Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 48

DEMOKRAT PARTİ'NİN

İÇYÜZÜ VE HATALARI

YAZAN:

Faik Şemseddin BENLİOĞLU


İzmir Demokrat Parti Ocak, Bucak İdare Heyeti Üyelerinden
BU KİTAP NİÇİN ÇIKIYOR?

Altmış seneye yakın bir ömür içinde memlekete hizmet et¬


mekten toaşka bir şey düşünmeyen mütevazi bir kalem en bü¬
yük memleket hizmetini yapmak için buı kitabı çıkarıyor.
Her şeyden önce Türk inkılabı tam bir hürriyet ve demok¬
rasi havası içinde Türk istiklâlini kazanmıştı. Bu kazançtan
sonra yeni yeni hamleler yaparak Türk milletine iyilikler ge¬
tirdiği sıralarda yine demokratik tecrübelere atılmaktan çe -
kinmedi.
Terakkiperver fırka, serbest fırka bu tecrübelerin en kati
misalleridir Tenıeii Sultanlara karşı Ankarada tam bir hürri¬
yet havası içinde atılmış ve cemiyette en kökten değişmeler
yaptığı halde hürriyet ve demokrasi tecrübelerinden yılmamış
bir inkılâbın ikinci! dünya hartamdan sonra çok. cesur ve mem
îekete faydalı bir hamlesi daha görüldü.
Tek parti içinde bol namzet göstererek tek dereceli seçim -
ler yapmak gibi bazı alıştırıcı tedbirler varken inkılâp bunla¬
ra dahi lüzum görmeden ve harp yıllarında çekilen sıkıntının
büyük bir kütlede gayri memnunluk uyandırdığı dahi göz önü¬
ne alındığı halde birdenbire tek derecli seçime ve çok partilere
geçti." Kabul etmek lâzımdır ki dünya inkılâp tarihinde inkı¬
lâplar yapmış hiç bir iktidar hükümeti bu cesareti gösterme¬
miştir. Fakat ne yazık ki inkılâbın son ve faydalı hamlesine
uyarak memlekette olgun bir demokrasinin gittikçe gelişmesi
için muhalefet partisi saflarına girenler müthiş bir ümit kırık¬
lığı ve hayal sukutu içindedirler. İşte bu kitabı yazan bunlar¬
dan birid'tr.
Demokrat partiyi Kendi saflarını kontrol etmesini bilen ol¬
gun ve mükemmel- bir karakterle sabırla gelişen inkişaf eden
_ 3—
bir teşekkül olarak kabul ederken onun içine girdikten sonra
temiz unsurların nasıl istismar edildiğini görmek elbette ki
memleketi seven bir insan için çok acıdır. İzmir bu partinin
kendisine en kuvvetli saydığı ve faaliyetini en çok teksif etti-
ğ>i yerlerden biridir.

Bu kitabı yazan inanıyor ki İzmirde yükselen bu ses onun en


kuvvetli yerinde ne halde olduğunu göstermekle bütün mem¬
leket çapında faydalı' olacaktır. Kitap yazılırken ilçe ve il ida¬
re kurullarından ziyade ocak, bucak faaliyetleri göz önünde
tutulmuştur. Çünkü asııl halk ile temas eden, halikın dertlerimi
ve ihtiyaçlarım toplayacak olan ocaklar ve bucaklardır. îlçe
ve il idare kurulları bu kademelere tam to"r yakınlık göstere¬
rek onların hizmetinde çalışacakladır. Halbuki demokrat par¬
tinin teşekkülünde bu vaziyet olmamış kademeler arasında
derin uçurumlar açılmış, haılk ilçe ve ile hâkim olacağı yerde
yukarı kademelerdeki bazı ihtiraslı kimseler teşkilâtın alt ka¬
demelerinde nüfuz ve tesir sahalara yaratarak halkını dertle¬
rini ve ihtiyaçlarını geri plâna almışlar kendi iktidar ve san-
dalya arzularından başka bir şey düşünmez olmuşlardır.
Demokrat partiye ve teşkilâta yerleşen unsurların çok dik¬
katle incelenmesi lâzımgelirken katiyen bu yapılmamış bilâkis
temiz kıymetli kimseler atlatılarak (150) lilik listede ismi ya¬
zılı vatan hainleri, komünist sendikacılarla irtibat temin et¬
miş şüpheli kimseler ve bilhassa harptan evvel Mahdut maaş
lar alırken! veya müflis vaziyette iken harp içinde milyon sa¬
hibi olmuş kimseler ön plâr.a geçmişlerdir. Bu unsurların ön
plâna geçmesi demokrat partinin iç yüzünü olğun ve hakikî
demokrasiye inanmış ve o usullerle çalışan bir teşekkül halin¬
den çıkarmış bozguncu, komitacı, yıkıcı ve ihtilâlci bir teşek¬
kül olmak yollarına doğru sevketmişt.'r. Memlekete çok karan¬
lık günler getirebilecek olan bü yol millet ve memleketini se¬
venler içini her halde uzun uzun düşünülecek bir yoldur. Bir
taraftan cenuptan öz vatan topraklrını istiyen yaygaralar
yükselirken diğer taraftan boğazlara göz d 'İken cereyanın
_ 4—
:memleket içindeki faaliyeti varken bunlara göz kapayarak ol¬
gun ve hayırlı bir demokrasi yerine vatandaşlar arasında kin
-saçnuaifc her halde memleket hizmeti değildir. İşte altmış sene¬
ye yakın ömründe memlekete hizmet etmekten başka biır şey
düşünmeyen mütevazı kalem sahibi su küçük kitabı ile haki¬
katleri bağırmak için meydana çıkıyor.
©amimî duygularla girdiği Ibîır teşekkülün bozulmaya başlıyan
havasına bütün Türk milleti önünde açıklamak da demokrasiyi
seven her Türkün vazifesidir.
Ey Demokrat Parti içinde tertemiz bir imanda sadece hürriye¬
te ve Türk milletine hizmet için çalışan temiz arkadaşlar:
Dikkat ediniz. Memlekete hiyanet ettikleri tarih huzurunda
ispat edilmiş kimseleri aranızdan uzaklaştırınız. Harp içinde
milyonlar kazanmış insanlar sizlere rehbenlik edemezler. Ko-
mıüniist sendikacılarla işbirliği yapmış insanlar sizin teşkilâ-
nnazda nasıl yer alabilirler. Bu hakikatleri görünüz. Demokrat
Partiyi bunlardan kurtarınız. Ancak o zamanı partiniz memle¬
kete hizmet edecek bir duruma girecektir. Ve siz de büyük mev¬
kilere yükselmek isteyen muhteris kimselere basamak olmaktan
kendinizi kurtaracaksınız.
Ey C. H. P. liler:
Memlekette demokrasi gelişecekse asgari iki partiye ihtiyaç
vardır. Halbuki Demokrat Parti de bugün teşekkül eden bir
zümre sizin yıkılmanızı istemekte böylelikle Demokrat Parti-
irn tek partj olarak kalmasına doğru yürümektedir. Bunlara
fırsat vermeyiniz. Saflarınızı sıklaştıranız. Daha Çok çalışınız.
Ey hiç bir partiye girmeyen bitaraf vatandaşlar:
Bu kitap en çok size hitap ediyor. Hükümet işlerinde mu¬
rakabe temin eder diye belki bir muhalefeti desteklemeniz
faydalı olabilir. Fakat unutmayınız ki bu teveccühünüz mu¬
halefeti aynı zamanda şımartmaktadır. İktidara gejçmeden
bile hüviyetini kaybetmesine memleket hizmetine zararlı yol¬
lara sapmasına vesile olmaktadır. Dikkatli olunuz. Partilerin
ortaya attıkları ve başlarıma geçirdikleri isimler üzerinde
ehemmiyet'c durunuz O zaman partiler için kendi bünyelerini-
nin temiz kalması için daha kuvvetli çalışacaklardır.
O zaman (150) lik listedeki memleket hainleri, komünist:
sendikacılar ve harp zenginleri cemiyet içindeki kendi onarıl¬
ması icap eden durumlarını unutarak başkalaınnı tenkide kaik-
mıyaeaklar ve muhalefetin ön safında yürümekten kendilerini
çekeceklerdir.
Demokrat partiye samiyetle girmiş onun halka en yakın
ocak ve bucaklarında fedakârlıkla çalışmış bu mütevazı ka¬
lem sahibi yukarıda kısaca sıraladığı hakikatleri meydana koy¬
mak için bu kitabını çıkarıyor, ve inanıyor ki bunların açık-
lanmasiyle bütün ömrünce memlekete yaptığı hizmetlerin en.
mütevazı f^kat en faydalısını yapıyor.
PARTİDEN NİÇİN ÇEKİLDİM?

