Roma 2 Rota Notlari

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 65

H.Y.

1
www.rotacopycenter.com

GİRİŞ
Pandekt Hukuku iki anlamda kullanılabilir:
* Dar anlamda: 19. YYda Savigny’nin kurmuş olduğu tarihçi hukuk okulunun çalışmalarıyla
ortaya çıkan hukuk.
* Teknik anlamda: Roma hukukunun Alman kültürünün egemen olduğu toplumlarda doktrin
ve uygulama yoluyla aldığı biçim.

Örf ve Adet Hukuku nedir?


Bir kanun yapılmadan, toplumun iradesiyle eskiden beri kabul edilen hukuktur. Bir örf ve
adetin sürekli tekrarlanması ve herkesçe uyulması gereğine inanılması o örf ve adeti kural
haline getirmiştir.

Code Civil: code civil des français’in yeni adı, Roma hukuku etkisi altında hazırlanan Fransız
medeni kanunudur.
Tarihçi Okul: Hukuk kurallarının tarihsel gelişim sonucu oluştuğunu kabul etmiştir. Her
ulusun kendine özgü bir ruhu olduğunu kabul ederek roma hukukunun alman halk ruhuna
işlediğini savunmuştur.

1926 yılında yürürlüğe giren 818 sayılı Borçlar Kanunu


2012 yılında yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

TÜRK HUKUKUNA GÖRE BORÇ ROMA HUKUKUNA GÖRE BORÇ


KAYNAKLARI KAYNAKLARI
1. Sözleşme 1. Sözleşme (contractus)
2. Haksız fiil 2. Haksız fiil (delictum)
3. Sebepsiz zenginleşme 3. Sözleşme benzeri (quasi contractus)
4. Sair borçlar(kanundan 4. Haksız fiil benzeri (quasi delictum
kaynaklanan)
Institutiones’e göre borç kaynakları sözleşme ve haksız fiil olmak üzere yalnız iki
tanedi.

Usul Hukuku ile borçlar kanununun kapsamı belirlenmiştir.

Borcun türleri: Verme(dare), yapma(facere) ve yapmama(nonfacere) edimleridir.

Obligare(v): bağlamak Obligatio(n): borç ilişkisi

Borcunu ifa edene kadar bana zorunlu olarak bağlısın, mantığından ileri geliyor.

Debitum(v): borç ilişkisindeki pasif tarafın (borçlunun) yükümlülüğü


H.Y. 2
www.rotacopycenter.com

BORÇ KAVRAMI
* Roma hukuku tanımı: Obligatio öyle bir hukuki bağdır ki onunla sitemizin (devletimizin)
hukuki mucibince bir kimseye bir şeyin ifası hususunda mecburi olarak bağlanırız.

Bu tanımı Iustinianus, Institutiones adlı kitabında yapmıştır.

*Türk hukuku tanımı: İki taraf arasında borçlunun alacaklıya bir şey vermek, yapmak veya
yapmamak borcu altına girdiği, alacaklının da kararlaştırılan edimin ifa edilmesini isteme
hakkına sahip olduğu bir bağdır.

Borç ilişkisinin temel unsurları 3 adettir. Bunlar:

1. Edimi yerine getirmekle yükümlü borçlu (debitor) ve edimin ifasını talep hakkına
sahip alacaklı (creditor)
2. Borcun konusu olan edim
3. Alacaklının alacağını elde etmek için borçlusuna karşı kullanacağı zorlama unsuru

Alacak Hakkı: Borçludan bir edimin ifasını talep hakkıdır.

Borç ilişkisi ve borç kavramları arasında farklılıklar mevcuttur. Genel olarak toplumsal
yaşamda iki terim de aynı şekilde kullanılır. ‘Borcumu ver.’ dediğimizde dar anlamda borç
olan borçlunun ifa ile yükümlü olduğu edimin kendisinden söz ederiz. Bu kavram obligatio
yerine debitum olarak ifade edilir. Ancak geniş anlamda borçtan söz ederken ifa ile yükümlü
olunan asli edimleri beraberindeki yan edim ve koruma yükümlülükleri ile birlikte göz
önünde bulundururuz. Yan edim ve koruma yükümlülüklerinden iyi koruma, bilgi verme,
zamanında teslim etme, alacaklının zamanında gelip alması hususlarını anlıyoruz.

Debitum: pasif tarafın yükümlülüğüdür, obligatio nedeniyle ödenmek zorunda kalınan şeydir.
Romada debitum, obligatio ifası gerçekleşmediğinde borçlunun kendisini iradi olarak
alacaklıya teslim etmesini sağlar. Debitum bağlayıcı olmayan bir yükümlülükken, obligatio
zorunlu ve bağlayıcı bir bağdır.

Asli edim yükümlülükleri nedir?

Obligatio’nun doğrudan doğruya meydana getirdiği, sözleşmenin konusunu ve karakteristik


vasfını belirleyen edim yükümlülüğüdür.

Yan edim yükümlülükleri nedir?

Asli edime eşlik eden, onun amacına ulaşmasını sağlayan yükümlülüklerdir. Asli edimin
uygun şekilde ölçülmesi korunması, paketlenmesi ve gönderilmesine ilişkin
yükümlülüklerdir. Yan edim yükümlülükleri sözleşmeden, kanundan ya da dürüstlük
kuralından doğabilir.
H.Y. 3
www.rotacopycenter.com

Culpa in Contrahendo

Sözleşme görüşmelerinde kusurdan doğan sorumluluk anlamına gelir. Asli edimden bağımsız
bir koruma yükümlülüğüdür çünkü henüz ortada borç yokken bile sözleşme taraflarını
birbirlerine karşı sorumlu tutmaktadır. Örneğin: kumaş satılan bir dükkanda müşterinin
kafasına satıcının kusurundan kaynaklı bir kumaş topunun düşmesi, müşteriye daha fazla
fiyatlı diye aslında ihtiyacı olmayan bir ürünü önermek ve satmak vb.

Tazminat Yükümlülüğü nedir?

Sözleşmeden doğan borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilmediği durumunda ortaya çıkan
ikincil edim yükümlülüğüdür. Haksız fiillerde 1. derece sorumluluk doğar. Sözleşmelerde ise
borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilmediği durumda 2. derece sorumluluk doğar.

Borçlunun Sorumluluğu nedir?

Alacaklının zarara uğraması halinde tazmin borcu borçlu tarafından karşılanır. Borçlu
borcunu ifa etmezse alacaklı devlet zoruyla bu alacağını veya alacağının yerine gelecek bir
miktar parayı talep hakkına sahip olur.

Yüklentiler (yüküm-külfet)

Kanun tarafından kendisine yüklenen ödevlerini yerine getirmeyen kişinin haklarını kısmen
veya tamamen kaybetmesine neden olur. Külfete uygun davranmayan kişi bu davranışa ilişkin
alacaklı sıfatını kazanamaz, tazminat talep edemez.

*Haksız fiil mağdurunun zararın artmasını engelleyecek tedbirleri alması gerekir. Aksi
takdirde müterafık kusur söz konusu olur. (ileride değinecek)

Interpretatio, rahip hukukçuların toplumsal ve sosyal hayatın gereği doğrultusunda Ius


Civile’yi meydana getirip kapsamını genişleterek yaptıkları yorumlardır.

Institutiones nedir?

Roma’da hukuk kurallarını belirli bir sistem içinde inceleyen ilk eserdir. Yazarı Gaius, özel
hukuku kişilere, davalara ve mallara ilişkin olmak üzere üç başlıkta incelemiştir.

*kişilere ilişkin: kişiler, aile

*mallara ilişkin: eşya(ayni haklar), borçlar, miras (Türk hukukunda yalnız eşya ve miras)

*davalara ilişkin: medeni usul, icra iflas


H.Y. 4
www.rotacopycenter.com

Bugünkü hukukumuzda davalara ilişkin hukuk ‘Usul Hukuku’ adı altında daha ziyade kamu
hukukuna dahil edilen bir branş olmuşken, kişilere ve mallara ilişkin hukuk da ‘Medeni
Hukuk’ adı altında 5 gruba ayrılmıştır.

Mallara ilişkin hukuk: ius rerum Borçlara ilişkin hukuk: de obligationibus

Borç, bir kimsenin diğerine bir edimi ifa ile yükümlü olmasıdır. Sorumluluk, alacaklının
alacağını tahsil için hakkını elde etme gücü, borçlunun alacaklının hakkına tabi olma
durumudur. Sözleşmelerden sorumluluk doğmaz, yalnızca borç doğar. Sorumluluksa borcun
gereği gibi ifa edilmediği durumda ortaya çıkar. Borçlu olmak olumsuz bir kavram değildir
ancak sorumlu olmak olumsuz bir kavramdır. Haksız fiilde sorumluluk fiil işlendiği anda
başlar. Sözleşmesel sorumluluk borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde doğar.

*! Haksız fiillerde zarar gören taraf zarar verenin kusurunu ispatla yükümlüdür. Sözleşmeden
doğan sorumlulukta ise borcunu ifa etmediği için sorumlu tutulacak kişi sorumluluktan
kurtulmak için kusurlu olmadığını ispatlamak zorundadır. Bir şeyin olduğunu ispatlamak,
olmadığını ispatlamaktan daha kolaydır, bu nedenle sözleşmeden doğan sorumlulukta ispat
hali gerçekten zor bir süreçtir.

* Eşya Hukukuna ilişkin borçlar hakkı ihlal eden herkese (her üçüncü kişiye) karşı ileri
sürülebilirken, Borçlar Hukukundan kaynaklanan borçlar sadece borçluya karşı ileri
sürülebilir.

Ayni Dava ve Şahsi Dava:

Ayni haklar bir kimseye bir şey üzerinde mutlak bir hak temin ettikleri halde, şahsi haklar
yalnız sözleşme tarafı ile arasında nisbi bir hukuki ilişki kurar. Klasik roma hukukunda haklar
değil, davalar ayni ve şahsi olarak ayrılmaktadır.

Ayni davalar actio in rem olarak bilinir, vindicatio yani istihkak doğuran eşyayı hedef alan bir
davadır. Şahsi davalarsa actio in personam olarak bilinir, condictio yani sebepsiz
zenginleşme doğuran sadece belli bir kişiye belli bir yönde ileri sürülebilen bir davadır.
Alacak hakkı doğurur, ancak borçlu tarafından ihlal edilebilir.

Solutio: obligatiodaki bağı çözen ifa Condictio: sebepsiz zenginleşme

Actiones Civilae: ius civileden doğan dava

Actiones Honorarie: praetor hukukundan doğan dava


H.Y. 5
www.rotacopycenter.com

Türk hukukunda mülkiyetin devri taşınırlarda zilyetliğin devri, taşınmazlarda teslim ve tapu siciline
tescil ile alacaklıya sağlanır. Bunun istisnası şerh edilebilen arsa payı karşılığı inşaat, kira, alım,
önalım, gerialım, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinden doğan haklardır.

Roma hukukunda mülkiyetin devri res mancipi mallarda mancipatio ve in iure cessio ile, res nec
mancipi mallarda ise traditio ile devredilirdi. Kişi eğer yabancıysa res mancipi veya res nec mancipi
ayrımı olmaksızın yalnız traditio yapardı, bu nedenle res mancipi malı aldığı takdirde Ius Civile
maliki olamazdı, mağdur sayılırdı ve rei vindicatio ile elindeki malı eski malike verme tehlikesi
altında kalabilirdi.

Formula usulünde her talep için bir Formula kabul edilir.

Müteselsil Sorumlu: Birden çok kişiyle bir zarara sebebiyet verip aynı zarardan çeşitli
nedenlerle sorumlu olan kişidir. Kendi payından fazlasını ödeyen kişi diğer sorumluluklara
rücu edebilir. Özel kanunlarla düzenlenen tehlike sorumluluğu durumlarında tazminat
taleplerinde özel hükme dayandığı için sözleşmesel tazminat talebi dışlanır.

Davaların Yarışması:

Dar anlamda: bir kimseye aynı duruma ilişkin olarak birden çok dava hakkı tanınması

Geniş anlamda: aynı davanın birden çok kişi tarafından veya birden çok kişiden birini
açılması

Tam İki Taraflı Sözleşme(kira, alım satım, eser): iki taraf da hem alacaklı hem borçlu

Eksik İki Taraflı Sözleşme(kullanma/saklama ödüncü): bir taraf alacaklı bir taraf borçlu
ama belli koşulların varlığında alacaklı da borçlu olabilir. Zorunlu kendisine düşmeyen
harcamalar yapması veya maldan zarar görmesi halinde koşullar sağlanır.

Müteselsil Borç(obligatio in solidum):

Birden fazla borçlunun bir veya birden fazla alacaklıya karşı edimin tümünden sorumlu
olduğu ve bu borçların ifa edildiği miktarda diğerlerinin de borcundan kurtulabildiği borç
ilişkisi.

Stipulatio ile kurulur. (bana bu mal karşılığında şu kadar sesters vermeyi taahhüt ediyor
musun? Taahhüt ediyoruz.)
H.Y. 6
www.rotacopycenter.com

İç ilişkiye göre kendisine düşenden fazla ödeme yapan borçlu diğer borçlulardan kendilerine
düşen payı ödemelerini isteyebilir. Aynı şekilde kendisine düşen paydan fazlasını elde eden
alacaklı, bu fazlalığı payını almamış olan diğer alacaklılara ödemekle yükümlüdür.

Müteselsil borcun paylı borçtan farkı:

- Müteselsil borçlular borcun tamamından sorumluyken, paylı borçlular hisseleri oranında


sorumludur.

Klasik devirde: Borcun tamamını ödeyen borçlu diğer borçlulara başvuramaz. İstisnası actio
pro socio ile şirket sözleşmelerinde mümkündür. Borçlulardan birine dava açıldığında diğer
borçlular borçlarından kurtulur.

Iustinianus devrinde: Alacaklı her borçludan eşit pay talep eder. İfa etmeyen varsa ödeme
yapmayanların payı da eklenir. Diğer borçluları da takip etme olanağı açılmıştır.

Alacağın devri: alacaklının değişmesi Borcun üstlenilmesi: borçlunun değişmesi

*! Romada alacağın devri ve borcun üstlenilmesi yok çünkü sözleşmeyi tarafların iradesi
oluşturur. Bunun yerine novatio(yenileme) ve mandatum(vekalet) var.

Novatio – Yenileme:

* Alacaklı kabulü ile yapılır. Stipulatio ile sağlanır.

* İlk alacaklının alacağı sona erer ve yerini yeni alacaklıya bırakır. Eski borç ve yanındaki
diğer ek borçlar ortadan kalkar. Eski alacaklı borçlusunu yeni alacaklıya delegatio (havale)
eder.

Mandatum Agendi – Vekalet:

* Alacağını devretmek isteyen alacaklı bu hakkı procuratora devreder. Mutlak değildir, iptal
edilebilen bir usul hukuku işlemidir.

Procurator: doğrudan temsil yetkisine sahip değildir. Sadece kendi adına, başkasının yararına
iş yapar. Yine de dava takip yetkisi kazanır.

! *Yeni alacaklının alacaklı sıfatını kazanması için davanın tespiti işleminin yapılması
gerekir.
H.Y. 7
www.rotacopycenter.com

Borcun Üstlenilmesi üç şekilde mümkün:

1. Causa solvendi (asıl borçluya bağış)


2. Causa solvendi (asıl borçluya olan borcu ödemek istemek)
3. Causa credendi (borçlu konumundan alacaklı durumuna gelmek istemek)

PRAESTATIO – EDİM
* Edim, borç ilişkisine kimliğini kazandıran unsurdur. Borcun konusunu oluşturur.

* Edimin geçerlilik şartları:

1. edimin ifası mümkün olmalı. 3. muaccel olmalı, tayin edilebilmeli.

2. hukuka ve ahlaka uygun olmalı. 4. para ile ölçülebilir olmalı.

* Borçlanılmış edim yoksa yapılan ifa sebepsiz zenginleşmeye sebep olur. Bu nedenle causa
(sebep) çok önemli bir unsurdur.

* Formula’da mahkumiyet bir miktar paranın ödenmesine ilişkindir. Bu yüzden ancak değeri
para ile kararlaştırılabilen edimler borca konu olabilir. Bunun yanında konusu ne olursa olsun
bir akdi ifa etmeyen, bir haksız fiil ile başkasına zarar veren kişi bir miktar para ödemeye
mahkum edilirdi.

ÖRNEK: Klasik hukuk devrinde ben bir malı ariyet olarak vereyim (kullanım ödüncü) ya da
muhafaza etsin (saklama ödüncü) diye birine teslim ettim, o mal üzerinde yalnızca detentio
sahibi yani ben istediğim an o malı bana vermek zorunda. Zilyet bile değil ancak diyelim ki
bana sat bunu ben geri vermeyeceğim dedi, e ben malımı geri almak istiyorum? Malı
satmamak ve geri almak için dava açtım ancak mahkumiyet paraya ilişkin olduğu için dava
sonucunda alınan kararla bana malın değerini verdi ve malı götürdü gitti. E bu halde malik
olan ben mağdur sayıldım, elimdeki malı istemediğim halde hukuki sebepler yüzünden
başkasına satmış oldum.

* Roma’da ahlaka aykırı şartları önleyen hukuki yol başlangıçta yoktur çünkü eski hukukta
contractuslar belirli bir şekle uygun yapıldığı takdirde geçerli sayılır ve actio imkanı ile
yaptırıma bağlanırdı. Klasik dönemde exceptio ve actio doli ile savunma imkanı açıldı.
Iustinianus döneminde borcu ortadan kaldırma ve ifa istemenin imkansızlığı imkanları ortaya
çıktı.
H.Y. 8
www.rotacopycenter.com

Edim Türleri:

1. Dare-Facere-Praestare Borçları 5. Edim Yükümü İçermeyen Borçlar


2. Nevi-Parça Borcu 6. Tabii/Eksik Borç (obligatio
3. Bölünebilen-Bölünemeyen Edimler naturalis)
4. Ani-Sürekli-Aralıklı/Dönemli 7. Seçimlik Borç/Seçimlik Yetki
Edimler

DARE BORCU: mülkiyetin nakledilmesi, ayni hak kazanılması ya da alacaklı yararına


zilyetliğin devrine ilişkin borçtur. Olumlu edimdir. Borcu olmayan her edimi kapsamaktadır.
Dare borcu facere borcunu kapsamaz.

FACERE BORCU: mülkiyet naklini veya bir ayni hak tesisini gerektirmeyen herhangi bir
hareket tarzıdır. Bir işin görülmesi istemidir. Olumlu edimdir. İçinde non-facere borcunu da
kapsar.

NON-FACERE BORCU: Bir davranışta bulunmaktan kaçınma veya katlanmadır. Olumsuz


edimdir.

* Şahsi facere borçlarının borçlunun şahsiyetine tecavüz edecek bir nitelikte veya derecede
olmaması aranır.

PRAESTARE: dare ve facere borçlarının ikinci derece yükümlülüğünü yerine getirmeye


ilişkin borçtur. Yerine getirme, teminat etme, feragat etme ilişkilerinde uygulanır. Bazı
davranışları açığa kavuşturmaya yarar.

Praestare custodiam: Bir malın muhafazasını sağlamak

Praestare dolum/culpam: İhmalinden kastından sorumlu olmak. Kötü niyetle hiçbir harekette
bulunmamak.

