Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 91

Andrea Laurence - Aşkımın Esiri Oldum

www.CepSitesi.Net

Romanın Karakterleri
Briana (Bree) Harper : Romanın Kadın Kahramanı
İan Lawson : Romanın Erkek Kahramanı
Missv Kline : Ian’m Nişanlısı Ve Pop Şarkıcısı
Natalie. Gretchen, Amelia : Briana'nın Otakları
Rick Ve Patty : Ian'ın Dağ Evine Bakıyorlar
Doug Harper : Briana'nın Babası
Ned : Ian'm Annesinin Kocası
Winnie : Ian'm Kahyası
Keith : Ian'ın Şirketinde Yönetici
GİRİŞ
Üzgünüm. Briana Harper haftalık topİantının ortasında iş ortağının sözünü
kesti. Şimdi sen Missy Kline ile İan Lawson'ın düğününü aldığımızı mı
söyledin'? Bildiğimiz Missy Kline ve İan Lawson?
Düğün organizatörü oİan Natalie, tabletten başını kaldırıp rahatsız
olduğunu belli eder bir tarzda Brec'ye baktı. Evet, dedi derin bir nefes
alırken. Bunda ne var? Bir sürü ünlünün düğününü yapıyoruz.
Bree başını iki yana sallayıp dikkatini yeniden tabletine vermişti. Şaşırdım
sadece. Hepsi bu. Hepsi bu kadar değildi, ancak iş ortağı ve en iyi arkadaşına
bile daha fazlasını anlatmayacaktı. Bu An'm en önemli kuralı her şartta
profesyonelliği korumaktı. Yüzüğü taşıyan kişi düğün pastasının üstüne
düşse, ‘bu iki kişinin evlenmesinde engel var mı? diye sorulduğunda
davetlilerden birisi konuşmaya başlasa veya damat eski erkek arkadaşın olsa
bile bu kural bozulamazdı. Dolayısıyla Bree sesini çıkartmadı.
Mağazalardaki dergiler bile bu haberle çalkaİanıyor, diye Gretchen söze
girmişti. Nasıl atladığını anlamıyorum. Ayrıca kadın hamile.
Olmuş işte, diye Bree mırıldandı. Hamile. Havai pop şarkıcısı, Ian'ın
bebeğini doğuracaktı. Bu düşünceyle birlikte midesine kramp girmişti. Bu
haberi nasıl atlamıştı?
Natalie, kahverengi saçını omuzundan geri ittirip rutin pazartesi sabahı
topİantısına devam etti. Natalie'nin işe dönmesiyle birlikte konu da
kapanmıştı.
Her pazartesi, Bu Ari m dört ortağı yeni müşterilerini, önceki haftanın
düğünlerini ve diğer iş konularını konuşmak için bir araya gelirdi.
6 Andrea Laurence
Bu An, Nashville'in elitlerinin düğün için tercih ettiği tek adresti. Altı yıl
gibi kısa bir sürede dört üniversite arkadaşı Natalie, Amelia, Gretchen ve
Bree inanılmaz bir başarı elde etmişlerdi.
Mükemmel bir düğünün gerçekleşmesi için el birliğiyle çalışıyorlardı.
Evlenecek çift ne isterse gerçekleştiriyorlardı. Taleplerin hiçbirisi imkansız
olamazdı. Bu yaklaşımları da yeni müşterilerin gelmesini sağlıyordu. Bir de
gizlilik konusunda çok hassastılar.
Natalie haklıydı. Burada bir sürü ünlünün düğününü yapmışlardı. Missy
Kline da bunlardan birisi olacaktı. Ancak Bree bu duruma kayıtsız
kakmıyordu. Aklına damat takılmaktaydı müzik yapımcısı, İan Lavvson.
Bir zamanlar İan, Bree'nin hayatının merkezindeydi. Üniversite öğren-
cisiyken birlikte çok özel zamanlar geçirmişlerdi. Bumbarda uzun saçları ve
uykulu gözleriyle müzik yaparken kadının aklını başından almıştı. Gitar çalıp
Bree'ye söylediği şarkılardan başka bir şey yoktu dünyalarında. Sonrasında
her şey nasıl tepetaklak olmuştu, bilemiyordu.
Bree?
Bree dalıp gitmişti. Diğer üç kadın endişeyle kendisine bakıyordu. Bir
şeyler kaçırdığı açıktı. Evet?
Dedim ki, diye Natalie tekrarladı, Perşembe günü nişan çekimlerini yapıp
cuma günkü Conner düğünü çekimine yetişebilir misin?
Bree ne olup bittiğini anlamamıştı. Neden yetişemiyorum? Nişan çekimi
sadece birkaç saat sürer.
Gelin, çekimlerin damadın Gatlinburg'daki evinde yapılmasını istiyor.
Amelia, Bree'nin takip edemediği konuya açıklık getirmişti.
Sorun olmaz.
O halde konu kapanmıştır. Natalie son noktayı koymuştu. Adresi alırım.
Öğlen saatlerinde orada olman gerekecek.
Natalie, tabletine not almıştı. Karar verilmişti. Bundan kaçış olamazdı.
Bree, dokuz yıl önce hayallerini öldüren adamla karşılaşacaktı.
Ve adamın yeni geliniyle.
Aşkımın Esiri Oldum 7
BlRİNCİ BÖLÜM
IşTE bu hiç olmadı.
Bütün evren Ian'ı duymuş gibi Cadillac arabasının tekerlekleri buzun
üzerinde kaymıştı. Parmakları deri direksiyonu sıkı sıkı tutuyordu.
Asistanının sabah erkenden yola çıkması için yaptığı uyarıyı dinlemiş
olmasına şükretti.
Uçuşan kar taneleri görüşünü engelliyordu. Bir de yolun kenarında biriken
kar da cabasıydı. Nashville'den Gatlinburg'a giden otoyol buzİanmış-tı. Şimdi
de dağların tepesinde her yer bembeyazdı.
Göz gözü görmüyordu.
Tepenin hemen aşağısındaki kasaba ne durumdaydı acaba? Dört çeker
aracının vitesini küçültüp yavaşça garajın olduğu yöne doğru ilerledi.
Yolcu koltuğunda duran eşyalarını alıp araçtan çıktı. Duvardaki düğmeye
basıp garajın kapısının kapanmasını bekledi. Bu hava durumunu hiç hesaba
katmamıştı.
Bunu düşünmüş olması gerekirdi. Hele son birkaç aydır ters giden olaylar
akima gelince buna da şaşmaması gerektiğini düşündü. Artık kendini kapana
kısılmış gibi hissetmesine şaşırmıyordu. Hava da elinden geleni ardına
koymamıştı anlaşıİan.
İan, dağa ocak veya şubat ayında hiç gelmemişti. Yılın bu döneminde hava
durumunu tahmin etmesi neredeyse imkansızdı. Dağın tepesinde yaşıyor
olmak harika bir şeydi. Manzara harikaydı, tabii dağın tepesine çıkmayı
başaranlar içindi bu... Nişanlısı Missy fotoğraflarının dağ evinde çekilmesi
için ısrar etmeseydi buraya gelmek Ian'ın aklının ucundan bile geçmezdi.
İan, elindeki valizi granit zemine bıraktı. Pencerenin önüne gidip
aşağıdaki vadiye baktı. Göz alabildiğine bembeyazdı. Önceki gece hava
durumunda uyarmışlardı. Missy, Atİanta'dan gelecekti. Güneyde hava daha
iyi olabilirdi. Ancak o ufak Jaguar arabasıyla buraya gelebilmesi imkansız
görünüyordu. Bir de fotoğrafçı konusu vardı... Onun arabası hakkındaysa en
ufak bir fikri bile yoktu. Hatta fotoğrafçının kadın mı yoksa erkek mi
olduğunu bile bilmiyordu.
Neyse ki evinde yiyecek malzeme vardı. İan, mutfakta dolaşıp dolapların
kapaklarını açtı. Birkaç gün mahsur kalsa bile yeterli yiyecek olduğunu
görmek içini rahatlatmıştı. Evin bakımını yapan çift aşağıda kasabada
yaşıyordu. Eve ve araziye çok iyi bakıyorlardı. Gelmeden önce Rick ve
Patty'ye her zamanki gibi liste göndermişti.
Patty, her zaman daha fazlasını yapar ve İan'ı şaşırtırdı. Bu defa da
buzdolabına bir şişe şampanya koymuş ve hazırladığı şampanya kadehlerini
tezgaha bırakmıştı. Tezgahta duran çiçeklerin kokusunu içine çekti. Bu da
listede yoktu diye düşünürken İan gülümsemişti.
Patty, Missy'nin sekiz haftalık hamile olduğunu duymamış olmalıydı.
Ian'a göre bu özel durumlarını, Missy'nin iki milyonluk Facebook fan
sayfasının da desteğiyle bütün dünya duymuş olmalıydı.
Mart ayında Missy'nin Nashville'de seçtiği mekanda evleneceklerdi, İan
hiçbir detayla ilgilenmemişti. İşlerinin yoğunluğundan dolayı Missy'nin
istediği her şeyi yapmasını söylemişti. Sonuçta gelin için çok daha önemli bir
gündü.
Bebeklerinin mutlu, sevgi dolu bir aileye doğmasını istiyordu. Bunun için
de yedi ay boyunca elinden geleni yapacaktı. Missy kolay bir kadın değildi.
Sürekli olarak bir şeyler isteyen şımarık biriydi. Ne kadar mükemmel
olduğunu duymak istiyordu.
Birbirlerine aşık olduklarını söylemek pek mümkün değildi. Ancak İan
aşkın varlığına oİan inancını kaybetmişti. Her evlilik için çabalamak
gerekirdi. Beraberlikleri mükemmel değildi ancak Missy bebeklerine
hamileydi ve yakın bir gelecekte evleniyorlardı.
Bu karmaşık durumdan çıkabilmeleri için elinden geleni yapacaktı. Bu
dağ evinde geçirecekleri romantik bir hafta sonu ilişkilerinin yenilenmesi için
iyi bir fırsat olabilirdi. Sonuçta bir sürü adam Missy Kline'la evlenmek için
can atıyordu. Etkileyici sesi ve mükemmel vücuduyla son birkaç yıldır Ian'ın
şirketinin yıldızıydı.
Aşkımın Esiri Oldum 9
Belki de bu geçmişte kalmıştı. Son albümü beklenen sonucu vermemişti.
Ancak Missy endişelenmemişti. Bugünlerde düğün ve bebekten başka bir şey
düşünmüyordu zaten. Menajeri düğün fotoğraflarını satmak için şimdiden
dergilerle görüşmeye başlamıştı. İan, bütün bu oİanlardan rahatsızdı.
Missy'nin bir marka olarak yaptıklarına hayranlık duyuyordu. Ancak aynı
kadının nişanlısı olduğunu düşünmek aynı heyecanı vermiyordu.
Bu hafta sonu fotoğraflar çekilirken dünyanın en mutlu çifti gibi
davranacaklardı. Sonrasında bunun gerçekleşmesi için önlerinde birkaç
günleri olacaktı. Odunların sesi, mükemmel manzara, battaniyenin altında
büzülürken sıcak çaylarını yudumlayacaklardı... Böylece romantizmi
canİandı-rabileceklerdi. En azından İan böyle olmasını umuyordu.
Gerçi bunların gerçekleşebileceğinden hiç emin değildi. Missy dağdaki
ortamın romantik olacağını söylemişti. Ancak şimdiye kadar fikrini
değiştirmiş bile olabilirdi.
Öfkelenmişti. Kapıya doğru ilerleyip verandaya çıktı. Kar yağmaya devam
ediyordu. Toprağın üzerini battaniye gibi kapatmıştı. Asıl sorun karın altında
oluşan buzdu. Tepeye çıkmayı zorlaştırıyordu.
Karı seyrederken virajlı yoldan dağa çıkan küçük beyaz araç gözüne
çarptı. En yakın komşusunun evini geçmişti. Bu durumda gelen fotoğrafçı
olmalıydı. Bu havada fotoğrafçı Nashville'den gelebildiyse Missy de
Atİanta'dan gelebilirdi. En azından bu, yolların açık olduğu anlamına
geliyordu.
Araç ön kapının girişine park etmişti. Gülümsemek için kendini zorladı.
İyi bir oyunculuk sergilemesi gerektiğinin farkındaydı. Fotoğrafçıyı
karşılamak ve malzemelerini taşımaya yardım etmek için merdivenlerden
inmeye başlamıştı.
Dar kot pantolonlu ve dik yakalı kazak üzerine tüylü ceket giymiş bir
kadın arabadan inmişti. Bu kıyafeti Nashville için uygun, dağ içinse çok
aykırıydı. Kar da kadını şaşırtmış olmalıydı. Üzerinde palto, eldiven veya atkı
olmadığı gibi lastik ayakkabılarla gelmişti.
Hiç olmazsa kafasına bere takmayı akıl etmişti. Uzun san saçları bereden
taşıp omuzlarına dökülmekteydi. Koyu güneş gözlükleri yüzünün neredeyse
tamamını kapatmaktaydı. Bir şekilde kadın Ian'a tanıdık gelmişti.
Arabanın kapısını kapattıktan sonra gözlüklerini çıkarttı. Selam, İan.
Bir anda yüzü ve sesiyle birlikte anılar aklına üşüşmüştü. Midesine
yumruk yemiş gibi olmuştu. Bree. Briana Harper. Üniversite aşkı. Diri ve
tutkulu vücuduyla dersleri ekmesine sebep oİan genç kadın. Hayatının en dip
noktasında kendisini terk eden kadın.
İan zorlukla yutkundu. Boğazındaki düğümden kurtulmaya çalışıyordu.
Bree? Vay! Senin geleceğinden, yani, hiç haberim olmadı...
Bree başmı sallamakla yetindi. Kadının da gergin olduğunu rahatlıkla
görebiliyordu. Bu onun için de kolay olmamalıydı. Eskiden olduğu gibi
ensesine masaj yapıp rahatlatma isteği duydu. Bunun mümkün olmadığını
biliyordu. Bree'ye dokunmanın içinde bulundukları durumu
kolaylaştırmayacağından emindi.
Benim geleceğimi bilmiyor muydun?
Hayır, detaylarla Missy ilgileniyor. Fotoğrafçıdan hiç bahsetmedi.
Belki de benim bir şeyler söylemem gerekirdi, diye söze başladı. Veya
sana haber gönderebilirdim. Ama sorun olacağına P^k ihtimal vermemiştim.
Hatta ortaklarım bile seninle tanıştığımızı bilmiyor.
Tanışmak. Bu nasıl bir yaklaşımdı böyle? Birbirlerinin vücutlarının en
mahrem yerlerini biliyorlardı. İan, şaşkınlıktan kurtulunca kadının vücudunu
süzdü. Kadının şimdi çok daha iyi göründüğünü düşündü. O günlerde ikisi de
çocuk sayılırdı.
Senin için sorun olur mu? Bree doğal olmak için gayret ediyordu. Benim
için sorun olmayacaktır. Sonuçta bu benim işim. Nişanlının bizim daha
önceden birbirimizi tanıdığımızı bilmesine bile gerek yok veya sen nasıl
istersen öyle olsun.
Belki en iyisi bu olur. Missy'nin ne kadar kıskanç olduğunu magazin
haberlerinden biliyordu. İan bugüne kadar Missy'yi kıskandıracak hiçbir şey
yapmamıştı. Ayrıca bu fotoğrafların zamanında hazır olması gerekiyordu. Bir
başkasının bu dağı çıkıp Bree'nin yerini almasını bekleyemezlerdi.
O da dağı tırmanabilirse... Kar yağışı hızİanmıştı. Malzemelerini bir an
önce içeriye taşıyalım, dedi İan.
Bree başını salladı. Arabanın bagajına doğru yürümeye başladığında
ayağındaki ayakkabılar kaymıştı. Tutunmak için bir destek ararken kendisini
Ian'm kollarında bulmuştu. Kuvvetli bir refleksle kadını düşmekten son anda
kurtarmıştı.
İan, o anda ne kadar büyük bir hata yaptığını da anlamıştı. Kadının en
sevdiği losyonunun kokusu burnuna gelmişti. Bir de saçlarım her zaman
yıkadığı bebek şampuanının kokusu geçmişin anılarım canİandırmıştı. Bu
anıların içinde tutkulu aşk geceleri de vardı. Ian'ın bütün bedeni gerilmiş,
erkekliği uyanmıştı. Havanın buz gibi olmasına karşın içindeki alev sönecek
gibi görünmüyordu.
Aşkımın Esiri Oldum 11
Bree, adamın kucağında olduğunu fark ettiğinde yanakları kızarmıştı. O
bebek mavisi gözleriyle Ian'ın gözlerine baktığında aralarında hiçbir şeyin
değişmediğini de anlamıştı.
İan, bakışlarını kadını gözlerinden kaçırmak isterken bu defa kıvrımlı
dudaklarına takılmıştı. Kadının dudakları hayatında öptüğü en yumuşak en
arzulu dudaklar olmuştu. Onlardan mahrum kalmak müziksiz kalmak gibi
gelmişti.
Tam bu düşünceyle hayatın gerçeklerine döndü. Kadını öpmek gibi bir
aptallık yapmadan önce kadının ayakları üzerinde durmasına destek verdi.
Bree de uzanıp arabanın aynasını tutarak Ian'dan bir adım uzaklaşmıştı.
Teşekkür ederim, derken yanakları halen kırmızıydı. Bu çok utanç
vericiydi.
Düşüp başını vursaydm asıl o zaman utanç verici bir durumda olurdun,
dedi İan içinde bulunduğu ruh halinden uzaklaşmaya çalışırken.
Haklısın, diye cevapladı Bree, etrafına bakınırken.
Malzemelerin bagajda mı?
Evet. Bree hareketlenmişti. Aklını işine vermesi gerektiğini düşündü.
Arabasının bagajını açtı. Yeşil sırt çantasını omuzuna asıp diğer çantalara
uzanmıştı.
İan, kadının elindeki çantalardan alabildiği kadarını aldıktan sonra
merdivenler yönelmişti. Eve girdiklerinde Bree malzemelerini yerleştirdi.
Telefonundan e-postalarını kontrol etmeye başlamıştı, İan, bu durumdan
faydaİanıp uyanan erkekliğini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Ayrıldıklarından beri böyle bir kadınla karşılaşmadığını düşünüyordu...
Geçmişini düşününce telaşİandı. Müzik dünyasında önemli bir marka oİan
nişanlısı bile Bree'nin yarattığı duyguya yaklaşamamıştı. Bunu ne yazık ki
inkar edemiyordu.
Missy, bunları bilse etrafta cam çerçeve ne varsa indirirdi.
Bree, dikkatini malzemelerine vermeye çalıştıysa da bu çabası bir sonuç
vermemişti. Aradan neredeyse bir saat geçmişti ve Ian’ın nişanlısı halen
ortalıkta görünmemişti. Yarım saat daha bekleyebilirdi. Gene gelmezse daha
fazla beklemesinin faydası olamayacağını biliyordu. Arada pencereden
dışarıya bakıyordu. Kar bu şekilde yağmaya devam ederse gelmesi mümkün
olmayabilirdi.
Zaten kendisi de dağı zorlukla tırmanmıştı. Lastikleri dayanamamış, bir
kaç defa kaymıştı. Her virajda yüreği ağzına gelmişti. Bunların hepsi Ian'la
yaşadıklarının yanında hiç kalırdı.
12 Andrea Laurence
Birliktelikleri dokuz yıl öncesinde dayanıyordu. Etkisinin çoktan geçmişte
kalması gerekirdi. Oysa Ian'm kollarında yeşil gözlerine baktığında gene
kendisini kaybetmişti. Yıllar, aralarına girememişti. Terk etmesinin sebepleri,
kalp sızıları ve endişeleri geride kalmıştı.
Ian'm da aynı duyguİan paylaştığından adı gibi emindi. Bir an için
aralarında her şeyin eskisi gibi capcanlı olduğunu düşündü. Gözlerindeki
ışıltıyı yakalamıştı. Sonra ansızın gözlerini kaçırmıştı.
O anda ne büyük aptallık yaptığım da fark etmişti.
Malzemelerine koşmuştu. Kamerasını sağlam bir yere alması gerekiyordu.
Dünyayla arasına koyabildiği en büyük duvara iyi bakması gerekiyordu. İan'ı
kameranın ardından görmek sorun olmazdı.
En azından şimdilik buna inanıyordu.
Buna rağmen çalışmaya devam ederken bir yandan İan'ı yan gözle takip
ediyordu. Siyah kaşmir kazağın altındaki geniş omuzlardan gözlerini
alamıyordu. Güçlü parmaklarının telefonu kavrayışı, bilgisayarın tuşlarına
vuruşu kadının dikkatini dağıtmaya yetiyordu.
Homurdandı. Bree, dikkatini işine vermesi gerektiğinin farkındaydı.
Ancak işine odakİanarak bu duygu dağınıklığından kurtulabilirdi. Bu
duygusunun kıskançlık olduğunu düşünüyordu. Birlikte olmayı
becerememiş-lerdi. Ayrıca ayrılıklarının ardında bir sürü geçerli nedenleri
olduğunu da gayet iyi biliyordu. Geçmişte bırakmıştı bunları. Yeniden
gündeme gelmesi saçmalıktı.
İlişkilerinin son iki ayında İan tamamen değişmişti. Bree'nin Ian'a ilgi
duymasının en büyük nedeni babasından çok farklı bir kişiliğe sahip
olmasıydı.
Doug Harper tescilli bir işkolikti. Başarılıydı, her bir dakikasını inşaat
şirketini yönetmeye verirdi. Nashville'in binalarının yarısını inşa etmişti ve
büyük bir servet kazanmıştı. Annesiyse yalnızlığını gidermek için kendisini
seyahate vermişti. Dünyayı dolaşıp kocasının parasını harcamıştı. Bree de
geceleri evin kahyasıyla başbaşa geçirmişti.
Büyüdüğünde yalnızlık duygusundan kurtulmak istemişti. Akşamları eve
gelen bir erkeğinin olmasını arzu etmişti. Yaşamı, işine tercih eden bir erkek
istemişti. Para ve iş yerine aileyi ve sevgiyi hayatının önceliği yapan birisiydi
aradığı. İçinden geldiği gibi müzik yapan bir adam bunun için biçilmiş bir
kaftandı.
İan, kadının istediği her şeye sahipti. Müziğine de hayrandı. Ancak okulu
bırakıp plak şirketinde çalışmaya başladığı an müzikten de uzaklaşmış ve her
şey farklı gelişmeye başlamıştı. Her an çalışıyordu artık.
Aşkımın Esiri Oldum 13
Bir gece içinde müziğine hayran olduğu adamı kaybetmiş gibi olmuştu.
Sanki hayran olduğu sevgilisi gitmiş yerini babasının bir benzeri almıştı.
Kalbi kırılmıştı. Neyse ki sonunda ikisinin de iş hayatları iyi gitmişti. İan,
işinde çok başarılı olmuş ve şimdi de hayatının yıldızıyla evleniyordu. Bree
de yaptığı işle gurur duyuyordu. Bir gün kendisi için uygun bir ilişkisi
olacağına da halen inanıyordu. Bu fotoğraf çekiminde de bir sorun
olmayacaktı. Olamazdı.
O halde neden kamında kelebekler uçuşuyordu?
Ian'm sesiyle kendisine geldi. Telefonda yüksek sesle birisiyle
konuşuyordu. Sesinin tonundan keyifli bir konuşma olmadığını anlamıştı.
Görüşmenin ana konusunun hava şartları ve Missy'nin gecikmesi olduğunu
anladığında rahat bir nefes almıştı. Bir an için Natalie'yi arayıp başka bir
fotoğrafçı istediğini zannetmişti. Böyle bir şey Bree'yi çok zor duruma
sokardı. Böyle bir şey olursa Nashville’e döndüğünde arkadaşlarının yüzüne
bakamayacağını düşündü.
Ne? Ian'ın sesi yükselmişti. Malzemelerini yerleştirmeye ara verip adamın
yüzüne baktı. Emin misin? Hayır. Hayır. Tabii ki senin suçun değil. Senin ve
bebeğin güvende olmasını istiyorum. Bundan daha önemli bir şey olamaz.
Daha sonra yaparız.
Bree olduğu yerde donakalmıştı. Gelişmeleri öğrenmek için konuşmaya
kulak kabartmıştı. Amelia'nm yakındaki bir otelde yer ayırtmış olmasına için
için sevindi. Bu havada Nashville'e dönmek mümkün olmayabilirdi. Vadiye
bakmak için pencereye doğru yürüdü. Her yer bembeyazdı. Ne araba ne yol
ne de araçlar vardı. Sadece beyaz bir örtü görünüyordu aşağıda.
Arkasından gelen bir homurtuyla irkildi. Ses mutfaktan gelmişti.
Pencerenin önünden hızla ayrılıp mutfağa yöneldi. Salonun çıkışında Ian'la
burun buruna gelmişlerdi. Adamın çenesi öfkeden kasılmış, kulakları
kıpkırmızı olmuştu. Bir şey söylemek üzere ağzını açtığında Bree'yi görünce
sustu. Ellerini cebine sokup derin bir nefes aldı. Gelmiyor.
Bree zaten bunu anlamıştı. Ne oldu?
Zinciri olmayan araçların geçişine izin vermiyorlarmış. Hatta bazı yollar
tamamen kapanmış. Missy, Atİanta'dan geliyordu. Maryville'e kadar
gelebilmiş ama oradan geri döndürmüşler. Buraya gelmesi mümkün değil.
Başını iki yana salladı. Birlikte gelebileceğimiz zamana ertelemem gerekirdi.
Bree dudaklarını ısırıyordu. Bu durumda ne söylemesi gerektiğini
bilemiyordu. Belki çekimi Nashville'de yapmayı pİanlayabiliriz, daha kolay
olabilir.
14 Andrea Laurence
İan başım sallarken yere bakıyordu. Belki böylesi daha iyi olur.
Bree de başını salladı. Malzemeleri toplamak için arkasını döndüğünde
midesine yansıyan karmaşık duygulara anlam veremiyordu.
Aslında o güzel ve başanlı kadınla karşılaşmak zorunda kalmadığı için
rahat bir nefes almıştı. Nişanlıların birbirilerine sarılıp aşklarını dünyaya
duyurmak isterken ne kadar sakin kalabileceğinden emin değildi. Bu kadarı
yetmişti. Nashville'e döner dönmez Natalie'ye durumu anlatması gerektiğini
düşündü. Bu fotoğraf çekimi işini hatta düğünü başkasının yapmasını
isteyebilirlerdi. Bu kadarı artık profesyonellik olamazdı, olsa olsa mazoşistlik
olurdu. Bu farkı o anda fark etmişti.
Aynı zamanda gitmek de istemiyordu. Kapıdan çıkıp-gittiğiııde İan'ı bir
daha göremeyebilirdi. Dışarıda kollarına aldığında içinde yanan ateşi
düşündü. Böyle bir duyguyu Ian'dan sonra hissetmemişti. Yeniden kollarına
atılmak istiyordu. Yıllar önceki gibi öpmesini istiyordu.
İçinden homurdandı. Çantasının fermuarını kapatırken kendisinin
mazoşist olduğuna inanmaya başlamıştı. Eski sevgilisini düşünüyordu. Başka
bir kadınla evlenmek üzere oİan ve yakında baba olacak oİan eski sevgilisi.
Bir anda değiştiği için ayrıldığı eski sevgilisi. Romantik müzisyenden haftada
seksen saat çalışan bir şöhret meraklısına dönüşen eski sevgilisi. Bree,
değişen bir şey olmadığına emindi. Yapımcı olarak çok başarılıydı. Bir hafta
sonu işyerinde olmaması alışkanlıklarından kurtulduğu anlamına gelmezdi.
Bree, ayağa kalkıp kamera çantasını omuzuna astı. Diğer çantayı almak
üzere eğildiğinde kapının vurulduğunu duydu.
İan, kapıya yönelmişti. Kalın palto ve şapka giymiş yaşlı bir adam kapıda
duruyordu.
Bree konuşmaİannı duyamayınca merakla kapıya doğru yaklaştı.
Çevredeki evlere sırayla gidiyorum. Kar yolları kapattı. Birkaç günden
önce de açılmayacak gibi görünüyor. En azından çalışmalara başlayabilmeleri
için yağışın durması gerekiyor. Yirmi yıldır burada yaşıyorum, böyle kar
yağışı görmedim.
Burada kaldık desene, Rick.
Yaşlı adam başını salladı. En azından birkaç gün için. Yollar çok tehlikeli.
Patty, mutfağa yeterli yiyecek almıştı. Şömine için de odun getirmiştim.
Nashville'e dönüşünüze kadar size yeterli olacaktır.
Bree, yaşlı adamın söylediklerini duymuştu ancak pek anlamamıştı, İan,
kapıyı kapatıp arkasını döndüğünde adamın yüzündeki küstah gülümsemeyi
gördüğünde az önce duydukları anlam kazanmıştı. Missy'nin buraya
gelmesine engel oİandan fazlası söz konusuydu. Aynı zamanda buradan
Aşkımın Esiri Oldum 15
dönemeyeceklerdi. Hatta dağdan inip vadideki otele bile ulaşamayacağı
açıktı.
Bree, uzaktan kumandayı alıp televizyonu açtı. Hava durumunu dinlemek
istiyordu. Ulusal Meteoroloji İstasyonunun bu yaşlı adamdan daha doğru
bilgi vereceğinden emindi. Sonunda harita ekrana yansımıştı. Pantolon
giymiş bir kadın spiker hava şartlarının zorlu olduğu bölgeleri işaret etmeye
başlamıştı. Tam da bulundukları bölgeyi gösteriyordu.
...Beklenmeyen kar fırtınası bölgeyi vurdu. Bu gece süreceği beklenen kar
yağışının hayatı olumsuz etkileyeceği öngörülüyor. Yollar kapandı. Bölgede
bulunanların evlerinden dışarı çıkmamasını öneriyoruz.
Bree'nin dizlerinin bağı çözülmüştü. Kendini koltuğa bıraktı. Burada
mahsur kalmıştı. Ian'la birlikte. Belirsiz bir süre söz konusuydu.
Diğer tarafta İan içinde bulundukları bu durumdan keyif alır gibi
görünüyordu.
16 Andrea Laurence
İKİNCİ BÖLÜM
GüNLER! Günler! Briana Harper ile birlikte burada mahsur kalmışlardı.
Bunu hak etmek için ne yapmıştı acaba? Son aylarda her şey ters gitmişti.
Şimdi olaylar lehine dönüyordu belki de.
Ian'ın telefonuna ardı ardına gelen mesajların sesi odayı dolduruyordu.
Haberi alır almaz İan asistanını aramış ve salı gününe kadar bütün
randevularını iptal etmesini istemişti. Havanın ne zaman sakinleyeceğini
bilemiyorlardı. Gelen mesajlar, ertelenen randevuların habercisiydi. Daha
şimdiden yeni haftanın programı dolmuş olmalıydı.
Neyse ki dizüstii bilgisayarı ve cep telefonu yanındaydı. Dağ evinde
internet bağİantısı da vardı. Burada Bree'yle mahsur kalmışlardı ama ev
yeterince büyük ve kendisinin de yapacak bir sürü işi vardı. Sonuçta burası üç
katlı ve on iki odalı olduğundan pek dc birbirlerini görmeleri
gerekmeyebilirdi.
İan, oturduğu yerden yana eğilip salona baktı. Bree, bilgisayar ve
ekipmanıyla çok meşgul görünüyordu. Arada bir telefonla konuştuğunu
biliyordu. İan, kulak kabartmak istemese de elinde olmadan önce Natalie,
sonrasında Amelia'yla konuştuğunu duymuştu. Bütün hepsi iş hakkındaydı.
Hafta sonu düğünlerini konuşmuşlardı. İan, konuşmalar sırasında kendi
isminin geçmesini de beklemişti.
Bree, geçmişlerini kimseyle paylaşmadığını daha önce söylemişti. Ancak
burada böylece mahsur kalmışken iş arkadaşlarından daha fazla sakla-
yamayacağım düşünüyordu. Yoksa müziğiyle birlikte her türlü anıyı geçmişte
bırakmış olabilir miydi? Bunu becerebildiyse kadını tebrik etmesi
Aşkımın Esiri Oldum 17
gerektiğini düşündü. Kendisi bunu başaramamıştı. Bree'yi hala aklından
çıkaramıyordu. Hatta ona çok öfkeliydi. Belki de unutmayı başarmış olsaydı
bugünlerde daha mutlu bir adam olabilirdi. Tek avuntusu işiydi. İşine dalıp
gittiğinde geçmişe ait her şeyi unutabiliyordu. Ama bir anlık boşluk
yaşadığında geçmiş üzerine hemen hücum ediyordu.
Annesini de aramış ve mesaj bırakmıştı. Hiç olmazsa
endişelenmeyeceğinden emin olabilirdi bu şekilde. Erkek arkadaşını
aramamıştı. Oysa şimdiye kadar Bree'nin gönlünü çaİan birisiyle
karşılaştığından çok emindi. Bir sürü adamın, kadının önünde sıraya
girdiğine yemin bile edebilirdi.
En sonunda Whitman Galerisinden Julia diye bir kadını aramıştı.
Randevularını gözden geçirmelerini önermişti. Galeri, Nashville'de yaşayan
sanatçılara verdiği destekle tanınıyordu. Belki Bree orada bir sergi
pİanlıyordu. Kadının fotoğrafları için önemli bir adım olacağını düşündü.
Okuldayken kadının doğa ve mimari çekimlerine ne kadar hayran olduğunu
hatırladı. Genellikle portre çekmezdi, sadece doğal halde yakaladığı çekimler
olmuştu. Hep nadir bulunan anları ölümsüzleştirmeye çalışmıştı.
Oysa şimdi her şey ne kadar değişmişti! Nişan fotoğrafları için poz
vermenin ikiyüzlü bir şey olduğunu düşünüyordu. Ancak gayet iyi bildiği bir
konu vardı. Sanatçının da ödemesi gereken bedelleri oluyordu. Sonuçta
düğün fotoğrafçılığı, cirosu çok yüksek bir sektördü. Hatta Missy'nin
düğünün yapılacağı yerin depozito tutarını görünce nefesi kesilmişti.
Bree ayağa kalktığında, İan da bakışlarını hemen bilgisayarına çevirmişti.
Bree'nin mutfağa girip dolapların kapaklarını açmasına kayıtsız kalmaya
çalışmıştı. Kahve paketini bulmuştu. Büyük oda çok soğuk. Bir fincan kahve
hazırlamamın sakıncası olur mu? Sen de ister misin?
Bak bu çok iyi bir fikir. Ben de isterim. Sabah termosuna hazırladığı
kahve çoktan bitmişti.
Bree, kahve için suyu doldurdu. Makinenin düğmesine basmadan önce de
kahveyi kağıt filtrenin olduğu hazneye koydu. Böylesi soğuk havalarda sıcak
içeceği daha çok arıyorum.
Daha çok kahve içeceğiz anlaşıİan.
Dolapta kafeinsiz kahve ve bitki çayı gördüm. Daha sonra onları içerim.
Yoksa sabaha kadar gözümü kırpamam.
İan, kahve olmadan kadını uyanık tutabildiği geceleri hatırladı. Kaç defa
alarmı duymadan Bree'nin kollarında uyumaya devam ettiğini ve İngilizce
dersini kaçırdığını hatırlamıyordu.
Bakışları Bree'nin yüzündeki ifadeye takılmıştı. Ne? Sorusu kendisine bile
aptalca gelmişti.
Süt veya şeker ister misin, diye sormuştum, dedi Bree gülümserken.
18 Andrea Laurence
Evet, iki şeker. Tatlı seviyorum.
Bree kahve fincanlarını hazırladı. Kahvenin olmasını beklerken adama
doğru döndü. Şekerden halen vazgeçememişsin.
İan başını salladı. Üniversitede okurken yediği muzır yiyecekler aklına
gelmişti. Pizza ve Çin yemeği vazgeçilmezlerindendi. Elinde de ya bir parça
çikolata veya kurabiye ya da gazlı meşrubat olurdu. Bazen de hepsi birden
olurdu. Benim makinem şeker ve kafein olmayınca çalışmıyor. Biraz da olsa
dikkat ediyorum. Günde bir parça çikolata yemeye iznim var. Asistanım
kendi dolabında kilitli tutuyor. Yoksa benim kontrol etmem pek mümkün
olmuyor.
Kahvenin kokusu odayı doldurmuştu. Bree, fincanlara kahveyi doldurdu.
Bir tanesini Ian'ın bilgisayarının yanına bıraktı. Kendisi de mutfak tezgahının
önünde duran yüksek tabureye oturdu.
Senin hep bir pastane şefiyle evleneceğini düşünmüştüm. Ya da çikolata
yapımcısı ile. Dur da tahmin edeyim, Missy kek yapmayı bilmiyor.
Tanrım, dedi İan gülmeye başladığında. Missy'nin hayatı boyunca bir fırını
çalıştırdığını bile zannetmiyorum. On dört yaşında alışveriş merkezlerinde
şarkı söylemeye başlamış. On yedisinde de ilk dünya turuna çıkmış. Yirmi
yaşındayken benimle sözleşme yapmıştı. Ama seyircisini elinde tutmayı
gayet iyi biliyor.
Bree kahvesinden bir yudum aldı. Onlardan yemediğine de eminim.