Demokrai Partisinden çekildiğim haberi, (beni ve benim ne ka¬


dar ruhan demokrat olduğumu bilenler arasında hayretle kar¬
şılandı.
Evet Demokrat Partisinden -nihayet- ayrılmağa mecbur kal¬
dım; fakat hakikî demokratlıktan ayrılmadım. Çünkü buna im¬
kân* yoktur. Çünkü ben hakikî bir demokratım. Bununla bera¬
ber; Demokrat Partisinden niçin çekildiğimi izah lâzımdır ve
bu izah benim giibi ve pek çok olan hakikî demokratlar için
ehemmiyetlidir.
Demokrat Partisinden 'filen ayrılımami'n en son -dikkat bu-
yurulsun, en son diyorum!- sebebi şudur:
Demokrat Partisi arasında şüpheli kimseler vardır; ve bu
şüpheli kimseler, partiyi kendi kötü emellerine doğru sürükle¬
mek gayretinde esaslı muvaffakiyetler elde etmeğe başlamış¬
lar, © kadar ki, «parti mensuplarının umumi kanaatlerine rağ¬
men, bu gibiler parti idare heyetlerinde yer bulmakta ve esrarlı
bir himaye görmektedirler!
Evet, paırtinli» bir çok hatalara daha vardur; bunları bu kita¬
bımda elimden geldiği ve gücüm yettiği kadar izah edeceğim.
Fakat bu hataların düzeltilmesi, bu hatalardan dönülmesi müm¬
kündür; fakat «gizli emel sahibi, kötü niyetli» terin partiye
hâkim duruma geçmeleri öyle bir hatadır ki, bu en büyük siyasî.;
bir hata, hattâ vatani bir cinayettir. '
Yeniden bir irticaa, yahut memleketin nizam ve asayişinin
ihlâli ihtimaline benim vicdanım tahammül gösteremez; 60 yıl¬
lık istipdat, meşrutiyet, 31 Mart, Hürriyet ve İtilâf, Damat Fe¬
rit ve daha' buna benzer hâdiselerinde, hiç bir ihtirası omuzla¬
rında taşımamış olan, filen ve her vakit demokrat yaşayan be¬
nim gibi bir adam, hayatının sonlarında niçin pek çirkin bir
ihtirasa, kötü bir emele kendini kurban etsin?
Herhangi bir partiden olmadığı gibi. Demokrat Partiden de
şahsî hiç bir şey istemedim, beklemedim.
İşte bu zihniyet ile partin! m hatalarını vicdanıma hazmettir¬
mekte büyük güçlükler çekerken' asıl esas dava meydana çıktı:
Bu hâdise, bu çok büyük hata Demokrat Parti erkânının D. P.
tüzüğünün üçüncü maddesini tanımamalarıdır. Bu madde şu¬
dur:
Madde 3 —
A — Millî mücadeleye aykırı harekette bulunmamış;
B — Türk milletinin birlik ve istiklâlini parçalamayı hedef?
tutan ideolojilere saplanmamış,
C — Ağır hap's veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suç yüzün¬
den hapis cezasiyle mahkûm olmamış, hacir altına, alnılnamış
ve halkça kötü tanınmamış,
Ç — Türk kültürünü ve partinin 1 prensiplerini kabul etmiş.,
olan kadını ve erkek 22 yaşını bitiren her Türk gireb il'r.
Zihnimde bir yılan gibi kıvranmakta olan şu suali alenen sor¬
makta tereddüt etmiyorum:
«Üçüncü madde yürürlükte iken ve İl kongresinde bu üçüncü
madde ciddiyet ve ehemmiyetle taitbiki istenmiş ve kabul edil¬
miş iken Demokrat Parti saflarında niçin hâlâ yüzellilikler,.
Heyeti Mahsusa kararı aimtış olanlar, rejime karşı gelmiş ve
mahkûm olanlar yer almaktadır?
İşte Demokrat Partisinden çekilmemin göze görünen hatasi.
bu sualin ilerldenberi cevapsız kalmasıdır!
—8—
»
Hayır; ben rejim dıüşmanı olarmm, vatan düşmanı olama dı-
■ğım gibi! Çünkü rejimim vatanım demektir.
Hayır! Dünkü kurtuluş savaşında «benim silhımı düşman saf¬
larından yine benim göğsüme dayamış» kimselerle işb:rliği ya¬
pamam! •
Hayır, katiyen hayır! Bugünün ve yarının milli varlığına, kül¬
türüne, bünyemize kasde hazırlaman kimselerle hattâ bir çatı
altında butaamak zilletine katlanamam!
Ve neticede ist fayı, Demokrat Partiden kati .surette ayrıima-
:yı muvafık buldum!
Demokrat Partisine giırem ve çoğunun meziyetleri büyük olan-
Jar arasında bir de şu gibiler vardır:
1 — Her ne şekilde olursa olsun gücenmiş kimseler;
2 — Bularak suda balık avlamak istiyenler.
Buna karsı yine aynı partide:
1 — Münevver ve samimî yurddaşlar,
2 — Temiz yürekl ; , safdil kimseler de vardır; bunilar belki
<de çoğunluk teşkil edebilirler; fakat,yukarıda işaret ett'ğim kıs¬
ama 1 dahil bulunanlaır bu çoğunluğa galebe çalmayı pek alâ bi¬
liyorlar ve belki bugün, belki yanın bu temiz ve samimî çoğunlu¬
ğu emellerine bir âlet yapmağa muvaffak olacaklardır.
Çünkü her verilen yeni karar, her tebliğ edilen yeni direktif
bu .gibiler için «kurdun sevdiği dumanlı havayı» yaratıp £
maktadır.
Kötü niyetli ve maksatlı azınlık, çoğunluğa hâkim olmak ko¬
layını bulmuşlardır: Bunlar her sözlerinin, her teşebbüslerinin
«balâdan alıma'n emirler» iktizası olduğunu ileri sürmektedirler!
Ben iz'aıuma başvuruyor ve soruyorum:
«Balâdar. emir» hükmediyor ve edecekse «demokrasi» nin
-manâsını nereden arar, buluruz?.. Ve eğer böyle balâdan emir
yoksa, bu adamların parti içinde varlıklarının hikmeti ne ola¬
bilir?..
Ben demokratım, fakat demokrat olduğum için rejim düş¬
manı değilim! Rejim düşmanı olanlarla birlik çalışmak dolayı-
— 9—
.siyle «rejim düşmanlığı zaninı» altında kalmayı da hiç toaır. vakit;
istemem.
İşte, bu sebep beni ayrılmağa sevketmiştir!


Şurada mukadder bir suale de cevap vermek lâzımdır? Benim
istifamı haber alanlardan: pek çoğu «bu halin ıslahı mümkün¬
dür; istifadan evvel bu cihetin ıslâhı cihetine gidilmek daha iyi
olmaz mıydı?
Olmaması için bir sebep yoktur.; fakat olamıyacağına -tees- .
sürle arzederim- inanmış bulunuyorum.
Demokrat Partisini ifade eden tüzüğün üçüncü maddesi^ ge¬
rek bilerek ve gerek biimiyerek katî olarak göz önüne alınma¬
mıştır!
Bu çirkin ihmal partinin kongrelerine kadar devam etmiştir..
Fakat partililerin dikkatini çeken bu hal, ocak kongrelerinden
bağlıyarak il kongresine kadar şikâyeti mucip olmuş ve nihayet
ii kongresinde ileri sürülen «150 likler ve Heyeti Mahsusa kara¬
rı almış olanların partiye girememeleri hakkındaki üçüncü
maddenin tatbiki» dileğine sebep olmuştun.
Bu dilek, hakiki demokratların dileğidir; ben şahsan -ve 3 cü
maddeye uymıyan kimselerin intihaplara girmiş Olmaları ha¬
sbiyle- bucak kongresinden yukarı kongrelere ilçe kongresine
murahhas olmafclığıma rağmen girmedim. Bu dilek üzerinde
benim hiç bir tesir ve nüfuzum yoktur.
Bu sarih duruma rağmen ne çareki vaziyette hiç bir salâh gö¬
rülmemiş ve partililerin umumî istekleri hükümsüz kalmıştiır!
Tüzüğe, kongre dileklerine uymamak her kimin elinde olur¬
sa olsun, fakat böyle bir partiden ayrılmak benim hakkımdır;
ve çekilmeyi son çare olarak kullandım!
Ve ne garip tecellidir ki, «Demokrat Parti Güney ocağı idare
heyetinden, Tilkilik bucağı yedek idare heyeti azasından olan»
ben, bu kanaatim dolayısiyle partice sorguya çekilmek gibi ga¬
rip bir muamele ile karşılaşmış bulunuyorum.
— 10 —
Bu da göstermez mi ki «dumanlı hava ta raf tarlan» «hakikî
ve samimî demokratlar çoğunluğuna» galebe çalmış bir hal¬
dedir?..
Böyle bir teşekkülden ayrılmak benim için katî bir zaruret
•olmuştur; ve işte ayrılmış bulunuyorum.
Ben, yamn zan altında kalmak ve evlâtlarıma böyle bir zan
gölgesini miras bırakmak istemem!
Korkaırım ki gelecekteki, kongrede üçüncü maddenin lağvını
istiyenlere mukabil bu maddenin lâğvıcı istemiyenler çıka¬
caktır!
Hakikatten ayrılmış olmamak için hemen söylemeliyim ki,
ağızdan ağıza dolaşan sözlere göre bizzat Celal Bayar, «üçüncü
madde hükmüne dahil» kimselecin partide yer almasına taraf-
•tar değiid'.r.
Acaba, partinin baş kurucusu da bu noktada- hükmünü yürüt-
-mektenı aciz mi kalıyor?..-
Celâl Bayann bu kanaatini ben pek tabiî buluyorum; çünkü
bugünkü rejimin, tâ İttihat ve Terakki devrinde n beri kurulma¬
sına en çok çalışanlardan birisidir.

Adı «demokrat», şan «demokrasi» olan bir partinin şu hali
ne kadatr fecidir, değil mi?...
Parti tüzüğünün üçüncü maddesinin hükümsüz kalması, D. P.
-si içinde başka bir kötülüğe daha sebep olmaktadır.
Üçüncü madde hükmüne uymıyanlann çoğu usta politikacı¬
lar daha doğrusu hakki komiteci zihniyeti sahibi olanlardır.
Lozan ahitnamesi gereğince ayrılmış olanlar, «Heyeti Mahsusa»
kararı almış bulunanlar, komünistlik veyahut rejime karşı dur¬
muş olmak suçlariyle hükümlenmiş bulunanlar «üçüncü mad¬
de gereğince partiye girmemesi lâzım olduğu halde bunlardan
partiye girmiş olanla; vardır.
Bu gabilerden parti sinesinde yer bulabilmiş olanların en ev¬
vel ve en çok kullandıkları silâh «balâ ile vmünasebet, balâdan
•emir almak» dır.-
— 11 —
Hangi «balâ!»?- Yahut «balâdan kiht?». Belli değildir !
Yaratılış, görgü ve" kafa itibariyle demokrat olduğum için ben;
bilhassa «gizli ellerini» «gizlıi emirlerin» tamamiyle aleyhtarıyım.
Hem de bunlarda şüpheli eller görürsem.
Maksat ve gaye ancak «halk» ile beraber çalışmak, halka hür¬
met etmek, halkı hakka kavuşturmak ve bu yollarda halktan
kuvvet almaktır.
İşimiz kaldı, kaldı da gizli emellerin gizli vasıtalarına mı kal¬
dı?.
Bu ihtimali kökünden yıkmak her yurddaş gibi her demokratı
parti mensubunun vazifesidir.

— 12! —
DEMOKRAT PARTİSİNE NİÇİN VE NASIL GİRDİM?
Her bakımdan demokratım; bunaı ne dostlarım, ne de düş¬
manlarım inkâr, edemezler; zaten altmışa dayanan ömrüm, bu
iddiamın tam bir ispatıdır!
İşte bu sebepledir kiı, mukadderat beni Demokrat Partisi saf¬
larında yer almağa sevk etti. Yâni ben şahsî maksat ve gaye¬
lerimin icbariyle -hattâ gayri ihtiyari!- Demokrat Partisine gir
miş bulundum; fakat ilçe veya' il idarelerinde değil, sadece bir
ocak arasında yer aldım, öyle kiı (isimsiz, şahsiyetslyetsiz, en ar¬
ka saflarda bulundum. Çünkü maksadım İzmirin en geri ol¬
duğu rivayet olunan bir muhitinde halk ile yakından temas et¬
mek, onlarım dertlerini ve ıstıraplarını, hakikî durum ve tema¬
yüllerini elimden geldiği, gücümün yettiği kadar anlamak ve
daha yüksek makamlara 1 işaretlemekti.
Çok şükür ki bütün faaliyetlerim bu kudsal çerçeveden çık¬
mamıştır, «Tepecikli yurttaş» sıfatiyle işçilerimizin ıstırapları
üzerinde çalışır kem, komünizm cereyanı ve tehlikesi karşısında
evvelâ isçinin kendisine, sonra partiye ve tabiat'yle yurduma
büyük hizmetler yapmağa muvaffak oldum.
O muhitin, fuhş hayatı ile esaslı surette çalıştım ve çok hayırlı
cereyanlar vücuda getirebildim.
Ve... ileride izah edeceğim veçhile, particiliğin vatandaşı iki¬
ye ayırmaması lâzım geldiğini hem Demokrat, hem Ha'ikçı Te¬
pecikli kardeşlerime anlattım, ve eğer bu sayede bazı istenilmi-
yen feci hâdiselerin önüne geçebilmiş (isem ne mutlu bana!...
Büyük bir teessürle söylerim ki, parti bana bu yolda uyma¬
mıştır; halkla alâkayı, ancak «reiskâra geçmek» davasının ar¬
kasında bırakmıştır.
— 13 —
Kitabımı sonuna kadar okuyanlar, bu iddiamın doğruluğunu
göreceklerdir.

