Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 12

Balkan Tecr“belerinden T“rkiye İçin Dersler

MAKALE
TÜRK AKADEMİSİ
SİYASİ SOSYAL STRATEJİK ARAŞT)RMALAR VAKF)

ERMENİ SOYK)R)M)NA
YENİDEN BİR BAK)Ş

Guenter Lewy
Dış Politika Araştırmaları Merkezi
Makale No. 1 // Nisan 2013
www.turkakademisi.org.tr
Balkan Tecr“belerinden T“rkiye İçin Dersler

TÜRK AKADEMİSİ Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı TASAV


T“rkiye de ve d“nyada, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayları; siyasî,
sosyal, tarihî ve k“lt“rel derinlik içinde ve stratejik bir bakış açısıyla
değerlendiren, yeni tasarımlar ortaya koyarak gelecek vizyonu
oluşturan bir d“ş“nce kuruluşudur.
TASAV, bilimsel kıstasları esas alarak ulusal, bölgesel ve uluslararası
d“zeyde araştırma, inceleme ve değerlendirme faaliyetlerinde
bulunmaktadır. Çalışmalarını hiçbir kâr amacı g“tmeden ilgililer ile
paylaşan TASAV; tarafsız, doğru, g“ncel ve g“venilir bilgiler ışığında
kamuoyunu aydınlatmaya çalışmaktadır.
TASAV ın amacı; T“rkiye Cumhuriyeti Devleti nin kuruluş felsefesine
paralel olarak, “lkemizin ekonomik, sosyal, siyasî, k“lt“r ve eğitim
hayatının geliştirilmesine; millî menfaat, millî g“venlik ve birlik
anlayışının, insan hak ve özg“rl“klerinin, demokrasi k“lt“r“n“n,
jeopolitik ve jeostratejik d“ş“nce biçiminin yaygınlaştırılmasına;
toplumda millî, vicdanî ve ahlâkî değerlerin hâkim kılınmasına ve
T“rkiye nin d“nyadaki gelişmelerin belirleyicisi olmasına bilimsel
faaliyetler aracılığıyla katkı sağlamaktır.

ARAŞT)RMA MERKEZLERİ
TASAV, aşağıda belirtilen altı Stratejik Araştırma Merkezi vasıtasıyla
çalışmalarını y“r“tmektedir:
1. Dış Politika Araştırmaları Merkezi
2. G“venlik Araştırmaları Merkezi
3. Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi
4. Sosyal ve K“lt“rel Araştırmalar Merkezi
5. Ekonomi Araştırmaları Merkezi
6. Enerji Araştırmaları Merkezi
Balkan Tecr“belerinden T“rkiye İçin Dersler

ERMENİ SOYK)R)M)NA YENİDEN


BİR BAK)Ş*

Prof. Dr. Guenter Lewy

* Bu makale, ilk olarak The Middle East Quarterly adlı derginin Sonbahar Fall) 2005
sayısında Cilt/Vol: , Sayı/No: 4 Revisiting the Armenian Genocide başlığı altında ss.3-
İngilizce olarak yayınlanmıştır. Makalenin T“rkçe’ye terc“mesi adı geçen dergi
tarafından yapılmıştır. Makalenin T“rkçe çevirisine şu bağlantıdan erişim m“mk“nd“r:
http://www.meforum.org/880/ermeni-soykirimina-yeniden-bir-bakis Orijinal İngilizce
metne erişmek içinse: http://www.meforum.org/748/ revisiting-the-armenian-genocide
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ ............................................................................................................................................ 1
1919- 9 ASKERÎ MA(KEMELERİ ................................................................................. 2
TEŞKİLAT-) MA(SUSA’N)N ROLÜ ...................................................................................... 5
NAİM BEY’İN AN)LAR) ........................................................................................................... 7
SONUÇ ......................................................................................................................................... 8

