Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 10

Modernleşen Türkiye’de

Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi Serüveni

Mehmet İZMİR

Türkiye’de modernleşme, Tanzimat yıl- için yapılacak şey Osmanlı hayat tarzını tama-
larından itibaren gündelik yaşamın dönüşü- men tasfiye etmektir. Hedeflenen; muasır me-
mü perspektifi ile iç içe gitmiştir. Kemalist deniyetler seviyesine tedricen ulaşmak değil,
değişim modeli sadece devlet yapısını ya da bunu acilen gerçekleştirmektir.
siyasal rejimi dönüştürmeyi hedeflememiş, Sosyal hayat yeniden tanımlanırken, la-
gündelik hayata ilişkin dönüşümleri de ide- ikliğin önemli bir göstergesi olarak kadın ve
al edinmiştir. Modernleşmeye öncülük eden erkeğin bir arada bulunabildiği bir yaşam bi-
kadro, batılılaşmaktan salt teknik ilerleme ya çimi kurgulanmaya çalışılmıştır. Bu dönemde
da sınıfsal çatışmayı değil, gündelik hayatın geleneksel İslami kamusallık anlayışından
değişimini de murat edinmiştir. ayrılarak; kamusal ve özel alanlar arasındaki
Çalışmamızın amacı Türk modernleşmesi- sınır çizgileri yeniden çizilmiş, kadının daha
nin gündelik yaşam üzerinde yarattığı sonuç- görünür olduğu bir yaşam biçimi yaygınlaştı-
lara temas ederek, kadın, toplumsal ilişkiler, rılmaya çalışılmıştır.
müzik, sosyal yaşam gibi alanlarda temayüz Geleneksel kültür unsurlarının tasfiyesi
eden gelişmelere dikkat çekmektir. ancak devletin bunlara karşı aktif bir mücade-
lesi ile mümkün olacaktır. Bu tasfiyenin ken-
Giriş
diliğinden gerçekleşmesi mümkün değildir.
Erken Cumhuriyet Dönemi’nde batılılaşma Dışlama, bastırma, tek tipleştirme, yasaklama,
sadece ekonominin ve siyasetin batılı formlara yok sayma gibi yöntemlerle yapılacak aktif
sokulması değil, aynı zamanda gündelik yaşa- mücadelede hayatı olağan akışına bırakmak
mın da bu formlara sokulmasıdır. Nilüfer Göle; yerine sürekli ona yön verilmeye çalışılmıştır.
Kemalist modernleşmenin en büyük hedefle- Tüm bunların yanı sıra modern yaşam biçimi-
rinden birinin günlük yaşamın pratiklerinde, ni teşvik için gündeme getirilen birçok tedbir
sıradan insan davranışlarında Batı modeline de aynı zamanda yürürlüğe konulmuştur.
dayalı olarak radikal değişimlere ön ayak ol- Modernleşen Türkiye’de, günlük yaşamın
mak olduğunu ifade eder.1 Benzer bir ifade dönüştürülmesi için en yaygın kullanılan iki
Stokes tarafından da kullanılır; “Türkiye’de
araç zora dayalı hukuk düzenlemeleri ve rıza
ulus inşası süreci halkın gündelik deneyimi-
yaratmaya dayalı eğitim metodudur. Hukuk-
nin belli unsurlarını devlet politikası olarak
sal araçlara “Soyadı ve Unvanlar Kanunu,
yüceltmiştir.”2
resmi tatil günlerinin laik bir planda değişti-
Asıl amaç, batılı hayat tarzının tek yaşam rilmesi, ölçü değişikliği, tekke ve zaviyelerin
standardı olarak ortaya konulmasıdır. Bunun kapatılmasıyla ilgili kanunlar” örnek olarak
verilebilir. Rıza yaratmaya dayalı araçlarla
1] Nilüfer GÖLE, Modern Mahrem: Uygarlık ve Örtünme. s.
49
ise birtakım örnek şahsiyetler üzerinden top-
2] Martin STOKES, (2003), “Gündelik Yaşamı Tanımak”,
lum dönüştürülmeye çalışılmış, (Mustafa Ke-
Der.: Ayşe SAKTANBER - Deniz KANDİYOTİ, Çev.: Zey- mal’in eşi Latife Hanım gibi) adap kitapları
nep YELÇE, Kültür Fragmanları. s. 324 ve cumhuriyet balolarıyla belirli bir biçimsel