Praestare periculum: Tehlikeden/hasardan sorumlu olmak

* Dare (verme) ve facere (yapma) borçları açısından kapsamlarının açıklığı bakımından


önemli bir fark vardır. Bir mülkiyeti nakil borcu ancak tek şekilde ifa edilebilir ancak yapma
borcu örneğin bir elbise dikme, bir odayı boyama borçları çeşitli şekilde yerine getirilebilir.
Bu nedenle klasik devir usul hukukunda dava Formulalarında certa ve in certa ayrımı söz
konusu olmuştur. Vermeye ait stipulatio Formula’ları belirli (certa), yapmaya ait stipulatio
Formulaları belirli olmayan (in certa) kapsamındadır.
H.Y. 9
www.rotacopycenter.com

NEVİ (TÜR/GENUS) BORCU:

* Bireysel nitelik ve özellikleri sözleşmede kesin olarak gösterilmemiş, borçlunun geniş bir
eşya kategorisi içinden herhangi bir miktar vermekle yükümlü olduğu ve en fazla misli
eşyalarda rastlanan borç. (üç köle, beş kilo buğday, para)

* Tür borcu doğada hiçbir koşulda imkansız hale gelemeyeceği için kusura bakılmaksızın
borçlu borcundan her daim sorumlu tutulur. Borçlu ifadan kaçınamaz. Bu durum ‘Genus non
perit.’ yani ‘Nevi telef olmaz’ şeklinde açıklanır.

Herhangi bir köleyi bana vermesi için anlaştık, bende köle kalmadı diyemez. Sitede köle mi
kalmadı? İmkanı yok, o yüzden sorumluluğu devam eder.

PARÇA (SPECIES) BORCU:

* Bireysel nitelik ve özellikleri sözleşmede kesin olarak gösterilmiş, çoğunlukla misli


olmayan eşyalarda rastlanan borç. Misli eşya niteliği taşıyan şeyler de parça borcunun konusu
olabilir.

*Parça borcunun ifasının imkansız olmasında kusuru yoksa borçlu borcundan kurtulabilir.
‘Species perit ei cui debetur.’ yani ‘Parça kendisine borçlanılmış olan kimse aleyhine telef
olur.’

♡ Res Fungibiles; misli eşya, ölçü, sayı veya tartı ile belirli hale gelebilen eşyadır. Para,
buğday, kumaş, portakal vb. Res nec Fungibiles: misli olmayan bir eşyadır. İtalyan taşınmaz
arazisi, at, köle, bir ev, bir arsa gibi. Misli ve gayri misli eşya ayrımı parça ve nevi ayrımı ile
karıştırılmamalıdır, bu ayrım belirli bir borç ilişkisi düşünülmeden eşyanın niteliği icabı
yapılan bir ayrımdır.

BÖLÜNEBİLEN/BÖLÜNEMEYEN EDİMLER:

* Bölünebilen edimde borcun niteliği değiştirilmeden parça parça ödenebilir, kısmi ifa
mümkündür. Bölünemeyen edimlerde ise kısmi ifa mümkün değildir.

* Alacaklı kısmi ifayı kabul etmek zorundadır. Örneğin banka borcunda bankanın kısmi ifayı
kabul edemem deme hakkı yoktur. İstisnası, hizmet sözleşmesinde kısmi ifayı kabul etmek
zorunda değiller. Sözleşmeyi iptal hakkı doğar.

* Hisse devri, para borçları, misli mallar, dare borçları bölünebilir ancak facere borçları kural
olarak bölünemez.

* Et borcu bölenebilir ancak at borcu bölünemez.


H.Y. 10
www.rotacopycenter.com

ANİ EDİMLER:

* alım satım, eser (anahtar teslim), kat karşılığı inşaat

* Borcun ifası sırasında alacaklının ifaya olan çıkarının zaman birimiyle ölçülemeyecek bir an
içinde gerçekleştiği durumlarda söz konusu olan edim.

* asli edimi ani olmak zorunda değil, karşı edim anidir.

SÜREKLİ EDİMLER:

* iş sözleşmesi, kira sözleşmesi, nafaka, yapmama, saklama

* Borçlunun borcunu zaman içinde devamlı ve aralıksız yani sürekli bir davranışla ifa
edebildiği hallerde söz konusu olan edim.

* Süre belliyse haklı sebeple fesih hakkı söz konusu. Süresi belli değilse feshin ihbarı hakkı
söz konusu.

* Asli borçlardan en az biri sürekli edim içerir.

* Sözleşmenin yenilenmesi, feshi sürekliliğe engel değildir.

ARALIKLI (DÖNEMLİ) EDİMLER:

* kira sözleşmesi, taksitli ödemeler

* Borçlunun zaman içinde düzenli olan veya olmayan aralıklarla borcunu ifa etmesini
gerektiren hallerde söz konusu olan edim.

2 şekilde mümkündür:

1. Şekil: Tamamı borçlanılan bir 2. Şekil: Aynı borç ilişkisinde zaman


borcun kısım kısım ifası zaman doğan borçlar

EDİM YÜKÜMÜ İÇERMEYEN BORÇLAR

* Borcun ihlal edildiği anda anlam kazanan (TBK m.112) ve edim borçlarının dışında kalan
yükümlülüklerdir.

Borcun imkansızlığı: Sözleşmeden önce belirli bir edime dair kırılma

Borca aykırılık: Sözleşmeden sonra belirli bir edime dair kırılma

Iudicia bona fidei: iyiniyet davaları


H.Y. 11
www.rotacopycenter.com

*İyiniyet davaları rızai sözleşmelerin tümünde kabul görür. Kira, alım satım, hizmet, iş,
şirket(ortaklık), eser, vekalet.

* Dürüstlük kuralına bağlı olarak sözleşmenin kurulması ile taraflar arasında doğduğu kabul
edilen güven ilişkisi yan borçların bir kısmını oluşturan koruma ya da davranış
yükümlülüklerini ortaya çıkarır.

TABİİ/EKSİK BORÇLAR (OBLIGATIO NATURALIS)

* Hukuk düzeninin borç kapsamında tanıdığı ancak ifaya zorlamak için actio açılabilmesini
kabul etmediği borçtur. Borç geçerlidir, borç ilişkisi vardır. İfa edilirse borç ortadan kalkar,
ödeyen kişi pişman olup karşı taraf sebepsiz zenginleşti diyemez. İfa edilmediyse dava ile
talep mümkün değildir. Özet olarak, borç vardır ancak isteme hakkı söz konusu değildir.

Obligatio civilis: dava konusu yapılabilen Obligatio naturalis: ifası dava vasıtasıyla
borç istenemeyen borç

*Obligatio naturalisi ortaya çıkaran şey kölelerin borcudur. Kölelerin dava ehliyeti yoktur bu
nedenle dava tarafı olamazlar. Aile evladı sui iuris olursa borcu dava aracılığıyla talep
edilebilir ancak köle azat edilse dahi borçları obligatio naturalis kalır.

Türkiye’de eksik borç örnekleri: Roma’da eksik borç örnekleri:

- Kumar ve bahis borçları - Kölelerin taraf olduğu sözleşmelerden doğan


borç
- Malikin iyiniyetli zilyet karşısındaki borcu
- Vesayet altındaki küçüğün vasi auctoritası
- Zamanaşımına uğramış bir borç olmadan yüklendiği borç

- Aile içi borçlar - Aile fertlerinin birbirlerine karşı borçları

Munzam Dava Nedir? *aile reisi alieni iuris çocuğunun veya kölesinin borcundan
faydalanabiliyorsa bu dava açılır ve aile reisi ifada bulunmak zorunda kalır. Obligatio
naturalis’in bir istisnasıdır. Eğer aile reisi evladına veya kölesine periculum(özerk malvarlığı)
tanıdıysa, onu bir gemi başına geçirdiyse vb. borç aile reisinden talep edilebilir.
H.Y. 12
www.rotacopycenter.com

SEÇİMLİK BORÇ:

* Borcun konusunu birden fazla edim teşkil ederken bunlardan yalnız birinin borçlu
tarafından seçilerek ifa edilmesiyle borç ortadan kalkar.

* Seçime konu edimlerin ortadan kalkması tür borcunda söz konusu olamaz. Parça borcunda
ise ifa imkansızlığı söz konusu. Edimlerden her biri borçlunun kusuru olmadan
imkansızlaşırsa diğer edim kendiliğinden borcun konusunu oluşturur.

SEÇİMLİK YETKİ:

* Borcun konusu bir edimken, başka bir edimin ifa edilmesine olanak tanınır. Edimi
değiştirme yetkisi söz konusu olur.

* Yetki yalnız borçludadır. Asıl borç konusu ortadan kalktığında borçlu borcundan kurtulduğu
için yedek edimi ifa etmek zorunda kalmaz.

* Alacaklı kabul etmedikçe borçlu borçlanmış olduğu şeyden farklı bir şey veremez.

SEÇİMLİK BORÇ VE SEÇİMLİK YETKİ FARKI:

* Seçimlik borçta birden fazla şey asli edim yerine geçer. Borç konusu ortadan kalkarsa
borçlu yedek edimlerden birini ifa etmek durumunda kalır.

* Seçimlik yetkide, asli edim yalnız bir edimdir. Borç konusu ortadan kalkarsa borçlu
borcundan kurtulur.

Borcun İfa Edilememesi Halleri !* Taraflar borç ilişkisine kendi rızaları


doğrultusunda girerler. Borç ifasının söz
1. Kısmen ifa etmemek konusu olmadığı durumlarda zararı
2. Gereği gibi ifa etmemek (kötü ifa) giderme yükümlülüğü doğar.
3. Hiç ifa etmemek (imkansızlık)

Şahsi Sorumluluk:

Roma hukuku ilk devirlerde borçlunun tüm malvarlığı ile sorumlu olabilmesi. Tam ve kısmi
ifa durumları göz önünde bulundurulur.
H.Y. 13
www.rotacopycenter.com

DAVA DURUMUNDA İFA HALLERİ

Eski Hukuk: aynen tazmin mümkün

Klasik Hukuk: nakden tazmin çünkü mahkumiyet paraya ilişkin

Post Klasik Hukuk: aynen tazmin mümkün

İLE SORUMLULUK: Borçlunun DEN SORUMLULUK: Genel davranış


malvarlığının borcunun teminatı olması ve kurallarına ve borca aykırı davranılması
borcun ifa edilememesi durumunda durumunda ortaya çıkan zararın tazminine
alacağın devlet organlarınca cebri icra ilişkindir. (haksız fiilden, sözleşmeden
yoluyla sağlanması sorumluluk)

OBJEKTİF SORUMLULUK: Kusursuz sorumluluk olarak da bilinir. Borçlunun borcu ifa


edememesine neden olan etkenler hiçbir şekilde değerlendirilmeden zararı gidermesinin talep
edildiği sorumluluk türüdür. (Bir kimseyi ortaya çıkan zarardan sorumlu tutabilmek için onun
kusurlu olup olmadığının araştırılmasına gerek olmadığı sorumluluk türüdür.) Sonuç
sorumluluğu olarak da geçer çünkü alacaklı yalnız borç ilişkisinin sonucunda ifa olmadığını
göstererek zararın giderilmesi talebinde bulunabilmektedir. Kusursuz sorumluluğun doğması
için sorumluluğu doğuran hukuka aykırı olay ile zarar arasında bir neden-sonuç ilişkisinin
varlığı yeterlidir.

SUBJEKTİF SORUMLULUK: Borçlunun borcunu ifa edememesine neden olan haller


değerlendirildiğinde belli durumlarda borçlunun borcundan kurtulabilmesi.

Factum debitoris: borçlunun fiili

KUSUR SORUMLULUĞU
Kusur: kast veya ihmal

Kusur: Hukuka aykırı sonucu istemek veya bu sonucu istememiş olmakla birlikte hukuka
aykırı davranıştan kaçınmak için iradesini yeter derecede kullanmamak

Dolus: kast Diligentia: gerekli özenin gösterilmesi

Culpa: ihmal Imperitia: yeteneksizlik, beceriksizlik

Custodia: gözetim sorumluluğu (başında Infirmitas: Fiziksel güçsüzlük


bekle, hiçbir ihmalde bulunma.)
H.Y. 14
www.rotacopycenter.com

Eski hukuk devri: Kusursuz sorumluluk var, kişi her türlü sorumlu.
Nedensellik bağı var. Zarar mı verdin? O halde öde.

Klasik hukuk devri: Kusur sorumluluğu kavramı vardır. Kişi dolustan,


culpadan ve custodiadan sorumlu tutulur.

Post-klasik devri: Kusur faraziyesine bakılır. Custodia kalktı, kusursuz


sorumluluk yok. Kast, culpa ve diligentia var. Custodia yerini Diligentia’ya
bıraktı.

Eski hukuk devrinde kusursuz sorumluluk kavramı var. O dönemde karz(mutum) ve stipulatio
ius civile tarafından tanınıyor. Bu sözleşmeler tek taraflı işlemler, tek tarafı borç altına
sokuyorlar, dar hukuk davaları doğuruyorlar bu nedenle yalnızca asli edim talep edilebilir.
Neyi taahhüt ettiysen onu verirsin, neyi verirsen onu alırsın. Yan edim talebi için ek
stipulatiolar gerekir. Borcun konusu ya yapmadır ya vermedir, praestare yoktur. Kalemi
borçlandın, o kalemi verdin bitti. Kalemde mürekkep kalmamış? Kalemim bozuk geldi? O
benim problemim değil.

Klasik hukuk devrinde praetorlar ihtiyaçlara cevap vermesi için yeni dava modelleri ortaya
çıkardılar. Bunlara hüsnüniyet davası yani bona fidei, iyi niyet davası denir. Geniş hukuk
davası doğurma nedeni de budur. Alacaklının menfaati neyi gerektiriyorsa o tazmin edilmeli.
Formula usulünde formulayı düzenledikten sonra hakime gönderirken praetor şu ibareyi
kullanır: ‘Davacı haklı ise, davanın menfaati neyi gerektiriyorsa borçluyu ona mahkum et,
bunun yanında lucrum caessasns’ı da kat.’ Bu devirde‘ama’ halleri karşımıza çıkıyor. Evet
zarar doğdu ama benim suçum yok, şöyle şöyle sebepler meydana geldi o yüzden sorumlu
değilim. Kişi sorumluluktan kurtulmak için mazeretler öne sürüyor, tabii her mazeret de kabul
edilmiyor.

Örneğin ödünç veya emaneten bir vazo aldım, cam açık kalmış ya da misafirin çocuğu kırmış.
Söz konusu pencere İstanbul Moda’da 1. Kattaki bir açık pencereyse mazeret kabul edilmez,
dikkat etmeliydin bunca kalabalığın olduğu yerde hırsızlığa karşı gerekli önlemi almamışsın.
Köyde kasabada 3. Kattaki bir pencereyse diğer koşullara bakılarak kabul edilebilir.
H.Y. 15
www.rotacopycenter.com

DOLUS(KAST):

* Zararlı sonucu bilerek ve doğmasını isteyerek bu sonucu doğuracak şekilde hareket


etmektir.

* Kural kusurun olmasıdır. İstisnai olarak kusur olmadan da sorumluluk mümkündür.


(kusursuz sorumluluk halleri)

* Borçlu her daim sorumludur. Sözleşme ile aksi kararlaştırılamaz.

Dolus Malus: Kasttan sorumluluk (bona fidesin karşıtıdır.)

Bona fides: Borçlunun dürüst, sağduyulu, sadık, vicdanlı bir insana yaraşan her şeyi yapmak
ve vermekle yükümlü tutulması.

CULPA(İHMAL):

İhmal kendi içinde hafif ihmal ve ağır ihmal olmak üzere ikiye ayrılır.

Culpa Lata (Ağır İhmal): Herkesin bildiğini bilmemek, zararlı sonucun doğması istenmese
bile doğacını bilerek davranan kişilerin yaptığını yapmamaktır. Dolus ile eşdeğerdir. Kastta
olduğu gibi ağır ihmalde de sorumluluk almayacağına dair sözleşme yapamazsın.

Culpa Levis (Hafif İhmal): Dikkatli ve özenli bir kimsenin göstermesi gereken özeni
göstermemektir. Bu ölçüt romada namuslu, dürüst bir aile babasının göstereceği özeni açıklar.
Bonus Pater Familias: (iyi, makul, mantıklı, ortalama bir aile babası)

Culpa in Concreto: Kişinin kendi işinde göstermiş olduğu özen. Hafif ihmal durumu için
öngörülmüştür. Ortaklık sözleşmelerinde söz konusu.

BORÇLU KURAL OLARAK HER TÜRLÜ KUSURUNDAN SORUMLUDUR. BU DURUM


OMNIS CULPA OLARAK TANIMLANIR. TARAFLAR SÖZLEŞME İLE HAFİF KUSURLU
OLMALARI DURUMUNDA VEYA MÜCBİR SEBEP HALİNDE SORUMLU
OLMAYACAKLARINI KARARLAŞTIRABİLİRLER. ANCAK KASTEN VE AĞIR İHMAL
HALLERİNDE SORUMLULUĞUN DOĞMAYACAĞINI KARARLAŞTIRAMAZLAR.

CASUS: Borçlunun egemenlik alanında ortaya çıkan ancak hiçbir şekilde borçlunun sebep
olduğunun kabul edilemeyeceği beklenmeyen durumlarda ortaya çıkan tesadüfi olay. Zararın
doğma ihtimali aslen düşüktü ancak bir şekilde ortaya çıktı.
H.Y. 16
www.rotacopycenter.com

BORÇLUNUN SORUMLULUĞUNU ETKİLEYEN HALLER

VIS MAIOR/MÜCBİR SEBEP: Önüne geçilemeyen, önlem alınması mümkün olmayan,


sorumlu şahsın egemenlik alanı dışında gelişen ve borcun ihlaline yol açan olağanüstü olay.
Bunlara örnek olarak sel, dev yangın, deprem, haydut saldırısı verilebilir.

*Zararın vis maiordan doğması halinde borçlu sorumlu tutulmaz. Ancak mücbir sebep halinde
bile kişinin sorumlu tutulacağına dair sözleşme yapılabilir. (hafif ihmalde de mümkün)

CASUM SENTIT DOMINUS (MALİK ZARARA KATLANIR) İLKESİ: Herhangi bir


kimsenin zararın ortaya çıkmasına neden olduğu kanıtlanmadığı takdirde malik, malın
kaybından doğan zararlara katlanır.

VIS MINOR: Borçludan bağımsız ortaya çıkan ancak borçlunun egemenlik alanında gelişen
ve borçlunun borcunu ihlal etmesine neden olan beklenmeyen haller.

CUSTODIA YÜKÜMLÜLÜĞÜ:

Malikin bir dış olayla sebep olunabilecek herhangi bir zarara karşı malını savunması,
koruması ve muhafaza etmesi ile ilgili hakları ifade eden bir yükümlülüktür. Borç veya
sorumluluk ölçütü değil, yükümlülük olarak kabul edilir. Amaç hırsızlıktan dolayı meydana
gelebilecek çalınmaları engellemektir. Söz konusu yükümlülük kişiye oldukça ağır bir görev
verir, asla uyumadan başında beklemesini gerektiren ve kişiyi beklenmeyen hallerden bile
sorumlu tutacak kadar ciddi bir yükümlülüktür. Kusura bakmaz. Ortaya çıkan mağduriyetler
sebebiyle post klasik devirde custodia yerini diligentia’ya bırakmıştır.

!* Custodia yükümlüleri beklenmeyen halden sorumludur ancak mücbir sebepten sorumlu


tutulamaz.

Custodia sorumluluğu şartları:

1. Borçlu sözleşmeden yarar sağlamalı.


2. Sözleşme konusu mal borçlu gözetimi altında bırakılmalı.

Custodia Sorumluluğu Kapsamı:

1. Malın güvenliğini sağlamak


2. Malın üçüncü kişiler tarafından zarara uğramasını engellemek amacıyla korumak
H.Y. 17
www.rotacopycenter.com

İmkansızlık Halleri: 5. Kasırga


6. Malın doğal yoldan ölümü
1. Düşman saldırısı, yağma 7. Damnum Fatale (alın yazısı)
2. İç savaş 8. Vis divina (tanrıdan gelen)
3. Deniz kazası
4. Sel,deprem,yangın

Hukuki İmkansızlık Halleri:

1. Kamulaştırma
2. İmar plan değişikliği

Maddi imkansızlık nedir?