Bütün bunlara rağmen ben Demokrat Partisine filen girmekte
uzun bir tereddüt devresi geçirdim!
Bu tereddüdün sebepleri bir kaçtır ve esaslıdır:
1 — Yeinli partinin beklediğim ve beklenen mahiyette de¬
mokrat bir parti olup ol'amıyacağı,
2 — Partinin bir ihtiras partisi olabilme®; ihtimali.
(Benim bu iki şüphemi parti halledememiştir; fakat bu par¬
tinin Güney ocağı beni kend'sine çekmiştir; ben onların da
arasında uzun müddet bir «Partili» değil, bir demokrat sıfa-
tiyle bulundum.
(Bu ocak üyelerinde gördüğüm hakikî demokrat ruhu, bu üye¬
lerin demokrasiye olan samimî aşkı, bu arkadaşların vatana
bağlılıkları- cidden yüksektir!
Bugün Demokrat Parti adiyle memleketin ikinci siyasî parti¬
si namzedi oları teşekküle ber.i çeken Celâl Bayarın şahsı ve şah¬
siyeti değil fakat Güney - Tepecik ocağıdır. Ben de esas itiba¬
riyle ve filiyat bakımından partiden ziyade Tepeciğin, bu nezih
ocağının mensubu oldum.
Buna rağmen partiye kaydedilmekte yine istical gösterme¬
dim. Çünkü korktuğum noktalar vardı!
Tepecikli yurttaşların hepsinin de esas maksatları bir nok¬
tada b neşmektedir: Kendi hayat şartlarından başlamak su¬
retiyle bütün yurttaşlar için biraz daha fazla salâh ve T efah, ka¬
nunlar karşısında müsavat ve tam emniyet, memleket umumî
hallerinde her gün biraz daha artan bir iyilik!
Hiç bir Tepeciklinin büyük ve küçük bir ikt'dar mevkiinde
gözü yoktur. Ben de bunlar gibi değil miyim? Bu saf ve sa¬
mimi insanları, çok sevdim ve onlar da beni sevdiler.
Bunun delili de şudur:
Partiye kayıtlı olup olmadığıma değil, demokratlığıma hür¬
met ederek beni ocak idare heyetine, bucak kongresi üyeliğine
— 14 —
ve kongrede yine ocak. idare heyeti yedek üyeliğine seçtiler.
(İşte ben bu sevgi ve saygıya mukabele zorunda kaldım, De¬
mokrat Partia'nlm Güney - Tepecik ocağına kaydolundum! Yâ-
•r.i partiye niçin ve nasıl girdim? Sualinin cevabı işte bundan
ibarettir!

Fakat ne büyük teessüre lâyık bir haldir ki Tepeciktiler um¬
duklarını göremediler; sade intihap dolaplarında bîr vasıta o-
larak kaldılar!
Evet, haklı olarak denilecektir ki:
— Demokrat Parti devlete el koyamamıştır ki halkın bu sa¬
mimî İsteklerine fiili b'r yardımda bulunabilsin!
Pekâlâ! Fakat Demokrat Partisinin baş hatası da bu nokta¬
dadır; bu hata aynı zamanda bu partinin organı olan «İzmir»
gazetesinde de vardur:
Demokrat parti ocaklarını, mahalle ve semt kulüplerini sa¬
dece idarî ve siaysî işlere tahs's etmiştir. Bu hatanın neticesi,
parti ile halkı birbirinden uzaklaştırmak olmuştur.
Parti idarecileri bu büyük hatayı farketmişler midir acaba?-
Bern, 1200 azası ve teşkilâtı ile İzmirin en büyük s'yasî ku¬
lübü olan «Tepecik - Güney» ocağının .halk ile başbaşa ver¬
miş, siyasî, içtimaî ve kültürel bir ocak» olmasında ısrar ettim.
Bu 1200 kişinin böyle bir hakkı olacağı kabul edilmelidir. Böy¬
le b'r arzunun soğuk karşılanması demokratlığa ne kadar
uygundur?..
Bir kitap dolabı kurmağa çalıştık, ne çaıre ki hiç bir yerden
yardım görmedim, bu hususta benim hevesim yalnız kaldı!
«Halkla daima bir arada bulunmak gayesi» hesabına var¬
mak için vasıtalı çarelere başvurduk, kıyametler koptu! Bû
çaı*e ilçin iki bin lira sarfeden hamiyetli bir yurttaş, ih¬
tiraslar kalcısında yaptığına da, yapacağına da p'şman oldu!
Hakikî manasiyle partiden ziyade Tepeciklilerin olan bu o-
cak yükseldikçe, muvaffak oldukça etraftan bin bir ihtiras ve
kıskançlıklar uyandı!
— 15 —
Bütün, bu hâdiseler benim partiye itimadımı sarstı; hat
beni bu parti ile beraber iş görmek imkânsızlığına' inandırdı!
'k
Demokrat Partisinin, müteşebbis heyetlerden seçilen idare
heyetlerine intikal sırasında, biz im ocağın bucağı olan' «Tilkilik
bucağı» da tuhaf hâdiselerle sarsılma*ğa başladı.
Güney ocağının başkanı Ahmet Şevki Mallı, bu ocağın tek
kurucusudur; bizim ocakla beraber sekiz ocağı olan Tilkilik
bucağının da hak ki kurucusu Cihattır. Bu genç, münevver,
faal ve samimî demokrat bir zattır, demokrasi lehinde maddeten
ve manen çok çalışmış, zararlar görmüş ve çok yorulmuştur.
Ocağının üyesini 40-50 den yukarı çıkaramıyanlar, kökleştiği
sanılan partiden şahsi binbir Şey bekliyenler, bucakta «ben¬
lik» satmak istiyenler çirkin bir faaliyete giriştiler, hem de
doğrudan doğruya en fedakâr üye olan Cihat aleyhinde!
Bina ve teşkilât itibariyle en iyi durumda olan «Güney -
Tepecik» ocağında toplanan bucak kongresinde bu ç rki n ih¬
tiraslar, birer engerek yılanı gibi şahlandılar; kongre saatler¬
ce zehirli yılan ıslıkları ile çır.ladı durdu.
Bu ıslıklar arasında irtica sesleri var mıydı?
B'Imem. Fakat üçüncü maddeyi hatıra getiren ve nefret
uyandıran safhalar da vardı.
Bu ihtiras, kin ve haset dalgalan arasında ilk defa olarak
Demokrat Partisine girmekte hata ettiğimi kati surette an¬
ladım.
Tüzüğün üçüncü maddesi şümulü dairesinde olcuların kö¬
rükledikleri ve bu dumanlı hava» dan fayds'lanmak istedikleri
bu âlemde benim ne işim olabil irdi?
Görülüyor ki girmekte çok tereddüt gösterdiğim bir parti¬
den ayrılmak zoru süratle vücut bulmuştur!
Bugün dahi düşünüyorum:
Ciıhat niçin bu kadar haksızlıklara maruz bırakılıyordu? Bu¬
nun hedefi ne idi? N
Kimb'lir!?...
— 16 —
Zavallı üçüncü madde; ve tou maddeyi büyük bir samimilik
ve esaslı bir maksatla hazırlıy anılar! „
.Gerek ocak, gerek bucak kongrelerinde ve gerekse Fuat
Köprülünün toto ziyareti sırasında Tepec ik-Güney ocağı binasın
da belirtilen samimî, güzel ve memleket için* hayırlı d.leklenn*
neticesi «pek garip akisler» oldu, kaldı! Hepsi de idarî, içti¬
maî ve ahlâkî büyük davalarımıza taallûk eden bu samimî di¬
leklere hâlâ acırım!
Ne tuhatf zihniyet, ne garip gazetec liktir ki, Partinin organı
olan «izmir» gazetesinde bu dileklerden, birer fıkra şeklimde ol¬
sun bahsedilmedi!
İşte gerek parti idarecilerinin, gerek gazetesinin fikrince,
«parti yalnız iktidar mevkiine tırmanmak için bir merdiven¬
edir!» Particilerin, parti mensuplarının ve tabii olarak memle¬
ketin idarî, içtimaî, ahlâkî hiç bir davayla alâkası yoktur!
Zavallı particilik ve gazetecilik!
Halbuki işçilerle komünistlik münasebetleri, isçilerin "dert¬
leri bu toplantıda iaşikâr ve fili surette açığa vurulmuş, fakat
yalnız profesör Fuat Köprülüyü alâklandırabilmiştir!
Benim «Tepecikli» yurttaş» sıfatiyle üzerinde ısrar ettiğim
ve heyecanla durduğum tou mesele etrafındaki hareket, emi¬
nim ki iyice hızlanmış olan komünizm cereyanını durdurmuş
veya çok esaslı surette yavaşlatmıştur.
Kalbimde derin toir acı olduğu halde hâlâ sormaktayım!
Parti, idarecileri tou mesele hakkında müsbet olarak r.e yap¬
tılar?. Partinin organı olan «İzmir» gazetesi bu mesele üzerin¬
de niçin sustu?..
Partinin sinesinde cereyan eden vatanî bir dava, hem de
en ziyade İzmire taallûk edeni bir dava niçin Parti gazetesini
ilgilendirmedi?
Ne garip ve Demokrat Parti iç/n ne acınacak haldir ki, Gü¬
ney - Tepecik ocağının bu heyecanlı gecesini İstanbulda Cum
huriyet gazetesi umumî efkâra belirtti, acaba, adı «İzmir» ken
dişi de Demıokrat Partinin gazetesi olan bu gazete arzın İzmir-
— 17 —
den başka hangi yerinde çıkıyordu?..
Unutmak benim için. kabil değildir, yine bu toplantılardan
birinde halk ve işçi sınıfından ve 30-35 yaşlarında Tepecikti
bir yurttaş kalktı ve Tepeciğin baş belâsı olan mahut ve kötü
sokak ve bu sokak sakinlerinden bahsetti, bu kötü sokak sa¬
kinlerinin mahalle arasında serbestçe dolaşmalarında hasıl
olan kötülükleri, muktedir bir hatip gibi anlattı, bu içtimaî
yaradan bir içtimaiyatçı gibi neler kaybettiğimizi anlattı. Fa¬
kat netice ne oldu? Gerek partinin ve gerek gazetesinin so¬
murtkan sükûtu!
Halk lehine müdafaa edilecek mevzulara önem vermesi lâ¬
zım gelen bir parti gazetesine acımamak elden gelmiyor, doğ-
rusp!
Yarabbi, bu insanlar, bu gazete mi bizi mira, hafckate, re¬
faha ulaştıracak?.. Bunlar halkı* hiç mi, hiç anlamıyorlar ve
anlamak istidadına da sahip değildirler.
Parti gazetesinin bildiği bir şey, fakat tek şey vardır:
Reiskân kazanmak veya kazanmamak kaside veyahut mer¬
siyeleri! Niçin kazanılmadığını araştırmak idraki dahi bizim
partide yok!
Siyasî küfürler ve küfürnamelerle bir partinin hiç bir şey
kazanamayacağını bu «reiskârcı partililer» tarafından hiç bir
vakit anlaşılamıyacak bîr hakikat olmakta devam ediyor.
Seçim mücdeleleri sırasında geçen bu çeşit yazılar, bütün
demokratlar arasında o kadar ciddî bir memnuntiyetsizMk u-
yandırmıştır ki intihap işlerinin bittiğiandan itibaren İzmir
gazetesinin sürümü 23 binden 2—3 bine düşmüştür.
Ve sanıyorum ki bu gazete yeniden satış yüzü görmek için
memlekette her zaman anormal halin devamına can ve gö¬
nülden hasrettir!
Demokrat Partisi de aynı yolun yolcusudur, kazanmak için
memleketin 1 siyasî ihtilâçlar içinde yuvarlanmasına istemekte¬
dir; fakat hakikî demokratlar bu yolun bir «.ihtilâl yolu» ola¬
bileceğinden endişe etmektedirler.
— 18 —
İşte ben, benim gitoi bir çok hakikî demokratlar bu acayip
lukaya bir türlü ısınamadık! Bu kötü yol kendisinden pek çok
şeyler beklemiş olduğumuz bu partinin çökmesine kâfi. bir se¬
bep teşkil etmektedir!
Bu çöküntününı sebebi aşikârdır; benim bildiğim «iş bileni.ı
kılıç ta kuşananındır!» Her iş ancak ehil ellerde yürüyebilir.
Parti, to r iki tecrübesiz elinde, ihtiras âleti şeklinde ne kuru-
îur, ne de iş görebilir.

