Professional Documents
Culture Documents
Final Notlari
Final Notlari
Final NOTLARI
1) 1870’de siyasi birliğini geç tamamlayan İtalya sömürge yarışında geç kalması, gelişen
sanayisi için hammadde ve pazar arayışı içine girmesi,
2) İtalya’nın Trablusgarp’a coğrafi olarak Osmanlı’dan daha da yakın olması,
Savaşın gelişimi;
Büyük devletlerin de onayını alan İtalya, Osmanlı Devleti’ne 23 Eylül 1911 tarihinde
Trablusgarp’ı talep eden bir nota vermiştir. Bu notada, Osmanlı subayları ve İttihat ve Terakki
Cemiyeti üyelerinin, Trablusgarp halkını İtalyanlar aleyhine kışkırttıkları, bu nedenle de
bölgedeki İtalyanların can güvenliklerinin tehlikeye girdiğini bildirmiştir.
Osmanlı Hükümeti ise cevabında, kendi topraklarında asayişi sağlayacak güç ve kudrette
olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine İtalya, Osmanlı Devleti’ne 24 saat geçerli Trablusgarp
ve Bingazi’nin verilmesini talep eden ikinci bir ültimatom (kesin uyarı) vermiştir. Nitekim 24
saat bile dayanamayan İtalya savaş ilan etmiş ve Trablusgarp, Bingazi, Derne ve Tobruk’a
asker çıkarmışlardır.
Bu hareket karşısında hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti, Avrupalı Devletlerden yardım
istemiştir; ancak bu devletler tarafsız kalacaklarını ifade etmişlerdir. Güçlü İtalyan donanması
karşısından Osmanlı çaresiz kalmıştır. Kara bağlantısı olmadığı için karadan asker
göndermesi mümkün değildi. Denizden Çanakkale Boğazı abluka altına alınmıştı. Bu sebeple
donanmasını da kullanamamıştır.
2
Bunun üzerine bazı kişiler Harbiye’ye başvuru yapıp bölgeye gönüllü olarak gitmek
istemişlerdir. Bunların isimleri; Halil Paşa, Fethi Okyar, Mustafa Kemal(Gazeteci Şerif Bey),
Enver paşalardır. Bunlar çeşitli kimlikler altında gideceklerdir. Bu subaylar bölgede halkı
örgütlemişlerdir. Bingazi cephesinde kurmay Binbaşı Enver Bey ve Derne ile Tobruk
cephesinde Kurmay Kolağası (Yüzbaşı) Mustafa Kemal Paşa kahramanca direnişleri
sebebiyle İtalyanlar sahil şeridinden içeri girememişlerdir.
Buna rağmen Osmanlı Devleti savaşa devam edecektir. Ama bu sırada Balkanlarda savaş
çıkacaktır. Balkanlar Osmanlı için daha önemli olduğu için İtalya ile Uşi Antlaşması
imzalayarak Trablusgarp ve Bingazi’yi İtalyanlara bırakmıştır. Buna göre;
• Halk dini ve kültürel açıdan halifeye bağlıdır. Osmanlı bölge ile bağını koparmak
istememiştir.
• On iki Ada, Balkan savaşları başladığı için Yunanistan’ın oluşturduğu tehdide karşı
bir önlem niteliğinde geçici olarak İtalyanlara bırakıldı.
• İtalya, kapitülasyonların kaldırılmasında Osmanlı Devletine yardımda bulunacak,
• Esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacaktır.
Sonuçları:
12 Ada ve Trablusgarp'ı ele geçiren İtalya Akdeniz’de önemli bir güç haline gelmiştir.
İtalya’ya geçici olarak bırakılan 12 Ada geri alınamamıştır.
BALKAN SAVAŞLARI
(1912-1913)
I. BALKAN SAVAŞI
Osmanlı Devleti; savaş yorgunluğu ve olumsuz şartlar nedeniyle tarihe 1. Balkan Savaşı
olarak geçecek savaşı kaybetmiştir. Bulgarlar, Çatalca'ya kadar gelip ve İstanbul'u tehdide
başlamış, Sırplar, Karadağlılar ve Yunanlar; Makedonya'yı tamamen işgal etmiş, Gökçeada ve
Bozcaada dışındaki adaları işgal etmiştir.
