Professional Documents
Culture Documents
Tarihlerin Özeti - İoannes Zonaras
Tarihlerin Özeti - İoannes Zonaras
ZONARAS
• •
• • •
OZEII
(KiTAP XVII-XVIII)
TARil-lLERi N Ö ZETi
(KiTAP XVll-XVlll)
i iıannes ZONARAS
Çeviren:
Bilge UMAR
Editör:
Nezih BAŞGELEN
ISBN: 978-605-396-095-9
Kitabevi/Satış Mağazası:
arkeopera www.arkeopera.com
5
yazını üzerine iyi bir öğrenim görmüş, Latince öğrenmişti. Bu sa
yede, kilise hukuku metinlerinin derlernesi niteliğinde, konuya
ilişkin inceleme yapanlar için çok önemli bir yapıtı da üretebil
miştir.
Şimdi, Anadolunun Türkleşmesi tarihi bakımından bizler (Türk
ler} için özel önem taşıyan son iki bölümünün (kitabının} çeviri
sini sunduğumuz, Tarihierin Özeti adlı yapıtı; Psellos, Attaleiates,
Bryennios, Anna Komnena'nın yapıtlarından farklı olarak, daha
çok yazarın kendisinin tanık olduğu yahut onun yaşadığı dö
nemde geçmiş olayları anlatmaz; tersine, ana dokuyu, daha ön
ce yazılmış tarih yapıtlarının -en eskilerinden başlayarak- ince
lenmesi ve onlardan sağlanan bilginin özetlenmesiyle, evrenin
Tevrat'ta anlatıldığı üzere "yaratılmasından" başlayarak Alexios
Komnenos'un egemenlik dönemi sonuna kadar olan bitenlerin
anlatılması oluşturur. Bu nedenle de yapıt, "T;ırihleriıı Özeti"
adını taşır.
Bizans tarihçileri, ürettikleri yapıtın akla yakın bir anlatım düze
ninin bulunmasına dikkat etmekten geri kalmamışiarsa da, bu
düzeni metin içinde ara başlıklarıyla bölmek (ara başlıkları kul
lanmak} konusunda hiç titiz davranmamışlardır. Örneğin, Mikha
el Attaleiates'in gerçekten olağanüstü değerli tarih kitabında ya
zar anlatıma bir kez başladıktan sonra arada okuyucuya hiç ne
fes aldırmaksızın ancak kitabın sonundaki noktada durmuştur ve
hiçbir bölüm başlığı, paragraf başlığı vb. kullanmamıştır. Okuyu
cuya çok zorluk çektiren bu önemli eksiği, çevirimizde, köşeli pa
rantez içine koyu harflerle yazılmış ara başlıkları ekleyerek, gider
rneğe çalışmıştık. Zonaras'ın kitabında da tıpatıp aynı eksiklik
vardır; metnin ilk yayınlarını yapanlardan Du Cange onu, uzun
luk yönünden aşağı yukarı eşit 1 8 kitaba bölmüş ve her bir kitap
içinde belli bir konuyu anlatan bölümü de numaralandırmış, an
cak ne kitaplara (ana bölümlere} ne de bunların içindeki, numa
ralı bölümlere birer başlık koymuş. Ben yine, kendi eklernem ol
duğunu vurgulamak için, köşeli parantez içinde koyu harflerle
basılmış ara başlıkları ekleyerek, bu eksiği gidermeye çalıştım.
6
Tarihierin Özeti'nin 18 kitabından ilk 12'si, evrenin yaratılışından
ı. Constantinus/Konstantinos'un egemenliğine kadar olanlan an
latır. lordanes Gregoriades, çağdaş Yunancaya yaptığı çeviri için
bu ilk 12 kitaba ilgi duymamış. Daha sonraki 6 kitap, Byzanti
on'un Constantinopolis adı altında dev bir dünya kentine, Yeni
Roma'ya dönüştürülmesinin sonrasını ve dolayısiyle Bizans tari
hini anlatıyor ama, Türklerle ilişkinin olmadığı, Anadolu'ya Türk
men akınlarının ve yayılmasının başlamış bulunmadığı dönemle
ri anl<ıtan 1 3, 1 4, 1 5, 1 6. kitaplar da biz Türkler için (ülkemizin
Türklcşme öncesi tarihi hakkında da bilgiler verdiği, nice kenti
mizin kasabamızın o dönemlerdeki ahvalini anlattığı için) yine de
önem taşımakla birlikte, tam Türkleşme döneminin ilk onyılları
nı anlatan Kitap 17- 1 8, bunlara kıyasla kat kat daha fazla önem
dedir. Çünkü o son kitaplarda, bir de, Türkleşme sürecinin bu ilk
onyıllarda nasıl geliştiği hakkında, aynı çağda yazılmış hiçbir
rürkçc kaynaktan edinemediğimiz bilgiler bulmaktayız. işte bu
nedenle ben, öncelikle, yapıtın o bölümünün çevirisini yapmayı
doğru saydım.
Yapıtın özgün metni, M. Pinder/Th.Büttner-Wobst tarafından
Bonn'da 1841-1897 arasında yayınlanan Bizans yapıtları Cor
pus'u (CB kısaltmasıyla gösterilir) içinde c. 1-lll olarak yer almış
tı. lordanides Gregoriades bu metinden son 6 kitabı çevirmiş ve
onun kitabında (Kanake Yayınları, "Bizans Tarih Yazınının Me
tinleri" dizisinde, Atina 1 995, üç cilt), okuyucuya göre sağ yan
daki (tek numaralı) sayfalarda çağdaş Yunanca çeviri metni, sol
yandaki (çift numaralı) sayfalarda Zonaras'ın özgün metni veril
miştir. Biz de bu kitaptaki metinden yararlandık ve elbette ki onu
aniayıp Türkçeye çevirme çabamızda Gregoriades'in başarılı
çevirisini önemle göz önünde bulundurduk.
7
ANLATlM DÜZENi
KiTAP XVJl
ı:ı. Rumların, Bulgar Çarı Samouel ile savaşımı sürüyor. imparator ll. Ba-
sileios'un karakteri .39
...................................................................................................................
ı2. Halep emlri ile barış. Kuzey Afrika ve Sicilya Araplarının denizden
akın lan. Urfa'nın Ruınlarca zaptı. Üsküdar yakasında deprem 51 ............
9
ı3. imparatoriçenin ileri yaşta, sonradan imparatorluğa geçireceği bir
delikanlıyla zinası ve imparator lll. Romanos'un ölümü .53 .........................
27. imparatora karşı bir komplo. Yanlış politika yüzünden sınır illerinin
Türklere karşı direniş gücü azalıyor . . . . 94 . . . ...................................................................
lO
KiTAP XVlll
ll
18. Botaneiates'in Mikhael'i devirip tahta geçmesi . .
. ...... ......... ... . .............. .... . .. 150
20. Komnenos kardeşlerin Botaneiates'i devirmesi . ... ....... . . .. .......... .... .......... ..... 157
25. Bohemond'la savaş ve barış. iınparatorun bir ara ağır bir hastalık
geçirmesi .......... ................. ..... 173
.................... ........... ....................... .............. .... ........... . . . . . . . . .
12
KiTAP XVll
Adı geçen imparator, eşi Theophano ile bunun aşığı, kendi yeğeni komu
tan ioannes Tzimiskes'in emriyle, onların dört adamı tarafından, saraydaki
yat�k odasında vahşice öldürülmüş, öldürülme sonrasında (gürültüye koşan
saray muhafıziarını durdurmak için) başı kesilip kesik baş bir pencereden
onlara gösterilmişti. Bu sırada Tzimiskes de yatak odasında bulunuyor ve
dört adamını yönlendiriyordu (Zonaras, XVl 28).
2 Kasdedilen, Notos/Piç lakaplı Basileios'tır. Bu kişi, imparator 1. Romanos'un
Slav kökenli bir odalıktan doğma, dolayısiyle evlilik dışı oğlu idi. Skylitzes'e
ve Zonaras'a bakılırsa, sonradan Tzimiskes'i zehirleyen, bu kişidir.
13
için Büyük Kilise'ye [Ayia Sophia'ya] gitti, ancak [Patrik] Polyek
tos onun içeriye girmesine izin vermedi, çünkü cinayet işlemişti.
Bunun üzerine Tzimiskes, sakin biçimde, kınarnayı kabullendi ve
savunma öne sürerek, suçu işieyenin kendisi olmadığını söyleyip,
Theophano'nun teşvik etmesiyle Nikephoros'u [Phokas'ı] öldü
renlerin Abalantes ile Gyphtothodoros olduğunu öne sürdü.
O zaman Patrik, Theophano'yu saraydan uzaklaştırmasını ve cv
hapsine koymasını, Nikephoros'u öldürenlerin ise sürgün edilme
lerini istedi; ayrıca, sözünü ettiğimiz buyrultu ipta 1 edilecekti,
beri yandan ioannes'in kendisi de günahının kefaretine kallana
caktıJ. Tzimiskes, bu yolda davranacağına söz verdi. Hemen, im
paratoriçenin saray dışına götürülmesini buyurdu. Üstelik, buy
rultuyu ona getirdiler ve onu [buyrultuyu] hemen oracıkta yırtıp,
bir yandan da, kendisinin malvarlığı olarak neyi varsa hepsini
yoksullara dağıtaeağına söz verdi. Bunlar olup bittikten sonra,
isa'nın doğumu yortusunun gününde ona kiliseye girmek izni
verildi ve burada [kilisede] kendisinin taç takınma töreni yapıldı;
bu arada Theophano'yu Proikoneso'ya sürgün etti4. işte kendisi
böylece imparator oldu; boşalmış olan Antakya Patrikliği tahtına
Thcodoros adlı bir keşişi atadı; bu keşiş onun imparator olma
hesabının doğru çıkacağı yolunda kehanetlc bulunmuştu ve hat
ta ona tahtı gasbetme acelesine girmemesini, tersine kendisinin
Tanrı takdiri sayesinde oraya yükseleceği günü beklemesini söy
lemişti. Bunun üzerine o kişi [Theodoros], başpapazlık görevini
kabul etme karşılığında [onun koşulu olarak] loannes'den, Ma-
3 Kilise, imparatorların böyle durumlarda, bir hafta boyunca yatakta değil taş
zemin üzerinde ya tm ası, keçi kılından kaba hırka giymesi, sabaha kadar dua
etmesi gibi gülünç katlarıımiarı kefaret ödemek sayıyordu; bkz. Anna Kom
nena, 3 V 5, Türkçe çevirimizde s. ıo7.
4 Adanın adı, özgün metinde böyle yazılmıştır. Bu adın (Çeyiz Adası demek
tir) arııldığını başka hiçbir yerde görmedim; Zimaras'ın yapıtının çağdaş Yu
nancaya çevirisini yapan lordanes Gregoriades de bunun hangi ada olduğu
konusunda bir açıklama verememiş. Sanırım ki ortada bir yazım yaniışı var
dır ve kasdedilerı Prokonnesos yani Marmara Adası'dır.
14
ni'cileri Anadoludan Rumeline göçürmesini talep etti; bu tarikat
mensupları, kendi sapık inançlarına, pek çok kişiyi çekmişlerdi. O
da bunun üzerine öne sürülen dileği yerine getirdi ve Mani'cile
ri Philippoupolis/Filibe'ye göçrnek zorunda bıraktı. Bu arada [is
tanbul'daki] Patrik Polyeuktos, Tzimiskes'in tahta geçmesinden
3 5 gün sonra, öldü. O zaman, ondan boş kalan başpapazlık ma
kamına keşiş Skamandros'lu Basileios geçti.
Hacer Oğulları [burada: Kuzey Suriye müslümarıları] kentlerinin
işgal edilmiş bulunmasına katlanamadıklan için, her yandan ge
lip toplandılar ve soydaşlar olarak kendi aralarında bağlaşıklık
kurduktan sonra, komutanlığı Kartacalılara verdiler5 ve Daph
ne/Harbiye yakınındaki Antiokheia/Antakya üzerine sefere çıktı
lar, kenti kuşattılar. Ancak, kuşatılanlar sıkı bir direniş göster
mekte iken, Hacer Oğullarının toplanıp saldırıya geçtiğinin habe
ri imparatora ulaştı. O zaman imparator, Mesopotamia genel ko
mutanına, kuşatılanların yardımına gitmesini buyurdu. Bunu iz
leyen çatışmada, her ne kadar Barbarlar sayıca Rumların ordu
sundan kal;ıbalık idilerse de, hezimete uğradılar ve dağıldılar. Bu
sırada, Ruslar, Bulgar ulusunu yenilgiye uğratıp onların yurdunu
işgal ettiler ve bu sonuncuların [Bulgarların] Beyleri olan Borises
ve Rom;ınos'a boyun eğdirdikten sonra, öz ülkelerini bırakıp, iş
gal ettikleri Bulgar arazisine yerleşmek istediler. Bu girişimlerin
de [Kırım yöneticisi] Kalokyros da, şöyle diyerek, onları teşvik et
ti: "Eğer siz beni Rumların imparatoru ilan ederseniz, size yalnız
Bulgaristanı bırakmakla kalmayacağım, bir de sizinle uzun süre
li barış andiaşması yapıp bundan başka size ne vaad ettiysem
hepsini size vereceğim". Böyle olunca onlar da, ülkenin güzelli
ğinin çekiciliğine kapılarak ve Kalokyros'un sözlerine kanarak,
imparatorun gönderdiği mektuplara -imparator bunlarda, [ön
cülü] Nikephoros'un onlara karşı vaadlerinin gerçekleştirileceğini
doğruluyordu- değer vermemekle kalmadılar, bir de elçilerle çok
15
tepeden bakıp yüksekten atar tutumla konuştular. Bunun üzeri
ne lmparator onlara karşı silah kuşanmak zorunda kalıp, Rum
ordusunun Başkomutanı Magistros ünvanlı Bardas Skleros'u da
uyardı; onu Serdar-ı Ekrem atamıştı ve bu kişi kendisinin rah
metli olmuş eşinin erkek kardeşiydi; ona, Ruslara karşı saldırıya
geçmesini buyurdu ve öyle de oldu. Barbarlar ve önderleri olan
Sphendosthlabos bunu haber aldıkları zaman, Bulgarları silah
landırdılar ve Peçenekler denen lskitleri, ayrıca Panonia [Macaris
tan]'da yaşayan Türkleri de bağlaşık edinerek yaklaşık 30 000 sa
vaşçısı olan bir ordu oluşturdular ve bütün Trakya'yı talan etme
ye giriştiler. Skleros, onlarla göğüs göğüse çatışmaya girmeye ce
saret ederneyerek (çünkü kendi ordusu sayıca onlardaki kalaba
lıktan küçüktü) strateji numaraları uygulamakla Barbarları yendi.
Başlangıçta pusular kurdu, akıllıca yöntemlerle Peçenekleri bun
lara çekti, onlar yalnızken üstlerine saldırdı ve kimini öldürdü, ki
mini ise tutsak etti; ardından, geri kalanlarla da çatıştı; bir süre
boyunca çatışmanın gidişatı ortada göründü. [Derken,] iskiller
den biri -bu kişi beden yapısının iriliği ve kahramanlık yönünden
soydaşlarının hepsini geçiyor olmakla ünlüydü- Skleros'un ordu
su içinden at üstünde geçmekte ve orduyu yüreklendirmekte ol
duğunu görünce, ona karşı saldırıya girişip kılıçla başına vurdu.
Ama kılıç, tolganın sağlamlığı ve yüzeyinin kayganlığı nedeniyle,
başa değmedi. Bunun üzerine Skleros karşı saldırıya geçip lskit'in
başına kılıç çaldı ve vuruşu o kadar güçlü oldu ki Barbar ikiye bö
lündü ve bir yarımı atın bir yanına, diğer yarımı öteki yana düş
tü. O zaman Barbarlar Skleros'un yiğitliğine hayran kalıp ürktüler
ve hemen kaçmaya giriştiler; Rumlar ise peşlerine düşerek onlar
dan birçoğunu öldürdü ve tutsak etti. Akşam olduğunda Skle
ros'un adamları düşmanı kovalamaya son verdiler, bunun sonu
cunda, yaralı olarak kaçmakta bulunan Barbarlar, kurtuldular.
16
[2. Bardas Phokas ayaklanması. imparatorun , Silistre'ye
uzanan Bulgaristan se fer i]
Ruslarla ilişki işte böyle bir yöne doğruldu. Bu arada, Leontas'ın
oğlu Bardas Phokas, sürgün edilmiş olarak bulunduğu Amas
ya'dan kaçtı, Kappadokia'daki Kayseri'ye vardı; orada çevresine
pek çok yandaş topladı ve imparatora özgü simgeleri giyerek,
zorbalıkla başa geçmiş hükümdar olma girişiminde bulundu. Ba
bası Leon [Leontas] yanında diğer oğlu Nikcphoros bulunduğu
halde Lesbos/Midilli Adasından Trakya'ya [Gelibolu Yarımada
sı'na] geçmeyi ve destekleyici olarak [karşı kıyıda, Nara Burnu
ucundakil Abydos kentinin başpiskoposundan yararlanmayı dü
şündü. Ama onun bu etkinlikleri keşfedilince, oğlu Nikephoros
ile birlikte kör edilmesine hüküm verildi. Ancak denir ki, impara
tor gizlice, bu kör etme işinin körlüğe mahkum edilenlerin gör
me yeteneğine zarar verilmeden [görünüşte] yapılmasını, onların
gözleri sağlam bırakılarak sadece, kör edildikleri izieniminin ya
ratılmasını buyurmuş imiş. Bu iş olup bittikten sonra, iskitlere
karşı henüz zafer kazanmış olan Skleros'a, Anadolu'ya geçmesi
ve Bardas Phükas ile savaşması buyruğunu içeren imparator
mektubu geldi. O da hemen yola çıktı ve Kayseri'ye vardığında,
Pho kas'ın adamları, kendi önderlerini terkederek Skleros'un or
dugahına katıldılar. Yanında sadece hizmetkarlarıyla kalan Pho
kas, Tyropoion kalesine sığındı6• Daha bu kalenin yakınına henüz
gelmiş idi ki, Skleros'un gönderdiği atlılarla karşılaştı. Bunlardan
biri, görünüşe bakılırsa hepsinden daha cesur olan Kharon
["Öteki dünyaya adam götüren" lakaplı] Konstantinos, kendi as
kerlerinin önüne geçip, ordusunun artçı birliği içinde bulunan
ve askerlerini korumakta olan Phokas'a hırsla saldırdı. Bu sırada
17
Kharon ona küfürler yağdınnca, PMkas şu yanıtı verdi: "Senin
gibi bunca felakete uğramış birisinin, ağzına böyle hakaretleri al
maması gerekirdi". O arada Kharon Bardas'a artık yaklaşmış idi;
ona vurmaya kalkıştı, ama beriki gürzünü kaldırıp Konstanti
nos'un tolgasına vurdu ve tolgayı, kafatasıyla birlikte, ezdi; böy
lece bir tek vuruşun kurbanı olarak Kostantinos [kanlar içinde
kalıp] kızıla bürünmüş ecelle7 buluştu. Arkasından atlı olarak
onu izleyenler, onun öldüğünü görünce, takibe [Phükas ordusu
nu kovalamaya] son verdiler ve Phükas kalenin içine girdi; arka
sından Skleros da oraya vardı ve onu, [bağışlanırsın diyerek] im
paratorun yanına gitsin diye ikna etti. [imparatorun yanına]
Dönmesinden sonra, Phokas, papaz görevine atandı ve Tzimiskes
onu Khios/Sakız adasına sürgüne gönderdi; Skleros ise yeniden
Rumeli'ne geçme emrini aldı.
imparator, Parakoimomenos [Mabeynci] Basileios'un teşviki üze
rine, [imparator; 9 1 3-9 59] Mor Odada Doğmuş Konstantinos'un
kızı Theodora ile evlendi. Hükümdarlığının ikinci yılında, bahar
da, Ruslara karşı kalabalık bir ordu ve hafif donanma ile sefere
çıktı. Bu sırada yol boyunca sözde iskitlerce elçi diye gönderilmiş
olan, gerçekte ise Rum güçlerini kolaçan etmek isteğiyle casus
luk için gelen bazı kişilerle karşılaştı; imparator, bunların niyeti
ni sezdi. Bunun üzerine, o kişiler ordugahın bütün çevresinde
dolaştınlsınlar ve böylece ordugahın genişliğini [ordunun ne ka
dar geniş bir alana yayıldığını] iyice anlasınlar ve sonra de çekip
gitmelerine izin verilsin diye buyurdu. Bunlar çekip ayrıldıktan
sonra imparator hafif silahlı yaklaşık 5 000 kişi [piyade] ve 4 000
atlı ile onları izledi; böylece çabucak [eski Bulgar krallığının baş
kentlerinden, Osmanlının eski istanbul dediği] Büyük Presthla
ba/Preslav'a ulaştı; orada ordugahını kurdu; bu hal, Tauroskyt
hes halkındas heyecan uyandırdı. O arada, bu sıralarda orada bu-
ıs
lunarı Kalokyres mel'unu, imparatorun gelişini farkederek, Rus
ların ordugahını terketti; Ruslar ise imparatorun geldiğini öğren
mekle tedirginliğe düştüler ama yine de Rumların karşısında saf
tuttular. Anlattığım gibi, imparatorun askerleri Preslav kentine
geldiler; oraya vardıkları sırada düşmanlardan yaklaşık 8 000 sa
vaşçıyı surların dışında talim yapmakta buldular ve onlarla çatış
maya girdiler. Hasım taraf kısa bir zaman süresi boyunca kendi
ni savundu, ancak ardından kaçmaya koyuldu; o zaman kentte
kuşatılmış durumda bulunanlar, her biri önünde silah diye ne
varsa onu alarak, soydaşlarına yardım etmek için, surlardan dışa
nya çıktılar; ama düzensiz olarak ilerlediklerinden, Rumlar onla
n kıyımdan geçirdiler; sonuçta kentin içine, geriye kaçtılar. Bu
arada, sınırlı sayıda Rum atlı, atıarını bıraktılar, kent önünde bir
duvar inşa edip yükselterek kente giden yolu kestiler; o zaman
[kent dışındaki] Barbarlar, surların ötesinde bulunan kırsal alana
dağıldılar. Orada, kimi tutsak olarak yakalandı, kimi öldürüldü;
geri kalanlar ise kenl içinde kuşatılmış durumda sur kapılarını
kapadılar, böylece onlar da oraya kapanmış oldular. Ertesi gün,
Mabeynci Basileios, ordunun tümüyle çıkageldi ve imparator,
kuşatmayı yoğunlaştırdı. Rumlardan bazıları, yapı iskeleleri kul
lanarak surlara tırmandı ve Barbarlardan orada bulunanları öl
dürdüler; bunun üzerine, sur kapılarını açıp bütün Rum ordusu
nun içeriye girmesini kolaylaştırdılar. işte böylece Preslav kenti
Rumlara boyun eğdi ve Bulgarların hükümdan Borises, tutsak
edildi; lmparator gerek bu kişiye karşı gerek diğer Bulgarlara kar
şı hoşgörülü davranıp onları özgür bıraktı ve kendi seferinin on
lara karşı değil Ruslara karşı olduğunu açıkladı.
iskitlerderı birçoğu, berkitilmiş yerin birine sığındıklarından, im
parator, o yerin dahi kuşatmaya alırımasını buyurdu. Ancak as
kerler bu konuda heves göstermediler, çünkü yerin konumu [to
pografyası] saldırıya olanak verecek gibi değildi. ioannes durumu
öğrenince kendisi yürüye yürüye herkesin önünde giderek o her
kitilmiş yere doğru ilerledi; bunun üzerine hepsi bu yere doğru
onun ardı sıra gitmeye başladılar. Ordunun eylemleriyle, kale
19
düştü ve oradaki savunuculardan kimi Rumlarca öldürüldü kimi
tutsak edildi. imparator, söz konusu kaleye güçlü bir muhafız
birliği yerleştirdikten sonra, kendisi, Dristra [Silistre] diye de ad
landırılan Dorostolo'ya doğru ilerleyip yol üzerindeki kentleri ve
kaleleri zaptetti ya da kuşatmaya aldı; önünde Rusların başbuğu
Sphendosthlabos'un ordugah kurmuş bulunduğu Dorostolo'ya
vardı. Ordulardan her biri ötekini henüz farketmişti ki çatışmaya
giriştiler ve günün büyük bir bölümünde savaştaki üstünlük du
rumu ortada kaldı. Ancak akşam olduğunda Ruslar bitkin düşe
rek gerilerneye başladılar. Rumlar onları kavaladı ve böylece pek
çok Barbar canından oldu, pek çok diğeri ise tutsak edildiler ve
geriye kalanlar Dorostolo'ya geri döndü. O zaman, imparator
kentin önünde ordugah kurup istros/Tuna'yı denetleyen gemile
rin gelmesini bekledi ve Rusların kaçmasını engelledi. Bu arada
Sphendosthlabos yaklaşık 20 000 Bulgarı zincire vurdu ve belki
de onlar kendisine karşı baş kaldırırlar yahut imparatorun ordu
suna katılırlar diye korktuğu için böyle yaptığı söylendi. Böylece,
donanma varır varmaz imparator kenti kuşatmaya girişti. O sıra
da Konstanteia'dan ve diğer kalelerden elçiler çıkagelip, impara
tordan özür dilediler ve gerek insanlan gerek kal rleri ona teslim
ettiler. Bu hisariarı Rumlar teslim aldı; ancak Dorostolo'nun ku
şatılması, oradaki Barbarlar yiğitlikle çarpıştıklarından, süregitti.
Ne var ki birbirini izleyen çatışmalarda yaralananların sayısı art
tığından ve savunucuların yiyecekleri tükendiğinden, moralleri
bozulmaya başladı. Bunun üzerine Sphendosthlabos, fırtınalı ve
aysız bir gecede, kendisi yanında yaklaşık 2 000 adamla tek par
ça kütükten kanolara binerek yiyecek aramaya çıkmak kararını
verdi ve bunu gerçekleştirdikten sonra Dorostolo'ya döndüler.
Özellikle, bazı Rum bağımlılannın ırmak kıyısında şu ya da bu işi
yaparak ötede beride dolandıklarını görünce kayıklardan çıktılar
ve çokça kişiyi öldürdükten sonra Dorostolo'dakiler [kuşatmacı
lar] onları farketmeden geriye döndüler. Bu olay, imparatoru pek
çok üzdü ve imparator donanmanın yöneticilerine kızıp, eğer
Barbarlar bir defa daha onların elinden kaçarsa cezalannın idam
edilmek olacağını söyleyerek onları tehdit etti. Bunun üzerine
20
kenti tam 60 gün boyunca kuşattı ve onu zaptedemeyince, ku
şatılanları açlıkla öldürmeye karar verdi; böylece, abluka uygula
dı, onların ellerine yiyecek geçmesin diye çok dikkat gösterdi. Bu
arada Barbarlar birçok çıkış saldırısı yaptılar, ama yenildiler. Açlı
ğın baskısı altında bulunduklarından ve gereksinmelerini karşıla
yabilmek ya da kendilerine birisini bağlaşık edinebilmek umutla
rı bulunmadığından, içlerinden kimi gece vakti kaçınayı kimi
Rumlara teslim olmayı ve böylece kendi ülkelerine geri dönmeyi
önerdi; kimi de şöyle yahut böyle başka bir öneri ileri sürdü.
21
yardım etti; iskitlere tam karşıdan vuran bir fırtına çıktı ve birçok
kişi, at üstünde birinin Rumların yanı sıra çarpışmakta ve Barbar
birliklerini hezimete uğratmakta olduğunu gördü. Gerçekten de
o çatışma ile aynı günde namlı din şehidi Ordular Önderi The
odoros'un anısı kutlanmakta idi. Böylece iskitler kaçmaya koyul
dular ve kente doğru koştular. Ama kent içine giremediler, çün
kü Skleros onların girişini şimdiden kapatmıştı; bunun üzerine
yöredeki kırsal alana dağılmak zorunda kaldılar. Böylece, onun
[Skleros'un] eline düştüklerinde bu kişi onları kıyımdan geçirdi,
ama bir yandan iskitlerin kendileri de kimi ötekileri iterek ve çiğ
neyerek, birbirini öldürdüler; sonuç şu oldu ki ölüler sayısızdı,
kurtulanların tümü ise yaralı idi. Böylece anlaşıldı ki Ordular Ön
deri Theodoros, Barbadara karşı onların yanında çarpışarak Rum
Iara yardımcı olan kişinin ta kendisi idi. Byzantion'da alçak gö
nüllü ve dindarca yaşam sürmekte bulunan kadının biri, inanı
yordu ki, çatışmanın bir gün öncesinde düşünde Ermiş Theodo
ros'u, yanında büyük kalabalıkla, yola çıkıp ilerlerken görmüştü;
Tanrı Anası'nın [Meryem'in] kendi yanındaki bir kişiye, "Theodo
ros, bizim ioannes [Tzimiskes] güçlü bir savaşım içinde, koş ona
yardım et" dediğini duymuştu. Bunun üzerine 1J hanım, gördü
ğü düşü birisine anıatmıştı ve o birisi dahi son yapılan çatışma
nın gününde [ama uzaklarda yapılan çatışmadan haberi olmak
sızın] bu anlatılanları yazıya geçirmiş idi. imparator, din şehidini,
sunduğu yardım dolayısiyle ödüllendirip Eukhaita [ Mecitözü'nün
atası Avkat/Beyözü] yakınında daha önceden var olan [bu ermi
şe adanmış] eski kiliseyi yıktırdıktan sonra güzel bir kilise inşa et
tirdi, ayrıca oraya nice becerileri olmuş bu ermişin cenaze kalın
tılarını yerleştirdi ve kentin adını Theodoropolis olarak değiştir
di9. Bu arada Barbar Sphendosthlabos, tüm umutlarını yitirerek,
imparatora elçiler gönderip kendisinin bağışlanmasını ve ona ül
kesine dönme izninin verilmesini, ayrıca Rumların bağlaşığı sa-
22
yılmasını ve iskitler öyle istediği için, Rum ülkesine geçmek ve ti
caret yapmak hakkının kendilerine tanınmasını diledi. imparator
dilekleri kabul etti ve bunların [istenenlerin] hepsi gerçekleştiril
di. Ardından, [aynı kişi] imparatorun huzuruna çıktı, onunla ko
nuşma yaptı ve ondan, [Rumlara yenilmiş] Peçenekler, Ruslan
Rusya'ya gitmek üzere bunların ülkesinden [Tuna kuzey kıyısın
dan] geçecek iken engellemesinler diye [Peçeneklerden] istekte
bulunmasını diledi. imparator Peçeneklerden Rusların geçmesine
izin vermelerini, kendisiyle bağlaşıklık andiaşması yapmalarını,
Tuna 'yı aşmamalarını ve Bulgaristan'ı talan etmeye son vermele
rini istedi. Peçenekler hepsini kabul ettiler, ancak kendi ülkelerin
den Rusların geçmesini reddettiler.
23
Bu imparator, Khalke/Heybeliada'daki Kurtarıcı isa'ya adanmış
kiliseyi, görkemle inşa ettirdi. Patrik Basileios, göreve getirilme
sinden dört yıl geçtikten sonra, belli bazı kusurlu işleri yapmış ol
makla suçlandı, Kutsal Synodos'un [Patrikhane'deki metropolit
ler kurulunun] kararıyla aziedildi ve onun yerine Antonios Sto
udites geçti.
imparator Rumların Anadolu'da ele geçirmiş bulunduğu kentle
re karşı, bunlar isyan etmiş, bağımlılık boyunduruğunu fırlatıp
a tmış ve Rum egemenliğiyle bağlarını koparmış bulunduğundan,
sefere çıktı. Bu kentlerden kimi, bir zorluk söz konusu olmaksı
zın yeniden boyun eğdi; kimini ise imparator silah ve güçlü bir
likler kullanarak Rum bağımlılığına aldı. Bunun ardından, o yö
reden [Divriği yöresinden] ıo hareket e tti ve Anabarza [ Çukuro
va'nın ortası yakınlannda Anavarza] ile Podandos'a [Pozantı] va
rınca bu yerde, hatta keza birçok başka bölgede, nü fusu kalaba
lık ve arazisi çok bereketli kentler bulunduğunu gördü; o zaman,
bunların kimin egemenliğinde bulunduğunu sordu. Bu yörelerin,
Mabeynci Basileios'un mülkü olduğunu, devlet eline geçen o
mülkierin kiminin bu kişiye [kendisinden önce�i, öldürttüğü im
parator] Nikephoros Phokas tarafından armağan edildiğini kimi
nin ise bizzat Basileios tarafından, impara torun özel koruma bir
liğinin komutanı sıfatiyle [sahip bulunduğu yetkiye dayanarak]
yahut da başka birtakım kişilerce onun mülkiyetine geçirildiğini
[ona peşkeş çekildiğini] öğrenince sıkılarak, devlet eline geçmesi
için birçok yiğit askerin canlarını verip kendilerini kurban e ttik
leri kamu mülklerinden bir hadımın yararlanmasının kötü birşey
olduğunu söyledi. Birisi, bu sözü Mabeynci'ye iletti; o da bunu
duyunca imparatora karşı hınçlandı. Bunun üzerine bir zehir ha
zırladı; ama, insanı aniden ölüme götüren çeşitten etkisi olan bir
zehir değil; tersine, içimi üzerine içen insanı yavaş yavaş ma hve
den türde bir zehir; ve imparatorun her zamanki içki sunucusu-
l O imparator, Rum kilisesimr sapık saydığı, ayrıca devlete karşı isyan etmiş tu
tum takınan Paulikianos'lar mezhebi mensuplarını ezmek için sefere çık
mıştı. Bkz. Anna Komııena, Türkçe çevirimizde s. 47ı -473.
24
na rüşvet vererek bu zehiri imparatorun şarap kadehine döktür
dü ; o da bunu içmesi üzerine bedensel gücünü aşamalı olarak
yitirmeğe başladı, çünkü zehir onun içine işleyip gücünü kemir
mişti; öyle ki, zehir sonunda imparatoru öldürdü. Böylece, ioan
nes Tzimiskes fani yaşamdan ayrılıp hükümdarlığı [tahtın] miras
çılarına, yani [eski imparator Romanos'un oğulları] Basileios ile
Konstantinos'a, kendisi altı buçuk yıl egemenlik sürdükten son
ra, bıraktı.
Size aniatmarn gereken birşeyi az kalsın unutuyordum. Daha ön
ce açıklamıştım ki Kouropalates rütbeli Leon Phükas ile oğlu Ni
kephoros, kör edilmelerine hüküm [imparator emri] çıkmış iken
sonunda gözlerinin ışığını yitirmemişlerdi, çünkü imparator giz
lice bu yolda emir vermiş idi. Ne var ki bunlar bedensel bütün
lüklerini korumuş olmakla tatmin olmadılar; tersine yeniden hü
kümdarlığı elde etmeyi tasarladılar [bu amacın peşine düştüler];
kendi görüşlerindeki pek çok kentiiyi [istanbulluyu] ve sarayiıyı
kendi yanlarına çektiler. Ancak bu haller öğrenildi ve yakalandı
lar, çünkü komploculardan biri onların tasarımını ihbar etmişti .
O zaman artık onlara yeniden bağışlayıcılık gösterilmedi; tersine
gözleri feci biçimde çıkarıldı. Onların ikbali ve başa geçmek hır
sı işte bu çeşit bir son bulmuş oldu.
25
kendi kendisine güveni yoktu; bu nedenle Mabeynci'nin sözleri
ni, bu kişi kendisinin lala'sı imiş gibi dinliyordu, kendi işlemleri
ni bu kişinin kamusal işler konusundaki düzenlemelerine göre
ayarlıyordu ; amacı, uygun zaman geldiğinde, kendisinin de asker
kadrolarına ve devlet işlerine ilişkin konularda aynı biçimde yö
netim yürütebilmesi idi. Gerçekten, kişiliği eylemci idi ve karde
şininki gibi uyuşuk, işsiz güçsüz durucu değildi. iki kardeş hü
kümdarlığı üstlenince, Başkan [Mabeynci Basileios] hemen onla
rın anasını sürgün bulunduğu yerden geriye çağırdı ve o na, iti
barını iade etti. Bu arada, bütün Anadolu taburlarının komu tanı
[Anadolu Beylerbeyi] olan Magistros [rütbeli] Bardas Skleros 'tan
kuşkulanmakta olduğundan, onu bu komutanlık makamından
yoksun bırakıp Mesopotamia bölgesinin Doukas'ı [Genel vali ve
komutan] atadı. Bu olay, eskiden beri hükümdarlıkta gözü olan
S kleros'u çok kızdırdı ve onun baş kaldırmasına yol açtı. Böyle
ce, yeni görev yer ini işgal ettiğinde, gizli tasarımlarından birço
ğunu açığa vurdu. Özellikle kendisinin askerlik konusundaki er
demleri nedeniyle bütün ordunun ona yönelimi bulunduğundan,
herkes uslu uslu ona itaat etti. Ayrıca, oğlu Romanos Kentlerin
Sultanı'nda bulunduğu için, onu yanına almak için tez davran
dı; gerçekten, farkedilmeksizin oğlunu kaçırmak üzere bir ada
mını gizlice göndermeyi başardı. Hemen bunun üzerine iktidarı
zorla devirme eylemine girişti, hükümdara özgü baş çelengi tü
ründe tacı takındı, erguvan [mor-kırmızı] sandalları giydi ve im
parator diye alkışiandı [yandaşlarına kendini alkışiatıp onları bi
at gösterisi niteliğiyle "Yaşasın imparator Bardas" diye bağırllı].
Bunun üstüne, para [gider katkısı olarak haraç] toplamaya he
men girişti ve Amida'nın [şimdi Diyarbakır] -Emet böyle ad
landırılıyordu ı ı _ Emirini ve -Miepherkeim [doğrusu : Meyyafari-
l l Luvi dilinin ve hısımı dillerin Amanda, Manda, Mada, Aminda, Amida, Min
da sözcüğü, "Ana, Ana Tanrıça" anlamlarındaki Ama/Ma sözcüğü ile, -lı
(buradan, keza, -tapınıcısı) anlamında wanda/anda/inda/ada/ida takısından
türetilmiştir (Zamantı ırmağı adının aslında dahi bu sözcük vardır). Bü tün
çeşitlemeleriyle, Anadoluda ve sözü edilen d illerin yayıldığı diğer yerlerde
26
klyn ; şimdi : Silvan] denen- Martyroupolis'in Emirini ve ayrıca
[yöredeki] Arapları bağl aşıklığına çekti. Böylece onl arı yanına alıp
i stanbul ' a d o ğru yönel di, içinde kimi başka kaynaklardan da do
ğan ama özellikle dindar bir keşişin görmüş bulunduğu bir rüya
dan doğan dindarca özlemler vardı . O kişi [keşiş] çok yüksek
mevkideki bir kadının [i mparatoriçe Th eophano ?] Skleros'a yak
l aştığını ve i mparatorlara özgü kamçıyı ona verdiğini düşünde
görmüştü.
Görünüşe bakılırsa, kamçı , Tanrı 'nın öfkesini ve Rumlar arası i ç
savaşın getireceği felaketi simgeliyordu ; oysa Skleros, o düş'ü
kendi gön l ünden geçeniere göre yoru m layarak onun hükümd ar
lığı sim gelediğine inandı. Skleros'un yön etimi devirmek istediği
haberi başta bulunanlara gelince, bunl ardaki , ayaklanmacıya
karşıt tutumda kalmış birli kl erin h azırlanmasına başlandı. O ara
d a , N ikomedia/izmit metropoliti, arabulucu ol arak, Skleros'a
gönderild i ; bu kişi ona barışa ilişkin pek çok çekici sözler söyle
di, ama sonunda onu ikn a edemedi. Skleros, [ayağındaki] ergu
van san dalları ona gösterip , yanıt olarak, kişi bir kez bunları giy
dikten sonra artık onl arı ayaklarından çıkarması olan aksızdır de
di. Saraylılar bu yanıtı öğrenir öğrenmez, zorunlu olarak, savaş
verme hazırlığına giriştiler. i mparatorun birl i klerinin Başkomuta
nı, Phükas'ın oğl u , daha önce sözünü ettiğim hadım Petros idi.
Böylece, ordular, birbirinin karşısında, Lykandon da denen Lapa
ra 'nın yakınında ordugah kurdular, birbiriyle çatışmaya girdiler ı 2
ve bir zaman süresince i mparatorun askerleri canla başla savaştı .
27
Ancak, sonrasında, gerileyip pek çok ad am yitirdiler ve ord u gah
l arı h asımlarının eline geçerek talan edildi. Ardından Skleros, ka
labalık n ü fuslu bir h isarın, Tzaman dos'un 13 h akimi old u ; bu hi
sarın halkı ona kendilikl erinden teslim oldular ve bunlardan pek
çok para d evşirdi. Böylece, i mparatorun ordusunu yendikten
sonra, karşı tarafın askerlerinden pek çoğunu kend i yanına çek
ti ; bunlar i çin, ortak imparatorlard an yan a zafer konusunda so
nuncu olasılıklar bile yok'a karışmıştı ; o zaman Skleros'a yalnız
sıradan askerler d eğil namlı kişiler de katıldılar. M a beyn ci bunu
duyunca, hemen, Esva pçıbaşı Leon tas'ı gönderdi, onu sın ırsız
yetkilerle don attı, ona h er türlü eyl eme girişebilmek izn i verdi,
öyle ki bu yetkiler hükümdarınkil ere tıpa tıp eşitti (Latin dil inde
böyle kişiye dictator denir) ; böylece, Esvapçı başı birliklerini Baş
komutanınkilerle [yenilen Stra topedarkhes/Başkom u tan hadım
Petros' unkil erden el d e kalanlarl a] birleştirip, vaadlerde buluna
rak, rütbeler vererek, Skl eros'un adamların ı kendi yanına çekme
ye çabaladı. Ancak, hiçbir şey becerernediğini anlayınca, gece
vakti Skleros'un çevresinden dolandı ve ... 'e 1 4 d oğru ilerled i ; o
zaman, Skleros'un a d amları, yakınları h esabına korktuklarından,
ayaklanmacıyı terkedip Esvapçıbaşı 'na ka tıl dılar. Skleros bu hal
den dehşete düştü ve Esvapçıbaşı ' n a karşı ordu ile, kendi yanına
geçmiş olan M agistros [rü tbeli] Mikhael Bourtzes'i, Patrikios
[rütbeli] Romanos Taroni tes'i gönderdi . Bunlar hasım tarafla ça
tışmaya girdiler ve yenildiler. Skleros onların yenil gisi ni öğrenir
oğrenmez kendisi tüm ordusuyla Esvapçıbaşı 'nın üzerine yürüdü,
onun ordusuyla çarpıştı ve düşmanı yen di. Böylece, Stra tope
d arkh es/Ord u gah komutanı Petros öl dürüldü ; Esvapçıbaşı ise
tutsak edildi. Bu zafer Skleros'u coşturd u ; buna karşılık i mpara
torların ordusunu umutsuzluğun dibine batırdı ve umu tsuzlu-
28
ğun herşeyden önce gelen nedeni, ayaklanmaemın denize de
egemen olması [donanmanın çoğunun ona katı lması] idi. Böyle
ce, Mabeynci, ayaklanmaem ı n donanmasıyl a baş edebilsin diye
bir donanma h azırladı ve ardından yapıl an deniz savaşında Skle
ros'un donanınası tam bir yenilgiye u ğratıl dı. Denizde sulh -sü
kfın kurulur kurulmaz, M abeynci, kara savaşı konusunda girişim
lerle u ğraştı ve [Komutan] Erotikos'u Bityhnia'nın ana kenti Ni
kaia/iznik'e, orayı savunsun diye gön derdi. Skl eros, halkın a çlık
sebebiyle kenti teslim edeceğini u m arak [kuşatmak üzere] kente
sal dırd ı. Böylece, çok zaman harcadı ; kuşatıl mış olanlar buğday
kıtlığı çekmek yüzünden eziye te u ğrasınlar istiyordu . O zaman
Erotikos, h asmı aldatmayı düşündü ; [kentteki] bu ğday ambarl a
rını kumla doldurdu v e kurnun üzerine [biraz] b uğday örttü ;
böylece oradaki bütün m evcu dun bu ğday ol d u ğu izlenimini ver
di. Ardından, ordugah ında tu ttuğu bazı düşman tutsaklarına,
gerçekte yarıya kadar bile dolu olmayan buğday ambarl arını gös
terdi ve böylece o tutsaklar ara cılığıyl a Skleros'a, kuşatma altın
da açlık çekmekten korkmadığını söyledi ; şöyl e dedi ; "Eğer yanı
m a dilediğim h er şeyi al arak çekip gitmeme izin verirsen, kenti
hatırın i çin sana bırakın m ". Skleros büyük h oşnutlukl a bu söyle
neni dinledi, ona [Erotikos'a] istediği güvenceleri verdi, o da hal
kın çoğunu ve ken di adamların ı yanına alarak kenti terketti ve
Kentlerin Sul tanı'na gitmek üzere oradan ayrıldı. Skleros iznik'e
girince hileyi anladı. Bu arada Mabeynci [Basileios] çaresizlik
içinde bulunuyordu , çünkü Skleros o yerden [iznik'ten] ayrıl arak
Kentlerin Sultanı'na yaklaşmakta idi. [Bardas hakkın da] Pişman
l ı ğa d üştü ve Bardas Phükas'ı sürgündeyken geriye çağırarak,
onu korkunç yeminlerle ve müthiş lanetlerle [ileride başkal dır
mak konusunda] korkutu p, ona, tahta geçmeyi ya da [ortak] im
paratorlara karşı komplo h azırl am ayı hiçbir zaman düşünmeye
ceği yolu n d a and i çirdi ; onu elde kalan kuwetlerin komutanlığı
na atadı, ona Magistros [yargılama yapmak yetkisi de bulunan
komutan] rütbesini, pek çok para verdi ve Skleros'a karşı savaşın
yürütülmesini ona bıraktı. Böylece, Phokas [başkentten] ayrıldı ;
Skleros ise, bu halleri öğrenince, karşısında güçlü bir hasım bu-
29
lunduğunu anladı ve yola çıkarak, Phükas ile [kalıntıları Afyon ili
Emirdağ ilçesine b a ğl ı Hisarköy'de bulunan ilkçağ ve ortaçağ
kenti] Amorion yakınında çarpıştı. Ordular birbirin e girdiler ve
Skleros'u n safl arı üstün geldi ; Ph ükas'un yanındakiler ise kaçma
ya koyuldular. O savaşın sonucu b u oldu. Ertesi gün, iki komu
tan , teke tek çarpışmaya ve savaşın sonucunun belirlen mesini
böylece kendileri ü stlenmeye karar verdil er. Öyle de oldu. [Çar
pışmaya giriştiklerinde] Skleros erken davrandı ve ilk olar<ık o,
Phükas'ın kafasın a vurd u ; kiminin dediğine göre gürzle vumuş,
oysa başkalarına göre kılıcını ona doğru uzatmış ve Phokas vu
ruşu savuşturmak için öteki yana doğru dön ünce, kılıcın ucu da
ha hızlı hareket e tmiş ve Ph okas'ın atının kulağını kesmiş. Pho
kas'a gelince, bu kez de o Skleros'un kafasına gürzle vurd u ; o za
man heriki [Skleros] sersemleyerek atının ensesine doğru yıkıldı.
Adamları onun kötü durumda, vuruş sebebine kanlar içinde kal
mış bulunduğunu görünce, çevresi ne toplandılar ve onu lu larak
kaçışa sürdüler, böylece -bütün gücü bedenini terketmiş oldu
ğundan- onu suyla ayıltmak ve onu yıkayıp kanlardan temizle
mek istiyorlardı. işte bu amaçla onu atının ü� erine [dik] o turttu
lar. Ancak bu arada Skleros'un a lı sıçra dı ve [binicisini sırtı ndan
a tıp] kaçtı ve binicisi olmaksızın, yelesi kaniara bulanmış, ordugah
çevresinde dörtnala koşmaya başladı. Sklcros'un askerleri bunu
görünce -çünkü o herkesin bildiği bir at idi ve adı da Aigypti
os/Mısırlı idi- başbuğlarının savaşta öldürülmüş bulunduğunu
sandılar ve zap ledi lmez biçimde kaçışa koyuldul ar. Durumu anla
yan Phükas, kendi adamlarını, geriye çekilenleri koval<ımaya teş
vik etti ve böylece h asımlardan kimi öldürüldü, birçoğu tu tsak
edildi, çoğunluğu ise [kargaşa i çinde] birbirine girerek birbiri ni öl
d ürdüler. Perişan durumda bulunan Skleros, yanında kalan kaç
adamı varsa onlarla, Babyl onia/Babil'li Khosroes/Hüsrev'e sığındı.
i m parator [ll . Basilei os] bunu h aber alınca , kendisinin öz efendi
si olan kişiye ayaklanmış bulunan bir kimseye sı ğınma olanağı
sağlamaması, ken disine karşı da geçerli olacak kötü emsal yarat
m am ası haberini gönderdi [gelecekte ben de sana karşı ayakla -
30
nana kendi ülkernde sığınma h akkı tanırım uyarısında bulunmuş
oldu]. i mparatorun gön derdiği elçi [ayrıca] Skleros'a ve adamla
rın a , i mparatorun i mzasını ta şıyan mektuplar sundu ; bunl arda
onlara , girişimlerine son verd ikleri ve boyun eğdikl eri takdirde,
yapılmış işler i çin af bahşediliyordu . Babil 'li, Skleros'a ve adam
l an na gönderilen i mparator mektubunun i çeriğini öğrenir ö ğren
m ez hem el çiyi hem de adaml arıyla birlikte Skleros'u hapse attır
dı. i şte Skleros ayaklanmasının sonucu bu oldu.
31
arazi ve kentler de fethetmek fırsatını buldu. i mparator, anlattı
ğım üzere Skleros'un ayaklanmasını bastırdıklan sonra, Barbarla
karşılaşmak için hızla harekete geçti ve seferin komutanlığını
bizzat üstlenmeye karar verdi . Böylece, eylemlerin i [seferde ne
yapıp ne edeceğini] gerek -Anadol u birliklerinin komutanı/Ana
dolu Beylerbeyi olduğu halde-Magistros [rütbeli] Bardas Phü
kas'a, gerek Anadolu birliklerinin di ğer h erhangi bir komutanına
a çıklamadı. Artık Bulgaristan 'ı istila etmiş idi ; o sırada M a gistros
[rü tbeli] Leon tas Melissenos'a, derbentleri denetim altında tutcı
rak, ken disinin ardı sıra gelm esini emretti. Kendisi Serdike'yi ya
ni Triaditsa 'yı [Sofya] kuşatmaya h azırlanıyordu. O zamcın Rume
li birliklerinin komutanı [Ru meli Beylerbeyi] olan Stephanos
Kontostephanos, eğer girişilen sefer hükümdar için olumlu so
nuca ulaşırsa [başarılı olursa] bu kişi cırtık orduyu tek başı n cı yö
netmekten h i ç geri durmaz, bunun sonucunda da Kontosteph cı
n o s olsun geriye kalan komutanlar olsun etkinliklerini [nüfuzlcı
rını] yitirirler diye h esaplcıdığından, hükümdarın girişimini boz
m cıyı ve onun atılganlığını engellerneyi düşündü. Böylece onu
buldu ve ona, Melissenos'un yönetimi devirme girişimine kalkış
tığını ve koşa koşa, hükümdarlığı gasbetmek i çin [kendisi h ü
kümdarlığını i l a n etmek i çin] Byzantion 'a doğru yön e l m i ş b u
lunduğunu söyled i ; hcı tta o n a , hiç gecikmemesi ni ve hemen ge
riye d önmesini öğütl edi. Bu h aber i mparatoru allak bullcık etti ve
orduya dönüş emrini verdi . Bu sıra da , dağların tepelerinde ko
nuşlanıp fırsat gözeten (çünkü göğüs göğüse çcı tışmayı göze
cılamıyordu) Samouel, Rumların kitl e halinde geri çekilişini gö
rün ce, bunu korkaklık dolcıyısiyle yapılan bir iş san dı ve Rumları
kovalamaya başlayarcık onlcırın kaçm cıya bcışlcımasına yol cı çtı ;
çünkü herkes sal dırının onları gafıl avlamcısından doleıyı paniğe
kapılmıştı . Böylece [geriye dönüşü n başında hükümdar ve karar
gahı henüz yol a çıkmamışken scıldırdığından] orduga hı, i mparcı
tor çadırını v e i mparatora özgü sim geleri zcıptetti. im pcıra tor bin
zorlukla kurtul u p Phi lippoupolis/Filibe'ye sığındı ve M el issenos'u
ora da bulunca [onun i stanbul 'a gittiği hcıberinin yalcın olduğu
nu anlayınca] Kontostepha nos'a çok kızdı ve onu küfürlere bu-
32
l adı. O da sinirlerıerek saygısızlık etmeye başlayınca, imparator
gazaba geli p tahtından ayağa kalktı ve Kontostephanos'u saçl a
rından v e u z u n sakalından yakalayıp yere yıktı.
Bunun üzerine Rum komutanlar i mparatora hınçlandılar: Phü
kas, umutlarını yitirdiği i çi n ve atasözünün dediği üzere işl er te
petakla gittiği i çin [çünkü genç yaştaki i mparatorun, güçlü kişi
lik sergilediğini ve ipleri eline aldığını görmekteydi] ; diğerleri ise,
i mparator kibirli davrandığı ve kendi kendine aldığı kararları on
lara açıklamadığı i çin, kimi de başka nedenlerden ; o zaman
Kharsianon 'da 1 5 toplandılar ve Bardas Phükas'a taç giydirip [bi
at gös terisi n iteliğiyle] onu i mparator diye alkışladılar [Yaşasın
i mparator Bardas Phükas diye b ağırdılar] . Böylece ayaklanmacı
lar kendi d aval arını, ken dilerinin daha iyi olacak saydı ğı yol da,
d üzene koydular.
Bu arada Babyl ana'da gözetim altında bulunan Skleros, umul
madık biçimde, özgürlüğünü kazandı. Perslerin devleti [nin ülke
si] Sarakenos'larca [deyim bura da Arapları kasdediyor] işgal edil
diğinde, i ranimm biri, inargos denen kişi , Sarah·nos'ların boyun
duruğunu silkip atmak konusunda yurtd aşlarını ikna etti ; onlara
karşı silahiandılar ve i nargos'un kendisini komutan edindiler [do
layısiyle, Babil kalıntılarının yakınında bulunan Bağdat yöresine
egemen olan Hüsrev'e de sal dırmaya başladıl ar]. Böylece Hüsrev
Perslere karşı birçok kez savaş verdi ve bir o kadarında [hemen
hemen hepsin de] yen i l di ; u m utsuzl u ğa düşerek kendi el inde tut
sa k l�uml ara başvurmak sorunda kaldı ve onları özgür bıraktı ;
gerçekten, savaş konusunda Skleros ile konuştu ve ondan, [tut
saklıkta] çekmiş bulunduğu çileler i çin kin tutmamasını istedi.