291
Genç Hukukçular Hukuk Okumaları

yaşam teşvik edilmeye çalışılmıştır. musikisi çalınmasının yasaklanması yönün-


Türkiye’de Batılı bir yaşam biçimi oluş- deki yasaların önünü açan Mustafa Kemal’in
turmaya çalışırken kullanılan araçların batı akşamları bu pek sevdiği musikiyi dinlemeye
demokrasilerinin siyasal araçlarıyla benzer devam etmesidir.3
nitelikte olmaması demokrasi ve kamusal ka- Şu anekdot da dönemin önde gelenlerinin
tılıma ilişkin bugünkü Türk siyasal yaşamına modernleşmeyle birlikte yaşanan çatışma ve
dek uzanan önemli tartışmaları beraberinde gerilimi tüm ağırlığıyla bünyelerinde hisset-
getirmiştir. Kemalist seçkinler otuzlu yıllar tiklerini göstermektedir:
Avrupa’sına baktıklarında; ekonomik ve siya- “TBMM’nin 1945 mali yılı bütçe tartışma-
sal dönüşümlerini uzun yüzyıllar içinde pa- ları sırasında radyo yayınları da gündeme ge-
zar mekanizmalarıyla tamamlamış demokra- lir. Bu tartışmalar kapsamında radyoda Türk
tik batı ülkelerinin yanı sıra, değişimin devlet musikisinin ağırlığının artması yönündeki
tarafından acilen gerçekleştirilmesi gerektiği- lehte ve aleyhte görüşler belirtilir. Bu celsede
ni savunan, modernleşmeye geç kalmış İtalya söz alan Çoruh milletvekili M. Kansu’nun ak-
ve Almanya gibi Avrupa ülkelerini de gör- tardığı bir anı ilginçtir: “Tahattur buyurursunuz
müştür. Kendisi de benzeri bir geç kalma hali ki bir sıra Atatürk zamanında alaturka radyodan
içerisinde olan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkmış idi. En nihayet bir gün Tamburacı Osman
o yıllarda hızla kalkınan tek parti rejimlerin- Pehlivan geldi. Bir hava çaldı. Atatürk ağlamağa
den etkilenmemesi düşünülemez. Bu bağlam- başladı. Sebebini sordum, “niye ağlamayayım?”
da Kemalist devrim sürecinin, yapmak için dedi, “annemi hatırladım, bu anamın şarkısında
yıkmayı meşru ve akılcı gören modernist an- bizim bin bir hatıramız vardır. Alaturkayı kal-
layışı tam anlamıyla benimsediğini rahatlıkla dırmayın” dedi. “Annem beni ninni ile büyüttü,
söyleyebiliriz. Bethofenle değil.” Bunun üzerine tekrar alatur-
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yılların- kanın çalınmasına müsaade etti. (Alkışlar)” 4
da çoğu köylü olan, geleneksel ve dinsel bir Bu girişten sonra gündelik yaşamın dö-
adaba göre yaşayan, yerel yaşam biçimleriyle nüştürülmesine ilişkin batılı süreci kısaca
hayatını idame ettiren halk kitleleri; rejim ta- özetleyerek ardından Osmanlı’daki gelişme-
rafından dikte edilen ve kentlilikle sıkı biçim- lere değinelim.
de bağlantılı olan adab-ı muaşeret kurallarını
benimsememiş, bu yaşam biçimleri geniş halk Batı’daki Gelişmeler
kitleleri üzerinde neşv-ü nema bulamamıştır. Ortaçağlarda Batı Avrupa’da, özel ve ka-
Bu kuralların tatbiki, neredeyse sadece döne- musal hayat iç içeydi ya da birbirinden ko-
min asker ve sivil memurları üzerinde, Anka- layca ayırt edilemiyordu.5 Modernleşme ile
ra’da bürokratik yaşam üzerinde söz konusu birlikte bu durum köklü bir biçimde değişik-
olmuştur. liğe uğradı. XVIII., XIX. yüzyıl liberal burju-
Tüm bu süreçte, halk tarafından eski ya- va toplumunda özel alan ve kamusal alan
şam biçimlerini sürdürmek ya da yeni öneri- birbirinden ayrışmıştı. Özel alan dendiğinde
len yaşam biçimlerine uyarlamak şeklinde bir akla, bireyin doğuştan mahkûm olduğu aile,
direniş de söz konusu olmuştur. Devrimlerin arkadaşlık gibi yüz yüze ilişkilerin, çalışma
savunucusu olan aydınlar bile modernliğin hayatının alanı geliyordu. Bu alanın içerisine
hayata geçirilmesi sürecinde bu idealleri pra- bireysel mülkiyet ve mahremiyet alanı dâ-
tiğin gereklerine göre yeniden şekillendir- hil idi. Kamusal alan ise artık büyük oranda
miştir. Gelenekle mücadele eden bu aydınlar temsilî bir nitelik kazanmış modern ve ulusal
da modernite karşısında duyulan kaygıdan
muaf olamamış, bazen içkiyi fazla kaçırdıkla- 3] 1930-1939 arası Türkiye’de Adabı Muaşeret, Toplumsal
Değişme ve Gündelik Hayatın Değişimi, Tülin Ural. (2008)
rında, yani bir coşkunluk anında ya da bir dil
(Doktora Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
sürçmesi gibi fark etmeden, “geleneğe” kaçı- Sosyal bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı)
vermişlerdir. Bu durumun en tipik örneklerin- 4] Aktaran, Meltem AHISKA, (2005), Radyonun Sihirli Ka-
den birisi, 1926 yılında konservatuarın Türk pısı: Garbiyatçılık ve Politik Öznellik, s. 32)
müziği bölümünün öğrenime kapatılması ve 5] Philippe ARIES ve George DUBY, Özel Hayatın Tarihi 3:
1934 yılında radyoda -iki yıl boyunca- Türk Rönesanstan Aydınlanmaya, Çev: Devrim ÇETİNKASAP.

