Professional Documents
Culture Documents
Kader Notları
Kader Notları
KADER VE CÜZ-İ İRADE NEDİR? KADER: Allah(cc)’ın ilmiyle her şeyi bilmesi ve
Kader ve cüz-i irade meselesi, Levh-i Mahfuz’da yazmasıdır.
İslamiyet’in ve imanın nihayet hududunu göste- “Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa
ren, “İlmî ve nazarî” değil, “Hâli ve vicdanî” bir bilir. Bu, bir kitapta mevcuttur. Ve bu biliş Allah için
iman esasıdır. çok kolaydır.” (Hac, 76)
Kader, “nefsi gururdan ve övünmekten kurtar- KAZa: Allah’ın nesne ve olaylara ilişkin ezeli ya-
mak”, Cüz’-i irade ise, “insanı mesuliyetsizlikten zıyı ve takdiri, zamanı ve şartları uygun olduğunda
kurtarmak” için iman esasları içindedir. icat etmesi ve planını yaratmasıdır.
İnanan her şeyi, fiilini, nefsini Cenab-ı Hakk’a “Allah, herşeyi yarattı ve her birisine belirli ni-
vere vere, sonunda teklif ve sorumluluktan kurtul- zam vererek kaderini takdir etti.” (Furkan, 2)
mamak için “Cüz-i irade/ihtiyarî” önüne çıkarak in- CÜZ’İ İRADE: Allah (cc) tarafından insa-
sana; “Sen sorumlusun ve mükellefsin” der. na Emr-i itibari olarak verilen, dilediği gibi hare-
Sonra, kendisinden çıkan iyilik ve mükemmellik- ket edebilmesi için vahid-i kıyası olarak (Kesb-
ler ile gururlanmaması, pay çıkarmaması için, “Ka- Meyelan/yönelme) verdiği iyiyi ve kötüyü seçme
der” karşısına gelir ve insana şöyle der: “Ey insan, serbestliğidir. İnancımıza göre, cüz-i iradenin hari-
haddini bil, sen sadece meylettin, bu fiilleri yaratan ci bir varlığı yoktur ve mahlûk değildir?
sen değilsin.” ATA - AF KANUNU: Lütuf, ihsan, bahşiş ka-
nunu. Allah (cc) bazen lütfuyla kötülüğe engel olur.
Levh-i Levh-i
GEÇMİŞE BAKAR GELECEĞE
Mahfuz Mahf ve İspat
Neticesi Kaderdir. BAKAR
Değişmeyen- Levhası
Mutlak kader Değişebilen Muallak Ümi̇tsi̇zli̇k ve üzüntünün Cüz-i İrade Alanı
Korunmuş kader. Yazar Bozar kaynağıdır.
Levha Levha.
İNSAN
FİİLLERİ
Bu levhada yazılanlar imtihan sırrı için İKİDİR
şarta bağlı olarak değişir. İyiliği istersen
iyilik, kötülüğü istersen kötülük yaratır.
Bunun neticesi Levh-i Mahfuz’da yazılı İhtiyari Fiiller Izdırarı Fiiller
olan Mutlak kaderdir. İsteğiyle Yaptıkları Cüz-i İradeyi
Aşan Fiiller
İyilikler Kötülükler
İyilik ve kötülük hususunda istemek
insana, yaratmak Allah(cc)’a hastır. Allah (cc)
İnsan neyi isterse Allah (cc) onu Dilerse Lütfuyla
yaratır. Yaratılan insanın kaderi olur. Kötülüğe Engel
Bu da değişmeyen Levh-i Mahfuz’daki Olur. Bu Ata
kaderdir. Kanunudur.
KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA KADER VE KAZA
KAZA, KADER VE EMR-İ İTİBARÎ: Müstakil bir varlı-
CÜZ’İ İRADE.. ğı olmayıp itibar eden kimsenin aklında te-
şekkül eden emir, iş, hadisedir. (Meridyen
KADER, lügatte; ve paralel örneği)
Ölçü ile yapma, planlama, miktar, şek-
(Cüz-i irade, cüz-i görme, cüz-i işitme vs.,
lini ve niteliğini belirleme, takdir ederek
Allah(cc)’ın külli irade, külli görme, külle
tayin ve tahsis etmek. (Bkz. DIA Kader)
yaratma, külli işitmesi vb. sıfatları anlamak
İslami anlayışta ise;
için nisbi emirdir.)
KADER, Allah’ın (cc), kâinatta olmuş
ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla,
daha yaratmadan önce ezelde bilmesi KÜLLİ İRADE TAŞTIŞMASI:
ve Levh-i mahfuz denilen kader levha- Eşa’riler iradesinin Allah’ın her şeyi
sında yazmış olmasıdır. kuşattığının söyleyerek buna KÜLLİ İRADE
“Şüphesiz biz, her şeyin mahiyetini be- demişlerdir. Kulun iradesini de cüz-i İrade
lirli bir ölçüye, kadere, ilâhi takdire göre olarak adlandırmışlardır.
yarattık.” (Kamer, 49) Maturidiler ise, Allah’ın iradesine İLAHİ
Kader kelimesi türevleriyle birlikte VE EZELİ İRADE demişler, külli ve cüz-i
Kur’an-ı Kerim’de 55 yerde geçer ve “ölçü, irade kavramlarını kulun iradesinin iki
miktar ve güç” gibi anlamlarda kullanılır. yönünü belirtmek için kullanmışlardır.
“Allah ne emrederse, o tam yerinde ve Külli iradeye, “seçme yeteneği”, cüz-i irade
mutlaka uygulanması gereken bir tak- ise “aktif biçimde yönelme” demişlerdir.
dirdir.” (Ahzâb, 38),
“O’nun katında her şey bir mikdâr ile-
dir.” (Ra’d, 8)
KADER AKLİ / İLMİ
Allah, her şeyi yaratmış ve her birisine DEĞİL VİCDANİ
belirli bir nizam vererek onun kaderini HALİ BİR İŞ
takdir ve tayin etmiştir.” (Furkan, 2) Kader ve cüz-i irade meselesi,
*** İslamiyet’in ve imanın nihayet hudu-
KAZA: Allah’ın eşya ve olaylara iliş- dunu gösteren, “İlmî ve nazarî” değil,
kin ezeli yazıyı ve takdiri, zamanı ve şartla- “Hâli ve vicdanî” bir iman esasıdır.
rı uygun olduğunda önceden yaptığı planı- Kader, “nefsi gururdan ve övünmek-
nı yaratmasıdır. ten kurtarmak”, Cüz’-i irade ise, “insa-
*** nı mesuliyetsizlikten kurtarmak” için
CÜZ’İ İRADE: Allah tarafından in- iman esasları içindedir.
İnanan her şeyi, fiilini, nefsini Cenab-ı
sana Emr-i itibari olarak verilen, diledi-
Hakk’a vere vere, sonunda teklif ve sorum-
ği gibi hareket edebilmesi için vahid-i kı-
luluktan kurtulmamak için “Cüz-i irade/
yası olmak üzere (Kesb etme-Meyelan/
ihtiyarî” önüne çıkarak insana; “Sen sorum-
yönelme) yeteneği ve seçme serbestli-
lusun ve mükellefsin” der.
ğidir. İnancımıza göre, cüz-i iradenin ha-
Sonra, kendisinden çıkan iyilik ve mü-
rici bir varlığı yoktur. Buna göre cüz-i irade
kemmellikler ile gururlanmaması, pay çı-
mahlûk değildir?
karmaması için, “Kader” karşısına gelir ve
insana şöyle der: “Ey insan, haddini bil, sen
1 2
sadece meylettin, bu fiilleri yaratan sen de- A- LEVH-İ MAHFUZ (Mutlak ka-
ğilsin.” der- Değişmeyen korunmuş levha)
“Şüphesiz ki, insan için kendi çalıştı- Levh-i mahfuzda yazılı olan netice değiş-
ğından başkası yoktur. Ve elbette ki, ça- mez. Bunun için insanın kaderini değil, fiili-
lışmasını yakında görecektir. Sonra onun ni değiştirmesi mümkündür.
