Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 23

HAFTALIK

GÜNDEM ANALİZİ

16.12.2023-22.12.2023
Rapor No: 134
İÇİNDEKİLER

1. İç Politika

1.1. Maddi ve Manevi Değerlerle Yükselen Milli Şuur 2

1.2. CHP’nin Değişmeyen Vesayet Zihniyeti 3

1.3. Kötü ve Köklü Ortaklık: CHP-DEM 6

1.4. İyi Parti’nin Savruk Siyaseti ve Bitmeyen Krizler 7

2. Ekonomi

2.1. Dünya Ekonomisinde Gelişmeler 10

3. Dış Politika

3.1. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Liderliğinde Gazze Diplomasisi 11

3.2. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Macaristan Ziyareti 12

3.3. Bilgi Notu: Irak Vilayet Seçimleri 14

4. Haftalık Özet

4.1. Haftalık İcraat & Öne Çıkan Gelişmeler 15

4.2. Haftanın Yalanları & Önemli Olayları 18

4.3. Sosyal Medya Gündemi 20

1
1. İÇ POLİTİKA
1.1. Maddi ve Manevi Değerlerle Yükselen Milli Şuur

Eğitim alanının, maddi öğretilerin yanı sıra tarih, kültür ve inancımızı bir miras
olarak aktaran müktesebat ile zenginleştirilmesi, milli şuurun daha sağlam temeller
üzerine bina edilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Özellikle geleceğimizi
inşa edecek gençliğin milli değerlerle donatılmış ilmi ve fikri gerçeklikle yetiştirilmesi,
bilinçli bir toplum inşası açısından vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza
çıkmaktadır. Zira bizi biz yapan kimlik belirleyici değerlerimizle ilmin
harmanlanması, bilincimizi teknik olanın çok daha ötesine taşıyarak, birleştirici ve
kapsayıcı milli bir güç oluşturulmasına muktedir olacaktır. Öyle ki hedefimizdeki
gelişim ve yükseliş sadece gelecekte değil aynı zamanda geçmişin bize sağlamış olduğu
tecrübelerde de saklıdır.

Buradan hareketle AK Parti iktidarı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin de


üzerine taşımada maziyi atiye bağlayan hafıza köprüsünü bir ilke olarak edinmiştir.
Bu çerçevede akademik camianın özellikli bir görevi olduğuna vurgu yapan
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan, “İlim Yayma Ödülleri” töreninde
yaptığı konuşmasında, donanımlı geleceğin hem maddi hem de manevi alanda
yetiştirilmesinin önemine vurgu yapmıştır. İlmin sadece maddiyatı ele alarak
uzmanlaşma üzerine kurulu bir yol izlemesi, bilimi yarım ve yalın bırakmaktadır. Bu
durum aynı zamanda gelecek kuşakların da kültürel şuurun birikiminden yoksun
yetişmesi anlamına gelmektedir.

Bu hususta Sn. Bilal Erdoğan’ın: “İlim oldurmak içindir, öldürmek için hiç değil”
ifadesi mevcut bilimsel boşluğu en iyi bir şekilde özetlemiştir. Öyle ki bir yönünü
yeşertirken bir diğer tarafını baltalamamız, verim alacağımız fidanın olgunlaşmasını
engellememiz anlamına gelmektedir. Zira bilim camiasında üretilen her bir eser
sadece kısıtlı bir uzmanlaşmaya değil, daha geniş bakış açıları oluşturacak toplumsal
iyiye hizmet etmelidir. Bu çerçevede neyle dertlendiğimiz sorusu her bir bilim
insanımızı meşgul etmeli ve gelecek kaygısı sadece teknik yaklaşımla sınırlı
tutulmamalıdır.

2
Hal böyleyken sürekli Batı’dan alarak sistemimize uyarlamaya çalıştığımız kavramlar
üzerinde durmak bize, dünya çaplı bilimsel çalışmalar ortaya koymamıza engel
olmakta, ithal değerler üzerine kafa yormak da bir anlamda fikri eylemlerimizin
etkinliğini kırmaktadır. Bu çerçevede Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan, "Biz kendi
kavramlarımızı kaybettiğimiz ve yenilerini üretemediğimiz için fikir kuraklığı
yaşıyoruz." değerlendirmesinde bulunmuştur. Bu durum sadece eğitimdeki
markalaşma sürecimizi geciktirmemekte yanı sıra geleneksel değerlerimizle örtüşen
onlarca kavramın üretilmesine olanak sağlayacak fikriyatımızı da askıya almaktadır.

Toparlayacak olursak, ilmin en önemli ufuk açıcı etkeni değerlerimizdir, tarihi


birikimimizdir. Dünü hatırlamadan yarını inşa etmek imkânsızdır. Kimlik bizim ve
gelecek kuşakların en önemli gelişim kapısıdır. Zira tarihsel hafıza olmadan milli şuur
muhafaza edilemez, yaşatılamaz. En mükemmel muhafaza kapısı da bilimdir, ilimdir.
Bu yüzden de ilim maddiyat dışında gelişemediği gibi, manevi değerlerimizi de asla es
geçmemeli!

1.2. CHP’nin Değişmeyen Vesayet Zihniyeti

Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılı olan 2023, Türk siyaset tarihi açısından oldukça
hareketli geçmiş ve vatandaş, mayıs ayında gerçekleşen seçimlerde Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’a eser ve hizmet siyasetini sürdürmesi için 5 yıl daha yetki
vermiştir. Cumhuriyet Halk Partisi cephesinde ise kaynayan sular durulmamış,
mensup oldukları proje ittifakıyla birlikte yaşadıkları mağlubiyetin ardından Kemal
Kılıçdaroğlu gerek parti örgütü gerekse de ittifak ortakları tarafından günah keçisi
ilan edilmiştir. Buna müteakip 4 Kasım 2023’de yapılan 38. CHP Kurultayı’nı
kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlık koltuğunu Özgür Özel’e bırakmak
zorunda kalmıştır.

CHP’de yaşanan bu değişim sadece isimden ibaret kalmış, zihniyet değişmemiştir.


Öyle ki Genel Başkan seçildiği Kurultay’da Osman Kavala’ya ve Selahattin
Demirtaş’a selam göndererek aylardır dillerinden düşürmedikleri “değişim”
sloganının kof bir siyaset oyunundan ibaret olduğunu gösteren Özgür Özel, gelen
tepkilerden de nasibini almamış ve yeni ismiyle DEM Partisi’ne karşı duyduğu
3
sempatisini sürdürmüştür. Öte yandan rüştünü ispatlamak için fırsat kollayan Özel,
bütün çabalarına rağmen Ekrem İmamoğlu’nun gölgesinde kalmış; yanında el pençe
divan durduğu DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’ndan da tarihi bir
“siyasi ayar” yemiştir. Hatimoğulları’nın Özel’e karşı sarf ettiği “Size Eş Genel Başkan
diyesim geldi.” sözleri, CHP içerisinde Özel’in liderliğini tartışmaya açmıştır.