292
Modernleşen Türkiye’de Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi Serüveni / Mehmet İZMİR

nitelikteki devletin yapıp ettiklerinden ya da XIX. yüzyılda başladı. III. Selim ve II. Mahmut
yasalardan çok; devlet etkinliklerine yönelik ile başlatılan ve ilki başarısız, ikincisi nispeten
direniş veya desteği kapsıyor, hayırseverlik daha başarılı girişimlerin asıl hedefi orduyu
derneklerinden ya da edebî topluluklardan modernleştirmekti. İdareyi modernleştirmeyi
yasal ya da yasadışı siyasal örgütlenmelere hedefleyen Tanzimat ise günlük yaşam, aile
dek, birbirlerinin geçmişini o kadar da yakın- hayatı ve birey üzerinde de etkili olmuştur.
dan tanımayan bireylerin bir arada tartışıp or- Geleneksel Osmanlı kurumlarında aileye
tak fikir ve eylem ürettikleri siyasal alandan ve toplumun düzenine ilişkin yaptırım ‘doğ-
oluşuyordu.6 ruyu empoze etmek’ten çok, ‘yanlışı önlemek’
Modern yaşam biçimine geçişte, devletin üzerine kuruluydu. Doğru, genellikle tavsi-
oluşumu, okuryazarlık oranının artması ve ye biçimde yaygınlaştırılırdı. Modern öncesi
yeni mezheplerin ortaya çıkması/mevcut- devletin elindeki araçların ve teknolojik im-
larının kendini dönüştürmesi şeklindeki üç kânların kısıtlılığını düşündüğümüzde geniş
mühim gelişmeyi unutmamak gerekir.7 Mer- topraklar ve büyük çeşitlilik arz eden nüfus
kezi modern devlet, bireyi geçmiş sadakat üzerinde bu yaygınlaştırma işleminin sınırlı-
bağlarından azade kılabilecek düzenlemeleri lığı tahmin edilebilir. Zaten diğer modern ön-
gerçekleştirirken kamusal alanın özel ve mah- cesi devletler gibi Osmanlı devletinin de top-
rem niteliğine son vermiştir. Piyasa koşulları lumun kurgulanması, dizayn edilmesi gibi bir
sonucu erken modern toplumda saray çevresi hedefi bulunmuyordu.
ve soylular, kentsel alt sınıf ve köylüler ve de Tanzimat’la birlikte Osmanlı devletinin
ikisinin arasındaki burjuva’dan oluşan sınıflı nüfusu bilimsel esaslar etrafında tanımayı,
bir yapı ortaya çıkmıştır.8 sınıflandırmayı ve bu bilgilere dayalı projeler
Bu dönemde konut mimarisi de önemli yapmayı hedeflediğini görmekteyiz. Devlet,
bir değişime uğrayarak mekânsal işlevler ay- iktidarını hükmettiği nüfus ve coğrafyanın
rışmış, odalar küçülmüştür. Tüm aile birey- tüm birimlerinde hissettirmek için sağlık ve
lerinin uyku dışındaki tüm zamanlarını aynı aile hayatı gibi önemli hususlarda modern
ortak mekânda geçirmesi zorunluluğunu or- ve bilimsel usuller tatbik etmiştir. Bütün bu
tadan kaldıran şömineler icat edilmiş, mah- modernleşme girişimleri sadece sultan tara-
rem odalar arasındaki kamusal geçiş noktaları fından değil, bürokratik bir kadro tarafından
olan hol ve koridor benzeri yapı unsurları or- yürütülmekteydi. Aynı zamanda daha kalaba-
taya çıkmıştır. lık ve rasyonel bir bürokratik örgütlenme de
Batı Avrupa’da, Ortaçağ’ın şövalyelik kod- hedeflenmekteydi. Daha düzenli ve kalabalık
ları, yerini adab-ı muaşeret kurallarına bırak- modern bir askeri teşkilat, modern bir eğitim
mıştır. XVI. yüzyıla dek köylülerin kültürünü sistemi, verimli bir vergilendirme anlayışını
yaşayan aristokratlar, bu tarihten sonra ken- icra edecek modern bir maliye için Batı’daki
dilerine mahsus ince bir kültür oluşturmaya ve Mısır’daki modernleşmiş rakipler örnek
başlamıştır. Burjuvalar arasında aristokratla- alınıyordu.
rın yaşam biçimlerinin taklit edilmesiyle bil- Modernleşme süreci çoğulcu hukuk ve
hassa İngiltere ve Fransa’da adab-ı muaşeret eğitim anlayışının, yerel yaşama biçimlerinin
kuralları gelişmiştir. devlet karşısında erimesine ve belli bir tek
tipleşmeye, standartlaşmaya uğratmasının
Osmanlı’da Modernleşme Girişimleri yanı sıra aynı zamanda önemli zihniyet deği-
Osmanlı’da ise devletin batı tarzı bir yapı şimlerine de yol açıyordu. Bu değişimlerin en
oluşturmaya yönelik modernleşme girişimleri önemli yansımalarından birisi de zaman algı-
sının değişmesidir.
6] Jürgen HABERMAS, (1997), Kamusallığın Yapısal Dönü-
Belirlilikten uzak, kaderi ve rastlantıyı es
şümü, Çev.: Tanıl BORA - Mithat SANCAR, s. 97 geçmeyen bir zaman algısı yerine Batı top-
7] Tülin URAL 1930-1939 Arası Türkiye’de Adabı Muaşe- lumlarının belirli, net, hayatı programlayıp
ret, Toplumsal Değişme ve Gündelik Hayatın Değişimi, rastlantıya ve kadere yer bırakmayan stan-
(Doktora Tezi) dartlaşmış zamanı gelmiştir. İslâm toplumu
8] URAL, a.g.e. için saat ve zaman, insana giden emin bir yol

