1-04 Tanzimat Dönemi (1839-1876) Türk Dış Politikası

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 22

Modern Osmanlı

Diplomasisi ve Pratiği
1839-1878
Os­man­lı dip­lo­ma­si­si, Os­man­lı si­ya­sî ta­ri­hiy­le pa­ra­lel baş­la­mış ve bu­na gö­re de
bel­li de­ği­şim ve dö­nü­şüm ya­şa­mış­tır. Ni­te­kim kla­sik dö­nem­de­ki Os­man­lı dip­lo­
ma­si ile mo­dern dö­nem­de­ki dip­lo­ma­si kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğın­da, ya­şa­nan de­ği­şim açık
bir şe­kil­de gö­rü­le­bi­lir. Böy­le bir ge­liş­me­nin ya­şan­ma­sın­da­ki asıl ne­den, Os­man­lı
Dev­le­ti’nin Av­ru­pa kar­şı­sın­da de­ği­şen ko­nu­mu­dur. Kla­sik dö­nem­de Av­ru­pa dev­
let­le­ri kar­şı­sın­da üs­tün olan ve Av­ru­pa’yı tak­ri­ben 250 yıl bo­yun­ca teh­dit eden
Os­man­lı Dev­le­ti, şart­la­rı­nı ve muh­te­va­sı­nı ken­di­si­nin be­lir­le­di­ği ak­tif bir dip­lo­
ma­si uy­gu­la­mış­tır.
Baş­ta ya­ban­cı el­çi ka­bul ku­ral­la­rı ol­mak üze­re, daimî el­çi­lik­le­rin açıl­ma­ya­rak
ge­çi­ci el­çi­le­rin gön­de­ril­me­si, dip­lo­ma­tik bel­ge­ler­de ge­çen mut­lak üs­tün­lü­ğü vur­
gu­la­yan ve mu­ha­tap­la­rı kü­çük gö­ren ifa­de­ler, kla­sik dö­nem­de­ki bu as­ke­rî ve si­ya­sî
ba­şa­rı­nın; ken­di­ne du­yu­lan öz­gü­ve­nin bir so­nu­cuy­du. Os­man­lı Dev­le­ti’nin Av­
ru­pa mer­kez­le­rin­de daimî el­çi­lik­le­ri aç­ma ih­ti­ya­cı duy­ma­ma­sı­na kar­şın, Av­ru­pa
dev­let­le­ri Os­man­lı baş­şeh­ri İs­tan­bul’da tem­sil­ci­lik aç­ma ya­rı­şı­na gir­me­le­ri, ay­nı
şe­kil­de kla­sik dö­nem­de­ki ge­nel du­ru­mun bir so­nu­cu ola­rak gö­rü­le­bi­lir. Kı­sa­ca­sı
bu yıl­lar­da ta­kip edi­len ak­tif ve tek yön­lü dip­lo­ma­si, Av­ru­pa kar­şı­sın­da el­de edi­len
as­ke­rî, si­ya­sî ve kül­tü­rel hâ­ki­mi­ye­tin ta­biî bir so­nu­cuy­du.
Fa­kat bu du­rum, 1683 II. Vi­ya­na Ku­şat­ma­sı son­ra­sın­da­ki ye­ni sü­reç­le bir­lik­te
de­ğiş­me­ye baş­la­mış­tır. Ba­şa­rı­sız Vi­ya­na Ku­şat­ma­sı, Av­ru­pa’nın Os­man­lı kar­şı­sın­
da­ki içe ka­pan­ma ve ge­ri çe­kil­me hâ­li­nin göz­den ge­çi­ril­me­si­ne ne­den ol­muş­tur.
Ni­te­kim Av­ru­pa dev­let­le­ri, kar­şı sal­dı­rı­ya ge­çe­rek Os­man­lı’ya kay­bet­tik­le­ri top­
rak­la­rı ge­ri al­ma he­ve­si­ne ve he­ye­ca­nı­na ka­pıl­mış­lar­dı. Os­man­lı ta­ra­fı ise, Av­
ru­pa­lı­la­rın bu sal­dı­rı­la­rı kar­şın­da ge­ri çe­ki­le­rek elin­de­ki top­rak­la­rı­nı sa­vun­ma
gay­re­ti­ne düş­müş­tür. Os­man­lı Dev­le­ti’nin ge­ri çe­kil­me­si, kla­sik Ye­ni­çe­ri yü­rü­yü­
şü­nün ters şek­li­ne ben­zi­yor­du. Ya­ni iki adım ge­ri, bir adım ile­ri­ye atı­yor­du. Fa­kat
XVII­I. yüz­yı­lın or­ta­la­rın­dan iti­ba­ren bu­nu da ya­pa­ma­ya­rak sü­rek­li ola­rak ge­ri çe­
kil­miş­tir. Bun­dan son­ra­ki mü­ca­de­le içe ka­pa­nan ve sa­vu­nan Os­man­lı coğ­raf­ya­sı
üze­rin­de ce­re­yan et­miş­tir.
Os­man­lı’nın ge­ri çe­kil­me sü­re­cin­de özel­lik­le de 1784 yı­lın­da Kı­rım’ın Rus­la­ra
terk edil­me­si, Os­man­lı ta­ri­hin­de ve zi­hin dün­ya­sın­da bam­baş­ka bir ye­re sa­hip­tir.
Ge­rek ta­ri­hî, kül­tür ve ge­rek­se nü­fus ola­rak tak­ri­ben 1000 yıl­lık Müs­lü­man Türk
top­ra­ğı Kı­rım’ın Rus­la­rın eli­ne geç­me­si, Os­man­lı ta­ri­hi­nin en önem­li kı­rıl­ma nok­
ta­la­rın­dan bi­ri­ni teş­kil et­miş­tir. Os­man­lı Dev­le­ti’nin üze­ri­ne bi­na edil­di­ği dör­dün­
cü önem­li çe­kir­dek böl­ge­si olan Kı­rım’ın kay­be­dil­me­si, dev­let adam­la­rı ara­sın­da
158 Osmanlı Diplomasisi

di­ğer çe­kir­dek böl­ge­ler için de en­di­şe­le­rin baş­la­ma­sı­na ne­den ol­muş­tur. Bu en­di­şe


Os­man­lı Mo­dern­leş­me­si’ni et­ki­le­miş­tir.

Os­man­lı Mo­dern­leş­me­si ve Mo­dern Os­man­lı


Dip­lo­ma­si­si­nin Oluş­ma­sı
Os­man­lı Ye­ni­leş­me Ta­ri­hi’nin önem­li ko­nu­la­rın­dan bi­ri olan II­I. Se­lim’in (1798-
“Nizâm-ı Cedîd/Yeni 1807) “Ni­zâm-ı Ce­dîd” pro­je­si­nin bu yıl­lar­da ya­pıl­ma­sı te­sa­dü­fî ol­ma­sa ge­re­kir.
Düzen”, III. Selim’in kurduğu As­lın­da II­I. Se­lim’in Ni­zâm-i Ce­dîd pro­je­si, ye­ni kur­du­ğu as­ke­rî oca­ğın is­miy­le
modern askerî birliklere
verdiği isim olmak birlikte, ay­nı ol­ma­sın­dan do­la­yı bu­nun­la sı­nır­lıy­mış gi­bi gö­rün­se de, bu pro­jey­le bir­lik­te
1792-1807 yılları arasında mo­dern­leş­me bam­baş­ka bir bo­yut ka­zan­mış­tır. Ye­ni­leş­me fa­ali­yet­le­ri­nin içe­ri­ği
uyguladığı geniş ıslahat
faaliyetlerinin de tamamını ve ala­nı, se­lef­le­ri­ne gö­re çok da­ha çe­şit­len­miş ve ilk de­fa dip­lo­ma­si­yi de içi­ne al­
ifade etmektedir. mış­tır. Me­se­la mo­dern an­lam­da ilk de­fa Av­ru­pa­lı Hı­ris­ti­yan bir dev­let olan Prus­ya
ile 1790 yı­lın­da kar­şı­lı­lık pren­si­bi­ne da­ya­nan as­ke­rî it­ti­fak an­laş­ma­sı im­za­la­mış­tır.
II­I. Se­lim da­ha son­ra­ki yıl­lar­da ih­ti­yaç hâ­sıl ol­du­ğun­da bu kez Rus­ya ve İn­gil­te­re
gi­bi dev­let­ler­le de it­ti­fak­lar yap­mış­tır. Bun­dan son­ra­ki sü­reç­te bu tür it­ti­fak­lar,
Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­nin sık­ça mü­ra­ca­at et­ti­ği çö­züm­le­rin ba­şın­da gel­miş­tir.
II­I. Se­lim, ay­nı yıl­lar­da Av­ru­pa’nın önem­li mer­kez­le­rin­de ilk de­fa daimî el­
çi­lik­ler aç­mış­tır. 1793 yı­lın­da Lon­dra’dan baş­la­ya­rak Av­ru­pa’nın çe­şit­li baş­şe­hir­
le­rin­de dai­mî el­çi­lik­le­rin açıl­ma­sı, Os­man­lı dip­lo­ma­si­sin­de ye­ni bir dö­ne­min
baş­lan­gı­cı ol­muş­tur. Bu el­çi­lik­le­rin açıl­ma­sın­da­ki en önem­li hu­sus, tıp­kı Ja­pon,
Çin ve İran ör­nek­le­rin­de ol­du­ğu gi­bi, Os­man­lı Dev­le­ti’nin mo­dern Av­ru­pa dip­
lo­ma­si­si­ne ek­lem­len­me­si­dir. Dev­let adam­la­rı, mo­dern sis­te­me dâ­hil ol­ma­dan ve
ora­da­ki den­ge­le­ri gö­zet­me­den Os­man­lı’nın var­lı­ğı­nı sür­dür­me­si­nin zor ol­du­ğu­
nu ka­bul­len­miş­ler ve ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­miş­ler­dir. Eğer it­ti­fak­lar bun­dan son­ra
da sür­dü­rü­le­cek­se, it­ti­fak ya­pı­la­cak dev­let­le­rin mer­kez­le­rin­de el­çi­lik­ler açı­la­rak
ora­da­ki ge­liş­me­le­re bir şe­kil­de mut­ta­li olun­ma­sı ge­re­ki­yor­du. Ay­nı şe­kil­de bu sü­
reç­te uy­gu­lan­ma­ya ça­lı­şı­lan den­ge si­ya­se­ti­nin ba­şa­rı­sı da yi­ne dai­mî el­çi­lik­le­rin
açıl­ma­sı ve bu el­çi­lik­ler va­sı­ta­sıy­la il­gi­li dev­let­le­rin ta­kip edil­me­si­ne bağ­lıy­dı.
II. Mah­mud (1808-1839), II­I. Se­lim’in baş­lat­tı­ğı mo­dern­leş­me fa­ali­yet­le­ri­ni
de­vam et­tir­miş­tir. De­vam et­tir­mek­ten öte, yap­tı­ğı ye­ni­lik­ler­le Os­man­lı dip­lo­ma­
si­nin mo­der­ni­ze edil­me­si­ni sağ­la­mış­tır. Ön­ce­lik­le 1821’de aç­tı­ğı ve son­ra­sın­da
ka­de­me­li ola­rak ge­liş­tir­di­ği Ter­cü­me Oda­sı ile Av­ru­pa li­san­la­rı­nı bi­len ve Av­ru­pa
ta­nı­yan Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ni yü­rü­te­cek dip­lo­mat­la­rın ve ida­re­ci­le­rin ye­tiş­me­
si­ni sağ­la­mış­tır. Da­ha da önem­li­si 1836 yı­lın­da kla­sik hâ­ri­ci­ye teş­ki­la­tı­nı ye­ni­den
şe­kil­len­di­re­rek bu­gün­kü an­lam­da Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nı kur­muş­tur. Bu iki ge­liş­me
ve ön­ce­sin­de açı­lan dai­mî el­çi­lik­ler, Os­man­lı dip­lo­ma­si­nin her şe­yiy­le mo­dern
Av­ru­pa dip­lo­ma­si­si­ne ek­lem­len­me­sin­de ve yü­rü­tül­me­sin­de çok önem­li bir ye­re
sa­hip­tir.
Sul­tan Ab­dül­me­cid (1839-1861) dö­ne­min­de mo­dern dip­lo­ma­si­nin uy­gu­lan­
ma­sı­nı ko­lay­laş­tı­ran iki önem­li ge­liş­me ka­yıt edil­miş­tir: Ön­ce­lik­le Ter­cü­me Oda­
sı’ndan ye­ti­şen ya­ban­cı dil bi­len dip­lo­mat­lar önem­li oran­da is­tih­dam edil­me­ye
baş­lan­mış­tır. İkin­ci ola­rak ise, Av­ru­pa’da dai­mî el­çi­lik­le­rin açıl­ma­sı he­men he­men
ta­mam­lan­mış ve da­ha da önem­li­si ar­tık bu­ra­lar­da her şe­yi ile otur­muş dip­lo­ma­tik
tem­sil­ci­lik­ler oluş­tu­rul­muş­tur. Av­ru­pa’nın baş­şe­hir­le­rin­de ve di­ğer önem­li kent­
le­rin­de yer­le­şik dış tem­sil­ci­lik ağı­nın ku­rul­ma­sı, Os­man­lı mo­dern dip­lo­ma­si­si­nin
uy­gu­lan­ma­sı­nı bir hay­li ko­lay­laş­tır­mış­tır.
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 159

Os­man­lı Mo­dern­leş­me­si’nin Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ne et­ki­le­ri ne­ler­dir?


1
Bu bö­lüm­de Ab­dül­me­cid’den baş­la­ya­rak Sul­tan Ab­dü­la­ziz (1861-1876) ve II.
Ab­dül­ha­mid’in (1876-1909) ilk yıllarına te­ka­bül eden dö­nem­de ic­ra edi­len dip­
lo­ma­si ele alın­mak­ta­dır. II. Ab­dül­ha­mid’in ilk yılla­rı­nın bu bö­lü­me dâ­hil edil­
me­si­nin ne­de­ni, 1856 Pa­ris Kon­gre­si’yle olu­şan ye­ni dip­lo­ma­tik dü­ze­nin ve sü­re­
cin so­na er­di­ği önem­li ge­liş­me olan 1877-1878 Os­man­lı-Rus Har­bi’nin bu yıl­la­ra
te­ka­bül et­me­si­dir. Sa­va­şın ar­dın­dan 1878 Ayas­te­fo­nos’un göz­den ge­çi­ril­me­si için
dü­zen­le­nen 1878 Ber­lin Kon­gre­si ye­ni bir dip­lo­ma­si dü­ze­ni­nin ve sü­re­ci­nin baş­
lan­gı­cı ol­muş­tur. Bun­dan do­la­yı bu sü­reç bir son­ra­ki bö­lüm­de ele alın­mak­ta­dır.
Os­man­lı ta­ri­hi­nin en yo­ğun si­ya­sî ge­liş­me­le­ri­ni ih­ti­va eden 1839-1878 yıl­la­rı
ara­sın­da vu­ku’ bu­lan dip­lo­ma­tik fa­ali­yet­le­rin ta­ma­mı­na bu­ra­da te­mas et­mek im­
kân­sız­dır. Bu­ra­da da­ha zi­ya­de be­lir­le­yi­ci olan önem­li ba­zı dip­lo­ma­tik ge­liş­me­ler
ve fa­ali­yet­ler üze­rin­de kro­no­lo­jik ola­rak du­rul­mak­ta­dır. Bu bağ­lam­da ön­ce­lik­le
dip­lo­ma­si­nin iki önem­li ara­cı olan dı­şiş­le­ri teş­ki­la­tı­nın ve dip­lo­ma­tik tem­sil­ci­lik­
le­ri­nin bu dö­nem­de­ki ya­pı­sı tes­pit edil­mek­te­dir.

H­Rİ­Cİ­YE TEŞ­Kİ­LA­TI VE DIŞ TEM­SİL­Cİ­LİK­LE­Rİ


3 Ka­sım 1839 ta­ri­hin­de ilan edi­len “Tan­zi­mat Fer­ma­nı”, Os­man­lı mo­dern­leş­me­ 3 Kasım 1839 tarihinde
Mustafa Reşid Paşa
si­nin en önem­li ge­liş­me­le­rin­den bir ta­ne­si­dir. Tan­zi­mat’la bir­lik­te mo­dern­leş­ tarafında Gülhane’de ilan
me ve­ya ye­ni­leş­me Os­man­lı Dev­le­ti’nin res­mî si­ya­se­ti şek­li­ni al­mış­tır. 3 Ka­sım edilen Tanzimat Fermanı,
modernleşmeyi devlet siyaseti
ön­ce­sin­de Os­man­lı ye­ni­leş­me­sin­de çok önem­li ve ra­di­kal fa­ali­yet­le­rin ya­pıl­dı­ğı hâline getiren resmî bir
va­kıa­dır, fa­kat bun­la­rın hep­si dö­ne­min hü­küm­dar­la­rı­nın ira­de­le­ri ve is­tek­le­riy­le belgedir.
ol­mak­tay­dı. Tan­zi­mat Fer­ma­nı, bu fa­ali­yet­le­ri şah­sî ter­cih ve­ya ira­de ol­mak­tan
çı­ka­rıp, dev­le­tin vaz­ge­çil­mez bir si­ya­se­ti hâ­li­ne ge­tir­miş­tir. Ni­te­kim bun­dan son­
ra­ki yıl­lar­da mo­dern­leş­me fa­ali­yet­le­ri hem sü­rek­li­lik ka­zan­mış hem de dev­le­tin
ve top­lu­mun her ala­nı­nı ve ke­si­mi­ni kap­sa­ya­cak res­mî bir bo­yu­ta sa­hip ol­muş­tur.
Tan­zi­mat Fer­ma­nı’nın ila­nıy­la baş­la­yan ye­ni dö­nem­de Os­man­lı dı­şiş­le­ri teş­ki­
la­tı ile dip­lo­ma­si­si de bun­dan na­si­bi­ni faz­la­sıy­la al­mış­tır. Özel­lik­le II­I. Se­lim ve II.
Mah­mud dö­nem­le­rin­de dış iş­le­ri ala­nın­da baş­la­yan mo­dern­leş­me, 1839-1878 yıl­
la­rı ara­sın­da da ay­nı şe­kil­de de­vam et­miş­tir. Mo­dern dip­lo­ma­si için ge­rek­li olan
ku­rum­sal­laş­ma bu sü­reç­te he­men he­men ta­mam­lan­mış­tır. Bu alan­da ön­ce­lik­le
Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı teş­ki­la­tı­nın ku­rum­sal­laş­ma­sı şu şe­kil­de ol­muş­tur:
Hâ­ri­ci­ye Ne­zâ­re­ti, Hâ­ri­ci­ye Müs­te­şar­lı­ğı, Ma­ru­zât-ı Hâ­ri­ci­ye Kâ­tib­li­ği, Mek­tu­
bîi Hâ­ri­ci­ye, Di­vân-ı Hü­ma­yûn Ka­le­mi, Ba­bıâ­li Ter­cü­me Oda­sı. Dı­şiş­le­ri Ba­kan­
lı­ğı’nın dış teş­ki­la­tı bu sü­reç­ten na­si­bi­ni al­mış­tır. İl­gi­li dış tem­sil­ci­lik­ler teş­ki­lat
ola­rak söy­le be­lir­len­miş­tir: Se­fâ­ret-i Küb­ra (Bü­yü­kel­çi­lik), Se­fâ­ret (El­çi­lik), Baş­
şeh­ben­der­lik (Baş Kon­so­los­luk), Şeh­ben­der­lik (Kon­so­los­luk), Şeh­ben­der Ve­kâ­le­ti
ve Tüc­car Ve­kâ­le­ti.
1871 yı­lın­da Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı teş­ki­la­tı ve il­gi­li önem­li ku­rum­lar da­ha da zen­
gin­leş­miş­tir. Ba­kan­lık ve ba­kan­lı­ğa bağ­lı bi­rim­ler şun­lar­dan oluş­mak­tay­dı: Hâ­ri­
ci­ye Ne­zâ­re­ti, Hâ­ri­ci­ye Müs­te­şar­lı­ğı, Ba­bıâ­li Ter­cü­me Oda­sı, Hâ­ri­ci­ye Kâ­tib­li­ği,
Mek­tu­bî-i Hâ­ri­ci­ye Ka­le­mi Mü­dü­ri­ye­ti (Türk­çe ya­zış­ma­lar), Tah­ri­rât-ı Ha­ri­ci­ye
Ka­le­mi Mü­dü­ri­ye­ti (ya­ban­cı dil­ler­de ya­zış­ma­lar), Ta­biy­yet Ka­le­mi ve Hâ­ri­ci­ye
Mat­bu­at Ka­le­mi. Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nın dış teş­ki­la­tı ve rüt­be­le­rin­de her han­gi bir
de­ği­şik­lik ol­ma­mış, Tan­zi­mat son­ra­sın­da­ki ya­pı ay­nen de­vam et­miş­tir.
Tan­zi­mat Fer­ma­nı’nın ila­nı­nı ta­kip eden sü­reç­te dı­şiş­le­ri teş­ki­la­tı­nın ye­ni­den
ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­na ve ye­ni bi­rim­le­rin oluş­tu­rul­ma­sı­na pa­ra­lel ola­rak, açı­lan dış
160 Osmanlı Diplomasisi

tem­sil­ci­lik­le­ri­nin sa­yı­sı da bir hay­li art­mış­tır. Ba­zı­la­rı Tan­zi­mat ön­ce­sin­de açıl­


mak­la bir­lik­te bu dö­nem­de te­sis edi­len ba­zı önem­li dış tem­sil­ci­lik­ler şun­lar­dır:
Pa­ris Bü­yü­kel­çi­li­ği, Vi­ya­na Bü­yü­kel­çi­li­ği; Ber­lin Or­ta­el­çi­li­ği, Lon­dra Or­ta­el­çi­li­ği;
Ams­ter­dam Baş­kon­so­los­lu­ğu, Ham­burg Baş­kon­so­los­lu­ğu, Teb­riz Baş­kon­so­los­lu­
ğu, Ce­no­va Baş­kon­so­los­lu­ğu; Ve­ne­dik Kon­so­los­lu­ğu, Bar­ce­lo­na Kon­so­los­lu­ğu ve
New York Kon­so­los­lu­ğu.
Bu şe­kil­de Os­man­lı Dev­le­ti mo­dern dip­lo­ma­si­nin en önem­li araç­la­rı­nı hem
ba­kan­lık hem de dış tem­sil­ci­lik ola­rak ta­mam­la­mış­tır.