Göreve gelir gelmez Genel Başkan yerine Eş Genel Başkan olarak anılmaya başlayan
Özgür Özel, geçtiğimiz günlerde yaptığı İstanbul ziyaretinde ise Ekrem İmamoğlu ile
yan yana gelmiş; alışık olduğu pozisyonda “el pençe divan” durarak Ekrem
İmamoğlu’nu usulca dinlemiş ve esasen bir Eş Genel Başkan dahi olmadığını beden
dili ile sergilemiştir. Zira konuşmak için İmamoğlu’ndan adeta izin isteyen Özgür
Özel’in İmamoğlu’ndan daha yetkisiz tavırlarda bulunması CHP seçmenini hayal
kırıklığına uğratmıştır.

Davranışları sebebiyle partideki konumu hakkında soru işaretleri yaratmaya devam


eden Özgür Özel’in değiştirmekten ziyade sürdürmekten gurur duyduğu zihinsel
eylemlerden biri de vesayet savunuculuğudur. Nitekim birkaç hafta evvel Milli
Savunma Bakanlığı’nda Teğmenler arasında yaşanan “rozet” kavgasını ele alan Özel,
“Siz 15 Temmuz’dan hiç mi ders almadınız?” diyerek TSK’da bir tarikat yapısının
kurulduğunu iddia etmiş, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e karşı tehdit ve
hakarete varan cümleler sarf etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “darbeci”
ifadesiyle de büyük bir skandala imza atan Özgür Özel’in, 2018 yılında apolet sökme
tartışmalarıyla gündeme gelen Muharrem İnce’den ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı
alkışlayan komutanlara had bildirmeye çalışan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ders
almadığı görülmektedir. Yanı sıra Özel’in, AK Parti’nin 15 Temmuz 2016’dan sonra
hayata geçirdiği yeniliklerden bihaber olduğu ve hala askeri vesayet zihniyetinden
kurtulamadığı açığa çıkmıştır. Oysaki “Vesayetçi Askeriye” sistemine alışkın ve razı
olan bu zihniyete karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarları,
gerek askeri vesayetle gerekse de TSK’ya yönelik tehdit oluşturabilecek yapılarla
mücadele noktasında önemli reformlar gerçekleştirmiştir.

Reformların önemli bir ayağını TSK’nın kurumsal yapısına ilişkin düzenlemeler


oluşturmuştur. Temel olarak ordunun organizasyonel yapısını ifade eden bu kategori

4
içinde Milli Savunma Bakanlığının yeniden yapılandırılması, Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarındaki dönüşümün yanı sıra YAŞ, MGK ve askeri
yargı da ele alınmıştır. Böylelikle TSK içerisindeki kadroların belirlenmesi, askeri
personelin temini ve yetiştirilmesiyle belirlenen kadrolara yapılacak
görevlendirmelerde, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının yerine
MSB yetkili kılınmıştır. Bu düzenlemelerle MSB, TSK’nın teşkilat yapısı ve insan
kaynağının oluşturulmasında en belirleyici organ haline gelmiştir. Genelkurmay
Başkanının Cumhurbaşkanı tarafından atanacağı hüküm altına alınmış ancak
Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacağı ifadesine yer verilmeyerek Genelkurmay
Başkanının Milli Savunma Bakanına bağlılığı korunmuştur. Yeni idari yapısıyla
TSK’da sivil otoritenin nüfuzunu engelleyecek idari bir bütünlüğün oluşması
engellenmiş, Genelkurmay Başkanı da ordunun müşterek hareket etme kabiliyetini
sağlayacak kuvvetlerin askeri görevlerini yerine getirmesini gözetecek bir pozisyona
çekilmiş ve Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı olmaması usulü benimsenerek sivil-
asker ilişkilerinin normalleştirilmesi adına önemli bir kazanım elde edilmiştir. Diğer
taraftan bakanlığın yetkileri güçlendirilirken kurumsal kapasitesinin de artırılması
için teşkilat yenilenmiştir. Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin silahlı gücü, bir iç
tehdit olmaktan tamamıyla çıkmış; AK Parti sayesinde kavuştuğu yeni hüviyetiyle
birlikte asli görevini yerine getirmesi temelinde inşa edilmiştir.

İkinci bir 15 Temmuz yaşanmasın diye alınan bu kapsayıcı önlemlerden habersiz olan
Özgür Özel’in tepkisi; CHP’nin içinde bulunduğu vahim durumu adeta özetlemiştir.
Genel Başkanlık görevini yerine getirememekle kalmayıp Eş Genel Başkanlık
konusunda da sınıfta kalan Özel’in MSB’ye karşı ortaya koyduğu tepki, Cumhuriyet
Halk Partisi’nin değişmeyen zihniyetinin en bariz örneklerinden olmakla birlikte;
huzur, güven ve istikrarın Türk siyasetindeki en büyük düşmanlarından birinin de
CHP olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

5
1.3. Kötü ve Köklü Ortaklık: CHP-DEM

Proje ittifakı olarak gizli ve açık protokollerle masa etrafında toplanan muhalefet
partilerinin ilkesiz siyaseti, milletin sandıkta tokat mahiyetinde verdiği cevap
sonrasında bir türbülansa girmiştir. Bu kaotik ortamda söz konusu partiler farklı
dinamiklerin etkisiyle savrulurken, CHP’de ise sadece suretler üzerinden bir değişim
gerçekleşmiş ve Kılıçdaroğlu’ndan miras kalan gayri milli siyaset aynı şekilde
muhafaza edilmiştir. Bu kapsamda terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyamadığı
için kamuoyu tarafından tepki gösterilen HDP ile birlikte siyaset yapma tutumu,
“değişti” denilen CHP’nin maske arkasındaki yüzünü ortaya koyan en somut
örneklerden biri olmuştur.

CHP ile HDP yakınlaşması bir kaset kumpası sonrasında genel başkanlık makamına
gelen Kılıçdaroğlu döneminde başlamıştır. Bu süreçte AK Parti’nin eser ve hizmet
siyaseti karşısında söyleyecek sözü olmadığı için çeşitli ittifak dengeleriyle siyaset
üretmeye çalışan CHP, 2015 genel seçimlerinde “her evden HDP’ye bir oy” kampanyası
yaparak Kandil işbirlikçilerinin meclise girmelerini sağlamıştır. Bu şekilde başlayan
iki parti arasındaki ilişki, 2019 yerel seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara
Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere yapılan örtülü iş birlikleriyle bir ittifaka
dönüşmüştür. Bu örtülü ittifak, 2023 Mayıs seçimlerinde HDP’nin 6’lı masa’nın
altında tutulduğu bir stratejiyle ilerletilmiştir. Milletin irfanıyla sandıkta verdiği
cevap yeterli olmamış olacak ki Özgür Özel seçilir seçilmez ilk ziyaretlerinden birisini
HDP’nin güncel versiyonu DEM’e yapmıştır. Bir şehit cenazesinden çıkıp DEM’e
gitmiş olması eleştirilmiş olmakla birlikte ortak basın açıklaması sırasında DEM Eş
Genel Başkanının Özel’e ithafen “Size eş genel başkan diyesim geldi” cümlesinin
kullanılması nedeniyle Özel açısından aciz bir görüntü ortaya çıkmıştır. Bu ifade iki
imayı akıllara getirmiş, birincisi Özel’in İmamoğlu gölgesinde olması iken ikincisi ise
CHP’nin “DEM”leşmiş olmasıdır.