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

ERMENİ SOYK)R)M)NA YENİDEN


BİR BAK)Ş

GİRİŞ
Birinci D“nya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ndaki Ermenilere ne
olduğuna ilişkin tartışma, başladığı g“nden bu yana şiddetini korumakta.
Ermeniler kendilerinin, . y“zyılın ilk soykırımının kurbanları olduklarını
söyl“yorlar. Birçok T“rk ise Ermenilerin iki halk arasında meydana gelen
çatışmalarda ve savaş zamanı g“venlik gerekçelerinden öt“r“ tabi tutuldukları
zorunlu göç sırasında öld“klerini, zira Ermenilerin d“şmanla işbirliği yaptığı ve
birçoğunun da d“şman tarafında Osmanlı ya karşı savaştığını iddia ediyor. Bunun
bir soykırım olduğunu savlayan akademisyenler, Ermenilerin iddialarının
ç“r“t“lemez birer tarihsel gerçek olduğunu ileri s“r“yorlar. Ancak hem T“rkiye de
hem de Batı da birçok tarihçi, olayları soykırım olarak tanımlamanın uygunluğunu 1
sorgulamaktalar.
Tartışmanın vardığı boyutlar ise bir hayli geniş. Fransa da g“çl“ destek gören
Ermeniler, T“rklerin soykırım uyguladıklarını kabul etmelerinin ve bundan dolayı
öz“r dilemelerinin, T“rkiye nin Avrupa Birliği ne “yeliği için önkoşul olarak
koyulmasını talep ediyorlar. Soykırım tartışmalarından öt“r“ Ankara ile Erivan
arasındaki ilişkiler dondurulmuş durumda. Ermeni eylemciler ise Batı da bu
tarihsel tartışmayı politik olarak yönlendirmeyi istiyor ve bu amaçla çeşitli
parlamentolardan Ermeni soykırımını tanıyan kararlar almasını talep ediyorlar.
Bu tartışmadaki esas mesele Ermenilerin yaşadıkları acıların boyutları değil; her
iki taraf da Ermenilerin 1915- yıllarında Anadolu dan Suriye çöllerine ve
diğer yerlere tehcir edilmeleri sırasında y“zbinlerce Hristiyan ın hayatını
kaybettiğini kabul ediyor. Bunun için Osmanlı h“k“meti çok kısa bir s“rede
erkekleri, kadınları ve çocukları evlerinden ayrılmaya zorladı. Birçoğu dağlardan
ve çöllerden yaptıkları y“r“y“ş sırasında açlık ve hastalıktan öld“. Diğerleri ise
katledildi. Tarihçiler bu olaylar konusunda tartışmıyor, tartıştıkları şey, sayılar ve
koşullar. Tartışmadaki esas sorun kasıta ilişkin. Jön T“rkler daki katliamları
örg“tlediler mi? Ermenilerin kasıtlı öld“r“ld“klerini ve bu y“zden bunun soykırım
teşkil ettiğini iddia edenler, savlarını “ç ana temele dayandırıyorlar: -1920
yıllarında kurulan, Jön T“rklerin başında olduğu h“k“metin yetkililerini Ermeni
katliamlarını örg“tlemekten mahkûm eden askerî mahkeme davaları; katliamları
gerçekleştirmekle suçlanan Teşkilat-ı Mahsusa nın oynadığı rol ve Naim Bey in,

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

İçişleri Bakanı Talat Paşa nın Ermenilerin yok edilmesi emrini verdiği iddia edilen
telgrafları içeren anıları. Ancak bu olaylar ve bunları aktaran kaynaklar dikkatlice
incelendiğinde, bırakın sonuç çıkarmayı, Ermenilerin öld“r“lmesinin kasıtlı olduğu
iddiasının temellendirileceği g“çl“ bir dayanağa varılamıyor.

