Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 162

HIPNOZCU


Yayın No : 035

1. Baskı : Eylül, 2009

A P R 1 L ISBN : 978·975-6006-34·4
Y A Y 1 N (. 1 l 1 1(

Yayın Yönetmeni
K. Egemen iPEK

Türkçesi
Cihal TAŞÇIOGLU

Editör
Nazlı Berivan AK

Halkla ilişkiler Sorumlusu


Deniz MAT

Kapak Tasarım
Mineral Tasarım

Dizgi & Sayfa Düzeni


Merdiven Tanıtım
(0.312) 232 30 88

Baskı
Presmat Matbaa ltd. Şti.
(0.312) 397 16 31

Yayın
A.P.R.I.l Yayıncılık
Karanfil Sok. 12/6 Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 418 57 09 Fax: (0312) 418 04 79
www.aprllyayincilik.com
bllgl@aprilyaylnclllk.com

HIPNOZCU C 2009 A.P.R.I.l Yayıncılık


HYPNOTIZING MARIA e RICHARD BACH
Bu kitabın yayın haklan DiLEK KAYI TELiF HAKLARI AJANSI ara­
cıhQı ile alınmıştır.

Her türlü yayım hakkı A.P.R.I.l Yayıncılık'a aittir. Bu kitabın baskı·


sından 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserteri Yasası Hüküm·
leri gereQince alıntı yapılamaz, fotokopi yöntemiyle çoQaltılamaz,
resim, şekil, şema, grafik vb .ler yayınevinin Izni olmadan kopya
edilemez.
HIPNOZCU

RICHARD BACH

Türkçesi
Ci hat TAŞÇIOGLU

A
y "
P
y

ı N
R
c r
1
L r
L
"'
1

Jamie Forbes hava araçları uçurur. Zamanında


ü niversiteyi bırakıp pi lot brövesi aldıQından beri
önemseyerek yaptıQı şey budur. Bir şeyin kanatları mı
var; o şeyi sever.
ls
Hava Kuwetleri'nde savaş uçakları uçurdu; poli­
tik oyunlara. ek görevlere ve arada sırada uçmaya
zaman olmamasına fazla ald ırmadı. Ordu bir öneri ge­
tirince erken emekli oldu.

Sivil havayolları onu almadı. Bir kez başvuru yap­


tı ve pilotluk sı navındaki sorular elenmesine neden ol­
d u.

1. Bir seçim yapmanız gerekse aQaç mı olursu­


nuz. taş m ı?

2. Hangi renk daha iyidir: Kırmızı mı. mavi mi?


l)çmayla i lgili olmadıkları için bunlara yanıt ver­
medi.
r<ichara !3ach

3. Ayrı ntılar önemli midir?


"Elbette önemli değildir, " dedi. "Önem li ola n , ye­
re her seferinde güvenli şekilde ulaşmaktır. Ayakkabı­
larınızın boyal ı olup olmadığını kim önemser?"
Sınavı yapan kişi gözlerinin içine bakıp, " Biz
önemseriz. " deyince yan l ış yanıt verdiğini anlad ı .
Ama havacılıkta savaş ya d a yolcu jeti uçurman ı n
dışında yapılacak çok şey vard ı . Tarifesiz uçuşlar, şir­
ket uçuşları . manzara turizmi uçuşları vard ı : i laçlama,
hava gösterisi , hava fotoğrafçılığı , hava taşı macı lığı,
boru hattı devriye işleri vard ı : reklam pan ka rtı ve
planör çekme, paraşütçüleri belli yüksekliğe çıkarıp
atiatma işleri vard ı : hava yarışçılığı . televizyonlar için
61 haber uçuşları , trafik haberciliği. polis görevleri, test
uçuşları . taşımacılık ve eski i ki kanatlı l arla yapılan
filmlerde çalışma olanağı vard ı . Ve elbette her zaman
uçuş dersi vermek mümkü nd ü .
O işlerin hepsini hayatı boyunca yaptı . Son yıllar­
da uçuş öğretmenliği yaptı ve iyi bir eğitmen oldu ki ,
yaygın bir deyişe göre en iyi eğitmenler saçların ı n
renginden belli olurdu.
l htiyarın teki olduğu ya da öğreneceği bir şey
kalmadığı için değ i l . On iki bin uçuş saatine u laşana
kadar onyıl lar boyunca yalnız uçmakta n nasibini al­
m ıştı . Bu uçuş saati ne çok fazlaydı , ne de çok az.
Jamie Forbes'i n alçakgönüllülüğü öğrenmesine yet­
mişti ancak.
Hipnozcu

Ama içten içe o hala. küçük ellerine geçirdiği her


şeyi uçurma isteği yle heyecanlanan bir çocuktu .
Öyle olmalıyd ı , çünkü geride kalan Eylül ayında
yaşanan bir olayda durumu kurtaran o duyguydu.
Olanların kimileri için önemi yoktu . ama kimilerinin
de benim örneğimde olduğu gibi hayatını değiştire­
cekti . Bu sayfayı okumakta olduğunuza göre. siz de
onlardan biri olabilirsiniz.
2

Jamie Forbes o zaman bunun bir rastlantı oldu-


al �unu düşünm üştü. Bir Beech T-34 ile Washington
eyaletinden Florida 'ya dörder saatl i k dört etap halinde
on altı saat uçarak kışı yaza çevirecek ve e�itmen l i k
işini tüm yıla yayacaktı.

Bilmeyen ler için T-34'ün Hava Kuwetleri ' n i n Ha­


va Harp Okulu'nda kul lanacak kadar g üvendi�i i l k
uçak oldu�unu söylemek gerek. Düşük kanatlı , 225
beygirlik tek motorlu, önlü arkalı i ki koltu�u olan,
pervanel i , parlak alüm i nyum renkli bir uçaktı. Kokpit
savaş uçakları tarzı nda düzenlendi�i nden , e�itmen­
uçucu arasındaki alışveriş yeni pi lotlara kolaylı k sa�lı­
yordu.

Jamie zamanında ordu e�itimi alır, kontrol l iste­


leri ni, Mars kod larını ve aerodinamik kura l larını ez-
Hipnozcu

berlerken. aradan yıllar geçtikten sonra aynı uçağın .


sivil lerin ihtiyaç fazlası ordu taşıtlarına el attığı zaman
yaptığı şekilde epey yenilenip süslenmiş bir örneğine
sahip olacağını aklının kenanndan bile geçirmemişti.
Onun T-34'ünün 300 beygirlik bir Continental
motoru. üçlü pervanesi ve uçağın imal edildiği yıllarda
hen üz icat edilmemiş olan navigasyon cihazlarıyla do­
natılmış bir kumanda paneli vardı. Iyi tasarlanmış bir
uçak . kıymetli bir makineydi.
Jamie o sabah Seattle'den ldaho'daki Twin Falls'a
yal n ız başına uçmuştu . Öğlen saatlerinde Twin
Falls'dan havalanmıştı . şimdi Ogden ve Rock Springs
üzerinden North Platte. Nebraska'ya doğru yol alı-
yord u . 19
Olay North Platte'ye bir saat uzaklıkta.
Cheyenne'nin yirmi dakika kuzeyinde yaşandı.
"Galiba öldü ! "
Telsizden gelen bir kadın sesiydi. "Beni duyan
kimse var mı? Gal1ba kocam öldü/'
Küçük havaalanlarının kullandığı frekans olan
122.8 megasaykl üzerinden çağrı yapan kadının sesi
.
yüksek ve anlaşılır netlikteydi: öyleyse fazla uzakta
olamazdı.
Ve ona yanıt veren yoktu.
"Bunu yapabilirsin, Bay Forbes. " Hafif Güney ak­
sanı olan o unutulmaz ses sakin ve sabırlıydı.
Richard !Jach

Jamie büyük bir şaşkınlıkla .' " Bay Dexter?" ded i .


Kırk yıl önceki uçuş hacası ve o n u n asla u nutmayacağı
sesi. Aynadan geriye göz atıp kokpitin arkasını kont­
rol etti . Boştu elbette.
Önde gürültüyle ve pürüzsüz çalışan motorun-
kinden başka ses duyul m uyordu şimdi.
"Tanrı m . birisi bana yardım etsin ! Öld ü ! "
Jamie m ikrofonun düğmesine bastı .
"Ölmüştür belki , han 'fendi , " ded i . "Ama ölmemiş
de olabilir. Uçağı onsuz uçurabilir m isiniz?"
.. Hay1r, uçuramam, hayatimda hiç uçak kullan­
madlml Juan öteki kapıya daya n m ış h alde . . . Kıpırd a-
10 1 mıyor! "
"Onu yere indirsek iyi olur, " dedi Jam ie çoğul
konuşmaya özen göstererek, çün kü kad ı n ı n sonraki
sözünün ne olacağını biliyordu.
"Ben bir uçak uçuramam ! "
"Pekala. Öyleyse o n u siz ve ben yere birl i kte in­
diririz."
Pilot devre dışı kal ınca bir yolcunun kontrollere
geçmesi hemen hemen hiç gerçekleşmeyecek bir du­
rumdu. Ama olaya dahil olan herkesin şansına, uçmak
için güzel bir gündü.
" Kontrollerin nasıl çalıştığı n ı biliyor m usunuz,
han'fendi?" diye sordu Jamie. " Direksiyonu hareket
ettirmeyi , kanat açılarını korumayı falan yan i . "
HipVIOZCIA

" Evet. "


Bu durumu kolaylaştıracaktı .
" Kanat düzeylerini şimdilik koruyun . "
Sonra ona ne zaman . nereden havalandıklarını ve
nereye gitmekte olduklarını sordu, ardından doğuya
yöneldi ve bir dakika sonra saat 1 O yönünden . biraz
alçak irtifadan T-34'ün soluna doğru gelen Cessna
182'yi görd ü .
" Bizi biraz sağa döndürün," dedi . "Sizinle göz
teması kurdum."
Uçak istediği dönüşü yapmazsa göz temasını
hepten kaybedecekti, ama kumar oynamış ve kazan-
m ıştı : kanat hafifçe eğildi.
lıt
"Şimdi sağımza bakarsanız .. . "
Kadı n baktı ve ona el sallad ı .
"Artık h e r şey yoluna giriyor. " dedi Jamie. "Sizi
bir havaalanına yönlendirelim ve yere indirelim. "
Kadı n , " Uçmayı bilmiyorum ki!" diye bağırdı ve
kanatlar T-34'e doğru sert bir açı yaptı .
Jam ie açısını ve hızını onunkine uydurunca iki
uçak birlikte süzülmeye başlamıştı . "Bu sorun olma­
yacak. han 'fendi , " dedi. "Ben uçuş eğitmeniyim . "
"Tanrı 'ya şükürler olsun !" Uçak daha da sert bir
açıyla düştü .
"Tuttuğunuz o çemberi biraz sola döndürebili rsi­
niz. Fazla sertçe değil, yavaşça ve biraz sola. "
Richard !3ach

Kadın önüne baktı . direksiyonu söylendiği şeki lde


çevirdi ve Cessna'nın kanatları dengelendi .
"Çok iyi yaptınız, " dedi Jamie. " Daha önce uçma­
dığınızdan emin misiniz?"
"Juan'ı uçarken çok izled im . " Kadının sesi şimdi
daha sakindi.
" E h, epey iyi izlemişsin iz öyleyse. " Bu durumda
gaz ve Cheyenne'deki havaalanına yönelene dek sola
manevra yapmasını sağlayacak dümen pedalları n ı n ye­
rini biliyordu.
"Adınız nedir, han'fendi?"
"Korkuyoru m , " dedi kadın. .. Bunu yapamayaca-

12 1 ğJm!'
" Buna takı lıp kalmayı n . O uçağı beş dakikadır
uçuruyorsunuz ve bunu gerçekten iyi yapıyorsunuz.
Sakin leşin. gevşeyin; bir kaptan pilot gibi davranın . "
" Nasıl davranayım dediniz?" Duymuş, ama kulak­
larına inanamamıştı .
" Kaptan pilot olduğunuz dışında her şeyi unutu n ;
siz bir sivil havayolu şirketinin işe aldığı ilk kad ı n kap­
tansınız ve yıllardan , uzun yıllardan beri uçuyorsunuz.
Uçakta tamamıyla rahat ve olabildiğince m utlusunuz.
Mesele küçük bir Cessna'yı böyle güzel bir günde yere
indirmek mi? Çocuk oyuncağı!"
Kadın onun aklını kaçırmış olduğunu düşünüyor­
du olasıl ı kla. Ne var ki . uçuş eğitmen i olan da oydu .
"Çocuk oyuncağı , " diye tekrar etti .
Hipvıozcu

"Öyle. Çocukken en sevdi�iniz oyunca�ınız hangi­


siydi?"
Kadın dönüp yüzünde şaşkın bir ifade ve acı çe­
ker gibi bir gülümsemeyle Cessna'nın yan camından
ona baktı . Yine de korkularının bir kısmı şaşkınlı�ın
içinde erimişti . · Ben ölüme gidiyorum ve adam bana
çocukluk oyuncaklanm1 soruyor," der gibiydi. · YardJ­
ma gelecek o kadar insan varken bu çatiakia m1 baş
başa kaleflm?
" Bez ayım olabilir mi?"
Jam ie ona gülümsedi. ·Iyi. Delinin teki olduğumu
düşünüyor. ·Bu durumda kadın aklını başın a topl ama-
sı gereken kişinin kendisi oldu�una karar verecekti ki,
bu da sakinleşece�i anlamına geliyordu. "Öyleyse ayı- 113
cı�a elbise giydirmek kadar kolay olacak. "
"Adım Maria . " Bunu karşısındaki kişinin normal­
l eşmesin e katkısı olaca�ını umar gibi söylemişti Maria.
Cheyenne havaalanı ufukta bir çizgi halinde be­
lird i . On beş mil ileride, yani yedi dakikalık uçuş me­
safesindeydi . Jam ie daha yakındaki küçük bir alana
inmek yerine uzun pistleri ve ambulans olanakları ne­
den iyl e Cheyenne havaalanını seçmişti.
" Biraz gaz vermeyi deneyebilir misin. Maria?"
dedi. "Senin de bildi�in gibi motorun biraz daha yük­
sek sesle çalıştı �ını duyacaksın ve uçak hafif bir tır­
manışa geçecek. Şimdi biraz daha gaz ver ve yüksel­
me alıştırması yapalım . ..
Richard !3ach

Ona iniş yaklaşırnma çok alçak geçmesi halinde


nasıl yükseleceğini hatırlatmak istiyord u . Kadının gü­
vende olduğunu, ne zaman gerekirse gaz verip tekrar
yükseklik kazanacağını bilmesi gerekiyordu .
"Gayet iyi gidiyorsun, Kapta n . Doğuştan pilotsun
sen. "

Sonra kendisi biraz gaz kesti ve uçağı n burnu


ufkun hemen altına hafifçe aşağıya düşünce birlikte
hava trafi ği dokusunun yoğun old u ğu irtifanın altına
indiler.
Kadın uçağının camından ona baktı .
I ki uçak havada neredeyse birbirine dakunacak
141 kadar yakınd ı . ama Jamie'nin uçağı onu n yerine
uçurmak için yapabileceği bir şey yoktu . Sözcükleri
kullanmak dışında.
" Neredeyse geldik eve . " ded i . "Olağanüstü bir
uçuş çıkarıyorsun . Maria. On saniye için falan bana
doğru biraz dön , ardından uçağı tekrar dengele . "
Maria mikrofonun düğmesine bastı , ama bir şey
söylemedi Uçak biraz sağa kaydı .
.

"Çok iyi . öteki telsizden kontrol kulesiyle konu ­


şacağı m . Merak etme. bu telsizi de dinliyor olacağı m .
Benimle n e zaman istersen kon uşabilirsin, tamam
mı?"
Maria başını sal iayarak anladığ ı n ı ifade etti . I ki
numaralı telsizi Cheyenne'nin frekansına getirdi ve
Hipnozcu

kontrol kulesine çağrı yaptı: "Merhaba, Cheyenne.


Burası Cessna 5407 Yankee. " Kadının uçağının numa­
rası yan ı nda yazıl ıyd ı . Kendininkini vermesine ise ge­
rek yoktu .
" Devam edin, Sıfır-Yedi-Yankee. "
"Sıfır-Yedi-Yankee iki kişilik bir uçuş ve sekiz mil
kuzeyden iniş için geliyor."
"Anlaşıldı , Sıfır-Yedi-Yankee. Dokuz numaralı
pist için rüzgarı sol unuza almış halde yaklaşacaksı­
nız.
"Wilco , " dedi Jamie. ·ı wil l comply' , yani ' Itaat
edeceğ i m ' deyiminin bu kısaltması ona hep komik
gelmişti . " Bir şey daha var, " diye devam etti . "Sıfır- 1 15
Yedi-Yankee bir Cesna 182 ve pilotu devre dışı. Uçağı
yolcu idare ediyor, ben de yanında uçup ona yardımcı
oluyorum. "
Anl ı k bir sessizlik oldu. "Tekrar eder m isiniz. Sı­
fır-Yedi-Yankee? Pilota ne oldu dedin iz?"
" Kendinde değil. Uçak yolcunun kontrolünde. "
"Anlaşıldı . I n iş izni verildi ve pist sizin için açıldı.
Aci l durum bildiriminde mi bulunuyorsunuz?"
"Olumsuz. Dokuz numaralı piste ineceğiz. Pilot
durumu gayet iyi idare ediyor. ama onun için bir am­
bülansla bir de itfaiye ekibinin bulundurulmasında sa­
kınca yok. Araçları iniş sırasında uçağın gerisinde tu­
tun , olmaz m ı ? Pilotun tam tekerlekler yere dokun-
Richard (Jach

mak üzereyken yanı başında ilerleyen bir şeyler görüp


dikkatinin dağılmasını istemeyiz. "
"An laşı ldı . Araçları hareketlendirecek. ama iniş
aşamasında uçağın gerisinde tutacağız. Break:
Cheyenne bölgesindeki tü m uçaklar havaalanı trafı­
ğinden çıksın . Burada acil durum gelişmesi var. "
"Pilot hanım ve telsizi aktif, Kule. Frekansı iki­
iki-sekiz. Kendisiyle o frekanstan kon uşacak, bir yan­
dan da sizi dinleyeceğim . "
"Anlaşıldı , Sıfır-Yedi -Yankee. Iyi şanslar. "
"Şansın yardımına gerek yok. Pilot gayet iyi gidi­
yor. "
161 Telsizi tekrar öteki frekansa çevirdi . .. Havaalanı
solunda . Maria . Pist için geniş. ama yumuşak bir dö­
nüş yapacağız. Iyice yavaş: acelemiz yok. Gayet kolay
olacak senin için . "
Eğitmenin talimatlarıyla yavaş dönüşler yaparak
geniş bir yaklaşım retası ndan geçtil er.
"Tam burada gazı biraz kesebilir, burnun daha
önce yaptığımız gibi u fku n hemen altına hoş ve rahat
bir eğimle düşmesin i sağlayabilirsin . Uçak sever bu­
nu."
Maria başın ı sallad ı . Adam uçakların bir şeyleri
sevmesi üzerine gevezelik yapabiliyorsa, giriştikleri
şey ilk anda sandığı kadar tehlikeli olmayabilird i .
Jamie, " Bu yaklaşmadan hoşlanmazsak tırmanışa
Hipvıozcu

geçer. isterse k tüm gün boyu yeni yaklaşmalar dene­


yebiliriz, " dedi. "Ama zaten gayet iyi gidiyorsun ben­
ce. Harikasın . " Ona ne kadar yakıtı kaldığını sormu­
yordu .
1 k i uçak son pist yaklaşması için hafifçe sağa
kaydı , alabildiğine geniş ve iki mil uzunluğundaki pisti
tam karşıya aldı.
"Yapacağımız şey, yere yumuşacık bir dokunuş:
tekerleklerin her birini pistin ortasındaki geniş beyaz
çizginin i ki yanına koyaca�ız. Çok iyi gidiyorsun, Kap­
ta n . Gazı bir santim kadar itip motora biraz güç ver. "
Maria talimatiara gayet iyi , anında ve sakince ya­
n ıt veriyordu .
117
"Şimdi gazı biraz geri çek. B u arada söylemeden
geçemeyece�im. harika bir pilotsun gerçekten. Kon t­
rollerin çok yumuşak . . . "

Uçak yere do�ru bir sendeleme yapınca Jamie


onun kanadından birkaç metre uzaklaştı .
" Konumunu koru, tam o çizginin üzerinde uç . . .

Tamam, işte böyle . .. Çok iyi. Rahatla. Iyice rahatla . . .


Ayak parmaklarını kıpırdat. Çok iyi. Eski tarz pilotlar
gibi uçuyorsun . Şimdi gazı biraz daha geri çek. Iki
santim kadar. Direksiyonu da kendine do�ru yedi­
sekiz santim kadar çek. Biraz aOı rlaşrnıştır, ama öyle
olması gerekiyor. Buradan çok güzel gözüküyorsun:
harika bir iniş yapacaksın. "
f?ichard t:Jach

Tekerlekler pistten bir buçuk metre kadar yuka­


rıdaydı . . . Bir metre . . .
" Uçağın burnunun aynen öyle tut ve şimdi gazı
tamamen kes. "
Tekerlekler piste dokununca kauçuk yanığı mavi
dumanlar çıkardı.
"Mükemmel temas, " dedi Jamie. " Kusursuz iniş.
Artık direksiyonu bırakabilirsin : yerde ona i htiyacın
olmayacak. Yavaşlayıp durana kadar sağ ve sol pedal­
larla uçağı düz bir çizgide tut. Pistin neresinde ister­
sen durabilirsin. Ambülans hemen gelecek. "
Jamie motora gaz verdi ve T-34, Maria'nın uça-
181 ğının üstünden tırmanışa geçti .
" Iyi inişti , " ded i . " Harika bir pilotsun sen . "
Maria yanıt vermedi .
Jamie omzunun üzerinden pistteki uçağı n arka­
sından hızla yaklaşan ambülansı izled i . Araç uçakla
birl ikte yavaşladı ve sonra kapı ları h ızla açıldı . Kırmızı
itfaiye arabası da hemen arkadayd ı , ama ona gerek
olmayacaktı.
Kontrol kulesi ortalığı düzenlemekle yeterince
meşgul olduğundan başka şey söylemedi . Bir dakikaya
kalmadan Jamie' nin uçağı North Platte'ye doğru göz­
den kaybolmuştu.
3

Ertesi sabah North Platte'deki Lee Bird Havaala­


n ı 'nın duyuru panosunda gazeteden kesilmiş bir haber
asılıyd ı : Pilot Kalp Krizi Geçirdi. Uçağ1 Eşi lndird1: 119
Jamie kaşlarını çatarak baktı gazete parçasına.
Eş sözcüğü pilot/uğu beceremeyen anlamında kulla­
nılm ıştı . I nsanların havada bir sürü bröveli kadın pilot
olduğunu ve bun ların sayısının her gün arttığını anla­
ması biraz daha zaman alacaktı .
Manşetin altında muhabir öyküyü dümdüz ak­
tarmıştı . .Kocası uçuş sırasında yerinde yığılıp kalınca
63 yaşındaki Maria Ochoa onuıı öl düğürıu sanrnış,
korkuya kapılmış, yardım çağrısında bulunmuş. falan
filan . . .
Sonra Jamie şu satırları okudu:
'Önce uçağı kendi başıma indirebileceğimi bir an
bile düşünmedim. ama öteki uçaktaki adam bunu
Jeichard !Jach

yapabileceğimi söyledi. Kutsal bildiğim her şey


üzerine yemin ederim ki, beni orada , yani havada
hipnotize etti . 'Bir kaptan pilot gtbi da vran · dedi
,

bana ve ben de öyleymişim gibi yaptım , çünkü


uçmayı bilmiyordum. Ancak uçak g üvenle yere
indiğinde hipnozdan uyandım. ·
Haberin devamında kadının eşinin kalp krizi ge­
çirdiği ve iyileşeceği yazıyordu .
Jamie, ·Kaptan pilot rolü ödrenciler üzerinde işe
yarar diye düşündü. 'Her zaman yaradt.'

Yine de kadının söylediği bir şeye takı l ınıştı akl ı :


Hipnotize etmek.

201 Kahvaltısını yapmak için havaalanının kateterya-


sına giderken , h ipnoz konusunu d üşü n üyor, otuz yıl
öncesini daha dün yaşanmış gibi hatırlıyordu .
4

Büyük Blacksymth'in seyirciler arasından gönüllü


istedi�inde kendisini seçece�ini umarak en ön sıranın j 21
koridor tarafındaki ilk koltu�una yerleşmişti .
Gösterinin sonuna do�ru sahneye çağrılınca bu­
nun e�lenceli olaca�ını düşündü, ama hipnotize edile­
bilece�ini, dolayısıyla da gösterinin o bölümü için seçi­
lece�i n i sanmıyordu. I ki kişi . bir kadınla bir erkek da­
ha katı ldı orada ona .
Beyaz smokin ve kravatıyla ilk bakışta ayırt edi­
lebilen, dostça bir sese ve tavra sahip olan hipnozcu
Blacksymith . yan yana ve yüzleri seyirciye dönük hal­
de durmalarını istedi onlardan. Jamie Forbes sahne­
nin ortasına en yakın konumdaydı.
Şovmen gönüllülerin arkasında birkaç adım attı.
kadının omzuna dokundu ve dengesini yavaşça boza-
Richard t3ach

cak şekilde çekti . Kadın duruşun u yen iden kazanmak


için bir adım geriledi.
Blacksymth aynı şeyi yanındaki adama da yaptı , o
da ayn ı tepkiyi verdi.
Forbes farklı davranmakta kararlıyd ı . H ipnozcu­
nun eli omzuna dokunduğunda , ada m ı n gön üllü lerden
birinin sahnede yıkı lması ndan şova yönelik fazla şey
çıkaramayacağına güvenerek geriye doğru biraz eğil­
di.
Blacksymth onu hemen yakaladı ve d iğer gönül­
lülere teşekkür ederek onları alkışlarla yerlerine gön�
derdi.
Iş biraz fazla ileri gitmeye başlamıştı . Salondaki
221 sesler dinmeye yüz tutarken Jamie, "Üzg ü n ü m , ama
ben hipnotize edilemem, " d iye fısıldad ı .
"Öyle mi? " dedi sahnenin sahibi yumuşak b i r ses­
le. "Öyleyse bu gezegende işiniz ne?"
H ipnozcu başka şey söylemeden öylece durd u ve
Jamie Forbes'e gülümserneye koyuldu . I zleyicilerden
belli belirsiz bir gülüşme sesi yükseld i : o zavallı dene­
ğe ne olacaktı şimdi?
Ayn ı anda gön ü l l ü , hipnozcu için üzülmeye baş­
lamış, yine de yürüyüp sah neden i n mek yerine, oyuna
katılmaya karar vermişti . Adam ı uyarmıştı , ama izle­
yicilerin önünde de mızıkçıl ı k yapacak hali yoktu .
H ipnozcu herkesin duyabileceği kadar yüksek bir
sesle, "Adınız nedir . efendim? " diye sord u .
HipvtOZCIA

