Professional Documents
Culture Documents
Joseph Delaney Wardstone Günlükleri (4) - Hayaletin Savaşı
Joseph Delaney Wardstone Günlükleri (4) - Hayaletin Savaşı
A ^ zâM 7//^
S avasI
DİKKAT:
KARANLIK
BASTIKTAN SONRA
OKUNMAMALI!
9789944695060
www.tudem.com
P E N D L E B Ö L G E S İ C A D IL A R L A
D O L U BİR M U A M M A ."
D ED İ H A Y A L E T . “EN B Ü Y Ü K
SO R U N U M U Z SÜ R EK Lİ
D E Ğ İŞ E N S A Y IL A R I. C A D IL A R
G E N E L D E K E N D İ A R A L A R IN D A
Ç E K İŞ İR . K A V C A E D ER L E R ; A M A
O R T A K BİR A M A Ç İÇ İN
B İR L E Ş T İK L E R İN D E G Ü Ç L E R İ
M Ü T H İŞ A R TA R . H ER İH T İM A L E
K A R ŞI G Ö Z Ü M Ü Z Ü D Ö R T
A Ç M A L IY IZ . K A R ŞIM IZ D A K İ
S O R U N T A M D A B U İŞ T E : C A D I
T O P L U L U K L A R I B İR L E Ş E B İL İR .”
0tudem
© 2010, Tudern • Cumhuriyet Bulvan No: 302/501 35220 Alsancak - İZ M İR
metin haklan © 2007, Joseph Delaney
resim haklan © 2007, David W yatt
İlk basım 2007 yılında, İngiltere’de “The Spook’s B attle” adı ile Random
House Children’s Books’un bir markası olan The Bodley Head
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Y a z a r : Joseph Delaney
Türkçeleştiren: Kerem Işık
R esim leyen: David W yatt
w w w .tu d e m .c o m
HAYALETİN
SAVAŞI
Joseph Delaney
0tudem*
Ü L K E N İN
EN Y Ü K S E K N O K T A S I
E SR A R E N G İZ L İĞ İ İL E BİLİN İR .
D E R L E R K İ. O R A D A BİR A D A M .
K O R K U N Ç BİR F IR T IN A S IR A S IN D A
D Ü N Y A Y I T E H D İT E D E N BİR Ş E Y T A N I
BA Ğ LA RK EN Ö L M Ü Ş . BU N D A N SO N R A
T E K R A R B U Z L A R IN H Ü K M Ü B A Ş L A M IŞ V E
BU Z L A R Ç E K İL D İĞ İN D E . T E P E L E R İN Ş E K L İ
V E K A S A B A L A R IN İS İM L E R İ B İL E D E Ğ İŞ M İŞ .
Ş İM D İ B U T E R K E D İL M İŞ D İY A R IN E N Y Ü K S E K
N O K T A S IN D A U Z U N Z A M A N Ö N C E O L M U Ş
O L A N IN H İÇ B İR İZİ K A L M A M IŞ O L S A D A
A D I H İÇ U N U T U L M A D I.
WARDSTONE
Marie’
BÖLÜM 1
19
ÖNCELİKLER
51
S '- B ^ ^
\
H-i *S^
«s 3
£ £
"ê^
% ^ <
íA Ck K
58
Ü Ç KIZ KARDEŞ
“O halde sen Mab. ilk önce seni gördüm. Yani sen ola
bilirsin.”
İçgüdüsel olarak, düşünmeden konuşmuştum. Mab gü
lümsedi; kibirli bir gülümsemeydi bu, sanki en başından
beri kendisinin seçileceğini biliyordu.
“Şimdi sıra bende,” dedi Mab kız kardeşlerine dönerek.
“Ben öpücüğü seçiyorum!”
“O zaman Tom’u öp!” diye bağırdı Jennet. “Onu hemen
şimdi öp ki sonsuza dek senin olsun!”
Bunun üzerine Mab ayağa kalkıp önüme geldi. Eğilip
iki eliyle omuzlarımdan kavradı. “Bana bak!” diye bağırdı.