Skleros, önce, savaşmak istemedi ; ardından, Babyl on '! unun bas
kısı üzerine, [savaşmaya] razı oldu ama bir şartl a : gireceği savaş-
33
lar, yalnızca Rum askerlerinden ibaret orduya karşı yapılm ayacak
tı. Bunun üzerine zindanlarda araştırma yapıldı ve bunlara kapa
tılmış olarak bulunan n e kadar Rum varsa zindandan çıkarıldı,
onlara silah verdiler. Yaklaşık 3000 adam topl andı ; Skleros bun
larl a Perslerin üzerine yürüdü, onlarla çarpıştı ve onl arı yen di.
An cak ne kendisi n e de ordusu, Hüsrev'in yanına geri dönmeyi
akıllıca iş saydı ; çünkü onun kendilerini yine zindana kapatma
sından korktular, hele şimdi onların n ice yiğit [ve kendisi i çin
tehl ike oluşturabilecek] kişil er olduğunu öğrendikten sonra . Bu
nedenle, oralard an uza klaştılar; l-lüsrev ise onl arı takip etsinler
[ve yakalasınlar] d iye çok kalabalık sayı da adam gönderd i ; kova
l ayanlar kovalananlara yetiştiler ama onlardan çok daha fazla sa
yıd a ol d ukları halde sonuçta i çlerinden az sayıda kişi kurtulabil
di çünkü çoğunu Rumlar o yerde öldürdül er.
34
kapattı ve başına n öbetçiler koydu . Böylece, Skleros'un ordusu
nu da sahiplenerek, ayakl anmasını daha da büyük güçlerle sür
dürdü. Ancak Skleros, Phokas tarafından zin d ana konma önce
sinde, başarısızlı ğa u ğrayıp bir çıkm aza düşme ol asılığına karşı
önlem almıştı, oğlu Romanos'un gizlice kaçı p i mparatorun yanı
na katılmasını sağl ama b ağl amış idi. Gerçekten, i mparator onu
sevinçle kabul etti ve hemen Magistros [yargıl ama yetkisine de
sa hip komutan] atadı.
Bu sırada Ph okas, Patrikios [Roma l ı larda, Pa trici] rütbeli Delphi
nas'ı ordunun bir bölümünün başına geçirdi ve onu Kentlerin
Sul tanı 'nın karşısında bulunan Khrysoupolis/Üsküdar'a gönderdi ;
kendisi, geriye kalan birliklerl e [Çanakkale Boğazı Anadol u yaka
sı n d a Nara Burnu ucundaki, kalı ntısı günümüze ulaşmamış ta
rihsel kent] Abydos'a vardı. Bu ara da imparator, yanın daki Rus
askerlerle (çünkü ken disinin Rus Prensi Bladimeros/Vladimir'le,
onun kızkardeşi Anna yanından [evlilik sebebine] h ısımlığı dola
yısiyle Rusl ardan yardım almıştı) Ü sküdar'da ordugah kurmuş
ola n D elphinas'ın üzeri ne baskın biçiminde saldırı yaptı. Gerçek
ten, düşm an a kolayca boyun eğdirdi, Del phinas'ın kendisini ya
kaladı ve kazığa vurdurdu . Ardından, yanında kardeşi (sözde or
tak i m para tor] Konstantinos olduğu halde Abyd os'a [yani Bardas
Phokas üzerine] yön el di. Burada iki ordu, karşılıklı durdular;
Phükas, ken di ordusunun başında idi ; imparator Basileios ise,
karşıt sa fların önünde, kendi askerlerini yürekl end irici sözler söy
l eyerek, at üstünde dolaşıyordu . Ph okas onu görür görmez atını
mahmuzl adı ve dörtnala tü m hızıyl a koşturmaya başl a d ı ; çünkü,
onu öldürürse savaşı kaza nmış olacağına hükmetmişti. Kendi as
kerlerinden pek de o kadar uzağa gitmemiş idi ki, kimilerinin an
latımına göre, atından yere düştü ; oysa, kimilerine göre, bir te
peye d oğru yöneldi ve orada atından inme sonrasında yere uzan
dı ve öldü ı G . Bazıları iddia ediyor ki, adamı birileri öl ümcül a ğır-
1 6 Aşırı ruhsal gerginlik dolayısiyle kalp krizi geçirmiş, bunun ağrı ve sıkıntısı
nedeniyle en kısa zamanda yere uzanmak istemiş, ama uzarıma sonrasında
aynı krizin etkisiyle can vermiş olabilir.
35
lık ta yarala mıştı ; h atta, i mparator K onstarıtinos onu öl dürenin
ken disi olduğunu söyl eyerek böbürleniyordu , an cak böyle bir hal
gerçekleşmiş olamaz, çünkü ölüde en küçük bir yara bile yoktu.
Bazıları ise onun zehirlenmiş olduğu iddiasındadır; bu, gerçeğe
uygunluk olasılığı daha yüksek bir a çıkla m a görünüyor. [Zona
ras'ın kanısı nca] Zehri [i mparator? M abeyn ci?] Basileios h azırla
d ı, bunu Ph okas'a veren ise Ph ükas'ın i m paratordan rüşvet alan
i çki sunucusu olmuştu. Bardas'ın ölümün den sonra, ordusu da
ğıldı ; adamlarından kimi yakalandı ve i da m edildi, kimi ise tut
sak edilip i m paratorun uygun gördüğü b i çi mde cezalandınldılar.
i mparatora geli n ce, artık değişmi şti ; böb ürl enici [herkese tepe
den b akar] ve i ç ten pazarlıklı olmuştu, h erkesten kuşkulanıyordu
ve bir öfkelerı ince ö fkesi yatışmak bil miyord u. Sadece başkaları
na karşı tepeden bakar tu tum takınıyar değil di, ama Mabeynci'yi
dahi çekemiyord u ; bu nedenle bütün erki tek başına üstlen mek
te hiç gecikmedi. Böylece onu [baş yön e ti ci konumundaki Ma
beynci Basileios'u] ka musal görevlerinden uzaklaştırıp ona kendi
evine kapanmış kalmak buyruğunu verdi. Daha sonra onu sür
güne gönderdi ; bir ya ndan da onun yapmış bulunduğu işlemle
rin her birini özenl e den e ti mden geçirdi ve bunların çoğunu ip
tal etti. Keza, Ma beynci 'nin kurmuş b ul undu ğu manas tıra ait
malvarlığının çoğunu manastırdan aldı ve sadece çi ftl iklere, ar
salara ve evlere el koymakla kalmadı, vak fedilmiş malları, süslü
döşeme taşlarını, görkemli sütunları dahi kamulaştırdı ; bu hal
üzerine Milbeynci derinden ka hrol du, tüm bed ensel güçl erini yi
tirdi ve canlı bir cen aze görüntüsü vermeye başl adı, akibeti de az
zaman sonra acınacak biçimde yaşamını tamamlam ak oldu. i ş te
ası l o zaman Basileios gerçek anlamda i mp arator ol du ; artık dev
let yönetiminin nelere özen göstermek gerektirdiğini öğren mişti ;
hükümd arlara sağlanan rah atlıkları küçü msüyordu, gösterişli be
zekler takınm aktan kaçınıyordu, her çeşi t sefaha tten uzak duru
yord u ; oysa ki daha önce sürdüğü yaşam d a böyl esine bir tek an
bile yoktu, hep gönül maceralarına, ziyafetlere, rah a t yaşamaya
ve imparatorlara özgü debdebeye rağbet ederdi . Erki kendi elin-
36
de tutunca, kardeşine sadece [kuru kuru] i mparator unvanı ve
hükümdarlara özgü sim geler kaldı ; ona h izmet etsin diye birkaç
saraylı hizm etkar ayrıldı, ancak bunlar da parmakla sayı l acak sa
yıdayd ı . Konstantinos bu duru m u kabullendi ve ağabeyiyle zı d
laşmadı, çünkü -sanırım ki - kaygısız yapıdaydı ve sefahatten, ra
hat yaşamaktan, ava çıkmaktan ve dostl arının yanında bulunma
sı ndan zevk alıyordu . i şte iki kardeşin durumlan böyleydi.
Ph okas ölünce, arada h apishaneden kurtulmuş ol an Skleros, ken
disini yeniden eski girişimine [i mparator tahtına geçmeye] adadı
ve hiç zaman yitirmeden yine baş kaldırdı. O zaman imparator
ona mektup gönderdi ve bu m ektupta, artık budalaca işl eri bı
rakmasını ve sürekli olarak yürek parçalayıcı i ç savaşın, ülkenin
kana bulanmasının ve özellikle hristiyan kanı dökülmesinin sebe
bi ol mayı istememesini öğü tledi. Bunun üzerine Skleros, artık
yaşlılık nedeniyl e bitip tükenmiş olduğundan ve gelecek konu
sunda umut beslemediğin den , anl aşmaya yanaşıp imparatora
teslim oldu. imparator, h ükü mdar çadırı i çinde [tah tında] oturu
yordu ve Skleros onun h uzuruna çıkmak i çin yürüyerek gelmişti ;
kısmen yaşhhğı sebebine kısmen de cüssesi sebebine -gerçekten,
iri cüsseli idi- [yürümekte büyük zorluk çektiği için] her iki yan
dan [kol tu ğu altına giril erek] o n a destek ol unuyord u . O zaman,
söylendiğine göre, i m parator Basileios şu ünlü olmuş sözünü de
di : "Kendisinden korktu ğum kişiyi bana kaldırı lmış [des tekl e yü
rür] durumda getiriyorl ar ! ". Kimi de diyor ki, Skleros, sürgünde
bulun masının süregittiği zamanda, görme yeteneğini yitirmişti
ve bu nedenle elinden tutularak yönlend iriliyordu. Çadırın yakı
nına vardığında , i m parator, onun ayaklanndaki [imparatorlara
özgü, i m parator ol dum id diacılarının da hemen giydiği hüküm
dar simgelerinden] erguvan renkli sa ndalları hala giymekte oldu
ğunu farketti {çünkü Skleros di ğer h ükümd arlık simgelerin i üze
rinden çıkarmıştı ; ama, ya [gözü görmediği için] yanılarak rengi
ni farketmediğinden, ya da akıl e tmediğinden, sandall arı çıkar
mamıştı) ; bunun üzerine, bir kimsenin kendi karşısın a sade yurt
daşl ara özgü giysil erden başka çeşit giyim ile çıkmasına h oşgörü
37
gösteremiyeceğini söyleyerek, gözlerin i [başını] hemen öteki ya
na çevirdi. Böyl ece Skleros, önce, göz çeken sandalları çadırın
önünde aya ğından çıkardı ve ardından i çeriye gird i ; o zaman im
parator yerin den kalktı, onu karşıladı ve i ki adam aynı sofrada
yemek yiyerek, aynı kadeh ten i çki içerek ı 7 sohbet ettiler. işte bu
biçimde, Skleros'un baş kal dırması bastırıldı. Bu kişi Kouropala
tes u nvan ı nı aldı, adamları da daha önce Skleros'un kamutası al
tında kendilerinin n eyi varsa, -gerek ünvanlar, gerek makamlar
hatta gerekse mülkler bakımından- aynı şeylere sahip olmayı sür
dürdü ler.
ı 7 imparator, konuğuyla aynı kadehten içki içmekle, ona, zehirli şarap içirme
diğinin güvencesini vermiş oluyor.
38
[8 . Rumların, Bulgar Çarı Samouel ile savaşımı sürüyor.
lmparator l l . Basileios'un karakteri]
Pa trik Nikol aos Khrysoberges, 1 2 yıl 8 ay başpapazlık görevin den
sonra yaşam a veda etti ; o zaman M a gistros [rütbeli], bilgin kişi
olan Sisinnios Patrikli ğe a tandı. Ü ç yıl sonra da ölünce, Manou el
manastırının başkeşişi ol an, ama Patrik Phütios'un ailesiyle de
hısımlığı bulunan Sergios, Patrikl i ğe atandı.
Bulgarların önderi Samou el sad ece Trakya 'yı ve M akedonya 'yı
değil bir de Yun a n istanı ve Pel oponnesos'un kendisini talan et
mekten geri durmadığı için, i mparator ba tı birlikl erinin komuta
nı Magistros [rütbeli] Nikephoros Ouran os'u [onun üzerine] gön
derdi ; bu kişi, Samom·l 'in ordugahının karşısında bulunan,
Sperkherios ırmağı kıyısında ord ugah kurdu. O sırada rastlantı
sonucu pek çok yağış düşerek bu yüzden ırmak [delice aktığı ve]
üzerinden tekneyle geçiş yapılamaz hale gel diği için, Samouel
[karşı kıyı dakil Ruml ardan sal dırı beklemiyordu. Ne var ki, Oura
nos, gece vakti araştırma yapıp b i r n oktadan ırmağın geçilebile
ceğini görünce, onu ordusuyla rahatça aştı ve Samouel 'in adam
l arını hazırlıksız bularak onlara saldırd ı. Barbarlar baskın a u ğra
tılmış olmaktan dolayı paniğe kapılarak en kü çük d ireniş göster
meksizin boyun eğdiler [tesli m oldular] ; Samou el ile oğlu Roma
nos ise yaralandılar ve cesetlerin arasına saklanarak [sonra] bu
sayede kaçınayı becermiş olmasalardı tutsak edileceklerdi .
Ardından, i mparatorun kendi de Bulgadara karşı sefer etti ve
Sardike/Sofya yöresinin bazı kal el erini zaptederek, Mosynoupo
lis'e geri döndü. Komutanları , keza, Kü çük ve Büyük Presthl aba
ile Pliskoba 'yı da zaptetmişlerdi. Dobromf'ros, Rumiara katılıp
Benoia'yı onlara tesli m etti. Daha sonra Serbia [Sırbistan değil,
Berroia gibi bugünkü Kuzey Yunanistanda bulunan bir kent],
kuşatma ile zaptedil di ve bu kentlerin savunulmasını [Rumlarca
zaptedildikten sonra, imparatorun görevlendirmesiyle] üstl enmiş
olan ve beden yapısı pek ufak tefek olduğu i çin Nikolitzes [Ni
kol a os'cuk] d iye de adlandırılan Nikolaos, almış bulunduğu Pat-
39
rikios [Patrici] unvanına ra ğmen , yeniden Samouel 'in yanına sı
ğındı. Bunun son ucunda impara tor Bidine/Vi din üzerine sefer
etti ve kenti zap tetti. i mpara torun o kenti kuşatmakta ol duğu
süre içinde Samouel Adrianoupol is/Edirne'ye baskın sal dırısı yap
tı, kentin kırsal alanında kutlama töreni düzenledi ve ganimetle
rini, [el koyduğu] tüccar mallarını ve çok sayıda tutsağı alarak
geriye döndü. i mparator Vi din'i zaptetti ve dönüşünde Samouel'i
eskiden Bardares/Vardar denen Axios ırm a ğının yakınında ordu
gah kurmuş buldu. ırmak kabarmış ol duğundan Barbarlar kaygı
duymaksızın orada ord ugah kurmuşlardı, çünkü [yin e] Rum bir
liklerinin asla ırmağı geçemiyeceğine inanıyorlardı . Buna rağmen
bir geçit yeri bulu n du ve buradan gerek i mparator gerek ordusu
ırmağı aştı, son u ç ta pek çok Bulgar helak edildi ; Sam ouel kaçtı,
çadırı ve bütün ordu gahı ise talan edildi. i mparator Skopi a /Üs
küp kentini işgal e tti ; bu kenti, Bul garların Beyi Petros'un oğlu
ol an Romanos, ken tin savunulması Samouel tara fından kendisi
ne bırakılmış iken , ona teslim e tmişti.
Ardından, Basileios istanbul'a dönüp, yoksulların ödeyemediği
vergileri zenginlerin [kendi lerine düşen bir yeni vergi olarak] öde
melerini buyurdu ve bu düzen lerneye [yeni vergiye] a llelengyo
[d ayanışma sorumluluğu, müteselsil m es'uliyet] den di. Pek çok
kişi kendisine bu konuda [zenginl ere yüklenen yeni vergiyi ka l dır
diye] rica da bul un duysa da -ki bunların içinde Patrik Sergios da
vardı ve bunlar söz kon usu verginin h aksız ve man tıksız olduğu
n u , buna hele şükür den ecek yolda artık son verilmesi gerektiği
ni söylüyorl ardı- i mparator kararından dönmedi. Gerçek ten, za
manın geçmesiyle ve kazan dı ğı zaferlerle kibirli kişi olmuştu,
başkalarına karşı tepeden bakar tu tunıla davranıyordu , uyrukl a
rının onu sevmesini değil ondan korkmasını bekliyordu ; da h ası,
askerleri ve yurtdaşları, baskın geleneğe uymaksızın yönetmek is
tiyord u ; baskın gelenekte, yasa koyucular güçlü yasaları yürürl ü
ğ e koyarlar [ve yasaya uyulmasını isterler], oysa o kendi h üküm
lerine ve iradesine göre [o anda n e istemiş, a ğzından h angi buy
ruk çıkmış ise ona göre] yönetim yürütmek isteğindeydi. Bu ne-
40
denle, eğitimli kişil erl e düşüp kalkmıyordu , tersin e eğitimli ol ma
yı gereksiz ve yararsız sayıyordu . D ol ayısiyle çevresin e öyl e kişiler
topluyordu ki bunlar soylu kökend en gelmiş olma dıklan gibi
okumuş yazmış kişiler de d eğil di ; o çeşit [eğitimsiz] kimselere
imparatorlu k yazışmalannın yürü tülmesini bırakıyor ve onları
kendisinin d üşün celerinin malnemi [sırdaşı] h aline getiriyordu ;
böylece, yazılacak metinleri kendisi şöyle ya da böyle [gerekli bil
gi birikimi olan kimselere danışmak zah metin e bile katl anmad an]
akl ı n a estiği gibi söyleyip yazdırırdı. Hatta, devlet hazin esinin
bulunduğu, para ile dol d urdu ğu mekanın kapı ları nı müh ürlerdi.
Söylenene bakılırsa oraya 20 000 talanton a ğırl ı ğında altın de
pola mış imiş. Bu m ekan dolduğu zaman toprakta çukur kazıp
[kazdırıp] karmaşık l abirentler yap tırarak ora lara gömdüğü diğer
paralara gelince, kimse bunların [oral ardaki al tın sikkelerin] sayı
sını tah min edemez. Sandıklar, d eğerli taşlarl a dolup taşıyordu ;
bu değerli taşlar, yalnız diğerleri nden ibaret kalmayıp inci denen
beyaz mücevherleri de i çeriyordu ; ama bütün bunlar, ken d isinin
[imparatora özgü] erguvan renkli giysisini resmi vesilelerde, [ör
neğin] h er ne zaman yargı çlık edecekse, elçileri huzuruna kabu l
edecekse veya di ğer h erh a n gi bir n ed enle kamu önünde görüne
cekse, süsl emek i çin kullandığı taşl ar dışında [onu n gözünde] ya
rarsızdı. Ö teki altın öte beri ise hazinenin bulu n d u ğu mekanda
yı ğın halinde d ururdu ve bunlar, onun için [i mparator için], işe
yaramaz ağırlıktan öte birşey d eğillerd i . Savaş zamanında oynak
davranış izlerdi ; uyruklanna karşı tutu mu sürekli ol arak değiş
kenlik gösterirdi ; h u zur ve barışın egemen ol duğu za manl arda
ise ö fkelense bile öfkesini zaptederek daha ken dine h akim tutum
takınır, bir kabahati ol muş kimselere karşı zaman zaman öfkesi
ni patlak vermeye bırakm adan engellerdi. Özel likl e dik kafalı ol
d u ğundan kolay kolay görüşünü değiştirmezdi ve aynı n edenle,
birtakım kişilere karşı duydu ğu ö fkeyi amadelikle [dün den h azır
ol arak] yumuşatmazdı. Bunlar [bu anl atı lanlar], sözü edilen i m
paratorun huyunu tasvir etm eğe yeter; şimdi de, anl atımımız
onun daha sonraki işl eriyl e süregi tsin ve onl arı hikaye edel i m .
41
[9. l mparator Basileios'un Bulgarları kırarak onlara kar
şı kesin ve ezici zafer kazanması. Gürcistan seferi ve
oradaki zafe ri ; i leri yaşta ölmesi ] .
M ısır'ın hükümdarı , Rumlarl a yapılmış andi aşmayı iptal edip, yal
nızca Kudüs'deki, Efendimiz'in m ezarının bulunduğu kiliseyi
yıkınakla kalmadı, orad aki man astırları da yıktı .
i mparator sürekli olarak Bulgaristan 'a akınlar yürütüyor, bu ül
keyi yakıp yıkıyor ve talan ediyordu. O arada [Bulgar Çarı] Samo
ucl, Rumların ord usu na karşı çıka mıyarak, ülkeye gireb ilmeyi
sağlayan geçi tleri h en dekler kazdırarak, dar boğazlarda duvar
yap tırarak ve bunl ara n öbetçi birlikl eri yerleştirerek kapatmaya
girişti. i m para tor, dar geçitiere sa ld ırarak girişi ml erini tekrarla dı ;
her ne kadar bunl ardaki -eskisine göre daha cesaretle direnen
nöbetçi birl ikleri tara fından püskürtüldüyse de, bu hallere rağ
men, girişiminden vazgeçmed i; tersine, berkitilmiş yerl erin hak
kından gelmekte d irenerek, h er bir noktaya, komutasındaki La
burla bir kamulan gönderd i ; bu kom u tan belki de çevirme hare
keti yapabilir ve [asıl ordu için] düşmana yaklaşınayı az çok ko
laylaştırabilir diye düşünüyordu . O zaman kendisi, olu msuz ko
şullar a l lında birçok tepeler aşarak ve Bulgarların dikka tinden
kaçmış olarak, berkitilmiş yerlerin n öbetçi birliklerine arkadan
saldırdı ; oradaki askerler baskın sal dırısından pek dehşete düşe
rek, surların savunulmasıyla uğraşmayı bıraktıl ar ve kendilerin in
bu fel aketten nasıl kurtulabileceğinin derdine düştüler. iş le böy
le olunca Rum ordusu fırsat buldu ve surları yıkarak i çeriye dal
dı ve hası mları kovalayara k birçoğun u öldürdü ve tutsak aldı ; Sa
mouel ise zor zoruna ka çınayı başarabildi. imparator, sayıları
yaklaşık 1 5 OOO'e varan tutsakların tümünü kör ettirdi, [ya lnız]
her yüz adam başına bir kişiyi, onları gütsün diye, tek gözü kör
edilmiş bıraktırdı ve bu h alleriyle başbuğl arına doğru ilerl emele
rini buyurdu. Beriki [Bulgarl arın başbuğu, Ça r Samouel] onl arı
görür görmez, fel akete dayanarnadı ve [beyin kanaması nedeniy
l e] baygın halde yere yıkıldı ve kısa bir süre için ayılınca da kalp
krizi geçirip öldü. O zaman, Bul garların üzerinde erk, onun oğ-
42
lu, Romanos da denen Gabriel 'e geçti. Bu kişi hükümdarlıkta bir
yılı tamamlayanıadı ve amcası Aaron'un oğlu Bladisthlabos/ Vla
dislav ve i oannes/ivan (çünkü bu kişinin de iki adı vardı) taraf ın
dan öldürüldü. imparator, anl attığım üzere, yanına yaklaşılması
zor berkitilmiş yere egemen olunca, içindeki, oraları berkitmiş
Bulgarl arla birlikte, diğer kalel ere de boyun eğdirdi ve M osyn o
polis'e vardı ; Samouel 'in ölümünü orada öğren di. O zaman, ora
dan ayrıld ı ve Bulgaristanın i çine girdi, bu ülkenin kentlerini ve
kalelerini zaptetti. O arada Samouel'in oğlu, yani Romanos ve
Gabriel [diye iki adı olan], henüz öl dürül memiş iken, i mparatora
elçiler gönderip ona bağımlı olacağını açıkladı. Kısa süre sonra,
Gabriel'i i d a m ettirmiş olan ivan ve Vladislav'ın bir h izm etkan
gelerek, Samouel'in oğlunun öl dürüldüğü müjdesini il etti ve ba
ğımlı olmaktan söz eden bir mektubu d a i m paratora getirdi; bu
nun üzerin e ileri gelen Bulga rlard an pek çok kişi de ona [i mpa
ratora] katıld ı . N e var ki, i mparator, Vladislav'ın, vaadlerini yeri
ne ge lirm ek niyetinde olmadığını anlamıştı ; o zaman, Bul garis
tan 'ı yeniden istila edip ülkenin birçok yöresini ta landan geçirdi.
Ardından, kuşatma sonrasında, Akhrida 'yı işgal etti ; Bulgar hü
kümdarlannın sa rayları da b urada bulunuyord u ; bütün kalel ere
ve komutani arına b oyun eğdirin ce, i stanbul'a geri döndü.
Bulgarlar üzerine bir kez daha sefer edip, yeniden kaleleri yıktı ve
pek çok Barbarı öldürdü yahut tutsak aldı. Bulgarların hükümda
rı ivan ve [veya] Vlad islav [denen kişi] , Dyrrakhion/Draç·a sal dırd ı ;
kuşatmada bu hisar iki yıl v e beş ay geçtikten sonra teslim oldu.
i mparator bunu öğrenir öğrenmez h emen ordusuyla sefere çıktı
ve Edirne yakınlarına vardığında, onun yanına Bul gar ileri gelen
lerinden bazıları yaklaştılar ve ona [Niş ile So rya arasında yol üze
rinde ol an] Pemikos'u, diğer 3 5 hisar ile birlikte, teslim ettiler; bu
nun üzerine [imparatorun] yanına pek çok diğer Barbar da katıl
dı. O zaman ivan ve [veya] Vladislav'ın eşi, Maria, Bulgaristanın
Başpiskoposu Davi d'i mektupla i mparatora gön derd i ; kendisinin
öne sürdüğü istekler [koşullar] gerçekleşirse Bul garistan 'ı ona ter
ketmek vaadinde bulundu. Az sonra, yanında üç oğl u ve altı kızı
43
bulunduğu halde, i m paratorun yanına ka tıldı. Diğer üç oğlu da
h a vardı ; bunlar d a ğl ara sığınmışl ard ı ; ancak bunların da yerleri
belirlendi ve i m paratorun h uzurun a gelm ek zorunda bırakıldılar.
Söz konusu olanlar, Prousianos ile iki erkek kard eşiydi ; Prousianos
[Rum i mparatorun dan] M agistros unvanını aldı, diğerleri ise Pat
rikios [Patrici] atandılar. Böylece imparator, Bul garistan'ın tümü
ne boyun eğdirmiş ol arak, kalel erden kimini yıkıp kimini berkitme
sonrasında, gereken yerde kalabalık sayı d a nöbetçi birlikleri bıra
kıp orada Tanrının Anası 'na şükranlarını sunmak için Atina 'ya yö
neldi. Böylece, [ora d aki] kiliseye çok sayıd a ve değerli adak arma
ğanlan sunup, Ken tlerin Su l tanı'n a döndü ve za fer töreni düzen
l edi ; bu tören de (halkın toupha/yumak d iye adlandırdığı ama ka
nımca adının doğru söylenişi, onu takanlara kibir verdiği için, [be
la anlamında] tiphos/tifo olan) dik bir baş çelengi biçimindeki ta
cı giymişti. Böylece Ayia Sophia 'ya kadar geldi, orada hem Efen
dimiz'e şükranlarını sun d u h em de Patrik ona birçok dilekler yö
n eltti, ondan allelengyo [dayanışma lı sorumluluk] vergisinin ı s
kaldırılmasını rica etti. Am a o, Bulgarlan yenmesi halinde bunu
yapacağına söz vermiş bulunduğu halde, razı olmadı. Sözü edi
len Patrik, Sergios, 20 yı l boyunca kil iseyi yönettikten sonra, ya
şamdan ayrıldı, bunun üzerine saraylar kil isesinin birinci papazı
olan Eustathios, i stanbul Patriği görevi ne atandı.
Bulgaristan egemenlik altına alınınca, bunun sonucu olarak l lır
vatlar, keza Sirmion da, baş eğdi. Ardından i mparator Abhazya
[Kuzey Gürcistan] üzerine se fer etti, çünkü onun hükümdan
andi aşmayı çi ğnemişti . Ken disi anca k o yere varmış idi ki, cephe
gerisinde, her i kisi de Patrikios rütbeli olan, Xiphias ile Bardas
Phükas'ın oğlu N ikeph oros, baş kaldırdılar, ama onl arı n ayaklan
malan çabucak bastırıl dı ; zira Ph ükas, Xiphias'ın kurbanı oldu
[on un tara f ından öldürüldü], Xiphias'ın ken di ise tutsak edildi ve
zincire vurulmuş olarak Kentlerin Sultan ı 'na getirildi. Böylece
i mparator ayaklanmaların bu d erdinden kurtulur kurtulmaz, Ab-
44
hazları cı çatışmaya gird i ; bunu i zl eyen meydan savaşında her iki
yandan pek çok kişi öldürüldü ve sonuç orta da idi; arkasından,
yeni bir çatışmadan Rumlar zafer kazanmış olarak çıktı. Abhaz
ların hükümdan Georgios, i beria/Gürcistan 'ın iç taratıarın a sığın
dı. Kısa süre sonra, hükümd ara diledi ği kadar arazi bırakarak ve
oğl u Pan gratios/Bagrat'ı da ona reh1ne diye teslim ederek, barış
yapılmasını istedi ; bundan sonra i m parator geriye döndü.
[imparator] Sicilya üzerine de se fer etmeyi tasarlıyordu, ancak is
teği gerçekleşmedi çünkü artık yaşamının sonuna yakl aşmış bu
lun uyordu ve hastalığın dan dolayı bakı m görm ekteydi. Onun
ölümün den az önce Patrik Eustathios da ortodoksiara ...yıJ 1 9
dinsel önderlik ettikten sonra , yaşa mdan ayrıldı. imparatorun
hastalıktan dolayı bakım görmesi sırasında, Stoudios Manastı
rı 'nın20 başkeşişi Alexios, ona Timios Prodromos'un [Kutsal Ön
cü 'nü n ; isa 'nın m esih ol arak geleceğini ön ceden haber veren
Vaftizci Yahya 'nın] mü barek kafasını getirerek, onu ziyaret etmiş
i d i . O zaman hükümdar hemen onu patrik a tadı, aynı günün öğ
leden sonrasında da, 72 yıl yaşamış ve 50 yıl egemenlik sürmüş
olarak, son n efesin i verdi ; geriye kalan yıl larda [yani, 22 yaşı na
kadar] , önce babasıyl a, sonra Phokas ile ve ardından Tzimiskes
ile ortak imparator idi.
1 9 Ö zgün metinde burada boşluk bırakılmıştır; Zonaras sürenin kaç yıl oldu
ğunu bilernemiş ve "Sonra belirleyip yazarım" diye burada boşluk bırakmış
ol acak. Bu tür boşluklar, örneğin, Anna Komnena'da da vardır.
20 Osmanlı döneminde, i mrahor ilyas Bey Camii. Bkz. ilerde dn. 26.
45
guçsuz yaşama alıştığından d olayı (çünkü ağabeyi h içbir işine
onu ortak etmemişti), bir de üstüne, erki üstlendiği zaman buna
benzer davranış gösterip kamusal işl erin görülmesini başkalarına
bıraktı ; hem de, yeteneklerinin kanıtı n ı göstermemiş olan insan
l ara ; bunlar sadece soyl u kökenden gelmiş olmamakla kalmıyor
lardı, ayrıca ne de kendi kendini yetiştirebilmiş idiler; doğru dü
rüst konuşmasını bil meyen yabancı soyd an adamiardı ve hepten
eğitimsiz idiler. O ise, kendini sefahat yaşamına verdi ; gerçekten
yem e içme konusunda ve şehvet konusunda büyük zaa fı va rdı,
zarla kumar oynamaya ve seyirlik gösterileri izlemeye bayılıyor
d u ; ava gitmek de onu bir o kadar ilgilen diriyordu . iri yarı bir be
den yapısı vardı ve güçlüyd ü ; ne var ki karakteri gereğince kor
kaktı, Barbarl ar sal dırdıklarında, savaş vermekten ise, daha çok,
armağanlada ve ü nvanlar bahşetmekle onları ya lış tırmaya çaba
J ardı . Hele kendi uyruklarını en küçük bir kuşku halinde bile ce
zal andırırdı ; beri ya ndan, i ftiralara karşı kulakl arını dikmeye [on
l arı dinleyip i tibar etmeye] arnade i di . Çabuk kızardı, ancak kız
gınlığı ağabeyininki gibi uzun sürmezd i ; tersine kolayca lulumu
değişirdi ve bir kimseye kötü muamel e ettiği zaman üzü n tü du
ya rd ı. Kızdıkları nın çoğunu, gözlerini çıkartarak, kör ettirird i ; bü
tün diğer cezalandırma biçimlerin den çok daha fazla, kör e ttir
meye başvururdu, çünkü bunu h em diğerlerinden daha h a fif
hem de kurbanı güçsüz kıl an bir ceza sayardı .
G e n ç yaşında iken, o dönemde e n i l eri gelen eşraftan Alypios'un
kızı olan Elene ile evlenmişti ; ondan üç kızl an ol du. Eşini yi tir
diğinde, kızl an sarayda büyüdüler ; ü çü n den en büyük olan, Eu
dokia, salgın bir hastalık [veba] yüzünden güzelliğin den oldu ve
kendini Tanrıya adadı [keşiş rah ibe olup manastıra kapan d ı ] . Di
ğer ikisi hükümdar babalarının yanında kal dılar; ancak o, bir ba
banın yapması gerektiği üzere, onlar i çin bi rşeyler yapmanın [uy
gun koca ayarl amanın] tedbirini h i ç almadı. Elini cebine kol ayca
daldırırdı [nekes değildi] ama cömertli ğini yerinde ku llanmazdı ;
bunun sonucunda da davranışı aşırı ve çelişkili olurdu : Çevresin
d e bulunanlara, yani kendi malı edindi ği ve hadım edilmeleri
46
sonrasında oda uşağı ve hizmetkar olarak kullandığı Barbar so
yundan kölelerin e onur unvaniarı ve rütbeler bahşedip onlara
araba yüküyle para verird i ; diğer kişil ere karşı ise eli sıkı i di. i şte
bu imparatorun h uyu b öyl e idi.
Şimdi dış ol aylara gel eli m. Yukarıda ken dilerinden i skitler diye
söz edilen Peçenekler, Tun a 'yı aşıp Bulgaristan ilinde önemli fe
lake tlere neden ol dular. Sirmion yöneticisi, ayrıca Bulgaristan
Doukas'ı [komutan-vali 'si] ünvanıncı da sahip olan Konstantinos
Diogenes2 ı onlara karşı h arekete geçti ve onları kaçırtarak, hep
sini Tuna ötesin e geri çekil mek ve sakin durmak zorunda bırak
tı. Bu arad a i mparator Basileios ölmüştü ve son iki yılı n vergile
rinin tahsil edilmesi ertelenmişti (gerçekten, bu hükümdar, uy
ruklarına karşı duyd u ğu merhamet nedeniyl e, tahsilatı ertelet
mişti) ; Konstantinos ise h e m eski vergileri hem de h ükümdarlığı
nın ilk üç yılında vadesi gelecek vergileri acımasızca tahsil ettir
di. l latta büyük bir bu ğday kıtlığının h üküm sürdüğü dönemde,
kendi hükümdarlığının tüm süresi boyunca bil e ; bunun sonu
cunda yoksullar ezildiler. Kykl a d 'lar denen adalara karşı Arap do
nan ması harekete geçti, ancak deniz savaşında Samas/Sisam ko
mu tanı tara f ından yenilgiye u ğratıldılar ve bu kişi 1 2 gemiyi için
deki gemicilerle birlikte ele geçirip geriye kalanları kovaladı.
i mparator şimdiden ileri yaşlılık zamanına gel mişti ve bunun ya
n ı sıra bir de h astalık onu buldu [bir h astalığa tutuldu] ve ken
disinin yerine kim geçecek konusunu düşünmeye başladı. O za
man, Patrikios [rütbeli] Konstantinos Dalassenos'u kızlarından
biriyle evlendirmeyi ve onu ken di halefi yapmayı kurd u ; böylece,
onu, yaşamakta olduğu Arıneniakan ilinden [oradaki Dalassa
ken tinden ; belki Dalanda/Darende] ge tirtmek üzere birini yolla
dı. Ne var ki, b u haberci oraya varmadan, Konstantinos fikrini
değiştirdi, kendisine halef olmak üzere soylu aileden gelme ve
eparkhos [val i-emniyet müdürü] görevinde bulunan, eşraftan bi
rini seçti ; bu kişiyi, kızlarından biriyle evlendirrnek istiyordu . An-
47
cak, evlendirme girişimi, bir engelle karşılaştı, çünkü bu seçkin
ad am, Romanos Argyros, evli idi. O zaman i mparator ne çare akıl
etti? Romanos'a karşı kendini kaybetmişçesine öfkelenme ve
kinlenme duygu larına kapılmış gibi yaptı ve onu cezalandırılaca
ğı yere götürmek üzere adamlar gönderdi ; bu kişilere, onun [Ro
manos'un] karısının saçlarını [keşiş rah1belere özgü biçimde] kes
rn ek ve kadını manastır yaşamına geçme zorunda bırakmak tali
ma lı verilmişti. O hanım, kurulan tuzağı anlamadığından, [koca
mı öldürecekler bana da yaşa mak h aram, rahibe olayım diye dü
şünüp], yaşam biçimini değiştirmeye [rahibe ol maya], candan is
teyerek ama delik gösterd i ; b öylece, onun saçlarını kestiler ve ona
[rahibelere özgü] kara entariyi giydirdiler [za manın h ukukun a
göre evlilik bağı çözülmüş oldu] ; kocasını ise alıp saraya götür
d üler; bu kişi ora da Konstan linos'un ikinci kızıyla evlendi. Bu
durum şu yüzden oldu ki, ü çüncü kız, söylendiğine bakıl ırsa, ev
lendirme girişimini reddetti, çünkü damadın karısı ondan kendi
isteğiyl e ol maksızın [çevrilen bir dolapla] ayrılmış idi. Böylece
Romanos, Zoe ile evl en d i ; i mparator Konstantinos ise, onların
evlenmesinden ü ç gün sonra , 70'inden daha ileri yaşta, üç yıl dan
bir ay eksik süreyle tek başına hükümdarl ı k etmiş olarak, yaşama
veda elli.
48
l ere karşı olan b orçlarını ödememekten dolayı hapsedilmiş ki m
varsa hepsini özgür bıraktınp, kişilere karşı olan borçlan [ka mu
hazinesind en] ödettirdi v e kamuya ol an borçlan da sild i ; ayrıca,
kayınpederinin, i mparator Konstanti n os'u n , ruhunun h u zuru
için büyük para ihsanlannda bulundu ve birçok tutsağı bedel
ödeyerek azat ettird i . Piskoposl ar i çin de d ayanışma vergisi sebe
bine yoksul l u ğa düşmüş olanlan rah atl attı ; ra hmetli imparator
tara f ından bedensel cezaya çarptırılarak saka t edil mekl e, mallan
na el konulmasıyla ya da d iğer bir biçimde cezalan dırılmış olan
lara teselli verd i . Bulgar soyundan Patrikios rütbeli Prousi
anos'dan, i m paratoriçe Zoe'nin kızkardeşi Th eod c:ıra i l e birlik
olup gizlice komplo düzenliyor ve hükümdarlı ğa göz dikmiş bu
lunuyor diye kuşkul andı ğından, onu tutuklattı , başına nöbetçiler
d iktirdi ve kör ettirdi . Theodora, Petrion'a [Haliç güney kıyısm
daki Pelrion m an astırına] kapa tıl d ı ; i m paratorun kendi kızkarde
şinin kocası olan Kons tantinos Diogenes ise, ayaklanma tasarlı
yor d iye su çl andı, tutuklandı ve bir burçta hapsedildi.
Abhazya 'nın hükümdan Georgios ölünce, onun eşi, barış yapıl
masını ve kend i oğlu için bir gelin verilmesini istedi. imparator
barış a n diaşmasını yeniledi ve Abhazya 'ya , Basileios'un kızı Ele
ne'yi gönderdi ; damat Pangratios/Bagra t'ı ise Kouropalates rüt
besiyle onurl a ndırdı . i mparator, Berroia da denen Halep üzerine
sefer etmeyi istiyordu ve bunun i çi n h azırlanıyordu. Gerçekten,
i mpara lor Nikephoros [Phokas] i l e i mparator i oannf'S [Tzimiskes]
Fenike'nin ve Suriye'nin birçok kentini egemenlik altına almış
id iyseler de, daha sonraki i mparator Basi leios, Bulgarlara karşı
yürütülen savaşlarla meşgul olduğu i çin, zaptedilmiş kentleri
berki tmek fırsatını bul mamıştı. D iğer yandan, bu kentler, o ha
yatta iken, kölelik boyu n d uruğunu açıkça silkeleyip atmaya
[Ru m i mpara torl u ğu rt a baş kaldırm aya] cesaret edememişl erdi.
Ama erki, gevşek yönetim yürüten Konstantinos üstlenince, Ha
cer Oğullan [Araplar kasdediliyor] , tasarl adıklannı gerçekleştir
mek için uygu n zamanın gel d i ğini anladılar. Böylece kentlerin
koruyucu birliklerine sal dırdılar ve bu birliklerin askerlerini öldür-
49
d ükten sonra, kentleri işgal etiler. B u arada, 1-l alep em1ri, sık sık
akıniara çıkarak, An takya 'nın kendisin i ve or.u çevreleyen yöre ile
Suriye ülkesini talan etti. i m parator Konstanti n os zamanında,
Antakya 'nın dou kas'ı [komutan-vali 'si] ona karşı saf tuttu ama
u tanç verici biçimde yenildi, adamlarından çoğunu yitirdikten
sonra kaçınayı pek zorlukla b ecerebildi. Bunun üzerine Romanos
onu görevi nden aldı ve yerine bir başkasını atadı. Bu ikincisi de
kendi sırasını savmak üzere savaşmak i çi n [kom utayı kendisine
bırakmış i m parator ile birlikte] h arekete geçti ; gidişi esnasında
Halep emirinin zengin armağanlarla gönderdiği elçiler görü n d ü ;
b u nlar [emir a d ı n a , Rumlarla savaşa girildiği için] özür dileyerek
ve bağımlılık duru munun yenilen mesini dileyip, ayrıca şimdiye
kadar h er nasılsa ödenmesi gecikmiş olan vergileri ödemek ve
bundan sonra işieyecek olanlar i çin de yıl dan yıl a minnettarlıkla
ödeme yapmak önerisinde bulundular. Oysa heriki [Rum başko
m u tan] kendisinin önde gelen komutanlarından birçoğu, böyle
birşeyin sakıncası olacağı için, ilerlemenin sürdürül memesini ve
barış önerisinin kabul edil mesini tavsiye ettikleri halde, Ha cer
Oğulları'na karşı kol ayca zafer kazanacağını ve bu sayede büyük
ve önemli bir yiğitlik başarısı gerçekleştirebileceğini sanarak,
ken d i a tılganlığını zaptürap ta almadı. Böylece Su riye üzerine ha
rekete geçti, oraya varıp ordugah kurdu . Ama çarpışmaya her za
man hazır savaşçılar ve tehlikeye atılıcı ol an Araplar, ordugah
çevresinde a ta binmiş ve çıplak olarak dolanıp du rdular ve yiye
cek ve su sağlamak i çi n [oradan] çık tığını gördükl eri kişil eri öl
dürdüler ya da tutsak e ttiler; son u ç ta Rumların askerleri ve atla
rı susuzl uktan bi tkinl eştiler. Ardından Araplar, akınl arı sırasında
Rumlarla daha yakından temasa gelmiş olarak ve onların besbel
li biçimde korkak ol dukl arı kanısıyla, mevzileri nden çıkış yaptılar
ve barbarca b a ğırıp çağırmalarıyla kendilerinin çok ka labalık sa
yıda old ukları izlen imini verdiler, çü nkü birliklerini sa flar halinde
diziimiş durumda tutmuyorl ardı, tersine d a ğınık olarak at koş
turmakla ordugaha sal dırıyorl a rdı ; o zaman bütün orduya deh
şet saldılar ve onu ka çışa geçmek zorunda bıraktılar; imparato
run kendisini bile tutsak edeceklerdi, çünkü onun özel koruma
so
birliği paniğe kapılmıştı ve onu korumasız bırakmıştı ; neyse ki
birisi onu atma alıp [birlikte] ka çmaya teşvik etti ; o anda i mpa
rator korkudan yan ölü haldeydi. i şte böylece Rumlar h er doğ
rultuda düzensiz ol arak at koşturdular ve Barbarlar onl arın kaçı
şının n asıl çılgın bir halde yürütü l d ü ğünü görerek, kaçmakta
ol anlara deği l , ordugaha saldırdılar; en ileri gelen adamlard an az
sayıda kişiyi tutsak ettiler ve h er çeşit değerli eşya ile, zengin işi
nesnelerl e dolu ol an imparator çadırını yağm aladılar. Orada n e
kalmışsa hepsin i yan l arına alarak, [ülkelerine] geri döndüler.
51
zin e gelirlerin i keşişlere dağıttı ; oysa bunlar dünya da n el etek
çekmişlik yaşamı değil zevk ve sefa yaşamı sürmekte idiler, kay
gısız ve rah atlık i çindeydiler; kamu elindeki açık alanlard an nice
sini bütünüyle bunl ara bağışladı, hem de en zengin ve verimli
olanlarını. Ama bu konuda daha fazla söz etmeyelim.
H alep h ükümdarının oğlu o l a n Amer/Emlr, barışı yeniden kur
mak i çin pek çok armağanla Kentlerin Sul tanı'na gel d i ; i mpara
tor da buna [barışa] razı old u . O arada i mparatoriçe Zoe, [Ha
liç'in güney kıyısındakil Petrion manastırına çıkageld i ; bu yerde,
saçları keşiş rahlbe usulü kesilmiş olan kızkardeşi Theodora bu
lunmaktaydı. i mparator kentte değildi ; o sırada Konstantinos Di
ogenes, i l lyrikon ilinde [Arnavutluk ve ya kınları] bulunup eyleme
geçmeyi tasarlıyor iken, ayaklanmanın h azırlığını yap tığı gerek
çesiyle tutuklandı ; ona işkence uygul a n maktayken, işbirlikçileri
ne ihanet etmek [onların adını vermek] zorunda kalmamak için,
kendini u çurumdan atarak intihar etti. Aynı sırada Araplar M e
sopotamia'ya, Peçenekler Bulgaristan 'a ve H a cer Oğulları [Kuzey
Afrika ve Sicilya Arapl arı] i llyrikon ili kıyılarına akınlar yürüttüler.
Rum donanması sad ece son anılaniara sa ldırıp onların gemileri n
den çoğun u yak tı. Deniz savaşında kurtulan gemiler de Sicilya
Denizinde fırtınadan helak oldu [ha ttı]. N e var ki Afrikadan yak
laşık bin gemi ha reket edip birçok adayı ve kıyılardan bazılarını
talan etti. Bu dona nmanın bir filosu, devriye gezen Rum donan
m asının üstüne düştü, son uçta H acer O ğullarından pek çoğu öl
dürüld ü ve 500'ü tutsak edildi ; bunlar zin cire vurulmuş olarak
i mparatora ge tirildi ler. Fırat yöresinin ordu komutanı olan Pro
tospatharios [Birinci Kılıçl ı Bey] Georgios M a niakes, Edessa/Ur
fa 'yı zaptetti ; ora da Tanrımız ve Kurtarıcımız i sa Mesih 'in kendi
el yazısıyla yazı l mış mektubunu buldu ve bunu i mparatora gön
derdi. Kappadokia, Armeniakon ve Paphl agonia yöreleri kıtlıktan
eziyet çekmekte olduğu ve buraları çekirge istilasına uğradığı
için, pek çok insa n yurdunu terketmek zorunda kaldı, a n cak
bunlar i m paratordan parasal destek almal annın sonrasın d a geri
dönmeye ikna edildiler. Ü stelik, depremler oldu, bunların sonu-
52
cunda Byzan tion'un karşısın d a bulunan birçok h a nlar, keza has
tahaneler yıkıldı ; o h astahanel er eskid en beri saralılar i l e cüz
zamlılann kalma yeriydi . i mparator b u yapıları yeniletti ve i stan
bul 'a su getiren, şurasında burası n da çatlaklar oluşmuş borular
düzeninin bakımını yaptırd ı .
