Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 141

Sadece İncelemek İçindir

Ücreti Yoktur
İnceledikten Sonra Siliniz ve Bulursanız Satın Alınız.

Levent Şahverdi Arşivi


ARK Kitapları: 131

Kitabın Adı: EGE BÖLGESİNDE YUNAN ZULMÜ

Çeviri: Elif Bulanalp

Editör: Mustafa Yiğit

Sayfa Tasarımı: Tuhfe Grafik

Kapak Tasarımı: Yunus Karaaslan

Yayıncı Sertifika No: 13562

ISBN: 978-605-9348-72-0

Baskı & Cilt


Lord Matbaası
Topkapı / İstanbul
Tel: 0212 674 93 54
Matbaa Sertifika No: 22858

kj- ____

ARK

©ARK Kitapları: 2019

Ark Kit a pları


ÖZGÜ Yayıncılık Reklam ve Tanıtım Hizmetleri
San. Tıc. Ltd. Şti.'nin bir ürünüdür.

Özgü Yayıncılık Reklam ve Tanıtım Hizmetleri San. Tıc. Ltd. Şti.


Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 4 Kat: 3 Cağaloğlu/İstanbul
Tel: 0212 511 38 26 - 511 75 52
info@arkkitap.com - www.arkkitap.com

Levent Şahverdi Arşivi


EGE BÖLGESİNDE
YUNAN ZULMÜ
İNGİLİZ VE FRANSIZ SUBAYLARININ, DAHA ÖNCE YAYINLANMAMIŞ
BELGELERİ VE BU BELGELERİN KANITLARI

LOZAN TÜRK HEYETİ DAİMi BÜROSU TARAFINDAN YAYINLANMIŞTIR

Çeviren:
Elif BULANALP


ARK

Levent Şahverdi Arşivi


Levent Şahverdi Arşivi
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ....... . 11
İZMİR TRAJEDİSİ . . 21

MUHTIRA ..... . 21

İzmir' deki rv. Alayın kumandanı General Ali Nadir


Paşa'nın, Harbiye Nezareti'ne yazdığı rapor .........27
20 Mayıs 1919 tarihinde, 17.Kolordu Komutanı
Ali Nadir Paşa tarafından Harbiye Nazırı'na yazılmış
olan şifreli rapor .. ... ....
. . . . . ... .. . .3 2
.

İzmir Vilayeti Valiliği Baş Komiseri tarafından İstanbul


Jandarma Genel Komutanlığı'na gönderilen rapor. . . 33

İzmir'deki Türk Asker! Heyeti'nin, İstanbul'daki


Harbiye Nezareti'ne yazdığı rapor ...... . . . 40

Osmanlı Heyeti'nin bir temsilcisinin raporundan alıntılar ..45


Osmanlı Hükümeti'nin Mektuba Cevabı: . . . . . . .. . . 5 1

İtilaf Devletleri Karma Komisyonu'nun Gönderdiği Not: ..52


M.Pierre Loti, Fransız Donanması'ndaki bir dostundan
aldığı, Yunanhların İzrnir'i işgaliyle ilgili aşağıdaki mektubu
Osmanlı Hükümeti'ne iletmiştir.Ayrıca Loti, tüm diğer
Fransız subayların da yapılan haksızlık karşısında büyük öfke
duyduklarını, ama Fransa'daki sansür nedeniyle düşüncelerini
açıklayamadıkl�ını eklemiştir...... . ... . . . . .. .52

Levent Şahverdi Arşivi


MANİSNDA YAŞANAN OLAYLAR... . . . ...... . 57
TAHRİP EDİLEN CAMİLER ............ . . . . 59
Akhisar Kaymakam Vekili'nin, 3 Temmuz 1919 tarihli
telgrafı . . . .... . . . . . . .......... . ..... 59
MENEMEN VE BERGAMNDA YUNAN KAT LİAMI .. . 60
Bergama olayları anısına . . .... . ... . . . . . .. . . 60

ULUSLAR ARASI TAHKİK KOMİSYONUNA YAZILAN


BİR RAPORDAN ALINTILAR................ 63
Bergama ve Ayvalık çevresindeki Yunan mezalimine
dair bazı detaylar ... . . . .. . ... . .. . . . .. . .. 63

iik İşgal: . .... . .......... . ........... 63


İkinci İşgal: .... . . . .. . . . .............. 64
Yunanlıların yakıp yıktıkları köyler: ............. 65
Ateşe verilen ve yağmalanan mülkler: . . . . . . . . . . . . 66
Kınık civarında Yunan mezalimi . . . . . . . . . . . . . . . 66

Menemen katliamında hayatta kalanların, İzmir'deki


İtilaf Devletleri güçleri yetkililerine yapnğı adalet
başvurusu .. . . . . .. . ........ . ......... 68
Özel Hukuki Soruşturma Komisyonu'nun Menemen
Olayları Hakkında Hazırladığı Raporun Özeti........ 71
Altınova Belediye Başkanı'nın 23 Temmuz 1919
tarihli telgrafı . .......... . .. , ....... . . . 74
Yakılıp yıkılan köyler: . ....... . . . .......... 74
8 Temmuz 1919 tarihinde Tıre Başsavcısı tarafından
Adalet Bakanına gönderilen rapor . .. . ....... . . . 74

Levent Şahverdi Arşivi


MENDERES VADİSİ, AYDIN, NAZİLLİ ve
DENİZLİ'DE YAŞANAN VAHŞET ...... . 79

Aydın ve Nazilli'nin işgali ve tahliyesi sürecinde Yunan


mezalimi. ...................... . ....79

Kuvay-ı milliye komutanı Şükrü Bey'in İtalya, Amerika,


İngiltere ve Fransa temsilcilerine ulaştırılmak üzere,
Çine'deki İtalyan asker! birliklerin komutanına
yazdığı mektup .. .................. ....85

Denizli Valisi'nin 2 Temmuz 1919 tarihli telgrafı ......87

Denizli Valisi'nin Temmuz 1919'da gönderdiği bir


diğer telgraf ...... . .................. .88

Aydın Valisi'nin Raporu....................88

57.T ümen Komutanı tarafından Çine'den gönderilen


telgraf .............................90

Aydın Vali Vekili'nin 22 Temmuz 1919 tarihli telgrafı....92

26 Temmuz 1919 tarihinde Aydın Vali Vekili tarafından


çekilen telgraf .........................93

8 Temmuz 1919 tarihli telgrafın devamı ...........93

Aydın Defterdarı Nurullah Bey tarafından Çine' den


çekilen telgraf .... . ................... . 95

Aydın Adliyesi Ha.kimi Osmanlı Rum'u Bay Stamath'ın


Raporu ............................96

Yunan birliklerinin İzmir'e girişi, iç bölgelere


ilerlemelerinin nedenleri ve bu ilerleme sırasında
yaşanan mezalim ..... . . ............. . ..96

Levent Şahverdi Arşivi


İğneabad NahiyeMüdürü'nün Aydın Vılayeti
Haznedarına gönderdiği meknıp . . . . . . . . . . . . . 102

Yunan mezaliminin yaşandığı bölgelerdeki


vatandaşlarınuzın protestoları. . . . . . . . . . . . . . . . 105

Aydın halkı tarafından yazılan dilekçe . . . . . . . 108

Yunan mezalimi sonrası Aydın Debbağ'da hayatta


kalanların ifadeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . 110

Nazilli'de yaşanan vahşet hakkındaki bir rapordan


alıntılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111

Rapora daha sonra eklenen bölüm . . . . . . . . . . . . . 113

Aydınlı Doktor Mazhar Bey'in raporu . . . . . . . 118

Aydın Sancağı'nda yaşayan Doktor Mazhar Bey'in


bir diğer raporu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 123

Yakılıp yıkılan köyler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 127

DENİZLİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129

Denizli'de bulunan Rum ve Ermeni ruhani liderlerinin,


İtilaf Devletleri Yüksek Temsilcilerine gönderdikleri
protesto mekruhu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129

