Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 10

CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.

2009

CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009


T.C. Yargıtay Başkanlığı - Ceza Genel Kurulu
Esas No.: 2008/203
Karar No.: 2009/3
Karar tarihi: 27.01.2009
Belgeyi Lexpera’da Görüntüle

Sanık M... Ş...’nin konut eklentisinde yağmaya teşebbüs suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 148/1 ve 35/2.
maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında aynı Yasanın 63. maddenin
uygulanmasına, mükerrir olması nedeniyle hakkında Yasanın 58/6-7. bentlerinin uygulanmasına, aynı
Yasanın 53/1. fıkrasının a, b, d ve e bentlerindeki haklardan cezasının infazı tamamlanıncaya kadar
yoksun bırakılmasına, c bendindeki haktan ise şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına, şartla
tahliye edilen sanık hakkında, bu kararının geri alınması konusunda Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesine
ihbarda bulunulmasına ilişkin Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2006 gün ve 386-446
sayılı hüküm, O yer C.Savcısı tarafından sanık aleyhine ve Sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle,
dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 13.12.2007 gün ve 10997-14365 sayı ile;

“Yağma suçunun işlendiği apartman merdivenlerinin eklenti niteliğinde olup konuta dahil olduğu
gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile 5237 sayılı Yasanın 149/1-d maddesi yerine, aynı
Yasanın 148/1. maddesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması;”

” isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel Mahkemece 14.03.2008 gün ve 67-81 sayı ile;

Devamlı veya geçici olarak kişilerin yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerlere
konut, mesken veya benzeri yapıların kullanış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar ve
yerlere ise eklenti (müştemilat) denilmektedir. Apartman sahanlığı, merdivenler ve daire giriş kapısı
önü konutun eklentisi kapsamında olup, olay müştekinin kaldığı apartmanın boşluğundaki merdivende,
konutun eklentisinde gerçekleşmiştir.

5237 sayılı TCY'nın 149/1-d maddesinde sadece konut tabiri kullanılmış, konutun eklentisinden
bahsedilmemiştir. Yasa, eklentiler hakkında uygulama yapılacak hallerde açıkça ve ayrıca eklentiden
bahsetmiştir. TCY’nın 116. maddesindeki "konut veya eklentilerine" ibaresi buna örnektir. Konutun
eklentisi sayılan apartman merdivenlerinde işlenen yağma suçunda 5237 sayılı TCY'nın 148/1. maddesi
ile uygulama yapılmalıdır.

5237 sayılı TCY'nın 2. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol
açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı belirtilmektedir.

Sayfa 1/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

Mahkemeler Yasa'da yer alan metinle bağlıdırlar. Yasal metinde yer almayan bir unsurun, geniş yorum
yapıldığından bahisle uygulamaya dahil edilmesi mümkün değildir, gerekçeleriyle ilk hükümde
direnilmiştir.

Bu hükmün de, O yer C.Savcısı ve Sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay
C.Başsavcılığının “

“bozma”

” istekli 11.07.2008 gün ve 142861 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza
Genel Kurulunca incelenmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA


CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın apartmanın 3. katının merdiven boşluğunda gerçekleştirdiği yağma eyleminde, suçun sübutu
konusunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmayıp, Yargıtay Ceza Genel
Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, apartmanın 3. katının merdiven¬

¬lerinde gerçekleştirilen yağma suçunun, konutta yağma suçunu yaptırıma bağlayan 5237 sayılı TCY’nın
149/1-d bendi kapsamında mı, yoksa basit yağma suçunu yaptırıma bağlayan 148. maddesi kapsamında
mı değerlendirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Yağma suçları 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda Özel Hükümler Kitabında, Kişilere Karşı Suçlara ilişkin
ikinci kısmın malvarlığına karşı suçlar başlıklı onuncu bölümünde 148 ila 150. maddelerinde
düzenlenmiştir.

Yasanın 148. maddenin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3.
fıkrasında ise cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddede ise kişinin
hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı yaptırıma
bağlanmıştır.

Yağmanın temel şekli, 5237 sayılı Yasanın 148. maddesinin 1. fıkrasında tanımlamıştır.

