Professional Documents
Culture Documents
Kur'an'da Yahudiler, Temel Kavramlar, Ahit Ve Seçilmişlik
Kur'an'da Yahudiler, Temel Kavramlar, Ahit Ve Seçilmişlik
Kur'an'da Yahudiler, Temel Kavramlar, Ahit Ve Seçilmişlik
KURAMER
Temel Kavramlar
29
Temel Kavramlar
Temel Kavramlar
1. Kavramsal Çerçeve
Kur’an’da daima tekil biçimde kullanılan ed-dîn ( )الدينkelimesi “hak din”
kapsamında geniş manasıyla İslâm’la özdeşleştirilmekle birlikte, “din” adı al-
tında mevcut dinlere de zımnen işaret edilmektedir.2 Fakat din kelimesinin
Kur’an’da bütün dinleri kuşatan bir kavram şeklindeki kullanımına rağmen,
müstakil olarak “dinler”den bahsedilmemekte, bunun yerine dinî gruplar, yani
Yahudiler (el-yehûd vs.), Hıristiyanlar (en-naṡârâ), Sabiiler (eṡ-ṡâbiʾûn), Me-
1 Bu bölüm, yazarın, “Jews in the Qurʾān: An Evaluation of the Naming and the Content” baş-
lığıyla Ilahiyat Studies dergisinde (c. 7, sy. 2, 2016) yayımlanan makalesine dayanmaktadır.
2 Mesela bk. Âl-i İmrân 3/19: “Allah katında din, islâm’dır”; Âl-i İmrân 3/85: “Kim islâm’dan
başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir”; Fetih
48/28: “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere peygamberini, doğruluk rehberi ve hak din ile gönderen
O’dur”; Kâfirûn 109/6: “Sizin dininiz sizin, benim dinim benimdir”. Fetih sûresinde geçen الدين
كلهifadesi erken tefsirlerde “bütün dinler ( ”)امللل كلهاveya “çeşitli dinler” ( )االداين املختلفةşek-
linde açıklanmıştır. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, XXI, 29; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, V, 550; ayrıca bk.
Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XXIX, 107 ( ;)االداينİbn Keŝîr, Tefsîru’l-Ḳur’âni’l-‘Aẓîm,
XIII, 132 ()مجيع االداين. Modern tefsirlerde söz konusu ibareye “her yönüyle din” şeklinde mana
verenler de vardır. Mesela bk. Öztürk, Kur’ân-ı Kerîm Meali, s. 576.
Kur’an’da Yahudiler
30
3 “Yahudilik” veya “Yahudi dini” ifadelerinin İbranice’deki karşılığı olan yahadut ve dat yehudit
tabirleri Tanah’ta (Eski Ahid) yer almaz; Rabbânî literatürde ise sadece bir kez, “Yahudi kimli-
ği” ve “Yahudi örfü/hayat tarzı” anlamlarında kullanılmıştır ([Mişna] Ketuboth 7/6 - dat Moşe
ve-yehudit; Ester Rabbah 7/11 – yehudatan/yahadut). Yahudilik kelimesi (Ioudaismos) ilk defa
M.Ö. II. yüzyılda Grekçe konuşan Diaspora (Antakya) Yahudileri tarafından, kendilerini Helen
kültürüne (Hellenismos) bağlı olan Grekler’den ve diğer putperestlerden (Allofulismos) ayırmak
için kullanılmıştır (II. Makkabiler 2/21; 8/1; 14:38; IV. Makkabiler 4/26; ayrıca bk. Galatya-
lılara Mektup 1/13-14). Bu kelime daha sonra Iudaismus şeklinde Latince’ye ve bu yolla Batı
dillerine geçmiştir (Judaism, Judaisme, Judaismus, Judaismo vs.). Yahudilik kavramı Ortaçağ
Yahudi literatüründe dahi nispeten seyrek kullanılmış, Yahudilerin bağlı olduğu dinî gelenek
manasında ancak modern Yahudi literatüründe yaygın kullanım alanı bulmuştur.
4 Wilfred Cantwell Smith tarafından işaret edildiği üzere, religion kelimesinin dayandığı, kökeni
tartışmalı olan Latince religio kelimesi (relegere=tekrar tekrar okuma/gözlemleme, religare=tek-
rar bağlanma, reeligere=tekrar seçme) bilhassa Hıristiyanlık’la birlikte farklı manalara gelecek
şekilde kullanılmış (kült/ritüel, tapınma/huşu, Tanrı ile insan arasındaki bağ vs.), modern dö-
nemde ise daha önce sahip olduğu ferdî ve bütün din biçimlerini kapsayıcı vurgu yerine bir
sistemi yani daha ziyade sabit ve dışa kapalı inanç sistemlerini ifade eder olmuştur. Bk. Smith,
The Meaning and End of Religion, s. 19-45; McCutcheon, “Religion: Overview”, s. 2048.
5 Çıkış 12/49; 13/9; 24/12; Levililer 7/1; 24/22; Sayılar 15/15-16; Yeşu 1/7; I. Krallar 2/3; II.
Krallar 10/31; 14/16; Yeremya 9/13 vs. “Hüküm/kanun/kural/emir” gibi manalara gelen çeşitli
kelimeler de (ḥuka, mişpat, dat, din) yer almıştır (Çıkış 21/31; 27/21; Ester 1/19; 3/14; Ezra
7/26). Dat kelimesi modern İbranice’de “din” karşılığında kullanılsa da Tanah’taki manası “hü-
küm, kanun, emir”dir. Yine dîn kelimesi de gerek Tanah’ta gerek modern İbranice’de “hüküm,
kanun, karar” manalarına gelmektedir.
Temel Kavramlar
31
de ele alınmamaktadır.10 Esasen Kur’an’da din olarak hem aslî manada Tanrı
ile kul arasındaki sahih ilişki hem de genel anlamda toplumların ya da dinî
grupların tarih içindeki inanış ve davranış biçimleri yani statik/sabit sistemler
değil dinamik/değişken yapılar anlaşılmaktadır ki bu durum vakıaya da uygun
düşmektedir.11 Aslî din (ed-dîn) ise, yukarıda işaret edildiği üzere, islâm’la,
yani en mükemmel örneğini İbrahim peygamberde bulan (milletu İbrâhîm),
tek Tanrı’ya halisane iman ve itaatle (hanîflik) özdeşleştirilmektedir.12 Buna
paralel olarak islâm kelimesinin, özellikle erken tefsirlerde, önceki peygamber-
lerin temel öğretisini de kapsayacak ve bilhassa İbrahim peygamberin diniyle
özdeşleşecek şekilde, “(tek) Allah’a ihlasla teslimiyet”, “Allah’a, emirlerine ve
nehiylerine itaat/inkiyad” veya “tevhid” biçiminde daha geniş ve basit mana-
sıyla anlaşıldığı ve bir müesseseden/sistemden ziyade bir tavrı ya da yönelimi
ifade ettiği görülmektedir.13 Kelimenin, dar manasıyla Kur’an’a ve Sünnet’e
dayanarak zaman içinde gelişen müesses din, yani büyük harfle “İslâm” şek-
linde anlaşılması veya bununla özdeşleştirilmesi tabiî olarak sonraki dönemle-
rin ürünüdür.14 Bununla birlikte, Kur’an’da islâm ve muslim kelimeleri, önceki
peygamberlere inananların yanı sıra, tevhid inancını devam ettiren topluluk
10 Bununla birlikte, kimi zaman, doğrudan bahsi geçmeyen dinî grupların bazı inançlarına da
(düalizm, tenâsüh, dehriyye vs.) dolaylı olarak atıf yapıldığı görülmektedir.
11 Bu manada Kur’an’daki “din” kelimesinin, W. C. Smith’in statik ve dışlayıcı religion kelimesi
yerine önerdiği, dinamik ve kapsayıcı vasfa sahip “birikimsel gelenek (cumulative tradition)”
ve öz vahyi ifade eden “iman (faith)” şeklindeki ikili kavramı karşılayan bir mana zenginliğine
sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bk. Smith, The Meaning and End of Religion, 5.-7. bölümler. Bu
yöndeki bir değerlendirme için ayrıca bk. Aydın, Anahatlarıyla Dinler Tarihi, s. 15-26.
12 Bakara 2/135: “‘Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulmuş olasınız’ diyorlar. De ki:‘Ha-
yır, biz hakka yönelmiş olan İbrahim’in dinine (millet-i İbrâhîm) uyarız. O, Allah’a ortak ko-
şanlardan değildi”; Âl-i İmrân 3/95: “De ki: ‘Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen
İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi’”; Nisâ 4/125: “Kimin dini, iyilik
yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin di-
ninden daha güzeldir?”; Beyyine 98/5: “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka
yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti.
İşte bu dosdoğru dindir.”
13 Mesela bk. Muḳâtil b. Suleymân, Tefsîr, I, 267, 141; Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, V, 281 vd. (krş.
V, 554-555); Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 536. Ayrıca bk. Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb,
VII, 225. Esasen W. C. Smith’e göre Latince religio kelimesinin geç modern dönem önce-
sinde taşıdığı mana da buna yakın bir mana olmaktadır. Bk. Smith, The Meaning and End
of Religion, s. 32-36.
14 Geniş bilgi için bk. Okuyan ve Öztürk, “Kur’an Verilerine Göre ‘Öteki’nin Konumu”, s. 165-
168. Krş. Harman, “Kur’an’da Din Kavramı”, s. 78-87.
Temel Kavramlar
33
olmaları sebebiyle, özel olarak Hz. Muhammed’e tâbi olanlarla bağlantılı bi-
çimde kullanılmaktadır.15
Bu genel açıklamaların ardından Kur’an’da Yahudilere yönelik isimlendirme
biçimine baktığımızda, benî İsrâîl ()بىن اسرائيل, el-yehûd/yehûdî (يهودى/)اليهود, hûd
( )هودve elleẑîne hâdû ( )الذين هادواifadelerinin yanı sıra, ehlu’l-kitâb ()اهل الكتاب,
ehlu’ẑ-ẑikr ()اهل الذكر, elleẑîne ûtû’l-kitâb ()الذين اوتوا الكتاب, elleẑîne ûriŝû’l-
kitâb/veriŝû’l-kitâb ( ورثوا الكتاب/ )الذين اورثوا الكتابve elleẑîne yaḳraûne’l-kitâb
( )الذين یقرؤن الكتابgibi kalıpların kullanıldığını görürüz. Bu isimlendirmelerin
Mekkî ve Medenî ayetlerdeki dağılımı ve bağlamı birbirinden farklılık göster-
mektedir. Geçmişte yaşamış tarihî bir topluluğun ismi olarak benî İsrâîl ifade-
sinin geçtiği Mekkî ayetlerin sayısı Medenî ayetlerden daha fazladır. Günümüz
Arapçası’nda da Yahudi manasında kullanılan el-yehûd/yehûdî kelimeleri ile hûd
kelimesi ise sadece Medenî surelerde yer almakta; Mekke dönemine ait surelerde
Yahudilere ismen sadece üç ayette elleẑîne hâdû kalıbıyla atıf yapılmaktadır. Ben-
zer bir dağılım hem Yahudi hem Hıristiyan gruplara, ama ağırlıklı olarak Yahu-
dilere yönelik olan ehlu’l-kitâb ve elleẑîne ûtû’l-kitâb kalıpları için de geçerlidir.
Her iki kalıp da çoğunlukla Medenî surelerde yer almakta, Mekke dönemine ait
surelerde sadece birer kez geçmektedir. Buna karşılık ehlu’l-kitâb ve ûtû’l-kitâb’a
paralel ifadeler olan ehlu’ẑ-ẑikr, elleẑîne ûriŝu’l-kitâb/veriŝû’l-kitâb ve elleẑîne yaḳ-
raûne’l-kitâb kalıplarının tamamı Mekkî surelerde yer almaktadır.16
Kur’an ayetlerinin, ilk Müslümanların ihtiyaçlarına ve tecrübelerine cevap
verecek şekilde tedricen indiği ve ilk Müslüman cemaatin Mekke döneminde
henüz Yahudilerle yakın temasa girmemiş olduğu düşünüldüğünde, Yahudiler-
den ismen, yani yehûd/hûd şeklinde bahseden ayetlerin neredeyse tamamının
Medenî surelerde yer alması anlaşılır bir durumdur. Buna karşılık daha ziyade
tarihî bir topluluk olarak İsrailoğulları’ndan bahseden ayetler daha eşit bir
dağılıma sahiptir; ayrıca Yahudilere Mekkî surelerde Kitap ehli (Ehl-i kitap)
kapsamında atıf yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kur’an’da, genel olarak Musa dönemi ile onu takip eden dönemlerden
bahsedildiğinde İsrailoğulları’na (hem Mekkî hem Medenî surelerde), nüzûl
15 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 39-45; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 277. Buna paralel olarak, yine erken
tefsirlerde tevhid inancı ve salih amel üzere olmanın yani islâm kapsamında bulunmanın ölçüsü-
nün, Hz. Muhammed’e ve tebliğ ettiği dine/şeriata iman olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
16 Kur’an’da yer alan bütün bu kalıplarla ilgili olarak ileride ayrıntılı bilgi verilecektir.
Kur’an’da Yahudiler
34
17 Mesela bk. Ester 2/5; 3/4; 5/13; 6/10; 8/7; I. Tarihler 4/18 (yehudi); Nehemya 1/2; 2/16;
5/1, 8; 13/23 (ha-yehudim); Ezra 4/12, 23; 5/1, 5; Daniel 3/8, 12 (yehudaye/yehuda’in); 5/13
(yehudi). Peygamberler (Neviim) bölümüne ait II. Krallar ve Yeremya kitaplarında kelime genel-
likle çoğul olarak ha-yehudim şeklinde yer almaktadır (II. Krallar 16/6; 25/25; Yeremya 32/12;
38/19; 40/11, 12; 41/3; 43/9; 44/1; 52/28, 30). Yine Peygamberler bölümünde yer alan Sürgün
sonrası döneme ait bir pasaj için ayrıca bk. Zekarya 8/23 (iş yehudi=Yahudi adam/Yehudalı).
Fakat yehudi kelimesinin M.Ö. II. yüzyıla kadar dinî bir kimliği (Yahudi) değil, Yehuda bölgesi
veya kabilesine mensubiyeti (Yehudalı) ifade ettiği ileri sürülmüştür. Bk. Cohen, The Beginnings
of Jewishness, s. 82 vd.
18 Mesela bk. Malaki 1/1; 2/16; Daniel 1/3; 9/7, 11, 20; Ezra 2/2, 70; 3/1; Nehemya 1/6; 8/17 vs.
19 Yehudi ismi Mişna’da sadece üç yerde (Megillah 2:3; Nedarim 11:12; Ketuboth 7:6), Talmud’da
ise daha sık geçmektedir. Yisrael ismi ise Mişna’da kimi zaman bütün İsrailoğulları soyunu (Te-
rumoth 8:12), kimi zaman da din adamları (kohenler ve Levililer) dışında kalan sıradan İsrail
erkeklerini ifade etmek için kullanılmıştır (Terumoth 7:2; 9:2; Yebamoth 2:4; 7:1-5).
Temel Kavramlar
35
20 Bakara 2/136, 140; Âl-i İmrân 3/84; Nisâ 4/163. İsrailoğulları’nın çölde on iki bölüğe/boya
ayrılmasıyla ilgili olarak da esbâṭ ifadesi kullanılmıştır (A‘râf 7/160). Tanah’ta Yakuboğulları’nın
bene Yisrael=İsrailoğulları şeklinde isimlendirilmesiyle ilgili olarak ayrıca bk. Tekvin 45:21.
21 Ehlu’l-kitâb: Bakara 2/105, 109; Âl-i İmrân 3/64-65, 69-72, 75, 98-99, 110-112, 113-114,
110-118, 199; Nisâ 4/123, 153-158, 159-162, 171; Mâide 5/15, 19, 59-62, 65-66, 68, 77; An-
kebût 29/46 (Mekkî); Ahzâb 33/26; Hadîd 57/29; Haşr 59/2, 11; Beyyine 98/1, 2-3, 6. Elleẑîne
ûtû’l-kitâb: Bakara 2/101, 144-146; Âl-i İmrân 3/19-20; Nisâ 4/47, 51-54, 131; Mâide 5/5 (iki
kez geçmekte), 57-58; Tevbe 9/29; Hadîd 57/16; Müddessir 74/31 (Mekkî ve iki kez geçmek-
te); Beyyine 98/4. Elleẑîne âteynâhumu’l-kitâb: Bakara 2/146. Elleẑîne ûtû naṡîben mine’l-kitâb:
Âl-i İmrân 3/23-25.
22 Elleẑîne ûriŝû’l-kitâb/veriŝû’l-kitâb: Şûrâ 42/14; A‘râf 7/169 (Evreŝne’l-kitâbe’l-leẑîne iṡṭafey-
nâ: Fâtır 35/32). Elleẑîne yaḳraûne’l-kitâb: Yunus 10/94. Elleẑîne ûtû’l-‘ilm: İsrâ 17/107. Eh-
lu’ẑ-ẑikr: Nahl 16/43, Enbiyâ 21/7.
23 Muḳâtil b. Suleymân, Tefsîr, I, 130; Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 419 vd. (Bakara 2/109); Ze-
maḫşerî, el-Keşşâf, I, 309, 568 (Bakara 2/109; Âl-i İmrân 3/69).
24 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, V, 489 (Âl-i İmrân 3/69); Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 567 (Âl-i İmrân
3/64); Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, VII, 234 (Âl-i İmrân 3/20). Teslise atıf yapan Nisâ
4/171’in tamamen Hıristiyanlarla alakalı olduğu anlaşılmaktadır.
Kur’an’da Yahudiler
36
tır.25 Genellikle söz konusu ayetlerdeki bilhassa eleştirel hitabın Tevrat veyahut
İncil ehlinden Hz. Muhammed’i inkâr edenlere (ehlu’l-kiẑb ve’l-kufr) yönelik
olduğu kabul edilmektedir. Kimi zaman da hitap, olumlu içeriğe sahip olan
Yunus sûresi 94. ayette ya da Enbiyâ sûresi 7. ayette olduğu üzere, Abdullah b.
Selâm, Ka‘bu’l-Aḥbâr gibi Kitap ehli’nden Hz. Muhammed’e iman edenlere
(ehlu’s-ṡıdḳ ve’l-îmân) ya da Kur’an ehline yani ilk Müslümanlara yönelik ola-
rak yorumlanmıştır.26 Aşağıda temas edileceği üzere, bu yorumlar fazla isabetli
görünmemektedir.
Nüzûl sırası itibariyle Yahudilerden ilk olarak Mekke dönemine ait olan
Müddessir sûresinde elleẑîne ûtû’l-kitâb kalıbıyla bahsedilmektedir:
ilim verilenler, Kur’an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar” diye bahsedi-
len grup ise “Kitab’ı okuyanların (Kitap ehli) âlimleri” şeklinde açıklanmıştır. Bk. Zemaḫşerî,
el-Keşşâf, III, 559; ayrıca bk. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, XVI, 122. Muhammed Esed de Âl-i
İmrân sûresinin 64. ayetinde yer alan ehlu’l-kitâb ifadesini “geçmiş vahyin izleyicileri” şeklinde
tercüme etmektedir. Bk. Kur’an Mesajı, I, 102.
30 Ayrıca bk. Hûd 11/17: “Bir önder, bir rahmet olarak Musa’nın kitabı elinde olan kimse (inkârcılar
gibi) midir?”