Yemek, ilişkilerinin merkezindeydi. Missy'nin spor hocası ve diyetisyeni,
kadını yeşillikler ve balıkla yaşanabileceğine ikna etmişti. Bunlardan başka
her şeyi reddediyordu. Hamileliğini duyurduğundaysa biraz daha fazla çeşit
yiyeceğini düşünmüştü. Oysa tam tersi gerçekleşmişti. Yememesi gereken
balık çeşitleri vardı. Ancak Missy bunlarla ilgili bilgi sahibi olmak yerine
vejetaryen olmuştu. Son albüm kapağındaki ince belin ve düz kamın sebebi
de böylece açıkİanmış oluyordu. İan bunun ne kadar devam edeceğini
bilmiyordu. Ancak son üç ayda ne yaparsa yapsın üç beş kilo alacağından
emindi.
Baksana benim pop yıldızı olmam mümkün değilmiş. Yemek yemeyi çok
seviyorum, dedi Bree gülümseyerek. Bunu da zaten bedenim inkar etmiyor.
Ian'ın bir kaşı havaya kalkmıştı. Bakmamaya çalışsa da Bree'nin
kalçalarına gözü kaymıştı. Neden bahsettiğini anlamıyorum, derken kadının
bedenine karşı oİan hayranlığını saklamaya çalışıyordu. Çok iyi
görünüyorsun.
Bree gülümserken yanakları kızarmıştı. Sarı saçlarını kulağının arkasına
ittirdi. Teşekkür ederim, ama üniversitedeki halimden eser kalmadığını
ikimiz de biliyoruz.
Tanrıya şükürler olsun. Yoksa böyle kıvrımlı bir kadınla o toy halimle
nasıl baş ederdim.
Bree yüzünü buluşturdu. Sen hep böyle yağcı miydin?
Galiba. Sadece o zamanlar bunu şarkılarla yapardım. Şimdilerde daha
doğrudan yapıyorum.
Bree'nin açık mavi gözleri adamın gözlerine kilitlenmişti. İan bedenine
yayıİan bu sıcaklığı bir anda hatırlamıştı. Bree'yle flört ettiğine de inana-
mıyordu.
Bree? Oysa şimdi kedisi nişanlıydı. Yakında baba oluyordu. Bree'yle
yaşadıklarına değil, Missy'yle oİan ilişkisine odakİanması gerekirdi.
Düştüğünde bir tekme de Bree'den yediğini nasıl unuturdu?
İan aralarına mesafe koymaları gerektiğini biliyordu. Yoksa bu birkaç gün
çok zor geçerdi. Okuldayken yaşadığı duyguları gayet iyi hatırlıyordu. Bree,
adamın ayarlarıyla oynamayı ve huzursuzİandırmayı başarıyordu. O günlerde
bütün bedenini bir heyecan sarardı. Bu da içinde bulundukları anda İan'ı çok
korkutuyordu.
Bu açıdan bakıldığında Missy'ye teşekkür etmesi gerektiğini biliyordu.
Onunlayken tam olarak neler olacağından emindi: sonuçta kendisini mesleki
başarısı için kulİanıyordu. Aralarında aşk yoktu. En azından etrafta kameralar
yokken... Çocuğunun annesi olacaktı ve aralarındaki ilişki bundan ibaretti.
Oysa Bree çok farklıydı.
Bilgisayarının ekranına bakıp kapağını kapattı. Şey, sana etrafı
dolaştırayım, böylece sen de yerleşebilirsin.
Bree dc tabureden kalkmıştı. Ian'ın arkasından salona gitti.
Burası zemin kat. Benim yatak odam merdivenin altında. Merdivenlerden
yukarı çıkarken İan, başıyla işaret etmişti. Burada da iki yatak odası ve bir
banyo var. Senin yerinde olsam bunlardan birinde kalırdım. Tepe kubbeler
buranın daha ılık olmasını sağlıyor.
Sonra da Bree'yle yatak odasını geçip merdivenlerden aşağıya indi. Alt
katta büyük ekran televizyon, poker masası, bilardo masası ve taş bir şömine
vardı. Burası oyun odası. Bir de dışarıda sıcak su küveti var.
İan, Bree'nin her bir detayı incelemesini yan gözle izliyordu. Her iki yatak
odasına bakmış sonra da verandaya çıkmıştı. Kar yağışının yönü girişte karın
birikmesini engellemekteydi. Bu da neyse ki sabaha kadar yağan karın
kapılarım kapatmayacağı anlamına geliyordu.
20 Andrea Laurence
Burası çok güzel, İan. Bree pencereye arkasını vermişti. Burada çok
zaman geçiriyor musun?
Tabii ki geçirmiyordu. Bu soruyu sormadan önce cevabı gayet iyi
bildiğinden emindi. Buraya gelmeyeli aylar olmuştu. En son eylül ortasında
buradaydı. Hayatı Missy'yle birlikte yoldan çıktığından bu yana...
İstediğim kadar gelemiyorum, diye cevapladı. Arada annemle üvey babam
geliyor. Bir de üvey kardeşim, karısı ve çocukları.
Annen sonunda Ned'le evlendi mi?
Ian'ın babası onları terk etmişti. Üniversite yıllarında tanıştıklarında,
annesinin Ned'le ilişkisi başlamıştı. Ned’in, Ian'dan birkaç yaş küçük bir oğlu
vardı. Evet, senden az sonra nişanİanmışlardı... Sesinin titremesine engel
olamamıştı. Az kalsın, ‘sen beni terk ettikten az sonra,’ diyecekti. Ama
bunları konuşmanın zamanı değildi. En azından ilk gün için yakışıksız
kaçacağını düşündü.
Bree'nin dudakları kasılmıştı. Ian'ın söylediklerinin ne anlama geldiğini
tahmin edebiliyordu. Gülümsemeye çalıştı. Herkes nasıl? Arada aileni
düşünürüm, neler yaptıklarını merak etmişimdir.
Beni de düşündün mü? Artık bunun ne anlamı olabilir, diye geçirdi
içinden. Oysa kendisi Bree'yi düşünmekten hiç vazgeçmemişti. Şimdi
öfkeliydi. Yaşadığı duygunun hayal kırıklığı olduğunu düşünüyordu.
Ned, emekli olmaya hazırİanıyor, annem de bütün gün karşılıklı oturup ne
yapacaklarını merak ediyor. Ned'in oğlu Jay ve karısının ikinci bebekleri
oldu, hepsi çok iyi. Aslına bakarsan ben de bir süredir görmedim onİan. İşler
çok yoğundu.
Bree başını sallayıp merdivenlere yöneldi. Babam gibi konuştun.
İan, kadının sesindeki memnuniyetsizliği yakalamıştı. Bree'yle babasının
arasındaki sorun belli ki hallolmamıştı. Üniversite yıllarındayken adamın
çalışma masasına zincirlenmiş olduğunu düşünürdü. Bir yandan da Bay
Harper'ı ilişkilerinin bitmesinin sorumlusu olarak görmüştü. Senin annen
baban nasıl?
Bree merdiven basamağında durup arkasına baktı. Babam beş yıl içinde
geçirdiği ikinci kalp krizinden sonra açık kalp ameliyatı oldu. Şimdi
toparİanmaya çalışıyor.
Ian'ın göğsü sıkışmıştı. Bree, zamanında kendisini, babası gibi
çalışmaktan başka bir şey düşünmemekle suçlamıştı. Günde on sekiz saatten
fazla çalışfrıamaya özen gösteriyordu. Anlaşıİan kadının gözünde bu yeterli
değildi. Ya da bir kalp doktoru için de yeterli olmayabilirdi. Şimdi iyi mi?
Evet. Ölümden döndü. Doktorlar geri çekilmesini öneriyor. Şirketini
ortağına devretmesi iyi olacak. Aslında bu... Bree kahkahalar atmaya
başlamıştı, ...ölümüne sebep olabilir. Bu devir işi ve doktorların verdiği rejim
listesi babama hiç iyi gelmiyor.
İan gergindi. Kazağının yakasıyla oynamaya başladı. Sürekli tükettiği
çikolata, kahve ve içkinin doktorların hiç hoşuna gitmediğini gayet iyi
biliyordu. İyi olduğuna sevindim. İşe geri dönemedi mi?
Döndü, diye cevapladı Bree. Doktorların elinden kaçar kaçmaz önce ofise
gitti. Gerçi öncesinde de gizli gizli e-postaİannı kontrol ettiğini
düşünüyorum. Annemle geçen sene boşandılar. Babam da evde kahyayla
oturmanın hiç hoşuna gitmediğini söyleyip duruyor. Bu bana biraz garip
geliyor çünkü benim hayatım da öyle geçti. Babam için varsa yoksa işi...
Ailesini ve sağlığını, işi için feda etti. Şimdi de şirketini elinden çıkarırsa canı
çok yanar. Umarım sen hatalarından ders alırsın.
Bree, son sözleri neden söylediğini anlamıyordu. Öylece ağzından
çıkmışlardı. Sitem etmenin hiç kimseye bir faydası yoktu artık. Hiçbir şeyi
değiştiremezdi. Gene de çenesini tutamamıştı. Ama yakında onun bir çocuğu
olacaktı. İşten başını kaldıramayan babanın ne demek olduğunu en iyi kendisi
biliyordu. Ian'ın da bunun farkında olması gerekiyordu.
Ian'm gözleri fal taşı gibi olmuştu. Elindeki fincanı sehpaya bıraktı. Bu da
ne demek oluyor?
Bree, derin bir nefes alıp kayıtsızca omuzlarını salladı. Kaç saatini işte
geçirdiğini biliyorsun, İan. Yaş günümü unuttuğun veya beni yalnız
bıraktığın akşamları yaşadığımız zamanlardan, daha beter durumda gibi
görünüyorsun.
İan bedenini dikleştirmişti. Kollarını göğsünün üzerinde birleştirdiğinde
korunmaya çalışır gibi görünmüştü. Yaş gününü unuttuğum için halen bana
kızgın mısın? Defalarca özür diledim senden.
Babam gibi, İan. Özür dileyip sonrasında telafi etmek için en pahalı
hediyeyi getirirdi. Sonra yeniden tekrarlardı. Konu bu. Babam gibi kendini
öldürene kadar çalışabilirsin. Bu babamın karan. Senin karann da seni bağlar.
Ama bir aile olduğunuzda değişmen gerekir. Evde seni bekleyen çocuğun
bunu anlamaz. Neden yanında olmadığının hesabını sorar sana.
Benim ne yaptığım hakkında ne biliyorsun, Bree? Dokuz yıl önce öylece
hayatımdan çıkıp gittin.
Ian’ın ilişkilerinin bitişine bakışı oldukça farklıydı. Bree ise oİanları
bambaşka bir açıdan yorumluyordu. Bree, ellerini kalçalarına koydu.
Kavgaya hazır gibi görünüyordu. Bu işi öğrendiği andan itibaren böyle bir
durumla karşılaşacağını biliyordu. Ian'ın nişanlı olması eski defterin
açılmasına engel olamamıştı. Yapamadıkları kavganın artık zamanı gelmiş
gibiydi.
Benim terk ettiğimi fark etmen ne kadar zaman aldı? Bir hafta mı? İki mi
yoksa?
İan dişlerini sıktı. O günlerden bu yana içinde tuttuklarını haykırmak
istemiyordu. Fark ettim Bree. Beni sevdiğine inandığım kadının, hayatımın
en zor döneminde bana sırtını dönüp gittiğini hemen fark ettim.
Bree öfkelenmişti. Sana sırtımı dönmedim. Hayatımızı değiştirdin.
Yanında bana yer vermedin. İşten başka bir şey düşünmüyordun. Benim için
zamanın yoktu artık. Yaş günümü unuttun. Beni dansa davet ettin ve
restoranda bir başıma seni bekledim. İki defa hem de. Hayatından çıkıp
gittiğimde daha az suçluluk duyman gerekirdi.
Çok teşekkür ederim. Hayatımdan çıkıp giderken sadece beni
düşündüğünden eminim. 'Hayatımızı değiştirdin' demek. Senin hayatında
kendime yer edinmeye çalışıyordum, Bree. Ne kadar şanslı olduğunu hiç fark
etmedin mi? Çok yetenekli bir fotoğrafçıydın. Oysa benim yaptığım müzik
hiç de o kadar etkileyici değildi. Yeteri kadar iyi değildim. Bunu okulda bana
söylediklerinde canımın ne kadar yandığını biliyor musun?
Bree, oturduğu yerde küçülmüştü. Hayatın yalnızca kendisine karşı
acımasız olduğuna inanmıştı. İan, bunlardan daha önce hiç bahsetmemişti.
Öfkesi yüzünden okunuyordu. Müzik yapımcılığına başladığında okulu
bırakmıştı. Sonrasında da işinde hızla yükselmişti.
Bunu nasıl bilebilirdim? İan, sen bana bundan hiç bahsetmedin. Sen
benimle önemli konularda hiç konuşmadın. Bana duygularını anlatmadın?
Duygularını şarkılarına saklardın. Onu da kaybettiğinde işe sanidin.
Adamın bedeni biraz olsun gevşemekteydi. Gergin omuzİan sanki biraz
düşmüştü. İan başını iki yana sallarken çok üzgün görünüyordu. Senden uzak
kalmayı hiç istemedim, Bree. Sadece nasıl konuşacağımızı bilmiyordum.
Oİanlarla nasıl baş edeceğimi bilemedim.
Seni kaybediyordum, yavaş yavaş uzaklaşıyordun. Başlarda plak
şirketindeki işin iyi olacağını düşünmüştüm. Ama sonrasında hayatını ele
geçirdi. Okulu bıraktın, yurttan ayrıldın, telefonlarıma cevap vermedin.
Geriye başka ne kalmıştı İan? Yanımda yoktun... Artık senin umurunda
değildim.
Ian'ın güçlü elleri, kısa ve koyu renkli saçlarında geziniyordu. O günlerin
acısı gözlerinde belirmişti. Evet, diye itiraf etti. Kendimi o işe atmıştım. Ama
hayatımı kazanabileceğim bir işim olması gerektiğini düşünüyordum.
Müzisyen olma hayalim suya düşmüştü. Hiç olmazsa aynı sektörde olmak
canımın acısını azaltabilirdi. Kolay bir sektör olmadığını biliyorsun. Uzun
saatler çalışıyordum, haklısın. Belki benden beklenen bu değildi. Ama beni
işe yerleştiren profesörüme mahcup olmak istemiyordum. Özellikle bu işi
beceremeyip yerimi almayı bekleyen bir sürü insan sıradayken bunu göze
alamazdım. Çok mücadele ettim. Bu işte başarılı olmaktan başka şansım
yoktu. Başarılı da oldum. Basamakları birer birer çıktım. Yirmi beş yaşıma
geldiğimde kendi işimi kurmuştum.
Kendinle gurur duymalısın.
Umursamaz bir ifadeyle, İan omuzlarını oynatmıştı. Belki de. Kolay
olmadı, ama yaptım. Sen yanımda olsaydın çok daha kolay atlatırdım hepsini.
Belki de gerçek bu değildir. Sen önüne çıkan her şeyi ezmeye
başlamıştım. Seninle zaman geçirmek isteyen bir kadınla şimdiki yerinde
olamazdın. Ayrıca, derken Bree oldukça neşeli görünüyordu, Her şey
yolunda değil mi senin için? Şirketini kurdun, nişanlın, yakında kucağında
olacak bebeğin... Hayatın olması gerektiği gibi gidiyor.
Ian'ın yeşil gözlerinden alevler fışkırıyordu. Kadına doğru bir adım attı.
Sen buna gerçekten inanıyor musun? İlişkimizin bitmesinden hiç mi
pişmanlık duymadın?
Bree bunu beklememişti. Bir adım geri çekildi. Sırtını duvara yasla-mıştı.
Tabii ki gerçekten inanıyorum. Ayrılıklar hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır.
Ama sen hayatından memnunsun, değil mi?
Dergilerde okuduklarından bahsediyorsan, galiba öyleyim. Memnun
olmam gerekir. Dünyadaki en seksi kadınla evleniyorum. Harika bir
bebeğimiz olacak. İşim hiç olmadığı kadar yolunda gidiyor.
Bree'nin gözleri adamın dudaklarını izliyordu. Mutlu değildi. Hem de hiç
mutlu değildi. Bundan hoşİanmamıştı. Aralarında ne olursa olsun, İan'ı mutlu
görmek isterdi. O halde sorun ne? Bree lafı doİandırmamıştı.
İan bir adım daha kadına yaklaştı. Yakınlaştıkça kadına yukarıdan
bakıyordu. Sorun? Dudaklarından geveler gibi çıkmıştı. Missy'ye aşık
değilim. Hatta ondan hoşİanmıyorum bile. Uzun ve sıkıcı bir hikaye bu ve
seni de bununla bunaltmak istemem. İşin özü bencil vc şımarık biri ve
yakınımızda bir kamera yoksa umurunda bile değilim. Ayrıca bir aile kurmak
için en sorunlu kadını seçmişim. Daha şimdiden dadılarla görüşüyorum.
Sonuçta çocuk bir dadıyla büyüyecek.
İan yavaşça eğilmişti. Elini ahşap duvara yasladı. Daha da kötüsü, bir anda
kendimi burada buluverdim. Seninle bu evde mahsur kaldım. Bir
24 Andrea Laurence
zamanlar bana aşık bir kadmla. Harika bir eş ve anne olacağını düşündüğüm
kadınla. Dokunduğu anda kanımı kaynatan kadınla.
Bree, Ian’ın yüzüne düşen saçı kenara çekerken parmakİan alnına değince
nefessiz kalmış, bedeni yay gibi gerilmişti. Kamında kelebekler uçuşuyordu.
Sevişmelerimizin hatıraİan bile bedenimin uyanmasına sebep oluyor, diye
fısıldadı.
Ian'ın gözleri kadının dudakİanna kilitlenmişti. Parmaklarıyla yanağını
okşuyordu. Temasın verdiği etkiyle Bree'nin gözleri çakmak çakmak
olmuştu. Derin bir nefes aldı. Ian'ın parmakİan dudakİannı okşarken gözlerini
açık tutmaya çalışıyordu.
Yoksa öpüşecekler miydi? Bu büyük bir hata olurdjj. Başka bir şey dü-
şünemiyordu. Ve bu adamı çok arzuluyordu.
Yapamam. Bedeni alev alev yanmasına karşın İan hızla geri çekilmişti.
Bree'nin dizlerinin bağı çözülmüştü. Dengesini sağlamaya çalıştı. Saçını
düzeltti.
Ne yapmayı düşünmüştü? Neredeyse bir başka kadının nişanlısının
kollarına atılmak üzereydi. Aynca onİann fotoğrafçısıydı. Geçmişleri olsun
veya olmasın, bunu yapamazdı. Natalie oİanları duysa başı derde girerdi.
Bree, derin bir nefes daha aldı. Ian'a tepki vermesinin kimseye bir faydası
olmayacağım biliyordu. Senin için üzgünüm, derken sesinde bir duygu
yansıması olmamasına özen göstermişti.
Ian'ın gözleri kadını süzmekteydi. Evet, ben de. Arkasını dönüp diğer
odaya doğru yürüdü.
Aşkımın Esiri Oldum 25
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Gretchen, büyük bir hata yaptım.
Bree, İan yanında uzaklaşınca kendini hızla yatak odasına atmıştı. Biraz
yalnız kalmak iyi gelecekti. Ciğerlerine doİan ve başını döndüren, Ian'ın
parfüm kokusunun etkisinden kurtulmak istiyordu. Çantalarını yukarıya,
penceresinden vadi manzarası görünen yatak odasına taşımıştı. Büyük
yatağın üzerindeki gri kadife yatak örtüsü ve gece mavisi perdeleriyle odayı
sevmişti. İsterse buradan hiç çıkmayabilirdi.
Aslında bu fena bir fikir sayılmazdı. Oda çok geniş ve rahattı. Burada
kozasına çekilip kardan kapanan yollar açıİana kadar dışarı çıkmamak iyi bir
çözüm olabilirdi. Geceleri İan uyurken de mutfağa girer kamını doyurabilirdi.
Ya da dolapta gördüğü kraker paketini yanına alırdı. Böylece birbirlerinden
uzak kalabilirlerdi.
Kapıyı kapatır kapatmaz telefonunu buldu. Arkadaşı ve iş ortağı
Gretchen'in numarasını çevirdi. Natalie oİanları duysa dehşete kapılırdı.
Amelia ise Bree'nin duygularını sorgulardı. Oysa şimdi tek istediği iyi bir
dinleyiciydi. O da Gretchen'di, grafik tasarımcısı ve düğün günlerinin her işe
koşan iş ortağı ve arkadaşı...
Milyon dolarlık dağ evinde mahsur kaldığını duydum. Senin için
üzülüyorum.
Bu da bir bakış açısıydı. Ama oİanları hatırlamak hiç de kolay olmamıştı.
Ev gerçekten çok güzeldi, her bir yanı pahalı mobilyalar, sanat esreleri ve
elektronik eşyayla doluydu. Kendi yatak odası beş yıldızlı oteller-
26 Andrea Laurence
den bile daha görkemliydi. Amelia, burada damatla mahsur kaldığım kısmını
anlatmadı mı?
Yo, anlattı. Sorun ne? Adam huysuz mu? Yoksa pislik biri mi?
Bree bir an için tereddüt etti. Hayır, huysuz değil. Ama şey... Benim
eskilerden biri... üniversiteden.
Ne? Gretchen'in sesinin tonunu duyduğunda yatağın altına sakİanmak
istedi.
Şşşş! Bree, Gretchen'in ofistekilere duyurmasını istemiyordu. Kimse
bilmesin, olur mu? Özellikle Natalie’ye dikkat et. Öğrenirse çıldırır.
Sanki sen çıldırmış gibisin. Pazartesi günkü halin bununla mı ilgiliydi?
Missy Kline düğününe oİan ilgin bundan mıydı?
Bree telaşİanmıştı. Belki. Bunu beklemiyordum.
Şimdi ikiniz orada mahsur kaldınız. Bana oİan biteni anlatmayacak mısın?
Senin için çok zor olmalı. Sonuçta adam evleniyor. Hem de Missy Kline'la!
Aranızda bir şey olamaz, geçmişiniz olsa bile. Dur bir dakika, oraya eski
lastik ayakkabıların ve atkuyruğunla gitmedin değil mi?
Susar mısın sen, diye Bree çıkıştı. Kendisinin Missy'yle mukayese
edilmesi hoşuna gitmemişti. Gretchen’in yardımına ihtiyacı yoktu. Bir arada
olmanın yarattığı bir sorun bu. Ayrılışımız pekiyi olmamıştı. Bunca zaman
sonra bir araya gelince de...
Lafı geveleme, Bree.
Bu da ne demek oluyor?
Aranızda neler olup bittiğini bilmiyorum ama seni sekiz senedir tanıyorum
ve bu ilişkinden bana hiç bahsetmedin. Çok önce kabuk bağlamış olması
gereken bir yaranın kabuğuyla oynuyorsun. İkiniz başbaşa mahsur kalmışken
bu yarayı deşmenin kimseye faydası olmaz. Yarayı yeniden kanatman neye
yarayacak?
Haklıydı. Bree'nin söyleyecekleri ve yapacakları sonucu hiçbir şekilde
değiştirmeyecekti. Yollar açılır açılmaz Nashville'e dönecekti. İşinin başında
olacaktı. İan için de aynı şey geçerliydi. Hayatının aşkı olmasa da Missy'ye
ve bebeğine koşacaktı sonuçta. Bu konuda en ufak bir tereddüdü yoktu.
Üniversite yıllarında Bree'ye ailesini anlatması aylar almıştı. Kendini
kolaylıkla ifade eden biri değildi. Kendini şarkı sözleriyle ifade etmeyi
seçerdi. Artık bu da mümkün değildi. Belli ki Bree'den yorulmuştu. Annesi
hamileyken babasının terk ettiğini anlatırken gözlerinin nasıl buğuİandığım
bugün gibi hatırlıyordu. Belki de İan, kendisini istemediği için gittiğini
düşünmüştü.
Aşkımın Esiri Oldum 27
Müzik konusunda da aynı şeyi yaşamıştı. Okulda yeterince iyi olmadığı
söylemişlerdi. Bu bel altından vurmak gibiydi. Yirmi yıl sonra yeniden
yetersizlik duygusunu yaşatmışlardı.
Bu hafta sonu olacaklar da Ian'ın hayatını değiştirmeyecekti. Kendi
çocuğuna da aynı şeyi yapacaktı. Missy'yle hayatını geçirmek Ian'ı ne kadar
ürkütürse ürkütsün elinden başka bir şey gelmeyecek gibi görünüyordu.
Hiçbir şeye yaramayacak, diye Bree cevaplamıştı.
O halde buz dağlarının arasındaymışsın gibi dikkatli ol. Sakinliğim koru,
gözlerini açık tut ve çatışmaya girme. Oradan sorunsuzca çıkabilirsin.
Haklısın, derken Bree’nin sesi kendi söylediğine bile inanmaz gibi
çıkmıştı.
Gretchen derin bir nefes aldı. Ondan hala hoşİanıyor musun?
Bu soru Bree'yi kendine getirmişti. Ne? Hoşİanmak mı? Nasıl yani, hayır,
ama halen, öyle... Evet, diye sonunda itiraf etti. Çünkü ben aptalın tekiyim.
Hala ondan hoşİanıyordu. Bu mümkün olamazdı. Saçmaydı. Kanı
kaynamaya başlamış gibiydi. Bedenine hükmedemiyordu.
Bedeni İan'ı çok iyi hatırlıyordu. Aralarında oİan biteni unutmak için
dokuz yıl yetmemişti anlaşıİan. Bir dokunuşuyla kendisini adamın kollarına
atabilecek duruma gelmişti. Öpmesi için can atmıştı az önce. Nişanlısının
buraya ulaşması mümkün olmadığını unutarak...
Aptal değilsin. Onunla yatmak istiyorsun sadece.
Bree boğulacak gibi olmuştu. Pardon?
Galerideki sergi ve düğün çekimlerinin yoğunluğu seni çok yordu.
Eğlenmeye zaman bulamadın. Uzun zamandır da birisiyle çıkmadın. Belki
buluşacak birilerine bakınman iyi olabilir.
Bu fena bir fikir sayılmayabilirdi. İnternetteki sitelerden arkadaş aramak
işe yarayabilirdi. Aylar süren yalnızlıktan sonra Ian'la karşılaşmak kadını
huzursuz etmiş olabilirdi.
Belki de haklısın. Başımı kaldırmadan çalıştım. Bunun üstesinden
gelebilirim. Ağzından çıkanlara kendisi de inanmamıştı. Aklı karışmıştı işte...
Bree saatine baktı. Altı saat olmuştu. Sadece altı saat içinde İan kendisini bu
hale getirebilmişti demek ki! Birkaç gün sonra ne durumda olabileceğini
düşünmek bile istemiyordu.
Hatırlaman gereken tek şey, derken Gretchen'in sesi Natalie'ye ben-
zemişti, Profesyonelliğini koru ve dik dur.
Anlaşıldı. Bree içinden homurdanıyordu. Aynen uygulayacağım. Seni
daha sonra ararım. Telefonu kapatıp yatağa oturdu. Ian'ın kollarında
28 Andrea Laurence
olduğunu düşünmeye başladığını fark edince yatakta doğruldu. Bu
hayallerden vazgeçmesi gerekiyordu.
Odada kalmaya karar verdi. Çantasından kitabını alıp yatağın başucuna
koydu. Banyodaki büyük küveti görünce sıcak suda kitabını okumanın iyi
geleceğini düşündü. Kitap okurken her şeyi unuttuğunu biliyordu, İan'dan ve
düşüncelerinden uzaklaşmak için daha iyi bir yol olamazdı.
Kamının gurultusuyla kendine geldi.
Kendini odaya kapatalı henüz yarım saat bile olmamıştı ve kamı acıkmıştı.
Sabah evden çıkarken bir şey yemediğinden yolda küçük meyveli bir yulaf
yemişti. Çantaları boşaltırken belki biraz oyaİanırım, diye geçirdi aklından.
Ancak o da sonuçta birkaç dakika sürecekti. Saatlerini aİan bir şey
olmayacaktı.
Yemek yemesi gerekiyordu. Asıl, İan'a karşı duyarsızlaşması gerekiyordu.
Belki bunu bir aradayken daha kolay başarabilirdi. Sonunda aşağıya inip
Ian'la karşılaşması gerektiğinden emindi
Tamam, açım.
İan, bilgisayarından başını kaldırıp mutfak dolaplarını karıştıran Bree'ye
bakıyordu; Son bir saat boyunca kadından uzak kalmaya gayret etmişti. İşine
odakİanmıştı. Öğleden sonra yaşananlar nedeniyle uzak kalmanın iyi bir fikir
olduğuna inanmıştı. Bir an önce kadına duyduğu öfke, hemen ardından
kayboluyordu. Hemen sonrasında kadını kollarına almak için dayanılmaz
arzunun içinde buluyordu kendisini. Duyguİan kadar aklı da karışmıştı.
Ian'm, ilişkiler konusunda pek becerikli olduğu söylenemezdi. Hatta ‘ilişki’
olarak nitelendirebileceği çok az şey yaşamıştı. Sadece bir defa, Bree'ye aşık
olmuştu. O da zaten burnunda gelmişti. Sonrasında da birisiyle birlikte
olduğunda duygulara asla yer vermemişti. Ancak kadınlara karşı hep sadık
olmuştu. Aynca işinden başım kaldıramadığından zamanı sadece bir kadını
mutlu edebilmeye yetiyordu. Aynı anda bir başkasını aklına bile
getirmemişti.
Oysa burada, hayatında ilk defa böyle bir şeye kalkışmıştı. Kendiliğinden
oluvermişti. Yıllar boyunca Bree'nin nerede olduğunu ve neler yapıyor
olabileceğini düşünmüştü. Sonra birden bire onu karşısında görüverince çok
hazırlıksız yakaİanmıştı.
Aradan geçen zaman Bree'ye yaramıştı. Mutfak dolaplarını açarken kadım
izliyordu. En az hatırladığı kadar güzeldi. Missy'nin saatler süren hazırlıkları
olmasa neye benzeyeceğini düşünmek istemiyordu. Oysa
Aşkımın Esiri Oldum 29
Bree’nin gelişi güzel tepesine topladığı bal rengi saçları aklını başından
almaya yetiyordu. Mavi gözleri de aynen hatırladığı gibi pırıl pınldı.
Gülümsemesi aynı çekicilikteydi, hatta daha baştan çıkarıcı olduğu bile
söylenebilirdi.
Aynen birlikte oldukları zaman gibiydi. Beyni ve bedeni dc hatırlıyordu.
Parmaklarıyla pembe dudaklarına dokunduğunda nasıl da araİanmıştı.
Neredeyse Bree'yi öpecekti. Bunu çok istemesine karşın yapmaması
gerektiğini biliyordu. Ama çok arzuluyordu, Deli gibi...
Onun için de kadından kaçarcasına uzaklaşmıştı. Bree Harper’dan uzak
kalması gerekiyordu.
Kendisini tüketen düşüncelerden de uzak kalmasında fayda vardı. Saat
beşi geçmişti. Yemek yemek iyi bir fikir olabilirdi. Bree, buzdolabındaki
keşfini tamamlamıştı,
Şampanya, çilek, ıspanak, peynir... hepsi harika. Şarap içmeye
arkadaşların gelecekti anlaşıİan. Bree, başını kaldırıp İan’a bakmıştı. Sandviç
yapmak için malzeme bulunmaz sende, değil mi?
İan başını salladı. Hayır, üzgünüm. Missy kırmızı et yemiyor. Hamile
kaldığından bu yana beni yerken görmek bile midesini alt üst ediyor,
Bree’nin dudakları kıvrılmıştı. Duyduklarını anlamaya çalışır gibi
görünüyordu. Mutfak tezgahında duran köy ekmeğini görünce buzdolabını
açıp yeniden baktı. Kızarmış peynir ve domates çorbasına ne dersin?
Ian’m gözleri merakla kadına bakıyordu. Bize yemek mi yapacaksın?
Üniversite yıllarında Bree’nin mutfakta mucizeler yaratmadığını hatırlıyordu.
Ama zaten o günlerde yurtta kalıyorlardı ve şartlar gereği pek mümkün
değildi.
Peyniri çıkarıp tezgaha bıraktı. Eğer bir yere aşçı saklamadıysan bu işi
birimizin yapması gerekecek.
Hayır. İan mırıldanrnıştı. Burada daha sakin yaşamaya çalışıyorum.
Evde çalışanların mı var? Bree, bir yandan da tahtanın üzerinde peynir
kesiyordu.
Sadece Winnie var. O da... Şey... Karım gibi.
Buna açıklık getirmen gerekebilir, derken Bree işine ara vermiş İan’a
bakıyordu.
Evdeki her şeyi o yapıyor, böylece ben rahatça İşimle ilgileniyorum. Evin
temizliği, alışverişi onda, yemek de yapıyor. Çamaşırımı yıkıyor, kuru
temizleyiciden giysilerimi alıyor. Evin kadını ne yaparsa Winnie de onları
yapıyor. O olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.
30 Andrea Laurence
Bree, dolaptan bir tencere aldıktan sonra ocağın üzerine bıraktı. Çok
büyük destek senin için.
Öyledir. Missy taşınınca onu özleyeceğim.
Neden ayrılıyor?
Bu soru çok saçmaydı. Missy kendi düzenini kurmak istiyor. Kendi
elemanlarını getirecek. Kahya, bir aşçı, hizmetçi ve yardımcısı gelecek.
Bütün bu elemanlar gelince Winnie'ye ihtiyaç kalmayacağını söyledi. Üstüne
bir de dadı gelecek. Bu kalabalıkta nasıl yaşayacağımı bilemiyorum.
VVinnie'ye yüklü bir tazminat veriyorum, aynı zamanda yeni bir iş de
ayarlamaya çalışıyorum.
İan, Winnie'yle yatıp yatmadığından bahsetmemişti, İan konuşmasında
sadece Winnie'nin, küçük prensesin arkasını toplamaya can atmadığını
hissettirmişti.
Bree'ye baktı. Domates suyunu hazırlamıştı. Ekmekleri kızartıyordu.
Becerikli elleriyle kızarmış peynirle hazırladığı sandviçleri tabağa almıştı.
Çorba için de büyük fincanları hazırlamıştı.
Harika bir yemek olmayabilir ama bu şartlarda daha fazlasını beklemek
hayal olur.
İan, her iki tabağı da alıp salona doğru yürümeye başladı. Sana
katılıyorum. Harika kokuyor. Çocukluğumdan beri domates çorbası içmedim.
Gerçekten mi? Dolapta ne işi vardı peki?
Tabakları şöminenin yanındaki sehpaya bırakırken başını eğdi. Üvey
kardeşim, çocukları için almıştır belki. Noel için gelmişlerdi.
Yan yana oturup şöminenin ateşine baktılar. Oturdukları yerden vadiyi
görebiliyorlardı. Kar bütün şiddetiyle yağmaya devam ediyordu.
İan, sandviçini ısırdıktan sonra hayranlığını dile getiren bir ses çıkardı.
Belki de yediği en lezzetli kızarmış peynirli sandviç olmalıydı. Fransa'da
yedikleri kadar iyiydi. Bu harika olmuş.
Afiyet olsun, derken Bree çorbasından bir yudum almıştı. İyi bir aşçı
sayılmam. Bundan sonrası daha iyi olmayabilir. Amelia ne kadar yoğun
olursa olsun mutfakta kendisine yardım etmeme bile izin vermez.
Amelia kim?
Ortağım. Daha doğrusu ortaklarımdan biri. Yemek işlerine o bakar.
Onunla burada mahsur kalmayı tercih ederdin. Sana garanti veririm, yemek
işlerinde üstüne yoktur.
İan, burada Bree'yle olsa ve her gün kızarmış peynir yese şikayet
etmeyeceğine yemin edebilirdi. Bu düğün işi vaktinin tamamını alıyor mu?
Yoksa eskisi gibi sanat fotoğrafları çekmek için zamanın kalıyor mu?
Aşkımın Esiri Oldum 31
Bree gülümsemişti. Kalıyor. Bu sene ‘Nashville’in Diğer Yüzü’ isimli bir
siyah beyaz seri çektim. Bir sürü insanın bilmediği yerleri fotoğrafla-dım.
Bu eskiden tanıdığı Bree'ydi. Poz verilmesinden hiç hoşİanmazdı. Sergi
açacak mısın? Sabah Whitman Galerisiyle konuştuğunu duydum.
Evet. Bree'nin yanakları kızarmıştı. İki hafta sonra açılıyor. Yarın sergi
küratörüyle son görüşmem vardı. Haliyle iptal ettim. Nashville'e döner
dönmez buluşacağız.
Whitman Galerisindeki ilk sergin mi olacak?
Okuldan bu yana ilk sergim olacak. Ondan öncekiler ne kadar sayılırsa
artık. Düğün işine başladıktan sonra pek vakit bulamadım. Kollarımızı
sıvayıp yapmamız gereken çok iş vardı. Sandalyeleri hazırlamak, yerleri
silmek gibi her şeyi biz yaptık. Bir süre kimseye ücret ödeyemedik. Fotoğraf
çekmediğim zamanlarda yapılması gereken milyonlarca iş vardı. Son yılda
işler toparİandı ve ben nihayet yeniden çekimlere başlayabildim.
İan, kadının iş ahlakına hayranlık duymuştu. İşini yeni kurduğunda
kendisi de her işi yapmıştı. Postayı toplamış, çöpleri boşaltmış, şarkıcıların
istediği her şeyi kendi başına yapmıştı. Başka çaresi de yoktu zaten.
