geriye kalan 187.04 metre kare genişliğindeki kısım yararlan
maya elverişli bir durumda olmadığından ou kısmın bedelinin 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 10.-11. maddelerine göre belirlenerek, bu bedele
mahsuben..... TL’nin... Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı idare tarafından
açılan bedel tespiti ve tescil davasının açılcığı.... tarihinden itibaren işleye
cek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline, (tespit edilecek değerin
tem ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu onda arttırılmak
üzere) bu kısma ait uhdemde bulunan tapunun iptaline, taşınmazın davalı
adına tapuya tesciline (veya yol olarak terkinine) yargılama giderlerinin da
valıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim...... /..... /2018.
Davacı
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 839 |
D. Baraj Mücavirinde Kalan Taşınmaz Bedellerinin Tahsili Davaları
(2942 Sk. 12/6. m.)
Açıklama
"İçişleri, Maliye, Çevre ve Şehircilik, Gıda, Tarım ve Hayvancılık ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıkları
nın görüşü alınmak suretiyle Devlet Su İşleri Genel Müdür- lüğünün bağlı bulunduğu Bakanlıkça hazırla
narak Bakanlar Kurulurca bir yıl içinde" çıkarılmış, yerine "Cumhurbaşkanınca" ibaresi konulmuştur.( RG:
07.07.20 İS <HK NO: 700/15)
I 840 Hikuk Davalan
Değişiklikten önce açılan davalarda da konunun komisyonda incelenmesini
temin için davanın usulden reddine ve dosyanın komisyona gönderilmesine
karar verilecektir. ( Geçicid. 13, RG.27.03.2018)
Karar Baraj inşîatı - Husumetin, kamulaştırma işlemi yapan Enerji ve Tabii Kay
naklar Bckanlığı'na yöneltileceği
Somut oİ3yda, dava dilekçesi içeriğine göre; uyuşmazlık, 2942 Sayılı Kamulaş
tırma Kanunu'nun 12/6. maddesine dayalı, baraj kamulaştırması sebebiyle
kullamlanayan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkirdir.
yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, olayda uygulama yeri
bulunmavan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nden bahisle yazılı şekilde karar
verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca; yerel mahkeme direnme karannın yukarda belirtilen değişik
gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir. (HGK. 2013/22-2134 E.
2014/163 E. 26.02.2014 T.)
DAVA : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 12/6. maddesine göre, baraj mücavirinde
kalan taşınmaz bedelinin tespiti ile bu bedele mahsuben şimdilik 5090 TL'nin da
valıdan tahsili talebinden ibarettir.
HARÇ DEĞERİ : Maktu harca tabidir.
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Honaz İlçesinde inşa edilmesine ka-ar verilen Akbaş Barajı kamulaş
tırma işlemlerinin bitirildiğine dair ilan .../.../2018 günü askıdan indirilmiştir. De
neli İli, Honaz İlçesi, Aydınlar Köyü 295 parsel no.lu 10.300 metre kare miktarın
daki arazi vasfındaki taşınmazım baraj mücavirinde kalmıştır. Baraj su toplanma
ya başlamış ve seviye yükseldikçe arazimi sular basmıştır. Ayrıca arazime gidip
geldiğim tarla yolum da sular altında kaldığı için arazime ulaşmak imkânı kalma
mıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun 12/5. Maddesine göre, çevrenin sos
yal, ekonomik veya yerleşme düzeninin bozutnası, ekonomik veya sosyal yön
den yararlanılmasının mümkün olmaması hallerinde, sahiplerinin yazılı başvuru
su üzerine bu tür taşınmazların kamulaştırılacağı öngörülmüştür. Bu hükme da
yanarak baraj kamulaştırmasının bitirildiğine cair ilanın indirildiği tarihten itiba
ren bir yıllık yasal süre içinde arazimin kamulaştırılması için Valilik tarafırdan
oLışturulan komisyona uzlaşma talebi ile başvurdum. Ancak bu güne kadar bek
lememe rağmen taşınmazım kamulaştrılmadı.
Arazimin mülkiyeti idareye bırakılarak bedelinin tahsilinin temini için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı kanun 12/6. maddesi ve ilgili diğer hükümler.
DELİLLER : idareye yazdığım dilekçe sureti, şahit, bilirkişi tayanı, keşif, vs.
SON TALEP : Davalı İdareye ait Akbaş barajı mücavir alanında k3İan Honaz İlçesi, Aydınlar Köyü 295
parsel sayılı taşınmazımın baraj mücavir alanında kaldığının, çevrenin sosyal, ekono
mik veya yerleşme düzeninin bozulması sebebiyle, ekonomik veya sosyal yönden ya
rarlanılması imkanın kalmadığnın tespitini, arazimin bedelinin 2942 sayılı kanun 10-
11. maddelerinde belirlenen yöntemlere göre bilirkişi kurulu tarafından tespitini, tes
pit edilen bedele mahsuben (tespit edilecek değerin tom ve kesin ofcrok belirtenebil-
meşinin mümkün okluğu ondc ortönlmok üzere) şimdilik 5099 TL'nin dava tarihinden
itbaren yasal faizi ile birlikte davalı İdareden tahsline, uhdemde bulunan tapunun ip
taline, taşınmazın davalı adına tapuya tesciline, yargılama giderlerinin davalıya yükle-
tihresine karar verilmesini arz ve talep ederim.../....../201S
Davacı.................
Açıklama
14. Maddeye Göre Açılacak Maddi Hata Düzeltim Davası Dilekçe Örneği
DAVANIN İZAHI : Denizli İli,........ İlçesi, Bağbaşı mahallesinde kain ...ada........ parsel no.lu
içinde evimin bulunduğu taşınmazımın cavalı Belediyece yol güzerga
hı nda kaldığı gerekçesi ile kumalaştınlmasına karar verilmiştir.
Taşınmaz bedelinin tespiti ve idare adına tescili için.............. Asliye Hukuk Mahkemesi nez
dinde dava açılmış ve davaya ait tebligat............. günü bizzat şahsıma yapılmıştır.
Asliye Hukuk Mahkemesinin tebliğ ettiği dava dilekçesine ekli evrakları incelediğimde evimin
önündeki su kuyusunun, bahçede bulunan iki adet ceviz ağacının değerlendirilmediğini gördüm.
Taşınmazımın tamamı kamulaştırıldığına göre, su kuyusu ile iki adet ceviz ağacının bedelinin
tespiti ile kamulaştırma bedeline eklenmesi gerekmektedir.
Kamulaştırma evraklarında görülen maddi hatanın düzeltilmesi, için işbu davanın açılması ge
rekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 Sayılı kanun 14. maddesi ve ilgili diğer mevzuat
DELİLLER : ... Asliye Hukuk Mahkemesinin .... sayılı dosyası, ekli fotoğraflar, şahit
bayanı, yapılacak keşifte gösterilecek noksanlıkların bilirkişi kurulu tara
fından değerlendirilmesi, vs.
SON TALEP : Tarafımdan açılan işbu davanın, Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin
............. sayılı dava dosyası ile birleştirilerek görülmesini, kamulaştırılma-
sına karar verilen Denizli İli, Çardak İlçesi 74 Ada, 5. parsel no.lu taşın
mazımın içinde bulunan ve zuhulen değerlendirme dışı kalan su kuyusu
ile iki adet ceviz ağacının da değerinin tespiti ile taşınmazın tamamının
kamulaştırma bedeline eklenmesini ve tüm kamulaştırma bedelinin
bankaya yatınlmasının teminini, yargılana giderlerinin davalı idareye
yükletilmesini arz ve talep ederim. ../.../2018
Davacı
Kamulaştırma kararı temelinde bir idari işlemdir. 2577 sayılı İdari Yargıla
ma Usulü kanunu çerçevesinde iptal davasına konu edilebilir. İdarenin aldığı
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 847 |
kararlar İdare mahkemesi tarafından iptal edilmedikçe geçerliliklerini korurlar.
Asliye Hukuk Mahkenesince tebliğ edilen, İdarenin aldığı kamulaştırma kara
rında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırılık görülür
se mutlaka İdare mahkemesinde iptal davası açılmalıdır. Asliye hukuk mahke
mesi, görmekte olduğu davada, idarenin almış bulunduğu kamulaştırma kara
rında, İdare mahkemesinin görevine giren noksanlıkları inceleyemez ve kararı
iptal edemez. 30 günlük süre geçirildiğinde kamulaştrma işlemi kesinleşir ve
alınan kamulaştırma kararının idari sebeplerle iptali ileri sürülemez ve istene
mez.
Kararlar Mal sahibinin dava açma süresi içinde ölmesi - mirasçıların dava hakkının
murisin ölüm tarihinden başlayacağı
Miras bırakan dava açma süresi içinde öldüğüne ve ölüm tarihinden itibaren
mülkiyet ve dava açma hakkı mirasçılarına geçtiğine ve Kamulaştırma Kanunu
uyarınca ancak malikler tarafından kamulaştırma işlemine karşı dava açılabildi
ğine göre, ölüm olayı ile birlikte malik sıfatını kazanan mirasçıların, anayasal bir
hak olan mülkiyet hakkı ile ilgili bir davada, otuz günlük dava açma süresinin,
olağanüstü bir durum olan ölüm olayının vuku bulduğu tarihten itibaren başla
tılması gerekir. (Danıştay 6. Dairesi 2009/4529 E. 2011/3351 K. 23.09.2011 T.)
Olayda, 2577 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca, Kocaeli ilinde idare ve vergi
mahkemeleri bulunması karşısında, Asliye Hukuk Mahkemesi kanalıyla gön
derilen dava dilekçesinin İstanbul idare Mahkemesinde kayda girdiği
08.05.2006 tarihinin esas alınması gerektiği, bu tarihe göre 30 gün olan dava
açma süresinin geçirildiği anlaşıldığından davanın reddi yolundaki İdare Mah
kemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir. (Danıştay 6.
Dairesi 2007/6660 E. 2009/6702 K. 03.03.2009 T.)
| 848 Hıkuk Davaları
TEBLİĞ TARİHİ
DAVANIN İZAHI : .... İli........... İlçesi ..... parsel sayılı içinde Evim bulunan taşımaz malım
o<ul bahçesine eklenmek üzere davalı idare tarafından kamulaştırılmış
tı'. Davalı İdare taşınmazımın bedelinin tespiti ve idare adına tescili için
..... Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış, dava dilekçesi ve ekli ev-
raklar tarafıma........... günü tebliğ edilmişt r.
Tebliğ edilen belgelerden anlaşıldığına göre Kamulaştırma kararı.... İl Genel Meclisinde alın
mıştır. Oysa 5302 Sayılı kanuna göre İl Genel Meclisinin kamulaştırmaya karar verme yetkisi
bulunmamaktadır. Bu sebeple kamulaştırma kararı yetkisiz kurıj tarafından alındığından yok
hükmündedir.
Alınmış bulunan kamulaştırma kararının iptalinin temini bakımından işbu davanın açılması
gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 5302 Sayılı İl Özel İdare Kanunu, 2942 sayılı kanun ilgili hükümleri ve il
gili diğer mevzuat.
DELİLLER : ..Asliye Hukuk Mahkemesinin .... sayılı dava dosyası münderecatı. Ekte
sunduğum belgeler, meclis tutanakları, vs
İYUK'un 27. maddesine göre; İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız za
rarların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartları birlikte gerçekleşmiş bulun
makla yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini,
Davalı İdarenin taşınmazımla ilgili olarak almış bulunduğu........... sayı ve ...tarihli kamulaştır
ma kararının iptaline karar verilmesini yargılama giderleri ile takdir edilecek vekalet ücretinin
davalı idareye yü kİ eti İm esin i arz v e talep ederiz...... /..../2018
Davacı.................
I 350 Hikuk Davalan
G. Tapulu, Ancak Mülkiyeti İhtilaflı Taşınmazların Bedelinin Tespiti ve Tescil
Davalan (2942 Sk. 18. m.)
İlgili Kanun maddesi
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun madde 18:
1. İdare, kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz malın mülkiyeti üzerinde ih
tilaf olup olmadığını, taşınmaz malın bulunduğu yerdeki tapu idaresi, kadastro mü
dürlüğü ve hukuk mahkemelerinden sorarak ve mahallinde araştırma yaparak tespit
eder.
2. Yapılan araştırmalar sonucunda, taşınmaz malın tapuda kayıtlı olmakla bir
likte mahkemede mülkiyeti üzerinde ihtilaf olduğu veya kadastrosu yapılmasına
rağmen kadastro mahkemesinde davalı olduğunun tespit edilmesi halinde idarece,
10'uncu madde uyarınca hazırlanan belgelerin tamamı, taşınmaz malın bulunduğu
yer Asliye Hukuk Mahkemesine verilerek, taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin
tespitiyle, bu bedelin mülkiyet ihtilafıyla ilgili uyuşmazlığın sonucunda belli olacak
hak sahibine peşin veya kamulaştırma 3'üncü maddenin iknci fıkrasına göre yapıl
mış ise taksitle ödenmesi karşılığında idare adına tesciline karar verilmesi istenir.
3. Mahkemece, taşınmaz mal hakkındaki mülkiyet ihtilafı ile ilgili davanın tüm
taraflarına, 10'uncu madde uyarınca tebligatların ve ilanların yapılması, taşınmazın
kamulaştırma bedeli lin yine bu maddedeki usule göre tespit edilmesi ve bu bedelin
mülkiyet ihtilafıyla ilgili davanın sonucunda belli olacak hak sahibine ödenmek üze
re idarece mahkemelin belirttiği bankaya 10'uncu madde uyarınca ve üçer aylık va
deli hesaba yatırılmasından sonra, bu bedelin ileride belli olacak hak sahibine
ödenmesine ve taşırmaz malın idare adına tesciline karar verilir ve bu karar tapu
dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. 3'üncü maddenin 2'nci fıkrasına
göre yapılan kamulaştırmalarda mahkemece belirlenecek kamulaştırma bedelinin
ilk ve takibeden tekstleri de mahkemenin belirlediği bankadaki üçer aylık vadeli he
saplara yatırılır.
4. Mülkiyet ihti afi ile ilgili davanın sonucunda, hak sahibi olduğuna mahkeme
ce karar verilen kişinin müracaatı üzerine kamulaştırma bedelini tespit eden mah
kemenin, paranın bı hak sahibine ödenmesi için bankaya yazacağı talimat üzerine
para hak sahibine ödenir.
5. Bu maddede öngörülen işlemler, mahkemenin davetine uymayanlar olduğu
takdirde ilgilinin yokluğunda yapılır.
6. Kamulaştırılması yapılan taşınmaz mal tahsis edildiği kamu hizmeti itibariyle
sicile kaydı gerekmeyen bir niteliğe dönüşmüş ise, istek halinde mahkemece sicil
kaydının terkinine karar verilir.
7. Bu tescil ve terkin işlemi sırasında mal sahiplerinin bu taşınmaz mal nede
niyle vergi ilişkisi aranmaz. Ancak, tapu dairesi durumu ilgili vergi dairesine bildirir.
8. Mahkemece tespit edilen bu bedel taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı
nın kamulaştırma bedelidir.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 851J
9.14'üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak sa
hipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı mahkemelerince
de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idari yargıda açı
lan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.
10. Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya maddi hatalara karşı
adli mahkemelerde açılacak düzeltim davalarında hangi idareye husumet yöneltile
ceğinin tebligat ve ilan belgelerinde açıkça belirtilmemiş veya yanlış gösterilmiş ol
ması nedeniyle davada husumet yanlış yöneltilmiş ise, gerçek hasma tebligat yapıl
mak suretiyle davaya devam olunur.
Açıklama
İdare, yapmakla görevli olduğu hizmetin ifası için taşınmaza ihtiyaç duydu
ğunda, 2942 sayılı kanunun 5., 6. ve 7. maddelerinde öngörülen hazırlık işlem
lerini tamamlar, 8. maddede belirtilen satın alma teşebbüsüne geçer, fakat
taşınmazı elde edemez ise 10. madde hükümlerine göre taşınmazın kamulaş
tırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili için asliye hukuk mahkemesinde
dava açar.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Komuloşttrmo Davaları, Cilt 2, Arka’a 2036, s. 1763.
I 852 Hıkuk Davalan
Dava içinde yapıacak keşif sonucu bilirkişi kurulu tarafından belirlenecek
kamulaştırma bedeli, ileride mahkeme kararı ile tespit edilecek gerçek hak
sahibine peşin ödenmek üzere, davacı idare tarafındar mahkemenin tayin ede
ceği bankaya açılacak üçer ay vadeli hesaba yatırtılacak ve mahkemece taşın
mazın davacı idare ad na tapuya tesciline karar verilecektir.
18. madde sadece tapuda kayıtlı ve mülkiyeti davalı olan taşınmazlar için
uygulanır. Tapusuz taşınmazların kamulaştırılması için 19. madde vazedilmiştir.
- 10. madde uyarınca hazırlanan tüm belgeler dava dilekçesine ekli olarak
mahkemeye sunulur.
- Taşınmaz üzerindeki ihtilafa dair dava dosyası getirtilip dosya içine alınır.
İmar uygulaması yapma yetkisi olmayan pek çok idarenin kamulaştırma yetki
si vardır. Kamu idareleri imar uygulaması yapılmasını beklemeden kamulaş
tırma yapabilirler. Öte yandan, hiçbir yasal düzenlemede, planlı bir bölgede
arazi ve zrsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılamayacağına yöne
lik bir sınırlama da yoktur. Kanunda olmayan bir hususun yorum yoluyla
sınırlandırmasında ve kamulaştırma yetkisinin daraltılmasında hukuka uy
gunluk bulunmamaktadır. (Danıştay 6. Daire 2036 / 720 E. 2008 / 1760 K.
14.03.2008 T.)
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Çardak İlçesi Gölcük Mahallesinde kain 532 parsel sayılı 5260
metre kare miktarlı arazi vasfındaki taşınmaz Denizli- Antalya otoyolu gü
zergahında kaldığı için kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Kamulaştırma hazırlık işlemleri sırasında bu parsel hakkında Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin
2004/506 esasında derdest sir tapu iptali davası olduğu öğrenilmiştir. Dava henüz derdest olduğu için
malın kesin sahibi belli değidir. Doğal olarak taşınmazın maliki bu da/anın kesin sonucuna göre belli
olacaktır. Taşınmazın gerçek maliki kesinleşmiş mahkeme kararı ile tespit edileceğinden şu anda 2942
sayılı kanunun S. Maddesinde öngörülen satın alma uygulaması yapılmamıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 18. maddesine göre Asliye Hukuk Mahkemesinin 2034/506 esas
sayılı dosyasında davacı ve davalı olarak görünen kişilerin tamamı bu davamızda hasım gösterilmiştir.