31 Bk. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 556-558. Ṭaberî tefsirinde (Câmi‘u’l-Beyân, XXIV, 728
vd.) Medine’den gelen Yahudi bir grubun Mekke döneminde Hz. Muhammed’le görüştüğü ve
ona Allah’ın sıfatları hakkında soru sorduğu, bunun üzerine İhlas sûresinin inzal olduğuna dair
bir bilgi yer almaktadır. Ayrıca bk. Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XXXII, 175; Paçacı,
“Kur’an’da Ehl-i Kitap Anlayışı”, s. 46. “Sana ruh hakkında soruyorlar” (İsrâ 17/85) ve “Sana
Zülkarneyn hakkında soruyorlar” (Kehf 18/83) mealindeki ayetlerle ilgili olarak da Ṭaberî tefsi-
rinde (Câmi‘u’l-Beyân, XV, 69) bu soruların Hz. Peygamber’e Yahudiler tarafından yöneltilmiş
sorular olduğu açıklaması yer almaktadır.
Temel Kavramlar
39
Kitap ehli’nden zulmedenler bir yana, onlarla en güzel şekilde mücadele edin,
şöyle deyin: “Bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim Tanrımız da,
sizin Tanrınız da birdir, biz O’na teslim olmuşuzdur.” (Ankebût 29/46)
De ki: “Ey Kitap ehli! Ancak Allah’a kulluk etmek, O’na bir şeyi ortak koşma-
mak, Allah’ı bırakıp birbirimizi Rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin
aranızda müşterek bir söze gelin.” Eğer yüz çevirirlerse: “Bizim teslim olanlar
(muslimûn) olduğumuza şahit olun” deyin. (Âl-i İmrân 3/64)
De ki: “ [...] dosdoğru (ḥanîf) olarak İbrahim’in dinine (millete İbrâhîm) tâbi
olun. O, şirk koşanlardan değildi!” (Âl-i İmrân 3/95)
34 Watt, Muhammad at Medina, s. 200 vd. Vesika’da Müslümanlar ummetun vâhidetun, Yahudiler
ummetun mine’l-mu’minîn şeklinde nitelendirilmiştir. Buradaki mu’min ifadesi Yahudi grupla-
rın koruma altında bulunmaları ve aynı zamanda kendi dinlerini yaşama hakkına sahip olmaları
şeklinde anlaşılmıştır. Bk. Rubin, “The ‘Constitution of Medina’”, s. 15-16. Ayrıca bk. Enʿâm
6/84; 24/55; 42/15; Bakara 2/139; 28/55.
35 Aʿrâf 7/157. Ayrıca bk. 7/158: “(Ey Muhammed!) De ki: ‘Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve gök-
lerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka
hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Elçisi’ne, o
ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.’”
Temel Kavramlar
41
Söz konusu ayetlerle ilgili olarak dikkat çekilmesi gereken bir husus, Ki-
tap ehli’ne yöneltilen eleştirilerde ve olumsuz ifadelerde genellemeye gidilme-
miş olmasıdır. Kimi zaman çoğul ifadeye yer verilmesine ve tefsirlerdeki yo-
rumlardan anlaşıldığı üzere Hıristiyanlardan çok Yahudiler eleştiri konusu ya-
pılmasına rağmen, hem Müslümanlarla münasebetleri hem de ahlâkî davranış
ve iman samimiyeti bakımından, gerek Yahudi ve Hıristiyan gruplar arasındaki
gerekse her bir grup içindeki farklılıkların kabul edildiği görülmektedir:
Kitap ehli arasında kantarla emanet bıraksan onu sana ödeyen ve bir dinar
emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemeyen vardır. Bu, onların
“kitapsızlara (ummiyyîn) karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur” 37 demelerin-
dendir […] (Âl-i İmrân 3/75)
36 Ayrıca bk. Nisâ 4/44: “Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar
sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.”
37 Yahudilere atfedilen bu sözün Yahudi kutsal metinlerindeki karşılığı için bk. Meral, “‘Leyse
Aleynâ fî’l-Ümmiyyîne Sebîl’”, Artuklu Akademi (Journal of Artuklu Academia), c. 1, sy. 2, 2014,
s. 165-169. Ayrıca bk. Gürkan, Yahudilik, s. 262 vd.
Kur’an’da Yahudiler
42
Onların hepsi bir değildir. Kitap ehli’nin içinde, gece saatlerinde ayakta duran,
secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Onlar
Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler, kötülükten men ederler,
hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. Onlar ne hayır
işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten
sakınanları bilir. (Âl-i İmrân 3/113-115)
Kitap ehli’nden öyleleri var ki, Allah’a, hem size indirilene hem de kendilerine
indirilene, Allah’a huşu duyarak iman ederler. Allah’ın ayetlerini az bir değere
değişmezler. İşte onların ecirleri Rabbleri’nin katındadır [...] (Âl-i İmrân 3/199)
Söz konusu ayetlerde, bilhassa Âl-i İmrân 113-115 ve 199’da iman, amel
ve ahlâk çerçevesinde kendilerinden olumlu tarzda bahsedilen Kitap ehli,
tefsirlerde genellikle Yahudi ve Hıristiyanlardan -Peygamber’in mesajına-
inanan ve Müslüman olan kişi veya gruplar şeklinde açıklanmıştır (Abdullah
b. Selâm ve arkadaşları, Habeş Necaşisi ve halkından otuz iki kişi, Necran
halkından kırk kişi, Rum halkından sekiz kişi veya hepsi).38 Farklı yorumlara
rağmen, Âl-i İmrân 199’da bahsi geçen “hem size indirilene, hem de ken-
dilerine indirilene ... iman edenler”den kastın Kitap ehli’nden, belki kendi
şeriatlarını da bir şekilde koruyarak Hz. Muhammed’e gelen vahyi kabul
edenler olması daha makul görünmektedir. Diğer yandan 113. ayetteki “Gece
saatlerinde [...] secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyan[lar]” ifadesin-
deki “Allah’ın ayetleri” ile Tevrat’a ve/veya İncil’e mi yoksa Kur’an’a mı atıf
yapıldığı açık değildir. Bununla birlikte, ağırlıklı görüş, burada kastedilenin
Kur’an ayetleri olduğu, ayetin devamındaki Allah’a imandan kastın da hem
Allah’a hem bütün peygamberlere iman olduğu yönündedir.39 Yine “İyiliği
emrederler, kötülükten men ederler”den kasıt da Allah’a ve peygambere imanı
emretmek, şirkten ve Hz. Muhammed’i inkârdan sakındırmak şeklinde açık-
lanmaktadır.40 Esasen burada da, ayetin manasını bu derece daraltmaksızın,
kendi kitapları (Tevrat ve/veya İncil) çerçevesinde iman ve salih amel üzere
yaşayan ve buna bağlı olarak Hz. Muhammed’e gelen vahyi de kabul eden
Kitap ehli’nin kastedildiğini düşünmek mümkündür. Bu iki ayet grubundan
farklı olarak ahlâkî davranışı söz konusu eden 75. ayette ise bir iman kaydı
yer almamaktadır. Nitekim erken tefsirlerde bu ayetin Kitap ehli içindeki
farklı gruplar şeklinde açıklandığı görülmektedir. Ṭaberî, emanete sadakat
gösterenler ile hıyanet edenlerin Yahudilerden iki farklı grup olduğuna işaret
etmekte; Zemahşerî ise sadakat gösterenlerin Hıristiyanların kahir ekseri-
yeti, hıyanet edenlerin ise Yahudilerin kahir ekseriyeti olduğu şeklinde bir
görüşe yer vermektedir.41
Bütün bu yorum ve mülahazalardan hareketle, ilgili üç grup ayetin, Ki-
tap ehli’nden olan farklı gruplara atıfta bulunduğunu düşünmek mümkündür.
Buna göre “Kitap ehli arasında kantarla emanet bıraksan onu sana ödeyen” diye
başlayan ve ahlâkî bir davranışa atıfta bulunan ayetin (3/75) Kitap ehli’nden
olan ve genel ahlâk dairesi içinde hareket eden kimselerden söz ettiği; “Kitap
ehli’nin hepsi bir değildir” ve “Kitap ehli’nden öyleleri var ki” sözleriyle başlayan
ve iman kaydı bulunan ayetlerin ise bir ileri adım olarak Hz. Muhammed’e
gizliden/zımnen (3/113-115) veya alenen (3/199) inanan Kitap ehli’nden bah-
settiği düşünülebilir. Bu şekilde söz konusu ayetler, belli bir derecelendirmey-
le, Kitap ehli içinde de ahlâklıların/iyilerin (“kantarla emanet bıraksan onu sana
ödeyen”) ve dahi belki kendi şeriatlarını da bir şekilde koruyarak Hz. Muham-
med’in peygamber olduğuna inananların (“gece saatlerinde secdeye kapanarak
Allah’ın ayetlerini okuyan”) ve bunu açıkça beyan edenlerin (“Allah’ın ayetlerini
az bir değere değişmezler”) bulunduğuna işaret etmiş olmaktadır. İlgili ayetlerin
hepsi Müslüman olan Kitap ehli’ne hamledildiği takdirde Kur’an’ın ahlâklı ve
iyi olmayı -ve dahi en temel anlamda imanı yani Allah’a ve ahirete inanmayı-
Müslümanlık’la özdeşleştirdiği gibi bir sonuç çıkacaktır ki bu her şeyden önce
vakıaya terstir. Yine bu takdirde Kitap ehli’nden Müslüman olanların sürekli
olarak “Ehl-i kitap” şeklinde nitelendiriliyor olması da izahsız kalacaktır.
Öte yandan, Ehl-i kitap’a karşı eleştirel bir üslubun hâkim olduğu ayet-
lerde, kitaba yani vahiy geleneğine sahip olmalarına ve -Kur’an’ın iddiasına
41 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, V, 507-508; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 571. Ayrıca bk. Faḫreddîn er-Râzî,
Mefâtîḥu’l-Ğayb, VIII, 110; Ḳuşeyrî, Leṭâʾifu’l-İşârât, I, 252.
Kur’an’da Yahudiler
44
42 İlgili rivayetler için bk. Buḫârî, “Menâḳibu’l-Ensâr”, 3938; Sîretu İbn İsḥâḳ, s. 62-66. Bu yön-
deki bir değerlendirme için ayrıca bk. Firestone, “Jewish Culture in the Formative Period of
Islam”, s. 544-546. Hicaz bölgesindeki Yahudi ve Hıristiyanların VII. asrın başlarında son pey-
gamber beklentisi içinde olduklarına yönelik bilgi için ayrıca bk. Hamidullah, İslâm Peygambe-
ri, I, 553. İnciller’deki bilgilerden, böyle bir beklentinin daha önce İsa Mesih ortaya çıktığında
da mevcut olduğu anlaşılmaktadır (Matta 16/13-14; 21/10-11; Markos 8/27-28; Luka 7/11-
17; 9/18-20). Hıristiyanların Hz. İsa’yı bir peygamber değil, Tanrı’nın oğlu olarak kabul ettiği
düşünüldüğünde, Yahudilerin peygamber beklentisi içinde olduklarına yönelik olarak İnciller’de
yer alan bu bilgilerin propaganda amaçlı bir kurgu olmadığını ve tarihî bir vakıayı yansıttığını
düşünmek mümkündür.
Temel Kavramlar
45
lerde Yahudilerin sahip olduğu Kitap ehli vasfı ile, hepsinin değilse bile önemli
bir kısmının, tevhid peygamberine yönelik inkârcı ve düşmanca tutumu ara-
sındaki çelişkiye işaret edilmekte ve bu tutum sorgulanmaktadır.
Netice itibariyle, Mekkî ayetlerde atıf yapıldığı şekliyle Hanîfler’i de içer-
diği anlaşılan Kitap ehli, sahip oldukları vahiy dolayısıyla Hz. Muhammed’e
ulaşan vahyi doğrulaması beklenen bir grup olarak, yani olumlu bağlamda ve
ideal anlamda söz konusu edilmektedir. Müslümanların Yahudilerle birebir
muhatap olduğu Medine döneminde ise Kitap ehli’nin arasında iyilerin bulun-
duğuna işaret eden olumlu içeriğe sahip ayetlerin yanı sıra eleştirel ayetlerin
yer aldığını ve bu eleştirel ayetlerin temel vurgusunun salt inancın ötesinde Ki-
tap ehli (bilhassa Yahudiler) tarafından sergilendiği belirtilen hasmane tutum
olduğunu yani vakıayı esas aldığını söylemek mümkündür.
43 Aʿrâf 7/105, 128-129, 134, 137, 138-139, 145, 148, 150-154, 171; Tâhâ 20/47, 80-81, 83-94;
Şuʿarâ 26/17, 22, 59, 197; Neml 27/76; Yunus 10/90 (iki kez), 93; Mu’min 40/53, 59; Duhân
44/30; Câsiye 45/16-17; Ahkâf 46/10; 32/23; İsrâ 17/2, 4, 101, 104.
44 Bakara 2/40, 47-57, 63-74, 83-84, 87, 93, 100, 122, 211, 246-247; Âl-i İmrân 3/49, 93; Mâide
5/12-13, 32, 70, 72, 78, 110; Saf 61/6, 14.
45 Meryem 19/58; Âl-i İmrân 3/93.
46 Bk. Jeffery, The Foreign Vocabulary of the Quran, s. 61.
47 Goitein, “Banû İsrâ’îl”, s. 1020.
Kur’an’da Yahudiler
46
48 Aʿrâf 7/157-158. Ayrıca bk. Yusuf 12/102; Hûd 11/49; Kasas 28/44-46. Carl Ernst tarafından
işaret edildiği üzere (Following Muhammad, s. 96), ümmî kelimesine verilen sembolik mana
çerçevesinde Hz. Muhammed’in ümmî bir peygamber olması ile Hz. İsa’nın babasız doğmuş
olması arasında kurulan benzerlik ilginçtir. Buna göre, Allah’ın kelamı/sözü olmaları bakımın-
dan hem Kur’ân-ı Kerîm hem de İsa Mesih, insanın müdahelesi olmadan Cebrail aracılığıyla
yaratılmış ya da vahyedilmiş varlıklara karşılık gelmektedir.
49 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, I, 593; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 257–258; Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-
Ğayb, III, 31; İbn Keŝîr, Tefsîru’l-Ḳur’âni’l-‘Aẓîm, I, 374 (Bakara 2/40). Burada İsrâ kelimesi ile
“esir/tutsak” anlamındaki “ ”اسريkelimesi arasında bağlantı kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu kelime-
nin İbranice’deki karşılığı -“ س/ ”שׂharfi yerine “ص/ ”סharfi imlâsıyla– asîr ( )אסירşeklindedir.
50 Firestone, “Ya‘kûb”, s. 254. Ayrıca bk. Zebîdî, Tâcu’l-‘Arûs, “srv” ( )سروmd.
51 Ṭaberî, Târîḫu’r-Rusul ve’l-Mulûk, I,320; Sa’lebî, Ḳaṡaṡu’l-Enbiyâ, s. 58; ayrıca bk. İbn Esîr,
el-Kâmil I, 110. Bu açıklamaya göre Yakub’un bu şekilde anılmasının sebebi, aralarıdaki düş-
manlık sebebiyle ikiz kardeşinden (Esav/İys) kaçtığı sırada gündüz gizlenip gece yürümesinden
dolayıdır. Bu açıklama, Tevrat’ta hikâye edildiği şekliyle Yakub’un, şantaj yaparak ikiz kardeşi
Esav’dan ilk-oğulluk hakkını satın alması ve hile yoluyla onun yerine kutsanması üzerine iki
kardeş arasında ortaya çıkan düşmanlığı ve Yakub’un Esav’dan kaçışını esas almaktadır (bk.
Tekvin 25/29-34; 27/41-45).
Temel Kavramlar
47
52 Tekvin 32/28–31. Tekvin kitabında Yakub’un bir adamla (iş) güreştiği belirtilmekte, fakat daha
sonra Yakub’un “ilâhî bir varlığı (elohim) yüz yüze gördüm” ifadesinden, bunun bir melek olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim Hoşea kitabında yer alan pasajda (12/4–5), Yakub’un güreştiği kişi
için ilâhî varlık (elohim) ve melek (mal’akh) ifadeleri kullanılmaktadır; gelenek içinde ise bunun
Esav’ın koruyucu meleği olduğu belirtilmektedir. Bk. The Pentateuch and Rashi’s Commentary,
s. 330. Tekvin kitabındaki hikâyede ayrıca, meleğin Yakub’u yenemeyeceğini anlayınca onun
kalça kemiğine dokunarak yerinden çıkardığı ve Yakub’un aksayarak yürüdüğünden, bu sebeple
İsrailoğulları arasında yerinden oynamış kalça (uyluk) sinirini yeme yasağının uygulandığından
bahsedilmektedir. Kur’an’da da İsrail adının geçtiği iki ayetten birinde, bu olayı çağrıştıracak şe-
kilde, Yakub’un (İsrail), kendisine haram kıldığı yiyecekten bahsedilmektedir (Âl-i İmrân 3/93).
53 Coote, “The Meaning of the Name Israel”, s. 137.
54 Bir yoruma göre bu şekilde Yisrael ismi kutsal toprakları fethetmek için gerekli olan gücü ifade
etmektedir. Bk. Hayward, Interpretations of the Name Israel, s. 62-63. Ayrıca bk. Tesniye 3/28.
55 Bk. Bullock, “Israel (”)ישׂראל, s. 1174.
56 Philo, “De Somniis (On Dreams) I”, XXVII/171; “De Somniis (On Dreams) II”, XXVI/173.
Kur’an’da Yahudiler
48
den farklı olarak, sonraki bir Tekvin pasajında İsrail (Yisrael) adının Yakub’a
doğrudan Tanrı tarafından ve Yakub’un daha önce Tanrı’yı müşahede ettiği bir
mevkide (Bet-El/Beytel=Tanrı’nın evi) verildiğinin söylenmesidir.57 Bu ikinci
anlatımda Yakub’a yeni bir isim verilmesi ile onun monoteist inanca sahip
olması ve Tanrı tarafından seçilmesi bir arada zikredilmektedir. İsrail ismi bu
şekilde Tanrı’nın meleğiyle güreş hadisesi (mücadele ve üstün gelme) yerine
Tanrı’yı müşahede (görme) hadisesiyle ve seçilmişlikle ilişkilendirilmektedir.
İsrailli dil bilimci Rabinowitz ise tamamen farklı bir yorumda bulunmak-
tadır. Yişrael kalıbının Ugarit dilinde de isim olarak mevcut olduğunu belir-
ten ve kelimeyi “doğru” manasındaki “yaşar” ( )ישׁרkelimesiyle ilişkilendiren
Rabinowitz’e göre kelimenin kökeninin “Tanrı doğrudur” manasında yişra-El
( )יׁשראלşeklinde olması daha isabetlidir.58
Tevrat’taki Yakub anlatımından hareketle, İsrail (Yisrael) adının, hile ile
bağlantılı olan Yakub (Ya‘akov) adını ve karakterini59 olumlu manada dönüş-
türen ya da temize çıkaran bir fonksiyona sahip olduğu şeklinde yorumlar
da yapılmıştır.60 Fakat isim değişikliğine rağmen Yakub adının kullanılmaya
devam etmiş olması, İsrail adının tamamen Yakub adının yerini almadığına,
daha ziyade bir lakap ya da ikinci isim vazifesi gördüğüne işaret etmektedir.