çalışması en tamam bir mükâfat ile Değiştirilen bu fiil her neyse, o da kader-
mükâfatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, dir. Bu dahi Allah’ın ilminde olup, kaderde
en son gidiş Rabbinedir.” (Necm, 39) aynı şekilde yazılmıştı. Yani kader levhasın-
da “Falan adam filan işi yaptığı anda, fi-
ilini değiştirip filan işe başladı.” yazılıy-
KADERİ DOĞRU ANLAMAK dı. Çünkü Allah’ın ilmi ezeli olup, yapılan ve
“Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” yapılacak her işi ve fiili bilir ve kader levha-
(Talak, 3) sında onu yazar.
Kaderi doğru anlayabilmek için şu haki- Allah (cc) bütün fiillerin failidir. Çünkü
katleri iyi kavramak gerekir: o “Fâil-i Muhtar” Her şeyi meydana gelme-
1- Allah’ın ilmi ve bilgisi sınırsızdır. Allah den önce ezelî ilmi ile bilip, onların vasıf-
(cc), Olanı, Olacağı, Olmayan, olacak olsay- larını, özelliklerini, yerini ve zamanını tak-
dı nasıl olacağını, mevcudu ve yoğu, müm- dir / tespit etmiş ve “Levh-i Mahfuz”a yaz-
künü ve imkânsızı bilir. mıştır.
2- Allah (cc), kıyamete kadar olacak her “Gerek yeryüzünde ve gerek kendi ne-
şeyi LEVHİ MAHFUZ’da yazmıştır. fislerinizde herhangi bir musibet gelme-
3- Allah (cc) diler ve dilediğini yapar. miştir ki, bu Bizim onu yaratmamızdan
Dilediği şeyi de yapar. Yapmak istemesi- önce kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz
nin önünde hiçbir engel bulunmaz. Mülk ki bu Allah’a göre kolaydır.” (Hadid, 22).
O’nundur.
4- Her şeyi yaratan Allah’tır. O’nun dışın- B- LEVH-İ MAVH VE İSPAT (Mu-
dakilerin yaratılmış olmaktan başka seçe- allak kader - Yazar bozar levha. İmtihan
nekleri yoktur. Hiçbir güç, O’na rağmen ya- sırrı için şarta bağlı değişebilir. İyilik is-
ratmış olamaz. tenirse iyiliği, kötülük istenirse kötülü-
5- Ezeliyet ve zaman meselesi ğü Allah yaratır.)
6- ilmin maluma tabi olma meselesi Mesela, Levh-i Mahv-ı İsbat defterinde;
falan kulun altmış sene yaşayacağı yazılmış-
ALLAH’A VE İNSANA tır. Ancak bu yazı, kulun sadaka verme şar-
tına bağlanmıştır. Eğer o kul sadaka verir-
BAKAN YÖNÜYLE KADER se, bu kadar yaşar, vermezse, daha az yaşar.
Sadakanın ömrü uzatması, belayı önle-
Kader ikiye ayrılır: mesi gibi değişiklikler kaderin bu defterin-
1- ALLAH’A BAKAN YÖN: de olmaktadır. Allah o kuluna bu defterde
Kader, Allah’ın ilmi nev’indendir. Allah bir bela yazmış ve bu belanın gelmesini sa-
(cc) her şeyi bilir. daka vermemesi şartına bağlamıştır. O kul
“Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte sadaka verdiğinde, belanın şartı meyda-
ne varsa bilir. Bu, bir kitapta mevcuttur. na gelmediğinden yazı silinir ve musibetin
Ve bu biliş Allah için çok kolaydır.” (Hac, gelmesi o kul hakkında kaza edilmez. Nite-
76) kim Ra’d suresinin, 39. ayetinde Allah şöy-
Allah’ın kaderle alakalı iki levhası vardır. le buyurmuştur:
3 4
“Allah dilediği şeyi mahveder, diledi- ALLAH (cc) HER ŞEYİ
ğini sabit kılar. Kitabın aslı olan Levh-i
BİLİR Mİ?