Bu sırada Osmanlı Meclisinde milletvekili olan İsmail Kemal Vlora liderliğinde 29 Kasım
1912’de 83 Arnavut milliyetçisi liderliğinde Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmiştir.
Osmanlı Devleti İstanbul’un düşme ihtimaline karşı acil ateşkes istedi. Aracılık yapan
İngiltere olmuştur.
4
I. Balkan Savaşından yenik çıkan Osmanlı devletinim isteği üzerine ateşkes görüşmeleri
yapmak üzere Londra konferansı gerçekleşti. Aslında Osmanlı devleti görüşmelerden
çekiliyor ancak İstanbul’da hükümet darbesi olunca antlaşmaya razı olunmuştur.
Midye-Enez Hattı’nın batısında yüz binlerce Türk kaldığı için Balkan Türkleri sorunu
doğmuştur. Osmanlı Devleti'nin Rumeli topraklarını kaybetmiş olması sosyal anlamda
bölgeden Anadolu'ya yoğun Türk göçü yaşanması neden olmuştur.
Balkan Savaşları sırasında yaşanan Bab-ı Ali Baskını ile İttihat ve Terakki Partisi yönetimi
ele geçirmiştir.
Nedenleri;
5
Bulgaristan'ın daha fazla toprak almasını kabul etmeyen Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve
1. Balkan Savaşı'na katılmayan Romanya birleşerek, Bulgaristan'a karşı savaş açtılar.
Müttefiklerin Sofya'ya doğru ilerledikleri bir sırada İttihat ve Terakki yönetimi fırsattan
yararlanarak Edirne'yi kurtarmak üzere harekete geçti.
Sonucunda 4 cephede birden savaşan Bulgaristan yenilmiştir. Balkan devletleri kendi aralarında
Bükreş Antlaşmasını imzaladılar. Osmanlı, Edirne ve Kırklareli’ni geri almıştır. Enver
Paşa’ya Edirne Fatihi unvanı verilecektir.
Yapılan Antlaşmalar:
I. DÜNYA SAVAŞI
1914-1918
Sanayi Devrimi,
6
Birinci Dünya Savaşı’nın görünürdeki ani sebebini 28 Haziran 1914 günü, Avusturya-
Macaristan veliahdı Arşidük François Ferdinand'ın Saraybosna'da bir Sırplı tarafından
öldürülmesi teşkil eder. Ve bu olay savaşın başlamasına neden olur.
1.Dünya Savaşı’nda taraflar İttifak ve İtilaf Devletleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Kapitülasyonları kaldırması,
Ülkede genel seferberlik ilan etmesi,
Diğer taraftan da bloklaşan Avrupa’da siyasal yalnızlıktan kurtulmak için bir takım
diplomatik girişimlerde bulunmaya başladı. Zaten önünde iki seçenek vardı: İtilaf Devletleri
safına katılmak veya İttifak Devletleri yanında yer almak.
Osmanlı öncelikle İtilaf devletlerinin kapısını çalsa da Osmanlı Devletinin İtilaf Devletleri
bloğuna girmek için yaptığı teşebbüslerin başarısızlığa uğramış oldu.
İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti ile İttifak yapmak istememelerinin nedenleri ise
şunlardır:
İtilaf devletleri ile ittifak teşebbüsünden sonuç alınamamış olması üzerine Osmanlı’da öteden
beri Almanya ile işbirliği yapmak isteyenler harekete geçmişlerdir.
★ Süveyş Kanalı’nı tıkamak ve hiç olmazsa o bölgedeki İngiliz kuvvetlerini bağlı tutmak
düşüncesi, İngilizlerin sömürge yollarını kontrol altına alma
★ Ayrıca halifenin gücünden yararlanmak için Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa
katmak istemiştir. Osmanlı’nın dini gücü.
★ İtilaf Devletleri’nin safında savaşa girmek Osmanlı Devleti’ne toprak açısından pek de bir
şey kazandırmayacaktı. Oysa Almanya’nın yanında 1. Dünya Savaşı’na girilmesi durumunda
93 Harbi’nde Rusların eline geçen Kars, Ardahan ve Batum, İngiltere’nin eline geçen Mısır,
Girit ve Kıbrıs tekrar Osmanlı toprakları olabilirdi.
