Professional Documents
Culture Documents
7675-Demokrat Partinin Ichyuzu Ve Xetalari-Faiq Shemsetdin Benlioghlu-1947-49s
7675-Demokrat Partinin Ichyuzu Ve Xetalari-Faiq Shemsetdin Benlioghlu-1947-49s
İÇYÜZÜ VE HATALARI
YAZAN:
— 12! —
DEMOKRAT PARTİSİNE NİÇİN VE NASIL GİRDİM?
Her bakımdan demokratım; bunaı ne dostlarım, ne de düş¬
manlarım inkâr, edemezler; zaten altmışa dayanan ömrüm, bu
iddiamın tam bir ispatıdır!
İşte bu sebepledir kiı, mukadderat beni Demokrat Partisi saf¬
larında yer almağa sevk etti. Yâni ben şahsî maksat ve gaye¬
lerimin icbariyle -hattâ gayri ihtiyari!- Demokrat Partisine gir
miş bulundum; fakat ilçe veya' il idarelerinde değil, sadece bir
ocak arasında yer aldım, öyle kiı (isimsiz, şahsiyetslyetsiz, en ar¬
ka saflarda bulundum. Çünkü maksadım İzmirin en geri ol¬
duğu rivayet olunan bir muhitinde halk ile yakından temas et¬
mek, onlarım dertlerini ve ıstıraplarını, hakikî durum ve tema¬
yüllerini elimden geldiği, gücümün yettiği kadar anlamak ve
daha yüksek makamlara 1 işaretlemekti.
Çok şükür ki bütün faaliyetlerim bu kudsal çerçeveden çık¬
mamıştır, «Tepecikli yurttaş» sıfatiyle işçilerimizin ıstırapları
üzerinde çalışır kem, komünizm cereyanı ve tehlikesi karşısında
evvelâ isçinin kendisine, sonra partiye ve tabiat'yle yurduma
büyük hizmetler yapmağa muvaffak oldum.
O muhitin, fuhş hayatı ile esaslı surette çalıştım ve çok hayırlı
cereyanlar vücuda getirebildim.
Ve... ileride izah edeceğim veçhile, particiliğin vatandaşı iki¬
ye ayırmaması lâzım geldiğini hem Demokrat, hem Ha'ikçı Te¬
pecikli kardeşlerime anlattım, ve eğer bu sayede bazı istenilmi-
yen feci hâdiselerin önüne geçebilmiş (isem ne mutlu bana!...
Büyük bir teessürle söylerim ki, parti bana bu yolda uyma¬
mıştır; halkla alâkayı, ancak «reiskâra geçmek» davasının ar¬
kasında bırakmıştır.
— 13 —
Kitabımı sonuna kadar okuyanlar, bu iddiamın doğruluğunu
göreceklerdir.
★
Bütün bunlara rağmen ben Demokrat Partisine filen girmekte
uzun bir tereddüt devresi geçirdim!
Bu tereddüdün sebepleri bir kaçtır ve esaslıdır:
1 — Yeinli partinin beklediğim ve beklenen mahiyette de¬
mokrat bir parti olup ol'amıyacağı,
2 — Partinin bir ihtiras partisi olabilme®; ihtimali.
(Benim bu iki şüphemi parti halledememiştir; fakat bu par¬
tinin Güney ocağı beni kend'sine çekmiştir; ben onların da
arasında uzun müddet bir «Partili» değil, bir demokrat sıfa-
tiyle bulundum.
(Bu ocak üyelerinde gördüğüm hakikî demokrat ruhu, bu üye¬
lerin demokrasiye olan samimî aşkı, bu arkadaşların vatana
bağlılıkları- cidden yüksektir!
Bugün Demokrat Parti adiyle memleketin ikinci siyasî parti¬
si namzedi oları teşekküle ber.i çeken Celâl Bayarın şahsı ve şah¬
siyeti değil fakat Güney - Tepecik ocağıdır. Ben de esas itiba¬
riyle ve filiyat bakımından partiden ziyade Tepeciğin, bu nezih
ocağının mensubu oldum.
Buna rağmen partiye kaydedilmekte yine istical gösterme¬
dim. Çünkü korktuğum noktalar vardı!