Mahfuz onun katındadır.”
Allah (cc), Allam’ül Guyub‘tur, olmuş ve
Ayette belirtilen “Allah’ın dilediği şeyi
olacak her şeyi bilir. Allah’ın ilminde zaman
mahvetmesi” yani, yaratmaması ile yapı-
kavramı yoktur. Biz O’nun bilgisinin mahi-
lan değişiklik, bu levhada olmaktadır. Bu
yetini bilemeyiz. Çünkü O zamansız bilgidir.
ayet bize değişen kader levhası olan “Levh-i
Biz zamanla sınırlıyız.
Mahv ve İsbat”tan haber vermektedir.
Kur’an-ı Kerim, birçok ayetiyle ezelde
her şeyin Allah (cc) tarafından bilindiğini
2- İNSANA BAKAN YÖN: haber vermektedir:
a- Geçmişe bakar, neticesi kaderdir. “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim
Yes’in ve hüznün ilacıdır. yanımızda olmasın. Her şeyi Biz belirli
b- Geleceğe bakar. Cüz’i irade geçerlidir. bir kaderle indiririz.” (Hicr, 21)
“Gaybın anahtarları Allah’ın katında-
İNSAN FİİLLERİ dır. Onları ancak Allah bilir. Onun ilmi dı-
İKİYE AYRILIR şında bir yaprak dahi düşmez. Yerin ka-
a- İradi, ihtiyari fiiller (kendi isteğiyle ranlıkları içindeki bir tane, yaş ve kuru
yaptığı iyilik ve kötülükler) her şey levh-i mahfuzdadır.” (Enam, 59)
b- Izdırarı fiiller (iraden dışı fiiller) “Allah her dişinin neye gebe kalaca-
Kader geçmişe bakar, orada yaşanan ğını, rahimlerin neyi eksik neyi ziya-
ümitsizlik ve üzüntülerin ilacı olur. de edeceğini bilir. Onun katında her şey
Kader geleceğe bakmaz. Bunun için insa- ölçü iledir.” (Ra’d, 8)
nın kötülük işledikten sonra bunu kaderim Eylemlerimizi biz seçeriz, Allah (cc) ya-
diyerek kadere mal etmesi bir çelişkidir. ratır. Zaten Allah’ın yaratma dairesi içinde
bulunan insanın, eylemlerinin o daire dışı-
na çıkması mümkün değildir.
İYİLİK VE KÖTÜLÜK Allah (cc) istese, hiçbiriniz O’nun irade-
KAVRAMLARI si dışına çıkamazsınız, hepiniz aynı yola git-
İyiliklerin aslı Allah’tandır. Bizim iyiliği mek zorunda kalırsınız. Ama Allah sizlere
isteyen irademizi veren de Allah’tır. Bunun de irade verdi, hidayetini de sizin iradenize
için iyilikler hususunda övünme hakkımız bağladı. Siz doğru yola girmek isteyeceksi-
pek azdır. Çünkü iyilikleri isteyen rahmet-i niz ki Allah da sizi doğru yola götürsün. Al-
İlahiye, icat eden, yaratan ise kudret-i Rab- lah doğru yolu gösterdiği halde siz yola gir-
baniyedir. mezseniz, Allah sizi zorla yola sokmaz, ken-
Kötülükler ise tahribat nev’inden oldu- di iradenizin sonucuna terk eder. Artık dav-
ğu için sorumludur. Çünkü insan küçük bir ranışlarınızın sonucuna katlanırsınız.