Bu olayın ilki 11 Ağustos 1914’te Akdeniz’de İngilizlerden kaçan iki Alman savaş
gemisinin(Göben-Breslaw) Çanakkale’yi geçerek Marmara’ya sığınması teşkil eder.
Osmanlı ise hem iki gemiyi elde etmek hem de Osmanlı kamuoyunu Almanya’ya
yakınlaştırmak için bu iki gemiyi satın almaya karar verdi. İsimlerini Yavuz ve midilli olarak
değiştirmiştir.
1. Kafkas Cephesi:
NOT: Kafkas Cephesi’nin açılmasında etkili olan fikir akımı TURANCILIK tır.
Sarıkamış’ta düşmanla çarpışacak 90. 000 kişilik üçüncü ordunun birçok eksiği vardı. Askerin
çoğu yazlık elbiseli, ayakkabısız, yol yok, iaşe noksan, malzeme noksandır. Ama taarruz
kararı kesindir. Ağır kış şartları altında ordu dağlara ve boğazlara saplanmıştır. Ama
komutanın emri her şeye rağmen taarruzdur. Sarıkamış önlerine gelindiğinde çok az bir
kuvvet kalmıştır. Bu olay tarihe SARIKAMIŞ FACİASI olarak geçmiştir.
1915= Ruslar ilerleyerek Muş, Erzincan, Bitlis, Van, Erzurum’u işgal etmişlerdir.
1915= I. Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu Bölgesi'nde Ruslarla hareket eden Ermeniler
bölgede bazı yerlerin Rus işgaline uğramasına neden olmuştu. Osmanlı Devleti Ermenilerin bu
faaliyetlerine engel olmak amacıyla TEHCİR KANUNU çıkarmıştır. Bu kanunla Ermeniler
Suriye, Hatay ve Lübnan’a gönderilmişlerdir.
Tehcir Kanunu’nda;
3. Ermeniler ‘in geride bıraktıkları mal ve mülklerin karşılığı ödenecek, yerleştikleri yerlerde
eski düzenlerini sağlamak için gerekli tedbirler alınacaktı.
11
1916= Bölgeye Mustafa Kemal gönderilmiştir. Rusların elinden Muş ve Bitlis’i almıştır.
1918= Yeni Rus yönetimi Osmanlı Devleti ile önce Erzincan Ateşkesini, ardından da Brest-
Litowsky Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekilmiştir. Kars, Ardahan ve Batum’u
Osmanlı’ya bırakmıştır.
NOT: Kafkas Cephesi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda toprak kazandığı tek
cephedir.
NOT: Kafkas Cephesi, Rusya’nın savaştan çekilmesiyle kapanmıştır.
2. Kanal Cephesi
Bahriye Nazırı Cemal Paşa, komutasında 1915 yılında başlayan Kanal Harekâtı, Arapların
İngilizleri desteklemesi ve Almanya’dan beklenen yardımın alınamaması neticesinde
Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanmıştır. İngilizler Sina Yarımadası’nı alarak Suriye’ye kadar
ilerlemişlerdir.
SAVUNMA CEPHELERİ
Kut’ül Amare Muhasarası yaklaşık 5 ay devam etmiştir. Yalnızca 2 aylık erzak stoku bulunan
İngiliz General Towshend'a çevredeki İngiliz birliklerinden beklediği yardım bir türlü
ulaşamamıştır. Kış aylarında havanın kötü olması dolayısı ile İngiliz birliklerinin direnci
azalmıştır.
Tüm bu zorluklara dayanamayan İngilizler teslim olmak zorunda kalmışlardır. Esir edilen
Kut’ül Amare zaferi dış basında geniş yankı bulmuş ve İngilizler’in dünya hükümdarlığına son
verecek olayın ilk adımı olarak değerlendirilmiştir.
Kut’ül Amare, 29 Nisan KUT BAYRAMI olarak kutlanmaktaydı. Ancak 1952 yılında
Türkiye’nin NATO’ya alınması şartıyla bayram olarak kutlanmaktan vazgeçilmiştir.