53
dım bir hizmetkarı vardı ; o kişinin erkek kardeşleri vardı ve bun
l ardan biri , d oğanın eşsiz bir güzellikle bezediği bir a dam olan
Mikhael idi. Romanos i mparator ol d u ğu zaman, [hadım] hizmet
karı, onu da hizmetine alsın diye, kardeşi Mikhael'i imparatora
tanıttı ve o da bunu oda hizmetçisi yaptı. Bunun üzerine söz ko
n usu adama karşı, h er gün onun güzelliğini karşısında görmek
le, istek duyarak onun i çin yanıp tu tuşan i mparatoriçe, cinsel bir
çekime uğramış, alev alev yanar hale düştü . Böylece, daha önce
leri hadımdan nefret ediyorken, o zamandan sonra, onu ya nına
çağırır oldu, onunla sırl arın ı ema net edercesine konuştu ; son un
da, ona kardeşi h akkında sorular sord u . Bu hal birçok kez tekrar
landığından, akıllı kişi ol an beriki, onun i çindeki isteği sezdi ve
kardeşine, eğer imparatoriçe ona yaklaşırsa, ilk adımı imparato
riçe attığı takdirde, korkaklığa kapı l ınayıp ona dokunmasını , onu
öpmesini ve kucaklamasını öğütledi. Ama , lafı uzatmanın ne ya
rarı var ? Onl cırın sevd ası varcıccığı yere vcırdı ve zamcının geçmc
siyle imparatoriçeni n M ikhael i çi n d uyduğu ateşli istek neredey
se aleniyet kazandı. Olay yal nız saray halkı arasında değil sokak
taki adamlar arasında da dilden dile gezdi ; bundan hcıbersiz ka
lan tek kişi i mparator idi. l 1 a tta , i m para tor, eşiyle birlikte yatak
ta iken , Mikhael'e içeriye girip i mpara torun ayaklarını ovuştur
ması buyruğu veril mişti. Ama şimdi gel de, "O anda Mikhcıcl im
paratoriçenin dahi ayakların a elin i değdirmiştir [ka çamak okşa
ma yapmıştır] , bunun sonucunda i m parator pezevenk ve bu iki
sinin ya tak yoldaşı olup çıkmış tır" diye düşünme ! i m parator, her
n e kadar kızkardeşi Poulkheria ve başkaları bu konuya [impara
toriçenin Mikhael ile yaşadığı aşka] ilişkin olarak öğütler vermek
te, onu [canına kasdedilmesine karşı] kendini kol lamaya teşvik
e tmekte idiyseler de, şundan başka bir eyl eme girişmedi : kuşku
lanılan kişiyi çağırdıktan sonra, ona, i m paratoriçenin oynaşı olup
olmadığını sordu. Seriki bunu inkar e t ti ve bunun üzerine i mpa
rator ondan, söylediğinin kanı tını vermesini istedi ve ona kilise
deki mihra p ta yemin ettirdi . Yalan yere yemin edici aşık bu yemi
ni ederken, başka kişilerin sözlerini i ftiradır diye niteledi. l1 a tta
denir ki, yalan yere yemin etmesi yüzünden Mikhael korkunç bir
54
hastalığa [epilepsi, sara] yakalanmış; bu h astalık yüzünden i nsan
zaman zaman aklını kaçırırmış, gözlerin i fal taşı gibi a çarmış, tit
rernelere kapıinmış ve yere yıkılırmış ; ardından az sonra sağlıklı
d uru mu, iyileşmişçesine geri gelirmiş. Bu hal birçok kez i mpara
torun gözleri önünde de kendini gösterdi ve imparator, Mikha
el 'in çektikleri dol ayısiyle acıma duyarak, bir de, yayıl an söylen
tileri büsbütün asılsız saydı, çünkü o adamın b öyle bir durumu
varken n e aşık [kadını sevici] ne de sevil en ol a mıyacağına inanı
yordu. Bazıları da var ki i mparatorun b u aşk ilişkisini bildiğini
. . . 2 2 ve i mparatoriçenin cinsel istekten çılgına döndüğünü iddia
55
[ 1 4. l m paratoriçe, oyn a şı lV. M ikhael Paphlagon'u
( 1 0 3 4- 1 041 ) tahta çıkarıyor. D ev l etin ülkesi her yandan
sal dırılara u ğruyor]
i şte o, bu çeşit bir sona erişti . Bu arada i mparatoriçe M i khael 'i
tahta geçirmeyi birinci öncelikli ama cı edindi, hem de babasının
zamanından beri h izmetinde bulunan kişiler ona bu işi erteleme
si ve konu üzerinde yeniden düşünm esi öğüdünde bulundukları
halde. Ama beriki, i şi ertelemeyi kabul etmeyip tasarımını sonu
ca götürmek için a cel e davrandı ; özellikle şu yüzden ki, [oynaşı]
Mikhael 'in ağabeyi hadım ioannes onu şu sözlerle özel ol arak
uyarmıştı : "Bu iş az bir zaman için bile gecikirse derhal mahvo
lacağız". Böylece h emen oracıkta Mikhael'i yanına aldı ve ona
hükümdara mahsus giysiyi giydirip başına çelenk türü tacı taka
rak, onu i mparator tahtına oturttu ve onun yanıbaşında da ken
di yerini al arak, orada bul unan herkesi M i khael 'i alkışla maya [bi
at gösterisi olarak alkışiayıp o arada "Yaşasın imparator Mikha
el ! " diye bağırmaya] ve önünde [diğer bir biat gösterisi olarak]
secde etmeye zorladı. Bazıları kendi yapıtları olan tarih kitapla
rın da, nikah ın h emen o gece yapı l dı ğını ; Patrik Alexios'un sara
ya geldiğinde bir yanda Romanos'u ölmüş olarak diğer yan d a ise
Mikhael 'i şimdiden tah ta çıkma törenini yürütmek te iken buldu
ğunu söyler. Olay dış dünyaya da yayıldı ve bütün kent yeni im
paratoru [aynı yol da, biat gösterisi olarak "Yaşasın i mparator
Mikhael !" bağırmasıyla] alkışiadı ; bunu bir yandan ona yaran
mak gayretiyle b i r yandan da rahmete kavuşmuş ol andan artık
kurtulmaları dol ayısiyle duydukları sevin ci açığa vurmak için
yaptılar. Bunun üzerine i mparatoriçe en ala biçimde d avra n mış
olduğunu ve m u tlak erki kendi elinde tutacağım, Mikhael 'i ise
ken di hizmetinde bulunduracağım sandı. Oysa gerçekte olaylar
başka türlü geli şti. M ikhael, bir süre i çin, imparatoriçeye sevdalı
olması hala süregidiyormuş gibi yap tı ; onun hatırını kırmadı ve
onun dil eklerini gerçekleştird i ; ardından, yapmacığa son vererek,
tutumunu değiştirdi. i mparatoriçeden kuşkulandığı ve kendi ca
nı bakımından korkusu olduğu i çi n , onun babası zamanından
56
kalma hadım h izmetk<3rl an n ı saraydan çıkarıp onun eski ma
beyn 'ini [maiyetin i , yanında bulunanl a r ka drosunu] d a ğıttı ve
onun yerin e bir yenisini [ken disinin uygun gördüğü kişilerle]
oluşturdu . Dahası , h arem 'i d a ğıttı ; i mparatori çeyi nöbetçiler ne
zareti altın a koydu ve önceden n öbetçiler başının didik didik
edcrcesine araştırmasıyla ziyaretçinin n ereden gel d i ğinin, ne yap
mak istediğinin soruşturması yapılmadan h i ç kimsenin onun ya
nına ulaşabilmesine izin vermedi ; korkuyordu, çünkü kendisi de
kuyruğunu pisletmiş i d i [suç işlemişti v e i m paratoriçenin onu öl
dürtüp asıl suçl u d iye göstermesinden çekiniyordu]. H atta denir
ki Mikhael bu önlemi, a ğabeyi hadım i oan nes'in öğüdü üzerine
almış idi. Bu son adı geçen kişi hin oğlu hin bir adamdı ve ey
lemci i d i , sinsi karakterli ve d avranışlan yönün den delibozuk bi
riydi ; hep hareket halindeydi, işten yorulmazdı ve tıka basa yiyip
i çtiği hald e (şarabı çok severdi), kamusal işleri hiç ihmal etmez
d i. i şte i mparatoriçe konusunda işler böyle yürütüld ü ve Mi kha
el erki üstlen di . Ancak bunun ardından, h astalığı daha kötüledi ;
kimileri d iyor ki yalan yere yemin ettiği i çi n ona cinler musallat
olm uştu ve [Tevrat'ta anl atıldığı üzere] geçmişte Saoul'un başı
na geld i ği gibi onu mahvettiler; kimileri ise onu delirmiş, aklını
kaçırmış sayıyord u . Bunun üzerine [ağabeyi, orphanotrophos/ye
timbesler lakabıyla ünlü] h ad ı m ioannes devl etin yönetimini tü
müyle kendisi üstl enip bir yan d an d a küçüklüğünden beri giydi
ği keşiş en tarisin i ü zerinde bulundurdu , ama dine saygısı ndan
sadece bunu giymekle yeti n d i. O arada, kendi memleketinde
[M alatya yakınında Dalassa 'da ; belki Dalanda/Darende] kalmak
ta olan Patrikios [rütbeli] Konstantinos Dalassenos, yeni i mpara
tora ilişkin ayrın tılı bilgi edinince, Rumların hüküm darlığının
böyl esin e kişilerin eline d üşmesinden rahatsızlık d uydu. Bu olay
[Dalassen os'un rahatsızlığını açıklayan sözleri] imparatorun çev
resinde velvele uyandırdı ; Dalassenos yönetimi devirrneğe kalkış
masın diye korktul ar. Bunun ü zerine i oannes, ona, i mparatorun
huzuru n a çıkmayı kabul ettiği takdirde ken disine h i çbir kötülük
gelmeyecek d iye güvence vermek üzere birini gönderdi. Beriki de
gerçekten geli p huzura çıktı ve i mparator onu onurl a ndırma
57
gösterileriyle ve armağanlar sunara k karşılayıp, ona rütbeler ver
di ve onu Kentlerin Sultanı'nda kal mak zorunda bıraktı .
i m paratorun kardeşi [kardeşlerinden] , Daphne/l-1arbiye yanın daki
Antiokheia/Antakya 'ya Doukas [komutan-vali] atanmış Niketas,
Antakya h alkınca kente girmekten engelleniyordu. Antakyalılar,
kendilerine karşı çok baskıcı biçimde davranan, vergi toplayıemın
birini öldürmüşl erdi ; bu yaptıkları neden iyle vali onl arı belki de
cezalandı rır korkusundan, kent ka pıları n ı kol demiriyle arka dan
kapamışlard ı . Bunun üzerine vali onlara, bu cinayet sebebine
başlarına bir kötülük gelmeyecek diye and i çerek söz verdi ve on
lar da valinin kente girmesine izin verdil er. Ardından, içtiği and
ları çiğneyerek, Niketas pek çok kişiyi öldürdü ve en ileri gelen
kentlilerden bazı l arı n ı zin cire vuru l m u ş olarak i stanbul'a gönder
di ; gönderme ön cesinde ağabeyi i oannes'e mektup yazıp, Antak
yalılar Dalassenos yan daşı d uygular besl edikl eri için kendisinin
kente girmesini engellediler demişti . Bu olayların sonucu , Dalas
senos'un Plate/Yassıada 'ya sürülmesi oldu. Bu arada onun da
m a d ı Konstantinos Doukas, yapılan h aksızl ı ğa karşı çıktığı ve and
içerek verilen [size kötülük edilmeyecek i çeri ğindeki] sözün çiğ
neneceğini ön görmediği [bunu aklına getirmediği, çen esin i tut
madığı] için, burcun birine kapatılıp h apsedil di. O sıra da H a cer
Oğulları [Arap korsanlar, Lykia bölgesindeki metropol i llik merke
zi] Myra /Demre/Kale'yi işgal ettiler; Peçenekler ise Mysia 'yı [ M o
esia yani Bulgaristan kasded iliyor olmalı] talandan geçirdil er. An
takya komutan-vali'si Niketas ölünce, onun yerine [oradaki] erki
Konstantinos üstlendi ; bu kişi dahi im paratorun kardeşiydi, diğer
erkek kardeşi ise Birinci Esvapçıbaşı 'lı ğa atand ı . Bu dönemde,
Arap donanması Afrika ve Sicilya 'dan yelken açarak adalara ve
kıyılara zarar verdi. Ama onların üzerine Rum donanması gönde
rildi ve bu donanma düşman gemilerinden birçoğun u adamlarıy
la birlikte ba tırıp pek çok kişiyi tutsak aldı ve bunlardan kimini
i mparatora gön derdi, kimini ise kıyı b oyun ca kazıkiara vurdu. O
arada, i mparator Romanos'un yeğenini eş olarak almış bulunan
Abh azya h ükümdan Pangratios/Bagrat, sözde eşinin amcası ol an
58
imparator h esabına öç almak istediğinden dolayı, Rumlarla ara
daki andiaşmayı feshettirip daha önce tesli m ettiği ne kadar kale
ve kent varsa h epsini yen iden işgal etti. D iğer yandan Peçenekler
sık sık Tun a 'yı aşarak Rum egemenliği altın daki araziyi tahrip et
tiler ve Lutsak al d ıklan kişilerin tümünü öl dürdüler. Araplar Edes
sa/Urfa 'yı kuşattılar. i mparatorun kardeşi Antakya valisi Konstan
tinos yardımcı birlikl er gönd ermiş olmasa idi kent işgal edilecek
ti ; hükümdar [bu hizmet ve başarısı nedeniyle] Konstantinos'u
terfi ettirip ödül olarak onu An adolu Beylerbeyliğine atadı.
59
ğanlar sunacaklarmış, oysa amaçl arı eğer onların san dıkları kent
ten içeri sakmalarına izin verilirse gece valçti sandıkların i çinde
gizlenen askerleri çıkarmak ve kenti i şgal etmek idi. Böylece
emirler kentteki komutanın h u zuru n a çıktılar; bu kişi de onl arı
istekle kabul etti . Bu sırada emirl erin [sandıkl ara gizlenmiş]
adaml arı, develerle birlikte, henüz kentin dışında bulunuyorlardı.
Arapçadan anlayan Ermeni dilencinin biri, dışarıda konakl a mış
bulunanl arın [d eve güdücülerin] ya nına yaklaştı ve onl ardan sa
daka istedi. O sırada, duydu ki , sandıklardan birinin içinden biri
si, [seslenerek] nerede bulundukl arını sorm aktadır; bunun üzeri
ne kente döndü ve komutanı bilgil endirdi. O da hemen, Arap
emirlerini arkasın da, kent i çinde eğlencede bırakarak, adaml arıy
la birlikte [surların dışına] çıktı , sandıkl arı kırdı ve onların içinde
bulunan bütün askerleri öldürd ü . Bunun üzerine kente döndü ve
biri dışında b ü tün emirleri öldürdü ; onun da ellerini kesti, kulak
l arını ve bumunu ise [konuşabilsin ve döndüğü yerde] askerleri
ne felaketi haber versin diye bıraktı.
Kartacalıl arın [Kuzey Afrikalı Arapların] hükümdan, Sicilya 'ya
gönderilmiş olanların kaybedildiğini öğrenince, kendisi, daha
güçl ü bir birl ikle adaya karşı se fer etti. Bu arada Maniakes l l a cer
O ğullarının [Arapların] karşısın da ordugah kurdu ve hüküm dcırın
damadı, donanmanı n komutcını olan ve kendisi de doncınmanın
başında ol arak gönderil miş bulunan Patrikios [rütbeli] Stepha
nos'a, kıyıları büyük bir dikkatle denetim altında tutsun ve böy
lece Kartacalılar savaşta yenildikleri takdirde kaçamasınlar diye
emir verdi. Ardından ça tışma yapıldı, bu ça tışmada o kadar çok
Hacer Oğlu öldürüldü ki onları saymak neredeyse olanaksızd ı ;
bunların h ükümd arı, savaşmayı bırakarak, hızlı bir gem iye bin di,
donanmanın dikkatinden kaçabildi ve ülkesine sağ salim döndü.
Maniakes bunu [Rum l ar i çin] başarısızl ık saydı ve sorumlulu ğu
donanma komutanına yükledi. O kişi ise kendisinin imparator ile
hısımlığına dayanarak, kınamalardan dolayı hoşnu tsuzl uk d uya
rak tepki gösterdi ve bunun ü zerine bir de M aniakes ö fkesi se
bebine ona vurd u . Beriki ise h emen i mpara torun kardeşi, Orpha-
60
notrophos/Yetimbesl er de denen [baş yönetici durumundaki] ha
d ım i oannes'e, Maniakes'in ayaklanmaya girişti ğini yazdı. Bunun
üzerine M aniakes'i tutuklanmış olarak oradan uzakla ştırdılar ve
hapse k oydular ; ordu üzeri n de bütün erk Stephanos'a geçti. Ama
kısa sürede yöneticinin deneyimsizliği, şevksizliği ve özellikl e ka
zan ç [mal mülk edinme] h ırsı nedeniyle ada H a cer Oğullarına
boyun eğdi [onların egemenliğine düştü]. Ruml arın elinde kalan
tek Sicilya kenti M essene idi ve bu da onun komutanının, Kata
kalan [rütbeli] Kekaumenos'un yeteneği sayesi nde olmuştu. Bu
son adı geçen , yal nız kenti elinde tutmakl a kalmadı, binlerce
düşmanı da öldürdü .
Bu arad a i mparatorun ağabeyi h adım i oannes, kilisenin başı
[Pa trik] olmayı yanıp tutuşarak istediğinden belli bazı başpapaz
lan [seçimi yapacak kutsal syn od os/kurul üyelerinden bazı met
ropolitl eri] kendi yanına çekti ; bunlar ona Patrik Alexios'u azie
decekleri yolunda söz verdiler, çünkü Al exios sözde syn odos'da
oyl ama yapılara k atanmamış da hükü mdarın fermanıyla atan mış.
O zaman [bu söyleneni duyun ca] Patrik şöyle karşılık verdi : "Eğer
söyl edikleri üzere benim Patrik olmam gayri meşru olduysa, be
nim yanını sıra ben i m tarafı nıdan atanmış h erkesi de azi etmele
ri gerekir". Bu açı kl a ma geri kalan başpapazl arı e tkiledi, onl arı n
patriği suçlayanlar aleyhine dön m esine yol açtı ; böyle olunca da
Orph an otrophos/Yetimbesler'in [i oannes'in] isteği gerçekl eşeme
di. Sözü geçen kişi vatandaşlara, çok sayı da ve alışılmadık vergi
ler çıkarnıakla eziyet etti ; bu vergileri büyük bir kolaylıkl a icad
etmekteydi . Bunun üzerine bir kez, kendisinin kızkardeşi -gele
cekteki impara tor M ikhael Kalaphates'in an ası olan- M aria , bir
adak konusu dol ayısiyle gitmiş bulunduğu Ephesos/Selçuk'tan
dönüşünde, yeni vergilendirmeler yüzünden yoksulların ne kadar
sıkıntı çektiklerini [ona] anlattı ve yurtdaşlarm bu büyük baskı
dan kurtarıl masını istedi ; o zaman Yetimbesl er, kahkahayla güle
rek ona şöyle yanıt verdi : "Ka dın ca düşünüyorsun , çün kü devle
tin ne gid erleri olduğu n u bilmiyorsun". Hatta denir ki, i mparato
riçe Zoe [o günlerde] onun canına kasdetmiş [onu zehirl etmiş] .
61
H ekim ona müshil vermek istediğinde, heriki [Zoe], arm a ğanlar
veri p vaadl erde bulunarak, tedaviyi yapanı, hastaya ila ç yerin e
zehir vermesi içi n ikna etmiş. Ama bu girişim farkedilmiş v e b u
n u n üzerine kişi [i üann es] tehlikeyi atlatmış. işte Yetimbesler io
annes devl e t işlerini bu biçimde yürütüyordu. Beri yan da n, onun
erkek kardeşleri vatan d aşiara daha az değil tersine n eredeyse da
ha çok çi le çektirmekteydiler; çünkü bunlar aşırı ölçüde adalet
siz ve para hırsı olan adamlardı . Bu sebepler dol ayısiyle i mpara
tor onlardan tiksiniyordu . Ama erkek kardeşleri içinde en büyük
olanı, hadım i oannes, diğerlerinin sebep olduğu kötülükleri
onun sınırlamasına izin vermiyord u ; bunu bazan onlar hesabı na,
olanlan görmezlikten gelerek bazan da onların yaptıklarını giz
leyerek ve i m paratorun bunlardan bilgi edinmesini engelleyerek
yapıyord u.
62
etmiş bul u n d u ğu iyi l i ğe nasıl bir karşılık verdiğinin utancı yü
zün den yaptı yah u t birbirini izleyen nöbetleri nden dolayı ürke
rek onun kendisini b öyl esine azap çekerken görmesinden utan dı
yahut d a kendisinin bedensel işl evleri güçsüzleşmişti ve artık cin
sel temasa geçmesi olan aksızlaşmıştı . Kimil eri ise iddia ediyorlar
ki ken disinin zina etme ve sonra impara toru öl dürme günahlan
nı işlediğini [günah çıkartıcı papazl ara] itiraf etmişti ve onlar da,
önerdikleri d iğer kefaretler arasında, onun cinsel temasta bulun
masını yasaklamışlard ı ; bu sırada cömertçe paralar dağıtmış ve
kil iseler inşa ettirmişti . Bir de Selani ğe, [kentin koruyucu ermişi]
Yen giler Kazanmış Demetrios'a yakanda bulunmak üzere ve o da
ken disine [esinlendirme yol uyla] h astalığı i çin bir tedavi öğütle
sin diye, başvuru gidişi yaptı. Başka dertleri arasında ona bir de
bedende su birikmesi musallat oldu. O zaman, kardeşi ioannes,
onu bu d urumda görerek ve belki birdenbire ölür de erk yasal mi
rasçı sıfa tiyle Zoe'ye geçer diye korkarak -böyle bir olay hem
kendisinin h em de bütün ailesinin yok edilmesi anlamına gelir
di-, akl a yakın gerekçeler gösterip imparatoru yeğeni Mikhael 'i
Kaisar [Yardımcı i m parator] atasın ve böylece bu kişi ona ardıl
ol abilsin diye, ikna e tti. Ayrı ca onu şu kon uda da ikna etti ki ,
Zoe, aktardığım üzere, hükümdarlığın yasal mirasçısı durumun
dadır ve bu soyl u hanım, ken disinin hiçbir şeyi ol mayan birinin
[Miklı ael Kalaph ates'in] anası görevl erin i üstlense [onu evlat
edinse] uygun olur. Böyl ece iki kardeş bu konuyl a ilgili olarak
konuştuktan sonra, M ikhael [Kal aphates, i m paratorun eşi Zoe
tarafın dan] oğul edinildi. Zoe, onların isteğine karşı çıkmaya ce
saret ederneyerek ve doğası gereğince saf yürekli ve kolay ikna
edilir old u ğundan, razı ol d u . Bunun üzerine, verilen emir sonra
sında Bl akh ernalılar semtindeki ku tsal kilisede Ayan Meclisi men
suplan ile yüksek rütbeli ileri gelenler toplandılar ve yanında ma
iye ti ile i mpara toriçe de oraya çıkıp gelerek, orada ku tsal minbe
re yaklaştı ve bu yerde Mikh ael 'i ku caklayıp onu oğul edindiğini
ikrar e t ti. Aynı sırada impara tor bu kişiyi Kaisar'l ı ğa atadı ve ka
l a balık, yaşasın bağırmalan yaptı [ona ortak i mparator sı fatiyl e
biat ettiğini açıkladı]. Bunun üzerine i oannes erk'in ailesin de
63
kalmasını güvenceye bağl adığını san d ı . Ancak gerçekte ol aylar
kendisinin ve onun bütün h ı sımlannın aleyhine gelişti ve zama
nı gelince bunun nasıl ol du ğu n u aktaracağım.
64
l üşeli m diye [konuşmak bahanesiyle] çağırdı ve beriki de ona
inandı. i şte b u yold a iki önder bir araya gel diği ve Bulgar kala
bal ı ğı d a orada toplandığı zaman, Dolianos ora da bulunanlara ,
iki önder tarafından yönetilen bir u lusun hiçbir zaman kurtula
mıyacağını söyledi ve şun u ekl edi : "Eğer kurtuluşunuzu istiyor
iseniz, bizl erden birini uzakl aştırın. Eğer benim Samouel soyun
dan gel d iğimi biliyorsanız, Teikhomeros'u erkten indirin. Aksi
takdirde ona itaat edin ve beni ortadan kaldırı n ". Bunun sonra
sınd a patırtı ortaya çıktı ve h erkes bir olup onu hükümdarl ı ğa
atadılar; Teikhomeros ise taşlanarak öldürüldü. Böyl ece Dolianos
m u tlak egemen ol d u ; Dyrrakhion /Draç'ı işgal etti ve Yunanistan
ülkesi ne d o ğru ilerleyip [Epir bölgesindeki] N ikopolis yöresini iş
gal etti ; bu h isarı ken di h alkı ona teslim etmişlerdi, çün kü [Rum
devletinin baş yön eticisi] a çgözlü Yetimbesler'in gözü doymazlı
ğına artık katl anamıyorl ardı . i ş te böylece o kişi R um ülkesindeki
işl eri, derler ya, farelere yem etti. Bu haber im paratora ulaşınca,
imparator yetişip ayaklanmacıyı yakalamak için hamle e tm ek is
teyerek, dedi ki , kendisinin devlet ülkesine yeni arazi ekleyeme
miş bul u n d u ğu şu zamanda, h al en var olan arazilerden birinin
yitirilmesine göz yu mmak, takınılabilecek en korkun ç [kötü] tu
tumd ur. Ancak h astalığından kurtulmak konusunda en küçük
umudu bile bulunmadı ğından (çünkü şim diden su birikm esi be
denine egemen olmuştu ve bedeni şişmiş idi), hısımları onu se
fere katılmaktan geri d urmaya ikna ettiler; Ayan M eclisi 'nin ileri
gel en üyeleri ise bu seferin yapıl m asını kınadıl ar. Ancak o, a teşli
tu tunıla hastalığına karşı i ski tlerle [burada Bul garlar kasdedili
yor] savaşmak isteğini yeğ tu ttu. Gösterdiği bütün çaba özellik
le hayran kalın maya d eğerdi ; gece vakti, sabahı görebilmek u m u
d u olmaksızın hastalığının çektirdiği işken ceye uğruyordu ve d a
ha ortalık ışır ışımaz o n u at üzerinde orduya öncülük eder görü
yordunuz. Böylece, söz konusu i skitlerin sınırl arın a varır varmaz,
onların karşısın d a safların ı dizrnek hazırl ı ğı n a girişti. Ordular h e
nüz çarpışmaya başlamış değildi ve m u tl u bir olay zaferi i mpa
ra tora bağışladı . Aarün 'un oğlu Patrikios [rütbeli] Alousianos ha
la Rum l arın yanında bulunmaktayken, [bir olay dolayısiyle] i m -
65
paratarla takışmıştı ve ev h apsinde durması kendisine buyurul
muştu ; izin alamadığı i çin ne sarayi ara gidebiliyor ne de hiç ol
mazsa Byzantion 'a geçebiliyordu ; dol ayısiyle, bu yü zden pek
h oşnutsuzdu. An cak, Bul gar ulusunun ayaklandığı ve Doli
an os'un da onlara önder olarak seçi l d i ği haberini alır almaz, kı
lık değiştirerek evi n den kaçtı ve Ermeni giysisine b ürünüp ken di
si [Rum komutanlarından] Th eod orokan os'un köl esi imiş de or
d u gaha gidiyormuş gibi yaptı ; böylece h er yerden sıyrılıp geçe
rek Bulgaristan'a vardı. Ancak, kim olduğunu hemen a çığa vur
madı ; tersine, Aaron 'un bazı adamlarıyla konuşup şöyle diyerek
Aaron 'u onların belleğinde ca nlandırd ı : "Acaba onun oğullann
dan birisi ortaya çıkacak olursa, ulusun başına bir piç yerine
onun geçmesi daha yakışık alır diye düşün mez misiniz?" Onların
hepsi, kendilerini Aaron 'un meşru oğlunun yöne tmesinin, hü
kümdarlığın eski çar ailesinden gel diği kuşkusuz olan, kendisine
itiraz edil mez [meşru varis olduğu tartışma götürmez] bir adama
geçmesinin çok daha iyi olacağını kabul edin ce, sırrı nı, Aaron'un
soy ağacını iyi bilen birisine açıkl a dı . Bu kişi, Alousianos'un yü
zünün yandan görünüşünü en özen li biçimde uzun uzadıya in
celedikten sonra, ondan, bir de tartışma götürmez bir alarnet
[kimlik kanı tlayı cı beden özelliği] görmek isted i ; o alametin meş
ru oğulda var olduğunu bil iyord u. Söz konusu ala met, sa ğ dir
sekte bulunan, bütün çevresi pek çok kılla kaplı bir et beniyd i.
Böylece onu g örür görmez bu kişi artık duraksamadı, Al ousi
an os'un önünde yere kapandı ve onun ayaklarını öptü. Diğerle
rine de, hükümdar ailesinden gel m e birinin oraya varmış bulun
d u ğu yol unda bilgi verdi. Bunun ü zerine pek çok kişi tartışma
götüren önderi [Dolianos'u] terkedip meşru önderin yanına ka
tıldılar ve böyle yapmakla bölünmüşlük yarattıl ar. Ancak böyle
bir devletin, baş yöneticileri ken di aralannda anlaşamadıklan
takdirde ayakta durması söz konusu olamıyacağından, bunlar
[Dolianos ile Al ousianos] anl aşıp aralarında sözl eşme yaptılar;
ancak gerçekte birbirin den kuşkulanmaktaydılar ve her biri öte
kine karşı tuzaklar kurmaktaydı. Al ousianos en trika çevirmek tc
daha yetenekli çıktı ve hilebazlık [dolioteta] yönünden Dol i-
66
anos'u geçti [yazarımız sözcük oyun u yapıyor] . Böylece, kendisi
nin yanı sıra erk kullanan Bey'i [Doli a nos'u) h azırladığı bir şöl e
ne çağırdı ve şölen sırasında onun üzerine saldırdıktan sonra za
vallıyı kör e tti ; bunun üzerine i skitlerin [bura d a : Bul garların] hü
kü mdarlığı tek kişinin eli n e geçmiş oldu. Bunun ardından, i mpa
ra tora gizlice m esaj gönderip, eğer kendisini h oş davranışl a kar
şılayacak ve kendisine uygun ihsanl arda bulunacak ol ursa , onun
yanına katılmak [bağımlısı olmak] istediğini söyledi. Beriki de
bunun üzerine onunla karşıl aşmayı [onu h uzuruna almayı] ka
bul e t ti ve onu duruma uyg u n biçimde ödüllendireceği vaadin
de bulundu. Alousianos h emen onun huzuruna gel di ve Magist
ros [yargılama yapmak yetkisi de bulunan komutan] rütbesini al
d ı. impara tor derhal Bulgar u l usu üzerine sefere çıktı ; bu u lus,
kendi bağrındaki kargaşa dan ve böl ü n müşl ükten dolayı kol ayca
yenil giye uğratıldı ve yeniden Rum egemenliği altına düştü ; i m
parator Byzan tion'a döndü, burada zafer alayı düzenledi ve tö
renle geçişi sırasın da ken disinin yanı sıra [ardında] pek çok tut
sağı, keza kör edilmiş Dolianos'u yürüttü.
imparatorun sağlığı kötüye gitmekteyd i ; artık gün l erinin sonuna
varm ı ştı. Bunun üzerine, erki bırakarak, sarayl ardan çekildi ve
kendisinin kent surları önünde yaptırmış bul unduğu ve M ucize
ler Gösteren Paraalmayıcılar adını verdiği manastıra23 sığındı [ka
pandı]. Oraya vardığında, erguvan ren gi giysisini ve i mparatora
özgü bütün di ğer sim gel eri çıkardı, geleneksell eşmiş törenl e sa
çını keşişlere has biçimde kestirdi ve isa işi al çakgönüllülük giyi
mi olan [keşişlerin giydiği, çul dan, kaba] hırkayı giyd i ; isteyerek
ölme [d ünyadan el etek çekme] sim gesi ol an giyime bürünmüş
old u , oysa za ten artık öl üydü [ölmek üzereydi] ve bu hallere gel
mesi de kendi isteğiyle olmamıştı . Bu haber kendisine iletilir ile
tilmez, i mp aratoriçe sarayd an çıktı ve onunla buluşmak için, ya
ya n, yol a düştü . Ancak i mparator kapılan onun yüzüne kapattı
67
ve onun [m anastırdan] i çeriye girmesini en gel l edi ; bunu acaba
ona karşı izlediği tutumdan dolayı utandı ğı i çin mi yaptı, yoksa
içtenlikle pişman olmuş muydu ve ona karşı eskiden duyduğu,
onun tarafından çekilme [cezbedilm e] d uygusunu i çinde yeniden
canlandırmak istemiyor muydu, bil miyorum. Böylece i mparatori
çe, Mikhael'i görerneden geriye döndü. O ise, keşiş ol arak kısa
süre yaşadıktan sonra , ebcdiycte kavuşm ak üzere bu d ü nya dan
ayrıldı ; son n e fesine kad ar, i mparator Romanos'a karşı işlediği
suçun m atemini tutmuştu , çünkü kendi elinde olabildi ği kada
rıyla , adil ve ılımlı bir hükümdardı ; n e var ki hısımlan onu , iyilik
l erini karartan bir kara leke gibi izlediler. Kimilerinin [kimi tarih
çinin] yazdı ğına göre Rum devl etinin egemenlik asasını yedi yıl
boyunca, kimilerine göre ise daha da fazla süreyle, elinde bulun
durmuş idi.
68
Böylece, [im parator öldüğünd e] onun [imparatoriçenin] h u zuru
na çıktılar ve Kaisar'ı onun ayaklarına [öpsün diye] ittirip atarak,
i mparatoriçeye, yaptığı evlat edinme işlemini anımsatıp, ona,
gerçek ten de M ikhael 'in sadece ünvan ı taşımak yönün den impa
rator olaca ğı, oysa erkin sad ece ve sadece onda [i mparatoriçede]
bulunaca ğı ve kendisinin M ikh ael 'e, öylesini isterse, bir hizmet
karı imiş gibi m uamele edebileceği yol unda yeminler ederek söz
verdiler. Böylece onu kand ırdılar ve güzel sözl erl e gönl ünü çele
rek onu, şöyle ya da böyle, olumlu etkiledikten sonra, kendileri
nin isteği d o ğrultusuna çektiler. Bunun üzerine erk asasını Mik
h ael aldı ve h i ç de l ayık olmadığı h ükümdar tacını taktı ; layık ol
maması sa dece ken disinin [soyl u olmayan] aile kökeninden do
layı değild i, h atta bu kökenin hiç hükmünde ve ön emsiz olma
sına ra ğmen (babası gemi kalafatl ayıcısı yd ı ) ; daha çok ve özellik
le, ken disinin kötü tutumları yüzün dendi. Gerçekten, karakteri
yönünden kalleşti, nankör ve iyilik bilmez idi, ne hısımlarını sa
yardı ne de dostlarını . Söylediği şeyl er h ep gerçekte düşündükle
rinin tersiydi ; çünkü içinde gizledikl eri başka, açı kladıkları başka
i d i ; ayrı ca , bu yetmiyormuş gibi, aşırı derecede kıskanç bir insan
d ı, köle ruh lu ve koşullar [kendisi i çin] elverişsiz ise yaltakl anıcıy
d ı, bir de üstelik çabuk ö fkeleniciydi ve d uyguları hep değişird i ;
ö fkesinin yerine h oşgörüyü geçirirdi sanılması n , tersine en kü çük
bir sebeple h oş m u amele eder tutumunun yerine hınç besleyici
ol uverirdi . Böylesine bir karakteri olması n a rağmen , hüküm darlık
dizginl erini eline aldı ; son u ç şu oldu ki dayısı Yetimbesler ile bü
tün hısımları bir felaketler denizinde boğulu p gittiler. Yapm acık
ları ve riya kar tutumu uzun sürmedi. Birkaç gün boyu nca [riya
kar saygı gösterileriyle] dayısı n a "Efendim" diye hitab etti, ona
hemen tahtın yanıbaşında yer su ndu ve onun her türlü erki kul
lanınasma göz yumdu. Ardından erk sağl ayıcı görevleri yavaş ya
vaş onun elinden aldı, çoğu konu da onun sözlerini dinlemez tu
tum gösterdi , dayısının bazan şu bazan bu biçimde damarına
bastı . Böyl e ol unca heriki de yeğenine karşı duyguların ı değiştir
d i ; ama hem en orada [sı cağı sı ca ğı n a] hiçbirşey yapm aya cesaret
edemiyerek, entrikalar çevirip, fırsat kolladı. H atta son unda i m -
69
paratorun [yeğeninin] h uzuruna çıkma ziyaretlerini seyreltti. Ye
timbesler, Mikhael'in sempati d uydu ğı tek h ısımı olan ve [bu
yüzden i mparatorun] N obelisimos [Latin cedeki "En soylu " deyi
min den R u m a ğzına uyd urulmuş ünvan] unvanını verd iği karde
şi Konstantinos ile de an laşmazlığa düştü ; Konstantinos i mpara
torun huzurunda bulundukları sırada i oannes'e [Yetimbesler'e]
sinirl enince i oannes onun sözlerinden gücendi ve özellikle de
i mparator Konstantinos'u çirkin d avranışından dolayı kınarnadı
diye hoşnutsuzlu ğa kapılıp kentten u zakta bir yere çekildi. Bunu
öğren diklerinde, Ayan Meclisi üyelerinden birçoğu onu ziyaret
etmeğe başladılar; ama bu ona sempati duyd uklarından dolayı
olmuyordu, tersine onun gözüne girmek istedikleri için idi. O za
man imparator, Yetimbesler'i Ayan M eclisi mensuplarından bu
kadar çok sayıda kişinin ziyaret etmesinden ürkerek, ona bir
mektup yazdı ve bu mektupla onu kibirli tutum izliyor diye kı
nayıp [aslında] kö lü niyeller besl eyerek onu kendisiyle bul uşma
ya çağırdı. i oannes de yola çıktı. N e var ki i mpara tor, dayısı nın
gelişini beklemedi, tersine l lippodromos'a [şimdiki Sul lanahmet
Meyd anı'nda bulunan a t yarışları yerin e] yai iandı, çünkü o gün
bir ya ndan da at yarışı günü idi. Dayısı geldi ve impara toru [sa
rayda] bulamıyarak, karşı laş tığı küçü mseyici tutum nedeniyl e da
ha da çok öfkelendi [ve bckl emeyerek, kalmakta olduğu, kent dı
şında deniz kıyısın daki yere döndü] . O zaman impara tor, düş
manlığını a çığa vurup, gemi gönderip dayısı bu gemiye bindiril
sin ve kibirli h al lerinin h esabını vermek üzere huzuruna ge tirilsin
diye buyurd u . B öyle olunca Yetimbesl er, deniz yol uyl a, sarayla
ra24 gitti ; imparator ise yüksek yerden bir işaret verdi, i oannes'i
götürmekte olanlar bu işareti tanıdı l ar ve bunun üzerine gemi-
70
nin saraylar önündeki deniz girin tisine2s girmesini engellediler. O
zaman, üç dizi kürekli bir savaş gemisi h emen yan aştı, içindeki
adamlar onu [Yetimbesler'i] yakaladılar ve sürgüne götürdüler.
M ikhael onu Kaisar ve ardından i mparator yapmış olan velinime
tini işte böyle ödüll endirdi. Onu aradan çıkarır çıkarmaz, kendi
sinin [diğer] hısımlanna döndü ve onl arı erkeklik organlanndan
yoksun bıraktırdı ve sa dece doğa taraf ın dan erkek olarak yara tıl
mış bulu n makla kal mayıp üstelik ergen çağa gelmiş, evlenm iş,
çol uk çocu ğa karışıp baba olmuş bu kişileri hadım ettirdi .
25 Büyük Saray denen yapılar kompleksinin bir parçası olan Boukoleon Sarayı
önündeki Boukoleon (Boğa-Aslan) limanı olmalı ; bu ad, liman girişindeki
boğa ve aslan (boğaya saldıran aslan) heykelinden ileri geliyordu. Saray ve
liman, Sultanahmet'ten gelip deniz kıyısına çıktığınız yerde, Küçük Ayasaf
ya Camii'nin güneydoğu yakınında idi.
71
nmlarını gerçekleştirip tamamladıktan sonra , sevindi ve oyunlar
la, eğlencelerle keyif sürerek gururlandı. N e var ki tanrısal adalet
bu alçağı cezalandırmakta gecikmedi. Çünkü, imparatoriçenin
başına gelenler h akkında bilgi kent içine yayıl ır yayılmaz, herke
sin suratı ası k ve so m urtkan olduğu ; h er bir kişinin onun felake
tini kendi başına gelmiş saydığı, bunun tutarlı son ucu ol arak da
i mparatoru a çıktan a çığa suçlad ığı görüldü. Özellikle ka dınlar,
i mparatoriçenin adını an arak ağı t okuyorlardı. Sonu çta, kentliler
h ep birlikte ayakl andılar ve ayakl anma, yayıldı ; küstah h eriften
öç almak için, ken di caniarına acımadılar, tersine h er bir kişi ne
bulabiidiyse eline alıp [kalabalık içinde] sarayiara doğru koştu.
Beriki h er ne kadar başlangıçta halk kalabalığının ayaklan masın
dan hiç rahatsız olmamış [aya klan mayı ön emsememiş] id iyse de,
daha sonra, h al k güru h unun denetimi olamayacak halde bulun
duğunu, böl ükler oluşturduğunu ve üstel ik ordunun da bu gü
ruh yanına katıldığını görünce, kendi adaml arına güvenilcmiye
ceğini idrak etti (çünkü bunlar dahi i mparatori çeye karşı yapılan
dan tiksinmişlerdi), korku ve dehşete kapıldı . Nobelisimos [ünva
nını verdiği yard a kçısı, dayısı Konstantin os] onun azabını kısa bir
süre boyunca yatıştırdı. Gerçekten, kendi kol tuğunda o turmak
tayken ayaklan mayı öğrendiğinde, ad aml arını silahlandırdı (doğ
rusu pek çok hizmetkarı vard ı} ve onl arla birlikte [Ayia Sophia ki
lisesinin kuzeydoğu ya nıbaşın dakil a gora 'yı bir yandan ötekine
geçerek, [kiliseni n diğer ya nındaki] saraylar topl uluğuna doğru
yönel di. H emen, i m p ara toriçeyi [Büyükad a 'dan] geriye gelirmek
için adamlar gönderdiler, bir yandan da ayaklanmacılann karşısı
na az sayıd a a d a mı yerleştirdiler, bunlar gizlice onlara oklar ve
taşlar a tıyorlardı, son u ç olarak da pek çok kişi öldürüldü. i mpa
ratoriçeyi geri getirir getirmez, onu H i ppodromos yapısında en
yüksek nok taya yerleştirip ayaktanmış halk kalabal ı ğına gösterdi
ler; kalabalığın öfkesinin yatışacağını umdular; öyle ya, sevgili
hanımefen dileri geriye dönmüş idi. A m a yapılan bu iş onları da
ha çok öfkelendirdi ve i m paratoriçeyi kara renkli [keşiş kadınlara
özgü] giysi i çi n d e görünce, onları n savaşçı hiddeti kabardı ; h ü
kümdarın edepsizliğinden dol ayı hınç duydular v e i m paratoriçe
72
Zoe'yi [orada] bırakıp, onun, söylemiş bulunduğum üzere, vak
tiyl e kendi kızkardeşinin [Zoe'nin] b uyruğu üzerine keşiş kadın
giysisine bürünmüş olan kızkardeşi Theodora 'ya döndüler. Böy
l ece onun Patrikios rütbeli hizmetkarlarından birini de yanlarına
al arak onun h uzuruna çıktılar, onu oturduğu evden çıkardılar ve
onun etrafında bir tür çember oluşturarak, onu Tanrısal Bil gel i
ğe [Th eia Sophia, Ayia Sophia] adan m ış büyük kiliseye götürdü
ler; burad a h erkes, Ayan M eclisi üyeleri, halk v e yüksek rütbeli
din adamları, Theodora'yı i mparatoriçeliğe atadı. Bu olay Mikha
el'in ve adam l annın bütün umutl arını aldı götürdü ; özellikle
Mi khael , kendi canı için korkuya kapılarak, saraylar külliyesinden
kaçtı ve N obelisimos ile birlikte hükümd ara ait gemilerden birine
binerek, ünlü Stoudios Manastırı doğrultusunda yelken açtı26.
Bu arada Mikh a el , giydiği, i mparatora özgü simgeleri çıkarmıştı
ve keşiş hırkasını giymişti. H alk kalabalığı bunun öğrenir öğren
mez, sevincini zaptedemez oldu ve onu bulmak için koştu. Artık
akşam çökmeğe başl a mıştı ki, belki de i mparatoriçe Zoe hüküm
darlığı kızkardeşiyle [Theodora ile] paylaşmamak için düşük i m
paratoru geriye çağırır korkusuyla , Theodora 'nın adamlan onu
[düşük i mparatoru] kör etmek üzere birilerini gönd erdil er. Bunun
üzerine Mikh a el ile Konstanti nos, zor kullanılarak, Stoudios Ma
nastırı 'nın thysias terio [kurban yeri] bölümünden çıkanl dılar;
halk güruhu ise onl arın çevresini sarmıştı, kü fürler edip hakaret
ler yağdırıyordu ve onlarl a alay eden türküler söylemekteydi . Sig
m a 'ya vardıklarında (o yer böyle adlandırılıyordu) orada onları
26 Fetihten sonra i mrahor ilyas Bey Camii olan bu ünlü manastırın kalıntıları
Yedikule hisarı'nın kuzeydoğu yakınındadır ve kıyıdan biraz içeridedir. Bi
zans çağında oraya genellikle, önce yakındaki sur kapısı (Samatya semti gü
neybatı dışındaki) Narlı Kapı'nın önünde bulunan iskeleye gelip orada ka
raya çıkınakla gidilirdi (Mikhael de oradaki iskeleye yönelmişti). Günümüz
de, Surların Narlı Kapı'sından sonra, Narlı Kapı Caddesini izleyerek Orgene
ral Gürman Caddesine, onun iç ucunda i mrahor ilyas Bey Caddesi'ne var
mak, batıya doğru bu caddede pek az yürüyüp sağdaki sokağa sapmak ge
rekiyor; kalıntılar bu sapma yerinin çok yakınında, sağdadır.
73
kör ettiler ; Konstantinos yiğitçe davranış gösterdi , Mikhael ise
ağladı ve feryad etti. H er ikisinin de gözün ü karanlık kapl adığın
da, onların kör edilmesin i tasarlayan kişiler, hala büyük kilise'de
[Ayia Sophia 'da] bulunan Theodora'nın yanına döndüler. Zoe sa
raylar külliyesinde [Büyük Saray'da] idi ve kızkardeşini aşırı ölçüde
kıskandığı için onun ortak hükümdar ol masına Fırsat vermemeyi
kuruyordu. Ancak h er ikisine saygı duyan Ayan Meclisi üyeleri -bi
rine [Zoe'ye] saygı duymaları o h ayli zamandır imparatoriçeleri ol
duğu için idi, ötekine de şu yüzden ki o daha henüz [ortak] i ın
paratoriçe atarımıştı ve zorbanın hükümd arlığının devrilmesinin
nedeni o olmuş idi- büyük olanı, ortak hükümdar olarak kızkarde
şini kabullenmeye ikna ettiler. Böylece Theodora da sarayiara çıka
geldi ve devletin yönetimini kızkardeşiyle paylaştı. Gözleri kör edi
lenler sürgüne g i tmeye mahkum edildiler; bunların saltanatı ancak
4 ay ve 5 gün sürmüş idi. Keşki daha da az olsaydı .
74
kışık alacağı, zira zorbanın devril mesine onun neden olm uş bu
lu nd u ğu fısıl danıyord u) ya d a erkek i çi n duyduğu cinsel istekten
dolayı, Zoe 'yi hükümdarlık ed ecek ve onunla birlikte yaşayacak
birini [eş olarak] saraya getirsin diye ikna ettiler. Böylece, belirsiz
[bil inmeyen] nedenlerl e, Konstan tinos Dal assenos [bu iş için] se
çildi. Ama [bu seçim] reddedildi, çünkü bu kişi konuşmalarında
haşin dil kullanırdı ve karakterinin baskıcı ve kendisiyle zor geçi
nilir ol duğu doğrultusun d a bir izien i m uya ndırm aktayd ı . Ardın
dan, Zoe soyl u aileden gel miş olmayan bir başka kişiye ilgi duy
du ; bu kişi ileri gel en lerin en seçkinleri arasında da bulunmuyor
d u , ama bir hükümdara layık görünüşü vardı ve öyl e biriydi ki
şehvet konusu n a pek düşkü n olmasa bile yine de cinsel açıdan
çekici sayıl abilirdi. Böyle olunca [Zoe] h em ruhuyla hem bede
niyle bu kişiye döndü, a ma bir h astalık çabucak b u adamı ya
şamdan aldı gö türdü27, bu hal da i mparatoriçenin tasarımlarını
boşa çıkardı. Kuşkular [ o adamın] eşi ü zerin e düştü, y a ni onun
[ben i boşayıp impara toriçe ile evlenecek diye] kıskançlıktan do
layı ona zehir vererek onun ölümünü -o kişi daha sağ iken, onun
başka bir kadınla yatarağını görerek, erkeğinden yoksun kalma
mak için- önceden h azırladığı düşünüldü.
işte böylece o adamın u mutları boşa çıktı ve i mparatoriçenin h e
vesi dizginlendi. Bunun üzerin e seçim, soyl u aileden gelme bir
a d a m ola n , ileri gel en l erden ve [eski] i mparator Romanos'u n ,
-ikinci evliliğinden- yeğeni olmak dol ayısiyle hısımı, üstüne üst
lük gayet yakışıklı birine, Konstanti n os Monomakhos'a yönel di.
i mparator Romanos on u parlak mevkiler vererek on urla ndırmış
deği l d i ; yine de, b u kişi, onunla hısımlığı neden iyle, sarayda do
lanırdı ve böylece imparatoriçe ile tanışmıştı. i m paratoriçe ona
karşı pek d ostça tutum göstermişti, onu kendi adamı sayardı ve
ona pek değerli armağanlar verirdi ; b öylece Zoe açık elli ve hü-
27 Ziınaras burada, yaşam=ziıe derken sözcük oyunu yapıyor, çünkü evlen mek
isteyen i m paratoriçenin de adı budur ve dolayısiyle söylenen, Ziıe'den aldı
götürdü diye de anlaşılabilir.
75
kümd arlara özgü asaletin sanki kokusunu yayar olduğundan, so
n u çta ahlaksızlar onları suçlamak [Zoe bu adamla yatıyor demek]
için bahane buldular. Bütün bunların sonu cu şu ol du ki, Roma
nos'dan sonra hükümdarl ık eden i m parator Mikh a el , tahta geç
tiği zaman [bu] suçlamaları gözü önünde tutarak, Zoe 'nin [son
radan] seçmiş bulunduğu kişiyi, bir bahane bul arak, ama asl ında
onu kıskandığı için , Lesbos/Midilli Ad ası 'na sürgüne gönd ermiş
ti . Böyl ece, Konstan ti nos M onomakh os, M ikhael'in egemenl ikte
olduğu bü tün süre b oyunca, h atta iki n ci M ikhael 'den de daha iyi
bir muamele görmek talihine kavuşmaksızın, sürgünde kalm ıştı.
Zoe yeniden erk 'i eli n e alınca, bu kişi sürgün cezasından kurtul
d u ve Kentlerin Sultam'na götürüldü. Yaklaştıkları sırada, onu
durdurdular; saraylardan bir görevli , Damokraneia 'da bulunan
Başkom u tan [Melekler Ordusu Başkom u tanı] Mikhael'e adanmış
kilisede onu karşılamaya geldi ; ona, [imparatoriçeyle evlenerek
imparator olacağı için] i mparatora özgü giysileri giyd irdi ve bc
riki de [Konstantinos Monomakhas da] imparatora özgü tören
alayı ile, Kentlerin Su l tanı'na girdi. B öylece, papazlardan biri hü
kümdarların nikahını kıyd ı, çünkü Pa trik Al exi os'un kendisi, or
tada bir üçüncü evlilik bul u nması nedeniyle, şahsen ayini yönet
mekten çekinmişti . Ertesi gün taç giyme töreni i çin ayin yapıl dı ;
bu ayin sırasında Monomakh as Romalıların/Ruml arın [devle ti
nin] tacı nı giydi v e egemenlik asası n ı aldı.
76
ramaz kişilere verdi ve böyle yapmakla [makam unvanı sahipleri
ne kamu h azinesinden aylı k bağlandığı i çin] hükümd arlık hazine
si bir tek gün i çinde yel ü fürmüş su götürmüş hale düşer mi d i
ye de tasa d uymadı. Sıradan birey ol d u ğu sıra da kendisiyl e takı
şanların ahvaline gelince ; bunların tümünü b a ğışladı ve hiç kim
seye karşı öfke d uymadı. Kendini zevk ve safahate kaptırdı ; bu
nun nedeni kısmen şuydu ki u ğranılan Fel aketler yüzünden ken
di üzerine çöken iç sı kıntısını silkip atmak istiyor, halen eline g e
çirmiş bulunduğu hükümdarlık erkini [sıkıntı verici işlerle uğraş
nıayı başkalarına buyurup kendisi rahat kalabilmek için] güve nli
liman sayıyord u ; ama b i r d e d avranışının ş u n edeni vardı ki, hü
kümdar hanımları [hukuken h al a ortak lmparatoriçeler ol arak hü
kümdarlık erkini paylaşan eşi Zoe'yi ve onun kızkardeşi Theod ô
ra'yı] eğlendirerek tatmin etmek istiyordu, çünkü bu hanımlar h a
va! mizaçta idiler. Eği ti me daha doğrusu eğitimle u ğraşanlara ve
kendileri iyi eğitim görmüş görünenlere önem verd i ; kendisi ise,
a tasözünün d ediği üzere, eğitimle ilgili ne varsa hepsinin yanıb a
şından geçti [kendi eği tilmişliğin i geliştirmek çabasına boş verdi ] .
i şte hükümdarl ıkta böyle b i r tutum takındı ; ne var k i dıştaki i l i ş
kiler R u ml ar bakımından elverişli yolda gitmiyord u . Gerçekten,
lski t'in [" Bulgar" kasdediliyor] biri, adı da Boi'sthlabos idi, Byz a rı
tion 'dan ka çtı, savaşçılar topladı v e l llyrikon [Sırbistan-Arnavut
luk yöresi] ili sınırlarında vahşi bir h ayva n gibi ken disine sığma
cak yer bulup, b u sınırlar bitişi ğin deki, Ruml ara bağlı halkları,
yani Triballos'ları , Sırpları ve kendisinin soyd aşlarım [Bu l garl a rı]
talandan geçirdi. Bunun haberi saraya ulaşır ulaşmaz, beriki [l m
para tor M onomakh os] Dyrrakhion/Draç yöneticisin e yazı gön d e
rip ona Steph anos ile -çünkü Boi'sthl abos'un bir adı da bu i d i
çarpışmasını buyurdu . Am a [sözü geçen] komutan, savaşı bece
riksizce yürüttü (çü nkü askerlik işlerinin tam cahili idi) ve bu
yüzden askerlerinin büyük fel aketlere u ğramasına yol a çtı ; k e n
disi b i n zorlukla, yanında pek az adamla, kurtuldu, kalan asker
l erinin h epsi, o yerde, düşmanı ara direnemeyerek ve karşı koy a
mıyarak h ezimete u ğratıldılar.
77
Böylece illyria 'da işler bu son u ca vardı. O arada M onomakhas (yi
ne iç işleri konusuna döneyim), [vaktiyle, i mparatoriçe ile evliliği
öncesinde] ikin ci eşi ölünce, ü çüncü kez evlenmeye karar vereme
mişti ama dulun biriyle birlikte yaşam aya başl amıştı ; bu kadın
[ölen] eşinin yeğeni idi. Söz konusu kadın gençti, olağan dışı gü
zel bedeni vardı ve asil kökenden geliyordu , çünkü Skleros'lar ai
lesinin soyundandı. i şte böyle, bunlar birbiri için yanıp tutuşuyor
lardı ve sevdaları o noktaya varmıştı ki h i çbiri ötekin den ayrı ya
şayamıyor, yaşamayı da istemiyordu . O nedenle, bu hükümdar
[sonradan hükümdar olan Konstantinos M onomakhos] sürgüne
mahkum edildiğinde, sevd iğini görmek ve onun uzağında bulun
mamak u ğruna h erşeyi terketti. Onun peşi sıra gitti ve bu neden
le bütün yaşamı, varlığıyla onu [erkeğini] uğradığı felaket içinde
olabildiğince teselli ederek ve nice başka üzüntü vesilesinin yanı
sıra bir de yoksulluktan sıkı n tı çekmesin diye onun geçimini ken
di parasıyla sağladı. Aslında [bir gün gelip Monomakhas impara
tor olur, benimle evlenir diye düşün erek] kendisi de i mparatoriçe
olmak umudunu besliyordu. Seriki [Zoe ile evl enip ortak hüküm
dar sıfatiyle] tahta çıktığında, u m u tları gerçekleşmedi ama impa
rator kendisinin gönençli günlerinde bu kadını un utmayıp, onun
hesabına [onu konu edinerek ve onun yararına bir durum yara t
mak isteyerek] imparatoriçe ile konuştu ve ona bir miktar keyi ni
yaşam sürme duru m u sağlamak i çin onu saraya çağırmasına inı
paratoriçenin razı ol masını istedi. i nıparatoriçe bu l utfu ondan
[eşinden] esirgemedi, çünkü zaman onun kıskanma duygusunu
neredeyse sön dürnıüştü ; artık şimdiden olgun yaşta idi ve geçir
diği yaşam sınavları onu iyice ılınılı tabiat sahibi etmişti. Böylece
Skleraina [Skleros ail esinden olan kadın, hala bulunmakta ol du
ğu] Mytilene/Midilli'den çağınldı ve doğrusu onu hemen pek gü
zel bir ev ya da etkileyici bir nıaiyet [hiznıetkarlar takımı] bekliyor
değildi, ama zamanın geçmesiyle yalnız hükünıdarlara [inıpara to
riçelere] has bir nıaiyet edinmekle kalmadı, ama oturdu ğu ev de
saray biçimini aldı. i mparator, sözde inşaat çalışmalarını görüp
denetiemek vesilesiyle, onunla sık sık buluşmak için, ka dının ko
nutunu [devlet h azin esinden para harcayarak değil] kendisinin ki-
78
şisel mülkü olarak yaptırmakta b ul unduğunu bahane etti. Böyle
ce, bir süre boyunca sevdası n ı sakl adı ve güya yüzü kızarıyormuş
gibi yaptı ; sonraları, utancı ve bahaneleri bir yan a bırakarak, bu
kadına karşı, sanki o kadın onun kapatması ya da odalı ğı değil de
yasal eşi imiş gibi davrandı. D olayısiyle, onun u ğruna her gün im
paratorluk hazinesinden ırmak gibi para akıttı ve altın musl ukla
nnı açtı ; beri yandan, imparator onu gizlenmeden ziyaret etmek
te idi. Hatta onun uzağında [başka kadınla, imparatoriçe Zoe ile]
birlikte yaşamaya ve birlikte yatmaya katlanamıyarak, bu kadını,
önce onun hakkında imparatoriçeyi bilgilcndirip bir engel çıkar
ma maya onu razı ettikten sonra, saraya getirdi. Ayrıca söylenir ki,
i mpara tor her iki hanımdan karşılıklı olarak dostl uk yemini etme
lerini istemiş imiş; hatta, sevgilisi Sebaste ünvanını28 aldı ve hü
kümdar eşin e özgü bu ünvanı a l an ilk kadın ol du ve kendisine
despoin a [anlamı : "Hanım Efendimiz"] diye hitab edildi. impara
toriçe bütün bunlardan dolayı ne kızdı ne de üzüldü ; imparator
oturduğu zaman da sağında ve solunda imparatoriçe ile Sebaste
yer alıyorl ardı. Şu da var ki, i mpar<ı tor, [o sırada] yanında sevgili
si olmaksızın tek başına bulunması sa ğlama bağlanmış değil idiy
se, asla i nıparatoriçeyle karşıl aşmıyordu [saraydaki hizmetkarlan,
yanında sevgilisi var idiyse onun i mparatoıiçeyl e karşılaşmaması
nı sağlayacak düzenlemeyi yapıyordu]. Ancak, [sevgilisi] bunca
gönence kavuşmuş ve gelecek i çi n daha da büyük umutlar besle
mektc ol duğu halde, birdenbire hastalandı ve imparatoru en de
ri n yas içinde bırakarak öldü.
28 Bu, Latincedeki Augusta "ııı n l-lellen dilindeki tam karşılığıdır ve unvan ola
rak aslında sadece i mparatoriçeye özgüdür.