Tepecikli yurttaşların hepsinin de esas maksatları bir nok¬
tada b neşmektedir: Kendi hayat şartlarından başlamak su¬
retiyle bütün yurttaşlar için biraz daha fazla salâh ve T efah, ka¬
nunlar karşısında müsavat ve tam emniyet, memleket umumî
hallerinde her gün biraz daha artan bir iyilik!
Hiç bir Tepeciklinin büyük ve küçük bir ikt'dar mevkiinde
gözü yoktur. Ben de bunlar gibi değil miyim? Bu saf ve sa¬
mimi insanları, çok sevdim ve onlar da beni sevdiler.
Bunun delili de şudur:
Partiye kayıtlı olup olmadığıma değil, demokratlığıma hür¬
met ederek beni ocak idare heyetine, bucak kongresi üyeliğine
— 14 —
ve kongrede yine ocak. idare heyeti yedek üyeliğine seçtiler.
(İşte ben bu sevgi ve saygıya mukabele zorunda kaldım, De¬
mokrat Partia'nlm Güney - Tepecik ocağına kaydolundum! Yâ-
•r.i partiye niçin ve nasıl girdim? Sualinin cevabı işte bundan
ibarettir!
★
Fakat ne büyük teessüre lâyık bir haldir ki Tepeciktiler um¬
duklarını göremediler; sade intihap dolaplarında bîr vasıta o-
larak kaldılar!
Evet, haklı olarak denilecektir ki:
— Demokrat Parti devlete el koyamamıştır ki halkın bu sa¬
mimî İsteklerine fiili b'r yardımda bulunabilsin!
Pekâlâ! Fakat Demokrat Partisinin baş hatası da bu nokta¬
dadır; bu hata aynı zamanda bu partinin organı olan «İzmir»
gazetesinde de vardur:
Demokrat parti ocaklarını, mahalle ve semt kulüplerini sa¬
dece idarî ve siaysî işlere tahs's etmiştir. Bu hatanın neticesi,
parti ile halkı birbirinden uzaklaştırmak olmuştur.
Parti idarecileri bu büyük hatayı farketmişler midir acaba?-
Bern, 1200 azası ve teşkilâtı ile İzmirin en büyük s'yasî ku¬
lübü olan «Tepecik - Güney» ocağının .halk ile başbaşa ver¬
miş, siyasî, içtimaî ve kültürel bir ocak» olmasında ısrar ettim.
Bu 1200 kişinin böyle bir hakkı olacağı kabul edilmelidir. Böy¬
le b'r arzunun soğuk karşılanması demokratlığa ne kadar
uygundur?..
Bir kitap dolabı kurmağa çalıştık, ne çaıre ki hiç bir yerden
yardım görmedim, bu hususta benim hevesim yalnız kaldı!
«Halkla daima bir arada bulunmak gayesi» hesabına var¬
mak için vasıtalı çarelere başvurduk, kıyametler koptu! Bû
çaı*e ilçin iki bin lira sarfeden hamiyetli bir yurttaş, ih¬
tiraslar kalcısında yaptığına da, yapacağına da p'şman oldu!
Hakikî manasiyle partiden ziyade Tepeciklilerin olan bu o-
cak yükseldikçe, muvaffak oldukça etraftan bin bir ihtiras ve
kıskançlıklar uyandı!
— 15 —
Bütün, bu hâdiseler benim partiye itimadımı sarstı; hat
beni bu parti ile beraber iş görmek imkânsızlığına' inandırdı!
'k
Demokrat Partisinin, müteşebbis heyetlerden seçilen idare
heyetlerine intikal sırasında, biz im ocağın bucağı olan' «Tilkilik
bucağı» da tuhaf hâdiselerle sarsılma*ğa başladı.
Güney ocağının başkanı Ahmet Şevki Mallı, bu ocağın tek
kurucusudur; bizim ocakla beraber sekiz ocağı olan Tilkilik
bucağının da hak ki kurucusu Cihattır. Bu genç, münevver,
faal ve samimî demokrat bir zattır, demokrasi lehinde maddeten
ve manen çok çalışmış, zararlar görmüş ve çok yorulmuştur.
Ocağının üyesini 40-50 den yukarı çıkaramıyanlar, kökleştiği
sanılan partiden şahsi binbir Şey bekliyenler, bucakta «ben¬
lik» satmak istiyenler çirkin bir faaliyete giriştiler, hem de
doğrudan doğruya en fedakâr üye olan Cihat aleyhinde!
