Cumhur Ay - Skeç - Korku Tüneli

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

KORKU TÜNELİ

Bir Perdelik Kısa Oyun

(Korku tünelinde bir aile. Karı koca ve iki çocuğu. Elektrikler kesilmiş, aile korku
tünelinin içinde kalmıştır. Sahnede ikişerli sırada, dört sandalye vardır. Karı koca
önde, çocuklar arkada oturmaktadır. Sahne karanlık, yerel ışık aileyi
aydınlatmaktadır. Babanın elinde çakmak vardır.)

Hidayet: (sesi titrek) Buyurun bakalım. Yahu kaç defa söyledim size “Şu korku tünelini hiç
hazzetmiyom, binmeyelim şu merete” ama dinleyen kim? Sanki lunaparkta başka
oyuncak yok.
Tingiz: Nooldu baba ya, korktun mu yoksa?
Hidayet: Lan ne korkucam. Üç beş tane kukladan, korkulur mu?
Tingiz: Yok, çakmak zangır zangır titriyo da, o bakımdan sorduydum.
Hidayet: Ne titremesi lan. Senin kafan sallanıyordur korkudan, sen çakmak zannediyon.
İdil: Baba ne zaman gelir elektrik?
Hidayet: Bir bilsem kızım, bir bilsem.
Nebahat: Hidayet bi telefon falan etsek?
Hidayet: Elektriğe mi?
Nebahat: Yok canım, eşe dosta falan, gelip kurtarsınlar bizi.
Hidayet: Dayımgilleri arayım mı Nebahat? Biliyosun, oğlu Elektrik mühendisliğinde okuyor.
Belki bir faydası dokunur.
Nebahat: Dalga geçme. Oturup bekliycez mi burada?
Hidayet: Telaşa mahal yok. Küçük bi arıza olmuştur, şimdi verirler elektriği.
İdil: Ya, saatlerce gelmezse?
Tingiz: (korkutucu bir sesle) Elektrik gelmezse, onlar gelirrr. Seni bi tutar böyle. (kıza
sarılır. Kız çığlık atar.)
Nebahat: Oğlum korkutma kardeşini.
Hidayet: Tingizzz, yapmasana çocuğum.
İdil: Evde de böyle korkutuyo baba. Siz yattıktan sonra, gelip kapıyı tırmalıyo. Korkunç
korkunç sesler çıkartıyo.
Hidayet: Oğlum hasta mısın sen? Niye korkutuyon kardeşini?
Tingiz: Ne korkutması baba ya? Kızınız tırsak, ben ne yapayım. Kapı gıcırtısından bile aklı
çıkıyo. Tuvalete de mi gitmeyelim?
İdil: Tuvaletmiş. Bi gecede 50 kere tuvalate mi gidilir? Prostat mısın sen?
Nebahat: Doğru konuş abinle.
Hidayet: Çocuklar, kavga etmeyi bırakın. Şimdi derdimiz başka, buradan nasıl kurtuluruz,
onu düşünelim.
Tingiz: Düşünecek bişey yok baba. Kalkalım, tek sıra halinde tüneli takip edip, çıkışa
gidelim.
İdil: Şu anda üçüncü kattayız ciciş, hatırlatmak isterim.
Hidayet: Oğlum, bu karanlıkta nereye gidelim. Kesin bi taraflarımızı kırarız.
Tingiz: Yanında el feneri olan yok mu?
Hidayet: El feneri mi? Kürdan mı lan bu. Kaç kişi yanında el feneri taşır?
Tingiz: Vallah bizim okulda bi öğretmenimiz var. Yanında İngiliz anahtarı bile taşıyo, lazım
olur diye.
Nebahat: Öğretmen mi, ne öğretmeni?
Tingiz: İngilizce.
İdil: Matematik öğretmeni hesap makinesi taşır, İngilizceci İngiliz anahtarı. Bundan daha
doğal ne olabilir ki?
Hidayet: Bi kimyacımız vardı zamanında, o da pense taşırdı hep.
Tingiz: Kimyacı? Pense? Ne alaka?
Hidayet: Bira şişelerini açmak için. Çok içerdi rahmetli.
Nebahat: Allah rahmet eylesin. İçkiden mi öldü.
Hidayet: Sayılır. Kimyacı ya, evin bodrumunda ucuz içki yapmaya kalkışmış. Damıtma
kazanı patlayınca, bok yoluna gitti rahmetli.
Nebahat: Vah vah vah. Yazık olmuş adama.
Hidayet: Benim kolum yoruldu, söndürüyorum çakmağı. (sahne kararır.)
İdil: Baba ne yaptın ya, çok karanlık oldu. Korkuyom ben.
Tingiz: (Korkunç bir sesle) korkma kızım, korkmaaaaa.
