Bilgi Ahlakı

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

1) İnsan davranışlarını va ahlakını bilgi belirler.

2) Bunun için ilk ayetler okuyup yazmak ve ö ğ renmek ü zerinedir


3) Cahiliyenin panzehiri bilgidir. İslam ö ncesi bir cahiliyeydi.
4) Salt bilgi doğ ruyu gö sterici değ ildir. Ateizme nihilizme kadar gö tü rü r.bilginin
doğ ruya gö tü rebilmesi ancak ‘Yaratan rabbinin adıyla olursa ‘ mü mkü ndü r.
5) Bilgi ikramdır ‘Allah Adem’e isimleri ö ğ retti’ ‘rabbin ikram sahibidir’ geri çevrilmez
6) Bilginin başı kibirdir. Tevazu gerekir. Allah’a ve ö ğ reten hocalara (Hz.Ali) Melekler
‘Seni tespih ederiz’
bakara}32{ ‫ُس ْبَح اَنَك َال ِع ْلَم َلَنا ِإَّال َم ا َع َّلْم َتَنا ِإَّنَك َأنَت اْلَع ِليُم اْلَح ِك يُم‬
}52{ ‫} سورة طه َقاَل ِع ْلُمَها ِع نَد َر ِّبي ِف ي ِك َتاٍب اَّل َيِض ُّل َر ِّبي َو اَل َينَس ى‬51{ ‫َقاَل َفَم ا َباُل اْلُقُر وِن اُأْلوَلى‬

7) Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar
(ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.
Mü min 83
Hayır, insan kendini yeterli gö rdü ğ ü için mutlaka azgınlık eder. ﴾6-7﴿ alak

8) Bilgi insanda olumlu değ işime sebep olmalıdır. Yoksa ‘Kitap yü klü eşekler’ olur
9) Başlangıçta Darü l Erkam gelişiminde Ashabı Suffa vardır.
10) Bilgide acziyyet gerekir (Ruh Kader) Ayetel Kü rsi Eskiler Allahu alem derlerdi.

1- “Onlar bilmiyorlar” bilgiyle doğ ru davranış gerçekleşir. Yanlış davranış


bilgisizliktir.

2- Ahlak bilmeyi gerektirir bilmekte ahlaklı olmayı

3- Bilginin kaynağ ı kurandır (kitaba bak) İnsanın ilk bilgisi Allahtandır

4- Bilginin karşıtı ü mmiyedir.

5- Ü mmilik tasvip edilen bir durum değ ildir. Başlangıç için faydalıdır.

6- Bilgi nedir?

- İnsanın yeni şeyler ö ğ renmesi

- Ö ğ renilmişe ulaşması

- Yanlışını dü zeltmesi

7- Bilgi –irfan-hikmet

8- Bilgi-mutluluk-zevk yada başka bir şey

9- Adem (as)biliyordu ancak şehvet bilginin ö nü ne geçti. Şehvet bilginin ö nü ne geçince


sonuç cennetten den mahrumiyet oldu.
10- Bilgiye beş duyu organ dışında ulaşabilme (kalp gö zü , içe doğ ma, ilham, rü ya
vs.)

11- Bilgi insanın aklında , dışında (nesnel olan) ve içinde (metafizik) dir.

12- Bilgiyi veren bilgi vermeye devam etmektedir. (ilahi lü tuf)

13- İlk bilinmesi gereken lailahe illallahtır çü nkü bilgi anlayışa gö re şekillenir.
Lokman( as) oğ luna ö nce bunu ö ğ retmiştir.

14- İlk emir oku, kitabın ismi okunandır

15- -“İlimde derinleşenler” ali imran

16- Bilginin hikmetten mahrumiyeti bilginin laikleşmesine yol açmıştır.

