Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 257

1

T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ERMENİ MESELESİ’NDE İRAN’IN ROLÜ VE


OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ (1876–1909)

Tezi Hazırlayan
Gökhan BOLAT

Tezi Yöneten
Prof. Dr. M. Metin HÜLAGÜ

Tarih Anabilim Dalı


Doktora Tezi

Aralık 2010
KAYSERİ
2

T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ERMENİ MESELESİ’NDE İRAN’IN ROLÜ VE


OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ (1876–1909)

Tezi Hazırlayan
Gökhan BOLAT

Tezi Yöneten
Prof. Dr. M. Metin HÜLAGÜ

Tarih Anabilim Dalı


Doktora Tezi

Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından


SBD–08–570 no’lu proje ile desteklenmiştir.

Aralık 2010
KAYSERİ
i
ii

ÖNSÖZ

19. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı Devleti içinde oldukça iyi koşullarda yaşayan
Ermeni toplumu, 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan miliyetçilik düşüncesinin çok
uluslu devletlerde yaşayan azınlıklar üzerindeki etkisi, Avrupalı devletlerin bu
azınlıkları kendi politikalarında bir araç olarak kullanmaya başlaması ve Osmanlı
Devleti’nin eski gücünü kaybetmesi gibi nedenlerle yüzyıllardır yaşadığı Osmanlı
Devleti içindeki konumunu sorgulamaya başlamıştır.

Bu sorgulama 1877–1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra önce özerklik daha sonra ise
bağımsızlık fikrine dönüşmüş ve bunu gerçekleştirmek için Osmanlı Devleti’ne karşı
isyan etmeye başlamışlardır. 1890 Erzurum İsyanı ile başlayan isyanlar Birinci Dünya
Savaşı sırasında techir edilmelerine kadar sürmüştür.

Osmanlı topraklarında başlayan bu isyanlar sırasında Osmanlı–İran sınır bölgesinde


bulunan İran Azerbaycanı toprakları Ermeni tarihçi Louise Nalbandian’ın ifadesiyle
Ermeniler açısından adeta bir Mekke olmuştur. Kafkasya’dan ve Osmanlı topraklarından
gelen isyancı Ermenilerle bunlara destek veren İran Ermenileri burada
teşkilatlanmışlardır. Hatta Tebriz, Salmas ve Dilman’da silah fabrikaları ve atölyeler
kurarak silah imal etmişler, bu silahları Anadolu’ya geçirerek isyanlara katılmışlardır.

Yapılan bu çalışma üç bölümden oluşmakta olup birinci bölümde İran coğrafyanın


genel özellikleri ve özellikle Ermenilerin faaliyetlerinin yoğunlaştığı İran Azerbaycanı
bölgesi ve İran Ermenilerinin tarihî, kültürel, sosyal, ticarî ve dinî özellikleri ele
alınmıştır. İkinci bölümde, Osmanlı Devleti’nde Ermeni isyanlarının başlaması,
isyanları hazırlayan sebepler ile İran’daki Ermenilerin, örgütlenme, silahlanma ve
yardım faaliyetleri, İran’dan Osmanlı topraklarına yapılan saldırılar ve Osmanlı–İran
sınır bölgesindeki Ermeni–Kürt mücadeleleri anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise Ermeni
Meselesi’nde İran’ın tavrı ve bu tavrı etkileyen etkenler, İranlı bazı devlet ve din
adamlarının Ermeniler lehine faaliyetleri, İran’ın Ermenilere verdiği destekler ve bunun
Osmanlı–İran ilişkilerine olan etkileri ifade edilmiştir. En sonunda ise İran’daki
Ermenilerin faaliyetleri, Ermeni Meselesi ve İran’dan Osmanlı topraklarına yapılan
saldırılarla ilgili basında çıkan haberler ortaya konulmuştur.
iii

Bu çalışmayı hazırlanmamda herkesten çok emeği olan, Yüksek Lisans ve Doktora


eğitimimin her aşamasında benden desteğini esirgemeyen danışmanım ve hocam Sayın
Prof.Dr. M. Metin Hülagü’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca yazım sürecindeki
değerli tavsiyeleriyle çalışmanın şekillenmesine büyük emeği olan Sayın Doç.Dr.
Gülbadi Alan’a, teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmanın tashihinde desteklerini
esirgemeyen Sayın Prof.Dr. Ali Aktan ve değerli meslektaşlarım Öğr.Gör.Dr.
Abdulkadir Dağlar ve Okt.Dr. Ahmet Tanyıldız’a da müteşekkirim.

Gökhan BOLAT
Kayseri 2010
iv

ERMENİ MESELESİ’NDE İRAN’IN ROLÜ VE OSMANLI–İRAN


İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ (1876–1909)
Gökhan BOLAT
ÖZET

Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Ermeni isyanlarında


Osmanlı–İran sınırı ve İran toprakları Anadolu’ya yapılan saldırılarda yoğun bir şekilde
kullanılmıştır. Bunun çeşitli sebepleri olsa da en önemlisi İran Devleti’nin Ermenilerin
bu faaliyetlerine engel olmaması ve bazen de bunları desteklemesidir.

İran’ın Ermenilere karşı bu tutumunda iki önemli etken bulunmaktadır. Birincisi,


Ermeni Meselesi’nin ortaya çıkmasında etkili olan İngiltere ve Rusya’nın İran
üzerindeki etkileri ve ikincisi de Osmanlı ve İran arasında yüzyıllardır devam eden bazı
sorunlardır. Bu sorunların başlıcaları, hudud meselesi, hudud üzerindeki aşiretler sorunu
ve Şii–Sünnî rekabetidir.

İran içinde özellikle Tebriz, Salmas, Hoy, Makü ve Urmiye’de örgütlenen Ermeni
komitacılar, burada gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Osmanlı–İran sınırını kolaylıkla
geçerek Anadolu’daki isyan faaliyetlerine katılmışlardır. Ayrıca yine bu bölgelerden
Osmanlı içindeki Ermenilere, silah ve teçhizat taşıyarak isyanların daha da büyümesini
sağlamışlardır.

Osmanlı Devleti, İran tarafından gelen bu saldırılara karşı İran hükümetini birçok defa
uyarmasına rağmen bir sonuç elde edememiştir. Bu yüzden sınırın korunması için,
askerî bazı tedbirler almıştır. Bunlardan biri de sınır boyunca Hudud Taburu’nun
kurulmasıdır. Buna rağmen saldırıların kesilmemesi üzerine 1905–1909 arasında İran
içindeki Vezne, Lahican ve Savuçbulak’a askerî harekâtlar düzenlenerek buralar ele
geçirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Ermeni Meselesi, İran, Osmanlı Devleti, Kürtler


v

THE ROLE OF IRAN IN THE ARMENIAN ISSUE AND ITS EFFECTS ON


THE OTTOMAN–IRANIAN RELATIONS (1876–1909)
Gökhan BOLAT
ABSTRACT

Ottoman–Iranian border and Iranian territory was used intensively during the attacks in
Anatolia in the Armenian revolts, starting in the second half of the 19th century in the
Ottoman State. There are various reasons for this, but the most important one is that the
Iranian government did not interfere with these activities of the Armenians and
sometimes supported them.

There are two important factors in this attitude of Iran towards the Armenians. The first
one is the effects of Great Britain and Russia, which were effective the emergence of the
Armenian question, in Iran. The second one is some problems continued for centuries
between the Ottoman and Iran States. Some of these problems are; the border issue, the
tribes on the border and Shiite–Sunni rivalry.

The Armenian fedayis organized in Iran, especially in Tabriz, Salmas, Khoy, Maku and
Urmia, participated in the activities of the rebellion in Anatolia by passing easily the
Ottoman–Iran border, after making the necessary preparations here. In addition, they
have provided the growth of revolts even more carrying weapons and equipment from
these regions to the Armenians in the Ottoman territories.

The Ottoman State was unable to get a result even though it warned the Iran
government many times against these attacks coming from Iran. Therefore, the Ottoman
State took some military measures to protect the borders/boundry between the two
countries. One of these measures was the establishment of the Border Battalion along
the border. Despite all these measures, the attacks did not end and Vezne, Savujbulak
and Lahijan seized by organized military actions between the years of 1905–1909 in
Iran.

Key words: Armenian Issue, Iran, Ottoman State, The Kurds


vi

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ......................................................................................................................... i
ÖZET.......................................................................................................................... iv
ABSTRACT ................................................................................................................ v
KISALTMALAR ........................................................................................................ x
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
İRAN COĞRAFYASI VE ERMENİLER
1.1. İRAN COĞRAFYASI............................................................................................ 6
1.1.1. İran Coğrafyası’nın Tarihteki İsimleri ................................................................. 6
1.1.2. İran Coğrafyasının Genel Özellikleri ................................................................... 7
1.1.3. İran Azerbaycanı ................................................................................................. 9
1.1.3.1. Tebriz............................................................................................................. 10
1.1.3.2. Urmiye ........................................................................................................... 14
1.1.3.3. Hoy ................................................................................................................ 15
1.1.3.4. Makü.............................................................................................................. 17
1.1.3.5. Salmas............................................................................................................ 19
1.1.4. 19. Yüzyılın Sonu ve 20. Yüzyılın Başlarında İran’ın Demografik ve Toplumsal
Yapısı ......................................................................................................................... 21
1.1.4.1. İran’ın Demografik Yapısı.............................................................................. 21
1.1.4.2. İran’ın Toplumsal Yapısı................................................................................ 24
1.2. İRAN ERMENİLERİ........................................................................................... 25
1.2.1. Tarihi Ermenistan ve İran Ermenileri................................................................. 25
1.2.2. Osmanlı–İran Savaşları ve Ermeniler ................................................................ 26
1.2.3. Şah I. Abbas Dönemi ve İran Ermeni Toplumu ................................................. 28
1.2.4. 19. Yüzyılda İran Ermenileri ............................................................................. 32
1.2.5. 20. Yüzyılda İran Ermenileri ............................................................................. 34
1.2.5.1. İran Meşrutiyet Hareketi ve Ermeniler (1906–1911) ....................................... 35
1.2.5.2. Birinci Dünya Savaşı Sonrasında İran Ermenileri ........................................... 40
1.2.6. İran Ermenilerinin Yoğun Olarak Yaşadıkları Yerler........................................ 42
1.2.7. İran Ermenilerinin Sosyal ve İdarî Yapısı ......................................................... 51
1.2.8. İran Ermenilerinin Ticarî Hayattaki Önemleri.................................................... 54
1.2.9. İran Ermenilerinin Dinî Yapısı .......................................................................... 57
vii

İKİNCİ BÖLÜM
ERMENİ MESELESİ VE İRAN
2.1. ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI ...................................................... 60
2.1.1. 19. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Osmanlı Ermenilerinin Durumu .................. 60
2.1.1.1. Millet–i Sâdıka’dan Hurûc Ale’s–Sultân’a ..................................................... 63
2.1.2. Ermeni Meselesi’nde Yabancı Devletlerin Rolü ................................................ 70
2.1.2.1. İngiltere’nin Rolü .......................................................................................... 70
2.1.2.2. Rusya’nın Rolü.............................................................................................. 71
2.1.2.3. Misyonerlik Faaliyetlerinin Rolü ................................................................... 73
2.1.3. 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı ve İsyanların Başlaması................................. 76
2.1.4. Ermeni İsyanlarının Başlarında Doğu Anadolu, Kafkasya ve İran Azerbaycanı’nın
Genel Durumu ............................................................................................................ 79
2.1.4.1. Doğu Anadolu ................................................................................................ 80
2.1.4.2. İran Azerbaycanı ............................................................................................ 82
2.1.4.3. Kafkasya ....................................................................................................... 83
2.2. ERMENİLERİN İRAN İÇİNDEKİ FAALİYETLERİ.......................................... 86
2.2.1. İran’da Ermeni Komitelerinin Örgütlenme Çalışmaları...................................... 86
2.2.1.1. Taşnaklar....................................................................................................... 87
2.2.1.1.1. Azerbaycan Merkezî Komitesi..................................................................... 89
2.2.1.1.2. Azerbaycan Merkezî Komitesi’nde Kadınların Örgüt Çalışmalarındaki
Yeri ............................................................................................................................ 90
2.2.1.2. Hınçaklar........................................................................................................ 96
2.2.1.3. Armenakan Partisi ........................................................................................ 100
2.2.2. Ermenilerin İran’daki Faaliyet Merkezleri ...................................................... 102
2.2.3.Ermenilerin İran İçinde Silâhlanma Faaliyetleri................................................ 105
2.2.3.1. Merkezî Silah Fabrikası............................................................................... 106
2.2.3.2. Silahların Sevkiyat Merkezleri...................................................................... 108
2.2.3.3. Silahların Sevkiyat Güzergâhları ................................................................. 112
2.2.4. Yardım Faaliyetleri ......................................................................................... 116
2.2.4.1. İran’daki Yardım Faaliyetleri ....................................................................... 116
2.2.4.2. Osmanlı Devleti’ndeki Yardım Faaliyetleri .................................................. 118
2.2.4.3. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yardım Faaliyetleri................................. 119
2.2.5. Ermenilerin İran’da Toplanması ...................................................................... 120
viii

2.2.6. İran’daki Ermenilerin Osmanlı Topraklarındaki Faaliyetleri............................ 123


2.2.7. Osmanlı–İran Sınır Bölgesinde Ermeni–Kürt Mücadelesi................................ 132
2.2.7.1. 1894 Dirik (Derik) Manastırı Baskını ........................................................... 134
2.2.7.2. 1897 Hanasor Baskını................................................................................... 135
2.2.8. İran İçinde Kürt–Ermeni Mücadelesi............................................................... 139
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ERMENİ MESELESİNDE İRAN’IN TAVRI VE OSMANLI–İRAN
İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ
3.1. İRAN’IN ERMENİ MESELESİNDEKİ TAVRI ................................................ 142
3.1.1. İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki Tavrını Belirleyen Etkenler ............................. 142
3.1.2. İran Devlet Adamlarının Ermenilere Yönelik Tutumları .................................. 149
3.1.2.1. Mirza Malkom Han ve Ermeni Meselesi....................................................... 149
3.1.3. İran’lı Müctehidlerin Ermeniler Lehine Faaliyetleri......................................... 155
3.1.4. İran Hükümetinin Ermenilere Verdiği Destekler.............................................. 160
3.1.4.1. Ermenilere Silah Verilmesi.......................................................................... 164
3.1.5. İran Konsoloslarının Ermenilere Destekleri ..................................................... 166
3.2. ERMENİ MESELESİ’NİN OSMANLI–İRAN İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ....... 167
3.2.1. 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı–İran İlişkileri ve Temel Sorunlar......... 167
3.2.2. Diplomatik İlişkiler ......................................................................................... 169
3.2.2.1. İran Hükümeti Nezdinde Diplomatik Girişimlerde Bulunulması .................. 169
3.2.2.2. Osmanlı Devleti’nin Ermeni Meselesi’nde Rusya Nezdinde Girişimlerde
Bulunması................................................................................................................. 172
3.2.2.3. Osmanlı Devleti’nin Girişimleri Karşısında İran’ınTutumu .......................... 175
3.2.2.4. Muzaffereddin Şahı’n İstanbul’u Ziyareti ve Osmanlı’nın Diplomatik
Tepkisi...................................................................................................................... 175
3.2.3. Osmanlı Devleti’nin İran Sınırının Korunması İçin Aldığı Tedbirler................ 177
3.2.3.1. Hamidiye Alaylarının Kurulması................................................................. 178
3.2.3.2. Hudud Taburunun Kurulması ....................................................................... 181
3.2.3.3. İran Sınırındaki Aşiretlerin Kontrol Altına Alınması..................................... 183
3.2.3.4. Hudut Komisyonunun Kurulması ................................................................. 184
3.2.3.5. İstihbarat Faaliyetlerinin Artırılması ............................................................ 185
3.2.3.5.1. Serkis Hartukyan Raporu........................................................................... 186
3.2.3.5.2. Gelen İstihbaratların Değerlendirilmesi ..................................................... 193
ix

3.2.4. Osmanlı Devleti’nin İran’a Yönelik Askerî Harekâtları ................................... 194


3.2.4.1. Vezne, Lahican ve Urmiye’nin Ele Geçirilmesi ............................................ 194
3.2.4.2. İran Hududu Kumandanı Fazıl Paşa’nın Savuçbulak’ı Ele Geçirmesi .......... 195
3.3. İRAN ERMENİLERİ VE İRAN’IN ERMENİ MESELESİ’NDEKİ TAVRI
ÜZERİNE BASINDA ÇIKAN HABERLER ............................................................ 196
SONUÇ.................................................................................................................... 201
KAYNAKLAR ........................................................................................................ 204
DİZİN ...................................................................................................................... 223
EKLER.................................................................................................................... 233
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 244
x

KISALTMALAR

A. MKT. MHM : Sadaret Mektubî Mühimme Kalemi Evrakı


ABD : Amerika Birleşik Devletleri
a.g.b. : Adı geçen belge
bkz. : Bakınız
BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi
C : Cilt
CAB : Cabinet Office
Co : Company
Çev. : Çeviren
Ed. : Editör
FO : Foreign Office
hk. : Hakkında
İA : İslâm Ansiklopedisi.
İ.HUS : İrade Hususi
HR. SYS : Hariciye Nezareti Siyasi Kısım
HR. TO : Hariciye Nezareti Tercüme Odası
Mat. : Matbaası
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı
PRO : Public Record Office
Pub : Publication
p. : page
s. : Sayfa
S. : Sayı
TTK : Türk Tarih Kurumu
vd. : ve diğerleri
Vol. : Volume
vs. : Vesaire
WO : War Office
Y.A. RES : Yıldız Tasnifi Sadaret Resmî Maruzat Evrakı
Yay. : Yayınları
Y.E.E : Yıldız Esas Evrakı
Y.MTV : Yıldız Mütenevvî Maruzat Evrakı
xi

Y.PRK. A : Yıldız Perakende Evrakı Sadaret Maruzatı


Y.PRK. ASK : Yıldız Perakende Evrakı Askerî Maruzat
Y.PRK. AZJ : Yıldız Perakende Mabeyn Evrakı, Arzuhal ve Jurnaller
Y.PRK. BŞK : Yıldız Perakende Evrakı Mabeyn Baskitabeti
Y. PRK. DH : Yıldız Perakende Dahiliye Nezareti Maruzatı
Y. PRK. EŞA : Yıldız Perakende Elçilikler ve Şehbenderlikler Tahriratı
Y.PRK. HR : Yıldız Perakende Evrakı Hariciye Nezareti Maruzatı
Y.PRK. MYD : Yıldız Evrakı Yaveran ve Maiyyet–i Seniyye Erkan–ı Harbiye
Dairesi
Y.PRK. ML : Yıldız Perakende Evrakı Maliye Nezareti Maruzatı
Y. PRK. SRN : Yıldız Perakende Evrakı Serkurenalık Evrakı
Y.PRK. TKM : Yıldız Tahrirat–ı Ecnebiyye ve Mabeyn Mütercimligi Maruzatı
Y. PRK. TŞF : Yıldız Perakende Evrakı Teşrifat–ı Umumiye Dairesi
Y.PRK. UM : Yıldız Perakende Evrakı Umum Vilayetler Tahriratı
Y.PRK. ZB : Yıldız Perakende Evrakı Zaptiye Nezareti Maruzatı
yy : Yüzyıl.
1

GİRİŞ

1. Konu

Osmanlı Devlet’inde Millet Sistemi içinde yüzyıllarca rahat bir şekilde yaşayan
Ermeniler, 19. yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik hareketleri, Osmanlı Devleti’nin eski
gücünü yitirmesi, Avrupalı devletlerin bölgedeki çıkarları gibi etkenlerden dolayı 19.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren devlete karşı isyan etmeye başlamışlardır.

Devlete bağlılıklarından dolayı Millet–i Sâdıka olarak adlandırılan Ermeniler,


Müslüman unsurlarla çok sıkı bağlar kurmuş, gerek kültürel gerekse sanatsal birçok
alanda aynı duyguları, aynı heyecanları paylaşmışlardır. Kendilerine karşı büyük bir
güven duyulan bu toplumun bireyleri, devletin en önemli makamlarında görev
almışlardır. Böyle bir toplumun yüzyıllardır yaşadığı devlet ve topluma karşı isyan
etmesi, hem Osmanlı Devleti’ni hem de beraber yaşadıkları Müslüman halkı derinden
etkilemiştir.

İsyanların başlamasında hiç şüphesiz dönemin büyük devletleri olan İngiltere ve


Rusya’nın etkisi büyüktür. Rusya’nın sıcak denizlere inme politikasına karşı olarak
İngiltere’nin Hindistan’daki çıkarlarından dolayı bunu engellemek istemesi, bölgedeki
dengelerin değişmesine sebep olmuştur. 19. yüzyılın başlarından itibaren iki büyük
devlet İran üzerinde kontrolü sağlamak için harekete geçmiştir. Yüzyılın ikinci
yarısından itibaren İngiltere, İran’ın güneyini, Rusya ise kuzeyini kontrol eder hale
gelmiştir.

Diğer yandan sınır komşusu olan Osmanlı ve İran arasında yüzyıllardır süren, Hudud
Meselesi, sınırdaki aşiretlerin iki ülke arasında problem haline gelmesi ve Şii–Sünnî
rekabeti gibi sorunlar 19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde hala devam etmekteydi.
Böyle bir ortamda başlayan Ermeni isyanları, Ermenilerin İran topraklarını Osmanlı’ya
2

karşı saldırılarda kullanması ve İran’ında genel anlamda buna ses çıkarmaması iki ülke
arasındaki sorunları daha da büyütmüştür.

2. Amaç

İran’ın Ermenilere karşı gösterdiği hoşgörü, buranın isyana katılan Ermeniler açısından
bir cazibe merkezi olmasına sebep olmuştur. Bu yüzden 1890 yılından itibaren Taşnak,
Hınçak ve Armenakan Partisi gibi Ermeni örgütleri İran’da şubeler açmışlardır. Bu
örgütler içinde en aktifi olan Taşnaklar, Tebriz, Salmas ve Dilman’da örgüte ait silah
fabrikaları veya atöyeler açarak buralarda silah imal etmiştir. Bu fabrikalarda ayrıca,
Rusya’dan kaçak olarak getirilen silahların montaj ve tamiri de yapılmaktaydı.

Bu şekilde İran içinde örgütlenen isyancılar, özellikle Van bölgesinden Osmanlı


topraklarına gizlice girerek, çeşitli eylemlere katılmış, eylemlerden sonra yine aynı
güzergâhlardan İran’a kaçmışlardır. Osmanlı Devleti, Ermenilerin İran sınırından
geçmelerini önlemek için bir takım tedbirler almasına rağmen bu geçişleri
önleyememiştir. Bunun için zaman zaman sınırı geçerek Ermenilerin faaliyet
merkezlerine yönelik askerî harekâtlar düzenlemek durumunda kalmıştır. Bu durum ise
Osmanlı Devleti’ni İran’ın yanısıra, bölgenin diğer önemli devleti Rusya ile karşı
karşıya getirmiştir.

Yapılan bu çalışmada, Ermenilerin İran’daki faaliyetlerinin açıklığa kavuşturulması,


İran’ın bunlara gösterdiği hoşgörünün sebeplerinin irdelenmesi ve bunların 1876–1909
yıllları arasındaki Osmanlı–İran ilişkilerine nasıl yansıdığının ortaya çıkarılması
amaçlanmıştır.

3. Önem

Ermeni Meselesi konusunda şimdiye kadar yapılan çalışmalarda meselenin İran boyutu
kapsamlı bir şekilde ele alınmamıştır. Ancak Ermeni isyanlarını inceleyen çalışmaların
çoğunda isyancıların iki kaynaktan destek gördükleri belirtilmiştir. Bunlardan biri o
dönemde Rusya’nın kontrolünde olan Kafkaslar diğeri ise İngiltere ve Rusya’nın nüfuz
alanında bulunan İran toprakları ve özellikle İran Azerbaycanı bölgesidir.
3

İran Azerbaycanı, Osmanlı snırına yakın olması sebebiyle Ermenilerin en önemli


faaliyet merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu yüzden Ermenilerin İran’daki
faaliyetlerinin açıklığa kavuşturulması Ermeni Meselesi’ni bütün boyutlarıyla anlamak
adına önemlidir.

4. Yöntem

4.1. Araştırmanın Modeli

Çalışmamızda, geçmişte ya da var olan bir durumu var olduğu şekliyle tanımlamayı
amaçlayan araştırma yaklaşımı olan tarama modeli kullanılmıştır. Bu model
çerçevesinde, konu ile ilgili olaylar kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya
çalışılmıştır.

Tarama modelinin araştırma yaklaşımına uygun olarak konu hakkındaki bilgiler,


önceden tutulmuş çeşitli yazılı belgelere başvurarak elde edilmiş ve elde edilen dağınık
bilgiler incelenen zaman ve mekân göz önüne alınarak bir sistem içinde
bütünleştirilerek yorumlanmıştır.

Elde edilen veri kaynaklarından geçerli ve güvenilir bilgiler toplanıp doğru sonuçlara
ulaşmak için, toplanan her veri geçerlilik ve önem açılarından tenkit süzgecinden
geçirilmiştir. Tenkit aşamasında özellikle araştırma konusunun önemli bir öğesi olan
Ermeni isyanları sırasında İran içinde ve Osmanlı–İran sınırında meydana gelen
gelişmeler göz önünde tutulmuş ve birbirleriyle karşılaştırılarak verilerin güvenilirliliği
ortaya konulmaya çalışılmıştır.

4.2. Verilerin Toplanması

Araştırma hakkındaki veriler, var olan kayıt ve belgeler incelenerek belgesel tarama
veya doküman metodu diye anılan yöntem ile toplanmıştır. Mevcut kayıt ve belgeler
tespit edilerek, ulaşılanlar okunup konu ile ilgili olan kısımları not alınmış ve
değerlendirilerek tahlil edilmiştir.

Çalışmanın özelliğine uygun olarak önce konuyla ilgili tespit edilen arşiv belgelerine
ulaşılmaya çalışılmıştır. Bunun için de Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Londra’daki
4

Public Record Office’de yer alan Foreign Office, Cabinet Office, War Office’de yer alan
belgeler incelenmiştir.

Bununla birlikte İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), School of Oriental and African
Studies (SOAS) ve British Library gibi kütüphanelerden de faydalanılmıstır. Arşiv
belgeleri dışında daha önce yayınlanmış olan belgeler de çalışmada kullanılmıştır.

4.3. Dipnotların Kullanımı–Yazılımı

Dipnotlar ilk defa metin içerisinde verilirken tam künyesi yani yazarın adı soyadı,
eserinin adı, yayınlandığı yayınevi, yayın yeri ve tarihi, en sonunda da sayfa numarası
verilmiştir. Aynı eser ikinci defa gösterilirken yazarların çokluğu nedeniyle yazar adı ve
soyadı tekrar verilmiştir. Ardından eser isimleri de kısaltılarak sonuna üç nokta
konulması suretiyle gösterilmiştir. İlk gösterimde Louise Nalbandian; The Armenian
Revolutionary Movement, University of California Press, Berkeley and Los Angeles, 1963, p. 3,
şeklinde verilmiştir. İkinci gösterimde, Nalbandian; The Armenian…, p. 4. şeklinde
kısaltılmıştır.

5. Sınırlılıklar

5.1. Konu Bakımından

Yapılan çalışmanın konusu, Ermeni Meselesi’nde İran topraklarının Ermeniler


açısından önemi, buradaki faaliyetleri, İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki tavrı, Ermenilere
verdiği destek ve bunun Osmanlı–İran ilişkilerine olan etkileridir.

5.2. Mekân Bakımından

Çalışmada İran’daki Ermenilerin faaliyetleriyle ilgili olarak, İran Azerbaycanı ve burada


bulunan Tebriz, Salmas, Urmiye, Hoy, Makü, Dilman ile Ermenilerin saldırdıkları Doğu
Anadolu Bölgesi ve gerek İran gerekse Osmanlı’daki Ermenilere önemli yardımların
geldiği Kafkaslar çalışmanın ana mekânlarıdır.
5

5.3. Zaman Bakımından

Çalışmanın ele aldığı zaman dilimi 1876–1909 arasındaki dönemdir. Bu dönemde


Osmanlı Devleti’nde II. Abdülhamid, İran’da ise Nasıreddin Şah ( 1848–1896),
Muzaffereddin Şah (1896–1907) ve Muhammed Ali Şah (1907–1909) yönetimleri
bulunmaktadır.
6

BİRİNCİ BÖLÜM

İRAN COĞRAFYASI VE ERMENİLER

1.1. İRAN COĞRAFYASI

1.1.1. İran Coğrafyası’nın Tarihteki İsimleri

Günümüzde İran olarak bildiğimiz coğrafya eski çağlardan bu yana çeşitli isimlerle
adlandırılmıştır. Bunlar; Erân, Anerân, Aryan, Parahşi, Elam, Persia, Fars, Pars, İran–
Şahr, Acemistan ve son olarak İran’dır.

İran adı etnik bir unsuru ifade eden Ariana’dan gelmektedir. Ariana, Aryan ( Ariler,
Aryalar)1 anlamına gelen bir sıfattır. Bunların yaşadığı ülkeye ise Aryanların ülkesi
denilmiştir. M.Ö. 3. yüzyılda Batı Sibirya’da Andronova kültürel bölgesinde yaşayan
İranlı kabileler tarafından kullanılan terim, bu kabilelerin günümüzdeki İran platosuna
göçlerinin ardından Med ve Pers İmparatorlukları’nın çıkmasıyla beraber ülkenin
bütününü ifade eden coğrafi bir terim olarak kullanılmaya başlanmıştır. Sasaniler
döneminde krallar kendilerini Erân ve Anerân Kralı şeklinde tanımlamasıyla birlikte,
ülkenin esas kısmı da bu şekilde adlandırılmıştır2.

Bir diğer kaynağa göre İran’ın eski ve kutsal adlarından birisi, buraya ilk yerleşenlerin
torunlarından Şem’in oğlunun adı olan Elam’dır. İbranice’de Fars ve Pars şeklinde
geçen bu coğrafyaya eski Sami kavimleri Atların ülkesi anlamına gelen Parahşi
(Parahshe) demekteydiler3. Buraya göç eden Iran–Aryan kökenli kabilelere muhtemelen
yaşadıkları bu yerden dolayı Eski Yunan ve Romalılar tarafından Persian denilmiş,
yaşadıkları ülke ise Persia olarak ifade edilmiştir. Avrupalı toplumlar da 20. yüzyıla
1
Arya, ‘Şerefli’ anlamına gelmektedir. Aryaların mitolojik özellikleri hakkında bkz. Nimet Yıldırım,
“İran Mitolojisi”, Nüsha, Yıl: 2, Sayı 7, Güz 2002, s.19-44.
2
İslâm Ansiklopedisi (Bundan sonra İA şeklinde ifade edilecektir); “İran” Maddesi, ‘Tarihi ve Etnografik
Bakış’, C. 5/2, MEB, Yay., İstanbul 1968, s. 1013.
3
John Kitto; The People of Persia, The Religious Tract Society, London 1799, p. 9-10.
7

kadar bu ülkeyi Parahşi’den gelme Persia olarak adlandırmışlardır. İslâmiyetten önceki


Arapların tarih ve coğrafya eserlerinde ise ülke, İran–Şahr olarak ifade edilmiştir4.

Ortadoğu toplumlarında gerek İslâmiyetten önce gerekse sonra İran ve ötesini ve burada
yaşayan insanları ifade etmek için Acem tabiri kullanılmıştır. Acem kelime olarak, Arap
olmayan anlamındadır. İlk İslâm fetihleri sırasında etnik ve coğrafî bir isim olarak
kullanılan kelime, 9. yüzyıldan itibaren İran ve İranlıları ifade etmek için kullanılmaya
başlanmıştır. İslamiyet öncesi Arap şairleri ülke olarak Acem kelimesinin yanında
İranlıları ifade etmek için Fârısî terimini de kullanmışlardır5. Osmanlı Devleti ise 15–
17. yüzyıllarda buraları tanımlarken, Bilâd–ı Acem, Vilâyet–i Acem ve Acemistan
kavramlarını kullanmıştır6. Kanunî’nin Irakeyn Seferi’nde ele geçirilen, Basra
Körfezi’nden kuzeye doğru Azerbaycan’a kadar ulaşan İran’ın batı kısımlarına ise Irak–
ı Acem denilmiştir.

İran terimi, 19. yüzyıla kadar devlet adı olarak kullanılmamıştır. Bu dönemde İranlılar
kendilerine İrâniyân demeye başlamışlardır. Resmî olarak ise 1935 yılında Rıza Şah
tarafından İran adının devlet adı olarak kullanılması kararlaştırılmıştır. Şah, Avrupalı
hükümetlerin Persia yerine İran’ı kullanmaları yönünde oldukça ısrarlı girişimlerde
bulunmuş, İran’a gönderilen postalarda İran ibaresinin kullanılmasını istemiş ve aksi
halde bunların ülke içine gönderimini yasaklayacağını bildirmiştir7. Bu girişimlerden
sonra ülke adı olarak uluslararası yazışmalarda İran adı kullanılmaya başlanmıştır. 1979
yılında yapılan İslâm Devrimi’den sonra devletin adı İran İslâm Cumhuriyeti olarak
kabul edilmiştir. Geçmişten beri farklı isimlerle anılan İran’ın coğrafî yapısı aşağıda
anlatılmıştır.

1.1.2. İran Coğrafyasının Genel Özellikleri

Ortadoğu’nun en yüksek sahalarından birini oluşturan bölgede yer alan İran coğrafyası,
kuzeyden Hazar Denizi, Azerbaycan, Nahçıvan, Ermenistan ve Türkmenistan, doğudan
Afganistan ve Pakistan, güneyden Basra Körfezi ve Umman Denizi, batıdan Irak ve
4
Daniel Elton; History of Iran, Westport, CT, USA: Greenwood Publishing Group, Incorporated, 2000,
p.3; Kitto; The People…, p. 10
5
Ali Arslan; “Osmanlılar’da Coğrafi Terim Olarak Acem Kelimesinin Manası ve Osmanlı-Türkistan
Bağlantısındaki Önemi” (XV-XVIII. Yüzyıllar), S.8., OTAM, Ankara 1997, s. 83. İlk sahabelerden olan
Selmân-ı Farısî’nin adından da anlaşılacağı gibi, Arap toplumunda Farısî kelimesi, Farstan gelen, buraya
ait anlamında kullanılmıştır.
6
Arslan; Osmanlılar’da…, s. 84.
7
Elton; History of Iran…, p.3.
8

Türkiye ile sınırlıdır. Toplam 1.648.196 km2’lik yüzölçümü ile Ortadoğu’nun ikinci
büyük ülkesidir8. Sınır uzunlukları Kuzeyde Azerbaycan, Ermenistan, Türkmenistan ve
Hazar Denizi kıyıları dâhil yaklaşık 2000 km, kuzey batıda Türkiye, güneybatıda Irak
ve Umman Körfezi ile 1770 km’dir.

İran, Ortaçağ boyunca siyasî ve coğrafî açıdan birliği bir türlü sağlayamamıştır. Bu
yüzden özellikle İslâmiyet sonrası İran’ı tarif ederken günümüzdeki İran’ın coğrafî
sınırlarına, Herat ve Kandahar’ın da dâhil olduğu Afganistan’ın bazı kısımları ile
Belûcistân ve günümüzde Türkmenistan sınırları içerisinde yer alan Merv bölgesini de
dâhil etmek gerekir9.

Stratejik açıdan Doğu ve Batı arasındaki önemli geçiş noktalarından biri olan İran,
coğrafi açıdan dağlık bir alanda yer almaktadır. Yüzyıllarca bölgenin politik ve
ekonomik düzenini belirleyen bu dağlar, üzerlerinde ana tarım ve yerleşim bölgelerinin
yer aldığı çok sayıda dar havza veya platoyu çevrelemektedir. İran topraklarının büyük
bölümünü bu platolar oluşturmaktadır. Denizden ortalama yüksekliği 460 m dağlık
alanlarda ise yer yer 2000 m’yi geçmektedir. Hazar, Basra ve Umman kıyıları ile Karun
Havzası ülkenin düz alanlarının fazla olduğu yerlerdir. Van Gölü’nden başlayan Zağros
Dağları Basra Körfezi’ne kadar uzanmaktadır. Buradan Belûcistan içlerine doğru
sokularak Mekran Dağları ile birleşen bu sıradağların uzunluğu yaklaşık 1800 km’dir.
Diğer bir sıradağlar ise Hazar Denizinin güney kıyıları boyunca uzanan Elbruz
Dağları’dır. Bu dağ dizisi bir yay gibi uzanarak Horasan’daki sıra dağlar ile birleşir.
Elbruz Dağları üzerinde birçoğu hâlâ faal olan volkanik dağlar bulunmaktadır. Bunların
en yükseği Demavend Dağı (5604 m)’dır10. Bir diğeri ise 4.042 m yüksekliğindeki
Teflan Dağı’dır. Kuzeyde Sebelan (4812 m) ve Sehend (3710 m) dağları bulunmaktadır.
Ülkenin iç platolarında ise Deşt–i Kevir (Kevir Çölü) ve Deşt–i Lût (Lût Çölü)
bulunmaktadır11.

8
Ramazan Özey; Ortadoğu, Ülkeler-İnsanlar-Sorunlar, Öz Eğitim Yayınları, İstanbul 1996, s.189.
9
Mehmet Emin Resulzade; “İran Nedir?” Sebilürreşad Gazetesi, S. 30-212, 10 Şevval 1330-13 Eylül
1328; İA; ”İran”…, s.1013,
10
P. Kropotkin; “Orography of Asia”, Geographical Journal, Vol.23, No: 3, March 1904, p.342.
11
Şenel Özata; “Çağdaş İslâm Devletleri; İran”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, , Editör: Hakkı
Dursun Yıldız, C. 13, Kombassan A.Ş Yay., Konya 1994, s.183-184; Raymond Furon; İran, (Çev:,Galib
Kemali Söylemezoğlu) İstanbul 1943, s.15; Elton; History of Iran, p. 3; Özey; Ortadoğu..., s. 190.
9

Ülkenin beşte üçü özellikle belli başlı yaylaları sürekli tarımı elverişli kılacak yağışlar
almaz. Tarım yalnızca yağış alan Azerbaycan, Kürdistan ve Hazar kıyılarıyla, başta
sıradağların etekleri olmak üzere ülkenin dört bir yanına dağılmış olan sulama yapılan
köyler ve vahalarla sınırlıdır12.

Günümüzde İran, Tahran, İsfahan, Luristan, Erdebil, Doğu Azerbaycan, Batı


Azerbaycan, Zencan, Gilan, Kirmanşah, Hamedan, Kum, Kazvin, Mazanderan,
Çaharmahal ve Bahtiyari, Kürdistan, Gülistan, Kuzey Horasan, Razavi Horasan, Güney
Horasan, İlam, Huzistan, Semnan, Kohkuliye ve Buyer Ahmed, Buşehr, Fars, Kirman,
Hürmüzgân, Yezd ile Sistan ve Belucistan eyaletlerinden oluşmaktadır. Çalışmamızın
konusunu teşkil eden Ermenilerin İran’daki faaliyetlerinde Osmanlı–İran sınırına yakın
olması sebebiyle ana mekân olan günümüzdeki Doğu ve Batı Azerbaycanı’nın içine yer
aldığı ve 19. yüzyılın sonlarında İran Azerbaycanı olarak adlandırılan bölgenin tarihî,
siyasî ve coğrafi yönleri üzerinde kısaca durmakta yarar vardır.

1.1.3. İran Azerbaycanı

İran Azerbaycan’ı veya Türkler tarafından ifade edilen şekliyle Güney Azerbaycan
Türk–İran mücadelelerin de önemli bir stratejik mevkidir. 18. yüzyılın başlarından
itibaren Rusya’nın da sıcak denizlere ulaşma politikasının bir sonucu olarak bölge ile
ilgilenmeye başlamasıyla bu üç devlet arasında rekabet artmıştır. 1724 yılında Rusya ve
Osmanlı Devleti arasında imzalanan İstanbul Antlaşması’yla İran’ın kuzeyi iki devlet
arasında paylaşılmıştır. Bu paylaşımdan dolayı Tebriz, Urmiye, Hoy, Salmas, Makü gibi
yerler bir dönem Osmanlı hâkimiyet altında kalmıştır13. İran Azerbaycanı bölgesini
Osmanlı Devleti açısından önemli kılan bir diğer etken şüphesiz, buranın iki devlet
arasında sınır bölgesi olmasıdır. Bu yüzden Ermeni olayları sırasında burası Ermeniler
tarafından yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Günümüzde Doğu ve Batı Azerbaycan
şeklinde iki vilayete ayrılmıştır14. Aşağıda, İran Azerbaycanı dâhilinde ve özellikle
sınıra yakın yerlerde bulunan bazı şehirlerin tarihsel süreçleri ve genel özellikleri ele
alınmıştır.

12
Ervand Abrahamian; Modern İran Tarihi, (Çev:, Dilek Şendil), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul 2008, s. 2.
13
Andrew J. Newman; Safavid Iran, Rebirth of A Persian Empire, I.B. Tauris, London-Newyork 2006. p.
125.
14
Özey; Ortadoğu…, s. 196.
10

1.1.3.1. Tebriz

Günümüzde Doğu Azerbaycanı’nın merkezi olan Tebriz, 19. yüzyılda Urmiye Gölü’nün
kuzeydoğusuna doğru 50 km.’lik bir alan boyunca uzanmaktaydı15. Şehrin
kuzeydoğusunda Aynali–Zaynali Dağı16 (1800 m), kuzey ve kuzeydoğuda Karacadağ
silsilesi ile güneyde 3547 m. yüksekliğindeki Sahand Dağı bulunmaktadır. Karacadağ
çok verimsiz ve engebeli olduğu için Tebriz’e ulaşan yollar, Doğudan Astara (Hazar
Denizi üzerinden) – Erdebil–Tebriz ve Tahran–Kazvin–Miyana–Tebriz, Batıdan,
Trabzon– Erzurum– Hoy– Tebriz, Kuzeyden Tiflis–Erivan–Culfa–Merend–Tebriz
şeklindedir. Sahan Dağları Urmiye Gölü’nün doğu kıyısı boyunca oldukça dar bir geçit
bıraktığı için, kuzeyden Maveray–ı Kafkas ve Karacadağ ile güneyden Meraga
arasındaki ulaşım ancak Tebriz yoluyla mümkün olmaktadır. Bu yüzden tarih boyunca
Tebriz sadece İran içinde değil aynı zamanda İstanbul ile Hindistan arasındaki en
önemli toplanma yerlerinden biri olmuştur. 1856 yılında 50 bin olan şehrin nüfusu17
1900’lerin başında 200 bine yükselmiştir. İklim bakımından, kışın çok soğuk ve karlı,
yazları ise Sahan Dağı civarında bulunması ve etrafının bahçelerle çevrili olması
sebebiyle serindir18.

W.Barthold, Türk–İslâm tarihi açısından önemli bir yeri olan şehrin 7. yüzyılın
sonlarında Abbasi Halifesi Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun tarafından
kurulduğundan bahsetmektedir19. Kaynaklarda Selçuklular devrinde Tuğrul Bey’in
Tebriz yakınlarında halifenin kızı ile evlendiği ve Sultan Berkyaruk’un kardeşi
Muhammed ile mücadelesi sırasında Tebriz’in güneyindeki dağlık bölgeye çekildiği, iki
kardeş arasında yapılan anlaşma neticesinde Tebriz’in Muhammed’in idaresine
verildiğinden bahsedilmektedir. Celaleddin Harzemşah ile Moğollar arasındaki
mücadelelerde, Harzemşah uzun bir süre burayı savunmada başarılı olsa da 1231 yılında
Moğollar Tebriz’i ele geçirmiştir20. İlhanlı hükümdarı Abaka devrinde İlhanlı

15
William Hughes; A Manual of Geography, Physical, Industrial and Political, Longmans & Roberts,
London 1856, p. 356.
16
Bu isim Ayn bin Ali ve Zayn bin Ali Ziyaretgâhı’ndan gelmektedir.
17
Hughes; A Manual of Geography..., p. 356
18
İA; “Tebriz” maddesi, C.12/1, MEB yayınları, İstanbul 1979, s. 82.
19
W.Barthold; “Azerbaycan ve Ermenistan”, (Çev: İsmail Aka), Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları
Dergisi, C.8, S. 14, Ankara 1963, s. 79.
20
İA “Tebriz”, s.85
11

Devleti’nin başkenti olan Tebriz en parlak devrini ise Gazan Han devrinde yaşamıştır21.
Gazan Han, 1295 yılında şehre girdiğinde puthaneler, kiliseler, havralar ve ateşgedelerin
yıkılmasını emretmiştir. Ertesi yıl Ermeni kralı Hethum’un ricası üzerine bu emir
kaldırılmıştır. Gazan Han Tebriz şehrini yeniden imar ettirmiş ve Şehri surlarla
çevirerek surların içine güzel binalar yaptırmıştır. Gazan Han 1304 yılında ölünce
Tebriz’e bağlı Şam’da kendi yaptırdığı türbeye gömülmüştür. Moğollar döneminde
oldukça gelişen Tebriz, sadece idarî merkez olmakla kalmamış aynı zamanda önemli bir
ticarî ve ilmî merkez haline de gelmiştir22.

1385 yılında Timur tarafından ele geçirilen şehir, Timur’un komutanı Toktamış Han
tarafından şehir yağmalanmış ve burada yaşayan ahalinin bir kısmı da esir alınmıştır.
Ordugâhını Şam–Gazan’da kuran Timur ahaliyi fidye ödemeye mahkûm ettmiştir23.
1468’de Akkoyunlu hükümdarı Bayındırlı Uzun Hasan tarafından ele geçirilen şehirde
Akkoyunlular’ın hâkimiyeti başladı. Ancak Uzun Hasan 1478’de ölünce ortaya çıkan
zayıflıktan istifade eden Şah İsmail 1500 yılında şehri ele geçirmiş ve nüfusun 3/2’si
Sünnî olan halkı Şiiliği kabul etmeye zorlamıştır. Direnenlere ise oldukça şiddet
uygulandı. 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı’nda Osmanlı’nın Safevileri yenmesi
üzerine şehir Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. Savaştan dokuz gün sonra Yavuz Sultan
Selim gösterişli bir törenle şehre girmiş ve burada bir hafta kalmıştır. Yavuz’un amacı
Safevi Devleti’nin tamamen ortadan kaldırmaktı. Ancak kumandanların ve askerlerin
önemli bir kısmının dönmek istemesi üzerine bunu gerçekleştiremeden geri
dönmüştür24.

Tebriz bundan sonra Osmanlı ve İran arasında sürekli el değiştirmiştir. Kanunî Sultan
Süleyman döneminde 1534 yılının Temmuz ayında İbrahim Paşa şehre girerek burayı
ele geçirmiştir25. Ancak gerek bölgenin coğrafî ve iklim şartları gerekse buradaki nüfus
yoğunluğunun Osmanlı aleyhine olmasından dolayı Osmanlı Devleti burayı elinde uzun
süre tutmakta zorlanmıştır. Osmanlı birliklerinin buradan çekilmesiyle birlikte İran

21
Barthold; “Azerbaycan…, Aynı yer; Gazan Han ve dönemi hakkında ayrıca bkz. Osman G. Özgüdenli;
Moğol İran’ında Gelenek ve Değişim,, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), Kaknüs Yayınları,
İstanbul 2009.
22
Raymond Furon; İran, (Çev. Galip Kemali Söylemezoğlu), Hilmi Kitabevi, İstanbul 1943, s. 29.
23
İA “Tebriz”, s.87
24
Mehmet Saray; Türk-İran İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1999, s. 27.
25
Vecih Kevserânî; Osmanlı ve Safevilerde Din-Devlet İlişkisi, (Çev. Muhlis Canyürek), Denge
Yayınları, İstanbul 1992, s. 65.
12

tekrar buraları ele geçirmiştir26. 12 Şubat 1728 tarihli Osmanlı tapu tahrir defterlerine
göre Tebriz livasına bağlı toplam 13 nahiye ve bu nahiyelere bağlı 485 karye
bulunmaktadır27.

Safeviler döneminde önemi azalan şehir Kaçarlar devrinde (1790–1925) tekrar önemli
gelişmelerin yaşandığı bir merkez haline gelmiştir. Avrupa ile ticarî faaliyetlerin
artmasıyla birlike İran–Avrupa arasındaki ticarette önemli bir merkez haline gelmiştir28.
Avrupa’dan gelen ürünler burada toplanır, buradan da ülkenin Tahran, Meşhed gibi
diğer şehirlerine gönderilirdi. İran’dan Avrupa’ya gönderilen mallar da yine burada
toplanır ve Avrupa’ya giderdi. Tebriz’in ticarî alandaki bu önemi Rusların Culfa
demiryolu hattını yapmasıyla birlikte azalmış, buradaki ticaret daha çok Kafkasya’ya
kaymıştır29.

1801 yılında Gürcistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesiyle birlikte Tebriz, Rusya’ya
karşı İran’ın en önemli mücadele alanlarından biri olmuştur. Bu dönemde Tebriz Valisi
olan Abbas Mirza Kaçar30 İran ordusunu modernleştirme çalışmalarına burada
başlamıştır. Bu çerçevede bir kısım İngiliz askeri uzman Tebriz’e yerleştirilmiştir.
Abbas Mirza ordunun modernleştirilmesi amacıyla burada cephane, top dökümhaneleri,
ambarlar ve imalâthaneler açtırmıştır.

19. yüzyılın başlarında 50 Ermeni ailesiyle birlikte şehrin nüfusu ortalama 50.000’dir31.
1842 yılında yapılan bir sayımda şehirde toplam 9.000 aile tespit edilmiştir. 1895
yılında ise şehirdeki Ermeni nüfusunun arttığını görmekteyiz. Yüzyılın başlarında 50
aile olan Ermenilerin sayısı bu dönemde 3000’e çıkmıştır. Şehrin toplam nüfusu ise
150–200 bin arasındadır. Ticarî açıdan geçmişten beri önemli bir mevkide bulunan
Tebriz, Rusların Poti–Bakü yolunu açmasıyla bundan olumsuz olarak etkilense de tarihî
26
İA “Tebriz”, s.89
27
Osman G. Özgüdenli;” Osmanlı İranı I: Batı İran ve Azerbaycan Tarihi Hakkında Osmanlı Tahrir
Kayıtları: Cografî ve İdarı Taksimat”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 22, S. 34, Ankara 1963, s. 87.
28
John H. Lorentz; Historical Dictionary of Iran, Second Edition, The Scarecrow Press, Inc, Lanham,
Maryland, Plymouth, Toronto, UK 2007, p. 323.
29
Charles Issawi ; “The Tabriz-Trabzon Trade, 1830-1900: Rise and Decline of a Route”, International
Journal of Middle East Studies, Vol. 1, No. 1 (Jan., 1970), pp. 18-27; Fahreddin Şevket; İran, Karabet
Matbaası, 1341,s.54.
30
1789-1833. Feth Ali Şah’ın en büyük oğludur. Veliaht olarak Azerbaycan Eyaleti Valiliği yapmıştır.
1805 yılında 16 yaşındayken İran ordusunun komutanlığına getirilmiştir. 1805-1813 arası Rusya ile
mücadele eden Abbas Mirza sonunda ağır bir yenilgi almıştır. Bu yenilginin sonunda da ağır maddeler
ihtiva eden Gülistan Antlaşması imzalanmıştır. Bu yenilgi Abbas Mirza’yı İran’da köklü değişiklikler
yapmaya sevk etmiştir. Lorentz; Historical Dictionary…, p. 3.
31
İA “Tebriz”, s.92
13

Trabzon–Tebriz güzergâhı önemini korumaya devam etmiştir32. İlerleyen bölümlerde


ifade edildiği gibi Ermeni isyanlarında sırasında, Ermenilere silah nakli yapılırken yine
Trabzon–Tebriz yolu kullanılmıştır.

20. yüzyılın başlarından itibaren Tebriz siyasî açıdan hareketlenmeye başlamıştır.


İran’daki meşrutiyet hareketleri için ilk açık ayaklanma 23 Haziran 1908’de burada
başlamıştır. Ayaklanmaya Azeriler öncülük etmiştir. Bunun üzerine Şehzade Aynü’d–
Devle kumandasındaki hükümet yanlısı askerler şehri kuşatmıştır. İngiliz ve Ruslar
şehre erzak girişini kolaylaştırmak, konsolosları ve yabancı tebaayı korumak ve
isteyenlerin şehri terk etmelerini sağlamak için bir Rus müfrezesinin Tebriz’e girişine
karar vermişlerdir. Bu yüzden Rus kuvvetleri 30 Nisan 1909’da şehre girmişlerdir33.
Aslında bu olay, Rusların bölge üzerindeki etkinliğini artırmak için bulduğu iyi bir
mazeretten başka bir şey değildir. İngiltere’nin beraber hareket etmesinde daha önce
imzalanan İngiliz–Rus antlaşması etkili olmuştur. Rus ordusu 1911 yılına kadar
Tebriz’de kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde Osmanlı kumandasındaki dağınık


birlikler Savuçbulak’tan Meraga ve Tebriz’e doğru harekete geçtiler. Enver Paşa’nın
Sarıkamış’a hücum etmesi üzerine Ruslar Azerbaycan’ın tahliyesine karar verdiler ve
1915 yılında Rus kuvvetleri ile Hıristiyan halkın büyük çoğunluğu Tebriz’i terk etti.
Bunun üzerine Ahmet Muhtar Bey Tebriz’e girdi. Ancak kısa bir süre sonra Ruslar
Tebriz’i tekrar ele geçirdi. Rus ordusu 1918 yılında Azerbaycan’dan çekildi ve Osmanlı
orduları Tebriz’e hâkim oldu. 18 Haziran 1918’de Ali İhsan ve Kazım Karabekir
Paşalar Tebriz’e ulaştılar. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Türk ordusu
buralardan çekilmek zorunda kaldı. 26 Şubat 1921 yılında Rusya ve İran arasında
yapılan antlaşma ile Sovyet Hükümeti İran’daki bütün haklarından vazgeçti34.

İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1941 yılında şehir Ruslar tarafından (Kızıl Ordu)
yeniden işgal edilmiştir. Ruslar burada Azerbaycan Özerk Cumhuriyeti adında muhtar
bir cumhuriyet kurmuş ve Tebriz de bu cumhuriyetin merkezi yapılmıştır. Bu durum
1946’ya kadar sürmüştür. Daha sonra İran Şah’ı Rıza Pehlevi, Tebriz’i tekrar İran

32
Cihan Aydoğmuşoğlu; Tarihte Tebriz, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2007, s. 17,
İA “Tebriz” , s.93.
33
İA, Aynı yer.
34
İA “Tebriz”, s.94.
14

topraklarına katmıştır. Tebriz, 1978–1979 yıllarında ayaklanmalar ve İran Devrimi


sırasında şehir halkıyla İran ordusu arasındaki çatışmalara sahne olmuştur35.

1.1.3.2. Urmiye

Arapların Urmiya, Ermenilerin Ormi, Türklerin Urmiye (veya Rum’dan uydurulmuş


olarak Rumiye) ve İranlıların ise Urûmî dedikleri şehir İran Azerbaycanı içerisinde yer
almakta olup doğusunda Urmiye Gölü, batısında Türkiye sınırını ayıran dağ silsilesi,
kuzeyinde Salmas ve güneyinde ise Kadir Havzası yer almaktadır36. Günümüzde Batı
Azerbaycan Vilayeti’nin başkenti olan şehrin toplam yüzölçümü 30.850 km2’dir37.

Van Gölü ile Urmiye arasında hüküm süren Ermeni Vaspurakan (Van) Krallığı’na
(908–1021) bağlı eyaletlerden biri olan Parspatunik’in topraklarının çoğu Urmiye
Gölü’nün doğusunda arasında bulunmaktaydı38. 9. asır coğrafyacıları gelişmişlik
açısından Azerbaycan şehirleri arasında Erdebil ve Meraga’dan sonra Urmiye’yi
göstermekte ve buranın su, nebât ve meyve bolluğunu methetmektedirler. Ancak
nüfusunun çoğunluğu Fars ve Hrısitiyanlardan oluşan Urmiye’nin İslâm tarihinde
önemli bir yeri olmamış, genellikle Azerbaycan’da hüküm süren yöneticilerin ailelerinin
yaşadığı bir inziva yeri olarak anılmıştır39.

Şehir 1724 yılında Türklerin eline geçtiği zaman buranın idaresi Afşar Türklerinden
Kasımlu Ailesi’ne verilmiştir. Bu dönemde Osmanlı’ya bağlı bir liva olan Urmiye’ye
bağlı Nefs–i Urûmî, Benâperveze, Belde, Sahra–âbâd, Dûl, Merkever, Terkever ve Ûşni
olmak üzere toplam 8 nahiye ve 337 karye bulunmaktadır40.

Urmiye, Amerikan Board’ın İran’daki misyonerlik faaliyetleri açısından da önemli bir


faaliyet merkezi olmuştur. 1829 yılında Amerikan Board misyoneri Justin Perkins
İran’daki ilk istasyonu kurmak için Urmiye’ye gelmiştir. İlk çalışmları ise Asurî ve
Ermenilerin Hıristiyanlık duygularını canlandırmak için eğitim faaliyetlerini başlatmak
olmuştur. Öncelikle 1836 yılında Urmiye’de erkek öğrencilere, iki yıl sonra da kızlara
35
Aydoğmuşoğlu; Tarihte Tebriz…, s. 17.
36
İA, “Urmiye” Maddesi, C. 13, Eskişehir 1997, s. 59
37
Özey; Ortadoğu…, s. 196.
38
Robert H. Hewsen; “Van in This World; Paradise in the Next. The Historical Geopgraphy of
Van/Vaspurakan”, Armenian Van/Vaspurakan (Edited by Richard G. Hovannisian, Mazda Publishers,
California 2000, p.19.
39
İA, “Urmiye”, s. 60.
40
Özügüdenli; “Osmanlı İran’ı…, s. 88.
15

yönelik birer okul açmıştır. Eğitim faaliyetlerini kararlı bir şekilde sürdüren American
Board’a ait okullarda 1841 yılında yaklaşık 500 öğrenci eğitim görmekteydi. Ülkedeki
eğitimin kalitesini artırmasından dolayı bu okullar İran şahları tarafından
desteklenmiştir41.

1880 senesinde önce İran daha sonra da Osmanlı’ya karşı isyan eden Şeyh Ubeydullah
Nehri tarafından şehirde çeşitli propaganda çalışmaları başlatılmış ve Urmiye halkı
isyana katılmak için davet edilmiştir. Nehri, 1880’de kendine bağlı Kürt aşiretleriyle
şehri kuşatmışsa da ele geçirememiştir42.

Rusya’nın Japonya karşısında 1905 yılında aldığı yenilgiden cesaret alan Osmanlı
Devleti, İran ile aralarındaki sınır probleminin halledilememesini gerekçe göstererek
Ağustos 1906’da Urmiye’nin birkaç yeri hariç tamamını ele geçirmiştir. Türklerin
buradaki varlığı 1911 yılındaki Rus işgaline kadar devam etmiştir. Ancak Birinci
Dünya Savaşı devam ederken Rusların buradan çekilmesi üzerine Türk ordusu tekrar
burayı ele geçirmiş ise de burada uzun süreli kalamamıştır43.

1.1.3.3. Hoy

Arap yazarlar tarafından geniş vadi anlamındaki Hovayy olarak adlandırılan, Kaçarlar
döneminde Daru’s–Sefa lakabıyla anılan şehir44, Güney Azerbaycan’daki tarihî bir Türk
şehridir. Urmiye Gölü’nün kuzey batısında ve Çaldıran Ovası’nın güney doğusunda yer
alan şehir, Tebriz’den Trabzon’a ve Urmiye’den Kuzey Azerbaycan ve Kafkasya’ya
giden tarihî ticaret yollarının kavşağında yer almaktadır. Salmas’tan çıkan ve Hoy’un 3
km doğusundan geçen Akçay ile birlikte Aras Nehri’ne dökülen Kotur çayı sayesinde
bölge tarım ve hayvancılık açısından oldukça verimlidir45.

9. ve 10. asırlar İslâm müelliflerine göre Tebriz, Hunaç, Ucan, Miyaniç, Merend ve
Salmas ile aynı düzeyde gelişmiş olan Hoy şehri Urmiye ile Salmas arasında iki günlük

41
Jasamin Rostam-Kolayi; “From Evangelizing to Modernizing Iranians: The American Presbyterian
Mission and its Iranian Students”, Iranian Studies, Volume 41: 2, p. 216-219.
42
Başbakanlık Osmanlı Arşivi ( Bundan sonra BOA şeklinde ifade edilecektir), Y.PRK. HR. 5/8.
43
İA, “ Urmiye”, s. 62.
44
Alirıza Mukaddem; “Ahi Evren Veli’nin Doğduğu Şehir Hoy: Farsça ve Arapça Kaynaklara Göre”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 3/10, Kış 2010, s. 471 (s.470-477)
45
İA; “Hoy” Maddesi, C.5. 1. Kısım, M.E.B. Yay., İstanbul 1987, s. 571.
16

bir mesafede olup, Salmas ve Hoy arasındaki uzaklık ise 7 fersahtır46 . Urmiye, Salmas
ve Hoy’dan geçen 53 fersahlık bir ticaret yolu Meraga’yı Arap hâkimiyeti devrindeki
Ermenistan’ın merkezi bulunan Dvin (Debil)’e bağlamakta idi. Hoy şehri Kafkasya,
Anadolu, Suriye ve Irak’ın önemli merkezlerine bağlanan işlek yollar üzerinde
bulunmaktaydı. Oğuz Türkleri Diyarbekir ve Musul taraflarına Hoy–Urmiye
bölgesinden yayılmışlardır. Ayrıca Sultan Alparslan Malazgirt Savaşı öncesinde Hoy ve
civarını askerî bir üs olarak kullanmıştır. Bizans’ın büyük bir kuvvetle saldırması
öncesinde, Sultan Alparslan ordusunu Hoy Ovası’nda toplamıştır. Bu bölge yine, Irak
Selçuklu sultanları ve Azerbaycan atabeyleri devrinde 50.000 nüfusluk Türkmen
süvarilerinin toplanma yeri olarak kullanılmıştır. 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı
da yine Hoy ve civarında yapılmıştır. 18.yüzyılın ikinci yarısına kadar süren Osmanlı–
İran savaşlarında şehir birkaç kez Osmanlı idaresine geçmiştir47. Osmanlı Tapu Tahrir
Defterleri’ne göre 18. yüzyılda Hoy livasına bağlı Hoy, Cûreş, Gerger, Sekmân–âbâd,
Süleyman–saray, Payecik, Çaldıran, Aland ve Ovacık olmak üzere toplam 9 nahiye ve
bu nahiyelere bağlı 408 karye bulunmaktaydı48.

Ticarî açıdan Doğu ve Batı’yı birbirine bağlayan tarihî İpek Yolu’nun bir kolu da
Hoy’dan geçmekteydi. Bu yüzden şehirde günümüzde bile hala ayakta kalan büyük
geleneksel pazar ve kervansaraylar bulunmaktadır. İktisadî açıdan en önemli
faaliyetlerden birisi de bağ ve bağcılıktır. Yüksek dağlardan akan sular, yağmur ve karın
yağması ve topraklarının verimli olması bunun temel sebepleridir. Buradaki bağcılıkla
ilgili dönemin yazarlarından birisi: Çok fazla bağ bahçeleri vardır ve meyvelerinden
üzüm ve peygamber armudunun şirinlik, büyüklük ve sululukta diğer yerlerde benzerleri
yoktur demektedir. Bunların dışında ipekçilik ve dokumacılık da gelişmiştir. Bunun bir
göstergesi olarak Hoy ipek kumaşı geçmişten günümüze güzellik ve zerafette örnek
olarak gösterilmektedir49.

19. yüzyılın başlarında Rus istilasına karşı Fransız generali Gardane tarafından inşa
edilen ve hala mevcut olan toprak istihkâmlar Hoy’u müstahkem bir kale haline
getirmiştir. 1827 yılında Erivan ve Nahcivan’ı ele geçiren Ruslar, Tebriz üzerine

46
1 Fersah yaklaşık 5,5 km. olup yaklaşık 40 km. yapmaktadır.
47
İA; “Hoy”, s. 572.
48
Özügüdenli; “Osmanlı İran’ı…, s. 88.
49
Mukaddem; “Ahi Evren Veli’nin…, s. 472-473.
17

yürüyünce geri çekilen Azerbaycan orduları başkomutanı Abbas Mirza Kaçar, buraya
sığınmış ve bilhassa Hoy Türklerinin şiddetli mukavemeti sayesinde şehri kuşatan
Rusları püskürtmüştür. Ancak 1828 yılında akdolunan Türkmençay Antlaşması’ndan
sonra yaklaşık 3000 Rus askeri şehre girmiş fakat bir süre sonra İran tazminat ödemeyi
kabul edince geri çekilmişlerdir. 1907 yılındaki Rus–İngiliz Antlaşması’yla İran iki
devletin nüfuz alanına bölünmüş ve Hoy, Rusya’nın nüfuz bölgesinde kalmıştır. Birinci
Dünya Savaşı’nda Ruslar tarafından yeniden işgal edilen şehir, Osmanlı’ya karşı askeri
bir üs olarak kullanılmış ve bu yüzden büyük zarar görmüştür. 1917 Bolşevik
İhtilali’nden sonra Ruslar buradan çekilmiştir50. Ruslar tarafından yapılan yollar
sayesinde burasıyla, Culfa, Tebriz, Salmas, Urmiye ve Makü gibi diğer şehirlerle
arasındaki ulaşım kolaylaşmıştır. İleride de görüleceği gibi buralar Ermenilerin Osmanlı
topraklarına karşı en yoğun faaliyet alanları arasında yer alacaktır.

1.1.3.4. Makü

İran’ın kuzeybatı bölümünde yer alan şehir Aras Nehri vasıtasıyla Güney Kafkasya’dan
ayrılmaktadır. Toprakları verimlidir. Şehir Zangimar Irmağı’nın geçtiği boğazda
kurulmuştur. Orta zamanlarda nüfusu genelde Türkler ve Kürtlerden oluşmaktaydı.
Yerleşim genelde akarsu kenarlarında oluşmuştur. Burada yaşayan Kürtler yarı göçebe
olup çoğunluğunu Celali Aşireti mensupları oluşturmaktaydı. Bunlar dışına Milan
Aşireti de yine bu bölgede Aras Nehri ile Sokkar Dağı arasında yaşamaktaydı. Bu
aşiretler yazları Türk–İran hududundaki dağlara çıkarlar ve mevsimi burada geçirirlerdi.
Makü’de yer alan Kara–Ayni (Kürtçe Kaleni)’de ise Haydaranlu Aşireti
bulunmaktaydı51. Aşiretlerin bu yaşayış tarzı daha sonraki dönemlerde Türk ve İran
devletleri arasındaki en önemli meselelerden birisi olmuştur.

Makü, Ermeniler açısından da önemli bir şehirdir. Ermenilere ait St. Thaddâus
Manastırı (Karakilise), Ermeniler açısından önemli bir yer olan Bebecik nahiyesindedir.
Kapısında Şah I. Abbas’ın fermanı ve kitabesi bulunmaktadır. Önceleri, Makü ve
Hoy’un 14 köyü bu manastıra ait olup buradan gelen gelirler manastırın idaresinde
kullanılırdı. Diğer bir Ermeni manastırı olan Sürp Stephanos52, Kotur Çayı civarlarında

50
İA; “Hoy”, s. 573.
51
İA, “Makü” Maddesi, C.7, M.E.B. yay., İstanbul 1972, s. 208.
52
Müslümanlara göre Danyal Peygamber.
18

bulunmaktadır. Makü’de Cabbarlı adı verilen küçük bir köyde az miktarda Yezidi de
bulunmaktadır53.

Tarihî olarak M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan önemli bir yerleşim merkezi olan Makü,
Eski Ermeni Krallığı’nın Vaspurakan (Van) eyaletine bağlıydı. Bu dönemde Artaz
olarak adlandırılmakla birlikte Maküya (veya Maköya) da denilmiştir. 1404 Haziranında
Makü’yü ziyaret eden İspanyol Sefir Clavijo burada prensleri Noradin’in hükümdarlığı
altında yarı bağımsız yaşayan, Ermeni Katolik bir nüfusa rastlamıştı. Timur çıktığı Batı
seferinde, Noradin’le bir antlaşma yaparak gerekli görüldüğü anda ona 20 süvari
vermeyi kabul ettirmişti. Clavijo, bu dönemde Makü’nün, vadide bir kale, daha
yukarıda kayada yontulmuş merdivenler ile çıkılan ikinci bir sur olduğunu ve buranın
saldırılara karşı korunaklı olduğunu beyan eder. 1426 yılında Karakoyunlu hükümdarı
İskender Bey Ermeni Patrikliği’ne bağlı feodal beyler tarafından yönetilen Makü’yü ele
geçirmiş ve buraya kendisine bağlı bir vali atamıştır54.1574 yılında Osmanlı Devleti,
Mahmudî Aşireti’nin reisi İvaz Bey’i burayı ele geçirip burada bir kale inşa etmesi için
görevlendirmiş ve Makü’yü İvaz Bey’e ocaklık olarak vermiştir.55.

1605 yılında, Şah I. Abbas Hoy’da bulunduğu bir sırada, Mahmudî Aşireti’nin kendisini
ziyarete gelmemesi üzerine, bu aşiretin bir kısmını Irak bölgesine naklettirmiştir. Abbas,
Makü Kalesi’ni de kuşatmış ancak alamamıştır. Osmanlı ve İran arasında önemli bir
mevkide bulunan Makü iki devlet ilişkilerinde önemli bir yer tutmaktaydı. IV. Murat
döneminde İranlılardan buradaki kalelerin yıkılması istenmiştir. 1639 tarihli Kasr–ı
Şirin Antlaşması’nda da bu istek yer almış ve İran Kotur, Makü ve Mağazberd
kalelerini yıkmayı taahhüt etmiştir. Ancak IV. Murat’ın ölümü üzerine İranlılar buraları
tekrar ele geçirmişlerdir. Kaynaklarda buradaki kalelerin 1642 yılında Şah Abbas
tarafından, fesatçıların yuvası haline geldiği gerekçesiyle yıktırıldığı rivayet edilse de
Evliya Çelebi bu kalelerin Osmanlıların etkisiyle yıkıldığını belirtmektedir56. Osmanlı
kaynaklarında 1726 yılında Revan livasına bağlı bir nahiye olarak görünen Makü’ye
bağlı toplam 86 karye bulunmaktadır57.

53
İA; “Makü”, s.209.
54
Dikran Kouymjian; “ Van Under The Mongol, Turkmen, Persian and Ottoman Domination”, Armenian
Van/Vaspurakan, ( Editor: Richard G. Hovannisian), Mazda Publishers, California 2000, p.123.
55
İA; “Makü”, s.209.
56
İA; “Makü”, s.210
57
Özgüdenli; “Osmanlı İranı…, s. 87.
19

Makü, 1747–1923 yılları arasında Bayatlı Aşireti tarafından idare edilmiştir.


Bayatlar’dan Ahmed Sultan, Horasan’da Nadir Şah58’ın hizmetinde bulunurken, Şah’ın
ölümü üzerine zevcelerinden birini ve hazinesinin bir kısmını alarak Makü’ye gelmiştir.
Kendisi ve oğlu Hüseyin Han hakkında fazla bir bilgi yoktur. Ancak Hüseyin Han’ın
oğlu Ali Han hakkında dönemin seyyahları nüfuzlu bir kişi olduğundan
bahsetmektedirler. Ali Han 1853–1856 Kırım ve oğlu Teymür Paşa Han (1820–1895?)
da 1877–1878’deki 93 harbinde tarafısız kalmışlar ve bu tavırlarından büyük yararlar
görmüşlerdir. Teymür Paşa’nın Makü süvarilerinin başında olması 1881 yılında Şeyh
Ubeydullah’ın buraları istila etmesini engellemiştir. Bu olaydan dolayı Teymür Paşa
Azerbaycan’ın kurtarıcısı olarak anılmış ve hatta halk tarafından kendisine Makü
Padişahı unvanı verilmiştir. Teymür Paşa’dan sonra yerine gelen oğlu Murtaza Kuli
Han İkbal El–Saltana (1863–1923) hanlığını genişletmeyi düşünmüş ancak başarılı
olamamıştır. 1914’te Ruslarla arası açılan Murtaza Kuli Han, Tiflis’te ikamete mecbur
edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusların Aras Nehri üzerinde Şah–Tahtı
mevkiinden Bayezid’e doğru uzattıkları dar hatlı demir yolu üzerinde yer alan Makü
faal bir konaklama yeri olmuştur.59.

1.1.3.5. Salmas

İran Azerbaycanı bölgesinde bulunan Salmas, Urmiye gölünün kuzeybatısında


bulunmaktadır. Güneyinde Afgan dağ silsilesi ile Vergeviz Geçidi Salmas’ı Urmiye’den
ayırır. 2567 m, yüksekliğindeki Hanesor Geçidi, Salmas ile Türkiye arasında
bulunmakta, Kuzeyinde ise Hoy bulunmaktadır. Kuzeydoğusunda eski adı Arvanak ve
Anzab olan güney idari bölgesi yer almaktadır. Salmas Zola Çayı’nın sulandığı verimli
bir ova ile Çahrik, Ş’netal ve Şepiran dağlık bölgelerini de içine almaktadır60.

Urmiye ve Hoy ile birlikte Türkiye sınırına yakın olan Salmas’tan Mahmudiye Köyü
veya Hoy’daki Aras ırmağının bulunduğu güzergâhtan Türkiye sınırlarına

58
Afşar Türklerinden olan Nadir Şah (1688-1747) o dönem Avrupasnda Tamas Kuli Han olarak
bilinmekteydi. İlk adı ise Allah’ın Kölesi anlamındaki Nadir Kuli idi. Nadir Şah Horasan’ın Calut
Köyü’nde doğmuş olup 1736-1747 yıllarında İran’ı yönetmiştir. 1747’de Kaçar ve Zendlerin işbirliği
sonucu öldürülmüştür. Nadir Şah ile ilgili kendi döneminde yazılan bir eser için bkz: James Fraser;
History of Nadir Shah, London 1742, Nadir Şah Dönemi Türk-İran İlişkileri için bkz: Abdurrahman Ateş;
Afşarlı Nadir Şah ve Döneminde Osmanlı-İran Mücadeleleri, Doktora Tezi, Süleyman Demirel
Üniversitesi, Isparta 2001.
59
İA; “Makü”, s. .210-211
60
İA, “Salmas” Maddesi, C.10, M.E. B. Yayınları, Eskişehir 1997, s.461.
20

ulaşılmaktadır. Türkiye ve İran arasındaki sınır Van gölü ve Salmas yakınlarındaki


Urmiye gölünü birbirinden ayıran dağların zirvesi olarak kabul edilmektedir61.

Salmas bölgesinin yerleşimi oldukça eski tarihlere uzanmaktadır. Antik Pers


İmparatorlukları döneminde bir dönem Persarmenia’ya bağlanan Salmas daha sonraları
Atropatone ve Armenia’ya dâhil edilmiştir. 14. yüzyılda şehirde 1000 hane mevcut olup
ahalisi Azeri Türkçesi konuşmaktaydı. Ayrıca şehirde 100 kadar Ermeni aile ile az
sayıda Yahudi bulunmaktaydı. Şehir 1653 yıllarındaki Süryani piskoposlarının
cetvellerinde de yer almaktadır. Coğrafî olarak Salmas ovasının ortasında ve birçok
yolun kavşağında bulunmaktadır62. 18. yüzyılda Kaza statüsünde olan Salmas’a bağlı
Salmas, Enzel, Kara–bağ, Kurd–kıran nahiyeleri ile bu nahiyelere bağlı 76 karye
bulunmaktaydı63.

1836 yılında Tebriz’den başlayıp Van, Bitlis, Süleymaniye ve Musul arasında


araştırmalarda bulunan İngiliz Yarbay J. Shiel’in gözlemlerine göre, Salmas’ta çok
sayıda Ermeni bulunmakta olup bunlar özellikle köylerde meskûndur. Ermeniler dışında
Katolik Hıristiyan olan Keldaniler de bulunmaktadır. Keldani din adamları iyi eğitimli
olup çoğu Roma’da eğitim görmüşlerdir. Bir diğer Hırıstiyan unsur ise Rus kaçaklardır.
Bunlar askerlik yapamaz duruma geldikten sonra evlenerek buraya yerleşiyorlardı.
Hıristiyan unsurlar dışında, buradaki diğer bir topluluk Lek aşiretidir. Eski bir İranlı
topluluk olan bu aşiret önceleri İran’ın güneyinde yaşarken Nadir Şah tarafından buraya
getirilmişlerdir. Ancak bunlar zamanla dillerini unutmuşlar ve Türkçe konuşmaya
başlamışlardır64.

Salmas ovasında 1850 yılında toplam 51 köy ve 3.310 hane bulunmaktaydı. 1900’de ise
köylerin sayısı 108’e ulaşmıştır. Toplam nüfusu ise 50 bin civarındaydı. Nüfusun %
63,2’si Şii, % 13’ü Sünni, % 22,5’i Hıristiyan ve % 1,3’ü ise Yahudi idi. Halkı tamamen
Müslüman veya karışık olan köyler dışında Hırıstiyan köyler de bulunmaktaydı.
Ermeniler; Kalasar, Heftvan ve Payecik’te Süryaniler; Hosrova ve Patavur’da, Katolik

61
İsmail Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız Seyyahlarına Göre Van, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi,
İstanbul 2005, s. 67.
62
İA, “Salmas” , s. 461.
63
Özügüdenli; “ Osmanlı İran’ı…, s. 90.
64
J. Shiel; “ Notes on a Journey from Tabriz, Through Kurdistan, via Van, Bitlis, Se'ert and Erbil, to
Suleimaniyeh, in July and August, 1836” Journal of the Royal Geographical Society of London, Vol. 8
(1838), p. 54-55.
21

Süryaniler ise (Keldaniler), 500 ev, iki kilise ve misyonerlik örgütü Lazaristlere ait bir
merkezin de bulunduğu Hosrova’da toplu halde yaşamaktaydılar. Ticarî açıdan gelişmiş
bir yer olan Salmas’ta balmumu, badem, deri ve hayvan ihracatı en önemli ticarî
kalemlerdi. Ancak Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk ve Rus orduları arasındaki
mücadele alanında yer alması burayı ticarî açıdan zayıflatmıştır. Bölgenin dağlık
kısmının merkezi Çahrik’tir. Burası, 1828 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
1864 yılında ise atalarının 17. asırda Diyarbakır’dan Urmiye’ye geldiğini iddia eden
Avdoylular tarafından ele geçirilmiştir. Reisleri İsmail Ağa olup türbesinde 1231 (1816)
tarihi yazılıdır. İsmail Ağa’nın torunu olan Cafer Ağa Genel Vali’nin emri ile 1905
yılında Tebriz’de idam edilmiştir. Cafer Ağa’nın küçük kardeşi İsmail (Simko olarak
tanınmaktadır), huduttaki siyasi karışıklıkta önemli roller oynamış, 1918 yılında ise
Kuhna–Şahr’de adamlarının çıkardığı bir isyanda Nasturî Patriği’ni öldürmüşlerdir.
Simko, 1922’de İran tarafından Türkiye’ye iltica etmeye mecbur kalmıştır65.

1.1.4. 19. Yüzyılın Sonu ve 20. Yüzyılın Başlarında İran’ın Demografik ve


Toplumsal Yapısı

İran coğrafyası yüzyıllar boyunca çeşitli etnik ve dinî unsurların yaşadığı bir yer
olmuştur. 19. yüzyılın sonlarında da bu yapısını muhafaza etmiştir. Bir bölgedeki siyasî
gelişmeleri anlamak için oradaki demografik ve toplumsal yapının da anlaşılmasında
yarar vardır. Çalışmamızın konusunu teşkil eden İran Ermenilerine geçmeden önce bu
dönemde İran’ın nüfus ve toplumsal yapısı hakkında bilgi verilmesi uygun görülmüştür.

1.1.4.1. İran’ın Demografik Yapısı

İran’ın nüfusu zaman içinde büyük değişiklikler geçirmiştir. Bu değişimde sınırların


değişmesi, savaşlar, toplumsal hareketlikler, iklim şartları ve coğrafî koşullar etkili
olmuştur. İran’da ilk düzenli nüfus sayımı 1956 yılında yapılmıştır66. Bundan önceki
dönemlerde ise 1928 yılında çalışmalarına başlanıp 1939 ve 1941 yıllarında sonuçları

65
İA, “Salmas” , s. 462.
66
Julian Bharier; “A Note on the Population on Iran 1900–1966”, Population Studies, Vol. 22, No. 2, July
1968, p. 273, Ayrıca, 28 Ekim 2006’da yapılan Nüfus sayımında İran istatistik kurumu başkanı
Muhammed Meded, İran’daki ilk nüfus sayımının 1956’da yapıldığını ve o zamanki nüfusun 18,9 milyon
olduğunu ifade etmiştir. Bkz. Anadolu Ajansı,’İran’da Nüfus Sayımı’ başlıklı haber, 28.10.2006.
Günümüzde İran’da 10 yılda bir nüfus sayımı yapılmaktadır.
22

ortaya konulan ve sadece şehirlerdeki nüfusu hesaplayan resmî kayıtlar vardır67. Ayrıca
İran nüfusu hakkında 1890–1956 yılları arasındaki nüfus oranları hakkında tarihçiler,
gezginler ve hükümet yetkilileri tarafından yapılan tahminler de birbirinden farklıdır68.
Bu olumsuzluklara rağmen bu dönemdeki nüfus hakkında yapılan bazı araştırmalardan
ortalama bir sayıya ulaşmamız mümkündür. Bu yüzyılın önemli coğrafya
bilimcilerinden Houtum Schindler ve Reclus gibi bilim adamları, 19. yüzyıl
sonlarındaki İran nüfusunun 8 milyon civarında olduğunu tespit etmişlerdir69.

1900 tarihinden itibaren çeşitli tarihçi, bu dönemdeki gezgin ve hükümet yetkililerinin


tahminlerine göre nüfus oranları aşağıdaki gibidir70;

Tablo 1.1. 20. yüzyıl başlarında İran nüfusu

Yıl Nüfus (milyon) Yıl Nüfus (milyon)


1900 9.86 1913 10.81
1901 9.92 1914 10.89
1902 9.99 1915 10.96
1903 10.07 1916 11.05
1904 10.14 1917 11.13
1905 10.21 1918 11.21
1906 10.29 1919 11.19
1907 10.36 1920 11.37
1908 10.43 1930 12.59
1909 10.51 1935 13.52
1910 10.58 1940 14.55
1911 10.66 1945 15.66
1912 10.73 1950 17.58

20. yüzyılın başlarında İran’ın durumu ile ilgili ciddi araştırmalar yapan ve bunu bir
kitap haline getiren Fahrettin Şevket’e göre 1920’li yıllarda İran’ın nüfusu 10 milyon
civarındadır71. 1930’lu yıllarda Tahran Üniversitesi’nde hocalık yapan, Raymond Furon

67
Ferydoon Firoozi, “Tahran: A Demographic and Economic Analysis”, Middle Eastern Studies, Vol. 10,
No.1, June 1974, p. 73, Bharier, “A Note on the…”, p.273; Bharier şehir nüfusu kayıtlarını 1939-1941
olarak ifade etmiş, Firoozi ise 1940’ın sonları demiştir. Bu yüzden metinde 1939-1941 yılları esas
alınmıştır.
68
Bharier; “A Note on the…”, p. 273.
69
Furon; İran, s. 18.
70
Bharier; “A Note on the…”, p. 275.
71
Fahreddin Şevket; İran, Karabet Matbaası, 1341,s.10.
23

ise bu yıllarda hükümetin verdiği bilgilere göre72 İran nüfusunun 15 milyon olduğunu
bildirmektedir ki hem Şevket hem de Furon’un verdiği bilgiler yukarıdaki tabloda
verilenleri yaklaşık olarak teyit etmektedir. Bilgilere göre dönem içinde, kilometre
başına 10 kişi düşmektedir73. Bu dönemde şehir merkezlerindeki nüfus dağılımı şöyle
tespit edilmiştir74:

Tablo 1.2. 20. yüzyıl başlarında İran şehirlerinde nüfus dağılımı

Şehir Merkezi Nüfusu


75
Tahran (Başkent) 360. 251
Tebriz 219.949
Meşhed 139.350
Şiraz 119. 850
İsfahan 100.140
Hemedan 99.876
Kirmanşah 70.159
Kazvin 60.015
Kirman 59.525
Sultanabâd 54.986

1900–1906 yılları arası şehirlerde yaşayan nüfusun genel nüfusa oranı % 20, göçebe
nüfusun genel nüfusa oranı ise % 25–30 arasındadır. Bu dönemde halk arasındaki
okuryazarlık oranı ise % 5 olup, devlet okullarına kayıtlı olan nüfus sayısı 2000
civarındadır76.

72
Burada verilen bilgiler daha önce ifade edilen sadece şehirlerdeki nüfusun kayıt edildiği çalışmalardır.
Furon muhtemelen buradaki verileri ülke geneline göre yorumlayarak böyle bir sayıya ulaşmıştır.
73
Aynı dönemde Fransa’da 74, İspanya’da 45 kişidir. Bu durum İran coğrafyasının genişliğini göstermesi
bakımından önemlidir.
74
Furon; İran, s.18-19.
75
Mart 1786’da Ağa Muhammed Şah’ın Tahran’da hâkimiyetini ilan etmesiyle başkent haline gelen
Tahran’ın bu dönemdeki nüfusunun 50.000 olduğu tahmin edilmektedir. Tahran’ a ait ilk nüfus kayıtları
ise 1869 yılına ait olup bu dönemdeki nüfus 155.000’dir. 1900-1906 yılları arasında nüfus 200.000’e
çıkmıştır ( bkz. Abrahamian, s.7) Daha önce bahsedilen 1939-41 şehir nüfusu sayımlarında yaklaşık oran
400.000, 1956 yılındaki ilk düzenli nüfus sayımında 1.512.032, 1966 sayımlarında ise 2.719.730’dur.
1940-1966 yılları arasındaki hızlı nüfus artışı şehrin karakterini de değiştirmiştir bkz. Ferydoon Firoozi,
“Tahran…,” p. 60.
76
Abrahamian; Modern İran…, s. 7.
24

1.1.4.2. İran’ın Toplumsal Yapısı

İran’ın coğrafî yapısının dağlık ve engebeli oluşu, iklim şartları, ekonomik yapısı,
yerleşik hayatın yanı sıra yaylak ve kışlak şeklinde göçebe bir hayat tarzı ve bu hayat
tarzına göre yaşayan toplulukları ortaya çıkarmıştır. 1900 yılında nüfusun % 25–30’unu
oluşturan bu göçebe topluluklar şunlardır77:

Tablo 1.3. 20. yüzyıl başlarında İran toplumu

Aşiret Nüfusu Aşiret Nüfusu


Kürtler 850.000 Hazarlar(Berberîler) 80.000
Araplar 450.000 Timurîler 60.000
78
Bahtiyariler 300.000 Türkmenler 50.000
Kaşkaylar 300.000 Karadağlılar 50.000
Beluciler 300.000 Afganlar 30.000
Lurîler 150.000 Basseriler 25.000
Buyer Ahmedîler 150.000 Cemşitler 20.000
Mamasanîler 150.000 Tacikler 20.000
Afşarlar 150.000 Karapapaklar 20.000
79
Şahsevenler 100.000
Daha küçük aşiretler: Kaçarlar, Bayatlar, Karagözlüler, Baharlular, İmanlular,
Neferler, Kamatçiler, Makadamdamiler, Cevanşirler, Şakkalar.

İran kendi içinde birçok farklı dinî etnik unsuru barındıran bir ülkedir. 19. yüzyılın
sonraları ve 20. yüzyılın başlarında ülkenin % 85’i Şii Müslüman %10’u Sünnî
Müslüman ve geri kalan kısım ise, Hıristiyan, Zerdüşt, Yahudi ve Bahaî gibi

77
Abrahamian; Modern İran …, s. 25
78
Bahtiyarîler Ishafan'ın güneybatısındaki dağlar ile Şuster ve Ram-ı Hürmüz civarında ve Çargoz nehri
sahiline kadar Çaharmahal havalisinde meskûn idiler. Daha açık bir ifade ile doğusuda Burucerd ve
Çaharmahal arasındaki dağlara, batıda Dizful, Şuster ve Ram-ı Hürmüz'ün üst tarafındaki dağların
eteklerine, kuzeyde Dizful çayı ve güneyde Deh-Kord'dan Kumişe'ye kadar uzanan bir hattın içinde kalan
çok geniş bir bölgede yaşıyorlardı. 1881 yılındaki resmi nüfus sayımına göre Bahtiyarîlerin toplam sayısı
180.000 idi. 1909 Meşrutiyet İhtilâli'nde meşrutiyetler arasında yer alan Bahtiyarîler Samsamüssaltana
idaresinde Tahran'a yürüdüler. Amaçları belki de Kaçar Hanedanı 'nı devirerek onların yerine geçmekti.
Her ne kadar bu emel tahakkuk etmemişse de Bahtiyarî reisleri meşrutiyet hükümetinin en sözü geçen
erkânı arasında yer alarak Isfahan, Yezd, Kirman gibi vilâyetlerin idaresini ele geçirdiler. Sadık
Sarısaman; “Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti'nin Bahtiyari Politikası”, OTAM, S. 8, Ankara
Üniversitesi 1997, s. 295- 298
79
Şii mezhebine mensub bir Türk aşireti olan Şahsevenler, Erdebil-Zencan ve Tahran arasındaki bölgede
yaşamaktaydılar. Meşrutiyet döneminde merkezî otoriteden yana tavır almışlardır. Şahsevenler hakkında
detaylı bilgi için bkz: Richard Tapper; “History and Identity among the Shahsevan”, Iranian Studies, Vol.
21, No. 3/4 (1988), pp. 84-108.
25

inançlardan oluşmaktaydı. Sünnî gruplar daha çok güneydoğuda bulunmaktaydı. Etnik


bakımdan ise Belucîler güneydoğuda, Türkmenler kuzeydoğuda, az sayıda Kürt
kuzeybatıda ve yine az sayıda Arap güneybatıda yer almaktaydı. Nüfusun % 5’inden
daha az kısmını oluşturan gayrimüslimlerden, 80.000 kadar Süryani Urmiye Gölü ve
civarında, 90.000 civarında Ermeni, Reşt, Tahran, İran Azerbaycanı ile İsfahan ve
çevresinde, 50.000 Yahudi Yezd, Şiraz, Tahran, İsfahan ve Hemedan’da ve 15.000
Zerdüşt Yezd, Kirman, Tahran ve İsfahan’da yaşamaktaydı. En büyük azınlık olan
Bahaîler (100.000) ise hukukî statüden yoksundular80.

