Professional Documents
Culture Documents
Gokhan Bolat Tez
Gokhan Bolat Tez
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Tezi Hazırlayan
Gökhan BOLAT
Tezi Yöneten
Prof. Dr. M. Metin HÜLAGÜ
Aralık 2010
KAYSERİ
2
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Tezi Hazırlayan
Gökhan BOLAT
Tezi Yöneten
Prof. Dr. M. Metin HÜLAGÜ
Aralık 2010
KAYSERİ
i
ii
ÖNSÖZ
19. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı Devleti içinde oldukça iyi koşullarda yaşayan
Ermeni toplumu, 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan miliyetçilik düşüncesinin çok
uluslu devletlerde yaşayan azınlıklar üzerindeki etkisi, Avrupalı devletlerin bu
azınlıkları kendi politikalarında bir araç olarak kullanmaya başlaması ve Osmanlı
Devleti’nin eski gücünü kaybetmesi gibi nedenlerle yüzyıllardır yaşadığı Osmanlı
Devleti içindeki konumunu sorgulamaya başlamıştır.
Bu sorgulama 1877–1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra önce özerklik daha sonra ise
bağımsızlık fikrine dönüşmüş ve bunu gerçekleştirmek için Osmanlı Devleti’ne karşı
isyan etmeye başlamışlardır. 1890 Erzurum İsyanı ile başlayan isyanlar Birinci Dünya
Savaşı sırasında techir edilmelerine kadar sürmüştür.
Gökhan BOLAT
Kayseri 2010
iv
İran içinde özellikle Tebriz, Salmas, Hoy, Makü ve Urmiye’de örgütlenen Ermeni
komitacılar, burada gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Osmanlı–İran sınırını kolaylıkla
geçerek Anadolu’daki isyan faaliyetlerine katılmışlardır. Ayrıca yine bu bölgelerden
Osmanlı içindeki Ermenilere, silah ve teçhizat taşıyarak isyanların daha da büyümesini
sağlamışlardır.
Osmanlı Devleti, İran tarafından gelen bu saldırılara karşı İran hükümetini birçok defa
uyarmasına rağmen bir sonuç elde edememiştir. Bu yüzden sınırın korunması için,
askerî bazı tedbirler almıştır. Bunlardan biri de sınır boyunca Hudud Taburu’nun
kurulmasıdır. Buna rağmen saldırıların kesilmemesi üzerine 1905–1909 arasında İran
içindeki Vezne, Lahican ve Savuçbulak’a askerî harekâtlar düzenlenerek buralar ele
geçirilmiştir.
Ottoman–Iranian border and Iranian territory was used intensively during the attacks in
Anatolia in the Armenian revolts, starting in the second half of the 19th century in the
Ottoman State. There are various reasons for this, but the most important one is that the
Iranian government did not interfere with these activities of the Armenians and
sometimes supported them.
There are two important factors in this attitude of Iran towards the Armenians. The first
one is the effects of Great Britain and Russia, which were effective the emergence of the
Armenian question, in Iran. The second one is some problems continued for centuries
between the Ottoman and Iran States. Some of these problems are; the border issue, the
tribes on the border and Shiite–Sunni rivalry.
The Armenian fedayis organized in Iran, especially in Tabriz, Salmas, Khoy, Maku and
Urmia, participated in the activities of the rebellion in Anatolia by passing easily the
Ottoman–Iran border, after making the necessary preparations here. In addition, they
have provided the growth of revolts even more carrying weapons and equipment from
these regions to the Armenians in the Ottoman territories.
The Ottoman State was unable to get a result even though it warned the Iran
government many times against these attacks coming from Iran. Therefore, the Ottoman
State took some military measures to protect the borders/boundry between the two
countries. One of these measures was the establishment of the Border Battalion along
the border. Despite all these measures, the attacks did not end and Vezne, Savujbulak
and Lahijan seized by organized military actions between the years of 1905–1909 in
Iran.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ......................................................................................................................... i
ÖZET.......................................................................................................................... iv
ABSTRACT ................................................................................................................ v
KISALTMALAR ........................................................................................................ x
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
İRAN COĞRAFYASI VE ERMENİLER
1.1. İRAN COĞRAFYASI............................................................................................ 6
1.1.1. İran Coğrafyası’nın Tarihteki İsimleri ................................................................. 6
1.1.2. İran Coğrafyasının Genel Özellikleri ................................................................... 7
1.1.3. İran Azerbaycanı ................................................................................................. 9
1.1.3.1. Tebriz............................................................................................................. 10
1.1.3.2. Urmiye ........................................................................................................... 14
1.1.3.3. Hoy ................................................................................................................ 15
1.1.3.4. Makü.............................................................................................................. 17
1.1.3.5. Salmas............................................................................................................ 19
1.1.4. 19. Yüzyılın Sonu ve 20. Yüzyılın Başlarında İran’ın Demografik ve Toplumsal
Yapısı ......................................................................................................................... 21
1.1.4.1. İran’ın Demografik Yapısı.............................................................................. 21
1.1.4.2. İran’ın Toplumsal Yapısı................................................................................ 24
1.2. İRAN ERMENİLERİ........................................................................................... 25
1.2.1. Tarihi Ermenistan ve İran Ermenileri................................................................. 25
1.2.2. Osmanlı–İran Savaşları ve Ermeniler ................................................................ 26
1.2.3. Şah I. Abbas Dönemi ve İran Ermeni Toplumu ................................................. 28
1.2.4. 19. Yüzyılda İran Ermenileri ............................................................................. 32
1.2.5. 20. Yüzyılda İran Ermenileri ............................................................................. 34
1.2.5.1. İran Meşrutiyet Hareketi ve Ermeniler (1906–1911) ....................................... 35
1.2.5.2. Birinci Dünya Savaşı Sonrasında İran Ermenileri ........................................... 40
1.2.6. İran Ermenilerinin Yoğun Olarak Yaşadıkları Yerler........................................ 42
1.2.7. İran Ermenilerinin Sosyal ve İdarî Yapısı ......................................................... 51
1.2.8. İran Ermenilerinin Ticarî Hayattaki Önemleri.................................................... 54
1.2.9. İran Ermenilerinin Dinî Yapısı .......................................................................... 57
vii
İKİNCİ BÖLÜM
ERMENİ MESELESİ VE İRAN
2.1. ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI ...................................................... 60
2.1.1. 19. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Osmanlı Ermenilerinin Durumu .................. 60
2.1.1.1. Millet–i Sâdıka’dan Hurûc Ale’s–Sultân’a ..................................................... 63
2.1.2. Ermeni Meselesi’nde Yabancı Devletlerin Rolü ................................................ 70
2.1.2.1. İngiltere’nin Rolü .......................................................................................... 70
2.1.2.2. Rusya’nın Rolü.............................................................................................. 71
2.1.2.3. Misyonerlik Faaliyetlerinin Rolü ................................................................... 73
2.1.3. 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı ve İsyanların Başlaması................................. 76
2.1.4. Ermeni İsyanlarının Başlarında Doğu Anadolu, Kafkasya ve İran Azerbaycanı’nın
Genel Durumu ............................................................................................................ 79
2.1.4.1. Doğu Anadolu ................................................................................................ 80
2.1.4.2. İran Azerbaycanı ............................................................................................ 82
2.1.4.3. Kafkasya ....................................................................................................... 83
2.2. ERMENİLERİN İRAN İÇİNDEKİ FAALİYETLERİ.......................................... 86
2.2.1. İran’da Ermeni Komitelerinin Örgütlenme Çalışmaları...................................... 86
2.2.1.1. Taşnaklar....................................................................................................... 87
2.2.1.1.1. Azerbaycan Merkezî Komitesi..................................................................... 89
2.2.1.1.2. Azerbaycan Merkezî Komitesi’nde Kadınların Örgüt Çalışmalarındaki
Yeri ............................................................................................................................ 90
2.2.1.2. Hınçaklar........................................................................................................ 96
2.2.1.3. Armenakan Partisi ........................................................................................ 100
2.2.2. Ermenilerin İran’daki Faaliyet Merkezleri ...................................................... 102
2.2.3.Ermenilerin İran İçinde Silâhlanma Faaliyetleri................................................ 105
2.2.3.1. Merkezî Silah Fabrikası............................................................................... 106
2.2.3.2. Silahların Sevkiyat Merkezleri...................................................................... 108
2.2.3.3. Silahların Sevkiyat Güzergâhları ................................................................. 112
2.2.4. Yardım Faaliyetleri ......................................................................................... 116
2.2.4.1. İran’daki Yardım Faaliyetleri ....................................................................... 116
2.2.4.2. Osmanlı Devleti’ndeki Yardım Faaliyetleri .................................................. 118
2.2.4.3. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yardım Faaliyetleri................................. 119
2.2.5. Ermenilerin İran’da Toplanması ...................................................................... 120
viii
KISALTMALAR
GİRİŞ
1. Konu
Osmanlı Devlet’inde Millet Sistemi içinde yüzyıllarca rahat bir şekilde yaşayan
Ermeniler, 19. yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik hareketleri, Osmanlı Devleti’nin eski
gücünü yitirmesi, Avrupalı devletlerin bölgedeki çıkarları gibi etkenlerden dolayı 19.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren devlete karşı isyan etmeye başlamışlardır.
Diğer yandan sınır komşusu olan Osmanlı ve İran arasında yüzyıllardır süren, Hudud
Meselesi, sınırdaki aşiretlerin iki ülke arasında problem haline gelmesi ve Şii–Sünnî
rekabeti gibi sorunlar 19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde hala devam etmekteydi.
Böyle bir ortamda başlayan Ermeni isyanları, Ermenilerin İran topraklarını Osmanlı’ya
2
karşı saldırılarda kullanması ve İran’ında genel anlamda buna ses çıkarmaması iki ülke
arasındaki sorunları daha da büyütmüştür.
2. Amaç
İran’ın Ermenilere karşı gösterdiği hoşgörü, buranın isyana katılan Ermeniler açısından
bir cazibe merkezi olmasına sebep olmuştur. Bu yüzden 1890 yılından itibaren Taşnak,
Hınçak ve Armenakan Partisi gibi Ermeni örgütleri İran’da şubeler açmışlardır. Bu
örgütler içinde en aktifi olan Taşnaklar, Tebriz, Salmas ve Dilman’da örgüte ait silah
fabrikaları veya atöyeler açarak buralarda silah imal etmiştir. Bu fabrikalarda ayrıca,
Rusya’dan kaçak olarak getirilen silahların montaj ve tamiri de yapılmaktaydı.
3. Önem
Ermeni Meselesi konusunda şimdiye kadar yapılan çalışmalarda meselenin İran boyutu
kapsamlı bir şekilde ele alınmamıştır. Ancak Ermeni isyanlarını inceleyen çalışmaların
çoğunda isyancıların iki kaynaktan destek gördükleri belirtilmiştir. Bunlardan biri o
dönemde Rusya’nın kontrolünde olan Kafkaslar diğeri ise İngiltere ve Rusya’nın nüfuz
alanında bulunan İran toprakları ve özellikle İran Azerbaycanı bölgesidir.
3
4. Yöntem
Çalışmamızda, geçmişte ya da var olan bir durumu var olduğu şekliyle tanımlamayı
amaçlayan araştırma yaklaşımı olan tarama modeli kullanılmıştır. Bu model
çerçevesinde, konu ile ilgili olaylar kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya
çalışılmıştır.
Elde edilen veri kaynaklarından geçerli ve güvenilir bilgiler toplanıp doğru sonuçlara
ulaşmak için, toplanan her veri geçerlilik ve önem açılarından tenkit süzgecinden
geçirilmiştir. Tenkit aşamasında özellikle araştırma konusunun önemli bir öğesi olan
Ermeni isyanları sırasında İran içinde ve Osmanlı–İran sınırında meydana gelen
gelişmeler göz önünde tutulmuş ve birbirleriyle karşılaştırılarak verilerin güvenilirliliği
ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Araştırma hakkındaki veriler, var olan kayıt ve belgeler incelenerek belgesel tarama
veya doküman metodu diye anılan yöntem ile toplanmıştır. Mevcut kayıt ve belgeler
tespit edilerek, ulaşılanlar okunup konu ile ilgili olan kısımları not alınmış ve
değerlendirilerek tahlil edilmiştir.
Çalışmanın özelliğine uygun olarak önce konuyla ilgili tespit edilen arşiv belgelerine
ulaşılmaya çalışılmıştır. Bunun için de Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Londra’daki
4
Public Record Office’de yer alan Foreign Office, Cabinet Office, War Office’de yer alan
belgeler incelenmiştir.
Bununla birlikte İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), School of Oriental and African
Studies (SOAS) ve British Library gibi kütüphanelerden de faydalanılmıstır. Arşiv
belgeleri dışında daha önce yayınlanmış olan belgeler de çalışmada kullanılmıştır.
Dipnotlar ilk defa metin içerisinde verilirken tam künyesi yani yazarın adı soyadı,
eserinin adı, yayınlandığı yayınevi, yayın yeri ve tarihi, en sonunda da sayfa numarası
verilmiştir. Aynı eser ikinci defa gösterilirken yazarların çokluğu nedeniyle yazar adı ve
soyadı tekrar verilmiştir. Ardından eser isimleri de kısaltılarak sonuna üç nokta
konulması suretiyle gösterilmiştir. İlk gösterimde Louise Nalbandian; The Armenian
Revolutionary Movement, University of California Press, Berkeley and Los Angeles, 1963, p. 3,
şeklinde verilmiştir. İkinci gösterimde, Nalbandian; The Armenian…, p. 4. şeklinde
kısaltılmıştır.
5. Sınırlılıklar
BİRİNCİ BÖLÜM
Günümüzde İran olarak bildiğimiz coğrafya eski çağlardan bu yana çeşitli isimlerle
adlandırılmıştır. Bunlar; Erân, Anerân, Aryan, Parahşi, Elam, Persia, Fars, Pars, İran–
Şahr, Acemistan ve son olarak İran’dır.
İran adı etnik bir unsuru ifade eden Ariana’dan gelmektedir. Ariana, Aryan ( Ariler,
Aryalar)1 anlamına gelen bir sıfattır. Bunların yaşadığı ülkeye ise Aryanların ülkesi
denilmiştir. M.Ö. 3. yüzyılda Batı Sibirya’da Andronova kültürel bölgesinde yaşayan
İranlı kabileler tarafından kullanılan terim, bu kabilelerin günümüzdeki İran platosuna
göçlerinin ardından Med ve Pers İmparatorlukları’nın çıkmasıyla beraber ülkenin
bütününü ifade eden coğrafi bir terim olarak kullanılmaya başlanmıştır. Sasaniler
döneminde krallar kendilerini Erân ve Anerân Kralı şeklinde tanımlamasıyla birlikte,
ülkenin esas kısmı da bu şekilde adlandırılmıştır2.
Bir diğer kaynağa göre İran’ın eski ve kutsal adlarından birisi, buraya ilk yerleşenlerin
torunlarından Şem’in oğlunun adı olan Elam’dır. İbranice’de Fars ve Pars şeklinde
geçen bu coğrafyaya eski Sami kavimleri Atların ülkesi anlamına gelen Parahşi
(Parahshe) demekteydiler3. Buraya göç eden Iran–Aryan kökenli kabilelere muhtemelen
yaşadıkları bu yerden dolayı Eski Yunan ve Romalılar tarafından Persian denilmiş,
yaşadıkları ülke ise Persia olarak ifade edilmiştir. Avrupalı toplumlar da 20. yüzyıla
1
Arya, ‘Şerefli’ anlamına gelmektedir. Aryaların mitolojik özellikleri hakkında bkz. Nimet Yıldırım,
“İran Mitolojisi”, Nüsha, Yıl: 2, Sayı 7, Güz 2002, s.19-44.
2
İslâm Ansiklopedisi (Bundan sonra İA şeklinde ifade edilecektir); “İran” Maddesi, ‘Tarihi ve Etnografik
Bakış’, C. 5/2, MEB, Yay., İstanbul 1968, s. 1013.
3
John Kitto; The People of Persia, The Religious Tract Society, London 1799, p. 9-10.
7
Ortadoğu toplumlarında gerek İslâmiyetten önce gerekse sonra İran ve ötesini ve burada
yaşayan insanları ifade etmek için Acem tabiri kullanılmıştır. Acem kelime olarak, Arap
olmayan anlamındadır. İlk İslâm fetihleri sırasında etnik ve coğrafî bir isim olarak
kullanılan kelime, 9. yüzyıldan itibaren İran ve İranlıları ifade etmek için kullanılmaya
başlanmıştır. İslamiyet öncesi Arap şairleri ülke olarak Acem kelimesinin yanında
İranlıları ifade etmek için Fârısî terimini de kullanmışlardır5. Osmanlı Devleti ise 15–
17. yüzyıllarda buraları tanımlarken, Bilâd–ı Acem, Vilâyet–i Acem ve Acemistan
kavramlarını kullanmıştır6. Kanunî’nin Irakeyn Seferi’nde ele geçirilen, Basra
Körfezi’nden kuzeye doğru Azerbaycan’a kadar ulaşan İran’ın batı kısımlarına ise Irak–
ı Acem denilmiştir.
İran terimi, 19. yüzyıla kadar devlet adı olarak kullanılmamıştır. Bu dönemde İranlılar
kendilerine İrâniyân demeye başlamışlardır. Resmî olarak ise 1935 yılında Rıza Şah
tarafından İran adının devlet adı olarak kullanılması kararlaştırılmıştır. Şah, Avrupalı
hükümetlerin Persia yerine İran’ı kullanmaları yönünde oldukça ısrarlı girişimlerde
bulunmuş, İran’a gönderilen postalarda İran ibaresinin kullanılmasını istemiş ve aksi
halde bunların ülke içine gönderimini yasaklayacağını bildirmiştir7. Bu girişimlerden
sonra ülke adı olarak uluslararası yazışmalarda İran adı kullanılmaya başlanmıştır. 1979
yılında yapılan İslâm Devrimi’den sonra devletin adı İran İslâm Cumhuriyeti olarak
kabul edilmiştir. Geçmişten beri farklı isimlerle anılan İran’ın coğrafî yapısı aşağıda
anlatılmıştır.
Ortadoğu’nun en yüksek sahalarından birini oluşturan bölgede yer alan İran coğrafyası,
kuzeyden Hazar Denizi, Azerbaycan, Nahçıvan, Ermenistan ve Türkmenistan, doğudan
Afganistan ve Pakistan, güneyden Basra Körfezi ve Umman Denizi, batıdan Irak ve
4
Daniel Elton; History of Iran, Westport, CT, USA: Greenwood Publishing Group, Incorporated, 2000,
p.3; Kitto; The People…, p. 10
5
Ali Arslan; “Osmanlılar’da Coğrafi Terim Olarak Acem Kelimesinin Manası ve Osmanlı-Türkistan
Bağlantısındaki Önemi” (XV-XVIII. Yüzyıllar), S.8., OTAM, Ankara 1997, s. 83. İlk sahabelerden olan
Selmân-ı Farısî’nin adından da anlaşılacağı gibi, Arap toplumunda Farısî kelimesi, Farstan gelen, buraya
ait anlamında kullanılmıştır.
6
Arslan; Osmanlılar’da…, s. 84.
7
Elton; History of Iran…, p.3.
8
Türkiye ile sınırlıdır. Toplam 1.648.196 km2’lik yüzölçümü ile Ortadoğu’nun ikinci
büyük ülkesidir8. Sınır uzunlukları Kuzeyde Azerbaycan, Ermenistan, Türkmenistan ve
Hazar Denizi kıyıları dâhil yaklaşık 2000 km, kuzey batıda Türkiye, güneybatıda Irak
ve Umman Körfezi ile 1770 km’dir.
İran, Ortaçağ boyunca siyasî ve coğrafî açıdan birliği bir türlü sağlayamamıştır. Bu
yüzden özellikle İslâmiyet sonrası İran’ı tarif ederken günümüzdeki İran’ın coğrafî
sınırlarına, Herat ve Kandahar’ın da dâhil olduğu Afganistan’ın bazı kısımları ile
Belûcistân ve günümüzde Türkmenistan sınırları içerisinde yer alan Merv bölgesini de
dâhil etmek gerekir9.
Stratejik açıdan Doğu ve Batı arasındaki önemli geçiş noktalarından biri olan İran,
coğrafi açıdan dağlık bir alanda yer almaktadır. Yüzyıllarca bölgenin politik ve
ekonomik düzenini belirleyen bu dağlar, üzerlerinde ana tarım ve yerleşim bölgelerinin
yer aldığı çok sayıda dar havza veya platoyu çevrelemektedir. İran topraklarının büyük
bölümünü bu platolar oluşturmaktadır. Denizden ortalama yüksekliği 460 m dağlık
alanlarda ise yer yer 2000 m’yi geçmektedir. Hazar, Basra ve Umman kıyıları ile Karun
Havzası ülkenin düz alanlarının fazla olduğu yerlerdir. Van Gölü’nden başlayan Zağros
Dağları Basra Körfezi’ne kadar uzanmaktadır. Buradan Belûcistan içlerine doğru
sokularak Mekran Dağları ile birleşen bu sıradağların uzunluğu yaklaşık 1800 km’dir.
Diğer bir sıradağlar ise Hazar Denizinin güney kıyıları boyunca uzanan Elbruz
Dağları’dır. Bu dağ dizisi bir yay gibi uzanarak Horasan’daki sıra dağlar ile birleşir.
Elbruz Dağları üzerinde birçoğu hâlâ faal olan volkanik dağlar bulunmaktadır. Bunların
en yükseği Demavend Dağı (5604 m)’dır10. Bir diğeri ise 4.042 m yüksekliğindeki
Teflan Dağı’dır. Kuzeyde Sebelan (4812 m) ve Sehend (3710 m) dağları bulunmaktadır.
Ülkenin iç platolarında ise Deşt–i Kevir (Kevir Çölü) ve Deşt–i Lût (Lût Çölü)
bulunmaktadır11.
8
Ramazan Özey; Ortadoğu, Ülkeler-İnsanlar-Sorunlar, Öz Eğitim Yayınları, İstanbul 1996, s.189.
9
Mehmet Emin Resulzade; “İran Nedir?” Sebilürreşad Gazetesi, S. 30-212, 10 Şevval 1330-13 Eylül
1328; İA; ”İran”…, s.1013,
10
P. Kropotkin; “Orography of Asia”, Geographical Journal, Vol.23, No: 3, March 1904, p.342.
11
Şenel Özata; “Çağdaş İslâm Devletleri; İran”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, , Editör: Hakkı
Dursun Yıldız, C. 13, Kombassan A.Ş Yay., Konya 1994, s.183-184; Raymond Furon; İran, (Çev:,Galib
Kemali Söylemezoğlu) İstanbul 1943, s.15; Elton; History of Iran, p. 3; Özey; Ortadoğu..., s. 190.
9
Ülkenin beşte üçü özellikle belli başlı yaylaları sürekli tarımı elverişli kılacak yağışlar
almaz. Tarım yalnızca yağış alan Azerbaycan, Kürdistan ve Hazar kıyılarıyla, başta
sıradağların etekleri olmak üzere ülkenin dört bir yanına dağılmış olan sulama yapılan
köyler ve vahalarla sınırlıdır12.
İran Azerbaycan’ı veya Türkler tarafından ifade edilen şekliyle Güney Azerbaycan
Türk–İran mücadelelerin de önemli bir stratejik mevkidir. 18. yüzyılın başlarından
itibaren Rusya’nın da sıcak denizlere ulaşma politikasının bir sonucu olarak bölge ile
ilgilenmeye başlamasıyla bu üç devlet arasında rekabet artmıştır. 1724 yılında Rusya ve
Osmanlı Devleti arasında imzalanan İstanbul Antlaşması’yla İran’ın kuzeyi iki devlet
arasında paylaşılmıştır. Bu paylaşımdan dolayı Tebriz, Urmiye, Hoy, Salmas, Makü gibi
yerler bir dönem Osmanlı hâkimiyet altında kalmıştır13. İran Azerbaycanı bölgesini
Osmanlı Devleti açısından önemli kılan bir diğer etken şüphesiz, buranın iki devlet
arasında sınır bölgesi olmasıdır. Bu yüzden Ermeni olayları sırasında burası Ermeniler
tarafından yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Günümüzde Doğu ve Batı Azerbaycan
şeklinde iki vilayete ayrılmıştır14. Aşağıda, İran Azerbaycanı dâhilinde ve özellikle
sınıra yakın yerlerde bulunan bazı şehirlerin tarihsel süreçleri ve genel özellikleri ele
alınmıştır.
12
Ervand Abrahamian; Modern İran Tarihi, (Çev:, Dilek Şendil), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul 2008, s. 2.
13
Andrew J. Newman; Safavid Iran, Rebirth of A Persian Empire, I.B. Tauris, London-Newyork 2006. p.
125.
14
Özey; Ortadoğu…, s. 196.
10
1.1.3.1. Tebriz
Günümüzde Doğu Azerbaycanı’nın merkezi olan Tebriz, 19. yüzyılda Urmiye Gölü’nün
kuzeydoğusuna doğru 50 km.’lik bir alan boyunca uzanmaktaydı15. Şehrin
kuzeydoğusunda Aynali–Zaynali Dağı16 (1800 m), kuzey ve kuzeydoğuda Karacadağ
silsilesi ile güneyde 3547 m. yüksekliğindeki Sahand Dağı bulunmaktadır. Karacadağ
çok verimsiz ve engebeli olduğu için Tebriz’e ulaşan yollar, Doğudan Astara (Hazar
Denizi üzerinden) – Erdebil–Tebriz ve Tahran–Kazvin–Miyana–Tebriz, Batıdan,
Trabzon– Erzurum– Hoy– Tebriz, Kuzeyden Tiflis–Erivan–Culfa–Merend–Tebriz
şeklindedir. Sahan Dağları Urmiye Gölü’nün doğu kıyısı boyunca oldukça dar bir geçit
bıraktığı için, kuzeyden Maveray–ı Kafkas ve Karacadağ ile güneyden Meraga
arasındaki ulaşım ancak Tebriz yoluyla mümkün olmaktadır. Bu yüzden tarih boyunca
Tebriz sadece İran içinde değil aynı zamanda İstanbul ile Hindistan arasındaki en
önemli toplanma yerlerinden biri olmuştur. 1856 yılında 50 bin olan şehrin nüfusu17
1900’lerin başında 200 bine yükselmiştir. İklim bakımından, kışın çok soğuk ve karlı,
yazları ise Sahan Dağı civarında bulunması ve etrafının bahçelerle çevrili olması
sebebiyle serindir18.
W.Barthold, Türk–İslâm tarihi açısından önemli bir yeri olan şehrin 7. yüzyılın
sonlarında Abbasi Halifesi Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun tarafından
kurulduğundan bahsetmektedir19. Kaynaklarda Selçuklular devrinde Tuğrul Bey’in
Tebriz yakınlarında halifenin kızı ile evlendiği ve Sultan Berkyaruk’un kardeşi
Muhammed ile mücadelesi sırasında Tebriz’in güneyindeki dağlık bölgeye çekildiği, iki
kardeş arasında yapılan anlaşma neticesinde Tebriz’in Muhammed’in idaresine
verildiğinden bahsedilmektedir. Celaleddin Harzemşah ile Moğollar arasındaki
mücadelelerde, Harzemşah uzun bir süre burayı savunmada başarılı olsa da 1231 yılında
Moğollar Tebriz’i ele geçirmiştir20. İlhanlı hükümdarı Abaka devrinde İlhanlı
15
William Hughes; A Manual of Geography, Physical, Industrial and Political, Longmans & Roberts,
London 1856, p. 356.
16
Bu isim Ayn bin Ali ve Zayn bin Ali Ziyaretgâhı’ndan gelmektedir.
17
Hughes; A Manual of Geography..., p. 356
18
İA; “Tebriz” maddesi, C.12/1, MEB yayınları, İstanbul 1979, s. 82.
19
W.Barthold; “Azerbaycan ve Ermenistan”, (Çev: İsmail Aka), Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları
Dergisi, C.8, S. 14, Ankara 1963, s. 79.
20
İA “Tebriz”, s.85
11
Devleti’nin başkenti olan Tebriz en parlak devrini ise Gazan Han devrinde yaşamıştır21.
Gazan Han, 1295 yılında şehre girdiğinde puthaneler, kiliseler, havralar ve ateşgedelerin
yıkılmasını emretmiştir. Ertesi yıl Ermeni kralı Hethum’un ricası üzerine bu emir
kaldırılmıştır. Gazan Han Tebriz şehrini yeniden imar ettirmiş ve Şehri surlarla
çevirerek surların içine güzel binalar yaptırmıştır. Gazan Han 1304 yılında ölünce
Tebriz’e bağlı Şam’da kendi yaptırdığı türbeye gömülmüştür. Moğollar döneminde
oldukça gelişen Tebriz, sadece idarî merkez olmakla kalmamış aynı zamanda önemli bir
ticarî ve ilmî merkez haline de gelmiştir22.
1385 yılında Timur tarafından ele geçirilen şehir, Timur’un komutanı Toktamış Han
tarafından şehir yağmalanmış ve burada yaşayan ahalinin bir kısmı da esir alınmıştır.
Ordugâhını Şam–Gazan’da kuran Timur ahaliyi fidye ödemeye mahkûm ettmiştir23.
1468’de Akkoyunlu hükümdarı Bayındırlı Uzun Hasan tarafından ele geçirilen şehirde
Akkoyunlular’ın hâkimiyeti başladı. Ancak Uzun Hasan 1478’de ölünce ortaya çıkan
zayıflıktan istifade eden Şah İsmail 1500 yılında şehri ele geçirmiş ve nüfusun 3/2’si
Sünnî olan halkı Şiiliği kabul etmeye zorlamıştır. Direnenlere ise oldukça şiddet
uygulandı. 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı’nda Osmanlı’nın Safevileri yenmesi
üzerine şehir Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. Savaştan dokuz gün sonra Yavuz Sultan
Selim gösterişli bir törenle şehre girmiş ve burada bir hafta kalmıştır. Yavuz’un amacı
Safevi Devleti’nin tamamen ortadan kaldırmaktı. Ancak kumandanların ve askerlerin
önemli bir kısmının dönmek istemesi üzerine bunu gerçekleştiremeden geri
dönmüştür24.
Tebriz bundan sonra Osmanlı ve İran arasında sürekli el değiştirmiştir. Kanunî Sultan
Süleyman döneminde 1534 yılının Temmuz ayında İbrahim Paşa şehre girerek burayı
ele geçirmiştir25. Ancak gerek bölgenin coğrafî ve iklim şartları gerekse buradaki nüfus
yoğunluğunun Osmanlı aleyhine olmasından dolayı Osmanlı Devleti burayı elinde uzun
süre tutmakta zorlanmıştır. Osmanlı birliklerinin buradan çekilmesiyle birlikte İran
21
Barthold; “Azerbaycan…, Aynı yer; Gazan Han ve dönemi hakkında ayrıca bkz. Osman G. Özgüdenli;
Moğol İran’ında Gelenek ve Değişim,, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), Kaknüs Yayınları,
İstanbul 2009.
22
Raymond Furon; İran, (Çev. Galip Kemali Söylemezoğlu), Hilmi Kitabevi, İstanbul 1943, s. 29.
23
İA “Tebriz”, s.87
24
Mehmet Saray; Türk-İran İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1999, s. 27.
25
Vecih Kevserânî; Osmanlı ve Safevilerde Din-Devlet İlişkisi, (Çev. Muhlis Canyürek), Denge
Yayınları, İstanbul 1992, s. 65.
12
tekrar buraları ele geçirmiştir26. 12 Şubat 1728 tarihli Osmanlı tapu tahrir defterlerine
göre Tebriz livasına bağlı toplam 13 nahiye ve bu nahiyelere bağlı 485 karye
bulunmaktadır27.
Safeviler döneminde önemi azalan şehir Kaçarlar devrinde (1790–1925) tekrar önemli
gelişmelerin yaşandığı bir merkez haline gelmiştir. Avrupa ile ticarî faaliyetlerin
artmasıyla birlike İran–Avrupa arasındaki ticarette önemli bir merkez haline gelmiştir28.
Avrupa’dan gelen ürünler burada toplanır, buradan da ülkenin Tahran, Meşhed gibi
diğer şehirlerine gönderilirdi. İran’dan Avrupa’ya gönderilen mallar da yine burada
toplanır ve Avrupa’ya giderdi. Tebriz’in ticarî alandaki bu önemi Rusların Culfa
demiryolu hattını yapmasıyla birlikte azalmış, buradaki ticaret daha çok Kafkasya’ya
kaymıştır29.
1801 yılında Gürcistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesiyle birlikte Tebriz, Rusya’ya
karşı İran’ın en önemli mücadele alanlarından biri olmuştur. Bu dönemde Tebriz Valisi
olan Abbas Mirza Kaçar30 İran ordusunu modernleştirme çalışmalarına burada
başlamıştır. Bu çerçevede bir kısım İngiliz askeri uzman Tebriz’e yerleştirilmiştir.
Abbas Mirza ordunun modernleştirilmesi amacıyla burada cephane, top dökümhaneleri,
ambarlar ve imalâthaneler açtırmıştır.
19. yüzyılın başlarında 50 Ermeni ailesiyle birlikte şehrin nüfusu ortalama 50.000’dir31.
1842 yılında yapılan bir sayımda şehirde toplam 9.000 aile tespit edilmiştir. 1895
yılında ise şehirdeki Ermeni nüfusunun arttığını görmekteyiz. Yüzyılın başlarında 50
aile olan Ermenilerin sayısı bu dönemde 3000’e çıkmıştır. Şehrin toplam nüfusu ise
150–200 bin arasındadır. Ticarî açıdan geçmişten beri önemli bir mevkide bulunan
Tebriz, Rusların Poti–Bakü yolunu açmasıyla bundan olumsuz olarak etkilense de tarihî
26
İA “Tebriz”, s.89
27
Osman G. Özgüdenli;” Osmanlı İranı I: Batı İran ve Azerbaycan Tarihi Hakkında Osmanlı Tahrir
Kayıtları: Cografî ve İdarı Taksimat”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 22, S. 34, Ankara 1963, s. 87.
28
John H. Lorentz; Historical Dictionary of Iran, Second Edition, The Scarecrow Press, Inc, Lanham,
Maryland, Plymouth, Toronto, UK 2007, p. 323.
29
Charles Issawi ; “The Tabriz-Trabzon Trade, 1830-1900: Rise and Decline of a Route”, International
Journal of Middle East Studies, Vol. 1, No. 1 (Jan., 1970), pp. 18-27; Fahreddin Şevket; İran, Karabet
Matbaası, 1341,s.54.
30
1789-1833. Feth Ali Şah’ın en büyük oğludur. Veliaht olarak Azerbaycan Eyaleti Valiliği yapmıştır.
1805 yılında 16 yaşındayken İran ordusunun komutanlığına getirilmiştir. 1805-1813 arası Rusya ile
mücadele eden Abbas Mirza sonunda ağır bir yenilgi almıştır. Bu yenilginin sonunda da ağır maddeler
ihtiva eden Gülistan Antlaşması imzalanmıştır. Bu yenilgi Abbas Mirza’yı İran’da köklü değişiklikler
yapmaya sevk etmiştir. Lorentz; Historical Dictionary…, p. 3.
31
İA “Tebriz”, s.92
13
İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1941 yılında şehir Ruslar tarafından (Kızıl Ordu)
yeniden işgal edilmiştir. Ruslar burada Azerbaycan Özerk Cumhuriyeti adında muhtar
bir cumhuriyet kurmuş ve Tebriz de bu cumhuriyetin merkezi yapılmıştır. Bu durum
1946’ya kadar sürmüştür. Daha sonra İran Şah’ı Rıza Pehlevi, Tebriz’i tekrar İran
32
Cihan Aydoğmuşoğlu; Tarihte Tebriz, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2007, s. 17,
İA “Tebriz” , s.93.
33
İA, Aynı yer.
34
İA “Tebriz”, s.94.
14
1.1.3.2. Urmiye
Van Gölü ile Urmiye arasında hüküm süren Ermeni Vaspurakan (Van) Krallığı’na
(908–1021) bağlı eyaletlerden biri olan Parspatunik’in topraklarının çoğu Urmiye
Gölü’nün doğusunda arasında bulunmaktaydı38. 9. asır coğrafyacıları gelişmişlik
açısından Azerbaycan şehirleri arasında Erdebil ve Meraga’dan sonra Urmiye’yi
göstermekte ve buranın su, nebât ve meyve bolluğunu methetmektedirler. Ancak
nüfusunun çoğunluğu Fars ve Hrısitiyanlardan oluşan Urmiye’nin İslâm tarihinde
önemli bir yeri olmamış, genellikle Azerbaycan’da hüküm süren yöneticilerin ailelerinin
yaşadığı bir inziva yeri olarak anılmıştır39.
Şehir 1724 yılında Türklerin eline geçtiği zaman buranın idaresi Afşar Türklerinden
Kasımlu Ailesi’ne verilmiştir. Bu dönemde Osmanlı’ya bağlı bir liva olan Urmiye’ye
bağlı Nefs–i Urûmî, Benâperveze, Belde, Sahra–âbâd, Dûl, Merkever, Terkever ve Ûşni
olmak üzere toplam 8 nahiye ve 337 karye bulunmaktadır40.
yönelik birer okul açmıştır. Eğitim faaliyetlerini kararlı bir şekilde sürdüren American
Board’a ait okullarda 1841 yılında yaklaşık 500 öğrenci eğitim görmekteydi. Ülkedeki
eğitimin kalitesini artırmasından dolayı bu okullar İran şahları tarafından
desteklenmiştir41.
1880 senesinde önce İran daha sonra da Osmanlı’ya karşı isyan eden Şeyh Ubeydullah
Nehri tarafından şehirde çeşitli propaganda çalışmaları başlatılmış ve Urmiye halkı
isyana katılmak için davet edilmiştir. Nehri, 1880’de kendine bağlı Kürt aşiretleriyle
şehri kuşatmışsa da ele geçirememiştir42.
Rusya’nın Japonya karşısında 1905 yılında aldığı yenilgiden cesaret alan Osmanlı
Devleti, İran ile aralarındaki sınır probleminin halledilememesini gerekçe göstererek
Ağustos 1906’da Urmiye’nin birkaç yeri hariç tamamını ele geçirmiştir. Türklerin
buradaki varlığı 1911 yılındaki Rus işgaline kadar devam etmiştir. Ancak Birinci
Dünya Savaşı devam ederken Rusların buradan çekilmesi üzerine Türk ordusu tekrar
burayı ele geçirmiş ise de burada uzun süreli kalamamıştır43.
1.1.3.3. Hoy
Arap yazarlar tarafından geniş vadi anlamındaki Hovayy olarak adlandırılan, Kaçarlar
döneminde Daru’s–Sefa lakabıyla anılan şehir44, Güney Azerbaycan’daki tarihî bir Türk
şehridir. Urmiye Gölü’nün kuzey batısında ve Çaldıran Ovası’nın güney doğusunda yer
alan şehir, Tebriz’den Trabzon’a ve Urmiye’den Kuzey Azerbaycan ve Kafkasya’ya
giden tarihî ticaret yollarının kavşağında yer almaktadır. Salmas’tan çıkan ve Hoy’un 3
km doğusundan geçen Akçay ile birlikte Aras Nehri’ne dökülen Kotur çayı sayesinde
bölge tarım ve hayvancılık açısından oldukça verimlidir45.
9. ve 10. asırlar İslâm müelliflerine göre Tebriz, Hunaç, Ucan, Miyaniç, Merend ve
Salmas ile aynı düzeyde gelişmiş olan Hoy şehri Urmiye ile Salmas arasında iki günlük
41
Jasamin Rostam-Kolayi; “From Evangelizing to Modernizing Iranians: The American Presbyterian
Mission and its Iranian Students”, Iranian Studies, Volume 41: 2, p. 216-219.
42
Başbakanlık Osmanlı Arşivi ( Bundan sonra BOA şeklinde ifade edilecektir), Y.PRK. HR. 5/8.
43
İA, “ Urmiye”, s. 62.
44
Alirıza Mukaddem; “Ahi Evren Veli’nin Doğduğu Şehir Hoy: Farsça ve Arapça Kaynaklara Göre”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 3/10, Kış 2010, s. 471 (s.470-477)
45
İA; “Hoy” Maddesi, C.5. 1. Kısım, M.E.B. Yay., İstanbul 1987, s. 571.
16
bir mesafede olup, Salmas ve Hoy arasındaki uzaklık ise 7 fersahtır46 . Urmiye, Salmas
ve Hoy’dan geçen 53 fersahlık bir ticaret yolu Meraga’yı Arap hâkimiyeti devrindeki
Ermenistan’ın merkezi bulunan Dvin (Debil)’e bağlamakta idi. Hoy şehri Kafkasya,
Anadolu, Suriye ve Irak’ın önemli merkezlerine bağlanan işlek yollar üzerinde
bulunmaktaydı. Oğuz Türkleri Diyarbekir ve Musul taraflarına Hoy–Urmiye
bölgesinden yayılmışlardır. Ayrıca Sultan Alparslan Malazgirt Savaşı öncesinde Hoy ve
civarını askerî bir üs olarak kullanmıştır. Bizans’ın büyük bir kuvvetle saldırması
öncesinde, Sultan Alparslan ordusunu Hoy Ovası’nda toplamıştır. Bu bölge yine, Irak
Selçuklu sultanları ve Azerbaycan atabeyleri devrinde 50.000 nüfusluk Türkmen
süvarilerinin toplanma yeri olarak kullanılmıştır. 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı
da yine Hoy ve civarında yapılmıştır. 18.yüzyılın ikinci yarısına kadar süren Osmanlı–
İran savaşlarında şehir birkaç kez Osmanlı idaresine geçmiştir47. Osmanlı Tapu Tahrir
Defterleri’ne göre 18. yüzyılda Hoy livasına bağlı Hoy, Cûreş, Gerger, Sekmân–âbâd,
Süleyman–saray, Payecik, Çaldıran, Aland ve Ovacık olmak üzere toplam 9 nahiye ve
bu nahiyelere bağlı 408 karye bulunmaktaydı48.
Ticarî açıdan Doğu ve Batı’yı birbirine bağlayan tarihî İpek Yolu’nun bir kolu da
Hoy’dan geçmekteydi. Bu yüzden şehirde günümüzde bile hala ayakta kalan büyük
geleneksel pazar ve kervansaraylar bulunmaktadır. İktisadî açıdan en önemli
faaliyetlerden birisi de bağ ve bağcılıktır. Yüksek dağlardan akan sular, yağmur ve karın
yağması ve topraklarının verimli olması bunun temel sebepleridir. Buradaki bağcılıkla
ilgili dönemin yazarlarından birisi: Çok fazla bağ bahçeleri vardır ve meyvelerinden
üzüm ve peygamber armudunun şirinlik, büyüklük ve sululukta diğer yerlerde benzerleri
yoktur demektedir. Bunların dışında ipekçilik ve dokumacılık da gelişmiştir. Bunun bir
göstergesi olarak Hoy ipek kumaşı geçmişten günümüze güzellik ve zerafette örnek
olarak gösterilmektedir49.
19. yüzyılın başlarında Rus istilasına karşı Fransız generali Gardane tarafından inşa
edilen ve hala mevcut olan toprak istihkâmlar Hoy’u müstahkem bir kale haline
getirmiştir. 1827 yılında Erivan ve Nahcivan’ı ele geçiren Ruslar, Tebriz üzerine
46
1 Fersah yaklaşık 5,5 km. olup yaklaşık 40 km. yapmaktadır.
47
İA; “Hoy”, s. 572.
48
Özügüdenli; “Osmanlı İran’ı…, s. 88.
49
Mukaddem; “Ahi Evren Veli’nin…, s. 472-473.
17
yürüyünce geri çekilen Azerbaycan orduları başkomutanı Abbas Mirza Kaçar, buraya
sığınmış ve bilhassa Hoy Türklerinin şiddetli mukavemeti sayesinde şehri kuşatan
Rusları püskürtmüştür. Ancak 1828 yılında akdolunan Türkmençay Antlaşması’ndan
sonra yaklaşık 3000 Rus askeri şehre girmiş fakat bir süre sonra İran tazminat ödemeyi
kabul edince geri çekilmişlerdir. 1907 yılındaki Rus–İngiliz Antlaşması’yla İran iki
devletin nüfuz alanına bölünmüş ve Hoy, Rusya’nın nüfuz bölgesinde kalmıştır. Birinci
Dünya Savaşı’nda Ruslar tarafından yeniden işgal edilen şehir, Osmanlı’ya karşı askeri
bir üs olarak kullanılmış ve bu yüzden büyük zarar görmüştür. 1917 Bolşevik
İhtilali’nden sonra Ruslar buradan çekilmiştir50. Ruslar tarafından yapılan yollar
sayesinde burasıyla, Culfa, Tebriz, Salmas, Urmiye ve Makü gibi diğer şehirlerle
arasındaki ulaşım kolaylaşmıştır. İleride de görüleceği gibi buralar Ermenilerin Osmanlı
topraklarına karşı en yoğun faaliyet alanları arasında yer alacaktır.
1.1.3.4. Makü
İran’ın kuzeybatı bölümünde yer alan şehir Aras Nehri vasıtasıyla Güney Kafkasya’dan
ayrılmaktadır. Toprakları verimlidir. Şehir Zangimar Irmağı’nın geçtiği boğazda
kurulmuştur. Orta zamanlarda nüfusu genelde Türkler ve Kürtlerden oluşmaktaydı.
Yerleşim genelde akarsu kenarlarında oluşmuştur. Burada yaşayan Kürtler yarı göçebe
olup çoğunluğunu Celali Aşireti mensupları oluşturmaktaydı. Bunlar dışına Milan
Aşireti de yine bu bölgede Aras Nehri ile Sokkar Dağı arasında yaşamaktaydı. Bu
aşiretler yazları Türk–İran hududundaki dağlara çıkarlar ve mevsimi burada geçirirlerdi.
Makü’de yer alan Kara–Ayni (Kürtçe Kaleni)’de ise Haydaranlu Aşireti
bulunmaktaydı51. Aşiretlerin bu yaşayış tarzı daha sonraki dönemlerde Türk ve İran
devletleri arasındaki en önemli meselelerden birisi olmuştur.
Makü, Ermeniler açısından da önemli bir şehirdir. Ermenilere ait St. Thaddâus
Manastırı (Karakilise), Ermeniler açısından önemli bir yer olan Bebecik nahiyesindedir.
Kapısında Şah I. Abbas’ın fermanı ve kitabesi bulunmaktadır. Önceleri, Makü ve
Hoy’un 14 köyü bu manastıra ait olup buradan gelen gelirler manastırın idaresinde
kullanılırdı. Diğer bir Ermeni manastırı olan Sürp Stephanos52, Kotur Çayı civarlarında
50
İA; “Hoy”, s. 573.
51
İA, “Makü” Maddesi, C.7, M.E.B. yay., İstanbul 1972, s. 208.
52
Müslümanlara göre Danyal Peygamber.
18
bulunmaktadır. Makü’de Cabbarlı adı verilen küçük bir köyde az miktarda Yezidi de
bulunmaktadır53.
Tarihî olarak M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan önemli bir yerleşim merkezi olan Makü,
Eski Ermeni Krallığı’nın Vaspurakan (Van) eyaletine bağlıydı. Bu dönemde Artaz
olarak adlandırılmakla birlikte Maküya (veya Maköya) da denilmiştir. 1404 Haziranında
Makü’yü ziyaret eden İspanyol Sefir Clavijo burada prensleri Noradin’in hükümdarlığı
altında yarı bağımsız yaşayan, Ermeni Katolik bir nüfusa rastlamıştı. Timur çıktığı Batı
seferinde, Noradin’le bir antlaşma yaparak gerekli görüldüğü anda ona 20 süvari
vermeyi kabul ettirmişti. Clavijo, bu dönemde Makü’nün, vadide bir kale, daha
yukarıda kayada yontulmuş merdivenler ile çıkılan ikinci bir sur olduğunu ve buranın
saldırılara karşı korunaklı olduğunu beyan eder. 1426 yılında Karakoyunlu hükümdarı
İskender Bey Ermeni Patrikliği’ne bağlı feodal beyler tarafından yönetilen Makü’yü ele
geçirmiş ve buraya kendisine bağlı bir vali atamıştır54.1574 yılında Osmanlı Devleti,
Mahmudî Aşireti’nin reisi İvaz Bey’i burayı ele geçirip burada bir kale inşa etmesi için
görevlendirmiş ve Makü’yü İvaz Bey’e ocaklık olarak vermiştir.55.
1605 yılında, Şah I. Abbas Hoy’da bulunduğu bir sırada, Mahmudî Aşireti’nin kendisini
ziyarete gelmemesi üzerine, bu aşiretin bir kısmını Irak bölgesine naklettirmiştir. Abbas,
Makü Kalesi’ni de kuşatmış ancak alamamıştır. Osmanlı ve İran arasında önemli bir
mevkide bulunan Makü iki devlet ilişkilerinde önemli bir yer tutmaktaydı. IV. Murat
döneminde İranlılardan buradaki kalelerin yıkılması istenmiştir. 1639 tarihli Kasr–ı
Şirin Antlaşması’nda da bu istek yer almış ve İran Kotur, Makü ve Mağazberd
kalelerini yıkmayı taahhüt etmiştir. Ancak IV. Murat’ın ölümü üzerine İranlılar buraları
tekrar ele geçirmişlerdir. Kaynaklarda buradaki kalelerin 1642 yılında Şah Abbas
tarafından, fesatçıların yuvası haline geldiği gerekçesiyle yıktırıldığı rivayet edilse de
Evliya Çelebi bu kalelerin Osmanlıların etkisiyle yıkıldığını belirtmektedir56. Osmanlı
kaynaklarında 1726 yılında Revan livasına bağlı bir nahiye olarak görünen Makü’ye
bağlı toplam 86 karye bulunmaktadır57.
53
İA; “Makü”, s.209.
54
Dikran Kouymjian; “ Van Under The Mongol, Turkmen, Persian and Ottoman Domination”, Armenian
Van/Vaspurakan, ( Editor: Richard G. Hovannisian), Mazda Publishers, California 2000, p.123.
55
İA; “Makü”, s.209.
56
İA; “Makü”, s.210
57
Özgüdenli; “Osmanlı İranı…, s. 87.
19
1.1.3.5. Salmas
Urmiye ve Hoy ile birlikte Türkiye sınırına yakın olan Salmas’tan Mahmudiye Köyü
veya Hoy’daki Aras ırmağının bulunduğu güzergâhtan Türkiye sınırlarına
58
Afşar Türklerinden olan Nadir Şah (1688-1747) o dönem Avrupasnda Tamas Kuli Han olarak
bilinmekteydi. İlk adı ise Allah’ın Kölesi anlamındaki Nadir Kuli idi. Nadir Şah Horasan’ın Calut
Köyü’nde doğmuş olup 1736-1747 yıllarında İran’ı yönetmiştir. 1747’de Kaçar ve Zendlerin işbirliği
sonucu öldürülmüştür. Nadir Şah ile ilgili kendi döneminde yazılan bir eser için bkz: James Fraser;
History of Nadir Shah, London 1742, Nadir Şah Dönemi Türk-İran İlişkileri için bkz: Abdurrahman Ateş;
Afşarlı Nadir Şah ve Döneminde Osmanlı-İran Mücadeleleri, Doktora Tezi, Süleyman Demirel
Üniversitesi, Isparta 2001.
59
İA; “Makü”, s. .210-211
60
İA, “Salmas” Maddesi, C.10, M.E. B. Yayınları, Eskişehir 1997, s.461.
20
Salmas ovasında 1850 yılında toplam 51 köy ve 3.310 hane bulunmaktaydı. 1900’de ise
köylerin sayısı 108’e ulaşmıştır. Toplam nüfusu ise 50 bin civarındaydı. Nüfusun %
63,2’si Şii, % 13’ü Sünni, % 22,5’i Hıristiyan ve % 1,3’ü ise Yahudi idi. Halkı tamamen
Müslüman veya karışık olan köyler dışında Hırıstiyan köyler de bulunmaktaydı.
Ermeniler; Kalasar, Heftvan ve Payecik’te Süryaniler; Hosrova ve Patavur’da, Katolik
61
İsmail Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız Seyyahlarına Göre Van, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi,
İstanbul 2005, s. 67.
62
İA, “Salmas” , s. 461.
63
Özügüdenli; “ Osmanlı İran’ı…, s. 90.
64
J. Shiel; “ Notes on a Journey from Tabriz, Through Kurdistan, via Van, Bitlis, Se'ert and Erbil, to
Suleimaniyeh, in July and August, 1836” Journal of the Royal Geographical Society of London, Vol. 8
(1838), p. 54-55.
21
Süryaniler ise (Keldaniler), 500 ev, iki kilise ve misyonerlik örgütü Lazaristlere ait bir
merkezin de bulunduğu Hosrova’da toplu halde yaşamaktaydılar. Ticarî açıdan gelişmiş
bir yer olan Salmas’ta balmumu, badem, deri ve hayvan ihracatı en önemli ticarî
kalemlerdi. Ancak Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk ve Rus orduları arasındaki
mücadele alanında yer alması burayı ticarî açıdan zayıflatmıştır. Bölgenin dağlık
kısmının merkezi Çahrik’tir. Burası, 1828 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
1864 yılında ise atalarının 17. asırda Diyarbakır’dan Urmiye’ye geldiğini iddia eden
Avdoylular tarafından ele geçirilmiştir. Reisleri İsmail Ağa olup türbesinde 1231 (1816)
tarihi yazılıdır. İsmail Ağa’nın torunu olan Cafer Ağa Genel Vali’nin emri ile 1905
yılında Tebriz’de idam edilmiştir. Cafer Ağa’nın küçük kardeşi İsmail (Simko olarak
tanınmaktadır), huduttaki siyasi karışıklıkta önemli roller oynamış, 1918 yılında ise
Kuhna–Şahr’de adamlarının çıkardığı bir isyanda Nasturî Patriği’ni öldürmüşlerdir.
Simko, 1922’de İran tarafından Türkiye’ye iltica etmeye mecbur kalmıştır65.
İran coğrafyası yüzyıllar boyunca çeşitli etnik ve dinî unsurların yaşadığı bir yer
olmuştur. 19. yüzyılın sonlarında da bu yapısını muhafaza etmiştir. Bir bölgedeki siyasî
gelişmeleri anlamak için oradaki demografik ve toplumsal yapının da anlaşılmasında
yarar vardır. Çalışmamızın konusunu teşkil eden İran Ermenilerine geçmeden önce bu
dönemde İran’ın nüfus ve toplumsal yapısı hakkında bilgi verilmesi uygun görülmüştür.
65
İA, “Salmas” , s. 462.
66
Julian Bharier; “A Note on the Population on Iran 1900–1966”, Population Studies, Vol. 22, No. 2, July
1968, p. 273, Ayrıca, 28 Ekim 2006’da yapılan Nüfus sayımında İran istatistik kurumu başkanı
Muhammed Meded, İran’daki ilk nüfus sayımının 1956’da yapıldığını ve o zamanki nüfusun 18,9 milyon
olduğunu ifade etmiştir. Bkz. Anadolu Ajansı,’İran’da Nüfus Sayımı’ başlıklı haber, 28.10.2006.
Günümüzde İran’da 10 yılda bir nüfus sayımı yapılmaktadır.
22
ortaya konulan ve sadece şehirlerdeki nüfusu hesaplayan resmî kayıtlar vardır67. Ayrıca
İran nüfusu hakkında 1890–1956 yılları arasındaki nüfus oranları hakkında tarihçiler,
gezginler ve hükümet yetkilileri tarafından yapılan tahminler de birbirinden farklıdır68.
Bu olumsuzluklara rağmen bu dönemdeki nüfus hakkında yapılan bazı araştırmalardan
ortalama bir sayıya ulaşmamız mümkündür. Bu yüzyılın önemli coğrafya
bilimcilerinden Houtum Schindler ve Reclus gibi bilim adamları, 19. yüzyıl
sonlarındaki İran nüfusunun 8 milyon civarında olduğunu tespit etmişlerdir69.
20. yüzyılın başlarında İran’ın durumu ile ilgili ciddi araştırmalar yapan ve bunu bir
kitap haline getiren Fahrettin Şevket’e göre 1920’li yıllarda İran’ın nüfusu 10 milyon
civarındadır71. 1930’lu yıllarda Tahran Üniversitesi’nde hocalık yapan, Raymond Furon
67
Ferydoon Firoozi, “Tahran: A Demographic and Economic Analysis”, Middle Eastern Studies, Vol. 10,
No.1, June 1974, p. 73, Bharier, “A Note on the…”, p.273; Bharier şehir nüfusu kayıtlarını 1939-1941
olarak ifade etmiş, Firoozi ise 1940’ın sonları demiştir. Bu yüzden metinde 1939-1941 yılları esas
alınmıştır.
68
Bharier; “A Note on the…”, p. 273.