Bana işini anlat. Anlattıklarına bakılırsa işinizi çok iyi yapıyor olmalısınız.
Bree mahcup olmuştu. Bütün düğünlerimiz seninki gibi olmuyor. Bir hafta
süren milyon dolarlık düğünlerden tut, sadece ailesiyle bahçede küçük bir
tören isteyenlere kadar her türlü davete hizmet veriyoruz. Gelin ne isterse onu
yapıyoruz diyelim.
Bu iş nasıl başladı?
Tennessee Üniversitesine geçtiğimde diğerleriyle tanıştım. Son yılımızda
hayatımıza nasıl yön vereceğimizi konuşmaya başlamıştık. Birisinden bu
düğün fikri çıktı. Bir arkadaşımız nişanİanmıştı ve güzel bir yer bulmanın
sıkıntısını anlatmıştı. Kilisede olmasını istememişti. Aylar boyunca işimizi
pİanladık. Para bulmaya çalıştık.
İlk yatırımın hiç de küçük olmadığını tahmin edebiliyorum.
Aynen. İlk sermayemizi babamdan almış olmamıza karşın aldığımız
krediyi duysan gözlerin yerinden fırlar. Satın aldığımız malzemelere
astronomik fiyatlar ödememiz gerekti. Hele yıllar boyunca kulİanılacak
sandalye ve masaya çok yüksek bir tutar yatırdık. Ama bir kere de ödemeyi
tamamlayınca artık hepsi senin oluyor. İlk birkaç sene çok çalışmamız
gerekti. Her yıl az da olsa kara geçtik. Yerin kendisi için ödemeler daha
sürecek ama bu da işin gereği değil mi?
Yeri satın alıp tadilat mı yaptırdınız?
32 Andrea Laurence
Hayır. Arsayı aldık ve binayı istediğimiz gibi inşa ettik. Natalie çok iyi bir
pİanlama yaptı. Gördüğümüz yerlerin hiçbiri bizim isteğimizi
karşılamıyordu. Babamın inşaat işinde olması çok işimize yaradı. İnşaatın
sürdüğü bir yıl boyunca onu neredeyse her gün gördüm.
İan, kadının sesindeki kırgınlığı fark etmişti. Babasına halen öfkeli
olduğunu biliyordu. Kendini işine adamış bir adamın çocuğu olmanın ne
demek olduğunu gayet iyi biliyordu. İan, bunu bir çocuğa yaşatmak
istemiyordu. Missy'nin hamile kalması büyük bir hataydı. Bebeğini kucağına
aİana kadar bundan daha farklı düşünmeyeceğinden emindi.
Peki... Seninle pop yıldızının arası nasıl? Dergilerde okuduğumuz gibi bir
masal aleminde değilsiniz galiba.
İan içini çekti. Fotoğraflarından konuşmaya devam edemez miyiz?
Canımız sıkılmaz hiç olmazsa.
İan, sandviçinin kaİan son lokmasını ağzına almıştı. Önce şarap, derken
boş tabağını alıp mutfağa doğru yürümeye başlamıştı. Mahzen görevi gören
küçük dolabı açıp baktı. 1993 mahsulü bir şişeyi almıştı. Sen de ister misin?
Tabii, diye cevapladı Bree. Kendi tabağını da bulaşık makinasına
yerleştiriyordu. Arkasını döndüğünde Ian'ın iki büyük kadehi doldurduğunu
gördü. Birini kadına uzatmıştı.
Ve... Missy ve ben... derken bir yudum alıp salona geri dönmek üzere
yürümeye başlamıştı. Şöminenin karşısındaki deri koltuğa yayıldı. Aslına
bakarsan Missy ve ben diye bir şey olmadı. Onu üç yıl önce şirketime aldım.
Benim ilk sanatçılarımdandır. Daha meşhur olmamıştı. Benim için iyi bir
sözleşme olmuştu. Üzerinden çok para kazandım. Beni yanlış anlama, o da
iyi bir anlaşma yaptı.
Durup Bree'ye baktı. Bir sandalyeye oturmuş dikkatle dinliyordu. Bu
kadınla konuşmak ne kadar kolay diye geçirdi içinden. Hep de kolay olmuştu.
Bree'yi ne kadar özlediğini bir kez daha fark etti. İşten başka bir şeyden
bahsetmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu.
Son albümüyle birlikte sözleşmemiz de son buldu. Ama bu defa iyi iş
yapmadı. İlk 40'ta bile yer almadı. Ben de onun bitmek tükenmek bilmeyen
isteklerinden bunalmıştım. Ama Missy başkasının fikirlerine pek önem
vermez. Sonunda menajerine sözleşmeyi yenilemeyeceğimi söyledim. Bir
anda yeniden parladı.
Belki de bunu düşünmesi gerekirdi. Bir akşam geç saatte ofise geldi.
Benden başka kimse kalmamıştı. Saat neredeyse dokuz olmuştu. Suşi ve bir
şişe sake almıştı. Bunun bir ateşkes olmasını istediğini söyledi. Yemeğimizi
yerken yaptıklarından dolayı özür diledi. Çok nazikti. Zarifti. Neler
Aşkımın Esiri Oldum 33
olup bittiğini anlamadan sake şişesinin dibine gelmiştik. Sonrasında da
tahmin ettiğin gibi oldu.
Göründüğünden daha akıllıymış, dedi Bree.
Kesinlikle müthiş bir iş kafası var ve bizim ilişkimizi de iş olarak
gördüğünden eminim. Her bir anını basına satmış olmalı. Bir akşam onu
yemeğe davet ettim. Ayrılmak istediğimi söyleyecektim. Sadece birkaç hafta
içinde eski günlerine dönmüştü. Her şey dilimin uçundayken bana bir
hediyesi olduğunu söyledi. Parlak bir kurdeleyle bağİanmış bir kutu uzattı.
İçinde hamilelik testi vardı.
Vay. Bree tepkisini gizleyememişti.
Nasıl olduğunu bilmiyorum. Her türlü önlemi almıştım. Benim bu konuda
ne kadar hassas olduğumu gayet iyi bilirsin. Missy'ye bakarsan böyle olması
gerekiyormuş. Dolayısıyla şimdi evleniyoruz.
Bree, adamın yüzünü inceledi. Onunla evlenmek zorunda olmadığım
biliyorsun. Annesiyle evlenmeden de çocuğunla ortak bir hayat kurabilirsin.
İan şiddetle itiraz etti. Bunun benim için bir seçenek olmadığım biliyorsun.
Çocuğumuza maddi destek versem de her anımı onunla geçirsem de aynı şey
olmayacağım biliyorum. Çocuğum için en doğru şeyi yapmak istiyorum.
Babam gibi sorumluluklarımdan kaçmayacağım.
Annesini sevmiyorsan kurduğun ailede çocuğun ne kadar mutlu olabilir?
İan, kadehindeki şarabın kaİanını içti. Missy benim çocuğuma hamile. Biz
de evleniyoruz. Bütün hikaye budur.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İNTERNET bağİantısında sorun var. İan seslendiğinde Bree oturduğu
yerde duvardaki ahşap kaplamanın işçiliğini hayranlıkla seyrediyordu. Güneş
battığında, içinde bulundukları durumla ilgili olarak daha fazla
endişelenmemeye karar vermişti. Çantasından kamerasını çıkarıp evin
detaylarını fotoğraflamaya başlamıştı. Bu evdeki el işçiliği muhteşemdi. İan,
içinde büyüdüğü küçük apartman dairesinden çok farklı bir yerdeydi artık.
Arkasını döndüğünde Ian'ın elinde tuttuğu modeme bakıp söylendiğini
gördü. Uzaktan bile ışıklarının yanışında bir sorun olduğunu görebiliyordu.
Öyle mi? Daha az önce çalışıyordu.
İan telefona doğru yürümeye başlamıştı. Açıp kulağına götürdükten kısa
bir süre sonra yerine bıraktı. Nedeni anlaşıldı. Hatlar kesik. Şurada bir başka
bağİantı daha var.
Hiç olmazsa cep telefonlarımız var, dedi Bree teselli edebilmek için. Bir de
elektrik var neyse ki. Fırtınalı havaların en büyük tehdidi elektrik
kesintisiydi. Bree, kesinti olursa diye içeriye odun taşımayı önermeyi
düşünmüştü.
İan, kadına baktı. Kendisinin o kadar olumlu düşünemediğini kabul etmesi
gerekmişti. Söylene söylene bilgisayarının başına gitti. Bree de şöminenin
etrafındaki ferforje akşamın fotoğrafını çekmeye başlamıştı. Yok artık!
İçeriden Ian'ın sesi gelmişti.
Ne oldu?
Aşkımın Esiri Oldum 35
Derin bir nefes alıp elindeki cep telefonunu masaya fırlatmıştı. Bağİantı
yok. Hem de hiç. Bir saattir çalmayınca bunu tahmin etmeliydim. Ben de
ofiste işler yolunda diye oturduğum yerde memnun oluyordum. Umarım
fırtınadan istasyon devrilmemiştir. Senin telefonun çekiyor mu?
Bree çantasına gidip telefonunu çıkardı. Çekmiyor, derken gözleri
telefonunun ekranındaydı.
Veri alabiliyor musun?
Bree başını salladı. Benim telefon aptal oİanlardan. 2010'da almıştım.
Oyun yok, internet yok. Ama hiç olmazsa kamerası var, onunla da fotoğraf
çekmeye cesaret edemem ya. Çözünürlüğü berbat.
İan dehşet içinde kadına bakıyordu. Sen ciddi misin?
Evet. Bunu da Natalie çok ısrar etti diye kabul ettim. Bu onun eski
telefonu. Seviyorum bunu, rengi de pembe.
İnterneti olmayan bir telefon mu kulİanıyorsun? Tanrım bunun klavyesi
bile yok.
Evet, ama bana yetiyor. Zaten buradan mesaj göndermiyorum.
İan başını kaşıdı. Sen hangi gezegenden geldin? Yetmiş yaşının altında
interneti olmayan telefon kulİanan bu dünyadaki tek kişi olmalısın.
Bree telaşİanmıştı. Bu kadar eleştiri fazla gelmişti. Telaşla telefonunu
çantasına koydu. Benim için sorun yok. Sakin ve sessiz olmayı tercih
ediyorum. Her an bana ulaşmaları gerekmiyor. Aslına bakarsan bazen
günlerce telefonumu açmıyorum!
Ian'ın büyüyen gözlerine bakıyordu. Bana bak, diye açıklamaya çalıştı,
Ormana girip fotoğraf çekmeye başladığımda kuşların kanat sesini, suyun
şıpırtısını duymak istiyorum. O mekanik telefon zillerini duymak
istemiyorum.
Yeni bir telefonun olsa mekanik zil sesi duymak zorunda kalmazdın.
Bree başını iki yana salladı. Bu eleştiriyle ilk defa karşılaşmıyordu.
Natalie, ofiste herkesin tablet kulİanmasını istiyordu. Natalie, mesajlarını
kontrol etmeden yaşayamıyordu. Gretchen ve Amelia da farklı değildi. Gerçi
çevrelerindeki birçok kişi aynı durumdaydı. Bree sürekli olarak teknoloji ve
bilgi bağımlısı olmak istemiyordu.
Mümkün değil. Bugünlerde herkesin elinde bir telefon var. Bir tür
bağımlılık sonuçta. Sürekli kontrol etmek zorundalarmış gibi görünüyorlar.
Karşılarındaki arkadaşlarını yok sayıp sanal ortamdaki arkadaşlarının
yaptıklarını beğenmekle zaman kaybediyorlar. Hem de herkes bu durumda.
Ben bilgisayarda çalışıyorum çünkü başka çarem yok. Ama mümkün
olduğunca hayatımı buna bağlamıyorum.
36 Andrea Laurence
İan kollarım göğsünde kavuşturmuş kadına bakıyordu. Tebrik ederim. Bu
büyük fırtınaya kapılmamışsın. Ben böyle bir şey yapsam kolum kesilmiş
gibi hissederim. Telefon ve internet olmadan nasıl yaşanır hatırlamıyorum
bile.
Bree kamerasını sehpaya bırakıp Ian'a doğru yürüdü. Karşısında duran
adam gergin ve ürkekti. Yıllar içinde kimliğini bastırmaya çalışarak bu hale
gelmiş olmalıydı. Sanki kafeste kapalı kalmış bir kapİan gibiydi. Adamın
omuzlarını tuttu. Teninin sıcaklığını hissetmemeye çalışıyordu. Sakin ol.
Bilgisayarını kapat. Saat dokuzu geçti. Zaten daha fazla çalışman
gerekmiyor.
Parmaklarının ucunda adamın gevşeyen kaslarını hissetti. İan, endişeyle
etrafına bakındı. İyi ama şimdi ne yapacağım?
Bree gülümsedi. Ne istersen. Büyük ekran televizyonunda bir film seyret.
Müzik dinle. Kitap oku. Benimle konuş. Aşağıda bilardo oyna. Bir servet
ödediğine emin olduğum bu harika evin keyfine var. İan, ikna olmuş gibi
görünmüyordu.
Bana sorarsan, dedi Bree, Odamdaki küveti doldurup geçen hafta aldığım
kitabı okumak istiyorum.
İan şaşırmıştı. Bana sakın e-kitap da okumadığını söyleme!
Okumuyorum! Bree kahkahalarla gülmeye başladığında ellerini adamın
omuzlarından çekmişti. Ian'a dokunmak çok hoşuna gitmişti, İan da
gülümseyince başını göğsüne yaslamak istedi. Bunu yapamayacağını
biliyordu. Neden sürekli kendisine ayrıldıklarını hatırlatmak zorunda
kalıyordu? Geçerli bir sebebi vardı haliyle.
Belki de ben eski kafalıyım. Sayfaları koklamayı seviyorum. Bir de
mürekkep kokusu var tabii. Elimde kitabı tutmak ve parmaklarımla sayfaları
hissetmek hoşuma gidiyor.
Makinelere karşısın anlaşıİan.
Ama dijital kamera kulİanıyorum, diye kendini savundu. Okul yıllarından
bu yana kulİandığı kamerasıyla yolİan daha üç ay önce ayrılmıştı. Neyse
yavaş yavaş bu yeni makinesine alışmıştı. En güzel tarafı durmadan fotoğraf
çekebiliyor olmasıydı. Filmler heba oluyor diye düşünmesine gerek
kalmamıştı. İnan ki bu benim için büyük bir ilerleme.
Bu konuşma biraz olsun İan'ı rahatlatmıştı. Her zaman Bree'yle uğraşmak
Ian'ın hoşuna gitmişti. Önlerinde birkaç gün daha eğlenceli geçebilirdi.
Gidip kitabını okurken beni burada kaderimle yalnız mı bırakacak-
Küçük bir çocuk gibi savunmasız görünüyordu. Oyun kağıdın var mı?
İan bakıp kalmıştı. Bilmiyorum. Belki bizimkiler bir şeyler getirmiş
olabilir. Ben buraya genellikle yalnız gelirim. Dolayısıyla sadece
tabletimdeki oyunları oynadım hep.
Bree merdivenlerin yanındaki dolaba doğru yürüdü. Bakalım burada ne
varmış? Scrabble veya tombala bulursak zaman geçirmemiz daha kolay olur.
Dolabın kapağını açtığında bir sürü oyun ve yapboz kutusu gördü. Tamamdır.
Monopoly, scrabble, tombala ve iskambil kağıdı var burada.
Sen ne istersen seç. Benim için gerçekten fark etmiyor.
Bree, dolabın içindeki kutuİan incelemek için eğildiğinde dolabın
arkasında duran akustik gitarı gördü. Oyun kutuİanndan vazgeçti tozlu gitara
uzandı.
Askısından koluna astıktan sonra Ian'a doğru yaklaştı. Bak ne varmış
burada.
Sen? Başını kaldırıp kadına baktığında gitan görmüştü. Bu tombala değil,
dedi.
Haklısın. Daha iyi bir şey buldum, dedi sevinçle. Gitarın tellerine
dokunmuştu. Bree'nin müzik kabiliyeti hiç yoktu. Güzellikleri görebilen gözü
vardı ama kulağı için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Her ne kadar
müzik dinlemeyi çok sevse de Ian'dan sonra çok az müzisyeni keyifle
dinlemişti.
Gene kendisi için çalar mıydı? Bunca yıl sonra Ian'ı dinleyebilme olasılığı
bile kadını heyecanİandırmıştı. Belki, kısa bir süre için olsa bile, önceden
tanıdığı o adamla birlikte geçirdiği anıları hatırlardı. O İan'ı çok özlemişti.
İan, kadın kendisine yaklaşınca bir adım geri çekilmişti. Aslında bu fikir
hiç hoşuna gitmemişti. Onu attığımı zannediyordum, derken sesinde kırgınlık
vardı.
Müzik aletleriyle pek ilgim yoktur, dedi Bree, Ancak bunun çok kaliteli
bir gitar olduğunu söyleyebilirim. Bunu atmaya kalkışma.
Çok eskidi artık. Üniversitedeki gitarım bu.
O günlerde çaldığın gitar mı bu gerçekten?
Arkasına bak, göreceksin.
Bree, dikkatle gitarın arkasını çevirdi. O günlerde arkasına kazıdıkları yazı
duruyordu. IL & BH sonsuz kadar. Aynı gitardı. Parmakları yazının üzerinde
gezindi. Boğazında bir düğüm oluşmuştu. Çakıyla bu yazıyı kazıdıkları gün,
daha dün gibiydi. Anılar çok ağır gelmişti. Duygularına hük-medemiyordu. O
gecc... diye konuşmaya başladığında sesi titremişti.
38 Andrea Laurence
Seni sevdiğimi söylemiştim. Ian'ın gülümsemesi içinin yandığım
gösteriyordu. Çimlere oturup yıldızları seyretmiştik. Senin için yazdığım
şarkıyı söylemiştim sana.
Bree'nin gözleri dolmuştu. Yere serdikleri bir battaniyeye oturup yıldızları
seyretmişlerdi. Sevdiği adamın kollarında... Gitara isimlerinin baş harflerini
kazıdıklarında sanki hiç ayrılmayacaklarmış gibi gelmişti. Hayatı boyunca
yaşadığı en romantik geceydi. O günden sonra bir daha böyle duygular
yaşamadığını biliyordu. Kaç kadın için şarkı yazılmıştır acaba? Kendini on
sekiz yaşındaymış gibi hissediyordu. Heyecandan kalp atışları hızİanmıştı.
Seni seviyorum ve hep seveceğim, diye mırıldandı Bree. İan çok yetenekli
bir sanatçıydı. Harika sözlere bir o kadar harika bir beste yapmıştı. Ian'ın
müziğinin, dinlediği birçok müzikten çok daha iyi olduğunu düşünüyordu.
Belki benim için olmasının da etkisi olabilir ama senin yazdığın en güzel
parça olduğunu düşünmüşümdür hep.
İan başını sallayıp onayladı. Bence de. Uzanıp kadından gitarı aldı.
Bree'nin nefesi kesilmişti. Belki geçmiş günlerin hatırına birkaç parça çalardı.
Kamında kelebekler uçuşmaya başlamıştı. İan yakışıklı bir adamdı, ama gitar
çaldığında Bree’nin gözleri bir başka parlardı.
Gitarı kendinden uzakta tutuyordu. Sanki yakınlaşırlarsa başına bir dert
açabilirmiş gibi bakıyordu müzik aletine. Keşke üniversitede bana öyle
söylemeselerdi.
Ayağa kalkıp kadının yanından geçti. Gitarı dolaba yerleştirdikten sonra
kadına baktı. Yüzünün ifadesinden ne kadar acı çektiği belli oluyordu. Ama
haklıydılar, dedi İan. Müzik piyasasında geçirdiğim bunca yıldan sonra bana
büyük bir iyilik yaptığını söyleyebilirim. Şimdi daha iyi anlıyorum. Bunu
bana birisinin söylemesi gerekiyordu.
Kadının bir şey söylemesine izin vermeden arkasını dönüp odasına gitti.
Kapıyı hızla kapatmıştı.
Bree, derin bir nefes alıp merdivenlere yönelmişti. Dolaptaki gitar gibi
kendi arzuları da tozlu raflardaki yerini almıştı yeniden.
O aptal gitar!
Orada ne işi vardı? İan odanın içinde dört dönüyordu. Buraya gelecek
eşyaların nakliyesi için o günlerde bir firmayla anlaşmıştı. Bir yanlışlık
yapmış olmalıydılar. Kendisi getirmemişti. Annesi de bunu istemediğini
gayet iyi biliyor olmalıydı.
Bunca zaman buraya gelmişti ama gitarın dolapta olduğunu hiç fark
etmemişti. Gelen bu kadar insan arasında gitarı bulmak Bree'ye nasip
olmuştu!
İçini çekti. Yatağa yığılır gibi oturup yüzünü ellerini arasına almıştı. Bu
aptal gitar hiç istemediği anıİan hatırlatmıştı. Bree'yle yaşadığı o eşsiz günler
ve müzik kariyerine son veren o acı dolu olaylar aynı anda hücum ediyordu.
Ama kendisini bitiren bu anılara teslim olmaya niyeti yoktu. Sabah ilk iş o
gitan parçalamak olacaktı. Şöminede güzel yanacağını düşündü.
Odasına girdikten kısa bir süre sonra üst kattan gelen su sesini duymuştu.
Bree küveti dolduruyor olmalıydı. Aldırmamaya gayret etti. Ama elinde
değildi. Kadının duru teni gözlerinin önünden gitmiyordu. Gözlerinin
önündeki kadının çıplak görüntüsünden kurtulması gerekiyordu.
Belki de gitan kafasına vura vura parçalayabilirdi. Böylece hem gitardan
hem de kafasının içinde dönen Bree'nin hayalinden kurtulabilirdi.
Aniden kendisine geldi. Bree'ye karşı duyduğu arzu hiç yakışık almıyordu.
Sonuçta Missy'yle nişanlıydı. İyi bir baba olmaya karar vermişti. En azından
kendi babasından daha iyi olacaktı. Bu da çocuğunun annesiyle evlenmek ve
onların hayatının bir parçası olmak anlamına geliyordu. Bunun İan'ı mutlu
edip etmemesinin hiçbir önemi yoktu. Hayatındaki gelişmelerden hiç hoşnut
olmadığının farkındaydı ancak kendi yaşadıklarını çocuğuna asla
yaşatmayacağına söz vermişti. Kızı veya oğlu sevildiğinden emin olacaktı.
Kendisini özel hissedecekti. Kendisine önem verildiğini bilecekti. İşte
yapması gereken buydu...
Çocuğunun annesi yanında değilken bir başka kadına arzu duyması bu
kararıyla hiç bağdaşmıyordu.
Dikkatini başka bir şeye vermesi gerekiyordu. Duvarda duran kitaplıktan
bir kitap aldı. Bir saat boyunca kendisini okumaya zorladı. Olmuyordu işte...
Odasından çıktığında ev çok sessizdi. Bree uyumuş olmalıydı. Salona
doğru yürürken bodrum katının ışıklarının yanmadığını fark etti. Mutfaktaysa
sadece lavabonun üzerindeki küçük ampul yanıyordu. Telefonu da bıraktığı
gibi tezgahın üzerindeydi. Halen çekmiyordu. Çalışmadığı halde şarjı da
bitmek üzereydi. Kahve makinasının yanındaki prize taktı.
Evin sabit hattına baktı. Çevir sesi gelmiyordu.
Derin bir nefes alıp salona doğru ilerledi. Kanepeye çöker gibi oturdu.
Vakit neredeyse gece yarısı olmuştu ve uyuyamıyordu. Beyni durmaksızın
çalışıyordu. Nasıl sakinleştireceğini ise bilemiyordu.
40 Andrea Laurence
Gençken müzik yapıp zihninin yarattığı oyunlardan kurtulabildiğini
hatırlıyordu. Çocukken doktorlar hiperaktif teşhisi koymuşlardı. Ancak
annesi bunu tamamen reddettiğinden tedavi olmamıştı. Çocuğunun eneıji-sini
boşaltacağı bir aİan yaratarak bunun üstesinden geleceklerine inanmıştı. Bir
süre futbol oynamıştı. Ancak hayatındaki değişime, annesinin yüzüğünü
satmak üzere gittikleri rehin dükkanında gördüğü o gitar sebep olmuştu.
Kirayı ödeyebilmek için paraya ihtiyaçları vardı. Oysa Ian'ın gözü gitarda
kalmıştı. Çok pahalıydı. O günlerde sadece on üç yaşındaydı. Dükkan sahibi
İan'a hafta sonları depoyu temizlerse gitarı alabileceğini söylemişti. Böyle bir
fırsatın üzerine atlamıştı. Gitarın parasını ödedikten sonra dersler için de
yeterli para biriktirene kadar hafta sonları o dükkanda çalışmıştı.
Müzik, Ian'ın hayatını değiştirmişti. O gitar hayatına bir anlam katmıştı.
Okuldaki başarısını da etkilemişti. Liseye başladığında okulun caz
orkestrasına girmişti. Okul hayatının en güzel yıllarıydı. Şimdi dolabın
arkasında duran gitar, o yıllarda en yakın arkadaşı olmuştu.
İçini suçluluk duygusu kaplamıştı. iyi çalamıyorsa bunun suçlusu, bir
zamanlar en yakın arkadaşı oİan gitarı değildi. Sonuçta iyi çalamayan ken-
disiydi. Ani bir kararla oturduğu yerden kalktı. Işığı yaktı. Dolabın arkasına
yasİanmış oİan gitarı aldı.
Salona geri gelmişti. Neyse ki hiçbir yanı zarar görmemişti. Oturup gitarı
kucağına yerleştirdi. Gitarını kucaklamayalı ne kadar uzun zaman olmuştu.
Parmakları gitarın tellerinde dolaşmaya başlamıştı. Bu kadarın kimseye
bir zararı olmaz, diye düşündü. Kendi başına biraz çalarsa merakını
giderebilirdi. Kimsenin bilmesi gerekmiyordu bunu.
İlk notalar biraz garip çıkmıştı. Akordunu yapıp yeniden denedi. Ses
düzelmişti. Ürperdi. Ruhu evrenle buluşmuş gibiydi. Eski günlerden kalma
çok sevdiği bir parçayı çalmaya başladı. O kadar da kötü değil, diye geçirdi
içinden. Müzik akıyordu, her şey o kadar doğal ilerliyordu ki Ian'ın nefesi
kesilmişti.
Parçayı tamamlar tamamlamaz ikinci parçaya geçti. Bu defa şarkıyı
söylemeye başlamıştı. Eski günlerdeki gibiydi. Gitarıyla olduğunda zamanın
nasıl geçtiğini fark etmezdi. İş hayatında da aynısını yaşıyordu. Ama gitar
çalarken olduğu gibi eğlenmiyordu işini yaparken.
Mutluydu. Derin bir nefes aldı. Gitarının arkasını çevirip baktı. Bir parça
daha çalacaktı. Son bir parça.
Bree'yle ilk karşılaşmasında çaldığı parçayı çalmaya başlamıştı. Bree'yi ilk
gördüğünde gözlerini kadından alamamıştı. Onun da sürekli
Aşkımın Esiri Oldum 41
olarak kendisini izlediğini fark etmişti. O gece şarkısını bitirdiğinde Bree'nin
yanına gitmiş ve arkadaşlık teklif etmişti.
Şimdi birlikte mahsur kaldıkları evde Bree için yazdığı şarkıyı çalması
büyük aptallıktı. Ama bir kez başlamıştı ve başladığı işi bitirmeye kararlıydı.
Gözlerini kapatıp şarkının kendisini teslim almasına izin verdi. Kısa bir süre
sonra içini hüzün kaplamıştı.
Bitmişti. Şarkı bitmişti. Bree'yle oİan ilişkisi de bitmişti. Gitarı da
anılarıyla birlikte kaldırması gerekiyordu.
Bu parçayı çok severdim.
İan, oturduğu yerde sıçramıştı. Kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuştu.
Döndüğünde, merdivenlerde Bree'yi görmüştü. Ne zamandır orada duruyordu
acaba? Çok mahcup olmuştu.
Üzgünüm, dedi İan yavaşça. Seni uyandırdım mı?
Hayır, uyuyamamıştım. Kitap okuyordum. İçmek için bir şey almak için
gelirken müziği duydum. Seni rahatsız etmek istemedim.
İan omuzlarını silkeledi sadece. Fazla uzun sürdü galiba.
Bree, Ian’ın yanma gelmişti. Saçını gelişi güzel tepesine toplamıştı.
Üzerinde pazen pijama altı ve uzun kollu bir tişört vardı. Bu şekilde bir
başkası olsa komik görünürdü ama söz konusu Bree olunca İan'a çok seksi
gelmişti.
Pazen pijama altı basenlerinde duruyordu. Kolunu oynatınca tişörtünün
altından teni görünüyordu. İçinde sutyen de yoktu. Göğüslerinin hatları
açıkça belli oluyordu. Gitarı indirip kendini oyalamaya çalıştı.
Bir parça daha çal lütfen. Benim şarkımı çal.
İan huzursuzİanmıştı. Bunu yapabileceğinden emin değildi. İçindeki
duygular coşmuştu. Bilmiyorum, Bree.
Lütfen. Uzanıp Ian'ın elini tutmuştu. Bree'nin iri mavi gözlerine
baktığında kadım daha fazla reddedemeyeceğini anlamıştı.
Bu dokunuş aklını başından almaya yetmişti. Ne olup bittiğini anlamadan
Bree yanına oturmuştu. Şarkısını çalmasını bekliyordu.
Bundan kurtuluşu yoktu artık. Parçayı çalabilirdi. Sonuçta sadece bir
parça daha çalacaktı. Yapması gereken tek şey gitarına odakİanmak olacaktı.
Kadına bakmaması gerekiyordu.
Yanında oturan kadının kokusu bumuna geliyordu. Temiz ve ılık bir
kokuydu bu. Yatmadan önce kulİandığı kremin kokusunu hatırlamıştı. Eline
dokunmak Ian'ı ne hale getirmişti. Anıİan hücum etmişti yine.
Gözlerini kapatıp anılardan kurtulmayı umuyordu. Müziğini düşünmeye
gayret etti. Sözlerini hatırlayıp hatırlamayacağından bile emin değildi.
Şarkının yarısına geldiğinde gözlerini aralamıştı. Oda öylesine sessizdi ki
Bree'nin gitmiş bile olabileceğini düşünmüştü.
Ama gitmemişti. Oradaydı. Mavi gözleri nemliydi. Öylece kendisini
dinliyordu.
İan devam etmedi. Kadının gözlerindeki yaşlar şarkıya ara vermesine
sebep olmuştu. Sen iyi misin? Ben...
Ne olduysa o anda oldu. Bree eğilip İan'ı öpmeye başladı. Birbirinden
dokuz yıldır ayrı kalmış dudaklar ihtirasla buluşmuştu. İan boş bulunmuştu
ve geri çekilememişti. Yanlış olduğunu bilse de halen Bree'yi arzuluyordu.
Beyni ve bedeni birbiriyle çelişiyordu.
Bu büyük bir hataydı. Buna karşın her bir anın keyfine varmaya karar
vermişti. Bree'nin öpüşü içine yaşam sevinci doldurmuştu. Dudakları
yumuşaktı. Daha önce içtiği yeşil çayın tadını alabiliyordu. Bree hafif hafif
mınldanıyordu. Elleri de buluşmuştu. Ian'm erkekliği de uyanmıştı.
içinde büyüyen arzuyla ürperdi. Uzun zamandır hissetmediği duyguların
kucağındaydı. Aralarındaki tek engel Ian'ın kucağındaki gitardı. Kadını
kendine doğru çekip göğsüne bastırmak istiyordu. Bree, diye fısıldadı
sonunda dudaklarının arasından.
Bree aniden kendine gelmiş gibiydi. Hızla geri çekilip sırtını kanepeye
dayamış ve gözleri kocaman açılmıştı. Bunun ne anlama geldiğini İan
anlamamıştı. Bree, hızla ayağa kalkmış ve merdivenlerden koşarak, yukarıya
odasına çıkmıştı.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ian normalde sabah saat altıda yataktan kalkardı. Ofiste olması veya
sabaha kadar bilgisayarının başında çalışmış olması bunu değiştirmezdi. Her
sabah aynı saatte gözlerini açardı. Hemen ardından da telefonuna bakardı.
O sabah da uzanıp telefonunu almak istedi. Yerinde değildi. Hemen
ardından hatırladı. Şarj olması için mutfakta bırakmıştı. Gözlerini açtığında
karın üzerinden yansıyan güneş odayı doldurmuştu. Gözleri kamaştı.
Yatağa oturup komodinin üzerinde duran saate baktı. Ona on vardı!
Gözlerini ovuşturdu. Yanlış gördüğünü umuyordu. Neredeyse saat ona kadar
uyumuştu.
Battaniyeleri kenara ittirip hızla yataktan çıktı. Çıplak ayaklarıyla bastığı
ahşap zemin buz gibiydi. Umurunda değildi. Telefonunu alması gerekiyordu.
İşe yaramayan o telefonunu...
Uyku sersemliğini üzerinden atarken gece oİanları da hatırlamaya
başlamıştı. Üzerinde pijama yoktu. Her ne kadar iç çamaşırı şort gibi olsa da
bu şekilde aşağıya inmenin iyi bir fikir olmadığını düşündü. Bree kalkmış
olabilirdi, dün gece ateşe düşmüş gibi hızla odasına kaçmıştı. Sonrasında da
evde yarı çıplak dolaşmanın hiçbirine faydası olmayacağı açıktı.
Duş almalıyım, diye düşündü. Hem de biraz kendime gelirim diye geçirdi
içinden. Telefonuna kavuşmayı yarım saat daha erteleyebilirdi.
Sıcak su iyi gelmişti. Genellikle üşümeyen bir insandı. Uyurken battaniye
örtmez, dışarı çıkarken palto giymezdi. Ancak bu kar nedense iliklerini
dondurmuş gibiydi. Sıcak suya doyamıyordu.
44 Andrea Laurence
İan, duştan sonra kot pantolon ve üzerine bir kazak giymişti. Bu dağ
evinde daha fazlasına da gerek yoktu zaten. Daha sonra dışarıya çıkması
gerekebileceğini düşünüp çizmelerini de giymişti. Belki şömine için odun
getirmesi veya girişi küremesi gerekebilirdi.
Nihayet odasından çıkabilmişti. Ev çok sessizdi. Kahve hazırİanmıştı.
Fincanına kahve doldurduktan sonra pencereden dışarıya baktı.
Kar yağmıyordu ve güneş çıkmıştı. Gene de bunun bir anlamı yoktu. Kar
her yerde kümelenmişti. Buradan evin verandasını bile göremiyordu. Fler yer
göz alabildiğine bembeyazdı. Belki de girişi küremenin bir faydası
olmayacaktı.
Kulağına bir ses gelmişti. Etrafına bakındı. O andarsesin telefonundan
geldiğini fark etti. Çalışıyordu!
Tezgahın üzerinde duran telefonunu alıp ekranına baktı. Çekim kuvveti
çok iyiydi. İnternet bağİantısı da gelmişti. Eski dostuna kavuşmuş gibi
sevinmişti.
Ekranında arayanların numaraları bildiren mesajlar belirmeye başlamıştı.
Okunmamış yüz kadar e-posta haberi de hemen ardından gelmişti. Bu
kadarını beklemediğini hayretle fark etti. Dün akşam neler olmuştu?
Yemek odasından gelen sesle irkildi. Bree, verandadan içeri girmek için
sürgülü cam kapıyı açmıştı. Üzerinde mavi bir palto vardı. Daha önce
üzerinde görmediğine göre kadının valizinden çıkmış olmalıydı. Paltosunun
rengi neredeyse gözleriyle aynı renktcydi. Sarı buğday rengi saçlarını
örmüştü. Başında el örgüsü beresi vardı. Soğuktan yanakları kıpkırmızı
olmuştu, İan'ı görünce gülümsemişti. Elinde fotoğraf makinesi vardı.
Dışarıya fotoğraf çekmek için çıkmış olmalıydı.
Kalkmışsın, dedi Bree. O eski gitarın bütün enerjini emdiğini düşünerek
endişelenmeye başlıyordum. Ayrıca, üzerine atlarım diye neredeyse odandan
çıkmaya korkarken dün akşam her şeyi berbat ettim.
Yok canım, diye cevapladı İan. Gerçekten, diye geçirdi içinden, Bree'nin
yeniden üzerine atlamasını istesem burada kanepede uyurdum. Sonuçta ikisi
de yetişkindi ve dün akşamki öpüşmelerinin bir hata olduğunun
farkındaydılar. Ayrıca konuyu Bree açmasa, kendisinin asla açmayacağını da
gayet iyi biliyordu. İşleri daha da zorlaştırmanın bir anlamı olmadığından
emindi.
Telefonun sesi olmayınca her zamankinden fazla uyumuşum. Neyse ki
telefon çalışıyor, derken kaldırıp kadına telefonunu göstermişti.
Bak bu iyi haber. Gücüne kavuşmuşsun.
İan ne yapacağını bilemedi. Haklısın. O olmadan ne yapacağımı
bilemiyorum. Yirmi beş tane cevapsız arama, on sesli mesaj, elli kadar mesaj
ve yüz tane e-posta.
Bree, fotoğraf makinesini sehpaya bırakıp kahve almak için mutfağa
doğru yürüdü. Benim tahminimden daha önemliymiş.