— 19 —
DEMOKRAT PARTİ İLE SERBEST FIRKA
ARASINDA MÜNASEBET

Cumhuriyet rejimine kavuştuktan, saltanat taraftarı mu -


zır giruhun burnu biraz kırıldıktan sonra memleketini ikinci
bir partiye ihtiyacı pek tabiî id)!; fakat ikinci bir parti davası,
ağzı lavlarla tıkanmış bir volkan mahiyetinde idi. Memleke -
tin particilik yüzünden Balkan memleketlerine dönmesi pek
mümkün idi. Halbuki her şeyden evvel ve ziyade ihtiyacımız,
rejimin kuvvetlenmesi ve dış düşmanlara karşı kuvvetli bir
birlik idi.
Türk inkılâbını yaratmış olanların bu noktada ikiye ayrıl¬
dıklarına şüphe yoktur; ikinci biır siyasî parti için henüz kâfi
derece olğun değildik. Buna rağmen inkılapçılarımızın bir kıs¬
mı ikinci bir siyasî parti kurulması üzerinde ısrarla durmuş¬
lar ve neticede mahut ve meşhur .Serbest Fırka» meydana
çıkmıştır.
Serbest fırkanın bir muvazaa eseri olup olmadığını bilmem;
fakat bu fırka, doğmadan ölmeğe mahkûm olmuştur, çünkü
bu partiye girmiş olanların hiç birisinin hakikî hedef ve mak¬
satlar üzerinde en küçük bir fikri dahi yoktu!
Ve işte bu sebeptendir ki, serbest fırka daha kurulurken kor¬
kunç bir intikam, hattâ bilmiyerek müthiş bir irtica partisi
olmuştur.
Serbest fırkanın İzmirdeki kuruluş hâdiseleri hâlâ gözümün
önündedir; memlekette temiz ve olgun bir hürriyet havası gör¬
mek emeliyle bu fırkaya girenler, hapishane kaçkınlarının, irtica
erbabının, saltanatçıların, binbir suç yüzünden memuriyetten
— 20 —
tardedllmiş olanlarını hücumu ile pek çabuk azınlıkta kalmış¬
lardır.
Serbest fırka, bilmiyerek memleketi anarşiye, tehlikeye doğ¬
ru sürüklemeğe başlamıştı.
Hiç bir zaman elden bırakmadığım, müşahede kudretimle,
bir çok kimselerin bile halk partisinden istifa ederek yeni par¬
tiye geçtikleri şurada ben halk partisine yazıldım.
Günün modasına hiç uymıyan bu hareketimin manasını so¬
ran bir arkadaşıma o zamanı verdiğim cevap bugün dahi haya¬
tiyetini muhafaza etmektedir. Ben arkadaşıma sadece:
— Ben cumhuriyetçiyim, vazifem ölünceye kadar cumhuri¬
yetçilerin safındadır. Görüyorum ki cumhuriyet suiikasda uğ¬
ramak üzeredir.
«Cumhuriyet halk partisi» beni her hangi bir toplantısında
görmemiş bunun sebebi de, benim ancak tehlike karşısında vat-
zifesi olan bir üye olmaklığımdan ibarettir. Fiilenı ve çoktan
aralarında bulunmamaklaı beraber, hükmümü her zaman cum
huriyetin müdafaa süngüsü olmasına hasrettim.
C. H. P. den 935 senesinden beri ayrıldım, fakat cumhuriyet
rejimimiz tehlikeye düşer ve bu tehlikeye C. H. P. göğüs gerer¬
se, ben yine onun saflarında mücadeleden çekinmem.
Bunlaırı yazmaktan maksadım, Demokrat partisine girmek¬
te gösterdiğim büyük tereddüdün ikinci ve büyük bir sebebi¬
ni daha izahtır.
Eğer Tepecik'ıin saf ve temiz halkı fiilen beni aralarına al¬
mış olmasaydılar, ben yine demokrat parti dışında kalacak ve
ancak rejim müdafaacısı olup kalacaktım. Ve eğer maddî im¬
kân olsa, ben Tepecik'in samimiî demokratları arasından ay¬
rılmak istemezdim. Fakat bugünkü şekli altında benim de¬
mokrat parti ile aramda hiç bir münasebet kalmamıştır.

Serbest fırka macerasını meşhur «Kubilây hâdises'». takip
etti; Menemen halkının cumhuriyet severliği olmasaydı bu
kanlı hâdise belki de bugünkü Türkiyenin vücut bulmasın*
— 21 —
imkânsız kılacak, belki de biz bir müstemleke olacaktık.
Bu irticai önlemek hususunda Menemenlilerin rolü ne ka-
daır ulvi ise, serbest fırkanın mesul yeti o kadar ağırdır! Belki
şerbet fırkacıların çoğu bilmezler; fakat serbest fırka cere -
yanlan arasında baş kaldıran yılanları, ben fiiliyat üzerinde
gördüm; mahut hafız İsmail Mısırda neşrettiği «Saltaır.at Ce¬
miyeti Naşiri Efkârı» paçavrasını İzmire kucak, kucak sokma¬
ğa başlamıştı. Bu paçavralardan bana da gönderilen İki nüs¬
hayı ben doğrudan doğruya o tarihte polis müdürü bulunan
merhum Bay Ömere verd m.

Bugünkü Demokrat parti de serbest fırkaya bir çok benzerlik¬
ler arzediyor; çünkü tüzüğünün üçüncü maddesi fiilen hüküm
süz bırakılmış ve partiye Lozan ahidnamesiyle damgalanmış
olanlar, heyeti mahsus kararına tabi oanlar, komünizm tah -
rikâtile cezalandırılmış kimseler girmiştir.
İş bu kadarla* mı kalıyor?. Böyle s'yaset ve idare bakımın -
dan fiilen millet işleriyle uğraşmaktan, milletvekili seçilmekten,
gazete veya mecmua çıkarmak haklarından mahrum edilmiş
olanlardan başka bir sınıf daha vardıcr, ki bunlar çok muzır
ve... bunların şerrinden sakınmak çok güçtür.
İmayı sevmem, âdetim açık görüşmektir; bu sınıfın da vas¬
fı da irtica, saltanatçılıktır!
Demokrat parti kendi tüzüğünün 3 üncü maddesini hüküm¬
süz tutmakla ne kadar büyük hata işlediğini er veya geç an-
lıyaceıktır. Çünkü 3 üncü maddenin tarif ve tasrih ettiği kim¬
seler irtica kolunun öncüleridirler.
Daha beş, on gün evvel b r adam bana bu 150 likler bahsin¬
de dedi ki:
— Çerkeş Ethem tabiî böyle hareket edecekti; çünkü onun
hakkını yidiler! dedi.
Çerkeş Ethem hâininin yenmiş olan hakkı ne oluyor, eğer
kitabımı okurlarsa demokrat parti liderlerine haber vereyim:
Garp orduları kumandanlığı, yani İsmet paşanan kurtuluş sa-
— 22 —
vaşında gördüğü büyük ve çok nazik vazife!
Bu çok kötü, çok 'Çirkin mukayeseyi yapan kimse de resmen'
bir demokrat parti üyesidir.
(Ben, baş kaldıran bu zehirli yılandan çok ürktüm ve bâlâ
ürkmekteyim doğrusu!

Bu kadar büyük hatadan sakınmak lüzumunu, dostlarım ol-
masalıarda, yine demokrat parti liderlerine tavsiye ederim.
Kötü ihtiraslarınım yerini biraz da aklı selime bıraksak mera
leket ı!çixı çok hayırlı olacaktır.