MO­DERN OS­MAN­LI DİP­LO­MA­Sİ­SİN­DE


BÜ­ROK­RAT­LAR DÖ­NE­Mİ VE DİP­LO­MA­TİK
TER­CİH­LE­Rİ
Dış si­ya­se­tin yü­rü­tül­me­sin­de dip­lo­ma­si­nin ku­rum­sal­laş­ma­sı ka­dar, bu ku­rum­la­rı
yü­rü­te­cek mo­dern dip­lo­ma­si an­la­yı­şı­na sa­hip ve ya­ban­cı dil bi­len dev­let adam­la­rı
ile dip­lo­mat­la­rın var­lı­ğı da önem­li un­sur­lar­dan bi­ri­dir. Bu ba­kım­dan Tan­zi­mat,
Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler­le yo­ğun bir iliş­ki­ye gi­ril­di­ği; mo­dern dip­lo­ma­si­yi yü­
rü­te­cek Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nın ve dip­lo­mat­la­rı­nın ye­tiş­ti­ği ve gö­re­ve gel­
dik­le­ri; dev­le­tin dış si­ya­se­ti­ni ve dip­lo­ma­si­si­ni üst­len­dik­le­ri bir dö­nem ol­muş­tur.
Bu dev­let adam­la­rın­dan özel­lik­le de Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa (1800-1858), Sad­ra­zam
Meh­med Emin Âlî Pa­şa (1815-1871), Ke­çe­ci­zâ­de Fu­ad Pa­şa (1814-1868) ve Mah­
mud Ne­dim Pa­şa (1818-1883) sem­bol isim­ler­dir. Bun­lar, ba­zı iç ve dış ge­liş­me­le­rin
hal­le­dil­me­sin­de; du­ru­ma gö­re ken­di­le­ri­nin gö­re­ve gel­me­le­rin­de ve­ya ra­kip­le­ri­nin
gö­rev­den alın­ma­sın­da İn­gil­te­re, Fran­sa ve Rus­ya gi­bi Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­
rin ter­cih­le­ri­nin et­ki­li ol­du­ğu devlet adam­la­rıy­dı. Bun­la­rın ge­nel dip­lo­ma­tik te­
ma­yül­le­ri ve ya­ban­cı dev­let­ler­le olan dip­lo­ma­tik yak­la­şım­la­rı­nın tes­pit edil­me­si,
dö­ne­min Os­man­lı dip­lo­ma­si ta­ri­hi­nin an­la­şıl­ma­sın­da önem­li ipuç­la­rı ve­re­cek­tir.
Mo­dern Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­nin baş­la­tı­cı­sı ve ilk önem­li tem­sil­ci­si olan Mus­
ta­fa Re­şid Pa­şa, İn­gil­te­re si­ya­se­ti­ne me­yil­li ol­du­ğu ge­nel bir ka­na­at ola­rak bi­lin­
mek­te­dir. Onun ra­kip­le­ri ve ay­nı za­man­da öğ­ren­ci­le­ri olan Âlî Pa­şa ile Fu­ad Pa­şa
ise Fran­sa’yı ter­cih et­mek­tey­di­ler. Fa­kat baş­ka bir tes­pi­te gö­re ise, Mus­ta­fa Re­şid
Pa­şa’nın İn­gi­liz, Âlî Pa­şa’nın Fran­sız si­ya­se­ti­ne te­ma­yül­le­ri ol­ma­sı­na mu­ka­bil, Fu­
ad Pa­şa bu iki dev­let ara­sın­da bir yol tut­muş­tur. Du­ru­ma gö­re ba­zen Fran­sa’ya
ba­zen de İn­gil­te­re’ye yas­lan­mış­tır. Ni­te­kim Fu­ad Pa­şa, ikin­ci Sad­ra­zam­lı­ğı dö­ne­
min­de İn­gi­liz Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Lord Pal­mers­ton (1774-1865) ta­ra­fın­dan des­tek­
len­di­ği­ni ve ba­zı la­yi­ha­lar­da “ken­di­si­nin en faz­la gü­ven­di­ği dev­le­tin” İn­gil­te­re ol­
du­ğu be­lir­til­mek­te­dir. Aşa­ğı­da­ki sa­tır­lar­da te­mas edi­len va­si­yet­nâ­me­sin­de de bu
tes­pit­le­ri gör­mek müm­kün­dür.
Mah­mud Ne­dim Pa­şa ise, fark­lı bir ter­cih­le, Os­man­lı Dev­le­ti’nin baş düş­ma­nı
ola­rak ka­bul edi­len Rus­ya’yı ter­cih et­miş­tir. Ken­di­si bir şe­kil­de ken­di is­tik­bâ­li­
ni ve dev­le­tin men­fa­ati­ni Rus­ya’da gör­müş ve Rus yan­lı­sı si­ya­set ta­kip et­miş­tir.
Mah­mud Ne­dim Pa­şa Rus­ya ile mü­na­se­bet­le­ri­ni öy­le­si­ne iler­let­miş­ti ki, Rus Bü­
yü­kel­çi­si Ni­ko­lai Paw­lo­witsch İg­na­ti­jew’e (1832-1908) da­nı­şa­rak iş yap­ma­sın­dan
do­la­yı; hat­ta da­ha da ile­ri gi­de­rek “bir Mos­kof dos­tu ola­rak ta­nın­dı­ğı için halk ta­
ra­fın­dan -ha­ka­ret an­la­mın­da- Ne­di­mof di­ye anı­lan” bir dev­let ada­mı ol­muş­tur.
Cev­det Pa­şa’nın, “Sa­ka­lı­nı Rus­ya el­çi­si İg­na­ti­yef ’in eli­ne ver­di. Bâ­bıâ­lî’nin nü­fû­zu
Rus­ya se­fâ­re­ti­ne geç­ti”, söz­le­riy­le de­ğer­len­dir­di­ği Mah­mud Ne­dim Pa­şa’nın bu si­
ya­se­ti ken­di­si­ne kar­şı bir ka­muo­yu mey­da­na ge­tir­miş­tir. Ka­ral ise ben­zer fik­ri öne
sü­re­rek, bu­nun sa­da­re­ti sı­ra­sın­da Os­man­lı Dev­le­ti’nin “âde­ta İs­tan­bul’da­ki Rus el­
çi­si­nin rey ve na­si­hat­le­ri­ne gö­re ida­re edi­lir” bir hâ­le gel­di­ği­ni be­lirt­mek­te­dir.
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 161

Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa, Fu­ad Pa­şa, Âlî Pa­şa ve Ne­dim Pa­şa’nın Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­
le­re olan dip­lo­ma­tik te­ma­yül­le­ri na­sıl­dı? 2

Tan­zi­mat Dö­ne­mi’nin dört önem­li sad­ra­za­mı dö­ne­min mer­kez kuv­vet­ler­den


İn­gil­te­re, Fran­sa ve Rus­ya’dan, dış ve du­ru­ma gö­re iç si­ya­set­le­ri için des­tek al­
mış­lar­dır. 1839-1876 ara­sın­da ce­re­yan eden Os­man­lı iç ve­ya dış so­run­la­rın hal­
le­dil­me­sin­de, bu sad­ra­zam­la­rın ve hâ­ri­ci­ye nâ­zır­la­rı­nın akıl ho­ca­la­rı bu üç dev­
le­tin bü­yü­kel­çi­le­ri ol­muş­tur. Bu tes­pi­te rağ­men, Mah­mud Ne­dim Pa­şa da dâ­hil,
Tan­zi­mat’ın bu meş­hur pa­şa­la­rı­nın bu si­ya­set­le­ri­ni ve dip­lo­ma­tik ter­cih­le­ri­ni yo­
rum­lar­ken, bun­la­rın ka­sıt­lı ola­rak Os­man­lı aley­hin­de ve il­gi­li dev­let­le­rin le­hi­ne
ha­re­ket et­tik­le­ri id­di­asın­da bu­lun­mak doğ­ru ol­ma­sa ge­re­kir. Bu dev­let adam­la­rı,
dö­ne­min Av­ru­pa Bü­yük Dev­let­le­ri­ne yak­la­şır­ken ön­ce­lik­le Os­man­lı’nın için­de
bu­lun­du­ğu bir ta­kım iç ve dış me­se­le­le­re dev­le­tin le­hi­ne çö­züm üret­me­yi is­te­dik­
le­ri mu­hak­kak­tır. Os­man­lı’nın is­tik­ba­li­ni ve de­vam­lı­lı­ğı­nı Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­
let­le­rin ya­nın­da ve dost­lu­ğun­da gör­müş­ler ve ona gö­re ha­re­ket et­miş­ler­dir. Bu­nun
fik­rî plan­da­ki açık ifa­de­si, Âlî Pa­şa ile Fu­ad Pa­şa’nın hak­la­rın­da tar­tış­ma­lar ol­sa
da bu­nu si­ya­sî va­si­yet­nâ­me­le­rin­de net bir şe­kil­de gör­mek müm­kün­dür.

Âlî Pa­şa ve Fu­ad Pa­şa Gö­zün­de İn­gil­te­re ve Fran­sa


Âlî Pa­şa, Sul­tan Ab­dü­la­ziz’e tak­dim edil­mek üze­re ka­le­me al­dı­ğı va­si­yet­nâ­me­si­nin gi­
ri­şin­de, dev­le­tin için­de bu­lun­du­ğu zor­luk­la­rı be­lir­te­rek Fu­ad Pa­şa ile ken­di­si­nin tek
ama­cı­nın, di­ren­mek ve ayak­ta dur­mak ol­du­ğu­nu ifa­de ede­rek dev­le­tin bö­lün­me­si­ne
ve par­ça­lan­ma­sı­na en­gel ol­ma­ya ça­lış­tık­la­rı­na te­mas et­mek­te­dir. De­va­mın­da ise Av­
ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin Os­man­lı Dev­le­ti’ne ba­kış­la­rı­nı şu şe­kil­de an­lat­mak­ta­dır:
“Mem­le­ke­ti­mi­ze göz di­ken­ler ara­la­rın­da an­la­şa­mı­yor­lar­dı. Ba­zı­la­rı top­rak­la­rı­
mı­zı fet­het­mek is­ti­yor­du. Di­ğer­le­ri ise, tek ga­ye­le­ri kay­nak­la­rı­mı­zı is­tis­mar et­mek
ol­du­ğun­dan, bu­na ma­ni ol­mak için ara­la­rın­da it­ti­fak­lar yap­mak yo­lu­na gi­di­yor­
lar­dı. Av­ru­pa’nın ye­gâ­ne eme­li ya mem­le­ke­ti­mi­zi fet­het­mek ya da sa­na­yi­le­ri ve ti­ca­
ret­le­ri için ka­zanç sağ­la­mak­tı. Top­ra­ğı­mı­za göz ko­yan­lar mak­sat­la­rı­nı şu gi­bi söz­ler
ar­ka­sın­da giz­li­yor­lar­dı: “Biz acı çe­ken in­san­lı­ğı, bas­kı al­tın­da bu­lu­nan hal­kı kur­tar­
mak ve din kar­deş­le­ri­mi­zi ko­ru­mak için mü­da­ha­le et­mek is­ti­yo­ruz.” Di­ğer­le­ri, bi­rin­
ci­ler gi­bi yi­ne mak­sat­la­rı­nı giz­le­ye­rek, “Ha­yır, bu ya­pıl­ma­ma­lı­dır, çün­kü Os­man­lı
top­rak­la­rı­nın bü­tün­lü­ğü Av­ru­pa mu­va­ze­ne­si için şart­tır,” di­yor­lar­dı. İki zıt men­fa­at
çar­pı­şı­yor­du. Bu çar­pış­ma Tür­ki­ye’nin ha­re­ket hat­tı­nı ta­yin edi­yor­du. Bu ça­tış­ma­da
sal­dır­mak is­te­yen dev­let­le­re kar­şı bi­zi mü­da­fa­a et­mek is­te­yen dev­let­le­rin kuv­vet­le­
rin­den is­ti­fa­de et­me­liy­dik.”
Va­si­yet­nâ­me­nin de­va­mın­da ise şu fi­kir­le­re yer ver­mek­te­dir: “Bü­tün gay­ret­le­
ri­mi­zi ya­şa­ma hak­kı­mı­zı Av­ru­pa dev­let­le­ri­ne ka­bul et­tir­me­ye ve Av­ru­pa Kon­se­ri­ne
dâ­hil edil­me­mi­ze sarf et­tik. [...] Pa­di­şa­hı­mı­za ait ola­nı ida­re­ye ve sal­ta­na­tı­nın icap­
la­rı­nı Av­ru­pa’nın ve mem­le­ke­tin is­tek­le­riy­le bağ­daş­tır­ma­ya ça­lış­tık. [...] Av­ru­pa’yı
tav­si­ye­le­ri­nin ka­bul edil­di­ği­ne ve ar­zu­la­rı­nın ta­ma­men ye­ri­ne ge­ti­ril­di­ği­ne ik­na et­
me­ye ça­lı­şı­yor­duk. Bu ta­ma­men doğ­ru de­ğil­di. Av­ru­pa’nın tav­si­ye­le­rin el­ve­riş­li gi­bi
gö­rü­nü­yor­du ama bun­lar an­cak ken­di­le­ri için el­ve­riş­li idi. Bü­tün tav­si­ye­le­ri ka­bul
et­mek bi­zim için fe­lâ­ket olur­du. El­de­ki im­kân­lar Av­ru­pa’nın tav­si­ye­si­ne gö­re ha­re­ket
et­me­mi­ze kâ­fi de­ğil­di. Ama bu­nu açık­ça ifa­de et­mek de ha­tay­dı. [...] Biz­den son­ra
ye­ri­mi­zi ala­cak­lar için de bu nok­ta­da ıs­rar edi­yo­rum. Av­ru­pa bi­zim sü­rek­li en­di­şe
kay­na­ğı­mız ol­muş­tur. Ül­ke­mi­zin ye­ni bir güç­le di­ril­me­si dış mü­na­se­bet­le­ri­ne bağ­
lı­dır. [...]”
162 Osmanlı Diplomasisi

Âlî Pa­şa’nın bu ifa­de­le­ri Os­man­lı Dev­le­ti’nin Av­ru­pa kar­şı­sın­da için­de bu­lun­