Osmanlı Hükümeti'nin 31Mayıs 1919 tarihli,


20 numaralı genelgesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 130

T ürk Heyeti tarafından Temmuz 1919'da yayınlanan


genelge . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133

İzmir'de Yunan işgali . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133

20 Ekim 1919 tarihinde Heyet tarafından yayınlanan


genelge . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 136

Levent Şahverdi Arşivi


İzmirli sığınmacılar adına dünya kamuoyuna ve büyük
devletlerin temsilcilerine başvuru . . . . . . . . . . . . . 136

Lozan T ürk Heyeti Geçici Bürosu'ndan


10 Kasım tarihinde Y üksek Askeri Şura'ya gönderilen
telgraf . . .. . . . ... . . . . . . . . . . . . . . .. . . 139

Levent Şahverdi Arşivi


Levent Şahverdi Arşivi
ÖN SÖZ

Yetmiş beş yıl boyunca varlığını sürdüren eski eyaletlerden


biri olan günümüzün İzmir'i, Osmanlı tahtının Asya'daki en
değerli mücevheridir. Nüfusıınıın çoğıınu Türklerin oluşturduğu
İzmir, 10. yüzyılda, Selçuklu Beyliği öncesinde bile Anadolu'nıın
en yoğun nüfusa sahip, en zengin ve en müreffeh eyaletiydi.
Halkı, cesaretleri ve dillere destan güçleriyle bilinir. Vilayette
yaşayan 1.500.000 Türk nüfusun çoğu, geçimini ticaret ve
kaçakçılıkla sağlayan 30.000 Rurn'ıın aksine tarımla uğraşır.
Kanun-i Esasi'de 1918 yılında yapılan yeni düzenlemelerin
ardından, Aydın ve İzmir'de yaşayan Türk nüfus, sanayi ve
zirai gidşimlerde İmparatorluk topraklarında yaşayan ırkdaş­
larından daha fazla anlımlar yapn ve iç bölgelerde satın alma
ve ithalat ortaklıkları kurarak bölgede yapılan üretimi tekeli
altına alan, alın teri dökmeden servete kavuşan Rumlar için
zorlu bir rakip oldular.
Son iki savaş sırasında Rum tüccarlar, zorunlu askerlik
hizmetinden kaçmak amacıyla İskenderiye, Marsilya, Viyana,
İsviçre ve Amerika'ya göç ettiler ve kısa bir süre sonra bu­
ralarda da yerli halk, bu göçlerin ticaret hayatına getirdiği
olumsuzlukları yaşadı. Rum nüfusıın göçü, İzmir vilayetinde
ticaretin tamamıyla Türk çiftçilerin eline geçmesini sağladı.
Gelecekte, pazar payını farklı bir ırkla paylaşma tehlikesine
karşı kendilerini korumak isteyen Türk çiftçiler, yerel bankalar,
fabrikalar ve üretici kooperatifleri kurdular.

11

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu tüm silahlarına el


konan ve böylece savunma şansı tamamıyla elinden alınan
Osmanlı İmparatorluğu'na, barış anlaşması koşulları gerekçe
gösterilerek yapılan bir asalak harekatı niteliğindeki Yunan
saldırısı, yeni uyanan Türk bilincinin direnişleri sayesinde
püskürtüldü. Sarsılmaz Türk direnişi sonucu, tekelci ve tefe­
ciler sadece mallarını değil, yıllarca faydalandıkları sömürü
sahalarını da kaybettiler.
Yunan otoriteler, işgal altındaki topraklarda hiç vakit
kaybetmeden, karakteristik ö zellikleri olan, pençelerine
düşen eli kolu bağlı kişilere uyguladıkları baskı ve zulme
başladılar. Tarih, mazlumlara uyguladıkları alçakça zulmün
örneklerine, Mora Yarımadası, Epir, Teselya, Girit ve son
olarak da Makedonya' da şahit olmuştu. İşe ilk olarak, sahip
oldukları ve dünyadaki hiçbir ülkede kendilerindeki kadar
çok sayıda bulunmayan profesyonel haydut ve canileri, Yu­
nan askerlerinin ayak bastığı her karış toprağa yerleştirmekle
başladılar. O bölgelerdeki Rum hainler de bu kişilerle suç
ortaklığı yapmaya son derece hevesliydiler ve sonuç olarak,
topraklarımızda korkunç bir vahşet dönemi başlamış oldu.
Atina'daki yetkililer, hile ve yalan dolanlarla sahte "Türk
mezalimi" haberleri yayarak dünya kamuoyunun dikkatini
farklı yöne çekip palikaryaların işlediği suçları hasıraltı
ederken, palikaryalar da gitgide daha çok cesaretleniyor ve
alçakça davranışlarının boyutlarını arttırıyorlardı. Türk köyleri
yakılıp yıkılıyordu. Yaptıkları katliam ve soykırım huzurlu
Türk halkının günlük hayatının parçası haline dönüşmüştü.
Zulüm gören bahtsız Türk nüfus, daha fazla böyle bir yaşama
katlanacak cesareti kalmayınca, evlerini, köylerini, mallarını
ve servetlerini bırakıp hayatlarını ve onurlarını kurtarmak

12
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

için kafileler halinde göç etmeye başladılar. Sevdiklerini kay­


betmiş olan bu bahtsız insanlar, ümitsizce, anavatanın işgal
altında olmayan topraklarına kaçmaya çalıştılar. T ürkiye'nin
her yerinde, yardım ve güvenli bir yaşam ümidiyle Girit'ten,
Mora Yarımadası'ndan, Makedonya, Epir, Teselya ve diğer
bölgelerden gelmiş, topraklarından zorla koparılmış muhacir­
leri görmek mümkündür. Bu bahtsız insanların trajik talihi ve
yaşadıkları korkunç olaylar, en katı kişilerin bile yüreklerini
sızlatacak cinstendir.
Verilen tepkilerin ardından alenen uygulanan zulümler,
sistematik soykırım durdurulmuş gibi görünse de aslında
idari otoritelerin sinsice planları dahilinde devam etmek­
teydi. T ürkleri yok etme amaçlı planlı baskılar ve despotik
uygulamalar, saygın Fransız coğrafyacı Elysee Reclus'in de
söylediği gibi hasıraltından uygulanmaya devam ediyordu.
Helen kültürüne ait olmayan tüm öğeler yasa dışı ilan edil­
mişti. T ürk halkına, zalimin boyunduruğunu hissettirecek her
fırsat değerlendiriliyordu. Hatta zorbalar hukuk sistemini bile
ele geçirmişti ve her adli olayda, Yunanlı olmayanlar suçlu
bulunuyordu. Gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir hırsla
dolu olan bu küçük insanlar, boyundurukları altına girme
bahtsızlığı yaşayanlara karşı ateşli bir fanatiklik, akıl almaz
bir acımasızlık, eşi benzeri görülmemiş bir zorbalık ve zulüm
uyguluyorlardı.
İşte mederu Helen Krallığının mensupları, Doğu'da farklı
ırktan ve farklı dinden milyonlarca insanı yönetimi alnna almak
isteyen hükümet, 20. yüzyılda böyle bir sistem uyguladı. Tarih
bir kez daha tekerrür etti ve Yunanlıların idaresi alnna giren
topraklar, o ülke vatandaşlarının soykırım sonucu nüfusunun
azalması, maddi-manevi yıkıma uğramasıyla sonuçlandı.