"Jamie."
" Daha önca tanışmış mıydık, Jamie? Bu akşam­
dan önce birbirimizi görmüş müydük? "
" H ayır. efendim. Görmedik."
"Öyleyse şimdi sizinle akıllarımızın içinde ufak bir
gezinti yapa l ı m . Önümüzdeki yedi basamağı görüyor­
sunuz. Sizinle o basamakları birlikte ineceğiz. Aşağı ,
daha aşağı , derine, daha derine ..:·
Jamie Forbes daha önce basamakların farkına
varmamıştı . Plastikten ya da balsa ağacından yapılmış
olmalıydı lar ve taşa benzeyecek şekilde boyanmışlardı
herhalde. Jamie şimdi yanında hipnozcuyla basamak­
ları teker teker iniyordu. Gönüllü olan kişi sahnenin 123
altına doğru inerek yavaş yavaş gözden kaybolurken
i zleyicilerin şovu nasıl takip edebileceğini düşündü,
ama sonra bunun Blacksymth 'in sorunu olduğuna ka­
rar verdi . Aynalarla bir numara yapıyor olmalıydı .
Basamakların ulaştığı yerde ağır bir ahşap kapı
vard ı . Blacksymth ondan kapının ötesine geçmesini
istedi ve söyleneni yapınca arkasından kapattı .
Jamie'nin gördüğü şeyleri izleyicilere tarif eden sesi
duvarların ötesinden çok net geliyordu: "Boş bir oda:
kapı yok. pencere yok, ama ışık dolu."
Oda kare şekilli değil, daireseldi ve Jamie içeriye
girdiği yeri görmek için döndüğünde kapı yok olmuş-
Richard t3ach

tu . Duvardaki taşiara benzeyecek şeki lde boyanıp giz­


lenmiş olmalıydı .
· Taşa benziyor, · diye hatırlattı kendi kendine. üs­
tüne bir Ortaçağ kalesi nin duvarlarını ol uşturan şekil­
siz taşların boyandığı kumaş pano vardı orada.
"Etrafınıza bakı n , Jamie , " dedi Blacksymth d ışa­
rıdan. "Ve bize ne gördüğünüzü söyleyin . "
Gördüğü şeyin boyalı bez olduğ u n u söylememeye
karar verdi. "Taş bir odaya benziyor, " ded i . " Bi r şato
kulesinin içi gibi . Pencere yok. Kapı yok. "
" Duvarların taş olduğundan emin misin iz?" diye
sordu hipnozcu.
'Zorlama beni! diye düşündü Jamie. ' Senin için
241
yalan söyleyeceğimden emin olamazsm. · "Taşa benzi­
yor. Emin değilim . "
"Öyle olup olmadığını araştı r ı n . ..
·Sen bilirsin: söz konusu olan senin şöhretin, Bay
Blacksymth. · Duvara doğru yürüyüp yüzeyine dokun­
du. Pürüzlü ve sert gelmişti avucuna. Bira z iteled i .
"Taş gibi . "
"Emin olmanızı istiyoru m , Jamie. Ellerinizi taşla­
ra koyun ve yapabildiğiniz kadar güçlü şekilde iti n .
Bunu n e kadar güçlü yaparsanız yüzey o kadar sertle­
şecektir."
· Bunu benden istemen tuhaf. Dediğin gibi yapar­
sam sahiden güçlü iten/n bu şeyi ve dekor çöküp tah­
talan sahnenin her tarafina saÇt!Jr. ·
Hipnozcu

Önce hafifçe itti , sonra dayanmaya, daha da fazla


abanmaya başlad ı. Evet, ellerinin altındaki şey katıyd ı,
sağlamd ı. O şeyin bir akıl oyunundan çok sihirbazlık
gösterisi olabileceğini düşündü. Ama Blacksymth sah­
nenin altına taş bir adayı nasıl inşa etmişti ve o yeri
bir tiyatrodan diğerine nasıl taşıyordu?
Yüzeyi boyanarak saklanm ış olan kapıyı -aradı ,
a m a her yer taştı. Duvarı iteledi, crasın ı burasını
tekmeledi, çapı üç metreden gen iş olmayan odan ın
içinde granit blokları zorlayarak, balsa ağacından ya
da plastikten yapılmış olsalar dağıimalarına yetecek
kadar sert tekmeler atarak dolaştı .
Ürkütücü bir durumdu , ama Blacksymth'in ken -
disin i biraz sonra salıvermek zorunda old u ğ u nu bildi- 125
ğinden çok korkmuyordu.
" Bir çıkış yolu var. Jamie," dedi sahne sanatları
erbabı. "Ne olduğunu bize söyleyebilir misin iz?"
· Taşiann derzleri biraz daha geniş olsa tJrmana­
bilirdim, · diye düşündü Jamie. Yukarıya bakınca aynı
malzemeden. somaki taş bloklardan yapılmış bir ta­
van gördü. Duvarın bir bölümü o noktaya ışık vermesi
için meşale takılmış gibi kararmıştı . M eşaley le onu tu­
tan kol artık yerinde değildi.
"Tırmanamam , " dedi kendi kendine.
Blacksymth yüksek perdeden ve teatral bir ses le
cevap verdi. Tırmanamayacağ ı nızı mı söylüyorsunuz?
"

Denediniz mi b u n u . Jamie?"
�ichard t:Jach

Jamie o sözleri gizli tutamaklar olduğu yön ü nde


bir ipucu olarak kabul etti.
Yoktu . I lk sırayı ol uşturan taşlardan birinin üstü­
ne ayağının ucunu sokmaya çalıştı . ama ayakkabısı
hemen kaydı .
"Buraya tırmanman ın yolu yok. "
"Duvarın altından tünel kazabilir m isiniz. Jamie?"
Bu gayet aptalca bir fikirdi ; zem i n de d uvarlar ve
ta vanla aynı malzemeden yapılmıştı . Yine de çömelip
zemini yoklad ı . ama orası da odanın geri kalanı gibi
geçit vermez türdendi.
"Peki ya kapı? Kapıyı denesenize ...

"Kapı gitti . " diye cevap verdi Jam ie kendini aptal


gibi hissederek. Kapı nasıl gitmiş olabilirdi ki? Bunun
da hilenin bir böl ümü olduğunu biliyordu , ama kapı ­
nın artık yerinde olmadığı da bir gerçekti .
Giriş yaptığı yere giden Jamie Forbes taş gibi gö­
rünen , ama aslında yüzeyine sıva falan sürülmüş ola­
bi lecek noktaya omuz attı . Sadece omzun u zedeleme­
yi başarabildL Her taraf nasıl olmuş da kaya kesilm iş­
ti?
Blacksymth , "Bir çıkış yolu var, " dedi bir kez da­
ha. "Ne olduğunu bize söyleyebilir misiniz?"
Yorulmuştu Jamie Forbes ve aklı karışmıştı . Olan
her neyse , numaranın tadı kaçıyordu artık. Kapı yok,
pencere yok, anahtar yok, ip l er, kablolar, tutamaklar
HipYIOZCIA

ve kol lar yok. alet ve edevat yok. 'önce şu taşa doku­


nacaksın . sonra şuna· türünden şifreler yok. Bir çıkış
yol u varsa ortaya çıkması için söylenmesi gereken bir
de gizli sözcük olmalıydı ve bunun ne olabileceği ko­
n usunda Jamie'nin aklına tek bir ipucu bile gelmiyor­
du.
"Vazgeçiyor musunuz?"
Cevap vermek yerine odanın bir ucuna doğru ge­
riled i , koşarak üç adım attı ve diğer ucuna bir uçan
tekme savurdu . Sonucunda elbette ki duvarda çizik
bile oluşturamadan yere düştü.
" E vet. " dedi ayağa kalkarken. "Vazgeçtim . "
Blacksymth 'in, "Işte yanıt!" diyen drama yüklü 127
sesi geld i : "Yürüyüp d u varın içinden geçin, Jamie! "
'Adam de/irdi, · diye düşündü Jamie: ·Gösterinin
tam ortasmda aklm1 kaç1rd1. ·
"Yapamam , " dedi ters bir tavırla. "Duvarların
içinden geçernem ben . "
"Size şimdi gerçeği açıklayacağım. Jamie. Şaka
yapmıyorum . D u varlar sizin aklınızda. Yapacağına
inanırsan ız yürüyüp içlerinden geçersin iz . ..
Bir kol uzaklığında durup ellerini duvara dayadı .
"Öyle ya! N e demezsin !"
"Pekala. Jamie. Bu şeyi burada ve hemen bitiri­
yorum sizin için: numarayı sonlandıracağım. Nasıl ol­
duğunu hatırlamıyorsunuz. ama hipnotize edildiniz.
r<icharcl !'3ach

Etrafınııda d u varlar yok. Long Beach , California'daki


La fayette Hotel'in salonlarından birinin sah nesindesi­
niz ve burada duvarlar arasında sıkıştığınıza sizden
başka inanan kimse yok. "
Taşlar titrememişti bile. "Bunu neden yapıyorsun
bana?" diye sordu Jamie. " Eğlenmek için m i ?"
"Evet. Jamie, .. dedi Blacksymth yum uşak bir ses­
le. "Bunu eğlenmek için yapıyoruz. Gön ü l l ü oldunuz
bunun için ve bu akşam olanları hayatınız boyunca
unutmayacaksınız. "
"Yardım et l ütfen . " Sesinde ne g u ru rdan bir iz
vardı, ne de öfkeden .
"Kendinize yardı m etmenize yardım edeceği m , "
281 dedi Blacksymth. "Kendi inançlarımıza asla tutsak
düşmememiz gerekir. 'Üç' dedi ğimde taşı n içinden
geçerek odaya gireceğim. Elinizi tutacağı m ve birli kte
duvarın içinden yürüyüp öteki yana geçeceğiz. Ve siz
özgür olacaksınız. "
I nsan bu sözler karşısında ne d iyebilird i ki?
Forbes suskunluğu seçti .
Hipnozcun u n , "Bir," diyen sesi geldi. " I ki . . . "
Uzunca bir duraksama ve "Üç . "
Her şey h ipnozcunun söylediği gibi old u . Bir an
için Forbes'in gözüne taşların arasındaki netl i ğini yi­
tirmiş bir yerin kuru su gibi çözüldü ğü i lişti , hemen
sonra tiril tiril smokini içindeki Blacksymth elini ona
uzatarak duvardan geçti ve zindana adım attı .
Hipnozcu.

Bir rahatlama dalgasıyla sarılan Forbes adamın


elini tuttu . " Ben yapaca�ınızı düşünmemiştim . . . ..
H i pn o zcu ne adımlarını yavaşlattı , ne de yanıt
verdi : dene�ini beraberinde sürükleyerek odanın di ­
�er tarafındaki taş d u vara d o�ru yürüdü .
Öyle olmasını amaçlam a sa da, Jamie F orbes ' i n
a� zı nd a n ç ı kan se s çı�lık gibiydi. Büyük hayretten do­
�an bir korku çı� l ı� ı y ü kselm işti bo�a zından.

Blacksymth 'in bedeni taşların ara sında yok o ld u .


F o rbe s, bileg i ve eli kendi si n i do� ruca duvara çeken,
bedeninden k o p m uş gibi görünen kolu sımsıkı tuttu.

Çı�lıgın ardından çıka rdıgı ses her neyse, içinden


geçti gi duvar tarafından boQul m uş ol mal ıyd ı ve bir 129
saniye sonra parm ak ş ıkt a tm ası d uyd u ve kendini Bay
Blac ksym th ' in elini tutar, parlak spot ışıkları altında
gözlerini kırpıştı rır ve büyüleyici alkışlarla sarılmış
halde sahnede buldu.

Jamie ilk sıralarda oturan, spot ışıklarının geri­


sindeki karanlıga düşm eyen insanların hipnozcuyu
coşk uyla ayakta alkışlamak için yerinden kalktı Q ını
gördü ve bunu garipsedi .

Bu. Blacksymth'in final sahnesiydi. Forbes'i her


tarafından alkışlar akar ha lde bırakıp yan çıkışlardan
birinde kayboldu. ardından kalabalıgın gürültüsü yeri­
ni ış ı kla rın ya n masıyla birlikte program broşürlerinin,
çantaların ve pa lta t a rı n toplan maya başlanılmasıyla
�ichard (Jach

oluşan hışırtıya bırakana dek iki kez daha sahneye


geldi.
Jamie Forbes huzursuz adımlarla salona indiğin­
de izleyicilerden birkaçı ona gülümsedi ve gönüllü ola­
rak gösterdiği yürekliliğ i tebrik etti .
Biri, "Gerçek gibi miydi?" diye sord u . "Size ger­
çekmiş gibi mi geldi? Yanı taşlar ve diğer her şey . . ."

"Elbette gerçekti!"
Güldüler, sonra şaşkın gülümsemelerle açıkladı­
lar: "Sahnede, tam ortadaydınız. Boş bir sahnedel
Blacksymth hemen solunuıda durmuş sizinle kon uşu­
yordu. Her şeyi gerçeğin ta ken disiymiş gibi canlan­
301 dırdınız. Sondaki atlayış, o tekme . . . l nanılmazdı! Ger­
çekten inandınız, değil m i?"
Jamie inanmanın ötesine geçip yaşam ıştı . Bunu
biliyordu . Ve evine gidene kadar o geceyi tekrar ve
tekrar yaşadı .
Herhangi bir kaya kadar somaki , hayatında do­
kunduğu her çelik kadar sert taşlar. I nanç m ıydı bu?
Orada kapana sıkışmış halde açl ıktan ölebilirdi . Ama
ne tarafından kapana sıkıştırılmış halde? Bu inançtan
öte bir şeydi . M utlak, sorgulanmayan bir ikna duru­
m uyd u .
E n yalın önermeden kaynaklanan b i r duru m : "Si­
zinle akıllarımızın içinde ufak bir gezin ti yapalı m . "
· Hipnotize edilemeyeceğimi söylediğimde akl!m
Hipnozcu

neredeydi acaba? diye düşündü Jamie. ·Birkaç tat!J


sözün peşine düştüm ve zindana kapati/diğlma ikna
oldum. Ama nasil?

Orada yalnız bırakılsa da ölmeyeceğini yıllar son­


ra öğrenecekti . Sonunda uyuyakalacak ve kendisine
daha birkaç saat önce tartışmasız gerçek gibi görünen
hapsedilmişlik duygusundan sıyrılmış halde uyanacak­
tı.
5

Ertesi akşam lobideki afı ş deQişmemişti:

Büyük Blacksymth

Aklın Inanılmaz Güçlerif

Bu Gece Sahnemizdel

Son gösterinin yapıldı�ı o gece Jamie Forbes or­


talarda bir yer. sahneden otuz metre kadar uzaktaki
·s· sırasında bir koltuk seçti.
·Bu sefer gönüllü olmak yok,' diye düşündü otu­
rurken. 'Bu gece izleyec�iz. O adam bana ne yapt1?
O şeyi naslf yapt1? Anlayaca�1z.'
Her gösteri eQience içeriyordu elbette. ama
Jamie eQienmeyi bir kenara itlp neler olduQunu izle­
meye koyuldu. Yavaşça söylenen bir kaç sözcük v e ilk
gönüllü transa geçiyor.
Hipnozcu

Gönüllü kadın karıştırılmış bir desteye hızlı bir


bakı ştan sonra elli i ki iskarnbil kartını. teker teker çe­
kilip izleyicilere gösterilmeden önce sıfır hatayla hatır­
lıyor.
H ipnozcu daha ufak tefek bir gönüllüye, "Kolu­
nuz şimdi kaskatı ve demir bir çubuk kadar sert," di­
yor. I zleyiciler arasından o kolu bükebilecek kadar
güçlü tek bir adam çıkmıyor.
Onlu yaşlarındaki bir kıza, "Bayan Dora
Chap m an'ın rahmetli eşinin ruhunu net ve açık şekilde
görebiliyorsun , " diyor. "Şimdi karşında duruyor. Bay
Chapman'ı bize tarif edebilir misin ?"
"Evet. efendim," diyor kız gözlerini bile kırpma­
d an . "Uzun boylu ve ince yapıl ı . Kahverengi gözler, 133
d ü mdüz geriye taranmış siyah saçlar, küçük bir bıyık.
Çok m utluymuş gibi gülümsüyor. üstünde binicilik kı­
yafetini andıran resmi bir giysi var ve . . . Gösterişli sa­
nırım ve . .. Siyah bir kravat takmış. "
Bu tanı mdan sonra izleyicilerin görmesi için farklı
kı lıkta, ama tamı tarnma kızın anlattı�ına benzeyen
bir adamın fot�rafı yansıyor perdeye. Kolu o fo�­
raf çekilmeden az zaman önce incindi�inden ya da kı­
rıldığından askıda, ama yanılgıya yer yok: tarifteki kişi
o.
Jam ie Forbes'in kuşkularına rağmen işin içinde
bir hile yoksa kız adamın neye benzediğini bir şekilde
görmüş.
r<ichard !:3ach

Adamın dul eşi Blacksymth 'e, "At binmeyi çok


severdi, " diye fısıldıyor. sonra h i pnozcu bunu izleyici­
lere de duyurmasını istediğinde aynı sözleri m ikrofo­
na da söylüyor.
Böyle devam edip gidiyor; Blacksymth önceki ge­
ce Forbes'in de dahil olduğu sıradan insan ların hayret
verici güçlerini ortaya vurmaya yönelik sözünü tuta­
rak gösterisini sürdürüyor.
Tüm izleyici kitlesinin daha önceki gösterilere ka­
tılmış ve kendilerine neler olduğunu öğrenmek iste­
yen gönüllülerden oluşup oluşmadığını merak ediyor­
du Jamie Forbes. Son gösteriye sıra geldiğinde, kendi
yaşadığı trans haline gömülmemek için tek düşünebil­
341 diği buydu.
Işte üç gönüllü sah nedeyd i . Içleri n den biri hip­
nozcu omzuna hafifçe bastırınca geriye doğru bir
adım attı , ikinci yere yığılacak gibi oldu ve son a n da
kucaklanıp ayakta tutuldu , üçüncüsüyse dokunuşa di­
rendi . Birinci ve üçüncü teşekkür ve alkışlarla süslü
bir ritüelle sahneden gönderildi.
Forbes. Blacksymth 'in geride kalan gön ü l l üye
söylediklerini anlamak için dikkat kesildi ve dudakla­
rını okumaya çalıştı . Tek yakalayabildiği ·yolculuk'
sözcüğü oldu. H ipnozcu kadına önceki gece kendisine
söylediğinden farklı sözlerle h itap etmiş ve onunla dı­
şarıya yansıtmadığı birkaç san iyelik bir alışverişte bu­
lunmuştu .
Hipnozcu

Sonra herkesin duyabileceği şekilde , "Adınız ne­


dir, han'fendi?" diye sordu.
Kadın kararlı bir sesle, "Lonnie," dedi.
" Doğru cevap! " dedi Blacksymth ve izleyicilerden
kopan kahkahaların dinmesini bekledi. "Şimdi
Lonnie . . . Siz ve ben bu geceden önce tanıştık ya da
hiç karşıtaştık mı?"
"Hayır. "
"Bu da doğru . Şu tarafa doğru birkaç adım at­
manızı rica etsem. Lonnie . . .
"

Ne sahnedeki adamı işaret eden bir hipnozcu


oku . ne de kadının göğsünde 'Çoktan Transa Girdi!'
yazan bir yafta vardı : iki insan her gün rastlanabilece- 135
ğ i şekilde birlikte birkaç adım atıyordu .
Sahnenin kenanndan ortasına doğru yürüdüler.
Kadın kendi kendine, artık yalnız olduğundan haber­
sizmiş gibi birkaç adım daha attı . sonra durup arana­
rak etrafına baktı .
Forbes'in elleri buz kesmişti . Lonnie'nin duvarlar,
taşlar, bir zindan hücresi gördüğünü biliyordu. Ama
asl ında etrafında h içbir şey yoktu . Hiçbir şey. Hava.
Sahne. lzleyiciler. Bir perde parçası. aynalar, herhangi
bir ışık oyunu.
Ama kadının yüzünde önceki gece kendisinde de
olduğunu bildiği bir ifade belirm işti. Kapıya ne oldu?
Blacksymth nereye gitti?
t<ichard tJach

önceki gece aklına gelmeyen şeyi o an düşünd ü .


Işık nereden geliyordu? Lonnie düşünüyor m uydu bu­
nu? Taşların üstündeki meşale isini görmüş m üydü?
Kadının görünmeyen duvara uzanıp dokun uşu n u
izledi . Sonra itişini, geri çekilip tekrar yüklenişin i .
Hayalinde başka tür b i r taş canlandırıyordu her­
hal de, ama o da kendisininki kadar katı . onun kadar
aşılmazdı .
"Bakar m ısınız . . . " diye seslendi kadı n . "Sesimi
duyan kimse var mı orada?"
Izleyicilerden kı kırdamalar yükse l di . · Elbette du­
yuyoruz seni. Buraday1z!'

361 Jamie Forbes gülümsemedi bile. Şi m di bile biraz


korkuyordu .
Korktuğu şey neydi? Neden korkuyordu o şey­
den?
Korktuğu kapana kısılmaktı . Taş duvarlar ara­
sında kalmaktı . Kapı yok, pencere yok; taş zem i n , taş
tavan . . . Tıpkı bir çay fincanının içinde kalan ve ora­
dan çıkamayan bir böcek gibi .
I zlerken her şeyin birazdan daha da kötüleşece­
ğini düşündü . Blacksymth kadına basamakları inmesi­
ni söylemiş, sonra bir şeyler daha m ırılda n mıştı. En
alt basamağın önü n de kapı vard ı . Her dakika bir ön­
ceki gece olduğu kadar gerçekti . Ama o gece her şeyi
farklı bir açıdan görüyordu ; sahne vardı karşısında,
Hip110ZCIA

kendi zihninin duvarları içinde kısılmış o zavallı kadı­


nın olduğu boş sahne.
Izleyiciler gördüklerinden büyütenmiş şekilde gü­
lümserken, Jamie Forbes'in tek yapabildiği kendini
yerinde zaptetmek, sıralar arasındaki koridorda koşa­
rak sahneye atlamak ve onu kurtarmaya çalışmaktan
kendini alıkoymaktı . Şeyden kurtarmak . . . Yaşadığı o
şeyden çekip almak . . .
·Neden kurtarmak, Jamie? diye sordu kendi
kendine. · Görmediği duvariann üzerine bastJğma, onu
tutsak ettiğine, yiyecekten. sudan, havadan yoksun
kald1ğma inanacak kadar hipnoza gömülmüş bir insam
nasil kurtarabilirsin?
O insana kim ulaşıp da etrafındaki duvarların ha- 1 37
yal olduğunu söyleyebilir, onu buna kim inandırabilir-
.
d ı ?.
· Kurtanalan ben de göremezdim. · diye düşündü.
· Çok yakm1ma gelene kadar hiçbirinin farkma vara­
mazdJm. Yeterince yakm1ma gelseler bile ne olacakti?
Birisinin beni o yekpare taşm içinden Çikartmak üzere
geldiğini görecek ve o kişiye ans1zm güvenecek miy­
dim? O bana. 'Tüm bunlar aslında senin zihninde olu­
yor,.. diyecek ve ben de ona. '1\h, elbette. çok teşek­
kür ederim, .. diye yamt verecektim ve etraflmdaki
duvarlar o anda yok mu olacakti?'
"Bakar mısınızf" dedi Lonnie. "Bay ·-Biacksymth?
Ben i burada bırakmak niyetinde misiniz? Beni duyabi­
l iyor m usunuz. Bay Blacksymth? Bay Blacksymth?"
feichard (jach

Forbes hipnozcuya baktı . Kadının yalvaran bağı­


rışlarına nasıl dayanabilecekti? Evet. kadın bir dakika­
ya kalmadan bağırmaya başlayacaktı .
Lonnie kendini zihnindeki taş d uvarlara fırlattı .
onları gerçek olsalar el lerini anında kan içinde bıraka­
cak yumruklarla dövmeye başladı .
· Yeter! dedi Forbes kendi kendine. · Bu kadan
yeter. ·
Salonda mırıltılar dolaşmaya başladı , gülümseme­
ler yüzlerden silindi: izleyiciler yavaş yavaş rahatsız
olmaya başlamıştı .
H ipnozcu mükemmel bir zamanlamayla gön ü l l ü ­
nün birkaç metre yakınına kadar yürürken bütün ba­
381 kışları üzerinde toplamıştı . "Bir çıkış yol u var,
Lonnie , " dedi. "Bize onun ne olduğ u n u söyleyebilir
misin?"
Kadının yüzünü derin bir hüzün kapiarnıştı şimdi .
"Bilmiyorum ki , " dedi u mutsuzlu k yansıtan bir sesle.
Jamie Forbes dişlerini birbirine kenetlemişti .
· Tann aşkma. Lonnie! Iki adtm at ve yumruğunu ada­
mm yüzüne geçiri
Blacksymth'in ona hipnozcuların negatif halüsi­
nasyon dedikleri şeyi uyguladığı n ı . böylece hipnozcu­
nun pozitif halüsinasyon . ya ni daha yakında algılanan
duvarlar tarafından bloke edilerek gön ü l l üye gözük­
mediğini yıllar sonra öğrenecekti .
Hipnozcu

Jamie Forbes açlıktan ya da susuzluktan ölse bile


kadı n ı n uyanmasını sağlayabilecek tek şeyin
Blacksymth'in parmağı nı şıklatması olduğunu sanı­
yordu . Bu doğru değildi , ama izlenimleri sonucu
edindiği kan ı öyleydi .
"Çıkmak içi n mümkün olan her yolu denediniz
m i?" diye sordu Blacksymth .
Lonnie varlığına inandırıldığı duvarları tüm gü­
cüyle iterken başını aşağı yukarı salladı.
"Vazgeçiyor musunuz?"
Acınacak, yorgu nluktan perişan bir halde bir kez
daha başını salladı.
H ipnozcunun dramatik sesi duyuldu. " I şte yanıt. 1 39
Yürüyüp duvarın içinden geçin, Lonnie!"
Kadın bir şey yapmadı . Hala duvarı itmeye çalışı­
yor. bunu yaparken aslı nda havayı itmeye çabaladığı
için bedeni normalde olması mümkün görünmeyen bir
açıyla duruyordu.
Ellerinin geçemediği bir yerden bedeni nasıl ge­
çebilirdi, nasıl öylece yürüyüp gidebilirdi?
"Size gerçeği söyleyeceğim. Lonnie. Şaka yapmı­
yorum . O duvarlar zihninizde. Yapabileceğinize ina­
nırsanız. yürüyüp içlerinden geçebilirsiniz. "
Blacksymth o sözleri acaba kaç kez söylemişti?
Inanma gücünden yoksun birisine gerçeği söylemek
yüreğinize ne yapar?
Richard J3ach

"Şimdi her şeyi açıklayacağım size. Lonn ie . .. Dön­


dü ve izleyicilere oynamaya başladı . " H ipnotize edildi­
n iz. Etrafınııda duvarlar yok. Long Beach,
Cal ifornia'daki Lafayette Hotel'in salonlarından biri n i n
sahnesindesin iz ve burada duvarlar arasında sıkıştığı­
nıza sizden başka inanan kimse yok. "
"Lütfen canımı yakmayın . .. dedi Lon n ie .
"Canınızı yakmayacağı m a söz veriyorum , .. dedi
Blacksym th. "Kendinize yardı m etmenize yardım ede­
ceğim. Kendi inançlarım ı za asla tutsak d üşmememiz
gerekir. Kim olduğ u m uzu hatırlayabiliriz. Sayacağı m
ve ü ç dediğimde taşın iç ind en geçerek bir köşesinden
odaya gire ceğ i m . Elinizi tutacağı m , birli kte duvarın
401 içinden yürüyüp öteki yan a geçeceğiz. V e s i z özg ü r
olacaksınız. "
Lonnie kısa , u m utsuzl uk yansıtan bir sesle öksü­
rür gibi g ü ldü. "Ben i çıkartın buradan, yeter. "
"Bir, " d ed i Blacksymth. "Iki. Ve üç. "
arasından h e rha ngi b i r i n i n d e
Hipnozcu izleyiciler
yapabileceği şeyi yaparak dört adımda o n u n yan ına
gitti .
Lonn ie onu görünce bir ünlemle i rk i ld i ve insanın
kanını dorıduran bir çığlık attı . B lac ksymth kendisine
elini uzattığında ise kollarını kurtarıcısın a sıkı sı k ı ya
doladı.
"Şimdi birlikte , " dedi hipnozcu. " Birlikte yürüyüp
duvarı n içinden . . . "
HipVIOZCIA

"HAYlR!" diye bağırdı kadın" HAYIRI HAYlR!'


" Kapıyı ku llanacağız," diye devam etti adam sa­
kin ve düz bir sesle.
Forbes aynı şeyin daha önce de yaşanmış oldu­
ğunu anladı. Lonnie öylesine tehlikeli yerlere kaymı ştı
ki . hipnozcu B Planı'na geçmişti : Kapıyı Öner.
C Planı'nın ne olduğunu merak ediyordu Forbes.
Herhalde parmağını hemen şıklatıp kadını sahnenin.
izleyicilerin olduğu dünyada uyandırmak. ona gönüllü
olduğu numarayı anlatmak . . .
Lon nie silkinip kurtuldu. üstüne çöken rahatla­
madan perişan halde görünmeyen kapının görünme-
yen kol u n u tuttu ve çevirdikten sonra birkaç adım
atarak durd u , sol uk soluğa hipnozcuya döndü . Eline 141
uzandı ve bu kez tuttu . Blacksymth öteki elini gülüm­
seyerek yanağının hizasına kaldırdı, gözlerinin içine
bakarak parmaklarını şıklattı .
Kadın suratına bir tokat yemişti sanki. I rileşmiş
gözlerle. sarsılarak geriledi.
Bir saniye sonra alkışiarın yarattığı şok dalgası
salondaki dayanılmaz gerginliği paramparça etti. kimi
izleyiciler ayağa fırlarken kimileri de gözleri önünde
gerçekleşen şey nedeniyle yerinde çakılıp kaldı.
Blacksymth eği lerek selam verince. elini hala tut­
makta olduğu kadın da afallamış halde onunla birlikte
eğildi.
Richard !Jach

Hayretle karışık hayranlığın yarattığı bir kükre ­

me salonu doldurdu.
O gürültünün içinde Lonnie gözlerini sildi ve
Jamie Forbes oturduğu · s · sırasından bile onun yü­
zündeki kaygıyı okudu: ' Bana neyaptm?'
Blacksymth sadece kadının d uyabildiği birkaç
sözcükle yanıt verdi, döndü ve sessiz ağız hareketle­
riyle alkışiara teşekkür etti . Yüzündeki ifade, · /nana­
mzm gücünü hafife almaym! d iyordu .