1.2. İRAN ERMENİLERİ

1.2.1. Tarihi Ermenistan ve İran Ermenileri

İran Coğrafyasındaki Ermenileri tarihi ve Ermenilerle İranlıların münabesebetleri,


M.Ö.550–M.Ö.330 tarihleri arasında İran’da hüküm süren Ahameniş Hanedanı’na81
kadar uzanmaktadır. Pers Kralı I. Daryus dönemine ait Bisutun (Bisotun) yazıtlarında
devlete bağlı satraplık (eyalet)lardan birisine Armina, burada yaşayan halka ise
Arminiya denilmekteydi. Armina terimi, belirli bir coğrafyayı ifade eden
Arminiyaiy’den gelmektedir. Ermeni tarihçilere göre, burası Tarihî Ermenistan’dır82.
Ermeni tarihçi Louise Nalbandian’a göre, Tarihi Ermenistan’ın sınırları, Kuzeyde,
Pontus’a kadar; Güneyde, kuzeybatı Mezopotamya’ya; Batıda, Küçük Asya’ya; Doğuda
ise Azerbaycan Platosu ve Hazar Denizi’nin güney kısmına kadar uzanır. Coğrafî olarak
37–47,5 doğu boylamı ile 37–41,5 kuzey enlemi arasında yer alan Tarihî Ermenistan
yaklaşık 310.000 km2’dir83.

80
Abrahamian; Modern İran…, s. 24.
81
Ahamenidler olarak da adlandırılmaktadır.
82
R.Schmitt; “Armenia and Iran”, ‘Armina, Achaemenid Province’, Encyclopedia of Iran, http://www.ira
nica.com/articles/armenia-i, 14.04.2010.,
83
Louise Nalbandian; The Armenian Revolutionary Movement, University of California Press, Berkeley
and Los Angeles, 1963, p.2.
26

Harita 1.1. Tarihi Ermenistan haritası

Tarihçi M.L. Chaumont’ta göre, aslı Frigya’ya ya dayanan Ermeniler, Medler tarafından
yenilince Tarihi Ermenistan denilen topraklara gelmişler ve buraya kendi adlarını
vermişlerdir. İranlılara karşı da birçok kez ayaklanmışlardır. Ermenice’de Ermeni
kelimesinin karşılığı Հայ (Hay, çoğulu Հայեր, Hayer) ve Ermenistan’ı ifade etmek için
84
“Հայաստան, (Hayastan) terimleri kullanılmaktadır .

1.2.2. Osmanlı–İran Savaşları ve Ermeniler

Ermenilerin İran topraklarındaki varlıkları daha önce bahsedildiği gibi M.Ö. 5 yüzyıla
kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Iran kültürü Ermeniler üzerinde oldukça etkiliydi.
Ermeni ve İran soyluları arasındaki evlilik oldukça yaygındı. İki toplum birçok dinî,
siyasî, dil, gelenek ve görenekleri paylaşmışlar ve çoğu kez aynı hükümdarlık tarafından
yönetilmişlerdi. Ermenilerin Hıristiyanlığı kabul etmeleriyle birlikte, iki toplum
arasındaki birliktelik zayıflamaya başlamıştır. 7. yüzyılda İran’ın Müslümanlar
tarafından fethedilmesiyle birlikte İran toplumu İslâmiyeti kabul etmeye başlamış ve bu
durum Ermenilerle İranlıların hem kültürel hem de sınırlar bakımınından ayrılmalarına

84
Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu 1914-1923, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991, s. 66.,
Ermenilerin kökeni ve büyük Ermenistan efsanesi hakkında bkz. Moses Khorenatsi, History of Armenia,
(Translation and Commentary Robert W. Thomson), Harvard University Press 1978.
27

sebep olmuştur. 11. yüzyılda Selçukluların İran’a egemen olmasıyla birlikte Ermeniler
İran Azerybaycanı bölgesine sürülmüşlerdir. Moğolların İran’ı ele geçirmesinden sonra
ise, Ermeniler önceki dönemlere göre daha rahat bir konuma gelmişlerdir. Moğollar,
Ermenilerin ticarî yeteneklerinden istifade etmek için bunların ticarî faaliyetlerini
desteklemişlerdir85. Bu yüzden Ermeniler, Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz’deki
ticari hayatın en önemli unsurlarından biri haline gelmişlerdir. Birçok Ermeni tüccar ve
esnaf İran’ın kuzeyine, Tarihi Ermenistan dedikleri bölgenin sınır kesimlerine, özellikle
Sultaniye, Merand, Hoy, Salmas, Makü, Marage, Urmiye ve Moğolların İran’daki
merkezi olan Tebriz’e yerleşmiştir. Ünlü seyyah Marco Polo’ya göre Moğollar
döneminde bu bölgelerde nüfusun önemli bir kısmını Ermeniler oluşturmaktaydı86.

14. yüzyılın sonlarında Timur’un doğu yönünde ilerlemesi ile 15. yüzyıldaki
Akkoyunlular ve Karakoyunlular arasındaki savaşlar, Ermenilerin nüfus dengesini
değiştirmiştir. Sultan Bayezid döneminde (1481–1512), Akkoyunluların zayıflması
Osmanlı Devleti’ne hâkimiyet alanını Tarihi Ermenistan ve İran Azerbaycanı’na doğru
genişletme imkânı vermiştir. Ancak bu dönemde İran’da bir Türkmen beyi olan Şah
İsmail Safevi Devleti’ni (1501–1732) kurarak ülkenin siyasî birliğini sağlamıştır. Şah
İsmail döneminde kurulan bu birlik ruhu günümüze kadar gelmiştir. Şiilik temelinde
kurulan bu yeni devlete Doğu Anadolu ve İran’ın kuzeybatısındaki birçok Türkmen
aşireti de destek vermiştir87. Kendilerini Kızılbaş olarak tanımlayan bu Türkmen
aşiretleri devlet içinde etkin bir konuma gelmişlerdir88. Safevilerin kurulmasıyla birlikte
Ermenilerin yaşadığı bölgelerde Osmanlı ve Safeviler arasındaki mücadeleler artmıştır.

Bu mücadelelerin en önemlisi kuşkusuz 1514 Çaldıran Savaşı’dır. Şah İsmail ve Safevi


Devleti’ni ortadan kaldırmayı düşünen Yavuz Sultan Selim (1512–1520), 1514 yılında
Fırat nehrini geçerek Karaköse, Kotur ve Hoy gibi Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı
bölgeye girmiştir. Şah İsmail, Osmanlı ile geniş çaplı bir mücadeleye hazır

85
Furon; İran, s. 29.
86
George A. Bournoutian; “Armenians in Iran (1500-1914)”, http://www.iranchamber.com/people/article
s/armenians_in_iran1.php. 14.04.2010. Not: İran Ermenilerinin tarihsel süreçleri hakkında Türkçe
kaynakların neredeyse hiç olmayışından dolayı, bu dönemle ilgili ulaşılabilen İngilizce basılı kaynaklar
ve internet üzerinden yayın yapan Encyclopedia of Iran ve Iran Chamber gibi İngilizce kaynaklardan da
istifade edilmiştir.
87
Vecih Kevserânî; Osmanlı ve Safevilerde Din-Devlet İlişkisi (Çev. Muhlis Canyürek), Denge Yayınları,
İstanbul 1992, s. 59
88
Newman; Safavid Iran..., p. 15
28

olmadığından ordularını geri çekmiş ve Osmanlı ordularının ilerleyişini engellemek için


bölgedeki köyleri ateşe vermiştir. Binlerce Ermeni bu mücadeleden dolayı yaşadıkları
bölgelerden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Sonuç olarak İran Azerbaycanı’nın
kuzeybatı kısmında bulunan Çaldıran ovasında 23 Ağustos 1514’te başlayan savaşta
Şah İsmail ağır bir yenilgi almıştır89.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1529–1566), iki devlet arasındaki savaşlar devam
etmiştir. Kanuni’nin 1533 Irakeyn, 1548 Tebriz ve 1553 Nahçivan seferleri sonrasında
Osmanlı, Tebriz dâhil İran’ın kuzey batı kısımlarını ele geçirmiştir. Şah Tahmasb
(1524–1576) bu seferler sırasında Osmanlı’nın karşısına çıkmaya bile cesaret edememiş
ve sonunda iki devlet arasındaki ilk resmi barış olan 1555 Amasya Antlaşması
imzalanmıştır90. Bu antlaşma ile Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı topraklar
Osmanlı’nın eline geçmiştir. Bunun üzerine Tebriz’i savunmanın zorluğunu fark eden
Şah Tahmasb, payitahtı Kazvin’e taşımıştır. Şah Tahmasb’ın zayıflığını fırsat bilen
Osmanlılar 1578’den 1590’a kadar İran üzerine saldırıya devam ederek ve 1590 yılında
yapılan Ferhat Paşa Antlaşması ile Ermenilerin yaşadıkları bölgeler dâhil Dağıstan’a
kadar olan geniş bir alanı ele geçirmişlerdir. Ancak Ermenler için bu durum hiç de iyi
olmamıştır. Zira bu antlaşmadan sonra Osmanlılar, Tebriz, Karabağ ve Nahçivan’da
yaşayan bazı Ermenileri İstanbul’a, İranlılar ise Van’da yaşayan Ermenileri, İran
Azerbaycanı’na taşımışlardır. Ermenilerden boşalan yerlere ise genellikle Kürt aşiretleri
yerleştirilmiştir. Bu durum daha sonra Ermeniler ve Kürtler arasında çeşitli
problemlerin çıkmasına sebep olmuştur. Bölgede devlet otoritesinin zayıfladığı
dönemlerde Kürtler ve Ermeniler arasında çeşitli çatışmalar ortaya çıkmıştır91.

1.2.3. Şah I. Abbas Dönemi ve İran Ermeni Toplumu

Şah I. Abbas ( 1587–1629) tahta çıktığı zaman, Safevi ordusunu oluşturan 32 kızılbaş
Türkmen reisinin herhangi bir yenilgi halinde suçu birbirlerine attıklarını ve zaman
zaman birbirleriyle mücadele ettiklerini ve bunun da hükümdarlık için tehlikeli
olduğunu gördüğü için yeni bir ordu kurmaya karar vermiştir. Bunun için 1590 yılında

89
İsmail Kayabağlı ve Cemender Arslanoğlu; İran’ın Anadolu’ya Uzanan Gölgesi (Ana Çizgiler ve
Gerçeklerin Kısa Tarihi), Set Ofset, Ankara 1990, s. 117.
90
Ayıntılı bilgi için bkz. Mehmet İpçioğlu; Kanuni Sultan Süleyman’ın Nahçıvan Seferi, Nobel Yayınları,
Ankara 2003, Saray; Türk-İran..., s. 36.
91
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
29

Osmanlılarla daha önce bahsedilen barış antlaşmasını yapmıştır. Avrupalı devletlerin de


yardımıyla, Şiilerden ziyade, Gürcü ve Ermenilerden oluşan bir ordu kurmuştur. Keskin
nişancıların yer aldığı bu ordu paralı askerlerden oluşmuştur. Ordudaki yenileşme
çalışmalarında topçu sınıfını da güçlendiren I.Abbas devlet merkezini savunması daha
kolay olan İsfahan’a taşımıştır. Bu dönemden itibaren İran ordusunda görev almaya
başlayan Ermeniler, zamanla ülkedeki önemli etnik unsurlardan biri haline gelmeye
başlamıştır92.

Modern bir ordu kurarak gücünü artıran Abbas, Osmanlı ile yapılan 1590 Ferhat Paşa
Antlaşması’nı bozmanın yollarını aramaya başlamıştır. Nihayet 1603 yılı kışında daha
önce Osmanlı’ya vermek zorunda kaldığı İran Azerbaycanı topraklarını geri almak için
harekete geçmiştir. Bu harekâtın sonunda Tebriz, Merand, Ordubad, Akulis ve
Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Culfa’nın da içinde olduğu Nahçivan gibi yerleri geri
almıştır. İran şahının bu başarısı, Ermeniler arasında büyük takdir toplamış ve Şah I.
Abbas’ı Yeni Kurtarıcıları olarak selamlamışlardır. Ermenilerin Şah’a karşı bu
tavırlarının sebeplerinden biri de Ermenilerin Osmanlı’ya ödedikleri ağır vergilerden
kurtulmuş olduklarını düşünmeleriydi. Ancak yağmurdan kaçarken doluya
tutulduklarının farkına daha sonra varacaklardır93.

Nahçivan’dan sonra Kasım 1603 yılında Erivan kalesini kuşatan Şah I. Abbas, yedi ay
süren mücadelen sonra burayı da almıştır. Ancak bu durum hem Ermeniler hem de
burada yaşayan Müslümanlar için büyük kayıplar doğurmuştur. İran’ın bölgede
başlattığı bu harekâta karşı 1604 yazında Osmanlı’nın yeniden saldırıya geçmesi şahı
zor durumda bırakmıştır. Osmanlı ordusunun ilerleyişini engellemek için Kars ve Ani
arasındaki Müslüman ve Ermenileri İran Azerbaycanı’na zorla göç ettirmiştir94.

Yaklaşan kış şartlarında Osmanlı’nın daha fazla ilerleyemeyeceğini düşünmesine


rağmen, Osmanlı birliklerinin iç kısımlara doğru ilerlemesiyle birlikte bu kez Bayezid,
Van ve Nahçivan’daki halkın çoğu İran’a sürgün edilerek buralar ateşe verilmiştir. İran
Ermeni toplumunun oluşmasına neden olan bu olay İran Ermenileri açısından oldukça
hazin hatıralarla doludur. Ermeni tarihçilere göre 1604–1605 yılları arasında 250 ile 300

92
Vahan Kurkjian; History of Armenia, Armenian General Benevolent Union of America pub., 1958
p. 283.
93
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
94
Kamuran Gürün; Ermeni Dosyası, Bilgi Yayınevi, Ankara 1988, s. 77.
30

bin Ermeni kendi bölgelerinden göç ettirilmiştir95. Göç sırasında binlerce Ermeni Aras
nehrini geçerken ölmüştür. Göç ettirilen Ermenilerin çoğu daha önce de birçok
Ermeninin yerleştiği İran Azerbaycanı’na yerleştirilmiştir. Geriye kalanların bir kısmı
Mazenderan bölgesindeki, Sultaniye, Kazvin, Meşhed, Hemedan, Arak, Şiraz ve
Gilan’a gönderilmiştir96. Zengin Culfa Ermenileri ise başkent İsfahan’a getirilmiştir.
Yeni Culfa bahsinde de anlatıldığı üzere, bunların yerleştiği yeni yere daha önceki
yurtlarının isminden hareketle Yeni Culfa adı verilmiştir97. Bu göç olayından sonra
İran’daki Ermenilerin sayısı gittikçe artmış ve günümüze kadar gelen İran Ermeni
toplumu ortaya çıkmıştır.

Osmanlı ve İran arasında yapılan 1639 Kasr–ı Şirin Antlaşması98 ile Ermenilerin
yaşadığı bölgeler iki devlet arasında paylaşılmıştır. Antlaşma ile Şuragial (Shuragial) ve
Arpaçay nehri iki ülke sınırlarının ayrım noktası olarak belirlenmiştir. Daha sonraları
çağdaş seyyah ve coğrafyacılar tarafından Batı veya Osmanlı Ermenistanı denilen kısmı
Osmanlı Devleti, Doğu veya İran Ermenistanı denilen kısmı ise İran Devleti almıştır.
İran Ermenistanı içerisindeki bölge Tebriz’e bağlı olarak uzun yıllar Kaçar hanedanına
mensup Hanlar tarafından yönetilmiştir. Daha sonra bu kısım kendi içinde Çukur Sad ve
Karabağ Beylerbeyliği olarak ikiye ayrılmıştır. Çukur Sad bölgesi içinde Nahcivan ve
Erivan (Revan), Karabağ bölgesi içinde ise Karabağ, Zangezur ve Gence vilayetleri yer
almıştır. Bunlar arasında Çukur Sad, İran’ın Osmanlı’ya karşı savunma merkezlerinden
biri olduğu için önemliydi99.

Şah I. Abbas, Ermenileri hem ticarî bakımdan hem de misyonerlerin etkisinden


korumasına rağmen, şahın ölümü ve 17. yüzyılın ikinci yarısında Safevilerin
zayıflamasıyla birlikte savunmasız kalan zengin Ermenilerin birçoğu Hindistan ve İtalya
gibi birçok farklı yere göç etmiş ve buralarda büyük ticarî şirketlerin şubelerini
açmışlardır. Böylece İran, ekonomisinin en önemli unsurlarının bir kısmını
kaybetmiştir. Ancak İran’da özellikle İsfahan, Yeni Culfa gibi birçok yerdeki Ermeni

95
David Blow; Shah Abbas, The Ruthless King Who Became an Iranian Legend, I.B. Tauris&Co.,
Newyork 2009, p. 76.
96
Vera B. Moreen; “The Status of Religious Minorities in Safavid Iran 1617-61”, Journal of Near
Eastern Studies, Vol. 40, No. 2 (Apr., 1981), p. 128.
97
Newman; Safavid…, p. 60-61.
98
İran’da Zühab Antlaşması olarak ta bilinmektedir.
99
George A. Bournoutian; “Eastern Armenia from the Seventeenth Century to the Russian Annexation”,
The Armenian People From Ancient to Modern Times Vol. II (Edited by Richard G. Hovannisian), St.
Martin’s Press, New York 1997, p. 81-82.
31

varlığı devam etmiştir. 1722’de Kasr–ı Şirin Antlaşmasının bozulması ve Rus Çarı I.
Petro100’nun Kafkasya’da genişleme politikası sonucunda Osmanlı ve Rusya, 1724
İstanbul Antlaşması ile İran topraklarının bir kısmını kendi aralarında paylaşmışlardır.
Osmanlı Devleti özellikle Gürcistan’ın doğusu, Karabağ ve Zangezur civarlarını ele
geçirmiştir101. Bölgedeki hâkimiyetini güçlendirmek isteyen Osmanlı, Tiflis, Nahcivan,
Gence ve Erivan’da askeri üsler kurmuştur. Ancak Osmanlı’nın buradaki hâkimiyeti
çok sürmemiş ve Nadir Şah’ın tahta çıkmasıyla (1736–1747) Osmanlı ve Rusya ele
geçirdikleri bölgelerden çekilmek zorunda kalmışlardır. Nadir Şah, Ermeni meliklerini
Osmanlı’ya karşı bir güç olarak kullanmak için bunlara özerkliklik vermiştir102.

Osmanlıya karşı savaşlarda İran ordusunda Ermeniler de yer almıştır. Mesela 1722–
1735 arasındaki Osmanlı–İran mücadelesinde İran ordusu içindeki çok sayıda Ermeni
Osmanlı’ya karşı savaşmıştır. Ermenilerin katılımı İran’ın elini güçlendirmiş ve 8
Temmuz 1735’te Erivan’ın kuzeyinde yer alan Yeghvar’da Osmanlı birlikleri karşısında
önemli bir zafer kazanmalarını sağlamıştır. Bu yenilgi sonrasında Osmanlı birlikleri
Transkafkasya’dan çekilmek zorunda kalmıştır103.

Nadir Şah’ın bölgedeki Ermenilere karşı tutumu İran–Ermeni işbirliğinin artmasına


sebep olmuştur. Şah, Ermeniler açısından saygın bir yeri olan Eçmiyazin Katagikosu
Abraham Kretatsi ile iyi bir ilişki kurarak Katogikosluk bölgesini vergiden muaf
tutmuştur. Bu iyi ilişkiler ve çıkar birliğinin bir sonucu olarak Nadir Şah Karabağ
civarındaki Türk aşiretlerini buradan uzaklaştırmış ve buraları Erivan, Nahcivan, Gence
ve Karabağ olarak dört hanlığa ayırmıştır104.

Ermeniler açısından önemli bir yerleşim yeri olan Karabağ bu dönemde beş bölümden
oluşmaktaydı; Gülistan, Haçin, Dizak, Varanda ve Jraberd. Ermeni Melikler tarafından
bir süre idare edilen bölgede 1400 yılında yapılan Ganzasar Manastır ve Piskoposluğu
bulunmaktaydı. Kerim Han Zend’in (1750–1779) ülkenin güney bölgelerinde kontrolü
ele almasından sonra, kuzey bölgelerindeki kontrolü de kendi insiyatifine almak için

100
1682–1725, Deli Petro olarak ta bilinmektedir.
101
Anne Elizabeth Redgate; The Armenians, Blackwell Publishing Company, Oxford 2002, p.266.
102
Abdurrahman Ateş; “Nadir Şah Afşar’ın Ölümünden Sonra İran’da Hâkimiyet Mücadeleleri ve
Osmanlı Devleti’nin İran Politikası”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8, S. 2,
Aralık 2006, s. 54.
103
Armen M. Aivazian; The Armenian Rebellion of the 1720s and the Threat of Genocidal Reprisal,
Center for Policy Analysis at American University of Armenia, Yerevan 2007, p. 14.
104
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 89.
32

buralardaki Türk, Kürt ve Ermeniler tarafından yönetilen yerel hanlıkları resmen


tanınmıştır. Ancak Kerim Han’dan sonra bölgede tekrar bir kaos dönemi başlamıştır.
Ermenilerin bir kısmı Erivan ve Karabağ’dan Rusya ve Gürcistan’a göç etmiştir. Bu
göçler sonunda günümüzde Gürcistan’ın başkenti olan Tiflis, o dönem önemli oranda
Ermeni nüfusa sahip olmuştur105. Gürcistan’da etkili olan Ermeni II. Erekle Han106,
Doğu Gürcistan Kralı ünvanıyla 1783 yılında Rusya ile imzaladığı Georgievsk
Antlaşması ile Rusya’nın Kafkasya’da etkin olmasının yolunu açmıştır107.

Kaçar Hanedanlığı’nın (1796–1925) İran’da hâkimiyeti ele almasıyla birikte,


Kafkaslardaki yerel hanlıkların durumu da değişmeye başlamıştır. Ermeniler dâhil
burada bulunan hanlıkların çoğu İran’daki bu yeni güç ile anlaşmış veya anlaşmak
zorunda kalmıştır. Ancak, Rusya ile daha önce antlaşma yapan II. Erekli Han bir
anlaşma yapmayı reddetmiştir. Bunun üzerine Ağa Muhammed Kaçar 1795’te
Gürcistan’ı istila etmiştir. Kaçar, bundan bir yıl sonra da İran şahı olmuştur108. Bunun
üzerine II. Katerina (1729–1796), İran’ın bölgedeki etkinliğini zayıflatıp kendi gücünü
artırmak amacıyla İran’a savaş ilan etmiştir. Ağa Muhammed Şah, Doğu Gürcistan ve
Ermenistan’daki Hıristiyanları buralardan göç ettirmek istemiş ve buna da Karabağ’dan
başlamıştır. Ancak bir yıl sonra (1797) Karabağ’da düzenlenen bir suikast sonucunda
öldürülmüş ve yerine yeğeni Feth Ali Şah (1797–1834) geçmiştir109.

1.2.4. 19. Yüzyılda İran Ermenileri

1801 yılında Rusya’nın Gürcistan’ı ilhak etmesi Kafkasya’ya yayılmasında bir dönüm
noktasını teşkil eder. Bir başka ifadeyle Ruslar, Gürcistan’ı kendi topraklarına katmak
suretiyle Kafkasya’da bir sömürge yönetiminin de temellerini atmış oldular. Nitekim
bölgeye geniş yetkilerle tayin edilmiş bulunan General Tsisianov Rusların güneye
yayılma politikasının mimarı olarak tarihe geçmiştir110. Bu genişleme siyaseti Rusya ve

105
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 86.
106
Asıl adı Kakheti Kartli’dır.
107
Muriel Atkin; “The Pragmatic Diplomacy of Paul I: Russia's Relations with Asia, 1796–1801”, Slavic
Review, Vol. 38, No. 1 March 1979, p. 61.,
108 108
Faruk Sümer, “Ağa Muhammed Şah, Kaçar Devletinin Kurucusu”, Türk Dünyası Araştırmaları
Dergisi, S. 47, Nisan 1987, s.9.
109
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 93.
110
Zekeriya Türkmen; “XIX. Yy başlarında Rusya’nın Güney Kafkasya Politikası (1800’lerin Başından
1828 Türkmençay Antlaşması’na Kadar)”, Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 10, 2004, s.
10.
33

İran’ı karşı karşıya getirmiştir. 1804 yılında başlayan Rus–İran Savaşlarının ilki 1813’e
kadar devam etmiştir. Ruslar 1805’te Karabağ Ermenilerinin de yardımıyla Ermenilerin
Tarihi Ermenistan dedikleri bölgenin doğusunu ele geçirmiştir. Önceki yüzyıldaki
siyasî ve politik kaos ve bir çok Ermeninin Gürcistan’a göç etmesinde dolayı, İran’ın
Kafkaslardaki savunma merkezi konumundaki Erivan’ın ekonomisi oldukça
zayıflamıştır111. İran bölgeyi tekrar ele geçirmek için buraya güçlü ve yetenekli bir vali
atamıştır: Hüseyin Kuli Han. İran veliahtı Abbas Mirza ise bölgede 20 yıl sürecek bir
reform hareketi başlatmıştır112. Ancak, Rusya’nın güçlü askeri yapısı karşısında yapılan
reformlar yetersiz kalmış ve 1826–1828 Rus–İran Savaşı’nda Aras Nehrinin
kuzeyindeki tüm topraklar Rusların eline geçmiştir. Böylece Kafkaslar, Rus
imparatorluğunun bir parçası haline gelmiştir113.

Doğu Ermenistan diye tabir edilen bölgenin güçlü bir şekilde Rusya’ya bağlı hale
gelmesiyle buralar bundan böyle Rusya Ermenistanı olarak adlandırılmıştır. Bölgede
kendine yakın bir tampon güç oluşturmak isteyen Rusya, buraları güçlendirme yoluna
gitmiş ve bunu gerçekleştirmek için İran’ın kuzeyinden yaklaşık 40 bin Ermeni buralara
göç ettirilmiştir114. Bu durum İran’ın kendi içindeki Ermenilere karşı tutum ve ilgisini
değiştirmesine yol açmıştır. İran içindeki Ermenilerin Şah I. Abbas dönemindeki ilgiye
yakın bir şekilde tekrar ilgi görmeye başlaması ve Rusya Ermenileriyle olan
ticaretlerinin gelişmesi, İran’daki Ermenilerin tekrar canlanmasını sağlamıştır. Bu
canlanma her alanda görülmekteydi. Yeni Culfa’da bulunan Kutsal Savyor
Manastırı’nda büyük bir kütüphane oluşturuldu. İlk Ermenice dergi ve Yeni Culfa
Ermenileri Tarihi 1880’de yayımlandı. Yeni Culfa’da bulunan Ermeni Okulu devletten
yardım almaya başladı. Ermeni din adamları ve kiliseler vergiden muaf tutuldu. Daha
önce müsadere edilen binaları geri verildi. Ermenilere sağlanan bu yeni rahat ortam kısa
süre içinde meyvelerini vermeye başladı. Ermeni tüccarlar Hazar Denizi ve İran Körfezi
kıyılarında yeni ticari merkezler açarak, Rusya, Hindistan ve Avrupa ile olan

111
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
112
Lorentz; Historical Dictionary of Iran…, p.3.
113
Okan Yeşilot; “Türkmençay Antlaşması ve Sonuçları”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi,
Sayı 36, Erzurum 2008, s. 190.
114
Kemal Beydilli; 1828-1829 Osmanlı–Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen
Ermeniler, T.T.K yay., Ankara 1988, s.368,369,372; Ronald Grigor Suny; “Eastern Armenians Under
Tsarist Rule”, The Armenian People From Ancient to Modern Times Vol. II (Editor: Richard G.
Hovannisian), St. Martin’s Press, New York 1997, p. 112.
34

ticaretlerini güçlendirdiler. Bu ticari faaliyetlerinde, kuru meyve, deri ve halı gibi


ürünleri ihraç ederken, makine, cam ve giyim ürünlerini ithal ediyorlardı115.

Ticarî faaliyetleri dışında, Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi batı dillerini iyi bilen
Ermeniler, bu yetenekleri sayesinde devlet içindeki güçlerini daha da artırmışlardır.
Nasıreddin Şah döneminde birçok Ermeni devlet adamı önemli yerlere gelmiştir. Mirza
Malkum (Malcom) Han116, David Han, Melik Şahnazar ve Hovannes Han gibi isimler
Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde büyükelçi olarak görevlendirilmişlerdir. Avrupa’ya giden
bu şahıslar, buralardaki yeniliklerin İran’a gelmesinde etkili olmuşlardır. Ötey yandan
bu dönemde Ermeni modacılar, takı sanatçıları ve fotoğraçılar Avrupa’da etkili olmaya
başlamışlardır. Bunlar dışında, batı tarzında ilk ressam ve müzisyenler de yine
Ermeniler arasından çıkmıştır. 18. ve 19. yüzyılın başlarında yaşadıkları talihsizliklere
rağmen, 19. yüzyılın sonralarına gelindiğine İran’da yaklaşık 100 bin Ermeni
yaşamaktaydı. Genellike İran Azerbaycanı bölgesinde yaşayan bu Ermeniler, hem
fikirsel hem de ideolojik anlamda kendilerini geliştirmişlerdir. Bu durum Ermenilerin
Kafkasya’da başlattıkları millî ve siyasî ideallarini gerçekleştirme yolunda, İran
Ermenilerinin güçlü bir şekilde yer almalarını sağlamıştır117.

1.2.5. 20. Yüzyılda İran Ermenileri

19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı topraklarında başlayan Ermeni isyanları, coğrafî
yakınlık ve fikirsel birlik sebebiyle İran Ermenileri üzerinde de etkili olmuştur. 1890–
1904 arasında yoğunlaşan olaylar sırasında Armenekan, Hınçak ve Taşnaklar gibi
örgütler çoğunluğu Rusya ve Türkiye’den kaçan Ermenilerle bunların İran’daki
temsilcileri aracılığı ile İran’ın birçok yerinde şubeler açmışlardır. Bu süre içinde
özellikle İran Azerbaycanı’nda örgütlenen Ermeni grupları Türkiye’ye karşı bir takım
saldırıları organize etmişlerdir. Bu bahis çalışmanın esasını oluşturduğu için ikinci
bölümde detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

115
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
116
İran’ın önemli devlet adamlarından olan ve Ermeni Meselesi’nde de aktif bir rol oynayan Malkum Han
hakkında 3. bölümde detaylı bilgi verilmiştir.
117
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
35

1.2.5.1. İran Meşrutiyet Hareketi ve Ermeniler (1906–1911)

20. yüzyılın başlarında İran’daki hürriyet fikri gerek aydınlar ve gerekse halk arasında
yaygınlaşmış durumdaydı. Bu durumun oluşmasının çeşitli sebepleri vardı. Bunlar; 1)
Osmanlıda görülen Avrupalılaşma hareketleri ve bu durumun İstanbul'da bulunan İran
elçileri ile tüccarları tarafından takip edilmesi, 2) İran’ın Avrupa'ya gönderdiği
öğrenciler ve kendi üniversite düzeyindeki okullarına getirdiği Avrupalı öğretmenlerin
etkisi, 3) Avrupalıların, İran ile dostane münasebette bulunmaları, burada görev yapan
büyükelçi ve konsolosların etkisi, 4) Avrupa ile İran arasında yapılan telgraf hattı ve
dolayısıyla İran halkının Avrupa ile daima temasta bulunup, orada gelişen hürriyet
olaylarından bilgiler elde ederek bu olayları dikkatle takip etmesi, 5) İranlı aydınlar
tarafından ülke içinde ve dışında çıkarılan gazete ve dergilerin etkisi’118 6) Ülkedeki
gizli cemiyetlerin faaliyetleri, 7) Yabancılara verilen imtiyazların halk ve ulema
tarafından tepkiyle karşılanması, 8) Ülkedeki asayişin bozulması ve adaletsizliklerin
artması, 9) Halkın ekonomik durumunun oldukça kötü durumda olması ve Kaçar
hanedanından memnun olmamasıdır119 .

Meşrutiyet hareketlerinin başlangıcı olarak İran’ın önemli müctehidlerinden Ayetullah


Şirazî’nin 1890–1892 yılları arasında yaşanan süreçte Tütün Yasağı hakkında verdiği
fetva kabul edilmektedir. Bu fetva İran’da meşrutiyet hareketlerini fitilleyen başlıca
kıvılcımların ilkidir. Ayetullah Şirazî’nin bu fetvayı yayınlamasındaki en büyük etken
ise meşrutiyet fikrinin İran’da yaygınlaşmasında büyük rolü olan Seyyid Cemaleddin
Afganî (Esedabadî) (1838/9–1897)’ dir120.

118
Selda Kılıç; “ İran’da İlk Anayasal Hareket 1906 Meşrutiyeti”, A.Ü.Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: XX, Sayı:32, Ankara 2002, s. 147.
119
Yılmaz Karadeniz; “II. Meşrutiyetin Ön Denemesi: İran Meşrutiyet Hareketi ve Sebepleri (1906)”,
Bilig, Sayı 47, Güz 2008, s. 193-214
120
Kaan Dilek; “İran’da Meşrutiyet Hareketi ve Dönemin Siyasî Gelişmeleri”, Akademik Ortadoğu, C.2,
S. 1, 2007, s.51-52. Cemaleddin Afgani ( 1838 – 1897), Gençliğinde Irak’ın Kerbela ve Necef kentlerinde
din ve felsefe eğitimi gördü. 1866 yılında Afganistan’da Muhammed Azâm Han’ın en güvendiği
danışmanlarından biri olarak memuriyete başladı. 1868’de Şir Ali, Azâm’ı tahttan indirince Afganî de
sınırdışı edildi. Bundan sonra Hindistan, Hicaz, Mısır, İstanbul, Paris, Londra, İran ve Rusya gibi yerler
arasında yoğun seyahatler gerçekleştirdi. Son olarak 1892’de İstanbul’a geldi ve 1897’de burada vefat
etti. (Alâeddin Yalçınkaya; Cemâleddin Efgâni, Sebil Yayınevi, İstanbul 1995, s. 23) 19. asır İslâm
âleminde dikkate değer simalardan biridir. 20. yüzyılın başlarında İslâm ülkelerinde meydana gelen
hürriyetçi ve meşrutiyetçi cerayanlarda Afganî’nin önemli etkisi olmuştur. İslam dünyasında yaptığı
propagandaların amacı İslâm ülkelerini Avrupalı devletlerin siyasî nüfuz ve iktisadî istismarlarından
kurtararak bu ülkelerde liberal siyasî idareler kurmak suretiyle, onların kendi içlerinde gelişmelerini
sağlamak, böylece Şii İran da dâhil bütün İslâm âlemini tek bir halifenin riyaseti altında toplayarak
Avrupa’ya karşı duracak güçlü bir İslâm devleti kurmaktır. İA, “Cemâleddin Efgânî”, C. 3, MEB
yayınları, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 1997, s. 81-82; Cemaleddin Afgani
36

Meşrutiyet hareketlerinden önce 1905 yılında Rusya’da gerçekleşen devrim de İran’daki


halk üzerinde etkili olmuş ve olayları hızlandırmıştır. 1905 yılında Muzafferedd’in
Şah’ın damadı olan Sadrazam Aynu’d–Devle’nin Tahran’ın önde gelen birkaç tacirini
falakaya yatırması üzerine halk ve ulema aşırı derecede öfkelenmiştir. Bunun üzerinde
halk ve ulemadan oluşan büyük topluluk Tahran’daki Şah Camii’nde toplanmış ve
burada Seyyid Cemaleddin Vaiz–i İsfahanî devlet aleyhinde sert konuşmalar yapmıştır.
Küçük Göç olarak adlandırılan bu olayda, ulema, halk, talebe ve tacirlerden oluşan bir
topluluk Tahran yakınlarındaki Şeyh Abdülazim Türbesi’ne sığınmıştır. Bu olay İran’ın
bundan sonraki siyasi hareketlerinin de başlangıcı olmuştur121.

Bu olaydan sonra Şeyh Cemaleddin Vaiz–i İsfahanî, hürriyetçi olduğu gerekçesiyle


Sadrazam tarafından Kum şehrine sürülmüştür. Aydınlardan Ağa Seyit Mehmet de
hapsedilmiştir. Tahran’da meşrutiyet taraftarları toplanarak Seyyit Mehmet’in serbest
bırakılmasını istemişler ancak bu istek kabul edilmemiştir. Ordu ve meşrutiyetçiler
arasında çatışmalar çıkmış ve bir öğrenci ölmüştür. Ancak sonunda Seyyit Mehmet’i
hapisten çıkarmayı başarmışlardır. Ordu müdahale bu olayların sonuda 15 kişi hayatını
kaybetmiştir. Bu olaylardan sonra ulema Kum şehrine gitmiştir. Ulema buradan Şah’a
bir mektup yazarak, Aynu’d–Devle’nin azledilmesi, gümrüklerden sorumlu olan
Belçikalı J.Nouz’un azli ve sınırdışı edilmesi, Adalethane’nin tesisi ve ülkede İslâm
hukunun gereğince icra edilmesi yönündeki isteklerini bildiren bir mektup yazmış ve
bunların yapılmaması durumunda olayların önünün alınamayacağını bildirmişlerdir122.

Ulema Kum’a gidince halk da dükkânlarını kapatarak onları takip etmiştir. Buna karşı
Aynu’d–Devle halk üzerindeki baskısını artırmıştır. Esnaflara dükkânlarını açmalarını
aksi halde mallarına el konulup hapse atılacaklarını bildirmiştir. Tahran halkı buna daha
çok sinirlenip İngiltere sefaretine iltica etmiştir. Kısa sürede ilticacıların sayısı 13.000
kişiye çıkmıştır. Ulemanın ve halkın bu kararlı tutumu karşısında Muzaffereddin Şah
daha fazla dayanamayarak 5 Ağustos 1906’da meşrutiyeti ilan etmiştir123.

hakkında ayrıca bkz. Azmi Özcan; “Jamaladdin Afghani’s Honorable Confinement in Istanbul and Iran’s
Demands for His Extradition”, Osmanlı Araştırmaları, C. XV, İstanbul 1995, s.285-291.
121
Dilek; İran’da…, s. 57
122
Kılıç; “İran’da…, s. 148-149; Dilek; “İran’da…, s. 58.
123
Mehran Kamrava; The Political History of Modern Iran: : From Tribalism to Theocracy, Praeger
Publishers, Westport, CT 1992, p. 36-37; Selda Kılıç İngiliz Konsolosluğuna iltica edenlerin sayısını
12.000 olarak vermektedir. Bkz. Kılıç; “İran’da…, s. 149.
37

Ancak İran’da ilan edilen bu meşrutiyet uzun süreli olmamıştır. Muzaffereddin Şah’ın
ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Muhammed Ali Şah (1907–1909), İngilizlerin
meşrutiyet taraftarlarından desteğini çekmesinden de cesaret alarak, Rusların desteğiyle
meşrutiyetçiler ve meşrutiyet hükümeti aleyhine askeri darbe kararı almış ve 1908’de
Meclis’i top ateşine tutmuştur. Meşrutiyet taraftarlarının ileri gelenleri yakalanarak
idam edilmiş ve böylece ülkede baskı dönemi başlamıştır124.

Ermeniler İran’daki meşrutiyet hareketlerinin başlarında olaylara dâhil olmamışlardır.


Bunun sebebi 1907’deki Taşnakların Dördüncü Genel Kongresi’ne sunulan bir
rapordur. Raporda, güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre Veliaht Prens
Muhammed Ali Mirza ve destekçilerinin, İngilizlerin meşrutiyet hareketlerine olan
desteğini çekmesi için bir Türk–Ermeni çatışması çıkarmak niyetinde olduğu yönünde
bilgilerdir. Buna göre, Muhammed Ali Mirza ve adamları İngilizleri, gelişmelerin bir
siyasî hareket olmayıp, Kafkaslardaki Ermeni ve Müslümanlar arasında çatışmalar
şeklinde olduğuna İngilizleri ikna etmeyi planlıyorlardı. Ancak 1906’nın sonu ve
1907’nin başlarında olaylar Azerbaycan vilayetine yayılınca Ermeniler de bu harekete
katılmaya başlamışlardır125.

Ermenilerin Meşrutiyet hareketlerine katılmalarının başlıca sebepleri şunlardır; 1)


Taşnaksutyun’un yayın organı Truşak’ın yasaklanması, 2) Taşnakların İran Meşrutiyet
hareketini Rusya başta olmak üzere yabancı baskısına karşı bir mücadele alanı olarak
görmesi, 3) İran’daki başarıya ulaşacak bir hareketin, Taşnakların en büyük düşmanı
olan II. Abdülhamid’i Türkiye’de de yeniden meşrutiyeti ilan etmeye zorlayacağı ve
böylece Türkiye’deki Ermenilerin daha çok hak elde edeceği düşüncesi ve Rusya’daki
Ermeniler için de bu durum geçerli olması, 4) Meşrutiyet hareketinin Sosyalizm’i sona
erdirmek için ilk aşama olarak görülmesidir126.

Muhammed Ali Şah’ın I. Meclis’e yaptığı darbeden sonra ülkede bir iç savaş başladı.
Bu durum Ermeni komitacılar ve İranlı mücahitler arasında işbirliğinin oluşmasına
neden oldu. Bu dönemde Tebriz, Şah taraftarlarının en önemli merkezlerinden bir haline
gelmiştir. İran Azerbaycanı’nda başlayan mücadelelerde Taşnaklar ve Tebriz’in önemli

124
Dilek; “İran’da…, s. 66.
125
Houri Berberian; “The Dashnaktsutiun and Iranian Consitutional Revolution, 1905-1911”, Iranian
Studies, Vol. 29, No. 1/2 (Winter - Spring, 1996), p. 20-21.
126
Berberian; “The Dashnaktsutiun…, p. 13,15,16,18.
38

liderlerinden Sattar Han ortak mücadele etme kararı almışlardır. Bu süreçte Kafkaya ve
İran sosyal demokratları da aktif olarak yer aldılar. Ermeniler arasında İran meşrutiyet
mücadelesinde en aktif olanı ise Taşnaklar’dır. Hınçaklar ise özellikle askerî
operasyonlarda meşrutiyet taraftarlarına önemli destekler sağlamışlardır127.

Devlete bağlı askeri güç olan Kazaklar Tahran’ı, hükümdarlık yanlısı Şahseven aşireti
de Tebriz’i kuşatma altına alırken, meşrutiyet yanlıları üç kaynaktan destek
görmekteydiler. İlk olarak fedayiler ve mücahidler diye bilinen bin kadar gönüllü
meclisin davası için birleşti. Meşrutiyetçiler sadece Tahran, Tebriz, Meşhed ve Reşt’ten
gelmiyorlardı. Kafkaslardaki İranlı, Ermeni ve Gürcüler de yollara dökülmüştü. Bu
dönemde Ermenilerin başında Çar karşıtı faaliyetlerinden dolayı Sibirya’ya sürgüne
gönderilen ancak Reşt’e kaçmayı başarıp orada bir tuğla fabrikasında çalışmaya
başlayan Taşnak Partisi’nin lideri Yeprem Han vardı. Yeprem Han İran’ın Garibaldisi
olarak ün salmıştı128.

127
Houri Berberian; “History, Memory and Iranian-Armenian Memoirs of the Iranian Constitutional
Revolution”, Middle East Critique, 17: 3, (2008) pp. 267-268.
128
New York Times, “Persia’s Garibaldi Slain”, 23 May 1912, Abrahamian; Modern İran…, s. 69-70.
Yeprem Han, (Ep’rem ve Efrem olarak da bilinmektedir) , Rus Kafkaslarında Gence eyaletine bağlı
Barsum köyünde bir Ermeni ailesine mensup olarak doğdu. Gençlik dönemlerinde Osmanlı
İmpratorluğu’nda Ermeni milliyetçi gruplara ve partizan hareketlere katıldı. 1890 yılında “Kukunean
Keşif Heyeti” nin bir üyesi olarak Rus-Osmanlı sınırını geçmeye çalışırken Rus Kazakları ( Cossacks)
tarafından yakalandı. Bu gerilla gücü (Kukunean) Osmanlı Ermenileri için yapılacak reformlara
Avrupalıların desteğini sağlama niyetinde olan yüzlerce Ermeni’den oluşmaktaydı. Uzun yıllar
hapishanede kaldıktan sonra 1892’de Sibirya’ya sürüldü fakat Ekim 1896 yılında buradan Tebriz’e kaçtı.
Yeprem Han daha sonra Taşnaksutyun’un İran şubesine katıldı. Kafkaslardan silah kaçırılması -ki bu
silahlar daha sonra sık sık Osmanlı topraklarına sokulmuştur- Tebriz ve Karadağ’daki Ermenilerin
siyaseten organize edilmesi’nde rol aldı. Karadağ’daki Agâgân köyündeki Ermeni okullarında bir süre
öğretmenlik yaptı. Ağustos 1897’de Taşnakların Osmanlı Kürt Mazrik Aşireti’ne karşı yaptığı bir baskına
katıldı. Osmanlı Devleti’nin bu baskından dolayı İran hükümetine yaptığı baskı üzerine, Yeprem Han kısa
bir süre Kafkaslarda güvenli bir yere sığınmak zorunda kaldı. Bir kaç yıl sonra 1902’de tekrar İran’a
dönerek burada evlendi. Bir süre yol yapımında çalıştı ve daha sonra bir İran şehri olan Reşt’te bir tuğla
fabrikası satın aldı. İran Meşrutiyet hareketlerinin fikri hazırlık döneminden itibaren meşrutiyetin ilan
edildiği 1906 yılına kadar Taşnakların bu mücadelede yer almalarını savundu. Ancak Taşnakalar örgüt
olarak bu kararı ancak 1907 yılında almış ve bu tarihten itibaren Yeprem Han, Şah taraftarlarına karşı
mücadelede ön sıralarda yer almıştır. Bu mücadeleler sonucunda Muhammed Ali Şah tahttan indirilmiştir.
Yeprem Han elde ettiği bu başarılardan dolayı Tahran Emniyet Müdürü olarak görevlendirilmiş ve burada
birçok reform yapmıştır. 19 Mayıs 1912’de Şah’ın küçük kardeşi Salar’el-Devle’ye bağlı kuvvetlerle
yapılan mücadelede sırasında bir arkadaşını kurtarmak isterken öldürüldü. Aram Arkun; “Eprem Khan”,
Encyclopedia of Iran http://www.iranica.com/articles/eprem-khan, Yeprem Han ve Meşrutiyet hareketleri
hakkında farklı bir yorum için ayrıca bkz. Seyyed Sa’id Jalali; “Eprem Khan and the Constituional
Failure in Iran (Some Random Notes)”, Iran and the Caucasus Vol. 12, 2008, pp. 377-384.
39

Resim 1.1. İran Meşrutiyet Hareketinin Ermeni Lideri Yeprem Han Davityan (1868–1912)129

Hınçaklar ve özellikle Taşnaklardan oluşan Ermeni fedayiler Yeprem Han, Keri (Arshak
Gavafian) ve Nikol Duman (Nikoghayos Ter Hovhannesia) kumandasında Temmuz
1908–Nisan 1909 arasındaki Tebriz direnişi, Şubat–Temmuz 1909 arasında Reşt,
Kazvin ve Tahran’ın ele geçirilmesi, Haziran–Ağustos 1911 ve 1912’nin ortalarında
ülkeye geri dönen devrik Muhammed Ali Şah ile kardeşi Salar’el–Devle ve meşrutiyet
karşıtı olan Rahim Han ve Şahseven aşiretine karşı verilen mücadelelerde önemli rol
oynamışlardır130.

Meşrutiyet taraftarlarının verdiği bu mücadeleler sonucunda 1910 yılında Büyük Meclis


diye bilinen beş yüz kadar delegeden oluşan Kurucu Meclis toplanmış ve Muhammed
Ali Şah’ın yerine on iki yaşındaki oğlu Ahmet Şah Kaçar (1909–1925) tahta
geçirilmiştir. Kazandığı zaferler sayesinde meşrutiyet hareketinin başarıya ulaşmasında
büyük katkısı olan Ermenilerin lideri Yeprem Han, Tahran Emniyet Müdürlüğüne
getirilmiştir. Dört yüz adamı da kendisiyle birlikte emniyette göreve başlamıştır.
Yeprem Han, iç çatışmaların çıkmasından sorumlu olanların yargılanması için özel bir

129
Jalali; “Eprem Khan…, p.380.
130
Berberian; “History…, p. 268-269
40

mahkeme kurmuş ve Şeyh Fazlullah Nuri’nin de aralarında bulunduğu şah yanlıları


idam edilmiştir131.

1.2.5.2. Birinci Dünya Savaşı Sonrasında İran Ermenileri

Birinci Dünya Savaşı sırasında binlerce Ermeni, Türkiye’den İran’a kaçmıştır. Türk
ordusunun Kafkaslar ve İran Azerbaycanı’ndaki ilerleyişi sırasında aralarında Hoy’un
da bulunduğu birçok Ermeni toplumu bundan etkilenmiştir.1921 yılında Ermenistan’dan
gelen Taşnak liderleri bu etkileri azaltmak için çalışmışlardır. İran’da Pehlevi
Hanedanı’nın (1925–1979) kurulmasıyla birlikte ilk başlarda birçok hakları ellerinden
alınan Ermeni toplumu daha sonra tekrar bu haklarına kavuşmuşlar, Rıza Şah (1924–
1941) ve Muhammed Rıza Şah (1941–1979) dönemlerinde büyük fırsatlar
yakalamışlardır132.

Ermenilerin Batı ile olan bağlantıları ve Batı dillerine hâkim olmaları İran’da yaşayan
özellikle Müslüman topluma kıyasla daha avantajlı bir konum elde etmelerini
sağlamıştır. Bilim ve sanatta kendilerini ilerleterek önemli hale gelmişlerdir. İran Petrol
Şirketi, havyar endüstrisi, terzilik, ayakkabı yapımı, fotoğrafçılık, oto–mekanik gibi
alanlarda ustalaşmalarının yanı sıra kafeterya ve lokanta işletmeciliğinde de söz sahibi
olmuşlardır. Rusya’dan gelen göçmenler ve mülteciler 1933’e kadar Ermeni
toplumunun İran içinde çoğalmasını sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı, Ermenilere
ekonomik güçlerini artırmaları için önemli fırsatlar sunmuştur. Müttefik Devletler133
Rusya ile bağlantı kurmak için İran’ı bir köprü olarak kullanmaya karar verince 1941
yılında kuzeyden Rusya ve güneyden İngiltere İran’ı işgal etmiştir.

Batı’dan gelen silah ve diğer destek malzemeleri Rusya’nın bilgisi dâhilinde İran ve
Ermeni Komunistler vasıtasıyla gemilerle Rusya’ya gönderilmştir. Ermeniler bu süreçte
büyük rol oynamışlardır. Özellikle Hınçaklar bu süreçte oldukça aktif yer almışlardır.
Bunun yanı sıra diğer bir Ermeni grup olan İran Komunist Partisi de etkin rol
oynamıştır. 1946 yılında Ermeni toplumunun önemli bir kısmı Komunizm sempatizanı
olan Taşnaklara bağlı bir şekilde hareket ederek Rusya’ya kaçmıştır. Ermenilerin
ülkelerini işgal eden komunistlere destek vererek Rusya’ya kaçmaları İran Devleti’ni

131
Abrahamian; Modern İran…, s. 71.
132
Bournoutian; “Armenians in Iran…, Aynı yer.
133
ABD, Birleşik Krallık, SSCB, Çin, Fransa, Kanada, Belçika vd.
41

öfkelendirmiştir. 1953 yılında bir kısım İran ve Ermeni komunist ülkeye geri döndüğü
zaman, İran Başbakanı Muhammed Musaddık134 bunların bazılarını öldürtmüştür.
Ancak, ülkelerinde kalarak ya tarafsız ya da Şahlığa bağlı kalan önemli miktardaki
Ermeni de Şah tarafından ödüllendirilmiştir. Bu yüzden sonraki 25 yıl İran Ermenileri
açısından oldukça rahat geçmiş, Tahran, Tebriz ve İsfahan 250 bin Ermeninin yaşadığı
İran’da Ermeniler açısından önemli merkezler haline gelmişlerdir135.

Şahın güven ve sevgisini kazanan Ermenilerin İran’daki pozisyonları güçlenmiştir.


Tahran bu dönemde Beyrut gibi Ermeniler açısından önemli bir yer haline gelmiştir.
Ermeni kiliseleri, okullar, kültür merkezleri, spor kulüpleri ve diğer kurumlar
yaygınlaşmıştır. 20. yüzyılın başlarında İran’da Ermeniler tarafından açılan başka
dernekler de bulunmaktaydı. Örneğin 1918 yılında kurunlan Bâşgāh–e Aramena
(Ermeni Kulübü) bu yüzyılın başlarında kurulan en eski Ermeni kulübüdür. Kulübün
kuruluş amacı Ermeniler arasında dayanışma ve birliği sağlamaktır. Bir diğeri ise 1930
yılında açılan Bâşgah–e Javanan–e Aramena (Ermeni Gençlik Kulübü) idi. Ancak
Ermenilerin bu rahat durumu 1979 İslâm Devrimi’nden sonra azalmış ve Ermenilere ait
bu kulüplerin faaliyetleri kısıtlanmıştır136.

1979 İran İslâm Devrimi’ne kadar Ermenilerin kendilerini temsil eden senatör ve meclis
üyeleri vardı. Ayrıca 30 kilise, sayıları 50–60’ı bulan okul ve kütüphaneleri vardı.
Ermeni basını çok sayıda kitap, gazete, bülten, dergi ve gazete yayınlıyordu. Bu
gazetelerden birisi de Alik (Dalga) idi. 1979 devrimi İran Ermenilerinin 25 yıllık altın
çağını sona erdirdi. Ermeni toplumu önemini tamamen kaybetmese bile, Humeyni’nin
Ermeniler üzerindeki kısıtlamaları, İran–Irak Savaşı (1980–1988), İran’a uygulanan
ambargolar nedeniyle oluşan ekonomik sıkıntılar yaklaşık 100 bin Ermeninin İran’ı terk
etmesine neden olmuştur. Günümüzde ise İran, Azeriler ve Kürtlere oranla Ermenilere

134
1885 doğumlu olan Muhammed Musaddık, Muhammed Rıza Şah tarafından, artan milliyetçilik
hareketlerine bağlı olarak Mayıs 1951 yılında başbakan ilan edildi. Ulusal cephenin lideri olan Musaddık,
ilk iş olarak petrolün millileştirilmesini sağladı. Bu durum İngiltere ve Amerika’yı oldukça rahatsız etti.
İngiltere’nin önerisi ve ABD Başkanı Eisenhower’in onayıyla ‘Ajax Operasyonu’ adı verilen bir darbe ile
19 Ağustos 1953 tarihinde tutuklandı. Musaddık aleyhinde, Komunist Rusya ile yakınlaşma, Afyon
ticaretine karışma gibi suçlamalarla itibarını düşüren Batı basını, darbeden sonra İran petrollerinin %
50’sini İran’a diğer kısmını ise uluslar arası konsorsiyum adı altında Amerika ve İngiltere’ye verilmesini
sağladı. Bkz: Abrahamian, Modern İran…, s.129-161.
135
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
136
A. Sa’idi Sirjâni; “Başgah-e Aramena (Ermeni Kulübü)”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.
com/articles/basgah-e-aramena-the-armenian-club-a-non-profit-non-political-club-founded-1-january-
1918-by-armenians-in-tehran-in-, 15.04.2010.
42

karşı daha hoşgörülü davranmaktadır. Bu durumun oluşmasında, İran– Ermenistan


dostluğunun katkısı büyüktür137.

1.2.6. İran Ermenilerinin Yoğun Olarak Yaşadıkları Yerler

İran’daki Ermeni nüfusu eyalet bazında üç yerde yoğunlaşmıştır: İran Azerbaycanı


138
(Tebriz, Hoy ve Salmas), İsfahan (özellikle Yeni Culfa) ve Tahran. Ancak Şah I.
Abbas döneminden (1587–1629) itibaren İran’a yerleşmeye başlayan Ermeni toplumu,
zamanla İran’ın birçok şehrine yayılmıştır. Aşağıda bu şehirlerdeki Ermenilerin tarihsel
süreçleriyle birlikte genel durumları ele alınmıştır.

Yeni Culfa. İsfahan’a bağlı bir yerleşim birimi olan ve Ermeniler açısından oldukça
önemli bir yer olan Yeni Culfa, Şah I. Abbas’ın Nahcivan ve civarında yaşayan
Ermenileri İran içine naklettirmesinden sonra İran’da kurulan ilk Ermeni yerleşim
birimidir. Daha önce de bahsedildiği üzere Şah I. Abbas’ın emriyle 1605 yazının
başında yola çıkartılan Nahçivan’a bağlı Culfa’daki zengin tüccarlar İsfahan
yakınlarında bulunan Şah’a ait topraklara yerleştirilmişlerdir. Birkaç yıl içinde
Ermeniler tarafından burada geniş evler, konaklar ve kiliseler inşa edilmiş ve böylece
yeni bir yerleşim birimi oluşturulmuştur. Bu yeni yerleşim yerine ise geldikleri yerin
isminden hareketle Yeni Culfa adı verilmiştir139. Yeni Culfa’nın İran Ermenileri
açısından ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bu yüzden burası daha ayrıntılı bir şekilde ele
alınmıştır.

Yeni Culfa’da 17.yüzyılda yaklaşık 2000 aile ve 10000 nüfus bulunmaktaydı. Bunun
yanı sıra Ermeni sanatkârlardan oluşan 1000 civarında aile de İsfahan’da yaşamaktaydı.
Yeni Culfa’da yaşayanlar Müslümanlardan uzak olmalarına rağmen, İsfahan’dakiler iç
içe yaşamaktaydı ve bu durum iki toplum arasında zaman zaman gerginliklerin
yaşanmasına sebep olmaktaydı. İran içine yerleşen Ermenilerin burada kilise inşa
etmeleri, kiliselerde çanların çalınması ve şarap üretmeleri Müslüman halkın
mahkemelere giderek bu durumu şikâyet etmelerine sebep olmuştur. Zamanla bu
şikâyetlerin artması üzerine Şah II. Abbas (1642–1666) Ermenileri İsfahan’dan Yeni

137
Bournoutian; “Armenians in Iran…”Aynı yer.
138
A. Amurian and M. Kasheff; “Armenians of Modern Iran”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.
com /articles/armenians-of-modern-iran, 19.06.2010.
139
Gregorian; “Minorities…, p. 665; Ghougassian; “Julfa”, ‘Safavid Period…, Aynı yer
43

Culfa’nın güneybatı sınırına taşımıştır. Böylece Yeni Culfa’nın hem sınırları genişlemiş
hem de nüfus oranı artmıştır. 1666 ve 1676 yılları arasında İsfahan’a seyahat eden ve
burada birkaç yıl yaşayan Fransız Protestan rahip John Chardin’e göre Yeni Culfa’da
yaklaşık 3500 aile ve toplamda 30.000 civarında yerleşik nüfus bulunmaktaydı. 1677
yılında Yeni Culfa’yı ziyaret eden İngiliz seyyah John Fryer ise buradaki aile sayısının
6 binden fazla olduğunu belirtmiştir ki buna göre nüfus yaklaşık 50 bin civarındadır.
Ancak bu sayı bazı Ermeni tarihçiler tarafından bile fazla bulunmuştur140.

İran’da yaşayan diğer Ermenilerin aksine Yeni Culfa’nın tüccar toplumu ayrıcalıklı bir
statüde olmuştur. Ermeni tarihçi Eliz Sanasarian’a göre bunun sebebi Yeni Culfa
Ermenilerinin Osmanlı Devleti’ndekine benzer Millet Sistemi’ne dâhil olmasıdır141. Şah
I.Abbas’tan itibaren yönetime gelen her Safevi hükümdarı Ermenilerin ticarî
yeteneklerini iyi bildiği için devletin ekonomik gelişimine katkı sağlamaları adına
bunlara güvenli bir çevre oluşturmaya çalışmıştır. Bu yüzden buradaki Ermenilere dinî,
ekonomik özgürlüğün yanı sıra iç işlerinde tam bir serbestlik tanınmıştır142. Ancak bu
durum Müslümanların önde gelenleri tarafından sürekli eleştirilmiştir. Şah I. Abbas bu
eleştirilere cevap olarak; Bunları zorla topraklarımıza getirdim. Bunun için çok para,
gayret ve çaba sarfettim. Bunu da onların yararı için değil bizim çıkarlarımız için
yaptım. Onlar ülkemizin güçlenmesi ve nüfusunun artması için yararlı olacaklardır
diyerek143 bu toplumun Safevi Devleti’ndeki önemini ortaya koymuştur.

İslâm hukukunda Hıristiyanlar ehl–i kitap olarak tanındıkları için, islâm ülkelerinde
yaşayan Hıristiyan azınlıklar daima korunmuşlar, can ve mal güvenliğine sahip
olmuşlardır. Gayrimüslimlere özgürce ibadet etme, ticari faaliyetlerini yerine getirme
haklarının yanı sıra bu hakları hukusal güvence altına alınmıştır144. Bu haklar
karşılığında yine İslâm hukukuna bağlı olarak kendilerinden Cizye ve Haraç vergileri

140
Ghougassian; ‘Safevid Period…, Aynı yer.
141
Eliz Sanasarian; Religious Minorities in Iran, Cambridge University Press, England 2000, p.38.
142
Örneğin, Yeni Culfa’nın valisi bölgede ileri gelenlerden 20 kişi tarafından seçilir ve Safevi yönetimi
tarafından bu seçilen kişi onaylanırdı. Seçilen kişinin geniş hakları vardı. Hükümetle halk arasında
bağlantıyı sağlar, vergileri zamanında toplar ve hazineye gönderirdi. Ayrıca, kendi bölgesinde başyargıç
diyebileceğimiz bir konumda olup halk arasındaki sivil konulara bakardı. Emniyet teşkilatının en
başındaki kişi yine o idi. Ancak, geleneksel doğu toplumlarında yerleşik bir uygulama olarak genellikle
aynı aileden veya belli başlı ailelerden olan kişiler bu göreve seçilirdi. Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid
Period…, Aynı yer., Sanasarian; Religious…, p.38.
143
Ghougassian; Aynı yer.
144
Gülnihal Bozkurt; “İslam Hukukunda zimmîlerin Hukuki Statüleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, C.III, S.1-4,Ankara 1987,s.117
44

alınmıştır. İran içindeki Ermeniler de İslâm hukukuna bağlı olarak değerlendirilmişler,


bu yüzden dinî, sosyal ve diğer birçok haklara sahip olmuşlardır. Bu çerçevede Şah I.
Abbas döneminde Ermenilerden alınan cizye miktarı yıllık 180 toman145dır. Ancak bu
miktar Şah Safi döneminde (1629–1642) 260 tomana, Şah II. Abbas döneminde 500
toman ve Şah Süleyman döneminde (1666–1694) ise 1683 yılında yayımlanan bir
ferman ile 580 tomana çıkmıştır146. Bu durum Yeni Culfa’daki Ermenilerin ekonomik
durumlarının eskiye göre kötüleşmesine ve daha zor koşullarda yaşamalarına sebep
olmuştur.

Ermeniler için zor günler 18.yüzyılda da devam etmiştir. 1722–1729 arasında Afgan
lider Mahmud Gilazi147 komutasındaki Afgan güçleri Yeni Culfa’yı işgal etmiş ve şehri
yağmaladıktan sonra Ermeni zenginlerden 70 bin tomanlık bir vergiyi kendilerine
ödemelerini istemiştir. Ermeniler alelacele 17 bin toman toplayıp vermiş ve geri
kalanını da ödeyeceklerini belirtmelerine rağmen Afgan lider paranın hemen verilmesini
emretmiş ve böylece tahsilât yapılmıştır. Bunun dışında Afgan ordusu için 5 bin metre
uzunluğunda saten kumaş, 8 bin metre uzunluğunda çuhayı tedarik etmeleri istenmiştir.
Ermeniler yüzyüze kaldıkları bu durum karşısında ağır bir darbe almışlar ve birçok aile
evlerini terk ederek Irak, Hindistan, Rusya ve Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmıştır.148.

1763 yılında İran’daki hâkimiyet mücadelesini kazanan Kerim Han Zend yoğun
mücadeleler arasında sarsılan Ermenileri tekrar ticarî hayata kazandırmak için önemli
işler yapmıştır. İlk olarak İran dışına çıkan Ermenileri tekrar ülkeye döndürmek için
1771 yılında Yeni Culfa Belediye Başkanı Serkis’i göndererek bunlara, tam bir koruma,
ticarî faaliyetlerine destek olma sözü vermiştir. Ancak, ülkeden kaçan Ermenilerin çoğu

145
İran’ın para birimi. Tuman ve Tümen olarak da okunmaktadır.1500-1900 arasında yaygın olarak
kullanılmış, 1932 yılında yerini İran Riyali’ne bırakmıştır. 1825 yılında ‘Kıran’ denilen diğer bir para
birimi de tedavüle girmiştir. 1932 yılında 10 Riyal=1 Toman, 1 kıran=1 riyal’dir. Günümüzde gayri resmi
olarak halk arasında hala kullanılmaktadır. Bkz, Rudi Matthee; "Mint Consolidation and the Worsening
of the Late Safavid Coinage: the Mint of Huwayza", Journal of the Economic and Social History of the
Orient, Vol. 44, No. 4, Brill Academic, Novamber 2001, pp. 505-539, Rudi Matthee; “Between Venice
and Surat: The Trade in Gold in Late Safavid Iran”, Modern Asian Studies, Vol. 34, No. 1, February
2000, pp. 223-255, Willem M Floor, Patrick Clawson; “Safavid Iran's Search for Silver and Gold,"
International Journal of Middle East Studies, Vol. 32, 2000, pp. 345-368
146
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period’, Aynı yer.
147
Mahmud Gilazi, İran’ı Nadir Şah’ın tahta geçişine kadar yönetmiş, Kandahar’ın da içinde bulunduğu
Afganistan’ın önemli bir kısmını elinde bulundurmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. S.W. Helms; “Kandahar
of the Arab Conquest, World Archaeology”, Vol. 14, No. 3, Islamic Archaeology, February 1983, pp.
342-354.
148
Vazken. S. Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century’, Encyclopedia of Iran, http://www.
iranica. com /articles/julfa-ii-the-18th-and-the-19th-century, 15.05.2010.
45

artık İran’ın güvenliği olmadığını ve dönmek istemediklerini belirterek teklifi


reddetmişlerdir. Ermeniler açısından oldukça sıkıntılı geçen bu sürecin sonunda gerek
İran gerekse Yeni Culfa’daki Ermeni nüfusunda ciddi bir azalma olmuştur. 1770
yılındaki nüfus sayımında Yeni Culfa’da Ermeni sayısı 1517 kişi, 1789’da ise sadece
360 hane olarak tespit edilmiştir. Özellikle zengin Ermeniler İran’ı terk etmişlerdir.
Ermeniler açısından önemli bir yer olan Birleşik Savyor Manastırı’ndaki okul kapanmış
ve manastır da eski canlılığını kaybetmiştir 149.

Kaçarlar döneminde ülkedeki güvenlik en azından eski günlerden daha iyi bir hale
gelmiştir. Feth Ali Şah (1797–1834), Muhammed Şah (1834–1848) ve Nasıreddin Şah
(1848–1896) dönemlerinde Ermenilere iyi davranılmış, bazı yöneticilerin keyfi
yönetimleri ve rahatsızlıklarına karşı koruma altına alınmışlardır. Yeni Culfa’nın dinî ve
idarî alanlardaki problemlerini çözmek için Ermeni Başpiskoposuna tam yetki
verilmiştir. 1832’de Feth Ali Şah, Birleşik Savyor Manastırı’nı vergiden muaf tutarak,
bazı kiliseleri restore ettirmiştir. Muhammed ve Nasıreddin Şahlar, Ermenilerin miras
ve diğer sivil konulardaki iç meselelerinde özerklik kazanmalarını sağlamışlardır.
Ayrıca Nasıreddin Şah, 1880 ve 1882 yıllarında Ermeniler için çeşitli okullar
açmıştır150. Ancak 19. yüzyılın sonunda Yeni Culfa’nın eski ekonomik gücü kalmamış
ve burada yaşayanlar, Rusya, Hindistan ve Endonezya (Java Adası)’ya göç eden
tüccarların yardımlarıyla ayakta kalmaya çalışmışlardır. Ekonomik durumun bozulması
17. yüzyılda açılan 25 kiliseden 12 tanesi kapatılmasına sebep olmuştur151.

İngilizlerin ünlü Hindistan Valisi Lord Curzon’un152 tespitine göre 1874 yılında Yeni
Culfa’nın nüfusu 2500 kişi olup bunların % 80’i Ermenilerden oluşmaktaydı. Kaçarlar
Dönemi’nde Ermenilere sağlanan yeni olanaklar ve verilen desteklerden dolayı İran

149
Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century…’, Aynı yer.
150
İran Şahlarının Ermenilere olan ilgilisi diğer şahlar döneminde de devam etmiştir. Muzaffereddin Şah
1900 yılındaki Avrupa ziyaretinden sonra İran’da bazı ıslahatlar yapmaya karar vermiş ve bu ıslahatlar
içinde Ermeniler için okul açma projesi de yer almıştır. Bununla ilgili hazırlanan program şöyledir: “
(…)Evvelen; bilcümle İran Ermenilerinin mektep işlerine nezaret etmek üzre daimi bir komisyonun
teşkili. Saniyen; mezkûr daimi komisyonun nerede bulunması lazım geleceğinin tayini, Salisen; merkez-i
mektebin nerede açılmasının kararlaştırılması. Rabian; Mekteplere umumi bir programın tanzimi(…)”,
BOA, Y.PRK. AJZ. 40/35.
151
Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century…’, Aynı yer
152
Asıl adı George Nathanial Curzon’dur (11 Ocak 1859 – 20 Mart 1925). 19. Yüzyılda İngiltere’nin
Hindistan ve İran politikasındaki en önemli isimlerden biridir. Hindistan, Nepal ( Himalaya Dağları’na
kadar), Tibet ve İran’ı neredeyse karış karış dolaşmış ve buralar hakkındaki izlenimlerini ülkesine rapor
etmiştir. Bu gözlemler İngiltere’nin bu bölgelerle ilgili politikalarında belirleyici bir rol oynamıştır.
Ayrıntılı bilgi için bkz. A. S. Goudie; “George Nathaniel Curzon: Superior Geographer”, The
Geographical Journal, Vol. 146, No. 2 July 1980, pp. 203-209.
46

geneli ve Yeni Culfa’daki Ermeni nüfusu 20. yüzyılın başlarında tekrar artmaya
başlamıştır. 1770’de 30 olan aile sayısı bu dönemde 711’e yükselmiştir. Özellikle genç
nüfus içinde eğitim oranı oldukça artmıştır. Bu dönemde Yeni Culfa’da Ermenilere ait
okullarla, bir meslek lisesi, bir kütüphane, bir matbaa ve burada basılan gazetesi, bir
sağlık ocağı ve bir de yetimhane bulunmaktaydı153.

Tebriz (Ermenice Dawrez veya Tawrez). 19. yüzyıl başlarında Azerbaycan eyaletine
bağlı Tebriz, Hoy, Urmiye, Makü, Meraga gibi yerler Ermeni nüfusunun yoğun olarak
yaşadıkları yerlerdi. Buralarda bulunan köylerin bazıları tamamen Ermenilerden
oluşmaktaydı. Azerbaycan Ermeni Piskoposluğu’nun merkezi Azerbaycan eyaletinin en
büyük şehri ve merkezi olan Tebriz’de bulunmaktaydı. 20. yüzyıl başlarında
Tebriz’deki Ermeni nüfusu yaklaşık 6 bindi. Tebriz’deki Ermeniler İranlıların genellikle
Ermenistan diye tabir ettikleri Gala ve Lilava ilçelerinde yoğunlaşmışlardı. Her ilçe
kendi kiliselerine sahipti. Gala’da bulunan St. Astuacacin Kilisesi Tebriz’deki en eski
kilise olup154 kıdemli bir rahip ve yardımcısı tarafından idare ediliyordu. Bu kilisenin
bitişiğinde 1912–1948 yılları arasındaki Azerbaycan Başpiskoposu Melik Tangian
tarafından kurulan ve onun adını taşıyan bir müze bulunmaktaydı. Daha mütevazı olan
Lilava’daki St. Sargis Kilisesi ise tek rahip tarafından yönetilmekteydi155.

Ermeniler, Azerbaycan eyaletinde batı tarzı eğitimin öncüleri sayılmaktadırlar. Bunu


haklı kılacak birçok neden de bulunmaktadır. Tebriz’de Ermenilere ait ilk okul 1854
yılında açılmıştır. İlerleyen yıllarda her iki ilçede de hem ilkokul hem de anaokulu
açılmıştır. Lilava’da bulunan okul daha sonraları dokuzuncu sınıfa kadar eğitim
vermeye başlamıştır. Okul yöneticileri ve yardımcıları gibi burada ders veren
öğretmenler o dönem eğitim kalitesi iyi olan Eçmiyazin Gevorgyan Koleji’nden veya
benzer kurumlardan mezun olmuşlardır. Bu okullarda Ermenicenin yanında, Fransızca,
Rusça ve Farsça öğretiliyordu. Okul giderleri kısmen piskoposluğun halktan bu amaçla
topladığı vergilerle karşılanıyordu. Bu okullara ek olarak 1909 yılında Azerbaycan
Merkez Ermeni Lisesi adıyla bir ortaöğretim okulu açılmıştır. Bu okul, Birinci Dünya

153
George Nathaniel Curzon; Persia and Persian Question, C. 2, Longman & Green Co. Yay., 1892.
p.53
154
Kuruluş tarihi 1782’dir.
155
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
47

Savaşı sırasında bir yıl hariç olmak üzere 1936 yılında Rıza Şah tarafından misyoner
okulları dâhil tüm yabancı okullar kapatılıncaya kadar öğretime devam etmiştir156.

Tebriz Ermenileri birçok sosyal ve kültürel etkinlik düzenleyen derneklere sahipti. Bu


dernekler aynı zamanda Ermenilerin siyasî hareketlere katılımı noktasında da öncülük
yapmaktaydı. Azerbaycan’da bu amaçla ilk kurulan derneklerden birisi Tebriz Ermeni
Kadınları Yardımlaşma Derneği’dir. 1891 yılında kurulan derneğin amacı Ermeni
öğrencilere ekonomik yardım sağlamaktır. Ermeni olayları başladığı zaman Türkiye’den
İran’a kaçan Ermeni isyancıların Tebriz’de barınmasında bu derneğin büyük yardımları
olmuştur. Dernek ayrıca Lilava’da bir kreş ve el sanatları okulu da açmıştır. Bunun
derneğin dışında Tebriz Yardımlaşma Derneği, Ermeni Yardım Derneği (HOM) ve
Tebriz Kültür Dernekleri de bulunmaktaydı. Ermeni Yardım Derneği 1916 yılında bir
grup Ermeni aydın tarafından Ermeni kültürünü güçlendirmek için konferanslar,
münazaralar, toplantılar ve gösteri ve dans gibi sanatsal aktiviteler düzenlemek
amacıyla kurulmuştu. Merkezî Lise’nin olanaklarının artmasıyla birlikte yeterli
miktarda burs verilmeye başlanmıştır. Bunların yanı sıra okul içinde yaklaşık 10 bin
ciltlik basılı kitap ve çok sayıda el yazması eserin yer aldığı Rostam Gaspar
Kütüphanesi kurulmuştur. El yazması eserler daha sonra Ermenistan Cumhuriyeti’ne
bağış olarak verilmiştir. 1936’da okulların kapatılması zaten hükümetin baskısı altında
olan Tebriz Kültür Derneği’ni de zayıflatmış ve 1937’de kapanarak kütüphanesi
buradaki kilisenin aidiyetine geçmiştir157.

Azerbaycan Ermenilerinin birbirleriyle rekabet eden ve araları bu yüzden pek de iyi


olmayan iki önemli örgütü vardı. Büyük ve saldırgan olanı Ermeni Devrimci
Federasyonu ve kısa adıyla Taşnaksutyun’dur. 1890 yılından itibaren İran’da faaliyette
bulunan Taşnaklar, Tebriz’deki desteği en çok Lilava ilçesinden almaktaydı. Örgüt
Kafkaslardan gelen silah ve isyancıların Osmanlı sınırları içindeki Ermenilerin yaşadığı
yerlere taşınmalarında güvenli yollar sağlamaktaydı158. Bunun için de Makü
yakınlarındaki St. Thaddeus ve Aras nehri üzerindeki St. Stephen Kiliseleri’nin
sığınaklarını saldırı üsleri olarak kullanmaktaydılar. Ayrıca Tebriz’deki silah fabrikası

156
Aynı yer.
157
Aynı yer.
158
Nalbandian; The Armenian…, p.173-174
48

da Taşnaklara bağlıydı159. Bu örgüte bağlı Tebriz’de haftalık olarak çıkan Aravat


(1909–1912), aylık çıkan Garabar160 (1913–1914) ve daha sonra Aravat’ın yerini alıp
örgütün ana yayın organı haline gelen Ayg (1914–1920) gazeteleri vardı. Ayrıca örgütün
genç üyeleri tarafından çıkarılan Arşaloys bir diğer haftalık gazeteydi. İkinci örgüt ise
daha küçük olan Sosyal Demokrat Hınçak Partisi veya kısaca Hınçaklardır. Taşnaklara
göre daha az organize olan Hınçaklar, Taşnakların kullandığı yöntem ve amaçlara
karşıydı. Hınçaklar 1919 yılında Taşnakların mütevelli heyetini kurmaları üzerine
Ermeni okulları üzerindeki etkilerini kaybetmişlerdir. 1960 yılında Hınçak örgütünün
İran’daki varlığı sona ermiştir161. Bu iki örgüt hakkında ikinci bölümde detaylı bilgiler
verildiği için burada kısaca değinilmiştir.

20. yüzyılın başlarında Ermeni nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Azerbaycan


bölgesindeki diğer yer ise Ermenilerin yazları tatil amaçlı gittiği ve Tebriz’e kuzeyden
40 km uzaklıktaki Mujumbâr kasabasıdır. Burada eski bir kilise olan St. Hripsime
Kilisesi ile bitişiğinde küçük bir kilise ve hacılar için kutsal bir yer bulunmaktaydı.
Kasabanın tüm nüfusu 1946–1947 yılında Sovyet Ermenistanı’na göç etmiştir.
Günümüzde hala Tebriz ve civarında bir miktar Ermeni köyü bulunmaktadır162.

Hoy (Ermenice Her). Tebriz’e 150 km uzaklıktaki Hoy vilayetinde Ermenilere ait, St
Sargis, St. Thaddeus (Kara Kilise) ve St. Stephen Kiliseleri bulunmaktadır. St.
Thaddeus veya Kara Kilise olarak bilinen ve Ermeni isyanlarında Türkiye’den kaçan
Ermenilerin sığınak ve saldırı merkezi olarak kullandığı yapının kitabesinde yapım
tarihi olarak 14. yy yazmaktadır. Her yıl Temmuz ayında binlerce insanın katıldığı Hac
Törenleri yine burada yapılmaktadır. Hac töreni Piskoposluk konseyi tarafından
organize edilmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk orduları buraya girdiği
zaman buradaki Ermenileri isyanlardaki yardım ve yataklıklarından dolayı ya Rusya ya
da İran içlerine sürmüşlerdir. Savaştan sonra bazı aileler Hoy’a tekrar dönse de şehrin
önceki canlılığı kalmamıştır. Nitekim Kara Kilise’nin son rahibinin de 1948 yılında
Sovyet Ermenistanı’na göç etmesiyle şehrin Ermeni karakteri ortadan kaybolmuştur.
Hoy bölgesindeki diğer Ermeni yerleşimleri olan Dize, Var, Pera, Seydanvar ve

159
Berberian; “The Dashnaktsutiun…, p.9
160
Gazetenin ismi daha sonra Garadağ olarak değiştirilmiştir.
161
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
162
Aydoğmuşoğlu; Tarihte…, s. 5
49

Mahlazan’da ise Ermeni nüfusu oldukça azalmış ve buralara farklı etnik ve dinî
gruplardan insanlar yerleşmitir163.

Salmas (Ermenice Zarewand). Türk–İran sınırı üzerinde yer alan ve Van iline oldukça
yakın olan Salmas, Ermeni olayları sırasında İran topraklarındaki en faal yerlerden birisi
olmuştur. 1930 yılında büyük bir depremle yerle bir olduktan sonra yeniden inşa edilmiş
ve ismi Şahpur olarak değiştirilmiştir. 19. yüzyıldan önce Salmas’taki Ermeni nüfusu
oldukça az iken 1880’li yılların başlarında iki yüz köyü ve okullarıyla birlikte buradaki
Ermeni nüfusu artışa geçmiştir. 19. yüzyılın ünlü Ermeni romancısı Yakob Melik
Yakobyan (Raffi) Salmas’a bağlı Payecik köyünde doğmuştur. Birinci Dünya Savaşı
sırasında Türklerin burayı ele geçirmesiyle birlikte buradaki Ermenilerin büyük
çoğunluğu Tebriz’e yerleşmiştir. 19. yüzyılda Salmas’taki Ermenilerin yoğun olarak
yaşadıkları köyler şunlardır; Heftvan, Deriş, Hosrova, Sawra, Köhne–şehr, Hakviran,
Aslanik, Kealakan, Payecik, Kalasar, Qezelja, Malḥam (veya Mahlam), Sarna,
Sarameri, Hovadar, Çara, Karabağ, Ayân, Vardan, Jamalava, Çarvaş, Rava, İkiağaç,
Şeyrabad, Karaçalu, Söpürgen, Âda, Nahçıvan–tapa, İsâlu, Giardabad, Bağbayh, Digala,
Ağcakale, Dijez–taka, Tümatar, Kiukia, Nakada, Geornava, Ağbeyli ve Muhammedyar,
Akan, Urgütin, Kaşlak, Sardü, Kinegâh, Gülûdi, Şavli, Noraşin, Oğa, Oğan, Klala,
Germanaw, Mikidi, Nepeşd, Vinana, Sevahoğ, Karagülük, Amradül, Sürün/Sirün ve
Karabağ bölgesindeki Kasumaşen köyüdür. 19. yüzyılda bu köylerin her birinde en az
bir kilise bulunmaktaydı. Bu kiliselerden bazıları günümüze kadar ulaşmıştır164.

Tahran. Tahran Ermeni toplumu 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılı başlarında yaklaşık
1500 kişiydi. Şah Abdülazim’de bulunan St. George Kilisesi165 ve Kazvin’de bulunan
St. Bartholomew Kilisesi166 şehirdeki iki önemli kiliseydi. 1875 yılında Vanak köyünde
başka bir kilise daha açılmıştı. Bu dönemde tüm topluma hitap eden sadece bir tane okul
bulunmaktaydı. Daha sonraları Tahran’daki Ermenilerin hem sayısı arttı hem de
ekonomik durumları daha da güçlenmiş ve Surb Astuacacin167 ve St. Serkis Kiliseleri
başta olmak üzere çok sayıda yeni kilise yapılmıştır. St. Sargis Kilisesi aynı zamanda

163
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
164
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
165
Kuruluş tarihi 1820’dir.
166
Kuruluş tarihi 1835’dir.
167
İsimTanrının Annesi anlamına gelmekte olup kuruluş tarihi 1938’dir.
50

Piskoposluk binası olarak kullanılmaktaydı168. Birinci Dünya Savaşı’nda Türk


ordusunun Azerbaycan eyaletini ele geçirmesi ve 1917’de gerçekleşen Bolşevik
Devrimi’nden sonra Ermenilerden büyük gruplar Tahran’a göç etmeye başlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Tahran, Ermenilerin en büyük şehri haline gelmiş ve
1966’da İran’daki toplam Ermeni nüfusunun %66,52’si yani 108.421 Ermeninin,
72.12’si Tahran’da yaşamaya başlamıştır169. Naderi Caddesi’ndeki Surb Astuacacin
Kilisesi ve Ermenilere ait kafe, kitapçı ve şarküteri gibi birçok iş yeri bu caddeyi
Ermeniler açısından önemli hale getirmiştir.

19. yüzyılın sonunda Tahran’da Ermenilere ait yedi ilkokul ve beş lise bulunmaktaydı.
Bu okullar bir mütevelli heyeti tarafından idare edilmekteydi. Her okul kendi
kütüphanesine sahipti ve bunların en büyüğü de Küşeş Lisesi’nde bulunuyordu.
Bunların yanı sıra 14 özel Amerikan okulunun da yönetim ve faaliyetleri yine bu
heyetin idaresi veya danışmanlığındaydı. Ermenice, 1936 yılında tüm yabancı okullar
kapatılıncaya kadar temel eğitim dili olmuştur170. 1936’da yabancı okullar yasaklanınca
Ermenice, Ermeni tarihi ve kültürünün öğrenimi gençler arasında azalmıştır. 1961
yılında bu durumu düzeltmek için kilise konseyi Küşeş Yüksek Okulu’nda sözde
öğretmenlerin yararına bir seminerler dizisi düzenlemeye başlamıştır. Daha sonra bu
program yoksul Ermeni toplumunu da içine alacak şekilde genişletilmiş ancak bu
faaliyetleri uzun süreli olmamıştır.171.

İran’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi Tahran’daki Ermeni toplumunun sahip olduğu
olanaklar zaman zaman diğer unsurlarla arasındaki ilişkilerin bozulmasına sebep
olmaktaydı. Örneğin, 1815’te, Tahran’da meydana gelen büyük bir kıtlıkta burada
yaşayan din adamlarından biri bunun sebebinin Tahran’dan yaşayan hıristiyan
Ermenilere gösterilen aşırı hoşgörüden kaynaklandığını iddia ederek halkı kışkırtmış ve
bunun üzerine Tahran’daki Ermeni kiliselerinin bir kısmı Müslümanlar tarafından
yıkılmıştır. Feth Ali Şah (1797–1834) bunu haber alınca yağma hareketlerine
katılanların Hıristiyanlara 1000 toman (500 Pound) ödemesini emretmiş ve kendisi de
3000 toman vererek yıkılan kiliselerin yeniden inşa edilmesini sağlamıştır172.

168
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
169
Firoozi; “A Demographic…, p. 64
170
Farsça, tıpkı Fransızca gibi yabancı bir dil olarak öğretilmiştir.
171
Aynı yer.
172
John Piggot; Persia, Ancient and Modern, Henry S. King & Co, London 1874, p.166
51

Tahran Ermenileri 1905’te kurulan Ermeni Yardımsever Kadınlar Cemiyeti gibi birçok
kültürel, yardım, meslekî dernek ile spor kulüpleri kurmuşlardır. Bu derneklerden çoğu
Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, Azerbaycan ve Rusya’dan İran’a göç eden
Ermenilere büyük yardımlarda bulunmuşlardır. Ancak bu kuruluşlar arasındaki
muhafazakâr ve liberaller şeklindeki anlaşmazlık ve rekabetten dolayı bu dernekler
1921 yılında Cemiyet Meclisi tarafından kapatılmıştır. Aynı meclis 1927 yılında,
Tahran Ermeni Kadınları Kilise Cemiyeti’ni kurmuştur. Derneğin kuralları ve üyeleri
kilise tarafından belirlenmiştir. Bu dernek ve yapısı hala devam etmektedir. Son yirmi
yıldır özellikle gençler arasındaki en aktif kültürel kurum ise 1946 yılında kurulan
Ararat Kültür Derneği’dir. Bu dernek Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı tüm
eyaletlerde şubeler açmıştır. Üyesi 2 binin üzerindedir. Faaliyetleri arasında, müzik,
tiyatro, kız ve erkek izci grupları ve edebiyat yer almaktadır. Son zamanlarda 10 bin
kişilik bir spor stadyumunu da yine bu dernek açmıştır. Dikkate değer diğer Ermeni
dernekleri şunlardır; Çaharmahal Yardım Derneği, Ermeni Hayırseverler Birliği, İran
Ermeni Yazarları Derneği, Ermeni Üniversite Öğrencileri Derneği, Ermeni Üniversite
Mezunları Derneği, Ermeni Gençliği Tiyatro Grubu, Ermeni Okulları Mezunları
Derneği’dir173.

1.2.7. İran Ermenilerinin Sosyal ve İdarî Yapısı

İran Ermenileri, yaşadıkları yerlerde özellikle de Yeni Culfa’da genelde zengin tüccar
bir toplumdan oluşmaktaydı. Ancak toplumun tamamı aynı yaşam düzeyine sahip
olmayıp farklı gruplara ayrılmıştır. İran Ermeni toplumu genel olarak üst ve alt tabaka
olmak üzere iki sınıftan oluşmaktaydı. Bu iki sınıf haricinde toplumun en altında
bulunan köleler bulunmaktaydı. Toplumda en iyi koşullara sahip olan üst tabaka kendi
içinde iki gruba ayrılmıştı; birinci grup dini liderler, soylular ve zenginlerden, ikinci
grup ise orta halli tâcirler, usta zanaatkârlar ve sanatçılardan oluşmaktaydı. Alt tabakayı
ise orta halli esnaflar, işçiler ve hizmet sınıfından insanlar oluşturmaktaydı. Bu sınıflar
ve sınıflara bağlı olan gruplar şunlardır:174

173
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
174
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…, Aynı yer.
52

Üst Tabaka (Birinci Grup)

Din Adamları: Yeni Culfa başpiskoposu, piskoposlar, rahipler ve üst düzey papazlardan
oluşmaktaydı.

Soylular: Bunlar genellikle belli başlı ailelerden oluşmaktaydı. 17. yüzyılda Yeni
Culfa’da bu sınıfa mensup yirmi aile bulunmaktaydı175. Bu aileler genelde bulundukları
bölgenin yöneticisi veya yöneticiyi belirleyen temel unsurlardı. Her toplumda olduğu
gibi bunların statüleri babadan oğula ve kuşaktan kuşağa geçmekteydi. Bunlar toplum
içinde Prens, Bey176, Ağa177, ve Aristokrat178 gibi ünvanlarıyla ayırt edilirlerdi. Yeni
Culfa’da soyluların asâleti genelde 15. yüzyılın sonu ve 16.yüzyılın başlarında Eski
Culfa’da ipek ticaretiyle uğraşan Prens ailelerinden gelmekteydi. Kurulan bu yeni
yerleşim yerinde de eski düzen aynı şekilde devam ettirilmiştir.

Zenginler: Genellikle soylular ve tüccarlardan oluşan bu grup ekonominin bütün


gücünü ellerinde bulunduruyorlardı. Bunlar içinde en çok zengin olanlar ise ticarî
şirketler veya yüzlerce işçinin çalıştığı fabrika sahipleriydi. Toplum içinde de oldukça
saygın bir durumdaydılar.

Üst Tabaka ( İkinci Grup)

Tâcirler: Bu grup bağımsız tüccar veya sermayedarlardan oluşmaktaydı. Toplum içinde


değer gördükleri gibi Kilise tarafından da büyük saygı görürlerdi.