13

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yıınaıı Zıılmii

1830'da Mora Yarımadası'ndaki 300.000 Müslüman,


1878'de Teselya'daki 150.000 Müslüman ve 1897'de Girit'te
yaşayan 50.000 Türk de bizim 1. Dünya Savaşı sonrası yaşadı­
ğımız kaderi paylaşmışlardı. Günümüzde Mora ve Teselya' da
tek bir Türk bile kalmamıştır. Girit'te, yirmi yıl süren Yunan
zulümleri sonrası sadece 20.000 kişi hayatta kalmayı başarabil­
miştir ki kısa bir süre sonra bu sayı çok daha azalacak. Yunan
çizmeleriyle çiğnenen Makedonya, birkaç yıl içinde nüfusunun
üçte ikisini kaybetmiştir. Epir'e gelince; eğer bu bölgedeki kanla
sulanan .taşlar dile gelebilecek olsa, insanoğlu, bu yüz kızartıcı
suçları işleyenlerle aynı türden olmayı kendine yediremez ve
insanlığından utanır.
Yunan işgali, tüm acımasızlığı ve vahşetiyle, İzmir vilaye­
tinde de yaşandı. Yunan ordusunun müfrezeleri ve Yunanlı
komiteciler, beş yüzyıl boyunca Türk idaresi altında hiçbir istila
görmemiş olan bu cennet gibi bölgede terör estirdiler, yakıp
yağmaladılar ve Müslüman halkı kılıçtan geçirdiler. Beş yüzyıl
boyunca savaşa tanıklık etmemiş nadir Osmanlı vilayetlerinden
olan İzmir, korkunç bir işgale sahne oldu ve birkaç gün içinde
npkı Makedonya gibi savaş alanına döndü. Yunanlılar, bu cennet
gibi bölgeyi kurak bir çöle döndürdüler. Yaklaşık 50.000 Türk
korkunç işkencelerle öldürülürken bu mezalimden canlarını
kurtarmayı başaran 300.000 kişi evsiz-barksız, her tür yaşamsal
gereksinimden yoksun bir şekilde topraklarını terk etti. Yunan
işgal bölgesi, Müslümanlar için tam bir cehennemdi.
Ege Denizi'nin önemli bir liman şehri olan İzmir'deki
Türk nüfus, yaşananlara içerleyen yabancıların gözleri önünde
utanç verici, yürek sızlatıcı davranışlara maruz kaldı. Bugün
yayınladığımız belgeler, Yunanlı maceraperestlerin alçakça
davranışlarını gün ışığına çıkarıyor. Tüm bölgede, ama özel-

14
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

likle Aydın ve Menemen'de işlenen suçlar, herkesi dehşete


düşürecek nitelikte.
Menemen'de yaşayan hemen hemen bütün Türkler, her­
hangi bir neden, bir tahrik olmaksızın katledildiler. Aydın'da
da benzer bir trajedi yaşandı ve akla hayale gelmeyecek her
tür vahşet uygulandı.
Neron, Roma'yı ateşe verdiğinde yerli halkın pek çoğu
evlerinde diri diri yanarak can vermişti. Yunanlılar da Aydın'da
aynı şeyi yapttlar. İzmir'den Nazilli'ye kadar tüm köy, kasaba ve
mezralardan geriye kül ve yıkınttlar kaldı. Hala dumanı tüten
yıkıntılar, kömürleşmiş cesetleri ve kanları kurumuş binlerce
zavallı masum Türk'ün kalıntılarını barındırmaktadır. Binlerce
kadın, çocuk ve yaşlı, Yunan birliklerinin gaddarlığına kurban
olmuşnır. Günümüzde, bir zamanlar Osmanlı egemenliği
altındaki en müreffeh bölgelerden biri olan bu harap edilmiş
topraklardan dehşet verici ve acı dolu çığlıklar yükselmektedir.
Lozan Türk Heyeti Dainıl Bürosu, tartışma götürmez Yu­
nan mezaliminin boyutlarına tanıklık eden birtakım belgeleri
yayınlama şansını yakalamıştır.
Bu konuda ele geçirilen belgelerin her biri son derece de­
ğerlidir. Ülkemizin bahtsız bir bölgesinde, siyasi hatalar sonucu
yaşanan felaketi belgeleyen bu kaynaklar, tarihl açıdan büyük
önem taşımaktadır.
İngiliz, Fransız ve İtalyan görgü tanıkları da Yunan işga­
lini ve anavatanımızın sistematik bir şekilde harap edilmesini,
Türklere uygulanan vahşeti ve benzeri görülmemiş acunasız­
lığı dile getirmişlerdir. Üst düzey ailelere mensup, İzmir'in
kaymak tabakasını oluşturan şık ve bakımlı Yunanlı kadınlar,
Türklere yapılan alçakça işkenceleri keyifle izlemiş, hatta şar-

15

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıılmii

kılar ve kahkahalarla eşlik etmiş ve kafirlerin genlerine işlemiş


gaddarlığın kanıtı olmuşlardır. Ama zulüm asla affedilmez ve
son sözü hep adalet söyler. Biz Türk ırkı olarak hangi şartlar
alnnda olursa olsun, son nefesimize kadar direnip Yunanlılara
üstünlük sağlamayı başaracak özelliklere sahibiz.
İtilaf devletlerinin kazandığı zafer, Haçın Hilale karşı zafer
kazanması olarak algılanmamalıdır. İtilaf devletleri orduları
bünyesinde çarpışan binlerce Müslüman, canlarını ne uğruna
verdiklerini bilseler büyük bir hayal kırıklığı yaşarlardı. Pek çok
Müslüman, kendilerine söylenen yalanlarla kandırılarak İtilaf
devletleri bayrağı altında savaşmış, pek çoğu da savaşmaya
zorlanmıştır.
Elimizdeki bilgiler ve tanıklıkları, ırk ve din ayrımı gö­
zetmeden her zaman haksızlığa uğrayanların yanında olan
kamuoyunun yüksek iradesine, tarafsız Avrupalı ve Amerika­
lıların bilgilerine surunaktaki amacımız, adaleti, sadece adaleti
sağlamak. Bu yolla, bu topraklarda yaşayan sayıca üstün Türk
çoğunluğun, zorbalıkla ellerinden alınan haklarına kavuşmasını
ve güzel Türk vilayeti İzmir'in cani maceraperestlerin neden
olduğu kirlilikten arınmasını umuyoruz.
Jandarma Genel Komutanı Miralay Kemal tarafından,
İnceleme Heyeti Başkanı Fransız A lbay Foulon'a yazılmış,
1/24516 numaralı, 26 Haziran 1919 tarihli mektubun
tercümesi:
Barış anlaşmasının imzalanmasından bu yana, İmpara­
torluğun farklı bölgelerinde yaşanan olaylar ve işlenen suçlar,
Jandarma birlikleri komutanlarının günlük olarak Jandarma
Genel Komutanlığı'na yazdığı raporlarla her gün tarafınıza
iletilmektedir.