* Borcun doğa ve mantık kuralları gereği ifa edilemez oluşu.

Hukuki İmkansızlık nedir?


* Bir hukuk kuralı veya hukuken yetkili kılınmış bir makamın kararı sebebiyle ifanın imkansız
hale gelmesi

KUSUR VE SORUMLULUK

Günümüz hukukunda kural olarak

Tazminat borçlusunun kusurlu durumu sorumluluğun sebep ve şartı olarak alınır. Bir kimse
ancak kusurlu olması halinde ortaya çıkan zararlardan sorumlu tutulur.

İstisnai olarak kusursuz sorumluluk hallerinde

Borçlunun sorumluluktan kurtulması hiçbir şekilde mümkün değildir. Sadece sonuca


bakılarak zararın doğması durumunda borçlu sorumlu tutulur.

UTILITAS / FAYDA PRENSİBİ:

Borçlunun sözleşmeden elde ettiği yarara göre sorumluluk derecesinin belirlenmesidir. Esasen
post klasik devirde ilke haline getirildi. Benim o sözleşmeyi yapmakta menfaatim varsa
sorumluluğum ağır, çıkarım yoksa sorumluluğum hafiftir.

Fayda ilkesi istisnaları:

1. Dos vasiyetnameler
2. Vekalet sözleşmesi
3. Küçüklerle ilgili sorunlar
H.Y. 18
www.rotacopycenter.com

* Bir kimse bir sözleşmeden çıkar elde ediyorsa o kişi daha ağır bir yük altındadır. Emanet
veren, ödünç alan örnek olarak verilir.

Culpa In Eligendo (3. Kişilerin Fiillerinden Sorumluluk) NOXA

Türkiye’de kusursuz sorumluluğu kanunda ve uygulamada adam çalıştıranın, yapı malikinin,


hayvan sahibinin, araba ve gemi sahibinin sorumluluğu olarak biliyoruz. Roma’da bu
durumlarda kişi kusurlu olmasa da onu kusurlu varsayıyor. Faraziye üretiyorlar, praetor
faraziyeleriyle.

Ana kural, kusurlu değilsen sorumlu tutamam. Ama işime geldiği için seni kusurlu sayıyorum.
Düzgün adam seçseydin, doğru talimat verseydin, denetleseydin?

* Bir kimseyi yardımcı şahıslarının fiillerinden sorumlu tutmak için öncelikle kendisinin
kusurlu olup olmamasına bakılır. Kendi kusuru yoksa kusur faraziyesinden yararlanılır ve
zararı veren yardımcı şahıslarını seçmede, talimat vermede ve gözetmede kusuru olması
halinde kişi sorumlu tutulur.

1. Gemi işletenler Receptumun varlığı durumunda kusurlu


2. Hancılar olup olmadıklarına bakılmaz. Custodia
3. Ahırcılar nedeniyle sorumlu tutulurlar. Kusursuz
sorumlular.

Receptum anlaşması: kelime anlamı olarak üstlenme demektir. Yardımcı şahısların işlediği
fiilden doğan kusursuz sorumluluk kanuna değil zorunlu olarak sözleşmeye bağlanmıştır.
Türkiye’de ise kanundan doğmuştur. Praetorlar bir süre sonra (klasik devir) receptum
yapılmamış olsa bile yapılmış farzetmişlerdir çünkü zaten yapılması zorunluydu demişlerdir.
Justinianus devrinde receptum yapmasan dahi seni sorumlu tutarız diyemiyorlar.

Senin aracını kullanarak arkadaşın kaza yaptı, yalnızca arkadaşın değil sen de sorumlusun.
TBK m66 gereği onu seçmede, talimat vermede ve gözetmede senin de kusurun ve bu nedenle
oluşan zararda payın var. Kaptan gemiyle kaza yaptı, sorumluluğu gemi sahibi veya işleten
şirket üstlenir. Türkiye’deki versiyonu adam çalıştıranın, hayvan bulunduranın, yapı malikinin
sorumluluğu vs.
H.Y. 19
www.rotacopycenter.com

NOXA nedir?

Kelime anlamı haksız fiildir. Aile evlatları ve kölelerin haksız fiil işlemeleri durumunda aile
reisinin onlardan fazla bir zararı karşılamayı kabul etmeyerek suçluyu mağdura teslim etmesi
ve bu yolla sorumluluktan kurtulabilmesi mümkündür.

* Noxa teslim işlemi intikam hırsının yerini zarar giderimine bırakması için oluşturulmuştur.
Haksız fiil mağduru bu durumda ‘Ya köleni/aile evladını bana ver ya da zararı karşıla.’
diyerek aile reisine sorumluluktan kurtulabilmesi için seçim yapma imkanı tanır.

COMPENSATIO CULPARUM – İHMALLERİN MAHSUBU

İki şekilde ortaya çıkar:

1. Karşılıklı kusurların ikisinin de hafif ihmal görüldüğü durumlarda birbirini götürmesi


2. Zararın artmasına neden olan ihmaller varsa ihmaller birbirini götürür.

Müterafık (Karşılıklı) Kusur:

* Zarar görenin olumsuz bir davranışla zararın oluşmasına veya artmasına etkili olması
durumu

‘Kendi kusuruyla zarar görmüş kimse, zarar görmüş sayılmaz.’

CULPA IN CONTRAHENDO:

* Sözleşmenin kurulmasından önceki safhada, görüşenlerden birinin veya yardımcılarının,


diğer görüşmeciye veya yardımcısına, aralarında dürüstlük kuralına dayalı olarak ortaya çıkan
güven ilişkisine aykırı davranarak yapmış oldukları zarardan sorumluluk.

* Sözleşme kurulmadan önce tarafların birbirlerine karşı dürüst davranma ve gerçek durumu
gizleme yükümlülükleri vardır Aksi takdirde actio doli yani aldatmaya dayalı ceza davası
olanağı doğar.

* Sözleşme görüşmelerinin kesilmesi nedeniyle sonuçlanmaması durumunda görüşmeleri


kesen taraf neden görüşmeye son verdiğini bildirmek zorunda değildir. Görüşmelerin
kesilebileceğinin düşünülmesi gerekir. İstisnai olarak diğer tarafa zarar verme kastıyla
görüşmelerin kesilmesi halinde sorumluluk doğar.

CULPA POST PACTUM PERFECTUM:

Sözleşmenin sona ermesinden sonra tarafların bu sözleşmenin kurulması nedeniyle kurdukları


yakınlığın bazı zarar verici davranışlara neden olması halinde bu zararlara neden olan kusurlu
davranışlar.
H.Y. 20
www.rotacopycenter.com

IMPOSSIBILIUM NULLA OBLIGATIO EST İLKESİ:

* Eğer bir sözleşme başlangıçta imkansızsa hiçbir borç doğmayacaktır. Borç doğuran işlem
geçerli olmadan önce bir imkansızlık meydana geldiyse işlem hükümsüz sayılır ve borçlu
borcundan kurtulur.

Sorumluluk meselesinde temel nokta BK m.27 kesin hükümsüz olan hallerdir. Bunlardan biri
de konusu imkansız olan sözleşmelerdir. İmkansızdan borç doğmaz, sözleşme geçerli olmaz.

TEMERRÜT – MORA
Borcun ifasının taraflardan birinin kusuru nedeniyle ödenmesi gereken tarihte ifa edilmemesi.
Temerrüd kelime anlamı olarak direnme anlamına gelir. Merada kökü inat etmek demektir.
Yani borcu ifa etme hususunda direnme, inat etme anlamı taşımaktadır.

TEMERRÜT ŞARTLARI:

1. Geçerli bir borç olmalı.


2. Muaccel olmalı yani talep edilebiliyor olmalı.
3. Şarta bağlıysa şart gerçekleşmeli, vadeye bağlıysa vade gelmeli.

* Edimin ifasının talep edilemediği ya da borçlunun haklı bir sebeple borcunu ifa edemediği
durumlarda temerrüt ortaya çıkmaz.

* Temerrüd alacaklı yönünden de borçlu yönünden de doğabilir.

* Hiç kimse kendi temerrüdünden fayda sağlamamalıdır.

BORÇLU TEMERRÜDÜ / MORA DEBITORIS:

* Borçlunun borcunu haklı bir sebebe dayanmaksızın zamanında ifa etmemesi

Interpellatio: borçluyu ihtar ederek ifaya davet etme

Dies Interpellat Pro Homine: önceden belirlenmiş olan vade ihtar yerine geçer.

* Mütemerrid borçlu için borç hiçbir şekilde ortadan kalkmaz. İstisnası: Temerrüd olmasaydı
da mal telef olacaktı ispatı ile borçlu sorumluluktan kurtulur.

BORÇLU TEMERRÜDÜ SONUÇLARI:

1. Gecikme faizi 2. Sorumluluğun artması (+custodia)


İlk olan sözleşme faizidir, vade geçtiği halde borcun ödenmemesi durumundada ise temerrüd
faizi işler.
H.Y. 21
www.rotacopycenter.com

ALACAKLI TEMERRÜDÜ / MORA CREDITORIS:

* Borçlunun borcunu uygun zaman ve şekilde etmeyi teklif etmesine rağmen ifanın alacaklı
tarafından haklı bir sebep bulunmaksızın kabulden kaçınılması.

* ALACAKLI TEMERRÜDÜ ŞARTLARI:

1. Borç muaccel ve ifa edilebilir olmalı.


2. Alacaklı kendisine yapılan ifa teklifini haklı sebep olmaksızın reddetmeli.

* ALACAKLI TEMERRÜDÜ SONUÇLARI:

1. Borçlu borcundan kurtulmaz ancak sorumluluğu hafifler. Kasıt ve ağır ihmalden yine de
sorumludur.

2.Borçlu borcundan tümüyle kurtulmak istiyorsa alacaklıya yaptığı ifa teklifinden sonra
eşyadan faydalanmayı bırakmalı. Forum meydanına asarak deposito yapmalı.

ZARAR VE ZİYAN TAZMİNİ


Zarar: Kişinin hukuk düzeni tarafından korunan malvarlığı veya şahıs varlığı değerlerinde
hukuka aykırı bir fiil sonucu uğradığı eksilmedir.

* Haksız fiil işlendiği anda zarar giderim (tazminat) yükümü doğar. Bu nedenle haksız fiilde
1. derece sorumluluk söz konusudur.

* İfası gereken borçların hiç veya gereği gibi ifa edilmediği durumunda niye sorusunu sorarız.
Her ifa etmeme halinde borçlunun kusuru söz konusu olmayabilir. Eğer koşulları mevcutsa
borç ilişkisi geçerli olmaya devam ederken edim yerini zarar giderim yükümlülüğüne bırakır.
Bu da 2. derece sorumluluktur. Yani sözleşmelerde ilk olarak sözleşmeyi gereği ifa etme
yükümü varken, ilk yükümün ifa edilmediği halde de tazminat sorumluluğundan bahsederiz.

* Borcun ifası imkansızsa edim yerini kaçınılmaz olarak zararı giderim yükümüne bırakır.

!* Derecesi ne olursa olsun borçlu kusurlarından sorumludur. Hafif sorumlulukta kişi sadece
kasıt ve ağır ihmalinden sorumludur, hafif ihmalinden sorumlu tutulmaz. Eğer ağır bir
sorumluluk söz konusuysa kişi hafif ihmalinden de sorumludur.
H.Y. 22
www.rotacopycenter.com

Sözleşmeye Aykırılık Halleri:

1. Sonraki kusurlu ifa imkansızlığı


2. Gereği gibi ifa etmeme (kötü ifa)
3. Borçlunun temerrüdü

Sonraki kusurlu ifa imkansızlığı: edimin ifası borçlunun kusuru ile objektif olarak
imkansızlaşır. Alacaklıya birinci değil, ikinci edim olan tazminat ödenmesini isteme hakkı
verir. Kural olarak kişi kendi malvarlığında ortaya çıkan eksilmeye katlanır ancak şartları
gerçekleşirse bir başkasından bu eksilmenin giderilmesini talep edebilir.

TAZMİNAT
* Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan önceki durumunu sağlamaya yönelik bir
yaptırımdır. Bu nedenle tazminat zenginleştirmez, alınan zarardan fazla olamaz. Aksi takdirde
bu tazminat değil, ceza olur.

* Tazminatın belirlenmesinde kusurun derecesi, zarar göreni rızası, zarar görenin müterafık
kusuru, tarafların ekonomik durumu, beklenmeyen haller ve üçüncü kişinin kusuru etkilidir.

INTERESSE:

* Zarar veren olay ve sonuçlarının gerçekleşmemesindeki menfaattir. Glossatorlar menfaati


fiili zarar (damnum emergens) ve kâr mahrumiyeti (lucrum caesans) olarak ikiye ayırmıştır.
Trafik kazası geçirdim ve aracım zarar gördüyse damnum emergense giderek tamir masrafını
talep ederim, ama aracım önceden hasarlı olduğu için satmayı düşünüyordum değerini
düşürdüğü için lucrum caesans’a giderim. Aracımla acele bir işim vardı iş sırasında kaza
geçirdim ve bu yüzden kazanabileceğim fırsatı kaybettim bunda da lucrum caesans’a giderim.
Damnum emergens daha yüzeysel bir zarar tazmin şekli, Lucrum Cesans’ta devreye
hakkaniyet giriyor.

MADDİ ZARAR:

Zarar gören kişinin rızası dışında malvarlığında meydana gelen kayıptır.

FİİLİ ZARAR (DAMNUM EMERGENS):

Zarar görenin malvarlığında iradesi dışında ortaya çıkan azalmadır. Hasara uğrayan malın
değerinin yanında, malvarlığını farklı şekillerde olumsuz etkileyen ve kayba neden olan
H.Y. 23
www.rotacopycenter.com

durumlar da fiili zarar olarak değerlendirilir. Zarar görenin menfaatleri zararın tazmininde
dikkate alınır ve kâr mahrumiyetinin tazmini kolaylaşır. İlk dönemlerde yalnız fiili zarar
istenirdi ama bu zararı tamamen karşılayamadı, bu yüzden sakıncalı.

YOKSUN KALINAN KAZANÇ / KÂR MAHRUMİYETİ (LUCRUM CAESANS):

Yapılan hazırlıklara göre ihtimal dahilinde beklenen kârın elde edilmemesi, beklenen
menfaatin kaybı. Hüsniniyet davalarında hakim hakkaniyet neyi gerektiriyorsa ona göre karar
verir, lucrum caesans’a gider.

FARK TEORİSİ:

Borç ilişkisi öncesi aktif hesapla temerrüd sonrası olan aktif hesap ve temerrüd yapılmasaydı
olacak olan aktif hesap kıyaslanır.

DOĞRUDAN ZARAR:

Hukuka aykırı fiile maruz kalan kimsenin araya eklenen bir başka neden bulunmaksızın
uğradığı zarardır.

DOLAYLI ZARAR:

Hukuka aykırı fiilin doğrudan zarara eklenen bir başka sebeple zarar görene verdiği zarardır.
Zarar ve fiil arasında nedensellik bağı var.

YANSIMA ZARAR:

* Eylemin doğrudan isabet ettiği kişiden başka zarar görenle ilişkisi olan üçüncü kişilerin
hukuka aykırı fiil nedeniyle uğradıkları zarardır. Roma’da yansıma zarar yoktur.

* Örneğin ben yaşlı ve bakıma muhtaç bir insanım, oğlum benim bakımımla ilgilenip bana
destek oluyordu ancak kendisi haksız fiille öldürüldü. Ben bu durumda oğlumun desteğinden
yoksun kaldım, bu nedenle bu zararın tazminini failden talep edebilirim.

MUHTEMEL ZARAR:

Henüz ortaya çıkmamış ancak ilave bir riskin eklenmesiyle gelecekte gerçekleşmesi ihtimali
olan zarar.
H.Y. 24
www.rotacopycenter.com

MADDİ ZARAR:

Zarar gören kişinin rızası dışında malvarlığında meydana gelen kayıp.

MANEVİ ZARAR:

Bir kimsenin şahsiyet haklarına haksız bir saldırı sonucu duyduğu manevi acı, şahıs varlığı
oluşturan değerlerin ihlali.

*Roma’da yoktur. In iura yani şahsiyete yapılan zarar mevcut ancak bu halde de fiziksel
bütünlüğe bir saldırı olması gerekir. Araştırmacılar Malum Carmen (kötü şarkı) isimli bir
zarar tipini fark etmişlerdir. İlk başta hakarete dayalı bir zarar olarak algılansa da sonradan
büyücülük suçundan bahsederken kullanılan bir tabir olduğu anlaşılmıştır. Roma’da
büyücülük suçunun cezası ölümdür.

OLUMLU (MÜSPET) ZARAR:

* Geçerli olarak kurulmuş bir sözleşmeden doğan ifanın hiç ya da gereği gibi yerine
getirilmemesi durumunda doğan zarardır.

* Olumlu zarar halinde edimin değeri, fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç istenir. Edimin
değerinden kastedilen malın değeri, Fiili zarardan kastedilen malvarlığında yer alan eksilme,
yoksun kalınan kazanç da malvarlığında oluşabilme potansiyeli olan ancak gerçekleşememiş
artıştır.

Sözleşmeden doğan borç ifa edilseydi aktif im şu kadar olacaktı ama senin ifa etmemen
yüzünden daha düşük.

OLUMSUZ (MENFİ) ZARAR:

Bir sözleşmenin geçerli olmamasından, sözleşmenin kurulmamasından veya sözleşmenin


gerçekleşeceğine dair duyulan güvenin boşa çıkmasından kaynaklanan zarar.

* Bir sözleşmenin kurulmasını sağlamak için yapılan giderler, ifayı kabul için yapılan
menfaatler ve yapılan sözleşmenin geçerliliğine güvenerek başka bir sözleşme yapmamak
suretiyle kaçırılan fırsatlar talep edilir.

Ben güvendim sözleşme yaptım, ifa yapılmadı ve bana zarar verdi. Başkasıyla o sözleşmeyi
yapabilirdim ama seninle yaptığımız sözleşmeye güvendim ve yapmadım, artık zarardayım.
H.Y. 25
www.rotacopycenter.com

PACTA SUNT SERVANTA:

Ahde vefa anlamına gelir, uluslararası hukuk anlamında çok önemli bir yere sahiptir.

* Buna göre sözleşme tarafların kanunudur ve iki taraf yapmış olduğu anlaşmanın şartlarına
uymakla yükümlüdür.

IMPOSSIBILIUM NULLA OBLIGATIO EST:

İmkansızdan borç doğmaz anlamına gelmektedir. Burada bahsedilen önceki imkansızlıktır.

* Eğer sözleşme yapılırken zaten edimin ifası objektif anlamda imkansızsa yani önceki
imkansızlık söz konusuysa sözleşme yoktur.

İfanın imkansızlığı sonradan gerçekleşirse borçlunun kusur haline bakılır. Sözleşmeden,


haksız fiilden doğan borçlar nedenli bir kusur söz konusu ise tazminat yükü ortaya çıkar.
Kusur mevcut değilse sözleşme ortadan kalkar.

* Romalı için borç temerrüd üzerinden gider. Temerrüdde kural olarak aynen tazmin istenir
ancak Klasik dönemde nakden tazmin mümkündü, aynen tazmin mümkün değildi.

BAŞTAKİ İMKANSIZLIK:

Borç doğuran işlem geçerli hale gelmeden önce ortaya çıkan imkansızlıktır.