Jamie Forbes günlerce garip gösterinin etkisi nde
kaldı , o soruyu yan ı tsız kalıp akl ı ndan si linene kada r
421 düşüncelerinde evirip çevirdi , son ra hepsi hayat boyu
sürecek olan uçuş tutkusunun gerisinde solup yok ol­
du.

O gizemi çok uzun süre için, North Platte,


Nebraska'daki o günün sabahına dek derinlere göm­
dü.
6

Havaalanının kafeteryası sabahın sekiz buçuğun-


da bile kalabalıktı . Kendine bir yer bulup oturdu ve 143
menüyü açtı .
" Masanızı paylaşmamızda sakınca var mı?"
Jamie Forbes başını kaldırıp. karşılaştığınız anda
seveceğiniz tür insanlardan biri olan kadına baktı.
"Buyurun . .. dedi.
Kadın sırt çantasını yanına koydu. "Uçmayı öğre­
neceğim yer burası sanırım . ..
"Hayır, " dedi Jam ie pencereye yönelttiği parma­
ğıyla gökyüzünü göstererek. "Uçmayı orada öğrenir­
siniz. "
Kadın o yöne baktı ve başını salladı. "Her zaman
günün birinde o şeyi öğreneceğimi söylerdim. Uçmayı
t<ichard (3ach

ogren. Kendime söz verm iştim, ama tam anlamıyla


hiç gerçekleşmedi . "
" Hala geç değil. ..
"Ah . . . " Hüzünlü bir gülümsemeyle, "Sanırım be­
nim için öyle, " dedi ve elini uzattı . " Dee Hallock. "
"Jamie Forbes. "
Menülere baktı lar. Hafif bir şey yemeyi d üşünü­
yordu Jamie. Portakal suyu ve tost sağl ı klı bir seçim
olacaktı .
"Yolculuk yapıyorsunuz anlaşı lan , " dedi kadına.
" Evet. Otostop gibi bir şey aslında . " Menüyü ma­
saya bıraktı ve gelen garson kıza siparişini verdi. "Çay
ve tost. lütfen. N ane çayı ve buğday ekmeğ i . "
"Elbette, han'fendi , " diyen garson b u kolay sipa­
rişi ezberleyerek Jamie'ye dönd ü .
"Sıcak çikolata v e çavdar ekmeğine tost. m ü m ­
künse. " Kadın otostop m u demişti?
Garson . "Bugün uçuyorsunuz, " ded i . " Hafif yiye­
cekler istediğin ize göre . . .
"

" Hafif yemek iyidir."


Kız gülümseyerek başka masaların siparişlerini
almak üzere uzaklaştı .
"Otomobillere m i otostop yapıyorsunuz?" d iye
sordu Jamie. "Yoksa uçaklar . . . "
Hipnozcu

"Uçaklar aklıma gelmemişti . " dedi Dee. "O da ya­


pılabilir mi?"
" Denemekten zarar gelmez. Ama dikkatli olmak­
ta yarar var . "
"Öyle mi dersin?"
"Yer yer dağlık bir ülke burası . Her uçak da yol­
cu uçakları kadar yüksekten uçmuyor. " Kadının kırk­
larının ortasında olduğunu düşündü. lşkadını. Otos­
topla ne işi olabilirdi ki?
"Sorun uzun yanıtı şöyle, .. dedi Dee. "Bir hipotezi
sınıyorum . " Koyu kahverengi saçlar. kahverengi göz­
ler. merak ve zekanın bir kadının yüzüne katabileceği
mıknatıs etkisi yapan o güzellik. 1 45
"Sorum m u dediniz?"
"Otostopla ne işi olabilir?"
Jamie gözlerini kırpıştırdı. "Haklısınız. Öyle bir
şeyler geçiyordu aklımdan. H ipoteziniz nedir?"
" Rastlantı diye bir şey yoktur. "
Bu ilginçti işte. "Ne tür rastlantılar yoktur?"
" Ben bir eşit-fırsat kaşifıyim. Ne tür olduğu
öneml i değil. örneğin siz ve ben: önemli bir ortak
dostumuz çıksa şaşırmam. Burada buluşmamızın bir
nedeni olması beni şaşırtmaz. Hiç şaşırtmaz. "
Jam ie'nin yüzüne öyle bir neden olduğunu bilir gibi
baktı .
Richard !:)ach

"Elbette ki bunu bilmek imkansız. " dedi Jamie.


Dee gülümsedi. "Rastlantı haricinde. "
"Ve öyle bir şey de yok. "
" I şte benim bulmaya çalıştığım bu . "
I lginç bir misafir diye düşündü Jam ie. "Yani geri­
de bıraktığınız her kilometrede büronuzda otururken
olduğundan daha fazla rastlantı bul uyorsun uz. "
Kadın başını sal iayarak doğruladı.
"Tehlikeli değil mi sizce? Otostopu kastediyo­
rum. Çekici bir kadının yolda herhangi birisinden
kendisini arabaya almasını talep etmesi . . . "

Bir 'öyle bir şey olamaz' kah kahası . " Ben tehlike­
461 yi çekmem . "
' Eminim öyledir, ' diye düşündü Jamie. Kadı n ya
kendinden çok emindi ya da sadece naif. " H ipotezini­
zin önermesi ne?"
" Buna henüz 'yasa' demeye hazır değil i m . ama
benim kuramım olacağına i nanıyorum , en azından çok
geçmeden . "
Tehlikeyi çekme konusundan söz ederken g ü ­
I ümsemişti ve Jamie tavrını anlayamamıştı . " Ben bir
rastlantı m ıyım?" diye sord u .
"Jamie b i r rastlantı m ı?" Bunu o n u n göremediği
birisine sorar gib � m ırıldanmıştı . " Elbette değilsiniz.
Daha sonra açıktarım size . "
Hipnozcu

" Ben sizin bir rastlantı olduğunuza inanıyorum ,"

dedi Jamie . "Ve bunda da yanlış bir yan yok. Yolculu­


ğunuzun de vamının iyi geçmesini dilerim . "'

" Bu masanın üzerinden anlam ifade edecek tek


sözcük bile geçmedi mi karşıya? Şu ana dek sizde de­
ğ işen hiçbir şey olmadı m ı?"
"Şu ana dek . . . Işlerliğini hala koruyan bir süreç­
teyiz. Şok edecek bir şey söyleyin bana. han'fendi : bi­
lemeyeceği m . yaşam değiştirecek türden bir şey olsun
ki . sizin bir rastlantı olmadığınızı kabul edeyim."
Dee yüzünde ince bir gülümsemeyle düşündü .
"Size bir şey söyleyeyim mi? Ben bir hipnozcuyum."
7

Arada sırada bazı sözcükler Jam ie Forbes'in dik-


481 katini dağıtma. aklını karıştırma gücü kazanırd ı ve o
bunları duyardı: uçağın telsizinde frekansta kimse
yokken ortaya çıkan beyaz gürültüler, birden yükse­
len sesler ve zih inde oluşan bir durağanlık tarifi .
Belki düşüncenin en üst hıza geçmesi , açıklaması
olmayan bir şeyin karşısında ip gibi d üğ ü m lenmesin­
den kaynaklanıyordu bu . Saymadan sayardı o za­
man . . . Yedi saniye içinde tekrar d uyard ı hepsin i .
· Bir kez, tek bir kez Maria Ochoa }'1 havada hip­
notize edip etmediğimi düşünürken ve o şeyin bana
ne zaman olduğunu hatJrladJğlm anda nasil oldu da bu
garip insan oturmak için benim masam1 seçti?
Ka fe t e r y a ka l aba l ı k da onda n .
HipVIOZCI.A

· Ne düşündüğümü nasil biliyor? Insaniann ak/mJ


m1 okuyor? Insana benzeyen, ama başka şey olabile­
cek biri mi? Bu açikianamayan şey beni North Platte,
Nebraska 'da nasil buldu? Bir uzay!J beni burada nas11
kJstJrdJ? Onu daha önce hiç görmememe rağmen ha­
yatJmm değişmekte olduğunu nasil bildi?

Şans. Ra s t l ant ı . Öy l e o l du i ş te. Onun


Mar s l ı o l duğunu h i ç sanmam.

Uzun bir sessizlik olmuştu. Jamie önce pencere­


den dışarıya, gökyüzüne baktı . sonra gözlerini onun­
kilere d i kti. " lşimizin benim hayatımı değiştireceğini
düşü n menize yol açan ne?"
Garson kız kahvaltılarıyla geldi. "Başka bir şey is-
ter m isiniz?"
1 49
Jam ie başını iki yana sal ladı .
"Hayır. teşekkür ederi m , " dedi hipnozcu.
Tostlarıyla baş başa kalınca Jamie onu tekrar
sorgulamaya başladı. H ipnozcu olduğuyla ilgileneceği­
ni nereden çıkarmıştı ki?
" I lginç bulacağınızı düşündüm , " dedi Dee. "Kendi
yol umun dışına çıkıyorum . Düşselliği saçma bir şey
kabul ederek her dakika bastırmak. bir yana itmek
yerine ona güveniyorum. Ve gayet açık anlaşılıyor ki,
sen de ilgilendin . "
" l lgilendim , " dedi Jamie. "Neden olduğunu anla­
tabilir m iyim sana?"
Richard rJach

" Lütfen . "


Ona önceki g ü n olanı anlattı . öyküyü
ayrıntılandırdı. sonra o sabah Maria'nın kendisiyle
söyleşi yapan muhabire söylediği şeyi a ktard ı : " Beni
orada , yan i havada h ipnotize etti . · Bir kaptan pilot gi­
bi davran. · dedi. "
Dee onun yüzüne sakin ve profesyonel bir tavırla
baktı . "Bir havayolu pilotunun yapacağından fazlasıy­
mış orada yaptığın . "
"Öyle mi? Nedir bu hipnoz tam olarak?" Jamie
Forbes özünü hala kavrayamadığı bu gizemi çözmeyi
o kadar çok istiyordu ki . apta l olduğunun düşü n ü l me­
si umurunda bile değildi.
so l
Dee sorulacak en aptalca şeye yan ıt verir gibi,
" Hipnoz kabul edilen bir önermedir, " ded i .
Jamie bekledi .
Dee omuz silkti.
" Bu kadar mı?"
Dee başını sallad ı .
"Çok engin b i r şeymiş, değil mi?"
"Değil. Bana öykün ü . hatırladığın her şeyi a nlat.
ben de deneğini hipnotize ettiğin her anı sözün ü ke­
serek vurgulayayım . "
Jamie bankonu n üzerinde asılı ola n . krom kap­
lamalı stilize akrebiyle yelkovan ı dokuz ile üçü göste-
Hiprıozcu

ren art-deco saate göz attı . "Yola koyuimam gerek


a rtık. "
" Iyi uçuştar. Bu önemli."
Ama az önceki dur-kalk mesajı Jamie'yi şaşırt­
mıştı . Kadın belki de haklıydı . · Bir cephe sistemi ilerii­
yar ve hava doğuya gittikçe güzelleşiyor. Henüz er­
ken; biraz daha iyileşmesini bekleyebilirim. ·
" Pekala . " dedi. "Şöyle oldu . . . " önceki günü elin­
den geldi�ince iyi hatıriayarak ve uçuş faslma geldi­
ğinde onun kendisini durduracağını bilerek anlatmaya
başladı.
" l ik olarak. 'Tanrım . birisi bana yardım etsin: o
öldü , · ded i . Sonra ben ona . 'Ölmüştür belki. bayan.
ama ölmemiş de olabilir, · dedim . "
1 51
" Dur, " diye kesti hipnozcu . "Ona yanılıyor. koca­
sının yaşıyor olabileceğini önerdin. Bu onun için yeni
bir düşünceydi: kabul etti ve bu düşüncede umut. hat­
ta daha da fazlasın ı . yaşamak için bir neden buldu. "
Jam ie'nin aklına gelmemişti bu . "Ona uçağı eşi
olmadan uçurabileceğini söyledim. "
" Dur. " dedi Dee Hallock. "Uçağı idare edebilece­
ğini önerd in ona. Kadın için yeni bir seçenek daha . "
"Şöyle devam ettim : ·onu yere indirsek iyi olur. ·
Ço�ul konuştum. çünkü sonraki sözünün ne olacağını
biliyordum . "
"Dur. Onu sadece hipnotize etmekle kalmadın.
bun u yaptı�ını biliyordun da. "
Richard t3ach

"Bana , ' Ben uçak kullanamam . · deyince, 'Pekala ,


öyleyse onu yere birlikte indiririz, · d iye cevap ver­
dim . "
"Dur. Uçak kullanamayacağı önermesini reddedi­
yarsun ve ses tonu n , güvenin tersini i leri sürüyor. Ret
ve onay; önermeler bir gösterime doğru i lerliyor. "
Böyle devam etti ; Dee onun sözünü neredeyse
her cümlede kesti. Jamie kadının uçmaya yetenekli
olduğunu söyledi; Dee ona olumlama ve onaylamada
bulunduğunu, sözle dile getirilmeyen ipuçları kul lan­
dığını. uçuş eğitmeni olarak otoritesini kabul ettirdi­
ğini, kendisini yere salimen indireceğine güven duy­
masını sağladığın ı , önermeleri mizahi bir yaklaşımla
52 1 desteklediğini açıklad ı . Bu liste Jamie'nin hatırladığı
her cümleye dip not d üşülerek devam etti .
Sonunda Jamie ikna olmuş şekilde başın ı sallad ı .
Şimdi d e kahvaltı arkadaşı Maria'nın akl ı na reh berlik
ettiği yönü ndeki önermeyi onun kabul etmesini sağ­
lamıştı. H i pnoz o kadar kolay mıydı?
" . . . öteki telsizden kontrol kulesiyle konuşacağı m .
Merak etme, bu telsizi d e dinliyor olacağı m . Benimle
ne zaman istersen konuşabilirsin , tamam mı?"
" Dur. Ona şimdi ne anlatıyorsun?"
" Fazla bir şey yapması gerekmeyeceği n i . Bay
Otorite başka biriyle kon uşurken bile her hareketin i
izliyor olacak. "
"Tam ı tamına bu işte . "
Hipvıozcu

"Sonra kule durum konusunda kaygı bel irtisi


verdi . ' Pilot durumu gayet iyi idare ediyor, ama onun
için bir ambülansla bir de itfaiye ekibinin bulundurul­
masında sakınca yok, ' dedim ve ekledim: 'Araçları iniş
sırasında uçağın gerisinde tutun, olmaz m ı? Tam te­
kerlekleri yere dokunmak üzereyken yanı başında
i lerleyen bir şeyler görüp dikkatinin dağılmasını iste­
meyiz. · Sonra . . . ..
" Dur. Şimdi ne yapıyorsun?"
Jamie gülümsedi. "Kule operatörünü hipnotize
ediyorum . "
Dee ciddiyetle başını salladı. "Evet. Kontrolün
sende olduğu ve onun da bunu kabul edeceği önerme­
sinde bulunuyorsun . " 1 53
" Devam ediyorum : 'Pist önümüzde, Maria. Uçak­
la pisti h izalamak için geniş, ama yumuşak bir dönüş
yapacağız. Daha da yavaş; acelemiz yok. Gayet kolay
senin için bunu yapmak. ' Bunu söylerken . . :·
" Bunu söyleyerek gelecekteki çoktan gerçekleş­
m iş, başarıya ulaşmış bir olguyu önerdi n . "
"Öyle yaptım, değil m i?"
" Ne düşünüyorsun?" diye sordu Dee Hallock.
" H ikayeyi bana aktarırken kaç önerme saydın? Iki dü­
zine m i , üç düzine mi? Anlatmadıkların kaç tane? Be­
nim m üşterilerim tek bir cümleyle bile ılımlı transa
geçer. " Çay fincanını kaldırdı, ama içmedi. "Önerme­
onaylama-gerçekleme. Çevrimsel şekilde i lerleyerek.
feichard each

Tıpkı fil mlerde bir insanın hipnotize olduğunu gös­


termek için koydukları helezon görüntüsünde olduğu
gibi . "
"Bunu yapanın sadece ben olmadığımı m ı söyle­
mek istiyorsun? Herhangi biri de bizi hipnotize edebi­
lir mi? Herkes yapabilir mi bunu?"
"Herkes sadece yapabilmek yetisine sahip değ i l ,
yapıyor da. Sen yapıyorsun. ben yapıyoru m . Gece ve
gündüz ve kesintisiz şekilde . "
Jam ie onun bakışlarından buna inanmadığını d ü ­
şündüğünü anladı.
Dee içten bir tavırla ona doğru biraz eğildi.
" Ben . . . Ben h issediyorum ki . . . Ben istiyorum ki . . .
54 1 Ben düşünüyorum ki . . . Biliyorum ki . . . Bak . . . Yapabi­
lirsin . . . Yapıyorsu n . . . Yapamazsın . . . Yapmal ısı n . . .
Yapmalıyım . . . Yapacağım . . . Bu böyle . . . Bu böyle de­
ğil . . . Bu ifadeleri her zaman ku l lanır ya da akl ı mızdan
geçiririz. Jamie. Her zaman kim i değer yargıları ku l- 1
lanırız: iyi kötü daha iyi şeytanca en iyi güzel yararsız
harika doğru yanlış korkunç büyüleyici olağanüstü
zaman kaybı . . . "

Bakışı , · Bu silsilenin nereye kadar uzayabiieceğini


tahmin edersin, · diyord u . "Sürekli olarak vurguladı­
ğımız bu ifadeler aslı nda sadece ifade değildir; öner­
medir bunlar ve her kabul ettiğimiz önerme içimizde
daha derinlere kayar. Her önerme kendini pekiştirir. "
" Kendimi kötü hissettiğimde hanka hissettiğimi
Hipnozcu

söylerim , " dedi Jamie. "Ve harika bir önermenin pe­


kişmiş halidir. öyle mi?"
" Evet. Kendimizi kötü h issettiğimizde harika his­
settiğimizi söylersek. kötülük her önermeyle biraz
daha dağılır. Ancak kendimizi kötü hissettiğimizde
berbat hissettiğimizi söylersek, her söyleyişimizde
daha da kötüye gideriz. önerme pe kiş ir. "
Durdu ve kaşlarını bir saniye için kaldırdı. Jamie
onun kendi yoğunluğuna şaşırdığını tahmin etti .
"Bu ilginç . " dedi Jamie, onu karşısındaki kadının
söylediklerinin ilginç olmanın çok ötesine uzandığını
bileceği bir trans haline çekmişti . Söylediklerinin dört­
te biri . onda biri doğruysa . . .
! ss
" H ipnoz bir gizem değildir, Jamie. Gerçekleştir­
mek için yapman gereken tek şey şudur: Tekrar et­
mek. Tekrar ve tekrar tekrarlamak. Her yerden -
kendimizden , gördüğümüz her insandan- gelen
önermeler: Şunu düşün, şunu yap, şöyle ol. Kayalar­
dan gelen önermeler: Katılar, sertler, maddeseller.
Maddenin enerjiden , bağlantı dokularından başka bir
şey olmadığını bilmemize rağmen onları madde olarak
idrak etmemizi sağlayan önermeler bunlar. KatJ diye
bir şey yoktur oysa ki; sadece maddeler öyle algıla­
nır. "
Fincanını daha derinlere bir kez daha daimamak­
ta kararlı olduğunu vurgulamak ister gibi kaldırarak
sustu .
Richard !Jach

· önerme, onay/ama, ' diye düşündü Jam ie. Kad ın


haklıydı. Kabullendiğimiz kavramlar kalabalığı duydu­
ğumuz, gördüğümüz ya da dokunduğ u m u z tüm
önermelerden çıkıp bizim gerçeklerimizi oluşturuyor­
du. Gerçekleşen ler isteklerimiz ya da düşlerimiz değil ,
kabul lendiğimiz önermelerdi.
" Maria'ya bun u yaptın sen , " dedi son unda Dee.
"Onu öylesine derin bir transa soktun ki , uçağı indiren
Maria değil, sendin. Zihnin onun bedenini hayatını
kurtarmaya yetecek bir süre için ödünç aldı . "
Fincanını içindeki çayın asla titrernemesi gerekti­
ğine inanıyorm uşcası na dikkatli bir hareketle masaya
koydu . "Şunu anlat bana . . . .. Birden susku n l uğa gö­
müldü.
Jamie bir zaman sonra , " Neyi anlatayım?" diye
sordu.
"Dün onun uçağı güvenle indiremeyeceği olasılığı
zihninde h iç belirdi mi?"
Bu kez suskunluğa göm ü len pilot old u . Düşünü­
lemez. Maria'nın uçağını indiremeyeceği onun kendi­
sininkini indiremeyeceği kadar düşün ülemezdi tüm o
süreç boyunca .
" Kendi önermelerimizi kabul lendiğimiz zaman . . . ..
dedi garip masa arkadaşı, " Buna 'oto-hipnoz' denir. "
8

Jamie Forbes herkesin bildi�i bir şeyi hissetmiş


g ibi y ı l l a rd ı r tersi için alıştırma yapıyordu ki. bu nere- 157
d eyse artık bir davranış a l ı şka n lı� ı haline gelmişti .
Rastlantı olgusunun peşindeki Dee Harman adın­
d a ki otostopçunun ona üzerinde kafa yarması için
kendi b i ld i ğin den bile fazla şey ve rd iğ in i düşündü.
Saate göz attı, masanın üstüne on dolarlık bir
ban knot bıraktı. "Artık yoluma gitmem gerek, " dedi.
" Hesap yirmi doların üzerinde gelirse, kalanı korka­
rım sen ödemek zorunda kalacaksın . ..

'Teşekkür ederim, " diye cevap verdi Dee. "Öyle


yaparım. Yolculuk ne tarafa?"
" M uhtemelen öğle saatlerinde Arkansas'a varı­
rım . Oradan da güneydoğuya. "
Richara !Jach

O ayağa kalkarken Dee yerinde kaldı . "Seninle


tanıştığıma sevindim. Jamie Forbes. " ded i .
·Voluma gitmem gerek, · diye düşündü Jamie
oradan ayrı lırken . ' Hiç de gerekmez. Burada kalip
onunla bütün gün konuşur, bildiği her şeyi öğrenebili­
rim: hiç değilse birkaç saat harcamak buna değer. ·
· Tamam öyleyse. Asli istediğim, yoluma gitmek. ·
· Kabul ettiğim, kabu//enme eğiliminde olduğum
bir önerme: Oradan ÇJkmaktan, rampa boyunca uçağa
doğru yürümekten, bana tamd1k olan kokpite tekrar
t1rmanmaktan, ç1lgmca ve gerçek olmalan ihtimali
kendilerinden daha da ÇJigmca olan düşüncelerin oluş-
turduğu selden SJ.Ynlmaktan mutluluk duyuyorum. ·
sa l
Emniyet kemerleri ve omuz kay1şlannm klipsleri
takiidi, başlik giyi/di, radyo bağlanti kablolan yerinde,
eldivenler tamam. Amaca yönelik rutin işler bazen ne
büyük zevk!
Hava-yak1t kanş1m - ZENG I N
Pervane Düzeyi - TAM ARTlŞTA
Ateşleyiciler - I K I S I D E HAZl R
Akü - AÇI K
Vak1t Destek Pompalan - AÇI K. iki . üç, dört. beş
ve KAPALl
Pervane Alam - BOŞ
Marş - ÇALIŞT I R
Hipnozcu

Pervanenin üç kanadının yavaş yavaş hareketlen­


mesini, sonra motorun bir an mavi bir duman salarak
devrini al ışıyla birlikte hızlanarak görünmez oluşunu
izledi.
Yağ BasmCJ - TAMAM
Alternatör - AÇI K
Uçmak onun için hiçbir zaman eskimeyen bir
şeydi . Marşa her basışında yeni bir macera o harika
makinenin ruhunun hayata dönmesine öncülük yapa­
rak tekrar başlıyor. tarihte tıpatıp aynısı hiç yaşan­
mamış olan her kalkış onun ruhunu da kendisininki
içinde eritip yerden kopmayı ve uçmayı gerçekleştiri­
yord u .
l sg
Dee Holland ile olan çay ve tost faslından da
uzaklaşmaya başlayan Jamie o konuyu kalkış sırasın­
da hiç düşünmedi.
· Uçuyoruz. Iniş takimlan kalksm. Uçuş hiZI ve tir­
manma aÇJSI iy1: Yağ basmCJ, hararet manifold basma
normal, motor devir ve yak1t besleme ve kalan uçuş
süreci sayaç/an, piston başlan ve egzoz gaz1 hararet
göstergeleri yeşil, yak1t düzeyi iyi Gökte başka uçak
olup o!mad1ğm1 kontrol et ve yerin yumuşak bir devi­
nim/e geriye doğru kay1şma bak. ·
Insan bir uça�ı yönetmenin temelleri konusunda
bir kez ustalık düzeyine erişince, kokpitte kişilik bö­
lünmeleri için bolcq yer olur. Biri uçuşla ilgilenir. diğe-
t<ichard t]ach

ri uçmanın eğlendirici yanlarının sunduğu gizem leri


çözmeye koyu lur.
Dakikalar sonra. 7. 500 feet yükseklikte bir-beş­
sıfır açısıyla Arkansas'a yönelmiş olan Jam ie Forbes'in
zihni de, rastlantı diye bir şey yoksa o sabah doğrulu­
ğuna gayet yürekten inandığı bir şeyi kanıtlama m is­
yonunu yerine getirme gayretindeki Bayan
Harrelson 'a nasıl rastladığını düşünmeye dalmıştı .
Her olgunun rastlantısal ya da yazgısa l olarak
etiketlenmesi gerekmediğini düşündü. ö nemli olan
sonrasıydı: yaşamımızın küçük sah nelerin i birleştirip
bir şeyler mi yapacağız yoksa onların yüreğimizden
kayıp gitmesine. Unutulmuş Olgular Denizi'ne gö­
so l mülmesi ne izin mi vereceğiz?
Maria'yı yere güvenle inecek şekilde hipnotize
etmiş miydi? Kendisini o şeyi yapmasına yardım ede­
cek şekilde hipnotize etmiş m iydi? H ipnoz her günün
her dakikası kendimize ve başkalarına uygulayabilece­
ğimiz ve bunu yaptığımızın farkında bile olmayabile­
ceğimiz kadar alışılageldik bir şey m iydi?
Hipnozun bize neden burada oldu ğ u m u zu söyler
gibi yapmadığı n ı . ama buraya nası l geldiğimiz ve bu­
rada nasıl zaman geçirebileceğimiz kon usunda bize
ipuçları verdiğini düşünd ü .
Ya otostopçu kendi versiyonunu savunurken hak­
l ıysa , ya Maria o inişi trans halinde yaptıysa? Ya hepsi
doğruysa?
HipYIOZCIA

H ipnoz kabul edilen önermelerden başka bir şey


değilse. etrafımızda algıladığımız dünya da bizim fır­
çamızdan çıkm ış bir tablo olmalıydı.
"Aio. Pratt trafik kontrol . Swift 2304 Bravo
rüzgarı soldan alarak kırk beş pistine yaklaşıyor.
Pratt. Kilometrelerce uzakta ki uçağın çağrısı telsizde
"

d uyu lmaz oldu.


Na s ı l önerme l er?