Ancak 2942 sayılı kanunjn 5.6.7. maddelerinde öngörülen tüm hazırlık işlemleri kanunda belirtilen
usule göre tamamlanmış ve nazırlanan belgelerin tamamı ekte sunulmaktadır.
Taşınmazın bedelinin tespiti ile Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/506 E. Sayılı davasının
sonucunda belli olacak hak sahibine peşin ödenmek üzere tayin buyrulacak bankaya üçer aylık vadeli
olarak yatırtıldıktan sonra taşınmazın davacı idare adına tapuya tescilinin temini için işbu davanın
açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 18. madcesi ve ilgili diğer hükümler.
DELİLLER : Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/506 E. sayılı dava dosyası, keşif,
bilirkişi incelemesi, tapu kayıtları, sunulan belgeler vs.
SON TALEP : Kamulaştırılmasına karar verilen Çardak Gölcük Köyünde kain, 532 parsel
sayılı, 5260 m2 miktarlı, arazi vasfındaki taşnmazın kamulaştırma bedelinin
tespitini, belirlenecek bedelin mahkemece tayin edilecek bankaya, Çardak
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/506 E. Sayılı kararı ile belirlenecek hak
sahibine peşin ödenmek üzere üçer ay vadeli olarak yatırtılmasına, paranın
yatırıldığın a dair dekontun mahkemeye ibrazını müteakip taşınmaz oto yol
güzergahında kaldığı için tapudan terkinine karar verilmesini arz ve talep
ederiz..../___/2018
Davac
I 854 Hıkuk Davaları
H. Tapusuz Taşınmazların Bedelinin Tespiti ve Tescili Davaları
Açıklama
Tapusuz olduğu ortaya çıktıktan sonra taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Ka
nununun 16. maddesinde sayılan kamu mallarından olup olmadığı araştırılacak
tır. Kamu malı vasfında olduğu tespit edilen taşınmazın kamulaştırılmasına
gerek yoktur. İdareni! ihtiyacı halinde idareler arası devir suretiyle taşınmaz
elde edilir. (Md.30)
i 856 Hıkuk Davalan
İdare, tapusuz taşınmaz için hazırlattığı tutanak ve diğer belgeleri, (vergi ka
yıtları, vergi makbuzla'i, nüfus kayıtları, veraset ilamı tapu fen elamanına çizdiri
len kroki, taşınmazın -otoğrafları vs.) bir dava dilekçesine ekleyerek taşınmazın
bulunduğu yer asliye nukuk mahkemesinde dava açar. Bu davada tespit edilen
zilyet davalı olarak gösterilir. Dava dilekçesinde, araştırması yapılan tapusuz ta
şınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile bedelin peşin ödenmesi karşılığında
idare adına tesciline karar verilmesi istenir. Davanın gerekli yargılama giderleri ve
yargı harçları mahkeme veznesine idare tarafından yatır lir.
19. maddeye göre açılan davalarda taşınmazın maliki belli olmadığı için 8.
maddede öngörülen pazarlıkla satın alma usulünün uygulanmasına gerek yok
tur. Dava dilekçesine eklenen belgeler arasında satın alma usulünün uygulandı
ğına dair tutanakların noksanlığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar
verilemez.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Komuloşttrmo Davaları, Cilt 2, Arka’a 2036, s. 1779
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 857 I
30 gün içinde itiraz edilmemiş ise Mahkemece tespit edilen bedelin ilanda belir
tilen bankaya zilyet adına nakit olarak yatırılması için idareye 15 gün süre verilir. İda
re belirtilen süre içinde bedeli yatırır ve banka dekontunu mahkemeye ibraz ederse
taşınmaz malın İdare edına tapuya tesciline, bedelin de zilyede ödenmesine karar
verilir. Mahkemenin bu kararı hem bankaya hem de tapu idaresine tebliğ edilir.
İlanda belirtilen süre içinde, tapusuz taşınmaz üzerinde hak iddia edilirse
19. maddenin 7. fıkrasına göre mahkemece itirazın incelemesine girişilmeye
cektir. İtiraz üzerine mahkeme idareye, tespit edilen kamulaştırma bedelini
ileride hak sahipliğini ispat edecek kişiye ödenmek üzere ilanda belirtilen ban
kada açılacak üçer aylık vadeli hesaba yatırılması ve dekontun mahkemeye
ibrazı için süre verecektir. Bedelin bankaya yatırıldığıra dair dekontun ibrazını
müteakip mahkeme taşınmaz malın idare adına tesciline karar verecek ve kara
rın bir örneğini bankaya, bir örneğini de tapu idaresine tebliğ edecektir.
Davacı idare, tapuda kayıtlı olmayan dava konusu taşınmaz malın 3402 sayılı
Kadastro Kanunu'nun 16. maddesinde sayılan kamu mallarından olmadığını
tespit etmiş, taşınmazı zilyetlikle iktisap iddiasında bulunan davalının zilyetli
ğine mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde
Hazine veya üçüncü bir kimse tarafından itiraz edilmemiştir..
Hıkuk Davalan
Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metoduna göre dava tarihi itibariyle değer
biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi
beklenmeden 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19/6. maddesi uyarınca
zilyede ödenmesine, kamulaştırma bedelinin davalıya ödenmesi için ilgili
bankaya müzekkere yazılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
2942 say lı kanun kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulmasına ilişkin hü
kümleri de kapsamaktadır. (4. m.) İrtifak hakkın n tapuya tescil edilebilmesi
için de taşınmazın tapuda kayıtlı olması zorunludur. Dava konusu taşınmaz
tapuda kayıtlı bulunmadığına göre, irtifak hakkı tesisine karar verilmesi ile
yetinilmesi gerekirken, tescile de hükmedilmiş olması, doğru görülmemiştir
(18. HD. 2007/288 E.2007/993 K. 13.02.2007 T.)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 859
19. Maddeye Göre Tapusuz Taşınmaz Malların Tescili Davası Dilekçe Örneği
DAVA : Kamulaştınlmasın3 karar verilen, ancak tapuda caydı olmayan taşınmazın bedeli
nin tespiti ve tapuya tescili talebinden ibarettir.
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Honaz İlçesi, Kaklık mahallesi, torba mevkiinde kain, Doğusu;..., Batısı; ...
Güreyi; ... Kuzeyi; ... ile çevrili, 4500 metre kare miktarında arazi vasfındaki taşın
ma: Denizli -Antalya otoyolu yol kenar parkında kaldığından kamulaştırılmasına
karar verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 7. maddesi çerçevesinde gerekli irceleme ve araştırma yapılmış ve
araştırma sonuçlan usulüne uvgun belgelere bağlanmıştır. Yapılan araştırma sonunda, tapuya kayıtlı olmayan
arazinin kamu malı olmadığı, tapuya kayıtlı bulunmadığı, taşınmazı tapusuz olarak davalı........ .... nin 30-40
seneden beri ve halen malik gibi, kesintisiz olarak, iyi niyetle kullarmakta alduğu, adı geçene arazinin baba
sından miras olarak kaldığı, su basmadığı için araziye tahıl ekilerek tasarruf edildiği tespit olunmuştur.
Taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve zilyedine peşin ödenmesi karşılığında idare adına tescilinin
temini için işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 19. maddesi va ilgili diğer hükümler.
SON TALEP : Denzli İli, Honaz İlçesi, Kaklık mahallesi, Torba mevkiinde kain, Doğusu;..., Batısı; ...
Güneyi; ... Kuzeyi; ... ile çevrili, 4500 metre kare miktarındaki arazi vasfındaki ta
şınmaz Denizli -Antalya otoyolu yol kenarı parkırda kalmakla kamulaştırılmasına
karar verildiğinden, kamulaştırma bedelinin tesptine, belirlenen kamulaştırma be
delinin idaremizce, mahkemece tayin edilecek bankaya depo edilip paranın yatırıl
dığına dair dekontun, dosyaya sunulmasını müteakip taşınmazın ekli ölçekli kroki
dairesinde idaremiz adına tapuya tesciline karar verilmesini arz ve talep ederiz.
.../..... /2018
Davacı
- Taşınmazın fotoğraflan
| 860 Hıkuk Davaları
/. Zilyede Ödenen Bedele İstihkak Davaları (2942 Sk. 19/8 m.)
Açıklama
Davacı kamulaştırılan yere ait kamulaştırma bedelini, davalı köy tüzel kişiliği
nin aldığnı, oysa kamulaştırılan yerin hak sahibinin kendisi olduğunu, bu
nedenle davalı köy tüzelkişiliğine ödenen ...TL kamulaştırma bedelinin tahsili
ni talep ve dava etmiştir. Mera Kanunu 3. maddesinde; otlak; <mera ile aynı
niteliklere sahip yerlerdir> diye tanımlanmıştır. Bu nedenle özel mülkiyete
konu edilemez, zamanaşımı ile iktisap edilemez. Mera sözkonusu olduğunda
bedele istihkak davası dinlenemez. (3. HD. 20C5/10791 E. 2005/14247 K.
22.12.2005 T.)
I 862 Hukuk Davalan
DAVANIN İZAHI : Babam.......... Gençliğinde yurt dışına çalışmak üzere gitmiş ve orada ev-
lenmiş ve tek çocuğu olarak ben doğmuşum. Kendisi bir süre önce vefat
etmiş geriye tek mirasçı ben kadım. Veraset ilamı ekte sunulmaktadır.
Yurt dışında doğduğum, çocukluğum da yurt dışında geçtiği için baba
mın Türkiye'deki mal varlığı hakkında bir bilgim olmadı.
Belli yaşa geldikten sonra babamın memleketi olan Kaklık mahallesine geldim. Hısım akraba
dan babamın malvarlığını soruşturdum. Denizli İli, Honaz İlçesi, Kaklık mahallesi 165 ada, 8 parsel
sayılı 2500 metre kare miktarındaki tarlanın babama, babasından miras kaldığını, ancak Denizli
Ankara karayolu için kamulaştırdığını, kamulaştırma bedelinin bu tarlayı uzun senelerden beri
sürüp eken davalıya ödendğini öğrendim.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 19/8 maddesine göre taşınmazın zilyedi tarafından alınan
kamulaştırma bedeline, taşınmazın maliki olarak istihkak davası îçma hakkım bulunduğundan
bedelin tahsilinin temini içn işbu davayı açmak zorunda kaldım.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 19/8. maddesi ve ilgili diğer hüküm
ler.
SON TALEP : Babamdan bana miras yolu ile intikal eden, Denizli İli, Honaz İlçesi, Kak
lık mahallesi, 165 ada, 8 parsel sayılı 2500 metre kare genişliğindeki ta
şınmazın, kamulaştırma bedeli olarak belirlenen ve davalıya ödenen
5400 TL’nin davalıdan, bankadan aldığı günden itibaren işletilecek ka
nuni faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderlerinin davalıya yükletil-
mesine karar verilmesini arz ve talep ederiz..../....../2018
Davacı
- Geçmişte taşınmazla ilgili bir dava veya tahkikat geçmiş ise dosya numarası
- Veraset ilamı
Açıklama
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; davacı idarece dava konusu taşın
mazın ... Sit Alanında Sağlıklaştırma ve Kentsel Tasarım projesi kapsamında
20/1/2014 tarihli kamu yararı gereğince kamulaştırıldığı ve uzlaşma sağlana
madığından yapı maliki davalı aleyhine Kamulcştırma bedelinin tespiti ve
yapının a diyeti istemli iş bu davanın açıldığı, yargılama sırasında ise taşınma
zın kamulaştırılmasından vazgeçildiği anlaşılmıştır.
ÇARDAK
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Çardak İlçesi Gölcük köyünde kain 532 parsel sayılı 3260 met
re kare miktarlı arazi vasfındaki taşınmazım ilkokul yapılmak üzere da
valı idare tarafından kamulaştırılmıştır.
Daha sonra alınan bir kararla öğrenci sayısı itibariyle taşımalı eğitime geçilmesi uygun görül
müş ve okul yapılmasındar vazgeçilmiştir. Okula ihtiyaç kalmayınca yerinin kamulaştırılmasından
da vazgeçilmiş, vazgeçme kararı davanın görüldüğü mahkeme dosyasına gönderilmiştir..
Kamulaştırma kararından vazgeçilmekle Yargıtay tatbikatına gö'e idare üzerinde bulunan ma
lın mülkiyeti kendiliğinden eski maliki olarak bana dönmüştür.
Aldığım kamulaştırma bedelini faizsiz olarak iade etmeye hazır olduğumu ifade etmeme rağ
men davalı idare benden kamulaştırma bedelini almamakta ve taşınmazı iade etmemektedir.
Okul yeri olarak kamulaştırılan, daha sonra kamulaştırmadan vazgeçilen taşınmazımın idare
üzerinde bulunan tapusunun iptali ve adıma tescilinin temini için işbu davanın açılması gerekmiş
tir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı Kanun 21. maddesi ve ilgili diğer hükümler.
SON TALEP : Kamulaştırılmasına karar verilen Çardak Gölcük Köyü, 532 parsel sayılı,
3260 m2 miktarlı, arazi vasfındaki taşınmazın kamulaştırılmasından
vazgeçilmiş olduğundan Kamulaştırma bedeli olarak tarafıma ödenen
5 500 TL'nin faizsiz olarak davalıya iadesi karşılığında, taşınmazın idare
üzerindeki tapusunun iptaline, adıma tapuya tesciline karar verilmesini,
yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesini arz ve talep ederiz.
....../2018
Davacı............
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 867 |
J. Taşınmazın Olduğu Gibi Bırakılması Halinde Açılarak Geri Alma Davaları
(2942 Sk. 23. m.)
Açıklama
d. Geri alma hakkı, doğduğu tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmalıdır.
Geri alma hakkı, beş yılın geçmesi ile doğan bir ha<tır. Kamulaştırma bede
linin kesinleşmesinden itibaren beş yıl hesaplanacak, tu süre dolduğu gün yeni
bir süre işlemeye başlayacaktır. Önceki süre hem uzun, hem de pasif bir dö
nemdir. Beklemekten başka yapılacak bir şey yoktur. Yeni dönem ise hem daha
kısa hem de aktif bir süreçtir. Beş yılın dolduğu günden itibaren bir sene içinde
taşınmazın geri alınması için dava açılması lazımdır. Bu süreler kamu düzeni ile
ilgili olup, taraflarca ileri sürülmese dahi hâkim tarafından resen nazara alınır.
Bu davaları tüm paydaşların birlikte açma zorunlu uğu yoksa da, paylı mül
kiyete tabi taşınmazlarda geri alma davasını da tüm paydaşlar birlikte açmış
iseler, davanın süresinde açılıp açılmadığının her paydaş için ayrı ayrı incelen
mesi gerekir.
Gölcüklü, M. Ali: Kamulaştırma Konunu Şerhi Fili ve Hukuki E! Atma Dovolan, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık,
Ankara 2018, s. 883.
Ji 18. HD. 2002/6097 E. 2002/7058 K. 20.6.2002 T.
Geri alma davaları maktu harca tabi olup, takdir edilecek avukatlık ücretle
ri de maktu tarifeye tabidir.
Davalar basit muhakeme usulüne tabi olup adli tatile tabi değildir.
Aynı amzcın gerçekleşmesi için davaya konu tajinmazla birlikte çok sayıda
taşınmazda kamulaştırıldığı anlaşıldığından kamulastınlan bu taşınmazlardan
kamulaştrma bedeli en son kesinleşen parsele göre dava açma süresi belirle
nip yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (5. HD.
2013/22233 E. 2014/1805 K. 28.01.2014 T.)
37
18. HD. 1996/6420 E. 1995/7524 K. 23.9.1996 T.
| 870 Hikuk Davalan
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Pamukkale İlçesi, Kale mahallesinde kain, 54 Ada 15 parsel no.lu
3500 m2 miktarlı arazi vasfındaki taşınmazım yol geçirilmek üzere kamulaş-
trılmıştır. Kamulaştırma bedeli..... tarihinde kesinleşmiştir. Ancak kamulas-
trma bedelinin kesinleştiği tarihten itibaren, beş seneden fazla bir zaman
geçmesine rağmen idarece kamulaştırma amacına uygun hiç bir işlem veya
tesisat yapılmamış, kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek
taşınmazım olduğu gibi bırakılmıştır.
2942 sayılı kanunun 23. maddesinde öngörülen koşullar tahakkuk ettiği için idareye yazılı olarak
müracaat ettim ve kamulaştırma bedelini aldığım günden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte
ödemeye hazır olduğumu beyan ederek taşınmazın tarafımıza geri verilmesini istedim.
İdare, iade talebime aradan iki ay gibi bir zaman geçmesine rağmen bir cevap vermemiş olmakla
talebimi zımnen reddettiği kabul edilerek işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı kanun 23. maddesi ve ilgili diğer mevzuat hükümleri.
DELİLLER : Tapu kaydı, keşif, bilirkişi incelemesi, kamulaştırma dava dosyası, idareye
yazılan dilekçe sureti, idarenin cevabi yazısı, vs..
SON TALEP : Danizli İli, Pamukkale İlçesi, Kale mahallesinde kain, 54 Ada 15 parsel no.lu 3500
m2 miktarlı, yol yapılmak üzere davalı idare tarafından kamulaştırılan arazim
üzerinde, bedelin kesinleşme tarihinden itibaren beş sene geçmesine rağmen
kamulaştırma amacına uygun bir işlem yapılmadığından, 2942 sayılı kanunun 23.
maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmiş bulunmakla, aldığım kamulaştırma
bedelini kanuni faizi ile birlikte davalıya iadesi Karşılığında, taşınmazın idare üze
rindeki tapusunun iptaline, adıma tapuya tesciline karar verilmesini, yargılama
g derlerinin davalıya yükletil meşini arz ve talep ederim.... /....... /2018
Davacı......................