du­ğu zor du­ru­mu ve bu­nun kar­şı­sın­da dev­let adam­la­rı­nın na­sıl et­ki­siz kal­dık­la­
rı­nı çok iyi tas­vir et­mek­te­dir. Bu şart­lar al­tın­da dev­le­tin var­lı­ğı­nı sür­dü­re­bil­me­si
için Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler ara­sın­da­ki men­fa­at ça­tış­ma­sın­dan is­ti­fa­de et­me­si,
ya­ni dip­lo­ma­si­de den­ge si­ya­se­ti uy­gu­la­ma­sı ge­re­ki­yor­du. Ni­te­kim baş­ta ken­di­si
ol­mak üze­re ha­lef­le­ri de bu si­ya­se­te sı­kı­ca sa­rıl­mış­lar­dır.
Fu­ad Pa­şa ise va­si­yet­nâ­me­sin­de Os­man­lı’nın den­ge si­ya­se­ti ve muh­te­mel müt­
te­fik­ler için çok net tav­si­ye­ler­de bu­lun­mak­tay­dı. Her ne ka­dar da yu­ka­rı­da ve­
ri­len alın­tı­lar­da Fu­ad Pa­şa’nın Ba­tı si­ya­se­ti­nin mer­ke­zin­de ağır­lık­lı ola­rak da­ha
zi­ya­de Fran­sa’nın ol­du­ğu zik­re­dil­se de, va­si­yet­na­me­sin­de dev­let için mut­la­ka bir
müt­te­fik aran­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ve ec­ne­bi müt­te­fik­ler ara­sın­da İn­gil­te­re’nin bi­rin­ci
mer­te­be­de müt­te­fik ol­du­ğu­na inan­mak­ta­dır. İn­gil­te­re’nin ehem­mi­ye­ti hak­kın­da
şu ifa­de­le­ri kul­lan­mak­ta­dır: “İn­gil­te­re dev­le­ti bi­ze bü­yük hiz­met­ler­de, mu­ave­net­
ler­de bu­lun­du­ğu gi­bi bun­dan böy­le de et­mek ih­ti­ma­li bu­lun­du­ğu mu­ave­net­ler­den
vaz­geç­mez. Her ne olur­sa ol­sun dün­ya­nın en se­bat­lı ve me­ta­net­li mil­le­ti olan İn­gi­
liz­ler, bi­zim için bi­rin­ci ve son müt­te­fik­tir­ler. Ben­de­niz­ce Bâb-ı Âlî’yi İn­gil­te­re’nin
dost­lu­ğun­dan mah­rum gör­mek­ten­se bir­kaç vi­la­ye­ti­mi­zi el­den çık­mış gör­mek da­ha
ev­la­dır.”
İn­gil­te­re için böy­le­si­ne id­dia­lı fi­kir­ler sarf eden Fu­ad Pa­şa Fran­sa’nın da ih­
mal edil­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni şu şe­kil­de an­lat­mak­ta­dır: “Fran­sa son de­re­ce gü­zel bir
şe­kil­de ida­re et­me­ye mec­bur ol­du­ğu­muz bir müt­te­fik­tir. Bu mec­bu­ri­yet Fran­sa’nın
iz bı­ra­kan hi­ma­ye­si­ni te­min et­mek­ten zi­ya­de ha­ya­tı­mı­zın de­va­mı­nı teh­li­ke­ye ko­
ya­bi­le­cek ik­ti­da­ra ha­iz ol­ma­sı yö­nüy­le­dir. Fran­sız­lar­da duy­gu­sal­lık he­sap­tan da­ha
faz­la ol­du­ğun­dan, düş­man­la­rı bi­le ol­sa yük­sek fi­kir­le­re ve iler­le­me­yi ar­zu eden­ler
hak­kın­da gü­zel duy­gu­la­ra sa­hip­tir­ler. Bu se­bep­le Fran­sız­la­rın dost­luk­la­rı­nın mu­ha­
fa­za edil­me­si ge­re­ki­yor. Gü­zel te­vec­cüh­le­ri­ni ka­za­na­cak ic­ra­at­lar­da bu­lu­nul­ma­lı­dır.
Fran­sa bi­zim hak­kı­mız­da gü­zel dü­şün­ce­si­nin ve ümi­di­nin bo­şa çık­tı­ğı­nı gör­dü­ğü
gün, za­ra­rı­mı­zı is­til­zam ede­cek ted­bir­le­re te­ves­sül ede­ce­ği şüp­he­siz­dir.”
Fu­ad Pa­şa, Avus­tur­ya’nın Av­ru­pa’da­ki men­fa­at­le­ri­nin kar­ma­şık­lı­ğın­dan do­la­yı
Do­ğu’da­ki si­ya­se­ti­ni tah­di­de mec­bur ol­du­ğu­nu be­lirt­tik­ten son­ra, Rus­ya’yı, “dev­le­
ti­mi­zin do­ğal düş­ma­nı” ola­rak ni­te­len­dir­mek­te­dir. De­va­mın­da Rus­ya’nın Do­ğu’ya
doğ­ru ge­niş­le­me si­ya­se­ti­nin ol­du­ğu­nu ve bu­na kar­şı dev­le­tin kuv­vet­li ol­ma­sı ge­
rek­ti­ği­ni ifa­de et­mek­te­dir. Bu kuv­ve­tin ve ik­ti­da­rın, es­ki kuv­ve­ti­mi­zin ih­ya edil­
me­siy­le el­de edi­le­cek kuv­vet ol­ma­yıp, mev­cut bi­lim­le­rin ve ye­ni iler­le­me­le­rin bü­
tün Av­ru­pa­lı mil­let­lere bah­şet­ti­ği kuv­vet­le ka­za­nı­la­bi­le­ce­ği­nin al­tı­nı çiz­mek­te­dir.
Fu­ad Pa­şa’nın si­ya­sî va­si­yet­nâ­me­si­nin Âlî Pa­şa’nın­ki­ne gö­re çok da­ha açık ve net
ol­du­ğu gö­rül­mek­te­dir. Özel­lik­le de Bü­yük Dev­let­ler hak­kın­da­ki tes­pit­ler ol­duk­ça
dik­kat çe­ki­ci­dir. Os­man­lı’nın ta­biî düş­ma­nı ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı Rus­ya kar­şı­sın­da
İn­gil­te­re’nin ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu be­lir­tir­ken İn­gi­liz dost­lu­ğun­dan ol­mak­tan­
sa, bir­kaç eya­le­tin el­den çık­ma­sı­nın ter­cih edi­le­bi­le­ce­ği­ni be­lirt­me­si, Fuad Pa­şa’nın
fi­kir­le­ri­nin açık bir ifa­de­si ol­mak­tan baş­ka bir an­lam ta­şı­ma­mak­ta­dır.
Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ni be­lir­le­yen ve ic­ra eden en önem­li şa­hıs­la­rı­nın Av­ru­pa­lı
Bü­yük Dev­let­ler hak­kın­da­ki bu ifa­de­le­ri ve dip­lo­ma­si­de­ki ter­cih­le­ri, il­gi­li dev­let­
le­rin İs­tan­bul’da­ki tem­sil­ci­le­ri­ne çok ra­hat bir ha­re­ket et­me im­kâ­nı sağ­la­mış­tır.
Özel­lik­le de İn­gil­te­re Bü­yü­kel­çi­si Strat­ford Can­ning’in (1825-1858) Sa­ray ve Ba­
bıâ­li üze­rin­de­ki et­ki­si ve ta­sar­ruf­la­rı dö­ne­min kay­nak­la­rın­da faz­la­sıy­la gün­de­me
gel­mek­te­dir. Baş­ta Ab­dül­me­cid ol­mak üze­re du­ru­ma gö­re Sad­ra­zam ve­ya Hâ­ri­ci­
ye Nâ­zır­la­rı’yla her tür­lü me­se­le­yi gö­rü­şe­bil­me, is­te­me­di­ği bü­rok­rat­la­rı gö­rev­den
al­ma ve­ya baş­ka ye­re ta­yin edil­me­si nok­ta­sın­da sö­zü din­le­nen ve İs­tan­bul’da­ki
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 163

en et­ki­li dip­lo­mat ola­rak ta­ri­he geç­miş­tir. Can­ning’in Sul­tan Ab­dül­me­cid üze­rin­


de­ki et­ki­si­ni gös­te­ren il­ginç bir ri­va­ye­ti Vak’ai­nü­vis Cev­det Pa­şa şu şe­kil­de zik­ret­
mek­te­dir. Fran­sız­la­rın is­te­ği üze­ri­ne Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa’nın Sa­da­ret’ten alın­ma­sı ve
ye­ri­ne Âlî Pa­şa’nın ge­ti­ril­me­sin­den do­la­yı İn­gi­liz Bü­yü­kel­çi Can­ning “gü­cen­miş”ti.
Can­ning’i da­rılt­tı­ğı­na ina­nan Sul­tan Ab­dül­me­cid, Ta­rab­ya’da­ki İn­gil­te­re Bü­yü­kel­çi­
li­ği’nde dü­zen­le­nen ba­lo­ya biz­zat gi­de­rek Can­ning’in gön­lü­nü al­ma­ya gay­ret et­miş­
tir. Bu zi­ya­ret et­ki­si­ni gös­ter­miş; da­ha son­ra Ab­dül­me­cid’i zi­ya­ret eden Can­ning’in,
Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa’nın Sa­da­re­te ge­ti­ril­me­si­ni ıs­rar­la tek­rar is­te­me­si üze­ri­ne Âlî Pa­şa
Sa­da­ra­zam­lık’tan is­ti­fa et­miş ve ye­ri­ne Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa ge­ti­ril­miş­tir.
Bu şe­kil­de İn­gi­liz Can­ning ve Rus Ale­xan­der Ser­ge­je­witsch Mens­chi­kow (1787-
1869) ör­ne­ği­ni ver­di­ği­miz İs­tan­bul’da­ki ya­ban­cı dip­lo­mat­la­rın et­kin­lik­le­ri, Os­man­
lı Dev­le­ti’ne kı­sa ve or­ta va­de­de iki alan­da olum­suz et­ki­de bu­lun­muş­tur: Bi­rin­ci
ola­rak, İs­tan­bul’da­ki ya­ban­cı bü­yü­kel­çi­le­rin ve­ya taş­ra­da­ki kon­so­los­la­rın Os­man­lı
içiş­le­ri­ne çok ra­hat ve per­va­sız bir şe­kil­de mü­da­ha­le ede­rek bir­çok iç me­se­le­nin
mil­let­lerara­sı bir bo­yut ka­zan­ma­sı­na ne­den ol­muş­lar­dır. Bu tür mü­da­ha­le­ler ne­ti­
ce­sin­de il­gi­li iç olay­lar dev­le­tin kon­tro­lün­den çı­ka­rak çok da­ha de­ği­şik ve teh­li­ke­li
mec­ra­la­ra ka­ya­bi­li­yor­du. Yi­ne bu sü­reç­te­ki çe­şit­li ata­ma­lar ve gö­rev­den al­ma­la­ra
sık ola­rak ka­rı­şa­rak, Os­man­lı iç si­ya­se­ti­nin is­tik­rar­sız­laş­tı­rıl­ma­sı­na ne­den ol­ma­la­
rı, ikin­ci önem­li olum­suz so­nu­ca yol açı­yor­lar­dı. Bu şe­kil­de mer­kez­de­ki si­ya­sî ya­pı
iyi­ce is­tik­rar­sız­la­şı­yor­du. Ni­te­kim bu dö­nem­de çok sık ola­rak ya­pı­lan Sad­ra­zam ve
Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı de­ği­şik­le­ri­nin ne­den­le­rin­den bi­ri de bu tür mü­da­ha­le­ler­di.

DÖ­NE­MİN DİP­LO­MA­TİK GE­LİŞ­ME­LE­Rİ


Tak­ri­ben XIX. yüz­yı­lın or­ta­la­rın­dan iti­ba­ren baş­la­yan bu sü­reç­te, Os­man­lı dip­
lo­ma­si­si­ni meş­gul eden önem­li ge­liş­me­ler ar­dı ar­dı­na ya­şan­mış; bi­ri bit­me­den
di­ğe­ri baş­la­mış­tır. Bun­lar, ba­zen doğ­ru­dan ce­re­yan eden sa­vaş­lar ve­ya ba­zen iç
is­yan şek­lin­de baş­la­yıp de­va­mın­da mil­let­le­ra­ra­sı so­run, da­ha doğ­ru­su Av­ru­pa­lı
dev­let­le­rin de dâ­hil ol­ma­sıy­la Av­ru­pa Me­se­le­si bo­yu­tu­nu ka­zan­mış­tır. Os­man­lı
dev­let adam­la­rı ve dip­lo­mat­la­rı bu yo­ğun, kar­ma­şık ve çok bo­yut­lu olay­lar kar­şı­
sın­da ge­rek­li ham­le­le­ri ya­pa­rak dev­le­tin var­lı­ğı­nı sür­dür­me­ye gay­ret et­miş­ler­dir.
Bu­ra­da il­gi­li ge­liş­me­le­rin hep­si­ni ele al­mak müm­kün ol­ma­dı­ğı için, da­ha zi­ya­de
Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nı uzun sü­re meş­gul eden Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si, 1853-56
Kı­rım Har­bi, 1856 Pa­ris Kon­gre­si, Lüb­nan Olay­la­rı, Gi­rit İs­ya­nı ve 1876 Se­la­nik
Ola­yı gi­bi ge­liş­me­ler üze­rin­de du­rul­mak­ta­dır. Bu ha­di­se­ler ge­nel iti­ba­rıy­la 1853-
1856 Kı­rım Har­bi mer­kez­li ola­rak ön­ce­si ve son­ra­sıy­la bir bü­tün­lük arz et­mek­te­
dir­ler. Ön­ce­siy­le, ya­ni Kı­rım Har­bi’nin ne­den­le­ri­ni ve son­ra­sıy­la, ya­ni Pa­ris Kon­
gre­si’nin oluş­tur­du­ğu dü­ze­nin ve­ya sü­re­cin so­nu­cu ola­rak ce­re­yan et­miş­ler­dir. İl­gi­li
dip­lo­ma­tik olay­lar ta­kip edi­lir­ken bu bü­tün­lü­k net bir şe­kil­de gö­rül­mek­te­dir.

Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si


Bu dö­nem­de mo­dern Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ni yo­ğun bir şe­kil­de meş­gul eden ge­ Kutsal Yerler Meselesi,
liş­me­le­rin ba­şın­da, Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si gel­mek­te­dir. Fa­kat Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si Hıristiyanlar tarafından
Kudüs’te kutsal kabul edilen
ken­di ba­şı­na ba­ğım­sız bir olay­dan da­ha zi­ya­de ön­ce­siy­le ve son­ra­sıy­la ce­re­yan eden bazı mekânların Ortodoks
bir ta­kım ge­liş­me­ler­le bir bü­tü­nün par­ça­sı ola­rak ele alın­ma­lı­dır. Bu­ra­da kı­sa­ca te­ ve Katolikler tarafından
kullanılması; bakımının
mas edi­le­cek ge­liş­me­ler, Os­man­lı si­ya­sî ve dip­lo­ma­si ta­ri­hi ba­kı­mın­dan bir­bir­le­ri­ne yapılması hakkında aralarında
bağ­lı ola­rak Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si’nin pat­lak ver­me­si­ne ne­den ol­muş­lar­dır. çıkan anlaşmazlıklardan dolayı
Rusya ve Fransa gibi Avrupalı
Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si sü­re­ci­ni, Fran­sa adı­na Na­pol­yon Bo­na­par­te’ın 1798 yı­ Büyük Devletlerin müdahaleleri
lın­da Mı­sır’ı iş­gal et­me­siy­le bir­lik­te baş­lat­mak ge­re­ki­yor. Çün­kü bu iş­gal­le bir­lik­te, ile başlayan rekabet veya
mücadeleye denir.
Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin bü­tün dik­kat­le­ri dar an­lam­da bu­ra­ya ve ge­niş an­lam­da
164 Osmanlı Diplomasisi

ise Ak­de­niz’e yo­ğun­laş­mış­tır. 1789 Fran­sız İh­ti­lâ­li ile Av­ru­pa’da­ki si­ya­sî ve as­ke­rî
den­ge­le­rin alt üst ol­ma­sı yet­mi­yor­muş gi­bi bu­nun üze­ri­ne bir de Fran­sa’nın Mı­
sır’ı iş­gal et­me­si ben­zer bir sı­kın­tı­nın bu kez Ak­de­niz’de de ya­şan­ma­sı­na ne­den
ol­muş­tur. Fran­sa’nın, ih­ti­lâ­lin he­men ar­dın­dan I. Koa­lis­yon Sa­va­şı’nı (1792-1797)
ka­za­na­rak Av­ru­pa’da el­de et­ti­ği ba­şa­rıy­la ye­tin­me­ye­rek Mı­sır’ı iş­gal et­mek su­re­tiy­le
böy­le­si­ne stra­te­jik bir böl­ge­ye hâ­kim ol­ma­sı, baş­ta İn­gil­te­re ol­mak üze­re Os­man­lı
top­rak­la­rın­da il­gi­si olan di­ğer dev­let­le­ri bir hay­li ra­hat­sız et­miş­tir. Böy­le­ce Av­ru­
pa’nın dı­şın­da Mı­sır’da Av­ru­pa­lı dev­let­ler ara­sın­da cid­dî bir re­ka­bet ve mü­ca­de­le
baş­la­mış­tır.
Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin bu re­ka­be­ti Os­man­lı için olum­lu ve olum­suz ol­
mak üze­re pa­ra­dok­sal bir an­lam ta­şı­mak­tay­dı. Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nın, bu
du­rum­dan is­ti­fa­de ede­rek Fran­sa’nın ra­ki­bi Rus­ya ve İn­gil­te­re ile it­ti­fak yap­mak
su­re­tiy­le Fran­sa’yı Mı­sır’dan çı­kart­ma­sı, bu bağ­lam­da­ki olum­lu ge­liş­mey­di. Fa­
kat bu­nun böl­ge­sel ola­rak çok olum­suz bir so­nu­cu­nun da or­ta­ya çık­tı­ğı­nın be­
lir­til­me­si ge­re­ki­yor: Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler ara­sın­da­ki re­ka­be­tin, Ak­de­niz ve
Mı­sır’a kay­ma­sıy­la böl­ge is­tik­rar­sız­laş­tır­mış­tır. Ni­te­kim Fran­sız­la­rın Mı­sır’dan
çı­kar­tıl­ma­sı­nın ar­dın­dan, böl­ge­de­ki Os­man­lı hâ­ki­mi­ye­ti ve is­tik­ra­rı bir da­ha
sağ­la­na­ma­mış­tır. Böl­ge bu şe­kil­de is­tik­rar­sız­laş­tı­rıl­mış ve ye­ni ça­tış­ma­la­rın pat­
lak ver­me­si­ne ze­min ha­zır­lan­mış­tır. Ni­te­kim da­ha son­ra­ki yıl­lar­da pat­lak ve­ren
Os­man­lı-İn­gi­liz ve Rus Sa­vaş­la­rı (1806-1812), Mı­sır Va­li­si Meh­med Ali Pa­şa’nın
(1769-1849) 1831-1841 ara­sın­da­ki is­ya­nı, bu sü­re­cin bir de­va­mı ni­te­li­ğin­de­dir.
Bun­lar­dan Meh­med Ali Pa­şa İs­ya­nı, Os­man­lı Dev­le­ti için tam bir he­zi­met ol­
muş­tur. Meh­med Ali Pa­şa’nın oğ­lu İb­ra­him Pa­şa, Os­man­lı Or­du­su’nu ar­dı ar­dı­na
mağ­lup ede­rek Kü­tah­ya’ya ka­dar iler­le­miş ve İs­tan­bul’u teh­dit et­miş­tir.
Dö­ne­min dev­let adam­la­rı Meh­med Ali Pa­şa teh­li­ke­si­ni Os­man­lı as­ke­rî gü­
cüy­le ber­ta­raf ede­me­ye­cek­le­ri­ni, do­la­yı­sıy­la Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin dip­lo­ma­
tik ve as­ke­rî yar­dı­mı­na ih­ti­yaç gör­dük­le­ri için bu des­te­ğin sağ­la­na­bil­me­si için iki
önem­li dip­lo­ma­tik ham­le yap­mış­lar­dır:
Ön­ce­lik­le İn­gil­te­re’nin des­te­ği­ni ala­bil­mek için 16 Ağus­tos 1838 ta­ri­hin­de Bal­
ta Li­ma­nı Ti­ca­ret An­tlaş­ma­sı im­za­lan­mış­tır. Bu­nun­la sa­de­ce İn­gil­te­re’ye önem­li
ik­ti­sa­dî ta­viz­ler ve­ril­miş, da­ha son­ra­ki gün­ler­de an­tlaş­ma Av­ru­pa’nın bir­çok dev­
le­ti­ne de teş­mil edil­miş­tir. Meh­med Ali Pa­şa teh­li­ke­si­nin de­vam et­me­si üze­ri­ne
bu kez 3 Ka­sım 1839’da Tan­zi­mat Fer­ma­nı ilan edi­le­rek Mo­dern­leş­me dev­let si­
ya­se­ti hâ­li­ne ge­ti­ril­miş­tir. Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa, Tan­zi­mat’ın ne­den ilan edil­me­si
ge­re­ği­ni Sul­tan Ab­dül­me­cid’e izah eder­ken kul­lan­dı­ğı “Av­ru­pa’nın te­vec­cü­hü­nü”
ka­zan­mak ifa­de­si önem­li ol­sa ge­re­kir. Ni­te­kim bu şe­kil­de ya­pı­lan ti­ca­rî ve kül­tü­
rel iki ham­le olum­lu so­nuç ver­miş; 15 Tem­muz 1840’da Lon­dra’da İn­gil­te­re, Rus­
ya ve Avus­tur­ya’nın ka­tı­lı­mıy­la ger­çek­leş­ti­ri­len kon­fe­rans­ta Lon­dra Ant­laş­ma­sı’nı
im­za­la­ya­rak Meh­med Ali Pa­şa’nın iş­gal et­ti­ği top­rak­la­rı bo­şal­ta­rak Mı­sır Va­li­li­ği
ile ye­tin­me­si is­ten­miş­tir. İkin­ci önem­li ham­le as­ke­rî it­ti­fak­la­rın ya­pıl­ma­sı ol­muş­
tur. Bu­nun için ön­ce 8 Tem­muz 1833’de Hün­kâr İs­ke­le­si İt­ti­fak Ant­laş­ma­sı Rus­ya
ile im­za­lan­mış­tır. Fa­kat İn­gil­te­re ve Fran­sa’nın bu­na tep­ki gös­ter­me­si üze­ri­ne bu
uy­gu­lan­ma­mış­tır. De­va­mın­da ise, İn­gil­te­re ve Avus­tur­ya’nın do­nan­ma­sıy­la Meh­
med Ali Pa­şa mağ­lup edil­miş; 27 Ka­sım 1840 ta­ri­hin­de­ki an­laş­may­la bu is­yan res­
men so­na er­miş­tir. Bu şe­kil­de Os­man­lı, Av­ru­pa­lı dev­let­le­rin dip­lo­ma­tik ve as­ke­rî
yar­dım­la­rıy­la Meh­med Ali Pa­şa teh­li­ke­si­nin or­ta­dan kalk­ma­sı sağ­lan­mış­tır.
İs­tan­bul’un Meh­med Ali Pa­şa ta­ra­fın­dan teh­dit edil­me­si üze­ri­ne Rus­ya’nın
do­nan­ma­sı­nı İs­tan­bul’a gön­der­me­si, Rus as­ke­ri­nin ka­ra­ya çık­ma­sı ve bu dev­let­le
Hün­kâr İs­ke­le­si İt­ti­fak An­laş­ma­sı’nın im­za­lan­ma­sı, bu kez bam­baş­ka bir dip­lo­
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 165