Tam olarak değil. Çoğu Missy'den geliyor. O biraz gariptir. Haberleşme
konusunda pek başarılı olduğunu söyleyemem. Bir de bu arada kötü hava
şartlarından dolayı mahsur kaldığımı biliyor. Ne yapmamı istediğini tahmin
bile edemiyorum.
Burada birlikte olduğumuzu öğrendiğini düşünüyor musun?
İan başını salladı. Hayır. Ayrıca seni bilmiyor.
Bree'nin başı yana düşmüştü. Yani ona üniversitedeki ilişkinden hiç
bahsetmedin mi?
İan kadına baktı. Aslına bakarsan pek benimle ilgili konuşmuyoruz.
Bree'nin duyduklarına inanamadığı bakışlarından belli oluyordu. Cevap
vermedi. Dönüp kahvesini aldı. İan rahatlamıştı. Bu konuyu daha fazla
konuşmak istemediğinden emindi.
Telefonuyla ilgilenmeye başladı yeniden. Yetenek avcısı Keith'in mesajını
gördü. Missy'nin kaprislerinden önce işiyle ilgilenmesi gerekiyordu. Mesajı
dinledi.
İan! Bu mesajı alır almaz beni ara. Basın, stüdyoyu bastı. Otoparktaki
kargaşayı bastırmak için özel güvenlik çağırdım. Burası tamamen kontrolden
çıkmış durumda. Keşke orada mahsur kalmasaydın.
İan telaşİanmıştı. Keith'i aramak için tuşlara basarken elleri titriyordu.
Nihayet Keith'in telefonu çalmaya başlamıştı.
Her şey yolunda mı? Bree de oİanları fark etmişti.
İan başını salladı. Henüz bilmiyorum. Keith sonunda telefonunu açmıştı.
Keith! Orada neler oluyor? Dünden beri telefon hatları kesikti.
Uzun bir sessizlik olmuştu, İan, Keith'in oİan biteni anlatmasını
bekliyordu. Kimseyle konuştun nıu? Keith'in sorusu adamı daha da
endişelendirmişti.
Hayır, ilk olarak seni arıyorum. Gerçi bir sürü mesaj gelmiş.
Tanrım! Keith ne yapacağım bilemez haldeydi.
Ne oldu? Her şey yolunda mı?
Bir an için en kötü senaryoyu düşündü. Missy'den gelen bunca arama ve
mesaj. Basının stüdyoda olması. Keith'in endişeli hali. Bebeğe mi bir şey
olmuştu yoksa? Midesine bir taş oturmuş ve gözleri dolmuştu. Bu olamazdı.
Mümkün değildi. Bebek iyi mi, Keith?
46 Andrea Laurence
Keith homurdandı, İan, sana yemin ederim kimse ölmedi veya
yaraİanmadı. Annen, üvey baban, herkes iyi. Ama sana söylemem gereken
bir şey var. Şimdi otur lütfen.
Tamam, derken İan yaİan söylemişti. Ayağının altında zemin kaymaya
başlamıştı. En azından ailesi iyiydi. Bebek iyiydi. Geri kaİan her şeyle baş
edebilirdi.
Dün Missy’yle ilgili bir haber magazine düştü. Televizyon, magazin,
bloglar hep ondan bahsediyor. Nashville'den bir kadın Missy'ye düzmece bir
hamilelik testi hazırladığını söylemiş.
Eli titriyordu. İan, arkadaşının söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Missy,
hamilelik testi satın almıştı. Hamile olduğunu-gösteren bir rapor. Bu da...
Bebek yok, İan. Hiçbir zaman da olmamış.
Gerçekten hamile değil mi? Hepsi bir oyun muymuş? Neden? Aklı
karışmıştı. Kendisiyle evlenmeye zorlamak için mi? Şirketinden atılmasını
engellemek için mi?
Evet, evet ve evet.
Missy'nin ne kadar ahlak yoksunu olduğunu en başından beri biliyordu.
İstediğini elde etmek için her engeli aşmayı göze alırdı. Ancak bu kadar
alçalabileceğim hiç düşünmemişti.
Söyledikleri bu. Şahit de çok şaşırtıcı. Missy'ye bu düzmece rapor
hazırlayan kadın aptal değilmiş. Kiminle konuştuğunu fark eder etmez,
düzmece rapordan elde ettiğinden daha fazlasının kendisini beklediğini
görmüş. Missy'yle mesajlarını saklamış. Buluşmalarında gizlice fotoğraf
çekmiş. Hepsi internet sayfalarında var, bakabilirsin.
İan, Keith'in önerisini daha önce dinlemiş olmayı umdu. Yavaşça yüksek
bar taburesine oturdu. Tezgaha yasİanmıştı. Missy hamile değildi. Hamile
değildi. Bu gerçekten doğru olabilir miydi? Nişanlısı hakkında bu duydukları
canını çok yakıyordu. Missy’yle konuşmadan bunların hiçbirine inanamazdı.
Magazin dergileri akıl almaz şeyler uydurabiliyordu.
Ama bu haber doğru gibiydi.
Yıllardan beri çok iyi korunduğunu biliyordu. Bugüne kadar hiçbir
endişesi olmamış veya endişe yaratacak bir dununla karşılaşmamıştı. Sadece
babasının yaptığı hatayı tekrarlamak istememişti. İlgilenmeyeceği bir bebeğin
doğmasını istememişti. Ancak bir bebek söz konusu olduğunda kendisini
tamamen ona adamaya hazır olmuştu. Ne olursa olsun bebeğinin mutsuz
olmasına izin vermeyeceğine yemin etmişti.
Missy, o hamilelik testiyle geldiğinde önce alt üst olmuştu. Ancak kısa
sürede kendini toparlamış ve duruma hakim olmuştu. Missy ise her defa-
Aşkımın Esiri Oldum 47
sında Ian'la bu süreci paylaşmayı reddetmişti. Doktora birlikte gitmelerini hiç
istememişti. Ultrason resimlerini görmek istediğindeyse cihazda sorun
olduğunu söylemişti. Düz kamı hiç değişmemişti. Sabahları da midesi
buİanmamıştı. Hamile kadınlarda olması beklenen değişikliklerin hiçbirisini
görmemişti.
Oİan bitenle ilgili bir sürü yaİan söylemişti. Ian'm midesi buİanmaya
başlamıştı. Kendisini aptal gibi hissediyordu. Diğer taraftan rahatlamıştı.
Daha az önce olmayan bebeğini kaybetmekten korktuğuna ınanamıyordu.
Şimdiyse bu bebeğin aslında hiç var olmadığını öğrenmişti. İçinden yükselen
kahkahayı tutmuştu. Melodramla neşe arasında gidip gelen duygularına
Keith’in ve Bree'nin anlam veremeyeceğini tahmin edebiliyordu.
İan? İyi misin? Keith’in sesinin bu kadar endişeli olduğunu daha önce hiç
duymamıştı. İan boğazını temizledi. Duygularını dizginlemeye çalışıyordu.
Evet. Bana bunları anlattığın için teşekkür ederim, Kcith. Senden duymam
çok iyi oldu.
Buradaki gazetecilere ne yapmamı istersin?
Şirketin çalışanlarının ve sanatçılarının özel hayatlarına müdahale
etmediğini söyleyebilirsin. Missy'nin evine gönder hepsini.
Bree sesini çıkarmaya korkuyordu. Hatta hareket etmekten bile
korkuyordu. Kendisini hiç ilgilendirmeyen bir konunun ortasında kalmış gibi
hissediyordu. Telefon görüşmesinin sadece bir tarafını duyabiliyordu. Gerçi
bu kadarı bile Keith'in söylediklerinin pekiyi şeyler olmadığını anlamasına
yeterli olmuştu.
Ian'ın telefonu kapatmasını ve kendine doğru dönmesini sabırla beklemişti.
Adamın bir şey ihtiyacı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Bu gibi
durumlarda yapacak fazla bir şey olmadığını biliyordu. Duygularıyla başbaşa
kalması gerekiyordu, İan yalnız kalmak isterse bodrum kata inebilirdi.
Televizyonu açarsa yukarıdaki konuş ma İan da duymayacağını düşünüyordu.
İan?
Başını kaldınp kadına doğru bakmıştı. Çok sarsıldığını görebiliyordu.
Ancak anlamİandıramadığı bir şekilde Ian'ın yüz ifadesinin yumuşadığını da
fark etmişti. Bunun iyi bir işaret olmadığını geçmiş deneyimlerinden
biliyordu. İan düşünüyordu. Hazırİanıyordu. Ian'la ilişkisi sırasında adamın
duygularını içinde yaşaması her zaman Bree için ilişkilerinin en yorucu tarafı
olmuştu. Böyle düşüncelere daldığı zaman kadını görmediğini biliyordu. En
azından Bree böyle olduğunu düşünmüştü her defasında.
Evet? Ian'ın sesi yumuşaktı.
Senin için bir şey yapabilir miyim? Bir şey ister misin?
Hayır, derken başını iki yana sallamıştı. Bree, adamın yaşadıklarından
dolayı şoka girdiğini düşünmeye başlamıştı. Bir çocuğu olmayacağını
öğrenmişti ve geleceğiyle ilgili her şey alt üst olmuştu.
Missy'yi aramam gerekiyor. Sen belki... Ian'm sesi titremişti.
Bree, böyle bir konuşmaya şahit olmak istemeyeceğinden emindi. Seni
yalnız bırakayım. Bana ihtiyacın olursa seslenirsin, dedikten sonra güç
vermek ister gibi Ian'm elini tuttu. Hemen ardından da merdivenlerden
aşağıya inmeye başlamıştı.
Bodrum katındaki deri kanepeye oturup uzaktan kumandayla televizyonu
açtı. Ekrandaki görüntüler bir anlam ifade etmiyordu.
Yukarıdaki sakinlik sona ermişti. Ian'ın sesi bodrum katına kadar
geliyordu. Bree, televizyonun sesini biraz daha açmıştı. Bir duş alsam iyi
olur, diye düşündü. Ya da yürüyüşe çıkmak iyi olabilirdi. Ya da battaniyenin
altına girip her şeye kulaklarını tıkamak...
İan için çok üzülüyordu. Onun mutlu olmadığının farkındaydı. Çocuğu
için elinden gelenin en iyisini yapma gayreti içine girmişti. Her zaman iyi bir
baba olmak istediğini söylemişti. Bree, Ian'ın gerçekten de çok iyi bir baba
olacağını düşündü. Çocukları için yazdığı ninnileri söylerdi herhalde.
Missy'nin, adamın bu dürüstlüğünü kulİandığına inanamıyordu... Bree
kendisini kötü hissediyordu.
Ian'la ayrılmış olsalar bile hiçbir zaman onu incitmeyi düşünmemişti. Ona
yardım etmek istemişti. Ancak başarılı olamadığını anladığında kendini
koruyabilmek için ayrılmıştı. Geçmişi düşünmenin kime faydası vardı? Ona
aşık olduğu zamanı hatırlamak canını yakmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Gerçi halen Ian'a çok önem veriyordu. Ancak şimdiki konu bu değildi.
Ian'ı yeniden görmek, eski duygularını su yüzüne çıkarmıştı. Birlikte birkaç
saat geçirmek kadının duygularının yeniden dalgaİanmasına yol açmıştı.
Diğer taraftan adamın halen bir işkolik olduğunu görmek hayal kırıklığı
yaratmıştı. Eski günlerdeki gibi gözü işinden başka birey görmüyordu.
Missy'nin önceki gün dağ evine gelemediğine seviniyordu.
Yukarıda bağırmaların durduğunu fark etti. Düşüncelerinden sıyrılıp kulak
kesilmişti. Belki Ian'm öfkesi dinmişti. Ya da telefonu kapatmıştı. Her ne ise
Bree henüz yukarıya çıkmaya niyetli değildi.
Televizyonu belgesel kanalına çevirmişti. Yukarıda neler olup bittiğine
kafa yormak yerine tarihin derinliklerini dinlemek daha iyi gelebilirdi.
Aşkımın Esiri Oldum 49
Yirmi dakika sonra merdivenlerden gelen ayak sesleriyle kendine geldi.
Televizyonun sesini kıstıktan sonra merdivenlerin olduğu yöne doğru döndü.
Ian’ın yüzü kaskatıydı. Yığılır gibi kadının yanma oturmuştu.
Bree sessizce oturup bekledi. Hazır olduğunda Ian'ın konuşmaya
başlayacağını biliyordu. Adamın duygularından bahsetmekten
hoşİanmadığını en iyi kendisi biliyordu. Az önce oİanların yarattığı duyguları
anlatabilmesi için zaman ihtiyacı vardı.
Doğruymuş, diyebildi sonunda. Sesinde hiçbir duygu kırıntısı yoktu.
Biitün o bağırmalardan sonra dengesine kavuşmuş gibiydi. Missy benim
bebeğime hamile değilmiş.
En azından şimdi kesinleşmişti. Çok üzgünüm, İan. Benim yapabileceğim
bir şey var mı?
Hayır, demişti hiç beklemeden. Missy her şeyi yapmış zaten.
Bunu itiraf etmesine şaşırdım.
İan homurdanmaya başlamıştı. İtiraf etmek istemedi ancak bunun gibi
yaİanlar uzun süre sakİanamaz. Sonunda bu bebeği doğurması gerekecekti.
Bu nasıl bir yaİandı! Sonrasında ne yapacağını düşünmüş müydü acaba?
Ne yapmak istediğini sana söyledi mi? Basına yansımasaydı bu yaİanı ne
kadar sürdürmeyi pİanlıyormuş?
Korunmaktan vazgeçmemi umuyormuş. Eninde sonunda hamile kalmayı
ümit ettiğini söyledi. O da olmazsa düğünden sonra düşük yaptığını
söyleyecekmiş.
Bree şaşkındı. Birçok kadın çocuğunu kaybettiği için acıdan kıvranırken
bu kadının böyle bir şeyin ardına sığınmasını anlayamıyorum.
Çünkü sen gerçek Missy Kline'ı tanımıyorsun. Herkesin albiim
kapaklarında gördüğü seksi bir kadın var. Onun bir yıldız olduğuna
inanıyorlar. Ancak o acımasız biri, hele meslek yaşamı söz konusu olduğunda
gözü hiçbir şey görmüyor.
Bıınu mesleki geleceği için mi yaptı gerçekten? Bree için de mesleği
önemliydi ancak her şeyin bir sınırı vardı sonuçta. Birçok insan için böyle bir
sınırın olduğundan da emindi.
Bu yaİandan öncesinde başvurduğu başka yöntemler de oldu. İtiraf
ettiğinde ağladı. Beni çok sevdiğini ve kaybetmekten korktuğunu söyledi.
İan, ellerine baktı. Saçmaladı işte. Bir kadın beni sevdiğinde neler
yaşadığımı gayet iyi biliyorum. Beni tanımıyordu bile. Beni sevmediğinden
eminim. Bu dünyada kendisinden başka kimse Missy'ııin umurunda değildir.
Konu son albümünün başarısız olmasıydı. Ne yapacağını bilmez haldeydi. O
güne kadar yaptıklarını da düşününce sözleşmesini yenilemeyeçektik. İşte
tavrı o zaman değişmişti. Beni yıkayıp yağlamaya başlamıştı. İstediğini elde
edebilmek için benimle birlikte oldu. Bu kadarım ben de hesap etmiştim.
Benim hesaba katmadığım Missy'nin bunların işe yaramadığını anlamış
olmasıydı. O hamilelik masalıyla gelince benim de elim kolum bağİanmış
oldu. Bu da harika bir halkla ilişkiler malzemesi oldu Missy için. Ünlülerin
hamileliği ve doğundan her zaman çok ses getirmiştir. Ününü korumak için
her yola başvurmuştu işte. Albüm de bu arada daha popüler hale gelmişti.
Hatta düğün televizyondan yayınİanacaktı. Bunu biliyor muydun?
Bree bilmiyordu. Natalie belki bahsetmiş olabilirdi ama evlenecek oİanın
İan olduğunu duyduktan sonra konuşmayı pek dinlememişti.
Bree, Romantik bir yaklaşım,
Değil mi? Her bir adımında bir hesap vardı.
Sonunda kendi elinde patladı. Bundan sonra kimse onunla sözleşme
imzalamaz.
Umurumda değil, diye İan itiraf etti. Benim hiçbir şey imzalamayacağım
kesin. Evlilik faİan olmayacak. Sözleşmesinin gereklerini yerine getirdiğinde
de şirketimle bağİantısı biter. Bir daha da onun yüzünü görmek bile
istemiyorum. Onunla birisi sözleşme imzalayacak olursa da bu artık benim
derdim olmayacaktır.
Bir süre öylece oturdular. Oİan biteni sindirmek ister gibiydiler. Bu
oİanlar yeni bir başİangıçtı aslında. Sonunda Bree konuşmaya başladı. Bütün
yaşadıkların için çok üzgünüm. Elimden bir şey gelmiyor, keşke senin için
bir şey yapabil şeydim.
İçinden geldiği gibi uzanıp Ian'ın elini tuttu. Beklemediği bir şekilde İan
ellerini sıkıca tutmuştu. Ürpermişti. Böylesi bir anda İan'a destek olması
gereken belki de son kişi kendisiydi. Onu kucaklamak ve rahatlamasını
sağlamak istiyordu. Ancak aralarındaki en büyük engel kalktığına göre
içlerinde bulundukları an tehlikeli olabilir miydi?
Teşekkür ederim, Bree. Başparmağıyla kadının elini okşuyordu. İyi ki
Missy gelememiş. Bütün bunlar olup biterken üçümüzün birlikte burada
mahsur kaldığımızı hayal edebiliyor musun?
Bree hafifçe titremişti. Bunun Ian'ın sözlerinden mi yoksa ellerinin
temasından mı kaynakİandığını bilemiyordu. O kaltağı paramparça ederdim,
dedi gülümseyerek. Aralarındaki gergin hava biraz olsun yumuşamıştı.
Gerçekten, baba olmanın senin için ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.
İan başını salladı. Her şeyin yolunda gitmesini dilemiştim hep. Benim
açımdan yapılacak başka şey kalmadı. Her ne kadar Missy’yle bir çocuğumuz
olmasını istememiş olsam da çocuk sahibi olmayı hep istedim.
Onun için de gerçek olsun veya olmasın bu bebeğin yasını tutmak için
kendine zaman vermelisin. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazsın.
Anlayışın için teşekkür ederim. Haklısın, biraz zamana ihtiyacım olacak.
Burada olmana çok seviniyorum. Birçok insan bunun gerçek olmadığına
sevinmem ve yoluma devam etmemi söylerdi.
Ne yapmak istersen onu yap. Buradaki sakinlik olayların üstesinden
gelmene destek olacaktır.
İan şaşkın görünüyordu. Sakinlik mi? Onun ne olduğunu bile
hatırlamıyorum artık. Ondan nasıl faydaİanabileceğimi de bilemeyeceğim
açık bu durumda.
Ben sana ne olduğunu anlatırım. Geçen akşam benimle dalga geçtin ama
bilgisayarını ve telefonunu kapatmak çok iyi bir başİangıç olacaktır.
Gerekiyorsa mesajlarını asistanına yönlendir. Bana sorarsan ona da gerek
yok. Bu iletişim canavarlarından uzak kal.
Kapatmak, diye tekrarlamıştı. Sesi pek ikna olmuş gibi gelmemişti kadına.
Evet, dedi Bree gülümseyerek. Çok kolay, dur sana göstereyim.
52 Andrea Laurence
ALTINCI BÖLÜM
SAKIN bir ortam yeterli olmayabilirdi.
Bree. bu önerisini dünyanın en iyi fikriymiş gibi satmıştı. Ancak gerçek
değildi. Teknolojiden uzak kalmak, bütün sorunların Ian'ın zihnine üşüşmesi
anlamına geliyordu. Şimdi boşlukla boğulmak üzereydi.
Dünyayla bütün bağİantılarını kestikten yarım saat sonra bir şeylerle
uğraşmak için can atar halde buldu kendini. Çok gergindi. Zihni sürekli
olarak meşguldü. Gençken de aynı sorunu vardı. Annesi fiziksel olarak
çalışacağı bir şeyler yaratırdı o günlerde.
O günden bugüne temelde değişen fazla bir şey yoktu.
Garaja gidip küreği aldı. Evin ön kapısına doğru yürüdü. Bir metreye yakın
birikmiş karı temizlemeye başladı. Böylece kar suyunun evin içine girmesini
ve ahşap zemine zarar vermesini de engellemiş olacaktı.
Bu işe başlamakla iyi yapmıştı. Karı, verandanın yan tarafındaki boş aİana
atıyordu. Kar boş aİanı doldurduğunda girişin diğer yanma atmaya başladı.
Sonunda veranda da temizlenmişti. Fiziksel ve tekdüze bir iş yapmak İan'a
çok iyi gelmişti.
Girişi küremek bir saatten fazla zamanını almıştı. Bir saatte de garaj
yolunu temizlemişti. Gerçi bir yere gidecekleri yoktu ama karın erimesi
arabanın kaportasına zarar verebilirdi. Ayrıca motorun donmasını da
istemezlerdi.
Yaptığı işi beğenmişti. Kolları ve omuzları sızlıyordu. İçindeki ateşi kan
küreyerek biraz olsun söndürebildiği için daha huzurluydu. Öfke, İha-
Aşkımın Esiri Oldum 53
nete uğramışlık, hayal kırıklığı ve suçluluk duygusunu kürekle biraz olsun
atmıştı. Bir süre sonra Bree'nin söylediği şeyi anlamaya başladığını
düşünüyordu.
Küreğe yasİanıp Doğa Ana'nın yarattığı mucizeleri seyretmeye başladı.
Normalde kar yağarken buraya gelmediğinden manzarayı ilk defa
görüyormuş gibi bakıyordu. Kar yığınlarından yansıyan güneş göz alıyordu.
Ağaçların dallarından ve çatılardan buzlar sarkıyordu. Komşunun bacasından
mavi gökyüzüne doğru gri bir bulut yükseliyordu.
Etraf çok sessizdi. Çok sakindi her şey. Vadiden de ses gelmiyordu. Araba
sesi, insanların konuşmaları hatta hayvanların bile sesi duyulmuyordu. İçine
yayıİan ılık duyguyu hissetti. Oysaki böyle bir şey olabileceğine hiç ihtimal
vermemişti. Hele bu sabah yaşadıklarından sonra...
Her şeyi söylemişti. Daha fazla öfkelenmesi için bir sebep yoktu artık.
Kendisine verilen ikinci şansın farkındaydı. Sevdiği kadınla evlenebilirdi. Bir
aile kurabilirlerdi. Missy hayatına girene kadar bu konuyu düşünmemişti. Bir
zorunluluk olmadan aile kurma fikri İan'ı umutİandırmaya başlamıştı.
Uzun süredir kendinden bile saklamaya çalıştığı umut yeniden yeşeriyordu
anlaşıİan.
İan, kıkırdamanın geldiği tarafa baktı. Bree verandaya çıkmıştı. İan,
kadının elinde tuttuğu kartoplarıyla bir savaş başlatmaya hazır olduğunu
anlamıştı. Kartopu günü, dedi gülümseyerek.
Kartopu oynamak için biraz yaşlı değil miyiz? Okulların tatil olduğunu
duyurmadılar.
Bree vazgeçmeye niyetli değildi. Kadının kendinden emin tavrını çok iyi
hatırlıyordu. Kartoplarından birini Ian'a fırlattı. Bree, Ian'a eğlenmenin nasıl
bir şey olduğunu hatırlatmaya niyetliydi.
Bunca saçmalıktan uzaklaşmak için biraz da eğlenmek gerekir. Sekiz
yaşında veya yirmi sekiz yaşında olmak bunu değiştirmiyor. Kartopu
oynayacağız. Attığı kartopu bu defa Ian'm göğsüne isabet etmişti.
Demek öyle! İan daha fazla geri duramamıştı. Küreğine aldığı karı Bree'ye
doğru attı. Bree kaçmaya çalışırken verandadan uzaklaşmıştı. Böylece İan da
kartopu yapmak için zaman kazanmış oluyordu. İan, Bree'nin arabasını siper
yapmıştı. Bree ise verandadaki sütunun ardına gizlenmişti.
Karşılıklı olarak birbirlerine kartopu atmaya başlamışlardı. Bree'nin attığı
bir kartopu Ian'ın başına isabet etmişti. İan da karşılık olarak kartopu yapmak
için eğilmiş oİan Bree'ye nişan almakta bir sakınca görmemişti. Bree de
hemen toparİanmış ve savaşa devam etmişti, İan biraz yorulduğunu
hissediyordu. Oysa bu oyunu sanki sonsuza kadar devam ettirebilirlermiş gibi
görünüyorlardı. İan daha fazla eğlenebileceklerini düşünüyordu.
Koşarak kadının beline sarıldığında verandanın yanındaki kar yığınına
doğru yuvarİandılar. Bree çığlık atmıştı. Kısa süren bir şaşkınlığın ardından
Ian'la karın üstünde boğuşamaya başlamıştı. Uçuşan kar taneleri etraflarında
doİanan melekler gibi görünüyordu.
Bree sonunda Ian'ı ittirmişti. Nefes nefese karın üzerinde yatıyordu. Hızla
ayağa kalkıp sanki kumla örter gibi üzerine kar atmaya başlamıştı, İan ayağa
kalktığında karın üzerine yuvarİanma sırası Bree'ye gelmiş gibiydi.
Kahkahalar atıyorlardı. Nefes nefeseydiler. Sonunda birbirleriylc
boğuşmaktan vazgeçmişlerdi, İan, Bree'den gözlerini alamıyordu. Yanakları
pembeleşmişti ve çok güzel gülümsüyordu. Dağınık saçlarıyla karın ortasında
yatarken bile bu kadar güzel görünmesine İan da şaşırmıştı. Saçının telinin
oynamaması için güçlükle hareket eden eski nişanlısından sonra bunun
gerçek güzellik olduğunu düşündü.
Bree'yi öpmek istiyordu. Önceki gecenin tadı damağında kalmıştı. Artık
bunda hiçbir sakınca yoktu. Suçluluk duymadan kadım öpebilirdi. Doyasıya.
Çocuğunun annesinin bir yaİancı olduğunu öğrenmişti. Missy büyük
olasılıkla altı karatlık nişan yüzüğünü iade etmeyecekti. Ama bu bir sorun
değildi. Hürriyetini geri kazanmak buna değerdi. Bree'ye oİan hisleri son
yirmi dört saat içinde nasıl dalgaİanmıştı...
Bree başını kaldırıp Ian'a iri gözleriyle bakıyordu. Bakışlarındaki daveti
gizleyememişti. Dudakları araİanmıştı. O da Ian'ı arzuluyordu. Bu artık
mümkündü. Ancak dikkatli olması gerekiyordu. Burada dağ evinde Bree'yle
istedikleri gibi sevişebilirlerdi. Ancak gerçek hayatta birlikte
olamayacaklarını akıllarından çıkarmamaları gerekiyordu.
Artık nişanlı değilim, diye bilinen bir konuyu ortaya koymuştu.
Biliyorum, diye cevapladı Bree nefes nefese.
Daha dün akşam seni öpmekten çekiniyordum. Gitmene izin verdiğim için
kendime kızsam da doğru oİanı yapmamız gerektiğini düşünüyordum.
Bugünse seni öpmemem için ortada hiçbir sebep kalmadı.
İşte eline bir şans geçmişti. Eğer istemiyorsa -onun hala düşüncesiz ve
işkolik olduğunu düşünüyorsa- reddedebilirdi. Kendisi de buna saygı
gösterirdi. Kahretsin! İan, Bree'nin reddetmesini istemiyordu. Duymak
istediği şey, düşüncesiz ve işkolik olduğunu unutmamış olmasına karsın
öpmesine izin vermesiydi. Birbirlerini arzu ediyorlardı.
Bence de, diye cevaplamıştı Bree.
Aşkımın Esiri Oldum 55
Dudaklarından bunlar dökülür dökülmez Ian'ın dudaklarıyla buluşmuştu.
Bree'nin kolları Ian'ın boynuna doİanmıştı. Adamı kendine doğru çekiyordu.
Dili, elleri kadını keşfetmeye çalışıyordu.
Bree hafifçe inlemişti. Parmakları Ian'ın sırtına geçmişti. Arzu dolu sesler
çıkardıkça ihtirasları artıyordu. Yurt odasında kaçamak sevişmeleri gibi
yeniden birbirlerini keşfediyorlardı. Dersleri, yemeği, her şeyi bir kenara
bırakıp deliler gibi seviştikleri o geceleri hatırlıyordu bedenleri. Bree'yle her
şeyin mümkün olduğunu hatırlıyordu.
Bu huzuru çok aramıştı. Bunca zamandır daha kötü bir gün geçirmediğini
düşündü. Ama şimdi tek düşüncesi Bree'yi mutlu edebilmekti. Dünyada
bundan daha önemli hiçbir şey yoktu Ian'ın aklında.
Bree kendini geri çekmişti. Üşüyorum, demişti titrerken.
Bak buna inanmam işte. Ben yanıyorum. Gerçekten de bedeni alev alev
yanıyordu. Gerçi karla doğrudan temas etmiyordu. Bree uzanıp İan'ı öptü. O
halde, beni içeri götürüp ıslak kıyafetlerimi çıkaracaksın.
Bree, Ian'ın öpmesine izin vermemesi için bir sebep göremediğini
söylerken aslında bir şekilde yaİan söylemişti. Görünen bir sebep olmadığını
kabul ediyordu ancak öpmesine izin vermemesi için bir sürü sebep olduğunu
adı gibi biliyordu, öncelikle duygusal açıdan tutuktu. Her şeyden önce bunu
aklından çıkarmaması gerekirdi.
Sabah oİana kadar bunların aklına gelmemiş olmasına şaşırıyordu.
Aralarındaki çekim çok güçlüydü. Aslında hep çok güçlü olmuştu.
Karşılaştıkları anda o nişanlı bir adamdı ve kendisinin de müşterileriyle
sevişmemek gibi bir prensibi vardı.
Sabah Missy'nin yaİanı patladığında aralarındaki en büyük engel
kalkmıştı. Ancak bu her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyordu.
Yakışıklı olduğu kadar İan halen bir işkolikti. Zamanının tamamını işine
veriyordu. Şimdilik, yani bu dağın tepesinde mahsur kalmış olmalarından
dolayı geçici olarak işten uzak kalabilmişti. Bunun devam edeceğini
düşünecek kadar saf değildi. Nashville'e döndükleri anda her şey eskisi gibi
olacaktı. En fazla iki veya üç defa daha görüşürlerdi.
Ian'ın gözlerindeki arzu uzun sürmeyecekti. İlişkilerinin yeniden bitişiyle
bir kez daha başa çıkması gerekecekti. Ama daha başındaydılar ve bu anı
geleceğin endişeleriyle mahvetmek istemiyordu.
Ian'ın yatak odasında ıslak kıyafetlerle duruyorlardı, İan ıslak eldivenlerini
banyoda yere bırakırken gözlerini bir an olsun Bree’den ayırmamıştı.
56 Andrea Laurence
Bree de eldivenlerini çıkarınca İan kadının giysilerini çıkarmaya başlamıştı.
Çizmelerini verandada çıkardıklarından ıslak kot pantolonunu kolayca
çıkarmıştı. Bree, bu anın keyfine varmaya niyetliydi. Yavaşça etrafında
dönüp Ian'ın kendisini izlemesini sağladı. İçindeki küçük pembe çamaşırı
gördüğünde Ian'dan arzu dolu bir hırıltı yükselmişti.
Sonrasında da uzun kollu tişörtünü çıkartmıştı. Sonunda üzerinde sadece iç
çamaşırlarıyla banyonun ortasında duruyordu. İan olduğu yerde kalakalmıştı.
Adama doğru ilerleyip üzerindeki kazağa uzandı. Pantolonunun
düğmelerine uzandığında gülümsüyordu. İan kadına doğru uzanıp
durdurmuştu.
Sen şimdi yatağa girip beni bekle, dedi. Buz gibi olmuşsun.
Bree itiraz edecek gibi olduysa da hemen ardından bu fikir çok iyi gelmişti.
Yatağın sıcaklığı kadının gevşemesini sağlamıştı.
İan da hızla yatağın ucundaki şömineyi yakmıştı. Alevler yükselmeye
başladığında üzerindekileri çıkarıp banyoya girmişti. Bree büyük bir sabırla
bekliyordu. Saçının örgüsünü açtıktan sonra parmaklarıyla saçını taradı. Kısa
bir süre sonra İan elinde küçük paketlerle geri gelmişti.
Bree, Ian'ın vücudunu gördüğünde şaşkınlığını gizleyememişti. Senelerdir
masa başında çalışmaktan bedeninin gevşemiş olabileceğini düşünmüştü.
Oysa göğsü ve kamı oldukça sert görünüyordu. Orta yaşa yaklaşırken biraz
yağİanmış olmasına şaşırmayacağından emindi. Göğsündeki kıllar
çoğalmıştı. Gözü önce kamına sonrasında daha aşağıya kaydığında yanakları
kızarmıştı. Arzuİandığını biliyordu ancak bunu görmek kadını biraz
utandırmıştı.
İan elinde tuttuğu prezervatif paketlerini kadına doğru uzattı. Nerdey-se üç
tane üst üste kulİanacağım. Lütfen üzerine alınma, yaşadığım bunca şeyi
düşününce aklım karışıyor.
Bir tanesi yeterli olur, dedi Bree, Birlikte olacağın kadının bedeninden
başka bir beklentisi yoksa telaşİanmana gerek yok.
Ian'ın kaşları havaİanmıştı. Bree, sen benim bedenimi mi kulİanıyorsun
yoksa?
Hayır, diye başını sallamıştı. Bunu yapabilmeyi çok isterdim ama
yetişemiyorum sana.
İan kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Kendimi kötü hissediyorum, derken
prezervatif paketlerini komodinin üzerine bırakmış, yavaşça battaniyeyi açıp
yatağa girmişti. Nasıl oluyor da bedeni bu kadar sıcak olabiliyor, diye Bree
içinde geçirmişti.
Bree, mırıldanarak adama yanaştı. Bir kedi gibi kıvrılıyordu, İan da
vücuduna yasİanan buz kesmiş kadını ittirmeyecek kadar nazikti.
Sen donuyorsun, Bree.
Elleriyle adamın geniş göğsünü okşamaya başlamıştı. O halde ısıt beni.
Madem ısrar ediyorsun. Gülümsedi. İan yan dönüp kadını altına almıştı.
Ian'ın bedeninin sıcaklığı ve üzerindeki ağırlığı kadını gevşetmişti. Kadını
öpmek için başını eğdiğinde Bree üşüdüğünü çoktan unutmuştu. Ian'ın
dokunuşları kanını kaynatmaya yetmişti. Arzuyla yanmaya başlamıştı. Ian'ın
dili kadının dudaklarını yalıyordu. Neredeyse on yıldır hassas noktalarını
unutmamış olmasına şaşırıyordu.
Göğüs uçlarını parmaklarının arasına almıştı. Bree inledi. Göğüs ucunu
dudaklarının arasına aldığında bedeni bir yay gibi gerilmişti. Kamını yalayıp
kalçalarını okşamaya başladığında Bree çığlık atmıştı. Kasıklarını okşarken
dili de aşağılara doğru kaymaya başlamıştı.
İan! Kadınlık mabedine geldiğinde Bree kendine hakim olamamıştı.
Yeniden öpüşmeye başlamışlardı. Bree, adamın bedeninin altında arzuyla
kıvrılıyordu. Ian'ın okşamaları durmuyordu. Kadının titreyerek zevkin
doruğuna çıkmasını bekledi.
Ardından komodinin üzerindeki paketlere uzandı. Prezervatifini taktıktan
sonra battaniyeyi üzerlerine çekti. Dudakları yeniden buluşmuştu.
Kalçaları birlikte hareket ediyordu. İan, kadını çok beklettiğini düşündü.
Yavaşça kalçalarının arasına yerleşti. Bree olup biteni fark edemeden içini
doldurmaya başlamıştı bile. Dudaklarından hafif bir çığlık yükselmişti. İçinde
Ian'ı hissediyordu sonunda. Kalçalarını oynatarak ona yer açmaya çalıştı. Her
bir anın keyfini çıkarmaya çalışıyordu. Bu anı biliyordu... Hatırlıyordu...
Mükemmeldi... Ancak bu yeniden bir araya geldikleri anlamına gelmiyordu.
Sadece arzularına karşı koyamamışlardı. Üstelik kar, dünyayla oİan
ilişkilerini kesmişti.
Peki, ama kar eridiğinde ne olacaktı?
Bree gözlerini kapatıp alt dudağını ısırmaya başlamıştı. Sorun değildi.
İçinde bulunduğu anda bütün endişelerini bir kenara koymak istiyordu. Anı
yaşamak istiyordu. Ian'ın kollarında olmanın keyfine varmak istiyordu. Onun
çaldığı gitarı dinlemek istiyordu.
İan son bir hareketle kadının içini doldurmuştu. Bree de dizlerini karnına
çekip kalçalarını hafifçe kaldırarak daha da yakınlaşmaya çalışmıştı.
Bedenleri titrerken İan hırıltılı bir ses çıkarmıştı.
Güzel yöntemmiş, dedi eğilip kadını öperken. Ama bitti zannetme.
Dudakları yeniden buluşmuştu. Bree, zevkten çığlık atmak istediğinde
dudaklarını kaçırmak zorunda kalmıştı. Birbirlerinin kollarında zevkten
zevke koşuyorlardı.