Ayrıca bir peygamber olması sebebiyle tamamen olumlu bir Yakub tasvirine
yer veren Kur’an’da da İsrail ismine atıf yapılmış olması, aklanma şeklindeki
yorumu, en azından İslâm bakış açısından problemli kılmaktadır. Bu noktada
Tevrat’ta Yakub adına atfedilen “ardından/arkasından gelen” manasının olum-
57 Tekvin 35/1-12.
58 Rabinowitz, “Israel”, s. 98. Ayrıca bk. Haldar, “Israel, Names and Associations of ”, s. 765;
Hayward, Interpretations of the Name Israel, s. 27 vd. Yaşar kelimesi ile aynı kökten gelen
yeşurun kelimesi İşaya’da (44/1-2) İsrail kelimesine paralel olarak kullanılmaktadır. Yeşurun
kelimesine yönelik geniş bilgi için ayrıca bk. Hayward, Interpretations of the Name Israel, s. 102
vd. Kabalacı yazarlar tarafından yisrael (yaşar-El) kelimesine atfedilen “Tanrı’ya doğru (yöne-
len)” –hatta Tanrı’nın doğru olan kulu– manası için ayrıca bk. Ashlag, The Writings of Rabash,
VII, 127, 443.
59 Tekvin 25/21-26: “Rebeka hamile kaldı. Fakat çocuklar karnında itişiyorlardı... rahminde ikiz-
ler vardı. İlki kızılımsı renkte... kıllı olarak çıktı. Adını Esav koydular. Daha sonra kardeşi çıktı.
Eli Esav’ın topuğunu (‘ekev) kavramıştı. Onun adını Yakub (Ya‘akov) koydu.” Tekvin 27:34-36:
“Esav, ‘Ona bunun için Yakub (Ya‘akov) dendi. İki keredir arkamdan geliyor/yerimi kapıyor/
beni aldatıyor. Önce ilk-oğulluk hakkımı almıştı. Şimdi de kutsamamı aldı’ dedi.”
60 Mesela bk. Tora, I, 255, dn. 29; Philo, “De Mutatione Nominum (On the Change of Names)”,
XII/81.
Temel Kavramlar
49
61 Bk. Enbiyâ 21/72: “Biz ona İshak’ı ve fazladan bir bağış olarak (nâfileten) Yakub’u lutfettik ve
hepsini salih insanlar yaptık”; Hûd 11/71: “İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) gül�-
dü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da (min verâi) Yakub’u”. Ayrıca bk. Meryem
19/49; Ankebût 29/27. İlgili ayetlerde geçen nâfileten ve min verâi ifadeleri tefsirlerde “oğulun
oğlu” şeklinde açıklanmaktadır. Bk. Ṭaberî, Câmiu’l-Beyân, XII, 479-480; XVI, 316; Zemaḫ-
şerî, el-Keşşâf, III, 216. Ayrıca bk. Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, “vry” ( )ورىmd.; “nfl” ( )نفلmd.
62 Benzer şekilde, Yahudi geleneğinde yer alan bir yoruma göre Tanrı ile münasebet açısından
Yakub ismi “kul” oluşu (Tanrı’nın kulu/hizmetçisi), İsrail ismi ise “çocuk” oluşu (Tanrı’nın
çocuğu) ifade etmektedir (bk. Tauber, “Who Wants to Be Jewish?”). Yakub ve İsrail isimlerine
atfedilen “kulluk ve seçilmişlik” manaları İşaya kitabında yer alan bir pasajı çağrıştırmaktadır:
“Dinle ey kulum Yakub ve seçtiğim İsrail!” (İşaya 44/1). Bu iki mana, İslâm kaynaklarında
İsrail ismine verilen ‘abdullâh (Allah’ın kulu/adamı) ve ṡafvetullâh/seriyyullâh (Allah’ın seçkini/
şereflisi) manalarına da birebir karşılık gelmektedir. Burada ortaya konan bütün bu etimolojik
açıklama ve değerlendirmelere yönelik olarak ayrıca bk. Gürkan, “İsrâîl ve Ya‘kūb İsimlerinin
Etimolojisi Üzerine Bir Değerlendirme”, s. 233-244.
Kur’an’da Yahudiler
50
Bir zaman da dağı üzerlerine bir gölge gibi kaldırmıştık da üstlerine düşüyor
sanmışlardı. (Aʿrâf 7/171)64
Andolsun biz, İsrailoğulları’na Kitap, hüküm (hikmet ve hükümranlık) ve pey-
gamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları âlemlere üstün kıl-
dık. (Câsiye 45/16)
Bir zaman da sizin sözünüzü (misak) almış, üzerinize dağı kaldırmıştık.
(Bakara 2/63)
Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatır-
layın. (Bakara 2/47)
Musa, kavmine dedi ki: “Allah’tan yardım isteyin, sabredin! Şüphesiz ki yer-
yüzü Allah’ındır, kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç, sakınanların-
dır!” [...] “Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve onların yerine sizi
yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar.” (Aʿrâf 7/128–129)
Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi de, içini bereketle doldurduğumuz yerin
doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbi-
nin İsrailoğulları’na verdiği güzel söz yerine geldi. (Aʿrâf 7/137)
Andolsun, biz Musa’ya Kitab’ı vermiştik. Sen de Kitab’a (Kur’an’a) kavuşma
konusunda sakın şüphe içinde olma. Onu İsrailoğulları’na bir yol gösterici kıl�-
mıştık. (Secde 32/23)64
İşte o ülkeler. Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki,
peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları
gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
Çoğunda verdikleri söze bağlılık görmedik, çoğunu da yoldan çıkmış bulduk.
Sonra onların arkasından Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine
gönderdik. Karşı çıktılar bu ayetlere ve kendilerine yazık ettiler; bir bak boz-
guncuların sonu ne oldu! (Aʿrâf 7/101–103)
[…] Sabırlarına karşılık Rabbin’in İsrailoğulları’na verdiği güzel söz yerine
geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri
helak ettik. (Aʿrâf 7/137)
Muhakkak ki biz Firavun’a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de [Mek-
keliler], hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. (Müzzemmil
73/15)
Musa’ya kırk gece vade vermiştik. Sonra onun arkasından, kendinize yazık
ederek, buzağıyı (ilah) edinmiştiniz. Sonra bunun ardından, şükredersiniz diye
sizi bağışlamıştık. (Bakara 2/51–52)
Temel Kavramlar
53
Vaktiyle biz İsrailoğulları’ndan şöyle söz almıştık [...] Sonra siz, pek azınız
hariç, döndünüz; hala da yüz çevirip duruyorsunuz. (Bakara 2/83)
Kitap ehli, senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni isterler. Musa’dan
bundan daha büyüğünü istemişlerdi ve “Bize Allah’ı apaçık göster” demişler-
di. Zulümlerinden ötürü onları yıldırım çarpmıştı. Kendilerine apaçık deliller
geldikten sonra da, buzağıyı tanrı olarak benimsediler, fakat bunları affettik ve
Musa’ya apaçık bir hüccet verdik, söz vermelerine karşılık dağı (Tûr) üzerlerine
kaldırdık [...] onlardan sağlam bir söz aldık. (Nisâ 4/153-154)
Andolsun ki İsrailoğulları’nın sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler
gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı (bir hük-
mü) getirdiyse bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. (Mâide 5/70)
65 Mesela bk. Tesniye 4/5-7; 32/15-18; Mezmurlar 147/19-20; Yeremya 3/11; 11/10. İsrailoğul-
ları’nın yoldan çıkma eğilimi gösteren bir topluluk olmaları Yahudi kutsal metinlerinde kimi
zaman ontolojik-teolojik düzlemde ortaya konsa da, hadiseye İbn Haldun’un açıklamalarından
hareketle bakıldığında bunun tarihî, coğrafi ve sosyolojik sebeplerle alakalı olduğu görülür.
İsrailoğulları’nın, kendi dönemlerinin tek monoteist topluluğu olmaları, farklı kabilelerden/
sıbtlardan oluşmaları, kurdukları krallığın ticaret yolu üzerinde ve politeist inancı benimseyen
çevre toplumların ve güçlü devletlerin etkisine açık olması bu sebeplerin başında gelmektedir.
Kur’an’da Yahudiler
54
66 el-yehûd/yehûdî: Bakara 2/113, 120; Mâide 5/18, 51, 64, 82; Tevbe 9/30; Âl-i İmrân 3/67; hûd:
Bakara 2/111, 135, 140 (Hûd kelimesinin geçtiği diğer altı ayet bu isimle anılan peygamber ve
kavmi hakkındadır: Aʿrâf 7/65; Hûd 11/51, 53, 58, 60, 89); elleẑîne hâdû: Bakara 2/62; Nisâ
4/46, 160; Mâide 5/41, 44, 69; Enʿâm 6/146; Cum‘a 62/6.
67 Elleẑîne hâdû: Enʿâm 6/146; Nahl 16/118; Hac 22/17.
68 Jeffery, The Foreign Vocabulary of the Qur’an, s. 294. Fakat kelimenin Hz. Muhammed tarafın-
dan Aramice yazılmış Yahudi kaynaklarından devşirildiği ve yine onun tarafından hatalı olarak
“tövbe eden” manasındaki Arapça kökle ilişkilendirildiği şeklindeki iddiayı (Hirschfeld, New
Researches into the Composition and Exegesis of the Qoran, s. 27) problemli bulan Jeffery, yehûdî
kelimesinin Hz. Muhammed’den önceki döneme ait şiirlerde ve Güney Arabistan bölgesine ait
yazıtlarda yer aldığına işaret etmiş; İbranice/Aramice kaynaklı kelimenin İslâm öncesinde Gü-
ney Arabistan yoluyla Hicaz bölgesine girdiği şeklindeki teze dikkat çekmiştir. Bu tespit, Hz.
Muhammed’in Mekke döneminde Yahudi kelimesinden henüz haberdar olmadığı şeklindeki
iddiayı da (Stillman, “Yahûd”, s. 240) çürütmektedir.
69 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 428-429, 32 (Bakara 2/111); ayrıca bk. İbn Manẓûr, Lisânu’l-‘Arab,
هود
“ هود
” md; Tâcu’l-‘Arûs, “ ” md; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 310 (Bakara 2/111).
Temel Kavramlar
55
70 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 32 (Bakara 2/62); ayrıca bk. Muḳâtil b. Suleymân, Tefsîr, I, 112
(Bakara 2/62).
71 A‘râf 7/156.
72 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 32 (Bakara 2/62); ayrıca bk. Râğıb el-İṡfaḥânî, el-Mufredât, “هود ”
md; Lisânu’l-‘Arab, “هود ” md.
73 Cevherî, es-Ṣıḥaḥ, II, 557.
74 Fîrûzâbâdî (Ḳâmûs Tercümesi, II, 71) Yehuda’nın en büyük çocuk olduğunu belirtmektedir.
Tevrat’a göre ise Yehuda, Yakub’un dördüncü oğludur (Tekvin 29:35), fakat diğer İsrail kabile-
leri üzerine lider tayin edilmiştir (Tekvin 49/9-10).
75 Cevâlikî, el-Mu‘arreb, s. 650-651; ayrıca bk. Suyûtî, el-İtḳân, s. 972; Lisânu’l-‘Arab, “ هود ”
md. Yehûd kelimesi üzerine yapılan modern bir araştırmada, bahsi geçen ẑâl-dâl dönüşümü-
nü destekleyecek bir bilgi yer almaktadır. Buna göre Arapça yehûd’un karşılığı olan İbranice
yehudi ( )יהודיve Aramice yehudaye ( )יהודיהkelimelerinin aslen yehuẑi ve yehuẑaye şeklinde
okunduğu anlaşılmaktadır (bk. Hopkins, “On the Words for ‘Jew(ish)’ in Arabic”, s. 13-16).
د ذ
Arapça’da dâl ( ) harfi noktalı yazıldığında ( ) ẑ şeklinde okunurken; İbranice’de, tam tersine,
dalet harfi ( )דּaslen noktalı olup, noktasız yazıldığında ( )דẑ şeklinde okunmaktadır. Fakat bu
ayrımın sonradan ortadan kalktığı ve İbranice’de ẑ sesinin artık kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
76 Râğıb el-İṡfaḥânî, el-Mufredât, “هود ” md. Faḫreddîn er-Râzî’nin (ö. 606/1210) tefsirinde yer
alan bir görüşe göre ise Yahudilere yehûd/hûd denmesi, Tevrat okurken öne-arkaya sallan-
Kur’an’da Yahudiler
56
tespiti destekleyen bir görüş olarak İsrailli dil bilimci Israel Yeivin, Yehuda
isminin “basık arazi” manasındaki Arapça هودkelimesinden geldiğini ileri sür-
müştür. Buna göre Yehuda, (1) ya kabilenin yerleştiği bölgeye, yani dağlık
Yehuda bölgesinin batısındaki alçak araziye ya da (2) -Yehuda’nın sıralama
olarak daha düşük konumdaki çocuk oluşu ve Kenanlı eşi yoluyla soya karışan
Kenanlı unsurlar sebebiyle-81 kabilenin başlangıçta sahip olduğu düşük sosyal
statüye işaret eden bir isimlendirme olmaktadır.82 Esasen bu açıklama Yehuda
isminin sonradan kabile/aşiret ismi olarak ortaya çıktığını kabul etmektedir.
Yehûdî kelimesinin Yahudi geleneğindeki kullanımı söz konusu olduğun-
da, daha önce işaret edildiği üzere, Tevrat’ta yer almayan bu isim Tanah’ta
bilhassa Babil Sürgünü’nden sonraki dönemlerde, “Yehuda soyu/bölgesi” ile
alakalı olarak ve İsrailoğulları kabilelerinden arta kalanları ifade etmek için
kullanılmıştır.83 Aynı anda dinî, siyasi ve milli çağrışıma sahip olan yehudi
kelimesi bilhassa Pers döneminde İsrail toprakları dışında yaşayan Yahudi veya
yabancılar tarafından ve İbranice dışındaki dillerde kullanılmıştır. İsrail top-
raklarında yaşayan ve İbranice konuşan Yahudiler ise, İsrailoğulları’nın geç-
mişiyle bağlarını diri tutmak adına, kendilerinden daha ziyade İsrail (yisrael)
diye bahsetmişlerdir.84 Buna karşılık sonraki Grek-Roma döneminde Yehu-
da’da yaşayanlar, artık yaygınlaşmış bir isim haline geldiği anlaşılan “Yahudi
(yehudi)” ismini, Suriye ve Antakya’da yaşayan ve çoğunlukla kuzeydeki İsrail
kabilelerinden gelen dindaşları ise “İbrani (‘ivri)” veya “İsrail (yisrael)” isimle-
rini kullanmışlardır.85
Öte yandan yehudi kelimesi (Grk. ioudaioi), Philo tarafından, İbrani atası
İbrahim’den yazarın kendi dönemine kadar bütün İsrailoğulları’nı/Yahudile-
81 Tekvin 38.
82 Bk. “Judah”, s. 475. Kelimenin Arapça ( هود ) kökenli olduğu tezi ve konuyla ilgili geniş bilgi
için ayrıca bk. Tevfîḳ, “Aṡlu Kelimeti ‘Yehûd’ fî’l-’İbriyye ve’l-’Arabiyye”, s. 319-343.
83 Bk. dn. 17.
84 Grintz, “Jew, Semantics”, s. 253. Grintz, Pers sarayında görevli olan Nehemya’nın Yahudi (ye-
hudim) ismini, sürgünden İsrail’e gelen Ezra’nın ise İsrail (yisrael) ismini kullandığına dikkat
çekmektedir. Ezra kitabında Babil’den dönenlerin Yehuda ve Bünyamin kabileleri ile din adam-
ları (Levililer ve kohenler) olduğu belirtilmesine rağmen (1:5), Kudüs’e döndükten sonra on-
lardan bene yisrael veya yisrael şeklinde bahsedilmektedir (3/1, 11). Yabancılar ise aynı gruptan,
Aramice yehudaye şeklinde bahsetmektedir (Ezra 4/12, 23; yehudim kullanımı için ayrıca bk.
Nehemya 1/ 2; 2/16; 4/2, 12 vs.).
85 Zeitlin, “Who Is a Jew?”, s. 245-246; a. mlf., “The Names Hebrew, Jew and Israel”, s. 371.
Kur’an’da Yahudiler
58
86 Philo, “De virtutibus (On the Virtues)”, XXXIX/212; “De vita Mosis (On the Life of Moses)
I”, VII/34.
87 Josephus, “Antiquities of the Jews”, 1:146. Orijinal Grekçe metin için kullanılan kaynak:
http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3atext%3a1999.01.0145.
88 Josephus, “Antiquities of the Jews”, 11:173.
89 Resullerin İşleri 18/4; 19/10; Romalılara Mektup 1/16; 2/9-10; 3/9, 29; Galatyalılara Mektup 2/14.
Aynı zamanda gerek İsa Mesih’in ve Pavlus’un gerekse bir kısım ilk Hıristiyan’ın Yahudi/İbrani kö-
kenine işaret edilmiştir (Matta 2/2; Markos 15/18; Yuhanna 3/1-2; 4/9; 8/31; 12/9-11; Resullerin
İşleri 13/43; 14/1; 16/1; 22/3; Korintoslulara I. Mektup 9/20; Korintoslulara II. Mektup 11/22).
90 Ester 2/5.
91 Megillah 13a.
Temel Kavramlar
59
Bütün bu etimolojik yorumlar bir yana Kur’an’da yer alan yehûd, hûd ve
hâdû kelimelerinin (bilhassa “ ”الذين هادواkalıbı), etnik olmaktan çok dinî bir
topluluk olarak Yahudileri ifade ettiği anlaşılmaktadır. İbrahim’in ve esbâṭın
(Yakuboğulları) ne Yahudi ne Hıristiyan olduğunu belirten ayetlerde92 Yahudi
kelimesi Hıristiyan kelimesine paralel olarak bir dinî mensubiyet şeklinde
kullanılmaktadır. Aynı mana, hidayet üzere olup olmama noktasında Yahudi-
lerin diğer din mensuplarıyla (Müminler, Hıristiyanlar, Sabiiler, Mecusiler)
birlikte anılmasında da ortaya çıkmaktadır.93 Ayrıca yehûd ve ilgili kelimele-
rin daha ziyade Hz. Muhammed döneminde yaşayan Yahudilerle bağlantılı
olarak kullanıldığı görülmektedir. Yahudileri geçmişte yaşamış dinî-etnik bir
grup olan İsrailoğulları’ndan ayıracak şekilde “Onlar bir ümmetti gelip geçti.
Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir”94 denilmek-
tedir. Bununla birlikte, önceki dönemlerde yaşayan İsrailoğulları’ndan bah-
seden ayetler ile Hz. Muhammed döneminde yaşayan Yahudilerden bahseden
ayetler arasında sıklıkla geçiş yapılmakta;95 bu şekilde Yahudilerin inanç ve
dinî gelenek bakımından İsrailoğulları’nın devamı oldukları kabul edilmek-
tedir. Aynı zamanda Yahudiler, geçmişte İsrailoğulları’nın yaptıkları hataları
tekrar ediyor olmaları bakımından eleştirilmektedir. “Yahudi olanlara bütün
tırnaklı hayvanları haram kıldık; sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık
onlara [...] bununla zulümleri yüzünden onları cezalandırdık”96 mealindeki
ayet İsrailoğulları dönemine ait olan Tevrat yasağına97 atıf yapıyor görünse de,
muhtemelen burada “İsrailoğulları” yerine “Yahudi” ifadesinin kullanılması,
ilgili yasağın sonraki Yahudi hukukunda da98 devam ettirilmiş olmasından
dolayıdır.