ma­tik so­ru­nun pat­lak ver­me­si­ne yol aç­mış­tır: Bo­ğaz­lar So­ru­nu. Bo­ğaz­lar So­ru­
nu, Rus do­nan­ma­sı­nın Bo­ğaz’dan ge­çe­rek İs­tan­bul’a gel­me­si Ça­nak­ka­le Bo­ğa­zı ve
Mar­ma­ra Denizi’nin du­ru­mu hak­kın­da Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler ara­sın­da baş­la­
yan tar­tış­ma­la­ra ve­ri­len isim­dir. Bu du­rum baş­ta İn­gil­te­re ol­mak üze­re di­ğer dev­
let­le­ri ra­hat­sız et­miş ve ya­ban­cı dev­let­le­re ait do­nan­ma­la­rın bo­ğaz­lar­dan ge­çiş­le­
ri­nin han­gi şart­lar­da na­sıl ola­ca­ğı so­ru­su te­laf­fuz edil­me­ye baş­lan­mış­tı. Os­man­lı
Dev­le­ti ise, ken­di top­ra­ğı olan ve da­ha da önem­li­si baş­şeh­rin­den ge­çen bu böl­
ge hak­kın­da ka­rar ver­me ve söz sa­hi­bi ol­ma du­ru­mun­da de­ğil­di. Bun­dan do­la­yı
Meh­med Ali Pa­şa Me­se­le­si’ne mü­da­hil olan Os­man­lı Dev­le­ti, İn­gil­te­re, Rus­ya ve
Avus­tur­ya gi­bi dev­let­le­rin te­şeb­bü­süy­le Lon­dra’da bir top­lan­tı ya­pıl­mış ve ne­ti­ce­
sin­de 3 Tem­muz 1841 Lon­dra Ant­laş­ma­sı im­za­la­na­rak Bo­ğaz­lar’dan ge­çiş şart­la­
rı, ba­rış du­ru­mun­da ya­ban­cı dev­let­ler ait sa­vaş ge­mi­le­ri­nin bo­ğaz­lar­dan ge­çi­şi­ne
ka­pa­tıl­ma­sı il­ke­siy­le tes­pit edil­miş­tir. Böy­le bu tar­tış­ma da­ha bü­yük bir so­ru­na
dö­nüş­me­den hal­le­dil­miş­tir.
Bo­ğaz­lar’ın du­ru­mu hak­kın­da Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler ara­sın­da sağ­la­nan uz­
laş­ma, da­ha son­ra bir baş­ka Os­man­lı top­ra­ğın­da pat­lak ve­ren Kut­sal Yer­ler Me­se­
le­si’nde ise bir tür­lü sağ­la­na­ma­mış­tır. Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si, Ku­düs’te bu­lu­nan ve
Hı­ris­ti­yan­lar ta­ra­fın­dan kut­sal ka­bul edi­len ba­zı me­kân­la­rın Hı­ris­ti­yan mez­hep­le­ri,
özel­lik­le de Or­to­doks ve Ka­to­lik­ler ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­ma­sı; ba­kı­mı­nın ya­pıl­ma­sı
hak­kın­da ara­la­rın­da çı­kan an­laş­maz­lık­lar­dan do­la­yı Rus­ya ve Fran­sa gi­bi bazı Av­ru­
pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin mü­da­ha­le­le­riy­le baş­la­yan re­ka­bet ve­ya mü­ca­de­le­dir.
As­lın­da es­ki­den be­ri var olan bu me­se­le­nin bu dö­nem­de ye­ni­den alev­len­me­
si şu şe­kil­de ol­muş­tur: 1789 ih­ti­lâ­li­nin ar­dın­dan Fran­sa’da baş­la­yan lâ­ik yö­ne­ti­
min, bu böl­ge­de­ki Hı­ris­ti­yan­lar­la il­gi­len­me­me­si üze­ri­ne böl­ge­de do­ğan boş­lu­ğu,
Avus­tur­ya ve Rus­ya dol­dur­ma­ya baş­la­mış­tı. Avus­tur­ya da­ha ön­ce­den im­za­la­nan
ka­pi­tü­las­yon ant­laş­ma­la­rı­nı ve 1699 Kar­lof­ça gi­bi ant­laş­ma­la­rı ile­ri sü­re­rek Ka­to­
lik­ler­le; Rus­ya ise doğ­ru­dan 1774 Kü­çük Kay­nar­ca Ant­laş­ma­sı’na da­ya­na­rak Or­
to­doks­lar­la il­gi­len­mek­tey­di. Fa­kat Lou­is Na­pol­yon Bo­na­par­te dö­ne­min­de (1849-
1870), Fran­sa’nın böl­ge­de­ki es­ki si­ya­se­ti­ne dön­me­siy­le, ya­ni Ka­to­lik­ler­le tek­rar
il­gi­len­me­ye baş­la­ma­sıy­la bu üç dev­let ara­sın­da cid­dî bir re­ka­bet ve ça­tış­ma pat­lak
ver­miş­tir. Bu re­ka­bet özel­lik­le de Or­to­doks­lar adı­na Rus­ya ve Ka­to­lik­ler adı­na
tek­rar dev­re­ye gi­ren Fran­sa ara­sın­da ce­re­yan et­miş­tir. Os­man­lı dev­let adam­la­rı
böy­le­ce bu iki dev­let ara­sın­da kal­mış­lar­dı. Fa­kat ne­ti­ce­de Kut­sal Yer­ler­de­ki di­nî
me­kân­la­rın kul­la­nıl­ma­sın­da çı­kan an­laş­maz­lık­la­rın çö­zül­me­sin­de, Fran­sız­la­rın
ta­lep­le­ri doğ­rul­tu­sun­da Ku­düs’te­ki Ka­ma­me Ki­li­se­si üze­rin­de Ka­to­lik­le­rin le­hi­ne
ba­zı dü­zen­le­me­ler yap­mış­lar­dı. Fa­kat bu çö­züm, tam bir çö­züm­süz­lük ol­muş ve
ne Fran­sız­la­rı ne de Rus­la­rı mem­nun et­miş­ti.
Özel­lik­le de Rus­ya bu ge­liş­me­den en faz­la ra­hat­sız olan ta­raf­tı ve Kut­sal Yer­ler
Me­se­le­si ile Os­man­lı va­tan­da­şı Or­to­doks­la­rın hâ­mi­li­ği için Os­man­lı Dev­le­ti’ni
iyi­ce sı­kış­tır­ma­ya baş­la­mış­tır. As­lın­da Rus­ya’nın bu ham­le­si, sa­de­ce di­nî amaç­lar
ve en­di­şe­ler­den; din ve ırk da­ya­nış­ma­sın­dan kay­nak­lan­mı­yor­du. Rus­ya’nın bu ta­
lep­ler üze­rin­den baş­ka amaç­la­rı güt­tü­ğü­nü gös­te­ren en so­mut de­lil 9 Ocak 1853
ta­ri­hin­de St. Pe­ters­burg’ta Çar I. Ni­ko­la ile İn­gil­te­re Bü­yü­kel­çi­si Ge­or­ge Ha­mil­ton
Sey­mo­ur (1797-1880) ara­sın­da ge­çen gö­rüş­me­dir. I. Ni­ko­la, Sey­mo­ur’a Os­man­
lı Dev­le­ti’nin ken­di ara­la­rın­da doğ­ru­dan pay­la­şıl­ma­sı­nı şu şe­kil­de tek­lif et­miş­ti:
“Kol­la­rı­mız ara­sın­da has­ta bir adam var. Çok has­ta. Si­ze açık­ça söy­le­me­li­yim ki, ge­ Hasta Adam, Rus Çarı I. Nikola
re­ken bü­tün ted­bir­le­ri al­ma­dan ön­ce onu gü­nün bi­rin­de kay­bet­me­miz bü­yük fe­la­ket tarafından Osmanlı Devleti’nin
içinde bulunduğu kötü
ola­cak­tır. Tür­ki­ye an­sı­zın öle­bi­lir.” Sey­mo­ur ise bu tek­lif kar­şı­sın­da, “has­ta­yı te­da­vi durumu ifade etmek için ilk
et­me­yi” ni­çin dü­şün­me­dik­le­ri­ni söy­le­ye­rek Os­man­lı Dev­le­ti’nin bü­tün­lü­ğü­nün defa kullanılmıştır.
166 Osmanlı Diplomasisi

de­vam et­me­si ge­rek­ti­ği­ni be­lirt­miş­tir. Bu ifa­de­ler­den de an­la­şıl­dı­ğı üze­re, Rus­ya


bu­ra­da Os­man­lı mi­ra­sı­nın pay­la­şıl­ma­sı­nı tar­tış­ma­ya aç­mış ve bu­nu ön­ce­lik­le İn­
gil­te­re’ye tek­lif et­miş­tir. İn­gil­te­re ise 1798 yı­lın­da Mı­sır’ın Fran­sa ta­ra­fın­dan iş­gal
edil­me­sin­den be­ri ta­kip et­ti­ği Os­man­lı top­rak bü­tün­lü­ğü­nün ko­run­ma­sı si­ya­se­ti­
ni de­vam et­ti­re­rek bu tek­li­fi red­det­miş­tir.
Bu şe­kil­de Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si’ni ba­ha­ne ede­rek Os­man­lı Dev­le­ti’nin pay­la­
şıl­ma­ya açan I. Ni­ko­la, İn­gil­te­re’den is­te­di­ği des­te­ği ala­ma­yın­ca, bu­nu ken­di uh­
de­si­ne al­mış­tır. Bu­nun için Ge­ne­ral Mens­chi­kow 28 Şu­bat 1853’de ola­ğa­nüs­tü el­çi
ola­rak İs­tan­bul’a gön­de­re­rek Os­man­lı Dev­le­ti’ni âde­ta sa­va­şa sü­rük­le­mek için her
şe­yi yap­mış­tır. Ni­te­kim Mens­chi­kow, yük­sek su­bay­lar­dan olu­şan 46 ki­şi­lik he­yet­le
İs­tan­bul’a ayak ba­sar bas­maz dip­lo­ma­si ku­ral­la­rı­nı alt üst ede­rek Os­man­lı dev­let
adam­la­rı­nı sı­kış­tır­ma­ya ça­lış­mış­tır. Ör­ne­ğin gün­lük kı­ya­fet­ler­le Sad­ra­zam Mus­
ta­fa Re­şid Pa­şa’yı zi­ya­ret et­miş, Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı Fu­ad Pa­şa’yı zi­ya­ret et­me­di­ği gi­bi
onu “ha­in” ilan ede­rek is­ti­fa et­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­le­miş ve is­ti­fa da et­tir­miş­tir.
Bu tür ham­le­le­riy­le is­te­di­ği so­nu­cu el­de eden Mens­chi­kow, da­ha son­ra iki ta­le­bi­
ni Ba­bıâ­li’ye ilet­miş­ti: Böl­ge­de­ki Kut­sal Me­kân­lar ko­nu­sun­da Or­to­doks­lar le­hi­ne
ba­zı dü­zen­le­me­le­rin ya­pıl­ma­sı ve Or­to­doks Os­man­lı Te­baa­sı’nın hi­ma­ye­si­nin bir
se­net­le ta­nın­ma­sı. Bu ara­da Sul­tan Ab­dül­me­cid’i zi­ya­ret ede­rek bu kez de Hâ­ri­ci­
ye Nâ­zı­rı Rı­fat Pa­şa’nın gö­re­vin­den alı­na­rak ye­ri­ne Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa’nın ge­ti­ril­
me­si­ni sağ­la­mış­tır.
Os­man­lı hü­kü­me­ti ve Sa­ray üze­rin­de ol­duk­ça et­ki­li olan İn­gil­te­re’nin İs­tan­bul
Bü­yü­kel­çi­si Can­ning, bu sü­reç­te Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nın en önem­li yar­dım­cı­
sı ol­muş­tur. Ni­te­kim Can­ning’in tav­si­ye­le­ri doğ­rul­tu­sun­da Kut­sal Yer­ler hak­kın­
da­ki is­tek­ler hak­kın­da ça­lış­ma ya­pıl­mış, fa­kat Or­to­doks Te­ba­a hak­kın­da­ki se­net
ka­bul edil­me­miş­ti. So­nuç­la­rı iti­ba­rıy­la Kut­sal Yer­ler Me­se­le­si, or­ta yol bu­lun­mak
su­re­tiy­le hal­le­dil­se de, Or­to­doks Te­ba­a hak­kın­da Rus­ya’ya bir se­ne­din ve­ril­me­si
17 Ma­yıs 1853 ta­ri­hin­de top­la­nan Os­man­lı is­ti­şa­re mec­li­si ta­ra­fın­dan red­de­dil­
miş­tir. Os­man­lı Dev­le­ti’nin böy­le bir ka­rar al­ma­sın­da İn­gil­te­re ve Fran­sa’nın Bü­
yü­kel­çi­le­ri­nin et­ki­le­ri ol­muş­tur.
Bu­nun üze­ri­ne Mens­chi­kow, Os­man­lı-Rus iliş­ki­le­ri­nin ke­sil­di­ği­ni be­lir­te­rek
İs­tan­bul’u terk et­miş­tir. Gi­der­ken de, “bu mü­na­se­bet­le­rin ke­sil­me­si­nin ya­ra­ta­ca­ğı
fe­ci ne­ti­ce­le­ri ve sa­yı­sız afet­le­ri ek­se­lans­la­rı­nın ari­fa­ne tak­di­ri­ne bı­ra­kı­yo­rum”, di­
ye­rek Os­man­lı Dev­le­ti’ni teh­dit et­me­yi de ih­mal et­me­miş­tir. Mens­chi­kow’un bu
ic­ra­at­la­rı Kı­rım Har­bi’nin pat­lak ver­me­sin­de önem­li bir ye­re sa­hip­tir. Do­la­yı­sıy­la
Çar I. Ni­ko­la, is­te­di­ği so­nu­cu bu aşa­ma­da el­de et­miş­tir.

1853-56 Kı­rım Har­bi


Os­man­lı ve Av­ru­pa ta­ri­hi­nin en önem­li as­ke­rî, si­ya­sî ve dip­lo­ma­si ge­liş­me­le­
rin­den olan 1853-1856 Kı­rım Har­bi, Rus Or­du­su’nun Ef­lak-Boğ­dan’a gir­me­siy­le
22 Ha­zi­ran 1853’te fii­lî ola­rak baş­la­mış­tır. Bu ara­da Rus­ya, Av­ru­pa dip­lo­ma­tik
çev­re­le­ri­ne ve ka­mu­oyu­na bu sa­va­şın ge­rek­çe­si­ni izah et­me ih­ti­ya­cı­nı duy­muş ve
Av­ru­pa­lı dev­let­le­re gön­der­di­ği be­yan­na­me­de, ama­cı­nın as­lın­da sa­vaş ol­ma­dı­ğı;
an­laş­ma­lar­la “ken­di­si­ne ta­nı­nan hak­la­ra say­gı­yı” te­min et­mek ve Or­to­doks inan­
cı­nı “ko­ru­mak” ol­du­ğu­nu id­di­a et­miş­tir. Rus­ya bu­ra­da sa­va­şın ne­de­ni ola­rak di­nî
gün­de­me ge­ti­re­rek, si­ya­sî amaç­la­rı­nı giz­le­mek is­te­miş­tir.
Rus­ya’nın di­nî amaç­lı bu iza­hı­na rağ­men muh­te­mel bir Os­man­lı-Rus sa­va­şın­
dan en faz­la ra­hat­sız­lık du­yan Avus­tur­ya ol­muş­tur. Zi­ra sa­va­şı ka­zan­ma ih­ti­ma­li
yük­sek olan Rus­ya’nın Bal­kan­lar’a ka­dar in­me­si Avus­tur­ya için bü­yük bir teh­li­ke
ola­bi­lir­di. Bun­dan do­la­yı Avus­tur­ya, bu sa­va­şın önü­ne ge­çe­bil­mek için Vi­ya­na’da
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 167

bir kon­gre­nin top­lan­ma­sı­nı sağ­la­mış ve Gayr-i Müs­lim­ler için is­te­nen di­nî im­ti­
yaz­la­rın ga­ran­ti edil­me­si­ni sağ­la­ma­ya ça­lı­şa­rak, Rus­ya’nın sa­vaş ma­ze­re­ti­ni elin­den
al­mak ve önü­nü kes­mek is­te­miş­tir. Ni­te­kim Avus­tur­ya, İn­gil­te­re, Fran­sa, Prus­ya ve
Rus­ya’nın ka­tıl­dı­ğı bu kon­gre­de, Ba­bıâ­li’nin Or­to­doks Ki­li­se­si’ne le­hi­ne ta­nı­ya­ca­ğı
im­ti­yaz­lar Kü­çük Kay­nar­ca ve 1829 Edir­ne Ant­laş­ma­sı’na gö­re ola­ca­ğı; bu im­ti­yaz­
lar Or­to­doks­lar­la sı­nır­lı ol­ma­ya­rak ve di­ğer mez­hep­le­ri de kap­sa­ya­ca­ğı ka­bul edil­
miş­ti. Bu­na gö­re, Os­man­lı Dev­le­ti ta­ra­fın­dan di­ğer mez­hep­le­re ta­nı­nan im­ti­yaz­la­ra
Or­to­doks­lar­la il­gi­li olan­la­rın da ek­le­ne­ce­ği­ne da­ir bir ta­ah­hüt­te bu­lu­nu­la­cak­tı.
Ken­di­si hak­kın­da gö­rüş­me­le­rin ya­pıl­dı­ğı bu kon­gre­ye da­vet edil­me­yen Os­
man­lı Dev­le­ti’nin, kon­gre­nin ka­rar­la­rı­nı red­det­me­si üze­ri­ne, Kı­rım Sa­va­şı 4 Ekim
1853’te res­men baş­la­mış­tır. Rus­la­rın, fır­tı­na­dan do­la­yı Si­nop Li­ma­nı’na sı­ğı­nan
Os­man­lı ge­mi­le­ri­ni 30 Ka­sım 1853 ta­ri­hin­de ba­tır­ma­sı ve Müs­lü­man ma­hal­le­
si­ni ate­şe ver­me­si, Kı­rım Har­bi’nin kı­rıl­ma nok­ta­sı ol­muş­tur. Bu ola­ya ka­dar bir
Os­man­lı-Rus sa­vaş şek­lin­de ce­re­yan eden Kı­rım Har­bi, bun­dan son­ra Av­ru­pa­lı
Bü­yük Dev­let­le­rin de dâ­hil ol­ma­sıy­la bir Av­ru­pa sa­va­şı bo­yu­tu­nu al­mış­tır. Rus­
ya’nın so­nuç­la­rı­nı bi­le­rek böy­le­si­ne bir bas­kın­la Av­ru­pa ka­mu­oyu­nu ve Av­ru­pa­lı
dev­let­le­ri kar­şı­sı­na al­ma­sı il­ginç ol­sa ge­re­kir.
Ni­te­kim bu ge­liş­me­ye en sert tep­ki­yi ve­ren İn­gil­te­re ve Fran­sa, 27 Şu­bat 1854’te
Rus­ya’ya bir no­ta ve­re­rek, Ef­lak ve Boğ­dan’ı der­hal bo­şalt­ma­sı­nı ve Os­man­lı Dev­
le­ti’nin top­rak bü­tün­lü­ğü­nü ka­bul et­me­si­ni is­te­miş­ler­di. Şa­yet Rus­ya bu­nu ka­bul
eder­se Os­man­lı Dev­le­ti şun­la­rı ta­ah­hüt ede­cek­ti: Tüm Os­man­lı va­tan­daş­la­rı ka­
nun önün­de eşit ola­cak­lar, te­ba­a ara­sın­da cins ve mez­hep far­kı ol­ma­dan her­kes
me­mur ta­yin edi­le­bi­le­cek, Hı­ris­ti­yan­la­rın şa­hit­li­ği Müs­lü­man­lar­la eşit ka­bul edi­
le­cek, Kar­ma Mah­ke­me­ler ka­bul edi­le­cek ve Ha­raç kal­dı­rı­la­cak. İlan edil­me­sin­
den tak­ri­ben iki yıl ön­ce ce­re­yan eden bu ge­liş­me, as­lın­da Is­la­hat Fer­ma­nı’nın
ayak ses­le­rin­den baş­ka bir şey de­ğil­di.
Rus­ya’nın bu no­ta­yı red­det­me­si üze­ri­ne bu iki dev­let 12 Mart 1854’te Os­man­lı
Dev­le­ti’yle it­ti­fak ant­laş­ma­sı im­za­la­mış­lar­dı. İt­ti­fak ant­laş­ma­sı­nın ar­dın­dan Rus­
ya’ya dört mad­de­den olu­şan bir no­ta 22 Tem­muz’da ve­ril­miş; bun­da Os­man­lı
Dev­le­ti’nin ge­nel bir re­form yap­ma­sı gün­de­me ge­ti­ril­miş­tir. Bu ara­da Os­man­lı
Dev­le­ti, sa­vaş­tan do­la­yı or­ta­ya çı­kan ma­lî sı­kın­tı­nın gi­de­ril­me­si için 24 Ağus­tos
1854 ta­ri­hin­de İn­gi­liz ve Fran­sız ban­ka­la­rıy­la Os­man­lı ta­ri­hin­de­ki ilk dış borç
an­laş­ma­sı­nı im­za­lan­mış­tır. Bu tür dış borç an­laş­ma­la­rı da­ha son­ra­ki yıl­lar­da ar­
ta­rak de­vam et­miş­tir. Bu du­rum Os­man­lı Dev­le­ti’nin hem ma­lî hem de dip­lo­ma­si
ala­nın­da da­ha da za­yıf­lat­mış ve Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin dış mü­da­ha­le­le­ri­ni de
ko­lay­laş­tır­mış­tır. Bu so­nu­cun alın­ma­sın­da Kı­rım Har­bi et­ki­li ol­muş­tur.
Rus­ya’nın 22 Tem­muz ta­rih­li İn­gi­liz ve Fran­sız no­ta­sı­nı red­det­me­si üze­ri­ne
müt­te­fik dev­let­ler, 13 Ey­lül’de 120 000 ki­şi­lik or­du ile Kı­rım’a çı­kart­ma yap­mış­lar­
dır. Fa­kat is­te­ni­len so­nu­cun bir tür­lü alı­na­ma­ma­sın­dan do­la­yı bu kez Avus­tur­ya ve
Pi­ye­mon­te de Rus­ya’ya kar­şı müt­te­fik kuv­vet­le­re ka­tıl­mış­tır. Ni­ha­yet 9 Ey­lül 1855
ta­ri­hin­de Si­vas­to­pol’ün düş­me­si üze­ri­ne 16 Ara­lık’ta Rus­ya ve­ri­len bir ül­ti­ma­tom
ile sa­va­şa son ver­me­si is­te­miş­tir. Bu ül­ti­ma­tom­da ya­pı­la­cak ba­rı­şa esas ola­cak dört
önem­li mad­de yer al­mak­ta­dır. Bu­na gö­re Ef­lak-Boğ­dan ve Sır­bis­tan Av­ru­pa­lı Bü­yük
Dev­let­le­rin top­lu hi­ma­ye­sin­de ola­cak, Ka­ra­de­niz ta­raf­sız hâ­le ge­ti­ri­le­cek ve Os­man­
lı Dev­le­ti sı­nır­la­rı için­de bu­lu­nan bü­tün Hı­ris­ti­yan­la­ra ve Müs­lü­man­la­ra Av­ru­pa
ga­ran­ti­si al­tın­da ye­ni hak­lar ve­ril­me­si­ni ta­ah­hüt ede­cek­tir. Rus­ya, ba­zı ufak iti­raz­lar
dı­şın­da bu mad­de­le­ri ka­bul et­ti­ği­ni ilan ede­rek sa­va­şı so­na er­dir­miş­tir.
Os­man­lı Dev­le­ti, bu şe­kil­de Kı­rım Har­bi’ni as­ke­rî ola­rak ka­zan­ma­sı­na rağ­men,
bu ga­li­bi­ye­tin so­nuç­la­rın­dan is­ti­fa­de ede­me­miş­tir. Top­rak ka­za­na­ma­mış ve sa­vaş
168 Osmanlı Diplomasisi