Davacının dava dilekçesinde, taşınmazın kamulaştırma amacına uygun hiçbir işlem ve tesisat ya
pılmadığını amaca tahsis işleminin yerine getirilip getirilmediğinin mahallen keşif yapılarak tespitini
talep etmesi, bedel tespiti ve tescil dosyasını delil göstermesi yetecektir. Bu davalarda kamulaştıran
idarenin kamulaştırma amaona uygun işlem ve tesisat yapıldığını ispat etmesi gerekir.
| 872 Hikuk Davalan
K. Geri Verilecek Kamulaştırma Bedelinden Düşülecek Hasara İlişkin Davalar
(2942 Sk. 24. m.)
Açıklama
Kamu İdareleri yapmakla görevli oldukları hizmetleri ifa edebilmek için ih
tiyaçları olan taşınmazları bu kanun çerçevesinde kamulaştırırlar. Ancak taşın
mazı amaca tahsis etmeden veya belli süre kamu hizmetlerinde kullandıktan
sonra idarenin bu taşınmaza ihtiyacı kalmayabilir. Bu takdirde Kamulaştırma
Kanununun 21, 22, 23. maddelerine göre kamulaştırmadan vazgeçilir, taşınmaz
eski sahibine iade edilir. İdare, boş araziyi kamulaştırmış, üzerine hiçbir tesis
yapmamış, teslim aldığı gibi eski sahibine iade ediyorsa mülk sahibi, aldığı ka
mulaştırma bedelinin tamamını faizi ile birlikte idare adına bankaya yatırır ta
pusunu devralır. Konu da kapanır. İşler her zaman böyle sade ve kolay olmaya
bilir. İdare, kamulaştrdığı taşınmazda bulunan ağaçları kesmiş, binayı kısmen
veya tamamen yıkmış, bina hor kullanılma sebebiyle yıpranmış vs. olabilir. Böy
le karmaşık durumlarda bedelin iadesi şartları 24. maddede düzenlenmiştir. Bu
hükme göre, taşınmaz malın geri alınmasında mal sahibi veya mirasçısı, kamu
laştırma tarihindeki değerine göre farkının, ödeyeceği kamulaştırma bedelin
den düşülmesini isteyebilir. İdare ile mülk sahibi arasında bu madde çerçeve
sinde yapılacak hesaplarda taraflar mutabık kalabilirlerse, üzerinde anlaşılan
bedel yatırtılarak tapu iade edilir. İdare ile mülk sahibi ödenecek fark üzerinde
anlaşamazlarsa, mülk sahibinin önünde iki seçenek bulunmaktadır; Birinci se
çenek; 24. madde çerçevesinde mahalli asliye hukuk mahkemesinde dava aça
rak farkın mahkemece tespitini ister. İkinci seçenek; uğradığı zararı talep hakkı
nı saklı tutarak, kamulaştırma bedelinin tamamını faizi ile birlikte idare hesabı
na yatırır tapuyu devralır. Tapuyu üzerine aldıktan sonra İdare aleyhine uğradı
ğı zararın tazmini için dava açar.
Bu madde kapsamında açılacak davalar sadece 2942 sayılı kanun 21, 22,
23. maddeleri ile sınırlıdır. Bu üç madde kapsamı dışında kalan zararların genel
hükümlere göre talep edilmesi gerekir.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Kamulaştırma Davaları, Cilt 2, Ankara 2Ö36, s. 1916.
DAVA : 2942 sayılı kanunun 24. maddesine göre 12.000 TL tazminatın davalı idareden tahsiline
kara' verilmesi talebinden ibarettir.
Ancak daha sonra davalı Belediye plan değişikliği yaparak bana ait taşınmazın bulunduğu yere otopark yapmak
tan vazgeçmiştir.
Zorunlu olarak cava haklarmı saklı tutarak Ee ediyenin ba'-a ödediği kam. aştırma bedelini faizi ile birlikte Be
lediyeye ekli makbuzla ödedim. Taşınmazın tapusunu aldım.
2942 sayılı Kanunun 24. maddesine göre uğradığım zarann tazmini için işbu davanın açılması gerekmiştir.
SON TALEP : Arz adilen olay sebebiyle, davalı Belediyeden Kamüaştırma Kanununun 24. maddesine
göre kamulaştırma bedel takdiri günündeki ceğerlee göre arsamın evli hali ile evsiz ve
boş hal arasındaki farkın tespiti ile şimdilik 12.030 TL’nin kanuni faiz ile birlikte tahsili
ne, 'tespit edilecek değerin tam ve kesin olarak beli-lenebilmesinin mümkün olduğu an
da arttmlmak üzere) karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesin i arz
ve talep ederim. „..7..../201S
Davacı_____
Açıklama
*3
Madde de yer alan " Bakanlar Kurulu" ibaresi RG: 07.07.201S tarihli 2. mükerrer nüshasırda yayımlanan
(700/86) sayılı KHK. İle •’Cumhurbaşkanınca'’ olarak değiştirilmiştir.
I 876 Hikuk Davalan
ğinden hasımlı açılması zorunlu değildir. Diğer işlemler açıkça sonraya bırakıldı
ğından 10. maddeye göre meşruhatlı davetiye çıkarılması, ilanen davetiye teb
liği mecburiyeti yoktur. Kamulaştırma işlemlerinin tamamı (değer tespiti dahil)
10. maddeye göre açılacak davada yerine getirilir.41 Hasımlı taleplerde, zaman
darlığı sebebiyle normal davetiye tebliği mümkün olamayacağından mümkün
ise davalılara telefonla veya SMS mesajları ile keşif gün ve saatinin bildirilmesi
uygun olur.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Kamulaştırmo Davdan, Cilt 2, Ankara 2036, s. 1948
Davalı, acele el koyma keşfinde belirlenen bedele itiraz etmeyip kabul ettikle
rini, buna rağmen açılan davanın yersiz olduğunu beyan etmesi dikkate alına
rak, hüküm altına alınan kamulaştırma bedeli acele el koyma keşfinde belirle
nen miktarı geçmez. (HGK. 2011/5-133 E. 2011/281 K. 04.05.2011 T.)
Ülkemizde cereyan eden olayların önlenmesi bakımından 2942 sayılı kanunun 27. maddesin
de öngörülen şartlar gerçedeşmiş bulunduğundan kıymet takdiri dşında kalan işlemler sonradan
tamamlanmak üzere taşınmazın 2942 sayılı kanunun 10. maddesi esasları dairesinde 15. maddesi
uyarınca seçilecek bilirkişiler marifetiyle tespit edilecek değeri mal sahibi adına bankaya yatırıla
rak taşınmaza zaman geçirilmeden el konulması gerekmektedir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı kanun 27. maddesi ve ilgili diğer hükümler.
Davacı
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 879 |
M. Kamu Tüzel Kişi ve Kurumlan Arasında Mal Devirleri İçin Danıştay'da
Açılacak Davalar
Maddede yer alan * Bakanlar Kurulu * tabiri RG. nin 07.07.201S tarihli 2. mükerrer sayısında yayımlanan
(700/86) sayılı KHK. İle "Cumhurbaşkanı" olarak değiştirildi.
I 880 Hikuk Davalan
Açıklama
Takdir komisyonunun belirlediği bedeli esas alan idare, taşınmazın devri için
mal sahibi İdareye yazılı olarak başvurur. Devir talep dilekçesine, tapu kaydı,
taşınmazın krokisi, varsa imar durumu, kıymet takdiri raporu, gerçekleştirilmesi
düşünülen proje hakknda yapılan çalışmalardan örnekler eklenmeli, proje hak
kında inandırıcı ve ihtiyacın zaruret ve aciliyetini ortaya koyan sebepler ve gerek
çeler açıklanmalı, devri istenen taşınmazın tespit edilen bedeli mukabilinde ida
relerine Kamulaştırma Kanununun 30. maddesine göre devri talep edilmelidir.
Mal sahibi idare devre razı olursa, bedel idare adına bankaya yatırılır. Tapu
müdürlüğünde yapılacak işlemle taşınmazın tapusu alıcı idare adına tescil edilir,
devir işlemi tamamlarır. Davaya da gerek kalmaz.
Mal sahibi idare, devir isteğini reddeder veya 60 gün içinde cevap vermez
ise, alıcı idare Danıştay 1. Dairesine başvurup, taşınmazın idarelerine devrine
karar verilmesini ister. Danıştay'a sunulan dava dilekçesine, mal sahibi idareye
yazılan talep dilekçesi ve eklenen tüm doküman, mal sahibi idarenin verdiği ce
vap ve ekleri, mahallir muhtelif fotoğrafları, taşınmaza <amu hizmetinin ifası için
ihtiyaç olduğu, taşınmazın devredilmemesi halinde kamu hizmetinin aksayacağı,
bundan da telafisi imkânsız zararlar doğacağı, gerekçeleri ve belgeleri ile anlatıl
malı ve destekleyici belgeler eklenmelidir. Gerekirse mahalli hukuk mahkemele
rinde delil tespiti yaptırılarak alıcı idarenin talebinin haklı gerekçeleri bilirkişi ra
porları ile tespit ettirImelidir. Danıştay, taşınmaza hangi kurumun daha fazla
ihtiyacı olduğunu irde eyeceğinden/: alıcı kurum, mal sahibi kurumun bu taşın
maza ihtiyacı olmadığına dair inandırıcı delillerini de di ekçesine eklemelidir. Di
lekçeler ve eklerinin br sureti mal sahibi idareye tebliğ edileceğinden Danıştay'a
sunulacak evraklar iki nüsha olarak hazırlanmalıdır. Bu dilekçeler doğrudan Da
nıştay'ın ilgili dairesine verilebileceği gibi, bulunulan yerde görev yapan İdare
mahkemesi, yoksa maıalli asliye hukuk mahkemesi kanalı ile de gönderilebilir.
Danıştay 1. Dairesinin kesin kararı alıcı ve mal sahibi idarelere tebliğ edilir.
Danıştay devir isteğini uygun görmez, talebin reddine karar verirse, bu ka
rarın istinafı ve temyi2i kabil olmadığından konu kapanmış olur.
Talep Danıştay ilgili dairesi tarafından uygun görülür devir talebinin kabu
lüne karar verilirse, ödenecek taşınmaz bedelinin tespiti aşamasına geçilir.
Danıştay, alıcı idarenin talebini kabul etmiş, taşınmazın devrine karar ver
miş ise taşınmazın alıcı idare adına tapuya tescili için, taşınmaz bedelinin belir
lenmesi ve bu bedelin devir eden idare adına bankaya yatırılması gerekir. Alıcı
idarenin kendi takdir komisyonunun belirlediği ve mal sahibi kuruma teklif etti
ği bedeli - mal sahibi idare açıkça kabul etmedikçe - reddetmiş sayılır/9 Bu du
rumda alıcı idare Danıştay'ın devir kararının tebliğinden itibaren 30 gün içinde
taşınmazın bulunduğu yerde görev yapan asliye hukuk mahkemesine başvura
rak taşınmazın bedelinin belirlenmesini talep etmelid r. Değerlendirme Danış
tay'ın devir kararı tarihi itibariyle yapılacaktır.
Danıştay kararı üzerine bedelin tespiti davası aç İmiş ise tescil talebinde
bulunmaya gerek yoktur. Zaten mülkiyet Danıştay'ın kesin kararı ile alıcı idare
üzerine intikal etmiştr. Danıştay kararı tapu sicil müdürlüğüne ibraz edilerek
taşınmazın alıcı idare adına tapuya tescili sağlanır.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Kamulaştırma Davaları, Cilt 2, Ankara 2036, s. 1987.
Türk Medeni Kanununda bir şeye malik olanın cnun bütünleyici parçalarına
da malik olacağı hükme bağlandığından, zeminden ayrı olarak sadece binanın
devri mümkün değildir. (Danıştay 1. Dairesi 2011/726 E. 2011/1059 K.
29.06.2011 T.)
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar SSîJ
DAVA : 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 30. maddesine göre davalı idareye ait taşınmazın
kısmen idaremize devrine karar verilmesi talebinden ibarettir.
DAVANIN İZAHI : Belediyemizin sorumluluk alanında kalan ilçe merkezimizin kanalizasyon şebekesi tamam
lanmış ve hizmete verilmiştir. Şebekenin ayağı ilçe merkezinin 500 metre kadar güneyinde
bulunan kapasitesi yetersiz ve şu anda dolmuş bulunan kuyulara bağlıdır. 5 km. mesafede
bulunan arıtma tesisimiz de tamamlanmış ve hizmete hazır hale getirilmiştir.
Ekli projemizden de izlenebileceği gib şebekeyi arıtmaya bağlayacak olan 4 km. uzunluğundaki boru hattının
davalı idareye ait Çardak Hürriyet Mahallesi 45 ada, 9 parsel sayılı taşınmazda- geçmesi gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 30. maddesine göre Belediyemiz personeinden teşkil edilen takdir komisyonu
projede belirtilen ve 20.690 metre kare olarak belirlenen taşınmaza 200.B90 TL bed e takdir etmiştir. Bu bedeli esas
alan idaremiz Milli Savunma Bakanlığına müracaat ederek bu bedel karşılığında projemizde belirtilen kısmın devrini
talep etmiştir. Ancak yapılan müracaatımıza, aradan ?o gün geçmesine rağmen müspet veya menfi bir cevap veril
memiştir.
Belde halkının ve gelecek reşitlerimizin sağlığı ve çevre koşullarının insanca yaşanacak hale get 'ilebilmesi için
bu taşınmaza idaremizin behemahal ihtiyacı bulunmaktadır. Bu hattı bi' başka yerden geçirebilme imkân ve ihtima
limiz de yoktur. Burası tek alternatiftir.
Ekte sunulan projemizde gösterilen, teknik elamanlarmış taraf ndan 20.900 metre kare olarak hesaplanan ka
nal güzergahının belediyemize devrinin temini için işbu davanın açılması gerekmştir..
HUKUKİ SEBEPLER: 2942 sayılı kanun 30. maddesi ve ilgili diğer hükümler.
DELİLLER : Ekte sunulan projelerimiz, kıymet takdiri raporu, İdarîye yaz lan devir talebine dair yazı
mız, bj konu ile ilgili teknik ve idari çalışmalarımıza cair muhtelif belgeler, c ay yerini ve
etrafını gösteren fotoğraflar, vs..
SON TALEP : Mülkiyeti davalı idareye ait, Çardak Hürriyet Mahalles 45 ada, 9 parsel sayılı taşınmazdan
geçmesi gereken kanalizasyon şebekesi ile arıtma tesisi arasındaki projemizde belirtilen
kanal güzergahında kalan 20.900 metre kare olarak hesap anan kısmın ifrazen belediyemi
ze devrine karar verilmesini arz ve talep ederiz. ./..../2C1S
Davacı...............
Açıklama
818 sayılı eski Bcrçlar Kanunumuzun 19. ve 20. (5098/ 26-27.) maddeleri
uyarınca kanuna, ahlaka, adaba aykırı sözleşmeler geçersizdir. Eski Borçlar ka
nunumuzun 65. (6098/81) maddesine göre de hukuka, ahlaka aykırı bir sonu
cun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyler geri istenemez.
Mahkemede dava açılarak hak arama yolu tercih edildiğinde paranın veril
diği veya menfaatin sağlandığı tarihten itibaren bir yı içinde davanın açılması
gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece resen nazara alınır.
-S
Gölcüklü: age. s. 1073
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 885 0
Açıklama
Dava açan idare, taşınmazı kamulaştırma yoluyla ktisap ettiğini, adına ka
yıtlı taşınmazı kapsamına alan ikinci bir tapu kesildiğini, bu tapunun 2942 sayılı
kanun 36. maddesine göre iptaline karar verilmesini talep etmeli, asliye hukuk
mahkemesinin bedel tespiti ve tescil dosyasını delil göstermeli, üzerine müker
rer tapunun krokisi fa klı renkte kalemle işlenmiş kamulaştırma krokisi örneğini
eklemelidir. Dava dile<çesi ve ekleri davalıya tebliğ edildikten sonra Mahkeme
ce, sunulan deliller hükme yeterli görüldüğü takdirde evrak üzerinde ikinci ta
punun iptaline karar verilir. Kamulaştırma tapusu ile mükerrer tapunun kapsa
mında tereddüt varsa keşif yapılarak karar verilmesi isabetli olur.
36. maddeye dayalı tapu iptali davalarında zaman aşımı sözkonusu değil
dir. Her zaman açılabi ir/5
43
Gölcüklü: age. s. 1105
I 886 Hıkuk Davaları
HARÇ DEĞERİ : 2942 Sayılı kanun 36. maddesine göre harca tabi değildir..
DAVANIN İZAHI : Denizli İli Çardak İlçesi Gölcük mahallesinde kain 256 parsel sayılı taşın
maz mahalle çocuklarının ihtiyacı için ilkokul yapılmak üzere kamulaştı
rılmıştır. Ödenek temini ve proje çalışmaları sürmektedir. Hazırlıklar ta
mamlanır tamamlanmaz ihaleye çıkılacaktır. Öğrendiğimize göre, kamu
laştrılarak idaremiz adına tescil edilen bu parselin kuzey tarafından 2000
metre karelik kısmını içine alan davalı adına yeni bir tapu tesis edilmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı kanun 36. maddesi ve ilgili diğer hükümler.
DELİLLER : Çardak Asliye Hukuk Mahkemesinin ... sayıl dava dosyası, Gölcük Mahal
lesi 255 ve 256 parsele ait tapu kayıtları, keşif vs..
SON TALEP : Denizli İli, Çardak İlçesi, Gölcük Mahallesinde kain 255 parsel sayılı taşın
maza davalı adına tesis edilen tapunun, idaremizin daha önce kamulaş
tırma yoluyla iktisap ettiği 256 parselin 2000 metrelik bölümünü içine
alan kısmının iptaline, yapılan yargılama giderlerinin davalıya yükletilme-
sine karar verilmesini arz ve talep ederiz. .../../2018
Davacı...............
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 887 |
Ö. (9/10/1956 - 4/11/1983) Tarihleri At asında Kamulaştırmasız El Konulan
Taşınmazlar İçin Açılacak Davalar (2942 Sk. geç. 6 m.)