69
Furon; İran, s. 18.
70
Bharier; “A Note on the…”, p. 275.
71
Fahreddin Şevket; İran, Karabet Matbaası, 1341,s.10.
23
ise bu yıllarda hükümetin verdiği bilgilere göre72 İran nüfusunun 15 milyon olduğunu
bildirmektedir ki hem Şevket hem de Furon’un verdiği bilgiler yukarıdaki tabloda
verilenleri yaklaşık olarak teyit etmektedir. Bilgilere göre dönem içinde, kilometre
başına 10 kişi düşmektedir73. Bu dönemde şehir merkezlerindeki nüfus dağılımı şöyle
tespit edilmiştir74:
1900–1906 yılları arası şehirlerde yaşayan nüfusun genel nüfusa oranı % 20, göçebe
nüfusun genel nüfusa oranı ise % 25–30 arasındadır. Bu dönemde halk arasındaki
okuryazarlık oranı ise % 5 olup, devlet okullarına kayıtlı olan nüfus sayısı 2000
civarındadır76.
72
Burada verilen bilgiler daha önce ifade edilen sadece şehirlerdeki nüfusun kayıt edildiği çalışmalardır.
Furon muhtemelen buradaki verileri ülke geneline göre yorumlayarak böyle bir sayıya ulaşmıştır.
73
Aynı dönemde Fransa’da 74, İspanya’da 45 kişidir. Bu durum İran coğrafyasının genişliğini göstermesi
bakımından önemlidir.
74
Furon; İran, s.18-19.
75
Mart 1786’da Ağa Muhammed Şah’ın Tahran’da hâkimiyetini ilan etmesiyle başkent haline gelen
Tahran’ın bu dönemdeki nüfusunun 50.000 olduğu tahmin edilmektedir. Tahran’ a ait ilk nüfus kayıtları
ise 1869 yılına ait olup bu dönemdeki nüfus 155.000’dir. 1900-1906 yılları arasında nüfus 200.000’e
çıkmıştır ( bkz. Abrahamian, s.7) Daha önce bahsedilen 1939-41 şehir nüfusu sayımlarında yaklaşık oran
400.000, 1956 yılındaki ilk düzenli nüfus sayımında 1.512.032, 1966 sayımlarında ise 2.719.730’dur.
1940-1966 yılları arasındaki hızlı nüfus artışı şehrin karakterini de değiştirmiştir bkz. Ferydoon Firoozi,
“Tahran…,” p. 60.
76
Abrahamian; Modern İran…, s. 7.
24
İran’ın coğrafî yapısının dağlık ve engebeli oluşu, iklim şartları, ekonomik yapısı,
yerleşik hayatın yanı sıra yaylak ve kışlak şeklinde göçebe bir hayat tarzı ve bu hayat
tarzına göre yaşayan toplulukları ortaya çıkarmıştır. 1900 yılında nüfusun % 25–30’unu
oluşturan bu göçebe topluluklar şunlardır77:
İran kendi içinde birçok farklı dinî etnik unsuru barındıran bir ülkedir. 19. yüzyılın
sonraları ve 20. yüzyılın başlarında ülkenin % 85’i Şii Müslüman %10’u Sünnî
Müslüman ve geri kalan kısım ise, Hıristiyan, Zerdüşt, Yahudi ve Bahaî gibi
77
Abrahamian; Modern İran …, s. 25
78
Bahtiyarîler Ishafan'ın güneybatısındaki dağlar ile Şuster ve Ram-ı Hürmüz civarında ve Çargoz nehri
sahiline kadar Çaharmahal havalisinde meskûn idiler. Daha açık bir ifade ile doğusuda Burucerd ve
Çaharmahal arasındaki dağlara, batıda Dizful, Şuster ve Ram-ı Hürmüz'ün üst tarafındaki dağların
eteklerine, kuzeyde Dizful çayı ve güneyde Deh-Kord'dan Kumişe'ye kadar uzanan bir hattın içinde kalan
çok geniş bir bölgede yaşıyorlardı. 1881 yılındaki resmi nüfus sayımına göre Bahtiyarîlerin toplam sayısı
180.000 idi. 1909 Meşrutiyet İhtilâli'nde meşrutiyetler arasında yer alan Bahtiyarîler Samsamüssaltana
idaresinde Tahran'a yürüdüler. Amaçları belki de Kaçar Hanedanı 'nı devirerek onların yerine geçmekti.
Her ne kadar bu emel tahakkuk etmemişse de Bahtiyarî reisleri meşrutiyet hükümetinin en sözü geçen
erkânı arasında yer alarak Isfahan, Yezd, Kirman gibi vilâyetlerin idaresini ele geçirdiler. Sadık
Sarısaman; “Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti'nin Bahtiyari Politikası”, OTAM, S. 8, Ankara
Üniversitesi 1997, s. 295- 298
79
Şii mezhebine mensub bir Türk aşireti olan Şahsevenler, Erdebil-Zencan ve Tahran arasındaki bölgede
yaşamaktaydılar. Meşrutiyet döneminde merkezî otoriteden yana tavır almışlardır. Şahsevenler hakkında
detaylı bilgi için bkz: Richard Tapper; “History and Identity among the Shahsevan”, Iranian Studies, Vol.
21, No. 3/4 (1988), pp. 84-108.
25
80
Abrahamian; Modern İran…, s. 24.
81
Ahamenidler olarak da adlandırılmaktadır.
82
R.Schmitt; “Armenia and Iran”, ‘Armina, Achaemenid Province’, Encyclopedia of Iran, http://www.ira
nica.com/articles/armenia-i, 14.04.2010.,
83
Louise Nalbandian; The Armenian Revolutionary Movement, University of California Press, Berkeley
and Los Angeles, 1963, p.2.
26
Tarihçi M.L. Chaumont’ta göre, aslı Frigya’ya ya dayanan Ermeniler, Medler tarafından
yenilince Tarihi Ermenistan denilen topraklara gelmişler ve buraya kendi adlarını
vermişlerdir. İranlılara karşı da birçok kez ayaklanmışlardır. Ermenice’de Ermeni
kelimesinin karşılığı Հայ (Hay, çoğulu Հայեր, Hayer) ve Ermenistan’ı ifade etmek için
84
“Հայաստան, (Hayastan) terimleri kullanılmaktadır .
Ermenilerin İran topraklarındaki varlıkları daha önce bahsedildiği gibi M.Ö. 5 yüzyıla
kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Iran kültürü Ermeniler üzerinde oldukça etkiliydi.
Ermeni ve İran soyluları arasındaki evlilik oldukça yaygındı. İki toplum birçok dinî,
siyasî, dil, gelenek ve görenekleri paylaşmışlar ve çoğu kez aynı hükümdarlık tarafından
yönetilmişlerdi. Ermenilerin Hıristiyanlığı kabul etmeleriyle birlikte, iki toplum
arasındaki birliktelik zayıflamaya başlamıştır. 7. yüzyılda İran’ın Müslümanlar
tarafından fethedilmesiyle birlikte İran toplumu İslâmiyeti kabul etmeye başlamış ve bu
durum Ermenilerle İranlıların hem kültürel hem de sınırlar bakımınından ayrılmalarına
84
Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu 1914-1923, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991, s. 66.,
Ermenilerin kökeni ve büyük Ermenistan efsanesi hakkında bkz. Moses Khorenatsi, History of Armenia,
(Translation and Commentary Robert W. Thomson), Harvard University Press 1978.
27
sebep olmuştur. 11. yüzyılda Selçukluların İran’a egemen olmasıyla birlikte Ermeniler
İran Azerybaycanı bölgesine sürülmüşlerdir. Moğolların İran’ı ele geçirmesinden sonra
ise, Ermeniler önceki dönemlere göre daha rahat bir konuma gelmişlerdir. Moğollar,
Ermenilerin ticarî yeteneklerinden istifade etmek için bunların ticarî faaliyetlerini
desteklemişlerdir85. Bu yüzden Ermeniler, Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz’deki
ticari hayatın en önemli unsurlarından biri haline gelmişlerdir. Birçok Ermeni tüccar ve
esnaf İran’ın kuzeyine, Tarihi Ermenistan dedikleri bölgenin sınır kesimlerine, özellikle
Sultaniye, Merand, Hoy, Salmas, Makü, Marage, Urmiye ve Moğolların İran’daki
merkezi olan Tebriz’e yerleşmiştir. Ünlü seyyah Marco Polo’ya göre Moğollar
döneminde bu bölgelerde nüfusun önemli bir kısmını Ermeniler oluşturmaktaydı86.
14. yüzyılın sonlarında Timur’un doğu yönünde ilerlemesi ile 15. yüzyıldaki
Akkoyunlular ve Karakoyunlular arasındaki savaşlar, Ermenilerin nüfus dengesini
değiştirmiştir. Sultan Bayezid döneminde (1481–1512), Akkoyunluların zayıflması
Osmanlı Devleti’ne hâkimiyet alanını Tarihi Ermenistan ve İran Azerbaycanı’na doğru
genişletme imkânı vermiştir. Ancak bu dönemde İran’da bir Türkmen beyi olan Şah
İsmail Safevi Devleti’ni (1501–1732) kurarak ülkenin siyasî birliğini sağlamıştır. Şah
İsmail döneminde kurulan bu birlik ruhu günümüze kadar gelmiştir. Şiilik temelinde
kurulan bu yeni devlete Doğu Anadolu ve İran’ın kuzeybatısındaki birçok Türkmen
aşireti de destek vermiştir87. Kendilerini Kızılbaş olarak tanımlayan bu Türkmen
aşiretleri devlet içinde etkin bir konuma gelmişlerdir88. Safevilerin kurulmasıyla birlikte
Ermenilerin yaşadığı bölgelerde Osmanlı ve Safeviler arasındaki mücadeleler artmıştır.
85
Furon; İran, s. 29.
86
George A. Bournoutian; “Armenians in Iran (1500-1914)”, http://www.iranchamber.com/people/article
s/armenians_in_iran1.php. 14.04.2010. Not: İran Ermenilerinin tarihsel süreçleri hakkında Türkçe
kaynakların neredeyse hiç olmayışından dolayı, bu dönemle ilgili ulaşılabilen İngilizce basılı kaynaklar
ve internet üzerinden yayın yapan Encyclopedia of Iran ve Iran Chamber gibi İngilizce kaynaklardan da
istifade edilmiştir.
87
Vecih Kevserânî; Osmanlı ve Safevilerde Din-Devlet İlişkisi (Çev. Muhlis Canyürek), Denge Yayınları,
İstanbul 1992, s. 59
88
Newman; Safavid Iran..., p. 15
28
Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1529–1566), iki devlet arasındaki savaşlar devam
etmiştir. Kanuni’nin 1533 Irakeyn, 1548 Tebriz ve 1553 Nahçivan seferleri sonrasında
Osmanlı, Tebriz dâhil İran’ın kuzey batı kısımlarını ele geçirmiştir. Şah Tahmasb
(1524–1576) bu seferler sırasında Osmanlı’nın karşısına çıkmaya bile cesaret edememiş
ve sonunda iki devlet arasındaki ilk resmi barış olan 1555 Amasya Antlaşması
imzalanmıştır90. Bu antlaşma ile Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı topraklar
Osmanlı’nın eline geçmiştir. Bunun üzerine Tebriz’i savunmanın zorluğunu fark eden
Şah Tahmasb, payitahtı Kazvin’e taşımıştır. Şah Tahmasb’ın zayıflığını fırsat bilen
Osmanlılar 1578’den 1590’a kadar İran üzerine saldırıya devam ederek ve 1590 yılında
yapılan Ferhat Paşa Antlaşması ile Ermenilerin yaşadıkları bölgeler dâhil Dağıstan’a
kadar olan geniş bir alanı ele geçirmişlerdir. Ancak Ermenler için bu durum hiç de iyi
olmamıştır. Zira bu antlaşmadan sonra Osmanlılar, Tebriz, Karabağ ve Nahçivan’da
yaşayan bazı Ermenileri İstanbul’a, İranlılar ise Van’da yaşayan Ermenileri, İran
Azerbaycanı’na taşımışlardır. Ermenilerden boşalan yerlere ise genellikle Kürt aşiretleri
yerleştirilmiştir. Bu durum daha sonra Ermeniler ve Kürtler arasında çeşitli
problemlerin çıkmasına sebep olmuştur. Bölgede devlet otoritesinin zayıfladığı
dönemlerde Kürtler ve Ermeniler arasında çeşitli çatışmalar ortaya çıkmıştır91.
Şah I. Abbas ( 1587–1629) tahta çıktığı zaman, Safevi ordusunu oluşturan 32 kızılbaş
Türkmen reisinin herhangi bir yenilgi halinde suçu birbirlerine attıklarını ve zaman
zaman birbirleriyle mücadele ettiklerini ve bunun da hükümdarlık için tehlikeli
olduğunu gördüğü için yeni bir ordu kurmaya karar vermiştir. Bunun için 1590 yılında
89
İsmail Kayabağlı ve Cemender Arslanoğlu; İran’ın Anadolu’ya Uzanan Gölgesi (Ana Çizgiler ve
Gerçeklerin Kısa Tarihi), Set Ofset, Ankara 1990, s. 117.
90
Ayıntılı bilgi için bkz. Mehmet İpçioğlu; Kanuni Sultan Süleyman’ın Nahçıvan Seferi, Nobel Yayınları,
Ankara 2003, Saray; Türk-İran..., s. 36.
91
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
29
Modern bir ordu kurarak gücünü artıran Abbas, Osmanlı ile yapılan 1590 Ferhat Paşa
Antlaşması’nı bozmanın yollarını aramaya başlamıştır. Nihayet 1603 yılı kışında daha
önce Osmanlı’ya vermek zorunda kaldığı İran Azerbaycanı topraklarını geri almak için
harekete geçmiştir. Bu harekâtın sonunda Tebriz, Merand, Ordubad, Akulis ve
Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Culfa’nın da içinde olduğu Nahçivan gibi yerleri geri
almıştır. İran şahının bu başarısı, Ermeniler arasında büyük takdir toplamış ve Şah I.
Abbas’ı Yeni Kurtarıcıları olarak selamlamışlardır. Ermenilerin Şah’a karşı bu
tavırlarının sebeplerinden biri de Ermenilerin Osmanlı’ya ödedikleri ağır vergilerden
kurtulmuş olduklarını düşünmeleriydi. Ancak yağmurdan kaçarken doluya
tutulduklarının farkına daha sonra varacaklardır93.
Nahçivan’dan sonra Kasım 1603 yılında Erivan kalesini kuşatan Şah I. Abbas, yedi ay
süren mücadelen sonra burayı da almıştır. Ancak bu durum hem Ermeniler hem de
burada yaşayan Müslümanlar için büyük kayıplar doğurmuştur. İran’ın bölgede
başlattığı bu harekâta karşı 1604 yazında Osmanlı’nın yeniden saldırıya geçmesi şahı
zor durumda bırakmıştır. Osmanlı ordusunun ilerleyişini engellemek için Kars ve Ani
arasındaki Müslüman ve Ermenileri İran Azerbaycanı’na zorla göç ettirmiştir94.
92
Vahan Kurkjian; History of Armenia, Armenian General Benevolent Union of America pub., 1958
p. 283.
93
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
94
Kamuran Gürün; Ermeni Dosyası, Bilgi Yayınevi, Ankara 1988, s. 77.
30
bin Ermeni kendi bölgelerinden göç ettirilmiştir95. Göç sırasında binlerce Ermeni Aras
nehrini geçerken ölmüştür. Göç ettirilen Ermenilerin çoğu daha önce de birçok
Ermeninin yerleştiği İran Azerbaycanı’na yerleştirilmiştir. Geriye kalanların bir kısmı
Mazenderan bölgesindeki, Sultaniye, Kazvin, Meşhed, Hemedan, Arak, Şiraz ve
Gilan’a gönderilmiştir96. Zengin Culfa Ermenileri ise başkent İsfahan’a getirilmiştir.
Yeni Culfa bahsinde de anlatıldığı üzere, bunların yerleştiği yeni yere daha önceki
yurtlarının isminden hareketle Yeni Culfa adı verilmiştir97. Bu göç olayından sonra
İran’daki Ermenilerin sayısı gittikçe artmış ve günümüze kadar gelen İran Ermeni
toplumu ortaya çıkmıştır.
Osmanlı ve İran arasında yapılan 1639 Kasr–ı Şirin Antlaşması98 ile Ermenilerin
yaşadığı bölgeler iki devlet arasında paylaşılmıştır. Antlaşma ile Şuragial (Shuragial) ve
Arpaçay nehri iki ülke sınırlarının ayrım noktası olarak belirlenmiştir. Daha sonraları
çağdaş seyyah ve coğrafyacılar tarafından Batı veya Osmanlı Ermenistanı denilen kısmı
Osmanlı Devleti, Doğu veya İran Ermenistanı denilen kısmı ise İran Devleti almıştır.
İran Ermenistanı içerisindeki bölge Tebriz’e bağlı olarak uzun yıllar Kaçar hanedanına
mensup Hanlar tarafından yönetilmiştir. Daha sonra bu kısım kendi içinde Çukur Sad ve
Karabağ Beylerbeyliği olarak ikiye ayrılmıştır. Çukur Sad bölgesi içinde Nahcivan ve
Erivan (Revan), Karabağ bölgesi içinde ise Karabağ, Zangezur ve Gence vilayetleri yer
almıştır. Bunlar arasında Çukur Sad, İran’ın Osmanlı’ya karşı savunma merkezlerinden
biri olduğu için önemliydi99.
95
David Blow; Shah Abbas, The Ruthless King Who Became an Iranian Legend, I.B. Tauris&Co.,
Newyork 2009, p. 76.
96
Vera B. Moreen; “The Status of Religious Minorities in Safavid Iran 1617-61”, Journal of Near
Eastern Studies, Vol. 40, No. 2 (Apr., 1981), p. 128.
97
Newman; Safavid…, p. 60-61.
98
İran’da Zühab Antlaşması olarak ta bilinmektedir.
99
George A. Bournoutian; “Eastern Armenia from the Seventeenth Century to the Russian Annexation”,
The Armenian People From Ancient to Modern Times Vol. II (Edited by Richard G. Hovannisian), St.
Martin’s Press, New York 1997, p. 81-82.
31
varlığı devam etmiştir. 1722’de Kasr–ı Şirin Antlaşmasının bozulması ve Rus Çarı I.
Petro100’nun Kafkasya’da genişleme politikası sonucunda Osmanlı ve Rusya, 1724
İstanbul Antlaşması ile İran topraklarının bir kısmını kendi aralarında paylaşmışlardır.
Osmanlı Devleti özellikle Gürcistan’ın doğusu, Karabağ ve Zangezur civarlarını ele
geçirmiştir101. Bölgedeki hâkimiyetini güçlendirmek isteyen Osmanlı, Tiflis, Nahcivan,
Gence ve Erivan’da askeri üsler kurmuştur. Ancak Osmanlı’nın buradaki hâkimiyeti
çok sürmemiş ve Nadir Şah’ın tahta çıkmasıyla (1736–1747) Osmanlı ve Rusya ele
geçirdikleri bölgelerden çekilmek zorunda kalmışlardır. Nadir Şah, Ermeni meliklerini
Osmanlı’ya karşı bir güç olarak kullanmak için bunlara özerkliklik vermiştir102.
Osmanlıya karşı savaşlarda İran ordusunda Ermeniler de yer almıştır. Mesela 1722–
1735 arasındaki Osmanlı–İran mücadelesinde İran ordusu içindeki çok sayıda Ermeni
Osmanlı’ya karşı savaşmıştır. Ermenilerin katılımı İran’ın elini güçlendirmiş ve 8
Temmuz 1735’te Erivan’ın kuzeyinde yer alan Yeghvar’da Osmanlı birlikleri karşısında
önemli bir zafer kazanmalarını sağlamıştır. Bu yenilgi sonrasında Osmanlı birlikleri
Transkafkasya’dan çekilmek zorunda kalmıştır103.
Ermeniler açısından önemli bir yerleşim yeri olan Karabağ bu dönemde beş bölümden
oluşmaktaydı; Gülistan, Haçin, Dizak, Varanda ve Jraberd. Ermeni Melikler tarafından
bir süre idare edilen bölgede 1400 yılında yapılan Ganzasar Manastır ve Piskoposluğu
bulunmaktaydı. Kerim Han Zend’in (1750–1779) ülkenin güney bölgelerinde kontrolü
ele almasından sonra, kuzey bölgelerindeki kontrolü de kendi insiyatifine almak için
100
1682–1725, Deli Petro olarak ta bilinmektedir.
101
Anne Elizabeth Redgate; The Armenians, Blackwell Publishing Company, Oxford 2002, p.266.
102
Abdurrahman Ateş; “Nadir Şah Afşar’ın Ölümünden Sonra İran’da Hâkimiyet Mücadeleleri ve
Osmanlı Devleti’nin İran Politikası”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8, S. 2,
Aralık 2006, s. 54.
103
Armen M. Aivazian; The Armenian Rebellion of the 1720s and the Threat of Genocidal Reprisal,
Center for Policy Analysis at American University of Armenia, Yerevan 2007, p. 14.
104
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 89.
32
1801 yılında Rusya’nın Gürcistan’ı ilhak etmesi Kafkasya’ya yayılmasında bir dönüm
noktasını teşkil eder. Bir başka ifadeyle Ruslar, Gürcistan’ı kendi topraklarına katmak
suretiyle Kafkasya’da bir sömürge yönetiminin de temellerini atmış oldular. Nitekim
bölgeye geniş yetkilerle tayin edilmiş bulunan General Tsisianov Rusların güneye
yayılma politikasının mimarı olarak tarihe geçmiştir110. Bu genişleme siyaseti Rusya ve
105
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 86.
106
Asıl adı Kakheti Kartli’dır.
107
Muriel Atkin; “The Pragmatic Diplomacy of Paul I: Russia's Relations with Asia, 1796–1801”, Slavic
Review, Vol. 38, No. 1 March 1979, p. 61.,
108 108
Faruk Sümer, “Ağa Muhammed Şah, Kaçar Devletinin Kurucusu”, Türk Dünyası Araştırmaları
Dergisi, S. 47, Nisan 1987, s.9.
109
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 93.
110
Zekeriya Türkmen; “XIX. Yy başlarında Rusya’nın Güney Kafkasya Politikası (1800’lerin Başından
1828 Türkmençay Antlaşması’na Kadar)”, Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 10, 2004, s.
10.
33
İran’ı karşı karşıya getirmiştir. 1804 yılında başlayan Rus–İran Savaşlarının ilki 1813’e
kadar devam etmiştir. Ruslar 1805’te Karabağ Ermenilerinin de yardımıyla Ermenilerin
Tarihi Ermenistan dedikleri bölgenin doğusunu ele geçirmiştir. Önceki yüzyıldaki
siyasî ve politik kaos ve bir çok Ermeninin Gürcistan’a göç etmesinde dolayı, İran’ın
Kafkaslardaki savunma merkezi konumundaki Erivan’ın ekonomisi oldukça
zayıflamıştır111. İran bölgeyi tekrar ele geçirmek için buraya güçlü ve yetenekli bir vali
atamıştır: Hüseyin Kuli Han. İran veliahtı Abbas Mirza ise bölgede 20 yıl sürecek bir
reform hareketi başlatmıştır112. Ancak, Rusya’nın güçlü askeri yapısı karşısında yapılan
reformlar yetersiz kalmış ve 1826–1828 Rus–İran Savaşı’nda Aras Nehrinin
kuzeyindeki tüm topraklar Rusların eline geçmiştir. Böylece Kafkaslar, Rus
imparatorluğunun bir parçası haline gelmiştir113.
Doğu Ermenistan diye tabir edilen bölgenin güçlü bir şekilde Rusya’ya bağlı hale
gelmesiyle buralar bundan böyle Rusya Ermenistanı olarak adlandırılmıştır. Bölgede
kendine yakın bir tampon güç oluşturmak isteyen Rusya, buraları güçlendirme yoluna
gitmiş ve bunu gerçekleştirmek için İran’ın kuzeyinden yaklaşık 40 bin Ermeni buralara
göç ettirilmiştir114. Bu durum İran’ın kendi içindeki Ermenilere karşı tutum ve ilgisini
değiştirmesine yol açmıştır. İran içindeki Ermenilerin Şah I. Abbas dönemindeki ilgiye
yakın bir şekilde tekrar ilgi görmeye başlaması ve Rusya Ermenileriyle olan
ticaretlerinin gelişmesi, İran’daki Ermenilerin tekrar canlanmasını sağlamıştır. Bu
canlanma her alanda görülmekteydi. Yeni Culfa’da bulunan Kutsal Savyor
Manastırı’nda büyük bir kütüphane oluşturuldu. İlk Ermenice dergi ve Yeni Culfa
Ermenileri Tarihi 1880’de yayımlandı. Yeni Culfa’da bulunan Ermeni Okulu devletten
yardım almaya başladı. Ermeni din adamları ve kiliseler vergiden muaf tutuldu. Daha
önce müsadere edilen binaları geri verildi. Ermenilere sağlanan bu yeni rahat ortam kısa
süre içinde meyvelerini vermeye başladı. Ermeni tüccarlar Hazar Denizi ve İran Körfezi
kıyılarında yeni ticari merkezler açarak, Rusya, Hindistan ve Avrupa ile olan
111
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
112
Lorentz; Historical Dictionary of Iran…, p.3.
113
Okan Yeşilot; “Türkmençay Antlaşması ve Sonuçları”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi,
Sayı 36, Erzurum 2008, s. 190.
114
Kemal Beydilli; 1828-1829 Osmanlı–Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen
Ermeniler, T.T.K yay., Ankara 1988, s.368,369,372; Ronald Grigor Suny; “Eastern Armenians Under
Tsarist Rule”, The Armenian People From Ancient to Modern Times Vol. II (Editor: Richard G.
Hovannisian), St. Martin’s Press, New York 1997, p. 112.
34
Ticarî faaliyetleri dışında, Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi batı dillerini iyi bilen
Ermeniler, bu yetenekleri sayesinde devlet içindeki güçlerini daha da artırmışlardır.
Nasıreddin Şah döneminde birçok Ermeni devlet adamı önemli yerlere gelmiştir. Mirza
Malkum (Malcom) Han116, David Han, Melik Şahnazar ve Hovannes Han gibi isimler
Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde büyükelçi olarak görevlendirilmişlerdir. Avrupa’ya giden
bu şahıslar, buralardaki yeniliklerin İran’a gelmesinde etkili olmuşlardır. Ötey yandan
bu dönemde Ermeni modacılar, takı sanatçıları ve fotoğraçılar Avrupa’da etkili olmaya
başlamışlardır. Bunlar dışında, batı tarzında ilk ressam ve müzisyenler de yine
Ermeniler arasından çıkmıştır. 18. ve 19. yüzyılın başlarında yaşadıkları talihsizliklere
rağmen, 19. yüzyılın sonralarına gelindiğine İran’da yaklaşık 100 bin Ermeni
yaşamaktaydı. Genellike İran Azerbaycanı bölgesinde yaşayan bu Ermeniler, hem
fikirsel hem de ideolojik anlamda kendilerini geliştirmişlerdir. Bu durum Ermenilerin
Kafkasya’da başlattıkları millî ve siyasî ideallarini gerçekleştirme yolunda, İran
Ermenilerinin güçlü bir şekilde yer almalarını sağlamıştır117.
19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı topraklarında başlayan Ermeni isyanları, coğrafî
yakınlık ve fikirsel birlik sebebiyle İran Ermenileri üzerinde de etkili olmuştur. 1890–
1904 arasında yoğunlaşan olaylar sırasında Armenekan, Hınçak ve Taşnaklar gibi
örgütler çoğunluğu Rusya ve Türkiye’den kaçan Ermenilerle bunların İran’daki
temsilcileri aracılığı ile İran’ın birçok yerinde şubeler açmışlardır. Bu süre içinde
özellikle İran Azerbaycanı’nda örgütlenen Ermeni grupları Türkiye’ye karşı bir takım
saldırıları organize etmişlerdir. Bu bahis çalışmanın esasını oluşturduğu için ikinci
bölümde detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
115
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
116
İran’ın önemli devlet adamlarından olan ve Ermeni Meselesi’nde de aktif bir rol oynayan Malkum Han
hakkında 3. bölümde detaylı bilgi verilmiştir.
117
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
35
20. yüzyılın başlarında İran’daki hürriyet fikri gerek aydınlar ve gerekse halk arasında
yaygınlaşmış durumdaydı. Bu durumun oluşmasının çeşitli sebepleri vardı. Bunlar; 1)
Osmanlıda görülen Avrupalılaşma hareketleri ve bu durumun İstanbul'da bulunan İran
elçileri ile tüccarları tarafından takip edilmesi, 2) İran’ın Avrupa'ya gönderdiği
öğrenciler ve kendi üniversite düzeyindeki okullarına getirdiği Avrupalı öğretmenlerin
etkisi, 3) Avrupalıların, İran ile dostane münasebette bulunmaları, burada görev yapan
büyükelçi ve konsolosların etkisi, 4) Avrupa ile İran arasında yapılan telgraf hattı ve
dolayısıyla İran halkının Avrupa ile daima temasta bulunup, orada gelişen hürriyet
olaylarından bilgiler elde ederek bu olayları dikkatle takip etmesi, 5) İranlı aydınlar
tarafından ülke içinde ve dışında çıkarılan gazete ve dergilerin etkisi’118 6) Ülkedeki
gizli cemiyetlerin faaliyetleri, 7) Yabancılara verilen imtiyazların halk ve ulema
tarafından tepkiyle karşılanması, 8) Ülkedeki asayişin bozulması ve adaletsizliklerin
artması, 9) Halkın ekonomik durumunun oldukça kötü durumda olması ve Kaçar
hanedanından memnun olmamasıdır119 .
118
Selda Kılıç; “ İran’da İlk Anayasal Hareket 1906 Meşrutiyeti”, A.Ü.Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: XX, Sayı:32, Ankara 2002, s. 147.
119
Yılmaz Karadeniz; “II. Meşrutiyetin Ön Denemesi: İran Meşrutiyet Hareketi ve Sebepleri (1906)”,
Bilig, Sayı 47, Güz 2008, s. 193-214
120
Kaan Dilek; “İran’da Meşrutiyet Hareketi ve Dönemin Siyasî Gelişmeleri”, Akademik Ortadoğu, C.2,
S. 1, 2007, s.51-52. Cemaleddin Afgani ( 1838 – 1897), Gençliğinde Irak’ın Kerbela ve Necef kentlerinde
din ve felsefe eğitimi gördü. 1866 yılında Afganistan’da Muhammed Azâm Han’ın en güvendiği
danışmanlarından biri olarak memuriyete başladı. 1868’de Şir Ali, Azâm’ı tahttan indirince Afganî de
sınırdışı edildi. Bundan sonra Hindistan, Hicaz, Mısır, İstanbul, Paris, Londra, İran ve Rusya gibi yerler
arasında yoğun seyahatler gerçekleştirdi. Son olarak 1892’de İstanbul’a geldi ve 1897’de burada vefat
etti. (Alâeddin Yalçınkaya; Cemâleddin Efgâni, Sebil Yayınevi, İstanbul 1995, s. 23) 19. asır İslâm
âleminde dikkate değer simalardan biridir. 20. yüzyılın başlarında İslâm ülkelerinde meydana gelen
hürriyetçi ve meşrutiyetçi cerayanlarda Afganî’nin önemli etkisi olmuştur. İslam dünyasında yaptığı
propagandaların amacı İslâm ülkelerini Avrupalı devletlerin siyasî nüfuz ve iktisadî istismarlarından
kurtararak bu ülkelerde liberal siyasî idareler kurmak suretiyle, onların kendi içlerinde gelişmelerini
sağlamak, böylece Şii İran da dâhil bütün İslâm âlemini tek bir halifenin riyaseti altında toplayarak
Avrupa’ya karşı duracak güçlü bir İslâm devleti kurmaktır. İA, “Cemâleddin Efgânî”, C. 3, MEB
yayınları, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 1997, s. 81-82; Cemaleddin Afgani
36
Ulema Kum’a gidince halk da dükkânlarını kapatarak onları takip etmiştir. Buna karşı
Aynu’d–Devle halk üzerindeki baskısını artırmıştır. Esnaflara dükkânlarını açmalarını
aksi halde mallarına el konulup hapse atılacaklarını bildirmiştir. Tahran halkı buna daha
çok sinirlenip İngiltere sefaretine iltica etmiştir. Kısa sürede ilticacıların sayısı 13.000
kişiye çıkmıştır. Ulemanın ve halkın bu kararlı tutumu karşısında Muzaffereddin Şah
daha fazla dayanamayarak 5 Ağustos 1906’da meşrutiyeti ilan etmiştir123.
hakkında ayrıca bkz. Azmi Özcan; “Jamaladdin Afghani’s Honorable Confinement in Istanbul and Iran’s
Demands for His Extradition”, Osmanlı Araştırmaları, C. XV, İstanbul 1995, s.285-291.
121
Dilek; İran’da…, s. 57
122
Kılıç; “İran’da…, s. 148-149; Dilek; “İran’da…, s. 58.
123
Mehran Kamrava; The Political History of Modern Iran: : From Tribalism to Theocracy, Praeger
Publishers, Westport, CT 1992, p. 36-37; Selda Kılıç İngiliz Konsolosluğuna iltica edenlerin sayısını
12.000 olarak vermektedir. Bkz. Kılıç; “İran’da…, s. 149.
37
Ancak İran’da ilan edilen bu meşrutiyet uzun süreli olmamıştır. Muzaffereddin Şah’ın
ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Muhammed Ali Şah (1907–1909), İngilizlerin
meşrutiyet taraftarlarından desteğini çekmesinden de cesaret alarak, Rusların desteğiyle
meşrutiyetçiler ve meşrutiyet hükümeti aleyhine askeri darbe kararı almış ve 1908’de
Meclis’i top ateşine tutmuştur. Meşrutiyet taraftarlarının ileri gelenleri yakalanarak
idam edilmiş ve böylece ülkede baskı dönemi başlamıştır124.
Muhammed Ali Şah’ın I. Meclis’e yaptığı darbeden sonra ülkede bir iç savaş başladı.
Bu durum Ermeni komitacılar ve İranlı mücahitler arasında işbirliğinin oluşmasına
neden oldu. Bu dönemde Tebriz, Şah taraftarlarının en önemli merkezlerinden bir haline
gelmiştir. İran Azerbaycanı’nda başlayan mücadelelerde Taşnaklar ve Tebriz’in önemli
124
Dilek; “İran’da…, s. 66.
125
Houri Berberian; “The Dashnaktsutiun and Iranian Consitutional Revolution, 1905-1911”, Iranian
Studies, Vol. 29, No. 1/2 (Winter - Spring, 1996), p. 20-21.
126
Berberian; “The Dashnaktsutiun…, p. 13,15,16,18.
38
liderlerinden Sattar Han ortak mücadele etme kararı almışlardır. Bu süreçte Kafkaya ve
İran sosyal demokratları da aktif olarak yer aldılar. Ermeniler arasında İran meşrutiyet
mücadelesinde en aktif olanı ise Taşnaklar’dır. Hınçaklar ise özellikle askerî
operasyonlarda meşrutiyet taraftarlarına önemli destekler sağlamışlardır127.
Devlete bağlı askeri güç olan Kazaklar Tahran’ı, hükümdarlık yanlısı Şahseven aşireti
de Tebriz’i kuşatma altına alırken, meşrutiyet yanlıları üç kaynaktan destek
görmekteydiler. İlk olarak fedayiler ve mücahidler diye bilinen bin kadar gönüllü
meclisin davası için birleşti. Meşrutiyetçiler sadece Tahran, Tebriz, Meşhed ve Reşt’ten
gelmiyorlardı. Kafkaslardaki İranlı, Ermeni ve Gürcüler de yollara dökülmüştü. Bu
dönemde Ermenilerin başında Çar karşıtı faaliyetlerinden dolayı Sibirya’ya sürgüne
gönderilen ancak Reşt’e kaçmayı başarıp orada bir tuğla fabrikasında çalışmaya
başlayan Taşnak Partisi’nin lideri Yeprem Han vardı. Yeprem Han İran’ın Garibaldisi
olarak ün salmıştı128.
127
Houri Berberian; “History, Memory and Iranian-Armenian Memoirs of the Iranian Constitutional
Revolution”, Middle East Critique, 17: 3, (2008) pp. 267-268.
128
New York Times, “Persia’s Garibaldi Slain”, 23 May 1912, Abrahamian; Modern İran…, s. 69-70.
Yeprem Han, (Ep’rem ve Efrem olarak da bilinmektedir) , Rus Kafkaslarında Gence eyaletine bağlı
Barsum köyünde bir Ermeni ailesine mensup olarak doğdu. Gençlik dönemlerinde Osmanlı
İmpratorluğu’nda Ermeni milliyetçi gruplara ve partizan hareketlere katıldı. 1890 yılında “Kukunean
Keşif Heyeti” nin bir üyesi olarak Rus-Osmanlı sınırını geçmeye çalışırken Rus Kazakları ( Cossacks)
tarafından yakalandı. Bu gerilla gücü (Kukunean) Osmanlı Ermenileri için yapılacak reformlara
Avrupalıların desteğini sağlama niyetinde olan yüzlerce Ermeni’den oluşmaktaydı. Uzun yıllar
hapishanede kaldıktan sonra 1892’de Sibirya’ya sürüldü fakat Ekim 1896 yılında buradan Tebriz’e kaçtı.
Yeprem Han daha sonra Taşnaksutyun’un İran şubesine katıldı. Kafkaslardan silah kaçırılması -ki bu
silahlar daha sonra sık sık Osmanlı topraklarına sokulmuştur- Tebriz ve Karadağ’daki Ermenilerin
siyaseten organize edilmesi’nde rol aldı. Karadağ’daki Agâgân köyündeki Ermeni okullarında bir süre
öğretmenlik yaptı. Ağustos 1897’de Taşnakların Osmanlı Kürt Mazrik Aşireti’ne karşı yaptığı bir baskına
katıldı. Osmanlı Devleti’nin bu baskından dolayı İran hükümetine yaptığı baskı üzerine, Yeprem Han kısa
bir süre Kafkaslarda güvenli bir yere sığınmak zorunda kaldı. Bir kaç yıl sonra 1902’de tekrar İran’a
dönerek burada evlendi. Bir süre yol yapımında çalıştı ve daha sonra bir İran şehri olan Reşt’te bir tuğla
fabrikası satın aldı. İran Meşrutiyet hareketlerinin fikri hazırlık döneminden itibaren meşrutiyetin ilan
edildiği 1906 yılına kadar Taşnakların bu mücadelede yer almalarını savundu. Ancak Taşnakalar örgüt
olarak bu kararı ancak 1907 yılında almış ve bu tarihten itibaren Yeprem Han, Şah taraftarlarına karşı
mücadelede ön sıralarda yer almıştır. Bu mücadeleler sonucunda Muhammed Ali Şah tahttan indirilmiştir.
Yeprem Han elde ettiği bu başarılardan dolayı Tahran Emniyet Müdürü olarak görevlendirilmiş ve burada
birçok reform yapmıştır. 19 Mayıs 1912’de Şah’ın küçük kardeşi Salar’el-Devle’ye bağlı kuvvetlerle
yapılan mücadelede sırasında bir arkadaşını kurtarmak isterken öldürüldü. Aram Arkun; “Eprem Khan”,
Encyclopedia of Iran http://www.iranica.com/articles/eprem-khan, Yeprem Han ve Meşrutiyet hareketleri
hakkında farklı bir yorum için ayrıca bkz. Seyyed Sa’id Jalali; “Eprem Khan and the Constituional
Failure in Iran (Some Random Notes)”, Iran and the Caucasus Vol. 12, 2008, pp. 377-384.
39
Resim 1.1. İran Meşrutiyet Hareketinin Ermeni Lideri Yeprem Han Davityan (1868–1912)129
Hınçaklar ve özellikle Taşnaklardan oluşan Ermeni fedayiler Yeprem Han, Keri (Arshak
Gavafian) ve Nikol Duman (Nikoghayos Ter Hovhannesia) kumandasında Temmuz
1908–Nisan 1909 arasındaki Tebriz direnişi, Şubat–Temmuz 1909 arasında Reşt,
Kazvin ve Tahran’ın ele geçirilmesi, Haziran–Ağustos 1911 ve 1912’nin ortalarında
ülkeye geri dönen devrik Muhammed Ali Şah ile kardeşi Salar’el–Devle ve meşrutiyet
karşıtı olan Rahim Han ve Şahseven aşiretine karşı verilen mücadelelerde önemli rol
oynamışlardır130.
129
Jalali; “Eprem Khan…, p.380.
130
Berberian; “History…, p. 268-269
40
Birinci Dünya Savaşı sırasında binlerce Ermeni, Türkiye’den İran’a kaçmıştır. Türk
ordusunun Kafkaslar ve İran Azerbaycanı’ndaki ilerleyişi sırasında aralarında Hoy’un
da bulunduğu birçok Ermeni toplumu bundan etkilenmiştir.1921 yılında Ermenistan’dan
gelen Taşnak liderleri bu etkileri azaltmak için çalışmışlardır. İran’da Pehlevi
Hanedanı’nın (1925–1979) kurulmasıyla birlikte ilk başlarda birçok hakları ellerinden
alınan Ermeni toplumu daha sonra tekrar bu haklarına kavuşmuşlar, Rıza Şah (1924–
1941) ve Muhammed Rıza Şah (1941–1979) dönemlerinde büyük fırsatlar
yakalamışlardır132.
Ermenilerin Batı ile olan bağlantıları ve Batı dillerine hâkim olmaları İran’da yaşayan
özellikle Müslüman topluma kıyasla daha avantajlı bir konum elde etmelerini
sağlamıştır. Bilim ve sanatta kendilerini ilerleterek önemli hale gelmişlerdir. İran Petrol
Şirketi, havyar endüstrisi, terzilik, ayakkabı yapımı, fotoğrafçılık, oto–mekanik gibi
alanlarda ustalaşmalarının yanı sıra kafeterya ve lokanta işletmeciliğinde de söz sahibi
olmuşlardır. Rusya’dan gelen göçmenler ve mülteciler 1933’e kadar Ermeni
toplumunun İran içinde çoğalmasını sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı, Ermenilere
ekonomik güçlerini artırmaları için önemli fırsatlar sunmuştur. Müttefik Devletler133
Rusya ile bağlantı kurmak için İran’ı bir köprü olarak kullanmaya karar verince 1941
yılında kuzeyden Rusya ve güneyden İngiltere İran’ı işgal etmiştir.
Batı’dan gelen silah ve diğer destek malzemeleri Rusya’nın bilgisi dâhilinde İran ve
Ermeni Komunistler vasıtasıyla gemilerle Rusya’ya gönderilmştir. Ermeniler bu süreçte
büyük rol oynamışlardır. Özellikle Hınçaklar bu süreçte oldukça aktif yer almışlardır.
Bunun yanı sıra diğer bir Ermeni grup olan İran Komunist Partisi de etkin rol
oynamıştır. 1946 yılında Ermeni toplumunun önemli bir kısmı Komunizm sempatizanı
olan Taşnaklara bağlı bir şekilde hareket ederek Rusya’ya kaçmıştır. Ermenilerin
ülkelerini işgal eden komunistlere destek vererek Rusya’ya kaçmaları İran Devleti’ni
131
Abrahamian; Modern İran…, s. 71.
132
Bournoutian; “Armenians in Iran…, Aynı yer.
133
ABD, Birleşik Krallık, SSCB, Çin, Fransa, Kanada, Belçika vd.
41
öfkelendirmiştir. 1953 yılında bir kısım İran ve Ermeni komunist ülkeye geri döndüğü
zaman, İran Başbakanı Muhammed Musaddık134 bunların bazılarını öldürtmüştür.
Ancak, ülkelerinde kalarak ya tarafsız ya da Şahlığa bağlı kalan önemli miktardaki
Ermeni de Şah tarafından ödüllendirilmiştir. Bu yüzden sonraki 25 yıl İran Ermenileri
açısından oldukça rahat geçmiş, Tahran, Tebriz ve İsfahan 250 bin Ermeninin yaşadığı
İran’da Ermeniler açısından önemli merkezler haline gelmişlerdir135.
1979 İran İslâm Devrimi’ne kadar Ermenilerin kendilerini temsil eden senatör ve meclis
üyeleri vardı. Ayrıca 30 kilise, sayıları 50–60’ı bulan okul ve kütüphaneleri vardı.
Ermeni basını çok sayıda kitap, gazete, bülten, dergi ve gazete yayınlıyordu. Bu
gazetelerden birisi de Alik (Dalga) idi. 1979 devrimi İran Ermenilerinin 25 yıllık altın
çağını sona erdirdi. Ermeni toplumu önemini tamamen kaybetmese bile, Humeyni’nin
Ermeniler üzerindeki kısıtlamaları, İran–Irak Savaşı (1980–1988), İran’a uygulanan
ambargolar nedeniyle oluşan ekonomik sıkıntılar yaklaşık 100 bin Ermeninin İran’ı terk
etmesine neden olmuştur. Günümüzde ise İran, Azeriler ve Kürtlere oranla Ermenilere
134
1885 doğumlu olan Muhammed Musaddık, Muhammed Rıza Şah tarafından, artan milliyetçilik
hareketlerine bağlı olarak Mayıs 1951 yılında başbakan ilan edildi. Ulusal cephenin lideri olan Musaddık,
ilk iş olarak petrolün millileştirilmesini sağladı. Bu durum İngiltere ve Amerika’yı oldukça rahatsız etti.
İngiltere’nin önerisi ve ABD Başkanı Eisenhower’in onayıyla ‘Ajax Operasyonu’ adı verilen bir darbe ile
19 Ağustos 1953 tarihinde tutuklandı. Musaddık aleyhinde, Komunist Rusya ile yakınlaşma, Afyon
ticaretine karışma gibi suçlamalarla itibarını düşüren Batı basını, darbeden sonra İran petrollerinin %
50’sini İran’a diğer kısmını ise uluslar arası konsorsiyum adı altında Amerika ve İngiltere’ye verilmesini
sağladı. Bkz: Abrahamian, Modern İran…, s.129-161.
135
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
136
A. Sa’idi Sirjâni; “Başgah-e Aramena (Ermeni Kulübü)”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.
com/articles/basgah-e-aramena-the-armenian-club-a-non-profit-non-political-club-founded-1-january-
1918-by-armenians-in-tehran-in-, 15.04.2010.
42
Yeni Culfa. İsfahan’a bağlı bir yerleşim birimi olan ve Ermeniler açısından oldukça
önemli bir yer olan Yeni Culfa, Şah I. Abbas’ın Nahcivan ve civarında yaşayan
Ermenileri İran içine naklettirmesinden sonra İran’da kurulan ilk Ermeni yerleşim
birimidir. Daha önce de bahsedildiği üzere Şah I. Abbas’ın emriyle 1605 yazının
başında yola çıkartılan Nahçivan’a bağlı Culfa’daki zengin tüccarlar İsfahan
yakınlarında bulunan Şah’a ait topraklara yerleştirilmişlerdir. Birkaç yıl içinde
Ermeniler tarafından burada geniş evler, konaklar ve kiliseler inşa edilmiş ve böylece
yeni bir yerleşim birimi oluşturulmuştur. Bu yeni yerleşim yerine ise geldikleri yerin
isminden hareketle Yeni Culfa adı verilmiştir139. Yeni Culfa’nın İran Ermenileri
açısından ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bu yüzden burası daha ayrıntılı bir şekilde ele
alınmıştır.
Yeni Culfa’da 17.yüzyılda yaklaşık 2000 aile ve 10000 nüfus bulunmaktaydı. Bunun
yanı sıra Ermeni sanatkârlardan oluşan 1000 civarında aile de İsfahan’da yaşamaktaydı.
Yeni Culfa’da yaşayanlar Müslümanlardan uzak olmalarına rağmen, İsfahan’dakiler iç
içe yaşamaktaydı ve bu durum iki toplum arasında zaman zaman gerginliklerin
yaşanmasına sebep olmaktaydı. İran içine yerleşen Ermenilerin burada kilise inşa
etmeleri, kiliselerde çanların çalınması ve şarap üretmeleri Müslüman halkın
mahkemelere giderek bu durumu şikâyet etmelerine sebep olmuştur. Zamanla bu
şikâyetlerin artması üzerine Şah II. Abbas (1642–1666) Ermenileri İsfahan’dan Yeni
137
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
138
A. Amurian and M. Kasheff; “Armenians of Modern Iran”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.
com /articles/armenians-of-modern-iran, 19.06.2010.
139
Gregorian; “Minorities…, p. 665; Ghougassian; “Julfa”, ‘Safavid Period…, Aynı yer
43
Culfa’nın güneybatı sınırına taşımıştır. Böylece Yeni Culfa’nın hem sınırları genişlemiş
hem de nüfus oranı artmıştır. 1666 ve 1676 yılları arasında İsfahan’a seyahat eden ve
burada birkaç yıl yaşayan Fransız Protestan rahip John Chardin’e göre Yeni Culfa’da
yaklaşık 3500 aile ve toplamda 30.000 civarında yerleşik nüfus bulunmaktaydı. 1677
yılında Yeni Culfa’yı ziyaret eden İngiliz seyyah John Fryer ise buradaki aile sayısının
6 binden fazla olduğunu belirtmiştir ki buna göre nüfus yaklaşık 50 bin civarındadır.
Ancak bu sayı bazı Ermeni tarihçiler tarafından bile fazla bulunmuştur140.
İran’da yaşayan diğer Ermenilerin aksine Yeni Culfa’nın tüccar toplumu ayrıcalıklı bir
statüde olmuştur. Ermeni tarihçi Eliz Sanasarian’a göre bunun sebebi Yeni Culfa
Ermenilerinin Osmanlı Devleti’ndekine benzer Millet Sistemi’ne dâhil olmasıdır141. Şah
I.Abbas’tan itibaren yönetime gelen her Safevi hükümdarı Ermenilerin ticarî
yeteneklerini iyi bildiği için devletin ekonomik gelişimine katkı sağlamaları adına
bunlara güvenli bir çevre oluşturmaya çalışmıştır. Bu yüzden buradaki Ermenilere dinî,
ekonomik özgürlüğün yanı sıra iç işlerinde tam bir serbestlik tanınmıştır142. Ancak bu
durum Müslümanların önde gelenleri tarafından sürekli eleştirilmiştir. Şah I. Abbas bu
eleştirilere cevap olarak; Bunları zorla topraklarımıza getirdim. Bunun için çok para,
gayret ve çaba sarfettim. Bunu da onların yararı için değil bizim çıkarlarımız için
yaptım. Onlar ülkemizin güçlenmesi ve nüfusunun artması için yararlı olacaklardır
diyerek143 bu toplumun Safevi Devleti’ndeki önemini ortaya koymuştur.
İslâm hukukunda Hıristiyanlar ehl–i kitap olarak tanındıkları için, islâm ülkelerinde
yaşayan Hıristiyan azınlıklar daima korunmuşlar, can ve mal güvenliğine sahip
olmuşlardır. Gayrimüslimlere özgürce ibadet etme, ticari faaliyetlerini yerine getirme
haklarının yanı sıra bu hakları hukusal güvence altına alınmıştır144. Bu haklar
karşılığında yine İslâm hukukuna bağlı olarak kendilerinden Cizye ve Haraç vergileri
140
Ghougassian; ‘Safevid Period…, Aynı yer.
141
Eliz Sanasarian; Religious Minorities in Iran, Cambridge University Press, England 2000, p.38.
142
Örneğin, Yeni Culfa’nın valisi bölgede ileri gelenlerden 20 kişi tarafından seçilir ve Safevi yönetimi
tarafından bu seçilen kişi onaylanırdı. Seçilen kişinin geniş hakları vardı. Hükümetle halk arasında
bağlantıyı sağlar, vergileri zamanında toplar ve hazineye gönderirdi. Ayrıca, kendi bölgesinde başyargıç
diyebileceğimiz bir konumda olup halk arasındaki sivil konulara bakardı. Emniyet teşkilatının en
başındaki kişi yine o idi. Ancak, geleneksel doğu toplumlarında yerleşik bir uygulama olarak genellikle
aynı aileden veya belli başlı ailelerden olan kişiler bu göreve seçilirdi. Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid
Period…, Aynı yer., Sanasarian; Religious…, p.38.
143
Ghougassian; Aynı yer.
144
Gülnihal Bozkurt; “İslam Hukukunda zimmîlerin Hukuki Statüleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, C.III, S.1-4,Ankara 1987,s.117
44
Ermeniler için zor günler 18.yüzyılda da devam etmiştir. 1722–1729 arasında Afgan
lider Mahmud Gilazi147 komutasındaki Afgan güçleri Yeni Culfa’yı işgal etmiş ve şehri
yağmaladıktan sonra Ermeni zenginlerden 70 bin tomanlık bir vergiyi kendilerine
ödemelerini istemiştir. Ermeniler alelacele 17 bin toman toplayıp vermiş ve geri
kalanını da ödeyeceklerini belirtmelerine rağmen Afgan lider paranın hemen verilmesini
emretmiş ve böylece tahsilât yapılmıştır. Bunun dışında Afgan ordusu için 5 bin metre
uzunluğunda saten kumaş, 8 bin metre uzunluğunda çuhayı tedarik etmeleri istenmiştir.
Ermeniler yüzyüze kaldıkları bu durum karşısında ağır bir darbe almışlar ve birçok aile
evlerini terk ederek Irak, Hindistan, Rusya ve Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmıştır.148.
1763 yılında İran’daki hâkimiyet mücadelesini kazanan Kerim Han Zend yoğun
mücadeleler arasında sarsılan Ermenileri tekrar ticarî hayata kazandırmak için önemli
işler yapmıştır. İlk olarak İran dışına çıkan Ermenileri tekrar ülkeye döndürmek için
1771 yılında Yeni Culfa Belediye Başkanı Serkis’i göndererek bunlara, tam bir koruma,
ticarî faaliyetlerine destek olma sözü vermiştir. Ancak, ülkeden kaçan Ermenilerin çoğu
145
İran’ın para birimi. Tuman ve Tümen olarak da okunmaktadır.1500-1900 arasında yaygın olarak
kullanılmış, 1932 yılında yerini İran Riyali’ne bırakmıştır. 1825 yılında ‘Kıran’ denilen diğer bir para
birimi de tedavüle girmiştir. 1932 yılında 10 Riyal=1 Toman, 1 kıran=1 riyal’dir. Günümüzde gayri resmi
olarak halk arasında hala kullanılmaktadır. Bkz, Rudi Matthee; "Mint Consolidation and the Worsening
of the Late Safavid Coinage: the Mint of Huwayza", Journal of the Economic and Social History of the
Orient, Vol. 44, No. 4, Brill Academic, Novamber 2001, pp. 505-539, Rudi Matthee; “Between Venice
and Surat: The Trade in Gold in Late Safavid Iran”, Modern Asian Studies, Vol. 34, No. 1, February
2000, pp. 223-255, Willem M Floor, Patrick Clawson; “Safavid Iran's Search for Silver and Gold,"
International Journal of Middle East Studies, Vol. 32, 2000, pp. 345-368
146
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period’, Aynı yer.
147
Mahmud Gilazi, İran’ı Nadir Şah’ın tahta geçişine kadar yönetmiş, Kandahar’ın da içinde bulunduğu
Afganistan’ın önemli bir kısmını elinde bulundurmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. S.W. Helms; “Kandahar
of the Arab Conquest, World Archaeology”, Vol. 14, No. 3, Islamic Archaeology, February 1983, pp.
342-354.
148
Vazken. S. Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century’, Encyclopedia of Iran, http://www.
iranica. com /articles/julfa-ii-the-18th-and-the-19th-century, 15.05.2010.
45
Kaçarlar döneminde ülkedeki güvenlik en azından eski günlerden daha iyi bir hale
gelmiştir. Feth Ali Şah (1797–1834), Muhammed Şah (1834–1848) ve Nasıreddin Şah
(1848–1896) dönemlerinde Ermenilere iyi davranılmış, bazı yöneticilerin keyfi
yönetimleri ve rahatsızlıklarına karşı koruma altına alınmışlardır. Yeni Culfa’nın dinî ve
idarî alanlardaki problemlerini çözmek için Ermeni Başpiskoposuna tam yetki
verilmiştir. 1832’de Feth Ali Şah, Birleşik Savyor Manastırı’nı vergiden muaf tutarak,
bazı kiliseleri restore ettirmiştir. Muhammed ve Nasıreddin Şahlar, Ermenilerin miras
ve diğer sivil konulardaki iç meselelerinde özerklik kazanmalarını sağlamışlardır.
Ayrıca Nasıreddin Şah, 1880 ve 1882 yıllarında Ermeniler için çeşitli okullar
açmıştır150. Ancak 19. yüzyılın sonunda Yeni Culfa’nın eski ekonomik gücü kalmamış
ve burada yaşayanlar, Rusya, Hindistan ve Endonezya (Java Adası)’ya göç eden
tüccarların yardımlarıyla ayakta kalmaya çalışmışlardır. Ekonomik durumun bozulması
17. yüzyılda açılan 25 kiliseden 12 tanesi kapatılmasına sebep olmuştur151.
