Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 22

CEM ÜNLÜ İLTER

Felsefe grubu öğretmeni


FELSEFE NEDİR? - FELSEFENİN ÖZELLİKLERİ TYT www.cemunluilter.weebly.com
AYT FELSEFE

FELSEFE NEDİR? İnsan bu güç sayesinde medeniyetler kurmuş, bilimsel bu-


luşlar ve icatlar yapmış, evreni tanıma ve anlama çabası içe-
Felsefe, Yunanca Philia (sevgi) - sophia (bilgelik) kelimele- risine girmiştir. Evreni anlama ve yorumlama çabası ancak
rinden oluşan Philosophia “bilgelik sevgisi” anlamına gelmekte- felsefeyle olanaklıdır. Bu yönüyle felsefi inceleme, fikirler
dir. Philosophia, durup dinlenmeden doğru bilgiye ulaşma eyle- dünyasına bir çağrıdır.
midir. Philosophia kelimesinin ortaya çıktığı zaman diliminde iki
düşünür tipi vardır, Felsefenin Tanımları
Bunlar: Felsefe, filozofa bağlı bir söylem (öznel bir düşünce) olduğu
Philosophos: Bilgeliği arayan, hakikati elde etmeye çalışanlar. için filozofça felsefenin günümüze kadar birçok tanımı yapıl-
mıştır.
Sophos: Bilgeliğe ve hakikate sahip olduklarına inananlar.
Felsefe tanımlarından bazıları şunlardır:
Bilgiyi seven, bilgeliğe ulaşmaya çalışan ve bu amaç doğrultu-
sunda felsefe yapan kişiye filozof denir. Bütün bunlardan an- • Felsefe; insan, evren ve değerleri anlamak amacıyla var
laşılacağı gibi philosophia, insanın hakikate ulaşması için çaba olanların temel ilkelerini ve ilk nedenlerini araştıran, düzen-
göstermesi gerektiğini ifade eder. li, sistemli, birleştirici, eleştirici nitelikli bir bilgi ve düşü-
nüş biçimidir.
Felsefe, bilgiyi ve bilgeliği sevme ve bu alanda çaba gös-
terme anlamındadır. Bilgelik, sınırlı varlık alanının bilgisi değil, • Felsefe; insanın kendisi, yaşamı, içinde yaşadığı toplum ve
bütün varlık alanlarını içine alan her şeyin tümel bilgisini ifade evren üzerinde düşünme etkinlikleri sonucunda ortaya çık-
eder. Felsefe sözcüğünden bilgeliği inceleme, bilgelikten de, mış bir disiplindir.
bütün var olanların tam bilgisi anlaşılır. Felsefede bilgeliğe • Felsefe; bilginin temelinde bulunan birtakım doğrulara ulaş-
ulaşmak için ilk nedenleri, ilkeleri aramakla işe başlamak ge- ma çabasıdır. Felsefe, doğruya ulaşmayı amaçlarken, eldeki-
rekir. leri sürekli ayıklar, eleştirel bir süzgeçten geçirir.
Bu nedenle felsefe diğer bütün bilimlerle ilişki halindedir. • Felsefe; kişinin kendisini ve çevresini anlama, açıklama ve
Felsefede bu tümel bilgiye, hakikat (doğruluk) denir. Dolayı- yorumlama çabasıdır. En geniş anlamıyla felsefe; insanı, ev-
sıyla felsefe hakikati arama çabasının ürünüdür. reni, değerleri anlamak için sürdürülen bir araştırma çaba-
sı, birleştirici ve bütünleştirici bir açıklama gayretidir.
Felsefe Nasıl Doğmuştur?

• Merak ve Öğrenme Arzusu FELSEFENİN ÖZELLİKLERİ


• Mitoloji ve Dinsel Açıklamaların insanlara Yeterli Gelmeyişi • Felsefede bilgi değil, bilginin aranması amaçtır.
• Toplumsal Refah Ortamının Yüksek Olması • Felsefi etkinlik sürekli devam eden bir süreçtir.
• Özgür Düşünce Ortamının Varlığı • Felsefe eleştirel bir bilgi türüdür.
• Felsefe varlığı bir bütün olarak ele alır.
Felsefe Niçin Gereklidir?
• Felsefe akıl ilkelerine dayanır.
Bir insan etkinliği olarak felsefe, insan için bir ihtiyaçtır. • Felsefe çağın koşullarından etkilenir.
Soru sormadan, merak etmeden, düşünmeden yaşayamayan in-
• Felsefe öncelikle bir meydan okuma, karşı çıkmadır.
san, felsefeye her zaman ihtiyaç duyacaktır.
Felsefe, insana her şeyden önce disiplinli düşünmeyi öğre-
Felsefe Ne İşe Yarar? (Felsefenin İşlevi)
tir. Çevresinde olan bitenlere eleştirel gözle bakabilmeyi öğ-
retir. Bunun yanında, neyin, nasıl, niçin değerlendirilebileceği • Felsefe bilimlere yol gösterir, bilimlerin gelişmesini sağlar.
konusunda sistemli çalışma ve araştırma yapma yollarını da • Anlama ve gerçeği görme ihtiyacını giderir.
gösterebilir. • İnancın biçimlenmesinde etkili olmuştur.
Felsefe insana düşünmeyi öğreten bir sanattır. İnsanı insan • Felsefe insanı “insan olma bilincine” ulaştırır.
yapan ve onu diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği dü-
• Eleştirel bir bakış açısı kazandırarak olayların anlaşılmasını
şünebilmesidir. İnsanın diğer varlıklara göre değerini artıran
kolaylaştırır.
düşünebilmesi ve düşündüğünü diğer insanlara çeşitli şekiller-
de aktarabilmesidir. • Toplumsal yaşamı etkiler.

Düşünme özelliği insana, diğer varlıklardan farklı olarak sü- • Felsefe ruh güzelliği sağlar.
rekli kendini yenileme, geliştirme ve diğer varlıklardan üstün • Bilgi toplumunun oluşmasını amaçlamış, bilginin üretilmesin-
olma gücünü sağlamıştır. de katkıda bulunmuştur.

1
CEM ÜNLÜ İLTER
Felsefe grubu öğretmeni
TYT BİLGİ FELSEFESİ www.cemunluilter.weebly.com
FELSEFE AYT

Felsefi Problem (Felsefenin Soruları) Bunun yanı sıra insanın egemen olma, hükmetme isteği de
onu yeni bilgiler aramaya yöneltmiştir. İnsan, çevresindeki
• Felsefi sorulara kesin cevap vermek imkansızdır. nesneleri, yaşanan olayları, duyu verilerini, hayal gücünü ve dü-
• Felsefenin sorularını filozof sorar. şünme yeteneğini kullanarak anlamaya çalışır.

• Felsefi soruların cevabı düşünceye dayanır. Bu kavramaya “bilme” denir. İnsan bilinç sahibi bir varlık
olarak kendisinin dışında bulunan nesneleri kavradığı gibi, ken-
• Felsefe soruları her şeyin özünü belirlemeye yöneliktir.
di bilincini ve iç dünyasını da algılar.
• Felsefenin soruları zaman içinde değişikliğe uğrayabilir.
Bilgi
Bilgi edinme olayı yalnızca insana özgüdür. İnsan zihinsel
Filozof Kimdir?
faaliyetleri sonucunda soyutlamalar yaparak belirli kavramlara
• Filozoflar bilgeliğe ulaşmak isteyen kimselerdir. ulaşır. Kavramlar arasında bağlantılar kurarak, çeşitli yargı-
• Filozoflar, sorgulayıcı ve şüpheci bir yapıya sahiptir. lar ve çıkarımlar elde eder. İşte bu süreç içinde ortaya çıkan
ürünlere “bilgi” denir.
• Filozofların görüşleri zamanla değişebilir.
Özne (suje) ile nesne (obje) arasındaki ilişkilerden, doğru-
• Filozoflar birbirinin görüşünden etkilenir.
dan duyu verileri ve yaşam deneyimleri aracılığı ile çıkarılan
• Filozoflar yaşadıkları çağda anlaşılamamıştır. sonuçlar bilgiyi meydana getirir.
• Felsefe görüşler filozofların varlığına bağlıdır. Özne (bilen, suje)
• Filozoflar öznel çözümlemeler üretir. Bilgiye yönelen, anlayan, kavrayan ve yorumlayan insan bi-
• Filozoflar farklı alanlardaki temel bilgilere sahip olmak zo- lincidir.
rundadır. Nesne (bilinen, obje)
• Filozoflar yaşadıkları çağdan etkilenebilirler Bilgiye konu olan, kavranan, insan dışında yer alan her şeydir.
• Filozofun kişisel birikimleri ve yaşantıları düşünce sistem-
Bilgi aktı
lerini etkiler.
Sujenin objeye yönelmesini, insan zihninde bilginin oluşma-
sını sağlayan obje ile suje arasındaki ilişkiyi kuran bağlara “bil-
gi aktı” adı verilir.
BİLGİ FELSEFESİ
Bilgi Çeşitleri
Bilgi Felsefesinin Konusu Dış dünyada, değişik varlık ve olayların zihninde değerlen-
dirilmesi ve algılanması sonucu çok farklı bilgi türleri ortaya
"Bilgi nedir?" sorusunu temele alan bilgi felsefesine episte-
çıkmaktadır.
moloji denir. Bilgi felsefesinin diğer bir adı da epistemolojidir.
Bilgi felsefesi, bilgiyi kendine konu edinen mantık ve psikoloji- Varlık çok boyutlu, çok yönlüdür. Bilgi de varlığa ilişkindir.
den farklıdır. Bilgi felsefesi insan bilgisinin niteliğini inceler- Bilgi, ait olduğu alan, elde edilişi, özne-nesne ilişkisi ve bilgi
ken mantık ise doğru düşünme ilkelerini araştırır. aktı açısından çeşitli türlere ayrılır. Bilgi türleri dayandıkları
kaynaklara, kullandıkları yöntemlere, çizdikleri amaçlara göre
Mantık önermelerin doğruluğunu değil, önermeler arası
adlandırılır.
ilişkileri inceler. Bilgi felsefesi bilgiyi felsefe kavramıyla ele
alarak insan zihninin bilgiyi elde etme yollarıyla ilgilenir. Bilgi Buna göre bilgi türleri şunlardır:
felsefesi zihnin bilgi yapısını araştırır. 1. Gündelik Bilgi
2. Dini Bilgi
3. Teknik Bilgi
Bilgi Ve Bilgi Çeşitleri
4. Sanat Bilgisi
İnsan, doğası gereği merak eden ve araştıran bir canlı türü-
5. Bilimsel Bilgi
dür. Daha ilk çağlardan beri bu özelliğiyle, diğer canlılar içinde
kendisine farklı bir hayat kurmuştur. İnsandaki öğrenme iste- 6. Felsefi Bilgi
ği her geçen gün bir kat daha artmıştır. Gündelik Bilgi (Empirik Bilgi)
Çünkü, çevresindeki doğal güçlere, karşı elde ettiği başarı Günlük yaşamın sınırları içinde gelişen, duyum ve algıya da-
onu yüreklendirmiş ve isteklerini artırmıştır. İşte, merak et- yanan, deneyimsel bilgidir. Bu bilginin kaynağında hepimizin
tikçe gelişen, geliştikçe istekleri çoğalan insan, hep daha iyi ve aşağı yukarı aynı biyolojik, fizyolojik yapıya ve benzeri toplum-
daha rahat yaşama yollarını araştırmıştır. sal şartlara sahip olmamız yatar.

2
BİLGİ FELSEFESİ TYT
AYT FELSEFE

Hepimiz yağmurun ıslattığını, güneşin ısıttığını, yemenin açlı- Sanatta, özne (suje) ile nesne arasındaki bağ notalarla
ğı gidereceğini ve sonbaharın arkasından kışın geleceğini biliriz. (seslerle) yapılıyorsa müzik, renklerle yapılıyorsa resim, bi-
çimle yapılıyorsa heykel gibi sanat türleri doğar.
Gündelik Bilginin Özellikleri
• Özneldir (kişiseldir). Sanatsal Bilginin Özellikleri
• Amaçsız, sistemsiz ve yöntemsiz elde edilir. • Duygulara yöneliktir.
• İnsan yaşamını kolaylaştırmaya yardımcı olur. • Ürünleri somuttur.
• Yanıltıcı bilgileri içerebilir. • Öznel (kişisel) bir bilgidir.
• Denemeye dayanan bir genelleme olup, nedensonuç bağıntı- • Ölçüt, doğruluk veya yanlışlık değil güzellik veya çirkinliktir.
sını gerçekçi olarak vermeyebilir.
• Akla dayanmaz, duyguya, coşkuya, sezgiye ve hayal gücüne
• Günlük algılarımızla temellendirilmiştir. dayanır.
Dini Bilgi • Biriciktir, tekrarlanamaz, başkalarıyla karşılaştırılamaz.
Dini bilgi, özne ile nesne arasındaki ilişkinin inanç, vahiy, • Estetik haz verir.
kutsal kitap ve din çerçevesinde kurulduğu bilgi çeşididir. Bu
bilgi, Tanrı ile inanan insan arasında bir inanç bağı olması bakı- Bilimsel Bilgi
mından özneldir (subjektif).
Bilimsel bilgi, sınırlı bir konusu ve belli bir yöntemi olan;
Dini Bilginin Özellikleri sistemli ve genel-geçer sonuçlara ulaşmak isteyen bir bilgidir.
• Varlığı inanç yoluyla açıklar. Yani olayları veya durumları sebepsonuç ilişkisi içinde, deney
ve gözleme dayandırarak aklın ilkeleri içerisinde inceleyen, ge-
• Öznel bir bilgi türüdür.
nel-geçerliliği bulunan bilgilere bilimsel bilgi denir.
• İbadet ve inanç kurallarını içerir.
• Mutlak inancı gerektirir. Bilimsel Bilginin Özellikleri
• İnsanın iç yaşantısını ve toplumsal yaşamı düzenleyen ku- • Bilimsel Bilgi Nesnel (objektif)dir.
ralları belirler. • Bilimsel Bilgi Genelleştirilmiştir.
• Dogmatik bir bilgidir. • Bilimsel Bilgiler Kesindir.
Teknik Bilgi • Bilimsel Bilgilerde Öngörü (Öndeyi) Vardır.
İnsanın, temel gereksinimlerini karşılamak ve yaşamını ko- • Bilimsel Bilgiler Evrenseldir.
laylaştırmak için bilgisini kullanma amacıyla araç-gereç ile ilgili • Bilimsel Bilgi Akla ve Mantığa Dayanır.
bilgilere denir. Teknik bilginin amacı insana yaşamında rahatlık
• Bilimsel Bilgi Deney ve Gözlem Yoluyla Elde Edilen Tekrar-
ve kolaylık sağlamaktır.
lanabilir Bir Bilgidir.
Teknik bilgi, gündelik ve bilimsel bilginin pratiğe dönüştü-
• Bilimsel Bilgi Birikimli Olarak İlerler.
rülmesiyle oluşur. Bu nedenle teknik bilginin kaynağı gündelik
ve bilimsel bilgilere dayanır.
Felsefi Bilgi
Teknik Bilginin Özellikleri
Felsefi bilgi aklın, insan, evren ve değerler alanındaki mera-
• İnsanın pratik yaşamını kolaylaştırır. kının sonucunda ortaya çıkmıştır. Felsefe bilgisi evreni ve var
• İnsanın doğaya egemen olma isteği sonucunda ortaya çık- olan her şeyi bütün olarak kavramak, bilmek isteyen ve tümel
mıştır. bir açıklama tutkusundan kaynaklanan bir bilgi türüdür.
• Doğanın insan yararına kullanılmasını sağlar. • Felsefi Bilgi Özneldir (Sübjektiftir).
• İnsana fayda sağlamak amacıyla araç-gereç yapımına daya- • Felsefi Bilgi Birleştirici ve Bütünleştiricidir.
lıdır. • Felsefi Bilgi Eleştiricidir.
Sanat Bilgisi • Felsefi Silgi Tarihinden Soyutlanamaz.
Sanat; güzeli arama, bulma veya onu yaratma anlamına gelen • Felsefi Bilgi Akla Dayanır ve Kendi İçinde Tutarlıdır.
bir etkinliktir. Sanat bilgisinde, sujeyi objeye yönelten “güzel-
• Felsefi Bilgi
lik” kaygısıdır.
• Esnektir ve Daima Kendisini Yeniler.
Sanat bilgisi, sanatçının nesnel dünyayı estetik duygu oluş-
• Felsefi Bilginin Sonuçları Varsayımlıdır.
turacak biçimde kendinden bir şeyler katarak yeniden oluş-
turmasıyla oluşur. Sanat bilgisinde özne; sanatçının kendisidir. • Felsefi Bilgi Yığılımlıdır (Kümülatiftir)

3
TYT BİLGİNİN DOĞRULUK ÖLÇÜTLERİ - BİLGİ KAVRAMININ TEMEL

AYT SORUNLARI - DOĞRU BİLGİNİN İMKANSIZLIĞINI SAVUNANLAR


FELSEFE

BİLGİNİN DOĞRULUK ÖLÇÜTLERİ • Duyuların ve algıların, bilgilerin kazanılmasındaki rolü nedir?