6487 sayılı kanunun 21. maddesi ile Geçici 6. madde başlığı ile birlikte c eğişti rilmiştir.
| 888 Hıkuk Davaları
6. İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tuta
nağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından
bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen e konulan taşınmazın ve
ya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci
cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15'inci maddesine göre bilirkişi
incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline
veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre
idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen
bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.
7. Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her
türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak be
lirlenir.
8. Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde
kullanılmak üzere, ihtiyaç olması halinde, merkezi yönetim bütçesine dahil idarele
rin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin
güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan
ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son ke
sinleşmiş bütçe gelir eri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe gi
derleri toplamının eri az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerince pay ayrılır. Kesinleşen
alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde, öde
meler, sonraki yıllara sari olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir.
Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile alacakların tutarlar dikkate alınır. Taksitli
ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafın
dan, mahkeme karan gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer
uzlaşma yolları da te<lif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine gö
re işlem yapılabilir.
9. Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulcuğu tarih itibarı ile bu
maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat
davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar
hakkında da uygularır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak ka
zanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkın
da bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlera
rası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat
henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada
belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hü
kümlerine göre işlem yapılabilir.
10. Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştır
ması el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiy
le dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip
istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve
mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma
görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması halinde, uzlaşmazlık
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 839 |
tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. (Kaldırılan cüm
le RG. 07.09.2016- Kanun 6745/34}” Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya
kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesiıleşen davalara ise, bu
maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.
11. Bu madde cyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal,
hak ve alacakları haczedilemez.
12. İptal edilen fıkra (Anayasa Mahkemesinin 2013/95 E. 2014/176 K.
13.11.2014 T. sayılı kararı. RG. 13.03.2015)
13. İptal edilen fıkra (Anayasa Mahkemesinin 2013/95 E. 2014/176 K.
13.11.2014 T. sayılı kararı. RG. 13.03.2015)
Açıklama
Uzlaşma usulünü dava şartı haline getiren geçici 6. Madde 11.06.2013 ta
rihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten evvel uzlaşma usulü zorunlu dava şartı
sayılmadığından" bu tarihten önce açılan ve kesinleşmeyen davalarda uzlaşma
şartının yerine getirilmesi şartı aranmamaktadır.”
Kaldırılan cümle: "Uygulara imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle
veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/19S5 tarihli ve 3194
sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açı
labilir"
Görüldüğü üzere uzlaşma süreci (6 ay + 6 ay) olmak üzere bir yıl sürmekte
dir.
Açılan davada, fiilen el konulan taşınmazın veya tesis edilen irtifak hakkının
dava tarihindeki değeri, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri göz önüne
alınarak, 15. madde çerçevesinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenir.
Bilirkişi kurulu 2942 sayılı Kanunun 11. ve 12. maddele'ine göre inceleme yapa
rak değeri tespit eder. Bilirkişi kurulunun belirlediği ve hakimin uygun gördüğü
bedel 10. madde 8. fıkra açıklamalarında belirtilen usul dairesinde bankaya
yatırtıldıktan sonra taşınmaz idare adına tescil olunur. Tescile veya terkine iliş
kin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişcin istinaf ve temyiz hak
ları vardır. (Geç. m.6/6)
Geçici 6. madderin 9. fıkrası ile bu durumda olanlara yeni bir dava hakkı
tanınmıştır. Davası 20 senelik zamanaşımı sebebiyle -eddedilenler bu hüküm
sayesinde yeniden dava açma hakkına kavuşmuşlardır.
2-
Anayasa Mahkemesinin 2002/112 E. 2003/33 K. sayılı ve 10.04.2003 ta'ihli karan.
| S92 Hıkuk Davalan
Kararlar Uzlaşma teşebbüsünün dava şartı olması 6487 sayılı kanunla getirilmiştir.
Daha önce açılan davalarda uzlaşma girişimi isteğe bağlıdır
Dava 6487 sayılı kanun yürürlüğe girmesinden ence açılmıştır. Uzlaşma giri
şiminde bulunmanın dava şartı sayılması daha sonra yürürlüğe giren 6487
sayılı karunla getirilmiştir. Dava açıldığı zaman yürürlükte olan mevzuata
göre uzlaşma yoluna gidilmesi zorunlu olmayıp isteğe bağlı olduğundan ve
yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay çinde kullanılacak bu hakka
ilişkin sürenin geçtiği de dikkate alınarak mahkemece tüm deliller toplanıp
oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan
gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. (18. HD.
2014/369 E. 2014/3523 K. 27.02.2014 T.)
Dava açmadan önce uzlaşma talebi ile idareye başvurmak yasal zorunluluk
tur. Uzlaşmazlıktan sonra dava açmak için tanınan üç aylık süre hak düşürücü
süre olup resen nazara alınmak gerekir. (18. HD. 2012/14892 E. 2013/6644 K.
18.04.2013 T.)
UZLAŞMA TALEBİNDE
BULUNAN : İsim, Tc. numarası, adres. Telefon no.
1972 yılında yapılan Denizli - Ankara Devlet Karayolu ıslah ve genişletme çalışmaları sırasında
Çardak İlçesi, Hürriyet Mah. Çeştepe mevkiinde kain. Doğusu:Batısı:Kuzeyi:..., Güneyi: ...
ile çevrili 10 dönüm geniş iğindeki arazimin dört dönümlük kısmı Karayolu güzergahında kaldı
ğından hiçbir kamulaştırma işlemi yapılmadan üzerinden karayolu giçirilmiştir. Arazimin geri
kalan kısmı daha sonra yapılan tapulama çalışmaları sırasında 15 ada, 70 parsel olarak adıma
tescil edilmiştir. Ancak Karayolu altında kalan dört dönümlük kısmın kamulaştırılması yapılmadığı
gibi tarafıma herhangi bir bedel de ödenmemiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu geçici 5/3 ve devamındaki hükme göre yukarıda belirtilen
şahsıma ait taşınmazın işbu uzlaşma dilekçesi tarihindeki bedelinin 2942 sayılı kanun 15. madde
sinde yazılı bilirkişi kurullarına aynı kanunun 10-11. maddelerinde öngörülen esaslara göre tespit
ettirilerek, belirlenecek bedelin tarafıma ödenmesini talep ediyorum. Kamulaştırmasız el konulan
arazimin bedelinin ödenmemesi halinde idareniz aleyhine bedel davası açacağım. Ancak kamu
laştırması el koyma olayı geçici 6. madde kapsamında kaldığı, bu hükümde de uzlaşma dava
şartı sayıldığından öncelikle işbu uzlaşma talebimi yüksek idarenize sunuyorum.
Uzlaşma talebimin kabulünü, 2942 sayılı kamulaştırma kanunu geçici 6. maddesi hükümleri
çerçevesinde uzlaşmaya davet edilmemi, talebimin kabulünü ve belirlenecek bedelin tarafıma
ödenmesini arz ve talep ederim...... /..../2018
Adres :.......................
T.C. No:.......................
Tel. No:.......................
| 89-4 Hıkuk Davalan
2942 S.K. Geç. 6. Maddeye Göre Açılacak Tazminat Davası Dilekçe Örneği
HARÇ DEĞERİ : Maktu harca tabidir. (2942 S.K. Geç 6/7. m.).
DAVANIN İZAHI : 1972 yılında yapılan Denizli - Ankara Devlet Karayolu ıslah ve genişletme çalışmala
rı srasında Çardak İlçe merkezinde Çeştepe mevkiinde kain, Doğusu: ..., Batısı: ...,
Kuzeyi: ..., Güneyi: ... ile çevrili 10 dönüm genişliğindeki arazimin dört dönümlük
kısmı Karayolu güzergahında kaldığı için el kon Jmuş ve üzerinden Karayolu geçi
rilmiştir. Arazîmin geri kalan kısmı daha sona yapılan tapulama çalışmalan sırasın
da adıma 15 ada, 70 parsel olarak tescil edilmiştir. Ancak Karayolu altında kalan
dört dönümlük kısmın kamulaştınİması yapılmadığı gibi tarafıma herhangi bir be
del de ödenmemiştir.
Tarafımdan uzlaşma talebinde bulunulmuş ise de idare ile uzlaşma sağlanamamış ve ekte sunulan uz
laşmazlık tutanağı tutulmuştur.
2942 sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici 6. madde gereğince kamulaştırmasız el atılan taşın
mazımın bedelinin tespiti ve idareden alınmasının temini için uzlaşmazlık tarihinden itibaren üç ay içinde işbu
davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı kanun geçici 6. maddesi ve ilgili diğer bükümler.
DELİLLER : Çardak, 15 Ada, 70 parsele ait tapu kaydı, şahit va bilirkişi beyanı. Karayolları kayıt
lan, keşif, uzlaşma talebi ve uzlaşmazlık tutanağı, vs..
SON TALEP : Denizli İli, Çardak İlçesi, Çeştepe mevkiinde kain, 15 ada 70 parsel sayılı arazimin
bitişiğinde bulunan ve Devlet Karayolları gövdesnde kalan dört dönüm genişliğin-
dek Doğusu:..., Batısı: ..., Kuzeyi: ..., Güneyi: ... ile çevrili taşınmazımın dava tari
hindeki bedelinin 2942 sayılı kanunun 15. maddesinde düzenlenen bilirkişi kurulla
rına. 2942 sayılı kanun 10-11. maddelerinde belirtilen esaslara göre tespit ettirile
rek, takdir edilecek bedele mahsuben şimdilik 5000 TL'nin davalı idareden yasal fa
izi ile birlikte tahsiline karar verilmesini (tespit erilecek değerin tam ve kesin olarak
yenilenebilmesinin mümkün olduğu ando ortt>r<!mak üzere) vekalet ücreti ile yargı
lama giderlerinin davalıya yükletilmesini arz ve talep ederim..../....../201S
Davacı . ............
- Şahit listesi,
Kararlar 09.10.1956 gününden önce el atılan taşınmazhr için tanınan dava hakkı
nın 13.01.1963'te dolduğu
221 sayılı Yasa 12.01.1961 günü yürürlüğe girdiğinden, davacıların dava hakkı 2 sene
sonrası olan 13.01.1963 günü sona ermiş olup, dava konusu taşınmaza 09.10.1956
gününder önce el atıldığından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar
verilmesi doğrudur. (5. HD. 2013/14166 E. 2013/21179 K. 02.12.2013 T.)
Her ne kadar taşınmaza 1955 ve önceki yıllarda el atıldığından bahisle 221 sayılı
yasadaki iki yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dava reddolunmuş
ise de, davacının taşınmazın mülkiyetini 1973 yılında yapılan kadastro tespitiyle
kazandığı dava açma hakkını bu tarihte elde ettiği anlaşıldığından 221 sayılı
yasa uygulanamaz. (5. HD. 2011/5077 E. 2011/11222 K. 22.06.2011 T.)
Kararlar Acele Kamulaştırmadan sonra geçen makul süre (6 ay) içinde dava açıl
maması - kamulaştırmasız el atma
Acele el koyma kararından sonra, davalı idarenin tespit ve tescil davası açma
sı için gereken makul sürenin geçmesine rağmen davanın açılmadığı, ihtilafın
kamulaşt rmasız el atma olarak değerlendirilerek, işin esasına girilip sonucuna
göre hüküm kurulması gerekirken, davanın reddi, doğru görülmemiştir. (5.
HD. 2011/7489 E. 2011/16045 K. 12.10.2011 T.)”
Taşınmazın tapu maliki vefat etmiş ise mirasçılardan birisi, bir kaçı veya
tamamı birlikte veya ayrı ayrı dava açma hakkına sahiptirler. Taşınmaz tapusuz
ise önceki paragrafta bahsedilen prosedürün mirasçılarca işletilmesi gerekir.
S9
Aynı mahiyette .5. HD. 2011/10590 E. 2011/12721 K. 11.7.2011 T.
Aynı mahiyette 5. HD. 2008/8776 E. 2008/13436 K. 30.10.2008 T.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 89? |
c. Kamulaştırmasız El Atma Davalannda Davalı
Taşınmaz maliki, el atan idare aleyhine men'i müdahale davasını 6100 sayı
lı HMK'nın 12. maddesi gereğince, taşınmazın bağlı bulunduğu asliye hukuk
mahkemesinde açar. Esasen taşınmazın aynı ile ilgili davaların taşınmazın bu
lunduğu yerde görev yapan asliye hukuk mahkemesinde açılması ve görülme
si genel ve kesin yetki kuralıdır. Kesin yetki kuralı kamu düzeni ile ilgili olup
mahkemelerce re'sen gözetilir. Yetkisiz mahkemede açılan taşınmazın aynı ile
ilgili davalar taraflar itiraz etmeseler dahi mahkemece yetkisizlik sebebiyle red
dedilir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 37. maddesi "Bu Kanundan doğan tüm
anlaşmazlıkların adli yargıda çözümlenmesi gerekenleri, taşınmaz malın bulun
duğu yer asliye hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü ile görülür."
hükmünü amirdir. Bu hükmün uygulanması için davanın 2942 sayılı Kamulaş
tırma Kanunundan doğması gerekir. Oysa inceleme konumuz olan kamulaştır
ması el atma davaları herhangi bir kanundan değil Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarih ve 1956/1-6 sayılı kararından doğ
maktadır." Bu sebeple işbu davalar Yargıtay'ın muhtelf kararlarında da belirtil
diği üzere genel hükümlere tabidir. Taşınmazın aynı ile ilgili men'i müdahale
davaları behemahal taşınmazın bulunduğu ver asliye hukuk mahkemesinde
görülür.Taşmmazın bedeline ilişkin tazminat davaları ise taşınmazın bulunduğu
yer veya davalının ikametgâhının bağlı bulunduğu yer asliye hukuk mahkeme
sinde görülebilir."
1086 sayılı HUMK. yürürlükte iken değeri belli miktarın altındaki davalar
sulh hukuk mahkemelerinde, değeri bu miktarı aşan davalar asliye hukuk mah
kemelerinde görülme<te idi. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri kanununun 2. maddesiyle "Dava konusunun değer
ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla,.. görevli mah
keme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir." Hükmü
getirildiğinden, 01.10.2011 tarihinden itibaren bu davalar değerine bakılmaksı
zın asliye hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Kanunun yürürlüğe girmesin
den önce sulh hukuk mahkemesinde açılmış ve görülmekte olan davalarda bu
hükmün uygulanmayacağı geçici 1. maddede belirtildiğinden sulh hukuk mah
kemesinde açılmış ve görülmekte olan davalarda görevsizlik kararı verilemeye
cek, davalar sulh hukuk mahkemelerinde görülüp karara bağlanacaktır."
ÇARDAK
DAVANIN İZAHI : Denizli İli, Çardak İlçesi, Çaltı mahallesirde kain, 126 Ada 105 parsel
no.lu 1500 m2 arazi vasfında taşınmazın malikiyim. Arazide sulama im
kânı olmadığından tahıl ekimi yapılmaktadır. Davalı idare tarafından ya-
plmakta olan otoyol arazimin üzerinden geçmiş ve tamamı yol gövde
sinde kalmıştır. Zararımın karşılanması taebi ile yaptığım başvuru idare
tarafından reddedilmiştir. Herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan
arazime el atılmış olması ve zararımın tazmin edilmemiş bulunması se
bebiyle İdare aleyhine işbu davanın açılması gerekmiştir.
HUKUKİ SEBEPLER : 15.5.1956 gün ve 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Karan, ilgili diğer mevzu
at hükümleri.
SON TALEP : Tespit edilecek değerin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin müm
kün olduğu anda arttırılmak üzere; Denizli İli, Çardak İlçesi, Çaltı Mahal
lesinde kain, 126 Ada, 105 parsel no.lu 1500 m2 miktannda arazi olarak
kullandığım taşınmazımın, dava tarihindeki değerinin 2942 sayılı kanu-
njn 10,11. maddesi esasları dairesinde 15. maddesi uyarınca seçilecek
blirkişiler marifetiyle belirlenerek, 6300 TL tazminatın kanuni faizi ile
brlikte davalı idareden tahsiline, uhdemde bulunan tapunun iptaline,
yol gövdesinde kaldığı için tapudan terkinine karar verilmesini, yargıla
ma giderlerinin davalıya yükletilmesini arz ve talep ederim. .../.../.2018
Davacı................
- Şahit listesi,
- Araziden elde edilen ürünün satıldığı hal veya Toprak Mah. (Tisi belgeleri,
Açıklama
2. Uygulama imar panın kesinleştiği tarihten itibaren ilgili kurumca 5 yıl için
de ayrılma amacına uygun olarak planda öngörülen kamulaştırma işlemle
rinin yapılmamış olması,
e®
Gölcüklü: age. S. 1256
| 9M Hıkuk Davaları
3. Malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması,
Kesinleşen imar plânında kendisine yer tahsis edilen idare, uygulama imar planla
rının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yi içerisinde tasarrufu hukuken kısıtlanan
taşınmazları kamulaştırı ır veya her halde mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil
edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yaptırır.
İdare, üstüne düşen bu görevleri yerine getirmez ise raşınmaz malikinin aşağıda
Kısıtlı alanda mülkü olan kişi, taşınmazının bulunduğu yerde geçerli olan uygulama
imar planının hangi tarihte yürürlüğe girdiğini ilgili belediyeden bir dilekçe ile sormalı
ve aldığı resmi cevabı muhafaza etmelidir.
Uygulama imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl geçtikten sonra yi
ne i gili belediyeye ikinci bir dilekçe verilmeli ve taşınmazın bulunduğu yerde imar planı
değişikliği yapılıp yapılmadığı, kısıtlılığın ka dirilip kaldırılmadığı sorulmalı, değişiklik
yapılmış ise yeni plan örneği talep edilmelidir.
Uygulama imar planının yürürlüğe girmesinden itabaren beş yıl geçmiş ve kısıtlı
alandaki taşınmaz kamulaştırılmamış yahut imar planı değişikliği yapılarak kısıtlılık hali
kaldırılmamış ise kısıtlı elanda kalan mülk sahipleri ilgili kuruma bir dilekçe ile başvura
rak uzlaşma talebinde bulunmalıdır;
Bu arada ilgili beleciyeye de dilekçe ile müracat edilmeli ve durum anlatılarak, ilgili
idarenin yasal beş yıllık süre içinde kısıtlı alanda kalan taşınmazı kamulaştırmadığı, imar
kanunu 10. ve 2942 sayılı kanun ek 1. madde gereğince mülkiyet hakkının kullanılması
na engel teşkil eden kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılması talep
edilmelidir.