** Kut’ül Amare kahramanı Halil Paşa’ya Soyadı Kanunu’ndan sonra “KUT” soyadı
verilmiştir.
Kut’ül Amare’de her ne kadar böyle bir başarı kazanılmışsa da devamı getirilememiştir ve
İngilizler Musul’a kadar ilerlemişlerdir.
Mustafa Kemal’in I. Dünya Savaşı’nda görev yaptığı son cephedir. Kanal Harekâtı’nın
devamı sayılan bu cephede de İngilizlere karşı mücadele edilmiştir. Bu cephede İngilizlerin
en büyük destekçisi Filistin topraklarını isteyen Yahudilerdir. Yahudiler, İngilizlerle
beraber hareket
13
Bu cephede başarı sağlanamamış, Arapların (Şerif Hüseyin) da desteğini alan İngilizler Kudüs
ve Filistin’i ele geçirmiş, Suriye’ye kadar dayanmıştır.
Mustafa Kemal bu cephede, Alman General Limon Van Sanders komutasındaki Yıldırım
Orduları Komutanlığı’na bağlı 7. Kolordu Komutanı olarak görev yapmış ve Halep’in
kuzeyinde oluşturduğu savunma hattıyla düşman ilerleyişini durdurmuştur.
Kanal Cephesi komutanı Cemal Paşa, Şerif Hüseyin ve oğullarının faaliyetlerine karşılık
Şam’da bulunan Fahrettin Paşa’yı Medine Komutanlığı’na atamıştır.
“Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’ta bulunan muhafız kıtalar en yakın İtilaf komutanına
istemişlerdir.
Medine komutanı Fahrettin Paşa, bölgenin İngilizlere teslim edilmesine karşı çıkmıştır.
Tüm telkin ve uyarılara kulak asmayarak Medine’den ayrılmayacağını ifade etmiştir. Ancak
en sonunda İngilizlere teslim olmak zorunda kalmıştır. Önce Mısır’a getirilmiş, ardından da
Malta’ya sürgüne gönderilmiştir.
Çanakkale Savaşı, 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı Devleti ile
İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.
14
Harekât sahası olarak Gelibolu Yarımadası’nın seçilmesi bölgenin jeopolitik konumu dolayısı
iledir.
İtilaf Devletleri, Çanakkale’de kazanılacak bir başarıyı savaşı bitirecek en kestirme yol olarak
görüyorlardı. Bu nedenle donanmalarıyla önce denizden geçmeyi denedirler.
İtilaf Devletleri denizaltılarla Boğazda mayın var mı diye sürekli kontrol gerçekleştiriyorlardı.
Ertuğrul adlı Türk uçağı İtilafların boğazı mayınlardan temizlediğini görmüştür ve 7/8 Mart
gecesi Nusret Mayın gemisi Karanlık Liman Erenköy’e 26 mayın döşemiştir. Nusret Mayıs
Gemisi’nin denize döşediği mayınlar sayesinde isteklerine ulaşamamışlar ve büyük kayıplar
vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
*** Deniz Savaşları’nın önemli kahramanlarından biri; Seyit Onbaşıdır. Seyit Ali Onbaşı tek
başına taşıdığı 215 kg’lık topu tek başına kundağa yerleştirip Ocean adlı gemiyi durdurmayı
başarmıştır.
25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır.
Britanya ve Fransa çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde
köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman
zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı
olamamışlardır.
Sonuçları
15
2. Bulgaristan savaşa dahil olmuş, böylece Osmanlı Devleti’nin müttefikleri ile kara
bağlantısı sağlanmıştır.
Rusya, Romanya ve Fransa’ya karşı savaşılan bu cepheler Rusya’nın savaştan ayrılması ile
kapanmıştır.
Nedenleri;
3. Bu gizli antlaşmaların dışın bir de Filistin’de İsrail’in kurulmasının temel sayılan Balfour
Deklarasyonu yayımlanmıştır.
5. Rusya gizli antlaşmalara katıldığı halde savaştan çekildiği için Osmanlı topraklarının
paylaşımına katılmamıştır.