kötülük ile çok tahribat yapabilir ve müthiş Allah (cc), insanlar için sınırlı bir özgür-
bir cezayı hak eder. Mesela bir kibrit ile bir lük vermiştir. İnsan neyi isterse Allah onu
evi yakmak gibi. yaratır. Eylem gücünü yaratan Allah’tır ama
İnsanların nefis ve şeytana uyarak işle- insan, isteyerek yaptığından dolayı, eylem-
dikleri kötülüklerin ve günahların mesuli- lerinden sorumludur.
yetinden kendilerini kurtarmak için kade- “De ki, bu gerçek, Rabbinizdendir. Ar-
re yapışır ve suçu ona atarlar. Ancak kendi- tık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin”!
lerine verilen güzelliklerle iftihar etmekten (Kehf, 29)
de çekinmezler.
5 6
Malum ise; o şeyin gerçek halidir.
MİSAL: Farz edelim ki, kasamda 500 lira
var ve ben biliyorum. Bu ilimdir.
Malum ise; kasamdaki 500 liradır.
“Ben bildiğim için mi kasamda 500 lira
var; yoksa kasamda 500 lira olduğu için
mi ben böyle biliyorum?”
Ben bildiğim için kasada 500 lira yok, bi-
lakis kasada 500 lira olduğu için ben öyle
biliyorum. Eğer bunun tersi olsaydı, ben ka-
EZELİYET VE ZAMAN sada 500 lira yerine 500 milyonum var ol-
MESELESİ duğunu zannettiğimde, kasada o kadar pa-
Kader meselesinin anlaşılamamasında- ranın olması gerekirdi.
ki en büyük sebep “zaman” ve “ezel” kav- NETİCE: Allah’ın bizim ne yapacağımı-
ramlarının birbiriyle karıştırılması ve yan-
lış değerlendirilmesidir. İnsan, zaman ve
mekân içerisinde yaşadığı için, her hadise-
yi ve hakikati de zaman ölçüsüne göre de-
ğerlendirmekte ve “ezeli”, zamanın başlan-
gıcı zannetmekle hata yapmaktadır. İşte ka-
deri anlayamamak, böyle yanlış bir kıyasın
mahsulüdür.
Zaman, kâinatın yaratılmasıyla başla-
yan ve içerisinde hadiselerin cereyan etti-
ği soyut bir kavramdır. Geçmiş, hâl ve ge-
lecek olarak üçe taksim edilir. Bu taksim, zı bilmesi ve bu bilgiyi kader defterimizde
mahlûkata göredir. Ezel ise, zamanın baş- yazması; ilimdir. Bu ilim neye tabidir? El-
langıcının evveli demek değildir. Ezelde bette malum olan bizim fiillerimize ve ya-
geçmiş, hâl ve gelecek yoktur. Ezel, bütün pacaklarımıza tabidir. Yani biz yapacağımız
bu zamanların aynı anda görüldüğü ve bi- için Allah öyle bilmiştir. Yoksa Allah öyle
lindiği bir makamdır. bildi diye biz mecburen yapmamaktayız.
Allah, bugünü gördüğü ve bildiği gibi,
yarını da, öbür günü de ve cennet ile cehen-
KADER HAKKINDA
nem hayatının yaşanacağı sonsuzluk ha-
yatına kadar her şeyi de bugün ile birlikte KONUŞMAK DOĞRU MU?
görmektedir. Kader hususunda tartışan ashabını
Allah için hâl, geçmiş ve gelecek gibi kav- uyaran Resulullah (sav)şöyle buyurdu:
ramlar yoktur. Bu kavramlar zaman ile ka- “Siz bununla mı emrolundunuz? Ben
yıtlı olan bizler içindir. Şimdi bu meseleyi bunun için mi Resul gönderildim. Şunu
diğer bir örnek ile inceleyelim: biliniz ki sizden önceki ümmetler bu
tür tartışmalara başladıkları zaman
helak olmuşlardır. Böyle tartışmalara
İLİM MALUMA TABİDİR girmemelisiniz.” (Tirmizî, Kader, 1)
Kader meselesinin anlaşılabilmesi için; Âlimlerimiz buradan hareketle imani
“ilim maluma tabidir” kaidesini bilmek meselelerin münakaşa suretinde bahsinin
gerekir. caiz olmadığını söylemişlerdir.