İngilizlerin ünlü Hindistan Valisi Lord Curzon’un152 tespitine göre 1874 yılında Yeni
Culfa’nın nüfusu 2500 kişi olup bunların % 80’i Ermenilerden oluşmaktaydı. Kaçarlar
Dönemi’nde Ermenilere sağlanan yeni olanaklar ve verilen desteklerden dolayı İran
149
Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century…’, Aynı yer.
150
İran Şahlarının Ermenilere olan ilgilisi diğer şahlar döneminde de devam etmiştir. Muzaffereddin Şah
1900 yılındaki Avrupa ziyaretinden sonra İran’da bazı ıslahatlar yapmaya karar vermiş ve bu ıslahatlar
içinde Ermeniler için okul açma projesi de yer almıştır. Bununla ilgili hazırlanan program şöyledir: “
(…)Evvelen; bilcümle İran Ermenilerinin mektep işlerine nezaret etmek üzre daimi bir komisyonun
teşkili. Saniyen; mezkûr daimi komisyonun nerede bulunması lazım geleceğinin tayini, Salisen; merkez-i
mektebin nerede açılmasının kararlaştırılması. Rabian; Mekteplere umumi bir programın tanzimi(…)”,
BOA, Y.PRK. AJZ. 40/35.
151
Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century…’, Aynı yer
152
Asıl adı George Nathanial Curzon’dur (11 Ocak 1859 – 20 Mart 1925). 19. Yüzyılda İngiltere’nin
Hindistan ve İran politikasındaki en önemli isimlerden biridir. Hindistan, Nepal ( Himalaya Dağları’na
kadar), Tibet ve İran’ı neredeyse karış karış dolaşmış ve buralar hakkındaki izlenimlerini ülkesine rapor
etmiştir. Bu gözlemler İngiltere’nin bu bölgelerle ilgili politikalarında belirleyici bir rol oynamıştır.
Ayrıntılı bilgi için bkz. A. S. Goudie; “George Nathaniel Curzon: Superior Geographer”, The
Geographical Journal, Vol. 146, No. 2 July 1980, pp. 203-209.
46
geneli ve Yeni Culfa’daki Ermeni nüfusu 20. yüzyılın başlarında tekrar artmaya
başlamıştır. 1770’de 30 olan aile sayısı bu dönemde 711’e yükselmiştir. Özellikle genç
nüfus içinde eğitim oranı oldukça artmıştır. Bu dönemde Yeni Culfa’da Ermenilere ait
okullarla, bir meslek lisesi, bir kütüphane, bir matbaa ve burada basılan gazetesi, bir
sağlık ocağı ve bir de yetimhane bulunmaktaydı153.
Tebriz (Ermenice Dawrez veya Tawrez). 19. yüzyıl başlarında Azerbaycan eyaletine
bağlı Tebriz, Hoy, Urmiye, Makü, Meraga gibi yerler Ermeni nüfusunun yoğun olarak
yaşadıkları yerlerdi. Buralarda bulunan köylerin bazıları tamamen Ermenilerden
oluşmaktaydı. Azerbaycan Ermeni Piskoposluğu’nun merkezi Azerbaycan eyaletinin en
büyük şehri ve merkezi olan Tebriz’de bulunmaktaydı. 20. yüzyıl başlarında
Tebriz’deki Ermeni nüfusu yaklaşık 6 bindi. Tebriz’deki Ermeniler İranlıların genellikle
Ermenistan diye tabir ettikleri Gala ve Lilava ilçelerinde yoğunlaşmışlardı. Her ilçe
kendi kiliselerine sahipti. Gala’da bulunan St. Astuacacin Kilisesi Tebriz’deki en eski
kilise olup154 kıdemli bir rahip ve yardımcısı tarafından idare ediliyordu. Bu kilisenin
bitişiğinde 1912–1948 yılları arasındaki Azerbaycan Başpiskoposu Melik Tangian
tarafından kurulan ve onun adını taşıyan bir müze bulunmaktaydı. Daha mütevazı olan
Lilava’daki St. Sargis Kilisesi ise tek rahip tarafından yönetilmekteydi155.
153
George Nathaniel Curzon; Persia and Persian Question, C. 2, Longman & Green Co. Yay., 1892.
p.53
154
Kuruluş tarihi 1782’dir.
155
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
47
Savaşı sırasında bir yıl hariç olmak üzere 1936 yılında Rıza Şah tarafından misyoner
okulları dâhil tüm yabancı okullar kapatılıncaya kadar öğretime devam etmiştir156.
156
Aynı yer.
157
Aynı yer.
158
Nalbandian; The Armenian…, p.173-174
48
Hoy (Ermenice Her). Tebriz’e 150 km uzaklıktaki Hoy vilayetinde Ermenilere ait, St
Sargis, St. Thaddeus (Kara Kilise) ve St. Stephen Kiliseleri bulunmaktadır. St.
Thaddeus veya Kara Kilise olarak bilinen ve Ermeni isyanlarında Türkiye’den kaçan
Ermenilerin sığınak ve saldırı merkezi olarak kullandığı yapının kitabesinde yapım
tarihi olarak 14. yy yazmaktadır. Her yıl Temmuz ayında binlerce insanın katıldığı Hac
Törenleri yine burada yapılmaktadır. Hac töreni Piskoposluk konseyi tarafından
organize edilmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk orduları buraya girdiği
zaman buradaki Ermenileri isyanlardaki yardım ve yataklıklarından dolayı ya Rusya ya
da İran içlerine sürmüşlerdir. Savaştan sonra bazı aileler Hoy’a tekrar dönse de şehrin
önceki canlılığı kalmamıştır. Nitekim Kara Kilise’nin son rahibinin de 1948 yılında
Sovyet Ermenistanı’na göç etmesiyle şehrin Ermeni karakteri ortadan kaybolmuştur.
Hoy bölgesindeki diğer Ermeni yerleşimleri olan Dize, Var, Pera, Seydanvar ve
159
Berberian; “The Dashnaktsutiun…, p.9
160
Gazetenin ismi daha sonra Garadağ olarak değiştirilmiştir.
161
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
162
Aydoğmuşoğlu; Tarihte…, s. 5
49
Mahlazan’da ise Ermeni nüfusu oldukça azalmış ve buralara farklı etnik ve dinî
gruplardan insanlar yerleşmitir163.
Salmas (Ermenice Zarewand). Türk–İran sınırı üzerinde yer alan ve Van iline oldukça
yakın olan Salmas, Ermeni olayları sırasında İran topraklarındaki en faal yerlerden birisi
olmuştur. 1930 yılında büyük bir depremle yerle bir olduktan sonra yeniden inşa edilmiş
ve ismi Şahpur olarak değiştirilmiştir. 19. yüzyıldan önce Salmas’taki Ermeni nüfusu
oldukça az iken 1880’li yılların başlarında iki yüz köyü ve okullarıyla birlikte buradaki
Ermeni nüfusu artışa geçmiştir. 19. yüzyılın ünlü Ermeni romancısı Yakob Melik
Yakobyan (Raffi) Salmas’a bağlı Payecik köyünde doğmuştur. Birinci Dünya Savaşı
sırasında Türklerin burayı ele geçirmesiyle birlikte buradaki Ermenilerin büyük
çoğunluğu Tebriz’e yerleşmiştir. 19. yüzyılda Salmas’taki Ermenilerin yoğun olarak
yaşadıkları köyler şunlardır; Heftvan, Deriş, Hosrova, Sawra, Köhne–şehr, Hakviran,
Aslanik, Kealakan, Payecik, Kalasar, Qezelja, Malḥam (veya Mahlam), Sarna,
Sarameri, Hovadar, Çara, Karabağ, Ayân, Vardan, Jamalava, Çarvaş, Rava, İkiağaç,
Şeyrabad, Karaçalu, Söpürgen, Âda, Nahçıvan–tapa, İsâlu, Giardabad, Bağbayh, Digala,
Ağcakale, Dijez–taka, Tümatar, Kiukia, Nakada, Geornava, Ağbeyli ve Muhammedyar,
Akan, Urgütin, Kaşlak, Sardü, Kinegâh, Gülûdi, Şavli, Noraşin, Oğa, Oğan, Klala,
Germanaw, Mikidi, Nepeşd, Vinana, Sevahoğ, Karagülük, Amradül, Sürün/Sirün ve
Karabağ bölgesindeki Kasumaşen köyüdür. 19. yüzyılda bu köylerin her birinde en az
bir kilise bulunmaktaydı. Bu kiliselerden bazıları günümüze kadar ulaşmıştır164.
Tahran. Tahran Ermeni toplumu 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılı başlarında yaklaşık
1500 kişiydi. Şah Abdülazim’de bulunan St. George Kilisesi165 ve Kazvin’de bulunan
St. Bartholomew Kilisesi166 şehirdeki iki önemli kiliseydi. 1875 yılında Vanak köyünde
başka bir kilise daha açılmıştı. Bu dönemde tüm topluma hitap eden sadece bir tane okul
bulunmaktaydı. Daha sonraları Tahran’daki Ermenilerin hem sayısı arttı hem de
ekonomik durumları daha da güçlenmiş ve Surb Astuacacin167 ve St. Serkis Kiliseleri
başta olmak üzere çok sayıda yeni kilise yapılmıştır. St. Sargis Kilisesi aynı zamanda
163
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
164
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
165
Kuruluş tarihi 1820’dir.
166
Kuruluş tarihi 1835’dir.
167
İsimTanrının Annesi anlamına gelmekte olup kuruluş tarihi 1938’dir.
50
19. yüzyılın sonunda Tahran’da Ermenilere ait yedi ilkokul ve beş lise bulunmaktaydı.
Bu okullar bir mütevelli heyeti tarafından idare edilmekteydi. Her okul kendi
kütüphanesine sahipti ve bunların en büyüğü de Küşeş Lisesi’nde bulunuyordu.
Bunların yanı sıra 14 özel Amerikan okulunun da yönetim ve faaliyetleri yine bu
heyetin idaresi veya danışmanlığındaydı. Ermenice, 1936 yılında tüm yabancı okullar
kapatılıncaya kadar temel eğitim dili olmuştur170. 1936’da yabancı okullar yasaklanınca
Ermenice, Ermeni tarihi ve kültürünün öğrenimi gençler arasında azalmıştır. 1961
yılında bu durumu düzeltmek için kilise konseyi Küşeş Yüksek Okulu’nda sözde
öğretmenlerin yararına bir seminerler dizisi düzenlemeye başlamıştır. Daha sonra bu
program yoksul Ermeni toplumunu da içine alacak şekilde genişletilmiş ancak bu
faaliyetleri uzun süreli olmamıştır.171.
İran’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi Tahran’daki Ermeni toplumunun sahip olduğu
olanaklar zaman zaman diğer unsurlarla arasındaki ilişkilerin bozulmasına sebep
olmaktaydı. Örneğin, 1815’te, Tahran’da meydana gelen büyük bir kıtlıkta burada
yaşayan din adamlarından biri bunun sebebinin Tahran’dan yaşayan hıristiyan
Ermenilere gösterilen aşırı hoşgörüden kaynaklandığını iddia ederek halkı kışkırtmış ve
bunun üzerine Tahran’daki Ermeni kiliselerinin bir kısmı Müslümanlar tarafından
yıkılmıştır. Feth Ali Şah (1797–1834) bunu haber alınca yağma hareketlerine
katılanların Hıristiyanlara 1000 toman (500 Pound) ödemesini emretmiş ve kendisi de
3000 toman vererek yıkılan kiliselerin yeniden inşa edilmesini sağlamıştır172.
168
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
169
Firoozi; “A Demographic…, p. 64
170
Farsça, tıpkı Fransızca gibi yabancı bir dil olarak öğretilmiştir.
171
Aynı yer.
172
John Piggot; Persia, Ancient and Modern, Henry S. King & Co, London 1874, p.166
51
Tahran Ermenileri 1905’te kurulan Ermeni Yardımsever Kadınlar Cemiyeti gibi birçok
kültürel, yardım, meslekî dernek ile spor kulüpleri kurmuşlardır. Bu derneklerden çoğu
Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, Azerbaycan ve Rusya’dan İran’a göç eden
Ermenilere büyük yardımlarda bulunmuşlardır. Ancak bu kuruluşlar arasındaki
muhafazakâr ve liberaller şeklindeki anlaşmazlık ve rekabetten dolayı bu dernekler
1921 yılında Cemiyet Meclisi tarafından kapatılmıştır. Aynı meclis 1927 yılında,
Tahran Ermeni Kadınları Kilise Cemiyeti’ni kurmuştur. Derneğin kuralları ve üyeleri
kilise tarafından belirlenmiştir. Bu dernek ve yapısı hala devam etmektedir. Son yirmi
yıldır özellikle gençler arasındaki en aktif kültürel kurum ise 1946 yılında kurulan
Ararat Kültür Derneği’dir. Bu dernek Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı tüm
eyaletlerde şubeler açmıştır. Üyesi 2 binin üzerindedir. Faaliyetleri arasında, müzik,
tiyatro, kız ve erkek izci grupları ve edebiyat yer almaktadır. Son zamanlarda 10 bin
kişilik bir spor stadyumunu da yine bu dernek açmıştır. Dikkate değer diğer Ermeni
dernekleri şunlardır; Çaharmahal Yardım Derneği, Ermeni Hayırseverler Birliği, İran
Ermeni Yazarları Derneği, Ermeni Üniversite Öğrencileri Derneği, Ermeni Üniversite
Mezunları Derneği, Ermeni Gençliği Tiyatro Grubu, Ermeni Okulları Mezunları
Derneği’dir173.
İran Ermenileri, yaşadıkları yerlerde özellikle de Yeni Culfa’da genelde zengin tüccar
bir toplumdan oluşmaktaydı. Ancak toplumun tamamı aynı yaşam düzeyine sahip
olmayıp farklı gruplara ayrılmıştır. İran Ermeni toplumu genel olarak üst ve alt tabaka
olmak üzere iki sınıftan oluşmaktaydı. Bu iki sınıf haricinde toplumun en altında
bulunan köleler bulunmaktaydı. Toplumda en iyi koşullara sahip olan üst tabaka kendi
içinde iki gruba ayrılmıştı; birinci grup dini liderler, soylular ve zenginlerden, ikinci
grup ise orta halli tâcirler, usta zanaatkârlar ve sanatçılardan oluşmaktaydı. Alt tabakayı
ise orta halli esnaflar, işçiler ve hizmet sınıfından insanlar oluşturmaktaydı. Bu sınıflar
ve sınıflara bağlı olan gruplar şunlardır:174
173
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
174
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…, Aynı yer.
52
Din Adamları: Yeni Culfa başpiskoposu, piskoposlar, rahipler ve üst düzey papazlardan
oluşmaktaydı.
Soylular: Bunlar genellikle belli başlı ailelerden oluşmaktaydı. 17. yüzyılda Yeni
Culfa’da bu sınıfa mensup yirmi aile bulunmaktaydı175. Bu aileler genelde bulundukları
bölgenin yöneticisi veya yöneticiyi belirleyen temel unsurlardı. Her toplumda olduğu
gibi bunların statüleri babadan oğula ve kuşaktan kuşağa geçmekteydi. Bunlar toplum
içinde Prens, Bey176, Ağa177, ve Aristokrat178 gibi ünvanlarıyla ayırt edilirlerdi. Yeni
Culfa’da soyluların asâleti genelde 15. yüzyılın sonu ve 16.yüzyılın başlarında Eski
Culfa’da ipek ticaretiyle uğraşan Prens ailelerinden gelmekteydi. Kurulan bu yeni
yerleşim yerinde de eski düzen aynı şekilde devam ettirilmiştir.
Zanaatkâr ve Sanatkârlar: Bunlara genelde usta diye hitap edilirdi. Bu gruba ait
meslek dalları; ressamlık, heykeltraşlık, hattatlık, kâtiplik, öğretmenlik, kuyumculuk
(sarraflık), gümüçcülük ve saatçilikdir. Bunlardan bazıları devlete ait işyerlerinde
çalışırken diğerleri ya bağımsız ya da kendi şehirlerindeki şirketlere bağlı olarak
çalışırlardı.
175
Örneğin 1605 ve 1660 yılları arasında Ermeni toplumu içindeki soylu ailelerden bazıları şunlardır:
Safar, Nazar, Şafraz, Haikaz, Hacik ve Sarfrazenk aileleri, bkz. Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…,
Aynı yer., Sanasarian; Religious…, p.38.
176
Ermenice Malek’dir.
177
Ermenice Paron’dır.
178
Ermenice Azat’dır.
53
Alt Tabaka
İran içindeki Ermeniler 17. yüzyıldan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar idarî bir özerkliğe
sahiptiler. Melik denilen yerel idareciler, kendi bölgelerini savunma ve vergileri
toplamakla sorumluydular ve iç işlerinde hanlıklarının tek otoritesiydiler. Bunlar
vergilerden muaftı ve hizmetlerinin karşılığı olarak devlet tarafından kendilerine toprak
verilmekteydi. Merkezî otoritenin zayıf olduğu veya yıkıldığı dönemlerde ellerinde
bulunan toprakların mirasçısı olmaya eğilimliydiler179.
179
Aldo Ferrari; “ Nobility and Monarchy in Eighteenth Century Armenia: Preliminary Remarks to a
New Study”, Iran & the Caucasus, Vol. 8, No. 1, 2004, pp. 53-63
180
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 95.
54
İran Ermeni toplumunda büyük ve geniş evler popülerdi. Tarım alanlarında ilkel bir
yöntem olan dönüşümlü iki alan uygulaması vardı. Toprakların bir kısmı ekilirken diğer
kısmı nadasa bırakılmaktaydı. Tarımda öküz ve karasaban kullanılıyordu. Hayvan
tezeği hem sunî gübre hem de yakıt olarak kullanılıyordu. Bitki özü, kuruyemiş, arpa,
darı, farklı sıvı tohumlar temel üretim bitkileriydi. Kırmız böceği181 oldukça değerliydi.
Meyve bahçeleri ve bostanlar oldukça fazlaydı ve başta üzüm olmak üzere çok farklı
meyve ve sebze üretilmekteydi. Köylüler ürünlerinin bir kısmını devlete ya da yerel
yöneticilere vergi olarak ödedikleri için oldukça tutumlu yaşamaktaydılar. Pirinç, et ve
kaliteli buğday tatiller için ayrılırdı. Yoğurt, peynir ve tandırda yapılan ekmek ve
yanında yeşillik ve sebzeler günlük ana yiyeceklerdi. Çok az insan normal yatağa
sahipti, insanların çoğu ya hasırda ya da tahtada uyurlardı182.
İran Ermenilerinde aile ataerkil bir yapıya sahipti. Erkek tarım alanlarında çalışırken,
kadınlar harman döver, yün döndürür ve halı dokurlardı. Ailedeki en yaşlı erkeğe Aqu,
tanmetz veya tanuter, en yaşlı kadına ise tantikin denirdi. En yaşlı erkek ailenin reisiydi
ve herhangi bir konuda son sözü o söylerdi. Mirası erkek çocuklar alırken kızlara ise
çeyiz verilirdi. Tıpkı Müslümanlarda olduğu gibi İran Ermeni kadınları, erkekler veya
yabancılar karşısında az konuşur, yüzlerini kapatır ve kendilerini gizlerlerdi. Dinî ve
örfî farklılıklar dışında evlilik konusunda Müslümanlar ve Ermeniler arasında çok az
farklılık vardı. Her iki grupta da benzer eski alışkanlıklar, ön yargılar ve batıl inançlar
bulunmaktaydı.183.
İran Ermenileri ticarî açıdan İran halkları içinde her zaman önemli ve ayrıcalıklı
olmuşlardır. Özellikle Safeviler Dönemi’nde ipek ticaretinde birçok ayrıcalık kazanmış
ve bu alanda tekel oluşturmuşlardır184. Yeni Culfa 19. yüzyılın ilk yarısına kadar
Ermeniler açısından İran ve Avrupa arasında ana ticarî merkez haline gelmiştir. İran
Devleti, orta ölçekli endüstriler ve işletmeler için Ermenilere faizsiz krediler
vermekteydi. Bunun bir sonucu olarak kısa süre içinde Rusya, Hindistan ve Avrupa ile
181
Zar kanatlılardan küçük bir böcekdir. Koşnil de denilmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi kırmızı
renkli boya imalatında kullanılmaktadır.
182
Aynı yer.
183
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 95-96
184
Sanasarian; Religious…, p.38.
55
olan ticaret Ermenilerin eline geçmiştir. İngilizlerin fahiş fiyatla ipek ticareti üzerinde
oluşturduğu tekele karşı, İran şahının kendilerine destek vermeleri Ermenileri oldukça
memnun etmiştir185.
Ermeniler ticarî alandaki güçlerini o derece artırdılar ki, Levant, East India ve Muscovy
gibi dönemin güçlü şirketleriyle rekabet eder hale gelmişlerdir. Bunun yanı sıra, Kâbil,
Herat, Kandahar, Marsilya, Venedik, Cenova ve Amsterdam ile İsveç, Polonya,
Almanya, Hindistan, Çin, Endonezya, Filipinler ve Yeni Dünya diye tabir edilen
Amerika’da yeni iş merkezleri açmışlardır186.
Ticarî açıdan zenginleşen İran Ermenilerinin bu başarısı Diaspora içinde bunları daha
üstün bir hale getirmiştir. Zengin tüccarlar verdikleri desteklerle özellikle Yeni
Culfa’nın Safeviler Dönemin’deki en önemli kültürel merkezlerden biri haline
gelmesini sağlamışlardır. Bu dönemde Kolasların erkek çocukları ve daha düşük
ailelerin yetenekli çocukları için bir okul açılmıştır. Birçok yazar, tarihçi bu okuldan
mezun olmuştur. Bu okuldan mezun olanlardan bazıları İtalya’ya gönderilerek matbaa
185
Bournoutian; “Armenians in Iran…, Aynı yer.
186
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…, Aynı yer.
187
Bournoutian; “Armenians in Iran…, Aynı yer.., Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period’, Aynı yer.
56
baskısı hakkında eğitim görmüş ve İran’a ilk matbaayı getirmişlerdir. İran’da matbaada
basılan ilk kitap Psalms yayınlarından 1638 yılında Ermeniceye çevrilen bir kitaptır.
Bütün bu çalışmalar yine kolasların destek ve yönlendirmeleriyle yapılmaktaydı. 1600’e
kadar Ermeni tüccarlar yaklaşık beş yüzyıl boyunca doğu teknolojisini Avrupa’ya
taşınmasını sağlarken, bu tarihten sonra da Batı teknolojisinin doğuya taşınmasında
temel unsurlardan biri olmuşlardır188.
188
Bournoutian; “Armenians in Iran …,” Aynı yer.
189
Safaviler Dönemi ekonomik yapısı ve yapılan düzenlemelerle ilgili detaylı bilgi içi bkz. Rudi Matthee;
“ Merchants in Safavid Iran: Particapatns and Perceptions”, Journal of Early Modern History, Vol 4, 3-4,
August 2000, pp.233-268; Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…’ , Aynı yer.
190
Bournoutian; “Armenians in Iran …,” Aynı yer.
57
Ermeniler İran’daki birçok dinî azınlıktan birisiydi. Daha önce de ifade edildiği gibi
Hıristiyanlar İslâm hukukuna göre ehl–i kitap’tan sayılmaktaydı ve yönetim İslâm
hukukuna göre Ermenilere muamele etmekteydi192. Yeni Culfa başta olmak üzere İran
içindeki Ermeniler hem ticarî alanda devlete sağladıkları büyük katkılar hem de İslâm
hukukunun gerekliliklerinden dolayı Şah I. Abbas’tan başlayarak iyi bir şekilde
korunmuşlardır. Zaman zaman yönetim değişiklikleri ve buna bağlı olarak iç politik
dengelerin değişmesi bu korumayı biraz zayıflatsa da Kaçar Devleti’nin sonuna kadar
bu koruma devam etmiştir. Pehleviler döneminde Rıza Şah’ın ilk dönemleri ve İkinci
Dünya Savaşı’nda Taşnaksutyun üyesi bazı Ermenilerin ülkelerini işgal eden Komunist
Rusya yanlısı davrandıkları için ülkeden kaçmak zorunda kaldıkları dönem hariç
Pehleviler döneminde de şartları oldukça iyi olmuştur. Ancak 1979 devriminin ilk 10
yılı İran Ermenileri açısından oldukça sıkıntılı bir süreç olmuş ve dönemde yaklaşık 100
bin Ermeni İran’ı terk etmek zorunda kalmıştır193.
191
Aynı yer.
192
Bozkurt; “İslâm hukukunda…”, s. 117.
193
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…” , Aynı yer.
58
Her piskoposluk kendi toplumunun en yetkili idarî ve dinî otoritesi olarak görev yapar
ve bu görevinde ona kilise tarafından belirlenen özel bir konsey yardım ederdi. Bu
konseyin üyeleri genellikle her 2 bin nüfusu temsilen seçilirlerdi. Kendi toplumlarının
bir bakıma yasama organı olan bu konseylerin üyeleri iç işlerindeki sorunları çözmek
için dört yıllığına seçilirlerdi. Bunların dışında ayrıca Ulusal Ermeni Komitesi denilen
ve İran’daki tüm Ermeni toplumunun sorunlarıyla ilgilenen bir kurul da
bulunmaktaydı195.
İran Ermenileri diğer alanlarda olduğu gibi dinî alanda da en parlak dönemlerini Şah I.
Abbas döneminde yaşamışlardır. 1605 yılında Şah I. Abbas Ermenilerin İran’a
getirilmeleri emrini verdiği zaman, Ermeni Kilisesi’nin Başpiskoposu Catholicos Davit
Valarşapatci ve piskoposluktaki rahip, keşiş ve papazlar İran’ın farklı yerlerine
dağıtılmışlardır. Bu tarihten sonra yaklaşık 10 yıl içinde Yeni Culfa’da 10 ve İsfahan’da
194
Erdal İlter; Ermeni Kilisesi ve Terör, OTAM Yay., Ankara 1996, s. 91-92.
195
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
196
Hıristiyan Yahudiler. Önceleri Protestanlığın bir kolu olup 16. yüzyılın sonunda Macaristan’da bir
mezhep haline gelen Sabbatarianlar, tatil günlerinin (Şabat) Hıristiyanlıkta olduğu gibi Pazar günü değil,
Yahudiler kabul ettiği Cumartesi günü olduğuna inanmışlardır. 1874 yılında Ortodoks Yahudilerine
katılmışlardır. Bir dönem İskoç ve İngiliz Protestanları arasında yaygın bir şekilde kabul görmesine
rağmen daha sonra önemini kaybetmiştir. Ancak günümüzde hala üyeleri bulunmaktadır.
197
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
59
Yeni Culfa Kilisesi’nin cemaati önceleri Başpiskopos Mesrob199 idaresinde küçük bir
piskoposluk olarak kurulmuştur. Mesrob’un yetki alanı zamanla İsfahan’a doğru
genişleyen Yeni Culfa ile sınırlı kalmıştır. Ancak diğer Ermeni cemaatleri İran’ın diğer
bölgelerine doğru yayılarak buralarda örgütlenmişlerdir. Mesrob 1623 yılına kadar Yeni
Culfa’da görev yapmıştır. Ancak onun başarılı çalışmaları piskoposluğun gelişmesinde
önemli bir dönüm noktası olmuştur. Mesrob’tan sonra ise Xaçatur Vardapet Kesaraci
başpiskopos olarak göreve başlamıştır. Kesaraci döneminde genel anlamda Yeni Culfa
ve özellikle Birleşik Savyor Manastırı edebiyat, resim ve kitap basımı alanında önemli
bir merkez haline gelmiştir. Keseraci bu manastırı bekâr rahip–filologların merkezi
olarak değerlendirmiştir. Onun hocası Simeon Julayeci ise burayı 17. yüzyıldaki
Ermenilerin en önemli yüksek öğretim merkezlerinden biri haline getirmiştir. Burası
çeşitli tarihçiler tarafından dönemin üniversitesi olarak ta değerlendirilmiştir. Burada
yıllarca Gramer, psikoloji, retorik, doğal bilimler, geometri, müzik, din bilimleri ve İncil
çalışmaları gibi birçok ders okutulmuştur200.
198
Aynı yer.
199
Günümüzdeki İstanbul Ermenileri Patriği Minas Mutafyan da (1956- ...) ruhban sınıfına katıldıktan
sonra İsmini Mesrob II olarak değiştirmiştir.
200
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…’, Aynı yer.
60
İKİNCİ BÖLÜM
201
Esat Uras; Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. Baskı, Belge Yayınları 1987, s.149-150; Mehmet
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle Tarihte Ermeni Meselesi ve Ermeniler, Er-tu Matbaası, İstanbul 1976, s. 22;
Öke; Ermeni Sorunu..., s. 68.
202
Bedross Der Matossian; Ethnic Politics in Post-Revolutionary Ottoman Empire: Armenians, Arabs,
and Jews during the Second Constitutional Period (1908-1909), PhD Thesis, Columbia University 2008,
p. 2-3.
61
203
Nurdan İpek; “Millet Sistemi İçinde Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Erciyes
Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama
Sanatı: Türk Ermeni İlişkileri Örneği, (Haz: M. Metin Hülagü, Gülbadi Alan, Süleyman Demirci, Şakir
Batmaz), Erciyes Üniversitesi Yayını, 2. Baskı, C. III, Kayseri 2007, s. 421; Veysel K. Bilgiç; “Osmanlı
Devleti’nde Azınlıklar”, Dünden Bugüne Ermeni İliskileri, (Editörler: İdris Bal, Mustafa Çufalı), Nobel
Yay., Ankara 2003, s. 77.
204
Gürsoy Akça; “Osmanlı Millet Sisteminin Dönüşümü”, Doğu Anadolu Araştırmaları, 2007, s. 58.
205
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 23.
206
Detaylı bilgi için bkz; Yasemin Sarı; “Türk Tiyatrosunun Gelişimi Yönünde Atılan İlk Adımlar ve
Ermeni Sanatçıların Rolü”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s.501-514.
207
Bkz; Selma Can; Son Osmanlı Mimarlığında Ermeniler, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV,
Kayseri 2007, s.235-242; Yasin Çağatay Seçkin; “Balyanlar ve Türk Camileri”, Hoşgörü Toplumunda
Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s.517-535.
208
Mehmet Saray; Ermenistan ve Türk Ermeni İlişkileri, Atatürk Arastırma Merkezi Yay., Ankara 2005,
s.12.
209
Vahakn N. Dadrian; “ The Armenian Question and the Wartime Fate of the Armenians as Documented
by the Officials of the Ottoman Empire's World War I Allies: Germany and Austria Hungary”,
International Journal of Middle East Studies, Vol. 34, No. 1 (Feb., 2002), p. 61.
62
Osmanlı Ermeni toplumu kendi içinde bir takım sınıflara ayrılmıştı: çoğunluğu
sarraflardan oluşan amira denilen kodamanlar toplumun en ileri gelenleriydi. Ayrıca
tüccar ve zanaatkârlar, çiftçilikle uğraşan köylüler ile geçimini hayvancılıkla karşılayan
ve genelde dağlık bölgelerde yaşayan diğer sınıflar da vardı. Amira zümresi 18. yüzyılın
sonundan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar Ermeni toplumunda oldukça etkili olmuşlardır.
Bir yandan Osmanlı elitleriyle sıkı ilişkiler kurarken diğer yandan Ermeni toplumu
üzerinde hayır işleriyle derin bağlar kurmuşlardır. Kısaca Osmanlı yönetim
müesseseleriyle Ermeni milleti arasında bir nevi arabuluculuk görevi yapmışlardır212.
Amiraların sağladıkları yardımlarla okullar, matbaalar, kütüphaneler açılmış, aynı
zamanda birçok Ermeni genci öğrenim yapmak, sanat öğrenmek üzere Avrupa
üniversitelerine, okullarına gönderilmiştir213.
Ermeniler arasındaki en önemli sorun ise kendi aralarındaki mezhep kavgalarıydı. Bir
kısım Ermeniler 1701–1702 tarihinde misyonerlik faaliyetleri sonucu Katolik
mezhebine geçtiler. Bu durum Ermeniler arasında çatışmalara yol açtı. Ermenilerin
kendi aralarındaki dinî çekişmeleri zamanla Osmanlı Devleti’nin iç işlerine yabancı
devletlerin karışmasına sebep oldu. Nihayet 1831 yılında Fransa elçisinin baskısıyla II.
Mahmud Ermeni Katoliklerini bir millet olarak kabul etti. Fransa’dan sonra İngiltere de
yine misyonerlerin girişimleri neticesinde 1840 yılında Kudüs’te bir Protestan Kilisesi
için izin aldıktan sonra, 1845 yılında bu kilisenin hizmete girmesini sağlamış ve
210
Şule Perinçek; “Birlikte Yaşama Kültürünün Mimarları: Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminin Ermeni
Kültür ve Sanat Adamlarının Türk Devrimi ve Türk Milletine Katkıları”, Hoşgörü Toplumunda
Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s. 393.
211
Abdulkadir Yuvalı; “Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama Sanatının Tarihi Temelleri”, Hoşgörü
Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s. 87.
212
Matossian; Ethnic Politics..., p. 3.
213
Uras; Tarihte..., s. 150.
63
214
Salahi R. Sonyel; The Turco-Armenian Imbroglio, Prospects for Reconciliation, Cyprus Turkish
Association Publications: 10, London 2005, p. 15, İlter; Ermeni Kilisesi..., s. 27-28.
215
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 23.
216
Meşru hükümete karşı yapılan isyan.
217
1658-1711. Kaynaklarda Zangezur’da bulunan meliklerden birinin oğlu olarak geçmektedir. Dönemin
Ermeni Patriği Hagop Jughaetsi tarafından Kafkaslarda kurulması planlanan bir Ermeni devleti
oluşturulan yedi kişilik delege üyelerinden biri olarak İstanbul’u ziyaret etmiştir. Patriğin ölümü üzerine
plan ertelenmiş ve Ori Avrupa’ya gitmiştir. Uzun yıllar burada kaldıktan sonra Ermeni devleti planını
hayata geçirmek için Moskova’ya gitmiş ve Çar I. Petro ile görüşmüştür. 1704’te destek istemek için
Papa 11. Clemet ile de bir görüşme yapmıştır. Rusya’nın desteğiyle İran’a doğru harekete geçen Ori,
1711 yılında İsfahan’da aniden ölmüş ve böylece girişimi sonuçsuz kalmıştır. Bournoutian; Eastern…, p.
86, Razmik Panossian; The Armenians: From King and Priests to Merchant and Commissars, Columbia
University Press, New York 2006, p.111.
218
Bertha S. Papazian; The Tragedy of Armenia: A Brief Study and Interpretation, Pilgrim Press, Boston
1918, p.53
219
Aldo Ferrari; “ Nobility…,”, p. 58, Gökhan Bolat; “ Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışında İran’ın Rolü
ve İran-Ermeni İlişkileri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C.2, s. 227-228.
64
Ermenilerin, bir Ermenistan kurulması için Osmanlıyı da içine alan ilk düşüncesi, bu
güne kadar Türkçe kaynaklarda yer almayan, 1722 yılında Van gölünün kuzey doğu
köşesinde bulunan Lim adasındaki220 bir manastırda Ter Nerses adlı bir rahibin
öncülüğünde yapılan toplantıyla ortaya çıkmıştır. Bu toplantıya çok sayıda Ermeni din
adamı, melik, bey ve ağa katılmıştır. Toplantı ve alınan kararlar Katolik Rahip Mihitar
tarafından yazıya geçirilmiştir. Bu el yazması belgeyi Taşnak üyelerinden Toros’a
(Galoust Aloyan) bir Kürd’ün verdiği rivayet edilmiştir. Toros, Ekim 1914’te Bayezid
yakınlarında ölünce belge kaybolmuştur. Ancak belgenin bir kopyası Nisan 1914’te
Hayk Ajemian isminde bir Ermeni tarafından yazılmış ve 10 Şubat 1918’de Erivan’da
Aşhatank Gazetesi’nin 77 (177) nolu sayısında yayınlanmıştır. Belge M. G. Nersisian
tarafından 1941’de yeniden yayınlanmıştır221. Mektubun İngilizce’den çevirisi şöyledir:
Ermeni çağının 1171 (miladî 1722) yılında, şiddetli gerginlik ve ızdıraplı zamanlarda,
ben Lim adasında yer alan bu kutsal manastırın mütevazı ve alçakgönüllü Katolik
rahibi Mihitar, baharın yenilendiği bir zamanda muzdarip ve bedbaht Ermeni milletinin
özgürlüğü için çareler aramak ve mütaala etmek ve tartışmak için bu kutsal adada bir
toplantı yapıldığına gözlerimle şahit oldum. Bu kutsal adada toplananlar arasında
piskopos, rahip ve papazlar ve Van şehrinin asilzadeleri ve Vaspurakan eyaletinin
reisleri, Kajberuni ve Beznuni ilçelerinin melikleri ve tüm köylerden reisler katıldı.
Ben mütevazı rahip Mihitar istemeden bu gizli ve mahrem konuşmaları aklımda tuttum.
Raştunik’ten meşhur ve cesur Ter Nerses, oldukça duygusal ve ağlamaklı bir halde tüm
Ermenilerin vaziyetini anlattı, daha sonra Siunik’ten Davit Bey’in kana bulanmış
Ermenistan’ın özgürlüğü için baskıcı ve zalimlere karşı askerî bir harekât başlattığını
mutlu bir şekilde ifade etti. Şimdi, evet sen, Kâfirler tarafından zulmün boyunduruğu
altına alınan derin bir cahillik ve acı içindeki insanlarının yaşadığı yerlere gidip onları
canlandırmak için nazik ve millet aşkıyla dolu insanlar bu toplantıya katılıyor. Ve biz
savaş narası atar atmaz onlara bizim yamyam ve her tarafımıza tecavüz eden
düşmanlarımıza karşı silahlarının şahlanmasına izin ver.
220
Van ili merkezine bağlı Yaylıkaya köyü, Döşeme mezrası sınırları içinde yer alan ada günümüzde
Adır Adası diye bilinmektedir.
221
Armen Aivazian; “The Secret Meeting of Armenians on Lim Island in 1722: Concerning the Possible
Involvement of Western Armenians in an All-Armenian Liberation Movement”, Iran & the Caucasus,
Vol. 5 (2001),
65
Bu hoş sözlü konuşmanın sonunda herkes derinden etkilendi ve sessiz bir ağlamaklı bir
hale geldi. Birçok konuşmacı, farklı görüşler ve sayısız önerilerden sonra, asiller,
şefler, melikler ve köy muhtarları cesur ve savaşa hazır kişiler ile bunlara levazım
olarak katır, at, çeşitli malzemeler, demir, küçük gemiler222, yün malzemeler, buğday ve
koyun toplama konusunda anlaştılar.
Bu kutsal manastırın keşişleri tarafından delegelere hergün üç öğün ekmek ve tuz ile
harika yemekler ikram edildi. Günde üç kez yapılan bu toplantılardan sonra yedinci gün
Avantz Köyü’nden bir gemi geldi ve ayışığı altındaki bir gece delegeler gemiye bindiler
ve saygıdeğer Patrik Hovhannes Dzoretsi’ye223 olan derin bağlılıklarını bildirmek için
girilmesi yasak olan Akdamar Adası’nın etrafında dolaştılar. Patrik Hovhannes,
despotların, paşaların, beylerin ve ağaların boyunduruğu altındaki Vaspurakan
(Van)’ın özgürlüğü için delegelerin hayatlarını kutsadığını bildirdi.
Bu anlatılanları okuduktan sonra –ki kalbinde ümit ve gözlerinde yaş ile bunu yazan
beni– mütevazı rahip Mihitar Abega224’yı, hatırlayın. Tanrı şimdi ve sonsuza dek onun
gönlünü aydınlatsın. Âmin”
222
1691 yılındaki bir kaynağa göre o dönemde Van Gölü’nde 50-60 arası gemi faaliyetteydi. Aivazian;
“The Secret Meeting..., p.90.
223
1720–1725 yılları arasında Akdamar Kilisesi Ermeni Patriği’dir.
224
Evlenmemiş rahiplere verilen unvan
66
Yapılan bu girişimlere rağmen doğrudan Osmanlı Devleti’ne karşı herhangi bir isyan
hareketinde bulunmayan Ermeniler 19. yüzyılın başlarından itibaren gerek Avrupa’da
gerekse Osmanlı Devleti’nde şartların değişmesiyle birlikte fikirsel bir değişim içine
girdiler. Avrupa’da meydana gelen Fransız İhtilâli, çok uluslu devletlerdeki azınlıklarda
o dönemlerde moda haline gelen Hürriyet düşüncesinin gelişmesine sebep oldu. Bir
yandan Avrupalı devletlerin Osmanlı’daki Hıristiyan unsurlar üzerindeki nüfuz
mücadelesi ve bunu kullanarak Osmanlı’nın iç işlerine karışması, diğer yandan önce
Sırplar daha sonra da Yunanlıların başlattığı ayrılıkçı ayaklanmalar ve 1829 Edirne
Antlaşması’yla Yunanlıların bağımsızlıklarını kazanması Osmanlı’da azınlıklara
yönelik bir takım düzenlemeler yapma ihtiyacını ortaya çıkardı.
225
http://en.wikipedia.org/wiki/Lim_Island. 16.09.2010.
226
Aivazian; “The Secret Meeting..., p.85-86.
67
1863 tarihinde kabul edilen ve Ermenilere çok geniş haklar sağlayan, adeta devlet içinde
devlet denilebilecek bir durum ortaya çıkaran Nizamname, 6 bent ve 95 maddeden
ibarettir. Ermenice metninde Ermeni Anayasası olarak geçmektedir230. Nizamname ile
Ermeni Patrikhanesi’ne Ermeni cemaatini yönetmede geniş haklar verilmiş ayrıca
Ermeniler sanki bağımsızmış gibi bu cemaate 140 üyeden müteşekkil bir Genel Meclis
(Millî Meclis–i Umumî) kurma imkânı da verilmiştir. Bu kurulan meclisin 20 üyesi
İstanbul kilise mensupları arasından, 40’ı taşradan, 80’i ise İstanbul’da ikamet eden
227
Stephan Astourian; “The Armenian Genocide: An Interpretation”, The History Teacher, Vol. 23, No.
2 (Feb., 1990), p. 121.
228
Uras; Tarihte..., s. 151, Stephan Astourian; The Armenian…, aynı yer.
229
Turgay Uzun; “Osmanlı Devleti’nde Toplumsal Yapı ve Ayrılıkçı Ermeni Hareketinin Doğuşu”,
Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, ( Editörler: İdris Bal-Mustafa Çufalı), s. 199.
230
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 27., Nizamname hakkında detaylı bilgi için bkz: Uras; Tarihte..., s.
165-171.
68
Sonuç olarak Osmanlı Devleti’nin Ermeniler hakkındaki iyi niyetini belgeleyen Ermeni
Millet Nizamnamesi beklenen neticeyi vermedi234. Nizamname’de verilen hukuk ve
yetkiler gelecek için olumlu gelişmeler sağlayacağı yerde aksine en feci vaziyetlerin
ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu nizamname ile daha önceki dinî yetkilerinin bir
kısmı alınan ve meclis denetimine giren Patrikler güçlerini kaybetmemek için daha
ziyade millî ve siyasî cephelerde çalışmaya başladılar. Ermeniler arasında isyan ve
ihtilal düşüncesinin gelişmesini sağladılar. Nitekim Ermeni yazar K. Ozanyan
nizamname ile Ermenilere sağlanan yararlardan bahsederken Nizamname ile ihtilal ruhu
uyandı, milli Ermeni sorunu masa üstüne konuldu demiştir235.
İstanbul Ermeni Patrikliği, Ozanyan’ın da dediği gibi millî Ermeni sorununu masaya
yatırarak Ermeniler arasında milliyetçi duyguların ortaya çıkması için çalışmaya
başlamıştır. Bunu gerçekleştirmek için Ermenilerin Osmanlı idaresi ile ilgili bazı
231
Özen Tok; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Çözülmesi Bağlamında Ermeni Millet
Nizamnamesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. III, Ocak 2009., s.447.
232
Ermeni okullarının Ermeni Meselesi’ndeki yeri 1890’da dönemin Zaptiye Nazırı Nazım tarafından
hazırlanan bir raporda şu şekilde ifade edilmektedir: “Bugün olağanüstü bir şekilde şiddet ve önemi
ortaya çıkmaya başlayan Ermeni Meselesi içte ve dışta büyük bir sıkıntının doğup gelişmesine sebep olma
eğilimi göstermektedir. Vaktiyle memurların gafletinden yararlanılarak her tarafta Ermeni okulları
vasıtasıyla aşılanan bozguncu fikirler bugün en uzak yerlerde bulunan Ermeni çocuklarına varıncaya
kadar yayılmıştır. Gerek İstanbul'da ve gerekse Osmanlı ülkesinin her yerinde onar yirmişer kişinin bir
araya gelmesiyle oluşturulan fesat komitelerinin temeli, polisin araştırma ve takibinden kurtulabilecek
şekilde ihtiyat tedbirleriyle kuvvetlendirilmiştir. Hatta bir diğerinin bozgunculuk gayretlerinden emin
olan komiteler bile birbirlerinin üyelerinin kimler olduğunu bilememekte, bir komitenin üyelerinden
sadece bir kişinin diğer komite üyelerinden yine sadece bir kişiyi tanıması şeklindeki zincirleme irtibat
vasıtaları Kırımyan(Eçmiyazin Katogikosu) ve Rusya'da bulunan Horen vb. bozguncu başlarına
ulaşmaktadır. (…), Komiteler üç gruptur: Birincisi okul öğretmenleriyle seçkinlerden oluşup fesat
organizasyonlarına ait görüşmeler yaparak alınan kararları uygulamaya, ikincisi kilise papazlarıyla
güvenilir kişilerden oluşup yardım toplamaya, üçüncüsü de okullardan mezun fedai gençlerle hamal ve
rençber bekârlardan oluşup fesat cemiyetlerinin sırlarını hükümete ihbar edenlerle yardımda
bulunmaktan kaçınanları gizlice ölümle tehdide memurdur”. BOA, Y. PRK. ZB, 6/19
233
Y. Atilla Şehirli; “Osmanlı Devleti’nde İhtilalci Ermeni Cemiyetlerinin Faaliyetleri ve Osmanlı
Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri (Editörler: İdris Bal-Mustafa
Çufalı), s.254.
234
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s.29.
235
Uras; Tarihte..., s. 175-176.
69
şikâyetlerini bir tahrik aracı olarak kullanmışlardır. 1896 yılında İngiltere’nin Erzurum
Konsolosu olan J.C. Taylor tarafından gönderilen bir raporda şunları ifade etmektedir:
Bu kasabada, her tarafta Ermeniler, Osmanlı hükümetine karşı acı acı şikâyette
bulunuyorlar. Aynı zamanda Rusya’yı överek açıktan açığa oraya göçe karar
verdiklerini söylüyorlardır. Bu hâlin, kendi papazlarının dâimî kışkırtması sonucu
olduğu anlaşılıyor. Fakat kabul etmelidir ki, Ermenilerin memnun olmamaları için
çeşitli sebepler de vardır. Bunlar da: Türk hükümetinin fena idare tarzı, vergilerin eşit
olmayan şekilde konması, bu vergilerin ve aşarın hadden fazla ve usulsüz bir şekilde
toplanması236, adaletin yokluğu, devamlı yolsuzluklar ve Hıristiyanların İslâmlarla eşit
olmaları hakkındaki vaadin uygulanmamış olarak kalmasıdır 237.
Ermeni Patrikliği bunu yaparken sadece kendi başına değil, aynı zamanda İngiltere ve
Rusya gibi büyük devletlerden de destek görmekteydi. Esasında olayları destekleyen
sadece İngiltere ve Rusya değildi, ama dönemin siyasî mücadele alanında Ermenileri
yönlendiren daha çok bu iki devlet olmuştur. Bu yüzden Ermeni Meselesi ve bunun
ortaya çıkardığı olaylar incelenirken bu devletlerin rolü hakkında kısaca durmak
gerekmektedir.
236
Bu konuda detaylı malumat için bkz: Abdullah Saydam; “Osmanlı Düzeninin Çökmesinin Ayrılıkçı
Hareketlere Olan Etkisi-Ermeni Milleti Örneği”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009.,
s. 59-97.
237
Uras; Tarihte..., s. 197.
238
Ermenilerin Hayrik (Babacık) lakabını taktıkları bu kişinin Ermeni siyasi tarihinde pek büyük rolü
vardır. 1869’dan 1873’e kadar İstanbul Patriği ve 1893’te ise Katogikos oldu. Kuzey İran, Kafkasya ve
Eçmiyazin taraflarında dolaştıktan sonra İstanbul’a geldi ve ilk eseri olan ‘Ararat İçin’ i yayınladı. Berlin
Kongresi’nde Ermeni Meselesi’nin gündeme gelmesini sağladı. Gürün; Ermeni Dosyası…, s.110, Uras;
Tarihte…, s. 176. (Dipnottan)
239
Dadrian; The Armenian..., s. 61, Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 111.
70
İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne karşı ilgisi 1774 yılında yapılan Küçük Kaynarca
Antlaşması’ndan sonra başlamıştır. 1787’de Osmanlı – Rus Savaşı başlayınca İngiltere
hükümetinin başında bulunan William Pitt, Rusya’nın devamlı güneye sarkması ve
kuvvetli bir Karadeniz devleti olması halinde İngiltere için tehlikeli olabileceğini
düşünerek Osmanlı Devleti’ni desteklemiştir. William Pitt’in başlatığı Osmanlı’yı
koruma politikası (Bulwark) 19.yüzyılın ilk yarısındaki ayrılıkçı isyanları
desteklemesine rağmen William Ewart Gladstone dönemine240 kadar devam etmiştir241.
19. yüzyılda İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne yönelik dış politikası genel olarak
bölgedeki İngiliz çıkarları doğrultusunda şekillenmiştir. Bu noktada İngiltere için
önemli olan Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede ne yaptığı ya da nasıl yaptığı değil,
bunun İngiltere’nin çıkarlarını nasıl etkilediğidir. İngiltere 19. yüzyılın ilk yarısı
itibariyle Osmanlıyı bölgedeki Rus emperyalizmini engellemek noktasında bir müttefik
olarak görmekteydi. Bu politikanın açık göstergesi 1853–1856 Kırım Savaşı ve
Osmanlı–İngiltere ittifakıdır. İngiltere’nin 19. yüzyılın ikinci yarısındaki bakışı ise daha
çok Doğu Sorunu veya Şark Meselesi242 çerçevesinde olmuştur243.
240
Gladstone, 1868-1874, 1880-1885,86 ve 1892-1894 yıllarında görev yapmıştır.
241
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 98-99.
242
Şark Meselesi’nin başlangıcı hakkında farklı görüşler olsa da, genel itibariyla 1071 yılında başladığı
kabul edilir. 1071-1683 arasında Türklerin ilerleyişi karşısında savunma durumunda olan Batı dünyası, bu
tarihten sonra taarruza geçmiştir. Amaç, Müslüman Türkleri önce Avrupa, daha sonra ise Anadolu
topraklarından çıkarmaktır. Terim olarak ilk defa 1815 Viyana Kongresi’nde Rus Delegasyonu tarafından
kullanılmıştır.
243
Bülent Özdemir; “Osmanlı Şehirlerinde Yaşayan İngiliz Konsolosları ve Ermeni Sorunu”, Hoşgörüden
Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009, s. 353-354.
244
Mustafa Sıtkı Bilgin; “Ermeni Meselesi Üzerinde Osmanlı-İngiliz Diplomatik Mücadelesi (1878-
1894), Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009, s.312-313.
71
yoğun bir çalışma içine girmişlerdir. Daha önce de belirtildiği gibi bu çalışmaların
sonucunda 1850 yılında Protestan Ermeniler resmen bir millet olarak tanınmışlardır.
245
İlter; Ermeni Kilisesi..., s. 30.
246
Jeremy Salt; “Britain, The Armenian Question and The Cause of Ottoman Reform: 1894-1896”,
Middle Eastern Studies, Vol. 26, No. 3 (July 1990), p. 308; Nejla Günay; “Kıbrıs’ın İngilizlerin İdaresine
Bırakılması ve Bunun Anadolu’da Çıkan Ermeni Olaylarına Etkisi”, Akademik Bakış, C.I, S. I. Kış 2007,
s. 117.
247
Özdemir; “Osmanlı Şehirlerinde…, s. 361.
72
Bunun üzerine Eylül 1722’de 50.000 kişilik bir Ermeni gücü Rus ordusunun yanında
yer almıştır248.
1774’te yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı sınırları içindeki Ortodoks
Hıristiyanların koruyuculuğunu da resmen elde eden Rusların Kafkasya’daki
ilerleyişinde Ermenileri kullanmaları 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı ve özellikle
İran’la yapılan savaşlarda da devam etmiştir. Bu savaşlardan Ermenilerin de desteği ile
galip ayrılan Rusya, İran ve Osmanlı Devleti’ndeki Ermenileri Erivan ve Nahçıvan’a
göç etmeye teşvik etti. İleride de değinileceği gibi çok sayıda Ermeni Türkiye ve
İran’dan buralara göç etmiştir. Bunun yanı sıra Osmanlı içindeki ayrılıkçı isyanları hem
teşvik etmiş hem de desteklemiştir. 1806’da Sırp ve 1821’de başlayan Yunan isyanlarını
desteklemiş ve Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlamıştır.
Ermenileri kendi politikalarında etkili bir silah olarak kullanabileceğini anlayan Rusya,
bu toplum arasında etkinliğini artırmak için öncelikle bunlar arasında sempati
toplamaya çalıştı. Bunun için Ermeni adlarıyla okullar açtı. Rusya’da ilk kurulan eğitim
kurumu 1816 yılında Moskova’da Ermeni Lazarev ailesinin maddi desteği ile açılan
Lazaryan Enstitüsü idi. Diğerleri ise Tiflis’te Nersesyan Okulu ve Eçmiyazin’deki
Gevorgyan Akademisi’ydi. Bu eğitim kurumları sadece Rusya’daki Ermenilerin
eğitimleriyle ilgilenmiyorlar, aynı zamanda Osmanlı Ermenilerinin eğitimleriyle de
ilgilenerek bunların siyasî bir hareket başlatmasına çalışıyorlardı. Bu okullar Osmanlı
ve İran Ermenilerinin Rusya’ya yönelmesinde oldukça etkili olmuştur249.
Kafkasya, Osmanlı ve İran Ermenilerinin üzerinde etkili olmanın bir diğer yolunun
Ermeniler açısından en önemli dinî merkez olan Eçmiyazin Katogikosluğu’nu ele
geçirmek olduğunu anlayan Rusya, 1802’de İran toprakları içinde bulunan
Katogikosluğun başına Rus yanlısı bir rahibin tayin edilmesini sağladı. Bu aşamada
Ruslarla bir anlaşmazlığa düşmek istemeyen Osmanlı bu duruma razı oldu. 1828’deki
Türkmençay Antlaşması’ndan sonra Eçmiyazin’in bulunduğu Nahçıvan toprakları
Rusya’nın kontrolüne geçtikten sonra 1836’da Katogikos Ohannes zamanında
Pologenia denilen bir kanunla Rusya, Eçmiyazin Katogikosu’nu bütün Ermenilerin
katogikosu olarak tanıdı. Böylece Rusya Eçmiyazin vasıtasıyla tüm Ermenileri kontrol
248
Armen Aivazian; “The Secret Meeting…, p.85.
249
Muammer Demirel; “Rusya’nın Ermeni Meselesine Etkisi”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri,
(Editörler: İdris Bal-Mustafa Çufalı), s. 206.
73
250
Adem Ölmez; “Rusya ile Eçmiyazin Katogigosluğu’nun İlişkilerinin Osmanlı Ermenilerine Etkileri”,
Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, s. 117,119 (s. 113-127)
251
Demirel; “ Rusya’nın..., s. 209.
252
Uras; Tarihte..., s. 183.
253
Gülbadi Alan; “Amerikan Board Okullarında Yürütülen Misyonerlik Faaliyetleri”, Journal of Islamic
Research, 20/4, 2007, s. 464.
74
254
Amerikan okulları ve faaliyetlerine bir örnek olarak Merzifon Amerikan Koleji hakkında detaylı bilgi
için bkz: Gülbadi Alan; Amerikan Board’ın Merzifon’daki Faaliyetleri ve Anadolu Koleji, TTK yayınları,
Ankara 2008.
255
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 122.
75
Misyonerler ayrıca isyanlar sırasında Ermenilere yönelik bazı yardım faaliyetleri adı
altında bunlarla yakın ilişki içine girerek isyanlara katılımı artırmaya çalışmışlardır.