Her şeye rağmen bir taraftan DEM ile birlikte siyaset yapmak isteyen Özel, diğer
taraftan da CHP’nin kodlarına mesaj vermek için büyük bir çaba harcamakta ve
neticesi itibarıyla siyasete şaşı kalmaktadır. Bu durumun en somut örneklerinden biri
geçtiğimiz hafta Şeyh Sait gündemi üzerine yaptığı açıklamada görülmektedir. CHP

6
tabanına seslenmek için “Ben, sıradan bir yurttaş olarak da Cumhuriyet Halk
Partisi’nin Genel Başkanı olarak da Mustafa Kemal Atatürk’ten tarafım, bunun
aksinin düşünülmesini bile hakaret kabul ederim.” ifadelerini kullanırken DEM
tabanına seslenmek içinde “Şeyh Sait’in torunlarının, dedelerinin mezar yerinin
nerede olduğunu sormaları da meşru haktır.” ifadelerini kullanmıştır. Böylece bir gözü
CHP’ye bir gözü DEM’e bakan siyasi şaşılık yaşamaya başlamıştır.

Bugün gelinen noktada CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “eş başkan” ifadesiyle
küçümsenmesine ve kendi tabanını mutlu edebilmek uğruna yaptığı tutarsız
açıklamalarına rağmen “DEM ile ittifak yapmaktan başka çaresi yokmuş” görüntüsü
vermektedir. Milletin beş yıl boyunca emanet ettiği büyükşehirlerde beceriksiz bir
siyasi karne ortaya koyan belediye başkanlarının halkın gözündeki itibarı düştükçe
Özel’in DEM ile ittifak arayışı da hız kazanacak gibi görünmektedir. Çünkü
Kılıçdaroğlu CHP’sinin, terör örgütü PKK’nın elebaşlarından övgü aldığı, FETÖ
kurumları kapatılmasın diye önüne set olduğu dönemlerde yol arkadaşı olan Özgür
Özel de bir anlamda partisine ve kendisine yakışanı yapmaktadır. Ancak
unutulmaktadır ki millet 2023 Mayıs seçimlerinde dağıttığı masanın kalan artıklarını
2024 Mart seçimlerinde yok edecek ferasete sahip olduğu gibi CHP ve DEM başta
olmak üzere kurulacak hiçbir kirli ittifaka fırsat vermeyecektir.

1.4. İyi Parti’nin Savruk Siyaseti ve Bitmeyen Krizler

Türk siyasetindeki kronik muhalefet sorunu 2023 Mayıs seçimleriyle birlikte ciddi bir
krize dönüşmüş, politik duruştaki iflas muhalifeti adeta “çıkmaz sokağa”
sürüklemiştir. Bu süreç CHP ve İyi Parti’yi dört bir taraftan kuşatırken, savruk
siyasetin açtığı hasarlar da bir bedel olarak İyi Parti’ye tek tek ödetilmeye
başlanmıştır. İyi Parti’deki istifa depremleri, ideolojik çalkantıların da ayak seslerini
duyurmaya başlamıştır. Oluşan bu krizle sarsılan İyi Parti politik bağlamda açık
hedef haline gelmiş, parti içi birliği sağlayan temel taşların yerinden oynandığı
görülmüştür. Bu krizden en çok da faydalanmaya çalışan eski “masa ortağı” CHP
olmuştur.

Öyle ki kurulduğu ilk günlerden beri CHP ile ittifak içinde olan İyi Partililer, dün eski

7
ortaklarıyla yapılan girişimleri “arabuluculuk” şeklinde nitelendirirken, bugün
gelinen noktada ise gelişen olaylara, kendilerine yönelik çekilen “kurumsal operasyon”
adını vermişlerdir. Böylece CHP ile iş birliğini savundukları için istifa edenlerin
arkasında İmamoğlu’nun parmağı olduğunu iddia etmeye başlamışlardır. Bu keskin
viraj politikası aynı zamanda İyi Parti’nin ilke ve aidiyet yokluğundan kaynaklanan,
onarılması güç sorunlara yol açmıştır. Oluşan bu zafiyeti siyaseten kendi lehine
dönüştürmeye çalışan CHP’nin gölge başkanı İmamoğlu, ittifaka olan muhtaçlığı
nedeniyle İyi Parti’deki istifaların önünü açacak gizli kapaklı diyalog süreçlerini
başlatmıştır.

Bu bağlamda geçtiğimiz hafta parti içinde patlayan son kriz de İyi Parti İBB Grup
Başkanvekili İbrahim Özkan tarafından vuku bulmuştur. Özkan istifasının ardından
İBB Meclisi’ndeki İyi Parti grubu tarafından yeniden grup başkanvekilliğine aday
olarak gösterilerek tekrar seçilmiştir. Bu doğrultuda kararın altında imzası bulunan
bütün İBB Meclis Üyeleri “kesin ihraç” talebiyle disipline sevk edilirken, İbrahim
Özkan ve destekçilerinin bu davranışı ise parti içinden yönetime yönelik bir isyan ve
başkaldırı olarak değerlendirilmiştir. Olayların ardından İbrahim Özkan çıktığı bir
TV programında “CHP ile arka kapı diplomasisi yapıyorduk. İstanbul'da kazanılacak
yerde 3 ilçe belediyesi, 25 büyükşehir belediye meclis üyesi ve CHP'li ilçe belediyelerinde
birer başkan yardımcılığı verilmesi konusunda temaslarımız sürüyordu. Bu süreçleri
Ankara'da Yüksel Arslan, İstanbul'da da ben yürütüyordum. Kurumsal işler vs...
Genel Merkez'in bilgisi tabi ki var” şeklindeki açıklamalarıyla Akşener’in de bilgisinin
olduğu bir iş birliği diplomasisi yürütüldüğünü belirtmiştir.