17- Yaratan rabbinin adıyla oku-yaratan rabbin kendisinin okuyuşu gibi (Allah
okuyor gibi) oku

18- Bilgi – tefekkü r

Tefekkü rü n kıymeti ile ilgili hadisler

19- Ben okuma bilmem

Arayış ve acziyyet ilahi lü tfu celbeltmiştir.

20- Sahabenin sö zü hep “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” olmuştur.

21- Hz. Peygamber (as) “ben okuma bilmem” sö zü yle meleklerin bizim ilmimiz
yoktur sö zü aynı perspektifte değ erlendirilmelidir.

22- Ben okuma bilmem dedikçe Cebrail (as) okuman lazım demiştir.

23- Mekkelilerin yanlış davranışı yanlış bilgiden kaynaklanmıştır.

24- Her bir nesne ilahi bilgiden bir mesaj taşımaktadır.

25- Yeryü zü ndeki bilgi için sü reç ü ç aşamalıdır arayış- buluş ve yitiriş insan
yaşlanınca ulaştığ ı bilgiyi unutmaya ve yitirmeye başlayacaktır. (kime ö mü r
verirsek onu yaratılışta tersine çeviririz.)

İnsanın bildiğ ini bilmez oluşu

26- Bilgiyi şekillendirmek yada bilgiyle şekillenmek bilgiye ulaşma niyetiniz


ulaştığ ınız bilgiyi şekillendirecektir.

27- Bilgi; gö rü nenden ve gö rü nmeyenden olmak ü zere iki kısımdır

- Gö rü nenin bilgisi nesnel bilgidir


- Gö rü nendeki gö rü nmeyenin bilgisi ilahi bilgidir. ilahi bilgiye ulaşmak irfandır

28- Basireti bağ lanmış bir çağ dayız.

29- Bilgiye karşı

Bakara- muttaki

30- “Alim olan talabelerini seçer ve onlara ö ğ retir.

Adem (as) seçilmişitir. (vectebahu rabbuhu)

31- Hz. Peygamber ö mrü nü n sonuna kadar bilginini arayıcısı olmuş ve kuranın
inmesi devam etmişir.

32- Kafir gö zü nü n gö rdü ğ ü zahirle yetinendir. (hatemellahu ala kulubihim,


sü mmum bukmü n umyun)

33- “bilmek iddiası bilinmesi gerekenleri kuşatmak anlamına gelir. (ayet el kursi)

İnsan yalnızca bilgiden bir şeye ulaşır.

34- Bilgi yansımasıyla, tezahü rü yle bilgidir. Tezahü r olumluysa bilgi, olumsuzsa
cehalettir.

35- Kuran kendini tezahü rleriyle isimlendirmiştir. (nur, şifa, Furkan, huda vs.)

36- Fizilalil kuran 6. Cild sayfa 418

37- Kuranda geçen elem tera ifadeleri bilişle bareber gö rü şü yö nlerdirmek yada
gö rü şle bilgiye ulaştırmaya yö neliktir.

38- İnsanın nesneyi anlamlandırması varlığ ı anlamlandırmasıdır. Varlığ ın anlamlı


hale gelmesi ö ncelikle insanı anlamlandıracak ve ona anlam katacaktır.

39- Allah şeylerin ismini ö ğ retti.

Şeyler bü tü n nesnel olan ve olmayandır

İsimledirmek anlam katmaktır. (yü klemektir)

Varlık ismiyle anlamlıdır adem (as) e anlam ö ğ retilmiştir. Anlamsızlık bazen


anlamın ö nü ne geçebilir ve anlamın ü zerini ö rtebilir. Anlamsızlığ ın anlamı ö rtmesi
kü fü rdü r.

40- Hızır (as)ın bilgisi (meleki bilgi)

İnsanın bilgisi perdenin bu tarafıdır. Perdenin ö bü r tarafı insan için bilinemez


olduğ u kadar kaldırılamaz bilgidir. Hızır musa
41- Aklın kullanımını zahirle sınırlandırmak aklın potansiyelinin yeterince
kulanmamaktir. Aklı nesneden beslemek yerine varlığ ın ruhundan beslediğ inizde
nesnel olanda nesnel olmayana ulaşcaksınız.

