Professional Documents
Culture Documents
Vergi̇ Son Prati̇k
Vergi̇ Son Prati̇k
2023
1
dayanmayan fatura düzenledikleri ve bu faturaların davacının yasal defterlerine
kaydedildiğinde ihtilaf bulunmadığı, Vergi Usul Kanununun 359'uncu maddesinin ( b )
fıkrasının l'inci bendinde, vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve
ibraz mecburiyeti bulunan belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen gerçek bir
muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenleyenler veya kullananlar için
cezai yaptırım öngörüldüğü, davanın katma değer vergisine ilişkin kısmının reddi yolundaki
hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz istemi reddedildiğinden, yukarıda unvanı yer alan
firmaların düzenlediği faturaların gerçek bir muameleye dayanmayan faturalar olduğunda
ihtilaf kalmadığı, bu mükellefler tarafından düzenlenen faturaları kayıtlarına dahil eden
davacının 359'uncu madde kapsamındaki fiiliyle vergi ziyaına sebep olduğu, vergi ziyaına
359'uncu maddedeki fiillerle sebebiyet verilmesi halinde vergi ziyaı cezasının üç kat
kesilmesini öngören 213 sayılı Yasanın 344'üncü maddesi uyarınca, sahte belge kullandığında
ihtilaf bulunmayan davacı adına, bu nedenle salınan katma değer vergisinin üç katı tutarında
kesilen vergi ziyaı cezası yönünden davanın reddinde hukuka aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle temyiz istemini reddetmiştir.
Davacı tarafından, olayın niteliği ve oluş biçimine göre bir kat vergi ziyaı cezası
kesilmesinin hakkaniyet gereği olduğu, öte yandan Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca vergi
ziyaı cezası kesilmemesi gerektiğinin göz ardı edildiği, sahte faturanın kasıtlı olarak
kullanılmadığı ileri sürülerek kararın düzeltilmesi istenmiştir.
Savunmanın Özeti: Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hâkimi Selda GÜRSOYTRAK GÜLSEVEN'in Düşüncesi : Kararın
düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 54'üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi
gerekeceği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Buket ORAL'ın Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri
sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54'üncü maddesinde yazılı
nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler
incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde, Danıştay
dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri
kararlar hakkında, bu maddede yazılı sebeplerle kararın düzeltilmesinin istenebileceği kurala
bağlandığından ve dilekçede ileri sürülen sebepler bunlardan hiçbirine uymadığından,
SONUÇ : Karar düzeltme isteminin reddine, 12.02.2010 gününde oyçokluğu ile karar
verildi.
KARŞI OY :
X- Düzeltilmesi istenilen Kurul kararının "X" işaretli Karşı Oy yazısında belirtilen
hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca istemin kabulüyle Kurul kararı kaldırılarak ısrar
kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
KARŞI OY :
XX- Düzeltilmesi istenilen Kurul kararının "XX" işaretli Karşı Oy yazısında belirtilen
hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca istemin kabulüyle Kurul kararı kaldırılarak ısrar
kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum”.
2
ESAS UNSURU
SEBEP KONU
Maddi Sebep Hukuki Sebep
VERGİ ZİYAI CEZASI
Gerçeği yansıtmayan VERGİ ZİYAI SUÇU (3 kat oranında artırılmış)
faturaların defter VUK m.341
kayıtlarına geçirildiğinin (VUK m.359/b-1’de yer alan
tespit edilmesi üzerine fiille işlenmiş)
resen tahliyat ve sahte
belge kullanıldığı için de
üç kat vergi ziyaı cezası
kesilmiştir.
3
serbest meslek kazanç defteri tutulmasına gerek olmadığından bahisle kaldıran vergi
mahkemesi kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 67. maddesinin Beşinci fıkrasında, serbest meslek
erbabının, mesleki kazançlarını Vergi Usul kanunu hükümlerine göre tuttukları serbest meslek
kazanç defteri`ne istinaden tespit edebilecekleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 210.
maddesinde de, serbest meslek erbabının bir ( kazanç defteri ) tutacağı, serbest meslek kazanç
defterinin gider tarafına yapılan giderlerin nevi ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise,
ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığının yazılacağı hükme bağlanmış olup, aynı
Kanunun 220. maddesinin 1. fıkrasında ise, serbest meslek kazanç defterlerinin tasdiki
mecburi defterlerden olduğu belirtilmiştir.