İlgili kurum ile uzlaşma sağlanamadığı, ilgili Belediye de gerekli imar değişiklin!
2- Uygulama İmar Planının yürürlüğe girdiği tarihten itiba'en beş yıl içinde taşınmaz,
kısıtlı alanın ayrıldığı kurum (Belediye, Milli Eğitim, İç İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakan
3- Uygulama İmar Planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içinde tapulu
taşınmazın içinde bulunduğu kısıtlılığı kaldıracak bir imar planı değişikliği yapıl
mamış olmalıdır.
4- Mülk sahipleri ilgili idareye uzlaşma talebi ile, ilgili belediyeye plan değişikliği tale
bi ile başvurmalı ve her ikisinden de olumsuz cevap alınmış olmalıdır.
Ülke çapında ne kadar kısıtlı alan vardır, bu alanlarda ne kadar taşınmaz bulun
lı- Dava açılmadan evvel idareye uzlaşma başvurusurda bulunmak dava şartıdır.
(Geç 6. mad. 3. fıkra)
12- Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her tür
lü vekâlet ücretleri maktu olarak belirlenecektir. (Geç 6. mad. 7. fıkra)
14- Bu madde kapsamında açılan davalarda mal sahipleri lehine verilen ve kesin
leşen kararların infazı için idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez. (Geç
6. mad. 11. fık'a)
2- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanma
yan veya kararı kesnleşmeyen davalara da bu madde hükümleri uygulanacaktır.
3- Kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise yukarıda (12)
bendde izah edilen ( mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri maktu
olarak belirlenir) hususu hariç diğer hükümlerin tamam uygulanacaktır.
İmar planlarında <amuya tahsis edilen alanda kalan ve imar planının kesin
leşmesinden itibaren üç ay içinde yapılan imar programlarına alınmayan ve beş
yıl içinde amaca uygun şekilde kamulaştrılmayan taşınmazların malikleri bu
davaları açılabilirler..
Örnek vermek gerekirse; İmar Planı içinde ayrılan ilkokul veya ortaokul
alanı için İl Özel İdaresine izafeten valilik aleyhine, (222 S.K. 62/2. m.) Lise alan
ları için Milli Eğitim Bakanlığına, Kreş alanları için Büyükşehir Belediye Başkanlı
ğına,(5216 Sk.7. md.) Devlet hastanesi alanı için Sağlı< Bakanlığına husumetin
yöneltilmesi gerekir.
Fiili el atma davalarına temyiz merci olarak bakan Yargıtay 5. Hukuk Dairesi
ile hukuki el atma davalarına temyiz merci olarak bakan Danıştay 6. Dairesi
vekâlet ücreti ve harçların belirlenmesinde farklı uygulama yapmaktadırlar.
2942 sayılı Kamu aştırma kanununun geçici 6. maddesi 13. fıkrasının iptal
edilmesinden sonra, bu davalara temyiz merci olarak bakan Yargıtay 5. Hukuk
Dairesi 04.11.1983 tarihinden sonraki döneme ilişkin el atmalarda nispi harç ve
nispi vekalet ücretine hükmetmektedir. Ancak Danıştay 6. Dairesi 2014/2387
E.2014/4122 K. 27.05.2014 T.'li kararında hukuki el atmalarda geçici 6. madde
nin 7. fıkrasına göre maktu harç ve avukatlık ücreti hükmedilmesi gerektiğine
karar vermiştir. Tatbikat bu karar çerçevesinde sürdürülmektedir.
«3
5. HD. 2013/1758 E. 2013/6488 K. 08.C4.2013 T.
8. Kısım Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevine Giren Davalar 909 |
DAVANIN İZAHI : Derizli İli, Servergazi mahallesinde kain, 102 Ada 56 parsel no.lu 4500 m2 mikta
rındaki taşınmazın malikiyim.
Arsamın bulunduğu yörede 1/1003 lik uygulama imar planı yapılmış ve kesinleşmiştir. Arsam uygulamB
imar planında ilkokul alanında kalmıştır.
Uygulama imar planının kesinleşmesinden itibaren beş sene geçmiştir. Bu süre içinde tasarrufu hukuken
kısıtlanan taşınmazım kamulaştırılmadığı gibi mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil eden kısıtlılığı
kaldıracak şekilde imar planı değişikliği de yaptınlmamıştır.
Bunun üzerine Valilik makamına dilekçe ile başvurarak 2942 sayılı kanunun geçici 6. maddesi çerçevesin
de uzlaşma talebinde bulundum. Ancak yasal bir yıllık süre içinde uzlaşma sağlanamadığı gibi plan değişikliği
de yapılmadı.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ek 1. madde çerçevesinde kısıtlı alanda kalan taşımazımın bedelinin
tahsili için işbu davayı açmak zorunda kaldım.
HUKUKİ SEBEPLER : 2942 sayılı kanun ek 1. madde, 3194 sayılı İma- Kanun 10. madde ve ilgili diğer
mevzuat hükümleri.
DELİLLER : Başvuru dilekçeleri, uzlaşma talebi dilekçesi. Tapu kaydı, keşif, bilirkişi incelemesi,
şahit beyanı vs..
SON TALEP : Tespit edilecek değerin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu
arda arttırılmak üzere;
Adıma tapulu Denizli İli, Servergazi mahallesinde kain, 102 Ada 56 parsel no.lu 4500 m2 miktarındaki ta
şınmazımın mülkiyeti davalı iadereye bırakılarak dava tarihindeki değerinin, 2942 sayılı kanunun 10. ve 11.
maddesi esasları dairesinde 15. maddesi uyarınca seçilecek bilirkişiler marifetiyle tespitini, şimdilik 5400 TL
tazminatın faizi ile birlikte davalı idareden tahsilini, yargılama giderlerinin cavalıya yükletilmesini arz ve talep
ederim....../..... /2018
Davacı..._.......
- Uzlaşmazlık tutanağı.
I 910 Hıkuk Davaları
VII. Ecrimisil Davaları
A. Ecrimisil Nedir?
Ecrimisil, diğer bir deyişle işgal tazminatı, hak sahibinin taşınmazı haksız bi
çimde kullanan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği en azı kira geliri, en fazlası
mahrum kalınan gelir kaybına denk gelen bir bedeldir.”
• Taşınmaza komşu olan ve benzer evsafı taşıyan aynı mevkide yer alan di
ğer taşınmazların dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içeri
sinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor ise nasıl ve ne şekilde kiraya ve
rildikleri tespit edilmelidir.
Ecrimisil belirlenecek olan taşınmaz arazi vasfında ise; İlke olarak, kira ge
liri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde
mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşme
leri ile karşılaştırılarak taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de
nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil
değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış o'anının tamamının yansı
tılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
11.06.2013 günü yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın 21. maddesinin Geçici 6.
madde ile 09.10.1956 tarihinden sonraki el atmalarda yeniden dava hakkı
getirilmiştir. Dava konusu taşınmaza da dosya içerisindeki bilgi ve belgelere
göre 1966 yılında el atıldığı anlaşıldığına göre mankemece işin esası incelene
rek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken davanın hak düşürücü
süre yöründen reddine karar verilmesi doğrj görülmemiştir. (18. HD.
2013/20099 E. 2014/8410 K. 06.05.2014 T.)
ÇARDAK
DAVANIN İZAHI : Davalı İdare tarafından, Denizli - Dinar arasındaki yolun genişletilmesi
ve duble yol haline getirilmesi çalışmalan sırasında 2003 yılında, Denizli
İli, Çardak İlçesi, Ayvaz mahallesinde kain maliki bulunduğum 1263 par
sel no.lu 1500 m2 arazi vasfındaki taşınmazım yol gövdesinde kalmıştır.
Bu güne kadar yol altında kalan taşınmazım için bana bir tebigat yapılmamış, bedel öden
memiş yazılı veya sözlü bilgi verilmemiştir.
Davalı yol geçirmeden evvel su basar arazimde sebze tarımı yapmaktaydım. Karayolu altında
kaldığından beri araziyi kul anamıyorum ve gelirinden mahrum kalmış bulunmaktayım.
İleride taşınmazın bedelini talep etme hakkımı saklı tutarak işbu dava tarihine kadar, haksız
işgal sebebiyle uğradığım zararın karşılanması bakımından ürün esasına göre hesaplanacak
ecrimisil bedelinin davalıdan tahsili için işbu davanın açılması gerekmiştir.
DELİLLER : Tapu kaydı, keşif, bilirkişi incelemesi, idareye yazılan dilekçe sureti, vs..
SON TALEP : Denizli İli, Çardak İlçesi, Ayvaz mahallesnde kain maliki bulunduğum
1263 parsel no.lu 1500 m2 arazime 2003 yılında yol yapılmak üzere
kamulaştırmaz el atılmasından dolayı uğradığım zararın ürün gelirine
göre hesaplatılarak fazlaya mahsus talep hakkım saklı kalmak üzer şim-
d lik 5000 TL ecrimisilin davalı idareden yasal faizi ve yargılama giderleri
ile birlikte tahsiline karar verilmesini arz ve talep ederim..../..... /2018
Davacı.................
I 916 Hıkuk Davaları
G. Ecrimisil Davalarında Harç ve Avukatlık Ücreti
HMK'ya göre zamanaşımı itirazı aşağıdaki sürelerde yazılı dilekçe ile mah
kemeye sunulmalıdır;
Akipek, Jale / Akıntürk, Turgut / Ateş Karaman, Derya: Başlongıç Hükümleri Kişiler Hukuku, 9.
Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 2012.
Akkanat Halil / Çekin Mesut Serdar: Taşeronun Hukuki Durumu, ınşoat Hukuku ve Uygulamosı,
İstanbul 2017.
Akkurt, Sinan Sami: Türk Özel Hukukunda İş Sözleşmesi ile Eser Sözleşmesinden Koynaklonan
Boşlıco Yükümlülükler ve Anılon Sözleşmelerin Ayırt Edilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi C. 10, S. 2, 2008.
Akünal, T.: Türk Medeni Hukukunöo Tüzel Kişiler, İstanbul 1995.
Altaş, Hüseyin: Eserin Teslimden Önce Telef Olmosı (BK m. 368), Ankara 2002.
Altaş, Hüseyin: İstisna Sözleşmesinde İş Sahibinin İfoo'on Önce Sözleşmeden Dönme Hokkı, Prof.
Dr. Fikret Eren'e Armağan, Ankara 2005.
Altaş, Hüseyin: İstisna Sözleşmesinde İş Sohibinin Yokloşık Ücretir Aşırı Aşılmosı Nedeniyle Söz
leşmeden Dönme Hakkı, Prof. Dr. Bilge Öztan'a Armağan, Ankara 2008.
Antalya, G.: "6098 Sayılı Türk Borçlor Konunu Moode 76 Düzenlemesi: Geçici Ödeme", Prof. Dr.
Aydın Zevkliler'e Armağan, C. I, İzmir 2013.
Aral, Fahrettin / Ayrancı, Hasan: 6098 Soyılı Türk Borçlor Kanununo Göre Hazırlonmış Borçlar
Hukuku Özel Borç İlişkileri, 10. Baskı, Ankara 2014.
Ateş, Mustafa: HMK Yargıtay İlke Kororlorı, Cilt: II, Yetkin Yay. Ankzra 2014.
Avcı, Ali: Eser (İstisna)Sözleşmesinde Şekil ve Boğlonon Sonuçlor, TAAD, Y. 5, S. 21, Nisan 2015.
I 920 Hikuk Davalan
Avcı, Ali: Türk Borçlor Kanunundo Yüklenicinin Özen ve Sadokat Borcu, Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, Y. 2015, S. 119
Ayan, M. / Ayan, N.: Kişiler Hukuku, 3. baskı, Konya 2011.
Ayan, Serkan: İnşaat Sözleşmesinde Yüklenicinin Temerrüdü, Ankara 2008.
Aydemir, Efrail: Eser Sözleşmesi ve İnşoot Hukuku, Ankara 2009.
Aydın, Öztürk: Yüklenicinin İşe Boşiomo ve Devam Borcunun Hukzki Niteliği ve Sonuçtan, Fatih
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 2.
Aydoğdu, M.: "6098 Sayın Türk Borçlar Konunu'noo Faiz ile İlgili Düzenlemeler", Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 12, S. 1, İzmir 2010.
Babacan, Güngör / Uslu, Kazım: Uygulomodo Nüfus Davoları, Adalet Yay. Ankara 2013.
Ballar, Suat: Yeni Vokıflar Hukuku, Seçkin Yayınevi 2008, Ankara.
Başak, A. M. / Tek, G. S.: "Türk Borçlar Konununoo Getirilen Geç çi Ödeme Hakkında Düşünce
ler", http://\vebb.deu.edu.tr/hukuk/dergiler/dergimiz-15-ozel/2-ozel/7-basak-tek.pdf s. 1124
(E.T. 15.06.2015).
Başara Turan, Gamze: "Tü'k Medenî Kanunu'nun 40'ıncı Maddesi Kapsamında Cinsiyet Değişikli
ği ve Hukukî Sonuçlan". TBB Dergisi 2012 (103).
Baygın, Cem: Türk Hukukuna Göre İstisna Sözleşmesinde Ücret ve Tobi Olduğu Hükümler, İstan
bul 1999.
Beretta, P.: Wirtschaftliche Vereine in der Schweiz, Basel, Genf, München 2001.
Bettschart, Sebastien: La resiliation des contrats de construction, JDC 2009.
Birinci-Uzun, Tuba: Eser Sözleşmelerinde Keşif Bedeli ve İş Sohibimn Keşif Bedelinin Aşırı Derece
de Aşılmasıno Karşı Korunmosı, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, C. 9. S. 100, Aralık 2014.
Cumalıoğlu, E.: Yargıtoy Kararlan Işığındo Anonim Ortaklıklorda Çenet Kurulun Topiontıya Çağrı
Usulüne Uyulmomasınm Hukuki Yoptırımı, Bilimsel Temyiz, Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Der., S. 1, 2012.
Çeker, Mustafa: Sigorta Hukuku, Adana 2017.
Çelik, Çelik Ahmet: "Destekten Yoksun Kalmo Tazminatmdo Destek Poyları",
http://www.tazminathukuku.com/arastirma-yazilari/destekten-yoksun-kalma-tazminatinda-
de5tek-paylari.htm (İnd.T.: 25.08.2014)
Çiftçi, Selçuk: "Nüfus Davoiormda Cumhuriyet Sovcısının Görevleri", Ankara 2007 s. 35 (Yayın
lanmamış Yüksek Lisans Tezi).
Dayınlarh, Kemal: İstisno Akdinde Müteohhidin ve İş Sahibinin Temerrüdü, Ankara 2008, s. 5;
Dirican, Gökhan: Eser Sözleşmesinde Temerrüde Doyolı Cezai Şort ve Yargıtay Uygulamosı,
İstanbul 2007.
Dayınlarh, Kemal: İstisna Akdinde Müteahhidin ve İş Sohibinin Temerrüdü, Ankara 2008.
Deynekli, A.: "Türk Borçlcr Konunu'nda Yer Alon Önemli Usul hükümleri", İnönü Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergis, C. II, S. 2, Malatya 2011.
Dirican, Gökhan: Eser Sözleşmesinde Temerrüde Dayolı Cezai Şort ve Yorgıtay Uyguloması, İstan
bul 2007.
Duman, İlker: Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, İstanbul 2005.
Durak, Yasemin: Arsa Poyı Karşılığı Kot Yopım Sözleşmesi, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, C. 6 Özel Sayı,Y. 2015.
Dural, M. / Öğüz, T.: Türk Özel Hukuku, C. II, Kişiler Hukuku, 12. bası, İstanbul 2012.
Dural, Mustafa / Öğüz, Tufan: Türk Özel Hukuku, Cilt: II, Filiz Kitabevi, İstanbul 2009.
Engel, Pierre: Controts de droit suisse Traite des controts de lo partie speciale du Code des
obligations, de lo vente au controt de societe simple, articles 184 o 551 CO, ainsi que
quelques controts innommes, 2e edition, Berne 2000.
Engin, B. İ.: Dernek Disipln Kurulu Torafınoan Verilen Geçici İhraç Karorıno Korşı İptal Davosı
Açılamayocoğına Dair 'orgıtay Hukuk Genel Kurulu Kararının Düşündürdükleri, İÜHFM, C. LXI,
S. 1-2, 2003.
Erdem, Nafiz: Türk Borçlar Konunu Şerhi ve Davolorı Özel Hükümler (md. 355-544), Adana 1990.
| 922 Hikuk Davalan
Erdoğan, İhsan: İstisna Solleşmesi ve Bazı İşgörme Sözleşmeleri ile Korşıiaştırılmosı, Selçuk Üni
versitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.
Eren, Fikret: Borçlor Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Ankara 2015.
Ergezen, Muaz: İstisno Sözleşmesinde Tarofların Sözleşmeyi Sono E'dirme Hokkı, Ankara 2007.
Erişir, E.: Geçici Hukuki Korumomn Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri, İstanbul 2013.
Erişir, Evrim: "Teminot ve Edo Tedbirleri", http://wvav.izmirbarosu.org.tr/lzmirBaro/pdf/ ha-
ber/Tedbir%20T%C3%BCrleri.PDF (İnd.T.: 29.08.2014)
Erman, Hasan: Arsa Payı Korşılığı İnşaot Sözleşmesi, 3. Basım, İstanoul 2010.
Erman, Hasan: İstisna Sözleşmesinde Beklenilmeyen Haller (BK 365/2), İstanbul 1979.
Erman, Hasan: Kot Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Müteahhidin Temerrüdü (Bir İçtihodı Birleş
tirme Kararının Düşündürdükleri), İstanbul Barosu Dergisi.
Filinte, Nurettin / Pişkinpaşa, Duygu: Yorgıtoy Karorlorı Işığınoo Kot Korşılığı İnşaot Sözleşmesi,
İBD, C. 84, S. 3, Yıl 2010.
Galante, Matteo, La perte fortuite de i'ouvroge Etude onolytique de consequences juridiques de
lo perte fortuite d'ouvmge sur I'execution du contrat d'entreprise (Art. 376 CO et 187-188
Norme SIA-118), Geneve 2002.