Bina ve teşkilât itibariyle en iyi durumda olan «Güney -
Tepecik» ocağında toplanan bucak kongresinde bu ç rki n ih¬
tiraslar, birer engerek yılanı gibi şahlandılar; kongre saatler¬
ce zehirli yılan ıslıkları ile çır.ladı durdu.
Bu ıslıklar arasında irtica sesleri var mıydı?
B'Imem. Fakat üçüncü maddeyi hatıra getiren ve nefret
uyandıran safhalar da vardı.
Bu ihtiras, kin ve haset dalgalan arasında ilk defa olarak
Demokrat Partisine girmekte hata ettiğimi kati surette an¬
ladım.
Tüzüğün üçüncü maddesi şümulü dairesinde olcuların kö¬
rükledikleri ve bu dumanlı hava» dan fayds'lanmak istedikleri
bu âlemde benim ne işim olabil irdi?
Görülüyor ki girmekte çok tereddüt gösterdiğim bir parti¬
den ayrılmak zoru süratle vücut bulmuştur!
Bugün dahi düşünüyorum:
Ciıhat niçin bu kadar haksızlıklara maruz bırakılıyordu? Bu¬
nun hedefi ne idi? N
Kimb'lir!?...
— 16 —
Zavallı üçüncü madde; ve tou maddeyi büyük bir samimilik
ve esaslı bir maksatla hazırlıy anılar! „
.Gerek ocak, gerek bucak kongrelerinde ve gerekse Fuat
Köprülünün toto ziyareti sırasında Tepec ik-Güney ocağı binasın
da belirtilen samimî, güzel ve memleket için* hayırlı d.leklenn*
neticesi «pek garip akisler» oldu, kaldı! Hepsi de idarî, içti¬
maî ve ahlâkî büyük davalarımıza taallûk eden bu samimî di¬
leklere hâlâ acırım!
Ne tuhatf zihniyet, ne garip gazetec liktir ki, Partinin organı
olan «izmir» gazetesinde bu dileklerden, birer fıkra şeklimde ol¬
sun bahsedilmedi!
İşte gerek parti idarecilerinin, gerek gazetesinin fikrince,
«parti yalnız iktidar mevkiine tırmanmak için bir merdiven¬
edir!» Particilerin, parti mensuplarının ve tabii olarak memle¬
ketin idarî, içtimaî, ahlâkî hiç bir davayla alâkası yoktur!
Zavallı particilik ve gazetecilik!
Halbuki işçilerle komünistlik münasebetleri, isçilerin "dert¬
leri bu toplantıda iaşikâr ve fili surette açığa vurulmuş, fakat
yalnız profesör Fuat Köprülüyü alâklandırabilmiştir!
Benim «Tepecikli» yurttaş» sıfatiyle üzerinde ısrar ettiğim
ve heyecanla durduğum tou mesele etrafındaki hareket, emi¬
nim ki iyice hızlanmış olan komünizm cereyanını durdurmuş
veya çok esaslı surette yavaşlatmıştur.
Kalbimde derin toir acı olduğu halde hâlâ sormaktayım!
Parti, idarecileri tou mesele hakkında müsbet olarak r.e yap¬
tılar?. Partinin organı olan «İzmir» gazetesi bu mesele üzerin¬
de niçin sustu?..
Partinin sinesinde cereyan eden vatanî bir dava, hem de
en ziyade İzmire taallûk edeni bir dava niçin Parti gazetesini
ilgilendirmedi?
Ne garip ve Demokrat Parti iç/n ne acınacak haldir ki, Gü¬
ney - Tepecik ocağının bu heyecanlı gecesini İstanbulda Cum
huriyet gazetesi umumî efkâra belirtti, acaba, adı «İzmir» ken
dişi de Demıokrat Partinin gazetesi olan bu gazete arzın İzmir-
— 17 —
den başka hangi yerinde çıkıyordu?..