Akşener ise Uşak İl Teşkilat Buluşmasında bu açıklamaları bertaraf etmek istercesine


“Dün akşam bir televizyon programında konuşuldu hem Ankara hem İstanbul'da
pazarlıklar yapılmış. Benim bilgim yok. Teşkilat Başkanı beyefendinin bilgisi yok,
Yerel Yönetimler Başkanı burada onun bilgisi yok. Belediye Meclis Üyesi parti adına
diplomasi yapıyor. Nasıl oluyor bu?” ifadeleriyle iş birliği diplomasisinden haberdar
olmadığını belirtmiştir. Hemen ardından ise İmamoğlu’nu hedef aldığı ilk
açıklamasında, “Ben komplo işlerine inanmam ama ilk defa partimize yönelik
kurumsal bir operasyon olduğu ortaya çıktı dün. Şu an itibarıyla bunu bir savaş ilanı

8
olarak kabul ediyorum. Varım! Buyursunlar! Dün bir aydınlanma yaşadım, Sayın
Erdoğan bilir. İmamoğlu da öğrenecek” cümleleriyle adrese teslim bir konuşma
gerçekleştirmiş ve İmamoğlu’na açık bir savaş ilan etmiştir. Öyle ki İmamoğlu,
Akşener’in sözlerine anında cevap vererek “Sayıları az da olsa, bir kısım dostlar oyuna
geliyorlar. Bazen haddini aşan cümleler de kurabiliyorlar" ifadesiyle bir genel başkana
had bildirmeye yönelik skandal bir açıklamada bulunmuş ve İyi Partiyi dizayn etme
çabasını gözler önüne sermiştir.

Milletvekili borsasından adeta istifa borsasına dönüşen İyi Parti kendi içinde “CHP ile
iş birliği isteyenler ve istemeyenler olarak” sürdürülen fikir ayrılıklarıyla bölünmeler
yaşarken, son istifa ise Mansur Yavaş’a yakınlığıyla bilinen Ankara Milletvekili
Yüksel Arslan’dan gelmiş ve istifa açıklamasında “Mansur Yavaş’ı desteklemeyi
vefakarlığın yanı sıra insani, vicdani ve ahlaki bir sorumluluk olarak görüyorum.
Yavaş’ı çocukluğumdan beri tanırım. Bırakın korkak olmayı, çatal yüreklidir. Sayın
Genel Başkanımızın Uşak’ta yaptığı toplantıda kullandığı ifadeler sonrasında Ankara
ile ilgili de seçim iş birliği zeminin ortadan kalktığı kanaatine vardım” ifadeleriyle
Akşener’in Yavaş’a her fırsatta söylemekten çekinmediği “korkak” ifadesinin de
karşısında durduğunu göstermiştir.

Son yaşanan gelişmeler İyi Parti’deki krizin sadece parti içi rekabetten değil, parti
dışındaki müdahalelerden de kaynaklandığını göstermektedir. Meral Akşener,
CHP’ye nüfuz etme hayalleri kurarken, CHP’nin gölge başkanı İmamoğlu İyi Partiye
müdahale düğmesine çoktan basmıştır. Gazeteci Abdulkadir Selvi’nin de belirttiği gibi
“Ekrem İmamoğlu’nu ikinci Fatih ilan etti. Yüzünde Rabbi Yessir gördüğünü söyledi.
Saraçhane’ye ilk koşan, İmamoğlu’na en güçlü desteği veren Akşener’di. Altılı Masa’yı
İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı yapma uğruna terk etti” cümleleriyle Akşener’in
İmamoğlu’nu gözünde ne kadar büyüttüğünü ve ona yüklediği misyonla partisinin
varlığını geri plana attığını yansıtmıştır. Dün içtikleri su ayrı gitmeyen, birbirlerini
aday göstererek sevinç içinde kucaklaşanlar birdenbire 40 yıllık düşman olmuş ve
birbirlerine çelme takma peşine düşmüşlerdir. Görünen o ki muhalefet, rant hırsı
uğruna birbirine savaş naraları atarken, milletin menfaati yine geri plana itilmiştir.
Nitekim çıkar siyasetiyle debelenen muhalefet partileri, Mayıs 2023 seçimlerinde

9
olduğu gibi Mart 2024 seçimlerinde de milletin iradesiyle sandıkta yine hezimete
uğrayarak, “çizgisizlik” girdabında trajikomik bir görüntü çizmeye devam edecektir.

2. EKONOMİ

2.1. Dünya Ekonomisinde Gelişmeler

 ABD'de cari işlemler açığı, yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 7,6 azalarak 200,3
milyar dolarla olarak gerçekleşti.

 ABD ekonomisi, bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 4,9 ile beklentilerin altında
büyüdü.

 Goldman Sachs'ın baş ekonomisti Jan Hatzius 2024'te “daha erken ve daha
agresif” faiz indirimleri yapacağını söyledi. 2024 ve 2025’te 3’er indirim bekleniyor.

 Avrupa Birliği'nde (AB) toplam otomobil satışları kasımda yıllık yüzde 6,7
yükseldi.

 Euro Bölgesi'nde açıklanan nihai veriler, yıllık enflasyonun Kasım ayında yüzde
2,4 gerilediğini teyit etti.

 Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, sıkı parasal duruşun


sürdürülmesi durumunda Türkiye'nin kredi notu görünümünün pozitife
çevrilebileceğini bildirdi.

 İngiltere'de yıllık enflasyon Kasım ayında yüzde 3,9 ile iki yılın en düşük
seviyesine geriledi.

 Japonya Merkez Bankası, politika faizini eksi %0,1’de sabit bıraktı.

 Japonya Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre Kasım ayı ihracatı bir
önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,2 düştü. Bu düşüş son üç ayın ilk yıllık düşüşü
oldu.

 Çin Merkez Bankası (PBOC) tarafından yapılan açıklamaya göre, Aralık ayı için
bir yıllık ve beş yıllık kredi faiz oranlarını yüzde 3,45 ve yüzde 4,2 seviyesinde

10
tuttu.

 Deutsche Bank Ortadoğu ve Doğu Avrupa Araştırma Direktörü Wietoska,


TCMB'nin seneye 4.çeyreğin başı itibariyle faiz indirimlerine başlayabileceğini
öngördüklerini belirtti.

 Merkez Bankası, yılın son toplantısında politika faizini 250 baz puan artırdı ve
%42,5 seviyesine yükseltti.

3. DIŞ POLİTİKA

3.1. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Liderliğinde Gazze Diplomasisi

7 Ekim’den itibaren İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar karşısında Batılı


devletler sessiz kalırken Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
liderliğinde çok yönlü diplomasi yürütmekte ve Gazze’deki insanlık dramının sona
ermesi için çabalamaktadır. İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyen saldırılarına karşı
dünyada sesini en çok yükselten liderlerin başında gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Birleşmiş Milletler kürsüsünden İslam İşbirliği Teşkilatı ve Dünya İklim Eylemi
Zirvesi ziyaretine kadar her uluslararası platformda Filistin’in haklı mücadelesini dile
getirmekte ve İsrail’in insanlık dışı saldırılarına tepki göstermektedir.

Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan, somut adımların atılmasına liderlik


ederek Filistin için diplomasi trafiğini yöneten görüşmeler yapmaktadır. İsrail’in
saldırılarının başladığı günden itibaren devlet, hükümet ve uluslararası kuruluş
lideriyle görüşerek mazlumların acısını dindirmek için büyük bir çaba ortaya
koymaktadır. Katar, Yunanistan ve Macaristan ziyaretleri, ABD Başkanı Biden’la
telefon görüşmesi, İtalya Başbakanı Meloni, Japonya Başbakanı Fumio ve Katar
Emiri Şeyh Temim ile görüşmeleri ise Gazze diplomasisinin son örnekleridir.

Türkiye’nin Gazze diplomasisindeki kilit ülke rolü, kalıcı ateşkesin sağlanmasına


yönelik çabalarda da etkisini göstermektedir. Türkiye’nin girişimleri ve İsrail’in
zulmüne karşı yükselttiği ses, uluslararası toplumda karşılık bulmaktadır. BM Genel
Kurulu’nda 27 Ekim’de Gazze’de insani ateşkes talebinin yer aldığı karar, 121 oyla

11
kabul edilirken 13 Aralık’ta evet oyu kullanan ülke sayısı 153’e yükselmiştir. Bu
durum açıkça göstermektedir ki İsrail, uluslararası toplumdan aldığı desteği
kaybederek yalnızlaşmakta ve gün geçtikte daha fazla ülke İsrail’in mazlum değil
zalim olduğunu kabul etmektedir.

Görüşmeler ve ziyaretlerin yanı sıra 7 Ekim’den bu yana Türkiye, Filistin’e yardım


gönderen ilk ülkelerden biri olmuş ve Türkiye’ye getirilen Filistinli hastalar tedavi
altına alınmıştır. Türkiye’nin çözüm girişimleri bununla sınırlı kalmamış ve Dışişleri
Bakanı Hakan Fidan tarafından iki devletli ve 1967 sınırları temel alan bir
garantörlük sistemi önerilmiştir. Türkiye tarafından yürütülen Gazze diplomasisi esir
takasında da etkisini göstermiş ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın girişimleri ile
Gazze’deki Taylandlı esirler serbest bırakılmıştır.

Ortadoğu’da barış, huzur ve istikrar siyasetini izleyen Türkiye, Filistin konusunda da


bölgesel güvenlik ve işbirliğini temel alarak diplomasi adımları atmaktadır. Bölge
ülkeleriyle yürütülen ilişkiler, diplomatik görüşmeler ve ziyaretler, güvenlik ve barış
çabalarının somut girişimlerini göstermektedir. Gün geçtikçe İsrail’in zulmeden taraf
olduğuna dair inanç ve kabul uluslararası toplumda artarken Türkiye, mazlum
Filistin halkının yanında yer almaya devam edecek, yürüttüğü Gazze diplomasisiyle
kalıcı barışın bir an önce tesis edilmesi için yoğun çabalarını sürdürecektir.

3.2. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Macaristan Ziyareti

Küresel ve bölgesel etkinliğini ve krizlerde çözüm odaklı rolünü artıran Türkiye,


girişimci ve çok taraflı dış politika anlayışıyla komşu ülkelerden başlayarak işbirliğini
artırmaya yönelik adımlar atmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
Macaristan ziyareti, bu yaklaşımın somut örneklerinden biri olarak görülmektedir.
Son yıllarda Türkiye ile Macaristan arasındaki gelişen ilişkiler dışişleri bakanları ve
cumhurbaşkanlarının ziyaretleri de dâhil olmak üzere bir dizi üst düzey görüşmeyle
birlikte çok boyutlu bir görünüm kazanmaktadır.

18 Aralık 1923’te Türkiye ile Macaristan arasında imzalanan Dostluk Anlaşması’nın


yüzüncü yılına denk gelen ziyaret, Macaristan-Türkiye ilişkilerinin tarihine atıfta
bulunmakta ve bu çerçevede 2024 Türk-Macar Kültür Yılı’nın açılışının yapılması ikili
12
ilişkilerin gelişimine katkı sunmaktadır. Ziyarette Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Macaristan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile görüşmeler yapmış ve 8 bakanın
katılımı ile 6. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konsey toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Toplantının ardından iki ülke arasında 17 maddelik savunma, enerji, ticaret, sosyal
hizmetler, nükleer enerji, burs programları, bilim ve inovasyon alanlarını kapsayan
işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. İki ülke arasında birçok konuda güçlü bir işbirliği
perspektifi ön plana çıkarken ilişkiler geliştirilerek stratejik ortaklık aşamasına
çıkarılmıştır.

Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinde Macaristan’a TOGG hediye


ederken Macar tarafı da Türk heyetine at hediye etmiş ve sembolik bir yakınlık tesis
edilmiştir. Bu bağlamda bölgesel işbirliği ve kalkınmanın bir parçası olarak
Macaristan ile ikili ilişkilerin geliştirilmesi hedeflenmekte ve karşılıklı kültürel, siyasi
ve ekonomik bağların güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Macaristan, Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) gözlemci üyesi konumunda bir ülke
olmakla birlikte Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine destek vermektedir.
Macaristan Başbakanı Orban, AB’nin küresel etkisinin artması, güvenliğinin
sağlanması, ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi konularında Türkiye’nin AB
için vazgeçilmez bir aktör olduğunu savunmaktadır. Bu noktada Türkiye ve
Macaristan’ın TDT ve AB gibi uluslararası kurumlardaki ortak anlayış ve
yaklaşımları iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenmesini sağlamaktadır.

Türkiye, atılan bağımsız ve girişimci dış politika adımlarıyla Afrika’dan Asya’ya,


Ortadoğu’dan Amerika’ya, Kafkasya’dan Balkanlar’a kadar etkinliğini artırarak
küresel bir aktör haline gelmektedir. Bu çerçevede bölgesel işbirlikleri ve ilişkilerin
geliştirilmesi önem arz ederken Türkiye, dünyada belirsizliklerin arttığı bir dönemde
diplomasi trafiği ve istikrar adası olması ile dikkatleri üzerine çekmektedir. Son
dönemde Yunanistan ve Macaristan ziyaretlerinde görüldüğü üzere uluslararası
kurumlar ve bölgesel girişimlerle birlikte Türkiye, etkin dış politikasıyla sahada ve
masada aktif bir diplomasi yürütmektedir.