Gauch, Peter / Carron, Benoit: Le controt o'entreprise, 1999.
Gauch, Peter: Der Werkvertrog, 5. Auflage, Zürich 2011.
Gauch, Peter: Fristen uno Termine-Die Bouzeit im Werkvertrog, Seminar für Schweizerisches
Baurecht Baurechtstatung 1995/Tagungsunterlage I.
Gautschi, Georg: Schweizerisches Zivilgesetzbuch Dos Obligotonenrecht 2. Abteilung Die
Einzelnen Vertragverhaltnisse 3. Teilbond Der Werkvertrog Artikel 363-379 OR, Zweite
Auflage, Bern 1967.
Gençcan, Ömer Uğur: Meaeni Hukuk Dovalan, Yetkin Yay. Ankara 2013.
Gençcan, Ömer Uğur: Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davosı, Yetkin Yay. Ankara 2000.
Gökyayla, K. Emre: Eser Sözleşmesinde Ek İş ve İş Değişikliği, İstanbJİ 2009.
Gökyayla, K. Emre: Eser Sözleşmesinde Müreohhidin Özen ve Sooakot Borcu, GSÜHFD, Prof. Dr.
Kemal Oğuzman’a Armağan, 2002/1.
Gölcüklü, Mehmet Ali: Kamulaştırma Kanunu Şerhi, Fiiili ve Hukuki El Atmo Davaları, 3. Baskı,
Seçkin Yayıncılık, Ankara 2018.
Gümüş, M. Alper: Borçlor Hukuku Özel Hükümler Cilt II, İstanbul 2014.
Günel, Mustafa Cahit: Arso Payı Korşılığı İnşoot Sözleşmelerinde Arso Sahibinin İnşaottoki Ayıp
Nedeniile Sahip Olduğu Hoklar, Prof. Dr. Ergun Özsunay'a Armağan, İstanbul 2004.
Gürpınar, D.: "Haksız Fiil Koynaklı Zarorlorın Tazmini Bakımından 5098 Sayılı Türk Borçlar Kanu
nunun Getirdikleri", İzmir Barosu Dergisi, Yıl 77, S. 2, İzmir 2012.
Kırmızı, Mustafa: Açıklamolı-İçtihotlı Eser Sözleşmesi ve Arsa Payı Korşılığı İnşaat Sözleşmesi,
Ankara 2014.
Kocaağa, Koksal: İnşoot Sözleşmesi, Ankara 2014.
| 924 Hıkuk Davalan
Kocaağa, Koksal: Müteahhidin İşin Devamı Esnasında Özen Yükümünü İhlol Ederek Eseri Ayıplı
veya Sözleşmeye Aykın Şekilde Yopocağının Anlaşılmosı Halinde İş Sahibinin BK m. 358/11
Uyarınca Sahip Olduğu Haklar, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 6 S. 1,
2004.
Koller, Alfred: Berner Kommentor Schweizerisches Zivilgesetzbuch Das Obligotionenrecht Bond
VI. 2. Abteilung Die einzelnen Vertrogverhaltnisse 3. Teiiband, 1. Unterteilband Der
Werkvertrag Art. 363-366 OR, Bern 1998.
Koller, Alfred: Schweizerisches Werkvertragsrechts, Zürich/St. Gallen 2015.
Kostakoğlu, Cengiz: İçtihattı İnşaot Hukuku ve Kat Karşılığı İnşoat Sözleşmeleri, İstanbul 2015.
Krauskopf, Frederic: Die Kündigung von Bauvertrögen und die Folgen; Schweizerische
Baurechtstatung 2007.
Kurdoğlu, Bülent Nuri: Karşı Vekâlet Ücreti İçtihooı Birleştirme Kororlonnın İncelenmesi, 1. Baskı,
Seçkin Yayıncılık, Ankara 2013.
Kurt, Leyla Müjde: 6098 Soyılı Türk Borçlar Konunu Hükümlerine Göre Yüklenicinin Eseri Teslim
Borcunda Temerrüdü, Ankara 2012.
Kuru, B. / Arslan, R. / Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2012.
Kuru, B.: Hukuk Muhokemeleri Usulü, Ciit:l, 6. bası, İstanbul 2001.
Kuru, Baki / Yılmaz, Ejder / Arslan, Ramazan: Medeni Usul Hukuku Ders Kitobı, Ankara 2011.
Kürşat, Zekeriya: Eser ve Vekâlet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu ve Nitelendirilmesi
Hükmü, İHFM C. LXVII, S. 1-2, 2009.
Moroğlu, E.: Anonim Ortaklıkto Genel Kurul Karoriorının Hükümsüzlüğü, 4. bası, İstanbul 2004.
Nomer, H. N.: Kişi Birliklerinde Genel Kurul Karoriorının Geçersizliğine İlişkin Temel Esaslor, İstan
bul 2008.
Odyakmaz, Zehra: Ankara Borosu Ulusal Kongre Kitabı.
Oğuzman, K. / Öz, T.: Borçor Hukuku Genel Hükümler, C. II. B. 9, İstanbul 2012.
Oğuzman, M. K. / Seliçi, Ö / Oktay-Özdemir, S.: Kişiler Hukuku, İL bası, İstanbul 2011.
Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer: Eşyo Hukuku, İstanbul 2017.
Olgaç, Furkan: İpotekte Sıra Sistemi ve Boş Dereceye İlerleme, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara
2014.
Oser, Hugo / Schönenberger, Wilhem: Kommentor zum Schweizerischen Zivilgesetzbuch V.
Band: Das Obligotionenrect, 2. Teil, 2. Auflage, Zurich 1936.
Sauter, E. / Schweyer, G. / Waldner, W. / Worle-Himmel, C.: Der eingetragene Verein, 19. Aufl.,
München 2010, Rn. 58 Reuter, in: MünchKomm-BGB, § 57 Rn. 2.
Schmid, Jörg / Stöckli, Hubert: Schweizerisches ObligotionenrechtBesonoerer Teil, Zürich-Basel-
Genf 2010.
Seliçi, Özer: İnşaot Sözleşmelerinde Müteahhidin Sorumluluğu, İstaıbul 1978.
Serozan, Rona: Sözleşmeden Dönme, Gözden Geçirilmiş 2. Bası, İstanbul 2007.
Sert, Selin: "Türk Medeni Hukukunda Cinsiyet Değiştirme", TBB Dergisi 2015 (118).
Şahin, Turan: Borçlor Kanunu ve 6098 Sayılı Yeni Türk Borçlor Kanunu Kopsomınoo Yüklenicinin
Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, S.D.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, C. I, S. 2, Y. 2011.
Şahin, Turan: Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Eseri Teslim Borcunu İfooa Temerrüdü, Ankara
2012.
Şahiniz, Cevdet Salih: EserSözleşmelerinde Yüklenicinin Eksik İfa (Eksik İş) ve Ayıplı İfodan Sorum
luluğu, İstanbul 2014.
Şenocak, Zarife: Eser Sözleşmesinde Ayıbın Giderilmesini İsteme Hokkı, Ankara 2002.
Tandoğan, Haluk: Arso Üzerine İnşoot Yopma Sözleşmelerinde İşi Tomamlomadon Bırakan Mü-
teohhidin Yopılan Kısımla Orontıiı Ücret Almost Sorunu Üzerinde Görüşler, Batider.
Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri C. II İstisna 'Eser) ve Vekâlet Sözleşmeleri
Vekâletsiz İş Görme Kefalet ve Garanti Sözleşmeleri, İstanbul 2C10.
Tandoğan, Haluk: Eser Sözleşmesinde Müteohhioin İşi Yardımcı Kşilere, Ait Müteohhitiere Yap
tırması, Boşkosıno Dev'etmesi, Müteohhitler Konsorsiyumu (Jo’nt Venture), Batider, Prof. Dr.
Hikmet Belbez'in Hatırasına Armağan, Aralık 1986, C. XIII, S. 3-4.
I 926 Hikuk Davalan
Tandoğan, Haluk: istisno Akdi Kavromı, Unsurlorı ve Benzeri Akitlerden Ayıredilmesi, İmran
Öktem'e Armoğon, Ankara 1970.
Tandoğan, Haluk: Türk Mesuliyet Hukuku.
Taşpınar, M.: Genel Kurul Kororlorına Korşı Açıion İptol Dovosı ve Konunun Türk Ticoret Yososı
Tosorısı Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi, İstanbul Barosu Der., C. 82, S. 4, 2008.
Tekinay S. Sulhi / Akman Sermet / Burcuoğlu, Haluk / Altop, Atilla: Tekinoy Borçlor Hukuku
Genel Hükümler, Yeniden Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş Yedinci Baskı, İstanbul 1993.
Temel, Cemil / Özülkü, Taner: Topu İptalinden Doğon Tozminot Davolon, Bilge Yay. Ankara 2011.
Topuz, M.: "6098 Soyılı Türk Borçlar Konunu Uyarınca Haksız Fiilden Doğan Borç İlişkilerine Doir
Yorgılomalorda Geçici Ödemeler (TBK m. 76)", Prof. Dr. Cevdet Yavuz'a Armağan, İstanbul 2011.
Tunçomağ, Kenan: Türk Bcrçlor Hukuku II. Cilt Özel Borç İlişkileri, 3. Bası, İstanbul 1977.
Tutar, Muzaffer / Pulak, T. Murat: Kamuioştırma Davaları, {2 cilt) Ankara 2006.
Uçakhan Güleç, Sema: Moddi Tazminot Esaslorı ve Hesaplanması, Ankara 2017.
Uçakhan-Güleç, Sema: Moddi Tazminot Esaslorı ve Hesaplanması, Seçkin Yayınevi, Ankara 2014
Uçakhan-Güleç, Sema: Moddi Tazminot ve Hesaplanması, Seçkin Yayınları, Ankara 2014.
Uçar, Ayhan: İstisno Sözleşmesinde Müteohhidin Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, Ankara 2003.
Uçar, Ayhan: İstisna Sözleşmesinde Teslim Kovramı, Teslimin Usulüve Hukuki Sonuçlorı, AÜEHFD,
C. V, S. 1-4 (2001).
Uçar: Ayhan: İstisno Sözleşmesinde Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, Hukuki Mohiyeti ve Diğer Bozı
Sözleşmelerle Korşılaştrılmosı, AÜEHFD.
Ulaş, Işıl: Sigorto Hukuku, Ankara 1992.
Ulusan, İlhan: Medeni Hukukto Fedokorlığın Denkleştirilmesi İlkes’ ve Uygulamo Alanı, 2. Baskı,
İstanbul 2012.
Usta, Songül: Eser Sözleşmesinin Konusu ve Özellikle Taroffan, İBD, C. 84, S. 6, 2010.
Uyar, T.: Türk Medenî Konunu, Gerekçeli-İçtihotlı, Kişiler Hukuku, C. II, Ankara 2002.
Ürem, Müge: Eser Sözleşmesinden Erken Dönme, Yüklenicinin İşe Zomonınoo Boşlama ve İşi
Gecikmeksizin Yürütme Borcuna Aykırılığın Sonuçlorı (TBK m. 473/1), İstanbul 2017.
Yakuppur, Şendi: Borçlar Konunu'na Göre Eser Sözleşmesinde Müteohhidin Eseri Teslim Borcu ve
Teslim Borcuno Aykırılırlon, İstanbul 2009.
Yavuz, Cevdet / Acar, Faruk / Özen, Burak: Türk Borçlor Hukuku özel Hükümler, 10. Baskı, İstan
bul 2014.
Yavuz, N.: 6098 Sayılı Türk Borçlor Kanunu Şerhi, C. I, Ankara 2013.
Yener, Mehmet Deniz: Arsa Payı Korşılığı İnşaot Sözleşmesinde Müteohhidin Temerrüdü ve
Sonuçlorı, İstanbul 2011.
Yener, Mehmet Deniz: Eser Sözleşmesinde Müteohhidin Ayıbo Karşı Tekeffül Borcu ve İş Sohibi-
nin Haklorı, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. IV, S. 1, 2009.
Yeniocak, Umut: Gelir Poy'aşımına Doyalı İnşoat Sözleşmesi (Arso Satışı Gelir Payloşımı), Gözden
Geçirilmiş 2. Baskı, Ankara 2014.
Kaynakça 927 |
Yıldırım, Bekir: Kamuloştırma Davolorı, Ankara 2013.
Yılmaz, K. K.: "Geçici Ödemeler", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 110, Ankara 2014.
Yılmaz, Merve: "Evli Kodımn Soyodı", TAAD Yıl: 3, Sayı: 10 (Temmuz 20129).
Yönet, Cansın: "Cinsiyet Değişikliği ve Hukuku", İBD, Cilt: 88, Sayı: 5, Yıl 2014.
Yücel, Özge: Borçlar Kanunu 358/1 Hükmüne Göre Yüklenicinin İşe Zamonında Boşlamo ve İşi
Sürdürme Borcu, AÜHFD, 2008, C. 57, S. 3.
Yücer-Aktürk, İpek: Satım ve Eser Sözleşmelerinde Gözden Geçirme ve Bildirim Külfetleri, Ankara
2012.
Zevkliler, Aydın / Gökyayla, K. Emre: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 15. Bası, Ankara 2015.
Zevkliler, Aydın: Medeni Hukuk Pratik Çolışmalart, Turhan Kitabevi, Ankara 2009.
Zindel, Gaudenz / Pulver, Urs: Der Werkvertrog, Basler Kommentor Obligotionenrecht I Art. 1-
