Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 29

1

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ –I

Final NOTLARI

TRABLUSGARP SAVAŞI (1911-1912)

İtalya’nın Trablusgarp’ı İşgal Etmesinin Sebepleri;

1) 1870’de siyasi birliğini geç tamamlayan İtalya sömürge yarışında geç kalması, gelişen
sanayisi için hammadde ve pazar arayışı içine girmesi,
2) İtalya’nın Trablusgarp’a coğrafi olarak Osmanlı’dan daha da yakın olması,

3) Osmanlı’nın iç sebeplerden dolayı zayıf durumda olması, Trablusgarp’ı savunacak


gücünün olmaması,
4) Trablusgarp’ın Osmanlıyla kara bağlantısının olmaması, (Ulaşım sadece denizden
sağlanabiliyordu. Karadan da Mısır üzerinden Trablusgarp’a yardım göndermesi gerekiyordu.
Ancak Mısır o dönemde İngiliz işgali altındaydı.)
5) Trablusgarp’ın ticaret yolları üzerinde bulunması ve zengin petrol kaynaklarına sahip
olması,
6) İtalya’nın işgal konusunda Avrupalı Devletlerin desteğini almasıdır.

Savaşın gelişimi;

Büyük devletlerin de onayını alan İtalya, Osmanlı Devleti’ne 23 Eylül 1911 tarihinde
Trablusgarp’ı talep eden bir nota vermiştir. Bu notada, Osmanlı subayları ve İttihat ve Terakki
Cemiyeti üyelerinin, Trablusgarp halkını İtalyanlar aleyhine kışkırttıkları, bu nedenle de
bölgedeki İtalyanların can güvenliklerinin tehlikeye girdiğini bildirmiştir.
Osmanlı Hükümeti ise cevabında, kendi topraklarında asayişi sağlayacak güç ve kudrette
olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine İtalya, Osmanlı Devleti’ne 24 saat geçerli Trablusgarp
ve Bingazi’nin verilmesini talep eden ikinci bir ültimatom (kesin uyarı) vermiştir. Nitekim 24
saat bile dayanamayan İtalya savaş ilan etmiş ve Trablusgarp, Bingazi, Derne ve Tobruk’a
asker çıkarmışlardır.
Bu hareket karşısında hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti, Avrupalı Devletlerden yardım
istemiştir; ancak bu devletler tarafsız kalacaklarını ifade etmişlerdir. Güçlü İtalyan donanması
karşısından Osmanlı çaresiz kalmıştır. Kara bağlantısı olmadığı için karadan asker
göndermesi mümkün değildi. Denizden Çanakkale Boğazı abluka altına alınmıştı. Bu sebeple
donanmasını da kullanamamıştır.
2

Bunun üzerine bazı kişiler Harbiye’ye başvuru yapıp bölgeye gönüllü olarak gitmek
istemişlerdir. Bunların isimleri; Halil Paşa, Fethi Okyar, Mustafa Kemal(Gazeteci Şerif Bey),
Enver paşalardır. Bunlar çeşitli kimlikler altında gideceklerdir. Bu subaylar bölgede halkı
örgütlemişlerdir. Bingazi cephesinde kurmay Binbaşı Enver Bey ve Derne ile Tobruk
cephesinde Kurmay Kolağası (Yüzbaşı) Mustafa Kemal Paşa kahramanca direnişleri
sebebiyle İtalyanlar sahil şeridinden içeri girememişlerdir.

Savaşın uzaması İtalya’yı zor duruma sokmuştur. Bu şekilde Trablusgarp’a hâkim


olamayacağını anlayan İtalyanlar Osmanlı’yı zora sokmak amacıyla Beyrut Limanı’nı
bombalamış, Rodos ve On iki Adaya asker çıkartarak buraları işgal etmiştir. Böylece savaş
geniş bir alana yayılmıştır.

Buna rağmen Osmanlı Devleti savaşa devam edecektir. Ama bu sırada Balkanlarda savaş
çıkacaktır. Balkanlar Osmanlı için daha önemli olduğu için İtalya ile Uşi Antlaşması
imzalayarak Trablusgarp ve Bingazi’yi İtalyanlara bırakmıştır. Buna göre;

• Halk dini ve kültürel açıdan halifeye bağlıdır. Osmanlı bölge ile bağını koparmak
istememiştir.
• On iki Ada, Balkan savaşları başladığı için Yunanistan’ın oluşturduğu tehdide karşı
bir önlem niteliğinde geçici olarak İtalyanlara bırakıldı.
• İtalya, kapitülasyonların kaldırılmasında Osmanlı Devletine yardımda bulunacak,
• Esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacaktır.

• Trablusgarp ve Bingazi’nin Duyun-u Umumiye’ye ödediği borçları artık İtalya


ödeyecekti.

Sonuçları:

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki son toprak parçası da kaybedilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin kendi topraklarını korumak konusunda gösterdiği zafiyet Balkan


Devletlerini cesaretlendirmiştir.

12 Ada ve Trablusgarp'ı ele geçiren İtalya Akdeniz’de önemli bir güç haline gelmiştir.
İtalya’ya geçici olarak bırakılan 12 Ada geri alınamamıştır.

Hilafet siyaseti uygulanarak Osmanlı Devleti’nin Müslüman topluluklar üzerindeki etkisi


korunmak istenmiştir. Bu siyaset gereğince Trablusgarp halkı dini açıdan halifeye bağlı olarak
kalacaktır. Bu şekilde bölge halkıyla koparmak istemeyen Osmanlı Devleti’nde hilafet
makamı dini amacı kültürel bağlarını dışında ikinci kez siyasi olarak kullanılmıştır.
3

BALKAN SAVAŞLARI

(1912-1913)

I. BALKAN SAVAŞI

Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp Savaşı'ndan yorgun dönmesini fırsat bilen Yunanistan,


Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan Osmanlı topraklarını paylaşarak Osmanlıya karşı Balkan
savaşlarını başlatmışlardır.

Balkan Savaşı'nın nedenleri

• Fransız İhtilali ile artan milliyetçilik fikirleri,

• Rusya'nın takip ettiği Panslavizm siyasetinin etkisiyle Balkan uluslarını Osmanlı


Devleti'ne karşı kışkırtması,
• Osmanlı Devleti'nin zorlu Trablusgarp Savaşı ile uğraşması,
• Osmanlı Devleti’nin zayıf durumu,

• Balkanlarda kalan Osmanlı topraklarının Balkan devletleri tarafından paylaşılmak


istenmesi.
8 Ekim’de ilk olarak Karadağ Makedonya sorununu bahane edip savaş ilan ederek İşkodra’ya
saldırmış ve savaş başlamıştır.

Balkan müttefikler de Osmanlıya kesin uyarı vererek birtakım isteklerde bulunmuşlardır.


Osmanlı Devleti bu ültimatomu reddedince diğer Balkan devletleri de Osmanlıya savaş ilan
ettiler. Karadağ’ı Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan takip etmiştir.

Osmanlı Devleti; savaş yorgunluğu ve olumsuz şartlar nedeniyle tarihe 1. Balkan Savaşı
olarak geçecek savaşı kaybetmiştir. Bulgarlar, Çatalca'ya kadar gelip ve İstanbul'u tehdide
başlamış, Sırplar, Karadağlılar ve Yunanlar; Makedonya'yı tamamen işgal etmiş, Gökçeada ve
Bozcaada dışındaki adaları işgal etmiştir.

Bu sırada Osmanlı Meclisinde milletvekili olan İsmail Kemal Vlora liderliğinde 29 Kasım
1912’de 83 Arnavut milliyetçisi liderliğinde Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmiştir.

Osmanlı Devleti İstanbul’un düşme ihtimaline karşı acil ateşkes istedi. Aracılık yapan
İngiltere olmuştur.
4

Londra Antlaşması (30 Mayıs 1913)

I. Balkan Savaşından yenik çıkan Osmanlı devletinim isteği üzerine ateşkes görüşmeleri
yapmak üzere Londra konferansı gerçekleşti. Aslında Osmanlı devleti görüşmelerden
çekiliyor ancak İstanbul’da hükümet darbesi olunca antlaşmaya razı olunmuştur.

 Osmanlı’nın batı sınırı Midye-Enez hattı olacak.


 Arnavutluk ve Adaların geleceğini büyük devletler belirleyecek.
 Yunanistan; Selanik, Güney Makedonya ve Girit’i alacak.
 Bulgaristan; Kavala, Dedeağaç ve bütün Trakya’yı alacak.
 Sırbistan; Orta ve Kuzey Makedonya’yı alacak.

