Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 66

ESKİŞEHİR

OSMANGAZİ
ÜNİVERİSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER
ENSTİTÜSÜ
TURİZM REHBERLİĞİ ANABİLİM DALI

CEMRE AKMAN
514720220086

MINUS AEGEUS
TURU
(KÜÇÜK EGE
TURU)

SEYAHAT
ACENTACILIĞI,
TUR
PLANLAMASI
VE YÖNETİMİ
Prof. Dr. Rahman TEMİZKAN
İÇİNDEKİLER

1. BÖLÜM : TUR ANALİZİ __________________________________________________________ 3 -


12
1 . 1 . Acentaya Dair
1 . 2 . Turun Üretim Aşaması
1 . 3 . Pazar Araştırması & Müşteri Analizi
1 . 3 . 1 . Detaylı Müşteri Analizi : Avrupa Birliği
1 . 3 . 2 . Detaylı Destinasyon Analizi : Ege Bölgesi

2. BÖLÜM : TUR PROGRAMI ______________________________________________________ 13 -


19
2 . 1 . Yönelim Kalıbı
2 . 2 . Tur Programı : 1. Gün
2 . 3 . Tur Programı : 2. Gün
2 . 4 . Tur Programı : 3. Gün
2 . 5 . Tur Programı : 4. Gün
2 . 5 . Tur Programı : 5. Gün
2 . 7 . Tur Programı : 6. Gün

3. BÖLÜM : MALİYET RAPORU ____________________________________________________ 20 -


25
3 . 1 . Ulaşım Maliyeti
3 . 2 . Konaklama Maliyeti
3 . 3 . Yiyecek & İçecek Maliyeti
3 . 4 . Müze & Örenyerleri Giriş Maliyeti
3 . 5 . Diğer Giderler
3 . 6 . Genel Gideler
3 . 7 . Turun Final Maliyet Hesapları

4. BÖLÜM : VİZİTLER _____________________________________________________________ 25


– 51

2
KAYNAKÇA ________________________________________________________________________ 52

3
Büyük
E ge’de
küçük
bir
4.
tur…

AKMA
NATO
LIA
farkıyla

MİNUS AEGEUS TURU


1 . BÖLÜM : TUR ANALİZİ

1 . 1 . Acentaya Dair
AKMANATOLIA, incoming ve ingoing turlar düzenleyen A
grubu bir seyahat acentasıdır. Anadolu topraklarının kadim birikimi
konusunda önce kendi ülke vatandaşlarında sonra da yabancı
vatandaşlarda farkındalık oluşturma amacıyla kurulmuş olan acenta
İzmir’de faaliyet göstermektedir. Anadolu’nun her noktasına turlar
düzenleyen acenta, hedef kitle olarak ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri
vatandaşlarını hedef almaktadır.
1 . 2 . Turun Üretim Aşaması
Antik Ege Bölgesi’nin küçük(minus) çaptaki bir turunun
planlandığı bu turda, özellikle müşteri kitlesinin beklentisini fazlasıyla
doyurabilecek ve aktif bir kültür deneyimi yaşatacak tarzda bir
organizasyon planlaması yapılmıştır. Bu bağlamda, tercih edilen
konaklama işletmeleri yöresel tarihi binalar olurken, yemek yenen
alanlar da yine yöreye özgü yemeklerin tüketildiği restoranlar olmuştur.
Tüm bunları baz alarak yapılan organizasyonda, turistlere konsept bir
deneyimi en beğenecekleri şekilde sunup, elde edilecek memnuniyetle
3
sağlanacak ticari devamlılık ve kültür bilinci farkındalığı
amaçlanmıştır.En başta, çok fazla ilgi çeken antik kentler tur
programına dahil edilmişken, büyük potansiyelli olup tanıtıma ihtiyaç
duyan kentler de programa eklenerek hibrit bir rota oluşturulmuştur.
Tur 6 günlük olup, 5 gece konaklamalıdır.

5
1 . 3 . Pazar Araştırması & Müşteri Analizi
Hedef
pazarı oluşturan
kitle ağırlık olarak
Avrupa Birliği
vatandaşlarıdır.
Bu doğrultuda
yapılan
incelemelerde,
2018, 2019 ve
pandeminin
ortaya çıktığı
2020 yılı baz
alınmıştır. 2018
yılındaki verilere
bakıldığında
15.738.020 kişi,
2019’dakilere
bakıldığında
18.379.653 ve
pandeminin
başladığı 2020
yılına
bakıldığında tabii bir şekilde 4.933.145 Avrupalı turist ülkemizi ziyaret
etmiştir. Bu 3 yıl arasında, rakamların en yüksek olduğu 2019 yılında,
ülkeye giren toplam turist sayısının yaklaşık 40 milyon olduğu ve
bunların da yaklaşık 20 milyonunun Avrupalı olduğu göz önüne
alındığında, ne kadar mühim bir kitlenin hedef alındığı görülmüştür.
Özellikle kurun yükseldiği güncel süreçte, Avrupa Birliği üyesi
ülkelerden gelen turistler ülkemize alım gücü yüksek bir şekilde
gelmektedir. Bunun yanı sıra zaten hali hazırda Anadolu’nun çok
katmanlı yapsına hayranlık duyan turistler, bu medeniyetler beşiğinin
havasını solumak, tarihi alanlarını tecrübe etmek için her daim hevesli
bir kitledir. Dolayısıyla, kültürel turizmi bağlamında yapacağımız
Minus Aegeus Turu, detaylı bir ilgi görmeye gebedir.
Daha önceleri, ülkemizin bazında ağırlıklı olarak üçüncü yaş
turizminin yaş grubu aralığına giren bu turizm, Dolar ve Euro kurunun

4
Türk Lirası karşısında değer kazanması sonucunda genç ve orta yaşlı
kitlenin alım gücünün de yükselmesine ve bu tura katılabilmesi için
imkan kazanmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda Minus Aegeus
Turu’nun hedef kitlesinin yaş aralığı 18-65 arası olarak düşünülebilir.
Gelecek Avrupa Birliği vatandaşlarının bir kısmı, öğrenci, çalışan genç
ve orta yaşlı kitli ve emekli bireylerdir.
Tur planlanırken, sektördeki avantajların herkes için avantaj,
dezavantajların da herkes için dezavantaj olduğu düşünülerek bir
ekonomik planlama yapılmıştır. Zira rekabetçi bir piyasa durumunun
olduğu ortamda, verilecek tur fiyatı, kazanılacak turist için oldukça
büyük bir kriterdir.
1 . 3 . 1. Detaylı Müşteri Analizi : Avrupa Birliği

1 . 3 . 1 . 1 . Genel Bilgiler
Kıta : Avrupa
Tür : Siyasi & Ekonomik Birlik
Kuruluş Tarihi : 1 Kasım 1993
Yönetim Merkezi : Brüksel
Nüfus(2021, tahmini) : 447,007,596
Yüzölçümü : 4.233.262 km2 (%3,8 su)
En Büyük Şehir : Paris
Üye Ülkeler : Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekya,
Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya,
Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz,
Romanya, Slovakya, Slovenya, Yunanistan
Resmi Alfabeler : Yunan, Latin ve Kiril Alfabeleri
Resmi Diller : Almanca, Bulgarca, Çekce, Danca, Estonca,
Felemenkçe, Fince, Fransızca, Hırvatça, İngilizce, İrlandaca,
İspanyolca, İsveçce, İtalyanca, Lehce, Letonca, Litvanca, Macarca,
Maltaca, Portekizce, Rumence, Slovakça, Slovence, Yunanca

Para Birimi : Euro (EUR - €)

Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla (Nominal), (2022) : 17,9 Trilyon

1 . 3 . 1 . 2 . Coğrafi Koşulları & İklimi

7
Avrupa Birliği toprakları olarak tanımlanabilecek alan, genel
bir tanımlamayla, Batı ve Orta Avrupa'nın büyük bir bölümünü
ve Doğu Avrupa'nın belli bir kısmını ve diğer bir yandan da bazı üye
ülkelerin denizaşırı katılımlarını kaplar. Buna göre Avrupa Birliği'nin
toplam yüzölçümü 4.233.262 kilometrekare olarak saptanmıştır. Birlik
topraklarının ulaştığı net sınırları çizmek gerekirse,
kuzeydoğuda Finlandiya'dan kuzeybatıda İrlanda'ya,
güneydoğuda Kıbrıs Cumhuriyeti'nden kuzeydoğuda İber
Yarımadası'na kadar uzanan bir coğrafya tarifleyebiliriz. Birliği yek bir
ülke gibi kabul edersek, dünyanın 7. en büyük toprak parçası olduğu
düşünülmektedir. Bununla birlikte Avrupa Birliği, Avrupa kıtasının
büyük bölümünü kaplıyor olsa da Avrupa kıtasında yer alan birçok
ülkenin birliğe dahil olmadığını belirtmek gerekirdir. Avrupa Birliği
kıyılarının toplam uzunluğu yaklaşık 66 bin kilometre olarak
hesaplanmış olup, bu kıyıların, Akdeniz, Atlas
Okyanusu, Karadeniz, Baltık Denizi ve Adriyatik Denizi boyunca
uzandığı söylenebilir. Avrupa Birliği coğrafyasının en yüksek
dağları Alpler, Karpat Dağları, Balkan Dağları, İskandinav Dağları ve
en yüksek dağ olan Mont Blanc'tır.

Şu kesin olarak söylenebilir ki bazı ülkeler kıta Avrupa’da


bulunmasa bile, hatta deniz aşırı olsalar da bu birliğin parçasıdır.
Denizaşırı ülke toprakların toprakları da temel alındığında ortaya geniş
bir iklimsel yelpaze çıkar. Zira, burada kutup ikliminden, karasal
iklime, Akdeniz ikliminden, okyanusal iklime kadar bir aralık
sayabiliriz. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin iklimini tek bir başlık
altında toplamak doğru olmaz.

1 . 3 . 1 . 3 . Tarım & Balıkçılık

Avrupa'nın en gelişmiş iş kolu tarımdır. Avrupa'daki tarım


işkoluna, çiftçilere ürünleri için dip fiyat sağlayan ve ürünleri için
rekabet gücünü sağlayan ihracatlarını destekleyen Ortak Tarım
Politikası (CAP, Common Agricultural Policy)önemli bir fonksiyona
sahiptir. Ancak Ortak Tarım Politikası da tartışmalıdır, çünkü bunun
neden olduğu aşırı üretim sebebiyle AB bütçesinin %40'ının harcandığı
saptanmıştır.

8
Ortak Balıkçılık Politikası, çevreyi aşırı avlanmaya karşı
korumak için geniş bir kurallar sistemi -ki bunları genellikle kotalar
olarak tanımlayabiliriz- ile çevrilidir. Balıkçılara da tarımda olduğu
gibi sağlanan destekler ve fiyat garantisi söz konusudur. Tüm
tartışmalara rağmen bu iki sektörün Avrupa Birliği ekonomisinde aslan
payına sahip olduğu resmi olarak açıktır.

1 . 3 . 1 . 4 . Üretim

Avrupa, Dünya’daki sanayi sektörü konusunda önemli bir


üretim işkoluna sahiptir. Bununla birlikte, daha yüksek ücret seviyeleri
ve dolayısıyla üretim maliyetleri nedeniyle, Avrupa’da emeğin yoğun
olduğu imalat işkollarında sanayileşme ve dış kaynak kullanımından
muzdariplik durumu söz konusudur. Bu durum da aslında, üretimin
daha az önem arz ettiği ve işlerin daha ucuz işgücü bedeli olan
bölgelere kaydığı anlamına gelir. Bu yerleri Orta ve Doğu Avrupa,
bilhassa da Çin olarak belirtebiliriz. Fortune Global 500'e(Fortune
dergisinin gelir bazında oluşturduğu yıllık liste) göre, Dünya’daki ilk
500 şirketin 195'i Avrupa'da yerleşiktir ki bu da yukarıda bahsedilen
verilerin sonucu olan bir şeydir. Avrupa endüstrisindeki ana ürünler
bisiklet, demiryolu taşıtları, makineler, deniz taşıtları, havacılık taşıt ve
ekipmanları, gıda, kimya ve ilaç ürünleri, yazılım ve elektronik ürünleri
olarak bilinmektedir.

1 . 3 . 1 . 5 . Yatırım & Bankacılık

Avrupa’nın diğer bir gelişmiş işkolu finanstır. Birçok Avrupa


kenti, önemli finans merkezleridir. Bunların en başında Londra
söylenebilir. Euro bölgesinde döviz kuru dalgalanmaları, görünüşe
göre artık söz konusu değildir. Orta ve Doğu Avrupa'daki finans
işkoluna, bölgedeki ekonomik büyüme, Avrupa Bölgesel Kalkınma
Fonu ve Orta ve Doğu Avrupa hükûmetlerinin yüksek standartlara
ulaşma taahhüdü öneli ölçüde yarar sağlamaktadır.

Tüm bunları hesaba katıp eldeki veriler doğrultusunda


söyleyebiliriz ki, Avrupa bankaları dünyanın en büyük ve en kârlıları
bankaları arasındadır. En bilinen örneklerden bazıları, Barclays, BNP
Paribas, Crédit Agricole, Société Générale, Royal Bank of

9
Scotland, Deutsche Bank, UBS, HSBC, Grupo
Santander, BBVA, HBOS, UniCredit sayılabilir.

1 . 3 . 1 . 6 . Taşımacılık

Avrupa'da taşımacılıktan söz ettiğimizde, bu 700 milyondan


fazla kişi ve ilişkili yükün hareket ihtiyaçlarına tekabül eder.
Avrupa'nın siyasi coğrafyası kıtayı 50'den fazla devlet ya da bölgeye
ayırdığı için, aslında sanayi devriminden bugüne insanların artan
hareketiyle de birlikte, Avrupa ülkeleri arasında ulaşım ağlarının
geliştirilmesi konusunda yüksek seviyede bir kitlesel çabaya yol
açmıştır. Dolayısıyla gerek demiryolu taşımacılığını gerek havayolu
taşımacılığını Avrupa’nın diğer mühim ekonomi araçlarından saymak
yanlış olmaz.

1 . 3 . 2 . Destinasyon Analizi : Ege Bölgesi

1 . 3 . 2 . 1 . Genel Bilgiler

Nüfus(2021) : 10.477.153

Yüzölçümü : 90.251 km²

Şehirleri : Afyonkarahisar, Aydın, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa,


Muğla, Uşak

1 . 3 . 2 . 2 . Tarihi

Hellenler Ege sözcüğünün kökenlerini birkaç mitolojik öykü


üzerinden açıklamaktaydı. Fakat bu mitoslardan en bilineni, Atina’nın
büyük kahramanı Theseus’un babası Aigaios (Aigeus) ‘un başrolde
olduğudur: Theseus, Girit’deki labirentte bulunan boğa başlı
Minotauros canavarını öldürmek için yola çıkar. Babasına, canavarı
öldürdüğünde gemisine beyaz yelken çekerek döneceğini belirtmiştir.
Fakat canavarı öldürdürmesinin akabinde, babasına verdiği sözü
unutarak, kara yelkenle döner. Babası Aigaios, kara yelkenleri görünce
oğlunun öldüğünü düşünür ve kedere kapılıp denize atlayarak yaşamına
son verir. Bundan böyle de Aigaios’un boğulduğu denize onun adı
verilerek Aigaios Pontos / Aigaion Peîagos telaffuz dedilmeye başlanır
10
Ege Denizi.

1 . 3 . 2 . 3 . Ege Dünyası Sınırları

Ege Dünyası ifadesini kullandığımızda, kabaca Ege Denizi’ne


kıyısı olan bölgeleri kapsayan coğrafi bölge anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla Yunanistan, Makedonya, Trakya ve Batı Anadolu
bögelerinin Ege Dünyası’nın kapsamı içinde olduğu rahatlıkla
söylenebilir. Zaten Ege Denizinin sınırlarını da büyük ölçüde bu ülkeler
belirlemektedir: kuzeyde Makedonya ve Trakya, batıda Yunanistan,
doğuda Batı Anadolu kıyıları, güneyde ise Girit Adası bulunur. Ancak
şunu da net olarak belirtmek gerekir ki, Antik Yunan dünyasının
sınırları, Ege havzasının sınırlarının çok ötesine uzanmaktadır.
Özellikle Göçler ve kolonilerle Anadolu’nun batı, kuzey ve güney
kıyıları, Güney İtalya ve Sicilya, Güney Fransa ve İspanya kıyıları,
Kuzey Afrika da Eski Yunan dünyasının bu etki alanının içinde
kalmıştır. Hatta Büyük İskender’in Doğu’ya yaptığı büyük sefer,
Yunan etkisinin Hindistan’a kadar varmasına neden olmuştur.