1919- 9 ASKERÎ MA(KEMELERİ

Osmanlı İmparatorluğu nun Birinci D“nya Savaşı ndan mağlup çıkmasından sonra
yeni bir h“k“met kuruldu ve bu yeni h“k“met, selefi Jön T“rk rejimini ciddi bazı
suçlar işlemekle suçladı. Bu suçlamalar de iktidarı ele geçiren İttihat ve
Terakki Partisi lider kadrolarının ve diğer seçilen eski yöneticilerin kurulan askerî
mahkemelerde yargılanmalarına neden oldu. Suçlamalar anayasanın ortadan
kaldırılmaya çalışılması, savaş zamanı vurgunculuğu ile hem Rumların ve hem de
Ermenilerin öld“r“lmesini de içermekteydi.
Askeri mahkemelerin kurulmasının esas nedeni, muzaffer m“ttefik devletlerden
gelen Ermeni katliamının sorumlularının cezalandırılması yön“ndeki baskılardı.
Buna ek olarak T“rkler suçu birkaç İttihat ve Terakki “yesinin “zerine yıkıp, T“rk
ulusunu temize çıkarmayı ve böylece Paris te d“zenlenecek barış konferansında
kendilerine yönelik daha hoşgör“l“ bir tutum alınmasını sağlamayı umuyorlardı.
2
En “nl“ duruşma İstanbul da yapılmıştı ancak bu kurulan tek mahkeme değildi.
Katliamların gerçekleştiği Anadolu şehirlerinde de en az altı mahkeme daha vardı.
Belgelerin yetersiz tutulmuş olması nedeniyle mahkemelerin tam sayısı bilinmiyor.
İlk duruşma Şubat da Yozgat ta başladı ve mahkemenin yetki alanı içinde
Ankara da bulunuyordu. Yozgat taki mahkemede bölge valisi de dahil olmak “zere
“ç T“rk yetkili Ermenilerin kitleler halinde öld“r“lmesi ve yağmalanması ile itham
edildiler. 8 Nisan da mahkeme davalılardan ikisini suçlu buldu, “ç“nc“s“n“ ise
başka bir mahkemeye sevk etti. Kesin h“km“n verilmesinden iki g“n sonra yerel
yetkililer Boğazlıyan ve Yozgat Kaymakamı Mehmet Kemal i astı. Kemal in cenaze
töreninde, İttihat ve Terakki Partisi unsurlarının organize ettiği b“y“k bir gösteri
d“zenlendi. T“rkiye deki İngiliz y“ksek komiseri, T“rk halkının infazları,
suçluların çarptırıldığı adil cezalardan ziyade barış için verilmesi gereken tavizler
şeklinde algıladığını “lkesine rapor ediyordu.
Asıl duruşma İstanbul da 28 Nisan 1919 da başladı. sanık arasında İttihat ve
Terakki Partisi “yeleri ve eski bakanlar bulunuyordu. İçişleri Bakanı Talat Paşa,
Savaş Bakanı Enver Paşa ve Halep Valisi Cemal Paşa da dahil yedi sanık “lkeden
kaçtıkları için gıyabında yargılandılar. Ermeni tezlerinin en “nl“ savunucularından
Vakahn N. Dadriyan şöyle yazıyor: İddianamelerde suçlamaların dayandırıldığı
belge yer almıştır. Bunların birçoğunda tarihler, şifreli telgrafları ve mektupları
gönderenlerin ve bunların gönderildikleri kişilerin isimleri bulunmaktadır. Bu
belgelerin arasında . Ordu Komutanı General Vehbi Paşa nın Ermenilerin