— 23 —

\
DEMOKRAT PARTİSİNİN KURULUŞ HATALARI
Serbest Fıırka ile Demokrat Partisi arasında, ibir tarilMji, bir
vatancı, cumhuriyetçi göziyle yaptığım mukayeseden sonra
partinin kuruluş şekline ve kuruluş hatalarına geçebilirim.
Şurasına hemen işaret etmek lâzımdır ki, partini.™ müteşeb¬
bis heyetleri arasında samimî ve hakikî demokratlar çoğun¬
duk teşkil ederler. Fakat bu çoğunluk kötü niyetli, hırs sahibi
olanların ellerine geçmiş veyahut geçmek üzeredir! Fakat De¬
mokrat Partisinin «gayri memnunlar» rengi ilk kuruluş anın-
danlberi göze batmaktadır. Eğer Demokrat Partili -ister lâhk
:ster sabık olsun- arkadaşlarım bu hali görmemişlerse, hâdise-
ri biraz da benim gözümle takip etsinler!
Parti lideri Celâl Bayarın durumu bir hususiyet arzeder; fa¬
kat onur. liderliği, yine kendi partisi içim en zayıf tarafıdır.
Buras. lüzum hasıl olduğu anda izah edilecektir.
Eteni Menderesin Demokrat Partiye girmesinin rengi biraz
.bulaniiktu; bu 'renkte hem güceniklik, hem de... toprak tevzii
kanununun derin akisleri vardır. Çünkü Aydın C. H. P. il baş-
kanltoğındar. ve belediye repliğinden çekilmiş ve... çok geniş top¬
raklara sahiptir.
Tire müteşebbis heyeti başkanı Bay Sadık Ediz samimî bir de¬
mokrat değildir; tahakküm ve tekebbürde muamele bir de¬
mokrata yaraşmıyor; ve nihayet yine geriş arazi sahibidir!
Hattâ bu zümreye «eski ve inatçı bir demokrat olduğu ısrarla
söylenen Dr. Mustafa Ali de"dahildir. Çünkü... o da topraklarını
çok seven bir toprak zenginidir! Atatürk düşmanı, Turancı, li¬
beral vasıfları vardır.
Ödemiş müteşebbis heyeti reisi faal ve candan bir demokrat
— 24 —
sayılabilir; beni de böyle sanmak istedim, fakat ne çare ki da.-
ha ilk mülâkatta:
— Serbest fırka dolayısiyle beni bir sene hapis yatırdılar!.
Demi;? olmasaydı. Evet ıkend'sinin manevî isyanından sonra
divanı harp karıariyle mahkûm olduğu bahsedilmektedir.
Bu antidemokratik vakıalara devam etmek istemiyorum;
çünkü ruhumun mabudu olan güzel demokrasinin bu kadar
horlanmış olmasını yazmak dahi beni müteessir etmektedir.
Fakat su canlı ve bence -siyasî olgunluğumuz hesabına- pek
feci ollan hâdiseyi zikretmekten, kendimi alamıyorum:
Demokrat Partisini™ Güney ocağının müteşebbis heyeti baş¬
kanı tarafından söylenen açılış nutkunu ben hazırladım; heyet
başkana Ahmet Mallı ile üzeninde çok titiz davrandığımız bu
nutukta şahsiyata, k.'n ve garazlara zerre kadar yer verilmemiş,
sade «tek parti sistemi» ve bu sistemin kötülükleri üzerinde du¬
rulmuş ve tek parti sisteminin «D. P. rnto doğmasüyle fileni kalk¬
mış olması» yüzünden ileride yapılacak işlerden bahsedilmiştir.
Bu nutuk belki sade, belki çok yumuşaktı. Demagojiye hiç
muvafık değildi. Fakat kütleyi tehrik etmekten sakınmak da
parti liderlerinin en büyük vazifesidir. Çünkü şuursuz bir ha¬
reket kan dökülmesine kadar sebep olabilir.
Beni bu nutukta şuurlu bir iltizam ile C. H. P. ve erkânından'
hilç bahsetmedim. Çünkü maksat ve hedefim başka bir partiye
harp iljâm değil, yeni partinin doğuşunu tebrik idi!
Hakikî bir demokrat olduğum için «karşıdaki partiyi yıkmak
hevesi ve arzusunu bu defa kendimizim tek parti kalması» ga¬
yesinden ibaret saymakta tereddüt göstermem!
Demokrat parti liderleri esefle işaret ederim ki, bu şuursuz¬
luğu, maksat ve meslek ile tamamiyle münasebetsiz olan bu te¬
zadı yapmakta tereddüt etmemişlerdir.
Bütün hedefler, iktidar partisini yıkarak onum yerine geçmek,
esasına tevcih edilmiştir! 0
Bu hata;, bu tezad ocak ve bucakların aiçılış nutuklarımın ço¬
ğunda yer almış fakat hatayı önliyecek hiç bir tedbir alınma-
— 25 —
mıştır.
Güney ocağının açılış töreninde bir çok nutuklar daha söy¬
lendi; İzmir gazetesinin muharairlerininkini kimse dinlemedi;
bucak başkanının küfürler, tehditlerle dolu fakat bastan başa
kelime hatalarından mürekkep nutku, bazı zarurî tebessümlere
meydan verdi; fakat bir, nutuk kütle tarafından coşgun alkış¬
lar ve tezahürlerle karşılandı. Beni hâlâ çok muazzep eden bu
nutuk C. H. P. ve onun erkânı aleyhlerine ıaıteş püsküren bir
nutuktu. Fakat ne çare ki halk bu nutkun ayan beyan ifade et¬
tiği kin ve garazları idrak edemedi.
Nutuk evvelden hazırtonmış değildi; hatip sözlerini kolayca
buluyordu. Tepecikteki bu törende bu hatip kolayca dikkatimi
çekti ve yanımdakilerden birisine sordum:
— Bu zat kimdir?
— Emekli general Rasim Aktuğ! cevabını aldım.
Kütlenin alkışlan devam ederken ben de kalbimin derini bir
elemle burikulduğunu hissettim.
Sabık general bu kadar şiddetli ve tahrik 'edici bir nutuk ile
ne istediğini, yen! partimin doğuşunu ve yenli partinin yapacağı
işleri belirtmek mi, yoksa yakın veya uzak bir kırgınlığın, bir ki
nin zehirlerini dökmek, aşikâra vurmak mı idi. Bu general ni¬
hayet o parti hükümetinin senelerce emrinde çaışmıştı.
Yine düşündüm:
Kütle arasında karşı partiye mensup olanlar da bbulunabilir-
di? Nasıl ki bir kaç C. H. P. li kalabalık arasında idi. Bunlardan
birisi generale bir cevap verse ve bu cevap da generalinki gibi
mütecav.zane olsa, netice ne olacaktı?.
Bereket ki, Tepecik halkınan siyasî olgunluğu hatibinkinden
yüksekti; ve halkın şuuru, ıhat'bin bilerek veya bilmiyerek kö¬
rüklediği yangının çıkmasına meydan bırakmadı !
General Rasim Aktuğum bu ve buna mümasil nutukloa-iyle
memlekette yaratmak istediği havanın milli menfaatlerimize
ne kadar aykın olduğunu bugün hiç bir kimse inkâr etmiyor!
HaTk ihtilâl değil tabii bir tekâmül istiyor.
— 26 —
Cenubi. Amerika cumhuriyet sistemlerine anca komiteoi zih¬
niyetimde olanlar uyabilirler. Biz şuurdu bir inkılaptan başka hiç
bir hareketi arkalamak kudretini vicdanımızda buîamıyoruz!

Ben emekli generali tanımıyordum ve 'kendisini parti arka¬
daşlığında işte böyle tanıdım; bize daha mülayim, daha samimi
iidenler lâzımdı!
Hâlâ düşünmekten kendimi adamıyorum. Rasim Aktuğ bu
kadar mütecaviz olmakta ne gibi bir fayda düşünüyordu?.
Karşıyı kanlı bıçaklı düşman görmek vatanî bir şuurun netice¬
si miydi?.
*
Tüzüğün üçüncü maddesinin tatbik edilmemesi ve yukarı¬
daki hatalar, kin ve garaz siyaseti, siyasi olgunluğu zayıf olan¬
lar arasında elim aıkisler husule getirmiştir. Cumhuriyet
rejiminde yapılan her iş fcötjjf her idareci naindir, zanmma va¬
ranlar vardır. Ve bu zan, Abdülhamid devri hasretini besleme¬
ğe başlamıştır.
Ve bu zan üzerende toplananların yarın Cerkes Etemi en bü¬
yük vatanperver telâkki etmelerine, yarın onun hakkındaki
kararın ref'ini teklif eylemelerine kadar koyulaşacafc, ağdada-
nacaktır!
Demokrat Partisindn liderleri buna karşı ne diyeceklerdir,
acaba? Ulu orta bir ifade ile beliren;, kendilerin imi belirmesine
sebep oldukları bu tehlikeyi red ve inkâr mı edeceklerdir?
Büyük bin hata işlenmiştir; bunu tevMlere başvurmadan tas-
hi hetmek vatanî bir borçtur!

Demokrat Partisinin kuruluş hatalarının bir neticesi de şu
olmaktadır:
İzmirde Demokrat Partisini arkalıyan -kayıtlı ve kayiıteız-
pek çok yurttaş vardır; fakat ne fecidir ki kayıtsız demokrat-
— 27 —
t

ciiitr, parti ocaklarına kayıtlı olan; demokratçılardan çok faz¬


ladır ve daha fecli şudur ki en samimî, oiddî ve şuurlu demok¬
ratlar, paırtiye 'kaydolmakta tereddüt gösterenler arasında da¬
ha çoktur!
tste bunun içindir ki bir parti organı alacak bir mahiyet arz
eden «İzmir» gazetesi de halk ve demokratlar tarafından lâ-
kayi'tlıklaı karşılanmaktadır. Bu gazetenir. ömrünü uzatmak
için sık sık sermaye aşısı yapanların bu hakikati görüp anla¬
yamadıklarına hayret etmemek elden gelmez!
«İzmir» gazetesi demokratik bir gazete değil, sade «C. H. P.
ortadan kalkmalı, yerine bizler geçmeliyiz!» prensibinin mü-
dafUerinin organıdır, biraz da «alabildiğine fazla kâr taraftarı»
olaınlann âleti ve malıdır!
(Demokrat Partisi 'liderleri halkın siyasi ölgünlük ve idrakini
görmek istemiyorlar, ve kendi şahıslarına münhasır görüş ve
arzularını halk tarafından körü körüne kabul olunacağını san¬
mak gafletinde, bulunuyorlar!
Ve... İzmir gazetesinin 23 bin müşterisinin dağıldığı gibi,
ocakların üyeleri de azalmakta deva metmektedir. Parti de el¬
lerinde ölüyor demektir!

— 28 —
—5—
PARTİNİN İDARÎ HATALARI

Demokrat Partisi-'.müteşebbis heyetler tarafından idare olu¬


nunken daha ziyade muvaffak olmuştur. Çünkü ekser ocak ve
bucaklar, içten demokrat olanların idare veya nezareti altında
Ldi. Bazı, bazı kendisini göstermiş olan ihtiraslar da kolayca
bertaraf edilmiştir. (Rafta* partinin senelik kongreleriylebera¬
ber hırs, kin, şahsi menfaat fırtınaları da bugün başlamıştır.
Bu fırtınaların kopmasından parti idarecileri tamamiyle me¬
suldürler. Çünkü onteaan yersiz, ekseriya hodgâm arzulara da¬
yanan müdahaleleri, el altından tahrikleri, ker.diler.nc. müttefik
ve taraftar peyda etmeleri bu hale sebep olmuştur. İlçe ve ilde
kendi durumlarını sağlamlaştırmak İçin ocak ve bucaklarda ken¬
dilerine kul ve köle adamların yerleşmesOni düşünmüşler ve en¬
trikalar çevirmişlerdir.
Parti idareciler'nin -bilerek mi yoksa bilmiyerek mi?- bir
İdare haftalarca da şudur: •
Kongrelerde seçimde liste usulü tatbik edilmemiş bu yüzden
ocak ve bucaklara mütecanis, iş ve fikir birliği- kurmağa muk¬
tedir idare heyetleri seçilmesine mümaneat edilmiştir.
Şimdiki idare heyetlerini, her biri başka şahsa, başka emele
ve niyete bağlı birbirine zıt, hattâ düşman kimseler teşkil et¬
mektedir.
Bu hata, sadece şahsi düşünceler hesabına irtikâp olunmuştur.
Bilmem ki, böyle bir gecenin sabahından ne kadar hayır
umulur?..
— 29 —
Ortada prensip, memleket işi değil, şahsî emeller ve ihtiras¬
lar hüküm sürmektedir!

Demokrat Partisi yukarıdan* aşağıya doğru demokratik bir
otorite kurmağa muvaffak olamamıştır. Çünkü 'darecilerin o-
toriteleri buna müsait değildir! Bu sebeple partinin iç idare¬
si, balânın yerli yerinde, usulünde veya usulsüz bir çok -bazan
biribinne zıt- emirleriyle idare olunmaktadır.
İdareciler, parti içinde öyle garip bir hava yaratmışlardır
ki, bir emir ile her şeyin yapılması mümkün olmaktadır.
Bazı idareciler, kendilerine adlî bir otorite bile tasavvur et¬
mekte, bu zihniyetle davalar halletmektedirler.
Böyle bir hâdisede müşahit sıfatiyle bulundum, fakat o ga¬
rip tavırlı kimseler biraz daha gayret etseler, beni de bir «sa¬
nık» sayacaklardı. Çünkü «birbirinden davalı Olan ocak idare
heyetinin yedek üyelerinden idim.
Bu garip hâdisede anladım, vicdanım sızlıyarak idrak ettim
ki, bu efendiler demokrat ruhu taşıyan insanlar üzerinde ferdî
bir baskı kurmak .'çin çalışmaktadırlar!
Zavallı demokrasi...
Zavallı ihtiraslara 'kurban edilmek istenilen demokratlar!...
Şahsî ihtirasların zoru, Demokrat Partisinde yukarıdan aşa¬
ğı demokratik (bir otoritenin kurulmasını manilemesi gbi ay¬
nı partide aşağıdan yukarı ve gittikçe kökleşen bir idare tarzı
vücut bulrruatsı da imkânsız olmuştur!
Çünkü «yukarı» nm davayı bir şahsî tahakküm saymasına
mukabil, «aşağı» da, yukarıya doğru her işe karışmak arzusuna
şiddetle yapışmıştır!
D. P. Alsancak bucağı, bu demokratlığa tamamen zıt arzuya
kapıldığını umumî bir parti, toplantısında açığa vurmaktan
zerre kadar çekinmemiştir. İleri sürülen iddiaya göre meselâ
ilçe ve il idare heyetleri sadece bucak idare heyetlerinin emir¬
leriyle ve onların isteklerine göre hareket zorundadırlar. Aksi
hareket demokrasiye uygun değildir!!..
— 30 —
Bir daha zavallı demokrasi!.. Bu zihniyette adamlarla mı biz
demokrat olacağız?.
ALsancak bucağına göre, parti bucakların tesbit edeceği kim
seleri mebus namzedi koymağa mecburdur. Halbuki parti bu¬
cakların namzetleri yenine kendi namzetlerini ilân etmiş ve
pek büyük bir hata, demokratlığa karşı büyük bir hata işle¬
miştir.! !!,
Ne mükemmel zihniyet?...