Nebahat: Oğlummm. Yapma şunu.
Hidayet: (Çakmağı yakar. Sahne aydınlanır.) Tingiz şimdi kırıcam kafanı ama. Yapma be
yavrum. Görüyosun korkuyo kardeşim.
Tingiz: Tamam ya tamam. Ne korkak kızınız var.
İdil: Sen korkmuyon sanki.
Tingiz: Ne korkucam ya. Erkek adam korkar mı? Di mi baba?
Hidayet: Şu elektrikler gelsin ben korkutucam seni. Bak yeniden söndürüyorum çakmağı.
Gürültü etmeyin, sessizce bekleyelim elektriği.
Nebahat: Hidayet biraz da tutuversen ne olur. Görüyon korkuyo kız.
Hidayet: Nebahat kolum yoruldu diyom sana anlamıyon mu? Çok istiyosan sen tut.
(Sahne kararır.)
Nebahat: Tamam, tamam.
İdil: (birkaç saniye sessizlikten sonra) Abiiii! Yapma şunu, çek elini.
Tingiz: Ne eli yaaa. Manyak mısın kızım sen?
İdil: Şu omzuma dokundurduğunu elini.
Tingiz: Kızım benim ellerim burada. Bak.
İdil: (Çığlık atar. Bağrışmalar, çığlıklar)
Nebahat: Dur kızım dur. Telaş etme. Hidayet yaksana şu çakmağı.
Hidayet: Yakacam Nebahat yakacam. Bi bulabilsem.
Tingiz: Düşürdün mü baba ya? İdil nerdesin? Kızım bak şaka yapma, patlatırım bi tane.
Baba İdil yok.
Hidayet: Yok mu? İdillll? Kızım nerdesin?
Nebahat: Eyvahlar olsun, komşular yetişin, gitti gül gibi kızım.
Hidayet: Nebahat saçmalama ne komşuları? Buradadır kızın, nereye gidecek? İdillll. (ses
yok) İdilll, kızım bak şaka yapma, sonra kötü olur.
Nebahat: Ne şakası bey. Götürdüler kızı. Gitti açmamış gül goncası gitti.
Hidayet: Saçmalama Nebahat.
Tingiz: O mu açmamış gül goncası?
Hidayet: Ha buldum çakmağı. (Sahne aydınlanır.) İdil? İdil kızım nerdesin? İdddiiiiillll!
Nebahat: Ayyyy bana bi şeyler oluyor. Ayyy, yetişin gitti kııızzzıımmm gitttiiiii!
Tingiz: Merak etme anne, bekleyelim biraz, alan kesin geri getirir beş dakika içinde.
Hidayet: Lan ruhsuz, sen de hiç acıma yok mu? Bak kardeşin kayıp.
Tingiz: Saklanmıştır bi yere çıkar şimdi.
Nebahat: Ayy, yetişin komşular, yetişin gitti dünyalar güzeli kızım gitti!
Hidayet: Lan başlıyacam sana da, komşularına da. Manyak mısın sen, ne çağırıp duruyon
komşuları ikide bir?
Nebahat: Ay ne bileyim Hidayet alışkanlık işte.
Hidayet: İdil bak saklandıysan bi yere çık, yoksa çok kötü olur. Kızım, sen beni kalpten
götürmek mi istiyon? Ses ver bana.
Nebahat: Ne saklanması bey. Gitti diyom sana, gitti pamuk prensesim.
Tingiz: Anne sen İdil’den bahsediyon di mi? Yanlışlık yok? Pamuk prenses falan?
Nebahat: Oy, oy nerelere gidem, kimlere soram?
Hidayet: Nebahat bi sakin ol. Bi çare düşünelim. Yaygara yapıp durma.
Nebahat: İçim yanıyo bey içim. Oyyy, oyyy. Gitti manken gibi kızım gitti. Gitti taçsız
kraliçem gitti.
Tingiz: Anne bi dur ya Allah aşkına. Ne prensesi, ne kraliçesi? İdil bu ya, hepimizin bildiği.
Nebahat: Sen sus, gün yüzü göstermedin kızıma. Öküz oğlu öküz.
Hidayet: Nebahat! Bak sabrımı zorluyon. Gösteririm sana şimdi öküzü.
Nebahat: Yalan mı Hidayet? Baba oğul neler yapmadınız kızıma, kan kusturdunuz kan.
Hidayet: Saçmalama lan, ne kanı? Bi dediğini iki etmedik. Acun’da olmayan cep telefonu
onda var. Giyim kuşam desen Hülya Avşar’la yarışır.
Nebahat: Para her şey demek değil Hidayet. Pisikolocik baskı kurdunuz, gün yüzü
göstermediniz.
Tingiz: Biz mi kurduk o baskıyı?
Nebahat: Sen ve baban. Kız çocuğu diye her şeyine karıştınız.