79
iki i mparatoriçe [Konstantinos M o n om akh as evlenme yoluyla
başa geçin eeye kadar ortaklaşa hükümdarlık eden iki kızkardeş,
Zoe ile Theodaral tarafından, kendi leri egemenlik sürmekte iken,
memleketin bir bölümünün istila edilmesine yol a çan saldırılara
karşı koymak ve o bölümleri yen iden Rumların egemenl i ği altına
almak için, i talya 'ya gönderil mişti ; böylece, düşmanl arla çarpış
m aya başl amıştı . O arada h ükümdarlık Monomakhos'un ellerine
geçince, -hükümdann sevgilisinin erkek kardeşi ol an- Romanos
Skleros, kızkardeşi dol ayısiyle büyük bir güç edindi ve hem Ma
gistros [yargılama yapmak yetkisi d e bulunan komutan] hem de
Protostrator [Başkomutan] ünvanıarını aldı; böylece, Anatalikon
ilinde Maniakes'in m ülküne komşu durumunda olan Romanos,
geçmişte ondan d üşmanca davranış görmüş olduğu için kin tu
tarak, ona haksızlık etti. Hatta denir ki M a niakt>s'in evlilik yata
ğına leke sürdü [eşin i becerdi]. Bu haberler, M aniakes'de öfkeye
ve büyük üzüntüye sebep oldu ; bu kişi, işin sonrasında, l�oma
nos'un entrikalan sebebine maka m ın ı da kaybetti. Bunun üzeri
ne, istanbul'a dönerse Skleros yüzün den hükümd arı n düşmanlı
ğı ile karşılaşacağın ı anlad ığından, ayaklanma girişiminde bulun
du, komutanın alası ve yiğit bir adam olduğu i çi n de, ordunun
büyük bir bölümü onun yan ı n a ka tıldı. Böylece bu kişi orduyu
[ordusunu] gemilere bindirdi ve italya kıyısının karşısına [Rum
devl etinin illyrikon ili batı bölümüne, Arnavutluk'a] geçirdi ; bu iş
i mparatoru tedirgin liğe düşürdü ve onu, Maniakes'e bir mektup
göndermek zorunda bıraktı ; bu m ektupta, ona, eğer silah bıra
kacak olursa korkacağı hiçbir şeyin olmayacağını va ad etmektey
di. Ancak heriki kararhydı ve savaşmaktan caymadı ; bunun üze
rine i mparator ona karşı sefer etti [ettirdi] . Ordunun başına her
hangi bir soylu kişiyi ya da sına n mış bir ko m u tanı geçirmedi
çü nkü belki o da aynı yolu izler [komutası al tındaki ordu ile bir
ayaklanma düzenler] diye korkuyord u ; tersine, kendisinin güven
diği hadım oda uşağım geçird i. Bunun üzerine hadım, orduyu
alıp yola çıktı ; M aniakes ise onun ordusu henüz düzene girmiş
değilken onu bastırmak i çin tez d avranarak seğirtti . iki ordu ça
tışmaya giriştiklerin de, önce, hareketin elebaşısının yan i Mani-
80
akes'in h asımlan yenilgiye uğradılar; ama h emen ardından, biz
l eri yöneten Tanrının Takdiri savaşın sonucunu tersyüz etti ve
M an iakes'in adamlan h ezimete u ğradıl ar. [Bu gelişm e şöyle ger
çekleşti :] Bu kişi düşmanın satl arında kargaşa yaratmış iken ve
hasımlan onun bağırmalan [n araları] sebebine kaçışa koyulmuş
ve dağılmakta iken, birdenbire öl dürücü bir yara aldı ve yarasın
dan pek çok k an akm ası onu sersemietti v e bedeni felce uğradı.
Dizginler ellerinden kaçtı ve eyerden kayıp atından yere düştü.
Böylece o yerde öldü ve ara bölgenin [iki ordu arasında kalan
arazi bölümünün] yakınında bir yerde [ölüsü] yatıp kald ı ; impa
ratorun askerleri ise bir hayli zaman boyunca [bir savaş hilesi uy
gulanıyor olmasın diye] onun yanına yaklaşmaktan korktular.
Ancak, M aniakes'in askerleri başbuğlarının öl düröldüğünü anla
yınca, korkularından, dağıldılar. O zaman hasımlar ölünün üze
rine sa ldırdılar, zavallının kafasını kestiler ve bu kafayı kendi ko
m u tanlanna gö türdüler. Komu tanl arı bunu h emen imparatora
gön derdi ve o da kafayı At Yarışı Yeri'n i n [dol ayısiyle, şimdiki
Sultanah met M eydanı 'nın] orta yerin e astırdı. Ardından, görü
nüşle savaş kazanmış ko m u tan olan ve orduyla geriye dönen ha
dı mın onuruna zafer alayı töreni düzenlen d i ; [daha sonraki şük
retme ayininde de] i m parator, Khalke/Heybeliada'daki Kurtarıcı
i sa kilisesinin ek yapısı ol an ve agora/meyd a n 'a bakan kilisecik
de, sağı nda ve solunda iki i mparatoriçe [gerek daha önce gerek
şimdi ortak hükümdarlar durumunda olan Zoe ile Theodora]
o turur durumda, tam resmiyetle, tah tına o turmuş idi.
i şte M aniakes serüveni böyl ece son bul d u ; ama h emen arkasın
dan, Sevdalı Theophilos'un kamutası altında yeni bir ayaklanma
patlak verdi. Bu kişi, birincisinin [lV. Mikhael'in] yeğeni olan bu
ikinci Mikh ael [Zoe 'nin evlat edindiği , ona hainlikte bulunan V.
M ikhacı Kalaphates] ile ilgili ayrı n tıl arı [onu n tahttan in dirildiği
ni] ve yönetimin iki kadına [ortak hükümdar olarak] bırakıldığı
n ı öğrenince, o sıra da yöneticilikl erine atandığı Kıbrıslılan yan
d aşlığına çekti ve ayaklanmaya girişti. M on omakhas onu etkisiz
l eştirmek için zaman yitirmedi ; donanma gön derdi, bu donanma
Sevd alı 'yı yakaladı ve a daya kol ayca boyun eğdirdi.
81
O arad a Patrik Alexios, 1 2 yıl Patriklik ettikten sonra öldü ve ye
rine Keroul arios den en M ikhael geçti. [Ölmüş] Patrik Alexios'un
kendisiyle aynı adı taşıyan manastırında yığın etmiş olduğu 2 5
kentenario tutarında altı n a Monom akhas e l koyd u . Yetimbesler
lakaplı, i m parator M ikhael Paphl a gon'un kardeşi olan hadım i o
anm·s, Monom akhos'un egemenl i ği döneminde Mytilene'ye [Mi
dilli kentine] götürüldü ve orada kör edildi. Bu iş, kimil erinin
sandığına göre, i mparatorun haberi olmaksızın [ortak hükümd ar]
i mparatoriçe Theod ora 'nın emriyl e gerçekleşti ; ancak kimileri de
kör etm enin, yıllardan beri haksız yere sürgün edilmiş olmasın
dan dolayı hınç d uyan imparatorca bizzat verilen buyruk üzeri
ne yapıld ığına inanmaktadır. Hadım, kör ol arak birkaç gün yaşa
dı ve ardından öldü.
82
muyord u. Böylece Euprepia ondan h erh a n gi bir onurlandırıcı
muamele görmediği i çin, onunla karşılaşm aktan kaçınırdı ama
yine de onunla karşı laştığı zamanlar ona karşı tepeden bakar tu
tum gösterir, onun kusurl arın ı söyler ve ona kınamalar yöneltir
di. Eğer kardeşinin kızdığını görürse, sinirl enerek çekilir giderdi.
i şte i mparator, kızkardeşinin Tornikes'e iyi davrandığını gördük
çe içine kuşkular ve kızgınlık doldu ve ikisini birbirinden uzak
tutmak için Leontas'ı Rumlarla aralannda sorunlar bulunan Gür
cülerin yöneticiliğine atadı, böylece onu dıştan görünüşü h oş bi
çimde sürgüne gön derdi. Bunun üzerine, beriki, kaçtı ; ama onun
büyük şan şeref el de etmek umudu besl ediği yolun daki söylenti,
durmuyord u. Bu nedenle birtakım kişiler onu imparatora fıtledi
ler ve o d a bu kişilerin sözlerine kapılarak, Tornikcs'i kcşiş usulü
traş etsi nler [manastıra kapasınlar] diye adamlar gönderd i ; sandı
ki onun saçlarını kestirmekle onun umutl arını d a kırpmış olacak
tır; bunun üzerine ona kara cübbe giydirdi, böylece onun aydın
lık geleceğini karartmış ol d u ğuna inandı. Onun [keşiş giysisi için
de] geriye döndüğünü görünce, ya lnız o n a acı ma makla kalmadı,
kahkahalar atarak uzaklaştı. Bu arada, söylemiş olduğum üzere
öteden beri Tornikes yan d aşlığı güden ve bu kişi üzerinden bazı
amaçlarını gerçekleştirmek umudu besleyen M akedonia 'lılar, ge
ce vakti onu gizlice Kentlerin Sultanı 'ndan dışanya çıkardılar ve
kendi başkentleri [illerinin yönetim merkezi] olan Edirne'ye gö
türdüler; orada onun yandaşlannın etkinliğiyle ordunun büyük
bölümü, olasılıkla i mparatora karşı duyulan hınç nedeniyle, top
l andı. G erçekten, birtakım nedenlerle, yalnızca askerlere kötü
muamel e etmekle kalmamıştı, üstelik bir de bunlar kendisinden
n e rre t ediyor diye askerlere karşı işkilli idi. Böylece daha ordu
toplanır toplanmaz [askerler] h emen Tornikes için biat alkışla
ması yaptılar [onu i mparator olarak tanıdılar] ve bu kişi girişim
lerine başladı ve birdenbire Ken tl erin Sultanı önüne vardı. Yol
boyunca pek çok askerler ve kentliler ona katıldı ve beriki de
kendisine kimsenin karşı koya mıyacağını sanarak avunuyordu ;
doğu [yani, Anadolu] ordusu u zakta, savaşla uğraşmakta ol du
ğundan ve kentin halkı, ken disinin varsayımına göre, isteklerini
83
yerine getiremiyor diye i m paratordan nefret ettiği için, kentin
kapıları kol ayca kendisine açılacak diye inanıyord u . Kendisi bu
umutlarl a avu nu rken, [kent h alkı] kendi gönül rızasıyla onu ka
bul etmezlerse kenti kuşatmak üzere, kentin önünde ordugahını
kurdu. Böylece ordusu, sabahtan, saf sa f dizil di ve Tornikes,
Bl akhernai [Ayvan saray] semtinde surların yakınına vararak, [sur
ların üzerinde duran] kentlilerden , ona kapılan açmalarını istedi.
Ancak onlar kendisiyle konuşmaya hiç tenezzül etm edikl erinden,
tersine bir de ona sövdüklerinden , kenti kuşatmaya girişti. impa
rator az sayıda askerle ve kentlilerle, keza Ayan M eclisi m ensup
lannın h izm etkarlarından bazılarıyla karşı-saflar oluşturdu ; bu
kişilerin toplam sayısı ancak bini buluyord u. Bu savaşçılarını,
ayaklanmacıya karşı koysu nlar diye, kent surlarının dışına yerleş
tirdi, böylece onu korku taeağını umdu. i mparatorun kendisi ise
[Blakhernai Saray yapılarından birindekil odalardan, diğerlerine
göre dışarıya d oğru çıkı ntı yapar durumd aki bir tanesi ne [bu
odanın ön yani dışarıya bakan ya nı, Ayvan/Eyva n-Saray adının
belli ettiği üzere, duvarsız, açık olma lı] görkemle oturuyordu ve
kentin önündeki düzlüğü [düşmanının ord usunu yayd ığı düzlü
ğü] seyrediyordu ; böylece düşmanını da görebiliyordu ama ken
disi dahi onun tara fın d an görülür durumdaydı. Bu arada, sövüp
saymağa al ışkın olan Makedonia 'lılar [Tornikes'in Makedonia ve
Trakya 'dan derl enmiş askerleri], daha i mparatoru görür görmez,
h ep birlikte, açı ktan ona sövmeye başladılar ve hep birlik te he
men cek bir koro oluşturarak [ türkü gibi] alaycı dizeler okudular
ve ayaklarıyl a yere vurarak h o ron tepmeye ve türkü çığırmaya
başladılar. Ardından, düşman ordusu i çin den bir böl ü m , i m para
torun kent önünde sa f tutmuş askerlerine saldırdı ve berikiler
[kaçmaya başlayarak] kapılara doğru hamle ettiler, kimi ise [sur
l arın dibindekil h en d eğe düştü ve boğul du.O sıra da öyl e büyük
bir panik egemen oldu ki surl arın savun u cul arı yüksekten kendi
lerini a t tılar ve kaçmaya koyuldular, ama kentin girişinde [sur ka
pılarında] nöbette olanlar dahi kapıl arı kaparnayı hiç mi hiç
umursamadan h emen ortalıktan yok oldular. Eğer o sırada [Tor
nikes ordusu i çinde] savaşın kazanılmakta olduğunu iyice bilen
84
[anlayabilen] birisi bulurısa idi, hi çbir şey Tornikes'in derhal ken
te girmesini ve girişimini [başarıyla] son u çlandırmasını engelle
yemezdi. Am a Tanrı 'nın isteği bu olm a dı ğı nda n, böyle bir eyl em
ayaklanmaemın aklından geçmedi [ve onu uyarıp akıl öğreten de
çıkmadı]. O aralık i m parator, düşmanlard an biri onu okun a he
def edindiğinde, az kalsın can ı n dan olacaktı ; bu kişi [oku atan]
buna ra ğmen [imparatoru vurabilecek iken] ı ska geçti ve i mpa
rator yerine genç bir oda uşağını vurdu, ancak o dahi öldürücü
bir yara almadı. Bu sırada i mparatorun muh a fızları korku içinde
imparatoru h emen bir başka yere götürdüler, ancak bu kişi tek
başına ol arak [onların seçimine bakınayıp kararı kendisi vererek]
başka bir m ekanı ken dine taht odası edindi. Dediğimiz gibi, ta
lihi Tornikes'i terketti ; olayların gidişatı onun aleyhine döndü.
Gerçekten, kent yine muhafızlarla dol d u ; oysa ayakl anm acı ikin
ci kez sabah tan saldırıya girişti ğinde, püskürtüldü ve az kalsın
canını yitirecekti. Düşmana karşı mancın ıkla fı rl a tılanlar i çinde
koskocaman bir kaya, ayakları macıyı hedef al mıştı ve aslında [so
nu çta] ona vurmadı ama gerek onu gerek adamlarını dehşete
düşürd ü ; ad amlar sa narı nı çözdüler ve kuşatmayı sürdürmeksizin
ordugahlarına döndüler. Ayaklanmacı, daha birkaç gün ora da
[ordusuyla] bekledi ; ama askerlerin den kiminin imparatora ka tıl
dığını kiminin de dağıldıklarını v e kaçtıklarını görünce, ken ti ku
şa tmayı bıraktı ve Trakya kalelerinin, kolay olaca ğını sandığı fe
tihlerini yapmak üzere yola çıktı ; ama bu kaleler dahi onu püs
kürttül er. O günlerde An adolu'dan gön derilen, i mparatorun ça
ğırtmış bulundu ğu ordu da yetişti ve kompl ocuya karşı savaşa
girdi. O zaman, bu kişiyle birlik olmuş bulunanlar, kendi canla
nnın korkusundan, ayrıca da karşılannda ordu gah kurmuş An a
dolu ordusunun komutanı mektuplar gön dererek ve konuşmay
la onl arı imparatora katılmaları i çin ikna etmiş bulunduğundan,
hemen hemen hepsi ayaklarımacıyı terkettiler ve i mparatorla bir
l eş tiler. Bunlar yal nızca önemsiz askerlerden ibaret değildi ; i çle
rinde ileri gelen kişiler ve şanlı komutanlar da vard ı ; bunlardan
sad ece biri, Bata tzes, ayakl anmaemın yan daşlığında kaldı. Geri
kal anlar Tornikes'i terk edip de bu kişi artık Kent'i [Konstanti-
85
nos'un Kenti, i stanbul 'u] ele geçirme umudunu yitirir yitirmez,
Batatzes ile birlikte bir kiliseye sığındı. [Orada tutukl an dılar ve]
Oradan zincirle b a ğl ı durumda h er ikisi Monomakhos'a götürül
düler ; o da bunları kör edilmeye m ah kum etti. Bunun üzerine
hemen gözlerinin ışığını yi tirdiler ve ayaklanma tümüyl e bastırıl
mış oldu.
86
disi de deniz savaşı için h azırlandı ve donanma eli altında bulun
mayıp [deniz ötesindeki] illerin savunulması amacıyla çok u zak
lara gönderilmiş, oral arda u ğraşmakta olduğunda n, [yapabil diği
ni yaptı,] birkaç tane ü ç dizi kürekli savaş gemisi ve nakliye ge
misi hazır etti, bunları bol bol sıvı ateşle [gemilerin önündeki
tüplerden fırlatılan ünlü Rum ateşi ile] dona ttı ve bunları düş
manın karşısına dizd i ; imparatorun kendisi de ora da h azır i di , li
manın yukarı bölümünde bir yerde tahtında oturmaktaydı. Gü
nün çoğu geçmiş ve Barbarlar dağıl maksızın [kaçışa koyulmaksı
zın] hareketsiz durmuş ol duğundan, imparator Theodorakanos'a
düşmanla çatışmaya girmek üzere ü ç tane üç dizi kürekl i savaş
gemisi ni almasını ve bunl arl a düşmanı çarpışm aya zorl amasını
buyurdu . Ama bu kişi çatışmaya fil an değil dü pedüz deniz sava
şı na gird i ; bazı düşman gemilerini sıvı ateşle yaktı, kimini içinde
ki adamlarla birlikte batırdı ve birini bizzat kendisi onun i çine sıç
rayarak, tayfaların bir bölümünü haklayara k ve korkularından do
na kalmış olan geri kalanlarını tutsak ederek, ele geçirdi. impara
tor, üç tane ü ç dizi kürekli savaş gemisinin düşmana karşı girişi
mi nasıl bir hayırlı sona ulaşm ıştır, bunu gördükten sonra, savaş
için denize a çılmış durumdaki, geriye kalan gemilere de sal dırı
işaretini verdi. Barbarlar, bu gemilerin dosdoğru kendi üstlerine
geldiğini görür görmez, savaşmak için tüm isteklerini yitirdiler,
ters yöne dönüp dağıldılar ve [Boğaz yoluyla Karadeniz'e, ora dan
yurtlarına dönmek i çi n] kaçmaya koyuldular. O sırada Rumlar
gökten [Cennetteki i sa 'dan] gelen bir yardım da aldılar; gerçek
ten , doğudan batıya doğru birdenbire şiddetli bir yel esti ve fırtı
na çıktı, fırtı na sırasında yıldırımlar Barbar gemilerine düştü ; ge
milerin çoğu suya daldı ve dibe ba ttı, kimiyse deniz yüzeyi altın
daki kaya yükseltil erinin ve yüzeydeki kaya çıkıntılarının üzerine
düştü ve parçalandı. Gemilerin tayfalarından kimi suya gömüldü,
[yüzerek kıyıya u laşabilen] kimi ise kıyıları kollayan Rum n öbetçi
l erin kurbanı oldu ve öldürüldü. Böylece, Barbarların yenilgisin
den sonra, i mparator yengi çelengi taşıyarak saraya döndü.
87
[25. Oğuz Türkl e ri n i n güçl e n m esi ve Rum i m pa ratorl u
ğ u sınırına daya n m ası]
Benim, Barbarl arl a yapılan savaşlardan birine il işkin anlatımım
burada son buluyor ve şimdi, o dönemde Anadaluyu işgal eden
ve günümüze değin Anadolunun tepesin e binmiş duru mda olan
bir diğer ulusun, Türkleri kasdediyorum, kitlesel göçünün anla
tılması söz konusu dur. Bu ha lk, H u n l arın soyu ndan iner ve Ku
zey Kafi<.asya sınırlarında oturur i d i ; sayıca kalabalıktır ve bağım
sızdır. Pers i mparatorl uğunu yıkan M aked onyalılar i mpar<ıtorlu
ğu da kendi sırası gelip Sarakenos'lar tarafınd<ın [Müsl ü manlar
k<ısdediliyor] yıkılınca [ !] bu sonuncul<ır <ırdından ken dileri de
birbirine h <ısım bölüklere ayrıldıl<ır, biri diğerine karşı kılı ç çekip
savaştı durdu. ibrail 'in [özgün metind eki yazımı : imbrael] oğlu,
Pers ülkesinin, Media'nın, Harzem'in ve diğer bazı ülkelerin hü
kümdarı olan M a h mut [özgün meti nde; Moukhoumet; G azneli
Mahmut kasdediliyor], i mpara tor Basil eios zamanında, Babil 'l i l e
re ve Hintiiiere karşı savaş açmıştı ; ancak yenildiği için, Türkler
den yardım istedi ve bunun üzerine Mahmut ile bağlaşıklık ku
ran Türk komutan, Mikail oğl u Tu ğrul Bey [özgün metinde ;
Tangrolipix Mouka let] idi. Mahm ut, Türklerle birlikte, düşm<ın
lara saldırdı ve onları hezimete u ğrattı ; ama ülkesine geri dön
düğü zaman Türklerin kendi yurtlarına dönmelerini yasakladı ve
onları başka düşmaniarına karşı ken di bağlaşıkları olarak kullan
mak için eli al tında tutmak istedi. Bunlar ise, eğer Sir Derya/Sey
hun [eski ı lellcnlerin iaxartes diye tanıdığı ırmağın adı, Zon a
ras'ın özgün metninde Araxes olarak yazılmıştır] üzerin deki köp
rü kendilerine tesli m edilmezse yurtları n a dönemeyeceklerinden
-çünkü köprüyü kullanmadan ı rmak aşılamıyordu ve o köprü de
her iki ucunda birer burçl a berkitilmiş, bu burçlara m u h a fızlar
konmuş idi- baş kaldırıp dağlara çıktılar; binlerce kişiye karşı
kendileri sadece üç bin kişi olduklarından sa f tu tup meyd an sa
vaşı vermeye cesaret edemedil er ve oralardan [sığındıkları yerden,
ta l an akıni arına çıkarak] Sarakenos'ların bölgelerini yakıp yıktılar.
Bunun üzerin e Mahmut, onlara karşı yaklaşık 20 000 savaşçı yol -
88
ladı ve ord u nu n komutasını kendi soydaşl arından on kişiye ver
di. Türkler geceleyin bir sal dırı yaptı ve kolaylıkla, onların çoğu
nu kılıçtan geçirdi ; kurtulabilenler, başl arın da komutanları ile,
M ahmut'un yanına döndüler, o da on komutanı kör ettirdi ve
kurtulabiimiş askerleri, kendilerine kötü d avranmakla teh dit etti .
O zaman bunlar da korkularından Türklere sığındılar. Hatta pek
çok başkaları , köleler ve soyg unlardan talanlardan hoşlanan eş
kiya takımı da gelip katıldığından, Türklerin ordusu pek kalaba
l ı k oldu ; Mahmut ile [doğrus u : onun oğlu Mesut ile] l sfahan ya
kınında çarpıştı, orada pek çok Sarakenos öldü, Mahmut da b un
l arın arasında idi. Ordular barış yaptılar v e h erkes, Mahmut'un
devleti nde egemenliği Tuğrul Bey'e tesl i m etti. Bu kişi erki ele
geçirdiğinde, asker gönderip Seyh un üzerindeki köprünün burç
larını yıktırdı ; o zaman,Türklerin ırmağı geçmesine olanak sa ğla
yarak, bu Barbarl ardan [ırmağın ötesinde yaşamakta ol an Türk
lerden] büyük bir kalabalık Tuğrul Bey'in ordusuna katıldı ; böy
l ece Türklerin Başb u ğu güçlü bir ordu edindi ve her yerde Sara
ken os'ların [Türk ol mayan müsl ümanl arın] egemenliğine son
verd i ; kend isi ve soydaşları kendilerini Türklerin devletinde efen
diler ol arak ve Hacer O ğulları'nı [Rumların zaman zaman Türkler
için de kullandığı bu ad, burada yalnız Türk olmayan müslüman
ları kasdcdiyor] kendi lerinin uyrukları olarak ilan ettiler. Gelişme
leri n sonrasında Tuğrul Bey savaşla Babillileri [Ba ğdat'ı başkent
edin miş devlet kasded iliyor] yenip orayı fethederek, Kutal mış/
Ku llu muş'u [özgün m e tinde: Koutloumous] Ara plar üzerine [Su
riye 'ye] ord u i l e gönderd i . Bu kişi yenildi ve dön erken , M ed i a
-eskiden Vaspurakan ülkesi böyle adlandırılıyordu - hükümdarıy
la, onun devleti ülkesinden geçmek i çin [el çiler aracılığıyl a] mü
za kere yürüttü. Buna rağmen o ülkenin, i mparator tarafından
erk sahibi ol arak atanmış [Rum bağımlısıl hü kümdarı, yalnız Ku
talmış'ın geçmesin e izin vermemekle kalmadı, bir de ona karşı
saf tuttu ; çarpışmada h ezimete uğradı, kendi adamlarından ço
ğunu yitirdi ve kendisi de tutsak alındı. Kutalmış, Tu ğrul Bey'in
yanına döndüğü zaman, Media'ya karşı yapılan savaşın ayrıntı
larını o n a anl a ttı, ülkeyi e n verimli türden toprağa sahip diye öv-
89
dü ve sözlerine, h erh angi bir kişinin oralarını feth etmesi kolaydır
çünkü oranın h alkı kadınlardan ibarettir [erkekleri dahi kadın gi
bidir] diye ekledi, h asımlarını böyle a n dı . Tuğrul Bey, [Suriye se
ferinde] yenildiği için ona kızınıştı ve Arapl ara karşı savaşı [n ko
mu tan lığını] ken disi üstlendi. O zaman Kutalmış, korkusun d a n,
kendi adamlarıyl a ayrılıp yola çıktı v e 1-larzemlilerin b ir kenti ol an
Pazar'ı zaptederek, Sultan'a karşı -Tuğrul Bey bu ünvanı almış
tı- baş kaldırmış ol du ve u zun bir süre boyunca amcasının giriş
ti ği kuşatmaya karşı diren d i ; amcası, kentin berkitilmişl i ği nede
niyl e hiçbir şey beceremedi. Bunun üzerine Sultan, bir yandan
Pazar'ı kuşatmakla u ğraşırken, 1-lasan'ı savaş gücü yüksek bir or
du ile Media üzerine gön derdi ve bu kişi yöreyi istila etti ; ve
Rumlarla ya p tığı bir meydan savaşı n da kendisiyle birlikte, çok az
kişi dışında bü tün ordusu öl dürül dü, yeniidi ve canından oldu.
Sul tan yenil giyi öğreni nce iç sıkın tısı duydu, ama aynı hatayı
tekrarlamakta a cele ederek mevcudu 1 00 000 kişiye ulaşan ord u
nun komutasını üvey kardeşi Alim i brah i m 'e bırakıp onu Rumla
rın üzerine gönderdi . Vaspurakan ilin deki [Rum] komu tan duru
mu imparatora bild irdi ve ondan yardım istedi. O da Gürcista n'ın
bir bölümünü yöneten Liparites'e, Rumlarl a birleşip Türklere kar
şı ya pılan savaşta yardımcı ol masını buyurdu . Türkler şimdi den
oraya varmışlardı, ama Ruml ar, i m para torun buyruğu gereğince
Gürcülerle birleşmeden ça tışmaya girme konusunda karar verme
mişlerdi. Böylece, Ali m ça tışmadan kaçman askerlerle meydan
savaşı na giremediği i çin, kalabalık nü fuslu bir kasaba olan, için
de çok büyük serve t sahibi taeirierin yaşa dığı Artze/Erciş'e karşı
yönel di. Barbarlar, surlarl a korunmuş olmayan kasa bayı baskınla
ele geçirmeyi u m uyorlardı ; ama sal dırı sonrasında umu tl arının
boşa çık tığını anladıl ar. Gerçekten, kasaba halkı girişleri toprak
yığınlarıyla kapamışl ardı ve düşmanların üzerine yüksek yerler
den öte beri a tı p birçoğunu öldürüyorl ardı ; bu iş a l tı gün boyun
ca sürdü. Türklerin komutanı Al im, Ercişiiierin sağlam savunma
yaptıklarını ve onlara kuşatmayla boyun eğdirmenin hiç de kolay
olm ayacağını anlayın ca, ateş sayesinde onl arı yenrneğe karar ver
di. Bunun üzerine h emen a teşler tutuşturdu ve evl eri yakınağa
90
başladı. Yan gı n h er yere yayılır yayılmaz, kasaba halkı direnişten
vazgeçti ve Barbarlar kasabanın egemenl eri oldular; orada bol al
tın ve yangının erişip yok edemedi ği değerli mallar buldular. Bu
nun üzerine yen iden Rum ordusunun üzerine [dön üp] sal dırdılar
ve oraya artık Liparites Gürcülerle birlikte varmış bulunduğundan
[Ru ml arın savaşmak i çin beklemesine gerek kalmamıştı ve] iki or
du, öğleden sonra, çarpışmaya girişti. Ali m ile Barbarların bir di
ğer komutanı olan H orasan Saları [özgün metin de: Khorosanes]
ad aml arıyla birlikte kaçm aya başl adıl ar, o zaman hasıml arı Rum
lar onları gecenin geç saatine kadar koval adı. Ordunun diğer ka
nadında sava şmakta ol an Liparites, düşman tarafından tutsak
edildi. Bu arada Rumlar zaman zaman kovalamaya ara verip, Li
parites'in başına ne gelmiş bulunduğu n u bil meyerek, onu bekle
diler. O zaman birisi onlara Lipari tes'in tutsak düştüğünü ve onu
yakalayanların kendisini yanlarına alıp ortadan yok oldukl arını
haber verdi. Rumlar bunu duyunca tasalandılar ve Barbarlar Li
paı i tes'i Sultanın yanına götürdüler. Liparites'in tutsak edildiğini
öğrenen i mparator, Sultana elçi gönderip bunl arla Sultanın ken
d isi için pek çok armağan ve Liparites i çin kurtulmalık bedeli
sundu, üsteli k Rumlarla Türkler arası n da barış kurulmasını iste
d i. Sul tan da [ona] armağan ol arak Liparites'in kendisini gönder
di ve göndermeden önce de kendisinin [Liparites'in] hatırı için
gönderilmiş kurtu l malık parasını n tümünü ona verdi ve [impara
tordan] bir daha Türklere karşı sil ah çekilmeyeceğinin güven ceye
bağlanmasını istedi . H a tta bu kişi kendisine düşen [güvence ver
me gös terisi] olarak i mparatora, kendisinin dilinde Şerif [özgün
metinde: Seri fes] denen bir elçi gönderd i ; Türklerdeki bu makam
bizdeki Synkel l os'un3D karşılığıdır; nasıl Patri k'in ölümü halinde
bu kişinin yerine Synkel l os geçerse, öyl ece Şerif de, H al ife öl dü
ğü zaman, onun halefi ol arak atanır [!]. işte böyle, Şerif Kentle
rin Sul tanı'na geldi ve imparator tara f ın dan karşılandı ; ama b u
kişi tepeden bakar tutum gösterdi, Sultana bağımlılık vergisi
91
ödenmesi lafları etti, bunun üzerin e de kovuldu. O zaman öfke
ye kapılan Sultan Rumiara karşı kendisi yürü dü ve o zamandan
beri yavaş yavaş Türkler bütün An adolu'ya boyun eğdirip Byzan
tion'un karşısındaki yörelere kadar u l aştılar.
92
Bunun üzerin e beriki, tüm ordusuyla, ırmağı aştı ve Rum arazi
sine varıp komşu yöreleri tahrib etti. Durumu ö ğrenen lmparator,
hemen bölgenin komutanına ve Kegenes'e takviye ordusu gön
derd i. O arada Peçenekler, bol bol yiyecek, şara p ve bal içeren di
ğer i çecekler bulmuşlar, bunları tıka basa yiyip i çmişlerdi ve [bar
sakları bozuldu ğundan] karın a ğrısına tutulmuşlardı. Bir kaçak
tan bunu öğrenen Kegenes, Rum komutanı düşmana saldırm aya
ikna etti. Böylece, Barbarlar da h a Rumların kendi üzerlerin e gel
d iğini görür görmez, pek süngüleri düşük haldeyken baskın a u ğ
ra dıklarından, ayrıca da korkularından, silahla rını bıraktıl ar ve
can atarcık tesl im oldular. Bunların i çinde, vcıktiyle Kegenes'in
kamutası altında ona hizmet etmiş olanlar [sonradan karşı tara
fa geçmiş bulunduklcırı i çin] ya öl dürüld üler ya da köle olarak sa
tıld ı lar; geri kalanl arın ı Rumlar, eğer onları silahsızla ndırırlarsa ve
halen büyük bir bölümü itibariyle ıssız durumda olan Bul garis
tanda -çünkü Bulgar ulusu da h a çok yakın bir zamanda lmpa
ratorun buyruğu ü zerine başlcırına gelen büyük bir felakete u ğ
ramış idi- yerleşmek zorun d a bırakırlarsa kendilerine yararı ola
cak bir işte kullanabileceklerini düşündüler. Bu areıda [tu tsak dü
şenler cırasında bulunan] Tyrakh ile, en şanlı vatandaşlanndan
oluşan maiyeti, l mparatora götürüldül er, vaftiz edildiler ve ken
dilerine pcırlak ünvanlar verildi. An adoluda R u mlarla Türkler ara
sın daki savaş süregi ltiğinden, im parator, 1 5 000 Peçenek seçti,
bunl arı silahla donattı, onlara atlar verdi ve başlarına kendi soy
lanndcın bir komutan atayarak, onl arı Khrysopolis/Üskü dar'a ge
çirdi ; ve onların yanına yol göstersin diye bir kılavuz verip, onla
ra, iberia/Gürcistan'a yönelmelerini [vaktiyle R u m bağımlıl ı ğını
kabullerı miş G ürcistan 'a varıp arasını dahi geri alana dek Ana do
l u içinden, Türklerle çarpışarak ve onları kovarak, geçmel erini]
buyurd u . Ama bunlar daha [Ü skü dar'ın pek yakınındaki] Da
matrys/Çcı mlıca 'ya varır varmaz, daha i l eriye gitmeyi reddederek,
durdular. Geriye döndüler ve Boğaz'a, Ayios Tarasios M anastırı
yöresine varıp, atlarıyla birlikte boğazı geçtiler ve hemen, sıkı bir
yürüyüş sonrasında, [kendileri gibi tu tsak edilmiş, lstanbu l ' a ge
tirilmiş, ama sefere gön deril memiş] soydaşlanyla birleştil er. On-
93
l arla bağl aşıklık kurup, yeniden h areket ettiler ve orada ordugah
kurmak üzere i stros/Tuna ovasına [Tuna b oyundaki ovalık arazi
ye ; Silistre dol ayiarı ?] gel diler, oradan sal dınlara girişerek Trakya
illerini viran ettiler. i mparator defalarca bunların üzerine ord u
gön derdi, ama zafer Barbarlarda kaldı, bunun sonucunda da ar
tık korku duymaksızın Trakya i l e M akedonya 'nın tümüne çi leler
çektirdiler ve h er yan daki yöreleri ta landan geçirdiler; yalnız ken
di yakınlannda bulunan yöreleri değil, Kentlerin Sultanı'nın va
roş sem tlerini bile. Sonunda Ruml arl a 30 yıllık barış andi aşması
yaptılar ve Peçeneklerle savaşını böylece sona erdi.
94
tan gelme bir a dam olmasına rağmen, Ayan Meclisi mensupları
sınıfı n a m ensup olanlara özgü en yüksek m evki derecelerine çık
mıştı. B ü tü n bunlara rağmen, m u tl u bahtı onun gözünü d oyur
m uyord u ; i mparator olmaya göz dikmişti, bu amacına ulaşmak
için i mparatoru öl dürmeyi kuruyordu . i mparatordan h oşnut ol
madığını gördü ğü kim varsa gizli tasarımlarını onlara açıp, bu ta
sarıml arını kabul edenleri u mutlarl a dolduruyor ve onl arı eyleme
geçmeye teşvik ediyordu . H erh an gi biri tedirginlik gösterdi ği [ve
kendisini kınadığı] zaman da, onl ara yanıt ol arak, sözleriyle ken
dilerini sınamış bulunduğunu, i m paratora n e dereceye kadar sa
dık olduklarını anlamak istediğini söylüyord u ; onl arı ["Aferin sa
n a , imparatora sadık imişsin " d iyerek] övüyor ve bu bağlılıklarını
imparatorun bilgisine ileteceğine güvence veriyordu . Böylece çok
kişiyi kandırıyordu ; onunla komplo yold aşlı ğına girenler ise tasa
rımları nı büyük kolaylı kl a gerçekleştireceklerine ina nıyorlardı ;
çünkü BoYi as yalnızca imparatorun yatak odasına [bile], impara
tor ister yalnız başına yatıyor ister i mparatoriçenin yanında uza
nıyor olsu n , kolayca girebiliyor deği l d i ; bir de, [imparator tara
fından ona] gizli geçitierin anahtarları emanet edilmişti. Gerçek
ten de, eğer d üzenlediği komployu öğrenmiş bulunan biri onu
i mp aratora ihbar etmemiş olsaydı, tasarımlarında başarılı olabile
cek idi. Böyl ece, i mparatoru öldürmek i çin kullanacağı kılı ç da
üzerinde ol arak, su çüstü yakalandı. Şurası doğru ki, imparatorun
budalalığı [onu aklı kıt bir ebleh sayması ?] yüzünden, başına
hiçbir şey gelmed i ; ama onun d üzenlediği komploya ka tıl anlar
cezasız kalmadılar.
Söz konusu i m parator, iyi niyetli ve özgürl ü ğe saygılı bir hüküm
dar izlenimini vermek i çin gösterdiği gayreti, erdemli davranıştan
çok, münasebetsiz hallere yönel tmişti. Gerçekten, ruhu yüce ki
şiler yerine sefih takımını kol l uyord u ; çünkü kamunun parasın ı
ne uygun düşecek kişilere, n e uygun düşecek biçi mde, ne de uy
gun düşecek zamanlarda tahsis ediyordu [ihsan ve makam ver
mekte yeğledikleri, münasebetsiz sefih l erdi] . Böylece M an gana
Man astırı 'nın yeniden inşa edilmesinde -söyl endiğine bakılırsa
95
manastırın onarımı işine, sevdalısı olduğu Skleros'lar ailesin den
kadının sebebine, onu sık sık Kyn egi o/Av Köşkü semtindeki evin
de görme bahanesi yaratmak i çi n girişmişti-, hükümdar h azine
lerini, diğer söyleyişle kamusal hazineleri tüketip bitirdi ; o sırada,
paraya gereksin mesi olduğundan, [bell i mal ya da kazançları]
vergilendirmeme ilkelerine de saygı göstermedi. Dahası , bazı iller
vardı ki bunlar i m paratorlara vergi vermezler ama kendilerine ta
nınmış bulunan vergiden tam bağışıklığa karşı lık ol arak, dar ge
çi tlerin korun ması yükümlülüğünü üstl enmiş olurlard ı, böyl ece
de imparatorlu k arazisini istila etmeye kalkışan Barbariara karşı
bir sur ol uştururlardı ; işte böyl e, i m parator söz konusu bu illere
de vergi yükleyip [onların ol uşturduğu] askeri muha fız birlikleri
ni kaldırdı ; bunun üzerine Barbarlar R u m egemenliği arazisi ni en
büyük bir kolaylıkla istila ettiler. O nedenle bu kişi [M onomak
hos] , yansız hüküm verildiğin de, Anadolunun Barbariara bağım
lı hale düşmesinin soru mlusu olarak görünmektedir.
96
ratoriçeliğe çıkaracaktı. Ama onun [imparatorun] ölümünden
sonra mutlu bahtı, Sebaste'yi terketti ve eski den olduğu gibi yi
ne bir reh1ne oldu.
Sonunda, söz konusu i mparatorun öl ümünü aniatmama sı ra
geldi. Rumları n egemenlik asasını almasını n üzerinden çok za
man geçmemişti ki, artrit'e [eklem iltihabına] tutuldu ; bu h asta
lık önce onun ayaklarına arız oldu, öyle ki yürümesi ya da dik
[ayakta dikilir] durması olanaksızlaştı. H areket etmesinin kaçınıl
maz olduğu d urumlarda, güçl ükle, başkalannın yardımıyl a yürü
yordu ya da onu [ko ltuk altından] kaldıra rak götürüyorlardı. Hat
ta zamanın geçmesi ile hastalı k ellerine de sıçradı, a rdından
omuzlarına geçti ve son olarak da romatizma bütün bedenine
egemen oldu, bunun sonucu nda gücü tüken di ve hastalık ek
lemleri n iç n okta larına kadar i ltihaplanmaya n eden olduğundan,
kemikl er eklem yerl erin den çıktı. i mparatorun h astalı ğı zaman
za man şiddetleniyordu ; arkasından başka bir hal, ciğerlerde bir
tür en feksiyon da kendini gösterdi ve b u h a l gerek kendisini ge
rek saray insanlarını artık onun sonunu beklem ek zorunda bırak
tı. En başta da Logothetes [Hesaplayıcı ; M al iye Bakanı h a tta fi
ilen Başbakan], mü tevazi ya da en düşük köken den gel me bir
hadım olan ve kamu işlerini yönetmeye tümüyle liyakatsiz kişi
olan ioan nes'i ; onun eğitim görmüşl üğünün derecesi söz kon u
s u old ukta, işin doğrusu diye n e söyl eyeceğimi ya da ne yazaca
ğı mı bilemiyoru m . i şte i mparator bu adama kamu işlerinin yöne
timini emanet edip onu Ayan M eclisi m ensupları sınıfının en seç
kini durumuna yücel tti . [O dönemde] i mparatora bağlı yazışma
lar bürosunun başkanlığı görevin i , gerek kökeni yönünden gerek
eğitimi yönünden, ama ayrıca da pol itika işlerinde becerikliliği
yön ünden, söz konusu ioannes'in tam tersi olan bir kişi [biraz
dan sözü geçecek olan Konstantinos Leikh oudes ; sonradan Pat
rik olm uştur] yürütüyordu. i şte o böyle bir kişi olduğu için, her
ne zaman i mparator ona görevinin gereklerine ters düşen bir şe
yi yapmasını buyursa, imparatorun isteğine boyun eğmez, tersi
ne itirazlar öne sürer, engeller çıkarırdı. i mparator [bu hallerden]
97
rahatsızl ı k d uyuyordu ve [aynı h al l er] birçok kez tekrarl andığı
için, bu adamın b oyun eğmezli ği karşısında ateş püskürüyor, de
l i oluyordu ; onu b aşın dan def etmek i çi n , onu (Leikhoudes'den
söz ediyorum) kamu işlerinin yönetimin den uzaklaştırdı ve yeri
ne ioannes'i getirdi ; devletin yönetimini ona bıraktı, öyl e ki bu
kişinin isteklerine karşı durabilecek h i ç kimse bulunmuyordu
[imparator dışında kimse ona buyruk veremezdi]. işte, sözü edi
len i oannes ile, i m paratorun yanında büyük erk sahibi olm aktan
yararlananl ar, artık onun iyileşeceğini ummadıklarından, hastayı
kendisinin yerine geçecek kişi kon usun u düşün meye ikna ett iler
ve ona, erki üstlenmeye uygun yetenekte kişinin, Bulgaristan yö
neticisi ol an ve Kentlerin Sultanı'nda bulunmayan Pı oteuon ol
duğu öğüdünü verdiler. Bunun üzerine onu geriye [başkente]
getirmek için adamlar gönderildi ve bütü n bu tasarımlar [ortak
hükümdar] im paratoriçe Th eodora 'dan gizli ol arak yürü tül d ü ,
ancak yine de son u çta, ya pılan o n u n dikkatinden kaçmadı. The
odora , i m paratorun ardıl diye kendisini a lamadığını öğrenince
onu [Sarayburııu yanıbaşında] Mangana'l ar Semtindeki saray ycı
pılarında ağır ağır öl meye bıraktı , kendisi ise, adaml arının tavsi
yesi gereğince, bir gemiye binip [Sultan cıh met Camii yerinde ve
oradan güney aşağıya denize kadar ycıyılan yerlerdeki] Büyük Sa
rcıy'a [on un olcığan limanı olan, surl cı rın şimdi Ça tiadı Kapı de
nen kapısı yerindeki Boukoleon Limanı 'na] ycı ncıştı. imparatora
a i t koru ma birl i ği ve Ayan Meclisi mensuplarının en ileri gelen
leri hemen onun yanıncı ka tıldı ; h epsi birden onu [tek bcışına]
i mparatoriçe ilan e ttiler, çünkü za ten taç mircıs yoluyla ona ait
idi. Monomakhas bunu öğrenince sıkıntıya kapıldı ve artık sade
ce kısa bir süre boyun ca , ancak ve ancak kederlenip iniemek [ve
hiçbir şey yapamama k] üzere yaşadığından, 1 2 yıl egemenlik sür
me sonrasında, yaşamdan ayrıldı.
98
[29. Monomakhos'un yerin e geçen Theodora'nın ölüm ü ;
Yaşlı/lhtiyar denen Vl. M ikhael'in imparator olması]
Bu arada, il erl emiş yaşında tek başına hükümdar ola n i m parato
riçe Th eodora, h erhangi bir kimseyi impara tor durumuna getir
mek istemiyor, tersine egemen ol du ğu sürece erk kullanmanın
tadını çıkarıyordu ; ayrı ca kendisi, bir yandan -yüksek mevkilere
getirmiş bulu nduğu- h izm etkarl arının da desteğinden yararlana
rak, m u tlak hükümdar duru m u ndaydı . i mparatorl uk yazışmaları
kaleminin sorumlusu olarak, Paraspondylos [omu rgası çarpık] l a
kabını taşıyan v e d a h a önce i m p a rator M ikhael 'in mabeyninde
hizmet görmüş bulunan keşiş Leontas'ı atamıştı. Theodora tah
tına oturmu ş durumda elçileri h uzuruna kabul ediyordu , bakan
lar kuruluna başkanlık ediyor, h ü kümler a çıklayarak mahkeme
başkanlığı yürütüyor ve genel olara k kamusal işleri yönetiyordu.
Ha tta onun hükümdarlık zamanı mutlu bir dönem oldu. Hiç
kimse ona karşı ayaklanmadı, uyrukl arı onun buyruklarını umur
samazlık etmediler, o sırada h i çb ir ulus Rumiara ka rşı baş kaldır
madı ve üsteli k h ava koşulları iyi gitti, bunun sonucu ol arak da
toprak bol ürün verdi. H er ne kadar bu i mparatoriçe egem enlik
asasını geç yaşında ve ömrünü doldurmuş olarak eline almış idiy
se de, yine de ömrü, onun i çin birkaç yıl daha saklamıştı ; ayrıca
da kol ayca yorulmayan, güçlü bir bünyesi vardı . Ne var ki, sonu
yaklaşarak, -bazı keşişlerin onun i çin, yaşamına eklenecek çağlar
[daha yaşama süresi] vaad etmel erine [duamız sayesinde örnrün
uzayacak demelerine] rağmen- h ekimlerin in cebarsak hastalığı
dedikleri derde kapılı p ağır h astalandığı ve bu nedenle iyileşme
sine hiç umut kalmadı ğı zaman, ad amları, egemenlikte ona ki
min ardıl olaca ğı sorununu incelemek ü zere kendi aralarında da
nıştılar; kendi gönençlerini mutlaka güvenceye bağlamak istiyor
lardı. Böylece düşündül er ki, i çinde bulunulan durumda, her ne
k ad ar i stanbulun yeriisi aileden gelme i s e de koşullara göre ye
terli kişi olmayan ve b öylesine büyük bir devleti yönetmeye, do
ğadan gelm e uyuşuk tabiatı, safl ı ğı , ama bir de ileri yaşı nede
niyl e ned eniyle, ehil olmayan -çünkü, bir halk deyimini kullana-
99
cak olu rsak , "yaşlı başl ı " olmakla kalmıyordu, tersine "yaşı geç
kin" idi- M ikha el Stratiotikos'u [Asker M ikhael 'i] uygun saydılar.
Böyl ece Th eodora 'yı bu kişiyi tahta geçirmek için ikna ettiler;
bunun üzerine o da h emen Mikh a eri -önceden onu devletin yö
n etimiyl e ilgili h i çbir yönetim tasarrufu n a kendisinin onayı ol
maksızın girişmeyeceği yol unda korkun ç yeminl er etmeye mec
bur bıraktıktan soııra-hükümdarlara özgü baş bağı biçimindeki
taç ile taçl andırdı . Bunu yapmanın sonrasında, i mparatoriçe, bir
yıl ve dokuz ay egemenlik sürmüş olarak, son nefesini verdi.
100
KiTAP XV1ll
101
savunmak için çıkış yaptıkların da, onlara karşı dahi sözlerini zap
turapta almadı ve Komnenos'un kendisine karşı da saygı göster
medi. Bu d avranış, subayları ü zd ü ; bunlar gördüler ki Mikhael
başkalarına karşı cömert [alicenap] d avranırken kendilerine karşı
hiç olm azsa hoş tutucu biçimde konuşması bile ol mamaktadır;
ancak imparatorun tutumunu yen i d en sınamak isteyi p, kendile
rini tuttul ar.
Ama şi mdi, imparatora karşı ilk olarak kendini gös teren bir diğer
[komutanları n giriştiği, ileride anlatılacak ol an, sonuçta başarılı
da ol muş ayakl an manın ön cesin deki bir diğer] ayaklan mayı an
latalım. i m parator Konsta ntinos M onomakhos'un amca oğlu
olan Başkan Th eodosios, Mikh ael 'in yüksel işinden dolayı daha
baştan i tibaren hoşnu tsuzluk duyarak, yanına hizmetkarlarını ve
kendisi kadar aklı kıt diğer bazı kişileri alıp, onlarla birl ikte öğle
den sonranın geç saatinde pazar yeri meydanını [o za manki
Çemberlitaş meydanını] bir yan d a n ötekine geçti ve orada ken
disinin Monomakhos'la hısımlığı nedeniyl e tah tın kendisine a i t
olduğunu i l a n etti, kendisinin aleyhine yapılmış bulunan haksız
lığa i tirazcı olduğunu d uyurdu . Pra i torion [Praetor yeri] denen
Devlet Tu tukevi 'nin önüne vardığı n d a, kilitl eri kırdı ve mah pus
ların kol ayca kaçmalarına i zin verd i ; bu uygulamasını Khalke Ce
zaevinde de tekrarladı, h apishane baskı nlarıyla amacına ul aşaca
ğını [özgür bıraktıklarının yeniden zin dana konmamak için silah
lanıp onun ayaklan masını destekleyeceklerini ?] u m d u . Ancak,
sarayl arda ona karşı ordu toplanmış ve bu ordunun şimdiden yo
la çıkmış olduğunu öğrenince, Büyük Kilise ye [Ayia Soph i a 'ya]
sığınıp [Patrik'ten] , anlaşıl dığına göre yan d aşları dağılıp kcı çtıkla
rı için [sadece] kendisinin ve oğl unun orada sı ğınmacı ol arak ka
bul edilmelerini istedi . Bunun üzerine tutuklandı ve sürgüne
gönderilmeye mahkum edildi ve h atta, h areketi böylesine şa ndan
yoksun bir sonuca vardığı için , h alk kitlesi onu gırgıra alıp şu di
zeleri türkü haline getirerek söyl ed i :
Salak Monoma k h os, yaptı aklına eseni ,
102
[2. Komutan i saakios Komnenos baş kaldırıyor. Destek
l eyicisi [birinci) Nikephoros Bryennios tutuklanıp kör
ediliyor. Kendisi , İ znik yakınında kanlı bir çatışmada
l ınparatorun ordusunu yeniyor)
i şte bunlar olu p bitti. O arada, An adolu 'daki gücenmiş subayl ar
bir gayret daha gösterdiler ve kamu işlerinin yürütülmesiyle gö
revlendirilmiş Protosynkell os 1 Leontas'a yanaştılar ve onun ara
cılığıyla i mparatordan ricada bulunup, h erkes kendisinin cömert
liğinden yararlanmakta iken ve kendileri başkalarının gönenç
içinde bulunduğu n u [ama kendilerinin düşünülmediğini] bilirier
ken ve [buna rağmen] i m paratoru korumak üzere silahlarını ku
şanmış i ken ; n işanl ar, onur ünvaniarı verilmesinden sadece ken
dilerin in yoksun bırakılır kal mamasını dil ediler [dil emek girişi
minde bulundular] . O zaman, h oşnutsuzlukl arla yüzleşrnek [baş
etmek] ve onların [bu kom u tanların] yaralanmış bencilliklerin i
okşa mak [onl arı pohpohlayıp gönüllerin i almak] konusunda i m
paratordan d a h a az beceriksiz ol mayan Leon [=Leontas] , konu
şarak [tatlı sözlerle] onların dargınlığını yatıştırmamış kalınakla
yetinmedi, tersine, h er birini ayrı ayrı azarlayarak ve hepsini bir
den kovarak, onları daha da fazla çileden çıkardı. Onlar da bir
kez daha aynı şeyi denedikten sonra, hükmettiler ki artık bekle
memelidir ; [beklem ek ya da yeniden uzlaşma girişiminde bulun
m a k yerine] tersine, birbirini kışkı rtarak, tasarımlarını gerçekleş
tirmek i çi n tez davranışa geçtiler. Düşüncelerin i Bryennios'a aça
rak onu da girişimlerinde kendileriyle işbirl i ği eder hale getirme
yi yerin d e saydıl a r ; çünkü ü nl ü bir komutandı ve M a kedonia
[Trakya ile birlikte ol arak asıl M akedonya] ve Kappadokia ordusu
onun emri altı ndayd ı ; ayrıca, onun kendisi nin dahi i mparatordan
hoşnutsuzlu k duyması için nedenler vardı2. B öylece, Bryenni o s u '
"Çile çekme hücresi yoldaşı keşişlerin birincisi " ; bu, Patrikh anede önemli bir
makam sahibidir ve gerektiğinde Patrik'e vekalet eder.
2 Bu, tarih sahnesine çıkan, bildiğimiz ilk Nikephoros Bryennios'tur. Roma
n os Diogeııes'in Malazgirt yenilgisiyle sonuçl a n an seferin e ka tıldıktan son
ra , Romanos'un yerine geçen Vll. Mikhael 'in egemenliğinin ( ı 07 1 - 1 078)
103
kendileriyl e işbirli ği etmeğe arnade bulur bulmaz, kendi kadrola
rı içinde kimi i m parator ilan edeceklerin i d üşündüler ve oybirl i
ğiyle Komn en os'u seçtiler. Bu i ş i h alledince, her biri kendi böl
gesine gitmek ü zere ayrılarak, i m paratora, kendisinin erkten az
ledildiğini tebli ğ ettiler.