Demökraıt Parti içinde bu «.aşağıdan; yukarı», «yukarıdan
aşağı» idare mücadelesi esaslı bir mücadeledir; lâalettayin bir
şuursuzluk işi değildir; şeytanî bir maksada erilmesl iç.'n ha¬
zırlanmış bir plânın neticesidir.
Bu iddiamı da -daimî âdetime uyarak- şöyle açıklamaktan
çekinmem:
Siyasî hayat ve akideleri itibariyle cumhuriyet rejimini bir
türlü hazmedemiyen kimseler Demokrat Partisi içimle bir ne¬
vi komıtecilik zihniyeti yaratmağa çalışmaktadırlar.
Demokrat Partisi içinde olanlar, aşağıda yapacağımız tarif
üzerine komite zihniyetini yaratmak istiyenderin kimler oldu¬
ğunu kolayca anlıyacaklardır.
Herhangi bir iş veya toplantıda bunlar kendilerini «balâdan
alınmış emirlerle hareket eden kimseler» şeklinde arzederler.
Ne tüzük, ne de ekseriyet hükümlerine kıymet vermezler ve sa¬
de direktiflere itaat isterler.
Bu komiteci zihniyetindeki adamların bu halleri benim gibi
bir çok hakikî demokratların dikkatinden kaçmamıştır. Fakat
görmemiş olmakla beraber bu adamların telâya karşı da dai¬
ma «aşağı» T.ır.' dileklerine tercüman olduklarını iddia ettikle¬
rine em'nim!
Kuvvetlice bir mukavemetle karşılaştıkları zaman da bunlar
— Benim bildiklerimi siz de bilseniz, böyle inat etmezdiniz.
— 31 —
Fakat ne çare ki bild klerdmi söylemek salâhiyetini haiz deği¬
lim. Ben aldığım emre harfi harfine riayet ederim! derler.
Bunlara bir emir veren vaır mı? bilmem! Bunlar bir emire
mi itaat ve hizmet ediyorlar? yine bilmem, fakat bildiğim bir
nokta vardır. Parti içinde böyle şahsiyetler vardır!
Bu zihniyetteki insanlar partici olamazlar; bunlar «bulanık
suda bank avlamak» istiyem komitecilerdir.
Demokrat Parıtisi idarecileri, partiyi içinden öldüren bu du¬
rumu niçin görmüyorlar? Sadece: <;Böyle bir, hal yoktur!» di¬
ye idd'ıa' etmek hatada ısrardan başka bir mana ifade eylemez!

Demokrat Parti idarecileri bu hakikati görsün veya görme¬
sin, hakikat yoluna hızla devam etmektedir;
Yâni Demokrat Partisi gün geçtikçe komite şekil ve mahiye¬
tini almaktadır.
Buna bir delil lazımsa, şu bildiğimi de söyliyeyim:
Partinin Ankaradaki genel kongresine iştirak etmiş olan
delegelerin izahatım dinlemek için yalnız ocak ve bucak baş¬
kanları davet edilmiştir. Ve bu takyit de kâfi görülmemiş ola¬
cak ki bundan sonra bu gibi toplantılara yalnız davetname
alanlar girebilecekler ve itimada az lâyıık görülen ocak başkan¬
ları dahi giremiyeccklerdir!
Bu harekette bir mana var mıdır? Belki gizli, bir maksat ve
manâ vardır; fakat böyle biri hareket demokratlığa uygun
mudur?..
Hem inhisarcılık, hem de .garip bir tezat: itimada değer ve-
yaı değmez ocak ve bucak başkanları var imiş demek?
Ocak ve bucak azalarının reylerini vererek itimat gösterdik¬
leri şahsiyetlere «makam ve zevat» itimat etmemek hak ve
salâhiyetini aynı tüzüğün kaçıncı maddesinde bulmuşlardır?..
Bu millet, böyle. siyaset oyuncularının elinden kurtulmıya-
cak mıdır?
— 32 —
Maksat ve mesleği aşikâr bir partinin gizlenecek işleri acaba
hangi kadroya uyar?.
Demokrat ile komiteci b'.r kazanda dahi kaynamaz! Bu se¬
beple Demokrat Partisi ölmüş yerine bir cemiyet geçmiş bu¬
lunuyor!..
Parti idare (heyetlerinin tüzük gereğince ve usulüne göre
muayyen işleri, muayyeni hak ve salâhiyetleri vardır; bu iş ve
salâhiyetlere ne (bir partili, ne de parti dışında bir kimse karı¬
şamaz; çünkü böyle bir müdahaleye lüzum da yoktur; umumî
heyetler idare aza'larını niçin seçtiklerini, ddare azalan da ne
işler yapmak üzere seçildiklerini bilirler. Bu kadar belli işler¬
de bir g'zlilik, bir esrarengizlik ihdasına katî surette lüzum
yoktur.
Gizli, kapaklı işler komitelere mahsustur. Ne çareki bu kötü
usule doğru hızh bir yürüyüş vardır.
I

—6—
DEMOKRAT PARTİSİ İNHİLÂL EDİYOR
Ocaklardan istifa sayısı hissolunur derecede artmıştır; fa¬
kat asıl dikkati çeken nokta partililerin istifa etmedikleri hal¬
de partiye karşı hissiz ve soğuk davranmalarıdır!
Bunun sebebi, partinin idaresizlikleri ve bulanık suda balık
avlamak 'istiyemlerin menfaati bulunma-larıdır. Fakat bu hal¬
den doğan zarar büyüktür. Çünkü partinin içinde galebe, iste¬
diği gibi hareket serbestisi haris ellere geçmektedir.
Güney ocağında hâdis olan durum pek fecidir:
Muhasebe işlerindeki lâfcayıtlığı yüzünden istifaya mecbur
kalmış bir partili ve bu partilinin üç ismi vardın:
Bu üç isimli partili, Güney ocağının başkanlığına göz dik¬
miş, fakat hesap işlerinin pek müşevveş olması yüzünden mu¬
vaffak olamamıştır. Bunun üzerine ocağın 1200 üyesi arasında
ocak idare heyeti aleyhine tahrike başlamış, bucak ve ilçede
binlbir tezviratta bulunmuş, onlara üyelerin kendisine vekâlet
verdiklerini, üyelere balâdan emir ve salâhiyet aldığını söyle¬
miştir.
Bu üç isimli üyenin menfi propagandası evvelâ ocağın inki¬
şafını durdurmuş, herkesin kıskandığı aher.ge halel getirmiş,
üyelerin aidat vermelerini durdurmuştur.
Bu partiliyi böyle hareket ettiren sebep nedir? Şahsî men¬
faat, hırs ve gayri meşru istifadeye meydan bırakmamış olan¬
lara garaz!.
Güney idare heyeti işini, kendisi ve partideki vazife ve sa¬
lâhiyetini bilen kimselerdir, bu fesadın önüne geçmiş ve me¬
suliyeti de bucak idare heyetinde yapılan tahkikat neticesinde
üç isimli üyeye ve arkadaşlarına vermiştir.
— 34 —
1200 kişilik nezih ve iyi niyetli bir teşekkülü yıkmağa çalı¬
şan ve kısmen de muvaffak olan bir kimse, davasını bucak
tahkikatında kaybetmiş ve açıkça* kötülükle itham edilmiş bir
kimseye yapılacak muamele nedir?
Taltif ve daha mühim bir işe tayin etmek midir?
Evet böyle olacak ki, bu adamlar bugün partinin işçi hare¬
kâtında memur ve murahhasıdırlar; bunlar şimdi partinin seç
•tiği fabrikalardaki işçilerin mümessilleridir!

— 35 —
— DEMOKRAT PARTİSİ VE İŞÇİ SINIFI —

A — Parti işçi işlerine müdahale edebilir mi?

Niçin üç ayrı islimle hareket ettiği belli olmıyan güney oca¬


ğına mensup kimse hakkında esaslı izahat verımeğe rnecbu -
rom.
Bu adam işçidir; fakat azamet düşkünü ve haristir. Bu se¬
beple kendisini iki yola ayndı zamanda sevketmiştir: İşçi ara¬
sında patronlara karşı sivrilmek, ve patronlarla hoş geçin -
mek; yahut komünist olmak;
Beni işçinin yanlış yola sürüklendiğini söylemeğe mecbur
eden bu işçidir. Ben bu işçi üzerinde günleri ve haf talarca dur
dum, ne düşündüğünü ve ne yapmak istediğimi tamamiyle an¬
ladım. İstanbulda» İzmire gönderilerek sendikacılık maske¬
siyle komünizmi teşkilâtlandırmak istiyem «Adam» ile İzmir
Avcılar kulübünde görüşen bu şahıstır.
Komünist ajana ile görüştükten sonra, bu şahsın bana an -
lattıklarını hiç bir vakit uınoıtamıyacağım; Bu şahsını anlat -
tıklarıma göre sendika hemen kurulacak, evvela partili işçi¬
ler sendikalara kavuşacak, biraz sonra ücret zammı istenecek,
patronlar kârsızlıktan bahisle zam vermedikleri takdirde he¬
men grev ilân edilecek..
Bunları anlattışındaki edada ne hırs, ne kin vardı, tarif
edemem! Ayni adam grevden sonraki sahneyi anlatıyor:
Grev başladı imi, sendikanın merkezi -amma bu merkezi ne¬
rededir?., tstanbulda mı? Sofya veya Leningradda mı? Belli
değil ! - kasaların kapaklarını açacak, paralar grev halindeki
— 36 —
%
işçilere doğru bir nehir gibi akacak..
Bu adamın burada gözleri fal taşı gibi açılıyor, elleri ihti -
yansız hareketlerle banknot demetlerimin alış şeklini taklit
ediyor.
Nihayet fabrikalar işçilerin eline geçecek, kâr safhası tek¬
rar bağlayınca, fabrikaların kân ile sendika merkezlerinin
boşalmış olan kasaları doldurulacak.
Sonra?..
Bu sonrayı bana söylemedi.. Beni kendisi gibi sanmakla
Iberaben, benden yine ürktü. Ben, tek başıma, günler ve haf¬
talar çalışarak bu adamın hazırlamağa çalıştığı bu kötü, gay¬
ri vatanî cereyanı durdurdum, onu emelinde o kadar yalnız
bıraktım ki, nihayet kötü ve ham emellerinden vaz geçmiş
göründü. Ve ben o kadarı ileri gittim ki, onun bir ocak idare
heyetinde kalmasını da fena buldum, kendi hataları içinde bu
iyolda da boğulur gibi oldu.
Fakat esefle haber vereyim ki bu adamı bugün balâdan ve
^aşağıdan tutanlar vardır; bu adam ve arkadaşları parti tara¬
fından zavallı işçilerin başına musallat edilmişlerdir.
Bu adam öyle bir adamdır ki, berim iş lehine yaptığım bir
neşriyatı benimseyerek fabrika müdürlerinden birisi nezdinde
şantaj yapmağı bile düşünmüş ve belki de yapmıştı!
Şimdi sarahatla anlaşılıyor ki Demokrat parti işçi işlerine
de kötü şekilde bir müdahaleye başlamıştır. İşçinin kendi
mümessiller seçmek malûm ve meşru haklarına parti müda¬
hale etmiş ve işçi mümessilliklerini siyasî şekilde istismar et¬
mektedir.