293
Genç Hukukçular Hukuk Okumaları

olarak sabrı öğretir ve ilmek ilmek örülür. Mo- tanbul’da doğu ve batı müzikleri eğitimi ver-
dern zaman algısı ise insan deneyiminden ko- mek amacıyla kurulmuş olan Dar’ül Elhan’ın
puktur. Modern öncesinde zaman, içini ancak Doğu Şubesi 1926 yılında kapatılmıştır. 1927
Allah’ın doldurabileceği sonsuz bir boşluktan senesinde teksesli müzik eğitimi hem devlet
ibarettir. Modernleşmeyle birlikte aynılaşmış, hem de özel okullarda yasaklanmıştır. 2 Ka-
tek tipleşmiş ve hayatın hızlanmış ritmine sım 1934’ten 6 Eylül 1936’ya kadar geleneksel
bağlı ihtiyaçları karşılamayı amaçlayan bir Osmanlı-Türk müziği ve Halk müziklerinin
zaman algısı yerleşir. Bu standart zaman al- radyoda çalınması yasaklanmıştır. Klasik batı
gısı içerisinde vapurları yakalamak, çalışılan müziğinin ülkede yerleşmesi için konservatu-
daireye zamanında yetişmek, standart ye- arlar açan, yurt dışına klasik müzik eğitimi al-
mek vaktini kaçırmamak gibi edimler önem mak için öğrenci yollayan devlet, 1975 yılında
kazanmaktadır. Zaman artık ekonominin Türk Müziği Konservatuarları’nın açılmasına
jargonuyla kavranır, meta ve mal üretimine değin Osmanlı Türk musikisi eğitimi de halk
özgülenmiştir. İçindeki bazı vakitler “dolu”, müziği eğitimi de vermemiştir.
bazıları da “boş” tur ve boşluklar da vakitler Sanat alanındaki modernleşme sürecine
daha verimli geçsin diye vakit ayrılan yararlı ilişkin batıdaki gelişmeleri tetkik ettiğimizde
etkinliklerle geçirilmelidir.9 18. yüzyıldan itibaren belirli sanat alanlarının
Zaman algısının yanı sıra mekânsal kul- sanatçılarının toplumsal konumlarında ciddi
lanımlarda meydana gelen değişikliklere de kırılmalar meydana geldiğini söylemek müm-
değinmek gerekir. 19. yüzyılda batı tarzı mo- kündür. Bu dönemde ressamlar soyluların
bilyalar seçkin Osmanlı evlerine girmeye baş- himayesinden kurtulup, yaptıkları resimleri
lamıştır. Konağın yerine kâgir evler, onların satarak yaşamaya başlamıştır. Mimarlar saray
yerine ise apartman daireleri yapılmaya baş- ve kilise binaları yerine, parası olanlara konut-
lanmıştır. lar yaparak toplumun içinde yaşayan meslek
sahibi bir zümreye dönüşmeye başlamıştır.11
Zengin Osmanlı evlerine girmeye başla-
yan batı tarzı eşyaların nasıl kullanılacağına Orta Avrupa’daki bestecinin toplumsal ko-
ise seçkin zümre tam anlamıyla vakıf değil- numu da kısa bir sürede köklü bir değişime
dir. Bu dönemde şömine ve piyanonun çoğu uğramıştır. Burjuva pazarının bir sanat yapı-
kez süs amaçlı olarak salonlara konulduğu; tının, üretilen herhangi bir meta gibi pazarlık
bir Osmanlı salonunda örneğin bir portman- konusu olmasını, satılmasını istemesi besteci-
toya rastlanabileceği belirtilir; öyle ki Ahmet lerin uşak giysisi yerine herkesle eşitleri olarak
Mithat Efendi de herhalde bu karmaşaya son konuşan vatandaş yalın giysisini giymesini
sağlamıştır. Artık sanatçı efendinin sarayın-
vermek için adab-ı muaşeret kitabında mo-
dan, malikânesinden çıkarak meslek sahibi
dern eşyaların ve odaların işlevini uzun uzun
yeni bir zümreye dönüşmüştür. Bu dönemde
anlatmıştır.10
burjuva, sanat ürünlerini satın alarak aristok-
Sosyal ve içtimai hayat üzerinde önemli
rasinin sanat zevkini edinmeye yönelmiştir.
tesirler bırakan modernleşme girişimleri dev-
Musiki alanındaki modernleşme süreci-
rin sanat anlayışında, bilhassa musiki anlayı-
nin bize has hikâyesine değinmeden evvel
şında da önemli devrimlere yol açmıştır. Şim-
Osmanlı-Türk musikisinin temel karakteris-
di bu gelişmeleri yakından inceleyelim.
tik özelliklerinden bahsetmek gerekecektir.
Musiki ve Sanat Alanında Osmanlı-Türk müziğinin genel karakteristik
Yaşanan Gelişmeler: özelliği sazdan çok sese (insan sesine) önem
veren bir müzik türü olmasıdır. Bu müzik
Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte yeni rejim, türünde askeri ve dini türler dışında tek kişi-
Osmanlı-Türk musikisinin peyderpey unut- nin çalıp söylediği “solo” icralar hâkim olup
turulmasına gayret etmiştir. 1916 yılında İs- “koro” icrası daha azdır. Ayrıca gazel ve tak-
sim denilen ses ve saz irticalleri çok önemli
9] Ahmet Hamdi TANPINAR, Saatleri Ayarlama Enstitüsü. bir kıstastır. Bu müzik türünde eser notadan
10] Ekrem IŞIN, (2001), “Ahmet Mithat Efendi ve Günde- değil, meşk usulü ile üstattan öğrenilir. İcra
lik Hayatın Pratik Bilgisi: Adab-ı Muaşeret”, İstanbul’da
Gündelik Hayat. 11] Ünsal OSKAY, Müzik ve Yabancılaşma.

