Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 8

Bilinçli Alışveriş

GİRİŞ
Modern insan yaşamının önemli olgularından biri haline gelen alışveriş ve tüketim, sadece fizyolojik
ihtiyaçları gidermenin ötesinde, yaşam biçiminin şekillenmesinde de önemli rol oynar. Günümüzde
sunulan ürünlerin sayısının ve çeşitliliğinin artması, beraberinde tüketicilerin satın alma karar süreçlerini
de önemli ölçüde etkiler. Bu durum, tüketim ve alışveriş alışkanlıklarının giderek değişmesine ve
yaygınlaşmasına neden olur. Tüketim sürecinin ana aktörü olan tüketicinin, günümüzde daha eğitimli,
daha seçici, alışveriş yapmak için daha az zaman harcama ve özellikle de hakkını aramaya istekli olma
özelliği, alışveriş sürecini de farklılaştırmaktadır.

Resim 6.1: Alışveriş yapmak

Kaynak: http://www.sonsayfa.com/Haberler/Ekonomi/Alisveris-cilginliginin-adi-Kara-Cuma-177011.html

BİLİNÇLİ ALIŞVERİŞ KAVRAMI


Tüketici olarak her insan, istek ve ihtiyaçlarını tatmin etmenin yanı sıra belirli bir yaşam düzeyine
ulaşmak amacı ile tüketim eylemi gerçekleştirir. Tüketicilerin sınırsız istek ve ihtiyaçlarına koşut,
kaynakların sınırlı olması, beraberinde alınan tüketim kararlarının, tüketicilerden beklenen sorumluluklar
çerçevesinde olmasını gerekli kılar. Her ne kadar tüketim olayı, bireysel bir faaliyet olarak görülse de
kullanılan mal ve hizmetlerin üretim öncesi ve tüketim sonrası süreçleri dikkate alındığında, etkilerinin
tüm topluma yönelik olduğu görülecektir.
Literatürde sürdürülebilir tüketim, sorumlu tüketim, bilinçli tüketim gibi farklı tanımlara sıkça
rastlanmakla birlikte bu tanımların hepsinin aslında aynı kavramı ifade ettikleri görülmektedir (Bayraktar,
2001:51). Sürdürülebilir tüketim, doğal kaynaklara aşırı yüklenmeden ve çevreyi yok etmeden, gelecek
kuşakların ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını da göz önünde bulundurarak bugünkü ihtiyaçlarımızı
karşılama biçimidir (Mortensen, 2006:142). Yapılan çeşitli araştırmalardan da anlaşılacağı üzere
sürdürülebilir tüketim alanında bireylere önerilebilecek iki önemli konu vardır. Birincisi, bireylerin
tüketim davranışlarını, sürdürülebilir tüketime doğru değiştirmeleridir. Bu değişim, çevreye daha duyarlı
tüketim davranışlarının sergilenmesi anlamı taşır. Örneğin; daha az kaynak kullanılarak üretilen, tüketim
aşamasında enerji ihtiyacı daha az olan ve neredeyse tamamı geri dönüştürülebilir malzemeden yapılan
ürünlerin tüketilmesi, buna yönelik davranışları açıklamaktadır. İkincisi ise toplam tüketim düzeyini
121

 
azaltmaktır. Tüketim düzeyindeki yüksek artış oranının düşürülmesinin temelde iki yolu vardır. Bunlar;
nüfus artış oranının düşürülmesi ve zengin ulusların gönüllü olarak tüketim miktarlarını azaltmasıdır.
Tüketim düzeyini azaltmak, başta ulusal ekonomilerin işleyişlerini olumsuz yönde etkileyebileceğinden,
bu yönde gösterilen çabaların oldukça kısıtlı kaldığı görülmektedir. Ayrıca nüfus artış oranlarının
azaltılması da oldukça güçtür. Bu yüzden sürdürülebilir tüketim olgusunun başarıya ulaşabilmesi için
yüksek düzeyde tüketime dayalı ülkelerin, çevresel sorumlu tüketim davranışına geçmesi ve tüketim
düzeylerini azaltmaları son derece önemli bir konu haline gelmektedir (Hayta, 2009: 146). Bu çerçevede
şekillenen bilinçli alışveriş, toplumun daha iyi bir yaşam standardına ulaşması için akılcı davranarak
planlı alışveriş yapmak, sağlıklı, güvenli, topluma ve çevreye duyarlı, kaliteli mal ve hizmetleri satın
alarak daha iyi bir yaşam standardına ulaşmaktır. Bilinçli bir tüketici istikrarlı ekonominin de temelidir.
(T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Raporu, 2011: 9).