İlim; bir şeyin zihindeki şeklidir.
7 8
KAZA VE KADER, nı”, hadislere dayanarak iman esasla-
rından saymışlardır. Onlara göre kader,
İMAN ESASI MI? Allah’ın “ilim” ve “irade” sıfatlarının,
Kaza ve kaderin iman esasları içinde
kaza da “kudret” veya “tekvin” sıfatının
olup olmadığı çok tartışılan bir konu olmuş
birer gereği olarak görmüşlerdir.
ve buradan birçok düşünce akımı ortaya
çıkmıştır. ŞİÎ KELAMCILARIN çoğunluğu da
Bu tartışmanın ana sebebi Kur’an’da tıpkı Selefiye, Maturidiler gibi kader ve
Allah-kâinat ve Allah-insan ilişkisi bağla- kazanın iman esasları içerisinde olduğunu
mında temas edilen kader konusu doğru- kabul eder.
dan doğruya iman edilmesi emredilen esas- EŞ’ARÎ ALİMLER ise Maturidi’lerin
lar arasında zikredilmemiş olmasındandır. kader ve kaza kavramlarını yer değiştire-
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafı- rek izah eder.
na çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kim- MU‘TEZİLE KELÂMCILARI ise
senin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret günü- sorumluluk doğuran insani fiilleri kader ve
ne, meleklere, kitaplara, peygamberlere kazanın dışında tutmuşlardır. Onlara göre
inanır.” (Bakara, 177) kader ve kazâ insanlara ait fiillerin hükmü-
“Resul Rabbinden kendisine indirilene nü açıklayıp haber vermekten ibarettir.
iman etti. Mü’minler de Allah’ a, melek-
lerine, kitaplarına, Resullerine iman etti-
ler ve şöyle dediler: O’ nun Resullerinden
CİBRİL HADİSİ
Bu konudaki hadisler ‘ahad hadislerdir’,
hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Duy-
tek kanalla gelmişlerdir. Sahih ve meşhur
duk ve uyduk. Ey Rabbimiz bağışlama-
da olsa zannı ifade eder. Bazı âlimler itika-
nı dileriz ve dönüşümüz ancak Sanadır”.
di meselelerin zan üzerine bina edilmesine
(Bakara, Ayet)
karşı çıkmışlardır.
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygambe-
Cibrîl hadisi, Müslim’in rivayetinde şu
rine, Peygamberine indirdiği kitaba ve
şekildedir:
daha önce indirdiği kitaba iman edin.
Babam Ömer ibnü’l-Hattâb (ra) bana
Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, pey-
şöyle anlattı: “Bir gün Resulullah (sav)’in
gamberlerini ve ahiret gününü inkâr
yanında bulunduğumuz esnada aniden ya-
ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” nımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah
(Nisâ,136) bir zât çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri
Kader ve kazanın iman esasları içinde görülmüyor, bizden de kendisini kimse ta-
zikredildiği yer meşhur Cibril hadisidir. An- nımıyordu. Resul (sav)’ün yanına oturdu ve
cak bu hadis konusunda da hadis âlimleri dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de
bir ittifaka varamamışlardır. uylukları üzerine koyduktan sonra: “Ya Mu-
Bazı rivayetlerde kader iman esasları hammed! Bana İslâm’ın ne olduğunu haber
arasında zikredilmezken (Buhârî, “Îmân”, ver!” dedi. Resulullah (sav):
37; Tirmizî, “Fiten”, 63) bazılarında hay- “İslâm; Allah’tan başka ilâh olmadığına,
rı ve şerriyle birlikte kadere iman etmenin Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna
gerektiği belirtilmiştir. (Müslim, “Îmân”, 37; şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman,
Tirmizî, “Îmân”, 4). zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman
ve yol cihetine gücün yeterse Beyt’i haccet-
EHL-İ SÜNNET olarak bilinen Se- mendir.” buyurdu. O zat: “Doğru söyledin.”
lefiye, Maturidi ve Eş’ari gibi itikadı deyince biz buna hayret ettik, çünkü hem
mezheplere göre “Kaza ve kadere ima- soruyor, hem de tasdik ediyordu.”