Zanaatkâr ve Sanatkârlar: Bunlara genelde usta diye hitap edilirdi. Bu gruba ait
meslek dalları; ressamlık, heykeltraşlık, hattatlık, kâtiplik, öğretmenlik, kuyumculuk
(sarraflık), gümüçcülük ve saatçilikdir. Bunlardan bazıları devlete ait işyerlerinde
çalışırken diğerleri ya bağımsız ya da kendi şehirlerindeki şirketlere bağlı olarak
çalışırlardı.

175
Örneğin 1605 ve 1660 yılları arasında Ermeni toplumu içindeki soylu ailelerden bazıları şunlardır:
Safar, Nazar, Şafraz, Haikaz, Hacik ve Sarfrazenk aileleri, bkz. Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…,
Aynı yer., Sanasarian; Religious…, p.38.
176
Ermenice Malek’dir.
177
Ermenice Paron’dır.
178
Ermenice Azat’dır.
53

Alt Tabaka

Toplumun üst tabakasından sonra sıradan esnaf, memur ve hizmet sektöründe


çalışanlardan oluşan alt tabaka bulunmaktaydı. Bunların çoğu İsfahan’da yaşarken Şah
II. Abbas tarafından 1655–1659 yılları arasında Yeni Culfa’ya taşınmışlardır. Terziler,
ayakkabıcılar, taşkesiciler, halıcılar, boyacılar, mum yapanlar, duvarcı ustaları ve
demirciler bu gruba ait meslek dallarıdır. Bunlar dışında alt tabaka içinde
sayabileceğimiz, bahçıvanlar, depo işçileri, bekçiler, hamallar ve seyyar satıcılar daha
alt bir seviyede bulunmaktaydılar.

Köleler: Toplumun en tabanında ise– ki sınıf dışı da sayılabilir– köleler bulunmaktaydı.


İran ve ortazamanlardaki dünya anlayışı içinde kölelik hâlâ varlığını sürdüren bir
gerçeklik idi. Zengin aileler, daha çocukken bunları satın alırlardı. Hemen hemen her
varlıklı ailenin sahip olduğu köleler bulunmaktaydı.

İran içindeki Ermeniler 17. yüzyıldan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar idarî bir özerkliğe
sahiptiler. Melik denilen yerel idareciler, kendi bölgelerini savunma ve vergileri
toplamakla sorumluydular ve iç işlerinde hanlıklarının tek otoritesiydiler. Bunlar
vergilerden muaftı ve hizmetlerinin karşılığı olarak devlet tarafından kendilerine toprak
verilmekteydi. Merkezî otoritenin zayıf olduğu veya yıkıldığı dönemlerde ellerinde
bulunan toprakların mirasçısı olmaya eğilimliydiler179.

Ermeni toplumunun idarî yapısında meliklerin dışında vergi toplayıcılar, muhasebeciler,


kâtipler, polisler, yargıçlar ve diğer resmî görevliler yönetimde yer alan diğer
unsurlardı. Arazi vergileri ve özel vergiler ile toprak işletme sistemi ve bundan elde
edilen gelirler yönetici sınıfın giderlerini karşılamaktaki temel gelir kaynaklarıydı.
Angarya veya zor işlerde köylüler kullanılmaktaydı. Ermeni köyleri ya en yaşlılar
tarafından idare edilir ya da kiliselere veya vakıflara ait olurlardı. Müslüman köyler ise
Bey denilen yaşlı kimseler tarafından idare edilirdi. Doğu Ermenistan diye adlandırılan
yer kurak bir yer olduğu için sulama işi orada yaşayanların hayatında önemliydi. Bu
yüzden sulama kanalları yaygındı ve yetkililer bütün tarım alanlarının sulanması için
suyun kullanımına ilişkin bazı sert kurallar getirmişlerdi180.

179
Aldo Ferrari; “ Nobility and Monarchy in Eighteenth Century Armenia: Preliminary Remarks to a
New Study”, Iran & the Caucasus, Vol. 8, No. 1, 2004, pp. 53-63
180
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 95.
54

İran Ermeni toplumunda büyük ve geniş evler popülerdi. Tarım alanlarında ilkel bir
yöntem olan dönüşümlü iki alan uygulaması vardı. Toprakların bir kısmı ekilirken diğer
kısmı nadasa bırakılmaktaydı. Tarımda öküz ve karasaban kullanılıyordu. Hayvan
tezeği hem sunî gübre hem de yakıt olarak kullanılıyordu. Bitki özü, kuruyemiş, arpa,
darı, farklı sıvı tohumlar temel üretim bitkileriydi. Kırmız böceği181 oldukça değerliydi.
Meyve bahçeleri ve bostanlar oldukça fazlaydı ve başta üzüm olmak üzere çok farklı
meyve ve sebze üretilmekteydi. Köylüler ürünlerinin bir kısmını devlete ya da yerel
yöneticilere vergi olarak ödedikleri için oldukça tutumlu yaşamaktaydılar. Pirinç, et ve
kaliteli buğday tatiller için ayrılırdı. Yoğurt, peynir ve tandırda yapılan ekmek ve
yanında yeşillik ve sebzeler günlük ana yiyeceklerdi. Çok az insan normal yatağa
sahipti, insanların çoğu ya hasırda ya da tahtada uyurlardı182.

İran Ermenilerinde aile ataerkil bir yapıya sahipti. Erkek tarım alanlarında çalışırken,
kadınlar harman döver, yün döndürür ve halı dokurlardı. Ailedeki en yaşlı erkeğe Aqu,
tanmetz veya tanuter, en yaşlı kadına ise tantikin denirdi. En yaşlı erkek ailenin reisiydi
ve herhangi bir konuda son sözü o söylerdi. Mirası erkek çocuklar alırken kızlara ise
çeyiz verilirdi. Tıpkı Müslümanlarda olduğu gibi İran Ermeni kadınları, erkekler veya
yabancılar karşısında az konuşur, yüzlerini kapatır ve kendilerini gizlerlerdi. Dinî ve
örfî farklılıklar dışında evlilik konusunda Müslümanlar ve Ermeniler arasında çok az
farklılık vardı. Her iki grupta da benzer eski alışkanlıklar, ön yargılar ve batıl inançlar
bulunmaktaydı.183.

1.2.8. İran Ermenilerinin Ticarî Hayattaki Önemleri

İran Ermenileri ticarî açıdan İran halkları içinde her zaman önemli ve ayrıcalıklı
olmuşlardır. Özellikle Safeviler Dönemi’nde ipek ticaretinde birçok ayrıcalık kazanmış
ve bu alanda tekel oluşturmuşlardır184. Yeni Culfa 19. yüzyılın ilk yarısına kadar
Ermeniler açısından İran ve Avrupa arasında ana ticarî merkez haline gelmiştir. İran
Devleti, orta ölçekli endüstriler ve işletmeler için Ermenilere faizsiz krediler
vermekteydi. Bunun bir sonucu olarak kısa süre içinde Rusya, Hindistan ve Avrupa ile

181
Zar kanatlılardan küçük bir böcekdir. Koşnil de denilmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi kırmızı
renkli boya imalatında kullanılmaktadır.
182
Aynı yer.
183
Bournoutian; “ Eastern Armenia…”, p. 95-96
184
Sanasarian; Religious…, p.38.
55

olan ticaret Ermenilerin eline geçmiştir. İngilizlerin fahiş fiyatla ipek ticareti üzerinde
oluşturduğu tekele karşı, İran şahının kendilerine destek vermeleri Ermenileri oldukça
memnun etmiştir185.

Ermeniler ticarî alandaki güçlerini o derece artırdılar ki, Levant, East India ve Muscovy
gibi dönemin güçlü şirketleriyle rekabet eder hale gelmişlerdir. Bunun yanı sıra, Kâbil,
Herat, Kandahar, Marsilya, Venedik, Cenova ve Amsterdam ile İsveç, Polonya,
Almanya, Hindistan, Çin, Endonezya, Filipinler ve Yeni Dünya diye tabir edilen
Amerika’da yeni iş merkezleri açmışlardır186.

Ermenilerin bu başarıları devletle olan ilişkilerinin de gelişmesine sebep olmuştur.


Mesela Şah I. Abbas vaktinin çoğunu Kolas veya Seçkinler denilen ipek ticaretindeki
tekelden aşarı zengin olmuş başarılı tüccarların evlerinde geçirmekteydi. Kaynaklar, bu
tüccarların evlerini, doğu ve batı sanatının nadide parçalarıyla süslü, altın kaplamalı
mutfak eşyalarıyla dolu masalarıyla muhteşem olarak tanımlamaktadırlar. Ermenilerin
bu derece zenginleşmeleri, devlete de büyük gelirlerin girmesine sebep olmaktaydı.
Ermeni tüccarlar ipeğin her balyası için devlete vergi verdikleri için elde edilen gelirler
İran’da kalmış oluyordu. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin denizaşırı ticaretten elde
ettiği gelirlerin düşmesi İran Körfezi’nin Batı ile olan ticarette önemli merkezlerden biri
haline gelmesini sağlamıştır. Osmanlı’nın askerî olarak zayıflaması, Batılı devletlerin
Doğu ile olan ticarette yeni bağlantılar aramasına neden oldu. Batılı diplomatlar,
ziyaretçiler ve tüccarlar bu bağlantıları sağlamaları için İran’a ve özellikle de Yeni
Culfa’ya gönderilmiştir. Ermeni tüccarların Batı ile olan bağlantıları İran Devleti’nin
Osmanlı’ya karşı diplomatik ve ticarî ittifaklarında Ermenileri bir köprü haline
getirmiştir187.

Ticarî açıdan zenginleşen İran Ermenilerinin bu başarısı Diaspora içinde bunları daha
üstün bir hale getirmiştir. Zengin tüccarlar verdikleri desteklerle özellikle Yeni
Culfa’nın Safeviler Dönemin’deki en önemli kültürel merkezlerden biri haline
gelmesini sağlamışlardır. Bu dönemde Kolasların erkek çocukları ve daha düşük
ailelerin yetenekli çocukları için bir okul açılmıştır. Birçok yazar, tarihçi bu okuldan
mezun olmuştur. Bu okuldan mezun olanlardan bazıları İtalya’ya gönderilerek matbaa

185
Bournoutian; “Armenians in Iran…, Aynı yer.
186
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…, Aynı yer.
187
Bournoutian; “Armenians in Iran…, Aynı yer.., Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period’, Aynı yer.
56

baskısı hakkında eğitim görmüş ve İran’a ilk matbaayı getirmişlerdir. İran’da matbaada
basılan ilk kitap Psalms yayınlarından 1638 yılında Ermeniceye çevrilen bir kitaptır.
Bütün bu çalışmalar yine kolasların destek ve yönlendirmeleriyle yapılmaktaydı. 1600’e
kadar Ermeni tüccarlar yaklaşık beş yüzyıl boyunca doğu teknolojisini Avrupa’ya
taşınmasını sağlarken, bu tarihten sonra da Batı teknolojisinin doğuya taşınmasında
temel unsurlardan biri olmuşlardır188.

17. yüzyıl Avrupalı kaynaklar Şah Abbas’tan, Yeni Culfa’daki Ermenilerin


zenginleşmesinde ve Türklerden korunmasındaki çabalarından dolayı övgüyle
bahsetmişlerdir. Şah I. Abbas, tahta çıktıktan sonra ülke ekonomisinin kalkınması için
büyük uğraşlar vermiştir. Bunu sağlamak için önce güvenli ve güçlü bir ülke–ordu
kurulmasının bilincinde olarak, daha önce de ifade edildiği gibi Ermeni ve Gürcülerden
oluşan Osmanlı Devleti’ndeki Kapıkulu Sistemi’ne benzer bir ordu kurmuştur. Ayrıca
Ermeni tüccarlara tam bir güvenlik sağlamıştır. Gümrük hizmetlerini yeniden
düzenlemiş ve İran ticaret yollarının güvenliği için rahdâri denilen özel bir güvenlik
sistemi kurarak bu yollar üzerinde yeni kervansaraylar ve köprüler yaptırmıştır189. Bu
yüzdendir ki Avrupalı tarihçiler Şah I. Abbas’tan önemle bahsetmişlerdir. Ancak,
Tebrizli Arakel gibi dönemin Ermeni tarihçileri bu övgünün yanında, Şah I. Abbas’ın
Ermenileri kendi vatanlarından sürmesi ve bundan dolayı Ermenilerin hem büyük acılar
çekmesi hem de eski yurtlarında azınlık haline gelmelerinden dolayı eleştirmişlerdir.
Aslında Abbas’ın politikaları kısa ve uzun dönemli etkilerinden dolayı farklı şekilde
değerlendirilmiştir. Kısa dönemli değerlendirmelerde Ermenilerin önceki vatanlarından
sürülmeleri ve yaşadıkları sıkıntılar ön plana çıkarılsa da bu politikaların uzun dönemli
etkisi, Ermenilerin 19. yüzyılda İran ve Hindistan’da güçlenmeleri ve buralarda
diasporalar kurmaları, kültürel ve siyasî alanlarda güçlenmeleri bakımından önemli bir
rol oynamıştır190.

Ermenilerin İran’daki ekonomik gücünün yararlarından bir tanesi de kendilerine


özeleştiri yapmalarını sağlamış olmasıdır. Müslümanlar tarafından topraklarının
alınmasından yüzyıllar sonra Ermeniler hem eşitliklerini kazanmışlar hem de

188
Bournoutian; “Armenians in Iran …,” Aynı yer.
189
Safaviler Dönemi ekonomik yapısı ve yapılan düzenlemelerle ilgili detaylı bilgi içi bkz. Rudi Matthee;
“ Merchants in Safavid Iran: Particapatns and Perceptions”, Journal of Early Modern History, Vol 4, 3-4,
August 2000, pp.233-268; Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…’ , Aynı yer.
190
Bournoutian; “Armenians in Iran …,” Aynı yer.
57

Müslümanlardan daha fazla ayrıcalık elde etmişlerdir. İran Ermenilerin güçlerinin bu


derece artması kiliselerinin de güçlenmesini ve Ecmiyazin’deki piskoposların İstanbul
ve Kudüs’teki patrikliklerle bağlarını güçlendirmesini sağlamıştır. Bu yeni durum
Ermenilerin idarî yapıları ve anlayışlarında da çeşitli değişimleri ortaya çıkarmıştır.
Örneğin kilise ve tüccarlar Karabağ’daki eski feodal düzenlerinde daha etkin hale
gelmişlerdir. Melikler Doğu Ermenistan’daki Ermeni seçkin zümresinin son
temsilcileriydi. Genellikle dağlık alanlarda yaşamakta ve doğrudan Şah’a haraç
vermekteydiler. Dinî liderlerden farklı olarak birlikten yoksundular ve kendileri
açısından bir tehdit unsuru olan Müslümanlarla mücadele etmek zorundaydılar. Bu
mücadelelerinden dolayı zaman zaman diğer unsurlardan destek te almaktaydılar.
Melikler, bu koşullar içinde Ermenilerin bazı haklarını elde etmeleri için güçlenmiş
bulunan Ermeni tüccar ve din adamlarıyla birlik olmayı kabul etmişlerdir191.

1.2.9. İran Ermenilerinin Dinî Yapısı

Ermeniler İran’daki birçok dinî azınlıktan birisiydi. Daha önce de ifade edildiği gibi
Hıristiyanlar İslâm hukukuna göre ehl–i kitap’tan sayılmaktaydı ve yönetim İslâm
hukukuna göre Ermenilere muamele etmekteydi192. Yeni Culfa başta olmak üzere İran
içindeki Ermeniler hem ticarî alanda devlete sağladıkları büyük katkılar hem de İslâm
hukukunun gerekliliklerinden dolayı Şah I. Abbas’tan başlayarak iyi bir şekilde
korunmuşlardır. Zaman zaman yönetim değişiklikleri ve buna bağlı olarak iç politik
dengelerin değişmesi bu korumayı biraz zayıflatsa da Kaçar Devleti’nin sonuna kadar
bu koruma devam etmiştir. Pehleviler döneminde Rıza Şah’ın ilk dönemleri ve İkinci
Dünya Savaşı’nda Taşnaksutyun üyesi bazı Ermenilerin ülkelerini işgal eden Komunist
Rusya yanlısı davrandıkları için ülkeden kaçmak zorunda kaldıkları dönem hariç
Pehleviler döneminde de şartları oldukça iyi olmuştur. Ancak 1979 devriminin ilk 10
yılı İran Ermenileri açısından oldukça sıkıntılı bir süreç olmuş ve dönemde yaklaşık 100
bin Ermeni İran’ı terk etmek zorunda kalmıştır193.

Safeviler Dönemi’nden itibaren Ermeni toplumunun yoğun olarak yaşadığı İran


Azerbaycanı, İsfahan ve Tahran eyaletleri üç ayrı Ermeni piskoposluğunun nüfuz

191
Aynı yer.
192
Bozkurt; “İslâm hukukunda…”, s. 117.
193
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…” , Aynı yer.
58

alanında bulunmaktaydı. Piskoposluklar ise genelde Lübnan Ermeni Katolikosluğu’na


(Antilyas=Kilikya=Sis) bağlıydı. İran Ermeni toplumu geleneksel olarak Eçmiyazin
Katolikosluğu’na da bağlı kalmış ve onun yetkilerini tanımıştır. Ancak Eçmiyazin ve
Lübnan Katolikoslukları arasındaki yetki anlaşmazlığı İran Ermeni toplumu arasında
zaman zaman bölünmelere neden olmuş, bir kısmı Lübnan’a bağlı kalırken diğer bir
kısmı ise Eçmiyazi’ne bağlanmıştır194.

Her piskoposluk kendi toplumunun en yetkili idarî ve dinî otoritesi olarak görev yapar
ve bu görevinde ona kilise tarafından belirlenen özel bir konsey yardım ederdi. Bu
konseyin üyeleri genellikle her 2 bin nüfusu temsilen seçilirlerdi. Kendi toplumlarının
bir bakıma yasama organı olan bu konseylerin üyeleri iç işlerindeki sorunları çözmek
için dört yıllığına seçilirlerdi. Bunların dışında ayrıca Ulusal Ermeni Komitesi denilen
ve İran’daki tüm Ermeni toplumunun sorunlarıyla ilgilenen bir kurul da
bulunmaktaydı195.

Ermeni toplumun büyük çoğunluğu genellikle Gregoryan Ermeni Kilisesi’ne bağlı


olmakla birlikte farklı mezheplere bağlı olanlar da vardı. Gregoryanların dışında,
Katolik, Karmelit, Protestan ve Sabbatarian196 mezheblerine bağlı Ermeniler de İran
toplumu içinde yerlerini almışlardı. Azerbaycan’da yaşayan az sayıda Ermeni ise Doğu
Ortodoks Kilisesi’ne bağlıydı. Sabbatarianlar’ın sayıları da oldukça azdı (1913’te Yeni
Culfa’da 50 kişi) ancak Amerika’daki merkezlerinden ekonomik destek gördükleri için
oldukça aktiftiler. Bu sayede etki alanlarını genişleten Sabbatarianların ekonomik
durumları diğer Ermenileri cezbetmiştir197.

İran Ermenileri diğer alanlarda olduğu gibi dinî alanda da en parlak dönemlerini Şah I.
Abbas döneminde yaşamışlardır. 1605 yılında Şah I. Abbas Ermenilerin İran’a
getirilmeleri emrini verdiği zaman, Ermeni Kilisesi’nin Başpiskoposu Catholicos Davit
Valarşapatci ve piskoposluktaki rahip, keşiş ve papazlar İran’ın farklı yerlerine
dağıtılmışlardır. Bu tarihten sonra yaklaşık 10 yıl içinde Yeni Culfa’da 10 ve İsfahan’da

194
Erdal İlter; Ermeni Kilisesi ve Terör, OTAM Yay., Ankara 1996, s. 91-92.
195
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
196
Hıristiyan Yahudiler. Önceleri Protestanlığın bir kolu olup 16. yüzyılın sonunda Macaristan’da bir
mezhep haline gelen Sabbatarianlar, tatil günlerinin (Şabat) Hıristiyanlıkta olduğu gibi Pazar günü değil,
Yahudiler kabul ettiği Cumartesi günü olduğuna inanmışlardır. 1874 yılında Ortodoks Yahudilerine
katılmışlardır. Bir dönem İskoç ve İngiliz Protestanları arasında yaygın bir şekilde kabul görmesine
rağmen daha sonra önemini kaybetmiştir. Ancak günümüzde hala üyeleri bulunmaktadır.
197
Amurian and Kasheff; “Armenians of Modern Iran…”, Aynı yer.
59

6 Ermeni kilisesi inşa edilmiştir. Her kilisedeki rahipler kendi tarikatlarını


kurmuşlardır198.

Yeni Culfa Kilisesi’nin cemaati önceleri Başpiskopos Mesrob199 idaresinde küçük bir
piskoposluk olarak kurulmuştur. Mesrob’un yetki alanı zamanla İsfahan’a doğru
genişleyen Yeni Culfa ile sınırlı kalmıştır. Ancak diğer Ermeni cemaatleri İran’ın diğer
bölgelerine doğru yayılarak buralarda örgütlenmişlerdir. Mesrob 1623 yılına kadar Yeni
Culfa’da görev yapmıştır. Ancak onun başarılı çalışmaları piskoposluğun gelişmesinde
önemli bir dönüm noktası olmuştur. Mesrob’tan sonra ise Xaçatur Vardapet Kesaraci
başpiskopos olarak göreve başlamıştır. Kesaraci döneminde genel anlamda Yeni Culfa
ve özellikle Birleşik Savyor Manastırı edebiyat, resim ve kitap basımı alanında önemli
bir merkez haline gelmiştir. Keseraci bu manastırı bekâr rahip–filologların merkezi
olarak değerlendirmiştir. Onun hocası Simeon Julayeci ise burayı 17. yüzyıldaki
Ermenilerin en önemli yüksek öğretim merkezlerinden biri haline getirmiştir. Burası
çeşitli tarihçiler tarafından dönemin üniversitesi olarak ta değerlendirilmiştir. Burada
yıllarca Gramer, psikoloji, retorik, doğal bilimler, geometri, müzik, din bilimleri ve İncil
çalışmaları gibi birçok ders okutulmuştur200.

198
Aynı yer.
199
Günümüzdeki İstanbul Ermenileri Patriği Minas Mutafyan da (1956- ...) ruhban sınıfına katıldıktan
sonra İsmini Mesrob II olarak değiştirmiştir.
200
Ghougassian; “Julfa”, ‘Safevid Period…’, Aynı yer.
60

İKİNCİ BÖLÜM

ERMENİ MESELESİ VE İRAN

2.1. ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

2.1.1. 19. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Osmanlı Ermenilerinin Durumu

Osmanlı Ermenilerinin resmî bir statüye kavuşmaları İstanbul’un fethinin akabinde


1461 yılında Bursa’da bulunan Ermenilerin Ruhani Reisi Hovakim’in Fatih Sultan
Mehmed tarafından İstanbul’a getirtilerek burada tüm Osmanlı Ermenilerini temsil eden
bir Ermeni Patrikliği kurmasıyla başlamıştır. İstanbul’daki Ermeni Patrikliği geniş
haklara sahipti. Temsilcisi oldukları toplumun tüm dinî ve toplumsal işlerinin
sorumluluğu bu patrikliğe verilmişti. Ayrıca, kendi mahkemeleri ve hapishaneleri de
vardı. Devlete karşı sorumlu bir merci olarak haraç toplar, mahkemede hukukî ve cezaî
davalar ile nikâh işlerine bakardı. Bu durum Patrikhane’nin siyasî açıdan da
güçlenmesini sağlamış, yabancı devletler, Patrikliği Ermenilerin millî ve siyasî makamı
olarak tanımışlardır201.

Ermenilerin azınlık halinde yaşadıkları Doğu Anadolu, Azerbaycan, Kafkasya, Suriye


ve diğer yerler tamamıyla Osmanlı idaresine geçince Kanuni Sultan Süleyman
döneminde tüm Ermeniler Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı idaresindeki
Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler gibi Millet Sistemi içinde yarı özerk bir şekilde
doğrudan Padişah’a bağlı bir şekilde idare edilmişlerdir202. Millet Sistemi günümüzdeki
anlamıyla etnisiteye dayalı olmayıp aynı din ve mezhebe inanan insanların oluşturduğu

201
Esat Uras; Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. Baskı, Belge Yayınları 1987, s.149-150; Mehmet
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle Tarihte Ermeni Meselesi ve Ermeniler, Er-tu Matbaası, İstanbul 1976, s. 22;
Öke; Ermeni Sorunu..., s. 68.
202
Bedross Der Matossian; Ethnic Politics in Post-Revolutionary Ottoman Empire: Armenians, Arabs,
and Jews during the Second Constitutional Period (1908-1909), PhD Thesis, Columbia University 2008,
p. 2-3.
61

topluluğu ifade etmekteydi203. Millet’leri genelde dinî liderleri temsil etmekteydi. Bu


liderler dinî yetkilerinin yanında yönetsel yetkilere de sahip bulunuyorlar ve bu
yetkilerle devlet katında halklarını temsil ediyorlardı. Toplumsal bağlamda geniş bir
mekânsal alanda derin nüfuza sahiptiler204.

Ermeniler Osmanlı idaresinde kendilerine gösterilen hoşgörü ortamında din ve vicdan


hürriyetleriyle birlikte millî kültür ve tüm varlıklarını koruyabilmişlerdir. Bu hoşgörü
ortamında Ermeniler, Türklerle daha rahat kaynaşarak Türklerin örf ve adetlerini
benimsemiş ve Türk dilini öğrenmişlerdir. Ermeni tarihçi Vartanyan bunu; Türkiye
Ermenisi, Rus Ermenisine göre Ermeni kültürü, dili, tarihi, edebiyatı bakımından çok
kuvvetli ve serbest idi şeklinde ifade etmiştir205. Kendi dillerinin yanı sıra Türkçeyi
isteyerek öğrenen Ermeniler Osmanlı toplumunda edebiyat, tiyatro206, musikî ve
mimarlık207 alanında büyük başarılar elde etmişlerdir. Doktorluk, mühendislik, sarraflık,
gibi mesleklerde ön plana çıkan Ermenilerin Osmanlı idaresindeki diğer zümerelere
kıyasla sosyal ve ekonomik hayat düzeyleri son derece iyi olmuştur208. Ermenilerin
diğer Hıristiyan unsurlarda olmayan bu yakınlığı ve devlete bağlığı onların Millet–i
Sâdıka olarak diğerlerinden ayrı bir şekilde değerlendirilmesine sebep olmuştur209.

Bu özelliklerinden dolayı Osmanlı Devleti’nde birçok alanda görev almışlardır;


bezirgânbaşı, padişahın şahsî hazinesinin yöneticisi, haremin alışveriş işleri sorumlusu,
kilercibaşı, saray terzisi, ilerleyen dönemlerde saray fotoğrafçısı, saray kuyumcusu,
vergi toplayıcı, yargıç, noter, müfettiş, Şirket–i Hayriye yöneticisi, bankacı, müsteşar,

203
Nurdan İpek; “Millet Sistemi İçinde Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, Erciyes
Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama
Sanatı: Türk Ermeni İlişkileri Örneği, (Haz: M. Metin Hülagü, Gülbadi Alan, Süleyman Demirci, Şakir
Batmaz), Erciyes Üniversitesi Yayını, 2. Baskı, C. III, Kayseri 2007, s. 421; Veysel K. Bilgiç; “Osmanlı
Devleti’nde Azınlıklar”, Dünden Bugüne Ermeni İliskileri, (Editörler: İdris Bal, Mustafa Çufalı), Nobel
Yay., Ankara 2003, s. 77.
204
Gürsoy Akça; “Osmanlı Millet Sisteminin Dönüşümü”, Doğu Anadolu Araştırmaları, 2007, s. 58.
205
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 23.
206
Detaylı bilgi için bkz; Yasemin Sarı; “Türk Tiyatrosunun Gelişimi Yönünde Atılan İlk Adımlar ve
Ermeni Sanatçıların Rolü”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s.501-514.
207
Bkz; Selma Can; Son Osmanlı Mimarlığında Ermeniler, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV,
Kayseri 2007, s.235-242; Yasin Çağatay Seçkin; “Balyanlar ve Türk Camileri”, Hoşgörü Toplumunda
Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s.517-535.
208
Mehmet Saray; Ermenistan ve Türk Ermeni İlişkileri, Atatürk Arastırma Merkezi Yay., Ankara 2005,
s.12.
209
Vahakn N. Dadrian; “ The Armenian Question and the Wartime Fate of the Armenians as Documented
by the Officials of the Ottoman Empire's World War I Allies: Germany and Austria Hungary”,
International Journal of Middle East Studies, Vol. 34, No. 1 (Feb., 2002), p. 61.
62

büyükelçi ve milletvekili gibi görevlere getirilmişlerdir210. II. Abdülhamid, Ermenilerin


bu durumuyla ilgili şunları söylemiştir: Babam Sultan Mecid zamanında kilerciye
varıncaya kadar Ermeni idi. Hassa Hazinesinde Artin Paşalar, Gümüş Gerdanlar vardı.
Validemin terzisi ise harem ağaları gibiydiler. Pederim her hafta Gümüş Gerdanlar
ailesine gider, orada yemek yerdi. Onlar da gelirler, Harem–i Hümayun’da kalırlar,
yatarlardı. Ermenilerden vali, genel vali, müfettiş, elçiler, nazırlar tayin edilmiştir.
Mustafa Reşit Paşa, Âli ve Fuat Paşalar, hatta Mithat Paşa, Kanun–i Esasî’nin
hazırlanmasında Odjan Efendinin yardımlarından faydalanmışlardır211.

Osmanlı Ermeni toplumu kendi içinde bir takım sınıflara ayrılmıştı: çoğunluğu
sarraflardan oluşan amira denilen kodamanlar toplumun en ileri gelenleriydi. Ayrıca
tüccar ve zanaatkârlar, çiftçilikle uğraşan köylüler ile geçimini hayvancılıkla karşılayan
ve genelde dağlık bölgelerde yaşayan diğer sınıflar da vardı. Amira zümresi 18. yüzyılın
sonundan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar Ermeni toplumunda oldukça etkili olmuşlardır.
Bir yandan Osmanlı elitleriyle sıkı ilişkiler kurarken diğer yandan Ermeni toplumu
üzerinde hayır işleriyle derin bağlar kurmuşlardır. Kısaca Osmanlı yönetim
müesseseleriyle Ermeni milleti arasında bir nevi arabuluculuk görevi yapmışlardır212.
Amiraların sağladıkları yardımlarla okullar, matbaalar, kütüphaneler açılmış, aynı
zamanda birçok Ermeni genci öğrenim yapmak, sanat öğrenmek üzere Avrupa
üniversitelerine, okullarına gönderilmiştir213.

Ermeniler arasındaki en önemli sorun ise kendi aralarındaki mezhep kavgalarıydı. Bir
kısım Ermeniler 1701–1702 tarihinde misyonerlik faaliyetleri sonucu Katolik
mezhebine geçtiler. Bu durum Ermeniler arasında çatışmalara yol açtı. Ermenilerin
kendi aralarındaki dinî çekişmeleri zamanla Osmanlı Devleti’nin iç işlerine yabancı
devletlerin karışmasına sebep oldu. Nihayet 1831 yılında Fransa elçisinin baskısıyla II.
Mahmud Ermeni Katoliklerini bir millet olarak kabul etti. Fransa’dan sonra İngiltere de
yine misyonerlerin girişimleri neticesinde 1840 yılında Kudüs’te bir Protestan Kilisesi
için izin aldıktan sonra, 1845 yılında bu kilisenin hizmete girmesini sağlamış ve

210
Şule Perinçek; “Birlikte Yaşama Kültürünün Mimarları: Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminin Ermeni
Kültür ve Sanat Adamlarının Türk Devrimi ve Türk Milletine Katkıları”, Hoşgörü Toplumunda
Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s. 393.
211
Abdulkadir Yuvalı; “Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama Sanatının Tarihi Temelleri”, Hoşgörü
Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s. 87.
212
Matossian; Ethnic Politics..., p. 3.
213
Uras; Tarihte..., s. 150.
63

Ermeniler arasında Protestanlığı yaymaya başlamıştır. Protestanlığı kabul eden


Ermeniler, Gregoryan Kilisesi tarafından aforoz edilmişlerdir. İngiltere’nin başlattığı ve
Amerika ile Almanya’nın da desteklediği bu çalışmaların sonunda 1850 yılında
yayınlanan bir fermanla Protestan Ermeniler ayrı bir millet olarak tanınmışlardır214.
Böylelikle Ermeniler üç ayrı kilise tarafından temsil edilmeye başlanacaktır: Gregoryan,
Katolik ve Protestan Kiliseleri. Devletin güçlü zamanlarında onun sadık tebası olan
Ermeniler, aralarındaki dinî çekişmeleri bahane ederek yabancı devletlerin Osmanlı’nın
iç işlerine karışmasını sağlamaya çalıştılar215. Böylelikle Osmanlı Ermenileri açısından
bir dönem yavaş yavaş sona ermekteydi.

2.1.1.1. Millet–i Sâdıka’dan Hurûc Ale’s–Sultân’a216

Ermeniler bağımsız Ermenistan Devleti kurmak için geçmişte birçok teşebbüste


bulunmuşlardır. Bu teşebbüslerden en ciddi ve en önemlilerinden birisi İsrael Ori
217
adındaki Kafkasyalı bir Ermeninin 1698–1711 arasındaki girişimleridir. Ori’nin
amacı Avrupalı devletler ve Rusya’nın yardımıyla Nahçıvan, Erivan ve Tebriz dâhil
bütün İran Azerbaycanı’nı içine alan bir Ermeni devleti kurmaktır. Bu girişimde Ori’nin
planlarına Osmanlı toprakları dâhil değildir218. Avrupa ve Rusya ile yaptığı girişimlerde
kendisine destek sözü verilmesine, hatta fiili olarak bazı destekler de verilmesine
rağmen, Rusya’nın Osmanlı ve İran’la bir savaşı göze alamamasından dolayı bu girişim
başarısızlıkla sonuçlanmıştır219.

214
Salahi R. Sonyel; The Turco-Armenian Imbroglio, Prospects for Reconciliation, Cyprus Turkish
Association Publications: 10, London 2005, p. 15, İlter; Ermeni Kilisesi..., s. 27-28.
215
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 23.
216
Meşru hükümete karşı yapılan isyan.
217
1658-1711. Kaynaklarda Zangezur’da bulunan meliklerden birinin oğlu olarak geçmektedir. Dönemin
Ermeni Patriği Hagop Jughaetsi tarafından Kafkaslarda kurulması planlanan bir Ermeni devleti
oluşturulan yedi kişilik delege üyelerinden biri olarak İstanbul’u ziyaret etmiştir. Patriğin ölümü üzerine
plan ertelenmiş ve Ori Avrupa’ya gitmiştir. Uzun yıllar burada kaldıktan sonra Ermeni devleti planını
hayata geçirmek için Moskova’ya gitmiş ve Çar I. Petro ile görüşmüştür. 1704’te destek istemek için
Papa 11. Clemet ile de bir görüşme yapmıştır. Rusya’nın desteğiyle İran’a doğru harekete geçen Ori,
1711 yılında İsfahan’da aniden ölmüş ve böylece girişimi sonuçsuz kalmıştır. Bournoutian; Eastern…, p.
86, Razmik Panossian; The Armenians: From King and Priests to Merchant and Commissars, Columbia
University Press, New York 2006, p.111.
218
Bertha S. Papazian; The Tragedy of Armenia: A Brief Study and Interpretation, Pilgrim Press, Boston
1918, p.53
219
Aldo Ferrari; “ Nobility…,”, p. 58, Gökhan Bolat; “ Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışında İran’ın Rolü
ve İran-Ermeni İlişkileri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C.2, s. 227-228.
64

Ermenilerin, bir Ermenistan kurulması için Osmanlıyı da içine alan ilk düşüncesi, bu
güne kadar Türkçe kaynaklarda yer almayan, 1722 yılında Van gölünün kuzey doğu
köşesinde bulunan Lim adasındaki220 bir manastırda Ter Nerses adlı bir rahibin
öncülüğünde yapılan toplantıyla ortaya çıkmıştır. Bu toplantıya çok sayıda Ermeni din
adamı, melik, bey ve ağa katılmıştır. Toplantı ve alınan kararlar Katolik Rahip Mihitar
tarafından yazıya geçirilmiştir. Bu el yazması belgeyi Taşnak üyelerinden Toros’a
(Galoust Aloyan) bir Kürd’ün verdiği rivayet edilmiştir. Toros, Ekim 1914’te Bayezid
yakınlarında ölünce belge kaybolmuştur. Ancak belgenin bir kopyası Nisan 1914’te
Hayk Ajemian isminde bir Ermeni tarafından yazılmış ve 10 Şubat 1918’de Erivan’da
Aşhatank Gazetesi’nin 77 (177) nolu sayısında yayınlanmıştır. Belge M. G. Nersisian
tarafından 1941’de yeniden yayınlanmıştır221. Mektubun İngilizce’den çevirisi şöyledir:

Ermeni çağının 1171 (miladî 1722) yılında, şiddetli gerginlik ve ızdıraplı zamanlarda,
ben Lim adasında yer alan bu kutsal manastırın mütevazı ve alçakgönüllü Katolik
rahibi Mihitar, baharın yenilendiği bir zamanda muzdarip ve bedbaht Ermeni milletinin
özgürlüğü için çareler aramak ve mütaala etmek ve tartışmak için bu kutsal adada bir
toplantı yapıldığına gözlerimle şahit oldum. Bu kutsal adada toplananlar arasında
piskopos, rahip ve papazlar ve Van şehrinin asilzadeleri ve Vaspurakan eyaletinin
reisleri, Kajberuni ve Beznuni ilçelerinin melikleri ve tüm köylerden reisler katıldı.

Ben mütevazı rahip Mihitar istemeden bu gizli ve mahrem konuşmaları aklımda tuttum.
Raştunik’ten meşhur ve cesur Ter Nerses, oldukça duygusal ve ağlamaklı bir halde tüm
Ermenilerin vaziyetini anlattı, daha sonra Siunik’ten Davit Bey’in kana bulanmış
Ermenistan’ın özgürlüğü için baskıcı ve zalimlere karşı askerî bir harekât başlattığını
mutlu bir şekilde ifade etti. Şimdi, evet sen, Kâfirler tarafından zulmün boyunduruğu
altına alınan derin bir cahillik ve acı içindeki insanlarının yaşadığı yerlere gidip onları
canlandırmak için nazik ve millet aşkıyla dolu insanlar bu toplantıya katılıyor. Ve biz
savaş narası atar atmaz onlara bizim yamyam ve her tarafımıza tecavüz eden
düşmanlarımıza karşı silahlarının şahlanmasına izin ver.

220
Van ili merkezine bağlı Yaylıkaya köyü, Döşeme mezrası sınırları içinde yer alan ada günümüzde
Adır Adası diye bilinmektedir.
221
Armen Aivazian; “The Secret Meeting of Armenians on Lim Island in 1722: Concerning the Possible
Involvement of Western Armenians in an All-Armenian Liberation Movement”, Iran & the Caucasus,
Vol. 5 (2001),
65

Bu hoş sözlü konuşmanın sonunda herkes derinden etkilendi ve sessiz bir ağlamaklı bir
hale geldi. Birçok konuşmacı, farklı görüşler ve sayısız önerilerden sonra, asiller,
şefler, melikler ve köy muhtarları cesur ve savaşa hazır kişiler ile bunlara levazım
olarak katır, at, çeşitli malzemeler, demir, küçük gemiler222, yün malzemeler, buğday ve
koyun toplama konusunda anlaştılar.

Bu kutsal manastırın keşişleri tarafından delegelere hergün üç öğün ekmek ve tuz ile
harika yemekler ikram edildi. Günde üç kez yapılan bu toplantılardan sonra yedinci gün
Avantz Köyü’nden bir gemi geldi ve ayışığı altındaki bir gece delegeler gemiye bindiler
ve saygıdeğer Patrik Hovhannes Dzoretsi’ye223 olan derin bağlılıklarını bildirmek için
girilmesi yasak olan Akdamar Adası’nın etrafında dolaştılar. Patrik Hovhannes,
despotların, paşaların, beylerin ve ağaların boyunduruğu altındaki Vaspurakan
(Van)’ın özgürlüğü için delegelerin hayatlarını kutsadığını bildirdi.

Tanrı onların çabalarını gerçekleştirmelerini nasip etsin, onlara bu mücadelelerinde ve


bu zamanda sağlam ve iyi bir halde birçok manastır ve kilise ve mabed ve çok sayıda
kaza ve sayısız köyün bulunduğu deniz renkli ve resmedilesi Van eyaletinin özgürlüğünü
kazanmalarında başarı versin.

Bu anlatılanları okuduktan sonra –ki kalbinde ümit ve gözlerinde yaş ile bunu yazan
beni– mütevazı rahip Mihitar Abega224’yı, hatırlayın. Tanrı şimdi ve sonsuza dek onun
gönlünü aydınlatsın. Âmin”

222
1691 yılındaki bir kaynağa göre o dönemde Van Gölü’nde 50-60 arası gemi faaliyetteydi. Aivazian;
“The Secret Meeting..., p.90.
223
1720–1725 yılları arasında Akdamar Kilisesi Ermeni Patriği’dir.
224
Evlenmemiş rahiplere verilen unvan
66

Resim 2.1. Lim (Adır) adasındaki Ermeni kilisesi225

Toplantıda alınan kararlarda şu unsurlar ön plana çıkmaktadır; Bütün Ermenilerin


özgürlüğü, İran Ermenistanı’nda başlayan özgürlük hareketine Osmanlı Ermenilerinin
de dâhil edilmesi, bazı Ermeni liderlerin kendilerini sadece İran Ermenistanı’nın değil
aynı zamanda Osmanlı idaresi altındaki Ermenilerin de özgürlüğünü amaçladıklarını
beyan etmesi. Toplantıda ayrıca Doğu Anadolu’daki Ermenilerin siyasî ve askerî
liderliği tarafından tüm Ermenilerin özgürlüğü için Vaspurakan (Van) Ermenileri
Misyonu’na Ter Nerses’in atanması kararlaştırılmıştır226.

Yapılan bu girişimlere rağmen doğrudan Osmanlı Devleti’ne karşı herhangi bir isyan
hareketinde bulunmayan Ermeniler 19. yüzyılın başlarından itibaren gerek Avrupa’da
gerekse Osmanlı Devleti’nde şartların değişmesiyle birlikte fikirsel bir değişim içine
girdiler. Avrupa’da meydana gelen Fransız İhtilâli, çok uluslu devletlerdeki azınlıklarda
o dönemlerde moda haline gelen Hürriyet düşüncesinin gelişmesine sebep oldu. Bir
yandan Avrupalı devletlerin Osmanlı’daki Hıristiyan unsurlar üzerindeki nüfuz
mücadelesi ve bunu kullanarak Osmanlı’nın iç işlerine karışması, diğer yandan önce
Sırplar daha sonra da Yunanlıların başlattığı ayrılıkçı ayaklanmalar ve 1829 Edirne
Antlaşması’yla Yunanlıların bağımsızlıklarını kazanması Osmanlı’da azınlıklara
yönelik bir takım düzenlemeler yapma ihtiyacını ortaya çıkardı.

225
http://en.wikipedia.org/wiki/Lim_Island. 16.09.2010.
226
Aivazian; “The Secret Meeting..., p.85-86.
67

Bu amaçla 1839 yılında Sultan Abdülmecid tarafından Gülhâne Hatt–ı Hümâyunu


(Tanzimat–ı Hayriyye) ilan edildi. Bu Hat ile bütün Osmanlı azınlıkları için ırk ve
mezhep farkı olmaksızın eşitlik, can, mal emniyeti sağlandı. Hıristiyanlar ile
Müslümanlar arasındaki fark kaldırıldı227. 1856 tarihli Islahat Fermanı da Patrikhane’ye
verilmiş olan imtiyazları doğruladı. Tanzimat Hattı, Ermenilerin siyaseten gelişmesine
yol açtı. Eşitlik perdesi altında, Ermeniler arasında sınıf mücadeleleri başladı. Esnaf
sınıfı amiralara karşı harekete geçti228.

Tanzimat Fermanı’yla azınlıklara verilen haklar, toplumsal ve siyasal birliği sağlamayı


amaçlıyordu fakat ortaya çıkan gelişmeler bunun böyle olmayacağını gösterdi. Özellikle
Avrupa’ya tahsile gönderilen ve buradaki gelişmeleri yakından gören Ermeni gençler
kendilerine sağlanan bu hakları yeterli görmedi. Bunlar kendilerine daha çok özerklik
getirecek bir düzenlemenin yapılması için çalışmaya başladılar. Bu çalışmanın amacı,
Ermeni azınlığı özerk bir duruma getirebilmek ve kendilerine ait bir yönetim alanına
sahip olmaktı. 1848’de Meclis–i Maarif’in oluşturulması ve burada eğitim alanında
Ermenilere özerk hareket alanının sağlanması, 1851’de Encümen–i Dâniş ile de idarî
kararların bir ölçüde yargısal denetim altına alınması ve 1853’te Kırım Savaşı’nın
çıkması Ermeni ayrılıkçı hareketine ivme kazandırdı. Ermeniler kendi isteklerini içeren
bir nizamname hazırlayarak Sadrazam Mustafa Reşit, Âli ve Fuat Paşa kabinesine iletti
ve bunun (Nizamname–i Millet–i Ermeniyan veya Ermeni Millet Nizamnamesi) kabul
edilmesini sağladı229.

1863 tarihinde kabul edilen ve Ermenilere çok geniş haklar sağlayan, adeta devlet içinde
devlet denilebilecek bir durum ortaya çıkaran Nizamname, 6 bent ve 95 maddeden
ibarettir. Ermenice metninde Ermeni Anayasası olarak geçmektedir230. Nizamname ile
Ermeni Patrikhanesi’ne Ermeni cemaatini yönetmede geniş haklar verilmiş ayrıca
Ermeniler sanki bağımsızmış gibi bu cemaate 140 üyeden müteşekkil bir Genel Meclis
(Millî Meclis–i Umumî) kurma imkânı da verilmiştir. Bu kurulan meclisin 20 üyesi
İstanbul kilise mensupları arasından, 40’ı taşradan, 80’i ise İstanbul’da ikamet eden

227
Stephan Astourian; “The Armenian Genocide: An Interpretation”, The History Teacher, Vol. 23, No.
2 (Feb., 1990), p. 121.
228
Uras; Tarihte..., s. 151, Stephan Astourian; The Armenian…, aynı yer.
229
Turgay Uzun; “Osmanlı Devleti’nde Toplumsal Yapı ve Ayrılıkçı Ermeni Hareketinin Doğuşu”,
Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, ( Editörler: İdris Bal-Mustafa Çufalı), s. 199.
230
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 27., Nizamname hakkında detaylı bilgi için bkz: Uras; Tarihte..., s.
165-171.
68

meslek teşekküllerinden seçilecekti231. Meclisin görevleri arasında Patrik’i denetlemek,


okullara, manastırlara bakmak, hastanelerle ve cemaatle ilgili işleri yürütmek vardı.
Böylece Ermeni cemaati yeni okullar açtı, milli kültürü ve şuuru canlandırdı ve milli
teşkilatlanma da tamamlandı232. Ermeni aydınları millî muhtariyet veya millî devlet
kurma istikametinde faaliyetlerini gizlice sürdürdüler. Görünüşe göre liberal ve
demokrat idiler. Bazı konularda Osmanlı aydınlarının bile desteğini sağladılar233.

Sonuç olarak Osmanlı Devleti’nin Ermeniler hakkındaki iyi niyetini belgeleyen Ermeni
Millet Nizamnamesi beklenen neticeyi vermedi234. Nizamname’de verilen hukuk ve
yetkiler gelecek için olumlu gelişmeler sağlayacağı yerde aksine en feci vaziyetlerin
ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu nizamname ile daha önceki dinî yetkilerinin bir
kısmı alınan ve meclis denetimine giren Patrikler güçlerini kaybetmemek için daha
ziyade millî ve siyasî cephelerde çalışmaya başladılar. Ermeniler arasında isyan ve
ihtilal düşüncesinin gelişmesini sağladılar. Nitekim Ermeni yazar K. Ozanyan
nizamname ile Ermenilere sağlanan yararlardan bahsederken Nizamname ile ihtilal ruhu
uyandı, milli Ermeni sorunu masa üstüne konuldu demiştir235.

İstanbul Ermeni Patrikliği, Ozanyan’ın da dediği gibi millî Ermeni sorununu masaya
yatırarak Ermeniler arasında milliyetçi duyguların ortaya çıkması için çalışmaya
başlamıştır. Bunu gerçekleştirmek için Ermenilerin Osmanlı idaresi ile ilgili bazı

231
Özen Tok; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Çözülmesi Bağlamında Ermeni Millet
Nizamnamesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. III, Ocak 2009., s.447.
232
Ermeni okullarının Ermeni Meselesi’ndeki yeri 1890’da dönemin Zaptiye Nazırı Nazım tarafından
hazırlanan bir raporda şu şekilde ifade edilmektedir: “Bugün olağanüstü bir şekilde şiddet ve önemi
ortaya çıkmaya başlayan Ermeni Meselesi içte ve dışta büyük bir sıkıntının doğup gelişmesine sebep olma
eğilimi göstermektedir. Vaktiyle memurların gafletinden yararlanılarak her tarafta Ermeni okulları
vasıtasıyla aşılanan bozguncu fikirler bugün en uzak yerlerde bulunan Ermeni çocuklarına varıncaya
kadar yayılmıştır. Gerek İstanbul'da ve gerekse Osmanlı ülkesinin her yerinde onar yirmişer kişinin bir
araya gelmesiyle oluşturulan fesat komitelerinin temeli, polisin araştırma ve takibinden kurtulabilecek
şekilde ihtiyat tedbirleriyle kuvvetlendirilmiştir. Hatta bir diğerinin bozgunculuk gayretlerinden emin
olan komiteler bile birbirlerinin üyelerinin kimler olduğunu bilememekte, bir komitenin üyelerinden
sadece bir kişinin diğer komite üyelerinden yine sadece bir kişiyi tanıması şeklindeki zincirleme irtibat
vasıtaları Kırımyan(Eçmiyazin Katogikosu) ve Rusya'da bulunan Horen vb. bozguncu başlarına
ulaşmaktadır. (…), Komiteler üç gruptur: Birincisi okul öğretmenleriyle seçkinlerden oluşup fesat
organizasyonlarına ait görüşmeler yaparak alınan kararları uygulamaya, ikincisi kilise papazlarıyla
güvenilir kişilerden oluşup yardım toplamaya, üçüncüsü de okullardan mezun fedai gençlerle hamal ve
rençber bekârlardan oluşup fesat cemiyetlerinin sırlarını hükümete ihbar edenlerle yardımda
bulunmaktan kaçınanları gizlice ölümle tehdide memurdur”. BOA, Y. PRK. ZB, 6/19
233
Y. Atilla Şehirli; “Osmanlı Devleti’nde İhtilalci Ermeni Cemiyetlerinin Faaliyetleri ve Osmanlı
Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri (Editörler: İdris Bal-Mustafa
Çufalı), s.254.
234
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s.29.
235
Uras; Tarihte..., s. 175-176.
69

şikâyetlerini bir tahrik aracı olarak kullanmışlardır. 1896 yılında İngiltere’nin Erzurum
Konsolosu olan J.C. Taylor tarafından gönderilen bir raporda şunları ifade etmektedir:
Bu kasabada, her tarafta Ermeniler, Osmanlı hükümetine karşı acı acı şikâyette
bulunuyorlar. Aynı zamanda Rusya’yı överek açıktan açığa oraya göçe karar
verdiklerini söylüyorlardır. Bu hâlin, kendi papazlarının dâimî kışkırtması sonucu
olduğu anlaşılıyor. Fakat kabul etmelidir ki, Ermenilerin memnun olmamaları için
çeşitli sebepler de vardır. Bunlar da: Türk hükümetinin fena idare tarzı, vergilerin eşit
olmayan şekilde konması, bu vergilerin ve aşarın hadden fazla ve usulsüz bir şekilde
toplanması236, adaletin yokluğu, devamlı yolsuzluklar ve Hıristiyanların İslâmlarla eşit
olmaları hakkındaki vaadin uygulanmamış olarak kalmasıdır 237.

Özellikle Mıgırdıç Hırımyan’ın238 tahrikleriyle Ermeni halkı hükümete olan


şikâyetlerini artan bir şekilde göndermeye başladılar. Bu şikâyetler genelde merkeze
uzak olan yerlerden özellikle Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenilerden gelmekteydi.
Ermeni Patrikliği sadece 1850–1870 arasında yağma, hırsızlık, zorla alınan vergiler,
idarecilerin yaptığı haksızlıklar, faili mechul cinayetler, Kürt ve Çerkezlerin verdiği
zararları içeren 570 şikâyet dilekçesini (takrir) hükümete sunmuştur239. Patrikliğin
bundan amacı, hem Ermeni toplumu üzerindeki etkisini artırmak hem de çoğu asayiş ile
ilgili sıkıntıları siyasîleştirerek Ermeni toplumunda bir tepki ortamının oluşmasını
sağlamaktı.

Ermeni Patrikliği bunu yaparken sadece kendi başına değil, aynı zamanda İngiltere ve
Rusya gibi büyük devletlerden de destek görmekteydi. Esasında olayları destekleyen
sadece İngiltere ve Rusya değildi, ama dönemin siyasî mücadele alanında Ermenileri
yönlendiren daha çok bu iki devlet olmuştur. Bu yüzden Ermeni Meselesi ve bunun
ortaya çıkardığı olaylar incelenirken bu devletlerin rolü hakkında kısaca durmak
gerekmektedir.

236
Bu konuda detaylı malumat için bkz: Abdullah Saydam; “Osmanlı Düzeninin Çökmesinin Ayrılıkçı
Hareketlere Olan Etkisi-Ermeni Milleti Örneği”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009.,
s. 59-97.
237
Uras; Tarihte..., s. 197.
238
Ermenilerin Hayrik (Babacık) lakabını taktıkları bu kişinin Ermeni siyasi tarihinde pek büyük rolü
vardır. 1869’dan 1873’e kadar İstanbul Patriği ve 1893’te ise Katogikos oldu. Kuzey İran, Kafkasya ve
Eçmiyazin taraflarında dolaştıktan sonra İstanbul’a geldi ve ilk eseri olan ‘Ararat İçin’ i yayınladı. Berlin
Kongresi’nde Ermeni Meselesi’nin gündeme gelmesini sağladı. Gürün; Ermeni Dosyası…, s.110, Uras;
Tarihte…, s. 176. (Dipnottan)
239
Dadrian; The Armenian..., s. 61, Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 111.
70

2.1.2. Ermeni Meselesi’nde Yabancı Devletlerin Rolü

2.1.2.1. İngiltere’nin Rolü

İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne karşı ilgisi 1774 yılında yapılan Küçük Kaynarca
Antlaşması’ndan sonra başlamıştır. 1787’de Osmanlı – Rus Savaşı başlayınca İngiltere
hükümetinin başında bulunan William Pitt, Rusya’nın devamlı güneye sarkması ve
kuvvetli bir Karadeniz devleti olması halinde İngiltere için tehlikeli olabileceğini
düşünerek Osmanlı Devleti’ni desteklemiştir. William Pitt’in başlatığı Osmanlı’yı
koruma politikası (Bulwark) 19.yüzyılın ilk yarısındaki ayrılıkçı isyanları
desteklemesine rağmen William Ewart Gladstone dönemine240 kadar devam etmiştir241.

19. yüzyılda İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne yönelik dış politikası genel olarak
bölgedeki İngiliz çıkarları doğrultusunda şekillenmiştir. Bu noktada İngiltere için
önemli olan Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede ne yaptığı ya da nasıl yaptığı değil,
bunun İngiltere’nin çıkarlarını nasıl etkilediğidir. İngiltere 19. yüzyılın ilk yarısı
itibariyle Osmanlıyı bölgedeki Rus emperyalizmini engellemek noktasında bir müttefik
olarak görmekteydi. Bu politikanın açık göstergesi 1853–1856 Kırım Savaşı ve
Osmanlı–İngiltere ittifakıdır. İngiltere’nin 19. yüzyılın ikinci yarısındaki bakışı ise daha
çok Doğu Sorunu veya Şark Meselesi242 çerçevesinde olmuştur243.

İngiltere’nin Ermenilerle ilişkileri 17. yüzyılda ticarî alanda başlamıştır. O dönemde


Hindistan başta olmak üzere İran, Mısır, Rusya, Venedik ve diğer Avrupa ülkelerinde
ticarî faaliyetlerde bulunan Ermenilerle ticari ilişkiler kuran İngilizler özellikle ipek,
baharat ve halı gibi emtiayı Hindistan’dan getiren Ermenilerden almaktaydı. 18.
yüzyıldan itibaren bu ilişkilere dini boyut da eklenmiştir244. Ermeniler içinde
Protestanlığı yaymak isteyen İngiliz ve Amerikalılar 19. yüzyılın başlarından itibaren

240
Gladstone, 1868-1874, 1880-1885,86 ve 1892-1894 yıllarında görev yapmıştır.
241
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 98-99.
242
Şark Meselesi’nin başlangıcı hakkında farklı görüşler olsa da, genel itibariyla 1071 yılında başladığı
kabul edilir. 1071-1683 arasında Türklerin ilerleyişi karşısında savunma durumunda olan Batı dünyası, bu
tarihten sonra taarruza geçmiştir. Amaç, Müslüman Türkleri önce Avrupa, daha sonra ise Anadolu
topraklarından çıkarmaktır. Terim olarak ilk defa 1815 Viyana Kongresi’nde Rus Delegasyonu tarafından
kullanılmıştır.
243
Bülent Özdemir; “Osmanlı Şehirlerinde Yaşayan İngiliz Konsolosları ve Ermeni Sorunu”, Hoşgörüden
Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009, s. 353-354.
244
Mustafa Sıtkı Bilgin; “Ermeni Meselesi Üzerinde Osmanlı-İngiliz Diplomatik Mücadelesi (1878-
1894), Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009, s.312-313.
71

yoğun bir çalışma içine girmişlerdir. Daha önce de belirtildiği gibi bu çalışmaların
sonucunda 1850 yılında Protestan Ermeniler resmen bir millet olarak tanınmışlardır.

İngiltere, Protestan faaliyetlerini yönlendirmekle hem Çarlık Rusya ve Fransa’nın


imparatorluk içindeki çalışmalarını dengelemiş, hem de herhangi bir milletlerarası
paylaşma durumunda aslan payını alabilmek için aracı bir zümre meydana getirme
imkânına kavuşmuştur. İngiltere, Doğu Anadolu’da kurulacak güdümlü–bağımsız bir
Ermeni Devleti’nin, Rusya’ya karşı, Osmanlı Devleti’nden daha sağlam bir set
çekeceğini sanarak Ermenileri bir silah olarak kullanmaya başlamıştır245.

İngiltere’nin Osmanlı Ermenileri üzerindeki faaliyetleri 1878’te Kıbrıs’ın İngilizlere


kiralanması ve akabinde imzalanan Berlin Antlaşması’ndan sonra yoğunlaşmıştır246.
Özellikle Gladstone hükümeti döneminde Doğu Anadolu’da yapılması kararlaştırılan
ıslahatlar bahane edilerek Ermeniler ciddi ve açık bir şekilde desteklenmiştir. Bu
faaliyetlerde İngiliz konsolos ve diğer elçilik çalışanlarının önemi oldukça büyüktür.
Berlin Antlaşması’ndan sonra ıslahatları yakından takip etmek bahanesiyle belli başlı
Osmanlı şehirlerinde İngiltere’nin askerî konsolos adını verdiği yeni konsolosluklar
oluşturulmaya başlanmıştır. Bu göreve atanacak kişilerin niteliği çok önemliydi. Bunlar
haritacılık, istihkâm ve istihbarat konularında deneyimli, her türlü istatistikî bilgiyi
toplayacak ve değerlendirecek subaylardı. Bu konsoloslar yaşadıkları bölgelerle ilgili
olarak akla gelebilecek her konuda raporlar hazırlamışlardır247.

2.1.2.2. Rusya’nın Rolü

Rusya’nın Osmanlı Devleti’ndeki Hıristiyan azınlıklarla ilgili politikası, 18. yüzyılın


başlarındaki sıcak denizlere inme politikasıyla paralel bir şekilde ortaya çıkmıştır. Çar I.
Petro, Hazar kıyılarının ele geçirilmesiyle başlayan Kafkas harekâtında Ermeni ve
Gürcüleri kendi yanına çekmek için 1722’de onlarla birer antlaşma yapmıştır. Bu
antlaşma ile Ermeni ve Gürcülerin özgürleşmeleri için askerî destek sözü vermiştir.

245
İlter; Ermeni Kilisesi..., s. 30.
246
Jeremy Salt; “Britain, The Armenian Question and The Cause of Ottoman Reform: 1894-1896”,
Middle Eastern Studies, Vol. 26, No. 3 (July 1990), p. 308; Nejla Günay; “Kıbrıs’ın İngilizlerin İdaresine
Bırakılması ve Bunun Anadolu’da Çıkan Ermeni Olaylarına Etkisi”, Akademik Bakış, C.I, S. I. Kış 2007,
s. 117.
247
Özdemir; “Osmanlı Şehirlerinde…, s. 361.
72

Bunun üzerine Eylül 1722’de 50.000 kişilik bir Ermeni gücü Rus ordusunun yanında
yer almıştır248.

1774’te yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı sınırları içindeki Ortodoks
Hıristiyanların koruyuculuğunu da resmen elde eden Rusların Kafkasya’daki
ilerleyişinde Ermenileri kullanmaları 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı ve özellikle
İran’la yapılan savaşlarda da devam etmiştir. Bu savaşlardan Ermenilerin de desteği ile
galip ayrılan Rusya, İran ve Osmanlı Devleti’ndeki Ermenileri Erivan ve Nahçıvan’a
göç etmeye teşvik etti. İleride de değinileceği gibi çok sayıda Ermeni Türkiye ve
İran’dan buralara göç etmiştir. Bunun yanı sıra Osmanlı içindeki ayrılıkçı isyanları hem
teşvik etmiş hem de desteklemiştir. 1806’da Sırp ve 1821’de başlayan Yunan isyanlarını
desteklemiş ve Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlamıştır.

Ermenileri kendi politikalarında etkili bir silah olarak kullanabileceğini anlayan Rusya,
bu toplum arasında etkinliğini artırmak için öncelikle bunlar arasında sempati
toplamaya çalıştı. Bunun için Ermeni adlarıyla okullar açtı. Rusya’da ilk kurulan eğitim
kurumu 1816 yılında Moskova’da Ermeni Lazarev ailesinin maddi desteği ile açılan
Lazaryan Enstitüsü idi. Diğerleri ise Tiflis’te Nersesyan Okulu ve Eçmiyazin’deki
Gevorgyan Akademisi’ydi. Bu eğitim kurumları sadece Rusya’daki Ermenilerin
eğitimleriyle ilgilenmiyorlar, aynı zamanda Osmanlı Ermenilerinin eğitimleriyle de
ilgilenerek bunların siyasî bir hareket başlatmasına çalışıyorlardı. Bu okullar Osmanlı
ve İran Ermenilerinin Rusya’ya yönelmesinde oldukça etkili olmuştur249.

Kafkasya, Osmanlı ve İran Ermenilerinin üzerinde etkili olmanın bir diğer yolunun
Ermeniler açısından en önemli dinî merkez olan Eçmiyazin Katogikosluğu’nu ele
geçirmek olduğunu anlayan Rusya, 1802’de İran toprakları içinde bulunan
Katogikosluğun başına Rus yanlısı bir rahibin tayin edilmesini sağladı. Bu aşamada
Ruslarla bir anlaşmazlığa düşmek istemeyen Osmanlı bu duruma razı oldu. 1828’deki
Türkmençay Antlaşması’ndan sonra Eçmiyazin’in bulunduğu Nahçıvan toprakları
Rusya’nın kontrolüne geçtikten sonra 1836’da Katogikos Ohannes zamanında
Pologenia denilen bir kanunla Rusya, Eçmiyazin Katogikosu’nu bütün Ermenilerin
katogikosu olarak tanıdı. Böylece Rusya Eçmiyazin vasıtasıyla tüm Ermenileri kontrol

248
Armen Aivazian; “The Secret Meeting…, p.85.
249
Muammer Demirel; “Rusya’nın Ermeni Meselesine Etkisi”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri,
(Editörler: İdris Bal-Mustafa Çufalı), s. 206.
73

altına almayı planladı250. Bunda da başarılı oldu ve Ermeni Meselesinde Eçmiyazin


Katogikosluğu gerek konuyu uluslararası alana taşıma da gerekse Ermenileri isyana
yönlendirmede önemli roller oynadı.

Rusların Ermeniler üzerindeki politikalarının sonuçları Kırım Savaşı (1853–1856)


sırasında da bariz bir şekilde görülecektir. Savaş sırasında Rusların Kars ve çevresini
işgal etmesinden önce Osmanlı vatandaşı pek çok Ermeni Rusya tarafına geçmiş,
Ruslara casusluk ve başka pek çok alanda hizmet etmişlerdir. Savaştan sonra ise
bölgedeki Rus konsolosları ile Ermeniler arasındaki yakınlaşma aynen devam etmiş ve
Rusya bölgedeki ileri gelen Ermenilerin hepsine Rus pasaportu dağıtmaya başlamıştır.
Böylece Rusya’nın Ermenileri himaye ettiği görüntüsü verilmeye çalışılmıştır251.
Rusya’nın bu faaliyetlerinin amacını ise 1868’te Prens Gorçakoff Rusya’nın Doğu
siyasetini ya Hıristiyanlara bağımsızlık verilmeli ya da Osmanlı hükümeti
parçalanmalı, bölünmeli şeklinde açıklamıştır252. Bu himaye görüntüsü 1877–78
Osmanlı–Rus Savaşı’nda da birçok Ermeninin Rusların yanında yer almasına sebep
olmuştur.

2.1.2.3. Misyonerlik Faaliyetlerinin Rolü

Osmanlı Devleti’nde ilk misyonerlik faaliyetleri 16. yüzyılda Kanuni Sultan


Süleyman’ın verdiği imtiyazları kullanarak, Katolik mezhebi tarikatlarına mensup
rahiplerin çalışmalarıyla Fransa tarafından başlatılmıştır. Bu önceliği elde eden
Fransa’yı, ilerleyen yıllarda İngiltere, Avusturya, Rusya, İtalya, ABD ve Almanya
vatandaşları her biri farklı bir Hıristiyanlık mezhebi adına misyonerlik çalışmalarında
bulunmak amacıyla takip etmiştir. Dolayısıyla bu kurumlar hakkında, doğrudan doğruya
devlet eliyle açılan kurumlar olmadığı, ülkelerin vatandaşları aracılığıyla misyonerlik
çalışmalarını yürütmek için kurulan örgütlerin faaliyetleri çerçevesinde açılan kurumlar
olduğu kanaatine varmak mümkündür253. Ancak her ne kadar devlet eliyle açılan
kurumlar olmasalar da bu devletlerden büyük destek ve himaye görmüşlerdir.

250
Adem Ölmez; “Rusya ile Eçmiyazin Katogigosluğu’nun İlişkilerinin Osmanlı Ermenilerine Etkileri”,
Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, s. 117,119 (s. 113-127)
251
Demirel; “ Rusya’nın..., s. 209.
252
Uras; Tarihte..., s. 183.
253
Gülbadi Alan; “Amerikan Board Okullarında Yürütülen Misyonerlik Faaliyetleri”, Journal of Islamic
Research, 20/4, 2007, s. 464.
74

Osmanlı Devleti misyonerlerin Müslümanlara yönelik faaliyetlerini engelleyerek yakın


ilişki içine girmelerini yasakladı. Ancak buna rağmen özellikle Protestan misyonerler
gizli bir şekilde Müslümanlara yönelik faaliyetlerine devam ettiler. Bu sayede bazı
Müslümanlar Hıristiyanlığı kabul etti. Fakat bu sayı tabiri caizse bir elin parmaklarını
geçmeyecek kadardı. Yahudiler de aynı Müslümanlar gibi kendi dinlerini kolay kolay
terk etmeye niyetli değildi. Misyonerler bunun farkına vardıktan sonra ülkedeki
Hıristiyan unsurları kendi mezheplerine dâhil etmek için çalışmaya başladılar.
Amerikan ve İngilizlerden oluşan Protestan misyonerler özellikle Ermeniler başta olmak
üzere Hıristiyanlara yöneldiler ve daha önce belirtildiği üzere Ermenilerden Protestan
bir topluluk oluşturdular. Ülkenin her tarafında okul ve hastaneler açtılar. Bu okullarda
Ermenilere yönelik, Ermeni tarihi ve kronolojisi, Ermeni edebiyatı, insan hakları ve
milliyetçilik dersleri verdiler254.

Okullaşma açısından Amerikan misyonerlerinin ilk büyük başarısı Robert Koleji’nin


açılmasıdır. Bunu Merzifon, Talas (Kayseri), Tarsus, Bitlis vb kolejlerin açılması izledi.
Buralarda okuyup mezun olan Ermeni gençler azgın Türk düşmanı komiteci ve çeteciler
olarak yetişmişlerdir. Bu okullardaki misyoner öğretmenler Ermenilere silâh yapmasını
bile öğretiyorlardı255.

Anadolu’daki Ermeniler arasında Ermenilik bilinci büyük ölçüde misyonerler tarafından


verilmiştir. Ermeniler, misyonerlerden dinledikleriyle, aldıkları eğitim ve gördükleri
yardımla özellikle dil ve kültür sahasında millî bir alt yapı edinmişlerdir. Bu kazanım
onlara siyasî sahada devlet ve vatan konularında bir bağımsızlık düşüncesi aşılamıştır.
Dolayısıyla Ermeniler aldıkları eğitimle tebaası oldukları devlete ve ülkeye hizmet
etmek yerine, devletine karşı gittikçe yabancılaşan düşmanca bir ruh hali içine
girmişlerdir. 1895 yıllarında Anadolu’da bulunan Rus miralaylarından Potiyat, bizzat
gözlemlerine dayanarak hazırladığı bir raporda bu konuda oldukça önemli bilgiler
vermektedir. Potiyat, Ermenilerin okul programında yer alan başta tarih ve coğrafya
dersleri olmak üzere sosyal bilimlere dair derslerin onların ezhanına Devlet–i Aliyye’nin
usûl–i idaresinden adem–i memnuniyet efkârını ve ahvâl–ı siyasiyenin serbestiyet
fikirleriyle münâsib olacak surette tebdil ettiğini tespit etmiştir. Açıkça siyasî

254
Amerikan okulları ve faaliyetlerine bir örnek olarak Merzifon Amerikan Koleji hakkında detaylı bilgi
için bkz: Gülbadi Alan; Amerikan Board’ın Merzifon’daki Faaliyetleri ve Anadolu Koleji, TTK yayınları,
Ankara 2008.
255
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 122.
75

bağımsızlık düşüncesinin derslerde işlendiğini belirten Potiyat, Ermenice’nin öğretimi


ve Ermeni yazarlarının kitaplarının okutulduğu sırada tarihteki bağımsız Ermeni
Krallığı’na dikkat çekildiğini, bunun ise okuldaki Ermeni asıllı öğretmen ve öğrencileri
bu krallığın yeniden kurulabileceği düşüncesine sevk ettiğini söylemektedir. Potiyat’a
göre, bu yeni yaşam tarzı Ermeni öğrencileri mezuniyet sonrası dönemde gerçek hayatla
yüz yüze kaldıklarında ciddi bir sosyal çatışmaya ve düşmanlık psikolojisine sevk
etmiştir ki erkek ve kız talebe ‘Hınçakist’ olmaya hazır ve müheyya bulunmuşlardır256.

Misyonerler ayrıca isyanlar sırasında Ermenilere yönelik bazı yardım faaliyetleri adı
altında bunlarla yakın ilişki içine girerek isyanlara katılımı artırmaya çalışmışlardır.
Bunların Ermenileri isyana teşvikleri konusundaki çalışmalarını Anadolu Umum
Müfettişi Şakir Paşa 3 Mart 1897’de Saray’a gönderdiği bir telgrafta Van, Bitlis,
Mamurat’ül Aziz ve Sivas vilayetlerindeki İngiltereli ve Amerikalı misyonlerler sönmüş
olan fesat ateşini (ayaklanma) yeniden canlandırmak için ellerinden gelen heyecanlı
telkinlerden geri kalmıyorlar257. İngiltere’den gelen ianelerin dağıtımında
Hıristiyanlarla görüşmekte oldukları, aşiret reislerini dahi ihtilal ve isyana teşvik
arzusuna düştükleri anlaşılıyor. Fakat bu işi çok becerikli yaptıklarından açık
vermiyorlar”258 demiştir.

Bu çerçevede misyonerlerin Ermenilerle olan ilişkisi hakkında General Mayewski


şunları söylemektedir: 1896 Haziran ayında meşhur Van ayaklanması başlamıştır. Kış
geçip bahar gelince, meseleyi tartışmak amacıyla Ermeni isyancılarının bazen
Amerikan misyonerlerinde, bazen de İngiliz Konsolosunda toplandıkları görülmüştür
(…)Van'daki Amerikan misyoner faaliyetleri de genişlemeye başlamıştır, zira gizlice
toplanan ve İngiliz Konsolosluğu vasıtasıyla Londra'dan alınan paralar, Van'a
getirilmekte oradan da, sözde fakirlerin korunması için kurulmuş derneklerle kamufle
edilerek ilgililere dağıtılmaktadır. 1895 yılı sonlarından itibaren de aynı bahanelerle
Van'a birçok Ermeni gelmiştir259.

256
Mithat Aydın; “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri ve Bunun
Osmanlı-Amerikan İlişkilerine Etkisi” Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama
Merkezi (OTAM) Dergisi, Sayı 19, 2006, s. 88-89.
257
Ali Karaca; Anadolu Islahatı ve Ahmet Şakir Paşa ( 1838-1899), Eren Yayıncılık, İstanbul 1993, s. 70.
258
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 326.
259
Mayewski; Ermenilerin..., s. 36, 38.
76

Ermeni isyanlarının başlaması ve yayılmasında tetikleyici bir rol oynayan misyonerlik


faaliyetleri bazı Ermeni ve batılı yazarlarca eleştirilmiş ve bu durum tam bir felaket
olarak değerlendirilmiştir. Nitekim Ermeni yazar A.P. Vartoogian’a göre bu faaliyetler
Millet üzerinde her şeyden fazla yıkıcı bir etki oluşturmuştur. O yıllarda Newyork
Herald Gazetesi muhabiri olan Sydney Whitman’a göre ise misyonerlerin öğretileri
istenmeyen sonuçlar doğurmuştur260.

Sonuç olarak hem İngiltere ve Rusya’nın hem de ülkenin dört bir yanına dağılan
misyonerlerin faaliyetleri Ermeniler arasında yüzyıllardır birlikte yaşadıkları insanlara
düşmanlık, devlete karşı ise isyan düşüncesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Üstelik bu isyanlardan en çok zararı da yine Ermeniler görmüşlerdir.

Bütün bunların yanında 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Ermeni olaylarındaki dış
etkenlere ilave olarak İran’ın faaliyetlerinin de olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu
etki her ne kadar Rusya ve İngiltere kadar olmasa da isyanların başlangıcından sonuna
kadar kendini göstermiştir. İran’ın olaylardaki rolü, Osmanlı ve İran arasında
yüzyıllardır gelen rekabet, İran’ın bu dönemde hem askerî, ekonomik ve hem de siyasal
bakımdan sıkıntılı oluşu ve bundan dolayı özellikle İran Azerbaycanı bölgesindeki
kontrolü tam olarak sağlayamaması, sağlayabileceği yerlerde ise buna çok istekli
yaklaşmaması, bazı devlet ve din adamlarının Ermenilere gizli veya açık verdiği
destekler İran topraklarının Ermeni isyanlarında önemli bir üs, harekât, sevkiyat ve
geçiş noktası haline gelmesine sebep olmuştur.

2.1.3. 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı ve İsyanların Başlaması

19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ayrılıkçı Ermeni isyanlarında 1877–1878


Osmanlı–Rus Harbi’nin bir kırılma noktası olduğu genel bir tespit haline gelmiştir.
Nitekim Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan, 17 Mart 1878’te İngiliz Sefiri Layard’ı
ziyaretinde; Geçen yıl Türk idaresinden şikâyetleri bulunmadığını ve Rusya’ya katılmak
yerine Osmanlı hâkimiyetinde kalmayı tercih ettiklerini, hatta askere gitmeyi bile
kararlaştırmış olduklarını, ancak Rus zaferi katiyet kazanıp ve üstelik bazı doğu
illerinin Ruslara geçeceği haberi çıkınca durumun değiştiğini, Ermenilerin şimdi

260
Sonyel; The Turco-Armenian..., p.15.
77

haklarını takibe kararlı olduklarını, diğer Hıristiyan toplumlarla aynı hukuku talep
ettiklerini ve muhtar bir Ermenistan teşkili için iltimas talep ettiklerini ifade etmiştir261.

Gerçekten de savaş başlamadan önce Ermenilerin tutumları farklıydı. Harp kararı


Meclis–i Mebusan’da okunurken Ermeni mebuslar tarafından da alkışlanmıştır. Daha
ilginç olanı Varjabedyan’ın da yukarıda bahsettiği gibi padişahın gayr–i Müslim teb’ayı
da vatan hizmetine çağırması üzerine 7 Aralık 1877’de Ermeni Millî Meclisi, Patriğin
teklifi üzerine Ermeni halkının askere yazılarak savaşa katılması için karar almıştır.
Ancak 10 Aralık’ta Plevne düştükten sonra Millî Meclis 18 Aralık’ta yeniden
toplanarak bu defa Patriğe rağmen bu kararı iptal etmiştir262.

Rusların hem Plevne’de hem de Doğu’da bazı yerleri işgal etmeleri üzerine bu kez
Ermenilerden bir kısmı Ruslarla işbirliği yaparak Rus kuvvetlerinin hizmetine
girmişlerdir. İşgalci Ruslar arasında Kars’ta Korgeneral Lazareff, Erzurum’da Binbaşı
Kamsaragan gibi Ermeni asıllı subaylar da vardı. Bunlar bir kısım yerli Ermeniyi
Ruslarla işbirliğine çekmişlerdir263.

Savaşın Ruslar tarafından kazanılmasından sonra İstanbul Ermeni Patriği Nerses


Varjabedyan, Erçmiyazin Katogikosluğu aracılığı ile Rus Çarı’ndan Rusya’nın Doğu
Anadolu’da işgal ettiği toprakları Osmanlılara geri vermemesini istemiş, bununla
yetinmeyerek Ayastefanos’daki Rus karargâhına gidip Grandük Nikola ile görüşmüş ve
Doğu Anadolu’nun Ruslar tarafından ilhakını, bu olmazsa bölgeye Bulgaristan’da
olduğu gibi özerklik verilmesini, bu da olmazsa bölgede Ermeniler lehine ıslahat
yapılmasını ve bu ıslahat tamamlanıncaya kadar Rus ordusunun geri çekilmemesini
talep etmiştir264.

Ermenilerin Ruslardan talep ettikleri isteklerden sadece ıslahatlarla ilgili olanı


Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesinde yer alarak kabul edilmiştir. Ancak İngiltere
ve Avusturya’nın bu antlaşmayı kendi çıkarlarına aykırı bulmalarından dolayı Almanya
Başbakanı Bismark’ın başkanlığında Berlin’de yeni bir konferans düzenlenmiştir. Bu
konferansta Ermenilere yönelik büyük devletlerin gözetiminde yapılması istenen

261
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 117.
262
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 113.
263
Yusuf Sarınay; “Rusya’nın Ermeni Sorununun Ortaya Çıkmasındaki Rolü (1878-1918)”, Hoşgörüden
Yol Ayrımına Ermeniler, C. IV, s. 382.
264
Öke; Ermeni Sorunu..., s. 79.
78

ıslahatlarla ilgili kısım fazla bir değişikliğe uğramadan kabul edilmiştir. Berlin
Antlaşması’nın 61. maddesinde yer alan ıslahatlarla ilgili madde şöyledir:

Babıâli ahalisi Ermeni bulunan eyalatta ihtiyacat–ı mahalliye icap ettiği


ıslahatı bilâ–tehir icra ve Ermenilerin Çerkes ve Kürtlere karşı huzur ve
emniyetlerini temin etmeği taahhüd eder ve arasıra bu babda ittihaz
olunacak tedabiri devletlere tebliğ edeceğinden düvel–i müşarünileyhim
tedabir–i mezkurenin icrasına nezaret eyleyecektir265.

Berlin Antlaşması’nın Ermeniler lehine sağladığı bu durum özellikle İngiltere ve


Rusya’nın Osmanlı’nın iç işlerine karışmasına ve Ermenilerin de bundan istifade ederek
isyan faaliyetlerini başlatmalarına sebep olmuştur.

Ciddi anlamda 1890 Erzurum İsyanı ile başlayan Ermeni isyanlarının sebeplerini
özetleyecek şu şekilde sıralamak mümkündür:

1- Fransız ihtilaliyle başlayan milliyetçilik hareketlerinin Ermeniler üzerindeki


etkisi266,
2- Osmanlı Devleti’nin zayıflaması, buna bağlı olarak özellikle azınlıklarda oluşan
bazı memnuniyetsizlikler ve Osmanlı’nın tüm çabalarına rağmen bu
memnuniyetsizlikleri karşılayacak kalıcı siyasî, sosyal, askerî ve ekonomik
çözümler üretememesi,
3- Osmanlı topraklarının büyük devletlerin ekonomik ve siyasi rekabetinde bir
mücadele alanı haline gelmesi267. Özellikle Gladstone ile birlikte İngiltere’nin
Osmanlı Devleti’ni koruma politikasından vazgeçmesi,
4- Misyonerlik faaliyetlerinin etkisi ve misyonerlerin Ermenileri isyana
kışkırtmaları,
5- İsyanların başlatılmasında özellikle Osmanlı vatandaşı olmayan grupların
faaliyetleri268,

265
Özlem Şahin; “Ayestefanos ve Berlin Antlaşmalarının Ermeni Milliyetçiliği Açısından
Değerlendirilmesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II.
Uluslar arası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu ( EUSAS II), Ocak 2009, .s.483.
266
Nalbandian; The Armenian..., s. 37.
267
Öke; Ermeni Sorunu..., s. 24.
268
Rusların o tarihlerle önce Van ve daha sonra Erzurum Başkonsolosu olan General Mayewski bu
durumu şöyle anlatmaktadır: “1890 yılı Eylül ayı sonlarına doğru.. 80-90 kişilik bir çete Petersburg
Üniversitesi öğrencisi olan Serkis Gogonian başkanlığında teşkilatlanmışlardır. Rus polisini ve sınır
79

6- Millet, milliyetçilik ve bağımsızlık kavramlarının özellikle azınlık toplumlarında


kışkırtıcı bir etki oluşturabilmesi ve bunun her türlü yönlendirmeyi mümkün
kılması,
7- Yönlendirilmiş ve kışkırtılmış toplumlarda isyan ve başkaldırı hareketlerinin
romantik–duygusal bir fanteziye dönüşmesi ve bir süre sonra gerekçe ve
hedeflerden ziyade isyanın bir amaç haline gelmesi.

Bu sebeplerle başlayan Ermeni isyanları, 1890 Erzurum İsyanı’ndan sonra aynı yıl
meydana gelen Kumkapı Gösterisi, 1892–1893’te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon
Olayları269, 1894’te I. Sasun İsyanı, 1895’te Babıâli Gösterisi ve Zeytun İsyanı270,
1896’daki I. Van İsyanı ve Osmanlı Bankası Baskını, 1903’te II. Sasun İsyanı, 1905’de
Padişah II. Abdülhamid’e suikast teşebbüsü ve 1909’da Adana İsyanı şeklinde devam
etmiştir271.

2.1.4. Ermeni İsyanlarının Başlarında Doğu Anadolu, Kafkasya ve İran


Azerbaycanı’nın Genel Durumu

Ermeni İsyanları Osmanlı Devleti’nin birçok noktasında meydana gelmişse de isyan ve


isyancılara destek daha çok Doğu Anadolu vasıtasıyla Kafkasya ve İran Azerbaycanı
bölgelerinden gelmiştir. Ayrıca, Doğu Anadolu’da 1899 Erzurum, 1894 I. Sasun, 1896
I. Van, 1897 Hanasor, 1903 II. Sasun İsyanları da meydana geldiği için burası Ermeni
isyanları açısından kilit bir öneme sahiptir. Ermeni isyanlarını daha iyi anlamak adına,
Doğu Anadolu, Kafkasya ve İran Azerbaycanı’nın o dönemki koşullarına değinmekte
yarar vardır.

muhafızlarını atlatan bu çete, Kağızman yakınlarından Türk sınırına sızmak için harekete geçmişlerdir.
Çetenin yarısı Petersburg’un genç Ermeni öğrencilerinden, diğer yarısı da güney Kafkasya’da oturan
gönüllülerden meydana gelmiştir. Bunların hiç birisi de Türkiye’yi, bir sınırın nasıl korunduğunu, bir
Türk’ün kim olduğunu, bölgenin topografyasını bilmiyorlardı. Bunlar hakkında hiçbir bilgileri yoktu.
Fakat bu önemli değildi; esas gayeleri Türkiye’ye geçmek ve orada bol miktarda kan dökmekti.”
Mayewski, Ermenilerin…, s. 24.
269
Detaylı bilgi için bkz. Ahmet Kolbaşı; 1892-1893 Merzifon, Yozgat ve Kayseri Ermeni Olayları,
Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2003.
270
Detaylı bilgi için bkz: Yahya Bağçeci; 1895 Zeytun Ermeni İsyanı, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi,
Kayseri 2008.
271
Öke, Ermeni Sorunu…, s. 77.
80

2.1.4.1. Doğu Anadolu

Doğu Anadolu bölgesi gerek coğrafî gerekse sosyal yapısı nedeniyle Osmanlı
Devleti’nin en güçlü zamanlarında bile hâkimiyeti tam olarak sağlayamadığı bir
bölgedir. Bu yüzden Doğu Anadolu ile merkezi otorite arasında tam bir siyasî birlik
kurulamamış ve Osmanlı’nın yıkılışına kadar burası bir nevi muhtar olarak kalmıştır272.
Aslında bu durumun Cumhuriyet döneminde de çok fazla değiştiği söylenemez.
Bölgenin coğrafî olarak dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olması ise buradaki ulaşımı
zorlaştırmış ve devletin kontrolünü zayıflatarak buraya tam olarak hâkim olmasını
engellemiştir. Bu yüzden zamanla bölgeye özgü sosyal, kültürel ve ekonomik bir yapı
oluşmuştur. Bu yapının en belirgin özellikleri şunlardır:

1- Ağalık düzeni
2- Şeyhlik düzeni
3- Vilayet, sancak ve kaza merkezlerinde bulunan eşraf tabakası

Bu dönemde bölgede yaygın olan Ağalık Düzeni servet esasına özellikle toprak
mülkiyetine dayanıyordu. Herkes kendine göre zengin olanın nüfuzuna girerek
zincirleme bir bağlılık içinde en zengin olanın hâkimiyeti altına giriyordu. Şeyhlik
Düzeni de mezhep ve tarikatlardan yani dinî duygulardan kaynaklanıyordu. Böylece
ağalar maddi, şeyhler ise manevî yönden özellikle aşiretler ve kırsal bölgede yaşayan
halk üzerinde etkili oluyordu273.

Tanzimattan itibaren güçlerini artıran eşraf ise şehirlerde idarî, politik ve kültürel
yönlerden güçlü, idareciler üzerinde etkiliydi. Bu güçlerinin kaybolmaması için de
merkezî yönetimin burada etkili olmasına taraftar değillerdi.

Doğu Anadolu, hem etnik hem de dinî yönden çok çeşitli unsurlardan oluşmaktaydı.
Etnik bakımdan, Türkler çoğunlukta olmasına rağmen, Kürtler274, Ermeniler, Çerkezler,
Araplar ve Nasturîler de bulunmaktaydı. Dinî bakımdan ise, Müslümanlar ve
Hıristiyanlar ön plana çıkmaktaydı. Dönemin siyasî konjoktürüne göre bakıldığında

272
Bayram Kodaman; “Hamidiye Hafif Süvari Alayları II. Abdülhamid ve Doğu Anadolu Aşiretleri”,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, İstanbul, Mart 1979 sayı: 32, s. 434.
273
Kodaman, “Hamidiye Hafif Süvari Alayları..,”, Aynı yer.
274
Kürt Aşiretleri hakkında detaylı bilgi için bkz, Mark Sykes; “The Kurdish Tribes of the Ottoman
Empire”, The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, Vol. 38 (Jul. -
Dec., 1908), pp. 451-486
81

bölgedeki en tehlikeli durum Müslümanlar ve Hıristiyanların bir arada yaşamasıydı.


Çünkü Kürtler yüzyıllardır devlete bağlı olsa da kendi başlarına buyruk bir halde
yaşamaktaydılar. Bu yüzden zaman zaman hem birbirlerine hem de başka unsurlara
karşı saldırabiliyorlardı. (Kürt Aşiretleriyle ilgili detaylı bilgi ilerleyen sayfalarda
verilecektir). Ermeniler ise 1877–78 Osmanlı–Rus Savaşı’ndan sonra bağımsızlık
fikrine kapıldıkları için merkezi otoriteyi pek dinlemiyorlardı. Bunların yanı sıra
bölgede faaliyet gösteren yabancı ajanlar, konsolosluklar, misyoner okulları özellikle
azınlıkları tahrik ederek bölgedeki güvenliğin gün geçtikçe kötüye gitmesine sebep
oluyordu275.

Bu şartlar altında 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı süresi ve sonrasında Anadolu’nun


doğusunda devlet hâkimiyeti oldukça zayıflamıştır. Öyle ki buradaki valilerin otoritesi
iyice azalmış ve olayları kontrol edemez hale gelmişti. Bu kargaşalık döneminde
buradaki Kürt aşiretleri hem kendi aralarında hem de savaşta Rusya’ya destek verdikleri
için öfke duydukları Ermenilerle bir mücadeleye başlamışlardır. Bazı yazarlara göre
Ruslar, hem bölgede ilerlemek hem de Ermenilerin kendi saflarına katılmalarını
sağlamak için Kürtleri bilerek Ermenilere karşı kışkırtmış ve bölgede kargaşalık
çıkartararak bölgedeki ilerleyişini hızlandırmıştır276.13 Temmuz 1878 yılında imzalanan
Berlin Antlaşmasının 61.maddesi bölgedeki devlet otoritesinin zayıfladığının ve etnik
gruplar arasındaki anlaşmazlığın bir göstergesidir.