DAR HUKUK DAVALARI /ACTIO STRICTI IURIS:


Edimin ifası her türlü mümkün görülür. Kusura değil sonuca bakılır. Hakimin
takdir yetkisi ancak sınırlı alanda mümkündür. Stipulatio ve mutum birer dar
hukuk davasıdır. Asli edim talep edilebilir. Alacaklı borçludan sadece sözleşme
konusu şeyin değerini isteyebilir, ilave stipulatiolar ve gecikme faizi ile yan edim
talebinde bulunabilir. Aynen tazmin vardır.
FORMULA USULÜ:
Hakim zararı iyi niyet esaslarından hareket ederek hesaplar. Mahkumiyet borcun
konusu ne olursa olsun bir miktar paranın ödenmesine ilişkindir. Aynen ifa
mümkün olsa bile nakden tazmin söz konusudur.
COGNITIO EXTRA ORDINEM:
Mümkünse aynen ifa yapılır, para yerine edimin kendisi talep edilebilir. Aynen
tazminin mümkün olmadığı hallerde ise nakden tazmin önerilir.
H.Y. 26
www.rotacopycenter.com

SONRAKİ İMKANSIZLIK:

Sözleşme kurulduğunda mümkünken, edimin sözleşme kurulduktan sonra imkansızlaşması


durumu. İşlemin geçerliliğine etki yapmaz ancak sorumluluk ortadan kalkabilir.

*! Başlangıçtaki imkansızlıkta biz parayı ifa etmişsek sözleşme ortadan kalkar ve sebepsiz
zenginleşme ile sorun çözülür ancak sözleşme kurulduktan sonra satılan şeye zarar geldiyse
sözleşme ortadan kalkmaz. Bu aşamada sorumluluk devreye girer, borcun konusu olan edim
borçlunun kusuru ile sona erdiyse edimi ifa yükümünün yerini karşı tarafın zararını giderim
yükümü alır.

OBJEKTİF İMKANSIZLIK / SUBJEKTİF İMKANSIZLIK

İmkansızlığın hukuki işlemi etklemesi için objektif yani herkes için imkansız olması gerekir.
Borçlu edimi yerine getiremeyecek durumda olmasına rağmen başkasının ifası mümkünse
yani subjektif imkansızlık söz konusuysa borçlu sorumlu olur.

İfa güçlüğü kişiden kaynaklanıyorsa subjektif, doğadan kaynaklanıyorsa objektif imkansızlık


söz konusu olur.

SORUMLULUK HALLERİ:

Kast halinde her zaman sorumluluk doğar.


İhmal halinde kural olarak sorumluluk doğar
Kaza ve mücbir sebep halinde ise sorumluluk yoktur.

VİZE SONRASI
BORCUN ORTADAN KALKMASI:

* Borç kural olarak iuris vinculum’un çözülmesi anlamına gelen solutio ile kapatılır.

* Borç ilişkisi sırf ifa beklentisi ile oluşturulur. Beklentinin karşılanmadığı halde tazminat,
dönme ve fesih imkanı söz konusudur.

* Borçlu alacağa esas teşkil eden olayın varlığına itiraz ederek alacak hakkının doğmadığını
veya artık mevcut olmadığını ileri sürerek itiraz edebilir. Bu halde itiraz usulünden bahsedilir.
İfa borcu sona erdiren bir nedendir, bu nedenle bir itirazdır.

* Borçlu alacağın varlığını kabul ederek özel nedenlerle ifadan kaçınma hakkı olduğunu
açılan bir davada ileri sürebilir. Bu da def’i yoludur.
H.Y. 27
www.rotacopycenter.com

İFA
* Her borç, borç olan şeyin veya alacaklının rızası dahilinde onun yerine başka bir şeyin ifası
ile ortadan kalkar.

* Başkası tarafından ifa halinde borçlu, ister bilsin ister bilmesin veya hatta istemesin, yine
borçtan kurtulur.

* İfa kural olarak borç ilişkisini değil, bu borç ilişkisinden doğan belli bir borcu yani dar
anlamda borç ilişkisini sona erdirir. Bir borç ilişkisinin sona ermesi için o ilişkiden doğan asli
ve yan edim yükümlülüklerinin tümüyle ifa edilmesi gerekir.

Eski Roma’da:

Mütemerrid borçluyu tazmin yükünden kurtaran tek neden vis maior’dur.

Klasik devirde:

Mütemerrid borçluyu tazmin yükünden kurtaran nedenler vis maior yanında kusursuz sonraki
imkansızlıktır.

Ius Civile’ye göre:

Borç ilişkisi hangi şekilde kurulmuşsa o şekilde ortadan kalkar.

Ius Gentium / Klasik Devre göre:

Edimin kararlaştırılan şekilde ifası ile borç ortadan kalkar.

KÖLELER VE İFA:
İFANIN TARAFLARI:
Kural olarak köleler ifada bulunamaz.
1. Alacaklı İstisnai olarak efendi izniyle köle ifada
2. Borçlu bulunursa ve sonradan ifa efendisi
3. İfa yardımcıları tarafından onaylanırsa veya köle
efendisinin kendisine tanıdığı peculium’u
kullanırsa yapılan ifa geçerli sayılır.
H.Y. 28
www.rotacopycenter.com

PROCURATOR / KAYYIM:

* Zengin Romalıların işlerinin yönetimini bıraktıkları malvarlığı idaresi için gereken bütün
işlemleri yapmaya yetkili hatta temsil olunan adına mülkiyet ya da zilyetlik kazanabilen
vekiller.

Procurator Omnium Bonorum: tüm malvarlığını yönetmek üzere atanan genel vekil

Procurator Unius Rei: Sadece belli bir işlemin yapılması için tayin edilen özel vekil

HAVALE / DELEGATIO:

* Üçüncü bir kişiye ifada bulunması için bir kişiyi yetkili kılmak amacıyla yapılır. Borçlu
alacaklısının rızası ile borcunu alacaklının alacaklısına öder.

Bu işlemin çeşitli sakıncaları vardır. Eski borç ortadan kalktığı için bu borca bağlı ayni ve
şahsi teminatlar da ortadan kalkar. Bunların yeniden varlığını sürdürmesi için tarafların ayrıca
anlaşmaları gerekir.

!* İfa kural olarak borçlu tarafından ifa edilir. İstisnai olarak borçlunun kişiliğinin önemli
olmadığı borçlar üçüncü kişi tarafından ifa edilebilir. Borçlunun kişiliğinin önemli olduğu
borçlarda ifayı mutlaka borçlu yapmalıdır. Eser sözleşmeleri (yapma borçları) buna örnek
olarak gösterilebilir. Örneğin ünlü bir terziye gömlek verdiysen çırağının tamir etmesini
beklemezsin.

İFA YARDIMCISI:

* Borçlunun iradesiyle onun çıkarına ve onun sorumluluğu altında borçluya yardımcı olan
kişidir. Borçlunun rızası olmadan kimse borcun ifasına yardımcı olamaz.

* İfa yardımcılığına örnekler: kefalet sözleşmesi, kargoyu karşı komşunun alması için ricada
bulunman.

İFA KONUSU:

Roma hukukunda kural olarak ifanın konusu kararlaştırılan edimdir. Alacaklı kararlaştırılan
edimden başka bir şeyi kabul etmek zorunda değil. Borçlu ancak borçlandığı edimi ifa ederek
borcundan kurtulabilir.
H.Y. 29
www.rotacopycenter.com

*! Borçlu satım sözleşmesi, ödünç sözleşmesi ya da sebepsiz zenginleşme nedeniyle aynı


kişiye para borcu altındaysa;

1. Borçlu hangi borcu ifa ettiğini belirtmelidir.

2. Belirtmediyse yetki alacaklıdadır. Alacaklı bu seçme yetkisini kullanırken borçlunun


yararını düşünmelidir.

3. Vadesi geldiyse ilk o borç, birden fazla vadesi gelen varsa daha fazla külfetli olan, son
kriter olarak da daha eski olan borç ifa edilmiş sayılmalıdır.

İFA ZAMANI:

Roma’da ifa zamanı muaccelliyet ve ifa edilebilirlik şeklinde ortaya çıkar.

Muaccelliyette alacaklının o ifayı talep edebilirliği, ifa edilebilirlikte de borçlunun ifa etmeye
hazır oluşu söz edilir.

VADE (DIES): Hukuki işlemin ne zamandan itibaren ya da ne zamana kadar hukuki sonuç
doğuracağını belirtmek üzere işleme eklenen, gelecekte gerçekleşmesi kesin olgudur. İkinci
anlam olarak da borcun ifa edileceği zamandır.

TBK m90 ve Roma Anlayışı:

Borçlu borcunu edimin niteliğine göre mümkün olduğu anda derhal ve makul süre içinde ifa
etmelidir. Eğer borçlu borcunu derhal ifa etmek zorunda değilse vade söz konusudur. Vade
günü gelene kadar borçlu temerrüde sayılmaz.

Dies Interpellat Pro Homine:

Vade alacaklı yerine ihtarda bulunur. Bu sözden ne anlıyoruz? Vade belirlenmiş ise
alacaklının borçluya ihtar çekmesine gerek yoktur. Vade ihtar yerine geçer.

* Edim ortaya çıkmadan da satış mümkündür. Bu durumda önceki imkansızlıktan söz etmeyiz,
vadeye bağlama söz olmaktadır.

! * Borçlu borcunu ifa etmesi gereken zamanda ifa etmezse kişi temerrüde (mora debitoris)
düşer. Temerrüde düşen borçlunun sorumluluğu ağırlaşır. Bu halde kişi beklenmeyen
hallerden doğan zarardan da sorumlu olur. Bona fidei davasında hakim re’sen temerrüd faizini
de belirler ve kişi faizden de sorumlu olur.
H.Y. 30
www.rotacopycenter.com

ANİ VE SÜREKLİ EDİMLİ SÖZLEŞMELERDE İFA:

Ani edimli sözleşme: eser sözleşmesi, alım satım sözleşmesi

* Tarafların edimlerini tek bir defada yerine getirmeleri gerekir.

* Sözleşmeden dönülür, sözleşme kökten sona erer. Bu nedenle menfi zararlar talep edilir.

Sürekli edimli sözleşme: hizmet sözleşmesi, kira sözleşmesi

* Hem alacaklının hem de borçlunun menfaati süreklidir.

* O zamana kadar sözleşme geçerli sayılır. İleriye etkili sözleşme feshedilir ve müspet
zararlar talep edilir.

*! Alım satım sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen snallagmatik bir sözleşmedir. Bir taraf
kendi edimini ifa etmeden en azından ifa etmeyi teklif etmeden karşı tarafın ifa etmesini
isteyemez. Sözleşmeye, kanuna ya da işin niteliğine göre aksi anlaşılmadığı sürece her iki
taraf aynı anda ve karşılıklı olarak ifada bulunmalıdır. Bunun yanında alım satım sözleşmesi
bir iyi niyet sözleşmesidir. Borcunu ifa etmesi için açılan bir davada davalı exceptio doli
generalis ileri sürerek esas davacının borcunu ifa etmediğini kanıtlayarak bu nedenle talepte
bulunamayacağını ileri sürerek sorumluluktan kaçınabilir. Hakim görevi gereği yapılan
exceptioyu dikkate alır.

CONTRACTUS INNOMINATI (İSİMSİZ SÖZLEŞME):

* İki tarafın karşılıklı edimleri üzerinde anlaşması ve bir tarafın kendi edimini yerine
getirmesi ile kurulur. Bir taraf kararlaştırılan edimi ifa eder ve bu yolla sözleşme geçerli hale
gelir, diğer taraf kendi edimini yerine getirme borcu altına girer.

*! İsimsiz sözleşmelerde edimini ifa etmeyen borçluya dava açılarak edim ifası talep
edilemez. Yalnız sebepsiz zenginleşme davası açılabilir.

*! Sebepsiz zenginleşme davası yapma borcu olan edimlere karşı açılamaz. Klasik dönemde
kendi edimini peşin ifa etmiş tarafa actio in factum tanınır. Karşı edimin ifası bu yolla talep
edilir.

SÜRELİ SÖZLEŞMELER:

* Süresi öncesi sözleşme bozma yalnızca olağanüstü nedenlerin varlığı halinde mümkündür.
Aksi takdirde işverenler tarafından cezai şart stipulatioları yapılır.
H.Y. 31
www.rotacopycenter.com

Süreli sözleşmeleri sona erdiren haller:

1. Kiracı kira borcunu ödemezse.


2. Hasılat kiracısı araziyi ekmezse ya da kötüye kullanırsa,
3. Kiralanan yer elverişsiz hale gelirse
4. Kiralanan yer kiracı için tehlikeli hale gelirse

Kira süresi dolmuşsa kiracı malı kullanmaya devam ederse ve kiralayan bu duruma itiraz
etmezse sözleşme süresi tarım arazileri için 1 yıl uzar. (Kullanım süresi 5+1 yıl olur)

ROMA HUKUKUNDA İFAYA İLİŞKİN ANLAŞMALAR:

İki adettir. Biri dönme anlaşması, diğeri de Constitium Debiti (kesin vadeli borç) olur.

DÖNME ANLAŞMASI:

Satılan satım bedelinin belirlenen vadede ödenmemesi durumunda sözleşmeden dönme hakkı
elde eder. Dönme anlaşması yapılmadıysa kişi actio venditi(satıcının davası) ile geç ifa
nedeniyle tazminat davası açma hakkı kazanır, bu halde yalnız tazminattan faydalanabilir.

Emptio venditio: alım satım davası demektir.


Satım sözleşmesi bir iyiniyet sözlemesidir.
Emptio alım, venditio satım olarak Taraflar PACTUM yoluyla sözleşmeye özel
düşünürsek; actio empti alıcının davasıdır ve şart ekleyebilirler. Önceden yalnızca
actio venditi satıcının davasıdır diyebiliriz. stipulatio şartı eklenebilirdi.

CONSTITIUM DEBITI (KESİN VADELİ BORÇ)

Bir kimsenin mevcut bir borcu belirli bir tarihte ödeme yükümlülüğü altına girdiği bir
anlaşmadır. İfa alacaklının menfaatine göre yerine getirilir, vadeli işlemlerde vade öncesi veya
sonrası ifa mümkündür ancak kesin vadeli borçta vadenin kararlaştırıldığı anda ifa
zorunludur. Kesin vadeli borç durumunda vade geçtikten sonra borçlunun borcunu ifa etmesi
alacak açısından yararsızdır. Bu nedenle borçlu temerrüde düşmez, adem-i ifa yani hiç ifa
etmeme sorumlusudur.

* Malın ayıplı çıkması durumunda alıcı aedilis curulis tarafından tanınan actio redhibitoria
davası açar, satılan malı vererek ödenen malı ister.
H.Y. 32
www.rotacopycenter.com

TÜRK HUKUKUNDA DÜZENLENMİŞ ÖZEL HALLER:

1. Bağışlama sözü veren kişi ödeme güçlüğüne düşerse, borcundan kurtulmuş olur.
Yalnız bağışlama için söz konusu bir istisnadır.
2. Önceki çalıştığı firmadan aldığı özel bilgiler yeni işyerinde paylaşmamalısın. Aksi
takdirde rekabet etme yasağına aykırılık etmiş olursun.

İFA YERİ:

* Sözleşmede kararlaştırılan yerde ifa edilir. Kararlaştırılmadıysa da edimin niteliğine göre


belirlenir. Kararlaştırılan edim yerinde sonradan tek taraflı değişiklik yapılamaz.

Alacaklı davayı borçlunun ikametgâhında açar. Borçlu borcunu ödemek için alacaklı
huzuruna gider. Karşılıklı fedakarlık bu durumda önemlidir.

* Taşınmaz satışı söz konusuysa ifa taşınmazın bulunduğu yerde yapılır. Taşınırlarda
alacaklının olduğu yerde ifa edilir.

İFANIN ŞEKLİ:

Eski hukuk devri mülkiyet hakkı devri:

* Yalnızca mancipatio ve teslim tanınıyor.

Klasik roma hukuku mülkiyet hakkı devri:

* Res mancipi malların devri söz konusuysa mancipatio veya in iure cessio ile, res nec
mancipi malların devri söz konusuysa traditio ile sağlanır.

Post klasik hukuk mülkiyet hakkı devri:

* Yalnızca traditio ile hepsi devredilebilir.

*! Eski hukuk devrinde bir borç hangi şekilde kurulduysa o şekilde sona erdirilir. Klasik
hukuk devrinde ise borç fiilen ifa edilmekle sona erer.

*! Şekle bağlı olmayan ifa, maddi anlamda alacaklıyı tatmin etse de borçluyu sorumluluktan
kurtaramaz.

*! Sözlü şekilde kurulan sözleşme acceptilatio (ibra) ile sona erer.

ACCEPTILATIO: Alacaklının alacağını elde etmese bile borçluyu borçtan kurtarması için
kullanılan yoldur.

SOLUTIO: Alacaklının kabul ettiği herhangi bir tatmin edilmedir.


H.Y. 33
www.rotacopycenter.com

İFANIN İSPATI:

Bir şey üzerinde hak iddia eden, bunu ispatla yükümlüdür. Davacı, iddialarını ispatla
yükümlüyken, davalı da davacının iddialarına karşı olan iddialarını ispatla yükümlüdür.

Delil: Tarafların haklılıklarını kanıtlamalarına yarayan araç

İlk devirlerde gören değil duyan tanık daha ön plandaydı. Dava sırasında ihtilafla doğrudan
bir alakası olmayan tanık hakim karşısına çıkar ve şahsiyet, ahlak gibi toplumsal konumu öne
sürerdi. Zamanla duyan tanıktansa görgü tanığı daha önem kazandı. Post klasik devre -
geldiğimizde ise yazılı delil çoğaldı ve diğer delillerin önüne geçti.

Edime Uygun İfa Kuralı:

Borçlu alacaklıya ancak borçlanılan edimi ifa ederek borcundan kurtulabilir. Alacaklı da
borçludan ancak borçlanılan edimi ifa etmesini talep edebilir.

Edime Uygun ifa Kuralının istisnaları mevcuttur:

1. İfa İkameleri
2. Seçimlik Yetki
3. İfa Yerine Geçen Edim (datio in solutum)
4. İfa Amacıyla Edim

İfa ikamesi: kararlaştırılan edim dışında başka bir şeyin ifa edilmesiyle borcun sona ermesi

Aliud ifa: Borçlunun borçlandığı edimden başka bir edimi ifa etmesidir. Alacaklı bu durumu
kabul etmek zorunda değildir, bu halde ayıplı ifa hali söz konusu değildir daha ziyade borç
hiç ifa edilmemiş sayılır. TBK 475’e bakılmaz, TBK 112 genel hükümlere gidilir.

* Aliud ifada doğrudan bir kalite sorunu yoktur, hatta ilk bakışta fark edilemez bile olabilir.
Bu nedenle ayıplı ifa sayılmaz. Çift sarılı yumurta istemiştim ama tek sarılı yumurta çıktı gibi.

Seçimlik yetki: Bir edim borçlanılmıştır ancak iki şey ödenebilir. Aslen seçimlik borçtaki gibi
stipulatio ile kurulurdu, klasik devirde iyi niyet sözleşmeleri içinde anlaşma ile de kurulabilir.

İfa yerine geçen edim: Taraflar anlaşarak başka bir şeyin de ifa edilmesini kararlaştırabilirler.
Novatio (yenileme)dan farklı olarak yeni borç ilişkisi henüz kurulmadan borçlu borcundan
kurtulmuş olur.
H.Y. 34
www.rotacopycenter.com

İfa amacıyla edim:

Tarafların anlaşmasıyla borçlu alacaklıya asıl edim yerine bir başka edimi verir, kişi ifa
ikamesini satarak paraya çevirir. Değer nispetinde borç ortadan kalkar. Alacaklı ifa amacıyla
verilen edimi asıl alacağından daha az bir bedele satmışsa, borçlu aradaki fark kadar sorumlu
olmaya devam eder.

İfa amacıyla yapıla edimin ifa yerine geçen edimden farkı:

1. İfa amacıyla yapılan edimde borçlu risk altındadır, alacaklı kârda olur. İfa yerine
geçen edimde ise alacaklı risk altındadır.
2. İfa yerine geçen edimin aksine borç kendiliğinden değil, ancak alacaklı paraya
çevirdikten sonra ve alacağı karşıladığı oranda sona erer.
3. İfa amacıyla edimde alacaklı asıl edim yanında ek bir edim kazanmakta ve alacağını
elde edebilmek için ikinci bir yola sahip olmaktadır.