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

katledilmesi, yok edilmesi ve mallarının yağmalanması ve bunlara el koyulması


İttihat ve Terakki nin merkez komitesinin aldığı kararların sonucudur dediği,
yeminli ifadesi de var. İddianamede ayrıca tehcirden sorumlu “st d“zey bir yetkili
olan Abdulahad Nuri nin, Talat Paşa nın kendisine tehcirin amacı kıyımdır
dediğini anlattığı ifadelerine yer verilmekte. Haziran da mahkeme anayasal
d“zeni zorla kaldırmaya teşebb“s suçundan bazı sanıkları mahkûm etti ve onları
katliamlardan sorumlu tuttu. Talat, Enver, Cemal paşalar ve Nazım Bey gıyabında
öl“m cezasına çarptırılırlarken, diğerlerine uzun hapis cezaları verildi.
Jön T“rklere karşı yaygın nefrete rağmen T“rk halkı İttihat ve Terakki liderlerinin
yargılanmalarına kayıtsız kalmıştı. ABD nin İstanbul daki y“ksek komiseri Lewis
Heck “lkesine gönderdiği Nisan tarihli bir raporda şöyle diyordu: Halk
arasında yaygın kanı odur ki, birçok duruşmanın esas gayesi, kişisel intikam
duygularından ya da m“ttefik devletlerin özellikle de İngilizlerin teşvikinden
kaynaklanmaktadır. Duruşmalara karşı muhalif tutum, Mayıs ta İzmir in Yunan
askerlerince işgalinin ardından kuvvetlendi. Bu işgal, “lkede vatansever ve
milliyetçi bir dalganın yayılmasına neden oldu.
Mustafa Kemal Atat“rk “n önderliğinde, sonunda İstanbul daki sultanın
devrilmesiyle biten bir milliyetçi hareket doğdu. Hareketin başlangıcından itibaren
Kemalistler sultanın onursuzca m“ttefiklere teslim olmuş olmasını eleştirmişler ve
duruşmaların Osmanlı İmparatorluğu nun böl“ş“lmesi planının bir parçası olması
3
korkularını ifade etmişlerdi. Ağustos de Ankara daki Kemalist h“k“met
t“m askerî mahkemelerdeki duruşmaların durdurulması emrini verdi. Nitekim
Osmanlı kabinesinin Ekim de istifa etmesiyle de duruşmalar son buldu.
Ermeni yazarlar, tarihsel gerçeklerin berraklaşmasına katkıda bulundukları
gerekçesiyle askerî mahkemeleri övmektedirler ancak mahkemelerde uygulanan
prosed“rlerin ve elde edilen bulguların g“venilirliğine ilişkin soru işaretleri göz
ön“ne alındığında, bu t“rden genel yargılara varmak sorunlu gör“nmektedir.
Mahkemeler adil yargılamanın gereklerinden yoksundur. Osmanlı yargı hukukunu
iyi bilen yazarlardan çok azı, özellikle de askerî mahkemeler hakkında olumlu
değerlendirmede bulunmuşlardır. Osmanlı ceza hukuku karşılıklı sorgulama
hakkını tanımamaktadır ve yargıcın rol“ Anglo-Amerikan geleneğindekine nazaran
çok daha önemlidir. Yargıç hazırlık aşamasında ve duruşma sırasında sunulan t“m
delillerin ispat kudretini ölçer ve sanığı sorgulardı. Mahkeme başkanı tarafsız bir
yargıçtan ziyade bir savcı gibi davranırdı. Osmanlı ceza usul kuralları, savunma
avukatının duruşma öncesi yapılan soruşturmaların yer aldığı dosyalara
ulaşmasına ve yine duruşma öncesi yapılan sorgulamalar sırasında savunma
avukatının m“vekkili yanında bulunmasına izin vermiyordu. Esas mahkemenin
Mayıs tarihli duruşmasının “ç“nc“ oturumunda savunma, mahkemenin
iddianameye s“rekli olarak kanıtlanmış gerçek şeklinde göndermede bulunmasına
itiraz etmiş ancak mahkeme bu itirazı geri çevirmişti. Duruşmaların hiçbirinde

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

mahkeme tanık dinlemedi ve verilen h“k“m tamamen belgelere ve karşılıklı


sorguya dayanmayan ifadelere dayandırıldı.
1919- askerî mahkemelerinde yapılan duruşmaların ispat kudretini etkileyen
en ciddi sorun, duruşmalara ilişkin belgelerin tamamıyla kaybolmuş olmasıdır.
Sözl“ ve yazılı ifadeler hakkında bug“n bildiklerimiz, Osmanlı h“k“metinin resmî
gazetesi Takvim-i Vakayı ve basında çıkan haberlerle sınırlıdır. Bilinmeyen şey ise,
tutulan ifade kayıtlarının kopyalarının doğruluğu ve gazetelerin delillerin t“m“n“
m“ yoksa bazı kısımlarını mı yayımladığıdır.
Dadriyan bu konuda şöyle diyor: İddianamede yer verilmek “zere sunulan t“m
belgeler, İçişleri Bakanlığı nın yetkili personeli tarafından tasdik edilir ve belgenin
“zerine aslı gibidir ibaresi d“ş“l“rd“. Ancak az sayıda tarihçi, dönemin
yetkililerinin sözlerine bunların doğruluğu kanıtlanmadan g“venir. Örneğin
N“rmberg Duruşmalarının tarihi ağırlığı, mahkemeye sunulan devasa boyutlardaki
orijinal belgelere dayanmaktadır. Duruşma tutanakları kaybolmuş olsaydı ve bu
belgelere dışarıdan erişim engellenseydi N“rmberg de verilen h“k“mlerin tarihsel
önemi ciddi ölç“de azalırdı.
Asıl belgelerin yokluğunda Ermeni sorununu inceleyen tarihçiler, sadece belgelerin
seçilmiş parçalarına ve alıntılara dayanmaktadır. Örneğin Dadriyan, . Ordu
Komutanı General Vehbi Paşa nın, İttihat ve Terakki liderlerinden Bahaddin 4
Şakir den, . Ordu bölgesinde insan kasaplarını bulup onlarla bağlantı kuran...
İpten kazıktan kurtulmuş ellerini ve gözlerini kan b“r“m“ş jandarmalar ve
polisleri örg“tleyen adam şeklinde bahsettiği yeminli ifadesine itimat eder. Vehbi
Paşa nın yeminli ifadesinin bir böl“m“ne İstanbul daki esas duruşmanın ve
Harput taki duruşmanın iddianamesinde yer verildi. Ne var ki iddianame, suçun
sabit olduğuna kanıt teşkil etmez. Alıntılanan ifadelerin içeriği kaybolmuş. Bununla
birlikte 29 Mart 1919 da Trabzon da gör“len duruşmada Vehbi Paşa nın yeminli
ifadesinin t“m“n“n okunduğu söylense de duruşma tutanakları hiçbir kaynakta
yer almamış, sadece karar, resmî gazetede yayımlanmıştır.
Çağdaş T“rk yazarları, - askerî mahkemelerini m“ttefiklerin planlarının
bir parçası olarak yorumlamış ve reddetmişlerdir. Aynı zamanda m“ttefikler de
yargılamaları adaletsizlik olarak değerlendirmişlerdir. İngiliz Y“ksek Komiseri
S.A.G. Calthorpe, Londra ya şunları yazıyordu: Duruşmalar tam bir maskaralık ve
hem bizim hem de T“rk h“k“metinin prestijine zarar veriyor. Komiser John de
Robeck ise, mahkeme öyle bir başarısızlık örneği ki, varılan bulgular kat i suretle
dikkate alınamaz diyordu. Dahası İngiliz h“k“meti, savaş suçluları oldukları iddia
edilen Osmanlı yetkililerini Malta da yargılamayı d“ş“nd“kleri dönemde, -
Osmanlı askerî mahkemelerine sunulan delilleri değerlendirmeye almayı
hiçbir şekilde kabul etmemişti.