1 . 3 . 2 . 4 . Tarih Öncesinde Ege

Aslında Eski Yunanlar, Ege Bölgesinin kendilerinden önceki


sakinleri konusunda pek de fazla bir şey bilmiyorlardı, antik
kaynaklardan öğrendiklerimize göre. Homeros, Thukydides ve
Herodotos bölgenin en eski halkları olarak “Pelasglar”, “Karlar" ve
“Lelegler”in adlarını zikretmektedirler. Fakat bu halklardan günümüze
- adları dışında neredeyse hiçbir şey kalmamıştır. Yapılan kazı ve
araştırmalar Ege Bölgesinde yerleşimin, Paleolitik Çağ’a kadar
uzandığını kanıtlamıştır. Bu dönemde yerleşim yerleri olarak
mağaraların ya da kaya sığınaklarının kullanıldığının biliyoruz. Öyle ki
bugün ege bölgesinde bu mağara ve sığınakların çeşitli örneklerini
görmekteyiz. Bu dönemi, tarımsal üretime geçilmesi ve hayvanların
evcilleştirilmesi gibi yerleşik düzene ait ana özelliklerin ortaya çıktığı
Neolitik Çağ ve ardından da Mezolitik Çağ izlemişti. Bu bağlamda,
Ege’nin köklü bir tarihe sahip olduğunu söylememiz hata olmaz.

11
1 . 3 . 2 . 5 . Ege Bölgesi Coğrafyası

Ege dünyasından biraz daha sıyrılıp, daha spesifik ve aslında


turumuzun da gerçekleşeceği, Anadolu’nun batısında bulunan Ege
bölgesine odaklanalım. Bölgenin sınırları kuzeyde Kaz Dağları, Simav
Dağları, Madra Dağı ve Dominiç Dağı, güneyde Karakuş
Dağı ve Göreli Dağı, güneydoğuda Emir Dağları ve Türkmen Dağları,
batıda Bababurun'dan başlayarak bütün Edremit Körfezi, İzmir ve
Aydın illerinin tüm kıyı şeritleri ve Muğla'da, Köyceğiz hariç olmak
üzere, kuzeyden güneye Köyceğiz kıyılarına kadar olarak
tanımlanabilir.

1 . 3 . 2 . 6 . Nüfus ve Toplumsal Yapı

Şu kesin olarak söylenebilir ki şehirleşmenin en yoğun


yaşandığı bölgelerden biri Ege Bölgesidir. Bundaki majör sebeplerden
biri Ege Bölgesi kentlerinin, çoğunlukla ana ulaşım hatlarının geçtiği
akslarda ve verimli ovaların çevresinde yer almasıdır. Elbette,
körfezlerin kenarında kentlere sahip olması da diğer önemli bir
nedendir. Kırsal alanlar, genel olarak ovalardaki bereketli akarsu
kenarlarında ve vadi içlerinde yoğunlaşmıştır.

Verilere göre Türkiye nüfusunun 1/8 kadarı Ege Bölgesi'nde


yaşamaktadır. Bu nüfusun da yarıdan biraz fazlası (%62,2)
kentlerdedir. Ege Bölgesi Türkiye standartlarının üstünde bir nüfus
yoğunluğuna sahiptir. Öyle ki nüfus yoğunluğu bakımından Marmara
Bölgesi'nden sonra ikinci sırada bulunur.

Nüfus bakımından Ege Bölgesi’ndeki illeri sırasıyla şöyle


yazabiliriz : İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Muğla, Afyonkarahisar,
Kütahya, Uşak

1 . 3 . 2 . 7 . Ekonomi & Yerleşim

- Tarım

Ege Bölgesi’nde tarımla ilgilenen büyük bir nüfus vardır.


Bunun sebebi bölgenin verimli topraklarının yanı sıra ulaşım
imkânlarının elverişliliğidir. Bölgede genel olarak Akdeniz iklimi

12
yaygın olduğu için, buna uygun bazı bitkiler (zeytin, üzüm vb.) tarım
üretiminde hatırı sayılır bir yere sahiptir. Ege’nin batısından doğusuna
doğru kat edildikçe ise tarımın niteliği başkalaşır. Bu bağlamda tahıl
ekiminin artış ve hayvancılığın yoğunlaştığı görülür. Tahıl ekiminde
buğday ilk sıraya konabilir. Arpa ve mısır ise diğer önemli tahıllardır.
Mısır ekimi de egede yaygın olan diğer bir tarım türüdür. Pirinç
ekimine ovalarda az miktarda yer verilir. Ege Bölgesi’nde yaş ve kuru
sebze üretimi de önem arz eder. İklim koşullarının uygunluğundan
dolayı, turfanda sebze (domates, fasulye vb.) yetiştirilerek diğer
bölgelere yollanır. Soğan ve patates ekimi de yaygındır; baklagillerden
nohut çokça ekilir. Kavun ve karpuz üretimi de yaygın biçimde
yapılmaktadır.

Diğer bir yandan, bölgede sanayi sektörü için yetiştirilen


bitkiler de söz konusudur. Bunlar, tütün, pamuk, susam, keten ve
şekerpancarı başı çekenlerdir. Bölgenin kuzeyinde, Edremit Körfezi
kıyıları yağ zeytini üretimi bakımından önemlidir. Üzüm bağlarına da
neredeyse bölgenin her yerinde rastlanır. Türkiye'deki incir ağaçlarının
yaklaşık olarak %81’i Ege Bölgesi’ndedir ki bu çok iddialı bir
rakamdır. Turunçgiller bölgenin özellikle güney kesiminde yoğunlukta
yetişir. Bunların arasında mandalina, portakal, limon ve turunç vardır.

- Hayvancılık

Ege bölgesinde hayvancılık çok yüksek seviyelerde


gelişmemiştir. Hatta günümüzde, otlakların daralması sebebiyle,
hayvan sayısında azalma bile gözlenmektedir. Kıyı kesimde çoğunlukla
kıl keçisi, tiftik keçisi ve koyun, iç kesimler ilerlendikçe ise sığır ve
manda besiciliği görülür. Aynı zamanda Ege Bölgesi'nde kümes
hayvancılığı ve arıcılık da diğer önemli bir uğraştır.

- Sanayi

Ege Bölgesi’nin sanayi bakımından Marmara Bölgesi'nden


hemen sonra geldiğini söylemek yanlış olmaz. Bölgenin bölümleri
arasında gelişmişlik ya da sanayileşme bakımından majör farklılıklar
vardır. Bölgenin en büyük ve gelişmiş kenti olarak İzmir’i
söyleyebiliriz. İzmir sanayi sektörü, fuar sektörü ve ihracat limanı
olmasıyla bölgenin sadece bölgenin değil Türkiye’nin de çok önemli

13
bir kentidir. İzmir'de Aliağa Petrol Rafinerisi de bulunmaktadır. Ege
bölgesinin sektörel detaylarından örnekler sunmak gerekirse, İzmir'de
otomotiv, madeni eşya, kimya, seramik, dokuma, çimento, sigara ve
zeytinyağı, Edremit ve Ayvalık'ta zeytinyağı, Aydın tarım, Manisa
sanayi ve tarım, Denizli ve Uşak'ta dokuma, Uşak'ta şeker, seramik,
kümes hayvancılığı, altın madenciliği ve deri Afyon Karahisar'da
şeker , çimento ve mermer, Uşak, Gördes, Kula, Demirci ve Simav'da
halıcılık sektörleri, Aydın da incir işleme fabrikaları vardır. Ege
Bölgesi sanayisi genel olarak bu başlıklar altında açıklanabilir.

1 . 3 . 2 . 8 . Ulaşım

- Kara Yolu Ulaşımı

Ege bölgesinde karayolu ulaşım ağları oldukça gelişmiştir.


Başlıca ulaşım
merkezleri: İzmir, Afyonkarahisar, Manisa ve Denizli önemli kavşak
noktaları üzerindedir. Bu durum İzmir’de egemen olan tüm iş sektörleri
için önemli bir kriterdir.

- Deniz Yolu Ulaşımı

Deniz yolu ile Ege Bölgesi’nin birçok noktasına ulaşım


sağlayabilmek mümkündür. Bunların en başında, İzmir, Çeşme, Aliağa,
Dikili, Ayvalık, Kuşadası, Didim, Bodrum, Fethiye, Marmaris
sayılabilir.

- Hava Yolu Ulaşımı

İzmir, Dalaman, Bodrum, Denizli, Kütahya, Edremit, Uşak gibi


şehirlerde havalimanları bulunan Ege Bölgesi. Hava yolu ulaşımı
açısından önemli imkânlara sahiptir.

- Demiryolu Ulaşımı

Türkiye'nin ilk demiryolu İzmir ve Aydın arasına döşenmiştir.


Bu tren hatları Ege’nin çeşitli iç bölgelerine kadar gelişmiş olup. Yük
ve yolcu taşımacılığında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bölgenin
büyük bölümüne TCDD’nin tren seferleriyle ulaşmak oldukça
mümkündür. Bu rotalardaki görüntüler oldukça keyif vericidir.

14
1 . 3 . 2 . 9 . Turizm

Ege Bölgesi turizm potansiyeli olarak ülkenin en verimli


bölgelerinden biridir. Oldukça fazla sayıda tarihi eser, antik kent, müze,
örenyeri, tarihi ya da doğal sit alanı ve tatil beldesi Ege Bölgesi
sınırlarında yer almaktadır. Özellikle tarihi alanlar konusunda
oluşturulacak bir liste neredeyse bir sayfayı rahatlıkla bulabilir. Ancak
bunlardan en popüler olanlarının bazılarını paylaşmak gerekirse,
Ephesus, Klaros, Notion, Erythrai, Klazomenai, Kolophon, Kyme,
Metropolis, Smyrna, Eski Smyrna, İzmir Arkeoloji Müzesi, Aydın
Arkeoloji Müzesi, Manisa Arkeoloji Müzesi Teos, Alabanda,
Aphrodisias, Alinda, Magnesia Ad Maeandrum, Miletus, Nysa, Priene,
Miletus, Herakleia Latmos, Euromos, Mylasa, Tralleis,
Hierapolis(Pamukkale), Laodikeia, Aigai, Magnesia Ad Sipylum,
Sardeis, Thyateira, Blaundos, Ulubey Kanyonları, Aizanoi, Amorium,
Afyonkarahisar Kalesi olarak sayabiliriz. Aslında bu liste, daha önce
belirttiğimiz üzere çok daha fazla uzayıp gidecek potansiyele sahiptir.

Diğer bir yandan tatil için tercih edilen bir çok noktası olan Ege
Bölgesi’nin popüler tatil beldelerinden birkaçı, Çeşme, Alaçatı,
Bodrum, Akyaka, Ayvalık, Cunda, Kuşadası, Didim, Ölüdeniz, Foça,
Karaburun, Datça, ve Dikili olarak sayılabilir.

Bu noktada, Ege Bölgesi’ne dair bazı turizm istatistiklerini


paylaşmakta fayda vardır.

15
16
2. BÖLÜM : TUR
PROGRAMI :
MINUS AEGEUS
TURU
2 . 1 . YÖNELİM KALIBI

17
DENİZLİ UŞAK

AYDIN MANİSA

İZMİR
(BAŞLANGIÇ)

18
1. GÜN

TUR PROGRAMI
SMYRNA – METROPOLİS – EPHESUS - ŞİRİNCE

ÖNGÖRÜLEN
ÖNGÖRÜLEN PLANLANAN
BAŞLANGIÇ PLANLANAN AKTİVİTE
BİTİŞ SAATİ SÜRE
SAATİ

Smyrna Agorası’nda buluşma ve


08:00 09:00 1 saat
örenyerini ziyaret.
Smyrna Tiyatrosu kazı alanı ziyareti.
09:15 10:15 Kadifekale’ye yürüyüş ve Kadifekale 1 saat
ziyareti.
İzmir Arkeoloji Müzesi & İzmir
10:30 12:30 2 saat
Etnografya Müzesi ziyareti.
Kızlarağası Hanı’nda yemek ve kahve
12:30 13:30 1 saat
keyfi.

13:30 14:30 Metropolis antik kentine yolculuk. 1 saat

14:30 15:30 Metropolis antik kenti ziyareti. 1 saat

15:30 16:15 Ephesus antik kentine yolculuk. 45 dakika

16:15 18:00 Ephesus antik kenti ziyareti 1 saat 45 dakika

18:00 18:15 Meryem Ana’nın evine yolculuk 15 dakika

18:15 18:45 Meryem Ana evi ziyareti. 30 dakika

18:45 19:30 Şirince’ye yolculuk 45 dakika

Şirince’ye varış, kısa bir tanıtım, otele


19:30 20:00 30 dakika
yerleşme.

19
2. GÜN

TUR PROGRAMI
ŞİRİNCE – MAGNESİA AD MAEANDRUM – TRALLEİS –
NYSA AD MAEANDRUM – APHRODİSİAS

ÖNGÖRÜLEN
ÖNGÖRÜLEN PLANLANAN
BAŞLANGIÇ PLANLANAN AKTİVİTE
BİTİŞ SAATİ SÜRE
SAATİ

Tarihi Şirince sokakları ve kiliselerini


08:30 09:30 1 saat
yürüyerek ziyaret.

09:30 10:15 Magnesia Ad Maeandrum’a yolculuk. 45 dakika

Magnesia Ad Maeandrum antik


10:15 11:15 1 saat
kentini ziyaret.

11:15 11:45 Tralleis antik kentine yolculuk. 30 dakika

11:45 12:30 Tralleis antik kentini ziyaret. 45 dakika

12:30 13:30 Aydın Merkez’de yemek arası. 1 saat

13:30 14:30 Aydın Arkeoloji Müzesi ziyareti. 1 saat

Nysa Ad Maeandrum antik kentine


14:30 15:15 45 dakika
yolculuk.
Nysa Ad Maeandrum antik kentini
15:15 16:15 1 saat
ziyaret.

16:15 17:15 Aphrodisias antik kentine yolculuk 1 saat

Aphrodisias antik kenti ve müzesini


17:15 19:00 1 saat 45 dakika
ziyaret.
Geyre Köyü’ndeki otele hareket ve
19:00 19:30 30 dakika
yerleşme.

20
3. GÜN

TUR PROGRAMI
APHRODİSİAS - LAODİKEİA – HİERAPOLİS

ÖNGÖRÜLEN
ÖNGÖRÜLEN PLANLANAN
BAŞLANGIÇ PLANLANAN AKTİVİTE
BİTİŞ SAATİ SÜRE
SAATİ

Aphrodisias’tan Laodikeia antik


08:45 10:00 1 saat 15 dakika
kentine yolculuk

10:00 12:30 Laodikeia antik kentini ziyaret. 2 saat 30 dakika

Denizli şehir merkezinde öğle yemeği


12:30 13:30 1 saat
arası.

13:30 13:45 Hierapolis’e yolculuk. 15 dakika

Pamukkale travertenlerde serbest


13:45 14:45 1 saat
vakit geçirme.

14:45 15:30 Kleopatra havuzunda yüzme. 45 dakika

15:30 16:30 Hierapolis Arkeoloji Müzesi ziyareti. 1 saat

16:30 19:00 Hierapolis antik kenti ziyareti. 2 saat 30 dakika

19:00 - Otele dönüş. -

21
4. GÜN

TUR PROGRAMI
HİERAPOLİS - TRİPOLİS – TARİHİ AKSAZ KAPLICASI – BLAUNDOS
ULUBEY KANYONU TABİAT PARKI – CLANDRAS KÖPRÜSÜ

ÖNGÖRÜLEN
ÖNGÖRÜLEN PLANLANAN
BAŞLANGIÇ PLANLANAN AKTİVİTE
BİTİŞ SAATİ SÜRE
SAATİ

Pamukkale’den Tripolis antik kentine


08:30 09:30 1 saat
yolculuk.

09:30 10:30 Tripolis antik kenti ziyareti. 1 saat

10:30 11:30 Tarihi Aksaz Kaplıcası’na yolculuk. 1 saat

11:30 12:00 Tarihi Aksaz Kaplıcası ziyareti. 30 dakika

12:00 12:30 Blaundos antik kentine yolculuk. 30 dakika

Blaudos antik kenti yanındaki


12:30 13:30 Sülümenli Köyü’ne varış ve köyde 1 saat
öğle yemeği.

13:30 14:30 Blaundos antik kenti ziyareti. 1 saat

Ulubey Kanyonu Tabiat Parkı’na


14:30 15:00 30 dakika
yolculuk.
Ulubey Kanyonu Tabiat Parkı
15:00 16:00 1 saat
ziyareti.

16:00 16:45 Clandras Köprüsü’ne yolculuk. 45 dakika

16:45 17:45 Clandras Köprüsü ziyareti. 1 saat

17:45 18:30 Sivaslı ilçesindeki otele gidiş. 45 dakika

22
5. GÜN

TUR PROGRAMI
SİVASLI(UŞAK) - KULA PERİ BACALARI – SARDEİS
THYATEİRA - PERGAMON

ÖNGÖRÜLEN
ÖNGÖRÜLEN PLANLANAN
BAŞLANGIÇ PLANLANAN AKTİVİTE
BİTİŞ SAATİ SÜRE
SAATİ

Sivaslı’dan Kula Peri Bacaları’na


08:30 09:30 1 saat
yolculuk.