Bunun üzerine Bryennios, ordusu ile, hareket etti ve Anatalikon
iline varınca askerlerin yiyecek istihkakının dağıtı mıyla uğraştı.
Yanında, Patriki os [rütbeli] i oannes Gpsaras da bulunuyor ve bu
kişi [ordu ihtiyaçları için sefer sırasında harcanmak üzere] altın
getiriyord u . [Yiyecek istihkaklarınını D a ğıtırnma başlandı ğında,
Bryenni os, askerlere, adet olmuş miktardan daha fazla yiyecek is
lihkakı verd i [rdi] . Buna rağmen, sözü geçen maliye görevlisi,
böyle birşeyin yapılabilmesi için i mparatorun onay vermiş bulun
madığını söyleyerek i tiraz etti ; bunun ü zeri ne Bryennios sesini
yüksel terek, ona susmasını ve kendisine verd iği emirl eri yerine
ge tirmesini buyurdu . Oralarda, yakında bir yerde Pisidia [Burdur
Isparta dolaylan] ve Lykaonia [Konya -Karaman dolayl arı] ordu
komutanının ord u gahı vardı ; bu kişi, Gpsaras konusunda olan
biten in ayrıntılarını öğrenir öğrenmez, bunu [ol anları, i mparato
ra karşı] baş kaldırmanın belirtisi saydı ve hemen, ordusuyl a ,
Bryenn ios'un çadırına sal dırdı ; o n u [yakalatıp] bağladı v e Opsa
ras'ı serbest bırakıp, Bryen nios'u ona teslim e l li. Gpsaras derh al
onu kör etti[rdi] ve bulunduğu bu hal ile [göz yaraları kanamak
ta iken] i mparatora gönderdi, ona komutanın cür'etini de mek
tupla a çıkladı.
işte bu haller böyle oldu bitti ; o arada [isaakios] Komnenos ile
işbirlikçileri, toplandılar ve eyleme geçtiler; beri yandan da her
sonuna doğru kendini imparator olarak ilan edip ayaklanan, babadan de
deden yeriisi olduğu Edirne'yi üs edinen, ayaklan masını istanbul'da tah ta
geçen Nikephoros Botaneiates'e karşı da sürdüren, onun hizmetindeki
(ağırlıklı ögesini Süleyman Şah'ın gönderdiği 2 000 kadar Türk a tlısıııın
oluşturduğu) orduya yeniJip tutsak alınan, kör edilen adaşının babasıdır.
Dolayısiyle o kişi n i n oğlu ve Ann a Koınnena 'nın kocası olan diğer bir acia
şının da declesiclir.
104
biri ayrı yörelerden gelme olan askerler, onun sa fların a katıldılar,
çünkü asker takımı askerlerden birinin tahta geçmesini arzu edi
yordu. Gerçekten, bu sonu n cular [askerler], politikacılar tara f ın
dan yönetilmekten rah atsızl ık duym akta idil er, ama i çl erin deki
isteği açı ğa vurmaya cesaret edemiyor ve onu gizl eyip uygun za
manı kolluyorlardı. Askerler, Komn en os'un ayaklanmaya girişti ği
ni ve kendisinin, isyan h areketinin başına getirildiğini ve üstelik
en güçlü ailelerin , girişiminde onunla işbirliği ettiğini öğrenince,
bekl edikleri zamanı artık gel miş saydılar; [özl edikl eri] fırsatı bul
muşl ardı ve kim onun yan ı na daha önce katılacak diye kendi ara
ların d a yarışmaya girdil er. Böyl ece, Komn enos'un kamutası altı n
da güçl ü b i r ordu topl andı. O zaman bu kişi , An adol u ' nun b ü
tününe düşen vergileri tahsil etmek üzere adamlar gön derip, [her
bir yerde] kimlerin vergi tahsi l da n ve kimlerin kayıt görevlisi ola
cağı nı belirledi. Ardından, Nikaia/iznik'e yön eldi ve [o arada]
şimdiden, b ü tün ordu tara fından im para tor olarak ilan edildi ;
d ururncı uygun biçimde kentten h arekat çıkış üssü ve sığınma
üssü ol arak yararlanmak için, onu işgal etmek istiyord u . Böyl ece
onu zaptetti ve yeterin ce muhafız birliği yerleştirdikten sonra,
kentin 1 2 sta dia mesc:ıfe ötesinde ordugah kurdu3.
Bunun üzerine i mparc:ıtor [ihtiyc:ır, Vl .] Mikh a el , gerek Batı [Ru
mel i] ordusunu gerekse An c:ıdolu ordusundan ol up dc:ı Komne
n os'un yanına katıl mamış olc:ın ne kadar asker varsa onl arı bir
arc:ıyc:ı toplc:ıdı ve bü tün bunları Anadolu Dom estikos'u [Beylerbe
yi] , i m paratoriçe Theodora 'nın h izmetkan Hadım Th eodoros'un
m utl ak denetimi [ tek komutc:ısı] altı n a koyd u, Komnf>nos'un eşi
nin erkek kardeşi olan Magistros [rü tbeli] Aaron 'u da komutan
ol arak onun yc:ınınc:ı verdi. Bunlar düşmanın karşısında sa f tuttu
lar ve yerl il erin l-1a des dediği bir yerin yakınında savaşa girdiler;
bu çc:ı tışmad a i mparator yanlıları ordusunun sol kanadı Komne
nos sa flarının sağ kc:ınadını yenip komutanı olan Roman os Skl e
ros'u sağ yakaladı. O sırada h asımlarının, komutasırıda Kekaume-
105
nos'uıı ["Kavruk" denen kişinin] bulunduğu sol kanadı, i mpara
tor ordusunun sağ kanadını kaçışa koyulmak zorunda bıraktı ve
onların ordugahını istila edip, çadırlarını soydu ve bunları yıktı.
Bu olay Komrıenos'un askerlerinin cesaretini çok arttırdı, h asım
larının ise moralini çökerterek onları gerilernek zorunda bıraktı.
Böylece hükümdar yanlılarından çok kişi öldürüldü, [üstelik] yal
nız sıradan askerlerden değil, komutanlardan da ; pek çok kişi
tutsak alındı ve Za fer [tanrıçası] artık apaçık biçimde Komne
nos'a gülümsedi.
4 Aşağılığın önde gideni, bir süre sonra Romanos Diogenes'in tah ttan ind iri
lip kör edilmesi faciası n d a baş aktörlerden biri olacak entrikacı.
5 i mparator ilan edilince giymiş bulunduğu, i m paratora özgü mor entari ve
inci bezemeli m or sandallardan başka bir kılık.
106
söyl emekteydiler. Bu arada, askerler d a ğılınca, Komnen os elçiler
le bizzat yüzyüze konuştu ve onl ara şunu dedi : "Eğer bir sırrı
imparatora aktarm ayı kabul ederseniz, size en gizli düşünceleri
mi açıklaya cağım ". Berikiler, kendilerine söylen ecek olanlar bakı
mından en yüksek ölçü d e gizli l i ğe uyacakları yolunda and i çtik
lerinde, onl ara itiraf etti ki , hal-i h a zırda Kaisar ünvan ı ona yete
cekti ve h ü küm d arlık sürmeyi arzu etmiyordu , ama i mparatordan
bir güvence istemekteydi . Ve d evam etti : "Tahtı başka bir kişiye
devretmeyeceğin e ve adamıarımdan h içbirini onl ara [i mparator
sıfatı takınarak] bahşetmiş bulunduğum rütbelerden yoksun bı
rakmıyacağına söz versin ; ayrıca, birkaç kişiyi u fak te fek makam
lara getirebilmem ve bazı kimseleri komutan atayabilmem için
hükümdarlık erkinin bir bölümünü bana devredeceğine söz ver
sin ; bu işi yaparsa , onunla u zl aşır ve vaz geçeri m . Ancak, bu dü
şün celer ordunun h oşuna gitmediğinden, i mparatora [biri gizli
tutulmak üzere] iki m ektup yazacağı m ; bunl ardan birinde asker
l erin d uyguların ı okşayıcı sözler edeceğim, ö teki nde ise gizli şey
ler [varılacak gerçek anlaşmayı] yazaca ğı m ". Bunların dışında,
Komncnos "Kamu işleri düzenleyicisi"6 kendisince ve adamların
ca sevilmediğinden, yön e timden uzakl aştırılsın isteminde de bu
lunmaktaydı .
Böylece onlara bunları dedikten sonra, m ektupları kendil erine
verdi ve onları uğurladı. O z a ma n onlar, yaşlı imparatorun yanı
na dönüp mektu pları getirdiler ve Komnenos'un kendileriyl e
yüzyüze konuşarak emanet etmiş bulunduğu sırrı [sır niteliğin
deki öneriyi] bild irdiler. l -l aberlerden sevinen i mparator, isten en
lerin tümünü gerçekleştirmeyi vaa d etti ve ekledi : "Onun gizli
düşüncelerini sizinle bana iletmiş bulunduğu gibi ben de, yin e
sizden yararlanarak, d a h a bile gizli olan ken di düşüncelerimi ona
bildireceğim . Ona şu konuda güvence veriniz ki, çok zaman geç
m eden onu benimle ortak imparatorluğa a tayacağı m ; şu an için
ise, bunu ertelem emi gerektiren , kendime göre nedenl erim var".
6 Bu görevdeki, fiilen başına buyruk olarak devleti yöneten Leon tas/Leon Pa
raspondylos.
107
Bunun üzerine elçiler, Komn en os'a geri döndüler; o da haberi
sevinçl e karşıladı ; ama ötekiler de haberden, özellikle sorum l u
kişinin yöneti m d en uzaklaştırı l dı ğını öğrendiklerin de, hoşnut
kaldılar; bunun üzerine h epsi, silahlarını bırakmaya ve başkaldı
n eyleml erini d urdu rm aya karar verdiler. O arada yaşlı i mparator,
Komnenos ile anl aşmaya varmış bulunmasından önce ve asker
ol mayanlar toplumunun kendisine yandaş olduğunu sanarak,
yazılı bir buyruk çıkarmıştı ; bu m etinde, yemi nler ederek, l a net
l er okuyarak [bu n a uymayanl arın başına şöyle haller gelsin diye
rek] , herkesi, Komnenos'u i mparatorl uğa atamamaları ve ona
hükümdarlık ma kamını vermemel eri yolunda bağlıyord u ; ha t ta
Aya n Meclisi üyelerini de, kimini parayla , kimini makamlar vere
rek, ötekileri de önlerine başka çeşit yemler a tarak, söz konusu
yazılı m e tne imza la rı n ı koymaya ikna etmişti. Ne var ki, Komne
nos'un yakl aşmakta olduğunu ve ertesi gün ken te gireceğini öğ
rendiklerinde, Ayan Meclisi üyeleri i çinde gözünü budaktan sa
kınmayan kimileri, sabahtan, Kutsal Bilgelik kil isesinde [Ayia
Sophia 'da] toplandılar ve ilçelerin yöneticileriyle birl ikte, sesleri
ni yükselterek [bağırıp çağırarak] Pa trik'i görme talebinde bulun
d ul ar. O zaman bu kişi onlara [kendi bulunduğu böl ümün] kapı
larını kapadı ve onların yanına yeğenlerin i, bu kargaşa çıkaranla
rın ne istediklerini öğrensinler diye gönderdi. Anca k şi mdidC'n
orada toplanmış bulunan kalabalık, Pa trik'in yeğenierini yakala
dı ve başpapaz [Patrik] h emen ken dilerinin önüne gelmezse on
lara [yeğenl ere] kötülük edecekleri teh didini savurdu. Bü tün
bunlar [bu olup bitenl er] anla tıyor ki yapılanlar [Pa triğin yeğen
I eri ni göndermesi ve onl arın kalabalık içinde teh dide maruz kal
ması] güya Pa triğin ayaklanmacı l arla ken di iradesi dışında birleş
rnek zorunlulu ğuna düştüğü görünüşünü yara tmak için idi. Böy
lece o kişi [Patrik], yukarıdan, üzerinde başpa paz en tarisi bulu
narak aşağıya indi ve kalabalığı sözde ona zorla iş yap tırıyorlar
mış diye suçl a dı. Bunun üzerine ayaklarımacıların en cür'etli
olanları, daha doğrusu başkal dırının elebaşılan, Pa triğin çevresi
ni sararak, i mparator -Komnenos ile aniaşmış ol duğuna göre
daha önce kendilerine zorla imzalatmış bulunduğu o belli yazıyı
108
geriye versin diye aracılık etmesin i istediler7. [Patrik gidip impa
ratorl a konuştu ;] imparator bu istediklerini yapaca ğına söz ver
di, ama tutumu riyadan ibaretti. Gerçekten, kısa süre sonra [o
kal abal ıktakiler] övgül er düzerek ve Patriğin kendisinin de deste
ğiyle açıkça, Komnenos'u i mparator ilan ettiler; Patrik, yeni hü
kümdarı en kısa zamanda tahta geçmek üzere çıkıp gel meye teş
vik etti ve h atta ona ettiği yardı m dol ayısiyle ondan ödül istedi ;
Patrik, eski h ükümd ara, acımasız biçimde, sarayd an çekip gitme
sini öğütl edi. Yüksek rütbeli papazlar [imparator] M ikhael'e Pat
riğin söz iletisini getird iklerinde, o, sord u : "Peki bana hükümdar
lığın [devredilmesi] karşılığı olarak n e vereceksiniz ? " O zaman
berikiler şöyle karşılık verdiler: " G öklerdeki hükümdarlığı". Bunun
üzerine o da h em en ora da hükümd arlık sim gelerini çıkarıp yere
attı ve saraydan çıkıp gitti. O arada Komnenos, Kekaumenos'u
["Kavruk" denen kişiyi] Kouropalates rütbesine yükseltti ve onu
yanında ord u [ordudan bir böl üm] ile, sarayı işgal etmeye gön
derdi ; aynı saatte, Kent' teki [Konstantinos Kenti'ndeki, i stanbul
daki] h al k kalabalığı yeni h ü kümdan karşılamak üzere sokaklara
döküldü ve onun Kentlerin Sultanı'na girişini son derecede par
lak görkemliliğe dönüştürdü .
7 Açıktır ki Komnenos erki eline alınca bu imzaları a tanlara hınç duyup kö
tülük edecek diye çekiniyorlardı.
109
nnı bol bol ödüllen dirdi ve ardından, kargaşa çıkmasın ve halk
kalabalı ğı ayağa kalkıp ortalıkta dolanmasın diye, herkesin ken
d i yerin e dönmesin e özen gösterdi. Patrik'e özellikle saygılı dav
randı ve onun hatırı i çin yeğen i erine büyük rütbeler ve makam
lar verdi. Hatta, Patriği daha da h oşnut etmek için, kilise malla
nnın bizzat kilise tarafından yönetilmesini buyurdu, oysa o gü
n e dek [bu mallan yöneten] M egas Oikonomos8 ve Skeuophylax9
i mparator tarafından atanırdı. Böylece Komnenos, her iki makam
sahibinin atanmasını Patriğin inhisarl ayrıcal ı ğı h aline getirdi ve
bu a tama yetkisinden kamuyu [devleti] yoksun bıraktı. Ardından,
kendi eşini Augusta'lığa [impara tori çeliğe] yükseltirken kardeşi
i oan nes'e de Kouropalates ünvanını verip onu Megalos Domes
tikos [Başkomuta n] atadı.
Daha önceki im paratorlar, Mor Odada Doğmuş Basileios dönemi
ve sonrası ndan b u yan a kam usal ve toplum için ortak nitelik teki
konularda iyi yönetim yapmıyorlardı [göstermiyorlardı] ; tersi ne,
kimi eğlencelerle ve manastırl ar yap tırmakla, kimi ras tgele her
kim olursa ona, yahut isteyene bağışlamakla paralan israf ediyor
l ardı ; sonuç şu ol uyordu ki hükümd ara ait hazine tüketiliyar ve
h azine daireleri boşalıyordu. Komnenos bu durumu düzeltmek
istedi, ama bu işe den geli ve sürekli biçimde girişemedi ; tersine,
öyle bir yöntem izledi ki kantanrı başı nda kendi görün üyord u,
bir eli kılıçla silahlı öteki elini [ver, ver diyerek] ileriye uza tmış
haldeyd i ; siyaset konusunda da böyle görü nüyord u ; yaralan yu
muşa tmak ve yatıştırmak yerine şişkinl i ğe anında lyarayı deşmek
ve irini akıtmak içi n, kılıçla] vurmayı becermekteydi. Böylece, er
ki ele alıp kendi baş kal dı rmasını meşrulaştırdığı zaman, sa dece
öncülünün poli tikasını tersin e çevirip onun yaptığı bağışl a mala
n , hak kazanmış kimselerden geri almakla kalmadı ; bir de, daha
bile eski i mparatorl arın işleml erinden birçoğunu tümüyle l a ğve
dip geçersiz kıldı ; ve bunlar yal nız halkı etkilemekle kalmadı, ay-
110
nca Ayan Meclisi mensupianna [onların kazanılmış h aklarına] da
saygı göstermedi. Arkasından yavaş yavaş kiliseye de [kilise mal
varlığına] el atıp, öncüileri tarafından inşa ettirilmiş keşiş çileha
nel erin de bulunan adak armağanlanndan birçoğunu çekti aldı ;
ya da dah a iyi bir tutumla, giderler konusun d a sert [kısıtlayıcı]
bütçeler h azırlayıp bunlarda [bu çilehanelerde] hizmet yürüten,
çile inzivasına çekilmiş keşişlere yalnızca mutlak surette zoru n l u
olanı [açlıktan ölmemelerine yetecek kadar öden ek] verd i ; [ma
nastır ve çilehane gel irlerinden] artanı ise kamu hazinesinde bi
riktirdi ve h er gün, birbiri ardı nca, kemer sıkma önlemleri icad et
ti. H erkes, [yani] halk, Ayan Meclisi [mensupları] , ayrıca bir de as
kerler -çün k ü onl arı dahi rahat bırakmamış, tersine onların dahi
gelirlerini ve en çok da keşişlerin gelirl eri ni azaltmış idi- ondan
nefret ediyordu . Onun işlemlerinin karşısına hiçbir şey engel di
ye d ikilemedi; ne akıl fi kir, ne korku, ne de bu yaptıklarının nef
ret ve al aya alınma konusu edildiği olgusu . Bencilliği ve ruhun
daki kibirl enicilik böylesine idi.
111
kü papaz takım ı ve halk güruhu patı rtı çıkarmasın diye, Patrik
h akkında Kutsal B i l gelik [Ayia Sophia] kilisesinin i çinde iken ko
vuşturma yürütmek [ve onu tutuklatm ak] istemiyord u ; bu asker
ler onu tutukladılar ve h em onu hem de yanında bulunan yeğen
Ierini sürgüne gön derdil er. Ardından, [imparator] , şimdiden belli
başpapazların [metropolitlerin] işbirliğini sağlamış ol arak, onu
görevinden u zaklaştırmaya çabaladı ; bu başpapazlar aracılığıyla
[Patrik] Keroularios'tan , kendi isteğiyle görevden ayrılmış görün
sün diye, Patrik tahtını bırakmasını [istifa etmesi n i l istedi ; çünkü
[diyordu] eğer bunu yapmazsa, ona karşı suçlamalar ortaya çık
mış bulunduğundan, bu işi istemeyerek kendisi yapacaktı [onu
azledecekti] . Buna rağmen heriki i mparatorun iradesine boyun
eğmediğinden, öteki [i mparator] onu azietmek için bir yön tem
aradı. An cak, kısa süre sonra vaki olan, Patrik'in ölümü [ya rd ımı
na] yetişti ve onu kaygıdan kurtard ı. O zaman birisi, onu sıkıntı
dan azad eden sevindirici haberi Komnenos'a verd i ; o da hemen
pişmanlığa düştü ve feryatlar ederek, onurlan dırıcı bir cenaze tö
reni ile ölüyü sürgün yeri nden taşıdılar ve manastırının içine def
nettiler. Ha tta Pa triğin yeğenierini eski maka miarına yen iden ge
tirdil er. Onun Patriklik tah tınd aki ardılı olarak, Başkan ve Esvap
çıbaşı [rütbelerine sahip] Konstantinos Leikhoudes ata n d ı ; bu ki
şi, pol itikada kendini göstermiş ve [namusluluk yönünden] leke
siz bir kişi diye ün kazanmış i d i ; ken disine [eski imparator] Mo
nomakhos tara fın d a n Mangana'lılar Semtinin Görüp Gözetici l iği
makamı veri lmişti lO ve o yörenin yararlandığı vergi bağışıklığına
ilişkin bel geler ona emanet edilmişti. Söz konusu bel geleri ele
geçirmek [böylece vergi bağışıkl ı ğını ortadan kaldırmak] isteyen
Komnen os, hil eba zca ve şeytan işi bir düzen kurd u. Leikhoudes
artık [Synodos/Kurul taraf ından, Patrik tah tı için] seçilmiş ve pa-
112
pazlık mesl eğine [tepeden i nme, Patrik makamından başlayarak!]
girmenin töreninden geçmiş idi ki, h ükümdar ona, h akkında bir
takıp rivayetler dolaştığını, bunların papazlığa engel hallere iliş
kin olduğunu ve bu konu Synod os/Kurul [Patrikhanenin en yük
sek orga nı ol an, Patrik ile 1 2 M etropolitten oluşan kurul] kara
rıyl a çözüme bağl anma dıkça kendisinin Piskopos [Piskoposl arın
başı ol an Patrik] görevi i çin atanma törenin den geçmesi ol an ağı
bulunmadığını söyl edi. Ve ekl edi : "Ama M an ga na 'lıl arın hakları
nı [buna ilişkin belgeyil bana teslim edersen, rivayetleri bil mez
likten gelirim ve sen in için atama töreni yapılmasına izin veririm ".
Bunun üzeri ne Leikhoudt>s, kendisinin eskiden bulunduğu konu
m a dön mesini n artık olanaksız bul unduğunu idrak ederek ve
böyle bir hale düşmesinin [Kurul tarafından, göreve layık değil
miş diye hakkında red kararı veril mesinin] kendisi için utanç du
yulacak bir hal olduğunu düşünerek, istedi ğini ona teslim etti ; o
zaman, kendisinin tahta [Patrik tahtına] geçme töreninin yapıl
masına izin verildi.
113
askerler için n e d e binek h ayvanl arı i çin zorunlu l evazım elde kal
dı . Ardından, karla karışık yağmur kısa süre için kesildiğinde, i m
parator kendisinin hükümdar çadırın dan çıktı v e orada yakında
bulunan dev bir meşe ağacının altınd a , çevresini bazı subaylar
sarmış olarak, durdu. Bir gürültü d uyu l d u ve i mpara tor ya nında
kilerle birlikte a ğa çtan u zaklaşmış idi ki ağaç bütünüyle kökün
den sökül dü ve yere yıkıldı. i mparator Kentlerin Sulta nı'na dö
nünce, selamete çıkması neden iyl e Ta nrı 'ya şükürlerini sunmak
isteyerek, saraylar külliyesinin içinde Din Şehitlerinin Önde Gide
ni Thckla onuruna bir kil ise inşa ettirdi , çünkü m cşe ağacının
devrilmesiyle oluşan tehl ikeden kurtulması bu a zizenin anısının
kutlandığı günde gerçekleşmişti .
114
kümdar yıldırıma benzer birşeyle çarpılmış, dengesini yitirmiş ve
atından düşerek yere yığılmış, a ğzından köpükler çıkarıyormuş ve
artık çevresiyle i letişim kuramıyormuş. Ardından küçük bir tekne
ye bindirilmiş ve b u tekne onu saraylar külliyesine taşımış; ora
da, kısa bir h astalık döneminden sonra ve iyileşme kon usunda
tüm umutl arını yitirerek, saçını keşişlere özgü biçimde kestirmiş,
[imparatora özgü] mor giysi yerine kaba [çul dan] keşiş entarisi
giymiş; ardından Konstantinos D oukas'ı tahta yükseltmiş ve böy
lece S toudios Manastırı n a [i mrahor i lyas Bey Camii'ne] inmiş,
orada yaşa mının geri kalanını artık sağlık sorun u olmaksızın ge
çirmiş. Üç yıl ve iki ay egemenlik sürdü ve zorl u , kibirli karakter
sahibi, eyl eml erinde son derecede hızlı, m ükemmel komutan ol
duğunu gösterdi ; ayrıca , kendisi eğitim görmemiş olduğu halde,
edebiy<ıta i l gi gösterirdi ve bilgin kişilerle düşüp kalkardı. Girişti
ği ik tidarı devirme eylemi dol ayısiyle kendisini kınadıklarında şu
yanı tı verirdi : "Ben, benim gibi Tanrının kulu durumunda bulu
nan birisinin kulu olmaya, l ayık olduğum şeylerden yoksun bıra
kılmaya katl anamadım".
115
!)er saray yapıları külliyesine,] Büyük Saray'a sığınacaktır d iye d ü
şün d üler. H atta hükümdara özgü ü ç sıra kürekleri olan gem i n i n ,
h alk tarafından protokarabes'ler [Başgeminin tayfaları] d e n en
kürekçileriyle o yerde [Sarayburnu ' n d a , ora daki saraya yakın kıyı
da] bulunuyor olmam asını ayarladıl ar. G erçekten, i m parator p a
tırtı çıktığını öğrenir öğren mez, hemen [ora daki] sarayı terket
mek kararını verdi ve hükümdara özgü üç sıra kürekleri olan ge
mi yerind e [onun bulunduğu yerin yakınında] olmadığı için,
rastgele bir gemiciğe bindi ; h enüz kıyı dan uzaklaşmışlarken h ü
kümd ara özgü gemi [kompl ocuların denetiminde hatta yön e ti
m inde] yetişip gel d i ; b u n u n dümencil eri, bütün kürekleri çekti
rerek, gemiyi tüm hızıyl a, içinde hükü md arın bulunduğu gemi
ciğin üzerine doğru yönel ttiler.Yolculukta h ükü mdarın yan ı n d a
bu lunanlar, ü ç sıra kürekli geminin rotasını [kendi üstleri ne yö
neldiğini] farkedi nce, h ız kesmeleri ve ro ta değiştirmeleri için,
güçlü h aykırmalarla, onu yöneten a daml ara bağırmaya başla dı
lar. Gök gürlemesin d en dona kalmış gibi, -öyle sanırdın- kürek
çekiciler bu seslerden, Tanrının Takdiri sayesinde, ürktüler ve
böylece i mparator tehlikeden sıyrıldı ; o zaman [yani, kurtul up
d iğer saraya varınca] komplonun hangi biçimde ve kimler tara
fından düzenlendiğini [araştırıp] öğrendi v e elebaşıları, sadece,
ma ]varlıklarına el konmasıyla ceza lan dırdı.
Bu imparator, ataları arasında An dronikos ve Pa n theri os Do
u kas'ın bulunmasıyla ve onlar üzerinden Konstantinos [1 . Co ns
tantin us] ile akraba olmaktan dolayı gururlanırdı. Ancak, onların
[erkek çocuklard an inen] soyu, daha önce sözünü etmiş bulun
d uğum üzere, [An dronikos Daukas oğl u , kom utan] Konstanti
n os'un -imparator Bilge Leon 'un oğlu- Mor Odada Doğmuş
Konstantinos'un hükümdarlığı sırasında, o henüz küçük yaşta
iken ve işler vesayet yoluyla yönetilm ekteyken, ayaklandığı dö
nemde 11 tümüyle yok'a karışmış bulunduğundan ve bu halin so-
116
nucu olarak o soydan gel me erkek kalmadığından, sözü geçen
hükümdarın soyundan gel enler Daukas'lardan kız evla t üzerin
den gelm ektedir; böylece onlar saf kanlı Doukas değil , karışık
kökenli, D ou kas'larla çarpık yoldan h ısımlığa sahip sayılıyorlar.
Dindar bir adamdı, ılımlı tabiattaydı ve adildi ; ama gevşek karak
tere sahip ve mıymıntı idi ; edepl i i ffetli olmakla seçkinlik kazanan
kimselere değer verirdi ; ne var ki aşırı ölçüde tamahkardı, para yı
ğınlamak için çareler icad ed erdi. Zaman zaman özellikle iki so
run üzerinde dururdu : Birinci olarak, kamunun vergi gelirlerini
arttırmak -bunun için, vergi kayıtlarının tutulmasını, bunu iste
yen [peşin para ödeme karşılığında vergi toplama hakkını satın
alan ve sonra devlet gücü desteğiyle halktan amansızca, çoğu kez
de gerçekte yetkili olduğu tutardan daha fazla, vergi toplayan,
Osmanlı 'daki gibi mültezim işlevli kişil ere] kiralayıp, ya pılan an
laşma üzerine, vergi tahsilatı işini mültezimlere bırakırdı - ; ikinci
derecede olarak da, davalarla meşgul olmak. Böyle iken, yargıl a
ma yaparken tümüyle tarafsız olmazdı, tersine zaman zaman key-
11 davranırdı, davada taraf durumunda bulunan kimselerin kişilik
leriyl e oran tılı olarak kararlarında e tki altında kalırdı. Tamahkar ve
eli sıkı olduğundan, savaş yürütmemeye, tersin e ulusları [önder
lerine, Beyl erine] armağanlar vermekle ve gönül akşamakla kendi
yandaşl ı ğına çekmeye ve bu yoldan onlar tarafından Rumların
devletine d ostlu k gösterilmesini güvenceye bağlamaya kararlı idi.
i şte böylece aklında fikrinde iki şey vardı : Seferler vesilesiyle har
camalara girmernek ve kendini, olabildiğince çok zaman vererek,
para yığınlam aya vakfetmek. Bu nedenle, ordunun kayıtlı mevcu
dunu ihmal edip onlardan b üyük çoğunluğunu kayı ttan sil di [or
dudan çıkardı] ve üstelik, onlar yüksek aylık aldıkl arı i çin, özellik
le yi ğitliği tastamam subaylar h akkında da bu işlemi yaptı. Böy
lece, bir yandan Barbarlar cür'et buldular; diğer yandan, Rumla
rın ordusu küçüldü ve i mparatorl u k arazi kaybederken, gurur kı
n cı hallere maruz kaldı. O zaman, Anadolu 'nun birçok illerinin
[düşmanlarca] talandan geçirilmesi ve mahvalması ya da ayrıca
düşmanl arın işgaline düşm esi vaki oldu.
117
[9. Kuzey Oğuzlarının akı n ı . Büyük deprem . Koııstanti
ııos Daukas'ın ölüm ü ; eşi Eudokia ile çocuklarının hep
birlikte ortak hükümdar olması]
Dolayısıyla, Anadolu 'daki durum berbattı ; ama Batı 'da da savaş
gücü bulunan bir ordunun olmayışı nedeniyle, işler daha iyi gi
diyor değildi. G erçekten, bir iskit boyu ol an ve Peçenekler arasın
da hem kökenierindeki asil unsur yönünden, a ma hem de n ü fus
larının ulaştığı sayı yönünden en önde gelenler sayılan Uzlar, ka
dınları ve çocuklarıyla, istros/Tun a 'yı aşmışlardı ; o zaman kom
şu kentlerin [Rum] yön eticileri, yani M agistros [rütbeli , gelecek
teki imparator] N ikeph oros Botaneiates ile Ma gistros [rütbeli]
Basileios Apokapes onların geçişini engellemeye çabalamışlar
ama çabal arı başarısız kal mıştı. Barbarlar onl arla çarpışmaya gir
diler ve ord uyu h ezimete u ğratmakla kalmadılar, bir de iki yöne
ti ciyi tu tsak ettiler ; b öylece [arkadan gelenler de, direniş görme
yerel<] Tun a 'yı aştılar ve çevredeki yöreye sel basar gibi yayıldılar.
Söylenene bakılırsa, [on ların içinde, erkek olup da yaşları yönün
den] silah taşıyabilecek olanların sayısı 60 OOO'i geçiyormuş; bu
ordu, o araziyi akınları için çıkış üssü n i teliğiyle kullanarak, Ma
kedonya 'yı talandan geçiri p Eliada [asıl Yuna nistan'ın anakara
daki bölümü] iline kadar i leriye yürü dül er. Bu haber impara tora
sıkı n tı verdi ; ama yine de ordu toplam akta [masra fa girip, kesin
zorunluluk olan, yabancı h alklardan asker getirmekte] duraksa dı
ve bu işi, ordu nun giderlerini üstl enmekten kaçınmak için, erte
ledi. Bahane olarak i l eri sürd üğü şuydu ki, o halk yenilmez imiş;
böylece, Uzl arın Beyl erine elçiler gönderd i ve armağanlar vererek
Barbarları barış anl aşması yapm aya razı etmeye gayret etti. Bu
nun üzerin e h erkes imparatoru tamahkarl ı ğı yüzünden Barbarla
ra karşı seferberlik yapmıyor diye a çıktan a çığa kınadığından, so
nunda Kentlerin Sultanı 'ndan çıktı ve Khoirobakkh oi/Çatalca
Ovası ı 2 yakınında, yanında sad ece, söylenene göre 1 50'yi geç
meyen sayıda adam bulunarak ve ordu devşirmeğe çabalayarak,
118
ordugah kurd u . i şte o zaman ona b u u l usun u ğra dığı fel aketi
h aber verdiler. Gerçekten, u lusu bir veba sal gını [sanki] bi çmişti ;
u l us büyük çileler çekmiş, bitkin düşmüş ol d u ğu n d an, Peçenek
l erle yakındaki Bulgarl ar onun üzerine saldırmı ş ve onu gerçek
anlamda tümüyle imha etmişti ; Beyl eri ise an cak ve binbir güç
l ükle, yan larında az sayıda adamla, i stros/Tun a 'yı aşmayı [Tuna
kuzeyine dönmeyi] becerebilmişlerdi. Bu i ş Tanrı'nın gücüyle
gerçekleşmişti ; çünkü hükümdar, çaresizli ği i çi nde, Tanrı ya sı
ğınmış, gözyaşları ile ve yüreği parçalanarak on dan yardım gel
mesi için yakarmıştı.
Bunlar i mparatorun egemenliğinin al tıncı yılında olmuştu. An
cak, bu ol aylardan ön ce, 23 Eylülde büyük d eprem oldu ; onun
sebebine pek çok yerde kiliseler ve evler yıkı ma uğra dı. O zaman,
ol abildiğince güzel bir yapı t ol an, Kyzikos ı 3 'd aki [vaktiyle, i mpa
ra tor H adrianus tapkısı i çin yapılmış] tapınak d a yıkıldı ; keza , çok
büyük ve ünlü bir yapı olan, i znik'deki Ku tsal Babalar Kilisesi ı 4
d e sarsıntıd an zarar gördü .
Dördüncü "taşınmaz mallarda vergi değerin i belirl eme döne
mi"nin Mayıs ayında, bir kuyruklu yıldız görül d ü ve güneşi [n ba
tımını] izleyip [hemen günbatımı sonrasında ortaya çıkıp] batıya
doğru yönel di. Önceleri do l un aya benziyordu ; ardından, sanırsın
ki bir de saçları çıktı ; [git tikçe] büzüldü ve hatta saçları büyüdük
çe aynı oranda, kendisinin büyükl ü ğü azaldı. 40 gün boyunca ,
[saç benzeri] ışınları doğu yönüne dönük olarak, seçil mekte idi.
Kil iseye d ört yıl ve altı ay boyunca ön derlik eden Patrik Konstan
tinos Leikhou des'in ölü münden sonra, i s tanbul [Pa trikliği] tah tı
na i oannes Xiphilinos çıktı ; kökeni Trabzon'dan idi, çeşitli içerik-
1 3 Bandırma ile Erdek arasında kalı n tıları günümüze ulaşmış, tarihçesi zengin
bir kent. Oradaki kalıntılar alanı şimdi Bclkıs diye anılıyor.
1 4 Bazı toplantılan o binada yapılmış olan i S 3 2 5 'deki i zn ik Konsiline ka tılmış
kilise babalan yani piskoposlar kasdedilerek bu ad kullanı lıyor. Kilisenin da
ha çok bilinen adı Ayia Sophia Kilisesi'dir ve çeşitli d önemlerde onarımlar
geçirmiş ol arak bugün de ayakta durmaktadır.
119
te eğitim almıştı ve Ayan M eclisi mensuplarının en şanlıları ndan
sayılıyordu . [Vaktiyle] H erşeyi ken di isteğiyl e bırakınıştı ve Olym
pos/Uludağ'da bulunan manastıra varıp, keşiş usulü saç kestir
mişti [keşiş olmuştı], ve orada uzun zaman kalması sonrasında ,
Patrik tahtına l ayık sayıldı.
B u arada i mparator h astalandı ve tutu l du ğu illete uzun zaman
dan beri katlanıp onun işkencesini çektiğin den , ayrı ca şimd iden
bitkin düşmüş ve sonunun yakın ıaştığını görmekte olduğundan,
h ükümdarlığı, eşi Eudoki a 'dan edindiği ü ç oğluna bıraktı ; bun
ların ikisi , [sonrad a n Romanos Diogenes'in düşürü l mesiyle
1 07 1 'de tek başına, küçük yaşta, önceleri amcası l oannes'in kuk
lası d urumunda i mparator olan] M ikhael ile Andronikos, ken disi
henüz [h ükümdar değil] sıradan bi rey d u ru munda iken doğmuş
lardı ; Konstan tinos ise artık o hükümdarl ı ğa geçmiş, Eudokia da
Augusta/imparatoriçe ol muş iken doğm uştu . Dolcıyısiyle bu so
nuncusu Mor Odada Doğmuş oğul idi, hatta onu ö teki ikisinden
dahcı önce hükümd arl cırcı özgü sim gelerle [mor/erguvan giysi, in
cil erle bezenmiş cıynı renkte sandallar] onurlandırmıştı [ve ortak
i mpara torluğa atamıştı] ; ötekileri ise dahcı sonra ortak im para
torl u ğcı yüksel tti. Böylece onları, i mparatoriçe, veli ve genel an
lamdcı hcınım-efendi olcırcık cınaları n cı emcı net edip tcıhtcı çıkcırdı
ve d evletin [gerçek] yönetimini [çocuklar büyüyün ceye kcıdar]
ona bıraktı ; bu n u ya pm ası şu yüzd en di ki, eşini aklı başı n d a , ço
cukl arını [hem de birer hükümdar ol arak] yetiştirmeye yetenekli
ve yönetimi almaya layık saymıştı ; ama dcıha önce, eşin den, ya
zılı bir belgeyle a n d i çip ikinci kez ko caya varmaya cağı yolunda
söz vermesini istemişti. Eşi bu yazıyı imzaladıktan sonra, onu
muhafaza etmekle Pa triği görevlen d irdi. Bu yazıdcın başka, Ayan
M eclisi'nin bütün m ensupları dcı bir belgede yazıycı geçirilerek,
onun oğullarından başka bir kimseyi i m pcırator diye tah ta geçir
meyecekleri yol u n d cı söz verdiler. Böylece o da, yedi b u çuk yıl
hükümd cırlık ettikten sonra, 60 yaşında yah u t biraz [birka ç cıy]
d a fazlası ile ömür sürmüş iken , yaşamdan ayrıldı. impcırator ol
d u ğunda, erkek kard eşi n i Kaisar [Yardımcı lmparator] atayıp, da-
120
nışman ve gizli düşüncelerinin sırdaşı edinmişti. Eğitim a l m a mış
olduğu halde, edebiyatı severdi ve bilginiere saygı gösterip , ma
kam nedeniyl e seçkin duru mda bulunmaktan ise eğitimi yön ü n
d e n seçkin durumda bulunmayı yeğ tuttuğunu söylerdi . Kendi
yeri ne göz dikenlere [onu devirmek i çin kompl o kurmuşken ya
kalananlara], onları köle ol arak kullanmaktan başka bir yöntem
le cezalandırılmal arının gerekmediğini, çünkü onların [köle h ali
ne düşünce] yasa gereği olarak özgürl üklerinden yoksun kalmış
bulundukl arın ı söylerdi.
121
mia'da fırsat kolluyor, kah M alatya çevresinde arazi işgal ediyor,
kah Kiliki a 'ya zarar veriyor ve ara sıra Kappadoki a'ya, kimi defa
ayrıca Çukur Suriye'ye akınlar yapıyorl ardı.
Bütün bunlar i m pa ratoriçenin kulağına geliyordu ve onu tedir
gin ediyordu ; ve çok kişi d urumun bir i mparator gerektird iğini
[erki bir erkeğin ele almasının gerekli olduğunu] savu n d u ğun
dan, onun [i mparatoriçenin] belki d e h erkes birisini [imparator
l u ğa] geçirir, bunun sonucunda da kendisi ve oğulları tahtı kay
bederler korkusu nedeniyle, tek başına harekete geçip [gelişme
leri ken disi denetleyip bel irleyerek] , hükümdarlıkta kendisinin ve
çocuklarının yararını koruması i çi n bir bireye [onu da ortak im
paratorluğa getirmekle] erk i teslim etmek kararını verdi ; böylece
hüküm darl ı ğı , ondan yoksun kal maksızın, muhafaza etmiş ola
caktı . Söyl enene bakıl ırsa, Diogenes ile il işki kurması ken d isinin
safahate düşkünlüğünden dolayı yahut şehvete kendini kaptır
mışlığından dol ayı olmadı ; tersine o kişi eylemci, savaşçı lıkta sı
n anmış ve benzersiz bir güce [enerjiye] sahip bulunduğu için i d i ;
böylece o n u d a erkin sahibi durumuna yükseltti ; amacı , onun
gücünü [enerjisini] d enge sağlayıcı a ğırlık diye kulla narak Bar
barların [Türklerin] saldırganlığını d urdurmak idi.
Gerçekten bu adam [Romanos Diogen es] bir soylular ailesinden
geliyordu ve yiğitliğiyle ünlü idi. Babası , yeğeni olmak dolayısiy
l e, eskiden hüküm sürmüş [i mparator] Rom anos Argyros ile h ı
sım dı 1 5 ve kendisi, [bu imparatora karşı] kompl o düzenlediğin
d en dolayı yakalanınca kendini u çurumdan atarak intih ar etmiş
ti. Kendisine [Romanos Diogenes'e], arada, Esvapçıbaşı ünvanı
verilmişti. Sardike/Sofya komutan-vali 'sinin hizmetinde [emri al
tında, görevli bir subay olarak] bulunduğu için, o yörede Pcçc
n eklerle [savaş alanında] karşı karşıya gel miş, bunlarla çarpışarak
pek çoğunu öldürmüş ve az sayıd a olmayan kişiyi de tutsak al-
122
mıştı . Bunl ard an [Peçeneklerden] sağ olarak tutsak ettiklerini ve
öl dürülenl erin de kellel erin i imparatora [Konstantinos D oukas'a]
gön dermişti. i mparator o zaman kendisi n e şunu yazarak yanıt
vermişti : "Diogenes, ünvanı [sana verilen Esvapçıbaşı u nvanını]
bir arm a ğa n sayma , yiğitli ğinin ödülü say". Ora da b u l u n maktay
ken, imparatorun ölümünü duyması üzerine, d arbe yapmak
[kendisi başa geçmek] için h azırl ı ğa başladı. Tasarıml arı i mpara
toriçeye ihbar edilir edilmez, i mparatoriçe adam gönderdi ve onu
yakaladılar ve zin cire vurulmuş olarak Byzantion'a götürdüler.
Araştırma yürütülmesinden sonra, darbeci olduğuna h üküm çık
tı ve nezarete kon du . Ardından, mahkum edilmiş kişi olarak hü
kümdar tahtı n ın önüne, hakkın daki cezalandırılma h ükmü onay
l ansın diye, götürüldü. O zaman orada bulunanl arın tümü bu
adama acı m a duydular ve h erkesin yüreği sızl a d ı , çünkü onun ne
bedensel güç yönü n den ne de güzellik [yakışıklılık] yönünden
benzeri vardı. Öteki kişil erle birlikte i mparatoriçe de ondan yan a
duygulandı v e o n a a cıdı. Şimdi, daha o sırada o n a sevdalanmış
mıyd ı, söyl eyemem. i şte böylece, mahkfımiyete u ğra m a k [mah
kCımiyet hükmünün onanmasıl yerine, heraat etmesinden yan a
oyl ar çıktı v e b u kişi, özgür bırakılıp, kendi m emleketi o l a n Kap
padoki a 'ya gitmek üzere yol a çıktı. Ne var ki, imparatoriçe onu
geriye çağırdı ve onu Magistros'lu ğa 1 6 ve ordu komutanlığına
atadı ve daha o zamandan, böyl esine yi ğit ol duğu içi n , onunla
evlenmek ve onu imparatorl u ğa geçirmek kararını verdi . An cak,
ettiği yeminler ve Patriğin elleri nde bulunan yazı dolayısiyle
bundan engellenmekteydi . Böylece, aklı fıkri, bu bel geyi n asıl
geri alacağında idi. Bunun üzerine, kurnazca ve iyi h azırlanmış
bir tasarımı akıl etti ; bunu kendi maiyetindeki h adımlardan biri
ne sır ol arak a çtı ; ve bu h izmetkarını bir tür [sahte] evlenme ara
cısı gibi kullanıp, ona Pa trikle neyi ve n asıl konuşa ca ğı konusun
d a talimat verdi . Seriki [hizmetkar h a dım] başpapazl a [Patrikle]
karşıl aştı ğı nd a , ona şöyl e ded i : "Bilesin, Efen di H a zretleri, impa-
123
ratoriçe senin yeğenine sevdal ıdır" -gerçekten de onun Bardas
adlı, genç, gençlik kuwetiyle dopdolu ve cinsel etkinlik gücü
yüksek bir yeğeni vard ı - ; ve hadım, sözünü sürdürd ü : "Eğer sen
[evlenmeyeceği h akkın d a] yemin i çeren bel geyi i mparatoriçcye
geri verirsen ve onun [belgenin] sebebine kend isine bir zarar gel
meyeceği konusu n d a kendisini ikna edersen, o da hemen senin
yeğeninle evlenecek ve yeğenin i mparator erkini elde etmiş ola
cak". Ve bu sözlere kanan Patrik, sonuçta razı olunca, ardından
d a ondan, Ayan M eclisi mensupl arı katında dahi gerekli tem as
ıara girişmesini istedi. Bunun üzerine [Patrik, Ayan M ecl isi üye
lerinin] her birini ayrı ayrı davet elli ve on lara, durumun bir i m
para tor istediğini, bu kişinin devlet dizgin lerini ele al ması gerek
tiğini ve eğer bir kadın kü çük çocuklarının yanında yalnız başı
n a olarak yönetirn d e bul unmayı sürd ürürse Rumların sa dece çok
uzaklarda ve düşma nıara komşu olanı [olan ülke bölü ml erini]
d eğil, kendilerinin [lstanbul 'daki Ayan M eclisi üyelerinin] kapı
eşiği olanı [Üsküdar, Kadıköy gibi yerleri] dahi yitirmeleri için çok
zaman geçmeyeceğini söyledi. Ve bunun üzerine şidde tle, içik·n
andlara 1 7 döndü [onları kı nadı] ve ölen i mparatoru kamu yararı
nı hiç gözetmemiş olmakl a , tersine kıskan çlığından dolayı insan
lardan meşru olmayan yemin ler ve yasayı çiğneyen belgeler iste
miş bulunmakla suçl adı. i şte böylece, Patrik, onları kendi d üşün
cesi d oğrultusuna çekti ve i çlerinden biril eri aksi görüş savun
dularsa bunların kimini armağanlar sun makla kimini çıkar vaad
leriyle razı e tti ; o zaman, sonunda, yeminl eri içeren belgeyi hn
paratori çeye geri verdi . O d a , belgeyi alır a l maz, tasarı m ı n ı ey
leme koydu ; Diogenes'i çağırdı ve onunla evlendi. Bu ol a n bi
teni, oğul la rınd a n büyük olanına [o sı ra d a 10 yaşı n d a bile ol
m ayan Mikhael 'e] ve Kaisar'a [öl m ü ş eşinin kard eşi i oannes Do
ukas'a] a çıklad ı ; bu kişi saraya d avet edildi, nikah tören i n d e ha
zır bul unanlar a rası n d a yer aldı, düğün i çkisinden i çti . Böyl ece
124
Diogenes i mparatorl u ğa getiril di ; i mparatoriçe Eudokia ise,
oğullarıyl a birlikte, yed i ay ve birkaç gün süreyle h ükümdarlıkta
bulunmuştu.
125
üzere, uzun zamandan beri, çok ihmal edil mişti. Dolayısiyle, Ana
talikon ilinde yani Phrygia'da olabildiğince asker toplandıktan
sonra, imparatorun kendisinin onların üzerine yürüdüğünü ve -sa
vaşçı ruhlu, atılgan kişi olduğundan- h alkı uğruna kendisini tehli
keye atmaya ama de olduğunu öğrenen Barbarlar, çekindiler ve gö
ğüs göğüse savaş vermekte duraksadılar; çünkü aslında ordunun
durumunu [yokluklar i çindeki h alini] sa ğlıklı biçimde bilmiyorl ardı.
O zaman Sultan [Alparslan] geriye çekilip ord usunu iki bölüme
ayırarak bu bölümlerin komutanlarına, biri güney Asia 'ya [Roma
lıların Asia ilini ol uşturan Batı Anadol u 'n u n güney yanına], Yu
karı [Asia] denene, di ğeri de kuzeye doğru il eriesin diye emir ver
di. Ve bunlar [komutanlar] , ilerleyişe geçerek ve yollarında n eyle
[hangi yerleşimle] karşıl aşmışl arsa ta landan geçirerek, hiç bekl en
medik biçimde Neokaisareia/Niksar ü zerine çullandılar, onu zap
tettiler ve ganimetlerle yüklü ol arak kaçı p gittiler. Bu haber im
paratora gelir gel mez onda h oşnutsuzlu k yarattı ve ya nına [hız
la ilerieyebil mek için] en hafi f donanımlı askerleri alarak, çabu
cak hareket etti, düşmani ara yetişrnek üzere, güç geçilir yollar
dan ve dağlard an ilerledi. Saldırısıyla onl ara baskın vermiş oldu
ğu için, onl arın h epsi dehşete kapıldılar ve ganimetlerle silah do
nanımlarını geride bırakarak kaçmaya koyuldular. Ne var ki, im
para torun adamları yürüyüş dolayısiyle yorgun düşmüş old ukla
rı ve uzun süre boyunca hasımlarını kavalayacak h alde bulunma
d ıkları içi n , Barbarlar büyük bir fel akete uğramış olmadılar [pek
kayıp verm edil er] . Yine de [Ru ml a rdan, Türklerin el ine] tutsak
d üşmüş olanlar k urtarıldı ve [Türklerin bıraktıkları] gani met oluş
turan ma ll ar geriye alındı.
işin devamında, Suriye'ye [yol cuyu] götüren yol izlendi ve Meli
tene'ye [Eski M a latya/Battalgazi'ye] bir ordu bölümü ayırıp gön
dererek, [im para torun] kendisi , Khalep/Halep üzeri ne sal dırdı 1 8
126
ve oradan ganimet ol arak büyük sürüler halinde [köle edil ecek]
insanl ar ve hayvanlar aldı. Ora d a n , Suriye'deki H i erapolis'e ı g var
dı ve kenti kuşatmaya girişerek sonunda anlaşma ile işgal etti. N e
var k i b u n u n ardından Barbarlar Rum ordusunun bir bölümüne
saldırıp onu yendikl erin de, ordunun geri kalan bölümünden h i ç
kimse yenilenlerin yardımına koşmaya h eves gösterm edi [ve hep
si seyir baktı] . Bu arada, kuşatılmış kentin dışında bulunan ve
olan biteni öğrenen i mp arator, h emen, yanında kaç kişi var idiy
se onlarl a , yeni l en lerin yardımı n a seğirtti. Rumların yenildiğini
haber alan Halep Em1ri, o da, bütün kuwetlerini öteki Barbarla
rınkiyle birleştirip, [saldırıya geçmekle] orada ve h emen , i mpara
toru tutsak edeceğini u m d u ve Rum ordugahını bütün çevresi
boyunca kuşattı [atlıları bu çevrede at koşturmaya başladı]. im
para tor ise bu sırada baskın biçiminde savaşa girişti ; çünkü, ka
zıklarla berkitilmiş ordugahtan, b orazan çal dırmaksızın ve [i mpa
ra torun savaşa çıktı ğını bildirecek] diğer herhangi bir işaret de
duyurulmadan, çıktı ; düşmanları [bu kez o, dıştan] çevirdi ve ka
çışa koyul mak zorunda bıraktı . Eğer Rumların ordusu kovalama
yı uzaklara kadar sürdürse idi b üyük ve şanlı bir za fer kazanmış
ol acaktı . Çünkü Arap atları başl angıçta gerçekten büyük hıza sa
hiptirler ve h ı zlılıkta bütü n diğer atları geçerler, ancak koşmaya
uzun süre b oyun ca dayanam azl ar ve çabucak yorulurlar. [Kova
lamaya girişilmesinin] Ardından askerlerden geriye dönmel eri ve
takibe son vermeleri istendiği i çin, becerebil dikl eri tek şey düş
manlardan kurtu lmak ve kendilerini büyük bir beceri ile şan ka
zanmaktan yoksun bırakmak oldu . Ancak i mparator bakımından,
sadece ve yal nızca, Rumların önceki ürkekliklerini şu ya da bu bi
çimde bir yan a koyarak düşmanl arla çatışm aya girmek cesareti
ni gösterebiliyor o l ması yeterince başarılı son u ç idi. Onun emir
l eri gereğince Hierapolis'in yukarı hisarına yen iden asker yerleş
tirild i. Daha küçü k kentlere karşı yürü dü ; bunların kimine [hi
sarlarının konumu yönünden] sal dırılması zor olduğu için öyle
lerinin yanınd an dolanılıp geçildi, kimini zaptetti ; sonunda i s-
127
kender'in adını taşıyan Kilikia kentine20 vardı. Oradan hareket
edince, kendisine, [Phrygia'da, bugünkü Afyon ilinde bulunan]
Amorion kentinin [Türklerce] talandan geçirilmiş olduğu ve çok
kurban verildiği bildirildi. Dol ayısiyle i m parator bundan dolayı
sıkıl dı ; ancak, fela kete u ğrayanlara yardı m edecek duru m u bu
lunmadığından, kendisinin askerleri i çin, h i çbir eksikleri olmaksı
zın [ordu Kilikia'da i ken bastıran] kışı geçirebilsinler diye özen
gösterdi ve kendisi Kentlerin Sultan ı 'n a döndü. Şimdi, sad ece
kendi çevresinde bulunanlara karşı d eğil, imparatoriçenin kendi
sine karşı da, daha d a büyük kibiriilikle davranış gösteriyord u ;
sa nırdın k i büyük işler becerınişti ; o [i mparatoriçe] ise, işlerin
kendi umduğu do ğrul tuya yönelmediğini, farklı tarza döndüğü
nü anlayarak, bundan rah atsızl ık d uyd u ve bu hal ona ağır gel
di, çünkü [kocası, artı k] kınarnaya katlanamıyordu.