42- Bilginin bir diğ er kaynağ ı allahın kendisine ö ğ rettiğ i kişilerdir. Yusuf (as)
rü ya, musa (as) –hızır

43- Bu çalışma bir bilgim eleştirisi yada bilgi kuramı değ ildir. Olsa olsa bir bilgi
usulü dü r.

44- Varlık anlamdan uzaklaşırsa varlığ ı da anlamsızlaşır ortaya nihilizm çıkar.


Hiççilik insanı hiç olmaya gö tü rü r. (sunset limited fizik profesö rü nnü n hayatın
anlamsızlaşmasıyla intihar etmek istemesi

45- İnsan bilgiden yeni bir bilgiye ulaşır. Bilgiyi ö ğ renmek bilginin yeni bir bilgiyi
çağ rıştırmasını sağ layabilir.

Bilgiye ulaşılan yorumda bilgidir. Ancak ulaşılan bilgiinin vehm yada ummiyye olup
olmadığ ına dikkat edilmelidir.

7067- İbn Abbâ s radiyallahu anh'dan: Saîd bin Cü beyr dedi ki: İbn Abbâ s'a şö yle dedim:
"Nevf el-Bikâ lî, İsrâ İloğ ullarmın Musa'sının Hızır'ın arkadaşı olan Mû sâ olmadığ ını iddia
ediyor, ne dersin?"
Şu cevabı verdi: "Allah'ın dü şmanı yalan sö ylü yor. Ben Ubeyy bin Ka'b'ın: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'den şö yle buyurduğ unu naklettiğ ini bizzat duydum:
"Mû sâ , hrâ iloğ ullarına hitap etmek ü zere ayağ a kalktı. Kendisine 'En bilgin insan kimdir?'
diye sorulduğ unda: 'En bilgin insan benim' diye cevap verdi.
'En iyi bilen Allah'tır' demediğ i için Allah onu kınadı ve iki denizin birleştiğ i yerde kul-
larımdan bir kul vardır ki o, senden daha bilgilidir' diye ona vahyetti.
'Ey Rabbim ben onu nasıl (ve nerede) bulabilirim?' deyince kendisine şö yle denildi:
'Bir sepetin içinde sırtına bir balık yü klen. O balığ ı nerede yitirirsen o oradadır.' Berabe-
rinde Yû şa' bin Nâ n olduğ u halde yola çıktı. Mû sâ sepetindeki balığ ı yü klendi. Derken ar-
kadaşıyla beraber yü rü yerek bir kayanın yanına vardılar. Yorulmuşlardı, Mû sâ ve
arkadaşı dinlenmek ü zere yattılar. Bu sırada balık sepette kımıldadı, derken sepetten çıkıp
denize kaydı. Allah, suyun akıntısını durdurdu. Ö yle ki su neredeyse kemer gibi oldu. Balık
için bir kanal oluşmuştu. Mû sâ ile hizmetçisi buna şaşakaldılar. O gü nü n kalan saatlerinde
ve o gü nü n gecesinde.yü rü dü ler. (Sepetteki o) balığ ın denize dü ştü ğ ü nü sö ylemeyi
Musa'nın arkadaşı unuttu. Sabah olunca Mû sâ arkadaşına dedi ki: Bayağ ı yorulduk ve
bitkin dü ştü k, yemeğ imizi getir!' Ancak o, emredilen yere gelinceye dek yorgunlukla
karşılaşmamıştı. (Hizmetçi) Dedi ki: 'Hani o kayaya gelmiştik ya, ben o balığ ı orada
unutmuşum. Bana onu unutturan ve bir tü rlü hatırlamama engel olan mutlaka şeytandır.
Balık şaşılacak bir tarzda denizin içine sıvışarak kayboldu' dedi.
Mû sâ : 'Zaten bizim aradığ ımız da orasıydı' deyip hemen izlerinin ü zerinden geldikleri
yoldan geri dö ndü ler. Dö ndü klerinde orada ö rtü sü ne bü rü nmü ş bir adam gö rdü . Mû sâ