09:30 10:00 Kula Peri Bacaları ziyareti. 30 dakika

10:00 11:00 Sardeis antik kentine yolculuk. 1 saat

11:00 12:30 Sardeis antik kenti ziyareti. 1 saat 30 dakika

12:30 13:30 Sart kasabasında öğle yemeği. 1 saat

13:30 14:30 Thyateira antik kentine yolculuk. 1 saat

14:30 15:30 Thyateira antik kenti ziyareti. 1 saat

15:30 16:30 Pergamon antik kentine yolculuk. 1 saat

Kızıl Avlu(Mısır Tanrıları Tapınağı)


16:30 17:00 30 dakika
ziyareti.

Pergamon akropolisi ziyareti ve


17:00 19:00 2 saat
günbatımı keyfi.

Eski Bergama evlerinden restore


19:00 - -
edilmiş otele dönüş.

23
6. GÜN

TUR PROGRAMI
PERGAMON – AİGAİ - İZMİR

ÖNGÖRÜLEN
ÖNGÖRÜLEN PLANLANAN
BAŞLANGIÇ PLANLANAN AKTİVİTE
BİTİŞ SAATİ SÜRE
SAATİ

08:30 10:00 Şehirde serbest zaman. 1 saat 30 dakika

10:00 11:00 Bergama Asklepionu ziyareti. 1 saat

11:00 12:30 Bergama Müzesi ziyareti. 1 saat 30 dakika

12:30 13:30 Öğle yemeği. 1 saat

13:30 14:30 Aigai antik kentine yolculuk. 1 saat

14:30 16:00 Aigai antik kenti ziyareti. 1 saat 30 dakika

16:00 17:30 İzmir’e dönüş.

24
MIN
US
AE
GE
US
TU
RU
NE
KA
DA
R?

MALİYET RAPORU
3 . 1 . ULAŞIM MALİYETİ

Karayolu Ulaşım Giderleri


AKMANATOLIA acentası tur sırasında, kendi bünyesindeki tur
otobüsünü kullanacaktır. Bu durum, özellikle ekonomik güçlüklerin
tırmandığı dönemde acentanın ekonomik anlamda elini rahatlatan bir
avantajdır. Aşağıda ulaşım maliyetlerinin yanı sıra, günlere göre
katedilecek mesafeler de paylaşılmıştır.
1. Gün : 118 km | 2. Gün : 176 km | 3. Gün : 102 km | 4. Gün : 165 km |
5.Gün : 312 km | 6. Gün : 153 km

25
Araç Tipi Otobüs

Neoplan, Tourliner Özellikle turlar için tasarlanmış bir otobüs


Marka - Model
2020
Turdaki yolcu sayımız tam olarak 40’tır. En arka
Kapasite 40(yolcu) + 6(ekip)
koltuklar personel için boş bırakılmıştır.
118+176+102+165+312+153=1026 km x 7 TL
Yakıt Bedeli 6 gün

Şoför Yevmiyesi 350 TL/gün 350 TL x 6 gün = 2.100 TL (toplam şoför yevmiyesi)

150 TL(günlük otopark) x 6 gün = 900 TL(otopark) + 500 TL(otoyol) = 1.400


Otopark - Otoyol Ücreti
TL
7.182 TL (yakıt) + 2.100 TL (şoför) + 1400 TL(otopark/otoyol)
Toplam Bedel
= 10.682 TL
3 . 2 . KONAKLAMA MALİYETİ

AKMANATOLIA acentasının oluşturduğu Minur Aegeus turunda,


konaklamalar yarım pansiyon olarak planlanmıştır. Her odada 2 kişi
kalacaktır. Bu bağlamda 20 odalık rezervasyon yapılmıştır.

Kişi Sayısı 40 kişi Konaklama yapacak yolcu sayısıdır.

Kişi Başı Ücret 300 TL Her bir kişinin ödeyeceği günlük konaklama ücretidir.

1 gece İzmir(Şirince), 1 gece Aydın(Geyre), 1 gece


Konaklanacak Gece 5 gece
Denizli(Pamukkale), 1 gece Uşak(Sivaslı), 1 gece İzmir(Bergama)
1 Gecelik Toplam
40 kişi x 300 TL(kişi başı 1 gece konaklama) =12.000 TL
Konaklama Maliyeti
Tur Boyu Toplam
12.000 TL(1 gecelik toplam konaklama) x 5 gece =
Konaklama Maliyeti

3 . 3 . YİYECEK & İÇECEK MALİYETİ

Öğle Yemeği Giderleri


AKMANATOLIA acentasının oluşturduğu Minur Aegeus turunda,
yemekler fix menü olarak planlaşmış olup bu sayede fiyatların daha
makul olması amaçlanmıştır.

26
Kişi Sayısı 40 kişi

Kişi Başı Ücret 60 TL Her bir kişinin ödeyeceği günlük öğle yemeği ücretidir.

Toplam Öğün Sayısı 5 öğün Tur boyunca toplam 5 öğle yemeği yenecektir.

1 Öğünlük Toplam Yiyecek &


40 kişi x 60 TL(kişi başı 1 öğle yemeği) =2.400 TL
İçecek Maliyeti
Tur Boyunca Toplam Yiyecek
2.400 TL(1 öğün genel toplam) x 5 öğün =
& İçecek Maliyeti

3 . 4 . MÜZE & ÖRENYERİ GİRİŞ MALİYETLERİ


AKMANATOLIA acentasının oluşturduğu Minus Aegeus turu
kapsamında, birçok önemli örenyeri, müze ve doğalpark ziyaret
edilecektir. Bunların ücretli ve ücretsiz olmak üzere tamamı,
müşteriye en açık bilgiyi sağlamak amacıyla aşağıda paylaşılmıştır.
GÜN ZİYARET EDİLECEK ALAN
Smyrna Agorası
Smyrna Tiyatrosu
İzmir Arkeoloji Müzesi
1.GÜN İzmir Etnografya Müzesi
Metropolis Antik Kenti
Ephesus Antik Kenti
Ephesus Antik Kenti (Yamaç Evler)
Magnesia Ad Maeandrum Antik Kenti
Tralleis Antik Kenti
Aydın Arkeoloji Müzesi
2.GÜN
Nysa Ad Maeandrum Antik Kenti
Aphrodisias Antik Kenti
Aphrodisias Müzesi
Laodikeia Antik Kenti
Hierapolis Antik Kenti
3.GÜN Hierapolis Arkeoloji Müzesi
Kleopatra Havuzu
Pamukkale Travertenleri
Tripolis Antik Kenti
Tarihi Aksaz Kaplıcası
4. GÜN Blaundos Antik Kenti
Ulubey Kanyonu Tabiat Parkı (Cam Teras)
Clandras Köprüsü
27
Kula Peribacaları Tabiat Parkı
Sardeis Antik Kenti
5. GÜN Thyteira Antik Kenti
Bergama Kızıl Avlu
Pergamon Akropolisi
Pergamon Asklepionu
6. GÜN
Bergama Müzesi
Aigai Antik Kenti

TUR BOYUNCA GEZİLECEK MÜZE, ÖRENYERİ VE DOĞAL


PARKLARIN 1 KİŞİ İÇİN TOPLAM MALİYETİ
TUR BOYUNCA GEZİLECEK MÜZE, ÖRENYERİ VE DOĞAL
PARKLARIN 40 KİŞİ İÇİN TOPLAM MALİYETİ

28
3 . 5 . DİĞER GİDERLER
Bahşişler
AKMANATOLIA acentasının oluşturduğu Minus Aegeus turu
kapsamında, müşterilere problemsiz, seri ve yüksek kalitede hizmet
sunmak hedef alınmıştır. Bu bağlamda, tur boyunca ödenecek
bahşişlerle bunun sağlanması amaçlamıştır.

Kişi Sayısı 40 kişi Tura katılan toplam turist sayısıdır.

Kişi Başı Bahşiş Maliyeti 100 TL Her bir kişinin adına ödenecek bahşiş tutarıdır.

Tur Boyunca Toplam


100 TL(kişi başı başiş) x 40 kişi =
Ödenecek Bahşiş Maliyeti

Rehber Ücreti
AKMANATOLIA acentasının oluşturduğu Minus Aegeus turu
kapsamında, en donanımlı rehberler, genel bilgilerin yanı sıra
spesifik bilgileri de deneyimleriyle beraber turistlerle paylaşacaktır.
Bu bir paket tur olduğu için TUREB’in 2022 için belirlemiş olduğu
taban paket tur ücreti olan 1051 TL fiyat belirlerken baz alınmıştır.
Rehberin paket turdaki günlük ücreti bu bedelin altında olamaz.

Günlük Rehber Ücreti 1150 TL Rehberin paket turdaki günlük yevmiyesi.

Rehberlik Hizmeti Günü Sayısı 6 gün Rehberin paket turdaki hizmet günü sayısı.

Tur Genelinde Ödenecek Toplam


1150 TL(günlük rehber ücreti) x 6 gün =
Rehberlik Hizmeti Maliyeti
_______________________________________________________
__________________________________
DİĞER GİDERLER
4000 TL(bahşişler) + 6900 TL(Rehber Ücreti) =
TOPLAMI

3 . 6 . GENEL GİDERLER
AKMANATOLIA acentasının oluşturduğu Minus Aegeus turunun
yılın yaklaşık 6 ayı(26 haftası) yapılması planlanmıştır. Zira daha
çok bahar/yaz aylarında sağlıklı keyifli ve güvenli olacağı
düşünüldüğü için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Minus Aegeus
turunun dışındaki zamanlar başka turlar için ayrılmıtşır. Minur
Aegeus Turu haftada 1 kez yapılacak olup, 6 ayda 1040 kişinin
29
katılması öngörülmüştür.

Personel Giderleri
Minus Aegeus Turu kapsamında, en sorunsuz ve sağlıklı hizmeti
verebilmek için 1 personele, acenta ofisinde ihtiyaç duyulacağı
öngörülmüştür. Bu kişi, ofiste çok önemli bir fonksiyona sahip
olacak olup, konaklama rezervasyonları, yiyecek & içecek
rezervasyonları, şoför ya da otobüs ile ilgili konular, rehberle
iletişim, pazarlama, tanıtım gibi, acenta ve tur için hayati öneme
sahip konuları organize edecektir. Tur yaklaşık 6 ay boyunca
yapılacağı için ve bu kişi de bu tur için işe alındığından dolayı
sözleşmesi 6 aylıktır.

Personel Sayısı 1 kişi Tur boyunca ofiste çalışacak personel sayısıdır.

Toplamda 6 ay çalışacaktır. Dolayısıyla toplam maaş


Personel Maaşı Adedi 6 ay

6500 TL(1 kişi : maaş+sigorta) x 6 ay(1 kişi ve 6 ay)


6 Aylık Toplam Personel Maliyeti

Pazarlama & Tanıtım Giderleri


Turun geniş kitlelerce duyulabilmesi ve talep görebilmesi için,
yapılacak tanıtımları kapsayan giderlerdir. Bu bağlamda, çeşitli
broşürler basılacak, sosyal medya platformlarında sponsorlu reklam
verilecektir.

6 Aylık Pazarlama & Tanıtım Maliyeti

Sarf Malzeme Giderleri


Tura dair birçok konuyla ilgili işlem yapılacağı için hatrı sayılır
sayıda sarf malzeme kullanılacaktır. Bunlar, kağıt, kalem, yazıcılar
için toner, çeşitli kırtasiye gereçleri vb. şeylerdir.

Sarf Malzeme Maliyeti

Kira, Elektrik, Su, Doğalgaz & İnternet Giderleri


5 masanın ofiste sadece bu tur için 1 kişi çalışacaktır. Dolayısıyla
12.500 TL’lik aylık kiranın 5’te 1’i olan 2.500 TL’lik miktar, 6 ay

30
boyunca bu turdan her ay sağlanmalıdır. Elektrik, su, doğalgaz,
internet giderleri aylık 1.500 TL olarak öngörülüp, bu bedelin de 5’te
1’i olan 300 TL bu turdan karşılanacaktır. 300 TL’lik bedel 2.500
TL’lik bedele eklenirse, aylık olarak 2.800 TL’lik bir kira, elektrik,
su, doğalgaz ve internet gideri toplamı söz konusu olmaktadır.

1 Aylık Kira, Elektrik, Su, 2.500 TL(12.500 TL’lik kiranın 5’te 1’i) + 300 TL(aylık elektrik, su,
Doğalgaz & İnternet Maliyeti doğalgaz ve internet gideri’nin 5’te 1’i) = 2.800 TL
6 Aylık Kira, Elektrik, Su, 2.800 TL(bir aylık kira, elektrik, su, doğalgaz, internet maliyeti) x 6
Doğalgaz & İnternet Maliyeti ay(tur süresi) =
GENEL GİDERLER ÖZETİ

6 aylık(tur 6 aylık olduğu


PERSONEL GİDERLERİ

6 aylık(tur 6 aylık olduğu


PAZARLAMA & TANIITIM GİDERLERİ

6 aylık(tur 6aylık olduğu


SARF MALZEME GİDERLERİ

KİRA, ELEKTRİK, SU, DOĞALGAZ & İNTERNET 6 aylık(tur 6aylık olduğu


GİDERLERİ

6 aylık(tur 6 aylık olduğu


GENEL GİDERLER TOPLAMI

3 . 7 . TURUN FİNAL MALİYET HESAPLARI


GENEL GİDERLER ÖZETİ

58.550 TL(genel gider toplamı) / 1040 kişi(6 ayda öngörülen


KİŞİBAŞI GENEL
turist sayısı)
GİDER
= 56,29 TL
6 GÜNLÜK BİR TURUN MALİYETİ
ULAŞIM MALİYETİ 10.682 TL
KONAKLAMA
60.000 TL
MALİYETİ
YİYECEK İÇECEK
12.000 TL
MALİYETİ
MÜZE & ÖRENYERİ
38.540 TL
GİRİŞ MALİYETİ
DİĞER GİDERLER 10.900 TL
56,29 TL(kişi başı genel gider) x 40 kişi(bir turdaki turist sayısı)
GENEL GİDERLER
= 2.252 TL
6 GÜNLÜK BİR TURUN
134.374 TL
TOPLAM MALİYETİ
6 GÜNLÜK BİR TURUN 134.374 TL(bir turun maliyeti) / 40 kişi(bir tura katılacak kişi sayısı) =
KİŞİ BAŞI MALİYETİ TL (3.359,35 TL) = Rakamı düzlersek = 3400 TL
31
6 GÜNLÜK BİR TURUN
KİŞİ BAŞI SATIŞ 3400 TL(1 turun maliyeti)+680 TL(%20 kar payı) =
FİYATI
6 GÜNLÜK BİR TURUN
KDV DAHİL SATIŞ 4080 TL(bir turun satış fiyatı) + 735 TL(%18 KDV) =
FİYATI
134.374 TL(6 günlük bir turun maliyeti) / 4.815 TL(6 günlük bir turn KDV
dahil kişi başı sayış fiyatı)
= 27,90 = 28 kişi
BAŞABAŞ NOKTASI
40 kişilik bu otoüste 28 kişi katılım gösterirse,
bu durumda bu tur maliyetini kurtarır.

4 . BÖLÜM :
VİZİTLER
Smyrna Agorası
Smyrna Agorası antik kentin merkezinde, bu bölgedeki
ızgara kent planına uygun olarak dikdörtgen bir alanı kapsamaktadır.
Agora’nın avlu alanı veya meydanı dörtkenardan portikolar ile
çevrili idi. Portikolar güneşli, yağmurlu, aşırı soğuk ve sıcak
havalarda insanların korunması ve sığınması için kullanılan yarı açık
yapılardı. Agora avlusunda önemli kişiler, günler ve anlaşmalar için
dikilmiş basamaklı anıtlar, heykeller, dini törenlerde sunu yapılan
birden çok tanrıya ait atlarlar (sunaklar), mermerden yapılmış
oturma yerleri olan Exedralar, kentin saygı gösterdiği bir tanrının
tapınak ve sabit sunağı yer alırdı.

Liman kentlerinde genellikle iki agoranın olduğu


bilinmektedir. Smyrna da ikinci agoranın yer bilinmemekle birlikte
limana yakın bir noktada bulunması ve ticari fonksiyonları ile ön
planda bulunmalıydı. Mevcut agora ise, antik Smyrna’nın idari,
siyasi, adli ve ticari merkezi durumundaydı. Bu özellikleri ile devlet
agorası olarak da tanımlamak mümkündür. Mevcut kalıntılar ve
yapılan sondajlar, agoranın kentin kuruluş efsanesine uygun olarak
Büyük İskender’den hemen sonra İ.Ö. 4. Yüzyılın sonu- 3. Yüzyılın
başlarında, yeni kentin ilk imar projelerinden biri olarak inşa
edildiğini göstermiştir. Hellenistik dönemden itibaren agoradaki
yapılar zamanla yenilenmiş, değişikliklere uğramış, eklentiler
yapılmış, İ.S. 2. yılın sonu - 3. yüzyılın başında bugün görülen halini
32
almış ve en erken İ.S. 7. yüzyıla kadar genel karakterini korumuştur.