Resim 6.2: Alışveriş Sepeti

Kaynak:http://www.istenhaber.com/sanal-avmlere-amerikali-sirketler-talip/

Bilinçli tüketici, sorumluluklarını toplumsal ve ahlakî kurallara uygun şekilde kullanan ve


uygulayandır. Ayrıca bilinçli tüketicinin, karşılaşılan tatmin olmama durumunu veya zararı dile getirirken
sorumluluk bilinci içerisinde de olması son derece önemlidir. Bu noktada bilinçli alışveriş için bilinçli
tüketicinin geleneksel olarak sıralanan sorumlulukları şunlardır (Arslan, 2012: 93):
1. Doğal kaynakların kullanımına özen gösterilmesi,
2. Çevre-üretim tüketim dengesinin sağlanması,
3. Sosyal yönden sorumlu tüketim anlayışı,
4. Geleceği düşünme,
5. Aşırı ve gereksiz tüketimden uzak durulması,
6. Bilinçli alışveriş alışkanlığının kazanılması,
7. Çevre duyarlılığına sahip olunması.

Resim 6.3: Çevre duyarlılığına sahip olma

Kaynak: http://www.birdolapkitap.com/2011/11/16/dolap-yine-kitap-fuarindan-bildiriyor/

122

 
BU HIZDAKİ TÜKETİM İÇİN 1.5 GEZEGENE DAHA İHTİYAÇ VAR
‘Yaşayan Gezegen’ raporu insanın tüketim hızının ulaştığı boyutlarla dünyayı tükettiğini ortaya
çıkardı. Böyle giderse yeni bir gezegene daha ihtiyacımız olacak…
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir rapor, tüketim hızımızın ulaştığı boyutları ortaya koydu. WWF,
yani Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin Londra Zooloji Derneği ve Küresel Ayak İzi Ağı işbirliğiyle iki
yılda bir yayımladığı ‘Yaşayan Gezegen 2012’ isimli raporunun ortaya koyduğu çarpıcı sonuç, dünya
insanlarının mevcut yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıklarını devam ettirmesi halinde 1.5 gezegene daha
ihtiyaç duyacağı yönündeydi. Bu yaklaşımımızın ortaya koyduğu sonuçlar ise 1.5 gezegene ihtiyaç
duymamız kadar çarpıcı. Çünkü üç kurumun yaptığı işbirliğiyle tutulan ‘Yaşayan Gezegen Endeksi’ne
göre son 40 yılda biyolojik çeşitlilik küresel ölçekte yüzde 30 azalmış durumda. Tüketim tercihlerimizi
değiştirmememiz ve bu hızla devam etmemiz halinde ‘küresel ayak izimiz’ gezegende çok daha büyük
sorunlara yol açacak. Bu arada ‘ekolojik ayak izi’nin sürdürülebilirliği ölçülebilir hale getiren bir
doğal kaynak hesaplama aracı olduğunu belirterek, rapordaki bir diğer dikkat çekici sonucu ortaya
koyalım.
WWF International Genel Müdürü Jim Leape, bu durumu, “Elimizin altında sanki bir gezegen
daha varmış” benzetmesiyle ortaya koyarken, dünyanın sağlayabildiği kaynakların yüzde 50’sinden
fazlasını kullandığımızı ifade ederek, çarpıcı tespit ve önerilerini şu sözlerle sürdürdü: “Yönümüzü
değiştirmezsek, bu oran büyük bir hızla artacak ve 2030 yılına gelindiğinde insanlara iki gezegen bile
yetmeyecek. Tercih bizim. 2050 yılında gezegeni paylaşacak 9 milyar insana gıda, su ve enerji
sağlayan rahat bir gelecek yaratabiliriz. Çözümler atıkları azaltmak, suyu akılcı yönetmek ve rüzgâr,
güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaktan geçiyor.”
WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Yaşayan Gezegen Endeksi’ndeki düşüşü
tersine çevirmek için Ekolojik Ayak İzi’nin gezegenin sınırlarına çekilmesi, tehlikeli iklim değişikliğinin
önlenmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:
“Dünyanın doğal sermayesi olan biyolojik çeşitliliğin, ekosistemlerin ve ekosistem hizmetlerinin bir
sınırının olduğu başlıca gerçeklik olarak ele alınmalı; bu da ekonomilerin, iş modellerinin ve yaşam
biçimlerinin temelini oluşturmalıdır,” dedi.
Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu’na atıfta bulunan WWF Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak
ise bir başka çarpıcı benzetmeyi yapan isim oldu: “Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi, küresel ölçekteki
resme çok benziyor. Dünyadaki herkes Türkiye’deki gibi yaşasaydı, 1.5 gezegene ihtiyacımız olacaktı.
Türkiye’de karar vericilerin çözüm araması gereken en önemli sorunlardan biri de ‘tek dünya’
sınırları içinde yaşayabileceği bir yol bulmasıdır.”
NECLA Ç. UNUTMAZ
Kaynak: http://ekonomi.milliyet.com.tr/bu-hizdaki-tuketim-icin-1-5-gezegene-daha-ihtiyacvar/eko
nomi/ekonomidetay/05.06.2012/1549472/default.htm, Erişim tarihi: 19.07.2012.