Unutmak benim için. kabil değildir, yine bu toplantılardan
birinde halk ve işçi sınıfından ve 30-35 yaşlarında Tepecikti
bir yurttaş kalktı ve Tepeciğin baş belâsı olan mahut ve kötü
sokak ve bu sokak sakinlerinden bahsetti, bu kötü sokak sa¬
kinlerinin mahalle arasında serbestçe dolaşmalarında hasıl
olan kötülükleri, muktedir bir hatip gibi anlattı, bu içtimaî
yaradan bir içtimaiyatçı gibi neler kaybettiğimizi anlattı. Fa¬
kat netice ne oldu? Gerek partinin ve gerek gazetesinin so¬
murtkan sükûtu!
Halk lehine müdafaa edilecek mevzulara önem vermesi lâ¬
zım gelen bir parti gazetesine acımamak elden gelmiyor, doğ-
rusp!
Yarabbi, bu insanlar, bu gazete mi bizi mira, hafckate, re¬
faha ulaştıracak?.. Bunlar halkı* hiç mi, hiç anlamıyorlar ve
anlamak istidadına da sahip değildirler.
Parti gazetesinin bildiği bir şey, fakat tek şey vardır:
Reiskân kazanmak veya kazanmamak kaside veyahut mer¬
siyeleri! Niçin kazanılmadığını araştırmak idraki dahi bizim
partide yok!
Siyasî küfürler ve küfürnamelerle bir partinin hiç bir şey
kazanamayacağını bu «reiskârcı partililer» tarafından hiç bir
vakit anlaşılamıyacak bîr hakikat olmakta devam ediyor.
Seçim mücdeleleri sırasında geçen bu çeşit yazılar, bütün
demokratlar arasında o kadar ciddî bir memnuntiyetsizMk u-
yandırmıştır ki intihap işlerinin bittiğiandan itibaren İzmir
gazetesinin sürümü 23 binden 2—3 bine düşmüştür.
Ve sanıyorum ki bu gazete yeniden satış yüzü görmek için
memlekette her zaman anormal halin devamına can ve gö¬
nülden hasrettir!
Demokrat Partisi de aynı yolun yolcusudur, kazanmak için
memleketin 1 siyasî ihtilâçlar içinde yuvarlanmasına istemekte¬
dir; fakat hakikî demokratlar bu yolun bir «.ihtilâl yolu» ola¬
bileceğinden endişe etmektedirler.
— 18 —
İşte ben, benim gitoi bir çok hakikî demokratlar bu acayip
lukaya bir türlü ısınamadık! Bu kötü yol kendisinden pek çok
şeyler beklemiş olduğumuz bu partinin çökmesine kâfi. bir se¬
bep teşkil etmektedir!
Bu çöküntününı sebebi aşikârdır; benim bildiğim «iş bileni.ı
kılıç ta kuşananındır!» Her iş ancak ehil ellerde yürüyebilir.
Parti, to r iki tecrübesiz elinde, ihtiras âleti şeklinde ne kuru-
îur, ne de iş görebilir.
— 19 —
DEMOKRAT PARTİ İLE SERBEST FIRKA
ARASINDA MÜNASEBET
— 23 —
\
DEMOKRAT PARTİSİNİN KURULUŞ HATALARI
Serbest Fıırka ile Demokrat Partisi arasında, ibir tarilMji, bir
vatancı, cumhuriyetçi göziyle yaptığım mukayeseden sonra
partinin kuruluş şekline ve kuruluş hatalarına geçebilirim.
Şurasına hemen işaret etmek lâzımdır ki, partini.™ müteşeb¬
bis heyetleri arasında samimî ve hakikî demokratlar çoğun¬
duk teşkil ederler. Fakat bu çoğunluk kötü niyetli, hırs sahibi
olanların ellerine geçmiş veyahut geçmek üzeredir! Fakat De¬
mokrat Partisinin «gayri memnunlar» rengi ilk kuruluş anın-
danlberi göze batmaktadır. Eğer Demokrat Partili -ister lâhk
:ster sabık olsun- arkadaşlarım bu hali görmemişlerse, hâdise-
ri biraz da benim gözümle takip etsinler!
Parti lideri Celâl Bayarın durumu bir hususiyet arzeder; fa¬
kat onur. liderliği, yine kendi partisi içim en zayıf tarafıdır.
Buras. lüzum hasıl olduğu anda izah edilecektir.
Eteni Menderesin Demokrat Partiye girmesinin rengi biraz
.bulaniiktu; bu 'renkte hem güceniklik, hem de... toprak tevzii
kanununun derin akisleri vardır. Çünkü Aydın C. H. P. il baş-
kanltoğındar. ve belediye repliğinden çekilmiş ve... çok geniş top¬
raklara sahiptir.