128
komutanlık konusunda yeterince deneyime sahip olduğunu gös
teren [Ermeni] Philaretos'u komutan [General] ol arak atad ı ; a m a
bu kişinin yaşamı [geçmişi] çirkindi v e o hiç de a d ı n a yaraşır
adam değil di2 ı _ Böylece o kişiye ordunun [güneyde ka lacak] ya
rısını emanet etti, kendisi ise daha kuzeye doğru yöneldi. An cak,
düşmanlar ortaya çıkıp Ph ilaretos'un adamların a korku sa çınca o
askerler kendilerine korumal arı emredilmiş m evzil erini terkederek
kaçışa koyuldular, düşmanlar ise onl arı kavalayıp bütün levazım
malzemelerini gasbetti. Bu h aber i m paratorun yüzünün asılma
sına yol a çtı ; diğer yandan, düşmanlar, Kappadokia 'ya doğru
döndükten sonra , bu ülkeyi çiğneyip geçtiler ve kalabalık nüfu
su olan, i çind e h er çeşit malın iyisinin bol bol bulunduğu ikoni
on/Konya 'ya d oğru ilerlemelerini sürdürdül er. O zaman impara
tor Sebasteia/Sivas'a vardı ve Türklerin ikonion/Konya üzeri n e
ilerleyişini haber alır almaz kendisi de onların peşine düştü. An
cak, düşmanların artık i kenion/Konya 'dan ayrı lmış bulundukl arı
ve kendisinin varıp yetişmesinden korkarak uzaklaştıkl arı haberi
gelince, Rum ordusundan bir bölümü ayırıp onu Büyük Antak
ya 'nın22 Doukas'ı [komuta n-vali 'si] Khatatou rios/Haçatur'a gön
dererek, bu bölüme, Mopsouestia'ya [Misis/Yakapı nar] kadar iler
lemelerini ve [kendisinden ka çarken] oradan [orad aki köprü den]
geçecek olan Türklerle çarpışmalarını emretti. N e var ki d üşman
lar, Tarsos Ovasında h enüz bulunmuşl arken , Ermenilerin üzerin e
düştüler ve bütün ganimeti erini yitirdiler. Ama onlardan R umla
rın Mopsouestia'da kurduğu pusuyu öğren ince, gecenin orta
sında kaçtıla r ve [kaçışı sürdürürken M opsou esti a 'dan geçmeye
rek] kurtul d ul ar. Bu h al i mparatorun canını sıktı ve [akın yap a n
Türkleri yakalayıp meydan savaşın a zorl a m a k konusu n d a]
u mutsuzlu ğa d üşmesi ü zerine Byzantion'a d oğru hareket etti,
çünkü sonbahar artık gel miş i di . O sırada yani [ya ratılıştan son
ra geçen yıll arın Tevrat'taki "Bilgi "ye dayanıl arak hesa planma-
129
sıyla bulunan] 6578 yılında [iS 1 069] Bl akhernai [Ayvansaray]
sem tindeki büyük kilise, yangında yan dı .
Bahar başına erişili nce, geçmişteki impara tor i saakios'un yeğeni
olan Birinci Başkan [rütbeli] Manou el Kom nenos'a23 Kouropala
tes ünvanını24 vererek onu ordunun başı [Başkomuta n] a tadı. Bu
kişi, her ne kadar yaş yönü n den genç idiyse de, olgun yaşta ko
m utanları yönetmekteydi; ve bir Barbar ordusuyl a sava şıp onu
yendi. Bu olay, denir ki , Diogenes'in haset duymasına yol açmış;
o da [Manouel komutasınd aki] ordu n u n önemli bir bölümünü
ayırdı ve bu böl ümü Suriye üzerine gön derdi. Ardından, ve Kom
nenos yanında ne kadar asker kaldıysa onlarla Sebasteia/Sivas'a
vardığında, kalabalık sayıda Türk ortaya çıktı, bunun üzerine o
d a onlara karşı ilerledi. O zaman Türkler geri çekiliyormuş gibi
yaptılar ve Komnenos'un askerleri onları kovaladı. Ama işaret ve
rilir verilmez Barbarlar dönüşe geçtiler ve dağınık durumda olan
Rumların üzerine düş tüler [çullandılar] ; çoğunu öldürdüler ve
geri kalanları da lutsak aldılar -bunl arın arasında Başkomu tan
Manouel 'in kendisi de bulunmaktaydı - ve ordugahı işgal e ttiler.
Bunlarla ilgili haber, özellikle de Khones2" kentinin ve orada bu
l u nan, Melekler Başkomutanı Mikha e l 'e adan mış, ünlü ku tsal
alanın [ve kilisenin] Barbarların eline düştüğünün bildirilmesi,
impara toru sarstı. Bu sıra da imparator, hemen, düşmanların üze
rine yürüm eye ve tehlikeyle karşı karşıya bulunanlara ya rd ı m e t
meye hazırd ı ; ancak, kimileri, şi mdilik beklerneye onu ikna e t ti
ler. Bu işler olu p biterken de, Manouel Komnenos, kendisini tut
sak almış bulunan Türkle birlikte çıkageldi ; bu Türk impara tora
sı ğındı. Söz konusu adam [Büyük Selçukl u Sultanlığını n komu
tanlarından Em1r Erbasan], şu ya da bu nedenle, Sultanın gözün-
130
den düşmüş bulunuyord u ; öyle ki o kişi [Sultan Alparsl an] bunu
tutsak etsinler diye bunun üzerine ordu göndermişti26. O zam a n
bu da, korkusundan, i mparatora sığınınayı yeğlemişti27 v e h e
m e n Başkan rütbesi veril mekle ödüllend irildi. Boy yönünden
özellikle aşırı kısa boylu ve [ayrıca] biçi msiz [çirkin biri] idi.
2 6 Vr: Erbasan, b a lı doğrul lusunda kaçmakta ikr:n önüne çıkan Manouel or
dusuyla savaşmak zorunda kalmıştı.
27 Böyle yapmasını, tu tsak aldığı Manouel Komnenos öğütlemiş ve onu ikna
etmişti. Bu konuda hem Nikcphoros Bryennios'un hem de Anna Konınc
na 'nın yapıtında bilgi vardır. Erbasan artık Rum i mparatoru hizmetindeydi
ve Malazgirt savaşıyla biten seferde dahi Rum ordusu içinde yer aldı ; daha
sonra Anadolu Beylerbeyi durumundaki Nikephoros Botaneia les'in hizme
tine girdi ve onun imparatorluğa geçmesinde, Süleyman Şah'ın desteğini
sağlamak üzere arabuluculuk ederek önemli rol oynadı (Bryennios, l ll 1 6).
28 i mparatorluk ordusunun seferlerinde, ilerleyişi artık karadan sürdürmek
üzere çıkılması o dönemde adet olmuş iskeleye yani i zmit Körfezi güney
kıyısında şimdiki Yalova feribol iskelesi yerinde olan Pylai/Kapılar adlı, bir
i mparator sarayının bulunduğu iskeleye değil, onun doğu ilerisinde, daha
eski dönemlerde aynı amaçla kullanılan, Dil denen çıkıntının ucunda, şim
diki Hersek köyü yakınında bulunan Helenapolis kentinin iskelesine (Mik
hael Attaleiates, özgün metinde s. ı 43).
131
kili duran ve çadıra [tavanına] d estek olan direk, görülür bir ne
den olmaksızın, kırıldı ve çadırı da birlikte çekti [kendisiyle bir
likte yıkılması n a yol açtı ] . Bu dahi, h er n e kadar kötüye alarnet
sayıldıysa da, i m p aratorun atılgan tutumuna hiç mi hiç eksilme
getirmedi ; i mparator [il kçağ Phrygia 'sını kapsayan] Anatalikon
iline kadar, alışı lm a mış büyük koru n m a önlemleri al arak, ilerledi.
Ve küçük bir ord u gah yeri nde29 çadır kurulduğu sırada, bir yer
de [atların yiyeceği, arabal arla taşı n an samanın konduğu yerde ?]
yangın patlak verdi ve bütün çadırları kül e ttiği gibi, ardında yal
nız koşu m takımları ve arabal arla, h ükü mdara ait atla rı yarı yan
mış durumda, bıraktı. Bu olay dahi i m parator tarafından kötüye
ala rnet sayıldı. [Romanos] Oradan ayrıl ı p Halys/Kızılırmak'ı geçti
ve Kaisareia/Kayseri 'ye doğru ilerleyip Soğuk Pınarlar denen yer
de ordugah kurd u ; burada, işl edikleri kabahatler dolayısıyla
N emçe'lilerden bazısı ha kkında sert davrandı. Bunun üzerine on
ların oluşlurdu ğu birlik ayaklandı, anca k beriki hemen ord usu
nun başında [onların karşısında savaş düzenine geçmiş olarak]
göründü ve bunun sonucunda ayaklananlar baskına uğra tılmış
durumda kaldılar ve onları [boyun eğmeye mecbur bırakarak] ye
niden savaş yol daşı edindi. Ardından Theodosiopolis/Erzuru m'a
va rdılarJü ; burada ord uyu [biri kendi buyruğunda kalmak üzere
132
üçe] bölüp, her bir böl ü m e, yanına iki aylı k yiyecek almasını bu
yurdu, çünkü işgal edeni olmayan [Türk akınları nedeniyle terke
dilmiş, ı ssız bırakılmış] yöreni n i çinden geçmek söz konusu i d i ;
böyl ece, bölümlerden birini, en yiğitl erinden b i r Latin savaşçı
olan R ouseli os'a verdi ve ona, [Türklerin Anadoluya yaptıkları
akınlar i çin çıkış üssü edindiği] Ahlat üzerin e saidırmasını emret
ti. Ord unun ikinci bir bölümünü de başka birine verip, ona,
M antzikert/Malazgirt'i işgal etmesini emretti ; i m paratorun ken
disi ise, ordunun, savaş gücü ol mayan, geri kalanının [üçüncü
bölümün] başında kaldı. Malazgirt, imparatora anlaşma ile tes
lim oldu, çünkü Türkler [oraya Selçuklu Sultanlığının yerleştirdi
ği garnizon] korkuya kapılıp, [canımıza d ak unulm ayacak ve çı
kıp gidebil eceğiz diye] güvenceler isteyerek [bunların verilmesiy
le] orayı terketmişti31 • Bu sırada, askerler gereksinim mal zemesi
ni topl a mak ü zere [Malazgirt hisarı dışı n d aki berkitilmiş ordu
gahtan] çıktıklarında, birdenbire düşmanın sal dırısına uğradılar.
Bunu h aber alan i m parator, onlara [düşm a nl ara] karşı Magistros
[rü tbeli] Nikephoros Bryennios'u, bir birliğin başında, gön derdi ;
bu kişi Türklerle çatıştı ve ordusunun geril emektc olduğunu gö
rerek, takviye isternek üzere adam gönderdi . Bunun üzerine i m
parator, düşmanın kalabalık sayısını bilmediğinden, Bryennios'u
korkak d iye suçladı ve onun hakkında kaba davranışta bulundu.
Ta m o anda, öyle denk gelmiş olarak, [ordu gahtaki ayinde] pa
paz i n cil oku m aktaydı ve [oradan aktararak] şunu diyordu : "Ba
na eziyet ederseniz, siz de eziye t görürsünüz". Yine de, [impara
tor,] M agistros [rü tbeli] N ikephoros Basilakes'in kamutasında bir
ordu birl i ğini gönderdi ; bu kişi Bryen nios'un kuvvetleriyle birleş-
133
ti ve muharebe bir süre boyu nca dengel endi. Ardından, Basilakes
[coşkunlu ğa kapılıp] adamlarıyl a birlikte [hem de] en ön safta
çarpışarak, düşmaniara karşı sal dırd ı ; bunun üzerine hasımları
gerilediler ve heriki de onl arı kovaladı, a n cak bu kovalama sıra
sında Bryennios kendi askerleriyle o n u izlemiyord u. Düşmanın
ordugahına yaklaştığı sırada, atı yaralandı, o zaman atından in
di ve silah donan ımının ağırlığından dol ayı rahat hareket edeme
yerek, düşmanları tarafından kuşatı l d ı ve esir edilip Sultan'a gö
türüldü. Bu sırada M a gistros [Basilakes], Sultanın önünde yal
taklanıcı yolda davranmadı ; fa kat bu da [Su ltan da, yiği tliğe say
gısından] ona esir m u amel esi etmedi ; hatta onu sık sık yanına
çağırıp ona imparator h akkında sorular sordu ve ona ken d i or
dusunu [ord unun ne ka dar kalabalık sayıda olduğunu] gösterdi.
Basila kes, etkilenerek, Sultan'ın gücü h akkında övücü sözler et
ti, ancak ona, i mparatoru n karşısına çıkmanın ken disi için hayır
lı olmayacağını [Romanos'un bu kalabalık orduyla baş edecek
kadar iyi bir komutan ve yiği t savaşçı olduğunu] söyl edi. Diğer
yandan, i mparator, kendi yanında kalan askerlerle, ne olup biti
yor diye öğrenmek üzere [keşi f a ma cıyla çevrede dolanmak için]
ordugahtan çıktı ve yükseklerde öğleden sonraya dek [meydan
savaşı verrn eğe gelecek düşman ordusu veya bir düşman birliği]
bekleyip, geriye döndü. Bu sırada Türkler hemen onun orduga
hını kuşa lmışl ard ı ve ordugah çevresinde dörtnala at sürerek ok
l arını fırlatıyorlardı ; onların anlaşılmaz b ağırmalan ve köpeklerin
havlamaları [köpek havlayışına benzer nara a tmaları] ise askerle
rin [Rum askerlerinin] aklını başı n dan alıyordu . Böylece o akşam
geçti ; ve sabah olunca, Uz'lardan [Rum hizmetindeki Kuzey
Oğuzlan'ndan] bir al ay, düşmanların ya nına ka tıl dı ; bu olay, ge
ri kalan Uz'ları da kendileri nden kuşku duyulan kişiler durumu
n a düşürdü.
134
[ 1 4. Malazgirt hisarı yakın ı ndaki çarpışma ve Andrani
kos Daukas'ın ihanetine u ğrayan Romanos'un yenilgisi,
tutsak edilmesi]
Bunun üzerin e lmparator, ol abildiği n ce çabuk, Ahl at'taki ordu
böl ümü yardıma seğirtsin diye h aber vermek üzere adam gön
derdi ; anca k onlar [ora daki ord u bölümü, kendisinin bulunduğu
yere] çıka gelmediler -çünkü oradaki iki komutandan biri, Tark
h aniotes, Sultanın yöreye varışın ı öğrenir öğrenmez, R ouselios'u
da kendi aklına uydurmuştu ve [ikisi], kendi ordularıyla [kol ordu
larıyla] birlikte, Rum ülkesinin i ç bölümlerin e d oğru yönelmişler
di [oradan k a çmışlardı]- ; Diogenes, adamlarıyla (yanındaki ko
mu lanlarıyla], ertesi gün meydan savaşı vermek kararına vardı ve
böyle olunca, sabahtan , çatışma i çin h azırlanmaya girişti. O ara
da, b3rış pazarl ı ğı etmek üzere Sultan 'ın elçileri gel diler ve lm
para tor, her ne kadar onl arı konukseverlikle [denecek kadar iyi]
karşılamadıysa da, buna rağmen, onları dinleyip, şu sözleri efen
di'lerine iletmel erin i isted i : "Eğer benimle karşılıklı konuşmak is
terse, halen ordugah kurmuş bulunduğu yeri bıraksın ve daha
uzakta bir yere geçsin ki benim de bana düşeni yaparak, Rum or
dusuyla, şimd i Barbar ordusunun bulunduğu yere geçmeme sıra
gelsin"32. Elçilere böyle yüksekten atar havada konuştuktan son
ra, onlara, gitmel erini ve kısa sürede [Sul tan 'ın yanı tını getirerek]
yen i d en gel m el erini buyurd u . Elçiler, onun ön erisini Sultan'a
i l e ttiler ve Sult a n da kendi k urmayl arıyla , barış yapma konusu
için danıştı . B u sıra da i m parator, kendisine aşırı güvenirlik gös
tererek ve yakınları n da n bel l i bazı kişilerin ö ğütleri sonu cu n d a ,
sa n d ı k i , güya Su ltan k e n d i ordusu [ o sırad aki mevcu dunun az
l ı ğı yüzünd en] savaş kaza n a ca k h a l d e bul u n ma d ı ğından dolayı
ürk mcktcymiş ve o kişinin barış istemesin in nedeni, meydan sa-
135
vaşını erteleyerek b öylece [zaman kazan makla] daha büyük kuv
vetleri bir araya getirmek [istemesi] imiş; [bu kanıya kapılan Di
ogenes,] artık elçilerin geriye dönmesini bekl emedi ve başka hiç
bir şey düşünmeye de gerek görmeden borazan çalıcı l a ra savaş
havasını borazanla çalmaları buyruğunu verdi. Baskın saldırısı
Barbarları dehşete düşürdü, ama b u n a rağmen karşıda saf tut
tular ve Rumları n ilerleyişine karşı çatışmaya girmeden mevzile
ri nde kal dılar; n e gerilediler ne de çatışmaya girdiler [saldırdılar] .
Akşam çökmeye başlamıştı k i , [geride bıraktığı] ord ugahında
nöbette kalan a sker birliğinin söze değmez güçte olduğunu bi
len ve belki düşman o rdugahı işgal etmek üzere saldırıya geçer
d iye çekinen i mparator, meydan savaşına girmeyi ertelernek ve
ordugaha dönmek kara rını verdi ; böylece, im paratora özgü la
barum'u33 da götürerek [ön ünde taşıtarak], kendisi dönüş yol u
n u tu tup, ordu n u n da aynı şeyi yapmasını buyurd u . Böyl ece,
! askerlerinden) onun yakınında bulunanlar, herh angi bir ka rşı
çıkma gös termeden, buyruğuna uyd u l a r ; ama az çok m esa fede
kalmış bulunanlar, i m para torun geriye dönmesini kaçışa koyul
ma sandılar ve en önce de Kaisa r'ın34 oğl u Andronikos bu habe
ri [i mparator savaştan yılmış, kaçmaya koyulmuştur haberini]
o rdunun taburları arasına yaydı ; çünkü Ka i sar ve oğu ll arı, ezel
den beri fırsat kollamakla idiler ve i mpara tora karşı gizlice
komplo kurmaktaydı l a r. Böyl ece, An dron ikos, hemen a skerl eri ni
toplayarak -bu n ların sayısı az da değildi-, büyük bir h ızla, or
d u gaha geri dön meye seğirtti ; bu olay üzerine geri kal anlar da
çekilişe [kaçışa] koyulmak zorunda kaldılar; imparator bunların
böylece d üzensiz biçimde [karışıklık içinde kaça rak] geriye dön
d ü klerini görün ce, yürüyüşünü durd urdu [ve kendisi ilerleme sı
rasında en başta, dön üşe geçilince en sonda kaldığından, ileri-
136
deki birliklere haberci göndererek, bozgun biçiminde toplu kaçı
şı engellemek üzere] , koşmakta olanların oldukları yerde durma
sını buyurdu . Am a hiç kimse onu dinlemedi ve kaçış, süregitti ;
h a tta, düşmanlar Rumların n e kadar çıl gı n ca bir kaçış içinde bu
l u nd u klarını görerek, bu hali, bir Tan rı işi n in sonucu saydılar ve
hemen i mparatora karşı saldırıya geçtiler. O zaman bu kişi, çev
resin d e bul unanlarla birlikte, çarpışmak üzere d urdu ve yiğitlik
göstererek, bir n oktaya kadar düşmanları geriye sürd ü ; ardından,
[yanındaki askerlerin] kimi öldürül ü p kimi de tutsak alınınca, im
parator Barbarl arca kuşatıldı ama o zaman dahi tesli m olmadı.
Vurdu da vurdu ve birçoğunu öldürdü, ta kendisi elinden yara
lanıncaya ve bu yüzden dermansız düşünceye, artık ne hasımla
rı yl a çarpışabilir ne de kaçıp kurtulabilir hale gel inceye kadar;
çünkü atı d a aklanarak yere serilmişti ; sonunda Rumların impa
ratoru tutsak alındı ve Barbarlara [Türklerin komutanlarına, on
lar tarafından da Sultan Alparslan'a] götürüldü. Sultan, impara
torun tutsak edildiğini öğrenince, doğal olduğu üzere, sevindi ;
ama kibirlerıecek kadar şişinmedi. Adı Aksan [Alparslan] idi ve
adil olması ve alçakgönüllülüğü üzerine pek çok söylence diller
de geziyordu. Bu yüzden, önce i mparatorun tutsak edilmesi ola
yın a ve kendisi n e bah tın u m ul madık lutufta bulunmasına inan
madı. H atta onu gördüğü zaman bile, [vaktiyle kendisinin] gön
dermiş bulunduğu el çiler Diogenes'i tanıyıncaya ve [daha önce]
tutsak alınıp orada [Sul lan 'ın yanın da] tutu l a n Basilakes elem
feryatlarıyla ayakları [dizleri] üzerine düşüp onun [Diogenes'in]
önünde yere secde edinceye kadar inanmadı. Bunun [gördüğü
h alin] üzerine ken disi de, sanki Tanrı 'dan esin almış gibi, tahtın
dan sıçrayıp kalktı , adet olduğu üzere o n u yere devirdi, ayağıyla
üstü ne bastı ve sonra onu kal dırdı, onu kucakladı ve ona şöyl e
dedi : " Kedere kapılma, i m para tor; çünkü i nsanlığın hal leri böy
ledir; bana gelince, ben sana, bir tutsağa davranıldığı gibi değil,
bir hükümd ara davranıldığı gibi d avranacağı m ". H emen, oncı bir
çadır ve hükümdara özgü mcıiyet [koruyucu lar, hizmetkarlcır] ve
rilsin diye buyurdu , onu sofra da ken di yanıbaşına oturttu ve bu
kişi tutsaklardan kimleri istiyorsa onl arı özgür bıraktı ; böylece,
137
birkaç gün boyun ca D iogenes ile konuşup görüştükten, arkadaş
lık ettikten sonra, onu l ayıkı i l e onurl a n dırdı, onunla uzun yıllar
i çin geçerli olacak bir barış andiaşması yaptı, hem de önceden
ona, çocuklarını birbiriyle evlendirmekle kendi araların da hısım
lık kuracaklan yolunda söz verdi ve son olarak, onun, umulma
dık on urlandırmalarla ve onurlarıdırıcı bir ma iyetle ayrılıp gitme
sine müsaade etti. O zaman, heriki [Di ogenes] Theodosiopol is/
Erzurum'a gitti ; üzerinde Barbar [Türk] giysil eri taşımaktaydı,
çünkü Sul tan onu kendisine a i t giysilerle donatmıştı ; ora da ya
ralı eli iyileşsin diye bir süre kaldı, giysilerini değiştirip Rumiara
özgü olanlan giydi . Oradan da, dönüş yolunu tuttu ; ya nında
Sultanın elçileriJS d e bulun makta idi.
Böylece, o [Diogenes] dön üşe koyuldu. Bu arada, onun tutsak
edildiği haberi Sarayl ar'a [Büyük Saray da denen saray yapıları
külliyesine] ulaşınca, saraylılar görüş ayrılığına düştül er. Kimi, yi
ne Augusta [i mparatoriçe Eu dokia] egemenlik sürsün istiyordu,
d iğer bazıl arı ise onun oğullarından en büyük [ve Diogenes'den
değil eski eşi Konstantinos Daukas'dan doğmuş] ol anlar tahta
çıksın istiyordu ; son olarak da, kimi, ana ile oğullarının bir arada
hükümd arlık etmesinden ya na idiler.
138
rütmeli konusunda ikil em yarattı. Anlattı ğım üzere ezelden bcrı
Diogenes'e nefret duyan Kaisar ioannes [Doukas] ile oğulları, fır
satı buldular [yakaladılar] ve -kendisi de Diogenes hakkında düş
m anca duygular besleyen- Hypertim os36 Psellos'un önderlik et
tiği birtakım kompl o yol daşlarını kendi yanların a çekmiş olarak,
imparatoriçe Eudokia'yı, M armara Denizinde [kıyıda ? Bir ada
da?] kendisi nin yaptırmış olduğu manastıra sürdü ler ve [onun
eski kocası imparator Konstantinos Daukas'tan olma üç oğlunun
en büyü ğü, yine de çocuk yaşta] M ikhael 'i tahta çıkardılar. Ar
dından her tarafa i mparatordan [Mikh ael 'den] mektuplar gönde
rip, Diogenes'in döndüğü zam a n i mparator olarak tanınmama
sını emrettiler. B u planın tasarlayıcısı, bizzat ken disinin de tarih
ki tabında kabul ettiği üzere, Psellos idi. Diogenes bunl arı öğren
diği zaman, bir kale olan Dokei a 'yı zaptettiJ7 ve ordugahını
onun yakınında kurdu. Bu ara da Kaisar, Diogenes üzerine oğul
lanndan küçük alanını, Başkan [rütbeli] Konstantinos'u ordu ile
gönderd i ; Di ogenes de Kappadokia'ya varmıştıJB. Frank ol an
Krispin os, kendisinin [ücretli askerliği meslek edinmiş] diğer
memleketlileriyle birlikte Konstantinos'un ordusuna katılınca,
Di ogenes, [ya kın arkadaşı, M al azgirt savaşında ordunun bir ka
nadına komuta eden, kendisi gibi Kappadokia 'lı) Th eodoros Al
yates'i onl ara karşı gön derdi. Bu sonu ncusu , onl arl a çarpıştı, ye-
36 "En Şerefli " diye kendisine unvan verilmiş olan, şerefsiz kumplocunun ön
de gideni, ioa nnes Daukas'ın yardakçısı, komplo kurup oyuncak edinmek
niyetiyle çocuk yaşta tahta çıkaracakları Vll. Mikhael Daukas'ın eğitmeni,
günümüze ulaşmış (ve dilimize çevril miş) bir tarih ki tabının yazarı.
37 Dokeia, Tosya ya da Tokal değildir; Ama sya yakınlarında eski bir hisar ka
sabasıdır. Lokalizasyonu için Attaleiates çevirimize s. 1 73- ı 76'ya bkz.
38 Zonaras bir yanılgıya düşüyor. Gerek Bryennios'un gerek Mikhael Attaleia
tes'in yapıtlarında çok açık olarak belirtildiği üzere Diogenes, ordusunu
emanet ettiği komutan Kappadokia'lı Alyates, üzerlerine gelen Daukas'lar
ordusuyla (Amasya yöresinde Dokeia hisarı yakınında) çarpışıp yenildiktcn
s o n ra , ordu bakiyesiyle Kappadokia'ya geçmiş ve orada Tyropoion (Peynir
139
nildi ve tutsak alındıktan sonra kör edildi ; bu olay Diogenes'e
aşırı derecede dokundu. Böylece, berkitilmiş bir hisar olan Tyro
poion'da bulunduğu sırada, An tiokheia/An takya 'nın Doukas'ı
[komutan-vali'si ; kendisini bu göreve atayan Diogenes'e minnet
d uyan] Ermenistan kökenli Khatatourios/Haça tur, büyük bir or
d uyla gelip onun yanına sokul du. Bunun üzerine o kişi Dioge
nes'i ya nına aldı ve Kiliki a 'ya varıp, Sult a n 'ı n göndereceği yardı
mı beklediler; ama o, ordu yolla madı. Böyle olunca [Ka isa r İo
a nnes Daukas ta rafı ndan] Kaisar'ı n oğulları ndan büyük ola nı,
Başka n [rü tbeli] A ndronikos, onun [Diogenes 'in] üzeri n e gön
derildi ve o da Kilikia 'ya varınca Haçatur ile çarpıştı19 ; meydan
savaşında Haçatur öld ürüldü40 ve ad amları, Diogenes'in yerleş
miş bulunduğu Adan a 'ya [Adana hisarınal sığındılar. Böyle olun
ca An dronikos kenti ordusuyla çevirdi ve onu kuşatmaya a l d ı ; kı
sa süre sonra Diogenes, anlaşma uyarınca tesl im oldu. An laşma,
tah tın terkedilmesini ve önceden saçını keşişlere özgü biçimde
kestirip [keşişliğe geçerek] sıradan birey olmasını ön görüyord u.
H atta , anlaşmaya uyulacağının güvencesi olarak i mpara tor ! a m
cası ioannes Daukas'ın kuklası duru mundaki VII . Mikh ael] tara
rından başpapazlar [üç piskopos] da gön deril mişti ve bunlar ye
min ederek, Diogenes'e, ken disine hiçbir kötülük gelmeyeceğini
d oğrulamışlardı. Bunun üzerine Diogenes onlara güven göstere
rek, keşiş en tarisi giyip, ortaya çıktı ve Andronikos'a teslim oldu.
O zaman Andron ikus onu yanında götürdü ve Kotyaeion/Kü tah
ya 'ya varıp, [yazılı] emirlerin gelmesini bekl eyerek orada kaldı ;
Diogenes ise, birılerinin kötü niyetle ona i çsin diye [içeceğine ka
rıştırarak] verdi ği bir zeh ir yüzü nden h astalanmıştı. O zaman,
140
[amcası Kaisar ioann es Dauka s 'ı n kuklası durumundaki yeni im
parator Vll . M ikhael] hiç kimseye kötülük etmemiş bu kişinin kör
edilmesi hakkı ndaki hükü mda r kararını [içeren mektubu, Kütah
ya 'ya] gön d erd i ve böylece Diogenes h em en, üç başpapaz da
orad a hazır bulundu ğu halde, kör edildi ; başpapazlar bu a damın
başına gelen felaketten elem d uymasına duydular ama, ona en
küçük bir koru ma sağlamadıl ar. [Diogcnes'i tutsak ve h a in mu
amel esine tabi tutanlar] Onu en zalim biçimde kör etmekle kal
madılar; ama [açılan yaralara i l a ç sürmek konusunda] en zorun
lu önlemleri olsun [kasden] a l m a mış bulun dukları i çin, kafası şiş
ti ve yaraları kurtçuklarla doldu, onun yakın larındaki hava ise ya
ra olmuş etin çürümesi sebebin e kötü bir koku yaymakta idi.
Böylece, o perişan halde Prote/B i rinci [bizde: Kınalı] denen ada
ya götürül d ü ; orada en yüksek yerde kendisi [vaktiyle] bir ma
nastır yaptırmıştı. Bu yerde kısa bir zaman süresince yaşadıktan
sonra can verdi ve üç yıl ile seki z ay egemenlik sürmüş olarak,
i mparatoriçe [eşi, kendisi de sürg üne gönderilmiş eski i mparato
riçc, şimdi rahibe] Eudokia tarafı ndan, tam tekmil resmi törenle
gömüld ü.
Denir k i Diogenes'in başına gele nlerin h epsi Kaisar'ın emirleri idi
ve i mparator Mikh aci'in olanlard a n hiç haberi yoktu. Gerçekten,
imparator gevşek ve güçsüz karakterdeydi ve hiçbir şeyi yönet
meyi beceremeyecek biriydi, n erede kal mış ki devletin yönetimi
ni becersin . O zaman amcası Kai sar, onun sa Aığını istismar ede
rek, nefret ettiği Diogenes aleyh ine en trika çevirmeyi başarmıştı .
141
manında sarayda işe alınmıştı ve genç yaşı yüzünden Nikepho
ritzes [Nikiforicis okuyu n u z ; Nikephoros'çuk] adını daha doğru
su l akabını taşıyordu . Hatta bu adam [şimdiki] i m paratorun ba
bası Konstantinos D aukas'ın da hizmetin e alınmıştı ve beceri kli
bir devlet adamı idi, eğitimliydi, ama hilebaz ve sinsi h uyu vardı.
Böylece, Logothetes4 ı makamı vermekle bu kişiye devletin diz
ginlerini teslim etti. B öyl elikle Side'li, kenara itil miş ol d u ; [Mik
h ael'i tahta çıkaran kompl onun baş mimarı, amcası] Kaisar ise
gözden düştü42 ve tüm devlet meka nizması , Logoth e tes'in yet
kisi kapsamına geçti ; i mparator onun el inde oyuncak oldu ve
[artık] Nikephori tzes'in karışmadığı hiçbir iş yoktu ; pek çok kişi,
herbiri farklı nedenl erle, servetlerini kaybettiler [ve Nikephoritzes
şu ya da bu yöntemle her birinin serveti üzerine oturdu] ; ve in
sanlar baskıya u ğruyorlar, eziyetler görüyorl ardı, durumu değiş
tirebilecek [h aksızlığı giderecek] hiç kimse de bulunmuyord u. Bu
arada imparator, çocukça işlerle u ğraşmakta idi ; bilgelik düşkün
leri 'nin [ph il osoph os'l arın] e n yükseği v e l-lypertimos/En Şere ni
[ünvanının sahibi] Psellos ise ona edebiyat öğretimi veriyor, kimi
zaman -bir hatip gibi kon uşabilsin ve tarih yapı tlarının anlamını
kavrayabilsin diye- ona dilbilgisi, aruz tekniği ve diyalek tik öğre
tiyor, bazan da onu felsefe anal izleri dinlemeye hazırlıyordu [bu
nun için gerekli ön bilgileri veriyordu ] . N e var ki [hazret] bunla
rın hiçbirine yatkınlık sahibi değildi ; böylece, Rumların impara
toru bu çeşi t i şl erl e uğraşmaktayken, devl e tin yönetimini başka
kişiye, biricik ve eşsiz Logothetes'e bırakm ıştı ; bu kişinin isteği
yasa gücündeyd i.
D evlet böylesine kötü durumda bulunmaktaydı ve Anadolu 'da
gidişat, be ter olmaktaydı . Diogenes'e ilişkin haberleri -yani alice
nap biçimde onurlandırdığı ve hükümdarlığına dönsün diye öz-
142
gür bıraktığı tutsa ğının, kendi memleketlileri taraf ında r ı ; ı rı r ı ı ; ı
sızca acıklı bir ölüme mahkum kılındığını ve onunla y(.l pıl;ı r ı l ı ; ı
rış anlaşmasının geçersiz kaldığını- öğrenen Sultan, çok üzüldii
ve ordusuna, Rum ülkesini istila etmesini buyurdu. Bunun üze
rin e Türkler, artık sadece talan akınlan yürütmekle yetinmediler,
tersin e bu yöreleri zaptetmeyi amaçladılar, çünkü onl arı engelle
yecek hiç kimse yoktu43.
i şte o [Nikeph oritzes] bunl arı yapıyordu ; beri yandan, i mparator
[akın i çin An adoluya girecek Türklerin karşısı n a çıksınlar diye] as
ker] kuvvetler devşirdi ve bunların komutanlığına isaakios Kom
nenos'u44 atayıp bu oluşuma memleketlileri ol an Rouselios'un
kam utası altı ndaki [paralı askerliği meslek edinmiş, zırha bürün
müş atlı] 400 Latin askeri ekledi. [Bu] Ordu i konion/Konya 'ya
vardığınd a, Rouselios, her ne sebepten ise, baş kaldırdı ve mem
l ekctlileriyle birlikte ayrı bir kuwet [orducuk] oluşturd u ; bunlar
bazan Türklerle çarpışıyor bazan d a imparatorun ülkesin i talan
ediyorlardı. O arada i sa akios Komnen os, geri kalan ordu ile,
Türklere karşı meydan savaşı verdi ama yenildi ; [ordusundan] pek
43 G üçlü olasılıkla, böyle bir buyruğun verildiğini yazarımız sadece tahmin et
mektedir; söylediğinin herhangi bir dayanağını belirtmiyor. Şurası kesindir ki
Alparslan o tür bir emir vermiş de olsa, sadece, ülkenin talan edilmesi, yakı
l ıp yıkılmasıyla devletin cezalandırılması amacındaydı. Çünkü, yazarımızın
"Türkler artık ta lan akınları yürütmekle yetinmeyip ülkeyi zaptetmek amacı
nı gücler oldular" ifadesinin tersine, ı 07 ı 'den Süleyman Şah 'ın iznik'i baş
kent edinerek Rum (Anadolu) Selçuklu Sultanlığını kurmasına ( ı 078) kadar
geçen dönemde (ki bu dönemi yazarımız yaşama mıştır; kendisinin M anauel
Komnenos döneminde yani 1 1 43 - ı 1 80 arasında öldüğünü biliyoruz) Büyük
Selçuklu Sul tarılığının Anadoluya akın yürütmüş Tutuş, Artuk gibi komu
tanları ülkeyi kendi Sultan'larının ülkesine katmak girişiminde asla bulun
mamışlardır, sırF ta lan yürütüp haraç devşirmck çabası gi.itmüşlerdir. Bryen
nios, Anna Komnena, Mikhael Attaleiates'in yapıtlarında anlatılanlar bunu
açıkça gösteriyor.
44 M i khael'in babası Konstantiııos Daukas'dan önceki imparator olan, onun
yakın dostu ve yakında öleceğini sezince tahtı ona bırakıp kendisi manas
lira çekilmiş i saakios Komııenos'un yeğeni ve adaşı ; yakın gelecekteki i m
parator ( 1 081 - ı 1 1 8) ı . Alexios Komnenos'un ağabeyi.
143
çok kişi öldürüldü, kimil eriyse tutsak edil di, bunların içinde Baş
komutanın kendisi de bulu nuyordu ; ord u gahlan talandan geçi
rildi45_ Komnen os, kendi özgürlüğünü pek çok kurtulmalık para
sı ödeyerek satın aldı ve i m parator [on un dönüşü öncesinde, ye
nilgi ve tutsak düşme haberini alınca] , ordunun Başbuğu olarak,
amcası Kaisar'ı atadı [ve onu Rousel i os'a karşı gönderdi]. Rouse
lios bu nu öğrendiğinde, Kaisar Sangarios/Sakarya 'yı geçmeye za
man bulamadan [tam oradaki köprüye varmışken ; kasdedilen,
H aymana güneybatı yakınlarınd aki ünlü Zompe/Zom pos Köprü
süd ür] o noktayı [köprüyü] işgal etti ve ord usunu saf saf dizdi ;
Kaisar ise [yüksekten atarak] ona, i mparatora teslim olursa a ffa
nail kılıncıcağını bil dirdi . Ama beriki, Barbar olduğu için, kibirle
nerek hiç olmazsa geri çekilmeyi bile düşünmedi . Bunun üzerine
meyd an savaşı yapıldı ve Kaisar'ın askerleri yenildiler; kendisi, pek
çok diğer kişiyle birlikte tu tsak alın d ı ; onunla birlikte [ve onun
buyru ğundcı] komutanlık eden [bir sonraki imparator olcıcak, o
sırada Ancıtolikon ili yani A fyon dolayl cı n komu tan-vali 'si] Bota
nei cıtes ise az sayıda askerle kcıçıp kurluldu. Böylece Rouselios,
Byzantion'a doğru yola koyu ld u ; Kaisar ve -Di ogenes ile birlikte
tu tsak d üşmüşken özgürlüğüne henüz kavuşmuş olan- Mcıleses
Basileios'u dcı zincire vurulmuş durumdcı yanındcı götürüyordu .
Kh rysopolis/Üsküdcır, aycıklcınmcıcıyı kabul etti [direnmedi], o ise
hem en orcı dcıki evleri ateşe verdi. i mp arcıtor oncı, silah larını bıra
kırsa [Grcınd-Dük karşılığı] Kouropalates ünvcınını vermek va
adinde bulundu ve hatta [Byzcıntion'da bulun an] eşini, çocukla
rıyl a , onun yanına gönderd i ; ancak Barbcır laf dinle miyord u . Bu
nun üzerine i mpcırator Rouseli os'a karşı ücre tli asker olarak
144
Türkleri seferber etti46 ve bu kişi [Rouselios], savaş gücü yüksek
kuwetleri olmadığından, Kaisar'ı özgür bırakıp onu imparator
il�ın etti, çünkü çok kişinin o n a katılaca ğını u m uyordu47. [Ama]
Birdenbire Türkler çıkageldi ve [Sapanca Gölü yakınındaki savaş
yerinde] Ro uselios, Barbar gözüpekliğiyle, düşüncesizce onl ara
karşı yürü dü [il erl edi ; o ve a da ml arı, keza Türkler, atlı ol arak sa
vaşıyorl ardı] ; Franklar [karşılaştıkları] Türklerden birçoğunu öl
dürd üler, geri kalanları kaçışa koyulmak zoru nda bıraktılar ve
onl arı kovaladılar. Franklardan çoğu [Rouselios'a göre] arkada bir
yerde kaldılar, çünkü atları uzun süre kovalamaya d ayanamıyor
du (yorgu n düşm üştü] ve dol ayısıyl a [ön deki] Rouselios ve Kaisar,
az sayı da adamla ilerlemeyi sürdürmekteydi . Kendi savaşçıların
dan böylece h ayli uzakl aşmışl a rdı ki, sayısı binl ereeye varan diğer
bir Türk kalabalığı ortaya çıktı. Bunlar onlara saldırdığından, Ka
isar ile Rousel ios bunlarla çatışmaya girmek zorunda kaldılar; bu
biçimde kalabalık tara fından çevrilmiş ve [atl arı oklanıp öldürül
düğü için] atsız olarak tutsak alındılar. Rouselios'un yardımına
karısı yetişti ve [kurtulmalık ö d eyerek] onu satın aldı, Kaisar için
ise kurtul malık parasını i mpara lor ödedi. Bunun üzerine Kaisar
[istanbul 'a] geri dönerek, saçını keşişlere özgü biçimde kestirdi48
uzan tısı Rum tarihinin bu en nefrete l ayık, en aşağılık kişisinin "mesned-i iz
zette ser-efraz" yaşamı ile kurbanı yiğit, soylu, yakışıklı imparator Romanos
Diogenes'in yaşamını ve akıbetini karşılaştırmak, ilahi adalet diye birşeyin bu
dünyada var olmadığının en düşük zeka seviyesince dahi idrakine yeter.
145
ve [üzerindeki, i mparatora özgü türdel giysileri çıkararak keşiş
entarisi giydi, çünkü belki de yeğeni onun imparator ilan edilmiş
bulunmasının öcünü alır diye çekiniyordu . O sırada, belirtmiş bu
lund uğum üzere özgür bırakılmış ol a n Rousel i os, eşiyle ve yanın
d a ne kadar Frank kalmışsa onlarl a , Armeniakon i line geçti, es
kisi gibi ora da [Şebinkarahisar'ın gü çl ü kalesindel kaldı. O zaman
i mparator onun üzerine, genç yaşta a ma ferasetli ve gayretl i ki
şi olan Başkan [rütbeli] Alexios Komnen os'u gön derdi. Bu kişi,
Amasya 'ya vardığında, Türklere [akın yürütmek için oralara gel
miş Tutuş'a] i leti gönderip bil dirdi ki, [bağlantı ve dostluk kur
dukları, ordugahla rına gelip giden, Komutan sofrasında ağırla
dıklan] Rouselios'u yakalayıp kendisine teslim ederlerse onl arı
para ile bol bol ödüllendirecektir. Bu kişi [Tutuş] dostuna ihanet
ederek Rouseli os'u [ken disini ziyarete gelmişken] tu tukladı ve
yüklü bir karşılıkla [para ile] değiş-tokuş e tti. Bunun üzerine Ale
xios onu hemen, zin cire vurul muş durumda Byzantion'a götür
dü ; Rouselios orada a ğır işkenceden geçirildi ve surları n bir bur
cunda hapsedildL
Bu hükümdarın zamanında öylesine yiyecek kıtlığı oldu ki, kişi
bir a l tın sikke vermekle tam bir medimnos buğday a lamazdı, pa
rayı neredeyse h i ç karşılığında ödemiş olurdun ; sonuçta , halkın
başına gelen bu hal sebebine, [bir l akapla anılan] impara lor ha
la ve bugün dahi la nınmakta olduğu l akabını kazandı ; gerçek
ten, bir kimseye ondan bahsetmenin [bahsed ilenin o olduğunu
anla tmanın] , onu Parapinakios [hepten hiç yerine] diye anmak
tan daha iyi yolu yoktur.
146
her iki taraftan çok kişi öldürül dü- belirli bir ülke bölümüne bo
yun eğdirdiler; buna rağmen, zaptettikleri arazileri terketmek zo
ru nda kaldılar ve u ğradıkl arı yenilgi sonrasında, i mp aratorlu k ül
kesinden kovul u p böyl ece kendi arazilerinde kal dılar.
B u h ü kümdarın babasının hizmetkarlarından, N estor adlı, Esvap
çıbaşı rütbeli biri, Tunaboyu ilindeki Daukas [komutan-vali] ma
kamına yükseltildi ve [ora da] imparatora karşı ayaklanma çıkma
sın a sebep oldu. Böylece bu kişi, Peçeneklerin başı olan Tatous
adlı biriyle andiaşma yaptı ve ikisi [kendilerine bağlı savaşçıl arla]
Kentlerin Sultanı 'n a kadar gelip surl arın önünde ordugah kurdu
l ar. imparator ondan [Nestor'darı] silahlarını bırakm asını isteyin
ce, bu kişi, eğer Logothetes Nikephoros'u kendisine teslim eder
lerse ya da, son u ç olarak, onu [erkten] u zaklaştımlarsa -çünkü
b u kişi kamunun başına bela idi- o işi yapmaya arnade olduğu
yanıtını verdi . i mparator bunu reddetti ; bunun üzerine gerçi
N estor kenti terketti ama yi ne de Trakya'yı, Makedonya 'yı ve ora
lara bitişik Bulgar arazisin i talandan geçirdi, sonunda Peçenekie
rin ülkesine h areket etti.
i mpara torun, Augusta/imparatoriçe olarak taçlandırdığı [eşi,
Alan/Gürcü Prensesi] M aria Alan e'den [Gürcü M aria 'dan] bir oğ
lu olmuş, onu babasının onuru n a, Konstantinos diye adlandır
mıştı ; ona, h ükümdara özgü başbağı -taç giydirdi [küçük çocuk
iken ortak-i mpara tar ilan etti] ve Lombard ia hükümdan Rober
to'ya elçi gönderip, onun kızını ken di oğluyla nişanlamak üzere
istekte bulundu ; [isteği kabul edildi,] bu kız gel di ve [saraya alı
nan yabancı geliniere uygulanan adet üzere, Rum kü ltürüne uy
gun bir ad olarak] Helene adını aldı. O günlerde Byzantion'da,
yüzü nde bir tek gözü bulunan keçi gibi hacaklı bir bebek doğ
du. O arada, Barbarlar [Türkler] An adolu'yu ta landan geçirip yol
ları üzerind e karşıl a ştıklarını öldürmekte olduğundan, An adolu
lular istanbul'a sığınmakta idiler. Aynı dönemde, kamunun çıka
rını gözetecek hiç kimse ol madığından -çünkü i mparator Psel
los'dan öğrenmekte olduğu, aruzla şiir yazma konusunda çalış
m al arla u ğraşmaktaydı- kı tlık h alkı eziyordu . Daha açık konuşa-
147
cak olursak, insanlar gerçek anlamda, a çl ıktan ölüyari ardı ve san
ki bunlar yetmezmiş gibi ardından veba çıkıp sonuçta pek çok
insan, birbiri ardınca, öl d ü ; öyl e ki canlı kalanlar ölüleri gömme
ye yetişemiyord u. Ve ölüler o kadar çok sayı daydı ki, sık sık, bir
den çok kişiyi tek bir tabut i çinde gömdüler ve meydanlar ceset
lerle doluydu. Böylece h er yerde, bu bel a lar sebebine, ama bir
yan d an da üstelik i nsan l ar h aksız vergilendirmeyle ezildiklerin
den, h üzün verici bir h ava egemendi.
l şler böyle giderken, [ 1 078 yılında] An adol u 'nun ileri gel enlerin
d en en nam l ı olanlar, h ep birlikte ayaklanmaya karar verdiler, hü
kümdar olmak üzere Kouropalates [ünvanlı] Nikephoros Botane
iates'i seçtiler ve onu imparator ilan ettiler. Bu ol ay, i mparatoru
[Mikhael 'i] dehşe te d üşürdü, çü nkü biliyordu ki, bir zaman gele
cek, N har fi M harrine üstün gelecekti [bir fa lcı öyle demişti] . Bo
taneia tes seçkin ailedendi ve soyu Phükas'lar ailesinden [h aneda
n ından] gelme sayılıyord u. Bunun üzerine impara tor Türklerle
[Anadolu'da bulunan ama henüz iznik'i ele geçirmiş ol mayan
Kutalmış oğlu Süleyman Şah ile] anlaşmaya vardı, eğer asiyi ya
kal arlar ve kendisi nin ellerine teslim ederlerse onlara bol bol ar
mağan vermeyi va ad etti. Bu arada, belirtmiş olduğum üzere,
Bo taneia tes An adolu'da [Anatolikon ilinde] imparator ilan edil
mişti ve hükümdar olara k Byzantion 'a döndü [Mikhael, istan
bul'da halkın ve ileri gelen lerin büyük baskısıyla tahtı bırakıp ke
şiş olmak zorunda kal d ı] 49 ; Ba tı'da [Rumeli'nde] ise, Dyrrakh i
on /Draç kom u tan-valisi ve Başkan [rü tbeli] Nikephoros Bryenni
os, kendisini görevden aldıklarını [Mikhael 'in onun yerine ve üs
telik onu tutuklamak göreviyle, onun gibi Malazgirt gazisi oldu
ğunu gördüğümüz Basilakes'i bir orduyla gönderdiğini] öğrenin
ce kendisi d e baş kaldırmasını ilan etli ve impara tora özgü sim
geleri [mor/crguvan entari, aynı renkte ve incilerle bezenmiş san
dallar] giyerek, oradaki birliklerin başında, çekip gitti, yeriisi ol-
148
duğu [ve yand aşlarının egemen bulunduğu] Edirne'ye vard ı ; ora
da kardeşi [komutan ; bir ordu bölümünün başındaki] i oannes ile
birleşti ve yanına kalabalık sayıd a ü cretli askerlerle M akedonyalı
askerleri çekince iktidarı devirme h arekatına girişti. [istanbul 'da
henüz tahtta bulunan i mparator M ikhael 'e bağlı] Theodoraka
nos, Bryen nios'un ordusundan bir bölümle çatıştı, ama yenildi ve
tutsak edildi. Aynı sırada, Bryennios'un ordusuna, yalnız Rha
i destos/Tekirdağ halkı değil, ama Panion [veya Panidon/Panidos;
Tekirdağ'ın yanıbaşında, kıyı daki Barbaros] h alkı dahi katıldı.
Böylece, asinin baş kaldırması güç kazandı, Bryennios kardeşine
Kouropalates rütbesini verdi ve onu, kenti hemen işgal etsin di
ye ordu ile Byzantion'a yolladı. Ayan Mecl isi üyeleri [eşraf, il eri
gelenler] onu, Logothetes Nikephoros'a karşı besledikleri tiksinti
ve i mparatorun yeteneksizli ği sebebine, atasözünün dediği üze
re, kucaklarını açarak karşıl aya caklar sanarak avun uyorlardı ; b öy
le iken, işler onun bakımından h ayırlı doğrultuda olarak kendini
göstermedi. G erçekten, n e kadar asker gönderdiyse bunlar Blak
hernai'nin [kentin kuzeybatı köşesindeki Ayvansaray semtinin]
surlarına vardılar ve saf saf dizildil er, ama hiçbir iş beceremedil er.
Böyle olunca, [Hal ic'e dökülen dere üzerindeki] köprüyü aştılar
[ve Haliç kuzey kıyısında Boğaz'a doğru ilerledil er] ve Kent'in
[Konslan linos Kcnti'nin, i s tanbul 'un] karşısı nda bulunan araziye
[hem H al i ç kıyısı hem de Boğaz kıyısı ol an, zengin evlerinin bu
lunduğu yöreye, şim diki Karaköy yöresine] varıp, orada bulunan
konutları yak tılar ve Athyras/Küçü kçekmece'ye dönd ül er. O za
man, i mparator [Mikhael] bunca belanın içinde bulun duğundan,
Rouselios'u özgür bıraktı ve konuşmalarıyl a, para vermekle [hın
cını ya tışlırıp] onu, Byzanti on'da kalan i mpara tora bağlı birlikle
rin komutanı Başkan [rütbeli] Alexios Komnenos ile birlikte,
Bryennios'un kardeşi üzerine yürümeye razı etti. Bryen nios'un
kardeşi bunu öğrenir öğrenmez, daha erken davrandı ve kaçtı ;
an cak, geride kalan Makedonyalıl ardan kimi öld ürüldü kimi tut
sak edildi.
149
[ 1 8 . Botaneiates'in Mikhael 'i devirip tahta geçmesi]
O dönemde, kalabalık sayıda Peçenek, Edirne üzerine akm a çık
tı ; kenti kuşattılar ve çevresin i ta landan geçirdiler; Bryennios, pa
ra vererek, b u Peçenekleri kentten u zakl aşmaya razı etti. O za
m a n , kardeşi, Kyzikos'a [Bandırma-Erdek arasında kalıntıl arı gü
nümüze ulaşm ıştır] geçti ve orada kentin halkını yandaş edinme
ye çabal adı. An cak bu yörede Rouselios ile karşıl aştı ; Rouselios
onu hezimete uğrattı. Yakın zamanda, Patrik i oannes Xiphilinos,
l l yıl ve 7 ay cema a t önderliği ettikten sonra, can vermişti ; bu
nun üzerine onun yerine, aslı nda eğitim görmemiş ol an, ama her
çeşit erdenıle bezenmiş ve bu yüzden i mparatorun [Mikha el 'in]
çok saygı gösterd iği keşiş Kosmas yetkilendirm e töreniyle göreve
getirildi.