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

TEŞKİLAT-) MA(SUSA’N)N ROLÜ

1919- tarihlerinde kurulan birkaç askerî mahkeme, Teşkilat-ı Mahsusa adlı


birimin yıkıcı rol“ne atıfta bulunmuştur. Ermeni davasının pek çok destekçisi bu
suçlamayı kabul etmektedir. Dadriyan, bu birimin “yelerini, İttihat ve Terakki
Cemiyeti nin Ermenileri imha etme planlarını gerçekleştirmek için kullandıkları
başlıca araç olarak tanımlamıştır. Dadriyan, Görevleri T“rkiye nin iç bölgelerindeki
sapa alanlara konuşlanmak ve sınır dışı edilen Ermeni konvoyları yok etmekti.
Teşkilat-ı Mahsusa nın temel görevi Ermeni soykırımının uygulanmasıdır. diye
yazıyor.
1903- tarihlerinde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa, ismini ancak 1913 te aldı.
Enver Paşa nın direktifi ve yetenekli pek çok yetkilinin komutası altında söz
konusu teşkilat, özel bir tim gibi görev yaptı. Teşkilatla ilgili tek akademik
araştırmanın yazarı Philip Stoddart, birimi Hem Arap ayrılıkçılığı hem de Batı
emperyalizmi ile m“cadele eden önemli, birlik yanlısı bir araç olarak tanımlıyor.
Zirvede olduğu dönemde, örg“te kayıtlı bin “ye bulunuyordu. Birinci D“nya
Savaşı sırasında Osmanlı komutası bu birimi, Kafkaslar, Mısır ve
Mezopotamya daki özel askerî harekâtlarda kullandı. Rejim, örg“t“ aynı zamanda,
harici d“şmanlar ile muhtemel işbirliğini yok etmek için de kullandı. Ancak 5
Stoddart a göre bu eylem, öncelikle Suriye ve L“bnan daki yerli milliyetçileri hedef
alıyordu. Ona göre, Teşkilat-ı Mahsusa, Ermenilerin sınır dışı edilmesinde herhangi
bir rol oynamadı.
Ancak, askerî mahkemenin iddianamesi, Teşkilat-ı Mahsusa yı Ermenilere karşı
suç içeren operasyonlar ve eylemler gerçekleştirmekle suçluyordu. Dadriyan a
göre, İttihatçı liderler, yurt içindeki cephelerde özellikle Ermenilere karşı
kullanmak “zere eşkiya birliklerini yeniden konuşlandırdılar. Ermeni n“fusunun
yoğun olduğu b“y“k kent, kasaba ve köylere yönelik kapsamlı bir akınla, Teşkilat-ı
Mahsusa birimleri, İttihat ın imha projesini gerçekleştirmeye koyuldu.
Dadriyan, T“rk ve aynı zamanda Alman sivil ve askerî kaynakların, Teşkilat-ı
Mahsusa nın öl“m timlerinde mahkûmların istihdamı da dâhil bu bilgiyi
doğruladıklarını söyleyerek devam ediyor. Ancak Dadriyan ın atıfları, iddialarını
her zaman kanıtlamıyor. Osmanlı h“k“meti Birinci D“nya Savaşı sırasında askerlik
hizmeti için adam ihtiyacını karşılamak “zere h“k“ml“leri serbest bırakmış olsa
da, Teşkilat-ı Mahsusa nın çok sayıda mahkum ile katliamlarda önemli bir rol
oynadığına dair mahkeme iddianamesinin ötesinde bir kanıt bulunmamaktadır.
Mahkûmların varlığı da anormal bir durum değildir. Savaş zamanlarında askerî
hizmetlerde mahkûmların kullanılmasının ABD ve İngiliz ordularında da örnekleri
mevcuttur.
Teşkilat-ı Mahsusa ile ilgili katliam iddialarının belgelerde doğrudan dayanağı
yoktur ancak bu iddialar, ancak bu belgeleri okuduğunu belirtenlerin kuşkulu