Diğer bir taraftan Vergi Usul Kanununun 30. maddesinin 2. fıkrasının 3. bendinde, bu
kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsinin veya bir kısmının tutulmamış veya
tasdik ettirilmemiş olması veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir
sebeple ibraz edilmemesi halleri resen takdir sebebi olarak sayılmıştır.
Herne kadar Vergi Mahkemesi; işletme defteri ile serbest meslek kazanç defteri
arasında büyük bir farkın bulunmadığı, mükellefin tarh yılında serbest meslek kazancını
işletme defterine kaydederek beyan etmiş olduğu, bunun dışında serbest meslek kazancını
yazmadığına dair idarece bir tesbitin yapılmadığı gerekçesiyle usulsüzlük cezasını terkin
etmiş ise de; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 351. maddesinde usulsüzlük vergi
kanunlarının şekle ve usule ilişkin hükümlerine riayet edilmemesi şeklinde tanımlanmış
olduğundan, serbest meslek faaliyeti için ayrıca defter tutma mecburiyeti bulunan davacının
serbest meslek kazancını işletme defterine hasılat olarak yazması onun vergi kanunlarının
şekle ve usule aykırı davranışını ortadan kaldırmıyacağı cihetle mükellef adına serbest meslek
kazanç defteri tutmaması nedeniyle kesilen usulsüzlük cezasını terkin eden mahkeme
kararında kanuna uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile ( x ) Vergi Mahkemesinin 17.7.1987
gün ve E : 1987/219, K: 1987/309 sayılı kararının bozulmasına; 2577 sayılı İdari Yargılama
usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca davanın reddine, 492 sayılı
Harçlar Kanununun 13. maddesinin ( J ) bendi gereğince işlemlerinin yarı harcından müstesna
bulunması sebebiyle Vergi Dairesi Müdürlüğünden peşin alınmayan 3.000.- ( Üçbin ) lira
temyiz başvurma harcı ile hüküm altına alınan ceza tutarının binde dördü oranında ve 7.500.-
( Yedibin beşyüz ) liradan az olmamak üzere hesaplanacak nisbi karar harcının davacıdan
alınmasına, 5.800.- ( Beşbin sekizyüz ) lira temyiz yargılama giderlerinin mükelleften
alınarak vergi dairesi müdürlüğüne verilmesine 19.12.1989 gününde oybirliği ile karar verildi.
D.D”.
ESAS UNSURU
SEBEP KONU
Maddi Sebep Hukuki Sebep VUK m.352 Usulsüzlük cezası
4
TİPİKLİK VE NEDENSELLİK BAĞI KURULMUŞTUR
5
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü: Temyiz edilen
Bursa Vergi Mahkemesinin 8.10.1998 tarih ve 1998/881 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden
hiçbirisinin bulunmadığı anlaşıldığından,
SONUÇ : Temyiz isteminin reddine, anılan mahkeme kararının onanmasına 3.2.2000
tarihinde oybirliği ile karar verildi”.
ESAS UNSURU
SEBEP KONU
Maddi Sebep Hukuki Sebep VUK m.352
VUK m.353
Fişleri tutmaması Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezası
usulsüzlük
Silik olması yani
okunmaması özel
usulsüzlüktür.
İstemin Özeti: Davacı adına, 2011 yılı yasal defter ve belgelerinin boş olduğunun tespit
edilmesi nedeniyle hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca, katma değer
vergisi indirimleri kabul edilmeyerek anılan yılın Mayıs ilâ Aralık dönemleri için re'sen
salınan katma değer vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezası davaya konu yapılmıştır.