Tire müteşebbis heyeti başkanı Bay Sadık Ediz samimî bir de¬
mokrat değildir; tahakküm ve tekebbürde muamele bir de¬
mokrata yaraşmıyor; ve nihayet yine geriş arazi sahibidir!
Hattâ bu zümreye «eski ve inatçı bir demokrat olduğu ısrarla
söylenen Dr. Mustafa Ali de"dahildir. Çünkü... o da topraklarını
çok seven bir toprak zenginidir! Atatürk düşmanı, Turancı, li¬
beral vasıfları vardır.
Ödemiş müteşebbis heyeti reisi faal ve candan bir demokrat
— 24 —
sayılabilir; beni de böyle sanmak istedim, fakat ne çare ki da.-
ha ilk mülâkatta:
— Serbest fırka dolayısiyle beni bir sene hapis yatırdılar!.
Demi;? olmasaydı. Evet ıkend'sinin manevî isyanından sonra
divanı harp karıariyle mahkûm olduğu bahsedilmektedir.
Bu antidemokratik vakıalara devam etmek istemiyorum;
çünkü ruhumun mabudu olan güzel demokrasinin bu kadar
horlanmış olmasını yazmak dahi beni müteessir etmektedir.
Fakat su canlı ve bence -siyasî olgunluğumuz hesabına- pek
feci ollan hâdiseyi zikretmekten, kendimi alamıyorum:
Demokrat Partisini™ Güney ocağının müteşebbis heyeti baş¬
kanı tarafından söylenen açılış nutkunu ben hazırladım; heyet
başkana Ahmet Mallı ile üzeninde çok titiz davrandığımız bu
nutukta şahsiyata, k.'n ve garazlara zerre kadar yer verilmemiş,
sade «tek parti sistemi» ve bu sistemin kötülükleri üzerinde du¬
rulmuş ve tek parti sisteminin «D. P. rnto doğmasüyle fileni kalk¬
mış olması» yüzünden ileride yapılacak işlerden bahsedilmiştir.
Bu nutuk belki sade, belki çok yumuşaktı. Demagojiye hiç
muvafık değildi. Fakat kütleyi tehrik etmekten sakınmak da
parti liderlerinin en büyük vazifesidir. Çünkü şuursuz bir ha¬
reket kan dökülmesine kadar sebep olabilir.
Beni bu nutukta şuurlu bir iltizam ile C. H. P. ve erkânından'
hilç bahsetmedim. Çünkü maksat ve hedefim başka bir partiye
harp iljâm değil, yeni partinin doğuşunu tebrik idi!
Hakikî bir demokrat olduğum için «karşıdaki partiyi yıkmak
hevesi ve arzusunu bu defa kendimizim tek parti kalması» ga¬
yesinden ibaret saymakta tereddüt göstermem!
Demokrat parti liderleri esefle işaret ederim ki, bu şuursuz¬
luğu, maksat ve meslek ile tamamiyle münasebetsiz olan bu te¬
zadı yapmakta tereddüt etmemişlerdir.
Bütün hedefler, iktidar partisini yıkarak onum yerine geçmek,
esasına tevcih edilmiştir! 0
Bu hata;, bu tezad ocak ve bucakların aiçılış nutuklarımın ço¬
ğunda yer almış fakat hatayı önliyecek hiç bir tedbir alınma-
— 25 —
mıştır.
Güney ocağının açılış töreninde bir çok nutuklar daha söy¬
lendi; İzmir gazetesinin muharairlerininkini kimse dinlemedi;
bucak başkanının küfürler, tehditlerle dolu fakat bastan başa
kelime hatalarından mürekkep nutku, bazı zarurî tebessümlere
meydan verdi; fakat bir, nutuk kütle tarafından coşgun alkış¬
lar ve tezahürlerle karşılandı. Beni hâlâ çok muazzep eden bu
nutuk C. H. P. ve onun erkânı aleyhlerine ıaıteş püsküren bir
nutuktu. Fakat ne çare ki halk bu nutkun ayan beyan ifade et¬
tiği kin ve garazları idrak edemedi.