294
Modernleşen Türkiye’de Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi Serüveni / Mehmet İZMİR

edilirken ise notaya bakarak değil, ezberden İstanbul’un kenar semtlerindeki konaklarda
usul vurularak icra edilir. Bu özellikleri nede- icra alanı bulmuştur. Saraydan uzaklaştırılıp
niyle Osmanlı-Türk musikisi, saz müziğinden tekkelere yönelen müzisyenler, Cumhuriyet
çok ses musikisi olarak gelişim göstermiştir. döneminde tekkelerin de kapatılmasıyla hep-
Osmanlı musikisi klasik anlamda doruğuna ten geçim derdine düşmüş, geçim için eserle-
Hafız Post, Itri, Zaharya, Osman Dede, Ebube- rini satmaya başlamıştır.
kir ve Abdulhalim ağalar, Tab’i ile çıkmış, bu Yıkılmaya yüz tutan Osmanlı Devleti’nin
bestekârlarda en güzel eserlerini Fuzuli, Baki, yaşadığı acı ve çalkantılar Zekai Dede, Tan-
Nabi, Nefi, Fasih, Fazıl ve Vasıf gibi klasik di- buri Ali Efendi, Hacı Arif Bey, Tanburi Cemil
van şairlerinin gazelleri üzerine vermişlerdi.12 Bey gibi bestekârların melankolik lirizmi ifade
Osmanlı musikisinin icra edildiği yerler; eden eserlerine yansımıştır.13
saray içindeki Enderun, Mevlevihaneler ve Batılılaşma ve Osmanlı-Türk musikisine
tekkelerdir. Burada müziğin çömezlere akta- verilmeyen önem nedeniyle Tanburi Cemil
rımı, nota ile değil meşk ile gerçekleşmekte- gibi bir şahsiyetin eğlence meclislerinde tan-
dir. Bu müzik türünde tekrar ve taklit üzerine bura “Fatma Hanım” dedirtmesi, “Yangın
kurulu “meşk etme”, musikinin öğrenim ak- var” diye bağırtması Osmanlı-Türk musiki-
tarım ve icrasında önemli bir yer tutmaktadır. sinin piyasalaşmasının hazin boyutuna dik-
Meşk gerçekleştirilen başlıca mekânlar, Saray kat çekmektedir. Hatta Tanburi Cemil’in bu
Meşkhanesi, tekkeler, Mevlevihaneler, cami- durum karşısında “Aklım olsaydı alafranga
ler, konaklar, evler ve kıraathanelerdir. keman çalar, böyle meyhanelerde kemençe ile
Osmanlı-Türk musikisi bir kapalı mekân ekmek parası kazanmağa uğraşmazdım” de-
müziğidir. Burada eser icrası, mehter müziği diği rivayet edilirmiş.14
dışında hiçbir surette kitle önünde yerine ge- Tepeden indirilen Batı kültürü ve sanat
tirilmez. 2. Mahmut tarafından Yeniçeri Oca- anlayışı, toplum üzerinde sınırlı bir etki uyan-
ğının kaldırılıp modern bir ordu olan Asakir-i dırmış ve halk dayatılan batı müziği karşı-
Mansure-i Muhammediye’nin kurulmasıyla sında 1930’lardan itibaren Arap radyolarına
1826 yılında Mehter Hane-i Humayun kapa- ve Mısır filmlerine yönelmiştir. Türkiye’de
tılmış ve Muzıka-yı Humayun kurulmuştur. 1936’dan ithalinin yasaklandığı 1948 yılına
Bununla birlikte orduya geleneksel mehter kadar 1130 Mısır filmi, küçük kasabalara dahi
müziği değil, batılı bando tarzı müzik eşlik girerek haftalarca oynamıştır. Acı ve keder
etmeye başlamıştır. yüklü şarkılarla dolu olan bu filmlere “Leyla
Geleneksel müziğe itibar edilmeyerek Batı ve Mecnun”, “Şark Yıldızı”, “Aşkın Göz Yaş-
müziğine değer verilmesinden ötürü Dede ları” ve Hint yapımı “Avare” örnek olarak
Efendi “artık bu işin tadı kalmadı” diyerek sa- gösterilebilir.15
rayı terk etmiş, Dellalzade İsmail Efendi, Mus- Mısır filmlerinin halk nezdinde yoğun ilgi
tafazade Ahmet Efendi gibi önemli besteci görmesi nedeniyle 1938 yılında zamanın Mat-
şahsiyetler de bu dönemde sarayı terk etmek buat Umum Müdürlüğü, bu filmlerin Arapça
durumunda kalmıştır. Artık Saray’ın yeni ku- sözlü musiki ile oynatılmasını yasaklamıştır.
şağı da geleneksel müzik eğitimi alarak değil Bunun üzerine bazı Türk müzisyenleri Mısır
alafranga müzik eğitimi ile yetiştirilmektedir. filmlerinin Arapça sözlü musikilerini Türkçe
Bu dönemde klasik tarzın ağır mesafeli sözler katarak aynı tarz ve üslupta besteleme-
tarzından kopulmuş, söz geri düşmüş, saz ye başlamıştır. İlk olarak Sadettin Kaynak’ın
önem kazanmıştır. Sarayda ve tekkede yetiş- “Leyla” adlı fantezisiyle başlayan Türkçe söz-
miş müzisyenlerin çoğu ilgisizlik nedeniyle ler giydirilmiş Arap müziği furyası kısa za-
halkın beğeneceği tarzda yapıtlar yapmaya manda büyük etki yaratmıştır. Örneğin, Hafız
başlamıştır. Saray pratiğini kaybeden musiki, Burhan’ın “Aşkın Göz Yaşları” filmine yükle-
saray dışına çıkarak meyhaneler, tavernalar ve
13] A.g.e.
12] Geçiş Sürecinde Yiten Musiki: Sosyal Dönüşüm ve Os-
manlı-Türk Musikisinden Varoluşsal Profiller, Vefa Saygın 14] A.g.e.
ÖĞÜTLE-Hüseyin ETİL, Türkiye Araştırmaları Literatür 15] Bkz. Nazife GÜNGÖR, Arabesk, Ankara: Bilgi Yayınevi
Dergisi (2009) sayı 15. (2. baskı), 1993, s. 68-69)