5237 sayılı Yasanın 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel
dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara
uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı
koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı
gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Sayfa 2/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malı, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir
veya tehdit kullanmak suretiyle almaktır. Bu itibarla “

“zor yoluyla hırsızlık”

” bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek, şeklinde de tanımlanmıştır.

765 sayılı TCY’nda “

“gasp”

” olarak tanımlanan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir.
Yani cebri hırsızlıktır. Şu hale göre yağma; bir kimsenin menkul malını cebir, tehdit kullanarak almaktır.
Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara malik olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle
yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Failin malı almak için mağdura karşı cebir veya tehdit kullanması yağma suçunu hırsızlıktan ayırır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suçtur.
Bu itibarla, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki
değerler olan, kişi özgürlüğü, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.
Yağma suçu birden çok suçun bir araya gelmesiyle oluşmuş olsa da, onlardan ayrı ve bağımsız bir
suçtur. Bu nedenle hırsızlık suçu için öngörülen suçu etkileyen nedenler yağma suçunda uygulama alanı
bulmayacağı gibi, iki farklı suç olmaları nedeniyle yağma ve hırsızlık suçları arasında zincirleme suç
ilişkisinden de bahsedilemez.

Yağma suçunun nitelikli halleri ise, 5237 sayılı TCY’nın 149/1. fıkrasında 8 bent halinde düzenlenerek
faili hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Aynı fıkra içinde yer alan nitelikli hallerin bir kaçının somut olayda gerçekleşmesi halinde de fail
hakkında 149. madde bir kez uygulanacağından, bu durum 5237 sayılı TCY’nın 61. maddesi uyarınca
temel cezanın tayini aşamasında, cezanın asgari haddin üzerinde tayini suretiyle değerlendirilmelidir.

5237 sayılı Yasanın 149/1-d bendinde, yağma suçunun yol kesmek ya da konut veya işyerinde işlenmesi
nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu hallerin nitelikli hal sayılmasının nedeni, kişilerin aynı zamanda
seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, konut veya işyeri dokunulmazlığının ihlal edilmiş olmasıdır.

Anılan düzenlemenin kısmi karşılığı 765 sayılı Yasanın 497. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesindeki yol
kesmek suretiyle yağma suçunun işlenmesidir. Yağma suçunun konut veya işyerinde işlenmesinin
karşılığı 765 sayılı Yasada bulunmamaktadır. Yasa koyucu, konut veya işyerine girilerek yağma suçunun
işlenmesi halinde, yeni bir bileşik suç yaratmıştır. Bu durumun nitelikli hal sayılmasının nedeni, özel
kullanıma tahsis edilen yerlerin huzur ve güvenliğinin ihlal edilmesidir.

Sayfa 3/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

Bu nitelikli halin gerçekleşebilmesi için, yağma suçunun mağdurun bulunduğu konut veya işyerinde
işlenmesi, yani yağma suçunun araç hareketlerinden olan cebir veya tehdidin veya malın alınması
unsurundan birinin konut veya işyerinde gerçekleştirilmiş olması yeterlidir.

Yağma suçunun konut veya işyerinde işlenmesi nitelikli hal sayıldığından, bileşik suç hükümleri uyarınca
faile ayrıca “

“konut veya işyeri dokunulmazlığının ihlali”

” suçundan dolayı ceza verilmesi mümkün değildir.

Suçun işlendiği konut veya işyeri mağdura ait olabileceği gibi, sanığa veya üçüncü bir kişiye de ait
olabilir. Bentte mağdurun konut veya işyerinde bahsedilmediğinden, suçun konut veya işyeri niteliğine
sahip bir yerde işlenmesi bu nitelikli halin uygulanması için yeterlidir.

Madde metninde, sadece konut veya işyerinde bahsedilip, bunların eklentilerine yer verilmemiş olması
nedeniyle, eklentilerde işlenen yağma suçları bu nitelikli hal kapsamında değerlendirilebilecek mi, bu
sorunun çözümünde sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için, konut ve eklenti kavramlarının açıklanması ve
yasa koyucunun bu kavramlara yer verdiği suç tiplerinin incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Yargıtay CGK’nun 11.03.1991 gün 25-67 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; "konut, devamlı veya
geçici olarak kişilerin yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerleri,

Eklenti ise, konut veya benzeri yapıların kullanış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar
veya yerleri, diğer bir anlatımla girilmesi konutta oturma hakkına sahip kimselerin huzur ve güvenliğini
bozabilecek ek yapılar veya yerleri ifade eder.