Bunların Ermenileri isyana teşvikleri konusundaki çalışmalarını Anadolu Umum
Müfettişi Şakir Paşa 3 Mart 1897’de Saray’a gönderdiği bir telgrafta Van, Bitlis,
Mamurat’ül Aziz ve Sivas vilayetlerindeki İngiltereli ve Amerikalı misyonlerler sönmüş
olan fesat ateşini (ayaklanma) yeniden canlandırmak için ellerinden gelen heyecanlı
telkinlerden geri kalmıyorlar257. İngiltere’den gelen ianelerin dağıtımında
Hıristiyanlarla görüşmekte oldukları, aşiret reislerini dahi ihtilal ve isyana teşvik
arzusuna düştükleri anlaşılıyor. Fakat bu işi çok becerikli yaptıklarından açık
vermiyorlar”258 demiştir.
256
Mithat Aydın; “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri ve Bunun
Osmanlı-Amerikan İlişkilerine Etkisi” Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama
Merkezi (OTAM) Dergisi, Sayı 19, 2006, s. 88-89.
257
Ali Karaca; Anadolu Islahatı ve Ahmet Şakir Paşa ( 1838-1899), Eren Yayıncılık, İstanbul 1993, s. 70.
258
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 326.
259
Mayewski; Ermenilerin..., s. 36, 38.
76
Sonuç olarak hem İngiltere ve Rusya’nın hem de ülkenin dört bir yanına dağılan
misyonerlerin faaliyetleri Ermeniler arasında yüzyıllardır birlikte yaşadıkları insanlara
düşmanlık, devlete karşı ise isyan düşüncesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Üstelik bu isyanlardan en çok zararı da yine Ermeniler görmüşlerdir.
Bütün bunların yanında 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Ermeni olaylarındaki dış
etkenlere ilave olarak İran’ın faaliyetlerinin de olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu
etki her ne kadar Rusya ve İngiltere kadar olmasa da isyanların başlangıcından sonuna
kadar kendini göstermiştir. İran’ın olaylardaki rolü, Osmanlı ve İran arasında
yüzyıllardır gelen rekabet, İran’ın bu dönemde hem askerî, ekonomik ve hem de siyasal
bakımdan sıkıntılı oluşu ve bundan dolayı özellikle İran Azerbaycanı bölgesindeki
kontrolü tam olarak sağlayamaması, sağlayabileceği yerlerde ise buna çok istekli
yaklaşmaması, bazı devlet ve din adamlarının Ermenilere gizli veya açık verdiği
destekler İran topraklarının Ermeni isyanlarında önemli bir üs, harekât, sevkiyat ve
geçiş noktası haline gelmesine sebep olmuştur.
260
Sonyel; The Turco-Armenian..., p.15.
77
haklarını takibe kararlı olduklarını, diğer Hıristiyan toplumlarla aynı hukuku talep
ettiklerini ve muhtar bir Ermenistan teşkili için iltimas talep ettiklerini ifade etmiştir261.
Rusların hem Plevne’de hem de Doğu’da bazı yerleri işgal etmeleri üzerine bu kez
Ermenilerden bir kısmı Ruslarla işbirliği yaparak Rus kuvvetlerinin hizmetine
girmişlerdir. İşgalci Ruslar arasında Kars’ta Korgeneral Lazareff, Erzurum’da Binbaşı
Kamsaragan gibi Ermeni asıllı subaylar da vardı. Bunlar bir kısım yerli Ermeniyi
Ruslarla işbirliğine çekmişlerdir263.
261
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 117.
262
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 113.
263
Yusuf Sarınay; “Rusya’nın Ermeni Sorununun Ortaya Çıkmasındaki Rolü (1878-1918)”, Hoşgörüden
Yol Ayrımına Ermeniler, C. IV, s. 382.
264
Öke; Ermeni Sorunu..., s. 79.
78
ıslahatlarla ilgili kısım fazla bir değişikliğe uğramadan kabul edilmiştir. Berlin
Antlaşması’nın 61. maddesinde yer alan ıslahatlarla ilgili madde şöyledir:
Ciddi anlamda 1890 Erzurum İsyanı ile başlayan Ermeni isyanlarının sebeplerini
özetleyecek şu şekilde sıralamak mümkündür:
265
Özlem Şahin; “Ayestefanos ve Berlin Antlaşmalarının Ermeni Milliyetçiliği Açısından
Değerlendirilmesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II.
Uluslar arası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu ( EUSAS II), Ocak 2009, .s.483.
266
Nalbandian; The Armenian..., s. 37.
267
Öke; Ermeni Sorunu..., s. 24.
268
Rusların o tarihlerle önce Van ve daha sonra Erzurum Başkonsolosu olan General Mayewski bu
durumu şöyle anlatmaktadır: “1890 yılı Eylül ayı sonlarına doğru.. 80-90 kişilik bir çete Petersburg
Üniversitesi öğrencisi olan Serkis Gogonian başkanlığında teşkilatlanmışlardır. Rus polisini ve sınır
79
Bu sebeplerle başlayan Ermeni isyanları, 1890 Erzurum İsyanı’ndan sonra aynı yıl
meydana gelen Kumkapı Gösterisi, 1892–1893’te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon
Olayları269, 1894’te I. Sasun İsyanı, 1895’te Babıâli Gösterisi ve Zeytun İsyanı270,
1896’daki I. Van İsyanı ve Osmanlı Bankası Baskını, 1903’te II. Sasun İsyanı, 1905’de
Padişah II. Abdülhamid’e suikast teşebbüsü ve 1909’da Adana İsyanı şeklinde devam
etmiştir271.
muhafızlarını atlatan bu çete, Kağızman yakınlarından Türk sınırına sızmak için harekete geçmişlerdir.
Çetenin yarısı Petersburg’un genç Ermeni öğrencilerinden, diğer yarısı da güney Kafkasya’da oturan
gönüllülerden meydana gelmiştir. Bunların hiç birisi de Türkiye’yi, bir sınırın nasıl korunduğunu, bir
Türk’ün kim olduğunu, bölgenin topografyasını bilmiyorlardı. Bunlar hakkında hiçbir bilgileri yoktu.
Fakat bu önemli değildi; esas gayeleri Türkiye’ye geçmek ve orada bol miktarda kan dökmekti.”
Mayewski, Ermenilerin…, s. 24.
269
Detaylı bilgi için bkz. Ahmet Kolbaşı; 1892-1893 Merzifon, Yozgat ve Kayseri Ermeni Olayları,
Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2003.
270
Detaylı bilgi için bkz: Yahya Bağçeci; 1895 Zeytun Ermeni İsyanı, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi,
Kayseri 2008.
271
Öke, Ermeni Sorunu…, s. 77.
80
Doğu Anadolu bölgesi gerek coğrafî gerekse sosyal yapısı nedeniyle Osmanlı
Devleti’nin en güçlü zamanlarında bile hâkimiyeti tam olarak sağlayamadığı bir
bölgedir. Bu yüzden Doğu Anadolu ile merkezi otorite arasında tam bir siyasî birlik
kurulamamış ve Osmanlı’nın yıkılışına kadar burası bir nevi muhtar olarak kalmıştır272.
Aslında bu durumun Cumhuriyet döneminde de çok fazla değiştiği söylenemez.
Bölgenin coğrafî olarak dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olması ise buradaki ulaşımı
zorlaştırmış ve devletin kontrolünü zayıflatarak buraya tam olarak hâkim olmasını
engellemiştir. Bu yüzden zamanla bölgeye özgü sosyal, kültürel ve ekonomik bir yapı
oluşmuştur. Bu yapının en belirgin özellikleri şunlardır:
1- Ağalık düzeni
2- Şeyhlik düzeni
3- Vilayet, sancak ve kaza merkezlerinde bulunan eşraf tabakası
Bu dönemde bölgede yaygın olan Ağalık Düzeni servet esasına özellikle toprak
mülkiyetine dayanıyordu. Herkes kendine göre zengin olanın nüfuzuna girerek
zincirleme bir bağlılık içinde en zengin olanın hâkimiyeti altına giriyordu. Şeyhlik
Düzeni de mezhep ve tarikatlardan yani dinî duygulardan kaynaklanıyordu. Böylece
ağalar maddi, şeyhler ise manevî yönden özellikle aşiretler ve kırsal bölgede yaşayan
halk üzerinde etkili oluyordu273.
Tanzimattan itibaren güçlerini artıran eşraf ise şehirlerde idarî, politik ve kültürel
yönlerden güçlü, idareciler üzerinde etkiliydi. Bu güçlerinin kaybolmaması için de
merkezî yönetimin burada etkili olmasına taraftar değillerdi.
Doğu Anadolu, hem etnik hem de dinî yönden çok çeşitli unsurlardan oluşmaktaydı.
Etnik bakımdan, Türkler çoğunlukta olmasına rağmen, Kürtler274, Ermeniler, Çerkezler,
Araplar ve Nasturîler de bulunmaktaydı. Dinî bakımdan ise, Müslümanlar ve
Hıristiyanlar ön plana çıkmaktaydı. Dönemin siyasî konjoktürüne göre bakıldığında
272
Bayram Kodaman; “Hamidiye Hafif Süvari Alayları II. Abdülhamid ve Doğu Anadolu Aşiretleri”,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, İstanbul, Mart 1979 sayı: 32, s. 434.
273
Kodaman, “Hamidiye Hafif Süvari Alayları..,”, Aynı yer.
274
Kürt Aşiretleri hakkında detaylı bilgi için bkz, Mark Sykes; “The Kurdish Tribes of the Ottoman
Empire”, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, Vol. 38 (Jul. -
Dec., 1908), pp. 451-486
81
275
Kodaman; “Hamidiye..”, s. 435.
276
Zharmukhamed Zardykhan; “Ottoman Kurds of The First World War Era: Reflections in Russian
sources”, Middle Eastern Studies, 42: 1, p. 72. Rusların, Kürtlere yönelik politikaları hakkında ayrıca bkz:
Fatih Ünal; “Rusların Kürt Aşiretlerini Osmanlı Devleti’ne Karşı Kullanma Çabaları”, Karadeniz
Araştırmaları, C.5, S. 17, Bahar 2008, s. 133-152.
277
FO; 424/189, Major Williams to Sir P. Currie, Van, November 11, 1896. (Sir Philip Currie, 1893-1898
arasında İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ndeki büyükelçisi, Mayor Williams ise Van Muavin
Konsolosudur)
82
durumdan kurtaracak bir güce tabi olmaya hazırlardı278. Bu dönemde Ermenilerin çoğu
Rusya’dan medet ummaktaydı ve Rusların bir an önce buraları ele geçirmesini
arzuluyorlardı. Bunun gerçekleşmesi için de bölgede karışıklık çıkarmak ve bu sayede
Rusların ve diğer büyük devletlerin buraya müdâhalesini sağlamak istiyorlardı.
19. yüzyılın başlarından itibaren hem Osmanlı Devleti hem de İran, Kafkaslarda
etkinliğini artırmaya başlayan Çarlık Rusya ile mücadele etmeye başlamışlar, ancak her
iki devlet de Rusya karşısında ağır yenilgiler alarak buradaki topraklarının bir kısmını
kaybetmişlerdir.
Rusya ile İran arasında 1804’te başlayan Azerbaycan coğrafyasına hâkim olma
mücadelesini Rusya kazanmış, 1806 yılına gelindiğinde, Revan, Nahçıvan, Gence,
Karabağ, Şeki, Şirvan, Bakü ve Kuba Hanlıkları Rusya tarafından ele geçirilmiştir. Ama
bunun İran tarafından kabulü daha sonra yapılacak olan anlaşmalarla olmuştur. İran,
Rusya ile yaptığı savaşta mağlup olmasından sonra 12 Ekim 1813 tarihinde imzalanan
Gülistan Antlaşması’na göre; Talış, Şirvan, Kuba, Bakü, Derbent, Gence, Karabağ ve
Şeki Hanlıkları Rusya’nın hâkimiyetine bırakılmıştır. İran bu antlaşmadan sonra Güney
Kafkasya topraklarında hak iddia etmeyeceğini kabul etmesine rağmen, yönetimde
bulunan Kaçar Hanedanı, İngiltere ve Fransa’yla işbirliği yaparak Rusya’ya karşı
saldırıya hazırlanmıştır. Kuzey Azerbaycan Hanlıklarını ele geçirmek üzere 16 Temmuz
1826 tarihinde harekete geçen İran ordusu, ilk başlarda başarı kazanır gibi olduysa da
savaşın daha sonraki safhalarında mağlubiyete uğramış, Rus ordusu 1 Ekim 1827
tarihinde Revan’ı, ardından da Nahçıvan’ı ele geçirmiştir279.
278
Justin McCarthy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran and Ömer Turan; The Armenian Rebellion at Van,
(Editor M. Hakan Yavuz), The University of Utah Press, Salt Lake City 2006, p. 55.
279
Okan Yeşilot; “Türkmençay Antlaşması ve Sonuçları”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi
Sayı 36, Erzurum 2008, s. 188.
83
2.1.4.3. Kafkasya
Çar I. Petro döneminden itibaren aktif bir şekilde güneye inmeye başlayan Ruslar, 1783
yılında Gürcülerle bir antlaşma yaparak bunları kendi yanlarına çektiler. Ancak
280
Yeşilot; “Türkmençay..., s. 191.
281
İran Aşiretleri hakkında bkz: V. Minorsky; “The Tribes of Western Iran”, The Journal of the Royal
Anthropological of Great Britain and Ireland, Vol. 75, No. 1/2,(1945), pp. 73-80.
282
BOA, Y. Mtv. 49/61 Belge nr. 1
283
Uzi Rabi, Nugzar Ter-Oganov; “The Russian Military Mission and the Birth of the Persian Cossack
Brigade: 1879-1894”, Iranian Studies, 42: 3, 2009, p. 446.
284
Sneh Mahajan; British Foreign Policiy 1874-1914: The Role of India, Routledge Press 2002, p. 166.
84
Gürcülere verdikleri sözleri tutmayarak burayı 1801 yılında işgal ettiler285. 1813 tarihli
Gülistan ve 1828 tarihli Türkmençay antlaşmaları ile İran’ın Kafkaslardadaki
topraklarının çoğunu ele geçiren Ruslar286, 1878 Berlin Antlaşması sonucunda Osmanlı
Devleti’nden Kars, Batum, Oltu ve Ardahan’ı da alarak Kafkasların tamamını ele
geçirmiştir287.
Ruslar, ele geçirdiği Kafkasya topraklarında, daha önce kurulan Erivan Guberniyası
topraklarına, İran ve Osmanlı’dan göç eden Ermenileri yerleştirerek burada tampon bir
bölge oluşturmak istediğinden bir önceki başlıkta bahsedilmişti. Bu dönemde Erivan,
Nahcivan ve Karabağ bölgeleri başta olmak üzere İran topraklarındaki 40000 Ermeni ile
birlikte toplam 100000 Ermeni Rusya’ya göç etmiştir288. 1850’de kurulan Erivan
Guberniyası’nın sınırları 1872 yılında genişletilerek Erivan, Aleksandrapol, Nahçıvan,
Novo Beyazid, Sürmeli (Iğdır), Dereleyez–Şerur ve Eçmiyazin’i de dâhil etmişlerdir.
Bağlanan bu kazalardan biri de Iğdır ve civarını içine alan yöredir289.
285
Muriel Atkin, “The Pragmatic Diplomacy of Paul I: Russia's Relations with Asia, 1796-1801”, Slavic
Review, Vol. 38, No. 1 March 1979, p.61; Zekeriya Türkmen; “XIX. yy başlarında Rusya’nın Güney
Kafkasya Politikası (1800’lerin Başından 1828 Türkmençay Antlaşması’na Kadar)”, Manas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 10, 2004, s. 10.
286
Rusların 1800-1850 arasındaki Kafkasya Politikası ve İngiliz-Rus Rekabeti için bkz: John Reynell
Morell; Russia and England: Their Strength and Weakness, Trübner & Co, London 1856.
287
Public Record Office (PRO), Cabinet Office (CAB), 24/95, Transcaucasia, p. 159.
288
Beydilli; 1828-1829 Osmanlı…, s.368,369,372; Yusuf Halaçoğlu; “Ermeni Meselesiyle İlgili
Birkaç Rus Kaynağı” Yeni Türkiye, Sayı 38, Ankara 2001, s.735-736., Gürün; Ermeni Dosyası, s. 80.
289
Oktay Kızılkaya; “Revan (Erivan) ve Iğdır Yöresinde Demografik Yapının Ermeniler Lehine
Dönüştürülme Süresi (1828-1920)”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 22, 2007/1,
s. 306.
85
zengin bir Rus Ermenisi olan Konstantin Hatisyan yürütmekteydi. Bu gruba da, Tiflis’te
toplandıkları otelin adından dolayı Severnye Nomera (Kuzey Pansiyonu) adı
verilmiştir290. Bu gruplar ileride kurulacak olan Taşnaksutyun Örgütü’nün temelini
oluşturmuşlardır291. Gerek Tiflis gerekse Erivan, Ermeni olaylarında hem Türkiye hem
de İran’daki Ermenilere her türlü desteği sağlamışlardır.
290
Orhan Doğan; “Ermeni Komiteleri Hınçak ve Taşnaksütun, Rus Adalet Bakanı Y. Muravyev’in
Ermeni Komitelerine İlişkin Raporu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.20, s. 315.
291
Gürün; Ermeni Dosyası, s. 172-173.
292
Yusuf Sarınay; “Rusya’nın Türkiye Siyasetinde Ermeni Kartı (1878-1918), Akademik Bakış, C.1, S.2,
Yaz 2008, s. 82.
293
FO, 424/ 178, Sir P. Currie to the Early of Rosebery, Constantinople, February 14, 1894.
294
BOA, Y.PRK. TKM. 30/62 Belge nr: 4.
86
295
Uras; Tarihte..., s. 368-369.
296
Ermeni komitesinin merkez-i icraatını İran toprağında ve hudud-ı Osmaniyye üzerinde vakı’ bazı
mahallere nakl edeceğine ve saireye dair Petersburg sefaret-i seniyyesinin vuku’ bulan iş’ardan dolayı
tenkizata hareket olunması zımnında icab edenlere tecdid-i tebligat olunması ve yazılacak
telgrafnamelere suretinin arz u takdim kılınması tezkire-i hususiyye-i hümayuna tebliğ olunan imzaname-
i hümayun-ı cenab-ı padişahî iktizayı celilesinden olmasına mebni Van, Bitlis ve Erzurum vilayetlerine
vesaya-yı mukteziye bil iza evvelce ve bu defa yazılan telgrafnamelerin suretleri leffen arz-ı atabe-i ulya
kılınmıştır efendim. Fi 12 Receb sene 309 fi 30 Kanun-i Sani sene 307, BOA, Y.PRK.A.7/38, Belge nr. 1
297
Nalbandian; The Armenian…, p. 173.
298
Berberian; “The Dashnaktsutiun…,” p. 8.
87
2.2.1.1. Taşnaklar
299
Houri Berberian; Armenians and the Iranian Constitutional Revolution of 1905-1911: The Love for
Freedom Has No Fatherland, Westview Press, Boulder, CO 2001, p. *.
300
Ermeni Devrimci Federasyonu veya Taşnaksutyun diye bilinen komitenin İngilizce adı Armenian
Revolutionary Federation veya kısaca A.R.F.’dir.
301
Nalbandian; The Armenian…, p.151; Panossian; The Armenians…, p.205; Berberian; “The
Dashnaktsutiun…, p. 8.
302
Sedat Laçiner; Türkler ve Ermeniler, Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurulu Yayını, Ankara 2005, s. 303.
88
Örgüt yayın organı olarak önce Hınçak304 ve Truşak305 gazetelerini kabul etmiştir.
Hınçak, Avetis Nazarbekyan ve Kristopher Mikaelyan tarafından Taşnaksutyun’un
bilimsel yayın organı olarak Cenova’da ayda bir kez olarak çıkarılmıştır. Truşak’ın adı
eski gizli Rus–Ermeni Grubu’ndan gelmektedir. Truşak, Tiflis’te haftada bir kez
yayınlanmaktaydı306.
303
Aram Arkun, “Dasnak”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.com/articles/dasnak,16.04.2010
304
Ermenice “Çan” anlamındadır.
305
Ermenice “Bayrak” anlamındadır.
306
Nalbandian; The Armenian…, p. 155
307
Çarlık Polis Raporlarında Taşnaklar, Çev. Kayhan Yükseler, Kaynak Yayınları, 2007, s.58.
89
kuruldu. 1907 yılında örgütün iç işlerindeki sorunları halletmek için yüksek yargı organı
olarak da görevlendirildi. 1919 yılında bu konsey kaldırılarak yerine ayrı bir yüksek
yargı kurulu kuruldu. Konseyin diğer görevleri ise 1947 yılına kadar partinin diğer
yüksek organları tarafından yerine getirildi308.
Taşnaksutyun’un kuruluşundan kısa bir süre sonra yeni üyeler bulmak için İran’a
temsilciler gönderildi. İran’daTaşnakların ilk liderleri arasında, Yonan Dawtean,
Ishkhan Yovsep Arlutean, Nikol Duman (Nikolayos Ter Yovhannisean), Rostom, Vardan
(Sargis Mehrabean), Farhat (Sargis Ohan–janean), Karo (Aristakes Zorean), Balajan
(Stepan Stepanean), Zakki (Bagrat Vardapet Tawakalean), Tsaghik309 (Satenik
Matinean), Yovsep Mirzayean, Vrtanes Papazean, Yarutiwn Martirosean, Arsen
Mikayelean ve Yovhannes Khan Masehean bulunmaktaydı. Taşnaksutyun’un İran’daki
merkez şubesi Azerbaycan eyaletinde yer alan Tebriz’de kuruldu ve kısa zamanda
Tebriz Ermenilerin toplanma alanı haline geldi310. Tebriz bürosu311 1892 yılında örgüt
yapısı, metod ve hedeflerinin Dünya Kongresi’nde daha net ifade edilmesini içeren bir
bildiri yayınladı. 1895 yılında Tüm İran’dan sorumlu merkezî komite haline geldi. 1911
yılında ise Ermeni toplumunun önemli bir kısmının yaşadığı Tahran’da ikinci merkezi
komite açıldı. İlerleyen yıllarda, Ermenilerin yaşadığı Yeni Culfa ve Abadan’da
(Kuzistan) iki bağımsız yerel komite daha kuruldu. Fakat üye sayısı azaldığı için Yeni
Culfa Komitesi 1947 yılında Kuzistan Komitesi’ne katıldı. Bu durum sadece Yeni
Culfa’ya özgü değildi. İkinci Dünya Savaşı’nda Ermenilerin önemli bir kısmı Sovyet
Rusya’ya göç ettiği için İran içindeki Ermeni nüfusunda ciddi bir azalma olmuş ve bu
durum örgütün Tebriz’deki ana şubesinin de zayıflamasına sebep olmuştu312.
Taşnaklar’ın İran içindeki diğer şubeleri 1897’de Reşt’te, 1902 yılında ise Gilan’da
açıldı313.
308
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
309
Ermeni komitecilerin çoğu kendi ismi yerine bir kod adı kullanmış ve diğer üyeler tarafından
genellikle bu adlarla tanınmışlardır.
310
Nalbandian; The Armenian…, p.173.
311
Daha çok Azerbaycan Merkezî Komitesi olarak bilinmektedir.
312
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
313
Aram Arkun; “Armenians and Jangalis”, Iranian Studies, Vol.30, No.1/2 ( Winter-Spring 1897), p. 28.
90
Resim 2.3. Azerbaycan Merkezi Komitesi Üyeleri (Kucağında çocuk olan Yeprem Han,
solunda Nzhdeh, sağında Murat, Balajan ve Marzpet. Yeprem Han ve
Murat’ın arkasında duran Samson)314
İran’daki Taşnak örgütünün üyeleri arasında kadınlar da önemli bir yer tutmaktaydı.
Azerbaycan Merkezî Komitesi’nin 242 grup halinde organize edilmiş 2000 üyesi
bulunmaktaydı. Tüm İran’daki Taşnak üyelerin yaklaşık % 30’u kadınlardan
oluşmaktaydı. Kadın üyelerin çatışmalara bizzat katıldığına dair elde çok fazla kayıtlar
olmasa da bunların örgüt propagandası ve silahların taşınmasında görev aldıkları
belirtilmektedir. Her bölgede ortalama % 24 oranında kadın üye bulunmaktaydı.
Örneğin; Tebriz’de % 21, Reşt’te % 27.5, Anzali’de % 24 ve Kazvin’de % 24.5
oranında kadın üye vardı. Ancak bazı yerlerde bu oran ortalamadan farklı olarak daha az
veya daha çok olabiliyordu. Mesela Hoy’da % 13.5 iken Erdebil’de toplam üyenin %
57’si kadınlardan oluşmuştu. Kadın üyeler örgütün faaliyetlerine silahlı çatışma dışında
aktif bir şekilde katılmışlardır315. Örneğin; Taşnaklarꠠ ilk dönemlerde silahları
Tebriz’de farklı yerlere saklarken daha sonra Maro (Mariam Makarian) ve Miss Atoyan
314
Berberian; Armenians…, p.*.
315
Berberian; ; “The Dashanktsutiun…, p.10.
91
isimli iki bayanın evini kullanmaya başladılar. Bu iki kadın örgütün faaliyetlerinde aktif
bir şekilde görev alarak Ermeni kadınları arasında örgüt propagandası yapmaya
başladılar. Bir örnek de Tebriz’deki en aktif üyelerden biri olarak değerlendirilen Bayan
Çiçek (Miss Flower) olarak da bilinen Satenik Matiniyan’dır. Matiniyan aynı zamanda
Tebriz Hayırsever Ermeni Kadınları Derneği’nin de lideriydi. 1890’da Kafkaslardan
İran’a bir öğretmen olarak gelen Matiniyan’ın ailesinin Tiflis’teki evi Ermeni
komitacılar için bir konaklama yeriydi. Tebriz ve Salmas’ta yaşayan Matiniyan örgüt
faaliyetlerine katılmanın yanı sıra öğretmenlik de yapmaktaydı. Tebriz’de Taşnak
örgütünün yönetim kurulunda yer almaktaydı. Ermeni kadınları arasında örgüt
propagandası yaparak, Osmanlıdaki Ermenilerin durumlarının kötü olduğunu anlatıyor
ve kardeşlerine yardım etmeleri gerektiğini belirterek onları organize ediyordu. Bir ara
Ermeni çetecilerle birlikte Osmanlı sınırını geçerek bazı olaylara karıştı, ama başarısız
olunca sınırın gerisine çekildi. Matiniyan, Tebriz ve Salmas’taki kadın örgütlerinin
Ermeni çetecilere yolculuklarında kullancakları elbise vs. hazırlamaları yönünde bazı
faaliyetlere de ön ayak olmuştur316.
1906 yılında İran’daki Azerbaycan Merkezî Komitesi’nde yer alan kadın ve erkek üye
sayıları ile kadın üyelerin bu sayı içindeki oranı şöyledir 317:
316
Berberian; Armenians…, p.52.
317
Berberian; “The Dashanktsutiun…, p.10-11.
92
318
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
319
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
320
Abrahamian; Modern…, s. 70.
93
Bu sürecin Ermeniler açısından en önemli lideri daha önce de bahsedilen Yeprem Han
Davityan’dır. 1896 yılında İran Taşnaksutyun örgütüne üye olan Yeprem Han, Reşt ve
Anzali dâhil İran’daki Ermenileri organize ederek meşrutiyet sürecindeki olaylara aktif
bir şekilde katıldı. Kendisine bağlı güçlerle 27 Muharrem/8 Şubat 1909’da Reşt ve
Anzali’yi, 14 Rebiyyülahir/5 Mayıs 1909’da Kazvin’i ele geçirdiler. Muhammed Vali
Sipahdar–ı Azam ve Bahtiyari aşiretiyle birlikte 24 Cemaziyelahir/13 Temmuz’da
Tahran’ı ele geçirdi. Kasım 1909’da İkinci Meclis tarafından ilk olarak Tahran Emniyet
müdürü olarak atandı. Daha sonra jandarma kuvvetleri de emri altına verildi. Yeprem
Han bu görevde iken Avrupaî birçok reform yapmıştır. Böylece Taşnaklar Tahran’daki
güçlerini artırmışlardır. Kış 1327–1328/1909–1910’da Rahim Han Çelebiyanlu’nun
Erdebil ve Molla Kurban’daki meşrutiyet karşıtı isyanını kendine bağlı polis–asker gücü
ve Taşnak örgütü mensuplarıyla beraber bastırdı. Nisan 1910 yılında ise diğer büyük
aşiret olan Şahseven’leri kontrol altına aldılar322. Temmuz 1911’de sürgünde bulunan
Muhammed Ali Şah’ın ülkeye geri dönmesi üzerine Yeprem Han üç ordu hazırlayarak
1911’in Eylül’lünde Şah taraftarlarından müteşekkil orduyu yendi. Rusların Tebriz
işgali Ermeniler ve meşrutiyet taraftarları açısından birçok olumsuzluğu beraberinde
getirdi. İçlerinde Taşnak örgütü mensupları dâhil birçok meşrutiyet taraftarı tutuklandı
ve asıldı. Yeprem Han 2 Cemaziyelahir 1330/19 Mayıs 1912’de önceki Şah ve kardeşi
Salarüddevle’ye karşı başlatılan ikinci mücadele sırasında öldü. Yerine geçen diğer bir
Taşnak lideri, Keri (Arşak Gafawean) bu mücadeleyi başarılı bir şekilde sonlandırdı323.
321
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
322
Berberian; “History…, p. 268-269
323
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
94
Aralık 1912 yılına kadar Taşnaklar İran’daki hükümeti desteklemediler. Buna karşılık I.
Dünya Savaşı başlamadan önce Üçüncü Meclis’in toplanması için yeni seçimlerin
yapılması için çalıştılar. Örgüt üyeleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklerin bölgeyi
ele geçirmeleri, Kürtlerin yaptığı saldırılar ve savaşın oluşturduğu karışıklık sırasında
Azerbaycan eyaletindeki Ermenileri savunmayı sürdürdüler. Taşnaklar Rusya
Ermenistanı’ndaki Sovyetleştirmeye karşı mücadele ettikleri için yaklaşık 10 bin
Taşnak üyesi aydın, isyancı ve birçok örgüt lideri aileleriyle birlikte İran’a sürgün
edildi. Bunların gelişi İran’daki diğer Ermeni örgütleri ve kilise etrafında oluşan Ermeni
cemaati üzerinde Taşnakların gücünü artırdı324.
Örgüt prensip olarak Sosyalist bir karakterde olmasına rağmen, İran’daki şartların buna
elverişli olmamasından dolayı bu yöndeki girişimleri başarısız olmuştur. İlk dönemlerde
hem kırsal kesimler sosyalist eylemler için uygun değildi hem de İran hükümeti sol
eğilimli hareketlere karşı oldukça katı davranmaktaydı. Buna ek olarak 1921 yılında
Taşnakların Sovyet Ermenistanı’ndan kovulmalarından sonra örgüt sosyalist
prensiplerinden vazgeçmemesine rağmen tüm dünyada anti–sovyet fikirleri savunmaya
başladı. Taşnaklar parti görüşlerini yaymak için İran’da çeşitli yayınlar çıkarmışlardır.
Bunlar 1327–29/1909–11 yılları arasında Tebriz’de yayınlanan Arawot ve 1931 yılında
Tahran’da yayınlanmaya başlayan Alik’tir. Bunlar sadece Ermenice olarak yayınlanmış
ve hâlâ da yayınlanmaya devam etmektedir. 1920’nin başlarında kısa süren Azerbaycan
Cumhuriyeti’nin sürgündeki liderleriyle Tebriz’de temasta bulunmaları ve Türkiye’deki
Kürt isyanlarını desteklemelerine kadar Azerbaycan Eyaleti Taşnaksutyun’un İran’daki
merkezi olarak kaldı. Bahsedilen durumlardan dolayı Türkiye ve Sovyet Rusya’nın
baskılarıyla İran hükümeti örgüt mensuplarının bazılarını tutukladı325.
Taşnaklar genellike Pehlevî yönetimini destekledi. İki tarafın aralarının iyi olmasının
sebebi Pehlevî hükümetinin Taşnakların anti–Sovyet duruşuna saygı duyması ve
bunların İran topraklarında herhangi bir hak iddiasında olmamalarıydı. Bu dönemde
Meclis içinde de etkiliydiler. 1925–1927 yılları arasında görev yapan Beşinci Meclis’te
iki temsilcileri bulunmaktaydı. Bunlardan birisi İran’ın güneyinden diğeri ise
kuzeyinden olan bu temsilciler 1979 devrimine kadar Meclis’te yer aldılar326. Ancak
324
Aynı yer.
325
Aynı yer.
326
Sanasarian; Religious…, p.40.
95
1979 İslâm Devrimi sırasında Ermeniler daha önce kazandıkları birçok hakkı kaybetti.
Yeni rejimin Taşnaklara güvensizliği nedeniyle örgüt üyelerinin birçoğu tutuklandı ve
sorgulandı. Ermeni solcular dâhil İran solcularının çoğu işkence gördüler. Daha sonra
İran İslâm Cumhuriyeti yetkilileri Taşnakların kendilerine karşı mücadele etmediklerini
anlayınca ilişkiler normale döndü. Bununla birlikte Ermeni okullarının durumu, Ermeni
Kilisesi’nin dinî ve kültürel hakları ve 1990’ın başlarında Karabağ’daki Ermeni–Azeri
327
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
328
Aynı yer.
96
2.2.1.2. Hınçaklar
329
Aynı yer.
330
Nalbandian; The Armenian…, p.115.
331
Ermeni Komitelerinin Emel ve İhtilal Hareketleri (Haz. Mehmet Kanar), Der Yayınları, İstanbul 2001,
s. 17; Öke, Ermeni Sorunu…, s. 75, Laçiner; Türkler ve Ermeniler…, s. 301.
332
Laçiner; Türkler ve Ermeniler…, s. 301-302.
333
Aram Arkun; “Hncak”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.com/articles/hncak. 17.04.2010.
334
Nalbandian; The Armenian…, p.110.
97
girişimde bulunmamıştır335. Oysa ilk kuruluşundaki hedefi İran Ermenistanı dâhil Rusya
ve Türkiye Ermenistanları’ndan oluşan bağımsız bir devlet kurmaktır. Diasporadaki
geleneksel üç Ermeni partisinden birisi olan örgüt günümüzde Kuzey ve Güney
Amerika, Avrupa, Ortadoğu’daki birçok ülke ve Ermenistan Cumhuriyeti’nde varlığını
devam ettirmektedir336.
İran’daki ilk Hınçak şubesi 1890 veya 1891 yılında Tebriz’de açıldı ve yirmi yıl içinde
İran’daki şube sayısı epeyce arttı. Özellikle Salmas, Urmiye ve Azerbaycan eyaletinin
diğer bölgeleriyle Reşt, Anzali, Kazvin, Hoy, Tahran, Meraga ve Yeni Culfa’da
teşkilatlandılar. Anzali’deki şube 1902 yılında açıldı. Reşt’te 1895’ten itibaren
Hınçakları destekleyen bir grup oluşmuşsa da ilk düzenli şube 1904 yılında Grigor
Eghikean tarafından açıldı337. Partinin İran’daki ana merkezi 1920 yılına kadar Tebriz
iken bu tarihten sonra Tahran şubesi ülkedeki en yetkili merkez haline geldi338.
Hınçaklar İran’da küçük yerel silahlı gruplar kurdu. Örgüt üyeleri okullarda öğretmen
veya yönetici olarak görev aldılar. Böylece çalışırken bir yandan da örgüte yeni üyeler
de kazandırmaktaydılar. Bunun yanı sıra tiyatro grupları ile kadın dernekleri kurarak
edebiyat okumaları ve sosyal–politik konularda seminerler verdiler. Bu süreçte en
büyük rakipleri Taşnaklardı. İki örgüt arasında sık sık rekabetten kaynaklanan
tartışmalar yaşanmaktaydı. Örgüt ve ileri gelenleri İran’da Ermenice birçok gazete
çıkardı. Bunlaran en önemlisi 1910–1922 yılları arasında Tebriz’de çıkan Zank
Gazetesi’dir. Ayrıca 1912–1917 arasında çıkan Mitk ve 1918–1919 arasında çıkan
Payk’ar gazeteleri de yine Tebriz’de çıkan Ermenice gazetelerdir339.
İran ve Rusya sınırındaki bazı manastırlar (Makü’deki St. Thaddâus Manastırı gibi)
silah, isyancı ve yayınların taşınmasında birer üs olarak kullanıldı. 1908 yılında ise bu
kez İran içinde bir işbirliği süreci başlayarak, Muhammed Ali Şah’a karşı meşrutiyet
mücadelesi başlatan Settar Han’a bağlı mücahidlere Tebriz, Tiflis ve Osmanlı Hınçak
şubeleri, hem silah hemde asker sağlayarak yardım ettiler. Örgüt 27 Kasım 1908’de
meşrutiyet yanlısı İctimâ’iyyûn–i Âmmiyyûn Partisi ile bir anlaşma yaparak bunlara
gerekli askerî, ekonomik ve maddî destek sağladı. Hınçaklardan iki üyenin de dâhil
olduğu ortak yürütme kurulu oluşturuldu340.
Tiflis şubesi Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi ile Reşt’e Georgian Valiko’nun yirmi üç
silahlı adamını göndermesi için görüşmeler yaptı. Valiko’nun adamları yerel Hınçak
milisleri ile anlaşarak Reşt ve Anzali’ye girdi. 26 Ocak 1909’da İctimâ’iyyûn–i
Âmmiyyûn lideri Hüseyin Han da katılarak Reşt’teki hükümet konağına saldırıp burayı
ele geçirdiler. Tebriz yakınlarındaki Muzumbar Ermeni köyünden Petros Melik
Andresyan öncülüğündeki 21 kişilik bir Hınçak grubu Muhammed Vali Han Sipehsalar
Tonokâboni’nin merkeze karşı genişleme harekâtında bulunan ordusunun içinde hem
savaşıyor hem de alınan kararlarda etkin rol oynuyorlardı. Hınçaklar Tahran’ın ele
geçirilmesi ve Petros Melik Andresyan’ın savaş komisyonunda yer aldığı meşrutî
hükümetin kurulmasından sonra silahlı mücadeleyi bıraktı. Andresyan Azerbaycan
eyaletinin uyuşturuculardan alınan vergilerden sorumlu birimin başına geçti. Andresyan
daha sonra tüm adamlarını ve ellerine bulunan silahları Yeprem Han idaresindeki
Taşnak örgütüne bıraktı. Ocak 1912 yılında Tebriz’in Ruslar tarafından işgal edilmesi
üzerine Andresyan Ruslar tarafından idam edildi341.
1911 Temmuz’unda Hınçaklar yüz kişilik silâhlı bir birlik oluşturarak devrik şah
Muhammed Ali’nin adamlarının Tahran’ı ele geçirmek için düzenlediği saldırıda
Tahran savunmasına katıldı. Diğer Hınçak güçleri ise meşrutiyet dönemindeki kargaşa
sürecinde Ermeni köylerini koruma görevini üstlenmişlerdir342.
Birinci Dünya Savaşı süresince Ermeni olaylarında etkin rol alan Hınçaklar, Türk
ordusunun Azerbaycan eyaleti topraklarına girmesi üzerine İran’daki tüm Ermeni
örgütlerini birleştirerek ortak bir savunma hattı oluşturdular. Birçok örgüt üyesi Adranik
340
Berberian; “History…, p. 267-268
341
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
342
Aynı yer.
99
Ozanyan’nın gönüllü ordusu ile Rus ve Sovyet güçleri343 arasına katılarak İran’da
mücadele etti. Gilan’da Hınçak ve Taşnaklar İttihad–ı İslâm Örgütü ile 1918’in
baharında saldırmazlık anlaşması yaptılar.344.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefik Devletler tarafından İran’ın işgal edilmesiyle
birlikte Sovyetler Hınçakların Tebriz’deki faaliyetlerine yeniden izin verdi. Ancak bu
durum fazla uzun sürmedi. 1950’ye gelindiğinde Örgütün İran’daki faaliyetleri
tamamen sona erdi. Bu durumun oluşmasında İran Devleti’nin baskılarının yanı sıra,
1946–47 yıllarında Hınçak üyelerinin çoğunun Sovyet Ermenistanı’na göç etmeleri ve
bunun örgütü zayıflatması etkili olmuştur. Hınçakların, Ermenilerin hedeflerinin
gerçekleştirilmesi ve meşrutiyet hareketlerindeki güçlü rolüne ek olarak Sosyalist
ideolojinin İran’da yaygınlaşmasında da büyük etkileri olmuştur. Anzali şubesi
343
Bu dönemde Rusya’da başlayan iç savaşta Gönüllü Ordu veya Beyaz Ordu denilen Çarlık taraftarları
ile Bolşeviklerin oluşturduğu Kızıl Ordu arasında hâkimiyet mücadelesi yaşanmıştır. Rus ve Sovyet
ifadesi de buna bağlı olarak kullanılmıştır. Bkz: Donald J. Raleigh; “The Russian Civil War, 1917-
1922”, The Cambridge History of Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge
University Press 2006, pp. 140-167; Jeremy Smith; “Non-Russians in the Soviet Union and After”, The
Cambridge History of Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge University Press
2006, pp.495-521.
344
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
345
Aynı yer.
100
İran’daki ilk sosyal demokrat partilerden346 birini kurmuş ve Farsça birçok makale ve
kitapçık yayınlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Reşt’teki Hınçak şubesi
Sosyalist İşçi Partisi’nin yedek şubesine önemli yardımlarda bulunmuştur. İlk kurulan
sosyalist oluşumlardan biri olan Tebriz Sosyal Demokrat Partisi’nin Hınçak kökenli
kurucularından Arşavir Çilingiryan (Arcdhavir Tchilinkirian), Vram/Vahram Pilosyan,
and Sedrak Banuoryan gibi birçok kişi İran Demokratik Partisi’nin kurulmasında
önemli rol oynadı. Meşhur İranlı komünistlerden, Sultanzade olarak da bilinen Awedis
Mikayelean347 gençliğinde örgüt tarafından finanse edilen bir okulda eğitim gördü348.
Armenakan Partisi ihtilalci nitelikte kurulan ilk siyasi partidir. 1885 yılında Armenia
Gazetesi’nin önde gelen akıl hocalarından Mıgırdıç Portakalyan349’ın dokuz öğrencisi
tarafından gazetenin isminden uyarlanarak Van’da kuruldu350. Kurucuları Mıgırdıç
346
İran’da kurulan Ermeni Sosyal Demokrat Partisi için bkz: Janet Afary; “Armenian Social Democrats,
The Democrat Party of Iran, And Iran-i Naw A Secret Camaraderie”, Reformers And Revolutionaries in
Modern Iran: New Perspectives on The Iranian Left. (Editor. Stephanie Cronin), Routledgecurzon, New
York 2004, p. 67.
347
Detaylı bilgi için bkz. Cosroe Chaqueri; “Sultanzade: The Forgotten Revolutionary Theoretician of
Iran: A Biographical Sketch”, Iranian Studies, Vol. 17, No. 2/3 (Spring - Summer, 1984), pp. 215-235
348
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
349
1848-1921. İstanbul Kumkapı’da doğan Portakalyan ilköğretimini İstanbul’daki çeşitli Ermeni
okullarında aldı. Babası Mikael Portakalyan önemli bir banker ve maliyecidir. Bir süre öğretmen ve
yayıncı olarak çalışan Portakalyan 1885 yılında Osmanlı hükümeti tarafından Van’da açtığı okul kapatılıp
kendisi de buradan sürgün edilinceye kadar buradaki vakıf okullarında görev almıştır. Bir süre Fransa’da
bulunduktan sonra tekrar Türkiye’ye dönmüştür. Marsilya’da bulunduğu dönemde Armenia isimli
gazeteyi çıkarmıştır. Bu gazete etrafında toplanan öğrencileri gazetenin isminden mülhem Armenakan
Partisi’ni kurmuşlardır: Berberian; Armenians…, p. 20, Hratch Dasnabedian; History of the Armenian
Revolutionary Federation-Dashnaktsutiun 1890-1924, Milan 1989, p.21.
350
Osmanlı Devleti Marsilya’daki Ermenilerin faaliyetleri hakkında daha Armenakan Örgütü
kurulmadan, Marsilya Başkonsolosluğu vasıtasıyla ilgili bir araştırma yaptırmış ve bunların faaliyetlerini
takip etmiştir. Hariciye Nezareti’nin isteği üzerine, Marsilya Başkonsolosu D. Mavroyeni tarafından 23
Kasım 1893 tarihinde hazırlanan bir raporda Ermenilerin durumları ile ilgili şu bilgiler verilmektedir:
“Sayın ekselanslarının son yazılarında sözü edilen ve birkaç Ermeni hakkında 3. Bölge Polis Komiseri
Laurent Argento tarafından çok gizli bir şekilde almış olduğum bir notu sayın ekselanslarınızın bilgisine
sunmaktan onur duyuyorum. Bununla birlikte, Başkonsolosluğa sunulan bu raporların, üstlerine
bildirildiği takdirde kariyerinde zarar görebilecek olan ve sadece Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti’nin
menfaatleri için hareket eden görevlinin adının, özellikle Büyükelçilik dışında, mutlaka gizli kalması
gereğini sayın ekselanslarına saygılarımla belirtmek zorundayım. Ayrıca, bu kişiden gelecekte daha iyi
makamlarda olduğu zaman da çok daha fazla yararlanabiliriz. İşte bu notun kopyası: 1- Nakhian, Avedis
Nakhian’dan başkası değildir. İki buçuk yıldır şehrimizde oturuyor, şu anda 22 Rue Sainte’te ve iz
sürmekle geçiniyor. Harput’ta oturan ve bekâr Ermeni hemşehrilerinin göçleriyle kaçak bir şekilde
uğraşan babasıyla sürekli yazışma halindedir. 2- Karakin Issakoudi, bir yıldan fazla süredir Bowlerar du
Muy no: 26, Marsilya’da oturmaktadır. İz sürücülüğü yapmakta ve rahat bir şekilde yaşamaktadır. Biraz
malvarlığına sahiptir. Bekârdır. 3- Andon Sislian, üç yılı aşkın bir süredir Marsilya’dadır. Şu anda Rue
Becuvou no: 18’de ikamet etmektedir. Bu kişi de aynı şekilde iz sürücülüğü yapmakta ve göçmen
hemşehrilerini hileli yöntemlerle çalıştırmaktadır. Geçinmek için her yola başvurmakta ve tüm
101
Armenakan Partisi’nin hedefleri Van’da belirlendikten sonra bunlar kâğıda el yazısı ile
yazılmış ve parti programı olarak kabul edilmiştir. Program yine el yazısı ile 7–8 adet
çoğaltılarak üyelere yüksek sesle okunmuştur. Fakat İkinci Dünya Savaşı’na kadar
hiçbir yerde yayınlanmamıştır354. Programa göre, partinin kuruluş sebebi ihtilal yolu ile
Ermenilerin kendilerini idare hakkını elde etmektir. Partiye sadece Ermeniler üye
olabilir. Parti gayesine varmak için aynı ideale inanan bütün milliyetperver Ermenileri
bir araya getirmek, ihtilalci fikirleri yaymak, üyelere silah kullanmayı, askerî disiplini
öğretmek, silah ve para temin etmek, gerilla kuvvetleri oluşturmak, halkı genel bir
harekete hazırlamak gibi yollara başvurulacaktır. Parti asil ve yedek üyelerden oluşacak,
raporlarında yanlış bilgilerle aldatmalarda bulunmuştur. Bekârdır. “Armenia” Ermeni gazetesi Alles de
Mulhan No: 44/2 adresinde haftada 2 kez basılmaktadır. Yazı İşleri Müdürü Felix Enfantin ve Redaktörü
Portokalian’dır. (Ermenidir). Bu gazeteyle ilişkisi olan papaz Sahak Aivadian Ağustos ayı içerisinde
Marsilya’yı terk etmiştir. Şu anda Etchmiazian Manastırı’nda Erivan’da (Kafkasya) bulunmaktadır.
Marsilya’daki Ermeniler tam anlamıyla bir derneğe sahip değillerdir. Rue de l’Armenau No: 13
adresindeki kiliselerine bağlı bir lokalde 50 kişi kadar haftada iki kez toplanmaktadırlar. Burada genelde
gazeteler okunur. Özellikle İstanbul’da yayınlanan Hairenik (Vatan), le Arevelk D’Orient; Arza Kanık’da
basılan “le Mehak” (Çiftçi) ve “L’echo de Caucas” (Kafkasya’nın Yankısı-Haberi) gazeteleri
okunmaktadır. Diğer taraftan, dün aşağıdaki telgrafı Hariciye Nazırı Said Paşa’ya gönderdim; “Andon
Sislian, hiçbir kimlik belgesi sunmadan bir vatandaşlık belgesi talep etmektedir. Konsolosluklarla ilgili
yönergelerin 61. maddesine rağmen, bu şahsa istediği belgeyi verip veremeyeceğimi bana bildirmenizi
rica ediyorum. Üç yılı aşkın bir süredir buradadır. Geçinmek için her türlü yola başvurmak zorunda
kalan ve dolandırıcılık yapan, tüm raporlarda, polis tarafından elde edilen gizli belgeler olumsuzdur.
Kendi lehinde yanıltmak için ikiyüzlü davranacağı kaygısı içerisinde sayın ekselanslarınıza bildirmek
zorunda olduğuma inanmaktayım.” Bu vesileyle, Nakhian ve Karakin Issakoudi adlı şahıslarla ilgili
olarak henüz Validen (Emniyet Müdüründen) hiçbir bilgi alamadığımı sizlere haber vermek istiyorum.
Fakat bu sessizlik, kuşkusuz son zamanlarda Marsilya’da meydana gelen grev işlerine ve dinamit
patlamalarına mal edilmektedir. Bu konularda bilgi alır almaz sizlere bildireceğim”. BOA. HR. SYS.
2748/26
351
Gürün; Ermeni Dosyası…, s.168.
352
Nalbandian; The Armenian…, p. 96.
353
Gürün; Ermeni Dosyası…, s.168.
354
Nalbandian; The Armenian…, p. 97
102
yedek üyeler sadece malî destek sağlayacaklardır. Bir merkez teşkilâtı olacak,
bölgelerde de bölgesel komiteler oluşturulacaktır355.
Türkiye içinde Van’ın yanı sıra Muş, Trabzon ve İstanbul şubeleri vardı.
Armenakanların faaliyet merkezi Osmanlı toprakları olmasına rağmen Kafkasya, İran ve
Amerika Birleşik Devletleri’nde de şubeleri bulunmaktaydı. İran içindeki Salmas ve
Tebriz şubeleri Van’dan sonraki en önemli merkezleriydi. Tebriz’de partiye ait gruplar
oldukça etkiliydi. Bunun yanı sıra Salmas’a bağlı Heftvan ve Mahlam köyleri de
partinin en aktif olduğu yerlerdi. Parti liderlerinin bir kısmını Tebriz ve Salmas’a
göndererek burada açık bir şekilde satılan silah ve cephane almalarını ve büyük risklerle
bunları Türkiye sınırına taşımalarını sağlıyordu. Sınıra yaklaştıkları zaman yol üzerinde
kontrol olup olmadığı kendilerine daha önceden bildiriliyordu356.
355
Gürün; Ermeni Dosyası, s.168, Berberian; Armenians.., p. 20. Ayrıca parti programının tamamı için
bkz. Nalbandian; The Armenian…, p. 97-99.
356
Berberian; Armenians.., s. 20-21; Nalbandian; The Armenian..., p. 99-100.
357
Nalbandian; The Armenian..., p.100; Gürün; Ermeni Dosyası…, s. 169.
103
Salmas’a bağlı Rumtepe, Kalırcin ve Salmas adlı karyelerle şehir merkezinde silah
yapım atölyeleri bulunmaktaydı360. Öte yandan Kafkasya ve İran içlerinden getirilen
silahlar buradaki manastırlarda saklanmaktaydı. Salmas, Van’a bağlı Saray kasabası ve
Başkale’ye yakın olduğu için Ermeniler genellikle bu yollar üzerinden Osmanlı
topraklarına girerlerdi361.
358
PRO, War Office (WO) 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff,
India 1916, p.5
359
Mercan; “Van’da Ermeni….” s. 17.
360
İranın Salmas ve Hoy ve Rumiye’de (Urmiye) ve hattâ Van cihetlerinde bir takım Ermeni karyelerinde
Rusya, İran ve Van Ermenilerinden külliyetli erbab-ı fesadın tecemmü’ edip cümlesi de müsellâh
mücehhez olduğu ve baharda hasıma bu tarafa tecavüzle ika-i fesad maksad-ı ihanetkaranesiyle teksir-i
cem’iyyet ve kemal-i kermi ile silah ve mehan-ı nariyye tedarükünde bulundukları ve hatta Rumtepe ve
Kalırcın ve Salmas nam karyelerle şehirde esliha i‘mal ve tamiri için destgâhları olduğu (…) BOA,
Y.PRK. UM. 34/67
361
Hududu geçen yüzden mütecaviz Ermeni fedaisinin Saray kasabasına kârib tepelerden ateş etmesi
üzerine orada bulunan Kaza’ya bölükle zabtiye ve aşayir atlısı tarafından on saat mukabele olunmuş ise
de arbede bir netice-i kat’iyyeye iktiran edemediği ve Kotur üzerinden Van’a dâhil olarak Van’daki
Ermenilere imdat etmek üzere geçen Perşembe günü İran’ın Heftvan karyesinden ikiyüz atlı ve ikiyüzü
piyade ve iğneli tüfenklerle müsellah otuz ermeninin hareket ettiği (…) BOA, A.MKT. MHM.665/21-5
104
Diğer önemli merkezlerden birisi de Tebriz’di. Tebriz diğerleri kadar Osmanlı sınırına
yakın olmasa da, Ermeni faaliyetleri açısından önemli bir merkezdir. Daha önce de
bahsedildiği gibi Taşnaklara ait Merkezi Silah Fabrikası burada bulunmaktaydı. Burada
imâl, montajı ve tamiri yapılan silahlar, Salmas, Makü, Hoy ve Urmiye gibi yerlere
gönderilmekteydi. Bu yüzden sınır bölgesinde bulunan bu merkezlere zaman zaman
Türk askerleri ve aşiretler tarafından çeşitli saldırılar düzenlenmekteydi. Ancak Tebriz
iç kısımda olduğu için buraya fazla bir müdahale olamamıştır.
362
WO, 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff, India 1916, p.1-3
363
Bir müddetten beri burada Ermeniler beyninde kaviyyen deveran eden şayianın zat-ı sefiranelerine
işarını vazifeden addederim. Şöyle ki Van ile havalisinde mütemekkin kariben isyan eden Ermenileri’ne
icra-yı ifsadata cüret edenlere karşı geçen sene Rusya hükumeti tarafından ittihaz olunan tedabir-i
zecriye üzerine müfsidler icraat komitesinin merkezini İran toprağında hudud-ı Osmaniye üzerinde vaki
‘Urmiye, Salmas ve ‘Dilman’ nam mahallere nakletmeğe karar vermişlerdir. Karain-i ahvale göre
Şahtahtı Boğazında icra olunmak üzere Van ve Bayezid’de maarrü’z-zikr mahallerden esliha ve
mühimmat ve hatta adamlar gönderilecek imiş. Van Vilayeti’nde ika-i şuriş ü fesad için Kafkasya
Ermenileri beyninde şimdiye kadar toplanılan para üçyüzbin rubleye baliğ olup meblağ-i mezkur üç kilise
derununda mahfuzdur. Bazı müfsidler memurin-i İraniye ve hatta Şah Hazretleri canibinden dahi
muavenet-i müessireye mazhar olmakta imiş. BOA, HR. SYS. 2823/62, Belge nr. 1-3, Y.PRK. A 7/38;
Belge nr. 1-3.BOA,;Y.PRK. A. 7/38 Belge nr. 3.