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

varsamyımlarına dayanmaktadır. Dadriyan, orijinal kaynakların imkân


vermeyeceği varsayımlarda bulunan önde gelen akademisyenler arasındadır.
Teşkilat-ı Mahsusa ve Ermeni katliamları arasında bir bağlantı kurmaktadır ancak
ş“pheli belgeyi yazan Alman yetkili Stange, bu belgede Teşkilat-ı Mahsusa dan hiç
atıfta bulunmamış, sadece ayak takımı ndan bahsetmiştir. Ayrıca Stange nin,
Dadriyan ın ileri s“rd“ğ“ gibi Teşkilat-ı Mahsusa da bir rol“ olduğuna ilişkin
herhangi bir bulgu yoktur. Osmanlı ve Alman gizli servisleri arasındaki gerilim
açısından bakıldığında bu olasılık dışı bir atama olurdu. Stange ı çoğunluğu
Ruslarla savaşmaya gön“ll“ - bin d“zensiz G“rc“ n“n oluşturduğu bir
m“frezenin komutanı olarak tanımlayan Alman Dışişleri Bakanlığı dosyalarının
doğruluğu çok daha olasıdır. Başka bir Alman yetkilinin Stange ın m“frezesinde
Ermenilerin olduğundan bahsetmesi de, hiç ş“phe yok ki tuhaf bir gerçektir. Sınır
dışı edilen Ermenilerin kim tarafından öld“r“ld“ğ“ sorusunun kesin cevabını
bulmak zordur. Teşkilat-ı Mahsusa yı suçlamak siyasî açıdan en elverişli çöz“m
olsa da, faillerin K“rt aşiret “yeleri ve yozlaşmış polisler olması ihtimâli daha
y“ksektir.
Dadriyan, önde gelen bir Teşkilat-ı Mahsusa yetkilisi olan Eşref Kuşçubaşı ile ilgili
bir kaynakla ilgili olarak da benzer k“stahlıklarda bulunmuştur. Birinci D“nya
Savaşı nın patlak vermesi sırasında Eşref Kuşçubaşı, Arabistan, Sina yarımadası ve
Kuzey Afrika daki Teşkilat-ı Mahsusa operasyonlarını yönetiyordu. yılının 6
başında Yemen deki görevi sırasında ele geçirilen Kuşçubaşı, İngiliz ordusu
tarafından ye kadar kaldığı Malta adasına gönderildi. İngiliz yetkililer
Kuşçubaşı nı sorguladılar ancak o, Ermeni katliamlarında herhangi bir katkısı
olduğunu reddetti. te yaşında öld“. Dadriyan, Kuşçubaşı nın, T“rk yazar
Cemal Kutay ile bir m“lakatında, katliamlarda yer aldığını doğruladığını iddia
ediyor. Ancak daha derin bir araştırma, Kuşçubaşı nın bu t“r bir itirafta
bulunmadığını ortaya çıkarmıştır.
İddia daha çok eksik ifadeler ve kusurlu anlatımlara dayanılarak oluşturulmuştur.
Keza, aksi yöndeki iddialara rağmen, daki askerî mahkemedeki iddianame
Teşkilat-ı Mahsusa yı Ermeni soykırımı ile bağlantılandırırken, ne mahkeme
tutanakları ne de kararı bu iddiayı desteklemektedir. Dahası davalılar örg“t“n
rol“n“, Rus sınırı ötesindeki gizli görevler olarak tanımlamaktadır. Osmanlı askerî
arşivlerinde araştırma yapan çok az sayıdaki Batılı bilim adamından biri olan
Gwynne Dyer, Teşkilat-ı Mahsusa nın Ermeni katliamlarının suç ortağı olduğuna
dair iddiayı dedikodu olarak nitelendiriyor. T“rk Genelkurmayı na ait arşivlerde
Teşkilat-ı Mahsusa ya gönderilmiş şifreli telgraflar olduğu söyleniyor ancak bu
belgeler, akademik bir araştırmanın konusu olmamıştır. Yeni belgeler ortaya
çıkana kadar, Teşkilat-ı Mahsusa ve Ermeni katliamları arasındaki bağlantı, teyit
edilmemiş bir iddiadan başka bir şey değildir.