• Bilginin Değeriyle İlgili Sorular
• Doğru bilgi nedir?
Uygunluk
• Doğru bilginin ölçütü nedir?
Doğruluk, düşünce ile nesne arasında ki tam uygunluktur.
• Akla dayanan bilgi doğru mudur?
Bilginin konusu olan nesnesine uygunluğudur. “Yağmur Yağıyor”
• Deneyim sonucu elde edilen bilgi doğru mudur? Fayda sağla-
önermesi, yağmur yağıyorsa doğru, yağmıyorsa yanlıştır.
yan bilgi doğru mudur?
• Sezgilerle elde edilen bilgi doğru mudur?
Tutarlılık
• Doğru bilgiye ulaşmak mümkün müdür?
Doğruluk, bir bilginin veya önermenin daha önce kabul edil-
Bilginin değeriyle ilgili problemler bizi “bilginin imkanı”
miş doğru bilgi ve önermelerle çelişmemesidir. Zihindeki bir
problemine götürür. Doğru bilginin imkanı konusunda iki farklı
bilginin zihinde ki başka bir bilgi ile çelişmemesidir.
yaklaşım vardır.
Örneğin a = b, b = c ise a = c dir.

DOĞRU BİLGİNİN İMKANSIZLIĞINI SAVUNANLAR


Tümel Uzlaşım

Bir bilginin veya önermenin doğruluğu hakkında herkesin


Septisizm (Kuşkuculuk)
veya çoğunluğun aynı düşüncede birleşmesidir. Örneğin karşı-
mızda duran bir nesnenin leopar olduğunu düşünüyor ve başka- Düşünce tarihine baktığımızda bazı düşünürler doğru bilgi-
ları da aynı düşüncede ise bu önerme doğrudur. ye ulaşılabileceğine kuşkuyla yaklaşmışlardır. Bu düşünürlere
kuşkucu (septik), oluşturdukları sisteme de kuşkuculuk (sep-
Apaçıklık tisizm) denir.
Bir bilgi veya önermenin hem açık ve seçik hem de kuşku Şüpheciler; kesin ve doğru bilginin mümkün olmadığına, her
duyulmayan bir açıklıkta olması durumudur. Bu tür bilgiler sez- zaman bilgiye şüpheyle yaklaşılması gerektiğine, aklın zıtlık ve
gisel bir kavrama ve çıkarımla elde edilir. çelişki içinde olacağına inanırlar.
Açık Bilgi: Bir bilgi veya düşüncenin bir bütünlük içinde tu-
Bundan dolayı kesin hükümler vermekten kaçınılması gerek-
tarsızlık içermeden kavranmasıdır. Örnek, diş ağrısının hisse-
tiği düşüncesindedirler. Şüpheciliği ilk olarak savunan düşü-
dilip bilinmesi açık bilgidir.
nürler sofistler olmasına rağmen, görüşleri tam anlamıyla sis-
Seçik Bilgi: Bir bilgi veya önermenin bir başka bilgi veya
tematik değildir. Bilgi problemini sistematik olarak inceleyen
önerme ile karıştırılmamasıdır. Örneğin, hangi dişin ağrıdığının
bilinmesi seçik bilgidir. filozoflar, Roma dönemindeki septik filozoflardır. Şüphecilik
(septisizm) İlkçağ şüpheciliği ve 17. yy’da Descartes’da görü-

Yarar len “metodik şüphe” olarak analiz edilebilir.

Bir bilgi veya önerme yararlı, uygulanabilir, doyurucu sonuç-


lar veriyorsa doğrudur. Alınan ilaç diş ağrısını gideriyorsa, o Sofistler
ilaç ile ilgili bilgi doğrudur. Sofist düşünürlerden Protagoras, “insan her şeyin ölçütü-
dür” diyerek, göreceliği, yani doğruluğun algılayan insana göre
değişebileceğini savunmuştur. Diğer bir sofist Gorgias (M.Ö.
BİLGİ KAVRAMININ TEMEL SORUNLARI
433-375) aşırı bir görecelilik sergileyerek hiççiliğe varmıştır.
Bilgi kuramının temel sorularını iki grupta toplamak müm- Gorgias “hiçbir şey var olamaz; eğer var olsaydı, bilinemezdi;
kündür. Bunlar; bilginin kaynağı ve bilginin değeri ile ilgili so- bilinse bile başkalarına anlatılamazdı.” görüşünü savunur.
rulardır.

Doğru Bilginin İmkanlılığı


Bilginin Kaynağı İle İlgili Sorular
Varlık hakkında doğru bilgiye ulaşmanın mümkün olduğunu
• Bilginin elde edilmesinde zihnin payı mı daha önemlidir, yok- kabul eden filozoflar, bilginin kaynağının ne olduğu, nasıl elde
sa zihnin dışarıdan aldıklarının mı? edildiği konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Genel
• Zihin veya akıl kendi başına bilgi elde etme yeteneğine sa- olarak dogmatik adını alan yaklaşıma göre varlık hakkında ke-
hip midir? sin ve değişmez bilgiye ulaşılır.

4
CEM ÜNLÜ İLTER
Felsefe grubu öğretmeni
VARLIK FELSEFESİNİN KONUSU TYT www.cemunluilter.weebly.com
AYT FELSEFE

Akılcılık (Rasyonalizm) Kritisizm (Eleştiricilik)

Akılcı görüşün örneklerini Eskiçağ’da Sokrates ve Platon, Bilginin kaynağının hem deneyde hem de akılda gören bilgi
Yeniçağ’da Descartes, Spinoza, ve Hegel’de görmekteyiz. Akıl- görüşüdür. Bunlardan yalnızca birinin olması, bilginin oluşması
cı düşünürler, insan zihninin doğuştan boş olmadığını ileri sü- için yeterli değildir. Bilgi deneyle başlar. Fakat deneyle bit-
rerler. İnsanlar doğduklarında bazı bilgilerle donatılmışlardır, mez.Bilgi hem dış dünyanın hem de zihnin ortak ürünüdür.
zamanla bu bilgileri hatırlarlar. İnsan bilgisinin değişmez bir gerçeğe ulaşıp ulaşamayacağı
Akılcı bilgi kuramına göre, analitik önermeler, matematik konusunda yapılan tartışmalarda “Tenkitçi düşünüş” ve onun
bilgileri, akıl ilkeleri, evrene ve Tanrı’ya ait bilgiler doğuştan temsilcisi 1. Kant önemli yer tutar. Alman filozofu Kant, hem
aklımızda hazır olarak vardır. Akılcılar, tümdengelim metodu- rasyonalizm hem de empirizm bilgi anlayışını eleştirir. Kant,
nu kullanarak, diğer bilgilerin de tümel önermelerden çıkarıl- önce bilgiyi incelediği ve kritiğini yaptığı felsefeye kritisizm
dığını savunurlar. adını verir.
Kant’a göre bilgimiz deney ile başlar, fakat deneyden doğ-
maz. Bilginin meydana gelmesi için insan zihnine de ihtiyaç var-
Deneycilik (Empirizm)
dır. Bu bağlamda insan bilgisi, dogmatiklerin iddia ettiği gibi
Bilginin kaynağını deneyim olarak kabul eden düşünce siste- mutlak olmadığı gibi, şüphecilerin iddia ettiği gibi doğruluktan
mine empirizm denir. Empirizm, rasyonalizmin aksine, bilgilerin da yoksun değildir. Kısaca Kant’a göre bilgi hem deneyin hem
kaynağı olarak aklı değil, deneyimlerimizi kabul eder. Empirik de aklın ortak ürünüdür.
filozoflara göre, doğuştan hiçbir bilgi yoktur. Empirizmin ilk
temsilcileri İlkçağ Yunan düşünürleri olup, bunlar daha çok
duyu organlarımızın bildirdikleri duyumları esas almıştır. Pragmatizm (Faydacılık)
Duyularımızın bildirdiklerini gerçek bilgi olarak kabul eden
Bilgilerimizin sınırlarını, bilginin işlevi ve sonuçları belirler.
empirizmin ilk şekline sensualizm (duyumculuk) denir. Bunun ilk
Doğru bilgi işe yaradığı ölçüde aranan ve istenen bir etkin-
örneklerini İlkçağ Yunan düşünürlerinden Demokritos ve Epi-
liktir. Bilgi, bilen ve bilinen ayrımı üzerine açıklanmamalıdır.
küros vermiştir. Empirizmi İlkçağ’da Demokritos ve Epiküros
Çünkü bilen, nesneden ve dünyadan ayrı bir durum değildir.
savunmuşlardır. Yeniçağ’da en önemli temsilcileri ise J. Locke
ve D. Hume’dur. Dünyanın bir parçası olarak doğal bir etkinliktir. Bilgilerimiz
ne kadar çok problemi açıklamaya yarıyorsa o kadar doğrudur. O
halde bilgilerimizin sınırları, açıkladığı ve işe yaradığı orandadır.
Sezgicilik (Entüisyonizm) Pragmatizme göre, bir yargının doğruluğu verdiği yarar ile
Rasyonalizme tepki olarak doğmuş bir yaklaşımdır. Sezgici- ölçülür. Pragmatistlere göre, birşey yararlı olduğu ölçüde ve
lere göre, insan aklı sınırlıdır. Çünkü insan aklı zaman ve mekan sürece doğrudur. Aksi halde doğruluk değeri taşımaz.
içinde deneye dayanarak bilgi elde eder. Böyle bir kaynak ise
bize hakikatin bilgisini veremez. Hakikatin bilgisine ancak sez-
gi ile ulaşabiliriz.
VARLIK FELSEFESİNİN KONUSU

Duyumculuk (Sensualizm) Varlık felsefesi, varlığın ne olduğunu, anlamını, doğasını, ya-


pısını, ilkelerini ve türlerini inceleyen felsefe disiplinidir. Var-
Sensualizme göre, fikirlerimizin ve her çeşit bilgilerimizin
lıkla ilgili her türlü konu ve soruyu araştırma alanına alır.
kaynağı duyulardır. Zihin ve düşünce hayatımızın tamamının
duyular ve onların değişmeleriyle açıklanabileceğini kabul eder. Varlık felsefesinin ele aldığı varlık, duyularla algılanan sı-
nırlı ve göreli nesnel dünyaya ait değildir. Aksine bunların da
kendisine bağlı olduğu genel, nesnel dünyaya ait varlıktır.
Pozitivizm (Olguculuk)

Pozitivizm, bilgilerin olgulara dayalı olmasını savunan felse-


fi düşüncedir. Pozitivizmi ilk kez sistemleştiren A. Comte’tur.
Varlık Felsefesinin Temel Kavramları
Comte’a göre, duyuların sağladığı gerçekleri bilmek, bunların
doğru bilgisine ulaşmakla mümkündür. 1. Varlık
Comte’un düşüncesi “metafizikle uğraşmanın zamanı geçmiş- Düşünce tarihi içinde, varlık hakkında çok şey söylenmiş ol-
tir. Bunun yerine pozitif bilimlerle uğraşılmalıdır” şeklindedir. masına rağmen, genel olarak varlık; var olan her şeydir.

5
TYT VARLIK FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ
FELSEFE AYT

Bu anlamda varlık, insan bilincinden bağımsız olabileceği Ancak ontoloji, sadece varlık problemini incelemesine rağ-
gibi, insan bilincine bağımlı olarak da var olabilir. Dolayısıyla men; metafizik, varlık probleminin yanında bilgi, bilim ve de-
varlığı insan bilincine bağımlı olan “düşünsel” ve insan bilincin- ğerler alanında ortaya çıkan, bilimsel verilerle çözülemeyen
den bağımsız olarak var olan, “gerçek varlık” olmak üzere ikiye problemlerle de uğraşır. Bu anlamda metafizik, ontolojiden
ayırırız. Varlığı, felsefe incelediği gibi bilim de incelemekte- daha kapsamlıdır.
dir. Bilim gerçek varlığı, felsefe ise var olan her şeyi inceler. Metafiziğin Varlıkla İlgili Genel Soruları Şunlardır; Meta-
fizik, varlıkla ilgili tümel açıklamalar yapabilmek için, varlık
Gerçek Anlamda Varlık
hakkında bilimler tarafından çözülemeyen birtakım sorulara
Uzay - zamanda yer kaplayan ve değişebilen varlıklardır. cevap arar.
Masa. ağaç, at... gibi İdeal Anlamda Varlık Kaf Dağı, Anka
Metafiziğin varlık hakkındaki temel soruları şunlardır:
kuşu, kanatlı at... gibi yalnızca düşüncede var olan varlıklardır.
• Varlık nedir?

Bilime Göre Varlık • Varlık var mıdır? - Varlığın ana maddesi nedir?

Bilime göre varlık, dış-nesnel gerçeklikte var olan her türlü • Varlık değişken midir?
olgusal şeydir. Bilim, varlığa daha realist yaklaşmaktadır. Bilim • Varlık sonlu mudur?
bu görüşüyle varlığı dış dünyada nesnel olarak kabul eder. Bilim • Evrende bir düzen var mıdır?
için varlık, vardır. Varlığın yokluğu kesinlikle düşünülemez.
• Evrendeki bu düzenin anlamı nedir?
• Ölüm nedir?
Felsefeye Göre Varlık
Metafizik, bu tür sorulara cevap aramaktadır. İnsan, bu tür
Bilimin nesnel varlıktan hareket etmesine karşılık felsefe;
soruları merak ettiği sürece de metafizik, varlığını koruyacaktır.
varlık kavramında gizlenen problemleri açığa çıkarmaya çalışır.
Felsefe genel olarak, varlık veya var olmak bakımından varlığı
inceler.
VARLIK FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ
Felsefe, varlığı akıl yoluyla kavrar. Bu varlık somut bir varlık
olabileceği gibi idea veya ruh da olabilir. Sadece düşüncede ya Varlık felsefesi açısından varlığın var olup olmadığı proble-
da hayalde de olabilir. Çünkü felsefe, varlığı varlık olarak genel mi mantıksal olarak varlığın ne olduğu probleminden önce gelir.
biçimde inceler.
Buna göre varlık, şu iki temel problem çerçevesinde ele alınır:
Ž Varlığın var olup olmadığı problemi
2. Ontoloji
Ž Varlığın ne olduğu problemi
Yunanca “Onto” kelimesi, varlık demektir. “Loji” ise bilim,
Düşünürler varlığın ne olduğuna dair çeşitli görüşler öne
bilgi demektir. Ontoloji; var olanın, varlığın bilimi anlamına ge-
sürmüşlerdir. Varlığın Var Olup Olmadığı Problemi Varlık fel-
lir. Varlığın nedenlerini, temel ilkelerini ele alan felsefedir.
sefesinin bu sorularını cevaplamak için, önce; ‘’Varlık var mıdır;
yoksa varlık yok mudur?” sorularına düşünürler farklı iki cevap
vermişlerdir.
3. Metafizik (Fizikötesi)
Metafizik; tarih boyunca bilimin ele alamadığı konuları in-
celeyen, daha çok çözümlenmemiş konularla ilgilenen, tüm var- I. Nihilizm (Hiççilik)
lıkların ilk nedenlerini araştıran; varlık, bilgi, ahlak, sanat, din,
adalet gibi tüm konuları bütüncül ve akılcı bir yaklaşımla ele Nihilizm, hiç anlamına gelen Latince “nihil” kelimesinden tü-
alan felsefe dalıdır. remiştir. Nihilizm, varlığın var olmadığını, varsa da bilinemeye-
ceğini, bilinse de anlatılamayacağını iddia eder, Bundan dolayı
nihilizm, ontolojiyi (varlık) reddettiği gibi epistemolojiyi (bilgi)
Metafiziğin Konusu
de reddeder. Nihilizmin bu üç iddiasını İlkçağ düşünürlerinden
Aristoteles tarafından ‘’Varlığın İlk Nedenleri” olarak be-
Gorgias temsil eder.
lirlenmiştir.
Bir sofist olan Gorgias’ın;
İlkçağ’daki bu anlayış Ortaçağ’da da devam etmiş; metafi-
• Hiçbir şey var olamaz; yani varlık diye bir şey yoktur.
zik, önemli bir felsefi etkinlik olarak varlığını sürdürmüştür.
Sözcük olarak metafizik ve ontoloji farklı anlamlara gelmele- • Var olsa bile bilinemez
rine rağmen, ikisinin de ele aldıkları konular bakımından arala- • Bir şey var olsa ve bilinse bile, bir başkasına anlatılamaz
rında bir benzerlik vardır. Her ikisinin de konusu varlık prob- veya öğretilemez, sözleri ile her türlü varlığı ve onun bilgi-
lemidir. sini reddetmiştir.