Bu antlaşmaya göre Osmanlı Devleti, Balkan topraklarından vazgeçmiş görünüyordu. Ancak


adalardan vazgeçemiyordu. Bu konuya büyük devletlerin hakemlik etmesi karara bağlandı.
Bilhassa bu konuda Fransa’nın bizi destekleyeceği düşünülüyordu. Ancak öyle olmadı.
Adalar Yunanistan’a verildi.

Rumeli topraklarındaki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiştir. Balkanlardaki ilk bağımsızlığını


kazanan azınlık 1829’da Yunanlılarken son azınlık olan Müslüman Arnavutlar da savaş
sırasındaki kargaşadan faydalanarak Osmanlı Devleti’nden ayrılmış ve bağımsızlığını
kazanmıştır. Osmanlıcılık düşüncesi de sona ermiştir. Fatih devrinden beri devam eden Ege
Denizi’ndeki Türk hâkimiyeti sona ermiştir.

Bulgaristan Balkan Devletleri arasında sivrilmiş ve sınırlarını Ege Denizi’ne dayandırmıştır.


Osmanlı Devleti’nin Balkan Devletleri’nden sadece Bulgaristan ile sınırı kalmıştır.
Osmanlı’nın en önemli merkezlerinden olan Edirne kaybedilmiştir.

Midye-Enez Hattı’nın batısında yüz binlerce Türk kaldığı için Balkan Türkleri sorunu
doğmuştur. Osmanlı Devleti'nin Rumeli topraklarını kaybetmiş olması sosyal anlamda
bölgeden Anadolu'ya yoğun Türk göçü yaşanması neden olmuştur.

Balkan Savaşları sırasında yaşanan Bab-ı Ali Baskını ile İttihat ve Terakki Partisi yönetimi
ele geçirmiştir.

II. BALKAN SAVAŞI

Nedenleri;
5

Bulgaristan'ın daha fazla toprak almasını kabul etmeyen Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve
1. Balkan Savaşı'na katılmayan Romanya birleşerek, Bulgaristan'a karşı savaş açtılar.

Müttefiklerin Sofya'ya doğru ilerledikleri bir sırada İttihat ve Terakki yönetimi fırsattan
yararlanarak Edirne'yi kurtarmak üzere harekete geçti.

Londra Antlaşması'nda kabul edilen Midye- Enez hattının belirlenmesine yanaşmayan


Bulgaristan'ın tutumundan şikâyet edilerek 19 Temmuz 1913'te büyük devletlere bir nota
verildi ve Meriç sınırının tecavüz edilmeyeceği belirtildi. Dört devletle birden savaşan
Bulgaristan'ın kuvvetsiz bıraktığı Edirne hiçbir mukavemet görülmeden 21 Temmuz'da
Bulgarlardan geri alındı.

Sonucunda 4 cephede birden savaşan Bulgaristan yenilmiştir. Balkan devletleri kendi aralarında
Bükreş Antlaşmasını imzaladılar. Osmanlı, Edirne ve Kırklareli’ni geri almıştır. Enver
Paşa’ya Edirne Fatihi unvanı verilecektir.

Yapılan Antlaşmalar:

Bükreş Antlaşması: Balkan devletleri le Bulgaristan arasında olmuştur. Bulgaristan toprak


kaybetmiştir. Zararını telafi etmek için I. Dünya Savaşına katılacaktır.

İstanbul Antlaşması: Osmanlı-Bulgaristan arasında yapılmıştır. Buradaki Türklerin haklarını


koruyacaktır. (1913)

Atina Antlaşması: Osmanlı-Yunan (1913) Yanya, Selanik ve Girit Yunanistan’ a


bırakılmıştır. Yunanistan’da yaşayan Türklerin hakları korunacaktır.

İstanbul Antlaşması: Osmanlı-Sırp (1914) aralarında sınır yoktur. Azınlık hakları ve


taşınmaz meselesi görüşülmüştür.

Sonuçta Balkanlardaki Osmanlı topraklarının Balkan Devletleri tarafından paylaşılmasıyla


beş yüz elli yıl hüküm sürdüğümüz topraklar elimizden çıkmıştır. Balkanların günümüzdeki
istikrarsız durumu ve karmaşa ortamı Osmanlı Devleti’nin geçmişte bu karmaşık coğrafyayı
ne kadar başarılı idare ettiğini göstermektedir.

I. DÜNYA SAVAŞI
1914-1918

I. Dünya Savaşı’nın en önemli genel sebepleri ise şunlardır:

 Sanayi Devrimi,
6

 Hammadde ve sömürge arayışının uluslararası rekabete dönüşmesi,


 Silahlanma yarışının hızlanması,
 Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik akımı ile her ulusun kendi devletini
kurma düşüncesi,
 Devletlerarası bloklaşma.

I. Dünya Savaşı’nın özel sebepleri ise şunlardır:

 İngiltere ve Almanya arasındaki ekonomik rekabet.


 Fransızların Alsos-Loren bölgesini Almanlardan geri almak istemesi.
 Avusturya'nın ve Rusya'nın Balkanlar üzerindeki çıkar çatışmaları.
 Siyasi birliğini geç tamamlayan Almanya ve İtalya'nın siyasi dengeleri değiştirmeleri
ve sömürgecilik yarışına girmeleri.
 İngiltere ve Rusya’nın Osmanlı üzerindeki emelleri.
 Avusturya- Macaristan ve Sırbistan arasındaki Bosna- Hersek sorunu.

Birinci Dünya Savaşı’nın görünürdeki ani sebebini 28 Haziran 1914 günü, Avusturya-
Macaristan veliahdı Arşidük François Ferdinand'ın Saraybosna'da bir Sırplı tarafından
öldürülmesi teşkil eder. Ve bu olay savaşın başlamasına neden olur.

1.Dünya Savaşı’nda taraflar İttifak ve İtilaf Devletleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

İttifak Devletleri: Bağdaşma devletleri olarak da bilinmektedir. Almanya, Avusturya-


Macaristan, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan.
İtalya ilk başta bağdaşma devletleri içerisinde yer almıştır. Fakat daha sonra tarafsız olacağını
söylese de 1915 senesinde Anlaşma devletlerinin yanında savaşa katılmıştır.

İtilaf Devletleri: Anlaşma devletleri olarak da bilinmektedir. İngiltere, Fransa, Çarlık


Rusya, İtalya, Yunanistan, Sırbistan, Belçika, Portekiz, Japonya ve ABD. 1.Dünya Savaşı
başladığı esnada tarafsız olan ABD 1917 senesinde gelindiğinde savaşa katılmıştır. Anlaşma
devletleri yanında savaşa giren ABD, hem savaşın seyrini değiştirmiştir. Hem de savaşın
hızlanmasına sebep olmuştur.

Avusturya'nın Sırbistan'a savaş ilan etmesi ve Rusya’nın Sırbistan'ın ve Almanya'nın da


Avusturya'nın arkasında yer alması Avrupa'yı bir hafta içinde dünya çapında bir savaşa
sürüklemiştir.
7

I. Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Devleti’nin aldığı önlemeler;

 Tarafsızlığını ilan etmesi,


 Boğazları savaş gemilerine kapatması,

 Kapitülasyonları kaldırması,
 Ülkede genel seferberlik ilan etmesi,

Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesi

Osmanlı Devleti, önce Trablusgarp ardından Balkan Savaşlarında yenilgiler almıştı. Bu


dönemde ordu donanmasını ıslah etmeye çalışıyordu.

Diğer taraftan da bloklaşan Avrupa’da siyasal yalnızlıktan kurtulmak için bir takım
diplomatik girişimlerde bulunmaya başladı. Zaten önünde iki seçenek vardı: İtilaf Devletleri
safına katılmak veya İttifak Devletleri yanında yer almak.

Osmanlı öncelikle İtilaf devletlerinin kapısını çalsa da Osmanlı Devletinin İtilaf Devletleri
bloğuna girmek için yaptığı teşebbüslerin başarısızlığa uğramış oldu.

İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti ile İttifak yapmak istememelerinin nedenleri ise
şunlardır:

 Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki emellerinin İngiltere ve Fransa tarafından


tanınınmış olması,
 Osmanlı Devleti’nin askeri ve ekonomik alanda zayıflamış olması nedeniyle İtilaf
devletlerine yarar sağlamaktan çok, yük olacağının düşünülmesi,
 Osmanlı Devleti’nin güçlenmesinin İngiltere ve Fransa politikasını olumsuz
etkileyecek olması,
 Osmanlı Devleti’nin yaşaması değil, parçalanması ve ortadan kalkması isteniyordu.