taz­mi­na­tı ala­ma­mış­tır. Fa­kat yi­ne de Os­man­lı’nın bu sa­vaş­tan iki ka­zan­cı­nın ol­du­


ğu­nun da be­lir­til­me­si ge­re­ki­yor: Ba­tı­lı müt­te­fik­le­rin sa­ye­sin­de da­hi ol­sa azı­lı ve ka­
dim düş­ma­nı Rus­ya’yı mağ­lup et­me­si­nin ver­di­ği psi­ko­lo­jik tat­min bi­rin­ci ka­zan­cı;
Rus­ya kar­şı­sın­da ağır bir mağ­lu­bi­yet al­mak­tan ve da­ha da kö­tü­sü tas­fi­ye edil­mek­ten
kur­tul­ma­sı ise ikin­ci­si ol­muş­tur. Av­ru­pa­lı dev­let­ler Rus­ya’ya kar­şı Os­man­lı Dev­le­
ti’nin ya­nın­da sa­vaş­ma­sa­lar­dı, çok ağır bir mağ­lu­bi­yet alı­na­bi­lir­di; bu da dev­le­tin
is­tik­ba­li için çok da­ha olum­suz so­nuç­la­ra ne­den ola­bi­lir­di. Do­la­yı­sıy­la Kı­rım Har­bi
ile Os­man­lı Dev­le­ti za­man ka­zan­mış­tır.

1856 Pa­ris Kon­gre­si ve Is­la­hat Fer­ma­nı’nın İlan Edil­me­si


Islahat Fermanı, alt yapısı Pa­ris Kon­gre­si’nin gün­de­mi­nin be­lir­len­me­siy­le ala­ka­lı önem­li bir top­lan­tı, 1 Şu­
Kırım Harbi sürecinde bat 1856’da Vi­ya­na’da bir ara­ya ge­len Avus­tur­ya, İn­gil­te­re ve Fran­sa’nın ka­tı­lı­mıy­la
hazırlanan, daha sonra
Avrupalı Büyük Devletlerin ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir. Sa­va­şın ar­dın­dan Rus­lar­la ya­pı­la­cak olan ba­rış gö­rüş­me­le­ri­
Büyükelçileri ve Osmanlı nin ge­nel hat­la­rı­nı be­lir­le­yen bu top­lan­tı­ya, Os­man­lı Dev­le­ti’nin dâ­hil edil­me­me­si
devlet adamlarının birlikte
hazırladıklar genel ıslahat dik­kat çe­ki­ci­dir. Bu dev­let­ler ara­sın­da Kı­rım Har­bi’ni ka­za­nan, do­la­yı­sıy­la ba­rış
maddelerini ihtiva eden ant­laş­ma­sı­nın be­lir­len­me­sin­de en faz­la et­ki­si ol­ma­sı ge­re­ken Os­man­lı Dev­le­ti dı­
ve Sultan Abdülmecid’in
onaylamasıyla 28 Şubat şa­rı­da bı­ra­kıl­dı­ğı bu top­lan­tı­da gün­de­me ge­len ko­nu­lar­dan en önem­li­si, Os­man­lı
1856’da ilan edilen fermandır. Dev­le­ti’nde­ki Hı­ris­ti­yan te­baa­nın hak­la­rı­nı ve im­ti­yaz­la­rı­nı açık­la­yan bir mad­
de­nin bu ant­laş­ma­ya kon­ma­sı dü­şün­ce­si­dir. Bu­nun ha­be­ri­ni alan Os­man­lı dev­
let adam­la­rı, dip­lo­ma­tik bir ham­le ya­pa­rak il­gi­li hu­su­sun ba­rış ant­laş­ma­sı­na bir
mad­de ola­rak gir­me­me­si için aci­len bir ıs­la­hat fer­ma­nı ha­zır­la­na­rak ilan edil­me­
si­ne ka­rar ver­di­ler. Fer­ma­nın ha­zır­lan­ma­sı için Sad­ra­zam Âlî Pa­şa, Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­
rı Fu­ad Pa­şa, müt­te­fik dev­let­ler­den İn­gil­te­re, Fran­sa ve Avus­tur­ya el­çi­le­ri­nin yer
al­dı­ğı bir he­yet ku­rul­muş­tu. Bu şe­kil­de Os­man­lı dev­let adam­la­rın­dan ve ya­ban­cı
dev­let­le­rin dip­lo­mat­la­rın­dan olu­şan ku­ru­lun ça­lış­ma­sıy­la ha­zır­la­nan Is­la­hat Fer­
ma­nı, 28 Şu­bat’ta bü­yük bir me­ra­sim­le ilan edil­miş­tir. Du­rum he­men Pa­ris Kon­
gre­si’ne bil­di­ri­le­rek bu ko­nu­da­ki bir dü­zen­le­me­nin ant­laş­ma mad­de­le­ri ara­sı­na
gir­me­si­ne, bu ham­le ile en­gel olun­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır.
Bu ara­da Is­la­hat Fer­ma­nı’nın ha­zır­lan­ma­sı ve ilan edil­me­siy­le ala­ka­lı ola­rak
Os­man­lı dev­let adam­la­rı ara­sın­da fik­rî ay­rı­lık­la­rın ol­du­ğu­nun be­lir­til­me­si ge­re­
ki­yor. Es­ki Sad­ra­zam Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa, Fran­sız el­çi­nin ba­lo­sun­da Sad­ra­zam Âlî
Pa­şa’nın ken­di­si­ne; Hı­ris­ti­yan te­ba­ası­na da­ir ya­pı­la­cak şey­le­rin bir an ön­ce uy­gu­
lan­ma­sı hâ­lin­de bu­nun ant­laş­ma­ya ge­çi­ril­me­ye­ce­ği­ne da­ir ya­ban­cı el­çi­le­rin söz
ver­di­ği­ni söy­le­di­ği­ni ve ken­di­sin­den fik­ri­ni öğ­ren­mek is­te­di­ği­ni nak­let­mek­te­dir.
Bu­nun üze­ri­ne Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa Sad­ra­zam’a, gün­dem­de olan ba­rış şart­la­rı­nın
4. mad­de­si­nin Hı­ris­ti­yan­lar hak­kın­da ol­du­ğu­nu, bu­nun şim­di­ye ka­dar hiç­bir res­
mî ve­si­ka­da gö­rül­me­ye­cek şe­kil­de Müs­lü­man­lar ile Hı­ris­ti­yan­la­rı her ba­kım­dan
Avrupa Uyumu, 1815 Viyana tam eşit ha­le ge­tir­di­ği­ni; bu du­ru­mun “di­ğer dev­let­le­re iş­çi­le­ri­mi­ze mü­da­ha­le hak­
Kongresi’ne katılan İngiltere, kı­nı ve­re­ce­ği­ni ve bu­nun Os­man­lı Dev­le­ti’nin ba­ğım­sız­lı­ğı­nın ih­la­li an­la­mı­na ge­le­
Fransa, Rusya, Avusturya ve
Prusya’nın (1871’den sonra ce­ği­ni” söy­le­miş­tir. De­va­mın­da Pa­ris’e gi­de­cek he­ye­te da­vet edil­di­ği hal­de git­mek
Alman İmparatorluğu), is­te­me­yen Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa, “dev­le­tin ba­ğım­sız­lı­ğı­nı ih­lâl ede­cek” bir ant­laş­ma­ya
bundan sonra ortaya çıkacak
meselelerde Avrupa’daki im­za at­mak su­çu­na iş­ti­rak­çi ol­ma­mak için bu­nu red­det­ti­ği­ni, ifa­de et­mek­te­dir.
düzeni korumak için birlikte Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa’nın bu­ra­da­ki hak­lı en­di­şe­si, fer­ma­nın an­tlaş­ma mad­de­le­rin­de
hareket etme amacıyla geç­me­siy­le, il­gi­li dev­let­le­rin Os­man­lı iç iş­le­ri­ne ka­rış­ma­sı­na hu­ku­kî da­ya­nak sağ­
teşkil edilmiştir. Özellikle de
Osmanlı Devleti’nin birçok iç la­ya­ca­ğı­dır. Bun­dan son­ra­ki ge­liş­me­ler, Re­şid Pa­şa’yı hak­lı çı­kar­mış­tır.
meselesinde bu devletlere İn­gil­te­re, Fran­sa, Rus­ya, Avus­tur­ya, Prus­ya ve Sar­dun­ya’nın ka­tı­lı­mıy­la ger­
ait İstanbul’daki Büyükelçileri
Avrupa Uyumu adına Osmanlı çek­leş­ti­ri­len Pa­ris Kon­gre­si’nin otu­rum­la­rı 25 Şu­bat’ta baş­la­mış ve 30 Mart 1856
hükümetine ortak baskıda ta­ri­hin­de ni­haî an­tlaş­ma­nın im­za­lan­ma­sıy­la ta­mam­lan­mış­tır. Ge­nel bir tes­pit­le
bulunmuşlardır.
Os­man­lı Dev­le­ti, “Av­ru­pa Uyu­mu”nu teş­kil eden Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler­le eşit
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 169

hak­la­ra sa­hip bir dev­let ola­rak ilk de­fa böy­le­si bir kon­gre­ye iş­ti­rak et­miş­tir. Bu tes­
pit önem­li ol­mak­la bir­lik­te, as­lın­da bu­nun pek de pra­ti­ği ol­ma­mış­tır. Gö­rüş­me­ler
sı­ra­sın­da müt­te­fik dev­let­ler ara­sın­da­ki it­ti­fak bö­lün­müş ve her­kes ken­di men­fa­ati­
ne gö­re ha­re­ket et­miş­tir. Bu du­rum, Sad­ra­zam Âlî Pa­şa’nın ve Pa­ris’te­ki Bü­yü­kel­çi
Meh­med Ce­mil Bey’in ikin­ci de­le­ge ola­rak tem­sil et­ti­ği Os­man­lı Dev­le­ti’ni di­rekt
et­ki­le­miş­tir. Bu şe­kil­de Pa­ris Kon­gre­si’nde ga­lip­ler ile mağ­lup­lar bir­bi­ri­ne ka­rış­mış;
ga­lip Os­man­lı mağ­lup, tam ter­si­ne mağ­lup Rus­ya ise, ga­lip mu­ame­le­si gör­müş­tür.

Resim 7.1
1856 Paris
Kongresi’ndeki
oturumlardan bir
görüntü.

Kaynak: H.F.Hel­
molt, The His­tory of
the World, vol. VII­I,
(1907) New York,
Do­od. Me­ad and
Com­pany, s. 246.

34 mad­de­li Pa­ris Kon­gre­si’nin dik­kat­le­ri çe­ken en önem­li iki mad­de­si 7. ve 9.


mad­de­ler­dir. Bun­lar­dan Av­ru­pa dev­let­le­rin Os­man­lı Dev­le­ti’nin Av­ru­pa­lı dev­let­ler
hu­ku­kun­dan ve hak­la­rın­dan is­ti­fa­de et­me­si­ni ka­bul et­ti­ği 7. mad­de şu şe­kil­de­dir:
“Fran­sa, İn­gil­te­re, Avus­tur­ya, Rus­ya ve Pi­ye­mon­te dev­let­le­ri Os­man­lı Dev­le­ti­’nin
Av­ru­pa ge­nel hak­la­rın­dan ve top­lu­lu­ğu men­fa­at­le­rin­den his­se­dar ol­ma­ya da­hil ol­
du­ğu­nu ilan ve ay­rı­ca bu dev­let­ler­den her bi­ri ay­rı ay­rı Os­man­lı mem­le­ket­le­ri­nin
ta­ma­mıy­la is­tik­lâ­li­ne ria­yet et­me­yi ta­ah­hüt eder­ler. Bu ta­ah­hüt­le­rin ifa­sı­na da müş­
te­re­ken ke­fil ola­cak­lar­dır. Bu yüz­den bu­nu ih­lâl ede­cek bir du­rum, ge­nel men­fa­at­le­re
do­ku­nur bir me­se­le ola­rak ka­bul edi­le­cek­tir.”
18 Şu­bat 1856 ta­ri­hin­de ilan edi­len Is­la­hat Fer­ma­nı hak­kın­da­ki mem­nu­ni­ye­ti
di­le ge­ti­ren 9. mad­de ise şöy­le­dir:
“Haş­met­li Os­man­lı pa­di­şa­hı din ve ırk far­kı gö­zet­mek­si­zin te­ba­ası­nın re­fa­hı­nı yük­
sel­te­cek bir fer­man za­ten ilan et­miş ve Hı­ris­ti­yan te­ba­ası­na kar­şı iyi ni­yet­le­ri­ni be­lirt­
miş ol­du­ğun­dan, ta­ma­men ira­de-i şa­ha­ne­ye da­ya­nan bu fer­ma­nı Ba­rış Ant­laş­ma­sı­nı
im­za­la­yan dev­let­le­re de bil­dir­me­ye ka­rar ver­miş­tir. Bu ant­laş­ma­yı im­za eden dev­
let­ler bu fer­ma­nın ken­di­le­ri­ne ve­ril­me­si­nin yük­sek kıy­me­ti­ni tak­dir eder­ler. Fer­man
yu­ka­rı­da ad­la­rı ge­çen dev­let­le­rin ne be­ra­ber­ce ne de tek baş­la­rı­na Haş­met­li Sul­tan­la
te­baa­sın ara­sın­da­ki mü­na­se­bet­le­re ve Os­man­lı Dev­le­ti­nin iç ida­re­si­ne hiç­bir şe­kil­de
mü­da­ha­le et­me hak­kı ol­ma­dı­ğı­nı te­yit eder.”
Kon­gre­nin 7. mad­de­si Kı­rım Har­bi’nin en önem­li so­nuç­la­rın­dan bir ta­ne­si­dir.
Ön­ce­lik­le Os­man­lı Dev­le­ti bu mad­de ile bir­lik­te Av­ru­pa dev­let­ler hu­ku­ku­na dâ­hil
ol­muş; top­rak bü­tün­lü­ğü ve ba­ğım­sız­lı­ğı bu ant­laş­ma­ya im­za atan dev­let­ler ta­ra­
fın­dan ga­ran­ti edil­miş­tir. Bu so­nuç, Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nın öte­den be­ri is­te­ye
170 Osmanlı Diplomasisi

gel­dik­le­ri önem­li bir ge­liş­me idi. Os­man­lı Dev­le­ti ar­tık bir Av­ru­pa dev­le­ti ol­muş­
tur. Fa­kat pra­tik­te bu­nun pek de bir fay­da­sı ol­ma­ya­cak­tı. Ni­te­kim bun­dan son­ra­ki
sü­reç, Pa­ris Kon­gre­si’nin kâ­ğıt üze­rin­de kal­dı­ğı­nı ve il­gi­li mad­de­nin Os­man­lı le­hi­
ne uy­gu­lan­ma­dı­ğı­nı gös­ter­miş­tir.

Pa­ris Kon­gre­si’nin 7. mad­de­si­nin Os­man­lı dip­lo­ma­si ta­ri­hin­de­ki öne­mi­ni izah edi­niz?


3
9. mad­de­nin du­ru­mu ise çok fark­lıy­dı. Ay­nı dev­let­ler bu mad­de­yi ıs­rar­la uy­
gu­la­ma­ya gay­ret ede­cek­ler­di. Çün­kü 9. mad­de ile Gayr-i Müs­lim Os­man­lı va­tan­
daş­la­rı bu ant­laş­ma­ya im­za atan dev­let­le­rin or­tak ko­ru­ma­sı ve gö­ze­ti­mi al­tı­na gir­
miş­ler­di. Bu du­rum il­gi­li dev­let­le­rin Os­man­lı iç iş­le­ri­ne mü­da­ha­le et­me im­kâ­nı ve
fır­sa­tı ver­miş­tir. Dü­vel-i Mu­az­za­ma, bu fır­sa­tı so­nu­na ka­dar kul­lan­ma­sı­nı bil­miş;
Os­man­lı Dev­le­ti’nin ge­rek­li re­form­lar ya­pıl­ma­dı­ğı id­di­asıy­la ve­ya baş­ka ge­rek­çe­
ler­le bu mad­de­ye is­ti­na­den içiş­le­ri­ne doğ­ru­dan mü­da­ha­le et­miş­tir. Bu mü­da­ha­
le­ler, Os­man­lı Dev­le­ti’nin le­hi­ne asa­yi­şin ye­ni­den sağ­lan­ma­sın­dan da­ha zi­ya­de,
Gayr-i Müs­lim­le­rin ba­ğım­sız­lık mü­ca­de­le­le­ri­ne yar­dım ede­cek ve bun­la­rın yo­
lu­nu aça­cak bir şe­kil­de ko­lay­laş­tır­mış­tır. Hat­ta ba­ğım­sız­lık­la­rı­nı ka­zan­ma­la­rıy­la
ye­tin­me­miş­ler, bu kez da­ha son­ra­ki sü­reç­te bun­la­rın top­rak­la­rı­nı ge­niş­let­mek için
ben­zer dip­lo­ma­tik des­tek­le­ri hep ver­miş­ler­dir.