ona selâ m verdi.
Hızır dedi ki: 'Senin topraklarında selâ m var mıdır?'
'Ben Musa'yım.'
İsrailoğ ullarının Musa'sı mı?'
'Evet.'
'Sen Allah'ın sana ö ğ retip de bana ö ğ retmediğ i bir ilim ü zeresin. Ben de Allah'ın bana
ö ğ retip sana Ö ğ retmediğ i bir ilim ü zereyim' dedi.
Bunun ü zerine Mû sâ ona dedi ki: 'Allah'ın sana ö ğ rettiğ i hakkı bana ö ğ retmen şartıyla
sana uymamı kabul eder misin?'
'Senin benimle sabretmeye asla gü cü n yetmez. Hakkında haberdar olmadığ ın bir şeye
nasıl sabredeceksin ki?'
'İnşaallah beni sabredicilerden bulursun, hiçbir hususta sana baş kaldırmam.'
'Ö yleyse, bana uyarsan, sana hakkında bilgi verinceye dek bana bir şey sorma!'
'Peki olur' dedi.
Bunun ü zerine Hızır ile Mû sâ deniz sahilinde yü rü meye başladılar.
Bir geminin geçmekte olduğ unu gö rdü ler. Gemiye binmek için mü saade istediler. Hızır'ı
tanıdıkları için parasız onları gemiye aldılar. Derken Hızır gemi tahtalarından birini sö ktü .
Bunun ü zerine Musa mü dahale edip şö yle dedi:
'Adamlar bizi parasız gemilerine aldılar, sen tutup gemilerini deldin, gemi halkını ba-
tırmak istiyorsun. Çok kö tü bir şey yaptın.'
Hızır şö yle çıkıştı: 'Ben sana bana sabre-demezsin demedim mi?'
'Unuttuğ umdan dolayı beni muahaze etme! Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!' diye
cevap verdi. Sonra gemiden indiler.
Sahilde yü rü meğ e başladılar, derken Hızır çocuklarla oynamakta olan bir yavrucağ ın
başından tutup eliyle kopardı ve onu ö ldü rdü . Musa mü dahale etti ve dedi ki: 'Kısas hakkı
olmaksızın tertemiz masum bir çocuğ u niye Ö ldü rdü n? Pek kö tü ve korkunç bir şey yap-
tın,' Hızır'ın cevabı:
'Ben sana, bana asla sabredemezsin demedim mi?' Mû sâ : 'Bu birincisinden daha çetindi'
dedi ve ilave etti:
'Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaşlık etme, o zaman benim tarafımdan
mazur sayılırsın.'
Oradan ayrılıp bir kasaba halkına geldiler. Onlardan yemek istediler, fakat onlar ken-
dilerini misafir etmekten kaçındılar. Yıkılmak ü zere olan bir duvar buldular. Hızır onu kal-
dırıp eliyle dü zeltti ve sağ lamlaştırdı. Mû sâ dedi ki: 'Bizi misafir etmeyen bir milletin du-
varını kaldırıp dü zelttin, isteseydin karşılığ ında ü cret alabilirdin.'
Hızır dedi ki: İşte artık ayrılma zamanımız geldi, sabredemediğ in meselelerin açıklamasını
sana yapacağ ım.'
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'Allah Musa ya rahmet etsin!
Sabretmesini çok isterdim. Çü nkü haberlerinden bize de anlatırdı.'
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şö yle buyurdu: 'Birincisi Musa'nın bir unutması idi.'
Dedi ki: 'Bir serçe kuşu gelip geminin yanına kondu ve denizden gagasıyla su yudumla-