Gerek yargısal kararlarda, gerekse öğretide bu tanımlarda bir birliktelik mevcut olup, yine konut ve
eklenti kavramlarının birbirinden tamamen farklı oldukları yönünde de görüş birliği mevcuttur.

Yasa koyucu da bu farklılığa işaretle; 5237 sayılı TCY'nın birçok maddelerinde "bina", "konut", "bina ve
eklentileri","konut ve eklentileri" kavramlarına yer vermiştir.

Örneğin;

Eğitim ve öğretimin engellemesi suçunu düzenleyen 112. maddenin 1. fıkrasının (b) bendi ile nitelikli
hırsızlık suçunu düzenleyen 142. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinde "bina ve eklenti" konut
dokunulmazlığının ihlali suçunu düzenleyen 116. maddesinde ise "konut ve eklenti" kavramlarına yer
vermiş, aynı şekilde 153 ve 154. maddelerde de eklenti, 149, 167, 232 ve 245. maddelerde ise yalnızca “

“konut”

” ibaresini kullanmıştır.

Sayfa 4/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

Görüldüğü gibi, Yasa Koyucu, 5237 sayılı TCY'nın farklı maddelerinde, suçla korunan hukuki değeri
dikkate almak suretiyle anılan kavramların bazen birisine, bazen de ikisine birlikte yer vermiş, eklentide
işlenen suçları da yaptırıma bağlamayı düşündüğü ahvalde kanunilik ilkesinin gereği olarak açıkça
eklenti ibaresine de yer vermiştir.

Nitelikli yağma suçunu yaptırıma bağlayan, 5237 sayılı TCY'nın 149. maddesinin 1.fıkrasının (d)
bendinde "Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde" ibaresine yer verilip ayrıca "eklentiden"
bahsedilmemesi nedeniyle, suçta ve cezada kanunilik ilkesini düzenleyen 5237 sayılı TCY’nın 2.
maddesinin 3. fıkrasındaki; “

“Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren
hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”

” hükmü uyarınca, konut eklentisi sayılan, apartman merdiveninde gerçekleştirilen yağma suçunun,
5237 sayılı Yasanın 149/1-d bendi kapsamında kabulü olanaklı değildir. Konut ve eklentisinin farklı
kavramlar olduğu göz ardı edilerek, eklentide gerçekleştirilen yağma suçlarının da, nitelikli yağma
olarak kabulü, Yasa Koyucunun amacını aşan ve kıyasa yol açacak bir yorum olacaktır.

Nitekim öğretide de; eklenti kavramına, nitelikli yağma suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCY'nın 149.
maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yer verilmemiş olmasının eksiklik olduğu, ancak, konut ve
işyerinin eklentilerine girilerek yağma suçunun işlenmesi halinin, yasada nitelikli hal olarak
öngörülmemesi nedeniyle, yasallık ilkesinin sonucu olarak fiilin eklenti içinde işlenmiş olması
durumunda, bu ağırlatıcı sebebin uygulanamayacağı belirtilmek suretiyle bu düşünce doğrulanmıştır.
(Doç.Dr. Veli Özer Özbek, Yeni TCK'nun Anlamı, Cilt 2., sh. 353; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı
İşlenen Suçlar, Cilt l., sh.1056-1057.; Tezcan, /Erdem/Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 5. Bası,
sh.527.)