13
3.3. Bilgi Notu: Irak Vilayet Seçimleri

Irak’ta 5 yılda bir yapılan Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği (IBYSK), 2018
yılında terör örgütü DEAŞ ile mücadele, finansal zorluklar ve seçimlerin getirdiği
siyasal istikrarsızlıklar gibi gerekçelerden dolayı yapılamamıştır. 10 yıl aradan sonra
15 vilayette yapılan seçimlere, akreditesi 250'den fazla siyasi parti ve 30'dan fazla
koalisyon katılmıştır. 2003 yılından sonra Anayasa’da yerini alan 140. Madde
kapsamına giren ve Irak’ın tartışmalı bölgelerinde yaşayan vatandaşlar, yapılan İl
Genel Meclisi seçimleri için 18 Aralık 2023 tarihinde sandık başlarına giderek oylarını
kullanmışlardır.

 Gayri resmi sonuçlara göre güney kentlerinin büyük bölümünde eski Başbakan
Nuri el-Maliki ve Haşdi Şabi siyasi uzantılarının yer aldığı ittifaklar sandıktan
birinci çıkmıştır.
 Salahaddin vilayetinde eski Vali Ahmet Cuburi'nin lideri olduğu "Ulusal
Cumhur İttifakı" birinciliği, "Ulusal İtar İttifakı" ikinciliği, "El-Azim
Koalisyonu" ise üçüncülüğü elde etmiştir.
 Şiilerin yoğun yaşadığı güney kentlerinden Meysan'da ise, "Nebni İttifakı" ilk
sırada, eski Başbakan Nuri el-Maliki'nin lideri olduğu "Kanun Devleti
Koalisyonu" ise ikinci sırada yer aldmıştır.
 Diğer bir güney kenti Zikar'da, "Nebni İttifakı" ilk sıraya, "Kanun Devleti" ise
ikinci sıraya yerleşmiştir.
 Musenna'daki vilayet meclisinde ise sandıktan "Kanun Devleti" birinci
çıkmıştır.
 Irak'ın güneyindeki Basra'da, ilk sıraya mevcut Vali Esad İdani'nin seçim listesi
yerleşirken, "Nebni İttifakı" ikinci, "Kanun Devleti Koalisyonu" üçüncü sırada
yer almıştır.
 Vasıt vilayetinde, Vali Muhammed Meyyahi'nin "Vasıt Daha Güzel" isimli
listesi ilk sıraya yerleşmiştir.
 Kadisiye vilayetinde, sandıktan en çok oyu "Nebni İttifakı" alırken, "Kanun
Devleti Koalosyonu" ikinci sırada kalmıştır.
 Orta Fırat şehirlerinden Kerbela'da "İbda Kerbela" isimli liste ilk sırada yer

14
alırken, "Kanun Devleti Koalisyonu" ikinciliği, "Nebni İttifakı" üçüncülüğü elde
etmiştir.
 Necef ve Babil kentlerinde "Nebni İttifakı" ilk sırada, "Kanun Devleti
Koalisyonu" ikinci sırada yer almıştır.
 Irak'ın doğusundaki Diyala vilayetinde ise Şii Bedir Hareketi'ne bağlı mevcut
Vali Musenna Tamimi'nin seçim listesi birinciliği, eski Meclis Başkanı
Muhammed Halbusi liderliğindeki "Takaddüm Partisi" ise ikinciliği elde
etmiştir.

4. HAFTALIK GÜNDEM

4.1. Haftalık İcraat & Öne Çıkan Gelişmeler

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İlim Yayma Ödülleri Takdim Töreni’nde


konuştu:
 Milletimiz kendi inanç ve medeniyet şuurunun mührünü vurduğu kurumları
vasıtasıyla evlatlarına sahip çıkmıştır. İlim Yayma Cemiyeti’miz de işte bu
uyanışın meyvelerinden biridir. Bu kardeşiniz de bir İlim Yayma meyvesidir.
 Son dönemde, yabancı sosyal medya platformlarının kullanımının
yaygınlaşmasıyla ahlaki açıdan ciddi bir erozyon hatta yozlaşma yaşandığını
görüyoruz.
 Malumunuz eskiden çocuklara ilmihal, yani hayatın içinde nasıl davranmamız
gerektiğini anlatan kurallar öğretilirdi. Bu terbiye eğitimi veren sosyal ve
kurumsal yapı 1. Dünya savaşıyla yıkıldığı için uzunca bir süre pusulasız
kaldık.
 Zalim İsrail yönetiminin Batı devletlerinden aldığı destekle sürdürdüğü
Gazze'deki katliamların, Kudüs'teki mütecaviz eylemlerinin önüne
geçeceğimiz günler yakındır.
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Budapeşte’de Macaristan Başbakanı
Viktor Orban ile ortak basın toplantısı düzenledi:
 Macaristan’la bu yılın ilk 11 ayı itibarıyla ticaret hacmimiz geçtiğimiz yılı
geride bırakarak 4 milyar dolara yaklaştı.

15
 (Orban ile) Görüşmelerimizde Türkiye-AB ilişkileri, Ukrayna ve Gazze'deki
gelişmeler dahil olmak üzere güncel meseleleri de ele aldık.
 Ukrayna’da diplomatik çözüm odaklı çakışmalara ağırlık verilmesi gerektiğini
en başından bu yana seslendiriyoruz. Yarım kalan İstanbul sürecini tekrar
canlandırmaya hazırız.
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan dönüşü basın mensuplarının
sorularını yanıtladı:
 Cumhur İttifakı’nda kavga, gürültü yok, rahatız. Ay sonuna kadar da
peyderpey aldığımız temayüllerin neticelerini açıklamaya başlayacağız.
 Avrupa Birliği’nin, bundan sonra Türkiye’nin konumunu iyi değerlendirmesi
lazım. Yıllardır çeşitli bahanelerle oyalandık. Artık AB bu yanlıştan
vazgeçmelidir.
 Herkes Netanyahu’nun gittiğini görecek. Mazlumların hesabını sormak için
hukuk zemininde peşinde olacağız. Bu soykırımda parmağı bulunan herkes
hukuk önünde işledikleri savaş suçlarının hesabını verecek.
 Gazze’de saldırılar bittikten sonra, Gazze’nin inşa ve ihyası için İslam
dünyasını seferber etmemiz lazım.
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük
Ödülleri Töreni’nde konuştu:
 Fikrine, zikrine, meşrebine bakmaksızın, kendini kültür ve sanatın hangi
alanında olursa olsun ifade etmek isteyen herkesin önünü açtık.
 Yüzlerce beynin çalıştığı bir Teknopark’a hangi hissiyatla bakıyorsak, yüzlerce
yüreğin attığı konservatuvara, kültür-sanat mahfiline de aynı yaklaşıyoruz.
 İlham kaynağını kendi toplumunda kendi değerlerinde, kendi geçmişinde
aramak yerine gözü hep dışarıda olanlara diyecek bir şeyimiz yok. Batı
karşısında mahcup kendi toplumuna karşı mağrur bu kesimlerden objektif bir
değerlendirme, milli bir duruş zaten beklemiyoruz.
 AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, yerel seçim çalışmalarında gelinen son noktaya
ilişkin düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu:
 Şimdiye kadar 10 ilde aday çalışması tamamlandı.
 CHP genel başkanının, Milli Savunma Bakanımız Sn. Yaşar Güler’e yönelik