Bilinçli tüketici olmak adına alışveriş yaparken dikkat ettiğiniz nokta-


ları düşününüz.

Her şeyden önce sorumlu bir tüketicinin bilgili, bilinçli ve eğitime açık olması, reklâm gibi dış etkileri
sağlıklı olarak yorumlayabilmesi ve hemen etkisinde kalmaması gerekir. Bilinçli tüketici, sınırsız bir
tüketim furyasına kapılmadan, toplumdaki kaynakların kıt olduğunu düşünen, ön yargılara kapılmadan en
uygun ürünü satın alan, ticarî ilişkilerinde dürüst ve onurlu davranan, karşılaştığı olumsuzlukları veya
aksaklıkları çekinmeden dile getiren ve uygun yöntemlerle hakkını arayandır.

123

 
Resim 6.4: Satın alma karar sürecinde dış etkenler

Kaynak: http://www.birdolapkitap.com/2011/06/16/bilincli-tuketiyorum/

BEYLİKDÜZÜ 1. SINIFLAR BİLİNÇLİ ALIŞVERİŞ YAPIYOR


Beylikdüzü Okyanus Koleji 1 ve 2. Sınıf öğrencileri bilinçli alışveriş yolunda ilk adımlarını attı.
Beylikdüzü Okyanus Koleji 1. Sınıf öğrencileri 21 Aralık 2010 Çarşamba günü bilinçli birer
tüketici olmak amacıyla öğretmenleriyle birlikte alışveriş yaptılar.
Kendi kendilerine alışveriş yapan minikler, bilinçli birer tüketici olma yolunda ilk adımlarını atmış
oldular.
Beylikdüzü Okyanus 2. Sınıfları ise 23 Aralık 2010 Perşembegübü biriktirdikleri paralar ile bilinçli
birer tüketici olma yolundaki ilk adımı olan kendi kendilerine alışverişlerini öğretmenleri ve
arkadaşlarıyla heyecanla yaptılar.
Kaynak: http://www.okyanuskoleji.k12.tr/haberler/okyanuskolejlerigenel/genel/beylikduzu-1-sinif
lar-bilincli-alisveris-yapiyor-1602/,
Erişim tarihi: 09.07.2012.