295
Genç Hukukçular Hukuk Okumaları

diği Türkçe sözlerle yaptığı plak büyük satış Şimdi bu kavramı açıklayarak son olarak
rekorları kırmıştır. Hafız Burhan’dan başka bu konuda meydana getirilmiş olan bazı eser-
Zeki Müren de Mısırlı sanatçı Ferit Atraş’ın lerden de alıntılar yapmak suretiyle makale-
“Zennube” adlı şarkısını Türkçe sözlerle do- mize son vereceğiz.
natarak plak yapar ve bu plak da satış rekor-
Adab-ı Muaşeret Kavramı
ları kırar. Münir Nurettin Selçuk Muhsin Er-
tuğrul’un filmlerine dâhil olurken, Müzeyyen Arapça kökenli bir sözcük olan “muaşe-
Senar da çeşitli filmlerde okuyarak süreçte ret”, iyi geçinme anlamına gelen “işret” kö-
yerini alır.16 1970’leri etkisi altına alan arabesk künden türer ve sosyal ilişkiler içinde bulun-
tarzının oluşmasında bu geleneğin büyük ma anlamına gelir.19
payı vardır. Adab ise, “terbiye, iyi ahlâk, zarafet, beğe-
Musikinin batılılaşması sürecinde mey- nilen, uygun hareket ve söz” anlamına gelen
dana gelen önemli olgulardan birisi “serbest Arapça “edeb” sözcüğünün çoğuludur; terbi-
icra” tarzının ortaya çıkmasıdır. Temeli Sa- ye, töre ve usul, yol, kaide anlamına gelir. Söz-
dettin Kaynak tarafından atılan ve Gazino lük anlamıyla adab-ı muaşeret, “benimsenme-
kültürü ile iyice yaygınlaşan serbest icra, ge- si ve uyulması gereken ahlâk, nezaket ve adap
leneksel musikiden kopuşun önemli bir adımı kuralları” demektir. 20
olmuştur. Geleneksel musikide önemli olan Adab-ı muaşeret kavramı yerine Türkçe
şarkının “okunmasıdır”, her icrada bestenin Sözlükte kullanılan kavram ‘görgü’dür.21 Söz-
orijinal hâli tekrar okunmaya çalışılır, özgün lükte bu kavram için iki tanım verilmiştir: 1.
hâlden sapma asla beklenmez, sadakât esas- Bir toplum içinde var olan ve uyulması gere-
tır.17 Serbest icra tarzında ise icra esnetilir, yo- ken saygı ve incelik davranışları, terbiye; 2.
rum bestenin önüne geçer, icracı esere kendi Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde
yorumunu verir. Burada artık makam farklı- ettiği birikim, deneyim.22
lıklarından ziyade yorum farklılıkları önem Adab-ı muaşeret kavramı günümüzde;
kazanır. Müzikte icracının önem kazanma- terbiyelilik, incelik, kibarlık, oturmayı kalk-
sıyla birlikte müziğin her defasında yeniden mayı bilmek, hanımefendi/beyefendi olmak
üretimi mümkün hale gelmiş ve bu da piyasa- olarak anlaşılırken, zıddı ise görgüsüzlük,
laşmanın önünü açmıştır. kabalık, kroluk, terbiyesizlik olarak anlaşılır.23
Tüm bu süreç sonucunda Osmanlı Türk Türkiye’de batılılaşma döneminde yazı-
musikisi, müzikal olarak arabeskleşen ve Zeki lan adab-ı muaşeret kitapları; belli bir kitleyi
Müren örneğinde olduğu gibi dili rahatlıkla hedefleyenler ve genel okura hitap edenler
anlaşılır ve akıcı hale getirilen, içerik ve biçim olmak üzere iki gruba ayrılır. Özel olarak ki-
bakımından tüketime hazır hale gelen bir vas- tap yazılan gruplar öğrenciler, zabitler ve genç
fa dönüşmüştür.18 kızlardır.24
Bu dönemde yaşlılar deneyimlerinden ya-
Gündelik Yaşamın Batılılaştırılması rarlanılacak bir kuşak olarak görülmeyip, geç-
Bağlamında Adab-ı Muaşeret Eserleri mişin köhne fikirlerinin savunucusu olarak
Makalemizin ilk kısmında aydınlanmacı değerlendirildiğinden ihtiyarlar için çıkarıl-
devletin toplumsal yaşama ilişkin dönüştü-
rücü perspektifi içerisinde adab-ı muaşeret 19] Meydan Larousse, cilt 9.
kurallarının ve bu konuda topluma sunulan 20] Meydan Larousse, cilt 1.
eserlerin önem arz ettiğinden bahsetmiştik. 21] URAL, a.g.e.
Bu bağlamda kavramın tetkik edilmesi, oku- 22] www.tdk.gov.tr
yucu nezdinde vuzuha kavuşturulması ge- 23] URAL, a.g.e.
rekmektedir.
24] Hayatta Muvaffak Olmak için Bir Genç Kızın Bileceği
Şeyler, Hayatta Muvaffak Olmak için Bir Kadının Bileceği
Şeyler, Hayatta Muvaffak Olmak için Bir Gencin Bileceği
16] Yılmaz ÖZTUNA, Türk Musikisi. s. 51
Şeyler, Hayatta Muvaffak Olmak için Bir Erkeğin Bileceği
17] Bkz. Orhan TEKELİOĞLU, “Ciddi Müzikten Popüler Şeyler ve Hayatta Muvaffak Olmak için Herkesin Bileceği
Müziğe Musiki İnkılâbının Sonuçları”, Cumhuriyet Sesleri. Şeyler isimli kitaplar bu dönemde yazılan kitaplara örnek
18] ÖĞÜTLE-ETİL, a.g.e. olarak verilebilir.

296
Modernleşen Türkiye’de Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi Serüveni / Mehmet İZMİR

mış yayınlara rastlanmaz. Yaşlılar toplumun edilen usul ve adetlere önem vermeyen kim-
üretici kesiminden olmadığı için herhangi seler hataları ve münasebetsiz hareketleriyle
bir kültürel yatırım yapmaya değer değil- âleme gülünç olurlar.
dirler, geçmiş tecrübenin taşıyıcıları olmala- ▪▪ El Öpme
rı herhangi bir önem arz etmemektedir, zira Ataların, ebeveynin, akrabamızın büyük-
tecrübelerinden faydalanılmasına gerek bu- lerinin, ulema ve büyük şeyhlerin ve hocala-
lunmamaktadır. Adap eserlerinde hedef kitle rımızın elini öpmek güzel olan milli adetleri-
biyolojik, kültürel ve ekonomik açıdan üretici mizdendir. Herkesçe bilindiği gibi eli elimize
olan ya da olmaya aday kitledir. alarak evvela dudağa ve sonra alnımıza gö-
Yeni rejimin, genç kızları kadının dönüşü- türürüz. Avrupalılar kadınlardan başkasının
mü açısından önemli bir kitle olarak algılama- elini öpmezler. Sabık Almanya İmparatoru,
sı ve inkılâpların aynası olmak gibi bir işlev eski hükümdarlar gibi özel ilgi olarak el öptü-
yüklenmesinden ötürü genç kızlar; üzerine rürdü. Vaktiyle Rus çarlarının elini öpmek de
yayın yapılacak ayrı bir kategori olarak gö- usulden idi. İngiltere’de başbakanlığa tayin
rülmüş ve genel okuyucu kitlesine seslenen olunan kişinin kralın elini öpmesi eski bir ge-
kitaplarda genç kızlara yönelik özel bölümler lenektir. Avrupai el öpme; dudakları elin üze-
ayrılmıştır. rine temas ettirmekten ibaret olup el kendine
Genç kızlar gibi topluma örnek olma mis- doğru çekilmez ve alna çıkarılmaz. Kadın eli
yonu yüklenen başka bir grup da subaylardır. gayet nazik ve saygılı bir şekilde öpülmelidir.
Bu dönemde bu meslek grubuna özel birçok ▪▪ Zabitler
yayın karşımıza çıkmaktadır.25 Subaylar özel Zabitler gayet temiz giyinmeli, tren ve va-
olarak kitap yazılan tek meslek grubudur. purda birinci ve hiç olmazsa ikinci mevkide
Subayın “erkek” bedeninde gösterişten uzak, seyahat etmelidirler. Avrupa’da bekâr zabitler
sade, edepli vaziyet sergilenecektir. Bu kitap- yemeklerini askeri kulüplerde iyi ve ucuza
larda subaylara sivillerden daha ciddi ve ağır- yerler. Kulüplerin güzel tarafları çoktur. Ora-
başlı olmaları tavsiye edilir, selamlaşma sıra- da yararlı konferanslar verilir ve zabitler di-
lamalarında subayların sivillere karşı üstün ğer arkadaşları ile dostluklarını geliştirir. Bir
olduğu, zira şahıslarında bütün orduyu temsil müddetten beri gayet zarif giyinmiş zabitlere
ettiği vurgulanır. rastgelinmekte ve lekeli üniformalı, traş olma-
Bazı Adab-ı Muaşeret Kitaplarından alın- mış ve mendil içinde meyve taşıyan kara ve
tılar; deniz zabitlerimiz çok şükür görünmemek-
Lütfi Simavi, Teşrifat ve Adab-ı Muaşeret tedir. İnşallah yakın gelecekte zabitlerimizi
(1914) her hususta Avrupa’nın en mükemmel ordu
(Lütfi Simavi, Osmanlı’da Sultan Reşad’ın zabitleri derecesinde görmekle iftihar ederiz.
padişah olmasıyla protokol ve hariciye mesle- ▪▪ El Sıkışma
ğine olan vukufiyetinden dolayı saraya dâhil El sıkışma, bir muhabbet göstergesi oldu-
edilen, yenidünya protokolleri hakkında bilgi ğundan doğal ve samimi olmalıdır. Parmakla-
sahibi, meşrutiyet sarayının dış yüzü olarak rının ucunu dokundururcasına el vermek çir-
okunabilecek başmabeyincidir) kin olduğu gibi karşımızdakinin elini başımıza
▪▪ Kitabın girişi doğru kaldırarak garip bir şekilde el sıkışmak
Acizane edep, terbiye, nezaket ve mera- da uygun değildir. Bir kadına ilk olarak el ve-
simi kapsayan “adab-ı muaşeret” adı verilen rilmez. Onun bize el uzatmasını beklemeliyiz.
ilmi cemiyette yaşayan her ferdin öğrenmesi Fakat genç kadınlar ve kızlar ihtiyar kişilerin
gerekir. Kendilerini herkesin üstünde ve her el vermesini bekler ve ümit ederler.
şeye vakıf zannıyla medeni insanlarca kabul ▪▪ Selamlaşma
Daha önceden tanınan bir hanıma sokak-
25] Süheyla MUZAFFER; Subay-Asker-Memur- Mektepli ta rast gelindiğinde her şeyden önce erkeğin
ve Umumiyetle Herkes için MODERN ADAB-I MUAŞE- saygılı bir şekilde selam vermesi lazımdır. Bu
RET, Aydınlık Basımevi, 1939, A.LÜTFULLAH, Zabitan
usul İngiltere’nin dışında Avrupa’nın her ye-
için Muaşeret Usulleri ve Beynelmilel Teşrifat Kaideleri,
Kader Matbaası,1932 bu dönemde yazılan kitaplara örnek rinde geçerlidir. İngiltere’de evvela kadınların
olarak verilebilir. selam vermeleri beklenir.