Nutuk evvelden hazırtonmış değildi; hatip sözlerini kolayca
buluyordu. Tepecikteki bu törende bu hatip kolayca dikkatimi
çekti ve yanımdakilerden birisine sordum:
— Bu zat kimdir?
— Emekli general Rasim Aktuğ! cevabını aldım.
Kütlenin alkışlan devam ederken ben de kalbimin derini bir
elemle burikulduğunu hissettim.
Sabık general bu kadar şiddetli ve tahrik 'edici bir nutuk ile
ne istediğini, yen! partimin doğuşunu ve yenli partinin yapacağı
işleri belirtmek mi, yoksa yakın veya uzak bir kırgınlığın, bir ki
nin zehirlerini dökmek, aşikâra vurmak mı idi. Bu general ni¬
hayet o parti hükümetinin senelerce emrinde çaışmıştı.
Yine düşündüm:
Kütle arasında karşı partiye mensup olanlar da bbulunabilir-
di? Nasıl ki bir kaç C. H. P. li kalabalık arasında idi. Bunlardan
birisi generale bir cevap verse ve bu cevap da generalinki gibi
mütecav.zane olsa, netice ne olacaktı?.
Bereket ki, Tepecik halkınan siyasî olgunluğu hatibinkinden
yüksekti; ve halkın şuuru, ıhat'bin bilerek veya bilmiyerek kö¬
rüklediği yangının çıkmasına meydan bırakmadı !
General Rasim Aktuğum bu ve buna mümasil nutukloa-iyle
memlekette yaratmak istediği havanın milli menfaatlerimize
ne kadar aykın olduğunu bugün hiç bir kimse inkâr etmiyor!
HaTk ihtilâl değil tabii bir tekâmül istiyor.
— 26 —
Cenubi. Amerika cumhuriyet sistemlerine anca komiteoi zih¬
niyetimde olanlar uyabilirler. Biz şuurdu bir inkılaptan başka hiç
bir hareketi arkalamak kudretini vicdanımızda buîamıyoruz!
★
Ben emekli generali tanımıyordum ve 'kendisini parti arka¬
daşlığında işte böyle tanıdım; bize daha mülayim, daha samimi
iidenler lâzımdı!
Hâlâ düşünmekten kendimi adamıyorum. Rasim Aktuğ bu
kadar mütecaviz olmakta ne gibi bir fayda düşünüyordu?.
Karşıyı kanlı bıçaklı düşman görmek vatanî bir şuurun netice¬
si miydi?.
*
Tüzüğün üçüncü maddesinin tatbik edilmemesi ve yukarı¬
daki hatalar, kin ve garaz siyaseti, siyasi olgunluğu zayıf olan¬
lar arasında elim aıkisler husule getirmiştir. Cumhuriyet
rejiminde yapılan her iş fcötjjf her idareci naindir, zanmma va¬
ranlar vardır. Ve bu zan, Abdülhamid devri hasretini besleme¬
ğe başlamıştır.
Ve bu zan üzerende toplananların yarın Cerkes Etemi en bü¬
yük vatanperver telâkki etmelerine, yarın onun hakkındaki
kararın ref'ini teklif eylemelerine kadar koyulaşacafc, ağdada-
nacaktır!
Demokrat Partisindn liderleri buna karşı ne diyeceklerdir,
acaba? Ulu orta bir ifade ile beliren;, kendilerin imi belirmesine
sebep oldukları bu tehlikeyi red ve inkâr mı edeceklerdir?
Büyük bin hata işlenmiştir; bunu tevMlere başvurmadan tas-
hi hetmek vatanî bir borçtur!
★
Demokrat Partisinin kuruluş hatalarının bir neticesi de şu
olmaktadır:
İzmirde Demokrat Partisini arkalıyan -kayıtlı ve kayiıteız-
pek çok yurttaş vardır; fakat ne fecidir ki kayıtsız demokrat-
— 27 —
t
— 28 —
—5—
PARTİNİN İDARÎ HATALARI
—6—
DEMOKRAT PARTİSİ İNHİLÂL EDİYOR
Ocaklardan istifa sayısı hissolunur derecede artmıştır; fa¬
kat asıl dikkati çeken nokta partililerin istifa etmedikleri hal¬
de partiye karşı hissiz ve soğuk davranmalarıdır!