Bu dönemde bölgede cinayet ve hırsızlık olaylarına da sıkça rastlanmaktaydı. On veya


oniki kişilik çeteler şeklinde köyleri basarak buradaki halkı rahatsız edip hayvan ve
ürünlerinin çalınması artık sıradan bir hale gelmişti277. Bu anarşik ortamdan en çok
etkilenen buradaki Müslüman ve Ermeni köylülerdi. Hem ekonomik zarara uğruyorlar
hem de güvenlikleri tehlikeye giriyordu. İşte bu ortam içinde buradaki halk bu
durumdan kurtuluş için çeşitli çareler aramaya başladı. Van’daki İngiliz Konsolosu
Clayton’a göre, Hıristiyanların çoğu bu durumdan hoşnut değildi ve kendilerini bu

275
Kodaman; “Hamidiye..”, s. 435.
276
Zharmukhamed Zardykhan; “Ottoman Kurds of The First World War Era: Reflections in Russian
sources”, Middle Eastern Studies, 42: 1, p. 72. Rusların, Kürtlere yönelik politikaları hakkında ayrıca bkz:
Fatih Ünal; “Rusların Kürt Aşiretlerini Osmanlı Devleti’ne Karşı Kullanma Çabaları”, Karadeniz
Araştırmaları, C.5, S. 17, Bahar 2008, s. 133-152.
277
FO; 424/189, Major Williams to Sir P. Currie, Van, November 11, 1896. (Sir Philip Currie, 1893-1898
arasında İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ndeki büyükelçisi, Mayor Williams ise Van Muavin
Konsolosudur)
82

durumdan kurtaracak bir güce tabi olmaya hazırlardı278. Bu dönemde Ermenilerin çoğu
Rusya’dan medet ummaktaydı ve Rusların bir an önce buraları ele geçirmesini
arzuluyorlardı. Bunun gerçekleşmesi için de bölgede karışıklık çıkarmak ve bu sayede
Rusların ve diğer büyük devletlerin buraya müdâhalesini sağlamak istiyorlardı.

2.1.4.2. İran Azerbaycanı

19. yüzyılın başlarından itibaren hem Osmanlı Devleti hem de İran, Kafkaslarda
etkinliğini artırmaya başlayan Çarlık Rusya ile mücadele etmeye başlamışlar, ancak her
iki devlet de Rusya karşısında ağır yenilgiler alarak buradaki topraklarının bir kısmını
kaybetmişlerdir.

Rusya ile İran arasında 1804’te başlayan Azerbaycan coğrafyasına hâkim olma
mücadelesini Rusya kazanmış, 1806 yılına gelindiğinde, Revan, Nahçıvan, Gence,
Karabağ, Şeki, Şirvan, Bakü ve Kuba Hanlıkları Rusya tarafından ele geçirilmiştir. Ama
bunun İran tarafından kabulü daha sonra yapılacak olan anlaşmalarla olmuştur. İran,
Rusya ile yaptığı savaşta mağlup olmasından sonra 12 Ekim 1813 tarihinde imzalanan
Gülistan Antlaşması’na göre; Talış, Şirvan, Kuba, Bakü, Derbent, Gence, Karabağ ve
Şeki Hanlıkları Rusya’nın hâkimiyetine bırakılmıştır. İran bu antlaşmadan sonra Güney
Kafkasya topraklarında hak iddia etmeyeceğini kabul etmesine rağmen, yönetimde
bulunan Kaçar Hanedanı, İngiltere ve Fransa’yla işbirliği yaparak Rusya’ya karşı
saldırıya hazırlanmıştır. Kuzey Azerbaycan Hanlıklarını ele geçirmek üzere 16 Temmuz
1826 tarihinde harekete geçen İran ordusu, ilk başlarda başarı kazanır gibi olduysa da
savaşın daha sonraki safhalarında mağlubiyete uğramış, Rus ordusu 1 Ekim 1827
tarihinde Revan’ı, ardından da Nahçıvan’ı ele geçirmiştir279.

Bu savaştan sonra Rusya ve İran arasında 28 Temmuz 1828 tarihinde imzalanan


Türkmençay Antlaşması ile İran buraki topraklarının önemli bir kısmını kaybetmiş ve
bölge üzerindeki etkinliğini de yitirmiştir. Rusya, ele geçirdiği Revan ve Nahcivan
bölgelerine başlattığı Ermeni göçleriyle bölgedeki nüfus dengesini değiştirmiş ve
burada 1850 yılında ileride kurulacak olan Ermeni devletinin çekirdeğini oluşturan

278
Justin McCarthy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran and Ömer Turan; The Armenian Rebellion at Van,
(Editor M. Hakan Yavuz), The University of Utah Press, Salt Lake City 2006, p. 55.
279
Okan Yeşilot; “Türkmençay Antlaşması ve Sonuçları”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi
Sayı 36, Erzurum 2008, s. 188.
83

Erivan Guberniyası’nı (Vilâyeti) kurmuştur. Ayrıca bu antlaşma ile Azerbaycan


toprakları kuzey ve güney olarak ikiye bölünmüştür280.

İran’ın Rusya karşısında aldığı bu yenilgiler ve bunlardan kaynaklanan ağır vergiler


sonucunda ekonomik durumun kötüleşmesi, askerî olarak zayıflaması İran
Azerbaycanı’ndaki kontrolünü kaybetmesine sebep olmuştur. Birkaç küçük garnizon
dışında askerî birliğin olmadığı bölgede aşiretler281 ve Ermeniler çok rahat hareket
edebiliyordu. Bölgedeki asayiş o kadar bozulmuştu ki, silahlar açık pazarlarda
satılıyordu282.

Ekonomik ve idarî yetersizlikten dolayı devlet memurları arasında rüşvet oldukça


yaygınlaşmıştı. İleride de değinileceği gibi Ermeniler devlet memurlarını rüşvetle ele
geçirmişlerdi. İran’ın bu zayıf durumu büyük devletlerin buradaki etkinliğini artırmış,
buradaki konsoloslar adeta bölgenin valisi durumuna gelmişlerdi. 19. yüzyılın
sonlarında İran Azerbaycanı bölgesinde Ruslar oldukça etkili bir hale gelmişti.
İngiltere’ye karşı Rusya’yı bir denge unsuru olarak kullanan İran, asayişi sağlamak,
devlet merkezini savunmak için Ruslardan yardım istedi. Bunun üzerine Rus subayların
idaresine 1879’da İran Kazakları Tugayı kuruldu283. Ancak Rusya’nın 1905 Rus–Japon
Savaşı’nda yenilmesi üzerine İngiltere ve Rusya arasında bir yakınlaşma meydana
gelmiş, bu yakınlaşmanın sonucunda 1907 İngiliz–Rus Antlaşması imzalanmıştır. Bu
antlaşmayla İran 3 bölgeye ayrıldı: Ülkenin kuzeyi Rusya ve güneyi İngiltere’nin
hakimiyetine girerken Kaçar hanedanın bulunduğu bölge ise Tarafsız Bölge ilan
edildi284.

2.1.4.3. Kafkasya

Çar I. Petro döneminden itibaren aktif bir şekilde güneye inmeye başlayan Ruslar, 1783
yılında Gürcülerle bir antlaşma yaparak bunları kendi yanlarına çektiler. Ancak

280
Yeşilot; “Türkmençay..., s. 191.
281
İran Aşiretleri hakkında bkz: V. Minorsky; “The Tribes of Western Iran”, The Journal of the Royal
Anthropological of Great Britain and Ireland, Vol. 75, No. 1/2,(1945), pp. 73-80.
282
BOA, Y. Mtv. 49/61 Belge nr. 1
283
Uzi Rabi, Nugzar Ter-Oganov; “The Russian Military Mission and the Birth of the Persian Cossack
Brigade: 1879-1894”, Iranian Studies, 42: 3, 2009, p. 446.
284
Sneh Mahajan; British Foreign Policiy 1874-1914: The Role of India, Routledge Press 2002, p. 166.
84

Gürcülere verdikleri sözleri tutmayarak burayı 1801 yılında işgal ettiler285. 1813 tarihli
Gülistan ve 1828 tarihli Türkmençay antlaşmaları ile İran’ın Kafkaslardadaki
topraklarının çoğunu ele geçiren Ruslar286, 1878 Berlin Antlaşması sonucunda Osmanlı
Devleti’nden Kars, Batum, Oltu ve Ardahan’ı da alarak Kafkasların tamamını ele
geçirmiştir287.

Ruslar, ele geçirdiği Kafkasya topraklarında, daha önce kurulan Erivan Guberniyası
topraklarına, İran ve Osmanlı’dan göç eden Ermenileri yerleştirerek burada tampon bir
bölge oluşturmak istediğinden bir önceki başlıkta bahsedilmişti. Bu dönemde Erivan,
Nahcivan ve Karabağ bölgeleri başta olmak üzere İran topraklarındaki 40000 Ermeni ile
birlikte toplam 100000 Ermeni Rusya’ya göç etmiştir288. 1850’de kurulan Erivan
Guberniyası’nın sınırları 1872 yılında genişletilerek Erivan, Aleksandrapol, Nahçıvan,
Novo Beyazid, Sürmeli (Iğdır), Dereleyez–Şerur ve Eçmiyazin’i de dâhil etmişlerdir.
Bağlanan bu kazalardan biri de Iğdır ve civarını içine alan yöredir289.

Kafkaslarda Ermeni nüfusunun artması Ermeni milliyetçilik hareketlerini körüklemiştir.


Özellikle Tiflis ve Erivan milliyetçiliğin en çok geliştiği yerlerdi. Bunun bir neticesi
olarak 1880’li yıllarda Tiflis’te birçok siyasî grup ve organizasyon ortaya çıkmaya
başlamıştı. Rus uyruğundaki Ermeniler, Osmanlı Devleti içerisinde meydana gelen
olayları takip ediyor ve bu olaylarla ilgileniyorlardı. Bu dönemde Muşlu İşçi Ermeniler
grubunun yöneticisi olan Hristofor Mikaelyan, Muş’tan gelen Ermenilere okuma yazma
öğretiyordu. Kısa bir süre içerisinde Ermeni gençler, bu grubun etrafında toplanarak
Molodaya Armeniya (Genç Ermeniler) teşkilâtını kurdular. Daha sonra bu grup,
toplandıkları otelin adından dolayı Yujnıye Nomera (Güney Pansiyonu) adı ile
anılmıştır. Bu sırada, Armenakan Partisi’ne ilgi duyan ve çoğunluğunu Petersburglu
öğrencilerin oluşturduğu bir siyasî grup daha bulunmaktaydı. Bu grubun sözcülüğünü

285
Muriel Atkin, “The Pragmatic Diplomacy of Paul I: Russia's Relations with Asia, 1796-1801”, Slavic
Review, Vol. 38, No. 1 March 1979, p.61; Zekeriya Türkmen; “XIX. yy başlarında Rusya’nın Güney
Kafkasya Politikası (1800’lerin Başından 1828 Türkmençay Antlaşması’na Kadar)”, Manas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 10, 2004, s. 10.
286
Rusların 1800-1850 arasındaki Kafkasya Politikası ve İngiliz-Rus Rekabeti için bkz: John Reynell
Morell; Russia and England: Their Strength and Weakness, Trübner & Co, London 1856.
287
Public Record Office (PRO), Cabinet Office (CAB), 24/95, Transcaucasia, p. 159.
288
Beydilli; 1828-1829 Osmanlı…, s.368,369,372; Yusuf Halaçoğlu; “Ermeni Meselesiyle İlgili
Birkaç Rus Kaynağı” Yeni Türkiye, Sayı 38, Ankara 2001, s.735-736., Gürün; Ermeni Dosyası, s. 80.
289
Oktay Kızılkaya; “Revan (Erivan) ve Iğdır Yöresinde Demografik Yapının Ermeniler Lehine
Dönüştürülme Süresi (1828-1920)”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 22, 2007/1,
s. 306.
85

zengin bir Rus Ermenisi olan Konstantin Hatisyan yürütmekteydi. Bu gruba da, Tiflis’te
toplandıkları otelin adından dolayı Severnye Nomera (Kuzey Pansiyonu) adı
verilmiştir290. Bu gruplar ileride kurulacak olan Taşnaksutyun Örgütü’nün temelini
oluşturmuşlardır291. Gerek Tiflis gerekse Erivan, Ermeni olaylarında hem Türkiye hem
de İran’daki Ermenilere her türlü desteği sağlamışlardır.

Ancak 1881’de Rusya’da Çar II. Aleksander’in (1855–1881) öldürülmesinden sonra


Rusların Doğu Hıristiyanlarını koruma politikası sona erdi ve yerine sıkı bir Rus
milliyetçiliği ve Ruslaştırma faaliyetleri başladı. Diğer yandan Yakın Doğu’dan
İngilizleri uzaklaştırmak için Türklerle yakınlaşma ihtiyacı ortaya çıktı. Bunu
sağlamanın şartlarından biri de Ermenilere karşı tavrını değiştirmek oldu292. Nitekim
1894 yılında İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sir P. Currie ile Rus Büyükelçisi
arasında yapılan görüşmede Rus Büyükelçi, Ermeni hareketinin iki kısma ayrılacağının
öngörüldüğünü, bir yanda reform isteyenlerle diğer yanda isyan fikrini savunanlar
olacağını belirttikten sonra, Rusya’nın ikinci kısımdakilere sempati ile bakmayacağını
belirtmiştir293.

Özellikle Kafkaslarda Ermenilere yönelik başlayan baskılar gittikçe yoğunlaştı ve


1884’te Tiflis’te yayınlanan Mushak (İşçi) gazetesi kapatıldı. Birçok Ermeni Sibirya’ya
sürüldü. Aynı yıl Eçmiyazin Katogikosluğu’na aday gösterilmiş olan İstanbul patriği
Nerses Varjabedyan’ın hem bu tayini hem de Rusya’ya girişine Rusya tarafından izin
verilmedi. Truşak Gazetesi’nin 7 Kasım 1898 tarihli haberine göre 1885’te Kafkasya’da
500 kadar Ermeni okulu kapatılmış ve 21.000 çocuk sokaklarda 400 öğretmen de açıkta
kalmıştır294. 1886’da birçok Ermeni aydın tutuklanarak Sibirya’ya sürüldü. İran
Ermenilerin önemli isimlerinden Yeprem Han da sürgün edilen Ermeniler arasındaydı.
Ermeni hayır cemiyetleri kapatıldı ve basına sansür konuldu. 1903’te ise kiliselerin

290
Orhan Doğan; “Ermeni Komiteleri Hınçak ve Taşnaksütun, Rus Adalet Bakanı Y. Muravyev’in
Ermeni Komitelerine İlişkin Raporu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.20, s. 315.
291
Gürün; Ermeni Dosyası, s. 172-173.
292
Yusuf Sarınay; “Rusya’nın Türkiye Siyasetinde Ermeni Kartı (1878-1918), Akademik Bakış, C.1, S.2,
Yaz 2008, s. 82.
293
FO, 424/ 178, Sir P. Currie to the Early of Rosebery, Constantinople, February 14, 1894.
294
BOA, Y.PRK. TKM. 30/62 Belge nr: 4.
86

mallarına el konuldu295. Rusların Kafkaslar’da Ermenilere yönelik tutumunun değişmesi


üzerine, Ermeni komiteleri faaliyet alanlarını İran’a kaydırmaya başladılar296.

2.2. ERMENİLERİN İRAN İÇİNDEKİ FAALİYETLERİ

2.2.1. İran’da Ermeni Komitelerinin Örgütlenme Çalışmaları

Ermenilerin bağımsızlığı için mücadele eden Taşnak, Hınçak ve Armenakan gibi


örgütler 19. yüzyılın sonunda İran’da şubeler açarak faaliyetlerine başlamışlardır.
Ermeni komiteleri, İran’ı Osmanlı’daki ayaklanmalarda bir başlangıç zemini olarak
kullanmışlardır. Osmanlı toprakları içinde gizlice küçük gruplar oluşturmuşlar,
komitelerin şubelerini açmışlar ve isyan fikrini yaymışlardır. Ermeni tarihçi Louise
Nalbandian’a göre İran toprakları Ermeni devrimcileri için bir Mekke olmuştur297. Bu
ifade aslında Ermeni isyanlarında İran’ın ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Diğer bir Ermeni tarihçi Houri Berberian’da bu fikri destekleyerek İran’dan Türkiye’ye
geçen Ermeni isyancıların, İslâmi terminolojide kullanılan, Fedayi (Armenian Fedâyis)
terimiyle anılmalarının üzerinde durmuştur298. Osmanlı belgelerinde de komitacı
Ermenilerden bahsederken sık sık fedayi terimi kullanılmıştır. İran topraklarını yoğun
bir şekilde kullanan Ermeniler komiteleri İran’ın birçok yerinde şubeleler açmışlardır.
Bu şekilde İran’da örgütlenen Ermeni komiteleri başta Taşnaksutyun olmak üzere,
Hınçaklar ve Armenakan Partisi’dir.

295
Uras; Tarihte..., s. 368-369.
296
Ermeni komitesinin merkez-i icraatını İran toprağında ve hudud-ı Osmaniyye üzerinde vakı’ bazı
mahallere nakl edeceğine ve saireye dair Petersburg sefaret-i seniyyesinin vuku’ bulan iş’ardan dolayı
tenkizata hareket olunması zımnında icab edenlere tecdid-i tebligat olunması ve yazılacak
telgrafnamelere suretinin arz u takdim kılınması tezkire-i hususiyye-i hümayuna tebliğ olunan imzaname-
i hümayun-ı cenab-ı padişahî iktizayı celilesinden olmasına mebni Van, Bitlis ve Erzurum vilayetlerine
vesaya-yı mukteziye bil iza evvelce ve bu defa yazılan telgrafnamelerin suretleri leffen arz-ı atabe-i ulya
kılınmıştır efendim. Fi 12 Receb sene 309 fi 30 Kanun-i Sani sene 307, BOA, Y.PRK.A.7/38, Belge nr. 1
297
Nalbandian; The Armenian…, p. 173.
298
Berberian; “The Dashnaktsutiun…,” p. 8.
87

Resim 2.2. İran’lı Ermeni Komitacılar299

2.2.1.1. Taşnaklar

Taşnak (veya Daşnak) adı, Hay Yekapoxakan Daşnakcutiwn’ın300 kısaıltılmış halidir.


Bu örgüt 1890 yılında Rus Ermenilerinden Kristapor Mikayelean (1859–1905) ve
Simon Zawarean (1866–1913) ile daha sonra dâhil olan Stepan Zorean (1867–1919)
Ṙostom diye de bilinmektedir) tarafından Tiflis’te kuruldu301.

Örgütün amacı; Genç Ermenistan (Tiflis), Armenekan (Van) ve Hınçakları


birleştirmektir. Diğer bir ifadeyle tüm Ermeniler, amaç ve görüş farkı gözetmeksizin
birleşsin, Ermeni toprağı olarak gördükleri tüm bölgelerde tek bir bağımsız Ermenistan
olarak devletleşsin istemişlerdir. Bu hedefleri gerçekleştirmek için Osmanlı Devleti’ne
çete sokmak, Osmanlı Ermenilerine silahlı eğitim vermek gibi yöntemler
belirlemişlerdir302.

299
Houri Berberian; Armenians and the Iranian Constitutional Revolution of 1905-1911: The Love for
Freedom Has No Fatherland, Westview Press, Boulder, CO 2001, p. *.
300
Ermeni Devrimci Federasyonu veya Taşnaksutyun diye bilinen komitenin İngilizce adı Armenian
Revolutionary Federation veya kısaca A.R.F.’dir.
301
Nalbandian; The Armenian…, p.151; Panossian; The Armenians…, p.205; Berberian; “The
Dashnaktsutiun…, p. 8.
302
Sedat Laçiner; Türkler ve Ermeniler, Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurulu Yayını, Ankara 2005, s. 303.
88

Taşnaklar, 1905 yılına gelindiğinde Ermeniler arasındaki en güçlü örgüt haline


gelmiştir. Taşnaksutyun’un Osmanlı, Rusya ve İran başta olmak üzere Avrupa ve
Amerika’da da şubeleri vardı. İlk yıllarında Osmanlı Ermenilerinin ekonomik ve siyasal
özgürlüklerini savunan örgüt, 1907 yılından itibaren ayrıca Ermenilerin yaşadığı Rus
topraklarının da dâhil olduğu bağımsız sosyalist bir Ermenistan fikrini savunmaya
başladı. Bu yüzden 1918–1920 yılları arasında kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nde en
etkili parti olmuştur. Bu devletin Ruslar tarafından ele geçirilmesi ile Taşnaklar,
Ermeniler arasındaki en güçlü anti–Sovyet örgüt haline gelmiştir. 20. yüzyılın
başlarından itibaren Rus ve Türkiye Ermenistanlarının dâhil olduğu bağımsız bir devlet
fikrinin önderlerinden olan Taşnaklar, Tarihî Ermenistan diye tabir edilen toprakların
bir kısmının yer aldığı İran topraklarına yönelik bir iddiada aslâ bulunmamışlardır. Bu
durum manidardır303.

Örgüt yayın organı olarak önce Hınçak304 ve Truşak305 gazetelerini kabul etmiştir.
Hınçak, Avetis Nazarbekyan ve Kristopher Mikaelyan tarafından Taşnaksutyun’un
bilimsel yayın organı olarak Cenova’da ayda bir kez olarak çıkarılmıştır. Truşak’ın adı
eski gizli Rus–Ermeni Grubu’ndan gelmektedir. Truşak, Tiflis’te haftada bir kez
yayınlanmaktaydı306.

Örgüt coğrafî federasyonlar şeklinde kurulmasına rağmen yönetim olarak hiyerarşikti.


En düşük birim 5 ile 15 kişiden oluşup bir alt komisyon tarafından idare ediliyordu. Her
bölgesel yapı, iki alt komisyon tarafından seçilen merkezî bir komite tarafından
yönetiliyordu. Bölgesel komite, parti merkez komitesi veya bürolarına karşı
sorumluydu. 1919 yılına kadar farklı bölgesel komitelerden sorumlu iki veya üç büro
bulunmaktaydı. Büronun üyeleri genel kurul veya merkez komite delegeleri ve partinin
diğer yüksek kurullarının katıldığı Dünya Kongresi tarafından atanmaktaydı. Belli
dönemlerde yapılan toplantılarda genel kurul parti ilke ve stratejilerini belirler,
gerektiğinde parti tüzüğünü yeniden düzenlerdi. Ayrıca para toplama işini de
düzenlerdi307. 1898 yılında partinin dış ilişkilerini yürütmek ve toplantılar arasındaki
dönemde genel kurul adına hareket etmek için Taşnaksutyun Temsiciler Konseyi

303
Aram Arkun, “Dasnak”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.com/articles/dasnak,16.04.2010
304
Ermenice “Çan” anlamındadır.
305
Ermenice “Bayrak” anlamındadır.
306
Nalbandian; The Armenian…, p. 155
307
Çarlık Polis Raporlarında Taşnaklar, Çev. Kayhan Yükseler, Kaynak Yayınları, 2007, s.58.
89

kuruldu. 1907 yılında örgütün iç işlerindeki sorunları halletmek için yüksek yargı organı
olarak da görevlendirildi. 1919 yılında bu konsey kaldırılarak yerine ayrı bir yüksek
yargı kurulu kuruldu. Konseyin diğer görevleri ise 1947 yılına kadar partinin diğer
yüksek organları tarafından yerine getirildi308.

2.2.1.1.1. Azerbaycan Merkezî Komitesi

Taşnaksutyun’un kuruluşundan kısa bir süre sonra yeni üyeler bulmak için İran’a
temsilciler gönderildi. İran’daTaşnakların ilk liderleri arasında, Yonan Dawtean,
Ishkhan Yovsep Arlutean, Nikol Duman (Nikolayos Ter Yovhannisean), Rostom, Vardan
(Sargis Mehrabean), Farhat (Sargis Ohan–janean), Karo (Aristakes Zorean), Balajan
(Stepan Stepanean), Zakki (Bagrat Vardapet Tawakalean), Tsaghik309 (Satenik
Matinean), Yovsep Mirzayean, Vrtanes Papazean, Yarutiwn Martirosean, Arsen
Mikayelean ve Yovhannes Khan Masehean bulunmaktaydı. Taşnaksutyun’un İran’daki
merkez şubesi Azerbaycan eyaletinde yer alan Tebriz’de kuruldu ve kısa zamanda
Tebriz Ermenilerin toplanma alanı haline geldi310. Tebriz bürosu311 1892 yılında örgüt
yapısı, metod ve hedeflerinin Dünya Kongresi’nde daha net ifade edilmesini içeren bir
bildiri yayınladı. 1895 yılında Tüm İran’dan sorumlu merkezî komite haline geldi. 1911
yılında ise Ermeni toplumunun önemli bir kısmının yaşadığı Tahran’da ikinci merkezi
komite açıldı. İlerleyen yıllarda, Ermenilerin yaşadığı Yeni Culfa ve Abadan’da
(Kuzistan) iki bağımsız yerel komite daha kuruldu. Fakat üye sayısı azaldığı için Yeni
Culfa Komitesi 1947 yılında Kuzistan Komitesi’ne katıldı. Bu durum sadece Yeni
Culfa’ya özgü değildi. İkinci Dünya Savaşı’nda Ermenilerin önemli bir kısmı Sovyet
Rusya’ya göç ettiği için İran içindeki Ermeni nüfusunda ciddi bir azalma olmuş ve bu
durum örgütün Tebriz’deki ana şubesinin de zayıflamasına sebep olmuştu312.
Taşnaklar’ın İran içindeki diğer şubeleri 1897’de Reşt’te, 1902 yılında ise Gilan’da
açıldı313.

308
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
309
Ermeni komitecilerin çoğu kendi ismi yerine bir kod adı kullanmış ve diğer üyeler tarafından
genellikle bu adlarla tanınmışlardır.
310
Nalbandian; The Armenian…, p.173.
311
Daha çok Azerbaycan Merkezî Komitesi olarak bilinmektedir.
312
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
313
Aram Arkun; “Armenians and Jangalis”, Iranian Studies, Vol.30, No.1/2 ( Winter-Spring 1897), p. 28.
90

Resim 2.3. Azerbaycan Merkezi Komitesi Üyeleri (Kucağında çocuk olan Yeprem Han,
solunda Nzhdeh, sağında Murat, Balajan ve Marzpet. Yeprem Han ve
Murat’ın arkasında duran Samson)314

2.2.1.1.2. Azerbaycan Merkezî Komitesi’nde Kadınların Örgüt Çalışmalarındaki


Yeri

İran’daki Taşnak örgütünün üyeleri arasında kadınlar da önemli bir yer tutmaktaydı.
Azerbaycan Merkezî Komitesi’nin 242 grup halinde organize edilmiş 2000 üyesi
bulunmaktaydı. Tüm İran’daki Taşnak üyelerin yaklaşık % 30’u kadınlardan
oluşmaktaydı. Kadın üyelerin çatışmalara bizzat katıldığına dair elde çok fazla kayıtlar
olmasa da bunların örgüt propagandası ve silahların taşınmasında görev aldıkları
belirtilmektedir. Her bölgede ortalama % 24 oranında kadın üye bulunmaktaydı.
Örneğin; Tebriz’de % 21, Reşt’te % 27.5, Anzali’de % 24 ve Kazvin’de % 24.5
oranında kadın üye vardı. Ancak bazı yerlerde bu oran ortalamadan farklı olarak daha az
veya daha çok olabiliyordu. Mesela Hoy’da % 13.5 iken Erdebil’de toplam üyenin %
57’si kadınlardan oluşmuştu. Kadın üyeler örgütün faaliyetlerine silahlı çatışma dışında
aktif bir şekilde katılmışlardır315. Örneğin; Taşnaklarꠠ ilk dönemlerde silahları
Tebriz’de farklı yerlere saklarken daha sonra Maro (Mariam Makarian) ve Miss Atoyan

314
Berberian; Armenians…, p.*.
315
Berberian; ; “The Dashanktsutiun…, p.10.
91

isimli iki bayanın evini kullanmaya başladılar. Bu iki kadın örgütün faaliyetlerinde aktif
bir şekilde görev alarak Ermeni kadınları arasında örgüt propagandası yapmaya
başladılar. Bir örnek de Tebriz’deki en aktif üyelerden biri olarak değerlendirilen Bayan
Çiçek (Miss Flower) olarak da bilinen Satenik Matiniyan’dır. Matiniyan aynı zamanda
Tebriz Hayırsever Ermeni Kadınları Derneği’nin de lideriydi. 1890’da Kafkaslardan
İran’a bir öğretmen olarak gelen Matiniyan’ın ailesinin Tiflis’teki evi Ermeni
komitacılar için bir konaklama yeriydi. Tebriz ve Salmas’ta yaşayan Matiniyan örgüt
faaliyetlerine katılmanın yanı sıra öğretmenlik de yapmaktaydı. Tebriz’de Taşnak
örgütünün yönetim kurulunda yer almaktaydı. Ermeni kadınları arasında örgüt
propagandası yaparak, Osmanlıdaki Ermenilerin durumlarının kötü olduğunu anlatıyor
ve kardeşlerine yardım etmeleri gerektiğini belirterek onları organize ediyordu. Bir ara
Ermeni çetecilerle birlikte Osmanlı sınırını geçerek bazı olaylara karıştı, ama başarısız
olunca sınırın gerisine çekildi. Matiniyan, Tebriz ve Salmas’taki kadın örgütlerinin
Ermeni çetecilere yolculuklarında kullancakları elbise vs. hazırlamaları yönünde bazı
faaliyetlere de ön ayak olmuştur316.

1906 yılında İran’daki Azerbaycan Merkezî Komitesi’nde yer alan kadın ve erkek üye
sayıları ile kadın üyelerin bu sayı içindeki oranı şöyledir 317:

Tablo 2.1. Azerbaycan Merkezî Komitesi Üye Durumu (1906 yılı)

Bölge Erkek Üye Kadın Üye Kadın Toplam


Üyelerin
Oranı %
Anzali 48 15 24 63
Erdebil 15 20 57 35
Karadağ – – – 560
Hoy 104 16 13.5 120
Makü – – – 40–50
Yeni Culfa – – – 80
Kazvin 37 12 24.5 49
Reşt 95 36 27.5 131
Salmas 38 grup 2 grup – 536
Tebriz 159 42 21 201
Tahran – – – 128
Urmiye – – – 200
Diğer – – – 39

316
Berberian; Armenians…, p.52.
317
Berberian; “The Dashanktsutiun…, p.10-11.
92

Tebriz’de kurulan Azerbaycan Merkezî Komitesi ilk yıllarında Osmanlı ve Rusya


sınırlarını geçişte ve faaliyetler için önemli bir üs durumunda olan Azerbaycan eyaleti
topraklarının stratejik yapısı ve buradaki Ermeni nüfusundan dolayı örgüt açısından
oldukça önemliydi. Örgüte ait silahlar Tebriz’de 1891 yılında açılan Xarisx (Demir)
silah fabrikasında hem montaj hem de tamir ediliyordu. Salmas’taki St. Astuacacin
(Derik), Makü’deki St. Tadeos ve Culfa’da bulunan St. Stepanos Naxavkay Manastırları
Türkiye’ye silah, isyancı ve yayınların gizlice geçirildiği önemli yerlerdi. İkinci
güzergâh ise Hoy – Van arası idi. Anzali, Reşt ve Astara ise Bakü’ye yönelik
eylemlerde önemli merkezlerdi318.

Ermeni isyancılar Azerbaycan eyaletindeki bu güzergâhlardan geçerek Türk askerleri ve


Kürtlere saldırıyorlardı. İran yönetimi, zaman zaman kendisi için problem teşkil eden ve
Osmanlı tarafından İran’a karşı kullanılan sınırdaki aşiretler üzerindeki Osmanlı’nın
etkisini zayıflatmak için çoğu zaman Ermenilere izin veriyordu. Bu isyancılara Osmanlı
ve bazen de Rus askerleri müdahale ediyordu. Bu geçişlerden birinde, 1897 yılında
Hanesor’dan Van’a geçen Taşnak mensubu isyancılar yakalandı ve bunlardan on tanesi
idam edildi. Taşnakların İran’daki faaliyetleri dış baskılar ve 1901 yılındaki ekonomik
krizden dolayı zayıflayarak başka alanlara kaymaya başladı. Ancak bu uzun sürmedi
1904–1906 yılları arasında İran’daki meşrutiyet hareketlerinin gelişiminde önemli rol
oynayarak İran’daki güçlerini tekrar kazandılar. 1905–1906 döneminde Kafkaslarda
meydana gelen Tatar–Ermeni çatışmasından İran Ermenilerini sınır boyunca geniş bir
alanda savaşmaları için teşkilatlandırmaları bunun bir göstergesidir319.

Taşnaksutyun açısından İran’daki en önemli dönem 1905–1911 arası meşrutiyet


dönemidir. 1906 öncesi ve Muhammed Ali Şah (1907–1909) tarafından meşrutiyet
taraftarlarına yönelik müdahalelerde, meşrutiyet taraftarları arasında Taşnak üyeleri
oldukça aktif bir rol oynamışlardır. Taşnaklar, Tebriz’deki meşrutiyet taraftarlarına silah
ve cephane sağlamanın yanı sıra bunları harekete geçmeleri için kışkırtmaktaydılar.
Ayrıca Kafkasya’dan gelip bunlara dâhil olan Ermeni gönüllüler bomba imal etmeyi
dahi biliyorlardı320. Şah’ın adamlarının Ermeni köylerine düzenledikleri baskınlar,
Osmanlı ordusunun Azerbaycan eyaletine yönelik harekâtları ve aynı zamanda Kürt

318
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
319
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
320
Abrahamian; Modern…, s. 70.
93

aşiretler tarafından sarılan Ermenilerin imdadına Türkiye’deki II. Meşrutiyet (1908)


hareketinin başarıya ulaşması yardım etti. II. Meşrutiyetle birlikte Türkiye’deki
Ermeniler birçok demokratik hak elde etmişlerdi. Bu durum Taşnakların İran meşruti
hareketlerine yönelik çabalarının kendileri açısından ne kadar önemli olduğunu
anlamalarını sağladı. 1908 ve 1909’un başlarında Tebriz’de önemli olaylar meydana
geldi, Settar ve Bekir Hanlar liderliğindeki Meşrutiyet güçlerine Taşnaklar büyük destek
verdiler. Bu sayede Azerbaycan eyaletindeki kontrolü sağladılar. Ancak 9 Rebiyyülahir
1327/9 Nisan 1909’daki Tebriz’deki Rus işgali bu süreci bir süre engellese de daha
sonraları isyan İran’ın birçok yerine yayıldı321.

Bu sürecin Ermeniler açısından en önemli lideri daha önce de bahsedilen Yeprem Han
Davityan’dır. 1896 yılında İran Taşnaksutyun örgütüne üye olan Yeprem Han, Reşt ve
Anzali dâhil İran’daki Ermenileri organize ederek meşrutiyet sürecindeki olaylara aktif
bir şekilde katıldı. Kendisine bağlı güçlerle 27 Muharrem/8 Şubat 1909’da Reşt ve
Anzali’yi, 14 Rebiyyülahir/5 Mayıs 1909’da Kazvin’i ele geçirdiler. Muhammed Vali
Sipahdar–ı Azam ve Bahtiyari aşiretiyle birlikte 24 Cemaziyelahir/13 Temmuz’da
Tahran’ı ele geçirdi. Kasım 1909’da İkinci Meclis tarafından ilk olarak Tahran Emniyet
müdürü olarak atandı. Daha sonra jandarma kuvvetleri de emri altına verildi. Yeprem
Han bu görevde iken Avrupaî birçok reform yapmıştır. Böylece Taşnaklar Tahran’daki
güçlerini artırmışlardır. Kış 1327–1328/1909–1910’da Rahim Han Çelebiyanlu’nun
Erdebil ve Molla Kurban’daki meşrutiyet karşıtı isyanını kendine bağlı polis–asker gücü
ve Taşnak örgütü mensuplarıyla beraber bastırdı. Nisan 1910 yılında ise diğer büyük
aşiret olan Şahseven’leri kontrol altına aldılar322. Temmuz 1911’de sürgünde bulunan
Muhammed Ali Şah’ın ülkeye geri dönmesi üzerine Yeprem Han üç ordu hazırlayarak
1911’in Eylül’lünde Şah taraftarlarından müteşekkil orduyu yendi. Rusların Tebriz
işgali Ermeniler ve meşrutiyet taraftarları açısından birçok olumsuzluğu beraberinde
getirdi. İçlerinde Taşnak örgütü mensupları dâhil birçok meşrutiyet taraftarı tutuklandı
ve asıldı. Yeprem Han 2 Cemaziyelahir 1330/19 Mayıs 1912’de önceki Şah ve kardeşi
Salarüddevle’ye karşı başlatılan ikinci mücadele sırasında öldü. Yerine geçen diğer bir
Taşnak lideri, Keri (Arşak Gafawean) bu mücadeleyi başarılı bir şekilde sonlandırdı323.

321
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
322
Berberian; “History…, p. 268-269
323
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
94

Aralık 1912 yılına kadar Taşnaklar İran’daki hükümeti desteklemediler. Buna karşılık I.
Dünya Savaşı başlamadan önce Üçüncü Meclis’in toplanması için yeni seçimlerin
yapılması için çalıştılar. Örgüt üyeleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklerin bölgeyi
ele geçirmeleri, Kürtlerin yaptığı saldırılar ve savaşın oluşturduğu karışıklık sırasında
Azerbaycan eyaletindeki Ermenileri savunmayı sürdürdüler. Taşnaklar Rusya
Ermenistanı’ndaki Sovyetleştirmeye karşı mücadele ettikleri için yaklaşık 10 bin
Taşnak üyesi aydın, isyancı ve birçok örgüt lideri aileleriyle birlikte İran’a sürgün
edildi. Bunların gelişi İran’daki diğer Ermeni örgütleri ve kilise etrafında oluşan Ermeni
cemaati üzerinde Taşnakların gücünü artırdı324.

Örgüt prensip olarak Sosyalist bir karakterde olmasına rağmen, İran’daki şartların buna
elverişli olmamasından dolayı bu yöndeki girişimleri başarısız olmuştur. İlk dönemlerde
hem kırsal kesimler sosyalist eylemler için uygun değildi hem de İran hükümeti sol
eğilimli hareketlere karşı oldukça katı davranmaktaydı. Buna ek olarak 1921 yılında
Taşnakların Sovyet Ermenistanı’ndan kovulmalarından sonra örgüt sosyalist
prensiplerinden vazgeçmemesine rağmen tüm dünyada anti–sovyet fikirleri savunmaya
başladı. Taşnaklar parti görüşlerini yaymak için İran’da çeşitli yayınlar çıkarmışlardır.
Bunlar 1327–29/1909–11 yılları arasında Tebriz’de yayınlanan Arawot ve 1931 yılında
Tahran’da yayınlanmaya başlayan Alik’tir. Bunlar sadece Ermenice olarak yayınlanmış
ve hâlâ da yayınlanmaya devam etmektedir. 1920’nin başlarında kısa süren Azerbaycan
Cumhuriyeti’nin sürgündeki liderleriyle Tebriz’de temasta bulunmaları ve Türkiye’deki
Kürt isyanlarını desteklemelerine kadar Azerbaycan Eyaleti Taşnaksutyun’un İran’daki
merkezi olarak kaldı. Bahsedilen durumlardan dolayı Türkiye ve Sovyet Rusya’nın
baskılarıyla İran hükümeti örgüt mensuplarının bazılarını tutukladı325.

Taşnaklar genellike Pehlevî yönetimini destekledi. İki tarafın aralarının iyi olmasının
sebebi Pehlevî hükümetinin Taşnakların anti–Sovyet duruşuna saygı duyması ve
bunların İran topraklarında herhangi bir hak iddiasında olmamalarıydı. Bu dönemde
Meclis içinde de etkiliydiler. 1925–1927 yılları arasında görev yapan Beşinci Meclis’te
iki temsilcileri bulunmaktaydı. Bunlardan birisi İran’ın güneyinden diğeri ise
kuzeyinden olan bu temsilciler 1979 devrimine kadar Meclis’te yer aldılar326. Ancak

324
Aynı yer.
325
Aynı yer.
326
Sanasarian; Religious…, p.40.
95

Pehlevî idaresine karşı başlayan hareketler sırasında ve 1979 İslâm Devriminden


sonraki ilk beş yıl içinde temsilci sayıları bire düşürüldü. 1925–1941 yılları arasında
Pehlevîlerin azınlıklara karşı sert politikaları ve İranlaştırma hareketlerine karşı
Taşnaklar ciddi bir muhalefet göstermişlerdir. Bu dönemde Ermeni ve diğer azınlıklara
ait birçok okul kapatılmıştı. Buna karşılık Ermeni toplumunun tüm unsurları Ermeni dili
ve kültürünün varlığını devam ettirmesi için birleştiler. Taşnakların hükümete yakın
durmasından dolayı Ermeniler arasındaki etkileri zayıflamaya başladı ve örgüte yapılan
bazı yardımları kaybetti. Buna karşılık İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında ortaya çıkan
anayasa krizinde İran Ermenileri arasında sol karşıtlığı gelişmeye başladı. Bunun
sonucu olarak İran Ermenileri parlamentoya Taşnak örgütüne düşman olan kişileri
temsilci olarak seçti. Sovyetler ise örgütün bazı liderlerini tutuklayıp sürgün ettiler327.

1945’in sonunda Taşnaklar, İran’daki Ermenilerin Sovyet Ermenistanı’na tekrar


dönmelerine resmi olarak karşı çıkmadı ve bazı örgüt üyeleri bireysel olarak bunu
destekledi. Fakat Soğuk Savaş’ın başlarında Sovyetlerin, Sovyet Ermenistanı adına
Türkiye’ye karşı sürdürdüğü toprak iddialarından vazgeçmesi ve geriş dönüş sürecinde
başlayan anti–Taşnak hareketlerinden dolayı birden bire geri dönüşe karşı çıkmaya
başladı. Muhammed Musaddık döneminde ise tarafsız kalmayı tercih etmişlerdir. 1958
yılında İran’daki üç Ermeni piskoposluğu Sovyet Ermenistan’ındaki Eçmiyazin’den
ayrılarak Beyrut’taki Kilikya Patrikliği’ne bağlanma kararı aldı. Taşnaklar 1956
yılından beri tüm dünyada Kilikya Patrikliği’ni desteklemektedir. Taşnaksutyun
dışındaki örgütler ise Eçmiyazin’e bağlı kalmışlardır. Taşnakların bu kararında İran
hükümeti ve Sovyet etkisinden çekinen batılı güçlerin baskıları ve Taşnakların İran
Ermenileri arasında etkin güç olmayı sürdürme isteği etkili olmuştur328.

1979 İslâm Devrimi sırasında Ermeniler daha önce kazandıkları birçok hakkı kaybetti.
Yeni rejimin Taşnaklara güvensizliği nedeniyle örgüt üyelerinin birçoğu tutuklandı ve
sorgulandı. Ermeni solcular dâhil İran solcularının çoğu işkence gördüler. Daha sonra
İran İslâm Cumhuriyeti yetkilileri Taşnakların kendilerine karşı mücadele etmediklerini
anlayınca ilişkiler normale döndü. Bununla birlikte Ermeni okullarının durumu, Ermeni
Kilisesi’nin dinî ve kültürel hakları ve 1990’ın başlarında Karabağ’daki Ermeni–Azeri

327
Aram Arkun, “Dasnak…, Aynı yer.
328
Aynı yer.
96

çatışmasının etkileri Ermeni toplumuyla İran rejimi arasındaki görüşmelerde ön plana


çıkmıştır329.

2.2.1.2. Hınçaklar

Hınçak adı, Sosyal Demokrat Hınçakyan Partisi’nin (SDHP) konuşma dilindeki


kısaltılmış halidir. Hınçak kelime olarak Ermenice’de çan sesi, çıngırak anlamına gelir.
Örgüt ilk kurulduğu dönemlerde, Hınçakyan Devrimci Partisi ve Hınçakyan Sosyal
Demokratik Parti olarak da adlandırılmıştır. 1887’de Rus Ermenileri tarafından
İsviçre’nin Cenevre şehrinde kurulmuştur. Kurucuları, Avedis Nazarbekyan, daha sonra
Avedis’le evlenen Maro Markaryan, Kapriel Gafyan, Roupen Khanazad, Kevork
Gharajian, Kristapor Ohanyan ve bir grup öğrencidir330. Kurucularından hiç biri
Osmanlı vatandaşı olmadığı gibi Osmanlı topraklarına ayak bile basmamış olup çoğu
Kafkas Ermenisidir331. Kuruluşundan kısa bir süre sonra İran, Rusya, Osmanlı, Avrupa,
Amerika ve Balkan şubelerini açmışlardır. Örgütün İstanbul teşkilatının kurucuları
arasında İran Ermenilerinden S. Danelyan da bulunmaktadır. Örgüt içinde 1902 yılında
ciddi bir çatışma yaşanmış ve İran dâhil olmak üzere İngiltere, Rusya, Mısır,
Bulgaristan ve Kafkasya’da birbirlerini öldürmüşlerdir332. Marksizm’in yanı sıra Rusya
ve Balkanlardaki bağımsızlık hareketlerinden derin bir şekilde etkilenenen Hınçaklar,
Osmanlı, Rusya ve İran Ermenistanlarının bağımsızlığını savunan ilk Ermeni örgütüdür.
Örgütün bir diğer amacı da Sosyalist bir toplum kurarak burada millî–demokratik bir
devlet kurmaktır333. Hınçaklar metod olarak propaganda, tahrik, terör, örgütleşme, köylü
ve işçi hareketlerini benimsemişlerdir334.

Osmanlı topraklarındaki Ermenilerin isyan girişimlerinin başarısız olmasından sonra


Hınçaklar yeni kurulan Sovyet Ermenistanı’nı diğer yerlerdeki Ermenilerin de
bağımsızlığı yönünde atılan önemli bir adım olarak görerek bu devleti desteklemişlerdir.
İlginçtir ki, Hınçaklar da aynen Taşnaklar gibi İran’dan toprak talebi yönünde hiç

329
Aynı yer.
330
Nalbandian; The Armenian…, p.115.
331
Ermeni Komitelerinin Emel ve İhtilal Hareketleri (Haz. Mehmet Kanar), Der Yayınları, İstanbul 2001,
s. 17; Öke, Ermeni Sorunu…, s. 75, Laçiner; Türkler ve Ermeniler…, s. 301.
332
Laçiner; Türkler ve Ermeniler…, s. 301-302.
333
Aram Arkun; “Hncak”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.com/articles/hncak. 17.04.2010.
334
Nalbandian; The Armenian…, p.110.
97

girişimde bulunmamıştır335. Oysa ilk kuruluşundaki hedefi İran Ermenistanı dâhil Rusya
ve Türkiye Ermenistanları’ndan oluşan bağımsız bir devlet kurmaktır. Diasporadaki
geleneksel üç Ermeni partisinden birisi olan örgüt günümüzde Kuzey ve Güney
Amerika, Avrupa, Ortadoğu’daki birçok ülke ve Ermenistan Cumhuriyeti’nde varlığını
devam ettirmektedir336.

İran’daki ilk Hınçak şubesi 1890 veya 1891 yılında Tebriz’de açıldı ve yirmi yıl içinde
İran’daki şube sayısı epeyce arttı. Özellikle Salmas, Urmiye ve Azerbaycan eyaletinin
diğer bölgeleriyle Reşt, Anzali, Kazvin, Hoy, Tahran, Meraga ve Yeni Culfa’da
teşkilatlandılar. Anzali’deki şube 1902 yılında açıldı. Reşt’te 1895’ten itibaren
Hınçakları destekleyen bir grup oluşmuşsa da ilk düzenli şube 1904 yılında Grigor
Eghikean tarafından açıldı337. Partinin İran’daki ana merkezi 1920 yılına kadar Tebriz
iken bu tarihten sonra Tahran şubesi ülkedeki en yetkili merkez haline geldi338.

Hınçaklar İran’da küçük yerel silahlı gruplar kurdu. Örgüt üyeleri okullarda öğretmen
veya yönetici olarak görev aldılar. Böylece çalışırken bir yandan da örgüte yeni üyeler
de kazandırmaktaydılar. Bunun yanı sıra tiyatro grupları ile kadın dernekleri kurarak
edebiyat okumaları ve sosyal–politik konularda seminerler verdiler. Bu süreçte en
büyük rakipleri Taşnaklardı. İki örgüt arasında sık sık rekabetten kaynaklanan
tartışmalar yaşanmaktaydı. Örgüt ve ileri gelenleri İran’da Ermenice birçok gazete
çıkardı. Bunlaran en önemlisi 1910–1922 yılları arasında Tebriz’de çıkan Zank
Gazetesi’dir. Ayrıca 1912–1917 arasında çıkan Mitk ve 1918–1919 arasında çıkan
Payk’ar gazeteleri de yine Tebriz’de çıkan Ermenice gazetelerdir339.

Meşrutiyet hareketlerine kadar İran’daki Hınçak şubeleri esas olarak Osmanlı ve


Kafkaslardaki olaylarla ilgilendiler. İran’daki Ermeni köylerine karşı hem Osmanlı’dan
hemde İran içindeki aşiretler (genelde Kürt aşiretleri) tarafından yapılan saldırılardan bu
köyleri korumaya çalıştılar. Ancak saldırıların sebebi yine kendi faaliyetleriydi.
Özellikle Türkiye içindeki Ermeni isyanlarında diğer örgütün genel merkeziyle birlikte
hareket eden İran şubeleri Van ve civarlarına silah ve isyancıların taşınmasında büyük
rol oynamışlardır. Daha önce Taşnaklardan bahsederken de belirtildiği üzere Osmanlı,
335
Sanasarian; Religious…, p.39.
336
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
337
Aram Arkun; “Armenians…, p. 28.
338
Aram Arkun; “Hncak”, Aynı yer.
339
Aynı yer.
98

İran ve Rusya sınırındaki bazı manastırlar (Makü’deki St. Thaddâus Manastırı gibi)
silah, isyancı ve yayınların taşınmasında birer üs olarak kullanıldı. 1908 yılında ise bu
kez İran içinde bir işbirliği süreci başlayarak, Muhammed Ali Şah’a karşı meşrutiyet
mücadelesi başlatan Settar Han’a bağlı mücahidlere Tebriz, Tiflis ve Osmanlı Hınçak
şubeleri, hem silah hemde asker sağlayarak yardım ettiler. Örgüt 27 Kasım 1908’de
meşrutiyet yanlısı İctimâ’iyyûn–i Âmmiyyûn Partisi ile bir anlaşma yaparak bunlara
gerekli askerî, ekonomik ve maddî destek sağladı. Hınçaklardan iki üyenin de dâhil
olduğu ortak yürütme kurulu oluşturuldu340.

Tiflis şubesi Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi ile Reşt’e Georgian Valiko’nun yirmi üç
silahlı adamını göndermesi için görüşmeler yaptı. Valiko’nun adamları yerel Hınçak
milisleri ile anlaşarak Reşt ve Anzali’ye girdi. 26 Ocak 1909’da İctimâ’iyyûn–i
Âmmiyyûn lideri Hüseyin Han da katılarak Reşt’teki hükümet konağına saldırıp burayı
ele geçirdiler. Tebriz yakınlarındaki Muzumbar Ermeni köyünden Petros Melik
Andresyan öncülüğündeki 21 kişilik bir Hınçak grubu Muhammed Vali Han Sipehsalar
Tonokâboni’nin merkeze karşı genişleme harekâtında bulunan ordusunun içinde hem
savaşıyor hem de alınan kararlarda etkin rol oynuyorlardı. Hınçaklar Tahran’ın ele
geçirilmesi ve Petros Melik Andresyan’ın savaş komisyonunda yer aldığı meşrutî
hükümetin kurulmasından sonra silahlı mücadeleyi bıraktı. Andresyan Azerbaycan
eyaletinin uyuşturuculardan alınan vergilerden sorumlu birimin başına geçti. Andresyan
daha sonra tüm adamlarını ve ellerine bulunan silahları Yeprem Han idaresindeki
Taşnak örgütüne bıraktı. Ocak 1912 yılında Tebriz’in Ruslar tarafından işgal edilmesi
üzerine Andresyan Ruslar tarafından idam edildi341.

1911 Temmuz’unda Hınçaklar yüz kişilik silâhlı bir birlik oluşturarak devrik şah
Muhammed Ali’nin adamlarının Tahran’ı ele geçirmek için düzenlediği saldırıda
Tahran savunmasına katıldı. Diğer Hınçak güçleri ise meşrutiyet dönemindeki kargaşa
sürecinde Ermeni köylerini koruma görevini üstlenmişlerdir342.

Birinci Dünya Savaşı süresince Ermeni olaylarında etkin rol alan Hınçaklar, Türk
ordusunun Azerbaycan eyaleti topraklarına girmesi üzerine İran’daki tüm Ermeni
örgütlerini birleştirerek ortak bir savunma hattı oluşturdular. Birçok örgüt üyesi Adranik

340
Berberian; “History…, p. 267-268
341
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
342
Aynı yer.
99

Ozanyan’nın gönüllü ordusu ile Rus ve Sovyet güçleri343 arasına katılarak İran’da
mücadele etti. Gilan’da Hınçak ve Taşnaklar İttihad–ı İslâm Örgütü ile 1918’in
baharında saldırmazlık anlaşması yaptılar.344.

Rusya’da başlayan ihtilâl hareketlerinde Bolşevikler’in birlik fikri ön plana çıkmıştı.


Ancak Hınçaklar 1924 yılına kadar Sovyet toprakları dışındaki müstakil varlığını
sürdürme kararı aldı. İran’daki Hınçak merkezi yönetimi ve örgüt şubeleri birçok kez bu
konu hakkındaki görüşlerini değiştirdi. 1920 yılında kendi içlerindeki mücadelelerden
sonra İran’daki tüm şubeler Sovyet politikalarını kabullendi. Hınçakların kendi içindeki
bu mesele üzerindeki görüş ayrılıkları gazetelerin de tavır almasına sebep oldu ve Zank
Gazetesi Sovyet politikaları lehine yayınlar yapmaya başladı. Hınçakların Sovyetler
lehine olan bu tavırları üzerine 1925 yılında Komünizm sempatizanlarına yönelik olarak
düzenlenen operasyonla İran’ın çeşitli şehirlerindeki birçok Hınçak üyesi ve Ermeni
solcu tutuklandı. Eylül–Ekim 1938’de yine birçok Hınçak üyesinin dâhil olduğu onlarca
Ermeni tutuklandı. Örgütün kendi içindeki bölünmeleri ve devletin uyguladığı baskılar
1930 yılında örgütün İran’daki şubelerinin zayıflamasına sebep oldu. İsfahan şubesi ise
diğerlerine göre daha güçlü durumdaydı. Bu arada Elikean’ın sürgün edilmesi ile 1938
yılında yapılan 10. kongrede örgütün İran’daki faaliyetlerine son verildi. Bu durum en
büyük rakibi Taşnakların işine yaradı345.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefik Devletler tarafından İran’ın işgal edilmesiyle
birlikte Sovyetler Hınçakların Tebriz’deki faaliyetlerine yeniden izin verdi. Ancak bu
durum fazla uzun sürmedi. 1950’ye gelindiğinde Örgütün İran’daki faaliyetleri
tamamen sona erdi. Bu durumun oluşmasında İran Devleti’nin baskılarının yanı sıra,
1946–47 yıllarında Hınçak üyelerinin çoğunun Sovyet Ermenistanı’na göç etmeleri ve
bunun örgütü zayıflatması etkili olmuştur. Hınçakların, Ermenilerin hedeflerinin
gerçekleştirilmesi ve meşrutiyet hareketlerindeki güçlü rolüne ek olarak Sosyalist
ideolojinin İran’da yaygınlaşmasında da büyük etkileri olmuştur. Anzali şubesi

343
Bu dönemde Rusya’da başlayan iç savaşta Gönüllü Ordu veya Beyaz Ordu denilen Çarlık taraftarları
ile Bolşeviklerin oluşturduğu Kızıl Ordu arasında hâkimiyet mücadelesi yaşanmıştır. Rus ve Sovyet
ifadesi de buna bağlı olarak kullanılmıştır. Bkz: Donald J. Raleigh; “The Russian Civil War, 1917-
1922”, The Cambridge History of Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge
University Press 2006, pp. 140-167; Jeremy Smith; “Non-Russians in the Soviet Union and After”, The
Cambridge History of Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge University Press
2006, pp.495-521.
344
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
345
Aynı yer.
100

İran’daki ilk sosyal demokrat partilerden346 birini kurmuş ve Farsça birçok makale ve
kitapçık yayınlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Reşt’teki Hınçak şubesi
Sosyalist İşçi Partisi’nin yedek şubesine önemli yardımlarda bulunmuştur. İlk kurulan
sosyalist oluşumlardan biri olan Tebriz Sosyal Demokrat Partisi’nin Hınçak kökenli
kurucularından Arşavir Çilingiryan (Arcdhavir Tchilinkirian), Vram/Vahram Pilosyan,
and Sedrak Banuoryan gibi birçok kişi İran Demokratik Partisi’nin kurulmasında
önemli rol oynadı. Meşhur İranlı komünistlerden, Sultanzade olarak da bilinen Awedis
Mikayelean347 gençliğinde örgüt tarafından finanse edilen bir okulda eğitim gördü348.

2.2.1.3. Armenakan Partisi

Armenakan Partisi ihtilalci nitelikte kurulan ilk siyasi partidir. 1885 yılında Armenia
Gazetesi’nin önde gelen akıl hocalarından Mıgırdıç Portakalyan349’ın dokuz öğrencisi
tarafından gazetenin isminden uyarlanarak Van’da kuruldu350. Kurucuları Mıgırdıç

346
İran’da kurulan Ermeni Sosyal Demokrat Partisi için bkz: Janet Afary; “Armenian Social Democrats,
The Democrat Party of Iran, And Iran-i Naw A Secret Camaraderie”, Reformers And Revolutionaries in
Modern Iran: New Perspectives on The Iranian Left. (Editor. Stephanie Cronin), Routledgecurzon, New
York 2004, p. 67.
347
Detaylı bilgi için bkz. Cosroe Chaqueri; “Sultanzade: The Forgotten Revolutionary Theoretician of
Iran: A Biographical Sketch”, Iranian Studies, Vol. 17, No. 2/3 (Spring - Summer, 1984), pp. 215-235
348
Aram Arkun; “Hncak…, Aynı yer.
349
1848-1921. İstanbul Kumkapı’da doğan Portakalyan ilköğretimini İstanbul’daki çeşitli Ermeni
okullarında aldı. Babası Mikael Portakalyan önemli bir banker ve maliyecidir. Bir süre öğretmen ve
yayıncı olarak çalışan Portakalyan 1885 yılında Osmanlı hükümeti tarafından Van’da açtığı okul kapatılıp
kendisi de buradan sürgün edilinceye kadar buradaki vakıf okullarında görev almıştır. Bir süre Fransa’da
bulunduktan sonra tekrar Türkiye’ye dönmüştür. Marsilya’da bulunduğu dönemde Armenia isimli
gazeteyi çıkarmıştır. Bu gazete etrafında toplanan öğrencileri gazetenin isminden mülhem Armenakan
Partisi’ni kurmuşlardır: Berberian; Armenians…, p. 20, Hratch Dasnabedian; History of the Armenian
Revolutionary Federation-Dashnaktsutiun 1890-1924, Milan 1989, p.21.
350
Osmanlı Devleti Marsilya’daki Ermenilerin faaliyetleri hakkında daha Armenakan Örgütü
kurulmadan, Marsilya Başkonsolosluğu vasıtasıyla ilgili bir araştırma yaptırmış ve bunların faaliyetlerini
takip etmiştir. Hariciye Nezareti’nin isteği üzerine, Marsilya Başkonsolosu D. Mavroyeni tarafından 23
Kasım 1893 tarihinde hazırlanan bir raporda Ermenilerin durumları ile ilgili şu bilgiler verilmektedir:
“Sayın ekselanslarının son yazılarında sözü edilen ve birkaç Ermeni hakkında 3. Bölge Polis Komiseri
Laurent Argento tarafından çok gizli bir şekilde almış olduğum bir notu sayın ekselanslarınızın bilgisine
sunmaktan onur duyuyorum. Bununla birlikte, Başkonsolosluğa sunulan bu raporların, üstlerine
bildirildiği takdirde kariyerinde zarar görebilecek olan ve sadece Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti’nin
menfaatleri için hareket eden görevlinin adının, özellikle Büyükelçilik dışında, mutlaka gizli kalması
gereğini sayın ekselanslarına saygılarımla belirtmek zorundayım. Ayrıca, bu kişiden gelecekte daha iyi
makamlarda olduğu zaman da çok daha fazla yararlanabiliriz. İşte bu notun kopyası: 1- Nakhian, Avedis
Nakhian’dan başkası değildir. İki buçuk yıldır şehrimizde oturuyor, şu anda 22 Rue Sainte’te ve iz
sürmekle geçiniyor. Harput’ta oturan ve bekâr Ermeni hemşehrilerinin göçleriyle kaçak bir şekilde
uğraşan babasıyla sürekli yazışma halindedir. 2- Karakin Issakoudi, bir yıldan fazla süredir Bowlerar du
Muy no: 26, Marsilya’da oturmaktadır. İz sürücülüğü yapmakta ve rahat bir şekilde yaşamaktadır. Biraz
malvarlığına sahiptir. Bekârdır. 3- Andon Sislian, üç yılı aşkın bir süredir Marsilya’dadır. Şu anda Rue
Becuvou no: 18’de ikamet etmektedir. Bu kişi de aynı şekilde iz sürücülüğü yapmakta ve göçmen
hemşehrilerini hileli yöntemlerle çalıştırmaktadır. Geçinmek için her yola başvurmakta ve tüm
101

Terlemezyan (Avetisyan Nakhian olarak da bilinen Terlemezyan partinin en önemli


lideridir), Grigor Terlemezyan, Ruben Şatavaryan, Grigor Adian, Grigor Acemyan, M.
Barutciyan, Gevord Hancıyan, Grigor Beozikyan ve Gareğin Manukyan’dır351.
Armenia Gazetesi, bu parti ile anılmasına rağmen aslında hiçbir zaman partinin resmî
yayın organı olmamıştır. Marsilya’da çıkan gazete Van’daki abonelerine gönderilmekte
ve Ermeni ihtilalî hakkındaki görüşlerine hiçbir kısıtlama olmadan yer vermekteydi. Bu
yüzden 1885 yılında Osmanlı topraklarına girişi yasaklandı. Buna rağmen gazete gizlice
gönderilmeye devam etti352. 1886 yılında ise Rusya tarafından yasaklandı353.

Armenakan Partisi’nin hedefleri Van’da belirlendikten sonra bunlar kâğıda el yazısı ile
yazılmış ve parti programı olarak kabul edilmiştir. Program yine el yazısı ile 7–8 adet
çoğaltılarak üyelere yüksek sesle okunmuştur. Fakat İkinci Dünya Savaşı’na kadar
hiçbir yerde yayınlanmamıştır354. Programa göre, partinin kuruluş sebebi ihtilal yolu ile
Ermenilerin kendilerini idare hakkını elde etmektir. Partiye sadece Ermeniler üye
olabilir. Parti gayesine varmak için aynı ideale inanan bütün milliyetperver Ermenileri
bir araya getirmek, ihtilalci fikirleri yaymak, üyelere silah kullanmayı, askerî disiplini
öğretmek, silah ve para temin etmek, gerilla kuvvetleri oluşturmak, halkı genel bir
harekete hazırlamak gibi yollara başvurulacaktır. Parti asil ve yedek üyelerden oluşacak,

raporlarında yanlış bilgilerle aldatmalarda bulunmuştur. Bekârdır. “Armenia” Ermeni gazetesi Alles de
Mulhan No: 44/2 adresinde haftada 2 kez basılmaktadır. Yazı İşleri Müdürü Felix Enfantin ve Redaktörü
Portokalian’dır. (Ermenidir). Bu gazeteyle ilişkisi olan papaz Sahak Aivadian Ağustos ayı içerisinde
Marsilya’yı terk etmiştir. Şu anda Etchmiazian Manastırı’nda Erivan’da (Kafkasya) bulunmaktadır.
Marsilya’daki Ermeniler tam anlamıyla bir derneğe sahip değillerdir. Rue de l’Armenau No: 13
adresindeki kiliselerine bağlı bir lokalde 50 kişi kadar haftada iki kez toplanmaktadırlar. Burada genelde
gazeteler okunur. Özellikle İstanbul’da yayınlanan Hairenik (Vatan), le Arevelk D’Orient; Arza Kanık’da
basılan “le Mehak” (Çiftçi) ve “L’echo de Caucas” (Kafkasya’nın Yankısı-Haberi) gazeteleri
okunmaktadır. Diğer taraftan, dün aşağıdaki telgrafı Hariciye Nazırı Said Paşa’ya gönderdim; “Andon
Sislian, hiçbir kimlik belgesi sunmadan bir vatandaşlık belgesi talep etmektedir. Konsolosluklarla ilgili
yönergelerin 61. maddesine rağmen, bu şahsa istediği belgeyi verip veremeyeceğimi bana bildirmenizi
rica ediyorum. Üç yılı aşkın bir süredir buradadır. Geçinmek için her türlü yola başvurmak zorunda
kalan ve dolandırıcılık yapan, tüm raporlarda, polis tarafından elde edilen gizli belgeler olumsuzdur.
Kendi lehinde yanıltmak için ikiyüzlü davranacağı kaygısı içerisinde sayın ekselanslarınıza bildirmek
zorunda olduğuma inanmaktayım.” Bu vesileyle, Nakhian ve Karakin Issakoudi adlı şahıslarla ilgili
olarak henüz Validen (Emniyet Müdüründen) hiçbir bilgi alamadığımı sizlere haber vermek istiyorum.
Fakat bu sessizlik, kuşkusuz son zamanlarda Marsilya’da meydana gelen grev işlerine ve dinamit
patlamalarına mal edilmektedir. Bu konularda bilgi alır almaz sizlere bildireceğim”. BOA. HR. SYS.
2748/26
351
Gürün; Ermeni Dosyası…, s.168.
352
Nalbandian; The Armenian…, p. 96.
353
Gürün; Ermeni Dosyası…, s.168.
354
Nalbandian; The Armenian…, p. 97
102

yedek üyeler sadece malî destek sağlayacaklardır. Bir merkez teşkilâtı olacak,
bölgelerde de bölgesel komiteler oluşturulacaktır355.

Türkiye içinde Van’ın yanı sıra Muş, Trabzon ve İstanbul şubeleri vardı.
Armenakanların faaliyet merkezi Osmanlı toprakları olmasına rağmen Kafkasya, İran ve
Amerika Birleşik Devletleri’nde de şubeleri bulunmaktaydı. İran içindeki Salmas ve
Tebriz şubeleri Van’dan sonraki en önemli merkezleriydi. Tebriz’de partiye ait gruplar
oldukça etkiliydi. Bunun yanı sıra Salmas’a bağlı Heftvan ve Mahlam köyleri de
partinin en aktif olduğu yerlerdi. Parti liderlerinin bir kısmını Tebriz ve Salmas’a
göndererek burada açık bir şekilde satılan silah ve cephane almalarını ve büyük risklerle
bunları Türkiye sınırına taşımalarını sağlıyordu. Sınıra yaklaştıkları zaman yol üzerinde
kontrol olup olmadığı kendilerine daha önceden bildiriliyordu356.

Partinin temel hedeflerinden birisi Ermenileri Kürtlerin saldırılarına karşı korumaktır.


Parti tarihindeki en önemli olay ise Mayıs 1889’da Türk zaptiyeleri ile yaptıkları kanlı
çatışmadır. Karabet Kulaksızyan, Hovannes Egripasyan ve Vardan Goloşyan
komutasında Kürt kılığına girmiş örgüt üyeleri 16 Mayıs’ta Heftvan’dan Van’a doğru
yola çıkmışlardır. Yaya olarak dokuz veya on gün sonra İran tarafından Türk sınırını
geçmişlerdir. Van’a doğru ilerlerken Başkale’de dört zâbit tarafından durdurulmuşlar ve
üzerleri aranmak istendiğinde bunu reddetmişlerdir. Bunun üzerine zaptiyelerle örgüt
üyeleri arasında silahlı çatışma çıkmış ve Goloşyan öldürülmüştür. Agripasyan ise ağır
yaralı halde ele geçirilmiş ancak bir süre sonra o da ölmüştür. Kulaksızyan ise kaçmayı
başarmıştır357.

2.2.2. Ermenilerin İran’daki Faaliyet Merkezleri

İran içindeki Ermeni komiteciler buradaki faaliyetlerini belli başlı yerlerde


yürütüyorlardı. Bunlar; Salmas, Tebriz, Urmiye, Hoy, Kotur, Makü ve Dilman’dır.
Buraların seçilmesi tesadüf değildi. Buraların seçilme sebepleri şöyle sıralanabilir:

355
Gürün; Ermeni Dosyası, s.168, Berberian; Armenians.., p. 20. Ayrıca parti programının tamamı için
bkz. Nalbandian; The Armenian…, p. 97-99.
356
Berberian; Armenians.., s. 20-21; Nalbandian; The Armenian..., p. 99-100.
357
Nalbandian; The Armenian..., p.100; Gürün; Ermeni Dosyası…, s. 169.
103

1- Bu şehirlerin Osmanlı Devleti sınırına yakın olması, silah ve cephanenin


buralardan daha kolay taşınması,
2- Buralarda ciddi bir Ermeni nüfusunun olması,
3- Buradaki Ermenilerin önemli bir kısmının komitacılara destek vermesi,
4- İran’ın Ermenilerin faaliyetlerine ses çıkarmaması, bundan dolayı Ermenilerin
rahat hareket etmesi,
5- Rusya ve Kafkaslar’dan silah ve cephane ile komitacıların naklinin kolay
olması.

Salmas, Osmanlı’ya yönelik saldırılarda kilit bir konumda bulunmaktaydı. Van’a


yaklaşık 180 km358 ve 16 saat mesafede bulunan Salmas’a bağlı Heftvan, Hassova,
Dilman ve Kalasar Ermeni köyleri sınırın hemen yanıbaşındadır. Gerek İran’daki
Ermeni komitacılar gerekse Eçmiyazin Katogikosu Hırımyan’ın Kafkasya’da
örgütlediği Ermeni çeteleri, İran hükümetinin göz yumması sonucu silah ve diğer askerî
araç ve gereçlerini hazırladıktan sonra hudutta nöbet kuleleri ve yeteri kadar askeri
birlik bulunmamasından yararlanarak hududu rahat bir şekilde geçerlerdi. Komitacılar
buradan genellikle kıyafet değiştirerek, şehre zahire taşıyormuş süsü vererek Van
bağlarına gelir ve buradaki Ermeni köylerine yerleşirlerdi359.

Salmas’a bağlı Rumtepe, Kalırcin ve Salmas adlı karyelerle şehir merkezinde silah
yapım atölyeleri bulunmaktaydı360. Öte yandan Kafkasya ve İran içlerinden getirilen
silahlar buradaki manastırlarda saklanmaktaydı. Salmas, Van’a bağlı Saray kasabası ve
Başkale’ye yakın olduğu için Ermeniler genellikle bu yollar üzerinden Osmanlı
topraklarına girerlerdi361.

358
PRO, War Office (WO) 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff,
India 1916, p.5
359
Mercan; “Van’da Ermeni….” s. 17.
360
İranın Salmas ve Hoy ve Rumiye’de (Urmiye) ve hattâ Van cihetlerinde bir takım Ermeni karyelerinde
Rusya, İran ve Van Ermenilerinden külliyetli erbab-ı fesadın tecemmü’ edip cümlesi de müsellâh
mücehhez olduğu ve baharda hasıma bu tarafa tecavüzle ika-i fesad maksad-ı ihanetkaranesiyle teksir-i
cem’iyyet ve kemal-i kermi ile silah ve mehan-ı nariyye tedarükünde bulundukları ve hatta Rumtepe ve
Kalırcın ve Salmas nam karyelerle şehirde esliha i‘mal ve tamiri için destgâhları olduğu (…) BOA,
Y.PRK. UM. 34/67
361
Hududu geçen yüzden mütecaviz Ermeni fedaisinin Saray kasabasına kârib tepelerden ateş etmesi
üzerine orada bulunan Kaza’ya bölükle zabtiye ve aşayir atlısı tarafından on saat mukabele olunmuş ise
de arbede bir netice-i kat’iyyeye iktiran edemediği ve Kotur üzerinden Van’a dâhil olarak Van’daki
Ermenilere imdat etmek üzere geçen Perşembe günü İran’ın Heftvan karyesinden ikiyüz atlı ve ikiyüzü
piyade ve iğneli tüfenklerle müsellah otuz ermeninin hareket ettiği (…) BOA, A.MKT. MHM.665/21-5
104

Salmas’a oldukça yakın bulunan Hoy şehri Ermenilerin en yoğun faaliyet


merkezlerinden birisidir. Hoy’dan Bayezid ve Van’a mesafe yaklaşık 150 km dir362.
Van ile Hoy arasında Kotur ve Saray yolu silah ve cephane taşınması açısından
elverişlidir. Hoy ve Salmas arasında bulunan Dilman’dan Kotur–Saray güzergahı
Ermeniler açısından en işlek yollardan birisidir.

Diğer önemli merkezlerden birisi de Tebriz’di. Tebriz diğerleri kadar Osmanlı sınırına
yakın olmasa da, Ermeni faaliyetleri açısından önemli bir merkezdir. Daha önce de
bahsedildiği gibi Taşnaklara ait Merkezi Silah Fabrikası burada bulunmaktaydı. Burada
imâl, montajı ve tamiri yapılan silahlar, Salmas, Makü, Hoy ve Urmiye gibi yerlere
gönderilmekteydi. Bu yüzden sınır bölgesinde bulunan bu merkezlere zaman zaman
Türk askerleri ve aşiretler tarafından çeşitli saldırılar düzenlenmekteydi. Ancak Tebriz
iç kısımda olduğu için buraya fazla bir müdahale olamamıştır.

Rusya tarafından, Ermenilere yönelik baskıların artmasından dolayı İran toprakları ve


özellikle Osmanlı sınırına yakın bölgeler Ermeniler açısından hayati bir öneme sahip
olmaya başlamıştır. Faaliyet merkezlerini genelde bu bölgelere kaydırmışlardır.
Petersburg Sefareti ve Batum Şehbenderliği’nden gönderilen 23 Kanun–i Sani 1307/ 4
Şubat 1892 tarihinde gönderilen telgrafnamede, Ermenilerin faaliyet merkezlerini İran
toprağına ve Osmanlı sınırları üzerine nakletmeye karar verdikleri bildirilmiştir.
Telgrafta ayrıca Osmanlı sınırı üzerinde özellikle Urmiye, Salmas ve Dilman bölgeleri
faaliyet alanları olarak seçildiği ve buralardan Van ve Bayezid’e silah ve mühimmat
taşınarak Van ve civarındaki isyancı Ermenilere dağıtılacağı bildirilmektedir. Ayrıca
Kafkasya Ermenileri arasında 300.000 rublenin toplandığı ve bunun Üç Kilise’de
saklandığı da bildirilmiştir363.

362
WO, 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff, India 1916, p.1-3
363
Bir müddetten beri burada Ermeniler beyninde kaviyyen deveran eden şayianın zat-ı sefiranelerine
işarını vazifeden addederim. Şöyle ki Van ile havalisinde mütemekkin kariben isyan eden Ermenileri’ne
icra-yı ifsadata cüret edenlere karşı geçen sene Rusya hükumeti tarafından ittihaz olunan tedabir-i
zecriye üzerine müfsidler icraat komitesinin merkezini İran toprağında hudud-ı Osmaniye üzerinde vaki
‘Urmiye, Salmas ve ‘Dilman’ nam mahallere nakletmeğe karar vermişlerdir. Karain-i ahvale göre
Şahtahtı Boğazında icra olunmak üzere Van ve Bayezid’de maarrü’z-zikr mahallerden esliha ve
mühimmat ve hatta adamlar gönderilecek imiş. Van Vilayeti’nde ika-i şuriş ü fesad için Kafkasya
Ermenileri beyninde şimdiye kadar toplanılan para üçyüzbin rubleye baliğ olup meblağ-i mezkur üç kilise
derununda mahfuzdur. Bazı müfsidler memurin-i İraniye ve hatta Şah Hazretleri canibinden dahi
muavenet-i müessireye mazhar olmakta imiş. BOA, HR. SYS. 2823/62, Belge nr. 1-3, Y.PRK. A 7/38;
Belge nr. 1-3.BOA,;Y.PRK. A. 7/38 Belge nr. 3.
105

2.2.3.Ermenilerin İran İçinde Silâhlanma Faaliyetleri

İran, Ermeniler açısından tam anlamıyla bir silâh imal, montaj, onarım, depo ve
sevkiyat merkezi olmuştur. Özellikle İran Azerbaycanı bölgesinin merkezî otoritenin
denetiminden uzak olmasından dolayı burada silâhlar açık pazarlarda alenî bir şekilde
satılıyordu364. Öte yandan Kafkaslar’dan buraya yoğun bir şekilde silâh sevkiyatı
olmaktaydı. İran’a Ermeni olaylarında kullanılmak için gelen silahların geliş yollarını şu
şekilde sıralayabiliriz:

- Batum Limanı’na gelen silâhlar buradan Kafkasya’ya, Kafkasya’dan ise İran


içlerine,
- Rusya’daki silâh fabrikalarından alınan silâhlar Kafkasya üzerinden İran’a,
- İngiltere ve Avusturya gibi devletlerin gönderdikleri silâhlar gemilerle önce
Hindistan’ın Bombay (Mumbai) limanına, buradan İran’a365,
- Trabzon Limanına gelen silahlar buradan Kafkasya üzerinden İran’a
gönderilmekteydi.

İran’a getirilen silâhlar genelde Manastırlarda, örgüt merkezlerinde, güvenilir kişilerin


evlerinde saklanmakta ve daha sonra Osmanlı topraklarına taşınmaktaydı. Bu silâhlar
sadece Osmanlı topraklarına değil, Kafkaslarda meydana gelen olaylarda da
kullanılmaktaydı. 1905 yılında Rusya’da meydana gelen devrim ve yine aynı yıl
Bakü’de başlayıp diğer bölgelere yayılan ve 1906 ilkbaharına kadar devam eden
Ermeniler ve Kafkasya Müslümanları arasındaki çatışmalarda da silâh ve insan
taşımasında İran toprakları kullanılmıştır366. Rus silah fabrikalarında silah yapım eğitimi
alan Ermeniler, Tebriz, Salmas ve Dilman gibi yerlerde kendi silahlarını üretmeye

364
BOA, Y. Mtv. 49/61 Belge nr. 1
365
Kafkasya şehirlerden Aleksandır ve Elizavetpol(Gence) ahalisinden Artadol Ohancanyan Trabzon
havalisinden Erivan Mihayilof nam-ı müstear şahs-ı mezkurin Ermeni istiklâline çalışanların rüesasından
olup Berlin’e gidip Almanya Devleti tarafından şikâyetleri hüsn-i telakki olunduktan ve ihtilâl ü kıyam
ettikleri hâlde Berlin Muahedesi iktizasınca mazhar-ı muavenet olacaklarına va’d-i kavi olduktan sonra
Londra’ya azimetle orada dahi İngiltere Devleti tarafından na’il-i müzaheret olacaklarına emin
olunduktan sonra devlet-i müşarun ileyhanın ta’limatıyla Devlet-i Aliyye’nin kuvve-i askeriyyesinin bir
aralık tahfif olunduğunu gördükleri bir zamanda kıyama amade olmak üzere İngiltere’den on bin ve
Avusturya’dan dahi dört bin tüfenk mübayaa eyledikleri ve bu eslihayı Bombay ve haliç-i Basra
bendlerinden geçirip İran tarikiyle Ermenistan’a sokacakları ve Artavol Ohancanyan Viyana’dan
hareketle Tirsine’ye gitmiş olduğu ve İngiltere’nin esna-yı kıyamda edeceği muavenattan ezcümle birisi
de sevahil-i Devlet-i Aliyye’ye donanmasını sevk edeceği müstahberat-ı mevsukadan idüğü ma’ruzdur
BOA, Y.PRK. AZL.20/38.
366
Bu dönemde meydana gelen olaylar için bkz: Nesrin Sarıahmetoğlu; Azeri-Ermeni İlişkileri (1905-
1920), TTK Yayınları, Ankara 2006.
106

başlamışlardır. Taşnaklar tarafından Tebriz’de açılan Merkezî Silâh Fabrikası (Karishkh


Zinagordzaran) silah üretim noktasında İran’daki en önemli yerdi.

2.2.3.1. Merkezî Silah Fabrikası

Ermeni komitecilerin toplantı alanı olarak da kullanılan Merkezî Silah Fabrikası


Taşnaksutyun Tarihçisi Mikayel Varandian’a göre, Tebriz’deki Taşnak Komitesi’nin ilk
üyelerinden Tigran Stepanian tarafından 1891 yılında kurulmuştur. Diğer bir kaynağa
göre ise tesisi kuranlar, Aristakes Zorian (Karo),Galust Aloyan (Toros) ve Kanatian
(muhtemelen müstear isim)’dır. Fakat Azerbaycan Merkezî İntikam Komitesi tarafından
hazırlanan ve 1907’de Viyana’da yapılan Dördüncü Taşnaksutyun Kongresi’nde
sunulan bir raporda fabrikanın sadece Katanian tarafından kurulduğu ve silahların
taşınmasının da Constantine Khatisian tarafından önerildiği ifade edilmiştir. Raporda ek
olarak, 1891–1906 yılları arasında fabrikada Rusya’da bulunan Tula Silah
Fabrikası’ndan367 gelen 36 işçi bulunduğu ve 1896 yılına kadar burada 600 adet ateşli
silah üretildiği bilgileri yer almaktadır.368

Fabrikanın Tebriz’de Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde de birçok şubesi


bulunmaktaydı. Buralar daha öncede değinildiği gibi hem silah üretim, onarım ve
montaj işlerinde hemde örgüt üyelerinin düzenlenecek saldırılar için toplantılar
düzenlediği yerler olarak kullanılmaktaydı. Tula’da silah yapımı konusunda eğitim
almış kimseler bu fabrikalarda çalışıyordu. Askerî malzemeler örgüt ajanları tarafından
Tula ve Tiflis’teki Rusya’ya ait silah fabrikasındaki Rus işçilerden rüşvetle alınıyordu.
Çünkü bu fabrikalardan silah satışı yasaktı. Bu yüzden silahlar parça şeklinde alınıyor
ve atlarla ticarî mal veya ürün süsü verilerek taşınıyordu369.

367
Tula Silah Fabrikası, aynı isimli şehirde 1792 yılında Çar I. Petro döneminde kurulmuştur. İlk
dönemlerde küçük silahlar üretilen fabrikada, 1961 yılından itibaren Kalaşnikof saldırı silahları
üretilmeye başlanmıştır. Sovyetler döneminde antik-tank güdümlü roketler ve bombalar üretilmiştir.
Sovyetlerin dağılmasından sonra 1991-1992 döneminde fabrikanın kapasite ve üretimi azaldı. Hatta bir
süre küçük silahların üretimine ara verildi. Savunma harcamalarının düşmesi üzerine fabrikada genellikle
avcı ve spor silahları da üretilmeye başlandı. 2001 yılında bu tür silahlardan yaklaşık 60 bin adet üretildi.
Ayrıca nişancı ( snipper) ve susturuculu silahların üretimine de önem verildi. 1999 yılından itibaren
fabrikanın üretiminde ciddi artışlar oldu. Burada üretilen silahlar yaklaşık 20 ülkeye ihraç edildi. Yaklaşık
7000 işçinin çalıştığı fabrika 2001 yılı itibariyle toplam 13.4 milyon dolarlık ihracat yapmıştır. Bkz.
Maksim106Pyadushkin, Maria Haug ve Anna Matveea; Beyond the Kalashnikov: Small Arms
Production, Exports, and Stockpiles in the Russian Federation, Small Arms Survey Publication, 2003, p.
9-10.
368
Berberian; “The Dashnaktsutiun…, p.9
369
McCharty vd; The Armenian.., p. 95.
107

Silah ve techîzatlar daha sonra Kafkasya’nın farklı şehirlerindeki depolarda toplanıyor


buralardan da dikkatli bir şekilde Tebriz’deki silah fabrikasına taşınıyordu. Buraya
getirilen malzemelerin montaj ve birleştirilmesi sağlanarak örgüt üyelerinin kullanımına
hazır hale getiriliyordu. Daha sonra ise silah ve techizatlar Tebriz’den Türk–İran
sınırındaki farklı noktalara taşınıyordu370.
1896 yılında Tebriz’deki silah fabrikasında 4 usta bulunmaktaydı. Bunlardan ikisinin
adı Karakin ve Nikol Duman’dır. Üretilen silahlarda kullanılan malzeme oldukça
kaliteli, lüle demirleri ve kolu kuvvetlidir. Bu iki şahıs Van isyanı sırasında silahların
Van’a götürülmesinde de aktif rol almışlardır371.

Ermeniler ürettikleri silahların üzerine örgüt adını belirten bir arma işliyorlardı. Sadettin
Paşa’nın372 1896 Van İsyanıyla ilgili raporunda silahların üzerinde bulunan armanın
sol, tepe ve sağ kısmında Ermenice Hayou Héghapohayan Tachenagtzactiun
(Taşnaksutyun) ibaresi olduğu, ayrıca bu ibarenin başında bir de şifre bulunduğu
belirtilmiştir373.

Ermenilere ait Tebriz dışında da silah fabrika veya atölyeleri bulunmaktaydı. Türk
sınırına yakın Salmas’a bağlı Rumtepe, Kalırcin ve Salmas adlı köylerle şehir
merkezinde silah yapım atölyeleri bulunmaktaydı374. Sadettin Paşa’nın 13 Nisan 1896
(1 Nisan 1312) tarihli telgrafına göre ise Salmas’a iki saat mesafede Kalasar Ermeni
370
Nalbandian; The Armenian…, p.173-174; Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız….s. 185. Tebriz’de
bulunan Ermeni erbab-ı fesadından Agrib M. B. namında bir şahıs tarafından Vanlı Vahan vasıtasıyla
Van’da Dikran ve Serkis ve Ermenek namlarına gönderilip derdest olunan iki kıta mektupta (Kolişrat)
namındaki fesad komitasının ilkbaharda Van üzerine kuvvetli bir harekette bulunacağı mezkur komite
azasından yedi-sekiz kişinin Tebriz’de bulunup Van için feda-yı nefse müheyya bulundukları Tebriz’deki
komite fabrikasının adamlarından birisi silah almağa gittikleri ve diğeride yedi yüz aded (Ananson)
tüfengi getirdikleri ve bu tüfenkler şimdiden Van’a gönderilecekti ise de mezkur komite azasından ve söz
anlarlarından Taşo’nun mütalaasına mebni tehir edildiği (…) Ermeni komitelerinin ilkbaharda Van’da
bir harekât-ı ihtilaliye ika edeceklerine dair zabıtaca vesait-i saire ile alınan malumatın bu suretle teyid
etmesine ve komite bu maksadın icrası için külliyetli esliha tedarikiyle iştigal ve Rusya’da bulunan erbab-
ı fesadın İran hududunda esliha nakl ve irsal etmekte olmasına ve mezkûr mektuplar mündericatına
bakılınca erbab-ı fesad komitelerinin Tebriz ve Bakü şehirlerini merkez ittihaz ettikleri (…) 4 Kanun-i
Sani 311, BOA, HR. SYS. 2771/86 Belge nr. 3.
371
Mustafa Gül; “1896 Van Ermeni Isyanı ve Sonrasındaki Gelişmeler”, OTAM, S. 8, Ankara 1997, s. 20;
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları Tarihi, C. II, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay., Ankara
1994, s. 369.
372
Defterdar Mehmet Şükrü Efendi’nin oğlu olan Sadettin Paşa, 1851 yılında İstanbul’da doğdu. 1868’de
Bursa Askeri Lisesi’ni, 1870’de İstanbul’da Harbiye’yi, 1872’de de Harp Akademisini bitirdi. 6 Temmuz
1874’te kurmay yüzbaşı, 6 Şubat 1875’de Kolağası, 21 Eylül 1875’te binbaşı, 18 Nisan 1880’de de albay,
24 Ağustos 1884’te mirliva (tuğgeneral) olan Paşa,, 18 Ağustos 1891’de ferikliğe, 24 Şubat 1901’de
birinci ferikliğe(korgeneral), 27 Ocak 1902’de müşirliğe (mareşal) yükseldi. 1908 yılında ölen Paşa’nın
mezarı; Fatih Camii bahçesinde bulunmaktadır. Erdoğan; Amerikan…, s. 306.
373
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları…, s. 359.
374
BOA, Y.PRK. UM. 34/67
108

köyünde mavzer tüfeklerine benzer silah yapılmakta olduğu haber alınmış, bu


tüfeklerden birisi ele geçirilmiştir. Bu tüfeklerin kabalığından, demir parçalarının ek
yerlerine uygun düşmemesinden fabrika yapısı olmayıp el yapısı olduğu anlaşılmıştır375.
Kalasar’da silahların yapıldığı yer muhtemelen bir atölyedir.

Ermenilerin İran’daki silahlanma faaliyetleri ile ilgili İngiltere Van konsolosluğundan


G.S. Elliot 13 Temmuz 1897’deki raporunda şu bilgileri vermektedir: (…) Hoy’daki
Türk konsolosluğundan gelen bir telgrafta Ermenilerin sınırı geçmeye niyetli oldukları
bildirildi. Güvendiğim bir Türk yetkili eğer Ermeniler sınırı geçer ve bir tek Türk
askerini öldürürlerse hiç birinin canlı ayrılamayacağını söyledi. (…) Birkaç gün önce
İran’dan gelen bir kervan Salmas’ın tamamen harekete geçmeye hazır komitecilerle
dolu olduğunu bildiren yeni haberler getirdi. Diğer kaynaklardan gelen bilgiler de
bunların küçük gruplarla gizlice şehre girme niyetinde olduklarını ve genel bir infial
için fırsat beklediklerini gösteriyor. Bomba yapımıyla meşgul bir adamın ismiyle elde
ettiğim bilgiye göre, daha önce Sultan tarafından affedilen ünlü bir komiteci ortadan
kayboldu. Bu şahsın yerel otoritenin bile elde edemeyeceği silah ve bomba yapımında
kullanılacak malzemeleri getirmeye gittiği rapor edildi. Yukarıdakilerin ne kadar doğru
olduğunu şu an kesin bir şekilde söyleyemiyorum fakat bilgilerin geldiği kaynakların
güvenilir olmasından dolayı bunların çoğunun doğru olduğuna inanıyorum. (…). İran
sınırı komiteciler için bir sığınak olduğu müddetçe burada güven ve sükûnetin yeniden
sağlanmasını beklemek imkânsızdır. Şu anki durumun etkileri zaten yerli tüccarlar
üzerinde ciddi bir şekilde hissedilmektedir. (…) Tüm hürmetimle sizden İran Hükümeti
üzerinde baskı kurarak, İranlıların buraları kontrol altına almalarını sağlamanızı
öneririm376.