Tüketicileri mal ya da hizmet satın almaya yönelten üç temel etken söz konusudur. Bunlar (Ünsalver,
2011: 17,18);
1. İşlevsellik etkeni (ekonomik ve işe yararlılık),
2. Duygusal ve sosyal etkenler (duygusal bağ kurma ve sosyal etkileşim),
3. Kimlik ile bağlantılı etkenler (ideal benlik ya da kendini ifade etme biçimi).
Bu etkenler, satın alma kararını bazen ayrı ayrı, bazen bir arada etkileyebilir. Örneğin, elektrik
süpürgesi satın alırken temizleme gücü yüksek ve kullanılmadığı zamanlarda fazla yer kaplamayacak
uygun fiyatlı bir model tercih edildiğinde, işlevsellik ön planda tutulmuş olur. Diğer taraftan bir oturma
grubu satın alırken leke tutmayan, kolay temizlenebilir, rahat ve aynı zamanda desenlerinin sizi
dinlendiren ve bakmaktan bıkılmayacak kumaşla tercih edilmesi durumunda hem işlevsellik, hem de
duygusallık etkeni dikkate alınmaktadır.

Satın aldığınız farklı ürünler için sizi satın almaya yönelten etkenlerin
farklılık gösterip göstermediğini tartışınız.

Bilinçli alışveriş için harcama yapmadan önce alışveriş amacının belirlenmesi önem taşır.
Tüketicilerin harcayabilecekleri doğru miktar parayı belirlemede gelir düzeyi, sorumluluklar ve sahip
124

 
olunan değerler temel belirleyici olarak dikkate alınmalıdır. Geçmişi, geleceği ve şimdiki durumu
gözeterek yapılan alışverişlerin sağlıklı olduğu kabul edilir. Eğer bir tüketici, alışveriş isteğini
erteleyebiliyor ve bu durumdan rahatsızlık duymuyorsa, alışveriş tüketici için bir sorun değildir.

Aşırı tüketime karşı bilinçli alışveriş akımı


Son dönemde küresel krizle silkelenen başta Amerika Birleşik Devletleri'nde olmak üzere pek çok
ülkede, bilinçli tüketimi destekleyen akımlar ivme kazanıyor. Bu akımlardan birisi de İngiliz gazeteci-
yazar John Naish'in 2008 yazında yayınlanan 'Enough: Breaking Free From The World of More'
(Dünyayı Fazlasını İstemekten Kurtarmak) isimli kitabıyla ortaya çıkan 'Enoughism', dilimize
uyarlarsak'Yeterizm' akımı. Biz ona daha anlaşılır olacak şekilde 'Yeterse Yeter' akımı diyelim.
2008 yılına girerken açıklanan eğilim raporlarında öne çıkan iki madde; DIY (kendi kendine yap) ve
tüketicilere yönelik reklâmlardan markaların sloganlarına yansıyan 'Mutluluk' kavramları aslında
'Yeterse Yeter' akımının sinyallerini vermişti.
Dolayısıyla ilk olarak 1800'lerin şairi Robert Browning'in telaffuz edip sonradan Minimalist
akımın da kendine uyarladığı 'Less is More' yani 'Az aslında fazladır' mottosu, 2000'lerde bir sosyal
yaşam manifestosu olarak karşımıza çıkıyor yeniden. Literatüre çoktan giren 'Consumerism' yani
'tüketicilik' kavramının tam tersi olan Enoughizm; tüketicilerin ihtiyaçları olandan fazlasını alıp,
bunun sonucunda kendilerini çok daha kötü hissetmelerini tanımlamak üzerine kurulu bir kavram.

HEP DAHA FAZLASI OLSUN!