Kendimi güçsüz hissediyordum. Sanki iradem kalma
mıştı. Bana denileni yaptım. Gittikçe yaklaşırken başımı
kaldırıp yeşil gözlerine baktım. Yüzü güzeldi, fakat nefesi
bir köpek ya da kedininki kadar kötü kokuyordu. Dünyam
dönmeye başladı; Mab omuzlarımdan sımsıkı kavramış ol
masa arkaya doğru yuvarlanırdım.
Sonra, dudaklarının sıcaklığını kendi dudaklarımda his
seder hissetmez sol koluma ardı ardına sancılar saplandı.
Sanki birileri dört kez üst üste koluma iğne batırmıştı.
Acıyla ayağa kalkınca Mab geriye doğru düşüp otların
arasına yuvarlandı. Koluma baktım. Ay ışığında açık seçik
görülebilen dört yara vardı ve onlara neyin sebep olduğu
nu anımsadım. Alice de bir keresinde sol kolumu öyle sıkı
tutmuştu ki tırnakları etime geçmişti. Sonra kolumu bı
raktığında tırnaklarının geçtiği yerlerde dört tane kırmızı
noktacık halinde kan görmüştüm.
74
AYNALI KİLER
ALİCE’İN HİKÂYESİ
biri yalnızca birkaç gün kaldı, hepsi bu. Dışarıda ateşin et
rafında toplanıp konuştular. Söylediklerinin çoğunu duya
mayacak kadar uzaktaydım, fakat sanırım yapmak istedik
leri bir şey için Mab’den yardım istiyorlardı. Mab’in başını
iki yana sallayıp onları kovaladığını gördüm.”
Hayalet şaşkınlık içinde suratını astı. “Malkin ve Deane
klanları neden böyle bir şeyi basit bir kızla konuşsunlar
ki?” diye sordu.
“Buraya son gelişinden beri çok şey değişti Jo h n ,” dedi
Peder Stocks düşünceli bir şekilde. “Mouldheel kurulu git
tikçe güçleniyor ve artık diğer iki kurul için ciddi bir tehdit
oluşturuyor. Ve bunun sorumlusu da yeni nesil. Mab on
dört yaşından daha büyük olamaz, ancak yaşlı cadılardan
daha tehditkâr. Şimdiden klanın lideri ve diğerleri ondan
korkuyor. Usta bir kâhin olduğu ve geleceği okuma ko
nusunda gelmiş geçmiş en iyi cadı olduğunu söylüyorlar.
Belki şu Tibb’i onun artan gücüne karşı koyabilmek için
ortaya çıkarmışlardır.”
“O halde fikrini değiştirip diğer cadı kurullarına katıl
mamasını umalım,” dedi Hayalet ciddiyetle. “Tibb her şeyi
uzaktan görebiliyor, öyle m i?” diyerek bakışlarını Alice’e
çevirdi. “Bu, bir tür uzak-sezgi m i?”
“Uzak-sezgi ve kâhinlik bir arada,” diye açıkladı Alice.
“Tabii hepsini aynı anda yapamaz. Önce taze insan kanı
içmesi gerekiyor..
Odaya bir sessizlik çöktü. Peder Stocks ve Hayaletin
söylenenler hakkında düşündüklerini görebiliyordum.
‘Kâhinlik’ cadıların gelecekten haber vermek için kullan
dıkları isimdi. Hayalet buna inanmıyordu, ancak Tibb’in
97
BAYAN WURMALDE
“Bu kadar büyük bir evde yalnız yaşamak tuhaf bir şey
olmalı.”
“Ah, tam olarak yalnız sayılmaz Torn. Yemek ve temiz
lik için hizmetkârlarının yanı sıra bir de kâhyası Bayan
Wurmalde var. Her şeyi layıkıyla idare eden güçlü bir ka
dındır. Fakat onun konumunda olmasını düşünebileceğin
kadınlardan farklı yanları var. Gerçeklerden bihaber olan
yabancılar, onu evin hanımı sanabilir. Onu hep nazik ve
zeki buldum, yine de kimilerine göre konumundan bek
lenmeyecek havalara girebiliyormuş. Yakın zamanda bura
da epey değişiklik yaptı. Eskiden köşkü ziyaret ettiğimde
ön kapıyı çalardım. Ancak artık buraya yalnızca şövalye ve
efendiler alınıyor. Bizim yan taraftaki tüccar kapısını kul
lanmamız gerekecek.”