İtilaf devletleri ile ittifak teşebbüsünden sonuç alınamamış olması üzerine Osmanlı’da öteden
beri Almanya ile işbirliği yapmak isteyenler harekete geçmişlerdir.

Osmanlı Devleti’nin askeri, ekonomik ve iç iletişim acılarından savaşı götürecek gücünün


olmadığının farkında olan Almanya’nın Osmanlıyı yanında savaşa sokmak istemesinin
nedenleri:

★ Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan yararlanmak,


8

★ Cephe sayısını artırarak yükünü hafifletmek,

★ Osmanlı’nın yer altı ve yer üstü zenginliklerinden yararlanmak, Hammadde ve insan


gücünden yararlanmak,

★ Süveyş Kanalı’nı tıkamak ve hiç olmazsa o bölgedeki İngiliz kuvvetlerini bağlı tutmak
düşüncesi, İngilizlerin sömürge yollarını kontrol altına alma

★ Boğazların kapalılığı ile Rusya’ya yardım gitmesini engellemek,

★ Kafkas Cephesi’ne yeni Rus kuvvetleri çekerek Almanya ve Avusturya’nın Doğu


Cepheleri ’nin yükünü hafifletmek.

★ Ayrıca halifenin gücünden yararlanmak için Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa
katmak istemiştir. Osmanlı’nın dini gücü.

Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında I. Dünya Savaşı’na girmesinin nedenleri


maddeler halinde şöyle özetlenebilir:

★ Daha önce İtilaf Devletleri’ne defalarca yapılan müttefiklik başvurularının kabul


edilmemesi, buna karşılık savaş başlayınca Almanya’nın Osmanlı’yı kendi blokuna davet
etmesi.

★ Osmanlı Devleti’nde iktidarda bulunan İttihat ve Terakki üyelerinin çoğunluğu Alman


ekonomisine ve teknolojisine hayran idiler. Almanlar tarafından yetiştirilen subay kadrosunun
yönetimde mutlak egemenliği vardı ve savaşı da mutlaka Almanya’nın kazanacağına
inanıyorlardı.

★ İtilaf Devletleri’nin safında savaşa girmek Osmanlı Devleti’ne toprak açısından pek de bir
şey kazandırmayacaktı. Oysa Almanya’nın yanında 1. Dünya Savaşı’na girilmesi durumunda
93 Harbi’nde Rusların eline geçen Kars, Ardahan ve Batum, İngiltere’nin eline geçen Mısır,
Girit ve Kıbrıs tekrar Osmanlı toprakları olabilirdi.

★İtilaf Devletleri medyası, Türkiye’yi nasıl parçalayacaklarını, Yahudilere Filistin’in,


Ermenilere Doğu Anadolu’nun verilmesi gerektiğini açıkça yazıyorlardı. Bu ise Türk halkının
İtilaf Devletlerine tepkisine ve nefretine sebep oluyordu.

★Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi.

★İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlılara karşı düşmanca politikalar izlemesi.

★Rusya ile aynı tarafta olmanın imkânsızlığı.

★Borçlardan ve kapitülasyonlardan kurtulma isteği.


9

★Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile kaybettiği toprakları geri almak istemesi

★İttihat ve Terakki Partisi’nin özellikle Enver Paşa’nın Turan İmparatorluğu’nu


gerçekleştirmek istemesi.
Meclis tatil edilmesiyle hükümet kamuoyunu savaşa hazırlamaya başlamıştır. Osmanlı
Devleti tarafsızlığını ilan etti. Osmanlı her ne kadar tarafsız kalmaya çalışmışsa da
Almanya’nın çabaları Osmanlı Devleti’ni savaşa katılmaya sürüklemiştir.

Bu olayın ilki 11 Ağustos 1914’te Akdeniz’de İngilizlerden kaçan iki Alman savaş
gemisinin(Göben-Breslaw) Çanakkale’yi geçerek Marmara’ya sığınması teşkil eder.

Osmanlı ise hem iki gemiyi elde etmek hem de Osmanlı kamuoyunu Almanya’ya
yakınlaştırmak için bu iki gemiyi satın almaya karar verdi. İsimlerini Yavuz ve midilli olarak
değiştirmiştir.

Osmanlı Donanma Komutanlığı’na atandıktan sonra Tuğamiral Suschon komutasındaki


Osmanlı Donanması 29 Ekim günü eğitim amaçlı çıktığı Karadeniz’de, Odesa, Kefe ve
Novorsisky limanlarını bombardıman etti. Bunun üzerine önce Ruslar devamında
İngiltere’nin ve Fransa’nın, Osmanlı Devletine savaş ilan etmesi üzerine, Osmanlı Devleti 11
Kasım’da savaş ilan etti. 14 Kasım'da da Cihat-ı Mukaddes ilan edip ve fiilen savaşa dâhil
olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girmesiyle;

 Savaş geniş bir alana yayıldı.


 Savaşın süresi uzadı.
 Almanya’nın savaştığı cephelerin sayısı azaldı.
 Yeni cepheler açıldı, mevcut cepheler genişledi.
 İtilaf Devletlerinin özellikle Rusya’nın işi zorlaştı.

I. DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞTIĞI CEPHELER

Saldırı (Taarruz) Cepheleri Savunma Cepheleri Yardım Gönderilen


Cepheler
Kafkas Cephesi Çanakkale Cephesi Romanya
Kanal Cephesi Hicaz-Yemen Cephesi Galiçya
Suriye-Filistin Cephesi Makedonya
Irak-Basra Cephesi
10

SALDIRI (TAARRUZ) CEPHELERİ

1. Kafkas Cephesi:

Bu cephede Osmanlı Devleti, ÇARLIK RUSYA ile mücadele etmiştir.

Cephenin Açılma Nedenleri:

 Rusları Doğu Anadolu’dan atmak


 Orta Asya Türkler’i ile birleşip büyük bir Türk dünyası kurmak
 Bakü petrollerinin kontrolünü sağlamak (Almanya’nın isteğidir.)
 İngiltere’nin Hindistan ile ilişkisini keserek Bakü ve Afganistan üzerinden Hindistan’a
geçmek

NOT: Kafkas Cephesi’nin açılmasında etkili olan fikir akımı TURANCILIK tır.

Kafkas Cephesi Kronolojisi:

1915= ENVER PAŞA TARAFINDAN SARIKAMIŞ HAREKÂTI BAŞLATILMIŞTIR

Sarıkamış’ta düşmanla çarpışacak 90. 000 kişilik üçüncü ordunun birçok eksiği vardı. Askerin
çoğu yazlık elbiseli, ayakkabısız, yol yok, iaşe noksan, malzeme noksandır. Ama taarruz
kararı kesindir. Ağır kış şartları altında ordu dağlara ve boğazlara saplanmıştır. Ama
komutanın emri her şeye rağmen taarruzdur. Sarıkamış önlerine gelindiğinde çok az bir
kuvvet kalmıştır. Bu olay tarihe SARIKAMIŞ FACİASI olarak geçmiştir.

1915= Ruslar ilerleyerek Muş, Erzincan, Bitlis, Van, Erzurum’u işgal etmişlerdir.
1915= I. Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu Bölgesi'nde Ruslarla hareket eden Ermeniler
bölgede bazı yerlerin Rus işgaline uğramasına neden olmuştu. Osmanlı Devleti Ermenilerin bu
faaliyetlerine engel olmak amacıyla TEHCİR KANUNU çıkarmıştır. Bu kanunla Ermeniler
Suriye, Hatay ve Lübnan’a gönderilmişlerdir.

Tehcir Kanunu’nda;

1. Göçe tabi tutulan Ermeniler ’in ihtiyaçlarının devlet ödeneğinden karşılanacak

2. Bu göç esnasında Ermenilere zarar verenlerin Divan-ı Harp Mahkemeleri’nde yargılanacak

3. Ermeniler ‘in geride bıraktıkları mal ve mülklerin karşılığı ödenecek, yerleştikleri yerlerde
eski düzenlerini sağlamak için gerekli tedbirler alınacaktı.
11

1916= Bölgeye Mustafa Kemal gönderilmiştir. Rusların elinden Muş ve Bitlis’i almıştır.