2.2.3.2. Silahların Sevkiyat Merkezleri

Silahların sevkiyatında manastır ve kiliseler büyük bir rol oynamışlardır. İran’da imal
edilen veya Kafkasya’dan getirilen silahlar manastırlara saklanmış ve buradan da
Anadolu’daki Ermenilere ulaştırılmıştır. Ayrıca Anadolu’da eyleme katılan komitacılar
sınırı geçip bu manastırlara geliyordu. Bu manastırlardan biri olan ve sınırın İran
tarafında bulunan Ermeni Derik (Dirik) Manastırı örgüt üyeleri için önemli bir silah

375
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 334.
376
FO, 424/192, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, July 13, 1897.
109

deposu ve saklanma yeriydi. Manastır uzun yıllar bakımsız kaldıktan sonra 1890’lı
yılların başlarında Türkiye’ye yönelik saldırılardaki stratejik pozisyonundan dolayı
büyük önem kazandı. Eylemcilerden Zakki kod adlı Bagrat (Pakrad) Vardapet
Tavakalyan Derik başrahibi olduğu zaman burayı bir sığınak haline dönüştürerek
eylemlerin artmasını teşvik etti. Manastır onun rahipliği döneminde burayı dinlenme ve
silah deposu olarak kullanan Armenekan ve Taşnakların yardımlarıyla restore edildi377.

Van vilayetinden Dahiliye Nezareti’ne gönderilen telgrafta manastır hakkında şunlar


bildirilmektedir: Hakkari sancağı dâhilinde Albak (Elbak) kazasına tabi’ Hanehor ve
Bileho karyelerine üç buçuk saat bu’d–ı mesafede ve İran toprağında kain Dirik nam
karyede İran Ermenileri tarafından cesim ve duvarları metin manastır namiyle kal’a
tarzında bir bina inşa edilmekte olduğu istihbar kılınması üzerine hakikat–ı hal bir
taraftan Tebriz Başşehbenderliği’yle sair icab edenlerden istifsar olunmuş ve bir
taraftan beray–ı keşf u tecessüs tertib kılınan mu’temed hafiyyeler i’zam kılınmış idi. Bu
kere gerek mezkur şehbenderlikten ve gerek bu babda icra–yı tahkikata memur edilen
kaza kaymakamlarından mevrud acvibede istihbarat vakıa mukarin–i hakikat idüğü
iş’ar ve avdet eden casuslar dahi mezkur Dirik manastırı içerisinde bulunan bir Rus
papazı bir miktar İranlı müsellah Ermeni amele mezkûr manastırın etraf–ı erba’asına
dört hatve kalınlığında bir duvar bina ve mezkur surun cümlesine mazgallar inşa
etmekte olduklarını ifade etmeleriyle lazım gelenlerden hususuyle Vanlı Bogos Karabaş
sabık murahhastan bir kat daha tahkikat icra edildi bu babda istihsal edilen netice
baladaki ma’ruzat–ı çakeranemi teyidle beraber kal’a şeklinde yapılan bu binaya
mebniyyü’n–Aleyh olan arazi Van Ermenileriyle İran Ermenilerinin bit–Tevhid ianeten
topladıkları üçyüz lira bedel mukabilinde Tahran’dan mübayaa olunmuştur. Maamafih
tahkikattan geri durulmamaktadır. Ba’dema anlaşılan ahval peyderpey arz edileceği
tabiidir. Şimdilik beray–ı malumat–ı beyan keyfiyet kılınır378.

Manastırın stratejik önemi yerli Kürtler ve Türk askerleri tarafından iyi bilinmekteydi.
Zaten yıllardır Ermenilerle burada yaşayan Kürt aşiretler arasında ufak çaplı çarpışmalar
olmaktaydı. Türk yetkililer ise manastırın Van vilayetine yapılan saldırılarda Ermeniler
açısından önemli bir destek ve saldırı merkezi olmasından beri burayla ilgilenmeye
başlamışlardı. Bunların bir sonucu olarak 21 Temmuz 1894’te Dirik’te büyük bir

377
Nalbandian; The Armenian.., p. 174.
378
BOA, Y.PRK. DH.5/55.
110

çatışma yaşandı. Etkili bir Türk gücü, bölgedeki Kürtlerin de yardımıyla sınırı geçerek
manastıra saldırdı. Ancak Ermenilerden güçlü bir direniş gelince saldırı sona erdirildi.
Ermeni olayları boyunca Ermeni örgütleri Doğu Anadolu Bölgesi’ne İran ve Rusya
sınırlarına yakın bölgelerden girerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Bu sınırları
kullanan örgütler Türkiye içinde küçük birlikler kurmuşlar, örgüt şubelerini açarak
propaganda faaliyetlerini artırmışlardır379.

Derik Manastırı’ndan başka Makü’de bulunan Gaghtashen veya St. Tadeos Arakel diye
de bilinen Menavor Manastırı da Osmanlı, Rus ve İran arasında önemli bir köprü görevi
görmekteydi. 1899’da Taşnak örgütü tarafından yeniden inşa edilen manastır silah ve
cephane taşınmasında kullanılmıştır. Örneğin 1904 ve 1905 yıllarında 66 adet ateşli
silah Manastır üzerinden Osmanlı sınırına ulaştırılmış ve buradan sınırdan geçirilmiştir.
Silah sevkiyatında genellikle Salmas–Başkale–Şemdinli veya bazı durumlarda Hoy–
Kotur hatları kullanılmıştır. Bu sınırlardan silah dışında gazete, broşür ve diğer yayınlar
da taşınmıştır. Örneğin 1905 yılında Taşnakların resmî yayını olan Truşak
Gazetesi’nden 70.000 adet Türkiye ve Kafkaslar’a yine bu yollarla ulaştırılmıştır.
Manastır, Ermeniler tarafından 1899–1905 arasında bu faaliyetler içi düzenli bir şekilde
kullanılmıştır. Azerbaycan Taşnak Şubesine göre manastırda Türk ve Rus konsolosları
tarafından yedi–sekiz defa araştırma yapılmış ancak ciddi bir netice alınamamıştır. Silah
fabrikaları ve manastırlar dışında Taşnak örgütü komitacıların konaklamaları için ve
istirahat etmeleri için dört adet ev daha hazırlamıştır380. Taşnakların kendi arşivlerine
göre hazırlanan Taşnaksutyun Tarihi adlı eserde Ermenilerin silah sevkiyatı ve
güzergâhlar hakkında şu bilgiler verilmektedir381:

Taşnaksutyun’un kurulmasıyla Adrbadagan (İran Azerbaycanı) özellikle Tebriz–


Salmas–Makü üçgeni silahlar ve silahlı grupların Türkiye Ermenistanına taşınmasında
ana nakil istasyonuydu. Daha sonra Kars–Pasen382 ve Erivan–Surmalu383 özellikle ilki
eşit derecede önemli hale geldi. İran Azerbaycanı’nın avantajı İran yönetiminin
hoşgörülü davranması olarak ifade edilebilir.

379
Nalbandian; The Armenian..., p.174,
380
Berberian, “The Dashnaktsutiun…, p. 9-10.
381
McCarthy vd; The Armenian…, p. 93-95.
382
Kars Yaylasının olduğu yer.
383
Sürmeli. Iğdır’a 32 km uzaklıkta, Tuzluca ilçesine bağlı olan köyde nüfusun çoğunluğunu Kürtler ve
geri kalanı Azeriler oluşturmaktadır. Türkmençay Antlaşması ile Rusların eline geçen köyle 13 Ekim
1921 yılında imzalanan Kars Antlaşması ile Türkiye’ye dâhil olmuştur.
111

Başlangıçta Tebriz Bürosu’nun çekirdeği buraya öğretmen olarak yerleşen Hovnan


Tavtiyan, Ishkhan Arghoutyan ve Nikol Duman (Nigoghayos Der Hovhannisyan)’dan
oluşmaktaydı. Bunlara Satenig Mardinian (Dzaghig384), Sarkis Mihrabyan (Vartan),
Derik Manastırı’nın başrahibi Pakrad Tavakalyan (Zakki), Sevkaretsi Sako, Sarkis
Ohanjanyan (Ferhad), Kalousd Aloyan (Derviş, Toros), Arisdakes Zoryan (Garo) ve
diğerleri katıldı. Sonraki yıllarda İran Azerbaycanı’nda Stepan Stepanyan (Balajan),
Dr. Garabed Paşayan (Taparig), Samson Tadeosyan (Karakin), Armenag Okiciyan
(Slak) gibi diğer önemli Taşnak üyeleri görev yapmışlardır.

Bunlardan bazıları (özellikle Toros, Garo ve Sako) sık sık Rusya’ya gidip buradan silah
malzemeleri ve cephane alarak bunları Taşnak şubelerinin bulunduğu Tebriz ve
Salmas’a getiriyorlardı. Silahlar burada monte ediliyordu. Diğerleri (özellikle Hovsep
Arghoutyan, Nigol–Duman, Vartan ve Ferhad) sürekli Van’a kadar giderek silah ve
cephanenin taşınması işini yapıyorlardı. Genellikle silah ve silahlı fedayilerin
taşınmasını sırasında başlarında bulunuyorlardı. Ayrıca yoğun bir şekilde Türk güçleri
ve silahlı Kürtlerle çatışıyorlardı. Bu çatışmalardan en meşhurları Nigol–Duman385
tarafından yönetilen Boğazkesen ve Derik muharebeleridir”.

384
Parantez içinde yazılanlar genelde bu şahısların kullandıkları kod isimleridir.
385
Karabağ doğumlu olan Duman, Shoushi (veya Shushi, Karabağın merkezinde, 6 bin nüfusluk yerleşim
birimi) Ruhban Okulu’nda okumuştur. Bir yandan eylemlere katılırken diğer yandan Tebriz ve
Salmas’taki Ermeni okullarında 1891’den 1894 yılına kadar öğretmenlik yaptı. Salmas-Van arasındaki
eylemlerde aktif görev alan Duman, Derik, Sara ve Boghaz-Kyasan ve 1897’deki Hanasor
Muharebelerine katıldı., Daha sonra Bakü’ye yerleşerek burada genç Taşnak üyelerine gizlice askeri
eğitim verdi. 1904’te Sasun İsyanı’nın bir fayda getirmediğini anladı ve şiddetli sınır çatışmalarından
sonra ordusunu dağıttı. 1905 yılındaki Ermeni-Tatar çatışmasında ise Erivan ve Ağrı Dağı düzlüklerinde
hareket komutanı olarak atandı. Eylül 1914’te sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine intahar etti. Kanada
Taşnaksutyun Gençlik Kolları Web Sayfası, http://www.levonshant.org/?p=articles&l=en&a=Nigol-
Douman, 03.08.2010.
112

Resim 2.4. Boğazkesen, Dirik ve Hanasor Muharebelerinin Ermeni Komutanı Nikol


(veya Nigol) Duman386

2.2.3.3. Silahların Sevkiyat Güzergâhları

Silahların güvenli bir şekilde taşınması ve güzergâhların güvenli olması Ermeni ihtilali
için belki de en önemli noktaydı. Daha önce de belirtildiği üzere Ermeni çetelerinin
kullandığı silahlar genelde Rusya’dan getirilmekteydi. Tüfekler, tabancalar, fişekler ve
dinamitler Osmanlı’nın Rusya ile olan kuzey sınırından Erzurum’a, İran sınırından ise
Van’a getirilmekteydi. İran güzergâhı diğerine göre daha uzun olmasına rağmen daha
güvenliydi. Hem Ruslar hem de Osmanlı Kafkasya sınırını oldukça iyi kontrol
ediyorlardı. Bu yüzden genellikle İran sınırı tercih edilmekteydi. Ermenilerin silah
deposu ve hareket merkezi olarak kullandıkları Salmas–Dilman bölgesi ise fiilen
Ermeniler tarafından kontrol edilmekteydi387.

İran içinden hareket eden Ermeni çeteleri Osmanlı sınırını geçtikleri zaman iki büyük
tehlikeyle karşılaşıyorlardı. Bunlardan birincisi sınırın iki tarafında da yer alan Kürt
aşiretleri olup bunlar çeteler için potansiyel bir tehlikeydi. İkincisi ise sınır güçleriydi.
İranlıların aksine Osmanlı güçleri sınırı kontrol ediyordu. Buradaki askerler Ermenilerin

386
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Nikol_Duman.jpg. 16.09.2010.
387
McCharty vd; The Armenian.., p. 95.
113

saldırılarına karşı sürekli tetikte bekliyorlardı. Bu tehlikelere karşı Ermeniler iki farklı
politika belirlemişlerdir. Birincisi ileri karakol ve depo olarak Ermeni köylerini
kullanıyorlardı. Çünkü köylüler bölgede olan bitenden haberdar oldukları için asker ve
aşiretlerin hareketlerini anında çetelere bildiriyorlardı. Bunun üzerine çeteler sınırda
yaklaşık on gün bekledikten sonran yerli rehberlerin yardımıyla sınırı geçerek en yakın
Ermeni köyüne ulaşıyorlardı. İkincisi ise Ermeni köyleri arasında Kürt kıyafeti giyerek
genelde geceleri hareket ediyorlardı388.

Eylül 1896’da Van’a gelen Anadolu Islahatı Umum Müfettişi Ahmet Şakir Paşa ve
Heyeti’nin yaptığı çalışmalarda, askerlerin çetelerle yapılan çatışmalardan edindikleri
tecrübeler ve bölgedeki ajanların verdiği bilgilerden hareketle Ermenilerin sevkiyat
güzergâhları ile ilgili şu tespitler yapılmıştır:389:

- Birinci Yol: Rusya sınırları içinde yer alan Revan’dan hareketle İran’a buradan
sırasıyla İran içinde yer alan Ah’tan geçerek Payecik köyüne, oradan
Karadere’ye, sonra Yezidi Derveli’den geçerek İsa Bey’e, daha sonra Kozluca
Dağı’na ve oradan Van’a ulaşmaktadır. Komiteler bu yolu 4 gecede
almaktadır.

- İkinci Yol: İran’da bulunan Van köyünden hareket eden komiteler Avrin
Dağı’na oradan Gireberan Dağı’na390, daha sonra Ahta Dağı ve oradan Arkav
Dağı’na, buradan da Van’a ulaşmaktadır. Bu yol ise 5 gecede alınmaktadır.

- Üçüncü Yol: İran’dan Hukanvan ve Kalasar köylerinden hareket eden


Ermeniler, Duşvan Deresi’ne, buradan Karahisar Abdullah Ağılı’na, oradan
Keşişen Göl köyündeki Sultan Yaylası’na, sonra Erek Dağı’na391 daha sonra
da Van’a ulaşmaktadır. Bu yol da 4 gecede alınmaktadır.
Heyetin yaptığı çalışmalar sonunda bu yollar dışında da Ermeniler tarafından kullanılan
fakat diğer yollara göre daha uzun zamanda gelinen güzergâhlar tespit edilmiştir.
Bunlar:392

388
McCharty vd; The Armenian.., p.95-96.
389
Karaca; Anadolu Islahatı…, s. 129-130.
390
Hakkâri-Van sınırında 3396 metre yüksekliğindeki dağın günümüzdeki adı Peri Dağı’dır. Karaca;
Anadolu Islahatı…, s. 130.
391
Van sınırları içindedir.
392
Karaca; Anadolu Islahatı…, s. 130-131.
114

- Birinci Yol: Komite mensupları Hoy’dan hareketle Melheme’ye, oradan


Karadere’ye, daha sonra Yezidî Hatun’un Karasavan Ahta Dağı’na ulaşıp
buradan Ercik Dağı’na, oradan İsa Bey Dağı’na, daha sonra da Kozluca
Dağı’na gelerek Van’a ulaşmakta ve bu yol 5 gecede alınmaktaydı.

- İkinci Yol: Hoy’dan yola çıkan Ermeniler birinci gün Karut Dağı’na, ikinci gün
Kastov Dağı’na, üçüncü gün Zarave Dağı’na, dördüncü gün Bayezid’e beşinci
gün Nemrut Dağı’na ve altıncı gün Van’a ulaşmaktaydı.

- Üçüncü Yol: Yine İran’dan hareket eden çeteler önce Salmas’a, oradan Düşvan
Deresi’ne sonra Haravil Dağı’na (Başkale yakınlarında) gelmekte, Haravil’den
Çoğu Gediği’ne ulaşılarak beşinci gün El–Bes’e daha sonra da Verek Dağı’na
gelinerek altıncı günde Van’a ulaşılmaktaydı.

Ermeni Tarihçi Hratch Dasnabedyan’a göre ise silah ve cephane ile silahlı grupların
kullandıkları güzergâhlar şöyledir393:

1- Derik Manastırı yoluyla Salmas–Van hattından Van Gölü’nün güneyindeki


Lernabar yoluyla Sasun’a doğru,
2- St. Thaddeus (Karakilise) veya Stepanos Nakhaveka Manastırları
yoluyla394Nahçivan –Van hattı,
3- Ağrı dağı yoluyla Erivan (Revan) –Van hattı,
4- Eleşkirt yoluyla Kars–Ahlat hattı,
5- Kars–Sasun hattı (Pasen yoluyla bazen de bir kol ekili alanlara doğru).
6- Batum’dan Kars ve Sasun

393
Dasnabedian; History of…, p.66
394
Bu iki manastır da İran içinde bulunmaktadır.
115

Harita 2.1. Ermenilerin Sevkiyat Güzergâhları

Ermenilerin sevkiyat güzergâhları üzerindeki yolların durumu ve aralarındaki mesafeleri


daha iyi anlamak için İngiltere Savaş Bakanlığı (War Office) tarafından 1916 yılında
hazırlanan Lines of Communication Between Turkey and Persia başlıklı çalışma
önemlidir. Bu çalışmaya göre 20. yüzyılın başlarında Türkiye ve İran arasındaki
güzergâhlar ve yolların durumu şöyledir:

- Bayezid–Hoy arası: 152 km ve sevkiyat açısından uygun.

- Hoy–Tebriz arası: 150 km’dir. İki şehir arasında iki ana güzergâh vardır. Genelde
kullanılan normal güzergâh Merand yoluyladır sevkiyatlar için uygundur395.

- Van–Bayezid arası: 161 km ve sevkiyat için uygun396.

- Van–Hoy arası: Saray ve Kotur Yoluyla 149 km’dir. Van–Kotur ve Kotur–Hoy


arası sevkiyatlar için uygun397. Van–Hoy arasında ayrıca, Seyvan –Kotur
güzergâhı da bulunmaktadır398.

- Van–Dilman arası: Başkale ve Hanasor yoluyla 177 km ve yollar ulaşım için


elverişli399.

395
WO 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff, India 1916, p.1
396
A.g.b.,, p.2
397
A.g.b., , p.3
398
Aynı yer.
116

- Başkale–Urmiye arası: Bardik yoluyla 144 km yük katırlarının geçişleri için


uygun400. Ayrıca Dize (Nahcivan’da) ve Bezirge yoluyla Başkale Urmiye arası
197 km olup sevkiyat için uygundur401.
- Dize–Urmiye arası: Narbişu yoluyla 82 km ve yollar ulaşım için elverişli402.
- Malazgirt– Karakilise arası: Dutaht (60 km) yoluyla 100 km’dir403.
- Bitlis–Erciş Arası: Ahlat (56 km) yoluyla 138 km’dir404.
- Muş–Malazgir arası: 106 km ve sevkiyat için uygun405
- Malazgirt–Van arası: Erciş (84 km) yoluyla 184 km’dir406.
- Van–Bitlis arası (Van gölünün güneyinden) yük katırları için uygun407.
2.2.4. Yardım Faaliyetleri

İran’daki Ermenilerin faaliyetlerini daha rahat bir şekilde yürütebilmeleri için maddi
kaynak temini önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü hiçbir isyan veya terör hareketi maddî
destek olmadan yürüyemez. Bu yüzden Ermeniler çeşitli ülkelerde düzenledikleri
yardım kampanyalarıyla komitelerin ihtiyaçlarını karşılayacak miktarlarda yardım
toplamışlardır. İran’daki Ermenilere yardım toplamak için yapılan faaliyetler şu şekilde
sınıflandırılabilir:

1- İran’daki yardım faaliyetleri,


2- Osmanlı topraklarındaki yardım faaliyetleri,
3- Amerika, Avrupa ve Rusya başta olmak üzere diğer ülkelerde düzenlenen
yardım faaliyetleri.

2.2.4.1. İran’daki Yardım Faaliyetleri

Ermeniler gerek İran’da ve gerekse diğer ülkelerde Ermeni örgütlerine para temini için
çeşitli adlar altında bir takım faaliyetler yürütmüşlerdir. Bu faaliyetler; balo, müsamere,
tiyatro oyunları, piyangolar, yemekli toplantılar, okul yardımlaşma günleri, yetim

399
A.g.b., p.5
400
A.g.b., p.6
401
A.g.b., p.7
402
A.g.b., p.8
403
A.g.b., p.12
404
A.g.b., p.13
405
A.g.b., p.14
406
A.g.b., p.15
407
A.g.b., p.18
117

çocuklara yardım geceleri ve benzerleridir. Bu faaliyetleri düzenlemek için de çeşitli


yardım cemiyetleri kurmuşlardır. Bu faaliyetlerin düzenlenmesinde bölgedeki din
adamlarının faaliyetleri de dikkate değerdir. 1895 yılında İran ve Kafkasları dolaşan
Associated Press gazetesinin muhabirinin 15 Nisan 1895 tarihli yazısında İran’da
Derunyan isimli rahibin Ermeniler için para topladığı belirtilmiştir408. Aynı haberde,
toplanan paralarla silahlar alındığı, Ermenilerin alınan bu silahlarla Osmanlı
topraklarına karşı büyük bir saldırı düzenleyecekleri, hatta saldırı merkezinin de
Dersaadet olacağını bildirmiştir. Muhabire göre paraların başlıca Batum, Tiflis, Bakü,
Erivan, Eçmiyazin, Tahran, Reşt, Kazvin, Tebriz ve Hoy şehirlerinden toplandığı
bildirilmiştir409. Aslında buralardan Ermeni komiteleri için yardımlar önceden beri
toplanmaktaydı. Örneğin 21 Şubat 1892 tarihli Batum şehbenderliğinden gönderilen bir
belgeye göre bu şehirlerden İran’daki Ermeniler için toplam 300.000 ruble
toplanmıştır410.

Ermenilerin İran’daki yardım faaliyetleri ile ilgili Tahran sefaretinden 8 Kanun–ı Evvel
1313/ 20 Aralık 1897’de gönderilen yazıda Tahran’da bulunan Ermenilerin geçen sene
olduğu gibi bu sene de yetim çocuklara yardım ve okul yardımı adı altında para
toplamaya başladığı, İran yetkililerinden de birçoğunun bunlara önemli miktarlarda
yardımda bulunduğu, hatta Hariciyeden sorumlu Vezir Mirza Muhsin Han’ın
Ermenilerin yardım toplamak için kurduğu cemiyetin fahri başkanlığını kabul ettiği
bildirilmiştir. Bir önceki yıl bu şekilde toplanan paraların Hanasor katliamının
düzenlenmesinde kullanıldığı, bu yıl da birçok Ermeninin Rusya’nın Lenkeran
İskelesinden411, Erdebil (İran) yoluyla İran Azerbaycanı bölgesine geldikleri yönündeki
istihbarata göre bu yıl toplanan yardımların başka bir eylemde kullanılabileceği412
ihtimali üzerinde durulmuştur.

Ermenilerin İran’daki yardım faaliyetleirinde tiyatro gösterileri de önemli bir yer


tutmaktaydı. Bu gösterilerde sahnelenen oyunlarda Ermenilerin yaşadığı sözde trajediler
ele alınarak hem kamuoyu oluşturulmak istenmiş hem de ciddi miktarlarda para
toplanmıştır. Osmanlı belgelerinde yer alan bilgilere göre Ermenilerin bu tür

408
BOA, HR.SYS. 2856/ 45, Belge nr. 2.
409
BOA, HR.SYS. 2856/ 45, Belge nr. 4.
410
BOA, HR.SYS. 2823/62 Belge nr.1.
411
Günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı Lenkeran Rayonu’nun idari merkezi olan şehir, ülkenin
güney bölgesindeki Hazar Denizi kıyılarındadır.
412
BOA, Y. PRK. EŞA. 28/60.
118

faaliyetlerine İran yetkililerin büyük destek verdikleri yinelenmiştir. Bu gösterilerden


biri hakkında Tahran Sefaretinin 16 Kasım 1898’de Mabeyn–i Hümayun cenab–ı
mülükane başkitabet–i celilesine gönderdiği yazı aynen şöyledir:

Hâsılatı Tahran’ın Ermeni Mektebine ait olmak üzere Sadr–ı Azam Eminü’s–Sultan
Hazretlerinin taht–ı himayesinde olarak ahiren bir tiyatro temaşası tertib olunduğu ve
Şah Hazretleri tarafından dahi mühim bir meblağ itasıyla ianeye iştirak eylediği ve
rical–i İraniyye’den bazıları ile sefaret–i ecnebiyyenin umumuna mezkûr ianenin umur–
ı hesabiyyesine memur İran Ticaret Nazırı Muavinüddevle tarafından iane bileti
gönderildiği ve bu suretle cem edilen takriben üçbin beş yüz tomanın413 Ermeni
Mektebleri İdaresi’ne tevdi edildiği ve bu ianenin tertibinden maksad–ı aslî ise
İngilizlere muhassinatdan ibaret idüğü…414.

2.2.4.2. Osmanlı Devleti’ndeki Yardım Faaliyetleri

Ermeniler Osmanlı Devleti’nde de para temin etmek için çeşitli faaliyetlerde


bulunuyorlardı. Doğu Anadolu’da ve özellikle Van ve civarında halktan silah vergisi
adı altında yüklü miktarlarda para topluyorlardı. Toplanan bu paralar İran’a götürülüyor
ve bu paralarla silah vs. alınıyordu. 1896 Van İsyanı’nda kullanılan silahların çoğu bu
paralarla alınmıştır415. Ermeni komitacılar halktan para toplarken oldukça acımasız
davranıyorlardı. Kendilerine karşı çıkan ve maddi yardımda bulunmayan Ermeniler, bu
komitacılar tarafından öldürülüyorlardı416.

Ev başına belli bir miktar belirleyen komitacılar, ellerinde silahlarla evlere gelerek
kendilerine düşen payın kısa zamanda ödenmesini, aksi halde evlerini yakıp ailelerine
zarar vereceklerini söylüyorlar ve bunu da yapıyorlardı. 1894 yılında Van Polis
Karakoluna giden Papa Oğlu Karabet ve kardeşi Markre’nin verdiği şu ifadeler bunu
ortaya koymaktadır: Efendim! Bundan birkaç gün evvel ikamet ettiğim eve, Tepebaşı
mahalleli Vahanla başı şapkalı ve bellerinde revolverler ve kamalar bulunan
tanımadığımız iki adam geldi. Vahan bize, ‘Ermeni komitelerine alınacak silah için
hissenize sekiz lira isabet etti, bu parayı tedarik ediniz, birkaç gün sonra size bir
413
İran para birimidir. Tümen diye de geçmektedir.
414
BOA, Y.PRK. EŞA. 31/ 143.
415
BOA, HR. SYS, 2769/20; Neşide Kerem Demir; Türkiye’de Ermeni Meselesi, Şafak Matbaası, Ankara
1976, s. 63, Uras; Tarihte..., s. 499.
416
Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız…, s. 185.
119

mektupla bir adam gelecektir. Parayı ona teslim edersiniz’ dediler ve gittiler. Birkaç
gün sonra Vahan’ın arkadaşlarından Rupen bir mektup getirdi ve sekiz lirayı istedi,
paramız yoktu. Olsa da vermek istemiyorduk. ‘Şimdi param yok, sonra icabına bakarız’
dedik ve savdık. Fakat akşam üzeri yine geldi ve ‘sekiz lirayı şimdi vermezseniz evinizi
yakacağız, çocuklarınızı, karılarınızı köpek gibi boğazlayacağız, sizi de sokak ortasında
parça parça edeceğiz’ deyip gitti. Ne yapacağımızı şaşırdık. Murahhas efendiye gittik
derdimizi anlattık. ‘Ben din işlerinden başka bir şeye karışmam; yalnız milletinin
arzusuna aykırı hareket edenlerin sonu hayır olmaz’ diye o da komitecilere taraftarlık
etti. Nihayet efendim dün gece, gece yarısına doğru, Vahan yanında dokuz–on kişi ile
evimize baskın etti; biz kapıları güzelce kapamış arkalarına dayak koymuştuk; evimizin
arka tarafında bağ avlusu vardır; oradan yavaşça sıvıştık; biraz sonra devriyeye rast
geldik. İşi anlattık, bilmem artık onlar ne yaptılar417.

Ermeniler, kendi ırkdaşlarına yönelik hareketlerininde hiçbir şeyden çekinmemişler


hatta din adamlarını bile öldürmüşlerdir. Rus Generali Mayewski meşhur raporunda bu
durumu şöyle ifade etmektedir; 1895'te Van isyancıları, Ermeni meselesi üzerine
Avrupa'nın dikkatlerini çekmek amacıyla çalışmışlardır... Para istemek için ölümle
tehdit edecekleri Ermeni zenginlerine mektuplar göndermişlerdir. Bu zaman zarfında
Van isyancı komitesi tarafından birkaç siyasi cinayet işlenmiştir. Bu cinayetlerin en
önemlisi de 6 Ocakta, yani en büyük Ermeni bayramında, dini görevini ifa etmek için
kiliseye gittiği sırada Papaz Bogos'un şahsına karşı işlenmiştir. Zavallı ihtiyar, bazı
isyancıların âdi hareketlerine cesaratle karşı çıktığı için ölüme mahkûm edilmiştir418.

2.2.4.3. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yardım Faaliyetleri

İran ve Osmanlı Devleti’nin yanı sıra Amerika’daki Ermeniler de çeşitli yardım


faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Bunun için Christian Herald Gazetesi İran, Kafkasya ve
Osmanlı Devleti Ermenilerine yardım için 1895 yılında Newyork İane Komitesi’ni
kurmuş ve bu komite aracılığı ile özellikle Sasun Ermenilerinin durumu trajik şekillerde
anlatılarak Ermeni komiteleri için yardım paraları toplanmıştır. Komite tarafından
toplanan yardım parası 1038 dolar 95 centtir. Ayrıca gazete tarafından da bir kampanya

417
Mercan; “Van’da Ermeni…”, s. 22.
418
Mayevski; Ermenilerin…, s. 36.
120

düzenlenmiş ve toplam 4187 dolar 33 cent para toplandığını ilan etmiştir419. Gazete
komite çalışmaları için Mösyö Howard’ı bu bölgeye göndermiştir. Times Gazetesi de bu
komiteye destek vererek Mösyö Howard’la birlikte bir muhabirini göndermiştir.
Howard, Tiflis üzerinden İran’a gelmiş ve burada çeşitli çalışmalarda bulunmuştur.
Howard İran, Kafkasya, İstanbul ve Van’da yardım çalışmalarına daha sonra da devam
etmiştir420.

Amerika’da Ermeniler Boston ve Worchester’de para toplamak için yemekli toplantılar


tertip ediyorlar, yemekten sonra ise Anadolu’daki Ermenilerin trajik durumlarını anlatan
tiyatro gösterileri düzenliyorlardı. Gösterilen tiyatro oyunlarından birisinin adı Ev
Yoluna olup Sasun’daki Ermenilerin sözde uğradıkları katliamlar anlatmaktaydı421.
1894 yılına kadar bu tür toplantılardan toplam 10.000 dolar toplanmıştır422. Ayrıca
Baltimor ve Boston’da da Protestan rahipleri yaptıkları duygulu konuşmalarla
Ermenilere azımsanmayacak miktarlarda para toplamışlardır423. Özetle Ermeniler
insanların duygularını istismar ederek gerçekte Ermeni komitecilerin daha çok silah ve
mühimmat almaları için dönemin koşullarına göre ciddî miktarlarda paralar
toplamışlardır. Amerika’dan toplanan bu paraların bir kısmı İran’ın Salmas, Hoy ve
Urmiye’deki Ermeni komitelerine gönderilmiştir424.

2.2.5. Ermenilerin İran’da Toplanması

Osmanlı Devleti’nde başlayan Ermeni isyanları, sadece Osmanlı Ermenilerinin marifeti


olmayıp Rusya ve İran Ermenileri de bu olayların başlaması ve yayılmasında Osmanlı
Ermenileri kadar eylemlerin içinde yer almışlardır. Bu alanda bir genel görev dağılımı
yapacak olursak, eylemlerin kontrol ve idare merkezi Rusya’ya bağlı Kafkasya
toprakları, lojistik, ikmal, hareket, saldırı ve sığınak alanı olarak İran, uygulama alanı
ise Osmanlı toprakları şeklinde ifade edebiliriz.

419
The Christian Herald and Signs of Our Times, “Sent with Prayer and Blessing”, 30 October 1895,
p.709-710.
420
BOA, A.MKT. MHM. 665/20.
421
BOA, HR. SYS. 2856/45, Belge nr. 3.
422
Haluk Selvi; “Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeni Faaliyetleri (1892-1896)”, Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, c. III, Ankara, 2003, s.29.
423
BOA, A.MKT. MHM. 665/20.
424
BOA, Y.PRK. UM. 34/67.
121

İran, isyancılar tarafından hem hareket ve lojistik merkezi hem de toplanma alanı olarak
kullanılmıştır. Bu yüzden hem Kafkasya, hem de Anadolu’dan kaçan Ermeniler İran
içinde toplanmışlardır425. İran Ermenilerinin, isyana katılan komitacılara gösterdiği ilgi
ve destek bunların zor duruma düştükleri anda sınırı geçerek İran’a sığınmalarındaki en
büyük sebeplerden birisidir. Diğer yandan ortak ideal uğruna hareket eden Rusya,
Osmanlı ve İran Ermenileri hem maddî hem de manevî açıdan birbirlerini sürekli
desteklemiş ve her konuda yardımcı olmuşlardır.

Osmanlı Devleti, İran içindeki bu işbirliğini yakından takip etmekte, gerek Rusya ve
gerekse İran makamlarına bunu bildirmekteydi. İran’daki Hoy ve Salmas
şehbenderlikleri (Konsolosluk) ile Van valiliği bölgedeki hafiyeler vasıtasıyla genelde
olaylardan haberdar olmuşlardır. İran’da toplanan Ermenilerinin yaptıkları işbirliği
Osmanlı belgelerinde sıkça yer almıştır. Bu belgelerden bazıları şunlardır:

14 Mart 1312/26 Mart 1896 tarihinde Van Valisi Nazım tarafından gönderilen şifreli
telgrafname de bu işbirliği hakkında şu bilgiler yeralmaktadır:

İranın Salmas ve Hoy ve Urmiye’de ve hatta Van cihetlerinde bir takım Ermeni
karyelerinde Rusya, İran ve Van Ermenilerinden külliyetli erbab–ı fesadın tecemmü’
edip cümlesi de müsellah mücehhez olduğu ve baharda bu tarafa tecavüzle ika–i fesad–
maksad–ı ihanetkarânesiyle teksir–i cem’iyet ve kemal–i germi ile silah ve Mehan–ı
Nariyye tedarikinde bulundukları ve hatta Rumtepe ve Kalırcin ve Salmas nam
karyelerle şehirde esliha i’mal ve tamiri için dest–gahları olduğu, içlerinde bulunan bir
İngilizli ile asb–ı cemiyet ve müzakere etmekte oldukları ve bunlara Amerika’dan
külliyetli i’anat akçesi toplandığı, İran’a gönderilen hafiyelerin bu kere avdetiyle
verdikleri haberlerden anlaşılmış ve cihet–i sa’irede icra kılınan tahkikakttan dahi
suret–i maruzayı müeyyid olup fer’an merkumenin tecavüzlerinden maksadları ahz–ı
şar için ibtida Aşiret ve Ekrad üzerine hücum edecekleri cümle–i tahkikat ve istihbar–ı
çakeranemden bulunmuştur. Gerçi bunların hududdan men–i tecavüzatı emrinde her
türlü tâkibat ve esbab–ı mak’anın ittihazından hali kılınmakta ve İran Devleti

425
Van’dan firar ederen fedailerle Selmas Ermenilerinin birleşerek on bin kadar bir cemiyet teşkil
eyledikleri ve fırsat bulurlarsa hudud-ı hakaniyi tecavüz edecekleri Huy ve Selmas şehbenderliğinden
bildirildiği gibi Rusya’dan kırk-elli neferlik bir Ermeni çetesi tecavüz-i hududla Karabulak kordonuna
taarruz etmek ve o yüzden Bayezidde bir karışıklık çıkarmak fikrinde oldukları (…), BOA,
A.MKT.MHM. 640/22 Belge nr. 2.
122

tarafından oralardaki fesadan cemiyet ve komitelerinin dağıttırılması hakkında


memurlarına evamir–i ekide verildiği mesmu’ ise de henüz bir güna semaniat ve
icraatta bulunmayıp erbab–ı fesad Salmas ve Urmiye ve hatta Van cihetlerinde bulunan
bir takım Amerika misyonerlerinin teyid–i talimat ve muavenet–i nakdiyeleriyle ve
kemal–i serbestiyle tecemmü’ ve tehiyatta bulunduklarına şu fesad ve pişdarları
mebsurunun bir an evvel oralardan dağıttırılarak tebid olunması hakkında Devlet–i
İraniyye’ye tebligan müesser icrası lüzumu arz kılınır ferman”426.

1896 Van İsyanı sırasında Osmanlı Ermenilerinin Rusya ve İran Ermenileriyle olan
işbirliği 29. Alay 3. Takım Kolağası tarafından şu şekilde ifade edilmiştir; Bir buçuk iki
aydan beri alış veriş bahanesiyle Van Ermenilerinin bazıları Rusya ve İran devletleri
topraklarına –mürur tezkeresi– alıp gitmektedirler. Tezkere alanların buradaki
Ermenilerin en genç ve yerli fedailerden oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum göz
önüne alınırsa dışarıdan arasıra gelmekte olan fedailere yardımcı olarak yol
göstermek, Rusya ve İran’daki Ermenileri ayaklanmaya teşvik etmek fikriyle bu
memleketlerdeki komite başlarının çağrılmasıyla yahut Türkiye’de kargaşalığa, artık
cesaretleri kalmamış ihtilalciler oralardan kuvvet tedarik ederek geri dönmek üzere
buradan gönderilmekte olduklarından ibaret iki fikir his olunuyor427

Resim 2.5. Çok Yaşa İran Kardeşliği. İran–Ermeni Kardeşliğini gösteren bir poster428

426
BOA, Y.PRK. UM. 34/67
427
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 323.
428
Berberian; Armenians…, p.*.
123

Bir diğer belgede ise; İran Ermeni anarşistlerinden yetmiş kadar fedaînin hudûd–ı
hakanîyi tecâvüzle kurayı İslâmiyeyi yakmak ve bu sûretle galeyan husulüne çalışmak
üzere Rusya’daki Ermeni komitesinden İran komitesine talimat–ı mahsûsa verildiği
istihbâr kılınmış ve bunların hudûdu müteferrik sûretle ve tebdil–i nâm ve kıyafetle
geçmeleri melhûzât–ı kaviyyeden bulunmuş olduğundan müteyakkızâne ve
mutebassırâne hareket ile bunların zinhâr tecâvüzlerine meydan verilmemesi tavsiye
olunur429 denilmektedir. Görüldüğü gibi İran’da toplanan Ermeniler, burada tüm
hazırlıklarını yaptıktan sonra Osmanlı–İran sınırı üzerinde toplanıyorlar ve fırsatını
bulduklarında sınırı geçerek Osmanlı topraklarında bir takım eylemlerde buluyorlardı.
Ermeni isyanları boyunca, İran’dan gerçekleşen saldırılar ve İran’daki Ermenilerin
Osmanlı topraklarındaki faaliyetleri aşağıda ele alınmıştır.

2.2.6. İran’daki Ermenilerin Osmanlı Topraklarındaki Faaliyetleri

Ermenilerin Osmanlı sınırına saldırı için Rusya ve İran topraklarını kullandıkları daha
önce ifade edilmişti. İran topraklarına en yakın yer olan Van vilayeti bu saldırıların
merkezi konumundadır. İran’da Hukanvan, Var, Payecik, Diradir Beği, Salmas, Dilman
ve Hasrova gibi sınıra yakın köylerde üstlenen Ermeniler tanınmamak için Kürt, Acem
ve Rus kıyafeti giyerek hareket ediyorlardı430. Hatta Laz, Gürcü ve asker kıyafeti bile
giydikleri oluyordu431. Saldırılardan sonra ise yine sınırı geçerek bu bölgelere geliyorlar
buradan da Hoy, Urmiye ve Tebriz’e gidiyorlardı.

Ayrıca İran içinde toplanan Ermeniler Osmanlı askerlerinin İran sınırındaki kontrolleri
artırdığı dönemlerde Rusya’ya bağlı Kafkasya topraklarından Bayezid ve Kösedağ gibi
yerlerden de saldırmaktaydı. Dolayısyla İran toprakları sadece saldırı merkezi değil aynı
zamanda Rusya topraklarından yapılan saldırılarda da hareket üssü olarak
kullanılmaktaydı. Bu yüzden Ermeni olaylarında İran’ın önemini sadece sınırlardan
yapılan saldırılarla değerlendirmemek gerekir.

1889 yılından itibaren İran toprakları sınıra yönelik saldırılarda aktif bir şekilde
kullanılmıştır. İran’da toplanan Ermeni komitacılar ve bazen de İran’daki Kürt aşiretleri

429
BOA, A.MKT. MHM. 669/22, Belge nr. 1
430
Karaca; Anadolu Islahatı..., s. 131; Mangaltepe; XIX. Yüzyıl Fransız…, s. 185.
431
BOA, Y. PRK. UM. 34/5; Dilşen İnce Erdoğan; Amerikan Misyonerlerinin Faaliyetleri ve Van Ermeni
İsyanı ( 1896), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 335.
124

Osmanlı topraklarına saldırarak buradaki Türk ve Kürtler ile kendilerine destek


vermeyen Ermeni halkını öldürmüşlerdir. Bu saldırılar sürekli şekilde devam etmiştir.
Bununla ilgili hem Osmanlı hem de İngiliz arşivlerinde birçok belge bulunmaktadır.
İran’daki Ermenilerin Osmanlı topraklarına yönelik harekâtları aşağıda kronolojik bir
sıra ile verilmiştir:

4 Teşrin–i Sani 1311/ 22 Kasım 1895’te Van Vilayetine gönderilen telgrafnamede Laz,
Gürcü ve Kürt kıyafeti giymiş bir Ermeni çetesinin İran sınırını geçerek aşiretlere
saldırdığı ve saldırı sonunda aşiretlerden 10 kişinin öldüğü 50 kişinin de yaralandığı,
bunun üzerine Kürt aşiretlerinin civardaki Ermeni köylerine saldırarak 2’si kadın 84
kişiyi öldürüp ve 42 kişiyi de yaraladıkları kaydedilmiştir432.

18 Teşrin–i Sani 1311/30 Kasım 1895’te Hariciye Nezareti’ne gönderilen bir telgrafda
600 kadar Rusyalı Ermeninin karışıklık çıkarmak için İran sınırına saldıracakları
bildirilmiştir. Aynı belgede İran’ın Arusanlı Aşireti’nin diğer bir Kürt aşireti olan
Haydaranlılarla ittifak yaparak Van’a tabi Ercik namındaki Ermeni karyesine, İran’lı
diğer bir Kürt aşireti olan Şikak Aşireti’nin ise Hakkâri Sancağındaki Arilsaban? İsimli
Ermeni karyesine saldıracakları bildirilmiştir433. Aynı tarihli bir diğer belgede ise Van,
Mamuratül Aziz (Harput) ve İran Ermenilerinden oluşan 300’den fazla silahlı çete
üyesinin Van’a saldırmak için İran’ın Salmas, Hoy, Kotur ve Heftvan cihetlerinde
toplandıkları ve bunların İran memurlarıyla görüşmekte oldukları istihbaratının alındığı
bildirilmiştir434.

Salmas, Kotur ve Heftvan’da toplanan bu grup Dördüncü Ordu Kumandanlığı’nın 29


Teşrin–i Sani 1311 / 11 Aralık 1895 tarihli telgrafına göre sınırı geçerek Van’ın Saray
kasabasına yarım saat mesafedeki tepelerden ateş etmeye başlamışlardır. Bunun üzerine
orda bulunan Nizamiye bölüğü, zabtiye ve aşayir atlıları tarafından bu ateşlere karşılık
verilmiştir. Çatışma gündüz saat 5’ten gece saat 3’e kadar devam etmiştir. Bu sırada
alınan istihbarata göre İran’ın Heftvan karyesinde makinalı tüfeklerle donanmış 200
süvari ile 200 piyadenin toplandığı ve bunların Van’a gelerek buradaki Ermenilere
yardım etmek için Perşembe günü yola çıktıkları bildirilmiştir. Başkale

432
BOA, Y. PRK. UM. 34/5.
433
BOA, A. MKT. MHM. 665/21, Belge nr. 6.
434
BOA, A. MKT. MHM. 665/21, Belge nr. 2.
125

Kumandanlığı’nın Van Kumandanlığı’na bildirdiğine göre bunların benizleri sarı ve


gözleri mavidir. Yaklaşık 10 saat süren çatışmada, kesin bir netice elde edilememiştir435.

İran Ermenileri sadece sınır bölgesinde değil diğer bölgelerde ve hatta başkentte de bazı
saldırılara katılmışlardır. Mesela 26 Ağustos 1896’daki Osmanlı Bankası baskınına
katılanlardan bir tanesi Şahbaz ismindeki İran Ermenisidir. Taşnakların içinde önemli
liderlerden biri olan Şahbaz, Kafkaslar ve Bulgaristan’daki Taşnak şubelerinde görev
yapmıştır. Ayrıca, Tebriz’deki silah fabrikasında silah ve cephane üretiminde
çalışmıştır436.

20 Aralık 1895 tarihindeki diğer bir saldırıda, Ermeni ihtilalcilerden oluşan 11 kişilik
grup İran’dan Van’a gitmiş, zaptiyeler ile çıkan çatışmada 6 Ermeni ölü, 5 tanesi de sağ
olarak ele geçirilmiştir. Aynı dönemde İran’dan 20 kişilik bir Ermeni grup daha Van’a
geçmiş ve bu sırada çıkan çatışmada 7 Ermeni hayatını kaybetmiştir. Yanlarında
fişekleri ve ateşli el yapımı tüfekleri olan 100 kadar Ermeni İran’ın Kotur bölgesinden
Meylan Aşireti’nin içinde gizlenerek sınırı geçmişler ve Saray Kasabasına beş dakika
mesafede bulunan hâkim tepeye gelerek burayı kontrolleri altına almışlardır. Saray’da
Ermeni ihtilalciler ile Osmanlı askerleri arasında çıkan çatışmada 30 kadar asker şehit
olmuştur. Ermeniler akşam karanlığından yararlanarak Van Kasabasına ve bir Ermeni
köyü olan Boğazkesen’e gitmişler ve burada Şemsiki Aşireti’nden Şeviş, Cündi ve İsa
Ağaları öldürmüşlerdir. Sonuçta Saray ve Boğazkesen yolu üzerinde Şemsiki Aşireti ve
Müslümanlarla yapılan çatışmalarda Ermeniler 113 zayiat ve 40 yaralı vermiş,
Müslümanlardan ise 40 kişi şehit olmuştur437.

İran’daki Ermenilerin Osmanlı topraklarına saldırıları açısından en yoğun mücadele


1896 Van İsyanı sırasında yaşanmıştır. İsyan öncesinde Van’da çeşitli hazırlıklar
yapılmış ve çıkması muhtemel bir isyanın koşulları oluşturulmuştur. Bu hazırlıklarda
Van’daki yabancı konsoloslar, buradaki Amerikalı misyonerler, İran Ermenileri ve
Rusların da teşviki olmuştur438. 1895'lere gelindiğinde, Ermeni komiteleri, Van
bölgesine İran ve Kafkasya’dan pek çok silâh ve cephane getirmiş ve burada güçlü bir
teşkilât kurmuşlardır. Getirilen silâh ve cephaneler Ermeniler'den silâh vergisi adıyla

435
BOA, A. MKT. MHM. 665/21, Belge nr. 4-5.
436
McCharthy vd; The Armenian…, p. 119
437
Erdoğan; Amerikan…, s. 296-97.
438
Karaca; Anadolu Islahatı..., s. 129.
126

toplanan paralarla alınmıştır. Van'daki Hınçak komitesi de 1895 yılında Taşnaklara


katılmıştır. Bu gelişme, Ermeni komiteleri arasındaki anlaşmazlıkları da sona
erdirmiştir. Ayaklanmayı yönlendirecek şahıslar, Rusya ve İran'dan gelerek, işe
koyulmuşlardır439. Kısa süre içinde isyan için tüm hazırlıklar tamamlanmıştır.

İsyan öncesinde halkı tahrik etmek için ellerinden gelen her şeyi yapan ihtilalci
Ermeniler İran sınırını kolaylıkla geçip Van’a rahatlıkla ulaşabilmekte ve halkın
elindeki mal ve hayvanları gasb ederek İran’a kaçırmaktaydılar. Bu tür olaylar zaman
zaman halkın galeyana gelmesine sebep olmuş ve çıkan olaylarda birçok Müslüman
öldürülmüştür440.

Ermenilerin halkı galeyana getirmesi ve olayların başlamasıyla ilgili İngiliz konsolosu


Williams şunları söylemektedir; 2–3 Haziran gecesi, Van sokaklarından birinde vazife
gören bir askerî devriye, gece yarısı saldırıya uğradı. Subay ve bir asker ağır şekilde
yaralandılar. Müslümanlarn sabır ve dayanmaları son dereceye kadar gelmiştir. Bu
duruma sersem Ermeniler sebep oluyorlar. (…) 6 Haziran’da Amerikan Misyoneri
Doktor Regnault ile birlikte asîlerin savunduğu iki yeri gördüm. Korunma usulleri beni
şaşırttı. Kendileri İran’dan yardım kuvvetleri gelinceye kadar on gün dayanacaklarını
söylediler. (…) Ermeniler, Rus tüfekleriyle silahlanmışlar. Asîler bu silahların yerli
Ermenilerin yardımıyla alınmış olduğunu ve İran yoluyla sokulduğunu söylüyorlar441.

General Mayewski de İngiliz konsolos Williams’ın bir raporundan alıntı yaparak


Van’daki gelişmeleri ve İran’lı Ermenilerin yaptığı tahrikleri şöyle ifade etmektedir:
Ekselansları haber etmekten şeref duyarım ki, bu bölgenin durumu arzu edildiği şekilde
değildir. Son sekiz gün içinde Ermeni isyancılar iki defa Müslümanlara saldırmışlardır;
birincisinde üç Türk öldürülmüş, iki kişi yaralanmış; ikincisinde ise iki–üç kişi
öldürülmüştür. Her iki olayda da vücutlar vahşice parçalanmıştır. Bundan başka,
İngiliz Konsolosluğu karşısında oturan zengin bir Ermeniye karşı da bir suikast
düzenlenmiştir. Dün öğleden sonra, en tanınmış isyancılardan biri şehirdeki bir evde
öldürülmüştür. Bu cinayet Türkler tarafından işlenmiş olmalıdır. Zira isyancı geçen

439
Gül; “1896 Van…, s.141.
440
Erdoğan; Amerikan…,. 299.
441
Uras; Tarihte..., s. 500-501; Gül; “1896 Van…, s. 141.
127

sonbaharda İran’dan gelen çetecilerden biridir. Mensup olduğu çete geçen yıl burada
çapulculuk yapmıştır442.

İngiliz Konsolosun raporunda da görüldüğü üzere Van’daki olayların başlaması ve


yayılmasında İran’dan gelen Ermenilerin büyük etkisi olmuştur. Bu yüzden 6 Haziran
1896’da Ermenilere silah bırakmaları için gönderilen İngiliz, Fransız ve Rus
konsoloslarının yanında İran Konsolosu da yer almıştır443. İran konsolosu genç ve iyi
Türkçe konuşan biridir444. Ermenilerle yapılan görüşmelerde bunlara nasihatlerde
bulunulmuş ve isyana son vermeleri istenilmiştir. İngiliz konsolosu isyana katılan
reislerden 10 kişinin ülkeyi terk etmelerini sağlamak için konsolosluğa güvenli bir
şekilde gidebileceklerini ancak Ermenilerin iki evde bulunan cephaneleri hükümete
teslim etmeleri gerektiğini bildirmiştir. Alınan kararlara İran konsolosu da olumlu görüş
bildirmiştir. Ancak 10 kişilik sayı daha sonra 40’a çıkarılmış ve bu 40 kişinin de İran
konsolosuna teslim edilmesine karar verilmiştir445. Sadece bu karar bile İran
Ermenilerinin olayların çıkmasındaki etkisini ortaya koymaktadır.

İsyan sırasında sadece Ermeniler değil, İran aşiretleri de sınırdaki Ermeni ve Müslüman
köylerine saldırmışlardır. İran aşiretlerinin saldırılarının önlenmesi aşiret reislerine ve
Saray (Van) komutanlığına bildirilmiştir. Ayrıca Van’daki İran konsolosluğu ile Tahran
büyükelçiliği vasıtasıyla İran hükümetine saldırıların önlenmesi için gerekli uyarılar
yapılmıştır. Bu uyarıların yapılmasından kısa bir süre sonra Van valiliğinden gelen
telgrafta, Başkale’den gelen haberlere göre İran tarafından bir takım Ermenilerin
gelmekte olduğu ve Van’a yedi sekiz saat mesafedeki köylülerin İran aşiretlerini
kuşattıkları belirtilerek Van komutanlığından yardım istenmiştir. Ancak Van’daki
olaylar nedeniyle bir tek askerin bile şehirden çıkmasının imkânsız olduğu ve
Ermenilerin bir kısmının İran’a gittiği bildirilmiştir446.

Sadettin Paşa’nın bildirdiğine göre Ermeniler Haziran’ın 9 ve 10’unda müstahkem


mevkilerden ateş etmeyi bırakmış ve bir süre sonra isyancıların kaçtığı anlaşılmıştır.
Kaçanlardan 780 kişilik bir grubun Hamidiye kazasından geçerek Elbak köyündeki

442
Mayewski; Ermenilerin..., s. 43.
443
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 211.
444
Erdoğan; Amerikan..., s. 308.
445
Erdoğan; Amerikan..., s. 351-352.
446
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 343.
128

Müzerki Aşireti’ne saldırmış olduğu öğrenilince derhal asker sevkedilmiştir. Bunun


üzerine oradan da kaçan asîler İsbestan köyüne sığınmışlardır. Kendilerine teslim
olmaları teklif edilmişse de kabul etmemişler ve ertesi sabah İran’a kaçmaya
başlamışlardır. Fakat arkalarından yetişilerek tamamı temizlenmiştir447.

İngiltere’nin Tebriz Konsolosu Cecil G. Wood’un bildirdiğine göre İran’a doğru


kaçanların sayısı 800’dür. Wood’un Tahran Bakanı Sir. M. Duran’da verdiği bilgilere
göre olaylar şöyle gelişmiştir448:

Van’daki Ermeniler, Türk askerleri tarafından 800 kişilik bir çetenin


uzaklaştırılmasından sonra kendi karargâhlarının da bombalanması üzerine kendilerini
korumak için son geçiti tutmuşlar ve burada askerlere büyük kayıplar verdirmişlerdir.

Bu sıkıntılı günlerde Van’daki İngiliz konsolosu tüm gayretini Van’daki Hıristiyanlara


yardım için harcamıştır. Rus temsilcisi ise olaylar başlamadan önce şehirden ayrılmıştı.
İran topraklarına geçiş izni aldıkları tahmin edilen Van’dan ayrılan 800 kişilik çeteyle
ilgili bana bildirilen ilk bilgiler Varak’ta iki gün dinlendikleri ve orada kalma
planlarının olmadığıdır. Fakat bu iki gün, ileride tekrar saldırıya geçmek için gerekli
tedariklerini tamamlayacakları bildirilmiştir.

Bunlardan Hınçaklar olarak bilinen 200’ü Varak’tan ilk ayrılanlar olup kuzeye
yönünde ilerlerken acı kaderleriyle yüzyüze gelmişlerdir. Bunlardan bir tanesi kendisini
bataklıktaki sazlıklara doğru atarak kurtulmayı başarmıştır.

Kurtulan bu şahıs Salmas’a doğru giden başka grubu takip etmeye başlamıştır. Ancak
bir grup Türk askeri –Başkale Kürtleri tarafından etraflarının sarıldığı– Salmas
yakınlarında bulunan Elbak’a kadar bunları takip etmiştir. Görünen o dur ki Ermeniler
dağlardan ayrılmakla ölümcül bir hata yaptılar. Nitekim bunlar tepe yamaçlarıdan
bunlara ateş açan dağlılar449 için kolay hedef haline geldiler.

Bu Ermenilerin para ve değerli eşyaları olduğu tahmin ediliyor. Bu eşyaları İran’a


güvenli bir şekilde varma umuduyla korumaları için Van’daki din kardeşlerine
bıraktıkları anlaşılıyor ki bu gerçek bile bunların Türklerin izniyle bu yola çıktılarını

447
Gürün; Ermeni Sorunu..., s. 211.
448
FO, 424/ 188, Consul-General Wood to Sir M. Durand (Minister of Tehran), Tabreez, July 23, 1896.
449
Kürtler kastediliyor.
129

gösteriyor450. (…) Bunlardan geriye kalan 450 kişi Elbak’taki (Van’a sekiz saat
mesafede) St. Bartholomew Manastırı’nda451 katledilmiştir. Geriye kalan Ermeniler ise,
İran Kürtlerinin eline düşecek olup bu süreçte yaşananlar ilerleyen sayfalarda yer alan
Kürt– Ermeni ilişkileri bahsinde ele alınacaktır.

Van isyanı sırasında olaylar sadece şehir merkezinde olmayıp çevre kaza ve köylerde de
birçok olay meydana gelmiştir. Bunlardan biri de Van–İran yolu üzerinde bulunan
Erçek’te yaşanmıştır. Konumundan dolayı İran’dan Van’a ve Van’dan İran’a geçmek
isteyen Ermeniler buradan geçmek zorundaydılar. Buranın halkı yiğit ve silahlı olduğu
için Van isyanı sırasında İran’dan Van’a gelen Ermeni eşkiyası ile çatışmışlar ve
yapılan çatışmalarda 30 kişi ölmüş ve 7 kişi de yaralanmıştır452.

Ermenilerin faaliyetleri Van İsyanı’ndan sonra da artarak devam etmiştir. 12 Ağustos


1897’de Osmanlı Sadrazamı, İngiliz büyükelçisine Ermeni çetecilerin sınırı geçtiğini
bildirmiştir. İngiliz büyükelçisi, Başbakan Salisbury’a gönderdiği telegrafta bunu
doğrulamıştır. Sadrazama göre, bunların sayıları 1800 ile 2000 arasındadır ve İngiliz
elçisine göre İran bunları önlemek için hiçbir şey yapmamıştır453.

Bir diğer saldırı Temmuz 1899’da meydana gelmiştir. İran tarafından sınırı geçen
yaklaşık altmış Ermeni komitacı Hakkâri Sancağı dâhilinde bulunan Terazin
Yaylası’nda Hamidiye Alayı komutanlarından Miralay Şeref Bey ve adamlarıyla
karşılaşmışlar, çıkan çatışmada birçok ölü ve yaralı meydana gelmiştir. Şeref Bey ve
adamları komitacıları abluka altına almak üzereyken bunlar gece gizlice kaçmışlardır.
Bunun üzerine Dördüncü Ordu ve Jandarma birlikleri Ermenileri takip etmek için
bölgeye sevkedilmiştir. Ancak Şeref Bey ve adamları yapılan saldırıya karşılık olarak
Hamidiye kazasına yakın Zeynes karyesindeki Hacı Mustafa Efendi adında birinin
çiftliğinde saklandıklarını öğrendiği Ermenilere saldırmıştır. Bunu haber alan kaza

450
Konsolosun buradaki yorumunun biraz hissi ve taraflı olduğu en başta anlattıkları ile şimdiki söylediği
arasındaki çekişkiden anlaşılmaktadır. Nitekim ilk başta bu Ermenilerin Türk askerlerine büyük zararlar
verdiklerini belirtmektedir. Türklerin izniyle yola çıkan bir grup hangi cesaretle askerlere zarar verebilir?
Eğer kendi insiyatifleriyle gidecek kadar güçlülerse neden izin aldılar? Askerlere zarar verdikten sonra
karşılık göreceklerini tahmin edemeyecek kadar öngörüsüz müdürler? Sadece bu yorum bile İngilizlerin,
Türklerin katliam yaptığı tezlerine delil arama, olayları saptırma alışkanlarının bir göstergesi sayılabilir.
451
St. Bartholomew Manastırı, İran’daki Ermenilerin silah depolarından birisi olup aynı zamanda toplantı
ve hareket merkezidir. Ermenilerin buraya kaçmaları tesadüf değildir. Muhtemelen kendilerinin burada
komitacılar tarafından korunacağını düşünmüşlerdir.
452
Hocaoğlu; Arşiv Belgeleriyle..., s. 347.
453
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marquess of Salisbury, Constantinople August 12 1897.
130

kaymakamı bir miktar asker ile derhal karyeye ulaşmış ancak Şeref Bey ve adamları
çoktan çiftliği ateş altına almışlardır. Çatışma sonunda komitacılardan birisi canlı olarak
ele geçirilmiştir. Sonunda askerler duruma el koymuş ve olayların büyümemesi için
Şeref Bey ve adamlarını daha fazla ileri gitmemeleri yönünde uyarmışlardır454.

Çatışmada ele geçirilen Davit adındaki Ermeni komitacının ifadesine göre, kendisinin
iki üç yıl önce Van’dan Rusya’ya giderek burada bakkallık yapmaya başladığını, daha
sonra reisleri Rusyalı Mıgırdıç, Rusyalı Artin, Mekesli? Simon, Şenaklı? Serkis ve diğer
on kişi ile birlikte İran’ın Salmas cihetinde bulunan Mahlam karyesinde Müfdis
Armenan adlı birinin evinde yirmi gün misafir kaldıklarını, buradan Kotur’a gelerek
Mahmudî ve Hakkâri arasındaki bölgeden sınırı geçtiklerini belirtmiştir. Yapılan başka
bir tahkikatte ise Hamidiye kazasındaki çatışmada ölenlerden birinin Berigo adındaki
Rusyalı bir Ermeni olduğu, komitacıların geri kalanının Karadere yoluyla tekrar İran’a
kaçtıkları, ele geçirilen Davit’in Rusya’da iken arkadaşları tarafından Taşnak
Komitesi’ne dâhil edildiği ve reisleri Mıgırdıç tarafından Salmas’ın Mahlam karyesinde
mavzer tüfekleriyle silahlandırıldıkları, kendilerinden başka iki takım komitacının daha
sınırı geçme niyetinde oldukları anlaşılmıştır455.

9 Kasım 1899’da İran içinde hazırlandıkları istihbaratı alından 100 kadar silahlı Ermeni,
Rusya sınırından Kösedağ’a geçmişlerdir. Eleşkirt’te Hamidiye Alayları ve Osmanlı
askerleri ile Ermeniler arasında meydana gelen çatışmada 14 kişi ölmüş ve bazıları da
yaralanmıştır. Ermenilerden kaç kişi öldüğü ise bilinmemektedir. Kurtulanlar tekrar
Rusya sınırından kaçmışlardır. Sultan Abdülhamid bu olayı öğrenir öğrenmez Ermeni
Patriğini saraya çağırmış ve Ermenilerin çıkardığı kargaşalıkların önlenmesini
istemiştir456.

15 Aralık 1899’da silahlı 6 Ermeni, İran sınırından geçerek Kuçan köyü yakınında
Haydaranlı Kürtlerinden müteşekkil Hamidiye Alayları ile karşılaşmışlar fakat yapılan
şiddetli bir çatışmadan sonra tamamı öldürülmüştür. Çatışmada Kürtlerden de dört kişi
ölmüş ve altısı da yaralanmıştır. Bu olaydan iki gün sonra 21 Ermeni daha sınırı geçmiş,
hayli uzun süren bir çatışmadan sonra bunların da tamamı öldürülmüştür. Bu çatışmanın
etkisi çok sayıda Ermeninin yaşadığı Erciş’te de hissedilmiştir. Kalkanlı Kürt

454
BOA, Y.A.RES.102/2, Belge nr. 2
455
BOA, Y.A.RES.102/2, Belge nr. 2
456
FO, 424/199, Sir N. O’Conor to the Marquess of Salisbury, Constantinople, November 22, 1899.
131

Aşiretinden silahlı birçok kişi haberi alınca Erciş’e doğru yönelmiş ancak vali,
kaymakam ve Erciş askerî komutanı Ermenileri bunlardan korumuşlardır457.

İran’dan yapılan bir diğer saldırı ise Nisan 1900’de gerçekleşmiştir. Ermeni
komitacılardan 5 önemli lider İran’dan Türkiye’ye büyük bir saldırı planlamak için
İran’a geçmişler ve Salmas’ta üç tane saldırı birliği oluşturmuşlardır. Bu birlikler üç
ayrı noktadan giriş yapmışlardır: Abagha, Saray ve Elbak (üçü de Van’ın sınır
bölgesindedir). Bunun üzerine sınır bölgesi Van’dan gelen ordu tarafından kontrol altına
alınmış ve hiçbir Avrupalı şahsın geçmesine izin verilmemiştir. Ermenilerin
oluşturduğu birliklerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte her birinde yaklaşık 50
komitacı olduğu tahmin edilmiştir458.

1900 yılının Kasım ayında Ermeniler bu kez Bayezid sancağında yer alan Kara Kilise
civarından saldırmışlardır. Türk yetkililer Erivan’da bulunan ajanların bu birliğe dikkat
edilmesi gerektiği yönündeki istihbaratlarından dolayı bu saldırıdan daha önce haberdar
olmuştur. Bu yüzden Ermeniler derhal püskürtülmüştür. Bu esnada bir Ermeni ölmüş ve
bir diğeri ise sağ olarak yakalanmıştır459.

İkinci Sasun İsyanını başlatan olaylar yine Rusya ve İran’dan gelen komitacılar
tarafından gerçekleştirilmiştir. İsyandan yaklaşık 5 ay önce Ekim 1903’te başlayan
olayların bölgede yarattığı kargaşa üzerine İngiltere Van konsolos muavini Tyrell
bölgeye giderek kapsamlı bir rapor hazırlamıştır. Rapora göre Ermeniler, Malazgirt,
Patnos, Sasun, Delibaba460 Kara Kilise, Eleşkirt ve Bayezid’e çeşitli saldırılar
planlamaktaydılar. Ermenilerin toplam sayıları hakkında bir bilgi verilmese de sadece
Patnos’ta 500 ile 1000 arasında komitacı olduğu ifade edilmiştir461.

İkinci Sasun İsyanı’ndan sonra Ermenilerin ünlü komutanı Atranik’in milisleriyle


çatışmalar devam ederken, 17–20 Temmuz 1904 tarihleri arasında bir grup Ermeni İran
sınırından Bayezid’e saldırmıştır. Saldırıda 15 Ermeni öldürülmüş ve geri kalanlar
sınırın diğer tarafına çekilmişlerdir. Türklerden ise 10 ölü ve yaralı vardır. Bu sırada

457
FO, 424/200, Major Maunsell to Sir N. O’Conor, Van, December 22, 1899.
458
FO, 424/200, Major Maunsell to Sir N. O’Conor, Van, April 26, 1900.
459
FO, 424/200, Consul Lamb to Mr. De Bunsen, Erzeroum, November 6, 1900.
460
Toprakkale ve Hasan Kale arasında bir Ermeni köyü.
461
FO, 424/205, Vice Consul Tyrell to Sir O’Conor, Van, October 27, 1903.
132

Van valisinin İngiliz konsolos Shipley’e verdiği bilgiye göre ciddî sayıda Ermeni
komitacı da İran sınırında beklemekte ve şehre girmek için fırsat kollamaktaydı462.

2.2.7. Osmanlı–İran Sınır Bölgesinde Ermeni–Kürt Mücadelesi

1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı ve sonrasında sınır bölgesinde devlet otoritesi oldukça


zayıflamıştı. Bu durum Doğu Anadolu’yu bölgede yüzyıllardır dağınık ve düzensiz bir
şekilde yaşayan Kürt aşiretleri ile Osmanlı’ya karşı isyan eden Ermenilerin mücadele
alanı haline getirmiştir463. Sınırdaki Kürt aşiretleri, zaten Osmanlı ve İran arasındaki en
büyük sorunlardan biriydi. İki ülke sınırlarını sık sık ihlal eden aşiretlerden
bazılarının464 hem İran hem de Türkiye içinde kolları bulunmaktaydı. İki devlet de
bunları kontrol altına almak için, hayatlarını idame ettirecekleri imkânlar sunmaya
çalışmışlardır.

Ermeni isyanları sırasında Ermeni–Kürt ilişkisi hem çok boyutlu hem de karmaşıktır.
Bu dönemde bazen düşman bazen de işbirliği yaparak dost olmuşlardır. Osmanlı
Devleti’nin Hamidiye Alayları’nın kurulması ve Kürtlerin denetim altına alınması
yönünde yaptığı girişimler bu dönemde olası bir Ermeni–Kürt işbirliğini önlemiştir. Bu
durum Ermeni isyanlarının başarıya ulaşamamasının belki de en önemli sebeplerinden
biridir. İki taraf arasında Ermeni isyanları boyunca devam eden çatışmaların temel
sebepleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Doğu Anadolu’da devlet otoritesinin zayıf olması ve bunun ortaya çıkardığı


kargaşalıklar,
2. Kürtlerin sosyal yapıları (aşiret hayatı, ağalık ve şeyhlik düzeni vs)465 ve ekonomik
uğraşlarının (genelde hayvancılık) yerleşik hayata ve merkezî bir otoriteye
bağlanmayı engellemesinden dolayı kontrol altına alınmalarının zorluğu466,
3. İki toplum arasındaki din farkı,
4. Devlet içinde iyi koşullarda yaşayan Ermenilerin devlete karşı isyan etmelerini ve 93
Harbi’nde Rusya’yı desteklemelerini Kürtlerin kabullenememesi ve buna tepki
olarak Ermenilerin her türlü hareketlerini engellememeye çalışmaları. Gerçekten de
462
FO, 424/206, Acting-Consul Shipley to Sir N. O’Conor, Erzeroum, July 22, 1904.
463
Nalbandian; The Armenian..., p. 27.
464
Bunlardan en önemlileri Haydaranlı, Şikak, Celali aşiretleridir.
465
Kodaman; “Hamidiye…, s.434.
466
İsmail Beşikçi; Doğu Anadolu’da Göçebe Kürt Aşiretleri, Yurt Kitap, Ankara 1992, s. 17.
133

Ermenilerin İran’dan Osmanlı topraklarına yönelik faaliyetlerinin önündeki en büyük


engel Kürt aşiretleri olmuştur467. Bundan dolayı da Ermeniler sık sık Kürt aşiretlerine
saldırarak bunları öldürmüşlerdir. Kürtler de buna karşılık Ermeni köylerini basarak
intikam almışlardır,
5. Kürt aşiretlerinin Ermeni köylerine saldırarak buraları yağmalamaları, ahalinin
hayvanlarını gasp etmeleri karşısında devletin zamanında müdahale edememesi,
haklarında yasal işlemlerin yapılamaması ve bunun diğer Kürt aşiretlerini
cesaretlendirmesi468.

Bu sebeplerden kaynaklanan çatışmalar bir süre sonra iki toplum arasındaki


düşmanlığın artmasına sebep olmuştur. Ermeniler ve Kürtlerin durumunu 1896’da
dönemin İngiliz Konsolos Muavini W.H. Williams: Ermeniler kılıcın gölgesi altında
yaşıyorlardı. Ermenilerin İran sınırında Kürtlere bir saldırı hazırlığında olduğu
biliniyordu. Burada bulunan üç dördü kısa bir süre önce Van’ın caddelerinde
güpegündüz vatandaşlardan birine ateş açtı. Kürtlerin Hıristiyanlara karşı nefreti
oldukça derin ve açıkça artık birlikte yaşayamayacaklarını söylüyorlar. Buradaki
işlerin başına geçecek güçlü bir komutan gerekli ve şuanki vali gibi dindar biri
olmamalı. Sadettin Paşa burada. Türkler onu çok seviyor, Kürtlerse çok korkuyorlar.
Ermeniler ise burada olmasını memnuniyetle karşılıyorlar469 şeklinde ifade etmektedir.

Kürtlerin Ermenilere yönelik hareketlerinde bu kadar cesaretli olmasının bir diğer


sebebi devletin Ermeni ve Ruslara karşı Kürtlerin desteğine olan ihtiyacıydı470. Nitekim

467
Kürtlerin, Ermenilerin eylemlerine karşı harekete geçtikleri Osmanlı ve İngiliz belgelerinde sıkça yer
almaktadır. Bunlara bir örnek olarak 16 Ağustos 1313 (28 Ağustos 1897) tarihli belgeyi gösterebiliriz:
İran’daki Payecik Kilisesi’nde evvelce tecemmü etmiş olan Ermeni eşkıyasından dört yüz kadarının
hududu tecavüz etmek üzere hareket eyledikleri haber alınarak Elbaka’daki Haydaranlı aşayirinden bir
haylisinin nahiye-i mezkurenin Çaylı karyesine toplandıkları Van vali vekâletinden işar olunması üzerine
ahalinin müdahelesine meydan verilmeyerek eşkıya-yı mezkurenin men-i tecavüzatı zımnında ol havalide
bulunan kuvve-i mevcude-i askeriye ve Hamidiye hafif süvari bölükleri marifetiyle tedabir-i mukteziye-i
askeriyenin ittihaz ve icra olunarak hiçbir ferdin ika-i mefsedet etmesine meydan ve imkân verilmemesi
lüzumu cevaben vekâlet-i müşarünileyhaya tebliğ edildiği Dördüncü Ordu-yı hümayun müşiriyet-i
celilesinin işarına atfen taraf-ı vala-yı askeriden ba-tezkire bildirilmiş(…) BOA, HR. SYS. 2792/57
Belge nr. 2.
468
Hakkari aşayir-i Ekradının fasl-ı bahar hululünü müteakib o havalide bulunan Ermenileri katl ve imha
ve mallarını yağma ile İran cihetine firara karar verdiklerinin istihbar kılınması ve geçende bila-sebeb on
nüfus Ermeni’yi katl ve telef eden Çabakçor Ekradı haklarında terhiben li’l-emsal henüz mücazat-ı
kanuniye ifa olunmaması Kürdistan’ın sair aşair-i Ekradını dahi kıtal ve garete cüretlendirerek (…)
BOA, Y.PRK. UM. 34/59
469
FO, 424/189, Vice Consul Williams to Sir P. Currie, Van, Semptember 15 1896.
470
Denise Natali; “Kurdayetî in the Late Ottoman and Qajar Empires”, Middle East Critique, 11: 2, p.
180.
134

bu ihtiyaç Hamidiye Alayları’nın Kürtlerden müteşekkil olunmasının sebeplerinden


biridir471. Ayrıca özellikle askerî güçlerin az olduğu yerleşim merkezlerinde vali ve
kaymakamlar bunlardan zaman zaman yardım istemişlerdir. İngiliz Konsolos Muavini
Williams bu durumu şöyle ifade etmiştir: Yaşananların sebebi bölgede polis gücünün
kalmaması ve valilerin bunların yardımına ihtiyaç duymasıydı. Bunu fırsat bilen bazı
Kürt aşiretleri zaman zaman Ermeni köylerini basarak yağmalıyorlardı. Bu durum öyle
bir hal almıştı ki Konsolos çözüm olarak, İngiltere hükümetinin Padişahtan bir irade
yayımlamasını sağlayarak asker güçlerin valilere yardımcı olmasını önermiştir. Ona
göre son Ermeni katliamlarından Kürtler sorumluydu ve bu durumun devam etmesine
İngiltere’nin izin vermemesi gerekiyordu472. Bu süreçte Ermeni ve Kürtler arasında
birçok çatışma meydana gelmişse de bunlardan en önemlileri 1894 yılında Kürtlerin
yaptığı Derik Manastırı baskını ile 1897 yılında Ermeniler tarafından düzenlenen
Hanasor Katliamı’ıdır.

2.2.7.1. 1894 Dirik (Derik) Manastırı Baskını

Derik Manastırı daha önce de bahsedildiği üzere Ermenilerin Türkiye’ye silah ve


cephane sevkiyatı ile Ermeni komitacıların saklandıkları önemli bir merkezdi. Kürtler
ise bu manastırın kendilerine yapılan saldırılarda kullanıldığını düşünmekteydi. Bunu
önlemek için 21 Temmuz 1894’te Kürtler Manastıra saldırdı. Ancak Ermeniler bu
saldırıya çok güçlü bir şekilde karşılık verdiler. Meydana gelen çatışmalarda çok sayıda
Kürt, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Bu durumun Kürtler açısından moral bozucu
olduğunu ve bunun ileride Kürtlerin intikam almak için yeni saldırılarda bulunmalarına
neden olacağını anlayan Osmanlı Devleti, 30 Temmuz 1894’te Van valiliğine
gönderilen aşağıdaki yazı ile durumun kontrol altına alınmasını istemiştir;

Dirik Manastırı’nda muhtefi Ermeni erbab–ı mefsedeti tarafından birtakım Ekradın katl
ü itlaf edilmekte olduğu ve bu hal ileride Kürdlerin ahz–ı sâra kalkışmalarını mucib
olacağı Van vilayetinde taraf–ı sefaretlerinden bildirildikte mezkûr Manastır abluka
altına alınarak derununda bulunan eşkıyanın derdest ve eslihanın müsadere edilmesi
lazimeden olup ancak bu esnada manastırdaki esnamın tahkir ve ruhbanın darb ve
teşhir edildiğine dair bir gûne iftiraya mahal kalmamak üzre abluka edecek asakir–i

471
Kodaman; “Hamidiye..., s. 439; Natali; “Kurdayetî..., aynı yer.
472
FO, 424/189, Major Williams to Sir P. Currie, Van, November 11, 1896.
135

şahane ile beraber bir–iki polis komiser ve neferiyle mahallî muteberan–ı ahali–i
Müslime ve Hıristiyaniyeden birer zatın dahi memur edilmesi makam–ı sadaretten arz u
istizan adilmiş olmağla eşkıya–yı merkumenin silahlarının kâmilen ellerinden alınarak
derdestleri ve teşhir–i silaha cüret ettikleri halde müdafaa–i bilmisl kaidesine
teveccühen itlaflarıyla meyyiten derdest olunacakları üzere mucebince ifa–yı iktizası
emr u ferman buyurulmuştur. Ermenilerin bervech–i bâlâ harekât–ı tecavüzkârâneye
cüretleri ol babda vacibü’l–ifa olan tedâbir ve muamelat–ı müessirede tecviz–i kusur ve
terahi edilmesinden ileri gelmek lazım gelmekle bu husus müsebbibleri hakkında dâî–i
mesuliyet olacağı ve bu babda aslâ tekâsül ve müsamaha vukuuna meydan verilmemesi
ba irade–i seniyye tebliğ olunur ol babda fi 18 Temmuz sene 310 473.

Kürtler ve Ermeniler arasındaki husumeti bilen hükümet, Kürtlerin Ermenilere


saldırılarını önlemek için elinden geleni yapmaya çalışmış ve olayları daha başlamadan
sona erdirmek istemiştir. Ancak alınan tüm tedbirlere rağmen iki taraf arasındaki
çatışmalar devam etmiştir. Van valisi Nazım tarafından 16 Kasım 1895 tarihinde
gönderilen şifreli bir telgrafta Kürt kıyafetinde sınırı geçen bir grup Ermeni, Kürt
aşiretlerinden 10 kişiyi öldürüp 50 kişiyi de yaralamışlardır. Bunun üzerine Ermeni
köylerine saldıran Kürtler ikisi kadın olmak üzere 84 kişiyi öldürüp 42 kişiyi de
yaralamışlardır. Van valisi bu sayının sağlıklı bir şekilde araştırılması gerektiğini de
ayrıca belirtmiştir474. Bir diğer olayda ise Mayıs 1896’da İran’dan gelen Ermeniler
tarafından Kürtlere yönelik yapılan iki ayrı saldırıda toplam 6 Kürt öldürülmüş ve iki
kişi de yaralanmıştır. 475.

2.2.7.2. 1897 Hanasor Baskını

Kürtlerle Ermeniler arasındaki çatışmalardan en önemlilerinden biri de 25 Temmuz


1897’deki Hanasor Baskını’dır. Sınırdaki Kürt aşiretlerinden biri olan Mezrik Aşireti 476
ve aşiret reisi ve aynı zamanda Hamidiye Alayı 20. Hafif Süvari Bölüğü komutanı olan
Şeref Bey Ermeniler için büyük tehlike arz etmekteydi. Nitekim 1896 Van İsyanı’ında

473
BOA, Y.PRK. SRN.4/70 Belge nr. 1.
474
BOA, Y. PRK. UM 34/5.
475
FO, 424/187, Mayor Williams to Sir P. Currie, Van, May 27, 1896.
476
İngilizce kaynaklarda Mazrik ve Merzigi olarak da geçen aşireti adı Osmanlıca belgelerde Mezrik,
Mezriki, Mihriki ve Migriki şeklinde geçmektedir. 1908 yılında Osmanlı Kürtleri hakkında kapsamlı bir
araştırma yapan Mark Sykes’a göre Başkale yakınlarında meskûn olan aşiret toplam 900 aileden
oluşmaktaydı. Bkz. Sykes; “ The Kurdish Tribes…, p. 462.
136

ve sonrasında emrindeki Hamidiye Alayları’yla birlikte Ermenilere büyük zayiatlar


verdirmiştir. Ayrıca İran üzerinden Van’a silah ve cephane taşıyan Ermenilerin en
büyük korkularından birisi yine bu aşiretti. Bu yüzden bir ara silahların sevkiyatı için
başka bir sınırı kullanmayı bile düşünmüşlerdir. Hem aşiretten intikam almak hem de
sevkiyat üzerindeki en büyük engeli kaldırmak isteyen Salmas Taşnaksutyun örgütü,
Hınçaklar ve Armenakanların da desteğiyle aşiretin Hanasor’daki çadırlarına saldırı
planı hazırladılar. Baskın fikri Nikol Duman’dan gelmiştir. Komutanlar arasında
Salmas’taki Azerbaycan Merkezi Komitesi’nden Yeprem Han, Rostom, Garo, Vartan
Mehrpanian ve Iskhan Arghoutian477 da bulunmaktaydı. Baskın 25 Temmuz’da başladı
ve 27 Temmuz’da sona erdi478. İsyana yaklaşık 250 Ermeni katıldı479.

Baskın Avrupa ve Amerika basınına geniş bir şekilde rapor edildi. Ancak bunların çoğu
olayın dramatik yönünden ziyade Ermenilerin zaferini ön plana çıkarmış, böylece
Ermenilere moral kazandırmışlardır480. Sayıları az da olsa olayın trajik yönünü ortaya
koyanlar da olmuştur. Berlin’de yayınlanan Post Gazetesi 12 Ağustos 1897’te Osmanlı
makamlarından alınan bilgilere göre yayınlanan haberinde olayla ilgili şu bilgileri
vermektedir:

Devlet–i Aliyye ve İran hududu üzerinde vuku bulan hadisata dair Van’dan ba–telgraf
verilen malumata nazaran peyklerce İranlı Ermeni Memalik–i şahaneye tecavüz ile
‘Mihriki’ aşiretine taarruz ve zükur, inas ve etfalden mürekkeb 200 kişi itlaf etmişlerdir.
Aşiret reisinin zevcesi gayet vahşiyane bir surette katl ve kırk kişinin burun ve kulakları
kat’ edilmiştir. Van vilayet–i aliyyesinden tedabir–i müessire ittihaz edilmiş ve Bab–ı
Ali Asakir–i Şahane’nin takibatından kurtulup İran’a firar etmekte olan Ermeni
çetelerinin ibretü’l sairin tedib ve badema bu gibi tecavüzatın men–i vukuu zımnında
tedabir–i lâzıme ittihaz olunmasını hükumet–i İraniye’den taleb etmiştir481.

Hanasor Baskını’ndaki katliam hakkında, Nikol Duman’ın ölümünden sonra


Taşnakların yayın organı Truşak Gazetesi’nde çıkan haberde; Hanasor Hücumu

477
Asıl adı Hovsep Arghoutioan’dır. Sonraki Yıllarda Ermenistan Cumhuriyeti adına kısa bir süre İran
elçisi olarak görev yapmıştır. Ermeni komitacılardan Matinian ile evlenmiştir. Berberian; Armenians.., .s
149.
478
Berberian; Armenians…, p.50; Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 216.
479
Guenter Lewy; The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide, The University of
Utah Press, Salt Lake City 2005, p. 30.
480
Lewy; aynı yer.
481
BOA, HR. SYS. 2861/33, Belge nr. 1.
137

esnasında Nikol Duman’ın gür ve keskin sedasıyla şu sözleri işitiliyordu: Gayret


evlatlar.. Kadınlara çocuklara himaye elinizi uzatınız, erkekleri acımasızca hemen
boğazlayınız482. Ancak yukarıdaki belgeden de anlaşıldığı üzere Ermeniler kadın ve
çocuklara karşı hiç de hoşgörülü davranmamışlar aksine onları vahşi bir şekilde
öldürmüşlerdir. Williams L. Langer de şu ifadesiyle bu durumu doğrulamaktadır;
Ermeniler erkek, kadın ve çocukları barbarca öldürdü veya sakat bıraktı483.

Gerek Post Gazetesi’nin haberinde gerekse diğer gazetelerde Hanasor Baskınında


katledilenlerin sayısı 200 olarak verilmiştir. Ölenler arasında Nasturî Hıristiyanlar da
bulunmaktaydı484. Hanasor Baskınından Aşiret reisi Şeref Bey sağ kurtulmayı
başarmıştır. Baskından sonra olaya müdahale eden askerler Ermenilerden de yaklaşık
200 tanesini öldürmüşlerdir485. Rostom ve Garo gibi önemli Ermeni liderler de ölenler
arasındadır. Ermenilerden geriye kalanlar İran’a kaçmıştır. İran’a kaçan Ermeniler için
Osmanlı makamları İran Devleti’ne gerekli uyarıları yapmışlardır. İran kaynaklı bu
saldırı İran’ı da zor durumda bırakmıştır. Şeref Bey’in aşiret reisliğinin yanı sıra
Hamidiye Süvari Alayı kaymakamı gibi resmî bir görevinin de bulunması ve Ermenilere
karşı verdiği mücadeleden dolayı devlet nezdindeki yüksek itibarı durumu daha da
zorlaştırmıştır. İran durumu telafi etmek için Azerbaycan eyaleti valisi Ali Han’ı özür
ve taziye için göndermek istemiş fakat hem Şeref Bey hem de Dördüncü Ordu
komutanı Müşir Mehmet Zeki tarafından 16 Ağustos 1313/28 Ağustos 1897’de
gönderilen telgrafnamede bunun kabul edilmemesi gerektiği bildirilmiştir486.

Osmanlı’nın kararlı tavrı üzerine İran güçleri Salmas ve civarında olaya karışan
komitacılar ile silah ve cephanelerini aramaya başlamıştır. Azerbaycan Merkezi
Komitesi’nin beş yıllık raporlarına göre Osmanlı Devleti, Salmas Ermeni çetelerinin
buradan çıkarılmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Merkezî Komite Salmas’taki
komitacıları buradan gizlice çıkarmıştır. Ancak bazıları Tebriz’de yakalanmıştır. İran
güçlerinin Ermenileri yakalamak için yaptığı aramalar komitacılarla bunları saklayan

482
Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri…, s. 40.
483
Lewy; The Armenian..., aynı yer.
484
Bristol Times and Mirror, Recent Armenian Raid, 29 September 1897.
485
Marlborough Express, Alleged Armenian Outrages, Volume XXXII, Issue 179, 13 August 1897, p 2
486
BOA, Y.PRK. MYD. 19/109, Belge nr. 2.
138

köylülerin arasının açılmasına sebep olmuştur. Sonunda Mahlam köylüleri


komitacılardan köylerini terk etmelerini istemiştir487.

Yapılan aramalar sonunda baskına katılan 24 kişi ele geçirilmiş ve İran hapishanesine
atılmışlardır. Ele geçirilenlerin 5’i Rus ve geri kalanı da Osmanlı vatandaşıdır. Bu
yüzden Osmanlı yetkilileri Tebriz’de bulunan Rusya konsolosuna ele geçirilen Osmanlı
vatandaşlarının Salmas şehbenderliği görevlilerine teslim edilmesini bildirmiştir. Bunun
üzerine İran bunları teslim edeceğini açıklamıştır. Ancak hapiste bulunan 19 kişinin
memurlara rüşvet vererek firar ettikleri, buradan Rusya, Tebriz ve Urmiye taraflarına
kaçtıkları Salmas ve Hoy şehbenderliğinden bildirilmiştir488.

Bu durum Osmanlı Devleti’ni bir hayli kızdırmıştır. 9 Eylül 1897 tarihli Van vali vekili
Ferik Şemsi tarafından gönderilen şifreli telgrafta durum şöyle ifade edilmektedir; Fi
27 Ağustos sene 313 İran’ca derdest olunup bu tarafa teslim olacağı irade buyrulan 19
nefer Ermeni fedaisi İran hapishanesinden firar ettikleri Salmas şehbenderliğinden ba–
telgraf bildirilmesi üzerine beklettirilen memurlarla müfreze–i askeriyyenin avdet
eylemeleri kendilerine iş’ar olunduğu ve İran’ın şu muamele–i desaiskârisi Ermeni
eşkıyası hakkında öteden beri ihtiyar ettiği meslek–i müsaadekârisine bu da bir delil
idüğü Hakkâri mutasarrıflığı vekâletine de bildirilmekle ma’ruzdur fi 28 Ağustos sene
313489.

Osmanlı yetkililerinin İran makamlarına bu sorunun çözülmesini sert bir şekilde


söylemeleri üzerine bir gün sonra firar edenlerden 10’u yeniden yakalanmıştır.
Diğerlerinin ise Urmiyeli Ohannesyan’ın evinde kuşatıldığı ve eşkıya reislerinden
Pervanter Kazarof’un da teslim olmak üzere Tebriz’e gönderileceği bildirilmiştir490.
Daha sonra yakalananların toplam sayısı 15’i bulmuş ve bunlar Hakkâri sancağına
teslim edilmişlerdir. Yakalananlardan Oseb oğlu Simon adında bir Ermeni ise
hapishanede ölmüştür491.

