Professional Documents
Culture Documents
Sinif Gi̇ri̇ş Ve Hi̇kaye Üni̇tesi̇
Sinif Gi̇ri̇ş Ve Hi̇kaye Üni̇tesi̇
Sinif Gi̇ri̇ş Ve Hi̇kaye Üni̇tesi̇
SINIF
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
“GİRİŞ” VE “HİKÂYE” ÜNİTELERİ
DERS ÖZETLERİ
1. GİRİŞ ÜNİTESİ:
Edebiyat, Arapça bir sözcük olup “edep” kökünden gelir, edep
ise “iyi ahlak”, “incelik” ve “terbiye” anlamlarına karşılık
gelmektedir. Edebiyat; olay gözlem, duygu, düşünce ve hayalleri
insanda güzellik duygusu uyandıracak şekilde sözlü ya da yazılı
olarak anlatma sanatıdır. İnsan yaşamını konu alan ve dili bir araç
olarak kullanan edebiyatın tarih, felsefe, coğrafya, psikoloji,
psikiyatri, sosyoloji gibi bilimlerle ilişkisi vardır.
EDEBİYAT-TARİH İLİŞKİSİ: Toplumun dinî yaşantısı, inançla ilgili ritüelleri edebî eserlere
Hem edebiyatın hem de tarihin ana konusu insanlar ve konu olmuştur. Örneğin Türk edebiyatında “Uygur Metinleri”
insanların başından geçen olaylardır. Tarihî bir olay, tarih açısından Maniheizm ve Budizm dinleriyle ilgili bilgiler içerir. Oluşturulan
olduğu kadar edebiyat açısından da önemli bir kaynak olabilir. edebi eserlerde içinde bulunulan inanç sisteminin değerlerini, inanç
Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi toplumumuz açısından son esaslarını bulmak mümkündür.
derece önemli olan tarihî olaylarla ilgili pek çok eser kaleme Dinin etkisi her dönemde edebiyatta önemli bir yer tutmuştur.
alınmıştır. Örneğin Türk edebiyatı İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası olarak
Tarih; insanların, toplumları etkileyen faaliyetlerinden doğan ayrılmasının nedeni de din değişiminden kaynaklanmaktadır.
olayları yer ve zaman göstererek anlatan, bilgilerini belgelere İslamiyet sonrası Türk şiirinde görülen Tasavvuf edebiyatı kaynağını
dayanarak ispatlayan objektif bir bilim dalıdır; edebiyatsa bir sanat dinden alan bir anlayışı ortaya çıkarmıştır.
dalıdır. Tarih, incelediği eserdeki veya olaydaki görüşleri nesnel
olarak aktarırken, edebiyat bunların öznel yorumlarını da Din, konu itibariyle de edebiyat için zengin bir içerik
aktarmaktadır. oluşturmaktadır. Şairlerin dünya ve ahiret inançları, Allah aşkı,
peygamber sevgisi, toplumda dini kaidelerin öğrenilmesi, dini
Yazarlar, edebî eserlerinde tarihin verilerinden yararlanırlar.
açıdan getirilen kurallar edebiyat için bir kaynak oluşturmuştur.
Konusunu tarihten alan roman, hikâye, şiir, tiyatro türündeki
Bundan dolayı da din ile edebiyat iç içe geçmiş iki önemli alan olarak
yüzlerce eserin varlığı bunun en önemli göstergesidir.
karşımıza çıkmaktadır.
B. BATI TÜRKÇESİ :Hazar Denizi’nin güneyinden geçerek batıya gelip Dede Korkut Hikâyeleri, destan döneminden halk hikayeciliği
yerleşen Oğuz Türklerinin yazı dilidir. Türkçenin Eski Türkçeden dönemine geçişin ilk örneği olarak kabul edilir. Oğuz Türklerinin
sonra görülen iki kolundan birini oluşturur. XIII. yüzyıldan günümüze yaşam biçimleri, kültürleri, inanışları, mücadelelerini ortaya
kadar kesintisiz devam etmiştir. Diğer yazı dillerine göre daha çok koyduğu için çok önemli bir eserdir. Eserin asıl adı “Kitab-ı Dedem
gelişme göstermiştir. Batı Türkçesi; Eski Anadolu Türkçesi, Osmanlı Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân”dır. (Oğuzların diliyle Dedem
Türkçesi ve Türkiye Türkçesi olarak üç devreye ayrılır. Korkut’un kitabı). Halkın ortak malıdır. İçinde bir ön sözle on iki
a) Eski Anadolu Türkçesi (Eski Türkiye Türkçesi): Batı Türkçesinin ilk hikâye vardır. Eser Akkoyunluların egemen olduğu Kuzeydoğu
devri olan Eski Anadolu Türkçesi XIII. yüzyıldan XVI. yüzyıla kadar Anadolu Bölgesi’nde XIV. yüzyıl sonlarında veya XV. yüzyıl
devam etmiştir. Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlı bu başlarında halk ağzından derlenerek yazıya geçirilmiştir. Bu
devre girmektedir. hikâyelerin ilk defa Dede Korkut adlı bilge bir ozan tarafından
b) Osmanlı Türkçesi: Türkçe Osmanlı Devletinin sınırları içinde, anlatıldığına inanılmaktadır. Her hikâyede adı geçen, olaylardan
Hazar’dan Orta Avrupa ‘ya, Kırım’dan Afrika’ya kadar geniş bir hisse çıkaran, hana dua eden Dede Korkut; hikâyenin yazarı değil
sahaya yayılmıştır. Bu yayılma XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar daha çok manzum destani hikâyeler anlatan, ozanları simgeleyen
devam etmiştir. Türkçe bu devrede yabancı dillerden pek çok kelime bilge bir kişidir.