Pa­ris Kon­gre­si’nin 9. mad­de­si­nin Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ne yan­sı­ma­sı ve so­nuç­la­rı na­


4 sıl ol­muş­tur?

Pa­ris Kon­gre­si’nin dik­kat çe­ken mad­de­le­ri ara­sın­da, Os­man­lı mem­le­ke­ti olan


Ef­lak-Boğ­dan ve Sır­bis­tan hak­kın­da olan­la­rı da var­dı. Bu­na gö­re Ef­lak-Boğ­dan
Os­man­lı Dev­le­ti’ne bağ­lı ka­la­cak, fa­kat bun­la­rın sa­hip ol­du­ğu im­ti­yaz­lar ve hak­
lar ge­niş­le­ti­le­rek ant­laş­ma­yı im­za­la­yan dev­let­le­rin ga­ran­ti­sin­de ola­cak­tı. Sır­bis­
tan hak­kın­da­ki dü­zen­le­me­de ise, bu­ra­sı­nın bu ant­laş­ma­ya im­za atan dev­let­le­rin
ga­ran­ti­sin­de ola­ca­ğı ve bun­la­rın iz­ni ol­ma­dan Os­man­lı Dev­le­ti’nin böl­ge­ye as­
ker so­ka­ma­ya­ca­ğı­nı be­lir­til­miş­tir. Bu dü­zen­le­me­ler, bun­dan son­ra­sın­da Os­man­lı
dip­lo­ma­si­si­ni meş­gul ede­cek olan iki bü­yük prob­le­me ze­min ha­zır­la­mış­tır: Pa­ris
Kon­gre­si’ne im­za atan dev­let­ler bir ta­raf­tan Os­man­lı Dev­le­ti’ni Av­ru­pa dev­le­ti
ola­rak ka­bul edip onun ba­ğım­sız­lı­ğı­nın ve top­rak bü­tün­lü­ğü­nün ga­ran­ti al­tın­da
ol­du­ğu­nu ilan eder­ken, di­ğer ta­raf­tan Os­man­lı top­ra­ğı olan bu iki böl­ge­yi ant­laş­
ma mad­de­si­ne kat­mak su­re­tiy­le bun­dan son­ra­ki mü­da­ha­le­le­ri­ne de hu­ku­kî bir
ze­min ha­zır­la­mış­lar­dır.
Os­man­lı Dev­le­ti’nin ge­rek ön­ce­sin­de ve ge­rek­se bu sü­reç­te en önem­li müt­
te­fi­ki, hat­ta hâ­mi­si olan İn­gil­te­re’nin Pa­ris Kon­gre­si’nde­ki per­for­man­sı üze­rin­de
dur­mak ge­re­ki­yor. İn­gil­te­re Baş­ba­ka­nı Lord John Henry Pal­mers­ton (1784-1865)
top­lan­tı­nın tu­ta­nak­la­rı­nı gö­rün­ce İn­gi­liz de­le­ge­si­ne, “siz kon­fe­rans­ta Os­man­lı
Dev­le­ti’ne hiç yar­dım­da bu­lun­ma­mış­sı­nız” de­miş; bu­nun üze­ri­ne de­le­ge ken­di­si­ne
şu ce­va­bı ver­miş­tir: “Bir kim­se­ye yar­dım onun is­tek ve is­ti­da­dı­na gö­re olur, şu si­zin
be­ğen­me­di­ği­niz mad­de­le­ri, Os­man­lı dev­le­ti­nin de­le­ge­le­ri biz­zat tes­bit et­ti­ği için ar­
tık baş­ka­sı­na söz dü­şer mi? Türk­ten zi­ya­de Türk ola­mam.” Bu ifa­de, kon­gre­ye ka­
tı­lan Os­man­lı de­le­ge­le­ri­nin dip­lo­ma­tik per­for­man­sı­nı ye­te­rin­ce izah et­mek­te­dir.
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 171

PA­RİS KON­GRE­Sİ’YLE OLU­ŞAN YE­Nİ DİP­LO­MA­TİK


DÜ­ZEN VE BU­NUN OS­MAN­LI DİP­LO­MA­Sİ­Sİ­NE
YAN­SI­MA­SI
Pa­ris Kon­gre­si, Rus­ya’ya kar­şı Av­ru­pa için­de­ki den­ge­le­rin sağ­la­ma­sın­da ve muh­
te­mel bir Av­ru­pa sa­va­şı­nın ön­len­me­sin­de dip­lo­ma­tik bir iş­lev gör­me­si­ne rağ­men,
Os­man­lı Dev­le­ti için hiç de ha­yır­lı ol­ma­mış­tır. Ak­si­ne 1878 Ber­lin Kon­gre­si’ne
ka­dar ge­çen 22 yıl­lık sı­kın­tı­lı sü­re­ci be­lir­le­miş; Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nın ba­
şı­nı ağ­rı­tan pek çok ge­liş­me­ye hu­ku­kî ze­min ha­zır­la­mış­tır. Os­man­lı iç me­se­le­
si ola­rak öte­den be­ri de­vam ede­ge­len ba­zı iç ge­liş­me­ler, Pa­ris Kon­gre­si’nin il­gi­li
mad­de­le­ri­ne is­ti­na­den Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin ara­ya gir­me­siy­le Os­man­lı’nın
kon­tro­lün­den çı­ka­rak mil­let­le­ra­ra­sı bir so­run hü­vi­ye­ti ka­zan­mış­tır. Bu ise dev­le­ti
iyi­ce is­tik­rar­sız­laş­tır­mış­tır. 1857-1862 Ef­lak-Boğ­dan Me­se­le­si, 1858 Cid­de Olay­
la­rı, 1860-1861 Lüb­nan Me­se­le­si ve 1866-1867 Gi­rit İs­ya­nı gi­bi ba­zı ge­liş­me­ler bu
bağ­lam­da ele alın­ma­lı­dır.
1857-1862 Ef­lak-Boğ­dan Me­se­le­si, bu iki prens­li­ğin bir­le­şe­rek Ro­man­ya Prens­
li­ği is­mi­ni al­ma­sı, Pa­ris Kon­gre­si’nin ka­rar­la­rı­na im­za atan dev­let­le­rin doğ­ru­dan
dev­re­ye gir­me­le­riy­le baş­la­mış­tır. Yi­ne Os­man­lı Dev­le­ti’nin Bel­grat dı­şın­da­ki bü­
tün ka­le­le­ri bo­şal­ta­rak mey­da­nı ay­rı­lık­çı Sırp­la­ra bı­rak­ma­sı, Pa­ris Kon­gre­si’nde
im­za­sı bu­lu­nan dev­let­le­rin 8 Ey­lül 1862’de­ki pro­to­kol­le­riy­le ol­muş­tur. Böy­le­ce
Ro­man­ya ve Sır­bis­tan’ın ba­ğım­sız­lık­la­rı­nı ka­zan­ma­sı yo­lun­da en önem­li adım­lar,
Os­man­lı Dev­le­ti’nin ka­zan­dı­ğı as­ke­rî bir za­fe­rin ar­dın­dan im­za­la­nan bu ant­laş­
ma­nın ne­ti­ce­sin­de atıl­mış­tır.
Dip­lo­ma­tik an­lam­da 7. mad­de­nin Os­man­lı açı­sın­dan çok da önem­li ol­ma­dı­
ğı­nı gös­te­ren en so­mut ge­liş­me 1858 Cid­de Olay­la­rı­dır. 15 Tem­muz 1858’de Cid­
de’de çı­kan olay­la­ra mü­da­ha­le eden İn­gi­liz ve Fran­sız kon­so­los­la­rı­nın öl­dü­rül­me­
si­ni ba­ha­ne eden İn­gi­liz ve Fran­sız do­nan­ma­sı, ön­ce Cid­de’yi bom­ba­la­mış; da­ha
son­ra şeh­re as­ker çı­ka­ra­rak ken­di­le­ri­ne gö­re suç­lu bul­duk­la­rı 10 ki­şi­yi idam ede­
rek şeh­ri terk et­miş­ler­dir.
1860-1861 Lüb­nan Me­se­le­si ay­rı bir pa­ran­tez açıl­ma­sı ge­re­ken ge­liş­me­ler­dir.
Lüb­nan Mese­le­si, asıl ola­rak İn­gil­te­re ile Fran­sa’nın böl­ge­sel re­ka­be­ti­ne da­ya­nan;
Fran­sa’nın des­tek­le­di­ği Ma­ru­nî­le­rin İn­gi­liz­le­rin des­tek­le­di­ği Dür­zî­le­re 17 Ma­yıs
1860’da sal­dır­ma­sıy­la baş­la­yan ve Müs­lü­man­la­rın Dür­zî­le­re des­tek ver­me­siy­le bü­
yü­yen olay­lar zin­ci­ri­dir. İda­re­ci­le­rin mü­da­ha­le et­me­de geç kal­ma­sı üze­ri­ne olay­
la­ra Şam’a ka­dar ya­yıl­ma­sı üze­ri­ne Av­ru­pa’da, özel­lik­le de Fran­sa’da ka­mu­oyun­da
ve si­ya­sî çev­re­ler­de bü­yük bir in­fia­le ne­den ol­muş­tur. Olay­la­rın ön­le­ne­me­me­si
üze­ri­ne Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı Fu­ad Pa­şa 9 Tem­muz’da Şam’a biz­zat gi­de­rek ge­rek­li mü­
da­ha­le­ler­de bu­lun­muş­tur. Fu­ad Pa­şa, ara­la­rın­da Şam Va­li­si Ah­med Pa­şa’nın da
ol­du­ğu 125 ki­şi­yi idam et­tir­miş­tir. Olay­la­rın çık­ma­sın­da ve ya­tış­tı­rıl­ma­sın­da ih­
ma­li gö­rü­len pek çok me­mu­run gö­re­vi­ne son ver­miş ve Ma­ru­nî­le­re 75 mil­yon li­ra
taz­mi­nat ve­re­rek olay­la­rı ya­tış­tır­mış­tır.
Olay­la­rın ya­tış­ma­sı­na rağ­men Fran­sa, İn­gil­te­re, Avus­tur­ya, Prus­ya, Rus­ya
ve Os­man­lı Dev­le­ti adı­na Pa­ris Bü­yü­kel­çi­si Ah­med Ve­fik Pa­şa’nın iş­ti­rak­le­riy­le
3 Ağus­tos 1860’da Pa­ris’te bir kon­gre yap­mış­lar­dı. Bu kon­gre ne­ti­ce­sin­de söz­
de olay­la­rın bas­tı­rıl­ma­sı için 12 000 ki­şi­lik as­ke­rî kuv­vet­le Os­man­lı Dev­le­ti’ne
yar­dım et­me, sa­vaş ge­mi­le­ri­ni Su­ri­ye kı­yı­la­rı­na gön­der­me ve bu as­ker­le­rin Su­
ri­ye’de al­tı ay kal­ma­sı ka­ra­rı al­mış­lar­dı. Ka­ra­rın ar­dın­dan sa­de­ce Fran­sa 6 000
as­ke­ri­ni Su­ri­ye’ye çı­kar­mış ve di­ğer dev­let­ler sa­vaş ge­mi­le­ri­ni Bey­rut açık­la­rı­na
gön­der­miş­ler­di.
172 Osmanlı Diplomasisi

Ay­nı dev­let­ler bu kez de olay­la­rı ye­rin­de in­ce­le­mek üze­re bu­ra­ya bir he­yet
gön­der­miş­ler­dir. He­yet yap­tı­ğı araş­tır­ma ne­ti­ce­sin­de böl­ge­de et­ki­li bir ida­re ku­
rul­ma­dı­ğı sü­re­ce, bu tür olay­la­rın ya­şa­na­bi­le­ce­ği fik­ri­ni gün­de­me ge­tir­miş­tir.
Bu­nun üze­ri­ne Lüb­nan ve çev­re­si için bir ni­zam­nâ­me ha­zır­la­mış­lar ve Ba­bıâ­li’ye
ver­miş­ler­dir. Os­man­lı hü­kü­me­ti bu­nu ka­bul ede­rek ufak te­fek ba­zı de­ği­şik­lik­ler­le
Lüb­nan Ni­zam­nâ­me­si adıy­la 9 Ha­zi­ran 1861’de ilan et­miş­tir. Bu­na gö­re Lüb­nan,
Ba­bıâ­li ta­ra­fın­dan be­lir­le­nen Hı­ris­ti­yan bir va­li ta­ra­fın­dan ida­re edi­le­cek­ti. Ne­ti­
ce­sin­de Er­me­ni Ka­to­lik Da­vid Efen­di, Lüb­nan Mu­ta­sar­rı­fı ola­rak gö­rev­len­di­ril­
miş­tir. Lüb­nan Olay­la­rı, Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin bir kez da­ha Os­man­lı Dev­
le­ti’nin iç iş­le­ri­ne mü­da­ha­le et­me fır­sa­tı ve im­kâ­nı ver­miş­tir. Pa­ris An­tlaş­ma­sı’nın
7. mad­de­si­ne ve il­gi­li olay­la­rın bas­tı­rıl­ma­sı­na rağ­men, Os­man­lı hü­kü­me­ti­ne ken­
di­le­ri­nin ha­zır­la­dık­la­rı ni­zam­nâ­me­yi dik­te ede­rek Hı­ris­ti­yan bir mu­ta­sar­rı­fın gö­
re­ve gel­me­si­ni sağ­la­mış­lar­dır.
1866-1867 Gi­rit İs­ya­nı’ndan do­la­yı ben­zer şe­kil­de bu kez Fran­sa ve Rus­ya Os­
man­lı Dev­le­ti’nin iç iş­le­ri­ne ka­rış­mak is­te­miş­ler­di. Yu­na­nis­tan’ın ku­rul­ma­sın­dan
son­ra kro­nik bir hâl alan Gi­rit’te­ki bu is­yan­la­ra se­yir­ci kal­mak is­te­me­yen Fran­sa
ve Rus­ya, or­tak bir ka­rar ala­rak bu ada­ya özerk­lik ve­ril­me­si­ni ya da Yu­na­nis­tan’a
terk edil­me­si­ni is­te­miş­ler­di. Fa­kat Ba­bıâ­li’nin bu­nu red­det­me­si üze­ri­ne, bu kez bir
he­yet ha­zır­la­ya­rak ada­ya gön­der­miş ve in­ce­le­me­ler­de bu­lun­muş­lar­dır. Hü­kü­met
bu­nu da ka­bul et­me­miş ve biz­zat Sad­ra­zam Âlî Pa­şa Gi­rit’e gi­de­rek ye­rin­de in­ce­le­
me­ler yap­mış ve du­rum hak­kın­da bir ra­por ha­zır­la­mış­tır. Âlî Pa­şa’nın ra­po­run­da
ge­çen, ada­da ya­pı­la­cak ıs­la­hat­lar yo­luy­la dı­şa­rı­dan bek­le­dik­le­ri şey­le­rin doğ­ru­dan
ken­di dev­let­le­ri ta­ra­fın­dan ya­pıl­dı­ğı­nı gö­ren Gayr-i Müs­lim­le­rin dı­şa­rı­dan boz­
gun­cu el­ler­den kur­tu­la­ca­ğı dü­şün­ce­si dik­kat çe­ki­ci­dir. Bu ra­por doğ­rul­tu­sun­da
ada­da ma­hal­lî bir mec­li­sin açıl­ma­sı dâ­hil bir ıs­la­hat prog­ra­mı ilan ede­rek is­ya­nı
so­na er­me­si­ni sağ­la­mış­tır. Bu şe­kil­de ada­da ya­rı oto­nom bir ya­pı­nın oluş­tu­rul­ma­
sıy­la muh­te­mel bir dış mü­da­ha­le­ye en­gel ol­muş­tu, fa­kat ya­pı­lan as­lın­da Fran­sa
ve Rus­ya’nın is­tek­le­rin­den çok da fark­lı bir şey de­ğil­di. Bu is­tek­le­ri baş­lan­gıç­ta
red­de­dil­me­si­ne rağ­men, şim­di bun­lar biz­zat Sad­ra­zam ta­ra­fın­dan ye­ri­ne ge­ti­ril­
miş­tir.
Bu dö­nem­de Os­man­lı dip­lo­ma­si­sin­de­ki en önem­li ge­liş­me­ler­den bi­ri Sul­tan
Ab­dü­la­ziz’in ger­çek­leş­tir­di­ği Av­ru­pa Se­ya­ha­ti’dir. Fran­sa İm­pa­ra­to­ru II­I. Na­pol­
yon’un Pa­ris Ser­gi­si’nin açı­lı­şı için da­ve­tiy­le 21 Ha­zi­ran-17 Ağus­tos 1867 ta­rih­le­ri
ara­sın­da ger­çek­leş­ti­ri­len bu se­ya­hat sı­ra­sın­da Ab­dü­la­ziz, 10 gün Pa­ris ve 11 gün
Lon­dra’da kal­mış; dö­nüş­te Bel­çi­ka, Al­man­ya ve Avus­tur­ya’ya uğ­ra­mış­tır. Se­ya­hat­
te ken­di­si­ne Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı Fu­ad Pa­şa, Şeh­zâ­de Mu­rad ve Şeh­zâ­de Ab­dül­ha­mid
gi­bi da­ha son­ra tah­ta çı­ka­cak olan müs­tak­bel iki hü­küm­dar da iş­ti­rak et­miş­tir.
Böy­le­ce iki ka­dim müt­te­fi­ki Fran­sa ve İn­gil­te­re ol­mak üzere dört Av­ru­pa dev­
le­ti­ni kap­sa­yan bu se­ya­hat, Av­ru­pa’ya ve hat­ta ül­ke dı­şı­na ya­pı­lan ilk ve tek Os­
man­lı hü­küm­dar se­ya­ha­ti ol­ma özel­li­ği ile Os­man­lı ta­ri­hin­de­ki ye­ri­ni al­mak­la
bir­lik­te, dip­lo­ma­si ta­ri­hin­de­ki öne­mi çok da­ha dik­kat çe­ki­ci­dir. Ge­rek ya­pı­lan
mo­dern­leş­me fa­ali­yet­le­ri­ne gö­re kül­tü­rel ola­rak ve ge­rek­se Pa­ris Kon­gre­si’nin ka­
rar­la­rı­na gö­re hu­ku­kî ola­rak bir Av­ru­pa dev­le­ti olan Os­man­lı Dev­le­ti’nin hü­küm­
da­rı ile ken­di­sin­den son­ra tah­ta çı­ka­cak iki şeh­zâ­de­si­nin Pa­ris ve Lon­dra gi­bi iki
mer­ke­zi zi­ya­ret et­me­le­ri, si­ya­sî ve dip­lo­ma­tik ola­rak Av­ru­pa’nın vaz­ge­çil­mez bir
mer­kez hâ­li­ne gel­di­ği­ni bir kez da­ha gös­ter­mek­te­dir. İkin­ci ola­rak bu tür yurt­dı­şı
hü­küm­dar zi­ya­ret­le­ri ge­nel iti­ba­rıy­la tu­ris­tik bir se­ya­hat­ten da­ha zi­ya­de dip­lo­ma­
tik ge­zi­ler ola­rak de­ğer­len­di­ril­mek­te olup, XIX. yüz­yıl­da Av­ru­pa’da­ki hü­küm­dar­
lar ta­ra­fın­dan sık­ça ic­ra edil­mek­tey­di. Mo­dern bir hü­küm­dar ola­rak Sul­tan Ab­
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 173

dü­la­ziz bu dip­lo­ma­si ge­le­ne­ği­ne uy­mak su­re­tiy­le önem­li bir dip­lo­ma­tik ge­liş­me­ye


im­za at­mış­tır.

Sul­tan Ab­dü­la­ziz’in Pa­ris Se­ya­ha­ti’ni Os­man­lı dip­lo­ma­si­si ta­ri­hin­de­ki ye­ri­ni de­ğer­len­di­ri­niz?