16
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

Eminim, bu olaylar ve işlenen suçlarda zarar gören tarafın


Türkler olduğu sizin de dikkatinizi çekmiştir. Yabancı subay­
lar tarafından size iletilen raporlar da Jandarma Komutanlığı
tarafından orijinalleri size yollanan ve benim de bilgilendirildiğim
olayları desteklemektedir.
Her yere dağılmış olan Yunan çeteleri, sürekli olarak Türk
nüfusun canına, malına ve onuruna kastetmektedir. Gerek sa­
yısal gerekse niteliksel olarak yeniden yapılandırılan jandarma
birlikleri olayları önlemek için canla başla çalışmakta ama çok
büyük güçlüklerle karşılaşmaktadır. Bu birliklerin büyük bir
gayretle görevlerini yerine getirmeye çalıştığının kanıtı, elimize
ulaşan son raporlardır. Bu raporlar, çabalarının belli oranda
başarıyla taçlandırıldığını doğrular nitelikte.
Fakat jandarma birlikleri, kendi kontrol yetkilerini aşan
olaylar karşısında çaresiz kalmakta, bu durumda suç teşkil eden
olayları önlemek mümkün olmamaktadır.
İzmir'in işgali ve işgali takip eden günlerde, yerli Rumların
da kendilerine katıldığı Yunan askerleri, Türk nüfusa karşı suç
unsuru barındıran faaliyetlerde bulunmuşlardır, bu faaliyetlerden
subaylarımız ve jandarmalarımız da nasibini almıştır. Şu anda
İzmir ve civar bölgelerde bulunan subay ve jandarmalarımız
kötü muameleye maruz kalmakta ve bunun sonucu olarak
görevlerini yerine getirememektedirler.
Size ilettiğim raporlarda detaylı bir şekilde göreceğiniz üzere,
işgalin ardından düzenli Yunan asker! birlikleri ve zalim yerli
Rumlar tarafından İzmir yakınlarındaki Menemen ve Bergama
kazalarında yirminci yüzyıl tarihine kara bir leke olarak geçecek
acımasız katliamlar yapılmıştır. Raporlara göre, Yunan askerler
ve yerli Rumlar tarafından Menemen' de katledilen, aralarında

17

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yttııaıı Z11/mii

kadın, çocuk, yaşlı ve sakatların da bulunduğu Müslümanların


sayısı tahminen bine ulaşmış durumdadır. Kazanın kaymakam
vekili ve yerel resınl yetkililerin pek çoğu da hiçbir neden
olmaksızın acımasızca katledilmiştir.
Yıne elime ulaşan raporlardan, yaşanan mezalimin sonucu
olarak, kaza nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Türklerin kafileler ·
halinde göç etmeye başladıklarını öğrenmiş bulunmaktayım.
Sayıları 80.000'i bulan bu göçmenler, köylerini, evlerini, tarla­
larını, hatta çok küçük yaştaki çocuklarını bırakarak, canlarını
ve onurlarını kurtarmak, dindaşlarının makı1s talihini paylaş­
mamak ümidiyle diğer bölgelere göç etmektedirler.
İnsanlıklarından ve adalet duygularından kuşku duymadığım
Avrupa ve Arnerika'nın yüce gönüllü milletlerinin, kendileri
de insan ırkının üyeleri olan bu bahtsız ve masum kişilere
kötü muamele edilmesine, can ve mal güvenliklerinin sürekli
· tehdit altında olmasına, onurlarının ayaklar altına alınmasına
izin vermeyeceğinden hiç kuşkum yok.
Her geçen gün barbarlık boyutları daha da artan olaylar
Avrupa ve Amerika'nın adil milletlerini temsil eden hükü­
metlerin bilgisine sunulduğunda, İtilaf devletlerinin kararıyla
İzrnir'i işgal etmekten dolayı zafer sarhoşluğu yaşayan Yunan­
lılar tarafından işlenen suçların önleneceğinden, sorumluların
cezalandırılacağından hiç şüphemiz yok, ama endişemiz, işlenen
suçlar konusunda yetkililerin bilgilendirilmelerinin önlenmesi
için her tür hileye başvurulmasıdır. Bu nedenle her geçen gün
yaptıklarınızla kanıtladığınız yüce gönüllülüğünüze sığınıyor,
bahtsız ulusumu yaşadığı felaketten kurtarmanızı, dünyanın
kaderini elinde tutan güçlü kişilere bu suçları bildirmenizi,
medeni dünyaya Türklerin ve Müslümanların koyun sürüleri

18
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınaıı Zulnıii

gibi katledildiklerini, canlarına, mallarına ve onurlarına kas­


tedildiğini duyurmanızı rica ediyorum.
Belki de duyarlı müdahaleniz, diğer her ırk gibi varlığını
sürdürme hakkına sahip olan milletime karşı yapılan haksızlık­
lara bir son verecek. Ben, halkımın canını, malını ve onurunu
korumakla görevli bir teşkilatın başındayım, ama ne yazık ki
görevimi yerine getirememenin üzüntüsünü yaşıyorum. Bütün
kalbimle, insani duyarlılığınızla her gün masum insanlarınun
kanının dökülmesinden duyduğum üzüntüyü paylaşacağınıza
ve size ilettiğim ricamı dikkate alacağınıza inanıyorum.
Kalbi kan ağlayan, bütün umudunu size bağlayan, haklı
davasında ihtiyaç duyduğu savunma ve korunma konusunda
atacağınız adımları sabırsızlıkla bekleyen Türk milleti, şanlı
tarihine muhterem isminizi altın harflerle yazmaya hazırdır.
Bu vesileyle saygılarımı ve minnettarlığımı sunmama izin
vermenizi rica ederim.
Jandarma Genel Komutanı
(İmza) Miralay A. KEMAL SIRRI

19

Levent Şahverdi Arşivi


Levent Şahverdi Arşivi
İZMİR TRAJEDİSİ

MUHTIRA

13 Haziran 1919'da, İzmir Osmanlılann Haklanru Koruma


Heyeti tarafından Barış Konferansı'nda tam yetkili Osmanlı
temsilcisi Tevfik Paşa'ya sunulmuştur.

Saygıdeğer Paşa Hazretleri,


Üst düzey siyasi arenada, ahlaki değerleri hiçe sayan
çıkarcı bazı politikacıların kışkırtmalarıyla, onların çıkarları
doğrulnısunda yasal haklarımıza tecavüz edildiğini, onurlu
Türk adına iftira atmaktan, yalan dolanlarla karalamaktan
çekinilmediğini üzülerek fark ettik. Bu sadakatsiz tutumlarıyla,
medeni dünyaya, modern çağı simgeleyen özgürlük ve adalet
kavramlarıyla uyumlu, bugünkü ya da gelecekteki yöneti­
mimize karşı güvensizlik tohumları ekmekteler. Bu nedenle
İzmir Osmanlıların Haklarını Koruma Heyeti olarak, siz Sayın
Paşamızdan, dile getirdiğimiz şikayetlerimizi üst düzey siyasi
arenada layık oldukları ciddiyetle dile getirmenizi rica ediyoruz.
Kan gölüne dönmüş ülkemizin yasını tutarken, bu sava­
şın ilanı ve sürdürülmesinin sorumluluğunu, gerçek anlamda
hümanizm ve adalet temeline dayalı sonsuz barış ümitlerini
yeşerten belli devlet yöneticilerinin alması gerektiğini itiraf
etmekten kendimizi alamıyoruz. Sayın Paşam, eminiz siz de
ülkemizde bu ümide vurulan ilk darbenin, işgal ve İzmir' de

21

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Y1111a11 Zulmii

önceden tahmin edildiği üzere Yunan askerlerinin sergilediği


vahşet olduğunun farkındasınız.
İşgale, Yunanistan'ın yeni pozisyonundan güç alan Rum
azınlığın, Aydın vilayetinde yaşayan sayıca çok üstün Türk
nüfusu luzla yok etmek amacıyla elverişli ortam yaratma amacı
nedeniyle leke sürülmüştür.
Türklerin yaşam hakkına, milli ve dini değerlerine yapılan
tecavüz, Osmanlı idaresini, insanlıktan uzak Yunan idaresinden
ayıran en belirgin kanıttır ve tüm Müslüman nüfusun can ve
mal güvenlikleri konusunda ciddi bir endişeye kapılmasına
neden olmuştur. Bu uğursuz işgali takiben İzmir ve halkının
yaşadığı yağmalamalar, şiddet gösterileri, cinayetler ve barbar­
lıklar Osmanlı egemenliği döneminde asla yaşanmamıştır. Yunan
askerlerinin İzmir' de yaptıkları, antik çağlarda yaşayan barbar
kabilelerin uyguladığı vahşet ve zulümden çok daha alçakçadır.
Asırlar boyunca hoşgörülü Türk yönetimi altında, sayısız
ayrıcalıkların tadını çıkararak huzurlu ve müreffeh bir yaşam
süren Rum azınlık, Türkler ülkenin düzen ve güvenliğini
korumak için kanlarını dökerken İmparatorluğun ekonomik
kaynaklarından faydalanıp servetlerine servet katmışlardır. Ama
müreffeh ve huzurlu bir yaşam sürmeleri için biz Türklerin
canımızı verdiğimiz bu hainler, Yunan işgalinin ardından hemen
Yunan ordusuyla suç ortaklığı yapmışlardır.