105
İran, Ermeniler açısından tam anlamıyla bir silâh imal, montaj, onarım, depo ve
sevkiyat merkezi olmuştur. Özellikle İran Azerbaycanı bölgesinin merkezî otoritenin
denetiminden uzak olmasından dolayı burada silâhlar açık pazarlarda alenî bir şekilde
satılıyordu364. Öte yandan Kafkaslar’dan buraya yoğun bir şekilde silâh sevkiyatı
olmaktaydı. İran’a Ermeni olaylarında kullanılmak için gelen silahların geliş yollarını şu
şekilde sıralayabiliriz:
364
BOA, Y. Mtv. 49/61 Belge nr. 1
365
Kafkasya şehirlerden Aleksandır ve Elizavetpol(Gence) ahalisinden Artadol Ohancanyan Trabzon
havalisinden Erivan Mihayilof nam-ı müstear şahs-ı mezkurin Ermeni istiklâline çalışanların rüesasından
olup Berlin’e gidip Almanya Devleti tarafından şikâyetleri hüsn-i telakki olunduktan ve ihtilâl ü kıyam
ettikleri hâlde Berlin Muahedesi iktizasınca mazhar-ı muavenet olacaklarına va’d-i kavi olduktan sonra
Londra’ya azimetle orada dahi İngiltere Devleti tarafından na’il-i müzaheret olacaklarına emin
olunduktan sonra devlet-i müşarun ileyhanın ta’limatıyla Devlet-i Aliyye’nin kuvve-i askeriyyesinin bir
aralık tahfif olunduğunu gördükleri bir zamanda kıyama amade olmak üzere İngiltere’den on bin ve
Avusturya’dan dahi dört bin tüfenk mübayaa eyledikleri ve bu eslihayı Bombay ve haliç-i Basra
bendlerinden geçirip İran tarikiyle Ermenistan’a sokacakları ve Artavol Ohancanyan Viyana’dan
hareketle Tirsine’ye gitmiş olduğu ve İngiltere’nin esna-yı kıyamda edeceği muavenattan ezcümle birisi
de sevahil-i Devlet-i Aliyye’ye donanmasını sevk edeceği müstahberat-ı mevsukadan idüğü ma’ruzdur
BOA, Y.PRK. AZL.20/38.
366
Bu dönemde meydana gelen olaylar için bkz: Nesrin Sarıahmetoğlu; Azeri-Ermeni İlişkileri (1905-
1920), TTK Yayınları, Ankara 2006.
106
367
Tula Silah Fabrikası, aynı isimli şehirde 1792 yılında Çar I. Petro döneminde kurulmuştur. İlk
dönemlerde küçük silahlar üretilen fabrikada, 1961 yılından itibaren Kalaşnikof saldırı silahları
üretilmeye başlanmıştır. Sovyetler döneminde antik-tank güdümlü roketler ve bombalar üretilmiştir.
Sovyetlerin dağılmasından sonra 1991-1992 döneminde fabrikanın kapasite ve üretimi azaldı. Hatta bir
süre küçük silahların üretimine ara verildi. Savunma harcamalarının düşmesi üzerine fabrikada genellikle
avcı ve spor silahları da üretilmeye başlandı. 2001 yılında bu tür silahlardan yaklaşık 60 bin adet üretildi.
Ayrıca nişancı ( snipper) ve susturuculu silahların üretimine de önem verildi. 1999 yılından itibaren
fabrikanın üretiminde ciddi artışlar oldu. Burada üretilen silahlar yaklaşık 20 ülkeye ihraç edildi. Yaklaşık
7000 işçinin çalıştığı fabrika 2001 yılı itibariyle toplam 13.4 milyon dolarlık ihracat yapmıştır. Bkz.
Maksim106Pyadushkin, Maria Haug ve Anna Matveea; Beyond the Kalashnikov: Small Arms
Production, Exports, and Stockpiles in the Russian Federation, Small Arms Survey Publication, 2003, p.
9-10.
368
Berberian; “The Dashnaktsutiun…, p.9
369
McCharty vd; The Armenian.., p. 95.
107
Ermeniler ürettikleri silahların üzerine örgüt adını belirten bir arma işliyorlardı. Sadettin
Paşa’nın372 1896 Van İsyanıyla ilgili raporunda silahların üzerinde bulunan armanın
sol, tepe ve sağ kısmında Ermenice Hayou Héghapohayan Tachenagtzactiun
(Taşnaksutyun) ibaresi olduğu, ayrıca bu ibarenin başında bir de şifre bulunduğu
belirtilmiştir373.
Ermenilere ait Tebriz dışında da silah fabrika veya atölyeleri bulunmaktaydı. Türk
sınırına yakın Salmas’a bağlı Rumtepe, Kalırcin ve Salmas adlı köylerle şehir
merkezinde silah yapım atölyeleri bulunmaktaydı374. Sadettin Paşa’nın 13 Nisan 1896
(1 Nisan 1312) tarihli telgrafına göre ise Salmas’a iki saat mesafede Kalasar Ermeni
370
Nalbandian; The Armenian…, p.173-174; Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız….s. 185. Tebriz’de
bulunan Ermeni erbab-ı fesadından Agrib M. B. namında bir şahıs tarafından Vanlı Vahan vasıtasıyla
Van’da Dikran ve Serkis ve Ermenek namlarına gönderilip derdest olunan iki kıta mektupta (Kolişrat)
namındaki fesad komitasının ilkbaharda Van üzerine kuvvetli bir harekette bulunacağı mezkur komite
azasından yedi-sekiz kişinin Tebriz’de bulunup Van için feda-yı nefse müheyya bulundukları Tebriz’deki
komite fabrikasının adamlarından birisi silah almağa gittikleri ve diğeride yedi yüz aded (Ananson)
tüfengi getirdikleri ve bu tüfenkler şimdiden Van’a gönderilecekti ise de mezkur komite azasından ve söz
anlarlarından Taşo’nun mütalaasına mebni tehir edildiği (…) Ermeni komitelerinin ilkbaharda Van’da
bir harekât-ı ihtilaliye ika edeceklerine dair zabıtaca vesait-i saire ile alınan malumatın bu suretle teyid
etmesine ve komite bu maksadın icrası için külliyetli esliha tedarikiyle iştigal ve Rusya’da bulunan erbab-
ı fesadın İran hududunda esliha nakl ve irsal etmekte olmasına ve mezkûr mektuplar mündericatına
bakılınca erbab-ı fesad komitelerinin Tebriz ve Bakü şehirlerini merkez ittihaz ettikleri (…) 4 Kanun-i
Sani 311, BOA, HR. SYS. 2771/86 Belge nr. 3.
371
Mustafa Gül; “1896 Van Ermeni Isyanı ve Sonrasındaki Gelişmeler”, OTAM, S. 8, Ankara 1997, s. 20;
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları Tarihi, C. II, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay., Ankara
1994, s. 369.
372
Defterdar Mehmet Şükrü Efendi’nin oğlu olan Sadettin Paşa, 1851 yılında İstanbul’da doğdu. 1868’de
Bursa Askeri Lisesi’ni, 1870’de İstanbul’da Harbiye’yi, 1872’de de Harp Akademisini bitirdi. 6 Temmuz
1874’te kurmay yüzbaşı, 6 Şubat 1875’de Kolağası, 21 Eylül 1875’te binbaşı, 18 Nisan 1880’de de albay,
24 Ağustos 1884’te mirliva (tuğgeneral) olan Paşa,, 18 Ağustos 1891’de ferikliğe, 24 Şubat 1901’de
birinci ferikliğe(korgeneral), 27 Ocak 1902’de müşirliğe (mareşal) yükseldi. 1908 yılında ölen Paşa’nın
mezarı; Fatih Camii bahçesinde bulunmaktadır. Erdoğan; Amerikan…, s. 306.
373
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları…, s. 359.
374
BOA, Y.PRK. UM. 34/67
108
Silahların sevkiyatında manastır ve kiliseler büyük bir rol oynamışlardır. İran’da imal
edilen veya Kafkasya’dan getirilen silahlar manastırlara saklanmış ve buradan da
Anadolu’daki Ermenilere ulaştırılmıştır. Ayrıca Anadolu’da eyleme katılan komitacılar
sınırı geçip bu manastırlara geliyordu. Bu manastırlardan biri olan ve sınırın İran
tarafında bulunan Ermeni Derik (Dirik) Manastırı örgüt üyeleri için önemli bir silah
375
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 334.
376
FO, 424/192, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, July 13, 1897.
109
deposu ve saklanma yeriydi. Manastır uzun yıllar bakımsız kaldıktan sonra 1890’lı
yılların başlarında Türkiye’ye yönelik saldırılardaki stratejik pozisyonundan dolayı
büyük önem kazandı. Eylemcilerden Zakki kod adlı Bagrat (Pakrad) Vardapet
Tavakalyan Derik başrahibi olduğu zaman burayı bir sığınak haline dönüştürerek
eylemlerin artmasını teşvik etti. Manastır onun rahipliği döneminde burayı dinlenme ve
silah deposu olarak kullanan Armenekan ve Taşnakların yardımlarıyla restore edildi377.
Manastırın stratejik önemi yerli Kürtler ve Türk askerleri tarafından iyi bilinmekteydi.
Zaten yıllardır Ermenilerle burada yaşayan Kürt aşiretler arasında ufak çaplı çarpışmalar
olmaktaydı. Türk yetkililer ise manastırın Van vilayetine yapılan saldırılarda Ermeniler
açısından önemli bir destek ve saldırı merkezi olmasından beri burayla ilgilenmeye
başlamışlardı. Bunların bir sonucu olarak 21 Temmuz 1894’te Dirik’te büyük bir
377
Nalbandian; The Armenian.., p. 174.
378
BOA, Y.PRK. DH.5/55.
110
çatışma yaşandı. Etkili bir Türk gücü, bölgedeki Kürtlerin de yardımıyla sınırı geçerek
manastıra saldırdı. Ancak Ermenilerden güçlü bir direniş gelince saldırı sona erdirildi.
Ermeni olayları boyunca Ermeni örgütleri Doğu Anadolu Bölgesi’ne İran ve Rusya
sınırlarına yakın bölgelerden girerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Bu sınırları
kullanan örgütler Türkiye içinde küçük birlikler kurmuşlar, örgüt şubelerini açarak
propaganda faaliyetlerini artırmışlardır379.
Derik Manastırı’ndan başka Makü’de bulunan Gaghtashen veya St. Tadeos Arakel diye
de bilinen Menavor Manastırı da Osmanlı, Rus ve İran arasında önemli bir köprü görevi
görmekteydi. 1899’da Taşnak örgütü tarafından yeniden inşa edilen manastır silah ve
cephane taşınmasında kullanılmıştır. Örneğin 1904 ve 1905 yıllarında 66 adet ateşli
silah Manastır üzerinden Osmanlı sınırına ulaştırılmış ve buradan sınırdan geçirilmiştir.
Silah sevkiyatında genellikle Salmas–Başkale–Şemdinli veya bazı durumlarda Hoy–
Kotur hatları kullanılmıştır. Bu sınırlardan silah dışında gazete, broşür ve diğer yayınlar
da taşınmıştır. Örneğin 1905 yılında Taşnakların resmî yayını olan Truşak
Gazetesi’nden 70.000 adet Türkiye ve Kafkaslar’a yine bu yollarla ulaştırılmıştır.
Manastır, Ermeniler tarafından 1899–1905 arasında bu faaliyetler içi düzenli bir şekilde
kullanılmıştır. Azerbaycan Taşnak Şubesine göre manastırda Türk ve Rus konsolosları
tarafından yedi–sekiz defa araştırma yapılmış ancak ciddi bir netice alınamamıştır. Silah
fabrikaları ve manastırlar dışında Taşnak örgütü komitacıların konaklamaları için ve
istirahat etmeleri için dört adet ev daha hazırlamıştır380. Taşnakların kendi arşivlerine
göre hazırlanan Taşnaksutyun Tarihi adlı eserde Ermenilerin silah sevkiyatı ve
güzergâhlar hakkında şu bilgiler verilmektedir381:
379
Nalbandian; The Armenian..., p.174,
380
Berberian, “The Dashnaktsutiun…, p. 9-10.
381
McCarthy vd; The Armenian…, p. 93-95.
382
Kars Yaylasının olduğu yer.
383
Sürmeli. Iğdır’a 32 km uzaklıkta, Tuzluca ilçesine bağlı olan köyde nüfusun çoğunluğunu Kürtler ve
geri kalanı Azeriler oluşturmaktadır. Türkmençay Antlaşması ile Rusların eline geçen köyle 13 Ekim
1921 yılında imzalanan Kars Antlaşması ile Türkiye’ye dâhil olmuştur.
111
Bunlardan bazıları (özellikle Toros, Garo ve Sako) sık sık Rusya’ya gidip buradan silah
malzemeleri ve cephane alarak bunları Taşnak şubelerinin bulunduğu Tebriz ve
Salmas’a getiriyorlardı. Silahlar burada monte ediliyordu. Diğerleri (özellikle Hovsep
Arghoutyan, Nigol–Duman, Vartan ve Ferhad) sürekli Van’a kadar giderek silah ve
cephanenin taşınması işini yapıyorlardı. Genellikle silah ve silahlı fedayilerin
taşınmasını sırasında başlarında bulunuyorlardı. Ayrıca yoğun bir şekilde Türk güçleri
ve silahlı Kürtlerle çatışıyorlardı. Bu çatışmalardan en meşhurları Nigol–Duman385
tarafından yönetilen Boğazkesen ve Derik muharebeleridir”.
384
Parantez içinde yazılanlar genelde bu şahısların kullandıkları kod isimleridir.
385
Karabağ doğumlu olan Duman, Shoushi (veya Shushi, Karabağın merkezinde, 6 bin nüfusluk yerleşim
birimi) Ruhban Okulu’nda okumuştur. Bir yandan eylemlere katılırken diğer yandan Tebriz ve
Salmas’taki Ermeni okullarında 1891’den 1894 yılına kadar öğretmenlik yaptı. Salmas-Van arasındaki
eylemlerde aktif görev alan Duman, Derik, Sara ve Boghaz-Kyasan ve 1897’deki Hanasor
Muharebelerine katıldı., Daha sonra Bakü’ye yerleşerek burada genç Taşnak üyelerine gizlice askeri
eğitim verdi. 1904’te Sasun İsyanı’nın bir fayda getirmediğini anladı ve şiddetli sınır çatışmalarından
sonra ordusunu dağıttı. 1905 yılındaki Ermeni-Tatar çatışmasında ise Erivan ve Ağrı Dağı düzlüklerinde
hareket komutanı olarak atandı. Eylül 1914’te sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine intahar etti. Kanada
Taşnaksutyun Gençlik Kolları Web Sayfası, http://www.levonshant.org/?p=articles&l=en&a=Nigol-
Douman, 03.08.2010.
112
Silahların güvenli bir şekilde taşınması ve güzergâhların güvenli olması Ermeni ihtilali
için belki de en önemli noktaydı. Daha önce de belirtildiği üzere Ermeni çetelerinin
kullandığı silahlar genelde Rusya’dan getirilmekteydi. Tüfekler, tabancalar, fişekler ve
dinamitler Osmanlı’nın Rusya ile olan kuzey sınırından Erzurum’a, İran sınırından ise
Van’a getirilmekteydi. İran güzergâhı diğerine göre daha uzun olmasına rağmen daha
güvenliydi. Hem Ruslar hem de Osmanlı Kafkasya sınırını oldukça iyi kontrol
ediyorlardı. Bu yüzden genellikle İran sınırı tercih edilmekteydi. Ermenilerin silah
deposu ve hareket merkezi olarak kullandıkları Salmas–Dilman bölgesi ise fiilen
Ermeniler tarafından kontrol edilmekteydi387.
İran içinden hareket eden Ermeni çeteleri Osmanlı sınırını geçtikleri zaman iki büyük
tehlikeyle karşılaşıyorlardı. Bunlardan birincisi sınırın iki tarafında da yer alan Kürt
aşiretleri olup bunlar çeteler için potansiyel bir tehlikeydi. İkincisi ise sınır güçleriydi.
İranlıların aksine Osmanlı güçleri sınırı kontrol ediyordu. Buradaki askerler Ermenilerin
386
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Nikol_Duman.jpg. 16.09.2010.
387
McCharty vd; The Armenian.., p. 95.
113
saldırılarına karşı sürekli tetikte bekliyorlardı. Bu tehlikelere karşı Ermeniler iki farklı
politika belirlemişlerdir. Birincisi ileri karakol ve depo olarak Ermeni köylerini
kullanıyorlardı. Çünkü köylüler bölgede olan bitenden haberdar oldukları için asker ve
aşiretlerin hareketlerini anında çetelere bildiriyorlardı. Bunun üzerine çeteler sınırda
yaklaşık on gün bekledikten sonran yerli rehberlerin yardımıyla sınırı geçerek en yakın
Ermeni köyüne ulaşıyorlardı. İkincisi ise Ermeni köyleri arasında Kürt kıyafeti giyerek
genelde geceleri hareket ediyorlardı388.
Eylül 1896’da Van’a gelen Anadolu Islahatı Umum Müfettişi Ahmet Şakir Paşa ve
Heyeti’nin yaptığı çalışmalarda, askerlerin çetelerle yapılan çatışmalardan edindikleri
tecrübeler ve bölgedeki ajanların verdiği bilgilerden hareketle Ermenilerin sevkiyat
güzergâhları ile ilgili şu tespitler yapılmıştır:389:
- Birinci Yol: Rusya sınırları içinde yer alan Revan’dan hareketle İran’a buradan
sırasıyla İran içinde yer alan Ah’tan geçerek Payecik köyüne, oradan
Karadere’ye, sonra Yezidi Derveli’den geçerek İsa Bey’e, daha sonra Kozluca
Dağı’na ve oradan Van’a ulaşmaktadır. Komiteler bu yolu 4 gecede
almaktadır.
- İkinci Yol: İran’da bulunan Van köyünden hareket eden komiteler Avrin
Dağı’na oradan Gireberan Dağı’na390, daha sonra Ahta Dağı ve oradan Arkav
Dağı’na, buradan da Van’a ulaşmaktadır. Bu yol ise 5 gecede alınmaktadır.
388
McCharty vd; The Armenian.., p.95-96.
389
Karaca; Anadolu Islahatı…, s. 129-130.
390
Hakkâri-Van sınırında 3396 metre yüksekliğindeki dağın günümüzdeki adı Peri Dağı’dır. Karaca;
Anadolu Islahatı…, s. 130.
391
Van sınırları içindedir.
392
Karaca; Anadolu Islahatı…, s. 130-131.
114
- İkinci Yol: Hoy’dan yola çıkan Ermeniler birinci gün Karut Dağı’na, ikinci gün
Kastov Dağı’na, üçüncü gün Zarave Dağı’na, dördüncü gün Bayezid’e beşinci
gün Nemrut Dağı’na ve altıncı gün Van’a ulaşmaktaydı.
- Üçüncü Yol: Yine İran’dan hareket eden çeteler önce Salmas’a, oradan Düşvan
Deresi’ne sonra Haravil Dağı’na (Başkale yakınlarında) gelmekte, Haravil’den
Çoğu Gediği’ne ulaşılarak beşinci gün El–Bes’e daha sonra da Verek Dağı’na
gelinerek altıncı günde Van’a ulaşılmaktaydı.
Ermeni Tarihçi Hratch Dasnabedyan’a göre ise silah ve cephane ile silahlı grupların
kullandıkları güzergâhlar şöyledir393:
393
Dasnabedian; History of…, p.66
394
Bu iki manastır da İran içinde bulunmaktadır.
115
- Hoy–Tebriz arası: 150 km’dir. İki şehir arasında iki ana güzergâh vardır. Genelde
kullanılan normal güzergâh Merand yoluyladır sevkiyatlar için uygundur395.
395
WO 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff, India 1916, p.1
396
A.g.b.,, p.2
397
A.g.b., , p.3
398
Aynı yer.
116
İran’daki Ermenilerin faaliyetlerini daha rahat bir şekilde yürütebilmeleri için maddi
kaynak temini önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü hiçbir isyan veya terör hareketi maddî
destek olmadan yürüyemez. Bu yüzden Ermeniler çeşitli ülkelerde düzenledikleri
yardım kampanyalarıyla komitelerin ihtiyaçlarını karşılayacak miktarlarda yardım
toplamışlardır. İran’daki Ermenilere yardım toplamak için yapılan faaliyetler şu şekilde
sınıflandırılabilir:
Ermeniler gerek İran’da ve gerekse diğer ülkelerde Ermeni örgütlerine para temini için
çeşitli adlar altında bir takım faaliyetler yürütmüşlerdir. Bu faaliyetler; balo, müsamere,
tiyatro oyunları, piyangolar, yemekli toplantılar, okul yardımlaşma günleri, yetim
399
A.g.b., p.5
400
A.g.b., p.6
401
A.g.b., p.7
402
A.g.b., p.8
403
A.g.b., p.12
404
A.g.b., p.13
405
A.g.b., p.14
406
A.g.b., p.15
407
A.g.b., p.18
117
Ermenilerin İran’daki yardım faaliyetleri ile ilgili Tahran sefaretinden 8 Kanun–ı Evvel
1313/ 20 Aralık 1897’de gönderilen yazıda Tahran’da bulunan Ermenilerin geçen sene
olduğu gibi bu sene de yetim çocuklara yardım ve okul yardımı adı altında para
toplamaya başladığı, İran yetkililerinden de birçoğunun bunlara önemli miktarlarda
yardımda bulunduğu, hatta Hariciyeden sorumlu Vezir Mirza Muhsin Han’ın
Ermenilerin yardım toplamak için kurduğu cemiyetin fahri başkanlığını kabul ettiği
bildirilmiştir. Bir önceki yıl bu şekilde toplanan paraların Hanasor katliamının
düzenlenmesinde kullanıldığı, bu yıl da birçok Ermeninin Rusya’nın Lenkeran
İskelesinden411, Erdebil (İran) yoluyla İran Azerbaycanı bölgesine geldikleri yönündeki
istihbarata göre bu yıl toplanan yardımların başka bir eylemde kullanılabileceği412
ihtimali üzerinde durulmuştur.
408
BOA, HR.SYS. 2856/ 45, Belge nr. 2.
409
BOA, HR.SYS. 2856/ 45, Belge nr. 4.
410
BOA, HR.SYS. 2823/62 Belge nr.1.
411
Günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı Lenkeran Rayonu’nun idari merkezi olan şehir, ülkenin
güney bölgesindeki Hazar Denizi kıyılarındadır.
412
BOA, Y. PRK. EŞA. 28/60.
118
Hâsılatı Tahran’ın Ermeni Mektebine ait olmak üzere Sadr–ı Azam Eminü’s–Sultan
Hazretlerinin taht–ı himayesinde olarak ahiren bir tiyatro temaşası tertib olunduğu ve
Şah Hazretleri tarafından dahi mühim bir meblağ itasıyla ianeye iştirak eylediği ve
rical–i İraniyye’den bazıları ile sefaret–i ecnebiyyenin umumuna mezkûr ianenin umur–
ı hesabiyyesine memur İran Ticaret Nazırı Muavinüddevle tarafından iane bileti
gönderildiği ve bu suretle cem edilen takriben üçbin beş yüz tomanın413 Ermeni
Mektebleri İdaresi’ne tevdi edildiği ve bu ianenin tertibinden maksad–ı aslî ise
İngilizlere muhassinatdan ibaret idüğü…414.
Ev başına belli bir miktar belirleyen komitacılar, ellerinde silahlarla evlere gelerek
kendilerine düşen payın kısa zamanda ödenmesini, aksi halde evlerini yakıp ailelerine
zarar vereceklerini söylüyorlar ve bunu da yapıyorlardı. 1894 yılında Van Polis
Karakoluna giden Papa Oğlu Karabet ve kardeşi Markre’nin verdiği şu ifadeler bunu
ortaya koymaktadır: Efendim! Bundan birkaç gün evvel ikamet ettiğim eve, Tepebaşı
mahalleli Vahanla başı şapkalı ve bellerinde revolverler ve kamalar bulunan
tanımadığımız iki adam geldi. Vahan bize, ‘Ermeni komitelerine alınacak silah için
hissenize sekiz lira isabet etti, bu parayı tedarik ediniz, birkaç gün sonra size bir
413
İran para birimidir. Tümen diye de geçmektedir.
414
BOA, Y.PRK. EŞA. 31/ 143.
415
BOA, HR. SYS, 2769/20; Neşide Kerem Demir; Türkiye’de Ermeni Meselesi, Şafak Matbaası, Ankara
1976, s. 63, Uras; Tarihte..., s. 499.
416
Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız…, s. 185.
119
mektupla bir adam gelecektir. Parayı ona teslim edersiniz’ dediler ve gittiler. Birkaç
gün sonra Vahan’ın arkadaşlarından Rupen bir mektup getirdi ve sekiz lirayı istedi,
paramız yoktu. Olsa da vermek istemiyorduk. ‘Şimdi param yok, sonra icabına bakarız’
dedik ve savdık. Fakat akşam üzeri yine geldi ve ‘sekiz lirayı şimdi vermezseniz evinizi
yakacağız, çocuklarınızı, karılarınızı köpek gibi boğazlayacağız, sizi de sokak ortasında
parça parça edeceğiz’ deyip gitti. Ne yapacağımızı şaşırdık. Murahhas efendiye gittik
derdimizi anlattık. ‘Ben din işlerinden başka bir şeye karışmam; yalnız milletinin
arzusuna aykırı hareket edenlerin sonu hayır olmaz’ diye o da komitecilere taraftarlık
etti. Nihayet efendim dün gece, gece yarısına doğru, Vahan yanında dokuz–on kişi ile
evimize baskın etti; biz kapıları güzelce kapamış arkalarına dayak koymuştuk; evimizin
arka tarafında bağ avlusu vardır; oradan yavaşça sıvıştık; biraz sonra devriyeye rast
geldik. İşi anlattık, bilmem artık onlar ne yaptılar417.
417
Mercan; “Van’da Ermeni…”, s. 22.
418
Mayevski; Ermenilerin…, s. 36.
120
düzenlenmiş ve toplam 4187 dolar 33 cent para toplandığını ilan etmiştir419. Gazete
komite çalışmaları için Mösyö Howard’ı bu bölgeye göndermiştir. Times Gazetesi de bu
komiteye destek vererek Mösyö Howard’la birlikte bir muhabirini göndermiştir.
Howard, Tiflis üzerinden İran’a gelmiş ve burada çeşitli çalışmalarda bulunmuştur.
Howard İran, Kafkasya, İstanbul ve Van’da yardım çalışmalarına daha sonra da devam
etmiştir420.
419
The Christian Herald and Signs of Our Times, “Sent with Prayer and Blessing”, 30 October 1895,
p.709-710.
420
BOA, A.MKT. MHM. 665/20.
421
BOA, HR. SYS. 2856/45, Belge nr. 3.
422
Haluk Selvi; “Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeni Faaliyetleri (1892-1896)”, Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara, 2003, s.29.
423
BOA, A.MKT. MHM. 665/20.
424
BOA, Y.PRK. UM. 34/67.
121
İran, isyancılar tarafından hem hareket ve lojistik merkezi hem de toplanma alanı olarak
kullanılmıştır. Bu yüzden hem Kafkasya, hem de Anadolu’dan kaçan Ermeniler İran
içinde toplanmışlardır425. İran Ermenilerinin, isyana katılan komitacılara gösterdiği ilgi
ve destek bunların zor duruma düştükleri anda sınırı geçerek İran’a sığınmalarındaki en
büyük sebeplerden birisidir. Diğer yandan ortak ideal uğruna hareket eden Rusya,
Osmanlı ve İran Ermenileri hem maddî hem de manevî açıdan birbirlerini sürekli
desteklemiş ve her konuda yardımcı olmuşlardır.
Osmanlı Devleti, İran içindeki bu işbirliğini yakından takip etmekte, gerek Rusya ve
gerekse İran makamlarına bunu bildirmekteydi. İran’daki Hoy ve Salmas
şehbenderlikleri (Konsolosluk) ile Van valiliği bölgedeki hafiyeler vasıtasıyla genelde
olaylardan haberdar olmuşlardır. İran’da toplanan Ermenilerinin yaptıkları işbirliği
Osmanlı belgelerinde sıkça yer almıştır. Bu belgelerden bazıları şunlardır:
14 Mart 1312/26 Mart 1896 tarihinde Van Valisi Nazım tarafından gönderilen şifreli
telgrafname de bu işbirliği hakkında şu bilgiler yeralmaktadır:
İranın Salmas ve Hoy ve Urmiye’de ve hatta Van cihetlerinde bir takım Ermeni
karyelerinde Rusya, İran ve Van Ermenilerinden külliyetli erbab–ı fesadın tecemmü’
edip cümlesi de müsellah mücehhez olduğu ve baharda bu tarafa tecavüzle ika–i fesad–
maksad–ı ihanetkarânesiyle teksir–i cem’iyet ve kemal–i germi ile silah ve Mehan–ı
Nariyye tedarikinde bulundukları ve hatta Rumtepe ve Kalırcin ve Salmas nam
karyelerle şehirde esliha i’mal ve tamiri için dest–gahları olduğu, içlerinde bulunan bir
İngilizli ile asb–ı cemiyet ve müzakere etmekte oldukları ve bunlara Amerika’dan
külliyetli i’anat akçesi toplandığı, İran’a gönderilen hafiyelerin bu kere avdetiyle
verdikleri haberlerden anlaşılmış ve cihet–i sa’irede icra kılınan tahkikakttan dahi
suret–i maruzayı müeyyid olup fer’an merkumenin tecavüzlerinden maksadları ahz–ı
şar için ibtida Aşiret ve Ekrad üzerine hücum edecekleri cümle–i tahkikat ve istihbar–ı
çakeranemden bulunmuştur. Gerçi bunların hududdan men–i tecavüzatı emrinde her
türlü tâkibat ve esbab–ı mak’anın ittihazından hali kılınmakta ve İran Devleti
425
Van’dan firar ederen fedailerle Selmas Ermenilerinin birleşerek on bin kadar bir cemiyet teşkil
eyledikleri ve fırsat bulurlarsa hudud-ı hakaniyi tecavüz edecekleri Huy ve Selmas şehbenderliğinden
bildirildiği gibi Rusya’dan kırk-elli neferlik bir Ermeni çetesi tecavüz-i hududla Karabulak kordonuna
taarruz etmek ve o yüzden Bayezidde bir karışıklık çıkarmak fikrinde oldukları (…), BOA,
A.MKT.MHM. 640/22 Belge nr. 2.
122
1896 Van İsyanı sırasında Osmanlı Ermenilerinin Rusya ve İran Ermenileriyle olan
işbirliği 29. Alay 3. Takım Kolağası tarafından şu şekilde ifade edilmiştir; Bir buçuk iki
aydan beri alış veriş bahanesiyle Van Ermenilerinin bazıları Rusya ve İran devletleri
topraklarına –mürur tezkeresi– alıp gitmektedirler. Tezkere alanların buradaki
Ermenilerin en genç ve yerli fedailerden oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum göz
önüne alınırsa dışarıdan arasıra gelmekte olan fedailere yardımcı olarak yol
göstermek, Rusya ve İran’daki Ermenileri ayaklanmaya teşvik etmek fikriyle bu
memleketlerdeki komite başlarının çağrılmasıyla yahut Türkiye’de kargaşalığa, artık
cesaretleri kalmamış ihtilalciler oralardan kuvvet tedarik ederek geri dönmek üzere
buradan gönderilmekte olduklarından ibaret iki fikir his olunuyor427
Resim 2.5. Çok Yaşa İran Kardeşliği. İran–Ermeni Kardeşliğini gösteren bir poster428
426
BOA, Y.PRK. UM. 34/67
427
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 323.
428
Berberian; Armenians…, p.*.
123
Bir diğer belgede ise; İran Ermeni anarşistlerinden yetmiş kadar fedaînin hudûd–ı
hakanîyi tecâvüzle kurayı İslâmiyeyi yakmak ve bu sûretle galeyan husulüne çalışmak
üzere Rusya’daki Ermeni komitesinden İran komitesine talimat–ı mahsûsa verildiği
istihbâr kılınmış ve bunların hudûdu müteferrik sûretle ve tebdil–i nâm ve kıyafetle
geçmeleri melhûzât–ı kaviyyeden bulunmuş olduğundan müteyakkızâne ve
mutebassırâne hareket ile bunların zinhâr tecâvüzlerine meydan verilmemesi tavsiye
olunur429 denilmektedir. Görüldüğü gibi İran’da toplanan Ermeniler, burada tüm
hazırlıklarını yaptıktan sonra Osmanlı–İran sınırı üzerinde toplanıyorlar ve fırsatını
bulduklarında sınırı geçerek Osmanlı topraklarında bir takım eylemlerde buluyorlardı.
Ermeni isyanları boyunca, İran’dan gerçekleşen saldırılar ve İran’daki Ermenilerin
Osmanlı topraklarındaki faaliyetleri aşağıda ele alınmıştır.
Ermenilerin Osmanlı sınırına saldırı için Rusya ve İran topraklarını kullandıkları daha
önce ifade edilmişti. İran topraklarına en yakın yer olan Van vilayeti bu saldırıların
merkezi konumundadır. İran’da Hukanvan, Var, Payecik, Diradir Beği, Salmas, Dilman
ve Hasrova gibi sınıra yakın köylerde üstlenen Ermeniler tanınmamak için Kürt, Acem
ve Rus kıyafeti giyerek hareket ediyorlardı430. Hatta Laz, Gürcü ve asker kıyafeti bile
giydikleri oluyordu431. Saldırılardan sonra ise yine sınırı geçerek bu bölgelere geliyorlar
buradan da Hoy, Urmiye ve Tebriz’e gidiyorlardı.
Ayrıca İran içinde toplanan Ermeniler Osmanlı askerlerinin İran sınırındaki kontrolleri
artırdığı dönemlerde Rusya’ya bağlı Kafkasya topraklarından Bayezid ve Kösedağ gibi
yerlerden de saldırmaktaydı. Dolayısyla İran toprakları sadece saldırı merkezi değil aynı
zamanda Rusya topraklarından yapılan saldırılarda da hareket üssü olarak
kullanılmaktaydı. Bu yüzden Ermeni olaylarında İran’ın önemini sadece sınırlardan
yapılan saldırılarla değerlendirmemek gerekir.
1889 yılından itibaren İran toprakları sınıra yönelik saldırılarda aktif bir şekilde
kullanılmıştır. İran’da toplanan Ermeni komitacılar ve bazen de İran’daki Kürt aşiretleri
429
BOA, A.MKT. MHM. 669/22, Belge nr. 1
430
Karaca; Anadolu Islahatı..., s. 131; Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız…, s. 185.
431
BOA, Y. PRK. UM. 34/5; Dilşen İnce Erdoğan; Amerikan Misyonerlerinin Faaliyetleri ve Van Ermeni
İsyanı ( 1896), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 335.
124
4 Teşrin–i Sani 1311/ 22 Kasım 1895’te Van Vilayetine gönderilen telgrafnamede Laz,
Gürcü ve Kürt kıyafeti giymiş bir Ermeni çetesinin İran sınırını geçerek aşiretlere
saldırdığı ve saldırı sonunda aşiretlerden 10 kişinin öldüğü 50 kişinin de yaralandığı,
bunun üzerine Kürt aşiretlerinin civardaki Ermeni köylerine saldırarak 2’si kadın 84
kişiyi öldürüp ve 42 kişiyi de yaraladıkları kaydedilmiştir432.
18 Teşrin–i Sani 1311/30 Kasım 1895’te Hariciye Nezareti’ne gönderilen bir telgrafda
600 kadar Rusyalı Ermeninin karışıklık çıkarmak için İran sınırına saldıracakları
bildirilmiştir. Aynı belgede İran’ın Arusanlı Aşireti’nin diğer bir Kürt aşireti olan
Haydaranlılarla ittifak yaparak Van’a tabi Ercik namındaki Ermeni karyesine, İran’lı
diğer bir Kürt aşireti olan Şikak Aşireti’nin ise Hakkâri Sancağındaki Arilsaban? İsimli
Ermeni karyesine saldıracakları bildirilmiştir433. Aynı tarihli bir diğer belgede ise Van,
Mamuratül Aziz (Harput) ve İran Ermenilerinden oluşan 300’den fazla silahlı çete
üyesinin Van’a saldırmak için İran’ın Salmas, Hoy, Kotur ve Heftvan cihetlerinde
toplandıkları ve bunların İran memurlarıyla görüşmekte oldukları istihbaratının alındığı
bildirilmiştir434.
432
BOA, Y. PRK. UM. 34/5.
433
BOA, A. MKT. MHM. 665/21, Belge nr. 6.
434
BOA, A. MKT. MHM. 665/21, Belge nr. 2.
125
İran Ermenileri sadece sınır bölgesinde değil diğer bölgelerde ve hatta başkentte de bazı
saldırılara katılmışlardır. Mesela 26 Ağustos 1896’daki Osmanlı Bankası baskınına
katılanlardan bir tanesi Şahbaz ismindeki İran Ermenisidir. Taşnakların içinde önemli
liderlerden biri olan Şahbaz, Kafkaslar ve Bulgaristan’daki Taşnak şubelerinde görev
yapmıştır. Ayrıca, Tebriz’deki silah fabrikasında silah ve cephane üretiminde
çalışmıştır436.
20 Aralık 1895 tarihindeki diğer bir saldırıda, Ermeni ihtilalcilerden oluşan 11 kişilik
grup İran’dan Van’a gitmiş, zaptiyeler ile çıkan çatışmada 6 Ermeni ölü, 5 tanesi de sağ
olarak ele geçirilmiştir. Aynı dönemde İran’dan 20 kişilik bir Ermeni grup daha Van’a
geçmiş ve bu sırada çıkan çatışmada 7 Ermeni hayatını kaybetmiştir. Yanlarında
fişekleri ve ateşli el yapımı tüfekleri olan 100 kadar Ermeni İran’ın Kotur bölgesinden
Meylan Aşireti’nin içinde gizlenerek sınırı geçmişler ve Saray Kasabasına beş dakika
mesafede bulunan hâkim tepeye gelerek burayı kontrolleri altına almışlardır. Saray’da
Ermeni ihtilalciler ile Osmanlı askerleri arasında çıkan çatışmada 30 kadar asker şehit
olmuştur. Ermeniler akşam karanlığından yararlanarak Van Kasabasına ve bir Ermeni
köyü olan Boğazkesen’e gitmişler ve burada Şemsiki Aşireti’nden Şeviş, Cündi ve İsa
Ağaları öldürmüşlerdir. Sonuçta Saray ve Boğazkesen yolu üzerinde Şemsiki Aşireti ve
Müslümanlarla yapılan çatışmalarda Ermeniler 113 zayiat ve 40 yaralı vermiş,
Müslümanlardan ise 40 kişi şehit olmuştur437.
435
BOA, A. MKT. MHM. 665/21, Belge nr. 4-5.
436
McCharthy vd; The Armenian…, p. 119
437
Erdoğan; Amerikan…, s. 296-97.
438
Karaca; Anadolu Islahatı..., s. 129.
126
İsyan öncesinde halkı tahrik etmek için ellerinden gelen her şeyi yapan ihtilalci
Ermeniler İran sınırını kolaylıkla geçip Van’a rahatlıkla ulaşabilmekte ve halkın
elindeki mal ve hayvanları gasb ederek İran’a kaçırmaktaydılar. Bu tür olaylar zaman
zaman halkın galeyana gelmesine sebep olmuş ve çıkan olaylarda birçok Müslüman
öldürülmüştür440.
439
Gül; “1896 Van…, s.141.
440
Erdoğan; Amerikan…,. 299.
441
Uras; Tarihte..., s. 500-501; Gül; “1896 Van…, s. 141.
127
sonbaharda İran’dan gelen çetecilerden biridir. Mensup olduğu çete geçen yıl burada
çapulculuk yapmıştır442.
İsyan sırasında sadece Ermeniler değil, İran aşiretleri de sınırdaki Ermeni ve Müslüman
köylerine saldırmışlardır. İran aşiretlerinin saldırılarının önlenmesi aşiret reislerine ve
Saray (Van) komutanlığına bildirilmiştir. Ayrıca Van’daki İran konsolosluğu ile Tahran
büyükelçiliği vasıtasıyla İran hükümetine saldırıların önlenmesi için gerekli uyarılar
yapılmıştır. Bu uyarıların yapılmasından kısa bir süre sonra Van valiliğinden gelen
telgrafta, Başkale’den gelen haberlere göre İran tarafından bir takım Ermenilerin
gelmekte olduğu ve Van’a yedi sekiz saat mesafedeki köylülerin İran aşiretlerini
kuşattıkları belirtilerek Van komutanlığından yardım istenmiştir. Ancak Van’daki
olaylar nedeniyle bir tek askerin bile şehirden çıkmasının imkânsız olduğu ve
Ermenilerin bir kısmının İran’a gittiği bildirilmiştir446.
442
Mayewski; Ermenilerin..., s. 43.
443
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 211.
444
Erdoğan; Amerikan..., s. 308.
445
Erdoğan; Amerikan..., s. 351-352.
446
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 343.
128
Bunlardan Hınçaklar olarak bilinen 200’ü Varak’tan ilk ayrılanlar olup kuzeye
yönünde ilerlerken acı kaderleriyle yüzyüze gelmişlerdir. Bunlardan bir tanesi kendisini
bataklıktaki sazlıklara doğru atarak kurtulmayı başarmıştır.
Kurtulan bu şahıs Salmas’a doğru giden başka grubu takip etmeye başlamıştır. Ancak
bir grup Türk askeri –Başkale Kürtleri tarafından etraflarının sarıldığı– Salmas
yakınlarında bulunan Elbak’a kadar bunları takip etmiştir. Görünen o dur ki Ermeniler
dağlardan ayrılmakla ölümcül bir hata yaptılar. Nitekim bunlar tepe yamaçlarıdan
bunlara ateş açan dağlılar449 için kolay hedef haline geldiler.
447
Gürün; Ermeni Sorunu..., s. 211.
448
FO, 424/ 188, Consul-General Wood to Sir M. Durand (Minister of Tehran), Tabreez, July 23, 1896.
449
Kürtler kastediliyor.
129
gösteriyor450. (…) Bunlardan geriye kalan 450 kişi Elbak’taki (Van’a sekiz saat
mesafede) St. Bartholomew Manastırı’nda451 katledilmiştir. Geriye kalan Ermeniler ise,
İran Kürtlerinin eline düşecek olup bu süreçte yaşananlar ilerleyen sayfalarda yer alan
Kürt– Ermeni ilişkileri bahsinde ele alınacaktır.
Van isyanı sırasında olaylar sadece şehir merkezinde olmayıp çevre kaza ve köylerde de
birçok olay meydana gelmiştir. Bunlardan biri de Van–İran yolu üzerinde bulunan
Erçek’te yaşanmıştır. Konumundan dolayı İran’dan Van’a ve Van’dan İran’a geçmek
isteyen Ermeniler buradan geçmek zorundaydılar. Buranın halkı yiğit ve silahlı olduğu
için Van isyanı sırasında İran’dan Van’a gelen Ermeni eşkiyası ile çatışmışlar ve
yapılan çatışmalarda 30 kişi ölmüş ve 7 kişi de yaralanmıştır452.
Bir diğer saldırı Temmuz 1899’da meydana gelmiştir. İran tarafından sınırı geçen
yaklaşık altmış Ermeni komitacı Hakkâri Sancağı dâhilinde bulunan Terazin
Yaylası’nda Hamidiye Alayı komutanlarından Miralay Şeref Bey ve adamlarıyla
karşılaşmışlar, çıkan çatışmada birçok ölü ve yaralı meydana gelmiştir. Şeref Bey ve
adamları komitacıları abluka altına almak üzereyken bunlar gece gizlice kaçmışlardır.
Bunun üzerine Dördüncü Ordu ve Jandarma birlikleri Ermenileri takip etmek için
bölgeye sevkedilmiştir. Ancak Şeref Bey ve adamları yapılan saldırıya karşılık olarak
Hamidiye kazasına yakın Zeynes karyesindeki Hacı Mustafa Efendi adında birinin
çiftliğinde saklandıklarını öğrendiği Ermenilere saldırmıştır. Bunu haber alan kaza
450
Konsolosun buradaki yorumunun biraz hissi ve taraflı olduğu en başta anlattıkları ile şimdiki söylediği
arasındaki çekişkiden anlaşılmaktadır. Nitekim ilk başta bu Ermenilerin Türk askerlerine büyük zararlar
verdiklerini belirtmektedir. Türklerin izniyle yola çıkan bir grup hangi cesaretle askerlere zarar verebilir?
Eğer kendi insiyatifleriyle gidecek kadar güçlülerse neden izin aldılar? Askerlere zarar verdikten sonra
karşılık göreceklerini tahmin edemeyecek kadar öngörüsüz müdürler? Sadece bu yorum bile İngilizlerin,
Türklerin katliam yaptığı tezlerine delil arama, olayları saptırma alışkanlarının bir göstergesi sayılabilir.
451
St. Bartholomew Manastırı, İran’daki Ermenilerin silah depolarından birisi olup aynı zamanda toplantı
ve hareket merkezidir. Ermenilerin buraya kaçmaları tesadüf değildir. Muhtemelen kendilerinin burada
komitacılar tarafından korunacağını düşünmüşlerdir.
452
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 347.
453
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marquess of Salisbury, Constantinople August 12 1897.
130
kaymakamı bir miktar asker ile derhal karyeye ulaşmış ancak Şeref Bey ve adamları
çoktan çiftliği ateş altına almışlardır. Çatışma sonunda komitacılardan birisi canlı olarak
ele geçirilmiştir. Sonunda askerler duruma el koymuş ve olayların büyümemesi için
Şeref Bey ve adamlarını daha fazla ileri gitmemeleri yönünde uyarmışlardır454.
Çatışmada ele geçirilen Davit adındaki Ermeni komitacının ifadesine göre, kendisinin
iki üç yıl önce Van’dan Rusya’ya giderek burada bakkallık yapmaya başladığını, daha
sonra reisleri Rusyalı Mıgırdıç, Rusyalı Artin, Mekesli? Simon, Şenaklı? Serkis ve diğer
on kişi ile birlikte İran’ın Salmas cihetinde bulunan Mahlam karyesinde Müfdis
Armenan adlı birinin evinde yirmi gün misafir kaldıklarını, buradan Kotur’a gelerek
Mahmudî ve Hakkâri arasındaki bölgeden sınırı geçtiklerini belirtmiştir. Yapılan başka
bir tahkikatte ise Hamidiye kazasındaki çatışmada ölenlerden birinin Berigo adındaki
Rusyalı bir Ermeni olduğu, komitacıların geri kalanının Karadere yoluyla tekrar İran’a
kaçtıkları, ele geçirilen Davit’in Rusya’da iken arkadaşları tarafından Taşnak
Komitesi’ne dâhil edildiği ve reisleri Mıgırdıç tarafından Salmas’ın Mahlam karyesinde
mavzer tüfekleriyle silahlandırıldıkları, kendilerinden başka iki takım komitacının daha
sınırı geçme niyetinde oldukları anlaşılmıştır455.
9 Kasım 1899’da İran içinde hazırlandıkları istihbaratı alından 100 kadar silahlı Ermeni,
Rusya sınırından Kösedağ’a geçmişlerdir. Eleşkirt’te Hamidiye Alayları ve Osmanlı
askerleri ile Ermeniler arasında meydana gelen çatışmada 14 kişi ölmüş ve bazıları da
yaralanmıştır. Ermenilerden kaç kişi öldüğü ise bilinmemektedir. Kurtulanlar tekrar
Rusya sınırından kaçmışlardır. Sultan Abdülhamid bu olayı öğrenir öğrenmez Ermeni
Patriğini saraya çağırmış ve Ermenilerin çıkardığı kargaşalıkların önlenmesini
istemiştir456.
15 Aralık 1899’da silahlı 6 Ermeni, İran sınırından geçerek Kuçan köyü yakınında
Haydaranlı Kürtlerinden müteşekkil Hamidiye Alayları ile karşılaşmışlar fakat yapılan
şiddetli bir çatışmadan sonra tamamı öldürülmüştür. Çatışmada Kürtlerden de dört kişi
ölmüş ve altısı da yaralanmıştır. Bu olaydan iki gün sonra 21 Ermeni daha sınırı geçmiş,
hayli uzun süren bir çatışmadan sonra bunların da tamamı öldürülmüştür. Bu çatışmanın
etkisi çok sayıda Ermeninin yaşadığı Erciş’te de hissedilmiştir. Kalkanlı Kürt
454
BOA, Y.A.RES.102/2, Belge nr. 2
455
BOA, Y.A.RES.102/2, Belge nr. 2
456
FO, 424/199, Sir N. O’Conor to the Marquess of Salisbury, Constantinople, November 22, 1899.
131
Aşiretinden silahlı birçok kişi haberi alınca Erciş’e doğru yönelmiş ancak vali,
kaymakam ve Erciş askerî komutanı Ermenileri bunlardan korumuşlardır457.
İran’dan yapılan bir diğer saldırı ise Nisan 1900’de gerçekleşmiştir. Ermeni
komitacılardan 5 önemli lider İran’dan Türkiye’ye büyük bir saldırı planlamak için
İran’a geçmişler ve Salmas’ta üç tane saldırı birliği oluşturmuşlardır. Bu birlikler üç
ayrı noktadan giriş yapmışlardır: Abagha, Saray ve Elbak (üçü de Van’ın sınır
bölgesindedir). Bunun üzerine sınır bölgesi Van’dan gelen ordu tarafından kontrol altına
alınmış ve hiçbir Avrupalı şahsın geçmesine izin verilmemiştir. Ermenilerin
oluşturduğu birliklerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte her birinde yaklaşık 50
komitacı olduğu tahmin edilmiştir458.
1900 yılının Kasım ayında Ermeniler bu kez Bayezid sancağında yer alan Kara Kilise
civarından saldırmışlardır. Türk yetkililer Erivan’da bulunan ajanların bu birliğe dikkat
edilmesi gerektiği yönündeki istihbaratlarından dolayı bu saldırıdan daha önce haberdar
olmuştur. Bu yüzden Ermeniler derhal püskürtülmüştür. Bu esnada bir Ermeni ölmüş ve
bir diğeri ise sağ olarak yakalanmıştır459.
İkinci Sasun İsyanını başlatan olaylar yine Rusya ve İran’dan gelen komitacılar
tarafından gerçekleştirilmiştir. İsyandan yaklaşık 5 ay önce Ekim 1903’te başlayan
olayların bölgede yarattığı kargaşa üzerine İngiltere Van konsolos muavini Tyrell
bölgeye giderek kapsamlı bir rapor hazırlamıştır. Rapora göre Ermeniler, Malazgirt,
Patnos, Sasun, Delibaba460 Kara Kilise, Eleşkirt ve Bayezid’e çeşitli saldırılar
planlamaktaydılar. Ermenilerin toplam sayıları hakkında bir bilgi verilmese de sadece
Patnos’ta 500 ile 1000 arasında komitacı olduğu ifade edilmiştir461.
457
FO, 424/200, Major Maunsell to Sir N. O’Conor, Van, December 22, 1899.
458
FO, 424/200, Major Maunsell to Sir N. O’Conor, Van, April 26, 1900.
459
FO, 424/200, Consul Lamb to Mr. De Bunsen, Erzeroum, November 6, 1900.
460
Toprakkale ve Hasan Kale arasında bir Ermeni köyü.
461
FO, 424/205, Vice Consul Tyrell to Sir O’Conor, Van, October 27, 1903.
132
Van valisinin İngiliz konsolos Shipley’e verdiği bilgiye göre ciddî sayıda Ermeni
komitacı da İran sınırında beklemekte ve şehre girmek için fırsat kollamaktaydı462.
Ermeni isyanları sırasında Ermeni–Kürt ilişkisi hem çok boyutlu hem de karmaşıktır.
Bu dönemde bazen düşman bazen de işbirliği yaparak dost olmuşlardır. Osmanlı
Devleti’nin Hamidiye Alayları’nın kurulması ve Kürtlerin denetim altına alınması
yönünde yaptığı girişimler bu dönemde olası bir Ermeni–Kürt işbirliğini önlemiştir. Bu
durum Ermeni isyanlarının başarıya ulaşamamasının belki de en önemli sebeplerinden
biridir. İki taraf arasında Ermeni isyanları boyunca devam eden çatışmaların temel
sebepleri şu şekilde sıralanabilir:
467
Kürtlerin, Ermenilerin eylemlerine karşı harekete geçtikleri Osmanlı ve İngiliz belgelerinde sıkça yer
almaktadır. Bunlara bir örnek olarak 16 Ağustos 1313 (28 Ağustos 1897) tarihli belgeyi gösterebiliriz:
İran’daki Payecik Kilisesi’nde evvelce tecemmü etmiş olan Ermeni eşkıyasından dört yüz kadarının
hududu tecavüz etmek üzere hareket eyledikleri haber alınarak Elbaka’daki Haydaranlı aşayirinden bir
haylisinin nahiye-i mezkurenin Çaylı karyesine toplandıkları Van vali vekâletinden işar olunması üzerine
ahalinin müdahelesine meydan verilmeyerek eşkıya-yı mezkurenin men-i tecavüzatı zımnında ol havalide
bulunan kuvve-i mevcude-i askeriye ve Hamidiye hafif süvari bölükleri marifetiyle tedabir-i mukteziye-i
askeriyenin ittihaz ve icra olunarak hiçbir ferdin ika-i mefsedet etmesine meydan ve imkân verilmemesi
lüzumu cevaben vekâlet-i müşarünileyhaya tebliğ edildiği Dördüncü Ordu-yı hümayun müşiriyet-i
celilesinin işarına atfen taraf-ı vala-yı askeriden ba-tezkire bildirilmiş(…) BOA, HR. SYS. 2792/57
Belge nr. 2.
468
Hakkari aşayir-i Ekradının fasl-ı bahar hululünü müteakib o havalide bulunan Ermenileri katl ve imha
ve mallarını yağma ile İran cihetine firara karar verdiklerinin istihbar kılınması ve geçende bila-sebeb on
nüfus Ermeni’yi katl ve telef eden Çabakçor Ekradı haklarında terhiben li’l-emsal henüz mücazat-ı
kanuniye ifa olunmaması Kürdistan’ın sair aşair-i Ekradını dahi kıtal ve garete cüretlendirerek (…)
BOA, Y.PRK. UM. 34/59
469
FO, 424/189, Vice Consul Williams to Sir P. Currie, Van, Semptember 15 1896.
470
Denise Natali; “Kurdayetî in the Late Ottoman and Qajar Empires”, Middle East Critique, 11: 2, p.
180.
134
Dirik Manastırı’nda muhtefi Ermeni erbab–ı mefsedeti tarafından birtakım Ekradın katl
ü itlaf edilmekte olduğu ve bu hal ileride Kürdlerin ahz–ı sâra kalkışmalarını mucib
olacağı Van vilayetinde taraf–ı sefaretlerinden bildirildikte mezkûr Manastır abluka
altına alınarak derununda bulunan eşkıyanın derdest ve eslihanın müsadere edilmesi
lazimeden olup ancak bu esnada manastırdaki esnamın tahkir ve ruhbanın darb ve
teşhir edildiğine dair bir gûne iftiraya mahal kalmamak üzre abluka edecek asakir–i
471
Kodaman; “Hamidiye..., s. 439; Natali; “Kurdayetî..., aynı yer.
472
FO, 424/189, Major Williams to Sir P. Currie, Van, November 11, 1896.
135
şahane ile beraber bir–iki polis komiser ve neferiyle mahallî muteberan–ı ahali–i
Müslime ve Hıristiyaniyeden birer zatın dahi memur edilmesi makam–ı sadaretten arz u
istizan adilmiş olmağla eşkıya–yı merkumenin silahlarının kâmilen ellerinden alınarak
derdestleri ve teşhir–i silaha cüret ettikleri halde müdafaa–i bilmisl kaidesine
teveccühen itlaflarıyla meyyiten derdest olunacakları üzere mucebince ifa–yı iktizası
emr u ferman buyurulmuştur. Ermenilerin bervech–i bâlâ harekât–ı tecavüzkârâneye
cüretleri ol babda vacibü’l–ifa olan tedâbir ve muamelat–ı müessirede tecviz–i kusur ve
terahi edilmesinden ileri gelmek lazım gelmekle bu husus müsebbibleri hakkında dâî–i
mesuliyet olacağı ve bu babda aslâ tekâsül ve müsamaha vukuuna meydan verilmemesi
ba irade–i seniyye tebliğ olunur ol babda fi 18 Temmuz sene 310 473.
473
BOA, Y.PRK. SRN.4/70 Belge nr. 1.
474
BOA, Y. PRK. UM 34/5.
475
FO, 424/187, Mayor Williams to Sir P. Currie, Van, May 27, 1896.
476
İngilizce kaynaklarda Mazrik ve Merzigi olarak da geçen aşireti adı Osmanlıca belgelerde Mezrik,
Mezriki, Mihriki ve Migriki şeklinde geçmektedir. 1908 yılında Osmanlı Kürtleri hakkında kapsamlı bir
araştırma yapan Mark Sykes’a göre Başkale yakınlarında meskûn olan aşiret toplam 900 aileden
oluşmaktaydı. Bkz. Sykes; “ The Kurdish Tribes…, p. 462.