Enoughism kavramını destekleyen araştırmalara gelince... Günümüzde hem sosyal, hayat hem de iş
hayatı: Daha çok çalışmak, daha çok kazanmak, daha çok harcamak, daha çok tüketmek ve diğer
herkesin de bu şekilde yaşadığını düşünerek; bunları daha çok tekrar etmek üzerine kurulu.
İnsanların örnek aldıkları, takip ettikleri ya da eleştirmek için bile olsa nasıl yaşadıklarını inceledikleri
ünlü isimlerin de bu tekrar çarkında birer rol modeli olması 'her şeyin fazlası'na sahip olma istediğini
destekliyor. Roterdam Erasmus Universitesi'nde yapılan nörolojik araştırmanın sonucuna göre ünlü
bir yüzün kullandığını ya da tavsiye ettiğini bildiğimiz bir şeyi yapmak veya bir ürünü kullanmak;
inanç ve öğrenme ile ilgili beyinsel faaliyetlerimizi tetikliyor. Yine hem kendi deneyimlerimiz hem de
araştırmalardan bildiğimiz üzere; günümüz şartlarında daha çok veri almaya açık olan ve sürekli bilgi
bombardımanına boğulan beynimiz 'daha çok' sahip olma isteğine zaten kapılmış durumda. Southern
California Üniversitesi'nde yapılan bir başka araştırmaya göre; insan beyni öğrenilen yeni bilgilerle
haz almayı destekliyor. Bunun sonucunda eğer yeni ama zor bir kuramı anlamak hiç eğlenceli olmasa
da konuyu bir kere kaptığımızda kendimizi mutlu ve harika hissediyoruz. Sussex Üniversitesi'nde 'iştah
psikolojisi' üzerine yapılan çalışma da sonu obeziteye kadar varan iştah konusunda kendimizi
dizginlememiz ve düzgün işleyen bir 'yeter düğmesine' ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor! İş sosyal
hayata gelince; yeterince sosyal olmak, yeterince paralı olmak, yeterince cool olmak, yeterince çevreye
sahip olmak ve bunlar gibi 'yeterince' ile başlayan arzularımızın olması da hep daha fazlasına sahip
olmaya itiyor bizi. Enoughism kavramını hayata geçiren John Naish'in tezi; 'kapitalizm üzerine kurulu
modern dünya sistemi, hem kelime anlamı hem de mecazi olarak hep daha fazlasını arzuluyor' diyor.
Ve 'akılcı yanımız hep daha fazlasını istemeye, asla tatmin edilemeyecek bu aşırı tüketme isteğine karşı
durabilir' diyor.Bunun için de tüketmeden önce kendi kendimize şunları sormayı öneriyor: 'Acaba bu
ürünü satın almak yerine onarınca kullanılır hale gelecek bir benzerine zaten sahip miyim; bundan bir
yıl sonra da bu ürünü aldığım için mutlu olacak mıyım; bu alacağım şey gerçekten bir işe yarayacak
mı yoksa sadece almış olmak için mi alıyorum?...'
Naish ayrıcı daha çok aldıkça, aldıklarımızın bizi daha az mutlu ettiği tezini de öne sürüyor.
Ve ekliyor: 'Satın alırken bilinçli olmak, alacağımız her ürüne büyük anlamlar yüklemek ya da cebi
sıkı olmak demek değil. Sadece bilmeliyiz ki yeterince paraya sahip olmak için yeterince ça-lışmak
sonucunda zaten 'yeterince' mutluluk gelecektir!'

125

 
Alışveriş Bağımlılığı Nedir?
İnsanlar psikolojik durumlarına bağlı olarak alışverişe çıkma kararı verebilir. Örneğin çok mutlu
zamanlarda bu istek ortaya çıkabileceği gibi aksine hüzünlü durumlarda da görülebilir. Alışveriş, her
zaman ihtiyaç ortaya çıktığında gerçekleştirilen bir eylem değildir. Çünkü alışveriş bazen anlamsız, bazen
gereksiz, bazen de aşırı olabilir. Alışveriş bağımlılığı kavramı, tamamen takıntılı şekilde alışverişi
düşünmeyi, planlar kurmayı ve alışveriş yapmayı ifade eder. Alışveriş bağımlıları için harcamalar
tamamen ihtiyaç dışı ve kontrolsüzdür.