Üniformalar, fesler, sarıklar, hatta milll değerlerimizi


yansıtan resim ve sanatsal objeler bile Yunan askerleri ve
yerli Rumların öfkesinin kurbanı olmuşlardır. Bugün işgal
altındaki topraklarda yaşayan Müslümanlar hiçbir hakka
sahip değil. Resmi yazışmalar sıkı bir denetim altında, Türk
gazeteleri acımasızca sansürleniyor ve vatandaşlarımız, Yunanlı

22
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

zorbaların yarattığı tehdide maruz kalıyor. İzmir'de yaşanan


tahammül edilmez olaylar, tilin yabancıların ve İtilaf Devletleri
Donanma Kuvvetlerinin gözleri önünde yaşandığından onlar­
dan yardım, medet umma şansımız olmadığının bilincindeyiz.
Dahası Yunanlıların, iletişimi önlemek amacıyla aldıkları
önlemler sonucunda onlar tarafından işlenen insanlık dışı
suçların detaylarını öğrenme hakkımız da elimizden alınmış
durumda. Elimizden, Bornova, Cumaovası, Nife, Sivrihisar
ve Urla' da yaşanan olayların kısa bir özetini, can kayıplarının,
yağmalanan ev ve dükkanların bilgimiz dahilindeki listesini
vermekten başka bir şey gelmiyor.
İşgal sırasında Hükümet'in tüm kasaları, dolaplar ve çek­
meceler kırılarak açılıp içlerindekiler kağıt para bulma ümidiyle
etrafa saçıldı. Ayrıca tüm resmi görevlilerin varı yoğu, hatta
giysileri ve paltoları bile çalındı. Validen en alt kademe me­
mura kadar tüm devlet görevlileri ve subaylar, elleri havada,
her adımlarında başlarına inen süngü ve kabza darbeleriyle,
rıhtım boyunca ''Yaşa Venizelos" diye bağırarak yürümeye
zorlandılar. Büyük bir öğretmen grubu, aynı merasimle Yunan
gemisi Patris'e götürüldü. Kışladan, Albay Fethi Bey, Nadir
Bey, Fahrettin Efendi ve Ahmet Bey'in de aralarında olduğu
on dört kişi şehit edildi. Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi,
30 numaralı İhsan Efendi, "Efsunlar" olarak bilinen Yunan
ordusu askerlerince Banque Agricole'un önünde öldürüldü.
Muhallebici Ahmet Ağa, süngü darbeleriyle paramparça edildi.
Polis teşkilatının üyeleri, devriye gezerlerken Yunan askerleri
tarafından acımasızca katledildiler. Urla Emniyet Amiri Hüseyin
Efendi de Banque Agricole'un önünde paramparça edildi.
Hukuk-u Beşer Gazetesi'nin sahibi Tahsin Recep Bey evinde
öldürüldü. Köylü Gazetesi'nin genç yayıncıları suikaste kurban

23

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesi11de Yıı11a11 Zulmii

gittiler. Asker grup inzibat Refik Efendi vahşice öldürüldü.


Hükümet binasının karşısında bulunan orduevinde kadın,
erkek ve çocuklardan oluşan sekiz kişi suikaste kurban gitti.
Sağır Hasan ve Ispartalı Kavas Ahmet, Iskona Marianti adlı
genelev patronunun oğlunun kurbanı oldular. Elli kadar Müs­
lüman sandalcı, Pasaport'ta birbirlerine zincirlenerek denize
atıldılar. Onların ve çok sayıdaki diğer kurbanların cesetleri
zaman zaman kıyıya vuruyor. Tılkilik bölgesi miricisi Nuri Bey,
süngü zoruyla Köylü Gazetesi'nin önüne kadar sürüklendi ve
sonunda aldığı elliden fazla yara nedeniyle orada can verdi. Eski
polis Ahmet Efendi, Yunanlı askerler tarafından paramparça
edilerek öldürüldü. Kayıkçı Tatar Hüseyin canice katledildi.
Burada adını anmaktan kaçındığımız pek çok ailenin itibarı
lekelendi. Evler, dükkfuılar, hanlar ve gazinolar yağmalanıp
talan edildi. Yağmalanan yerlerden bazıları; Park Gazinosu,
Orduevi, Evliyazade Hanı, Bolulu Mehmet Lokantası, Ahmet
Ragıp ve kardeşlerinin kitapçı dükkanı, Şifa Eczanesi, Ekmekçi
Bacı Han'daki Foyer du Droit Kulübü, ayakkabıcı Hacı Hafız
Mustafa ve kardeşlerinin kundura dükkanı, İsmail Efendi'nin
lokantası ve Karataş'taki evi, Taşçı Osman Efendi, Hacı Hafız
Fikri ve Selanikli Hafız Hüseyin'in dükkfuıları, Alaşehir Çar­
şısı, kunduracı Hakkı Usta'nın dükkanı, Bölükbaşı Mehmet
Efendi ve Hisar Camilerindeki seccade ve halılar, Pasaport'un
karşısındaki subay gazinosu, Odun Pazarı'nda bulunan saatçi
Tevfik Usta'nın dükkanı, Arasta ve önündeki avluda bulunan,
Müslümanlara ait yaklaşık 120 dükkan, Keresteci Cihan Bey'in
dükkanı, Emniyet Amiri Mehmet Efendi'nin Kılıç Ali' de bulu­
nan evi, simsar Mustafa'nın Dibekbaşı'ndaki evi, Ali Haydar'ın
dükkanı, sansür kurulu müdürü Hasan Bey'in Alaybey'deki evi.
Nuri Bey'in Karataş'taki evinde taş taş üstünde bırakılmadı. Saat

24
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yı111a11 Zulmü

ustası Hafız Mehmet'in Göztepe'deki evi, merhum Balcızade


Hamit Bey'in evi, Karantina' da bulunan Yarbay Tahir Bey'in,
Mektupçu'daki merhum Kaptan Hilıni Bey'in, vilayet sekreteri
Ahmet Bey'in evleri, Akarcalızade Hacı Bekir Efendi'nin dük­
kanı, Hüseyin Rifat Bey'in Bozyaka'daki evi de yağmalandı.
Eşrefpaşa bölgesinde, silah arama bahanesiyle bütün evler talan
edildi. Frenk Caddesi'ndeki Doktor Mehmet Ali, Doktor Esad
Nazif, Doktor Şerif, Doktor Fuat ve Doktor Cevdet Beylere
ait özel sağlık kuruluşları da yağmalanan yerler arasındadır.
16 Mayıs 1919'da, Bornova'da yaşayan Müslüman halk,
evlerine saldıran, en ufak maddi değeri olan tüm mallarını
yağmalayan ve ihbar etmemeleri için korkunç tehditler savuran
Venizelos yanlılarının öfkesinin kurbanı oldu. Yağmacıların kur­
banlarının listesi şöyle: Doktor Galip Bey, emekli Binbaşı Tahsin
Bey, Banque Agricole'de çalışan Ahmet Efendi, emekli Hüseyin
Hüsnü Efendi, Aydınlı Karanfil Nuri Bey ve daha pek çokları.
Bu insanların kaybı yaklaşık 5.000 akçe civarında. Galip'in eşi
ve kızlarına saldırılarak üzerlerindeki mücevherler zorla alındı.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürüleri çalındı. Yaklaşık 18.000
akçe değerinde tarım aleti kullanılamaz hale getirildi. Bornova
ahalisinden 55 yaşındaki Sadık ve 45 yaşındaki Hacı Ömer
oğlu Hüseyin öldürüldü, cesetleri bir kuyuya atıldı. Dibek Ali
ve kimlikleri belirlenemeyen beş asker Palamut'ta öldürüldü,
ırgat Ali ve Hacı Mehmet Ağa acımasızca vuruldu. Girit do­
ğumlu Emin ve oğlu Muharrem urganla boğuldu, cesetleri
kuyuya atıldı. Palamut'ta Mercan ve Çoban Hüseyin, ölümcül
bir biçimde yaralandılar. Bu insanların yanı sıra on dört diğer
kişi de silahla vurularak öldürüldü. Yunanlı kumandanın emri
üzerine, Müslümanların, pazar günleri Hıristiyanların kilisedeki
ayini bitmeden dükkanlarını açmaları yasaklandı.