Sonuçta Mazrik aşiretine ağır kayıplar verseler de bu baskına katılanların birçoğu


öldürülmüş ve İran’a kaçanların da bir kısmı Osmanlı’ya iade edilmiştir. Olay Ermeni

487
Berberian; Armenians…, p. 51.
488
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
489
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
490
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
491
BOA, A.MKT. MHM. 671/4.
139

tarihçiler arasında; aşiretin önemli bir kısmı öldürüldü, erkeklerin çoğu seri bir şekilde
katledildi ve tüm aşiret yok edildi gibi farklı şekillerde değerlendirilmiştir492. Bazı
Ermeni tarihçilere göre493 ise bu olay Ermeniler açısından başarısızlıkla sonuçlansa da
fedailerin gösterdikleri cesaretten dolayı Ermeniler hala her yıl düzenledikleri
etkinliklerle Hanasor Baskını’nı bir zafer olarak anmaktadırlar494.

2.2.8. İran İçinde Kürt–Ermeni Mücadelesi

Ermeniler ve Kürtler arasındaki mücadele sadece Osmanlı topraklarında değil, aynı


zamanda İran içinde de yaşanmaktaydı. Daha önce bahsedildiği üzere Haydaranlı, Şikak
ve Celali gibi bazı Kürt konfederasyonlarının hem Osmanlı hem de İran içinde şubeleri
bulunmaktaydı. Gerek bu aşiretler gerekse diğer Kürt aşiretleri kendilerine yapılan
saldırılar sonrasında İran tarafına kaçan Ermenileri İran topraklarında da takip etmiştir.
Bu takiplerde hem Osmanlı hem de İran Kürtleri arasında kalan Ermeniler büyük
zayiatlar vermişlerdir. Bu çatışmalardan birinde İngiltere’nin Tahran büyükelçisi Sir
Mr. Durand’ın 6 Temmuz 1896’da Başbakan Lord Salisbury’e gönderdiği bilgi
notunda, Tahran’daki Ermeni Patrikliği’nin Temmuz 1896’da Salmas’ta İran Kürtleri
tarafından Ermeni göçmenlere bir saldırı düzenlenerek çok sayıda Ermeninin
öldürüldüğünü kendisine bildirdiklerini belirtmiştir495.

İngiliz belgelerinde göre daha önce bir kısmı anlatılan olay şu şekilde gelişmiştir;
Temmuz 1896’da Osmanlı–İran sınırında meydana gelen çatışmalarda Türk askeri
önemli kayıplar vermiştir. Bunun üzerine 800 Ermeni İran’a kaçmaya karar vermiştir.
İran sınırına yakın Varak’a vardıklarında burada iki gün mola vermişlerdir. Bunlardan
Hınçak üyesi 200 kişi Varak’tan ayrılmış ve kuzeye doğru gitmiştir. Fakat bunların
çoğu bataklığa saplanarak ölmüşlerdir. Varak’ta kalanlar ise ertesi gün Salmas’a doğru
yola çıkmışlardır. Fakat bunları takip eden bir grup Türk askeri, Ermenilerin Başkale
Kürtlerince etraflarının sarıldığı Elbak’a496 yaklaşıncaya kadar arkalarından ateş etmeye
devam etmişlerdir. Diğer yandan Kürtler ise tepelerin zirvelerinden Ermenileri ateş
altına almışlardır. Ateş hattından kurtulan 450 kişi Elbak’taki St. Bartholomew

492
Lewy; The Armenian…, p. 30.
493
Berberian; Armenians…, p. 51.
494
Varoujan Karentz; Mitchnapert the Citadel: A History of Armenians in Rhode Island, IUniverse Press
2004, p. 166.
495
FO, 424/188, Sir Mr. Durand to Merquess of Salisbury, Gulhek, July 6, 1896.
496
Van’ın Başkale ilçesinin eski ismi.
140

Manastırı’na sığınmış fakat burada öldürülmüşlerdir. 800 kişiden geriye kalan 15


civarında Ermeni ise İran sınırları içindeki İmamzade Türbesi’ne sığınmış, fakat
bunlardan üçü diğerlerinden ayrılmış ve yolda İran’ın Ula köyünde bir kayanın
üzerinden ateş eden Kürtler tarafından öldürülmüştür. Dört tanesi ise İran’ın Şikak Kürt
Aşireti tarafından korunan Çarik’te yakalanmışlardır. İmamzade Türbesi’nde kalan
Ermeniler ise onları takip eden Kürtler tarafından burada köşeye sıkıştırılmışlardır497.

Diğer yandan İran Azerbaycanı ve Urmiye Gölü’nün batı bölgesinde İran Kürtleri ve
Ermeniler arasında hâkimiyet mücadelesi yaşanmaktaydı. Özellikle Şikak Aşireti ile
Başkale ve Kalasar arasındaki bölgede Ermenilerle iki büyük çatışma yaşanmış iki taraf
da ağır zayiatlar vermiştir498. İngiltere Tebriz Konsolosuğu’nun 9 Eylül 1897’deki bir
raporuna göre ise, Salmas Ovası’nda Kürtler tarafından bazı köylere bir saldırı
düzenlemiş, köylüler bir araya gelip bunları püskürtse de Kürtler köyleri ateşe vermeyi
başarmışlardır499.

İran’daki Kürt aşiretleri, Ermenilerin İran’daki faaliyetleri hakkında zaman zaman


Osmanlı Devleti’ne bilgiler de vermekteydi. Bu bilgilerde Ermenilerin nerede ve kaç
kişi olarak toplandıkları, nereye ve ne zaman saldıracakları belirtilerek sınırda gerekli
önlemlerin alınmasını istemişlerdir500. Esasında verilen bu bilgiler doğrudan Osmanlı
Devleti’ni bu saldırılardan önlemekten ziyade sınır bölgesinde bulunan Kürtleri
Ermenilerin saldırılarından korunmayı amaçlamaktaydı. Sebebi ne olursa olsun verilen
bilgiler Osmanlı’nın buralarda gerekli önlemleri almasını sağlamıştır

Osmanlı ve İngiliz belgelerinde yer alan bilgilerden, Kürt aşiretlerinin hem Osmanlı
hem de İran toprakları içinde Ermeniler açısından oldukça büyük bir engel ve tehdit
olduğu anlaşılmaktadır. Kürtlerle mücadele etmenin kendilerine bir fayda
sağlamadığını, aksine Osmanlı’ya karşı olan isyan hareketlerinde güç kaybettiklerini
anlayan Ermeniler için tek bir çıkar yol kalıyordu: Kürtlerle işbirliği yapmak.

497
FO, 424/188, No. 108, Consul-General Wood to Sir M. Duran (Minister of Tehran), Tebreez, July 23,
1896.
498
McCharthy vd; The Armenian…, s. 56.
499
FO, 424/192, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Tehran, September 9, 1897.
500
İran’ın Salmas civar karyelerinden bu gece yedi bin kadar ermeni fedaisinin hudud-ı hakaniyi tecavüz
edeceklerine dair İran’daki Şikâk Aşireti Reisi Mehmet Paşa tarafından muhbir-i mahsusla Başkaledeki
şeyh Mehmet Paşa ve Kasım Çelebi’ye haber gönderildiği (…), BOA, A. MKT. MHM. 670/5 Belge Nr.
1-2, (…) dün ve bugün İran cihetinden gelen ekraddan bazılarının verdikleri malümatta şu ifadat ve
iş'âratı teyid eylediğini (…)BOA, A. MKT. MHM. 670/5 Belge nr. 2
141

1900 yılında İran’daki Haydaranlı ve Şikak aşiretleri ile Ermeni komitacılar birbirleriyle
mücadele etmenin kendilerine bir yarar getirmediği, aksine enerjilerini boş yere
harcadıkları düşüncesiyle barış yapmaya karar verdiler. Böylece iki taraf da ortak
düşman olan Osmanlı Devleti’ne karşı daha rahat mücadele edebilme imkânına
kavuşmuşlardır501. Ancak özellikle vurgulamak gerekir ki bu antlaşma tüm Kürtleri
temsil eden bir antlaşma değildi.

501
McCharthy vd; The Armenian..., p. 56.
142

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ERMENİ MESELESİNDE İRAN’IN TAVRI VE OSMANLI–İRAN


İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ

Ermeni isyanlarında İran topraklarının Ermeni komitacılar tarafından yoğun bir şekilde
kullanıldığı şimdiye kadar ortaya konulan bilgilerle ifade edilmeye çalışılmıştır.
Ermenilerin İran içinde bu kadar rahat etmelerinin en önemli sebebi kuşkusuz İran
Devleti’nin buna rıza göstermesi ve Osmanlı Devleti’nin yaptığı onca uyarılara rağmen
Ermenilerin İran içindeki faaliyetlerini engelleme yönünde ciddi adımlar atmamasıdır.
Bu bölümde İran’ın Ermeni meselesine karşı tavrı ve bu tavrını belirleyen temel
faktörler ile bunların iki ülke ilişkilerine olan etkileri ve Osmanlı Devleti’nin İran
tarafından gelen saldırılara karşı aldığı önlemler ele alınmıştır.

3.1. İRAN’IN ERMENİ MESELESİNDEKİ TAVRI

3.1.1. İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki Tavrını Belirleyen Etkenler

19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Ermeni Meselesinde İran’ın tavrını belirleyen
temel iki faktör bulunmaktaydı. Bunlar:

1– İran’daki Rus ve İngiliz hâkimiyeti,


2– Osmanlı ile İran arasında yüzyıllardır devam eden sorunlar.

19. yüzyıl İran için oldukça sıkıntılı bir dönem olmuştur. Bu yüzyılın başından itibaren
kuzeyden Rusya, güneyden ise İngiltere’nin kıskacı altında kalan İran hem topraklarının
bir kısmını kaybetmiş hem de bu iki devletin hâkimiyeti alanına girmiştir. Daha önce de
bahsedildiği gibi Rusya, Çar. I. Petro döneminde başlayan Kafkaslar’da yayılma ve
sıcak denizlere inme siyaseti sonucunda 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay
Antlaşmaları'yla İran’ın Kafkaslarda bulunan Revan ve Nahçivan arasındaki toprakları
143

ile Kuzey Azerbaycanı ele geçirmiştir. 1877–1878 Osmanlı–Rus Harbi’ndeki başarısı


ile Kars, Ardahan ve Batum gibi yerleri Osmanlı’dan alarak Kafkasya’ya tamamen
yerleşen Rusya, burada tampon bir bölge oluşturmak için İran ve Osmanlı Devleti’nde
yaşayan Ermenilerin Erivan ve civarına göçünü teşvik etmiş ve buradaki Ermeni
nüfusunu artırarak ileride kurulacak bir Ermenistan devletinin temellerini de atmıştır.

Kafkaslar’ın yanı sıra Orta Asya’da da yayılma sürecine giren Rusya, ilk olarak
Orenberg’i alarak Afganistan’a doğru ilerlemeye başlamış, 1864’te Çimkent, 1865’te
Taşkent, 1866’da Hokand ve Buhara ile 1868’de Semerkantı ele geçirmiştir. Rusya
buradan Hazar Denizi’ne doğru hareket ederek 1873’te Hiva ve bir yıl sonra da Merv’i
almıştır502. Böylece Rusya 19. yüzyılın ikinci yarısında İran’ın kuzeyi ve Orta Asya’da
en önemli güç haline gelmiştir.

Rusya’nın Kafkasya ve Orta Asya’daki hızlı yayılışı İngiltere’nin Hindistan ve Basra


Körfezi’ndeki çıkarları açısından büyük bir tehlike arzetmekteydi. İngiltere için
Hindistan büyük bir öneme sahipti. Ünlü Hindistan Valisi Lord Curzon bunu,
Hindista’a sahip olduğumuz sürece dünyanın en büyük devletiyiz diyerek ifade
etmiştir503. Bu yüzden İngiltere, Rusya’nın güneye inmesini önlemek amacıyla
Mezopotamya’dan Afganistan’a kadar uzanan bir savunma kordonu oluşturmaya karar
verdi. Bunun için bu hat üzerinde tampon devletler kurmayı düşündü. İlk olarak
Afganistan’ın İran sınırında bulunan Herat’a yöneldi. 1856’da yapılan İran–İngiliz
Savaşı’nı kazanan İngiltere, İran’a 4 Mart 1857 yılında ağır maddeler içeren Paris
Antlaşması’nı kabul ettirdi504. Bu antlaşma ile hem Herat’ı hem de İran’ın güneyini ele
geçirdi. Böylece İran, güneyi İngiltere, kuzeyi Rusya ve orta kısımları da Kaçar
Hanedanı yönetiminde olmak üzere üç farklı bölgeye ayrıldı. İranlıların gözünde Rusya
ve İngiltere artık onların kuzey ve güney komşularıydı505.Bu andan itibaren Rusya ve
İngiltere İran politikasında belirleyici rol oynamaya başlamışlardır.

502
Mahajan; British..., p. 13.
503
Stuard A. Cohen; British Policy in Mesopotamia 1903-1914, Ithaca Press, Reading, UK 2008, p.3.
504
Monika Gronke; Iran: A Short History (Translated by Steven Rendall), Markus Wiener Publisher,
Princeton 2008, p. 102; Soner İşimtekin; Nasıruddin Şah’ın Avrupa Seyahatnamesi, Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi, Ankara 2005, s. 26; J. Calmard; “ Anglo-Persian War (1856-57), Encyclopedia of
Iran, http://www.ir anica.com/articles/ anglo-persian-war-1856-57. 31.08.2010.
505
Abrahamian; Modern..., s. 50.
144

İran ise bu iki devlete karşı politikalarında birini diğerine karşı denge unsuru olarak
kullanmaya çalışıyordu. İki devlet İran’da hem diplomatik hem de büyük ticarî
imtiyazlar elde ettiler. İngilizler Karun nehrinde hem dip tarama hem de deniz yollarını
işletme hakkını; güneyde yol ve telgraf hatları inşa etme ruhsatını; İsfahan, Buşehr,
Sultanabad ve Tebriz’de halı dokuma fabrikasına parasal destek sağlama;, banknot
basımında tam yetkiye sahip Imperial Bank’ı kurma yetkisi ve en önemlisi de güneybatı
da petrol arama imtiyazını elde etmişlerdi. İngiliz iş adamı Baron Julius de Reuter,
Nasireddin Şah’ı bunlara ikna etmek için 1873 yılında Avrupa gezisine bile
çıkarmıştı506. Buna karşılık Ruslar da Hazar Denizi’nde balık avlama, Enzeli’de gölün
dibini tarama, kuzeyde petrol arama ve kendi sınırlarını Tahran, Tebriz ve Meşhed’e
bağlayacak yollarla telgraf hatlarını inşa etme hakkını satın aldılar507.

Rusya ve İngiltere, İran üzerindeki rekabetlerinde daha çok etkili olabilmek için önce
İran ekonomisini zayıflatmışlar daha sonra yüksek faizli ve uzun ödeme planı olan
borçlar vermişlerdir. İngiltere’de Lord Salisbury’nin başbakan olmasıyla (1885) birlikte
İran’daki İngiliz etkisi hızla artmaya başlamıştır508. İngiltere bu dönemde, 1892 yılında
yapılan 6 maddelik bir antlaşma ile İran’a kırk yıl ödemeli 500 bin poundluk bir borç
vermiştir. Bu borç 1931 yılında 375 sterlinlik son ödemenin yapılmasıyla sona
erecektir509. İngiltere İran’a ilerleyen yıllarda da borç vermeyi sürdürmüştür.
İngiltere’nin yanı sıra Rusya da İran’a borç vererek bu devleti kendine bağımlı hala
getirmeye çalışmıştır. 1903 yılında İran’a 75 yıl süreli 36 milyon rublelik verdiği borç
buna güzel bir örnektir. 75 yıl süreyle aylık 850.000 ruble ödemeli borcun bitiminde
İran’ın ödeyeceği para faiziyle birlikte 60 milyon rubleye ulaşmıştır510. İşin ilginç yanı
Rusya, kendi zor durumda olduğunda bile Fransa gibi devletlerden düşük faizle borç
alarak İran’a daha yüksek faizle borç vermiştir511.

Bu tür politikalarla İran’daki Rus etkisi öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, Rusya’nın İran
büyükelçisi, Rusya’nın İran’daki bir valisi gibi hareket etmeye başlamıştır. Öte yandan
Osmanlı devlet adamları başta Ermeni komitacıların kontrol altına alınması olmak

506
Elton; History..., p. 114.
507
Abrahamian; Modern..., s. 53.
508
Rose Louise Greaves; “British Policy in Persia, 1892-1903 - I”, Bulletin of the School of Oriental and
African Studies, University of London, Vol. 28, No. 1, 1965, p. 35.
509
FO, 251/58. Memorandum on the Attrek, or Northern, Frontier of Persia.(Ekli Dosya)
510
BOA, Y.MTV. 245/99
511
Furon; Aynı yer.
145

üzere, İran tarafında oluşan bir problemin giderilmesi için bile Rus hükümetine veya
Tahran’daki Rus büyükelçisine müracaat etmek zorunda kalmıştır512.
Aynı şekilde İngilizlerin de İran’daki etkisi Ruslardan daha az değildi. İngiliz
belgelerinde, Tahran’daki misyondan bahsedilirken diğer devletlerdeki misyonlar için
kullanılan büyükelçi513 ifadesi kullanılmayıp, buradaki İngiliz misyonun başındaki isim
Bakan514 olarak ifade edilmiştir515. Mesela 1891’deki Tahran Bakanı Sir Frank
Lascelles516, 1896’da ise Sir M. Durand’dır517 Ayrıca, İngiliz arşivlerinde bu döneme ait
tasniflerde İran, Commonwealth’e518 dâhil olarak görünmektedir. Minister sözcüğünün
elçi anlamı bulunsa da, diğer elçilikler için bu terimin kullanılmaması bu yöndeki bir
düşünceyi kuvvetlendirmektedir.

İran üzerinde etkili olan İngiltere’nin bu dönemde gerek Basra Körfezi’ndeki çıkarları,
gerekse Ermeni Meselesi sebebiyle bu bölgede takip ettiği politikalardan biri de
Osmanlı Devleti ile İran arasında huzursuzluk çıkararak iki devleti karşı karşıya
getirmek olmuştur. Bunun için bölgedeki bazı güçleri etkisi altına alarak bunlar
vasıtasıyla bölgedeki gerginliği artırmıştır. Örneğin, 1890’da Anadolu’da Ermeniler
isyan etmeye başladığında Irak’ta bulunan aşiretler de İngilizlerin etkisiyle Osmanlıya
karşı isyan etmişlerdir. Necd Şeyhi ile Şammar Aşireti arasında meydana gelen olaylar
Osmanlı’yı zor duruma düşürmüştür. II. Abdülhamid durumu anlamak için Bağdat
valiliği tecrübesinden dolayı Şakir Paşa’yı görevlendirmiştir. Şakir Paşa yaptığı
incelemede Şammar Şeyhi İbn–i Reşid’in İngilizlerin tavsiyeleriyle İran’ın himayesine
girmeye kalkıştığını fark etmiştir. Hatta Şeyh, millî bayrak olarak İran bayrağını kabul
etmiştir519.

Böyle bir ortam içinde, Osmanlı Devleti’ne karşı bu dönemde düşmanca bir tutum
sergileyen İngiltere ve Rusya’nın Ermeni Meselesi’ndeki tutumlarını bölgedeki çıkar
çatışmalarına göre değerlendirmek gerekir. 1881’de Çar II. Aleksandır’ın ölümünden
sonra Rusya’nın Osmanlı’daki Ortadoksları destekleme politikasından vazgeçmesi ve
Kafkaslar’da başlattığı Ruslaştırma faaliyetlerinden dolayı Ermeni Meselesi’nde
512
BOA, HR.SYS., Belge Nr : 2774 / 58; 2861/10; 2773 / 3; 2772 / 43; 2772 / 61; 2772 / 68.
513
Ambassador
514
Kaynaklarda Minister of Tehran şeklinde geçmektedir.
515
FO, 424/188, Consul-General Wood to the Marquess of Salisbury, Tabreez, July 28, 1896.
516
Greaves, “British..., p.35.
517
FO, 424/ 188, Consul-General Wood to Sir M. Durand ( Minister of Tehran), Tabreez, July 23, 1896.
518
İngiliz Milletler Topluluğu
519
Karaca; Anadolu..., s. 35.
146

İngiltere’ye oranla genelde pasif bir tutum sergilemiştir. Zaman zaman Ermenilerin Rus
sınırlarından Osmanlı topraklarına geçmesine ses çıkarmasa da İngiltere’nin Ermeni
politasının Osmanlı Devleti’ni kendi kontrolüne almak olduğunu anlamıştır. Rusya,
Ermeni isyanlarının başarıya ulaşması halinde Kafkasya’daki Ermenilerin de bu yönde
bir talepleri olacağı düşüncesiyle Fransa’yı da yanına alarak İngiltere’nin Osmanlı’ya
yönelik baskılarına destek vermemiştir520.

Başbakan Gladstone ile birlikte Osmalıyı koruma politikasından vazgeçen İngiltere ise
Ermeni olaylarının başlamasından itibaren şiddetli bir şekilde Ermeni taraftarlığı
yapmaktaydı521. İngiltere’ye göre Osmanlı Devleti artık son anlarını yaşıyordu ve bu
süreci hızlandırmak için Ermeni Meselesi bulunmaz bir fırsattı. Osmanlı Devleti’nin
yıkılması halinde de bölgedeki kontrolü eline almak istiyordu. İngiltere’nin Osmanlı’ya
karşı tutumunu 11 Mayıs 1895’te İngiltere Başbakanı Lord Salisbury tarafından
Sadrazam Said Paşa’ya gönderilen tehditlerle dolu bir mektup ortaya koymaktadır.
Salirbury mektupta şunları söylüyordu; Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu tehlikeye
dikkat çekerim. İktidara geldiğim günden beri, İngiltere’de kamuoyunun Osmanlı
Devleti aleyhine döndüğünü hayretle görüyorum. Bu devletin devam etmeyeceğine dair
kanaat günden güne artmaktadır. Ne Almanya ne İtalya, ne Fransa, Rusya’ya sadıktır.
Osmanlı Devleti’nin devamına yarayan şey yalnızca İngiltere’nin Rusya ile müttefik
olmamasıdır. Eğer ittifak vaki olursa, tehlike son dereceye gelir ve Osmanlı sona erer.
Salisbury’nin düşüncesine göre Ermeni sorunu yatışsa dahi Osmanlı Devleti
yaşayabilmek için çok zayıftır522.

Osmanlı Devleti ve Ermenilere karşı tutumu ve İran üzerindeki nüfuzu ortaya konulan
İngiltere’nin, İran’ın Ermeni Meselesi’ne karşı tutumunda etkisinin olmadığını
söylemek güç olur. Nitekim hem Osmanlı hem de İngiliz belgelerinde yer alan bilgilere
göre İngiltere, İran’daki Ermenilerin silahlanma ile sevk ve idaresinde aktif bir şekilde
görev almıştır. Belgelerde İran’daki Ermeniler arasında halkın telaffuz ettiği Bissin
adında bir İngilizin bulunduğu ve bu şahsın, gerek Ermenilerin teşkilatlanmasında

520
Fahir Armaoğlu; 19. yy. Siyasi Tarihi 1789-1914, TTK. Yay., Ankara 1999, s. 575-576.
521
Gürün; Ermeni Dosyası..., s. 99.
522
Armaoğlu; 19.yy..., s. 576.
147

gerekse bunların Osmanlı topraklarına yönelik faaliyetlerinde Ermeni komitelerine


önderlik ettiği bildirilmiştir523.

Aynı bilgi, 11 Nisan 1309 tarihli Bitlis vilayetinden gönderilen şifreli telgrafta da yer
almaktadır. Buna göre, Bitlis’e bağlı Hizan kazasının Ermeni köylerinde dolaşmakta
olan meçhul bir şahıs kaza kaymakamı tarafından tutuklanmış ve polis tarafından
gerekli tahkikat yapıldıktan sonra, şahıs kendisinin affedilmesi karşılığında İran’ın
tertibatına dair bazı malumat ile taşınmasına yardım ettiği bazı evrak ve nakliyat
hakkında bilgi vereceğini bildirmiştir. Şahsın anlattığına göre, Van dâhilindeki Çargiri
kazasında meskûn Yezidi taifesinden olan Ermenilerin haberleşmesine aracılık ettiği ve
daha sonra Hizan kazasında bir rahibe mektup götürdüğünü ve bu sırada iki Ermeni ile
aralarında husumet doğduğu için bunlardan ayrıldığını bildirmiştir. Daha sonra
kendisinin buralarda sa’i524 sıfatıyla dolaşmakta olduğunu ve İran’dan üç defada toplam
on sekiz yük iğneli cinsinden silah ve cephaneyi zikrolunan Ermenilerle birlikte gizlice
getirdiği, bunların sekiz yükünü Van kasabasına bir günlük mesafede Haçalı?
Kilisesi’ne, bir yükünü ise Bargiri’deki kiliseye ve geri kalan beş yükü ise Bargiri’ye iki
saat mesafedeki Kürzut isimli karyeye götürdüğünü bildirmiştir. Ayrıca kendisinin
dışında başka bir grubun da aynı şekilde silah getirdiğini ve bunlara Van’da Sihak adlı
bir Ermeninin aracılık ettiğini söylemiştir. Şahıs ayrıca İran’daki Ermenilerin yaza
doğru Osmanlı sınırına saldırcaklarını da beyan ederek, bunlara İran hükümeti ve
İngiltere’nin de yardım ettiğini söylemiştir.525.

Aynı belgede yer alan diğer bilgilere göre, Ermeni komitacılardan daha önce tutuklanan
iki kişi de, İran’daki Ermenilerin bir İngilizin kumandasında hareket ettiklerini, İran’ın
Irak’ta karışıklık çıkartarak sınırdaki askerlerin bir kısmının Irak’a sevkedilmesini ve
böylece buralardaki asker sayısının azalmasından istifade ederek Ermenilerin sınırdaki
faaliyetlerini kolaylaştırmayı amaçladıklarını bildirmişlerdir. Yakalanan şahısların
verdiği ifadelerden sonra Bitlis valisi Tahsin, hem Ermenilerin yaşadığı vilayet–i
şahanede hem de Irak’taki fesad hareketlerinin İngiliz ve İranlıların emelleri
doğrultusunda meydana geldiği yolundaki fikrini beyan etmiştir526.

523
FO, 424/195, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, February 18, 1898.
524
Haber veya başka emanetleri götürüp getiren kimse
525
BOA, Y. PRK. SRN. 3/ 80 Belge nr. 2
526
BOA, Y. PRK. SRN. 3/ 80 Belge nr. 2
148

İngilizler, İran’daki Ermenilerin silah ihtiyaçlarını karşılamak için, Hindistan’ın


Bombay Limanı’na gemilerle gönderdiği silahları buradan İran içine sevkederek bunları
Ermenilere dağıtmış ve Ermenilerin Osmanlı topraklarına saldırmalarına ön ayak
olmuştur527.

Bu dönemde İran ve Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerin bozulmasına yönelik politika


izleyen İngiltere bunu sağlamak için çeşitli yollara başvurmuştur. Bir yandan Irak
içindeki din adamlarını ve aşiret reislerini Osmanlı’ya karşı kışkırtırken diğer yandan
İran’daki her türlü hadiseyi provakosyana dönüştürmeye çalışmıştır. Bunlardan birisi de
bu dönemde gerçekleşen bir iltica hadisesidir: İngiliz tebasından Hıristiyan bir kız
İslâmiyeti kabul etmiş ve bir İranlı ile evlenmeye karar vermiştir. Bunun üzerine
devreye giren İngiltere bu kızın kendilerine teslim edilmesi konusunda Şah’ı ikna
etmiştir. Fakat bu durum karşısında kız Osmanlı Devleti’nin Savuçbulak
şehbenderliğine sığınmıştır. Şehbenderlik İngiltere’nin baskısı sonunda, Şehzade
Nuredü’d Devle tarafından üç–dört bin askerle kuşatılarak ateş altına alınmıştır. Bu
durum karşısında Osmanlı tüccarları konsolosluğa girerek İran’lılara karşı koymuşlar,
bütün baskılara rağmen kızı teslim etmemişlerdir. Böylece gelişen olaylar 2–3 ay
sürdüğü gibi, İran ve İngiltere’nin tavırları düşmanca bir görünüme bürünmüştür.
Konuyla bizzat ilgilenen Şakir Paşa, milletlerarası hukuk kurallarına bağlı kalarak, bu
meseleyi halletmiş ve kızı ne İngiltere ve ne de İran’a teslim etmeyerek, kızın rızasına
binaen onu evlendiği Mirza’ya teslim etmiştir528.

İngiltere’nin İran’daki hâkimiyeti ve İranlıların İngilizlere meylettikleri yönünde 24


Ağustos 1313 / 5 Eylül 1897 tarihli başka bir belgede, Muzaffereddin Şah’ın ülkenin
malî durumundan dolayı İngiltere’den borç almak için Basra gümrüğünün gelirlerini
İngilizlere rehin bırakmaya razı olduğunu, bu durumun Ermenilerin fesat hareketlerini
daha da cesaretlendirdiğini ve bundan sonra Ermenilerin daha çok saldıracakları için
buna karşı sınırda gerekli önlemlerin alınmasını ve askerlerin müteyakkız bir halde
bulunmaları Tahran sefareti ateşemirliğinden bildirilmiştir529.

İngiltere’nin bir diğer faaliyeti ise İran’daki bazı devlet ve din adamlarını kendi yanına
çekerek, bunların Ermeniler lehine tavır almasını sağlamıştır. İleride daha detaylı olarak

527
BOA, Y.PRK.AZL.20/38
528
Karaca; Anadolu…, s. 35.
529
BOA, Y.PRK.BŞK.53/141 Belge nr. 1.
149

ifade edileceği gibi, kurulacak olan bağımsız bir Ermeni devletinin başkan adayları
olarak düşünülenler arasında koyu bir İngiliz taraftarı olan İsfahan hâkimi Zıllu’s–
Sultan530 ve İran’ın Londra Büyükelçisi Mirza Malkom Han da bulunmaktadır.

İran’ın Ermeni meselesindeki tavrını belirleyen diğer bir husus ise Osmanlı Devleti ile
İran arasında yıllardır süre gelen sorunlardır. Bu sorunlara dair malumat Osmanlı–İran
ilişkileri bahsinde ele alınacaktır.

3.1.2. İran Devlet Adamlarının Ermenilere Yönelik Tutumları

3.1.2.1. Mirza Malkom Han ve Ermeni Meselesi

Ermeni meselesinde Osmanlı Devleti içindeki gelişmeler cerayan ederken, İran içinde
de önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı’ndan Sonra
Ermenilerin Kafkasya, İran ve Türkiye’de bulunan sözde Ermeni toprakları üzerinde bir
Ermeni Devleti kurma çalışmaları devam etmekteydi. Bu çalışmalar içinde İran devlet
adamlarından Mirza Malkom Han’ın ayrı bir yeri bulunmaktadır.

Mirza Malkom531 1833/1834 yılında İran’da Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Yeni
Culfa’da Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur532. Babası Mirza Yakup İran’da
üst düzey görevlerde bulunmuş önemli biridir. Daha sonra Müslümanlığa geçmiştir.
Ancak Müslümanlığı biraz tartışmalıdır. On iki yaşında iken Paris’e eğitim amaçlı
olarak giden Malkom Han, on sekiz yaşında tekrar döndüğü İran’da 1858 yılında
Farmasonluk cemiyetini kurmuştur533.

530
Kaçar Hanedanına mensup olan Zıllu’s-Sultan, 1874-1907 yılları arasında İsfahan Valiliği yapmıştır.
Nasıreddin Şah’ın kardeşidir. Görevi süresince kendi otoritesini artırmak için yaptığı entrikalar yüzünden
oluşan kötü imajı günümüzde de devam etmektedir. Bu dönemde İran’daki Rus-İngiliz rekabeti,
Ulemanın öncülüğündeki Şii militanist hareketler, tüccar zümresinin güçlerinin artması, toprak
sahiplerinin ve aşiret liderlerinin kıskançlık düzeyine varan mücadeleleri, modernizmi engelleme çabaları
gibi olaylar ve Zıllu’s-Sultan’ın ikiyüzlü ve sahtekârca tutumları kendisine karşı oluşan öfkenin diğer
sebepleridir. Rus-İngiliz mücadelesinde İngiltere ile yakın ilişkiler kurmuştur. Bu yakınlık, 1890-1892
arasındaki Tütün İdaresi’ne karşı ülkede başlayan protestoların sebeplerinden biri olmuştur. Ayrıntılı bilgi
için bkz. Heidi A. Walcher; In the Shadow of the King Zill al-Sultan and Isfahan under the Qajars, I.B.
Tauris, May 2008.
531
İngilizce’de Mirza Malkom olarak yazılmasına rağmen, Malkum, Melkum, Malcom olarak da çeşitli
kaynaklarda geçmektedir.
532
Hamid Algar; Mirza Malkom Khan, A Bibliographical Study in Iranian Modernism, University of
California Press, Berkeley and Los Angeles, California, 1973, p.1.
533
Hamid Algar; “An Introdution to the History of Freemasonry in Iran”, Middle Eastern Studies,
Volume 6, Issue 3, 2005, p.276; Farmasonluk veya Türkçe ifadesiyle Hür Masonluk görünürde din, dil,
ırk, mezhep farkı gözetmeksizin yüce varlık’a inanç temelinde kurulu bir kardeşlik kurumudur. Bkz. Hür
150

Avrupa’da kendi ifadesine göre Batı’nın politik görüşü ile Doğu’nun dinî görüşünü
sentezleyen ve Hıristiyanlığa ait bütün görüşleri, gizli cemiyetleri ve farmasonluk
teşkilatlarını araştıran Malkom Han, Tahran’da kurduğu teşkilatta İslâm’da reform
yapılması fikrini savunmaya başladı ve kısa sürede yaklaşık 30 bin kişilik dinî bir örgüt
haline geldi. Yine kendi ifadesine göre ortaya koyduğu inançların İncil’i olan bir kitap
yazdı. Bunun üzerine İran’dan sürgün edildi. Osmanlı sınırları içindeki Bağdat’a
yerleşti. Burada Şiiler üzerinde etkili olmaya başlayınca İstanbul İran büyükelçiliğine
görevli olarak atandı534.

Resim 3.1. Mirza Malkom Han (1833–1908)535

Burada görevliyken, Ortadoğu, İran, Kafkasya, Kuzey Afrika ve Avrupa’ya kadar


yayılan kolera salgını için İstanbul’da yapılan Sağlık Konferansı’na İran’ı temsilen
katıldı536. İstanbul’da iken Ermeni Arakel’in kızı ile evlendi. 1868’de İran
Büyükelçiliği’ndeki görevinden ayrıldı. Bu arada İstanbul’daki birçok devlet adamı ve
aydınla yakın ilişkiler kurdu. Hatta bir ara Fuad Paşa onu Osmanlı vatandaşlığına

ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası resmi web sitesi http://www.mason.org.tr/. 17.10.2010; Ancak
kökeni 17. yüzyıla kadar giden bu örgüt dünyada gizlilik prensibiyle ön plana çıktığı için asıl amaçları
tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Fakat Mirza Malkum tarafından İran’da Farmosonluk teşkilatını
kurmasından sonra bu örgütün İslâm’ın inanç ve geleneklerini sorgulamaya başladığı Hamid Algar
tarafından ifade edilmiştir. Bkz. aynı eser.
534
Hamid Algar; Mirza Malkom Khan, A Bibliographical…, p. 10-13.
535
http://en.wikipedia.org/wiki/Mirza_Malkam_Khan. 16.09.2010.
536
Orhan Koloğlu; “Osmanlı Basınında 1865 Kolera Salgını, İstanbul Sağlık Konferansı ve Mirza
Malkom Han”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları Sayı VI/2, 2005, s.142.
151

geçirip Hariciye Nezareti’nde danışman olarak çalışmasını bile sağladı. İslâm’da reform
fikrini savunan görüşlerini Hürriyet Gazetesi’nde yayımladı. Ona göre Müslümanların
ilerlemesi için mutlaka Arapça harflerin ıslahına ihtiyaç vardı. Kendine özgü bir alfabe
bile geliştirdi. Daha sonra İran’a geri dönen Malkom Han, kısa bir süre sonra İngiltere
ile yakın ilişkiler geliştirmesi için 1873’te İran’ın Londra büyükelçiğine atandı. Burada
kaldığı süre içinde Kanun adlı gazeteyi çıkardı. Bu gazetede İran’ın modernleşmesi
537
üzerine yazılar yazdı ve Şahlık rejimini sert bir şekilde eleştirdi . Ortaya koyduğu
fikirlerle İran meşrutiyet hareketinin fikir babalarından biri538 olan Malkom Han 1908
yılında İsviçre’de ölmüştür.

Mirza Malkom Han Londra’da iken, bağımsız bir Ermeni devleti kurma yönünde gerek
Avrupa Devletlerinin faaliyetleri –Özellikle İngiltere– gerekse Osmanlı, Kafkasya, İran
ve Hindistan’da yaşayan Ermenilerin yaptığı çalışmalarda kurulması planlanan bir
Ermeni devletinin başkanı olarak düşünülmüştür. Londra’daki Ermeni cemiyetleri ile
sık sık görüşen Malkom Han’ın bu yönde bir niyeti olduğu Londra sefareti tarafından
birkaç defa Dersaadet’e bildirilmiştir. Durumu daha net anlamak için kendisiyle bir
görüşme yapılmıştır. 30 Eylül 1890 tarihli belgede yer alan görüşmenin içeriği
şöyledir539:

Ermeni harekât–ı ihtilaliyesi bizim önce zannettiğimiz gibi bazı esafil eşhasın eser–i
tahriki olmayıp bi’l–akis erbab–ı malumat ve dirayet ve ashab–ı nüfuz ve haysiyet ve
servetten birçok zevatın teşvik ve himayeleri altındadır. Ve olan şeylerin cümlesi
onların vukuf ve malumatı ve onların tensib ve talimatı ile oluyor. Mesele eski
derecesinde kalmayıp gittikçe terakki ve ehemmiyet vermek için beni cemiyetlerinin
hamisi gibi gösteriyorlar. İş öyle değildir. Bunlar benim arzum hilafına olarak bana
müracaat ediyorlar. Yalnız Avrupa’da bulunan ve Rusya’da ve İran ve Hindistan’da
bulunan nice nice muteberan ve ağniya taraflarından peyderpey mektuplar geliyor.
Bunların muhteviyatı Ermenistan’da bir hükumet–i müstakille teşkili maksadının
taammüm ve teessüs ettiğini gösteriyor. Memalik–i muhtelifede bulunan diğer kimi
zatların bu babda beynlerinde bir muhabere–i daime cari olduğu gibi Anadolu’nun her
tarafında mukim Ermeniler meyanesinde dahi bu maksadın husulüne çalışmak için bir

537
Koloğlu; “Osmanlı…, s. 149; Algar; A Bibliographical…, p. 29.
538
Karadeniz; “II. Meşrutiyetin…, s. 196.
539
BOA, Y.PRK. EŞA, 12/8 Belge nr. 1
152

ittifak–ı hafi bulunduğu anlaşılıyor. Rusya Ermenileri Anadolu’ya muttasıl silah


geçirmekte ve İran ve Hindistan Ermenileri540 nakden pek çok irsalâtta bulunup
komitelerin neşriyat–ı vakıa ve seyir ü seferleri de bu suretle teshil edilmektedir. Ben
gerek şifahen ve gerek tahriren tarafıma müracaat edenlere maksadlarının kabil–i
husul ve husulünden fayda memul olmadığını ve Bab–ı Ali’nin marzisine muvafık
surette hareket etmelerini beyan ve tavsiye ile ita–yı nesayihden hali kalmıyor isem de
tesir etmiyor.

Zira iş pek ziyade ilerlemiş ve maksadları önü alınamayacak surette kesb–i vüs’at u
ciddiyet eylemiştir. Komiteler demincek dediğim vechile memalik–i muhtelifeden
muavenet görmekte oldukları gibi Daily News ve sair Gladstone peyrevanını maksad u
mefad ve şikâyet ü feryadlarına müsaid bulunduklarından mesleklerinde musırrane
sebat ediyorlar. Bu sebat sayesinde yalnız Gladstone takımından değil muhafazakaran
takımından da sehabet görmeğe başladılar. Verilmiş hale nazaran bunların asaf–ı
millet–simatı hususuna heyet–i hazıra–i hükûmetin tavassuta mecbur olması memuldur
ve bi–l–ahire düvel–i sairenin birisi ve bade cümlesi tavassut ve müdahele edebilmekte
hatura gelir. Binaen aleyh Bab–ı Ali bu vechile hariçten bir ısrar görmeden evvel
kendiliğinden bir nevi bahşayişte bulunmalıdır.

Mirza Malkom’un buraya kadar olan ifadelerinden Ermeni Meselesi’nin arkasında


Avrupalı devletlerin yanısıra İran ve Hindistan başta olmak üzere birçok ülkeden zengin
ve nüfuzlu Ermenilerin olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir husus ise Malkom Han,
kendisine müracaat edenlere bu işin doğru olmadığını söylediği yönündeki ifadeleridir.
Ancak buna kuşkuyla bakmak gerekir. Çünkü bir yandan olayların kontrol edilemez bir
hale geldiğini ve birçok ülkeden Ermenilere yardım edildiğini belirterek Osmanlı
Devleti’ne bir nevi gözdağı vermiş, diğer yandan bu dönemde Avrupalı devletlerin
Osmanlı üzerindeki baskılarını artırmalarına neden olan ıslahatlar konusunda Osmanlı
Devleti’nin kendisinin bir şeyler yapması gerektiğini söylemiştir. Bunun tam tersi
şeklinde Mirza Malkom Han’ın iyi niyetle bunları söylediği de iddia edilebilir. Ancak
Londra Sefareti’nin Mirza Malkom konusunda İstanbul’u birkaç defa uyardığını
belirtmesi ilk yapılan değerlendirmenin daha doğru olduğu ihtimalini
kuvvetlendirmektedir.

540
Hindistan’daki Ermenilerin birçoğunun daha önce buraya göç eden Yeni Culfa’lı zengin Ermeniler
olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
153

Malkom Han görüşmenin devamında Ermeni Meselesi’nde şimdiye kadar pek


bilinmeyen bazı bilgiler vermiştir. Bunlardan en önemlisi belki de kurulması planlanan
Ermeni devletiyle ilgili bazı tasarılardır. Malkom Han’ın ifadelerinin devamı şöyledir:
İran’da ve Hindistan’da Ermenilerden bazı mütefezzin Şah hazretlerinin mehadiminde
Isfahan hâkimi Zıllu’s–Sultan’ın Ermenistan prensi olmasına temayül ve teşebbüs
etmekte olup bu babda müşarünileyhe müracaatlarıyla vaki olduğunu biliyorum. Benim
Zıllu’s Sultan ile muhaberem vardır. Kendisi bu hususta benim reyimi sormuş olduğu
gibi sair müracaatçılara da benden cevap almadıkça kendilerine cevap veremeyeceğini
anlatmıştır. Ermenistan için bir Acem şehzadesi isteyenlerin din ve mezheb–i
mutaassıblarından olmadıklarına dalalet edebileceği gibi Ermenistan denilen yerlerde
Ermenilerden fazla Müslüman bulunması kaziyyesinin de düşünülmüş olduğunu
gösterir. Eğer Zıllu’s–Sultan olmazsa ben olabilirmişim öyle diyorlar ve Nubar
Paşa’nın541 prens olmasına çalışanlar da vardır. Ermenistan prensliğini istihsale
çalışmaklığımı talep ediyorlar. Bu babda olunan müracaatların ve aldığım mektupların
nihayeti olmuyor. O mektupları da bir takım mevsuf ve medayih ile dolduruyorlar.
Ermeni olduğum malumunuzdur. Ermeniler arasında bir mevkii dahi haiz bulunuyorum.
Binaen aleyh müracaat edenleri kıramam ve gelen mektupları yırtıp atamam. Diğer
taraftan Devlet–i Aliyye’nin muhibb ü hayırhahı olduğum cihetle bana bu misüllü
müracaatlar edilmekte olduğuna canım sıkılıyor. Ben eğer bir arzuda bulunsam Devlet–
i Aliyye’nin matlub u menafiine muvafık olmak şartıyla bulunurum.

Ermeniler’in selameti Osmanlılarla birleşmekte ve Osmanlı olmaktadır. Ancak hükumet


dahi onları Osmanlı bilmiyor. Ne çare ki komitelerin hükûmete emniyetleri

541
Karabağlı bir ailenin çoğu olarak 1825 yılında İzmir’de doğdu. Ticaretle uğraşan ailesi oldukça
zengindi. Bu yüzden ilk ve orta öğrenimini Avrupa’da tamamladı. Mehmet Ali Paşa idaresindeki
Mısır’da Ticaret ve Dışişleri Bakanı olan amcası Bogos Yusufyan’ın daveti üzerine Mısır’a gitti. Bu
dönemde Fransa’nın Mısır’daki yenileşme çabalarındaki etkisi, Fransızcası oldukça iyi olan Bogos Nubar
için hızla yükselmesini sağlayan bir fırsata dönüştü. Mısır’da Süveyş Kanalı’nın ve demiryollarının
yapımında büyük etkisi oldu. Nubar Paşa’nın bu başarılarından dolayı Mısır Valisi İsmail Paşa
döneminde (1863-1879) yıldızı iyice parladı. Bab-ı Ali ile ilişkilerini artırdı. Ancak bir süre sonra
Mısır’da başlayan Ekonomik kriz ve diğer problemler Nubar Paşa’nın İsmail Paşa’ya cephe almasını
sağladı. İngiltere’nin Mısır’ı işgal etmesi yönüde çalışmalarda bulundu. 1878 Berlin Konferansı sırasında,
Ermeni Meselesi ile ilgili bir proje hazırladı. Buna göre Ermenilerin yaşadığı yerlere bir Ermeni Vali’nin
atanmasını önerdi. Ancak tam bağımsızlık isteyen Ermeni Patrikhanesi buna şiddetle karşı çıktı.
Konferansın başkanı Bismarck da Patrikhane’nin projesini tercih ederek kongreye sundu. Böylece Nubar
Paşa’nın önerisi kabul edilmedi. İlerleyen yıllarda Mısır’dan ayrılan Nubar Paşa 1899’da Avrupa’da öldü.
Süleyman Kızıltoprak; “Armenians in The Bureaucracy of Ottoman Egypt: The Carier of Bogos Nubar
Pasha (1824-1899)”, History Studies, Volume 2/2, 2010, s. 223-242. , İA, “Nubar Paşa”, C.9, Eskişehir
1997, s. 337-339.
154

olmadığından onlar tefrik tarafında ve istiklal arzusunda bulunurlar. El–hâsıl


müracaat–ı vakıadan dolayı mevkiim müşkildir. Bugün bir imkan olsa da Dersaadet’e
gidebilsem o müracaatların arkası alınır ve işin ehemmiyet ve ciddiyeti dahi bir
dereceye kadar ber–taraf olurdu. İşler hakkında daha başka malumat ve izahat verir ve
asl u fer’ini bildirirdim. Lakin herkese açamam söyleyeceğim sözleri mücerred zat–ı
hazret–i padişahîye arz edebilirim.

Size söylemiş olduğum bu sözler dahi gayet hafi ve mahremanedir. Ne vakit İstanbul’da
bulunursanız bir tarikini bulduğunuz halde bu ifadatımı atebe–i şahaneye iblağ
ederseniz ve o zaman size daha başka malumatlar veririm. Onları da arz eylerseniz
ancak İstanbul’a kendim gidebilirim. Daha ziyade muhassenat olurdu. Ne çare ki gidip
gidemeyeceğimi katiyen beyan edecek hal ve mevkide değilim. Bir de gidecek olursam
zat–ı hazret–i padişahînin beni ne yolda telakki buyuracaklarını ne kadar bilmiyor isem
bundan şah hazretlerinin şüpheleneceğini o kadar biliyorum. Mani–i cesaretim olan
mülahazat arasında bunlar dahi varid oluyor.

Malkom Han’ın bu ifadesi üzerine kendisine bu kadar karışık olan Ermeni Meselesinin
çözümünün ne olduğu ve ayrıca bu beyanatı vermesinin sebebi sorulmuş Malkom Han
buna şu cevabı vermiştir; Ben size Ermeni meselesi hakkında malumat verdim. Çaresini
İstanbul’da düşünsünler. Kendi planımın ne olduğunu hin–i hacette ve istediğim surette
bir fırsat zuhur eder ise dermiyan edebilirim.

Mirza Malkom Han ifadelerinde Ermeni Meselesi ile ilgili kendi planının ne olduğunu
açıklamamış veya açıklayamamıştır. Çünkü ifadelerinden bu işte kendisini de aşan bazı
faktörlerin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, sözlerinden özellikle İran ve Hindistan’aki
Ermenilerin bu meselede kendisine gösterdiği ilgiden rahatsız olduğunu belirtse de,
kurulması planlanan Ermeni devleti için yapılan başkanlık teklifine açık bir kapı
bıraktığı anlaşılmaktadır. Bunu destekleyen bir diğer husus Malkom Han’ın Ermenilerin
en büyük destekçisi ve bu dönemde İran üzerinde etkili iki devletten biri olan
İngiltere’de görev yapması ve Londra’daki Ermeni cemiyetleriyle sık sık görüşmesidir.

Mirza Malkom Han’dan başka Ermeni Meselesi’nde Ermenilerin lehine hareket eden bir
diğer devlet adamı ise uzun yıllar İran’ın Petersburg, Londra ve İstanbul Sefirliğini
yapan ve Padişah II. Abdulhamid tarafından da takdir edilen, daha sonra İran Hariciye
155

Nazırlığı gibi önemli bir göreve getirilen Mirza Muhsin Han’dır. İran içinde Ermenilere
yardım çalışmalarından bahsederken de değinildiği üzere, Ermenilere yardım için
kurulan cemiyetin fahri başkanlığını üstlenmiş ve bu sayede Ermenilere ciddi bir para
toplanmasını sağlamıştır. Hatta toplanan bu paralarla 1897 Hanasor Katliamı
gerçekleştirilmiştir542. Muhsin Han, Hanasor Katliamı’nın akabinde, İran içindeki
Ermenileri yeni birlikler kurarak Osmanlı topraklarına saldırmaları yönünde tahrik ve
teşvik etmiştir. Muhsin Han’ın bunu İngilizlerin isteği üzerine yaptığı ve muhtemelen
buna karşı çıkan Rusya’nın İstanbul sefiri hakkında İran tarafından tehditkâr ifadeler
kullanıldığı bilgisi belgelerde yer almaktadır543.

İran devlet adamları zaman zaman sınırdaki Ermenilerin yanına gidip bunlarla
görüşmekten de çekinmemişlerdir. Osmanlı hükümeti bölgedeki gelişmeleri yakından
takip ettiği için bu görüşmelerden de haberdar olmuştur. 17 Eylül 1313/29 Eylül 1897
tarihli Hariciye Nezareti’ne gönderilen bir telgrafta Şirinanlı Şeyh Sıddık’a İran’dan
gelen bir mektupta Urmiye’nin Mavane, Carençeşk?, Lehan karyesi ve civarlarına o
günlerde birçok Ermeninin geldiği, İran devlet adamlarından Siracü’s–Saltana’nın da
Mavane karyesine ulaştığı ve Ermenileri sınır köylerinde huzuruna kabul ettiği
bildirilmiştir. Ayrıca Siracü’s–Saltana’nın Ermenilerin arasında dolaşması ve bunlarla
görüşmesinin iki devlet arasındaki antlaşmalara aykırı olduğu ifade edilmiştir. Bunun
üzerine Şeyh Sıddık’tan bunların durumlarıyla ilgili araştırma yaparak sonucu
bildirmesini ve Ermenilerin saldırılarına karşı gerekli önlemlerin alınması istenmiştir544.

3.1.3. İran’lı Müctehidlerin Ermeniler Lehine Faaliyetleri

Gerek İran’daki ve gerekse Atebat–ı Aliya’daki545 İranlı bazı müctehidler Ermeni


meselesinde Osmanlı’nın aleyhine olarak Ermeniler lehinde hareket etmişler ve
Ermenilerin verdiği mücadeleyi desteklemişlerdir. Hatta bunu belirten fetvalar bile
yayınlamışlardır. Devletlerarası ilişkilerde çıkar çatışmalarının olduğu ve bu yüzden iki
İslâm devletinin dahi birbirinin aleyhine politikalar izlemesi her şeye rağmen kabul
edilebilir bir durum olsa da din adamlarının kendi dindaşları aleyhinde Hıristiyanları
desteklemesi ve hatta bu yönde fetva yayınlaması pek rastlanan bir durum değildir.
542
BOA, Y.PRK. EŞA. 28/60.
543
BOA, Y. PRK. BŞK. 53/102.
544
BOA, A. MKT. MHM. 671/14.
545
Necef, Samarra, Kazımiye ve Kerbala gibi Şiilerce kutsal kabul edilen yerlerin genel adı.
156

İranlı müctehidlerin bu tavrının iki önemli sebebi vardır: 1– İran’ın güneyinde


hâkimiyeti açıkça hissedilen İngiltere’nin bazı müctehidlere maaş vererek kendi
politikalarına dinî destek sağlamak istemesi, 2– İran hükümetinin Osmanlı’ya karşı
Ermenileri desteklemesi ve müctehidlerin bundan cesaret alması.

Irak ve İran’daki Şii Müctehidler halk üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Gerektiğinde
toplumsal ve siyasî gelişmelere yön verebiliyorlardı. Müctehidlerin bu etkisini II.
Abdülhamid tarafından İran’a fevkalede elçi olarak gönderilen Mehmet Rebii Paşa
şöyle ifade etmektedir: Memalik–i İraniyye her türlü tanzimat ve tenkisattan külliyen
mahrum bulunmaktadır, işler müctehid ve ahund denilen mollaların reylerine bağlı
olarak yürümektedir. İran’da Rus ve İngiliz rekabetleri birbirleri aleyhine işlemekte,
yaradılışları icabı olarak her türlü teşviklere kapılan halk da bunlara alet
edilmektedir546.

Rebii Paşa’nın da dediği gibi İran’daki Rus ve İngiliz rekabeti toplum içindeki çeşitli
unsurların bu ülkelerce kullanılmasına yol açmıştır. Bunun sonucunda zaman zaman
çeşitli olaylar ortaya çıkmıştır. Örneğin; Nasıreddin Şah tarafından ülke ekonomisini
güçlendirmek için 1872 yılında ülkedeki maden, demir yolları, tramvay yolları, baraj ve
sanayi tesislerini işletme imtiyazının Baron Julius de Reuter’e 200.000 dolar gibi bir
547
meblağla verilmesiyle başlayan imtiyazlar döneminde, 1891 yılında tütün satışı ve
ihracatı tekeli de bir başka İngiliz Binbaşı Talbot’a satılmıştır548. Bunun üzerine
Samarra’da bulunan Hacı Mirza Muhammed Hasan Şirazi’nin Rusların da etkisiyle bu
satışı protesto eden fetvasından sonra başlayan olaylar ülke genelinde gittikçe kontrol
edilemez bir hal almıştır. İngiliz taraftarlığı ile bilinen Şah’ın kardeşi ve İsfahan valisi
Zıllu’s–Sultan’ın evine ölüm tehditleri içeren mektuplar gönderilmeye başlanmıştır.
Bunun üzerine Nasıreddin Şah bu imtiyazı geri almak zorunda kalmıştır549. Bu
olaylardan sonra İngiltere Irak’ta bulunan müctehidlerle daha yakından ilgilenmeye

546
Nejat Göyünç; “Muzaffereddin Şah ve II. Abdülhamid Devrinde Türk-İran Dostuluk Tezahürleri”,
İran Şehinşahlığı’nın 2500. Kuruluş Yıldönümüne Armağan, M.E.B. yayınları, İstanbul 1971, s.146.
547
Geoffrey Jones; “The Imperial Bank of Iran and Iranian Economic Development, 1890-1952”,Business
and Economic History, 2d ser., 16 (1987): p. 70.
548
Abrahamian, Modern..., s. 53, Tütün Rejisi ( idaresi) hakkında detaylı bilgi için bakınız: A. K. S
Lambton; “The Tobacco Regie: Prelude to Revolution I”, Studia Islamica, No. 22 (1965), pp. 119-157
549
BOA, Y.PRK.EŞA, 17/ 70, Belge nr. 2; Said Amir Arjomand; “The Ulama's Traditionalist Opposition
to Parliamentarianism: 1907-1909”, Middle Eastern Studies, Vol. 17, No. 2 (Apr., 1981), p. 175; Gronke;
Iran…, p. 108.
157

başlamıştır. Özellikle 1900–1905 yılları arasında Tahran büyükelçisi olarak görev yapan
Sir Arthur Hardinge müctehidlerin desteklenmesi yönünde önemli çalışmalar
yapmıştır550. Hardinge, Müctehidlerin aslında kendi çıkarları kimi gerektiriyorsa onu
desteklediklerini biliyordu. Nitekim 1900 yılında Şiilerce kutsal kabul edilen Kum
şehrini ziyaret ettiğinde buranın Baş Müctehidi kendisine güvenilir adamlarından birini
göndermiş ve Sadrazam’ın Rusya’ya kendisini sattığını ve eğer isterse din adamlarını
ayaklandırıp Sadrazam’ı görevden aldıracağını bildiren bir mesaj iletmiştir551.

Müctehidleri elde etmenin önemli olduğunu anlayan İngiltere bu yöndeki çalışmalarını


hızlandırmıştır. 16 Mart 1322/ 29 Mart 1906 tarihinde Bağdat valisi Necip tarafından
gönderilen telgrafta İngiltere’nin burada bulunan İranlı bazı müctehidlere otuzyedişer
buçuk İngiliz lirası tutarında bir maaş bağladığı şu cümlelerle ifade edilmektedir:

Bu havalinin ahval–i umumiye ve hususiyesinin ve bed–hahane–i icabının zabt–ı Irakiye


hakkındaki efkâr ve amaliyle tevessülatı derecatının hafiyyen icra edilmesi teftiş ve
tedkiki sırasında İngiliz Devleti’nin Bağdat konsoloshanesi marifetiyle Kerbela Necef–i
Şerif’te bulunan müctehidin ve ulema–i İraniye’den on zatın beherinde bir çoklarına
otuz yedişer buçuk İngiliz lirası maaş verilmekte olduğu anlaşıldığından meblağ–ı
mezkurenin ulema–i mumaileyhten kimlere ne maksadla ve ne suret ve vasıtayla kaç
seneden beri ita kılınmakta olduğu, İngiltere Devleti canibinden mi veyahud bir fesad
komitesi tarafından mı verildiği ve bu fedakârlığa karşı ulema–i mezkurenin ahval ve
harekâtlarınca ne misillü hal ve tebdil ve İngilizlerin menafiine hadim olacak ne gibi
meyl ve teşebbüs husule geldiği hafiyyen tahkik ve tedkik edilmekte olduğu beray–ı
malumat maruzdur. Ferman552.

İngilizlerin müctehidlerle olan bu yakın ilişkisi ve İran’ın güneyinde 1857’den beri


varolan hâkimiyeti hem din adamlarının hem de devlet adamlarının Ermeni Meselesi’ne
olan bakışlarını da etkilemiştir. Yukarıdaki telgrafta bunun bir fesad komitesi tarafından
da verilmiş olma ihtimali ibaresinden kastedilen kuşkusuz Ermeni komiteleridir. Ayrıca

550
Nikki R. Keddie; “ British Policy and the Iranian Opposition 1901-1907”, The Journal of Modern
History, Vol. 39, No. 3 (September 1967), p. 266.
551
Keddie; “ British Policy…, p. 267.
552
BOA, Y. MTV.285/14.
158

Irak ve civarında bu dönemde İran’ın Şiilik propagandası yaparak iki mezhep arasındaki
duyguları tahrik etmesi553 müctehidlerin tavrını anlamak adına önemlidir.

Ermenilere destek veren İranlı müctehidlerden biri olanTebriz Müctehidi Mirza Cevad
Ağa, daha önce İstanbul’daki İran sefaretinde, İranlıların ünlü sefiri Mirza Muhsin
Han’ın yanında müsteşar olarak çalışmıştı. İran’a döndükten sonra siyasî işlere müdahil
olmaya ve Ermenileri desteklemeye başlamıştır554. Bunun üzerine Mayıs 1893’te
bölgede Müslümanlar ve Ermeniler arasında büyük olaylar çıkmıştır. Bir yandan Mirza
Hasan Şirazi’nin başlattığı tütün ayaklanması diğer yandan da bu tür olayların
yaşanması üzerine İran hükümeti Mirza Cevad Ağa’yı Tebriz’den uzaklaştırmaya karar
vermiştir. Bunun üzerine Mirza Cevad Ağa, el altından Ermenilere yönelik tehdit dolu
bildiriler dağıttırmaya başlamıştır. Bundan maksat Tebriz’den gönderilmesini
önlemekti. Bu bildiride şu ifadeler yer almaktadır:

Ey Cemaat–i Ermeniyye ve Mesihiyye! Size ilan olunur ki, Müctehid Ağa


Tebriz’e vürudundan beri sizi ve bizi himaye eyledi. Şimdi kendisi tahkir
olunuyor. Buradan Tahran’a gönderilmek isteniliyor veya başına bir iş çıkarılmak
arzu olunuyor. Size sarahaten beyan ederiz ki, eğer kendisine bir şey yapılacak
olursa ilk işimiz sizinledir. Sizleri katl ü garet edeceğiz. Ba’dehu birkaç kişinin (
Konsoloslar) işini bitireceğiz555.

Bildiriden de anlaşıldığı üzere bu tür olayların gelişmesinde yabancı devletlerin ve


bilhassa İngiltere ve Rusya’nın etkisi ortaya çıkmaktadır. Osmanlı Devleti, Mirza Cevad
Ağa’nın bu tür faaliyetlerden vazgeçirilmesi için Tahran sefirine talimat vermiştir.
Bunun üzerine Tahran Sefiri, İran Veliahtı ile bir görüşme ayarlamış ve bu görüşmeye
Hacı Mirza Cevad Ağa da katılmıştır. Toplantıda Mirza Cevad’ın bu faaliyetlerinden
vazgeçmesi, Osmanlı’dan İran topraklarına pasaportsuz gelen Ermenilerin tard edilmesi
ve silah ithalinden men edilmeleri yönünde gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir.

553
BOA, Y. PRK. BŞK. 57/16.
554
İran’da bulunan eclâf-ı Arâminenin tesaddiyat-ı mefsedetkâraneleri hakkında bâ irâde-i seniyye-i
hazret-i hilâfetpenâhi hükümet-i İraniyye nezdinde icrâ idilen teşebbüsatın tafsilâtı 29 Nisan sene 309
tarihli arîza-i kemterânemle arz ve iş’ar kılınmış ve bu bâbda Sadrazam cenâbları tarafından verildiği
beyân olunan emirlerin ne netice hâsıl edeceğinin inbâsıyla beraber Mirza Muhsin Han gibi hayırhah bir
zatın Dersaâdet sefâretleri zamanında müddet-i medide müsteşarlık vâzifesini ifâ etmiş olan ve şimdi
Tebriz’de kâr-güzâr bulunan Mirza Cevad Han’ın İran Devleti’nce de mazereti der-kâr olan Ermeni
teşebbüsat-ı fesâdiyesi hakkında sûret-i mahsûsada nazar-ı dikkati celb edilerek (…) BOA, Y.PRK. EŞA.
17/70, Belge nr. 1.
555
BOA, Y. PRK. EŞA. 17/70 Belge nr. 2.
159

Tahran sefirinin bu isteklerinin yerine getirileceği kabul edilmiş ve müctehide bu yönde


telkinlerde bulunan Azerbaycan hâkimi Hüseyin Han ile de görüşülerek meselenin
halledileceği bildirilmiştir556.

Ermeni Meselesi’ne destek veren diğer bir müctehid ise Irak’ta bulunan ve İran Şahı ile
yakın ilişkileri bulunan Muhammed Çerbani’dir. Samarra ve civarındaki Müslüman
ahaliyi kışkırtmak ve böylece huzursuzluk çıkarmak isteyen Çerbani, Ermeniler lehine
propaganda yapmaktan geri durmamıştır557. Osmanlı Devleti Irak’taki müctehidlerin bu
tutumları karşısında sakin tavrını sürdürmüştür. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin temel
bir politika olarak yürüttüğü İslâm Birliği Projesi’nden dolayı İran ile ilişkilerde
İnneme’l–Mü’minune ihvetün’558 ayeti kerimesi çerçevesinde olaylara yaklaşmış ve bu
müctehidlere karşı yapıcı bir tutum sergileyerek bunlara gerekli nasihatlerin verilmesi
yönünde Bağdat valiliğini uyarmıştır. Bunun üzerine Muhammed Çerbani de Bağdat
valisi Ataullah’ın bildirdiğine göre sık sık uyarılmış ve kendisine bu tür faaliyetlerden
uzak durması için nasihatler verildiğini bildirmiştir559. Osmanlı Devleti ayrıca bu
müctehidlerin gönlünü kazanmak için Bağdatlı Said Efendi’yi buraya göndererek ne
gibi tedbirlerin alınması gerektiğini tespit etmesini istemiştir560. Neticede Osmanlı
Devleti şu tedbirleri alma gereği duymuştur.:

- Şiilerce önem verilen Peygamber ailesine ait mezar ve mevkileri tamir etmek ve
kıymetli hediyelerle süsleyerek herkesin sempatisini kazanmak, bunların yanı sıra
bölgede bulunan bir takım cami, medrese ve mescidin onarılması sağlamak561,

- Bazı Şiî ailelerin çocuklarının İstanbul’a getirilerek Sünnî inancına göre eğitim
verilmesi562. Böylece hem ailelerinin devlete yakınlaşmasına hem de bu çocukları
eğitimlerini tamamlamalarının ardından geldikleri bölgelere göndererek Sünnî
propaganda yapmalarının sağlanması,

556
BOA, Y.PRK. EŞA. 17/70, Belge nr. 4.
557
BOA, Y. PRK. UM. 42/ 113.
558
“Mü’minler ancak kardeştirler”, Hucurat Sureti 10. Ayet.
559
BOA, Y. PRK. BŞK 54/50; Y. PRK. UM. 42/113.
560
Said Efendi’nin raporu hakkında bkz. BOA, Y.PRK. AZJ. 31/8.
561
BOA, İ.HUS., 41/ 1313 / RA005.
562
Gökhan Çetinsaya, “Tanzimattan Birinci Dünya Savaşına Kadar Osmanlı–İran İlişkileri”, Kök
Araştırmalar Osmanlı Özel Sayısı, Köksav Yayınları, Ankara 2000, s.15.
160

- Şiilerin saygı duydukları ve onlar üzerinde en çok etkili olan müctehidlerin


desteğinin sağlanmaya çalışılması ve bölgede yeni eğitim kurumlarının
açılması563.

3.1.4. İran Hükümetinin Ermenilere Verdiği Destekler

Ermeni olaylarına karşı İran’ın tavrının ne olduğu şimdiye kadar ortaya konulan
bilgilerle ifade edilmiştir. Buna bağlı olarak bu bölümde İran hükümetinin Ermenilere
verdiği destekler ele alınmıştır. İncelenen kaynaklarda İran’ın Ermenilerle gönül birliği
yaptığı ve bunların eylemlerini bizzat desteklediği rahatlıkla görülmektedir. Osmanlı
Devleti, hem Tahran sefareti vasıtasıyla İran hükümetinin tavrını, hem de Hoy, Salmas
ve Urmiye şehbenderlikleri ile sınırdaki Dördüncü Ordu sayesinde bu desteklerin
tezahürünü yakından takip etmiştir. Belgelere yansıyan şekliyle İran’ın Ermenilere
verdiği destekler aşağıda belirtilmiştir:

1892 yılında Ermeni ve Kürtleri Osmanlı aleyhine kışkırtan ve çeşitli faaliyetlerin


düzenlenmesini sağlayan Azerbaycan Ermeni Başpiskoposu Stephan Mkiterian’a bu
faaliyetlerinde bazı İranlı yetkililer yardım etmiş ve Ermenilerin Bayezid sınırından
geçmelerine izin vermişlerdir564.

Tahran sefaretinden Hariciye Nezareti’ne gönderilen 14 Eylül 1312/26 Eylül 1896


tarihli telgrafta İran’ın 900 haneden oluşan ve Ermenilerin fesat merkezlerinden olan
Heftvan Ermeni karyesinde kalabalık miktarda Ermeni komitacı olduğu ve bunların
sayılarının günden güne arttığı, ayrıca Osmanlı sınırına saldırı için hazırlıklarını
yoğunlaştırdıkları bildirilmiştir. Telgrafta, İran hükümetinin Ermeni komitacılara
dokunulmaması için yerel idarecilere talimat verildiği, daha önceki olaylarda olduğu
gibi Osmanlı topraklarına yönelik eylemlerde bulunan Ermenilerin İran dâhilinde
rahatlıkla hareket ettikleri, bunların yerel idareciler tarafından desteklendikleri ve
kendileri hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı bildirilmiştir565.

563
Cezmi Eraslan; Abdülhamid ve İslâm Birliği, Ötüken Yayınları, İstanbul 1992, s.311.
564
BOA; HR.SYS., Belge No : 2762 / 4.
565
(…) Heftvan karyesiyle civarında Ermeni fesedesinin gittikçe çoğalmakta olduğu ve İran’daki Ermeni
müfsitlerine dokunulmaması için hükümetçe memurin-i mahlliyyeye bazı talimat ita kılındığı istihbar
kılınmasına mebni (…)BOA, A. MKT. MHM. 671/15 Belge nr. 1.
161

Yine 1896 yılında Rusyalı Ardivaz isimli bir şahsın liderliğinde İran’da Heftvan,
Mahlam ve Hosrova civarında yaklaşık iki bin Ermeni eşkıyanın bulunduğu ve bu
durumdan İran hükümetinin haberi olduğu halde herhangi bir engellemede
bulunmadığı, aksine bunlara göz yumduğu Van polis komiserliğinden Dâhiliye
Nezareti’ne bildirilmiştir. Bu askerlerin silahları ise daha önce bahsedildiği üzere
Van ve civarındaki Ermenilerden toplanan paralarla alınmıştır566.

24 Ağustos 1313 / 5 Eylül 1897 tarihli Tahran sefaretinden gönderilen telgrafta yer alan
aşağıdaki ifadeler İran’ın Ermenilere verdiği desteği açıkça ifade etmektedir;

İranilerin Ermeni fesedesini himaye ile ika–ı mefsedete teşvik etmekte


bulundukları gibi Ermeniler tarafından hudud–ı hakâni dâhilinde bir
hasar iras veyahut İslamlardan birini katl ü itlaf eyledikleri zaman dahi
fevkalade izhar–ı şad–man ve şetaret eylemekte oldukları (…)567

Ermeniler İran’da gerek devlet ve gerekse din adamlarından destek görmelerinin yanı
sıra, faaliyetlerinde tam bir serbesti sağlamak için devlet memurlarıyla yakın ilişkiler
kurmuşlardır. Bunun için memurlara rüşvet vermek dâhil çeşitli yolları kullanmışlardır:

Ermeniler para kuvvetiyle ve vesait–i saire ile memurîni ıtma’ edip


memalik–i İran’da cay–ı fesat bulmaya muvaffak olmuş olduklarından
(…)568

İran topraklarının Ermeniler tarafından kullanıldığı ve İran’ın devlet olarak buna


müsaade ettiği, Ermeni Meselesi’nin ortaya çıkmasında ve İran’ın Ermenileri
desteklemesinde büyük payı olan İngiltere’nin kendi arşivlerinde yer alan belgelerde de
ifade edilmiştir. 8 Eylül 1897’de İngiliz büyükelçisinin verdiği bilgilere göre Bab–ı Ali,
İran’daki Ermenilerin sınırı geçerek saldırmalarında (Hanasor Baskını) İran’ın kendi
sorumluluğu olduğunu kabul ettiğini ve faillerin tutuklandığını bildirmiştir.
Yakalananlaran 15 tanesi Osmanlıya iade edilmiş ve geri kalanı ya hapse atılmış ya da
Rusya’ya sürgün edilmiştir569.

566
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları…, s. 407.
567
BOA, Y.PRK. BŞK. 53/141 Belge nr. 1.
568
BOA, Y.PRK. ASK. 135/99, Belge Nr. 3
569
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marquess of Salisbury, Constantinople September 8, 1897.
162

Ermenilerin İran topraklarını kullanarak Van’a saldırmaları üzerine İngiltere’nin


İstanbul büyükelçisi Sir Philip Currie, Başbakan Salisbury’a gönderdiği bir yazı ile
başbakanın duruma müdahale ederek İran hükümeti nezdinde girişimde bulunması ve
İran hükümetinin Ermeni komitecilerin hareketlerini engellemesi için harekete
geçmesini istemiştir570

Bunun üzerine İngiltere’nin Tahran büyükelçisi Mr. C. Hardinge İran hükümeti


nezdinde girişimlerimlerde bulunmuş ve İranlı yetkililer tarafından bölgeye Ermeni
komitecileri izlemek üzere küçük bir askerî birlik göndermiştir. Bu birlik aynı zamanda
Ermenilerle sık sık çatışan ve zaman zaman bir kısmını öldüren İran’ın Şikak Aşireti’ni
de takip edecekti. Gönderilen askerî birliğe rağmen Ermenilerin sınıra doğru ilerlediği
yönünde Tebriz’den bir istihbarat alan Hardinge, bunun üzerine Tebriz konsolosu
General Wood’a talimat vererek, Tebriz genel valisi ile görüşüp Ermenilerin sınıra
doğru her türlü hareketinin önlenmesini istemiştir571.

İngiltere’nin baskılarına rağmen İran, Ermenilere yönelik olarak ya adım atmakta


isteksiz davranmış veya atılan adımlardan bir fayda gelmemiştir. Nitekim İngiltere’nin
Tahran büyükelçisi Hardinge, Hanasor Katliamı’nda Nasturi Hıristiyanların da zarar
görmesi üzerine Ermenilerin silahsızlandırılması için İran hükümetiyle Ağustos 1897’de
temasa geçmiş ancak aradan altı–yedi ay geçmesine rağmen herhangi bir netice
alamamıştır. Hardinge’nin Şubat 1898’deki raporunda, tüfekli ve üzerlerinde fişek
bulunan bazı Ermeni komitacıların Tebriz’e vardıklarını, İran hükümetinden bunların
silahsızlandırılması için girişimlerde bulunduğunu bildirmiştir. Ayrıca önceki
girişimleriyle ilgili Müşiru’d–Devle572 ile yaptığı görüşmede, Azerbaycan genel
valisinden geçen yıl karışıklığa sebebiyet veren Ermenilerle ilgili tedbir alınması
yönündeki bilginin çok geç geldiği ve Ermenilerin Salmas’tan çoktan ayrıldıklarını
bildiren bir telgraf geldiği söylenmiştir573.

Aslında İran’ın tutumunda şaşılacak pek bir şey yoktur. Bu dönemde İngiliz ve Rusların
etkisi altındaki İran’da haberleşme sistemi bu iki devlet tarafından iyileştirilmişti.

570
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marques of Salisbury, Constantinople, July 29, 1897. İngiltere’nin
İran’a karşı bu tür tutumlarının temel sebebi, İran’dan gelen Ermenilerin zaman zaman sınırdaki bazı
hıristiyan unsurların ölümüne sebep olmalarıdır. Aksi halde kendi politikalarıyla çelişmiş olacaktır.
571
FO, 424/192, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Gulhek, August 8, 1897.
572
Genelkurmay Başkanı.
573
FO, 424/ 195, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Tehran, February 1, 1898.
163

Dolayısıyla kurumlar arasındaki haberleşmede bir zafiyet söz konusu değildir. Bilginin
geç gelmesi ancak bu konudaki isteksizlikle ifade edilebilir.

Daha önce Salmas’tan ayrıldıkları belirtilen Ermeniler Şubat 1898’te tekrar Salmas’ta
toplanmışlardır. Hoy’daki Osmanlı şehbenderine göre bunlar bir İngiliz yetkilinin
idaresinde bulunmaktaydılar. Bu bilgi Van’daki İngiltere konsolosluğunun eline geçen
Ermenice bir mektupta da yer almış ve Salmas’taki söz konusu görevlinin adının Bissin
şeklinde teleffuz edildiği kaydedilmiştir574. Bu durum İngilizlerin olaylara
yaklaşımlarını ortaya koymaktadır. Şöyle ki, İngilizlerin İran hükümeti nezdindeki
girişimleri Osmanlı Devleti’ni Ermenilerin saldırılarından korumak olmayıp, olaylar
vesilesi ile oluşan kargaşalıkda bazı Hıristiyan teb’anın zarar görmesini önlemektir.
Ermeni komitacılar hem kendilerine destek vermeyen Ermenileri hem de yerel halk ve
Kürtleri öldürmekteydiler. Bundan dolayı Kürtler de intikam almak için zaman zaman
Hıristiyanlara saldırmaktaydılar.

İran’ın Ermenilere karşı hoşgörülü tutumuna rağmen İran içindeki Ermenilerle


idareciler arasında zaman zaman anlaşmazlık da çıkmaktaydı. Bunlardan birinde, Aralık
1898’de Hoy ve Salmas valiliğine bağlı güçler 9 Ermeniyi öldürmüşlerdir. İşin garip
tarafı İngiliz belgelerinde bu olay da katliam (massacre) olarak geçmekte ve Tahran
büyükelçiliğinden bu konuyla ilgili harekete geçilmesi istenmektedir575.

İran, topraklarındaki Ermenilerin faaliyetleriyle ilgili üzerinde oluşan baskılar sebebiyle


zaman zaman bu komitacıların dağıtılması için memurlarına emir verdiğini beyan
etmişse de bunun gerçekleşmesi için üzerinde durmamış ve her hangi bir girişimde
bulunmamıştır576.

Görüldüğü gibi İran’daki Ermeniler bu dönemde İran’daki faaliyetlerinde arasıra yerel


yöneticilerle sorunlar yaşasalarda genel anlamda oldukça rahat hareket etmişlerdir.
Ermenilerin bu kadar rahat olmalarında İran Şahlarının oldukça önemli bir etkisi vardır.
Şöyle ki, Ermenilere İran’da diğer unsurlardan daha çok imtiyaz verilmiş ve birçok
Ermeni kökenli şahıs önemli mevkilere getirilmiştir. İran Ermenilerinin durumu ve İran

574
FO, 424/195, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, February 18, 1898.
575
FO, 424/197, No. 83, The Marquess of Salisbury to Sir M. Durand, Foreign Office, December 12,
1898.
576
BOA, Y.PRK. BŞK. 45/ 72, Belge nr. 1.
164

Şahı’nın Ermenilere karşı tutumu, o dönemde Avusturya’da çıkan Journal deDurban


adlı gazetenin 18 Kanun–u Evvel 1881 tarihli sayısında yayımlanan Ermeni Meselesi
başlıklı yazıda, şu şekilde ifade edilmiştir;

Memalik–i Osmaniyye Ermenileri ile İran Ermenilerinin ahvâli şayan–ı


dikkatdir. Şah hazretlerinin niyat–ı hayırhanesi ve İranlıların
muhabbetleri sayesinde İran Ermenileri dâire–i emn ü emandadırlar.
Kemal–i serbestî ile çalışıp tayîn ediyorlar. Şah hazretlerinin bu millet
hakkında bir temayül–i mahsûsu vardır. Haklarında nerede zulüm icra
olunduğunu işidir işitmez derhal meni ve tamirine ibtidar olunur. İmdi
İran Ermenileri bahtiyardır ve bu da İstanbul için bir ders–i ibretdir577.

Hem bu durumdan dolayı hem de Osmanlı’ya karşı düzenlenen eylemlerde


Ermenilere verdiği desteklerden dolayı New Yorklu Ermeniler aldıkları bir kararla
Nasıreddin Şah’a 1892 yılında bir teşekkür mektubu göndermişlerdir. Bu mektubu
getiren Sarafyan, Tahran’da çeşitli temaslarda bulunmuş ve İran’lı yetkililer
tarafından oldukça iyi karşılanmıştır. Nasıreddin Şah adına New York Ermeni
Kolonisi başkanına hitaben bir cevap yazısı da yazılıp bahsedilen şahsa teslim
edilmiştir578. Ancak Osmanlı Devleti hem bu teşekkür mektubundan hem de şahın
yazdığı cevap yazısından haberdardır579.

3.1.4.1. Ermenilere Silah Verilmesi

İran’ın Ermenilere bir diğer ve çok önemli desteği ise silah yardımlarıydı. Zira silah
temini Ermeniler için en hayati konulardan biriydi. Daha önce de bahsedildiği gibi bunu
temin için gerek Rusya ve gerekse İngiltere gibi Avrupa ülkelerinden çeşitli yollarla
İran’daki Ermenilere silah sevkiyatı yapılmaktaydı. Osmanlı Devleti, İran’ın Ermenilere
silah verdiği bilgisini çeşitli tahkikatlardan sonra elde etmiştir. Hanasor Katliamı’ndan
yaklaşık bir ay sonra 22 Ağustos 1897 tarihinde Dördüncü Ordu Komutanı yaver–i
ekrem Müşir Mehmet Zeki tarafından gönderilen bir telgrafta, İran sınırındaki askerî
birliklerden alınan bilgilerden İran Devleti tarafından Ermeni köylerine silah ve cephane

577
BOA, Y.PRK. TKM 4/61, Belge nr. 2.
578
BOA; HR. SYS. 2735 / 33.
579
BOA; HR. SYS. 72 / 28.
165

verildiği, hatta Salmas şehrine yedi yüz tüfek ve her tüfek için yüzer fişek verildiği
bildirilmiştir:

İran cihetinde hudud–ı hakanîde bulunan müfreze–i askeriye


kumandanlıklarından elyevm alınan jurnallerde İran Devleti tarafından
Acem ve Ermeni köylerine esliha ve cihaz verilmekte olduğu ve hatta
Salmas şehrine yedi yüz tüfenk ve her tüfenk için yüzer fişenk verildiği bit–
tahkik işar olunuyor. İran Devleti zahiren eser–i suret ve mu’avenet
göstermekte ise de manen o suret ve muavenete külliyen mugayir olarak
ihlal–i asayişe say eden Ermeni fesede ve eşkıyasına karşu ima–i hüsnü
ayn etmekte ve belki muavenet ve müzaherette bulunmakta olduğu şimdiye
kadar zuhur eden vakayı ve icra kılınan tahkikat irae ve isbat eylemektedir
(…)580.

Haziran 1899’da Hakkâri sancağına bağlı Hamidiye kazasında Hamidiye Hafif Süvari
Alayı Miralay Şeref Bey ve aşireti, yaylaklarda olduğu bir sırada yaklaşık 60 kişilik bir
Ermeni çetesinin saldırısına uğramıştır. Çıkan çatışmada 6 aşiret mensubu ölmüş ve 5’i
yaralanmıştır. Çatışma sonunda Benli Davider adlı bir Ermeni canlı olarak ele
geçirilmiştir. Bu Ermeninin verdiği ifadelerden Belçika hükümeti tarafından İran Şahına
gönderilen iki bin kadar sürmeli tüfeğin Döyce Levanet Leni Kumpanyası’na ait
gemilerle Trabzon limanına ulaştırıldığı ve buradan da İran’a getirilerek Dilman ve
Salmas’taki Ermenilerle Şiilere dağıtıldığı ve İran’ın bölgeye bir hayli süvari sevk ettiği
anlaşılmıştır. Bunun üzerine İran nezdinde girişimlerde bulunulmuş ancak İran bunu
reddetmiş ve olayın Van’a saldıran bir Ermeni çetesinin Osmanlı askerleri tarafından
takip edilmesi üzerine bir takım süvarinin silâhaltına alınması şeklinde olduğunu
belirtmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, gümrük memurlarına İran’a gönderilecek
olan eşyaların daha sıkı bir şekilde incelenmesi talimatını vermiştir581.

Van valiliğinden Hariciye Nezareti’ne gönderilen 18 Rebiül–ahir 1324 / 11 Haziran


1906 tarihli diğer bir belgede de yapılan araştırmalar sonucunda İran hükümetinin bazı
Ermenilere silah verdiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir582.

580
BOA, Y. PRK. ASK. 131/2.
581
BOA, A. MKT. MHM. 673/2.
582
BOA, A. MKT. MHM. 550/26.
166

3.1.5. İran Konsoloslarının Ermenilere Destekleri

İran hükümeti bir yandan İran içinde Ermenilere yardım ederken diğer yandan da
hem Osmanlı Devleti hem de farklı ülkelerdeki İran konsoloslukları vasıtasıyla,
eyleme karışmış olan Ermenileri himaye etmiş, onlara her türlü desteği vermiştir.
Olaylara karışmış Ermenilere rahat hareket edebilmeleri ve gerektiğinde
kaçabilmeleri için, İran pasaportu temin etmiştir.

İran konsolosluklarının bu yardımları Taşnaksutyun Örgütü’nün resmî yayın organı


olan Truşak gazetesinde yayımlanan ve Mehmetzade Mirza Bala tarafından tercüme
edilen İran ve Turan isimli makalede şu şekilde ifade edilmiştir;

1894–1896 yıllarında Van ve Erzurum illerinde Ermeniler üzerinde


soykırım yapılırken, dost Rus konsolosları Ermeni göçmenleri Osmanlı
cellâtlarına teslim ederken, İngiliz konsolosu Ermenileri Türk toplarına
hedef olarak kullandırdığı zaman ırkdaş İran milletinin konsolosları
Ermeni milletini korumayı ve talihsiz Ermenileri soykırımdan kurtarmayı
düşünüyorlardı. 1915–1916 yıllarında Alman ve Amerikan
konsoloslarından çok İran Konsolosları Ermeni milletinin korunmasına
çalışıyor, Ermenileri kurtarmayı düşünüyordu583.

İran’ın bu tür faaliyetlerini ortaya koyan birçok olay vardır, Örneğin; 1891 yılında
Nahcivan ve Karabağ Ermenileri tarafından organize edilen ve Doğu Anadolu’daki
Bayezid sancağına karşı düzenlen bir saldırıya İranlı yetkililer bizzat yardım etmiş584
ve Osmanlı vatandaşı olan ve bazı faaliyetlere karışan Ermenilere İran’ın Batum
şehbenderi tarafından pasaport temin edilmiştir585. 1894 yılında Ermenileri Osmanlı
Devleti’ne karşı kışkırtan ve bu yönde birçok eyleme katılan Van’ın Eleşkirt
kazasına bağlı Toprakkale köyünden Nazaret Mardiros Paslekyan’a pasaport temin
edilerek Tiflis üzerinden Romanya ve Bulgaristan’a kaçışı sağlanmıştır586.

583
Mehmetzade Mirza Bala; Ermeniler ve İran, (Yayına Hazırlayan: Yavuz Ercan), Ankara Üniversitesi
OTAM yayınları, Ankara 1994, s. 7 – 8.
584
BOA; HR. TO. 346 / 16, HR.SYS., 2769 / 11.
585
BOA; HR. TO. 346 / 10, HR. SYS., 2762 / 1.
586
(…) Bir müddetten beri takip edilmekte olan Eleşkird Kazası müfsidatından Toprakkaleli Nazaret
Bedrosyan’ın yedinde İran pasaportu bulunduğu halde Bulgaristan ve Romanya taraflarına gitmiş
olduğu (…, )BOA, HR. SYS. 2785/ 1, BOA; HR. SYS. 2770 / 32.
167

1896 yılında Taşnaksutyun Komitesi tarafından düzenlenen Osmanlı Bankası


baskınında olaya karışan ve bankaya bomba attığı ve bir kolunun da bu baskında
sakatlandığı tespit edilen Ermeni liderlerden Sivaslı Nalbandyan isimli şahsa 1906
yılında İran’ın Marsilya Konslosluğu tarafından pasaport temin edilmiştir587. Ayrıca
1897 yılında Osmanlı Devleti’nde eyleme karışan bir grup Ermeniye yine İranlı
yetkililerce pasaport verildiği kaynaklarda yer almaktadır588.

3.2. ERMENİ MESELESİ’NİN OSMANLI–İRAN İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ

3.2.1. 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı–İran İlişkileri ve Temel Sorunlar

İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki tavrını belirleyen ikinci etken Osmanlı Devleti ve İran
arasındaki yüzyıllardır süregelen sorunlardır. II. Abdulhamid’in tahta geçtiği andan,
inişine kadar, iki devlet arasında önceden beri süregelen problemlere yenileri ilave
edilmiştir. Bu dönemde iki devlet arasındaki sorunlardan en önemlilerini şöyle
sıralamak mümkündür: 1) İki ülke arasında hudutlarının kesin olarak belirlenmesi ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan Muhammere ve Kotur, Margavar ve Binar meseleleri
gibi bölgesel sorunlar, 2) Sınırların denetimi sorunu, 3) İki taraf aşiretlerinin (Caf,
Haydaranlı, Celâli, Hemvend vs.) yol açtığı sorunlar, 4) Ermeni isyanlarında İran’ın
Osmanlı aleyhine gizlice verdiği destekler, 5) Şeyh Ubeydullah isyanı vb. Kürt
isyanları, 6) Şiilik faaliyetleri ve buna karşı alınan önlemler, 7) İslâm Birliği Projesi ve
Cemaleddin Afganî, 8) İstanbul’daki İranlı mülteciler sorunu, 9) İran’da meydana gelen
veba salgını ve Osmanlı tarafından alınan önlemler, 10) Rusya ve İngiltere’nin
bölgedeki mücadelesi ve bunun Osmanlı–İran ilişkilerine etkileri.

Ermeni olayları sırasında Ermenilerin, İran sınırını yoğun olarak kullanmalarının


sebeplerinden birisi Osmanlı Devleti ile İran arasındaki hudud anlaşmazlığı ve bundan
kaynaklanan sorunlardır. Şöyle ki, iki devlet sınırlarının tam olarak belirlenememesi
buradaki devlet kontrolünün tam olarak sağlanmasını zorlaştırmıştır. Bu durum bölgede
yüzyıllardır yaşayan aşiretlerin ve Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden Ermenilerin sınır
bölgesinde daha rahat hareket etmelerine neden olmuştur. İki devlet arasında oluşum

587
BOA; HR. SYS. 2866 / 20.
588
BOA; HR. SYS. 2861 / 39.
168

süreci 16. yüzyıla kadar giden sınırlar589, 1867 yılında yapılan bir tespite göre 30–80 km
genişliğinde590 ve Ağrı Dağı’ndan İran Körfezi’ne kadar 1126 km uzunluğundadır591.
Hudud anlaşmazlığını çözmek için 1840’dan itibaren başlayan çalışmalar ve kurulan
komisyonlara rağmen Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu sorun çözülememiştir. Bunun
temel sebebi iki devletin de sınır üzerindeki stratejik yerleri ele geçirme isteğidir.

Hudud Meselesi’nin bir türlü çözülememesi bölgedeki güvenlik ve asayişin daha da


bozulmasına sebep olmakta ve bunun sonucu olarak hudud üzerindeki aşiretler iki
devletin topraklarını rahat bir şekilde geçerek diğer taraftaki aşiretlere saldırıyorlar ve
birbirlerinin mallarını gasb ediyorlardı592. Meselenin çözümü için Osmanlı Devleti bir
komisyon kurmuş ve İranlı yetkilerle birçok kez müzakereler yapılmıştır.