İstanbul 11. Vergi Mahkemesi 4.12.2014 gün ve E:2014/1757, 2014/2724 sayılı kararıyla;
2011 yılına ait yasal defter ve belgelerin boş olduğunun tespit edilmesi üzerine söz konusu
durumun tutanağa bağlandığı, davacı tarafından kayıtların bilgisayar ortamında tutulduğu
ileri sürülmüş ise de bununla ilgili bilgi ve belgeler dosyaya sunulmadığı gibi sunulmuş
olmasının da defter tutma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, defter ve belgeleri yasal
kayıt düzenine uygun şekilde tutmayan davacı, indirim hakkından yararlanmak için
gereken yasal koşullardan birini yerine getirmediğinden, katma değer vergisi indirimlerinin
reddi suretiyle yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı
reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay 9. Dairesi, 9.7.2015 gün ve E:2015/579,
K:2015/8458 sayılı kararıyla; katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için,
indirim konusu yapılacak verginin fatura veya benzeri belgeler üzerinde ayrıca
gösterilmesi ve söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmiş olması gerektiği, 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda re'sen araştırma ilkesi benimsendiği, aynı
Kanunun 31'inci maddesinin atıfta bulunduğu Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266'ncı
maddesinde, hakimin özel bilgi ve uzmanlık isteyen bir konuda bilirkişi incelemesi
6
yaptırmaya yetkili olduğunun kurala bağlandığı, davacı tarafından, dava ve temyiz
dilekçelerinde, bilgisayarda tutulan yasal defterlerin çıktısı ile alış belgelerinin ibraz
edilebileceği belirtildiğinden, Vergi Mahkemesince bu kayıt ve belgeler istenerek, vergi
dairesinin de haberdar edilmek suretiyle söz konusu belgelerin gerçekten alış yaptığı
emtiaya ait faturalar olup olmadığının araştırılması ve gerçek alış faturaları gözönüne
alınarak ödenecek verginin tespiti için gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak
ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmek üzere kararı bozmuş, davalı idarenin karar
düzeltme istemini reddetmiştir.
İstanbul 11. Vergi Mahkemesi, 24.5.2017 gün ve E:2017/625, K:2017/1231 sayılı
kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; Danıştay Vergi
Dava Daireleri Kurulunun 29.3.2017 gün ve E:2017/96, K:2017/179 sayılı kararının da bu
yönde olduğu gerekçesiyle ısrar etmiştir.
Davacı tarafından; mali müşavir nezdinde düzenlenen ve kendisini doğrudan ilgilendiren
tutanağın hukuken geçerli olmadığı, defter ve belgelerinin ancak kendisinden
istenebileceği, mali müşavirin işlemlerini incelemek üzere giden inceleme elemanının
inceleme yetkisinin, sadece mali müşavirin işlemleri ile sınırlı olduğu, muhasebeci
nezdinde bulunan (140) mükellefe ait defterlere el koyma yetkisi bulunmadığı ileri
sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakiminin Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca tebligat işlemleri
tamamlandığından, yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca karar verilmesine
gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacı adına, 2011 yılı yasal defter ve belgelerinin boş olduğunun tespit edilmesi
nedeniyle hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca, katma değer vergisi
indirimleri kabul edilmeyerek anılan yılın Mayıs ilâ Aralık dönemleri için re'sen salınan bir
kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davanın reddi yolunda verilen
ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Vergi idaresinin, mükelleflerin vergi kanunlarına uyup uymadıklarını denetleme araçları ve
denetleme işlevini yerine getirirken tabi olacağı kurallar, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
"Yoklama ve Vergi İncelemesi" başlıklı yedinci kısmında; Yoklama, Vergi İncelemeleri,
Arama ve Bilgi Toplama başlıklarını içeren dört bölümde, 127 ilâ 152/A maddeleri
arasında düzenlenmiştir,
Vergi Usul Kanununda, 2365 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, ekonomik delil sistemi
kabul edilerek vergi incelemesinin kapsamı genişletilmiş; 134'üncü maddedeki
düzenlemeyle, vergi incelemesinin tanımı; ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu
araştırmak, tespit etmek ve sağlamak şeklinde, amacına işaret edilerek yapılmıştır.
Bu düzenlemeye paralel olarak 3'üncü madde ile iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan
veya normal ve olağan olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu
iddia eden tarafa yüklenilmiş, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin
muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu düzenlemesiyle, vergi incelemelerinin ve
7
buna bağlı olarak da inceleme elemanlarının vergi matrahının tespitine yönelik yetkilerinin
sınırı belirlenmiş, inceleme elemanının inceleme yetkisini ne şekilde kullanacağı hususu da
belirli esaslara bağlanmıştır.
213 sayılı Kanunun "incelemede uyulacak esaslar" başlıklı 140'ına maddesinde, 6009 sayılı
Kanunla 2011 yılında yapılan düzenlemelerle, keyfi uygulamaların önüne geçilmesi
amacına yönelik olarak, vergi incelemesine ilişkin kurallar, daha net ve açık olarak
belirlenmiş, aynı amaçla hazırlanan Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmelik, 21.10.2011 tarih ve 29868 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Bu düzenlemelerle inceleme elemanlarının, inceleme dönemini veya incelenen vergi
türünü re'sen genişletme veya mevcut inceleme kapsamında başka mükellefleri
inceleme yetkisi sona erdirilmiş; incelemeyi genişletme talebinde bulunması halinde,
görevlendirme yapma yetkisi, denetim biriminin takdirine bırakılmıştır.