136
Baskın Avrupa ve Amerika basınına geniş bir şekilde rapor edildi. Ancak bunların çoğu
olayın dramatik yönünden ziyade Ermenilerin zaferini ön plana çıkarmış, böylece
Ermenilere moral kazandırmışlardır480. Sayıları az da olsa olayın trajik yönünü ortaya
koyanlar da olmuştur. Berlin’de yayınlanan Post Gazetesi 12 Ağustos 1897’te Osmanlı
makamlarından alınan bilgilere göre yayınlanan haberinde olayla ilgili şu bilgileri
vermektedir:
Devlet–i Aliyye ve İran hududu üzerinde vuku bulan hadisata dair Van’dan ba–telgraf
verilen malumata nazaran peyklerce İranlı Ermeni Memalik–i şahaneye tecavüz ile
‘Mihriki’ aşiretine taarruz ve zükur, inas ve etfalden mürekkeb 200 kişi itlaf etmişlerdir.
Aşiret reisinin zevcesi gayet vahşiyane bir surette katl ve kırk kişinin burun ve kulakları
kat’ edilmiştir. Van vilayet–i aliyyesinden tedabir–i müessire ittihaz edilmiş ve Bab–ı
Ali Asakir–i Şahane’nin takibatından kurtulup İran’a firar etmekte olan Ermeni
çetelerinin ibretü’l sairin tedib ve badema bu gibi tecavüzatın men–i vukuu zımnında
tedabir–i lâzıme ittihaz olunmasını hükumet–i İraniye’den taleb etmiştir481.
477
Asıl adı Hovsep Arghoutioan’dır. Sonraki Yıllarda Ermenistan Cumhuriyeti adına kısa bir süre İran
elçisi olarak görev yapmıştır. Ermeni komitacılardan Matinian ile evlenmiştir. Berberian; Armenians.., .s
149.
478
Berberian; Armenians…, p.50; Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 216.
479
Guenter Lewy; The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide, The University of
Utah Press, Salt Lake City 2005, p. 30.
480
Lewy; aynı yer.
481
BOA, HR. SYS. 2861/33, Belge nr. 1.
137
Osmanlı’nın kararlı tavrı üzerine İran güçleri Salmas ve civarında olaya karışan
komitacılar ile silah ve cephanelerini aramaya başlamıştır. Azerbaycan Merkezi
Komitesi’nin beş yıllık raporlarına göre Osmanlı Devleti, Salmas Ermeni çetelerinin
buradan çıkarılmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Merkezî Komite Salmas’taki
komitacıları buradan gizlice çıkarmıştır. Ancak bazıları Tebriz’de yakalanmıştır. İran
güçlerinin Ermenileri yakalamak için yaptığı aramalar komitacılarla bunları saklayan
482
Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri…, s. 40.
483
Lewy; The Armenian..., aynı yer.
484
Bristol Times and Mirror, Recent Armenian Raid, 29 September 1897.
485
Marlborough Express, Alleged Armenian Outrages, Volume XXXII, Issue 179, 13 August 1897, p 2
486
BOA, Y.PRK. MYD. 19/109, Belge nr. 2.
138
Yapılan aramalar sonunda baskına katılan 24 kişi ele geçirilmiş ve İran hapishanesine
atılmışlardır. Ele geçirilenlerin 5’i Rus ve geri kalanı da Osmanlı vatandaşıdır. Bu
yüzden Osmanlı yetkilileri Tebriz’de bulunan Rusya konsolosuna ele geçirilen Osmanlı
vatandaşlarının Salmas şehbenderliği görevlilerine teslim edilmesini bildirmiştir. Bunun
üzerine İran bunları teslim edeceğini açıklamıştır. Ancak hapiste bulunan 19 kişinin
memurlara rüşvet vererek firar ettikleri, buradan Rusya, Tebriz ve Urmiye taraflarına
kaçtıkları Salmas ve Hoy şehbenderliğinden bildirilmiştir488.
Bu durum Osmanlı Devleti’ni bir hayli kızdırmıştır. 9 Eylül 1897 tarihli Van vali vekili
Ferik Şemsi tarafından gönderilen şifreli telgrafta durum şöyle ifade edilmektedir; Fi
27 Ağustos sene 313 İran’ca derdest olunup bu tarafa teslim olacağı irade buyrulan 19
nefer Ermeni fedaisi İran hapishanesinden firar ettikleri Salmas şehbenderliğinden ba–
telgraf bildirilmesi üzerine beklettirilen memurlarla müfreze–i askeriyyenin avdet
eylemeleri kendilerine iş’ar olunduğu ve İran’ın şu muamele–i desaiskârisi Ermeni
eşkıyası hakkında öteden beri ihtiyar ettiği meslek–i müsaadekârisine bu da bir delil
idüğü Hakkâri mutasarrıflığı vekâletine de bildirilmekle ma’ruzdur fi 28 Ağustos sene
313489.
487
Berberian; Armenians…, p. 51.
488
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
489
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
490
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
491
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
139
tarihçiler arasında; aşiretin önemli bir kısmı öldürüldü, erkeklerin çoğu seri bir şekilde
katledildi ve tüm aşiret yok edildi gibi farklı şekillerde değerlendirilmiştir492. Bazı
Ermeni tarihçilere göre493 ise bu olay Ermeniler açısından başarısızlıkla sonuçlansa da
fedailerin gösterdikleri cesaretten dolayı Ermeniler hala her yıl düzenledikleri
etkinliklerle Hanasor Baskını’nı bir zafer olarak anmaktadırlar494.
İngiliz belgelerinde göre daha önce bir kısmı anlatılan olay şu şekilde gelişmiştir;
Temmuz 1896’da Osmanlı–İran sınırında meydana gelen çatışmalarda Türk askeri
önemli kayıplar vermiştir. Bunun üzerine 800 Ermeni İran’a kaçmaya karar vermiştir.
İran sınırına yakın Varak’a vardıklarında burada iki gün mola vermişlerdir. Bunlardan
Hınçak üyesi 200 kişi Varak’tan ayrılmış ve kuzeye doğru gitmiştir. Fakat bunların
çoğu bataklığa saplanarak ölmüşlerdir. Varak’ta kalanlar ise ertesi gün Salmas’a doğru
yola çıkmışlardır. Fakat bunları takip eden bir grup Türk askeri, Ermenilerin Başkale
Kürtlerince etraflarının sarıldığı Elbak’a496 yaklaşıncaya kadar arkalarından ateş etmeye
devam etmişlerdir. Diğer yandan Kürtler ise tepelerin zirvelerinden Ermenileri ateş
altına almışlardır. Ateş hattından kurtulan 450 kişi Elbak’taki St. Bartholomew
492
Lewy; The Armenian…, p. 30.
493
Berberian; Armenians…, p. 51.
494
Varoujan Karentz; Mitchnapert the Citadel: A History of Armenians in Rhode Island, IUniverse Press
2004, p. 166.
495
FO, 424/188, Sir Mr. Durand to Merquess of Salisbury, Gulhek, July 6, 1896.
496
Van’ın Başkale ilçesinin eski ismi.
140
Diğer yandan İran Azerbaycanı ve Urmiye Gölü’nün batı bölgesinde İran Kürtleri ve
Ermeniler arasında hâkimiyet mücadelesi yaşanmaktaydı. Özellikle Şikak Aşireti ile
Başkale ve Kalasar arasındaki bölgede Ermenilerle iki büyük çatışma yaşanmış iki taraf
da ağır zayiatlar vermiştir498. İngiltere Tebriz Konsolosuğu’nun 9 Eylül 1897’deki bir
raporuna göre ise, Salmas Ovası’nda Kürtler tarafından bazı köylere bir saldırı
düzenlemiş, köylüler bir araya gelip bunları püskürtse de Kürtler köyleri ateşe vermeyi
başarmışlardır499.
Osmanlı ve İngiliz belgelerinde yer alan bilgilerden, Kürt aşiretlerinin hem Osmanlı
hem de İran toprakları içinde Ermeniler açısından oldukça büyük bir engel ve tehdit
olduğu anlaşılmaktadır. Kürtlerle mücadele etmenin kendilerine bir fayda
sağlamadığını, aksine Osmanlı’ya karşı olan isyan hareketlerinde güç kaybettiklerini
anlayan Ermeniler için tek bir çıkar yol kalıyordu: Kürtlerle işbirliği yapmak.
497
FO, 424/188, No. 108, Consul-General Wood to Sir M. Duran (Minister of Tehran), Tebreez, July 23,
1896.
498
McCharthy vd; The Armenian…, s. 56.
499
FO, 424/192, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Tehran, September 9, 1897.
500
İran’ın Salmas civar karyelerinden bu gece yedi bin kadar ermeni fedaisinin hudud-ı hakaniyi tecavüz
edeceklerine dair İran’daki Şikâk Aşireti Reisi Mehmet Paşa tarafından muhbir-i mahsusla Başkaledeki
şeyh Mehmet Paşa ve Kasım Çelebi’ye haber gönderildiği (…), BOA, A. MKT. MHM. 670/5 Belge Nr.
1-2, (…) dün ve bugün İran cihetinden gelen ekraddan bazılarının verdikleri malümatta şu ifadat ve
iş'âratı teyid eylediğini (…)BOA, A. MKT. MHM. 670/5 Belge nr. 2
141
1900 yılında İran’daki Haydaranlı ve Şikak aşiretleri ile Ermeni komitacılar birbirleriyle
mücadele etmenin kendilerine bir yarar getirmediği, aksine enerjilerini boş yere
harcadıkları düşüncesiyle barış yapmaya karar verdiler. Böylece iki taraf da ortak
düşman olan Osmanlı Devleti’ne karşı daha rahat mücadele edebilme imkânına
kavuşmuşlardır501. Ancak özellikle vurgulamak gerekir ki bu antlaşma tüm Kürtleri
temsil eden bir antlaşma değildi.
501
McCharthy vd; The Armenian..., p. 56.
142
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ermeni isyanlarında İran topraklarının Ermeni komitacılar tarafından yoğun bir şekilde
kullanıldığı şimdiye kadar ortaya konulan bilgilerle ifade edilmeye çalışılmıştır.
Ermenilerin İran içinde bu kadar rahat etmelerinin en önemli sebebi kuşkusuz İran
Devleti’nin buna rıza göstermesi ve Osmanlı Devleti’nin yaptığı onca uyarılara rağmen
Ermenilerin İran içindeki faaliyetlerini engelleme yönünde ciddi adımlar atmamasıdır.
Bu bölümde İran’ın Ermeni meselesine karşı tavrı ve bu tavrını belirleyen temel
faktörler ile bunların iki ülke ilişkilerine olan etkileri ve Osmanlı Devleti’nin İran
tarafından gelen saldırılara karşı aldığı önlemler ele alınmıştır.
19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Ermeni Meselesinde İran’ın tavrını belirleyen
temel iki faktör bulunmaktaydı. Bunlar:
19. yüzyıl İran için oldukça sıkıntılı bir dönem olmuştur. Bu yüzyılın başından itibaren
kuzeyden Rusya, güneyden ise İngiltere’nin kıskacı altında kalan İran hem topraklarının
bir kısmını kaybetmiş hem de bu iki devletin hâkimiyeti alanına girmiştir. Daha önce de
bahsedildiği gibi Rusya, Çar. I. Petro döneminde başlayan Kafkaslar’da yayılma ve
sıcak denizlere inme siyaseti sonucunda 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay
Antlaşmaları'yla İran’ın Kafkaslarda bulunan Revan ve Nahçivan arasındaki toprakları
143
Kafkaslar’ın yanı sıra Orta Asya’da da yayılma sürecine giren Rusya, ilk olarak
Orenberg’i alarak Afganistan’a doğru ilerlemeye başlamış, 1864’te Çimkent, 1865’te
Taşkent, 1866’da Hokand ve Buhara ile 1868’de Semerkantı ele geçirmiştir. Rusya
buradan Hazar Denizi’ne doğru hareket ederek 1873’te Hiva ve bir yıl sonra da Merv’i
almıştır502. Böylece Rusya 19. yüzyılın ikinci yarısında İran’ın kuzeyi ve Orta Asya’da
en önemli güç haline gelmiştir.
502
Mahajan; British..., p. 13.
503
Stuard A. Cohen; British Policy in Mesopotamia 1903-1914, Ithaca Press, Reading, UK 2008, p.3.
504
Monika Gronke; Iran: A Short History (Translated by Steven Rendall), Markus Wiener Publisher,
Princeton 2008, p. 102; Soner İşimtekin; Nasıruddin Şah’ın Avrupa Seyahatnamesi, Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi, Ankara 2005, s. 26; J. Calmard; “ Anglo-Persian War (1856-57), Encyclopedia of
Iran, http://www.ir anica.com/articles/ anglo-persian-war-1856-57. 31.08.2010.
505
Abrahamian; Modern..., s. 50.
144
İran ise bu iki devlete karşı politikalarında birini diğerine karşı denge unsuru olarak
kullanmaya çalışıyordu. İki devlet İran’da hem diplomatik hem de büyük ticarî
imtiyazlar elde ettiler. İngilizler Karun nehrinde hem dip tarama hem de deniz yollarını
işletme hakkını; güneyde yol ve telgraf hatları inşa etme ruhsatını; İsfahan, Buşehr,
Sultanabad ve Tebriz’de halı dokuma fabrikasına parasal destek sağlama;, banknot
basımında tam yetkiye sahip Imperial Bank’ı kurma yetkisi ve en önemlisi de güneybatı
da petrol arama imtiyazını elde etmişlerdi. İngiliz iş adamı Baron Julius de Reuter,
Nasireddin Şah’ı bunlara ikna etmek için 1873 yılında Avrupa gezisine bile
çıkarmıştı506. Buna karşılık Ruslar da Hazar Denizi’nde balık avlama, Enzeli’de gölün
dibini tarama, kuzeyde petrol arama ve kendi sınırlarını Tahran, Tebriz ve Meşhed’e
bağlayacak yollarla telgraf hatlarını inşa etme hakkını satın aldılar507.
Rusya ve İngiltere, İran üzerindeki rekabetlerinde daha çok etkili olabilmek için önce
İran ekonomisini zayıflatmışlar daha sonra yüksek faizli ve uzun ödeme planı olan
borçlar vermişlerdir. İngiltere’de Lord Salisbury’nin başbakan olmasıyla (1885) birlikte
İran’daki İngiliz etkisi hızla artmaya başlamıştır508. İngiltere bu dönemde, 1892 yılında
yapılan 6 maddelik bir antlaşma ile İran’a kırk yıl ödemeli 500 bin poundluk bir borç
vermiştir. Bu borç 1931 yılında 375 sterlinlik son ödemenin yapılmasıyla sona
erecektir509. İngiltere İran’a ilerleyen yıllarda da borç vermeyi sürdürmüştür.
İngiltere’nin yanı sıra Rusya da İran’a borç vererek bu devleti kendine bağımlı hala
getirmeye çalışmıştır. 1903 yılında İran’a 75 yıl süreli 36 milyon rublelik verdiği borç
buna güzel bir örnektir. 75 yıl süreyle aylık 850.000 ruble ödemeli borcun bitiminde
İran’ın ödeyeceği para faiziyle birlikte 60 milyon rubleye ulaşmıştır510. İşin ilginç yanı
Rusya, kendi zor durumda olduğunda bile Fransa gibi devletlerden düşük faizle borç
alarak İran’a daha yüksek faizle borç vermiştir511.
Bu tür politikalarla İran’daki Rus etkisi öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, Rusya’nın İran
büyükelçisi, Rusya’nın İran’daki bir valisi gibi hareket etmeye başlamıştır. Öte yandan
Osmanlı devlet adamları başta Ermeni komitacıların kontrol altına alınması olmak
506
Elton; History..., p. 114.
507
Abrahamian; Modern..., s. 53.
508
Rose Louise Greaves; “British Policy in Persia, 1892-1903 - I”, Bulletin of the School of Oriental and
African Studies, University of London, Vol. 28, No. 1, 1965, p. 35.
509
FO, 251/58. Memorandum on the Attrek, or Northern, Frontier of Persia.(Ekli Dosya)
510
BOA, Y.MTV. 245/99
511
Furon; Aynı yer.
145
üzere, İran tarafında oluşan bir problemin giderilmesi için bile Rus hükümetine veya
Tahran’daki Rus büyükelçisine müracaat etmek zorunda kalmıştır512.
Aynı şekilde İngilizlerin de İran’daki etkisi Ruslardan daha az değildi. İngiliz
belgelerinde, Tahran’daki misyondan bahsedilirken diğer devletlerdeki misyonlar için
kullanılan büyükelçi513 ifadesi kullanılmayıp, buradaki İngiliz misyonun başındaki isim
Bakan514 olarak ifade edilmiştir515. Mesela 1891’deki Tahran Bakanı Sir Frank
Lascelles516, 1896’da ise Sir M. Durand’dır517 Ayrıca, İngiliz arşivlerinde bu döneme ait
tasniflerde İran, Commonwealth’e518 dâhil olarak görünmektedir. Minister sözcüğünün
elçi anlamı bulunsa da, diğer elçilikler için bu terimin kullanılmaması bu yöndeki bir
düşünceyi kuvvetlendirmektedir.
İran üzerinde etkili olan İngiltere’nin bu dönemde gerek Basra Körfezi’ndeki çıkarları,
gerekse Ermeni Meselesi sebebiyle bu bölgede takip ettiği politikalardan biri de
Osmanlı Devleti ile İran arasında huzursuzluk çıkararak iki devleti karşı karşıya
getirmek olmuştur. Bunun için bölgedeki bazı güçleri etkisi altına alarak bunlar
vasıtasıyla bölgedeki gerginliği artırmıştır. Örneğin, 1890’da Anadolu’da Ermeniler
isyan etmeye başladığında Irak’ta bulunan aşiretler de İngilizlerin etkisiyle Osmanlıya
karşı isyan etmişlerdir. Necd Şeyhi ile Şammar Aşireti arasında meydana gelen olaylar
Osmanlı’yı zor duruma düşürmüştür. II. Abdülhamid durumu anlamak için Bağdat
valiliği tecrübesinden dolayı Şakir Paşa’yı görevlendirmiştir. Şakir Paşa yaptığı
incelemede Şammar Şeyhi İbn–i Reşid’in İngilizlerin tavsiyeleriyle İran’ın himayesine
girmeye kalkıştığını fark etmiştir. Hatta Şeyh, millî bayrak olarak İran bayrağını kabul
etmiştir519.
Böyle bir ortam içinde, Osmanlı Devleti’ne karşı bu dönemde düşmanca bir tutum
sergileyen İngiltere ve Rusya’nın Ermeni Meselesi’ndeki tutumlarını bölgedeki çıkar
çatışmalarına göre değerlendirmek gerekir. 1881’de Çar II. Aleksandır’ın ölümünden
sonra Rusya’nın Osmanlı’daki Ortadoksları destekleme politikasından vazgeçmesi ve
Kafkaslar’da başlattığı Ruslaştırma faaliyetlerinden dolayı Ermeni Meselesi’nde
512
BOA, HR.SYS., Belge Nr : 2774 / 58; 2861/10; 2773 / 3; 2772 / 43; 2772 / 61; 2772 / 68.
513
Ambassador
514
Kaynaklarda Minister of Tehran şeklinde geçmektedir.
515
FO, 424/188, Consul-General Wood to the Marquess of Salisbury, Tabreez, July 28, 1896.
516
Greaves, “British..., p.35.
517
FO, 424/ 188, Consul-General Wood to Sir M. Durand ( Minister of Tehran), Tabreez, July 23, 1896.
518
İngiliz Milletler Topluluğu
519
Karaca; Anadolu..., s. 35.
146
İngiltere’ye oranla genelde pasif bir tutum sergilemiştir. Zaman zaman Ermenilerin Rus
sınırlarından Osmanlı topraklarına geçmesine ses çıkarmasa da İngiltere’nin Ermeni
politasının Osmanlı Devleti’ni kendi kontrolüne almak olduğunu anlamıştır. Rusya,
Ermeni isyanlarının başarıya ulaşması halinde Kafkasya’daki Ermenilerin de bu yönde
bir talepleri olacağı düşüncesiyle Fransa’yı da yanına alarak İngiltere’nin Osmanlı’ya
yönelik baskılarına destek vermemiştir520.
Başbakan Gladstone ile birlikte Osmalıyı koruma politikasından vazgeçen İngiltere ise
Ermeni olaylarının başlamasından itibaren şiddetli bir şekilde Ermeni taraftarlığı
yapmaktaydı521. İngiltere’ye göre Osmanlı Devleti artık son anlarını yaşıyordu ve bu
süreci hızlandırmak için Ermeni Meselesi bulunmaz bir fırsattı. Osmanlı Devleti’nin
yıkılması halinde de bölgedeki kontrolü eline almak istiyordu. İngiltere’nin Osmanlı’ya
karşı tutumunu 11 Mayıs 1895’te İngiltere Başbakanı Lord Salisbury tarafından
Sadrazam Said Paşa’ya gönderilen tehditlerle dolu bir mektup ortaya koymaktadır.
Salirbury mektupta şunları söylüyordu; Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu tehlikeye
dikkat çekerim. İktidara geldiğim günden beri, İngiltere’de kamuoyunun Osmanlı
Devleti aleyhine döndüğünü hayretle görüyorum. Bu devletin devam etmeyeceğine dair
kanaat günden güne artmaktadır. Ne Almanya ne İtalya, ne Fransa, Rusya’ya sadıktır.
Osmanlı Devleti’nin devamına yarayan şey yalnızca İngiltere’nin Rusya ile müttefik
olmamasıdır. Eğer ittifak vaki olursa, tehlike son dereceye gelir ve Osmanlı sona erer.
Salisbury’nin düşüncesine göre Ermeni sorunu yatışsa dahi Osmanlı Devleti
yaşayabilmek için çok zayıftır522.
Osmanlı Devleti ve Ermenilere karşı tutumu ve İran üzerindeki nüfuzu ortaya konulan
İngiltere’nin, İran’ın Ermeni Meselesi’ne karşı tutumunda etkisinin olmadığını
söylemek güç olur. Nitekim hem Osmanlı hem de İngiliz belgelerinde yer alan bilgilere
göre İngiltere, İran’daki Ermenilerin silahlanma ile sevk ve idaresinde aktif bir şekilde
görev almıştır. Belgelerde İran’daki Ermeniler arasında halkın telaffuz ettiği Bissin
adında bir İngilizin bulunduğu ve bu şahsın, gerek Ermenilerin teşkilatlanmasında
520
Fahir Armaoğlu; 19. yy. Siyasi Tarihi 1789-1914, TTK. Yay., Ankara 1999, s. 575-576.
521
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 99.
522
Armaoğlu; 19.yy..., s. 576.
147
Aynı bilgi, 11 Nisan 1309 tarihli Bitlis vilayetinden gönderilen şifreli telgrafta da yer
almaktadır. Buna göre, Bitlis’e bağlı Hizan kazasının Ermeni köylerinde dolaşmakta
olan meçhul bir şahıs kaza kaymakamı tarafından tutuklanmış ve polis tarafından
gerekli tahkikat yapıldıktan sonra, şahıs kendisinin affedilmesi karşılığında İran’ın
tertibatına dair bazı malumat ile taşınmasına yardım ettiği bazı evrak ve nakliyat
hakkında bilgi vereceğini bildirmiştir. Şahsın anlattığına göre, Van dâhilindeki Çargiri
kazasında meskûn Yezidi taifesinden olan Ermenilerin haberleşmesine aracılık ettiği ve
daha sonra Hizan kazasında bir rahibe mektup götürdüğünü ve bu sırada iki Ermeni ile
aralarında husumet doğduğu için bunlardan ayrıldığını bildirmiştir. Daha sonra
kendisinin buralarda sa’i524 sıfatıyla dolaşmakta olduğunu ve İran’dan üç defada toplam
on sekiz yük iğneli cinsinden silah ve cephaneyi zikrolunan Ermenilerle birlikte gizlice
getirdiği, bunların sekiz yükünü Van kasabasına bir günlük mesafede Haçalı?
Kilisesi’ne, bir yükünü ise Bargiri’deki kiliseye ve geri kalan beş yükü ise Bargiri’ye iki
saat mesafedeki Kürzut isimli karyeye götürdüğünü bildirmiştir. Ayrıca kendisinin
dışında başka bir grubun da aynı şekilde silah getirdiğini ve bunlara Van’da Sihak adlı
bir Ermeninin aracılık ettiğini söylemiştir. Şahıs ayrıca İran’daki Ermenilerin yaza
doğru Osmanlı sınırına saldırcaklarını da beyan ederek, bunlara İran hükümeti ve
İngiltere’nin de yardım ettiğini söylemiştir.525.
Aynı belgede yer alan diğer bilgilere göre, Ermeni komitacılardan daha önce tutuklanan
iki kişi de, İran’daki Ermenilerin bir İngilizin kumandasında hareket ettiklerini, İran’ın
Irak’ta karışıklık çıkartarak sınırdaki askerlerin bir kısmının Irak’a sevkedilmesini ve
böylece buralardaki asker sayısının azalmasından istifade ederek Ermenilerin sınırdaki
faaliyetlerini kolaylaştırmayı amaçladıklarını bildirmişlerdir. Yakalanan şahısların
verdiği ifadelerden sonra Bitlis valisi Tahsin, hem Ermenilerin yaşadığı vilayet–i
şahanede hem de Irak’taki fesad hareketlerinin İngiliz ve İranlıların emelleri
doğrultusunda meydana geldiği yolundaki fikrini beyan etmiştir526.
523
FO, 424/195, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, February 18, 1898.
524
Haber veya başka emanetleri götürüp getiren kimse
525
BOA, Y. PRK. SRN. 3/ 80 Belge nr. 2
526
BOA, Y. PRK. SRN. 3/ 80 Belge nr. 2
148
İngiltere’nin bir diğer faaliyeti ise İran’daki bazı devlet ve din adamlarını kendi yanına
çekerek, bunların Ermeniler lehine tavır almasını sağlamıştır. İleride daha detaylı olarak
527
BOA, Y.PRK.AZL.20/38
528
Karaca; Anadolu…, s. 35.
529
BOA, Y.PRK.BŞK.53/141 Belge nr. 1.
149
ifade edileceği gibi, kurulacak olan bağımsız bir Ermeni devletinin başkan adayları
olarak düşünülenler arasında koyu bir İngiliz taraftarı olan İsfahan hâkimi Zıllu’s–
Sultan530 ve İran’ın Londra Büyükelçisi Mirza Malkom Han da bulunmaktadır.
İran’ın Ermeni meselesindeki tavrını belirleyen diğer bir husus ise Osmanlı Devleti ile
İran arasında yıllardır süre gelen sorunlardır. Bu sorunlara dair malumat Osmanlı–İran
ilişkileri bahsinde ele alınacaktır.
Ermeni meselesinde Osmanlı Devleti içindeki gelişmeler cerayan ederken, İran içinde
de önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı’ndan Sonra
Ermenilerin Kafkasya, İran ve Türkiye’de bulunan sözde Ermeni toprakları üzerinde bir
Ermeni Devleti kurma çalışmaları devam etmekteydi. Bu çalışmalar içinde İran devlet
adamlarından Mirza Malkom Han’ın ayrı bir yeri bulunmaktadır.
Mirza Malkom531 1833/1834 yılında İran’da Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Yeni
Culfa’da Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur532. Babası Mirza Yakup İran’da
üst düzey görevlerde bulunmuş önemli biridir. Daha sonra Müslümanlığa geçmiştir.
Ancak Müslümanlığı biraz tartışmalıdır. On iki yaşında iken Paris’e eğitim amaçlı
olarak giden Malkom Han, on sekiz yaşında tekrar döndüğü İran’da 1858 yılında
Farmasonluk cemiyetini kurmuştur533.
530
Kaçar Hanedanına mensup olan Zıllu’s-Sultan, 1874-1907 yılları arasında İsfahan Valiliği yapmıştır.
Nasıreddin Şah’ın kardeşidir. Görevi süresince kendi otoritesini artırmak için yaptığı entrikalar yüzünden
oluşan kötü imajı günümüzde de devam etmektedir. Bu dönemde İran’daki Rus-İngiliz rekabeti,
Ulemanın öncülüğündeki Şii militanist hareketler, tüccar zümresinin güçlerinin artması, toprak
sahiplerinin ve aşiret liderlerinin kıskançlık düzeyine varan mücadeleleri, modernizmi engelleme çabaları
gibi olaylar ve Zıllu’s-Sultan’ın ikiyüzlü ve sahtekârca tutumları kendisine karşı oluşan öfkenin diğer
sebepleridir. Rus-İngiliz mücadelesinde İngiltere ile yakın ilişkiler kurmuştur. Bu yakınlık, 1890-1892
arasındaki Tütün İdaresi’ne karşı ülkede başlayan protestoların sebeplerinden biri olmuştur. Ayrıntılı bilgi
için bkz. Heidi A. Walcher; In the Shadow of the King Zill al-Sultan and Isfahan under the Qajars, I.B.
Tauris, May 2008.
531
İngilizce’de Mirza Malkom olarak yazılmasına rağmen, Malkum, Melkum, Malcom olarak da çeşitli
kaynaklarda geçmektedir.
532
Hamid Algar; Mirza Malkom Khan, A Bibliographical Study in Iranian Modernism, University of
California Press, Berkeley and Los Angeles, California, 1973, p.1.
533
Hamid Algar; “An Introdution to the History of Freemasonry in Iran”, Middle Eastern Studies,
Volume 6, Issue 3, 2005, p.276; Farmasonluk veya Türkçe ifadesiyle Hür Masonluk görünürde din, dil,
ırk, mezhep farkı gözetmeksizin yüce varlık’a inanç temelinde kurulu bir kardeşlik kurumudur. Bkz. Hür
150
Avrupa’da kendi ifadesine göre Batı’nın politik görüşü ile Doğu’nun dinî görüşünü
sentezleyen ve Hıristiyanlığa ait bütün görüşleri, gizli cemiyetleri ve farmasonluk
teşkilatlarını araştıran Malkom Han, Tahran’da kurduğu teşkilatta İslâm’da reform
yapılması fikrini savunmaya başladı ve kısa sürede yaklaşık 30 bin kişilik dinî bir örgüt
haline geldi. Yine kendi ifadesine göre ortaya koyduğu inançların İncil’i olan bir kitap
yazdı. Bunun üzerine İran’dan sürgün edildi. Osmanlı sınırları içindeki Bağdat’a
yerleşti. Burada Şiiler üzerinde etkili olmaya başlayınca İstanbul İran büyükelçiliğine
görevli olarak atandı534.
ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası resmi web sitesi http://www.mason.org.tr/. 17.10.2010; Ancak
kökeni 17. yüzyıla kadar giden bu örgüt dünyada gizlilik prensibiyle ön plana çıktığı için asıl amaçları
tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Fakat Mirza Malkum tarafından İran’da Farmosonluk teşkilatını
kurmasından sonra bu örgütün İslâm’ın inanç ve geleneklerini sorgulamaya başladığı Hamid Algar
tarafından ifade edilmiştir. Bkz. aynı eser.
534
Hamid Algar; Mirza Malkom Khan, A Bibliographical…, p. 10-13.
535
http://en.wikipedia.org/wiki/Mirza_Malkam_Khan. 16.09.2010.
536
Orhan Koloğlu; “Osmanlı Basınında 1865 Kolera Salgını, İstanbul Sağlık Konferansı ve Mirza
Malkom Han”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları Sayı VI/2, 2005, s.142.
151
geçirip Hariciye Nezareti’nde danışman olarak çalışmasını bile sağladı. İslâm’da reform
fikrini savunan görüşlerini Hürriyet Gazetesi’nde yayımladı. Ona göre Müslümanların
ilerlemesi için mutlaka Arapça harflerin ıslahına ihtiyaç vardı. Kendine özgü bir alfabe
bile geliştirdi. Daha sonra İran’a geri dönen Malkom Han, kısa bir süre sonra İngiltere
ile yakın ilişkiler geliştirmesi için 1873’te İran’ın Londra büyükelçiğine atandı. Burada
kaldığı süre içinde Kanun adlı gazeteyi çıkardı. Bu gazetede İran’ın modernleşmesi
537
üzerine yazılar yazdı ve Şahlık rejimini sert bir şekilde eleştirdi . Ortaya koyduğu
fikirlerle İran meşrutiyet hareketinin fikir babalarından biri538 olan Malkom Han 1908
yılında İsviçre’de ölmüştür.
Mirza Malkom Han Londra’da iken, bağımsız bir Ermeni devleti kurma yönünde gerek
Avrupa Devletlerinin faaliyetleri –Özellikle İngiltere– gerekse Osmanlı, Kafkasya, İran
ve Hindistan’da yaşayan Ermenilerin yaptığı çalışmalarda kurulması planlanan bir
Ermeni devletinin başkanı olarak düşünülmüştür. Londra’daki Ermeni cemiyetleri ile
sık sık görüşen Malkom Han’ın bu yönde bir niyeti olduğu Londra sefareti tarafından
birkaç defa Dersaadet’e bildirilmiştir. Durumu daha net anlamak için kendisiyle bir
görüşme yapılmıştır. 30 Eylül 1890 tarihli belgede yer alan görüşmenin içeriği
şöyledir539:
Ermeni harekât–ı ihtilaliyesi bizim önce zannettiğimiz gibi bazı esafil eşhasın eser–i
tahriki olmayıp bi’l–akis erbab–ı malumat ve dirayet ve ashab–ı nüfuz ve haysiyet ve
servetten birçok zevatın teşvik ve himayeleri altındadır. Ve olan şeylerin cümlesi
onların vukuf ve malumatı ve onların tensib ve talimatı ile oluyor. Mesele eski
derecesinde kalmayıp gittikçe terakki ve ehemmiyet vermek için beni cemiyetlerinin
hamisi gibi gösteriyorlar. İş öyle değildir. Bunlar benim arzum hilafına olarak bana
müracaat ediyorlar. Yalnız Avrupa’da bulunan ve Rusya’da ve İran ve Hindistan’da
bulunan nice nice muteberan ve ağniya taraflarından peyderpey mektuplar geliyor.
Bunların muhteviyatı Ermenistan’da bir hükumet–i müstakille teşkili maksadının
taammüm ve teessüs ettiğini gösteriyor. Memalik–i muhtelifede bulunan diğer kimi
zatların bu babda beynlerinde bir muhabere–i daime cari olduğu gibi Anadolu’nun her
tarafında mukim Ermeniler meyanesinde dahi bu maksadın husulüne çalışmak için bir
537
Koloğlu; “Osmanlı…, s. 149; Algar; A Bibliographical…, p. 29.
538
Karadeniz; “II. Meşrutiyetin…, s. 196.
539
BOA, Y.PRK. EŞA, 12/8 Belge nr. 1
152
Zira iş pek ziyade ilerlemiş ve maksadları önü alınamayacak surette kesb–i vüs’at u
ciddiyet eylemiştir. Komiteler demincek dediğim vechile memalik–i muhtelifeden
muavenet görmekte oldukları gibi Daily News ve sair Gladstone peyrevanını maksad u
mefad ve şikâyet ü feryadlarına müsaid bulunduklarından mesleklerinde musırrane
sebat ediyorlar. Bu sebat sayesinde yalnız Gladstone takımından değil muhafazakaran
takımından da sehabet görmeğe başladılar. Verilmiş hale nazaran bunların asaf–ı
millet–simatı hususuna heyet–i hazıra–i hükûmetin tavassuta mecbur olması memuldur
ve bi–l–ahire düvel–i sairenin birisi ve bade cümlesi tavassut ve müdahele edebilmekte
hatura gelir. Binaen aleyh Bab–ı Ali bu vechile hariçten bir ısrar görmeden evvel
kendiliğinden bir nevi bahşayişte bulunmalıdır.
540
Hindistan’daki Ermenilerin birçoğunun daha önce buraya göç eden Yeni Culfa’lı zengin Ermeniler
olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
153
541
Karabağlı bir ailenin çoğu olarak 1825 yılında İzmir’de doğdu. Ticaretle uğraşan ailesi oldukça
zengindi. Bu yüzden ilk ve orta öğrenimini Avrupa’da tamamladı. Mehmet Ali Paşa idaresindeki
Mısır’da Ticaret ve Dışişleri Bakanı olan amcası Bogos Yusufyan’ın daveti üzerine Mısır’a gitti. Bu
dönemde Fransa’nın Mısır’daki yenileşme çabalarındaki etkisi, Fransızcası oldukça iyi olan Bogos Nubar
için hızla yükselmesini sağlayan bir fırsata dönüştü. Mısır’da Süveyş Kanalı’nın ve demiryollarının
yapımında büyük etkisi oldu. Nubar Paşa’nın bu başarılarından dolayı Mısır Valisi İsmail Paşa
döneminde (1863-1879) yıldızı iyice parladı. Bab-ı Ali ile ilişkilerini artırdı. Ancak bir süre sonra
Mısır’da başlayan Ekonomik kriz ve diğer problemler Nubar Paşa’nın İsmail Paşa’ya cephe almasını
sağladı. İngiltere’nin Mısır’ı işgal etmesi yönüde çalışmalarda bulundu. 1878 Berlin Konferansı sırasında,
Ermeni Meselesi ile ilgili bir proje hazırladı. Buna göre Ermenilerin yaşadığı yerlere bir Ermeni Vali’nin
atanmasını önerdi. Ancak tam bağımsızlık isteyen Ermeni Patrikhanesi buna şiddetle karşı çıktı.
Konferansın başkanı Bismarck da Patrikhane’nin projesini tercih ederek kongreye sundu. Böylece Nubar
Paşa’nın önerisi kabul edilmedi. İlerleyen yıllarda Mısır’dan ayrılan Nubar Paşa 1899’da Avrupa’da öldü.
Süleyman Kızıltoprak; “Armenians in The Bureaucracy of Ottoman Egypt: The Carier of Bogos Nubar
Pasha (1824-1899)”, History Studies, Volume 2/2, 2010, s. 223-242. , İA, “Nubar Paşa”, C.9, Eskişehir
1997, s. 337-339.
154
Size söylemiş olduğum bu sözler dahi gayet hafi ve mahremanedir. Ne vakit İstanbul’da
bulunursanız bir tarikini bulduğunuz halde bu ifadatımı atebe–i şahaneye iblağ
ederseniz ve o zaman size daha başka malumatlar veririm. Onları da arz eylerseniz
ancak İstanbul’a kendim gidebilirim. Daha ziyade muhassenat olurdu. Ne çare ki gidip
gidemeyeceğimi katiyen beyan edecek hal ve mevkide değilim. Bir de gidecek olursam
zat–ı hazret–i padişahînin beni ne yolda telakki buyuracaklarını ne kadar bilmiyor isem
bundan şah hazretlerinin şüpheleneceğini o kadar biliyorum. Mani–i cesaretim olan
mülahazat arasında bunlar dahi varid oluyor.
Malkom Han’ın bu ifadesi üzerine kendisine bu kadar karışık olan Ermeni Meselesinin
çözümünün ne olduğu ve ayrıca bu beyanatı vermesinin sebebi sorulmuş Malkom Han
buna şu cevabı vermiştir; Ben size Ermeni meselesi hakkında malumat verdim. Çaresini
İstanbul’da düşünsünler. Kendi planımın ne olduğunu hin–i hacette ve istediğim surette
bir fırsat zuhur eder ise dermiyan edebilirim.
Mirza Malkom Han ifadelerinde Ermeni Meselesi ile ilgili kendi planının ne olduğunu
açıklamamış veya açıklayamamıştır. Çünkü ifadelerinden bu işte kendisini de aşan bazı
faktörlerin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, sözlerinden özellikle İran ve Hindistan’aki
Ermenilerin bu meselede kendisine gösterdiği ilgiden rahatsız olduğunu belirtse de,
kurulması planlanan Ermeni devleti için yapılan başkanlık teklifine açık bir kapı
bıraktığı anlaşılmaktadır. Bunu destekleyen bir diğer husus Malkom Han’ın Ermenilerin
en büyük destekçisi ve bu dönemde İran üzerinde etkili iki devletten biri olan
İngiltere’de görev yapması ve Londra’daki Ermeni cemiyetleriyle sık sık görüşmesidir.
Mirza Malkom Han’dan başka Ermeni Meselesi’nde Ermenilerin lehine hareket eden bir
diğer devlet adamı ise uzun yıllar İran’ın Petersburg, Londra ve İstanbul Sefirliğini
yapan ve Padişah II. Abdulhamid tarafından da takdir edilen, daha sonra İran Hariciye
155
Nazırlığı gibi önemli bir göreve getirilen Mirza Muhsin Han’dır. İran içinde Ermenilere
yardım çalışmalarından bahsederken de değinildiği üzere, Ermenilere yardım için
kurulan cemiyetin fahri başkanlığını üstlenmiş ve bu sayede Ermenilere ciddi bir para
toplanmasını sağlamıştır. Hatta toplanan bu paralarla 1897 Hanasor Katliamı
gerçekleştirilmiştir542. Muhsin Han, Hanasor Katliamı’nın akabinde, İran içindeki
Ermenileri yeni birlikler kurarak Osmanlı topraklarına saldırmaları yönünde tahrik ve
teşvik etmiştir. Muhsin Han’ın bunu İngilizlerin isteği üzerine yaptığı ve muhtemelen
buna karşı çıkan Rusya’nın İstanbul sefiri hakkında İran tarafından tehditkâr ifadeler
kullanıldığı bilgisi belgelerde yer almaktadır543.
İran devlet adamları zaman zaman sınırdaki Ermenilerin yanına gidip bunlarla
görüşmekten de çekinmemişlerdir. Osmanlı hükümeti bölgedeki gelişmeleri yakından
takip ettiği için bu görüşmelerden de haberdar olmuştur. 17 Eylül 1313/29 Eylül 1897
tarihli Hariciye Nezareti’ne gönderilen bir telgrafta Şirinanlı Şeyh Sıddık’a İran’dan
gelen bir mektupta Urmiye’nin Mavane, Carençeşk?, Lehan karyesi ve civarlarına o
günlerde birçok Ermeninin geldiği, İran devlet adamlarından Siracü’s–Saltana’nın da
Mavane karyesine ulaştığı ve Ermenileri sınır köylerinde huzuruna kabul ettiği
bildirilmiştir. Ayrıca Siracü’s–Saltana’nın Ermenilerin arasında dolaşması ve bunlarla
görüşmesinin iki devlet arasındaki antlaşmalara aykırı olduğu ifade edilmiştir. Bunun
üzerine Şeyh Sıddık’tan bunların durumlarıyla ilgili araştırma yaparak sonucu
bildirmesini ve Ermenilerin saldırılarına karşı gerekli önlemlerin alınması istenmiştir544.
Irak ve İran’daki Şii Müctehidler halk üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Gerektiğinde
toplumsal ve siyasî gelişmelere yön verebiliyorlardı. Müctehidlerin bu etkisini II.
Abdülhamid tarafından İran’a fevkalede elçi olarak gönderilen Mehmet Rebii Paşa
şöyle ifade etmektedir: Memalik–i İraniyye her türlü tanzimat ve tenkisattan külliyen
mahrum bulunmaktadır, işler müctehid ve ahund denilen mollaların reylerine bağlı
olarak yürümektedir. İran’da Rus ve İngiliz rekabetleri birbirleri aleyhine işlemekte,
yaradılışları icabı olarak her türlü teşviklere kapılan halk da bunlara alet
edilmektedir546.
Rebii Paşa’nın da dediği gibi İran’daki Rus ve İngiliz rekabeti toplum içindeki çeşitli
unsurların bu ülkelerce kullanılmasına yol açmıştır. Bunun sonucunda zaman zaman
çeşitli olaylar ortaya çıkmıştır. Örneğin; Nasıreddin Şah tarafından ülke ekonomisini
güçlendirmek için 1872 yılında ülkedeki maden, demir yolları, tramvay yolları, baraj ve
sanayi tesislerini işletme imtiyazının Baron Julius de Reuter’e 200.000 dolar gibi bir
547
meblağla verilmesiyle başlayan imtiyazlar döneminde, 1891 yılında tütün satışı ve
ihracatı tekeli de bir başka İngiliz Binbaşı Talbot’a satılmıştır548. Bunun üzerine
Samarra’da bulunan Hacı Mirza Muhammed Hasan Şirazi’nin Rusların da etkisiyle bu
satışı protesto eden fetvasından sonra başlayan olaylar ülke genelinde gittikçe kontrol
edilemez bir hal almıştır. İngiliz taraftarlığı ile bilinen Şah’ın kardeşi ve İsfahan valisi
Zıllu’s–Sultan’ın evine ölüm tehditleri içeren mektuplar gönderilmeye başlanmıştır.
Bunun üzerine Nasıreddin Şah bu imtiyazı geri almak zorunda kalmıştır549. Bu
olaylardan sonra İngiltere Irak’ta bulunan müctehidlerle daha yakından ilgilenmeye
546
Nejat Göyünç; “Muzaffereddin Şah ve II. Abdülhamid Devrinde Türk-İran Dostuluk Tezahürleri”,
İran Şehinşahlığı’nın 2500. Kuruluş Yıldönümüne Armağan, M.E.B. yayınları, İstanbul 1971, s.146.
547
Geoffrey Jones; “The Imperial Bank of Iran and Iranian Economic Development, 1890-1952”,Business
and Economic History, 2d ser., 16 (1987): p. 70.
548
Abrahamian, Modern..., s. 53, Tütün Rejisi ( idaresi) hakkında detaylı bilgi için bakınız: A. K. S
Lambton; “The Tobacco Regie: Prelude to Revolution I”, Studia Islamica, No. 22 (1965), pp. 119-157
549
BOA, Y.PRK.EŞA, 17/ 70, Belge nr. 2; Said Amir Arjomand; “The Ulama's Traditionalist Opposition
to Parliamentarianism: 1907-1909”, Middle Eastern Studies, Vol. 17, No. 2 (Apr., 1981), p. 175; Gronke;
Iran…, p. 108.
157
başlamıştır. Özellikle 1900–1905 yılları arasında Tahran büyükelçisi olarak görev yapan
Sir Arthur Hardinge müctehidlerin desteklenmesi yönünde önemli çalışmalar
yapmıştır550. Hardinge, Müctehidlerin aslında kendi çıkarları kimi gerektiriyorsa onu
desteklediklerini biliyordu. Nitekim 1900 yılında Şiilerce kutsal kabul edilen Kum
şehrini ziyaret ettiğinde buranın Baş Müctehidi kendisine güvenilir adamlarından birini
göndermiş ve Sadrazam’ın Rusya’ya kendisini sattığını ve eğer isterse din adamlarını
ayaklandırıp Sadrazam’ı görevden aldıracağını bildiren bir mesaj iletmiştir551.
550
Nikki R. Keddie; “ British Policy and the Iranian Opposition 1901-1907”, The Journal of Modern
History, Vol. 39, No. 3 (September 1967), p. 266.
551
Keddie; “ British Policy…, p. 267.
552
BOA, Y. MTV.285/14.
158
Irak ve civarında bu dönemde İran’ın Şiilik propagandası yaparak iki mezhep arasındaki
duyguları tahrik etmesi553 müctehidlerin tavrını anlamak adına önemlidir.
Ermenilere destek veren İranlı müctehidlerden biri olanTebriz Müctehidi Mirza Cevad
Ağa, daha önce İstanbul’daki İran sefaretinde, İranlıların ünlü sefiri Mirza Muhsin
Han’ın yanında müsteşar olarak çalışmıştı. İran’a döndükten sonra siyasî işlere müdahil
olmaya ve Ermenileri desteklemeye başlamıştır554. Bunun üzerine Mayıs 1893’te
bölgede Müslümanlar ve Ermeniler arasında büyük olaylar çıkmıştır. Bir yandan Mirza
Hasan Şirazi’nin başlattığı tütün ayaklanması diğer yandan da bu tür olayların
yaşanması üzerine İran hükümeti Mirza Cevad Ağa’yı Tebriz’den uzaklaştırmaya karar
vermiştir. Bunun üzerine Mirza Cevad Ağa, el altından Ermenilere yönelik tehdit dolu
bildiriler dağıttırmaya başlamıştır. Bundan maksat Tebriz’den gönderilmesini
önlemekti. Bu bildiride şu ifadeler yer almaktadır:
553
BOA, Y. PRK. BŞK. 57/16.
554
İran’da bulunan eclâf-ı Arâminenin tesaddiyat-ı mefsedetkâraneleri hakkında bâ irâde-i seniyye-i
hazret-i hilâfetpenâhi hükümet-i İraniyye nezdinde icrâ idilen teşebbüsatın tafsilâtı 29 Nisan sene 309
tarihli arîza-i kemterânemle arz ve iş’ar kılınmış ve bu bâbda Sadrazam cenâbları tarafından verildiği
beyân olunan emirlerin ne netice hâsıl edeceğinin inbâsıyla beraber Mirza Muhsin Han gibi hayırhah bir
zatın Dersaâdet sefâretleri zamanında müddet-i medide müsteşarlık vâzifesini ifâ etmiş olan ve şimdi
Tebriz’de kâr-güzâr bulunan Mirza Cevad Han’ın İran Devleti’nce de mazereti der-kâr olan Ermeni
teşebbüsat-ı fesâdiyesi hakkında sûret-i mahsûsada nazar-ı dikkati celb edilerek (…) BOA, Y.PRK. EŞA.
17/70, Belge nr. 1.
555
BOA, Y. PRK. EŞA. 17/70 Belge nr. 2.
159
Ermeni Meselesi’ne destek veren diğer bir müctehid ise Irak’ta bulunan ve İran Şahı ile
yakın ilişkileri bulunan Muhammed Çerbani’dir. Samarra ve civarındaki Müslüman
ahaliyi kışkırtmak ve böylece huzursuzluk çıkarmak isteyen Çerbani, Ermeniler lehine
propaganda yapmaktan geri durmamıştır557. Osmanlı Devleti Irak’taki müctehidlerin bu
tutumları karşısında sakin tavrını sürdürmüştür. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin temel
bir politika olarak yürüttüğü İslâm Birliği Projesi’nden dolayı İran ile ilişkilerde
İnneme’l–Mü’minune ihvetün’558 ayeti kerimesi çerçevesinde olaylara yaklaşmış ve bu
müctehidlere karşı yapıcı bir tutum sergileyerek bunlara gerekli nasihatlerin verilmesi
yönünde Bağdat valiliğini uyarmıştır. Bunun üzerine Muhammed Çerbani de Bağdat
valisi Ataullah’ın bildirdiğine göre sık sık uyarılmış ve kendisine bu tür faaliyetlerden
uzak durması için nasihatler verildiğini bildirmiştir559. Osmanlı Devleti ayrıca bu
müctehidlerin gönlünü kazanmak için Bağdatlı Said Efendi’yi buraya göndererek ne
gibi tedbirlerin alınması gerektiğini tespit etmesini istemiştir560. Neticede Osmanlı
Devleti şu tedbirleri alma gereği duymuştur.:
- Şiilerce önem verilen Peygamber ailesine ait mezar ve mevkileri tamir etmek ve
kıymetli hediyelerle süsleyerek herkesin sempatisini kazanmak, bunların yanı sıra
bölgede bulunan bir takım cami, medrese ve mescidin onarılması sağlamak561,
- Bazı Şiî ailelerin çocuklarının İstanbul’a getirilerek Sünnî inancına göre eğitim
verilmesi562. Böylece hem ailelerinin devlete yakınlaşmasına hem de bu çocukları
eğitimlerini tamamlamalarının ardından geldikleri bölgelere göndererek Sünnî
propaganda yapmalarının sağlanması,
556
BOA, Y.PRK. EŞA. 17/70, Belge nr. 4.
557
BOA, Y. PRK. UM. 42/ 113.
558
“Mü’minler ancak kardeştirler”, Hucurat Sureti 10. Ayet.
559
BOA, Y. PRK. BŞK 54/50; Y. PRK. UM. 42/113.
560
Said Efendi’nin raporu hakkında bkz. BOA, Y.PRK. AZJ. 31/8.
561
BOA, İ.HUS., 41/ 1313 / RA005.
562
Gökhan Çetinsaya, “Tanzimattan Birinci Dünya Savaşına Kadar Osmanlı–İran İlişkileri”, Kök
Araştırmalar Osmanlı Özel Sayısı, Köksav Yayınları, Ankara 2000, s.15.
160
Ermeni olaylarına karşı İran’ın tavrının ne olduğu şimdiye kadar ortaya konulan
bilgilerle ifade edilmiştir. Buna bağlı olarak bu bölümde İran hükümetinin Ermenilere
verdiği destekler ele alınmıştır. İncelenen kaynaklarda İran’ın Ermenilerle gönül birliği
yaptığı ve bunların eylemlerini bizzat desteklediği rahatlıkla görülmektedir. Osmanlı
Devleti, hem Tahran sefareti vasıtasıyla İran hükümetinin tavrını, hem de Hoy, Salmas
ve Urmiye şehbenderlikleri ile sınırdaki Dördüncü Ordu sayesinde bu desteklerin
tezahürünü yakından takip etmiştir. Belgelere yansıyan şekliyle İran’ın Ermenilere
verdiği destekler aşağıda belirtilmiştir:
563
Cezmi Eraslan; Abdülhamid ve İslâm Birliği, Ötüken Yayınları, İstanbul 1992, s.311.
564
BOA; HR.SYS., Belge No : 2762 / 4.
565
(…) Heftvan karyesiyle civarında Ermeni fesedesinin gittikçe çoğalmakta olduğu ve İran’daki Ermeni
müfsitlerine dokunulmaması için hükümetçe memurin-i mahlliyyeye bazı talimat ita kılındığı istihbar
kılınmasına mebni (…)BOA, A. MKT. MHM. 671/15 Belge nr. 1.
161
Yine 1896 yılında Rusyalı Ardivaz isimli bir şahsın liderliğinde İran’da Heftvan,
Mahlam ve Hosrova civarında yaklaşık iki bin Ermeni eşkıyanın bulunduğu ve bu
durumdan İran hükümetinin haberi olduğu halde herhangi bir engellemede
bulunmadığı, aksine bunlara göz yumduğu Van polis komiserliğinden Dâhiliye
Nezareti’ne bildirilmiştir. Bu askerlerin silahları ise daha önce bahsedildiği üzere
Van ve civarındaki Ermenilerden toplanan paralarla alınmıştır566.
24 Ağustos 1313 / 5 Eylül 1897 tarihli Tahran sefaretinden gönderilen telgrafta yer alan
aşağıdaki ifadeler İran’ın Ermenilere verdiği desteği açıkça ifade etmektedir;
Ermeniler İran’da gerek devlet ve gerekse din adamlarından destek görmelerinin yanı
sıra, faaliyetlerinde tam bir serbesti sağlamak için devlet memurlarıyla yakın ilişkiler
kurmuşlardır. Bunun için memurlara rüşvet vermek dâhil çeşitli yolları kullanmışlardır:
566
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları…, s. 407.
567
BOA, Y.PRK. BŞK. 53/141 Belge nr. 1.
568
BOA, Y.PRK. ASK. 135/99, Belge Nr. 3
569
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marquess of Salisbury, Constantinople September 8, 1897.
162
Aslında İran’ın tutumunda şaşılacak pek bir şey yoktur. Bu dönemde İngiliz ve Rusların
etkisi altındaki İran’da haberleşme sistemi bu iki devlet tarafından iyileştirilmişti.
570
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marques of Salisbury, Constantinople, July 29, 1897. İngiltere’nin
İran’a karşı bu tür tutumlarının temel sebebi, İran’dan gelen Ermenilerin zaman zaman sınırdaki bazı
hıristiyan unsurların ölümüne sebep olmalarıdır. Aksi halde kendi politikalarıyla çelişmiş olacaktır.
571
FO, 424/192, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Gulhek, August 8, 1897.
572
Genelkurmay Başkanı.
573
FO, 424/ 195, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Tehran, February 1, 1898.
163
Dolayısıyla kurumlar arasındaki haberleşmede bir zafiyet söz konusu değildir. Bilginin
geç gelmesi ancak bu konudaki isteksizlikle ifade edilebilir.
Daha önce Salmas’tan ayrıldıkları belirtilen Ermeniler Şubat 1898’te tekrar Salmas’ta
toplanmışlardır. Hoy’daki Osmanlı şehbenderine göre bunlar bir İngiliz yetkilinin
idaresinde bulunmaktaydılar. Bu bilgi Van’daki İngiltere konsolosluğunun eline geçen
Ermenice bir mektupta da yer almış ve Salmas’taki söz konusu görevlinin adının Bissin
şeklinde teleffuz edildiği kaydedilmiştir574. Bu durum İngilizlerin olaylara
yaklaşımlarını ortaya koymaktadır. Şöyle ki, İngilizlerin İran hükümeti nezdindeki
girişimleri Osmanlı Devleti’ni Ermenilerin saldırılarından korumak olmayıp, olaylar
vesilesi ile oluşan kargaşalıkda bazı Hıristiyan teb’anın zarar görmesini önlemektir.
Ermeni komitacılar hem kendilerine destek vermeyen Ermenileri hem de yerel halk ve
Kürtleri öldürmekteydiler. Bundan dolayı Kürtler de intikam almak için zaman zaman
Hıristiyanlara saldırmaktaydılar.
574
FO, 424/195, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, February 18, 1898.
575
FO, 424/197, No. 83, The Marquess of Salisbury to Sir M. Durand, Foreign Office, December 12,
1898.