Büyük şehirlerde yağma suçlarının genellikle, apartman içlerinde merdiven boşluklarında işlendiğinden
hareketle, yasa koyucunun vermediği bir yetkinin kullanılması yasallık ilkesine açık aykırılık
oluşturacaktır. Kaldı ki; eklentilerde gerçekleştirilen yağma suçlarının, basit yağma ve konut
dokunulmazlığını bozma suçlarını oluşturduğunun kabulü ile iki ayrı suçtan hüküm kurmak olanaklı
olduğu gibi, 5237 sayılı Yasanın 61. maddesi uyarınca suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen
zarar ve tehlikenin ağırlığı gözetilerek, suçun işlendiği yer dikkate alınmak suretiyle asgari hadden
uzaklaşılarak temel cezanın belirlenmesi suretiyle de daha adil bir çözüme ulaşılması her zaman
mümkündür.

Bu itibarla apartman merdivenlerinde gerçekleştirilen yağma suçunu 5237 sayılı Yasanın 148/1. madde
kapsamında değerlendiren yerel mahkeme kararı suç niteliğinin belirlenmesi yönünden isabetlidir.
Ancak, sanığın kendi altsoyu üzerinde 5237 sayılı Yasanın 53/1. fıkrasının (c) bendindeki haktan şartla
tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, (c) bendindeki haktan şartla
tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi hukuka aykırı ise de yeniden yargılama
gerektirmeyen bu aykırılığın 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün

Sayfa 5/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

bulunduğundan, sair yönleri isabetli bulunan direnme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar
verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Şerafettin İste;

“TCK. 148/1 de basit yağma suçu tanımlanmıştır. Nitelikli yağma-başlıklı TCK. 149/1-d maddesinde ise “

“ Yağma suçunun …

…konutta…

….işlenmesi hali düzenlenmiştir.

Acaba Apartmanın 3. kat merdiveni-konut- mudur?

-Konut Dokunulmazlığının ihlali- Başlıklı TCK. nun 116/1 maddesinde “

“ Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten
sonra buradan çıkmayan –

– kişi…

…” denilmektedir.

TCK. 116 da “

“konut ve eklentileri”

” denilmesi ve TCK. 149/1-d maddesinde ise sadece “

“konut”

” kelimesi bulunup “

“eklenti”

” kelimesi bulunmadığına göre, örneğin bu suç mağdurenin ikametgah olarak kullandığı çadırında veya
deniz kenarında yapılmış, sadece yaz mevsiminde ikametgah olarak kullanılan tahtadan yapılı barakada
yada sabitlenmiş karavan da işlense idi, 149/1-d maddesinde (çadır, baraka, karavan vesair) gibi
kelimeler bulunmadığından, gerçekte “

“konut”

” olarak kullanılan bu yerler “

Sayfa 6/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

“konut”

” olarak sayılmayacak mı idi.

116. maddede “

“eklenti”

” kelimesi bulunduğundan, bu madde uygulamasında nasıl ki bu tip yerleri konut kabul ediyorsak,
149/1-d maddesinin uygulanmasında da “

“konut”

” olarak saymak, kıyas yapmak anlamına gelmez.

Bu yerleri de “

“konut”

” saymak, -kıyas- değil, GENİŞLETİCİ YORUM dur.

5237 sayılı TCK. nun 2/3 maddesine göre “

“kıyas ve kıyasa yol olacak, geniş yorum”

” yasaklanmıştır.

Kıyasa yol açmayan genişletici yorum yapılabilir.

Genişletici yorum, yasada kullanılan sözcüklerin yasa koyucunun amacından daha dar olması halinde
başvurulacak bir yorum şeklidir. Yasada konut denirken sadece içinde oturulan evler kastedilmeyip iş
yerleri, diğer binalar, çadır, karavan v.s. kastedilmiştir.

Kıyasta benzetme ile yasal boşluk doldurulmaktadır. Genişletici Yorumda ise var olan bir hükümden
yola çıkılarak yasa koyucunun iradesi saptanmaktadır.

Aksi taktirde (yaylada veya deniz kenarında bulunan ve ev gibi kullanılan, iki veya üç bölmeli olan çadıra
dahi girilmesi suç teşkil etmeyecektir. Çünkü TCK. 116. maddesinde konut ve eklenti ile iş yeri ve
eklentisinden bahsedilmiş, çadırdan söz edilmemiştir. Çadırın konut olarak kabulü genişletici yorumdur
ve TCK. 2. maddesi gereğince bu mümkün değildir. Çünkü sanık aleyhinedir. O halde çadır, karavan
v.b.gibi yerlere girmek suç değildir) sonucuna ulaşılır.