297
Genç Hukukçular Hukuk Okumaları

Bir salona girildiği vakit evvela hane sa- Kazım Karabekir Paşa,
hibi ve sahibesi selamlandığı gibi çıkarken Çocuklara Öğütlerim (1920)
de onlardan başlamalıdır. Şapkalı bir adamın, ▪▪ Sevgili evlatlarım… Biz bu yoksullukta sizi
Türklerin şapkasını çıkarmayarak selamlama- var etmeye çalışıyoruz. Siz de yetişip varlık-
sı terbiyesinin noksanlığını gösterir. Acizane lar içinde milleti mes’ut edecek ve memleketi
bunlara verilecek en iyi ders karşılık olarak şenlendireceksiniz. Temiz ve sevimli bir ha-
selam vermemektir. yat için esas olan bu öğütleri size rehber ol-
▪▪ Giyinme sun diye yazdım. Zavallı milletimiz pek cahil
Avrupa’da redingot açık olarak giyilir. ve tabii, pek hastadır. Onu sizin tatlı dilleri-
Hatta hükümdarın huzuruna çıkarken bile niz yükseltecek ve iyi edecektir.
iliklenmez. Her memleketin kendine mahsus Muhittin Dalkılıç, Yeni Hayat Adamına
usulü vardır. Milli geleneklerimize uyarak Yeni Adabı Muaşeret (1932)
büyük bir zatın yanına gidildiğinde redingo-
▪▪ Bazı adamlar, su içerken kıtlıktan çıkmış gibi
tu iliklememiz gerekir.
bir yudumda koskoca bardağı midelerine
▪▪ Davetler
indirirler ve bu sırada bir boza şişesi boşalır
Yemek sofrasında yanımıza rastgelen ha- gibi boğazdan sesler çıkar. Gözünüzü ka-
nımın onayını alarak suyunu yahut şarabını pasanız yanı başınızda bir adam boğuluyor
bardağına koymak ve kendisiyle rahatsız ol- zannedersiniz, bu da insanı sinirlendirir.
mayacak ve hoşuna gidecek şekilde konuş- ▪▪ Kollar yana doğru bir tulumba kolu açılır
mak nezaket icabı olduğu gibi bir topluluk- gibi açılarak su içilmez.
ta veya diğer yerlerde tanıştığımız, uzunca ▪▪ Eldivenle yemek yemek ayıptır.
sohbet ettiğimiz ve özellikle yanında sofrada
▪▪ Sofrada sümkürülmez.. Lokantalarda bazı
yemek yediğimiz hanımlara eşleriyle tanışık-
adamların ellerini yıkarken yüzlerini, bu-
lığımız olmasa bile iki üç gün zarfında bizzat
runlarını da yıkadıkları ve bilhassa sümkür-
gidip kendisine ve eşine kartvizit bırakmak dükleri ve genizlerini içlerine çekerek gırt-
uygundur. Bu durum hanımın ve eşinin sos- lağından kesilen bir tavuk gibi gaklayarak
yal mevkiine ve kendilerine gelecekte de rast- tükürdükleri çok defa tesadüf olunur kaba-
lamak ihtimaline karşılıktır. Böyle kart bırak- lıklardandır.
tığımız hanımın eşi iade-i ziyaret için birkaç ▪▪ Kürdanla diş karıştırılırken üzüm çekirdeği
gün sonra kartını bize bırakmaya mecburdur. çıkarılır gibi kesik kesik tükürülmez.
Aralarında Fransızca konuştuklarından ken-
▪▪ Kahve veya çay içilirken uzaktan bir fil içer
dilerini adab-ı muaşerete ve Avrupa usul ve
gibi çekilerek gürültü edilmez ve hele her
adetlerine vakıf ve kendini herkesten üstün nefeste bir (oh) diye ses çıkarmak terbiyesiz-
zanneden ve karşısındakilere merhamet bah- liktir.
şederek bakan bazı evli kimseler ziyaretlerine
▪▪ Yemek yerken ayaklar bir başka iskemle üze-
giden bekârlara kart bırakmayı lüzumsuz gö-
rine konmaz.
rüyorlarsa da bu affolunmaz büyük bir hata-
▪▪ Yemek almak işinin davetlilere bırakılması
dır. Esasen Beyoğlu Frenkleri veya o terbiyeyi
muaşeret icabıdır. Bizzat, porsiyon halinde
görenler hakkındaki muamele Avrupa kibar
yemek dağıtmak doğru değildir. Ya aç ka-
cemiyetlerinde geçerli adetlere kıyas olamaz.
lırlar, ya beğenmediklerini yemeğe mecbur
Cemiyetten maksat yalnız kibar cemiyetidir. olurlar.
Hele evine davetli olduğumuz kişiye ve eşine
▪▪ Müzik varsa yemekle başlar. Eğlenceli parça-
nihayet bir hafta içinde teşekkür için kart bı-
ların çalınması icabeder. Asla klâsik parçalar
rakmak gerekir.
veya curcuna havaları caiz değildir.
Et vesaire keserken bıçağı sağ ve çatalı
sol el ile tutmalıdır. Havyar, peynir ve onla-
ra benzer şeyler yerken bıçağı ağza götürmek
büyük hatadır. Elma, armut ve şeftali gibi
meyveleri, ortasından çatalı batırarak bıçakla
soymak usulü bugün cemiyetlerde geçerlidir.