Böylece o gösterişli ön kapıya gitmek yerine Peder
Stocks evin yan tarafına geçip sağımızda kalan süs çalıla
rıyla ağaçları geçip ufak bir kapının önünde durdu. Kapıyı
kibarca üç kez çaldı. Neredeyse bir dakika kadar bekledik
ten sonra yeniden, bu kez daha yüksek sesle çaldı. Çok
geçmeden bir hizmetçi kapıyı açıp güneş ışığında gözlerini
kırpıştırdı.
Peder Stocks, Nowell ile görüşmek istediğini söyleyince
koyu renk ahşap kapıları olan büyük bir koridora alındık.
Hizmetçi hızla uzaklaştı ve orada birkaç dakika daha bek
ledik. Koridordaki derin sessizlik bana kiliseleri anımsatı
yordu ve sonra yaklaşan ayak sesleri duyuldu. Ama bir be
yefendi beklerken gözlerini üzerimize dikmiş öylece bakan
bir kadın çıkageldi. Papazın anlattıklarından bunun Bayan
Wurmalde olduğunu hemen anlamıştım.
105
1
BÖLÜM 9
AYAK İZLERİ
TİBB
BÖLÜM 11
HIRSIZ VE KATİL
Çırağınız Tem
ORDU GELİYOR
174
MAHLUK
üzerine bahse girerim burada çok daha iyi bir şey var. Aca
ba şu kitaplar mı? Bir sürü bilgi olmalı; büyüler ve ıvır zıvır.
Wurmalde bu sandıkları ele geçirmek istiyordu. Annenin
gücüne sahip olmak istiyordu. Yani bu sandıkların içinde
sahip olmaya değer bir şey olm alı!”
Az önce benim de ilgimi çekmiş olan en kalın kitap
lardan birini gözüne kestirip sandıktan çekip çıkardı, ama
rastgele bir sayfa açınca suratı asıldı. Sayfaları çevirdikçe
suratı iyice asıldı.
“Bunlar hep yabancı bir dille yazılmış!” diye bağırdı.
“Ne yazdığını anlayamam. Tom bu dili biliyor musun?” di
yerek kitabı bana uzattı.
Daha bakmadan yazıların Latince olmadığını biliyor
dum, çünkü birçok cadı Latince bilirdi. Bu annemin def
teri olduğundan kendi dilinde, yani Yunanca yazılmış ol
malıydı. Bu dili bana henüz ben çok küçükken öğretmeye
başlamıştı.
“Hayır,” dedim ikna edici olmaya çalışarak. “Hiçbir şey
anlayamıyorum... ”
Ne var ki tam o esnada sayfaların arasından ufak bir zarf
yere düştü. Mab eğilip zarfı alarak bana gösterdikten sonra
yırtıp açtı.
Sevjili Tom,
Tu sundıi unuhiurlunn uçucu^ı ili sundıi olucui
Piier sundıklur uncui u j ıçıjındu ve^ulntzcu senin
kurufındun uçılubilir. üçlerinde ¡uz kurdeçlerim uüumuilu ve
onUrı sudece ujın öpü&üjü ujund7ruhilir. Onlurdun korimu.
Penim kunımdun olduğunu bilecei ve seni korujucuklur, ejer
je re iirs e senin için ¿unlun nı bile verecekler.
Coijeçmeden vücui buUn Turunllijeniden koljezmeje
buçlutjucui Amu sen de benim umullurımın vücui Tulduju
oylumsun ve bedeli ne olursu olsun sonundu onuJeneceij'uç
ve irudeje SUİipSin.
Vicdunın ruhu! olsun ve ¡güdülerinejüven. Idmurımjünün
birindejeniden kurçıluçubiliriz, umu her ne olursu olsun
Seninle duim ujurur dujdujumu unuimu.