ve gramer şekilleri almıştır.
c) Türkiye Türkçesi: Batı Türkçesinin üçüncü devresi Türkiye Türkçesi
devresidir. Genellikle “Yeni Lisan Hareketi” bu dönemin başlangıcı
kabul edilir. 1908 yılından bu yana yüzyıla yakın bir zamanı içine
alan bu devrede Türkçe yabancı gramer şekillerini bırakmış ve kendi
yatağında akmaya başlamıştır. Bu devrin temelinde, İstanbul
konuşmasının esas alındığı bir yazı dili vardır. Türkiye Türkçesinin
gelişmesi içinde Yeni Lisan Hareketi’nden sonra en geniş çalışma Dil
İnkılabı’dır. 1928’de Latin alfa besinin kabulü 1932’de Mustafa
Kemal Atatürk tarafından Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil
Kurumu)’nin kuruluşu bu hareketin önemli halkalarıdır.
CENKNAMELER
Hz. Ali’nin kahramanlığını konu alan dinî destansı hikâye
örnekleridir. Hz. Ali, İslam tarihi içerisinde yiğitliği ve
kahramanlığıyla da önemli bir yere sahiptir. Onun içindir ki Hz. Ali ve
onun etrafında gelişen hikâyeler, Türk edebiyatı içerisinde oldukça
geniş bir yer tutar. Onun kahramanlıkları dilden dile anlatılarak kimi
zaman tarihî hakikatleri de aşarak destansı bir boyuta ulaşmıştır. Bu
yönüyle Hz. Ali Cenknâmeleri; kahramanlık konusunu işleyen, dine
dayalı destansı hikâyeler içerisinde yer alır. Sözlü gelenekte var olan
cenknâmeler, daha sonra yazıya geçirilmiştir.
MESNEVİLER
Mesneviler bir bakıma Divan Edebiyatı Dönemi’nde günümüz
roman ve hikâyesinin yerini tutan uzun soluklu eserlerdir. Mesnevi,
divan edebiyatına ait bir nazım şeklidir. İran (Fars) edebiyatından
Türk edebiyatına geçen bu nazım şekli, beyitlerden oluşmaktadır.
Her beyti kendi arasında kafiyeli olup kafiye düzeni aa-bb-cc-dd ...
şeklindedir. Bu özellik, şaire kafiye bulmada kolaylık sağlamaktadır.
Halk hikâyelerinin konuları genellikle aşk (Kerem ile Aslı, Tahir Bu nedenle mesnevi, şairler tarafından rağbet gören bir nazım şekli
ile Zühre, Arzu ile Kamber, Âşık Garip Hikâyesi...) ve kahramanlıktır olmuştur. Hatta Lamî Çelebi, Taşlıcalı Yahya, Ali Şir Nevaî gibi bazı
(Köroğlu vb.). Bazen de her iki konu birlikte işlenir (Kirman Şah, sanatçılar hamse (beş mesneviye verilen ad) sahibi oldukları için
Yaralı Mahmut...). Hikâyeleri ortaya çıkaran olaylar, gerçek ya da onlara ayrı bir önem verilmiştir. Genellikle aruzun kısa kalıplarıyla
gerçeğe yakındır. Bu nedenle ortaya çıktıkları dönemin tarihî yazılan mesnevilerde beyit sınırlaması yoktur.
olayları bazen aynı şekilde bazen de hikâye gerçekliği içinde yer alır.
Kaynağı Türk, Arap, Hint ve İran olan, büyük ölçüde meddahlar ve
saz ustası âşıklar tarafından anlatılan halk hikâyelerinde ezgi ve şiir
iç içedir. Bu sözlü dönem ürünlerinde konuşma dilinin özellikleri
görülür.
HİKÂYE