Vergi Usul Kanununda yer alan düzenlemelere göre vergi incelemesinin, incelemeye tabi
olan mükellef veya vergi sorumlusunun iş yerinde yapılması genel kural olup iş yerinin
müsait olmaması, ölüm ve işi terk gibi zorunlu hallerin varlığı ile mükellef veya
sorumluların, incelemenin dairede yapılmasını isteme halleri, bu genel kuralın
istisnalarıdır. İncelemenin dairede yapılmasını gerektiren durumda ise ibraz zorunluluğuna
aykırı davranıştan söz edilebilmesi için defter ve belgelerin usulüne uygun tebliğ edilen
yazıyla istenmesi, ayrıca ibraz için yükümlülere belli bir süre verilmesi gerekmektedir.
Vergi inceleme elemanlarının, gerekli gördükleri hallerde aramalı vergi incelemesi yapma
yetkisi de bulunmaktadır. Kanunun sistematiğinden, başlı başına bir vergi denetim aracı
olmayıp vergi incelemesinin bir türü olduğu anlaşılan "arama" ve buna bağlı olarak da "el
koyma" tedbirleri; 213 sayılı Kanunun 142 ilâ 147'nci maddelerinde düzenlenmiştir.
İhbar ve yapılan incelemelerden hareketle bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet
eden emarelerin bulunması halinde bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer
şahıslar nezdinde ve üzerinde arama yapılabileceğini düzenleyen 142'nci maddede;
bu aramanın, gerekçeleri belirtilmek suretiyle sulh yargıcından izin talep edilmesi ve
sulh yargıcının da istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermiş olması şartıyla
yapılabileceği öngörülmüştür. Aramadan sonra, el konulması gereken bilgi ve belgelerle
ilgili uyulması gereken kurallar, Kanunun 143'üncü maddelerinde düzenlenmiş olup
birbirinin devamı olan her iki maddenin değerlendirilmesinden, doğrudan el koyma
imkanının bulunmadığı, öncesinde bir arama kararının bulunması gerektiği
sonucuna ulaşılmaktadır. Anayasanın 38'inci maddesinde de ifade edildiği üzere, Kanuna
aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Dosyanın incelenmesinden, ... adlı şahsın serbest muhasebeci ve mali müşavirlik
faaliyetiyle ilgili yapılan inceleme sırasında, muhasebe bürosunda muhafaza edilmekte
olup aralarında davacının da bulunduğu (140) mükellefin yasal defterlerinin boş
olduğu, kayıtların işlenmediği tespit edilerek, bu defterlere el konulduğu; bu durumun
adı geçen şahıs ile inceleme elemanı tarafından imzalanan 12.10.2013 tarihli tutanağa
bağlandığı ve bu tespite istinaden incelemeye alınan davacı adına, yasal defterlerinin boş
olması sebebiyle katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek uyuşmazlık dönemleri
için cezalı tarhiyat yapıldığı anlaşılmıştır.
Defter ve belgeleri usulüne uygun şekilde yazıyla ve yasada öngörülen süre verilerek
kendisinden istenmeyen davacının defterlerine, muhasebecisi hakkında başlatılan bir
inceleme sırasında ve muhasebecisinin iş yerinde, sulh yargıcından alınmış bir arama
8
kararı bulunmaksızın hukuk dışı yollarla el konulmuş ve davacının imzasını taşıyan
bir tutanak da düzenlenmemiş olması karşısında; vergi incelemesine ilişkin yasanın
emredici kurallarına aykırı olarak gerçekleştirilen yöntemler kullanılarak elde edilen
veriler doğrultusunda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatın
hukuka uygun olduğundan söz edilemeyeceğinden, davanın reddi yolunda verilen
ısrar kararının bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 11. Vergi Mahkemesinin
24.5.2017 gün ve E:2017/625, K:2017/1231 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden
verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına
gerek bulunmadığına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay
nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13.12.2017 gününde oyçokluğuyla
karar verildi,
KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe
karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından,
istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz
ESAS UNSURU
SEBEP KONU
Maddi Sebep Hukuki Sebep VERGİ ZİYAI CEZASI
9
10