B — İşçi meselesinde * D. P. nin tezatlı hareketleri


Bu demokrat partisi bilemem ki ne sebeple bu kadar şuursuz
"hareket ediyor? Parti işlerine yarayacağı tahakkuk eden bir
ilki kişiyi en tehlikeli, en nazik işe memur ediyor.
Ve bu elemanların hazırlığına gazetede de neşriyat yapılı-
— 37 —
yor. C. H. P. işçi işlerine müdahale ediyormuş, bu 'kötü imiş.,.
Ve burada vesikaları olmak üzere klişeler neşredilmiştir.
(Peki, bu iddiayı vanid görelim, fakat kötü yola kendisi de
niçin sapmış bulunuyor? Demek ki, demokrat parti başkasına
memnu olan şeyleri kendisine meşru bir hak olarak kabul edi¬
yor Hem öyle bir parti iki, yakın bir gelecekte memleket ida-
resininı kendi ellerine verilmesinde ısrar ediyor. Bu bir tezad
değil, muayyen bir plânım eseridir. Maksat ne bahasmaı olur¬
sa olsun reis kârı elde etmek, bundan sonrasını da ancak
millet düşünsün!
Açık söylüyorlar:
— Boş hlr hazineden milletin bütan daırlıklaınna biz çare bu-
lacajk değiliz ya!..

Demokrat particilerinin «Başkasına haram olanın kendisine
helal olduğuna dair olan* kanaatinin ve mesleğinin ikinci mi¬
sali de muhtarlık davası üzerindedir:
Arkadaşlar sönüyorlar:
— Tepecik muhtarlığını neden kabul etmiyorsun?..
Şimdiye kadar müphem cevaplarla savuşturduğum bu sua¬
lin açık cevabını şimdi veriyorum: ,
— Çünkü keyfi emir ve iradelere göre hareket etmek elim¬
den gelmez!..
Evet, demokrat parti önümüzdeki muhtar seçimlerine hara¬
retli belki de sopalı surette iştirake hazırlanıyor. Namzetleri¬
ni ıtesbit etmiş bulunmaktadır. Fakat bütün bu namzetler se¬
çildikleri takdirde bundan sonraı gelecek seçimlerde demokrat
parti emellerine -ne şekilde olursa olsun- hizmet etmekle, mu¬
haliflere karşı ezici bir hareket takip etmekle mükelleftirler.
C. H. P. ye mensup olanların seçim defterlerine yazılmaması
birinci şarttır. Bu hal demokrat partisine karşı emniyet ve iti¬
madımı çok sarstı. Demek ki, bizim parti şiddetle itiraz ettiği
— 38 —
bir hali, ıkendi istediği vakit kolayca kabul ve tatbik edecek¬
tir. Beni güney ocağım idare heyeti başkanlığına tamah için
çalışanı 'kimseye dediğim gibi «Ben sakalımı kimsenin değirme¬
nine vermiş adam değilim, ki şimdi Bay Enverin veyahut şu
veya bu partininı eline vereyim!

Muhtar seçimleri acaba nasıl olacak?
Gönül ister ki siyaset havasının icap ettirdiği sükûnet ve in¬
tizam ile olsun.
Fakat ne çare, ki bu hususta şüpheye düşmekten kendimi
alamıyorum. Çünkü D. P. ilce yeni idare heyeti başkanı ve
son yıllarda büyük servet sahibi olanlardan Osman Kibar «Se¬
çimde kazanacak her hangi C. H. P. nmzedinin sopa ile kar¬
şılanacağını bana söylemiştir.
Böyle bir sözün bana söylenip söylenmediğini isbat etmek
bana düşmez, fakat Bay Osman Kibar, bu ciheti namus ve
vicdanına dayanarak tavzih edebilir!
— 8—

OCAK ve BUCAKLAR

Parti, sıkı bir 'merkeziyet teşkili için çalışmakta ve ocaklar¬


la (bucakların (her işine, hattâ parasına dahi karışmaktadır.
Ocak ve (bucakların merkezlere yardımı usuldendir; fakat bu,
nncak o'r nisbet (dahilinde olur. Aksi surette hareket, ocak ve
yahut bucağın mahalli işlerini sekteye uğratır.
Demokrat parti idarelerince ocak ve bucaklar, merkezlerin
birer kâr âleti, sağmal ireğidir. Ancak merkeze itaatla ve para
vermek.e mükelleft'r. Halbuki ocaklar, halkla temas temin
ettikleri için halka karşı bin çok içtimaî vazifelerle mükellef¬
tirler.
Adı demokrattır bizim partinin adı, amma kenisi böyle de¬
lildir; yalnız kendisini düşünür, bütün vazifeler bütün gay -
retler, bütün paralar imahdut kimselerin meselâ millet vekili
seçilmesine hasredihnelidiır.

Demokrat idarecilerinin hodigâmlıklarınin en bariz eseri ger.el.
eeçimdekl millet vekili namzedi üstleridir.
Bu listelerin başına bir iki ammece tanınmış ; sim konmuş¬
un-, ondan ötesi kardeş payı usulünde paylaşılmıştır.
Namzet listesinde «Sadık Ediz» gibi ammece hiç bir şöhreti
olmıyan bir namzedi gördükten, sonrâ Alsancak bucakçılaranın
kemdi namzetlerinin İsteye konmamasından kızmalarına bir
■.nanv kalır mı? Bu listede hiç olmazsa bir nisbet gözetilerek

— 40 —
doktorlar ve avukatlara bu kadar f azla yer verilmeseydi, Al -
.sancak namzetleri belki gücenımiyeceklerdi?
İzmirde işçiden rey alan. demokratlar bir İŞÇİ namzet gös¬
termeğe tenezzül edemediler. Hakikat bucaklarımı namzet lis¬
teleri de ayrı bir acibe ve siyasî bir faciadır. Merkez
bucaklardan namzet listeleri isterken, bucak idarecilerini ma¬
nasız bir hevese düşürmüştür. Ve bucaklar, gösterilecek resmî
listeye kendi namzetlerinin gireceğine inanmışlardır. Ve bu
sebeple bucaklarda sadece isimleri üzerinde olarak hummalı,
gülünç faaliyetler olmuştur ve.. Asıl listede yer alamadığını
gören kaç kişi de partiden bile istifaya kalkışmışlardır. Bu
namzetlerden bir kısmı halâ partiye devam göstermemekte -
dirler.
Daha birinci adımda ve eni nazik bir mesele olan millet vekili
seçimlerinde, parti içinde binlik olmadığı ve tatmini güç ümit¬
ler uyandJğı meydandadır.
ıNe için istifa etmiyorlar? Demokrat partinin kazalardaki
tecimleri kaybetmesi ndn sebep ve illeti budur.
Bu mesele ocak ve bucaklarda kötü izler bırakmıştır; fakat
yeni kurulan bir partiyi sarsmamak için bu dava yürütülme-
mistir.
Fakat görüyorum ki, idareciler bu hatalarında 1 ısra r ediyor -
lar. Çünkü her hangi bir iş üzeninde eleman seçerken ancak
İrendi fikir ve kanaatlefi üzerine hareket ediyorlar.

— 41 —
PARTİ İHTİLÂLCİ MİDİR?..

Parti kuruluş itibaıriyle ihtilâlci olmamıştır; ve ilk arılarda


ezici bir sayı ile millet meclisine girmeği düşünmiyecek kadar
mütevazı ve şuurlu olmuştur.
Fakat parti üyeleri çoğaldıkça vaziyet 'bu masum ve müte¬
vazı derecede kalamamıştır. Çünkü:
1 — Adet fazlalığı bir nevi şımarıklık vermiş,
2 — Sayıları artarı' mızır elemanlar, kendi fikirlerini aşıla¬
mağa başlamışlardır.
İşte bundan sonııa büyük millet meclisine biç olmazsa 300-
350 vekil ile girmek (hayalleri, hırsları başlamıştır. O kadar ki",
seçimlerin kazanılmasını müteakip 63 vilâyet 450 kaza için
vali ve kaymakam aranmağa bile başlanmıştır.
Parti umduğu zaferi elde edememiştir. Bu feci hayal sukutu
şu üç hali doğurmuştur:
1 — Normal yollar üzerinde faaliyetlere devam etmek,
2 — Partiden tamamiyle çekilmek,
3 — Cebir ve şiddet siyaseti ile kazanmağa çalışmak.
Partidekilerim bir kısmı hâlâ sakin ve mütevazi bir çalışma
yolu takip etmektedirler. Aceleci olanların bir kısmı çekilmiş¬
tir. Fakat bunların yerlerine daha başka aceleciler girmiş bu¬
lunmaktadır.
— 42 —
Cebin ve şiddet taraftarları ise sinsi bir faaliyet takip etmek¬
tedirler; işçi işlerine burun sokmak, parti içinde bir
komiteci zihniyeti yaratmak ve partinin samimî ve fedakâr
olanlarını bile bir bahan« icat ederek partiden çıkarmağa ça¬
lışmak hep bu üçüncü kısmın faaliyetleri eseridir.
Bunlar kimlerdir?
İs'm ve cisim tayinile böyleler! bulmak ve göstermek benim
İçin çok kolaydır; fakat ben yalnıız başlamış olan fcötıü ruhu gös
teriyorum. Bu ruhun neler üzerine ne gibi akisler yaptığını
gösteriyorum.
Vicdanımın emrini yerine getirdiğime inanıyorum.
Öyle bir alârm işareti veriyorum, ki bu işaretle hem demok¬
rat par.ti hem de millet alakalıdır. Ciddî ve samimî olalım, teh¬
likeyi görelim ve tedbir alalım. Hisle hareket zamanı değildir.