25

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yuııan Z11lmii

Cumaovası köyü ve civarı yağmalandı, evler yakılıp yıkıldı,


köy halkı evlerini terk edip göç etmek zorunda bırakıldı.
Nif 'de, cinayet ve çeşitli suçlardan 15 yıl ağır ceza istemiyle
mahkfun edilmiş, hapisten kaçmış olan Cassaross, Yunan askeri
yetkililer tarafından önceki suç ortaklarından oluşan bir grubun
lideri olarak düzen ve güvenliği sağlamakla görevlendirildi. Bu
eşkıyalar tarafından Müslümanlara yapılan tacizler kelimelerle
anlatılacak gibi değildir. Haydutlar, yedi Müslümanı tutuklayıp,
üç gün boyunca aç ve susuz bıraktılar. Karaçam köyündeki evler,
yakacak odun toplamakla görevli Yunanlı askerler tarafından
yıkıldı, keresteleri ateş yakmak üzere götürüldü.
Urla'da, Mehmet adında biri, Yunanlı askerler tarafından
yapılan işkence sonucu can verdi. Kazadaki pek çok ev yakılıp
yıkıldı, alevler çevre köylere de yayılarak büyük madc:ll hasara
neden oldu.
Sivrihisar'da, jandarma ve subaylar, üç gün boyunca Rum
Okulu'nda ve kaymakamın evinde esir tutuldu, daha sonra
yayan olarak İzmir'e götürüldü. Sonuçsuz kalan silah arama
çalışmalarına rağmen yerel halkın büyük bölümü dövüldü ve
hapsedildi. Sivrihisar eşrafından Mehmet Bey ve Behçet Efendi,
İzmir'e kadar yol boyunca taciz edildiler ve şu anda İzmir'de
hapis tutuluyorlar. Doğan aşiretinin reisi olan Behçet Efendi,
Yunan subayların maskarası oldu, kendisine Urla sokaklarını
süpürterek eğlendiler.
Yapılan mezalim ve saldırılar sadece bireylerin can, mal ve
onurlarıyla sınırlı kalmamış, vicdan özgürlüğü de ayaklar altına
alınmış, Müslümanlar, başlarındaki cellatlar tarafından din ve
uyruk değiştirmeye zorlanmışlardır. Fasula Karakolu polisleri,
Şevket ve Ramazan Efendiler, Lefter ve Dimitri adlarını almak
zorunda bırakılmıştır.

26
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmü

Saygıdeğer Paşa Hazretleri,


Burada bahsettiğimiz gerçekler ve bilgimiz dışında olan
daha nice barbarca ve alçakça faaliyet, yabancı uyrukluların,
İtilaf Devletleri askerlerinin ve aralarında Amiral Calthrope'un
da bulunduğu kumandanlarının gözleri önünde yaşanmaktadır.
Bu gerçek, Türk nüfusun, canının, malının ve onurunun
tehlikede olduğu endişesine kapılması için yeterlidir. Teselya
bölgesindeki Türk nüfusu yok eden, Girit'teki Türk nüfus
genel nüfusun üçte biriyken bu sayıyı onda birine indiren, çok
kısa bir sürede Makedonya' daki nüfusu yarıya indiren Yunan
politikası, en iyimser kişilerin bile umutsuzluğa kapılmasına
yol açacak niteliktedir.
Sizden ricamız, Barış Konferansı'nda bu gerçekleri dile
getirmeniz ve İzmir vilayetinin nüfusunun % 85'ini oluşturan
Müslüman halkın, asla topraklarının anavatandan ayrılıp
adaletsizce başka bir ülkenin egemenliği altına girmesini,
acımasızlıklara ve haksızlıklara maruz kalmasını öngören bir
barış anlaşmasını kabul etmeyeceğini iletmeniz. Bu ricamızın
şehirde yaşayan bütün Türkler tarafından da desteklendiğinin
kanıtı, şehir halkının Yunan istilasına karşı gösterdiği direniştir.

İzmir' deki ıv. Alayın kumandanı General Ali Nadir Pa­


şa'nın, Harbiye Nezareti'ne yazdığı rapor
20 Mayıs 1919

1- 14 Mayıs 1919 tarihinde, sabah saat 9'da, İngiliz Ami­


ral Calthrope tarafından gönderilen, ateşkes anlaşmasının 7.
maddesiyle ilgili hükümler uyarınca İzmir'in müstahkem mev­
kilerinin İtilaf Devletleri kuvvetlerince işgal edildiğini bildiren
resmi yazışma konusunda sizi bilgilendirmiştim. Yazışmadan,

27

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yımaıı Zıılmii

ayrıca Bab-ı Ali'nin de durumdan haberi olduğunu öğrendim.


Siz sayın bakanımın cevabı, ateşkes anlaşmasının şartlarına
uyulması gerektiği, daha önce size bildirdiğim İzmir'in Yu­
nanistan tarafından ilhak edileceğine dair söylentilere kulak
asılmaması yönündeydi.
2-Aynı gün saat 11.30'da Amiral Calthrope bana aşağıdaki
notu yolladı:
'1\.teşkes anlaşmasının 7. maddesi uyarınca ve İtilaf Devlet­
lerinin isteği doğrultusunda İzmir, Yunan birlikleri tarafından
işgal edilecektir. Birliklerin karaya çıkış işlemleri yarın sabah
8'de başlayacaknr. Sabah 7 itibarıyla, tüm iskele merdivenleri
Yunan denizcilerinin kullanımına ayrılacaktır. İstenmeyen bir
durumun ya da yanlış anlamanın önlenmesi amacıyla, Pasa­
port civarında, devriye gezenler dışında hiçbir jandarma ve
polis bulunmamalı, devriye gezenlerin dışındakiler kışlalarında
kalıp işgal kuvvetleri komutanının verdiği emirlere uymalıdır.
Dış dünyayla irtibarın kesilmesi amacıyla Postane, bir İngiliz
müfrezesi tarafından kontrol altında tutulacaktır."
Not, gerektiği takdirde huzur ve düzenin limanda bulunan
İtilaf Devletleri deniz kuvvetlerince sağlanacağı tehdidiyle sona
eriyor. 15 Mayıs 1919 tarihinde saat 13'te bu bilgiyi siz sayın
bakanıma ulaştırdım ve sizden asayişin korunması için nottaki
taleplere uyulması emrini aldık.
3- 15 Mayıs 1919 tarihinde, sabah saat ll'de, karaya
çıkan Yunan müfrezeleri, kışlalara doğru ilerlediler. Askerlerin
etrafı, ellerinde büyük bir Yunan bayrağı taşıyan, "Yaşa Venize­
los" çığlıkları atıp çılgınca alkışlayan yerli Rumlardan oluşan
kalabalık gruplarla çevriliydi. Askerler ve Rum güruh, sevinç
gösterileri yaparak kışlalara doğru ilerlediler. Kışlada, subaylar,