Öyle ya son birkaç yıldır ortaya çıkıp da eğilim haline gelen birkaç kavram da aslında biz
tüketicilerin 'yeter'le yetinmenin öğrenilebilecek bir şey olduğunu bildiğimize dair kanıt oluyor.
Ekolojik bilincin gelişmesi ve ekolojiye zarar veren ürünler yerine doğa ile dost ürünlerin daha çok
tercih edilmesi, tüketici kadar üreticiye de gerçek anlamda katkı sağlayan 'Adil Ticaret' ürünlerinin
yaygınlaşması, elde olan bir ürünü atmak yerine daha başka nasıl kullanılacağına dair alternatifler
sunan 'Upcycling' akımı, para harcamadan evde tatil yapma alternatifi getiren 'Staycation' akımı, son
dönemde sosyal yaşamdaki eğilimleri tetikleyen 'yerel düşün, küresel davran' bilinci...
BİLİNÇLİ VE AKTİVİST BİR ALIŞVERİŞ
Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlar sayesinde hızla büyüyerek daha büyük bir kitlenin katıldığı
kolektif bir alışveriş akımından söz edeceğim şimdi de. Bu akımın ismi Carrotmob ve amacı alışveriş
yapmadan önce 'bir eylem olarak alışveriş' kurallarını belirlemek. Alışverişi olabildiğinde sosyal ve
sorumluluk taşıyan bir hale büründürme amacı da olan bir organizasyon hatta bir aktivist model bu...
Tüketicilere daha uygun şanslar vermeyi ve alışveriş güdüsünü de dengelemeyi amaçlayan Carrotmob
akımı nasıl mı işliyor? Hem satıcı hem de alıcı için kazançlı bir durumu ifade eden Carrotmob akımı
tüketicinin, üretici ve satıcıyı ödüllendirilmesi gibi düşünülebilir: Çevre konusunda duyarlı bir marka
olmak, Adil Ticaret ilkelerini benimsemek ya da bunlar gibi sosyal sorumluluk fikirlerine açık olan ve
bunu ilân eden satıcıları desteklemek buna bir örnek. Internet üzerinden bu tür yerel mağazalar
belirleniyor ve akımın takipçileri belirledikleri gün ve saatler arasında gidip seçtikleri mağazalardan
alışveriş yapıyor! Dolayısıyla John Naish'in 'Enoughism' olarak literatüre soktuğu kavramı bir başka
açıdan destekleyen bir akım da Carrotmob.
Alışverişin altındaki gerçekler ve yalanlar Amerikalı yazar Martin Lindstrom'un 2008 yılında
yayınlanan 'Buyology - Truth and Lies About Why We Buy' (Buyology - Neden Satın Aldığımıza Dair
Gerçekler ve Yalanlar) isimli kitap da geçen yıl 'en çok satanlar' listesine girerek, bilinçli alışveriş
kavramının nasıl itibar gördüğüne dair bir etki yaratmıştı. Alışverişin; yarı tüketici, yarı üretici ve
reklâmcı ayağını anlatan kitap, 2009 yılında Time Dergisi'nin 'ilham verici 100 proje' listesinde de yer
aldı. Kitap; tüketicinin alışveriş alışkanlıklarını tetikleyen ve gerileten unsurları inceliyordu.
SELİN ÖZAVCI
Kaynak: http://aksam.medyator.com/2009/09/28/haber/pazar/382/asiri_tuketime_karsi_bilinc
li_alisveris_akimi.html, Erişim tarihi: 17.07.2012.

126

 
Resim 6.5: Alışveriş Bağımlılığı

Kaynak:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=922484&Date=03.03.2009&CategoryID=120