6
VARLIK FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ TYT
AYT FELSEFE

Bir diğer nihilist filozof Nietzsche’dir. Ona göre; nihilizm, 2. Varlığı İdea (Düşünce) Olarak Kabul Edenler
bizim bütün yüksek değerlerimizin sona erdiğini düşünen man- Varlığı bir idea, ruh, düşünce, kavram veya zihinsel, manevi
tıktır. Bu kökten inkarcı tavrı ile Nietzsche kendini Avrupa’nın bir varlık olarak kabul eden düşünürler idealist düşünürlerdir.
ilk ve en yetkin nihilisti olarak tanımlar. Bu düşünürler aynı zamanda realisttirler; çünkü onlar insan
zihnine bağımlı da olsa bir varlık olduğunu kabul ederler. Bu
varlığın maddi değil; zihinsel, soyut ve kavramsal olduğunu ileri
Ahlak Felsefesinin Temel Sorunları sürerler.
Varlığın, gerçekten insan zihninden bağımsız olarak var oldu- Felsefe tarihinde varlığı düşünce olarak kabul eden filozof-
ğunu savunan görüşe denir. Genel olarak realizm; insan zihnin- lar Platon, Aristoteles, Farabi, Berkeley ve Hegel’dir. Platon,
den bağımsız, gerçek varlığın olduğunu savunan görüştür. “Varlı- duyular evreni ve idealar evreni olmak üzere iki tür evrenin
ğın var olup olmadığı” probleminin yanı sıra, varlığın nasıl olduğu varlığını kabul eder.
problemi de varlık felsefesinde önemli bir yer tutmaktadır. Ona göre, içinde yaşadığımız ve duyu organlarımızla kavra-
Öte yandan, varlığın var olduğunun kabul edilmesi duyuları- dığımız evren gerçek evren değildir. Gerçek evren, akılla kav-
mızla ya da aklımızla onun bilinebilme imkanını da beraberinde ranan idealar evrenidir. Duyular evreni, idealar evreninin bir
getirir. Realist düşünürler. ontolojik gerçekliğin var olduğunu kopyasıdır. Tanrı idealar evrenine bakarak içinde yaşadığımız
ve bunun bilinebileceğini savunurlar. duyular evrenini meydana getirmiştir.
Bizim dışımızda gerçek varlığın olduğunu kabul eden düşü- Platon’un idealarla ilgili düşüncesi şu şekildedir: “Anne kar-
nürler, varlığın ne olduğu konusunda da farklı düşünceler ileri nındaki çocuk dışarıya çıkmak istemez. Tıpkı mağara adamının
sürmüşlerdir. dışarıya çıkmak istememesi gibi. Oradan çıkınca gerçeği görür
ve mağara önünden geçenlerin gölge olduğunu anlar. Bu adam
Varlığın Ne Olduğu Problemi tekrar mağaraya dönse oradakilere gerçeği anlatamaz. An-
İnsan zihninden bağımsız “gerçek varlığın” var olduğu kabul lattığı şekilde olduğunu ısrar etse onu öldürürler. Tıpkı Sok-
edilince, bu varlığın ne türden olduğu sorusu ortaya çıkmak- rates’in öldürüldüğü gibi” Aristoteles’in varlık anlayışı hocası
tadır. Platon’dan farklıdır. Aristoteles’te idealar, varlıkta madde
ile birlikte bulunur, varlıktan ayrı bir şey değildir ve varlığın
Bu soruya verilen cevaplar beş grupta incelenebilir:
özünü oluşturur. Her varlık madde ve formdan oluşur. Madde,
1. Varlığı oluş olarak kabul eden görüşler formun güç halidir. Her şeyde madde başlangıçtır. Form ise
2. Varlığı idea olarak kabul eden görüşler onun yöneldiği amaçtır.
3. Varlığı madde olarak kabul eden görüşler
4. Varlığı hem idea hem de madde olarak kabul eden görüşler
3. Varlığı Madde Olarak Kabul Edenler
5. Varlığı fenomen olarak kabul eden görüşler
Varlık, insan zihninden bağımsız olarak vardır, fakat varlık
idea değil, madde türündedir. Varlığı madde türünde açıklayan
1. Varlığı Oluş Olarak Kabul Edenler tüm görüşlere “materyalist görüş” denir. Materyalizme göre
Varlığı bir oluş olarak kabul eden iki önemli düşünür vardır: varlık; insandan bağımsız dış gerçeklik olarak vardır. Materya-
Bunlar: Herakleitos ve A.Whitehead’dır. Herakleitos, varlığın lizmin İlkçağ’daki temsilcileri Demokritos’tur. Bu görüş; Hob-
ilk ana maddesini (arkhe) araştırmıştır. Ona göre, evrenin ilk bes, La Mettrle ve Marx’la günümüze kadar gelmiştir. Demok-
maddesi ateştir. Var olan her şey ondan gelir. Yine ona döner. ritos’a göre, bütün varlıklar, atomlardan meydana gelmiştir.
Evrende, karşıtlar içinde bir savaş vardır. Aynı zamanda Atomlar sonsuz sayıda, sonsuz küçüklükte ve bölünemez.
bütün karşıtların içinde eridiği bir birlik vardır. Hayat, sürekli Aynı türden atomlar bir araya gelerek varlıkları meydana
bir oluştan bir hareketten ibarettir. Bu oluşun bir başı olma- getirir. Ayrılmaları ile de varlıklar yok olur. Ancak atomlar
dığı gibi, bir sonu da yoktur. O, bu haliyle bir nehre benzer. ezeli ve ebedidir. Varlığı madde olarak kabul eden düşünür-
Aynı nehre iki kere girmek mümkün değildir. İçine girilen ikin- lerin Yeniçağ’daki temsilcilerinden biri Thomas Hobbes’tur.
ci nehir, birinci nehir olmaktan çıkar. Herakleitos, bu durumu Hobbes’a göre, var olan her şey madde, değişen her şey hare-
(Pantaa-Ree) “Her şey akar” diyerek özetlemektedir. kettir. Marx’a göre, evrenin yapısı maddeseldir.
Varlığın oluş olduğunu öne süren başka bir düşünür de Whi- Madde, insan zihninden bağımsız bir gerçeklik olarak var-
tehead’dır. Ona göre evren, mekanik, soyut bir varlık değil; dır. Evren maddi niteliklidir; olmuş bitmiş bir şey değil, diya-
sonsuz, sürekli bir oluş halinde dinamik bir varlıktır. Bu oluşu lektik biçimde ilerleyen bir süreçtir. Evrenin, hareket halinde
gerçekleştiren güç Tanrı’dır. Tanrı oluş süreci ile sonsuz süre- maddeden oluştuğunu, bu hareketin diyalektik bir süreç izledi-
de varlık yaratır ve bu yaratma sırasında sınırlamalar koyarak ğini kabul ettiği için Marx’ın sistemine, diyalektik materyalizm
ortaya çıkması gereken varlıkları belirler. denir.

7
TYT AHLAK FELSEFESİ
AYT AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI
FELSEFE

4. Varlığı Hem “Madde” Hem de “İdea” Olarak Kabul Ahlak felsefesi, tek tek ahlaktan veya genel ahlaktan farklı
Edenler olarak ahlakı, felsefi açıdan inceleyen ve açıklayan bir düşünce
İnsan zihninden bağımsız bir gerçekliğin var oluşunu kabul biçimidir. Ahlakın ne olduğunu, ahlaki davranışın nasıl oluştu-
eden realist filozoflar arasında bir de varlığı hem “madde” hem ğunu, insan davranışlarının dayandıkları temelleri, iyi ve kötü
de “düşünce” olarak tanımlayan filozoflar vardır. Bu filozoflar eylemlerin nedenlerini inceler.
dualist (ikici) olarak tanınırlar. En önemli temsilcisi Descar-
tes’tir.
AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI
Descartes’in varlık felsefesi cevher görüşüne dayanır. Ona
göre, sonsuz bir cevher (töz) olarak bütün gerçeği kendisin- Ahlak felsefesi, ahlaki eylemleri araştırırken bunu kendi-
de toplayan Tanrı, yaratılmamış bir varlıktır ve bu dünyanın ne özgü kavramlarla yapar. Ahlak felsefesini anlamanın en iyi
dışındadır. Yaratıcı bu cevher (Tanrı) den, içinde yaşadığımız yolu, onun temel kavramlarının ne olduğunu bilmektir.
dünyaya; yani doğanın kendisine geçtiğimizde, yalnızca iki cev-
herden söz edilebilir. 1. İyi ve Kötü
Bunlar yaratılmış cevherler olarak, ruh ve maddedir. Ruh İyi; insanın insan olma değerlerine ve yaşadığı topluma ya-
ile madde, sonlu olan cevherdir. Bu iki cevher kendi başlarına rarlı ve değerli olandır. Kötüyse iyinin karşıtıdır. Yani değerli
var olamazlar. Var olmak içın Tanrı’ya gerek duyarlar. Ruhun olmayandır. İyilik, tamlığı ve mükemmelliği içerirken, kötülük
özü ve niteliği düşünme, maddenin· ki ise yer kaplamadır. Ruh eksikliği ve noksanlığı içermektedir.
ve madde birbirinden özce ayrı olan, birbiriyle uzlaşmayan ve
birbirlerinden etkilenmeyen iki ayrı cevherdir. 2. Özgürlük
Hiçbir dış etki olmadan insanın kendi akıl ve iradesi ile yapa-
5. Varlığı “Fenomen” Olarak Kabul Edenler
cağı davranışı belirlemesidir. Ahlaki özgürlük ise, öznenin ken-
Bu anlayışa göre, insan zihninden tam anlamıyla bağımsız ol-
di koyduğu kurallara göre, kendi iradesiyle bu kurallara uyarak
mayan bir varlık alanı vardır ve insan bu varlık alanını bilebilir.
davranışta bulunmasıdır.
insanın, bilen öznenin, bilinci tarafından belirlenen bu varlığa
“fenomen” denilmektedir. En önemli temsilcisi Edmund Hus- 3. Sorumluluk
serl’dir.
İradenin özgür eylem kararından sonra doğacak sonuçları
Husserl’e göre fenomen, dolaysız kavranan “öz”, insanın bil-
kabul etmesidir. Bir davranıştan sorumlu olmak için öncelikle
me yeteneğinin temelinde bulunan “bilincin belirlediği varlıktır.
insanın akıl sahibi olması ve bu davranışı kendi özgür iradesiyle
Tek tek olgulardan, nesnelerden hareketle (bilincin yönelme-
yapması gerekir.
siyle) bu özlere ulaşılır. Varlıkları, duyu organlarımızla algıla-
dığımız özelliklerinden soyutlayarak düşündüğümüzde (zaman,
4. Vicdan
uzay, renk, ses, koku vb.) onların özlerini bilebiliriz. Bu özler,
İnsanın bir birey olarak eylemleri üzerinde yargıda bulun-
günlük deneyimlerimizin görünümleri, yani fenomenlerdir.
masını gerçekleştiren ve eylemlerindeki iyi ve kötü değerleri
Örneğin; çevremizde gördüğümüz gülleri duyularımızla kav-
anlamasını sağlayan gücüne vicdan denir. Vicdan, kişinin eylem-
rıyoruz. Gülü renginden, kokusundan, biçiminden bağımsız ola-
leri gerçekleştirme sırasında başvurduğu bir yargılama ve ka-
rak düşündüğümüzde geriye gül kavramı, ideası, yani özü kalır.
rar verme yetisi olduğuna göre, kişinin içindeki mahkemedir.
İşte bu öz Husserl’e göre, başka varlığa indirgenemeyen ger-
çeklik, yani fenomendir. 5. Erdem
Erdem, ahlak felsefesinin yücelttiği, övdüğü, arzuladığı ve
AHLAK FELSEFESİ ön plana çıkardığı değerdir. Örneğin; dürüstlük, doğruluk, ada-
let, hoşgörü birer erdemdir. Erdem sahibi bir birey bu davra-
Ahlak felsefesi Yunanca ethike, etos (töre, ahlak) kelime-
nışları bilerek ve inanarak yapar.
sinden türetilmiştir. Ahlak felsefesinin konusu, insanın kişisel
ya da toplumsal yaşamdaki eylemleri ve bu eylemlerin dayan-
dığı temel ilkelerdir. Ahlak felsefesi insanların toplumsal ve 6. Ahlaki Karar ve Davranış
kişisel yaşamdaki ahlaki davranışlarına ilişkin problemleri in- Bireyin kendi özgür iradesiyle, kendi istek ve arzuları doğ-
celer, insan davranışlarını değerlendirir. rultusunda bağlı olduğu ahlak kuralları çerçevesinde bilerek ve
Ahlak genel anlamıyla, insanların bir toplum içinde uyumlu isteyerek karar vermesi ve sonra da bu kararı eyleme dönüş-
yaşamaları için kendilerine göre belirledikleri ilkelerin tümü- türmesidir.
dür. Bu anlamıyla ahlak, felsefeden bağımsız olarak, her top- Bir davranışın ahlaki olabilmesi için, bilinçli ve özgür iradey-
lumda belli derecelerde var olan davranış kurallarıdır. le gerçekleşmiş olması gerekir.

8
EVRENSEL AHLAK YASASI VAR MIDIR? TYT
AYT FELSEFE

7. Ahlak Yasaları Faydacı Ahlak Felsefesi


Bireyin nasıl davranacağını belirleyen kurallar sistemidir.
Ahlaki değer, davranışın sonucunda ortaya çıkan fayda ve
Ahlak yasalarının kaynağı ne olursa olsun bireyi toplumun iste-
zarara göre belirlenir. Hayatta en değerli eylem, iyilik ve ya-
ği doğrultusunda yönlendirir. Bireyleri kontrol eden ve birey-
rar veren eylemlerdir. Kötülüğe veya zarara neden olan eylem-
lere bir amaç veren kurallardır.
ler ahlaki değildir. Faydacı ahlak felsefesine göre bir davranış
8. Mutluluk en yüksek sayıda insana en yüksek miktarda verdiği yararla
ahlaki davranış olma özelliği kazanır. Bu ilkeye fayda ilkesi de-
Ahlaki eylemlerin insana sağlayacağı ruh huzurudur. Mut-
nir. Her ne kadar en çok sayıdaki bireye en çok yararı verme
luluğu filozoflar çeşitli şekillerde algılamışlardır. Kinikler için
ilkesini temele alıyorsa da evrensel ahlak yasasını ve değerinin
mutluluk; dünya nimetlerinden uzak durarak yaşamaktır. On-
olmadığını ileri sürmesi bakımından göreceliği savunur. Temele
lara göre, haz veren her şey mutluluğun kaynağı olarak görül-
özneyi yani kişinin kendisini koyduğu için sübjektiftir.
müştür. Aristoteles’e göre, en yüksek iyi, mutluluktur. İnsanın
mutlu olabilmesi için orta yolu takip etmesi gerekir. Epiküros’a Bu görüşün temsilcileri, W.James ve J.Dewey’dir.
göre, mutluluk, acıdan kaçıştır.