1917= Rusya’da BOLŞEVİK İHTİLALİ çıkmıştır. Bu ihtilalin patlak vermesiyle Rusya


savaştan çekilmiştir. Bu ihtilalle Çarlık Rusya’sı yıkılmış, Sovyet Rusya kurulmuştur.

1918= Yeni Rus yönetimi Osmanlı Devleti ile önce Erzincan Ateşkesini, ardından da Brest-
Litowsky Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekilmiştir. Kars, Ardahan ve Batum’u
Osmanlı’ya bırakmıştır.

NOT: Kafkas Cephesi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda toprak kazandığı tek
cephedir.
NOT: Kafkas Cephesi, Rusya’nın savaştan çekilmesiyle kapanmıştır.

2. Kanal Cephesi

Almanya’nın isteği üzerine Osmanlı Devleti tarafından açılmıştır.

Osmanlı Devleti bu cephede İNGİLTERE ile mücadele etmiştir.

Cephenin Açılma Nedenleri

1. Almanya’nın İngilizlerin sömürgeleri ile olan bağını kesmek istemesi

2. Osmanlı Devleti’nin İngilizlere kaptırdığı Mısır’ı geri almak istemesi

Bahriye Nazırı Cemal Paşa, komutasında 1915 yılında başlayan Kanal Harekâtı, Arapların
İngilizleri desteklemesi ve Almanya’dan beklenen yardımın alınamaması neticesinde
Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanmıştır. İngilizler Sina Yarımadası’nı alarak Suriye’ye kadar
ilerlemişlerdir.

SAVUNMA CEPHELERİ

1. Irak-Basra Cephesi: İngiltere ve Osmanlı


12

Cephenin Açılma Nedenleri

 İngiltere’nin karadan Kafkaslar yoluyla, Ruslar’a yardım ulaştırma düşüncesi


 Osmanlı ordularının İran’a girip Hindistan’daki İngiliz sömürgelerine ulaşmalarının
engellenmek istenmesi
Orta Doğu petrollerini kontrol altına alma düşüncesi Kasım 1914’te saldırıya geçen İngilizler’e
karşı Kut’ül Amare’de başarı kazanılmıştır.

Kut’ül Amare Savaşı

Kut’ül Amare Muhasarası yaklaşık 5 ay devam etmiştir. Yalnızca 2 aylık erzak stoku bulunan
İngiliz General Towshend'a çevredeki İngiliz birliklerinden beklediği yardım bir türlü
ulaşamamıştır. Kış aylarında havanın kötü olması dolayısı ile İngiliz birliklerinin direnci
azalmıştır.

Tüm bu zorluklara dayanamayan İngilizler teslim olmak zorunda kalmışlardır. Esir edilen

Kut’ül Amare zaferi dış basında geniş yankı bulmuş ve İngilizler’in dünya hükümdarlığına son
verecek olayın ilk adımı olarak değerlendirilmiştir.

Kut’ül Amare, 29 Nisan KUT BAYRAMI olarak kutlanmaktaydı. Ancak 1952 yılında
Türkiye’nin NATO’ya alınması şartıyla bayram olarak kutlanmaktan vazgeçilmiştir.

** Kut’ül Amare kahramanı Halil Paşa’ya Soyadı Kanunu’ndan sonra “KUT” soyadı
verilmiştir.

** Irak Cephesi’nin savunulmasında büyük yararlılıkları görülen komutan Süleyman Askeri


Bey’dir.

Kut’ül Amare’de her ne kadar böyle bir başarı kazanılmışsa da devamı getirilememiştir ve
İngilizler Musul’a kadar ilerlemişlerdir.

2. Suriye-Filistin Cephesi: (İngiltere ve Osmanlı)

Mustafa Kemal’in I. Dünya Savaşı’nda görev yaptığı son cephedir. Kanal Harekâtı’nın
devamı sayılan bu cephede de İngilizlere karşı mücadele edilmiştir. Bu cephede İngilizlerin
en büyük destekçisi Filistin topraklarını isteyen Yahudilerdir. Yahudiler, İngilizlerle
beraber hareket
13

ederek casusluk yapmışlardır. Onların bu faaliyetleri Türklerin planlarının gün yüzüne


çıkmasına neden olmuştur.

Bu cephede başarı sağlanamamış, Arapların (Şerif Hüseyin) da desteğini alan İngilizler Kudüs
ve Filistin’i ele geçirmiş, Suriye’ye kadar dayanmıştır.

Arapların bu cephede de İngilizleri desteklemesi Ümmetçilik fikrinin sona erdiğini, buna


karşın Arap milliyetçiliğinin güç kazandığını göstermektedir.

Mustafa Kemal bu cephede, Alman General Limon Van Sanders komutasındaki Yıldırım
Orduları Komutanlığı’na bağlı 7. Kolordu Komutanı olarak görev yapmış ve Halep’in
kuzeyinde oluşturduğu savunma hattıyla düşman ilerleyişini durdurmuştur.

Bu cephede İngilizlerle yapılan Nablus (Megiddo) Muharebesi’nden sonra Osmanlı Devleti


Suriye’yi kaybetmiştir.

3. Hicaz-Yemen Cephesi (İngiltere-Osmanlı)

Kanal Cephesi komutanı Cemal Paşa, Şerif Hüseyin ve oğullarının faaliyetlerine karşılık
Şam’da bulunan Fahrettin Paşa’yı Medine Komutanlığı’na atamıştır.

Osmanlı Devleti’nin bu cephedeki amacı; Kutsal yerleri korumaktır.

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın

“Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’ta bulunan muhafız kıtalar en yakın İtilaf komutanına

teslim olunacaktır.” bu maddesine istinaden İngilizler Medine’nin boşaltılmasını

istemişlerdir.

Medine komutanı Fahrettin Paşa, bölgenin İngilizlere teslim edilmesine karşı çıkmıştır.
Tüm telkin ve uyarılara kulak asmayarak Medine’den ayrılmayacağını ifade etmiştir. Ancak
en sonunda İngilizlere teslim olmak zorunda kalmıştır. Önce Mısır’a getirilmiş, ardından da
Malta’ya sürgüne gönderilmiştir.

Medine İngilizlere teslim edilmiş; ancak kutsal emanetler İstanbul’a getirilmiştir.

4. Çanakkale Cephesi: İngiltere- Fransa ve Osmanlı

Çanakkale Savaşı, 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı Devleti ile
İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.
14

Harekât sahası olarak Gelibolu Yarımadası’nın seçilmesi bölgenin jeopolitik konumu dolayısı
iledir.

Cephenin Açılma Nedeni;

 İtilaf Devletleri’nin Rusya’ya yardım götürmek istemesi


 İtilaf Devletleri’nin İstanbul ve Boğazları almak istemesi
 İtilaf Devletleri’nin savaşa girmeyen Balkan milletlerini yanlarına çekmek istemesi
 İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ni savaşa dışı bırakmak istemesi

Çanakkale Deniz Savaşı (18 Mart 1915)

İtilaf Devletleri, Çanakkale’de kazanılacak bir başarıyı savaşı bitirecek en kestirme yol olarak
görüyorlardı. Bu nedenle donanmalarıyla önce denizden geçmeyi denedirler.

İtilaf Devletleri denizaltılarla Boğazda mayın var mı diye sürekli kontrol gerçekleştiriyorlardı.
Ertuğrul adlı Türk uçağı İtilafların boğazı mayınlardan temizlediğini görmüştür ve 7/8 Mart
gecesi Nusret Mayın gemisi Karanlık Liman Erenköy’e 26 mayın döşemiştir. Nusret Mayıs
Gemisi’nin denize döşediği mayınlar sayesinde isteklerine ulaşamamışlar ve büyük kayıplar
vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

*** Deniz Savaşları’nın önemli kahramanlarından biri; Seyit Onbaşıdır. Seyit Ali Onbaşı tek
başına taşıdığı 215 kg’lık topu tek başına kundağa yerleştirip Ocean adlı gemiyi durdurmayı
başarmıştır.

Çanakkale Kara Savaşı (25 Nisan 1915)

25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır.
Britanya ve Fransa çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde
köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman
zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı
olamamışlardır.

Çanakkale Kara Savaşları’nda Türklerin başarı kazandıkları yerlerden biri Conkbayırı


olmuştur. Burada Mustafa Kemal’in « Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.
Biz ölünceye kadar geçen zaman içinde yerimize başka kuvvetler de kumandanlar da
geçebilir.» şeklinde verdiği emir savaşın Türkler lehine sonuçlanmasını sağlamıştır.