Bunun sebebi, partinin idaresizlikleri ve bulanık suda balık
avlamak 'istiyemlerin menfaati bulunma-larıdır. Fakat bu hal¬
den doğan zarar büyüktür. Çünkü partinin içinde galebe, iste¬
diği gibi hareket serbestisi haris ellere geçmektedir.
Güney ocağında hâdis olan durum pek fecidir:
Muhasebe işlerindeki lâfcayıtlığı yüzünden istifaya mecbur
kalmış bir partili ve bu partilinin üç ismi vardın:
Bu üç isimli partili, Güney ocağının başkanlığına göz dik¬
miş, fakat hesap işlerinin pek müşevveş olması yüzünden mu¬
vaffak olamamıştır. Bunun üzerine ocağın 1200 üyesi arasında
ocak idare heyeti aleyhine tahrike başlamış, bucak ve ilçede
binlbir tezviratta bulunmuş, onlara üyelerin kendisine vekâlet
verdiklerini, üyelere balâdan emir ve salâhiyet aldığını söyle¬
miştir.
Bu üç isimli üyenin menfi propagandası evvelâ ocağın inki¬
şafını durdurmuş, herkesin kıskandığı aher.ge halel getirmiş,
üyelerin aidat vermelerini durdurmuştur.
Bu partiliyi böyle hareket ettiren sebep nedir? Şahsî men¬
faat, hırs ve gayri meşru istifadeye meydan bırakmamış olan¬
lara garaz!.
Güney idare heyeti işini, kendisi ve partideki vazife ve sa¬
lâhiyetini bilen kimselerdir, bu fesadın önüne geçmiş ve me¬
suliyeti de bucak idare heyetinde yapılan tahkikat neticesinde
üç isimli üyeye ve arkadaşlarına vermiştir.
— 34 —
1200 kişilik nezih ve iyi niyetli bir teşekkülü yıkmağa çalı¬
şan ve kısmen de muvaffak olan bir kimse, davasını bucak
tahkikatında kaybetmiş ve açıkça* kötülükle itham edilmiş bir
kimseye yapılacak muamele nedir?
Taltif ve daha mühim bir işe tayin etmek midir?
Evet böyle olacak ki, bu adamlar bugün partinin işçi hare¬
kâtında memur ve murahhasıdırlar; bunlar şimdi partinin seç
•tiği fabrikalardaki işçilerin mümessilleridir!
— 35 —
— DEMOKRAT PARTİSİ VE İŞÇİ SINIFI —
OCAK ve BUCAKLAR
— 40 —
doktorlar ve avukatlara bu kadar f azla yer verilmeseydi, Al -
.sancak namzetleri belki gücenımiyeceklerdi?
İzmirde işçiden rey alan. demokratlar bir İŞÇİ namzet gös¬
termeğe tenezzül edemediler. Hakikat bucaklarımı namzet lis¬
teleri de ayrı bir acibe ve siyasî bir faciadır. Merkez
bucaklardan namzet listeleri isterken, bucak idarecilerini ma¬
nasız bir hevese düşürmüştür. Ve bucaklar, gösterilecek resmî
listeye kendi namzetlerinin gireceğine inanmışlardır. Ve bu
sebeple bucaklarda sadece isimleri üzerinde olarak hummalı,
gülünç faaliyetler olmuştur ve.. Asıl listede yer alamadığını
gören kaç kişi de partiden bile istifaya kalkışmışlardır. Bu
namzetlerden bir kısmı halâ partiye devam göstermemekte -
dirler.
Daha birinci adımda ve eni nazik bir mesele olan millet vekili
seçimlerinde, parti içinde binlik olmadığı ve tatmini güç ümit¬
ler uyandJğı meydandadır.
ıNe için istifa etmiyorlar? Demokrat partinin kazalardaki
tecimleri kaybetmesi ndn sebep ve illeti budur.
Bu mesele ocak ve bucaklarda kötü izler bırakmıştır; fakat
yeni kurulan bir partiyi sarsmamak için bu dava yürütülme-
mistir.
Fakat görüyorum ki, idareciler bu hatalarında 1 ısra r ediyor -
lar. Çünkü her hangi bir iş üzeninde eleman seçerken ancak
İrendi fikir ve kanaatlefi üzerine hareket ediyorlar.
— 41 —
PARTİ İHTİLÂLCİ MİDİR?..
—'43 —
— 10 —
— HATEME —