Bu durum ise kabul edilemez bir sonuçtur. Bu itibarla TCK. 2/3. maddede yer alan “

Sayfa 7/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

“kıyasa yol açacak geniş yorum”

” yasağı sadece, yasa koyucunun gerçek iradesinin benzetme yapılarak bulunması şeklinde
anlaşılmalıdır. (Bkz. 5237 sayılı Yasa kapsamında Ceza Hukuku Genel Hükümleri Sedat BAKICI- Ankara
2008-sf 20)

Yine, 149/1-d maddesindeki suç yağma suçunun nitelikli hali olmasa idi, TCK. 116 daki konut
dokunulmazlığını bozma suçundan nasıl ki cezalandırılacaksa, bu olayda da 149/1-d maddesinin
unsurları oluşmuştur. Çoğunluğun kabulüne göre, sanığa ayrıca 116. maddesinden de ceza verilebilir.

Açıkladığım nedenlerle olayda TCK. 149/1-d maddesinin değil de 148/1. maddesinin uygulanması
gerekir şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmadığı”

” görüşüyle,

Kurul Üyelerinden Sevim Çetin ve Rıza Şahin ise;

“Mal varlığına karşı işlenen suçlar 5237 sayılı TCK.nun 2.kısmı 10. bölümünde düzenlenmiştir.

Bir başkasının, kendisinin veya yakının hayatına, vücut ve cinsel dokunulmazlığına bir saldırı
gerçekleştirileceğinden mal varlığı itibariyle zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir
kullanarak bir teslime veya malının alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişinin eylemi bir yağma
suçunu oluşturur.

Yağma suçu cebir, tehdit ile malın alınması veya teslime zorlanmasıdır. İcrai hareketlerle işlenebilir bir
suç olup, birleşik suçtur.

5237 TCK.nun 148. maddesinde yağma suçunun temel şekli,

5237 TCK.nun 149. maddesinde ise yağmanın nitelikli halleri ve ağırlaştırıcı sebeplerine yer verilmiştir.

Yağmanın konut veya işyerinde işlenmesi ilk kez 5237 sayılı TCK.nun 149/1-d maddesinde nitelikli hal
olarak gösterilmiştir.

Medeni Kanun 19. maddesinde (ikametgah) yerleşim yerinin bir tanımı yapılmasına karşın; 5237 sayılı
TCK.nun da (konutun) yasal bir tarifine yer verilmemiştir.

5237 sayılı TCK.nun 116. maddesinin 1. fıkrasına “

“bir kimsenin konutuna, konutunun eklentisine rızasına aykırı olarak giren veya rızası ile girdikten sonra
çıkmayan kişinin mağdurun şikayeti üzerine…

…. hapis cezası ile cezalandırılır”

Sayfa 8/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

” yasa normu ile konut dokunulmazlığını bozma suçunu düzenlenmiştir.

Ceza kanunda konut dokunulmazlığının bozulması suçu ile korunmak istenen, bir kimsenin maddi ve
manevi menfaatlerini topladığı yerleşmek amacıyla oturduğu maddi bir alan veya başka bir deyişle
mülkiyet hakkı, oturulan yer üzerindeki kullanma (tasarruf) hakkını değil kişinin özgürlüğü ve rahatıdır.
Yani korunmak istenen bireyin özgürlüğü ve rahatıdır.

Konut ise kişilerin bireysel veya toplu olarak yasal bir şekilde devamlı veya geçici olarak eğleştiği,
yaşamsal faaliyetlerini kısmen veya tamamen özgürce yerine getirip, kişisel hürriyet ve güvenini
korumak için kontrol ve denetim hakkını kullanabildiği, kullanımına açıkça tahsis edildiği anlaşılan yer
olarak açıklayabiliriz.

Bireyin özel yaşamını sürdürdüğü alanlar kentleşme ile değişime girmiş, günümüz sosyal olgusunda da
çeşitlilik kazanmıştır.