Egoist “Bencilci” Ahlak Felsefesi


Ahlak Felsefesinin Temel Sorunları
Hazcı ahlak felsefesine benzemekle birlikte, kişinin benli-
• İnsan eylemlerinin bir amacı var mıdır?
ğini temele alarak yapılan davranışların ahlaki bir değere sahip
• Acaba toplumca benimsenen ve bireye yaptırılmak istenen olduklarını iddia ederler. Diğer bireylerin çıkarlarından öte
eylem biçimleri gerçekten “iyi” midir? yalnızca tek kişinin istek ve çıkarlarını değerli gören ilkeyi be-
• Bütün insanların benimseyeceği evrensel ahlak yasası var nimsemişlerdir. Bireyin kendi iyiliğini ilke kabul eden bencilci
mıdır? ahlak felsefesi, evrensel ahlak yasasını kabul etmez.
• Ahlak yargısını öteki yargılardan ayıran nitelikler nelerdir? Ahlaki davranış bir yasaya göre kişinin davranışlarından çı-
• İnsanın doğası ahlaklı olmasına elverişli midir? kacak kendi iyiliğine göre olacaktır. Öznelliği temele aldığı için
• İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür? objektif bir ahlakı değil sübjektif ahlakı savunur. Bu kuramın
temel dayanağı bireyin “kendini sevme” ve “kendini koruma”
içgüdüsüdür.
EVRENSEL AHLAK YASASI VAR MIDIR? Thomas Hobbes en önemli temsilcisidir.

Ahlaki eylem, her şeyden önce kişinin iradesi ve vicdanı ile


ilgilidir. Bu nedenle öznel ve bireyseldir. Ama filozoflar kişinin
Anarşist Ahlak Felsefesi
vicdanının ve iradesinin üstünde ahlak yasasını belirleyen ev-
rensel ahlak yasası var mıdır? Sorusuna çeşitli cevaplar ara- Bireyi temele alan anarşist ahlak felsefesi devlet ve yasalar
mışlardır. olmadan, insanların daha iyi yaşayabileceğini öne sürer. Devlet
ve yasalar insan davranışlarını kısıtladıkları için karşı çıkılması
ve yıkılması gereken olgulardır. İnsan kendini yasasız ve dev-
Evrensel Ahlak Yasasının Varlığını Reddenler letsiz bir ortamda daha iyi gerçekleştirebilir. Bu ahlak kura-
Bazı filozoflar evrensel ahlak yasasının varlığına karşı çık- mında, insanlar davranışlarını doğrudan yaparlar. Çünkü, yasa
mışlardır. Bunlara göre, kişinin vicdanını bağlayacak hiçbir ev- ve düzen yoktur. Ahlak da yıkılması gerekenler arasındadır.
rensel değer ve yasa yoktur. Çünkü ahlak, insanları daha kolay yönetmek için uydurulmuş
kurallar yığınıdır.
En önemli temsilcisi J.Prodhon’dur.
Hazcı “Hedonist” Ahlak Felsefesi

Ahlaki eylemin değeri, eylemin sonucunda oluşan hazdan


gelmektedir. Haz temele alınır ve davranışların kişiye vereceği Nihilist Ahlak Felsefesi
hazla ahlaki olup olmadığı belirlenir.
Bütün ahlaki değerlere karşı çıkan bir akımdır. Aklı değil
Bu görüşe göre davranışın sonucunda acının az, fakat vere- “irade”yi toplumu değil “bireyi” üstün tutan bir anlayıştır.
ceği hazzın çok olması, davranışın ahlaki olmasını sağlar. Haz Ahlak sistemleri insanın zayıflığına dayanan “köle ahlakı”dır.
veren durum kişiye göre değiştiği için ahlaki değerler ve ahlaki Oysa insan, “kuvvet iradesi” ile “bir üstün insan” yaratmalıdır.
eylemlerde bireye göre farklılık gösterebilir. “Üstün insan”ın ahlak ve değer sistemleri insanın “güçlülüğüne”
Bu kuramın temsilcisi Aristippos ve Epikuros’tür. dayanacaktır.

9
TYT EVRENSEL AHLAK YASASININ VARLIĞINI KABUL EDENLER
FELSEFE AYT

Bu nedenle yapılması gereken şey bu güne kadarki bütün Sezgici “Entüisyonist” Ahlak Kuramı
ahlak anlayışını yıkmak, insanı “köle ahlakından kurtarmak ve Bu kuramın temsilcisi H. Bergson’dur. Ona göre, doğru bilgi
onun yerine efendi ahlakını ve değerlerini koymak olmalıdır.” gibi doğru eylemin de ölçütü “sezgi” dir. İnsan neyin “iyi” neyin
Bu akımın kurucusu ve temsilcisi Alman filozofu Friedrich “kötü” olduğuna ancak sezgiyle kavrayabilir. Ben içimden ge-
Nietszche’dir. len “sezgiye” uyarak hareket edersem “iyi” olanı, “ahlaki” olanı
yapmış olurum. Bergson bunu kısaca, “kendi sezgine uy ki hem
Özgürlükçü Ahlak Felsefesi kendin hem de başkası için iyi olanı yapmış olasın” diye dile ge-
tirir. Bu nedenle evrensel ahlak yasası bireyin sezgisine daya-
İnsan eylemlerinin özgür olması gerektiğini savunan akım- nır. Sezgi ahlakı ise, içinde sevgi ve özgürlüğün egemen olduğu
dır. Bütün geleneksel felsefeler; insanı, insanın kültürel var- açık toplum ahlakıdır. Burada kurallar yerini örneklere bırakır.
lığını, insanın insan olarak sahip olduğu insan olma “özü”nü
açıklar. Oysa insanın “özü”, insanın özgür eylemleri ile mey-
dana gelir. Bu nedenle insanın özü, insanın toplumsal, kültürel B. Evrensel Ahlak Yasasını Objektif Özelliklerin
varlığını değil, tersine insanın yaptığı özgür eylemlerle ortaya Belirlediğini İleri Sürenler
koyduğu başarılarıdır.
Bu filozoflara göre, evrensel ahlak yasası vardır. Ancak yasa
Buna göre, insan eylemlerini, insanın özüne ait “iyi”, “kötü” varlığını insandan, onun öznel yaşamından almamaktadır. Bu ya-
değerleri belirlemez, tersine insanın özgürce yaptığı eylem- salar insandan bağımsız olarak var olan gerçeklerdir. İnsan bu
lerle insan ahlaki değerleri yaratır. Bu yüzden evrensel ahlak yasalara uymak zorundadır.
yasası yoktur, birey kendi ahlak yasasını belirler.En önemli
temsilcisi J.P. Sartre’dir. Sokrates
Sokrates’in ahlakla ilgili iki görüşü vardır. Bunlardan birin-
cisi, erdemin bir bilgi olduğu ve öğretilebileceğidir. İkincisi
EVRENSEL AHLAK YASASININ VARLIĞINI KABUL
ise, kimsenin bilerek kötülük yapamayacağıdır. Ahlaki eylemin
EDENLER
amacı “mutluluk”, kaynağı ise “bilgi”dir. Bilgi insanı doğru eyle-
Felsefe tarihinde, evrensel ahlak yasasının var olduğunu me, bilgisizlikte yanlış eyleme götürür. O, insanların ruhlarında
kabul eden filozoflara göre, kişiden bağımsız olarak evrensel saklı halde bulunan bir takım ahlaksal kavramların ve doğrula-
ahlak yasaları ve değerleri vardır. Çünkü herkes için aynı olan rın varlığına inanır. Filozofun görevi bu doğruları “doğurtmak”,
değerler mevcuttur. Fakat bu değerlerin özellikleri konusun- ortaya çıkarmaktır.
da iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Birincisi, ahlak yasasının
O halde ahlaklılık, gerçekte bir doğru bilgi sorunudur. Bu
insanda öznel bir temele dayandığını benimseyen anlayıştır.
bilgi uygun eğitimle ortaya çıkartılıp kazandırılabilir. Ahlaklılık
İkincisi, ahlak yasasının nesnel bir temele dayandığını benim-
bir bilgi ise, ahlaksızlıkta bir bilgisizliktir. Bu durumda kimse
seyen anlayıştır.
bilerek ve isteyerek kötülük yapmaz.

A. Evrensel Ahlak Yasasını Sübjektif Özelliklerin Platon


Belirlediğini İleri Süreriler Platon, gerçeklerin var olduğu dünyayı, idealar dünyası; gö-
Bu filozoflara göre evrensel ahlak yasası vardır. Ancak bu rünüşlerin bulunduğu dünyayı da nesneler dünyası olarak iki
yasa Tanrı’dan ya da önceden gelen değerlerden kaynaklanmaz. ayrı dünya olarak tasarlar. Ahlak yasaları, idealar dünyasın da
Varlığını, insandan, onun öznel yaşamından alır. gerçekten nesnel ve objektif varlığa sahiptir. İyi ideası gibi,
diğer erdemler olan bilgelik, adalet, cesaret ve ölçülülük birer
Faydacı Ahlak Kuramı ide olarak gerçekten var olan idealardır. Evrensel, tümel, saf
Bu kuramın kurucuları, J.Bentham ve S.Mill’dir. Ahlak ya- ve değişmez gerçeklerdir. İnsan yaşadığı dünyaya bakarak ah-
sasının öznel niteliklerin belirlediğini savunmuşlardır. Onlara laklı davranışlarda bulunamaz.
göre, insan, doğası gereği acıdan kaçınır, hazza yönelir ve mut- Çünkü bu dünyada mutlak ahlaki değerler yoktur. Mutlak
luluğa erişmek ister. ahlaki değerler idealar dünyasındadır. Erdem bu dünyaya göre
Fakat bireyin mutluluğu çevresindeki insanların mutluluğu oluşturulamaz. Çünkü benim için erdemli ve değerli olan şey bir
ile ilgilidir. Çünkü bireyin mutluluğu kendi eylemleriyle değil, başkası için olmayabilir.
bir arada yaşadığı insanların mutluluğuna bağlıdır. Kısaca her Bu nedenlerle, erdemlerin ve değerlerin ne olduğunu bu
eylemimizde, “olabildiğince çok insanın olabildiğince çok mut- dünyaya bakarak değil de akıl yoluyla ideaları bilmeye çalışa-
luluğunu” hedeflersek ahlaklı oluruz. O halde mutluluk yalnız rak elde ederiz. Bir eylemin “iyi” ya da “kötü” olması “iyi ideası-
tek insan için değil, herkes için faydalı olan “yasa” olarak kabul na” uygun olup olmadığına bağlıdır. Eylemlerimizin ahlaki ilkesi,
edilmelidir. bütün zamanlar için geçerli olan “iyi” ideasında temelini bulur.

10
ESTETİĞİN KONUSU TYT
AYT FELSEFE

Aristotales Kant’ın ikinci ahlak kuralı; “İnsanlığı kendinde ve başkalarında


Aristoteles’e göre en yüksek iyi mutluluktur. bir araç olarak değil de her zaman bir amaç olarak görecek şe-
kilde davran.” Kant’ın üçüncü ahlak kuralı; “Öyle davran ki ira-
den, kendisini herkes için geçerli olan kurallar koyan bir yasa
Farabi koyucu olarak hissetsin.” Kant getirdiği ödev ahlakı ile sonucun
Farabi’ye göre, akıl, bir eylemin “iyi” ya da “kötü” olduğu- önemli değil, niyetin önemli olduğunu belirtmiştir.
na karar verebilir. İnsan iradesi seçme gücüne sahiptir. Çünkü
seçme, akli düşünmeye dayanır. Böylece insan “iyi”nin bilgisine Spinoza
ulaşabilir.
Spinoza’ya göre, İnsan tutkular ve düşünceler ikilemi için-
de yaşar. Ahlakın ödevi düşünce ile tutkuları yenmektir. İn-
Kant “Ödev Ahlakı” san özgürlüğe yalnız bilgi ile ulaşabilir. Bilmek, Tanrı’yı bilmek
Kant’a göre, ahlaki eylemin amacı mutluluk olamaz, çünkü demektir. Tanrı’yı bilmek ise algıladığımız her şeyin Tanrı’nın
mutluluk değişken ve öznel bir kavramdır. Bu durumda ahlaki özünden doğduğunu bilmektir. İnsanın uyacağı ahlak yasası,
eylemin kişilere göre farklılık göstermesine neden olur. Kant bilgisini edindiği Tanrı’nın yasasıdır. Yasaya uygun olan “iyi”,
herkes için aynı değere sahip ahlak yasasını oluşturmaya çalış- aykırı olan “kötü”dür.
mıştır. Buna göre herkes için aynı, değişmeyen “iyi”yi isteme,
“iyi niyet” ve “ahlak yasası”dır. Başka deyişle “ödev”dir. Ödev, Mevlana
çıkar duygusunun ötesinde ahlak yasasına yasa saygısıyla bir İnsan bedensel ve toplumsal zevklerle savaş halindedir. Ki-
boyun eğiştir. şinin bu savaşta başarılı olması “kendi kendini tanımaya, gide-
Bu yasa akıllı olan herkesi yükümlü kılan evrensel bir kural- rek Tanrı’yı bilmeye ve sevmeye” götürür. Tanrı ile bütünleş-
dır. İnsan otonom bir varlıktır. O kendi yasasını kendisi koyar menin ve savaşı kazanmanın tek yolu “aşk’’tır. Aşk yaratılmış
ve kendi koyduğu yasaya itaat etmesi de onun özgürlüğüdür. O her varlığın Tanrı adına sevilmesidir. Evrensel ahlak yasasını
halde Kant’a göre ahlak yasasının kaynağı insandır. oluşturan da sevgidir.
İnsanı insan yapan onu diğer varlıklardan ayıran gerçek in-
sani özelliğin akıl olduğunu düşünür. Bu akıl ahlaki olarak insan- Yunus Emre
da kendisini vicdan olarak ortaya koyar. Tanrı’nın yarattıklarını sevmeyen, onların haklarına saygı
Ahlaki davranış ödeve uygun olan değil, ödevden dolayı yapı- göstermeyen Tanrı’ya ulaşamaz. O’nunla bütünleşemez. Tanrı
lan davranıştır. Yani yapılacak bir davranış herhangi bir şarta ile bütünleşmek “yaratılmış her varlığı, özelliklede insanı sev-
ve sonucuna bakmadan yalnızca doğru olduğu için yapılırsa o mek, iyi sevmemek ise kötüdür.” Herkes için geçerli olan yasa,
davranış ahlakidir. Örneğin, bir mahkemede tanığın doğrula- “yüce değeri” iyilik yapmaktır.
rı korktuğu için söylemesi ahlaki davranış değildir. Doğruları
ödevden dolayı söylerse ahlaki davranışta bulunmuş olur. Ah- Hacı Bektaşi Veli
laki davranışın temelinde, ne verdiği haz ne de verdiği yarar Evrensel ahlak yasasını kabul eden Hacı Bektaşi Veli bu
vardır. Ahlaki davranışta temel ilke niyet ve ödevdir. Ödevler yasanın temelini eşitlik, kardeşlik, dayanışma, iyilik, sevgi ve
akıllı varlık olmamızdan kaynaklanır. erdeme dayandırır. Temel ilke insan ve Tanrı sevgisidir. Yara-
Akıllı varlık olarak bizler kendimize bazı temel ödevler ko- tılmış her varlığa sevgiyle yaklaşmak “iyi”, sevgisiz yaklaşmak
yar ve bu ödevlere itaat ederiz. Akıl sahibi varlık olarak insan, “kötü”dür.
kendi ahlak yasalarını koyar ve bu yasalara uymak zorunda ol-
duğu için sorumludur. Sorumlu olması onu özgür yapmaktadır. ESTETİĞİN KONUSU
Kant hazcılar ve faydacılardan farklı olarak ahlaklılığın özünü,
yapmış olduğumuz eylemin sonucunda değil, kişinin taşıdığı ni- "Estetik”, Yunanca "aisthesis” sözcüğünden gelmektedir.
yetinde bulur. Bunu ünlü sözünde şöyle dile getirir: Temel algı, ilk duyum anlamına gelir. Estetiği bağımsız bir fel-
sefi disiplin haline getiren ise Alman düşünürü A.G. Baumgar-
“Evrende hatta evrenin dışında mutlak olarak iyi diye ad-
ten (1714 - 1762) dir. Baumgarten, "Aesthetica (estetika}” adlı
landırılabilecek tek bir şey vardır: O da iyi niyettir.” O halde
yapıtında, estetiği "duygu bilgisinin bilimi” diye betimlemiştir.
saf iyi niyete dayanan ve ödev duygusundan doğan eylemler,
Estetik duyusal bilginin bilimidir ve duyusal alanı konu edinir.
sonuçları ne olursa olsun ahlaksal eylemlerdir.
Duyu bilgisini yetkinliğe ulaştırmaya çalışır. Bu yetkinlik "gü-
Kant’ın birinci ahlaki kuralı; “Her zaman öyle davran ki zelliktir.” O halde estetik güzel üzerine düşünme etkinliğidir.
davranışın ilkesi evrensel kural olarak kabul edilebilsin.” Yani Bu anlamda estetik, güzelin ne olduğunu sorgulayan ve bunun
öyle davranışta bulunmalısın ki bu davranışın her zaman her bilgisine ulaşmaya çalışan felsefe dalıdır. “Güzel" derken hem
yerde ve herkes için geçerli olabilecek nitelikte olmalıdır. doğadaki hem sanattaki güzel kastedilmektedir.