Bree'nin zarif parmakİan adamın sırtında izler bırakıyordu. Zevkten
delirecek gibi olduğunda tutunacak başka bir şey bulamıyordu. Bütün bedeni
geriliyor ve dudakİan araİanıyordu. Sonunda nefesini bıraktığında her
defasında Ian'ın kolİannda huzuru buluyordu.
Evet, dedi İan kolİannda yatan kadına baktığında. İşte bunu görmek
istiyorum. Kendini tutma, Bree. Benim için gevşe bebeğim.
Kadının itiraz etmesine fırsat tanımadan devam etmeye başlamıştı. Hemen
ardından bir başka zevk dalgası Bree'yi teslim-almıştı. Ian'ın güçlü bedeni
altında kıvranıyordu. Çığlıkları birbiri ardına geliyordu. Bir kez daha
sakinleyip gözlerini açtığında Ian'ın kendisini seyrettiğini fark etti.
Çok güzelsin, dedi İan kadını hayranlıkla izlerken.
Oysa Bree kendisini hiç de güzel hissetmiyordu. Terlemişti ve kendisini
şaşkın hissediyordu. Saçları da dağınıktı. Dudakİan da şişmiş olmalıydı.
Yüzünü buruşturup gülümsedi.
Hayır, diye İan karşı çıkmıştı. Bu konu tartışmaya açık değil. Çok
güzelsin. Benim bugüne kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunu
söylemeliyim.
İşte bu sözlerden sonra Bree kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Sen müzik
sektöründe çalışıyorsun, İan. Orası prenseslerle dolu.
Biliyorum. Ve?
Bree'nin gözleri açılmıştı. Yutkunmaya çalıştı. Sonuçta müzik
endüstrisinde yer aİan bir sürü yıldızdan bahsediyorlardı ve kendisi onlarla
nasıl baş edebilirdi? Bunu duymak hoşuna gitmişti ancak hepsi bu kadardı.
Bree uzanıp adamı öptükten sonra yüzünü okşamaya başlamıştı. Sana bir
gözlük almanın zamanı gelmiş, İan.
İan homurdanarak, yatağa Bree'nin yanma uzandı. Bree de yanında yatan
adama biraz daha yaklaşmıştı.
Temaslarının kesilmesine tahammül edemez gibiydi. Gözlüğe faİan
ihtiyacım yok, bunu sana ispatlayacağım.
Güçlü elleri kadının kalçalarını kavramıştı. Kadınlık mabedini yeniden
keşfetmek için hareketlenmişti. Bree, deri yatak başına sıkı sıkı tutunmuştu.
İan gözlerini bir an olsun kadından ayırmıyordu. Yüz hatları gergindi. Güçlü
parmakİan kadının kalçaİannı sıkı sıkı tutmaya devam ediyordu.
Bree'nin bedeni yay şeklini almıştı. Saçlarını parmaklarıyla çekiyordu.
İşte seni böyle görmek... derken Ian'ın konuşmakta güçlük çektiği belli
oluyordu. Sesi daha çok inler gibi çıkmıştı. Arada nefes alışı sıklaşıyor,
kendisine hakim olmaya çalışıyordu. Sonunda Bree çığlık çığlığa titreyerek
yığılmıştı.
İan, kadını kollarına alıp göğsüne yasladı. Çok güzel, diye fısıldadı.
Kadının çıplak omuzuna öpücükler kondururken ikisi birlikte uykuya teslim
olmuştu.
YEDİNCİ BÖLÜM
İAN dolaptan Monopoly oyununu almaya çalışırken başını vurmuştu. Offf.
Bree mutfaktaydı ve arkasında oİanları göremiyordu. Arkasını döndüğünde
elinde şekerlerle adama gülümsüyordu. Bana çok iyi bakıyorsun, İan
Lavvson. Bak ben de senin için saklı bir define buldum!
İan, koltuğunun altında oyun kutusuyla salona doğru yürürken kahkaha
atmıştı. Bir kere onları saklamadık. Acil durum malzemesi onlar. Yoksa sen
evinin bir çekmecesini şekerlemeyle dolu tutmuyor musun?
Bree ellerini kalçalarının üzerine koymuştu. Benim çekmecelerimde havlu
gibi malzemeler bulunur. Normal şeyler yani. Patty senin evinin alışverişini
yapsa, o zaman görürdün. Beni mutlu edecek şeyleri almadan dönmüyor.
Sanki bunu görev edinmiş gibi. Gerçi bu hafta sonu için sadece sağlıklı şeyler
almasını istemiştim. Malum pİana göre Missy burada olacaktı. Bunlar
olmazsa benim açlıktan öleceğimi düşünmüş olmalı.
Hepsi bu kadar değil, derken Bree arkasını dönüp bir çekmece daha
açmıştı. Bir torba dolusu çikolatayla Ian'a döndüğünde gülümsüyordu.
Buraya getirsene onları. Oyunda para yerine kulİanırız hiç olmazsa.
Ne? Bree yüzünü buruşturmuştu, İan, kadının bu halini hem çok sevimli
hem de çok seksi buluyordu.
Okul yıllarında Bree yüzünü böyle yaptığında İan da onu burnundan
öperdi. Oysa şimdi oyun kutusunu açıyordu. Aradan geçen bunca zaman
yakınlıklarını da ortadan kaldırmıştı; sevişmiş olsalar bile birbirlerine oİan
eski yakınlıklarından eser yoktu.
Her bir şeker bir dolar değerinde. Sade çikolata beş dolar, fıstıklı oİanlarsa
yirmi dolar olsun. Krokanlılar elli, Bitter oİanlar yüz dolar ediyor. Beş yüz
için de... bu büyük çikolatalar olsun. Ne dersin?
Çikolatayla kumar oynayacağız. Fena değil. Banka benim, derken Bree
kucağında şekerlerle salona girmişti. Bankadan çalmak yok.
İan telaşİanmıştı. Ya acıkırsam?
Kazandıklarından yersin.
İan önce homurdansa da sonrasında keyifle kartİan hazırlamaya başlamıştı.
O halde mülkleri de ben tutuyorum. Ortadaki sehpaya kartları renklerine göre
dizmeye başlamıştı. Haydi, hemen başlayalım.
Bree kaşİannı kaldırarak adama baktı. Sakin ol. Nereye yetişiyoruz?
Ian'ın dudakları gülümserken kıvrılmıştı. Nereye değil ama neye
yetişeceklerini söyleyebilmek isterdi ancak Bree oyun oynamak istediğinden
sessiz kalmayı tercih etmişti.
Bree, adamın aklından geçenleri anlamış gibi başını sallamıştı. Yüzüne
vurmak istemezdim ama kar eriyene kadar sadece yatakta zaman
geçireceğimizi zannetme.
İan da bu kadarını biliyordu. Bree'nin kollarına atılmak için en ufak bir
tereddüt yaşamadığının farkındaydı. Ancak sonrasında hemen yanından
kalkıp gidiyordu. Akşam kollarında uyumuştu. Ancak sabah gözlerini
açtığında yanındaki boşluğu görünce içi burkulmuştu. Salona gittiğinde
Bree’nin duşunu alıp giyinmiş halde oturduğunu görmüştü. Oyun
oynamalarını önermişti. Sanki gece hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmıştı.
Önce bunu kabullenmişti. Ama şimdi. Bu tavırla nereye varacaklarını
merak ediyordu. Tamamen içgüdülerine uymuştu. Arzularının peşinden
koşmuştu. Bunu yaparken de hiç düşünmemişti. Tek bildiği Bree’yi hala
deliler gibi arzuladığıydı. Bunu dile getirirse Bree kollarına mı atılırdı yoksa
karda bir yürüyüş yapmak için yanından mı kaçardı, işte bunu bilemiyordu.
Ya hemen başlarız ya da bilgisayarımı açıyorum, diye kadını tehdit etmişti.
Aslında bu tehdidin ne kadar anlamsız olduğunu bir tek kendisi biliyordu.
Yokluğunda mesajları zaten asistanına yönlendiriliyordu. Stüdyodaki işler de
yolunda gidiyordu. Geriye sadece şahsi hesapİan kalıyordu ki bunların da bir
acelesi olamazdı. Sonuçta annesine birkaç gün haberleşme sıkıntısı
yaşayabileceklerini bildiren bir mesaj göndermişti. En önemli konuyu
halletmişti.
Oyuna odakİanmak Bree'yle ilgili düşüncelerinden de uzaklaşmasını
sağlamıştı. Gerçekten de bir süre işe yaramıştı. Bir saat boyunca gayrimen-
kulleri toplarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Çok eğlenmişti. İan
böyle oyun oynamak gibi basit bir şeyi en son ne zaman yaptığını
hatırlamıyordu. Tahmin ettiğinden çok daha fazla eğlenmekteydi. Uzun
maraton koşusundan sonra durup derin nefes almak gibi bir şeydi bu. Kendisi
zaten on dokuz yaşından beri maraton koşmaktaydı.
Bree, zarı attıktan sonra yeşil emlak simgesini Ian'ın otelinin üzerine
götürdü. Zarar ne kadar? diye homurdandı.
İan kartını çekti. Bin dört yüz dolar görünüyor. Veya tercih edersen,
şekerleme cinsinden de söyleyebilirim.
İflas etmek üzereyim. Bree, önünde duran şekerpaketlerini sayarken
kaşlarını çatmıştı. Elimde sadece bu kaldı. Ve biliyor musun şimdi ne
yapacağım? Ian'a bakarken elinde kaİan son çikolatanın ambalajını açıp
ağzına atmıştı. Kamım acıktı. Oyun sonra erdi. Sen kazandın.
Güzel, Ben de acıktım. İan da önünde duran şekerlemelerden birini açıp
yemeğe başlamıştı. Gün oldukça hareketli geçmişti. Kar küremiş, sevişmiş ve
sonrasında da oyun oynamışlardı. Akşam yemeğinin vakti de gelmişti.
Bakalım, bu akşam için ne yapabiliriz.
İan, hızla ayağa kalkarken kazandığı çikolata ve şekerleri mutfak
çekmecesine koymak için yanına almıştı. Kiler olarak kulİanıİan dolabı
açtığında Patty'nin aldığı diğer şeker paketlerini gördü. Bu kadın zaman
zaman çok abartıyor, diye düşündü.
Buzluğa baksana, dedi İan. Bree buzluğun kapağını açmıştı. Hmmm.
Dondurma, dondumlmuş kurabiye hamuru ve... Kadın buzluktan çıkardığı
paketi inceliyordu. İki parça biftek var. Oldukça yeni konmuşlar. Henüz tam
olarak donmamış bile.
İan kadının elindeki paketi aldı. Üzerindeki tarih geçen salı gününe aitti.
Tanrı Patty'yi korusun. Tezgahın üzerindeki sepette de patates ve soğan vardı.
Bree sebzeleri getirmişti. Birlikte harika bir akşam yemeği hazırlayabilirlerdi.
Bu akşam krallara layık bir sofra hazırlayacağız.
Her ikisi de mutfakta pek yetenekli değillerdi ancak işler yolunda gitmişti.
Biftekleri mikrodalgaya koydular. Patatesler de finnda pişiyordu. Biftekleri
kızartırken yeşil fasulyeyi buharda pişirmişlerdi. Bir saat sonra akşam
yemekleri hazırdı. Masaya bir şişe de şarap koymuşlardı.
Şömineye attıkları kütükler çıtırdayarak yanıyordu. Yemek kadar güzel
oİan bir diğer şey de birlikte olmalarıydı. İan, öncesinde romantik bir hafta
sonu pİanlamıştı. Ancak hayalini kurduğu pİanın bile bu kadar iyi olmadığını
için için kabul etmişti.
Kendimi çok suçlu hissediyorum, dedi Bree yemeğe başladıklarında.
Neden?
Cuma akşamı ve ben burada seninle harika bir biftek yiyip şarap içiyorum.
İan buna kahkahayla gülmüştü. Bunun nesi var?
Altı yıldır cuma akşamları boş kalmadım. Her zaman provalar olurdu. Bu
akşam da bir düğünün provası var. Az sonra limuzinle alınıp davetin
verileceği restorana gidecekler. Benim de orada olmam gerekirdi.
Kim senin yerine çekim yapacak? Ekibin aşçısı yapabilir mi?
Bree gülmüştü. Hayır. Amelia yarınki düğünün pastasını yapıyordur.
Natalie ve Gretchen de süsleme, çiçek işi ve müzik için tedarikçilerle
birliktedir. Büyük düğünler ve acil durumlar için çalıştığımız bir fotoğrafçı
var. Willie provanın çekimlerini yapıyordur. Yarınki düğün çekimlerini de o
halleder.
En son ne zaman hafta sonu tatili yaptın?
Şey... Bree düşünüyordu. Hesaplaması pek de kolay olmamıştı.
Üniversiteden bu yana, galiba... Bir de Noel zamanı gibi kimsenin düğün
yapmak istemediği hafta sonİan boş olmuşumdur. Ama hepsi bu kadar. İşi
açtığımız ilk yıllarda neredeyse her gün çalıştık. Artık salı ve çarşamba
günleri çalışmıyorum. Benim için hafta sonu oluyor anlayacağın.
İan, kadının durumunu çok iyi anlamıştı. Sıfırdan bir iş kurmak için iki yıl
boyunca neler çektiğini kendisi gayet iyi biliyordu. Yıllar boyunca uzun
saatler çalışmaktan dert yandığını düşününce, bu anlattıkların şaka gibi
geliyor.
Bree, adamın bu yorumuna cevap vermeden önce şarabından büyükçe bir
yudum aldı. Belki, ama ben yaptığım işi seviyorum. Sevdiğin işi yaparken
bunu fark etmiyorsun, değil mi?
İan başını sallamakla yetindi. Hüzünlenmişti. Oysa kendisi, yapacak başka
şeyi olmadığından çalışıyordu. Albüm çıkarmak, heyecan duyduğu bir şey
değildi. Peki ya özel hayatın? İlişkiler için vaktin kalıyor mu?
Birisiyle görüşüp görüşmediğimi soruyorsan, cevabım hayır. Kimseyle
görüşmüyorum. Bree alaycı bir ifadeyle gülümsüyordu. Bence bu soruyu
öğleden sonra sorman gerekirdi. Söyledikten hemen sonra da yanakları
kızarmıştı. Ama hayır, dedi boğazını temizlerken. Bir kaç yıldır özel bir
ilişkim yok.
İan bunu duyunca rahatlamıştı. Bree'yi arzuluyordu. Diğer taraftan
yaptıkları için ikisinin de suçluluk duymasını istemiyordu. Hele ki
yaptıklarını tekrarlayabilmek için yanarken... Benim de yok. Yani Missy
konusu haricinde. Onunla yaşadıklarımızdan önce ilişkilerim bir iki aydan
öteye gidemedi. Missy de kucağıma atlamasaydı onunla birlikte olmayı
düşünmezdim.
Kolay ulaşıİan meyveler hakkında ne derler biliyorsundur. Yukarıdakiler
kadar lezzetli olmazlarmış. Ona erişebilmek için çabalaman gerekir.
İan ne diyeceğini bilemedi. Evet, kolay ulaştığımı görüyorum. Ama bir
ilişki için çabalayacak zamanım olmadı. Gerçi bunun gurur veren bir durum
olmadığının da farkındayım. Missy'yle bir aile olabileceğimiz fikri cazip
gelmişti. Gerçi onunla bir aile olmayı en başında düşünmemiştim.
Sorumlusu sen değilsin.
İan derin bir nefes alıp sandalyesine yasİandı. Bütün bu konuşmalar
sırasında sofraya getirdikleri her şeyi silip süpürmüşlerdi, Canı tatlı
çekiyordu. Gidip oyunda kazandığı çikolatalardan almanın sırası gelmişti.
Bree'nin lokmasını çiğnerken dışarıyı seyredişine baktı. Her zamanki gibi
çok güzeldi. Konuşmaları kadının enerjisini düşürmüş gibiydi. Gerçi İan,
bunun çok çalışmaktan mı yoksa aşk hayatının olmayışından mı
kaynakİandığını pek anlamamıştı.
Bu durumda ikimiz de bir şekilde tatil yapıyoruz, derken İan konuyu başka
yöne çekmek istemişti.
Bree'nin yüzündeki hüzün kaybolmuştu. Gülümseyerek etrafına bakındı.
Bütün bu oİanları nasıl adİandırıyorsun?
Uzun zamandır yapamadığı tatil olabilirdi ancak içinde bulundukları
durumu tanımlamaya yetmeyeceğinin kendisi de farkındaydı. Derin bir nefes
aldı. Esaret. Tatil dendiğinde, aklıma deniz, ılık meltem ve güneş yağı
geliyor. Bir kaşını kaldırıp kadına baktı. Bikini. İçki. Gece yansı çıplak olarak
havuza girebilmek.
Bree'nin gözleri kocaman olmuştu. Yanakları yeniden pembeleşmiş,
dudakları araİanmıştı. İan, kadının aklından ikisinin de çıplak dolaşabildikleri
tropik bir tatili hayal ettiğini tahmin etmişti. Sonra bir anda Bree'nin bedeni
dikleşmişti. Bak bu güzel bir fikir. Yeni bir kadın arkadaşın olduğunda bunu
yapmalısın.
Ya kendime yeni bir arkadaş bulduysam? İan, saklamaya gerek duymadan
aklından geçeni söyleyivermişti.
Bree derin bir nefes aldı. Bedeni belli belirsiz titriyordu. Daha fazlasını
düşünmeye başlamadan önce içinde bulunduğumuz durumu atlatmaya
bakalım.
linı çekebilir miyim?
Aşkımın Esiri Oldum 65
İan, Bree'ye baktığında kaşları çatıktı. Kirli tabakları bulaşık makinesine
birlikte yerleştirmişlerdi. Sonrasında da İan şarap kadehini alıp biraz
gevşeyebilmek için salona gitmişti.
Bree, sehpada duran fotoğraf makinesiyle oynamaktaydı. Yemek
masasında yaptıkları konuşma kafasının içinde dönüp durmaktaydı. Tatil?
Birlikte? Evet, sevişmişlerdi, ama bunun daha fazlasının olamayacağının
bilincindeydi. İan için? Farklı olabilir miydi?
Hayatında sorunlar yığılmaya başladığında fotoğraf makinesi Bree'nin
sığınağı olurdu. Burada da Ian'dan kaçacak yeri olmadığından makinesini
eline almıştı.
Ian'ın yüzündeki ifadeye bakıldığında böyle bir teklif beklemediği açıkça
anlaşılıyordu. Özellikle de Bree Karayipler'deki tatil teklifini reddettikten
sonra... Neden fotoğrafımı çekmek istiyorsun?
Bree omuzlarını silkeledi. Buna sebep oİan duygusunu bulamıyordu. Her
nc kadar bu hafta sonu başına bir sürü dert açmış olsa da belki ileride bir anısı
olmasını istiyor olabilirdi. Benim işim bu. Uzanıp çantasını aldı. İçinden
çıkardığı merceklerle ilgilenmeye başlamıştı. Bir tanesini makineye takıp
odanın ışık durumunu anlamak için adamın bir fotoğrafını çekti.
Çektiği fotoğrafa baktığında Ian’ın ne kadar fotojenik olduğunu
hatırlamıştı. Yakışıklı olduğunu zaten kabul ediyordu. Ancak yeşil gözleri ve
köşeli çenesi gecenin loşluğunda bambaşkaydı. Yüz hatları erkeksi olmasına
karşın bir inceliğe de sahipti. Gür vc dalgalı saçlarının dağılmasına engel
olmak için kısa kesmişti. Adamın fotoğrafını çektiğinde etrafında yarattığı
güven ve güç de açıkça ortaya çıkmıştı. Bu fotoğrafta bambaşka bir şey vardı.
Yakından bir kez daha baktı... Uzun süren yorgunluk ve stres de görülüyordu.
Babasının yüzündeki izlere benziyordu. Haftalar, hatta aylar boyunca insanlık
dışı bir tempoda çalışmanın yarattığı izlerdi bunlar. Başarılı olabilmek için
ödedikleri bedel görünüyordu.
İşte bunun için İanla tatile gidemezdi. Esaretleri bittiğinde her şey eskisi
gibi olacaktı. İan, Bree’yi ikici pİana atıp işine dalacaktı. Eğer kendisi işini
dengelemek için çaba harcayacaksa karşısında da aynı şeyi yapmaya hazır
birisi olmasını istiyordu.
Burada öylece oturmamı mı istiyorsun? Yoksa soyunmamı ister misin?
İan gülümsüyordu.
Bree derin bir nefes almıştı. Her sözünü cinselliğe getirmeye çalışacağını
tahmin etmeliydi. İan neredeyse otuz yaşma gelmişti ancak esprilerinin her
erkek gibi on dört yaşından sonra ilerleme kaydetmediğini görebiliyordu. Bir
an için olsun endişelerinden uzaklaşmıştı. Kıyafetleri çıkar-
66 Andrea Laurence
ma, lütfen. Üniversiteden bu yana çıplak çekim yapmadım. Pek tarzım değil.
Benim için fark etmeyeceğini bilmen yeterli, derken Bree’nin
söylediklerini umursamaz görünüyordu. Ama bugün bedenime nasıl baktığını
görmediğimi zannetme. Şöminenin üzerine asmak için bir fotoğrafımı
çekmek istersen, benim açımdan uygun olduğunu bil istedim.
Çıplak çekim yok. Egona da hakim ol. O koca kafanı doldump çerçeveyle
asmayı tercih ederim. Pek emin değildi. Aslında İan'ı gitarıyla birlikte
fotoğraflamak istediğim biliyordu. Arşivinde, Ian’ın gitar çalarken çekilmiş
bir sürü fotoğrafı vardı. Barlarda, parkta, bankta otururken, yurt odasında...
Çalmayı bırakmadan önce okulda sahneye çıktığı günlerde. İan çalışırken,
fotoğrafını çekmeyi ne kadar sevdiğini Hatırlıyordu. Aslına bakarsan, gitar
çalarken fotoğraflamak güzel olurdu.
Bunu beklememişti. O dün geceydi. Bir kez daha tekrarlamaya niyetim
yok.
Bree, makinesini kucağına bıraktı. İan'ı zorlamak istemiyordu. Düşünürken
alt dudağım ısırmaya başlamıştı. Lütfen, İan. Ne istersen onu çal. Bu sırada
birkaç fotoğrafını çekmeme izin ver.
Derin nefes alma sırası Ian'da idi. Dirseklerini dizlerinin üzerine koyup öne
doğru eğilmişti. Bree, okul zamanında tanıdığın İan değilim artık. O gece
kalabalığın ortasında seni fark eden ya da cebir çalıştırdığın adamı
düşündüğünün farkındayım. Ama ikimiz de değiştik. Aradan uzun yıllar geçti
ve bizler büyüdük. Hatırladığın o çocuk -gitar çaİan müzisyen- bu dünyadan
gideli uzun zaman oldu.
Ama dün gece...
Dün gece, diye İan kadının sözünü kesti, Geçmiş günlerin hatın-naydı.
Değişen bir şey yok. Gitarı elime alıp dokuz yıl önce bıraktığım müzik
kariyerimde ilerleyeceğimi düşünmüyoruz herhalde. O hayaller gençlik
döneminde kaldı.
Bu sözler hayalleri yıkılmış yetişkin bir adama aitti. Bir tek kişinin sözüyle
her şeyi elinin tersiyle ittiğini düşündükçe içi burkuluyordu. Kendisine ne
yaptıysa artık gitarı eline almak bile istemiyordu. Yıldız olma hevesi olmadan
gitar çalmayı bile reddetmekteydi. Bree, fotoğraf çekmeyi seviyordu. Pek de
fena olmayan başarı elde etmişti. Ancak sonuçta sanat fotoğrafları çekmeyi
pİanlamamıştı. Bu işi sevdiği için yapıyordu. Bu yetmez miydi?
O halde sana bir soru sormak istiyorum, İan.
Aşkımın Esiri Oldum 67
Bree, Ian'ın cevap vermek istemediğini görebiliyordu. Ancak İan da
kadının peşini bırakmayacağından korkuyordu. Bir soru. Ama sonrasında
benim çıplak fotoğraflarımı çekeceksin.
Bree rahatsız olmuştu. Albüm işinde bu kadar başarılı olman neden gitar
çalmana engel oluyor? Neden ikisini birlikte olamıyor?
Ian'ın koyu yeşil gözleri kısılmıştı. İki soru oldu, derken başını sallıyordu.
Kahretsin, İan. Haydi ama. Senin gitar çalmayı ne kadar sevdiğini
biliyorum.
Tabii ki çok seviyorum. Dün akşam gitarı elime aldığımda eski bir dostla
buluşmuş gibi oldum. Eve dönmek gibiydi. Müzik ruhuna bir kez işlediyse
onu sonrasında yok sayamazsın. Hep benimle olacak. Şimdilerde bu
heyecanımı sanatçılarıma yönlendirmek istiyorum. Buna karşın heyecanım
değişmiyor.
O halde neden kendine bu şekilde işkence ediyorsun? Neden sadece
kendin için çalmıyorsun?
Çünkü canım yanıyor, Bree! Sesi yükselmişti. Bağırmazsa cevap
veremeyecekmiş gibiydi. Ian'm şaşkınlığı açıktı. Her şeyden kaçmak ister
gibi elleriyle yüzünü kapattı. Özür dilerim, bağırmak istemedim. Ben
sadece... Gitar çalmak bana iyi gelmiyor. Hayallerimi hatırlıyorum. Sonuçta
iyi bir müzisyen değilmişim. Ne kadar çabalasam da... sesi titremişti,
. .hayatımdaki en kıymetli insanı kaybetmeme engel olamadı.
Bree bir şey söylemek ister gibi ağzını açmıştı. Hemen ardından vazgeçti.
Bakışları buluşmuştu. Zorlukla yutkundu. Doğru kelimeleri seçmek için
çabalaması gerekmişti. İyi bir müzisyen olmadığın için beni kaybetmedin,
İan. Bence sen harika bir müzisyensin.
O halde seni hayallerimden vazgeçtiğim için mi kaybettim? İan üzgündü.
Sonuçta kimse kaybeden birisiyle birlikte olmak istemez.
Bree, fotoğraf makinesini sehpaya bıraktıktan sonra kanepeye Ian'ın
yanına oturdu. Ellerini tuttu. Hayır. Hiç ilgisi yok. Ben seni sevdim, İan. O
dönemde gitar çalıyordun. Benim sadece fotoğraf çekmekten ibaret
olmadığımı bildiğin gibi ben de senin sadece gitar çalmaktan ibaret
olmadığını biliyordum. Ben senin heyecanını seviyordum. Düşünceli ve
nazik halini sevdim. Benim için kapıyı açmanı sevdim. Fotoğraf çekmek için
gittiğim yerlere benimle gelip malzemelerimi taşımanı sevdim. Gülümsemeni
sevdim. Hayvanları sevmeni sevdim. Mezun olduğunda bir köpek alma
hayalini sevdim. Hatta ne cins olacağını ve ismini bile kararlaştırdığım
hatırlıyorum.
68 Andrea Laurence
Gibson, dedi İan. Aynı anda bunu ne kadar uzun zamandır düşünmediğini
fark ederek şaşırmıştı.
Seninle ilgili, müzikle ilgisi olmayan yüzlerce şey sayabilirim.
Bree sustuğunda Ian'ın gözleri şaşkınlık içinde kadına bakıyordu. Kadının
göğsü sıkışmıştı. Sanki adamın güçlü parmakları kaburgalarını sıkar gibiydi.
O halde neden beni terk ettin?
Bree yutkunmaya çalıştı. Ben seni terk etmedim, İan. Sen beni terk ettin.
Bunu bilerek yapmadın ama müziği bırakmak seni çok değiştirmişti. Her gün
farklı birisi oldun. Bir süre sonra benim tanıdığım İan gitmiş yerine
bambaşka biri gelmişti. Sana söyleyebileceğim bir şey bulamadım. Seni nasıl
geri getirebileceğimi de bilmiyordum.
Ben hep buradayım, Bree. Her zaman da yamnda’oldum.
Öyleyse bana ispat et. O büyük şirketin başındaki adamın benim sevdiğim
adam olduğunu göster. Beni gülümsetebilmek için her şeyi yapan adamla
aynı kişi olduğunu göster. Bree ayağa kalkmıştı. Gitarın durduğu dolaba
doğru yürüyordu. Elinde gitarla döndüğünde adama doğru uzattı.
İan tereddütlüydü. Çenesi kasılmıştı. Boynu ve omuzİan taş gibi olmuştu.
Bakışları gitarında doİandı ama eline almadı. Bree, adamın gitarı almaya can
attığından adı gibi emindi. Ancak içindeki çelişkiye anlam veremiyordu. '
Tamam, benim için olmasın, İan. Uzun zamandır birbirimizden ayrıyız,
bana bir borcun yok. Ama bunu kendine borçlusun. Kendin için yap. Gitarını
çal. Yeni parçalar yaz. İçindeki bu isteği öldürmeye çalışmaktan daha fazla
acı veremez.
Bu sözler üzerine İan gitarı eline aldı. Bir süre öylece kucağında tuttu. Ne
çalmamı istersin?
Sen ne istersen, İan. Ben sadccc bu anı yaşamak istiyorum. Bree birkaç
adım geri gitmişti. Sehpada duran makinesine uzandı. Ayarlarını yaptı. Bildik
bir şarkı kulaklarına gelmeye başlamıştı. Ian'ın en sevdiği parçalardan biriydi
bu.
İan şarkının sözlerini söylemeye başladığında odayı sihirli bir enerji
kaplamıştı.
Bree biraz daha geri gidip ilk fotoğrafını çekmek için hazırİanıyordu, İan
harika görünüyordu. Duraksadı. Şarkının keyfine varmaya başlamıştı.
Şarkının sözlerini söylerken Ian'ın nasıl bambaşka biri oluverdiğini
gözlemekteydi.
Sadece bir kaç kare fotoğraf çekebilmişti.
Makinenin sesinin Ian'ı rahatsız etmesini istememişti. En fazla dört poz
çekmişti. Onca tartışmadan sonra Ian'ın gitar çalarken fotoğraflarını çek-
Aşkımın Esiri Oldum 69
meye can atarken bu durum biraz ironik gelmişti. Şarkının yarısına
geldiğinde Bree, fotoğraf makinesini kucağına alıp sadece anın keyfine
varmaya çalışmıştı.
Şarkı bittiğinde odayı bir sessizlik sarmıştı. Ian'ın müziği olmayınca her
yer nasıl bomboş oluyordu. Bree, adamın gitarı aceleyle kenara bırakacağını
düşünmüştü. Ama bırakmamıştı işte. Eliyle gitarı okşamaya başlamıştı.
Teşekkür ederim, dedi İan sonunda.
70 Andrea Laurence
SEKİZİNCİ BÖLÜM
BrEE ertesi sabah tanıdık bir sesle uyanmıştı. Önce rüya gördüğünü
düşündü. Ancak ses kesilmemişti. Gerçekti. Yüzükoyun yattığı yataktan
başını hafifçe kaldırdı. İan, yatağın yanındaydı. Fotoğraflarını çekiyordu.
Aniden gözleri açılmıştı. Teni buz kesmişti. O anda yatakta çırılçıplak
yattığının farkına vardı. Örtüye uzanıp göğüslerini kapatmaya çalıştı. Ian'ın
bu anın fotoğrafını çekmediğini umuyordu. Geceyi birlikte geçirmişlerdi,
dolayısıyla da kıyafetlerini çıkartırken gelişi güzel odaya fırlatmıştı. İan
giyinmişti. Bu da kendisini dezavantajlı bir duruma sokuyordu. Önceki gece
önemsememişti ama sabahın ilk saatlerinde fotoğraf çekimine manız
kalacağım hiç düşünmemişti.
Ne yapıyorsun? İan dudaklarını bükerek elinde tuttuğu makineye baktı.
Güzel bir kadının uyurken fotoğraflarını çekiyordum ancak anlaşıİan o ki
işim son buldu.
Bree yatağın diğer tarafına doğru döndü. Yerdeki tişörtüne uzanmaya
çalışıyordu. Sonunda giyebilmişti. Neden benim fotoğraflarımı çekme gereği
duydun?
Sen neden diğer insanların fotoğraflarını çekme gereği duyuyorsun? İan
soruyu tersten sormuştu.
Bree'nin aklı karışmıştı. Bu durumdan İan keyif almaya başlamıştı.
Fotoğraflarının çekilmesinden hoşİanmıyorsun.
Bree yüzünü buruşturdu. Hayır, sevmiyorum.
Kendi fotoğrafının çekilmesinden nefret eden bir fotoğrafçı. Bu nasıl
mümkün oluyor? İan merakım seslendirmişti.
Aşkımın Esiri Oldum 71
Bree saçını düzeltirken battaniyeyi iyece üzerine çekmişti. Üzerine giydiği
tişört çok inceydi. Fotoğraf makinesinin arkasında olmayı seviyorum diyelim.
İan, makineyi kaldırıp kadının kendini saklamasına izin vermeden bir poz
daha çekmişti. Madem konu açıldı, üniversitede fotoğrafları hep sen
çekerdin. Sen gittikten sonra eski fotoğrafları çıkartıp baktığımda hiçbirinde
senin olmadığını fark etmiştim. Hayatın boyunca böyle oldu herhalde. Sadece
daha önce fark etmemiştim.
Bree, Ian'ın eski fotoğrafları karıştırdığını duyduğuna inanamıyordu. Oysa
ayrıldıklarında Ian'ın çoktan kendisinden vazgeçtiğini düşünmüştü. Annemle
babam onuncu yaş günüm için fotoğraf makinesi getirdiklerinden beri
fotoğrafımın çekilmesinden hoşİanmıyorum.
Çok yazık. Dergilerde gördüğüm bir sürü kadından çok daha güzelsin.
Bence kameranın önünde daha fazla zaman geçirmelisin. Toplumun yararına
olur.
Bree başını salladı. Adamın söylediklerini ciddiye alma niyetinde değildi.
Aksine, aklı önceki gece konuştukları çıplak fotoğraf çekimindeydi.
Bunlardan önce... Toplumun yararına... Beni çıplak çekmedin, değil mi?
Hepsinde çıplaktın. Ama yüzükoyun yattığın için hiçbir yerin
görünmüyor.
Bree'nin dudakları çizgi gibi olmuştu. O fotoğraflara baktığımda en ufak
bir şey görürsem, İan...
İan ellerini kendini savunmak ister gibi havaya kaldırmıştı.
Görmeyeceksin, söz veriyorum. Bu makinede sadece yatağımda uyuyan
sarışın meleğin fotoğrafları var.
Fotoğraflara baktığımda anlarım, diye Bree aklından geçirdi. Pencereden
içeriye süzülen gün ışığına baktı. Saat kaç?
Sekiz buçuk gibi. Her zamanki gibi altıda uyandım. Dün olağanüstü bir
gündü. Duşumu aldım, giyindim, kahve yaptım ve biraz da hava durumuna
baktım. Sana güzel haberlerim var.
Güzel haber mi? Kahvaltıyı yatağa mı getireceksin? Bree tahmin etmeye
çalışmıştı.
Hayır, derken Ian'ın gözleri dalmıştı. Hiç fena fikir değilmiş. Bunu daha
önce düşünmem gerekirdi.
Bree arkasındaki yastıklara yasİanmıştı. Bu saatte tahmin etmek için
kendisini zorlayamazdı. Peki, ne?
Hava durumuna bakılırsa bugün hava sıfır derecenin üzerine çıkacakmış.
Bu da kar yığınlarının azalması demektir. Yolİan kapatan karların
72 Andrea Laurence
büyük bir kısmının erimesini bekliyorlar. Şansımız yaver giderse yarın sabah
yola çıkabiliriz.
Bree, gülümsemesi gerektiğini düşündüğü için gülümsemişti. Ama bu
habere hiç sevinmediğini biliyordu. Aslına bakılırsa burada yaşadıkları esaret
ikisi için ideal bir ortam oluşturmaktaydı. Uzun uzun konuşabilmiş-lerdi. Her
şey eski günlerdeki gibiydi. Nashville'e vardıkları anda gerçekler yüzüne
çarpacaktı.
Harika, dedi sonunda zorlamalı bir sevinçle. O halde buradaki son
günümüzün keyfine varalım.
Haklısın, dedi İan makineyi yere bırakırken. Öylece kal. Hemen
geliyorum.
Bree, Ian’ın geri dönmesini bekledi. Elindeki tepside meyve, kızarmış
ekmek, reçel ve kahve vardı. Yatağa doğru ilerledi. Tepsiyi aralarına koydu.
Örtünün altına girmeden önce ayakkabılarını fırlatıp çıkardı.
Yatakta kahvaltı. İan çok keyifliydi.
Bree eğilip öptüğünde, İan kendine doğru çekmişti. Bu adamın kollarında
eridiğini düşündü. Bu anın keyfini çıkarmaktan başka bir şey düşünmek
istemiyordu. Düşünmemeliydi. Ian'a ne kadar yakınlaşırsa ayrıldıklarında o
kadar fazla üzüleceğinin farkındaydı. Dikkatli ol, dedi Bree kendini geri
çekerken. Kahveyi dökmeyelim.
İan, istemeyerek arkasına yasİandı. Kahvaltıya başlamışlardı. Bree,
kızarmış ekmeğe tereyağı ve çilek reçeli sürdü. Önceki gece kızarmış peynirli
sandviç yaptıkları ekmekten kızartmıştı. Bir lokma ısırdığında hoşİandığını
anlatan bir mırıltı yükselmişti.