Bu arada Botanciates çeşitl i ulusl ardan ordu devşirmekteydi ;
bunların arasında Türkler d e vardı ve onların d a arasında Pers
soylususo Koutloumus [Kutl umuş/Kutalmış; daha doğrusu, onun
oğlu Süleym an Şah] seçkinlik gösteriyordu ; bu kişi, Sultarım hı
sımı ol duğu halde, bu kişiden [Sultandan] erki kendi hakkı oldu
ğu iddiasıyla istemekteydi ve her ikisi şimdiden savaş için hazır
lanmaktaydı. Bu h aber Halife'ye ulaşır ulaşmaz (H alife'nin büyük
saygınlığı vardı çünkü Muhammed'in soyundan gel me sayılıyor
du), halkı arası nda belki iç savaş çıkar diye onu büyük ürküntü
ye d üşürdü. Böylece, Halifen in evinden çıkması na ve dışarıda do
laşmasına izin veril m ediği halde, bu kişi töreyi çiğneyerek hemen
dışarıya çıktı ve erk üzerindeki hak iddiacılarını bulmak [onlarla
görüşmek] istedi ; bunları savaştan vazgeçmeye razı etti ; keza,
Sultan, ülkesini bölünmemiş ol arak muhafaza edecek, ama hısı
mının Rum ülkesinden bir bölümünü işgal etmesi ve ora da ege
menlik sürmesi için h er biçimde ona yardı mcı olacaktı. Böylece,
ikisi anlaşmaya vardılar; bunun ü zerin e Koutloumous o sıra da
ıso
Botaneiates'in yanında [onu d esteklemek üzere] çarpışır durum
da olara k, bu lunm aktaydıs ı . Bu durumda, Botanei ates, yanında
savaş gücü yüksek bir ordu [Sül eyman Şah'ın, onun yanına kat
tığı kalabalık sayıd a atlı Türk] ile N ikaia /i znik'i zaptetmek üze
re, seğirt ti52. Gerçekten, bu hisard aki koruyucu birlik ken d i iste
ğiyle ona teslim ol d u , bir yan d an da h er gün , Kent'ten [istan
bul 'dan] oraya p e k çok kişi [Bota nei ates ord usuna katılmak için]
varıyordu . Böyl ece gidişat, Botaneiates i çin kolaylık sağlayıcı so
nuca vard ı ; hatta Kent'te [istanbul 'da] M üjde gününde [isa 'yı
d ağuracağının Meryem 'e müj d el en mesi gününde] halk, ileri ge-
151
l enler ve yüksek dereceli papazlar toplandılar ve baş rolü Antak
ya Patriği Aimilianos ve lkonion /Konya M etropoliti oynamakla ,
onu l mparator ilan ettiler. B u n u n üzerine devletin ileri gelenle
ri53 bölüklere ayrıldılar ve ardarda saflar h alinde yürüyüşe geçe
rek d oğu yandaki sarayl ar külliyesin e54 karşı [yani, l mparator
Mikhael 'e karşı] yürüyüşe geçtiler; o yapıları işgal edip hemen
kendilerine bağlı bir koruyucu birlik yerleştirdiler. lmparatoriçe
Maria ve oğullarıyla birlikte Blakh ernai sarayın a sığınan l mpara
toru, altı buçuk yıl egemenlik sürdükten sonra tah ttan indirdil er,
ona keşiş entarisi g iydirdiler ve onu Stoudios Manastırı 'na g ö tür
düler. Bu olay Cu martesi günü, kilisemiz Lazaras'un Efendimiz
ve Kurtarıcımız tara fından diriltilişi mucizesini kutlamakta iken
gerçekleşti. ·ı şte Mikhael 'in bu biçimde tahttan düşmesi sonrasın
da, Botaneia tes, kendisi bir zah mete girmeksizin hükümdarlığı
onu bekler buld u ; bunun üzerine Kentlerin Sul tanı'na doğru
ilerledi. Logothetes Nikephoros ise Kent'i terkedip, Heraklc
ia/Marmara Ereğiisi'nde ordugah kurmuş bulunan Rouselios'un
yanına g i tti. Böylece, Mikhael'i tah ttan indirenler, taht boş iken
saraylar külliyesinde üç gün boyunca n öbet tu ttuktan sonra , ge
lişini çabuklaştırsın diye Botaneiates'e h aber sa ldılar. Bunun üze
rine o da önden bir h izmetkarını, Borilas'ı gönderdi ve sa rayı
onun vasıtasıyla işgal ettikten sonra, kısa sürede kendisi de çıkıp
geldi [Prain etos/Karamürsel 'e geçti ve oradan, kendisini almaya
gelen, hükümdara ait gemiye binerek, başken te vardı].
5 3 Zonaras'ın kullandığı "tes pol i l eia s o i exoklıoi" (devletin ileri gelenle ri ) de
yişi yerine, yap ı tı çağdaş Yunancaya çeviren Gregoriades'in "e i thynousa ta
xe" (egemen sınıf) deyişini kullanması, metne müdahale etmek olmuş.
54 Hippodromos M eydanı/At M eydanı ile güney aşağısındaki deniz kıyısı ara
sında uzanan Büyük Saray'a. Batı yandaki saraylar külliyesi, ken tin kuzey
batı ucunda Blakhernai/Ayvansaray sem tinde bulunan idi.
152
[ 1 9. Bota n ei a tes'in egemenl i ği dönemi]
Botaneiates saraya varır varmaz, Büyük Salı [Nisan ayında, pas
kalya haftasının i çine düşen Salı] gün ü n de Patriğin elinden taç
giydi ve halk yararın a giriştiği ilk h ayır işi, herkesin kam u h azi
nesine olan borçlarını, istisnasız, sil erek alicen ap bir fermanla
borçtan ibra etme yasası çıkarmak oldu. Bryennios Batı 'da [Ru
meli'nde] başkaldırısın ı sürdürdüğü n den, Botaneiates ona , isya
nına son verdiği takdirde Kaisar [yardımcı imparator] ünvanı ve
receğini ve bu kişinin kendi işbirlikçilerine [i mparator imiş gibi]
da ğıttığı rütbeleri onayiayacağını bildirmek üzere elçiler gön der
di. Ancak Bryennios, hükümd arl ı ğa geçmeyi yanıp tutuşarak is
temekteydi ve azimliyd i [aralı olmadı] ; bunun üzerine o kişiye
ikinci bir elçi kurulu gönderdi ve bunu üçüncüsü izledi. Ama o
kişi, burnu Kaf dağında tutumunda direndi ve elçileri yakışık ala
cağı üzere kabul etmek yerine, onları h or görücü biçimde kovdu.
Böylece, i mparator barışçı yoldan hiçbir şey elde edemiyeceğini
anlayı nca, isteğini n öyl e olmamasına rağmen, savaş yoluna baş
vurdu ve Alexios Komnenos'a N obelisimosss rütbesini verdikten
sonra onu M egalos Domestikos [Beylerbeyi] atadı ve onu Rum or
dusunun başına geçirip ona, Bryennios'un üzerine saldırmayı bu
yurdu. Alexios onunla [Bryennios ile], [Silivri doğu yakınında] çok
sayıda ve zengin kayn aklarla sulandığı için Kalabrye [iyi kaynak
lı, iyice bol kaynaklı] denen yerde çarpıştı56; orada onun ordusu
nu [Süleym an Şah 'ın yardıma gönderdiği 2 000 Türk atlısı saye
sinde !] kol ayca yen di, asinin askerleri ya öldürülmüş ya da kaçışa
55 i talya ncadaki "En soylu " anlamına gelen sözcükten bozma bir rütbe adı ;
Korgeneral karşılığı olmalı. J\nna Komnena'dan öğrendiğimize göre, aynı
hükümdar, kendi hizmetine giren Türk Beyi Çaka 'ya Protonobelisimos (Bi
rinci Nobelisimos) rütbesini vermişti ki, bu besbelli N obelisimos'un üzerın
dedir ve Orgeneral karşılığı olmalıdır.
56 Bu konuda, asinin oğlu ve adaşı (Anna Komnena'nın eşi) Nikephoros Bryen
nios'un Tarihin Ö zü adlı yapıtında ayrıntılı bilgi vardır. O yazar, savaş yeri
ni Kal obrye diye anıyor. Kasdedilen, Silivri'nin kuş uçuşu 6 km. kuzeyba tı
sındaki Gelevri (şimdi, Yolça tı) köyüdür.
153
koyulmuş olduklarından ve Bryennios'un kendisi yalnız kalmış
bulunduğundan, onu yakaladı ve zavallıyı kör ederek onu kör ha
l iyle Kentlerin Sultanı 'na getirdi. işte Bryennios ayaklanmasının
sonu bu oldu ; h ükümdara karşı, başkalarının yanı sıra, Varan
gos'lar [baltalı uzun mızraklar taşıyan ve i mparatorun özel koru
ma birliğini oluşturan kuzey Avrupalı paralı askerler] de ayakları
dı ; bunlar onu öldürmeyi tasarlıyorlardı. Ama onların karşısına
çıkmak üzere Rum ordusunun diğer bölümü gönderilince, bunlar
yalvarmaya başladılar ve sonunda onlara af bahşedildi.
Bu imparator eşi n i kaybetmişti ve pek çok eş adayı onun çevre
sin d e dolanmaktaydı ; bun ların arasında [eski] i m parator Do
ukas'ın kızkardeşi Zoe de vardı. Ama beriki, [önce imparator
Konstantirıos Doukas'dan, sonra Romanos Diogenes'den dul kal
mış] i m paratoriçe Eudoki a'yı yah u t da öncülünün [Vll . Mikhael
Doukas'ın] eşi G ürcü Maria 'yı arzu etmekteydi. Böylece, Eudo
kia 'yı kendisine getirsinler diye adam gönderdi ; söylendiğine ba
kılırsa o da [öneriyi] kabul e t ti ; ne var ki i m para tor, tasarımından,
birtakım keşişlerce [dul ka lmakla da olsa bir kadının üçüncü kez
kocaya varması günahtır, bu günaha sen de ortak olma denerek]
engellendi ; bunun üzerine, -eğer Eudokia ile evlenmiş olsaydı iş
lemiş bul unacağına göre daha küçük bir suç işlemiş olmaksızı n ;
çünkü yapılan i ş u tarımazca zina idi- [daha da büyük bir günah
işleyerek, kocasından boşanmış yah ut kocası ölmüş olmayan !]
G ürcü Mari a 'yı eş diye aldı57. Bu ned enle, nikahı kıyan papaz
[Pa trik tarafından] meslekten kovu ldu. Anla tmış bulu nduğum
üzere, ön ceki impara tor Mikhael saçı n ı keşişlere özgü biçimde
kestirmişti ve Kutsal Synodos/Kurul'un [Patrikhanede, Patrik
başkanl ığında 1 2 m e tropol i t ten oluşan en yüksek karar organı
nın] kararı ile, Ephesos/Selçuk metropoli ti ol mak üzere yetkilen
d irme töreniyle göreve atan d ı ; bu kişi , o yere bir kez gidip gö-
154
ründükten sonra, geriye döndü ve Manouel'in manastırında kal
dı. Botaneiates tahtı kaybedince ve sözü geçen M ikhael de [öm
rünün] sonuna yaklaşınca, kendisi de artık i nzivaya çekilmiş ka
dın keşiş/rahibe olmuş bulunan M aria, ken disini a ffetsin diye
ona yalvardı58 ; o da bu işi, ken disi i çi n dahi Tanrı 'dan bağışlan
ma dileyerek, yaptı.
Dyrra khion /Draç'ta [vali-komu tan görevinde] Bryennios'un ardı
lı olan Nikephoros Basilakios59, kendisi de, hükümd arlık etmek
arzusunu içinde duyuyordu ve ordu devşirdikten sonra Sel anik
üzerine yürü d ü. Orada, Bo taneiates'in hüküm dar olduğunu öğ
renince, ona yaltakl an ı cı mektuplar gönderdi, ama baş kaldırmak
için gizlice tasarımlar kurup bağlaşıklan Peçenekleri çağırdı . Bo
tanei ates bunu öğrenin ce, ona altın yal dızlı mürekkepl e mühür
lenmiş mektup göndererek, bununla, cür'etin den dolayı [ceza
landırılması gerekirken] af bahşetti ; beri yan d a n da ona N obeli
simos rütbesini verdi. An cak bu kişi, uzlaşmaz tutumda kaldı ; o
zaman üzerine Alexios Komnenos [komutasında olarak, ordu]
gönderildi ; bu kişi [Alexios] Sebastos rütbesin i aldı ve hatta Se
lanik yakı nına vardı, o ra da Basilakios'un ordusuyla çatışmaya d a
gird i ; hasımlan v e Basil akios'un kendisini hezimete uğrattı ; bu
kişi berkittiği Selanik yukarı hisarına sığınd ı ; [Alexios] kuşatma
sonrasında onu tutsak aldı ve i mparatorun b uyruğu gereğince
kör etti6D. i mparatora karşı başka kimseler de baş kaldırm ışlardı,
ama Bryennios ile Basilakios'un oluşturduğu örnekler onları yo
la getirdi ve bunun üzerine sil ahlan[nı] bıraktılar.
5B Demek, hayli ileri yaşına rağmen, gencecik (ve olağanüstü güzelliğini Arı
na Komnena'nın pek övdüğü) Mari a ile evlenen Botaneiates, yatakta iş tut
mayı becerebilm iş ; öyle olmasa idi Maria "Nikahlandık ama eli elime değ
medi" der ve kimseden a f istemezdi.
59 Adının Basilakes diye de geçtiğini, Malazgirt'te çarpıştığını ve Riımanos Di
ogenes'den önce tutsak düştüğünü görmüştük.
60 Basilakios'un baş kaldırması ve olayların gelişmesi hakkında, Nikephoros
Bryennios'un, Anna Komnena'nın, Mikhael Attaleiates'in yapıtlarında çok
daha ayrıntılı bilgi bul unmaktadır.
155
Türkler Anadol u 'yu perişan etmekte ol duğundan, i mparator on
lara karşı, ordu komutanl ı ğına yükselttiği, eski i mparator Kons
tantinos D aukas'ın oğlu [ve kendisinin devirdiği öncülü Mikha
el 'in kardeşi] Konstantinos'un komutasın da, savaş gücü yüksek
bir ordu gönderdi [gön dermek istedi] . Ancak bu kişi karşıya, [or
dunun konakladığı] Khrysopolis/Usküdar denen kente geçer geç
mez, hemen baş kaldırdı ve oradaki ord u bölümü tarafından im
parator ilan edildi. i mparator ise, askerlerden kimini [rüşvetle] sa
tın aldı, kimilerin i de onlara rütbeler vererek veya başka bir yol
dan, elde etti ; bunun üzerine o kişiler Kons tantinos'u yakaladı
lar ve onu hükümdara teslim ettiler. Böyle olu nca delikanlı sa çı
nı keşişlere özgü biçimde kestirdi ve adal ardan birine sürgün
edildi ; hatta bazıları derler ki papaz olmak üzere törenl e yetki
lend irildi. [Bu sıral arda] An takya Pa triği Aimilianos yaşama veda
e tti ve onun [Patrik] tah tına, M a uros [Kara] N ikephoros denen
bir başkası geçti.
Bu 1 mparator, kısmen ilerl emiş yaşı yüzünden ve kısmen doğa
sındaki uyuşuklu k yüzü nden, kamu yön e timiyle hiç mi hiç uğ
raşmaz, tersi ne bu iş i çin Side metropoli tinin h izmetinden yarar
lanırdı [onu istihdam ederd i] ve devl e tin yönetimini ona bırak
mıştı ; ayrıca, birinin adı Borilos diğerininki Germanos olan iki
hizmetkarı vardı ; işte bunlar da herşeyi ken di is teklerince yöne
tip götürmekte idiler, buna -iki hizm etkar yüzünden [yani idare
onların eline bırakıldı diye] ileri gelenlerin nefre t etmekte oldu
ğu- ken di e fendil eri ve hükümdarları da dahildi. G erçekten , bu
kişiler [iki hizmetkar] onlara [ileri gel enl ere] karşı kibirli ve kaha
davranmakta idil er.
Yu karı da bahsetmiş bulunduğum gibi, Logothe thes [Hesaplayıcı]
Nikeph oros, Rouselios'un sa fl arına k a tılmıştı ; bu kişi de onu zin
cire vurup zindana koydurd u ; ancak, Rouselios'un birdenbire
gerçekleşen ölümü, Logo thetes'irı onu zehirlemiş olduğu kuşku
sun u yarattı. Bu nedenle Rouselios'un hısıml arı bu kişiyi Botane
iates'e teslim ettiler; Botaneiates onu, Kentlerin Sultanı'nın yakı
nın daki bir adaya sürgün etti. Buna rağmen , hükümdarın saray-
156
l ı ları, belki de i mparator N ikeph oros ile karşıl aşır ve onu sarayl ı
lar arasın a alır ve böyl ece [onun yen iden baş yönetici durumuna
gelm esiyle] h epsinin ayağı kaydınlmış olur diye korktuklarından,
Botaneiates katında suçl a ma da bulunarak Logothetes'in [zim
m ete para geçirmek, devlet ma l ı n ı kendi m a lı edinmek gibi yol
lard an] mu azzam bir hazine sah ibi olduğunu, o paraların aslın
da kamu hazinesine ait olduğunu söylediler. Bunun üzerine Bü
yük imrahor [Emir-i a hur, saray atları bakıcılarının komutanı]
Straboroman os, adamı paralara ve onları sakla dığı yere ilişkin
olarak sorguya çeksin diye gönd eril di. B u arada, hükümd arın sa
raylıları, söylemiş bulunduğu m üzere, Logothetes'in [sarayda]
varlık gösterm esinden korktukları için, Straboromanos'u, bir yo
lunu bulup onu öldürsün diye ikna ettiler. Büyük i mrahor, Ni
kephoros'un sürgün edildiği adaya varınca, adamı öylesin e gad
darlı kla [yavuz işkenceyle] sorgul amadan geçirdi ki, sonuçta
[adam] -hatta, [işkence altında tutularak] sorgulamadan kurtul
mak i çi n bütün paral arı nı cel l a dı n a bırakın ayı yazılı olarak vaad
etmiş bulunmasına rağmen-, sorgulama süregiderken öl dü.
157
ve Edirne'yi işgal ederek, ordunun neredeyse tümünü kendi yan
larına çektiler61 . Böylece, -komutanlıkta daha büyük yeteneği
bulund uğu ve adamları vaadlerde bulunmakla askerleri ken di
yanlarına çekmek konusunda daha çok gayret gösterdiği için
askerlerin kendisini daha çok sevrneleri nedeniyle ağabeyine yeğ
lenen Alexios, i mparator ilan edil di . i şte bu biçimde, Alexios,
ağabeyinin de desteğine sahip bulunarak, tahta çıkanldı ve,
Kentlerin Sultanı'na [ordusuyla] vardı ve onu kuşatmak üzere ha
zırl ı ğa girişti. Bunun üzerine Botaneiat(�S, Kent'in surlan üzerine
nöbetçi-koruyucu birlikler yerleştird i ; Kharsios Kapısı/Edirneka
pı'nın [iki yanındaki] burçlanndan birinde ise, söylendiğine göre,
-Kelt olan- Nem çeliler koru ma birliğini oluşturuyordu ; bu kişiler
Komnenos'lann ada mlarıyla ken ti [rüşvet karşılığında] onlara
teslim etmek üzere pazarl ık yürü tmüşlerd i. Böylece, Büyük ! l a f
la [Nisan ayında, Paskalya h aftası] içi ndeki Büyük Perşembe gü
nün de, parolalı işare tin veri lmesi nden sonra Komnenos'lann or
dusu Nemçelilerin koruduğu burcun egemen bulunduğu [bö
lümde] dış sur üzerine saldırı yaplı ; surun koruyucuları, onlara
ok, mızrak fırl a tarak onların yaklaşmasını önlemekteydiler; a ma
bu koruyu cular burçtaki Nemçelilerin fırl a t tığı aklar kendilerini
vurmaya başlayı n ca , aynı zamanda hem sur dışındakilere hem de
kendileri ni yukarıdan vura n içtekilere [burçtaki Nemçelilere] kar
şı d ura madıklanndan, geri çekildiler. O zaman kuşatmacılar he
men merdivenlerl e surlara tırma ndılar ve [arka yana geçip] kapı
ların kilit sürgülerini ba l tal arl a kırdıktan sonra isyancıların [Kom
nenos'lar ordusunun] aradaki [dış surlarla çok daha zayı f bir çev
rel eme duvarından ibaret iç surlar arasınd aki] alana raha tça gir
mesine izin verdiler. Çevreleme duvarının koruyucuları bunu gö
rünce, o koruyu cul ar çoğu askerlikle, savaşla ilgili hiçbir bilgisi
olmayan insanlarda n d erleme - [yani] çoğunlukla, seferber edil
miş sıradan Kentlilerle [istanbullularla] oluşturulma- bulunduğu
158
için, hepsi duvardan inmeye başladı ve kaçabilmek için kimi ya
şamsal tehlikeyi [öl me tehlikesini] göze alarak ken dini yüksekten
attı. Direnişle karşılaşmadıkları i çi n Komnen os'l ar içteki çevrele
me d uvarına egemen oldular; onun kapılarını da aynı biçimde
açarak, Kent'e h erkesin girebileceği durumu yarattılar. lstila edi
ciler hemen talanlara girişti ; çünkü onlar Trakyalı l arın , M akedon
yalı ların, diğer Rumların ve Barbarların62 bir karışımından oluş
tuklarından dol ayı, kent halkına, bir düşmana davranılacağından
daha iyi davranmadılar [düşmana zulmedereesin e zulmettiler] .
Hatta, edilen kötü lük, kan dökmeye ka dar vard ı ; saygıdeğer aile
lerin kızianna tecavüzler görüldü, evli kadınların ırzına geçildi,
süsl ü kutsal kiliseler tal an edil d i ; ne de [komünyon/kuddas ayini
denen törende isa'nın kanını temsil eden şarabın içilmesine ya
rayan altın, gümüş ayin kapları gibi] kutsa l gereçler esirgend i ,
tersine bunlar, [içindeki] kutsal kom ünyon şarabıyla h a l a dolu
bul unan kutsal yayvan kadehlerle birl ikte alçak heri ı-lerce gasbe
dildi, bunlardaki kutsal şarap yere d ökül dü. [istilacılar] i leri ge
lenlerden kime rastladıysa onu binek h ayvanından inmek zorun
da bıraktı [ve h ayva na el kondu] ; kimilerin i is e h epten soydu ,
bunları yolun ortasında cıbıl v e yaya bıraktı. B u hal bütün gün
boyunca süregitti ve bütün halkı n üzerine çöküp yayılan kötü
lük, Sığır M eydanı'na63 kadar vardı, kimileriyse Philadelphion de
nen yereG4 kadar ve hatta daha ötesine kadar saldırılarda bulun-
6 2 Bunların arasında pek çok Türk de vard ı. Gerçekten, Anna Komııena 'nııı aıı
lattığına göre, -kendisinin büyük oğlu M al azgirt haini Andronikos'un da
madı Alexios'un "Biz baş kaldırdık, gel bize ka tıl" çağrısını alan, Bizans ta
rihinin en rezil kişisi- Kaisar i öannes Doukas, yolda iken, talan akını için
Rumeli'ne geçmiş ve M eriç boyunda dolanmakta olan bir Türk akıncıları
b ir l iğ iyl e karşılaşmış ve para, ödül vaadiyle onları da yanına a l ıp getirmiş,
Alexios ordusuna katmış idi. Keza, burçtaki Nemçelilere rüşvet öneriJip on
ların ihanetinin sağlanması için Alexios'a akıl veren, oydu .
63 Plateia tou Boos. Bugünkü Aksaray M eydanı'dır; orada, Bergama'dan geti
rilmiş, tunçtan bir öküz başı heykeli bulunduğu için bu adı almıştı {istan
bul 1 973 il Yıllığı, s. 1 2 sonu).
64 Bugünkü Tahtakale'nin yerinde bulunan semt (TA c. 9, Byzantion madde
si, s. ı 31 'deki kent planına bkz.)
159
dular. Herkes [talan i çin] dağılın ıştı ve Komnenos'lar pek az sa
yı da adamla kalmışl ardı ve Tauros/Boğa M eydanı'na6s kadar va
np, daha çok ilerlemeye cesaret edemediler. Çarpışma gücü bu
lunan bir birlikten öylesine yoksun i diler ki, eğer o anda birileri
üstlerine saldırsaydı onları kol ayca tutuklayacak ve zincire vurul
muş olarak Botaneiates'e götürebilecek idi. Am a artık, Tanrı 'nın
isteğini değiştirmek olanaksızdı. Böylece, Botaneia tes Kom ne
n os'lann [kente] girişin i öğrenince, hemen saraylar külliyesini
terketti ve oral arda bir yerde, giymekle olduğu m or/erguvan
renkli [impara tora özgü] sandalların ı çıkardı ; i mpara tor Romanos
Argyros'dan sonra iki n ci kez inşa edicisi olduğu Periblep los Ma
nastın na66 sığındı ve orada saçını keşişlere has biçimde kestirip,
i nziva yaşamındaki keşiş en tarisi giydi . Orada kısa bir süre yaşa
dı, orada öldü ve gömüldü.
Böylece, kimse Kom nenos'l ara karşı d ireniş göstermediğinden,
bunlar saraylar külliyesi ne vardılar ve orayı sıkıntısızca işgal e tti
ler ; girişim , büyük kolayl ıkla tamamlandı. işte onlar için bayram
günlerinin ari fesi, Kentl erin Sultanı'na girişleri, h ükümdarlığın
ele geçirilmesi böyle oldu.
160
h erh angi bir kötülük etmemişti. Tahta çıkar çıkmaz h emen, Bo
taneiates'in işlemlerin den birçoğun u iptal ettiler. Ve onun sade
ce kendi baş kal dırmalarından sonraki zamana düşen işlerini ge
çersiz kılmakla yetinmediler, onun ötesindekileri de, bu kişinin
keyfi biçimde çıkarmış bulunduğu hükümdar buyrultularından
birçoğunu da, pek kısa i fadeli bildiriler yayınlayarak, geçersizleş
tirdiler. Ardından Alexios hükümdar tacını giydi ; isa akios ise ikin
ci lik kon umunu aldı ve h atta onun u ğrun a yeni bir rütbe icad
edil d i ; ona Sebastokrator dendi ve bu rütbe Kaisar rütbesinin
üzerinde idi. Anaları, man astır rahibesi kimliği nedeniyle, h ü
kümd arlara özgü simgeleri almadı [taç takınmadı, m o r giysi giy
m edi] ; alkışlanmadı [Ann a Dalassena için, bi at gösterisi niteli ğiy
le törenlerde "Yaşasın i m paratoriçe Ann a " diye bağırılmad ı ] ve
[on un için] bir ta ç giyme töreni olmadı ; sad ece, hükümdar sıfa
tını taşı dı ve [fiilen] devlet yönetimini tümüyle üstlen en o ol du.
Ana ile iki oğl u arasında hükümdarlık erkinin bölüşülmesi böyle
idi. imparatorun, [ölmüş büyük ağabeyi Manouel ile, Botanei a
les'i devirme girişimini birlikte yürüttükleri küçük ağabeyi isa cıki
os dışınd a] yaşça kendisinden küçük olan, iki erkek kardeşi daha
vard ı ; bunlardan Adrianos'a Protosebastos rütbesi verdi ve onu
M egalos Domestikos [Beylerbeyi] ata d ı ; N ikephoros'a gelince,
onu da Sebastos ve donanmanın Droungarios'u [Kaptan-ı Der
ya'sı] yaptı . Dahası, kızkardeşlerinin kocaları vardı ; bunlar N ikep
horos M elissenos ile Mikh a el Taranites idiler. Eş olarak, anasının
pek sevgilisi olan ve Komnt>nos'ların da saygı gösterdikleri büyük
kızkardeşi [Ann a 'yı] almış bulunan sonuncusunu, b öyle bir rüt
be de icad ederek, Panhypersebastos yaptılar. Kendisi de Botane
i a les'e karşı An adol u d a baş kaldırmışG7 ve hala da sil ahı el de
tutmakta olan Nikephoros Mel issen os ile, onu Kaisar [yardımcı
l m parator] ünvanı vermekle onurl andırmak ve onun [egemen
161
ola cağı ülke bölümünün] başkenti diye Sel anik'i belirlemek ve
ona paralar ihsan etmek üzere, anlaşmaya vcırdılar; hatta [ihsan
lannı] sadece bu kişiye vermekle yetinmediler, onun bütün hısım
lanna da verdiler; bunl arın h epsine du rumun gerektirdiği ölçüde
yüksek makamlar d ağıtıldı. Böylece hükümdarlık hazinesinin,
daha doğru söyleyişle kamu hazinesinin gelirleri bu yoldan çar
çur edilince, hükümdarlık hazinesi ya da kamu hazinesi, n ere
deyse tükendi. B öyl ece, hükümdar az para ile kaldığından, ileri
gelen kişil ere verilen, adet olmuş yıllık ihsanların ödenmesini
durd urd u ve üstelik, Ayan Meclisi üyelerinin malvarlıklarını ka
mul aştırdı. Kaisar i oannes Daukas'ın tarunu [ve Malazgirt haini
Andronikos'un kızı] olan eşi Eirene'ye [irini okuyunuz] Augus
la/imparatoriçe ü nvanı vererek, laç giydirdi. Bu arada, bir önce
ki imparatoriçe Gürcü Maria, Mikhael Daukas'dan doğurmuş ol
duğu ve babası nın [adı geçen kişin in] daha küçücük çocuk iken
[ortak imparator ilan ederek] taç giydirdiği ve hala erguvan renk
li sandalları giymeyi sürdüren oğlu, Mor Odada Doğmuş Kons
lantinos ile, saraylar külliyesinden [şi mdiki Sultanahmet Meyda
nı ile güney aşağısınd aki deniz arasında uzanan Büyük Sa
ray'dan] ayrılıp gitti ve M a ngana'lılar [Sarayburnu] Man astırın
daki konağa indi [yerl eşti]. Bu konak, manastırla ve [ayrıca] Eb
domos Manastırı ile birlikle kendisine [iki nci eşi, bir önceki i m
parator] Botan eiates'in al tın mürekkeple müh ürlenmiş ferman ıy
la bağışlanmıştı ; böylece orada oğluyla birlikte yaşıyord u ve her
ikisi için görevlen dirilmiş, hükümdarlara özgü hizmetkarlar Lakı
mının hizmetinden yararlanmayı sürd ürüyordu. Ve oğl unun hü
kümdarlara özgü simgeleri taşıması [erguvan giysi, incilerle be
zenmiş erguvan renkli san d allar giymesi], törenlerde imparator
dan sonra onun da alkışlanması [on un için de biat gösterisi ola
rak "Yaşasın hükümdarımız Konstan tinos" diye bağırılması] ve
[çocuğun] imparatordan sonra altın yaldızlı mürekkeple müh ür
lenmiş fermanları imzalaması süregittiği i çin bu böyleydi68. Bir
162
zaman süresi sonrasında, çocu ğun an ası, kılığını değiştirerek, ra
hibelerinkiler cinsinden kara giysi giydi ; bunu kısmen kendi iste
ğiyle kısm en de isteği böyle değilken yaptı. Ü stüne, oğlunun er
guvan renkli sandallarını çıkarttılar; son uçta i mparator ü nvanı ve
hükümdarlık sadece Komnenos'da kaldı.
Bu işler böyle olup bitti ; i stanbul Başpiskoposu [Patrik] , şu Kos
m as, egemen bulunan siyasal durumdan h oşnut olmadığı ve
onun düzel eceğinden h er umudu yitirdiği için, zangoç'a şöyle
diyerek, kilise'yi terketti : "i1<1hiler kitabını al ve ardımdan gel " ; ve
h ükümdarlar dönmesi için ona yalvardıkları h al de, bunu yapma
dı; iman sahipleri sürüsü n ü n başçobanlığını 5 yıl ve 9 ay sürey
le yürütm üştü. Bu nedenle onun yerine, Eustratios adlı başka bir
başpapaz getirdiler; bu kişi hadım bir keşiş idi, n e okuyup yaz
mak biliyordu ne de kilise işlerinin n asıl yönetileceği h akkında
bilgisi vardı ; ama sade, sakin biriydi, daha iyi söyleyişl e hiç orta
da görünm ez bir adamdı. Patrik tahtında 3 yıl kal dıktan sonra,
hükümdarlarca uzaklaştırıldı, bunun n edeni tam ol arak biline
medi . Bunun ü zerine keşişin biri, dilbilimci N ikolaos, yetkilerıdir
me töreniyle Patrik atandı ; bu kişi inzivaya çekil m iş din adamı
ol arak seçkinlik kazanmıştı ve her ne kadar eğitimi parlak olma
mışsa da eğitimden nasiplen memiş değildi.
163
[22. halya'da Norman Beyliği kurmuş Robert de G u is
card ile ve i zm ir'de Beylik kurmuş Emir Çaka ile savaş.
Para değerinin düşmesi. Alexios'un çocukları. Deprem]
Komnenos henüz tahta geçmiş idi ki, kurnaz ve savaşta idmanlı
[deneyimli] frank, Robert'iıı, aradaki denizi geçip Epidamııos
[Dyrrakhion/Draç] 'da karaya çıktığını öğren di. Bunun üzerine im
parator hemen seferberliğe girişti v e Draç yakınına vararak düş
maıılarla ça tıştı. Ancak, yeniidi ve utanç içinde ka çtı ; pek çok ki
şi ise öldü ; hem de sadece sıradan askerlerden değil, tersine, ke
za hükümdaıın hısımı olan ileri gelenlerden ; üstelik [ordu a ğırlık
l arının bul unduğu] ordugah bütünüyle düşmanın el lerine düştü.
Böylece i mpara tor, yenilmiş olarak, Byzaııtioıı 'a döndü. Bu arada
Barbarlar, zaferden dolayı kibirlenerek, her yerde akınlcır yapara k
bazı ken tleri, örneğin Kastoria ile Larisa 'yı işgal ettiler. Hatta
Kentlerin Sul tanı'nın kendisini dahi işgal e tmek düşü kuruyorlar
dı ; ne var ki imparator yeniden sefere girişti ve Kastoria'yı işgal
etmiş Barbarları uzaklaştırdı, Robert'in üzerine yürüdü, onu bir
düzenle alda ttı [tongaya düşürdü]. Kardeşi Adrianos'a imparator
giysileri giydirdi [onu kendisinin kılığı n a sokup ortaya saldı], or
duyu ona emanet ederek ona Robert'in karşısına çıkmasını buyur
d u ; eğer o [Robert] savaşmak üzere saldırıya geçerse, Adriaııos sır
Lını dönecek ve kaçışa koyulacaktı. im parator kılığına girene [kar
deşine] verdiği emirler bunlard ı ; kendisi, ordunun geri kalanı ile
gizli bir patikadaıı dolanarak, Frankların ordugahını vurup onla
rın mallarını talan etti ve pek çoğunu öldürdü. Robert [bu halle
ri bilmeyerek] sahte hükümdara karşı saldırıya geçtiğiııde, o kişi
[sa h te hükümdar Adriaııos] ordusuyla dört nala at koşturup kaç
tı ve Barbar, [zafer kazand ığını sanarak] kendisi yenilmez imiş di
ye şişinip kibirlendi. O sırada kendisine, ordugahının işgal edilip
adamlarının mahvedildiğiııi bil dirdiler; bunun üzerine hemen
ruhsal ve bedensel yönden çöküntüye u ğradı ve savaşı terketti.
imparator i stanbul'a dönd üğünde, kendisine karşı düzenlenmiş
bir komployu öğrendi ve onun elebaşılarını yakaladı [tutuklattı] ;
bunlar [haklı ya da h aksız tutuklaııaıılar] eski birlik komutanların-
164
dand ı ve onların yanı sıra birçok vatandaş ve Ayan M eclisi üyesi
vardı, çünkü sözde onlar d a ötekilerle birlikte sorumlu imişler;
söylenene bakılırsa bunlardan çoğu tamamen haksız yere, sadece
ve sadece malvarlıkları ellerinden alınsın diye tutuklanmıştı .
Böylece, Robert'in istil ası engellen d i ; ne var ki , başka bir nokta
dan yine i mparatorluğun düşmanları ken dilerini gösterdiler.
Türkler sırf Anadolu'yu işgal etmekle kal mıyorlardı, adaları da
tehdit etmekte idiler. -Önemsiz bir Türk olan, ama pek kurnaz
Eınır Çaka, az sayıda gemiyle Khios/Sakız adasının [doğu yani
Anadolu 'ya bakan yanındaki, aynı adı taşıyan en büyük kentinin]
Jimanına girdi ve onu savaşmadan [i zmir'de olduğu gibi burada
da yerli Rum halkın kendisine katıl masıyla] işgal edip, ora da do
nanma inşa ettirmeye başl a d ı ; bu donanma ile Lesbos/Midilli
Adası, Samos/Sisam, Rodos'u ve pek çok sayı da diğer adayı ele
geçirdi69. Bü tün bunlara rağmen, Rum donarıması gemilerini
vurduğu zaman, kendisi tarafından zaptedilmiş arazileri terket
mek zorunda kaldı. Aynı dönemde, Girit ve Kıbrıs adal arı baş kal
dırdı ; birincisini, Karikes i mparatora karşı isyan ederek işgal e tti
ve Kıbrıs'ı da Rapsommatos [işgal etti]. Ne var ki bu adalar kısa
165
sürede yeni den imparatorun erkine gel diler. imparatorun bütün
bunlar dolayısıyla paraya gereksin mesi vardı ; bu amaçla, yasa dı
şı nitelikte, para toplama yöntemleri i cad etti ; adamları, halkın
zararına, haksız vergiler tahsil ediyorl ardı ve herkes, kanunsuz
ol arak, malvarlığını yitiriyordu [vergi ödemedin diye insanl arın
malvarlığına el konuluyordu]. Böylece h er yere, gerek kırsal yöre
lere gerek kentl ere, kayıt l isteleri gönd eril di ; bunl arda uyruklann
[tebaanın, vatandaşların] çeşitli türlerdeki mülkl eri kayda geçiril
m işti [yerel görevlil er, bunl ara bakarak vergi yükümlüsünün
mülklerin i saptamakta ve o mülki ere el koymakta idiler] ve buna
koşut olarak, yeni adlar i cad edil d i ; katma değer ve ek artış'ı kas
d ediyoru m ; her defası nda farklı yöntemler kendini gösteriyordu ;
bunlar uyruklara zarar veriyor, beri ya ndan d a kutsal kiliseleri ge
reçlerind en [al tın ya hut gümüş ayin kapları gibi nesnelerden]
yoksun bırakıyord u .
Bu i mparator, bakırdan para çıkardı -oysa d a h a önce, çıkarılmış
bulunan bakır paralar onun öncülü tarafından kalp [geçersiz] sa
yılmış idi- ve bunl arı devlet giderleri için [devlet taraf ından öde
me yapılmasında] kullandı ; oysa vergileri, altın para yahu t da sa f
olmayan altın para, keza bakır para al arak tahsil etti. Bunun üze
rin e daha çok bakıra gereksinmesi olduğunda, obolos'l ar'dan
[meteliklerden] oluşan para dahi kestirdi ve bazı kamusal yapıt
lard aki metalleri, bakın [tun ç gibi, bakır i çeren böl üml eri] kasde
diyorum, söktürerek stater bastırd ı ; yeni bir onluk türünü dahi
icad edip piyasaya sürdü .
i mparatoriçe, i m paratordan b i r kı z çocuk doğurdu ; bu kız, nine
sinin [henüz yaşamakta ol an babaannesi Anna Dalassena 'nın]
onuruna Anna adını aldı ve hükümdar [babası Alexios] onu Gür
cü M aria 'nın [Boteneiates tarafından devrilerı ilk kocası Vll . M ik
hael Daukas'tan doğurduğu, biraz önce uzun boyl u sözü edilen]
oğlu Konstantin os ile nişanladı. Ancak bu kişi [Konstan tinos] ni
şanlılık dönemi i çinde öldüğü nden ve i mparatorun kızı evlenme
yaşına vardığından, onu başka bir eş adayına, -aktarmış bulun
duğum üzere iktidarı devirme girişiminde bulunmuş, yakalanmış
166
ve kör edilmiş olan- Nikephoros Bryennios'un oğullarından bü
yük olanına70, tanıştırdı . Böylece onu bu adamla, ona [dama da]
Pan hypersebastos rütbesini verdikten sonra , evlendirdi. 1-lüküm
darın [d aha sonra], Patrik tarafından Ayia Sophia kilisesinde vaf
tiz edilmiş, ioannes adını almış ve h emen babası tara fından ken
disine taç giydirilmiş [ortak i mparator il�ın edilmiş] bir oğlu da
oldu. imparatorun iki başka o ğl u daha, An dronikos ile isaaki os,
ve üç diğer kızı daha, M aria, Eudokia ve Th eodora doğdu. M a
ria 'yı Sebastos rü tbeli şu d i n şehidi7 ı Theod oros G abras'ın oğlu
ile nişanlamıştı ; sonradan n işanı bozmanın ve o adamı def etme
nin yerinde olacağını düşünüp o kızını bir başka sıyl a, Phorbenos
Ka tak<ı lon'un oğlu Nikephoros ile evl endird i. Eudokia 'yı Kons
tantinos'un oğlu l asites ile evlend irmişti ; bu kişi eşine karşı, bir
Prensese n asıl davranıl ması yakışık ala caksa o yol da davranma d ı ;
kaynan ası imparatoriçe, o n a kızgınlığından, kızı hastalanınca
onu [keşişlere özgü biçimde] saç traşı ettirdi ve saraydan u zak
laştırdı [kovdu ] . Son olarak, i mparatorun en küçük kızını, baba
sı [Al exios] , şaşılacak kadar yakışıklı ana mü tevazı aileden gelme
bir gençle evlendirdi .
Onun hükümdarlığı sırasında, Ayios Nikolaos'un yarattığı muci
zelerle ünlü kutlama gününde korkunç bir deprem ol d u ; sonuç
ta birçok kon u t, kilise ve kentin kamusal dairelerini barınd ıran
stoa yapıları harabeye dön d ü ; birçok insan yıkıntıların altında
kaldı ve öldü.
167
[23. Peçeneklerl e savaşma ve barışma. Alexios'a karşı
kompl olar. H a çl ı Frankları n geçi ş i . Bogomil m ezhebiyle
sava şı m ]
O yıl, Peçenekler de göçe çıktılar; kendi geniş ülkelerini terketti
ler ve Rum arazisine [Bul garistana] yerleşip bütün Trakya'yı ve
M aked onya 'yı tal a n ettiler. imparator onlara karşı sefere çıktı,
ama adamlarının [ko mutanlarından bazı larının] kibirliliği [d üş
manı küçük görmesi] nedeniyle utandırıcı bir yenilgiye uğradı.
Bunun son ucunda, askerleriyle birlikte, k ü çük düşmüş ve yalnız
ca Ta nrı'dan ya rdım umup bekler halde, bir kez daha düşmanla
çatıştı. O zaman hasımlan saldırıya daya namadılar ve silahlarını
teslim ederek, çaresizlik i çinde, kendilerine acınsın diye Rumiara
yalvardılar. Böylece pek çok iskit [burada : Peçenek] helak oldu,
geri kalanlan ise tutsak edildiler ve sahipleri tarafından zi ncire
vurulmuş ol arak satıldılar. Bu sırada imparator [tutsaklar arasın
dan] birçok dinç v e gürbüz genci seçti v e onları, çoluk çocukla
rıyla [Makedonya 'daki, başkenti M o glena kenti olan] Moglenon
iline yerleştirdi ; böylece son derecede seçkin bir ord u birliği oluş
turdu. Bunlar orada günümüze dek oturmaktadırlar ve onlardan
bir kuşak ötekini izler durur, onlara yörenin adı lakap olmuştur,
kendilerine M oglenalı Peçenekler denir.
Hükümdara, kendisine karşı, Frank soyu ndan Oumberlopolos ile
Ermeni [soyun d an] Ariebes'in elebaşılık ettiği bir komployu ha
ber verdiler; bu kişilerin her ikisi en şanlı komutan lardan idi ; bu
nun üzerine onları ve işbirl ikçil erin i Lulukladılar. Komplonun iki
esinlendiricisini cezalandırmakta i mparator malva rlıklarına cl
koyma kla, onları h a lka [rezil edici biçim de] teşhir e tmekle ve sür
gün etmekle yetindi. Aynı zamanda, o dön eme dek yasaya aykı
rı olmasına rağmen silah altına alınmış bulunan Mani 'ciler72 bir
liği de dağıtıldı. G erçekten, eski mevzuata göre, M ani 'cilerin as
kere alınması katı biçimde yasakl anmış idi. Söz konusu impara -
168
tora [Aiexios'a] karşı diğer bir başkal dırı d aha kaydedil d i ; bunun
başında eski lm parator Diogenes'in [Yil . Mikhael 'in de anası olan
Eudokia'dan doğma] oğl u , Mor Odada d oğmuş Nikephoros var
d ı ; bu ad am benzersiz bir bedensel güce sahipti, ama karakteri
ve ruhsal d ayanıklılığı bedeni kadar gü ç l ü değildi. işte tasarım
hazırl amakta iyi ama işi yürütmekte pek yavaş davranan bu kişi ,
farketmeden, ken disinin kurduğu tuzağ a düştü. Gerçekten de,
tutukland ı, kendi işbirlikçilerinin adını vermesi için işkenceden
geçirildi ve sonunda onu kör edip malva rl ığın a da el koyd ul ar.
Ardından [Birinci Haçlı Seferi için] Franklar Kentlerin Sultanı'na
yönelerek ve Anadolu'yu bir u çtan ötekin e geçmek amacıyla, Ba
tı'dan hareket ettiler. Hatta bu kitlesel h a reketi, tanrısal alametin
biri, önceden açıkladı : Batı 'dan hareket eden ve güneşi karartan
bul u ta benzeyen büyük bir çekirge sürüsü , Kentlerin Sultanı'nın
üzerine düştü ve onu geride bırakarak, Anadol u 'ya indi. işte böy
le, Franklar [Anadolu'dan] geçerken , Türklerin işgal etmekte ol
duğu, Bithynia'daki [Ru m/Anadol u Sel çuklu Sultanlığı başkenti]
Nikaia/iznik'i kuşattılar ve büyük [uzun] bir zaman süresinden
sonra ve her iki tarafın çok kayıplar vermesiyle, sonunda onu zap
tcttiler. Bunun üzerine kenti pek çok para karşılığında, imparato
ra teslim ettiler73 ve ken dileri daha içeriye doğru ilerlediler. Ordu
larının bir bölümü bin güçlükle ve çok kayıplar vererek, Orantes
[Asi l rma ğı] üzerindeki Antiokheia/Antakya 'yı zaptetti ; bir diğer
bölüm ise büyük [çaplı bir] savaştan sonra Kudüs'ü [zaptetti] .
işte Fra n klarla ilgili olaylar özetle bunl ardı. O yıllarda Bogomil
ler'in iğrenç din sapkınlığı kendini gösterdi. Bu din sapkınlığının
büyük vaazcısı, h acası ve Tanrı elçisi, B a sileios adlı, keşiş entari
si giyen, <ı ma gerçekte Şeytan 'ı n kendisi nin giysiye bürünmüşü
olan bir hekimdi. Bu kişi 1 5 yıl boyun ca kendini düzmece öğre
tilere [onları öğren meye] vermişti ; sonra dan bu nların 52 yıl bo
yunca öğretimini yaptı, zararlı öğretisin i neredeyse tüm evrene
169
yaydı . Ardından, Kentlerin Sultanı 'n a da geldi, ama o zaman,
gerçeğin [gerçek dinsel inancın] bu düşmanı suçüstü yakalandı.
lmparator onun dinsizliğini bildiğinden, sanki kendisi b u bahtsı
za inanıyormuş gibi yaptı ve ona, h oca [mız] ve ruh kurtarı cı [mız]
diye hitab etti. i şte bu yoldan ve çeşitli di ğer düzenlerle, güçl ük
le ve [hayli] zaman geçtikten sonra , bu sefil adamı, hilebazlığı
nın mikrobunu kusm aya ikna etti74_ Av, tuzağa düşer düşmez,
i mparator onun öğretisinin doğasını [içeri ğini, niteliğin i] alenen
a çıkladı, onun inançlarının rezilini çıkardı ve ortak kararla75 1-lip
podromos'da [yakılarak öldürülmek üzere] ateşe teslim e ttil er.
imparatora karşı yeni bir başkaldırı da kayd edildi ve bunun başı,
kendisinin lmparator Diogenes'in oğlu ol duğunu yaymaktaydı.
Kalabalık sayıda Kuman ları ken di yan daşlığına çekti ve Trakya'ya
varıp ortalığı yağma ederek ve harabeye çevirerek k en tl il erden
kendisini kabul etmelerini ve onu i mparator il�ın etmekrini iste
di. Ardından, Trakya 'daki bir kasahaya doğru ilerledi ; bunun hal
kı, sözde onu hükümdar ilan etmekle, on u kandırdılar, bunun
üzerine pek az sayıda askerle i çeriye girdiğinde yakalandı ve kör
edildi. Onun başkaidırısı böyl ece hastınldı ve Kumanlardan öldü
rülmemiş kalanlar ken di böl gelerine geri döndüler.
74 Sarayda, çekilen bir perde arkasına gizlenmiş, adamın söyled iklerine tanık
olacak Ayan Meclisi üyelerinin varlığından h abersiz Basileios'un, yaymakta
olduğu Bogomil inancını anl atması için, onun müritlerinden biri olmuş
havasını takınarak, onu konuşturmuştu (Anna Komnena, çevirimizde s.
507 - 5 ı 4}.
75 Ayan Meclisi üyelerinin ve diğer ileri gelenlerin de karara katılmasıyla .
170
den malvarlıklarını yetimhaneye verdi ve onun tapusunu [tapuya
kayıtlı malvarl ı ğının kapsa m ını] kendisi genişl etip, pek çok para
harcayarak onu yeniledi ve oraya kalabalık sayıd a yaşlı kişiyi yer
leştirdi [büyütülen yeti mh a ne, yaşlılarevi de hizmet görmeye
başladı] . Üstelik, orada erkek ve kadın keşişler i çin hücreler yap
Lırdı ; diğerlerinin yan ı sıra , orada yetimlere ve yoksul çocuklara
öğretim verilsin diye kamusal okullar da kurup bunlara öğret
menlerden, eğitmenlerden p ersonel sağladı ; bunlar, öğrencileriy
le birlikte, bedavadan besl eniyorl ardı .
işte bu işler böyle o l du v e günüm üze dek böyle süregidiyor. O
arad a birileri, i mparatora karşı yeni komplolar düzenlediler; bun
l arın başında M ikhael Anemas vardı ve işbirlikçileri en yüksek
rütbeli subaylardan birçoğu idi. Buna rağmen, tasarımlarını ger
çekleştirmek için girişimde bulunamadan farkedildil er ve tutuk
l;ındılar; bunların komplo yoldaşlarının başlarını ve sakallarını,
[rezil edici biçimde halka teşhir etme gösterisi i çin] usturayla de
ğil, katran sürülmüş plasterle [ağda kullanırcasınal traş ettiler.
Anemas'ı, saçına sakalına zarar vermeden bıraktılar, ama kör
edilmeye mahkum ettiler. B u nl arı daha halka teşhir edilme yürü
yüşünde yürütürlerken, Anemas'ı kör edil me cezasından kurtaran
impara tor buyrul tusu ye tişti ; böylece, suçlular sadece [el konu
lan] m alvarlıklarını yitirmekle kaldılar ve biri şuraya, öteki bura
ya , sürgün edildiler.
Bahsetmiş bulunduğu m ü zere, söz kon usu imparatorun annesi
devletin yönetimini üstl enmişti ve bunu uzun zaman süresi bo
yunca sürdürd ü ; böylece, o dönemde uyrukları bezdiren dertleri,
çoğu kişi, bu hanıma yükledi. Asl ında, hükümd ar, kendi erkinin
neredeyse sadece hükümdar sı fatını taşı makla sınırlı kalmasından
[buna indirgenmiş olması n d an] sıkın tı duyuyordu, ancak anasını
sayıyordu ve erki ondan zorla çekip almak istemiyordu. Bu ha
nım, oğlunun sıkıntısını farkedince, belki de kendisine karşı zor
kullanılır ve isteği dışında [erkten] feragatte bulunması durumu
ortaya çıkar diye korktuğundan, saraylar külliyesini terkederek
herşeyi i mparator oğl un a terketti ; kendisinin yaptırmış bulundu-
171
ğu Pantepoptes [=Herşeyi Gözlemleyen ; " Gözünden birşey kaç
m ayan "] Manastın'na sığındı76; orada hükümdarca ve saygı gö
rerek birkaç yıl yaşadı ve i leri yaşta öldü. Bir yıl daha sonra, Se
bastokrator [Alexios'ın a ğabeyi i saakios] da yaşamdan ayrıldı ;
yaşamının sona ermeye yaklaştığını h issetmiş, saçını keşişl ere öz
gü biçimde kestirmiş ve keşiş hırkasını giymişti. Ardında birçok
çocuk bıraktı ve bunl arın an ası da, ancak bir yıl sonra, dünyasal
yaşamdan ayrılınca , hükümdar çocukları aldı ve onları , gerek oğ
larıları gerek kızları evlendirerek, yeğenierine sevgi ve koruyucu
luk gösterdi. Kendi eşine gelince; bu i m parator, başlan gıçta , ne
ondan tiksinti duyuyordu ama ne de ona aşırı düşkünlüğü var
dı ; ve cinsel yaşam a [ilişkilere] eğilimli olduğundan, ona pek d e
kesin olarak sadık değil di, bunun sonucu olarak da i mparatoriçe
onu kıskanırdı. Ne var ki za man onun [Alexios'un] ci nsel arzula
rın ı köreltince, bütün sevgisi ni ve şefka tini imparatoriçeye yönel
lip, neredeyse onun ü stüne çengell e asılı durumda bulunmayı is
ler oldu. i mparatorun imparatoriçeye karşı bu zaafı yüzünden,
heriki [i mparatoriçe], eşi sağlıklı bulunduğu sürece, büyük bir
güce sahip olageldi. [Alexios,] Artık ayaklannın [gut/nikris/dam
la h astalığı nedeniyle] ağrımaya başl amasından itibaren yürüme
ye teneğini yitirdi ve ekl emleri şiştiler ve yatalak olup uzandı ; [o
zaman] impara loriçe despo llaşlı ve h ü kümdar onun hemen h e
men h er isteğine b oyun eğdi ; hatta, kocası böyle çöktüğünde,
imparator [daha bebekken babası tarafından ortak-imparatar
ilan edilmiş] oğlu [i oannes] ona tabi duru mda kalsın diye, tüm
erk ve o tori teyi ona bırakmak düşüncesi vardı77. Ama bu kişi
172
[oğul , ioannes] böyle bir entrikaya boyun eğmedi ; artık ya�ı ikr
l em işti, çok zaman önce Macarların h ükümdarının kızı ilc evlc ıı
mişti ve baba olmuştu. Anasının, kızlanndan en büyüğü [Anrı a l
v e d a m a d ı Bryennios karşısın d a büyük z a a f gösterdiğini görerek,
tah t için [ta h tı kaybedebilirim diye] ve kendisinin canı için, kork
tu. Böylece, hısımlarına, ama aynı zamanda genel ol arak h erke
se başvurdu ve gizli ce h er birini yüzyüze konuşmak üzere karşı
sın a alarak ona, vaktiyle çoğu kişinin ken disine etmiş ol duğu ye
minini, ya ni babasının ölümünden sonra ken disinden başka biri
ni imparator diye kabul etmeyecekleri yeminini anımsattı. Bu ki
şiler ona cesaret verdiler ve ona, zamanı geldiğinde kendisine her
bakımdan arnade ol arak yardı m edecekleri vaadinde bulunup,
yeni ycminlerl e, vaadlerini berki ttiler. Bunlar [bu ya pılanlar] im
paratoriçe tara f ından farkedildi ve o, bu haller nedeniyle oğluna
öfKel endi ve o zamandan sonra h er kim olursa olsun birisinin
onu ziyaret e tmesi katı biçimde yasaklandı ve her yerde onun
davra nışl arı nı izleyen casuslar vard ı . Ama bütün bunlara rağmen,
beriki neredeyse h erkesi, kimini bizzat kendisi kimini de adamla
rı aracı lı ğıyla, kendi ya nına çekmekten geri durma dı . Daha küçük
ol an erkek kardeşi de ondan yan a tutum aldı ; diğer yandan, ö te
ki erkek kardeş, Andronikos, i mparatorla [i oannes ile] zı dlaşmak
ta idi. Ve [i oannes'in] iki kız kardeşi de artık yaşça ilerlemişler ve
evlen miş! erdi. Andronikos Sebastokrator rütbesini almıştı ; isaaki
os ile Bryennios Kaisar idiler, hükümd arın [Alexi os'un] ikinci kızı
dol ayısıyla damadı olan Phorbenos ise Pan hypersebastos rütbe
si ndeyd i.