576
BOA, Y.PRK. BŞK. 45/ 72, Belge nr. 1.
164
İran’ın Ermenilere bir diğer ve çok önemli desteği ise silah yardımlarıydı. Zira silah
temini Ermeniler için en hayati konulardan biriydi. Daha önce de bahsedildiği gibi bunu
temin için gerek Rusya ve gerekse İngiltere gibi Avrupa ülkelerinden çeşitli yollarla
İran’daki Ermenilere silah sevkiyatı yapılmaktaydı. Osmanlı Devleti, İran’ın Ermenilere
silah verdiği bilgisini çeşitli tahkikatlardan sonra elde etmiştir. Hanasor Katliamı’ndan
yaklaşık bir ay sonra 22 Ağustos 1897 tarihinde Dördüncü Ordu Komutanı yaver–i
ekrem Müşir Mehmet Zeki tarafından gönderilen bir telgrafta, İran sınırındaki askerî
birliklerden alınan bilgilerden İran Devleti tarafından Ermeni köylerine silah ve cephane
577
BOA, Y.PRK. TKM 4/61, Belge nr. 2.
578
BOA; HR. SYS. 2735 / 33.
579
BOA; HR. SYS. 72 / 28.
165
verildiği, hatta Salmas şehrine yedi yüz tüfek ve her tüfek için yüzer fişek verildiği
bildirilmiştir:
Haziran 1899’da Hakkâri sancağına bağlı Hamidiye kazasında Hamidiye Hafif Süvari
Alayı Miralay Şeref Bey ve aşireti, yaylaklarda olduğu bir sırada yaklaşık 60 kişilik bir
Ermeni çetesinin saldırısına uğramıştır. Çıkan çatışmada 6 aşiret mensubu ölmüş ve 5’i
yaralanmıştır. Çatışma sonunda Benli Davider adlı bir Ermeni canlı olarak ele
geçirilmiştir. Bu Ermeninin verdiği ifadelerden Belçika hükümeti tarafından İran Şahına
gönderilen iki bin kadar sürmeli tüfeğin Döyce Levanet Leni Kumpanyası’na ait
gemilerle Trabzon limanına ulaştırıldığı ve buradan da İran’a getirilerek Dilman ve
Salmas’taki Ermenilerle Şiilere dağıtıldığı ve İran’ın bölgeye bir hayli süvari sevk ettiği
anlaşılmıştır. Bunun üzerine İran nezdinde girişimlerde bulunulmuş ancak İran bunu
reddetmiş ve olayın Van’a saldıran bir Ermeni çetesinin Osmanlı askerleri tarafından
takip edilmesi üzerine bir takım süvarinin silâhaltına alınması şeklinde olduğunu
belirtmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, gümrük memurlarına İran’a gönderilecek
olan eşyaların daha sıkı bir şekilde incelenmesi talimatını vermiştir581.
580
BOA, Y. PRK. ASK. 131/2.
581
BOA, A. MKT. MHM. 673/2.
582
BOA, A. MKT. MHM. 550/26.
166
İran hükümeti bir yandan İran içinde Ermenilere yardım ederken diğer yandan da
hem Osmanlı Devleti hem de farklı ülkelerdeki İran konsoloslukları vasıtasıyla,
eyleme karışmış olan Ermenileri himaye etmiş, onlara her türlü desteği vermiştir.
Olaylara karışmış Ermenilere rahat hareket edebilmeleri ve gerektiğinde
kaçabilmeleri için, İran pasaportu temin etmiştir.
İran’ın bu tür faaliyetlerini ortaya koyan birçok olay vardır, Örneğin; 1891 yılında
Nahcivan ve Karabağ Ermenileri tarafından organize edilen ve Doğu Anadolu’daki
Bayezid sancağına karşı düzenlen bir saldırıya İranlı yetkililer bizzat yardım etmiş584
ve Osmanlı vatandaşı olan ve bazı faaliyetlere karışan Ermenilere İran’ın Batum
şehbenderi tarafından pasaport temin edilmiştir585. 1894 yılında Ermenileri Osmanlı
Devleti’ne karşı kışkırtan ve bu yönde birçok eyleme katılan Van’ın Eleşkirt
kazasına bağlı Toprakkale köyünden Nazaret Mardiros Paslekyan’a pasaport temin
edilerek Tiflis üzerinden Romanya ve Bulgaristan’a kaçışı sağlanmıştır586.
583
Mehmetzade Mirza Bala; Ermeniler ve İran, (Yayına Hazırlayan: Yavuz Ercan), Ankara Üniversitesi
OTAM yayınları, Ankara 1994, s. 7 – 8.
584
BOA; HR. TO. 346 / 16, HR.SYS., 2769 / 11.
585
BOA; HR. TO. 346 / 10, HR. SYS., 2762 / 1.
586
(…) Bir müddetten beri takip edilmekte olan Eleşkird Kazası müfsidatından Toprakkaleli Nazaret
Bedrosyan’ın yedinde İran pasaportu bulunduğu halde Bulgaristan ve Romanya taraflarına gitmiş
olduğu (…, )BOA, HR. SYS. 2785/ 1, BOA; HR. SYS. 2770 / 32.
167
İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki tavrını belirleyen ikinci etken Osmanlı Devleti ve İran
arasındaki yüzyıllardır süregelen sorunlardır. II. Abdulhamid’in tahta geçtiği andan,
inişine kadar, iki devlet arasında önceden beri süregelen problemlere yenileri ilave
edilmiştir. Bu dönemde iki devlet arasındaki sorunlardan en önemlilerini şöyle
sıralamak mümkündür: 1) İki ülke arasında hudutlarının kesin olarak belirlenmesi ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan Muhammere ve Kotur, Margavar ve Binar meseleleri
gibi bölgesel sorunlar, 2) Sınırların denetimi sorunu, 3) İki taraf aşiretlerinin (Caf,
Haydaranlı, Celâli, Hemvend vs.) yol açtığı sorunlar, 4) Ermeni isyanlarında İran’ın
Osmanlı aleyhine gizlice verdiği destekler, 5) Şeyh Ubeydullah isyanı vb. Kürt
isyanları, 6) Şiilik faaliyetleri ve buna karşı alınan önlemler, 7) İslâm Birliği Projesi ve
Cemaleddin Afganî, 8) İstanbul’daki İranlı mülteciler sorunu, 9) İran’da meydana gelen
veba salgını ve Osmanlı tarafından alınan önlemler, 10) Rusya ve İngiltere’nin
bölgedeki mücadelesi ve bunun Osmanlı–İran ilişkilerine etkileri.
587
BOA; HR. SYS. 2866 / 20.
588
BOA; HR. SYS. 2861 / 39.
168
süreci 16. yüzyıla kadar giden sınırlar589, 1867 yılında yapılan bir tespite göre 30–80 km
genişliğinde590 ve Ağrı Dağı’ndan İran Körfezi’ne kadar 1126 km uzunluğundadır591.
Hudud anlaşmazlığını çözmek için 1840’dan itibaren başlayan çalışmalar ve kurulan
komisyonlara rağmen Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu sorun çözülememiştir. Bunun
temel sebebi iki devletin de sınır üzerindeki stratejik yerleri ele geçirme isteğidir.
Bu müzakerelerde İran yapıcı olmaktan ziyade daha çok sorunun devamından yana bir
tutum sergilemiştir. Bu müzakerelerden birinde 24 Nisan 1893 tarihli Dördüncü
Ordu’ya gönderilen bir telgrafta belirtildiği üzere, sınırdaki aşiretlerin saldırılarının
önlenmesi için İran ile yapılan görüşmelerde İran’ın sürekli kabahati Osmanlı
aşiretlerine attığı ve hiçbir olayda İran aşiretleri ve memurlarının kabahatli olduklarını
kabul etmedikleri bildirilmiştir. Ayrıca İran’ın amacının Osmanlı Devleti’ne ait olan
bazı yerleri gasb ederek ele geçirmek olduğu bunlardan birinin de hudud üzerinde
bulunan Lahican olduğu belirtilmiştir. Komisyonun yaptığı çalışmalarda, İran’ın hudud
üzerinde bir kargaşa çıkarmak istediği, İranlı aşiretlerin sürekli olarak Osmanlı sınırına
saldırdıkları tespit edilmiştir. Aşiretlerin saldırıları ile oluşan sınırdaki karışıklığın İran
Azerbaycanı bölgesinde bulunan Ermenilerin işini kolaylaştırdığı, fesat hareketlerine
karışanların rahatlıkla sınırın diğer yanına geçtikleri ve İran’ın buna ses çıkarmadığı da
bildirilmiştir593.
589
Sabri Ateş; Empires at the Margin; Towards a History of Ottoman-Iran Borderland and Borderlands
People (1843-1881), PhD Thesis, New York University, Deparment of History and Middle Eastern and
Islamic Studies, Mayıs 2006, s.9.
590
Sınırların genişliği, sınırlar üzerinde bir anlaşma olmamasının sonucudur. Sınırlar üzerinde her devlet
kendi iddialarına göre hudut noktaları belirlediği için iki devlet arasında ihtilaflı alanlar doğmuş, bir
bakıma buralar bir ara bölge haline gelmiştir.
591
FO 881/8925, Memorandum by Mr. Parker on The Turco-Persian Boundary Question (1833-1906).
592
(…)Bu kabilden olarak şu günlerde Şemsiki Aşiret’inin zahire mübayaa etmek üzre İran’a giden yirmi
kişi İran içerilerinde ve hududa üç saat mesafede iken İran’ın Şekifti Aşireti ruesasından Ali Han’ın
mahdumları ve biraderzadesi yirmi sekiz atlı ile bunların üzerine hücum ederek yedisini katl ve ikisini
cerh (yaralı) eyledikleri ve seksen re’s öküzlerini gasb ettikleri Şemski aşiretinden müteşekkil On
Dokuzuncu Hamidiye Süvari Alayı Kaimmakamı Sadun Bey’den alınan telgraf mealinden müsteban
olmaktadır (…) BOA, Y.PRK.ASK. 89/97 Belge nr. 2.
593
BOA, Y.PRK. ASK. 89/97, Belge nr. 2.
169
8 Mart 1309/ 20 Mart 1893 tarihinde Tahran sefaretine gönderilen bir talimatta, sınır
üzerinde bulunan İran aşiretlerinin ve Ermenilerin Osmanlı topraklarına saldırmalarına
ve tekrar İran topraklarına iltica etmelerine İran’ın müsamaha gösterdiği ve bazı yerlerin
kendilerine ait olduğu iddiasında bulundukları belirtilerek, buna Osmanlı Devleti’nin
aynı şekilde karşılık vermesinin mecbur hale geldiği ve bundan İran’ın zararlı
çıkacağının diplomasi diliyle ve münasip bir şekilde Şah’a anlatılması istenilmiştir.
Ayrıca bundan sonra meydana gelecek olayların sorumluluğunun İran’a ait olacağı
bildirilmiştir594.
594
Hudud üzerinde bulunan aşayir-i İraniye’nin bu tarafa tecavüzlerine İran devletinin nazar-ı
müsamaha ile baktıktan başka Memalik-i Şahane’den olan bazı yerlerin kendilerine aidiyeti iddiasını
dermiyan eylemeleri ve bizim tarafta ika-i cürüm ve cinayet eden Ermeni müfsidelerinin bi’s-suhule İran
toprağına iltica edebilmelerine meydan vermesi bizim taraftan dahi mukabele bi’l-misil faidesinin
icrasına mecburiyet hâsıl ederek bu hususta dahi İran Devleti’nin zararlı çıkacağının diplomasi lisanıyla
ve münasib suretle Şah hazretlerine iblağı ve aşayir-i merkume ile Ermenilerin teşebbüsat-ı
mefsedetkaranelerini nazar-ı dikkatte tutarak ol babda ahz-ı malumatta devam buyrulması (…), BOA,
Y.PRK. BŞK. 29/104.
595
BOA, Y.PRK.BŞK.47/109, Belge nr. 4.
170
devam etmesi halinde ise, bundan böyle İranlı Şiîlerin Atebat–ı Aliyâ’yı ziyaretlerine
izin verilmeyeceği de ayrıca söylenmiştir. Bu yaptırımın İran için önemini bilen
Osmanlı Devleti, İranlı yöneticilere burayı ziyaret eden İranlıların sayısının ciddi
miktarlarda olduğunun hatırlatılarak bu durumun İran hükümetinin de zararına olacağı,
bunun oluşmaması için Ermenilerin sınırdaki faaliyetlerine son verilmesi gerektiği
bildirilmiştir596.
1896 Van İsyanı’ndan sonra olaylara karışan Ermenilerden İran’a geçenlerin Osmanlı
Devleti’ne teslimi için iki ülke hükümet yetkilileri arasında görüşmeler yapılmıştır.
Aileleri ile İran’ın Hoy ve Salmas bölgelerine gelen Ermenilerin sayısı, Hoy
Şehbenderliği’nce 8.000 olarak bildirilmesine karşın bu rakam İranlılarca önce 1.000
daha sonra ise 14 kişiye indirilmiştir. Bu durum doğal olarak Osmanlı Devleti’nin
dikkatini çekmiş ve Hoy şehbenderliği durumun araştırılması için bölgeye ateşemiler
gönderilmesini istemiştir. İran hükümeti de, Ermenilerin iadelerinin mümkün
olmadığını beyan etmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, İran’a kaçanların en azından
silahlarının alınıp İran sınırına yakın yerlere sevk edilmelerini, orada yerleştirilmelerini
ve kontrol altında tutulmalarını talep etmiştir597.
596
BOA, A. MKT. MHM. 671/15 Belge nr. 1-2.
597
Erdoğan; Amerikan..., s. 368.
598
BOA, A. MKT. MHM. 671/14.
171
bir komisyonu Hariciye Nazırı Mirza Muhsin Han’ın himayesine aldığını599 bizzat
kendisine söylemiştir. Bu hususta Osmanlı hükümeti, daha önce uzun yıllar İstanbul’da
İran büyükelçisi olarak görev yapan ve II. Abdülhamid’in de teveccühünü kazanmış
olan Muhsin Han’dan yönetimdeki tecrübesi henüz az olan Muzaffereddin Şah’ın
etrafının etkisinde kalabileceği tabiî kabul edilerek, Muhsin Han’ın Şah’ı yabancıların
etkisinden kurtarmasının beklendiği ifade edilmiştir600.
Muhsin Han, kendisinin gerçekten bir Türk dostu olduğunu söyledikten sonra
Nasıreddin Şah zamanında Sadrazam Mirza Hüseyin tarafından, İngiltere’de sefir
bulunurken sırf Türk–İran ilişkilerine olumlu katkılarda bulunmak için İstanbul’a tayin
edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca Nasıreddin Şahın İstanbul’u ziyaretinde etkisinin
bulunduğu, iki İslâm devletinin birlik ve beraberliğini arzuladığını, ancak İran’da
Sadrazamlık mücadelesi veren Mirza Ali Asgar Han ile Eminü’d–Devle arasında bir
husumetin olduğu, Eminü’d–Devle’nin kendi akrabası olmasından dolayı kendisine
Osmanlı Devleti’nin adamıdır, akça ile satın alınmıştır gibi yakıştırmalarda
bulunulduğunu belirtmiş ve sözlerinden İranlı yetkiler arasında bu mücadeleden dolayı
Ermenileri himaye edenlerin olduğu anlaşılmıştır601.
Muhsin Han ile yapılan görüşmeden üç gün sonra 3 Mayıs 1898’de Mehmet Rebii
Paşa’nın isteği üzerine Muzaffereddin Şah ile de bir görüşme yapılmıştır. Bu görüşmede
yine ana gündem Ermeni Meselesi olmuştur. Şah, silahlı Ermeni çetelerinin birer ikişer
köylerde toplandıktan sonra İran hududunu geçerek Osmanlı topraklarında zararlar
meydana getirdiklerini, bunları takip etmekte olduklarını söyleyerek, İran hükümetinin
faaliyetlerine mani olmaya çalışmalarından dolayı Ermenilerin, Rusya dâhilinde
toplanmaya başladıkları ve yine onlar tarafından silahlandırıldıklarını ifade etmiştir.
Şah, hatta Ermenilerin ellerinde bulunan mükerrer ateşli silahların İran ordusunda
599
Tahran’da bulunan Ermeni komitesi geçen sene olduğu gibi bu sene dahi eytâm-ı sıbyan ve mükâtebe-i
i’âne ünvânlarıyla pâre cem itmeğe başlamışdır. Rical-i İranîyeden birçokları mebâliğ-i külliye itâ
itdikleri gibi Vezir Umur-ı Hârîciye Nazırı Mirza Muhsin Han dahi bu bâbda teşekkül iden cem’iyyetin
fahri riyâsetini kabul itdiği istihbâr olunmuştur. Geçen sene bu yolda toplanan iâneleri müte’akib
Hanehsor vaka-i elîmesini meydana getirdiklerine ve birçok Ermenilerin Rusya’nın Lengeran
İskelesi’nden Erdebil tarîkiyle hafiyyen Azerbaycan’a gitmekde olduklarına dâir şâyi olan rivâyâta
bakılursa bu kerre cem idilen iânelerin dahi yine bir teşebbüs-i melûnkârâneye sarf idilmesi mehtemel
olmağla nazar-ı dikkat-i âsıfânelerini celb içün arz-ı ihbâr kılındı. Ol bâbda emr û fermân hazret-i
menlehu’l-emrindir. Tahran Sefaret-i Seniyyesi, 8 Kanun-i Evvel sene 313 / 20 Aralık 1897, BOA,
Y.PRK. EŞA. 28/60.
600
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, s. 143-144.
601
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, s. 144.
172
Diğer bir önemli nokta ise önceki bölümlerde bahsedildiği üzere, Rusya’nın İran’daki
iki hâkim güçten biri olmasıdır. İran’daki Rus etkisi öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, daha
önce de belirtildiği gibi Rusya’nın İran büyükelçisi, Rusya’nın İran’daki bir valisi gibi
hareket etmeye başlamıştır. Öte yandan Osmanlı devlet adamları başta Ermeni
komitacıların kontrol altına alınması olmak üzere, İran tarafında oluşan bir problemin
602
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, Aynı yer.
603
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, s. 145.
173
giderilmesi için bile Rus hükümetine veya Tahran’daki Rus büyükelçisine müracaat
etmek zorunda kalmıştır604.
6 Eylül 1894 tarihinde, İran’ın Azerbaycan bölgesinde Ermenilerin silahlı bir şekilde
rahat rahat dolaşması ve İran’ın buna ses çıkarmaması, ayrıca sınırdan geçişlerine
müsaade etmesi, silah sevkiyatı açısından önemli noktalardan biri olan sınırdaki Dirik
Manastırı’nın onarılması ve bu sayede Osmanlı topraklarına silahların kolay bir şekilde
sokulmasına sebep olması ve ayrıca İran’dan gelen Ermenilerin iki Katolik rahib ve
Kürtlerden dokuz kişiyi katletmeleri Rusya’ya bildirilmiş, bunun üzerine İran’daki Rus
sefiri Sadrazam ile görüşerek bunlar hakkında açıklama istemiştir. Ancak İran
Sadrazamı, İran’ın diplomatik alanda her zaman yaptığı gibi bu iddiaları reddetmiş,
hatta Osmanlı aşiretlerinin İran tarafında saldırdığı için halkın kendini savunduğunu
iddia etmiştir. Bunun üzerine Rusya’nın Tahran sefiri, Osmanlı Sefareti’ne giderek İran
Sadrazamının görüşlerini iletmiş ve bu durumda bir şey yapamayacağın ancak iddialarla
ilgili ellerinde delil varsa birşeyler yapabilceğini söylemiştir. Tahran sefaretinden bu
olayla ilgili gönderilen telgrafta Rus sefirin, İran tarafını tuttuğu anlaşılmaktadır. Çünkü
İran üzerindeki etkisi tartışılmaz olan ve bölgedeki gelişmeleri an be an takip ettiği için,
buradaki durumu en az Osmanlı Devleti kadar iyi bilen Rusya’nın bu konuda pasif
kalması ve Osmanlı yetkililerinden delil istemesi bunun bir göstergesidir605.
Birinci Van İsyanı’ndan sonra 10 Eylül 1312/22 Eylül 1896 tarihinde İran Ermenilerinin
faaliyetleri ile ilgili Tahran sefirinin İran nezdinde yaptığı görüşmelerde İran
hükümetinin bu konuda isteksiz davranması veya bunları engellemekte aciz kaldığı
yönündeki cevaptan sonra Petersburg sefaretine talimat verilerek bu konuda Rusya
hükümetinin dikkatinin çekilmesi ve Ermeni ihtilalcilerin Osmanlı sınırına saldırılarının
önlenmesi için İran üzerinde baskı kurulması amacıyla Rusya Hariciye Nazırı ile
görüşülmesi istenilmiştir606.
7 Mayıs 1313/ 19 Mayıs 1897 tarihli bir telgrafta İran’ın Heftvan ve Kasır civarındaki
köylerde yaklaşık 500–600 civarında bir Ermeninin toplandığı ve bunların şimdilik
saldırı fikrinde olmadıkları ancak bunların Rusya topraklarında yer alan Eçmiyazin
Kilisesi’nde toplanan Ermeni komitacıların gelmesini bekledikleri yönündeki 28.
604
BOA, HR.SYS., Belge nr. 2774 / 58, 2861/10, 2773 / 3, 2772 / 43.
605
BOA, Y.PRK. EŞA 20/26, Belge nr. 2
606
BOA, Y.PRK.BŞK.47/109, Belge nr. 2.
174
Hamidiye Süvari Alayı Komutanı Şeref Bey’in verdiği istihbarata göre, eğer Rusya bu
Ermenileri kontrol altında tutup İran Ermenileriyle birleşilmesi önlenirse saldırının
gerçekleşme ihtimalinin az olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine Petersburg sefaretine,
Revan’daki Ermenilerin faaliyetlerinin önlenmesi için Rus yetkililerle görüşülmesi
yönünde bir talimat verilmiştir607.
607
BOA, HR. SYS. 2773/3, Belge nr. 3.
608
BOA, Y. PRK. EŞA. 15/2.
609
BOA, Y.PRK. BŞK. 45/72 Belge Nr. 1.
175
İki devlet arasındaki birçok olayda olduğu gibi, Ermeni Meselesi’nde de İran’ın
Osmanlı Devleti’ne karşı cevabı iki şekilde olmuştur; 1. Olayları inkâr etme, 2. Köşeye
sıkıştığı anlarda gerekenlerin yapılacağına dair nihayetsiz vaadlerde bulunma. Osmanlı
Devleti’nin İran’a karşı yaptığı uyarılar karşısında her defasında Ermenilere karşı
harekete geçeceğini beyan eden İran’ın bu vaadlerini genellikle yerine getirmemiştir. Bu
yüzden Osmanlı belgelerinde İran’ın almayı düşündüğü tedbirler ifade edilirken
cümleler zahirde, görünürde gibi başlamakta ve İran’ın verdiği sözlere karşı bir
güvensizlik olduğu vurgulanmaktadır. Örnek olarak 22 Mayıs 1314 / 3 Haziran 1898
tarihli belgede şu ifadeler yer almaktadır:
İran, aralarında Houri Berberian gibi İran Ermenileri üzerine çalışan tarihçilerin bile
İranlı Ermeniler tarafından düzenlendiği konusunda ittifak ettikleri Temmuz 1897
Hanasor Katliamı’nın İranlı Ermeniler tarafından yapılmadığını, Osmanlı Ermenilerinin
eylemi olduğunu iddia etmekten de çekinmemiştir611.
Osmanlı ve İran arasında yukarıda bahsedilen sıkıntılı bir süreç içinde 15 Haziran
1900’da başlayan Muzaffereddin Şah’ın Avrupa gezisinde sırasıyla St.Petersburg, Paris,
Brüksel, Budapeşte, Viyana ve Belgrad’a gittikten sonra en son olarak İstanbul’a
uğramaya karar verdi. 29 Eylül’de Edirne’den giriş yapan Şah 30 Eylül’de trenle
610
BOA, A.MKT. MHM.672/23.
611
Fi 16 Receb sene 315 tarihli tahrirat-ı âliye-i cevabiyelerinde Hanesor vakasından bahisle vakanın
Memâlik-i Osmâniyye Ermenileri tarafından ika olunduğu beyan buyurulmaktadır. Hâlbuki İran’dan ve
İran askeri arasından geçen Ermeniler tarafından ika edildiği meydanda olduğu(…), BOA, A. MKT.
MHM. 671/14 Belge nr. 9
176
Bakırköy’e geldi. Burada kalabalık bir heyet tarafından karşılandı. Halk Şah’a yapılacak
karşılamayı izlemek için Bakırköy’e akın etmişti. Bunlar arasında İstanbul’da yaşayan
İranlılar bulunmaktaydı. Tren Bakırköy Bez Fabrikası’nın önüne geldiğinde Hariciye
Nazırı Tevfik Paşa, Şah’a hoş geldiniz töreninin ve İzzettin yatının hazır olduğunu
bildirmek için vagona girdi. Şah trenden indiğinde muzika topluluğu, İran Marşı’nı
çalmaya başladı. Askerler de selam durarak Şah’ı karşıladılar. Daha sonra Ortaköy’e
gidilmek üzere İzzettin yatına çıktılar. Saat bire doğru Ortaköy Camii yanına
gelindiğinde karşı tepede Nakkaştepe sırtlarında top atışları yapılmaktaydı612.
Şah’ı karşılamaya Sultan Abdülhamid özellikle gitmemişti. Ama karşılama töreni için
şehzadeleri göndermişti. Şehzade Tevfik Efendi ve Şûray–ı Devlet Reisi Said Paşa,
İzzettin Yatı’na geçerek hoş geldiniz törenini yerine getirdiler. Daha sonra Beylerbeyi
vapuruna binerek Ortaköy İskelesi’ne çıktılar. Burada kalabalık bir grup beklemekteydi.
Şehzade Abdülkadir ve Sadrazam Halil Rıfat Paşa da bekleyenler arasındaydı. İskelede
yapılan karşılamadan sonra Yıldız Sarayı’na gitmek üzere arabalara binildi. Şah’ın
saraya gidişi sırasında Ortaköy ve çevresinde en üst seviyede güvenlik önlemleri
alınmıştı. Bunun sebebi ise civarda oturan Ermenilerin bir tatsızlık çıkarma ihtimalidir.
Bu yüzden Ermenilerin yaşadığı evlerin önüne birer polis memuru konulmuştur.
Arabalar Yıldız Sarayı’nın Çırağan Sarayı tarafındaki bahçe kapısından girerek Acem
Köşkü’ne geldi. Burada Sultan Abdülhamid, İran Şahı’nı karşılayarak elini sıktı. Şah da
Abdülhamid’e hüsnükabulünden dolayı minnettar ve müteşekkir olduğunu söyledi613.
612
Fatmagül Demirel; Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler, Doğan Kitap,
İstanbul 2007, s. 93-95; Nejat Göyünç; “XIX. Yüzyılda Tahran’daki Büyükelçilerimiz ve Türk-İran
Münasebetlerine Etkileri”, Atatürk Konferansları V. 1971-1972’den Ayrıbasım, TTK. Basımevi, Ankara
1975, s. 280.
613
Demirel, Dolmabahçe..., s.96.
614
Nigâr Ayyıldız; II. Abdülhamid Dönemi Saray Merasimleri, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2008, s. 183-
184.
177
Osmanlı Devleti, İran sınırının hem coğrafi şartların zorluğu hem de İran Devleti’nin
sınırdaki denetiminin zayıf olmasından dolayı Ermeni çetecilerin yoğun bir şekilde
kullanılması karşısında bir yandan İran ve Rusya nezdinde diplomatik girişimlerde
bulunurken diğer yandan bazı askeri tedbirleri almaya çalışıyordu. Osmanlı Devleti’nin
aldığı askeri tedbirleri şu şekilde sıralayabiliriz:
615
Y. PRK. TŞF. 5/98.
616
Demirel; Dolmabahçe..., s. 106.
178
Doğu Anadolu’daki otorite boşluğu Ermeni olaylarının başlamasıyla birlikte devlet için
büyük sıkıntılar doğurmaya başlamıştır. Merkezî otoriteye bağlı olmayan Kürt aşiretleri,
hem kendi aralarında hem de Ermenilere ve hatta zaman zaman devlete karşı da
mücadele etmekteydi. Bu şekilde bölgede irili ufaklı birçok aşiret bulunmaktaydı. Bu
aşiretlerden başka konfederasyon şeklinde daha büyük Kürt aşiretleri de bulunmaktaydı.
Bunlardan en önemlileri Haydaranlı ve Şikak aşiretleriydi. Haydaranlı aşireti, Patnos,
Erciş ve Bargiri merkezli olmasının yanı sıra İran’da da şubesi vardı. Şikak ise Van’ın
Saray ilçesi ve civarı merkez olmak üzere Haydaranlı gibi İran’da da şubesi
bulunmaktaydı618.
İşte bu şartlar içinde, II. Abdülhamid, Doğu Anadolu’da merkezî otoriteyi sağlayarak
devletin buradaki gücünü artırmak, bölgede başıboş bir halde asayişi tehdit eden Kürt
aşiretlerinden askeri olarak faydalanmak, Rusya’nın saldırıları ve İngiltere’nin
politikalarına karşı Doğu Anadolu’yu korumak, Panislâmizm politikasını yürütmek ve
617
Stephen Duguid; “The Politics of Unity: Hamidian Policy in Eastern Anatolia”, Middle Eastern
Studies, Vol. 9, No. 2, May 1973, p. 139.
618
McCarhty vd.; The Armenian..., p. 50
619
Mehmet Fırat Kılıç, Sheikh Ubeydullah’s Movement, Bilkent Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,( Danışman: Stanford J. Shaw), Ankara 2003, p.32; Muhammed
Reza Nasırî; Nasıreddin Şah Zamanında Osmanlı-İran Münasebetleri, Institute For Foreign Languages
and Cultures of Asia&Africa Yayınları, Tokyo 1991, s.139, Mehmet Saray, Türk-İran…, s.92.
179
en önemlisi Ermenilerin saldırılarına karşı bir denge unsuru oluşturmak için 1891
yılında Hamidiye Alayları’nı kurmuştur620.
Hamidiye Alayları’nın kurulmasıyla hem artışa geçen Ermeni saldırılarına karşı önemli
bir güç oluşturulmuş hem de Kürtlerin devlete bağlılıkları yasal bir zemine
oturtulmuştur. Böylece, bölgedeki devlet otoritesi önceki dönemlerden daha güçlü hale
gelmiştir. Ancak, alaylara dâhil olan Kürtlerin yerel otoritenin denetiminden bağımsız
olmaları bunların bölgede daha da güçlenmelerine sebep olmasına rağmen622 bu güç
devlet lehine olduğu için ciddi bir problem oluşturmamıştır.
620
Kodaman; “Hamidiye…, s. 438-439.
621
Kodaman; “Hamidiye.., s. 444-445, 449,451.
622
Duguid; “ The Politics…, p. 147.
623
BOA, Y.PRK. ML.12/9.
180
Resim 3.2. Köylere baskın düzenleyen Ermenileri (ön tarafta) ele geçiren Hamidiye
Alayları.
22 Ağustos 1897 tarihinde Dördüncü Ordu’ya gönderilen telgrafta ise, İran’ın yine bir
fesat cemiyeti tertib edip bunları hudud civarında bulunan Hamidiye Hafif Süvari
Alayları üzerine hücum ettirerek burada bir kargaşa çıkartacağı, hudutta yeterli miktarda
asker bulundurularak Ermenilerin saldırılarına karşı önlem alınması gerektiği
belirtilmiştir. Ayrıca, alayların Ermenilerin baş hedefi olduğu, alaylarda silâh altına
alınanların dışındakilerde silah bulunmadığı, her hangi bir saldırı durumunda civar
köylerde büyük zayiatlar verileceğinden bu alaylara Van ve havalisindeki Nizamiye
Redif Taburları’nda bulunan martini tüfeklerinin biran evvel gönderilmesi
bildirilmiştir624.
624
BOA, Y. PRK. BŞK. 131/2.
625
Günümüzde Ağrı’nın Doğu Beyazıt ilçesine bağlı bir köydür.
181
bulunan piyade ve süvari askerlerinden yeterli bir miktarın bir binbaşı kumandasında
olay mahaline gönderilmesi istenmiştir626.
Şeref Bey’in 18 Mart 1324/ 31 Mart 1908 tarihinde verdiği bilgide mavzer tüfeğiyle
silahlanmış 300 kadar Ermeninin İran’ın Salmas köyünden Van’a doğru harekete
geçtikleri, ayrıca Tebriz’den de 400’e yakın kişinin Salmas köyüne gittikleri ve
Mıgırdıç isimli şerirenin idaresindeki eşkıya ile Salmas’a gelmekte oldukları yönündeki
istihbaratı üzerine Dördüncü Ordu Komutanlığı, açıkta bulunan Karakilise, Erciş, Hınıs
ve Malazgird Hamidiye Süvari Alayı kumandanlıklarına bir an evvel atama yapılmasını
ve Bargiri’deki Ondördüncü, Erciş’teki Onaltıncı, Adilcevaz’daki Yirmibeşinci,
Malazgirt’teki Yirmiyedinci, Bulancak’taki Otuzuncu, Tutak ve Varto’daki
Otuzüçüncü, Hınıs’taki Yirmidokuzuncu, Hasankale’deki Sekizinci, Karakilise’deki
Dördüncü, Kiğı’daki Otuzaltıncı ve Muş’taki Otuzbirinci Hamidiye Alayı bölüklerinin
yüzer mevcutla talim etmek bahanesiyle silâh altına alınması gerektiği şifreli bir
telgrafla bildirilmiş ve gerekli önlemler alınmıştır628.
İran sınırının hem uzun hem de burayı kontrol etmenin zor olmasından dolayı Ermeniler
tarafından yoğun bir şekilde kullanılması, Osmanlı Devleti’nin hudut boyunca gerekli
güvenlik tedbirleri almasını zorunlu kılmıştır. Bu tedbirlerinden biri de Hudud
Taburu’nun kurulmasıdır. Bununla ilgili olarak Şakir Paşa tarafından, 14 Eylül 1312/ 26
626
BOA, Y.PRK. ASK. 186/27
627
BOA, Y. MTV. 307/ 238, Belge Nr. 2
628
BOA, Y. MTV. 307/ 238, Belge Nr. 1-2.
182
Eylül 1896 tarihinde baş kitabete gönderilen ve Ferik Sadettin Paşa’nın da bilgisi
dâhilinde olan telgrafnamede şu tespitler yapılmıştır629:
629
BOA, HR. SYS. 115/55.
630
Karaca; Anadolu…, s. 134.
183
İran sınırının kontrolsüz olması sınır bölgesindeki Kürt aşiretlerinin de denetim altında
tutulmasını engellemekteydi. Nitekim 1896 Van isyanı sırasında İran’dan Van
vilayetine giren bazı aşiretlerle Osmanlı askerî birlikleri arasında zaman zaman silahlı
çatışmalar olmuştur. İran tarafındaki aşiretlerle işbirliği yaparak, Ermenilere saldırmak
için hazırlanan Hakkâri Sancağı Hamidiye ve Mahmudiye kazaları Kürt aşiretlerinin
engellenmesi için Dördüncü Ordu Müşiri Zeki Paşa, askeri güç kullanmayı
düşünmüştür. Ancak Şakir Paşa buna karşı çıkarak bunun aşiretlerin devlete olan
bağlılıklarını zayıflatacağını söylemiştir. Ona göre, stratejik bölgelere iki tabur asker
yerleştirildiği zaman bu gibi saldırılar başlamadan önlenebilirdi631.
Şakir Paşa, sınırdaki aşiretleri Ermeni faaliyetlerine karşı daha etkili hale getirmek için
bazı çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar çerçevesinde aşiretleri düzenleme işini bir yıldır
kendisiyle beraber bulunan Sürmeli Mehmetzade Ahmet Paşa’ya verdi. 21 Eylül
1896’da yapılacak olan icraatın çerçevesini çizen bir talimat kaleme aldı. Bu talimata
göre632;
631
Karaca; Anadolu..., s. 132-133.
632
Karaca; Anadolu..., s. 133.
184
633
BOA, Y. PRK. TKM. 30/62.
634
BOA, Y.A. RES. 102/2, Belge nr. 1.
635
Aynı Belge.
185
II. Abdülhamid’in kuşkucu ruh hali, hafiyelerin bunu kendi çıkarları için suistimal
etmelerine de sebep olmaktaydı. Birçok kişi padişaha kendini hatırlatmak, sadakatlerini
ispatlamak ve hak etmedikleri birçok görev ve nişanı elde etmek için hafiyeliği bir araç
olarak kullanmaktaydı638. Bu yüzden sık sık gerçek olmayan düzmece jurnaller de
hazırlanmaktaydı.
Ermeni olayları sırasında gerek İran sınırında gerekse İran içindeki gelişmelerle ilgili
haber kaynakları şunlardı;
636
BOA, Y.PRK. ASK. 249/99.
637
İlknur Haydaroğlu; “II. Abdülhamid Döneminde Hafiye Teşkilatı Hakkında Bir Risale”, Ankara
Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 17, S. 28, Ankara 1996, s. 122.
638
Haydaroğlu; “II. Abdülhamid…, s. 109.
186
Bir diğer istihbarat kaynağı ise devlete sadık olan ve Ermeni isyanlarını desteklemeyen
Ermenilerdir. Bunlar gerek ülke içinde gerekse İran ve Kafkaslar’daki gelişmeleri
devlete bildirmekteydi. Bu grup istihbarat kaynakları içinde en önemli olanlarından
biriydi. İsyancılarla aynı milletten olmaları hem dil hem de düşünce olarak daha rahat
hareket etmelerini ve dolayısıyla sağlıklı bilgiler edinmelerini sağlamıştır. Bu durumu
bilen Ermeniler, devlete sadık, devletle işbirliği yapan Ermenileri öldürmek için özel bir
grup kurmuşlar ve Ermenilerden devlete bilgi akışını kesmek istemişlerdir641.
639
İran’ın Salmas civar karyelerinden bu gece yedi bin kadar Ermeni fedaisinin hudud-ı hakaniyi tecavüz
edeceklerine dair İran’daki Şikâk aşireti reisi Mehmet Paşa tarafından muhbir-i mahsusla Başkale’deki
Şeyh Mehmet Paşa’ya haber gönderildiği Başkale Mevki Kumandanlığı’ndan ve yine İran’ın Salmas
cihetinden üç yüz kadar fedainin hududu tecavüz edeceği ve bunlar da Rumiye’de iane toplamakta olduğu
mezkûr Rumiye şehbenderliği vekâletinden mevrud 11 Mayıs sene 313 tarihli tahriratta bildirildiği dahi
Gevar Kaimmakamlığı’nın iş'ârına atfen Hakkâri Mutasarrıflığı Vekâleti’nden bu akşam alınan iki kıt'a
telgrafnamede bildirilmesi üzerine (…) BOA, A.MKT. MHM. 670/5 Belge nr. 1.
640
BOA, Y. MTV. 307/ 238, Belge nr. 2
641
BOA, Y. PRK. ZB. 6/19
187
müşahade etme imkânı bulmuştur. Bunun sonunda gözlerimlerini bir rapor halinde Rauf
Paşa’ya sunmuştur. 12 Mart sene 1307 (24 Mart 1891) tarihinde Hartukyan’ın
hazırladığı rapor642 bölgenin durumu hakkında kapsamlı bilgiler verdiği için aşağıda
tamamına yer verilmiştir:
642
BOA, Y. Mtv. 49/61 Belge nr. 1
643
Berdan tüfekleri Rus yapımı silahlar olup, 93 Harbi’nde Rus ordusu tarafından kullanılmıştır.
Ermenilerin silah temini noktasında esas kaynağı da daha önce belirtildiği gibi Rusya’da bulunan Tula
Silah Fabrikası olduğu için Ermeniler arasında sıkça görülmekteydi. Bu tüfekler 42 kalibre olup
saniyedeki hızları 480 metreydi. Martini tüfekleri ise Amerikan yapımı olup 45 kalibre ve saniyedeki hızı
450 metredir.
188
Yalnız elli adet kadar berdan tüfek ve bir mikdar fişek Köhne–şehr’in nezdinde bulunan
Ermeni manastırında mahfuzdur. İran’da bulunan Ermeniler kemal–i serbestiyet ile
esliha taşır ve geşt ü güzar ederler. Kanun–i Saninin onuncu günü Rusya’dan Şah–ı
Taht644 tarikiyle Revan komitesinden hafiyen Makü Ermenilerine gönderilen seksen adet
berdan tüfekleri Develi ve Hanekin karyelerin meyanesinde Rus Kazaklarından hemen
tutulmakta olduğu sırada vurguncu tüfekleri dağıtıp kura–yı mücavirede ihtifa
edebilmiştir. Her kim ki kaçak sârik ve katil (…) olur ve memalik–i İraniye’de hangi
şehrine giderse sorup sual etmezden ve kefil olmazdan her ne nam ile isterse iki adet
sim–i Mecidî verip kendisine bir kıt’a pasaport ahz edebilir.
Binaenaleyh memalik–i İraniye’de olsun gerek Rusya’da olsun geşt ü güzar eyleyen
fesad ekserisinin yedinde İran pasaportu bulunur. Vanlı Egribasyan Karabet ile
Beyazıdlı Vartan Tiflis’ten hayli miktar dinamit gönderip Salmas’ın Heftvan
karyesinden yine Vanlı Terlemezyan Panos’a tevdi’an fi 7 Kanun–i Evvel sene 306
tarihinde Van’a gönderdiklerinde Van’dan on saat mesafede bulunan Mirek Ahya
karyesinde olvakit bulunan asakir–i şahane ve Polis Nuri Efendi tarafından Panos der–
dest olunmuş ise de beraberinde bulunan dinamiti mezkûr Mirek Ahya? karyesinden
yarım saat mesafede bulunan bir mahalde defin ve ihtifa eylemiştir.
644
Nahçıvan.
189
Gümrü ve tevabi–i Şuragil’lerde645 Şubat başına kadar yazılan gönüllülerin yekûnu dört
bin ve Tiflis ile Karabağ ve Bakü kolunda beş bini mütecaviz gönüllülerin yazılmış
olduğunu Tiflis komitesinden Revan komitesine gelen hususi malumattan anladım.
Esliha ve esblerin mükemmel olup olmadığından malumatım yoktur. Tiflis ile Revan
komiteleri kilitli dinamit imal ve müheyya etmektedirler. Revan komitesinden aldığım
malumata nazaran Manchester’den yüz denk kadar tüfek bağlı ve Memalik–i İraniyye
namına taahhütlü olarak an–karib gelip Batum yoluyla İran memalikine gidecektir ki ol
tüfeklerin kısm–ı azamı Van yoluyla memalik–i mahrusaya idhal olunacaktır.
Geçen ilkbaharın Tiflis komitesinden bir takım hediye ve nişanlar Rus hükümeti namına
olarak iki zat ile Dersim’in Kürt beyler ve ağalarına gönderilmiş ve mezkûr Kürtler bu
suretle iğfal edilmiştir ki isyan vukuunda Ermenilere tarafgir olsunlar ve bu sahtekârlık
Erzincanlı Hacı Merkere’nin vasıtasıyla icra olunmuştur. Mezkûr Hacı Merkere evvel–i
maksat ile Sasun’un Barakay Kürt aşireti izinde gidip gelmektedir.
Asıl ismi Arakil olup Arbo (veya Erbo) demekle maruf bulunan kimse kendisine bir çend
ser–gerdan rüfekasıyla Sasun Ermenilerinde işleyip ifsadat tahaccümleri ekmektedir.
Mezkûr Arbo’nun bir refiki Muşlu Boyağcıyan Mevşiğ (ziyade ismi Bego’dur) Üç Kilise
Manastırı’nda beklemektedir ki ilkbaharın Sasun’a doğru esliha nakil eylesin.
Geçen güzün Eleşkirt hudud başında sekseni mütecaviz kişi ile gelen Kukunyan Serkis
el–hâletü hâzihi otuz beş kadar rüfekasıyla Kars’ta mahbustadır. Tiflis heyet–i
ithamiyesinden mezkûr Serkis ve rüfekasının mücrimiyetine dair karar–ı kati verildiği
645
Kaynaklarda pek geçmeyen bu yerin adını George Bournoutian Şuragial (Shuragial) olarak
vermektedir. Bkz: Bournoutian; “Eastern…, p. 81.
646
Eçmiyazin Katagikosu’nun bu tavrının sebebi bu dönemde Rusya’da Çar III. Aleksander (1881-1894)
ve onun uyguladığı Ruslaştırma faaliyetlerinin etkisidir. Bu yüzden bu dönemde Ermenilere karşı baskılar
oldukça artmıştır. Bununla ilgili detaylı bilgiler çalışmamızın 2. Bölümündeki Kafkasya başlığında
verilmiştir.
190
gibi Rusya’da ki Ermeniler beher me’yusiyyete gark olunacaktır. Muşlu Agob Sarkavak
–ki ism–i diğeri Hurkinis Agob denilir idi– geçen Teşrin–i Evvel’de mezkûr Serkis’in
çetesi tarafından Kağızman deresinde katledilmiştir.
İki seneden beri Revan, Tiflis, Kağızman ve sair komiteler tarafından Eleşkirt ile Kara
Kilise ve Sasun ve Muş ovası Ermenilerine meccanen gerek dün hıyanet ile verilen
tüfeklerin adedi beş yüz ve revolverlerin adedi üç yüzü mütecaviz değildir. Şimdi dahi
Revan ve Üç Kilise komiteleri indlerinde beş yüz adet kadar berdan tüfekleri
hazırlanmıştır. Türkiye’deki Ermenilere meccanen verilmek üzere.
Rusya hükümeti kemal–i germî ve şiddetle mezkûr fesad komiteleri ve adamları takib–i
tazyik ve derdest eylemektedir. Rusya hükümeti tarafından her tarafta casus ve
muhbirler gezmektedirler. Gözümün önünde üç nefer Karabağlı fesad adamları
Çubuklu karyesinden tutup Iğdır’a götürdüler ve üzerlerinde bulunan eslihayı bi’z–zabt
kendilerine taht–ı istintaka aldılar. Yine Erzurumlu olup Iğdır kazasında para toplayan
üç nefer pasaportsuz Ermeniler Beyazıd hükümetine teslim edilmek üzere Iğdır’da
derdest olundular. Birçok namlı fesadlar Rusya’nın bu memnuiyet ve takibat–ı
şedidesinden kurtulmak için memalik–i İraniye’ye firar ederler. Revan, Gümrü ve sair
hududa karib şehirlerde bulunan Ermeni saldadların an–kârib Tiflis’ten öteye
nakledilmesi mesmuattandır.
Nefs–i Bitlis ile tevabiinde fesad komitelerinin muhbir ve adamları asla yoktur. Zira
Bitlislilere ehemmiyet veriyorlar ve Vanlılar vasıtasıyla ifsadat bu vilayete girecektir.
Rusya’nın bir gûne rızasını tahsil yahud Rus generallerinden mürekkeb bir iane
komisyonu müteşekkil etmek için Tiflis’ten gönderilen iki Ermeni zevat üç mahdan beri
Moskova ve Petersburg’da çalışırlar ise de şimdiye dek bir gûne nail–i meram
olamamışlardır.
Revan komitesiyle birkaç defa görüştüğümde; ‘Bitlis Valisi Rauf Paşa Hazretleri
İngiltere Meclis–i Mebusanı’nda bile medh ve sena edilmiştir. Sen işten anlar bir
adamsın gel seni gönderelim Tiflis komitesi indinde iskân et, Daily News İngiliz
gazetenin muhbir–i mahsusu ve sair Avrupa gazetelerinin muhbirleri oradadırlar. Bitlis
valisinin aleyhine ve Bitlis vilayetinde vuku bulan zulüm ve taaddiyâta dair peyderpey
bendler fıkralar yazıp neşr olunmaya ver’ deyu emr ve hatta bendelerinize icbar
eylediler. Bendeleriniz ise çaresiz kalarak pek iyi olur ben gidip beş altı gün Ecmiyazin
Manastırı’nı ziyaret edeceğim Van’dan avdetimde doğruca Tiflis’e giderim diye
cevaben komiteyi iğfal eyledim ve gelip Eçmiyazin Manastırı’nı Iğdır’ı ve civar köyleri
birkaç gün gezip tahkikat–ı lâzımeyi icra eyledikten sonra Abbas Kul karyesinden
hafiyen Rus hududuna geçip Osmanlı toprağına girdim ve Sasun karyesine geldiğimde
yolların muhataralı olduğunu bi’l–müşahede kendimi Sasun’daki Asakir–i Şahane
kordonuna ibraz ve teslim eyledim.
Türkiye’deki Ermenileri fesad efkârıyla iştirak ve işgal için fesad komiteleri çalışırlar ki
bedelat–ı askeriye vergisini vermeyen Ermenileri kıyam ettirsinler. Her tesadüf eden
Ermeni’ye bu babda kaviyyen tenbihat ederler ve hatta bu husus için mahsus adamlar
memalik–i mahrusanın her cihetine göndermek tasavvurundadırlar.
192
Netice–i meram
Rusya’nın marü’z–zikr memnuiyet ve takibat–ı şedidesine rağmen bir iki bin kişinin
ordu sınıfında tedarikli hududu geçmesi büsbütün mümkünsüz olduğundan gelecek
Nisan ve Mayıs mahlarından bed’en elli, yüz, iki yüz kişiden mürekkep eşkıya çetelerin
hududu geçip o yanda bu yanda kaçaklık çarpıntı ve karışıklık edecekleri ihtimaldir.
Fesad komitelerinin esas efkâr ve makasıdları budur ki âlem–i siyâsîyenin efkârını
Ermeni meselesiyle iştigal etmek için daima karışıklık çıkarsınlar ve bu karışıklık
esnasında birkaç Ermeni köylerinde yahud kasabalarda katl ve kıtal ve sair
barbarlıklar vuku bulur da düvel–i muazzama işe bi’d–dahl Ermenilere bir gûna
imtiyazat ve istiklâliyet verilebilir zan ve hayalindedirler.
Baladaki malumatların ekserisi gözüm ile müşahede eylemiş ve ben dahi Türkiye’den
firarım, bu işler için gelmişim, canfedakârane hizmet edeceğim diyerek her komiteye ve
müzakerelerine dühul ve iştirak eyleyip çok malumatlar dahi komite jurnallerinden
iktisab eylemişimdir. Bu malumatların birkaç noktalarını Kara Kilise ve hudud baş
asakir–i şahane kumandanlığına fi 28 Şubat sene 306 tarihli tahrirat ile imza tahtında
bildirmişimdir.
Devlet yetkilileri hangi kaynaktan gelirse gelsin her türlü ihbarı önce bir tenkit
sürecinden geçiriyor daha sonra doğruluğuna inanırsa harekete geçiyordu. Çünkü bazı
ihbarlarda verilen bilgiler abartılı olabiliyordu647. Mesela Tiflis şehbenderliğinin 29
Nisan 1319/12 Mayıs 1903’de 15.000 kadar Ermeninin Bulgarlardan etkilenerek
Erzurum, Sasun ve Bayezid’ten hududa saldıracakları, bunlara destek olmak için
Avrupa ve Amerika’dan yüzlerce Ermeninin İran’ın Hoy ve Salmas şehirlerinde
toplandıkları ve Ermenak ve Han adlarında iki reisin Tebriz’den Makü’ye gittiği
yönündeki istihbarat üzerine Kars şehbenderliği bir araştırma yapmış ve 15.000
rakamının abartılı olduğunu Ermenilerin sayısının 500 civarında olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca haber kaynaklarında sıkıntılar olduğu belirtilerek orduya muhbir tahsis edilmesi
gerektiği tavsiyesinde bulunulmuştur648.
Bunun dışında ihbarı yapan kişinin güvenilir olup olmamasına, haber vermekten bir
çıkarı olup olmadığına da bakılıyordu. Mesela 10 Nisan 1319/ 23 Nisan1903 tarihli
Serasker imzalı belgede Makü’de bulunan Ermenilerle ilgili alınan bir istihbarat ve
istihbaratın sıhhati hakkında şunlar belirtilmiştir:
“6 Nisan sene 319 Tarihli ve dörtyüz kırk numerolu tezkere–i çâkerâneme zeyldir.
Makü Krekliyasında ictima ettiği Hoy ve Salmas şehbenderliği vasıtasıyla haber alınan
Ermeni fesedesinin hudûd–ı hakanîye men–i tecâvüzleri esbâbına istikmal ile beraber
istihbarat–ı vakıanın ba–tahkik neticesinin inbasına dair sebk iden tebligata cevaben
Dördüncü Ordu–yı Hümayûn müşiriyet–i celîlesinden vârid olan iki kıta telgrafnâmenin
birinde istihbarat–ı vakıanın mukarin–i sıhhat olup olmadığının tahkikiyle neticesinin
inbâsı Sekizinci Kıta Kumandanlığı’na yazıldığından alınacak malûmâtın bildirileceği
tabiî ise de Ordu–yı Hümayûn’da muhbir tahsisatı olub bu tahsisat vilâyetlerde mevcud
bulunduğu ve nebâir–i aliyye bundan ziyâde orduca tahkikat îfâsı gayr–i kabil idüği ve
diğerinde İran’ın Makü ve Dilman cihetlerindeki Ermeni fesedesi bu cihete mürûrlarını
647
Hoy ve Salmas Şehbenderi Ali Rıza ve Hudud Kumandanı Salih Beylerden Van Vilayetine çekilen bir
telgrafnamede İran’dan Memalik-i Şahane’ye geçmek tasavvurunda bulunan beş altı bin Ermeni
müfsidinin Rus zabitanı kumandasında oldukları işar olunmuş ve bunun mahalince şüyuu vilayet-i
mezkure ahalisince pek ziyade heyecanı muceb bulunmuş olduğu mahal konsoloslarından alınan
malumattan anlaşıldığı ve gerçi memurin-i hükumet-i seniyye tarafından bu gibi şeylerde tahkikat ve
istihsal-i malumat olunmasına bir şey denemezse de işar-ı mebhusun pek mübalağalı olduğu (..) BOA,
A.MKT. MHM. 672/9, Belge nr. 2
648
BOA, A. MKT. MHM. 547/29, Belge nr. 2.
194
teshil içün İran’ın Şikak aşireti reisi Ali Hâli Zâde Mahmud Ağa’nın nezdine gelerek bir
takım hediye verdikleri Başkale’deki Hamidiye Dokuzuncu Alayı’nın kaim–i makamı
Hurşid Bey tarafından bildirilmiş ise de neticede hudûd üzerinde bulunmasından
bahisle esliha talebinde bulunulduğu içün işar ve sıhhatine itimad olunamıyacağından
keyfiyetin bir kere de Hoy ve Salmas şehbenderliğinden işarı Van Hamidiye livalığından
iş’ar kılındığı beyân u izbar kılınması hususu keyfiyetin makam–ı aidinden tahkîkiyle
neticesinin müşir–i müşarunileyhaya liecli’t–tebliğ sûy–i çâkerâneme emr ü inbâ
buyurulması şahane–i re’y–i sâmî–i sadâretpenâhîdir” 649.
Osmanlı–İran sınırındaki Vezne ve Lahican iki ülke arasında sürekli sorun olmuştur.
1893 yılında İran buraları ele geçirmiş650, ancak Osmanlı Devleti’nin sert tepki vermesi
ve Rusya’nın da bu konuda Osmanlı’yı desteklemesi üzerine İran askerleri 1896’da geri
çekilmişti651. Ancak İran hükümeti bu bölgelerin kendisine ait olduğu iddiasından hiçbir
zaman vazgeçmedi. Öte yandan hem İran askerleri hem de Ermeni komitacılar
buralardan sürekli olarak Osmanlı sınırını taciz etmeye devam etti. Osmanlı Devleti bir
yandan Ermeni isyanları ile uğraşırken diğer yandan İran askerlerinin bu saldırılarıyla
uğraşmak zorunda kalıyordu.
1905 yılında yapılan Rus–Japon Savaşı’nda Rusya’nın ağır bir yenilgi alması ve
itibarının sarsılması üzerine Osmanlı ordusu 1905’in sonlarında Urmiye Gölü’nün
güneybatısındaki Vezne ile Reşt’in güneydoğusundaki Lahican’a hareket ederek
buraları ele geçirdi. Bunun üzerine Tahran’daki ibadethanelerde protestolar başladı.
Haziran 1906’da da Osmanlı askerleri Musul’dan İran sınırına doğru harekete geçti.
Amaç ekonomik ve stratejik önemi büyük olan Urmiye’yi almaktı. Bundan bir yıl sonra,
Temmuz 1907’de, Osmanlı askerleri Van’dan Urmiye’nin batısına doğru ilerleyerek
buraları ele geçirdi. Burada askerlere karşı çıkan tüm köy ve kasabalar yerle bir edildi.