Jamie'nin gözleri hayatında ilk kez o kokpitin


gürültülü sessizliğine açıldı ve gördü.
Zamanda geriye doğru uçtu , kendi zamanında ve
başkalarınkinde : evlili�i. iş hayatı . askeriyedeki za­
manları lise yılları , do�up büyüdü�ü evdeki çocuklu-
.
j 61
� u . bebekli�i boyunca kaydı geriye do�ru sardı.
· Önerme/erini kendi gerçeklerimiz olarak kabul­
lenmedikçe nasil herhangi bir kültürün, herhangi bir
yaşam formunun parçasi olabiliriz? ·
Binlerce, milyonlarca önerme, bir önerme/er de­
nizi; kabul edilmiş, tapm1/m1ş, mantJk/1 veya değil. . .
Her biri gözle görülmez şekilde senin, her hayvamn.
Dünya denen gezegendeki her yaşam formunun üze­
rine serpilen önermeler: Yemek yemelisin ve uyumall­
sm.· s1cağ1 ve soğuğu, aqy1 ve zevki hissetme/isin; yü­
reğin atma!J, havay1 soluma/1sm; tüm fizik yasalarmi
öt}renmeli ve onlara uymal1sm; kabul et, var olan ya
da başmdan beri var olmuş ve bundan sonra da var
olacak tek yaşam budur. ·
t<ichard f3ach

Dee Hallock sadece ipucu vermişti .


Herhangi bir düzeyde ortaya atı lan her ifadeni n ,
katılalım ya da ret edel i m , b i r önerme olduğunu dü­
şündü Jamie.
Gözlerini kırpıştı rdı ; uçağı tamamen u nutm uştu .
Her ifade mi? Bu yarım yüzyı ldan fazla süredir, gece
ve gündüz h iç durmaksızın gördüğ ü , söylediği, işittiği.
düşündüğü ve düşlediği her sözcüğü kapsıyordu ne­
redeyse. Sözcüklere dökülmeyen ve on bin misli tutu­
cu önermeleri saymıyordu bile.
Yaşad1ğ1m1z her anm her kesirinde bir duvarm
varl!ğm1 farkederiz, kaskati bir 'bu şeyin içinden ge­
çemezsin ' dayatmasim inanarak onaylanz. Bir gün
içerisinde kaç nano-an boyunca duyulanmiz bu duvar­
lan içerir? Ya da kapilan ya da döşemeleri ya da ta­
van/an ya da pencereleri. Kaç milisaniyeyi o limitleri­
limitleri-limitleri ne yapt1ğ1m1z1 bile anlamadan kabul­
lenerek geçiririz?
Bir günde kaç nano-an vard1r? Trilyonlarca m1?
Her gün sadece mimarlik alanmda o kadar çok öner­
me biz hareket bile etmeden hayat1m1z1 etkiliyor ki,
buna t1p, kimya, havaCIIIk, hidrodinamik, lazer fiziği
ve insan akimdan ç1km1ş her türlü disiplini ek/ediğini
düşünsene. . .
Bebekler her saniye bir şimşeğinkinden bile h1zl1
öğrenmelerine rağmen işte bu nedenle o kadar çare­
sizdir. Doğduğu anda taş1d1ğ1 ruh ikliminden, bizim
Hipnozcu

uzay ve zaman algllamam1za uyum sağlayabilmek adi­


na kritik say1dan fazla önerme/er/e inşa edilmiş bir
yapJ.YI kabul etme gereksinimi duyarlar.

Bebeklik ölümlülüğün ilk ve temel eğitim/dir.


Üstlerine y1ğ!lan, barqj/an y1kacak güçteki önerme/er
binkimi düşünülürse, o zavalli küçük/erin karşJ/anna
Çikan ilk durgun suda yüzmeye, kendi düşüncelerini
dile getirmeye başlamasmm onca y1/ almasma şaşma­
mak gerek. Ağizianndan Çikan ilk sözcüğün, 'lmdatf '
olmamasi asimda hayret verici Ya da belki ilk Çiğlik o
anlama geliyordur.

Kalkıştan bir saat ve on dakika sonra motor gös­


tergeleri yeşil , rüzgara karşı yapı lan yer hızı 1 50
knot'tu : gökyüzü açık. hava yumuşak. Arkansas 1 63
elektronik i letişim alanı bir saatlik mesafedeydi.
Jamie tüm bu olguların ortasında yer alan biz in­
sanların korkmayı öğrenmesi gerektiğini düşündü.
Ölümlüler olarak bu oyunu oynayacaksak, tehlike ge­
rekli, yıkım olası düzeyde bulunmalıydı .
Oyunu oynamaiJ.YIZ; ölümlü, smJrl!, etkilere aÇJk.
duy u!anm1zm bize anlatt1ğ1 saman tozu firtmas1 dişm­
da hiçbir şeyi göremeyecek kadar kör olduğumuz
önerme/erinden oluşmuş okyanusa daima/!, derinlere,
daha da derinlere inme/iyiz; yalanlan sarsiimaz inanç­
Iara döndürmeliyiz; soru sorm amaiJ.YIZ ve ölüm figü­
rünü bir yana Siçrayarak geçiştir/rken oraya en başm­
da nas1/ geldiğimizi ve o oyunu hangi sebepten ötürü
feichard !:3ach

eğlence olarak mtelendirmiş olabileceğimizi anlamaya


ça!Jşmai!JIIZ.
Ve evet tüm gerçek yamtlar saklanmiştir. Oyun.
bu yamtlan diğer oyuncularm kendilerine uygun bul­
duğu. ama her nasiisa hepimiz için geçerli değilmiş
g1bi görünen sahte yamtlarm oluşturduğu bulutlarm
içinde tek başma bulma oyunudur.
Gülme, küçük bebek. Ölümlüler oyunu büyüleyici
bulur ve onlardan biri olduğun inanemi kabul/endiğin­
de sen de büyüleneceksin.
Bir uçuş akademisi öğrencisi olarak Jam ie Forbes
yükseklik rahatsızlığı derslerine katıl mıştı . Şimdiyse
yüksekl ik bilinci d iye bir şey olup olmadığ ı n ı . uçmanın
64 1 yerdeyken asla bilemeyeceğin bazı şeyleri , yılların bazı
gizli sayılarını anlamayı sağlayıp sağlamayacağını me­
rak ediyordu .
Kurallan izlemezsen. oynamana izin verilmez.
'Uzayzamanda Yaşam Kuralı Bir' açık ve netti :
Uzayzamana inanman gerek.
Dört boyutumuzun limitlerine yönelik sadece
birkaç milyar önermeden sonra bebek iki günlük olur.
onaylama çabuk gelir. 'Ben Çaresiz Bir Insan Bebeği­
yim · trans1 içinde kaybolmuşuzdur. ama birer oyun­
cuyuzdur. Fikrini değiştiren/er. bu gezegenin önerme­
lerden oluşan kum flrtmasma verdiği nzay1 geri çek­
meye karar verenlere ne olur? Şöyle diyenler vard1r:
'Ben bir ruhum! Bu halüsinasyon dünyanm inançlar!JIIa
Hipnozcu

sm1rlt değilim ve öyleymiş gibi da vranmayacağ1m! ' On­


lara ne olur? Ne olacağm1 söyleyeyim. Zavai!J: Ölü
doğmuş. Minik ya vru bir saatten bile az yaşad1. Ne
utanç ama! Hasta falan değildi olmadi işte. Hayatm
.

adli olduğunu kim söyledi ki zaten?

· Uyumla hareket edenler hipnotize olmaya nza


gösterir, 'diye düşünmeyi bir noktaya taşıdı Jamie
Forbes yedi bin beş irtifasında seyrederken . · Onlar da
biziz. O kişi benim. ·

Yer hızı 1 35'e düştü . Jamie, GPS'in ayarını


Arkansas'tan Oklahoma'nın Ponca City yerleşimine
çevirdi . O kente hiç gitmemişti. ama çok yakında ora­
da olacaktı .
1 65
9

" Havacılık kitaplarını nerede bulunduruyorsu­


66 1 nuz?"
Ponca City Havaalanı'nın yakınındaki i ki nci el ki­
tap dükkanı umut vericiydi, çünkü neredeyse seksen
yıldır aynı yerdeymiş gibi görün üyordu.
Tezgahtar, " Elimizdeki havacılıkla ilgili kitaplar
şurada olmalı , " dedi. " Karşıdaki 'Seyahat' etiketli raf­
lara kadar ilerleyip sola dön ü n . O koridorun son u nda.
sağ tarafta. "
"Teşekkür ederim . "
Pilot az sonra orada fazla şey bulamayacağını an­
lamıştı: son i lgi alanı olan deniz uçakları tarihine yö­
nelik ise hiçbir şey yoktu . Yine de üç ilginç kitaba
rastlamıştı . Uçak ve Motor Bak1m1 başlıklı i ki ciltlik
end�r bulunan Brimm ve Bogess yayınının fiyatı epey
Hipnozcu

düşürülmüştü , kırkar dolarlık kitaplara üç dolar eti­


ketleri yapıştırılmıştı . Bir de Nevi! Shute'nin uçak mü­
hendisliği yıllarını anlattığı Hesap Cetveli adlı kitap
vard ı .
Raf tam göz hizasındaydı ve kitapların üçünü de
çekip alınca genişçe bir boşluk açılmıştı . Normalde yü­
rüyüp giderdi, ama zamanı bol olduğundan öyle yap­
mad ı , gözüne bir şekilde diğerlerinin arkasına sak­
lanm ış, gölgeler arasında kalmış bir kitap ilişti . Kita­
bın başlığının 20 'li Yiliann Deniz Uçaklan olduğunu
umut ederek uzandı ve cildi çekti .
O kadar şanslı değildi. Kitabın havacılıkla bile ilgi­
si yoktu; Winston'un Sahne Sanati Erbaplan Ansiklo­
pedisi idi bu .
Başlık onu bir anda Long Beach, California'daki
Lafayette Hotel'e götürdü ve kitabı açıp şahsen tanı­
dığı tek sah ne sanatı erbabını buldu:
Samuel Black. Büyük Blacksmyth olarak da
tanınır.

Amerikalı sahne hipnozcusu (1948-1988).


Black' ın, 1970'li yılların ortalarında alanının
en önemli kişiliği olduğu söylenir. Variety
dergisinden röportaj için gelen bir muhabire
şöyle demiştir:

'Ya gerçekte var olmayan 1lincirlerle bag­


landıgımıza inanıyorsak? Ve çevremizdeki
Richard t3ach

dünya inandıklarımızı yansıtan mükemmel


bir aynaysa ? '

Black sahneyi 1 987' de, popülerliğinin doru­


ğundayken bıra kh. Basındaki kayıtlara göre
'farklı boyutlar' adını verdiği şeyi araşhrı­
yor ve çalışmaları için şöyle bir yorumda
bulunuyordu: 'Kimi buluşlarım bana son
derece ilginç geldi ve gayet sağlıklı bir du­
rumdayken bedenimi terk edip, sonra ona
geri dönmeye karar verdim . ' (Los Angeles
Times, 22 Haziran 1987)
Black aynı yılın 12 Kasım günü ölü b ulundu
ve nedeni anlaşılamadı. Anısını kendisi gibi
aa l hipnoterapist olan Gwendolyn (Doğ. 1951)
sürdürdü.

Brim m ve Bogess'in fıyatının düşüklü�ü nedeniy­


le biraz suçluluk duyarak üç kitabı tezgahtarın önü ne
koydu, sonra da doğru rafa yerleştirmek isteyeceğini
düşünerek ansiklopediyi uzattı .
" Bu 'Havacılık' bölümündeyd i . Sahne gösteri sa­
natlarıyla ilgil i . "
"Teşekkür ederim . Karışıklık için kusura bakma­
yın. Yerine koyaca�ı m . " Kitabı alıp bir kenara bıra ktı .
"Bu ikisi üçer ve Nevil Shute de dört dolar. Uygun mu
sizce?" Pazarlık ederse fiyatı biraz daha düşecekmiş
gibi söylemişti .
"Gayet uygun. Shute harika bir yazardır . ..
HipVIOZCIA

Aynı zevki paylaşmalarından ötürü mutlu olan


tezgahtar gülümseyerek, · Gökkuşaği ve Gül, Bendin
Etrafmda, Takimhanenin Emanetçisi, .. diye saydı .
"Yirmi altı kitap yazdığım bilirsiniz. Herkes onu Kum­
sa/da ile hatırlar. ama bence en iyi kitabı değildir. "

Adamın tezgahtar değil, yerin sahibi olduğu anla­


şılmıştı .
" Brimm ve Bogess'e çok düşük fıyat koymuşsu­
nuz." dedi Jamie. " Bundan istifade etmiş gibi oldum."
Adam o düşünceyi reddeden şekilde salladı . elini.
" Öyle belirlemişim fiyatı . Bir dahaki sefer yüksek tu­
tarı m . "
B i r süre daha Nevil Shute Norway üzerine sohbet j sg
etti ler; yazar adeta hayata döndü ve o kitabevinde on-
larla birl ikte oldu: öyküleri tan ışmaya ömrünün yet­
medi�i iki ahbap arasındaki mesafeyi silip attı .
Forbes yarım saat sonra elinde Brimm ve Bogess
cildi, Hesap Cetveli ve tekrar okumak istediği başka
iki Nevil Shute kitabıyla çıktı ve geceyi Ponca City'de
geçirmeye karar verdi .
Kitaplara dükkanın koydu�u fiyatı ödemenin hile
yapmak sayılıp sayılmayaca�ını sordu kendi kendine.
Hayır, değildi.
10

O akşam Jam ie Forbes, eski dostlarla eski kitap


70 1 sayfalarında bu l uşmanın m utluluğunu sürer halde mo­
telin restoranına ind i .
Garson daha siparişi bile almadan cömert bir
bahşişi hak edecek içten bir g ü l ümsemeyle, " Ponca
City'ye hoş geldiniz. " ded i . Menüyü uzattı ve bir sırrı
fısıldadı : " Harika salatalarım ı z vardır. "
Jamie teşekkür etti , kız gidince menüye göz
gezdirdi. Okunacak çok şey vardı ve salatalar göze
sahiden güzel görünüyord u .
"Sıcak çikolata v e tostta karar kılacaksınız so­
nunda galiba."
Jamie irkilerek başını kaldırınca garsonunki nden
farklı bir gülümsemeyle karşı laştı . " Bayan
Hammond ! "
Hiprıozcu

" Hallock," diye düzeltti kadın. " Oee Hallock. Beni


mi takip ediyorsunuz, Bay ForbesT
Buna imkan yoktu . North Platte'deki kahvaltı altı
yüz elli kilometre geride kalmıştı . üstelik kendisi gide­
ceğini söylediği Arkansas'ta değildi . Onun orada ola­
cağını bilmesi imkansızdı kadının: aynı şey kendisi için
de geçerliydi.
"Otostopla geldiniz. Ponca City'ye. "
" Bir kamyonla. Ş u o n sekiz tekerl ilerden birisiyle.
Her biri sıcaktan kavrulup çöle dönen Ponca City'yi
bir gecede yeşillendirecek North Platte çimiyle yüklü
bin üç yüz kiloluk paletlerle birlikte. Kamyoncular
dünyanın en şefkatl i. kur yapmaya en meraklı insanla-
ndır. Bir Kamyoncu Yasasi olduğunu biliyor muydu­
17 1
nuz?"
"Yapmayı n . Bayan Hallock! Böyle bir şey olamaz.
Burada bulunmanız mümkün değil . "
Güldü. " Iyi öyleyse. burada değilim. Akşam ye­
meğinde size katılabilir miyim? Yoksa . . . Kayboluve­
reyim m i?"
Jamie yerinden hafifçe kalkarak, "Elbette." dedi.
" Bağışlayın. Lütfen katılın bana. Siz nasıl . . . "
"Bay Forbes. 'nasıl ' diye bir şey yok. Bu rastlantı .
Siz bana farklı bir açıklama yapmayacaksınız, değil
m ı"?. "
I nsan ne d iyebilirdi ki? Sözcük parçacıklarıyla de-
Richard t3ach

vam edip kırık dökük cüm leler geveleyerek o şeyin


olamayacağını açı klamaya kalkışabilir m iydi? üstelik
de o şey neyin olası , neyin olasılıkdışı olduğundan ba­
ğımsız, gayet sakin bir şekilde olmaktayken.
Jamie o konuda çenesini tutmaya karar verdi,
ama aklı hızla yol alan bir trenden düşmüş boş kuş
kafesi gibi sıçrayarak. takırdayarak yuvarlanıyord u .
Dünya her zamanki halindeymiş gibi davranmak­
tan başka çare yoktu ; öyle olmadığı gayet açık şeki lde
aniaşılmasına rağmen.
"Servisteki hanım salataların iyi olduğ u n u söyle­
d i , " dedi.
12 1 Dee güldü.
Rastlantı kaşifi ne düşünüyordu?
" Bir şeyler bir neden doğrultusu nda oluşu r , " dedi
Dee. " Bildiğim budur: Bir şeyler bir neden doğrultu­
sunda oluşur. "
Jamie'nin ne olduğunu bilmediği ve bilmeyi
umursamadığı aperatif türünden bir salata söyledi ler
ve sessizce oturdular.
Bir şeyler hangi neden doğrultusunda oluşur?
"Söylediğiniz bir şeyi düşünmekten kendimi ala­
madım , " dedi son unda Jamie. " Bizi h i pnotize eden
önermeler . . .
"

"Onları kabul edersek hipnotize ederler bizi . "


Hip110ZCIA

"Yaşamda daha i ki günlükken fazla seçim şansı­


mız yoktur. Sonrasındaysa artık çok geçtir. "
Dee başını i ki yana salladı. "Hayır. Her zaman se­
çene�imiz vardır. Kabul ederiz. çünkü kabullenmeyi
isteriz. Bir önermeyi reddetmek için hiçbir zaman geç
de�ildir. Görmüyor m usunuz. Jamie? Bu bir sır de�il:
önerme ve onaylama . Hepsi bu ; tekrar ve tekrar ger­
çekleşen bu . Her yerden gelen önermeler insanın aklı
tarafından bilince yöneitilir."
O an Jamie daha önce gözünden kaçan bir şeyi
kavradı . " Bana ortak bir tanıdı�ımız olabilece�ini söy­
lediğinizi hatırlıyor m usunuz?"
Dee başını kaldırıp ona baktı .
1 73
"Var. "
"Ah ! Öyle mi?" Bunu önceden biliyor gibi gülüm­
semişti.
"Sam Black. "
Şaşkınlık yok. şok yok; Dee'nin gülümsernesi
şimdi sadece sevgi yansıtıyordu.
"Sam'ı tanıyorsunuz . . . " dedi.
11

Jam ie Forbes onu bir süre seyretti: gerisinde ne­


741 lerin olup bittiğini bilmediği yüze bir süre öylece bak­
tı. Dee Sam'ı tanıyor olmak her şeyi bilmek demekmiş
gibi sıcak bir gülümsemeyle oturuyordu karşısında .
"Gwendolyn nasıl Dee'ye dönüştü?" diye sord u .
Karşısındaki kişiyle ilgili yanlış b i r ta h m i nde bulun­
duysa, o soru çılgınca sözcüklerden oluşuyor demekti .
Ama öyle değildi.
" Evlendiğimiz zaman ismimi değiştirmed i m . Ama
.
Sam 'dan sonra . . . . Yine sevecen bir gülümsemeyle de­
vam etti . "O öldükten sonra Gwendolyn adı Wendy'ye
döndü, sonra torunumuz, Jennifee'nin m i n i k kızı ba­
na. ' N ' nane Dee, " dedi. Ben oradayken herkes bunu
kabullend i . "
"Oradayke � m i?"
Hipnozcu

"O da Jennifee de hala öyle der.


. "

Bu sözler birkaç soru yarattı . Hepsi de özel ,


Jamie'nin kendini soracak kadar rahat hissetmediği
şeylerdi . "Onun hakkında bir şey okudum ," dedi .
" Sahne Sanat! Erbaplarinda mı? "
Jamie başıyla doğruladı.
" Bir tahmin yapayım. Kitabı tesadüfen buldun."
Onun öyküsünü şaşırtıcı değil, hoş bulmuştu Dee.
Hipnoz konusunu içselleştirme aşamasındayken ve
h ayat boyu varlığından haberdar olmadığı Gwendolyn
Black ile tanıştığı gün, inmeyi asla aklından geçirme-
diği bir kentin havaalanı yakınındaki ikinci el kitap
dükkanının ' Havacı lık' bölümü raflarından birinin ar- 1 75
kasında sıkışıp kalmış bir kitapta eşiyle ilgili okuduk-
larını onunla yaşanan ikinci olasılıksız karşılaşmada
anlatıyordu çünkü .
Salataları geldi.
Jamie, "Rastlantı ve siz, " dedi. "Aranızdaki olay
ne?"
"Anlamadınız mı ne olduğunu? Bugün kurama
dönüşmesin i sağladığınız hipotezi hatırlıyor musu­
n uz?"
"Rastlantı diye bir şey yoktur. " Kendini birbirine
takılması çok kolay, anaokulu düzeyindeki kocaman
yapboz parçaları karşısında şaşırıp kalmış bir maymun
gibi h issediyordu Jamie.
t<ichard t3ach

" Birbirinin hayatı nda en önemli yeri tutacak in-


sanlarla karşılaşanları düşünün. Izni n izle bir soru . . .
"

"Elbette . "
" Eşinizle nasıl karşılaştınızT
Jamie güldü. "Bu adil bir hamle olmad ı !
Catherine o gün NASA'daki işinden izin almıştı :
Ca lifornia 'dan Florida'ya , Seattle üzerinden dolaşarak
gidiyordu ve benim bir dolu fırtı nası nedeniyle i ndiğim
küçük havaalanında mahsur kalmış . . . .. Jam ie uzun bir
öykünün tam kıyısında durd u . " Hakl ısınız. Karşılaş­
mamız olanaksızdı, ama oldu . "
" Bu n e zamandıT
"On yıl önce . " Sonucunda harika bir evlilik oluş­
muştu . Hala da öyleydi .
" Ben rastlantı diye b i r şey yoktur d iyorum . siz
yazgı diye bir şey olmadığını söylüyorsunuz. "
"Yazgı rastlantıdır. " Bunu şaka olara k söylemişti
Jamie.
Dee çatalını bıraktı . kolları n ı göğsünde kavuştur­
du. "Az önce ne söylediğinizi biliyor m usunuz?"
" Rastlantı diye bir şey yoktur. Her şeye sandığım
kadar hakim değilsiniz anlaşılan . "
" Hatırlayın ve birleştirmeye çalışı n . l ütfen . " Şaka
yollu yapılan imaya gülümsememişti . " Eğitimsizl iğiniz
olmasa . kabul lendiğiniz önermeler olmasa . seçtiğiniz
kültürle gelen koşullandırı lmış farkındalık ol masa . . .
Siz de yürüyüp o duvarı n içinden geçebilirdiniz . ..
Hipnozcu

Siz sözcüğünün vurgusu Jamie'yi dürtüklemişti.


"Ya Gwendolyn?" diye sordu. "Siz de eğitimsiz misi­
niz?"
"Öyleydim . "
"Ama artık değilsiniz."
" Değilim . "
"O duvarın içinden geçebilir misiniz?"
" Kolayl ı kla. "
"Yapın l ütfen."
"Hayır. "
" Neden?"
" Birkaç saate kadar anlayacaksınız nedenini. An- 1n
lama zamanınız henüz gelmedi. "
" Beni korkutmaya mı çalışıyorsunuz, Dee?"
Cevap vermek yerine garip bir şey yaptı Dee.
Açı k avucun u ona uzattı , yüzünün önünde soldan sağa
doğru hafifçe geçirdi, gözlerinin içine baktı . "Bu za­
mandan sonra hayatınız boyunca beni bir daha yeryü­
zünde görmeyeceksiniz. Karşılaştık ve bu rastlantı
değildi, çünkü bilmeniz gereken bir şey vardı: öner­
menin yazgıyla nasıl bir ilişkisi vardır? Yanıt inandığı­
nız ve gördüğünüz her şeyi değiştirecektir. "
Jam ie'ye dili tutulacak kadar sersemlernesi için
söyleyebileceği tek bir şey varsa. o da işte buydu.
Dee hemen ardından, " Hakl ı!" dedi ışı! ışı! bir yüz
ve neşeyle.
Richard (Jach

Bir saniye önceki tavrından o kadar farklıydı ki ,


Jam ie bir şeyleri kaçırdığı sanısına kapıld ı . " Ki m hak-
I ı ?"
.
"Garson. Bu harika bir salata . "

"Öyle . Gerçekten olağanüstü . " Rastlantıya , yazgı-


ya , duvarların içinden geçip gitmeye , birilerine bir
şeyleri hatırlatmaya dair tüm sorularını u nutm uştu .
Dee cebinden bir defter çıkardı ve ona North
Platte'den bindiği 1 8 tekerl i Kenworth' u n güneşliğin­
den kopya ettiğ i Kamyoncu Yasasin ı okudu .
'Sen A merika ' yı bütün olarak tutan kumaş­
sm ve bir çocuğun en iyi arkadaşısın.

78 j Kamyoncudur çocuklar aç kalmasın diye


çiftçinin mahsulünü markete taşıyan.

Kamyoncudur onları sıcak tutan yakacağı


taşıyan.

Kamyoncudur onları güvende tutacak evler


yapması için arınancıdan . aldığı keresteyi
marangoza taşıyan.

Ve kamyoncunun bomboş gecelere ve bir


başına geride bıraktığı millere adanmış yal­
nız l ı ğıd ır Amerika'yı Atıantik Okyanu­
su'ndan Pasifik' e kadar birbirine bağlayan. '

Dee başını defterden kaldırıp o n a baktı . "Çok g ü -


zel , değil mi?"
Hipvıozcu

Oklahoma'nın Ponca City yerleşirnindeki o resto­


randa baş başa verip, o sözlerin doğruluğunu. hayat­
larımızı şimdiki gibi sürdürmemiz için çeşitli tehlikeli
işlerde çalışmayı seçen insanlara ne kadar çok şey
borçlu olduğumuzu konuşmaya koyuldular .

Yemek bitmişti . Dee Hallock ona iyi uçuşlar dile­


d i , veda etti ve sonra gitti .

Jamie o gece dizüstü bilgisayarını kurdu,
l nternet'e bağlandı ve onun adını sorguladı. Elbette
birçok Gwendolyn Hallock vardı, ama sadece birinde,
soy araştırması sitelerinden birindeki kayıtta. aradığı
kişiyle ilintilendirebileceği bilgi parçacıkianna rastladı: 1 79
Samuel Bla ck (1948-1988), sahne hipnozcu-
su; eşi Gwendolyn Hallock (1951-2006); kız-
ları Jennifer (doğ. 1970).
I nternet'te sık sık rakamlar hatalı olur. alıntıla­
malar bozulur, kimi sözler onları asla söylememiş in­
sanlara yakıştırılır, bilgiler yanlış çıkardı. Ama web'in
doğruyu yakaladığı zamanlar da vardı. Bu da eğer on­
lardan biriyse. Jamie Forbes'in az önce karşılıklı hari­
ka salata lar yediği Gwendolyn Hallock, tanışmaların­
dan iki yıl önce ölmüştü .
12

O gece fazla uyuya madı .


so l Ö rtüleri tekmeleyip üzerinden atarken. onun du­
varların içinden geçip gidebil mesin i n normal olduğ u n u
düşündü: ölümlü olduğu önermesin i artı k kabul etmi­
yordu . · Eğitimsizliğin olmasa. sen de yürüyüp o duva­
rm içinden geçebi/irdin.·

" Ö lmek dedi kleri bu mu yani?" diye düşünd ü ,


kendi mizle ilgili gerçek olduğuna inandığımız şeyler­
deki dramatik değişim . Eğer öyleyse, değişimi gerçek­
leştirmek için neden ölmemiz gerekiyordu?
Çünkü kendimizi mecbur olduğumuza inanmaya
şartladik diye düşündü. Uzayzamanm derin önerme/e­
riyle ev/iyiz. ölüm bizi ay1rana kadar.
Bağlantiiar meteor/ar gibidir: Uyanmak için ne­
den ölmek zorunda kalmayaflm? Tersi durumda ne
Hipnozcu

gibi önerme/er duyanz? Hiç kimse parmaklanm


şık/atıp: "Hey uzayzamanı ne zaman istersen terk
edebilirsin, ne zaman istersen eve gidebilirsin. istedi­
ğin zaman dönebilirsin ya da farklı bakış açılan ka­
zanmak için kendine zaman ayırabilirsin " demez. Hiç
kimse kaza/ara ve hastalıklara ve yaşlanmaya dair
inançlanmız tarafından bu dünyadan çığlık/arla içinde
sürüklenerek kopanlmak zorunda olmadığımızı söy­
lemez.
Kimse bize ölümün bir yasa değil. bir alışkanlık,
bir gelenek olduğundan bahsetmez.