Sonuçları
15

1. İngiltere ve Fransa’nın yardım edememesi nedeniyle Rusya’da, Bolşevik İhtilali çıkmış,


Rusya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır.

2. Bulgaristan savaşa dahil olmuş, böylece Osmanlı Devleti’nin müttefikleri ile kara
bağlantısı sağlanmıştır.

3. Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nda kazandığı tek cephedir.

4. Osmanlı Devleti’nin ilk kapanan cephesidir.

5. Bulgaristan İttifak Devletleri’nin yanında savaşa girmiştir.


16

MÜTTEFİKLERE YARDIM CEPHELERİ (Sınır Dışı Cepheleri)

Osmanlı Devleti’nin sınırları dışında açılan cephelerdir.

Osmanlı Devleti Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na yardım etmek


için Osmanlı toprakları dışında Galiçya, Romanya ve Makedonya’da da mücadele etmiştir.

Rusya, Romanya ve Fransa’ya karşı savaşılan bu cepheler Rusya’nın savaştan ayrılması ile
kapanmıştır.

Mustafa Kemal I. Dünya Savaşı’nda sırasıyla; Çanakkale, Kafkas ve Suriye-Filistin


cephelerinde mücadele etmiştir.

OSMANLI PAYLAŞIM PROJELERİ ( Gizli antlaşmalar)

Nedenleri;

1. Osmanlı topraklarını paylaşma konusunu çözüme kavuşturmak

2. Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda çıkabilecek anlaşmazlıkları önlemek

3. İtalya’yı İtilaf Bloğu’na çekmek

4. İtilaf Devletleri’nin birlik ve istikrarını sağlamak

- İngiltere -Boğazlar ve İstanbul Rusya’ya bırakılmıştır.


İstanbul
- Fransa - Rusya da, İngiltere ve Fransa’nın Anadolu ve
(Boğazlar)
(1915) - Rusya Orta Doğu’daki çıkarlarını kabul etmiştir.

Londra (1915) - İngiltere - Antalya çevresi İtalya’ya bırakılmış, ayrıca Oniki


- Fransa Ada ve Trablusgarp’taki İtalyan egemenliği de kabul
- İtalya edilmiştir.
- Rusya - Bu antlaşmanın ardından İtalya, İtilaf Devletleri
safına geçmiştir. (Taraf değiştirmiştir.)
17

- İngiltere —Hayfa, Akka ve (Musul hariç) Irak bölgesi


- Fransa İngiltere’ye;
Sykes-Picot — Çukurova, Suriye, Lübnan ve Antakya bölgesi ise
(1916) Fransa’ya verilmiştir.
- İngiltere - Arap halkının Osmanlı Devleti’ne ayaklanmasına
Mac Mahon - Hicaz Emiri karşılık, İngiltere Arapların bağımsızlıklarını
(1916) Şerif tanıyacak ve büyük bir Arap İmparatorluğu
Hüseyin kurulmasına yardımcı olacaklardı.
- İngiltere - İngiltere ve Fransa Boğazlar, Doğu Anadolu Bölgesi
- Fransa ve Doğu Karadeniz kıyılarını Rusya’ya bırakmışlardır.
Petrograd - Rusya
Protokolü
(1916
- İngiltere - Güneybatı Anadolu (Antalya, Aydın, Konya) ile
Saint Jean de - Fransa İzmir ve çevresi İtalya’ya bırakılmıştır.
Maurienne - İtalya
(1917

Gizli Antlaşmalarla İlgili Önemli Bilgiler

1. Gizli antlaşmaları dünya kamuoyuna Bolşevikler (Rusya) duyurmuştur.

2. Wilson İlkeleri, gizli antlaşmaları hukuken geçersiz saymıştır. Bu antlaşmalara ilk


resmi tepkidir.

3. Bu gizli antlaşmaların dışın bir de Filistin’de İsrail’in kurulmasının temel sayılan Balfour
Deklarasyonu yayımlanmıştır.

4. Yunanistan gizli antlaşmalara katılmadığı halde Paris Barış Konferansı’nda İzmir ve


çevresinin kendisine bırakılması ile Osmanlı paylaşımına katılmıştır.

5. Rusya gizli antlaşmalara katıldığı halde savaştan çekildiği için Osmanlı topraklarının
paylaşımına katılmamıştır.
18

ABD’NİN SAVAŞA GİRMESİ


19

Amerika I. Dünya Savaşı başladığında tarafsızlığını ilan etti fakat bir yandan da İtilaf
devletlerine silah satıyordu. İttifak Devletleri grubunda yer alan Almanya ise buna tepki
gösterdi ve Alman denizaltıları Avrupa’ya silah taşıyan gemileri batırmaya başladı. Ardından
Almanya iki ABD yolcu gemisini batırınca ilişkiler bozuldu. Ayrıca İtilaf devletleri Rusya ve
Romanya’nın savaştan çekilmesiyle sıkıntıya düştü. İtalyan ve Sırplar da bekleneni
veremiyordu. ABD’nin savaşa girmesi şarttı. İtilaf devletleri ABD başkanı Wilson’un
şartlarını kabul ettiler. Almanya ABD’ye karşı Meksika’yı savaşmaya ikna etmeye çalışınca
ABD Almanya’ya savaş açtı. (2 Nisan 1917).

Amerika’nın savaşa girmesi I. Dünya Savaşı’nın sona ermesini hızlandırmış ve savaşı


İtilaf Devletleri’nin kazanmasına neden olmuştur.

WİLSON PRENSİPLERİ (8 Ocak 1918)

Uzun süren I. Dünya Savaşı’nın ardından taraflar yorulmuş ve barış ortamına duyulan
bir özlem belirmiştir. Amerika’nın Cumhurbaşkanı Woodrow Wilson, her iki tarafın da genel
çıkarlarını gözettiği iddiasıyla bazı esaslar belirlemiş ve bunları 8 Ocak 1918 tarihinde yaptığı
konuşma ile 14 madde halinde açıklamıştır.

Ana hatları ile;

1) I. Dünya Savaşı’nı galip bitiren devletler, mağluplardan toprak almayacak. Amaç,


yenenler ile yenilenler arasında düşmanlık tohumları atmamaktır. Ayrıca sömürge elde
etmeyi yasaklayan bu madde manda ve himaye fikri ile savaş sonrası delinecektir. Bu
maddeye güvenen İttifak Devletleri, ateşkes ve barış teklifinde bulunmuşlardır. Osmanlı
Devleti de Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzalarken bu maddeye güvenmiştir.

2) Her ulus, çoğunlukta bulunduğu bölgelerde bağımsız bir devlet kurma hakkına
sahiptir. Madde sömürgeciliğin karşıtıdır. Fakat mandacılık fikri bu maddeyi de geçersiz
kılacaktır.

3) Savaşı kazanan ülkeler, kaybedenlerden savaş tazminatı almayacaktır. İtilaf Devletleri


savaş sonrası ‘’onarım bedeli’’ adı altında savaş tazminatlarını koparacaklardır. Yıllar sonra
ise Lozan Anlaşması’nda Türkiye’nin savaş tazminatı isteğini, Wilson İlkeleri’ne aykırıdır,
diyerek reddedeceklerdir.

4) Türklerin çoğunlukta bulunduğu Osmanlı topraklarında bir Türk devleti


kurulacaktır. Bu bölgelerde kesin Türk egemenliği sağlanmalıdır. Mondros Anlaşması’nın
ünlü 7. maddesi ile İtilaf Devletleri Osmanlı’yı işgal altına almaya başlayınca bu ilkeyi
20

çiğnemişlerdir. Anadolu’da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dernekleri (Yararlı Cemiyetler) bu


maddeye dayanarak, yaşadıkları bölgelerin Türk olduğunu kamuoyuna, basın ve yayın
yoluyla kanıtlamaya çalışmışlardır.

5) Osmanlı Devleti’nde yaşayan azınlıklara kendi kendilerini yönetme hakkı verilmelidir.


Azınlıklar bu madde ile Anadolu’da bağımsız devletler kurmak istemişlerdir.

6) Ermeniler, çoğunlukta bulundukları Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devleti


kurabileceklerdir. Uluslararası alanda, Ermeni Devleti’nden dolaylı olarak söz eden ilk
belge Wilson İlkeleri’dir. General Harbord Raporu ile ABD burada Türklerin çoğunlukta
olduğunu görecektir.