Öte yandan, Bakara sûresinde yer alan “Onlar Müslümanlara ‘Yahudi veya
Hıristiyan olun ki doğru yolu bulmuş olasınız’ diyorlar” ve “Yahudiler de Hıristi-
yanlar da sen onların dinine uyuncaya kadar senden asla hoşnut olmayacaklardır”
mealindeki ayetler,99 en azından Hicaz bölgesindeki Yahudilerin, Hıristiyanlar
gibi, dinlerini yayma ya da benimsetme gayreti içinde olduklarına işaret et-
mektedir. Nitekim Ya‘ḳûbî (III./IX. yüzyıl) ve Maḳdisî (IV./X. yüzyıl) gibi
Müslüman tarihçiler, İslâm öncesi dönemde Ḫimyer, Benî Kinâne, Benî Ḫâ-
ris, Kinde, Ğassân, Evs ve Ḫazrec gibi Arap kabileleri içinde Yahudiliği benim-
seyen ya da Yahudileşen grupların bulunduğunu belirtmektedir.100
Yehûd, hûd ve hâdû kelimeleriyle Yahudilerden bahseden söz konusu ayet-
lerde, bilhassa Hz. Muhammed’e ve Müslümanlara yönelik tavırları bağlamın-
da, eleştirel bir üslup hâkim olmakla birlikte, kimi zaman nötr ve tasdik edici
ifadeler de yer almaktadır.101 Ayetlerin tümüne muhteva açısından bakıldığın-
da, Yahudi inancı, Yahudi dinî hukuku ve uygulamaları, Yahudi âlimleri ve din
adamları, Yahudilerin İslâm Peygamberi’yle ve Müslümanlarla olan ilişkileri
ve kurtuluş bahsinin konu edildiği görülmektedir. İki ayette ise İbrahim’in ve
esbâṭ’ın ne Yahudi ne de Hıristiyan olduğu vurgulanmaktadır.102
İnançla alakalı ayetlerde -Hıristiyanların yanı sıra- Yahudiler, Allah’a yakın
olma ve cennete girme konusundaki tekelci tavırları (üstünlük/seçilmişlik iddi-
ası: “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz”, “Bizden başkası cennete girmeyecek”),103
buna rağmen dünya hayatına ve uzun yaşamaya istekli oluşları (burada mesihî
döneme de atıf olabilir: “Onların her biri bin yıl yaşamak ister”),104 Allah’a oğul
(Üzeyir) ve cimrilik isnat etmeleri,105 Allah’a, peygamberlerine (bilhassa Hz. İsa
ve Hz. Muhammed) ve meleklerine (Mikail ve Cebrail) düşmanlık beslemeleri106
kendilerini uyaran peygamberleri öldürdüler.” Yeni Ahit’te de Yahudi din adamlarından, İsa Me-
sih ve Hıristiyan cemaat karşıtlığı yapmaları ve İsa’nın öldürülmesinden sorumlu olmaları çerçe-
vesinde bahsedilmektedir (Matta 26/47-27/26; Yuhanna 11/47-57; Resullerin İşleri 14/5; 25/24
vs.). Cebrail (ve Mikail)’in Yahudi geleneğinde savaş/yıkım meleği şeklinde nitelendirilmesiyle
ilgili olarak ayrıca bk. Mazuz, The Religious and Spiritual Life of the Jews of Medina, s. 72-73.
107 Nisâ 4/160-161; Enʿâm 6/146; Nahl 16/118.
108 Mâide 5/44.
109 Âl-i İmrân 3/78-79; Mâide 5/63; Tevbe 9/31. Tanah’ta yer alan benzer içerikli bir pasaj için bk.
Mika 3:9-11: “Ey adaletten nefret eden, doğruları çarpıtan Yakuboğulları’nın önderleri ve İsrail
halkının yöneticileri, iyi dinleyin: Siyon’u kan dökerek, Yeruşalem’i zorbalıkla bina ediyorsunuz.
Önderleri rüşvetle yönetir, kahinleri ücretle öğretir, peygamberleri para için falcılık eder. Sonra
da ‘Rab bizimle birlikte değil mi? Başımıza bir şey gelmez’ diyerek Rabb’e dayanmaya kalkışırlar.”
110 Bakara 2/78-79. Ṭaberî tefsirinde “Kitab’ı elle yazarak değiştirme” ifadesi, Yahudilerin Hz.
Musa’ya indirilen kitaba/vahye muhalif bir takım teviller ortaya koymaları şeklinde açıklan-
maktadır (Câmi‘u’l-Beyân, II, 165). Söz konusu tevillerden kastın, Yahudi âlimleri (rabbiler)
tarafından oluşturulan ve Rabbânî Yahudilik tarafından vahiy ve otorite kapsamında görülen
Mişna ve benzeri literatür içindeki bir kısım yorumlar olması mümkündür. Söz konusu tevil
literatürü Karâî Yahudilik tarafından reddedilmektedir. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bk.
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s. 230 vd. Ṭaberî tefsirinde yer alan bir diğer açıklama
ise Yahudilerin -yani Hicaz Yahudileri’nin- elleriyle kitap yazıp Araplar’a bunun vahiy olduğunu
söyleyerek sattıkları şeklindedir (Câmi‘u’l-Beyân, II, 165-166).
111 Konu üzerine yapılmış bir değerlendirme için bk. Adam, “Müslümanların Yahudilere Yönelt-
tiği Teolojik Eleştiriler”, s. 103-118. Ayrıca bk. Arslantaş, “Hz. Peygamber’in Çağdaşı Ya-
hudilerin İnanç-İbâdet ve Dinî Hayatları ile İlgili Bazı Tespitler”, s. 56-90. Dönemin resmî
Kur’an’da Yahudiler
62
Yahudi din anlayışını temsil eden Rabbânî Yahudilik’le aynı dönemlerde (miladi ilk altı asır) ve
gerek Filistin gerek Babil’deki sinagog çevrelerinde gelişen paralel Yahudi yorum geleneği için
“Rabbânîliğe paralel” anlamında “para-Rabbinic” isimlendirmesi kullanılmaktadır. Bk. Boya-
rin, Border Lines, s. 290 (dn. 30).
112 Bakara 2/75, 88-91, 120, 135; Nisâ 4/46 (krş. Çıkış 19:8; Romalılara Mektup 10/16); Mâide
5/13, 41-42, 64, 82; Enʿâm 6/91, 147; Tevbe 9/30; Cum‘a 62/6.
113 Bakara 2/83-85; Nisâ 4/162; Mâide 5/12-13. Ayrıca bk. Zemaḫşerî, el-Keşşâf, II, 88; Ṭaberî,
Câmi‘u’l-Beyân, VII, 110-111.
114 Tevrat’ta İsrailoğulları’nın Musa önderliğinde Tanrı’yla ahit yaptıkları ve daha sonra Yeşu za-
manında ahdin yenilendiği ifade edilmekle birlikte, Musa döneminden itibaren isyankar tavır
içine girdiklerinden bahsedilmektedir (Sayılar 14/21-23). Aynı şekilde sonraki İsrail peygam-
berlerinin kitaplarındaki ortak tema, İsrailoğulları’nın ahit kurallarına uymadıkları ve başka
toplumların peşinden gittikleri ve onların ilahlarına taptıkları şeklindedir (Hâkimler 2/10-15;
Yeremya 2-4; Hoşea 8/1-3 vs.).
115 Mesela bk. Amos 5; Mika 9-12; Matta 23; krş. (Babil Talmudu) Sotah 22b.
116 Bakara 2/88; Nisâ 4/155.
Temel Kavramlar
63
117 “Tanrınız Rab, üzerinize iyilik getirecek... Sizin ve çocuklarınızın yüreğini sünnet edecek. Öyle
ki, O’nu bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevesiniz ve yaşayasınız” (Tesniye 30/6; ayrıca bk.
Yeremya 4/4). Benzer şekilde Hezekiel kitabında da (36/25-26) Musa peygamberle yapılan
ahdi bozan İsrailoğulları’yla tekrar ve bu sefer kalıcı bir ahit yapılacağı, bunu temin maksadıyla
Tanrı’nın onlara “taştan yapılmış kalp” yerine “etten yapılmış yeni bir kalp” vereceği ve “içine
yeni bir ruh koyacağı” ifade edilmiştir. Ayrıca bk. Romalılara Mektup 2/29: “Sünnet de kalple
ilgilidir; Yazılı Yasa’nın değil, Ruh’un işidir.”
118 Bk. Soncino Chumash, s. 1142 (dn. 6).
119 Tesniye 5/27 (24); Çıkış 24/7; 19/5, 8. Bir başka Kur’an ayetinde de şöyle denilmektedir: “Bir
zamanlar dağı üzerinize kaldırıp sizden kesin söz almıştık: “Size verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun,
dinleyin!” (demiştik). ‘İşittik ve isyan ettik’ dediler. İnkârlarıyla kalplerine buzağı sevgisi içirildi. De
ki: ‘Eğer inanan kimseler iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor’” (Bakara 2/93; krş. Mâide
5/7). Burada İsrailoğulları’na atfedilen “İşittik ve isyan ettik” ifadesiyle, onların ahit sırasında
Tanrı’ya verdikleri şifahi ve müsbet cevaba değil, ortaya koydukları fiilî ve menfi cevaba yani kısa
bir zaman sonra buzağı heykeline taparak ve daha sonraki ihlalleriyle ahitten sapmış olmalarına
işaret edildiği anlaşılmaktadır (bk. Çıkış 32). Zira İsrailoğulları’nın ahit kapsamında Allah’a
verdikleri itaat sözü, farklı ayetlerde zaten teyit edilmektedir (mesela bk. Bakara 2/40, 63, 83-
84, 93; Mâide 5/12). Muhammed Esed’in bu yöndeki yorumu için ayrıca bk. Kur’an Mesajı, I,
26 (dn. 79); krş. Akdemir, “Kur’ân-ı Kerîm’e Dilsel Yaklaşımlar”, s. 139.
120 “Dinle İsrail: Tanrımız Rab tek Rab’dır” (Tesniye 6/4).
Kur’an’da Yahudiler
64
121 Mesela bk. Tekvin 49/24; Mezmurlar 23/1; 80/1; İşaya 40/101-11; Yeremya 43/12; Hezekiel
34/12, 23.
122 Konuyla ilgili hadisler için bk. Buḫârî, “İsti’zân”, 22; Muslim, “Selâm”, 10-12. İlgili Kur’an
ifadelerine yönelik değerlendirme için ayrıca bk. Firestone, “Jewish Culture in the Formative
Period of Islam”, s. 550-552; Zeyveli, “Kur’an ve İndiği Dönem”, s. 123-124.
123 Mesela bk. Maimonides, “Epistle to Yemen”, s. 457. Ayrıca bk. Meral, Yahudi Düşüncesinde
İslam Algısı, s. 121-129. İbn Meymûn’un (Maimonides) Hz. Muhammed için kullandığı olum-
suz nitelemelerden biri “kusurlu, ehliyetsiz” manasındaki İbranice pasul kelimesidir. Bu kelime
ile Arapça rasûl kelimesi arasındaki fonetik benzerlik bilhassa dikkat çekicidir. Bu şekilde İbn
Meymûn’un, Hz. Muhammed’in, risaletten önce dahi sahip olduğu el-emîn vasfı ve Kur’an’da
da geçen Allah’ın elçisi (rasûlullâh) nitelemesi üzerinden kelime oyunu yaparak, İslâm peygam-
berini itibarsızlaştırmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.
124 Bk. Sayılar 11/21-23: “Musa: ‘... sen, bu halka bir ay boyunca yemesi için et vereceğim, diyorsun.
Bütün davarlar, sığırlar kesilse, onları doyurur mu?’ dedi... Rab: ‘Elim kısaldı mı’ diye cevap
verdi. ‘Sana söylediklerimin yerine gelip gelmeyeceğini şimdi göreceksin’”. Ayrıca bk. İşaya 59:1-
3: “Bakın, Rabbin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama
suçlarınız sizi Tanrınız’dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O’nun yüzünü göremez, sesinizi işitti-
remez oldunuz”; Mersiyeler 2:3: “[Tanrı] Düşmanın önünde sağ elini onların üstünden çekti”.
Temel Kavramlar
65
Yahudilerle alakalı bir diğer önemli konu ise kurtuluş bahsidir. Medine
dönemine ait iki ayrı ayette,125 çoğulcu din anlayışını çağrıştıracak şekilde mü-
minlerin yanı sıra, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler arasından Allah’a ve ahi-
ret gününe inanıp iyi amelde bulunanların kurtuluşundan bahsedilmektedir:
125 Bakara 2/62; Mâide 5/69. Mekke dönemine ait bir diğer ayet için bk. Hac 22/17.
126 Bk. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 38 vd.; VIII, 561-562, 572-573; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 277;
Şehristânî, Mefâtîḥu’l-Esrâr, I, 386-387; Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, III, 112. Ṭa-
berî’de yer alan bir açıklamaya göre Yahudilerden iman edenler Hz. İsa gelinceye kadar kendi
şeriatlarına göre yaşayan, Hz. İsa’ya ve Hz. Muhammed’e yetişince de onlara iman eden Yahu-
dilerdir. Keza Hıristiyanlardan iman edenler de Hz. Muhammed gelinceye kadar Hz. İsa’nın
şeriatı/dini üzere yaşayan, Hz. Muhammed’e yetişince de ona iman eden Hıristiyanlardır (Câ-
mi‘u’l-Beyân, II, 44-45).
127 Âl-i İmrân 3/85.
128 Bk. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 45-46. Söz konusu nesh görüşü esasen Ṭaberî’nin kendi çıkarı-
mıdır. İbn Abbas’a atfedilen bilgi Âl-i İmrân 85’in Bakara 62’den sonra gelmiş olduğu bilgisin-
den ibarettir. Bk. Okuyan ve Öztürk, “Kur’an Verilerine Göre ‘Öteki’nin Konumu”, s. 200.
129 Bk. Şehristânî, Mefâtîḥu’l-Esrâr, I, 388. Ayrıca bk. Arpa, “Şehristânî’nin Nesh Anlayışı”, s. 57.
Kur’an’da Yahudiler
66
Eğer Kitap ehli iman etselerdi ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhak-
kak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık. Eğer
onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni gereğince uy-
gulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yerlerdi.131
Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı
ne kötüdür! Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et [...] De ki: “Ey
Kitap ehli! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbiniz’den size indirileni hakkıyla uygu-
lamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsiniz” [...] (Mâide 5/65-68)
130 “Asıl aynı olmakla birlikte yolların muhtelif olması hüsn-i kabule mani değildir. Her kim Hak
Teala’yı ayetlerindeki gibi tasdik ederse, hakikati ve sıfatları konusunda bildirdiklerine iman
ederse, şeriatların ayrılığı ve verilen isimlerdeki farklılık ilâhî rızayı kazanmaya halel getirmez.”
Bk. Ḳuşeyrî, Leṭâifu’l-İşârât, I, 96. Ayet üzerine yapılan bu ve sair yorumlar hakkında ayrıntılı
bir değerlendirme ve dışlamacı yorumların tenkidi için ayrıca bk. Okuyan ve Öztürk, “Kur’an
Verilerine Göre ‘Öteki’nin Konumu”, s. 196-204.
131 Krş. Tesniye 28/9-13: “Tanrınız Rabb’in buyruklarına uyar, O’nun yollarında yürürseniz, Rab
size içtiği ant uyarınca sizi kendisi için kutsal bir halk olarak koruyacaktır. Yeryüzündeki bütün
halklar Rabb’e ait olduğunuzu görecek, sizden korkacaklar. Rab atalarınıza ant içerek size söz
verdiği ülkede bolluk içinde yaşamanızı sağlayacak. Rahminizin meyvesi kutsanacak; hayvanla-
rınızın yavruları, toprağınızın ürünü verimli olacak. Rab ülkenize yağmuru zamanında yağdır-
mak ve bütün emeğinizi verimli kılmak için göklerdeki zengin hazinesini açacak. Birçok halka
ödünç vereceksiniz; siz ödünç almayacaksınız. Rab sizi kuyruk değil baş yapacak”.
Temel Kavramlar
67
Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yaku-
boğulları’na indirilene, Musa’ya ve İsa’ya ve bütün diğer peygamberlere Rab’le-
rinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz
ona teslim olmuş kimseleriz. Eğer onlar sizin iman ettiğiniz gibi iman eder-
lerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin
bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara 2/137)
132 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, VIII, 564; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, II, 268; Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-
Ğayb, XII, 49-50.
133 Pratik anlamda dinî çoğulculuğu destekleyen önemli bir ayet için bk. Mâide 5/48: “Sizden her
biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fa-
kat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin
dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.”
134 Ğazzâlî, Fayṣalu’t-Tefriḳa, s. 105 vd.
Kur’an’da Yahudiler
68
tavrı açıktır, her dinî grup içerisinde tevhid ve ahiret inancına sahip olan ve
kendi şeriatınca iyi amel işleyenlerin bulunabileceği ve kurtuluşun bu kişileri
de kapsadığı yönündedir. Mâide sûresindeki “orta yolu tutan bir zümre” nite-
lemesini de bu yönde anlamak mümkündür.
Bununla birlikte Hz. Muhammed’in tebliğine ve davetine bizzat muhatap
olan Kitap ehli söz konusu olduğunda, Kur’an’da, onların bir noktadan sonra
bu davete icabet etmelerinin hem mantık hem vakıa olarak gerekli görüldüğü
anlaşılmaktadır. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bir bütün olarak bakıldığında
nihai olarak Kitap ehli’nden Hz. Muhammed’in tebliğini ve kendisine inen
vahyi kabul etmeleri ama ondan da önce kendi kitaplarına uymaları istenmek-
tedir. Hz. Muhammed’in muhatap olduğu Yahudiler ve Hıristiyanlar açısın-
dan, vahyin ve tevhid geleneğinin son halkası olarak İslâm Peygamberi’nin
tebliğini ve getirdiği kitabı kabul etmek, kendi kitaplarına uymanın tabiî bir
sonucu şeklinde görülmektedir.135 Bir ileri adım olarak bazı ayetlerde Kitap
ehli’ne yönelik tehditkar bir ifade kullanılmaktadır ki, bu ifadelerin Hz. Mu-
hammed’le mücadele halinde olan bir gruba karşı söylenmiş ifadeler olduğunu
hatırda tutmak gerekir.
135 Mâide 5/68: “Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbiniz’den size indirileni hakkıyla uygula-
madıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsiniz”; İsrâ 17/107-108: “[…] Ona ister inanın, ister
inanmayın. Şüphesiz daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur’an kendilerine okunduğunda derhal
yüzüstü secdeye kapanırlar. ‘Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin vaadi mutlaka gerçekleşecektir’
derler”. Kurtuluş için Hz. Muhammed’e iman şartına yönelik gerekçelendirme ve konuyla ilgili
geniş bilgi ve değerlendirme için bk. Altundağ, “Kur’an Hitâbının Ehl-i Kitabı Bağlayıcılığı
Üzerine”, s. 79-121; ayrıca bk. Erdal, “Kur’ân’a Göre Ehl-i Kitab’ın Uhrevi Felah ve Kurtuluşu
Meselesi”, s. 1-33.