BORCU İFA VE İFA İKAMELERİ DIŞINDA SONA ERDİREN


DİĞER NEDENLER:
Hocaya göre: Novatio, ölüm, takas

Kitaba Göre: Tarafların iradesi sonucu gerçekleşen (ifa, ibra, yenileme, litis contestatio),
tarafların iradesi dışında gerçekleşen ( borçlunun kusurunun bulunmadığı imkansızlık, ölüm,
confusio, 30 yıllık zamanaşımı)

Feragat: Alacak hakkının artık olmadığını gösterir. Kişi bu halde kendi alacak talebinden
vazgeçer.

İBRA:

* Alacaklının alacak hakkından vazgeçerek borçluyu borcundan kurtardığı şekle bağlı


olmayan bir sözleşmedir. Borçlu borcundan kurtulmak istemek zorunda değildir, burada söz
hakkı alacaklıdadır.

* Alacaklının artık o borçluya karşı alacak talebinde bulunmayacağına dair beyanıdır. Ödenip
ödenmediğine dair veri ve kayıt bulunmaz.

Türk hukukunda sözleşme ile yapılır. Roma hukukunda sözlü sözleşme olan stipulatio ile
yapılır.
H.Y. 35
www.rotacopycenter.com

* İbranın şarta ve vadeye bağlanması mümkün değildir ancak ibra edilen borç şarta bağlı ise
şartın gerçekleşmesiyle ibra da geçerli olur.

*! Roma hukukunda alacaklı ve borçlunun borcun ödenmeyeceği konusunda anlaşmaları ya


da alacaklının alacağından vazgeçmesi Ius Civile açısından borç ilişkisini sona erdiren bir
tasarruf işlemidir. Yani eski hukukta da tanınıyor.

NOVATIO (YENİLEME):

Tarafların anlaşarak eski borcun yerine yeni bir borcu geçirmeleri, borcun kapsamını ya da
taraflarını değiştirmeleri.

* Stipulatio ile yapılır.

* Eski borçlar da yenilenebilir. Novatiodan söz edebilmek için eski borca yeni bir şey
eklenmesi gerekir.

LITIS CONTESTATIO:

*! Borcu doğrudan doğruya sona erdiren sebeplerden biri olan litis contestaio da bir tür
yenilemedir. Magistra önündeki in iure safhasının bitmesiyle ortaya çıkar. Formulanın kabul
edilmesiyle borç yerini litis contestaio’ya bırakır.

* Litis Contestatio’nun borcu sona erdirmesi nedeniyle alacaklının dava tespiti ardından aynı
alacak için bir daha dava açması beklenemezdi. Bu nedenle Roma’da yerleşik olan bir kurala
göre aynı konu nedeniyle aynı kişiye ikinci bir dava açılamaz.

Litis Contestatio’nun Novatio’dan Farkı:

* Novatioda rehin hakkı gibi borcun teminatları da ortadan kalkar. Bu durum litis
contestatioda yaşanmaz hatta faizler de işlemeye devam eder.

COMPUSIO (ALACAKLI VE BORÇLU SIFATININ BİRLEŞMESİ)

* Alacaklının hakkı ve borçlunun borcu aynı kişide birleştiği zaman borç sona erer.

* Borçlusu olduğun kişinin alacaklısısın, alacaklısı olduğun kişinin borçlususun. Kefil ile
alacaklı aynı şahıssa borç düşer, kefil ile borçlu aynı şahıssa da kefalet düşer. Haksız fiil
işleyen köle zarar görenin hakimiyeti altına girerse de borç düşer.
H.Y. 36
www.rotacopycenter.com

COMPENSATIO (TAKAS):

* İki şahıs arasında farklı hukuki nedenlerden doğan ve vadesi gelmiş, karşılıklı ve aynı türde
alacağın, taraflardan birinin tek taraflı beyanıyla az olan borç oranında sona ermesidir.

* Tek taraflı ve şekle bağlı olmayan bir irade beyanıyla karşı tarafa ulaştığında sonuç
doğurur.

*Türk terminolojisi bakımından bizim kullandığımız takas malın malla değişimi yani aslen
trampadır. Bu nedenle bu terimleri karıştırmamakta yarar var.

TRAMPA / PERMUTATIO (MAL DEĞİŞİM SÖZLEŞMESİ)

Bir kimse bir malın mülkiyetini diğer tarafa devrettiğinde diğer taraf bir başka malın
mülkiyetini nakil borcu altına girer.

TAKAS VE TRAMPA FARKI:

* Trampa tek bir borç doğuran malın malla değişimi sözleşmesidir. İki taraflı bir sözleşmedir.

* Takas ise iki borç doğuran alacak hakkı mahsupudur.

TAKAS YOLUYLA BORCUN IPSO IURE (KENDİLİĞİNDEN) SONA ERMESİ:

1. Karşılıklı borç tarafları aynıysa


2. Her iki borç da muaccelse yani talep edilebiliyorsa
3. Alacak konuları aynı neviden misli malsa

=> Diğer durumlarda takas ancak def’i yoluyla ileri sürülebilir.

*! Alacaklı kendisi de borçluysa alacağının tamamını talep edemez. Aksi halde kendisine
karşı kötü niyetli davranması nedeniyle exceptio doli ileri sürülebilir.

KUSURSUZ SONRAKİ İMKANSIZLIK:

1. Borcun hiç veya gereği gibi ifa edilememesi


2. Temerrüd
3. imkansızlık

* Ancak parça borçlarında söz konusudur çünkü genus non perit.


H.Y. 37
www.rotacopycenter.com

PACTUM DE NON PETENDO:

Alacaklı ve borçlu arasında alacağın belli bir süre boyunca veya hiçbir zaman talep
edilemeyeceğinin kararlaştırıldığı, şart ve vadeye bağlanamayan şekilsiz bir anlaşmadır. Borç
ilişkisini ortadan kaldırmadan bir tür eksik borç haline getirir, geçerlidir ancak talep edilemez.

* Geçerli olması için taraf iradelerinin uyuşması yeterlidir.

* Ius civile tanımaz. Ius Honorarium tarafından tanınmıştır. Praetorun defi hakkı vermesi
üzerine borç dolaylı yoldan sona erer.

ACCEPTILATIO vs. PACTUM DE NON PETENDO

*İbranın acceptilatio ile yapılması durumunda borçlunun yanındaki kişiler de ipso iure gereği
ibra edilmiş sayılır. Pactum de non petendo ile yapılan ibrada ise müteselsil alacaklıya pactum
def’i (exceptio pacti) yapılamaz. Justinianus devrinden sonra ise pactumun hem yalnızca
tarafları bağlayacak hem de taraflar ile kefil, mirasçı ve menfaati olan herkesçe ileri
sürülebilecek şekilde kararlaştırılabileceği kabul edilmiştir.

UZUN ZAMANAŞIMI DEFİ:

*Muaccel olmuş bir borcun ifasını alacaklı 30 yıl boyunca talep etmediği takdirde borcun ifası
için açılan davada borçlu 30 yıl geçtiğini alacağın zamaaşımına uğradığını ileri sürerek borcu
ifa yükünden kurtulabilir.

BORÇLAR HUKUKU ÖZEL KISIM

TBK m.1: ‘Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak


açıklamalarıyla kurulur.’ Yani tarafların anlaşmasıyla borç doğar.

Roma’da borçlar da mallara ilişkin hukuk kapsamındadır. Türk hukukunda ise mallara ilişkin
borçlarda yalnız eşya ve miras vardır.

*pacta sunt servanta: ahde vefa ilkesi

TBK m.138: aşırı ifa güçlüğü

Roma’da CLAUSULA REBUS SIC STANTIBUS olarak adlandırılan ilkeye TBK 138.
Maddede yer verilmiştir. Buna göre sözleşme yapıldığı sırada mevcut olan koşullar
değişmediği sürece o sözleşme bağlayıcıdır. Koşul değişmesinden ne anlıyoruz? Bu salgın
hastalık, ekonomik kriz ve diğer olağan dışı haller olabilir.
H.Y. 38
www.rotacopycenter.com

İsimli sözleşme: emredici hükümlere uymak zorunda.


Karma sözleşme: kanunda adı geçen iki üç sözleşme bir arada demek
İsimsiz sözleşme: tarafların iradesi uygulanır. hakim genel hükümlere bakarak, özel
hükümlere kıyasen bakacak.

Kapıcılık: iş sözleşmesi Leasing: atipik sözleşme

Kat karşılığı inşaat: atipik sözleşme Frenchaising: atipik sözleşme

* Nexum ya da mancipatio yapıldığında hukuk sözler doğrultusunda doğar.

*! Legis Actio Sacramenti: ritüel sözlerle kurulan anlaşmaya aykırılık durumunda açılan
davalar da belirli kurallara bağlı olarak şekillidir.

*! Klasik devirde Ius Civile’nin kabul etmediği kimi durumlar için Formula aracılığıyla
koruma sağlanmıştır, ancak yine de praetorlar Ius olarak kabul edilmeyen her ilişki için
koruma sağlamamış, toplumun özellikle ihtiyaç duyduğu alanlarda belirli talepler belirli
modeller içinde korunabilmiştir.

!* Kira, eser, trampa, alım satım ve şirket sözleşmeleri ihlal edildiği takdirde kural olarak
dönme mümkündür.

BORÇ NE ZAMAN DOĞAR?


1. Yazılı Şekil
2. Sözlü Beyan
3. Rızai Sözleşme
4. Reel Sözleşme

Yazılı şekil ispat koşulu olarak kuruldu. Bunun istisnası bağışlama vaadidir, yazılıdır ancak
geçerlilik koşuludur. Yazılı şekil post klasik devirde yaygınlaşmıştır, teşkilatlanma söz
konusu olduğu için resmi belgeler, kayıtlar, makbuzlar önem kazanmıştır.

CONTRACTUS VE PACTUM ARASINDAKİ FARKLAR:

* Roma’da contractuslar sadece Ius Civile tarafından geçerli sayılıp borç doğurduğu kabul
edilen sınırlı sayıda anlaşmalardır. Önceden numerus clausus ilkesi vardı, sonradan Praetor
edictumları sayesinde sözleşme serbestisine yaklaştı. Pactumlar ise Ius Civile tarafından borç
H.Y. 39
www.rotacopycenter.com

doğurduğu kabul edilmeyen ve dava ile korunmayan anlaşmalardır. Sonradan praetor ve


imparatorlar tarafından korunmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda praetor pactumları ve
imparator pactumları sınıflandırması meydana gelmiştir.

İSİMSİZ SÖZLEŞME VE PACTUM ARASINDAKİ FARKLAR:

1. İsimsiz sözleşme reel bir sözleşmeyken pactum rızai bir sözleşmedir.


2. İsimsiz sözleşmesi tek ya da eksik iki taraflı sorumluluk doğurabilirken pactum tam ya
da eksik iki taraflı sonuç doğurur.
3. İsimsiz sözleşmede edim ya da karşı edim para değilken pactumlarda karşı edimlerin
hepsi paradır.
4. İsimsiz sözleşmede bir tarafın borcunu ödemesi halinde diğeri sorumludur. Pactumda
borcun doğması için tarafların anlaşması yeterlidir ancak hukuki sonuç doğurmaz
çünkü Ius Civile tarafından tanınmıyor.

ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME

* Roma görüşü: Bir kimsenin hakimiyeti altında olmadığı bir diğeri lehine yaptığı stipulatio
geçersizdir.

* Iustinianus devri: Stipulatio alacaklısının çıkarı varsa 3. Kişi lehine yaptığı stipulatio geçerli
sayılır.

Eski hukuk devrinde at satacaksam res mancipi bir mal olduğu için mancipatio ile
devrederim. Atı yabancıya satacaksam traditio ile devretmem gerekir. Ius Civile’ye göre
malik olmak için mancipatio yapmam lazım, bu durumda yabancı mağdur olur. Bu durumda
post klasik devrinde değişikliğe gidildi ve mülkiyet taşınır taşınmaz ayrımı olmaksızın traditio
ile devredilebildi.

YAZILI SÖZLEŞMELER – CONTRACTUS LITTERALIS

* Klasik devirde aile reisinin defteri olarak tanımlanıyor. Tacirler şunu yapıyorlar, aile reisleri
bir iş gördüklerinde bilgilerini karşılıklı olarak defterlerine yazıyorlar. Bu şekilde sözleşme
doğmuş kabul ediliyor.

Roma’da çok istisnadır, neredeyse yok gibidir. Romalıların alacak ve borçlarını yazdıkları
defterleri vardır. Defterler karşılıklı uyuşursa başka delil aranmaz.

Nomina Transcripticia: aile babasının codex üzerine yazdığı alacak kayıtları


H.Y. 40
www.rotacopycenter.com

* Yalnızca Ius Civileye göre sonuç doğurur, yabancılar bu kayıttan sorumlu değillerdir.
Iustinianus devrinde uygulanmıyor.

SÖZLÜ SÖZLEŞMELER – CONTRACTUS VERBALIS

* Önceden belirlenmiş olan belli sözlerin söylenmesi ile oluşur. Aksi halde geçerli olarak
doğmazlar. Örneğin kefalet sözleşmesi sözlü bir sözleşmedir, stipulatio usulü olan ‘spondes?
spondeo.’ ritüel sözleriyle kurulur.

Konuşmayan, duyamayan kişi stipulatio yapamaz.

Stipulatio çok şekilci ve dar hukuk davası doğuran bir sözleşmedir.

RIZAİ SÖZLEŞMELER – CONTRACTUS CONSENSUALIS

* Yalnızca tarafların karşılıklı rızası (irade uyuşması) ile ortaya çıkar, icap ve kabul ile
kurulur. Consensus yeterli.

* Praetorlar ortaya çıkarmıştır, başlangıçta Ius Gentium içinde doğup sonradan Ius Civile’ye
dahil edilmişlerdir.

* Hüsnüniyet davası doğurur. alım satım, eser, iş, kira, şirket, vekalet

REEL SÖZLEŞMELER – CONTRACTUS REALIS

*Tarafların anlaşması yanında malın verilmesi ile borç doğar. Geçerlilik koşulu consensus +
res olarak nitelendirilir.

*tüketim ödüncü, kullanım ödüncü, saklama ödüncü ve rehin

* Karşı edim olan paranın miktarını bile anlaşıp anlaşmamamız önemli değil, burada teslim
ettim mi etmedim mi? Bu önemli.

REEL SÖZLEŞME VE RIZAİ SÖZLEŞME ORTAK ÖZELLİKLERİ

* İkisi de sınırlı sayıdaydı, ius civileye özgü Formulalar ile zenginleştirildi.

STIPULATIO VE MUTUUM ORTAK ÖZELLİKLERİ

1. İkisi de eski Roma’nın ilk sözleşmeleridir.


2. Tek tarafa borç yükler.İki tarafa borç yüklemesi için karşılıklı stipulatio yapılması
gereklidir.
H.Y. 41
www.rotacopycenter.com

TEK TARAFLI SÖZLEŞMELER

* Sözleşme taraflarından birisi alacaklı diğeri borçludur. Stipulatio ve mutum.

TAM İKİ TARAFLI SÖZLEŞMELER:

* Her iki taraf da hem alacaklı hem borçludur. Karşılıklı menfaatler söz konusudur.
Sözleşmeler.

EKSİK İKİ TARAFLI SÖZLEŞMELER:

* Taraflardan biri her zaman borçlu iken diğer taraf bazı durumlarda diğerinin sözleşme
konusu nedeniyle yaptığı masrafları ya da sözleşmeye konu olan eşya nedeniyle uğradığı
zararların ödenmesini talep edebilir.

* Eksik iki taraflı sözleşmelerde alacaklının açtığı dava actio directa iken borçlunun açtığı
dava actio contrariadır.

REEL SÖZLEŞMELER VE ÖZELLİKLERİ

TÜKETİM ÖDÜNCÜ – KARZ - MUTUUM


* Bir miktar paranın veya misli eşyanın mülkiyetinin aynı cinsten ve aynı miktarda iade borcu
altına girerek kişiye devredilmesidir.

1. Eski hukuk devrinde uygulamaya başlanması nedeniyle dar hukuk davasıdır. Yalnız
kararlaştırılan asli edim talep edilebilir. Borç kötü ifa edildi diye dava açılamaz, kötü ifaya
karşı kendini güvenceye almak isteyen ek stipulatio yapmalı.

2. Reel sözleşmeler arasında yer alır, sözleşmenin kurulması için tarafların rızası yetmez,
malın teslimi de gerekir. Consensus + Res söz konusu.

3. Tek taraflı borç doğurur, sadece ödünç alan sorumludur. Faiz stipulatiosu yapılabilir.

4. Tüketim alanı malik yapar.

5. Ödünç alan malı tüketeceği için devreden kişinin de malik olması ya da mülkiyeti devir
yetkisinin bulunması gerekir çünkü kimse hakkından fazlasını devredemez. (nemo plus iuris
kuralı)

6. Nevi borcu doğurur, borçlu borcundan kurtulamaz.


H.Y. 42
www.rotacopycenter.com

Açılacak olan davalar:

- condictio certi: para ödüncü davası

- condictio certa rei: misli mal ödüncü davası

- condictio triticaria: buğday davası

* Tek taraflı borç doğuran ödünç sözleşmesinde karşı edim kararlaştırılamaz. Romalılar bunu
ancak faiz stipulatiosu ile kararlaştırabilirler. Zamanla mağduriyetler nedeniyle faize karşı
sınırlama getirildi. İlk devirlerde ödünç para veya buğday çoğunlukla yeterli ürün elde
edemediği için açlık tehlikesiyle karşılaşan kimseler tarafından talep edildiğinden, bu
kimselere verilen para veya buğday için ayrıca faiz talep edilmesi bu kimseleri daha da zor
duruma sokabileceğinden ve zengin kimselerin yoksulları istismar etmesine neden
olduğundan hoş karşılanmadı. Bu nedenle MÖ 4. YY’da Lex Genusia ile faiz yasaklandı.
Iustinianus devrinde faiz çeşitli durumlar için yeniden gündeme geldi. Iustinianus devrinde
aylık %0.5 faiz kabul edildi. Ticari nedenlerden dolayıysa %6, deniz ticareti halinde ise %12
oldu. Deniz ticareti romayı zenginleştirdiği için ve çok ciddibir sektör olduğu için bu kadar
yüksek. İşçi alacaklılarında ise en yüksek faiz kriter olarak alındı.

*! Faiz Roma’da para kirası yerine geçer. Para kullandırma karşılığında para tazmini için
kararlaştırılan karar olarak tanımlanır. Bir tür karşı edimdir.

SENATUS CONSULTUM MAKEDONIANUM:

*MS 1. YY’de Aile evlatlarına aile reisinin talimatı olmaksızın para ödüncü verenlere karzdan
doğan davanın açılması hakkının verilmesini reddeden bir senato kararıdır. Senatus kararları
magistralar için talimat niteliğindedir, magistraların keyfi ceza vermeleri engellenmeye
çalışılıyor.

* Yalnızca para borçlarına ilişkin verilen ödünç nedeniyle dava açılması hakkının verilmesi
reddedildi. Makedo isimli bir aile evladı savurganlıkları nedeniyle tefecileri peşine takmış
ancak aile evladı olması nedeniyle borcunu ödeyememiştir. Tefeciler tarafından
öldürülmemek ve borcunu ödeyebilmek için babasını öldürerek onun mirasına konmayı
denemiştir. İsmi de buradan gelmiştir.

ÖRNEK: A B’nin misli malını tüketim ödüncüyle C’ye verdi. Karz akdi geçersizdir, sözleşme
doğmamıştır. Kimse hakkından fazlasını devredemez. C bu malı iyi niyetle tüketti ya da
birleştirdi, o halde tüketim alanı malik yapar.