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

NAİM BEY’İN AN)LAR)

Ermeni soykırımı suçlamalarının dayandığı “ç“nc“ kaynak, Aram Andonyan


tarafından d“nyaya yayılan Naim Bey in Hatıratı adlı belgedir. Aram Andonyan,
1914 teki seferberlik sırasında askerî sans“r memuru olarak görev yapan bir
Ermeni ydi. Nisan 1915 te tutuklanmasının ve İstanbul dan sınır dışı edilmesinin
ardından, geçici oturma izni aldığı Halep e gitti. Ekim 1918 de kentin İngilizler
tarafından kurtarılmasından sonra Andonyan, hayatta kalan Ermeni kadın, erkek
ve çocukların ifadelerini topladı. Bu arada Halep te çalışan T“rk yetkili Naim Bey
ile de temas kurdu. Naim Bey, Andonyan a, çok sayıda resmî belgeyi, telgrafı ve
kararları da kapsayan anılarını verdi. Andonyan bu anıları Ermenice ye terc“me
etti ve bunlar Ermenice, Fransızca ve İngilizce olarak yayımlandı.
Naim Bey in anılarından t“reyen belgeler, soykırım iddiasını desteklemek için ileri
s“r“len en mahkûm edici delillerdir. En suçlayıcı olanlarsa, dönemin içişleri
bakanının telgraflarıdır. Eğer gerçek iseler, Talat Paşa nın t“m T“rk Ermenilerin
öld“r“lmesi emri verdiğine dair kanıt oluşturmaktadır.
Talat Paşa nın mutlak acımasızlığı anılarda s“rekli tekrar edilmektedir ancak bu,
pek çok Ermeni nin Talat Paşa hakkındaki gör“şlerinden b“y“k bir farklılık
göstermektedir. Örneğin Aralık te İngiliz B“y“kelçiliği yetkilisi Louis
7
Mallet, Ermenilerin Talat Paşa ya g“vendiklerini, ancak her zaman böyle bir içişleri
bakanı ile karşı karşıya kalmamaktan korktuklarını bildirmiştir. Benzer bir şekilde
Alman diplomat Liparit, Talat ı, son altı yılda T“rk-Ermeni dostluğunun samimi
bir yandaşı olma itibarını kazanan bir kişi olarak nitelendirmiştir. Talat Paşa köt“
niyetli bir şeytana dön“şm“ş olabilir ama çağdaşlarının d“ş“nceleri bu
nitelendirmeyi desteklememektedir.
Naim Bey in anılarında yer alan belgelerin gerçekliğine dair çok fazla kuşku
mevcuttur. Bazı Ermeni akademisyenler, 1921 de Talat Paşa ya suikast d“zenleyen
Soghomon Tehlirian ın duruşması sırasında Talat Paşa nın beş telgrafının
gerçekliğinin bir Alman mahkemesi tarafından doğrulandığını ileri s“rmektedir.
Ancak duruşmanın stenografik kayıtları, savunma avukatının, telgrafların
gerçekliği doğrulanamadan, beş telgrafı kanıt olarak sunma önerisini geri çektiğini
göstermektedir.
Belgelerin gerçekliği ile ilgili detaylı bir inceleme gerçekleştiren iki T“rk yazar
Şinasi Orel ve S“reyya Yuca, Ermenilerin, bir g“n belgelerin sahte olduğunun
ortaya çıkmasından kaçınmak için kasıtlı olarak belgelerin orijinallerini yok etmiş
olabileceklerini ileri s“rm“şlerdir. İki yazar, dönemin orijinal T“rk belgeleriyle söz
konusu belgeler arasında farklılıklar bulunmasının, ikincilerin sahte olduğuna
işaret ettiğine ve ayrıca resmî kayıtlarda Naim Bey in bulunmamasının da varlığı
ile ilgili ş“phe yarattığına dikkat çekmektedir.