9 10
Sonra o şahıs: “Bana imandan haber ver!” İkinci esas içinde bir tehlike barındır-
dedi. Resulullah (sav): “ALLAH’A, MELEKLE- maktadır ki, o da bu esasın insanı “insanın
RİNE, KİTAPLARINA, PEYGAMBERLERİNE sorumlu olması için, fiilini icat etmesi gere-
VE AHİRET GÜNÜNE İNANMAN, BİR DE kir” sonucuna götürebilir olmasıdır. Böyle
KADERE; HAYRINA, ŞERRİNE İNANMAN- bir değerlendirme birinci esasa aykırı dü-
DIR” buyurdu. O zât yine: “Doğru söyledin.” şer.
dedi. (Müslim, Îman:1, no:8, 1/36-37, Ebu Da- Bu çelişki insan aklını tereddüde ve fikir
vut, Sünnet 15, İbn-i Mace Mukaddime 9) ayrılıklarına sevk etmiş ve bu konuda Ehl-i
Bu hadiste geçen “Kadere inanma” mad- Sünnet dışı mezheplerin doğmasına neden
desi, Buhari’den naklettiği 4404 numaralı olmuştur.
hadiste mevcut değildir. Müslim’in 9 ve 11
numaralı rivayetinde vardır.) KADER HUSUSUNDA
DÖRT FARKLI YOL
İNSAN İRADESİ, FİİL Kader hususunda ihtilafın ana sebebi; in-
VE SORUMLULUKLARI sanların kendi irade ve ihtiyarları ile yap-
İnsan, bu dünyaya imtihan üzere gönde- tıkları “fiilleri yaratmak” Allah Teâlâ’nın fi-
rilmiştir ve sorumlulukları vardır. illerinden midir? Yaratıcısı Hak Teâlâ mıdır,
İnsana bu sorumlulukları yerine getir- yoksa o fiili bizzat işleyen kul mudur?
mesi için, akıl, ruh, irade gibi latifeler veril- Bu konuda 4 farklı ana düşünce vardı:
miştir. İnsan aklını ve iradesini kullanarak
melek ve hayvan olmadığını ispatlamak zo- 1- MUTLAK CEBİR DÜŞÜNCE-
rundadır.
İnsan, iyilik ve kötülükler yaparak karşı-
SİNE DAYANAN Cebriyye mez-
lığını alacaktır. hebi.
“Kim zerre miktar iyilik ve yaparsa Öncüsü Cehm b. Safvan olduğundan
karşılığını alacaktır.” (Zilzal suresi) “Cehmiyye” adıyla da anılır.
İmam Maturidi Sorumluluk konusun- CEBRİYYE; insanın iradesine bağlı fiilleri
da şöyle bir delil zikreder: üzerindeki “CÜZ-İ KUDRET VE CÜZ-İ İRA-
Mademki, Allah (cc) dünyada itaat eden- DESİNİ TAMAMEN İNKÂR EDER. Bununla
lere sevap, isyan edenlere ceza vadetmiştir. insanı sorumluluktan kurtarır. Bu düşünce
O halde bu itaat ve isyan fiilleri ancak ku- İslâm’ın ana prensipleriyle bağdaşmaz. Za-
lun iradesiyle seçtiği kendi fiili olduğu tak- ten akla da zıt bu düşüncenin taraftarı da
dirde, karşılıklarını alabilir. fazla olmamıştır.
17 18