11
CEM ÜNLÜ İLTER
Felsefe grubu öğretmeni
TYT ESTETİĞİN KONUSU www.cemunluilter.weebly.com
FELSEFE AYT

Estetik şu sorulara cevap bulmaya çalışır: Aynı şekilde bir sanat eseri de duyusal nesneyi ve onun ara-
• Güzellik nedir? cılığıyla ideanın kendisini ne kadar başarılı olarak taklit ederse
o kadar başarılı olur. Taklit kuramına göre, sanatçı taklit et-
• Güzelliğin bir standardı var mıdır?
tiği nesnenin yanı sıra kutlandığı araca göre sanat çeşitlerini
• Sanat eserinin doğayla ilişkisi nedir?
belirler. Örneğin, şiir ile edebiyat söz aracılığıyla, müzik ses
• Güzellik onu algılayan özneden bağımsız bir estetik değer aracılığıyla, resim ise renk ile doğadaki nesneleri taklit eder.
midir?
B. Yaratma Olarak Sanat
• Objektif güzellik mümkün müdür?
Yaratma kuramına göre, sanatçı doğayı taklit etmez, o mü-
Estetik ile sanat felsefesinin konusu temelde aynı olmak-
kemmelin peşindedir. Oysa doğada mükemmellik yoktur.
la beraber estetik daha geniş bir kavramdır. Estetiğin amacı,
güzeli araştırmaktır. Estetik, güzellik felsefesidir. Sanat fel- Sanatçı bu yüzden kendi yeteneğiyle, hayal gücüyle mükem-
sefesi de güzeli irdeler, ancak sanat felsefesi sadece sanat meli oluşturur. Sanatçı sanatını özgür bir etkinlikle ortaya ko-
eserindeki güzellikle ilgilenir. Estetik ise var olan her şeyin yar. Çünkü doğa da düzensizlik ve karmaşa vardır. Böyle bir
güzelliği ile ilgilenir. Bu bakımdan estetiğin konusu içine sanat şeyin taklidi gerçeği veremez.
da girer. Böylece estetik sanatı da kapsayan daha geniş bir Sanatçı, aklı, hayal gücü ve belleği sayesinde mükemmeli ve
kavramdır. ideali düşünebilir, Sanatçının ideali ve mükemmeli hayal gü-
Sanat felsefesi şu sorulara cevap bulmaya çalışır; cüyle kavraması ve onu yaptığı bir eserle ifade etmesi sanatı
ortaya çıkartır. O halde sanat, sanatçının hayal gücüyle ortaya
• Sanat nedir? - Sanatsal ifade nedir?
koyduğu ideal bir anlatımdır.
• Sanat eseri ne anlama gelir?
• Genel olarak sanatın tanımı yapılabilir mi? C. Oyun Olarak Sanat
• Bir sanat eserini başarılı kılan özellikler nelerdir? İnsan günlük hayatında duyu ve akıl kıskacında kuşatılmış
• Sanatlar nasıl sınıflandırılabilir? bir varlıktır. Bu yüzden insan içinden geldiği gibi değil, şart-
ların getirdiği davranışlarda bulunur. Ama oyun oynayan insan
için tek amaç oyunun kendisidir. Sanatı oyun olarak gören bu
Estetiğin Temel Kavramı yaklaşım, oyun ile sanat arasında bazı benzerlikler kurar. Nasıl
ki oyun, insanı gündelik hayatın kaygılarının dışına çıkarıp, zevk
1. Sanat
almasını sağlıyorsa, sanat da böyledir.
Sanat, insanın doğada hazır bulunan şeylerden farklı ola-
Her ikisi de insana bir özgürlük alanı yaratır. Oyun da sanat
rak, sanatçının ürettiği şeylerdir. Sanat insanın doğaya kat-
da amacını kendi içinde taşır ve başkaca bir yarar gözetmez.
tığı eserlerden bazılarına verilen genel bir addır. Örneğin, bir
Sanat da oyun da kendisinden başka bir amaca yönelmezler.
tablo, asker heykeli, ev, gemi maketi, insanın doğada hazır
İkisi de pratik fayda sağlamak peşinde koşmaz. Bu görüşün
bulmayıp kendisinin ürettiği şeylerdir. Bu geniş anlamıyla ele
temsilcisi, “insan oynadığı sürece tam bir insandır.” diyen Al-
alındığında her şeyin sanatından söz edilebilir. Politika sana-
man Filozofu Schiller’dir.
tı, demircilik sanatı, ayakkabıcılık sanatı, hatta savaş sanatı
gibi. Fakat bunların hepsi sanat değildir. Felsefenin ilgilendiği
2. Sanat Eseri
sanat, bu anlamdaki sanat değildir. Sanal, estetik bir kaygı ile
ortaya konan sanat eserlerini konu edinir. Sanatın herkesin kabul ettiği bir tanımı yapılamasa da sanat
eserini belirleyen bazı temel ilkeler ve ölçütler vardır. Sanat
Sanata Farklı Yaklaşımlar eseri, bir sanatçı tarafından meydana getirilen ve estetik bir
değerlendirmenin konusunu oluşturan şeydir. Sanat eserinin
A. Taklit Olarak Sanat temel özelliği, insanın bilinçli amaçlı bir etkinliğinin ve yaratıcı
Yunanca “mimesls” sözcüğünden gelen taklit veya yansıtma gücünün bir ürünü olması, doğada bulunmayan bir eser olması-
kuramına göre, sanat doğada var olan güzelliği, düzeni ve ahen- dır. Bununla birlikte insan elinden çıkan her eser sanat eseri
gi kopya etmektir. Bu kurama göre sanat, sanatçının gerçekli- değildir.
ği, hakikati ile gördüğü bir nesneyi veya durumu taklit etme- Sanat eserini "sanat eseri" yapan öğeler
siyle ortaya çıkan üründür. Sanatçı doğada veya gerçeklikte
• İnsan ürünü olması
gördüğü düzeni ve ahengi yaptığı eserle taklit etmeye çalışır.
• Özgünlüğü
Doğayı taklit eden ile kopyalayan sanatçı, gerçekliği de kop-
• Estetik
yaladığını sanır. Bu kuramın en önemli temsilcisi Platon’dur. Bu
kuramda bir sanat eserinin güzelliği taklit ettiği nesneye ne • Özne Estetik Tavır
kadar benzediğine bağlıdır. • Pratik Fayda Düşünülmeden Üretilmesi

12
ESTETİĞİN KONUSU TYT
AYT FELSEFE

Estetiğin Temel Problemleri Güzellik ve Hoş


Bazı sanat anlayışları güzel ile hoşu aynı sayar. Bu anlayışa
1. Güzellik Problemi göre estetik olay görme veya işitme ile ilgili haz veren bir şey
Estetik nesnenin, öznede, estetik haz ya da beğenme duy- olarak tasavvur edilir.
gusuna yol açan temel özelllğine güzelllk denir. Bir başka açı-
dan estetik öznenin (insan) nesneden hoşlanmasına, hayranlık
2. Ortak Estetik Yargıların Olup Olmadığı Problemi
duymasına ve beğenme duygusunu oluşturmasına sebep olan
uyum, düzen, birlik, yücelik ve ölçülülüğün tamamına güzellik Estetik yargılar “güzellik’ ve ‘çirkinlik’ değeriyle ilgilidir. Bu
denir. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi güzellik bir beğeni yar- yargılar öznel oldukları için diğer yargı türlerinden ayrılmak-
gısıdır; fakat bu beğeni yargısının kaynağı konusunda farklı tadır. İnsan bir şarkı dinlerken, bir resme bakarken ‘bu şarkı
görüşler vardır. Platon’a göre güzellik bir ideadır. güzel”, “bu resim çirkin” türünden yargılarda bulunur.

Mutlak ve değişmez olup doğada gördüğümüz güzellikler Bu tür yargılara “Estetik Yargı” denir. Nesneler hakkında
bu ideaya benzedikleri ölçüde güzel görünürler. Aristoteles’e herkesin üzerinde anlaştığı ortak bir güzel veya çirkinin olup
göre güzellik matematiksel olarak orantılı ve ölçülü olandır. olmadığı konusunda farklı görüşler vardır. Bu görüşlerde es-
Hegel’e göre güzellik mutlak ruhun nesnelerde görünür hale tetik yargılarla ilgi olarak iki tavır söz konusudur. Bazı düşü-
gelmesidir. Peki doğadaki güzellik ile sanattaki güzellik aynı nürler, estetik yargının öznelliğini vurgulayarak, ortak estetik
mıdır? yargılan reddetmektedirler. Bazı düşünürler de ortak estetik
yargının varlığını kabul ederler.
Doğada güzel olan bir şey sanatta da güzel olmak zorunda
mıdır? Güzel ile iyi, güzel ile doğru, güzel ile yüce arasındaki
ilişki nasıldır? gibi sorular da felsefenin güzellikte ilgili ince- a. Ortak Estetik Yargıların Olmadığını Savunanlar
lediği sorulardır.
Bu görüşü savunan en önemli filozof Benedetto Croce’tur.
Croce’a göre estetik yargılar nesneden bağımsız ve özneldir.
Doğada Güzel - Sanatta Güzel Bu sebepten ortak estetik yargılar yoktur. Ortak estetik yar-
Biz güzelliği hem doğada, hem de sanat eserinde bulmak- gıların varlığını reddedenler, bu görüşlerinde güzellikte sanat
tayız. Ancak, güzel bir manzara derken kullandığımız güzelin eserinin bizde uyandırdığı duygu ve heyecanlardan hareket
anlamı ile, güzel bir şiir derken kullandığımız güzelin anlamı etmektedirler.
farklıdır. Birincisinde insandan bağımsız bir güzellik, ikincisin- Bu görüşün temelinde, estetik değerin nesneye değil, bütü-
de ise insanın duyguları ve dehasıyla oluşturduğu bir güzellik nüyle özneye ait olduğu iddiası vardır.
söz konusudur.

Güzellik - Doğruluk b. Ortak Estetik Yargıların Varlığın, Kabul Edenler

Güzellik, beğeni duygusunu ifade ederken, doğrulukta bilgi Kant, en önemli temsilcisidir. İnsanın estetik yargısı, duy-
ve mantıksallık vardır. Platon’a göre güzellik ile doğruluk aynı guya dayansa da, öznel olsa da herkes aynı ortak duyguya sa-
şeydir. Kant’a göre bu iki kavram birbirinden ayrıdır. hiptir. “Bu şarkı güzeldir" yargısını veren bir kimse diğer in-
sanların da aynı duyguda olmasını ister.

Güzellik - İyi Bu duygu herkeste bulunan ortak duygudur. Platon, varlık


anlayışı gereği estetik değerin de gerçekten bizden bağımsız
Eski Yunan felsefesinde güzel ile iyi aynı şey olarak kabul
olarak var olduğunu savunur.
edilmiştir. Platon’a göre güzel ile iyi özdeştir. Kant’a göre gü-
zel estetik bir kavramken, iyi ise ahlaki bir kavramdır. Bundan Objektif estetik değerlerin varlığını savunan Platon’a göre,
dolayı bu iki kavram birbirinden farklıdır. Güzel bir insan de- tek tek güzeller diye adlandırdığımız duyu nesneleri aslında
nince farklı, iyi bir insan denince farklı şeylerin anlaşıldığını güzel ideasından pay aldıkları için güzeldir. Mükemmel güzel,
belirtir. ancak ideadır. Güzel ideası da idealar dünyasında gerçekten
vardır. Akıt sahibi her varlık için güzel ideası ortaktır. Çünkü
o, akılsaldır.
Güzellik ve Yüce
Güzel, sınırlı bir nesneyi dile getirir. Yüce ise, kavrama gü-
cümüzü aşan bir büyüklüğü anlatır. Güzelliğin uyandırdığı duy- Din Felsefesinin Konusu
ğu algı ite, yücenin uyandırdığı duygu ise algıdan sonra başlar.
Aristoteles’e göre uçsuz bucaksız çöle güzel denmez, yüce Dinin temel iddiaları üzerinde nesnel, kuşatıcı ve tutarlı bir
denir. biçimde düşünme çabasına din felsefesi denir.

13
TYT ESTETİĞİN KONUSU
FELSEFE AYT

Din Felsefesinin Temel Amacı Tanrının Varlığına İlişkin Farklı Yaklaşımlar

Genel olarak dinin doğası, dinin anlamı, dinsel bilgi, dinin


1. Tanrının Varlığını Kabul Edenler
bilimle ilişkisi, dinin insan hayatındaki yeri, Tanrı’nın varlığına
ilişkin ileri sürülen kanıtları anlama, açıklama ve değerlendir- Teizm (Tanrıcılık)
mektir. Tanrı öncesiz, sonsuz ve evreni her şeyiyle yaratan, bilen,
irade sahibi bir güçtür. Tanrı zamanı ve mekanı da yaratmıştır,
Din
fakat kendisi zaman ve mekanla sınırlandırılamaz. Tanrı tüm
İnsan ve evren hakkında bilgi veren bir inanç sistemidir. varlıkların varlık şartıdır, fakat O şartlardan bağımsızdır.

Din Felsefesi ve Teoloji (İlahiyat) Panteizm (Tüm Tanrıcılık)


Din felsefesi, dinleri genel olarak ele alırken, teoloji, bel- Tanrı ile evrenin bir olduğunu savunan yaklaşım. Yani Tanrı,
li bir dini ele alır. Teoloji dinin inanç ve uygulamalarını doğru evrenden ayrı veya onu aşkın bir varlık değil, evren bütünü ba-
olarak kabul edip, akli - entellektüel savunmasını diğer dinlere kımından Tanrıdır veya evrende etkide bulunan güçler kanunlar
ve ideolojilere karşı yapar. Din felsefesi ise, herhangi bir di- Tanrıyı oluştururlar.
nin öğretilerini, uygulamalarını savunmak amacıyla değil dinin
Deizm (Yaratancılık)
yapısını, doğasını, temel iddiaları konusundaki farklı görüşleri,
kanıtları, problemleri rasyonel olarak anlamak, açıklamak dü- Tanrı, dünyayı, evreni, tabiatı, yasaları yaratmıştır. Fakat
şüncesiyle sorgulamayı amaçlar. evren, yasalar, her şey kendi yasalarına göre işlemektedir.
Tanrı artık karışmamaktadır. Pasif Tanrı anlayışıdır.