ÖRNEK: Ödünç veren alacağını vadesi geldiğinde alamadığı takdirde borçluya karşı dar
hukuk davası niteliğinde ödünç verilen paranın davası açılabilir.
H.Y. 43
www.rotacopycenter.com

KULLANIM ÖDÜNCÜ – ARİYET – COMMODATUM


Ariyet verenin karşılıksız olarak yapılan anlaşmaya ve kararlaştırılan amaca uygun olarak
kullanılması ve süre sonunda aynen iade edilmesi için ariyet alan tüketilemeyecek bir malın
verilmesidir.

1. Reel sözleşmeler grubuna girmesi nedeniyle sözleşmenin kurulması için


consensus+res gereklidir.

2. Malın verilmesiyle yalnız detentio geçer, elde bulundurma nakledilir. Ariyet verenin
malik olması şart değildir. Hırsız bile çaldığı şeyi ariyetle verebilir.

3. Parça borcu doğurduğundan verilenin tüketilmesi mümkün değildir.

4. Eksik iki taraflı borç doğurur. Ödünç alanın borcu ivazsız kullanmak üzere aldığı malı
amaca uygun olarak kullanıp sürenin sonunda aynen iade etmektir. Ödünç alan
kullandığı malda zorunlu ancak kendisine düşmeyen tamir yaptırırsa ya da kullandığı
mal kendisine zarar verdiyse ödünç verenden bunu talep edebilir.

5. İvazsızdır, ivaz kararlaştırılırsa ya kira sözleşmesi olur ya da isimsiz sözleşme.

6. Hüsniniyet davası doğar.

7. *Kullanım ödüncünde omnis culpa yetmez, fayda prensibi nedeniyle nezaret


(custodia) yükümlülüğü var. Gözünü kırpmadan o malın gözetilmesi gerekir.

* Cumhuriyet döneminin sonlarında contractus olarak kabul edilerek geniş hukuk davası ile
korunur hale gelmiştir. Davanın formulasına ex fide bona ibaresi eklenmiş böylece ariyet
veren davaya konu olan şeyin değeri ile yetinmeyerek hakkaniyetin gerektirdiği biçimde
ariyet alanın vermeye borçlu olduğu şeyin iadesini talep edebilmiştir. Yani davranış ve
koruma yükümlülükleri söz konusu oldu.

* Ödünç veren kişi ödünce konu olan malın mülkiyet hakkını kaybetmediği için rei vindicatio
açarak malın kendisine verilmesini isteyebilir. Başkasına ait olup da zilyedi bulunduğumuz
şeyi başkasına ait olduğunu bilerek ariyet verebiliriz, örneğin hırsız ve gasp eden.

* Ödünç alan aldığı malı anlaşma sınırları içinde kullandığı sürece olağan kullanımdan doğan
yıpranmadan sorumlu tutulmamıştır.
H.Y. 44
www.rotacopycenter.com

DETENTOR VS. ZILYET

-Zilyet interdictum talep eder, detentorsa malike, zilyede haber verme yükümünde.

-Detentio malı başkası için elinde bulundurmayı, zilyetlik ise malı kendisi için fiili egemenlik
altında bulundurmayı ifade eder.

PRECARIUM:

* Bir taraf taşınmaz bir malın ücretsiz kullanımını diğer tarafın rızası ile ona bırakır,
dilediğinde geri alma hakkını korur. Klasik devirde zilyettir ama zamanaşımıyla malik
olamaz, Iustinianus devrinde detentordur ve actio praescriptis verbis açabilir.

* Taşınmaz bir malın ücretsiz kullanım amacıyla ücretsiz verilmesidir. Alana zilyetlik geçer,
süre belirlenemez. Precarium alan talebe rağmen malı iade etmezse fesatlı zilyet olur.

ÖRNEK: A B’ye ariyet kalem verdi, B kalemi geri vermedi. Mülkiyet hâla A’da rei vindicatio
ile talepte bulunabilir. A B’ye bir amaç için kullansın diye ariyet kalem verdi, B kullanım
amacını aştı furtum niyeti taşıdı. Furtum usus (kullanım hırsızlığı) söz konusu. Actio furti
açabilir. Bunun yanında actio commodati directa davası açarak malın değeri ve maldan gelen
değerleri talep edebilir.

ÖRNEK: A B’den sırf cüzdanı bol görünsün gösteriş olsun diye bir miktar para vermiştir.
Aynen ifası beklendiği için tüketim değil kullanım ödüncünün doğduğu kabul edilir.

SAKLAMA ÖDÜNCÜ – DEPOSITUM


Saklatanın taşınır bir malı ücretsiz olarak güvenli bir yerde koruma altına almak ve
istendiğinde iade etmek üzere çıkarı olmayan saklayana bırakması.

1. Reel bir sözleşmedir. Consensus + res gerekir.

2. Traditio sonucu saklayan detentor olur. Saklatan başkasının malını saklama ödüncüyle
verebilir.

3. Ücretsizdir. Ücret kararlaştırılırsa (vale, vestiyer) eser sözleşmesi deriz.

4. Eksik iki taraflı bir sözleşmedir. Saklayan her zaman, saklatan bazı hallerde borç
altındadır. Birinci hal ödünç alanın maldan zarara uğraması, ikinci halse kendisine
kalmayan zorunlu ve yararlı masraflardan yapması.
H.Y. 45
www.rotacopycenter.com

5. Yalnız taşınır bir mal saklama sözleşmesi ile gözetilebilir. Taşınmazı ücretsiz
gözetmek vekalet sözleşmesidir.

6. Hüsniniyet davası doğurur. Geniş hukuk davasıdır. Iustinianus’ta takdir yetkisi var.
Aynen ifa da kararlaştırılabilir.

7. Saklayan hiçbir zaman hafif ihmalinden sorumlu tutulamaz. Sorumluluğu hafiftir.


Yalnızca mahkumiyet halinde emanete ihanetlik sebebiyle infamislikle (şerefsizlik
suçu) yargılanırlar.

USULSÜZ SAKLAMA: YEDİEMİNE TEVDİ:

* Tür borcu bir malın saklanmak üzere * Uyuşmazlığa konu olan malın korunmak
devri. üzere sequester denen 3. Kişiye verilmesi.

1. Detentio değil mülkiyet geçer. 1. Ücretlidir.


2. Tam iki taraflı, iki tarafın da 2. Zilyetlik geçer ama yediemin
menfaati var. gerektiğinde malik gibi davranır.
3. Klasik ve post klasik devirde
uyguandı.
4. Faiz stipulatio ile değil, pactumla
kararlaştırılır.

MUTUUM VE USULSÜZ SAKLAMA FARKLARI

1. Mutum eski hukuk devrinde uygulandı. Usulsüz Saklama ise klasik ve post klasik
devirde uygulandı.
2. Mutuumda faiz talebi stipulatio ile mümkünken, usulsüz saklamada pactum ile
mümkündür.

ZORUNLU SAKLAMA:

Olağanüstü durumlarda karşı tarafı belirleme olanağı olmadan bir malın muhafaza edilmek
üzere verilmesidir. Buna örnek olarak yangın, felaket, fırtına, toplumsal karışıklık verilebilir.
Can havliyle elindeki malı saklanması için verirsin.
H.Y. 46
www.rotacopycenter.com

REHİN SÖZLEŞMESİ
* Rehin nedir? Bir borcun ifa edilmemesine karşın alınan bir teminat, güvence.

* Bir borcu teminat altına alma amacıyla malın zilyetliği rehin alana geçer. Rehin alanın malı
koruma ve borç ifa edildiğinde geri verme, ifa edilmediğinde malı satarak bedelden alacağını
alıp artanı rehin verene vermesi gereken sözleşmedir.

1. Reel bir sözleşmedir. Consensus + res ile geçer. (tr’de versiyonu teslim şartlı rehin)

2. İkinci derece bir sözleşmedir. Geçerlilik şartı ana alacağın varlığıdır.

3. İyi niyet sözleşmesidir. Hüsniniyet davası doğurur.

4. Eksik iki tarafa borç yükler.

5. Başta in iure cessio ile kurulurdu, post klasik devirde rızai sözleşme olmuştur.

6. Sözleşmenin kurulmasıyla zilyetlik devredilir. Borç ifa edilirse rehin veren malik,
edilmezse rehin alan maliktir. Çıkarlar arası fark gözetilmez.

7. Rehinli alacaklı malı kullanma hakkına sahip değildir. Aksi takdirde furtum usus.

Rehin sözleşmesi:
Ayni Teminat: Bir pignus/şahsi hak
eşyayla sağlanan sağlayan

Teminatlar
Şahsi Teminat: Bir
insanla sağlanan, Rehin Hakkı: sınırlı ayni
alacak hakkı yani şahsi hak sağlayan
hak tanıyan

*Rehinli alacaklı da custodia yükümlüsüdür ama ek olarak zilyettir. Yediemin de zilyettir,


gerektiğinde malik gibi davranır ve interdictuma başvurur

FURTUM USUS: Bir kişinin malikle yaptığı sözleşmeye dayanarak elde bulundurduğu ya da
zilyedi olduğu bir malı, o mala sahip olma niyeti olmaksızın, hakkı olmadığı halde kendi
yararına kullanması

FURTUM POSSESSIONIS: Malikin kendi malını belli bir nedenle hakimiyetinde


bulunduran zilyetten ele geçirmesi yani zilyetlik hırsızlığı yapması.

*Rehinli alacaklı alacağını elde edemediği takdirde rehinli mal üzerinde satış hakkını
kullanabilir ve satış bedeli üzerinden alacağını elde edebilir. Açık artırma ile en yüksek fiyata
verir, artan varsa iade eder.
H.Y. 47
www.rotacopycenter.com

REHİN SÖZLEŞMESİ VE REHİN HAKKI ARASINDAKİ FARKLAR:

1. Rehin sözleşmesi adı üstüne bir sözleşmedir ve borçlar kanunu konusudur. Rehin
hakkı ise eşya hukuku konusudur.

2. Rehin sözleşmesi nisbi hak, rehin hakkı ayni hak konusudur.

3. Rehin sözleşmesinde teslim şarttır, rehin hakkında ise pactum yeterlidir teslim şart
değildir.

ÖRNEK: A B’ye bir tabloyu rehin gösterdiyse rehin hakkı, rehin verdiyse diğer koşullara da
bakarak rehin sözleşmesi diyebiliriz.

ÖRNEK: A B’ye borç verdi. B’den rehinli mal aldı. Malı kullanamaz. Kullanırsa kendisine
sözleşmeye aykırılık ve furtum usus davası açılır.

LEX COMMISSORIA ŞARTI

Rehin veren ve alan MS 3. YY’ye kadar 1. derece borç ödenmeyen rehnin mülkiyet hakkına
dönüşmesini kararlaştırabilirdi.

LEX COMMISSORIA YASAĞI

Alacaklıya rehin olarak verilen malın mülkiyetinin, borcun vadesinde ödenmediği takdirde
rehinli alacaklıya geçmesini önleyen yasak. (2022 bahar dönemi final sorusu)

*Constantinus tarafından MS 3. YY’de yasaklandı. Tefeciliği önleme amacıyla getirildi,


yaptırımı mutlak butlandır.

FIDUCIA (İNANÇLI İŞLEM):

*İnananın malvarlığındaki bir değeri teminat oluşturmak, idare kolaylığı sağlamak gibi
amaçlarla; belirlenen sürenin bitiminde veya belirlenen amacın gerçekleşmesi ardından geri
almak üzere inanana devretmesi.

* Bir tür pactumdur.


H.Y. 48
www.rotacopycenter.com

RIZAİ SÖZLEŞMELER VE ÖZELLİKLERİ


ALIM SATIM SÖZLEŞMESİ
(özellikleri finalde 3 ayrı soruda soruldu)

* Satılanın alıcıya teslimi ve bedelinin ödenmesinde tarafların iradelerinin uyuşmasıyla


meydana gelen tam iki taraflı bona fidese dayalı bir iyiniyet sözleşmesidir.

1. Tam iki taraklı bir sözleşmedir. İki tarafın da menfaati vardır.

2. Rızai bir sözleşmedir. Sadece consensus ile ortaya çıkar.

3. İyi niyet sözleşmesidir. Bona fidei davaları doğurur.

4. Kurucu unsurları taraflar, sözleşme konusu mal ve satış bedelinin belirlenmesidir. Kim
kime neyi kaça sattı? Bunlar yeterlidir, kalanı doğal unsurdur.

5. Mala karşı para söz konusudur. Bir tarafın borcu sözleşme konusu malı vermekken diğer
tarafın borcu o mala değecek bir miktar parayı vermektir. (karşılık yoksa bağış vardır)

6. Satıcı malı teslim etmeden önce mala bir zarar gelirse hafif ihmali dahil tüm kusurlarından
sorumludur. Sorumluluğu ağırdır. Klasik devirde Custodia ile yükümlüdür. Vis maior varsa
kurtulur, borç ortadan kalkmaz çünkü nevi borcu telef olmaz. Iustinianus devrinde custodia
yerini diligentiaya bıraktığından satıcı, gereken tüm özen ve dikkati gösterdiğini kanıtlarsa
sorumluluktan kurtulur.

7. Roma’da semen ödenmeden teslim alınsa bile bu kişiyi malik kılmaz. Satış bedeli sözleşme
kurulurken belli olmalı, netleştirilmelidir.

8. Temerrüd halinde actio empti açarak alıcı malın teslimini talep eder.

PEY AKÇESİ / ARRA: Satım sözleşmesinin yapıldığını teyit etme amacıyla alıcının satıcıya
verdiği kapora. Pey akçesi para, arra ise halkadır. Nişan yüzüğünün temeli arada atılmıştır,
ufak yaşta çocukların beşik kertmesi gibi bir usulle ileride evlendirileceklerine dair söz
verilir.

PERICULUM: Tarafların anlaşarak öngördükleri menfaatler uzlaşmasının gerçekleşmesi


suretiyle elde etmeyi hesapladıkları yararın kaybıdır.

Periculum Emptoris Est Kuralı (Hasar alıcıya aittir):

Satım sözleşmesinin kurulmasından sonra teslim öncesi satılanda beklenmedik durumlar


sonucu meydana gelen hasarlar alıcıya aittir.
H.Y. 49
www.rotacopycenter.com

ALIM SATIM SÖZLEŞMESİNDE HASAR:

♡ Klasik devir: anlaşma olduğu anda hasar geçer.

♡ Iustinianus devri: emptia perfecta ile hasar geçer.

*Emptia Perfecta sözleşmenin tamamen ortaya çıktığı, kurucu unsurların belirgin olduğu ve
satılan şeyin teslime hazır olduğu andır.

İstisnai hal: Şarta bağlı sözleşmelerde mal ölçülerek tartılarak bireyselleştirilecekse, bedel
üzerinde uyuşma sağlanamadıysa, satılan mal depodan ayrılacaksa, satılan mal üzerinde
üçüncü bir kişi zilyetlik iddiasında bulunuyorsa, seçimlik edim söz konusuysa hasar satıcıya
aittir.

*! Alıcı zilyetliği değil, malın hasara uğramasını önleyebilecek bir fiili hakimiyet elde ettiyse
hasar teslimden önce alıcıya geçer.

*! Satıcı malı teslime hazır ettiğinde ifa imkansız hale geldiyse alıcı malı alamadığı halde
satış bedelini ödemekle yükümlüdür.

*! Satıcı malın teslimine kadar özenle korumakla yükümlüdür. Nezarete rağmen mal yok
olursa satıcı borcundan kurtulur.

HUKUKİ AYIP: MADDİ AYIP:

Satışa konu olan mal üzerinde 3. Kişinin Satışa konu olan malın alıcıya vaat edilen
mülkiyet ya da sınırlı ayni hak iddiasında ve alıcı tarafından beklenilen nitelikte,
bulunmasıdır. elverişlilikte olmayışı.

Hukuki ayıp halinde ilk devirlerde res Ayıplı malı alan kişi 6 aylık zamanaşımı
mancipi mal ise stipulatio duplae, res nec içinde sözleşmeden dönerek menfi zarar
mancipi bir malsa stipulatio habere licere talebinde bulunur. 1 yıllık zamanaşımı
davası açarak satış bedelinin 2 katının içinde de sözleşmeyi koruma yanında satış
yanında zilyetlik istenebilir. Açılan dava bedelinin indirilmesi isteminde bulunabilir.
actio auctoritaris olarak da bilinir. Klasik
devirde 30 yıllık zamanaşımına kadar actio
empti ile zarar tazmin edilebilir.
H.Y. 50
www.rotacopycenter.com

KİRA SÖZLEŞMESİ – LOCATIO CONDUCTIO REI


*Kiraya verenin tüketilmeyecek bir malın kullanımı veya yararlanılmasını belirli bir ücret
karşılığında kiracıya devir borcu altına girdiği bir sözleşme. Rızai, tam iki tarafa borç
yükleyen, bona fidei davaları doğuran bir sözleşmedir.

* Geçerliliği herhangi bir şekle bağlı değildir. Consensus ile sözleşme hükümlerini doğurur.

* *Taşınır ya da taşınmaz ortadan kalkarsa edim imkansız hale gelir ve borç ortadan kalkar.
Mücbir sebep + malın imkansızlığı halinde kiracının borcu ortadan kalkar, kullanmadığı
sürenin bedelini actio conductio davası ile indirtir. Bu durumda hasar kira verene aittir.

1. Rızai sözleşmedir, consensus ile oluşur ve ortadan kalkar.

2. Sürekli edim vardır, ifa süreklidir.

3.Kiracı bakımından custodia sorumluluğu, kiralayan ise omnis culpa olmalıdır.

4. Tam iki taraflı bir sözleşmedir.

HASILAT KİRASINDA HASAR:

Vis ex ipsa ve vis maior olmak üzere iki başlıkla incelenir. Vis Ex Ipsa durumunda malın
kendisinden kaynaklanan zarar kiracıya ait olur, kira yükümü devam eder. Vis maior
durumunda ise zarar kiralayana aittir. Kira bedeli istenmez.

ÖRNEK: A B’deki taşınmazı süre bitmeden terk etti. Klasik devirde kalan kira bedelleri
istenir. Iustinianus devrinde kiralayanın uğradığı tüm masraflar istenir.

* Sözleşmenin haklı feshi durumunda zarar giderimi istenmez.

ÖRNEK: A B’ye kiraladığı evi C’ye sattı. Kiracının hakkı sözleşmeden kaynaklanır, yalnız
taraflar arası sonuç doğurur. Kiracı haklarını yeni malike karı ileri süremez. Kiralayana karşı
sözleşmeye aykırılık ve borcunu ifa etmemesi nedeniyle dava açılabilir.
H.Y. 51
www.rotacopycenter.com

ESER SÖZLEŞMESİ
* Bir tarafın bir sonuç meydana getirmeyi ve teslimi, diğer tarafın da bunun karşılığında bir
bedel ödemei üstlendiği sözleşmedir.

1. Rızai bir sözleşmedir.

2. Bona fidei davaları doğurur.

3. Yapma sonucu borçlanılır, anahtar teslim söz konusu olduğu için ani edimlidir.

4. Tam iki taraflı bir sözleşmedir.

* Klasik devirde omnis culpa ve custodia’dan sorumluluk varken, post klasik devirde
diligentia söz konusudur.

CULPA IMPERITIA: Üstlenilen işin yürütülmesi sırasında yeteneksizlik ve tecrübesizlik


nedeniyle bir başkasının malına zarar veren kişinin kusurudur.

ESER SÖZLEŞMESİNDE HASAR iki tanedir:

1. Bedel hasarı: teslim edilememesi halinde istenir.


2. Malzeme hasarı: sağlanan malzemenin iyi değerlendirilememesi halinde istenir.

Klasik devir öncesinde ikisi de istenir. Klasik devir sonrasında yalnızca bedel hasarı istendi
çünkü yüklenici malzemenin maliki değil detentoru sayıldı.