Sabah 02:00'da sarsılarak yata�ın içinde dimdik
oturdu Jamie. 1 81
Sam Black'ın keşfetti�i buydu işte.
Güneesine yazdı�ı boyut, 'farklı önermelerin bo­
yutu ' buydu.
Ruhsal bir şelalenin, bir vahiy ça�layanının altın­
da durmak. yapboz parçalarının maymun öylece izler­
ken birbiriyle kendili�inden birleşmesi gibi bir şeydi
bu .
I şte bir adam bedenini, sa�lı�ı hala yerindeyken
böyle terk etti. Hipnozcu Sam Black e�itimini, bu
oyunu oynayan bütün ölümlülerin kabul etti�i. beden­
lerim izin, yer çekiminin, atomlamı . kültürlerin içinde
bizi kapana kıstıran milyarlarca önermeden ve Koşullu
Farkındalık Hal i 'nden kendini kurtarmak için kullandı .
Richarci !Jach

Jam ie uzayzaman oyununun h ipnoz olduğunu


kavramıştı . Önermeler. biz onlara rıza gösterene. on­
ları kabullenene kadar gerçek değild i . Bizi bağlayan
önermeler. biz onları kabullenene ve çekiçte döverek
kendi yapılarımıza uygun zincirler haline getirene dek
önümüze sürülen tekliflerden , kavram sunumlarından
başka şey değildi.
Biz oyuncular, her birimiz sahneye gönüllü çık­
mak üzere en ön sırada oturup bekliyordu k.
Izleyicilerin karşısında ne vardı? Sahnedeki ney-
d ı"?.
H içbir şey.
I zleyicilerin karşısındaki şey, inanca dönüşmüş ve
821 görü lür hale gelm iş önermelerin , onlara inananlar için
kaya sağlamlığı almış düşüncelerin oluşturduğu bir
oyu nd u.
Uzun zaman önce Lafayette Hotel 'deki o taş zin­
dana kapatıldığında kendisin i n gördüğ ü , yumruklarıy­
la dövdüğü her şey yaşadığı dünyadaki her maddi şey
kadar gerçekti : Birbirine sıkı sıkıya bitiştiri t m iş g ranit
bloklar, beton harcıyla sıva n m ış derzler. Onları gör­
müştü , dokun muştu onlara , hissetm işti .
Ama Büyük Blacksmyth o duvarın içinden hava­
dan oluşmuş gibi yürüyüp geçm işti .
Deneğiyse o şeyin taştan yapı ldığına inanıyordu ;
aşılmaz. masif bir engel bulunduğ u n u biliyord u . H ip­
nozcu ise o engelin hava olduğu n u . orada bir insa n ı n
Hip110ZCIA

göremediği inanışlarıyla yarattığı imgesel bir


zındandan öte içinden geçilmesi gereken bir şey bu­
lunmadığını biliyordu.
Jamie zifıri karanlık Oklahoma gecesinde uzanıp
başucundaki lambanın düğmesine bastı. ışığın altında
kıpırdanarak döndü, otelin bloknotuyla kalemini alıp
bir şeyler karaladı.
TıpK! o ziruUının varfıBuuı ituıtu!ığım gibi, şu arufa 6ir
mote{ oiasına, alçıpan tfuvatfar arasuıa, fj[itli. 6ir �apı­
nın. gerisitu, etten yapılma 6ir 6uknin. if-ine sıK! sıK:Jya
/(p.panıp �almış o!au9uma ituuıtyorum.
İnaıuftöım şeykri. fı4 sorgufamatlım! Ço� uzun zaman
önu �ntlimi ituuulırtfım ve 6ir tfafıa asfa sorular sor­
matlım: Sofuyacak./ıavaya mu/itaf mıyım; 6arınaOa suya 1 83
yiyeuee, �if-ingözkgörmeye, �fa tfuyrruıya,
p�fa tfo(Qmmaya i!ıtiyacım var mı? İruuul:ıfiıtrı za-
mangörürüm. İnatıf !JO�agörüntü tk yot
Jfma tlinkyin: fJJasit 6ir � tkği.ştirtfim ve güliyo­
rum ' türü inanç tUğil Dui oyunun teK...gerçe� oUluğıuuı
yönefi{ tkritı, tüm yaşamuı fur tlaij{asına yayılmış 6ir
ifquı ofuş.
İna.n;fanmıza satka yaşatnil{if.in ifıti!Jacımız yof;; on­
Cam O!JUnD tlafıil ofnıak. if-in ifıti!Jacımız var! 'Buz ve so­
pa olmaılan fw�y oynayama.z;suıız, talita ve tajfar oC­
maılan satrtmç oynayama.z;suıız, top ve pota ofmatlan
6as�t6o[ ognmjatrıflMt.TUZ, asfuufa � ço�
tfafıa sınufı tutuftfuğumuza in.arınradim !JU!JÜZütuk !JD­
şayamıu;suuz.
feichard (3ach

Kalem durdu. Dee haklıydı. Hipnozdu bu; sadece


sekizi bile oyu n u oynamaya yetecekken . yüz trilyon
önerme kabulleniliyordu .
Öyleyse n e olacaktı?
Gecenin sessizliğinde zayıf bir siren sesi d uyuldu .
Birisi o karanlık anda yazgı tayin edecek bir edi n ı
içindeydi.
· Öyleyse ne olacak? Öyleyse dindar olmam ge­
rekmez, ne kadar çok insanm inand1ğma bakarak şu
ya da bu şeyden korkmam gerekmez.
Nelerden korkmak?
Yoksulluk, yalmz/Jk, hasta/Jk, savaş, kaza, ölüm.
Bunlann her biri terörist. Her biri korkmamayi seçti­
84 1 ğimiz anda güçsüz. ·
Lamba söner, baş yastığa d üşer ve her şey yeni­
den başlar.
· Blacksmyth in zindanmda geçirdiğim hapislik
olmasa, tüm bunlar kulağa ÇJ!gmca ge/irdi: Kabulle­
mlmiş önerme/erden oluşturulmuş bir dünya; hiçbir
şey gerçek değil, ama düşünmek on/an gerçek k1/Jyor.
Hey. . . Inanç denen şeyi ÇJtkJn!dJm bir hamm ev­
/adi kabul etme sakm! Inanem y1rt1c1 bir gücü vardir,
oyunun çelik mengenes1ni oluşturur, ö!ene kadar her
saniye bizi kiskaçian arasmda tutar.
Inançlanmiz yüzünden ölürüz; her dakika son
aşamasma gelmiş ölümcül illüzyon nedeniyle birisi can
verir.
Hipnozcu

8/acksmyth 'in zindamnm gerçekliğiyle şu anda


etrafimda olan duvariann gerçekliği arasmdaki tek
fark, benim kendini adam1ş desteklerim, yani inançla­
nm olmasa zindanm bir gece içinde çözülüp gideceği­
dir. Oda da daha fazla dayanamaz. Zindan var olmak
için benim kişisel nzama gereksiniyordu, bu oda
uzayzaman içindeki her insanm nzasmm bir/eşimiyle
inşa edildi· Duvarlar nesneleri içeride tutar.
lşığı söndürdü. " Dışarıda artık dünya yok. Her
şey içeride, önermeler inanca. inançlar bakış açılarına
ve onlarda oyun alanımızdaki her 'sözde gerçek' şeye
dönüşüyor. " diye düşündü.
Jamie Forbes bu son düşünceyle uyudu .

Beş dakika sonra herhangi bir neden olmaksızın ! as


uyandı.
Deli misin sen, arkadaş? Bu şeyleri düşünmek,
dünyanm gerçekten burada o!mad1ğma. d1şanda senin
düş gücünün yarattJklarmdan başka şey bulunmadiği­
na inanmak! önerme/erden o kadar kolay etkilenen
biri miydin kt; kadmm birinin çtklp geldiği ve hiçbir
şeyin gerçek olmadtğmt söylediği anda bunu tek yut­
kunuşta yedin?
Akıl sağlığını hala koruduğuna sevinerek tekrar
uykuya daldı.
On saniye sonra uyandı.
Görece/ik, kuantum mekan@t; Kuramt ne
Tel
olacak? Önerme/er Kuramt 'mn çt/gmca olduğunu dü­
şünüyorsan 81lim e ne diyeceksin ?
Richard !')ach

Burada, uzayzamanda sadece dört boyut yok,


arkadaşim; gerçekte on bir boyut var. ama diğer ye­
disi çok küçük toplar içine koyulduğundan on/an gö­
remiyoruz. Ama inanm bana. oradalari
Uzay boşluğunda maddesel çekimin 1ş1ğm bile dl­
şanya Çikamayacaği kadar güçlü olduğu delikler var.
Birbirine paralel duran sonsuz say1da alternatif
evren var: Her bir bireyin her o!as1 edimin/n her o!as1
fark!J!Jğa neden olduğu evren/er; içlerindeki tüm bi­
reylerin bizim g1bi olduğu, ama Ikinci Dünya Savaş1 'm
yaşamam1ş, bizim görmediğimiz bir Üçüncü Dünya
Savaş1 m' , hatta dördüncüsünü, beşincisini geçirmiş
evren/er; bir milyar tanesi falan senin admm Jamie
86 1 yerine Mark, gözlerinin mavi yerine kahverengi oldu­
ğu evren/er.
Tekrar uykuya daldı .
Beş dakika sonra kendi kendi n i bir kez daha h u ­
zursuz etti .
Bu diferansiyel kalkülüs değil, ben de matematik
delisi sayilmam; bu anlad1ğm zaman basitliğine ina­
namadJğm türden bir şey. Gördüğümüz şeyleri nasil
görürüz? Bir ressam yapt1ğ1 tabioyu nasil görür?
Şöy l e :
Ressam tuvale bakar.
Arçasm1 boyaya bat1nr.
Boyayla Jslanm1ş firçay1 tuva/ bezinin üstünde do­
laştJnr.
Hipnozcu

Arçasm1 boyaya batmr.


Arçay1 tuva! bezinin üstünde dolaştmr.
Ressam tuvale bakar.
Her seterde tek bir firça darbesi. YaşamJmJzm
her günü.
Böyle oluyor işte.
Işte senin boya kovan, Jamie; içinde önerme/er
yüzüyar döne döne. Işte flrçan; daldmp gerçeklik ola­
rak neyi kabul edeceksen kovadan al. Işte tuva/in: Ya­
şam.
Şimdi bir resim yapmay1 dene, tamam m1?
AÇikiamaiara ihtiyacm varsa, okul çağlarmm çok
öncesine dönmen gerek. 1 fil
Hipnotize edildim. NasJ/ bir şey olduğunu kendi
kişisel deneyimimden bilirim; kimsenin aÇiklamasma
ihtiyaam yok. önerme/eri kabul et ve gerçek olsunlar,
her firça darbesiyle. üzerinden otuz y1! geçti, ama ha­
la hatır!Jyorum. Blacksmyth In duvanm, sahnedeki
duvan y1kmama imkan yoktu. Zaten duvar da yoktu,
ben yalmzca olduğuna inamyordum.
Kimi radikal Hiristiyanfar kutsal günlerde avuçla­
nndan lsa Mesih 'in eski tablolarda resmedildiği şekll­
de kan geldiğini görür. Bir sonraki Dindarlar Kongre­
si'nde o insanlara gördüklerinin kan değil, inançlann­
dan kaynaklanan bir sann olduğunu mu söyleyecek­
sin? Bir sunum yap onlara ve gerçeği aç1kla: 1nsanla­
rm çarm1ha gerildiği o eski güzel günlerde bu iş yap1-
r?icharcl !'3ach

lirken çivilerin ellere değil. bilekiere çakiidiği öğrenil­


di: Bu durumda kan neden avuçlanmzdan geliyor?
Yamt: 'Çünkü biz eller olduğuna inamyorduk. ·
Ölüm döşeğindeki birisinin başma gidip ona çek­
tiği llletin hastalik değ1l. inamşlan olduğunu söyleyebi­
lir misin?
O düşüneeli ve an/ay1şll kurban da sana şöyle di­
yebilir m1:· 'Evet bunlar benim kendi inamşlanm-onlan
benimsernek için gayet geçerli nedenlerim var­
teşekkür ederim-ama inamşlanm nedeniyle ölmek is­
tiyorum-sence sakmcas1 yoksa-ya da belki senin tercih
edeceğin fakli bir nedenle ölmemi istersin-ya da be­
nimki yerine senin programma uyacak bir zamanda­
aa ı ne dersin?
Resimleri kamt olarak sunan kitaplar vard1r; ör­
neğin denek, bacaklannm ip/e bağland1ğma inandtnl­
mtşttr ve birkaç dakika sonra ya da ertesi gün bilekle­
rinde ipin izleri belirir. Deneğin görmediği bir yerine
buz parçastyla dokunu/ur ve o şeyin ktzgm demir ol­
duğu söylenir.· dokunulan yer su toplar. Bunlara ne­
den olan ip değildir. ktzgm demir değildir. Akim ina­
mlmaz güçleridir hepsinin nedem:
' M ucizeler deQ i l . hipnoz. · diye düşündü Jamie.
· Ve Yunan gizemciliğindeki hipnoz bile değil, her
gün yaşanan. bir çörek ister misin-evetihayir türün­
den hipnoz: titra katri/yonlarca kez sorulsa bile yam­
tm çok büyük oranda 'e vet ' olacaği sorularla gelen
Hipvıozcu

hipnoz. Bize gerçekleşece{}i söylenen şeyleri görme­


memiz, akim almayacaği türden bir şey olurdu. ·
Küçücük ba{)lantJ sarma/larmdan oluştuğunu söy­
ledikleri o kuantum-elektrik evreninin asimda atomla­
rm değil de düşüncelerin bir araya gelmesinden oluş­
mas! mümkün değil mi? Ve aym şekilde, kültürlerimi­
zin inamşlanyla gelen terörü ve keyfi hiç sorgulama­
dan, büyük bir iştahla, gücünü artirarak kabulleniyor
olamaz mf.YJZ? Zaten öğrenmeyi seçtiğimiz kavram­
larla duygusal ilişki kurduğumuz zaman on/an çok
daha kolay ka vramf.Yor muyuz?
Hiç de olanaksiZ değil. Birden fazla ömrümüz
yok, ama öyle olduğuna inanmakt4 özgürüz .

Reenkarnasyon inanci da tam olarak bu işte: Ya- 189


rar/1, bağlayJCJ ve ilginç bulana dek deneyimfediğimiz
bir inanç. Bağm1 kopar ve oyunlar bitsin.
Yani eğer etrafim1zda gördüğümüz her şeyi
önerme/er yaratJyorsa, önerme nedir gerçekte ?
Bu soruyla allak bul lak oldu ve düşünce basa­
makları n ı inerek uyuyakaldı .
13

Jamie Forbes metelin çalar saatiyle, gördü�ü


90 1 düşleri unutmuş halde uyandı. Çantasın ı topladı, kapı­
dan çıkmadan önce odayı son kez kontrol ederken ya­
tağının başucunda kendi el yazısıyla karalanmış, unu­
tulmuş. okunması neredeyse imkansız bir not buldu :
Onerme: fgaktş açtmtzt de�iştirmemizi sa�/a­
yan her temas.
Evet, önerme bu olmalıydı : Düşünme şeklimizde
ve dolayısıyla görüş ve anlayışımııda de�işikl i k yara­
� n . ama bize o süreç içinde sıradan gelen etkileşim­
ler.
Uçağına gidene dek algı ve kavrayışın ı de�iştir­
mesine yol açan kimi temasları bulup çıkarmıştı :
fotogra f l ar, t ab l o l ar, f i l m l er, bi lgi­
sayar l ar , oku l l a r, t e l ev i z yon, k i t a p-
Hipnozcu

l ar , rek l am af i ş l er i , radyo, i nt erne t ,


ku l l a n ı m k ı l avuz l ar ı , t op l ant ı l ar, te­
l e fon görüşme l er i , maka l e l er, soru l ar,
öykü l er , gra f i t i l er , ma sa l l ar, argüman­
l ar , b i l imse l maka l e l er , t i caret bü l ­
t en l er i , mönü l er , söz l eşme l er, kartv i ­
z i t l er, söy l ev l er , ders l er , derg i l er,
şark ı l ar, s l ogan l ar, ş i i r l er, mönU l er,
uyar ı l a r , oyun l ar , söy lev l er , ders l er,
i l i şk i l er , ga z e t e l er, ra s t ge l e dUşUnce­
l er , öğU t l er , sokak tabe l a l ar ı , başka­
l ar ı y l a , hayvan l a r l a , kend i mi z l e yapt ı ­
ğ ı m ı z konu şma l ar , part i l er, mezun i yet-
l er . 1 91
Ve b u temaslar denizini daha önce bulduklarının
oluşturduğu okyanusa döktü.
Kalkıştan önce uçağını etrafında dolaşarak kont­
rol ederken, her olgunun bir temas olduğunu düşü­
n üyordu. Her biri kişiye ayrı panltı halinde vuran, yü­
zeyinde kırışıklar olan uçsuz bucaksız sulardaki ay ışı­
ğı parlamaları ve her milisaniyesi bir olasılık olarak
ortaya çıkan ışık patlamaları.
Soldaki ana iniş takımını, fren hattını, lastiği in­
celemek üzere diz çöktü. Lastiğin biraz aşınmış oldu­
ğunu düşündü ve gün ışığında anlach ki, bu da bir
önermeydi.
Her önerme kend i n i yoğun l a ş t ı r ı r.
-
Richard (3ach

Lastik fazla mı aşınmış?


Yanıt · evet ise: Fazla aşın m ış.
'

Sonraki önerme: Uçma. Lasti�i de� işti r.


Lastiği değiştirmek için işi yapt1racak bir servis
elemam bulmam, stoklarda yoksa uygun lastiği ge­
tirtmem, burada en az bir gece daha kalmam, lastik
meselesi olmasa asla karş!laşmayacağJm, say1smJ şim­
diden kestiremediğim kadar insanla yüz yüze gelmem
.
ve konuşmam gerek k1: bu kişi ya da olgulardan her­
hangi biri t1pk1 North Platte 'deki otostopçunun yapt1ğ1
g1bi tek bir sözcük/e hayat1m1 değiştirebilir. Hayat1m
şu anda değişmekte; lastik için burada fazladan bir
gün ya da yirmi dakika ya da üç gün ka!Jrsam, yeni
92 1 olgular her biri kabullenilmiş bir önermemn sonucu
olan daha yeni olgulan tetikleyecektir.
Ya da . ..

Yanıt ' hayır' ise: Lasti�in duru m u n or ma l.


Her önerme kend i n i yoğun l a ş t ı r ı r.

Son ra ki önerme: Planladı�ın şekilde uç.


Ba şka Bir Şey Yap Ö ner m e s i ' n i n altı ndaki
kutuda trilyo n la rca önerme : Görmezden gel. Yo� un­
laşma yok, etki yok.
Ama lastik bir sonraki inişte patlarsa , bu büy ü k
dert demektir.

önerme: I l k önermeyi te kra r de�e r lendir.


Hipnozcu

Yanıt 'evet' ise: Zaman ilerleyecek, hava değişe­


cek. güneş gökte yükselecek, rastlantı dokularında
kaymalar olacak.
Yan ıt ' hayır' ise: Devam et.
Sonraki önerme: Uçuş öncesi incelemeleri ta­
mamla.
önermeyi şimdilik görmezden gel .
Bunun yerine, 'Göze çılgınca görünüyor. ama öy­
le olmayabilir de'ye benzeyen resmi i ncelemek üzere
önermeyi kabullen:
Her saniyenin her önermesi, aldtğtmtz ya da al­
madtğtmlz her karar. kendinden bir önce alman kara-
rm en sivri ucunda. yani kendinden öncekinin asti! ol- j 93
duğu yerde dengede durur: her biri bunun benim için
doğru olduğuna ben , sadece ben, başka birisi değil '
karar verdim önermesi doğrultusunda belirlenmiştir.
Kimse benim için kararlar alamaz.· tavsiyesini kabul­
/endiğimde. o yönde davranmaya karar veren merci
ben. kendimim. Bin farkli şekilde '!ıay1r ' demeyi seçe­
bilirim.
önerme/eri 'hipnoz · olarak nitelendir ve ans1zm
arad1ğm etiket karşma ç1ksm: o dokuyla yüzleş ve
yapbozun parçalan birbiriyle kenetlensin. Dünyadaki
herkes. her gün kendi transma biraz daha derinleme­
sine gömülür. herkesin kendine dair inandtğl bir hika­
yesi vard1r.
Richard !:3ach

Benim bugünkü htkayem. Yol u na Giden Ada m :


.Jamie Forbes bu bölümde, sol ana iniş taktmmda yü­
zeyi olmast gerekenden 1 . 5 milimetre incelmiş bir /as­
ttk/e, farkit değişimlere uzanan. farkit bir yaşama
uzanan bir önerme/er bulutuna uçuyor.
Her olayın geçip giden ya da gel mekte olan bir
başkası n ı n yan ı na il iştirilmiş halde gerçekleştiğini dü­
şündü; her biri bir başkasın ı n yan -ek-yardımcı­
ayrılmaz olayıydı .
Yukandan baktldtğmda hayat/anmtz. önerme/eri
değerlendirmemiz/e ortaya çtkan ve etraftmtzt sarmtş
olan görünüm/erin gerçek mi, yoksa sahte mi olduğu­
na dayalt kabu/lenmelerimizden filizlenen çiçeklerin
941 boy verdiği uçsuz bucakstz bir yan olaylar tarlastdtr.
Sol ana iniş taktmmdaki lastik bir sonraki inişte
pat/ayabilir; elli yumuşak inişte iş görebilir. Yeni · bir
lastiğe hiç ihtiyaç yok.
O sabah Jamie Forbes'i n iniş ta kı m ı n ı n yan ı na diz
çökmüş halde vardığı karar buyd u : Lasttk iyt: Yumu­
şak bir iniş yapacağtm. Elveda bu kararla birltkte
amnda reddedilen farkit yaşam/ar.
Son ra :
O kadm bana ne yapti?
Uçmayt öğrenmeden önce bir uçağt başka türdeki
birinden aytrt edemezdim. Şimdi yapabiliyorum. Yazt­
bilimi öğrenmeden önce Çince el yaztstnt başkastndan
Hipnozcu

ay1rt edemezdim. Şimdi farkma vanyorum.


Gwnendolyn Hallock bu dünyanm nas1/ oluştuğunu
aÇiklamadan önce önerme/erden oluşmuş, etrafimda
uçuşan bulut patlamalanm hiç görememiştim. Şimdi
görüyorum on/an!
Kütlesel Çekim Yasas1 dedikleri şey bile. . Oü­
.

şüncelerimizde tuttuğumuz her şey deneyimlerimizde


gerçeğe dönüşür. · Bu bir önermedir. Ne zaman bu
önermeye başvursam ve ne zaman doğruluğu pratikte
kamt/ansa, bir önerme vard1r. Ne zaman bu önerme­
ye başvursam ve ne zaman pratikte geçerli o!mad1ğm1
görsem, başka bir önerme söz konusudur. Yasay1
bilmezden geldiğimde bir şey olmaz: hayat/m değiş-
mez; saniyeler teker teker geçene ve bir şeyi bana iyi 195
fikir g1bi göründüğü için yapana dek.
Uçuş öncesi kontrolleri tamamlayan pilot, çanta ­
sın ı uçağa koydu, kapağı açıp kokpite kaydı .
Gezegendeki diğer herkes gibi, benim etrafimda
gördüğüm dünya da kendi trans halimden kaynakla­
nan bir vizyon, bu noktaya gelene kadar kabullendi­
ğim zat-trilyonlarca önermenin maddeleşmesiyle
oluşmuş bir şey. 'Git! ' dediğim anda gider: pekmeze
dönüşürya da şimşeğe.
Sonuçta: Tüm dünyam önüme koyulan ve benim
kabullendiğim şeyler: benim en üst düzeyde özel ger­
çeklenin haline dönüşen varsaytmlanmm oluşturduğu
·

inançlardan 1baret
!eichard t)ach

Olumlu gerçeklerim: Şun u-şu nu-şunu yapabili­


rim · Yeter ki önümde yollar, daha öte önerme/erin
. . .

beklediği yollar açm. Olumsuz gerçeklerim: H içbirini


yapamam · Onun için yollan kapatm, o şeyleri benim
. . .

yapabileceklerimin smtrlan içine çekin.


Ben psiko-somattk bir gezegenin yurttaştytm.
Öyleyse?
Pilot motoru çalıştıracak olan START düğmesine
bastı . pervaneleri canlandırdı ve kendi önermesini ka­
bul lendi: Evren i' tammayt erteleye/im ve biraz uçaltm.

96 1
14

Güneydoğuya do�ru üzerinde alçak irtifada uçtu-


�u kimsenin yaşamadığı, bozkın andıran topraklar 1 'Il
yerini aşağıda birer yama gibi görülüp yok olan çiftlik
arazilerine , koruluklara bırakmaya başladı .
B u düşler içinde uçmak gibi bir şeydi: te k fark
insanın düşlerinde motor bir nedenle devreden çıkar­
sa nereye inec�ini planlamamasıydı.
· Demek ki ben psiko-somatik bir gezegenin hip­
noza uğram1ş yurttaŞJ.Yim, · diye düşündü pilot. Ama
'

herkes öyle. Nasil bir fark doğuruyor ki bu durum?

Pilot işte o anda aklında yeni bir ses duydu. Gün­


lerden beri onunla birlikte olan, maymun kıkırdama­
sını andıran ses d�ildi bu; · Uçağ1 ben senin için idare
ederim, ama biz o arada şu ak1ICJ benlik olaym1 biraz
konuşalim, · diyen oto-yardımcı-pilotunki de değildi.
�ichard t)ach

Tamamim yeni ve farkl ı , kendi içindeki d iğer sesler­


den daha yüksek içsell iğe sahip gibiydi.
Öy l ey s e n e o l mu ş k i ?

Böyle dem işti o ses.


Ya şad ı ğ ı n her gün k e n d i k e nd i n i h i pno­
t i z e eden s en değ i l m i s i n ?
Olan şu : Kend i n i o h i pnoz ha l i nd e n ç ı ­
ka rab i l i rs i n .
Dünyan ı n sana suna b i l ec e ğ i
· z a ma n ı n t a ­
mam ı n ı ku l l a n v e l ü t fe n bunun ne a n l ama ge­
l e b i l ec eğ i n i düşün.

Jamie kontrollere dokundu ve gökyüzü mavisi


98 1 uçak yapayalnız u zanan bir telefon hattına değmemek
için burnunu biraz kaldırd ı , sonra tekrar çayırların
üzerine doğru alçald ı . O gün yerden sadece 1 5 metre
yüksekte 1 60 knot ile uçarken, yıllar önce i ki m i l
yükseklikte Mach 2 i l e uçtuğundan daha h ızlıymış gibi
hissediyordu kendini. Kabullend i , bu doğruyd u .
Dee Hallock ile karş!laşt1ğ1mdan beri neden her
yerde önerme/er görüyorum?
Ve o şeyi nas!l yapacağim, kendimi nasll de­
hipnotize edeceğim? Tüm hayat1m1 ters yüz mü ede­
ceğim? Hayatimm göründüğü şekilde olduğuna yöne­
lik yirmi ya da otuz milyar önerme kabullendiysem,
bunu değiştirmek için şimdi ne yapmam gerek?
Ö l mek i ş e yarayab i l i r.
Hipnozcu

B i rçok i n san ı b i r trans ha l i nden ger­


ç e k t e n ç a b u c a k ç ı k a r ı p ba şka b i r transa so­
kar s a nk i o ş e y . Ama eğer sen . . .
. TELLER! diye bağırdı zihnindeki yardımcı pi­
·. .

lot. TELLERE DIKKA Tl


'

Bağırmaya gerek yoktu ; pilot onları görmüştü.


Tel lerden kaçmak için dünyanın zamanı vardı. Uçak
hafifçe yükseldi, sonra boş tarlalara doğru tekrar al­
çaldı .
· Böylesi çok daha iyi, · dedi yardımcı pilot. · Ölümü
düşünürken biraz daha dikkatli ola!Jm. Burada sadece
teller değil. mikrodalga kuleler de var ve bunlar uçak
tuzağ1d1r. Unutma, o kule/er . . · .