Din Felsefesinin Temel Kavramları 2. Tanrının Varlığını Rededenleri

Tanrı Ateizm (Tanrıtanımazlık)

Evrendeki her şeyi ve evreni yaratan güç. Tanrıyı inkar edip, evren ve tabiatın tek varlık olduğunu sa-
vunan öğretidir. Ateizm, Tanrı’yı inkar etmekle birlikte bütün
Vahiy dinlere de karşıdır. Dolayısıyla ruhun varlığını, ölümsüzlüğünü
Yaratıcının, insan için hayatın anlam ve amacını, iyi ve kötü- ve ahiret hayatını ·yok saymaktadır. Ateizmin temeli materya-
nün ne olduğunu bildiren buyrukları. Yaratıcı ile insan arasın- lizme dayanmaktadır.
daki iletişim.
3. Tanrının Varlığının Bilinemeyeceğini Savunanlar
Peygamber
Agnostisizm
Tanrı’nın dini bilgileri insana aktarmak için seçtiği kişi.
Her bireyin duyusu kendine göre olduğundan bilgi de herke-
se göre değişir. Yani Tanrının varlığı ve yokluğu hakkında hiç-
İman
bir şey bilinemez. Bu yaklaşım metafizik konuları insan aklının
Dinin temel doğrularını kabul etme, inanma.
bilemeyeceğini, ileri sürer.
İbadet
Tanrı’ya saygı ve tapınmanın ifadesi olarak belli zamanlarda Tanrının Varlığını Kabul Eden Yaklaşımların
tekrarlanan davranışlar. İleri Sürdükleri Deliller

Kutsal 1. Ontolojik kanıt (Varlık kanıtı)


Dinin bir varlığı değerli dokunulmaz kabul etmesi. Bu kav- Tanrı denilirken en yüksek, en mükemmel, her türlü noksan-
ramlara farklı dinler, farklı anlamlar yükleyebilir. lıktan uzak bütün olumlu nitelikleri taşıyan bir varlık anlatıl-
maktadır. Mükemmellik ve her türlü noksanlıktan uzak olmak
Din Felsefesinin Temel Problemleri Tanrı’ya özgü olduğuna göre, Tanrı’nın varlık sebebi de kendi-
• Tanrının Varlığı Problemi sidir. O halde; Tanrı gerçektir.
• Evrenin Yaratılış Problemi
2. Kozmolojik Kanıt (Evrenin Varlığından Hareket
• Vahyin İmkanı Problemi Eden Kanıt)
• Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi Evrende birtakım varlıklar ve olayların olduğu açıktır. Her
Ruh nedir? Ruh diye bir şey var mıdır? Ölüm bir son mudur? varlığın ve olayın da bir var olma nedeni olduğu da gözlenebil-
gibi sorularla ruh, ahiret, ölüm, hayat gibi konular tartışılır. mektedir. Hiçbir şeyin nedensiz olmadığı da açıktır.

14
SİYASET FELSEFESİ TYT
AYT FELSEFE

Herhangi bir olay izlendiğinde onun bir meydana getirici SİYASET FELSEFESİ
nedeni, bu nedenin de bir başka nedeni olması ve bu durumun
geriye doğru gitmesi gerektiği açıktır. Bu geriye gidiş sürecin- İnsanların yönetimiyle ilgili iktidarı, iktidarın nasıl oluştu-
de, kendi varlığı için nedensel bir açıklama gerektirmeyen bir ğunu, kaynağını, bireyle ilişkisini, varlığını, nasıl ve ne şekil-
varlığa ulaşılacaktır. Bu varlık Tanrıdır. de sürdürüldüğünü, mevcut yönetimden daha iyi bir yönetimin
mümkün olup olmadığını, yönetim ile ilgili evrensel ölçütleri,
3. Nizam (Düzen) Kanıtı genel kavramları sorgulayan felsefedir.

Tabiat ve evreni gözlemlediğimizde, bu bize bir düzenin var


olduğunu göstermektedir. İnsan eliyle yapılan nesnelerde de
bir plan ve düzen gözlenmektedir. Bir evde, bir otomobilde, 1. Siyaset Felsefesinin Konusu ve Amacı
bir köyde, bir şehirde, bir ülkede ne kadar mükemmel bir dü-
Siyaset felsefesinin iki temel işlevi ve amacı vardır. Birinci-
zen, plan ve amaç varsa, onları yapan insanın da o ölçüde zeki,
si kavramsal, ikincisi normatiftir. Siyaset felsefesinin ilk ama-
bilinçli, plan yapan biri olduğunu anlarız.
cı; toplum, devlet, yasa, düzen, hak, adalet, refah, özgürlük
O halde, atomlardan mevsimlere, mevsimlerdeki her şeyin gibi siyaset felsefesinin alanına giren kavramları açıklamaktır.
unutulmadan yerli yerinde hiçbir düzensizlik gözlenmeden ya- İkincisi ise; belli ilkeleri ve normları ortaya koymaya ve onları
ratılmasına, oradan yıldızlara, izledikleri yörüngelere kadar, savunmaya çalışmaktadır. Örneğin, adaleti sağlamak için ne tür
hiçbir kaos, karmaşa olmadan mükemmel bir düzen ve plan için- ilkeleri kabul etmeliyiz? gibi.
de gerçekleşmesi, mükemmel bir mimarın yani Tanrının varlığı-
nı göstermektedir.
Not
4. Dini Tecrübe (Vicdan) Kanıtı
Siyaset felsefesinin temel problemi “ideal devlet”
İnanan bir varlık olarak insan temel bir varlıktır. İnsan ken-
problemidir.
di özel dini yaşantısı içinde yani vicdanında Tanrı’yı hisseder.
Bu dini tecrübenin kişi ve inançlara göre değişmesi delilin de-
ğerini azaltmamaktadır.
Siyaset Felsefesi;
5. Ahlak Kanıtı • Günlük siyasi olaylarla ilgilenmez.
Ahlak kanıtı, insanın ahlaki yaşantısından hareket ederek • Olanı değil, olması gerekeni ele alır.
Tanrı’nın varlığını kanıtlamaktadır. Eğer Tanrı olmasaydı insa-
• Gelecekte toplumun nasıl idare edilmesi gerektiğini ortaya
nın yaptığı kötülüğün cezasını veya yaptığı iyiliğin mükafatını
koyabilmek için toplumun dününü ve bugününü inceler.
görmesi söz konusu olamazdı. O halde, adalet ve hakkaniyet
Tanrı’nın var olması gerektiğini söylemektedir. Siyaset Felsefesinin Temel Konuları
• Devletin kaynağı, doğası, amacı ve önemi
Tanrının Varlığını Reddeden Yaklaşımların
İleri Sürdükleri Deliller • Devletin oluşumu ve sınıflandırılmasında etkili olan görüşle-
rin incelenmesi
1. Kötülük Kanıtı • Ütopyaların yapısı
Lamettrie, Holbach gibi ateist filozoflar evrende kendile- • Birey ile devlet, itaat ile özgürlük arasındaki ilişki
rince gördükleri kusurlar, yetersizlikler ve kötülüklerden ha- • Adalet, eşitlik, özgürlük, hak, mülkiyet gibi kavramların
reketle Tanrının var olmadığını göstermeye çalışmışlardır. açıklanması

2. Ahlak Kanıtı
İnsanın önceden belirlenmiş davranışları, özellikleri olamaz. 2. Siyaset Felsefesinin Temel Kavramları
İnsan hürriyete mahkumdur. insanın hür olması Tanrının olma-
masına bağlıdır. Siyaset

İdare etmek, işleri düzene koymaktır.


3. Anlamsızlık kanıtı
Siyasi Otorite (İktidar)
Tanrının varlığını dile getiren önermelerin deneyle doğrula-
namayan, metafizik nitelik taşıyan önermeler olması dolayısıyla Bir şeyi yapma veya yapmama hakkına sahip olmadır. De-
Tanrı’nın varlığının delili noktasında, bu önermelerin boş ve an- mokratik görüşe göre, siyasi otoritenin kaynağı halktır. Teok-
lamsız olduğunu ileri sürerler. ratik görüşe göre ise siyasi otoritenin kaynağı Tanrı’dır.

15
TYT SİYASET FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI
FELSEFE AYT

Politika
SİYASET FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI
Devlet idaresi ile ilgili işlerdir. Birey: Toplumun bölünme-
yen en küçük parçasıdır. Diğer bir iradeyle toplumu oluşturan
İktidar, devlet kaynağını nereden alır?
fertlerin her biridir.
Devletin kaynağı ile ilgili görüşlerin başında; korunma ihti-
Toplum yacı, dini misyon ve toplumsal sözleşme gelir.

Tek başına varlığını devam ettiremeyen, ihtiyaçlarını tek Korunma ihtiyacı


başına karşılamayan bireylerin, temel ihtiyaçlarını karşılamak
Siyasi iktidar, bireylerin tehlikelerden korunmalarını ve
ve birbirlerini tamamlamak üzere meydana getirdikleri en bü-
amaçlı gelişimlerini sağlamak için vardır.
yük sosyal gruptur.
İbni Haldun’a göre, iktidarın ve devletin ana kaynağı insanın
Sivil Toplum korunma ihtiyacıdır. Platon ve Aristoteles tarafından da savu-
nulan bu klasik yaklaşım, siyasi ve toplumsal yaşamın kaynağını
Siyasi ve diğer güçlerin etkisinden kurtulmuş ve kendini
insanın doğasında bulur. Buna göre, devlet insanların temel ih-
yönlendirebilen toplumsal örgütlenmelerdir.
tiyaçlarını karşılamak ve ahlaki bakımdan daha iyi olabilmeleri
Devlet için vardır.

Toplumda hakimiyeti elinde bulunduran ve her türlü güce Dini Misyon


sahip olan siyasi otoritedir.
İktidar kaynağını dinden alır. Eski Mısır, Babil, Ortaçağ te-
ologları devletin Tanrı eseri olduğunu ve Tanrı’nın buyruklarına
Yönetim
göre yönetilmesi gerektiğini savunmuşlardır. (St. Augustlnus.)
Devleti belli ilke ve amaçlara göre idare etmedir.
Toplumsal Sözleşme
Meşruiyet
Ortak irade, insanların birlikte yaşama isteği toplumsal
Yapılan icraatların belirlenmiş kanunlara uygun olmasıdır. sözleşmeyi doğurmuştur. İnsanlar tabiat halinden toplum ha-
line geçmiş ve daha sonra siyasal sözleşme ile devlet düzenini
Egemenlik
kurmuşlardır. (T. Hobbes, J.Locke, J.J Rousseau.)
Belli bir toprak bütünlüğüne sahip toplumda yasama, yürüt-
me ve yargının bağımsız olması ve belirlenmiş güçlerce ser-
bestçe kullanılmasıdır.
Meşrutiyetin Ölçütü Nedir?
Hak Siyasi iktidarın, kendisini doğuran güç, öğe ya da düşünce-
Yasaların gerektirdiği siyasi, sosyal ve ifade özgürlüğü gibi ye bağlı kaldığı takdirde meşru olduğu söylenebilir. Kaynağını
durumlardır insanların ihtiyaçlarından, dinden ya da toplumsal sözleşmeden
alan iktidar, kendi meşrutiyetini temellendiren bir hukuk sis-
Hukuk temi oluşturur. Buna göre, siyasi iktidarın her eylemi kendi-
Toplumsal ilişkileri düzenleyen ve yaptırım gücü olan kural- sinin oluşturduğu hukuk sistemine uygunluğu ölçüsünde meşru
lar bütünüdür. olmak durumundadır.
Meşruluğun kaynağı konusunda birçok görüş vardır.
Yasa
Emredici olan ve uyulması gerekli kurallardır. Bunlar;

• “Devlet, Tanrının buyruklarını yeryüzünde hakim kılmak için


Bürokrasi
vardır ve bunu yerine getirdiği ölçüde meşrudur.” görüşünü
Hiyerarşik bir biçimde görev yapan memurların oluşturduğu savunan dinsel yaklaşım
yapılanmadır.
• “Devlet, egemen sınıfların üretim araçlarını elinde bulundu-
Demokrasi rup halkı ezmesini önlemek için vardır ve meşruluğunun öl-
İktidarın halka dayandığı yönetim sistemidir. çüsü hizmet ettiği sınıfın çıkarlarını gözetmesi ile ölçülür.”
diyen Marksist görüş
Laiklik
• Aristotales ve Platon’a göre. “devlet, halkının ahlaklı ve er-
Din ve devlet işlerinin ayrılığı, inanç hürriyetinin sağlanma- demli yaşamasını sağlamak için vardır ve meşruluğunu bu-
sıdır. nunla elde eder.”

16
CEM ÜNLÜ İLTER
Felsefe grubu öğretmeni
SİYASET FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ TYT www.cemunluilter.weebly.com
AYT FELSEFE

• Demokrasiye göre, “devlet, ortak iradenin temsilcisidir ve Bürokrasi Gerekil Midir?


halkının özgürlüğüne ve yönetime katılmasına yaptığı katkı
ile meşruluğunu elde eder.” Bürokrasi devletin işleyişinde görevli memurlardan oluşan
gruptur. Bu memurlar, bulundukları göreve belirli uzmanlıkları
sebebi ile atama yolu ile gelirler. Devletin işleyişinin sürdü-
rülebilmesi ve görevlerini yerine getirebilmesi için bu uzman
Felsefe Ne İşe Yarar? (Felsefenin İşlevi)
kişilere ihtiyaç vardır. Devletin yönetiminde ve alınan karar-
larda sorumluluk siyasilerdedir.
Egemenliğin Kullanılış Biçimleri Nelerdir?
Ancak siyasiler halkın verdiği yetkiyle sınırlı süreyle devleti
Egemenliğin üç tür kullanılış biçimi vardır. Bunlar; yönetirler. Oysa devlet süreklidir. Bu sebeple devlet içinde bu
sürekliliği sağlayacak çalışanlara da ihtiyaç vardır.
A. Geleneksel Otorite Bununla birlikte bürokrasinin devletin işleyişine engellediği
Bu otorite gelenek ve göreneklerin egemen olduğu, değişme eleştirileri de yapılmaktadır. Bürokrasi araç değil de amaç ha-
ve gelişmenin çok yavaş gerçekleştiği toplumlarda ve kurum- line gelirse ve siyasi iradenin üstünde bir konuma yerleşirse bu
larda görülür. Feodal toplumlarda ve ataerkil aile tipinde bu devlet yönetiminde bazı sorunlara yol açabilir.
otorite geçerlidir. Bu türden toplum ve kurumlarda otoritenin
kaynağı geleneklerdir. Yönetim babadan oğula geçer.