28
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yııııan Zıılmii

5 6. Alay'ın celp ve sevkten sorumlu görevlileri, süvari alayı


ve diğer birlikler görevlerinin başındaydılar. Güruh, tramvay
caddesinden dönüp kışlalara ulaştığında, büyük olasılıkla bir
Rum provokatör tarafından sıkılan kurşun sesi duyuldu. Bunun
üzerine Yunan müfrezeler hemen kışlaların karşısında mevzi
alıp ateşe başladılar, birkaç makineli tüfek de yaylım ateşiyle
onlara destek verdi. Bu ani ve nedensiz saldırı karşısında şaşkına
dönen askerlerimiz, kurşun yağmurunda en güvenli yer olan
koridorda toplandılar.
Bu saldırının, Türk savunma sistemini yok etmek ve böy­
lece barışçıl yerli halkın haklarına tecavüz etmek için bahane
y aratmak amacıyla önceden planlanmış olduğuna hiç şüphem
olmadığından, bu durumu önlemenin tek yolunun ateşi
durdunnak olduğuna karar verdim ve bunun için elimden geleni
yaptım. Ama bizim tarafımızdan yapılan iyi niyet gösterileri,
yaylım ateşini arttırmaktan başka bir işe yaramadı. Son çare
olarak, uzun bir sopaya astığım beyaz bayrağı elline alıp dışarı
çıkarak Yunan müfrezelerine doğru yürüdüm. Yunanlı asker
ve subaylar ateşi durdurup süngülerini doğrultarak üzerime
doğru geldiler. Ateşe karşılık vermeyeceğimizin, iyi niyetimi­
zin kanıtı, gerek benim gerekse peşimden gelenlerin silahsız
olmasıydı. Beyaz bayrağın ve sakin tavırlarımızın bu disiplinsiz
orduyu sakinleştireceğini umuyorduk ama durum onları daha
da çileden çıkarmış olmalı ki bir anda yeniden ateşe başladılar.
4- Kışlanın kapısından çıktığımız andan itibaren, tarihte
eşi benzeri görülmemiş saldırı ve hakaretlere maruz kaldık.
Yunanlılar bize bugüne dek hiçbir hükümetin ve askerin itiba­
rına saldırılmadığı şekilde saldırdılar. Rütbe gözetilmeden ben
ve silahsız askerlerim çok büyük hakaretlere uğradık. Süngü

29

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yımaıı Zıılmii

ve kabza darbeleri arasında üzerimizi aradılar ve mendil, saat,


çakmak, enfiye kutusu, cep kitabı, yüzük gibi maddi değeri olan
bütün özel eşyalarımızı çaldılar. Askeri keplerimizi yere fırlanp
ayakları alnnda çiğnediler. Bir süre sonra yorulmuş olacaklar
ki etrafları ağza alınmayacak hakaretler eden bir grupla çevrili
olarak çekip gittiler. Orada bulunan Yunan subaylar, bizlere
yapılan alçakça tacizleri engellemek şöyle dursun, bu kaba saba
topluluğun insanlıktan uzak davranışları nedeniyle keyiflenmiş
gibi görünüyorlardı.
5- Daha sonra yol boyunca, en kan kalplileri bile isyan
ettirecek korkunç görüntüler yaşandı. Ellerinde tabancalar olan
Rum ayaktakımı, Yunan müfrezelerle birlikte ilerlerken, etrafa
rastgele ateş açıyor, her adımda yollarına çıkan Türklere sopa,
bıçak ya da ellerine ne geçerse onunla saldırıyorlardı. Kayıklarını
limana demirlemiş olan Rum kayıkçılar, evlerinin balkonlarına
çıkan, etraftaki kahvelerde oturan Rum asıllı vatandaşlarımız,
hepsi bu korkunç gösteriye kanlıyorlardı. Önlerine çıkan subay­
ları ve Türkleri, "Yaşa Venizelos" diye bağırmaya zorluyorlardı.
Bu insanların çoğu süngü darbelerine dayanamayıp dediklerini
yaptı, yapmayanlarsa ateşli silahlarla yaralandı veya öldürüldü.
Türklerin bu saldırılara en çok maruz kaldığı Doğubank'ın
çok yakınında demirlemiş bir Yunan torpidosu bulunuyordu.
Tüm bu olanlar yabancıların, İtilaf Devletleri denizcilerinin
ve subaylarının gözlerinin önünde gerçekleşti. Kayıplarımız
konusunda kesin bir sayı verememekle birlikte ortalama 40
ölü, 60 yaralı olduğunu söyleyebilirim. Kurbanların arasında
rv. Kolordu Asker Alma Heyeti Reisi Albay Süleyman Fethi
Bey, Kurmay Albay Ali Bey, Tabip Y üzbaşı Şükrü Bey, Kurmay
Başkanı Abdülhamit Bey ve daha pek çok kişi vardı.

30
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yu11a11 Zulmü

6- Gemilere götürülürken, sayıları onızu aşan Efsun, ye­


niden üzerimizin aranması emrini verdi ve askerler bu emri
hakaretler ve tacizler eşliğinde, son derece onur kırıcı bir
şekilde yerine getirdiler.
7- Daha sonra benim de aralarında bulunduğum tüm Türk
subaylar, gemide hayvanların bulunduğu ambarlara kapatıldık.
Altı ya da yedi saat süren esaretimizin ardından, ben, Kurmay
Başkanı Abdülhamit Bey ve 56. Alayın komutanı, şehrin tesli­
minin iki saat gecikmeli olarak tamamlanması amacıyla kışlaya
geri götürüldük.
8- Gemide kalan diğer askerler, rütbelerine göre hücre
benzeri kamaralara götürüldüler. En fazla onız kişi için uygun
olan bu kabinlerde, 15 o subay ve çok sayıda nınıklanmış
polis ve sivil bulunuyordu. Müttefik subayların gelmesine
kadar geçen kırk sekiz saat boyunca kendilerine yiyecek ve
içecek verilmedi. Subayların gelmesinin ardından da kuru
ekmek, peynir ve birkaç incir dağıtıldı. Yaralı askerlerin
yaraları özensiz bir şekilde sarılmıştı ve ciddi bir yarası
olan bir subaya iki gün boyunca tıbbi müdahale yapılmadı.
Tutuklular sadece iki, üç saatte bir güverteye çıkarıldı, bir­
kaç dakika temiz hava almalarına izin verildi. Askerlerin
gözaltında maruz kaldıkları korkunç olayların detayları ve
katlanmak zorunda kaldıkları acılarla daha fazla vaktinizi
almak istemiyorum.
9- Israrlı mücadelemiz sonucunda 15 Mayıs 1919 tarihinde,
tutuklu askerlerimizi, içinde bulundukları acıklı durumdan
kurtarmayı başardık. Tekrar kışlaya dönmelerinden birkaç saat
sonra Yunan askeri otoriteleri, evli askerlerin evlerine gitmeleri
için izin verdi, bekar olanlarsa kışlada kaldılar.