Bugün Agora avlu alanının yaklaşık 129 x 83 m


boyutlarındaki bir kısmı görülebilmektedir. Bu alanı çevreleyen Batı
Portiko’nun büyük kısmı (83 m), Doğu Portiko’nun küçük bir
bölümü (20 m) ile kuzeydeki Bazilika’nın tamamı (161 m) ortaya
çıkarılmıştır. Yeşil alan olarak kullanılan agoranın güneyindeki
alanda Güney Portiko’nun olması beklenmektedir.

Son yıllardaki kazı çalışmaları ile Batı Portiko’ya bitişik bir


Kent Meclisi ve Mozaikli Salon olarak tanımlanan bir kamu yapısı
ile bu yapıların hemen ilerisinde Roma Hamam yapısı kısmen ortaya
çıkarılmıştır. Bulunan bir arşitrav bloğu üzerindeki yazıt olasılıkla
agoranın içinde veya bitişiğinde Nemesisler Tapınağı’nın
bulunduğuna işaret etmektedir. Smyrna Agorası’ndaki çalışmalar
agoranın etrafındaki sokak planlamasına ilişkin bilgiler veren yeni
sokak veya cadde izleri tespit edilmiştir. Bunlar Agora Batı
Portiko’daki Faustina Kapısı’ndan başlayan ve limana, Kemeraltı’na
doğru yönelen Faustina Caddesi (Kemeraltı), Bazilika’nın önünden
geçen Agora Kuzey Cadde ile bu iki caddeyi birbirine bağlayan
Bouleuterion caddeleridir.

Smyrna Tiyatrosu
Şu an itibariyle kazısı sürmekte olan görkemli Smyrna
Tiyatrosu’na ilişkin ilk bilgilere Vitruvius’un De Architectura adlı
eserinde ulaşılmaktadır. Vitruvius (V.IX.1), Smyrna
Tiyatrosu’nun skene (sahne) binasına bitişik durumda olan veya
hemen yakınında olan Stratonikeion adı verilen bir portikonun
bulunduğunu not etmektedir. Böyle bir portikonun tiyatro civarında
planlanmış olmasını övgüyle belirtir ve diğer kentlere örnek olarak
gösterir. Tiyatrolara yakın bu tür portikolar yağmurlu havalarda
izleyicilerin sığınması ve oyuncuların ekipmanlarını saklamaları için
uygun bir kapalı mekân imkânı sağladıkları bilinmektedir. Smyrna
Tiyatrosu’nun varlığına ilişkin ikinci antik kaynak İ.S. 2. yüzyılda
yaşamış olan Aristides’tir. Ancak Aristides Smyrna’yı betimlerken
değindiği yapılardan biri olan tiyatroya ilişkin herhangi bir ayrıntı
vermemiştir.

Smyrna tiyatrosu ile ilgili olarak en detaylı gözlem 1912 –


33
1913 yılları arasında tiyatroda çalışma imkânı bulmuş Otto Berg ve
Otto Walter’a aittir. Onlar tarafından hazırlanan ve 1932’de Asar-ı
Atika Muhipleri Cemiyeti tarafından Türkçeye çevrilerek “İzmir’de
Roma Tiyatrosu” adıyla yayınlanan rapor yapı hakkındaki
bilgilerimizin temelini oluşturur. 1917 ve 1918 yıllarında tiyatro
alanını işgal eden evlerde yapılan incelemelerle bir araya getirilen
arkeolojik veriler toplanmıştır. Walter ve Berg’in çalışmalarına göre
tiyatro, üç katlı sahne binasına sahipti ve yarım daire şeklindeki
orkestrasının üzerinde 30 m boyunca yükselen iki diazoma ile
bölünmüş üç kademeli ve 152 m çapında bir caveaya sahipti. Walter
ve Berg’in kireçtaşından imal edildiklerini belirttikleri oturma
basamakları 0,43 m. yüksekliğinde ve 0,45 m. genişliğindeydiler.

Pagos (Kadifekale) tepesinin kuzey yönelimli yamacında inşa


edilmiş olan tiyatro İzmir Körfezini ve Smyrna’yı görsel açıdan
mükemmel denebilecek bir açı ile izleyecek bir konuma sahiptir.
Tiyatronun ilk kez ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir. Ancak
en azından Vitruvius tarafından konu edildiğine göre İ.Ö. 1. yüzyılda
inşa edilmiş durumdaydı. Tiyatro, Roma imparatorluk döneminde
olasılıkla bir deprem sonrasında İmparator Claudius zamanında
onarılmış, ancak son halini İ.S. 178 yılındaki depremden sonra
yapılan onarım ve eklentilerle aldığı düşünülmektedir.

Kadifekale (Smyrna Akropolü)


Hellenistik ve Roma dönemi Smyrna’sının Günümüzde
Kadifekale olarak bilinen ve antik kaynaklarda Pagos olarak
adlandırılan akropolisi. Smyrna Akropol tepesi, konumu gereği
deniz tarafında tüm İzmir Körfezi’ni, kara tarafında ise Yeşildere
Vadisi ile Bornova Ovası’nı denetim altında tutabilecek bir bakış
açısına sahiptir.

Kadifekale’nin güney, doğu ve kuzey surunun önemli bir


kısmı bugün ayakta değildir. Ancak batı yönelimli sur bölümü
çeşitli, zamanlarda yapılan restorasyon çalışmaları ile daha şanslıdır.
Kalenin güney yönelimli sur hattı üzerinde son yıllarda yapılan kazı
çalışmaları ile Büyük İskender’in Smyrna’yı ele geçirmesinden
34
sonra Bayraklı’daki kentin Kadifekale ve eteklerine taşınması
sırasında inşa edilen ilk sur kalıntılarına rastlanılmıştır. Kentin
buraya taşınmasında İskender’in komutanları Antigonos ve
Lysimakhos zamanında gerçekleştiği antik kaynaklardan
öğrenilmektedir. Söz konusu Hellenistik sur hem akropol tepesini
hem de kent alanını çevreliyordu ve yeni Smyrna’nın ilk inşaat
projelerinden biri idi. Akropolü çevreleyen yaklaşık 3 m
kalınlığındaki sur doğrudan andezit anakaya üzerine inşa edilmiştir.
Surun iç ve dış cepheleri bosajlı bloklarla örülmüş ve iç kısmı moloz
taş doldurulmuştu.

Yaklaşık 600 x 210 m karelik bir alanı çevreleyen surun ilk inşa
tarihinden itibaren Hellenistik dönem boyunca kullanılıp
kullanılmadığı, onarım geçirip geçirmediği bilinmemektedir. İlk inşa
edilen surun en azından Geç Roma döneminde tümüyle gözden
geçirildiği bilinmektedir. Augustus’un İ.Ö. 27 yılında Roma’nın ilk
imparatoru olmasından sonraki 200 yıldan daha fazla bir süre Pax
Romana adı verilen Roma Barışı zamanında Roma
İmparatorluğu’nun kıyı kent ve bölgeleri hariç tüm diğer
coğrafyalarda huzur ve refah süreci yaşanmış, kentlerde surlar ihmal
edilmiş, hatta kentler surların dışına taşmıştır. Kadifekale’de, Geç
Roma dönemine işaret eden çok az bölüm günümüze ulaşmıştır. Bu
bölümlerde ince kireç harcı derzlere sahip blok taş duvarlar örgüleri
görülmektedir.

İzmir Arkeoloji Müzesi


İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir ili ve çevresinde
bulunan arkeolojik eserlerin sergilendiği müzedir. 1927
yılında Aya Vukla (Gözlü) Kilisesi'nde ziyarete açılan
müze, 1984'ten beri Konak'ta Bahribaba Parkı içindeki
modern müze binasında hizmet verir. Bayraklı (Smyrna),
Efes, Bergama, Milet, Klazomenai, Teos ve İasos gibi Ege
Bölgesi çeşitli bölgelerinde kazılarda ortaya çıkarılan ve
Batı Anadolu tarihine ışık tutan buluntular müzede ve müze
bahçesinde sergilenir. Üç katlı müze binasının ikinci ve
üçüncü katlarında sergileme salonları, birinci katta idari

35
bölümler, zemin katında, tüm eserlerin ayrı kategorilerde
korunup saklandığı eser depoları, restorasyon laboratuvarı,
kütüphane yer alır.

Metropolis
Torbalı’nın ilk çağ tarihinin çok eskiye dayandığı
bilinmektedir. Bugünkü Torbalı Küçükmenderes havzasında verimli
topraklar üzerinde kurulmuş olup; Ephessos (Selçuk), Smyrna
(İzmir), Kolophon (Değirmendere), Nation (Ahmetbeyli) ve Nif
(Kemalpaşa) antik kentleri arasında kalan bölgede M.Ö. 3 bin
yıllarında ilk yerleşim gerçekleşmiştir. Yöredeki en erken yerleşim
Metropolis antik kentinde ortaya çıkmıştır. Metropolis kentiyle
birlikte M.Ö. 2 bin 500 yılında Hititler zamanında yörenin geliştiği,
M.Ö. 7’inci yüzyılda Lydia zamanında da en parlak çağını yaşadığı
anlaşılmıştır. Sırasıyla Neolitik, Kalkolotik,Tunç Çağları ile Frigya,
Lydia, Pers, Roma ve Bizans dönemlerini, 1071-1317 tarihlerinde
Selçuklular ve Aydınoğulları, daha sonraları Osmanlı dönemini
yaşamıştır.
Torbalı’nın adını Metropolis’in diğer adı olan Triyanna veya
Tripolis’ten aldığı sanılmaktadır. Metropolis “Ana Tanrıça’nın
Kenti” anlamına gelir. Ünlü tarihçi Strabon bu kentin antik çağda
ünlü bir şarap merkezi olduğunu belirtmiştir.
Metropolis’in önemi İzmir ve Efes arasındaki ana yol
üzerindeki stratejik bir tepe ve eteklerinde kurulmuş olmasında
yatmaktadır. Her türlü ticari malın rahatça ulaştırılabildiği bu küçük
fakat önemli kent, çevresindeki verimli ovalardan sağlanan gelirlerle
gelişmiş, özellikle şarap üreticiliğiyle ünlenmiştir. Metropolis’in bir
başka önemi ise Priene dışında nadiren görülen Helenistik Dönem
anıtlarına sahip olmasıdır. Metropolis kent tepesi hala Yeniköy ve
Özbey köyleri arasında üzeri zeytin ve çam ağaçlarıyla örtülü
Kocadiz Dağı’nın eteklerinde bulunmaktadır. Kentteki en önemli
kalıntılar, akropolis, tiyatro, mozaikli salon, bouleuterion, stoa,
yukarı hamam-gymnasium, aşağı hamam-palaestra, atriumlu evler ve
Araplıtepe Kilisesi’dir.

Ephesus
36
İzmir İli, Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kentinin
ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, kadar inmektedir. Son yıllarda
yapılan araştırma ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih
öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde
Tunç Çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler
Döneminde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında
Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman
kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır.
Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden
Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik
ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya
eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik
nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez
kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.
Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes
önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli
politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia
eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini
yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele)
geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer
alır. Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri
olarak kabul edilir. Efes Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk
ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti
olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın
on iki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000
yıllarına dayanır. İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes
kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak
adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar inmektedir. Son yıllarda
yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih
öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde
Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler saptanmıştır. Bugün
gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos
tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma
çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin
başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa
sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez

37
kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.
Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.Ö.
4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat
alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır. Doğu ile Batı (Asya ve
Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman
kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret
merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin
başkenti olmasını sağlamıştır. Ancak, Efes antik çağdaki önemini
yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent
oluşuna borçlu değildir.
Anadolu’nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis
kültünün en büyük tapınağı da Efes’de yer alır. Bu tapınak dünyanın
yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Efes tarihi boyunca birçok
kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır.
Efes bugün de yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği
önemli bir turizm merkezidir.
Kentte mutlaka görülmesi gereken yapıları, Magnesia Kapısı, Doğu
Gymnasionu ve Devlet Agorası Hamamları, Yukarı Agora (Devlet
Agorası) ve Bazilika, Odeon, Prytaneion - Prytaneion (Belediye
Sarayı), Domitianus Tapınağı, Pollio Çeşmesi, Memmius Anıtı,
Herakles Kapısı, Kuretler Caddesi, Skolastika Hamamları, Latrina,
Traian Çeşmesi, Yamaç Evler, Varius Hamamları, Hadrianus
Tapınağı (Hadrian Tapınağı), Umumi Tuvalet (Latrina), Aşk Evi,
Alytarkhus Stoası, Oktagon, Heroon, Mermer Cadde, Celcus
Kütüphanesi, Mazeus & Mithridates Kapısı, Tetragonos Agora
(Ticaret Agorası, Mermer Cadde, Büyük Tiyatro, Liman Caddesi
(Arcadiane)(Arkadiane Caddesi), Tiyatro Gymnasionu, Liman
Hamamı (Liman Gymnasiumu ve Hamamları), Meryem Kilisesi,
Çifte Kiliseleri (Konsül Kilisesi), Saray Yapısı, Stadyum Caddesi
(Stadyum ve Gymnasium), Artemis Tapınağı, Vedius Gymnasiumu,
Yedi Uyuyanlar, ST. Jean Kilisesi, İsa Bey Camii, Ayasuluk Kalesi.

Meryem Ana Evi


Selçuk’a 9 kilometre uzaklıktaki Meryem Ana Evi Bülbül
Dağı üzerinde bulunmaktadır. İsa’nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra
St.John’un Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği bilinmektedir. 1891

38
yılında Lazarist papazlar Alman rahibe A.Katherina EMERICH’in
rüyası üzerine Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiği evin
araştırmalar sonunda bu yer olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Bu olay
Hristyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olmuş ve din alemine ışık
tutmuştur. Haç planlı ve kubbeli olan bu yapı daha sonra restore
edilmiştir. Müslümanlarca da kutsal sayılan evde Papa VI.Paul’un
1967 deki ziyaretinden sonra her yıl Ağustos ayının 15 . gününden
ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir.

Şirince
İzmir'in Selçuk İlçesi'ne bağlı ve Selçuk'a 8 kilometre
mesafede tarihi mimarisi korunmuş turistik bir köydür. Özgün adı
olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen
verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve
nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk
yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince
şeklinde resmileştirilmiştir.
19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü,
1800 haneli bir Rum kasabası olarak bilinmekteydi. 1923'te Türkiye-
Yunanistan nüfus mübadelesi sonucu Rumların ayrılmasıyla (Çoğu
Katerini'nin Nea Efesos köyüne yerleşmiştir), Kavala'nın Müştiyan
(Moustheni) ve Somokol (Domatia) köylerinden gelen mübadillerle
iskân edilmiştir. Köyün evvelce bağcılık, şarap üretimi ve
zeytinciliğiğe dayalı olan ekonomisi, bir tütün bölgesinden gelen
yeni sakinlerinin elinde bir süre sekteye uğramış, ancak son yıllarda
artan turistik önemine paralel olarak, bu sektörler yeniden gelişmeye
başlamıştır. Bağcılık ve zeytinciliğin yanısıra, şeftali, incir, elma,
ceviz yetiştirilir.
1950'li yıllarda 2000-3000 civarında iken sonradan 700'e
kadar düşen köy nüfusu, 1990'lı yıllardan itibaren turizmin
gelişmesiyle birlikte tekrar yükseliş eğilimi içine girmiştir. Köyde
halen bazı Rum evleri pansiyon olarak hizmet vermektedir.