18
Amerika I. Dünya Savaşı başladığında tarafsızlığını ilan etti fakat bir yandan da İtilaf
devletlerine silah satıyordu. İttifak Devletleri grubunda yer alan Almanya ise buna tepki
gösterdi ve Alman denizaltıları Avrupa’ya silah taşıyan gemileri batırmaya başladı. Ardından
Almanya iki ABD yolcu gemisini batırınca ilişkiler bozuldu. Ayrıca İtilaf devletleri Rusya ve
Romanya’nın savaştan çekilmesiyle sıkıntıya düştü. İtalyan ve Sırplar da bekleneni
veremiyordu. ABD’nin savaşa girmesi şarttı. İtilaf devletleri ABD başkanı Wilson’un
şartlarını kabul ettiler. Almanya ABD’ye karşı Meksika’yı savaşmaya ikna etmeye çalışınca
ABD Almanya’ya savaş açtı. (2 Nisan 1917).
Uzun süren I. Dünya Savaşı’nın ardından taraflar yorulmuş ve barış ortamına duyulan
bir özlem belirmiştir. Amerika’nın Cumhurbaşkanı Woodrow Wilson, her iki tarafın da genel
çıkarlarını gözettiği iddiasıyla bazı esaslar belirlemiş ve bunları 8 Ocak 1918 tarihinde yaptığı
konuşma ile 14 madde halinde açıklamıştır.
2) Her ulus, çoğunlukta bulunduğu bölgelerde bağımsız bir devlet kurma hakkına
sahiptir. Madde sömürgeciliğin karşıtıdır. Fakat mandacılık fikri bu maddeyi de geçersiz
kılacaktır.
büyük hayal kırıklıkları yaratmıştır. Osmanlı Milliyet prensibine göre parçalanmak istenmiştir.
Bu durumdan cesaretlenen azınlıklar cemiyetler kurarak bağımsız devlet için faaliyetlere
başlamışlardır. İtilaf devletleri bu ilkeleri kabul etti. Fakat savaş sonrası imzalanan
antlaşmalarla çıkarlarına uygun maddeleri uygulayıp çıkarlara ters maddeleri göz ardı ettiler.
Wilson İlkelerinin devletlerarası eşitlik prensibine uygun olması İttifak devletlerinin savaştan
çekilmesini hızlandırmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan İttifak Devletleri, ağır antlaşmalarla ülkeleri
bölünerek paylaşılacaktır. Savaşın galibi olan İtilaf Devletleri, bu paylaşım ülkelerinin
çıkarlarına uygun ve anlaşmazlık çıkmadan çözebilmek için Paris Barış Konferans’ını
topladılar. 32 devletin katıldığı Paris Barış Konferans’ında konferansa hâkim olan ABD,
İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya yapılacak bütün antlaşmalar ve alınan kararlarda öncelikli
söz sahibiydiler. Özellikle konferansa tek bir amaç için katılan ABD Başkanı Woodrow
Wilson, yapılacak antlaşmaların Wilson İlkeleri’ne uygun yapılabilmesi için Milletler
Cemiyeti’nin kurulmasını istiyordu.
Wilson’un idealist ve barışçıl tutumuna karşı; Fransa ve İngiltere her zamanki gibi işgalci ve
sonradan katılan İtalya ise konferansta dışlanmış ve yenilen devlet muamelesi görüyordu.
Savaş öncesinde kabul edilen Wilson İlkeleri’ne aykırı ne kadar uygulama varsa hepsi
antlaşmalara dâhil edildi. Bu sözde barış antlaşmaları aslında yenilen devletleri sindirme ve
parçalama planından ibaretti. Osmanlı Devleti ise Paris Barış Konferansı’na 22 Nisan 1920’de
çağırılmıştır. Konferansta Osmanlı devleti ile yapılacak olan antlaşma maddeleri konusunda
müttefikler arasındaki görüş ayrılıkları iyice belirdi.
İtalyanlar İzmir’i almak istiyordu. Ancak İngiltere bu bölgede güçlü bir İtalya istemiyordu.