Aynı yılın kışında İran Azerbaycanı’ndaki Deştebil ve Oşnu da alındı. 1908 yazında ise
Urmiye bölgesindeki Targavar, Deşt ve Mergavar da alınınca Osmanlı’nın buradaki
649
BOA, A.MKT. MHM. 547/29, Belge nr. 1.
650
BOA, Y.PRK.BŞK.32/77.
651
BOA, Y.PRK. EŞA. 18/73.
195
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları başlayınca ordularını buralardan geri çekti. Ancak
Birinci Dünya Savaşı sırasında Urmiye, Rusya ve Osmanlı arasında birçok kez el
değiştirdi. 1914 yılında Osmanlı ordusu İran’ın kuzeybatısına yönelik taarruz
hareketlerine başladı. 15 Ocak 1915’te Rus ordusu buraları boşaltınca, 17 Ocak 1915’te
Osmanlı ordusu burayı tekrar ele geçirdi ve 20 Mayıs 1915’e kadar buralar Türklerin
hâkimiyetinde kaldı653.
İran sınırının bir türlü kontrol altına alınamaması ve yapılan tüm girişimlere rağmen
İran hükümetinin bu konuda bir adım atmaması, bunun yanında gerçekliği kuşku
götürmeyecek bazı olayların bile İran tarafından sürekli inkâr edilmesi üzerine Hudud–ı
İraniye Kumandanı Fazıl Paşa Ocak 1908’de İran sınırını geçerek Savuçbulak şehrine
girmiş ve oradaki askeri kışla ve diğer devlet binalarını ele geçirmiştir. Ayrıca orada
bulunan Tebriz hâkimini tutuklamıştır655.
Bunun üzerine Rusya, İran sefaretinden Mösyö Maykof’u İran hükümeti ve Fazıl Paşa
nezdine göndermiş ve Osmanlı ordularının iki devlet arasında çizilen statüko hattının
gerisine çekilmemesi halinde Rusya’nın bu duruma müdahale edeceğini bildirmiştir.
Esasında Osmanlı devlet yetkilileri Fazıl Paşa’nın hattı geçmesinin, devletlerarasındaki
antlaşmalara uygun olmadığının farkındaydı. Bu yüzden Fazıl Paşa’ya bir telgraf
gönderilerek bu durumun uzamasının hukukî mesuliyetler getireceği belirtilmiştir.
652
Berberian; “ The Dashnaktsutiun…,”, p.16-17.
653
İA, “Urmiye”, s. 62.
654
Günümüzdeki adı Mehabad olan şehir, İran’ın kuzeybatısında Urmiye gölünün güneyinde yer
almaktadır.
655
BOA, Y.MTV. 306/5 Belge Nr. 1.
196
Ancak, Fazıl Paşa geri çekilse bile İran’dan bir tek kişinin bile sınıra tecavüz etmemesi
için ne gerekiyorsa yapılması gerektiği talimatı verilmiştir656.
Fazıl Paşa gönderdiği cevabî telgrafta, İranlıların maksadının, Rusya’dan aldıkları bir
söz üzerine, Tebriz hâkiminin Osmanlı askerlerini 15–20 gün içinde İran’dan
çıkardıktan sonra, tekrar saldırı olmaması için Rusya’nın müdahalesini sağlamak
olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine Fazıl Paşa, Savuçbulak’ta tüm İranlı yetkilileri
toplamış ve Savaş istiyorsanız buyurun savaşalım diye meydan okumuştur. Fazıl
Paşa’nın bu sert çıkışı karşısında, İranlı yetkililer savaş istemediklerini, zaten savaşacak
güçleri de olmadığını söylemişlerdir. Fazıl Paşa, İranlı yetkililerden sınıra
saldırılmayacağına dair bir mazbata aldıktan sonra Savuçbulak’tan geri çekilmiştir657.
Taşnakların yayın organı olan Truşak Gazetesi’nin 26 Teşrini–i Evvel 1898 /7 Kasım
1898 tarihli sayısında İran’da Salmas Civarında Mahlam Karyesindeki Fedailer başlıklı
çıkan haberde Mahlam’da öldürülen Mukus karyesinden Haçador Arkunyan oğlu Artin,
Hizanlı İstepan (Stefan) Şadaklı (Çatak), Haret, Mançuklu Gabriel Muradyan, Urmiyeli
Nehabet Yagyazaryan? yahud Naho, Müküslu Artin Haçadoryan, Kalost Kaloyan ve
Avedis Ohanyan isimli Ermenilerin resimleri yayınlanmıştır. Gazete, öldürülen
Ermeniler için Bunlardan ikisi bir hayli seneler düşmanlarını doyurmak için ziraatle
656
Aynı Belge.
657
BOA, Y.MTV. 306/5 Belge Nr. 2.
658
BOA, Y.MTV. 306/5, Belge nr. 2.
197
meşgul olur iken elem ve ızdırapları etten kemiğe geçtiğinde silaha müracaat ettiler.
İşte gözleri kapanmıştır. Sanki yalan vaadlere inanıp terk–i silah edenlere lanet
okuyorlar. Diğerlerinin yüzlerinde sükûnet görünüp ölüm korkusundan eser yoktur.
Vazife–i mukaddeseye, haklı bir davaya hizmet eylediklerine vicdanları şahadet ediyor
dedikten sonra yine ölen Ermenilere hitaben; Fedayi Arkadaşlar! Siz Mahlam
karyesindeki sakin Ermenileri muhataraya ika etmemek için arz–ı teslimiyet ettiniz. O
köylülerin düşmanlarınızla hem–efkâr olduklarını bilemeyerek feday–ı nefs ettiniz.
Varsın kemikleriniz rahat etsin. Verdiğiniz ders bizim için mukaddestir. Kanlı harflerle
hafızamıza kaydolunmuştur denilmiştir659.
Bugün bile Türklerin taht–ı idârelerinde bulunan (Ermenistan) bir takım mukaddemat–ı
gaddarâneye temaşâgâhdar olan daima sadık ve çalışkan ve mutî ve muktedir olan bu
millet nehb ü garetden ve katl–i nüfûsdan geri kalmayan Kürdlerin irâde–i
keyfiyyelerine bırakılmıştır. Hükümet memurları menfaatlerinden naşi mazlûmînin ah û
eninini istima etmiyorlar ve hükümet de bundan memnun oluyor bunun mesuliyeti
mütemeddin olan Avrupa âlemine ve Avrupa matbuatına aid olacağı der–kârdır eğer
659
BOA, Y. PRK. TKM. 30 / 62, s. 1-2.
198
ondokuzuncu asra bir âr–ı vasiye olan bu mezalimin yalnız seyircisi olurlar ise
Ermenilerin ne salâhı ve ne esbâb–ı müdafaaları yokdur. Yalnız gözlerinden akan
yaşlar pek fasih u beliğdir.
Bunlar ancak bir nevi muhtariyyet–i idâre istiyorlar idi. Bu da Devlet–i Aliyye’nin taht–
ı kabulü zımnında bulunacak idi. Bu muhtariyet–i idâreden maksad ise Kürdlere karşı
kendilerini müdafaa ve çoluk çocuklarının namusu ve hayatlarını muhafaza ve araziyi
ziraat ve serbestçe hareket itmek hakkından ibaretdir. Türkiye bundan hiçbir şey gaib
etmez idi. Bilakis bir takım memur–ı vilâyata ve sadık ahâlîye malik olacak idi. Zira ol
vakit Ermeniler rabıta–i şükraniyet ile merbut olacaklardır. Ve bu vechile müşkilât–ı
mâliyyesine dahi an–karîb bir çare bulmağa muvaffak olacak idi. Mazlûm zürranın
emvalini gasb iderek geçinmeğe alışmış olan Kürdler ol vakitde hüsn–i hareket itmeğe
ve ahâlî–i muntazamadan olmağa başlayacaklardır. Ahâlîyi soyan birkaç memûrîn
devlet–i ıslahatın icrâsından yalnız mutazarrır olacaklardır.
Memalik–i Osmaniyye Ermenileri ile İran Ermenilerinin ahvâli şayan–ı dikkatdir. Şah
hazretlerinin niyat–ı hayırhâhanesi ve İranlıların muhabbetleri sayesinde İran
Ermenileri dâire–i emn ü emandadırlar. Kemal–i serbestî ile çalışıp tayîn ediyorlar.
Şah hazretlerinin bu millet hakkında bir temayül–i mahsûsu vardır. Haklarında nerede
zulüm icra olunduğunu işitir işitmez derhal meni’ ve tamirine ibtidar olunur. İmdi İran
Ermenileri bahtiyardır ve bu da İstanbul için bir ders–i ibretdir660.
İstihbar ettiğime göre İran’da mukim Ermeni rehabini tarafından tayin olunan bir
heyet–i mebus Eçmiyazin’i ziyaret edecek ve Ermeni kilise ve milletinin ahvali hakkında
icra–yı müzakerat etmek ve Ermeniler’in ihtiyacatını nazar–ı itibara almak üzere
kilise–i Eçmiyazin’de bir meclis–i meşveret akdi mumaileyhten talep eyleyecektir.
Ahval–i siyasiyece ehemmiyet–i azimeyi haiz olacak olan işbu meclisi İran ve Rusya ve
Devlet–i Aliyye ve Hindistan ve Romanya ve Avusturya ve Macaristan seçecekmiş661.
660
Y.PRK. TKM. 4/61, Belge nr. 1.
661
BOA, HR. SYS. 2851/52.
199
İşbu muhbirin kavlince Ermenistan’da açıktan açığa ihtilal hazırlığı görülüyor iken
İran’daki Ermeniler heyecanı İran hükümetinin kendi valilerinden aldığı malumat–ı
nakısa ve nakısadan anlaşılabilecek dereceden kat kat ziyadedir.
Asya–i Garbi’de 400 ila 500 bin Ermeniler vardır ve onların kısm–ı azamı Devlet–i
Aliyye dâhilindedir. Ermeniler Rusya’da da çoktur. Nihayet İran’a tabi Ermenilerin
miktarı dahi kırk bine baliğ oluyor. Tebriz’de mukim Ermeniler iki bin beş yüz kişi
raddesinde olub kendilerine mahsus mahalle dahi vardır. Ermenistan–ı Osmani’de
tekevvün eden kargaşalıklardan sonra Van, Diyarbekir ve Erzurum Ermeni
firarilerinden birçoğu İran’a hicret etmişlerdir. Onlar Salmas nahiyesinde tavattun
etmişlerdir. Onları mezkûr nahiyede kimse iz’ac etmemiş ve fakat Ermeniler oradan
herkesi iz’ac ve bî huzur etmişlerdir. Umumiyetle nazar–ı mütalaaya alındıkta bunların
ehemmiyetsiz ve Osmanlı Ermenileri döküntüsü oldukları hatta milletçe bile
mechuliyette bulundukları anlaşılır.
Ancak mezkûr Ermeniler alel ekser genç ve cesur olub bir takım Ermeni komiteleri
tarafından ayrılan yardımlara güvenerek evsizliklerini daha ziyade artırdıkları
müsteban oluyor. Onlar kendi kendilerini varacabit yani muallimin–i din tesmiye ederek
hiç sıkılmaksızın köyden köye dolaşup ale’l–umum İslamlara karşu ehl–i salib
harekâtında bulunmak lüzumunu neşrediyorlar. Osmanlılar ile İranlılar anların
nazarlarında müsavidir. Onlar para cem edüp ahaliye esliha tevzi etmekte ve anların
200
Salmas’ta bulunan vatan perveran komitesi onlara pek ziyade yardım ediyor. Keşişlere
ve tabir–i aharla papazlar kezalik iane paralar toplayub halas zamanı yakın olduğunu
ve Ermeni hükümetinin gubar halinden tekrar çıkacağını ve her hakiki Ermeni’nin milli
iş uğrunda hem malını hem canını feda etmesi lazım geleceğini beyanla ezhamı tahrirat
ediyorlar. Onlar soğukkanlılığa daha meyyal Ermenileri pek süratle vahşete ilka
ediyorlar. Ermeniler ise haşmetlü şah tabiiyetini kabul eyleyerek askerlikten ve
vergiden muaf olmağı düşünüyorlar. Hülasa–i kelam keşişler ahaliyi heyecan–ı
umumiye iştirak edüp umum millete aid iş içün nakden ve ianatta bulunmağa icbar
ediyorlar.
Acaba İran’ın hissesine isabet eden kırk bin Ermeni ne yapabilir ve neye güveniyormuş
bu babda “Moskow Illuskia Ve’Domosti” gazetesi Tahran muhbirinin ya mübalağa ve
yahud doğrudan doğruya hata irtikab ettiğini zannetmek mümkündür. Ba hususun ki
muhbirin İran Ermenilerine eslihanın fıçılar derununda ve Bakü Ermenileri marifetiyle
yani Rusya vesatatıyla getirildiğini beyan etmesi pek acibdir. Bakü Ermenileri güya
eslihayı neft yağı nakline mahsus fıçılara koymuşlar ve böylece sade–dil İran gümrük
memurlarını aldatmışlar662.
662
BOA, Y.PRK. TKM.21/10
663
BOA, Y.PRK. ML.12/9.
201
SONUÇ
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ortaya çıkan Ermeni isyanları, Ermeniler için bir
kazanç sağlamadığı gibi yaşadıkları Anadolu coğrafyasından da ayrılmalarına sebep
olmuştur. Bu yönüyle Ermeniler, Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlık mücadelesi
verip de bunu gerçekleştiremeyen tek millet olarak tarih sahnesinde yerlerini almıştır.
Ermeniler için bağımsız bir devlet kurmak ancak günümüzdeki Kafkasya topraklarında
mümkün olmuştur.
19. yüzyılın ikinci yarısında bölgede rekabet içinde olan İngiltere ve Rusya, Osmanlı
Devleti’ndeki diğer etnik unsurlarda olduğu gibi Ermeni isyanlarında da açık bir şekilde
Ermenilere destek vermiştir. İsyanların başarıya ulaşması için siyasî, askerî, diplomatik
ve lojistik her türlü yardımda bulunmuşlardır. Ancak Osmanlı Devleti’ni en çok üzen
durum, Müslüman bir devlet olarak İran’ın bu isyanlara doğrudan veya dolaylı verdiği
destekler olmuştur.
19. yüzyılın başlarından itibaren İngiltere ve Rusya’nın rekabet alanı haline gelen İran,
1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmalarıyla kuzeydeki topraklarının önemli bir
kısmını Rusya’ya bırakmıştır. Aynı şekilde İngiltere de Hindistan’a giden yolları
güvence altına almak için İran’ın güney kısımlarını ele geçirmeye başlamış ve 1857
yılında imzalanan Paris Antlaşması’yla Herat’ı da alarak bunda başarılı olmuştur.
Böylece İran’da kuzeyde Ruslar, güneyde İngilizler ve bu ikisi arasında Kaçar Hanedanı
şeklinde fiilen üç ayrı hâkimiyet merkezi ortaya çıkmıştır.
içindeki Ermeni isyanlarını desteklerken diğer yandan da Kafkaslarda kurulacak olan bir
Ermeni devletine şiddetle karşı çıkmaktaydı. Bundan dolayı Ermenilere karşı baskılar
giderek artmıştır. Bu durum karşısında Ermeni komiteleri 1892 yılından itibaren harekât
merkezlerini İran topraklarına kaydırmışlardır.
Bu dönemde İran’ın Osmanlı sınırına yakın olan İran Azerbaycanı topraklarında tam bir
devlet hâkimiyeti yoktu. Bu yüzden burası Ermeni komitecilerin rahat bir şekilde
hareket edebildiği bir merkez haline gelmiştir. Ermeni tarihçi Louise Nalbandian’ın da
dediği gibi İran toprakları Ermeni komitacılar için bir Mekke haline gelmiştir. İran
topraklarında faaliyette bulunan komitelerden en aktif olanı Taşnaksutyun Komitesi
olmuştur. 1890’dan itibaren İran’da faaliyetlerine başlayan Taşnaklar kısa sürede İran’ın
birçok şehrinde şubeler açmışlardır. Bu şubeler arasında en önemlisi ve ilk açılanı
Tebriz’de açılan Azerbaycan Merkez Komitesi’dir. Bu komiteye ait Merkezî Silah
Fabrikası yine Tebriz’de bulunmaktaydı. Ayrıca, Salmas ve Dilman’da da şubeleri
vardı. Burada hem silah imalatı hem de onarımı yapılmaktaydı.
1- İran toprakları Ermeniler için en önemli iki harekât merkezinden biri olmuştur.
2- İran Devleti, Ermenileri topraklarından uzaklaştırmak veya hareketlerini
önlemek için gerekli tedbirleri almamıştır. Her ne kadar sınır bölgesinde devlet
203
otoritesi zayıf olsa da, devletlerarası hukuk kurallarına göre ülkeler kendi
sınırlarından başka ülke topraklarına yapılan saldırılardan sorumludur.
3- Mirza Malkom Han, Siracü’s–Saltana, Mirza Muhsin Han, Zıll’us–Sultan gibi
devlet adamları Ermenilere doğrudan veya dolaylı olarak destek vermişlerdir.
4- Mirza Cevad Ağa ve Muhammed Çerbani gibi İranlı müçtehidler Ermenilere
destek verdiği kaynaklardan anlaşılmaktadır.
5- Osmanlı kaynaklarına göre İran Ermenilere silah yardımı yapmıştır.
Osmanlı Devleti, İran topraklarından gerçekleşen saldırıların önlenmesi için hem İran,
hem de İran üzerinde etkili olan Rusya nezdinde diplomatik girişimlerde bulunmuştur.
İran, bu girişimlere karşı sürekli olarak olayların takibini yapacağına, gerekli önlemleri
alacağına dair bolca vaadlerde bulunmasına karşın gereken tedbirleri almamıştır.
İki ülke arasında ilişkiler zaman zaman gerginleşmiştir. Ermenilerin İran topraklarından
yaptıkları saldırılar karşısında, Osmanlı Ordusu, 1905 yılında Vezne ve Lahicanı,
1907’de Urmiye ve civarlarını ve 1908 yılında Savuçbulak’ı ele geçirmiştir. Yapılan bu
operasyonlarda, saldırılara katılan, destek veren Ermeniler buralardan uzaklaştırılmıştır.
Ancak Ermenilerin İran topraklarındaki faaliyetlerini sona erdirilememiştir. I. Dünya
Savaşı sırasındaki isyanlarda da İran toprakları Ermeniler tarafından yoğun bir şekilde
kullanılmıştır.
204
KAYNAKLAR
I. ARŞİV BELGELERİ
A) OSMANLI ARŞİVİ BELGELERİ
A.1) BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ BELGELERİ ( BOA):
BOA. Y.PRK. HR. 5/8.
BOA. Y.PRK. AJZ. 40/35; 31/8.
BOA. Y. PRK. ZB. 6/19.
BOA. Y. MTV. 49/61; 245/99; 285/14; 306/5; 307/ 238.
BOA. Y.PRK. TKM. 30/62; 4/61; 21/10.
BOA. Y.PRK. AZL.20/38.
BOA. Y.PRK. UM. 34/67; 34/5; 34/59; 42/ 113.
BOA. Y.PRK. DH.5/55.
BOA. Y.PRK. A.7/38.
BOA. HR. SYS. 2748/26,; 2823/62; 2771/86; 2773/3; 2856/ 45; 2769/20; 2792/57;
2861/33; 2774 / 58; 2861/10; 2772 / 43; 2772 /61; 2772 /68; 2762 / 4; 2735 / 33; 72 /
28; 2769 / 11; 2762 / 1; 2785/ 1; 2770 / 32; 2866 / 20; 2861 / 39; 115/55; 2851/ 52.
BOA. HR.TO., 346 / 16; 346 / 10.
BOA. Y.PRK. BŞK. 53/141; 53/102; 57/16; 54/50; 45/ 72; 29/104; 47/109; 45/72;
131/2; 32/77.
BOA. Y. PRK. EŞA. 28/60; 31/ 143; 12/8; 17/ 70; 20/26; 15/2.; 18/73.
BOA. A.MKT. MHM. 665/21–5; 640/22; 669/22; 665/20; 670/5; 671/14; 671/15;
673/2; 550/26; 672/23; 670/5; 672/9; 547/29.
BOA. Y.A.RES.102/2.
BOA. Y.PRK. SRN. 4/70; 3/ 80.
BOA. Y.PRK. MYD. 19/109.
BOA. İ.HUS., 41/ 1313 / RA005; 59 / 1315 / B – 017.
BOA. Y.PRK. ASK. 135/99; 131/2; 89/97; 186/27; 249/99.
BOA. Y.PRK. MF. 2/38.
BOA. Y. PRK. TŞF. 5/98.
BOA. Y.PRK. ML.12/9.
205
C) YAYINLANMIŞ BELGELER
Bilal N.Şimsir; British Documents on Ottoman Armenians, Volume IV (1895),
TTK Yay., Ankara 1990.
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları Tarihi I–II, T.C. Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay., Ankara 1998.
II. ANSİKLOPEDİLER
İslâm Ansiklopedisi (İA), “Nubar Paşa”, Maddesi, C.9, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
İA, “İran” Maddesi, C. 5/2, MEB Yayınları, İstanbul 1968.
İA, “Cemâleddin Efgânî”, Maddesi, C. 3, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
İA; “Tebriz” Maddesi, C.12/1, MEB Yayınları, İstanbul 1979.
İA, “Urmiye” Maddesi, C. 13, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
İA; “Hoy” Maddesi, C.5. 1. Kısım, MEB Yayınları, İstanbul 1987.
İA, “Makü” Maddesi, C.7, MEB Yayınları, İstanbul 1972.
İA, “Salmas” Maddesi, C.10, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
III. GAZETELER
Sebilürreşad Gazetesi, S. 30–212, 10 Şevval 1330–13 Eylül 1328.
Anadolu Ajansı,’İran’da Nüfus Sayımı’ başlıklı haber, 28.10.2006.
New York Times, “Persia’s Garibaldi’ Slain”, 23 May 1912.
207
The Christian Herald and Signs of Our Times,” Sent with Prayer and Blessing”, 30
October 1895, p.709–710.
Bristol Times and Mirror, Recent Armenian Raid, 29 September 1897.
Marlborough Express, Alleged Armenian Outrages, Volume XXXII, Issue 179, 13
August 1897.
Abrahamian, Ervand; Modern İran Tarihi, (Çev:, Dilek Şendil), Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul 2008.
Aivazian, Armen M.; The Armenian Rebellion of the 1720s and the Threat of Genocidal
Reprisal, Center for Policy Analysis at American University of Armenia,
Yerevan 2007.
Armaoğlu, Fahir; 19. yy. Siyasi Tarihi 1789–1914, TTK. Yay., Ankara 1999.
Bağçeci, Yahya; 1895 Zeytun Ermeni İsyanı, Doktora Tezi ( Danışman: Prof.Dr. M.
Metin Hülagü), Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2008.
Beşikçi, İsmail; Doğu Anadolu’da Göçebe Kürt Aşiretleri, Yurt Kitap, Ankara 1992.
Blow, David; Shah Abbas, The Ruthless King Who Became an Iranian Legend, I.B.
Tauris&Co. Yayınları, Newyork 2009.
Cohen, Stuard A.; British Policy in Mesopotamia 1903–1914, Ithaca Press, Reading,
UK 2008.
Curzon, George Nathaniel; Persia and Persian Question, Vol. 2, Longman & Green
Co., 1892.
Demir, Neşide Kerem; Türkiye’de Ermeni Meselesi, Şafak Matbaası, Ankara 1976.
Elton, Daniel; History of Iran, Westport, CT, USA: Greenwood Publishing Group,
Incorporated, 2000.
Ermeni Komitelerinin Emel ve İhtilal Hareketleri (Haz. Mehmet Kanar), Der Yayınları,
İstanbul 2001.
Hülagü, M.Metin; Pan İslâmizm, Osmanlı’nın Son Umudu, Yitik Hazine Yayınları,
İstanbul 2006,
Kamrava, Mehran; The Political History of Modern Iran: From Tribalism to Theocracy,
Praeger Publishers, Westport, CT 1992.
Karaca, Ali; Anadolu Islahatatı ve Ahmet Şakir Paşa (1838–1899), Eren Yayıncılık,
İstanbul 1993.
Kitto, John; The People of Persia, The Religious Tract Society, London 1799
Lorentz, John H.; Historical Dictionary of Iran, Second Edition, The Scarecrow Press,
Inc, Lanham, Maryland, Plymouth, Toronto, UK 2007.
Mahajan, Sneh; British Foreign Policiy 1874–1914: The Role of India, Routledge Press
2002.
Mangaltepe, İsmail; XIX. Yüzyıl Fransız Seyyahlarına Göre Van, Doktora Tezi, İstanbul
Üniversitesi, İstanbul 2005.
Mayewski; Ermenilerin Yaptığı Katliamlar, (Çev: Azmi Süslü), A.Ü. Türk İnkılâp
Tarihi Enstitüsü Yayınları, No.6, Ankara 1986.
McCarthy, Justin; Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran and Ömer Turan; The Armenian
Rebellion at Van, (Editor M. Hakan Yavuz), The University of Utah Press,
Salt Lake City 2006.
Morell, John Reynell; Russia and England: Their Strength and Weakness, Trübner &
Co, London 1856.
211
Newman, Andrew J.; Safavid Iran, Rebirth of A Persian Empire, I.B. Tauris, London–
Newyork 2006.
Öke, Mim Kemal; Ermeni Sorunu 1914–1923, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
1991.
Panossian, Razmik; The Armenians: From King and to Priests to Merchant and
Commissars, Columbia University Press, New York 2006.
Papazian, Bertha S.; The Tragedy of Armenia: A Brief Study and Interpretation, Pilgrim
Press, Boston 1918.
Pyadushkin, Maksim; Maria Haug and Anna Matveea; Beyond the Kalashnikov: Small
Arms Production, Exports, and Stockpiles in the Russian Federation, Small
Arms Survey Publication, 2003
Saray, Mehmet; Ermenistan ve Türk Ermeni İlişkileri, Atatürk Arastırma Merkezi Yay.,
Ankara 2005.
Sırma, İhsan Süreyya; II. Abdülhamid’in İslâm Birliği Siyaseti, Beyan Yayınları,
İstanbul 2007.
Walcher, Heidi A.; In the Shadow of the King Zill al–Sultan and Isfahan under the
Qajars, I.B. Tauris, May 2008.
Uras, Esat; Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. Baskı, Belge Yayınları 1987.
Ürkündağ, Ayhan; Ahmed Dürri Efendinin İran Sefaretnamesi, Yüksek Lisans Tezi,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon 2006.
V. MAKALELER
Afary, Janet; “Armenian Social Democrats, The Democrat Party Of Iran, And Iran–I
Naw A Secret Camaraderie”, Reformers And Revolutionaries in Modern
Iran: New Perspectives On The Iranian Left, (Editor. Stephanie Cronin),
Routledgecurzon, New York 2004, pp.67–84.
Arkun, Aram; “Armenians and Jangalis”, Iranian Studies, Vol.30, No.1/2 ( Winter–
Spring 1897), pp. 25–52.
Atkin, Muriel; “The Pragmatic Diplomacy of Paul I: Russia's Relations with Asia,
1796–1801”, Slavic Review, V. 38, No. 1, March 1979, pp. 60–74.
Bilgiç, Veysel K.; “Osmanlı Devleti’nde Azınlıklar”, Dünden Bugüne Ermeni İliskileri,
(Editörler: İdris Bal, Mustafa Çufalı), Nobel Yay., Ankara 2003, s.77–85.
Bournoutian George A.; “Eastern Armenia from the Seventeenth Century to the Russian
Annexation”, The Armenian People From Ancient to Modern Times Vol. II
(Edited by Richard G. Hovannisian), St. Martin’s Press, New York 1997,
pp.81–108.
Çetinsaya, Gökhan; “İsmi Olup ta Cismi Olmayan Kuvvet: II. Abdülhamdi’in Pan–
İslâmizm Politikası Üzerine Bir Deneme”, Osmanlı, C.2, Yeni Türkiye
Yayınları, (Editör: Güler Eren), Ankara 1999, s. 380–388.
215
Dadrian, Vahakn N.; “ The Armenian Question and the Wartime Fate of the Armenians
as Documented by the Officials of the Ottoman Empire's World War I
Allies: Germany and Austria Hungary”, International Journal of Middle
East Studies, Vol. 34, No. 1 (Feb., 2002), pp. 59–85.
Duguid; Stephen; “The Politics of Unity: Hamidian Policy in Eastern Anatolia”, Middle
Eastern Studies, Vol. 9, No. 2 (May, 1973), pp. 139–155.
Eraslan, Cezmi; “İslâm Birliği Siyaseti Çerçevesinde II. Abdülhamid’in İlk Yıllarında
Osmanlı–İran Münasebetleri”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Araştırma Merkezi, Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 1991,
s.221–240.
Floor, Willem M; Patrick Clawson; "Safavid Iran's Search for Silver and Gold,"
International Journal of Middle East Studies, Vol. 32, 2000, pp. 345–368
Greaves, Rose Louise; “British Policy in Persia, 1892–1903 – I”, Bulletin of the School
of Oriental and African Studies, University of London, Vol. 28, No. 1
(1965), pp.34–60.
Gül, Mustafa; “1896 Van Ermeni Isyanı ve Sonrasıııdaki Gelişmeler”, OTAM, sayı:8,
Ankara 1997, s. 139–149.
Halaçoğlu, Yusuf; “Ermeni Meselesiyle İlgili Birkaç Rus Kaynağı” Yeni Türkiye, Sayı
38, Ankara 2001, s.735–741.
Helms, S.W.; “Kandahar of the Arab Conquest”, World Archaeology, Vol. 14, No. 3,
Islamic Archaeology, February 1983, pp. 342–354
Hewsen, Robert H.; “Van in This World; Paradise in the Next. The Historical
Geopgraphy of Van/Vaspurakan”, Armenian Van/Vaspurakan ( Editor:
Richard G. Hovannisian), Mazda Publishers, California 2000, pp. 13–42.
Jalali, Seyyed Sa‘id; “Eprem Khan and the Constituional Failure in Iran (Some Random
Notes)”, Iran and the Caucasus, Vol. 12, 2008, pp. 377–384
Jones, Geoffrey; “The Imperial Bank of Iran and Iranian Economic Development,
1890–1952”, Business and Economic History, 2d ser., 16 (1987): pp. 69–80.
Keddie, Nikki R.; “British Policy and the Iranian Opposition 1901–1907”, The Journal
of Modern History, Vol. 39, No. 3 (Sep., 1967), pp. 266–282.
Keddie, Nikki R.; “The Pan–Islamic Appeal: Afghani and Abdülhamid II”, Middle
Eastern Studies, Vol. 3, No. 1 (Oct., 1966), pp. 46–67.
Kodaman, Bayram; “Hamidiye Hafif Süvari Alayları II. Abdülhamid ve Doğu Anadolu
Aşiretleri”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, İstanbul,
Mart 1979 sayı: 32, s.427–480.
Koloğlu, Orhan; “Osmanlı Basınında 1865 Kolera Salgını, İstanbul Sağlık Konferansı
ve Mirza Malkom Han”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Sayı VI/2, 2005, s.
139–150.
Kouymjian, Dikran; “Van Under The Mongol, Turkmen, Persian and Ottoman
Domination”, Armenian Van/Vaspurakan, (Editor: Richard G. Hovannisian),
Mazda Publishers, California 2000, pp.117–132.
Kılıç, Selda; “İran’da İlk Anayasal Hareket 1906 Meşrutiyeti”, A.Ü.Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt:XX, Sayı:32, Ankara
2002, s. 143–161.
Kropotkin, P.; “Orography of Asia”, Geographical Journal, V.23, No: 3, March 1904,
s.342.
Lambton, A. K. S; “The Tobacco Regie: Prelude to Revolution I”, Studia Islamica, No.
22 (1965), pp. 119–157
Matthee, Rudi; “Mint Consolidation and the Worsening of the Late Safavid Coinage:
the Mint of Huwayza”, Journal of the Economic and Social History of the
Orient, Vol. 44, No. 4, Brill Academic, November 2001, pp. 505–539,
Matthee, Rudi; “Between Venice and Surat: The Trade in Gold in Late Safavid Iran”,
Modern Asian Studies, V. 34, No. 1, February 2000, pp. 223–255.
Minorsky, V.; “The Tribes of Western Iran”, The Journal of the Royal Anthropological
of Great Britain and Ireland, Vol. 75, No. 1/2,(1945), pp. 73–80.
Moreen, Vera B.; “The Status of Religious Minorities in Safavid Iran 1617–61”,
Journal of Near Eastern Studies, Vol. 40, No. 2 (Apr., 1981), pp. 119–134.
Mukaddem, Alirıza; “Ahi Evren Veli’nin Doğduğu Şehir Hoy: Farsça ve Arapça
Kaynaklara Göre”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 3/10, Kış
2010, s.470–477.
Natali, Denise; “Kurdayetî in the Late Ottoman and Qajar Empires”, Middle East
Critique, 11: 2, pp.177–199.
Özata, Şenel; “Çağdaş İslâm Devletleri; İran”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi,
Editör: Hakkı Dursun Yıldız, C. 13, Kombassan A.Ş Yay., Konya
1994,s.183–184.
219
Özgüdenli, Osman G.;” Osmanlı İranı I: Batı İran ve Azerbaycan Tarihi Hakkında
Osmanlı Tahrir Kayıtları: Cografî ve İdarı Taksimat”, Tarih Araştırmaları
Dergisi, C. 22, S. 34, Ankara 1963, s.83–106.
Rabi, Uzi; Nugzar Ter–Oganov; “The Russian Military Mission and the Birth of the
Persian Cossack Brigade: 1879–1894”, Iranian Studies, 42: 3, 2009, pp.445
— 463.
Raleigh, Donald J.; “The Russian Civil War”, 1917–1922, The Cambridge History of
Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge University
Press, Cambridge 2006, pp. 140–167.
Sarı, Yasemin; “Türk Tiyatrosunun Gelişimi Yönünde Atılan İlk Adımlar ve Ermeni
Sanatçıların Rolü”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007,
s.501–514.
Salt, Jeremy; “Britain, The Armenian Question and The Cause of Ottoman Reform:
1894–1896”, Middle Eastern Studies, Vol. 26, No. 3 (July 1990), pp. 308–
328.
Smith, Jeremy, “Non–Russians in the Soviet Union and After”, The Cambridge History
of Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge
University Press, Cambridge 2006, pp.495–521.
Shiel, J.; “Notes on a Journey from Tabriz, Through Kurdistan, via Van, Bitlis, Se'ert
and Erbil, to Suleimaniyeh, in July and August, 1836” Journal of the Royal
Geographical Society of London, Vol. 8 (1838), pp. 54–101.
Suny, Ronald Grigor; “Eastern Armenians Under Tsarist Rule”, The Armenian People
From Ancient to Modern Times, Vol. II (Edited by Richard G. Hovannisian),
St. Martin’s Press, New York 1997, pp.109–134.
Sümer, Faruk, “Ağa Muhammed Şah, Kaçar Devletinin Kurucusu”, Türk Dünyası
Araştırmaları Dergisi, S. 47, Nisan 1987, s.9–30.
Sümer, Faruk, “Afşarlar”, Türk Dünyası Araştırmaları, S.41, Nisan 1986, s.125–133.
Sykes, Mark; “The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire”, The Journal of the Royal
Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, Vol. 38 (Jul. – Dec.,
1908), pp. 451–486
221
Tapper, Richard; “History and Identity among the Shahsevan”, Iranian Studies, Vol. 21,
No. 3/4 (1988), pp. 84–108.
Ünal, Fatih; “Rusların Kürt Aşiretlerini Osmanlı Devleti’ne Karşı Kullanma Çabaları”,
Karadeniz Araştırmaları, C.5, S. 17, Bahar 2008, s. 133–152.
Yıldırım, Nimet; “İran Mitolojisi”, Nüsha, Yıl: 2, Sayı 7, Güz 2002, s.19–44.
Zardykhan, Zharmukhamed; “Ottoman Kurds of The First World War Era: Reflections
in Russian Sources”, Middle Eastern Studies, 42: 1, pp. .67–85
222
DİZİN
1 Armenia, 20, 25, 26, 29, 30, 31, 32, 53, 54,
63, 100, 101, 207, 209, 210, 211, 214,
1813 Gülistan Antlaşması, 142
215, 222
1828 Türkmençay Antlaşması, 142
Armenia Gazetesi, 101
1890 Erzurum İsyanı, 78
Armenian Revolutionary Federation, 87,
1905 Rus–Japon Savaşı, 83
100, 208
1909 Adana İsyanı, 79
Arşaloys
1917 Bolşevik İhtilali, 17
(Gazete), 48
A Arusanlı Aşireti, 124
Abbas Mirza Kaçar, 12, 17 Associated Press, 117
Acem Köşkü, 176 Atebat–ı Aliya, 155, 170
Acemistan, 7 Avetis Nazarbekyan, 88
Afganistan, 8, 44, 143 Avrupa, 12, 33, 34, 35, 44, 45, 54, 56, 62,
Afşarlar, 24, 221 63, 66, 67, 70, 88, 96, 97, 116, 119, 136,
Ağa Muhammed Şah, 23, 32, 221 143, 144, 150, 151, 153, 164, 175, 191,
Ağrı Dağı, 111, 168 193, 197, 209
Ahameniş Hanedanı, 25 Ayastefanos, 77
Ahmet Şakir Paşa, 75, 113, 209 Ayg
Ali İhsan Paşa, 13 (Gazete), 48
Alman İmparatoru II. Wilhelm, 177 Ayn’üd Devle, 13
Almanya, 73 Azerbaycan, 7, 9, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 19,
Amerika, 41, 55, 58, 63, 88, 96, 97, 102, 25, 34, 37, 42, 46, 47, 48, 50, 51, 58, 60,
116, 119, 120, 121, 136, 187, 193, 220 82, 83, 89, 90, 91, 92, 94, 97, 98, 105,
Amerikan Board, 14, 73, 74, 207, 212 106, 110, 136, 137, 140, 143, 159, 160,
Amira, 62, 67 162, 171, 173, 219
Anadolu Umumi Müfettişi Şakir Paşa, 75 Azerbaycan Ermeni Piskoposluğu, 46
Anzali, 90, 91, 92, 93, 97, 98, 99 Azerbaycan Merkezi Komitesi, 89
Araplar, 24, 80
B
Ararat Kültür Derneği, 51
Babıâli Gösterisi, 79
Aras Nehri, 17, 19, 30, 47
Bağdat Valisi Necip, 157
Aravat
Bahaîler, 25
(Gazete), 48
Bahtiyariler, 24
Ardahan, 84, 143
Armenakan Partisi, 84, 100, 101
224
Bakü, 12, 82, 92, 105, 107, 111, 117, 189, Çaldıran Savaşı, 11, 16, 27, 213
200 Çar I. Petro, 71, 83, 106
Bargiri, 147, 178, 181 Çar II. Aleksander, 85
Baron Julius de Reuter, 144, 156 Çar III. Aleksandr, 172
Basra Körfezi, 7, 8, 145 Çırağan Sarayı, 176
Bâşgāh–e Aramena (Ermeni Kulübü), 41 Çukur Sad, 30
Bâşgah–e Javanan–e Aramena ( Ermeni D
Gençlik Kulübü), 41
Daily News Gazetesi, 198
Batum, 84, 105, 114, 117, 143, 166, 189
Demavend Dağı, 8
Bayezid, 19, 27, 29, 64, 104, 114, 115, 123,
Derik (Dirik) Manastırı, 108
131, 160, 166, 193
Derik Manastırı, 134
Beluciler, 24
Deştebil, 194
Belûcistân, 8
Dilman, 102, 103, 104, 112, 115, 123, 165,
Benli Davider, 165
194
Berlin Antlaşması, 71, 78
Dizak, 31
Bilâd–ı Acem, 7
Dize, 48, 116
Bissin, 146, 163
Doğu Anadolu, 27, 33, 60, 61, 66, 69, 71,
Bitlis, 20, 74, 75, 86, 116, 147, 187, 190,
77, 80, 110, 118, 132, 166, 178, 208,
191, 220
212, 217
Bitlis Valisi Rauf Paşa, 191
Dördüncü Ordu, 124, 129, 137, 160, 164,
Boğazkesen
168, 180, 181, 183, 186
(Van), 125
Bombay (Mumbai), 105 E
Boston, 63, 120, 211 Eçmiyazin, 31, 58, 68, 69, 72, 73, 85, 95,
103, 117, 173, 188, 198, 219
C
Elbak, 109, 127, 128, 129, 139
Catholicos Davit Valarşapatci, 58
Elbruz Dağları, 8
Celali Aşireti, 17
Encümen–i Daniş, 67
Cemaleddin Afganî, 35, 167
Erciş, 116, 130, 178, 181
Constantine Khatisian, 106
Erdebil, 10, 14, 90, 91, 93, 117, 171
Culfa, 10, 12, 17, 29, 30, 33, 42, 43, 44, 45,
Erekle Han, 32
51, 52, 53, 54, 56, 57, 58, 59, 89, 91, 92,
Erivan, 10, 17, 29, 30, 31, 32, 33, 63, 64,
97, 149
72, 83, 84, 101, 105, 110, 111, 114, 117,
Ç 131, 143, 218
Çaharmahal Yardım Derneği, 51 Erivan Guberniyası, 84
Çaldıran Ovası, 15, 28
225
Ermeni, 9, 11, 12, 14, 18, 20, 25, 26, 28, 29, 190, 191, 192, 196, 198, 199, 200, 207,
30, 31, 33, 34, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 208, 209, 210, 212, 213, 214, 217, 218,
44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 219, 220, 221, 222
55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, Ermenistan, 7, 16, 25, 26, 27, 32, 33, 40,
66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 42, 47, 53, 57, 61, 63, 64, 77, 87, 88, 95,
77, 78, 79, 81, 82, 84, 85, 86, 87, 88,_89, 97, 105, 110, 136, 143, 151, 153, 197,
91, 92, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 199, 200, 211
102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, Erzurum, 10, 33, 69, 77, 78, 82, 86, 112,
110, 111, 112, 114, 116, 118, 119, 120, 166, 193, 199, 221
121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, Evliya Çelebi, 18
129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, F
137, 138, 139, 141, 142, 143, 144, 145,
Farmasonluk, 149
146, 147, 149, 150, 151, 153, 154, 155,
Fars, 14
157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164,
Farsça, 15, 46, 50, 218
165, 166, 167, 169, 170, 171, 172, 173,
Ferhat Paşa Antlaşması, 28
174, 175, 177, 178, 179, 182, 183, 185,
Feth Ali Şah, 12, 32, 45, 50
186, 187, 189, 190, 191, 192, 193, 194,
195, 197, 198, 199, 200, 206, 208, 209, G
211, 212, 214, 215, 216, 217, 218, 219, Ganzasar Manastırı, 31
220, 221, 222 Garabar
Ermeni Hayırseverler Birliği, 51 (Gazete), 48
Ermeni Meselesi, 60, 68, 69, 146, 164 Gazan Han, 10
Ermeni Millet Nizamnamesi, 67, 68, 221 Gence, 30, 31, 38, 82, 105
Ermeni Patrikliği, 60, 69 General Mayewski, 75, 78, 126
Ermeni Yardım Derneği (HOM), 47 Gevorgyan Koleji, 46
Ermeniler, 9, 17, 20, 21, 26, 28, 29, 31, 32, Gilan, 30, 89, 99
33, 34, 35, 37, 40, 41, 42, 44, 45, 46, 50, Gladstone, 70, 71, 78, 146
54, 56, 57, 60, 61, 62, 63, 67, 68, 69, 70, Gladstone hükümeti, 71
71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 80, 83, 84, Grandük Nikola, 77
85, 87, 88, 93, 95, 96, 101, 103, 104, Gregoryan Kilisesi, 63
105, 107, 108, 109, 110, 112, 113, 114, Gülhane Hatt–ı Hümayunu, 67
116, 118, 119, 121, 123, 125, 126, 127, Gülistan Antlaşmasına, 82
128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, Gümrü, 189, 190
137, 139, 140, 145, 146, 148, 152, 153, Gürcistan, 12, 31, 32
154, 155, 158, 159, 161, 163, 164, 166, H
172, 175, 179, 185, 186, 187, 188, 189,
Hacı Mirza Muhammed Hasan Şirazi, 156
226
İran, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, İslâm Birliği Projesi, 159, 167
17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, İstanbul, 6, 8, 9, 10, 11, 15, 17, 20, 27, 28,
28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 35, 36, 57, 59, 60, 67, 68, 69, 75, 77, 80,
39, 40, 41, 43, 44, 45, 47, 48, 50, 51, 53, 85, 96, 100, 101, 102, 120, 123, 150,
54, 55, 56, 57, 58, 59, 63, 66, 69, 70, 72, 154, 155, 156, 158, 159, 160, 164, 167,
76, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 171, 175, 176, 177, 198, 206, 207, 208,
92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 102, 209, 210, 211, 212, 215, 216, 217, 219
103, 104, 105, 107, 108, 109, 110, 111, İstinaf–ı Müdde–i Umumisi Hamdi Bey,
112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 184
120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, İzzettin Yatı, 176
128, 129, 130, 131, 132, 133, 135, 136, J
137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144,
Journal deDurban, 197
145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 153,
Justin Perkins, 14
155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162,
163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, K
171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, Kaçar Devleti, 57
179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, Kaçarlar, 12, 15, 24, 45
187, 188, 190, 193, 194, 195, 196, 197, Kafkaslar, 143
198, 199, 200, 206, 207, 208, 209, 210, Kafkasya, 8, 12, 15, 16, 17, 31, 32, 34, 60,
211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 69, 72, 79, 82, 83, 84, 85, 92, 96, 101,
219, 221 102, 103, 104, 105, 108, 119, 120, 121,
İran Azerbaycanı, 9, 28, 29, 30, 34, 40, 63, 123, 125, 143, 146, 149, 150, 151, 219
76, 83, 117, 168 Kalasar, 21, 49, 103, 107, 113, 140
İran Devrimi, 14 Kandahar, 8, 44, 55, 216
İran Ermeni Yazarları Derneği, 51 Kanunî Sultan Süleyman, 11
İran Ermenileri, 41, 57, 95, 109, 121, 125, Kara Kilise, 48, 131, 192
164, 175, 187, 198 Karabağ, 28, 30, 31, 32, 33, 49, 82, 84, 95,
İran Hükümeti, 108, 160, 169, 170, 195 111, 166, 189
İran Kazakları Tugayı, 83 Karakilise, 17, 116, 181
İran Körfezi, 33, 168 Karakoyunlu, 18
İran Kürtleri, 139, 140 Karakoyunlular, 27
İran Marşı, 176 Karmelitler, 58
İran ordusu, 14, 82 Kars, 29, 73, 77, 84, 110, 114, 143, 188,
İran’ın Petersburg Sefiri Mahmud Han, 174 189, 191, 193
İsfahan, 23, 25, 29, 30, 41, 42, 53, 59, 99, Karun Havzası, 8
144, 149, 156 Karun Nehri, 144
228
Miss Atoyan, 90 O
Mitk
Oltu, 84
(Gazete), 97
Ordu–yu Hümayun, 137
Moğollar, 10, 27
Ortadoğu, 7, 8, 9, 14, 35, 97, 150, 211, 215
Molodaya Armeniya (Genç Ermeniler), 84
Ortaköy, 176
Mösyö Howard, 120
Osmanlı, 7, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18,
Muhammed Ali Şah, 37, 38, 39, 92, 93, 98
19, 20, 27, 28, 29, 30, 31, 33, 34, 35, 36,
Muhammed Çerbani, 159
38, 43, 47, 55, 60, 61, 62, 63, 64, 66, 67,
Muhammed Musaddık, 41, 95
68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 78, 79,
Muhammed Rıza Şah, 40, 41
80, 81, 82, 84, 86, 87, 88, 91, 92, 96, 97,
Muhammere, 167
100, 102, 103, 104, 105, 110, 112, 116,
Murtaza Kuli Han, 19
117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124,
Mushak
125, 129, 132, 133, 134, 136, 137, 138,
(Gazete), 85
139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146,
Musul, 16, 20, 194
147, 148, 149, 150, 151, 154, 155, 156,
Muzaffereddin Şah, 36, 37, 45, 148, 170,
158, 159, 160, 161, 163, 164, 165, 166,
171, 172, 175, 176, 177
167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174,
Müşir Mehmet Zeki, 137, 164, 180
175, 177, 178, 179, 180, 181, 183, 184,
Müşir–ud– Devle, 162
186, 191, 194, 195, 196, 197, 199, 200,
N 206, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214,
Nadir Şah, 19, 20, 31, 44, 213 215, 217, 219, 220, 221, 222
Nahçıvan, 7, 28, 49, 82, 209 Osmanlı’yı koruma politikası (Bulwark), 70
Nahçivan, 28, 29, 63, 72, 84, 114, 142, 188 Oşnu, 194
Nasıreddin Şah P
(1848–1896), 34, 45, 149, 156, 157, 164,
Patrik Hovhannes Dzoretsi, 65
171, 178, 211
Payecik, 16, 21, 49, 113, 123, 133, 191
Nasturiler, 80
Payk’ar
Nazaret Mardiros Paslekyan, 166
(Gazete), 97
Nerses Varjabedyan, 76, 85
Pehlevi Hanedanı, 40
Nersesyan Okulu, 72
Pers Kralı I. Daryus, 25
New York, 30, 33, 38, 63, 100, 164, 168,
Persia, 6, 7, 38, 46, 50, 103, 104, 115, 144,
206, 207, 211, 212, 214, 220
206, 208, 216
Newyork Herald Gazetesi, 76
Petersburg Sefareti, 104, 172, 173, 174
Nikol Duman, 39, 89, 107, 111, 136
Post Gazetesi, 136
Nubar Paşa, 153, 206
Prens Gorçakoff, 73
230
R 193
Savuçbulak, 13, 148, 195, 196
Rahim Han, 39, 93
Selçuklular, 10
Reşt, 25, 38, 39, 89, 90, 91, 92, 93, 97, 98,
Seyyid Cemaleddin Vaiz–i İsfahani, 36
100, 117, 194
Simon Zawarean, 87
Revan Livası, 19
Sir Arthur Hardinge, 157
Rostam Gaspar Kütüphanesi, 47
Sir Philip Currie, 81, 162
Ruslaştırma faaliyetleri, 85, 172
Sivaslı Nalbandyan, 167
Rusya, 9, 12, 13, 15, 17, 31, 32, 33, 34, 36,
Sosyal Demokrat Hınçak Partisi, 48
37, 40, 41, 44, 45, 48, 51, 54, 57, 63, 68,
Sovyet Ermenistanı, 48, 95, 96
69, 70, 71, 72, 73, 76, 77, 78, 81, 82, 83,
St. Astuacacin Kilisesi, 46
84, 85, 88, 89, 92, 94, 96, 97, 98, 99,
St. Bartholomew Kilisesi, 49
101, 103, 104, 105, 106, 107, 110, 111,
St. George Kilisesi, 49
112, 116, 117, 120, 121, 122, 123, 126,
St. Hripsime Kilisesi, 48
130, 131, 132, 138, 142, 143, 144, 145,
St. Sargis Kilisesi, 46, 49
146, 151, 155, 157, 158, 161, 164, 167,
St. Thaddâus Manastırı ( Karakilise), 17
171, 172, 173, 174, 177, 178, 187, 188,
Standard Gazetesi, 200
190, 191, 192, 194, 195, 196, 198, 199,
Stepan Zorean, 87
200, 208, 215, 219, 220
Sultan Abdülhamid.Bakın II. Abdülhamid
S Sultan Abdülmecid, 67
Sabbatarianlar, 58 Süleymaniye, 20
Sadettin Paşa, 107, 133, 182 Sünni, 21, 177
Sadrazam Halil Rıfat, 176 Süryaniler, 21
Sadrazam Mirza Hüseyin, 171
Ş
Safevi Devleti, 11, 27
Şah Abbas, 17, 18, 55, 56
Safeviler, 11, 12
Şah I. Abbas, 42
Salisbury, 129, 130, 139, 140, 144, 145,
Şah II. Abbas, 42, 44, 53
146, 161, 162, 163, 205
Şah İsmail, 11, 27
Salmas, 9, 14, 15, 16, 19, 20, 21, 27, 49, 91,
Şah Tahmasb, 28
92, 97, 102, 103, 104, 105, 107, 114,
Şahseven Aşireti, 39
120, 121, 123, 124, 130, 131, 136, 138,
Şahsevenler, 24
139, 140, 160, 162, 163, 165, 170, 175,
Şammar Aşireti, 145
186, 193, 199, 200, 206
Şehzade Abdülkadir, 176
Saray kasabası
Şehzade Tevfik Efendi, 176
(Van), 103
Şeref Bey, 129, 135, 137, 165, 174, 181
231
Şeyh Abdülazim Türbesi, 36 Tiflis, 10, 19, 31, 32, 72, 84, 85, 87, 88, 91,
Şeyh Cemaleddin Vaiz–i İsfahanî, 36 98, 106, 117, 120, 166, 179, 188, 189,
Şeyh Fazlullah Nuri, 40 190, 191, 193
Şeyh Ubeydullah, 15, 19, 167, 178 Tigran Stepanian, 106
Şii, 21, 25, 149, 156, 177 Times Gazetesi, 120
Şiilik, 27, 158, 167, 177 Timur, 11, 18, 27
Şikak Aşireti, 124, 140, 162 toman
Şûray–ı Devlet Reisi Said Paşa, 176 (İran Para Birimi), 44, 50
Taşnaksutyun, 37, 38, 47, 85, 88, 89, 92, Umman Denizi, 8
106, 107, 110, 111, 136, 166, 167, 222 Urmiye, 9, 10, 14, 15, 16, 17, 19, 20, 21,
Tebriz, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 20, 25, 27, 46, 91, 97, 102, 103, 104, 116,
21, 23, 27, 28, 29, 30, 37, 38, 39, 41, 46, 120, 121, 123, 138, 140, 155, 160, 174,
47, 48, 49, 63, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 97, 188, 194, 195, 206
98, 99, 102, 104, 105, 106, 107, 109, Urmiye Gölü, 10, 14, 20
110, 111, 115, 117, 123, 125, 128, 137, Uzun Hasan, 11
138, 140, 144, 158, 162, 181, 187, 193, V
195, 196,_199, 206, 207
Van, 8, 14, 18, 20, 28, 29, 64, 65, 66, 75,
Tebriz Konsolosu General Wood, 162
78, 79, 81, 82, 86, 87, 92, 97, 100, 101,
Tebriz Kültür Dernekleri, 47
102, 103, 104, 107, 108, 109, 111, 112,
Tebriz Livası, 12
113, 114, 115, 116, 118, 119, 120, 121,
Tebriz Yardımlaşma Derneği, 47
232
William Pitt, 70
Worchester, 120
Zangezur, 30, 31
Zank Gazetesi, 97, 99
Zend Hanedanı, 221
Zerdüşt, 25
Zeytun İsyanı, 79
Zıllu’s Sultan, 149, 153
233
EKLER
234
Ek–1 İran Devleti’nin Ermeni fesedesini himaye ettiği hakkında. BOA, Y. PRK. BŞK
53/141
235
Ek–2 İran Devleti’nin Ermenilere silah dağıtması hakkında. BOA, Y.PRK. ASK. 131/2
236
Ek–3 Tebriz Müctehidi Hacı Mirza Cevad Ağa’nın Ermeniler lehine hareketleri
hakkında. BOA, Y.PRK. EŞA 17/70.
237
Ek–5 Mazrik Aşiretine Yapılan Saldırı hakkında. Bristol Times and Mirror, 29 Eylül
1897
239
Ek–6 İran yerel makamlarının Ermenilere yardım etmesi hakkında, New York Times, 2
Eylül 1897.
240
Ek–8 İran sınırından Mezrik aşiretine yapılan saldırı hakkında. New York Times, 10
Ağustos 1897.
242
Ek–9 Türk ordusunun Üçkilise’deki Ermenilere yönelik harekâtı hakkında. New York
Times, 10 Ağustos 1904.
243
ÖZGEÇMİŞ
1978 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı şehirde tamamladı.
2002 yılında Erciyes Üniversitesi Fen–Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun
oldu. Yüksek Lisansını Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih
Anabilimdalı Yakıncağ Bilimdalı’nda 2006 yılında tamamladı. Aynı yıl Erciyes
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı, Yakınçağ Bilimdalı’nda
Doktora eğitimine başladı. 2009–2010 döneminde Erciyes Üniversitesi tarafından
sağlanan bursla İngiltere’de bir yıl dil eğitiminin yanısıra National Archives, Britisih
Library ve School of Oriental and African Studies’te araştırmalarda bulundu. 2006
yılından itibaren Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Araştırma
Görevlisi olarak çalışmaktadır. Yabancı dili İngilizce olup, Evli ve bir çocuk babasıdır.
İletişim Bilgileri :
Adres: Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü / KAYSERİ
Telefon: 03524374901/33619
E–Posta: gbolat@erciyes.edu.tr.