16
ifadelerini kınıyoruz. CHP’de üslubun bu noktaya gelmiş olması, CHP’ye gönül
veren vatandaşlarımızı da inciten bir konu.
 Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Bütçe görüşmelerinde açılmalarda bulundu:
 Bazı NATO müttefiklerimizin güvenlik hassasiyetlerimizi dikkate almaması,
bizi kabiliyetlerimizi geliştirmeye yönlendiriyor. Bu, bizim için tercih değil,
zorunluluktur.
 Kardeş Azerbaycan ile müttefiklik seviyesine yükselttiğimiz ilişkilerimizi her
alanda geliştirmekteyiz. Karabağ'ın imarına ve yeniden inşasına katkı
sağlamaktayız.
 Yeniden Asya Girişimi ile başlattığımız Asya ülkeleri ile ilişkilerimizi
geliştirme politikasını savunuyoruz. Çin ile ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Ancak
Uygur Türkleri ile ilgili hassasiyetlerimizi her fırsatta vurguluyoruz.
 Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, “Yerinde
Dönüşüm projemize başvurular her geçen gün daha da artıyor! Bugün itibarıyla
‘Yerinde Dönüşüm’ projemize 210 bin konut, 40 bin iş yeri olmak üzere 250 bin 170
başvuru aldık.” açıklamasında bulundu.
 Milli Eğitim Bakan Yusuf Tekin bütçe görüşmelerinde, “OECD raporu diyor ki, on
yıldan uzun bir süre boyunca çoğu alanda iyileşme gösteren az sayıda ülkeden bir
tanesi Türkiye'dir diyor. İki; Türkiye OECD ülkeleriyle arasındaki farkı hızlıca
kapatıyor. Üç son yirmi yılda Türkiye matematik ve fen alanlarında istikrarlı bir
şekilde ilerleme sağlayan dört ülkeden bir tanesidir.” açıklamasında bulundu.
 Türkiye, İspanya’ya 8 milyar 548 milyon 883 bin dolarla tüm zamanların en yüksek
ocak-kasım ihracatını gerçekleştirdi.
 Merkez Bankası rezervleri rekor kırdı. Merkez Bankası rezervleri 142,5 milyar
dolar ile rekor güncelledi. Bir önceki haftada rezervler 141,4 seviyesindeydi.
Böylece, piyasa uzmanlarının hafta başındaki 142,5 milyar dolar öngörüsü tutmuş
oldu.
 Merkez Bankası, yılın son toplantısında politika faizini 250 baz puan artırdı ve
%42,5 seviyesine yükseltti.
 Bayraktar TB3 SİHA 32 saat havada kaldığı 13. test uçuşunu tamamladı.
 ABD merkezli seyahat dergisi Global Traveler’in okuyucuları arasında yaptığı

17
değerlendirmede İstanbul Havalimanı, dünyanın en iyi havalimanı ve Avrupa’nın
en iyi havalimanı başta olmak üzere toplam 5 dalda ödüle layık görüldü.
 A Milli Kadın Golbol Takımı, İsrail’i 8-4 yenerek Avrupa şampiyonu oldu.

4.2. Haftanın Yalanları & Önemli Olayları

 DEM Partisi ile yoğun görüşmeler halinde olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel,
gazeteci Barış Terkoğlu’na Şeyh Said hakkında düşüncelerini içeren bir mektup
yazdı. Özel, mektubunda “Ben, sıradan bir yurttaş olarak da CHP’nin genel
başkanı olarak da Atatürk’ten tarafım, aksinin düşünülmesini bile hakaret kabul
ederim.” cümlelerine yer verdi.
 CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e tehdide
varan sözler sarf ederek “Yaşar Güler ya aklını başına alacak ya da aklını başına
getireceğiz.” dedi.
 CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap, Saadet Partisi'nin yeniden grup
kurması için Saadet Partisi'ne geçti.
 Seçim döneminde CHP'nin medya sorumlusu olan Eren Erdem, Halk TV'ye yüklü
miktarda para aktardıklarını itiraf etti: "Halk TV'nin aylık 2 milyonluk ödeneğini
kestim, partimi 5 ayda 10 milyon TL kâra geçirdim."
 Meral Akşener, “Millet bu arkadaşları istiyor diye masaya götürdüm. İkisi de
korktu.” diyerek Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a gönderme yaptı.
 Meral Akşener, “Ankara’yı isimlerine kadar paylaşmışlar. Bunlar CHP’den aday
olacakmış. Hiçbirinden haberim yok. Bu, bir siyasi partinin iç işlerine karışmak
demektir. Bir savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım! Buyursunlar.”
ifadelerinde bulunarak CHP’ye savaş ilan etti.
 İyi Parti’den art arda istifalar gelmeye devam ediyor. Disipline sevk edilen İyi Parti
İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, partinin eğitim politikalarından sorumlu
Prof. Dr. Esergül Balcı, Kurucular Kurulu Üyesi ve Ankara eski İl Başkanı Mesut
Özarslan istifa etti.
 İyi Parti Diyarbakır teşkilatından da 12 bin 750 üye ayrılık kararı aldığını açıkladı.

18
 İyi Parti’de disipline sevk edilen İbrahim Özkan dahil 6 İBB Meclis Üyesi
partilerinden istifa etti. İbrahim Özkan katıldığı televizyon programında konuşma
yaparken İyi Partililer kanal binası önünde toplanıp Özkan’a tepki gösterdi.
 Mansur Yavaş’a yakınlığıyla bilinen İyi Parti Ankara Milletvekili Yüksel Arslan
da “Mansur Yavaş’ı desteklemeyi vefakârlığın yanı sıra insani, vicdani ve ahlaki
bir sorumluluk olarak görüyorum. Yavaş’ı çocukluğumdan beri tanırım. Bırakın
korkak olmayı, çatal yüreklidir.” açıklamasıyla işbirliği zeminin ortada
kalmadığını düşündüğünü belirterek İyi Parti'den istifa etti.
 DEM Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, terörist elebaşı Abdullah
Öcalan hakkında, “Sayın Öcalan dünyaca ünlü yazarların da dediği gibi büyük bir
yazar ve düşünürdür.” ifadelerinde bulundu.
 DEM Parti Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de
eleştiririz. Sütten çıkmış ak kaşık değildir deriz.” dedi.
 DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Biz kimsenin ilk yardım çantası
değiliz. Sandıkta başı gözü yarılana, her daim pansuman için yetişecek yedek güç
olmadığımızı belirtmek istiyoruz.” sözleriyle CHP’ye yerel seçim göndermesinde
bulundu.
 DEM Parti Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin, TSK’yı katliamla, terör örgütü
PKK’ya göz açtırmayan SİHA’ları ölüm makinası olmakla suçladı.
 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Meral Akşener’i, “Daha dün aynı
masadan oturanların birbirleriyle ilgili neler söylediklerini hicapla izliyoruz. Dün
elini tuttuğuna bugün düşman derseniz güven oluşturamazsınız. Dün “adayım”
dediğinize bugün korkak derseniz güven oluşturamazsınız.” sözleriyle eleştirdi.
 Ekrem İmamoğlu, Meral Akşener’in sözlerine cevap olarak, “Yeni bir oyunla karşı
karşıyayız. Omuz omuza mücadele ettiğimiz, aynı masayı paylaştığımız, aynı
kaseden çorba içtiğimiz dostlarımızı bize karşı kışkırtıyorlar. Bir kısım dostlar
oyuna geliyorlar bazen haddini aşan cümleler kullanıyorlar. Eski dost düşman
olmaz.” dedi.
 İyi Partili Metin Koca’nın ‘Eş Başkan’ ve ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ ifadelerine
Ekrem İmamoğlu, “Kötü sesleri ve sözleri kulağım duymuyor.” sözleriyle yanıt
verdi.