Temel Kavramlar
69
136 Kâfirûn 109/6. Tarihî bir vesika hüviyetine sahip olan Medine Vesikası’nın 15. maddesinden
itibaren olan kısmı, “dinde zorlama yoktur” (Bakara 2/56) hükmü doğrultusunda, Yahudilerin,
Müslümanlarla sulh içerisinde oldukları sürece, canlarının, mallarının ve dinlerinin koruma
ve teminat altına alındığını ortaya koymaktadır; 25. maddesinde ise “Yahudilerin dinleri ken-
dilerine, Müslümanların dinleri kendilerinedir” ibaresi yer almaktadır. Vesikanın içeriğine ve
üç büyük Yahudi kabilesini (Benî Ḳaynuḳâʿ, Benî Naḍîr ve Benî Ḳurayẓa) kapsadığına yönelik
geniş bilgi için bk. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 194-210. Farklı görüşler için ayrıca bk.
Serjeant, “The ‘Sunnah Jâmi‘ah,’ Pacts with the Yathrib Jews, and the ‘Taḥrîm’ of Yathrib”,
s. 4-43; Rubin, “The ‘Constitution of Medina’”, s. 5-20; Arjomand, “The Constitution of
Medina”, s. 558-560, 562-564; Lecker, “Did Muḥammad Conclude Treaties with the Jewish
Tribes Naḍîr, Qurayẓa and Qaynuqâ’?”, s. 29-36; a.mlf., The “Constitution of Medina”, s. 3.
Lecker’ın, daha önce makalesinde savunduğu görüşten farklı olarak kitabında, Vesika’da bahsi
geçen Yahudi grupların (ʿAvf ve Evs Yahudileri) üç büyük Yahudi kabileyi kapsamadığı yönün-
deki görüşüne karşılık (The “Constitution of Medina”, s. 49 vd.), Arjomend, Benî Ḳaynuḳa’nın
-“ʿAvf Yahudileri” adı altında (15. madde)- başından itibaren Vesika’ya dâhil olduğu, muhteme-
len Uhud Savaşı’ndan sonra ilave edilen kısımda (27. madde) yer alan ve “Evs Yahudileri” şek-
linde geçen grubun ise Benî Ḳurayẓa olduğu görüşünü seslendirmektedir (s. 573, dn. 25, 560).
Hendek Savaşı sırasında indiği kabul edilen Enfâl sûresi 56-58. ayetlerde Peygamber’e, “Onlar,
kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimse-
lerdir. Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile arkalarında bulunan kimseleri de
dağıt. (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu
aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez” denilmektedir. Söz konusu ayetler savaş
sonrasında hıyanetle suçlanan Ḳurayẓa Yahudileri’nin ve “her defasında antlaşmayı bozarlar”
ifadesinden anlaşıldığı üzere önceki Bedir ve Uhud savaşları sonrasında yine hıyanetleri sebe-
biyle sürülen Ḳaynuḳâʿ ve Naḍîr Yahudileri’nin de Müslümanlarla antlaşmalı olduğuna işaret
etmektedir. Bk. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, XI, 235; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 592-593; Faḫreddîn
er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XV, 188-190. Bütün bu açıklamaların ötesinde Hz. Muhammed’in
Medine’de farklı gruplar arasında bir uzlaşma zemini oluşturmaya çalışırken küçük Yahudi
gruplarını antlaşmaya dâhil edip büyük Yahudi kabilelerini devre dışı bırakmış olması makul
görünmemektedir.
Kur’an’da Yahudiler
70
137 Medine Yahudileri’nin sergilediği bu tutumun sosyolojik ve teolojik gerekçelerine yönelik bir
değerlendirme için bk Firestone, “Jewish Culture in the Formative Period of Islam”, s. 548 vd.
138 Bk. dn. 136.
139 Mâide 5/82.
140 Mâide 5/51, 57.
141 Bk. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, VIII, 506-508; Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Ḳur’ân, IV, 248. Nitekim ha-
dis kaynaklarında yer alan rivayetlerden, Hz. Peygamber’in başta Yahudiler olmak üzere gayr-i
müslimlerle komşuluk ve ticaret ilişkilerinde bulunduğu bilinmektedir. Mesela bk. Buḫârî,
“Buyû‘”, 14; Tirmizî, “Birr”, 28; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 122, 123 vs.
Temel Kavramlar
71
Tevrat’ın Tekvin kitabında anlatıldığı üzere Tanrı, ilk İbrani atası kabul
edilen İbrahim’le yaptığı ve “ilâhî vaad” özelliği taşıyan ahit yoluyla, tek taraflı
olarak İbrahim’i ve neslini kutsamış, onları bereketli kılma ve Kenan toprak-
larına mirasçı yapma vaadinde bulunmuştur:
Rab, Avram’a (İbrahim) “Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göste-
receğim ülkeye git. Seni büyük bir halk yapacağım, seni kutsayacak, sana ün
kazandıracağım, bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacak,
seni lanetleyenleri lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin ara-
cılığınla kutsanacak” dedi [...] Avram ülke boyunca Şeḫem’deki More me-
şesine kadar ilerledi. O günlerde orada Kenanlılar yaşıyordu. Rab, Avram’a
görünerek, “Bu toprakları senin soyuna vereceğim” dedi. (Tekvin 12/1-7)
Tanrı, “Seninle yaptığım ahit şudur” dedi. “Birçok halkın babası olacaksın.
Artık adın Avram değil, Avraham (İbrahim) olacak. Çünkü seni birçok hal-
kın babası yapacağım. Seni çok verimli kılacağım. Soyundan milletler do-
ğacak, krallar çıkacak. Ahdimi seninle ve soyunla nesiller boyunca, sonsuza
dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım [...]
Bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna
vereceğim [...] (Tekvin 17/4-8)
Karın Saray’a gelince [...] Bundan böyle onun adı Sare (Sara) olacak. Onu
kutsayacağım, ondan sana bir oğul vereceğim [...] Halkların kralları onun
soyundan çıkacak.” İbrahim (Avraham) yüzüstü yere kapandı... Sonra Tan-
rı’ya, “Keşke İsmail’i (Yişma‘el) mirasçım kabul etseydin!” dedi. Tanrı, “[...]
karın Sare sana bir oğul doğuracak, adını İshak (Yitshak) koyacaksın” dedi.
“Onunla ve soyuyla ahdimi sonsuza dek sürdüreceğim. İsmail’e gelince, seni
işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu çoğaltacağım [...] Soyunu
büyük bir halk yapacağım. Ancak ahdimi gelecek yıl bu zamanda Sare’nin
doğuracağı oğlun İshak’la sürdüreceğim”. (Tekvin 17/16-21)145
Burada çelişik görünen iki husus söz konusudur. Bunlardan biri ahit kap-
samında İbrahim’e, “çok halkların babası” ve “yeryüzündeki bütün halklar”
için kutsanma vesilesi olacağı söylenmesine rağmen daha sonra ahdin İshak
soyuna hasredilerek kapsamının daraltılmasıdır. Diğeri ise İsmail’in, ilk oğul
olmasına ve İbrahim’le yapılan ilâhî ahdin işareti olan sünnet ritüeline dâhil
edilmesine, yani ahdin işaretini üzerinde taşımasına rağmen, ahdin dışında
tutulması ve bir ileri aşamada babası İbrahim’in evinden ve mirasından uzak-
laştırılmasıdır. Hâlbuki ahit kapsamında İbrahim’in soyuna vaad edilen kutsa-
ma ve çokluk ilk oğul İsmail’in soyu için de geçerlidir.
Tekvin kitabının sonraki bölümlerinde, İbrahim’le yapılan ve İshak yo-
luyla devam edeceği belirtilen bu ahdin bir sonraki aşaması olarak, İshak’ın
ikiz oğullarından Esav’ın, ilk oğulluk hakkını (beḫor), kendisine şantaj yapan
kardeşi Yakub’a yemek karşılığında sattığından bahsedilmektedir:
Bir gün Yakub (Ya‘akov) çorba pişirirken Esav avdan geldi. Aç ve bitkindi.
Yakub’a, “Lütfen şu kırmızı çorbadan biraz ver de içeyim. Aç ve bitkinim”
dedi. Bu yüzden ona Edom adı verildi. Yakub, “Önce sen ilk oğulluk hak-
kını bana ver” diye karşılık verdi. Esav, “[...] açlıktan ölmek üzereyim, ilk
oğulluk hakkının bana ne faydası var?” dedi. Yakub, “Önce yemin et” dedi.
Esav yemin ederek ilk oğulluk hakkını Yakub’a sattı. Yakub Esav’a ekmekle
mercimek çorbası verdi. Esav yiyip içtikten sonra kalkıp gitti. Böylece Esav
ilk oğulluk hakkını küçümsemiş oldu. (Tekvin 25/29-34)
Bu şekilde Esav da İsmail gibi ahdin dışında kalırken, Yakub ilk oğul olarak
kutsanmış; Tanrı, daha önce İbrahim’e ve İshak’a vaad ettiği gibi, Yakub’a da bol
nesle sahip olma ve Kenan topraklarına mirasçı olma vaadinde bulunmuştur:147
Yakub Beer-Şeva’dan ayrılarak Harran’a doğru yola çıktı. Bir yere varıp ora-
da geceledi [...] Oradaki taşlardan birini başının altına koyarak yattı [...]
Rab yanıbaşında durup, “Atan İbrahim’in ve İshak’ın Tanrısı Rab benim”
dedi. “Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim. Yeryüzünün
tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye ve gü-
neye yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla
kutsanacak. Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu
topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden
ayrılmayacağım”. (Tekvin 28/10-15)
146 Pasajda yer alan kehanet üslubundan (“Kılıcınla yaşayacak, kardeşine hizmet edeceksin…”) ve
Yakub soyuna yönelik zafer ifadelerinden hareketle (“Onu sana egemen kıldım. Bütün kar-
deşlerini onun hizmetine verdim”), bu pasajın Kral Davut’un diğer İsrail kabileleri ve -Esav’ın
soyundan geldiği kabul edilen Edom- üzerinde hakimiyet kurduğu Krallık dönemine (M.Ö.
XI-X. yüzyıllar) ait olduğu ileri sürülmüştür. Bk. Westermann, Genesis, s. 182.
147 İbrahim’le yapılan ahdin ve İbrahim neslinin sadece İshak ve Yakub soyuyla sınırlı olduğu şeklinde-
ki Tevrat anlatımının tenkidi için ayrıca bk. al-Azami, The History of the Qur’anic Text, s. 292-297.
Kur’an’da Yahudiler
76
148 İstisnai bir pasaj için bk. Tesniye 8/19-20: “Tanrınız Rabb’i unutur, başka ilahların ardınca
giderseniz, onlara tapar, önlerinde yere kapanırsanız, bugün size açıkça söylüyorum ki tamamen
yok olacaksınız. Tanrınız Rab önünüzden halkları yok ettiği gibi, sözüne kulak vermediğiniz
için sizi de yok edecek.” Krş. Tesniye 4/31: “Çünkü Tanrınız Rab acıyan bir Tanrı’dır. Sizi bı-
rakmaz, yok etmez ve atalarınıza and içerek yaptığı ahdi unutmaz.” Ayrıca bk. Tesniye 30/1-20;
Amos 3/2; İşaya 45/17; 54/10; Yeremya 31/36-37.
149 Ayrıca bk. Tesniye 6/1-3; 7/12-13; 11/22-28; 26/16-19; Çıkış 19/5-6; Levililer 26/3-33.
Temel Kavramlar
77
150 Tesniye 4/13; 10/4. İlgili hükümler için ayrıca bk. Çıkış 20/2-17; Tesniye 5/6-21.
151 II. Samuel 7/4-17: “Şimdi kulum Davut’a (David) şöyle diyeceksin: ‘[...] halkım İsrail’e önder
olasın diye seni otlaklardan ve koyun gütmekten aldım. Her nereye gittiysen seninleydim [...]
Seni bütün düşmanlarından kurtarıp rahata kavuşturacağım’. Rab senin için bir soy yetiştire-
ceğini belirtiyor: ‘Sen ölüp atalarına kavuşunca, senden sonra soyundan birini ortaya çıkarıp
krallığını pekiştireceğim. Adıma bir mabed kuracak olan odur. Ben de onun krallığının tahtını
sonsuza dek sürdüreceğim. Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak. Kötülük yapınca,
onu insanların değneğiyle, insanların vuruşlarıyla yola getireceğim. Ama senin önünden kaldır-
dığım Saul’dan esirgediğim sevgiyi hiçbir zaman esirgemeyeceğim. Soyun ve krallığın sonsuza
dek önümde duracak; tahtın sonsuza dek sürecektir.’” I. Krallar 6/11-13: “Rab, Süleyman’a (Şi-
lomo) şöyle seslendi: ‘Bu tapınağı yapmaktasın. Kurallarıma, ilkelerime ve bütün buyruklarıma
uyup onlara bağlı kalırsan, baban Davut’a verdiğim sözü senin aracılığınla yerine getireceğim.
Halkım İsrail’in arasında yaşayıp onları hiç terk etmeyeceğim.’”
152 Yeremya (Yirmiyahu) Babilliler’in Yehuda krallığını ele geçirdiği sırada yaşayan ve sürgünün
habercisi olan peygamber, Hezekiel (Yehezkeel) ise sürgün dönemi peygamberi olarak bilin-
mektedir. Kendilerine atfedilen kitaplarda, İsrailoğulları’nın ahitten sapmaları sebebiyle İsrail
krallığının (kuzey) ardından Yehuda (güney) krallığının da düşmanlarının eline verilmek sure-
tiyle cezalandırılması, sürgün hadisesi ve restorasyan beklentisi üzerinde durulmaktadır.
Kur’an’da Yahudiler
78
İsrail halkıyla ve Yehuda halkıyla yeni bir ahit yapacağım günler geliyor [...]
Atalarını Mısır’dan çıkarmak için ellerinden tuttuğum gün onlarla yaptığım
ahde benzemeyecek [...] bozdular o ahdimi [...] İsrail halkıyla yapacağım
ahit şudur [...] Yasamı içlerine yerleştirecek, yüreklerine yazacağım. Ben
onların Tanrısı olacağım, onlar da benim halkım olacak [...] Küçük bü-
yük hepsi tanıyacak beni [...] Çünkü suçlarını bağışlayacağım, günahlarını
artık anmayacağım [...] Eğer kurulan bu düzen önümden kalkarsa İsrail
soyu sonsuza dek önümde halk olmaktan çıkar [...] Gökler ölçülebilirse,
dünyanın temelleri incelenip anlaşılabilirse; o zaman, İsrail soyunu bütün
yaptıkları yüzünden reddederim. (Yeremya 31/31-34)153
Ey İsrail halkı, sizin hatırınız için değil, gittiğiniz halklar arasında kirletti-
ğiniz kutsal adımın hatırı için bunları yapacağım [...] Sizi halklar arasından
alacak, bütün ülkelerden toplayıp ülkenize geri getireceğim. Üzerinize te-
miz su dökeceğim, arınacaksınız. Sizi bütün kirlerinizden ve putlarınızdan
arındıracağım. Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım.
İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim. Ruhu-
mu içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi, buyruklarıma uyup onları
uygulamanızı sağlayacağım. Atalarınıza verdiğim ülkede yaşayacak, benim
halkım olacaksınız; ben de sizin Tanrınız olacağım. (Hezekiel 36/22-28)154
153 Ayrıca bk. Yeremya 30/11; 4/1-4: “‘Eğer geri dönersen, ey İsrail, eğer bana geri dönersen’ diyor
Rab, ‘İğrenç putlarını gözümün önünden uzaklaştırır, bir daha yoldan sapmazsan; Rabb’in var-
lığı hakkı için diyerek sadakatle, adaletle, doğrulukla ant içersen…’”; “Ey sizler, Yehuda halkı
ve Yeruşalim’de yaşayanlar, Kendinizi Rabb’e adayın (sünnet edin), bunu engelleyen her şeyi
yüreğinizden uzaklaştırın”.
154 Ayrıca bk. Hezekiel 18/30-31: “Bu yüzden, ey İsrail halkı! Sizleri, her birinizi yolunuza göre
yargılayacağım.” Egemen Rab böyle diyor. “Dönün! İsyanlarınızdan dönün! Günahın sizi yıkı-
ma sürüklemesine izin vermeyin. İsyanlarınızı kendinizden uzaklaştırın. Yeni bir yürek, yeni bir
ruh edinin. Neden öleceksin, ey İsrail halkı?” Mika peygamberin kurtuluş ağıdı için ayrıca bk.
Mika 7/8-20.
155 Nehemya 8-10.
Temel Kavramlar
79
Bir zaman da üzerlerine dağı, bir gölge gibi kaldırmıştık, üstlerine düşecek
sanmışlardı: “Size verdiğim (Kitab)ı kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlay(ıp
yap)ın ki korunasınız!” demiştik. (Aʿrâf 7/171)171
166 Bakara 2/83-84; Âl-i İmrân 3/81; Mâide 5/12-13. Hadis literatüründe de fertler arasındaki
yemin veya anlaşma/eman ve Allah’a verilen söz kapsamında mîŝaḳ ve ʿahd kelimeleri yan yana
zikredilmektedir (Dârimî, “Riḳâḳ” 92; Müslim, “Tevbe” 27; Buḫârî, “Meğâzî” 10; Muslim,
“Ciḥad” 98; Buḫârî, “Meğâzî” 14; Muslim, “Îmân” 299). Fakat Allah’ın, Âdem zürriyetiyle,
peygamberlerle, Kitap ehli’yle ve âlimlerle ahitleşmesine atıf yapılan yerlerde genellikle müs-
takil olarak mîŝaḳ kelimesi kullanılmaktadır (Müsned, I, 272; V, 135; Dârimî, “Muḳaddime”
56, 57).
167 Gürkan, “Mîsâk”, s. 173.
168 Bakara 2/40, 80, 124; Âl-i İmrân 3/77; Enʿâm 6/152; Tevbe 9/111; Raʿd 13/20; Nahl 16/91,
95; Meryem 19/78.
169 Bakara 2/27, 63, 83-84, 93; Âl-i İmrân 3/187; Nisâ 4/155; Mâide 5/7, 12-14, 70; Raʿd 13/20,
25.
170 Aʿrâf 7/169.
171 Tevrat’ta Sina dağıyla ilgili ürkütücü bir tasvirden ve ahdi kabul etmediklerinde lanetlenme
tehdidinden bahsedilmekle birlikte, Tanrı’nın, üzerlerine dağı kaldırarak İsrailoğulları’nı tehdit
Temel Kavramlar
81
etmesinden söz edilmemektedir; ama buna benzer bir bilgi Talmud’da geçmektedir (bk. Shab-
bat 88a; ayrıca bk. Çıkış 19/17).
172 Krş. Çıkış 19/17-18; 20/18; 24/17.
173 Bk. dn. 119.
Kur’an’da Yahudiler
82
seniz, elçilerime inanır, onlara yardım eder ve Allah’a güzel borç verirseniz, el-
bette günahlarınızı örterim ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım.
Bundan sonra sizden kim inkâr ederse, düz yoldan sapmış olur. Sözlerini (mîŝâḳ)
bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık [...] (Mâide 5/12-13)174
Ey İsrailoğulları [Yahudiler], size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdi-
ğiniz sözü (‘ahd) tutun ki ben de size verdiğim sözü tutayım. (Bakara 2/40)175
Ne zaman bir ahit yaptılarsa, onlardan bir grup o ahdi bozup atmadı mı?