1 99
Onlar nesneleri sarmalamaz: bunu yapan teller-
dir. Biliyorum.
· Ölümü düşünmeyi b1rak, lütfen ve teliere dikkat
et Alçaktan uçmak, peyz(!ja ilgi göstermek istiyorsan.
burada bana az1ak yard1m et ·
Jamie Forbes sorunu kontrol çubuğunu biraz ge­
ri çekerek çözdü. Uçak bir dakika içinde kulelerin ço­
ğunun tepe noktasından yükseğe çıktı ve güneydoğu­
ya uzanan bir ırm a ğı izlemek üzere sola doğru yavaş
bir dönüş yaptı . Uçucu zihin rahatladı.
Hava kuwetlerinde asla bu şekilde uçmay1z. Bir
pistten kalkarken. ne kadar uzakta ya da yakmda
r<ichara (jach

olursa olsun her zaman ineceğimiz yeri biliriz. Bir as­


keri uçuş planmda. Yolda karar veririz! 'yoktur.
Ama benim için art1k öyle değil. Bu tür sivil hava­
alik uçuşlannda hava güzel olduğunda kalkar ve gi­
dersin. Eğer istersen iniş konusunu tekerleklerin piste
değmeden yanm saat önce düşünürsün. Genel yön
düğmesine bas: ülkede yirmi dakikalik mesafede kü­
çük bir havaalam olmayan fazla bölge yoktur.
Yeni ve daha yüksek zihni havacı l ı k konuşmala­
rıyla fazla ilgilenmiyordu . 'Kend i n i na s ı 1 d e ­
h i pno t i z e edeceğ i n i öğrenmek i s t er m i s i n? '
diye sordu .
' Hay1r, ' diye d üşündü Jamie Forbes.
ıoo j
15

Jamie Forbes yakıt ikmali için pisti yeni biçilmiş


zümrüt bir çayırlığın içinde uzanan Pine Bluffa indi. 1 1 01
Hoş insa niardı oradakiler ve birçok küçük havaalanın-
da olduğu gibi yabancılara dostça yaklaşıyorlardı.
"Yolc u l u k ne tarafa?"
" Florida . "
" Uzun b i r uçuş güzergahı . "
"Öyle. Seattle'den çıktım yola. "
Bir kah kaha. "Gerçekten uzunmuşf"
Havaya dair birkaç söz, onun sorusu üzerine
Pine Bluffun tarihçesinin özetlenmesi, yakıt ikmali,
sonra motorun bir kez daha çalışması ve kalkış.
Bin feet yükseklik. Göstergeler normal.
Kend i n i na s ı l de-h i pno t i z e edec e g i n i
ögrenmek i s t e r m i s i n?
·Seninle bir daha konuşmak istemiyorum. · diye
düşündü Jamie. Bunda ciddi değildi: bir noktadan
sonra laf olsun diye düşündüğü önermelerde dikkatli
olmaya karar verm işti . Güçlü şeyierd i önermeler.
Pekala. Birkaç y1! daha bir ölümlü olarak devam
etmeye nza gösterdikten sonra kendimi ölümle ölüm­
süzleştirmeksizin nasil de-hipnotize ederim?
E de m e z s i n .

Anlamadim.
E l be t t e an l a d ı n . De d i ğ i n i yapa c ak s ı n
sadece, Jam i e . Kend i n i ö l Om s O z l e ş t i re c e k­
sin !

Jamie güldü . O tuhaf kon uşma kendi kendisiyle


yaptığı konuşmaların hepsinden farklıydı ve eğlence­
liydi. Yağ basma iyi. yağ harareti normal.
Kendimi ölmeden nasil ölümsüz/eştiririm? Plamn
nedir?
Bu u ç u ş t a k i h i çb i r ş e y ra s t l a n t ı değ i l ­
mi ş g i b i davran. Bunun o r t a y a ç ı kma k için
h a ya t ı nda u y gun zama n ı b e k l e y e n b i r der s , o
zaman ı n da şu a n o l dugunu kabu l e t m i ş g i b i
yap. En ba ş t a na s ı l ö l Om l O o l dugunu son
y i rm i dör t saa t t i r duyduk l a r ı n ı n ı ş ı g ı nda
dUş Un.
HipVIOZC/A

Hipnotize edilmiştim. Saf ve IŞI/dayan bir ruh de­


ğil, ölümlü olduğuma dair yirmi milyon-trilyon öner­
meyi kabullenmiştim.

Sam B l a c k s e n i z i ndanda o l duğun i nan­


c ı ndan na s ı l döndürdü?
Parmaklanm ŞlklattJ.

Bunu y a p ı nca k i m o l duğunu , b i r eğl ence


seans ı için bi let aldığını , sahneye ç ı kmak
i ç i n gönü l l ü l er ara s ı na ka t ı l d ı ğ ı n ı ha t ı r­
l a d ı n.
Öyleyse de-hipnotize olmak için kendime şeyi ha­
tlrlatmam gerek. . .
· · · Şov ba ş l amadan önce k i m o l duğunu ha- 1 1 03
t ı r l a tman gerek. Onay l ama. Karş ı h i pnoz .
Sure k i i , hiç durmadan yap ı l acak b i I d i r im-
l er . O l um s u z önerme l er i a t ı p, yer l er i ne
o l um l u karş ı önerme l er a l ı p on l a r ı güç l en­
d i rmek yo l u y l a de-h i pno t i ze eders i n kend i -
nı.
Ölümlü olmad1ğ1m gibi mi?
A s l ı nda deği l s i n. Bunun na s ı l b i r h i s
o l duğunu b i l mek i s t er m i s i n? Bir ruh tan
a ş a ğ ı b i r şey o l duğun yönündek i önerme l er i
i nkar e t , o ruhun s en o l duğunu, ö l Oml o l ok
oyun l ar ı n ı s eçen b i r ruh o l arak ka l acağ ı n ı
Jeichard J3ach

ona y l a . Her o yuncunun oyunun ö t e s i nd e b i r


ya şam ı vard ı r. S en i n b i l e .
Ilginç.

Jamie tulumunun kolunda ki cepten kalemini çek­


ti, bu düşünceyi haritanın üstüne. Louisiana 'nın Grove
Hill yerleşiminden çok da uza k olmayan bir yere not
etti: Ben bir ruhum. Geri kalan her şeyi inkar et.
Ne g1bi şeyleri mesela?
' Me s e l a ' l a r ı t a n ı m ı yorum.

Mesela. . . Hastailkiann ve kaza/ann etkilerine


aÇJk. sm1rll bir bedende s1k1ş1p kalm1ş, sm1rll bir akli
değilim.
Go z e l i nka r . Ş i md i ona y l ama , l U t fe n .

Bunu bir süre düşündü Jamie.


Şimdiden, burada ve şu anda bir ruhum. Kusur­
suz. Ölmeyen.
Fena değ i l . B en l i k kavra m ı n ı t u z a ğa k ı ­
s ı l mı ş l ı ktan ö z gür l tiğe t a ş ı yorsun. Bunu
t ekrar ve t e krar ve t ekra r y a p ı yor, asla
b ı rakm ı yor sun ; b i r ö l tim l O o l duğuna yöne l i k
t Om önerme l er i ge l d i k l e r i anda t erk e d i yor­
sun. Sen i ba s t ı rma y a , k ı smaya, i n d ir gemeye
yöne l i k en u fak i puc unda a y n ı ş e y i uygu l u­
yor sun.

Neden ?
Hipi10ZCIA

Neden i n i n öğrenmek i s t i yorsan, yap ve


ne l e r o l duğunu gör .
Doğru olduğunu nereden bileceğim?
H i pno z a l t ı nda yken b i l eme z s i n. B i r ruh
o l duğunu kan ı t l ayama z s ı n. B i rçok i nsan s ı rf
a p t a l g i b i görlinrnek i s temed i ğ i i ç i n, zaman
onu ö l dtirene dek onun zaman ö l dürme s i ge­
r ek t i ğ i ne i nanan mahkum b i r başka beden da­
ha o l duğu önerme s i n i kabu l l en i yor. Ama öy l e
d e ğ i l l er. Ace l eye gerek yok. Ö l dtiğtin zaman
b i r ruh o l duğunu kan ı t l ayacaks ı n.
Aptal olmam1 m1 istiyorsun yani?
Ben beden i ere i nanmam, Jam i e, ama sen 1 105
i na n ı rs ı n. O neden l e de s en i n bana an l a tman
gerekecek ba z ı ş e y l er i . Uza yzama n ı n i nan ı ş-
l a r ı i ç i nde kaybo l ma k yer i ne yok ed i l emez
b i r ruh l a k i m l i k b u l man ı n nes i i ne i t i c i
acaba?
Jamie o yüksek benli�in garip bir bilinç hali ol­
du�unu düşündü. Eğer ölümlü değilse o benlik neden
tel iere dikkat etmesini söylem işti?
Söy l emed i m. Bunu yapan i y i egi t imden
geçm ı ş yard ı mc ı p i l o t t u . Ö l om l O ben l i k
i nanc ı n ı sa k ı nma ya ça l ı ş ı rken de-h i pnot i ze
o l mak g i b i h a y a t ı n ı d e ğ i ş t i recek k i m i f i ­
k i r l er i k e ş f e t me n i n e ş i ğ i n e ge l d i n . Yan i
Richard !3ach

a n i ö l ümün e t k i l er i n e a ç ı k o l duğuna i na nd ı ­
ğı n sürece b en l i ğ i n i n o parça s ı da sen i
u y a rma ya devam edecek · · · D İ KKAT ET ! KULE !

Pilot başını gösterge panelinden kaldırd ı . sola


sert bir dön üş yapıp tel lerden kaçmak için uçağı n
bumunu hızla kaldırd ı .
'Şakayd ı , · dedi en yüksek benliği.
16

Çayırlar yerini aşağıdan akıp giden yeşil tepelere


ve çiftliklere bıraktı . EG ve SK harareti normal. ! 1 01
'Egzoz gaz ı ve s i l i nd i r kapağ ı harare t i .
Bu bana ÇY' y i ha t ı r l a t t ı . Na s ı l ç a l ı ş t ı ğ ı n ı
b i 1 i yorsun. ·
Pilot en ufak fikri bile olmadığını düşündü benli­
ğinin yen i yönelişinin keyfini çıkararak. ÇY. Çolak
Yard1ma m1? Çarpik Yordam? Çiplak Yabana?
'Çek i m Ya sa s ı . '

Elbette. Çekim Yasasi: Düşünceleninizde ne ba-


nndlnrsak. deneyimleninizde onu yaşanz.
'ÇY. BA. '
BA ne?
'B i 1 i yorsun Ar t l k. ·
�ichard J3ach

Neyi BA ?
b i r a ra ya ge t i rm i yor
An l a d ı ğ ı n ş e y l er i
mu sun, Jam i e? O ka d ı n ı n ha ya t ı na herha n g i
b i r neden o l ma k s ı z ı n g i rd i ğ i n i m i d ü ş ünü­
yorsun?
Jamie onun hayatına girmesinin bir nedeni oldu­
ğunu biliyordu, ama o öğleden sonra aklında
Gwendolyn Hallock'un gizeminden daha önemli şeyler
vardı.
Burada bir uçak idare ediyorum, en yüksek ben­
lik. Belki akl!mdaki şeyleri sözcüklere dökerek sen
söyleyiverirsin.
1 08 j Ga y e t iyi b i l d i ğ i m kadar ı y l a , bu hava
taş ı t ı n ı uçurrnak d i kka t i n i n s a de c e yüzde
i k i s i n i gerek t i r i yor. Uça n s en d e ğ i l s i n ; b u
ş ey uçuyor. Sen s a d e c e ona r e h b e r l i k e d i ­
yorsun ve burnu b i r k e z doğru y ö n e ç e vr i l d i
mı · · ·

"Tamam ! " diye bağırdı Jamie ses çıkarmadan .


Sana bildiklerimi aniatayimf
Neler bildiğini bilmiyordu , ama anlatmaya başla­
yınca bunu öğreneceğinin bi lincindeyd i . Hayatı boyu n­
ca bu o kadar çok olmuştu ki , aynı garip sürece güven
besliyordu : bir kez başlayınca vites büyütecek, düşün­
celer sözcüklere dökülecekti .
Hipnozcu

Yüksek sesle. "Çekim Yasası'nın 'dünya benim


kabullendi�im önermelerden ibarettir' meselesiyle ne
ilgisi var?" dedi ve hemen ardından eklediği. "ilgisi
olmalı . . . .. düşüncesi yerine oturuverdi , tüm yapı oluş­
tu . tamamlandı ve onun gerçeğine dönüştü .
Bunu neden yüz y!l önce görmedim?
Çekim Yasas1: Kai!CI şekilde görselleştirdiğimiz
her şey, düşüncelerimizde sabitleştirdiğimiz her şey
erya da geç deneyimlerimizde gerçeklik bulacaktir.
Art ı

Hipnoz görse//eştirmedir: güçlendirici yükleme­


siyle destek/enmiş Çekim Yasas1 'd1r. Hipnotize edildi-
ğimiz zaman zihnimize er ya da geç değil, hemen o 1 1 09
anda girmesine izin verdiğimiz önerme/eri görür, işi-
tir, tadar, koklar, temasla alg!lanz.
Jamie Forbes'in şansına, bir uçak düşüncelere
ÇY nin düşün cel e re gösterdi�inden daha ani tepki
'

vermez, öyle olsa T -34 ani bir kavrayış patlamasıyla


havada yok olurdu.
ÇY sihir değildir: kozmik bir gizem değildir. Çe­
kim Yasasi kabu/lemlmiş bir 'düşünceleri zapt edin ·
önermesidir. ÇY. baş harfleri uymasa da Ben Kabul­
'

lendiğim Her Önerme n in Katkısıyla Trans Haline Geç­


tim ' ifadesinin kJsa!tmasJdJr.
Çekim Yasasi, her şeyiy/e, hipnoz olgusunun te­
melindeki kavra m la aym şeydir.
Richard !3ach

· Daha da net ve hassas şekilde vurgulamak gere­


kirse. . . · diye düşündü Jamie . . Çekim Vasas1 bir oto­
.

önermeydl;- öz-hipnoz özelliği zaman içinde diğer in­


san/ann da kendilerine uygulayacaği yapilar o/uşturu­
yordu.
Bu sadece dünyanm beton ve ahşap ve taş ve çe­
/ikten yap!lm1ş olduğuna inananlar için hayret verici­
dir. Bu ancak dünyam1zm görünürdekinden fark/1 ola­
bileceğim· asla sorgulamamişsak şaş1rt1C1 olabilir.
Yoksa Çekim Vasas1. görmeyi kabul/endikleri viz­
yonlar/a meşgul edilen trans halindeki biz tüm denek­
ler için ilginç olmayan insanlara dair s1k1C1 bir olgu ta­
mmf.Yia yerleşikfiğini korur.
1 101

Mississippi 'deki Magee Havaalanı'na batıdan aldı­
ğı sert bir rüzgarın meydan okumasından hoşnut hal­
de kuzeyden yaklaştı . Rüzgarı son yaklaşma alçalışın­
da yana kayarak hal letti : uçak tüm yaklaşma boyunca
sola doğru hafifçe yatarak uçtu . Jam ie bu normal ol­
mayan eğilme ve çapraz rüzgara rağmen sol i n iş ta­
kımı piste dokunana dek burnu düz tuttu . Ardından
sağ tekerlek yere değdi, burundaki ancak ondan son­
ra temas sağladı .
Jamie yakıt deposunu doldurd u , kendisin i otele
götürecek bir taksi çağırd ı . Tüm bunları bir bi linç gir­
dabı . fırtına transı halinde yapmıştı .
Hipvıozcu

Otele ulaşınca giriş yapıp. anahtarını aldı. Odasına


giderken kitapların ucuz basımlarının sattidığı bir re­
yonun önünden geçti . Bir şey, 'Şu k i t a b ı a l , · diye
seslendi.
var. · diye cevap verdi eski
· Okuyacak kitab1m
benliğinin en küçük seçimi bile sorgulayan gölgesi.
' Y i ne de a l . Ma v i o l an ı . '

Jamie kitabı heyecanla karışık bir merak hissede­


rek aldı.
Odasına girince duvara hafifçe vurdu. "Bu çok . . .
Basit. "
Üst düzeyde yüklenmişti gerçekten de. Demek
dünya böyle işliyor! Kendisi de büyü yapabilirdi. I tt i
Yüksek sesle. '' Merhaba Gwendolyn Hallock, "
dedi.
Onun gülümsemesini hissetti, sesini zihninde
d uyd u : Sadece sözümü tutuyorum.
" Merhaba Büyük Blacksmyth . "
Bu akşamdan önce birbirimizigördük mü?
" Evet, " d iye ba�ırdı pilot kısık sesle. "Evet, Sam
Black, gördük birbirim izi. "
Kitabm rastgele bir sayfasim aç.
Pilot odaya girdi�inde yatağın üstüne attığı kitabı
alıp heves ve güvenle bir sayfasını açtı. Gözleriyle bu-
t<ichard (3ach

l uşan sözcükler bilimdi: açlı ktan ölmek üzere olan bi­


rine verilmiş kara sorn u n kadar yoğundu:
Bizler bilincin odak uçlarıyız, muazzam de­
recede yarahcıyız. Uzayzaman dediğimiz
kendi kendini inşa etmiş hologram arenaya
girdiğimizde, hemen yaratıcılık partikülleri,
şiddetli ve sürekli bir havai fişekler silsilesi
gibi akın akın gelen imajonlar üretmeye baş­
larız.

imajonların kendi başına elektrik yükü yok­


tur, ama eğilimlerimiz vasıtasıyla güçlü şe­
kilde kutuplaşırlar ve seçimimizin gücüne
ve tutkusuna bağlı olarak, yüksek enerjili
t t2l partiküller ailesi kabul edilen konsepton­
ların oluşturduğu bulutların içinde pozitif,
negatif ya da yüksüz olabilirler.

Jamie düşünmeye koyuld u :


Eğ1lim. seçim, tutku. Elbette! önerme/eri farkm­
da olarak ya da olmadan, bilinç/e ya da bilinçdiŞI ka­
rarlarla işte böyle kabulleniriz. Bunlar o küçük sar­
mal/an, o düşünce partikül/erini, yazann şey dediği. . .
Neydi? lmajon. /m�onlan etkiler/er.
Pozitif konseptonların bazıları: Coşturonlar,
uyaronlar, zevkonlar, başaronlar. Çok rastla­
nan negatif konseptonların arasındaysa
kasvetonlar, a zaponlar, zulmetonlar, sefilonlar
bulunur.
Hipnozcu

"Şu anda benim hissettiklerim," diye mırıldandı


Jamie, "Adamın eaşturan dediği olmalı."
Kişisel bilincimizin her merkezinden dökü­
lüp ge len gümbürtülü yarahcılık şelalesinin
kesintisiz bir püskürmesinden sonsuz sayı­
da ko ns ep ton yarahlır. Bunlar baskın parça­
cıkların doğasına bağlı olarak elektrik yüklü
ya da nötr, yüzer konumda, ağırlıksız ya da
kurşun gibi ağır olabilen ko nsep ton bulutla­
rında toplarur.
Her nanosaniye sayısız konsepton bulutu
,

kritik kütleye ulaşacak şekilde gelişir, ar­


dından üst düzey doygunluğa ermiş uçsuz
bucaksız bir alternatif olgular rezervuan 1 1 13
boyunca takiyon hızında yüksek enerji ola-
sılığı da lgala rı yayacak olan kuantum pa t­
lamalarına dönüşür .

Sayfa bir saniye için silindi ve Jamie zihninde ha­


vai fişek patlamaları. yörüngeye yerleştirilmiş dev
m ikroskoplarla çekilmiş filmler gö rdü .
Olasılık dalgaları yüklerine ve doğalarına
b ağlı olarak o potansiyel olgula rın belli baş­
lılarını, bilinçliliği holografik görüntüye dö­
nüştürmeye yönelik zihinsel polari te leriyle
u y um s a ğla yaca k şe k i ld e kristalize eder.

Uçaklan bu şektlde kullamyorum işte. Zihinsel


polarite. Görselleştirme. Kendi özönermelerim düşün-
t<ichard !3ach

ce partiküllerini tetikleyip şey oluşturuyor. . . Neydi


on/ann ad1? Olasilik dalga/an. Yazar farkmda değil.
ama o/aym nasil gerçekleştiğini tarif ediyor: Her gü­
nün her zamanmayay!lm!Ş hipnoz. önerme!er. Çekim
Yasasli
Maddeleşmiş olgular, fiziksel yapının onları
gerçek ve bilinç yaratma açısından öğretici
kılmak için gerekli tüm halleri tarafından
taşınarak zihnin deneyimleri haline gelir. Bu
özerk süreç, uzayzaman tiyatrosundaki her
nesne ve olgunun doğduğu bir pınardır.

Elbette ki. bizim nzam1z ve görselleştirmemizde


1 14 1 kaynak bulan her nesnenin. Her olgu mu? Ya olgular
da birbirine yakm duran. birbiriyle birlikte hareket
eden nesnelerden doğuyorsa?
İmajan hipotezinin ikna ediciliği, kişisel
onaylamaya dönük kapasitesinde yatar. Hi­
potez şunu öngörür: Bilinçli eğilimlerimizi
olumlu ve yaşamı onaylayan olgulara ne
kadar fazla adaklar, düşüncelerimizi o de­
ğerler üzerinde ne kadar fazla yoğunlaşhrır­
sak, yararlı olasılıklarla yüklü dalgaların bi­
ze tersi durumda ortaya bile çıkmayacak ya­
rarlı alternatif olgular getirdiğini o kadar
fazla görürüz.
Hipnozcu

Jamie o şeyin aslında hipotez değil, yasa olduğu­


nu düşündü. Kesinliğe yasa olabilecek kadar ya kındı
çünkü .
Gerçek yasalan kendi kendine kamtlayabilirsin.
Tersi durum olumsuz olgu/ann yarattlmast konu­
sunda ne kadar geçerliyse, arada kalmtş s1radan olan­
lar için de geçerlidir. Ister yaradt!tşla gelsin, ister bi­
linçli niyetle, ister farkmda olmadan yaratilsm ister
tasanmla, bizler sadece seçim yapmakla kalmayan,
her birimizin içsel varoluş halimizin en büyük yansttJ­
CJSJ olan gözle görülebilir diŞ koşullan da yaratabilen
o/uşumlanz.
Işte bu. Işte, Öyleyse? sorusunun yamtJ bu: Ya-
ratan biziz. Içsel varoluş hallerimizdir bunlar. Biz 'e
l ı ıs
Biz 'in D1şmda gibi görünen hal/er.
Kimse edilgen değildir, kimse seyirci konumun­
daki üçüncü-kişi değildir, kimse kurban değildir.
Biz yarat1nz. Nesne/en; olgulan yaratan biziz.
Geriye ne kaiJ.Yor? Dersler. Nesneler ve olgular edin­
diğimiz eşdeğer düzeyde deneyimlerdir ve öğretiyi
onlardan ç1kanp edinitiz Ya da edinmeyiz; başka
nesneler, olaylar yaratttğJmJz ve kendimizi tekrar sJ­
nadtğtmtz hallerde o öğretJji edinmeyiz.
Bu da bir rastla ntı m ıydı? Birden alma arzusuna
kapıldığı bir kitabın tüm sayfaları arasında orayı aç­
ması ve parmağı n ı o pa ragrafa koyması da bir rast­
lantı m ıydı ? Kitabın son u na göz attı . 397 sayfa . Ne-
Richard !Jach

redeyse 400. Ve o kitap . . O kitap yayım ianmış ve pi­


.

yasada dolaşan milyonlarca kitaptan sadece birisiyd i .


Bunun bir rastlantı olamayacağını d üşündü; yazgıydı
ve işleyişini gösteren Çekim Yasası idi bu .
Ama bu onun kuramıydı.
Bir kadın sesi kulağına fısıldadı : " Kuram değ i l . Bu
bir yasa. "
17

Kanopi örtüsü çıkarılıp toplanarak yerine yerleş-


tirildi, Jamie Forbes ertesi sabah gideceği yöndeki ha- 1 1 17
va konusunda biraz kaygılı şekilde bir kez daha uça-
ğının kokpitine girdi . l leride bir soğuk hava cephesi
hareket halindeydi; Alabama üzerinde bulutlar topla­
n ıyordu ve kilotonlarca yıldırım yükl ü bulutlar havada
asılıydı. Küçük uçaklar için bir hoş geldin merasimi
sayıl mazdı bu durum.
Hava-yak1t kanş1m - ZENGIN
Pervane Düzeyi - TAM ARTIŞTA
Ateşleyialer - I KISI DE HAZl R
Akü - AÇI K
Yakit Destek Pompalan - AÇIK, iki , üç. dört. beş
ve KAPALl
leichard t)ach

Pervane Alam - B O Ş
Marş Düğmesi- ÇALIŞTI R
. . . ve tanıdık mavi egzoz dumanı fı rtı nası .
Pilot gideceği yön olan güneydoğ uda gel işen ha­
vayı . kim i beyaz. kim i daha koyu bulutları süzerek ve
aletli uçuş planına ilerideki şeyi kaydetmesi gerekip
gerekmediğini düşünerek kalkış yaptı .
Ancak aletli uçuş kuralları zihinsel otopilota fazla
izin vermezdi, kişinin seyir konusundaki d üşünceleri­
ne açık olan sistem, görsel uçuş kurallarıyd ı . Jamie
ikinci sistemi seçip bu l utlardan uzak kaldı. çünkü öy­
lesi daha akışkand ı . aletli uçuş kural larından daha eğ-
1 181 lenceliydi; aletli uçuş dışarısını göremediğin zaman
rakamlarla seyir yaptığın hassas uçuştu.
Charles Lindbergh'in 1 929'da New York'tan Pa­
ris'e tarifeli seferle uçmadığını d üşündü. Lindbergh
kendi hava hattını oluşturmuştu.
Rahat bir orta düzey irtifa olan beş-bin-beş'e
yerleşti , yum uşak bir kartal seyriyle bulutların etra­
fında 'S'Ier çizmeye başladı ; aşağıda çiftlik arazilerin i n
yeşili . yukarıda cennetin mavisi vard ı . Tırmanı lacak
bolca yer . süzülerek inilecek bolca yer. M issisippi 'nin
bembeyaz pam u k bezeleri arasında doğuya doğru
salınılacak bolca yer.
Birilerinin O kişi olmaya karar vermesi gerektiği­
ni düşünd ü . Otomatik olarak bir araya getirilip kay-
Hipnozcu

nakla tutturulmuş bir zorunluluk değildi bu . Uç m aya


b a şl a dı ğ ı n d a Lindbergh de başka herhangi bir havacı
pilot kadar tanınmazdı. Bir seçimden diğerine geçerek
bu d ü nyayı uça ğıyl a değiştirecek adam o lm aya karar
vermişti .
Vağ basma iyi Yağ hararetJ: yakit basma. Egzoz
gaz1 hararet1: yakit aklŞI. motor devirleri, manifolt
basma.
Lindbergh on tri lyon imajonu önce beşer yüz do­
larl ı k banknotlar kadar birbirine benzetebilmek, son­
ra çekiçle döverek çift kanatlı bir Curtiss Jenny uçağı
haline koyabilmek, bunu gösteri turneleriyle, uçuş
eğitmenliğiyle, posta taşıyıcılığıyla ve u çarken ilk At-
lantik Okyanusu geçişini daha büyük bir tane yerine 1 1 19
küçük bir uçakla tek başına m ı yapması gerektiğini
d üşünerek geçecek bir hayata çevirebilmek i çin h er
adım ı , eğilim-seçim-tutku üçlemesini bin kez gözden
geçirmek zorundaydı.
Şunu yapabilirsin önermeleri , şunu yapamazsın
önermeleri . Kimini zararlı ot gibi ayıklayarak, kimini
besleyip büyüterek a ra la rı nda seçimler yapması ge­
rekmişti Lindbergh'in. Yapabilirsin'i seçtiğinde gelece­
ğ i , coşturon bulutlarının etrafında dönerek salındığını.
gelişerek i leriye doğru uzandığını zihninde görmesi
gerekiyordu : Bir uçak yapılması gerekecek; Claude
Ryan 'ın kiler gibi bir M-2 posta uçağı örneğin, ama
tek kol t u ğ u olacak. ge r i ka lan her yer yakıt dold uru­
lacak! Uya ron lar patl ıyor!
lfichard !Jach

Bunları uçuş sirki türünden turnelere çıktığı za­


manlar havada , içselleştirdiği yardımcı pilot d ublörleri
ve yolcu ları uçururken düşü n m üş olmalıyd ı :
'Saatte yüz mil hizdan yola Çikarak hesaplarsak,
Paris 'e varmak otuz beş saat alir; otuz beş saat­
lik uçuş da saatte k1rk beş litre hesabJ.Yia. . . Bin
alt! yüz, diyelim ki bin dokuz yüz litre yak1t ya­
par. Bir litresi yaklaşik 700 gram olduğuna göre
1.3 ton yak1t gerekecek. Bunu ağ1rllk merkezine
yerleştirmemiz gerekir ki, uçak tankiann dolu
olduğu zaman da boş olduğu zaman da dengede
ka/sm. Uçan bir benzin deposuna benzemesi ge­
rekecek o şeyin. Olabilir. Yapiiabilir. ·
1 20 1 Lindbergh bunları düşün ürken kul landığı uçağı n
motor gürültüsünden konseptonların tıslayışın ı ve çı­
tırdayışını duyabiliyor m uydu acaba?
Sonra kullanacağı uçak konusunda ciddileşti
Lindbergh, dahası herkes öyle bir uçuş için birden faz­
la motorl u , çift katman-kanatl ı bir uçak gerektiğini
bilirken, o tek motorl u bir uçakla, üstelik bir
manapiane ile uçma gibi çılgınca bir girişimde bulu­
n urken denizde kaybolacak Charles Lindbergh olma
riskini göze alarak kumar oynamak n iyetindeydi . Tek
motorlu bir uçakla Paris'e! Çılg ı n l ı ktı bu . Öyleydi ve o
redenle şimdi göklerde soyadı bilinmeyen bir sürü
Charles varken o Lindbergh olarak anılıyor.
Hipnozcu

Geleceğin Charles'i olmaktan kendini alıkoymak


için uçak postası pilotunun şöyle düşünmüş olması ge­
rekirdi : · Uçağ1mm güvenilir bir motora, belki yeni bir
Wright Whirlwind 'e ihtiyaCI var. '
Her karar l a , f i k i r l er i ma j on l ara,
i ma j on l ar ka ğ ı t U s tUndek i ç i zg i l ere, ç i z g i ­
l e r kaynak l ı ç e l i k boru l ara ve e n sonunda
heps i Spiri t of Sa in t Louis ' e dönU ş t U .