Sana bir şey sorabilir miyim?
Bree elindeki ekmekle öylece kalakalmıştı. Bu şekilde giriş yapmasını
gerektiren nasıl bir soru sormayı pİanlıyordu acaba? Daha yeni uyanmıştı ve
kahvesinden henüz iki yudum alabilmişti. Tabii. Nedir?
Şey, perşembe akşamı gitmem gereken bir davet var. Kokteyl, bolca geyik
muhabbeti, belki biraz da dans edilir. Beni deli eden türden bir davet, ancak
benim gitmem gerekiyor. Ayrıca yanımda birisini de bekliyorlar.
Bree'nin nefesi kesilmişti. Bir randevu muydu bu? Nashville'e döner
dönmez hem de... Bu büyük bir adımdı. Bu evin dışında da birlikte olacakları
anlamına geliyordu. O tatil hayali de bunun bir iması mıydı? Ancak bu
tamamen gerçekti. Somuttu. Evet, birkaç defa gitar çalmıştı. Denemişti ama
hatırladığı İan olmaktan henüz çok uzaktı. Şimdilik Ian'ın kucağına
bilgisayannı almasını engelleyebiliyordu. Daha fazlası mümkün olabilir
miydi? Bir yanı bu sorunun cevabını bulmak için can atarken bir yanı deli
gibi korkuyordu.
Aşkımın Esiri Oldum 73
Geçen hafta katılacağımı haber venniştim, Missy olayı patlamadan önceydi
tabii ki, diye İan eklemişti. İan da bedenindeki kasılmaya anlam verememişti.
Haliyle artık Missy'yle gitmem mümkün değil. Gerçi bir başıma da
gidebilirim ama onca insanla başbaşa kalmak istemiyorum. Hiçbir şeye
bakmadığım için bu hamilelik skandalinin boyutlarını da bilemiyorum. Ama
herkesin arkamdan fısıldaşacağından ve üzüntülerini bildireceğinden eminim.
Belki kolumda sarışın bir bombayla gidersem çenelerini kapatabilirim.
Ayrıca eğlenebiliriz de. Ne dersin? Benimle gelir misin?
Bree kararsız kalmıştı. Gitmek istiyordu ama kabul etmekten de
korkuyordu. İan, işi dışında başka şeylere de zaman ayırmak istiyorsa ona
destek olması gerekiyordu. Yoksa bundan şikayet etmeye de hakkı olamazdı.
Gitmek istiyordu. Ancak gitmesinin gerekip gerekmediği konusunda
kararsızdı. Harika bir akşam, önemli insanlarla şampanya içmek, sarılıp dans
etmek... Hepsi çok cazip geliyordu. Kalbi bu kadar heyecana dayanabilir
miydi?
Tamam, dedi sonunda.
Ian'ın gözleri parlamıştı. Gerçekten mi? Harikasın. Çok eğleneceğiz. Seni
bir sürü müzisyenle tanıştırırım. Jack Wheeler'ı tanıyor musun?
Bree'nin gözleri parlamıştı. Jack Wheeler en büyük rock grubunun
solistiydi. Rock and Roll dünyasının efsanesiydi. Diğer yandan da iyi bir
fotoğrafçıydı. Sergileri olmuştu ve bazı çekimleri dergilerde yayınİanmıştı.
Evet, onunla tanışmayı çok istiyordu. Tabii, dedi heyecanını bastırmaya
çalışırken.
Birden telaşİanmıştı, bu defaki bambaşka bir konuydu. Rock yıldızlarının
olduğu bir partiye gidecekti. İyi ama ne giyecekti? Göğsü daralmıştı.
Genellikle davetlere gitmediğinden pek de özel olarak hazırİanması
gerekmiyordu. Düğünlerdeyse fotoğraf çekiyordu. Dolayısıyla orada da siyah
pantolon ve siyah bir bluz giyiyordu. Ayrıca düğünlerde görünmez olması
gerekiyordu. Harika pozlar yakalamak için koşturup duruyordu ancak
davetlileri de rahatsız etmemesi gerekiyordu. Belki dolabında bir kokteyl
elbisesi olabilirdi. Kim bilir? Amelia'nın dolabında kendine uygun bir tane
olmalıydı.
Beden ölçüleri birbirine çok yakındı. Ya da alışverişe çıkardı. İan’ı onca
insanın önünde mahcup etmek istemiyordu.
Ne oldu? İan merakla kadının yüzüne bakmaktaydı. Çok heyecanİanmış
gibi görünmüyorsun. Eğer istemiyorsan gelmek zorunda değilsin.
Hayır, hayır. diye cevapladı Bree. İstiyorum. Ne giyeceğimi
düşünüyordum.
74 Andrea Laurence
Bu gibi davetlerde gördüğüm kadınİan düşünerek şunu söyleyebilirim; şık
ve parlak olsun. Benim şahsi görüşümü soracak olursan kısa ve dar olsun,
böylece bütün gece onu üzerinden çıkaracağın anı hayal edebilirim.
Bree gülümsemişti. Bu kadarının hakkından gelebilirim. Nashville'e
döndüğümüzde alışverişe çıkarım. Ya da Amelia'nm dolabını karıştırırım. Bu
gibi konulardan en iyi o, anlar. Moda uzmanıdır. Bense kendi halinde bir
fotoğrafçıyım.
Kameranın arkasında duran, diye İan ekledi.
Bu da benim tercihim.
Oysa bence, diye İan konuşmaya başladığında gözleri kısılmıştı,
Üzerindeki o şeyi çıkarman gerekiyor. Boş tepsiyi alıp komodinin üzerine
koyduktan sonra kadına doğru yaklaştı. Burada son günümüz, keyfine
varalım, dedi dudakları buluşmadan önce.
Dudaklarının temasını hissettiği anda Bree’nin bütün endişeleri yok
olmuştu. Parti, rock yıldızları, süslü giysiler ve geçmişin acıları... hepsi uçup
gitmişti. Dünyada sadece ikisi vardı. Bu evdeki son günleriydi. Yarın gerçek
dünyaya dönüyorlardı, İan'dan ne kadar uzak durmaya çalışırsa çalışsın
boşuna olduğunun farkındaydı. Çok kısa süre sonra kendisini ona
kaptıracağının farkındaydı. Kuvvetli olmaya çalışmıştı ama bu dokunuşlar ve
söyledikleri Bree’nin erimesine sebep oluyordu.
Karşı koymaya çalışmanın da bir anlamı yoktu.
İan, ertesi sabah verandaya çıkıp temiz havayı içine çekmişti. Yollar
sonunda açılmıştı. Buradan gidiyorlardı.
Nedense bu fikir Ian'ı rahatsız etmekteydi. Nedenini bulamıyordu. Eve ve
işine dönebildiği için mutlu olması gerekmez miydi? Alıştığı hayatına
kavuşacaktı. Oysa birden bire alıştığı hayatı hiç de cazip gelmemekteydi. Boş
geliyordu. Her gün aynı şeyleri bir robot gibi tekrarlayıp durmaktaydı.
Sadece Bree hayatını sorgulamasına sebep olabilmişti. Dokuz yıl, eline
gitar almadan geçmişti. Bir tek şarkı sözü bile yazmamıştı. Bu fikirleri
aklından uzak tuttuğu sürece her şey yolunda gidiyordu. Oysa şimdi
parmakİan gitarın tellerini arıyordu. Buna zamanı yoktu. Nashville'e dört saat
araba kulİanması gerekiyordu. Üstüne bir de sahte hamilelik skandali vardı.
Bunlarla, özellikle de Missy'yle uğraşmak istemiyordu. Ancak nişanlısı
olmasa da Missy'yle halen iş konusunda birlikteydiler. Sözleşme sona erene
kadar onunla çalışmak zorundaydı. Neyse bu da çok uzun sürmeyecekti.
Aşkımın Esiri Oldum 75
Belki bir ay kadar zaman vardı. Onunla bağlarını kopardıktan sonra bir daha
asla aklına bile gelmeyeceğinden emindi.
Bree de verandaya gelmişti. Fotoğraf makinesinin çantasını arabaya
götürmek için omuzuna asmıştı. Başına dert olacak bir başka kadın daha
vardı. İan akıllı olsa asla bir daha Bree'yi düşünmezdi. Ancak bunun mümkün
olmadığının farkındaydı. Sıra üniversite aşkına geldiğinde dünyanın en aptal
adamı oluyordu.
Yardım edebilirim, dedi İan arabaya gitmek için merdivenlerden inen
kadına.
Ben hallediyorum, teşekkür ederim, dedi gülümseyerek. Eşyalarımı
taşıyabiliyorum.
İçerde başka eşyan var mı?
Sırt çantamla makinenin ayağı kaldı. Onlar da salonda duruyor.
Ben getiririm. İan, basamaktan çifter çifter çıkarak salona girdi. Bree'nin
çantasını ve makine ayağını alırken etrafa bakındı. Ona ait başka bir şey
görünmüyordu. Dışan çıktı, eşyaİan yerleştirmesi için Bree’ye uzattı.
Hepsi bu, dedikten sonra bagaj kapağını kapattı. Bree huzursuz bir şekilde
kıpırdanıyordu. Ellerini nereye koyacağını bilemez haldeydi.
Saçım, kartopu oynadıkları gün gibi örmüştü. Ian'ın o günü hatırlaması hiç
iyi olmazdı. Yeniden arzularının şahİanmasını istemiyordu. Önceki gün
birbirlerinin kollarında yeterinde zaman geçirmişlerdi. Artık perşembe
gününe kadar beklemesi gerekiyordu. Bu arada İan biriken işlerini
halledebilirdi.
Harika zaman geçirdik, değil mi?
İan bir adım atıp kadını kollarına aldı. Buraya gelirken bambaşka şeyler
olmasını bekliyordum. Oysa şimdi çok farklı bir hayata dönüyorum.
Bree başını kaldırıp baktı. Gülümsediğinde dolgun dudakları araİanmıştı.
Hayatta pİanlar işe yaramıyor. Bazen umduğumuzdan daha iyisi
gerçekleşebiliyor.
Bu defaki çok ama çok daha iyi oldu. İan eğilip kadını dudaklarından
öptü. Bree sanki eriyordu, yumuşak hatlı bedenini adamın kaslı bedenine
yaslamıştı. İan da kadının üzerindeki giysileri çıkarıp atmak için yanıp
tutuşuyordu. Bir saat daha kalamaz mısın burada? İan dudaklarını ayırmadan
mırıldanmıştı.
Bree başını sallamakla yetindi. Geri çekilmişti. Yola çıkmam gerekiyor.
Natalie'yle konuşurken dünkü davetin temizliğine yetişeceğime söz verdim.
Dönüşte saat farkından bir saat kazanacaksın zaten.
76 Andrea Laurence
Bree gülümseyerek adamı yavaşça öptü. 0 farkı zaten hesaplamıştım.
Üzgünüm.
Ian'ın durumu kabullenmekten başka seçeneği kalmamıştı. Denemiştim.
Temizlikte bol şanslar.
Perşembe görüşürüz, dedi Bree gülümseyerek. Kendisi de gitmek
istemiyordu.
Evet, diye İan cevapladı. Perşembe akşamı seni saat yedi gibi alırım.
Ben de o saatte hazır olurum. Eve dönerken gitarını almayı unutma, diye
ekledi Bree. Perşembe akşamı partiden sonra belki benim için tekrar çalmak
istersin. Bu defa çıplak olmayı öneriyorum.
Bu ifade yeterince baştan çıkarıcıydı. Ian'ın bedeninin her parçası
sertleşmeye başlamıştı. Cevap vermedi. Gülümsemeklc yetinmişti. Dikkatli
git.
Bree, adama sarıldıktan sonra arabaya bindi. İan da verandaya dönmüştü.
Kadının yola çıkmasını bekledikten sonra el salladı. Araç gözden kaybolduğu
anda midesine bir kramp girmişti.
Ne, tam olarak ne yapmaya çalışıyordu?
Hayal dünyasında yaşıyordu. Sonrasında başına gelecekleri bilmiyor
muydu?
Burada her şey bitmiş olmalıydı. Kendi kendine bununla baş edebileceğini
söylemişti. Aralarında olup bitenler sonuçta fiziksel çekimdi. Bunda bir sorun
olmayacaktı. Ancak şimdi durum çok farklıydı. Bree'ye el sallayıp kendi
yollarına gitmiş olmaları gerekirdi, ilişkileri burada sonİanma-lıydı. Aksine,
kadını partiye davet etmişti. Onun da keyifli zaman geçirmesini istemişti,
ilişkilerini bu dağ evinden ileriye taşımak istemişti.
Sorun da buydu zaten. Kaçınılmaz oİan sonu ertelemekten başka işe
yaramayacaktı bu yaptığı.
Bu ilişkiyi yürütemeyecekleri gün gibi açıktı. Bree'yi gördüğü andan
itibaren bunun farkındaydı. Bu dağ evinde sorun olmamıştı. Nashville'e
döndüklerinde ikisinin de savrulacağı daha başından belliydi. Bree, İan
Lawson'ı istemiyordu. Onun yapımcıyla işi yoktu. Bree, o eski müzisyenin
hayatında olmasını bekliyordu.
Bree şansını çok zorlamıştı. Aklı başında birisinin yapmayacağı kadar
zorlamıştı hem de... Gitar çalmasını istemişti. Şarkı söylemesini istemişti.
Gitar çalarken fotoğraflarım çekmişti. Yeni şarkılar yazmasını istemişti. Daha
az önce perşembe akşamı kendisi için gitar çalmasını istemişti yeniden.
Bree'nin adamı sözleşmeler imzaİanırken veya iş topİantılarında gör-
Aşkımın Esiri Oldum 77
mek istemediği son derece açıktı. Bree bir hayal kuruyordu ve böylesi bir
hayal dünyası yoktu. Ian'ı değiştirmek için çabalıyordu.
Bu işe yaramazdı. Köprünün altından çok sular geçmişti ve İan artık
üniversite yıllarındaki o idealist müzisyen olamazdı. O zamanlar gençti.
Hayat umurunda değildi. Gelecek heyecan veriyordu. Bir kere yıkılmaya
görsün, yeniden aynı şeyi yaratmak mümkün olamıyordu. Artık büyümüştü.
Bree'nin de durumu fark etmesini umuyordu.
İçini çekerek salona girdi. Evi kapatmaya başladı. Kaloriferi kapattı.
Kapıları kilitledi. Perdeleri düzeltti. Buzdolabını düzenledi. Çöpü kapının
önüne koydu. Rick daha sonra uğradığında atar, diye düşünüyordu. Sonunda
yatak odasına gitti. Çantasını alırken unutmadığından emin olmak için
etrafına bakındı. Evden çıkmak üzereyken duvara yasİanmış duran gitarı
gördü.
İşte şimdi bir seçim yapmak zorundaydı. Yol ayrımına gelmişti. Bree
burada olsa gitarı arabaya koyana kadar uğraşırdı. Şimdi burada olmadığına
göre bütün sorumluluk kendisindeydi. Bu karar, tahmininden daha zorluydu.
Aynı duyguyu yaşamak istiyordu. Hayallerini gitarıyla birlikte bir dolaba
kaldıramazdı. Ayrıca Bree, şirketle birlikte hayallerini de sürdürebileceğini
söylemişti. Hatta ikisinin birlikte olmaması için hiçbir sebep olmadığı
konusunda ısrar etmişti.
Şimdi o burada değildi. Olasılıklar zihninde uçuşuyordu. Fena bir fikir
gibi gelmiyordu. Diğer taraftan bunun mümkün olmadığının da farkındaydı.
Şirket, zamanının çoğunu alıyordu. Hatta dışarı çıkmaya bile zaman
bulamıyordu. Missy hayatına girmeden önce neredeyse aylarca kimseyle
görüşmemişti.
Şirketi, Bree'yle görüşmeyi ve müzisyenlik hayalini bir arada nasıl idare
edebilecekti? İmkansızdı. En azından birisini ihmal edeceği açıktı. Bunun da
şirketi olmayacağından adı gibi emindi. Yüzlerce insan çalışıyordu.
Peki ama bu, Bree'yle geleceğini nasıl etkileyecekti? Hayatında ilk sırada
olmamayı kabul edemezdi. Bu durumda da müzisyenlik hayali son sıraya
iniyordu. Hiçbir işe yaramayacağını bile bile gitar çalma hayalini besleyebilir
miydi?
Telefonu çalmıştı. Sanki evren sorusuna cevap vermek ister gibiydi. Son
birkaç gündür telefonunu açmadığından sesi ilk duyduğunda irkilmişti.
Ekranda yetenek avcısı müdürünün ismini görünce gülümser gibi oldu.
Selam, Keith.
Hayata geri dönmüşsün. Dünyayla ilişkini kesmek sana yaradı mı?
78 Andrea Laurence
İan ne diyeceğini bilemedi. Bree'yle birlikteyken zamanın nasıl geçtiğini
anlamamıştı bile. Bilgisayarda oyun oynamak bile akima gelmemişti. Biraz
ara vermem gerekti. Yeniden mücadeleye hazırım.
Bak bu iyi haber. Biz de senin geri dönüşünü heyecanla bekliyoruz.
Benim de ne olduğum belli değil artık. Şirketin müdürü müyüm yoksa senin
halkla ilişkilerini mi yönetiyorum? Missy'yle oİanları bir de senden dinlemek
isteyen dergiler var. Radyo söyleşileri için hem Ryan Seacrest hem de
Howard Stem'den davet geldi. Ben senin yerinde olsam Seacrest'i kabul
ederdim. Stem, sadece Missy'nin seks hayatını öğrenmek isteyecektir.
İan içini çekti. Önemli bir şey oldu mu? Missy'nin yarattığı skandal-dan
başka bir şey var mı?
Diğer sanatçılarla işler yolunda gidiyor. Son günlerde sadece Missy'nin
menajeri aradı. Ne büyük sürpriz, değil mi? Satışlar arttığı için yeni kontratın
imzaİanmasını istiyor.
Böyle bir şey olmayacak, dedi İan. Cazibesine o kadar güveniyorsa
kendine yeni bir yapımcı bulsun. Sırada bekleyenler olduğundan eminim.
Aynı numarayı başkasıyla da deneyeceğinden adım kadar eminim.
Eğilip çantasını aldı. Garaja doğru yürümeye başlamıştı.
Ben hallederim, diye cevapladı Keith.
Uygun dille söyle, diye İan eklemişti. Aradığın için teşekkür ederim,
doğrudan ofise geliyorum. Birkaç saat içinde orada olurum.
Seni görmeye can atıyorum, dedi Keith. Görüşürüz.
İan telefonu kapatıp eve döndü. Keith'le konuşmak iyi gelmişti. İş
hayatına geri dönmeye can atıyordu.
Salona girdiğinde bir kez daha gitarına baktı. Ona hayatında yer yoktu.
Diğer tarafta onu burada bırakmak da içine sinmiyordu. Bree'yi bırakama-
dığı gibi...
Sonunda diğer eşyalarla birlikte gitar da arabadaki yerini almıştı.
Aşkımın Esiri Oldum 79
DOKUZUNCU BÖLÜM
,?V AY! Ian'ın nefesi kesilmişti.
Bree, soran gözlerle İan'a bakıyordu. Vay? Gerçek mi? Üzerindeki kıyafete
bakıyordu.
Evet, vay, diye tekrarladı İan. Bree mükemmel görünüyordu. Nedense
Bree'nin siyah, bedene hafifçe oturan, tutucu bir kıyafet seçeceğini
düşünmüştü. Bu üzerindeki giysi kırmızıydı. Ateş kırmızısı. Ve danteldi.
Gene de dekoltesi yoktu. Uzun kolluydu. Eteğin boyu da hemen dizlerinin
üzerindeydi. Bu haliyle dünyadaki en seksi kadın olmuştu. Bir kere elbise bir
eldiven gibi kadının kıvrımlarını sarıyordu. Ayrıca kumaş tenini
gösteriyordu. Önde ve arkadaki astar kumaş, sadece bedeninin gizlenmesi
gereken bölümlerini örtmüştü. Duru teni gözlerinin önündeydi. Hatta
elbisenin yanİanndan bile tenini görebiliyordu. İçine çamaşır giymiş
olamazdı. Ağzı kupkuru olmuştu.
Yeni aldım, dedi Bree utangaç bir tavırla. Kızlar benimle alışverişe
geldiler. Sence partiye uygun mu? Senin parlak bir şey istediğini biliyorum
ama pek benim tarzım değil onlar.
İan telaşla başını iki yana salladı. Parlak olmasına hiç gerek yoktu. Bu çok
iyi. Mükemmel. Harika görünüyorsun. Hatta istersen partiye gitmeyebiliriz.
Evde kalabiliriz. Çok iyi görünüyorsun.
Bree gülümsedi. Dudaklarına sürdüğü kırmızı ruj açık renk teniyle uyumlu
bir zıtlık yaratıyordu. Saçını ensesinde toplarken birkaç bukleyi yanlardan
serbest bırakmıştı. Ayağındaki yüksek topuklu ayakkabılar krem
80 Andrea Laurence
rengiydi ve hiç mücevher takmamıştı. Zaten başka bir şeye ihtiyacı olmadığı
açıktı. Kendi başına bir mücevher gibi parlıyordu.
O kadar olmaz, diye cevapladı Bree. Beni partiye götüreceğine söz
vermiştin. Ben de gitmek istiyorum.
Madem o kadar istiyorsun, çıkalım mı? Hemen çıkmazlarsa her an fikrini
değiştireceğinden korkuyordu. Bree'nin omuzunun üzerinden gördüğü gri
deri koltuğa kadını atmaya can atıyordu.
Hazırım, dedi Bree ayakkabılarıyla aynı renk gece çantasına uzanırken.
Kapıyı kilitledikten sonra Ian'ın arabasına doğru yürüdüler.
Parti şehir merkezinden on kilometre uzakta Brentvvood malikanesin-
deydi. Eski folk yıldızı ve müzik yapımcısı Luke Chısftplnıün eviydi.
Milyonlar kazanmıştı ancak bir süre sonra tükenip müzik dünyasından
uzaklaşmıştı. Dört yıl önce de yeniden ortaya çıkmış ve İan gibi yapımcılığa
başlamıştı. Farklı sanatçılarla çalıştıklarından birbirlerine rakip sayılmazlardı.
İan, pop ve rock yıldızlarının peşindeydi. Luke ise diğer yapımcılar gibi folk
müziğiyle ilgileniyordu. Dolayısıyla arkadaş olabilmişlerdi.
Kısa süre sonra partideydiler. Yanında Bree bu haliyle otururken İan araba
kulİanmakta bile zorİanmıştı. Özellikle arabaya oturunca yukarı çıkan
eteğinin gözler önüne serdiği bacakları aklını başından iyice almıştı.
Neredeyse yolu şaşıracaktı.
Malikanenin girişine geldiklerinde bir görevli tarafından karşıİanmışlardı.
Arabadan inip anahtarı görevliye teslim ettikten sonra İan, Bree'nin kapısını
açmıştı. Merdivenlerden kol kola çıktılar.
Bu parti ne için düzenlendi? Bree kapıya yaklaştıklarında Ian'ın kulağına
fısıldar gibi sormuştu.
Bilmiyorum. Luke, yılda bir veya iki tane böyle parti düzenler. İnsanları
buluşturmaktan hoşİanıyor. Arada iş de konuşulur. Benim gibi müzik
dünyasından gelenler olur, sanatçılar ve sanayiciler de...
Enteresan, derken pek etkilenmediği belli oluyordu. Sarhoş olup şarkı
söylemek serbest mi?
Hayır, derken kelimeler Ian'ın ağzından mırıldanır gibi çıkmıştı.
Nashville'deki yıldızların yarısı burada olacaktır. Bir sürü şarkı
dinleyeceğimizden eminim.
Frak giymiş bir başka görevli kapıda karşılayıp davetin verildiği bahçeye
kadar misafirlere eşlik etti.
Dışarıda mı? Bree'nin kaşları kalkmıştı. Üzerime palto getirmedim.
Havaya uygun bir şey de değil üzerimdeki. Kışın dışarıda parti düzenlemek
kimin fikri olabilir? Akdeniz’de değiliz sonuçta.
Aşkımın Esiri Oldum 81
İan, Bree'ye doğru eğildi. Luke önlemlerini almıştır. Her bir detayı
düşünür. Baksana, derken pencereden görünen diğer kadınİan işaret
etmekteydi.
Havuz başına açıİan camekan kapılar vardı. Havuzun üstü pleksiglas
malzemeyle kapatılmış ve ayaklı ısıtıcılar etrafa yerleştirilmişti. Dışarı
çıktıkİannda bahçenin evin içinden daha sıcak olduğunu fark ettiler.
Bu harika, dedi Bree heyecanla ağaçların dallarına asıİan renkli ışıklara
bakarken. Masaların üzerinde ki örtüler ve çiçek aranjmanlarıyla her şey
kusursuz görünmekteydi. Sakın alınma ama burada davetli olmak yerine
fotoğrafçı olmayı tercih ederdim. Buranın fotoğraflarını çekmeye can
atıyorum. Bu çiçeklere Gretchen hayran olur. Kiminle çalıştıklarını çok
merak ediyorum. Ama... Sormayacağım, diye ekledi. Seni
utandırmayacağımdan emin olabilirsin.
İan ne yapacağını bilemez halde kalakalmıştı. Fotoğraf makinesinin ardına
gizlendiğinde ne kadar rahat olduğunu biliyordu. Bree’nin partideki en güzel
kadın olduğunu anlaması için etrafa şöyle bir bakınması yetmişti. Fotoğraf
makinesiyle olduğu kadar rahat olmasını istiyordu. O makineni küçük
çantana saklamadın değil mi?
Bree gülümsedi. Keşke, ama sonuçta ben bir sihirbaz değilim.
Bak bu çok kötü bir haber. Bu durumda benimle idare edeceksin. Kolunu
kadının beline dolayıp kendine çekmişti. Kulağına yavaşça fısıldadı. Eğer
senin bir kenarda gizli gizli fotoğraf çektiğini görürsem, seni fena
cezaİandırırım.
Anlaşıldı bayım, derken Bree daha çok meydan okur gibiydi.
Kalabalığa karıştıklarında etraflarını bir sürü iyi giyimli kadın ve erkek
sarmıştı. İan işe ilk başladığında bu ortamlarda başının döndüğünü
hatırlıyordu. Oysa artık bunlar sıradandı. İçki servisinin yapıldığı barı
gördüğünde Bree’ye döndü. Sana bir içki getireyim mi?
Evet, iyi olur. Beyaz şarap, varsa Chardonnay olsun.
Derhal. Kadının yanağına minik bir öpücük kondurduktan sonra
uzaklaşmıştı. Partinin ev sahibi Luke da dahil olmak üzere bir sürü insan
sıradaydı.
İçkilerin parasını sen ödüyorsan sıraya girmeden alman gerekmez mi?
Luke dönüp İan'ı görünce gülümsedi. Tokalaştılar. Sen öyle zannet. Ama
bekleyebilirim. Bak sırada seninle buluştum. Luke'un yüzündeki gülümseme
kaybolmuştu. Nasılsın, İan?
Bu Missy konusunu konuşmak istemiyordu. Ancak böyle bir davette
bundan kaçamayacağı da çok açıktı. Sonuçta müzik dünyası küçüktü. Her-
82 Andrea Laurence
kes olup bitenlerden haberdardı. İyiyim, gerçekten. Şimdi oİanlara bakınca
yaşadıklarım gerçek değilmiş gibi geliyor.
Missy'yi tanırım, ama böyle bir yola başvurabileceğini tahmin bile
edemezdim. Luke başını iki yana sallamaktaydı. Bu hafta benim şirkete
yanaşmaya çalıştı. Menajeri arayıp Missy'nin folk müziği söylemek
istediğine dair hikayeler anlattı. Kahkahalarla güldüm tabii.
Ian'ın gözleri kocaman olmuştu. Aradıkları tek yapımcının sen
olmadığından eminim. Onunla burada karşılaşabileceğimi düşünmüştüm.
Sözleşmesini yenilemek isteyen bir sanatçı için böyle bir parti bulunmaz bir
fırsat aslına bakarsan.
Ya, buralarda bir yerlerde olmalı. Luke içkisinÇalıyordu. Barmen hemen
sonrasında da Ian'm kadehlerini hazırladı. Senin hoş bir hanımla geldiğini
gördüm. Şimdilik Missy'nin seni görmemiş olmasını umalım.
İan umursamaz görünüyordu. Missy'nin ne düşüneceği umurumda değil.
Yaşadıklarımdan sonra aklı başında bir kadınla birlikte olmak benim hakkım.
Haklısın. Luke kahkaha atmıştı. Gene de Missy'ye dikkat et. Bu
skandaldan kar etmeye çalışacaktır.
Dikkat ederim. İan, Missy'nin gerçek yüzünü gören başkalarının da
olduğunu duymaktan mutlu olmuştu.
Hey, haftaya beni ara ve biraz laflayalım. Şimdi Bayan Chisholm'ün
içkisini götürmem lazım.
İan başını sallamakla yetinmişti. Luke, arkasını dönüp giderken
arkasından baktı. Hemen ardından gözleri kalabalıkta Bree'yi aramaya
başlamıştı. Gördükleri karşısında donup kaldı. Luke haklıydı. Missy burada
bulunmakla yetinmeyip Bree'yi köşeye sıkıştırmıştı.
İki kadın karşılıklı konuşuyorlardı. Dışarıdan göründüğü kadarıyla
aralarında öyle sıradan bir konuşma geçiyor olamazdı. Missy'nin, Ian'ın kız
arkadaşını doğduğuna pişman edecek bir karaktere sahip olduğunu gayet iyi
biliyordu. Havuzun kenarındaydılar. Bir şekilde itişmeye başlarlarsa
pleksiglas zeminin boşluğundan havuza düşebilirlerdi.
Kalabalığı hızla yarıp Bree'nin yanına varmıştı. Missy! Ne konuşuyorlarsa
böylece sonİanmış olacaktı. Bu sırada Bree'ye şarabını da uzatmıştı. Kolunu
kadının beline dolamayı da ihmal etmemişti. Bree'yle birlikte iki adım geri
gitmişti. Böylece hem nefes alacak aİan yaratmış hem de havuza olası bir
düşüşten Bree'yi korumuş olduğunu düşünüyordu. Seni bu akşam göreceğimi
düşünmemiştim.
Missy, kollarını göğsünde birleştirmişti. Bu şekilde göğüsleri daha da
görünür olmuştu. O da kırmızı giymişti. Sadece kıyafetinde Bree'nin zera-
Aşkımın Esiri Oldum 83
feti eksikti. Saten, çok dar ve kısaydı. Öylece kuyruğumu kıstırıp kaçacağımı
düşünmüyordun herhalde?
Iatı o kadar şanslı olmadığını düşündü. Tabii ki. Yaİan söyleyip insanların
hayatlarını berbat etmekten neden utanıyor olasın? Hele de benim için? Şimdi
bize izin verirsen... İan, Missy’den uzaklaşmaya çalışıyordu.
Benden kaçabilirsin ama bu iş henüz bitmedi, İan, derken Missy çok
öfkeliydi.
İan içini çekerken Missy’ye döndü. Bitti. Bunun için de elinden bir şey
gelmez, en azından bu partideki yapımcılardan iş alamazsın. Hoşça kal
Missy.
Kadının bir şey daha söylemesine izin vermeden Bree'yle birlikte
bahçenin diğer tarafına yürümeye başlamıştı.
Beni kurtardığın için teşekkür ederim, dedi Bree kulağına eğilerek. Bir an
için beni havuza atacağını düşündüm. Bu elbiseye, ilk giydiğimde
atamayacak kadar çok para ödedim.
Bana teşekkür etme. Seninle uğraşmaya başlaması da benim yüzümden.
İan derin bir nefes almıştı. Son on dakikadır her şey alt üst olmuştu. Sana ne
söyledi?
İşte, diye omuzlarım silkeledi. Kıskanç kadınlara uygun şeyler. Ben neyin
nesiyim? Seninle neden partiye gelmişim? Onun kim olduğunu biliyor
muymuşum? Pek özel şeyler değildi. Cevap vermeme bile fırsat kalmadan
sen yetiştin zaten.
İan. duruma vaktinde el koyabildiğine sevinmişti. Missy'nin kısa devre
yaptığı belliydi. Bir de utanması yoktu. Bree'nin akşamını mahvetmesine izin
veremezdi. Bu partide birlikte çok eğleneceklerinden emindi. Bu gibi
davetlerde genellikle iş konuşup telefonundan mesajlarım takip ederdi. Bu
akşam ikisini de yapması gerekmiyordu. Bree'yle dans edip onu herkesle
tanıştırmak istiyordu. Tatlı masasına yanaşıp çileği çikolata şelalesine
tuttuktan sonra Bree’ye yedirmek istiyordu.
Missy'nin yaptıkları için çok üzgünüm, Bree. Bu akşamın eğlenceli
geçeceğini ummuştum. Korkarım bundan sonra benimle hiçbir davete gelmek
istemeyeceksin.
Missy bana bir şey yapamaz. Henüz, Bree gülümsemişti, Jack Whe-eler'la
beni tanıştırmadın.
Buna söz vermişti, değil mi? Haklısın. Başını kaldırıp kalabalığa bakındı.
Jack'in bir grup müzisyenle oturduğunu gördü. Benimle gel, derken kadının
elini tutmuştu. Üzerime düşeni yapmam gerekir.
Peki ya sonra?
84 Andrea Laurence
Eve gidiyoruz. O elbiseyi bir an önce üzerinden çıkartmak istiyorum.
Daha fazla dayanamayacağım.
İan sözünü tutmuştu. Bree'nin başını döndürmeye yetecek kadar yıldızla
tanıştırmıştı. Sonrasında da yavaşça partiden ayrılmışlardı.
Bree, kendi evine gideceklerini düşünmüştü. Oysa İan arabayı müzik
sanayinin olduğu semte doğru sürmekteydi. Nereye gidiyoruz?
Bana.
Az sonra yüksek binanın otoparkına girmişlerdi. İan, kendisi için ayrılmış
park yerine gidip aracını park etti. Ian'm çatı dairesine çıkmak için asansöre
doğru yürüdüler.
Bree, Şimdi 'vay' deme sırası bende! Mermer aİana girdiklerinde Bree
duygularını gizlememişti. Tepelerinde de ihtişamlı bir avize sarkıyordu. Bu
muhteşem.
Ian'ın modem mutfağının dolapları siyah ve gri rcnkteydi. Teşekkür
ederim. İç mimarıma beğendiğini iletirim. O kadar çok uğraştı ki sonunda
Winnie ve benim dışımda bunları gören yok. Hatta ben bile o kadar nadir
görüyorum ki!
Bree mutfak tezgahında parmaklarını gezdiriyordu. Winnie burada mı?
İan başım salladı. Geceleri kalmıyor, ama gene de burada bir odası var.
Sabah gelir. Yani kahvemizi mutfakta çıplak içmemizde bir sakınca yok.
Hmmm... Bree'nin sesi düşünceli çıkmıştı. Bütün gece beni burada
tutmaya mı niyetlisin?
Aynen, dedi İan dolaptan bir şişe şarap çıkartırken. Bundan eminim.
Sabah işe giderken seni eve bırakırım. İki şarap kadehi çıkartıp Chardonnay
doldurmuştu. Kadına uzattı.
O halde bunlardan kurtulabilirim. Bree ayakkabılarını ayağından
fırlatmıştı. Yere basmak kadına iyi gelmişti. Ayakkabıların çok seksi
olduğunun farkındaydı ancak lastik ayakkabı giymeyi tercih ediyordu.
Etrafı dolaşırken de rahat edersin, derken İan yürümeye başlamıştı.
Binanın en üst katı tamamen kendisine aitti. Yürürken bir yandan işaret edip
gösteriyordu. Çok sayıda yatak odası ve banyonun yanı sıra bir ofis, spor
odası ve sinema salonu vardı.
Neden bu kadar büyük bir yerde yaşıyorsun? Buraya birisi gizlice girip
yaşamaya başlasa ruhun bile duymaz.
Aşkımın Esiri Oldum 85
İan omuzlarını silkelemişti. Müstakil bir ev istemedim. Şehirde yaşamak
ve stüdyoya yakm olmak istiyordum. Burasım beğendim. Diğer odaların
günün birinde karım ve ailem için gerekebileceğini düşünmüş olabilirim.
Veya Missy ve yardımcıları için?
Ian'ın gözleri kısa bir süre kadına dehşetle bakmıştı. Hemen ardından
gülümsedi. Ya sorma. Koridorun sonuna geldiklerinde İan kapıyı açtı. Bu da
yatak odası, deyip içeri girerken ceketini de çıkartmıştı. Hemen ardından da
sandalyenin arkasına astı.
Burası da çok güzeldi. Dağ evinde geçirdikleri birkaç günden sonra
şehirdeki evinin bu kadar modem olmasına şaşırmıştı. Cam, krom, cilalı taş
ve deri kulİanılmıştı. Beyaz ve kocaman yatak siyah mermer platforma
yerleştirilmişti. Yatak başı beyaz deridendi ve yatağın üzerine doğru bir
başka avize sarkıyordu. Odanın diğer tarafında televizyon ve şöminenin
olduğu bir oturma köşesi vardı. Hemen ardında da banyo görünüyordu.
Burası kendi evinin salonundan bile çok büyüktü.
Bree platforma çıkıp yatağın kenarına oturdu. Şarabından bir yudum
aldıktan sonra, Çok etkileyici, dedi. Yurtta kaldığın odayla ve salİanan
yatağınla hiç ilgisi yok.