7) Boğazlar, tüm dünya devletlerine açık olacaktır. Boğazların yönetimini uluslararası


bir komisyon üstlenecektir. Boğazlar Komisyonu, bundan başka sırasıyla Mondros Ateşkes
Anlaşması, Misak-ı Milli Kararları, Sevr Anlaşması, Lozan Anlaşması’nda da yer almıştır.
1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlar Komisyonu kaldırıldı.

8) Devletlerarası gizli diplomasiye son verilecektir. Barış anlaşmaları açık olarak


yapılmalıdır. Gizli anlaşmalar, hukuken geçersiz sayılmıştır.

9) Devletlerarasındaki sorunlar, devletlerin temsilcilerinden oluşan ve eşitlik ilkesi


doğrultusunda kurulacak bir kurul tarafından çözümlenmelidir. Bu madde ile savaş
sonrası Milletler Cemiyeti kurulmuştur. II. Dünya Savaşı’nın çıkması, Milletler Cemiyeti’nin
etkisizliğini ortaya koyar.

10) Ülkeler arasındaki silahlanma yarışı sona ermelidir.

11) Alsas- Loren (Alsace-Lorraine) Fransa’ya verilmelidir.

12) Polonya, Belçika yeniden kurulmalıdır.

13) Uluslararası ekonomik engeller kaldırılmalı, devletlerarasında eşitlik sağlanmalıdır.

14) Karasuları dışındaki denizlerde tam serbestlik sağlanmalıdır.

Wilson prensipleri, ilk anda dünya ticaretini aksatmamaya, Avrupa’da barışın


korunmasına ve toprak sınırlarının milliyet esasına dayandırılmasına önem vermektedir. O
sıralarda ABD henüz bir dünya devleti olmasa da bir dünya devletinin sahip olması gereken
anlayış ve prensiplere sahip olduğunu göstermiştir. Ancak barış konferanslarında İngiltere ve
Fransa’nın uymak istemedikleri bu ilkeler, uygulanacağına büyük ümitler bağlanan ülkelerde
21

büyük hayal kırıklıkları yaratmıştır. Osmanlı Milliyet prensibine göre parçalanmak istenmiştir.
Bu durumdan cesaretlenen azınlıklar cemiyetler kurarak bağımsız devlet için faaliyetlere
başlamışlardır. İtilaf devletleri bu ilkeleri kabul etti. Fakat savaş sonrası imzalanan
antlaşmalarla çıkarlarına uygun maddeleri uygulayıp çıkarlara ters maddeleri göz ardı ettiler.
Wilson İlkelerinin devletlerarası eşitlik prensibine uygun olması İttifak devletlerinin savaştan
çekilmesini hızlandırmıştır.

PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 OCAK 1919)

Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan İttifak Devletleri, ağır antlaşmalarla ülkeleri
bölünerek paylaşılacaktır. Savaşın galibi olan İtilaf Devletleri, bu paylaşım ülkelerinin
çıkarlarına uygun ve anlaşmazlık çıkmadan çözebilmek için Paris Barış Konferans’ını
topladılar. 32 devletin katıldığı Paris Barış Konferans’ında konferansa hâkim olan ABD,
İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya yapılacak bütün antlaşmalar ve alınan kararlarda öncelikli
söz sahibiydiler. Özellikle konferansa tek bir amaç için katılan ABD Başkanı Woodrow
Wilson, yapılacak antlaşmaların Wilson İlkeleri’ne uygun yapılabilmesi için Milletler
Cemiyeti’nin kurulmasını istiyordu.

Wilson’un idealist ve barışçıl tutumuna karşı; Fransa ve İngiltere her zamanki gibi işgalci ve
sonradan katılan İtalya ise konferansta dışlanmış ve yenilen devlet muamelesi görüyordu.
Savaş öncesinde kabul edilen Wilson İlkeleri’ne aykırı ne kadar uygulama varsa hepsi
antlaşmalara dâhil edildi. Bu sözde barış antlaşmaları aslında yenilen devletleri sindirme ve
parçalama planından ibaretti. Osmanlı Devleti ise Paris Barış Konferansı’na 22 Nisan 1920’de
çağırılmıştır. Konferansta Osmanlı devleti ile yapılacak olan antlaşma maddeleri konusunda
müttefikler arasındaki görüş ayrılıkları iyice belirdi.

İtalyanlar İzmir’i almak istiyordu. Ancak İngiltere bu bölgede güçlü bir İtalya istemiyordu.
Onun yerine sözünü dinletebileceği bir Yunanistan görmek istiyordu. İngiltere ve Fransa,
İzmir ve çevresinde Yunan işgaline izin vererek İtalya ile olan ilk çatışmayı başlatmış
olacaktı. Yunanlar İzmir’den başka Batı Anadolu’yu, Ege Adaları’nı ve Doğu Trakya’yı
kendileri için istiyorlardı. Dikkat edildiği üzere Osmanlı devleti ile bir barış koşulları
belirlenememiştir. Ancak İzmir’in işgaline hukuki zemin oluşturulmuştur.

DEVLETLERİN SAVAŞTAN ÇEKİLMELERİ VE İMZALANAN BARIŞ


ANTLAŞMALARI
22

Konferansın sonunda İtilaf Bloğunun yenik devletlerle imzalandıkları barış antlaşmaları


şunlardır:

 Almanya---------------Versailles (Versay) Antlaşması (28 Haziran 1919).


 Avusturya--------------St. Germain Antlaşması (10 Eylül 1919).
 Bulgaristan-------------Neuily (Nöyi) Antlaşması (27 Kasım 1919).
 Macaristan-------------Trianon Antlaşması (4 Haziran 1920).
 Rusya-------------------Brest-Litowsk Antlaşması (3 Mart 1918)
 Romanya---------------Bükreş Antlaşması (7 Mart 1918)
MONDROS MÜTAREKESİ
(30 EKİM 1918)

İngilizler, 23 Ekim’de Osmanlı hükümetine Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda ateşkes


görüşmeleri yapılacağını ve anlaşma devletleri adına İngiliz Amirali Calthorpe’nin yetkili
olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Bahriye Bakanı Rauf Bey (Orbay) başkanlığındaki kurul
hemen Mondros’a gönderilmiştir. Osmanlı delegeleri, Wilson ilkeleri ışığında ortak bir metin
üzerinde uzlaşmaya varılacağını sanıyorlardı. Fakat antlaşma devletleri delegesi daha önceden
hazırlanmış ve bir ateşkes anlaşmasından çok kayıtsız-şartsız teslim belgesine benzeyen bir
metni Osmanlı temsil kurulu üyelerine sunmuş ve çok sınırlı söz hakkı tanımıştır. Beş gün
süren görüşmeler sonunda demirli Agamemnon Zırhlısında 30 Ekim 1918 günü Osmanlı
Devleti ile Anlaşma Devletleri arasında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Osmanlı
Devleti I. Dünya Savaşından çekilmiştir.

MÜTAREKE MADDELERİ

1) Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve


Çanakkale ve Karadeniz istihkâmlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.

2) Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri
gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir.

3) Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecektir.

4) İtilaf Devletleri’nin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul’da teslim
olunacaktır.

5) Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.

6) Osmanlı harp gemileri teslim edilip Osmanlı limanlarında tutuklu bulundurulacaktır.


23

7) İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde
herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacaklardır. (Bu madde ile işgallere
hukuki bir zemin kazandırılmak istenmiştir.)

8) Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri istifade edecekler ve Osmanlı ticaret gemileri


müttefiklerin hizmetinde bulundurulacaktır.

9) İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade edeceklerdir.

10) Toros tünelleri İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.

11) İran içlerinde, Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri işgal ettikleri yerlerden geri
çekilecektir.

12) Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi İtilaf Devletleri’ne
geçecektir.

13) Askeri, ticari ve denizle ilgili madde ve malzemelerin tahribi önlenecektir.

14) İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den temin edeceklerdir.

15) Bütün demiryolları İtilaf Devletleri’nin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.

16) Hicaz, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletleri’nin kumandanlarına
teslim olunacaktır.

17) Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim


olacaklardır.

18) Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim
olunacaktır.

19) Asker ve sivil Alman ve Avusturya uyrukları bir ay içinde Osmanlı topraklarını terk
edeceklerdir.

20) Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı ordusunun terhisine ve gerekse nakil
vasıtalarının İtilaf Devletleri’ne teslimine dair herhangi bir emir derhal yerine getirilecektir.

21) İtilaf Devletleri adına bir murahhas iaşe nezaretinde çalışarak, bu devletlerin ihtiyaçlarını
temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.