Bulutlar ileride hızla toplanırken. Jamie Forbes


tırmanma zamanının geldiğine karar verdi. Hava-yakıt
karışım zengin. pervane düzeyi tam artışta. gaz so­
nuna kadar açık.
Jamie Forbes'in günü böyle devam etti : düşünce-
1 1 21
ler eşliğinde ve bulutların üzerine çıkmak için parlak
ışığa karşı önlem olarak başlığının vizörünü indirerek
on-iki-bin-beş' e yaptığı bir tırmanışla.
Birilerinin çıkıp kendi önermeterini kabullenen.
yapmak istediklerini gerçekleştirmek ve o yol la tarih
yazmak için kendini hipnotize eden Charles Lindbergh
olmaya karar vermesi gerekiyordu. O kararı veren ki­
şi, dünya üzerindeki o kadar insan arasından Charles
Lindbergh'in zihninin içindeki o kişi oldu.
Jamie, Hangi önerme/eri kabul/enmeyi seçiyo­
·

rum? d iye düşündü. 'Değiştirmeye karar verdiğim


şey ne? Olmaya karar verdiğim insan kim?
18

Güneye doğru bulutların tepeleri iyice yüksek­


teydi; yirmi beş bin feet'e u laştıkların ı tah m i n etti
Jamie.
· Gerekirse beş bin feet daha t1rmamnm, · diye
düşündü . · Bulutlarda kinlmalar var: bulut tabanmm
altma doğru spiraller çizerek inebilirim. Ve aletli uçu­
şa da geçebllirim. ·
Ö nceki gece yedek uçuş plan ı yapmıştı . Tek telsiz
çağrısıyla keyfinin istediği herhangi bir yere g itmek
serbestisinden çıkıp, Hava Trafik Kontrol Merkezi ile
uzlaşım sağlayarak ' kayıtlı' kon u ma geçebi lird i . Hava
sislenirse bulutların etrafını dolaşmak yerine merkez
hattını tutup Marianna . Florida'ya uçabilirdi.
Bu ·c Planı' idi. Halen on-iki-beş istikametindeki
açı k havada, bulutların tepelerin i savuşturarak sey-
HipYIOZCIA

retmeye devam ed iyordu . Uçuşu yard ımcı-uçucu pilo­


ta emanet ederek tekrar d üşü nmeye daldı.

Büyük Blacksmyth kendini bedeni nden de­


hipnotize etti. Benim istediğim bu değil. Burada süren
oyunu, uçuş eğitmenfiği yaptiğim, uçtuğum hayat1m1
seviyorum.
Aynca, Sam kendini bir uzlaş1m inanemdan ö!üm­
süzleştirirken bir başkasmda, Yaşamsonrasi Oyunlan
önermesinde ortaya Çikmadi m1?
Öyleyse tüm yeni firsat dizileri kabullenilmek ya
da reddedi/rnek içindir; ölümlü/erin daha bir saat önce
ihlal edilemez gibi görünen sJmrlanyla. yasalanyla kJ­
sJtiJ denekler değil, birer ruh olduğumuza inanmakta
özgürüz. Başkalannm inanmJş/Jklan. benim de inan­
1 123
dJklanm haline gelene dek hayat1m1 etk!lemez.
Bir ruh olduğumuza inamr inanmaz duvariann
içinden süzülerek geçer. 'Rastlanti Artmalan Hastaliği
Çağ1 Savaş1 'mn inançlannm etkilerine karş1 dayamk/1
hale geliriz. Bizi gömemezler, vuramazlar. boğamaz­
lar. ezemezler. havaya uçuramazlar, işkenceden geçi­
remezler. zehirleyemezler. uyuşturamazlar. zincire
vuramazlar. soluksuz bJrakamazlar, çiğneyemez/er,
hasta edemezler. tuzağa düşüremezler. kJrbaçlaya­
mazlar. e/ektriğe tutamazlar. hapsedemezler parçala­
yamazlar. dövemezler. asamazlar. yakamazlar. giyo­
tine gönderemezler. aç/;ktan öldüremezler: yeryü­
zündeki ya da galaksideki ya da evrendeki ya da
Richard rJach

uzayzaman yasasmdaki herhangi bir kişi ya da kurum


ya da devlet bizi etidieyemez ya da manipüle edemez
ya da düzensizfiğe itemez.
Ve işte b!lançonun zarar o/astl!ğt gösteren tarafi:
Ruhlar önermelerimizi kabul/enmedik/eri anda bizim
oyun alammtzt kullanamaz. Oradan sürüklenip geçe­
mezler mi? Elbette yapabilirler bunu. Orasmt ölümlü­
/erin yapttğt gtbi okul olarak kullanabilirler mi? Haytr.
buna izin yok.
Sam in yapttğt, birer ruh olan insanlarm yapttğt,
uzayzamandan mezun olduk/anna inanmak. önceki
yaşam deneyiminde öğrendikleri değerleri ve kaçtr­
dtk/an dersleri derinlemesine düşünüp irdelemektir.

Pilot, · O noktiiya vardtğtmda ben de o seçimi ya­


pacağtm, ' diye d üşündü . ' Şimd!ltk öğremlecek daha
kolay şeyler var. ·
Örneğin bu altimetre gerçek değil,· alt! bin alt! )tt
gösteren gösterge şeklinde bir önerme. Altimetre
doğrulaytp kabullendiğim bir inamş: ibreleri siyah bir
fon üstünde duran, teneke ve camdan yaptlmtş disk
görünümünde bir manifesto. Göründüğü şey değil.
Bir altimetre gtbi Ctlalanan. benim kendi imcyonlanm.
Gerçek olan ne öyleyse?
Yerden iki m i l yüksekli kte kendi kendine güldü
Jamie. Daha bir gün önce iş sahibi bir uçuş eğitmeni
olarak varlığını sürd ürmekten m utluluk d uyuyordu .
Ö nermeler ve hipnozlar ve dünyayı kaya kadar masif
Hipnozcu

hale d önü ştüren dü ş ünce parti külleri . . . Bunların hepsi


fıldişi kuleterin tozunu tüyden yapılma süpürgelerle
alan filozoflar içind i .
Şimdiyse taşiann hipnoz önerme/eri olduğunu
düşünüyorum ve bir taş gerçek değilse neyin gerçek
olabileceğini merak ediyorum.
Bana ne yaptm, 8/acksmyth ? Elli yil boyunca her
şey iyi ve normal gidiyor, SOf!ra dünyanm sand1ğ1m
gibi olmadiğma yönelik masum bir önerme Çlkf.Yor
karş1ma ve GÜM! Her şey değişiyor!
Bulutların uça�ı n burnunun az yu ka rısında kırıl­
maya başladı�ını gö rdü . Katmanlarda aç1/an gedik/er.
�i
1 1�
Doğruyd u . Her şey d�işiyordu . Bu ge rçekle ba-
rışık yaşam as ı ge rekti .

Burn u biraz düşürüp hava hızını 1 85 knot'tan


2 1 o·a çıkardı .
Gerçek olan şey, değişmeyen şeydir. Bunu anla­
mak için uzay gemisi tasanmas1 olmak gerekmez: sa­
dece bir llçak pilotu olmakyeter. Bir şey gerçek 1diyse
ve şimdi öyle değilse artik gerçek kabul edilemez ve
,

aym soru döngüyü tamamlayarak gelir: Gerçek olan


ve sonsuza dek gerçek olarak kalacak olan nedir?

Uçagı b ir bulut kümesinin etrafından kanat uçları


sisi yaracak şekilde do laştı rd ı .

Gerçek bir şey. Tann her neyse, o mu. Sevgi mi?


r?ichard t)ach

Neyin ebedi olduğunu şu dakika bilmem gerek­


mez; bunu günün birinde bulup pkaracağ1m.
Şu dak1ka önemli olan nedir? Kendimi bu geze­
gende Sam Black tarz1 de-hipnotize etmem gerek­
mez. Bunun yerine kendimi yen iden hipnotize edebili­
rim. Yaşamak istediğim trans1 seçebilirim. Uzun va­
dede kendime inanmak istediğim herhangi bir cenneti
ya da cehennemi önereb!lirim; bunu burada, yeryü­
zünde yapabilirim.
Bir saat kırk dakikalık yakıt var. Bulutlar kırıla­
rak dağılıyor, Marianna Havaalanı i leride. Jamie uça­
ğın bum u n u biraz daha sert bir eği m le düşürd ü , hava
hızını 225'e çıkardı.
1 26 1
· Bu şey ne olacak? · diye düşündü : · Yaşamak is­
tediğim ne? Bu uçuşun sonunda güvenli bir iniş yapa­
cağim, eve bir etap daha yaklaşmlŞ olacağim ve son-
ra . . . Sionra ne.? '
Zihninde uzun bir sessizlik old u .
Sonra istediğim herhangi bir şey, yaşamda tu­
tunma için eğlenceli bulacağ1m herhangi bir imC!}on
olacak.
En iyisi, en mutluluk vereni hangisi?
Şu anda sahibim ona. Harika bir evlilik. eğitilecek
iyi öğrenciler, uçuru/acak uçaklar, gayet iyi bir ya­
şamda tutunma şekli: Cennet kabul edilebilecek bir
yaşam.
Hipnoıcu

Öyleyse tüm bu değişimden sonra dünyanm işle­


yişini, bende art1k nelerin farki! olduğunu anslZin an­
ladlğlml m1 düşünüyorum?

Başlığının vizörünü kaldırdı . kanopi başüstündeki


aynaya baktı ve karşısındaki görüntüde kendisini o
sabah olduğundan farklı bulmadı.
Ama değişimin nerede olduğunu biliyordu. Birisi
hayatın ı yerde geçirir, günün birinde uçuş okuluna gi­
der. oradan bröveli pilot olarak çıkar. Değişim nere­
dedir? Bunu aynaya bakıp söyleyemez, ama artık bir
zamanlar mucize olarak gördüğü şeyi yapma yetene­
ğ i ne sahiptir.
· Ben de öyleyim, ' diye düşündü Jamie Forbes.
· Ben de art1k öyleyim. ·
1 127
19

Marinna Havaalanı'ndan bir sandviçle küçük bir


1 28 f süt aldı. Uçağın yakıt i kmali tamamlanı p tan ker çekil­
dikten sonra kanatın altına oturdu ve sandviçinin pa­
ketini açtı .
Nasil işled@ini biliyorum. Bana herhangi bir şe­
kl'lde görünen herhangi bir şeyi, ne zaman istersem
değiştirebilirim. Değiştireceğim şeyi: kendime sunaca­
ğim ve kabulleneceğim önermeyi trans halimin gerçe­
ği olarak kabul edip dünyanm etrafimda değişim ge­
çirmeye başladiğini m1 izleyeceğim?
Bir bölümü yeşilin tonlarıyla lekelen m iş
Jacksonville bölgesini . bir bölü müyse dümdüz bir ma­
viyle Meksika Körfezi'ni gösteren haritasını açtı . Kol
cebinden kalemini çekip mavil i�in üstünde . bir yere
koydu .
Hipnozcu

· Kendi kendimi hipnotize ediyor olsaydJm,' diye


düşündü , · Etrafimda hangi önerme/erin gerçekleştiği­
ni görmek isterdim? ·
Haritaya düzgün harflerle yazmaya koyuldu:
Etrafımda olan her şey iyinin her türüne doğru
gelişme gösterecek.
I nsanlar bana, benim onlara olduğum kadar. na­
zik olacaklar. Rastlantılar beni , öğreneceğim
dersleri olan ve benden öğrenecekleri dersler
olan insanlara yönlendirecek.
Karar vererek seçtiğim insan otabilmek için ge­
reksindiğim hiçbir şeyden mahrum kalmayaca-
ğım. 1 1 29
Bu dünyayı kendimin yarattığını. ne zaman ister-
sem kendi kararlarımla değiştirebileceğimi . iyileş­
tirebileceğimi unutmayacağım.
Zaman içinde dünyarnın tıpkı plantadığım şekilde
değişmekte olduğunun onaylarnalarını göreceğim
ve düşlediğimden daha iyi değişimler bulacağım.
Her sorunun yanıtı gayet net, hızlı ve beklenme-
dik yolla gelecek.
Kalemi haritadan çekip yazdıklarını . okudu. Hiç
de kötü bir başlangıç değildi. Kendi hipnozcusu olsa.
kendisinin o önermeleri yapmasını isterdi.
Richard !Jach

Sonra garip bir şey yaptı . Gözlerin i yumdu ve o


anda orada, uçağın kanadının altında daha gelişmiş bir
ruhun kendisiyle birlikte olduğunu düşled i .
" Eklemek istediğin b i r şey var m ı?" diye fısı ldad ı .
Elindeki kalem canlanmış ve kendi kendine dav­
ranırmış gibi on unkinden daha büyük. daha kal ı n
harflerle yazmaya başladı :
Ş u anda ve burada . kusursuz Yaşam'ın kusursuz
ifadesiyim ben .
Her g ü n gerçek dağama ve görüntüler dünyası­
nın üzerine çıkmam için bana verilen g üce dair daha
fazla şey öğreniyorum .
1 30 1 Yolcul uğumda bana yaptığı ebeveyn l i k ve rehber-
lik için en üst benliğime derin şükran duyuyoru m .
Kalem durd u . Hareket ettiği süre boyunca pilot
kendini bir bilim müzesindeki dev van de Graaf jene­
ratörünün yanı nda durmuş. elektri k saçlarını d i ken
diken ederek bedeninden geçmiş gibi hissetmişti . Söz­
cükler kesildiğinde enerji de yok oldu.
Vaay. bel Bu neydi böyle?
Kendine güldü. O şey. ' E klemek istediğin bir şey
var mı?' sorusunun yan ıtıydı .
Bilinçaltının derinliklerinde olduğu için farkında
olmadığı yan ıt: Yanıt sen soruyu sormadan mevcut­
tur. Ağırdan alman gerekiyorsa . l ütfen bunu ta lebinde
belirt.
Hipnozcu

Kalkıp kanadın altından çıkarken dünyanın birkaç


dakika önce olduğuyla aynı görünmediğini hissetti . O
tuhaf 'ebeveynlik etmek' vurgusunun önemini yakala­
yamam ıştı ; yazıyı yazan her kimse, ona teşekkür et­
meyi u nutmuştu .

1 131
20

Marianna'nın g üneyinde hava öğleüzeri fırtınala­


1 32 1 rının şimşekleriyle dol uyd u . l rtifa GPS'i bul utların üst
noktasının 42.000 feet'te olduğunu gösteriyordu ve
ileride kızıl uyarı havuzları çal kalanıyord u .
Jamie Forbes b i r süre için önermeleri u n uttu .
Hipnoz altında ya da değ i l , küçük bir uçakla seyre­
derken insanın fırtınalarla ve di kkatini başka yöne çe­
kecek canavarlarla aynaması doğru değildi.
Bulutların tepelerinden aşacak kadar yükse leme­
yeceğinden, irtifa olarak bin feet'i seçti , küçük uça k
koyu yağmur sütunları arasında salın maya başladı .
Ağır dam lalar önce atıştırdı, sonra uçağı dövmeye
başladı , hava tekrar açılmadan önce basınçlı havayla
birlikte püskürtül m üş gibi kanatları ve ön cam ı yıka­
yıp pırıl pırıl yaptı .
Jamie, · Bugün aletli uçuş yok, · diye düşünd ü .
Hipnozcu

· GPS 'den biraz yararlanabiliriz. ama ftrtmaya bu ka­


dar yakmken karaniJğa daima zamamm aletiere bi­
rakmak. . . Bu hiç eğlenceli olmaz. ·
Uçakların elektronik aygıtları neden hiç güzel ha­
valarda , onlara ihtiyacın olmadığı zaman arıza yap­
maz? Aygıtların havanın her berbat oluşunda arıza
yaptıkları da söylenemez aslında. Ama hazır olmanı ,
yedek çözüm bulundurmanı gerektirecek kadar sık
yaşanır bu .
Jamie de o anda yedek çözüm yetersizliği yaşı-
yordu . Bir tarafta geniş çam ormanları vardı, geride
bıraktığı Marianna yönündeyse, bulutların oluşturdu-
ğu gümüşi zincirler perde gibi inmişti . Fazla şiddet
yansıtm ıyordu o tarafta hava, ama görüş mesafesi bir 1 1 33
mile, yani seyir yapılabilse de hızlı bir uçak için güven-
li olmayan mesafeye düşüyordu .
Eğilip yerden haritayı aldı ve pozisyonunu buldu.
En yakı n havaalanı altı mil güneydoğusundaydı. O ta­
rafa bakınca yoğun yağmurun içinde silikleşmiş alanı
gördü.
Genç bir pilotken bir fırtınanın tam ortasında
inmeye çalışmış, sonra o önermeyi bir daha deneme­
mek üzere reddetmişti.
Sonraki en yakın havaalanı göğün kasvetli hal
almaya, batıdan yaklaşan fırtınanın sıkıştırmaya baş­
ladığı güneydoğuda . on beş mil kadar uzakta bulunan
Cross City'de idi. Nilüfer yaprakları üstünde zigzaglar
çizerek i lerleyen bir kurbağa gibi bir havaalanından
Richard f3ach

diğerine ilerlemekten vazgeçip o yöne düz bir rota


tutturdu. Karşısına çıkacak, fırtı nanın etkisi altı nda
olmayan ilk alana inmeye karar vermişti ve artık bunu
yapmanın zamanıydı.
Cross City'ye on mil kala yaklaşan fırtınayı gör­
dü: neredeyse gece kadar karaydı . · Yeterince h1z!J
davramrsan başanrs1n, · dedi kendi kendine.
Motoru tam güce getirdi , burnu biraz d üşürd ü
ve hava hızı 1 40 knot'tan 1 90'a çıka n küçük uçak ile­
riye atıldı .
Pi lot kokpitte yüksek sesle. "Yüksek ben l iğim bu
işi ucu ucuna yapacak . . . " ded i .
Seksen saniye sonra Cross City'n i n pistlerini ve
batıdan bin feet yüksekliğinde bir medcezir dalgası
gibi yaklaşmakta olan su d uvarın ı gördü . Eteklerinde
şimşekler çakıyor. karanlığın içine çata l yaparak u za­
nıyordu .
"Cross City trafik. Beech ü ç Dört Charlie b i r m i l
kuzeybatıdan üç-altmış irtifadan i ki-bir pistine yakla­
şıyor. Cross City trafikten i niş izni bekliyor . ..
Hava trafiği izin verdi. Sanki o a nda denetleme­
leri gereken bir hava trafiği vardı da! Fırtınanın vur­
masına saniyeler kala o ortama havadan dalacak insa­
nın çılgın olması gerekirdi.
" Işe bak," d iye söylendi pilot. "O çılgın ben i m . "
T -34 piste 200 knot hızla v e yerden sadece otuz
metre yüksekte gird i .
Hipnozcu

Gaz kesildi , iniş açısı yukarı ve rüzgar altına. ha­


va hızı tırmanışla düşüyor. iniş takımı kol u AŞACI.
flap kolu AŞAG I , burun düşürüldü ve fina! için sert bir
dönüş yapılıyor, pistin sonu yağmur altında iyice gri­
leşirken karşıda durağanlığını yitiriyor. I niş takımı
göstergesinde Tekerlekler-Aşağıda uyarısı belirdikten
birkaç saniye sonra lastikler ıslak zemine dokunuyor.
Bir dakika sonra park rampasına doğru taksi ya­
pan Jamie Forbes bir hava kesesi içindeki akvaryum
balığına dönüştü ; kanopinin üstüne patlamalar eşli­
ğinde öyle bir sel inmişti ki . pervanenin hala dönmek­
te olduğunu görmese. kopan gürültüden motorun ça­
l ışıp çalışmadığını anlayamazdı. Zaten pervaneden
ötesini de göremiyordu .
1 135
Sel üstüne hiçbir şey tarafından denetlenemeye­
cekmiş gibi boşalırken freniere yüklenip apronda dur­
d u , çok yakınlarda bir yere düşen yıldırımın gürültüsü
tekerlekleri üstündeki uçağı sarsarken haritasını kat­
ladı. Artık yerine kaldırabileceği haritanın ön yüzünde
bir el yazısının iri ve kalın harfleriyle şöyle yazıyordu:
Yolculuğumda bana yaptığı ebeveynlik ve reh­
berlik için en üst benliğime derin şükran duyuyo­
rum .
Etrafında patlamakta olan şiddetin ortasında gü­
vene kavuşurken, farkına ilk vardığı sözcük ebeveyn­
lik olmuştu .
21

Güneydoğu Atçılar Kongresi sayesinde Cross


City'deki otelieri n tüm ü doluydu. Rezervasyon görev­
lilerinin hepsi 'insanlar bana , benim onlara olduğu m
kadar. nazik olacaklar' önermesiyle örtüşecek şekilde
kibardı ama Pazartesi gününe kadar boş oda , sü it,
temizlik gereçleri kabini. köpek kul ü besi olmadığı ya­
nıtıyla karşıt ıyariardı Jamie'yi .
O gece uçağı n ı n kanadının altına sereceği acil
yardım uyku tutumunda yağmur yağmaması için dua
ederek uyumaya ve ertesi sabah erkenden güneye
doğru yola koyulmaya karar verd i .
Yağmur konusundaki duası yan ıt buld u , a m a siv­
risinekleri duaya dah i l etmemişti . Hava karardıktan
hemen sonra , aynı uçak kanadının altında sabahlama­
ya karar vererek üstüne çöktüler. Jamie kokpite dağ-
Hipvıozcu

ru bir geri çekilme harekatına girişip küçük canavar­


ları engellemek için kanopiyi açtı , arka koltuğa olabil­
diğince kıvrılarak ayakların ı aradan dümen pedalına
kadar uzattı .
Yazılı 2 1 4 sayfa ve i lave fotoğraflardan oluşan T-
34 Pilot El Kitabi n ı el feneri ışığında bir kez daha
okumaya başlayarak zaman öldürmeye çalıştı . Piller
zayıflayıp sonunda bittiğinde ancak otuz üçüncü say­
faya gelmişti .
Yalnız başına. rahatsız, sıcaktan bunalmış. ıslan­
mış, karanlıkta . Ve şafağa kadar geçirilmesi gereken
on saat daha var. I nsan çevresindeki dünyayı değiş­
tirmek için önermeler kabullendiğinde karşılığında
bunu mu al ıyordu? 1 1 37
Bir yerde bir şey, · Her gece rahatyatak önermesi
yapmadm ki, ' dedi. ' Gerçekliğini düşleyeceğin farkli
bir dünya önerdin. Ve aldm. Hiçbir zorluk olmayan bir
dünyayi kastediyor idiysen, bunu ifade etmen gere­
kirdi: Konforsuz durumlarm olmadiği bir dünya idiyse
kastm, buna dair bir not düşmeliydin. ·
Jamie yedek pilleri bulup. önermeler listesine
HerhangL.BiL Şekilde Konforsuz Du.rum.da_ Kalmaya­
caOını maddesini ilave etmeyi düşündü. Oto-hipnoz
önermeleri l istesind e değişiklik yapma fikri aklından
geçince. yalnız ve · sıcaktan bunalmış ve ıslak ve hava­
sızlıktan boğulmak üzere olduğu küçücük kokpitte
gülümsedi .
Richard (jach

Her Zaman Bolca Iyi Yiyeceğim Olacak, 'lf_e_ _Aklı:


ma Gelmişken, Her S a b_ab_Geç_ Saate Kadar_ Uyuyaca ­
ğını, Çö.p_ü Dışarı Çıkarmak ve Eaturaları Ödemek Zo ­
runda Olmayacağım .

Yakı nda kamp yapan başka birileri olsa ve karao­


lığa kulak kabartsa, on un kahkahalarla g ü ldüğünü
duyabilird i .

1 38 1
22

R üyayı tam olmasa d a biraz hatırlıyordu. Güneş


doğmadan önceki son bir saatte uyuyakalmıştı . Rüya- 1 139
sında okul günlerine ya da boş karatahtatarla çevrili
öyle bir yere dönmüştü .
Tahtaların üstünde binlerce sözcük yazılıydı, ama
şimdi hepsi silinmiş. geriye tebeşir ve silgi izleri kal­
m ıştı . Uyanmadan hemen önce tahtalardan birinde
tebeşirle yazılmamış. oymacı kalemiyle kazınmış tek
bir sözcük bel irdi:
Yaşam
Karatahta lar dönerek kaybolmadan ve Jamie
uyanıp doğudaki ilk ışıkları. daha yukarıdaki berrak
ve karanlık gökyüzünü görmeden önce o sözcüğe sa­
dece yarım saniye bakabilmişti.
r<ichard f3ach

Rüyaları n ı hatıriamayan bir i nsan olan Jamie


Forbes, son parçacığı yaka ladı ve şafağın ilk ışı kların­
da çözülüp yok olana kadar tuttu .
Benim için önemi olan her rüyay1 hatlrlayacağ1m.
O düş benim yamt1md1. Sonundal
Şimdi yanıtı elinde tutarak soruyu arıyordu .
Yaşam. Yaşam-yaşam-yaşam. Bunu bir yere
yazmam gerekir mi?
Saçma geliyord u , ama sağ kontrol paneli konso­
lunun üstünde dura n haritaya u zandı . Kalemini çıkart­
tı ve yazdı : Yaşam .
O sözcüğü hatırlamak çok öne m l i geliyordu ne­
1 40 1 dense ona. Ve her daki ka daha saçma görünüyordu .
Yaşam. Tamam . San iyeler geçti . 'Tamam· önermesi ,
·sonra ne olacak?' sorusun a . o da ' Ne olmuş öyleyse?'
sorusuna dönüştü . Yaşa m . Hoş kel imeyd i , ama biraz
daha açıklamaya ihtiyacı vard ı .
Kokpitten ser i n . sivrisineksiz, diri itici havaya çık­
tı . Kanatı n üstüne geçip yere atlamak dört ad ı m g i bi
görünen iki adım gerektiriyord u .
Offf! Ne geceydi. Her taraflm kat1-kat1-kaskat1
kesilmiş. Şurada güneşin altmda. . .
Hay1r! Senin sözlerini tekrar etmeyeceğim. Beni
hasta ya da klSitii ya da mutsuz k1/acak transa girme­
ye yöneiten önerme/erini reddediyorum. KatJ-katJ­
kaskatJ değilim. Tam tersi, şu anda ve buraakta mü-
Hipnozcu

kemmel bir yaşamm mükemmel bir ifadesiyim. Bir


y1lan kadar bükülgenim bu sabah. S1fir aa, s1fir rahat­
SIZlik Sağl!ğ1m mükemmel, eneJji doluyum, keskinim,
uyamğ1m, dinlenmiş ve uçmaya hazmm!