Magnesia Ad Maeandrum
Gümüşdağ (Thorax) yamaçlarının, antik Lethaios’a
(Gümüşçay) ulaştığı yerde Arkaik Dönem'den beri var olan Artemis

39
Leukophryene Tapınağı’nın olduğu konumda MÖ. 400’lerde
yeniden kurulan ikinci (bugünkü) Magnesia antik dönemden bu yana
"Magnesia ad Maeandrum" (Menderes Magnesiası) olarak
tanımlanır. İonia’da, Ephesos, Priene, Tralleis üçgeni ortasında, bu
kentleri birbirine bağlayan yollar üzerinde önemli bir ticari ve
stratejik konuma sahip bir kentti. Tahıl üretimi ve bugün olduğu gibi
inciriyle ünlüydü. Büyük İskender'den (İ.Ö. 336–323) sonra, önce
Seleukos, daha sonra da Pergamon Krallığı’na bağlı kaldığı yıllar ise
kentin en görkemli dönemi olmuştur.
Roma İmparatorluğu zamanında Magnesia bağımsız bir
kentti ve MS 3.yy’a ait kent sikkelerinde kendisini Asia'nın
(Anadolu'nun) 7. kenti olarak nitelendirmekteydi. Anadolu’daki en
erken Hristiyan cemaatlerinden birinin Magnesia’da olduğu, belki de
Aziz İgnatius’a ait olabilecek bir şapelle desteklenmektedir. Bizans
İmparatorluğu dönemindeyse, 12.yy'a kadar piskoposluk merkezi
olduğu bilinmektedir.
Magnesia’nın önemini kanıtlayan göstergelerden biri antik
dönem mimar ve yazarlarından Vitruvius'un “Mimarlık Üzerine On
Kitap” adlı eserinde önemle yer verdiği mimar Hermogenes’in
pseudodipteros planlı başyapıtı olduğunu belirttiği Artemis
Leukophryene Tapınağı’nın Magnesia ad Meandrum'da olmasıdır.
Tapınağın batı cephesinin mevcut elamanları yenileme için
yeterlidir. Kentin antik dönemde bu tapınakla başlayan ünü,
günümüzde de bu yapının elemanlarının Louvre ve Berlin Pergamon
müzelerinde sergileniyor olmalarıyla sürmektedir. Magnesia’nın
önemini vurgulayan bir diğer gösterge, bu dönemde başladığını
bildiğimiz olimpik Artemis Oyunları için çevresindeki ünlü kentlere
meydan okurcasına 40.000 kişilik stadyumunu mermerden yapan bir
kent olmasıdır. Spor, at ve müzik alanındaki yarışmalar için yapılan
stadion korunma durumu, yazıtları ve podyumundaki kabartmalarla
bilinen tek örnektir.
Bu ünle ulaştığı itibarlı konumunu heykelcilikle çok daha ileriye
götürdüğünü, bir odasında yedi, bir diğerinde sekiz ve 2018 yılında
da yine tek bir odada yedi heykelin bir arada bulunmuş olması da
ayrıca vurgulamaktadır. Homeros’un Odyssea adlı eserinden
esinlenerek yapılmış Skylla başlığı ve diğer buluntular heykelcilik

40
okulunun Magnesia’daki sürekliliğini göstermektedir.
Agorasının ortasındaki Zeus tapınağının, çoğu betondan
üretilmiş cephesi bile bugün Berlin’de kentin önemini sergilerken,
kalıntıları Magnesia’da toprak altındadır. Agorada son yapılan
çalışmalarla hiç bilinmeyen diğer bir önemli yönüne ilişkin belgeler
ortaya çıkarılmış ve stoaların duvar ve sütunları fresklerle bezeli alt
galerilerinin olduğu saptanmıştır.

Tralleis
Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane
dağlarının hemen güney yamacındaki plato üzerinde yer almaktadır.
İl merkezine 1 km. uzaklıkta olan kent, argoslular ve Tralleis’liler
tarafından kurulmuştur. Menderes havzasının verimli toprakları
üzerine kurlmuş olan bu kent M.Ö.334’te İskender tarafından
alınmasından sonra Hellenistik krallıklar arasında sık sık el
değiştirmiştir.
Tralleis’te bu gün ayakta kalan tek yapı “Üç Gözler” olarak
adlandırılan 2. asırda yapılmış olan, antik çağın eğitim, spor ve
kültür açısından önde gelen yapılarından olan gymnasiuma ait
kalıntıdır. Roma dönemine ait bir hamam, tiyatro, agora, stadium
kentin diğer yapılarındandır. Devam eden kazılarla da kentin toprak
altında kalmış kısımları ortaya çıkarılmaktadır. İlkçağda ürettiği
deriler ve kırmızı renkli çanak çömlek ile ünlü olan kent, Apollonios
ve Tauriskos isimli iki büyük yontu ustasını ve Ayasofya’ın
mimarlarından Anthemios’u da yetiştirmiştir. Heykel sanatının
dünyaca ünlü iki heykeli olan Farnese Boğazı ve Genç Atlet isimli
heykeller de Tralleis’in gün yüzüne çıkan harikalarındandır.
Antik kaynakların ve arkeolojik belgelerin Tralleis, bazen de
Trallais olarak nitelendirdikleri kent, Aydın İlinin Mesogis (Kestane)
dağlarının güney eteklerinde Trakyalılar ve Argoslular tarafından
Dor göçleri sonrasında (M.Ö.13. yy.) kurulmuştur. Luwi kökenli
Tralla sözcüğüne Helen dilinin …lılar halkı anlamına gelen –eis
takısının eklenmesiyle türetilmiştir. Tralla kentinin halkı
anlamındadır.
M.Ö. 27-24 yılları arasında yaşanan büyük depremde zarar
gören kent Augustus’un yardımlarıyla toparlanarak bu dönemden

41
itibaren Caesarea adını almıştır. Cladius ve Caligula dönemlerinde
Tralleis’te en güzel orijinal ve kopya yontu örnekleri verilmiştir.
Bizans egemenliği altındayken önemli bir piskoposluk merkezi olan
şehir 13. yy.da Selçukluların eline geçti Bizans, Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerinde kent, antik çağdaki öneminden çok şeyler yitirmiştir.
Bugün Tralleisten günümüze kalan ana kalıntılar, gymnasion ve
çevresindeki kalıntılar, arsenal yapısı, stadion ve tiyatrodur.

Aydın Arkeoloji Müzesi


Aydın Müzesi 1959 yılında Zafer İlkokulu'nun bir odasında
kurulmuş ve uzun süre müzecilik hizmetleri burada yürütülmüştür.
1973 yılından sonra ise bu hizmet yeni müze binasında verilmeye
başlanmıştır. Aydın arkeoloji ve etnografya müzesi zaman içerisinde
Aydın merkez ve ilçelerinden gelen eserlerle zengin koleksiyonlara
sahip olmuştur. Müze binası geniş bir bahçe içerisinde yer
almaktadır. Bahçede Aydın İl sınırları içerisinde yer alan Tralleis,
Magnesia, Alinda, Alabanda, Nysa, Amyzon, Piginda, Harpasa,
Myus, Pygela, Orthosia, Mastaura vb. antik kentlerden gelen çeşitli
dönemlere ait taş eserler sergilenmektedir. Bu eserler, heykeller,
lahitler, sütun ve sütun başlıkları, altarlar, mezar stelleri, İslâmi
mezar taşları, mil taşları, yazıtlı ve kabartmalı stellerle çeşitli mimari
parçalardan oluşmaktadır.
Müze salonlarında ise teşhir 3 seksiyondan oluşmaktadır. 1-
Arkeoloji Seksiyonu 2- Sikke Seksiyonu 3- Etnografik Eser
Seksiyonu.
Arkeoloji seksiyonunda eserler kronolojik bir sıraya göre
sergilenmektedir. Müzede prehistorik dönem eserlerinin yanı sıra,
Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminin en güzel
örneklerini görmek mümkündür. Bunlar, el baltaları, kesici ve delici
aletler, idoller, ağırşaklar, pişmiş toprak seramik örnekleri, kandiller,
mask ve heykelcikler, cam objeler, altın, gümüş ve bronzdan
yapılmış takılar, tıp aletleri, makyaj malzemeleri ve silahlardır.
Ayrıca Hellenistik Dönem Tralleis heykeltraşçılığının en güzel
örneklerinden bazıları: Athena büstü, Nike heykeli, Satyr heykeli,
çeşitli heykel ve kabartmalar arkeoloji salonlarını süslemektedir.

42
Tralleis nekropolünde yapılan kurtarma kazılarında elde edilen çok
sayıda terrakota, kandil, unguentarium ve oyuncak figürinler özel bir
koleksiyon oluşturmaktadır.
Sikke seksiyonunda Grek, Hellenistik, Roma, Bizans,
Selçuklu, Osmanlı gibi çeşitli dönemlere ait altın, gümüş, bakır ve
bronz sikkeler sergilenmektedir.
Etnografya seksiyonu bölgenin zengin halk sanat ürünlerinin
sergilendiği bölümdür. Halı, kilim, cicim, sumak gibi dokuma
örnekleri, efe kıyafetleri, sırmalı simli kadın kıyafetleri, oyalı
yazmalar, tepelik, kemer, kolye, bilezik, küpe ve yüzük gibi gümüş
takılar, hamam takımları, el yazması Kuran ve kitaplar, sigara
ağızlıkları, kalyenler, tas, lenger, sahan, ibrik, sefer tası, kazan ve
sini gibi bakır mutfak kapları, dibek, kahve değirmeni, kahve
soğutacağı, takunya gibi ahşap eserler, kılıç, kama, çakmaklı tüfek,
tabanca gibi silahlar sergilenmektedir.

Nysa Ad Maeandrum
Günümüzde Aydın ili, Sultanhisar ilçesi sınırlarında yer alan,
Karia Bölgesi’nin önemli kentlerinden Menderes Nysa’sı olarak da
adlandırılan kentteki ilk araştırma ve kazı çalışmaları, 1907-1909
yılları arasında W. Von Diest başkanlığındaki Alman, Kurtuluş
Savaşı yıllarında 1921-1922’de K. Kourouniōtēs başkanlığındaki
Yunan ekipler tarafından yürütülmüştür. 1960’larda İzmir Müzesi,
1980’li yıllarda Aydın Müzesi, 1990-2010 yılları arasında Ankara
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Vedat İdil başkanlığında, Prof Dr. Musa
Kadıoğlu’nun başkan yardımcılığında yürütülen kazı ve restorasyon
çalışmaları 2012-2016 yılları arasında Aydın Müze Müdürlüğü
başkanlığında, Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner’in bilimsel
danışmanlığında devam etmiştir. 2016 yılından itibaren Nysa kazı,
araştırma ve restorasyon çalışmalarına Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın izin ve maddi destekleriyle, Kültür Bakanlığı ve
Ankara Üniversitesi adına Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner
başkanlığında, Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Peker’in başkan
yardımcılığında devam edilmektedir.
Menderes Nehri’nin kuzeyinde, nehrin oluşturduğu bereketli
havzada, Cevizli – Aydın (Messogis) dağlarının güneyindeki

43
korunaklı yamaçta kurulmuş olan Nysa, Roma İmparatorluk
Dönemi’nde Asia Eyaleti’nin önemli kentleri arasında yer alır. Antik
dönemde yoğun olarak kullanılan Anadolu’nun iç bölgelerinden
gelerek Karia ve İonia Bölgeleri’nin diğer kentlerine giden önemli
bir ulaşım, ticaret yolu Nysa’dan geçmektedir.Antik kaynaklardan
Hellenistik Dönem’de, MÖ 3. yüzyılda kurulduğu öğrenilen Nysa,
özellikle Roma Dönemi’nde oldukça gelişmiş bir kent haline
gelmiştir. Strabon (MÖ. 64-MS. 24) ve Bizanslı Stephanos’un (MS.
6. yy.) anlattıklarından, kuruluşu hakkında bilgi edindiğimiz Nysa
ilk olarak Athymbra ismiyle kurulmuştur. Nysa önemli bir eğitim ve
kültür kenti olup Amasyalı ünlü coğrafyacı Strabon eğitimini
Nysa’da sürdürmüştür. Strabon Coğrafya adlı eserinde (Geographica
XIV, 649) kenti, hızlı akan ve derin bir boğaz oluşturan dereyle ikiye
ayrılmış, çifte kent olarak tanımlayıp, kentteki yapıları
anlatmaktadır. Günümüzde kenti ziyaret edince görülecek en önemli
yapılar, tiyatro, stadion, tüneller, kütüphane binası, agora,
gerontikon, gymnasion, mozaikli yapı, dorik sütunlu yapı, forum
bazillikası, ve köprülerdir.

Aphrodisias
Aphrodisias, Roma İmparatorluğu’na bağlı Asya eyaletinde
bağımsız ve özerk bir şehirdi. Kentin baş tanrıçası Aphrodite’ye
adanan kutsal alanı ve mermer heykeltraşlık eserleriyle ün salmıştır.
Halk, Erken ve Orta Roma İmparatorluk döneminde (M.S. 1. ve 2.
yüzyıllarda) zenginleşmiştir. Bu dönemde, antik dönem insanının
bakış açısıyla büyük bir kasabayı gerçek bir şehre dönüştüren tüm
mermer yapılar eksiksiz olarak inşa edilmiştir. Üçüncü yüzyılın
sonlarında yeni bir Roma eyaleti olan Karia’nın başkenti ve
metropolisi seçilen Aphrodisias, Geç Antik Çağ boyunca (4. - 6.
yüzyıl) klasik yaşam tarzını ve dokusunu, 7. yüzyılın genel kentsel
çöküşüne dek korumayı başarmıştır.
Aphrodisiaslılar tarihsel anlamda şanslı bir halktır;
mermerden görkemli bir kent ve bu kenti süsleyen çok miktarda
üstün kalitede mermer heykeltıraşlık eseri yaratmışlardır. Ortaçağda
ve modern dönemde Anadolu’nun ana geçiş yollarından görece uzak
olması bakımından da şanslı bir yerleşimdir. Bu sayede yerleşim yeri

44
ve barındırdığı heykeller başka yerlerde olmadığı kadar iyi
korunmuştur. Aphrodisias, Roma Döneminin kendine has mermer
kültürü konusundaki araştırmalar için Asya eyaletinin en iyi
yerleşimidir.
Antik dönem standartlarına göre Aphrodisias orta ölçekli bir
kenttir (72 hektarlık bir alan ve yaklaşık olarak 10.000 kişilik nüfus)
fakat mimari tasarım anlamında genellikle metropollerde görülen bir
görkeme sahiptir. Şehirdeki anıtsal yapılar ve mermer heykeltıraşlık
eserleri antik dönemin kentsel yaşamına ilişkin belirgin bir sürece
işaret etmektedir. M.Ö. 1. yüzyıla gelindiğinde Akdeniz genelinde
Roma Devrimi nedeniyle yaşanan uluslararası siyasi çalkantıların
ardından şehrin dış dünya ile ilişkilerinin zayıf kaldığı söylenebilir.
Bugün elimizde gelişmekte olan yerel bir topluma dair arkeolojik ve
epigrafik bir tarihçe mevcuttur ve ele geçen yazıtlar, heykeller ve
yapılar bu dönemin tarihi hakkında bizlere bilgi vermektedir. Bu
dönemde kent hayrına yapılan bağışlar ve onurlandırma ödülleri
(heykeller, mezarlar) yerel siyasetin tipik özellikleridir.
Bugün kent ziyaret edildiğinde görülebilecek en mühim
kalıntılar, agora kapısı, Aphrodite Tapınağı, atriumlu ev, Gaudin
Çeşmesi, güney agora, Gaudin Gymnasiumu, Hadrian Hamamı,
Kuzey Temenos Evi, heykel atölyesi, kuzey agora, Sebasteion,
nekropol, odeon, psikoposluk sarayı, stadion, sivil bazillika, surlar,
tiyatro hamamı, tetrastoon, tetrapylon ve tiyatrodur.

Aphrodisias Müzesi

1979 yılında açılan Aphrodisias Müzesinde sadece


Aphrodisias’dan kazılarla bulunmuş eserler sergilenmektedir.
Eserlerin çoğunluğunu heykeller oluşturmaktadır. Afrodisyas’da
yapılan ilk müze çok küçüktü. Daha sonra yapılacak büyük müzenin
yerine, eskisine ek bir müze yapılması; burada da Sebastion
yontularının sergilenmesine Kültür Bakanlığı, Anıtlar Kurulu
tarafından karar verilmiştir.

Müze ek binasının altında çok önemli olmayan Roma, Bizans


döneminden duvarlar mevcuttur. Müzenin içi çelik bir yapı ile
tasarlanmış ve yapı kazıklar üzerine oturtulacak biçimde

45
düşünülmüştür. Kazıklar hiçbir duvar kalıntısına denk gelmeyecek,
hiçbir ağaca dokunmayacak biçimde yerleştirilmiştir. Sebastiona ve
yontulara uygun olan 180 cm aralıklı çelik ayaklar, 5.40 m açıklığı
geçen çelik kirişlere oturtulmuştur. Böylece havada tutulan yapının
altına girilip her şey görülebilmektedir.

Aphrodisias’da İ.Ö. 1.yy. ile, İ.S. 5. yy.lar arasında çok


nitelikli eserler veren bir heykel okulunun varlığını biliyoruz.
Mermerler kentin 1 kilometre kuzeyindeki mermer ocaklarından
getiriliyordu.