ESER SÖZLEŞMESİ VE ALIM SATIM SÖZLEŞMESİ FARKLARI:

1. Satış sözleşmesinde satıcı sözleşmenin kurulduğu sırada hazır bir malı alıcıya devir ve
teslim etmekte, eser sözleşmesinde yüklenici alıcı için özel olan bir sonucu meydana
getirme ve teslim etme taahhüdünde bulunur.
2. Yüklenicinin eseri meydana getireceği malzemeyi iş sahibi sağlamalı ve yükleniciye
vermelidir. (bu özellik Roma’da var, Türk hukukunda şart değil)

ÖRNEK: A yüklenici, eserin teslim süresi doldu ama hâlâ teslim etmedi. Borca aykırılık
nedeniyle zarar tazmini var.
H.Y. 52
www.rotacopycenter.com

İŞ SÖZLEŞMESİ – LOCATIO CONDUCTIO OPERARUM


* Bir kişinin belli bir sürede belirlenen bir miktar ücret karşılığında hizmet etmesini öngören
bir sözleşmedir. Roma’da iş sözleşmesine ihtiyaç çok sonraları doğmuştur çünkü herkes
işlerini kölesine veya evladına yaptırırdı. Sonradan tapınak imarları, yol inşaatları nedeniyle
henüz kadrosu olmayan sitenin consulleri ve censorları vatandaşların kölelerini kiralamıştır.

1. locator (işçi) sözleşmede belirtilen sürede ve belirtilen şartlara uygun olarak conductora
(işveren) hizmette bulunmakla yükümlüdür.

2. Locator conductorun tüm emir ve talimatlarına uymak zorundadır.

3. Tam iki tarafa borç yükler.

4. Rızai bir sözleşmedir.

5. Süreklilik de taşıyabilir, tek seferde de olabilir.

ESER VE İŞ SÖZLEŞMESİ FARKLARI

1. Eserde sonuç, işte süreç borçlanılır.


2. Eserde yüklenici sözleşmede kararlaştırılan hususlar dışında emir ve talimat veremez.
İş sözleşmesinde ise işçi işverenin emir ve talimatlarına uyarak hizmetini ifa eder.
3. Eserde sözleşme çoğunlukla ani edim olması nedeniyle anahtar teslim olmadan
tamamlanamaz, iş sözleşmesinde ise kısmi ifa mümkündür.

ORTAKLIK SÖZLEŞMESİ – SOCIETAS


* İki veya daha fazla kişinin kazanç amacı güderek belirli bir faaliyeti gerçekleştirmek üzere
mal, emek ve sermayelerini bir araya getirdikleri rızai bir sözleşmedir.

Ortaklık sözleşmesinin kurulması şartları:

1.sermaye payının belirlenmesi

2.kazanç amacı gütme

3.meşru amaca yönelik işlem

4.rıza uyuşması

Aslan Payı Şirketi: Bir ortağın yalnız kazanç payı aldığı, zararlara katılmadığı sözleşme.
H.Y. 53
www.rotacopycenter.com

1. Ortak elde ettiklerni hisseleri oranında diğer ortaklarına devretmelidir. Ortak yaptığı
masrafları ve uğradığı zararları diğer ortaklardan alabilir.

2. Roma’da doğrudan temsil olmadığı için muamelenin hükümleri yalnız o ortağı


ilgilendirir. Üçüncü kişiler yapılan sözleşmeden dolayı yalnız sözleşmeyi yapan
ortağa dava açabilirler.

3. Emredici hükümlere aykırı olmamalıdır.

4. Süreli veya süresiz ortaklık mümkündür, süresiz ortaklık taraf anlaşmasıyla son bulur.

5. Kusur ölçütü kişinin kendi işinde gösterdiği özendir. Daha ağır sorumluluk
kararlaştırılabilir. (2022 bahar dönemi büt sorusu)

6. Emredici hükümlere aykırı olmayacak.

ORTAKLIK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ HALLERİ:


1. Tek taraf iradesi
2. Anlaşarak
3. Ölüm
4. Amacın gerçekleşmesi
5. Amacın asla gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması

* Taraflar üstüne düşeni yapmaz ise ortaklık son bulur.

1. Actio pro socio (şirket sözleşmelerinde borca aykırılık davası)

2. Actio communi dividundo (müşterek malın paylaşılması davası)

> Adi şirket müşterek mülkiyet durumu varsa actio communi dividundo’ ya başvurulur.

VEKALET SÖZLEŞMESİ - MANDATUM


* Vekilin, vekalet verenin menfaatine olacak şekilde bir işin görülmesini veya işlemin
yapılmasını üstlendiği bir sözleşmedir.

1. Rızai sözleşme grubuna girer, taraf anlaşmasıyla kurulur.

2. Eksik iki taraflı borç doğar. Vekil hep, müvekkil bazı hallerde sorumludur.

3. Ücretsizdir, ücretliyse isimsiz sözleşmedir. Roma’da hatır için yapılır. Belli üstün meslekler
(doktor, hukukçu, öğretmen) onur mesleği olarak görülür ve para karşılığı yapılmaz. Ücret
H.Y. 54
www.rotacopycenter.com

yerine ödül verilir. Post klasik devrinde önceden kararlaştırıldıysa verilen onur ödüllerini
takip olanağı açılarak bu mesleklere dava hakkı tanındı. (2022 bahar bütünleme sorusu)

4. Menfaat olmasa da sorumluluk ağırdır. Karşı edim olmasa da masraflar+doğan zararlardan


sorumludur.

5. Roma’da doğrudan temsil yoktur. Vekil yaptığı işlemlerden bizzat kendi hesabına alacaklı
ve borçlu durumuna düşer, sonradan müvekkile devreder.

KREDİ VEKALETİ VE KEFALET SÖZLEŞMESİ ARASINDAKİ FARKLAR:

1. Kredi vekaleti rızai bir sözleşmedir ve taraf anlaşmasıyla kurulurken.


2. kefalet sözleşmesi stipulatio ile geçerlidir. Birinci derece borç doğunca kurulur.

*İŞ KAZASI: İşin görülmesi nedeniyle ve sırasında gerçekleşen kazalardır. Zarar giderimi
istenir.

SÖZLEŞME BENZERLERİ:

1. Vekaletsiz İş Görme
2. Sebepsiz Zenginleşme
3. Vesayet
4. Müşterek Mülkiyet İlişkisinden Doğan Borçlar

PAYLI MÜLKİYET

Birden fazla kişi arasında rızaya bağlı olmaksızın malların karışması, miras, bağışlama ve mal
vasiyeti gibi sebeplerle kurulan birlikte mülkiyet durumu.

Yasa gereği doğar. Anlaşma olmaksızın birlikte malik olma durumu ortaya çıkar.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME:

Bir kimsenin malvarlığında haklı ve geçerli nedene dayanmayan artışın meydana gelmesi.

* Sebepsiz zenginleşme iadesi rei vindicatio ile açılamaz. Niye? Mülkiyet possessora
aktarıldıktan sonra önceki malik hak iddia edemez.

Elde bulundurulan para ise Condictio Certa Pecunia açılır.

Elde bulundurulan para dışında bir şeyse Condictio Certa Rei açılır.
H.Y. 55
www.rotacopycenter.com

HAKSIZ FİİL (DELICTUM):

* Bir kimsenin diğerine hukuka aykırı ve kusurlu bir fiille zarar vermesi hali.

Delicta publica kamu suçlarını barındıran bir kavramdır. İçerisinde vatana ihanet, düşmanla
işbirliği, başkan veya aile reisine suikast gibi suçları içerir. Delicta privata ise özel hukuk
ilişkilerine dair bir haksız fiil türüdür.

Haksız Fiil Şartları: LEX AQUILA VE ÖNEMİ:

1. Kusur Roma’da haksız fiillerde kusuru ilk kez


2. Zarar düzenleyen kanundur. MÖ 287 tarihinde
3. Nedensellik Bağı yazılmıştır. 3 faslı vardır. 1. Fasılda köle
4. Borca Aykırılık ve sürü hayvanlarına dair suçlar, 2. Fasılda
alacaklıya verilen zararlar ve 3. Fasılda
mala verilen zarar düzenlenmiştir.

*! Zarar yoksa tazminat yoktur. Zarardan fazla tazminat mümkün değildir çünkü tazminat
zenginleştirmez. Tazminat davalarında amaç zararı ortadan kaldırmaktır ve birlikte faillik
halinde bir kişinin zararı karşılaması yeterlidir. Ceza davasında ise amaç suçluları
cezalandırmaktır, birlikte faillik halinde her bir failden teker teker ödemesi beklenir.

IUS CIVILE’NIN TANIDIĞI HAKSIZ FİİLLER

1. Furtum (furtum rei, furtum usus, furtum possessionis)


2. Mala Verilen Zarar (damnum iniura datum)
3. Şahsiyete Verilen Zarar (in iura)

* IN IURA: Şahsiyete verilen zarar anlamına gelir. Kişiye yapılan hukuk dışı bir müdahale,
bir kimsenin fiziki şahsiyetine yapılan bütün maddi tecavüzler veya kişiliğe karşı ihlallerdir.

* ACTIO LEGIS AQUILIAE: Damnum Iniura Datum suçu ile ilgili olarak açılabileceği kabul
edilen ceza davasıdır.

Membrum Ruptum: kol bacak As fractum: kemik kırılması


sakatlama/koparma

* Malum Carmen: Büyücülük Suçu


H.Y. 56
www.rotacopycenter.com

* FURTUM: Taşınır bir malın hileli bir şekilde kazanç amacıyla elde edilmesidir.

*! Actio furti + condictio furti birlikte açılabilir ancak rei vindicatio + condictio furti birlikte
açılamaz.

FURTUM REI: Suçüstüyse zararın 4 katı, değilse 2 katı istenir. Çalan köleyse Tarpea
kayasından aşağı atılır.

FURTUM USUS: Kullanım hırsızlığı

FURTUM POSSESSIONIS: Zilyetlik hırsızlığı ile kişi kendi malını çalar.

*! Furtum halinde failin kastı aranır, hırsız malın malik zilyedine zarar verdiğini ve hiçbir
hakkı olmadığını bilerek kazanç elde etme amacıyla o malı ele geçirmelidir.

* Furtum nedenli ceza davalarını malik, zilyet ve detentor açabilir.

HAKSIZ FİİL HALİNDE ACTIO ŞARTLARI:

1. Zarar mevcut, haksız ve hukuka aykırı olmalıdır.


2. Fail kusur işlemelidir.
3. Fail doğrudan temas etmelidir.

DOLUS: Bir kimsenin hayatın olağan akışı içinde yapmayacağı bir hareketi, zihninde yanlış
bir kanaat uyandırarak yaptırmaya sevk etmek için kullanılan her türlü aldatıcı söz ve
hareketlerdir.

METUS: Bir kimsenin zarara uğrayacağı tehdidi ile yapmak istemediği bir hukuki işlemi
yapmaya zorlanmasını sağlayan söz ve hareketlerdir.

HAKSIZ FİİL BENZERİ: Kimseye zarar verme ilkesini somutlaştıran ve kusura


dayanmayan sorumluluk olgusudur.

EŞYA HUKUKU
H.Y. 57
www.rotacopycenter.com

Institutiones, Roma’da hukuk kurallarını belirli bir sistem içinde inceleyen ilk eserdir. Yazarı
Gaius, özel hukuku kişilere, davalara ve mallara ilişkin olmak üzere üç başlıkta incelemiştir.
Kişilere ilişkin hukuk kişiler ve aile iken; mallara ilişkin hukuk eşya, borçlar ve miras hukuku
olmuş ve davalara ilişkin hukuk da medeni usul ve icra iflas hukukunu kapsamı altında
almıştır. Bugünkü hukukumuzda davalara ilişkin hukuk ‘Usul Hukuku’ adı altında daha
ziyade kamu hukukuna dahil edilen bir dal olmuşken, kişilere ve mallara ilişkin hukuk da
‘Medeni Hukuk’ adı altında 5 gruba ayrılmıştır.

Bir borç münasebetinden doğan davaya actio in personam (şahsi dava), bir ayni haktan
doğan davaya da actio in rem (ayni dava) denmektedir. Şahsi davalardan doğan hak yalnız
taraflarca ihlal edilebilir, yani dava yalnız taraflarca birbirlerine karşı açılabilir. Ayni davadan
doğan hak ise doğrudan eşya doğruya mal üzerindeki hakimiyetten doğmuştur, bu nedenle söz
konusu hak alelade bir insan tarafından da ihlal edilebilir.

Eşya Hukuku derken kişinin eşya üzerindeki hakimiyetinden, gücünden söz ediyoruz. Bu
hususta mal ile olan ilişki dikkate alınır. Eşya hukukunda mülkiyet, zilyetlik ve detentiodan
bahsederiz. Roma’da zilyetlik ve detentio fiili hakimiyetten öte değildir, hak sahibi olmaları
kabul edilmez.

RES VE TÜRLERİ

Res mal, eşya demektir. Hukuk dilinde insan dışında yeryüzünde bulunan maddi ve iktisadi
değere sahip her şey res’tir. Romalılar bizden farklı olarak parasal karşılığı olmayan şeyleri
borç saymıyorlar çünkü mahkumiyet her zaman paraya ilişkin. Biz parasal karşılığı olmayan
şeyleri de borç sayıyoruz. (örneğin gürültü yapmama borcu)

Res mancipi ve res nec mancipi:

Res mancipi mallara örnek olarak İtalya arazileri, köleler, yük ve çeki hayvanları (fil ve deve
hariç, at, katır, eşek, öküz), köy gayrı menkul irtifakları ve su yolu irtifakı verilebilir.
Görüldüğü üzere ziraate en çok yarayan mallar res mancipi olarak sayılmışlardır. Res mancipi
sınıfında olmayan her malsa res nec mancipidir. Vazo, meyve, köpek, balık, eyaletlerde
bulunan arazi ve binalar res nec mancipi olarak sayılırlar.

Eski zamanlarda mülkiyete konu olabilecek mallar yalnızca res mancipi mallardı. Bu malların
devri de yalnızca mancipatio ile devredilmesi halinde geçerliydi. Klasik hukuk devrinde res
mancipi mallar mancipatio ve in iure cessio ile, res nec mancipi mallar ise traditio ile
devredilirdi. Post klasik devirde tüm mallar traditio ile devredilebilir hale geldi.

Hatırlatma:
Mancipatio: 5 tanık, bir terazi tutan ve taraflar olmak üzere toplam 8 kişinin bulunması gereken,
yerleşmiş ritüel sözler ile geçerliliği sağlanan şekilci bir tasarruf işlemidir.
In iure cessio: magistra huzurunda terk anlamına gelir. Taraflar magistra huzuruna gelir ve
sözleşme konusu mal magistranın önüne konur, mülkiyeti devralmak isteyen kişi ‘bu malın bana
ait olduğunu iddia ediyorum’ diyerek malı alır ve eski malik susar. Susmak kabul olarak
görüldüğü için mülkiyet bu şekilci usulle sağlanmış olur.
Traditio: şekle bağlı olmayan mülkiyeti devir işlemi
H.Y. 58
www.rotacopycenter.com

Res Fungibiles ve Res Nec Fungibiles

Res fungibiles misli eşya olarak kabul edilir. Bir mal bir başka malın yerini sayı, tartı ve ölçü
ile tutabilir. On yumurta, üç metre kumaş, elli kilo buğday, 500 sesters para… Res nec
fungibiles ise misli eşyalar gibi tayin edilemeyen gayri misli eşya demektir. Ev, tarla, köle..

Yalın Mal, Birleşik Mal ve Mal Birliği

Yalın mal, tek bir hammaddeden yapılmış, kendi başına tabii veya suni bir varlık teşkil eden
maldır. Ağaç, taş, bardak…

Birleşik mal, birden fazla yalın malın ayrılamaz şekilde birleşmesi. Bu durumda çok malikten
yalnız birinin söz hakkı vardır, birleşik malı meydana getiren yalın mallar kendi müstakil
varlıklarını kaybederler. Gemi, araba, radyo, bina… Birleşik malın ayrılmaya çalışılması
halinde, işlevlerini, önemlerini ve değerlerini yitirmeleri tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.

Mal birliği, birden fazla yalın malın ayrı olarak da satılabilecek şekilde birleştirilmesi halidir.
Her biri ayrı mallardan teşekkül etmesine rağmen, toplu bir mal gibi telakki eder. Sürü,
kütüphane, kalem seti… Mal birliğinde toplam malları ayrı ayrı satabiliriz, buna engel yok.
Araya kaza ile birinin hayvanının karışması halinde hayvan sahibi o mal benim bana ver
diyebilir. Binadaki klimayı, perdeyi alıp sökebiliriz. Bu takdirde ne bu bina zarar görür, ne de
klima veya perde.

Bütünleyici Eşya ve Teferruat

Mütemmim Cüz: Bir bütünün vazgeçilmez ya da bütünleyici parçasıdır. Arabanın fren sistemi
olmadan arabayı güvenli olarak kullanamayız mesela. Tekerleği olmadan bisiklet
kullanamayız.

Eklenti: İşlev artıran teferruatlardır. Asıl malın kullanılmasına yaramak üzere hizmetine tahsis
edilen mallardır, müstakil varlıklarını muhafaza ederler. Eşyanın kullanımına değer katarlar,
işlevini artırırlar, kullanımını kolaylaştırırlar ancak ana unsuru değillerdir. Çiftlik içindeki
köleler, ehli hayvanlar, ziraat aletleri örnek olarak verilebilir.

Semere veren ve vermeyen mallar

Semere(fructus): Bir maldan elde edilen yan ürünlerdir. Esas mala ve onun üretme gücüne
zarar vermeden ondan ayrılarak meydana gelir. Ağacın meyvesi, hayvanın yavrusu, paranın
faizi, evin kira geliri… Devrilmiş ağaçtan çıkarılan kereste semere değildir, canlı ağaçtan elde
edilen reçine semeredir. Karz olarak verilen paradan elde edilen faiz, o paranın semeresidir.
H.Y. 59
www.rotacopycenter.com

Genel kural olarak bir malın maliki olan kişi o malın semerelerinin de malikidir.(TBK m.685)
Bunun yanında uzun süreli kiracı, iyi niyetli zilyet, intifa hakkı sahibi de semerelere malik
olabilmektedir.

Özel mülkiyete konu olan/olmayan mallar:

Özel mülkiyete konu olmayan mallar:

1. kamu malları
2. köprüler, deniz kıyıları, parklar
3. tapınaklar, yollar
4. toplumun hizmetine sunulmuş mallar

MÜLKİYET
Usus: kullanma

Fructus: semerelerini kazanma

Abusus: tüketme (tasarrufta bulunma)

Mülkiyet Hakkı, bir kişiye bir maldan yararlanma(usus+fructus) ve o malı tüketme(abusus)


yetkisini veren haktır. Mülkiyet hakkı esnek bir haktır, yetkileri dağıtılabilir. Örneğin bir
kişiye geçit hakkı, başka bir kişiye üst hakkı, başka birine intifa hakkı tanıyabiliriz. Malik
olan kişi ayırt edici bir unsur olarak abususa sahiptir, usus ve fructus haklarını başkasına
vererek de o malın üzerinde malikliğini sürdürebilir. Abusus, mülkiyet hakkının olmazsa
olmazıdır, yalnızca malike aittir.

* İntifa hakkı kişiye usus ve fructus yani o maldan yararlanma hakkı verir. İntifa hakkı sahibi
o malı başkasına kiralayabilir çünkü semerelerini kazanma hakkı var. Oturma hakkı ise kişiye
yalnızca kullanma hakkı tanımaktadır.