Bir tarafı de-hipnotize numarasını uyguladığını


bil iyordu . diğer tarafıysa işe yarayıp yaramayacağını
merak ediyordu . Ve çok şaşırmasına rağmen yaradı­
ğ ı n ı anlıyord u .
Kaslarındaki sertlikler yok oldu. kanını emmek
için boynu na yapışmış bir vampire benzeyen o ilk
önermesi n i kucaklamak yerine. itmesini izleyen ilk sa­
n iyenin birinci çeyreğinde hepsi silinip gitti .
Şafağın i l k ışıklarında kasları hiç tutulmamış gibi
1 1 41
yürümeyi denedi ve ilahi bir etkiyle iyileşmiş gibi ko-
lay. gevşek ve normal adımlar atmaya başladı .
I çindeki tribünlerden bir alkış yükseldi. Refleksle
yapılmış m ucizevi bir gösteriydi onunki: Olumsuz bir
önermenin neredeyse geldiği anda reddedilmesi. ger­
çek yapın ı n kabul ü , önermenin reddedilenler arasında
yok olması , yürüme yetisinin saniyeler içinde yeniden
edi n i l mesi .
' Bu dünya gerçekten göründüğü gibi değil, ' diye
düşündü pist boyunca bir gezinti koşusu tutturur ve
zaferi tadarken. ö nermeler öyle ya da böyle bir şekil­
de var alacaksa. neden engelleyici olanlar yerine ay­
dınlık olanlar kabul edilmesindi ki? Bunda yanlış olan
neydi?
f(fchard !'3ach

Şöyle bakacağ1m olaya: Kendi hatlanm1 yeni baş­


tan döşüyorum. Her aşamada negatif ene!]ileri poziti­
fe dönüştürüyar ve ne olduğunu görüyorum. Tann
biliyor ya, bu yaşama yetecek kadar negatif önermeyi
kabullendim: şimdipozitif önerme/er zamam.
Bu kadar basit bir şeyin insana kendini tuhaf his­
settirmesi. . .
Hemen kesti düşü nceyi . Kendini h iç de tuhaf h is­
setm iyordu . Doğal , norma l , doğru h issed iyord u ken­
dini. Gülümsedi .
Işi fazla ötelere taş1maya!Jm. Hay1r! Hatlanm1
yeniden çekmeye başlayarak zaten yeterince öteye ta­
ŞJdJm. Ve bu yaptiğim işe yaradi. KapJ!anmdan geçe­
1 42 1
bHen/er sadece pozitifyaşam-olumlayJCJ!ar.
Herhangi birinden gelebilecek negatif önerme/eri
reddetme hakkim sak/1 tutuyorum.
I çindeki cesur, enerjik ve gi rişken yen i iyimserlik,
· Gelin! diye bağırdı karanlığın g üçlerine: · Benim için
hazJr/anan sonraki plan nedir? Salwerin, gelsin. Eli­
nizden gelenin en iyisini gönderinf
Jamie Forbes aklı için verdiği savaşa bir kahkaha
attı ve girdiği bahiste parasın ı yen i dostun u n üzerine
yatırdı .
I çindeki öğretmene , · Teşekkür ederim, ' ded i : ·şu
andan başlayarak büyük değişiklikler göreceği'ni umu­
yorum.·
23

Fırtınalardan sonra gökyüzü pırıl pırıldı . Tüm


g ü neydoğu pilotların deyişiyle keskin açıklıktaydı. 1 1 43
Jamie Forbes uçuş öncesi hazırlıkları yaparken
öğ len saatlerinde küçük bezeleri andıran cumulus bu­
l utları beklemek gerektiğini düşündü. O köpük beze­
leri akşamüzerine doğru yine fırtına bulutianna döne­
cekti .
Güneş doğu ufkundan kurtulurken T-34'ün te­
kerlekleri de yerden ayrılıyor, uçak güneydoğuya
doğru yükselmeye başlıyordu. Hava serin , ama üstüne
tereyağı sürülmüş buz kadar pürüzsüzdü. Pilot. evi­
n i n olduğu yerleşimin havaalan ına kusursuz bir iniş
gerçekleştirdiğini, sonra hangara doğru taksi yaptığını
can landırdı gözünde.
feichard (Jach

ü ç bin beş i rtifasında aklının kötü mser yanı şey­


tanın avukatlığına soyu ndu ve onu sahneye itti .
Kusursuz bir iniş olmayabilir. Bir şeyler kötü gi­
debilir. Motor devre diŞI kalabilir. Elektrik sistemi çö­
keb!lir. Iniş takimlan yanya kadar aÇJ!Jp orada s1k1şa­
b1lir.
I çsel iyimserl iğinin o karanlık d üşü ncelere karşı
hücuma geçerek hepsi ni inkar etmesini bekledi . H içbir
şey olmad ı.
Yağ hattı kopabilir.
Olabilir.
' M ü mkün değil , ' demeyecek misin? 'Oiumsuzlara
1 44 1 Geçit Yok! ' ilkesine ne oldu?
Bir motor anzasmm olumsuz yam nerede? Uç­
mayl sevmenin önemli nedenlerinden biri de beklen­
medik olanla karşiiaşma olaslf1ğ1 değil mi? Yağlama
hattmm devre d1ş1 kalmasi bir olgu, bir smav. likokul
dilbilgisi dersindeki heceleme smavmdan daha olum­
suz değil.
Elbette. Haklısın .
Neyin olumsuz olduğunu bilmek mi istiyorsun?
Işte olumsuz: .
" Hastayı m . "
"Tuzağa sıkıştı m . "
"Aptalım. "
Hipnozcu

.. Korkuyorum . ..
" En üst be n l iği md e n ayrı düştüm . ..
Olumsuz, bir smav değildir: başans1z olduğunda
yüzleştiğin şeydir olumsuz.
" Neden 'Sınav Yok' önermesiyle h i p n oz olup, be­
lasız bir uçuş yapmıyorum?" diye soruyla yanıt verdi
pilot.
Yapamazsm. Nedenini bilmek istiyor musun?
Neden?
Çünkü sen smavdan geçmeyi seviyorsun, kendini
kamtlamay1 seviyorsun.
Pilot bunu düşündü. Sadece uçmakla ilgili sınav-
1 145
l a r değildi bunlar.
Sadece uçakla ilgili değil. Tüm smavlar.
Sen kendine o kadar g üven irken ben neden öyle
değilim?
Kendine güvenmediğin yönündeki bir önermeyi
kabullendiğinden beri artik öyle değilsin. Nedenini
söyleyeyim sana. Ben kendime güveniyorum, çünkü
etrafimdaki şeylerin kendi inamşlanm olup olmadiği
konusunda kayg!lanm yok. Öyle olduklanm biliyorum.
On/an kendime önemli nedenlerden ötürü sağladlğ1m1
biliyorum. lzninle, Güven alamm sen bunu kendin ya­
pabilecek kadar rahatlayana dek biraz do/duracağim.
Teşekkü r ederim ama . . · .
t<ichard tJach

Ama ne? O boşluğa bir olumsuz yerleştirmeyi mi


planl!yordun?
Pilot yavaş düşünüp tepki veren birisi sayı lmazd ı .
Yine de, ' B u n u h e r za man yapa ma m . · tü ründen bir
kararsızlık içinde biraz ağır kaldı.
Teşekkür ederim ama . . . Yard ı m ı na i htiyacım
yok.
Yüksek benliğinin bununla eğlendiğini hissetti .
Iyi. lhtiyacm olursa haber ver. Hoşça kal.
O yeni arkadaş gidince bir yalnızlık basmıştı .
"Yalnız h issetmiyorum kendi m i , .. dedi yü ksek
sesle. Tamamen g itmemişti ; o karşılaşma sona erm işti
sadece . Daha yüksek yerlerde kon uşla n m ış ben l i kler
bulmak ve çağrı yapıldığı zaman yan ıt verecekleri ni
bilmek iyiyd i .
Varmış g i b i gösterdiği güvenin alevlenerek ger­
çek güvene dönüştüğünü hissetti . Jamie Forbes'in
içinde bir şeyler değişm işti . Tüm o Kültür Yol uyla
Hipnoz konuşmaları boş bir sözcük oyu n u değildi.
Fikri ne kadar i ncelerse, gerçek old u ğ u n u bizzat gö­
rüyordu .
Her sorunun yanıtı gayet net. hızlı ve beklenme­
dik yolla gelecek.
Uçak dört-bin-beş'te bumunu biraz kaldırarak sis
katmanının içi nden geçti , bulanıklığın yerini dev pat­
lamış mısırlarını çağrıştıran bul utlar aldı . Gölgesi bir
Hipnozcu

an için sis katmanının üstüne düşerek Technicolor


amblemindeki renklerin hepsini içinde barındıran tam
dairesel bir gö kkuşa ğının ortasında beliren. keskin si­
ya h ışıktan oluşmuş bir u ça k silueti yarattı .
Ahhh! Uçtuğun zaman bunun gibi resimleri. ya­
nm saniyelik enstantaneleri kendi gözün/e yakalar.
onlara sonsuza dek sahip ÇJkarsm. Ne yaşam ama!
Karatahtanın üstündeki sözcüğü hatırladı: rüya­
sındaki sözcüğün aklına düşmesi ilginç değil miydi?
Anlamaya çal ıştı . Diğer hepsi silinmişken neden Yaşam
tek başına kalmıştı?
Bunu sana aç ı k l arnam gerek i yor mu?

Tekrar merhaba. 1 1 47
Ney i n gerçek o l duğunu b i l mek i s temi ş­
t İ n, hat ı r l ad ı n m ı ?
Geri kalan her şey önerme/er ve görüntülerse. . .
Evet, hatJr!ad1m. Ah! Yaşam m1? Gerçek olan yaşam
m1?
Beş-bin-beş irtifasında düşünceleri pervane devri
h ızından d üşüş düzeyine. devrim inançları dakikada
2700 devirden 2400'e geriledi . Gerçi bunu göstere­
cek bir takometre yoktu a ma . . .

Bana Gerçek 'i öğretirken vizyona ya da işitmeye


ya da dokunmaya güvenemem; bunlarm hepsi transf­
mm parça/an.
f<ichard (Jach

öte yandan, yaşad1ğ1m1 biliyorum. Bu gerçek.


Ben gerçeğim.
'Hep öy l e o l dun, · dedi fısı ltı : 'Hep d e ö y l e
o l acaks ı n. ·

Tüm bu şimdi-görüyorsun-şimdi-görmüyorsun
uzayzaman sahtekarllğma. tüm önerme/er ve yanllŞ
yönlendirme/ere. tüm kuram/ar ve yasalar ve bize as­
/mda olmadiğimlZ kişiler: havai fişekler evreninde yer
alan çark1felek bir galaksinin kesintisiz nükleer patla­
malar çevresinde sonsuz spiraller çizen bir düzine ge­
zegeninden biri olan küresel taş eriyiğinin soğumaya
yüz tutmuş yüzeyinde iki ayak üstünde yürüyen yara­
tlklar olarak davramlmasma rağmen, maskelerimizin
gerisinde. hiç-doğmamlŞ ve hiç-ölmeyecek bitimsiz ve
ebedi tek ilke Yaşam 'd1r ve gerçek ben. sönmeye yüz
tutmuş ateşler/e değil, o tek gerçekle birlikteyim.
Bir yuvaya olan az1ak inanayla bizler. antik za­
man/ann y!ld1z!ara yaylimlŞ uygarilkiara inanç duyan
yabana tür/en: ölümden sonraki yaşamm ve daha öte
düşlerin boyutlannm ruhsal yarat1klan: hepimiz içten
içe sembollerde boy gösteriyoruz. her birimiz ölme­
yen Gerçek 'in anlik parlamasi ve kwllamf.YJZ.
Gözlerini kırpıştırd ı .
Düşündüğüm bu şey de ne? Bunlan nereden bili­
yorum?
ÇOnkO s e n uça k l a r l a uçuyor s u n , Jam i e . . .
Hipnozcu

Hadi camm! Ondan olamaz. . .


. . . v e ç li n kli i ç i nde o l an h e r k e s g i b i her
ş e y i ba ş ı ndan b e r i b i l i yordun · · · Sadece bu
nok t adan ö t e her şey i hat ı r l amaya karar
verd i n.
Bu s e n i eg l end i r i yor mu?
Dünyalar yaratmak m1? Evet, eğlenceli ve gayet
iyi gidiyor. Sen . . . Hepimiz her önermede, her görün­
tüde, ifadede, onaylamada dünyalar yaratmakta oldu­
ğumuzu anladJğJmJzda. . .
Aniayacak mJ.Yim bunu?
Can s ı k ı n t ı s ı n ı ç a r e s i z c e ö z l em i yor s a n ,
bundan ger i dönüş yok. 1 149
Pilot bir yaşam boyu ö�renmeyi bekledi�i şeyin
kenarında dengeye gelmişti.
Bir şeyi doğru anlamama izin ver; doğru gidişata
yönfendirilip yönlendirilmediğimi söyle bana. Bir yer­
lerde yüzer konumday1z ve yaşanmasmm eğlenceli ol­
duğuna inandiğimiz bir hikaye düşlüyoruz. . .
Bir y e r l erde y il z e r ha l de deg i l i z . Bunu
da nereden ç ı kard ı n?
. . . hikayemizi düşlüyoruz ve kendimizi o h1kayede
rol alabilecek karakterlerin yerine koyuyoruz.
t<ichard (jach

'Herha n g i b i r h i ka y e d e o l marn ı z g e r e km i ­
yor, · d edi e n üst benliği; 'Ama · · · Ş i md i l i k iyi
d i y e l i m. Devam e t . ·

Kendimizi düşsellikten, önerme/erden ve fikirler­


den yaratJYoruz: kendimizi içinde olmak istediğimiz
trans haline çoktan geçmiş bir sürü insanm olduğu bir
çevreye çekiyoruz.
O dünyayi yaratanm ben olduğumu, onu ne za­
man istersem kendi önerme/erim/e değiştirebileceği­
ml: iyileştireb/leeeğimi hat1r/ayacağ1m.
Hikayemizi ne zaman istersek herhangi bir yöne
çevireb!liriz, ama uzayzamana duyduğumuz inanç bi­
zim denizimizdir: sahnemizdir ve onu değiştirebilece­
ı so ı
ğimizi unutur unutmaz yaratlCI trans hali yerine tam
tersi bir halde yaşamaya başlanz.
Yara t ı c ı t r a n s ! Bu çok ho ş .

Bedeniere sahip değ!lizdir,· on/an kesintisiz düşle­


riz. Kendimize sürekli önerdiğimiz şey oluruz,· hasta­
lamnz ya da sağl!klf.YIZdlr, mutlu ya da mutsuzu_zdur;
düşüncesiz ya da zekiyizdir.
Duralayıp bir geri dönüş bekledi. Sessizlik.
Hey, beni duyan var m1?
D i n l i yorum. Devam e t .

Hepsi bu kadar. Geldiğim yer burasi yani.


HipvtOZCIA

Vard ı ğ ı n yer ora s ı değ i l . Onun çok öte­


s i nd e s i n. Ama ge l d i ğ i ne i nand ı ğ ı n yer ora s ı
v e bunda s a k ı nca yok. Sen i doğru okuyorum,
değ i 1 m i , sevg i l i ö l üm l ü? Her zaman i ç i nde
bu l unan, s ana uçma fantez i n i yaşatan şu ma­
v i t ü y l ü kana t l ar ı n s ah i b i o l duğunun fark ı ­
n a yen i vard ı n. B i r m i l yüksek l i ğ i ndek i b i r
uçurumun kenar ı nda duruyor sun, gUven duya­
rak öne doğru e ğ i l i yorsun, kana t l ar aç ı l ı ­
yor, denge durumundan ç ı karken o konuma ha-
��d a ge l ec e ğ i n i umuyorsun. Öy l e m i ?
Evet! Dengemi havada buluyorum!
İyi.
l ısı
Bu Jamie Forbes'in bir süre için yüksek benligin­
den d uyacağı son söz oldu. O zamanı kendisine söyle­
digi şeyi düşünerek geçirdi.
24

Öğleden sonra n ı n i l k fırtınasın ı n i l k yağmur dam­


ts2 1 laları yere çarptığı nda T-34 i n iş yapmış. yakıt a l m ış ,
hangarın ı n g üvenliğine çekil mişti . Pilot arabasıyla
yağmur a ltında eve giderken uçuşu a kl ı ndan ç ı ka rd ı ,
Catherine i l e onca zaman sonra geçireceği zamanın
tadına önceden varmaya koyu ldu . Ona anlatacağı ,
onun bakış açışısından görmek istediği çok şey vard ı .

Ertesi g ü n ü o yolcu l u kta neler olduğ u n u anım­


samaya , uçuşları . kendisine anlatılan ları , fikirleri yen i ­
den yaşamaya , olabildiği nce fazlasın ı kel i me kel i me
yazıya geçi rmeye ayırdı . El yazısıyla yetm iş sayfa tut­
tu hepsi .
Öğrenci leri birer atmaca sabrıyla bekl iyordu on u .
Hipnozcu

Claudio eastelli'yi küçük Cessna ile çıkardığı son­


raki eğiti m uçuşunda. " Dümen kilitlenirse ne yapar­
sın?" diye sord u .
" Kanatçıklarla yön veririm uçağa. "
"Göster."
Sonraki soru: " Kanatçıklar sıkışırsa ne yaparsın?"
" Hem dümen hem de kanatçıklar mı kilitleniyor.
yoksa biri m i , efendim?"
" I ki sistem de sıkışıyor. Dümeni de kanatçıkları
da dondurd u m . yan i onları ku llanamıyorsun . "
Uzunca bir sessizlik. " Öyle bir şey olamaz. "
" Bana oldu , " dedi eğitmen . "Alet çantası kayıp 1 153
d ü men pedallarının altına girdi, küçük bir kız ceketi
de her nasılsa uçup kanatçıkları uzanan kabiolara do-
landı . Şu anda öğrenmekte olduğun şeyi öyle öğren-
dim . "
" Bilmiyorum . . . "
" Kapılar. Claudio. Kapıları aç ve ne olacağına
bak. "
Öğrenci kapının kolunu çevirip itince dışarıdaki
şiddetli hava akı m ı içeriye doldu . "Vay canınal Uçağı
çeviriyor! "
"Hem de nasıl . ö nce sola, sonra sağa doğru dok­
san derecel ik birer dönüş yap. Sadece kapılarla. "
t<ichard !:3ach

Dersin sonuna doğru soru daha da üst d üzeye


ulaştı : "Dümen kilitlense ve kanatçıklar ve yükseltici
sıkışsa ve ayar kablosu kapsa ve tüm göstergeler bo­
zulsa ve gaz kolu en açık düzeyde kalarak en yüksek
kalkış gücün ü sağiasa ne yaparsın?"
"Ben . . . Kapı ları ku l lanırım ve yakıt karışı m aya­
rını motorları durdurup kaldıracak şek i ld e ku l l a n ı rım
ve . . .
"Göster. "

Uçuş eğitiminin ki mi böl ü m leri Jarnie' n i n öğren ­
cileri için zord u , ama onlar öyle derslerden son ra
1 54 1 ü rkrn ek yerine daha g üven l i uç maya başla m ıştı ve o
eğ iti m a nlayışı nı öğrendikçe sayı ları artarak gelecek­
lerdi.
I ki b i n fıtte Jamie gazı sıfı ra kadar itti . " M otor
bir kez daha devre dışı kaldı , Bayan Cavett. Nereye
inerdin iz?"
Öğrenci o eğitim uçuşu ndaki beşinci mecburi i n iş
denemesinde çok daha rahattı . R uti n işler: Eğ itmen
gazı keser, öğrenci iniş alanı belirler, orası bir pistm iş
gibi planör uç uşuyla havada süzü lür. Eğitmen öğren­
cinin güvenli i n iş yapacağını anlayınca gaz verir, uçak
tekrar i rtifa kazanır.

Ama o sefer farklıyd ı .


" l neceği n yer şurası mı?"
Hipnozcu

" Evet efendim. Patikanın yanındaki hasadı kaldı-


rılmış tarla. ··
" Rüzgarı yandan alarak m ı ineceksin?"
"Hayır. Rüzgara karşı . "
" Bunu yapabileceğinden emin misin?"
" Evet efendim. Kolayca yapabiliri m . "
Jam ie Forbes hava-yakıt karışı mını sıfıra çekti .
M otor rölanti konumunu kaybedip durdu , pervane
birkaç dönüşten sonra hareketsiz kaldı. uçak rüzgarın
yum uşak h ışırtısının duyulmaya başlamasıyla birlikte
planör uçuşuna geçti .
" Ö zür dilerim. efendim . . . Ama az önce siz . . . "
" Evet. Karar verdiğiniz yere en iyi inişi yapın ,
l ıss
Bayan Cavett. "
Jam ie Forbes pilotların kitapta bulamayacağı .
kendileri içi n havada ilkyardım oluşturacak uçuş tali­
matlarında uzmaniaştığını düşünürdü. Artık bunun
farkl ı bir şey olduğunu biliyordu.
· Ben öğretmiyorum, diye düşündü ; · önermede
·

bulunuyorum ve öğrenaler kencl!lerine öğretiyor. ·


Akirler öneriyorum. Neden kap1/an açmayı de­
nemiyorsun? Neden aletli uçuş yerine hislerin/e uçma­
YI denemiyorsun? Neden şuradaki çayıra nokta inişi
yapmayi denemiyor, sonra uçaktan inip otlar üstünde
ZlplamJ.Yor. mecburi iniş yapmak zorunda kaldiğmda
Richard !:)ach

ham zeminin herhangi bir pist kadar iyi olduğunu


kendine kamtlamf.Yorsun?
"Kim dem iş? Sen bir eğitmen değ i l , hipnozcu ­
su n ! "
Maria ! Sa niyenin küçücü k b i r kesri için Wyoming
semaları ndaydı Ja mie.
" Ben ölüme gidiyorum ve adam bana çocukl u k
oyuncaklarımı soruyor. Yardıma gelecek o kadar i n ­
san varken b u çatiakia m ı baş başa kaldı m?"
Rastlantıyı kendi hayatını kurtarmak ve
uzayzaman d ünyasın ı n nasıl çal ıştığı n ı göstererek be­
nimkini değiştirmek için ku llanan Maria Ochoa söylü-
yordu bun u . Maria'yı h i pnotize etme olayında mesele
156 1
ben im ona sunduğum yirmi daki ka l ı k yardı m değ i l ,
onun beni sonsuza dek değ iştirecek olan hediyesiyd i .
Sevgili Maria, şu anda her neredeysen hediyeni
sana ulaştJracağJm.
Arada sırada öğrenci lerinden birinden mektup.
telefon ya da e-posta gel ird i :
' Motor durunca , yan i a lev a l ı nca . yakıt besleme­
sini kestim , yakıt karışı m ı n ı kapattım , pervaneyi
en düşük devre indirdim ve yanı başımda sizin
sesinizi duydum: Ot/ağa en iyi süzülme inişinizi
yapm, Bay 8/aine. Ö n cam tamamen makine ya­
ğıyla kaplanmıştı Bay Forbes, ama ben d ü men
pedalına yüklendi m , son dönüşü yaptım ve alev-
Hipnozcu

ıere kadar olan mesafeyi yan camdan görme fır­


satı yakaladım. Çizik bile yok! Yaptığım en yu­
m uşak i niştil Teşe kkür ederim! '
Mektupları saklardı Jamie.
Yolcul uğumda ebeveynlik edip yol gösterdiği için
en yüksek ben liğime müteşekkirim .

Görüşü sıfıra düşüren bir sisle kaplan m ı ş gri bir
sabahtı . Telefon çaldığında b ilgisaya r ın başında han­
gar kirası için bir çek yazıyordu.
Dönüşmeyi seçtiğim kişi olmak için gereken her
şeye sah1bim.
1 157
Telefonu a çtı . "Aio?"
" Ben . . . Ben Jamie Forbes'i aramı şt ı m .. . .. Biraz
tedirgin bir kadın sesiydi bu.
"Ve onu buldunuz . ..

"Siz uçuş eğitmeni misiniz?"


" Evet. uçuş eğitmeniyim. Ama reklam ya da ilan
vermem. Siz de rehberde kayıtlı olmayan bir numara­
yı a ra dın ı z . "
" U çm ayı öğrenmek istiyorum. Ba n a öğreteb i l i r
m isiniz?"
"Özür dilerim, han 'fendi. O tür eğitmenlerden
değilim ben . Bu numarayı nasıl buldun uz?"
Richard (jach

"Bir uçak dergisinin arkasında görd ü m . Birisi el


yazısıyla ism in izi ve telefon nu rnaranızı yazıp yan ı na
not düşmüş: ' I yi bir eğitmen . · B�n . . . "
" Bunu duymaktan m utl u oldum . Ama ben bröve­
nizi aldıktan sonra öğrenmek isteyeceğiniz şeyleri n
eğitimini veririm. Deniz uçakları , kuyru ktantekerl iler,
ileri uçuş tekn ikleri . Civarda birçok uçuş oku l u var ve
eğer sonrasında ilave eğitim isterseniz beni arayı n ve
konuşal ı m . "
" Kapatmayın ! "
" Kapatmayacaktı m , " dedi Jamie. " H oşça kal de­
menizi bekliyordu m . "

1 58 1 " I yi bir öğrenciyimdir. ö n çalışmalar yaptı m . "


" I şte b u durumu değiştirebi lir. Yan kayma ne­
dir?"
"Bir manevra . . . ö nce tuhaf bir görüntü verir . "
Kadın smanmaktan mutl u l u k d uyarak yan ıtlamaya
koyu ldu. " Uçağı bir tarafa yatırırsınız. ama ters tarafa
yalpa yaparsınız. Yan kayma rüzgar altında iniş ya­
parken sizi sürüklenmekten korur; retanızdan çıkma­
mza neden olabilecek bir rüzgarda düz gitmenin tek
yol udur."
"Güzel tanımlama oldu . " Ders kitapları ndaki ,
kısmen doğru olan 'hava hızını artırmadan irtifa kay­
betmenin bir yoludur' yanıtı n ı beklemişti en fazla .
Hipvıozcu

" Her zaman uçmak istedim. Annem de öyle. Bir­


likte öğrenecektik, ama o yapamadan öldü . . . Yani
uçmayı öğrenemeden . "
Jamie yapabilseler. birlikte öğrenmenin onlar için
eğlenceli olacağını düşündü. "Çok üzüldüm. ··
" Benimle konuştu . . . Dün gece annemi rüyamda
görd ü m . I kimiz için de öğrenebileceğimi. benimle bir­
likte uçacağını söyledi . Sonra bu sabah marketteki
alışveriş arabasında arkasında adınızın ve nurnaranızın
yazılı olduğu dergiyi buldum. Bu sanki . . . I lk başlayan­
Iara da ders vermiş almalısınız. Yapmıyor musunuz?
H iç mi? Görüşme bile olmaz mı? Yani . . . I ki kişilik öğ­
renmek zorunda olan. o nedenle de iki misli fazla çalı­
şanlar da olmaz mı?" j 1 59
Jamie bu söz üzerine gülümsedi. Dünyanın sonu
olmazd ı . Kadının doğru yaklaşımı yaptığı kesindi. Eği­
lim-seçim-tutku. Gerçekleştirmek için.
Bir dakika kadar konuşup ön görüşme için bir
randevu ayarladılar.
Kadı n rahatlamış ve artık mutlu bir halde, "An­
nem insanın uçuş eğitmenini saçının rengine bakarak
seçtiğini söylerd i , " dedi. "Size saçma geleceğini biliyo­
rum . ama sormak istedim: Saçınız gri mi?"
" Bütün tevazuuma rağmen öyle olduğunu be­
lirtmem gerek. Ve sanırım isminizin ne olduğunu
sorman ı n . sırası geldi. "
t<ichard !Jach

"Özür dileri m . Sanırım heyecanla bazı şeyleri at­


ladım . Ben Jenn ifer Black O 'Hara . Arkadaşlarım bana
Jennifee der . "
Duyduğu isim le girdiği felçten kon uşma bittikten
ve aradan yedi daki ka daha geçtikten sonra sıyrılan
Jamie onu düzgün. ama biraz titrek harflerle uçuş
programına kaydetti .
Rastlanti beni almam gereken dersleri olan ve
benden ders alabilecek başkalanna da yöneltecek.
Hipnozcunun kızına söylemem işti . ama onun ya­
pacakları görüşmeden ol u m l u notla ayrılması ve uç­
mayı kendisiyle öğrenmesi olası l ığı fazlaydı . Sı navdan
birlikte geçeceklerd i ; Jen nifee ve annesi. I kisi birl i kte.
1 60 1

You might also like