Annen
BÖLÜM 17
A Y IŞIĞI
240
Uzun bir gece oldu. Olan biten her şeyi bir an olsun
unutabilmeyi umarak uyumaya çalıştıysam da işe yarama
dı ve sonunda mazgallı siperlere çıkıp güneşin doğuşunu
bekledim.
Kulede güvende olduğumu düşünüyordum. Köprü inik
değildi, duvardaki delik onarılmıştı ve Mouldheellar ya da
Malkinler tünellerden yukarı çıkıp kuleye girmeye kalkı
şırlarsa iki lamia onlara engel olurdu. Ne var ki Jack in du
rumunu öğrenmem gerekiyordu.
Keşke onu ve ailesini kulenin güvenli ortamına getire-
bilseydim... Hem sandıktaki iksirlerden biri onu iyileşti-
rebilirdi. Hayalet’i de görmek istiyordum: Onu Wurmalde
konusunda uyarıp olan biteni anlatmak için; fakat hepsin
den daha acil olarak Alice’le konuşmam gerekiyordu. Ne
rede olduğumu biliyordu ve olanların haberini aldıysa ku
leye geri dönebilirdi. İksirlere bakıp içlerinden hangisinin
işe yarayabileceğini kestirebilirdi. Dışarısı tehlikeliydi ve
cesaretim yoktu, ancak bir sonraki gün Alice hâlâ kuleye
gelmezse dışarı çıkıp onu aramam gerektiğini biliyordum.
244
262
Bir saati biraz aşkın bir zaman sonra Read Köşkü’ne yak
laşıyorduk. Tibb’in beni dehşete düşürdüğü ve Wurmalde'
nin beni cinayetle suçladığı -v e hiç şüphesiz zavallı Pedcı
Stocks’un cesedinin göğsündeki bıçakla hâlâ aynı yatakl.ı
yatıyor olduğu- bu eve yeniden girme konusunda hiç is
tekli değildim, ama yine de bunun yapılması gerekiyordu.
Tehlikenin tam ortasına yürüdüğümüze hiç şüphe yok
tu. Hem Tibb hem de yenilmesi güç Wurmalde bizi bekli
yor olabilirdi; tabii hizmetliler ve klanlardan gelmiş olması
muhtemel diğer cadıları saymazsak. Ne var ki yaklaştık
ça bir şeylerin son derece ters gittiğini fark ettik. Ön kapı
rüzgârla birlikte kapanıp kapanıp açılıyordu.
“Baksana evlat,” dedi Hayalet, “kapıyı bizim için açık
bırakmışlar, girelim bari!”
Ön kapıya doğru ilerleyip içeri girdik. Tam kapıyı ar
kamızdan kapatacaktım ki ustam beni omzumdan tutup
başını iki yana salladı. Hiç hareket etmeden dikkatlice et
rafı dinledik. Çarpan kapıyla uğuldayan rüzgârın sesinden
başka evden çıt çıkmıyordu. Hayalet merdivenlere doğru
baktı.
289
DOWNHAM’A DÖNÜŞ
312
ÜMİTSİZLİK
346
pis yoluna sapsın ki? Onu rahat bırak. Kızı benimle bırakıp
kendi işine bak.”
“İçinde cadı kanı taşıyor ve bu yeterli!” diye tısladı Liz-
zie öfkeli bir şekilde. “Sen dışlanmış durumdasın ve bir kız
çocuğu yetiştirebilecek durumda değilsin.”
Bu doğru değildi. Agnes’m Deane klanına mensup oldu
ğu doğruydu, fakat Whalley adında iyi bir adamla evliydi.
Bir nalbur. O öldükten sonra Agnes, Deane cadı klanının
anayurdu olan Roughlee’ye dönmüştü.
“Ben onun teyzesiyim ve bundan böyle de annesi olaca
ğım,” diye çıkıştı Agnes. Hâlâ cesurca konuşuyordu, gelge
ldim tombul çenesinin titrediğini, ellerinin korku içinde
titrediğini görebiliyordum.