Tingiz: Anne saçmalama lütfen. Ondan daha rahat bi kız var mı piyasada? En az 15 kere
yatılı gitmiştir arkadaşlarına. Ders çalışmaya. Yatılı ders çalışmak da ne demekse?
Hidayet: Tamam kesin artık. Bak çakmağın gazı bitmeye başladı. (Işık titrer, sahne
kararır.)
Nebahat: Ha bi bu eksikti şimdi. Hem kız gitti, hem de gaz bitti. Yok mu başka çakmak?
Hidayet: Söylediğin laf mı şimdi? Yahu elli tane çakmak mı olur insanın üstünde?
Nebahat: Ne bileyim ayol, belki yedek falan vardır diye şey ettim.
Tingiz: Baba olmazsa ben yavaş yavaş inip, İdil’i arayım.
Hidayet: Otur oturduğun yere, bi de sen kaybolma başımıza. Gelir şimdi elektrikler.
Nebahat: İnşallah. (Kısa bir sessizlik) Hidayet sırası mı şimdi?
Hidayet: Neyin sırası mı?
Nebahat: Yahu, kalakaldık burada, üstelik kız da kayıp. Sen neyin peşindesin?
Hidayet: Nebahat çıldırtma adamı, neler saçmalıyon sen? Kafayı mı yedin?
Nebahat: Ay, yapmasana ayol, Allah müştakını versin emi.
Hidayet: Ne yapması Nebahat, nooluyo sana.
Nebahat: Oramı buramı elleyip durma diyom sana.
Hidayet: Ne ellemesi ya?
Tingiz: Aloooo, naapıyonuz siz ya?
Nebahat: Sen sıkmıyon mu ikizleri?
Hidayet: Ne ikizleri, ne sıkması? Saçmalama.
Nebahat: (Çığlık atar, bağrış çağrış)
Tingiz: Anne?
Hidayet: Nebahat?
Tingiz: Baba annemi de götürdüler galiba.
Hidayet: Nebahatttt? Nerdesin be kadın? Bak oyun yapma diyorum sana, bozuşuruz.
Nebahaaatttt!
Tingiz: Yok baba yok. Annem de yok artık.
Hidayet: Nerde bunlar ya?
Tingiz: (Tırsak) Baba, ben korkmaya başladım.
Hidayet: Korkma yavrum korkma. Ben varım yanında.
Tingiz: İmdaaatttt. Baba sen misin?
Hidayet: Evet yavrum benim, korkma.
Tingiz: Baba korkmuyorum da, kaburgalarımı kırıcaksın, o kadar sarılma.
Hidayet: Seni de götürmesinler diye yavrum.
Tingiz: 17 yıllık hayatım boyunca, bi kere sarılmadın bana böyle.
Hidayet: Tamam lan, zırıltı yapma, ben de korkmaya başladım. (Elektrik gelir, sahne
aydınlanır. Baba oğul sımsıkı sarılmaktadır.) Ha geldi elektrikler. Hadi gidelim
hemen.
Tingiz: Annemle, İdil? Aramıycak mıyız onları?
Hidayet: Bi inelim aşağı hayırlısıyla da, sonra çıkar bakarız.
Tingiz: Saçmalama baba ya, onları almadan bi yere gitmem ben.
Hidayet: Saçmalama oğlum ney aldıysa onları, bizi de almayacağı ne malum?
Tingiz: Baba çok tırsak gördüm seni, ben seni böyle bilmezdim.
Hidayet: Hadi uzatma da, uzayalım çabuk.
Tingiz: Gidelim bari. Yazık çok yazık.
Hidayet: (Bir şaplak vurur.) Ukalalığı bırak, canımızı kurtaralım. (Sarıla sarıla, yan yan
yürürler.)
İdil: (Çıkar. Annesi arkada) Ce-eeeee.
Hidayet: (Korkar.) Allahhhh. İdil? Nebahat? Nooldu size? Nerdeydiniz?
Tingiz: Bişey yapmadılar mı size?
İdil: Kimler?
Hidayet: Onlar işte, iyi saatte olsunlar.
Nebahat: Ay ilahi Hidayet. Ömürsün vallah. Ne iyi saatleri? Saklandık biz kızınla?
Tingiz: Saklandınız mı?
Hidayet: Lan manyak mısınız siz? Yüreğime indirecektiniz. Ne saklanması?
İdil: Korku tüneline girerken, anlaştık annemle sizi bi korkutalım diye. Elektriklerin
kesilmesi, ekmeğimize yağ sürdü.
Nebahat: Evde ejderha gibisin ama, burada gördük ejderhalığını.
Hidayet: Ulan ben sizin var ya … (Tingiz’le beraber saldırırlar.)

PERDE

Cumhur AY
Web: www.cumhuray.com
Mail: ay_cumhur@hotmail.com

You might also like