529 OR (Honsell-Vogt-Wiegand (Hrsg.)), 5. Auflage, Basel 2011.
Diğer Kaynaklar:
Kararlar:
• 09.10.1956 günûnder önce el atılan taşınmazlar için tanınan dava hakkının 13.01.1963'te dolduğu...... S96
• 20 yıllık zaman aşımı sebebiyle davanın reddi - 38. maddenin iptalinden sonra kesin hükümden
bahsedil emeyeceği............. ...................................................................................................................................... 892
• 2002 yılından önce geçirilen enerji nakil hatları - eski MK. 653. maddeyegöre irtifak kurulmuş sayıldığı
- men'i müdahale davası açılamayacağı................................................................................................................ 824
• 24. maddeye dayalı tazminat davası - adli yargının görevi................................................................................. 873
• 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ve özel yasalanna göre, yasada aranılan koşulların yerine getirilmesi
halinde kendilerine kamulaştırma yetkisi tanınan kamu özel hukuk tüzel kişileri irtifak hakkı tesisi
isteyemezler........................ _...................................................................................................................................... 2S5
• 2981 sayılı kanun kapsamında kalan gecekondulara ecrimisil ve arsa kullanım bedeli tahakkuk
ettirilemeyeceği ve alınamayacağı......................................................................................................................... 330
• 2981 sayılı kanun kapsamında kalan gecekondulara ecrimisil ve arsa kullanım bedeli tahakkuk
ettirilemeyeceği ve alınamayacağı......................................................................................................................... 330
• 2981 sayılı kanun kapsamırdaki gecekondulardan ecrimisil ve arsa kullarım bedeli alınmaması.............329
• 2981 sayılı kanun kapsamırdaki gecekondulardan ecrimisil ve arsa kullarım bedeli alınmaması.............329
• 2981 sayılı Yasa uyannca kendilerine tapu tahsis belgesi verilen davacılar tarafından, taşınmazın
değerinin, davalı idareden tahsili istemiyle açılan davalar) idari yargı görevlidir........................................... 321
• Acele elkoyma keşfinde beirienen bedele itiraz edilmemesi........................................................................... 877
• Acele kamulaştırma - taşınmaza hemen el konulmasını gerektiren ivedilik şartlarının gerçekleşmesi .....877
• Acele kamulaştırma kararıra dayalı boşaltma-Tapuya tescil şartının aranmaması.................................... 877
• Acele Kamulaştırmadan scnra geçen makul süre |6 ay) içinde dava açılmaması - kamulaştırmasız el
atma....................................... 898
• Ad değişikliği davalannda öeel vekaletname gereklidir......................................................................................... 63
• Aile Fideo Komisi Yasağı—.................................................................................................................................... 177
• Aile Konutu Şerhi Bulunmayan Taşınmazdaki ipoteğin Fekki İçin Davalının Kötü Niyetinin İspatı
Gerekir................................. . ............................................................................... -..................................................... 303
• Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Fekki Davası, Aile Mahkemesinde Görülür.................................................. 281
• Aktif dava ehliyetsizliği nedeniyle davanın reddi gerekir.............................. 112
• Aleyhine mecra irtifakı tessi istenen taşınmazda malik olmayan kişi hakkında dava açılamaz. Hadim
taşınmaz malikleri hakkında harcı da yatırılmak suretiyle usulüne uygun dava açılmalıdır.......................... 218
• Aleyhine mecra tesis edilecek taşınmaz malikleri hakkında usulüne uygun dava açılmış olmalı,
karayolu üzerinden geçer elektrik hattının yol üzerinde bulunmasının sakıncası olup olmadığı,
Karayollan Genel Müdürlüğünden sorulmalıdır................................................................................................... 217
• Aleyhine mecra tesisi istenen tüm taşınmaz malikleri aleyhine harcı verilerek usulüne uygun dava
açılması sağlanmalı, bu şekilde ayrı ayn açılan davalar birleştirilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra
yargılamaya devam edilmeidir................................................................................................................................ 219
• Aleyhlerine harç verilerek usulüne uygun olarak dava açılmayan taşınmaz maliklerinin imzaları
noterden tasdikli muvafakatlan MK'nın 704. maddesinde resmi sözleşme niteliğinde olmadığından
aleyhe mecra hakla kurulamaz......................................................................... 229
• Anapara İpoteğinde TMK m.875 Uyannca Ödenmesi Gereken Bedeller ödenmeden İpoteğin Fekkine
Karar Verilemez.................. 292
• .Asliye hukuk mahkemesinden tebligat gelmeden iptal davası açılamayacağı................................................ 847
• Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumundan da görüş alınmalıdır............................................................... 62
| 932 Hukuk Davalan
• Avukat azleditirken zararın da öğrenildiği belirtilmiştir. Bu nedenle azil tarihinden itibaren, bir yıl
geçirildikten sonra açılan davanın zamanaşımı defi sebebiyle reddi gerekir.................................................. 734
• Avukat haksız azil durumurda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır...................................................... 618
• Avukat haksız azil durumurda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır...................................................... 671
• Avukat haksız azil durumurda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır...................................................... 713
• Avukat haksız azil durumurda karşı taraf vekâlet ücretine de hak kazanır...................................................... 781
• Avukat istifa tarihinden ön:e masraf talebinde bulunulmasına rağmen iş sahibinin ödeme yapmadığı
hususunu ispatla yükümlüdür........................................................................... 660
• Avukat istifa tarihinden önce masraf talebinde bulunulmasına rağmen iş sahibinin ödeme yapmadığı
hususunu ispatla yükümlüdür........................................................................... 768
• Avukat istifadan önce kesinleşen işler yönünder ücrete hak kazanır. Haklı istifa halinde de muaccel
olan vekâlet ücretini talep edebilir. Vekaletten azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve
takiplere sirayet eder ve vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan güven ilişkisini sona erdirir. Bu
durumda avukatın iş sahibi adına takip ettiği ve ücret alacağını konu yaptığı bütün dosyalarının
getirtilerek incelenmesi ve ona göre karar verilmesi gerekir............................................................................. 651
• Avukat iş sahibi uyuşmazlıklarında tüketici mahkemeleri yetkilidir................................................................. 582
• Avukat ücret uyuşmaz!ıklannda avukatlık ücreti avukatın takip ettiği dosyanın dava değerine göre
belirlenir.............................. 758
• Avukat, başka bir avukatın işi takip etmesine muvafakat etmezse istfa ile ücretin tamamına hak
kazanır................................. 653
• Avukat, davayı henüz açmadan azledilmişse ve davanın başka bir avukat ile takibi durumunda bu
davanın değerinin %10’u ile %20’si arasındaki bir oran üzerinden ücretin belirlenmesi gerekir................ 703
• Avukat, henüz davayı açmadan azledilmişse ve aynı davanın, bir başka avukat tarafından açılması
durumunda dava değerinin%10’u ile%20’si arasındaki bir oran üzerinden ücret belirlenmelidir............608
• Avukat, müvekkili adına taısil etmiş olduğu paradan, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktannı
"hapis hakkı” adı altında elinde tutamaz........................................................ 627
• Avukat, müvekkili adına taısil etmiş olduğu paradan, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktannı
"hapis hakkı" adı altında elinde tutamaz........................................................ 639
• Avukat, müvekkili adına taısil etmiş olduğu paradan, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktannı
"hapis hakkı" adı altında elinde tutamaz........................................................ 722
• Avukat, müvekkili adına taısil etmiş olduğu paradan, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktannı
"hapis hakkı" adı altında elinde tutamaz...............................................................................................................735
• Avukatın aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı süresi vekâlet sözleşmesi sürdükçe işlemez.......... 628
• Avukatın aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı süresi vekâlet sözleşmesi sürdükçe işlemez.......... 723
• Avukatın azledildiği tarihte başlatmış olduğu icra takiplerinde tahsilat yapılmamış olsa da alabileceği
yasal vekâlet ücretini de talep etmeye hakkı vardır............................................................................................ 780
• Avukatın davayı takip etme görevini yerine getirmemiş olmasının iş sahibine avukata karşı tazminat
hakkı verebilmesi için bundan ötürü iş sahibinin zarannın doğmuş olması ve bunu ispatlamış olmasına
bağlıdır................................. 733
• Avukatın gerekli özeni göstermemesi haklı azil gerekçesidir. Bu durjmda özensizliği neticesinde
kaybedilen davada avukatik ücreti isteyemez.................................................................................................... 627
• Avukatın gerekli özeni göstermemesi haklı azil gerekçesidir. Bu durumda özensizliği neticesinde
kaybedilen davada avukatik ücreti isteyemez.................................................................................................... 639
• Avukatın gerekli özeni göstermemesi haklı azil gerekçesidir. Bu durjmda özensizliği neticesinde
kaybedilen davada avukatlk ücreti isteyemez..................................................................................................... 722
• Avukatın gerekli özeni göstermemesi haklı azil gerekçesidir. Bu durumda özensizliği neticesinde
kaybedilen davada avukatlk ücreti isteyemez..................................................................................................... 735
• Avukatın gerekli özeni göstermemesi haklı azil gerekçesidir. Bu durumda özensizliği neticesinde
kaybedilen davada avukatlk ücreti isteyemez..................................................................................................... 746
• Avukatın hapis hakkını kulanmasının avukatın avukatlık ücret alacağı da dikkate alınarak Avukatlık
Kanununa uygun şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece araştırılması gerekir.......................637
İçtihat Dizini 933 |
• Avukatın istifa ya da azil tarihindekibütün dosyalan ücret alacağı için değerlendirilmeye alınmalıdır..... 656
• Avukatın istifa ya da azil tarihindekibütün dosyaları ücret alacağı için değerlendirilmeye alınmalıdır..... 672
• Avukatın istifa ya da azil tarihindekibütün dosyaları ücret alacağı için değerlendirilmeye alınmalıdır..... 745
• Avukatın istifa ya da azil tarihindekibütün dosyaları ücret alacağı için değerlendirilmeye alınmalıdır..... 764
• Avukatın istifa ya da azil tarihindekibütün dosyaları ücret alacağı için değerlendirilmeye alınmalıdır..... 782
• Avukatın iş sahibi adına tansil ettiği paranın tahsil tarihi ile iş sahibine yaptığı ödeme tarihi arasında
makul bir sûrenin bulunup bulunmadığı mahkemece araştırılmalı, azlin haksız olup olmadığı bundan
sonra belirlenmelidir......... . ............................................................................... 721
• Avukatın iş sahibinin talimatına aykırı işlem yapması haklı azil gerekçesid r.................................................. 763
• Avukatın iş sahibinin yanında SGK girişli ve maaşla çalışması, her türlü vekâlet ücretini alamayacağına
ilişkin sözleşme imzalaması durumunda baktığı dava ve işlerle ilgili olarat avukatlık ücreti isteyemez.... 657
• Avukatın iş sahibinin yanında SGK girişli ve maaşla çalışması, her türlü vekâlet ücretini alamayacağına
ilişkin sözleşme imzalaması durumunda baktığı dava ve işlerle ilgili olarat avukatlık ücreti isteyemez.... 674
• Avukatın iş sahibinin yanında SGK girişli ve maaşla çalışması, her türlü vekâlet ücretini alamayacağına
ilişkin sözleşme imzalaması durumunda oaktığı dava ve işlerle ilgili olarat avukatlık ücreti isteyemez.... 746
• Avukatın iş sahibinin yanında SGK girişli ve maaşla çalışması, her türlü vekâlet ücretini alamayacağına
ilişkin sözleşme imzalaması durumunda baktığı dava ve işlerle ilgili olarat avukatlık ücreti isteyemez.... 765
• Avukatın iş sahibinin yanında SGK girişli ve maaşla çalışması, her türlü vekâlet ücretini alamayacağına
ilişkin sözleşme imzalaması durumunda baktığı dava ve işlerle ilgili olarat avukatlık ücreti isteyemez.... 783
• Avukatın kusururdan ötürü açılacak tazminat davalannda iş sahibinin davasının ne sebepten ötürü
reddedildiğinin araştınlması gerekir...................................................................................................................... 538
• Avukatın kusururdan ötürü açılacak tazminat davalannda iş sahibinin davasının ne sebepten ötürü
reddedildiğinin araştınlması gerekir......................................................................................................................734
• Avukatın müvekkili adına karşı tarafla yaptığı davadan feragat edilmesine ilişkin protokolde vekâlet
ücreti alınmayacağına ilişkin hüküm konulması avukatın sözleşmesal avukatlık ücreti alacağını
kapsamaz............................. 650
• Avukatın sonlardırdığı ve kusurunun bulunmadığı işler için dava değeri dikkate alınarak Avukatlık
Kanunu'nun 164. maddesine göre ücretin belirlenmesi gerekir...................................................................... 654
• Avukatın sonlandırdığı ve kusurunun bulunmadığı işler yönünden davanın müddeabihi dikkate
alınarak Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesine göre ücretin belirlenmes gerekir...................................... 744
• Avukatın sulh anlaşması nedeniyle sonuçlanan boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat
talebine ilişkin avukatlık ücreti talep edebilmesi için sulh anlaşması ile iş sahibinin maddi ve manevi
tazminat elde etmiş olmasıgerekir......................................................................................................................... 793
• Avukatın tahsil ettiği parayı iş sahibine vermemesi durumunda iş sahibinin ceza yargılamasını
beklemeksizin dava açmakta hukuki yaran bulunmaktadır............................................................................... 628
• Avukatın tahsil ettiği parayı iş sahibine vermemesi durumunda iş sahibinin ceza yargılamasını
beklemeksizin dava açmakta hukuki yaran bulunmaktadır............................................................................... 724
• Avukatın takip ettiği ücret jyuşmazlığıra konu dava aile konutu şerhi konulmasına ilişkin dava olması
nedeniyle iş sahibi tüketici konumunda bulunduğundan avukatlık ücret uyuşmazlığına ilişkin dava
tüketici mahkemesinde görülür..............................................................................................................................581
• Avukatın takip ettiği ücret uyuşmazlığına konu dava iş yeri nitelikli taşınmaz davası ise avukatlık ücret
uyuşmazlığına bakma görevi genel mahkemelere aittir..................................................................................... 580
• Avukatın takip ettiği ücret uyuşmazlığına konu dava ticari dava değilse avukatlık ücret uyuşmazlığına
bakma görevi ticaret mahkemelerinin görevine girmez.................................................................................... 581
• Avukatın talep ettiği yasal vekâlet ücretinin de sulh anlaşmasında belirlenen rakama göre
belirlenmesi gerekir.......... . ...................................................................................................................................... 794
• Avukatın vekilliğini yürüttüğü kurum aleyhine suç işleyen kişinin sanık vekilliğini üstlenmesi haklı azil
nedenidir. Avukatın, diğer avukatlarla eşit icra dosyası verilmemesi nedeniyle istifası haklı istifa
sayılmaz............................... 743
• Avukatlık Kanunu m. 165'ıeki müteselsil sorumluluk şartlarının bulunması halinde avukatın vekalet
ücretinin 164'üncü madde hükümlerince tespitine esas olmak üzere örcelikle sulh anlaşmasının göz
önünde bulundurulması, anlaşmada sulh miktarının belli olması halinde bu miktar üzerinden
| 934 Hıkuk Davalan
hesaplama yapılması, sulh miktarının anlaşmadan tespitinin mümkün olmaması halinde sulh ile
sağlanan menfaatin sulh ile sonlar.dınlan tüm çekişmeler dikkate alınarak belirlenmesi, bu suretle
belirlenecek değere karşı sjlh ile elde edilen menfaatin daha az olduğunu iddia ederek itiraz bu yolla
menfaatin tespit edilmesinin mümkün olmaması halinde sulhun kapsamında kalan dava ve işlerin
dava değerleri üzerinden hesaplama yapılması gerekir......................................................................................792
• Avukatlık Kanunu uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masraflann iş sahibi tarafından işin
başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir............. 609
• Avukatlık Kanunu uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masraflann iş sahibi tarafından işin
başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir....................................................................655
• Avukatlık Kanunu uyarınca işin görülmesi için gerekli olan tüm masraflann iş sahibi tarafından işin
başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmelidir....................................................................703
• Avukatlık ücret borcunun devrinde ya da ûstlenilmesinde borcu devralan sorumludur...............................778
• Avukatlık ücret sözleşmesindeki boşluk nedeniyle Avukatlık Kanunu m. 164'e göre ücret belirlenirken
neden avukatlık ücretinin %10 oranının üzerinde belirlendiğini mahkeme somut ölçütlere göre ortaya
koymalıdır. Dosyanın kaimi ğı bu ölçütlerden biri olamaz.................................................................................. 649
• Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir................................. 655
• Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir............................... 672
• Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir................................. 745
• Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir...................................................................................................................................................................... 764
• Avukatlık ücreti para borcuna ilişkin olduğu için davacı avukatın bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir................................. 781
• Avukatlık ücretinin ödendiğini ileri süren davalı iş sahibi bunu ispatlamakla yükümlüdür. Yargılamada
ispatlanmış konularla ilgili yemin deliline başvurulamaz...................................................................................656
• Avukatlık ücretinin ödendiğini ileri süren davalı iş sahibi bunu ispatlamakla yükümlüdür. Yargılamada
ispatlanmış konularla ilgili yemin deliline başvurulamaz............................. 673
• Aynı amacın gerçekleşmesi için birden çok taşınmazın kamulaştırılması-dava açma sürelerinin hesabı.. 869
• Aynı taşınmazda malik paydaşlardan biri diğeri aleyhine mecra tesisi isteyemez. Anlaşmazlığın
tarafları arasındaki yararlarma anlaşmasına göre çözümlenmesi gerekir....................................................... 267
• .Azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekâlet ücreti
ödemekle yükümlü değildir..................................................................................................................................... 607
• Azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekâlet ücreti
ödemekle yükümlü değildir............................................................................... 702
• .Azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekâlet ücreti
ödemekle yükümlü değildir.................................................................................................................................... 713
• Baba tarafından açılan davaya annenin katılması sağlanmalıdır....................................................................... 127
• Babasına bağlı olarak soyadı değiştirilen çocuk, ergin olduktan sonra bu nedene dayalı olarak dava
açamaz................................. 58
• Baraj inşaatı - Husumetin, kamulaştırma işlemi yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na
yöneltileceği....................... 840
• Baraj mücavirinde kalan taşınmaz bedelinin tahsili davası - Davanın asliye hukuk mahkemesinde
görüleceği - Görevsizlik karan verilmesinin hatalı olduğu................................................................................. 841
• Bedelin faizi ile birlikte depo ettirilmesi - tapunun iptali.................................................................................. 870
• Belediyeye ait kanaletten su alınması için geçirilmek istenen mecra tesisi davasın belediye aleyhine
usulüne uygun dava açılarak birleştirilmen, tüm seçenekler belirlen hangisinin uygun olduğu
hususunda kıyaslama yapılmalıdır. Mecra hakkı şahıs lehine tesis edilemez.................................................. 223
• Binanın arsadan ayn olarak devrinin yapılmayacağı.......................................................................................... 882
• Bir kişinin adına ilişkin kayıt, ancak bir kez düzeltilebilir.................................................................................... 47
İçtihat Dizini 935 |
• Bir taşınmaz lehine diğer bir taşırtmaz aleyhine mecra hakkı tesisi istemi tapuda kayıtlı taşınmazlar
için istenebilir. Köy yararına böyle bir hakkın kurulması isteminde dava açma hakkı köy muhtarına
aittir.............................................................................................................................................................................. 226
• Boşandığı kocanın soyadımı alınması talebine ilişkin davada görevli mahkeme aile mahkemesidir.......... 51
• Boşanılan kocanın soyadımı kullanılmasına ilişkin dava 1 yıllık zamanaşımına tabidir.................................. 52
• Boşanma davasında hükmedilecek maddi ve manevi tazminat için sözleşmesel avukatlık ücreti
alınabilmesi için iş sahibi lehine maddi ve manevi tazminata karar verilmiş olması gerekir. Davanın
maddi ve manevi tazminat yönünden feragatle sonuçlanmış olması avukata maddi manevi tazminat
talebi üzerinden sözleşmesel avukatlık ücreti talep hakkı vermez................................................................... 759
• Boşanma ve katkı payı atacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dosyanın sonradan ayrılmış
olmasına göre avukatın ayr ayrı ücret isteme hakkı bulunmaktadır............................................................... 65S
• Boşanma ve katkı payı atacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dosyanın sonradan ayrılmış
olmasına göre avukatın ayr ayrı ücret isteme hakkı bulunmaktadır............................................................... 674
• Boşanma ve katkı payı atacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dosyanın sonradan ayrılmış
olmasına göre avukatın ayr ayrı ücret isteme hakkı bulunmaktadır............................................................... 747
• Boşanma ve katkı payı atacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dosyanın sonradan ayrılmış
olmasına göre avukatın ayr ayrı ücret isteme hakkı bulunmaktadır............................................................... 765
• Boşanma ve katkı payı atacağı davası gibi birlikte görülen davalarda dosyanın sonradan ayrılmış
olmasına göre avukatın 3yr ayrı ücret isteme hakkı bulunmaktadır............................................................... 783
• Cinsiyet değişikliği davalarında resen araştırma ilkesi geçerlidir........................................................................ 83
• Cinsiyet değişikliği davalarında resmi sağlık kurulu raporu alınmalıdır..............................................................84
• CMK 218 gereğince ceza mahkemesi tarafından yaş düzeltme yapılması mümkündür...................................98
• Cumhuriyet Savcısının temviz yetkisi vardır.......................................................................................................... 100
• Çelişki doğurmayacak ş
| 936 Hıkuk Davalan
• Davanın Konusuz Kalması Halinde De Nispi Vekalet Ücretine Hükmedilmesi Gerekir................................... 312
• Davanın Konusuz Kalması Halinde Yargılama Giderlerine Taraflarn Haklılık Oranlarına Göre
Hükmedilir........................... ......................................................311
• Davanın reddi halinde davalı lehine hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin ödenmesine şeklinde
karar verilemez.................................................................................................... 253
• Değeri par3 ile ölçülebilen dava ve işlerde yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi hükümleri uygulanır 652
• Derneği temsilde geçici yöretim kurulunun yetkisi............................................................................................. 15S
• Demeğin borç ödemede acze düşmüş olması..................................................................................................... 158
• Demeğin suç sayılan eylemlerin kaynağı hâline gelmesi................................................................................... 164
• Demeğin Vakfa Dönüşümü-Yetkili Organ Kararı................................................................................................. 172
• Demek başkanının şahsen sorumlu tutulamayacağı............................................................................................164
• Demekten çıkarma nedeni.......................................................................................................................................150
• Demekten çıkarmada genel kurulun yetkisi......................................................................................................... 149
• Demekten çıkarmada genel kurulun yetkisi......................................................................................................... 149
• Doğalgaz kamulaştırması - irtifak ve mülkiyet hakkının Hazine adına tescili - kullanma hakkının davacı
idareye ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerhi gerektiği.................................................................. S23
• Doğum kayıtlarının düzeltilmesi davaları kamu düzenindedir.............................................................................99
• Doğum tarihinin kardeşleriile engel oluşturmayacak biçimde düzeltilmesine karar verilmesi gerekir...... 102
• Doğum ve ölüm olayları, idari işlem kapsamında değerlendirilmelidir............................................................... 97
• Doğum ve ölüm olayları, idari işlem kapsamında değerlendirilmelidir............................................................... 97
• Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görevdir........ 110
• Doktor raporunun yetersizliği, tek başına kamu düzenine aykırılık teşkil etmez.............................................. SS
• El atma bedeli davası - mülkiyetinin idareye devrine nza gösterilmesi - dava gününden sonrası için
ecrimisil istenemeyeceği..., ............................................................................... 914
• Elbirliği Mülkiyetinde Ortaklann Hep Birlikte Yahut Ortaklığa Bir TemsilciTayin Edilmek Suretiyle Dava
Açması Gerekir.................... 2S5
• Elbirliği mülkiyetine tabi br taşınmaz hakkında açılan inşai davada tün mirasçıların davaya katılımı
sağlanmalıdır...................... 241
• Ev başkanı kendi yaşam tarzı ve davranıştan ile de örnek teşkil edeceğinden aile yaşamının da düzenli
olması gereklidir................ _............................................................................... 377
• Fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi kapsamırda davalının da kabulünü çeren seçeneğin daha uygun
olup olmadığı diğer alternatiflerle birlikte incelenmelidir.................................................................................. 213
• Finansal Kiralama (Leasingl Sözleşmesi Uyarınca Kiralayan Sözleşmeye Konu Eşya Üzerinde Üçüncü
Kişiler Lehine İpotek Tesis Edebilir......................................................................................................................... 300
• Geçit hakkı davalannda davanın niteliği gereği yargılama giderleri ve vekalet ücreti davacı üzerinde
bırakılmalıdır....................... 274
• Geçit irtifak ve mecra hakkı tesisi niteliğini gösteren davalarda yara-lanan ve yükümlü taşınmaz
maliklerinin davada yer alması gerekir.................................................................................................................. 218
• Genel ve özel yasalarla kendisine kamulaştırma yetkisi verilen kuruluş MK'nın 74 maddesi uyannca
irtifak hakkı tesisi isteyemez....................................................................................................................................255
• Görevli Mahkeme asliye hıkuk mahkemesidir.................................................................................................... 107
• Görevli Mahkeme asliye hıkuk mahkemesidir.................................................................................................... 108
• Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.............................................. _..................................................... 120
• Hâkim zamanaşımını kendiliğinden nazara alamaz............................................................................................. 917
• Haklı azil halinde ancak azi tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekâlet ücreti talep
edilebilir................................. 744
• Haklı nedenin varlığı davacı tarafından ispat edilmelidir...................................................................................... 61
• Haksız azil durumunda avukat karşı vekâlet ücreti de talep etme hakkına sahiptir...................................... 675
• Haksız azil durumunda avukat karşı vekâlet ücreti de talep etme hakkına sahiptir...................................... 784
İçtihat Dizini
• Haksız azledilen avukatır dava ve icra takiplerine baktığı iş sahibinin bürür, dosyalan dikkate alınarak
azlin değerlendirilmesi gerekir................................................................................................................................. 657
• Haksız azledilen avukatır dfeva ve icra takiplerine baktığı iş sahibinin bürün dosyalan dikkate alınarak
azlin değerlendirilmesi gerekir............................................................................................................................... 673
• Haksız azledilen avukatır dava ve icra takiplerine baktığı iş sahibinin bürür dosyalan dikkate alınarak
azlin değerlendirilmesi gerekir............................................................................................................................... 746
• Haksız azledilen avukatır cfeva ve icra takiplerine baktığı iş sahibinin bürür dosyalan dikkate alınarak
azlin değerlendirilmesi gerekir............................................................................................................................... 764
• Haksız azledilen avukatır cfeva ve icra takiplerine baktığı iş sahibinin bürür dosyalan dikkate alınarak
azlin değerlendirilmesi gerekir............................................................................................................................... 782
• Haksız istifa halinde davacı avukat, sadece istifa tarihi itibariyle tamamlanmış işlerden dolayı vekâlet
ücretine hak kazanır......... . ............................................................................... _...............................................