Aphrodisias Müzesi, batı Anadolu’daki bilinen en olağandışı,


göze çarpan müzelerden birisidir. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan
haliyle, anıtlar burada sergilenmektedir. İlk halleriyle bulguların
incelenip göz önüne getirilmesi, bu antik anıtların ihtişamının
anlaşılmasına yeterli olur. Özellikle Aphrodisias’ın antik heykeltıraş
okulunun çalışmaları bu sanatın gelişme seviyelerini gösterir.Müze
girişinden sonra hemen sağa dönülerek gezilmektedir. Satış
reyonunun karşısındaki duvarda yer alan tondo büstler bazı ünlü
antik filozof ve devlet adamlarına aittir. Bundan sonraki salonda
imparator heykelleri, portre heykeller, portre büstler ve mevsimleri
betimleyen figürlerin yer aldığı özgün bir lahit yer almaktadır.
Koridorda sergilenen kabartmalar kentin ikinci kurucusu Zoilos’un
anıt mezarına aittir ve ikinci klasik çağda denilen Avgustus
dönemine tarihlenmektedir. Melpomene salonunda, giyimli devlet
adamları, tragedya perisi Melpomene ve Apollon’a ait heykeller
sergilenmektedir. Boksör ve oturan sanatçılara ait heykellerin
sergilendiği salon Odeon salonu olarak adlandırılmıştır. Diğer
seksiyona geçmeden köşede bitmemiş heykeller sergilenmektedir.
Heykel yapım teknikleri ve evreleri hakkında fikir vermesi
bakımından dünya çapında bir koleksiyondur. Yakın çevredeki ve
Aphrodisias’dan bulunmuş olan prehistorik malzemenin sergilendiği
vitrinler önceki duvar vitrinlerinde sikke ve öyküsü yer
almaktadır.Truva savaşının trajik bir öyküsünden esinlenerek yapılan
Achilleus ve Pentasilia heykelinin ismini verdiği salonda Diskoforos,
genç Herakes ve Dionisos’u taşıyan Satir Heykelleri vardır. Bundan
sonraki salonun ortasında kentin ana tanrıçası Aphrodithe’nin kült
heykeli yer alır. Heykelin hemen arkasında Aphrodithe Tapınağının
46
baş rahibi Diogenes ve hemen sağda da karısı Clodia Antonya
Tatiana’nın heykeli yer alır. Soldaki iki heykel İmparator Constantin
devrindeki rahip heykelleridir. Soldaki dev heykel kent halkını
temsil eden Demos’dur.

Tripolis Ad Maeandrum

Tripolis antik kenti Denizli İli, Buldan İlçesi, Yenicekent


Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Başta Plinius ve
Ptolemaios olmak üzere birçok antik yazarın metinlerinde adı geçen
kent 17 yy. dan itibaren seyyahlar tarafından ziyaret edilmiştir.
Helenistik Dönem'de Phrygia, Karia ve Lydia Bölgeleri'nin
kesişim noktasında, Lydia Bölgesi sınırları içerisinde ilk kez
Apollonia ismi ile kurulan kent, kısa bir dönem Antoniopolis olarak
da anılmıştır. M.Ö. 1. yy. da üç bölgenin kesişim noktasında olması
nedeniyle bu bölgelerden gelen halkların yerleşim yeri olmuş ve bu
nedenle de Tripolis ismini almıştır. Tripolis ismi M.S. 7 yy.da kent
terk edilene kadar varlığını korumuştur. Her ne kadar Tripolis'in bir
kent olarak geçmişi Helenistik Dönem'e dayansa da, kentin
çevresinde gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında elde edilen
arkeolojik materyal bu bölgedeki yerleşimin günümüzden 5000 yıl
öncesine kadar gittiğini kanıtlamaktadır.
Bugün şehir ziyaret edildiğinde, ziyaret edilecek oldukça
geniş bir kalıntı listesi söz konusudur. Bunlar, agora, kutsal
alan/devlet agorası, latrina, ana caddeler, bouleuterion, granarium,
hamamlar, höyükler, kemerli yapı, kiliseler, konut alanı, nekropoller,
nymphaeum, podyumlu yapı, sarnıçlar, stadion, surlar, şehir kapıları,
tabernalar, tiyatro, tonozlu yapı ve türbedir.

Tarihi Aksaz Hamamı


Aksaz'dan köy olarak 20. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı
kayıtlarında bahsedilmeye başlanmıştır. Aksaz'ın 3 km uzağında olan
ve günümüzde birkaç haneden oluşan Bekimiş Mahallesi'nden ise
Cumhuriyetin ilk yıllarında köy olarak bahsedilmiştir. 1919 yılında
günümüz Bekimiş Mahallesi Beğmiş adıyla bir köy olarak
bilinmekte olup Uşak Kazası İdare Meclisince alınan karar uyarınca
47
o tarihte nüfusunda azalma görülen Aksaz köyü ile Beğmiş köyü ile
birleşmiştir.
Büyük Menderes Nehri'nin kollarından olan Aksaz Deresi,
Bekimiş Mahallesinden geçmekte olup I. Derece Arkeolojik SİT
alanı statüsünde olan tarihi Aksaz Hamamı ve bina kompleksi bu
mahallede bulunmaktadır. Aksaz Hamamının olduğu yerde Erken
Roma Dönemi hamamının kalıntıları yer almakta olup tarihi bina
içerisinde 7. yüzyıl'a kadar tarihlenebilen Bizans sikkeleri
bulunmuştur. Söz konusu hamam Roma ve Bizans dönemlerinde
sağlık merkezi olarak da kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde
Beğmiş köyünün adı Bekimiş olarak değiştirilmiştir. Ancak tarihi
hamam civarında kurulu olan Bekimiş köyü, yaşanan bir sel
felaketinden sonra terk edilince günümüze mahalle statüsünde
ulaşabilmiştir.

Blaundos
İç Ege’de yer alan Uşak ilimiz, paha biçilemeyen en önemli
arkeolojik değerlerini bünyesinde barındırdığı için kültür turizmine
meraklı ziyaretçiler için eşsiz güzellikler vaat ediyor. Bunlardan bir
tanesi de Uşak iline 40 km mesafede yer alan Ulubey ilçesi
Sülümenli köyü sınırları içerisinde yer alan Blaundus antik kentidir.
1. Derece sit alanı olarak tescil edilmiştir.
Blaundus; Büyük İskender’in Anadolu Seferleri’nden sonra
Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuş, şehir halkının
kendilerine Makedonyalı Blaundus adının verdiği söylenmektedir.
Büyük İskender’den sonra Bergama Krallığına ardından da Roma
İmparatorluğuna bağlanan kentini, Roma döneminde önemi
artmıştır. Derin vadilerle çevrili bir yarımada üzerinde yer alan
kentin önemli yapıları arasında kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve
kaya mezarları bulunmaktadır.
Kentin, bazı kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir.
Helenistik dönemde inşa edilen kuzey surlarının giriş kapısı kemeri,
darphane bölümleri, idari binalar sur duvarlarının bazı bölümleri, İon
tarzındaki mabet kentin ortasında yer alan ve Roma İmparatoru
Claudius’un mabedi, yalnızca bir tarafında oturma kademeleri olan
stadyum örnek olarak verilebilir. Kentin güney yamacında bulunan

48
tiyatro kalıntıları ile hemen yanı başında bulunan kaya mezarları da
görülmeye değer yapılardır. Şehrin simgesi ise çifte attır.
Blaundus antik kenti, üç tarafı oldukça derin ve dik vadiler
ile çevrili bir yarımada benzeri bir yapı üzerinde kurulmuş
bulunmaktadır. Yarımada şeklinde bir toprak parçası üzerinde kurulu
olması şehrin girişinin sadece kuzeydeki kapı ile yapıldığını
göstermektedir.
Tiyatro binası, şehir surlarının dışında yamaca inşa
edilmiştir. Tiyatronun sahnesi tamamen yıkılmıştır. Oturma
sıralarının bir kısmı sağlam kalmıştır. Surlar içerisinde kalan şehrin
merkezi ise Ion düzeninde yapılmış bir tapınak ve irili ufaklı yapılar
yer alır. Şehrin mezarları (nekropol) ise iki farklı alanda yer
almaktadır. Birincisi; kentin kuzeyinde yer alan mezarlık ve birkaç
Tümülüs, ikincisi ise kentin doğusunda yer alan vadide yer alan kaya
mezarlarıdır. Kaya mezarları 2 li, 10 lu ve 12 li tarzda yapılmıştır.
Tonozlu yapıdaki kaya mezarları nişli odacıklar ve sabit lahit
tipindedir. Kaya mezarlarının çoğunda beyaz sıva, sıva üzerinde ise
kızıl, mavi, yeşil boyalarla yapılmış hayvan ve bitki motifleri ile
bezenmiştir. Antik kentin dışında kalan alanda Ion tarzında ikinci bir
tapınak ve tamamı 14 adet olan ancak bugünlerde sadece bir tanesi
kemer yer almaktadır. Kemerlerlerin kesin olmamakla birlikte su
kemeri olması muhtemeldir.

Ulubey Kanyonu Tabiat Parkı


Ulubey Kanyonu, Uşak ilinin Ulubey ilçesi sınırları
içerisinde bulunan kanyon. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından
27 Haziran 2013'te tabiat parkı ilan edilmiştir. Kanyondan Ulubey
Deresi ve Banaz Çayı'nın geçmesi nedeniyle flora ve fauna
bakımından zengindir.
Kanyon 3.zamanın sonlarından 4.zamanın başlarına kadar
geçen oluşum sürecinde tektonik hareketlerden etkilenmiş ve
günümüzde Ege Bölgesi’nde yer alan Horst-Graben yapı şeklini
ulaşmıştır. Büyük Menderes Grabeni’nin çökmesi, karstik oluşum
süreciyle kanyonun oluşumunun bağlantılıdır. Büyük Menderes
Grabeni’nin de gerçekleşen en az üç çökmesi ile birlikte aşındırma
hareketleri başlamıştır. Böylece Ulubey Deresi ve Banaz Çayı’nın da

49
geçtiği yerlerde derin menderes vadiler oluşmuştur.

Clandras Köprüsü
Uşak ilinin Karahallı ilçesinde yer alan Frigyalılar
döneminden kalma tarihi köprü, Banaz Çayı üzerine yaklaşık 2500
yıl önce yapılmıştır. Köprünün iki ucu, dağ kayalarının yarı beli
üzerine oturmuştur. Uzunluğu 24 metre, derinliği 17 metre, eni 1,75
metredir. Taşların yüzleri kalemle işlenmiş ve kemerlerin iri taşları
zıvanalı olarak birbirine iyice kenetlendirilmiştir. Kemeri kasnak
biçimindedir. Köprü fil ayağı tabir edilen iki ana gövdeden oluşmuş
sabit kaya üzerine bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir. Hangi amaçla
yapıldığına ait hiçbir iz bulunmamaktadır. Ancak kilit taşlarından
birinin oynaması üzerine son yıllarda beton ile tamir edilerek
orijinalliğini yitirmiştir. Köprünün yanında Karahallı Elektrik
Santrali vardır. Santralden boşaltılan su beton bir kanal ile köprünün
yanıbaşından 17 metre yükseklikten dökülmektedir. Clandras
Köprüsü ve çevresi bölge için önemli bir mesire yeridir.

Laodikeia
Lykos Irmağı’nın güneyinde kurulmuş olan bu kentin
adı antik kaynaklarda daha çok “Laodikeia ad Lykum
(Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” olarak geçmektedir. Bu
önemli kent Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de 'Ladik'
diye anıldı. Kent M.Ö. 261-253 arasında II. Antiokhos
tarafından kurulmuş ve şehre Antiokhos’un karısının adı
Laodike'nin adı verilmiştir.
M.Ö. 130/129 yılında ise bölge tamamen Roma’ya
bağlanmıştır. Her dönemde depremlerle yıkılan ve tekrar
ayağa kaldırılan kent, İmparator Focas ( M.S. 602-610)
Dönemi’nde meydana gelen büyük deprem sonrasında terk
edilerek Salbakos’un (Babadağ) kuzey yamaçlarına Denizli-
Kaleiçi ve Hisarköy’e taşınmıştır. Laodikeia’da yapılan
kazı çalışmaları Erken Kalkolitik Dönem (Bakır Çağı) ‘den
(M.Ö. 5500), M.S. 7.yy’a kadar kesintisiz yerleşimlerin
varlığını ortaya koymuştur.
Romalı devlet adamı ve hatip Çiçero’nun, İ.Ö. 50
50
yılında buraya geldiği ve kentin bazı hukuki sorunları ile
uğraşmak üzere bir süre burada kaldığı bilinmektedir. Yine
bu tarihlerde Romalılar, Laodikeia’yı Kibyra (Horzum)
Conventus’unun merkezi yapmışlardır. İmparator Caracalla
zamanında bir seri kaliteli sikke basıldı, halkın da
katkısıyla anıtsal yapılar inşa edildi. Laodikeia,
Hıristiyanlık âlemi için çok önemlidir. Çünkü kent MS 4.
yy’dan itibaren Hac Merkezi olma özelliğine sahip
olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Anadolu’nun
yedi ünlü kilisesinden biri olan Laodikeia Kilisesi Büyük
Constantinus zamanında (MS 306-337), Hıristiyanlığın MS
313 yılında serbest bırakılmasıyla birlikte yapılmıştır.

Kentin en önemli gelir kaynağı yolların kavşak


noktasında olması sebebiyle ticarettir. Bunun başında da
tekstil ticareti gelir. Diğer taraftan mermer, hububat ve
canlı hayvan ticareti de kente önemli gelirler sağlamıştır.
Kent Hippodomik (ızgara) planlı olarak düzenlenmiş ve
yaklaşık 5 km’lik bir alana yayılmaktadır.
Laodikeia’nın önemli ve günümüze kadar gelebilen yapıları
içinde, Anadolu’nun en büyük stadyumu (285x70 m.), 2
tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 Agorası, 5 Nympheumu, 2
Ana Giriş Kapısı, Meclis Binası, Tapınakları, kiliseleri ve
anıtsal caddesi yer almaktadır. Kentin dört tarafı ise
nekropol (mezarlık) alanı ile çevrilidir.

Pamukkale
Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı,
kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır.
Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş
bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında
değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı,
bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik dönemlerden
beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320m
uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-
70m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katkatlarına dökülmekte

51
ve ortalama 240-300m. yol kat etmektedir. Katkat havuzcuklarında
ve kat kat seddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat,
başlangıçta yumuşak bir jel halindedir. Zaman içinde sertleşmekte ve
traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katkatlar
üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşacık haldeki
kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır.
Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dâhilinde
verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su
yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe
sebep olmaktadır. Tüm bunlardan azade, bu alan antik dönemden
bugüne dek hem görsel bir şölen hem de şifa sunmaktadır.

Kleopatra Havuzu
Termal havuzdaki su sıcaklığı 36 C°- 57 C°, PH değeri 5,8,
radon değeri 1480 piccocuri/ litredir. Kaplıca suları, bikarbonatlı,
sülfatlı, kalsiyumlu, karbondioksitli, kısmen demirli ve radyoaktif bir
bileşime sahiptir. Aynı zamanda buradaki sular banyo ve içme
kürlerine de elverişli olup, 2430 MG/litre eriyik mineral değerine
sahiptir.
Yüzyıllar öncesinden günümüze kadar bütün ihtişamını
koruyarak ayakta kalmayı başaran Apollon tapınağı eski ve dini
mağara olarak bilinen Plutonion üzerine kurulmuştur. Tapınaktan
kalan kalıntılardan, mermer merdivenler ve üzerinde Apollon
kehanetinin anlatıldığı yazıların bulunduğu duvarları da görülmeye
değer en önemli eserlerdendir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan
bu topraklar inanç turizminin de gelişimine katkıda bulunmuştur.

Hierapolis Arkeoloji Müzesi


1970’li yıllarda yapılan, Hierapolis Ören Yerinde bulunan
Roma Hamam Yapısı’nın restorasyonu sonucu, başta Hierapolis
Kazılarında çıkan ve Laodikeia, Tripolis gibi ören yerlerinden
getirilen eserlerin teşhir ve düzenleme çalışmaları tamamlanarak, 1
Şubat 1984 tarihinde Hierapolis Örenyeri Müzesi ziyarete açılmıştır.
Zamanın etkisiyle yıpranan Hierapolis Örenyeri Müzesi’nin
52
1999 yılında başlayan restorasyonunun, teşhir ve düzenleme
çalışmaları ile birlikte açık teşhirinin de tamamlanması sonucu 24
Nisan 2000 tarihinde yeniden bugünkü durumu ile ziyarete
açılmıştır.
Hierapolis (Pamukkale) Örenyeri Müzesi, Hierapolis Antik
Kenti içinde, 14.000 m2’lik bir alan üzerindedir. Antik Roma
Hamamı, Gymnasiumu ve kitaplığından oluşan yapılar
topluluğudur.Hierapolis Arkeoloji Müzesi’ndeki eserler 3 (üç)
salonda sergilenmektedir. Bu salonlar; travertenden yapılmış blok
taşlarla örülü tonozlu Roma Hamamı yapılarıdır.
-Lahitler ve Heykeller Salonu
Bu salon, başta Hierapolis ve Laodikeia kazılarından çıkan
ve diğer ören yerlerimizden getirilen eserlerden oluşmaktadır. Roma
Döneminin en güzel sanatsal örnekleri olarak sunulmaktadır.