SİYASET FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ


B. Karizmatik Otorite
Karizma: “lütuf, Tanrı vergisi” anlamına gelir. Karizmatik
otorite, liderin sahip olduğuna inanılan olağanüstü niteliklerin- Karmaşa - Düzen - Ütopya
den kaynaklanır. Çoğu zaman, bu niteliklerin o liderde var olup
olmadığı araştırılmaz, var olduğuna inanılır. Burada iktidarın Karmaşa
kaynağı doğrudan doğruya liderin özellikleri ve eylemleridir. Toplumsal düzenin olmadığı bir durumu ifade etmek için kul-
lanılır. Toplum tarafından istenmeyen, korkulan bir durumdur.
C. Hukuki Ya Da Demokratik Otorite
Bu otoritenin kaynağı yazılı kurallar yani hukuktur. Hukuk Düzen
kuralları, yönetilenleri olduğu gibi yönetenleri de bağlar. De- Toplumda bireyler ve gruplar arası ilişkilerin bir takım yazı-
mokratik otoritede iktidarın kaynağını akıl ve hukuk oluşturur. lı kurallara, ilkelere göre düzenlenmesinden ortaya çıkan sos-
Yöneticiler belli kurallara göre iktidara gelirler, belirli sınırlar yal yapıdır.
içerisinde yetkilerini kullanırlar ve belirli kurallara göre ikti-
dardan ayrılırlar. Ütopya
Ütopya, uygulama alanı bulamamış hayali devlet tasarımla-
rıdır. Toplumsal düzenin zayıfladığı ve karmaşa ortamının oluş-
maya başladığı zamanlarda bazı düşünürler, insanların düzen
Bireylerin Temel Hakları Nelerdir? ve mutluluk ihtiyacını karşıladığı hayali toplum şekilleri tasar-
Çağdaş demokratik toplumlarda bireyler devletin yurttaş- lamışlardır. Bu tasarımların genel adı “ütopya” dır.
larıdır. Böyle bir toplumda bireylerin yurttaşlık hakları vardır
ve bu haklar yasal güvenceler altındadır. Bu hakların en başın- Düzenin Gerekliliği ve Devlet
da, insanın yaşama hakkı gelir. Adalet, eşit durumda olanlara Bir devletin ya da düzenin var olmaması durumunda, insanlar
eşit, farklı olanlara da farklı davranmayı gerektirir; yani her- için mutlak bir serbestlik hali söz konusu olacağından, sonuçta
kese hak ettiğini vermektir. ortaya bir karmaşa (kaos) çıkar. Mutlak özgürlük durumunda
Bazı insanların diğerlerinden daha fazla servete sahip olma- her insan kendi istek ve arzularını gerçekleştirmeye çalışır.
ları yanlış değildir. Ancak insanların daha büyük servete sahip Çıkarlar birbirleriyle çatışmaya başladığında ise herkesin her-
olmaları daha fazla siyasi güç veya sosyal pozisyon elde etme- kesle savaşı ortaya çıkar. İşte bu savaş kaos halidir.
lerine olanak tanıyorsa, işte bu adaletsizliktir. Bir diğer temel Böyle bir kaos ortamında bireyler ihtiyaçlarını karşılayamaz
hak olan özgürlük, en yüce değerlerden birisi sayılmaktadır. hale geleceğinden, toplumsal yaşamda bireylerin birbirleri ile
Ancak özgürlük konusundaki görüş ayrılıkları hangi koşullar- olan ilişkilerini düzenleyen ve yaptırım gücüne sahip olan kural-
da özgürüz ve hangi durumlarda özgürlüğümüz kısıtlanmış olur lara ihtiyaç duyulur. Bu yasaları oluşturacak ve uygulanacak bir
noktasında öznel içerikli görüşler hep var olmuştur. otoriteye ihtiyaç vardır. Bu otorite devlettir.

17
TYT SİYASET FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ
FELSEFE AYT

İdeal Düzen Arayışları Özgürlüğün insanlar arasında eşitsizliğe yol açabileceği,


dolayısıyla toplumsal barışı tehlikeye sokabileceği görüşünden
A. İdeal Düzenin Olabileceğini Reddedenler hareket eder. İnsanların ekonomik, siyasal ve sosyal bakımdan
Bazı düşünürler, ilke olarak devleti reddederler ve onun or- eşit haklara sahip olduğu sınıfsız bir toplum, ideal bir toplum-
tadan kaldırılmasının doğruluğunu savunurlar. dur. Bireyler yönetim yetkisine de eşit şekilde sahip olmalıdır.
Herkes devlette temsil edilme ve yönetime katılma bakımın-
Sofistler dan da eşit haklara sahip olmalıdır.
İdeal düzen olmaz çünkü ideal düzen doğada kalmıştır. Dev-
let, doğal olmayan, insanın doğasına, özüne aykırı bir kurumdur. 3. Adaleti Temel Alan Yaklaşım
Doğada nasıl ki; güçlü olan yaşıyor ve kendi çıkarlarını ha- Böyle bir devlet anlayışı, hukuka dayalı bir düzeni gösterir.
yata geçirmeye çalışıyorsa, toplumda da güçlü olan egemen ol- Böyle bir ideal düzende eşitlik de özgürlük de bulunacaktır. Bu
malıdır. yeni ideal devlet anlayışı, özgürlük deyince, bireyin çalışma ve
düşünce özgürlüğünü anlamakta, eşitlik deyince de bütün yurt-
Anarşizm taşların yasalar önündeki eşitliğini anlamaktadır.

insanlar devlet olmadan da adli ve uyumlu bir yaşam sürebi- Özgürlük ve eşitlik ilkelerinden yalnız birinin uygulanması
lirler. Devlet, mülkiyeti korumak için vardır. Ancak anarşizme toplumsal problemleri çözmekte yetersiz kalacaktır. Özgür-
göre, her türlü mülkiyet hırsızlıktır. Bu görüşün doğal sonucu lüğün olmadığı yerde eşitliğin, eşitliğin olmadığı yerde de öz-
olarak da devletin ortadan kaldırılması gerekir görüşünü sa- gürlüğün anlamı yoktur. Özgürlüğün olmadığı bir eşitlik, eşit
vunur. haklara sahip köleler yaratır.
Eşitliğin olmadığı özgürlük ise bir grubun diğerine hükmet-
Nihilizm (Hiçcilik)
mesine yol açar. Gerekli olan hem özgürlüğü, hem de eşitliği
Evrenin anlamsız ve amaçsız olduğunu, otorite ve devletin içinde barındıran bir yönetim şeklidir, buda ancak adalet ile
doğaya aykırı olduğu görüşünü ortaya koyar. Bütün kötülükler mümkündür.
insanların özgür olmamalarından kaynaklanır. Öyleyse insanı sı-
nırlayan bütün değer, kurum ve düzenler kötü olup yıkılmalıdır.
Ütopyalar

B. İdeal Düzenin Olabileceğini Kabul Edenler "Ütopya" terimi. Yunanca (topos-ülke) kelimesinden gel-
miş olup "olmayan ülke" anlamındadır. Kelime ilk defa Thomas
1. Özgürlüğü Temel Alan Yaklaşım
More tarafından kullanılmıştır.
Liberalizm denilen bu anlayış siyasette, iktisatta, dinde ve
Gerçekleşmesi bugün için imkansız, hayali toplum ve devlet
diğer alanlarda bireyin özgürlüğüne öncelik verir. Sloganları
tasarımlarını ifade eder. Bazı düşünürler yaşadıkları toplumsal
“bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” dır.
düzenin iyileştirilemeyeceğine inandıkları için, düşsel bir top-
Temsilcileri lum düzeni tasarlamışlardır.
Adam Smith, J.S. Mill’dir. İdeal bir siyasi sistemin amacı,
Ütopyalar Şu Durumlarda Gözlenmektedir
bireylere mümkün olan en büyük özgürlüğü temin etmektir. Bu
1. Devlet sosyal düzenin gerisinde kaldığı zamanlarda ütopya-
özgürlük dini anlamda inanç ve ibadet özgürlüğü olarak, siyasi
lar ortaya çıkmıştır.
anlamda düşünme ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğü ola-
rak gerçekleşir. 2. Ütopyalar, geleceğe dönük sosyal gerçeklikle ilgisi olmayan
hayali tasarımlardır.
Bireyler özgür olduklarında kendi çıkarlarını gerçekleştirir-
ler. Böylelikle genel çıkarlarda gerçekleşir. 3. Ütopyalar; devleti, yönetimi eleştirmek için ortaya konmuş-
lardır.
Siyaset hakkındaki bu düşünceler ekonomide rekabetçi, bi-
rey ve devlet arasındaki ilişkilerde ise bireyci fikirleri savunur. Ütopyalar olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır

2. Eşitliği Temel Alan Yaklaşım A. İstenilen (Olumlu) Ütopyalar


Kapitalizme tepki olarak doğmuş, yoksul için daha ideal dü- “İdeal Devlet’’, Platon
zenin ancak eşitliğin sağlanmasıyla gerçekleşebileceğini savun-
Platon’un devlet anlayışına göre, toplumda üç tabaka vardır.
muşlardır.
Bunlar; yöneticiler, savaşçılar ve zanaatçılardır. Yöneticiler,
Temsilcileri Kari Marx, Salnt Simon’dur. iyi eğitimli bilge kişilerdir. Savaşçılar, cesur askerlerdir. Za-
Bu yaklaşımın temele eşitliği alması, sosyalist devlet anlayı- naatçılar ise buyruklara uymaktan başka hakları olmayan insan-
şını ortaya çıkarmıştır. lardır. Koruyucuların ve savaşçıların mülkiyet hakları yoktur.

18
BİREY VE DEVLET
TYT
BİLİM FELSEFESİNİN TANIMI VE KONUSU AYT FELSEFE

Tüm çocuklar doğar doğmaz anne ve babalarından alınır. “1984”, G. Orweli


Evlenecek çiftler ise kura ile belirlenir. Devlet yönetiminden 1984 adlı eserde tasarlanan devlet anlayışına, despotizm
sorumlu kişiler gerektiğinde halka yalan söyleyebilir. Platon, egemendir. Bu devlette insan benliğini yok edecek ölçüde zora
“İdeal Devlet” eserinde öne sürdüğü bu düşüncelerinin bir kıs- dayalı baskıcı bir yönetim egemendir.
mından “Yasalar” adlı eserinde daha sonra vazgeçer.

“EI-Medinetü’f-Fazıla”, Farabi
BİREY VE DEVLET
Farabi. “EI-Medinetü’I Fazıla” (Faziletli Şehir) adlı eserin-
de Platon’dan etkilenmiştir. O’na göre, doğal ihtiyaçların et- Bireyler arasındaki ilişki sosyal ilişkiyi, sosyal ilişki ise dev-
kisiyle bir araya gelerek toplumu oluşturan bireyler, bilge ve leti ve iktidarı ortaya çıkarmıştır. Birey tek başına yaşayama-
erdemli kişiler tarafından yönetilmelidir. dığına göre; iktidar ve devlet toplumsal düzenin bir şartıdır.
Bir topluma ancak bedenen ve ruhen sağlıklı, zeki, öğrenme Devlet ise, bireylerin ve grupların ilişkilerini hukuk kuralları
ve öğretmeyi seven, nefsine güvenen ve Tanrı’ya inanan kimse çerçevesinde düzenler.
başkan olmalıdır. Devlet bir organizma, bireyler de bu organiz- Birey devlet ilişkilerindeki temel problem: birey mi devlet
manın organlarıdır. Kişiler, kendine düşen görevleri yapmalıdır, için, devlet mi birey için yaşar?
Yapmadıkları takdirde organizmada olduğu gibi, devlette de
aksaklıklar ortaya çıkar.
Birey mi Devlet İçin, Devlet mi Birey İçin Yaşar?
“Ütopya’’, Thomas More
Günümüz birey - devlet ilişkisinde, bireyler devletin varlık
Ütopya eseri, İngiltere’nin o zamanki durumunu eleştirmek koşuludur. Ancak bireylerin bir düzen içinde yaşamaları içinde
için yazılmıştır. T. More’a göre, toplumdaki eşitsizliğin ve mut- devlet gereklidir. Birey, devlet ve topluma karşı yükümlülükle-
suzluğun kaynağı özel mülkiyettir. Bu durumdan kurtulmanın rini yerine getirecektir.
tek yolu, özel mülkiyetin kaldırılmasıdır. Bu nedenle ideal top-
Devlet de bireyin haklarını güvence altına alacak ve ona
lum, sınıfsız bir toplum olmalıdır. Değerler yönünden herkes
haklarını kullanması için olanaklar sunacaktır. Böyle bir du-
eşit olmalıdır.
rumda ne birey haklarından vazgeçebilir, ne de devletin varlığı
More’un ütopyasında para kullanılmamaktadır. Bunun yerine yadsınabilir.
düzenli bir eşya takası vardır. Ailenin temel ihtiyaçları devlet
tarafından karşılanır. Ülkedeki insanlar her gün altı saat çalı-
şır. Bunun dışında bilim ve sanatla uğraşırlar. Birey Devlet İlişkisini İnceleyenler

Yusuf Has Hacib


“Güneş Ülkesi”, Campanefla
“Kutadgu Bilig” (Mutluluk Veren Bilgi) adlı eserinde hem va-
Campanella, Güneş Ülkesi adlı eserinde, Hint Okyanusu’nda
tandaşın hem de yöneticinin ideal özelliklerini anlatmıştır.
varsaydığı ideal bir devleti düşünür. Bu devletin yöneticisi hem
filozof hem de rahiptir. Devlet sağlam ve yetenekli yurttaşlar Montesquieu
yetiştirmek için karşı cinsler arasındaki ilişkileri dahi düzen- “Kanunların Ruhu” adlı eserinde Cumhuriyet, Monarşi, İstib-
ler. dat vb ... yönetim şekillerinin tanımlarını yapar.
Bu düzenlemede aile, mal, mülk her şey ortaktır. İnsanlar
John Locke
günde sadece dört saat çalışır.
Locke’a göre, insanlar doğuştan bir takım temel haklara sa-
“Yeni Atlantis”, Francis Bacon hiptir ve bu hakların vazgeçilmezliği söz konusudur. Bu haklar-
Sağlıklı, ahlaklı ve dürüst insanların yaşadığı Bensalen adlı dan devlet için vazgeçilmesi söz konusu değildir. Birey temel
bir adada bulunan bu devlet bilime dayalıdır. Bilimler hazinesi haklarını güvence altına almak için devleti var eder. Devlete
adlı bir kurul tarafından yönetilir. Bu kurul, diğer ülkelere gön- düşen ise bu hakların korunmasıdır.
derdiği elçiler ile bilim ve teknolojik gelişmeleri izler.

B. Korku (Olumsuz) Ütopyaları


BİLİM FELSEFESİNİN TANIMI VE KONUSU
“Cesur Yeni Dünya”, Aldous Huxley Yeni Dünya adlı eserinde
çok gelişmiş bir toplum anlatılır. Toplumun ihtiyaçlarına göre Bilim, bir bilgi sistemidir. Bilimin araştırdığı bilgiye de bi-
insanlar önceden saptanan niteliklere göre fabrikalarda üreti- limsel bilgi denir. Bilimsel bilgi ve diğer bilgilerin tümü; evreni,
lir ve özel merkezlerde büyütülürler. toplumu, insanı ve varlığı bilme çabası içindedir.