Tanrıya şükür. İan kadının yanma oturmuştu. Bree'nin şarabını bitirmesini
bekledikten sonra kadehi alıp yere bıraktı. Oturdukları yerden şehri
seyretmeye başladılar.
Bree, şehrin ışıklarına dalmışken ensesini okşayan parmaklarla kendine
geldi. Fermuarın yerini buİan İan yavaşça indirmişti. Bree gözlerini kapattı.
Ian'ın parmakları fermuarın açtığı yeri okşamaya başlamıştı. İçi ürperdi. İan
elbiseyi yavaşça omuzlarından kaydırıp kadını göğsüne yaslamıştı. Elleri
hemen göğüsleriyle buluşmuştu. Göğüs uçlarını sıkmaya başladığında Bree
inledi.
Bu akşam harika görünüyordun, diye kulağına fısıldadı. Dili de bir yandan
kulağını yalıyordu. Hayatım boyunca hiçbir kadını, seni şu an arzuladığım
gibi arzulamadım.
Öyle mi? derken elleri Ian'ın bacaklarının arasına girmişti.
İan, neredeyse çığlık atmıştı. Hızla kadını bileklerinden yakaladı. Henüz
değil. Ayağa kalktı. Yatağın kenarında oturan kadını yatağa yatırana kadar
omuzlarından ittirdi. Hemen ardından da elleri kalçalarını okşamaya
başlamıştı. Yatağında çırılçıplak yatan kadını gözlerinde şehvet pırıltılarıyla
seyretmeye devam ediyordu.
Kravatını ve gömleğini çıkarmaya başlamıştı.
86 Andrea Laurence
Bree yastığa doğru hareketlenmişti. Beni daha fazla bekletme. İan da
hemen ardından yanına gelmişti. Bree bacaklarını aralayıp adamı içine
almıştı, İan da şehvetine kapılmış Bree’nin derinlerini keşfediyordu.
Bree, gözlerini kapatıp duygularına teslim oldu. Bu sadece bir sevişme
değildi. Aynı zamanda ruhları da yakınlaşıyordu. Bu duyguyu başka hiçbir
adamla yaşayamadığını gayet iyi biliyordu. Ian'a daha önce hiç bu kadar
yakın hissetmediğini de kabul etmek zorunda kaldı. Özel bir andı yaşadıkları.
Tek vücut gibi hareket ediyorlardı, İan kadını tadıyor gibiydi. Dudaklarını,
göğüslerini, boynunu... Bree hafifçe inliyordu. Kolİan boynuna sarılmıştı.
--
İan, diye haykırdı sonunda.
Bırak kendini, diye kulağına fısıldadı. Bırak kendini.
Bree sonunda teslim olmuştu. Karşı koymadı. Zihnindeki her şeyi
bırakmıştı.
Ian'la ilişki yaşamak istiyordu. Ian'ın çabalarını gördükçe bunun mümkün
olabileceğini düşünmeye başlamıştı. İşten uzakta kalmaktan şikayetçi
görünmüyordu artık. Yatak odasına girdiklerinde gitarı getirdiğini de
görmüştü. Belki yeniden gitar çalmaya zaman ayırırdı. Daha mutlu
görünüyordu. Ayrıca bir tek gülümsemesi bile Bree’nin başını döndürmeye
yetiyordu.
Ian'a yeniden gönlünü kaptırmıştı. Karşılıklı biraz çabalarlarsa bu ikinci
şanslarında başarılı olabilirlerdi. Öylesine zaman geçirmek için değil... Bree,
Ian'a aşık olmuştu. Artık duygularını kabul etmesi gerekiyordu.
Kalbindeki koruma kalkanını indirmişti sonunda. Bedeni de gevşemişti.
Hatta kalbine de bir sıcaklık yayılmıştı.
Evet, İan, diye fısıldadı bedeni ardı ardına kasılırken. Kısa bir süre sonra
da İan kadının adını haykırarak gevşemişti.
İan, sabah her zamanki gibi erkenden uyanmıştı. Başka bir sabah olsa
uzanıp telefonundan saatine bakardı. Sonrasında da e-postaİannı okur ve
yataktan çıkardı. Duş ve kahveden sonra da yedi buçukta ofiste olmak için
yola çıkardı.
Ama bugün farklıydı.
Bu defa gözlerini açtığında yataktan çıkmaya can atmıyordu. Yanındaki
yastığa yayılmış sarı saçlara baktı. Bree yanındaydı. Kadının ılık bedenini
hissediyordu. Nefes alışı düzenliydi. Bree’nin kollarında yeniden uy-
Aşkımın Esiri Oldum 87
kuya teslim olmak istiyordu. Bugün yataktan çıkıp güne başlamak
istemiyordu. Kalabildiği kadar bu yatakta kalmak istiyordu.
Dirseklerinin üzerinde doğrulup Bree'yi seyretti. Dağ evinde yakalamaya
çalıştığı o huzurlu ifade vardı yüzünde. Yumuşak ve dolgun dudaklar... Koyu
ve uzun kirpikler... Buğday teni... Fotoğraf makinesiyle kadının bu halini
ölümsüzleştirmek istemişti.
Tabii bunun bir başka yolu daha vardı.
Bunu düşününce göğsü sıkışmıştı. Burada her sabah Bree'yle birlikte
uyanmak hayatta en çok istediği şeydi. Uyandığında yanında olmasını ve
kollarında uykuya dalmasını istiyordu. Bree'nin burada olduğunu bilirse
günün sonunda eve koşarak geleceğinden de emindi. Hayatını dengelemesi
gerektiğinin de farkındaydı. Yıllar boyunca eve gelmek için bir sebebi
olmamıştı.
Gerçi Bree zaman zaman kendisini deli ediyordu. Hayatında kimse
Bree'nin zorladığı gibi İan'ı zorlamamıştı. Kimse Bree'nin dokunduğu gibi
dokunmamıştı. Birlikte geçirdikleri zamandan çok daha uzun bir zamanı
birbirlerinden ayrı geçirmişlerdi. Artık bunu tersine çevirmek istiyordu.
Kadını omuzlarından sarsarak uyandırmak istiyordu. O güzel mavi
gözlerini açtığında ne söyleyeceğini gayet iyi biliyordu. Delilik yapıyordu
belki de. Ama onu sevdiğini söyleyecekti. Evlenme teklif edecekti. Romantik
bir teklif sayılmazdı. Yüzük veya çiçekler olmadan da olabilirdi. Hay Allah!
Bari bir pantolon giyseydim, diye düşündü. Ama kelimeler dilinin uçundaydı
ve seslendirilmeyi bekliyordu.
Missy'ye evlenme teklif ettiğinde içinde büyük bir sıkıntı olduğunu
hatırlıyordu. Teklif etmek istememişti. Oysa şimdi içi heyecan doluydu. Bu
kararından dolayı içi içine sığmıyordu. Bree'yi uyandırmak istiyordu.
Bree, mırıldanarak sırt üstü döndü. Kısa bir süre sonra da gözlerini
kırpıştırmaya başlamıştı. Gözlerini açtığında İan'ı gördü. Mahmur gözlerini
ovuşturdu. Selam, diye mırıldandı. Sorun mu var?
Yoo. Ian'ın kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Sadece sana bir şey sormak
istiyorum.
Bree gözlerini ovuştururken esnedi. Ne?
Bree, ben... diye başİandığında devam edemedi. Fikrini değiştirmemişti
ancak Bree'nin daha iyisini hak ettiğini düşünmüştü. Bundan otuz yıl sonra
bu anı torunlarına anlatacaklardı. Yataktaki bu hallerini anlatmak
istemeyeceklerinden emindi. Doğrusunu yapacaktı. Yüzük ve çiçeklerle en
doğru şekilde olmasını sağlayacaktı.
Serginin açılışı vardı.
88 Andrea Laurence
İşte bu harika olurdu! Bu sergi için çok çalışmıştı. O gece için hazırİanıp
galeride teklifini yapabilirdi.
İan? Bree'nin yumuşak eli yanağındaydı. Sen ne?
İan gülümseyerek kadmın elini tuttu. Avuç içlerini öptü. Kahvaltıda krep
istiyorum.
Bree şaşırmıştı. Krep mi? Sanki evlenme teklif edecekmişsin gibi gelmişti
oysa. Çok ciddiydin. O halde şu banyoda duşumu alayım sonra krepleri
yaparım.
Harika, dedi İan.
Hayatının geri kaİan her günü böyle başlayabilse her şey mükemmel
olurdu.
Aşkımın Esiri Oldum 89
-ONUNCU BÖLÜM-
Geç kalmıştı. Gecenin bu şekilde başlamasını istemiyordu.
Bilgisayarını kapatıp telefonunu pantolonunun arka cebine koydu. Takım
elbisesinin ceketini giyerken odada bir şeyin hareket ettiğini fark etmişti.
Missy.
Kapıda öylece duruyordu. Sanki bir filmden fırlamış gibiydi. Deri
pantolon, kırmızı/siyah dar bir üst ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla
kendisini izliyordu. Makyajı ve platin sarısı saçlarıyla kameralara poz verir
gibiydi. Pazartesi akşamı için biraz abartılı görünüyordu.
Göğüsleri, dar bluzundan taşıyordu. Dudakları araİanmıştı. Missy'yle aynı
yatağa girdiğine hatta neredeyse evlenmek üzere olduğuna inanamı-yordu.
Bree'yle, doğal bir güzellikle zaman geçirince Missy'nin ne kadar yapay
olduğunu daha iyi görebilmişti. Missy şansını fazla zorluyordu.
Bu kadar zahmete neden girdiğini de anlamamıştı. Yüzündeki öfkeli
ifadeye bakılırsa ilişkilerini düzeltmek için gelmediği belliydi, İan bu anın
eninde sonunda geleceğini biliyordu. Ama bu akşam mı olması gerekiyordu?
İan, yavaş yavaş masasının etrafında yürümeye başladı. Buna zamanı
yoktu. Bree'nin sergisi için şimdiden geç kalmıştı. Bunu kaçıramazdı. Bree
için çok önemliydi. Kendisi için işini bırakabildiğini gösterecekti. Birbirlerini
yeniden bulduklarından beri bu anı bekliyordu. Bunun berbat olmasına izin
veremezdi.
İan, derken Missy ofise girmişti. Konuşmamız gerekiyor.
90 Andrea Laurence
İan masasına yasİanıp kollarını göğsünde birleştirdi. Konuşacak bir şey
yok, Missy. Sana telefonda da söylemiştim.
Missy kahkaha attı. Her haliyle reklam kokuyordu. Yapmacıktı. Bu da
Ian'm sinirlerini bozmaya yetiyordu.
İan, buraya aramızı düzeltmek için geldiğimi düşünüyor olamazsın.
İan yutkunmaya çalıştı Neden burada olduğunu gerçekten bilmiyorum,
Missy.
O halde minik beynini daha fazla zorlamayalım. Sana diz çöküp beni
sevmen için yalvaracak değilim. Seninle oİan ilişkimiz, daha fazla albüm
satabilmek için bir araçtı. Ve işe yaradı.
Haklıydı. Skandala karşın satış rakamları çok yükselmişti. İan bu durumu
hiç anlamıyordu. Kendisine kalsa kadının bir rehabilitasyon merkezine
kapatılması gerekiyordu. Missy içinse her durumda ilginin üzerinde olması
yetiyordu.
Sorun ne, Missy?
Ben hala değerliyim. Beni öylece kenara atmana izin vermeyeceğim, İan.
İan şaşkındı. Kadının iş konuşmak için geldiğini tahmin etmeliydi. O kadar
değerliysen neden başka bir yapımcıya gitmiyorsun? Sana para için
katİanacak yapımcılar olduğuna eminim. Veya... bir an için bunu söyleyip
söylememe konusunda tereddüt etti .. .yoksa kimse seni istemiyor mu,
Missy?
Kısılmış gözlerle kendine bakan kadının yüzündeki ifade adamın haklı
olduğunu düşündürmüştü. Bir hafta boyunca menajeriyle yeni bir yapımcı
aramaya çalıştığından emindi. Bir şekilde başarmış olsaydı şimdi burada
olmazdı zaten.
Missy'nin yüzü gergindi. Yüzü kızarmıştı. Tırnakİan avuç içlerine
geçmişti. O tırnaklarla yüzünü parçalamaya kalkışırsa şaşırmayacaktı
neredeyse. Telefonu cebinden çıkarıp masaya bıraktı. Güvenliği çağırması
gerekirse kolay ulaşılır bir yerde olması kolaylık sağlardı.
Benimle sözleşmeni yenileyeceksin, İan.
Gülme sırası Ian'a gelmişti. Yaptığıyla gurur duyamazdı ancak Missy'nin
çaresizliğini görünce kendini tutamamıştı. Elinden başka bir şey gelmeyince
sözleşmeyi yenilemesi için zorluyordu.
Yoksa avukatım senin hakkında dava açacak.
İan şaşırmıştı. Ne davası?
Cinsel taciz.
İan boğulacak gibi olmuştu. Bu gerçek değildi. Hatta gerçeğe yakın bile
değildi. Davadan bir sonuç çıkmasa bile böyle bir davanın izinden kur-
Aşkımın Esiri Oldum 91
tulmak neredeyse mümkün değildi. Lütfen, Missy, cinsel olarak seni nasıl
taciz ettiğimi anlatır mısın bana? Hatırladığım kadarıyla sen bana geldin ve
içki içirip baştan çıkarttın. Bana hamile olduğunu söyledin ve evlenmeye
karar verdik. Şimdi ben mi seni taciz etmiş oluyorum?
Tam da söylediğin gibi, derken Missy gülümsüyordu. Benim seninle işim
yoktu. O yemeği seninle barışmak için getirmiştim. Bir albüm daha yapmak
için seninle yatağa girmek gibi bir niyetim yoktu. Senin o doyumsuz
arzularına karşı durmak için ne yapmam gerektiğini de bilemedim.
Bu yaİan!
Missy umursamaz görünüyordu. Orada sen ve ben vardık sadece.
Hangimizin anlattığına inanılır dersin?
O hamilelik yaİanı ne olacak?
Beni tehdit ettin. Missy'nin koyu renk gözlerindeki masum ifade bu
gösteriye ne kadar iyi hazırİandığını gösteriyordu. Sana kendimi sunmuştum
ama sen onunla da yetinmemiştin. Sözleşmeyi iptal etmekle tehdit ediyordun
beni. Hatta başka bir yerde çalışmama da engel olacağını söylüyordun. Ben
de söylenileni yaptım.
İan, çaresizlikle başını iki yana salladı. Seni taciz eden adamla evlenmeye
karar verdin.
İnsan baskı altında aptalca kararlar verebiliyor. Avukatım bana uyguİanan
şiddet sonucunda neler yapılabileceğini televizyonda anlatacak uzmanları
ayarladı.
Şiddet? İan, Missy'nin hikayesini çürütecek tek bir delili olmadığının
farkındaydı. Kadın mahkemeye gitmese bile meslek hayatını bitirebilirdi bu
hikaye.
Derin bir nefes aldı. Kendini toplaması gerekiyordu. İçinde bulunduğu
durum sonuçta iş hayatının sürprizlerinden biriydi. Kendisi de bir iş
adamıydı. Missy'nin oyununa gelmeyecekti. İstediğini elde edemediği için bu
yola başvurduğunu biliyordu, her zaman olduğu gibi... Bu iş burada
bitmeyecekti.
Tamam, dedi İan sakince.
Tamam ne demek? Benimle sözleşmeni yenileyecek misin?
İan başını iki yana salladı. Tabii ki hayır. Seninle sözleşmeyi yenilemem
söz konusu değil, Missy. Yolun açık olsun. Mahkemeye git. İstediğini yap.
Umurumda değil. Sonuçta şirketim batar ve işlerini iyi yapan insanlar da
işlerini kaybeder. Gene sözleşmen yenilenmemiş olur. Satışların düştüğünden
şikayet etmeden önce bana yaptıklarından sonra hiçbir şirketin seninle
çalışmayacağından emin olabilirsin. Sonunda ikimiz birlikte batarız. Yapmak
istediğin bu mu?
92 Andrea Laurence
Missy'nin aklı karışmıştı. Blöf yapıyor olabilirdi. Şirketinin batmasına izin
vermeyeceğinden emindi. Çalışanları da işsiz kalırdı. Ama bu dünyanın sonu
olmazdı. Başka şirketlerde iş bulurlardı. Hepsi yetenekli ve işlerini iyi yapan
insanlardı. Bundan zarar gören tek kişi İan olurdu. Ve Missy. İan, bu durumu
kabullenebilirdi.
İan, iki hafta önce, olaylara bu şekilde bakmayabilirdi. Ama şimdi
umurunda değildi. Bree'yle birlikte olmak hayatında işinden başka şeylerin de
olduğunu öğretmişti. Müzik dünyasında kendi müziğine yer bulamadıy-sa
bile başkalarını mutlu etmenin ve binlerce dinleyiciyle buluşturmanın bir
yolunu bulmuştu. Bir aile istiyordu ve Bree de bu ailenin içinde olacaktı.
Cebindeki yüzük bunun hatırlatıyordu Ian'a...
Bugüne kadar yarattığı her şeyden vazgeçmek ffilamına gelmiyordu. Buna
izin vermeyecekti. Ancak her şeye yeniden başlayacak gücü vardı. Ayrıca bu
defa yanında Bree olacaktı. Missy'nin elinden geleni yapmasına izin
verecekti.
Olabildiğince sakindi. Saatine baktı. Bree'nin sergi açılışına geç kalmıştı.
Oraya vardığında her şey sona ermiş olacaktı. Missy'nin bu endişeli halini
yanlış anlamasını istemiyordu.
Evet, seninle konuştuğumuza mutlu oldum, Missy. Benim açımdan çok
aydınlatıcı oldu. Telefonunu cebine koyarken kapıya doğru ilerlemeye
başlamıştı. Avukatın avukatımı arasın. Ne gerekiyorsa onlar yapar. Bu
tartışma burada bitmişti. Şimdi bir davete gitmem gerekiyor. Geç kaldım.
Düğün fotoğrafçısıyla mı buluşacaksın?
Aslına bakarsan seni ilgilendirmez ama evet.
Missy, sarı saçlarını geriye doğru ittirirken başını havaya kaldırmıştı.
Geçen akşam onunla partiye geldiğine inanamıyorum. İstediğin kadar bana
parmak salla ama fotoğraflarımızı çekmek için gelmiş biriyle yatağa girmen
çok ucuz bir davranış.
Bunu seninle tartışmayacağım, Missy. Bizim ilişkimiz bitti. Seçimlerim
seni ilgilendirmez.
Bir yıldızdan sonra fotoğrafçıyla düşüp kalkıyorsun, diye Missy içinden
geçeni söyleyivermişti. Bana göre oldukça vahim bir durumdasın.
İan homurdanmaya başlamıştı. Missy'nin kendine oİan güvenini
kaybettiğini görebiliyordu. Onu gördüğünde aklım oynattın, değil mi Missy?
Missy öfkenden deliye dönmüştü. Canın cehenneme, İan! Missy
topuklarının üzerinde dönüp hızla ofisten çıkmıştı.
Tam zamanında, diye İan kendi kendine mırıldandı. Bir an önce Bree'nin
sergisine yetişmek için yola çıkmalıydı.
Aşkımın Esiri Oldum 93
bree tam bir aptaldı. Galerinin ortasında elinde yarısı boş şampanya
kadehiyle Ian'ı arıyordu. Gelmemişti...
Bunu tahmin etmişti. Davet başladığında İan'ı görememişti ancak
sonrasında işine dalmıştı. Galeri sahibi kendisini bekleyenlerle tanıştırmış ve
her biriyle koleksiyonu hakkında kısa da olsa konuşmuştu. Bütün salonu
dolaşmıştı. Aradan iki saat geçmesine karşın İan hala ortalıklarda yoktu.
Elbisesinin cebinden telefonunu çıkarttı. Kimse aramamıştı. Mesaj da
yoktu. Beklediği gibiydi. Davet neredeyse sona eriyordu ve İan bir kez daha
kaçırmıştı.
Bree telefonunu yerine koydu. Akşamım berbat etmeye niyeti yoktu. Bu
noktaya gelebilmek için çok emek harcamıştı. İş dünyasından bir sürü insan
bu akşam fotoğraflarını görmeye gelmişti. Gerekeni yapacaktı. İşine
odakİanıp misafirlerini uğurladı. Akşam ilerledikçe gülümsemek giderek
zorlaşıyordu.
İyi ki kendisini desteklemek için arkadaşları gelmişti. İş arkadaşları ve
düğün fotoğrafını çektiği çiftler yalnız bırakmamıştı. Annesiyle babası da
gelmişti. Gerçi annesinin geleceğini tahmin etmişti ama babasının geleceğine
pek ihtimal vermemişti. Bree'yi bu önemli akşamda yalnız bırakmamak için
inşaat işlerini bir kenara bırakabilmişti anlaşıİan...
Babası bile bu akşamın Bree için ne kadar önemli olduğunu görmüştü, İan
nasıl oluyor da bunu anlamıyordu?
Bree, bu harika.
Sesin geldiği yöne döndüğünde Amelia'yı gördü. Hemen önlerinde duran
siyah-beyaz fotoğrafa hayranlıkla bakıyordu. O ana kadar durduğu yerin
farkında değildi.
Ian'ın dağ evinde çektiği fotoğrafının önünde durduğuna inanamıyordu.
Son dakika birkaç yeni fotoğraf eklemeye karar vermişti. Gitar çalarken
çektiği karenin bu sergide yer alması gerektiğini düşünmüştü. Eski
sevgilisinin fotoğrafı...
Bunu daha önce görmemiştim, dedi Amelia. Oysa bütün eserlere
baktığımı zannediyordum.
Bu yeni. Bree'nin sesinin tonu duygusuzdu. Amelia'nın konuyu deşmesini
istemiyordu.
Aynı akşamın sabahında İan kendisinin fotoğrafını çekmişti. Ama onu
sergiye koyamayacağını biliyordu. Sonuçta kendisi çekmemişti. Pencereden
süzülen gün ışığı, etrafında bir hare oluşturmuştu. Onu da evinde bir yere
asmayı düşünüyordu. İan haklıydı, kendi fotoğrafı hiç yoktu.
Bayıldım. İan gitar mı çalıyor? İan?
94 Andrea Laurence
Bree derin bir nefes aldı. Evet. Belki bütün göreceğin bu kadar olacaktır.
Bu fotoğrafa iyi bak.
Amelia dehşete kapılmış bir şekilde dönüp kadına baktı. Neden? Neler
oluyor? Onun bu akşam burada olacağını düşünmüştüm. Onunla tanışmaya
can atıyorum.
Ben de seninle tanıştırmak isterdim. Bree gözyaşlarına zorlukla hakim
oluyordu. Kendi sergisinde ağlayamazdı. Ağlamayacaktı. Eve kadar
beklemeliydi.
Amelia, arkadaşına sarıldı. Bree, aşka inanıyordu ancak aşkın her türlü
sorunun üstesinden geleceğine inanmıyordu. Bree, arkadaşına Ian'a oİan
hislerinden bahsetmemişti.
Gelecektir, dedi Amelia. Eminim bir şeye takılmıştır ama hala zamanı var.
On beş dakika kalmıştı. Bundan sonra gelse bile neye yarardı. Her şeyi
kaçırmıştı.
Olsun, Amelia. Beni merak etme. Eğlenmene bak. Bar kapanmadan
kendine bir kadeh daha şarap al. Benim yapmam gereken bir kaç işim var.
Amelia'nın içine sinmiyordu. Ancak Bree'nin yalnız kalmak için bahaneler
ürettiğinden emindi. Davetliler yavaş yavaş ayrılmaya başlamıştı. Son
misafiri de uğurladıktan sonra Bree galerinin ortasında duran banka
oturmuştu.
Galerinin bu dikdörtgen kısmı sanat eserlerine derinlik kazandırmak adına
beyazdı. Bree'nin yüzü duvardaki dört fotoğrafa dönüktü. Her biri
Nashville'in faklı bir yerine aitti. Bugüne kadar yaptığı işle hiç bu kadar gurur
duymamıştı. Ama buna karşın kalbinde bir taş durmaktaydı. İan, kıyamet
kopsa bile serginin açılışına geleceğini söylediğinde bunun gerçek olduğuna
inanmak istemişti. Sonuç değişmemişti. Yalnızdı. Unutulmuştu. Kenara
atılmıştı.
Bree!
Başını kaldırdığında İan'ı gördü. Paniklemiş görünüyordu. Galeride beş
davetli daha vardı. Yiyecekler topİanıyordu. Davet sona ermişti. Ve İan
gelmişti. Geldiğinde sevineceğini düşünmüş olmasına karşın içinde hiçbir
duygu yoktu.
Bree yavaşça ayağa kalktı. Ian'ın geldiği yöne döndü. Kollarına almak
isteyecekmiş gibi geldiğinden Bree yerinden kıpırdamadı.
İan da olduğu yerde donakalmıştı. Elinde bir demet papatya vardı. İan.
Bree'nin en sevdiği çiçek olduğunu hatırlayarak almış olabilir miydi? Belki
sadece bir tesadüftü. Kaçırdıklarının telafisi bu şekilde mümkün olamazdı.
Bunlar senin için, diyerek çiçekleri kadına uzattı.
Aşkımın Esiri Oldum 95
Teşekkürler. Bree'nin tavrında bir yumuşama olmamıştı.
Geç kaldığım için üzgünüm. Ama açıklayabilirim, diye başladığında Bree
adamı durdurmuştu.
Bana açıklama yapmana gerek yok, İan. Bunu zaten bekliyordum. Bree
başını sallıyordu. Haklı çıkmak istemezdim. Hatalı düşünebileceğim
ihtimalini aklımda tutmaya çalıştım. Ama bu akşam tanı da beklediğim
şekilde sona eriyor.
İan, bu soğuk tavır karşısında duvara çarpmış gibi olmuştu. Çiçeklerin ve
açıklamasının işe yarayacağını düşünmüştü. Nasıl sona eriyor?
Sen yoluna gideceksin, ben de kendi yoluma. Bunu dağ evinden ayrılırken
yapmamız gerekiyordu. İkimizin bir ilişkiyi yürütemeyeceğimiz o kadar açık
ki... Bu son kaçınılmazdı.
Hayır, diye İan karşı çıktı. Kadının omuzlarını tuttu. Bree hızla geri
çekilmişti. Bree, beni dinle. Tam çıkmak üzereyken Missy geldi. Beni dava
edeceğini söyleyerek tehdit etti. Onu gönderir göndermez de buraya geldim.
Bu akşamı kaçırmak istemezdim. Bu akşam her şey çok özel olacaktı. Bunu
isteyerek berbat etmedim.
Bree umursamaz görünüyordu. Hikaye oldukça etkileyiciydi. Ancak
sonuçta serginin açılışını kaçırmıştı. Diğer kaçırdıklarının yanında yerini
alıyordu işte. Sanatçılarından biriyle acil bir durum çıkmıştı. Yağmurda
lastiği patlamıştı. Hep bir mazeret vardı. Değişen bir şey olmadığını görmek
kadının yüreğini sızlatmıştı.
Missy'yle yeni sorunlar çıktığına üzüldüm, dedi. Ama daha fazla mazeret
duymak istemiyorum, İan. Babamın da bir sürü mazereti vardı. Okuldaki
gösterilerime veya özel topİantılara yetişemedi. Hep gelmek istedi ama işi
daha üstün geldi her defasında. Geç kaldığın için seni suçlamıyorum. Ama
katİanmam da gerekmiyor.
Bree, Ian'ın yüzündeki duygu değişimini izliyordu. Her bir duygu bir kaç
saniye kaldıktan sonra yerini bir başkasına bırakıyordu. Adamın ne
düşündüğünü veya neler hissettiğini anlayamıyordu. Konuşmasını bekledi.
Katİanmak mı? Buna katİanman gerekmiyor? İan, Bree'nin sözlerini
tekrarlamıştı. Derin bir nefes aldı. Elleri saçlarına gitmişti. Son bir kaç
haftadır benim katİandıklarımı unutarak bu şekilde konuşmana şaşırdım.
Şaşırma sırası Bree'ye gelmişti. Katİanması gereken ne olmuştu acaba?
Yemek yapması mı? Fotoğraf çekme isteği mi? Benim neyime katİanman
gerekti? Söylesene.
Beni değiştirmek için yaptığın konuşmalar. Benimle birlikte olmak
istediğini düşünmüştüm, Bree. Ama aslında beni istemiyorsun. Sen dokuz yıl
önceki müzisyeni istiyorsun. Gitarı elime tutuşturdun, çalmaktan başka
96 Andrea Laurence
seçenek bırakmayana kadar ısrar ettin. Ama sen umursamadın. Yüzüne
baktığımda o eski adamı aradığını görebiliyordum. Benim ne istediğim
umurunda değil. Benim için neyin iyi olduğunu düşünme zahmetine girme.
İstediğini elde ettin. Yolun açık olsun.
Sen ne hakla bu şekilde konuşuyorsun! Sana ne kadar mutsuz olduğunu
göstermeye çalıştım. Oysa seni zorladığımı söylüyorsun şimdi. Sakın kendi
güvensizliklerin için beni suçlamaya kalkma. Daha geçen akşam seni sen
olduğun için sevdiğimi söyledim. Benim doyumsuz olduğumu ima etmekten
vazgeç.
İan duydukları karşısında donmuştu. Evet, Bree, derken sesi buz gibiydi.
Benim akıl sağlığımla ilgilendiğini gayet iyi anlıyorum.
Bree öfkeden delirmek üzereydi. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu.
Göz ucuyla salona baktı. Herkes çıkmıştı. Hangi ara salondan çıktıklarını
aklına takmayacağını düşündü. Bu konuşma sırasında etraflarında seyirci
olmaması daha iyiydi.
Bu akşam babam geldi, dedi. Acil Durumlar Yaratan Büyük Kral. Son
Dakika Ortaya Çıkan Topİantılar Dükü. Hayatında ilk kez geldi. Hem de tam
zamanında. Benim ve eserlerimin davetlilere tanıtımında buradaydı. Her
fotoğrafı inceledi. Giderken de gelebildiğine çok mutlu olduğunu ve benimle
gurur duyduğunu söyledi.
İan buna cevap vermedi. Kadının kasılmış yüz hatlarını inceliyordu.
Burada öylece oturmuşken bunların ne kadar hastalıklı düşünceler olduğu
aklımdan geçiyordu. Kaçırdığı yirmi sekiz yılı telafi etmeye gayret ediyordu.
Belki gerekmiyordu ama onun beğenisini duymaya ihtiyacım vardı. Senden
de bunu bekliyordum.
İan yutkunamıyordu bile. Çok üzgünüm. Burada olabilmeyi çok
istiyordum. Bak geldim. Sana çiçek getirdim. Sana... Sesi titremişti. Başını
salladı, ...sorun değil. Ben de, senin tarafından olduğum gibi kabul edilmeyi
istedim. Birçok kadın, zengin ve başarılı bir adamla birlikte olmayı arzu eder.
Ama sen farklısın. Ne yaparsam yapayım, yeteri kadar iyi olamıyorum.
Bunları babamdan çok duydum. Okuldaki öğretmenlerim de bunu söyledi
hep. Bir de senden duymak istemiyorum.
Bree nefes alamıyordu. Sen çok iyisin, İan. Hatta iyi olmaktan çok fazlası
var sende. Sen çok özelsin. Sen, kendine inanmıyorsun sadece. Tek
duyduğun şey eleştiriler olunca, ben de baş edemiyorum.
Bütün bunların benim suçum mu olduğunu söylüyorsun? Teşekkürler,
Bree. Bak bu çok işe yaradı.
Hayır! Ben asla...
Aşkımın Esiri Oldum 97
İan elini kaldırıp Bree’yi susturmuştu. Tamam, bu kadarı yeter. Nasıl
istersen öyle hissedebilirsin. Bizler birer yetişkiniz. Artık çocuk değiliz. Ve
yetişkinler sorumluluklarını taşır. Benim de sorumluluklarım var. Bu akşam
seninle burada olmayı çok istedim. Ama olmadı işte. Çalışanlarımı,
sanatçılarımı ve onların ailelerini korumak zorundaydım. Burada senin
fotoğraflarına bakabilmek yerine elimdeki her şeyi almaya yeltenen bir
kadının tehditleriyle başbaşa kaldım. Önceliklerimi onaylamayabilirsin ama
kararımın arkasındayım ben.
Bir an için Bree kavgaya ara verip Missy'yle oİanları dinlemek istedi.
Düşündüğünden çok daha kötü bir şeyler olduğu kesindi. Ama İan bunları
açıklamamıştı.
İan başını öne eğdi. Bugünkü eleştiri kapasitesini doldurdum. Burada
çözümü olmayan bir konuyu tartışıyoruz. Bununla kaybedecek zamanım
yok... Çünkü işim başımdan aşkın, diyerek kadının devam etmesini engelledi.
Beni olduğum şekilde kabul edemiyorsan, senin dediğin gibi kendi yolumuza
gitmekte fayda var. Bunu daha ileriye taşımak faydasız.
Bree'nin içi yanıyordu. Ne söylerse söylesin İan'ı kaybetmek istemiyordu.
Kalbi kırılmıştı. Pekala, dedi yavaşça dudakları titreyerek. Gözyaşlarının
akmasını engellemeye çalışıyordu.
İan başını salladı. Yüzü ifadesizdi. Yeşil gözleri hiçbir şey görmeden
kadına bakıyordu. Bu akşam için tebrik ederim. Umarım istediğin gibi
olmuştur. Gelecek için de başarılar dilerim. İan arkasını dönüp galeriden
çıkmıştı.
Bree ardından öylece bakıyordu. Yığılır gibi banka oturdu. Bu gece her
yönüyle bir kabus olmuştu.
98 Andrea Laurence
ON BİRİNCİ BÖLÜM
Bütün gün evde mi oturacaksın?
İan, başını kaldırdığında kanepenin yanında duran kahyayı görmüştü.
Winnie, endişeyle adama bakıyordu. Elinde tuttuğu elektrik süpürgesiyle
oİan biteni anlamaya-çalışır gibiydi. Bunlar iyiye işaret değildi.
Belki, diye cevapladı. Bu kanepeden kalkmayı pİanlamamıştı. En azından
ne yapacağına karar verene kadar buradaydı. Belki bir veya iki gün daha işe
gitmeyebilirdi. Neden?
Yaşlı kadın kollarını göğsünde kavuşturdu. Yapmam gereken işler var ve
sen ayağımın altında doİanıyorsun. Burada oturup senin sıkıntılı halini
seyretmem için para ödemiyorsun bana.
Ian'ın kaşları çatılmıştı. Senin iş yapmana engel değilim. Ben otururken de
elektrik süpürgesiyle temizlik yapabilirsin. Ya da benim olmadığım diğer
odaları temizle. Ayrıca sıkıntılı bir halim de yok, diye öfkeyle ekledi.
Evet, belli oluyor. Takım elbiselerini giyip işe gideceğine, öylece
pijamalarınla evde oturuyorsun. İşine sahip çıkacağına elinde gitarınla
hüzünlü parçalar çalıyorsun. Sabah çöp tenekesinde bulduğum on beş
çikolata ambalajma gelmedim bile. Bana sıkılmadığım söyleyebilir misin?
İan, şaşkın bir halde Winnie'ye bakıyordu. Gerçekten o kadar çikolata
yemiş miydi? Belki de canı sıkkın olabilirdi. Ne fark ederdi sanki? Son bir
kaç hafta çok yoğun geçti. Bütün oİanlardan sonra biraz dinlenmeye hakkım
yok mu?
Aşkımın Esiri Oldum 99
Winnie kanepeye oturdu. Tabii ki var, İan. Önce Missy'nin yaptıkları,
hemen ardından da Bree'yle yaşadıkların seni çok etkiledi. Daha önce seni hiç
böyle görmediğim için endişeleniyorum. Beş senedir birlikteyiz, Missy'nin
hamile olduğunu öğrendiğinde bile bu kadar berbat olmamıştın, sakın bana o
habere mutlu olduğunu söyleme, o konuda neler hissettiğini gayet iyi
biliyorum. VVinnie, Ian’a bakarak konuşmasının sürdürdü.
Beş yıldır bir saat gibi şaşmadan çalışıyordun. Ama şimdi senin için
endişeleniyorum. Winnie, gitara bakmak için eğilmişti. Senin gitar çaldığını
bile bilmiyordum, İan. Bu evi kaç senedir temizliyorum hiç elime
geçmemişti. O nota defterini de daha önce görmemiştim. Hatta bir enstrüman
çaldığını düşündürecek bir fotoğraf da görmedim. Bütün bunlar nereden
çıktı?
Dağ evindeydi. Gelirken getirdim. Bu gitan on üç yaşındayken almıştım.
Neden daha önce bu evde hiç çalmadın?
Okuldan sonra çalmayı bırakmıştım. Çalışmaya başlamıştım.
Neden?
İan içini çekti. Zaten bütün bu sorguyu Bree yapmıştı. Her ne kadar itiraf
etmek istemese de hata yaptığını biliyordu. Şimdi kendini haklı çıkarmaya
çalışmak canını daha çok yakıyordu. Çünkü yeteri kadar iyi değildim.
Bu çok komik, dedi Winnie. Benim çok hoşuma gitti.