-Küçük Eserler Salonu


Bu salonda, M.Ö. 4. binden bu yana birçok uygarlığın ürünü
olan küçük buluntular belli bir kronolojiye göre sergilenmektedir.
Sergilenen eserler arasında; Çivril İlçemiz yakınındaki Beycesultan
Höyük’te, İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından 1954 – 1959 yılları
arasında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan pişmiş toprak kaplar,
idoller ve taş eserlerle birlikte Frig, Hellenistik, Roma ve Bizans
Dönemlerine ait pişmiş toprak kandiller, cam eserler, kolyeler ve
madeni takılar bulunmaktadır. Ayrıca kronolojik bir sıraya göre
sergilenmiş olan sikkelerin; ilk darpedildikleri M.Ö. 6.yy.
Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait
altın, gümüş ve bronz örneklerini görmek mümkündür.

-Hierapolis Tiyatrosu Buluntuları Salonu


Hierapolis Tiyatrosu’nun sahne binasını süsleyen
kabartmalar bu salonda sergilenmektedir. Kabartmalar arasında;
Dionysos’un eğlence alayları, Hierapolis’in taçlandırma töreni,
Niobe Efsanesi, Roma İmparatoru Septimus Severus’un taç giyme
töreni, tiyatro ile ilgili meclis kararlarını içeren yazıtlar, Marysyas
Efsanesi, Herakles - Antaioss’un mücadelesi, Apollon ve Artemis’in
doğuşu ile Hades’in Persephone’yi kaçırması sahnesi bulunmaktadır.

53
Hierapolis
Hierapolis Kazıları, Denizli ilinde, kent merkezinin 20
kilometre kuzeyinde, Pamukkale yakınlarında yer alan Hierapolis
antik kentinde yürütülen kazı çalışmaları. Türkiye’deki en büyük
antik kentlerden biri olan ve 1988’de UNESCO Dünya Mirası
Listesi’ne giren Hierapolis’teki kazılar ve antik tiyatroyu yeniden
inşa çalışmaları 2005 yılından beri Koç Holding şirketlerinden Tofaş
tarafından, 2013 yılından beri de Vehbi Koç Vakfı tarafından
desteklenmektedir.
Bergama krallarından II. Eumenes tarafından MÖ 2. yüzyıl
başlarında kurulduğu sanılan Hierapolis’in adını Bergama’nın
efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Hiera’dan aldığı söylenir.
Hierapolis barındırdığı pek çok tapınak ve dinsel yapı nedeniyle
“kutsal kent” olarak da anılır. Pamukkale’nin şifalı yeraltı sularına
yakınlığı nedeniyle tarih boyunca önemli bir tedavi merkezi olan
kent, Roma imparatoru Neron dönemindeki büyük depreme kadar
(MS 60) özgün Helenistik dokusunu korumuştur. Depremden sonra
tamamen yenilenmiş ve tipik bir Roma kenti görünümü almıştır.
Hierapolis Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Filipus’un MS 80’de
burada çarmıha gerilmesinden ve adına bir anıtmezar
yaptırılmasından sonra çok önemli bir dini ziyaret merkezi haline
gelmiş ve Bizans döneminde MS 4. yüzyıldan itibaren piskoposluk
merkezi olmuştur. Kent 12. yüzyıl sonlarına doğru Anadolu
Selçuklularının eline geçmiştir.
Hierapolis antik kentinde 1950’lerde İtalyan arkeologlar
tarafından başlatılan kazı ve restorasyon çalışmaları Salento
Üniversitesi’nden (Lecce, İtalya) Profesör Francesco d’Andria
başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülmektedir. Ekipte başta
İtalya ve Türkiye’den olmak üzere çeşitli ülkelerden 100’e yakın
uzman görev almaktadır. Hierapolis’te, bugüne kadar gün ışığına
çıkarılan en önemli eserler arasında Antik Tiyatro, Nekropol,
Kaplıcalar, Büyük Kilise, Aziz Filipus Martiryumu, Frontinus
Kapısı, Gymnasium, Apollo Tapınağı ve Plutonium sayılabilir.
Roma tiyatrolarının en güzel örneklerden biri olan ve yaklaşık 1.800
yıl önce inşa edilen amfitiyatronun sahne binasının restorasyonu

54
tamamlanmış ve yapı, 12.000 kişilik seyirci kapasitesiyle kültür-
sanat etkinlikleri için kullanılabilir hale gelmiştir.

Kula Peri Bacaları


Kula Peribacaları, Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından
Tabiat Anıtı ilan edilmiştir. Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve
rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası ‘’ adı
verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik
yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve
kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay
aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş,
böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik
biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Bu durum, peri bacalarının
oluşumunda, rüzgâr etkisinden çok yağmur sularının yüzeydeki
akışının daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Yağmur
sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelişmesine
ise en önemli etken bitki örtüsünün azlığı ve tüflerin geçirimsiz
olmasıdır. Kula, volkanik orjinli, jeolojik bir yapıya sahip
olmasından dolayı yağmur ve erozyonunun ilginç ve doğal
oluşumlardır.
Kula peribacaları İzmir-Ankara Karayolunun l56. km’de
Kula’ya ise l6 km uzaklıkta Burgaz köyü civarındadır. Kim bilir kaç
yılda meydana geldi bu gizemli bir özelliğe sahip doğa harikası.
Şiddetli yağmur ve rüzgârlarla oluştu ziyaretçilerine görsel bir şölen
sunan insanı zaman mekânından soyutlayan peribacaları. Ankara
karayolu üzerinden geçerken görülebilen Gediz Nehri'nin üst
kısmında Burgaz Mevkii'nde " Peri Bacaları" bulunmaktadır. Gediz
1 köprüsünü geçtikten yüz metre sonra sola kıvrılan patika yol ile
başlayan alan insanı zamandan ve mekândan kopararak
Peribacalarıyla yalnız bırakıyor. Peribacalarına sadece bakmakla
yetinmeyip yanlarına gidip dokunabilir ve manzaranın keyfini
sürebilmek için biraz macerayı göze alabilmek yeterli bunun içinde
grup halinde yapılan gezilerde birbirine yardımcı olarak bu doğa
harikasına tırmanmak ayrı bir zevktir. Peribacalarının doğal bakir
olarak korunabilmesi için bu alan doğal sit ilan edilmiş ve
korunmaktadır. Doğal sit alanı olarak ilan edilen korumaya alınan bu

55
alan 37,5 hektardır.

Sardeis
Batı Anadolu’da, bereketli Hermus ovasında, Tmolos
dağlarının eteklerinde yer alan, Ege’yi Türkiye’nin iç kesimlerine
bağlayan önemli bir rotanın üzerinde yer alan, altın kumlu bir nehrin
kıyısında doğal savunmaya sahip kalesiyle, Sardeis birçok doğal
avantajları ile kutsanmıştır. Şehir MÖ yedinci ve altıncı yüzyıllarda
Lidya İmparatorluğu’nun başkenti halini almaya başlamıştır;
Gyges’den Kroisos’a krallar hanedanı Batı Anadolu’yu fethetmiştir,
dünyanın ilk sikkesini darpetmiştir ve Mezopotamya’nın, Mısır’ın,
Yunanistan’ın büyük medeniyetleri ile antlaşmalar yapmışlardır.
Kralları, tapınak yaptırmaları ve kıymetli eserler ile Ephesus,
Didyma ve Delphi (bk. Kerschner, “Ionialılar”) gibi Yunan
mabetlerine tonlarca altın bağışlamaları ile Yunanlar arasında
varlıklarıyla ve cömertlikleriyle efsaneviydiler. Sardeis kalesi tarih
boyunca “dünyanın en güçlü yeri” olarak nam salmıştır ve aşağı
şehir 20 metre kalınlığında bir güçlü tahkimat tarafından
korunmaktaydı. Sardeis kraliyet mezarlığı olan Bin Tepe tümülüsleri
dünyanın en büyükleri arasındadır.
Akhaemenid Persler altında (MÖ 547-334), Sardeis
Anadolu’nun önemli bir satraplık (vilayet) başkentiydi ve Büyük
Krallar Darius ve Kserkes önderliğindeki Yunanistan istilaları için
geçiş noktası olmuştur. Bilinen mezarların birçoğu bu döneme
tarihlenmekte ve 1910-1914 yılları arasında gerçekleştirilen Sardeis
mezar alanları kazılarında söz konusu döneme ait, şimdi İstanbul
Arkeoloji Müzeleri’nde yer alan harikulade takı örnekleri ortaya
çıkarılmıştır.
Büyük İskender’in fethinden sonra, Sardeis Hellenistik
krallıklara dahil edilmiş ve Selevkos İmparatorluğu’nun batı
başkentine dönüştürülmüştür. Muhtemelen bunların himayesi
altında, daha önceki bir kutsal alanın mevkinde büyük Artemis
Tapınağı’nın (ayrıca Artemis Tapınağı Hakkında) inşasına
başlanmıştır. Ne yazık ki günümüze harabe halinde ulaşmış olan
Sardeis tiyatrosunun inşasına ilk kez bu dönemde, bu Anadolulu

56
başkentinin, Hellenistik polise dönüştürülmesi esnasında
başlanmıştır.
Şehir Roma barışı altında gelişmiştir, ve Imparatorluk
Kültüne ait bir tapınağa, devasa hamamlara, bir stadyuma, su
kemerlerine, ve diğer kamu yapılarına sahip olmuştur. Vahiyler
Kitabı’nda yer alan Asya’nın Yedi Kilisesi’nden biridir, ancak bu
döneme tarihlenen bir kilise binasına henüz rastlanmamıştır.
Roma İmparatorluğu’nun Diocletianus’un altında yeniden
organize oluşu esnasında, Sardeis Lidya Eyalet başkenti haline
gelmiş ve özellikle MS dördüncü ve beşinci yıllarda gelişim
göstermiştir. Sardeis’in Geç Roma sinagogu, antik dünyanın bilinen
en büyük sinagogudur. Kentin kiliseleri, şehir surlarının dışında yer
alan bir dördüncü yüzyıl kilisesini, Artemis Tapınağı’na iliştirilmiş
bir şapeli ve şehir merkezinin yakınındaki bir büyük bazilikayı
kapsamaktadır. Kentin hemen dışında yer alan Geç Roma evleri
ve “Bizans Dükkânları”, şehrin gelişen boyutlarını ve nüfusunu
göstermektedirler.
Bölgedeki birçok kent gibi, Sardeis de MS altıncı ve erken
yedinci yüzyıllarda gerileme dönemine girmiş ve yedinci yüzyılda
aşağı şehir büyük ölçüde terk edilmiştir. Bununla birlikte, Polybius
tarafından “dünyanın en güçlü yeri” olarak tasvir edilen akropol,
Bizans döneminde önemli bir kale ve müstahkem mevki olarak
süregelmiştir. Kentin antik dönemdeki ismi
Lidce, Sfar- Persçe, Sparda ve Yunanca Σάρδεις ya da Σάρδις olarak
geçer ve kentin modern adı olan Sart’a yansımaları görülür.

Thyateira
Manisa’nın Akhisar İlçesindeki Thyateira antik kenti ve
Hastane Höyüğü kazıları Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat
Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr.Engin Akdeniz
başkanlığındaki bir ekip tarafından 2011 yılından itibaren Bakanlar
Kurulu kararıyla sürdürülmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce verilen izin ve
destek ile Manisa Valiliği’nin destekleri kapsamında devam eden
kazılar 2019 yılında Türk Tarih Kurumu desteği kapsamına
alınmıştır.

57
2011 yılında Akhisar Belediye Başkanlığı’nın öncülüğü ve
ana sponsorluğunda başlatılan kazılarda arkeolojinin yanı sıra
mimari, jeoloji, jeofizik, restorasyon, epigrafi, antropoloji ve sanat
tarihi bölümlerinden akademisyenler ile öğrencilerin de görev
almaktadır. Thyateira’nın yayılım sahasındaki Tepe Mezarlığı ören
yerindeki restorasyon çalışmalarıyla Hastane Höyüğü’ndeki
Prehistorik ve Protohistorik dönemlere ilişkin kalıntı ve buluntular
dikkat çekicidir. Thyateira, İncil’de adı geçen ilk yedi kiliseden (ilk
yedi Hristiyan topluluğundan) birine sahip olması dolayısıyla inanç
turizmi kapsamında her yıl birlerce turistin ziyaret ettiği bir
arkeolojik alandır. Prof.Dr.Engin Akdeniz, mimar Kiyas Tökmeci ve
statik uzamanı İnşaat Mühendisi Bülent İliter tarafından hazırlanan
“Tepe Mezarlığı Sütunlu Roma Caddesi’nin Restorasyonu Projesi”
ise Mimar Dr.Ahmet Küçük’ün uygulamasıyla tamamlanmak
üzeredir. Bu restorasyon projesi sayesinde dünyadaki benzer
örneklerde olduğu gibi Tepe Mezarlığı ören yerinin özellikle turistik
açıdan öneminin artacağı düşünülmektedir. Restorasyon Projesi
Manisa Valiliği tarafından sağlanan ve Akhisar Belediyesi’ne
aktarılan finansman ile uygulanmaktadır.

Pergamon
2014 yılında Dünya Kültür Miras Listesine giren
Bergama, tarihi boyunca işgallere ve yıkımlara maruz
kalmasına rağmen, stratejik bir noktada yer alması
nedeniyle sürekli iskân edilmiş ve tarih sahnesinden hiçbir
zaman kaybolmayan yerleşimlerdendir.
Pergamon antik kentinin kurulduğu Bakırçay
havzasında, prehistorik dönemlere kadar uzanan yerleşim
izleri, Pergamon’un kurulduğu tepede M.Ö 7.-6.ve 5.yy.
işaret eder. “kale” veya “müstahkem mevkii” anlamına
gelen “Perg” veya Berg” Pergamon adını oluşturur.
M.Ö 283 yıllarında Philetairos krallığını kurar ve
150 yıllık siyasi, ekonomi ve kültürel yönden bölgesinde
güçlü bir krallık olarak varlığını sürdürür. Pergamon’un
krallarından III. Attalos’un vasiyeti üzerine Roma
hâkimiyetine geçen kent (M.Ö 133), Asya eyaletinin
58
başkenti olur. M.Ö 3.yy.dan itibaren Roma
İmparatorluğu’nun güç kaybetmeye başlaması ve ikiye
ayrılma süreci ile birlikte Bergama yeni bir dinin –
Hıristiyanlık- etkisinde şekillenmeye başlamıştır. M.S
8.yylarda Bergama Arap akınlarına maruz kalır,
14.yy.başlarında ise Menteşe Beyliği topraklarına katılır.
1345 yıllarında ise Orhan Gazi tarafından Osmanlı
topraklarına dâhil olur ve kentte Türk dönemi başlar.
MÖ 1. Yüzyılda yaşamış yazar ve filozof Pilinius
Secundus’un “Küçük Asyanın en ünlü ve muhterem şehri”
olarak tanımladığı Pergamon antik kenti, dik bir tepe
üzerinde zorlu topografik zorluğa rağmen başarılı şehircilik
planlaması ile antik dönemde önemli bir yerleşim yeri
haline gelir. Teraslama yöntemi ile açılan geniş alanlara
büyük kutsal alanlar, kamusal yapılar, sosyal yapılar ile
konutlar yerleştirilmiştir. Peristylli düzendeki avlulu
yapıları ile örnek mimari gelişimini ortaya koymuştur.
Pergamon kent planı; yukarı ve aşağı kent olarak
ikiye ayrılır. Yukarı şehirde kralların peristylli planlı,
zengin süslemeli sarayları, M.Ö 4.yy ait ve dor mimarisini
yansıtan Athena Tapınağı, Roma İmparatoru Traian ve
Hadrian’ın kolossal heykelleri, mimari detayları ile dikkat
çeken Traian Tapınağı, Pergamonluların keşfi Bergama
kâğıdı (Pergaminae Chartae) olan yeni yazma aracı ile
yazılan raflarında rulo ya da her iki yüzü yazılı kitap
şeklinde (codex) muhafaza edilen 200 bin ciltlik esere sahip
Pergamon kütüphanesi antik dünyanın en önemli
kütüphanesiydi.
II.Eumenes zamanında Pergamonluların Magnesia’da
Galatlara ve Seleukoslular’a karşı kazandığı kesin zafer
(M.Ö 180) sonucu inşa edilen ve kent mimari programın en
dikkat çekici eseri Zeus Sunağıdır. Sunak dış yüzünde
bulunan Zeus ve Athena adına adanan sunak Pergamon
Heykelcilik okulunun en önemli eseridir. Zeus ve Athena
kabartma gurubu, ışık tanrıları Apollon, Artemis ve Leto
grubu Helios, kız kardeşi şafak kızılı Eos, ay tanrıçası

59
Selena, Nyx, kavga tanrıçası Eris, kader dağıtan Moiralalar,
yıldız tanrı Orion grubu Poseidon, Amphitrite, Nereus,
Doris Okeanus, Tethys, grubu kabartmaları yüksek plastik
özellikleri ile antik dünyanın en önemli eseri arasında yer
alır.
10.000 kişilik tiyatrosu dik yamaca konumlanan
yapısı ile seyyar sahne binası Dionysos Tapınağı ile mimari
bağı ile antik önemli en ünlü tiyatroları arasında yer alır.
11. Pergamon kale tepesine su temini için Helenistik
dönemde 45 km uzunluğunda, 240 bin toprak künkten
oluşan ve 900 m yükseklikte Madra Dağı’ndan gelen yüksek
basınçlı su hattı Pergamonlular’ın bir mimari başarısıdır.
Aşağı kentte ise Hera ve Demeter kutsal alanları, Helenistik
dönemin bilinen en büyük gymnasionu, aşağı agora, evler,
dükkânlar gibi daha çok sosyal yapılar bulunmaktaydı.