298
Modernleşen Türkiye’de Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi Serüveni / Mehmet İZMİR

Kaynakça mak”, Der.: Ayşe SAKTANBER - Deniz


AHISKA, Meltem; Radyonun Sihirli Kapısı: KANDİYOTİ, Çev.: Zeynep YELÇE, Kültür
Garbiyatçılık ve Politik Öznellik, Metis Yay., Fragmanları, Metis Yayınları, İst.
İst. 2005. TANPINAR, Ahmet Hamdi, Saatleri Ayarlama
ARIES, Philippe ve DUBY, George; Özel Haya- Enstitüsü, Dergâh Yayınları, 2015.
tın Tarihi 3: Rönesanstan Aydınlanmaya, Çev: TEKELİOĞLU, Orhan; “Ciddi Müzikten Po-
Devrim ÇETİNKASAP. Yapı Kredi Yayın- püler Müziğe Musiki İnkılâbının Sonuç-
ları, 2007. ları”, Cumhuriyet Sesleri, Tarih Vakfı Yurt
BAYKARA, Tuncer; Tanzimat Sonrası Sos- Yayınları, İst. 1999.
yo-Kültürel Değişmeler ve Türk Ailesi, TOPRAK, Zafer; Tanzimat Ailesi ve Modern
Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Adabı Muaşeret, Sosyo-Kültürel Değişme
Ailesi, TC Başbakanlık Aile Araştırma Ku- Sürecinde Türk Ailesi, TC Başbakanlık
rumu, 1992 Aile Araştırma Kurumu. 1992
ERTUNÇ, Ahmet Cemil; Cumhuriyetin Tarihi, URAL, Tülin; 1930-1939 Arası Türkiye’de
Pınar Yayınları, İst. 2012 Adabı Muaşeret, Toplumsal Değişme ve
FİKRİ, Lütfi; Teşrifat ve Adab-ı Muaşeret, TBMM Gündelik Hayatın Değişimi, (Doktora
Yayınları, 2013. Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji
GÖLE, Nilüfer; Modern Mahrem: Uygarlık ve
Anabilim Dalı) 2008.
Örtünme, Metis Yayınları, İst. 1992
GÜNGÖR, Nazife; Arabesk, Ankara: Bilgi Ya-
yınevi (2. baskı), 1993.
HABERMAS, Jürgen; Kamusallığın Yapısal Dö-
nüşümü, Çev.: Tanıl BORA - Mithat SAN-
CAR, İletişim Yay., İstanbul 1997.
IŞIN, Ekrem; “Ahmet Mithat Efendi ve Gün-
delik Hayatın Pratik Bilgisi: Adab-ı Mua-
şeret”, İstanbul’da Gündelik Hayat, Yapı Kre-
di Yayınları, İstanbul, 2001,
KARABULUT, Mustafa; Tanzimat Dönemi
Romanlarında Eğlence Hayatı, Adab-ı Mu-
aşeret ve Kılık Kıyafet, Türk Dünyası Araş-
tırmaları Dergisi, İst. 2010.
MERİÇ, Nevin; ADAB-I MUAŞERET: Osman-
lı’da Gündelik Hayatın Değişimi, Kaknüs Ya-
yınları, İst. 2000.
MUZAFFER, Süheyla; Subay-Asker-Memur-
Mektepli ve Umumiyetle Herkes için MO-
DERN ADAB-I MUAŞERET, Aydınlık Ba-
sımevi, 1939.
OSKAY, Ünsal,;Müzik ve Yabancılaşma, İstan-
bul: Der Yayınları (3. baskı), 2001.
ÖĞÜTLE, Vefa Saygın - ETİL, Hüseyin; Geçiş
Sürecinde Yiten Musiki: Sosyal Dönüşüm
ve Osmanlı-Türk Musikisinden Varoluşsal
Profiller, Türkiye Araştırmaları Literatür Der-
gisi, İst. 2009.
ÖZTUNA, Yılmaz; Türk Musikisi, Ankara:
Türkpetrol Vakfı Yayınları, İst. 1987.
STOKES, Martin; “Gündelik Yaşamı Tanı-

299

You might also like