| 933 Hukuk Daralan
• Tapu tahsis belgesi sahibi mecra irtifak tesisi için dava açamaz........................................................................ 231
• Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptal ve tescil davasında davanın kabul edilebilmesi için arsa
bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise belirlenecek bedelin depo edi mesi şarttır................................ 324
• Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil davalannda davalı idarenin bilirkişi raporuna yaptığı
itirazlar değerlendirilmeden karar verilemez................................................. 324
• Tapu tahsis belgesinin varlığı mutlaka tahsis edilen yerin tahsis yapılan kişi veya mirasçılar adın3
tescilini gerektirmez............ ............................................................................... 326
• Tapu tahsisli alanda tapu verilmesinin şartları.....................................................................................................326
• Tapu tahsisli alanda zilyetliğe dayalı oİ3raktapu iptal tescil davası açılamaz................................................. 326
• Tapunun idareye devredilmesine kadar ecrimisile hükmedilmesi................................................................... 914
| 944 Hukuk Daralan
• 04.11.19S3 den sonraki Kamulaştırmasız Fiili Elatma Sebebiyle Açılacak Dava Dilekçesi Örneği................ 902
• 10. Maddeye Göre Açılacak Dava Dilekçesi Örneği............................................................................................. S34
• 12/5. Maddeye Göre Açılacak Dava Dilekçesi Örneği......................................................................................... S38
• 12/6. Maddeye Göre Açılacak Dava Dilekçesi Örneği......................................................................................... S43
• 14. Maddeye Göre Açılacak Maddi Hata Düzeltim Davası Dilekçe Örneği...................................................... S46
• 14. Maddeye Göre Kamulaştırma İşleminin iptali Davası Dilekçe Örneği........................................................ S49
• 18. Maddeye Göre Mülkiyeti İhtilaflı Taşınmaz Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası Dilekçe Örneği.............. S53
• 19. Maddeye Göre Tapusuz Taşınmaz Mallann Tescili Davası Dilekçe Örneği................................................S59
• 21. Maddeye Göre Açılacak Tapu iptali Dava Dilekçesi Örneği......................................................................... S66
• 23. Maddeye Göre Açılacak Geri Alma Davası Dilekçesi Örneği........................................................................ 871
• 24. Maddeye Göre Açılacak Hasar Bedeli Davası Dilekçe Örneği......................................................................874
• 27. Maddeye Göre Acele Kamulaştırma Davası Dilekçesi Örneği......................................................................878
• 2942 S.K. Geç. 6. MaddeyeGöre Açılacak Tazminat Davası Dilekçe Örneği.................................................... S94
• 2942 S.K. Geç. 6. MaddeyeGöre El Koyan İdareye Yazılacak Uzlaşma Dilekçesi Örneği............................... S93
• 30. Maddeye Göre Danıştay'a Yazılacak Devir Dilekçesi Örneği....................................................................... 883
• 36. Maddeye Göre Açılacak Tapu İptali Davası Dilekçe Örneği......................................................................... S86
• Adın Değiştirilmesi Davası Dilekçesi.......................................................................................................................... 65
• Avukat ve iş Sahibi Arasında Yapılan Ücret Sözleşmesi Örneği......................................................................... 799
• Avukatın İşe Başladıktan Scnra Haklı Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı Alacak
Davası Dilekçe Örneği............................................................................................................................................... 629
• Avukatın İşe Başladıktan Sonra Haklı Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı
Tazminat Davası Dilekçe Örneği........................................................................ 641
• Avukatın İşe Başladıktan Scnra Haklı Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı Alacak
Davası Dilekçe Örneği.............................................................................................................................................. 725
• Avukatın İşe Başladıktan Sonra Haklı Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı
Tazminat Davası Dilekçe Örneği........................................................................ 737
• Avukatın İşe Başladıktan Sonra Haklı Azli • Haksız İstifası Nedeniyle Bitirdiği İşler İçin Açacağı Alacak
Davası Dilekçe Örneği.............................................................................................................................................. 749
• Avukatın İşe Başladıktan Sonra Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Neceniyle Açacağı Karşı Vekâlet
Ücretine Dayalı Alacak Davası Dilekçe Örneği..................................................................................................... 785
• Avukatın işe Başladıktan Sonra Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Alacak Davası
Dilekçe Örneği.................... 661
• Avukatın işe Başladıktan Sonra Haksız .Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Alacak Davası
Dilekçe Örneği.................... 769
• Avukatın İşe Başladıktan Sonra Haksız Azledilmesi Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Karşı Vekâlet
Ücretine Dayalı Tazminat Davası Dilekçe Örneği................................................................................................ 677
• Avukatın işe Başladıktan Sonra İş Sahibinin Karşı Tarafla Sulh Olması Durumunda İş Sahibine ve Sulh
Olunan Karşı Tarafa Açacağı Alacak Davası Dilekçe Örneği................................................................................ 797
• Avukatın İşe Başlamadan Önce Haklı Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı Alacak
Davası Dilekçe Örneği.............................................................................................................................................. 589
• Avukatın İşe Başlamadan Önce Haklı .Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı
Tazminat Davası Dilekçe Örneği........................................................................ 599
| 9« Hıkuk Davalan
• Avukatın İşe Başlamadan Önce Haklı Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle ş Sahibinir Açacağı Alacak
Davası Dilekçe Örneği.............................................................................................................................................. 684
• Avukatın İşe Başlamadan Önce Haklı .Azledilmesi - Haksız İstifası Nedeniyle İş Sahibinin Açacağı
Tazminat Davası Dilekçe Örneği........................................................................ 694
• Avukatın İşe Hazırlık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Ücret Alacağı
Davası Dilekçe Örneği............................................................................................................................................... 610
• Avukatın İşe Hazırlık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Karşı Vekâlet
Ücretine Dayalı Tazminat Cövası Dilekçe Örneği................................................................................................. 619
• Avukatın İşe Hazırlık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Ücret Alacağı
Davası Dilekçe Örneği............................................................................................................................................... 704
• Avukatın İşe Hazırlık Aşamasında Haksız Azledilmesi - Haklı İstifası Nedeniyle Açacağı Karşı Vekâlet
Ücretine Dayalı Tazminat Davası Dilekçe Örneği................................................................................................. 714
• Bina Sahibinin Hukuki Sorumluluğundan Doğan Tazminat Davası Dilekçesi................................................... 376
• Cinsiyetin Değiştirilmesi Konusunda Ameliyat İzni Verilmesi Talebine İlişkinDilekçe....................................... 91
• Cinsiyetin Değiştirilmesine zin Verilmesi Talebine İlişkin Dilekçe....................................................................... 92
• Demeğin Feshi Davası Dilekçesi (Kuruluş Aşamasından Sonra)........................................................................ 165
• Demeğin Feshi Davası Dilekçesi (Kuruluştaki Kanuna Aykırılıklardan veya Eksikliklerden Dolayı).............. 139
• Derneğin Kendiliğinden Sona Erdiğinin Tespiti Davası Dilekçesi....................................................................... 160
• Dernek Genel Kurul Kararının iptali Davası Dilekçesi.......................................................................................... 151
• Ecrimisil Dava Dilekçesi Örneği......................................................................... 915
• Destekten Yoksun Kalma Nadeni ile Maddi ve Manevi Tazminat Davası Dlekçesi....................................... 435
• Geçit Hakkı Tesisi Davası Dilekçesi.......................................................................................................................... 275
• Hayvan Bulunduranın Sorumluluğundan Doğan Tazminat Davası Dilekçesi................................................... 369
• Hukuki Elatma Sebebiyle Açılacak Dava Dilekçesi Örneği.................................................................................. 909
• ipoteğin Fekki Talepli Dava Dilekçesi..................................................................................................................... 314
• İrtifak Hakkı, Muhtelif Dava Dilekçesi -1............................................................................................................... 814
• İrtifak Hakkı, Muhtelif Dava Dilekçesi - 2....................................................... .......................................................815
• İrtifak Hakkı, Muhtelif Dava Dilekçesi - 3....................................................... .......................................................816
• İrtifak Hakkı, Muhtelif Dava Dilekçesi - 4........................................................ 817
• İrtifak Hakkı, Muhtelif Dava Dilekçesi - 5............................................................................................................... 819
• İrtifak Hakkının Bedel Karşı ığın.da Terkiniİstemi Dilekçesi................................................................................. 269
• İrtifak Hakkının Bedelsiz Te'kini İstemi Dilekçesi..................................................................................................268
Kavram Dizini
A ç
.Acele Kamulaştırma • 875, 876 Çalışanın Eyleminden Dolayı Meydana Gelen Zarar
Ad ve Soyadın Değiştirilmesi ■ 41 ■358
Adam Çalıştıranın Sorumluluğu • 352, 356, 357, Çalışma Gücünün Azalması ya da Yitirilmesinden
358, 360 Doğar Kayıplar - 435
Geçit Hakkı Davaları • 270, 273, 274 İntifa Hakkı Sahib • 224, 230, 242, 245, 248, 365,
Geçit Hakkının Kaldınlması ■ 273 367, 374
Genel Tehlike Sorumluluğu • 331, 352, 381, 382, İrtifak Hakkı - 809,811
383, 384 İstihdam Edenin Sorumluluğu • 459
Gerçek Kişilere İlişkin Davalar 41 İstihkak Davalan 860
Geri AJma Davaları • 867, 869 İyileşme • 404
Geri Verilecek Kamulaştırma Bedeli • 872 İyiniyetli Zenginleşen • 482,483,484
H K
Hak Sahibinin Talebiyle Terkin* 273 Kamu Hastaneler nin Sorumluluğu • 343
Haklı Azledilme - 583, 584, 587, 591, 595, 621, 622, Kamulaştırabilecek Taşınmazlar - 806
625, 631, 635, 679, 682, 686, 690, 716, 719, Kamulaştırma Bedeli ■ 254, 828, 851, 852, 856,
727, 731, 739, 742 857, 860, 863, 864, 868, 872,873
Haklı İstifa - 597,601,602, 603,604, 605, 606, 607, Kamulaştırma Davaları ■ 828, 911
612, 613, 614, 615, 617, 643, 644, 645, 646, Kamulaştırma İşleminin İptali • 225, 254, 258, 259,
647, 648, 649, 663, 665, 666, 667, 668, 670,
846, 847
679, 686, 696, 697, 698, 699, 700, 701, 706,
Kamulaştırma Kanunu • 209, 232, 254, 258, 259,
707, 708, 709, 711, 751, 752, 753, 754, 755,
805, 806, 807, 827, 836, 869,872, 880, 884,
756, 757, 771, 773, 774, 775, 777
885, 891,895,900, 901, 908,911, 916
Haksız Azledilme - 601, 602, 605, 612,613, 615,
643, 644, 647, 663, 668, 679, 686, 696, 697, Kamulaştırma Nedeniyle Terkin ■ 273
699, 700, 706, 707, 709, 751, 752, 755, 771, Kamulaştırma Yapmaya Yetkili Kurum • 805
775 Kamulaştırmadan Artan şe Yaramaz Kısmı n Bedeli - 836
Haksız İstifa • 583,584, 586, 587, 591, 592, 593, Kamulaştırmadan Vazgeçme - 257, 258,863, 864
594, 595, 621, 622, 624, 625, 631, 632, 633, Kamulaştırmanın İptali - 257
634, 635, 636, 679, 680, 682, 686, 687, 688,
KamulaştırmanınŞartlan • 804, 806
689, 690, 692, 716, 717, 718, 719, 727, 728,
729, 730, 731, 732, 739, 740,741, 742, 743, Kamulaştırmasız El Atma • 895, 897, 898, 899, 900,
757 901, 910
R
M
Resmi Sağlık Kurdu Raporu • 79,84, 85
Maddi Hatalara Karşı Düzeltim - 844 Rızai Mecra İrtifakı • 215, 224, 230, 232, 243, 245,
Mahkeme Kararıyla Terkin • 273 249, 266
Nesebin Reddi • 118 Tapu Tahsis Belgesi • 315, 317, 318, 319, 320, 321,
Nüfus İdaresi ■ 74, S3, 97,127 322, 323, 32?, 328, 329, 330
Nüfus Kaydının Düzeltilmesi • 46,48, 49, 69, 94, 96, Tapusuz Taşınma: • 233, 852, 854, 856, 857
98, 101,105,106, 108,113,115,116,118, Tapuya Başvuru Zorunluluğu ■ 74
119,121,126, 128 Taşıma Sözleşmesi • 338
Nüfus Kaydının İptali ■ 69,115,124,125,126 Taşınmaz Bedelinin Tespiti ve Tescil ■ 824
Nüfus Kayıt Örneği ■ 69, 75,463, 466 Tazminatın Mahsubu - 412, 595, 605, 615, 634,
Nüfus Kütüğü ■ 42, 60, 89, 97,106,107,118, 124, 647, 667, 690, 700, 709, 730, 755, 775
127 Tedavi Giderleri ■ 344, 393, 394,402, 403,406,
407, 465
| 952 Hıkuk Davaları
Tehlike Sorumluluğu • 351, 352, 381, 3S2, 383, 334, Vekâlet Sözleşmesi • 579, 583, 591,602, 613, 621,
337, 383 631, 644, 663, 679, 686, 696, 707, 716, 727,
Tüketici Hakem Heyeti - 280, 446,447, 443 739, 751,771,787
U Z
Umulmayan Olay • 475,476,479, 480,481,485 Zenginleşenin İade Borcu • 481
Umulmayan Olaydan Doğan Zenginleşme • 475,
Zenginleşenin Masrafları ■ 483
476
Zenginleşme ile Zenginleştirici Olay - 479
Uzlaşma Dilekçesi • 890
Zilyede Ödenen Bedel ■ 860
Zorunlu Geçit Halkı • 237, 270
Ü Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası • 346, 347, 392,
Ücret Uyuşmazlığı • 583, 646, 679 393, 458
Üst Hakkı Sahibi - 224, 242, 243 Zorunlu Mecra Hakkı - 215, 223, 230, 231, 232,
233, 237,241, 242, 245, 248, 249, 251, 265
Zorunlu Sağlık Sigortası • 345, 347
V
Vakıf Senedi • 168,172,174,178