19
TYT BİLİMİN TARİH İÇİNDEKİ GELİŞİMİ
FELSEFE AYT

Amaçları aynı olmasına rağmen bilgiler, yapısı ve özellikleri 2. Eski Yunan’da Bilim
bakımından birbirlerinden ayrılır. Bilim, var olan her şey üze-
rinde sistemli, yöntemli, doğru ve geçerli bilgi üreten kuramsal M.Ö. 600’1erde başlayan Yunan uygarlığı mitolojinin etki-
bir sistemdir. sinden çıkıp aklın, yani felsefenin etkisine girmiştir. Thales ve
diğer düşünürler, doğa felsefesi ile bilimsel çalışmalara katkı-
Bilim, dinamik bir bilgidir. Bilim, sistemli, düzenli, belli yön-
da bulunmuşlardır.
temleri olan, bilimsel yöntemlerle elde edilmiş gerçekler hak-
Bu dönemde bilim adamlarıyla filozoflar aynı kişilerdi. Bu
kında doğrulanabilir bilgidir.
dönemde Aristoteles, biyolojik varlık alanı ile uğraşmış, ilk
Bilim felsefesi, bilimin doğasını, kapsamını, sınırlarını, yön- defa canlıları sınıflandırmıştır. Arschimedes (Arşimed) meka-
temini, bilimsel bilginin yapısını ve özelliklerini, bilimsel kuram nik ile Galenos (Gallen) ise fizyoloji ile uğraşmıştır. Bu çalış-
ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi felsefi bir tavırla araştırır. Bi- malar daha sonradan deneysel bilim olan doğa bilimlerinin ilk
limle ilgili her türlü soruyu sorar ve bunlara cevap arar. Bilim- adımlarını oluşturur.
lerin her geçen gün gelişmesiyle birlikte felsefeden ayrılmaya
başlamışlardır. Pozitif bilimin alanının yaygınlaşması, felsefe-
nin yalnızca bilimin konusunu sorgulaması düşüncesini güçlen- 3. Ortaçağ’da Bilim
dirdi. Bunun sonucu olarak felsefenin yeni bir sorgulama alanı Roma İmparatorluğu’nun M.S. 5. yüzyılda yıkılmasıyla 15.
olan bilim felsefesi ortaya çıktı. yüzyılda Rönesans’ın doğuşu arasındaki bin yıllık dönemde Batı
Avrupa’da düşünce sisteminin merkezi olarak Hıristiyanlık ka-
bul edildi. Bir düşünceyi ya da buluşu önermeden önce Hıristi-
Bilimin Özellikleri
yanlıkla bağdaştığının inananlara garanti edilmesi gerekiyordu.
1. Bilimler birikimli olarak ilerleme özelliğine sahiptir. Böylece, hangi düşüncelerin Hıristiyanlıkla uyumlu hale ge-
2. Bilim olgusaldır. tirilebileceğinin, hangilerinin reddedilmesi gerektiğinin belir-
lenmesi için antik çağın en büyük filozoflarının eserleri inceden
3. Bilimsel bilgi herkese açıktır. (Evrenseldir.)
inceye irdelendi.
4. Bilimsel bilgiler nesneldir. (Objektiftir.) Dönemin sonuna doğru, zamanın büyük düşünce sistemlerini
5. Bilim dinamiktir. uyumlu bir bütün haline getiren bir dünya görüşü ortaya koyan
6. Bilimsel bilgi tutarlıdır. Aquıno’lu Thomas’ın yazılarında bu senteze ulaşıldı. Ortaçağ
Avrupa’sında Hıristiyanlığın etkisiyle bilimsel çalışmalar terk
7. Bilimsel çalışmalarda öngörüler vardır.
edilerek, dinsel dogmaların akılla açıklanması yolu benimsendi.
8. Bilimler seçicidir. (Sınırlıdır.) Bilim, incilin izin verdiği kadarıyla yapıldı.
Kilisenin düşünce üzerindeki yetkisi gevşediğinde, pek çok
insan sadece aklın kullanılmasıyla dünyanın bilgisine ulaşılabile-
ceğine inanmaya başladı. Felsefede bu gelişme akılcılık olarak
BİLİMİN TARİH İÇİNDEKİ GELİŞİMİ
bilinir. Bu gelişmeyi Descartes başlattı, onu, akılcı felsefenin
Bilim tarihi, bilimin nasıl ortaya çıktığı ve hangi aşamalardan önemli simaları olan Spinoza ve Leibniz izledi. Ortaçağ Avru-
geçtiğiyle ilgili çalışmalar yapar. Bütün insanlığın ortak çaba- pası’nda bilimin gerilemesine karşın, doğuda İslam’ın etkisiyle
sının ürünü olan bilim, günümüzdeki gelişmişlik düzeyine, geç- gelişmeye başlamıştı.
mişten günümüze büyük çabaların sonucunda ulaşmıştır. Bilim İslam dünyasında, dinin bilime verdiği önem sonunda, müs-
tarihi, nesnel bilginin ortaya çıkışı ve gelişimi açısından dört lüman ve müslüman olmayan bilim adamları büyük bir bilimsel
aşamada açıklanabilir. çaba içine girerek, yeni bir bilimsel çağı başlatmıştır. Öncelik-
le. Yunan, Hint, İran ve diğer uygarlıklardan yapılan çeviriler,
İslam dünyasına aktarıldı. Bu çalışmalar M.S. 9, 10 ve 11. yüz-
yıllarda en üst noktaya ulaşmıştı.
1. Mezopotamya Ve Mısır’da Bilim

İlk uygarlıkların yerleşim merkezi olan Dicle, Fırat ve Nil


nehirlerinin kıyıları aynı zamanda ilk bilimin ortaya çıktığı yer- 4. Rönesans’ta Bilim
lerdir. M.Ö. 3000’1erde, Mezopotamya’da kurulan Sümer uy- Ortaçağın etkisinden kurtulan Avrupa, 15. ve 16. yüzyıl-
garlığının, özellikle matematik işlemlerinde çok ileri düzeyde larda Rönesans hareketini yaşadı. Rönesans “yeniden doğuş”
hesaplamalar yaptıkları bilinmektedir. Mısır uygarlığı mate- demektir. Eski Yunan uygarlığındaki aydınlanma dönemini yeni-
matik, geometri, astronomi ve tıp bilimi alanlarında bilimsel den başlatmak isteyen batı düşünürleri felsefe ve bilimde çok
çalışmaların kapsamını genişletmiştir. önemli çalışmalar yaptılar.

20
BİLİME FARKLI YAKLAŞIMLAR TYT
AYT FELSEFE

Öncelikle evreni din ile değil, akıl ile açıklamaya başladılar. H.Reichenbah bilimi anlamak için bilim dilini çözümlemekle
Özellikle F. Bacon ve Roger’in etkisiyle Rönesans döneminde işe başlar. Konuşma dilinin hataları, bilimede yansıdığı için dili
deneyi temel alan doğa bilimlerine yönelme olmuştur. Felsefe iyi çözümleyerek belirsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlar.
ile bilimin sınırları çizildi. Bu dönemde bilim giderek felsefe- Bunu da dili, sembolik bir diziye çevirerek yapabileceğini
den ayrılmaya başlamıştır. Bu dönemde, Aristoteles’in fizik
düşünür. Bu yaklaşıma göre, bilimi anlamak için bilim diye orta-
bulgularıyla desteklenmiş. Batlamyus’un yer merkezli evren
ya konmuş ürünlere bakmak gerekir.
kuramı (Geosantrik), Kopernik tarafından çürütülerek yerine
güneş merkezli evren (Helyosantrik) kuramı getirilmiştir. Bu yaklaşımda söz konusu bilimsel metinler, sembolik mantı-
Kopernik aynı zamanda insan merkezli evreni (Egosantr- ğa çevrilir, ortaya çıkan ürüne bakılarak onun mantığı bulunma-
lk) kaldırarak, güneş merkezli (Helyosantrik) evren anlayışını ya çalışılır (Mantıkçı Pozitivizm). Çünkü, sembolik mantıkla söz
getirerek, modern çağın en önemli olayını gerçekleştirmiştir. konusu metinler açıklığa kavuşturulabilir. Burada önemli olan,
Kopernik’in devrimi, Kepler ve Galileo’nun çalışmalarıyla des- bir önermenin doğrulanabilir olup olmamasıdır. Doğrulanabilir
teklendi. F. Bacon’un bilim üzerinde yaptığı bilim felsefesi ve olan önerme anlamlı (Bilgi verici) önermedir. Bu açıdan yalnız
Descartes’ın yöntem arayışı, bilimsel çalışmaların önemini iyice bilimin önermeleri anlamlı önermelerdir. Anlamlı bir cümle
arttırdı. Newton, klasik fiziğin temel yasalarını ortaya koydu. veya önerme olgusal olarak doğrulanabilir biçimdedir.
Huygens, Boyle ve Gassandi’nin çalışmalarıyla bilim, artık mo- Eğer doğrulanma biçimine uymuyorsa anlamsızdır. Mantıkçı
dern dönemin tek bilgi kaynağı olmuştur. pozitivizmin anahtar kavramı olan doğrulama kavramını. R. Car-
nap en gelişmiş biçimiyle ifade eder. Camap’a göre, sembolik
mantık doğru ya da yanlış bilgi vermez. O, yalnız bilimlere ait
Rönesans’tan Sonra Bilim metinleri anlamak için çözümleyici bir gereçtir.

Bilim felsefesinin amacı, doğrulanabilir önermelerden yola


Descartes’la başlayan yöntem sorunu J. St. Mili tarafından
çıkarak yeni kuramlar oluşturmaktır. Mantık kurallarıyla öne
ele alındı. “Mantık Sistemleri” adlı kitabında Mill’ln çağdaş
sürülen varsayımlar, deney ve gözlemle doğrulanırsa kuram ge-
doğa bilimlerinin yöntem sorununa bir çözüm getirmesi, bilim-
çerli, yanlışlanırsa geçersiz ve çürütülmüş olur.
lerin felsefeden ayrılması sonucunu doğurdu. Claude Bernard
modern biyolojiyi, Auguste Comte sosyolojiyi kurdu. Bu yaklaşıma göre, bilim tümevarım yöntemini kullanır. Fa-
kat Carnap’ın bu görüşleri Kari Popper tarafından çok ciddi bi-
Wilhelm Wundt ve Fechner’in çalışmalarıyla da deneysel
çimde eleştirilmiştir.
psikoloji kuruldu. 20. yy,’ın ortalarına gelindiğinde ise, fizikte
devrim niteliğinde gelişmeler oldu ve modern fiziğin temelleri Carnap’ın doğrulanabilirlik ölçütü tümevarıma dayanmak-
atıldı; Max Planck’ın kuantum kuramı, Albert Einstein’in göre- taydı. Popper’a göre, doğadaki herhangi bir olayı veya olguyu
celik kuramı, Werner Heishenberg’in olasılık kuramı fizikte tümevarım ile doğrulamak mümkün değildir. Örneğin, “tüm ka-
yerini aldı. natlılar uçar önermesini tümevarım yoluyla, gözlem ve deneyle
doğrulamak imkansızdır.

Bu yüzden bilimin yöntemi tümevarım değil, tümdengelim


olmalıdır. Bilimselliğin ölçütü de doğrulama değil, yanlışlama
BİLİME FARKLI YAKLAŞIMLAR olmalıdır.

Bilim tarihi süreç içerisinde farklılaşmış ve bu durum bilime


karşı farklı yaklaşımları ortaya çıkarmıştır. Ürün Olarak Bilime Yapılan Eleştiriler

Bunlar: • Farklı alanlara ait bilimleri tek bir bilime (Fizik) indirge-
mek, gerçeğin değişik boyutlarını anlamayı engeller.
• Bilimi bir ürün olarak anlamaya çalışan yaklaşım
• Bilimin bağımsız kendine özgü kurallar koyma niteliği önem-
• Bilimi bir etkinlik olarak anlamaya çalışan yaklaşım
lidir.

• Ancak bilim, insan topluluğunun ortaklaşa oluşturduğu kül-


türel üründür.
1. Ürün Olarak Bilim
• Bilimin ilerleyişi tekdüze değildir. Bilimlerdeki ilerleyişte
Bu görüş bilimi ve bilimsel kuramı, bilim adamının kişisel et-
zikzaklar, sıçramalar vardır. Bunlar ilerlemeyi çabuklaştırır.
kinlikleri sonucunda ortaya çıkan bir ürün veya bitmiş bir so-
nuç olarak ele alır. Bu görüşü 20. yüzyılın başlarında pozitivizm • Bilim “temel bilim” haline gelmemiştir. Her bilim kendi için-
etkisiyle gelişen Mantıkçı Pozitivistler savunmuşlardır. de de alt disiplinlere ayrılmıştır.

21
TYT BİLİMSEL YÖNTEMİN ÖZELLİKLERİ
AYT BİLİMİN DEĞERİ ÜZERİNE FARKLI GÖRÜŞLER
FELSEFE

2. Etkinlik Olarak Bilim Yasa


Her bilimsel buluşun (Kuram) tek tek olguları değil de olgu-
Bu yaklaşıma göre bilim, bilim adamının içinden geldiği top-
lar sınıfını açıklayarak birer kanun haline gelmesidir.
lumun etkisindedir. Bundan dolayı bilimi anlayabilmek için, bi-
limsel çalışmayı ortaya koyan insan topluluğunun iç yapısını,
Öndeyi
inançlarını, ilişkilerini incelemek gerekir. Bu yaklaşımın temsil-
Olgular arasındaki ilişkilerden oluşturulan genellemelerden
cileri S. T. Kuhn ve S. Toulmin’dir. Kuhn; bilimi, bilim adamları
yararlanarak henüz olmamış bir olguyu önceden kestirmedir.
topluluğunun etkinliği olarak inceler.
Kuhn; bilimsel süreci oluşturan adımları bir sıra ile açıklar.
Bu süreç kendini yenileyerek devam eder. Bilim, statik (dur-
gun) değil, devamlı hareket halinde ilerleyen bir etkinliktir. Bi-
BİLİMİN DEĞERİ ÜZERİNE FARKLI GÖRÜŞLER
lim öncesi dönem, tüm bilimler için bir tür hazırlık dönemidir.
Bu dönemde bilimsel olsun olmasın çeşitli yöntemler kullanılır.
Kuhn, etkinlik olarak bilimi açıklarken paradigma kavramını Bilimin Teknolojik Değeri
kullanır. Paradigma, belli bir insan topluluğunun görüşü veya
bilim adamının dış dünyayı açıklamada kullandığı bakış açısıdır. Bilimin saf bilgisi, pratikte uygulama amacına göre iyi veya
kötü olarak ortaya çıkar. Bilimin pratikte uygulanmasına ise
Örneğin, Kopernik’in güneş merkezli sistemi, astronomların
teknoloji denir. Teknoloji, bir tür bilimsel bilginin kullanımı
evrene bakış açısını belirleyen bir paradigmadır. Eğer paradig-
sonucu elde edilen araç gereçlerdir. Teknoloji, insan yaşamını
ma, yeterli sayıda bilim adamları tarafından destekleniyorsa,
kolaylaştırmak için üretilir. Ancak teknolojiyi, kullananın niye-
bu paradigma etrafında toplanan bilim adamları topluluğu mey-
tine göre faydalı veya zararlı olabilir.
dana gelir.
CEM ÜNLÜ İLTER
Felsefe grubu öğretmeni
www.cemunluilter.weebly.com
BİLİMSEL YÖNTEMİN ÖZELLİKLER
Bilimin Ahlaki Değeri
Bilimsel Yöntem Bilim, evrende yaşananları anlamak için
olguları betimleme ve açıklamaya yönelir. Bilimsel yöntem Bilim ve teknoloji, insanlığı daha ileri götürebileceği gibi, in-
ise betimleme ve açıklama yollarını içeren bir süreçtir. Bilim sanlığı yok da edebilir. Ahlaki ve manevi değerler, insanlara ait
adamları bilimsel yöntemi kullanarak problem olarak gördükle- olgulardır. Bilim, teknolojiyi kullanana göre iyi veya kötü olabi-
ri olayların neden - sonuç ilişkisini araştırırlar. lir. Bu anlamda bilimin en büyük yararının ve değerinin “ahlaki”
Evrende geçerli ve güvenilir bilgi elde etmek için “Bilimsel yararı ve değerinde bulunduğu bile söylenebilir.
Yöntem” kullanılır. Bilimsel yöntemin kullanılması için bir prob- Çünkü dünyanın küçüldüğü, bütün insanların farklı ırk, mil-
lemin olması zorunludur. Sonra bu problemi ortaya koyan ne- liyet, cinsiyet, din ve ideolojileriyle birbirleriyle yakın ilişkiler
denler bulunur, neden - sonuç ilişkisi araştırılır. Araştırmanın içine girmek zorunda kaldıkları bir dünyada yaşıyoruz.
yapılabilmesi için şu aşamalar gerçekleştirilir; Bu durumda, barışın sağlanması için gerekli olan temel ahla-
ki nitelikler, her halde yukarıda sözünü ettiğimiz niteliklerdir.

Bilimsel Yöntemin Aşamaları

1. Betimleme (Tasvir) Aşaması


2. Açıklama Aşaması
Bilimin Entelektüel Değeri
3. Bilimsel kuram
Bilim insanlara belli bir dünya görüşü oluşturma, dünyaya bi-
Olguları sistematik bir biçimde ve deneysel verilere dayan-
lim açısından bakma ve anlama imkanı verir. Bilimsellik sonucu
dıran geniş kapsamlı açıklamalardır.
insanlar yaşadığı toplumu, devleti ve dünyayı daha güzel ve ya-
şanabilir hale getirerek, huzur, barış ve hoşgörü atmosferinde
Bilimsel Kuramın Aşamaları aydın toplum bireylerinin yetişmesini sağlar.
Bilim ve bilimsel bilgi hayatla iç içedir insanın geliştikçe ev-
Hipotez
ren, insan ve yaşam hakkındaki sorularımıza cevap bulma isteği
Olguları açıklamak için kabul edilen varsayımlardır. Kuram: de artmaktadır. İnsanın entelektüel yönü, insanı tüm canlı ve
Sınanmış, doğrulanmış hipotezlerin yasa öncesi en güçlü ne- cansız varlığın ötesine taşınmış doğaya egemen hale getirmiş-
densel açıklama modelleridir. tir.

22

You might also like