22) Osmanlı harp esirleri, İtilaf devletleri nezdinde kalacaktır.


24

23) Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.

24) Vilayet-i Sitte ( Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) adı verilen
yerlerde bir karışıklık olursa, bu vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf
Devletleri haiz bulunacaklardır.

25) Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş 1918 yılı Ekim ayının 31. günü yerel saat
ile öğle vakti sona erecektir.

İmzalanan 25 maddelik bu mütareke maddeleri bir ateşkes olmaktan çok bir işgal ve
paylaşım anlaşmasıdır. En çok tartışılan maddeler, 7 ve 24. maddeler olmuştur. 7. madde,
anlaşmaya «şartsız teslim» karakteri verirken müttefiklerin istedikleri stratejik bölgeleri işgal
hakkına sahip olmaları ise oldukça endişe verici bir durumdur. 24. maddede yer alan Vilayet-i
Sitteden kasıt ise Doğu Anadolu’da bulunan altı vilayettir. Bu mütarekede Ermenistan’a
aidiyeti hakkında açıkça bir hüküm mevcut değildir. Ancak İtilaf devletleri tarafından altı
Ermeni vilayeti olarak düşünülmektedir. Ateşkesin İngilizce metninde bu altı vilayetten, altı
Ermeni vilayeti şeklinde bahsedilmesi, Osmanlı Devleti’nin toprakları üzerinde bir Ermeni
devleti kurulması konusunda İtilaf devletlerinin kesin kararlı olduğunu göstermektedir.

Mütarekenin imzalanmasının ardından ilk olarak Musul İngilizler tarafından işgal


edilmiştir. Bir süre sonra da Mersin, Adana ve Hatay; Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.

İstanbul Hükümetinin işgallere engel olamadıkları bir ortamda Türk milleti,


örgütlenmeye giderek Müdafaa-i Hukuk, Muhafaza-ı Hukuk ve daha sonra da Redd-i İlhak
vb. isimler altında siyasi, Kuva-yı Milliye adı altında ise silahlı birlikleri oluşturarak faaliyete
koyulmuşlardır.

İZMİR’İN İŞGALİ (15 MAYIS 1919)

Hatırlanacağı üzere, Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli antlaşmalarla İzmir
ve çevresi İtalya’ya verilmişti. Ancak Paris Barış Konferansı’nda bundan vazgeçilerek
bölgenin Yunanistan’a bağlanması kararlaştırılmıştır. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini
haklı göstermek için Avrupa medyasında Türklerin Batı Anadolu’da Rumları katlettiği
haberleri yapılıyordu. Böylece işgalin altyapısı hazırlanmaya çalışıyordu. Bu durum Paris
Barış Konferansı’ndan sonra, İzmir’in işgal edileceğine dair kuşkuların artmasına neden
olmuştur. İşgal tehdidinin arttığı bu dönemde İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti
kurulmuştur. İşgalden önce 14 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’de bulunan cami minarelerinden
salâ verildi, İzmir halkı Yahudi mezarlığında toplandı gece sabaha karşı ateş yakılarak Yunan
işgali protesto
25

edildi. Şehrin Yunanistan’a ilhakını reddetmek anlamında Redd-i İlhak Cemiyeti kuruldu.
Cemiyet İşgali önlemek için son derece kalabalık ve coşkulu mitingler yapmıştır. Ne var ki
bunlar işgali önleyemedi ama mücadele ruhunun temelini attı. Bütün Anadolu’da çok şiddetli
bir protesto dalgası başladı. Yunan işgali 15 Mayıs 1919 Perşembe günü başlamıştır. 12.000
Yunan askeri İzmir’i işgal etmek amacıyla şehre girmiştir. İşgal sırasında vali ve kolordu
komutanının teslimiyetçi tutumları, kentin kısa zamanda Yunan kontrolüne girmesine ve çok
sayıda asker-sivilin öldürülmesine yol açmıştır.

İşgal sırasında gazeteci Hasan Tahsin’in (Osman Nevres) ilk kurşunu atması, işgale
karşı gösterilen ciddi bir tepki olarak tarihe geçmiştir.

Bu esnada Yunan mezalimine maruz kalan Türk halkı, Rum halkı tarafından
yağdırılan mermi, taş ve sopa darbeleri altında yerlerde sürüklenerek sahilde bekleyen ve
hayvan pisliği içerisindeki Yunan askeri gemisine bindirildi. İzmir’de ve Batı Anadolu’da
yaşanan ve yaşanması muhtemel olumsuzluklar, Türk ulusunun bilincinde ayrı bir yer teşkil
etmiş ve ulusal mücadeleye katılım artmıştır. Kuvayı Milliye birlikleri de oluşturulmuştur.

Amiral Bristol Raporu: İzmir’in işgali dünya kamuoyunda büyük bir yankı ve
kınamaya sebep olunca; olayın sorumlusu durumunda olan İtilaf Devletleri kamuoyunu
yatıştırmak ve İzmir bölgesindeki durumu öğrenebilmek için bölgeye Amiral Bristol
önderliğinde bir heyet göndermişlerdir.

Bristol Raporu’nun İçeriği: 1.Bölgedeki olayların sorumlusu Türkler değil;


Rumlardır. 2.Bölgede Türkler çoğunluktadır. 3.Yunanlıların bölgeyi işgali ilhaka yöneliktir.
Bölgenin güvenliğini sağlamaya yönelik değildir. 4.Bölgeden Yunanlılar çekilerek; bölgeye
İtilaf devletlerinin güvenlik birlikleri yerleşmelidir.

Bristol Raporu’nun Önemi: 1.Yunanlıların Paris Konferansına sahte rapor verdiği


ortaya çıkmıştır. 2.Yunan işgalinin niteliği dünyaya duyurulmuştur. 3.İşgalin gereksiz ve
haksız olduğu belirtilmiştir. 4.İlk defa uluslararası bir belge Türk Milli Mücadelesinin
haklılığını göstermiştir.

MÜTAREKE DÖNEMİNDE CEMİYETLER

Mondros Mütarekesi sonrasında gelişen işgallere karşı, saray ve hükümetin


teslimiyetçi politikalar izlemeleri, buna tepki olarak Anadolu’da sivil örgütlenmenin yolunu
açmıştır. Sivil
26

örgütlenmenin askeri kanadını dağınık Kuvayı Milliye oluştururken, siyasi nitelikli mücadele
ise Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri yoluyla gerçekleştirilmiştir.

Kuvayı Milliye: Kuvayı Milliye tabiri “millî” kuvvetler” anlamını taşımaktadır.


Mondros mütarekesi sonrasında başlayan işgaller karşısında saray ve hükümetin tepkisizliği
yüzünden halkın örgütlenerek kurmuş olduğu silahlı birliklerdir. Gönüllülerden eşkıyalara, eski
askerlerden efelere, kadar çeşitli unsurları bünyesinde barındırmıştır. Liderleri de eski ya da
yedek subaylar, tanınmış efeler ya da eşraftan kişiler olabilen Kuvayı milliye, çete ve milis
gibi isimlerle de anılmıştır.

Özellikleri: 1) Aralarında koordinasyon yoktur. 2) Düşman ilerleyişini yavaşlatmış


fakat durduramamışlardır. 3) Milli Mücadele'nin örgütlenmesine zaman kazandırmışlardır. 4)
İç ayaklanmaların bastırılmasında etkili olmuşlardır. 5) Halka karşı keyfi davranışlarından
dolayı tepki görmüşlerdir. 6) I. İnönü Muharebesi sonucu tamamen ortadan kalkmıştır.

Kuvayı milliye düzenli ordunun henüz kurulmadığı dönemde düşmanın ilerleyişini


durdurma, asıl ordu kuruluncaya kadar zaman kazandırmak, halka moral aşılamak ve iç
ayaklanmaları bastırmak gibi yararlar sağlamıştır. Bu olumlu yanlarının yanında, tek bir
merkezden yönetilmemek, disiplinden uzak olmak, zamanla halka zulmetmek, düşmanın
düzenli ordusu karşısında yeterli güce sahip olmamak, ülkeyi kurtarmaktan çok bölgesel
kurtuluşu hedeflemek gibi zaafları da vardı. Düzenli ordunun kurulmasından sonra Kuvayı
milliye ortadan kalkmıştır.

Mütareke dönemi cemiyetler Milli mücadelenin yanında ve karşısında olanlar olarak ikiye
ayrılır.

MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN CEMİYETLER

Azınlıklar Tarafından Kurulan Milli Varlığa Düşman Cemiyetler

Osmanlı devletinin parçalanmaya başladığını gören iç ve dış düşmanlar dağılan imparatorluk


topraklarından pay kapmak için hızlı bir yarış içine girmişlerdir.

1) Rum Cemiyetleri:

a) Mavri Mira, b) Etnik-i Eterya, c) Pontus Rum Cemiyeti

a) Mavri Mira: Merkezi İstanbul’dur. Amaçları: Bizans İmparatorluğunu yeniden


canlandırmak amacını güdüyorlardı. (Megali İdea). Kara gün demektir. Bu cemiyet doğrudan
Yunanistan tarafından maddi ve manevi destekleniyordu. Ayrıca tüm kiliseler, okullar,
27

yetimhaneler vs. bu cemiyetin emri altına girmişti. İbadethaneler ve konsolosluklar hatta Rum
okulları ve hastaneleri birer silah deposu haline getirilmişti.

b) Etnik-i Eterya: Amaçları Megali ideayı sağlamaktır. 18. Yüzyılda kurulmuştur.


Mondros’tan sonra yeniden ortaya çıkmıştır.

c) Pontus Rum Cemiyeti: Merkezi Samsun’dur. Doğu Karadeniz’de Pontus Rum


Devleti’ni tekrar kurmak istiyordu. Yeni Türk devletini en çok uğraştıra cemiyettir.

2) Ermeni Cemiyetleri:

a) Hınçak Cemiyeti: Bu cemiyet Kafkasyalı Ermeni öğrenciler tarafından İsviçre’de


kurulmuştur. Kısa zaman sonra merkezi Londra olan cemiyet Ermenilerin çoğunlukta
oldukları topraklarda bağımsız bir Ermenistan kurmayı hedefliyordu. Onlara göre Ermeni
nüfusunun çoğu da Osmanlı topraklarındaydı. Bu yüzden Osmanlı ülkesinde karışıklık ve
isyan çıkararak bir yanda uluslararası camianın dikkatini bu konuya çekmeye çalışacaklardı.

b) Taşnak Cemiyeti: Kafkas Ermenileri tarafından Tiflis’te kurulmuştur. Hedefi


Kafkaslarda bir Ermeni devleti kurmaktı. Bu cemiyet çeteler kurarak Anadolu’yu kana
bulamıştır.

3) Yahudi Cemiyetleri:

a) Alyans- İsraelit ve Makkabi Cemiyeti: Amaçları Büyük İsrail Devleti’ni kurmaktı.

Müslüman Unsurlar Tarafından Kurulan Milli Varlığa Düşman Cemiyetler

İşgaller karşısında Türk ve Müslümanların bir kısmı da teslimiyetçi bir tutum izlemişlerdir.

1) Hürriyet ve İtilaf Partisi

2) Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası: Bu cemiyet milli mücadeleye karşı çıkan


Damat Ferit Hükümeti’ni desteklemiş, padişah ve halifeye bağlı kalmakla vatanın
kurtulacağını savunmuştur. Milli mücadeleye karşıdır.

3) Kürt Teali Cemiyeti: Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra kurulan bu cemiyet


Wilson İlkeleri’nden yararlanarak özerk bir Kürt devleti kurmak için mücadele etmiştir.

4) Teali-i İslam Cemiyeti: İşgalcilerle mücadele edilemeyeceğini, bundan dolayı


halifenin etrafında toplanmanın gerekliliğini savunmuşlardır.
28

5) İngiliz Muhipleri Cemiyeti: Bu cemiyetin başkanı bir İngiliz din adamı olan Rahip
Fru idi. İşgallere karşı koymanın olanaksız olduğunu savunan bu cemiyete Damat Ferit de üye
idi. İngiliz mandası altına girmeyi savunmuştur.

6) Wilson Prensipleri Cemiyeti: Kurucularının Amerika Birleşik Devletleri’nin


manda ve himayesi altına girmekten yana oldukları bilinmektedir.

MİLLİ CEMİYETLER

Kuruluş Nedenleri: • İşgallere, işgalcilere ve zararlı cemiyetlere tepki, • İşgaller


karşısında padişah yönetiminin bir şeyler yapmayışı, • Halkın kendisini bilinçli bir şekilde
örgütlenerek koruma isteği. • Milliyetçi bilincin gelişmiş olması.

1) Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Trakya’nın Yunanlara verileceği endişesi


ile Edirne’de kurulmuştur. Osmanlı Devleti parçalandığı takdirde Batı Trakya ile birleşerek,
Trakya Cumhuriyeti’ni kurmayı amaçlamıştır. Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini
önlemek ve Mavri Mira’nın zararlı faaliyetlerini önlemek amaçlarındandır. Edirne
Kongresi’nde (9-13 Mayıs 1920) TBMM’ye bağlılık kararı almıştır.

2) İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniyye Cemiyeti: İzmir’de Nurettin Paşa tarafından


kuruldu. İzmir’in Yunanlara verilmesini engellemek amacı ile kurulmuştur. Cemiyet ismini
İzmir’in işgal edileceği haberinin alınması üzerine “İzmir Reddi İlhak Cemiyeti” olarak
değiştirmiştir.

3) İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir’in işgali üzerine kurulmuştur. İzmir Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti işgalden bir gün önce bu ismi almıştır. Kuva-yı Milliye hareketinin
başlamasını da sağlamıştır.

4) Kilikyalılar Cemiyeti: İstanbul’da Ali Fuat Paşa’nın gayretleri ile kurulmuştur. Adana ve
çevresinin Ermenilere verilmesini engellemek ve Fransız işgalinden korumak için
kurulmuştur.

5) Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti: Merkezi Trabzon olmak üzere Trabzon
ve çevresinde Pontus Rum Devleti’nin kurulmasını engellemek için kurulmuştur.

6) Doğu Anadolu (Şark Vilayetleri) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: İstanbul’da kuruldu.


Doğuda bağımsız bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemek için kurulmuştur.
Ermenilerin Doğu Anadolu'da nüfus olarak çoğunlukta olmadığını açıklamıştır. Doğu
Anadolu'da Türk ve Müslüman nüfusun fazla olduğunu belirtmiş ve Doğu Anadolu'nun
29

bütünlüğünün korunmasını savunmuştur. Erzurum Kongresi'ni düzenlemişlerdir. En etkili


olan cemiyettir.

7) Milli Kongre Cemiyeti: İstanbul’da kuruldu. Partiler üstü bir cemiyet olarak kurulan Milli
Kongre Cemiyeti’nin amacı; Türkler hakkında dünyada yapılmış ve yapılmakta olan
propagandalara yayın yoluyla karşı koymak ve Türk milletinin haklarını, tarihi vazifelerini,
medeni vasıflarını belirtmekti. “Kuva-yı Milliye” deyimini ilk kullanan cemiyettir.

8) Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti: Sivas’ta kuruldu. Vatanın savunmasında


kadınların da üzerine büyük görevler düştüğünü belirterek kadınların görevlerini yapmaya
hazır olduklarını vurgulamışlardır.

9) Gizli Karakol Cemiyeti: İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve cephane kaçırılmasında önemli


bir rol oynadı.

Milli Cemiyetlerin Ortak Özellikleri

• Mondros Ateşkes Antlaşmasına ve işgallere bir tepki olarak ortaya çıkmışlardır. •


Azınlıkların taşkınlıklarına karşı kurulmuşlardır. • Cemiyetlerde “Türklük” duygusu ön
plandadır. • Cemiyetler yalnız bulundukları bölgeleri kurtarmak için kurulmuş olup
programları vatanın bütünlüğü özelliğini taşımazlar (Bölgesel amaçlarla kurulmuşlardır). •
Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenmesine katkıda bulunmuşlardır. • Yeni bir Türk Devleti kurma
amacı taşımazlar (Trakya Paşaeli Cemiyeti hariç). • Düşmanı belli bir süre oyalamışlardır.
Ulusal bilincin gelişmesine, yayılmasına, canlı tutulmasına kaynak olmuşlardır. •Bu
cemiyetler kendiliklerinden oluşmuşlardır. Hükümet ya da her hangi bir organın katkısı
yoktur.• Birbirlerinden kopuk ve bağımsız hareket etmişlerdir. Milli Cemiyetler; Sivas
Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı ile birleştirilmiştir.
Cemiyetlerin hemen hemen hepsinin kuruluşunda dayandıkları nokta Wilson İlkeleri’dir.

You might also like