Bunlardan en çarpıcısı apartman tipi yapılaşmalardır. Apartman (Ali Püsküllüoğlu Arkada Türkçe
Sözlüğünde) genellikle konut olarak yapılan, birkaç katlı ve her katında bir ya da birkaç daire bulunan
yapı diye tarif edilmektedir.

Yani Apartman aynı çatı altında çok katlı ve muhtelif bağımsız bölüm ve her bir bağımsız bölüme
ulaşmayı sağlayan merdiven, merdiven sahanlığı, asansör gibi alanları da içeren yapılardır. Bağımsız
bölüm gibi merdivenler, merdiven sahanlıkları, asansörler ve iç sahanlıklar herkesin özgürce gelip
geçebildiği ne sokak, ne cadde, nede standart dışı umuma açık bir yoldur.

Özel mülkiyete konu olup malik veya tasarruf hakkı sahibi kişiler veya onların onayladığı kişilerce
korunup, kullanabilmektedir. Rıza dışında anılan yerlere girmek hukuken olanaksızdır.

Görüldüğü üzere aynı çatı altında tüm bağımsız bölümler arasında ve tüm bağımsız bölümlerin dış yapı
ile irtibatını sağlayan (merdivenler, sahanlıklar, asansörler) bağımsız bölüme doğrudan bağlı, kullanımı
bakımından bağımsız bölümün hizmetine ayrılan onun tamamlayıcı olmaz ise olmaz parçalarıdır. Birey
kişisel hürriyetini ve mal varlığını korumayı, anılan yerleri de bir şekilde kontrol altında tutarak sağlar.
Ancak koruyup, kollamasına karşın dış desteği en az alabileceği bu anların tamamı konut kavramı içinde
ele alınıp değerlendirilmelidir. O halde yağma suçunda konut kelimesinin kapsam ve alanı, ikametgah,
bağımsız bölüm kelimelerinin kapsam ve alanından daha geniştir.

Yasa koyucu (konut) kelimesini kullanırken gerçek iradesi de bu yöndedir. Konut kelimesi yanında
özellikle (eklenti) kelimesine yer vermemiştir. Çünkü konut eklentisine aynı çatı altındaki binanın
bahçesinin de girebileceğini düşünüp, suçun işlendiği yerin alanını bu denli genişlemesini de
istemediğinden salt konut kelimesine yer verip, mağdurun hak ve yetkileri kapsamında kontrollü
koruduğu ve korunduğu çerçevede belirlenmesini istemiştir. Hal böyle olunca; somut olaydaki
koşullarda da suç yerinin konut kapsamında ele alınacağını ve uygulamada da böyle yorumlanacağı
inancını taşımıştır.

Sayfa 9/10
CGK., E. 2008/203 K. 2009/3 T. 27.1.2009

Bu bağlamda; Dairemiz yasa koyucunun iradesini doğru değerlendirmiştir.

Tüm eleştiriler ve sayın çoğunluğun düşüncesi “

“5237 sayılı T.C.K’nın 149/1-d maddesinde (konut) denilmiş ayrıca eklenti kelimesine yer verilmemiştir.
Oysaki somut olaydaki gibi olan yerler Ceza Genel Kurulunun tüm kararlarında eklenti olarak
açıklanmıştır, o halde TCK.149/1-d maddesinin uygulanması olanağı yoktur.”

” Gerekçesine dayanmaktadırlar.

Oysaki aynı çatı altında yer alan tüm bağımsız bölümler ve bağımsız bölümler arası ve dış yapı ile
bağlantı sağlayan (merdiven, asansör, sahanlıklar,) Mağdurun konut kavramı içerisindedir.”

” gerekçeleriyle;

Direnme hükmünün bozulması yönünde karşı oy kullanmışlardır.

Açıklanan nedenlerle;

1- Suç niteliğinin belirlenmesi ve sair uygulamalar yönünden isabetli olan Yerel Mahkeme direnme
hükmüne, “

“sanığın kendi altsoyu üzerinde 5237 sayılı Yasanın 53/1. fıkrasının (c) bendindeki haktan şartla tahliye
tarihine kadar yoksun bırakılmasına”

” ibaresinin eklenmesi suretiyle ONANMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme


aykırı olarak, 27.01.2009 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

Sayfa 10/10

You might also like