Onun yerine sözünü dinletebileceği bir Yunanistan görmek istiyordu. İngiltere ve Fransa,
İzmir ve çevresinde Yunan işgaline izin vererek İtalya ile olan ilk çatışmayı başlatmış
olacaktı. Yunanlar İzmir’den başka Batı Anadolu’yu, Ege Adaları’nı ve Doğu Trakya’yı
kendileri için istiyorlardı. Dikkat edildiği üzere Osmanlı devleti ile bir barış koşulları
belirlenememiştir. Ancak İzmir’in işgaline hukuki zemin oluşturulmuştur.
MÜTAREKE MADDELERİ
2) Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri
gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir.
4) İtilaf Devletleri’nin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul’da teslim
olunacaktır.
5) Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.
7) İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde
herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacaklardır. (Bu madde ile işgallere
hukuki bir zemin kazandırılmak istenmiştir.)
11) İran içlerinde, Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri işgal ettikleri yerlerden geri
çekilecektir.
12) Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi İtilaf Devletleri’ne
geçecektir.
14) İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den temin edeceklerdir.
15) Bütün demiryolları İtilaf Devletleri’nin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.
16) Hicaz, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletleri’nin kumandanlarına
teslim olunacaktır.
18) Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim
olunacaktır.
19) Asker ve sivil Alman ve Avusturya uyrukları bir ay içinde Osmanlı topraklarını terk
edeceklerdir.
20) Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı ordusunun terhisine ve gerekse nakil
vasıtalarının İtilaf Devletleri’ne teslimine dair herhangi bir emir derhal yerine getirilecektir.
21) İtilaf Devletleri adına bir murahhas iaşe nezaretinde çalışarak, bu devletlerin ihtiyaçlarını
temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.
24) Vilayet-i Sitte ( Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) adı verilen
yerlerde bir karışıklık olursa, bu vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf
Devletleri haiz bulunacaklardır.
25) Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş 1918 yılı Ekim ayının 31. günü yerel saat
ile öğle vakti sona erecektir.
İmzalanan 25 maddelik bu mütareke maddeleri bir ateşkes olmaktan çok bir işgal ve
paylaşım anlaşmasıdır. En çok tartışılan maddeler, 7 ve 24. maddeler olmuştur. 7. madde,
anlaşmaya «şartsız teslim» karakteri verirken müttefiklerin istedikleri stratejik bölgeleri işgal
hakkına sahip olmaları ise oldukça endişe verici bir durumdur. 24. maddede yer alan Vilayet-i
Sitteden kasıt ise Doğu Anadolu’da bulunan altı vilayettir. Bu mütarekede Ermenistan’a
aidiyeti hakkında açıkça bir hüküm mevcut değildir. Ancak İtilaf devletleri tarafından altı
Ermeni vilayeti olarak düşünülmektedir. Ateşkesin İngilizce metninde bu altı vilayetten, altı
Ermeni vilayeti şeklinde bahsedilmesi, Osmanlı Devleti’nin toprakları üzerinde bir Ermeni
devleti kurulması konusunda İtilaf devletlerinin kesin kararlı olduğunu göstermektedir.
Hatırlanacağı üzere, Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli antlaşmalarla İzmir
ve çevresi İtalya’ya verilmişti. Ancak Paris Barış Konferansı’nda bundan vazgeçilerek
bölgenin Yunanistan’a bağlanması kararlaştırılmıştır. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini
haklı göstermek için Avrupa medyasında Türklerin Batı Anadolu’da Rumları katlettiği
haberleri yapılıyordu. Böylece işgalin altyapısı hazırlanmaya çalışıyordu. Bu durum Paris
Barış Konferansı’ndan sonra, İzmir’in işgal edileceğine dair kuşkuların artmasına neden
olmuştur. İşgal tehdidinin arttığı bu dönemde İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti
kurulmuştur. İşgalden önce 14 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’de bulunan cami minarelerinden
salâ verildi, İzmir halkı Yahudi mezarlığında toplandı gece sabaha karşı ateş yakılarak Yunan
işgali protesto
25
edildi. Şehrin Yunanistan’a ilhakını reddetmek anlamında Redd-i İlhak Cemiyeti kuruldu.