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013
Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış

Anılar de yayımlandığında, Ermeni eylemciler, yazarı köt“l“klerini


d“zeltmeye çalışan d“r“st bir kişi olarak tanımlarken, de Andonyan
tarafından d“zenlenen baskıda yazarın, alkolik ve kumarbaz olduğu ve belgelerin
para karşılığında alındığı ortaya çıkmaktadır. Andonyan, onunla ilgili gerçekleri
ortaya çıkarmanın bir anlamı olmadığını yazar. Tam tersine anıların etkisine zarar
verecektir ç“nk“ hiç kimse, para kazanmak için belgeleri uydurmuş olan bir alkolik
ve kumarbazın söz“ne inanmaz. Naim Bey in anılarındaki belgeler, Jön T“rkleri ve
T“rkleri acımasız ve köt“ kişiler olarak resmetmektedir. Bu materyaller, ABD ve
Batı Avrupa daki kamuoyunu etkileyecek ve Paris Barış Konferansı nda lobi
faaliyetlerinde bulunan Ermenilerin bağımsızlık isteklerine destek oluşturacaktı.
Bu nedenle Ermeni Ulusal Birliği belgeleri aldı. Telgraflar Londra ya gönderilen
rapora ve Malta mahkûmlarının dosyalarına dâhil edildi ancak İngiliz h“k“meti
tarafından hiç kullanılmadı. Bu belge de, o dönemdeki pek çok sahte belgeden biri
olarak addedildi.
T“rk yazarlar bu belgelerin sahte olduğu iddialarında yalnız değiller. Hollandalı
tarihçi Erik Z“rcher, Andonyan dan ortaya çıkan Naim Bey belgelerinin sahte
olduğunun kanıtlandığını yazdı. İngiliz tarihçi Andrew Mango da bu gör“ş“
paylaşıyor. Lobicilerin ve politikacıların soykırım iddialarını, pek çok tarihçi ve
akademisyenin en köt“ ihtimalle sahte, en iyi ihtimalle doğrulanamaz ve sorunlu
olarak görd“kleri belgelere dayandırmaya çalışmaları da ironiktir. 8

SONUÇ

Birinci D“nya Savaşı sırasındaki öl“mleri soykırım olarak nitelendiren Ermeni


iddialarına temel oluşturan bu “ç dayanak da, Jön T“rk rejiminin öl“mleri kasten
planladığı yön“ndeki suçlamaları kanıtlamakta başarısız kalıyor. Önceden planlı
bir yok etme politikasına işaret eden diğer dayanaklar da daha ileri gidemiyor.
Neredeyse bir y“z yıl önce Osmanlı İmparatorluğu nda gerçekleşen olaylara
soykırım etiketinin yapıştırılıp yapıştırılamayacağı, pek çok tarihçi için k“ç“k bir
sonuç olabilir ancak tartışmalı bir siyasi olay olmaya devam etmektedir. Hem
Ermeni partizanlar hem de T“rk milliyetçiler iddialarına kör“ kör“ne bağlanmış ve
karmaşık bir tarihi olayı basitleştirmişlerdir. Siyasî çıkarlar fazla olduğundan, her
iki taraf da muhalifleri susturmuştur. T“rk liderler diplomatik baskı ve tehditler
yöneltmiş, Ermeni h“k“meti soykırımı tanımayanları T“rk h“k“metini
yatıştırmaya çalışmakla suçlamıştır. Bazı T“rk ve Ermeni tarihçiler son dönemde,
sağırlar diyaloğundan vazgeçilip bilimsel temelli tarihî araştırmalara
odaklanılmasının zamanının geldiğini öne s“rd“ler. Tarihi, siyasî çıkarları için
saptıran milliyetçilerden kurtarmanın m“mk“n olup olmadığını zaman gösterecek.

T“rk Akademisi Dış Politika Araştırmaları Merkezi


Makale No. 1 // Nisan 2013

You might also like