Anormal alışveriş yapma davranışı belki yüzyıldan fazladır psikiyatrlar tarafından fark edilmiş
bulunmaktadır. Psikiyatrinin öncülerinden Emil Kraepelin ve Eugen Bleuler, 20. yüzyılın başında, dürtü
kontrol güçlükleri arasında “onyomani” yani satın alma dürtüsünden bahsetmiştir. Ancak 1980’lerin
başına kadar onyomani hakkında pek az şey yazılmıştır. Dünya savaşlarının yaraları sarılıp, özellikle batı
toplumlarının refahının ve tüketiminin artması ile birlikte alışveriş sorunları da daha fazla görünür olmaya
başlamıştır. Günümüzde ise küreselleşmenin etkisiyle aşırı alışveriş yapmak tüm toplumların adeta
sorunu haline gelmiştir. Ancak alışveriş bağımlılığı bir hastalık değil, davranış bozukluğu olarak kabul
edilmektedir (Ünsalver, 2011:.19). Bu noktada alışveriş bağımlılığı ile takıntılı alışverişi birbirinden
ayırmak gerekir. Alışveriş bağımlılığı, Internet bağımlılığı, egzersiz bağımlılığı, patolojik kumar gibi
davranışsal bağımlılıklar içerisinde yer alan, içinde belli bir madde olmadan (alkol, sigara vb.) davranışı
yaparak rahatlama ve huzur hissedilen durumu ifade eder. Takıntılı alışveriş yapmak ise hem alışveriş
bağımlılığı gibi davranışsal bağımlılık çerçevesinde dürtü kontrol bozukluğu, hem de obsesif kompülsif
bozukluk içinde yer alır. Obsesyon (takıntı), kişinin kontrolü dışında tekrarlayan düşünce ve
uyaranlardır. Kompulsiyon (tekrarlayan davranışlar) ise takıntılı düşüncelerden kurtulmak için bireylerin
akıllarına getirdikleri başka düşünce ve davranışlardır (http://www.psikolojikdanisma.net/obsesif_bo
zukluk.htm, Erişim tarihi 18.07.2012). Eğer kalem koleksiyonu yapan tüketici, sigorta primini ödemek
için ayırdığı parayı 2785. kalemi almak üzere harcıyorsa dürtü kontrol bozukluğu gösterirken, yeni bir
ayakkabı alan tüketicinin, hiç ihtiyacı olmamasına karşın bu ayakkabıyı tamamlayacak çanta, kıyafet,
şapka ve aksesuarları da satın alması ve rahatlaması, takıntılı alışveriş davranışını ortaya koyar.

“Alışveriş bağımlılığı” ile “takıntılı alışveriş yapma”, birbirinden


farklıdır.

127

 
Resim 6.6: Takıntılı alışveriş

Kaynak: http://www.blogimarketing.com/2012/01/31/marketing-comportamento-consumidor/

Mc Elroy ve arkadaşlarına göre takıntılı satın alma davranışını tanımlayan ölçütler şunlardır
(Ünsalver, 2011: 23,24):
a. Karşı gelmesi güç, kişiye anlamsız gelen ya da zorlayıcı şekilde, zihinde sık alışveriş yapma
düşüncesi ya da eylemi,
b. Sık sık bütçeyi aşacak miktarda alışveriş yapmak, ihtiyaç duyulmadan ürün satın almak ya da
düşünülen süreden daha fazla alışverişte bulunmak,
c. Satın alma eylemi ile meşgul olma, satın alma dürtüsü ya da davranışlarının kişide belirgin
huzursuzluğa neden olmasıdır.
Takıntılı alışveriş sorununu belirlemede, tüketicinin mutlaka bir ürünü satın alması gerekmez.
Tüketicinin uzun zamanını mağazaları gezerek geçirmesi de bir alışveriş sorununun varlığına işarettir.
Ayrıca harcanan paranın miktarı da takıntılı alışverişi belirlemede ölçüt değildir. Ancak tüketicinin para
harcama şekli hayatı üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmasına karşın sürdürülüyorsa, takıntılı
alışverişten söz edilebilir.
Takıntılı alışveriş durumunun dört aşaması söz konusudur (Ünsalver, 2011: 26)
1. Beklenti: Belli bir ürüne sahip olmak ya da alışveriş eylemi ile ilgili düşünce, arzu ya da bilişsel
düşünme dönemi.
2. Hazırlanma: Tüketicinin alışveriş yapmak için ne zaman, nereye gidebileceğini, hangi kredi
kartlarını kullanabileceğini düşündüğü ve para harcamaya hazırlandığı dönem.
3. Alışveriş: Alışverişin yapıldığı ve özellikle de takıntılı alışveriş bozukluğu olan kişiler için
yoğun heyecanın duyulduğu dönem.
4. Para Harcama: Tüketici tarafından ürünün satın aldığı ve alım sonrası hayal kırıklığı, pişmanlık
ya da coşku ve mutluluk gibi duyguların yaşandığı dönemdir.

Alışveriş bağımlılığı ve takıntılı alışveriş konularında daha fazla bilgi


sahibi olmak için Barış Önen Ünsalver’in “Alışverişkolik, Tüketirken Tüketen Takıntı” adlı
kitabını okuyabilirsiniz.

128

 

You might also like