Pergamon Asklepionu
M.Ö IV.yy.da Pergamon akropolü dışında sağlık tanrısı
Asklepios adına kurulmuş bir tedavi merkezi bulunmaktadır.
Gelişmiş mimari düzeni, uygulanan tedavi yöntemleri ile Batı
Anadolu’nun en önemli tedavi merkezi ünvanına sahipti.
Asklepion’un günümüze kalan kalıntıları M.S II.yy.da Roma
İmparatoru Hadrian tarafından yaptırılan düzenlemelere aittir.
Asklepieion, kuruluş tarihinden daha erken dönemlerde de kutsal
alan olma özelliğini göstermektedir. Ancak gelişimi M.Ö IV.yy.dan
itibaren başlar. Kutsal Alana giriş Via Tecta denilen 1 km
uzunluğunda üstü örtülü ve son bölümü sütunlu yol şeklinde olan
kutsal yol ile sağlanmaktaydı. Yol bitiminde anıtsal giriş (propylon) ,
girişin sağında kütüphane salonu, girişin solunda ise Zeus
Asklepios’a adanmış tapınak yer alır. Anıtsal girişten sonra büyük
şölen avlusu bulunur. Avlunun kuzey, güney ve batı yönleri sütunlu
galeriler ile çevrilidir. Kuzeybatı köşesine bitişik 3.500 kişilik
tiyatrosu, batı galerisinde batıya doğru genişletilen
galerisi,güneyinde büyük (ziyafet) salonu ve güney köşesinde
latrinler (tuvalet) bulunmaktadır. Avlunun güneydoğu köşesinde ise
alt yuvarlak yapı denilen tedavi binası yer almaktadır. Büyük

60
avlunun batı kısmında kutsal su kaynakları, erken döneme ait tapınak
ve uyku odalarının temel kalıntıları mevcuttur.
Asklepion sağlık merkezinde uygulanan tedavi yöntemleri
hakkındaki bilgileri antik dönemin ünlü söylev ustası Aelius
Aristides’ten öğrenmekteyiz. Aristides, Asklepion’da tedavi görmüş
ve burada uygulanan tedavi yöntemlerini “Hieroi Logoi” adlı
eserinde ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Uyku odalarında hastaların
istihare uykusuna yatırılması, su sesi, çamur kürü, şifalı su, hacamat,
açlık tokluk kürleri, terapi ve müzik dinletisi gibi çeşitli yöntemlerle
hastalıklar tedavi edilmeye çalışılmıştır. Antik dünyanın en önemli
sağlık kentlerinden birisi olan Pergamon, eczacılığın babası olarak
bilinen Hekim Galenos’un da memleketidir.Galenos burada
gladyatörlerin ve Roma krallarının bakımı üstelenmiş olup
farmakoloji alanında önemli tespitler yapmıştır.

Kızıl Avlu
M.S 2. yy’da İmparator Hadrian döneminde inşa edilmiş ve
muhtemelen Mısır tanrıları Serapis, Harpokrates, ve İsis tapım
görmüştür.270.00 x 100.00 m, tapınak 60.00 x 20.00 m. boyutlarında
olan tapınak Pergamon’un en görkemli anıtsal yapılarından birisidir.
Tapınağın tamamının tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu
sebebi ile tapınak halk arasında “ Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır.
Döneminde Mısır kültürüne duyulan hayranlık sebebi ile
tapınak Roma Dönemi aşağı Bergama kentinin tam merkezinde inşa
edilmiştir. Tapınağın ön avlusu Bergama(Selinos) çayı üzerine
yerleştirilen su tünelleri üzerine oturtulmuştur. Büyük bir mimari
mühendislik eseri olan tapınak önünde tapınak ile aynı aks üzerinde
avluya doğru çıkma yapan bir propylon ve gerisinde devasa bir
tapınak kapısı yer almaktadır. Kapı ağır mermer sövelerle çevrili,
kapı kanatları çok büyük ve muhtemelen bronz kaplamalı idi.
Kutsal mekânın sadece ön tarafı pencerelerle aydınlatılmış,
kült heykelinin bulunduğu arka kısmın yarı aydınlık olmasını
sağlamak amacıyla pencere yapılmamıştır. Arka kısımda iki yüksek
kaide yer almaktadır. Devrinde mermer kaplı olan bu kaidelerin
üzerinde muhtemelen 10-12 m yüksekliğinde oturur durumda
kolosol bir kült heykeli yer almakta idi. Bu podyum ve kaidenin

61
altında bir sarnıç ve buradan ana binanın, yanlardaki yuvarlak
yapıların ve avluların bazı bölümlerinin altında uzayıp giden gizli
geçitler ve merdivenler vardı. Muhtemelen bu geçitlerden ilerleyen
tapınağın baş rahibi içi boş olan kült heykelinin baş kısmına
yükselerek oradan halka tanrı adına telkinlerde bulunuyordu.
Tapınağın üzerini örten, çok sağlam yapıda ahşaptan bir çatı iskeleti
vardır. Tapınağın iki yanındaki simetrik yuvarlak yapılarındaki
mihraplarının ana tanrı yanında yan tanrıların olduğuna işaret
etmektedir.
Erken Bizans döneminde kutsal mekanı içersine mimari ilavelerle
Anadolu’daki erken yedi kiliseden biri olarak kullanılmaya devam
etmiştir.

Bergama Müzesi
Anadolu’daki Arkeolojik yerleşimler arasında en erken
keşfedilen antik kentlerden birisi olan Bergama’da, 1865 yılında
Akropol’deki Bizans duvarı içinde, Zeus Sunağı’nın yüksek
kabartmalarının bulunması sonucu, ilk araştırma çalışmaları
başlamıştır. 1878-86 yılları arasında C. Humann ve A. Conze
tarafından bu çalışmalar resmi kazılara dönüştürülmüştür. Bu kazılar
sonrasında gün yüzüne çıkartılan eserlerin korunması amacıyla kazı
evi bahçesinde küçük bir depo müze oluşturulmuştur. 1900-13 yılları
arsında W. Dörpheld, H. Hepding ve P. Schatzwann tarafından
Akropol’de kazı çalışmaları yürütülmüştür. Akropol’de sürdürülen
kazılar yanında Asklepion’da da kazı faaliyetlerinin başlaması
sonucu ortaya çıkartılan eselerin artması sebebi ile mevcut bina
yetersiz kalmış ve yeni bir müze binasının yapılmasına gereksinim
duyulmuştur.
1924 yılında arkeolojik eserlerin bir bölümü, şehir
merkezinde yer alan ve 1934 yılında Halkevi Binası olarak
kullanılmış olan binaya nakledilerek sergilenmeye başlanılmış ve
Müzecilik hizmeti verilmeye çalışılmıştır. 1928 yılında bu müzenin
yönetimine Osman Bayatlı getirilmiştir. O. Bayatlı arkeolojik
eserlerin yanında bölgenin yakın dönem yaşam kültürüne ışık tutan
etnografik eserleri de müze eser koleksiyonuna dahil etmiştir.
1932 yılında Bergama’ya gelen Mareşal Fevzi Çakmak müze

62
kurulması için talimat vermiştir. Türk-Alman işbirliği çerçevesinde
Mimarlar Bruno Meyer ve Harold Hanson tarafından Zeus Sunağı
planından esinlenen proje kapsamında, Eski bir mezarlık alanı olan
bugünkü yerinde İzmir Valisi Kazım Dirik’in istemiyle 1933 yılında
Müzenin temeli atılmıştır. 30 Ekim 1936’da yapımı tamamlanan
Bergama Müzesi İzmir Valisi Fazlı Güleç tarafından ziyarete
açılmıştır.
Teşhirde yer alan arkeolojik eserlerin büyük çoğunluğunu
Akropol, Asklepion, Kızıl Avlu ( Serapeion), Musalla Mezarlığı
alanında yapılan kazılardan bulunan eserler oluşturmaktadır.
Bunların yanı sıra Bergama’nın yakın çevresindeki Pitane
( Çandarlı), Myrina (Güzelhisar), Gryneion ( Yeni Şakran) antik
kentleri ,Kestel ve Yortanlı (Allionai) Barajı Kurtarma kazıları ile
Bergama merkezde , Dikili Çandarlı Mahallesi 3.(üçüncü) derece
arkeolojik sit alanlarında yapılan kazılarda ortaya çıkartılan eserler
oluşturmaktadır. Eser sergilemesinde Tunç döneminden başlayan
kronoloji Osmanlı dönemi sonuna kadar geniş zaman aralığını
kapsamaktadır. Günlük kullanım ya da adak amaçlı çanak, çömlekler
ile Yortanlı kapları, gaga ağızlı kaplar tunç dönemine ait eser
gruplarını oluşturur. Antik Pergamon’a özgü yerel üretimler; megara
kaseleri, aplike seramikleri, Pergamon sigillatası, kandiller, ilk defa
Bergama’da basılmaya başlanmış kistophor sikkeleri dikkat çekici
bir diğer eser gruplarını oluşturur.
Etnografya bölümünde Bergama ve yöresine ait geleneksel
sosyal yaşamı, kültürel değerleri yansıtan zengin eser koleksiyonu
bulunmaktadır. Bergama yöresinde bulunan Yörük, Türkmen, Çepni
aşiretlerinin yöresel kıyafetleri, Bergama’ya ait gelin ve gündelik
giysiler, Anadolu’nun önemli halı üretim merkezlerinden biri olan
Bergama’nın Yuntdağı, Kozak, Yağcıbedir yöreleri olarak
adlandırılarak tasnif edilmiş halı, kilim, heybe örnekleri,
Bergama’nın tanınmış efelerinden olan Tuzcu Efe’nin Kurtuluş
Savaşı sırasında kullanılmış şahsi kıyafetleri önemli eser gruplarını
oluşturur.

Aigai
Manisa ili sınırlarında yer alan Aigai, antik dönemde

63
Aspordene, günümüzde Yunt Dağı olarak isimlendirilen dağ
silsilesindeki Gün Dağı üzerinde kurulmuştur. Yunt Dağı idari
açıdan Manisa ve İzmir il sınırları içinde yer almaktadır. Toplam
yüzölçümü 3.521,70 km² olan bu alan Kuzeyde Bakırçay (antik
Kaikos), güneyde Gediz (antik Hermos) nehirleri, doğuda Kırkağaç
ve Akhisar ovaları ile batıda Çandarlı Körfezi ile sınırlanmıştır.
Yüksekliği 500-1000 m. arasında değişen tepeler ve bu tepeler
arasındaki geniş düzlüklerden oluşan, Yunt Dağı’nın en yüksek
noktası 1076 m.’de yer almaktadır.
Aigai’da 2004 yılından beri sürdürülen arkeolojik kazı ve
araştırmalar, kentin MÖ 700 civarında kurulduğunu göstermektedir.
Antik döneme ait yazılı kaynaklarda Aigai adına oldukça az
rastlanmaktadır. MÖ 547-546 tarihinde, Lydia Devleti’nin
yıkılmasının ardından, Batı Anadolu’nun tamamı Pers kontrolüne
geçmiştir. Tarihçi Ksenophon, Hellenika adlı eserinde Aigai ve
Temnos antik kentlerinin Pers egemenliğine karşı direnmiş ve
bağımsızlığını korumuş olduğundan söz etmektedir (Ksenophon,
Hell. IV.8.5). Metinde Spartalı komutan Derkyllidas, askerlerini
Aiolis’teki Persler üzerine yürümek için ikna etmek amacıyla, Aigai
ve Temnos’un Pers egemenliğinin başlangıcından beri bağımsız
olduğunu söylemektedir. Bu durumu iki kentin dağlık bir arazide yer
almasından ve Persler tarafında fazla dikkate alınmamasından
kaynaklanmış olabilir.
Plutarkhos’un aktarımına göre (Them. 26.1-4) Atinalı ünlü
devlet adamı Themistokles, MÖ 471/70 yılında, Yunanistan’dan
kaçıp Kyme’ye doğru gelirken, yolunu Aigai kentine çevirmiş ve
orada kimseye görünmeden, yakın arkadaşı Nikagenes tarafından
dostça karşılanmış ve misafir edilmiştir. Daha sonra da kadın
kılığına girerek, bir çadır arabasında Susa’ya doğru yoluna devam
etmiştir. Bu durum Aigai ve çevresinde, en azından MÖ 5. yüzyıldan
itibaren zengin ve aristokrat ailelerin varlığını kanıtlamaktadır.
Aigai, MÖ 5. yüzyılda, Pers tehdidine karşı kurulan Attika-Delos
Deniz Birliği’ne vergi vermeyen kentler arasında yer almaktadır.
MÖ 4. yüzyıla ait yazılı kaynaklarda ise Aigai adı ile
karşılaşılmamaktadır.
Antik dönem tarihçisi Polybius’un aktarımına göre (His.

64
XXXIII.13), Pergamon Kralı II. Attalos ile Bithynia Kralı II. Prusias
arasında MÖ 156-154 yılında gerçekleşen savaşta Aigai tahrip
edilmiştir (Polybius, His. 33.13). MÖ 154 yılında, II. Prusias zarar
verdiği kentlere tazminat olarak yüz talent ödemek zorunda
bırakılmıştır (Polybius, His. 33.13.8). Aigai’daki bouleuterion, agora
binası, agora batı stoası, tiyatro ve gymnasion gibi maliyetli anıtsal
kamu yapıları tam olarak bu tarihlerde, MÖ 2. yüzyılın ortalarından
hemen sonra, inşa edilmiştir. Aigai antik kenti, MS 3. yüzyılda
terkedilmesinin ardından yaklaşık olarak bin yıl boyunca tekrar iskân
görmemiştir. Kentteki son dönem yerleşimi 12. yüzyıl sonlarına
aittir. Bu döneme ait geç Bizans kale-iskânına ait sınırlı izler, Doğu
Kilise’de görülmektedir. Küçük bir Hristiyan cemaatine hizmet
etmek üzere inşa edilmiş olan kilise etrafında Bizans Dönemine ait
yapı kalıntıları ve mezarlar açığa çıkarılmıştır. Aigai’daki küçük
Bizans yerleşimi 1280’lerden sonra, Batı Anadolu topraklarını ele
geçiren Türkmenlerin saldırılarından payına düşeni almış olmalıdır.
Türkmen kafileleri kesin yerleşim için en geç 1300 yılı civarı tarihi
önerilmektedir. Kentte göze çarpan yapılar, bouleuterion, Athena
Kutsal Alanı, agora binası, macellum, tiyatro, ada 1, nekropolis,
Apollon Tapınağı, Demirkapı, agora caddesi kapısı, surlar, antik
yollar, kiliselerdir.

65
KAYNAKÇA

www.ab.gov.tr

Home - Eurostat (europa.eu)

Milliyetlerine Göre Gelen Yabancı Ziyaretçiler | TÜRSAB (tursab.org.tr)

Türkiye'nin Nüfus Haritası (icisleri.gov.tr)

"Turizm İstatistikleriyle Ege Bölgesi" I GM Dergi

Metropolis Kazı ve Araştırmaları Resmi İnternet Sitesi (metropolistr.org)

Efes (Selçuk) (ktb.gov.tr)

Tralleis (ktb.gov.tr)

Tarihçe – NYSA KAZISI (ankara.edu.tr)

Aphrodisias: Aphrodisias Kazıları (ox.ac.uk)

TRIPOLIS ad MAEANDRUM (pau.edu.tr)

Blaundos Antik Kenti / Blaundos Ancient City | Birol Can - Academia.edu

Blaundus Antik Kenti | T.C. Uşak Belediye Başkanlığı (usak.bel.tr)

Korunan Alanlar - Ulubey Kanyonu Tabiat Parkı

Cılandıras Köprüsü | T.C. Uşak Belediye Başkanlığı (usak.bel.tr)

Laodikeia (pau.edu.tr)

HİERAPOLİS KAZISI (esteri.it)

Kula Belediyesi Resmi Web Sitesi.

The Archaeological Exploration of Sardis (sardisexpedition.org)

NekroPergEol

Aigai Kazısı Resmi Web Sitesi

Aydın Magnesia Örenyeri | Turkish Museums

www.muze.gov.tr

66

You might also like