—'43 —
— 10 —
— HATEME —

Gördüklerimi, anladıklarımı, nissettiklerimi bütün çıplaklı¬


ğı İle anlattım. Biz partililer için yapacak iş açıktır. Ya parti¬
den alâkayı kesmek, yahut ta parti nezahefcini ve emniyetini
bozan unsurları partiden çıkarmak! Eğer ciddî hareket edil¬
mezse demokrat parti: A — İrticaa, B — Anarşiye, C — Belki
de komünizme ve kati r.etiee olarak izmihlale doğru yürümek¬
tedir.
Particilik, bilhassa İktidar mevkiini benimseyen particilik
olgu» insanlar işidir. İlim, tecrübe, dirayet ve bilhassa uzağı
görüş başlıca şarttır.
Demokrat parti arasındaki unsurlardan: bile tamamiyle fay¬
dalanmağı bilememektedir.
Gazetlerim memleket ihtiyaçlarıma göre çıkaramıyan bir
parti, memleketi yarın nasıl idare edecektir? Dikkat edelim
İşin azametini düşünelim ve bir de bu azametli iş karşısında-
kileri mukayese edelim. Memleket işleri oyuncak değildir.
Hulâsa etmek istersek, Demokrat partinin daha -iktidara
bile geçmeden sadece muhalefette kaldığı sırada bile pek çok
batalsrı olmuştur. Kendisini çok kuvvetli sayan bu partinin yi¬
ne en kuvvetli saydığı İzmirde iç yüzü çok zayıftır. İktidarda
buhınmaıun mesuliyeti kadar muhalefetin de ayni nisbette,
hattâ ondan çok kendine göre ağır mesuliyetleri vardır. D. P.
teşkilâtında vazife alanlar bu mesuliyetlerin farkında bile de¬
ğillerdir. Bir parti elbetteki iktidara geçmek istiyecektir. Fa¬
kat bu istekte muayyen prensipler olacaktır. Yani iktidar bir
partinin memlekete muayyen prensipleri hâkim kılabilmesi
için sadece vasıta olacaktır. Bunu daha açık söyliyelim. Bir
parti siyasî, içtimaî, iktisadî, ahlâkî bir takım prensipleri tat¬
bik edebilmesi için iktidarı ister bu prensipleri belli etmeden
iktidar arzusu sadece kör bir sandelye döğüşünden başkaı bir
— 44 —
şey değildir. Esefle söylemek isteriz ki D. P. nin tuttuğu yol
bugün böyle bir yoldur.
Evet iktidarı istiyorlar fakat niçin istediklerini bilmeden is¬
tiyorlar, alın iktidarı deyiverseniz ne yapacaklarını onlarda
bilmemektedir. Demokrasi davasında büyük bir zaaf teşkil
eden bu hallerine sebep nedin, neden acaba yarın (hükümeti el¬
lerine alırlarsa işçilerine neler yapacaklardırını fakir köylüyü
nasıl refaha ulaştıracaklarını söylemiyorlar, bunun ibir kaç
sebebi vardır ve demokrat partinin bütün kuvveti ve bütün
zaafı bu sebepler arasındadır. D. P. açık olarak işçiye bir çok
şeyler, vadetse kendi ön safında olan fabrikatör ve zenginler
buna kızacak, sermaye sahiplerini himaye edeceğini söylese
işçileri gücendirecek.. Büyük toprak sahipleriyle topraksız
köylünün de durumları aynidir. D. P. koyu dindarlığa temayül
etse inkılâplapçılar buna müsaade etmiyecekier, inkılâpçıları
tutmuş olsa dindarları kaçırmış olacak o halde demokrat par¬
ti en kestirme ve kolay yolu tutmuştur.
, Kendi durumunu açıklamaktan hürriyet misakı gibi bazı
mevhum içt.'bad mevzularının arkasında saklanarak mürteci-
den inkılâpçıya büyük sermayedardan en fakir işçiye kadar
bütün bir cemiyetin içindeki unsurların gayri memnun olan¬
larını memnuniyets'z bulundukları noktalardan yakalayıp bir
araya toplamak yoluna girmiştir. Bu büyük .bir hatadır. Çün¬
kü bu karma fc3rışık unsurlarla iktidara ıgeçen demokrat par¬
ti yarım bunları tatmin- edemeyince yurdda çok karışık bir du
rum meydana gelebilir. İlk nazarda kolay muvaffakiyete gö¬
türen bu taktik hakikî demokrasi davasında tamemen hatalı
ve memleket için zararlı bir tabiyedir. Demokrat partinin
'memleket meselelerine girmeyişinden birisi de içindeki aklı
yatanların memleket durumunu daha iyi bir hale getirmek
için mühim tedbirlere malik olamayışlarıdır.
Hakikaten memleket islerini düşünen herkes ve Demokrat
parti içinde geniş görüşlü olanlar kabul etmektedirler ki dünr
yanın bu karışık durumunda iktisadî, siyasî bir çok buhranla-
— 45 —
nn ortasında memleket işlerinde çok daha iyi bir lıale getire¬
cek esaslı tedbirleri bulmak belki mümkün değildir.
Bu tedbirler üzerinde çalışıp ırnuvaffakıyetsizliğe de uğra -
yınca zayıflamaktansa bunlara hiç yanaşmadan halkın kin ve
İhtirasını kamçılayarak kuvveti elde tutmak şüphesiz ki en
kestirme yoldur. Fakat hakikî demokrasi davasında muhak¬
kak ki bir hata ve hattâ zararlı bir harekettir. Demokrat par¬
tinin komünizm ile münasebetine gelince üzerinde durulacak
mühim bir mesele teşkil eder. Her şeyden önce şunu belirtmek
icap eder ki büyük toprak sahiplerinin, fabrikatörlerin, tüc -
'carların ön safını işgal ettiği teşekkül katiyen komünist ola -
maz. Ve komünistlere de hizmet edemez. Ancak demokrat par
ti buna nağmen esaslı bir prensibi olmadığı için ve iktidara geç¬
mek uğruna her şeyi mubah gördüğü içini teşkilâta sol unsur¬
ların girmesini önlemek gibi bir faaliyet göstermekten çekin¬
mektedir. Esaslı bir tasfiyeye yanaşmamaktadır. İktidara ge¬
çeyim de ne olursa olsun zihniyetiyle demokrat partinin ocak
ve bucak kademelerinde bir çok sol unsurların yer almasına
'•öz yumulmaktadır. Bu hal de memleket için hatalı ve zarara¬
dır.
Demokrat partililer şunu bilmelidirler ki bugün kendi safla¬
rında çalışan bazı unsurlar belki onları iktidara getirmek için
destekleyeceklerdir.
Fakat yarın demokrat parti iktidara ıgelip te büyük kütlele¬
re iktisadî bir refah veremediği takdirde demokrat parti içinde
teşkilâtlanmış bu unsurlar kolayca birleşerek sade demokrat
partiyi değil hattâ rejimi yıkmak imkânlarını bulacaklardır.
D.P. ninı safında yer almış temiz unsurların, milliyetçilerin bir
anı harekete gelerek iktidarı bir kaç sene geç almak bahasına
da olsa teşkilâtı sol unsurlardan tamamen temizlemeleri lâ -
zımdır. Diğer bir büyük hatası da kısa zamanda zümreciliği ten¬
kit ettikleri halde içinde bir çok zümrelere yer vermesidir.
Dikkat edilirse, İzmirde başka insan yokmuş gibi her seçim
de her harekette daimî üç beş kişi sandalyelerinde sımsıkı o-
— 46 —
:ur<mak imkânlarım bulmuşlardır. Bu kadar az zamanda te¬
vekkül eden zümre ilıçe ve il ile ocak ve (bucakların arasında bir
uçurumun doğmasına sebep olmuştur. Yüksek kademedeki
kimseler ocak ve bucaklarda kendilerini tutacak adamları iş
basına 'getirmek için demokrasinin tok sözlü kıymetli
çocuklarını harcamaktan çekinmemişlerdir. Bu kadar az
zamanda meydana çıkan ibu kuvvetli zümrecilik demokrasi yo-
lundaı işlenmiş en .büyük hatalardan Biridir.
Tabiî bir demokrasi havasında partililerin tutacağı yol nor-
. mal've kanuni mücadele yoludur. Halbuki muhtelif sebeplerle

hakikî demokratik unsurları kenara atarak teşkilâtında yüz


elliliklere, heyeti mahsusa kararı alimış olanlara, sol teşkilât¬
la alâkalanmış kimselere yer veren bugünkü demokrat parti
bu cins unsurların da tesirine kapılarak normal demokratik
mücadele sisteminden uzaklaşmaktadır.
Bir taraftan her vesileyle iktidar partisine karsı kin ve nef¬
ret telkin ederken diğer taraftan sistemli ve gizli çalışmalara
azamî gayret sarfedilerek particilikten ziyade komitecilik fa¬
aliyetlerine girişilmektedir. Bu komitecilik çalışmalara devam
ederse yaratılacak olanı ihtilâl havası her halde memleket ve
demokrasi içim faydalı olmıyacaktir.
Yıllarca demokrasi aşığı olmuş, bizler için böyle b'r yeni
tecrübeye girişlldigi şu sıralarda muhalif bir partinin normal
particilikten uzaklaşması tamamiyle hata olarak kabul edil-
mektedr. Komiteci zihniyetiyle hareket muvakkatta olsa veya
olmasa da 1 demokrasi için zararlıdır. Çünkü bu tarz mesai ile
iktidara geçecek unsurlar bin kere sandalyeyi yakaladılar mı
bugünkü serbest tenkit havasına katiyen müsaade etaniyecek
ierdir. Kaldı ki böylde hareketler karşısında iktidarın da ken¬
dine göre kullanacağı bazı hareketlen olacaktır, her ne olursa
olsun ister demokratlar komitecilik faaliyetler'yle iktidara
gelsin, ister hükümet bu hareketlere karşı hak¬
larını kullanmak zörunda kalsın her ikisinde de yegâne zarar
"örecek olan hakikî demokrasi davasıdır.
— 47 —
Kanuni yollarla demokratik bir cemiyetin' partisi gibi sis -
temli ve sabırlı mücadele etmek yolları var iken bundan uzak.
laşıp halk kitleleri arasında kin ve nefreti yaymak komitecilik
zihniyetile (hareket etmek demokrat partinin düştüğü büyük
hataların bir başkasıdır.
Görülüyor ki yeni teşekkül eden partinin hataları sayılami-
yacak kadar fazladır. Çeşitli yanlışlıklar bataklığına gömüi -
müş olan bu partinin iç yüzüne gelince onun kademelerinde
samimiyetle çalışmış bir insan sıfatiyle ve cesaretle belirtmek^
isteriz ki demokrat parti çok zayıftır. Hataları yüzünden isti¬
falar başlamış demokrasi de bir çok fedakarlığa razı olan bir
çok gayretli unsurlar kendilerini demokrat pati saflarından
ayırmak yollarına girmişlerdir. Partinin ileri gelenleri telâşla
istifaı edenleri, otomobillere binerek kovalamakta ve istifala¬
rını geri aldırmağa çalışmaktadırlar. Kaldı ki bir partinin kuv
vetli olması demek sadece iktidara geçmek için rey toplamasi
demek değildir. İktidarda kalabilmesi için de hazırlıklı bulun¬
ması lazımdın.
Halbuki bugün halk araşma yayılan demokrat parti kuvve¬
tini o kadar bol ve imkansız vaadlere dayamaktadır ki maa -
zallah iktidara geçiverse bütün bu vaid'lerin tahakkukunu bek
leyen halk kütleleri arasında müthiş bir hayal sukutu olacak
ve memleket büyük bir karargaşalığa doğru yürüyecektir.
Altmış seneye yakın (hayatında mütevazi kalemiyle yurda
karşı hizmetten başka bir şey düşünmeyen bu kitalbın sahib;
yukardaki hakikatleri ortaya atmakla yaptığı hizmetlerin en
büyüğüne giriştiğini tekrar ifade etmekle en büyük zevkini
duymaktadır. Ümit ediyor ki demokrat partinin içinde samimi
demokrasi yolcularını bir az olsun harekete getirmiş oluyor
Halk partisini ikaz ediyor, biühassa bitarafların önüne bir çok
hakikatleri seriyor.
Kısaca: Kitabın özünü belirtmek istersek şu cümleyi yaza¬
biliriz.
HER EMEK YURD İÇİN
— 43 —

You might also like