maya başladı. Hızır ona şö yle dedi: 'Sen ve ben Allah'ın ilminden ancak bu serçenin de-
nizden aldığ ı su kadar bir şey almışızdır'.'
(Saîd) İbn Cü beyr dedi ki: İbn Abbâ s, şu â yeti okuyordu:
"ö nlerinde bir hü kü mdar vardı ki, işe yarar geminin hepsini gasben alacaktı.'" Şu â yeti de
okuyordu: "Çocuğ a gelince, o, kâ firdi."
7068- İbn Abbâ s (r.a) rivayetlerindendir: "Musa kavmine vaaz ederken, Allah'ın
gü nlerini hatırlatıyordu. Allah'ın gü nleri nimetleri ile belâ larıdır. Bunları anlatırken bir
ara şö yle dedi: 'Yeryü zü nde kendimden daha hayırlı ve daha bilgin birini tanımıyorum'."
Yine onda şö yle geçer: "(Yanına) Tuzlu balık (al)!"
Yine onda: "Hızır, bir elbiseye bü rü nmü ş sırtü stü başını yaslamış yatıyordu yahut başının
ortasına yaslanmış yatıyordu" şeklinde geçer.
Onda yine şö yle geçmektedir: "Allah'ın rahmeti bizim ve Musa'nın ü zerine olsun! Eğ er o,
acele etmeseydi şaşırtacak daha çok şeyler gö recekti. Ne var ki arkadaşından ona utanmak
gelmişti. Demişti ki: 'Bundan sonra sana bir şey sorarsam, bana arkadaşlık etme! Artık
benden alabileceğ in kadar ö zü r aldın.'
Onda şö yle geçer: "(Halkı) Yaramaz bir kasabaya geldiklerinde, oranın meclislerini dolaşıp
onlardan yemek istediler."
Onda şö yle geçer: "Gemi denizde çalışan birtakım yoksullara aitti. Onu zabtedecek olan
hü kü mdar geldiğ i zaman onu delinmiş buldu. Yoksullar onu tahta ile tamir ettiler. Çocuğ a
gelince, yaratıldığ ı zaman kâ fir olarak'yaratılmıştı. Anne babası ise ona şefkatli idiler.
Şayet yetişip hü yü seydi onları azgınlık ve kü fre sevkedecekti."
7069- Rivayetlerdendir:
"Kayanın dibinde 'Hayâ t' adı verilen bir pınar vardı ki onun suyu neye isabet ederse ona
hayat verirdi. (Musa'nın yanında bulu-
narı) balığ a da o sudan bir miktar isabet etmiş, balık da canlanmış ve (sepetten fırlayarak)
denizdekaybolmuştu."
7070- Onun rivayetlerindendir:
"Ona (Musa'ya) denildi ki: "Kendisine ruh ü fü rü lecek Ö lü bir balık al!"
Musa da bir balık alarak sepete koydu. Bu balığ ın senden ayrılacağ ı yeri bana haber
vermekle sorumlusun.'" dedi.
Hizmetçi ise: "Sen beni zor bir şeyle sorumlu tutmuş değ ilsin, dedi."
Onda ayrıca şö yle geçer: "Denizin ortasında Hızır' ı yeşil kadifeden bir yaygı ü zerinde
gö rdü . Hızır dedi ki: 'Tevrat'ın senin elinde olması ve vahiy gelmekte bulunması sana
yetmiyor mu? Ey Mâ sâ ! Bende ö yle bir ilim vardır ki onu bilmen sana gerekmez. Sende de
ö yle bir ilim vardır ki benim de onu bilmem gerekmez.'
Onda yine şö yle geçer: "Onu yere yatırıp bıçakla boğ azladı."
Onda ayrıca: "Onlara (anne-babasına) azgınlık ve kü fü r eriştireceğ inden korktuk. Onun
(çocuğ un) sevgisi, o ikisini (ebeveynini) çocuğ un dinine sü rü kleyecekti" diye geçer

You might also like