19
 5 yıldır İstanbul’a hizmet sunmayan Ekrem İmamoğlu, “Ülkemizi sarsan deprem
gündemi ne yazık ki bizim dönemimize rast geldi. Biz tarihte en zor dönemlerden
birinde İstanbul’a hizmet ediyoruz.” diyerek başarısızlığına depremi bahane
gösterdi.
 Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da mezar yeri fiyatlarına yapılan zamla gündeme
gelen Ekrem İmamoğlu, İBB’nin cenaze araçlarına adını yazdırarak reklamını
yaptırdı.
 Seçim öncesi Cumhurbaşkanlığı seçimi anketlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy
oranını yüzde 50’nin üzerinde göstermesiyle bilinen Türkiye Raporu araştırma
şirketi direktörü Can Selçuki, CHP Beyoğlu Belediye Başkan Aday Adayı oldu.
 Mansur Yavaş Akşener’in sözlerine, “Korkak kelimesini asla kabul etmiyorum.
Hiçbir zaman korkmadım, korkan zaten Ankara Büyükşehir Belediyesine aday
olmaz. Elimizi taşın altına koymamız gerekirse de koyarız.” ifadeleriyle yanıt verdi.
 Adana Büyükşehir Belediyesi’nde rüşvet iddiaları üzerine operasyon düzenlendi.
Operasyonda belediye personelinin de yer aldığı birçok kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlar arasında bulunan, Zeydan Karalar’ın Başdanışmanı Mürüvet
Sızlı’nın, reklam firmalarından aldığı milyonlar ile estetik yaptırdığı tespit edildi.
 Gazeteci Ruşen Çakır’ın yapacağı yayının başlığını “Filistin ve Küresel İslamcı
Şiddet” koyması sosyal medyada tepki topladı. Daha sonra gelen tepkiler üzerine
Medyascope tweeti sildi ve başlığı değiştirdi.
 Muhalif gazeteci Fatih Altaylı, “Bir partide lider zafiyeti varsa o partinin iç işlerine
herkes karışır. Bugün eğer İmamoğlu veya CHP’den başka birisi İyi Parti’nin iç
işlerine karışıyorsa bunun temel nedeni Meral Akşener'in siyaseti iyi
okuyamamasıdır.” dedi.
 ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Gazze’deki sivilleri korumak, insani bir
görevdir ama İsrail’in kendini savunma hakkını destekliyoruz.” sözleriyle Gazze’de
masum sivilleri katleden İsrail’e destek verdi.

4.3. Sosyal Medya Gündemi

 #RecepTayyipErdoğan

Geçtiğimiz günlerde Budapeşte'de Türkiye-Macaristan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği


20
Konseyi 6'ncı toplantısı için Macaristan ziyareti gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, Viktor Orban'la iki ülke arasındaki ilişkileri “Geliştirilmiş Stratejik
Ortalık” düzeyine yükselten ortak siyasi bildiriyi imzaladı. Ziyarette samimi görüntüler
veren liderler dünya basınında yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından iki ülke
arasındaki ilişkilerin 100. yılına özel hazırlanan “HU TR-100 plakalı” Togg aracı
Macaristan Başbakanı Viktor Orban’a hediye edildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Macaristan ziyareti ve sonrası açıklamaları


X’te #RecepTayyipErdoğan etiketiyle yer aldı.

 #EmineErdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde


Türkiye’ye getirilip Ankara Etlik Şehir Hastanesi’nde tedavi altına alınan Filistinli
çocuklara ziyarette bulunan Emine Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı
paylaşımda "Gazze'den, savaşın içinden çıkmalarına rağmen bizi güler yüzle,
samimiyetle, şarkılarla karşılayan çocuklarımız yegâne teselli kaynağımız. Gözlerindeki
korkunun, minik kalplerindeki acının dinmesini canı gönülden diliyor, Filistin
topraklarında bir an önce barış ve güven ortamının tesis edilmesini temenni ediyorum."
ifadelerini kullandı. X’te #EmineErdoğan etiketiyle paylaşıldı.

 #Saynotogenocide

Aylardır Filistin’de katliamlara ve soykırıma imza atan işgalci İsrail, hukuk dışı
saldırılarına devam ediyor. Gazeteciler, ünlüler, sivil toplum kuruluşları ve sosyal medya
kullanıcıları tarafından; İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarının yol açtığı insani krize dur
demek ve dünya kamuoyunun dikkatlerini Filistin'e çevirmek için #Saynotogenocide
etiketiyle sosyal medyada paylaşımlar yapılmıştır.

 #YusufTekin

21
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ‘Bütçe Görüşmeleri‘nde yaptığı; “Sizin 'tarikat,
cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz
vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa
çıkmasını engelliyor. Siz bu yüzden rahatsızsınız.” açıklamalarına sosyal medyada bir
kesim tarafından çeşitli tepkiler geldi. Atatürkçü Düşünce Derneği, tarikat ve
cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceklerini açıklayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf
Tekin hakkında suç duyurusunda bulunurken; içerisinde sanatçıların, yazarların,
şairlerin ve aydınların bulunduğu Sanatçılar Girişimi, Milli Eğitim Bakanı Yusuf
Tekin'in görevden alınması için çağrıda bulundu. “Milli eğitim bakanlığı makamında
bulunan kişi laik Türkiye Cumhuriyeti’ne, laik eğitime karşı açıkça savaş açmıştır.
Laisizmi, çağdaş eğitimi terörizmle bir tutarak çağdaşlık, evrensellik, Atatürkçülük Ve
Cumhuriyet düşmanlığını ilan etmiştir” çağrısıyla ve gelen tepkilerle #YusufTekin
etiketi uzun süre X gündeminde yer aldı.

22

You might also like