5
Bal­kan Me­se­le­si ve 1877-1878 Os­man­lı-Rus Har­bi
1856 Pa­ris Kon­gre­si’yle olu­şan ye­ni dip­lo­ma­tik dü­ze­nin Os­man­lı Dev­le­ti’nin ba­şı­na
aç­tı­ğı en önem­li so­run­lar­dan bi­ri 24 Tem­muz 1875’te Her­sek’te pat­lak ve­ren is­yan­la
tek­rar gün­de­me ge­len Bal­kan Me­se­le­si ve de­va­mın­da pat­lak ve­ren 1877-1878 Os­
man­lı-Rus Har­bi ol­muş­tur. Bun­la­rın hep­si, bir bü­tün hâ­lin­de ele alın­ma­lı­dır.
1798’de Na­pol­yon’un Mı­sır’ı iş­gal et­me­siy­le bu böl­ge Fran­sız-İn­gi­liz re­ka­be­ti­ni
te­tik­le­miş ve bun­dan do­la­yı bun­dan son­ra­ki sü­reç­te Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ni meş­gul
eden ge­liş­me­le­rin önem­li bir kıs­mı bu­ra­lar­da ce­re­yan et­miş­tir, ben­zer tes­pit fark­lı
ak­tör­ler­le Bal­kan­lar için de ge­çer­li­dir. Rus­ya’nın Or­to­doks-Slav un­sur­la­ra da­ya­na­
rak Bal­kan­lar’a sark­mak is­te­me­si, böl­ge üze­rin­de he­sap­la­rı olan Avus­tur­ya’yı ra­hat­
sız et­miş­tir. Avus­tur­ya, ar­ka bah­çe­si ola­rak gör­dü­ğü bu böl­ge­de kuv­vet­li Rus­ya’nın
do­laş­ma­sı ve Bal­kan­lar’ın ku­ze­yin­de ve ba­tı­sın­da; ya­ni Ef­lak-Boğ­dan, Sır­bis­tan ve
Bul­ga­ris­tan üze­rin­den et­ki­si­ni iyi­ce ar­tır­ma­sı ken­di­si için bir teh­li­ke­li gö­rü­yor­du.
Bu bağ­lam­da Avus­tur­ya, Rus­ya’nın önü­nü ke­se­bil­mek için Müs­lü­man, Or­to­doks ve
Ka­to­lik­le­rin ka­rı­şık ola­rak ya­şa­dık­la­rı Bos­na-Her­sek’e göz dik­miş­ti. Böy­le­ce bu iki
Av­ru­pa dev­le­ti ara­sın­da böl­ge­sel bir mü­ca­de­le baş­la­mış­tı. Bu­ra­da Avus­tur­ya böl­ge­
de­ki Ka­to­lik Os­man­lı nü­fu­su üze­rin­de et­kin­li­ği­ni sağ­la­ma­ya ça­lı­şır­ken, Rus­ya ta­biî
müt­te­fik ola­rak gör­dü­ğü Or­to­doks-Slav Os­man­lı un­sur­la­rıy­la il­gi­len­mek­tey­di.
Bal­kan­lar üze­rin­de bu mü­ca­de­le ya­şa­nır­ken Avus­tur­ya İm­pa­ra­to­ru Franz Jo­
seph’in (1848-1916) 1875 ilk­ba­ha­rın­da Dal­maç­ya’yı zi­ya­re­ti sı­ra­sın­da Her­sek’ten
ge­len Ka­to­lik tem­sil­ci­le­ri ka­bul et­me­si, bun­la­rın ken­di­si­ni “Müs­lü­man­la­rın bo­
yun­du­ru­ğu­na kar­şı Hı­ris­ti­yan­la­rın ko­ru­yu­cu­su” ola­rak se­lam­la­ma­la­rı te­sa­dü­fi ol­
ma­sa ge­re­kir. Her­sek İs­ya­nı’nın 24 Tem­muz 1875’te baş­la­ma­sı­nın bu gö­rüş­mey­le
bir ala­ka­sı var mı so­ru­su, ce­vap­lan­dı­rıl­ma­yı bek­le­mek­te­dir. Bu ara­da is­yan baş­
la­dık­tan bir ay son­ra Vi­ya­na’yı zi­ya­ret eden Rus­ya Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Gorts­cha­kow
(1798-1883), Her­sek-Tür­ki­ye ara­sın­da­ki iliş­ki­le­re bir­lik­te mü­da­ha­le edil­me­si­ni
“mec­bu­rî” ol­du­ğu­nu ve bu böl­ge­nin Ro­man­ya gi­bi oto­no­mi­ye sa­hip ol­ma­sı ge­rek­
ti­ği­ni be­lirt­miş­tir. Bu ara­da Avus­tur­ya, Rus­ya’nın bir­lik­te ha­re­ket et­me tek­li­fi­ni
ka­bul et­miş­tir. Avus­tur­ya Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Graf Andrássy’nin (1823-1890) bu­nu
ka­bul et­me­sin­de­ki ne­den Her­sek Me­se­le­si’nin “sa­de­ce” Rus­ya ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­
ma­sı­na en­gel ol­mak­tı. Böy­le­ce Her­sek’e bir­lik­te mü­da­ha­le ede­rek, Rus­ya’yı böl­ge­
de kon­trol al­tın­da tut­mak is­te­miş­tir. Ay­nı bek­len­ti Rus­ya için de ge­çer­liy­di.
Os­man­lı Dev­le­ti Her­sek İs­ya­nı’nı bas­tı­ra­ma­mış ve is­yan bü­tün böl­ge­ye ya­yıl­
mış; âsi­ler sa­vun­ma­sız Müs­lü­man aha­li­yi kat­let­me­ye baş­la­mış­tı. Bu ara­da bu ge­
liş­me­le­ri iç si­ya­se­te alet eden Ne­dim Pa­şa, “ben Sad­ra­zam olur­sam iki haf­ta­da
bi­ti­ri­rim”, id­di­asıy­la Sa­da­re­te gel­me­si­ne rağ­men hiç bir şey de­ğiş­me­miş­tir. Her­sek
İs­ya­nı bü­tün şid­de­tiy­le de­vam eder­ken Sad­ra­zam Mah­mud Ne­dim Pa­şa’nın Rus
Bü­yü­kel­çiye da­nı­şa­rak 7 ve 10 Ekim 1875’te ya­yın­la­dı­ğı iki ka­rar­nâ­me ile Os­man­
lı Dev­le­ti’ne borç ve­ren ala­cak­lı­la­rın ya­rı­sı­nın pe­şin öde­ne­ce­ği­ni, di­ğer ya­rı­sı­nın
ise se­net­le öde­ne­ce­ği­ni ilan et­miş­tir. Bu ka­ra­rın ar­dın­dan Av­ru­pa­lı ala­cak­lı­la­rın
ver­dik­le­ri bor­cun ya­rı­sı eri­miş­tir. Bun­dan do­la­yı Os­man­lı Hü­kü­me­ti ta­ra­fın­dan
al­da­tıl­dık­la­rı­na ina­nan baş­ta İn­gi­liz­ler ol­mak üze­re di­ğer Av­ru­pa­lı­la­rın Os­man­
lı’ya kar­şı po­li­ti­ka­sın­da de­ği­şik­lik ol­muş­tur. Bu­nun üze­ri­ne bir de Her­sek’ten ge­
len ha­ber­ler, Os­man­lı Dev­le­ti kar­şıt­lı­ğı­nı iyi­ce kö­rük­le­miş­tir.
174 Osmanlı Diplomasisi

Ha­re­ke­te ge­çen Andrássy, 1856 Pa­ris Kon­gre­si’ne ka­tı­lan dev­let­le­rin im­za­sı­nı


ala­rak teş­kil et­ti­ği sert bir no­ta­yı 31 Ocak 1876’da Ba­bıâ­li’ye ver­miş ve böl­ge­de ba­zı
re­form­la­rın ya­pıl­ma­sı­nı is­te­miş­tir. Ne­dim Pa­şa bu no­ta­yı ka­bul et­me­si­ne ve ge­rek­li
re­for­ma­lar için söz ver­me­si­ne rağ­men, bu kez âsi­ler ge­ri adım at­ma­mış­lar ve 1877-
1878 Rus Har­bi’nin so­nu­na ka­dar böl­ge­de­ki is­yan­la­rı­nı de­vam et­tir­miş­ler­dir.
Bü­tün bun­la­rın üze­ri­ne bir de 6 Ma­yıs 1876’da Se­la­nik’te bir genç kı­zın yü­zün­
den pat­lak ve­ren olay­lar, Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nı da­ha zor bir du­rum­da bı­rak­
mış­tır. İh­ti­da edip âşık ol­du­ğu genç­le ev­le­ne­bil­mek için Se­la­nik’e ge­len bir Bul­gar
kı­zı, 150 ki­şi Se­la­nik İs­tas­yo­nu’ndan zor­la ala­rak Ame­ri­ka’nın Se­la­nik Kon­so­los­lu­
ğu’na ka­çır­mış­lar­dı. Bu­nu du­yan halk Se­lim Pa­şa Ca­mi­i’nde top­la­na­rak kı­zın kur­
ta­rıl­ma­sı için gös­te­ri­ler­de bu­lun­muş­tu. Bu ara­da ola­yı du­yan Fran­sız Kon­so­los ve
Al­man Kon­so­los ca­mi av­lu­su­na ge­le­rek halk­tan da­ğıl­ma­la­rı­nı is­te­miş­ler­di. Çı­kan
olay­lar­da bu iki kon­so­lo­sun halk ta­ra­fın­dan öl­dür­me­si üze­ri­ne Ame­ri­kan Kon­so­
lo­su kı­zı hü­kü­me­te tes­lim et­me­siy­le olay­lar ya­tış­mış­tı. Fa­kat bu ara­da İs­tan­bul’da­
ki Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin Bü­yü­kel­çi­le­ri top­la­na­rak hü­kü­me­ti sert bir şe­kil­de
eleş­tir­miş­ler ve şa­yet suç­lu­lar ce­za­lan­dı­rıl­maz­sa Se­la­nik’e as­ker çı­kar­mak­la teh­dit
et­miş­ler­di. İkin­ci bir Cid­de va­ka­sı ya­şa­mak is­te­me­yen hü­kü­met, ha­re­ke­te ge­çe­rek
6 suç­lu­yu idam et­miş ve ih­ma­li olan­la­rı da ce­za­lan­dı­ra­rak dış mü­da­ha­le­nin önü­ne
geç­miş­ti. Olay­la­rın ya­tış­ma­sı­na rağ­men, Av­ru­pa ka­mu­oyun­da­ki Os­man­lı kar­şıt­
lı­ğı ar­tık ta­van yap­mış­tır.
1856 Pa­ris Kon­gre­si’yle bir­lik­te olu­şan bu sü­re­cin fi­na­li 1877-1878 Os­man­lı
Rus Sa­va­şı ol­muş­tur. Her­sek İs­ya­nı ile ce­sa­ret­le­nen Sır­bis­tan ve Ka­ra­dağ Prens­lik­
le­ri Os­man­lı Dev­le­ti’ne 29 Ha­zi­ran 1876’da sa­vaş ilan et­miş­ler­dir. Os­man­lı Dev­
le­ti, Av­ru­pa baş­şe­hir­le­ri­ne mek­tup gön­de­re­rek ken­di­si­ne bağ­lı prens­lik­le­rin sa­vaş
ila­nı üze­ri­ne, bu iki prens­li­ğin sal­dı­rı­sı­na kar­şı ken­di­ni sa­vun­du­ğu­nu be­lirt­miş­tir.
Os­man­lı dev­let adam­la­rı Av­ru­pa’yı bil­gi­len­dir­me nok­ta­sın­da­ki en­di­şe­le­rin­de ne
ka­dar hak­lı ol­duk­la­rı 8 Tem­muz 1876’da Rus­ya ve Avus­tur­ya ara­sın­da ger­çek­leş­ti­
ri­len ant­laş­ma gös­ter­miş­tir. Bu an­tlaş­ma­ya gö­re bu sa­va­şı Os­man­lı ta­ra­fı ka­za­nır­
sa bu iki dev­let ara­ya gi­re­rek sta­tü­ko­nun de­vam et­me­si­ni sağ­la­ya­cak­lar­dır. Fa­kat
Os­man­lı mağ­lup olur­sa, Sır­bis­tan Bos­na’nın bir kıs­mı­nı ve Ka­ra­dağ ise Her­sek’in
bir kıs­mı­nı ala­cak­tır. Bos­na-Her­sek’in ge­ri ka­lan kı­sım­la­rı Avus­tur­ya’ya ka­la­cak­tı.
Avus­tur­ya’nın Rus­ya ile or­tak ha­re­ket et­me­si­nin ne­de­ni, ken­di ara­la­rın­da bir ça­
tış­ma çık­ma­dan Bal­kan­lar’da­ki so­ru­nun çö­zül­me­si idi.
Os­man­lı Dev­le­ti bu sa­va­şı ka­zan­mak üze­re iken, Sır­bis­tan Pren­si Mi­lan Rus­
ya’ya mü­ra­ca­at ede­rek yar­dım ta­lep et­me­si üze­ri­ne Rus Bü­yü­kel­çi İg­nat­jew 31
Ekim 1876 ta­ri­hin­de Ba­bıâ­li’ye bir ül­ti­ma­tom ve­re­rek 48 sa­at için­de Sır­bis­tan ve
Ka­ra­dağ ile ka­yıt­sız şart­sız ba­rış ya­pıl­ma­sı­nı is­te­miş­tir. Bü­tün bu ge­liş­me­ler, İn­
gil­te­re’yi te­dir­gin et­miş ve ye­ni bir sa­vaş çık­ma­dan bu me­se­le­nin çö­zül­me­si mil­
let­le­ra­ra­sı bir kon­fe­ran­sın dü­zen­len­me­si­ni Rus­ya’ya tek­lif et­miş­tir. De­va­mın­da
İn­gil­te­re, şa­yet bu kon­fe­rans ba­şa­rı­sız olur­sa, İs­tan­bul’u al­ma­mak şar­tıy­la Rus­ya
is­te­di­ği­ni yap­mak­ta ser­best­tir, tek­li­fi­ni yap­mış­tır.
Os­man­lı Dev­le­ti’nin de bu tek­li­fi ka­bul et­me­si üze­ri­ne 11-23 Ara­lık 1876 İn­
gil­te­re, Rus­ya, Fran­sa, Avus­tur­ya, Al­man­ya ve İtal­ya’nın ka­tıl­ma­sıy­la İs­tan­bul’da
Ter­sa­ne Kon­fe­ran­sı ya­pıl­mış­tır. Kon­fe­rans­ta Os­man­lı ta­ra­fı­nı Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı Saf­
vet Pa­şa (1814 - 1883) bi­rin­ci tem­sil­ci ve Ber­lin es­ki Se­fi­ri Ed­hem Pa­şa ikin­ci tem­
sil­ci ola­rak tem­sil edi­yor­du. Bu ara­da Os­man­lı Dev­le­ti, kon­fe­ran­sın de­vam et­ti­ği
sı­ra­da iki dip­lo­ma­tik ham­le yap­mış­tır: Ön­ce­lik­le Av­ru­pa’ya, özel­lik­le de İn­gil­te­
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 175

re’ye ya­kın olan ve meş­ru­tî yö­ne­tim ta­raf­ta­rı Mit­hat Pa­şa (1822-1884) 13 Ara­lık’ta
Sad­ra­zam­lı­ğa ge­ti­ril­miş­tir. Bu şe­kil­de bir me­saj ve­ril­mek is­ten­miş­tir. Ar­dın­dan
Os­man­lı tem­sil­ci­si Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı Saf­vet Pa­şa’nın ilk de­fa ka­tıl­dı­ğı 23 Ara­lık’ta­ki
son otu­rum ya­pı­lır­ken meş­ru­tî yö­ne­ti­me ge­çil­di­ği ilan edil­miş ve Saf­vet Pa­şa, top­
lan­tı baş­la­dı­ğı ve top­la­rın atıl­dı­ğı sı­ra­da aya­ğı kal­ka­rak, “meş­ru­tî yö­ne­ti­me ge­çil­
mek­le” bu top­lan­tı­nın düş­tü­ğü­nü id­di­a da­hi et­miş­tir. Os­man­lı mo­dern­leş­me­si­nin
en önem­li pro­je­le­rin­den bi­ri olan Meş­ru­ti­yet ve Ka­nûn-ı Esâ­sî’nin böy­le­si­ne bir
sü­reç­te ve or­tam­da hız­lı bir şe­kil­de ilan edil­me­si ma­ni­dar ol­ma­sı ge­re­kir. Bu­ra­da
ku­rum­sal bir ih­ti­yaç­tan da­ha zi­ya­de, Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­le­rin Bal­kan­lar için
yap­mak is­te­dik­le­ri mü­da­ha­le­ye en­gel ol­ma en­di­şe­si­nin öne çık­tı­ğı his­se­dil­mek­
te­dir. Bu tes­pi­tin en gü­zel de­li­li Sad­ra­zam Meh­med Rüş­tü Pa­şa’nın (1811-1882),
Meş­ru­ti­yet’in ila­nı­nı dış tek­lif­ler kar­şı­sın­da ya­pıl­mak zo­run­da ka­lı­nan bir “jest”
ola­rak de­ğer­len­dir­me­si­dir.

İlk Os­man­lı ana­ya­sa­sı özel­li­ği­ne sa­hip olan Ka­nûn-ı Esâ­sî’nin, Bal­kan So­ru­nu için
top­la­nan Ter­sa­ne Kon­fe­ran­sı’nın son gün­de ilan edil­me­si­ni Os­man­lı dip­lo­ma­si­si 6
açı­sın­dan de­ğer­len­di­ri­niz?