Bu müzakerelerde İran yapıcı olmaktan ziyade daha çok sorunun devamından yana bir
tutum sergilemiştir. Bu müzakerelerden birinde 24 Nisan 1893 tarihli Dördüncü
Ordu’ya gönderilen bir telgrafta belirtildiği üzere, sınırdaki aşiretlerin saldırılarının
önlenmesi için İran ile yapılan görüşmelerde İran’ın sürekli kabahati Osmanlı
aşiretlerine attığı ve hiçbir olayda İran aşiretleri ve memurlarının kabahatli olduklarını
kabul etmedikleri bildirilmiştir. Ayrıca İran’ın amacının Osmanlı Devleti’ne ait olan
bazı yerleri gasb ederek ele geçirmek olduğu bunlardan birinin de hudud üzerinde
bulunan Lahican olduğu belirtilmiştir. Komisyonun yaptığı çalışmalarda, İran’ın hudud
üzerinde bir kargaşa çıkarmak istediği, İranlı aşiretlerin sürekli olarak Osmanlı sınırına
saldırdıkları tespit edilmiştir. Aşiretlerin saldırıları ile oluşan sınırdaki karışıklığın İran
Azerbaycanı bölgesinde bulunan Ermenilerin işini kolaylaştırdığı, fesat hareketlerine
karışanların rahatlıkla sınırın diğer yanına geçtikleri ve İran’ın buna ses çıkarmadığı da
bildirilmiştir593.

589
Sabri Ateş; Empires at the Margin; Towards a History of Ottoman-Iran Borderland and Borderlands
People (1843-1881), PhD Thesis, New York University, Deparment of History and Middle Eastern and
Islamic Studies, Mayıs 2006, s.9.
590
Sınırların genişliği, sınırlar üzerinde bir anlaşma olmamasının sonucudur. Sınırlar üzerinde her devlet
kendi iddialarına göre hudut noktaları belirlediği için iki devlet arasında ihtilaflı alanlar doğmuş, bir
bakıma buralar bir ara bölge haline gelmiştir.
591
FO 881/8925, Memorandum by Mr. Parker on The Turco-Persian Boundary Question (1833-1906).
592
(…)Bu kabilden olarak şu günlerde Şemsiki Aşiret’inin zahire mübayaa etmek üzre İran’a giden yirmi
kişi İran içerilerinde ve hududa üç saat mesafede iken İran’ın Şekifti Aşireti ruesasından Ali Han’ın
mahdumları ve biraderzadesi yirmi sekiz atlı ile bunların üzerine hücum ederek yedisini katl ve ikisini
cerh (yaralı) eyledikleri ve seksen re’s öküzlerini gasb ettikleri Şemski aşiretinden müteşekkil On
Dokuzuncu Hamidiye Süvari Alayı Kaimmakamı Sadun Bey’den alınan telgraf mealinden müsteban
olmaktadır (…) BOA, Y.PRK.ASK. 89/97 Belge nr. 2.
593
BOA, Y.PRK. ASK. 89/97, Belge nr. 2.
169

3.2.2. Diplomatik İlişkiler

3.2.2.1. İran Hükümeti Nezdinde Diplomatik Girişimlerde Bulunulması

Osmanlı Devleti, İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki tutumundan dolayı İran nezdinde


gerekli her türlü girişimlerde bulunmuş ve İranlı yetkilileri bu konuda uyarmaktan geri
durmamıştır. Bunun için Tahran ve Petersburg sefaretlerine durumun İranlı yetkililere
anlatılması için talimatlar verilmiş, ayrıca zaman zaman da bizzat İran Şahı ile
görüşmek için özel elçiler gönderilmiştir.

8 Mart 1309/ 20 Mart 1893 tarihinde Tahran sefaretine gönderilen bir talimatta, sınır
üzerinde bulunan İran aşiretlerinin ve Ermenilerin Osmanlı topraklarına saldırmalarına
ve tekrar İran topraklarına iltica etmelerine İran’ın müsamaha gösterdiği ve bazı yerlerin
kendilerine ait olduğu iddiasında bulundukları belirtilerek, buna Osmanlı Devleti’nin
aynı şekilde karşılık vermesinin mecbur hale geldiği ve bundan İran’ın zararlı
çıkacağının diplomasi diliyle ve münasip bir şekilde Şah’a anlatılması istenilmiştir.
Ayrıca bundan sonra meydana gelecek olayların sorumluluğunun İran’a ait olacağı
bildirilmiştir594.

1896 Van İsyanı’ndan sonra ser–katib–i şehriyari tarafından Tahran sefaretine


gönderilen başka bir talimatta, İran’daki bazı Ermeni komitacıların Van vilayetine
saldırdıklarının bölgede yapılan incelemeler sonucunda anlaşıldığı, İran tarafından bu
gibi şahısların hudud–ı hakaniye saldırmamaları için gerekli uyarıların yapılması
istenmiştir595.

Bunun üzerine, Ermenilerin İran hükümeti tarafından desteklenmesi ve İran’ın


Ermenilerin harekât üssü haline gelmesine Osmanlı Devleti’nin kayıtsız kalamayacağı
İran hükümetine bildirilmiş ve İran’ın takındığı bu tutumun iki devlet arasındaki
ilişkilere ve daha önce imzalanan antlaşmalara aykırı olduğu ifade edilmiştir. Bunun

594
Hudud üzerinde bulunan aşayir-i İraniye’nin bu tarafa tecavüzlerine İran devletinin nazar-ı
müsamaha ile baktıktan başka Memalik-i Şahane’den olan bazı yerlerin kendilerine aidiyeti iddiasını
dermiyan eylemeleri ve bizim tarafta ika-i cürüm ve cinayet eden Ermeni müfsidelerinin bi’s-suhule İran
toprağına iltica edebilmelerine meydan vermesi bizim taraftan dahi mukabele bi’l-misil faidesinin
icrasına mecburiyet hâsıl ederek bu hususta dahi İran Devleti’nin zararlı çıkacağının diplomasi lisanıyla
ve münasib suretle Şah hazretlerine iblağı ve aşayir-i merkume ile Ermenilerin teşebbüsat-ı
mefsedetkaranelerini nazar-ı dikkatte tutarak ol babda ahz-ı malumatta devam buyrulması (…), BOA,
Y.PRK. BŞK. 29/104.
595
BOA, Y.PRK.BŞK.47/109, Belge nr. 4.
170

devam etmesi halinde ise, bundan böyle İranlı Şiîlerin Atebat–ı Aliyâ’yı ziyaretlerine
izin verilmeyeceği de ayrıca söylenmiştir. Bu yaptırımın İran için önemini bilen
Osmanlı Devleti, İranlı yöneticilere burayı ziyaret eden İranlıların sayısının ciddi
miktarlarda olduğunun hatırlatılarak bu durumun İran hükümetinin de zararına olacağı,
bunun oluşmaması için Ermenilerin sınırdaki faaliyetlerine son verilmesi gerektiği
bildirilmiştir596.

1896 Van İsyanı’ndan sonra olaylara karışan Ermenilerden İran’a geçenlerin Osmanlı
Devleti’ne teslimi için iki ülke hükümet yetkilileri arasında görüşmeler yapılmıştır.
Aileleri ile İran’ın Hoy ve Salmas bölgelerine gelen Ermenilerin sayısı, Hoy
Şehbenderliği’nce 8.000 olarak bildirilmesine karşın bu rakam İranlılarca önce 1.000
daha sonra ise 14 kişiye indirilmiştir. Bu durum doğal olarak Osmanlı Devleti’nin
dikkatini çekmiş ve Hoy şehbenderliği durumun araştırılması için bölgeye ateşemiler
gönderilmesini istemiştir. İran hükümeti de, Ermenilerin iadelerinin mümkün
olmadığını beyan etmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, İran’a kaçanların en azından
silahlarının alınıp İran sınırına yakın yerlere sevk edilmelerini, orada yerleştirilmelerini
ve kontrol altında tutulmalarını talep etmiştir597.

İran devlet adamlarından Siracüssaltana’nın Ermenilerin arasında dolaşması ve bunlarla


görüşme yapması üzerine İran Hükümeti uyarılmış ve bu durumun iki devlet arasındaki
ilişkilere aykırı olduğu bildirilmiştir598.

Ermenilerin saldırılarının artması ve İran’ın bu konuda yeterli adımı atmaması üzerine,


27 Mart 1898 tarihinde II. Abdülhamid tarafından Mehmet Rebii Paşa, Binbaşı Mazhar
Bey ve yeni Tahran büyükelçisi Şemseddin Bey’den oluşan bir heyeti Tahran’a
göndermiştir. Fevkalâde Elçi sıfatıyla Tahran’a ulaşan Mehmet Rebii Paşa, burada
Hariciye Nazırı Mirza Muhsin Han ve Muzaffereddin Şah ile bu mesele üzerinde birer
görüşme yapmıştır. Rebii Paşa, Muhsin Han ile yapılan görüşmede Ermeni çetelerinin
İran topraklarını kullanarak Osmanlı ülkesine tecavüz ettiklerinden ve bunların
İranlılardan yardım gördüğünden şikâyet etmiştir. Hatta Ermenilere yardım için kurulan

596
BOA, A. MKT. MHM. 671/15 Belge nr. 1-2.
597
Erdoğan; Amerikan..., s. 368.
598
BOA, A. MKT. MHM. 671/14.
171

bir komisyonu Hariciye Nazırı Mirza Muhsin Han’ın himayesine aldığını599 bizzat
kendisine söylemiştir. Bu hususta Osmanlı hükümeti, daha önce uzun yıllar İstanbul’da
İran büyükelçisi olarak görev yapan ve II. Abdülhamid’in de teveccühünü kazanmış
olan Muhsin Han’dan yönetimdeki tecrübesi henüz az olan Muzaffereddin Şah’ın
etrafının etkisinde kalabileceği tabiî kabul edilerek, Muhsin Han’ın Şah’ı yabancıların
etkisinden kurtarmasının beklendiği ifade edilmiştir600.

Muhsin Han, kendisinin gerçekten bir Türk dostu olduğunu söyledikten sonra
Nasıreddin Şah zamanında Sadrazam Mirza Hüseyin tarafından, İngiltere’de sefir
bulunurken sırf Türk–İran ilişkilerine olumlu katkılarda bulunmak için İstanbul’a tayin
edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca Nasıreddin Şahın İstanbul’u ziyaretinde etkisinin
bulunduğu, iki İslâm devletinin birlik ve beraberliğini arzuladığını, ancak İran’da
Sadrazamlık mücadelesi veren Mirza Ali Asgar Han ile Eminü’d–Devle arasında bir
husumetin olduğu, Eminü’d–Devle’nin kendi akrabası olmasından dolayı kendisine
Osmanlı Devleti’nin adamıdır, akça ile satın alınmıştır gibi yakıştırmalarda
bulunulduğunu belirtmiş ve sözlerinden İranlı yetkiler arasında bu mücadeleden dolayı
Ermenileri himaye edenlerin olduğu anlaşılmıştır601.

Muhsin Han ile yapılan görüşmeden üç gün sonra 3 Mayıs 1898’de Mehmet Rebii
Paşa’nın isteği üzerine Muzaffereddin Şah ile de bir görüşme yapılmıştır. Bu görüşmede
yine ana gündem Ermeni Meselesi olmuştur. Şah, silahlı Ermeni çetelerinin birer ikişer
köylerde toplandıktan sonra İran hududunu geçerek Osmanlı topraklarında zararlar
meydana getirdiklerini, bunları takip etmekte olduklarını söyleyerek, İran hükümetinin
faaliyetlerine mani olmaya çalışmalarından dolayı Ermenilerin, Rusya dâhilinde
toplanmaya başladıkları ve yine onlar tarafından silahlandırıldıklarını ifade etmiştir.
Şah, hatta Ermenilerin ellerinde bulunan mükerrer ateşli silahların İran ordusunda

599
Tahran’da bulunan Ermeni komitesi geçen sene olduğu gibi bu sene dahi eytâm-ı sıbyan ve mükâtebe-i
i’âne ünvânlarıyla pâre cem itmeğe başlamışdır. Rical-i İranîyeden birçokları mebâliğ-i külliye itâ
itdikleri gibi Vezir Umur-ı Hârîciye Nazırı Mirza Muhsin Han dahi bu bâbda teşekkül iden cem’iyyetin
fahri riyâsetini kabul itdiği istihbâr olunmuştur. Geçen sene bu yolda toplanan iâneleri müte’akib
Hanehsor vaka-i elîmesini meydana getirdiklerine ve birçok Ermenilerin Rusya’nın Lengeran
İskelesi’nden Erdebil tarîkiyle hafiyyen Azerbaycan’a gitmekde olduklarına dâir şâyi olan rivâyâta
bakılursa bu kerre cem idilen iânelerin dahi yine bir teşebbüs-i melûnkârâneye sarf idilmesi mehtemel
olmağla nazar-ı dikkat-i âsıfânelerini celb içün arz-ı ihbâr kılındı. Ol bâbda emr û fermân hazret-i
menlehu’l-emrindir. Tahran Sefaret-i Seniyyesi, 8 Kanun-i Evvel sene 313 / 20 Aralık 1897, BOA,
Y.PRK. EŞA. 28/60.
600
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, s. 143-144.
601
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, s. 144.
172

bulunmadığını söylerek602 İran’ın Ermeni olaylarında fazla bir etkisinin olmadığı


yönünde kendilerini savunmaya çalışmıştır.

Şah’a göre Ermenilerin Osmanlı topraklarına saldırmalarının temel sebebi Kürtlerin


Ermeni köylerini yağma etmelerinden kaynaklanmaktadır. Şah’ın bu ifadesi karşısında
Mehmed Rebii Paşa, şu cevabı vererek Şah’ı susturmuştur: Ermeniler memalik–i
mahruse–i şahanenin yalnız Kürtlerle meskûn olan mahallerinde iğtişaş çıkarmaya
kalkışmayup, her bir mahallinde ve hatta payitaht–ı saltanat–ı seniyyeye dahi her türlü
melanetin icrasına yeltenmişlerdir(…) Bunlar Kürtlerin teaddiyatından değil, belki
malûm–i şahîleri buyrulduğu üzere, Hıristiyan hükümetlerin teşvikat ve ilkaatlarından
ve hatta muavenat–ı nakdiyye ve maddiyye ve maneviyyelerinden ilerü gelmektedir603.

3.2.2.2. Osmanlı Devleti’nin Ermeni Meselesi’nde Rusya Nezdinde Girişimlerde


Bulunması

Osmanlı Devleti, İran içindeki Ermenilerin faaliyetlerini önlemek için Rusya’da da


yoğun bir diplomasi yürütmüş, Petersburg sefareti vasıtasıyla hem Rus yetkililer hem de
İran’ın Petersburg sefiri ile konu hakkında müzakerelerde bulunmuştur. Petersburg bu
dönemde önemlidir. Çünkü Rusya her ne kadar önceleri Osmanlı içindeki Ermenileri
desteklese de, Çar III. Aleksandır (1881–1894) döneminden itibaren özellikle
Kafkaslar’da başlayan Ruslaştırma faaliyetleri ve burada bir Ermeni devletinin
kurulmasını önlemek istemesinden dolayı Kafkaslar ve İran’daki Ermenilere karşı
oldukça sert önlemler almıştır. Bu yönüyle, Ermenileri şiddetli bir şekilde savunan
İngilizlerin panzehiri olmuştur.

Diğer bir önemli nokta ise önceki bölümlerde bahsedildiği üzere, Rusya’nın İran’daki
iki hâkim güçten biri olmasıdır. İran’daki Rus etkisi öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, daha
önce de belirtildiği gibi Rusya’nın İran büyükelçisi, Rusya’nın İran’daki bir valisi gibi
hareket etmeye başlamıştır. Öte yandan Osmanlı devlet adamları başta Ermeni
komitacıların kontrol altına alınması olmak üzere, İran tarafında oluşan bir problemin

602
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, Aynı yer.
603
Göyünç; “ Muzaffereddin Şah…, s. 145.
173

giderilmesi için bile Rus hükümetine veya Tahran’daki Rus büyükelçisine müracaat
etmek zorunda kalmıştır604.

6 Eylül 1894 tarihinde, İran’ın Azerbaycan bölgesinde Ermenilerin silahlı bir şekilde
rahat rahat dolaşması ve İran’ın buna ses çıkarmaması, ayrıca sınırdan geçişlerine
müsaade etmesi, silah sevkiyatı açısından önemli noktalardan biri olan sınırdaki Dirik
Manastırı’nın onarılması ve bu sayede Osmanlı topraklarına silahların kolay bir şekilde
sokulmasına sebep olması ve ayrıca İran’dan gelen Ermenilerin iki Katolik rahib ve
Kürtlerden dokuz kişiyi katletmeleri Rusya’ya bildirilmiş, bunun üzerine İran’daki Rus
sefiri Sadrazam ile görüşerek bunlar hakkında açıklama istemiştir. Ancak İran
Sadrazamı, İran’ın diplomatik alanda her zaman yaptığı gibi bu iddiaları reddetmiş,
hatta Osmanlı aşiretlerinin İran tarafında saldırdığı için halkın kendini savunduğunu
iddia etmiştir. Bunun üzerine Rusya’nın Tahran sefiri, Osmanlı Sefareti’ne giderek İran
Sadrazamının görüşlerini iletmiş ve bu durumda bir şey yapamayacağın ancak iddialarla
ilgili ellerinde delil varsa birşeyler yapabilceğini söylemiştir. Tahran sefaretinden bu
olayla ilgili gönderilen telgrafta Rus sefirin, İran tarafını tuttuğu anlaşılmaktadır. Çünkü
İran üzerindeki etkisi tartışılmaz olan ve bölgedeki gelişmeleri an be an takip ettiği için,
buradaki durumu en az Osmanlı Devleti kadar iyi bilen Rusya’nın bu konuda pasif
kalması ve Osmanlı yetkililerinden delil istemesi bunun bir göstergesidir605.

Birinci Van İsyanı’ndan sonra 10 Eylül 1312/22 Eylül 1896 tarihinde İran Ermenilerinin
faaliyetleri ile ilgili Tahran sefirinin İran nezdinde yaptığı görüşmelerde İran
hükümetinin bu konuda isteksiz davranması veya bunları engellemekte aciz kaldığı
yönündeki cevaptan sonra Petersburg sefaretine talimat verilerek bu konuda Rusya
hükümetinin dikkatinin çekilmesi ve Ermeni ihtilalcilerin Osmanlı sınırına saldırılarının
önlenmesi için İran üzerinde baskı kurulması amacıyla Rusya Hariciye Nazırı ile
görüşülmesi istenilmiştir606.

7 Mayıs 1313/ 19 Mayıs 1897 tarihli bir telgrafta İran’ın Heftvan ve Kasır civarındaki
köylerde yaklaşık 500–600 civarında bir Ermeninin toplandığı ve bunların şimdilik
saldırı fikrinde olmadıkları ancak bunların Rusya topraklarında yer alan Eçmiyazin
Kilisesi’nde toplanan Ermeni komitacıların gelmesini bekledikleri yönündeki 28.

604
BOA, HR.SYS., Belge nr. 2774 / 58, 2861/10, 2773 / 3, 2772 / 43.
605
BOA, Y.PRK. EŞA 20/26, Belge nr. 2
606
BOA, Y.PRK.BŞK.47/109, Belge nr. 2.
174

Hamidiye Süvari Alayı Komutanı Şeref Bey’in verdiği istihbarata göre, eğer Rusya bu
Ermenileri kontrol altında tutup İran Ermenileriyle birleşilmesi önlenirse saldırının
gerçekleşme ihtimalinin az olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine Petersburg sefaretine,
Revan’daki Ermenilerin faaliyetlerinin önlenmesi için Rus yetkililerle görüşülmesi
yönünde bir talimat verilmiştir607.

Osmanlı yetkilileri, Petersburg nezdindeki girişimlerinde sadece Rus yetkililerle değil


aynı zamanda İran’ın Petersburg sefareti nezdinde de girişimlerde bulunmuşlardır. Bu
görüşmelerde Rus yetkililerin de desteği alınarak Petersburg üzerinden İran
hükümetinin uyarılması ve gerekli önlemlerin alınması amaçlanmıştır. Bu yöndeki ilk
girişim 22 Kanun–i Evvel 1301 / 3 Ocak 1886 tarihinde olmuştur. Osmanlı Devleti’nin
Petersburg sefareti mabeyn kâtibi, İran’ın Petersburg sefiri Mahmud Han ile yaptığı
görüşmede, Rusya ve Fransa başta olmak üzere Batı basınında İran Ermenilerinin
faaliyetleri ve Rusya’dan silah sevkiyatı ile çıkan haberlerle ilgili ne düşündüğünü
sormuş, buna karşılık Mahmud Han, silah sevkiyatını doğruladıktan sonra gazetelerde
yer alan haberlerin biraz abartılı olduğunu, Rusya ve İran arasında yapılan antlaşmalar
gereği gümrük memurlarının bu sevkiyatlara izin vermediğini belirtmiştir. Mabeyn
kâtibi konuşma hakkındaki mütaalasında, İran Ermenilerinin fesad harekâtlarıyla ilgili
olarak İranlı bir devlet memurunun tereddüt etmeden bunu itiraf etmesinin kendisini
şaşırttığını ve Mahmud Han’ın ifadesinden İran’ın bu sevkiyatı engelleme yönünde
yetersiz kaldığını ifade etmiştir608.

9 Nisan 1896’da Petersburg sefareti seniyyesine gönderilen telgrafta, İran’ın Selmas,


Hoy, Urmiye ve Heftvan cihetlerindeki bazı Ermeni karyelerinde Rusya, İran ve Van
Ermenilerinden müteşekkil tamamı silahlı bir grubun baharda Osmanlı sınırlarına
saldıracakları bildirilmiş, ayrıca bunlara ait Salmas ve civarındaki bazı karyelerde silah
fabrikaları olduğu ve bunların içinde bir de İngiliz’in olduğu bildirilmiştir. Öte yandan
İran içinde Amerikan misyonerlerinin rahat bir şekilde hareket ettikleri de belirtilerek
bu tür faaliyetlerinin önlenmesi ve buradaki komitecilerin dağıtılması için İran’ın
Petersburg sefiri Prens hazretleriyle görüşülerek bunun İran hükümetine iletilmesi
istenmiştir609.

607
BOA, HR. SYS. 2773/3, Belge nr. 3.
608
BOA, Y. PRK. EŞA. 15/2.
609
BOA, Y.PRK. BŞK. 45/72 Belge Nr. 1.
175

3.2.2.3. Osmanlı Devleti’nin Girişimleri Karşısında İran’ınTutumu

İki devlet arasındaki birçok olayda olduğu gibi, Ermeni Meselesi’nde de İran’ın
Osmanlı Devleti’ne karşı cevabı iki şekilde olmuştur; 1. Olayları inkâr etme, 2. Köşeye
sıkıştığı anlarda gerekenlerin yapılacağına dair nihayetsiz vaadlerde bulunma. Osmanlı
Devleti’nin İran’a karşı yaptığı uyarılar karşısında her defasında Ermenilere karşı
harekete geçeceğini beyan eden İran’ın bu vaadlerini genellikle yerine getirmemiştir. Bu
yüzden Osmanlı belgelerinde İran’ın almayı düşündüğü tedbirler ifade edilirken
cümleler zahirde, görünürde gibi başlamakta ve İran’ın verdiği sözlere karşı bir
güvensizlik olduğu vurgulanmaktadır. Örnek olarak 22 Mayıs 1314 / 3 Haziran 1898
tarihli belgede şu ifadeler yer almaktadır:

Zahirde Ermeni erbab–ı fesadiyesinin Hoy ve Salmas’daki tahaşşüdlerini


men etmek ve bu suretle sefaret–i seniyyenin tebligatının arkasını kesmek
üzere Muharremden sonra Salmas’da dört tabur piyade üç yüz süvari ve iki
cebelü toptan ibaret bir kuvve–i askeriyyenin cem–i zımnında mahal
hâkimine emr verildiği Hoy ve Salmas şehbenderliğinin işarına atfen
Hariciyye Nezaret–i Celilesine bildirilmiş olmağla (…)610.

İran, aralarında Houri Berberian gibi İran Ermenileri üzerine çalışan tarihçilerin bile
İranlı Ermeniler tarafından düzenlendiği konusunda ittifak ettikleri Temmuz 1897
Hanasor Katliamı’nın İranlı Ermeniler tarafından yapılmadığını, Osmanlı Ermenilerinin
eylemi olduğunu iddia etmekten de çekinmemiştir611.

3.2.2.4. Muzaffereddin Şahı’n İstanbul’u Ziyareti ve Osmanlı’nın Diplomatik


Tepkisi

Osmanlı ve İran arasında yukarıda bahsedilen sıkıntılı bir süreç içinde 15 Haziran
1900’da başlayan Muzaffereddin Şah’ın Avrupa gezisinde sırasıyla St.Petersburg, Paris,
Brüksel, Budapeşte, Viyana ve Belgrad’a gittikten sonra en son olarak İstanbul’a
uğramaya karar verdi. 29 Eylül’de Edirne’den giriş yapan Şah 30 Eylül’de trenle

610
BOA, A.MKT. MHM.672/23.
611
Fi 16 Receb sene 315 tarihli tahrirat-ı âliye-i cevabiyelerinde Hanesor vakasından bahisle vakanın
Memâlik-i Osmâniyye Ermenileri tarafından ika olunduğu beyan buyurulmaktadır. Hâlbuki İran’dan ve
İran askeri arasından geçen Ermeniler tarafından ika edildiği meydanda olduğu(…), BOA, A. MKT.
MHM. 671/14 Belge nr. 9
176

Bakırköy’e geldi. Burada kalabalık bir heyet tarafından karşılandı. Halk Şah’a yapılacak
karşılamayı izlemek için Bakırköy’e akın etmişti. Bunlar arasında İstanbul’da yaşayan
İranlılar bulunmaktaydı. Tren Bakırköy Bez Fabrikası’nın önüne geldiğinde Hariciye
Nazırı Tevfik Paşa, Şah’a hoş geldiniz töreninin ve İzzettin yatının hazır olduğunu
bildirmek için vagona girdi. Şah trenden indiğinde muzika topluluğu, İran Marşı’nı
çalmaya başladı. Askerler de selam durarak Şah’ı karşıladılar. Daha sonra Ortaköy’e
gidilmek üzere İzzettin yatına çıktılar. Saat bire doğru Ortaköy Camii yanına
gelindiğinde karşı tepede Nakkaştepe sırtlarında top atışları yapılmaktaydı612.

Şah’ı karşılamaya Sultan Abdülhamid özellikle gitmemişti. Ama karşılama töreni için
şehzadeleri göndermişti. Şehzade Tevfik Efendi ve Şûray–ı Devlet Reisi Said Paşa,
İzzettin Yatı’na geçerek hoş geldiniz törenini yerine getirdiler. Daha sonra Beylerbeyi
vapuruna binerek Ortaköy İskelesi’ne çıktılar. Burada kalabalık bir grup beklemekteydi.
Şehzade Abdülkadir ve Sadrazam Halil Rıfat Paşa da bekleyenler arasındaydı. İskelede
yapılan karşılamadan sonra Yıldız Sarayı’na gitmek üzere arabalara binildi. Şah’ın
saraya gidişi sırasında Ortaköy ve çevresinde en üst seviyede güvenlik önlemleri
alınmıştı. Bunun sebebi ise civarda oturan Ermenilerin bir tatsızlık çıkarma ihtimalidir.
Bu yüzden Ermenilerin yaşadığı evlerin önüne birer polis memuru konulmuştur.
Arabalar Yıldız Sarayı’nın Çırağan Sarayı tarafındaki bahçe kapısından girerek Acem
Köşkü’ne geldi. Burada Sultan Abdülhamid, İran Şahı’nı karşılayarak elini sıktı. Şah da
Abdülhamid’e hüsnükabulünden dolayı minnettar ve müteşekkir olduğunu söyledi613.

Mücevherlere düşkün olan Muzaffereddin Şah’ın İstanbul’a geldiğinde kalpağının


üstünde oldukça değerli tek bir taş vardı. Şah, Abdülhamid’e altın bir çekmece içinde
muhafaza edilen ve üzerinde La ilahe illallah Muhammeden Resulullah yazılı bir
Kur’an–ı Kerim hediye etti. O akşam Şah’ın ziyareti şerefine yabancı elçilerin ve
vezirlerin de katıldığı bir ziyafet verildi. Şah, Şale Köşkü’nde yaklaşık bir hafta kaldı.
Bu süre zarfında özel yemeklerde İran marşı çalındı, akşamları tiyatroda alafranga
oyunların yanı sıra orta oyunu da gösterildi614.

612
Fatmagül Demirel; Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler, Doğan Kitap,
İstanbul 2007, s. 93-95; Nejat Göyünç; “XIX. Yüzyılda Tahran’daki Büyükelçilerimiz ve Türk-İran
Münasebetlerine Etkileri”, Atatürk Konferansları V. 1971-1972’den Ayrıbasım, TTK. Basımevi, Ankara
1975, s. 280.
613
Demirel, Dolmabahçe..., s.96.
614
Nigâr Ayyıldız; II. Abdülhamid Dönemi Saray Merasimleri, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2008, s. 183-
184.
177

Ancak Muzaffereddin Şah, İstanbul ziyaretinde umduğunu bulamadı. Gerek Şiî–Sünnî


mücadelesi ve İran’ın Irak’taki Şiilik faaliyetleri, gerekse Ermenilere karşı gösterdikleri
hoşgörülü tutumdan dolayı II. Abdülhamid, Alman İmparatoru II. Wilhelm’e gösterdiği
ilgiyi İran Şah’ına göstermemiş, Şahı ne karşılamaya ne de uğurlamaya gitmiştir.
Ziyaretten önce yapılan düzenlemeler İran tarafına bildirildiğinde Şah bunu
beğenmemiş ve Alman imparatoruna ne yapıldıysa kendisine de aynı muamelenin
615
yapılmasını, aksi halde ziyaretten vazgeçeceğini bildirmişse de ziyaret Osmanlı’nın
istediği koşullarda gerçekleştirilmiştir. II. Abdülhamid ayrıca Şah’ın kendisiyle eşdeğer
olmadığını hissetterecek bazı davranışlarda da bulunmuştur. Mesela, Alman
İmparatoruyla yaptığı tanışma töreni karşılıklı olarak aynı anda yapılırken, Abdülhamid
kendi mahiyetindekileri tanıştırmak için Şah’ı huzuruna getirtmiştir. Hatta ziyaret
sırasında İran Şahı’nın Abdülhamid’in elini öptüğü yönünde söylentiler bile çıkmış ve
bu durum İran tarafının moralini bir hayli bozmuştur616.

3.2.3. Osmanlı Devleti’nin İran Sınırının Korunması İçin Aldığı Tedbirler

Osmanlı Devleti, İran sınırının hem coğrafi şartların zorluğu hem de İran Devleti’nin
sınırdaki denetiminin zayıf olmasından dolayı Ermeni çetecilerin yoğun bir şekilde
kullanılması karşısında bir yandan İran ve Rusya nezdinde diplomatik girişimlerde
bulunurken diğer yandan bazı askeri tedbirleri almaya çalışıyordu. Osmanlı Devleti’nin
aldığı askeri tedbirleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Hamidiye Alayları’nın kurulması


2- Hudud Taburu’nun kurulması
3- Aşiretlerin kontrol altına alınması
4- Hudud Komisyonu’nun kurulması
5- İstihbarat faaliyetlerinin artırılması

615
Y. PRK. TŞF. 5/98.
616
Demirel; Dolmabahçe..., s. 106.
178

3.2.3.1. Hamidiye Alaylarının Kurulması

1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı’ndan sonra Doğu Anadolu’da devlet otoritesinin


azalması, kaybedilen savaşlar nedeniyle özellikle Müslüman halkın moralinin
bozulması, Ermeni olaylarının başlaması, Tanzimat’tan beri devam eden reformların
tam olarak uygulananamasının getirdiği zorluklar ve bunları ortadan kaldırma düşüncesi
II. Abdülhamid’in her alanda bir merkezileşme ve baskı politikası uygulamasına sebep
olmuştur617.

Doğu Anadolu’daki otorite boşluğu Ermeni olaylarının başlamasıyla birlikte devlet için
büyük sıkıntılar doğurmaya başlamıştır. Merkezî otoriteye bağlı olmayan Kürt aşiretleri,
hem kendi aralarında hem de Ermenilere ve hatta zaman zaman devlete karşı da
mücadele etmekteydi. Bu şekilde bölgede irili ufaklı birçok aşiret bulunmaktaydı. Bu
aşiretlerden başka konfederasyon şeklinde daha büyük Kürt aşiretleri de bulunmaktaydı.
Bunlardan en önemlileri Haydaranlı ve Şikak aşiretleriydi. Haydaranlı aşireti, Patnos,
Erciş ve Bargiri merkezli olmasının yanı sıra İran’da da şubesi vardı. Şikak ise Van’ın
Saray ilçesi ve civarı merkez olmak üzere Haydaranlı gibi İran’da da şubesi
bulunmaktaydı618.

Doğu Anadolu’daki otorite boşluğundan dolayı burada bulunan Kürtler, İngiltere ve


Rusya gibi devletlerin kendi çıkarları için bunları kullanmalarına da olanak sağlıyordu.
Örneğin 1880 yılında başlayan Şeyh Ubeydullah İsyanı’nda İngiltere’nin büyük etkisi
olmuştur. Önceleri İran’a karşı başlayan isyan, İngiltere’nin tahrikleri sonucunda
Osmanlıya karşı yönelmiş ancak Osmanlı Devleti Şeyh’i Mekke’ye sürgüne göndererek
meseleyi çözmüştür619.

İşte bu şartlar içinde, II. Abdülhamid, Doğu Anadolu’da merkezî otoriteyi sağlayarak
devletin buradaki gücünü artırmak, bölgede başıboş bir halde asayişi tehdit eden Kürt
aşiretlerinden askeri olarak faydalanmak, Rusya’nın saldırıları ve İngiltere’nin
politikalarına karşı Doğu Anadolu’yu korumak, Panislâmizm politikasını yürütmek ve

617
Stephen Duguid; “The Politics of Unity: Hamidian Policy in Eastern Anatolia”, Middle Eastern
Studies, Vol. 9, No. 2, May 1973, p. 139.
618
McCarhty vd.; The Armenian..., p. 50
619
Mehmet Fırat Kılıç, Sheikh Ubeydullah’s Movement, Bilkent Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,( Danışman: Stanford J. Shaw), Ankara 2003, p.32; Muhammed
Reza Nasırî; Nasıreddin Şah Zamanında Osmanlı-İran Münasebetleri, Institute For Foreign Languages
and Cultures of Asia&Africa Yayınları, Tokyo 1991, s.139, Mehmet Saray, Türk-İran…, s.92.
179

en önemlisi Ermenilerin saldırılarına karşı bir denge unsuru oluşturmak için 1891
yılında Hamidiye Alayları’nı kurmuştur620.

Özellikle belirtmek gerekirse, Hamidiye Alayları sadece Kürtlerden mürettep olmayıp,


içinde Türkmen, Karakalpak ve Arap aşiretleri de bulunmaktaydı. Alayların kuruluş
nizamnamesine göre, kurulacak alaylar 4 bölükten az, 6 bölükten fazla olmayacaktır.
Buna göre, her alay en az 512 en fazla 1152 kişiden meydana gelecektir. Büyük
aşiretlere bir veya birden fazla alay, küçük aşiretlere ise bir kaç bölük kurma hakkı
verilmekte, ancak kesinlikle alay kurulması ve eğitim maksadıyla aşiretlerin birleşti
rilmesi yasaklanmakta, merkezî otoritenin veya ordu kumandanlarının emri ile sadece
savaş zamanında birleştirilmeleri öngörülmekteydi. Doğrudan Dördüncü Ordu’ya bağlı
olan Hamidiye Alayları üç kısıma ayrılmıştı: 17–20 yaş arası îbtidaiye, 20–32 yaş arası
Nizamiye, 32–40 yaş arası Redif sınıflarına dâhil olacaklardı . Kurulduğu yıl toplam 36
olan alay sayısı 1895 yılına gelindiğinde 56’ya yükselmiştir621.

Hamidiye Alayları’nın kurulmasıyla hem artışa geçen Ermeni saldırılarına karşı önemli
bir güç oluşturulmuş hem de Kürtlerin devlete bağlılıkları yasal bir zemine
oturtulmuştur. Böylece, bölgedeki devlet otoritesi önceki dönemlerden daha güçlü hale
gelmiştir. Ancak, alaylara dâhil olan Kürtlerin yerel otoritenin denetiminden bağımsız
olmaları bunların bölgede daha da güçlenmelerine sebep olmasına rağmen622 bu güç
devlet lehine olduğu için ciddi bir problem oluşturmamıştır.

Hamidiye Alayları’nın kurulması, Ermeniler açısından büyük bir engel oluşturmuştur.


Özellikle sınır bölgelerindeki alaylar, Ermenilerin İran’dan geçişlerini daha da
zorlaştırmış ve büyük kayıplar vermelerine sebep olmuştur. Alayların kuruluşu İran
Hükümeti’ni de telaşlandırmıştır. Tiflis’te yayınlanan Standart Gazetesi’nin 30 Mayıs
1891 tarihli sayısında, Osmanlı Devleti’nde Hamidiye Alayları’nın kurulmasına karşılık
olarak, İran’ın da Ermenilerden oluşan alaylar kurma yönünde girişimlerde bulundukları
bildirilmiştir623.

620
Kodaman; “Hamidiye…, s. 438-439.
621
Kodaman; “Hamidiye.., s. 444-445, 449,451.
622
Duguid; “ The Politics…, p. 147.
623
BOA, Y.PRK. ML.12/9.
180

Resim 3.2. Köylere baskın düzenleyen Ermenileri (ön tarafta) ele geçiren Hamidiye
Alayları.

22 Ağustos 1897 tarihinde Dördüncü Ordu’ya gönderilen telgrafta ise, İran’ın yine bir
fesat cemiyeti tertib edip bunları hudud civarında bulunan Hamidiye Hafif Süvari
Alayları üzerine hücum ettirerek burada bir kargaşa çıkartacağı, hudutta yeterli miktarda
asker bulundurularak Ermenilerin saldırılarına karşı önlem alınması gerektiği
belirtilmiştir. Ayrıca, alayların Ermenilerin baş hedefi olduğu, alaylarda silâh altına
alınanların dışındakilerde silah bulunmadığı, her hangi bir saldırı durumunda civar
köylerde büyük zayiatlar verileceğinden bu alaylara Van ve havalisindeki Nizamiye
Redif Taburları’nda bulunan martini tüfeklerinin biran evvel gönderilmesi
bildirilmiştir624.

Hamidiye Alayları’na Ermenilerin yanı sıra İran’daki aşiretler de ya bağımsız ya da


Ermenilerle birlikte hareket ederek saldırıda bulunuyorlardı. Müşir Mehmet Zeki
tarafından 31 Ekim 1902 tarihinde Dördüncü Ordu’ya gönderilen şifreli telgrafnamede
İran tarafından gelen aşiret mensuplarının Osmanlı toprakları ve sınır boyunca bulunan
kordonlardaki askerlere saldırıp Hamidiye Yüzbaşısı Mirende Ağa’nın emmizadesini
öldürdüklerinin Teperiz625 müfreze memurluğundan bildirildiği, saldıran eşkiyanın
arasında Ermenilerin de bulunması ihtimali olduğundan hareketle biran önce o bölgede

624
BOA, Y. PRK. BŞK. 131/2.
625
Günümüzde Ağrı’nın Doğu Beyazıt ilçesine bağlı bir köydür.
181

bulunan piyade ve süvari askerlerinden yeterli bir miktarın bir binbaşı kumandasında
olay mahaline gönderilmesi istenmiştir626.

Osmanlı Devleti Hamidiye Alayları sayesinde bölgedeki gelişmelerden de haberdar


olmaktaydı. Hamidiye Alayları’ndan gelen bilgilerin hepsi sağlıklı olmasa da bazıları
gerçekten de gerekli önlemlerin alınmasını sağlamıştır. Bilgi aktaran alaylardan en
önemli ve güvenilir olanlarından birisi daha önce de kendisinden bahsedilen Mazrik
Aşireti’nin reisi ve 20. Hamidiye Süvari Bölüğü komutanı Şeref Bey’dir. Şeref Bey
gerek hududun Osmanlı tarafında gerekse İran tarafında sürekli hareket halinde olduğu
için İran içindeki gelişmeleri sürekli olarak Dördüncü Ordu Komutanlığı’na
bildirmekteydi627.

Şeref Bey’in 18 Mart 1324/ 31 Mart 1908 tarihinde verdiği bilgide mavzer tüfeğiyle
silahlanmış 300 kadar Ermeninin İran’ın Salmas köyünden Van’a doğru harekete
geçtikleri, ayrıca Tebriz’den de 400’e yakın kişinin Salmas köyüne gittikleri ve
Mıgırdıç isimli şerirenin idaresindeki eşkıya ile Salmas’a gelmekte oldukları yönündeki
istihbaratı üzerine Dördüncü Ordu Komutanlığı, açıkta bulunan Karakilise, Erciş, Hınıs
ve Malazgird Hamidiye Süvari Alayı kumandanlıklarına bir an evvel atama yapılmasını
ve Bargiri’deki Ondördüncü, Erciş’teki Onaltıncı, Adilcevaz’daki Yirmibeşinci,
Malazgirt’teki Yirmiyedinci, Bulancak’taki Otuzuncu, Tutak ve Varto’daki
Otuzüçüncü, Hınıs’taki Yirmidokuzuncu, Hasankale’deki Sekizinci, Karakilise’deki
Dördüncü, Kiğı’daki Otuzaltıncı ve Muş’taki Otuzbirinci Hamidiye Alayı bölüklerinin
yüzer mevcutla talim etmek bahanesiyle silâh altına alınması gerektiği şifreli bir
telgrafla bildirilmiş ve gerekli önlemler alınmıştır628.

3.2.3.2. Hudud Taburunun Kurulması

İran sınırının hem uzun hem de burayı kontrol etmenin zor olmasından dolayı Ermeniler
tarafından yoğun bir şekilde kullanılması, Osmanlı Devleti’nin hudut boyunca gerekli
güvenlik tedbirleri almasını zorunlu kılmıştır. Bu tedbirlerinden biri de Hudud
Taburu’nun kurulmasıdır. Bununla ilgili olarak Şakir Paşa tarafından, 14 Eylül 1312/ 26

626
BOA, Y.PRK. ASK. 186/27
627
BOA, Y. MTV. 307/ 238, Belge Nr. 2
628
BOA, Y. MTV. 307/ 238, Belge Nr. 1-2.
182

Eylül 1896 tarihinde baş kitabete gönderilen ve Ferik Sadettin Paşa’nın da bilgisi
dâhilinde olan telgrafnamede şu tespitler yapılmıştır629:

1- İran hududunu kontrol altında tutmanın zorluğundan dolayı Ermeni çeteleri


yoğun olarak burayı kullanmaktadır.
2- Van’ın dağınık yapısı çetelerin işini ayrıca kolaylaştırmaktadır.
3- Sınırda kontorlü sağlamak için Van bağları hududu haricinde, her ikisi arasında
10 dakikayı geçmeyecek şekilde özellikle Ermeni faaliyetlerinin yoğun olduğu
yerlerde 20 tane kordon yapılarak buralara 8 veya 10 asker yerleştirilerek birer
onbaşı takımının kurulması gerekmektedir,
4- Bunlara yardımcı olmak için her 5–6 kordonun arkasına birer bölük asker
bulunacak şekilde karakol mevzilerinin yapılması lazımdır. Böylece her zaman
ve özellikle de geceleri sınırdan içeri girip çıkan meçhul şahısların yol
üzerindeki polis veya jandarmaların bulunduğu kapılardan çıkması mecburi hale
getirilecektir.
5- Bu iş için iki tabur askerin istihdam edilerek görevlendirildikleri yerde
bulunmaları şu an için yeterli görünmektedir.
6- Burada kerpiç ev yapmak kolay olduğu için her kordon 1500 kuruşa mal
olmaktadır.

Şakir Paşa kurulmasını planladığı bu birliğin vilâyetin Zaptiye Alayı süvari


kuvvetlerinden teşkili fikrindeydi. Şakir Paşa’nın planına göre Bayezid’de
Sürmehan’dan başlayıp Van’da Revândez’e kadar uzanan 306 km’lik sınırın belli
noktalarında yapılacak olan Kordon Kuleleri’ne piyadeler, bunların arkasına da sürekli
devriye olarak gezecek süvariler yerleştirilecekti. Bu tabur yeniden kurulması
kararlaştırılan Jandarma Teşkilatı’na dâhil edilmeyecekti. Şakir Paşa, alınacak bu
tedbirin sınırın kontrolünü mümkün kılacağı, sınırdaki aşiretlerin nizamını sağlayacağı,
sınır kaçakçılığını engelleyeceğinden gümrük gelirlerinin artmasına katkı sağlayacağı
düşüncesindeydi. Alınan bu tedbirler Van’da Ermeniler ve Müslümanlar üzerinde
güvenlik duygusu oluşturdu. Hatta Van Akdamar Katogikosu ve Van Murahhaslık
Vekili Şakir Paşa’ya Ermenin tebaanın hükümetin tedbirlerine katıldığını bildirdi630

629
BOA, HR. SYS. 115/55.
630
Karaca; Anadolu…, s. 134.
183

3.2.3.3. İran Sınırındaki Aşiretlerin Kontrol Altına Alınması

İran sınırının kontrolsüz olması sınır bölgesindeki Kürt aşiretlerinin de denetim altında
tutulmasını engellemekteydi. Nitekim 1896 Van isyanı sırasında İran’dan Van
vilayetine giren bazı aşiretlerle Osmanlı askerî birlikleri arasında zaman zaman silahlı
çatışmalar olmuştur. İran tarafındaki aşiretlerle işbirliği yaparak, Ermenilere saldırmak
için hazırlanan Hakkâri Sancağı Hamidiye ve Mahmudiye kazaları Kürt aşiretlerinin
engellenmesi için Dördüncü Ordu Müşiri Zeki Paşa, askeri güç kullanmayı
düşünmüştür. Ancak Şakir Paşa buna karşı çıkarak bunun aşiretlerin devlete olan
bağlılıklarını zayıflatacağını söylemiştir. Ona göre, stratejik bölgelere iki tabur asker
yerleştirildiği zaman bu gibi saldırılar başlamadan önlenebilirdi631.

Şakir Paşa, sınırdaki aşiretleri Ermeni faaliyetlerine karşı daha etkili hale getirmek için
bazı çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar çerçevesinde aşiretleri düzenleme işini bir yıldır
kendisiyle beraber bulunan Sürmeli Mehmetzade Ahmet Paşa’ya verdi. 21 Eylül
1896’da yapılacak olan icraatın çerçevesini çizen bir talimat kaleme aldı. Bu talimata
göre632;

- İran hududu taraflarında yerleşik Kürt aşiretlerine, mevcut durumun gösterdiği


lüzuma uygun olarak ve anlayacakları bir dil ile nasihat edilecektir,
- İran’dan Osmanlı Devleti’ne geçme teşebbüsünde bulunan Ermenilerin, fesat
faaliyetlerinden anında haberdar olma ve keşiflerde bulunma çalışmalarından
bir an geri durmamaları bu aşiretlere gereği gibi anlatılacaktır,
- Sınırı silahsız olarak geçenlere erbab–ı fesat muamelesi yapılmaması, reislere ve
aşiretlere anlatılacaktır,
- Aşiret mensupları, rastladıkları erbab–ı fesat, eğer silahlı ise ve aşiretler de
karşılık vermekte yetersizlerse, peşlerini bırakmadan uzaktan takibe devam
edeceklerdir,
- Ahmet Paşa, aşiretlerin yerleşik oldukları köyleri bizzat ve perderpey birkaç gün
içinde gezip bu görevi yerine getirerek dönecektir.

631
Karaca; Anadolu..., s. 132-133.
632
Karaca; Anadolu..., s. 133.
184

Bunun dışında Ermenilerin genellikle geceleri hareket etmelerinden dolayı hükümet


sınır boyundaki gece bekçilerinin sayısını da artırarak iki katına çıkarmıştır633 .

3.2.3.4. Hudut Komisyonunun Kurulması

Ermenilerin İran sınırını kullanarak Osmanlı topraklarına saldırmalarını önlemek ve


gerektiğinde bunlara karşı tedbirleri daha hızlı almak amacıyla 27 Temmuz 1315/ 8
Ağustos 1899 tarihli bir kararla 15. Liva Kumandanı Mirliva Hüsnü Paşa’nın
başkanlığında bir komisyon kurulması kararlaştırılmıştır. Komisyon istinaf–ı müdde–i
umumîsi Hamdi Bey, Van vali muavini Ohannes Ferid Efendi ve Jandarma Kumandanı
Asım Bey’den oluşmaktadır. Komisyonun masrafları için Hüsnü Paşa’ya beşbin, Hamdi
Bey, Ohannes Ferid Efendi ve Jandarma kumandanına üç bin, bunlarla beraber
bulunacak olan belediye görevlilerine bin ve diğer giderlere de bin olmak üzere toplam
on bin kuruş ödenek ayrılması kararlaştırılmıştır634.

Komisyonun görevi, Ermenilerin faaliyette bulunduğu bölgeleri dolaşıp buralarda


inceleme yapmak ve alınması gereken tedbirleri bildirmektir. Heyetin dolaşacağı
bölgenin çok zor bir coğrafya olduğu ve buralardan geçilmesinin zor olduğu
vurgulanarak yaklaşık 150 saatlik bir mesafelik bir alanı dolaşmaları gerektiği
bildirilmiştir635.

Kurulan bu komisyonun üyeleri zaman zaman değişse de komisyon görevine devam


etmiştir. Ağustos 1905 yılında komisyon üyeleri durumu daha yakından tetkik etmek
için İran içlerinde bir inceleme yapmışlardır. Komisyonun gönderdiği rapordan, İran
tarafından da benzer bir komisyonun kurulduğu anlaşılmaktadır. İki komisyon üyeleri
hudud üzerindeki güvenliğin sağlanması için çeşitli görüşmeler yapmışlardır. Ancak,
İran tarafının her zaman yaptığı gibi komisyonun çalışmalarını yavaşlatmaya çalıştığı ve
Ermenilerin sınırdan geçişlerinde İran’ın bir rolünün olmadığı yönündeki görüşlerinde
ısrar ettikleri belirtilmiştir. Ancak buna karşılık Osmanlı komisyonu da aynı şekilde
kendi iddialarında ısrar etmiştir. Bu yüzden iki taraf arasındaki görüşmelerde antlaşma
imkânın kalmadığı zira İran tarafının komisyon reisinin bir daha görüşmelere

633
BOA, Y. PRK. TKM. 30/62.
634
BOA, Y.A. RES. 102/2, Belge nr. 1.
635
Aynı Belge.
185

gelmeyeceğini bildirdiği ifade edilmiştir636. Böylelikle komisyon İranlı yetkililerle


yaptıkları çalışmalardan herhangi bir netice alamamıştır.

3.2.3.5. İstihbarat Faaliyetlerinin Artırılması

II. Abdülhamid döneminde istihbarat faaliyetlerinin arttığı ve bizzat Padişah’ın


kendisine bağlı bir Hafiye Teşkilatı kurulduğu bilinmektedir. Padişah’ın kuşkucu
karakteri ve daha önceki padişahların başına gelenlerin kendi başına da gelebileceği
endişesi ile tüm kontrolü kendi eline almak istemesi nedeniyle hafiye teşkilatı
kurulmuştur. Kurulan bu teşkilata bağlı 23 merkez bulunmaktadır. Hafiyeler ise dört
sınıfa ayrılmıştır. Birinci sınıf saray erkânından oluşmakta ve maksatlarını ya jurnallerle
veya doğrudan padişaha aktarmaktaydılar. Hiyerarşik bir yapıda olan teşkilatta ikinci
sınıftakiler, birinci sınıfa, üçüncü sınıftakiler ise ikinci sınıfa bağlıydı. Dördüncü sınıf
hafiyeler ise daha çok başıbozuklardan oluşup saraya sürekli olarak telgraflar
göndermekteydiler. Teşkilatta sadece resmî görevliler olmayıp eline bilgi geçen herkes
bunu bir jurnalle bildirmekteydi637.

II. Abdülhamid’in kuşkucu ruh hali, hafiyelerin bunu kendi çıkarları için suistimal
etmelerine de sebep olmaktaydı. Birçok kişi padişaha kendini hatırlatmak, sadakatlerini
ispatlamak ve hak etmedikleri birçok görev ve nişanı elde etmek için hafiyeliği bir araç
olarak kullanmaktaydı638. Bu yüzden sık sık gerçek olmayan düzmece jurnaller de
hazırlanmaktaydı.

Ermeni olayları sırasında gerek İran sınırında gerekse İran içindeki gelişmelerle ilgili
haber kaynakları şunlardı;

1- Devlete bağlı muhbirler,


2- Sınır bölgesindeki aşiretler,
3- Devlete sadık Ermeniler,

636
BOA, Y.PRK. ASK. 249/99.
637
İlknur Haydaroğlu; “II. Abdülhamid Döneminde Hafiye Teşkilatı Hakkında Bir Risale”, Ankara
Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 17, S. 28, Ankara 1996, s. 122.
638
Haydaroğlu; “II. Abdülhamid…, s. 109.
186

Osmanlı belgelerinde ihtilalci Ermelerin durumlarıyla ilgili birçok kaynaktan alınan


ihbarlar geniş yer kaplamaktadır. Ermenilerin İran içindeki faaliyetleri genellikle
Salmas ve Hoy Şehbenderlikleri ile Rumiye şehbenderliği istihbaratlarından
öğrenilmekteydi. Şehbenderlikler, bölgedeki gelişmeleri kendilerine bağlı muhbirler
aracılığı ile öğrenip durum acilse Van valiliği veya Dördüncü Ordu Kumandanlğı’na,
değilse Tahran büyükelçiliğine bildirmekteydi. İran içindeki diğer bir kaynak ise
buradaki bazı Kürt aşiretleriydi639. Ancak çoğu zaman bunlarla doğrudan bağlantı
kurulmayıp, bu aşiretlerin Türkiye içindeki şubeleri aracılığı ile bilgiler alınmaktaydı.
Aşiretler bahsinde de ele alındığı sınırın iki tarafında faaliyet gösteren Mazrik Aşireti
gibi Hamidiye Alayları’nda da görev alan aşiretler de doğal istihbarat kaynaklarıydı640.

Bir diğer istihbarat kaynağı ise devlete sadık olan ve Ermeni isyanlarını desteklemeyen
Ermenilerdir. Bunlar gerek ülke içinde gerekse İran ve Kafkaslar’daki gelişmeleri
devlete bildirmekteydi. Bu grup istihbarat kaynakları içinde en önemli olanlarından
biriydi. İsyancılarla aynı milletten olmaları hem dil hem de düşünce olarak daha rahat
hareket etmelerini ve dolayısıyla sağlıklı bilgiler edinmelerini sağlamıştır. Bu durumu
bilen Ermeniler, devlete sadık, devletle işbirliği yapan Ermenileri öldürmek için özel bir
grup kurmuşlar ve Ermenilerden devlete bilgi akışını kesmek istemişlerdir641.

3.2.3.5.1. Serkis Hartukyan Raporu

Ermeni komitecilerin bu tehdit ve cinayetlerine rağmen görev alıp edindikleri bilgileri


devlete bir rapor halinde sunan Ermeniler de bulunmaktaydı. Bunlardan birisi, 1891
yılında Bitlis Valisi Rauf Paşa tarafından, İran ve Kafkasya’daki Ermenilerin durumları
hakkında istihbarat toplaması için görevlendirilen Serkis Hartukyan isimli Ermenidir.
Hartukyan, kendi ifadelerine göre Osmanlı’ya bağlı, vatansever biridir. Gittiği
yerlerdeki durumu net olarak anlayabilmek için kendisinin de Ermenilere katılmak
amacıyla firar ettiğini söylemiş ve böylece Ermenilerin tüm faaliyetlerini yakından

639
İran’ın Salmas civar karyelerinden bu gece yedi bin kadar Ermeni fedaisinin hudud-ı hakaniyi tecavüz
edeceklerine dair İran’daki Şikâk aşireti reisi Mehmet Paşa tarafından muhbir-i mahsusla Başkale’deki
Şeyh Mehmet Paşa’ya haber gönderildiği Başkale Mevki Kumandanlığı’ndan ve yine İran’ın Salmas
cihetinden üç yüz kadar fedainin hududu tecavüz edeceği ve bunlar da Rumiye’de iane toplamakta olduğu
mezkûr Rumiye şehbenderliği vekâletinden mevrud 11 Mayıs sene 313 tarihli tahriratta bildirildiği dahi
Gevar Kaimmakamlığı’nın iş'ârına atfen Hakkâri Mutasarrıflığı Vekâleti’nden bu akşam alınan iki kıt'a
telgrafnamede bildirilmesi üzerine (…) BOA, A.MKT. MHM. 670/5 Belge nr. 1.
640
BOA, Y. MTV. 307/ 238, Belge nr. 2
641
BOA, Y. PRK. ZB. 6/19
187

müşahade etme imkânı bulmuştur. Bunun sonunda gözlerimlerini bir rapor halinde Rauf
Paşa’ya sunmuştur. 12 Mart sene 1307 (24 Mart 1891) tarihinde Hartukyan’ın
hazırladığı rapor642 bölgenin durumu hakkında kapsamlı bilgiler verdiği için aşağıda
tamamına yer verilmiştir:

Bazı Ermeni fesad komitelerinin tedarük–i teşebbüsat ve efal–i hazıra gerek


müstakbellerini anlatıp hükümet–i seniyyeye ihbar eylemek için canib–i
fehimanelerinden İran ve Rusya memalikine gönderilmiş olup taharriyat ve tahkikât–ı
devriyemden mutahassıl malumatları ber–vech–i zir arz ve beyan eylerim. Geçmiş fi 14
Teşrin–i Sani sene 306 tarihinde Bitlis’ten Van’a doğru hareket eyledim. Karçıkan ve
Gevaş Ermenilerinde fesad şubeleri yahud o yolda işleyen adamlar ve esliha asla
bulunmaz. Havasor kazası Ermenilerinin yüzde beşinin eski kırık kırpık silâhları vardır.
Martini yahud berdan tüfekleri643 pek nadir bulunur. Van Ermenilerinin kâffesi
Müslimdirler ve fesad efkârlarıyla ameliyatları günbegün tezayüd eylemektedir.

Van Ermenilerini tekmil–i muhabere ve münasebatları İran ve Rusya’da bulunan


Ermeni fesad komiteleriyle caridir. Geçmiş Kanun–i Evvelin on ikinci günü İran’ın
Salmas şehrine muvasalat eyledim. Karye bakriye keşt ü güzar eyleyip Salmas ve Hoy
kazalarında bulunan işleri taharri ve keşf eyledim. Kanun–ı Evvelin yirmi sekizinci
gününe kadar Salmas, Hoy, Makü ve Tebriz’de bulunan Ermeni gönüllülerin miktarı
yüz elli kişi idi. Bunlardan nısfının esliha akçe ve elbiseleri bile yok idi. Bunlar
memalik–i mahrusanın ve Rusya’nın muhtelif mahallerinden ve hatta Amerika’dan
gelen ser–gerdan Ermenilerdir. Rusya’daki komitelerden esliha ve akçe gelmesine
günbegün intizar eylemektedirler.

Rusya’nın Igdır kasabasında ba–posta Salmas’tan Vanlı Dikran Kakafyan’dan aldığım


tahrirat–ı mahsusaya nazaran Şubat yedinci gününe kadar İran’daki bütün Ermeni
gönüllülerin mikdarı–i ez–gayr yerliler dört yüz yirmi üç kişiye iblağ ve yine nısfının
asla silâhları yoktur ve ta’ayyüş için sefalet çekmektedirler. Şubat yedinci gününe kadar
Rusya’dan yahud sair taraftan İran Ermenilerine esliha ve akçe keza irsal edilmemiştir.

642
BOA, Y. Mtv. 49/61 Belge nr. 1
643
Berdan tüfekleri Rus yapımı silahlar olup, 93 Harbi’nde Rus ordusu tarafından kullanılmıştır.
Ermenilerin silah temini noktasında esas kaynağı da daha önce belirtildiği gibi Rusya’da bulunan Tula
Silah Fabrikası olduğu için Ermeniler arasında sıkça görülmekteydi. Bu tüfekler 42 kalibre olup
saniyedeki hızları 480 metreydi. Martini tüfekleri ise Amerikan yapımı olup 45 kalibre ve saniyedeki hızı
450 metredir.
188

Yalnız elli adet kadar berdan tüfek ve bir mikdar fişek Köhne–şehr’in nezdinde bulunan
Ermeni manastırında mahfuzdur. İran’da bulunan Ermeniler kemal–i serbestiyet ile
esliha taşır ve geşt ü güzar ederler. Kanun–i Saninin onuncu günü Rusya’dan Şah–ı
Taht644 tarikiyle Revan komitesinden hafiyen Makü Ermenilerine gönderilen seksen adet
berdan tüfekleri Develi ve Hanekin karyelerin meyanesinde Rus Kazaklarından hemen
tutulmakta olduğu sırada vurguncu tüfekleri dağıtıp kura–yı mücavirede ihtifa
edebilmiştir. Her kim ki kaçak sârik ve katil (…) olur ve memalik–i İraniye’de hangi
şehrine giderse sorup sual etmezden ve kefil olmazdan her ne nam ile isterse iki adet
sim–i Mecidî verip kendisine bir kıt’a pasaport ahz edebilir.

Binaenaleyh memalik–i İraniye’de olsun gerek Rusya’da olsun geşt ü güzar eyleyen
fesad ekserisinin yedinde İran pasaportu bulunur. Vanlı Egribasyan Karabet ile
Beyazıdlı Vartan Tiflis’ten hayli miktar dinamit gönderip Salmas’ın Heftvan
karyesinden yine Vanlı Terlemezyan Panos’a tevdi’an fi 7 Kanun–i Evvel sene 306
tarihinde Van’a gönderdiklerinde Van’dan on saat mesafede bulunan Mirek Ahya
karyesinde olvakit bulunan asakir–i şahane ve Polis Nuri Efendi tarafından Panos der–
dest olunmuş ise de beraberinde bulunan dinamiti mezkûr Mirek Ahya? karyesinden
yarım saat mesafede bulunan bir mahalde defin ve ihtifa eylemiştir.

Kanun–i Sani’nin ibtidasında İran’dan Rusya’ya geçip Şubatın on dördüncü gününe


kadar Nahçıvan, Ekülis, Revan, Revan Üçkilisesi (Eçmiyazin) ve Iğdır şehirleriyle civar
köylerini gezdim. Memalik–i mahrusaya karşı isyan ve fesad efkârları bütün
Ermenilerde tamim eylemiştir. Ser–fesadlar ehl–i zira ve Nadan köylü Ermenileri böyle
kandırmışlardır ki bu isyan düvel– i muazzamanın rızalarıyla Kürtler’e karşıdır ve
Devlet–i Âliye bu isyana asakir–i nizamiye ve top ile mukavemet edemeyecektir. Van ve
tevabii şehir ile köylerde Şubat yedisine kadar dört bin beş yüzü mütecaviz Ermeniler
hafiyyen gönüllü asker yazılmışlardır. Bunlardan bin iki yüz kadar kişi Rusya
ordusunda hizmet–i askeriyyelerini bitirmiş redif sınıflarındandırlar. Mütebakisinin
yüzde yirmisi ancak ömürlerinde esliha işletmiş adamlardır. Mezkûr dört bin beş yüz
kişiden yüzde onunun esliha ve esbleri kendilerinden tedarik olunmuştur. Mütebakisine
iki–üç yüz adet kadar berdan tüfek Revan komitesinden hafiyyen tevzi edilmiştir.
Diğerlerin silahı yoktur. Tiflis’ten ve Urmiye’den eslihanın gelmesine bakıyorlar. Kars,

644
Nahçıvan.
189

Gümrü ve tevabi–i Şuragil’lerde645 Şubat başına kadar yazılan gönüllülerin yekûnu dört
bin ve Tiflis ile Karabağ ve Bakü kolunda beş bini mütecaviz gönüllülerin yazılmış
olduğunu Tiflis komitesinden Revan komitesine gelen hususi malumattan anladım.
Esliha ve esblerin mükemmel olup olmadığından malumatım yoktur. Tiflis ile Revan
komiteleri kilitli dinamit imal ve müheyya etmektedirler. Revan komitesinden aldığım
malumata nazaran Manchester’den yüz denk kadar tüfek bağlı ve Memalik–i İraniyye
namına taahhütlü olarak an–karib gelip Batum yoluyla İran memalikine gidecektir ki ol
tüfeklerin kısm–ı azamı Van yoluyla memalik–i mahrusaya idhal olunacaktır.

Revan Üç Kilisesi’nde bulunan Umum Ermeni Katogikosu hazretleriyle iki defa


geceleyin mülakât eyledim. Katogikos hazretlerinin efkârı bu fesad ve isyana külliyen
mügayirdir ve kemal–i germî ve şiddet ile muhalefet eylemektedir. Hatta manastır–ı
mezkure emr–i şer eden fesadları tutup mahalli hükümetine teslim eylemektedir. Ol
muallim ve medreseler ki ifsadata iştirak ederler mekteplerden ihraç
646
olunmaktadırlar .

Geçen ilkbaharın Tiflis komitesinden bir takım hediye ve nişanlar Rus hükümeti namına
olarak iki zat ile Dersim’in Kürt beyler ve ağalarına gönderilmiş ve mezkûr Kürtler bu
suretle iğfal edilmiştir ki isyan vukuunda Ermenilere tarafgir olsunlar ve bu sahtekârlık
Erzincanlı Hacı Merkere’nin vasıtasıyla icra olunmuştur. Mezkûr Hacı Merkere evvel–i
maksat ile Sasun’un Barakay Kürt aşireti izinde gidip gelmektedir.

Asıl ismi Arakil olup Arbo (veya Erbo) demekle maruf bulunan kimse kendisine bir çend
ser–gerdan rüfekasıyla Sasun Ermenilerinde işleyip ifsadat tahaccümleri ekmektedir.
Mezkûr Arbo’nun bir refiki Muşlu Boyağcıyan Mevşiğ (ziyade ismi Bego’dur) Üç Kilise
Manastırı’nda beklemektedir ki ilkbaharın Sasun’a doğru esliha nakil eylesin.

Geçen güzün Eleşkirt hudud başında sekseni mütecaviz kişi ile gelen Kukunyan Serkis
el–hâletü hâzihi otuz beş kadar rüfekasıyla Kars’ta mahbustadır. Tiflis heyet–i
ithamiyesinden mezkûr Serkis ve rüfekasının mücrimiyetine dair karar–ı kati verildiği

645
Kaynaklarda pek geçmeyen bu yerin adını George Bournoutian Şuragial (Shuragial) olarak
vermektedir. Bkz: Bournoutian; “Eastern…, p. 81.
646
Eçmiyazin Katagikosu’nun bu tavrının sebebi bu dönemde Rusya’da Çar III. Aleksander (1881-1894)
ve onun uyguladığı Ruslaştırma faaliyetlerinin etkisidir. Bu yüzden bu dönemde Ermenilere karşı baskılar
oldukça artmıştır. Bununla ilgili detaylı bilgiler çalışmamızın 2. Bölümündeki Kafkasya başlığında
verilmiştir.
190

gibi Rusya’da ki Ermeniler beher me’yusiyyete gark olunacaktır. Muşlu Agob Sarkavak
–ki ism–i diğeri Hurkinis Agob denilir idi– geçen Teşrin–i Evvel’de mezkûr Serkis’in
çetesi tarafından Kağızman deresinde katledilmiştir.

İki seneden beri Revan, Tiflis, Kağızman ve sair komiteler tarafından Eleşkirt ile Kara
Kilise ve Sasun ve Muş ovası Ermenilerine meccanen gerek dün hıyanet ile verilen
tüfeklerin adedi beş yüz ve revolverlerin adedi üç yüzü mütecaviz değildir. Şimdi dahi
Revan ve Üç Kilise komiteleri indlerinde beş yüz adet kadar berdan tüfekleri
hazırlanmıştır. Türkiye’deki Ermenilere meccanen verilmek üzere.

Rusya hükümeti kemal–i germî ve şiddetle mezkûr fesad komiteleri ve adamları takib–i
tazyik ve derdest eylemektedir. Rusya hükümeti tarafından her tarafta casus ve
muhbirler gezmektedirler. Gözümün önünde üç nefer Karabağlı fesad adamları
Çubuklu karyesinden tutup Iğdır’a götürdüler ve üzerlerinde bulunan eslihayı bi’z–zabt
kendilerine taht–ı istintaka aldılar. Yine Erzurumlu olup Iğdır kazasında para toplayan
üç nefer pasaportsuz Ermeniler Beyazıd hükümetine teslim edilmek üzere Iğdır’da
derdest olundular. Birçok namlı fesadlar Rusya’nın bu memnuiyet ve takibat–ı
şedidesinden kurtulmak için memalik–i İraniye’ye firar ederler. Revan, Gümrü ve sair
hududa karib şehirlerde bulunan Ermeni saldadların an–kârib Tiflis’ten öteye
nakledilmesi mesmuattandır.

Nefs–i Bitlis ile tevabiinde fesad komitelerinin muhbir ve adamları asla yoktur. Zira
Bitlislilere ehemmiyet veriyorlar ve Vanlılar vasıtasıyla ifsadat bu vilayete girecektir.

Her kim ki hükümet–i seniyyeye sadakat gösterir ve fesad komitelerinin işlerinden


hükümete muhbirlik eder yahud ifsadatın önünü almaya çalışır ise İran ve Rusya’daki
komiteler istedikleri gibi onun üzerinden hükümetin emniyetini selb ve hatta kendisini
de habs ettirmek için posta ile fesad mektuplar ve risaleler anın namına gönderiyorlar.
Nasıl ki Diyarbakır’da hafiye memuru bulunan Arakilyan nam şahsın ismine İran’ın
Salmas şehri postahanesinden bir kıta gönderilmiştir. ‘Ol tarafa gönderilen elli batman
barutu teslim alıp ihtifa eylemiş olduklarından arz–ı memnuniyet eyleriz. İnşallah
mükâfat olursunuz’ mealinde ve Diyarbakır hükümeti bu mektubu postahanede tuttuğu
gibi Arakilyan’ı taht–ı tevkife aldırmış ve şimdiye dek mahbustadır.
191

Toprakkale’li Nazaret Ağa Kars Şuragil’inin Sükutlu karyesinde, yine Toprakkale


muallimi Serkis Haykoni Iğdır’a tabi Kulp kasabasında, Keşiş köylü Melik, Iğdır’a tâbi
Çapaklı karyesinde, Bitlis’li Hacı Vartan Üçkilise’ye tabi Samagar karyesinde,
Karapazar karyeli katil Serkis Iğdır’a tabi Alem Kamer karyesinde sakindirler. Esliha
için Meşaheşin karyesinden ve Rusya’ya gelen Mihitar ile Vartan isminde iki kişi Revan
komitesi tarafından Tiflis’e gönderildiler. Yine Meşaheşinli iki kişide Salmas’a
gönderildiler. Muş’a muttasıl birçok karyeli keşişin oğlu Manuk, Salmas’ın Payecik
karyesindendir. Vanlı Mıgırdıç Sefilyan ile Haçator Arsınyan Tiflis’den avdetle
Salmas’a gittiler.

Rusya’nın bir gûne rızasını tahsil yahud Rus generallerinden mürekkeb bir iane
komisyonu müteşekkil etmek için Tiflis’ten gönderilen iki Ermeni zevat üç mahdan beri
Moskova ve Petersburg’da çalışırlar ise de şimdiye dek bir gûne nail–i meram
olamamışlardır.

Revan komitesiyle birkaç defa görüştüğümde; ‘Bitlis Valisi Rauf Paşa Hazretleri
İngiltere Meclis–i Mebusanı’nda bile medh ve sena edilmiştir. Sen işten anlar bir
adamsın gel seni gönderelim Tiflis komitesi indinde iskân et, Daily News İngiliz
gazetenin muhbir–i mahsusu ve sair Avrupa gazetelerinin muhbirleri oradadırlar. Bitlis
valisinin aleyhine ve Bitlis vilayetinde vuku bulan zulüm ve taaddiyâta dair peyderpey
bendler fıkralar yazıp neşr olunmaya ver’ deyu emr ve hatta bendelerinize icbar
eylediler. Bendeleriniz ise çaresiz kalarak pek iyi olur ben gidip beş altı gün Ecmiyazin
Manastırı’nı ziyaret edeceğim Van’dan avdetimde doğruca Tiflis’e giderim diye
cevaben komiteyi iğfal eyledim ve gelip Eçmiyazin Manastırı’nı Iğdır’ı ve civar köyleri
birkaç gün gezip tahkikat–ı lâzımeyi icra eyledikten sonra Abbas Kul karyesinden
hafiyen Rus hududuna geçip Osmanlı toprağına girdim ve Sasun karyesine geldiğimde
yolların muhataralı olduğunu bi’l–müşahede kendimi Sasun’daki Asakir–i Şahane
kordonuna ibraz ve teslim eyledim.

Türkiye’deki Ermenileri fesad efkârıyla iştirak ve işgal için fesad komiteleri çalışırlar ki
bedelat–ı askeriye vergisini vermeyen Ermenileri kıyam ettirsinler. Her tesadüf eden
Ermeni’ye bu babda kaviyyen tenbihat ederler ve hatta bu husus için mahsus adamlar
memalik–i mahrusanın her cihetine göndermek tasavvurundadırlar.
192

Netice–i meram
Rusya’nın marü’z–zikr memnuiyet ve takibat–ı şedidesine rağmen bir iki bin kişinin
ordu sınıfında tedarikli hududu geçmesi büsbütün mümkünsüz olduğundan gelecek
Nisan ve Mayıs mahlarından bed’en elli, yüz, iki yüz kişiden mürekkep eşkıya çetelerin
hududu geçip o yanda bu yanda kaçaklık çarpıntı ve karışıklık edecekleri ihtimaldir.
Fesad komitelerinin esas efkâr ve makasıdları budur ki âlem–i siyâsîyenin efkârını
Ermeni meselesiyle iştigal etmek için daima karışıklık çıkarsınlar ve bu karışıklık
esnasında birkaç Ermeni köylerinde yahud kasabalarda katl ve kıtal ve sair
barbarlıklar vuku bulur da düvel–i muazzama işe bi’d–dahl Ermenilere bir gûna
imtiyazat ve istiklâliyet verilebilir zan ve hayalindedirler.

Baladaki malumatların ekserisi gözüm ile müşahede eylemiş ve ben dahi Türkiye’den
firarım, bu işler için gelmişim, canfedakârane hizmet edeceğim diyerek her komiteye ve
müzakerelerine dühul ve iştirak eyleyip çok malumatlar dahi komite jurnallerinden
iktisab eylemişimdir. Bu malumatların birkaç noktalarını Kara Kilise ve hudud baş
asakir–i şahane kumandanlığına fi 28 Şubat sene 306 tarihli tahrirat ile imza tahtında
bildirmişimdir.

Ermeni milletinin terfi–i hal asayiş–i saadet ve bahtiyarlığı devlet–i ebed–müddet–i


Osmaniye ile kemal–i tevahi ve sadakat ve İslâm biraderlerimizle müsavi vatandaşlık ile
geçinmektedir. Binaenaleyh bazı devletlerin efkâr–ı siyasîye–i fesede ve bazı
Ermenilerin menafî–i şahsiyesine mahzâ hizmet eden imtiyazât ve istiklâliyet
efkârlarıyla tahrik ve teşvik olunup hükümet–i seniyyeye karşı harekât ve ameliyat–ı
nabecalarda bulunması yahud o yolda bir gûna nümayiş vukuu an–karîb millî ve
dünyevî surette Ermenilerin büsbütün mahv ve helâk olacaklarına sebebiyet verecektir
ve bir takım zihni boş cahil ve sarhoş Ermeni efrad–ı merkumesi tarafından vukua gelen
nümayiş ve neşriyatın semere–i hakîkisi Ermeni milleti için pek dehşetli olacağı bi–
iştibahtır. Bu halde her bir aklı başında bulunan müstakimü’l–efkâr Ermenilerin fariza–
i mukaddesesi olduğu gibi bu naçiz kulları dahi alâ kadri’l–imkan son dereceye kadar
bu dahi ifsadatın ilerisini almak için kendimi hazır ve fedakâr addetmeye ictisar eylerim
ol bâbda ve her halde emr ü ferman hazret–i menlehü’l–emrindir.”
193

3.2.3.5.2. Gelen İstihbaratların Değerlendirilmesi

Devlet yetkilileri hangi kaynaktan gelirse gelsin her türlü ihbarı önce bir tenkit
sürecinden geçiriyor daha sonra doğruluğuna inanırsa harekete geçiyordu. Çünkü bazı
ihbarlarda verilen bilgiler abartılı olabiliyordu647. Mesela Tiflis şehbenderliğinin 29
Nisan 1319/12 Mayıs 1903’de 15.000 kadar Ermeninin Bulgarlardan etkilenerek
Erzurum, Sasun ve Bayezid’ten hududa saldıracakları, bunlara destek olmak için
Avrupa ve Amerika’dan yüzlerce Ermeninin İran’ın Hoy ve Salmas şehirlerinde
toplandıkları ve Ermenak ve Han adlarında iki reisin Tebriz’den Makü’ye gittiği
yönündeki istihbarat üzerine Kars şehbenderliği bir araştırma yapmış ve 15.000
rakamının abartılı olduğunu Ermenilerin sayısının 500 civarında olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca haber kaynaklarında sıkıntılar olduğu belirtilerek orduya muhbir tahsis edilmesi
gerektiği tavsiyesinde bulunulmuştur648.

Bunun dışında ihbarı yapan kişinin güvenilir olup olmamasına, haber vermekten bir
çıkarı olup olmadığına da bakılıyordu. Mesela 10 Nisan 1319/ 23 Nisan1903 tarihli
Serasker imzalı belgede Makü’de bulunan Ermenilerle ilgili alınan bir istihbarat ve
istihbaratın sıhhati hakkında şunlar belirtilmiştir:

“6 Nisan sene 319 Tarihli ve dörtyüz kırk numerolu tezkere–i çâkerâneme zeyldir.
Makü Krekliyasında ictima ettiği Hoy ve Salmas şehbenderliği vasıtasıyla haber alınan
Ermeni fesedesinin hudûd–ı hakanîye men–i tecâvüzleri esbâbına istikmal ile beraber
istihbarat–ı vakıanın ba–tahkik neticesinin inbasına dair sebk iden tebligata cevaben
Dördüncü Ordu–yı Hümayûn müşiriyet–i celîlesinden vârid olan iki kıta telgrafnâmenin
birinde istihbarat–ı vakıanın mukarin–i sıhhat olup olmadığının tahkikiyle neticesinin
inbâsı Sekizinci Kıta Kumandanlığı’na yazıldığından alınacak malûmâtın bildirileceği
tabiî ise de Ordu–yı Hümayûn’da muhbir tahsisatı olub bu tahsisat vilâyetlerde mevcud
bulunduğu ve nebâir–i aliyye bundan ziyâde orduca tahkikat îfâsı gayr–i kabil idüği ve
diğerinde İran’ın Makü ve Dilman cihetlerindeki Ermeni fesedesi bu cihete mürûrlarını
647
Hoy ve Salmas Şehbenderi Ali Rıza ve Hudud Kumandanı Salih Beylerden Van Vilayetine çekilen bir
telgrafnamede İran’dan Memalik-i Şahane’ye geçmek tasavvurunda bulunan beş altı bin Ermeni
müfsidinin Rus zabitanı kumandasında oldukları işar olunmuş ve bunun mahalince şüyuu vilayet-i
mezkure ahalisince pek ziyade heyecanı muceb bulunmuş olduğu mahal konsoloslarından alınan
malumattan anlaşıldığı ve gerçi memurin-i hükumet-i seniyye tarafından bu gibi şeylerde tahkikat ve
istihsal-i malumat olunmasına bir şey denemezse de işar-ı mebhusun pek mübalağalı olduğu (..) BOA,
A.MKT. MHM. 672/9, Belge nr. 2
648
BOA, A. MKT. MHM. 547/29, Belge nr. 2.
194

teshil içün İran’ın Şikak aşireti reisi Ali Hâli Zâde Mahmud Ağa’nın nezdine gelerek bir
takım hediye verdikleri Başkale’deki Hamidiye Dokuzuncu Alayı’nın kaim–i makamı
Hurşid Bey tarafından bildirilmiş ise de neticede hudûd üzerinde bulunmasından
bahisle esliha talebinde bulunulduğu içün işar ve sıhhatine itimad olunamıyacağından
keyfiyetin bir kere de Hoy ve Salmas şehbenderliğinden işarı Van Hamidiye livalığından
iş’ar kılındığı beyân u izbar kılınması hususu keyfiyetin makam–ı aidinden tahkîkiyle
neticesinin müşir–i müşarunileyhaya liecli’t–tebliğ sûy–i çâkerâneme emr ü inbâ
buyurulması şahane–i re’y–i sâmî–i sadâretpenâhîdir” 649.

3.2.4. Osmanlı Devleti’nin İran’a Yönelik Askerî Harekâtları

3.2.4.1. Vezne, Lahican ve Urmiye’nin Ele Geçirilmesi

Osmanlı–İran sınırındaki Vezne ve Lahican iki ülke arasında sürekli sorun olmuştur.
1893 yılında İran buraları ele geçirmiş650, ancak Osmanlı Devleti’nin sert tepki vermesi
ve Rusya’nın da bu konuda Osmanlı’yı desteklemesi üzerine İran askerleri 1896’da geri
çekilmişti651. Ancak İran hükümeti bu bölgelerin kendisine ait olduğu iddiasından hiçbir
zaman vazgeçmedi. Öte yandan hem İran askerleri hem de Ermeni komitacılar
buralardan sürekli olarak Osmanlı sınırını taciz etmeye devam etti. Osmanlı Devleti bir
yandan Ermeni isyanları ile uğraşırken diğer yandan İran askerlerinin bu saldırılarıyla
uğraşmak zorunda kalıyordu.

1905 yılında yapılan Rus–Japon Savaşı’nda Rusya’nın ağır bir yenilgi alması ve
itibarının sarsılması üzerine Osmanlı ordusu 1905’in sonlarında Urmiye Gölü’nün
güneybatısındaki Vezne ile Reşt’in güneydoğusundaki Lahican’a hareket ederek
buraları ele geçirdi. Bunun üzerine Tahran’daki ibadethanelerde protestolar başladı.
Haziran 1906’da da Osmanlı askerleri Musul’dan İran sınırına doğru harekete geçti.
Amaç ekonomik ve stratejik önemi büyük olan Urmiye’yi almaktı. Bundan bir yıl sonra,
Temmuz 1907’de, Osmanlı askerleri Van’dan Urmiye’nin batısına doğru ilerleyerek
buraları ele geçirdi. Burada askerlere karşı çıkan tüm köy ve kasabalar yerle bir edildi.
Aynı yılın kışında İran Azerbaycanı’ndaki Deştebil ve Oşnu da alındı. 1908 yazında ise
Urmiye bölgesindeki Targavar, Deşt ve Mergavar da alınınca Osmanlı’nın buradaki
649
BOA, A.MKT. MHM. 547/29, Belge nr. 1.
650
BOA, Y.PRK.BŞK.32/77.
651
BOA, Y.PRK. EŞA. 18/73.
195

etkisi oldukça arttı. Osmanlı’nın İran’daki bu harekâtları burada yaşayan özellikle


Ermeni ve Asûrîlerin kuzeye ve doğuya doğru göç etmesine sebep oldu. Ayrıca,
Osmanlı askerlerinin Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yaptığı bu
operasyonlar, İran’daki Taşnakları bir hayli korkuttu. Ancak, Abdülhamid’in orduları
karşısında İran’ın para, askerî güç ve diplomatik bir etkisinin olmadığının farkında
oldukları652 için bu operasyonlara karşı bir şey yapamamışlardır.

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları başlayınca ordularını buralardan geri çekti. Ancak
Birinci Dünya Savaşı sırasında Urmiye, Rusya ve Osmanlı arasında birçok kez el
değiştirdi. 1914 yılında Osmanlı ordusu İran’ın kuzeybatısına yönelik taarruz
hareketlerine başladı. 15 Ocak 1915’te Rus ordusu buraları boşaltınca, 17 Ocak 1915’te
Osmanlı ordusu burayı tekrar ele geçirdi ve 20 Mayıs 1915’e kadar buralar Türklerin
hâkimiyetinde kaldı653.

3.2.4.2. İran Hududu Kumandanı Fazıl Paşa’nın Savuçbulak’ı654 Ele Geçirmesi

İran sınırının bir türlü kontrol altına alınamaması ve yapılan tüm girişimlere rağmen
İran hükümetinin bu konuda bir adım atmaması, bunun yanında gerçekliği kuşku
götürmeyecek bazı olayların bile İran tarafından sürekli inkâr edilmesi üzerine Hudud–ı
İraniye Kumandanı Fazıl Paşa Ocak 1908’de İran sınırını geçerek Savuçbulak şehrine
girmiş ve oradaki askeri kışla ve diğer devlet binalarını ele geçirmiştir. Ayrıca orada
bulunan Tebriz hâkimini tutuklamıştır655.

Bunun üzerine Rusya, İran sefaretinden Mösyö Maykof’u İran hükümeti ve Fazıl Paşa
nezdine göndermiş ve Osmanlı ordularının iki devlet arasında çizilen statüko hattının
gerisine çekilmemesi halinde Rusya’nın bu duruma müdahale edeceğini bildirmiştir.
Esasında Osmanlı devlet yetkilileri Fazıl Paşa’nın hattı geçmesinin, devletlerarasındaki
antlaşmalara uygun olmadığının farkındaydı. Bu yüzden Fazıl Paşa’ya bir telgraf
gönderilerek bu durumun uzamasının hukukî mesuliyetler getireceği belirtilmiştir.

652
Berberian; “ The Dashnaktsutiun…,”, p.16-17.
653
İA, “Urmiye”, s. 62.
654
Günümüzdeki adı Mehabad olan şehir, İran’ın kuzeybatısında Urmiye gölünün güneyinde yer
almaktadır.
655
BOA, Y.MTV. 306/5 Belge Nr. 1.
196

Ancak, Fazıl Paşa geri çekilse bile İran’dan bir tek kişinin bile sınıra tecavüz etmemesi
için ne gerekiyorsa yapılması gerektiği talimatı verilmiştir656.

Fazıl Paşa gönderdiği cevabî telgrafta, İranlıların maksadının, Rusya’dan aldıkları bir
söz üzerine, Tebriz hâkiminin Osmanlı askerlerini 15–20 gün içinde İran’dan
çıkardıktan sonra, tekrar saldırı olmaması için Rusya’nın müdahalesini sağlamak
olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine Fazıl Paşa, Savuçbulak’ta tüm İranlı yetkilileri
toplamış ve Savaş istiyorsanız buyurun savaşalım diye meydan okumuştur. Fazıl
Paşa’nın bu sert çıkışı karşısında, İranlı yetkililer savaş istemediklerini, zaten savaşacak
güçleri de olmadığını söylemişlerdir. Fazıl Paşa, İranlı yetkililerden sınıra
saldırılmayacağına dair bir mazbata aldıktan sonra Savuçbulak’tan geri çekilmiştir657.

Savuçbulak harekatı sırasında ele geçirilen haberleşme evraklarından, İran’ın Rusya’dan


aldığı destekle Osmanlı sınırına yönelik saldırıları artıracağı, bunun için özellikle
Meraga’da yoğun çalışmalar yapıldığı anlaşılmıştır. İran’ın bu faaliyetlerine karşılık
Altıncı Ordu’nun eski faaliyet yerlerine yeniden dönmesi ve gerekli tedbirlerin alınması
talimatı verilmiştir658.

3.3. İRAN ERMENİLERİ VE İRAN’IN ERMENİ MESELESİ’NDEKİ TAVRI


ÜZERİNE BASINDA ÇIKAN HABERLER

İran Ermenilerinin durumu, Ermeni olayları, İran’ın bu konudaki tavrı hakkında


dönemin gazetelerinde birçok haber yayınlanmıştır. Bu bölümde yayınlanan bu haberler
ele alınmıştır.

Taşnakların yayın organı olan Truşak Gazetesi’nin 26 Teşrini–i Evvel 1898 /7 Kasım
1898 tarihli sayısında İran’da Salmas Civarında Mahlam Karyesindeki Fedailer başlıklı
çıkan haberde Mahlam’da öldürülen Mukus karyesinden Haçador Arkunyan oğlu Artin,
Hizanlı İstepan (Stefan) Şadaklı (Çatak), Haret, Mançuklu Gabriel Muradyan, Urmiyeli
Nehabet Yagyazaryan? yahud Naho, Müküslu Artin Haçadoryan, Kalost Kaloyan ve
Avedis Ohanyan isimli Ermenilerin resimleri yayınlanmıştır. Gazete, öldürülen
Ermeniler için Bunlardan ikisi bir hayli seneler düşmanlarını doyurmak için ziraatle

656
Aynı Belge.
657
BOA, Y.MTV. 306/5 Belge Nr. 2.
658
BOA, Y.MTV. 306/5, Belge nr. 2.
197

meşgul olur iken elem ve ızdırapları etten kemiğe geçtiğinde silaha müracaat ettiler.
İşte gözleri kapanmıştır. Sanki yalan vaadlere inanıp terk–i silah edenlere lanet
okuyorlar. Diğerlerinin yüzlerinde sükûnet görünüp ölüm korkusundan eser yoktur.
Vazife–i mukaddeseye, haklı bir davaya hizmet eylediklerine vicdanları şahadet ediyor
dedikten sonra yine ölen Ermenilere hitaben; Fedayi Arkadaşlar! Siz Mahlam
karyesindeki sakin Ermenileri muhataraya ika etmemek için arz–ı teslimiyet ettiniz. O
köylülerin düşmanlarınızla hem–efkâr olduklarını bilemeyerek feday–ı nefs ettiniz.
Varsın kemikleriniz rahat etsin. Verdiğiniz ders bizim için mukaddestir. Kanlı harflerle
hafızamıza kaydolunmuştur denilmiştir659.