Taşınır taşınmaz mal ayrımı Roma’da çok sınırlı alanlarda söz konusu. Zamanaşımıyla bir
malın iktisap edilmesi için taşınmaz malın 2 sene, taşınır malınsa 1 sene zilyedi olman lazım.
Mülkiyeti nakil işlemindeyse taşınır taşınmaz ayrımından ziyade res mancipi ve res nec
mancipi ayrımı değerlendirilir.

Ius Civile zamanı toprakların sahibi civitastı, halka bu hak tanınmadı. Meum Esse diye bir
tabir oluştu, ‘benim, bana ait’ demek esas olarak. Roma’nın meum esse’si bizim zilyetliğimiz
gibi diyemeyiz çünkü malike ses edilemiyor. Civitasa ve ihlal eden işgalcilere karşı meum
esse korunmuyor. Uğramadığın bir yazlığına sonradan senin yokluğunu fırsat bilerek birileri
yerleşmiş, benim diyemezsin çünkü o mal terk edilmiş sayılır. Devlet sana sormadan seni
yıllarca oturduğun evinden atabilir, ses edemezsin, meum esse diyemezsin. Meum esse tabiri
yalnızca o mal senin hakimiyet alanındaysa ve henüz civitas seni kovmadıysa geçerliydi.
Senin hakimiyetindeki bir eşyayı elinden alana karşı direkt meum esse öne sürebilirsin, civitas
da arkanda durur. Civitasın zorunlu ekin alanları var, halk civitas için asker yetiştirir, civitas
için buğday eker. Bireysel mülkiyet kavramı yoktu.
H.Y. 60
www.rotacopycenter.com

Cumhuriyet devrinde Meum Esse yerini possessioya bıraktı. Possessio kelimesi hakimiyet
anlamı taşır, günümüzdeki zilyetliğin karşılığı diyebiliriz.

Possessio hakimiyet, dominium ise mülkiyettir. Mülkiyet hakkı dominium, malik de dominus
olarak adlandırılır.

* Bir kimsenin mal üzerindeki en geniş hakimiyeti, mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet hakkı fiili
hakimiyetten bağımsız olarak kabul edilen bir yetkidir, buna göre elindeki mal senin fiili
hakimiyetinden dışarıda olsa bile hukuken korunuyor.

Mancipium: Mülkiyeti ifade eden en eski tabirdir. Mallar veya insanlar üzerinde kurulan
potestas hakimiyeti anlamına gelen manus(el) kelimesinden türemiştir.

Dominium: Efendi ve hakimiyet sahibi anlamına gelir

Proprietas: Aidiyet anlamına gelir. Bu hakimiyet yalnız bir kişiye aittir, şekliyle kullanılır.

Mülkiyet hakkı bize 3 şey verir.


1. Usus (kullanma) Mülkiyet hakkı: kullanabilir, yararlanabilir,
2. Fructus (yararlanma) tasarruf edebilir.
3. Abusus (tasarruf yani tüketme, Intifa hakkı: kullanabilir ve yararlanabilir
satma veya tahrip etme) Sükna hakkı: yalnızca kullanabilir

Ius Civile maliki olmak için res nec mancipi bir mal traditio ile devralınır.

Praetor maliki olmak için res mancipi bir mal traditio ile devralınır.

Kimler detentor?

> Ariyet, saklama, kira, eser, hizmet ve çeşitli pactumlar

Eski Hukuk devrinde mülkiyetin nakli için ya Romalı ya da Latinus olmak gerekirdi. Eğer bir
yabancı commercium hakkına sahipse o da bu haktan yararlanabilirdi. Mancipatio yapılmadan
mülkiyet geçmezdi, yalnız Ius Civile maliki hak talebinde bulunabilirdi.

Praetor devrinde gerçek sahibi hakim araştırsın diye praetor hakime yazdığı Formula’da
‘Hakkaniyete göre sahibi kimse ona ver meğer ki satıp kazanç elde etmiş olmasın.’ ibaresini
H.Y. 61
www.rotacopycenter.com

kullanarak hakime gerekli durumda def’i hakkı tanıması adına talimat verirdi. Hakim
yabancıyı bu durumda Roma vatandaşı imiş gibi farz ederek karar alırdı.

MÜLKİYET HAKKINA DAİR SINIRLAR


*! Mülkiyet hakkının kullanımının sınırı aemulatio yasağıdır. Toplum menfaati gereği
başkasına zarar vermeden o malı kullanma kuralıdır. ‘Bir kimse başkasının malına müdahale
etmediği müddetçe kendi malında, her istediğini yapabilir.’ Hakkı sınırlamak ve hakkın
kullanımını sınırlamak arasında bir fark vardır. Hakkı sınırlamaktan söz ederken devlet
menfaatini kastederiz, mala el konulması veya kamulaştırma gibi. Hakkın kullanımını
sınırlamakta ise toplum menfaatini kastederiz. Bu durumda gerçekleştirilen eylemler ne
tamamen yasaklanabilir ne de tamamen özgür bırakılabilir. Bir davula sahip olman bunu
gecenin bir yarısı komşuların uyurken dilediğin gibi çalabileceğin anlamına gelmez.
Bahçende bir ağaç dikmen bu ağacın dallarının komşu bahçeye sarkabileceği ve yer işgali
yapabileceği anlamına gelmez. Alttaki komşunun balkonuna esecek şekilde sofra bezini
çırpamazsın.

Geçiş hakkı: Bir yol bozulmuş ve tamir altındaysa tamir bitene kadar trafiğin kendi arazin
üzerinden akmasına müsamaha göstermek zorundasın.

Kıyıdan yararlanma hakkı: Bir nehir kıyısında arazin varsa, başkalarının gemicilik,
balıkçılık faaliyetlerine rıza göstermek zorundasın.

Müşterek mülkiyet: Ortak malın iktisapları, hisseleri nispetinde maliklere aittir. Maliklerin
her biri malın tamamı üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir ancak bu hak hisse payını aşamaz.
Aksi takdirde ortaklardan her biri hakime başvurabilir, işlemin iptal veya iadesini talep
edebilir.

MÜLKİYET HAKKINI KAZANMA YOLLARI


Aslen iktisap, mal üzerinde doğrudan doğruya kurulan bir ilişkidir.

ASLEN İKTİSAP YOLLARI İşgal, sahipsiz bir gayrımenkulü sahiplenmektir.


1. İşgal ve ihraz İhraz, sahipsiz bir menkulü zilyetlik yoluyla
2. Define sahiplenmektir.
3. İşleme
4. Karıştırma, birleştirme Define, keşfinden çok zaman önce gömülmüş veya
5. Confusio (Sıvıların karışması), saklanmış, kıymetli, sahipsiz veya artık sahibinin
Commixtio(katıların karışması) bulunamayacağının kesin olduğu bir eşyanın ortaya
6. Semerelerin Aslen İktisabı
tesadüfen çıkarılmasıdır.
7. Zamanaşımı ile İktisap
H.Y. 62
www.rotacopycenter.com

İşleme konusunda Roma’da üç görüş var: Sabinianus mektebine göre işlenmeden önce mal
kiminse işlendikten sonra da onundur. Proculianus mektebine göre işleyen kimse mal ona
aittir. Iustinianus hukukuna göre, yeni mal eski mala dönüşebiliyorsa malzeme sahibine,
dönüşemiyorsa işleyene aittir. Günümüz hukukuna göre işlenen eşya daha kıymetli hale
geldiyse işleyene, gelmediyse eski malike aittir.

Malların birbirinden ayrılmayacak şekilde yeni mal meydana getirmeden birleştirilmesi


halinde mal sıvıysa confusio, katıysa commixtio’dur.

Semereler, kendilerini doğuran esas maldan ayrıldıktan sonra kendi başlarına iktisap edilmeye
elverişli olan mallardır. Mal üzerinde hakka dayanarak malik, uzun süreli kiracı, iyi niyetli
zilyet, intifa hakkı sahibi semereleri iktisap edebilir.

Zamanaşımıyla İktisap: İyi niyetli zilyetliğin, kanun tarafından tanınmış süre boyunca
kesilmeden devam etmesi sonucunda gerçekleşen mülkiyetin devri yoludur. Eski hukuk
devrinde zilyetliğin başkasına zarar vermeyecek şekilde temin edilmesi (gasp, hırsızlık
olmadan alınması) ve taşınırlarda 1 yıl, taşınmazlarda 2 yıl olmak üzere zilyetliğin
sürdürülmesi yeterliydi. Iustinianus devrinde çalınmamış veya gasbedilmemiş olması,
zilyedin zamanaşımına uygun bir niyetle ve iyi niyetle taşınırlarda 3 yıl taşınmazlarda 20 yıl
boyunca saklamış olması, malın devretme yetkisi olan biri tarafından verilmesi, malın
iktisabında şekil ve usullere uyulması gerekliydi.

DEVREN İKTİSAP YOLLARI


1. Mancipatio Bir kimsenin başkasına ait bir mülkiyet
2. In iure cessio
hakkını o kişiyle yaptığı mülkiyetin devri
3. Traditio
işlemi sonucunda elde edecek olmasıdır.

Mancipatio, klasik Roma hukukunda res mancipi malların devri için gerekli iki işlemden
biridir. Tarafların 5 tanık ve 1 terazi tutan huzurunda gerçekleştirdikleri mülkiyeti devir
işlemdir. Eski Ius Civile’nin geçerli kabul ettiği actus legitimi (fazlasıyla şekilci işlemler)
olmaları nedeniyle yalnız Roma vatandaşları tarafından uygulanabilir ve kabul görebilir. Şarta
veya vadeye bağlanamaz. Sebepten soyutturlar. Küçükler ancak vasi auctoritası ile bu işlemi
gerçekleştirebilirler. Res nec mancipilere uygulanması takdirde sonuç doğurmaz.

In Iure Cessio, Res mancipi malların devri için gerekli ikinci işlemdir. Tarafların magistra
huzuruna gelmesi ve alıcının ‘bu malın bana ait olduğunu iddia ediyorum’ sözüne karşılık
satıcının susması ile gerçekleşen mülkiyeti devir işlemidir. Legis actio Sacramento in rem’in
rahip hukukçular tarafından farazi bir dava haline getirildiği versiyonudur.

Traditio, şart ve vadeye bağlanabilen, devredenin kendi malından başkası yararına feragat
etmek için devralana o malı hukuki bir sebebe dayanarak terk etmesidir. Traditio bir nevi
H.Y. 63
www.rotacopycenter.com

aslında zilyetliği devreder. Ius Civile mülkiyetini iktisap etme hakkı olmayan peregriniler
tarafından ve res nec mancipileri devralmak isteyen yerliler tarafından tercih edilmiştir.

* Bir malın maliki olan ama zilyedi olmayan kişi traditio yapamaz, en kötü ihtimal gayrı
menkullerin mancipatio ve in iure cessiosunu yapabilir.

* Iustinianus devrinde res mancipi ve res nec mancipi ayrımı ortadan kalkmış ve traditio her
türlü malın mülkiyetinin devrinde kullanılabilmiştir.

MÜLKİYET NAKLİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR


1. Malı devreden kişi fiil ehliyeti + maliklik + mal üzerinde tasarruf yetkisine sahip
olmalı.
nemo plus juris ad alium transferre potest quam ipse habet (nemo plus iuris kuralı):
kimse bir başkasına sahip olduğu şey üzerindeki haktan daha fazlasını devredemez.

2. Malı teslim edenin niyeti malı


teslim alan niyetine terk etmek Tüketim ödüncüyle aldığım malın mülkiyetini
olmalı, malı devralanın da niyeti nasıl devralamam?
malı iktisap etmek olmalı. Yani 1. Veren kişi malik değilse
ortada bir consensus gerekli. 2. Veren kişi malikse ama fiil ehliyeti yoksa
3. Benim fiil ehliyetim yoksa
3. Causa olmalı, bu devir işleminin
altında hukuki bir sebep yer
almalı.
Causa solvendi: ifa sebebi Causa credendi: alacak karz sebebi
Causa donandi: bağış sebebi Causa dotis: cihaz sebebi
Sırf traditio mülkiyeti geçirmez, teslimin geçerli olması için causanın da geçerli
olması gerekir.

MÜLKİYET HAKKINI KORUYAN DAVALAR

1. rei vindicatio (istihkak davası)


2. actio negatoria in rem (müdahalenin meni davası)
3. actio publiciana in rem

Rei vindicatio (istihkak davası): Zilyet olmayan maliğin, malik olmayan zilyede karşı açtığı
malımı geri ver davasıdır. Başkasına ait olan bir malın zilyetliğini kendisininmiş gibi elinde
bulunduran kişiye karşı malın esas sahibinin açtığı davadır. Bu davanın kazanılması halinde
mal esas sahibine iade edilmek zorundadır.

Actio negatoris in rem (müdahalenin meni davası): Malik, kendi malı üzerinde sahip
olduğu tasarruf yetkisini kısıtlayan bir ayni hakkı reddeder.

Actio publiciana in rem: Praetor malikine tanınan istihkak hakkıdır.


H.Y. 64
www.rotacopycenter.com

* Eğer res mancipi bir mal mancipatio yapılmadan alındıysa o kişi praetor malikidir. Kendi
hakkını actio publiciana in rem ile savunur. Roma vatandaşıysa ve 1 yıl o malı elinde
bulunduruyorsa Ius Civile malikine döner. Bu halde hakkını rei vindicatio ile savunur.

* İyi niyetli zilyetlik, hukuki sebebe dayanarak elde edilen ve dava ile korunan bir ayni haktır.
Davası actio publiciana in rem’dir. Zilyet zamanaşımıyla malik olmak için elinde
bulundurduğu malı uygun bir niyetle saklamalıdır. Bu andan itibaren malik olduğu için
kendisini actio in rem ile değil, rei vindicatio (istihkak davası) ile korurdu. Bunun yanında
uygun bir niyetle de değerlendirmesi gerekir. Kira, ariyet, vedia, yediemin, intifa hakkı vb.
sahibi anlaşılan sürede malı geri vermesi gerektiğini bildiği için zamanaşımıyla malik olamaz.

Zilyetlik interdictumu: mala karşı müdahalenin önlenmesi adına yapılan bir nevi ihtiyari
tedbirdir. Furtum davalarına karşı tedbir talebinde bulunurken kullanılır, dava gibi sonuç
doğurur. Detentor bu talepte bulunamaz, istisnası kullanım ödüncündedir çünkü custodia
yükümlülüğü vardır.

Örnek: A kendisine ait parayı B’ye ödünç verdi. Ama A’nın fiil ehliyeti yok. Sözleşme
mülkiyeti nakledemediği için değil, bizzat sözleşmenin kendisi geçerli olamayacağı için
geçersizdir. Türkiye’de fiil ehliyeti olmayan kişi sözleşme yapabilir ancak tasarrufta
bulunamaz ancak Roma’da fiil ehliyeti olmayan kişi direkt sözleşme yapamaz. B iyi
niyetliyse iyi niyetli zilyet konumuna düşer. B malı C’ye verdiğinde C malı tüketirse C malik
konumuna düşer.
H.Y. 65
www.rotacopycenter.com

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ

HUKUK FAKÜLTESİ

ROMA-2 PRATİK SORULARI

2022

Soru 1:

MÖ 404 yılında Romalı A komşusu B’nin 1000 sesters bedelle satışa çıkardığı buğday tarlasını satın alabilmek için arkadaşı
C’den 300 sesters ödünç alır. C 2 ay içinde borç ödenmediği takdirde 50 sesters daha ödeme talep edeceğini bildirir.

Cevap 1:

MÖ 404 eski hukuk devrine denk gelir. A ile B arasındaki sözleşme bir nevi alım satım sözleşmesidir ancak eski hukuk
devrinde alım satım yoktur çünkü rızai sözleşmeler henüz kabul görmemiştir. Yalnızca peşin alım yapılabilir. Buğday tarlası
res mancipi bir maldır ve res mancipi mallar o devirde mancipatio ile devredilir. A’nın C’den alacağı 300 sesters bir tüketim
ödüncüdür (mutum), consensus + res ile kurulur çünkü reel bir sözleşmedir. Eski hukukta geçerli stipulatio ve mutumdan
biridir. Eski hukuk devrinde sözleşmeler dar hukuk davası doğurur, bu nedenle yalnızca asli edimin kendisi talep edilir. Faiz
yan edimdir. C faiz istemini yalnızca bildirmekle geçerli hale getiremez, bunun için ek faiz stipulatiosu yapmaları gerekirdi.

SORU 2:

MS 101 tarihinde A kölesi K’yi balık almak üzere pazara gönderir. K aldığı 4 adet balıkla eve dönerken yolda A’nın evinde
boya işleri yapan B ile karşılaşır. B iki hafta önce ödenmesi gereken ücretnin verilmediğini söyleyerek K’ye yumruk atar.
Kaşı patlayan K eve döndüğünde A hekim H’yi çağırarak kölesini tedavi etmesini ister. K’nin düşerken yere düşürdüğü
balıkların ikisini yoldan geçen köpekler yemiştir. A’nın eşi E kalan balıkları pişirmek isterken kokmuş olduklarını anlar. A
iki hafta önce C’ye sattığı atın bedelinin yarısını peşin olarak almış, diğer yarısı için C gümüş bir vazoyu teminat olarak
vermiştir. H K’yi tedavi ederken gördüğü vazonun 3 hafta önce evinden çalındığını söyleyerek götürmek ister ancak A H’nin
vazoyu götürmesine izin vermez.

CEVAP 2:

MS 101 tarihi klasik devri işaret eder. Balıkları K satın almış, mülkiyet direkt efendisi ve aile reisi olan A’ya geçer. A ile B
arasındaki boya yapma işlemi eser sözleşmesidir. B’ nin K’ yi yumruklaması mala verilen zarar (damnum iniura datum)
niteliğindeki bir haksız fiildir çünkü Roma’ da köle efendisinin malı olarak görülür, kişilik atfedilmez. Kölenin kaşı patlaması
nedeniyle açılacak davayı A B’ye, eğer B köleyse B’ nin efendisine açar çünkü kölelerin dava ehliyetleri yoktur. Düşen
balıklar için de mala verilen zarar (damnum iniura datum) davası açılabilir çünkü vurma ile balıkların zarar görmesi arasında
illiyet bağı olması nedeniyle dolaylı zarar söz konusudur. A’ nın H’ yi çağırması vekalet sözleşmesidir. Klasik devirde
avukatlar, doktorlar ve öğretmenler onur mesleği sahibi olarak görüldüklerinden dolayı ücret talebinde bulunamazlar, yalnız
onur hediyesi kabul edebilirler. Post klasik devir olsaydı eser sözleşmesi derdik çünkü onur hediyesi almadıkları takdirde
dava ile takip hakları oluyor yani artık ücret karşılığı olur. Kokmuş balıkların satılmasında ayıplı mal söz konusudur, ayıplı
mal halinde eski hukuk devrinde yaptırım söz konusu değildir ancak klasik devirde 6 ay içinde sözleşmeden dönme ve 12 ay
içinde semenin indirilmesi mümkündür. A C’ye borcunu bölerek vermiştir, para bölünebilen bir edimdir. 2 hafta ödenmesi
vadeye bağlanmıştır. A C’ ye teminat vermiş burada rehin sözleşmesi söz konusu çünkü teslim var. Teslim olmasaydı rehin
hakkı diyebilirdik. H vazonun kendisine ait olduğunu ileri sürdüyse ortada hukuki ayıp mevcuttur. Mülkiyet hakkının
geçişinde mancipatio yapıldı mı yapılmadı mı bu önemli; yapıldıysa mülkiyet direkt geçmiştir, yapılmadıysa taşınırlarda 1 yıl
taşınmazlarda 2 yıl kazandırıcı zamanaşımı söz konusu olabilir. Zamanaşımı henüz geçmediği için rei vindicatio açarak malın
kendisine verilmesini talep edebilir. Eğer malın H’den çalındığını A bilseydi actio furti de açabilirdi.

You might also like