Ni­te­kim bu dev­let­le­re ait dip­lo­mat­lar da ge­liş­me­yi böy­le yo­rum­la­mış­lar ve


bu ila­nı pek cid­di­ye al­ma­mış­lar­dır. Kon­gre­ye kal­dık­la­rı yer­den de­vam ede­rek ta­
mam­la­mış­lar ve Os­man­lı Dev­le­ti’nin Bal­kan­lar’da­ki hâ­ki­mi­ye­ti­ne cid­dî za­rar­lar
ve­re­cek çok ağır hü­küm­le­ri ih­ti­va eden ka­rar­la­rı al­mış­lar­dır. Bal­kan­la­rı Sır­bis­tan,
Ka­ra­dağ, Bos­na-Her­sek ve Bul­ga­ris­tan ola­rak dört böl­ge şek­lin­de ele alan 36 mad­
de­den olu­şan ka­rar­lar­dan en dik­kat çe­ken­le­ri, Bos­na-Her­sek’in özerk bir ida­re­ye
sa­hip ol­ma­sı, bu­ra­nın ve Bul­ga­ris­tan’ın va­li­le­ri­nin kon­gre­ye ka­tı­lan dev­let­ler ta­
ra­fın­dan se­çil­me­si; Bul­gar va­li­le­ri­nin Hı­ris­ti­yan ol­ma­sı­nı ön gö­ren mad­de­ler­di.
Bu ara­da 15 Ocak 1877’de Avus­tur­ya ve Rus­ya Bu­da­peş­te’de giz­li bir ant­laş­ma
yap­mış­lar­dır. Bu­na gö­re Avus­tur­ya, Rus­ya’nın Os­man­lı Dev­le­ti’ne kar­şı ya­pa­ca­
ğı sa­vaş­ta ses­siz ka­la­cak ve bu­nun kar­şı­lı­ğın­da Bos­na-Her­sek’in ala­cak­tı. Ay­rı­ca
Sır­bis­tan ve Ka­ra­dağ’ın Rus­ya ta­ra­fın­da sa­vaşa gir­me­si­ne de ses çı­kar­ma­ya­cak­tı.
Rus­ya, Os­man­lı Dev­le­ti ile ya­pa­ca­ğı sa­vaş yo­lun­da önem­li bir en­ge­li bu şe­kil­de
aş­mış­tır. Ge­ri­ye ikin­ci önem­li en­gel İn­gil­te­re kal­mış­tı.
Ter­sa­ne Kon­gre­si ka­rar­la­rı­nın Os­man­lı Dev­le­ti ta­ra­fın­dan ka­bul edil­me­me­si
üze­ri­ne ay­nı dev­let­ler bu kez 31 Mart 1877’de Lon­dra Pro­to­ko­lü’nü im­za­la­mış­lar­
dır. Os­man­lı Dev­le­ti’nin böl­ge­de­ki iti­ba­rı­nı bi­ti­ren bu pro­to­ko­lün şu üç mad­de­si
ol­duk­ça dik­kat çe­ki­ci­dir: Hı­ris­ti­yan­lar le­hi­ne ıs­la­hat ya­pıl­ma­sı, bu­nun kon­tro­lü­
nün Av­ru­pa el­çi­leri ta­ra­fın­dan ya­pıl­ma­sı ve Os­man­lı Or­du­su’nun sa­yı­sı­nın azalt­
ma­sı. Mec­lis-i Me­bû­sân’ın 12 Ni­san’da, “Türk dev­le­ti­nin şe­re­fi­ni çiğ­ne­yen” ve dev­le­
tin iç iş­le­ri­ne ka­rış­ma an­la­mı­na ge­len bu pro­to­ko­lü red­det­me­si üze­ri­ne sa­vaş ar­tık
ka­çı­nıl­maz ol­muş ve 24 Ni­san 1877 baş­la­mış­tır. Bu ara­da İn­gil­te­re 6 Ma­yıs 1877’de
Rus­ya’ya bir no­ta ve­re­rek; Bo­ğaz­lar’ın sta­tü­sü­nün bo­zul­ma­ma­sı ve İs­tan­bul’a do­
ku­nul­ma­ma­sı ol­mak üze­re ba­zı şart­la­rı Rus­ya’ya ilet­miş­tir. So­nuç­la­rı iti­ba­rıy­la
baş­la­yan Os­man­lı-Rus Har­bi, Os­man­lı için tam bir he­zi­met ol­muş; ba­tı sı­nır­la­rı
İs­tan­bul’a ve do­ğu sı­nır­la­rı ise Er­zu­rum’a ka­dar ge­ri çe­kil­miş­tir. Du­ru­mun as­ke­rî
va­ha­me­ti şe­kil­len­me­ye baş­la­yın­ca Os­man­lı Dev­le­ti, 24 Ara­lık 1877’de İn­gil­te­re’ye
mü­ra­ca­at ede­rek sa­va­şın so­na er­me­si için ara­cı­lık yap­ma­sı­nı ri­ca et­miş­tir. Rus­ya
ise, Ba­bıâ­li’nin sa­va­şı bi­tir­mek için doğ­ru­dan Rus Or­du­su’nun Baş­ko­mu­tan­lı­ğı’na
mü­ra­ca­at et­me­si­ni gün­de­me ge­tir­miş­tir. Bu­nun üze­ri­ne 8 Ocak 1878 Rus Baş­ko­
176 Osmanlı Diplomasisi

mu­tan­lı­ğı’ndan ateş­kes is­ten­miş ve ne­ti­ce­sin­de 31 Ocak’ta ateş­kes an­laş­ma­sı im­


za­lan­mış­tır.
Bu ara­da İn­gil­te­re Bü­yü­kel­çi­si, İs­tan­bul’da­ki İn­gi­liz va­tan­daş­la­rı­nı ko­ru­mak
ama­cıy­la Ak­de­niz’de bu­lu­nan do­nan­ma­sı­nı İs­tan­bul’a ge­tir­mek em­ri­ni hü­kü­me­
tin­den al­dı­ğı­nı Ba­bıâ­li’ye bil­dir­miş­tir. Bu­nun üze­ri­ne Ah­med Ve­fik Pa­şa, İn­gi­liz
Bü­yü­kel­çi­si’ne İs­tan­bul’da her han­gi bir so­ru­nun ol­ma­dı­ğı­nı ve do­nan­ma bu­ra­ya
gel­me­si­nin Ça­tal­ca ön­le­rin­de bu­lu­nan ve ba­rış antlaş­ma­sı yap­mak üze­re ol­duk­la­rı
Rus­la­rı kız­dı­ra­bi­le­ce­ği­ni be­lir­te­rek bu­na kar­şı çık­mış­tır. Fa­kat bu ce­va­ba rağ­men
İn­gil­te­re ken­di ini­si­ya­ti­fi­ni kul­la­na­rak 6 zırh­lı İn­gi­liz sa­vaş ge­mi­si Ça­nak­ka­le Bo­
ğa­zı’nı ge­çe­rek Tuz­la ön­le­ri­ne de­mir­le­miş­ti. Bu­na tep­ki gös­te­ren Rus­lar, tek­rar
ha­re­ke­te ge­çe­rek Ayas­te­fa­nos’a, bu­gün­kü Ye­şil­köy, gel­miş­ler­di.
Yi­ne ay­nı gün­ler­de Hâ­ri­ci­ye Na­zı­rı Ser­ver Pa­şa (1821-1886) bir İn­gi­liz ga­ze­te­
si­ne yap­tı­ğı açık­la­ma­da İn­gil­te­re’yi eleş­ti­re­rek şun­la­rı söy­le­miş­ti: “Os­man­lı Dev­le­
ti’ni sa­va­şa so­kup bu hâ­le ge­ti­ren İn­gil­te­re’dir. Ta­raf­sız­lık po­zis­yo­nu için­de bi­zi ba­zen
ümit­siz­li­ğe ba­zen ümi­de dü­şür­dü. Ni­ha­yet bu be­lâ­ya uğ­ra­ma­mı­za se­bep ol­du.” Bu
ha­ber üze­ri­ne İn­gil­te­re Hâ­ri­ci­ye Nâ­zı­rı Lord Derby (1826-1893), Os­man­lı Lon­dra
Bü­yü­kel­çi­si Mu­su­rus Pa­şa’yı ça­ğı­ra­rak tep­ki­si­ni gös­ter­miş ve Ser­ver Pa­şa’nın ba­
kan­lık­ta kal­dı­ğı sü­re­ce İn­gil­te­re’nin Os­man­lı Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ile iş yap­ma­mak
ka­ra­rı­nı al­dı­ğı­nı be­lirt­miş­tir. Bu­nun üze­ri­ne Ser­ver Pa­şa ba­kan­lık gö­re­vin­den is­
ti­fa et­ti­ri­le­rek ye­ri­ne Saf­vet Pa­şa ge­ti­ril­miş­tir.
Ayas­te­fa­nos’a ge­len Rus­lar­la ba­rış gö­rüş­me­le­ri­nin ya­pıl­ma­sı için Hâ­ri­ci­ye Nâ­
zı­rı Saf­vet Pa­şa bi­rin­ci ve Ber­lin Bü­yü­kel­çi­si Sa­dul­lah Pa­şa ikin­ci tem­sil­ci ola­rak
gö­rev­len­di­ril­miş­tir. Gö­rüş­me­ler ne­ti­ce­sin­de 3 Mart 1878’te ise Ayas­te­fa­nos Ba­rış
Ant­laş­ma­sı ya­pıl­mış­tır. 29 mad­de ve bir ek mad­de­yi ih­ti­va eden ba­rış ant­laş­ma­sı,
Os­man­lı için ol­duk­ça olum­suz mad­de­le­ri ih­ti­va et­mek­tey­di. Bu­na gö­re Sır­bis­tan,
Ka­ra­dağ ve Ro­man­ya ba­ğım­sız­lık­la­rı­nı ka­zan­mış­lar­dır. Ak­de­niz’e ka­dar açı­lan
bü­yük Bul­ga­ris­tan Prens­li­ği ku­rul­muş­tur. Bos­na-Her­sek’te re­form­lar ya­pı­la­cak
ve bun­la­rın kon­tro­lü Avus­tur­ya ile Rus­ya’nın tem­sil­ci­le­ri ta­ra­fın­dan ya­pı­la­cak­tır.
Er­me­ni­le­rin yo­ğun ola­rak ya­şa­dık­la­rı böl­ge­ler­de ıs­la­hat yap­ma­yı ve Er­me­ni­le­rin
Kürt­ler ile Çer­kez­le­re kar­şı ko­run­ma­sı­nı ta­ah­hüt et­mek­te­dir. Sa­vaş taz­mi­na­tı ola­
rak ise Os­man­lı Dev­le­ti 1. 410. 000. 000 Rub­le öde­ye­cek­tir. Bu şe­kil­de Ayas­te­fa­
nos, Os­man­lı ta­ri­hi­nin en ağır ba­rış an­laş­ma­la­rın­dan bir ola­rak ta­ri­he geç­miş­tir.

Er­me­ni­ler için ıs­la­hat ya­pıl­ma­sı­nın Ayas­te­fa­nos An­laş­ma­sı’nda mad­de ola­rak geç­


7 me­si­nin Os­man­lı Dev­le­ti açı­sın­dan dip­lo­ma­tik sa­kın­ca­la­rı­nı izah edi­niz.

İm­za­lan ba­rış an­tlaş­ma­sı Rus­la­rı hay­li mem­nun et­miş­tir. İm­za­la­rın atıl­ma­sı­


nın ar­dın­dan Ayas­te­fa­nos’ta bü­yük bir me­ra­sim ya­pıl­mış, top­lar atıl­mış ve se­vinç
çığ­lık­la­rı atıl­mış­tır. Rus Or­du­su Ko­mu­ta­nı Gran­dük Ni­ko­la bu sı­ra­da bir ko­nuş­
ma ya­pa­rak şun­la­rı söy­le­miş­tir: “Türk­ler mağ­lup ol­du! Ba­rış ya­pıl­dı! İş­te İs­tan­bul!”
Bu şe­kil­de so­na eren 1877-1878 Rus Har­bi, Os­man­lı Dev­le­ti için tam bir he­
zi­met ol­muş­tur. Çok bü­yük top­rak ve in­san kay­bı ya­şa­mış­tır. Bal­kan­lar’da­ki top­
rak­la­rı­nın he­men he­men ta­ma­mı­nı, 270. 298 ki­lo­met­re­ka­re top­ra­ğı­nı, bu­gün­kü
Tür­ki­ye’nin ne­re­dey­se 3/1’ini kay­bet­miş­tir. Kat­li­am­lar ve­ya göç­ler­le bir­lik­te 8 mil­
yon­dan faz­la in­san mağ­dur ol­muş­tur. Sa­va­şın adın­dan im­za­la­nan Ayas­te­fa­nos Ba­
rış Ant­laş­ma­sı ise, cep­he­de alı­nan mağ­lu­bi­ye­ti arat­ma­ya­cak ka­dar ağır­dı; tam bir
dip­lo­ma­tik mağ­lu­bi­yet­ti. Ant­laş­ma çok ağır mad­de­le­ri ih­ti­va et­mek­tey­di. Böy­le­ce
7. Ünite - Modern Osmanlı Diplomasisi ve Pratiği 1839-1878 177

Os­man­lı Dev­le­ti as­ke­rî ve dip­lo­ma­tik alan­lar­da ol­mak üze­re her şe­yi ile tam bir
fe­la­ke­ti ya­şa­mış; di­be vur­muş ve bir da­ha be­li­ni doğ­rul­ta­bil­mek için 30 yıl içe ka­
pan­mak zo­run­da kal­mış ve bu ya­ra­la­rı sar­ma­ya gay­ret et­miş­tir.
Rus Har­bi ve Ayas­te­fa­nos Ba­rış Ant­laş­ma­sı, 1856 Pa­ris Kon­gre­si’yle olu­şan ye­
ni dip­lo­ma­tik dü­ze­nin so­nu­nu ge­tir­miş­tir. Pa­ris Kon­gre­si’yle Os­man­lı mi­ra­sı üze­
rin­den Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler ara­sın­da sağ­la­nan den­ge­ler, bu sa­vaş­la bir­lik­te
Rus­ya le­hi­ne ye­ni­den bo­zul­muş­tur. Özel­lik­le de Bal­kan­lar’da Avus­tur­ya, Ak­de­
niz’de ise İn­gil­te­re bu du­rum­dan ra­hat­sız ol­muş­lar­dır. Şa­yet mev­cut du­rum göz­
den ge­çi­ri­lip dü­zel­til­mez­se Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler ara­sın­da cid­dî ça­tış­ma­lar
çı­ka­bi­lir­di. Bu ise, uzun va­de­de Av­ru­pa ba­rı­şı­nın bo­zul­ma­sı an­la­mı­na gel­mek­
tey­di. Do­la­yı­sıy­la bu teh­li­ke­nin ber­ta­raf edi­le­bil­me­si ge­re­ki­yor­du. Çö­züm ba­sit­ti,
Ayas­te­fa­nos’un göz­den ge­çi­ril­me­si; ye­ni bir dip­lo­ma­tik dü­ze­nin ku­rul­ma­sı ve is­
tik­ra­rın ye­ni­den sağ­lan­ma­sıy­dı. Bu­nun için, tıp­kı 1856 Pa­ris Kon­gre­si’nde ol­du­ğu
gi­bi, mil­let­le­ra­ra­sı bir kon­gre­nin dü­zen­len­me­si el­zem­di.
178 Osmanlı Diplomasisi

Özet
Mo­dern Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­nin teş­kil edil­me­sin­ Mo­dern dip­lo­ma­si­ye ge­çiş­le bir­lik­te Av­ru­pa­lı Bü­
1 de alt ya­pı­nın na­sıl oluş­tu­ğu ve na­sıl ge­liş­ti­ği­ni 3 yük Dev­let­le­rin Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­ne ve iç iş­le­
açıklamak. ri­ne na­sıl mü­da­ha­le et­tik­le­ri­ni tartışmak.
Mo­dern Os­man­lı dip­lo­ma­si­si­nin oluş­ma­nın te­ Os­man­lı Dev­le­ti’nin mo­dern Av­ru­pa dip­lo­ma­
me­lin­de Os­man­lı Mo­dern­leş­me­si yat­mak­ta­dır. tik sis­te­mi­ne ek­lem­len­me­siy­le bir­lik­te, Av­ru­
Bu bağ­lam­da­ki en önem­li ge­liş­me II­I. Se­lim’in pa­lı Bü­yük Dev­let­ler İs­tan­bul’da­ki dip­lo­ma­tik
uy­gu­la­dı­ğı Ni­zâm-ı Ce­dîd ıs­la­hat pro­je­si­dir. tem­sil­ci­le­ri va­sı­ta­sıy­la Os­man­lı iç iş­le­ri­ne da­
Dip­lo­ma­si­nin uy­gu­la­ma araç­la­rın­dan olan dai­ ha ra­hat mü­da­ha­le et­me im­kâ­nı bul­muş­lar­dır.
mî el­çi­lik­ler, bu kap­sam­da 1793’ten iti­ba­ren Bun­lar ay­nı za­man­da, dip­lo­ma­si­nin dı­şı­na çı­
Av­ru­pa’nın önem­li mer­kez­le­rin­de açıl­mış­tır. ka­rak Sa­da­ret ve Hâ­ri­ci­ye Ne­zâ­re­ti gi­bi önem­li
II­I. Se­lim’in di­ğer bir ye­ni­li­ği ise, Hı­ris­ti­yan bir gö­rev­ler ol­mak üze­re di­ğer ma­kam­la­ra ta­yin­le­re
dev­let­le hem dip­lo­ma­tik hem de as­ke­rî it­ti­fak ve gö­rev­den alın­ma­la­ra ka­rı­şır ol­muş­lar­dır. Bu,
ya­pa­rak den­ge si­ya­se­ti­ni baş­lat­ma­sı­dır. II. Mah­ Os­man­lı Dev­le­ti’ne iki şe­kil­de yan­sı­mış­tır: ön­
mud’un Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nı kur­ma­sı ve ya­ban­ ce­lik­le bu el­çi­ler Os­man­lı içiş­le­ri­ne per­va­sız­ca
cı dil bi­len dip­lo­mat­la­rı ye­tiş­ti­re­cek Ter­cü­me mü­da­ha­le et­mek su­re­tiy­le bir­çok iç me­se­le­nin
Oda­sı’nı kur­ma­sı bu nok­ta­da di­ğer önem­li ge­ mil­let­lerara­sı bir bo­yut ka­zan­ma­sı­na ne­den ol­
liş­me­ler­dir. Sul­tan Ab­dül­me­cid dö­ne­mi, bu iki muş­lar­dır. İkin­ci ola­rak ise, bu sü­reç­te çe­şit­li
hü­küm­da­rın yap­tı­ğı fa­ali­yet­le­ri ta­mam­lar ma­hi­ ma­kam­lar­da ata­ma­lar ve gö­rev­den al­ma­la­ra sık­
yet­te­dir. ça ka­rı­şa­rak, Os­man­lı iç si­ya­se­ti­ni is­tik­rar­sız­laş­
tır­mış­lar­dır.
Mo­dern Os­man­lı dev­let adam­la­rı­nın, do­la­yı­sıy­la
2 Os­man­lı Dev­le­ti’nin Av­ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler­le 1856 Pa­ris Kon­gre­si’yle olu­şan ye­ni dip­lo­ma­tik
olan iliş­ki­le­ri­ni tartışmak. 4 dü­ze­nin Os­man­lı Dev­le­ti’ne na­sıl et­ki­le­di­ği­ni ör­
Tan­zi­mat dö­ne­min­de dip­lo­ma­si­nin be­lir­len­me­ nek­le­riy­le değerlendirmek.
si ve yü­rü­tül­me­si hü­kü­me­te kay­ma­sıy­la bir­lik­te, Pa­ris Kon­gre­si’yle Av­ru­pa ba­rı­şı­nı kur­ta­ran Av­
dö­ne­min önem­li dev­let adam­la­rı öne çık­ma­ya ru­pa­lı Bü­yük Dev­let­ler, ay­nı za­man­da Os­man­lı
baş­la­mış­lar­dı. Özel­lik­le de Mus­ta­fa Re­şid Pa­ Dev­le­ti’nin ko­nu­mu­nu be­lir­le­yen ye­ni bir dip­lo­
şa ile baş­la­yan bu sü­reç Âlî Pa­şa, Fu­ad Pa­şa ve ma­tik dü­zen kur­muş­lar­dır. Bu dü­zen­de Os­man­
Mah­mud Ne­dim Pa­şa ile de­vam et­miş­tir. Bu lı’nın Av­ru­pa dev­let­ler top­lu­lu­ğu­na ka­tıl­dı­ğı
dört dev­let ada­mı hem dip­lo­ma­si­de hem de iç ka­bul edil­miş; dev­le­tin ba­ğım­sız­lı­ğı ve mev­cut
si­ya­set­te Av­ru­pa­lı dip­lo­ma­tik çev­re­le­ri­ni kul­lan­ top­rak bü­tün­lü­ğü­nü ga­ran­ti edil­miş­ti. Fa­kat Is­
mış­lar­dır. Bun­lar­dan Mus­ta­fa Re­şid Pa­şa, dip­lo­ la­hat Fer­ma­nı’nın ay­nı ant­laş­ma­da geç­me­siy­le
ma­si­de İn­gil­te­re’nin, Âlî Pa­şa Fran­sa’nın, Fu­ad de, Os­man­lı’nın iç iş­le­ri­ne mü­da­ha­le edil­me­si­ne
Pa­şa du­ru­ma gö­re bu iki dev­le­tin ve Mah­mud ka­pı açı­lı­yor­du. Böy­le­ce Os­man­lı Dev­le­ti bir ta­
Ne­dim Pa­şa ise Rus­ya’nın des­te­ği­ni ara­mış­tır. raf­tan Av­ru­pa dev­le­ti ka­bul edi­le­rek sı­nır­la­rıy­
Bun­lar ay­nı za­man­da iç si­ya­set­te çe­şit­li ko­nu­lar­ la ba­ğım­sız­lı­ğı­na ke­fil olu­nur­ken, di­ğer ta­raf­tan
da da­nış­ma­da ve da­ha da önem­li­si gö­re­ve gel­ Os­man­lı’nın iç iş­le­ri­ne mü­da­ha­le edi­le­cek bir
me­de yi­ne bu dev­let­le­rin İs­tan­bul’da­ki Bü­yü­kel­ ze­min oluş­tu­rul­muş­tur. 1857-1862 Ef­lak-Boğ­
çi­le­ri’ne is­ti­nat et­miş­ler­dir. dan Me­se­le­si, 1860-1861 Lüb­nan Me­se­le­si ve
1866-1867 Gi­rit İs­ya­nı gi­bi Os­man­lı Dev­le­ti’nin
ba­şı­nı ağ­rı­tan bir­çok so­run, tak­ri­ben 1877-1878
Os­man­lı-Rus Har­bi’ne ka­dar sü­ren bu dü­ze­nin
bir so­nu­cu ola­rak vu­ku’ bul­muş­tur.

You might also like