Hemen ardından Lizzie sol ayağını yere sertçe vurdu.
Bu kadar kolaydı. Göz açıp kapayıncaya kadar şöminedeki
ateş söndü, mumlar titreyip söndü ve oda anında karanlık,
soğuk ve dehşet verici bir hal aldı. Agnes’in korku için
de bağırdığımı duydum ve sonra çaresizce dışarı çıkmaya
çabalarken ben de bağırmaya başladım. Kapının içinden
geçmeye, pencereden atlamaya ve hatta bacayı tırmanmaya
bile hazırdım. Kaçabilmek için her şeyi yapardım.
Sonunda dışarı çıktım ama yanımda Lizzie vardı. Beni
bileğimden yakaladığı gibi gecenin karanlığına çıkardı.
Çok güçlüydü ve beni sımsıkı tutuyordu, tırnakları tenime
batıyordu. Artık ona aittim ve bir daha beni asla bırakmaz
dı. Ve o gece beni bir cadı olarak eğitmeye başladı. İşte tüm
dertlerim o zaman başladı.
363
368
A li M Pedne
1
HATASI
;ö<§îep
E1A N
“Tehlike çok yakm. Çok yakında
düşmanlarımız burada olacak.”
Wardstone Günlükleri: 5
Tüyler ürpertici bir hikâye daha..
BÖLÜM 1
KRAL IN ŞİLİNİ1
Asam elimde mutfağa gidip boş çuvalı aldım. Hava bir saate
kalmadan kararacağından köye inip haftalık erzakı almaya ye
tecek vaktim ancak vardı. Yalnızca birkaç yumurta ve ufak bir
kalıp peynirimiz kalmıştı.
Hayalet bir öcüyü etkisiz hale getirmek üzere iki gün önce
güneye gitmişti. Bir ay içinde bensiz gittiği ikinci işti ve bu du
rum oldukça sinir bozucuydu. Her seferinde bunun sıradan bir
iş olduğunu söylemişti; evde kalıp Latince alıştırmaları yaparak
eksikliklerimi kapatmam daha iyi olurmuş, itiraz etmedim, an
cak hoşuma gitmemişti. Anlarsınız ya, beni yanma almamak için
başka bir nedeni olduğunu düşünüyordum: Beni korumaya ça
lıştığını.
Yaz biterken Pendle cadıları Şeytan’ı dünyamıza çağırmışlar
dı. O, Karanlık’ın vücut bulmuş haliydi, iki gün boyunca onların
emrinde kalmış ve beni yok etme emri almıştı. Annemin benim
için hazırladığı özel bir odaya saklanarak kurtulmayı başarmış
tım. Şeytan artık kendi karanlık iradesi ne isterse onu yapıyor
du fakat yeniden peşime düşmeyeceği kesin değildi. Bu, düşün-
memeye çalıştığım bir şeydi. Kesin olan tek şey vardı: Şeytan
dünyada olduğu sürece eyalet çok daha tehlikeli bir yer haline
geliyordu, özellikle de Karanlıkla mücadele edenler için. Şimdi
lik yalnızca bir çıraktım, fakat günün birinde bir hayalet olacak
ve ustam Joh n Gregory’nin atıldığı tehlikelerin aynısına atılmam
gerekecekti.
1 Ondalık sisteme geçişten önce kullanılan eski bir İngiliz para birimi. Şilin bir
pound’un 1/20’dir. (Ç.N.)
377
D İK K AT:
K A RA N LIK BA ST IK TA N SO N R A O K U N M A M A L I!
Joseph Delaney eşiyle
b irlik te Lancashire’da yaşamaktadır.
U ç çocuğu ve yedi torunu vardır.
Wardstone Günlüklerinin bu
dördüncü kitabında cadılar güçleniyor
ve en güçlü üç cadı klanının, tahmin
bile edilem eyecek derecede kötü
bir yaratığı çağırmak üzere bir araya
geldiği söylentileri dolaşıyor. Klanlar
birleşince, K aranlık’ın vücut bulmuş
halini -Ş e y ta n ’ın ta kendisini-
çağırabilecek güce erişecekler.