Zaten çokları inanmazlar. (Bakara 2/100)
[Tevrat]176 [Kur’an]177
Benden başka tanrın olmayacak. Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz.
Putlara tapmayacaksın. Namazı kılacaksınız.
Rabb’in adını boş yere ağzına almayacaksın Herkese güzel söz söyleyeceksiniz.
Şabat Günü’ne riayet edeceksin. (Cumartesi yasağını çiğnemeyin.)178
Annene ve babana saygı göstereceksin. Ana-babaya [...] yetime [...] iyilik edeceksiniz.
Adam öldürmeyeceksin. Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksin. [...]
Çalmayacaksın. Zekâtı vereceksiniz.
Komşuna karşı yalan tanıklık etmeyeceksin. (Elçilerime inanıp yardım edeceksiniz.)
Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. Birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.
174 Ayrıca bk. Mâide 5/78. Krş. “Eğer Tanrı’nız Rabb’in sözünü iyi dinler ve bugün size ilettiğim
bütün buyruklarına uyarsanız, Tanrı’nız Rab sizi yeryüzündeki bütün halklardan üstün kılacak-
tır... Şu bereketler sizin üzerinize gelecek ve sizinle olacak [...] Ama Tanrı’nız Rabb’in sözünü
dinlemez, bugün size ilettiğim buyrukların, kuralların tümüne uymazsanız şu lanetler üzerinize
gelecek ve size ulaşacak” (Tesniye 28/1-15).
175 Krş. Tesniye 28/1-2, 15; ayrıca bk. 7/12-13; 11/26-28.
176 Tesniye 5/6-21; Çıkış 20/2-17.
177 Bakara 2/83-84; Mâide 5/12-13.
178 Bakara ve Mâide sûrelerindeki hükümlerden ayrı olarak Nisâ sûresinde (4/154-155) “Cumartesi
yasağını çiğnemeyin” emri zikredilmektedir.
Temel Kavramlar
83
Öte yandan ahde uymanın karşılığı Tevrat’a göre bu dünya merkezli (“bal
ve süt akan topraklarda” ebedî yaşam) iken, Kur’an’da daha ziyade öteki dünya
merkezli bir karşılıktan bahsedilmektedir (“altlarından ırmaklar akan cennet-
te” ebedî yaşam).179 Benzer bir vurgu farkı kutsal/bereketli topraklar ve kutsal/
seçilmiş kavim kavramları etrafında da ortaya çıkmaktadır.
Atalarınızı sevdiği ve onların soyunu seçtiği için sizi büyük gücüyle Mı-
sır’dan kendisi çıkardı. Amacı sizden daha büyük, daha güçlü halkları önü-
nüzden kovmak, onların ülkelerine girmenizi sağlamak, bugün olduğu gibi
mülk edinmeniz için ülkelerini size vermekti. Bunun için, bugün Rabb’in
yukarıda göklerde, aşağıda yeryüzünde Tanrı olduğunu, O’ndan başkası ol-
madığını bilin ve bunu aklınızdan çıkarmayın [...] (Tesniye 4/37-39)
Tanrınız Rab bu halkları önünüzden kovunca, “Rab doğruluğumuzdan
ötürü bu ülkeyi mülk edinelim diye bizi buraya getirdi” diye düşünmeyin.
Çünkü Rab, bu halkları yaptıkları kötülükler yüzünden önünüzden kovu-
yor. Onların topraklarını mülk edinmeye gitmenizin sebebi doğruluğunuz,
erdeminiz değildir. Tanrınız Rab bu halkları kötülükleri yüzünden ve atala-
rınız İbrahim’e, İshak’a, Yakub’a ant içerek verdiği sözü yerine getirmek için
önünüzden kovacak. Şunu anlayın ki, Tanrınız Rabb’in bu verimli toprakları
mülk edinesiniz diye size vermesinin sebebi doğruluğunuz değildir. Çünkü
siz dikbaşlı bir halksınız. (Tesniye 9/4-6)
Tanah’ta yer alan bu anlatıma karşılık Kur’an’da, bir Medenî ayet ha-
riç, tamamen Mekkî sûrelerde ve ahitten bağımsız olarak, İsrailoğulları’nın,
Firavun’un elinden kurtarıldıktan sonra bereketli topraklara yerleştirildiğin-
den söz edilmektedir. Fakat bu topraklardan, İsrailoğulları’na verilmek üzere
önceden İbrani atalarına vaad edilmiş bir yer olarak değil; önce İbrahim ve
Lût’un yerleştirildiği, ardından Musa döneminde İsrailoğulları’nın mirasçı kı-
lındığı ve yerleştirildiği topraklar şeklinde bahsedilmektedir. İlgili ayetlerde,
bu toprakların İsrailoğulları’na tahsisi, onların Mısır’da mazlum bir konumda
bulunmalarıyla alakalandırılmaktadır. Buna göre söz konusu tahsis, İsrailoğul-
ları’nın sabretmelerine karşılık bir mükafat ve aynı zamanda imtihan, kendile-
rine zulmeden ve kibirlenen Firavun’un ise cezalandırılması bağlamında ortaya
konmaktadır.
Musa, kavmine: “[...] Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal yere girin, ar-
dınıza dönmeyin, yoksa kaybedenler olarak dönersiniz” demişti. “Ey Musa!
Orada zorba bir kavim var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyeceğiz;
eğer çıkarlarsa, biz de gireriz” demişlerdi. (Mâide 5/21)
188 Bakara 2/58. Yorum için ayrıca bk. Esed, Kur’an Mesajı, I, 17 (dn. 43).
189 Aʿrâf 7/129.
190 Levililer 18/29.
191 Levililer 20/24.
192 Krş. İsrâ 17/4-7.
193 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, XIV, 457-458.
Kur’an’da Yahudiler
88
“Umulur ki Rabbiniz size acır; ama siz dönerseniz, Biz de döneriz” ifadesi yer
almaktadır.194 Tefsirlerde yer alan bir açıklamaya göre burada da Hicaz Yahu-
dileri’nin durumuna ve Hz. Muhammed’le münasebetlerine işaret edilmiştir.195
Siz, Tanrınız Rab için kutsal bir kavimsiniz. Tanrınız Rab, kıymetli/has
kavmi olmanız için, yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti.196
Rabb’in sizi seçmesinin ve sevmesinin sebebi, öbür halklardan daha kalaba-
lık olmanız değil; siz bilakis öbür halklardan daha az sayıdaydınız. Rab size
sevgisini göstermek ve atalarınıza ant içerek verdiği sözü yerine getirmek
üzere güçlü eliyle sizi Mısır’dan çıkardı [...] (Tesniye 7/6-9)197
Onların topraklarını mülk edinmeye gitmenizin sebebi, doğruluğunuz ve
erdeminiz değil. Tanrı’nız Rab bu halkları kötülükleri yüzünden ve atalarınız
İbrahim’e, İshak’a ve Yakub’a ant içerek verdiği sözü yerine getirmek için
önünüzden kovacak. (Tesniye 9/5-7)
198 Exodus Rabbah 17:2-3; 27:9; 15:24; Deuteronomy Rabbah 5:7; 8:7; Genesis Rabbah 1:4; Num-
bers Rabbah 4:1; 5:6; Ruth Rabbah, Proem 1; Sifre Deuteronomy 311; krş. Tesniye 4/5-8; İşaya
42/6-8; 43/21.
199 Hullin 89a; Leviticus Rabbah 36:5; Numbers Rabbah 5:1; Sifre Deuteronomy 312.
200 Amos 3/2.
Kur’an’da Yahudiler
90
201 Berakhot 32b; Numbers Rabbah 16:22; Exodus Rabbah 31:10; Ruth Rabbah 2:11.
202 Râğıb el-İṡfaḥânî, el-Mufredât, “ ”صفــوmd.; ‘Abdulbâḳî, el-Mu‘cem, “ ”صفــوmd.; Faḫreddîn
er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XXII, 22 (Âl-i İmrân 3/33).
203 Râğıb el-İṡfaḥânî, el-Mufredât, “ ”جوبmd.; Fîrûzâbâdî, Ḳâmûs Tercümesi, IV, 869; Faḫreddîn
er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XX, 137 (Nahl 16/121).
204 Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XV, 18 (Aʿrâf 7/155); Râğıb el-İṡfaḥânî, el-Mufredât,
“ ”خريmd.; Fîrûzâbâdî, Ḳâmûs Tercümesi, II, 312.
205 ‘Abdulbâḳî, el-Mu‘cem, “ ”خريmd.
Temel Kavramlar
91
Andolsun, onları bir bilgiye göre âlemlere seçkin kıldık (iḫtarnâhum). (Duhân 44/32)
[Musa dedi ki]: “Allah sizi âlemlere üstün kılmışken (faḍḍalekum) ben size
Allah’tan başka bir tanrı mı arayayım?” (Aʿrâf 7/140)
Andolsun biz, İsrailoğulları’na kitap, hüküm ve peygamberlik verdik, onları güzel
rızıklarla besledik ve onları âlemlere üstün kıldık (faḍḍalnâhum). (Câsiye 45/16)
Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kıldığımı
(faḍḍaltukum) hatırlayın. (Bakara 2/47, 122)
210 Enbiyâ 21/73; Enʿâm 6/88. Peygamberlere has olan masumiyet (ismet) sıfatının doğuştan mı yoksa
nübüvvetle birlikte mi devreye girdiği veya küçük günahları kapsayıp kapsamadığı konusunda farklı
görüşler ileri sürülmüştür. Ehl-i sünnet uleması tarafından hem-fikir olunan nokta, peygamberlerin
bilerek veya unutarak büyük günah işlemekten ve yanılarak işledikleri küçük günahta ısrar etmekten
korunmuş olduklarıdır. Bk. Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, III, 7-9.
Temel Kavramlar
93
211 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, I, 629-630; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, V, 473; Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-
Ğayb, III, 56; İbn Keŝîr, Tefsîru’l-Ḳur’âni’l-‘Aẓîm, I, 393.
212 Ayrıca bk. Mâide 5/20: “Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah’ın size
(lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı.
Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.”
213 Bk. İbn Keŝîr, Tefsîru’l-Ḳur’âni’l-‘Aẓîm, I, 393; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, V, 473, 485; Ḳurṭubî,
el-Câmi‘, XIX, 123; Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Ḳur’ân, I, 109, 119.
214 Bakara 2/40. Krş. Tesniye 28/1-15; 7/12-13; 11/26-28.
215 Ḥanîf kelimesiyle ilgili açıklama için bk. dn. 28.
Kur’an’da Yahudiler
94
Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık (iṡṭafaynâhu). Hiç şüphesiz o, ahirette de
iyilerdendir. (Bakara 2/130)
İbrahim, gerçekten Hakk’a yönelen Allah’a itaat eden bir önderdi; ortak koşan-
lardan değildi. O’nun nimetlerine şükrediciydi. [Allah] onu seçmiş (ictebâhu)
ve doğru yola iletmişti. Ona dünyada iyilik vermiştik. Muhakkak ki o, ahirette
de salihlerdendir. (en-Nahl 16/120-122)
216 Tesniye 32/9: “Yüce Olan, milletlere miraslarını tahsis edip insanoğlunu ayırdığı zaman, tan-
rıların sayısına göre kavimlerin sınırlarını belirledi. Rabb’in payı ise kendi kavmi idi, Yakub
O’nun mirasının hissesi” (ayrıca bk. 4/15-20; I. Tarihler 16/8-18).
217 Bk. Tesniye 4/25-31; II. Krallar 13/23. İsrail’in isyanına rağmen ahdin sürekli olduğu şeklinde-
ki Yahudi inancının Rabbânî literatürdeki yeriyle ilgili olarak ayrıca bk. Berakoth 32b; Exodus
Rabbah 24:1; 31:10; 33:2; Deuteronomy Rabbah 3:7.
218 Benzer ayetler için bk. Âl-i İmrân 3/95; Enʿâm 6/161.
Temel Kavramlar
95
İşte kendisine Rabb’in şu sözü geldi: “[...] göklere bak ve eğer yıldızları sa-
yabilirsen, onları say [...] işte zürriyetin böyle olacak.” Ve (İbrahim) Rabb’e
inandı; ve Rab de bunu onun adına salihlik olarak saydı. (Tekvin 15/4-6)
Fakat söz konusu pasajda yer alan vurgu genel olarak ele alındığında Tanrı ta-
rafından seçilen ve bu seçime iman ve itaatle karşılık veren bir İbrahim tasviri ortaya
çıkmaktadır. Nitekim gelenek içinde de, Tanrı’nın İbrahim’e olan sevgisinin yanı
sıra, İbrahim’in Tanrı’ya olan imanı ve şeriata bağlılığı üzerinde durulmaktadır.224
Sare, Mısırlı Hacer’in İbrahim’den olma oğlu İsmail’in alay ettiğini görün-
ce, İbrahim’e, “Bu cariye ile oğlunu kov, bu cariyenin oğlu, oğlum İshak’ın
mirasına ortak olmasın” dedi. Bu, İbrahim’i çok üzdü, çünkü İsmail de öz
oğluydu. Ancak Tanrı İbrahim’e, “[…] Sare ne derse, onu yap. Çünkü senin
soyun İshak’la sürecektir. Cariyenin oğlundan da bir kavim yaratacağım,
çünkü o da senin soyun” dedi. (Tekvin 21/8-13)228
İbrahim’in oğlunu (İshak) kurban etme emriyle imtihan edilmesi ve emre itaat göstermesi
bilhassa önem taşımaktadır (Tekvin 22/15-19). Bununla birlikte gelenek içinde İbrahim’in ku-
surlarına da atıf yapılmıştır (bk. Genesis Rabbah 11:7). Bilhassa İsrail’in seçilmişliğinin tebarüz
ettiği kişi olan Yakub’la kıyaslandığında daha kusurlu bir İbrahim portresi ortaya çıkmaktadır.
225 Genesis Rabbah 53:11-12; 148:13; 63:12; Numbers Rabbah 11:2; Malaki 1/2-3.
226 Tekvin 17/15-21.
227 Bu yönde yapılmış bir yorum için bk. Soncino Chumash, s. 104 (dn. 9).
228 Ayrıca bk. Tekvin 12/2; 21/12. Sare’nin, İbrahim’in yeğeni (kardeşi Haran’ın kızı) olduğu şek-
lindeki açıklama için bk. Genesis Rabbah 38:14 (dn. 1). İbrahim’le yapılan ahde Sare’nin de eşit
ölçüde katıldığına yönelik yorum için ayrıca bk. Tora, I, 112 (dn. 15-22).
Temel Kavramlar
97
229 Tevrat’ta gerek İbrahim’in çocukları ve torunları gerekse ondan önce Nuh’un çocukları ara-
sında, çoğunlukla birbiriyle çelişen sebepler doğrultusunda bir “seçme ve reddetme” ilkesinin
işlediği görülmektedir. Bk. Gürkan, “Kur’an’a Göre Seçilmişlik Kavramı ve İsrailoğulları’nın
Seçilmişliği Meselesi”, s. 40; Heard, Dynamics of Diselection.
230 Tanah’ta İsrail kavminin seçilmişliğini ifade etmek için kullanılan ve sözlük manası “kutsal”
olan İbranice kadoş / קדושׁkelimesi, köken itibariyle (“kesmek” manasındaki kadad / קדדkö-
küyle irtibatlı), “(seçip) ayırma/ tahsis etme” anlamı taşımaktadır (bk. Koehler ve Baumgartner,
The Hebrew and Aramaic Lexicon of the Old Testament, III, 1072). İbranice kadoş kelimesindeki
“(seçip) ayırma” vurgusuna karşılık, kelimenin Arapça’daki karşılığı olan muḳaddes kelimesin-
deki vurgu “bereketlendirme” üzerinedir. Bu mana farklılığı, Yahudi ve İslâm kutsal metinle-
rindeki kutsiyet ve seçilmişlik anlayışlarına da yansımış görünmektedir.
231 Kur’an’da Allah’ın her bir ümmetle tarih içerisinde yaptığı farklı ahitlerin ötesinde yaratılış
sırasında her bir nefisten eşit olarak alınan mîsaktan bahsedilmektedir. Buna göre her bir
nefsin, Allah’ın kendilerine hitaben sorduğu “Rabbiniz değil miyim?” (Elestu bi-rabbikum) so-
rusuna olumlu cevap vermek suretiyle iman üzere yaratılmışlığı (Aʿrâf 7/172), fakat daha sonra
farklı tercihlerde bulunması ve bu tercihlerin de ölüm anına kadar değişime açık oluşu esastır.
Yahudi kutsal metinlerinde ise ahitleşme teması daha ziyade topluluk bağlamında anlaşılmış
ve bütün kavimler içinden sadece İsrail’in Tanrı’dan gelen ahit teklifini yani Tevrat’ı kabul et-
mesi şeklinde, yani bir nevi İsrail ile diğer milletler arasında başından beri öngörülen karşıtlık
düzleminde ortaya konmuştur (mesela bk. Exodus Rabbah 27:9; Abodah Zara 2b). Diğer bir
ifadeyle, İslâm’daki emanet ve hilafet kavramları belli bir kavim veya gruptan ziyade genel olarak
insanlığa sunulmuş bir teklif olarak anlaşılırken, Yahudilik’te ise seçilmişlik ve ahitleşme biçi-
minde ifadesini bulan ilâhî emanet ve teslimiyet kavramları bilhassa İsrail’le özdeşleştirilmiş-
tir. Bu manada, hilafet (ya da insan-ı kâmil) anlayışıyla paralellik taşıyan “Tanrı’nın suretinde
yaratılma” özelliği de (Tekvin 1/27), esasen İsrail’e has bir özellik olarak görülmektedir. Öte
yandan, İsrailoğulları’yla yapılan ahdin, hem topluluk olarak İsrail kavmi hem de İsrail kavmine
mensup fertler çerçevesinde gerçekleştiği kabul edilmekle birlikte (Tesniye 29/10-12), Yahudi
anlayışında ahdin topluluk boyutu daima ferdî boyutun üzerinde ve öncelikli unsur olmaktadır.
Kur’an’da Yahudiler
98
Hz. İbrahim’in belli bir kavme gönderilmiş bir peygamber olmanın öte-
sinde kendisinden sonra gelen ve Kur’an’da adı geçen bütün peygamberlerin
atası olması ve mevcut üç büyük tektanrılı dinin temelinde yer alması, Kur’an
tarafından şu şekilde açıklanmaktadır:
245 Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, IV, 43-44, XX, 137. Krş. Tekvin 12/2-3.
246 “Nuh’u ve İbrahim’i elçi gönderdik, peygamberliği ve Kitab’ı onların zürriyetleri arasına koyduk.
Onlardan doğru yolda olanlar da vardır ama çoğu yoldan çıkmıştır” (Hadîd 57/26; ayrıca bk.
Sâffât 37/113); “Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir
hükümranlık da verdik. Onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi” (Nisâ 4/54-55). Krş.
“‘Seni çok verimli kılacağım. Soyundan milletler doğacak, krallar çıkacak. Ahdimi seninle ve
soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun, Tanrısı
olacağım [...] bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna verece-
ğim.’” (Tekvin. 17:6-8)
Temel Kavramlar
101
247 Krş. Tesniye 7/7-9: “Rabbin sizi sevmesi ve sizi seçmesi, bütün kavimlerden daha çok olduğu-
nuz için değildi; bilakis siz bütün kavimler içinde en az olanıydınız. Fakat Rab sizi sevdiği ve
atalarınıza verdiği sözü tutmak istediği için sizi kudretli elle çıkardı ve kölelik evinden, Mısır
kralı Firavun’un elinden sizi kurtardı.”