Teşekkür ederim, Winnie. Ian’ın iltifat dinleyecek hali yoktu. Win-nie'nin
hali daha çok bir anne şefkatini hatırlatsa da Bree'den başka birisinin de
beğendiğini duymak hoşuna gitmişti.
Winnie, İyi ama neden bir anda yeniden çalmaya başladın? Dur bir
dakika, ben tahmin edeyim. Bree olmasın bunun sebebi.
İan başını salladı. Yeniden başlamam için beni cesaretlendirdi.
Üniversitede birlikteyken ben gitar çalıyordum.
Haklıymış, dedi Winnie. Çok iyi çalıyorsun. Daha sık çalmaksın.
İan içini çekti bir kez daha. Zamanım yok, Winnie. Her dakika çalıştığımı
sen biliyorsun. Ya stüdyodayım ya da buradaki ofisimde çalışıyorum.
Karda mahzur kaldığında ne oldu? Dünyanın sonu mu gelmişti?
Hayır, diye İan itiraf etti.
Harika bir ekibin var ve her şeyi hallettiler, değil mi?
Evet. Hatta Keith'le birlikte birkaç kişi beklediğinden fazlasını bile
yapmıştı. Onun için de bu ay onlara ek prim ödenmesi için muhasebeye
talimat vermişti.
100 Andrea Laurence
O halde neden her şeyi kendin yapmaya çalışıyorsun?
İan şaşırmıştı. Kendi şirketiydi. Yapması gerekmez miydi? Ne demek
istiyorsun?
Bu işi kurmak için yıllardır çalışıyorsun. Başarılı da oldun. İşler yolunda
gidiyor. Artık eskisi kadar çok çalışman gerekmiyor. Ekibinin ne kadar iyi
olduğunu az önce sen söyledin. Biraz geri çekilsen? Onlar da biraz daha fazla
sorumluluk alsa?
Geri çekilmeyeceğim...
Sana ofise gitme, demiyorum, diye Winnie sözünü kesmişti. Her şeyden
sommlu olman gerekmiyor. İşini her şeyin önünde tutuyorsun çünkü bu
şekilde başarılı olacağına inanmışsın. Ama işin dışında da bir hayatın olabilir.
Müzik yapabilirsin veya bir aile kurabilirsin. Tİ atta istersen tüm boş
zamanının tamamını küveti doldurup yan gelip yatarak geçirebilirsin. Yeter
ki bunu yapamayacağını söyleyerek daha fazla zaman kaybetme.
Haklıydı. Evindeki işleri yapması için Winnie'ye para ödüyordu ve o da bu
işi mükemmel yapıyordu. Harika bir aşçıydı. Ayrıca onunla konuşurken
sorunlarını da çözebiliyordu. Winnie'ye de zam yapması gerekiyordu.
Muhasebeyi aramalıydı.
Winnie, adamın dizine vurdu. Senin neleri başardığını benden iyi kimse
bilemez, İan. Sen istedikten sonra her somnun çözümünü bulursun. Neden
buna bir çözüm bulmayasın?
Winnie, eğilip adamı yanağından öptükten sonra ayağa kalkmıştı. Bu kadar
muhabbet yeter. Şimdi salondan çık da temizliğimi yapayım.
Teşekkür derim, Winnie. Gitarını alıp salondan çıktı. Ofisine gitmişti.
Ancak buraya neden geldiğini bilmiyordu. Bilgisayarını açmak ve işlere
gömülmek istemiyordu. Bugün özellikle boş kalmak istemişti. O halde ne
yapacaktı?
Büyük deri koltuğa doğru ilerledi. Oturur oturmaz gitarını da kucağına
almıştı. Şimdi ne yapmak istiyorum, diye düşünmeye başladı. Ofisini
seviyordu. Bir şekilde buranın eneıjisi yüksekti. Ne zaman burada çalışmaya
başlasa aklına harika fikirler gelirdi. Bugün de farklı pİanlar yapabilirdi
belki...
Tek bildiği Bree konusunda büyük hata yaptığıydı. Çok önemli bir hataydı
yaptığı. Bu sebepten dolayı kanepeden kıpırdayamamıştı. Bree'ye ulaşmanın
bir yolu olmalıydı.
Missy'yle oİanları önceden tahmin etmesi mümkün olamazdı. Diğer
taraftan bu olay da zaman zaman ortaya çıkan acil durumlardan biriydi.
Durumu o anda daha iyi bir şekilde yönetmesi gerektiğini biliyordu.
Aşkımın Esiri Oldum 101
Şimdiyse bir çıkmazdaydı. Bree haricinde birisi olsaydı işine dalıp
oİanları unutmayı yeğlerdi. Ancak bu şekilde davranırsa Bree'nin ne kadar
haklı olduğunu da kabul etmesi gerekecekti. Şimdi elinde eski bir gitar, kırık
bir kalp ve bir pırİanta yüzük vardı.
Bu kadar kısa sürede yüzük aldığına inanamıyordu. Gerçi söz konusu Bree
olduğunda o kadar da çabukmuş gibi gelmiyordu. Sanki hep beraberlermiş
gibi bir duygu yaşıyordu.
Yakınındaki çekmeceyi açtı. İçinden çıkardığı kadife kutuyu açıp yüzüğe
baktı. Üç karadık oval kesimli pırİantaydı. Etrafına daha küçük pırİantalar
yerleştirilmişti. İlk gördüğü an Bree'nin beğeneceği türden olduğunu
düşünmüştü. Zarif olduğu kadar kot pantolon ve lastik ayakkabılarıyla da
kulİanabilirdi.
Her ne kadar henüz vermemiş olsa da sonuçta bu yüzük Bree'nin idi.
Bree'ye aitti. Onu ne kadar sevdiğini öğrenmesi gerekiyordu. Sorun Bree'nin
kendisi için ne kadar önemli olduğunu bilmemesiydi. Kavgaya karşı
duramadığı için çok üzgündü. Sergi açılışını kaçırdığı için perişandı. Bir
pırİanta yüzükle bunu çözemezdi. Babasının her defasında verdiği
rüşvetlerden birisi olduğunu düşünecekti.
Ancak kelimeler de yetersiz kalırdı. Hem babasından hem de Ian'dan ne
kadar üzgün olduklarını yeteri kadar duymuştu. Çözümü somutlaştır-mazsa
kadına gökten yıldızları indirmeye söz vermesi de yetmezdi.
Bree ancak harekete geçtiğini görürse kendisine inanırdı. O halde harekete
geçmeliydi.
Briana Harper, Nashville'de sayılı sanatçının yapabildiğini
gerçekleştirmiştir, şehrin ve yaşayanlarının kalbine dokunmak...
Gretchen elindeki sabah gazetesini pazartesi topİantısında sesli bir şekilde
okumaktaydı. Uzunca süredir bekledikleri haber sonunda yayınİanmıştı.
Sergi açılışının üzerinden bir hafta geçmişti. Haber Pazar günü
yayınİanmıştı. Ancak Bree okumaya fırsat bulamamıştı. Topİantıda
okunmaya başlayınca da tırnaklarını yemeğe başlamıştı. Sergi çok
beğenilmişti. Neyse ki eleştirmen, İan gelmeden önce galeriden ayrılmıştı.
Yoksa fotoğrafları kavganın gölgesinde kalırdı.
Ortaklarının övgüsü Bree'nin yüzünün kızarmasına sebep olmuştu.
Mükemmeldi, tatlım, dedi Amelia. Bu sabah kahve değil şampanya
içmemiz gerekirmiş.
102 Andrea Laurence
Sabah dokuzda şampanya içmek mi? Siyah kaşmir bir kazak giymiş oİan
Natalie duyduklarına inanamıyordu.
Amelia bu tepkiyi umursamadı. Toplumsal kuralların hepsinin canı
cehenneme, diye düşündü. Neden olmasın? İçeride bir sürü şampanyamız
var.
Kahveyle de kutlama yapabiliriz. Teşekkürler, Natalie.
Tabii, derken Natalie gülümsemişti. Günlerden pazartesi.
Her şey olması gerektiği gibi olmalıydı. Bree, gazeteyi kenara koyduktan
sonra tabletini kapattı. Artık Williamsların düğününü konuşmaları
gerekiyordu. Neyse ki kendisini meşgul edecek bir işi vardı. Birkaç gün
boyunca sergiyi ve Ian'la kavgasından başka bir şeyi düşünememişti. Bu
düğünle birlikte yeniden işine odakİanabilirdi. Scrgidenbahsettikçe akşamın
bitiş şekli aklına geliyordu.
Haberi pek beğenmemiş görünüyorsun, Bree. Amelia şaşkınlıkla yüzüne
bakıyordu.
Bree, kendini zorlayarak gülümsedi. Tabii ki beğendim. Hatta bayıldım.
Bundan iyisi olamazdı. Bu sabah galeri aradı, sergiyi bir hafta uzatmak
istiyorlarmış. Bu haber bizim işlerin de açılmasını sağlayacaktır.
Daha fazla işe ihtiyacımız yok, diye Gretchen araya girdi. Önümüzdeki yıl
bile doluyiız. Araya kendimiz için bir tatil ayarlamamız gerekiyor.
Noel'le yeni yıl arasında tatil yapabiliriz, dedi Natalie.
Gretchen başını iki yana sallamıştı. Diğer elli bir haftayı düşünürüm ben
de.
Tatil yapabiliriz, dedi Natalie ısrarla. İyi bir pİanlama yapmamız
gerekiyor. Amelia yakında lise arkadaşlarıyla buluşacak. Sende bir ara
verebilirsin. Sorun, hepimizin aynı anda tatile çıkamayacak olması.
Gretchen ve Natalie tartışmaya devam ederken Bree de günlük işlerini not
almaya başlamıştı. Tartışmaları bitmişti ve yeniden işleri konuşmaya
başladılar.
Bir saat soma bütün detaylar gözden geçirilmişti. Bree odadan kendini
dışarı atmıştı. Hafta sonu çekilen fotoğrafların üzerinden geçmesi
gerekiyordu. Beş yüzün üzerinde fotoğraf çekmişti. Ayrıca bunlar daha
provanın fotoğraflarıydı.
Fotoğrafların yarısını gözden geçirdiğinde kapının vurulduğunu duydu.
Gel.
Başını kapıya doğru çevirdiğinde elinde postayla Amelia'yı gördü.
Elindekileri masaya bırakmak yerine masanın karşısındaki koltuğa
oturmuştu.
Aşkımın Esiri Oldum 103
Bree de mırıldanarak kadının olduğu tarafa dönmüştü. Ne istiyorsun? Şu
fotoğrafları tamamlar tamamlamaz senin çiçek şekerlemelerine yardım
ederim.
Amelia başını salladı. Şekerlemeler için gelmediğimi biliyorsun.
İş arkadaşlarıyla ciddi bir konuda tartışmaya girmekten hep kaçınmıştı. O
halde ne?
Amelia'mn koyu gözleri Bree'yi inceliyordu. Geçen hafta neler olduğunu
tam olarak bilmiyorum ama benden kurtulduğunu zannetme.
Senden niye kurtulayım, derken Bree ikisinin de yaİan söylediğini
biliyordu. Ben sadece bu konuyu konuşmak istemedim. Sana özel değil.
Daha fazla uzatmayalım. Neden bana aşık olduğunu söylemedin?
Ne? Bree, oturduğu sandalyede neredeyse havaya zıplamıştı.
Amelia elindeki postayı kucağına bıraktı. Aptal gibi davranmayı bırak.
Gözlerinden okunuyor. Dağ evinden döndüğünden beri her şey o kadar açık
ki... Sergiden sonra ne olduysa çok şiddetli olmuş olmalı.
Bree duyduklarına inanamıyordu. Oysa acısını saklamayı iyi becerdiğini
düşünmüştü. Çok mu belli oldu?
Eehh... İçinde sakladığın fırtınayı ben görebiliyorum.
Yakında düzelirim. Birkaç güne daha ihtiyacım var. Campbelllerin
provasında her şey yoluna girmiş olur.
Üç günde kırık kalp düzelmiyor, tatlım. Sen aşıksın. İçin yanıyor ve
zamana ihtiyacın var. Bana oİanları anlat.
Bree aynı şeyi yeniden yaşamak istemiyordu ancak oİanları arkadaşına
anlattı. Her şeyi birbirimize söyleyince ona kalbimi açtım. Ona güvendim.
Yapmamam gerekirmiş. Tam da beklediğim şeyleri yaptı. Hepsi benim
hatam. İpi boynuma kendim doladım, şimdi celladı suçlayamam.
Amelia üzgün görünüyordu. Bir süre öylece oturdu. Bu ikiniz için ne
demek oluyor?
Bitti. Onun hayatında işinden başka bir şeye yer yok. Ne kadar itiraz
ederse etsin, ne kadar söz verirse versin, hiçbir şey değişmiyor. Eğer böyle
yaşamayı seçiyorsa ben de kendimi daha fazla hırpalamayacağım.
Ama ona hala aşıksın, diye Amelia gerçeği dile getirmişti.
Bu sözler üzerine Bree'nin gözleri dolmuştu. Derin bir nefes aldı. Tavana
bakıp gözlerini kırpıştırdı.
Ona hep aşıktım. Onun için çok korkuyorum. Ondan uzakta olduğum
dokuz yıl boyunca aşkım azalmadı. Onu bekleyerek dokuz yıl daha geçirmek
istemiyorum. Buna dayanamam. Ben de bir ailem olsun istiyomm. Kırk
yaşıma geldiğimde bir başıma olmak istemiyorum.
104 Andrea Laurence
Bree anlattıkça Amelia'nın bakışları daha da hüzünleniyordu. Bu düğün
daveti işini kuran dört kadın, ilişkilerinde sürekli olarak sorun yaşıyordu.
Bree de Ian'a aşık olduğu yıllarda başkalarıyla ilişki kuramamıştı. Görüştüğü
adamlarla hep hayal kırıklığı yaşamıştı. Gretchen kendini sanatına vermişti.
Natalie... Aşka inanmıyordu... Hüzünlü bir grup kadın...
Bak, oİanlar için üzgünüm. Ama kırk yaşında bir başına olmayacağını
garanti ederim. Çarşamba akşamı buluşalım mı? Sen ve ben. Dur belki
Gretchen'e de haber veririz. Biraz eğlenmenin hiçbirimize zararı olmaz.
Bree'nin gözleri büyümüştü. Natalie, Gretchen ve Amelia uzun süredir
arkadaştılar. Ancak yıllar içinde iş dışında görüşmez olmuşlardı. Müşterilerle
yedikleri yemekler hariç dışarıda bir araya gelmez olmuşlardı. Akşamİan bir
kadeh içmek için buluşmayalı çok uzun zaman olmuştu. Ame-lia'yı çok
endişelendirmiş olabileceğini düşünüyordu.
Derin bir nefes aldı. Belki de Amelia endişelenmekte haklıydı. Tamam.
Biraz eğleniriz, derken sesi pek ikna olmuş gibi çıkmamıştı.
Harika, dedi Amelia. Sen işine dön. Bunlar da postaİann. Zarfİan masaya
bıraktıktan sonra odadan çıkmıştı.
Sonrasında Bree, yeni evlenen çiftin mutluluk fotoğraflarına bakmaya
dayanamayacağını düşünerek zarfları eline aldı. Yeni evlenen bir çiftten
teşekkür kartı gelmişti. Fotoğraf malzemesi aldığı bir mağazanın katalogu ve
reklam için gönderildiği belli oİan postalar vardı.
Son baktığı zarf dikkatini çekmişti. Şehir merkezindeki bir bar
göndermişti. Çöpe atmadan önce zarfı açtı. Daha önce buraya gittiğini
hatırlamıyordu. Adresini nasıl bulmuşlardı acaba?
Çarşamba akşamı özel bir davet duyurusu vardı. Okuduğunda kalbi sıkışır
gibi olmuştu. Okuduğunu anlamakta güçlük çekiyordu. Bir kez daha okudu.
Çarşamba akşamları bira bir dolar. Giriş ücreti yok. Yediden dokuza kadar
söz yazan ve şarkıcı İan Lawson'dan özel dinleti.
ilginç. Karta bakakalmıştı. Yanlış gördüğüne inanmak istiyordu. Bu ne
anlama geliyordu böyle?
İan bir şekilde müziği hayatına sokmayı başarmıştı anlaşıİan. Kendisi için
yer açmasa bile müzik için yer açabilmişti.
içini çekerken zarfları çöpe attı. Layık oldukları yere gittiler, diye düşündü.
Aşkımın Esiri Oldum 105
ON İKİNCİ BÖLÜM
Gelmedi işte.
Sakin ol, derken Keith gitan uzatmıştı. Daha on dakikamız var. Sadece
meraktan olsa bile gelecektir.
Ian'ın yetenekli müdürü, Ian'ın müzik hayatına dönmesi için destek
veriyordu. Şimdiden menajeri, ajansı ve terapistiydi. Bu akşam bedava bira
ve elli dolar karşılığı çalacaktı.
Gerçi Keith birayı çok severdi.
Hayır, gelmeyecek. İan korkuyordu. Bana çok kızgın.
Bu dinletiyi her ne kadar sadece kendisi için düzenlediğini söylese de
Bree'nin görmeyecek olması hazırlığını da önemsizleştiriyordu. Bunu
yapmasının tek sebebi Bree'ydi. Bu fikri aklına sokan da oydu. Haklıydı.
Bunu yapması gerekiyordu. İçindeki bu isteği daha fazla bastıramazdı.
Bu akşamın sonrası için bir yığın olasılık vardı. Belki sonrası için yeni
teklifler gelirdi. Ya da başladığı gibi biterdi her şey. Sonrasında sadece
kendisi için çalardı. Belki söz yazardı. Başkaları okurdu. Tek konu elinden
geleni yapıyor olmasıydı. İş hayatının dışında da var olabilirdi.
Aralarında ne geçerse geçsin bu akşam desteklemek için geleceğini
düşünmüştü. Ya da sadece söylediklerinde haklı olduğunu yüzüne vurmak
için gelebilirdi. Belki de kalabalığın ortasında rezil etmek isterdi.
içerisi kalabalıktı. Bu kadarını beklememişti. Hafta içinde çalıştığına
seviniyordu. Masalar şimdiden dolmuştu. Barın tezgahında da bekleyeneler
vardı. Onca insana karşın Bree hala gelmemişti. Kadının varlığım her zaman
hissettiğini biliyordu. Oysa şimdi midesine kramp girmişti.
106 Andrea Laurence
Belki o da sana senin ona yaptığını yapar ve konserin bitimine üç dakika
kala gelir. Bunu da hak ettin zaten, dedi Keith.
Ian'ın gözleri kısılmıştı. Sen kimin yanındasın?
Keith gülümsedi. Senin. Biraz gevşe.
Nasıl gevşeyeceğini bilemiyordu. Burada bir sürü eleştirmen vardı ve
hepsi içkiliydi. Az sonra neden burada şarkı söylediğini sorgulayacaklardı.
Sonuçta kendisi bir yapımcıydı. Gidip işine bakmalıydı.
Arka kapıdan çıkabilir miyim, diye düşündü.
Belki bunu pİanlamak bir hataydı.
Burada bırakırsan asıl o zaman hata etmiş olursun. Keith eğilip adamın
omuzuna vurdu. Gerçekten çok iyisin. Aksi halde,.sana böyle söylemezdim.
İan bunu gayet iyi biliyordu. Keith zaman zaman çok acımasız
olabiliyordu. Keith'in arada bir şirkete başvuran müzisyenlerin hayallerini
yıktığına şahit olmuştu. İyi değillerse hemen söylüyordu. Doğrudan.
Zaten bunun için ilk Keith'le konuşmak istemişti. Bree de, kendisi de
yanılıyorsa Keith söylerdi. Ancak yetenek avcısı müdürü kollarını göğsünde
birleştirip gözlerini kısmıştı. Şarkısı bittiğinde de gülümsemişti. O an çok
gergindi ama Keith beğenmişti.
Vakit geldi, dedi Keith. Haydi, onları çıldırt.
İan başını sallayıp platforma çıktı. Gitarının akordunu tamamladıktan
sonra gözleri bir kez daha kalabalıkta doİandı. Bree yoktu. Yıkılmayacaktı.
Buradaki onlarca kişi kendinden iyi müzik dinlemeyi bekliyordu.
Mikrofona yaklaşıp kendini tanıttıktan sonra geldikleri için teşekkür etti.
İlk olarak Laylayı söylemeye başladı.
Beş şarkıyı peş peşe söyleyecekti. Arkada bir grup kadının masaya
yerleşmeye çalıştığını fark etti. Parça sona ermişti. Barın içindeki kalabalık
deli gibi alkışlıyordu. Bunu fırsat bilerek dikkatini yeniden arkalardaki gruba
vermişti. Birisi daha kısa boyluydu. Sarı saçlarını atkuyruğu yapmıştı. Ancak
yüzünü göremiyordu.
Bree'ydi. Gelmişti. Buradaydı. Kadın arkasını döndüğünde göz göze
geldiler. Aynı anda Bree'nin öfkeyle kızıl saçlı kadına döndüğünü gördü.
Arkadaşının omuzuna vurmaya başlamıştı. Diğer kadın da araya girince
Bree'yi yerine oturttular. Anlaşıİan buraya kendi rızasıyla gelmemişti. Kızıl
saçlı oİana bir ara içki ısmarlaması gerektiğini düşündü.
Derin bir nefes aldı. ‘Seni Sonsuza Dek Seveceğim’ i çalmaya karar verdi.
Büyük bir risk alıyordu. Gerçekten konserini sonuna kadar dinlemeyecekse,
bu parçayı duyar duymaz gidebilirdi. Eğer kalırsa gecenin ilerleyen
saatlerinde onun için hazırladığı diğer şarkıyı da dinleyebilirdi.
Aşkımın Esiri Oldum 107
Yıllar önce Bree için yazdığı parçaya başlamıştı. Gözleri kadını aradı.
Hareket etmiyordu ama çıkıp gitmemişti. Elinde içkisiyle dinliyordu. İan da
içinden gelerek söylüyordu. Şarkının sonunda kadının gülümsediğini fark
etmişti.
Bu defa alkışlar çok daha yoğundu. Bunu ilk defa duydukları kesindi.
Ian'ın kendine oİan güveni artmıştı.
Bu parça, diye İan konuşmaya başladı, Benim üniversite yıllarındaki
aşkım için yazılmıştı. Onu sonsuza kadar seveceğime söz vermiştim. Bazen
hayat pİanlarımızı bozabiliyor. Birlikte olamadık ama ben sözümü tuttum.
Onu sevmekten asla ama asla vazgeçmedim. Aradan geçen yıllara karşın
hiçbir kadın kalbime giremedi.
Bree'nin buz mavisi gözleri Ian'ın üzerindeydi. Yüzünde ifade yoktu, İan
farklı bir yerden girmeye karar verdi.
İşte o kadın, diye devam etti, Bu akşam burada. Onu utandırmamak için
nerede olduğunu söylemeyeceğim ancak bir sonraki şarkının da onun için
olduğunu bilmenizi istiyorum. Birbirimizden ayrı geçirdiğimiz son iki
haftada yazdım. Gördüğünüz gibi ben aptalın tekiyim. İkinci şansımı da
kaybetmiş olabilirim.
Bu itiraf karşısında kalabalıktan bir uğultu yükselmişti. Siz erkeklerden
nefret ediyorum! diye bir kadın bağırmıştı.
İan gülümsedi. Neyse ki bağıran Bree değildi. Bazen öyle oluyoruz. Bunu
tartışmayacağım. Yalnızlık bana bu şarkının sözlerini yazdırdı. Gözleri
yeniden Bree'yi bulmuştu. Bunu yazarken beni duymasını, onu ne kadar
sevdiğimi fark etmesini ve bana bir şans daha vermesini diledim.
Bree'nin dolgun dudakları araİanmıştı, İan ne düşüneceğini bilemiyordu.
Tamam, kolİanna atılmamıştı ama çıkıp gitmemişti de... Şimdilik bununla
yetinmesi gerekiyordu.
İstersen akşam bana gel, diye bir başka kadın seslendi.
İan gülümsedi. Teşekkür ederim, derken İan parçaya girmişti. Ona
yazdığım bu parçanın adı 'Ne Olursa Olsun Beni Sev'.
Her şey yeni başlıyordu. Bree bu parçayı dinleyince ne yapacaktı? Bir kaç
olasılık vardı. Ya birlikte çıkarlardı buradan ve evlenme teklifini kabul
ederdi. Ya da parçayı duyar duymaz kaçardı. O durumda da sabaha kadar içip
sarhoş olurdu.
Şarkı mizahiydi. Bütün olumsuzluklarını alt alta sıralamıştı. Edebi bir
değeri olmadığını biliyordu ancak samimiydi bunİan sıralarken. Daha fazla
eğlence ve daha az stres gerekiyor. Sağlıksız besleniyordu. Mevsim
geçişlerinde alerjisi azıyor ve uykuda horluyordu. Ayak parmakİan da
komikti. Bütün bunlara karşın beni sever misin?
108 Andrea Laurence
Parçanın bu bölümü çok alkış almıştı. İkinci bölüm biraz daha riskliydi.
Sıra Bree'ye gelmişti. Duygu akımına kapılıyordu. Uyurken örtüyü
çekiyordu. Taş devrinden kalma bir cep telefonu kulİanıyordu. Oyun
oynarken hile yapıyordu. Hep haklı olduğunu düşünüyordu. Ama her şeye
rağmen yüreğini görebiliyordu.
Ama seviyordu.
Bütün istediği birlikte yaşİanmaktı. Günlerini birlikte geçirmelerini
istiyordu.
Bunların hepsi gerçekti. Kalabalık çılgınca alkışlıyordu. Öyle ki ayağa
kalkanlar yüzünden Bree'yi göremez olmuştu. Affet! Affet! sesleri ban
doldurmuştu. Gitannı bırakıp arkaya doğru ilerlemeye başlamıştı.
Bree'nin oturduğu masaya varana kadar aklından bir sürü senaryo
geçmişti. Doğru yere geldiğinden emindi. Ama nemli gözlerle kendisini
bekleyen sarışını göremiyordu.
Bree gitmişti.
Bree kaçar gibi çıkmıştı. Nefes alamamıştı. Şahİanan duyguİannın hepsi
göğsünde topİanmış gibiydi. Acil çıkış kapısını kulİanıp kendini dışan
atmıştı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Keşke sevmeseydim, diye geçirdi
içinden. Ancak deliler gibi seviyordu.
Duvara yasİandı. Hava buz gibiydi. Üzerindeki deri ceketi biraz olsun
soğuktan koruyordu. Kızlardan birisinin peşinden geleceğini biliyordu. Bu
akşam dışan çıkıp İan'ı unutmaya çalışacaktı. Bara girene kadar nereye
geldiklerini anlamamıştı. Ta ki müzisyenin sesini duyana kadar... Anlaşıİan
Amelia gelen postaya göz atmıştı. Bunun hesabını elbette ona soracaktı.
Arkadaşı, kendisine ihanet etmişti! İan kendisini gördüğünde kaçmak
istemişti ama bu defa da Gretchen'le birlikte kollarından tutup onu zorla
oturtmuşlardı. Mecbur kalmıştı. Aksi halde ömrünün sonuna kadar aynı şeyi
dinlemek zorunda kalacağından emindi.
Kapı açılmıştı. Amelia veya Gretchen aramaya gelmiş olmalıydı. Hayır.
Gelen Ian'dı.
Üzerindeki spor kıyafetle çok yakışıklı görünüyordu. Gerçi takım
elbiseyle de fena görünmüyordu ama bu haline hep hayran olmuştu. Ağzı
kurumuştu.
Arkadaşların buradan çıktığını söylediler, dedi kadına yaklaşırken. Yeni
parçamı beğenmediğin anlaşılıyor.
Bree başım salladı. Çok... güzeldi, diyebildi sonunda. Sözleri melodisi çok
etkileyiciydi. Albüm olsa piyasayı sallardı.
Aşkımın Esiri Oldum 109
İan kadına daha da yaklaştı. Yüzündeki ifadeyi anlamaya çalışıyordu.
Ama değişen bir şey olmadı. Ian'ın sesi çok yumuşaktı.
Bree bundan nefret ediyordu. Bu adam güçlü bir iş adamıydı. Kendisine
bir soru sormamıştı. Onu affetmediğine inanıyordu.
Hiçbir şey değişmedi.
Ian'ın dünyası yıkılmıştı.
Parçayı duymadan önce seni ne kadar seviyorsam halen aynı şekilde
seviyorum.
İan donmuştu. Ne? Beni seviyor musun?
Bree başını sallamıştı.
Ian'm kolİan iki yanına düşmüştü. Öyleyse neden kaçtın? Kalbim
duruyordu.
Bilmiyorum. Çok fazla geldi. Temiz hava almak istedim. Düşünmek
istedim.
İan kadını belinden tuttu. Yeterince düşündün mü?
Sen gelince daha iyi oldum. Bree'nin elleri adamın güçlü kolİannı
tutuyordu. Bu akşam bir fark vardı. Yüzündeki keskin hatlar yumuşamıştı.
Mutlu görünüyordu... Onu son gördüğünden bu yana bir şeyler değişmiş
olmalıydı. Neler oluyor, İan? Bir hafta önce gördüğüm adam değilsin.
Kendime, sanatçılarıma verdiğim izni verdim. Hayatımı gözden
geçiriyorum.
Bree ne demek istediğini anlamamıştı. Bu da ne demek oluyor?
İan gülümsedi. Her şeyi. Missy'nin beni tehdit ettiği akşam hayatımda işin
o kadar da önemli olmadığını fark ettim. Sonunda bütün oİan sana ve bana
olmuştu ama müzik hayallerime bir şey olmamıştı. Akıl sağlığıma da.
Sonunda bir genel müdür aldım. İşle ilgili her şeyi o hallediyor. Keith de
sanatçılarla ilgileniyor. Ben hala işin içindeyim. Temel kararları ben
alıyorum, ufak tefek şeyleri başkalarına bıraktım. Bu da iş yükümü yarı
yarıya azalttı.
Bree bu itiraf karşısında çok etkilenmişti. Bu çok büyük bir adımdı.
Dünya umurunda değilmiş gibi davranmasının nedeni buydu demek ki... Geri
adım atmadın mı daha?
Arada bir aklıma gelmiyor değil. Ama müzikle oyaİanıyorum. Yeni
enstrümanlar da aldım. Keith de şimdilik menajerim olarak destekliyor. Gitar
çalmak iyi geliyor. Bakalım hayat neler getirir.
Bree ne söyleyeceğini bilemiyordu. Bu akşamın bir gecelik olduğunu
düşünmüştü. Oysa iki haftada bir burada çalacak gibi görünüyordu.
110 Andrea Laurence
Bu harika, İan. Seninle gurur duyuyorum. Bunun ne kadar zor olduğunu
tahmin edebiliyorum ama sen çok yeteneklisin.
İan gülümsedi. Teşekkür ederim. Gerçi bu akşamın en zor işi şarkı
söylemek değildi.
Bir dolu sarhoşa şarkı söylemekten daha zor ne olabilir?
Bu, dedi İan.
Bree, Ian'ın elinin cebine gittiğini görmüştü. Sonra da dizinin üzerine
çöktü. Evlenme teklif edecekti! Kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı.
Briana Harper, hayatımın aşkısın. Yıllardır bunu yaşıyorum. Hayatımın
geri kaİanında, her günü seninle geçirmek istiyorum. Çalışanlarımla değil.
Parayla değil. O boş apartman dairemle ilgilenerek değil. Sen olmazsan
hayatın benim için hiçbir anlamı yok.
İan, yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya devam ediyordu.
Gitar çalarken sen dinlemiyorsan benim için hiçbir anlamı yok. Sen
fotoğraf çekerken ben yanında olmak istiyorum. Sadece karım olmanı değil,
hayatımın bir parçası olmam istiyorum. Benim için ne kadar önemli
olduğunu sana hep hissettirmeye söz veriyorum. Benimle evlenmeyi kabul
ederek beni onurİandırır mısın?
İan, kadife kutuyu açmıştı. Bree içindeki pırİantanın büyüklüğünü
gördüğünde gözleri büyümüştü.
Hayatında gördüğü en güzel şeydi. Daha da önemlisi istediği her şey için
söz vermişti.
Evet. derken gözyaşlarına hakim olamıyordu. Seninle evleneceğim.
İan yüzüğü kadının parmağına taktıktan sonra kadını kolİanna aldı.
Dudakları buluştu.
Bree, Ian'ın geleceğinin bir parçası olduğunu biliyordu. Dünya artık
umurunda değildi.
Dışanya malzeme almak için çıkan elemanın çöp kutusunu devirmesiyle
birlikte gerçeklere geri dönmüşlerdi.
Haberi Ian'ın konserini bekleyen kalabalığa duyurmak için el ele içeri
girdiler.
Nişanİandığımızı söylememin bir sakıncası var mı?
Bree uzanıp Ian'ı öptü. Tek bir şartım var, dedi gülümseyerek.
Neymiş o?
Oyunda hile yapmadığımı söyle onlara.
Sen yeter ki benimle evlen, onlara ne istersen söylerim.
SON SÖZ
Bu nasıl? Gretchen gelin dergisini topİantı masasının diğer ucunda oturan
Bree'ye uzatmıştı. Etek ucundaki çiçekler çok hoşuma gitti.
Bree fotoğrafa bakıp yüzünü buruşturdu. Benim için fazla süslü. Daha
sade bir şey istiyorum. Sanki buna benzer bir şey, derken kendi elindeki
dergiyi uzatmıştı. Fildişi organze üzerine küçük taşlarla zenginleştirilmiş ve
kalçası oturuyor. Bir de gelinlik nasıl olursa olsun altına gümüş rengi lastik
ayakkabı giyeceğimi unutma.
Amelia'nın gelin ayakkabıları için eleştireceğini düşünmüştü. Oysa kadın
konuşmaları dinlemiyor görünüyordu. Elindeki dergiye dalmıştı. Sanki odada
birlikte değillermiş gibiydi. Yüz ifadesi üzüntülü olduğunu anlatıyordu.
Amelia, bir ay önce lise arkadaşlarıyla buluştuğu günden beri böyleydi.
Oysa bu topİantıya giderken çok heyecanlıydı. Ne olduysa dönüşünde sessiz
ve her zamankinden durgun görünmeye başlamıştı. Üstelik bu konuda
konuşmakta istemiyordu.
Bree'nin düğün için daha zamanı vardı. Dolayısıyla gelinlik için
telaşİanmasına da gerek yoktu. Oturduğu yerden kalkıp arkadaşının yanma
gitti. Bu dergiler ve gelinlikler, moda tutkunu Amelia'yı
heyecanİandırmadıysa ortada gerçekten büyük bir sorun olmalıydı.
Ne olduysa o okul topİantısında olmuş olmalıydı. Amelia, diye seslendi
Bree.
Ne? Amelia, sonunda başını dergiden kaldırmıştı.
Senin neyin var?
Gece iyi uyumadım. Amelia'nm cevabı baştan savma gelmişti.
Gretchen ve Bree birbirlerine baktılar. Amelia, bu bakışmadan sonra yeni
bir soru gelmesini istemiyordu. Gerçekten. Her şey yolunda.
Yaİancı, dedi Gretchen. Kollarını göğsünde kavuşturmuştu. O topİantıdan
geldiğinden beri garip bir halin var.
Amelia’nm dudakları büzülmüştü. Ancak ağzından bir tek kelime dahi
çıkmamıştı. Ne olduysa çok kötü bir şey olmalı, diye geçirdi içinden Bree.
Yoksa Amelia'nm bu kadar içine kapanmış olmayacağından emindi.
Ağzındaki baklayı çıkarmanın zamanı gelmişti.
Ne oldu? Haydi, anlat artık. Bu kadar kötü ne olabilir. Herhalde sarhoş
olup evlenmedin? Bree'nin aklına daha kötü bir sejaryo gelmemişti.
Amelia'nm gözleri korkuyla büyümüştü. Ağzı açılmış, gözleri dolmuştu.
Amelia, dedi Gretchen fısıldar gibi.
Amelia, derin bir nefes aldı. Başını yavaş yavaş sallıyordu. Evet. Detayları
hatırlamıyorum ama sabah uyandığımda en yakın arkadaşımla evlenmiştik.

Kitap Taramak Gerçekten İncelik Ve Beceri İsteyen, Zahmet Verici Bir İştir.
Ne Mutlu Ki, Bir Görme
Engellinin, Düzgün Taranmış Ve Hazırİanmış Bir E-Kitabı Okuyabilmesinden
Duyduğu
Sevinci Paylaşabilmek Tüm Zahmete Değer.

Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin


5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir.

Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız.


Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Oİan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı
Zarardan Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım.
Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi
Beğenirseniz
Kitapçılardan Almanızı YaDa E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm.
Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir
Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir.
Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir Çıkarım YaDa Herhangi Bir Kuruluşa Zarar
Verme Amacım
Yoktur.
Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kulİanabilirsiniz.
Daha Sonrası
Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır.
1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı
2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız 30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi
3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur
4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız
Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz
5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne
Yazmanızı
Tavsiye Ederiz
Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından
www.CepSitesi.Net www.MobilMp3.Net www.ChatCep.Com www.İzleCep.Com
www.MobilMp3Ler.Com
Siteleri İçin Hazırİanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem
Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp E-Book Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı
Gösterin.
Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler
Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım .
Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı
Gerçek
Adreslerinden Takip Ediniz.
Not : Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada
Elinizdeki
Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin.
Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi Yönetime Bildirin
Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara.
By-Igleoo www.CepSitesi.Net

You might also like