Viyana’da yayınlanan Journal deDurban isimli gazetede 18 Kanun–i Evvel 1297/30


Aralık 1881 tarihinde yayınlanan Ermeni Meselesi başlıklı haberde Osmanlı ve İran
Ermenileri arasında bir karşılaştırma yapılarak İran Ermenilerin Şah tarafından
desteklendiği vurgulanmıştır. Haber şöyledir:

Avrupa matbuatı meyanında cebrî bir sûrette Ermenileri müdafaaya ve âlem–i


medeniyyet olan Avrupa’dan yalnız Karadeniz ile münfasıl olmak olan şu “Ermenistan”
köşesinde icrâ olunmakda olan mezalim ve taaddiyatı meydana koymağa başlayan
yalnız “Journal de Durban”dır. Bu gazete bir vazîfe–i insaniyet ifâ itmekde olduğu
cihetle binlerce mazlûmanın teşekküratını davet etmekdedir. Ermeni milleti âlemin
merhametini tahrîk eden sefaletin sûretini bu gazetenin sahifelerinde gördükce
kendisinden gasb olunmuş olan hukukunun iadesi hakkındaki ümid–i takviyet buluyor.
(Ermenistan’ın) mevki–i coğrafî ve harbîsi sebeb–i harabiyeti olmuşdur. Zira bu
memleket nice kanlı muharebelere mevki olmuştur ve Ermeni milleti isyanın vahşi
ikdamının muhacematına müddet–i medide mukavemet edemiyerek akıbet şanlı vatanın
harabeleri üzerinde parçalanıp kaldı.

Bugün bile Türklerin taht–ı idârelerinde bulunan (Ermenistan) bir takım mukaddemat–ı
gaddarâneye temaşâgâhdar olan daima sadık ve çalışkan ve mutî ve muktedir olan bu
millet nehb ü garetden ve katl–i nüfûsdan geri kalmayan Kürdlerin irâde–i
keyfiyyelerine bırakılmıştır. Hükümet memurları menfaatlerinden naşi mazlûmînin ah û
eninini istima etmiyorlar ve hükümet de bundan memnun oluyor bunun mesuliyeti
mütemeddin olan Avrupa âlemine ve Avrupa matbuatına aid olacağı der–kârdır eğer

659
BOA, Y. PRK. TKM. 30 / 62, s. 1-2.
198

ondokuzuncu asra bir âr–ı vasiye olan bu mezalimin yalnız seyircisi olurlar ise
Ermenilerin ne salâhı ve ne esbâb–ı müdafaaları yokdur. Yalnız gözlerinden akan
yaşlar pek fasih u beliğdir.

Bunlar ancak bir nevi muhtariyyet–i idâre istiyorlar idi. Bu da Devlet–i Aliyye’nin taht–
ı kabulü zımnında bulunacak idi. Bu muhtariyet–i idâreden maksad ise Kürdlere karşı
kendilerini müdafaa ve çoluk çocuklarının namusu ve hayatlarını muhafaza ve araziyi
ziraat ve serbestçe hareket itmek hakkından ibaretdir. Türkiye bundan hiçbir şey gaib
etmez idi. Bilakis bir takım memur–ı vilâyata ve sadık ahâlîye malik olacak idi. Zira ol
vakit Ermeniler rabıta–i şükraniyet ile merbut olacaklardır. Ve bu vechile müşkilât–ı
mâliyyesine dahi an–karîb bir çare bulmağa muvaffak olacak idi. Mazlûm zürranın
emvalini gasb iderek geçinmeğe alışmış olan Kürdler ol vakitde hüsn–i hareket itmeğe
ve ahâlî–i muntazamadan olmağa başlayacaklardır. Ahâlîyi soyan birkaç memûrîn
devlet–i ıslahatın icrâsından yalnız mutazarrır olacaklardır.

Memalik–i Osmaniyye Ermenileri ile İran Ermenilerinin ahvâli şayan–ı dikkatdir. Şah
hazretlerinin niyat–ı hayırhâhanesi ve İranlıların muhabbetleri sayesinde İran
Ermenileri dâire–i emn ü emandadırlar. Kemal–i serbestî ile çalışıp tayîn ediyorlar.
Şah hazretlerinin bu millet hakkında bir temayül–i mahsûsu vardır. Haklarında nerede
zulüm icra olunduğunu işitir işitmez derhal meni’ ve tamirine ibtidar olunur. İmdi İran
Ermenileri bahtiyardır ve bu da İstanbul için bir ders–i ibretdir660.

İngiltere’de yayınlanan Daily News Gazetesi’nin 30 Eylül 1892 tarihinde yayınlanan


sayısında İranlı Ermeni din adamlarının Ermenilerin Eçmiyazin’i ziyaret ederek burada
Ermenilerin durum hakkında kararlar alabilmek için bir meclis kurulmasını talep
edecekleri bildirilmiştir:

İstihbar ettiğime göre İran’da mukim Ermeni rehabini tarafından tayin olunan bir
heyet–i mebus Eçmiyazin’i ziyaret edecek ve Ermeni kilise ve milletinin ahvali hakkında
icra–yı müzakerat etmek ve Ermeniler’in ihtiyacatını nazar–ı itibara almak üzere
kilise–i Eçmiyazin’de bir meclis–i meşveret akdi mumaileyhten talep eyleyecektir.
Ahval–i siyasiyece ehemmiyet–i azimeyi haiz olacak olan işbu meclisi İran ve Rusya ve
Devlet–i Aliyye ve Hindistan ve Romanya ve Avusturya ve Macaristan seçecekmiş661.

660
Y.PRK. TKM. 4/61, Belge nr. 1.
661
BOA, HR. SYS. 2851/52.
199

Türkiye ve İran’daki Ermenilerin, Ermenistan’ın kurulması için verdiği mücadeleler ve


karışıklık çıkaran bazı Ermenilerin İran’a kaçtıkları ve İran’ın Ermeni Meselesi’ndeki
tutumunu açıklayan Petersburg’ta yayınlanan Novaya Veromya gazetesinin 12 Mayıs
1307/ 24 Mayıs 1891 tarihli haberi şöyledir:

Ermeni ahalisinin en ziyade havadar olanlarının zihinlerinde Ermenistan–ı kebiri tesis


etmekten ibaret fikir hâsıl olduğuna dair gazetemizde müteaddid yazılar yazılmış idi.
Ermenistan–ı Osmani’de şu yakınlarda vuku bulan kargaşalıklar zahir halde bu
husustaki efkârımızı teyid etmiştir. Muahharen işar olunan ihbardan ise İran
hükümetine tabi Ermenilerin dahi istirahat ve sükûnetten uzak bulunduklarını mealen
netice istintaç olunuyor. Moskova’da neşr olunan “Moskow Illuskia Ve’Domosti” nam
Rusça gazetenin Tahran muhbiri haşmetlü İran Şahı’na tabi Ermeniler tasavvuratına
dair tafsilat–ı cedide veriyor:

İşbu muhbirin kavlince Ermenistan’da açıktan açığa ihtilal hazırlığı görülüyor iken
İran’daki Ermeniler heyecanı İran hükümetinin kendi valilerinden aldığı malumat–ı
nakısa ve nakısadan anlaşılabilecek dereceden kat kat ziyadedir.

Asya–i Garbi’de 400 ila 500 bin Ermeniler vardır ve onların kısm–ı azamı Devlet–i
Aliyye dâhilindedir. Ermeniler Rusya’da da çoktur. Nihayet İran’a tabi Ermenilerin
miktarı dahi kırk bine baliğ oluyor. Tebriz’de mukim Ermeniler iki bin beş yüz kişi
raddesinde olub kendilerine mahsus mahalle dahi vardır. Ermenistan–ı Osmani’de
tekevvün eden kargaşalıklardan sonra Van, Diyarbekir ve Erzurum Ermeni
firarilerinden birçoğu İran’a hicret etmişlerdir. Onlar Salmas nahiyesinde tavattun
etmişlerdir. Onları mezkûr nahiyede kimse iz’ac etmemiş ve fakat Ermeniler oradan
herkesi iz’ac ve bî huzur etmişlerdir. Umumiyetle nazar–ı mütalaaya alındıkta bunların
ehemmiyetsiz ve Osmanlı Ermenileri döküntüsü oldukları hatta milletçe bile
mechuliyette bulundukları anlaşılır.

Ancak mezkûr Ermeniler alel ekser genç ve cesur olub bir takım Ermeni komiteleri
tarafından ayrılan yardımlara güvenerek evsizliklerini daha ziyade artırdıkları
müsteban oluyor. Onlar kendi kendilerini varacabit yani muallimin–i din tesmiye ederek
hiç sıkılmaksızın köyden köye dolaşup ale’l–umum İslamlara karşu ehl–i salib
harekâtında bulunmak lüzumunu neşrediyorlar. Osmanlılar ile İranlılar anların
nazarlarında müsavidir. Onlar para cem edüp ahaliye esliha tevzi etmekte ve anların
200

efkârını tehyic eylemektedirler. Velhasıl anlar Ermenistan–ı Osmanî’de neşet edecek


ihtilale bir zamanda ihtilal çıkarmaya hazırlanmaktadırlar.

Salmas’ta bulunan vatan perveran komitesi onlara pek ziyade yardım ediyor. Keşişlere
ve tabir–i aharla papazlar kezalik iane paralar toplayub halas zamanı yakın olduğunu
ve Ermeni hükümetinin gubar halinden tekrar çıkacağını ve her hakiki Ermeni’nin milli
iş uğrunda hem malını hem canını feda etmesi lazım geleceğini beyanla ezhamı tahrirat
ediyorlar. Onlar soğukkanlılığa daha meyyal Ermenileri pek süratle vahşete ilka
ediyorlar. Ermeniler ise haşmetlü şah tabiiyetini kabul eyleyerek askerlikten ve
vergiden muaf olmağı düşünüyorlar. Hülasa–i kelam keşişler ahaliyi heyecan–ı
umumiye iştirak edüp umum millete aid iş içün nakden ve ianatta bulunmağa icbar
ediyorlar.

Acaba İran’ın hissesine isabet eden kırk bin Ermeni ne yapabilir ve neye güveniyormuş
bu babda “Moskow Illuskia Ve’Domosti” gazetesi Tahran muhbirinin ya mübalağa ve
yahud doğrudan doğruya hata irtikab ettiğini zannetmek mümkündür. Ba hususun ki
muhbirin İran Ermenilerine eslihanın fıçılar derununda ve Bakü Ermenileri marifetiyle
yani Rusya vesatatıyla getirildiğini beyan etmesi pek acibdir. Bakü Ermenileri güya
eslihayı neft yağı nakline mahsus fıçılara koymuşlar ve böylece sade–dil İran gümrük
memurlarını aldatmışlar662.

Standard Gazetesi’nin 30 Mayıs 1891’deki sayısında, Ermenilerin fırsat bulduklarında


Osmanlı Devletinden kurtulmak istedikleri, İran’ın Ermenilerden alaylar teşkil ettikleri
yönündeki haberi şöyledir:

Memalik–i Osmaniyye’de sakin Ermenileri vakt–i münasibde irade–i devlet–i aliyyeden


kurtarmak üzere tecavüze hazır bulunan Rusya Ermenilerinin riyaseti bu kere mahud
kazak Açinof canibinden deruhde olduğu ve fakat mumaileyhin işbu teklifatının mali
komite tarafından red edildiği istihbar kılınmıştır. Devlet–i Aliyye’nin Kürd aşairi
efradından mürekkeb alay teşkili hakkındaki tasviratına mukabil olarak İran Devleti
dahi Ermenilerden mürekkeb alaylar teşkil ve tertibine mübaşeret eylemiştir. İran
Devleti’nin iş bu tedabiri Rusya Ermenileri meyanında memnuniyeti mucib olmuştur663.

662
BOA, Y.PRK. TKM.21/10
663
BOA, Y.PRK. ML.12/9.
201

SONUÇ

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ortaya çıkan Ermeni isyanları, Ermeniler için bir
kazanç sağlamadığı gibi yaşadıkları Anadolu coğrafyasından da ayrılmalarına sebep
olmuştur. Bu yönüyle Ermeniler, Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlık mücadelesi
verip de bunu gerçekleştiremeyen tek millet olarak tarih sahnesinde yerlerini almıştır.
Ermeniler için bağımsız bir devlet kurmak ancak günümüzdeki Kafkasya topraklarında
mümkün olmuştur.

19. yüzyılın ikinci yarısında bölgede rekabet içinde olan İngiltere ve Rusya, Osmanlı
Devleti’ndeki diğer etnik unsurlarda olduğu gibi Ermeni isyanlarında da açık bir şekilde
Ermenilere destek vermiştir. İsyanların başarıya ulaşması için siyasî, askerî, diplomatik
ve lojistik her türlü yardımda bulunmuşlardır. Ancak Osmanlı Devleti’ni en çok üzen
durum, Müslüman bir devlet olarak İran’ın bu isyanlara doğrudan veya dolaylı verdiği
destekler olmuştur.

19. yüzyılın başlarından itibaren İngiltere ve Rusya’nın rekabet alanı haline gelen İran,
1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmalarıyla kuzeydeki topraklarının önemli bir
kısmını Rusya’ya bırakmıştır. Aynı şekilde İngiltere de Hindistan’a giden yolları
güvence altına almak için İran’ın güney kısımlarını ele geçirmeye başlamış ve 1857
yılında imzalanan Paris Antlaşması’yla Herat’ı da alarak bunda başarılı olmuştur.
Böylece İran’da kuzeyde Ruslar, güneyde İngilizler ve bu ikisi arasında Kaçar Hanedanı
şeklinde fiilen üç ayrı hâkimiyet merkezi ortaya çıkmıştır.

Ermeni isyanlarının başlaması ve yayılmasında Osmanlı içindeki Ermenilerden ziyade,


Osmanlı toprakları dışında yaşayan ve hatta hayatlarında hiçbir zaman Anadolu’yu
görmemiş olanların bile dâhil olduğu Ermeniler etkili olmuşlardır. Bu yüzden isyanların
sevk ve idaresi genelde Osmanlı toprakları dışından gerçekleştirilmiş, yardımlar da yine
buralardan gelmiştir.

Ermenilerin Osmanlı topraklarında yürüttükleri isyan faaliyetlerinin iki önemli harekât


merkezi bulunmaktaydı: Rusya ve İran sınırı. Başlarda asıl yoğunluk Rusya sınırında
iken, daha sonra Rusya’da başlayan Ruslaştırma faaliyetleri, Ermenilere karşı daha
önceki hoşgörünün azalmasına sebep olmuş, özellikle Kafkaslardaki birçok Ermeni
okulu kapatılarak önemli Ermeni aydınları tutuklanmıştır. Rusya, bir yandan Osmanlı
202

içindeki Ermeni isyanlarını desteklerken diğer yandan da Kafkaslarda kurulacak olan bir
Ermeni devletine şiddetle karşı çıkmaktaydı. Bundan dolayı Ermenilere karşı baskılar
giderek artmıştır. Bu durum karşısında Ermeni komiteleri 1892 yılından itibaren harekât
merkezlerini İran topraklarına kaydırmışlardır.

Bu dönemde İran’ın Osmanlı sınırına yakın olan İran Azerbaycanı topraklarında tam bir
devlet hâkimiyeti yoktu. Bu yüzden burası Ermeni komitecilerin rahat bir şekilde
hareket edebildiği bir merkez haline gelmiştir. Ermeni tarihçi Louise Nalbandian’ın da
dediği gibi İran toprakları Ermeni komitacılar için bir Mekke haline gelmiştir. İran
topraklarında faaliyette bulunan komitelerden en aktif olanı Taşnaksutyun Komitesi
olmuştur. 1890’dan itibaren İran’da faaliyetlerine başlayan Taşnaklar kısa sürede İran’ın
birçok şehrinde şubeler açmışlardır. Bu şubeler arasında en önemlisi ve ilk açılanı
Tebriz’de açılan Azerbaycan Merkez Komitesi’dir. Bu komiteye ait Merkezî Silah
Fabrikası yine Tebriz’de bulunmaktaydı. Ayrıca, Salmas ve Dilman’da da şubeleri
vardı. Burada hem silah imalatı hem de onarımı yapılmaktaydı.

Ermenilerin İran topraklarındaki belli başlı harekât merkezleri şunlardır: Tebriz,


Salmas, Hoy, Makü, Urmiye, Kotur ve Dilman. Bunlardan Tebriz hariç diğerleri
Osmanlı–İran sınırı üzerinde bulunmaktadır. Bu yüzden buralar, hem silah–cephane
sevkiyatında hem de sınıra yönelik saldırılarda aktif bir şekilde kullanılmışlardır.
Buralardan Osmanlı topraklarına gizlice giren Ermeni komitacılar, yaptıkları
eylemlerden sonra yine aynı şekilde İran sınırını geçerek Osmanlı askerlerinin
takibinden kurtuluyorlardı. Osmanlı Devleti ise Ermenilerin sınır bölgesinden
geçişlerini önlemek için birtakım tedbirler alma yoluna gitmiştir. Bu tedbirler arasında;
Hudud Taburları’nın kurulması, bölgedeki istihbarat faaliyetlerinin artırılması, Hudud
Komisyonu’nun kurulması, Hamidiye Alayları’nın kurularak bölgedeki aşiretlerden
aktif bir şekilde faydalanılması gibi uygulamalar bulunmaktadır.

Çalışmamızın konusunu oluşturan Ermeni Meselesi’nde İran’ın Rolü’nü şu başlıklar


altında toplamak mümkündür:

1- İran toprakları Ermeniler için en önemli iki harekât merkezinden biri olmuştur.
2- İran Devleti, Ermenileri topraklarından uzaklaştırmak veya hareketlerini
önlemek için gerekli tedbirleri almamıştır. Her ne kadar sınır bölgesinde devlet
203

otoritesi zayıf olsa da, devletlerarası hukuk kurallarına göre ülkeler kendi
sınırlarından başka ülke topraklarına yapılan saldırılardan sorumludur.
3- Mirza Malkom Han, Siracü’s–Saltana, Mirza Muhsin Han, Zıll’us–Sultan gibi
devlet adamları Ermenilere doğrudan veya dolaylı olarak destek vermişlerdir.
4- Mirza Cevad Ağa ve Muhammed Çerbani gibi İranlı müçtehidler Ermenilere
destek verdiği kaynaklardan anlaşılmaktadır.
5- Osmanlı kaynaklarına göre İran Ermenilere silah yardımı yapmıştır.

Osmanlı Devleti, İran topraklarından gerçekleşen saldırıların önlenmesi için hem İran,
hem de İran üzerinde etkili olan Rusya nezdinde diplomatik girişimlerde bulunmuştur.
İran, bu girişimlere karşı sürekli olarak olayların takibini yapacağına, gerekli önlemleri
alacağına dair bolca vaadlerde bulunmasına karşın gereken tedbirleri almamıştır.

1876–1909 döneminde Osmanlı Devleti’nde II. Abdülhamid, İran’da ise sırasıyla,


Nasıreddin Şah (1848–1896), Muzaffereddin Şah (1896–1907) ve Muhammed Ali Şah
(1907–1909) bulunmaktaydı. İki devlet arasında geçmişten beri süre gelen, hudutların
tespiti meselesi, bölgedeki aşiretlerin çıkardığı problemler, Şii–Sünni mücadeleleri gibi
önemli problemler bulunmaktaydı. 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı’ndan sonra iki
devlet arasındaki ilişkiler dostane bir seviyeye gelmiştir. Ancak İran’ın topraklarından
gerçekleşen saldırılarda Ermenilere müsamaha göstermesi, iki ülke ilişkilerini olumsuz
etkilemiştir. Bunun bir göstergesi olarak, 1900 yılında İstanbul’u ziyaret eden
Muzaffereddin Şah’a karşı II. Abdülhamid oldukça soğuk davranmış, İstanbul’u ziyaret
eden diğer ülke başkanlarına uygulanan protokol İran Şahı’na uygulanmamıştır.

İki ülke arasında ilişkiler zaman zaman gerginleşmiştir. Ermenilerin İran topraklarından
yaptıkları saldırılar karşısında, Osmanlı Ordusu, 1905 yılında Vezne ve Lahicanı,
1907’de Urmiye ve civarlarını ve 1908 yılında Savuçbulak’ı ele geçirmiştir. Yapılan bu
operasyonlarda, saldırılara katılan, destek veren Ermeniler buralardan uzaklaştırılmıştır.
Ancak Ermenilerin İran topraklarındaki faaliyetlerini sona erdirilememiştir. I. Dünya
Savaşı sırasındaki isyanlarda da İran toprakları Ermeniler tarafından yoğun bir şekilde
kullanılmıştır.
204

KAYNAKLAR

I. ARŞİV BELGELERİ
A) OSMANLI ARŞİVİ BELGELERİ
A.1) BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ BELGELERİ ( BOA):
BOA. Y.PRK. HR. 5/8.
BOA. Y.PRK. AJZ. 40/35; 31/8.
BOA. Y. PRK. ZB. 6/19.
BOA. Y. MTV. 49/61; 245/99; 285/14; 306/5; 307/ 238.
BOA. Y.PRK. TKM. 30/62; 4/61; 21/10.
BOA. Y.PRK. AZL.20/38.
BOA. Y.PRK. UM. 34/67; 34/5; 34/59; 42/ 113.
BOA. Y.PRK. DH.5/55.
BOA. Y.PRK. A.7/38.
BOA. HR. SYS. 2748/26,; 2823/62; 2771/86; 2773/3; 2856/ 45; 2769/20; 2792/57;
2861/33; 2774 / 58; 2861/10; 2772 / 43; 2772 /61; 2772 /68; 2762 / 4; 2735 / 33; 72 /
28; 2769 / 11; 2762 / 1; 2785/ 1; 2770 / 32; 2866 / 20; 2861 / 39; 115/55; 2851/ 52.
BOA. HR.TO., 346 / 16; 346 / 10.
BOA. Y.PRK. BŞK. 53/141; 53/102; 57/16; 54/50; 45/ 72; 29/104; 47/109; 45/72;
131/2; 32/77.
BOA. Y. PRK. EŞA. 28/60; 31/ 143; 12/8; 17/ 70; 20/26; 15/2.; 18/73.
BOA. A.MKT. MHM. 665/21–5; 640/22; 669/22; 665/20; 670/5; 671/14; 671/15;
673/2; 550/26; 672/23; 670/5; 672/9; 547/29.
BOA. Y.A.RES.102/2.
BOA. Y.PRK. SRN. 4/70; 3/ 80.
BOA. Y.PRK. MYD. 19/109.
BOA. İ.HUS., 41/ 1313 / RA005; 59 / 1315 / B – 017.
BOA. Y.PRK. ASK. 135/99; 131/2; 89/97; 186/27; 249/99.
BOA. Y.PRK. MF. 2/38.
BOA. Y. PRK. TŞF. 5/98.
BOA. Y.PRK. ML.12/9.
205

B) İNGİLİZ ARŞİV BELGELERİ ( PUBLIC RECORD OFFICE, PRO)


B.1) FOREIGN OFFICE PAPERS (FO):
B.1.1) Further Correspondence Respecting Asiatic Turkey.
FO, 424/ 178, Sir P. Currie to the Early of Rosebery, Constantinople, February 14, 1894
FO, 424/187, Mayor Williams to Sir P. Currie, Van, May 27, 1896.
FO, 424/188, Sir Mr. Durand to Merquess of Salisbury, Gulhek, July 6, 1896
FO, 424/ 188, Consul–General Wood to Sir M. Durand ( Minister of Tehran), Tabreez,
July 23, 1896.
FO, 424/188, Consul–General Wood to the Marquess of Salisbury, Tabreez, July 28,
1896.
FO; 424/189, Major Williams to Sir P. Currie, Van, November 11, 1896,
FO, 424/189, Vice Consul Williams to Sir P. Currie, Van, September 15, 1896.
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marquess of Salisbury, Constantinople August 12,
1897.
FO, 424/192, Sir P. Currie to the Marquess of Salisbury, Constantinople September 8,
1897.
FO, 424/192, No. 48, Sir P. Currie to the Marques of Salisbury, Constantinople, July 29,
1897
FO, 424/192, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, July 13, 1897.
FO, 424/192, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Gulhek, August 8, 1897.
FO, 424/195, No. 79, Captain Elliot to Sir P. Currie, Van, February 18, 1898.
FO, 424/ 195, Mr. C. Hardinge to the Marquess of Salisbury, Tehran, February 1, 1898.
FO, 424/197,The Marquess of Salisbury to Sir M. Durand, Foreign Office, December
12, 1898.
FO, 424/199, No. 56, Sir N. O’Conor to the Marquess of Salisbury
FO, 424/200, Major Maunsell to Sir N. O’Conor, Van, December 22, 1899.
FO, 424/200, Major Maunsell to Sir N. O’Conor, Van, April 26, 1900.
FO, 424/200, Consul Lamb to Mr. De Bunsen, Erzeroum, November 6, 1900.
FO, 424/205, Vice Consul Tyrell to Sir O’Conor, Van, October 27, 1903.
FO, 424/206, Acting–Consul Shipley to Sir N. O’Conor, Erzeroum, July 22, 1904.
206

B.1.2) Memoranda and Printed Papers


FO, 251/58. Memorandum on the Attrek, or Northern, Frontier of Persia.(Ekli Dosya)
B.1.3) Persia: Further Correspondance. Affairs of Persia
FO, 881/8925, Memorandum by Mr. Parker on The Turco–Persian Boundary Question
(1833–1906), nr 262.
B.2) WAR OFFICE PAPERS (WO):
WO, 106/73 Lines of Communication Between Turkey and Persia, General Staff, India
1916.
B.3) CABINET OFFICE PAPERS (CAB):
CAB, 24/95, Transcaucasia, The Report of Curzon of Kedleston 1919.

C) YAYINLANMIŞ BELGELER
Bilal N.Şimsir; British Documents on Ottoman Armenians, Volume IV (1895),
TTK Yay., Ankara 1990.
Hüseyin Nazım Paşa; Ermeni Olayları Tarihi I–II, T.C. Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay., Ankara 1998.

II. ANSİKLOPEDİLER
İslâm Ansiklopedisi (İA), “Nubar Paşa”, Maddesi, C.9, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
İA, “İran” Maddesi, C. 5/2, MEB Yayınları, İstanbul 1968.
İA, “Cemâleddin Efgânî”, Maddesi, C. 3, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
İA; “Tebriz” Maddesi, C.12/1, MEB Yayınları, İstanbul 1979.
İA, “Urmiye” Maddesi, C. 13, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.
İA; “Hoy” Maddesi, C.5. 1. Kısım, MEB Yayınları, İstanbul 1987.
İA, “Makü” Maddesi, C.7, MEB Yayınları, İstanbul 1972.
İA, “Salmas” Maddesi, C.10, MEB Yayınları, Eskişehir 1997.

III. GAZETELER
Sebilürreşad Gazetesi, S. 30–212, 10 Şevval 1330–13 Eylül 1328.
Anadolu Ajansı,’İran’da Nüfus Sayımı’ başlıklı haber, 28.10.2006.
New York Times, “Persia’s Garibaldi’ Slain”, 23 May 1912.
207

The Christian Herald and Signs of Our Times,” Sent with Prayer and Blessing”, 30
October 1895, p.709–710.
Bristol Times and Mirror, Recent Armenian Raid, 29 September 1897.
Marlborough Express, Alleged Armenian Outrages, Volume XXXII, Issue 179, 13
August 1897.

IV. KAYNAK VE TETKÎK ESERLER

Abrahamian, Ervand; Modern İran Tarihi, (Çev:, Dilek Şendil), Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul 2008.

Aivazian, Armen M.; The Armenian Rebellion of the 1720s and the Threat of Genocidal
Reprisal, Center for Policy Analysis at American University of Armenia,
Yerevan 2007.

Alan, Gülbadi; Amerikan Board’ın Merzifon’daki Faaliyetleri ve Anadolu Koleji, TTK


yayınları, Ankara 2008.

Algar, Hamid; Mirza Malkom Khan, A Bibliographical Study in Iranian Modernism,


University of California Press, Berkeley and Los Angeles, California, 1973.

Armaoğlu, Fahir; 19. yy. Siyasi Tarihi 1789–1914, TTK. Yay., Ankara 1999.

Ateş, Abdurrahman; Afşarlı Nadir Şah ve Döneminde Osmanlı–İran Mücadeleleri,


Doktora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta 2001.

Ateş, Sabri; Empires at the Margin; Towards a History of Ottoman–Iran Borderland


and Borderlands People (1843–1881), PhD Thesis, New York University,
Deparment of History and Middle Eastern and Islamic Studies, May 2006.

Aydoğmuşoğlu, Cihan; Tarihte Tebriz, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi,


Ankara 2007.

Ayyıldız, Nigâr; II. Abdülhamid Dönemi Saray Merasimleri, Doğu Kütüphanesi,


İstanbul 2008.

Bağçeci, Yahya; 1895 Zeytun Ermeni İsyanı, Doktora Tezi ( Danışman: Prof.Dr. M.
Metin Hülagü), Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2008.

Bala, Mehmetzade Mirza; Ermeniler ve İran, ( Yayına Hazırlayan: Yavuz Ercan),


Ankara Üniversitesi OTAM Yayınları, Ankara 1994,
208

Berberian, Houri; Armenians and the Iranian Constitutional Revolution of 1905–1911:


The Love for Freedom Has No Fatherland, Westview Press, Boulder 2001

Beşikçi, İsmail; Doğu Anadolu’da Göçebe Kürt Aşiretleri, Yurt Kitap, Ankara 1992.

Beydilli, Kemal; 1828–1829 Osmanlı – Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya


Göçürülen Ermeniler, T.T.K yay., Ankara 1988.

Blow, David; Shah Abbas, The Ruthless King Who Became an Iranian Legend, I.B.
Tauris&Co. Yayınları, Newyork 2009.

Cohen, Stuard A.; British Policy in Mesopotamia 1903–1914, Ithaca Press, Reading,
UK 2008.

Curzon, George Nathaniel; Persia and Persian Question, Vol. 2, Longman & Green
Co., 1892.

Çarlık Polis Raporlarında Taşnaklar, (Çev. Kayhan Yükseler), Kaynak Yayınları,


İstanbul 2007.

Dasnabedian, Hratch; History of the Armenian Revolutionary Federation–


Dashnaktsutiun 1890–1924, Milan 1989.

Demir, Neşide Kerem; Türkiye’de Ermeni Meselesi, Şafak Matbaası, Ankara 1976.

Demirel, Fatmagül; Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler,


Doğan Kitap, İstanbul 2007.

Elton, Daniel; History of Iran, Westport, CT, USA: Greenwood Publishing Group,
Incorporated, 2000.

Fraser, James; History of Nadir Shah, London 1742.

Eraslan, Cezmi; Abdülhamid ve İslâm Birliği, Ötüken Yayınları, İstanbul 1992.

Ermeni Komitelerinin Emel ve İhtilal Hareketleri (Haz. Mehmet Kanar), Der Yayınları,
İstanbul 2001.

Erdoğan, Dilşen İnce; Amerikan Misyonerlerinin Faaliyetleri ve Van Ermeni İsyanı


(1896), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008.

Furon, Raymond; İran, (Çev:,Galib Kemali Söylemezoğlu) İstanbul 1943.


209

Gronke, Monika; Iran: A Short History ( Translated by Steven Rendall), Markus


Wiener Publisher, Princeton 2008.

Gürün, Kamuran; Ermeni Dosyası, Bilgi Yayınevi, Ankara 1988.

Hocaoğlu, Mehmet; Arşiv Belgeleriyle Tarihte Ermeni Meselesi ve Ermeniler, Er–tu


Matbaası, İstanbul 1976

Hughes, William; A Manual of Geography, Physical, Industrial and Political, Longmans


& Roberts, London 1856.

Hülagü, M.Metin; Pan İslâmizm, Osmanlı’nın Son Umudu, Yitik Hazine Yayınları,
İstanbul 2006,

İlter, Erdal; Ermeni Kilisesi ve Terör, OTAM Yay., Ankara 1996.

İpçioğlu, Mehmet; Kanuni Sultan Süleyman’ın Nahçıvan Seferi, Nobel Yayınları,


Ankara 2003.

İşimtekin, Soner; Nasıruddin Şah’ın Avrupa Seyahatnamesi, Yüksek Lisans Tezi,


Ankara Üniversitesi, Ankara 2005.

Kamrava, Mehran; The Political History of Modern Iran: From Tribalism to Theocracy,
Praeger Publishers, Westport, CT 1992.

Karaca, Ali; Anadolu Islahatatı ve Ahmet Şakir Paşa (1838–1899), Eren Yayıncılık,
İstanbul 1993.

Karentz, Varoujan; Mitchnapert the Citadel: A History of Armenians in Rhode Island,


IUniverse Press 2004.

Kayabağlı İsmail; Cemender Arslanoğlu; İran’ın Anadolu’ya Uzanan Gölgesi (Ana


Çizgiler ve Gerçeklerin Kısa Tarihi), Set Ofset, Ankara 1990.

Kevserânî, Vecih; Osmanlı ve Safevilerde Din–Devlet İlişkisi, (Çev. Muhlis Canyürek),


Denge Yayınları, İstanbul 1992.

Khorenatsi, Moses; History of Armenia, (Translation and Commentary Robert W.


Thomson), Harvard University Press 1978.

Kılıç, Mehmet Fırat; Sheikh Ubeydullah’s Movement, Bilkent Üniversitesi Sosyal ve


Ekonomik Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,( Danışman: Stanford J.
Shaw), Ankara 2003.
210

Kitto, John; The People of Persia, The Religious Tract Society, London 1799

Kolbaşı, Ahmet; 1892–1893 Merzifon, Yozgat ve Kayseri Ermeni Olayları, Doktora


Tezi ( Danışman: Doç.Dr. M. Metin Hülagü), Erciyes Üniversitesi, Kayseri
2003.

Kurkjian, Vahan; History of Armenia, Armenian General Benevolent Union of


America Pub., 1958.

Kütükoğlu, Bekir; Osmanlı–İran Siyasi Münasebetleri (1578–1612), İstanbul Fetih


Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1993.

Laçiner, Sedat; Türkler ve Ermeniler, Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, Uluslararası


Stratejik Araştırmalar Kurulu Yayını, Ankara 2005.

Lewy, Guenter; The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide,


The University of Utah Press, Salt Lake City 2005.

Lorentz, John H.; Historical Dictionary of Iran, Second Edition, The Scarecrow Press,
Inc, Lanham, Maryland, Plymouth, Toronto, UK 2007.

Mahajan, Sneh; British Foreign Policiy 1874–1914: The Role of India, Routledge Press
2002.

Mangaltepe, İsmail; XIX. Yüzyıl Fransız Seyyahlarına Göre Van, Doktora Tezi, İstanbul
Üniversitesi, İstanbul 2005.

Matossian, Bedross Der; Ethnic Politics in Post–Revolutionary Ottoman Empire:


Armenians, Arabs, and Jews during the Second Constitutional Period
(1908–1909), PhD Thesis, Columbia University 2008.

Mayewski; Ermenilerin Yaptığı Katliamlar, (Çev: Azmi Süslü), A.Ü. Türk İnkılâp
Tarihi Enstitüsü Yayınları, No.6, Ankara 1986.

McCarthy, Justin; Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran and Ömer Turan; The Armenian
Rebellion at Van, (Editor M. Hakan Yavuz), The University of Utah Press,
Salt Lake City 2006.

Morell, John Reynell; Russia and England: Their Strength and Weakness, Trübner &
Co, London 1856.
211

Nalbandian, Louise; The Armenian Revolutionary Movement, University of California


Press, Berkeley and Los Angeles, 1963.

Nasırî, Muhammed Reza; Nasıreddin Şah Zamanında Osmanlı–İran Münasebetleri,


Institute For Foreign Languages and Cultures of Asia&Africa Yayınları,
Tokyo 1991.

Newman, Andrew J.; Safavid Iran, Rebirth of A Persian Empire, I.B. Tauris, London–
Newyork 2006.

Öke, Mim Kemal; Ermeni Sorunu 1914–1923, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
1991.

Özey, Ramazan; Ortadoğu,“Ülkeler–İnsanlar–Sorunlar”, Öz Eğitim Yayınları,


İstanbul 1996.

Özgüdenli, Osman G; Moğol İran’ında Gelenek ve Değişim,, Gâzân Han ve Reformları


(1295–1304), Kaknüs Yayınları, İstanbul 2009.

Panossian, Razmik; The Armenians: From King and to Priests to Merchant and
Commissars, Columbia University Press, New York 2006.

Papazian, Bertha S.; The Tragedy of Armenia: A Brief Study and Interpretation, Pilgrim
Press, Boston 1918.

Pyadushkin, Maksim; Maria Haug and Anna Matveea; Beyond the Kalashnikov: Small
Arms Production, Exports, and Stockpiles in the Russian Federation, Small
Arms Survey Publication, 2003

Redgate, Anne Elizabeth; The Armenians, Blackwell Publishing Company., Oxford


2002.

Sanasarian, Eliz; Religious Minorities in Iran, Cambridge University Press, England


2000.

Saray, Mehmet; Ermenistan ve Türk Ermeni İlişkileri, Atatürk Arastırma Merkezi Yay.,
Ankara 2005.

Saray, Mehmet; Türk–İran İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara


1999.
212

Sırma, İhsan Süreyya; II. Abdülhamid’in İslâm Birliği Siyaseti, Beyan Yayınları,
İstanbul 2007.

Sonyel, Salahi R.; The Turco–Armenian Imbroglio, Prospects for Reconciliation,


Cyprus Turkish Association Publications: 10, London 2005

Şevket, Fahreddin; İran, Karabet Matbaası, 1341.

Walcher, Heidi A.; In the Shadow of the King Zill al–Sultan and Isfahan under the
Qajars, I.B. Tauris, May 2008.

Türköne, Mümtaz’er; İslâmcılığın Doğuşu (1867–1873), Doktora Tezi, Ankara


Üniversitesi, Ankara 1990,

Uras, Esat; Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. Baskı, Belge Yayınları 1987.

Ürkündağ, Ayhan; Ahmed Dürri Efendinin İran Sefaretnamesi, Yüksek Lisans Tezi,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon 2006.

Yalçınkaya, Alâeddin; Cemâleddin Efgâni, Sebil Yayınevi, İstanbul 1995

V. MAKALELER

Afary, Janet; “Armenian Social Democrats, The Democrat Party Of Iran, And Iran–I
Naw A Secret Camaraderie”, Reformers And Revolutionaries in Modern
Iran: New Perspectives On The Iranian Left, (Editor. Stephanie Cronin),
Routledgecurzon, New York 2004, pp.67–84.

Aivazian, Armen; “The Secret Meeting of Armenians on Lim Island in 1722:


Concerning the Possible Involvement of Western Armenians in an All–
Armenian Liberation Movement”, Iran & the Caucasus, Vol. 5 (2001), pp.
85–92.

Akça, Gürsoy; “Osmanlı Millet Sisteminin Dönüşümü”, Doğu Anadolu Araştırmaları,


2007, s.57–68.

Alan, Gülbadi; “Amerikan Board Okullarında Yürütülen Misyonerlik Faaliyetleri”,


Journal of Islamic Research, 20/4, 2007, s.464–475.

Algar, Hamid; “ An Introdution to the History of Freemasonry in Iran”, Middle Eastern


Studies, Volume 6, issue 3, 2005, pp.276–295.
213

Arjomand, Said Amir; “The Ulama's Traditionalist Opposition to Parliamentarianism:


1907–1909”, Middle Eastern Studies, Vol. 17, No. 2 (Apr., 1981), pp. 174–
190.

Arkun, Aram; “Armenians and Jangalis”, Iranian Studies, Vol.30, No.1/2 ( Winter–
Spring 1897), pp. 25–52.

Arslan, Ali; “Osmanlılar’da Coğrafi Terim Olarak Acem Kelimesinin Manası ve


Osmanlı–Türkistan Bağlantısındaki Önemi” (XV–XVIII. Yüzyıllar), S.8,
OTAM, Ankara 1997, s.83–87.

Astourian, Stephan; “The Armenian Genocide: An Interpretation”, The History


Teacher, Vol. 23, No. 2 (Feb., 1990), pp. 111–160.

Ateş, Abdurrahman; “Nadir Şah Afşar’ın Ölümünden Sonra İran’da Hâkimiyet


Mücadeleleri ve Osmanlı Devleti’nin İran Politikası”, Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8, S. 2, Aralık 2006, s. 53–64.

Ateş, Abdurrahman; “XVIII. YY’ın İkinci Yarısında Osmanlı–İran İlişkileri (1774–


1779)”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: X, Sayı
3, 2008, s. 65–81.

Atkin, Muriel; “The Pragmatic Diplomacy of Paul I: Russia's Relations with Asia,
1796–1801”, Slavic Review, V. 38, No. 1, March 1979, pp. 60–74.

Aydın, Mithat; “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri


ve Bunun Osmanlı–Amerikan İlişkilerine Etkisi” Ankara Üniversitesi
Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi (OTAM) Dergisi, Sayı 19,
2006, s. 79–122

Barthold, W.; “Azerbaycan ve Ermenistan”, (Çev: İsmail Aka), Ankara Üniversitesi


Tarih Araştırmaları Dergisi, C.8, S. 14, Ankara 1963, s.77–87.

Bedeyev, Bilal; “Çaldıran Savaşı’na Kadar Osmanlı–Safevi İlişkilerine Kısa Bir


Bakış”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 2/6, Kış 2009, s. 126–
135.

Berberian, Houri; “The Dashnaktsutiun and Iranian Consitutional Revolution, 1905–


1911”, Iranian Studies, Vol. 29, No. 1/2 (Winter – Spring, 1996), pp. 7–33.
214

Berberian, Houri; “History, Memory and Iranian–Armenian Memoirs of the Iranian


Constitutional Revolution”, Middle East Critique, 17: 3, (2008), pp. 261 —
292.

Bharier, Julian; A Note on the Population on Iran 1900–1966, Population Studies,


Vol.22, No.2, July 1968, pp. 273–279

Bilgiç, Veysel K.; “Osmanlı Devleti’nde Azınlıklar”, Dünden Bugüne Ermeni İliskileri,
(Editörler: İdris Bal, Mustafa Çufalı), Nobel Yay., Ankara 2003, s.77–85.

Bilgin, Mustafa Sıtkı; “Ermeni Meselesi Üzerinde Osmanlı–İngiliz Diplomatik


Mücadelesi (1878–1894), Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak
2009, s.311–331.

Bolat, Gökhan; “ Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışında İran’ın Rolü ve İran–Ermeni


İlişkileri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C.2, s.225–239.

Bournoutian George A.; “Eastern Armenia from the Seventeenth Century to the Russian
Annexation”, The Armenian People From Ancient to Modern Times Vol. II
(Edited by Richard G. Hovannisian), St. Martin’s Press, New York 1997,
pp.81–108.

Bozkurt, Gülnihal; “İslam Hukukunda Zimmîlerin Hukuki Statüleri”, Dokuz Eylül


Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.III, S.1–4,Ankara 198, 115–156.

Can, Selma; “Son Osmanlı Mimarlığında Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler,


C. IV, Kayseri 2007, s. 235–242.

Chaqueri, Cosroe; “Sultanzade: The Forgotten Revolutionary Theoretician of Iran: A


Biographical Sketch”, Iranian Studies, Vol. 17, No. 2/3 (Spring – Summer,
1984), pp. 215–235.

Çetinsaya, Gökhan; “Tanzimattan Birinci Dünya Savaşına Kadar Osmanlı – İran


İlişkileri”, Kök Araştırmalar Osmanlı Özel Sayısı, Köksav Yayınları, Ankara
2000, s.11–23.

Çetinsaya, Gökhan; “İsmi Olup ta Cismi Olmayan Kuvvet: II. Abdülhamdi’in Pan–
İslâmizm Politikası Üzerine Bir Deneme”, Osmanlı, C.2, Yeni Türkiye
Yayınları, (Editör: Güler Eren), Ankara 1999, s. 380–388.
215

Dadrian, Vahakn N.; “ The Armenian Question and the Wartime Fate of the Armenians
as Documented by the Officials of the Ottoman Empire's World War I
Allies: Germany and Austria Hungary”, International Journal of Middle
East Studies, Vol. 34, No. 1 (Feb., 2002), pp. 59–85.

Demirel, Muammer; “ Rusya’nın Ermeni Meselesine Etkisi”, Dünden Bugüne Türk–


Ermeni İlişkileri ( Editörler: İdris Bal–Mustafa Çufalı), s.205–221.

Dilek, Kaan; “İran’da Meşrutiyet Hareketi ve Dönemin Siyasî Gelişmeleri”, Akademik


Ortadoğu, C.2, S. 1, 2007, s.49–68.

Doğan, Orhan; “Ermeni Komiteleri Hınçak ve Taşnaksütun, Rus Adalet Bakanı Y.


Muravyev’in Ermeni Komitelerine İlişkin Raporu”, Selçuk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, S.20, s.307–328.

Duguid; Stephen; “The Politics of Unity: Hamidian Policy in Eastern Anatolia”, Middle
Eastern Studies, Vol. 9, No. 2 (May, 1973), pp. 139–155.

Eraslan, Cezmi; “İslâm Birliği Siyaseti Çerçevesinde II. Abdülhamid’in İlk Yıllarında
Osmanlı–İran Münasebetleri”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Araştırma Merkezi, Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 1991,
s.221–240.

Ferrari, Aldo; “Nobility and Monarchy in Eighteenth Century Armenia: Preliminary


Remarks to a New Study”, Iran & the Caucasus, Vol. 8, No. 1, 2004, pp.
53–63

Firoozi, Ferydoon; “Tahran: A Demographic and Economic Analysis”, Middle Eastern


Studies, V. 10, No.1, June 1974, pp. 60–76.

Floor, Willem M; Patrick Clawson; "Safavid Iran's Search for Silver and Gold,"
International Journal of Middle East Studies, Vol. 32, 2000, pp. 345–368

Goudie, A. S.; “George Nathaniel Curzon: Superior Geographer”, The Geographical


Journal, Vol. 146, No. 2, July 1980, pp. 203–209

Göyünç, Nejat; “ Muzaffereddin Şah ve II. Abdülhamid Devrinde Türk–İran Dostuluk


Tezahürleri”, İran Şehinşahlığı’nın 2500. Kuruluş Yıldönümüne Armağan,
M.E.B. yayınları, İstanbul 1971, s. 137–193.
216

Göyünç, Nejat; “XIX. Yüzyılda Tahran’daki Büyükelçilerimiz ve Türk–İran


Münasebetlerine Etkileri”, Atatürk Konferansları V. 1971–1972’den
Ayrıbasım, TTK. Basımevi, Ankara 1975, s.270–280.

Greaves, Rose Louise; “British Policy in Persia, 1892–1903 – I”, Bulletin of the School
of Oriental and African Studies, University of London, Vol. 28, No. 1
(1965), pp.34–60.

Gregorian, Vartan; “ Minorities of Isfahan: The Armenian Community of Isfahan 1587–


1722”, Iranian Studies, Vol. 7, No. 3/4, Studies on Isfahan: Proceedings of
the Isfahan Colloquium, Part II (Summer – Autumn, 1974), pp. 652–680.

Gül, Mustafa; “1896 Van Ermeni Isyanı ve Sonrasıııdaki Gelişmeler”, OTAM, sayı:8,
Ankara 1997, s. 139–149.

Günay, Nejla; “Kıbrıs’ın İngilizlerin İdaresine Bırakılması ve Bunun Anadolu’da Çıkan


Ermeni Olaylarına Etkisi”, Akademik Bakış, C.I, S. I. Kış 2007, s. 115–126.

Halaçoğlu, Yusuf; “Ermeni Meselesiyle İlgili Birkaç Rus Kaynağı” Yeni Türkiye, Sayı
38, Ankara 2001, s.735–741.

Haydaroğlu, İlknur; “II. Abdülhamid Döneminde Hafiye Teşkilatı Hakkında Bir


Risale”, Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 17, S. 28,
Ankara 1996, s. 109–133.

Helms, S.W.; “Kandahar of the Arab Conquest”, World Archaeology, Vol. 14, No. 3,
Islamic Archaeology, February 1983, pp. 342–354

Hewsen, Robert H.; “Van in This World; Paradise in the Next. The Historical
Geopgraphy of Van/Vaspurakan”, Armenian Van/Vaspurakan ( Editor:
Richard G. Hovannisian), Mazda Publishers, California 2000, pp. 13–42.

Issawi, Charles ; “The Tabriz–Trabzon Trade, 1830–1900: Rise and Decline of a


Route”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 1, No. 1 (Jan.,
1970), pp. 18–27.

İpek, Nurdan; “Millet Sistemi İçinde Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler,


Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu,
Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama Sanatı: Türk Ermeni İlişkileri
Örneği, (Haz: M. Metin Hülagü, Gülbadi Alan, Süleyman Demirci, Şakir
217

Batmaz), Erciyes Üniversitesi Yayını, 2. Baskı, C. III, Kayseri 2007, s.421–


436.

Jalali, Seyyed Sa‘id; “Eprem Khan and the Constituional Failure in Iran (Some Random
Notes)”, Iran and the Caucasus, Vol. 12, 2008, pp. 377–384

Jones, Geoffrey; “The Imperial Bank of Iran and Iranian Economic Development,
1890–1952”, Business and Economic History, 2d ser., 16 (1987): pp. 69–80.

Karadeniz, Yılmaz; “II. Meşrutiyetin Ön Denemesi: İran Meşrutiyet Hareketi ve


Sebepleri (1906), Bilig, Sayı 47, Güz 2008, s s. 193–214.

Keddie, Nikki R.; “British Policy and the Iranian Opposition 1901–1907”, The Journal
of Modern History, Vol. 39, No. 3 (Sep., 1967), pp. 266–282.

Keddie, Nikki R.; “The Pan–Islamic Appeal: Afghani and Abdülhamid II”, Middle
Eastern Studies, Vol. 3, No. 1 (Oct., 1966), pp. 46–67.

Kızıltoprak, Süleyman; “Armenians in The Bureaucracy of Ottoman Egypt: The Carier


of Bogos Nubar Pasha (1824–1899)”, History Studies, Volume 2/2, 2010, s.
223–242.

Kodaman, Bayram; “Hamidiye Hafif Süvari Alayları II. Abdülhamid ve Doğu Anadolu
Aşiretleri”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, İstanbul,
Mart 1979 sayı: 32, s.427–480.

Koloğlu, Orhan; “Osmanlı Basınında 1865 Kolera Salgını, İstanbul Sağlık Konferansı
ve Mirza Malkom Han”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Sayı VI/2, 2005, s.
139–150.

Kouymjian, Dikran; “Van Under The Mongol, Turkmen, Persian and Ottoman
Domination”, Armenian Van/Vaspurakan, (Editor: Richard G. Hovannisian),
Mazda Publishers, California 2000, pp.117–132.

Kılıç, Selda; “İran’da İlk Anayasal Hareket 1906 Meşrutiyeti”, A.Ü.Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt:XX, Sayı:32, Ankara
2002, s. 143–161.

Kızılkaya, Oktay; “Revan (Erivan) ve Iğdır Yöresinde Demografik Yapının Ermeniler


Lehine Dönüştürülme Süresi (1828–1920)”, Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 22, 2007/1, s.299–311.
218

Kropotkin, P.; “Orography of Asia”, Geographical Journal, V.23, No: 3, March 1904,
s.342.

Kur’ân–ı Kerim; Hucurat Sureti 10. Ayet.

Lambton, A. K. S; “The Tobacco Regie: Prelude to Revolution I”, Studia Islamica, No.
22 (1965), pp. 119–157

Matthee, Rudi; “ Merchants in Safavid Iran: Particapatns and Perceptions”, Journal of


Early Modern History, Vol 4, 3–4, August 2000, pp.233–268.

Matthee, Rudi; “Mint Consolidation and the Worsening of the Late Safavid Coinage:
the Mint of Huwayza”, Journal of the Economic and Social History of the
Orient, Vol. 44, No. 4, Brill Academic, November 2001, pp. 505–539,

Matthee, Rudi; “Between Venice and Surat: The Trade in Gold in Late Safavid Iran”,
Modern Asian Studies, V. 34, No. 1, February 2000, pp. 223–255.

Mercan, M. Salih; “ Van’da Ermeni Olaylarının Başlaması”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi


Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 8, Kış 2005, s. 15–31.

Minorsky, V.; “The Tribes of Western Iran”, The Journal of the Royal Anthropological
of Great Britain and Ireland, Vol. 75, No. 1/2,(1945), pp. 73–80.

Moreen, Vera B.; “The Status of Religious Minorities in Safavid Iran 1617–61”,
Journal of Near Eastern Studies, Vol. 40, No. 2 (Apr., 1981), pp. 119–134.

Mukaddem, Alirıza; “Ahi Evren Veli’nin Doğduğu Şehir Hoy: Farsça ve Arapça
Kaynaklara Göre”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 3/10, Kış
2010, s.470–477.

Natali, Denise; “Kurdayetî in the Late Ottoman and Qajar Empires”, Middle East
Critique, 11: 2, pp.177–199.

Ölmez, Adem; “Rusya ile Eçmiyazin Katogigosluğu’nun İlişkilerinin Osmanlı


Ermenilerine Etkileri”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, s. 113–
127.

Özata, Şenel; “Çağdaş İslâm Devletleri; İran”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi,
Editör: Hakkı Dursun Yıldız, C. 13, Kombassan A.Ş Yay., Konya
1994,s.183–184.
219

Özcan, Azmi; “Jamaladdin Afghani’s Honorable Confinement in Istanbul and Iran’s


Demands for His Extradition”, Osmanlı Araştırmaları, C. XV, İstanbul
1995, s.285–291.

Özdemir, Bülent; “Osmanlı Şehirlerinde Yaşayan İngiliz Konsolosları ve Ermeni


Sorunu”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak 2009, s. 353–369.

Özgüdenli, Osman G.;” Osmanlı İranı I: Batı İran ve Azerbaycan Tarihi Hakkında
Osmanlı Tahrir Kayıtları: Cografî ve İdarı Taksimat”, Tarih Araştırmaları
Dergisi, C. 22, S. 34, Ankara 1963, s.83–106.

Türkmen, Zekeriya; “XIX. yy Başlarında Rusya’nın Güney Kafkasya Politikası


(1800’lerin Başından 1828 Türkmençay Antlaşması’na Kadar)”, Manas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 10, 2004, s.9–24.

Perinçek, Şule; “Birlikte Yaşama Kültürünün Mimarları: Osmanlı ve Cumhuriyet


Döneminin Ermeni Kültür ve Sanat Adamlarının Türk Devrimi ve Türk
Milletine Katkıları”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007,
s.389–411.

Rabi, Uzi; Nugzar Ter–Oganov; “The Russian Military Mission and the Birth of the
Persian Cossack Brigade: 1879–1894”, Iranian Studies, 42: 3, 2009, pp.445
— 463.

Raleigh, Donald J.; “The Russian Civil War”, 1917–1922, The Cambridge History of
Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge University
Press, Cambridge 2006, pp. 140–167.

Rostam–Kolayi, Jasamin; “From Evangelizing to Modernizing Iranians: The American


Presbyterian Mission and its Iranian Students”, Iranian Studies, Volume 41:
2, pp.213 –240.

Sarı, Yasemin; “Türk Tiyatrosunun Gelişimi Yönünde Atılan İlk Adımlar ve Ermeni
Sanatçıların Rolü”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007,
s.501–514.

Saydam, Abdullah; “Osmanlı Düzeninin Çökmesinin Ayrılıkçı Hareketlere Olan Etkisi–


Ermeni Milleti Örneği”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. I, Ocak
2009., s. 59–97.
220

Salt, Jeremy; “Britain, The Armenian Question and The Cause of Ottoman Reform:
1894–1896”, Middle Eastern Studies, Vol. 26, No. 3 (July 1990), pp. 308–
328.

Sarınay, Yusuf; “Rusya’nın Ermeni Sorununun Ortaya Çıkmasındaki Rolü (1878–


1918)”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. IV, s. 375–415.

Sarınay, Yusuf; “Rusya’nın Türkiye Siyasetinde Ermeni Kartı (1878–1918), Akademik


Bakış, C.1, S.2, Yaz 2008, s.69–105.

Sarısaman, Sadık; “Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti'nin Bahtiyari Politikası”,


OTAM, S.8, Ankara Üniversitesi 1997, s. 295– 318.

Seçkin, Yasin Çağatay; “Balyanlar ve Türk Camileri”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler,


C. IV, Kayseri 2007, s.517–535.

Selvi, Haluk; “Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeni Faaliyetleri (1892–1896)”,


Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, C. III, Ankara, 2003, s.
27–38.

Smith, Jeremy, “Non–Russians in the Soviet Union and After”, The Cambridge History
of Russia, Volume III, (Edited by Ronal Grigor Suny), Cambridge
University Press, Cambridge 2006, pp.495–521.

Shiel, J.; “Notes on a Journey from Tabriz, Through Kurdistan, via Van, Bitlis, Se'ert
and Erbil, to Suleimaniyeh, in July and August, 1836” Journal of the Royal
Geographical Society of London, Vol. 8 (1838), pp. 54–101.

Suny, Ronald Grigor; “Eastern Armenians Under Tsarist Rule”, The Armenian People
From Ancient to Modern Times, Vol. II (Edited by Richard G. Hovannisian),
St. Martin’s Press, New York 1997, pp.109–134.

Sümer, Faruk, “Ağa Muhammed Şah, Kaçar Devletinin Kurucusu”, Türk Dünyası
Araştırmaları Dergisi, S. 47, Nisan 1987, s.9–30.

Sümer, Faruk, “Afşarlar”, Türk Dünyası Araştırmaları, S.41, Nisan 1986, s.125–133.

Sykes, Mark; “The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire”, The Journal of the Royal
Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, Vol. 38 (Jul. – Dec.,
1908), pp. 451–486
221

Şaban, Rıza; “Efşarlar ve Zend Hanedanı Döneminde İran–Osmanlı İlişkileri”,


Tarihten Günümüze Türk–İran İlişkileri Sempozyumu Bildirileri, Konya
2002.

Şahin, Özlem; “Ayestefanos ve Berlin Antlaşmalarının Ermeni Milliyetçiliği Açısından


Değerlendirilmesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes
Üniversitesi–Nevşehir Üniversitesi II. Uluslar arası Sosyal Araştırmalar
Sempozyumu ( EUSAS II), Ocak 2009, .s.471–489.

Şehirli, Y. Atilla; “Osmanlı Devleti’nde İhtilalci Ermeni Cemiyetlerinin Faaliyetleri ve


Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirler”, Dünden Bugüne Türk–Ermeni
İlişkileri (Editörler: İdris Bal–Mustafa Çufalı), s. 253–264.

Tok, Özen; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Çözülmesi Bağlamında


Ermeni Millet Nizamnamesi”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. III,
Ocak 2009, s.441–453.

Tapper, Richard; “History and Identity among the Shahsevan”, Iranian Studies, Vol. 21,
No. 3/4 (1988), pp. 84–108.

Uzun, Turgay; “Osmanlı Devleti’nde Toplumsal Yapı ve Ayrılıkçı Ermeni Hareketinin


Doğuşu”, Dünden Bugüne Türk–Ermeni İlişkileri ( Editörler: İdris Bal–
Mustafa Çufalı), s. 191–204.

Ünal, Fatih; “Rusların Kürt Aşiretlerini Osmanlı Devleti’ne Karşı Kullanma Çabaları”,
Karadeniz Araştırmaları, C.5, S. 17, Bahar 2008, s. 133–152.

Yeşilot, Okan; “Türkmençay Antlaşması ve Sonuçları”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları


Enstitüsü Dergisi, Sayı 36, Erzurum 2008, s. 187–199.

Yıldırım, Nimet; “İran Mitolojisi”, Nüsha, Yıl: 2, Sayı 7, Güz 2002, s.19–44.

Yuvalı, Abdülkadir; “Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama Sanatının Tarihi


Temelleri”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. IV, Kayseri 2007, s. 81–87.

Zardykhan, Zharmukhamed; “Ottoman Kurds of The First World War Era: Reflections
in Russian Sources”, Middle Eastern Studies, 42: 1, pp. .67–85
222

VI. İNTERNET KAYNAKLARI


R.Schmitt; “Armenia and Iran”, ‘Armina, Achaemenid Province’, Encyclopedia of Iran,
http://www.iranica.com/articles/armenia–i, 14.04.2010.,
George A. Bournoutian; “Armenians in Iran (1500–1914)”,
http://www.iranchamber.com/people/article s/armenians_in_iran1.php. 14.04.2010.
Aram Arkun; “Eprem Khan”, Encyclopedia of Iran
http://www.iranica.com/articles/eprem–khan . 11.06.2010.
A. Sa’idi Sirjâni; “Bâşgâh–e Arâmena (Ermeni Kulübü)”, Encyclopedia of Iran,
http://www.iranica. com/articles/basgah–e–aramena–the–armenian–club–a–non–profit–
non–political–club–founded–1–january–1918–by–armenians–in–tehran–in–,
15.04.2010.
A. Amurian and M. Kasheff; Armenians of Modern Iran, Encyclopedia of Iran,
http://www.iranica. com /articles/armenians–of–modern–iran, 19.06.2010.
Vazken. S. Ghougassian; “Julfa”, ‘The 18th and The 19th Century’, Encyclopedia of
Iran, http://www. iranica. com /articles/julfa–ii–the–18th–and–the–19th–century,
15.05.2010.
Aram Arkun, “Dasnak”, Encyclopedia of Iran,
http://www.iranica.com/articles/dasnak,16.04.2010
Aram Arkun; “Hncak”, Encyclopedia of Iran, http://www.iranica.com/articles/hncak.
17.04.2010.
Kanada Taşnaksutyun Örgütü Gençlik Kolları Web Sayfası,
http://www.levonshant.org/?p=articles&l=en&a=Nigol–Douman, 03.08.2010.
Calmard, J.; “Anglo–Persian War (1856–57), Encyclopedia of Iran,
http://www.iranica.com/articles/ anglo–persian–war–1856–57. 31.08.2010.
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Nikol_Duman.jpg. 16.09.2010.
http://en.wikipedia.org/wiki/Lim_Island. 16.09.2010.
http://en.wikipedia.org/wiki/Mirza_Malkam_Khan. 16.09.2010.
http://www.mason.org.tr/. 17.10.2010
223

DİZİN

1 Armenia, 20, 25, 26, 29, 30, 31, 32, 53, 54,
63, 100, 101, 207, 209, 210, 211, 214,
1813 Gülistan Antlaşması, 142
215, 222
1828 Türkmençay Antlaşması, 142
Armenia Gazetesi, 101
1890 Erzurum İsyanı, 78
Armenian Revolutionary Federation, 87,
1905 Rus–Japon Savaşı, 83
100, 208
1909 Adana İsyanı, 79
Arşaloys
1917 Bolşevik İhtilali, 17
(Gazete), 48
A Arusanlı Aşireti, 124
Abbas Mirza Kaçar, 12, 17 Associated Press, 117
Acem Köşkü, 176 Atebat–ı Aliya, 155, 170
Acemistan, 7 Avetis Nazarbekyan, 88
Afganistan, 8, 44, 143 Avrupa, 12, 33, 34, 35, 44, 45, 54, 56, 62,
Afşarlar, 24, 221 63, 66, 67, 70, 88, 96, 97, 116, 119, 136,
Ağa Muhammed Şah, 23, 32, 221 143, 144, 150, 151, 153, 164, 175, 191,
Ağrı Dağı, 111, 168 193, 197, 209
Ahameniş Hanedanı, 25 Ayastefanos, 77
Ahmet Şakir Paşa, 75, 113, 209 Ayg
Ali İhsan Paşa, 13 (Gazete), 48
Alman İmparatoru II. Wilhelm, 177 Ayn’üd Devle, 13
Almanya, 73 Azerbaycan, 7, 9, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 19,
Amerika, 41, 55, 58, 63, 88, 96, 97, 102, 25, 34, 37, 42, 46, 47, 48, 50, 51, 58, 60,
116, 119, 120, 121, 136, 187, 193, 220 82, 83, 89, 90, 91, 92, 94, 97, 98, 105,
Amerikan Board, 14, 73, 74, 207, 212 106, 110, 136, 137, 140, 143, 159, 160,
Amira, 62, 67 162, 171, 173, 219
Anadolu Umumi Müfettişi Şakir Paşa, 75 Azerbaycan Ermeni Piskoposluğu, 46
Anzali, 90, 91, 92, 93, 97, 98, 99 Azerbaycan Merkezi Komitesi, 89
Araplar, 24, 80
B
Ararat Kültür Derneği, 51
Babıâli Gösterisi, 79
Aras Nehri, 17, 19, 30, 47
Bağdat Valisi Necip, 157
Aravat
Bahaîler, 25
(Gazete), 48
Bahtiyariler, 24
Ardahan, 84, 143
Armenakan Partisi, 84, 100, 101
224

Bakü, 12, 82, 92, 105, 107, 111, 117, 189, Çaldıran Savaşı, 11, 16, 27, 213
200 Çar I. Petro, 71, 83, 106
Bargiri, 147, 178, 181 Çar II. Aleksander, 85
Baron Julius de Reuter, 144, 156 Çar III. Aleksandr, 172
Basra Körfezi, 7, 8, 145 Çırağan Sarayı, 176
Bâşgāh–e Aramena (Ermeni Kulübü), 41 Çukur Sad, 30
Bâşgah–e Javanan–e Aramena ( Ermeni D
Gençlik Kulübü), 41
Daily News Gazetesi, 198
Batum, 84, 105, 114, 117, 143, 166, 189
Demavend Dağı, 8
Bayezid, 19, 27, 29, 64, 104, 114, 115, 123,
Derik (Dirik) Manastırı, 108
131, 160, 166, 193
Derik Manastırı, 134
Beluciler, 24
Deştebil, 194
Belûcistân, 8
Dilman, 102, 103, 104, 112, 115, 123, 165,
Benli Davider, 165
194
Berlin Antlaşması, 71, 78
Dizak, 31
Bilâd–ı Acem, 7
Dize, 48, 116
Bissin, 146, 163
Doğu Anadolu, 27, 33, 60, 61, 66, 69, 71,
Bitlis, 20, 74, 75, 86, 116, 147, 187, 190,
77, 80, 110, 118, 132, 166, 178, 208,
191, 220
212, 217
Bitlis Valisi Rauf Paşa, 191
Dördüncü Ordu, 124, 129, 137, 160, 164,
Boğazkesen
168, 180, 181, 183, 186
(Van), 125
Bombay (Mumbai), 105 E

Boston, 63, 120, 211 Eçmiyazin, 31, 58, 68, 69, 72, 73, 85, 95,
103, 117, 173, 188, 198, 219
C
Elbak, 109, 127, 128, 129, 139
Catholicos Davit Valarşapatci, 58
Elbruz Dağları, 8
Celali Aşireti, 17
Encümen–i Daniş, 67
Cemaleddin Afganî, 35, 167
Erciş, 116, 130, 178, 181
Constantine Khatisian, 106
Erdebil, 10, 14, 90, 91, 93, 117, 171
Culfa, 10, 12, 17, 29, 30, 33, 42, 43, 44, 45,
Erekle Han, 32
51, 52, 53, 54, 56, 57, 58, 59, 89, 91, 92,
Erivan, 10, 17, 29, 30, 31, 32, 33, 63, 64,
97, 149
72, 83, 84, 101, 105, 110, 111, 114, 117,
Ç 131, 143, 218
Çaharmahal Yardım Derneği, 51 Erivan Guberniyası, 84
Çaldıran Ovası, 15, 28
225

Ermeni, 9, 11, 12, 14, 18, 20, 25, 26, 28, 29, 190, 191, 192, 196, 198, 199, 200, 207,
30, 31, 33, 34, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 208, 209, 210, 212, 213, 214, 217, 218,
44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 219, 220, 221, 222
55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, Ermenistan, 7, 16, 25, 26, 27, 32, 33, 40,
66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 42, 47, 53, 57, 61, 63, 64, 77, 87, 88, 95,
77, 78, 79, 81, 82, 84, 85, 86, 87, 88,_89, 97, 105, 110, 136, 143, 151, 153, 197,
91, 92, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 199, 200, 211
102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, Erzurum, 10, 33, 69, 77, 78, 82, 86, 112,
110, 111, 112, 114, 116, 118, 119, 120, 166, 193, 199, 221
121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, Evliya Çelebi, 18
129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, F
137, 138, 139, 141, 142, 143, 144, 145,
Farmasonluk, 149
146, 147, 149, 150, 151, 153, 154, 155,
Fars, 14
157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164,
Farsça, 15, 46, 50, 218
165, 166, 167, 169, 170, 171, 172, 173,
Ferhat Paşa Antlaşması, 28
174, 175, 177, 178, 179, 182, 183, 185,
Feth Ali Şah, 12, 32, 45, 50
186, 187, 189, 190, 191, 192, 193, 194,
195, 197, 198, 199, 200, 206, 208, 209, G

211, 212, 214, 215, 216, 217, 218, 219, Ganzasar Manastırı, 31
220, 221, 222 Garabar
Ermeni Hayırseverler Birliği, 51 (Gazete), 48
Ermeni Meselesi, 60, 68, 69, 146, 164 Gazan Han, 10
Ermeni Millet Nizamnamesi, 67, 68, 221 Gence, 30, 31, 38, 82, 105
Ermeni Patrikliği, 60, 69 General Mayewski, 75, 78, 126
Ermeni Yardım Derneği (HOM), 47 Gevorgyan Koleji, 46
Ermeniler, 9, 17, 20, 21, 26, 28, 29, 31, 32, Gilan, 30, 89, 99
33, 34, 35, 37, 40, 41, 42, 44, 45, 46, 50, Gladstone, 70, 71, 78, 146
54, 56, 57, 60, 61, 62, 63, 67, 68, 69, 70, Gladstone hükümeti, 71
71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 80, 83, 84, Grandük Nikola, 77
85, 87, 88, 93, 95, 96, 101, 103, 104, Gregoryan Kilisesi, 63
105, 107, 108, 109, 110, 112, 113, 114, Gülhane Hatt–ı Hümayunu, 67
116, 118, 119, 121, 123, 125, 126, 127, Gülistan Antlaşmasına, 82
128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, Gümrü, 189, 190
137, 139, 140, 145, 146, 148, 152, 153, Gürcistan, 12, 31, 32
154, 155, 158, 159, 161, 163, 164, 166, H
172, 175, 179, 185, 186, 187, 188, 189,
Hacı Mirza Muhammed Hasan Şirazi, 156
226

Haçin, 31 Hudud–ı İraniye Kumandanı Fazıl Paşa,


Hafiye Teşkilatı, 185, 216 195
Hakkari, 109, 113, 133, 165 Humeyni, 41
Hamidiye Alayları, 130, 179, 180, 181 I
Hamidiye Yüzbaşısı Mirende Ağa, 180
I. Sasun İsyanı, 79
Hanasor Baskını, 135, 136, 139, 161
I.Dünya Savaşı, 13, 98
Hanasor Katliamı.Bakın Hanasor Baskını
Iğdır, 84, 110, 188, 190, 191, 218
Hanekin, 188
II. Abdülhamid, 37, 62, 79, 80, 145, 156,
Hariciye Nazırı Tevfik Paşa, 176
167, 170, 176, 177, 178, 185, 207, 212,
Hariciye Nezareti, 100, 151
215, 216, 217
Haydaranlı, 130, 132, 133, 139, 141, 167,
II. Dünya Savaşı, 40, 95, 99, 101
178
II. Meşrutiyet (1908), 93
Haydaranlu Aşireti, 17
II. Sasun İsyanı, 79
Hazar Denizi, 7, 10, 25, 27, 33, 143, 144
Irak, 7, 8, 16, 18, 41, 44, 145, 147, 148,
Heftvan, 21, 49, 102, 103, 124, 160, 161,
156, 157, 158, 159, 177
173, 174, 188
Irak–ı Acem, 7
Hemedan, 23, 25, 30
IV. Murat, 18
Herat, 8, 55, 143
Hınçaklar, 38, 39, 40, 48, 96, 97, 98, 99, İ

128, 136 İbrahim Paşa, 11


Hınıs, 181 İlhanlı Devleti, 10
Hıristiyan, 13, 20, 21, 25, 43, 58, 61, 66, İmam Zade Türbesi, 140
71, 74, 77, 149, 163, 172 İngiliz, 12, 13, 17, 20, 36, 43, 58, 70, 71,
Hindistan, 10, 30, 33, 44, 45, 54, 55, 56, 70, 75, 76, 81, 83, 84, 124, 126, 127, 128,
105, 143, 148, 151, 153, 198 129, 133, 134, 139, 140, 142, 143, 144,
Hizan, 147 145, 146, 147, 148, 149, 156, 157, 161,
Hovakim, 60 162, 163, 166, 174, 191, 214, 219
Hoy, 9, 10, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 27, 40, İngiliz Konsolosu Clayton, 81
46, 48, 90, 91, 92, 97, 102, 103, 104, İngiliz Konsolosu Williams, 126
108, 110, 114, 115, 117, 120, 121, 123, İngiltere, 13, 36, 40, 41, 45, 62, 69, 70, 71,
138, 160, 163, 170, 174, 175, 186, 187, 73, 75, 76, 77, 78, 81, 82, 83, 85, 96,
193, 206, 218 105, 108, 115, 128, 131, 134, 139, 140,
Hoy Livası, 16 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149,
Hoy Şehbenderliği, 170 151, 153, 156, 157, 158, 161, 162, 163,
hudud anlaşmazlığı, 167 164, 167, 171, 178, 191, 198
227

İran, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, İslâm Birliği Projesi, 159, 167
17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, İstanbul, 6, 8, 9, 10, 11, 15, 17, 20, 27, 28,
28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 35, 36, 57, 59, 60, 67, 68, 69, 75, 77, 80,
39, 40, 41, 43, 44, 45, 47, 48, 50, 51, 53, 85, 96, 100, 101, 102, 120, 123, 150,
54, 55, 56, 57, 58, 59, 63, 66, 69, 70, 72, 154, 155, 156, 158, 159, 160, 164, 167,
76, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 171, 175, 176, 177, 198, 206, 207, 208,
92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 102, 209, 210, 211, 212, 215, 216, 217, 219
103, 104, 105, 107, 108, 109, 110, 111, İstinaf–ı Müdde–i Umumisi Hamdi Bey,
112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 184
120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, İzzettin Yatı, 176
128, 129, 130, 131, 132, 133, 135, 136, J
137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144,
Journal deDurban, 197
145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 153,
Justin Perkins, 14
155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162,
163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, K

171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, Kaçar Devleti, 57
179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, Kaçarlar, 12, 15, 24, 45
187, 188, 190, 193, 194, 195, 196, 197, Kafkaslar, 143
198, 199, 200, 206, 207, 208, 209, 210, Kafkasya, 8, 12, 15, 16, 17, 31, 32, 34, 60,
211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 69, 72, 79, 82, 83, 84, 85, 92, 96, 101,
219, 221 102, 103, 104, 105, 108, 119, 120, 121,
İran Azerbaycanı, 9, 28, 29, 30, 34, 40, 63, 123, 125, 143, 146, 149, 150, 151, 219
76, 83, 117, 168 Kalasar, 21, 49, 103, 107, 113, 140
İran Devrimi, 14 Kandahar, 8, 44, 55, 216
İran Ermeni Yazarları Derneği, 51 Kanunî Sultan Süleyman, 11
İran Ermenileri, 41, 57, 95, 109, 121, 125, Kara Kilise, 48, 131, 192
164, 175, 187, 198 Karabağ, 28, 30, 31, 32, 33, 49, 82, 84, 95,
İran Hükümeti, 108, 160, 169, 170, 195 111, 166, 189
İran Kazakları Tugayı, 83 Karakilise, 17, 116, 181
İran Körfezi, 33, 168 Karakoyunlu, 18
İran Kürtleri, 139, 140 Karakoyunlular, 27
İran Marşı, 176 Karmelitler, 58
İran ordusu, 14, 82 Kars, 29, 73, 77, 84, 110, 114, 143, 188,
İran’ın Petersburg Sefiri Mahmud Han, 174 189, 191, 193
İsfahan, 23, 25, 29, 30, 41, 42, 53, 59, 99, Karun Havzası, 8
144, 149, 156 Karun Nehri, 144
228

Kasr–ı Şirin Antlaşması, 18 M


Kaşkaylar, 24
Mahlam, 49, 102, 130, 138, 196
Katolik Rahip Mikhitar, 64
Mahmud Gilazi, 44
Kazaklar, 38
Makü, 9, 17, 18, 19, 27, 46, 47, 91, 92, 102,
Kazım Karabekir Paşa, 13
104, 110, 187, 188, 193, 206
Kazvin, 10, 23, 28, 30, 39, 49, 90, 91, 93,
Malazgird, 181
97, 117
Malazgirt Savaşı, 16
Keldaniler, 20, 21
Malkom Han.Bakın Mirza Malkom Han
Kerbela, 157
Margavar, 167
Keri, 39
Maro ( Mariam Makarian), 90
Kerim Han Zend, 31
Marsilya, 55, 100, 101, 167
Kırım Savaşı, 67, 70, 73
Maveray–ı Kafkas, 10
Kızılbaş, 27
Mazrik Aşireti, 38, 135, 181, 186
Kirman, 23, 25
Meclis–i Mebusan, 77
Kolas, 55
Mehmet Rebii Paşa, 156, 170, 171
Korgeneral Lazareff, 77
Mekran Dağları, 8
Kotur, 15, 18, 27, 102, 103, 104, 110, 115,
Melik Tangian, 46
124, 125, 130, 167
Memalik–i İraniye, 188, 189
Kristapor Mikayelean, 87
Meraga, 10, 13, 14, 16, 46, 97, 196
Kumkapı Gösterisi, 79
Merand, 27, 29, 115
Küçük Asya, 25
Merkezi Silah Fabrikası, 104, 106
Küçük Göç, 36
Merv, 8, 143
Küçük Kaynarca Antlaşması, 70, 72
Merzifon, 74
Kürtler, 17, 24, 28, 80, 109, 110, 124, 128,
Merzifon Olayları, 79
133, 134, 135, 139, 140, 163, 178, 188,
Meşhed, 12, 23, 30, 38, 144
189
Mezopotamya, 25, 143
L Mıgırdıç Hırımyan, 69
Lahican, 168, 194 Milan Aşireti, 17
Lazaristler, 21 Millet Sistemi, 43, 60, 61, 217
Lazaryan Entitüsü, 72 Millet–i Sâdıka, 61
Lilava, 46, 47 Mirliva Hüsnü Paşa, 184
Lim Adası, 64 Mirza Ali Asgar Han, 171
Londra, 75, 105, 149, 151 Mirza Cevad Ağa, 158
Lord Curzon, 45, 143 Mirza Malkom Han, 149, 150, 151, 155,
217
Mirza Muhsin Han, 117, 155, 158, 170, 171
229

Miss Atoyan, 90 O
Mitk
Oltu, 84
(Gazete), 97
Ordu–yu Hümayun, 137
Moğollar, 10, 27
Ortadoğu, 7, 8, 9, 14, 35, 97, 150, 211, 215
Molodaya Armeniya (Genç Ermeniler), 84
Ortaköy, 176
Mösyö Howard, 120
Osmanlı, 7, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18,
Muhammed Ali Şah, 37, 38, 39, 92, 93, 98
19, 20, 27, 28, 29, 30, 31, 33, 34, 35, 36,
Muhammed Çerbani, 159
38, 43, 47, 55, 60, 61, 62, 63, 64, 66, 67,
Muhammed Musaddık, 41, 95
68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 78, 79,
Muhammed Rıza Şah, 40, 41
80, 81, 82, 84, 86, 87, 88, 91, 92, 96, 97,
Muhammere, 167
100, 102, 103, 104, 105, 110, 112, 116,
Murtaza Kuli Han, 19
117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124,
Mushak
125, 129, 132, 133, 134, 136, 137, 138,
(Gazete), 85
139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146,
Musul, 16, 20, 194
147, 148, 149, 150, 151, 154, 155, 156,
Muzaffereddin Şah, 36, 37, 45, 148, 170,
158, 159, 160, 161, 163, 164, 165, 166,
171, 172, 175, 176, 177
167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174,
Müşir Mehmet Zeki, 137, 164, 180
175, 177, 178, 179, 180, 181, 183, 184,
Müşir–ud– Devle, 162
186, 191, 194, 195, 196, 197, 199, 200,
N 206, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214,
Nadir Şah, 19, 20, 31, 44, 213 215, 217, 219, 220, 221, 222
Nahçıvan, 7, 28, 49, 82, 209 Osmanlı’yı koruma politikası (Bulwark), 70
Nahçivan, 28, 29, 63, 72, 84, 114, 142, 188 Oşnu, 194
Nasıreddin Şah P
(1848–1896), 34, 45, 149, 156, 157, 164,
Patrik Hovhannes Dzoretsi, 65
171, 178, 211
Payecik, 16, 21, 49, 113, 123, 133, 191
Nasturiler, 80
Payk’ar
Nazaret Mardiros Paslekyan, 166
(Gazete), 97
Nerses Varjabedyan, 76, 85
Pehlevi Hanedanı, 40
Nersesyan Okulu, 72
Pers Kralı I. Daryus, 25
New York, 30, 33, 38, 63, 100, 164, 168,
Persia, 6, 7, 38, 46, 50, 103, 104, 115, 144,
206, 207, 211, 212, 214, 220
206, 208, 216
Newyork Herald Gazetesi, 76
Petersburg Sefareti, 104, 172, 173, 174
Nikol Duman, 39, 89, 107, 111, 136
Post Gazetesi, 136
Nubar Paşa, 153, 206
Prens Gorçakoff, 73
230

Protestanlar, 58 Sasun, 79, 111, 114, 119, 131, 189, 190,

R 193
Savuçbulak, 13, 148, 195, 196
Rahim Han, 39, 93
Selçuklular, 10
Reşt, 25, 38, 39, 89, 90, 91, 92, 93, 97, 98,
Seyyid Cemaleddin Vaiz–i İsfahani, 36
100, 117, 194
Simon Zawarean, 87
Revan Livası, 19
Sir Arthur Hardinge, 157
Rostam Gaspar Kütüphanesi, 47
Sir Philip Currie, 81, 162
Ruslaştırma faaliyetleri, 85, 172
Sivaslı Nalbandyan, 167
Rusya, 9, 12, 13, 15, 17, 31, 32, 33, 34, 36,
Sosyal Demokrat Hınçak Partisi, 48
37, 40, 41, 44, 45, 48, 51, 54, 57, 63, 68,
Sovyet Ermenistanı, 48, 95, 96
69, 70, 71, 72, 73, 76, 77, 78, 81, 82, 83,
St. Astuacacin Kilisesi, 46
84, 85, 88, 89, 92, 94, 96, 97, 98, 99,
St. Bartholomew Kilisesi, 49
101, 103, 104, 105, 106, 107, 110, 111,
St. George Kilisesi, 49
112, 116, 117, 120, 121, 122, 123, 126,
St. Hripsime Kilisesi, 48
130, 131, 132, 138, 142, 143, 144, 145,
St. Sargis Kilisesi, 46, 49
146, 151, 155, 157, 158, 161, 164, 167,
St. Thaddâus Manastırı ( Karakilise), 17
171, 172, 173, 174, 177, 178, 187, 188,
Standard Gazetesi, 200
190, 191, 192, 194, 195, 196, 198, 199,
Stepan Zorean, 87
200, 208, 215, 219, 220
Sultan Abdülhamid.Bakın II. Abdülhamid
S Sultan Abdülmecid, 67
Sabbatarianlar, 58 Süleymaniye, 20
Sadettin Paşa, 107, 133, 182 Sünni, 21, 177
Sadrazam Halil Rıfat, 176 Süryaniler, 21
Sadrazam Mirza Hüseyin, 171
Ş
Safevi Devleti, 11, 27
Şah Abbas, 17, 18, 55, 56
Safeviler, 11, 12
Şah I. Abbas, 42
Salisbury, 129, 130, 139, 140, 144, 145,
Şah II. Abbas, 42, 44, 53
146, 161, 162, 163, 205
Şah İsmail, 11, 27
Salmas, 9, 14, 15, 16, 19, 20, 21, 27, 49, 91,
Şah Tahmasb, 28
92, 97, 102, 103, 104, 105, 107, 114,
Şahseven Aşireti, 39
120, 121, 123, 124, 130, 131, 136, 138,
Şahsevenler, 24
139, 140, 160, 162, 163, 165, 170, 175,
Şammar Aşireti, 145
186, 193, 199, 200, 206
Şehzade Abdülkadir, 176
Saray kasabası
Şehzade Tevfik Efendi, 176
(Van), 103
Şeref Bey, 129, 135, 137, 165, 174, 181
231

Şeyh Abdülazim Türbesi, 36 Tiflis, 10, 19, 31, 32, 72, 84, 85, 87, 88, 91,
Şeyh Cemaleddin Vaiz–i İsfahanî, 36 98, 106, 117, 120, 166, 179, 188, 189,
Şeyh Fazlullah Nuri, 40 190, 191, 193
Şeyh Ubeydullah, 15, 19, 167, 178 Tigran Stepanian, 106
Şii, 21, 25, 149, 156, 177 Times Gazetesi, 120
Şiilik, 27, 158, 167, 177 Timur, 11, 18, 27
Şikak Aşireti, 124, 140, 162 toman
Şûray–ı Devlet Reisi Said Paşa, 176 (İran Para Birimi), 44, 50

T Toros ( Galoust Aloyan), 64


Trabzon, 10, 12, 13, 15, 102, 105, 165, 216
Tahran, 10, 12, 22, 23, 25, 36, 38, 39, 41,
Truşak, 37, 88, 166, 196
49, 50, 51, 89, 91, 93, 94, 97, 98, 109,
Tuğrul Bey, 10
117, 118, 127, 128, 139, 144, 145, 148,
Tula Silah Fabrikası, 106
150, 157, 158, 160, 161, 162, 163, 164,
Türkiye, 8, 9, 14, 19, 20, 21, 37, 40, 47, 48,
169, 170, 171, 173, 176, 186, 194, 199,
51, 60, 61, 72, 79, 84, 85, 88, 92, 93, 94,
200, 215, 216
95, 97, 100, 102, 110, 115, 118, 120,
Tahran Bakanı Sir. M. Duran, 128
122, 131, 132, 134, 149, 186, 190, 191,
Tahran Ermeni Kadınları Kilise Cemiyeti,
192, 198, 199, 207, 208, 215, 216, 220
51
Türkler, 9, 17, 80, 87, 96, 126, 133, 210
Tahran Sefareti, 173
Türkmençay Antlaşması, 32, 33, 72, 82, 84,
Talas, 74
110, 219, 221
Tarihi Ermenistan, 25, 88
Türkmenler, 24, 25
Taşnaklar, 34, 37, 47, 87, 88, 89, 90, 92, 93,
94, 95, 96, 99, 208 U

Taşnaksutyun, 37, 38, 47, 85, 88, 89, 92, Umman Denizi, 8
106, 107, 110, 111, 136, 166, 167, 222 Urmiye, 9, 10, 14, 15, 16, 17, 19, 20, 21,
Tebriz, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 20, 25, 27, 46, 91, 97, 102, 103, 104, 116,
21, 23, 27, 28, 29, 30, 37, 38, 39, 41, 46, 120, 121, 123, 138, 140, 155, 160, 174,
47, 48, 49, 63, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 97, 188, 194, 195, 206
98, 99, 102, 104, 105, 106, 107, 109, Urmiye Gölü, 10, 14, 20
110, 111, 115, 117, 123, 125, 128, 137, Uzun Hasan, 11
138, 140, 144, 158, 162, 181, 187, 193, V
195, 196,_199, 206, 207
Van, 8, 14, 18, 20, 28, 29, 64, 65, 66, 75,
Tebriz Konsolosu General Wood, 162
78, 79, 81, 82, 86, 87, 92, 97, 100, 101,
Tebriz Kültür Dernekleri, 47
102, 103, 104, 107, 108, 109, 111, 112,
Tebriz Livası, 12
113, 114, 115, 116, 118, 119, 120, 121,
Tebriz Yardımlaşma Derneği, 47
232

122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129,


130, 131, 133, 134, 135, 136, 138, 139,
147, 161, 162, 163, 165, 166, 169, 170,
173, 174, 178, 180, 181, 182, 183, 184,
186, 187, 188, 191, 193, 194, 199, 205,
208, 210, 216, 217, 218, 220
Van Vilayeti.Bakın Van
Vaspurakan, 14, 18, 64, 65, 66, 216, 217
Vezne, 194
Vilâyet–i Acem, 7

William Pitt, 70
Worchester, 120

Yavuz Sultan Selim, 11, 27


Yeni Culfa, 30, 33, 42, 45, 52, 55, 59, 89
Yeprem Han, 38, 39, 85, 93, 98, 136
Yıldız Sarayı, 176

Zangezur, 30, 31
Zank Gazetesi, 97, 99
Zend Hanedanı, 221
Zerdüşt, 25
Zeytun İsyanı, 79
Zıllu’s Sultan, 149, 153
233

EKLER
234

Ek–1 İran Devleti’nin Ermeni fesedesini himaye ettiği hakkında. BOA, Y. PRK. BŞK
53/141
235

Ek–2 İran Devleti’nin Ermenilere silah dağıtması hakkında. BOA, Y.PRK. ASK. 131/2
236

Ek–3 Tebriz Müctehidi Hacı Mirza Cevad Ağa’nın Ermeniler lehine hareketleri
hakkında. BOA, Y.PRK. EŞA 17/70.
237

Ek–4 İran’ın Heftvan karyesinde toplanan Ermenilere dokunulmaması için İran


Devleti’nin memurlara talimat verdiği hakkında. BOA, A. MKT. MHM. 671/15
238

Ek–5 Mazrik Aşiretine Yapılan Saldırı hakkında. Bristol Times and Mirror, 29 Eylül
1897
239

Ek–6 İran yerel makamlarının Ermenilere yardım etmesi hakkında, New York Times, 2
Eylül 1897.
240

Ek–7 Ermenilerin Mezrik Aşiretine saldırıları hakkında, Liverpol Courier, 10 Ağustos


1897.
241

Ek–8 İran sınırından Mezrik aşiretine yapılan saldırı hakkında. New York Times, 10
Ağustos 1897.
242

Ek–9 Türk ordusunun Üçkilise’deki Ermenilere yönelik harekâtı hakkında. New York
Times, 10 Ağustos 1904.
243

Ek–10 İran’daki Ermeni Piskoposluğu’nun Türklerin katlim yaptığına dair Amerikan


gazetelerine verdiği demeç. New York Times, 4 Temmuz 1904.
244

ÖZGEÇMİŞ

1978 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı şehirde tamamladı.
2002 yılında Erciyes Üniversitesi Fen–Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun
oldu. Yüksek Lisansını Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih
Anabilimdalı Yakıncağ Bilimdalı’nda 2006 yılında tamamladı. Aynı yıl Erciyes
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı, Yakınçağ Bilimdalı’nda
Doktora eğitimine başladı. 2009–2010 döneminde Erciyes Üniversitesi tarafından
sağlanan bursla İngiltere’de bir yıl dil eğitiminin yanısıra National Archives, Britisih
Library ve School of Oriental and African Studies’te araştırmalarda bulundu. 2006
yılından itibaren Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Araştırma
Görevlisi olarak çalışmaktadır. Yabancı dili İngilizce olup, Evli ve bir çocuk babasıdır.

İletişim Bilgileri :
Adres: Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü / KAYSERİ
Telefon: 03524374901/33619
E–Posta: gbolat@erciyes.edu.tr.

You might also like