248 Bk. Aʿrâf 7/101-105; Yunus 10/74-78; krş. Çıkış 7/1-2.
249 Krş. Çıkış 7/5: “Ve Mısır’ın üzerine elimi uzattığım ve İsrailoğulları’nı onların ortasından çıkar-
dığım zaman Mısırlılar bilecekler ki Rab benim.” İlgili ayette, İsrailoğulları’nın çoğalıp güçlen-
melerinden ve yönetimi ele geçirmelerinden korkan Firavun ve adamlarının, İsrailoğulları’ndan
olma erkek çocuklarını öldürüp kız çocuklarını alı koyma şeklindeki nüfus planlaması politika-
larına ve İsrailoğulları’nı ağır işlerde çalıştırmalarına atıf yapılmaktadır. Söz konusu uygulamaya
yönelik bilgi hem Kur’an’da (Bakara 2/49; İbrahim 14/6; Kasas 28/4) hem de Tevrat’ta (Çıkış
1/8-22) yer almaktadır.
Kur’an’da Yahudiler
102
Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder ve onların yerine sizi o yerde hâkim
kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar. (Aʿrâf 7/129)
250 Krş. Tesniye 9:4-5: “Allah’ın Rab onları [milletleri] önünden kovduğunda kendi kendine, ‘be-
nim iyiliğimden dolayı bu diyarı mülk olarak almak üzere Rab beni buraya girdirdi’ deme;
çünkü Rab, ancak bu milletlerin kötülüğünden dolayı onları senin önünden kovuyor, senin iyi
oluşundan ve yüreğinin doğruluğundan dolayı değil” (ayrıca bk. Tesniye 32/20-21).
Temel Kavramlar
103
Allah sizden, iyi işler yapanlara vaad etmiştir. Onlardan öncekileri nasıl hü-
kümran kıldıysa, onları da yeryüzünde hükümran kılacak ve kendileri için
seçip beğendiği dinlerini kendilerine sağlamlaştıracak ve korkularının ardından
kendilerini güvene erdirecektir. Bana kulluk edecekler ve bana hiçbir şeyi ortak
koşmayacaklar. Ama kim bundan sonra da nankörlük ederse işte onlar yoldan
çıkanlardır. (Nur 24/55)
251 Bk. Bakara 2/61, 79, 85, 87. Bakara sûresinin 87. ayetinde peygamberleri yalanlama konusunda
mazi fiil ()ك ّذبتــم, öldürme konusunda ise muzari fiil ( )تقتلــونkullanılmasından hareketle, bazı
tefsirlerde söz konusu öldürme, sırf geçmişe değil geleceğe de matuf olarak ve Medine Yahudi-
leri’nden bir grubun Hz. Muhammed’i öldürmeye teşebbüs etmesine atıf şeklinde açıklanmıştır
(İbn Keŝîr, Tefsîru’l-Ḳur’âni’l-‘Aẓîm, I, 483; Elmalılı, Hak Dini, I, 344; Zemaḫşerî, el-Keşşâf,
I, 294). İsrailoğulları’nın ahdi ihlal etmeleri, peygamberlerini öldürmeleri ve kitaplarını, tahrif
değilse bile, inkâr etmelerine yönelik bir Tanah pasajı için ayrıca bk. Nehemya 9/26-29: “Ama
halkın söz dinlemedi, sana başkaldırdı. Yasana sırt çevirdiler, sana dönmeleri için kendilerini
uyaran peygamberleri öldürdüler [...] Ne var ki İsrail halkı rahata kavuşunca yine senin gözünde
kötü olanı yaptı. Bu yüzden onları düşmanlarının eline terk ettin [...] Yine sana yönelip feryat
ettiler. Onları göklerden duydun ve merhametinden ötürü defalarca kurtardın. Onları ‘Kutsal
Yasa’na dönmeleri için uyardınsa da, gurura kapılarak buyruklarına karşı geldiler. Kurallarını
çiğneyip günah işlediler. Oysa kim kurallarına bağlı kalırsa hayat bulur. İnatla sana sırt çevirdi-
ler, dinlemek istemediler.” Hz. İsa öncesi bir döneme (Pers dönemi) ait olan pasajın devamında
Tanrı’nın İsrail’le olan ahde sadık kaldığı belirtilmektedir: “Yıllarca onlara katlandın [...] Yüce
merhametinden ötürü yok olmalarına izin vermedin. Onları terk etmedin. Çünkü sen iyilik
yapan, acıyan bir Tanrı’sın. Ey Tanrımız! Sen ahdine bağlı kalırsın.” (Nehemya 9/30-32) Ayrıca
bk. Matta 23:37.
252 Elmalılı, Hak Dini, I, 492.
Kur’an’da Yahudiler
104
253 Mâide 5/13. Lanetlemeye yönelik benzer ayetler için ayrıca bk. Mâide 5/78: “İsrailoğulları’ndan
inkâr edenler, Davut’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, başkaldırmaları ve
aşırı gitmelerindendi”; Nisâ 4/155: “Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın ayetlerini
inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve ‘kalplerimiz perdelidir’ demele-
rinden dolayı [onlara belâlar verdik]; bilakis inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürle-
miştir. Artık onlar inanmazlar.”
254 Tesniye 28/1-15: “Ama Tanrı’nız Rabb’in sözünü dinlemez, bugün size ilettiğim buyrukların,
kuralların tümüne uymazsanız şu lanetler üzerinize gelecek ve size ulaşacak.”
255 Mesela bk. Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, VII, 110, 148. Yine “Kalplerinin katılaştırılması” ifadesi de
Pavlus’un Mektupları’nda, Yahudilerin çoğunluğunun Hz. İsa’nın mesajına uymadıkları gerçe-
ğinden hareketle İsrail’e nispetle kullanılmaktadır. Fakat Kur’an’ın vurgusundan farklı olarak
Yeni Ahit’te, İsrail’in tamamen reddedilmediği, sonunda bütün İsrail’in –yani içlerinden İsa
Mesih’e inananların– kurtulacağı inancı seslendirilmektedir. (Romalılara Mektup 11: 9)
256 Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, XXVII, 248. Ayrıca bk. Zemaḫşerî, el-Keşşâf, V, 473;
Ḳurṭubî, el-Câmi‘, XIX, 123.
Temel Kavramlar
105
Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazan-
dıklarınız size aittir. (Bakara 2/134 ve 141)261
Yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o Elçi’ye, o ümmî Pey-
gamber’e uyanlar (var ya), işte o (Peygamber), onlara iyiliği emreder, onları
kötülükten men eder [...] Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. O
(Peygamber)e inananlar, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla
birlikte indirilen nura uyanlar, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Aʿrâf 7/157)
yerleştireceğim ve ona emredeceğim her şeyi onlara söyleyecek. Benim ismimle söylediği söz-
lerimi dinlemeyeni bundan sorumlu tutacağım.” “Kardeşleri” manasına gelen İbranice aḥehem
kelimesi İngilizce’ye genellikle their own people (kendi kavmi) şeklinde tercüme edilmektedir.
Mesela bk. JPS Hebrew-English Tanakh.
261 Ayrıca bk. Bakara 2/48, 123.
Temel Kavramlar
107
262 Ayette yer alan “Rabb’lerinden kendilerine indirilen” ifadesi, İslâm âlimleri tarafından genel-
likle Kur’an ya da sonraki İbrani peygamberlerine indirilen kitaplar şeklinde anlaşılmıştır. Bk.
Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, VIII, 562; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, II, 269; Ḳurṭubî, el-Câmi‘, VIII, 87.
263 Amos 5/15; İşaya 10/20-23; Tsefanya 3/12-13.
264 Hezekiel 36/24-32; Yeremya 31/31-33.
265 Âl-i İmrân 3/113-115; Aʿrâf 7/159.
Kur’an’da Yahudiler
108
Aynı şekilde, Kur’an’a göre imamet yani peygamberlik, Hz. Musa ve Hz.
İsa da dâhil olmak üzere İbrani peygamberlerinde ve son olarak Hz. Mu-
hammed’de gerçekleştiği üzere, İbrahim soyuna bahşedilmiş bir özellik iken;
Allah’a yakınlık, İbrahim’in soyundan gelmenin değil (ister Yahudi, ister Hı-
ristiyan, ister Arap ve ister Müslüman olsun) İbrahim’in dinine uymanın, yani
tevhidî imana sahip olmanın sonucu olmaktadır. Bu manada İbrahim’e atfe-
dilen özellik, nesep bakımından değil iman bakımından ata ya da önder olma
özelliğidir:
İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah’a inanırsınız. Eğer Kitap ehli
inanmış olsaydı, elbette kendileri için iyi olurdu. Onlardan inananlar da var
ama çokları yoldan çıkmıştır. (Âl-i İmrân 3/110)
266 Bakara 2/80-82, 94, 111-112; Nisâ 4/49; Mâide 5/18; Aʿrâf 7/169-170; Cum‘a 62/6-7.
267 Ayrıca bk. Bakara 2/135-136, 140. İbrahim’e yüklenen benzer bir misyon, erken dönem Hıris-
tiyan öğretisini şekillendiren Pavlus’un yazılarında da yer almaktadır: “İbrahim’in soyu yalnız
Kutsal Yasa’ya bağlı olanlar değil, aynı zamanda İbrahim’in imanına sahip olanlardır.” (Roma-
lılara Mektup 4/13)
Temel Kavramlar
109
Buna göre hayırlı ümmet vasfı, belli bir nesepten gelmeyi ya da geçmişte
kazanılmış dinî veya dünyevi bir statüyü esas alan tarihî-etnik bir düzlem-
de ortaya konmamaktadır; iman ve salih amel esasları üzerine inşa edilmiş
dinî-ahlâkî bir ölçüye göre tanımlanmaktadır. Bir başka ayette, “hayırlı” üm-
met yerine “mutedil/orta” ümmet nitelemesi kullanılmaktadır:
İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl’ün de size şahit olması için
sizi mutedil (vasat) bir ümmet kıldık. (Bakara 2/143)
Allah sizden, iyi işler yapanlara vaad etmiştir. Onlardan öncekileri nasıl hü-
kümran kıldıysa, onları da yeryüzünde hükümran kılacaktır. (Nur 24/55)
Bu ayette, söz konusu ümmeti diğer ümmetlere şahit kılan temel hu-
susun, muslimûn isimlendirmesinden de anlaşılacağı üzere, onlara teslimiyeti
yani tevhidî imanı emreden, zorluk ve aşırılıktan uzak bir din (islâm) oldu-
ğu vurgulanmaktadır. Buna göre Muhammed ümmetinin en hayırlı şeklinde
isimlendirilmesi, tefsirlerde vurgulandığı üzere, Yahudi ve Hıristiyan şeriatın-
268 Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, II, 628; Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, IV, 107-108. “Mutedil/
orta ümmet” ifadesine peygamberlerin aşağısında, diğer ümmetlerin ise üzerinde bulunan üm-
met şeklinde de mana verilmiştir. Bk. Ḳurṭubî, el-Câmi‘, II, 443.
269 Diğer milletlere şahit ve rehber olma ifadesi İşaya kitabında (42/6-7; 43/10; 55/4-5) İsrailoğul-
ları’na atıfla kullanılmaktadır.
Kur’an’da Yahudiler
110
270 Faḫreddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-Ğayb, IV, 108; Ḳurṭubî, el-Câmi‘, II, 444.
271 Aʿrâf 7/157; er-Rûm 30/30.
272 Âl-i İmrân 3/93; Nisâ 4/160-161; Enʿâm 6/146; Yunus 10/59; Nahl 16/118; krş. Mâide 5/3,
87-88; Enʿâm 6/140, 145; Nahl 16/115-16. Rabbânî Yahudilik tarafından geliştirilen teferruatlı
kaşer (helal yiyecek) kuralları bu kapsamda görülebilir.
273 Âl-i İmrân 3/49-50; Mâide 5/110. Pavlus da, günaha sevk edici olarak nitelendirdiği (Musevî)
“şeriat” ile kurtuluşu temsil ettiğine inandığı (İsevî) “iman” arasında zulmet-rahmet biçiminde
bir zıtlık öngörmek suretiyle İsa Mesih’e, benzer bir misyon atfetmiştir. Bk. Romalılara Mek-
tup 3/20; 4/15; 6/4, 14; 7/4-25; Korintoslulara II. Mektup 3/12-18.
274 Bk. Nisâ 4/171; Mâide 5/72-73; Tevbe 9/31; Hadîd 57/27.
275 Krş. Âl-i İmrân 3/104.
Temel Kavramlar
111
284 Söz konusu argümanın, Tanrı’nın en kıymetli hazinesi olan Tevrat’ı buna en layık kavim olan
İsrail’e verdiği şeklindeki Rabbânî açıklamayla benzerliği ilginçtir.
285 Kur’an tarafından peygamber olduğu bildirilen ve Yahudi anlayışında da Tanrı’nın vahiyde bu-
lunduğu ve ahitleştiği kabul edilen Kral Davut ve Kral Süleyman’a Tanah’ta tevhid inancıyla
bağdaşmayan bir takım büyük günahlar atfedilmektedir (II. Samuel 7, 11-12; I. Krallar 11/1-
8). I. Tarihler kitabında (22:8) yer alan bilgiye göre Tanrı, masum kanı döktüğü gerekçesiyle
Kral Davut’a Mabed’i yapma izni vermemekte, onun yerine bu görevi başka tanrılara taptığı ve
ahdi ihlal ettiği söylenen Kral Süleyman’a tevdi etmektedir. I. Krallar kitabında yer alan ilgili
pasajda ise (11/9-13, 29-40) bahsi geçen günahları sebebiyle Kral Süleyman’ın tahtının Tanrı
tarafından geri alındığı, fakat Kral Davut’un hatırı için bir sıptın (yani Yehuda’nın) krallığının
Süleyman’ın soyunda bırakılacağı, dolayısıyla Tanrı ile Davut soyu arasındaki ahdin bu şekilde
devam edeceği bildirilmektedir. Dolayısıyla, masum cana kıyma ve zina gibi günahlar işle-
yen Davut’un hanedanının kutsandığı ve sonsuz ahdin muhatabı olduğuna, aynı şekilde İsrail
kavminin isyanlarına rağmen seçilmişlik vasfını sonsuza kadar koruduklarına yönelik inanç,
Yahudiliğin Kur’an’da öngörülenden farklı ve çelişik bir önderlik ve seçilmişlik anlayışı üzerine
temellendiğini göstermektedir.
Kur’an’da Yahudiler
114
alıp aynı zamanda Hz. Muhammed döneminde Arap yarımadasında yaşayan Ya-
hudi grupların devam ettirdiği birtakım inanış ve iddialar doğrultusunda ortaya
konmaktadır. Modern Yahudi teolojisinde seçilmişlik ve kurtuluş kavramlarıyla
bağlantılı olarak çok çeşitli ve evrensel/çoğulcu tarzda ortaya konmuş görüş ve
yorumlar da bulunmakla birlikte,286 Kur’an tarafından Yahudilere nispet edilen
“Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz”, “Biz nasıl olsa bağışlanacağız”, “Bizden
başkası cennete girmeyecek” şeklindeki iddialar, Yahudi kutsal metinlerinde ve
bilhassa Rabbânî literatürde yer alan inanç ve ifadeler olmaktadır.287 Söz konu-
su iddialar, Kur’an tarafından, İsrailoğulları’nın bir dönem kendi zamanlarının
putperest toplumlarından üstün ve seçkin bir konumda yer almaları şeklindeki
dinî-tarihî bir vakıanın bir nevi kayıtsız şartsız Yahudi seçilmişliğine ve üstün-
lüğüne dönüştürüldüğünün işareti olarak anlaşılmaktadır.
Rabbânî literatürde, bilhassa diğer milletlerle mukayese edildiğinde, ide-
alize edilmiş, homojen ve kolektif bir İsrail tanımlaması baskın olup söz ko-
nusu İsrail’in, bütün günahlarına rağmen Tanrı katında sahip olduğu ayrıcalık,
meziyet ve üstünlük sıklıkla vurgulanmakla birlikte; aynı literatür, pratikte
oldukça heterojen ve çoğunluğu dinî emirler konusunda bilgisiz ve gevşek bi-
reylerden oluşan bir İsrail tasvirine yer vermektedir.288 Dolayısıyla, ilgili Kur’an
pasajlarını, bizzat Yahudi literatürü tarafından işaret edilen realiteye, yani genel
olarak Yahudilerin Tevrat emirlerine uyma noktasında gösterdiği gevşekliğe
rağmen, bilhassa dönemin Yahudileri tarafından öne çıkarılan idealize edilmiş
İsrail söylemi ve Yahudi üstünlüğü iddiası karşısında ortaya konmuş eleştiriler
şeklinde anlamak isabetli olacaktır. Kur’an’ın indiği dönemde yaşayan Yahudi
din âlimleri tarafından da teşvik edildiği anlaşılan bu tür inanış ve uygulama-
lar, Kur’an’da, hak dine zıt ifadeler olarak görülmektedir.289
286 Modern dönemde, seçilmişlik doktrininin artık geçerli olmadığını savunan Yahudi teologların
yanı sıra klasik Yahudi seçilmişliği inancı yerine farklı milletlerin de farklı açılardan misyona
sahip olduğunu savunan “çoklu seçilmişlik” ya da “çoklu misyon” tarzında alternatif görüşler
ileri süren Yahudi düşünürler de vardır. Bk. Gürkan, The Jews as a Chosen People, s. 84 vd.;
Yahudilik, s. 125 vd.
287 Mesela bk. İşaya 44/21-22; Pesahim 118b; Berakoth 32b, 8b, 10a; ’Erubin 19a; Baba Bathra
10a; Rosh ha-Shana 17a; Exodus Rabbah 32:7; Numbers Rabbah 2:13; 7:8; 11:2; Deuteronomy
Rabbah 3:4; 5:7; Canticles Rabbah I, 14:2; II, 16:1; VIII, 12:1; Sifre Deuteronomy 96, 308; krş.
Amos 9:10; I. Enoch 91: 9-10; (Mişna) Sanhedrin 10:1.
288 Geniş bilgi için bk. Stern, Jewish Identity in Early Rabbinic Writings, s. 114-138.
289 Bakara 2/80-82, 94-96, 111, 146; Âl-i İmrân 3/70-71; Nisâ 4/49-54; Cum‘a 62/6-7.
Temel Kavramlar
115
Kaynakça
Klasik Kaynaklar
‘Abdulbâḳî, M. Fuâd, el-Mu‘cemu’l-Müfehres li Elfâẓi’l-Ḳur’âni’l-Kerîm,
“ “وثق,” “هود,” “فضل,” “عهد,” “صفو,” “سلم,” “خري,””جوب.
‘Âmirî, Lebîd b. Rabî‘a, Dîvân, Beyrut, Dâru Sâdır [t.y.].
Ashlag, Rav Baruch Shalom HaLevi, The Writings of Rabash: Assorted Notes, vol. 7, New York:
Leitman Kabbalah Publishers, 2019.
The Babylonian Talmud, trc. I. Epstein, London: Soncino Press, 1978, I-XVIII.
Cevâlikî, el-Mu‘arreb, (nşr. F. ʿAbdurraḥîm, Dımaşḳ), Dâru’l-Ḳalem, 1990.