173
sine saldırmış olan] Robert'in oğlu Boemoundo/Bohemond idi ;
işte bu kişi, Batı 'dan askerleriyle gel di ği n de, i mparatora bağımlı
lığı üstlendiğini açıkl a mıştı, andlar vererek onunla barış sözleş
m esi yapmıştı ve masallarda duyulacak [ka dar yüksek tutarda]
para alıp gitmişti. Sonra Çukur Suriye'nin An tiokhei a 'sına [An
takya] ilerledi ve onu kuşatma üzerine i şgal ettikten sonra, sade
ce anlaşmaları çiğnemekle [zaptettiği yerleri imparatora bıraka
cağı vaadini tutmamakla] kal madı, bir de Rumi ara karşı sal dırıla
ra girişmeyi kurdu. Böyle olunca, Anadolu'dan Batı 'ya [ba basın
dan miras kalan kendi Beylik ülkesine, i talya 'ya] dönmeye hazır
landığı zaman, belki de Rum arazisinden geçtiği sırada Rumların
yerel komutanlarından biri taraf ından tutuklanacağından ve zin
cire vurulmuş ol arak, an dı n ı çiğnemiş biri diye, hükümdara gö
türüleceğinden korktu. Bunun üzerin e ne iş becerdi? Ölmüş gi
bi yaptı ve tabut içine gizlendiği için, [ön ceden] hizmetkarlarına,
kendisinin ölmüş ve cenazesinin vatanıncı götürülmckte olduğu
söylentisin i yaymaları n ı buyurdu. Böylece kaçcık olarak kurtu ldu
ve ülkesine götürü ldü ; burada imparatora karşı sert suçlamalar
yöneltip birçok soydaşım l�umlara karşı savaş açmaları için kış
kırttı. Onların başında [aradaki bağazı aşarak] Epidamn os/Draç'a
geçti ve bu kenti zap tetmek i çin h erşeyi yaptı. Çok zaman son
ra, yalnız kuşatılanlara değil kendisine de çok bitkinlik getirmiş
olarak, Dra ç'ın alınması girişimini bıraktı, başka kentlere yöneldi,
ama başarısız kaldı. O za man imparatora elçi gönderip barış is
temek zorunluluğuna düştü ; Selanik'de kalmakta olan heriki de,
oradan ayrılıp Avrupa Koloneia'sında7s ordugah kurd u ; orada
Barbarla buluşup barış andiaşması yaptı .
işte Boh emond ile savaş bu biçimde son buldu. [Bu sırada] Pat
rik Nikolaos, kiliseye iman sahipleri sürüsünün başı hizmetini 27
174
yıl süresince verme sonrasın da, h astaianmış ve i leri yaşında öl
müş idi. i m parator onu h er türlü ihtişamla gömdürdü ve ardın
dan başka birini Patrik tahtına yerleştirdi ; bu kişi din adamıyd ı ,
makamı bakımından diakonos/kilise hizmetkarı [zangoç] i d i ve
Patrikhane çevresi m ensuplarındandı ; söz konusu olan, Khalke
don/Kadıköy'ün o zamanki m etropolitinin yeğeni idi ; bu kişi
hem dünyasal [laik] hem de kilise bilimlerine özgü öğretim gör
müştü. Hatta imparatorun kendisi de kil isede hazır bulunup
onun tahta [Patrik tahtına] geçirilme töreni sırasında en başta
d urdu.
Zaman geçti v e i mparator o kadar h astalandı ki ölüye benziyor
d u. O zaman, Khalke/Heybeliada 'da [ki kilisedel Kurtarıcı 'mızın
[isa'nın] kutsal ikonası önünde asılı duran kutsal örtüyü getirdi
ler ve onu h astanın yan ı ü zerin e uzatılmış bulunduğu yatağın
üstüne serdiler; böylece onun [hastanın] bedenini örttüler, so
nuçta hastalık hemen geriledi. O zaman heriki [hasta, Alexios] kı
mıldadı, ayaklarını uzatarak oturdu, ellerine su dökülmesini iste
di ve yemek yedi ; yavaş yavaş h astalığı zail ol du ve kendisi güç
l endi. Ama çoğu kişi onun iyil eşti ğine inanmadı ; bunun üzerine
imparator kuşku duyanları ikna etmek üzere kısaca at üzerinde
agora 'da bir uçtan ötekine geçti ; böylece, hastalıktan kurtuldu.
Bu arada halk yeni bir düşünce sapiantısı edinmişti . Bunun da
nedeni şuydu ki, h er yerd e, i mparatorun o yıl i çin deki paskalya
haftasının Cumartesi gününde öleceği söylentisi dolanıyordu. Bu
söylenti sa dece sıra dan kentl il er arasında değil, ileri gel enler ve
saraylılar arasında da egemen [ken disine inanılmış] bulunuyord u ;
hatta i mparatorun kendisi ni ve bütün bu kişileri h eyecanlandım
oldu, oysa ne [imparator, artık] hasta idi ne de ken disinde her
hangi bir hastalık belirtisi vardı. Ne var ki, çok sözü edilen gün
gelip çattığın da söylentinin asılsızlı ğı kanıtlandı ve böylece her
kes kötü önsezilerinden kurtulup rahatlamış oldu.
175
[26. imparatorun halkla doğrudan temas çalışmaları .
Kızı Anna Komnena'nın ve damadı Nikephoros Bryen
nios'un aydın kişilikleri. Yan gınlar ve diğer afetler]
Çok zaman geçmemişti ki, i mparator Byzantion'dan [sarayın] ka
dınlar topluluğu ile birlikte, kış ortasında h areket etti ve Trakya
Khersonenos'unda [Gelibolu Yanmadası'nda] çad ırlı kamp kurdu.
Kış geçti, bahar geldi ve artık yaz yakınladı, ama artık gidelim
demedi, ta i mpara toriçe h astalanıncaya kadar. O zaman impara
toriçe hükümd ara özgü üç dizi körekli savaş gemisiyle ayrılıp gi t
ti ve impara tor ora da kalı p asker! yazım listelerini ince lemeyi, im
para toriçe saraylar külliyesin e varmıştır bildirimi kendisine ya pı
lınraya dek, sürdürdü . Kısa süre i çinde kendisi de hareket etti ve
bir gün içinde Büyükken t'e vardı79. Eşi iyileştikçe, o [Alexios] d<ı
yöne tim işlerini üstlendi, zamanının çoğunu Ph ilopation'da ge
çirir oldu. Şu yeniliği icad e t ti : açık seçik l<ırihler bel irl eyerek, o
tarihlerde tah tını büyük meydanı gören o yerde kurdurdu. O za
man herkesin ora da dinleyici [ve seyirci] olm asına izin verild i ;
böylece, bir dileği olan kim varsa o kon uya i lişkin dilek yazısın ı
[dil ekçesi ni] uzatıp veriyordu , ardından h epsi onun karşısında yer
a l ıyorlardı ; yazmanlar, h er bir bireyin ne istediğini [dilekçeleri
okuyara kl ona bil dirmek emrini alıyorlard ı . Hemen her bir olay
[başvuru] için [ya n ı tı n ı bildirerek] yanıtının yazıya geçirilmesini
buyu ruyordu ve ya nı tlar yazıldıktan sonra [o yazılı metinler] ilgi
lil erine veriliyordu . i m para tor, bu işlem dizisi ni uzun bir zaman
süresi boyu nca devam ettirdi. Daha sonra, yeniden Byzanti
on'dan hareket etti, oysa şimdiden güz bitmiş bulunuyord u ; im
paratoriçe ile [sarayın] kadınlar halkı onun ardından gi ttiler ve
[Xan lhe/iskeçe yakı nındaki] Panykion Dağı eteklerinde çadırlı ko
nakla maya geçtiler. Orada bütü n ail esiyle birl ikte, kışı geçirdi ve
bahar henüz girmişken Philippopolis/Filibe'ye ilerledi. impara tor
176
Alexios, kentin çevre semtlerinde yerleşip baharda, yazın ve [ay
n ca] sonbah arın çoğu süresin ce orada kaldı ; h al kı n Pauliki
anos'lar dediği Mani 'cilerle çekişip tartışmayla u ğraştı. Bunlardan
birçoğu, imparator i oannes Tzimiskes tarafından Anadol u'dan
oraya sürülmüş ol arak, bu yörede otururlar [yaşarlar] . Böylece,
onlarla karşılıklı konuşuyordu ve bir h aylisini ortodoksluğa dön
d ürmeyi becerdi. Güz iyice i l erlediğinde, [istanbul 'a,] saraylar
külliyesin e döndü. i mparatoriçe erke tam güçl e sahip ol duğun
dan, damadı, [çok sevdiği büyük kızı Anna'nın eşi] Kaisar Bryen
nios, önemli ölçüde erki elinde tutuyordu ve o n u n sarayda bü
yük n ü fuzu oldu ğu herkesçe biliniyordu ; bu nedenle herkes ona
sığı nıyordu [sorununa çare bulunması i çin ona başvuruyordu] ;
d 5valara bakmak iznini al mıştı ve hükümdar gibi yargılama yap
maktaydı. Üstelik bu adam eğitimliydi ve eşi [Prenses Anna] bu
konuda sa d ece ondan geri kalmıyor olm ayıp daha da büyük
[kapsamlı ve derin] öğreni m sah ibiydi ; dili [babasının dönemin
deki tarih olayl arını, babasını n eredeyse destan kahramanı gibi
göstererek yazdığı ve iliada'yı anımsatacak yol da Alexiada diye
adlandırd ığı çok değerli tarih kitabının d a kanıtladığı üzere] At
tika zarafeti80 bakı mından zengindi ve kıvrak zekası emsalsiz idi.
Bu erdeml ere doğuştan sahipti ama, bir yan dan da çalışmal an
sayesinde onları elde etmişti [geliştirmişti] . G erçekten, kitaplara
ve okumuş kişilere, yapışmışçasın a düşkü n d ü ; onlarla düşüp
kalkması da yüzeysel olmuyord u . Böyl ece, dediğim gibi, işlerin
gidişatı Kaisar için olumlu doğrultudaydı ; bu kişi herkesin ko
nuşma konusu oluyord u . Bu olgu, imparatorun oğlu ve [atan
mış] ardılı olan kişiyi [çocuklar i çinde en büyüğü olan Ann a 'nın
erkek kardeşleri içinde en büyüğünü, ioannes'i] sıkıyor ve onu
ürkütüyord u ; böyle iken bu hale katlanıyord u.
Bu kon ud a i l eride daha çok anl atacaklanm olacak; şimdilik eksik
bıraklıklanmdan söz edeceğim. Bu h ükümd arın egemenliği süre
sinde Ken t'in çeşitli n oktalarında birçok ya ngın çıktı ve ateş ya-
177
yılıp o yöreleri kül etti. Dahası , bir defasında -o zaman balıard a
bulunuluyordu- son derecede güçlü bir rüzgar [fırtına] esip bir
çok yapının yıkı l m ası n a yol a çtı ; o arada Plakoto [Kaplamalı] de
nen yerdeki porfırit'den [pembe mermerden] büyük yuvarlak sü
tun 'un [şimdiki Çemberl itaş'ın] üzerinde duran heykel , düşerek,
oradan geçmekte ol anlardan birçoğunu öldürdü. Bu heykel ger
çekten dev boyutlarındayd ı, benzersiz bir sanat ürünüydü ve yı
kılınca kınntıl ara dönüştü 8 1 • Başka bir zamanda, sel baskını gibi
bir yağmur ol du ; o gün en yüce h avar1l erin, Petros ile Pa ulos'un
anısını ku tlama günüyd ü ; yağmur akşamın geç saatinde başladı
ve gücü azalmayarak ertesi günün aynı saatine kadar sürdü. Su
yun gü cü sebebine birçok yeri sel bastı ve vadilerden öyl esine sel
a ktı ki oraları denize benzedi ; üstelik, az sayı da olmayan insa n
ve hayva n telef oldu.
Bl Konu ve heykel hakkında çok daha ayrıntılı bilgi için Anna Komnena'nın
yapılına bkz. (çevirimizde s. 3 7 2).
178
ta madı ve hareket etti ; ne var ki hiçbir Türkle ka rşılaşmadı (çün
kü bunlar h ükümd arın ken dilerine karşı yürü düğünü öğrenince
hiç geriye dönmeden atlarıyl a uzakl aşmışl ardı) . O sırada Kamyt
zes, büyük vaadlerde bulunarak, kendisiyle birlikte savuşmak ve
imparatora sığınmak i çin başı n d ak i zin dan bekçilerini ikna et
mekle, kaçm ayı becerdi. Böyl ece, kendi satl arından kaçmış olan
bekçil eriyle birl ikte, çıkıp gel d i . H ü kümdar onu görmekle mutlu
ol d u , kurta rıcılarını paralar vererek ödüllendirdi ve ardından
Byzantion'a döndü.
Çok zaman geçm emişti ki, i m parator bu Barbarlar üzerine yeni
den sefere çıktı ; Ph ilomelion/Akşehir'e vardı, kenti düşman as
kerl erinden boşaltılmış bul du. H ü kümdarın kendileri nin üzerine
yürüdüğünü öğrenmişlerdi ve h epsi ken di insanlarını [kente yer
leşmiş Türkleri] terketmiş ve kaçmışlardı . Böylece kent, birtakım
kalel erle ve yerlilerin sığınakl ar d ediği mağaralarl a [kayaya oym a
barınakl arl a] birl i k te, zahmetsizce i şgal edildi v e bunl arın sakin
lerini [sakinlerinden, Rum olanları] i mparatorun önüne getirdiler.
O zaman im parator, yöre [Ru m] sakinl erini dönüşü sırasında
kendi yan ında götürerek bu kalabalığı göçürm enin yerinde ol a
cağına hükmetti, çünkü düşmanla karşılaşmamıştı [ve düşman
ülkesi içine girmek istemiyordu , artık dönecekti]. Göçürülenler
den genç ve dinç olanlar, yaya gitmekteydil er. An cak, rahatça yü
rümesi yaşlılık nedeniyle olanaksız bulunanlar için imparator bi
nek hayvanları sağladı. H astalı k yahut başka bir bela veya ileri ve
çile çektirici yaşlılık yüzü nden d ermansız düşmüş bulunanlar için
ise, bunl arı uzun kalkanların üzerine yerleştirdi [yatırttı] ve a ğır
lık kaldırabilecek ol an genç bireylerin bunları kol gücüyle taşı
ması nı buyurdu . Ken disi çevred e [yürüyüş kafil esinin çevresinde]
d alandı ve göçürülenlerden herhangi bir kimsenin susuzluktan
yahut açlıktan sıkıntı çektiğini veya herh angi bir biçimde eziyete
katlandığını görürse, ol anak bulunduğu öl çüde, onu raha tl attı
[derdine çare sağl a dı]. Yürüyüş sonrasında dinlenıneye geçildi
ğinde, akşam vakti, Türkler sökün etti ; bunl ar, kendi başl arının
Ruml arl a barış yapmak arzusu n d a bulunduğunu bil dirdiler. im-
179
paratar bundan hoşnutluk duydu ve böylece, sabahleyin, Barbar
l arın başı çıkıp geldi ; bu kişi [Kılıç Arsl an 'ın oğlu Mel ikşah] sat
rap [bir böl genin komutan-vali 'si] değildi ama Sultanın soyun
dan geliyord u ve o d a Sultan l akabını taşıyordu. işte bu kişi a t
sırtında olarak imparatorla karşı karşıya geldi v e uzakta atından
inip yaya ol arak ona yaklaştı ve onun önünde secde ettiB2 ; onun
la barış andiaşması yaptı ve pek çok para a ldıktan sonra83 gerek
kendisi gerek askerleri, yola çıktılar. Sultan, ülkesi n e ; imparator
da sarayiara [istanbul 'daki, Büyük Saray d enen, saraylar küll iye
sine] döndü. O zamandan başlayarak, gut/damla hastalığı a ğır
laştı ve [imparator] çoğu zaman yatai ak durumda kaldı ; bu ara
d a, tahtı gasbetmeye tutkuyla düşkünlük göstererek, erki i mpa
ratoriçe kullandı. Ancak, oğlu ve ardılı hareketsiz durmadı, tersi
ne anasının iktidar hırsıyla giriştiği çabaya karşı koydu.
180
yapıları külliyesine] nakledild i ; bu durum ne tesa düfen oldu ne
de ölmek ü zere bulunan h astanın orada can vermesi [şu ya da
bu nedenle] gerektiği için ol d u84. Bu gibi işlere m erak salıp karı
şanlar iddia ediyorlar ki [bir kehan ette8s geçen] "Ağrı giderme
yerl erin e [şifahanelere] düşecek" cümlesi, Alexios için yazılmıştır;
bunlar, "a ğrı giderme yeri " (şifahane) sözcüğüyle de M a n gana'lı
lar yapısını [Alexios'un getiril d iği saray yapısını] eşitliyorl ar, o de
yim i söz konusu yerde bulunan ve ağnlara tedavi sağlayan bir
hekimhane dolayısıyla böyle yorumluyorlar. Bu konularda uzman
kişiler ayrı ca şunu d a diyorlar ki, i mparatorun [bedeninin kızgın
demirle] d a ğl arıması hiç d e tesadüferı vaki ol madı ; bu ol gu dahi
eski bir keharıet gereğince gerçekleşmiştir. Çünkü, bu uzman ki
şilere göre Sibylla keharıetl erirıirı imparatorlara ilişkin bulunanla
rını derleyenler, bir yerde, Al exios'un " Çengelle d a ğl arım a işlemi
ne u ğrayacağın ı " yazmışlardır; hatta [bu "uzman "lar] sözü edi
lerı keharıetlerirı, mide d a ğlama işl eminin yapı l dı ğı gereçle [de
mird en ü tüyle] çengel arası n d a benzeşim kurması nı açıklıyorl ar;
çünkü [diyorl ar] onun [demirden ü türı ün] ucu [çengel ucu gibi]
çıkıntılıdır. Buna rağmen, ne d a ğl a m anın ne de h ava değişiminin
hastaya zerre kadar yararı oldu ve kendisinin sonu sessizce yak
laşıyord u . Hekimler, artık yaşam umudu bul unmadığını kabul et
miyorlardı ve bazı keşişler ona [Alexios'a] kehanet a çıklaması ya
pıp, daha önce E fendimiz ve Kurtarıcımız'ın yaşam verici nıeza
rını86 ziyaret etmek ve tacın ı oraya bırakmak [ve sonra ölüp cen
net ahalisi arasına karışmak] üzere Kudüs'e gitmedikçe ölmesinin
söz konusu olmadığını açıkl a mışl ardı. Onlar [keşişl er] ken disine
181
b u vaadde bulundular ve o da söylenenlere inandı ; çünkü h oşa
giden şeylere kolayca inanılır. Böylece, anlamış bulunmaksızın,
yaşamının son una vardı ; ve Kudüs'e gitmeye ömrü yetmeden,
adları göksel kayıtlarda yazılı ilk doğmuşların ana kenti Yukarı
Kudüs'e [ahrete]B7gitmek üzere tacını [bu dünyada] bıraktı. Bu
olay l l . "taşı n mazl arda vergi değerini belirleme dönemi "nin
[ 1 1 1 8 yılına düşen] 1 5 Ağustos'unda [Meryem'in Uykuya Ya rışı,
dünya yaşamından ayrılıp göğe çıkması günün de] gerçekleşti.
i mparator can çekişti ve sol uklan a ğır ağır, hastalıklı çıkıyordu ;
i mparatoriçe yasa boğulmuştu ve kızl an çevresinde bulunuyor
lard ı. Günün çoğu geçmişti ve güneş insan boyunu geçm iyor
duBB; şöyle diyeyim, günbatımı olmamıştı ama güneş batıya
d oğru biraz dönmüştü ki, hükümdann oğl u ve ardılı ol an kişiye
babasının her an daha çok ölmekte ol d u ğu ha berini ulaştırd ılar.
O da, öl mekte bulunan hastanın yattığı odaya, dünyadan çeki p
gidiyor olan kişi için yas feryadı etmek üzere değil, işlerin ger
çekten de öyle olduğunu kendi gözüyle görüp güvenl e anlamak
a macıyla, girdi. Böylece, [d urumun gerçekten de kendisine söy
lend iği gibi olduğunu] gördü ve hemen at sırtında Mangana'dan
[M angana'lılar Sarayından], adamlarıyla, çıkışında pek çok kişiyi
de çekip götürerek, çıktı. Mangana 'lı lar çevreleyici d uvarından
henüz çıkmışken, Abazalarla karşılaştı. Bunlar Abhazya 'dan, Ka
isar'ın oğullanndan büyük ol anına eş diye verilen gelinle bi rlikte
gelmişlerd i ; onu görür görmez [yeni i m para tora biat gösterisi
olarak] yaşasın [i mparator ioannes] diye bağırmaya başladılar ve
önünde secde ettiler. O zaman, denir ki, i mparatoriçe ölmek üze
re olan hükümdara [Alexios'a], oğl unun [oradan] ayrılışını, duy
gusallık içinde [oğlu n u kınar ve lanetler havada] bildirdi ve beri
ki bu konud a -ya söylemek istemediğinden ya da söyl eyemedi-
87 "Adları göksel kayı llarda yazılı ilk doğmuşların ana kenti Yukarı Kudüs" de
yimi nereden çıkmış, belirleyemedim. Bu belli ki masonların Tanrı'yı "Evre
nin yüce mimarı " d iye an ması gibi, belli bir düşünce ve inanç sistemi men
suplarınca kullanılan ve kökeni, anlamı yalnız onlarca bilinen bir deyimdir.
88 Sanırım, yazarım ız şunu demek istiyor: öğleden sonra ilc ikindi arasıydı, in
san gölgesinin boyu tam insanın kendi boyu kadar idi.
182
ğinden dolayı- hiç bi rşey söylemed i ; sadece ellerini yukarıya k<ıl
dırdı, ama bunu oğl u h akkında [ondan yan a , h oşnutlukla ve] bir
hayır duası işareti olarak m ı yoksa bir l anetierne işareti olarak mı
yaptı, bilmiyorum. Kimileri de derler ki, ölmek üzere bulunan
[Alexios], ell erin i kal dırmadı, za ten bunu [o ğlu saraydan çıktığı
sırada] artık ölmüş bulunduğuna göre nasıl yapabilirdi?B9 Ayrıca
diyorlar ki, imparatoriçenirı birbirini izleyen çığlıklarla "Oğlun,
sen hala yaşıyorkerı, senin tah tını gasbetmek için, çıkıp gi tti" de
mesi üzerine, heriki kısa süren ve solgun bir gülümsemeyle yanı
tı nı vermiş ol d u ; [öyleyse, demek ki] o ya duyduklarına gülüyor
du -bu duru mda, kimilerinin ka nısınca, son nefesini bırakıp yer
yüzü yaşamını terkederken , hükümdar !yeni hükümdar, oğlu Hı
ann es] için kaygılanıyar [anası bir dolap çevirmeden i oannes
tahta geçebildiği için hoşnu tl u k duyuyor] , ya da olup biten lere
kendisinin tepkisi bu oluyordu [şu dünyanın ve oğlumun rezilli
ğine bak diye düşünüyordu ] . G erçekten, başkalarından ve Mor
Odada D oğmuş Olan bu genç imparatorun ken disinden de duy
duğuma göre, sarayiara [Büyük Saray denen saray yapıları külli
yesinc·J babasının on ayı olmadan girmiş değil di ve hüküm darın
[Alexios'tın] kendisi onun [M angarıa'lılar Sarayından] ayrılıp git
mesine izin vermişti ; onaylar tutumunun kanıtı olmak üzere de
ona yüzü ğünü vermişti. Bu işl er, i mparatoriçe orada bulunmu
yarken ve onun bilgisi dışında olmuştu.
i şte o kişi, yaşamdan böyle ayrı l dı ; b u arada, h aber çabucak ya
yı ldı, bunun üzerine hısıml arı, birçok subay ve Ayan Meclisi üye
si h ü kü m dan [olası bir h arekete karşı] desteklemek üzere seğir
tip gel d iler.
183
[29. l oannes'in taç giydiği gunun gelişmel eri. Ale x i
os'un yaşamı ve kişiliği hakkında genel değerlendirme]
Böylece bu kişi Büyük Sa ray'a doğru fırladı gitti. Yolda iken ona,
Varangos'ların [imparatorun u cu baltalı mızrakla silahlanmış özel
koruma birliği askerlerinin], kendilerinin kal dı ğı yerin de bulundu
ğu, Exkoubitos'lar [görev yeri istanbul olan sipahiler] yolunu işgal
ettiği [kapattı ğı] ve hiç kimsenin oradan geçmesine ya da sarayl ar
külliyesine yaklaşmasına izin vermediği bildirildi. Bu hal im parato
ru meraka düşürüp sıkı ntıya soktu ; kendi adamlarından birini, on
ların niyetlerin i öğrenmek üzere gönderdi. Ayrıca kiliseye [baş kili
sesi Ayia Sophia olan Patrik'e ve onun örgütüne] babasının ölümü
ne ilişkin bilgi verdi ve papazlar takımından, kendisinin imparator
olarak alkışlanması nı [biat gösterisi ni teliğiyle onun i çin "Yaşasın
imparator i oarınes" diye bağırılmasını] istedi. Öyle de old u ; Ku lsal
Kurul'un kararı ve Patrik'in onayı ile, papazlar onu hükümdar ola
rak ilan ettiler. O sırada, Varan gos'lara gönderilmiş bulunan elçi,
onlara, hangi nedenle im paralorun saraylar külliyesine girmesini
engeliernekte olduklarını sord u ; bunla r da yanıt olarak, Alexios ya
şamakta oldukça başka bir kimseyi saraya [hakim olmak üzere, içe
riye girmeye] bırakmalarının söz konusu olmadığını söylediler. io
an nes'in adamı o zaman onlara, Alexios'un ölmüş bulunduğunu
doğruladı . Varangos'lar, onun kendilerine yemin etmesini istediler
ve o kişi bunu yapınca, o zaman baş eğdiler ve giriş için impara to
ra izin verdiler. Bunun üzerine i oanrıes, saraydan içeriye girdi ve
anasına, erkek ka rdeşlerine ve eniştesine [ablası Anna'nın kocası
Kaisar Nikephoros Bryennios'a] karşı takınması gereken tutum
konusu üzerinde, adamlarıyla danışma toplan tıları yapmaya baş
ladı. Bunu yapması, onlardan hala korktuğu ve belki iktidarı darbe
ile ele geçirme girişiminde bulu nurlar diye kuşkulandığı için idi.
Bu arada bütün gün boyunca babası hala yaşamaktaydı ve can
çekişiyordu ; a kşama doğru9o, 70 yı l kadar yaşamış ve bunun 3 7
184
yılında, ayrıca da 4 ay ve birkaç gününde hükümdarlık etmiş
olarak, can verdi. [Tevrat'ın verdiği "bilgi "ye göre h esaplanan,
yaratılış günü sonrasındaki] 6626 yılında [isa 'nın doğumundan
sonra l l l S 'de] bahtlı bir hükümdarl ık dönemi sonrası nda öl m üş
tü ; ancak, bu dön emin sonu [kendisi i çin] bahtlı olmadı. [Öl ü m
günün de] Kendisini tedaviyle u ğraşanların hem en h em en tümü
çekip gitmişlerd i ; ölüsünü yıkayacak bir tek adam bile kalmamış
tı ve çevrede de onun [ölü] bedenini hükü m d ara l ayık şekilde
bezemek için zorunlu malzeme yoktu. Ne de i m paratora
yakışaca k biçimde gömül d ü ; ve bu haller, ona bir yabancı değil
kendi oğlu ardıl ol muşken vaki oldu. i şte böyl edir; insanoğluna
ilişkin hiçbir şey kalıcı ve değişmez değildir; on lara n e inanmak
ne de güvenmek dizdir; tersine hepsi görecelidir [çeşitli e tken
I ere bağlı olarak değişir] ve bah t [insanın bah tı] zar atışlarının
sonucundan bile daha çabuk değişmektedir.
Al exios'un karakterini ve huyunu, belirgin ve a çık biçimde, gele
cek kuşaklar i çin gözlerde canlandırmak üzere [şunu da]
diyeceğim ki, ne tepeden bakıcı , ne kibirli ne de çabuk öfkelenici
idi ; beri yan d a n , ne de paraları, h azineleri kasalara yığmak, top
rak a l tı n a gömmek isteyecek kadar aşırı öl çü d e para hırsı vardı.
Böyl ece, öld üğünde, hazineyi dolu bulmadılar. Merhametliydi,
cezalandırmaktan geri dururdu ve ılımlı karakteri vardı ; yanına
kolay ul aşılırdı, h ayatı süresince kötüye kullanma [suiistimal
denc·bilccek davranışlar] yapmadı, şarabın esirliğine de düşmedi.
Erdemli yaşam sürenlere dikkat etti ve onl ara saygı gösterd i ;
okumuş v e bilgin kişil ere91 pek de gereken değeri vermezdi, a m a
yine de sertlik değil h oşgörü i l e davranırdı. Böyl ece onları
[okumuş ve bilgin kişileri] kendisine cesaretle ve korkusuzca yak
laşmaya teşvik ederdi92, özellikl e de imparatoriçe [ken disinin
185
yanında] yok iken. Çünkü o hazır bulunduğunda, [konukl ar]
onun otoriter ve fazla resmi tavrından ürkerlerdi, zira itaatsizleri
[kendisinin önünde b oyun eğme halleri takınmayanları] sert
biçimde azarl amak adetin d eydi .
i şte Alexios böyl e biriydi v e bu özellikleri iyiydi , nasıl olmasın ?
B i r kişiyi takdir etmek i çin bunlar yeter, ne var k i kusursuz bir
h ükümdar niteliğini ortaya koymazlar [hükümdarı kusursuz diye
nitelernek için b u nlardan çok daha fazlası gerekirdi] . Çünkü,
hükümdarda arana ca k erdemlerle bireyde aranacak erdemler ay
nı olamaz; [gerçekten ,] birey için ılımlılık ve h oşgörü sahibi ol
ma, kişinin çabuk kızar olmaması ve ölçülü bir yaşam sürmesi
yeterlidir. Ama hükümdar için, bunların dışında adaletin tam
olarak uygulanması, uyrukların hali nicedir diye kaygı gösteril
mesi ve rejimin atal ardan kalma geleneklerinin muhafaza edil
m esi seçkinl eştiri ci d i r. Bu kişiyi [Al exios'u] ise, tersine, devlet
d ü zenini belirl eyen mevzua tın d eğiştirilmesi ilgilend iriyord u ;
bunlara yeni içerik vermeye çabaladı. Devletin sorunlarını kamu
n u n sorunları diye düşünerek ele almadı ve kendisini kamu var
lığının [ka hya gibi] yön e tim görevl isi d eğil toplumun m u tlak
efendisi sayd ı ; ha tta sarayl arı kend isinin [babadan kalma kişisel
mülkü ve] evi olduğuna inanıp onları öyl e görd ü. Ayan Mecl isi
üyel erine yakışık al acak d eğeri vermediği gibi onların şah ısları
hakkında da [konumlanna göre] uygun oranl ı bir özen göster
med i ; tersine, onl arı kü çük düşürmek amacını güttü . [Ka mu
o l a nakları n d a n , serveti n d en va tand aşların yararl a n d ırılm ası
konusunda] Ad al eti dahi i çtenlikle uygul amadı ; çünkü bu son
işin ayırt edici özelliği, layık olanların [layık oldukları ölçüde]
gözetilmesidir. Oysa bu kişi, ka munun paralarını h ısımlarına ve
ken di saray halkından bazılarına peşkeş çekti. Böylelerine ayrı ca,
bol bula mat yıllık ihsanlar bahşetti ; öyl e ki bunlar sonuçta çok
zengin ol dular, kendilerinin muhasebe işlerinde h izmetkar per
sonel istihdam edecek kadar -oysa böyle birşey bireylere değil
hükümdarlara yaraşır- ; ve son ol arak, bunlar bir şehir gibi büyük
[geniş arazisinde, donanım malzemesi ve h izmetkarlar için bir
186
sürü müştemilat yapısı olan] ve l üks yönünden d e gerçek saray
lar olan konutl ar edindiler. l l eri gelenl erin geri kalanianna ise,
-daha kötü bir ifade kullanmamak i çi n [şu kadarını diyeyim ki]
kişinin kendisine saygılı davranmak dışı n da, aynı teveccü h ü gös
termedi. Böyl ece, söylemiş bulundukları m , deyimin tam ve doğ
ru anlamı ile [olması gerekti ği gibi] hükümdar saymak için izin
vermez [yetmez] ama öteki yan d an da, kimse Komn enos'u kötü
bir l mparator diye nitel eyemezdi. Çünkü eğer kişi h ükümdarl ar
da kusursuzlu k ararsa, sanmıyorum ki, ta baştan beri Romalıla
rı n/Rum ların hükümdarlığı asasını eline almış olanlardan her
hangi biri h er yönden m ükemmel sayılabilecek olsu n ; tersine her
birinin h üküm darl ı ğının ni teliğini, onun kendi karakterinin ve iş
leri nin [değer yönünden] a ğırl ı ğı belirler. Günahsız ya da kusur
suz bir kimse hiçbir zaman var olmamıştır; çünkü b öyle bir nite
lik insana değil Tanrı 'ya yakışacaktır.
Yapı tıma burada son vermemin ve uzun öl çekliliğe varan arı
la lımımı bi tirmemin zamanıdır. Daha sonra [son anlattığım olay
ların sonrasında] olup bitenleri yazmayı ne yararl ı sayıyorum, ne de
bugünün işi sayıyorum ı . Eğer kitabını birilerine yararlı gibi görün
müşse, bunu [kita bımın yararlı niteliğini] Tanrı'ya borçluyu m, iyi
olan ne varsa onun yardımıyla beceril di. Ama kitabım yararsız
çıkarsa [öyle sayılırsa], kabahat benimdir, yapıt için suçlanmak
bana, yazara düşer; [kusurlar i çin] pişmanlıklar dahi bana düşer.
187
ADLAR GÖSTERGESi
1 40
189
yan daşı komu tan) 8 5, 86 Bulgaristan, Bulgarlar 1 5, ı 6, 1 9-
Ba ttalgazi. Bkz. Melitene 2 1 , 23, 3 1 -3 2 , 3 8 , 39, 40, 42-
44, 47, 49, 52, 64, 65, 66, 67,
Berroia (Kuzey Yunanistan ' dakil 39
7 7 , 93, 98, 1 1 9, ı 46
Berroia/Halep. Bkz. Halep
Büyükada (Prinkipo) 71
Berytos. Bkz. Beyrut
Büyük Saray98, 1 1 6, ı 52, ı 62. ı 80,
Beyözü (Eukh a i ta/Avkat) 22 1 84
Beyrut (Berytos) 38 Byzan tioıı (ayrıca bkz. istanbul) 22,
Bidine. Bkz. Vidin 2 3 , 3 2 , 38, 53, 64, 66, 67, 77,
92, 1 23 , ı 2 5, ı 28, ı 29, ı 44,
Bladimeros. Bkz. Vladimir
ı 46, ı 48 , ı 49 , 1 64, ı 76, ı 79
Bladisthlabos. Bkz. Vla d islav C- Ç
Blakherııa(lılar) Sa rayı 1 52
Constantinus, ı . 116
Blaklıerna(lılar) Sem ti 63, 84, 1 30,
Çaka, Emir ı 65
1 49
Çamlıca (Dama trys) 93
Bogomil 'ler ı 69
Çatalca (Matrai/Khoirobakklı oi) ıı8
Boğa (Tauros) Meydanı (ista nbul'da)
1 60 Çekirge is tilası 52, ı 69
Bohemond (Robert de G uisc:ard ' ı n Çemberl i taş ı o2, ı 7 8
oğlu) 1 74 Çorlu 1 58 (dn. 6 ı )
Bollas, Riımanos (kompl oc:u) 94, 9 5 D
Bo.isthlabos (Bulgar Bcyi; keza Step- Dalassa (Malatya yakınlarında kent)
h ana� 77 47, 57
Borises (Bulgar Beyi) 1 5, ı 9, 2 3 Dalasscnos, Kiıııstan tinos 47, 57,
Borilas/Borilos (Nikcphoros Botane- 58, 75
ia tes'in adamı) ı 52, ı 56, 1 57 Dama trys. Bkz. Çamlıc:a
Botancıates, Nikephoros. Bkz. N i- Damokraııeia 76
kephoros lll Botancia tes Daplıne. Bkz. Harbiye
Bourtzes, Miklıael 28 David (G ürcü hükümdarı) 38
Brakha m i os'lar ailesi ı 28 David (Bulgar Beyi) 3ı
Brycnnios, Nikephoros (Dede) ı o3- David (Bul gar Başpiskoposu) 43
1 04
Delphiııas ( Pa t rikios rü tbeli) 35
Bryennios, Nikephoros (Baba; asi)
Demre. Bkz. Kale
ı 33 - 1 34, 1 48 , 1 50, ı 5 ı , 1 53 ,
1 54, ı 55, 1 67 Deprem 119
Bryennios, Nikephoros (Oğul ; Ka i sar Diogenes, Kiınstantinos (IV. Riımanos
rütbeli, Anna Komnena 'nın eşi, D iogeııes'iıı babası) 47, 49, 52
tarih kitabı yazarı) ı 67, 1 73 , 1 77 Diogenes, lV. Riımanos 1 22- ı 4 ı
'
Bryennios, i iıannes (Baba Nikepho- 1 42, ı 69, 1 70
ros Bryennios'un kardeşi) 1 49 D i ogenes, Nikephoros (IV. Romanos
190
D iogenes'in oğlu olmak iddiacı- D oukas, Mikhael Vll . Bkz. M i klıael
sıl 1 69 Vll, Daukas
D ivriği (Tephrike) 24 Doukas, Pantherios ı16
Diyarbakır (Amida/Emet) 26 Draç (Dyrrakhion, Epidamnos) 43,
Dobromeros 39 6 5 , 77, 1 48, 1 55, 1 64, 1 74
Dakcia (Ama sya yakı nında hisar) 1 39 Dristra. Bkz. Silistre
Dolianos (Bulgar Beyi)64, 65, 66, 67 Dyrrakh ion. Bkz. Draç
Dorostolo. Bkz. Silistre E
191
Euprepia (IX. Konstan tinos'un kız- Halife ( ı 078'deki) ı 5o
kardeşi) 82-83 H alys. Bkz. Kızılırmak
Eusthatios (Patrik) 44, 45 Ha rbiye (Daphne) 58
Eusthatios, Kamytzes. Bkz. Kamytzes Harzernliler 90
Eusthaios.
Hasan (Tuğrul Bey'in komutanların-
Eustratios (Patrik) 1 63 dan) 90
Exkoubitos'lar ı s4 Helene (Lombardia hükümdan Ro-
F berto'nun kızı) ı 47
Fenike. Bkz. Lübnan Helenopolis ı 3ı
Fıra t 1 28 Herakleia. Bkz. Ereğli
Filibc (Piıilippoupolis} 32, 1 7 6 ı lcrakles ?ı
Filistin 34 l leybcliada (Khalke) 24, 8 ı
Franklar 1 45, 1 46, 1 64, 1 68, 1 69 Hırva tlar 44, ı 46
G Hierapolis (Menbiç) ı 27
G abras, Thcodoros (Trabzon valisi) Honaz (Khonai/Khones) 1 30
ı G7
Horasan Saları 91
G abricl (Bulgar Çarı Saınoucl'iıı oğlu
H unlar BB
Rornanos'un diğer adı). Bkz. Ro
ıııanos Hüsrev (Khosroes) 30, 3 3 , 3 4
192
i iıannes (Hadım, Side metropoliti) Kayseri (Kaisareia) ı 7 , ı 28, ı 3 2
ı 4 ı , ı 42, ı 56 Kegenes (Peçenek Beyi) 92, 93
iiıannes (Logothetes/Hesaplayıc:ı) Kekaumenos (=Kavruk; Komutan)
97, 9 8
6 ı , 1 0 ı , ı o 5, ı o9
i iıannes Opsaras (Maliyec:i) 1 04
Keroıılarios. Bkz. Mikhael Keroula rios
iiıanııes/lvan. Bkz. Vladislav Khalke. Bkz. H eybeliada
iiıannes/lvaıı. Bkz. Spcndosthlabos Khalkediın. Bkz. Kadıköy
isaakios ı. Komnenos ı o ı - 1 02 , ı 04-
Kharsia non ili 33
ı ı 5, ı 3 o
Kharsios Kapısı. Bkz. Edirnekapı
iskender ı 28
Khatatourios. Bkz. Haçatur
iskenderun ı 28
Khoirobakkhoi. Bkz. Çatalca.
iskitler (Tauroskythes yani Tauris/Kı
rım Yarımadası iskitleri). Bkz. Khiınai/Khiınes. Bkz. Honaz
Ruslar Khosroes. Bkz. Hüsrev
iskitler (Peçenekler anlamında). Bkz. Khrysoupolis. Bkz. Üsküdar
Peçenekler Kıbrıs 8 ı , 1 65
iskiller (Bulgarlar anlamında). Bkz. Kınalı (Prote) Adası ı41
Bulgarlar
Kızılırmak (Halys) 1 32
istanbul (Kentlerin Sultanı; Kiıns
tantinoupolis; Kent. ayrıca bkz. Kilikia ı 22, 1 28 , 1 40
193
oğullarından) 1 67, 1 73 Koutloumous. Bkz. Kutalmış/Kutlu
Komnenos, i saakios (1. Alexios'un muş/ Kutulmuş
ağabeyi ; imparator adaşınırı ye Krispinos (Crispinus) 1 39
ğeni) 1 43 , 1 44, 1 57 , 1 58, 1 61 , Kudüs 42, 1 69, 1 8 1 , 1 82
1 72
Kuman 'lar 1 70
Komnen os, isaakios (1. Alexios'un
Kutalmış/Kutlumuş/Kutulmuş 89-
oğullarından) 1 67 , 1 73
90, 1 50
Komnenos, ioannes (Kaisar; impara
Kuyruklu yıldız 119
lor isaakios Komncnos'urı kar
deşi, ı. Alexios'un babası) 1 10 Kuzey Oğuzları. Bkz. Türkler
Komnenos, M a nouel (1. Alexios Küçük Çekmece (Athyra s) 1 49
Komncnos'un en büyük ağabeyi) Kütahya (Ko tyaciorı) 1 40
1 30 Kyklad Adaları 47
Komnenos, N i kephoros (1. Alexios'un Kynegio/Av Köşkü Semti 96
küçük kardeşlerin den) 1 61
Kyzikos 1 1 9, 1 .5 0
Kiınstan teia (Romanya 'da kent) 20
L
Kiınslan lirıos Vll , M or Odada D oğ
Labarum 1 36
muş (imparator Bilge Leiın'un
oğlu) 1 8, 1 1 6 Lapara/Lykandon 27
Kiınstantinos Vll l (ll. Riımanos'urı Larisa (Thessalia'daki) 1 64
oğlu) 25, 35, 36, 3 7 , 45-48, 49, Lazaras (isa'nııı ölmüşken dirii lliği-
50 ne inanılan kişi) 1 52
Kiınslan tinos IX, Monomakhas 7 5- Leikhoudes, Korıstarı Lin os (Pa trik)
87, 9 1 -98, 1 02, 1 1 2, 1 4 1 97, 98, 1 1 2, 1 1 3 , 1 1 9
Kiınstanlirıos X, Daukas 1 1 4- 1 2 1 , Leon Vl, So plıos (Bilge) l l6
1 23 , 1 24, 1 39, 1 42, 1 56 Leiın/Leon la s (Kouropa la les rü Lbeli)
Konstan tinos (Kharon lakaplı) 1 7, 1 8 13
Kiınstantinos (lV. Mikhael'in kardeş- Leiın/Leontas (Keşiş ; Paraspondylos/
lerinden) 58, 59, 70-74 Omurgası Çarpık) 99, 1 07
Kiınstantinos (Vl l . Mikhael'in karde Leiın/Leontas (Melissenos).Bkz. Me
şi) Bkz. Doukas, Kiınstarı lirıos lissenos
Kiınsta n tinos (Vll . Mikhael'in oğlu). Leon/Leon tas (Prolosynkellos) 1 03
Bkz. Doukas, Kiınstan tirıos Leon/Leontas Tornikes. Bkz. Torni
Kiınstantirıos Leikh oudes. Bkz. Lcik kes, Lcon
lıoudes, Konsta n tinos Leiın/Leontas Phokas 1 7, 2 5
Kontostephanos, Stephanos 32-33 Lesbos. Bkz. Midilli Adası
Konya (ikonion) 1 29, 1 43, 1 52 L iparites (Gürcistan ' d a yönetici) 90,
Kosmas (Patrik) 1 50, 1 53 , 1 63 91
Kotyaeion. Bkz. Kütahya Lobitzo/Lofça 113
194
Logothetes (Hesaplayıcı). Bkz. iiıan- Ml'ssi·ı ı t· ('>ıt ıly.ı � · ı ı ı ı l lol
n es (Logothetesl. N ikepho- Mcyy;ı l . ı ı i k ı y ı ı l l l '.ıl , ,,
ros/Nikephoritzes.
Mısır ı , •.·ı
Lübnan (Fenike) 3 4, 3 8
Midılli /\d;!'ol ( J ı · ·,i ,. ı · I J 1, 1 / l ı , ) 1 , 1 ,
Lykandorı. Bkz. Lapara
Midilli ( kl' ı ı l i ; Myl l l ı ı ı . 1 I li, ıı •
M
M i c p lı l'l' kt · ı ı ı ı 1 \1. . ·.ı l v. ı ı ı
M a carlar, M a caristan 1 6, 1 1 3, 1 73
Mikail ( l 'ı ıt'p ı ı l l ky ııı l ı . ı l ı. ı · ı l 1111
M agistros unvanı 29
Mikhael IV, l '; ı p l ı l .ıq ı ıı ı ı , . l ı. /, f· ' .
M ahmut, Gazneli 8 8-89
65-fJB, /!ı, l l l , I I J.
Malatya . Bkz. M elitene
Mikhaci V, K a l ; ı p l ı ; ı l t· , !ı l , l ı ı , lıll
Malazgirt (Mantzikert) 1 33 74, 76, Ul
Mangana(lılar) Semti (Sarayburnu}, Mikh a el VI. i h t iyar I OO- ı oıı
Kilisesi, Marıastırı, Sarayı 95,
M i khael Vll, Daukas 1 20, 1 2 1 , 1 2'1,
98, 1 1 2, ı ı 5, ı 62, 1 80, ı 8 1 ' 1 82
1 39, 1 40- 1 52, 1 54, 1 55, 1 62
Maniakes, Geiırgios 52, 59, 60, 6 1 ,
Mikhael Keroularios (Patrik) 82,
79-8 1
1 1 0- 1 1 2
Mani'ciler 1 4- ı 5, 1 68, ı 77
Mikh a el Bourtzes. Bkz. Bourtzes,
Manouel M a nastırı 39, ı 55 Mikhael
M a n tzikerl. Bkz. Ma lazgirt Mikhael (VL M ikhael'in yeğeni) 101
M;:ıria Alane (Gürcü Mari a ; Vll . Mik
Mikhael Psellos ı 06, 1 1 4, 1 39, 1 42,
lıael'in, sonra l l l . Nikep horos
1 47
Botancia tes'in eşi) 1 4 7, ı 52,
ı 54, 1 55, 1 62, 1 66 Misis. Bkz. Yakapınar
195
Nemçel i ler (Alm anlar ve isviçreliler) p
1 3 2 , 1 58 Pangratios. Bkz. Bagrat
Nestor (Tunaboyu ili valisi) 1 47 Panion/Panidon/Panidos. Bkz. Bar-
Nikaia. Bkz. iznik baros
Nikephoros 1 1 , Phokas 1 3 , 1 4, 1 5, Panonia (Macaristan kasdcdiliyor) 1 6
24, 45, 49
Pantcpoptcs M anastırı (Eski i maret
Nikephoros 1 1 1 , Botancia tes 1 1 8, Cam ii ) 1 72
1 44, ı 48, ı 5 ı - ı 58, ı 60, ı 62 Panykion Dağı (iskeçe yakınında) 1 76
Nikephoros, Leon/Leon tas oğlu ı3 Paphlagonia 52
Nikephoros Phokas. Bkz. Ph6kas, Ni Paulikianos'lar 1 77
kephoros
Peçenekler (bu kitapta, çoğu kez, is-
Nikephoros/Nikephoritzes (Logothe kitler) ı 6, 1 8, 23, 4 7 , 52, 5 8 ,
tes/ l lcsaplayıcı, hadım, başyö 59, 9 2 -94, 1 1 3 , ı 1 B, l l 'l, ı 2 2,
netici) 1 4 ı - ı 43 , 1 47 , 1 49 , 1 5 2 , 1 2 3 , 1 47 , ı 50, 1 55 , 1 68
ı 56, ı 57
Peribleptos Manasım 1 60
Nikephoros (Antakya Palriği) 1 56
Pernikos (Bulgarisıanda hisar) 43
Nikephoros (Phorbenos oül u ; 1 . Alr
xios'un damatlarında n) 1 6 7 ı 7 3 ,
Perslcr (Sasaniler) 33, 34
Plıorbeııos, Katakalan ı 67
196
Phorbenos, Nikephoros (yukarıdaki R o m a n os (Çar Samouel'in oğl u ;
nin oğlu). Bkz. Nikephoros Phor Gabriel de denen) 39, 43
benos. Romanos B oi"las. Bkz. Bo!las, Roma
Photios (Patrik) 39 nos
Plate. Bkz. Yassıada Romanos Skleros. Bkz. Skleros, Ro
Pliskoba 39 m a n os
Podandos/Pozantı 24 Romanos Taronites. Bkz. Taronites,
Romanos
Polyektos (Pa trik) 1 4, 1 5
Rousclios (Roussel de Bailleu ll 1 33 ,
Poulkheria (ll l . Romanos'un kızkar-
1 3 5, 1 43 - 1 46, 1 49, 1 50, 1 52,
deşi) 54
1 56
Prainetos. Bkz. Karamürsel
Rum a teşi 87
Presth la ba/Preslav 1 8, 1 9, 39
Ruslar 1 5, 1 6, 1 8, 1 9, 20, 2 3 , 35, 86
Prinkipo Adası. Bkz. Büyükada.
s
Proikonesos 14
Sakarya (Sangarios) 1 44
Prokonnesos/Marınara Adası 1 4 (dn. 4)
Sakız Adası (Khios) 1 8, 1 65
Prole. Bkz. Kınalı Adası
Samantı Kalesi. Bkz. Zam antı Kalesi
Pro teuon (Bulgaristan valisi) 98
Samos. Bkz. Sisarn Adası
Prousianos (Bulgar Beyi) 44, 49
Samouel (Kont Oğulları kardeşler
Psellos, Mikhael. Bkz. Mikhael Psel-
den, B u l gar Çarı) 3 1 , 32, 3 8-40,
los
42, 64, 65
R
Sangarios. Bkz. Sakarya
r�apsomına los 1 65
Sarakenos'lar. Bkz. Araplar
Rha idestos. Bkz. Tekirda ğ
Sebasteia. Bkz. Sivas
Robert de G uiscard 1 64- 1 65, 1 7 4
Selanik 38, 63, 1 55, 1 62, 1 7 4
Roberto (Lombardia hükümdarı) 1 47
Selçuk (Ephesos) 61, 1 54
Rodos 1 65
Selte (Peçenek Beyi) 113
Romanos ı 1 3 (dn.2)
Serbia (Kuzey Yu nanistan'da kent)
Romanos 11 1 3, 45 39
Romanos lll, Argyros 48-56, 58, Scrdike. Bkz. So lya
6B, 75, 76, 1 22, 1 60
Serez (Serres) 31
Romanos lV, Diogenes. Bkz. Dioge
Sergios (Patrik) 39, 40, 44
nes, Roma nos
Romanos (Bulgar Beyi) 1 5
Seyhun. Bkz. Sir D erya
Romanos (Petros'un diğer adı). Bkz. Sığır M eydanı (istanbul 'da bir yer)
Petro s 1 59
197
Side ı 41 , 1 56 Ku tulm uş oğlu) 1 48, 1 50, 1 5 1
Silvan (Meyyafarik\yn/Martyropolis) ş
27 Şebinkarahisar (Koloneia) 1 01 , 1 46
Silistre (Dristra/Dorostolo) 20 Şerif (Tuğrul Bey'in Ruııılar<ı gön-
Sir Dcrya/Seyh un ı rm a ğı 88, 89 derdiği elçi) 91
Sinnion 44, 47 T
Sisarn Adası (Samos) 47 Tarkh a n i o tes, i oseph (K omu tan)
Sisinnios (Patrik) 39 ı 35
198
Tornikcs, Leiın/Leontas 82-86 V
Trablus (Tripolis; Fen ike/Lüb Varangos'lar ı '• 1 l ll ı
na n'dakil 3 8 Vardar (Bardarl·�. 1\xio ,.,) l ı ı ı ı.ıi J • li ı
Trabzon 119
Vaspurakan 11'1, 111 1
Triballos'lar 77
Vidin [Bi dine) lll
Tuğrul Bey [Büyük Selçuklu Sul tan - Vladimir (Bladimeros) l'ı
lığı'nın kurucusu) 88-92, 9 4
Vladislav (Bladisthlabos; b u kı�iyı ı l k
Tuna (istros) 20, 2 3 , 4 7 , 5 9 , 9 2 , 94,
andığı yerde Zonaras dal!pnlıkl.ı
ı ı 8, ı ı 9
a dını S p lı e n dosthl a b os diye
Tun aboyu ili 1 47 yazıyor; ayrıca onun l o a ı ı
Tutuş 1 46 nesiivan diye d e anıldığını belir
tiyor) 3 1 , 4'l
Türkler (Macarislandakiler) ı fı
X
Türkler (An adol u 'ya yayılan Oğuz
Türkleri) 88-9 ı , ı 2 ı , 1 2 2, 1 2 6 , Xiphias 44
199