Cemiyet İşgali önlemek için son derece kalabalık ve coşkulu mitingler yapmıştır. Ne var ki
bunlar işgali önleyemedi ama mücadele ruhunun temelini attı. Bütün Anadolu’da çok şiddetli
bir protesto dalgası başladı. Yunan işgali 15 Mayıs 1919 Perşembe günü başlamıştır. 12.000
Yunan askeri İzmir’i işgal etmek amacıyla şehre girmiştir. İşgal sırasında vali ve kolordu
komutanının teslimiyetçi tutumları, kentin kısa zamanda Yunan kontrolüne girmesine ve çok
sayıda asker-sivilin öldürülmesine yol açmıştır.
İşgal sırasında gazeteci Hasan Tahsin’in (Osman Nevres) ilk kurşunu atması, işgale
karşı gösterilen ciddi bir tepki olarak tarihe geçmiştir.
Bu esnada Yunan mezalimine maruz kalan Türk halkı, Rum halkı tarafından
yağdırılan mermi, taş ve sopa darbeleri altında yerlerde sürüklenerek sahilde bekleyen ve
hayvan pisliği içerisindeki Yunan askeri gemisine bindirildi. İzmir’de ve Batı Anadolu’da
yaşanan ve yaşanması muhtemel olumsuzluklar, Türk ulusunun bilincinde ayrı bir yer teşkil
etmiş ve ulusal mücadeleye katılım artmıştır. Kuvayı Milliye birlikleri de oluşturulmuştur.
Amiral Bristol Raporu: İzmir’in işgali dünya kamuoyunda büyük bir yankı ve
kınamaya sebep olunca; olayın sorumlusu durumunda olan İtilaf Devletleri kamuoyunu
yatıştırmak ve İzmir bölgesindeki durumu öğrenebilmek için bölgeye Amiral Bristol
önderliğinde bir heyet göndermişlerdir.
örgütlenmenin askeri kanadını dağınık Kuvayı Milliye oluştururken, siyasi nitelikli mücadele
ise Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri yoluyla gerçekleştirilmiştir.
Mütareke dönemi cemiyetler Milli mücadelenin yanında ve karşısında olanlar olarak ikiye
ayrılır.
1) Rum Cemiyetleri:
yetimhaneler vs. bu cemiyetin emri altına girmişti. İbadethaneler ve konsolosluklar hatta Rum
okulları ve hastaneleri birer silah deposu haline getirilmişti.
2) Ermeni Cemiyetleri:
3) Yahudi Cemiyetleri:
İşgaller karşısında Türk ve Müslümanların bir kısmı da teslimiyetçi bir tutum izlemişlerdir.
5) İngiliz Muhipleri Cemiyeti: Bu cemiyetin başkanı bir İngiliz din adamı olan Rahip
Fru idi. İşgallere karşı koymanın olanaksız olduğunu savunan bu cemiyete Damat Ferit de üye
idi. İngiliz mandası altına girmeyi savunmuştur.
MİLLİ CEMİYETLER
3) İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir’in işgali üzerine kurulmuştur. İzmir Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti işgalden bir gün önce bu ismi almıştır. Kuva-yı Milliye hareketinin
başlamasını da sağlamıştır.
4) Kilikyalılar Cemiyeti: İstanbul’da Ali Fuat Paşa’nın gayretleri ile kurulmuştur. Adana ve
çevresinin Ermenilere verilmesini engellemek ve Fransız işgalinden korumak için
kurulmuştur.
5) Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti: Merkezi Trabzon olmak üzere Trabzon
ve çevresinde Pontus Rum Devleti’nin kurulmasını engellemek için kurulmuştur.
7) Milli Kongre Cemiyeti: İstanbul’da kuruldu. Partiler üstü bir cemiyet olarak kurulan Milli
Kongre Cemiyeti’nin amacı; Türkler hakkında dünyada yapılmış ve yapılmakta olan
propagandalara yayın yoluyla karşı koymak ve Türk milletinin haklarını, tarihi vazifelerini,
medeni vasıflarını belirtmekti. “Kuva-yı Milliye” deyimini ilk kullanan cemiyettir.