Cevherî, es-Ṡıḥaḥ, (nşr. Ahmed Abdulğafûr Attâr), Beyrut, Dâru’l-ʿİlmi’l-Melâyîn, 1979.
Fîrûzâbâdî, Ḳâmûs Tercümesi, (trc. Mütercim Asım Efendi), İstanbul, Bahriye Matbaası, 1305.
Ğazzâlî, Fayṣalu’t-Tefriḳa beyne’l-İslâm ve’z-Zendeḳa, Beyrut, Dâru’l-Ḥikme, 1986.
Ḫafâcî, Şifâʾu’l-Ğalîl, (nşr. Muḥammed b. Ni’sâî), Kahire: Matbaatü’s-Sa’âde, 1325.
290 Bk. Bakara 2/132: “İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti. Yakub da öyle: ‘Oğullarım!
Allah, sizin için bu dini [İslâm’ı] seçti (iṡṭafâ). Siz de ancak Müslümanlar olarak ölün’ dedi.” Hac
22/78: “... O, sizi seçti (ictebâkum) ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbra-
him’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi
ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız”.
Kur’an’da Yahudiler
116
HaLevi, Yehuda, Sefer Ha-Kuzari: Makor ve-Targum, (çev. Yosef Kafah), Kiryat Ono
5765/2005.
İbn İsḥâḳ, Sîretu İbn İsḥâḳ, (nşr. Muḥammed Ḥamîdullah), 2. bs., Konya: Hayra Hizmet Vakfı,
1981.
İbn ‘Âşûr, et-Taḥrîr ve’t-Tenvîr, Tunus: ed-Dâru Tûnisiyye, 1984, I-XXX.
İbnu’l-Eŝîr, el-Kâmil fî’t-Târîḫ, I-IX, (nşr. Ḫalîl Meʾmûn Şîhâ, Beyrut: Daru’l-Ma‘rife,
1422/2002.
İbn Fâris, Mu‘cemu Meḳâyîsi’l-Luğa, (nşr. ʿAbdusselâm M. Hârûn), I-VI, Beyrut: Daru’l-Cil,
t.y.
İbn Keŝîr, Tefsîru’l-Ḳur’âni’l-‘Aẓîm, (nşr. Muṡṭafâ es-Seyyid Muḥammed v.d.), Kahire: Mues-
sesetu Ḳurṭubâ, 1421/2000, I-XV.
İbn Manẓûr, Lisânu’l-’Arab, “.” “فضل,” “خري,” “جوب,” “صفو,” “عهد,” “وثق,”هود
Josephus, The Complete Works, (çev. W. Whiston, Nashville) 1998; orijinal Grekçe metin için
kullanılan kaynak:
http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3atext%3a1999.01.0145.
Kisâʾî, Muḥammed b. ʿAbdullâh, Ḳıṣaṣu’l-Enbiyâʾ, (nşr. I. Eisenberg), Leiden: E.J. Brill, 1922.
Ḳurṭubî, el-Câmi‘ li-Aḥkâmi’l-Ḳur’ân, thk. ‘Abdullah b. Abdulmuḥsin et-Turkî, (Beyrut: Mu-
essesetu’r-Risâle, [ty]), I-XIV.
Ḳuşeyrî, Leṭâʾifu’l-İşârât, (nşr. İbrâhîm Besyûnî), 2. bs., Kahire: el-Hey’etu’l-Mıṡriyye-
tu’l-ʿÂmme li’l-Kitâb, 1981, I-III.
Maimonides, “Epistle to Yemen” A Maimonides Reader, ed. Isadore Twersky. New York: Beh-
rman House, Inc., 1972.
Maḳdisî, Kitâbu’l-Bed’ ve’t-Târîḫ, Mektebetu’s-Seḳâfeti’d-Dîniyye, t.y., I-VI.
Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Ḳur’ân, c. XIII, (nşr. Murteza Bedir – Bekir Topaloğlu), İstanbul: Mizan
Yayınevi, 2008; c. II, (nşr. Ahmet Vanlıoğlu – Bekir Topaloğlu), İstanbul: Mizan Yayınevi,
2005.
Midrash Rabbah, trc. H. Freedman – Maurice Simon, London: The Soncino Press, 1961
(1939), I-X.
Midrash Tanhuma, vol. I: Genesis, trc. John T. Townsend, Hoboken, NJ: KTAV Publishing
House, Inc., 1989.
Muḳâtil b. Suleymân, Tefsîr, thk. ‘Abdullâh Maḥmûd Şehhâte, Kahire: el-Hey’etu’l-Mıṡrıyye-
tu’l-ʿÂmme li’l-Kitâb, 1979, I-V.
The Pentateuch and Rashi’s Commentary: A Linear Translation into English - Genesis, ed. Rabbi
Abraham Ben Isaiah and Rabbi Benjamin Sharfman, NY: S. S. & R. Publishing Com-
pany, Inc., 1949.
Philo in Ten Volumes: And Two Supplementary Volumes, with an English translation by F. H.
Colson – G. H. Whitaker, Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press, 1985.
Temel Kavramlar
117
Râğıb el-İsfaḥânî, el-Mufredât fî Ğarîbi’l-Ḳur’ân, “ “فضل,” “خري,” “جوب,” “صفو,” “عهد,” “وثق,””هود.
Râzî, Faḫreddîn, Mefâtîḥu’l-Ğayb, Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1401/1981, I-XXXI.
Ṣa‘lebî, Ḳıṣaṣu’l-Enbiyâ, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1405/1985. The Soncino Chumash,
ed. A. Cohen, London: The Soncino Press, 1983.
Suyûṭî, el-İtḳân, (nşr. Merkezu’d-Dirâsâti’l-Ḳur’âniyye), Medine-i Münevvere: Mecma‘ul-Me-
lik Fehd li-Ṭibâ‘ati’l-Musḥafi’ş-Şerîf, 2011.
Şehristânî, Mefâtîḥu’l-Esrâr ve Meṡâbîḥu’l-Ebrâr, (nşr. Muhammed Ali Azerşeb), Tahran:
Merkezu’l-Bûḥûŝ ve’d-Dirâsât li’t-Turasi’l-Mahtût, 2008/1429/1386hş, I-II.
Ṭaberî, Câmi‘u’l-Beyân, (nşr. ‘Abdullah b. ‘Abdulmuḥsin et-Turkî), Kahire: Dâru Ḥicr, 2001,
I-XXIV.
-———, Târîḫu’r-Rusul ve’l-Mulûk, (nşr. Muḥammed Ebû’l-Faḍl İbrâhîm), Kahire: Dâ-
ru’l-ma‘ârif [t.y.], I-XI.
Tora: Türkçe Çeviri ve Açıklamalarıyla Tora ve Aftara, 1. Kitap: Bereşit, trc. Moşe Farsi v.dğr.,
ed. Yitshak Haleva v.dğr., İstanbul: Gözlem, 2002.
Ya‘ḳûbî, Târîḫu’l-Ya‘ḳûbî, Beyrut: Dâru Sâdır [t.y.].
Zebîdî, Muḥammed Murtaḍâ, Tâcu’l-‘Arûs, “ “فضل,” “خري,” “جوب,” “صفو,” “عهد,” “وثق,””هود.
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd – Ali Muhammed Mu‘avviz), Riyad:
Mektebetü’l-ʿUbeykân, 1418/1998, I-VI.
The Zohar, with the Sulam commentary by R. Y. Ashlag, ed. and comp. R. M. Berg, New York:
The Kabbalah Centre International Inc., 2008.
Modern Kaynaklar
Adam, Baki, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, İstanbul: Pınar Yayınları, 2002.
-———, “Müslümanların Yahudilere Yönelttiği Teolojik Eleştiriler”, Müslümanlar ve Diğer
Din Mensupları: Müslümanların Diğer Din Mensuplarıyla İlişkilerinde Temel Yaklaşımlar,
Ankara: Türkiye Dinler Tarihi Derneği Yayınları, 2004, s. 103-118.
-———, “Yahudilik’te Din Kavramı ve Din Anlayışı”, Dinler Tarihi Araştırmaları II, Ankara:
Dinler Tarihi Derneği Yayınları, 2000, s. 129–134.
Akdemir, Salih, “Kur’ân-ı Kerîm’e Dilsel Yaklaşımlar”, Kur’an’ı Anlama Yolunda, İstanbul:
KURAMER, 2017, s. 127-157.
Albayrak, İsmail, “The People of the Book in the Qur’ân”, Islamic Studies, c. 47, sy. 3, 2008,
s. 301-325.
ʿAlî, Cevâd, el-Mufaṡṡal fî Târîḫi’l-’Arab ḳable’l-İslâm, Beyrut: Dâru’l-’İlm li’l-Melâyîn, 1970,
VI, 511–542.
Altundağ, Mustafa, “Kur’an Hitâbının Ehl-i kitabı Bağlayıcılığı Üzerine”, Bakü Devlet Üniver-
sitesi İlahiyat Fakültesinin İlmi Mecmuası, c. 2, sy. 1, 2005, s. 79-121.
Kur’an’da Yahudiler
118
Goldziher, Ignaz, “Arabische Aeußerungen über Gebräuche der Juden beim Gebet und Studi-
um”, Monatsschrift für Geschichte und Wissenschaft des Judentums, sy. 20, 1871, s. 178–183.
Grintz, Yehoshua M., “Jew, Semantics”, Encyclopaedia Judaica (EJ), 2. bs., XI, 253–254.
Gündüz, Şinasi, “Ehli Kitab’ın Kimliği Sorunu ve Ebû Hanife ile Çağdaşlarının ‘Kitâb’ Terimi
Merkezli Yaklaşımları”, İslâmî Araştırmalar Dergisi, c. 15, sy. 1-2, 2002, s. 241-245.
Gürkan, Salime Leyla, Yahudilik, 5. bs., İstanbul: İSAM, 2015.
-———, The Jews as a Chosen People: Tradition and Transformation, London/New York: Rout-
ledge, 2009.
-———, “İsrâîl ve Ya‘kûb İsimlerinin Etimolojisi Üzerine Bir Değerlendirme”, İslâm Araştır-
maları Dergisi, sy. 38, 2017, s. 233-244.
-———, “Jews in the Qurʾān: An Evaluation of the Naming and the Content”, Ilahiyat Studies,
c. 7, sy. 2, 2016, s. 163-206.
-———, “Kur’an’a Göre Seçilmişlik Kavramı ve İsrailoğulları’nın Seçilmişliği Meselesi”, İslâm
Araştırmaları Dergisi, sy. 13, 2005, s. 25-61.
-———, “Yahudi”, DİA, XLIII, 182–184.
-———, “Mîsâk”, DİA, XXX, 172–173.
Haldar, A., “Israel, Names and Associations of ”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible, New
York: Abingdon Press, 1962, II, 765.
Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi: Hayatı ve Faaliyeti, (çev. Salih Tuğ), İstanbul:
İrfan Yayımcılık ve Ticaret, 1990, I-II.
Harman, Ömer Faruk, “Tefsir Geleneğinde Yahudilere Bakış”, Müslümanlar ve Diğer Din Men-
supları, Ankara: Türkiye Dinler Tarihi Derneği Yayınları, 2004, s. 119-126.
-———, “Kur’an’da Din Kavramı”, Kur’ân ve Tefsir Araştırmaları I, İstanbul: Ensar Neşriyat,
2000, s. 71–87.
-———, “İsrâil (Benî İsrâil)”, DİA, XXIII, 193-195.
-———, “Hûd”, DİA, XVIII, 280.
Harvey, Graham, True Israel: Uses of the Names Jew, Hebrew and Israel in Ancient Jewish and
Early Christian Literature, New York 1996.
Hayward, C.T.R., Interpretations of the Name Israel in Ancient Judaism and Some Early Christi-
an Writings: From Victorious Athlete to Earthly Champion, New York: Oxford University
Press, 2005.
Heard, R. Christopher, Dynamics of Diselection: Ambiguity in Genesis 12-36 and Ethnic Bounda-
ries in Post-Exilic Judah, Atlanta: Society of Biblical Literature, 2001.
Hirschberg, Haïm Z’ew, “Jacob, In Islam”, Encyclopaedia Judaica, XI, 22.
Hirschfeld, Hartwig, New Researches into the Composition and Exegesis of the Qoran, London:
Royal Asiatic Society, 1902.
Kur’an’da Yahudiler
120
Hopkins, Simon, “On the Words for ‘Jew(ish)’ in Arabic”, Israel Oriental Studies - Dhimmis
and Others: Jews and Christians and the World of Classical Islam, ed. Uri Rubin – David J.
Wasserstein, sy. 17, 1997, s. 11–27.
Idel, Moshe, Messianic Mystics, New Haven/London: Yale University Press, 1998.
Jastrow, Maurice, A Dictionary of the Targumim, the Talmud Babli and Yerushalmi, and the
Midrashic Literature, London/New York 1903, I, 566, I-II.
Jeffery, Arthur, The Foreign Vocabulary of the Qur’an, Cairo: Oriental Institute Baroda, 1938.
“Judah”, EJ, 2. bs., XI, 475–477.
Kaya, Remzi, “Ehl-i Kitap”, DİA, X, 516-519.
Koehler, Ludwig ve Walter Baumgartner, The Hebrew and Aramaic Lexicon of the Old Testa-
ment, trc. M. E. J. Richardson, Leiden: E. J. Brill, 1996, I-V.
Küçük, Abdurrahman, “Ahid (Dinler Tarihi)”, DİA, I, 532–533.
Lecker, Michael, The “Constitution of Medina”: Muḥammad’s First Legal Document, Princeton,
NJ: The Darwin Press, Inc., 2004.
-———, “Did Muḥammad Conclude Treaties with the Jewish Tribes Naḍîr, Qurayẓa and Qay-
nuqâ’?”, Israel Oriental Studies, sy. 17, 1997, s. 29-36.
Mazuz, Haggai, The Religious and Spiritual Life of the Jews of Medina, Leiden: Brill, 2014.
McCutcheon, Russell T., “Religion: Overview”, New Dictionary of the History of Ideas, ed. M.
C. Horowitz, New York: Charles Scribner’s Sons, 2005, s. 2048–2051.
Meral, Yasin, Yahudi Düşüncesinde İslam Algısı: İbn Meymûn (Maimonides) Örneği, Ankara:
Ankara Okulu Yayınları, 2017.
-———, “‘Leyse Aleynâ fi’l-Ümmiyyîne Sebîl’ (Al-i İmran, 3:75)”, Artuklu Akademi (Journal of
Artuklu Academia), c. 1, sy. 2, 2014, s. 165-169.
Mevdudi, Ebû’l-A’lâ, Kur’an’a Göre Dört Terim, (çev. Osman Cilacı ve İsmail Kaya), İstanbul:
Beyan Yayınları, 1989.
Neusner, Jacob, “The Doctrine of Torah”, The Blackwell Companion to Judaism, ed. Jacob
Neusner ve Alan J. Avery-Peck, MA/Oxford: Blackwell Publishing, 2003, s. 193-211.
Oded, Bustanay, “Tribes, The Twelve”, EJ, 2. bs., XX, 137-140.
Okuyan, Mehmet ve Mustafa Öztürk, “Kur’an Verilerine Göre ‘Öteki’nin Konumu”, İslâm ve
Öteki: Dinlerin, Doğruluk, Kurtarıcılık ve Birarada Yaşama Sorunu, ed. Cafer Sadık Yaran,
İstanbul: Kaknüs, 2001, s. 163-216.
Öztürk, Mustafa, Kur’ân-ı Kerîm Meali: Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri, Ankara: Ankara
Okulu Yayınları, 2014.
Paçacı, Mehmet, “Kur’an’da Ehl-i Kitap Anlayışı”, Müslümanlar ve Diğer Din Mensupları:
Müslümanların Diğer Din Mensuplarıyla İlişkilerinde Temel Yaklaşımlar, Ankara: Türkiye
Dinler Tarihi Derneği Yayınları, 2004, s. 41-63.
Temel Kavramlar
121
Pasto, James, “The Origin, Expansion and Impact of the Hasmoneans in Light of Comparative
Ethnographic Studies (and Outside of Its Nineteenth Century Context)”, Second Temple
Studies III: Studies in Politics, Class, and Material Culture, ed. Philip R. Davies – John M.
Halligan, Sheffield: Sheffield Academic Press, 2002.
Rabinowitz, Louis Isaac, “Israel”, Encyclopaedia Judaica, X, 98–99.
Rubin, Uri, “The ‘Constitution of Madinah’: Some Notes”, Studia Islamica, sy. 62 1985, s. 5-23.
Van Seters, John, The Pentateuch: A Social-Science Commentary, Sheffield: Sheffield Academic
Press, 1999.
Serjeant, R. B., “The ‘Sunnah Jâmi‘ah,’ Pacts with the Yathrib Jews, and the ‘Taḥrîm’ of
Yathrib: Analysis and Translation of the Documents Comprised in the So-Called ‘Cons-
titution of Medina’”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, c. 41, sy. 1,
1978, s. 1-42.
Sinanoğlu, Mustafa, “Eski Ahid ve Kur’ân-ı Kerîm’de Sîna Vahyi”, İslâm Araştırmaları Dergisi,
sy. 2, 1998, s. 1-22.
Smith, Wilfred Cantwell, The Meaning and End of Religion, Minneapolis: Fortress Press, 1991.
Stern, Sacha, Jewish Identity in Early Rabbinic Writings, Leiden: Brill, 1994.
Stillman, N. A., “Yahûd”, İA, XI, 240.
Syrén, Roger, The Forsaken First-Born: A Study of a Recurrent Motif in the Patriarchial Narra-
tives, Sheffield: Sheffield Academic Press, 1993.
Tauber, Yanki, “Who Wants to Be Jewish?” (http://www.chabad.org/library/article_cdo/
aid/334397/jewish/Who-Wants-to-Be-Jewish.htm).
Tevfîḳ, Muḥammed Ṣâlîḥ, “Aslu Kelimeti ‘yehûd’ fî’l-‘İbriyye ve’l-‘Arabiyye”, Mecelletu Kulliy-
yeti Dâri’l-’Ulûm, sy. 33, 1425/2004, s. 319–347.
Tigay, Jeffrey H., The JPS Torah Commentary: Deuteronomy, Philadelphia: Jewish Publication
Society, 1996.
Tümer, Günay, “Din”, DİA, IX, 312–320.
Vajda, G. “Ahl al-Kitâb”, EI, II, 264-266.
Watt, W. Montgomery, Muhammad at Medina, Oxford: Clarendon Press, 1956.
Westermann, Claus, Genesis, (çev. David E. Green), London/New York: T&T Clark Interna-
tional, 2004.
“Why Do Jews Sway When They Pray?”
(http://www.responsafortoday.com/moment/1_1.htm).
Zeitlin, Solomon, “The Names Hebrew, Jew and Israel: A Historical Study”, The Jewish Quar-
terly Review, c. 43 sy. 4, 1953, s. 365-379.
-———, “Who is a Jew? A Halachic-Historic Study”, The Jewish Quarterly Review, c. 49, sy.
4, 1959, s. 241-270.
Zeyveli, Hikmet, “Kur’an ve İndiği Dönem: Kur’an’da Yahudilere Yapılan Tarihî Atıfları Doğru
Anlamak”, Kur’an ve İslâmi İlimlerin Anlaşılmasında Tarihin Önemi, ed. M. Mahfuz Söy-
lemez, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 121-138.