31

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesi11de Y1111a11 Zıılmii

10-Aşağıda kışla ve diğer askeri binalarda yaşanan olayların


bir özetini bulacaksınız.
Tüm askeri birimler saldırı ve soygunların hedefi oldu.
Kolordunun kasaları, 56. Alayın asker alma bürosu, içinde
değeri 150 akçeden fazla teçhizat bulunan kolordu istihkam
şubesi tamamıyla yağmalandı. Burada bulunan asker ve subay­
ların tüm kişisel eşyaları çalındı.
11- Bu süreçte kışla binalarının dışında bulunan asker,
subay ve aske�1 memurlar teker teker tutuklandılar, dövüldüler,
hakarete uğradılar ve soyuldular.
12- Üzerlerinde bulunan her şey gasp edilen askeri memur
ve subaylar çaresiz bir durumda kaldılar. Ayrıca pek çoğunun
evleri de yağmalanmıştı. Bazı subayların aile bireyleri, Rum
haydutlar tarafından tartaklanmış, hakarete uğramıştı. Sonuç
olarak, İzmir vilayetinde bulunan tüm askeriye mensupları,
perişan, muhtaç ve sarsılmış durumdadır.
13- Benim kumandam altında olan Ayvalık, Manisa,
Aydın, Söke ve Anadolu'dan artık haber alamıyorum. Bana
haber gönderme şansını buldukları anda sizi bilgilendireceğim.
Saygılarımla,
Ali Nadir Paşa

20 Mayıs 1919 tarihinde, 17. Kolordu Komutanı Ali Nadir


Paşa tarafından Harbiye Nazın'na yazılmış olan şifreli rapor

İzmir' de yaşanan trajik olayların kurbanları şunlardır:


Yüksek rütbeli subaylar ve astlar arasından öldürülenler;
Asker Alma Heyeti Reisi Süleyman Fethi Bey, birinci tabur
üçüncü bölükten memur Nadir Bey, levazım sınıfı, birinci
tabur üçüncü bölükten memur Ahmet Hamdi, alay sekreteri

32
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıına11 Zıılmii

Fethi Bey, alay ikinci tabur kıdemli Yüzbaşı Hüseyin Necati


Bey, Kolordu baştabibi Yarbay Şükrü Bey, baş eczacı Kaptan
Ahmet Efendi, istihkam bölüğü Yüzbaşı Faik ve asker alma
bölümünden Kaptan Nazmi.
Yaralananlar: Hasar ve eksiklik soruşturma bölümü reisi
Albay Ali Bey, aynı bölümden Yarbay Cemal Bey, Kurmay
Başkanı Abdülhamit Bey, sekreterler Sadettin, Zihni, Hayri,
Nazım, Akif, İbrahim Efendiler, emir subayı Neşet, üçüncü
bölükten Miralay Abbas Bey, kolordu emir erleri Bahattin, Kap­
tan Nasuhi, yüzbaşılar Galip ve Cemal, haberleşme mühendisi
Selahattin, levazım bölüğünden Yüzbaşı Zin, Mühendis Kaptan
Hayri, 5 6. Alay Yüzbaşı Rifat ve Yüzbaşı Mehmet Ali Efendi.
Kayıplar: Süvari Yüzbaşı Şükrü, sekreter Halit, Kaptan
Mehmet Nuri, Binbaşı Hulusi Bey, pilot Yüzbaşı Osman,
Yüzbaşı İhsan, İbrahim Hakkı, Küçük Hayri, batarya komu­
tanı Binbaşı Aziz, topçu Kaptan Hasan Fehmi, topçu Yüzbaşı
Sururi Hayri, Ethem ve Halit, Şükrü, Hamit, Murtaza, Kemal
yüzbaşılar, yaver Ali, havan topçu bölüğü kumandanı Binbaşı
Mahmut Nedim, aynı bölükten Seyit Ali ve Celal Kaptanlar,
Tevfik ve Aziz Yüzbaşı ve Galip Efendi.
Şu ana dek elimize bu kayıp kişilerin ölü ya da sağ ol­
duklarına dair bir bilgi ulaşmadı. Onlar hakkında bir bilgi alır
almaz sizi bilgilendireceğim.
Ali Nadir Paşa

İzmir Vılayeti Valiliği Baş Komiseri tarafından İstanbul


Jandarma Genel Komutanlığı'na gönderilen rapor
İzmir V ilayeti Valiliği komiseri ve jandarma subayı
olarak, Yunan ordusunun İzmir'i işgali sırasında yaşanan

33

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yunan Zulmii

olayları, yapılan vahşeti, jandarma ve askerlerin yanı sıra


kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere sivil Müs­
lüman nüfusun maruz kaldığı işkence ve eziyetleri detaylı
bir şekilde sizinle paylaşmanın askeri ve vatani görevim
olduğunu düşünüyorum.
15 Mayıs gecesi saat 22'de Amiral Calthrope, genel valimize
bir not yollayarak kendisine 16 Mayıs sabahı İzmir ve çevresinin
Yunan ordusu tarafından işgal edileceğini bildirdi. Gerçekten
de o sabah erken saatlerde, ilk Yunan tümenini limana götüren
yirmiden fazla araç görüldü. Akabinde Albay Zaffirion imzalı,
Türkçe ve Rumca yazılmış bir bildiri yayınlandı.
Karaya çıkan ilk işgal kuvvetleri müfrezesi, işe polis aktarım
birimini işgal ederek başladı. Bu olay üzerine, birimde bulunan
jandarma ve polis geri çekilerek Jandarma Alay Komutanlığı'na
gitmeye karar verdiler. Buraya vardıklarında, at üzerindeki
komutanlarının önünde büyük bir heyecan içinde kışla yö­
nünde liman boyunca ilerleyen Yunan piyadelerini gördüler.
Komutanın peşi sıra giden yaverinin elinde büyük bir Yunan
bayrağı vardı. Çok sayıda kadın ve çocuk da bu gruba eşlik
ediyordu. Yunan ordusu temsilcilerinin etrafı, ellerinde silahlar
olan büyük bir grup Megali İdea (Büyük Fikir) olarak bilinen
Yunan ülküsü destekçisi tarafından sarılmıştı. Yunan ordusu
ve çevresindeki kalabalık, kışlaların önünden sakin bir şekilde
geçti. Kışlalardan 200 metre kadar uzakta, köşeyi döndükleri
sırada bir silah sesi duyuldu. Silahını ateşleyen, işgal ordusuna
eşlik eden silahlı sivillerden biriydi ve muhtemelen kazara ateş
etmişti. Ama Yunan tümeni, bu patlama sesiyle paniğe kapıldı
ve gruptaki asker ve sivil herkes bir anda rastgele ateş etmeye
başladı. Onları takip eden müfreze, Hükümet Konağı ve kışlalar

34
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmü

arasında mevzilenip, kışlaların kapı ve pencerelerini hedef alarak


yaylım ateşine başladılar. Türkler tarafından bu ateşe karşılık
verilmedi. Buna rağmen Yunanlılar yaylım ateşini yarım saatten
fazla sürdürdüler. Orada bulunan bazı Türk kadınları, paniğe
kapılarak çocuklarıyla birlikte yaylım ateşinden korunmak
amacıyla Bank Agricole'e girip merdiven boşluğuna sığındılar
ama orada acımasızca katledildiler. Bankanın giriş kapısından
oluk oluk akan kan, binanın önünde bir kan gölü oluşnırdu.
Yunan işgal ordusunun başkomutanı, sabah erken saatlerde
yayırıladığı bildiriyle tüm idari ve adil birimleri, tıpkı eskiden
olduğu gibi faaliyetlerini yerine getirmeye davet etmişti.
Bu bildiriye güvenen Türk Hükümeti birimleri, devriye
görevlerindeydiler. Ama Yunan askerlerinin, Hükümet Kona­
ğı'nın karşısındaki subay gazinosuna girdiklerini ve Konağı
hedef alarak yaylım ateşine başladıklarını gördüklerinde tehlike
çanları çalmaya başladı ve hepsi içgüdüsel olarak Genel Vali'nin
yanına gidip olayların gidişatını beklemeye başladılar.
Vali, jandarma ve diğer görevliler, Hükümet Konağı'nda
yaylım ateşten en az etkileneceği düşünülen bir odada toplan­
dılar. Orada, yaylım ateşin kesilmesi ümidiyle ve Konak'tan
ateş açılmayacağını bildirmek amacıyla, bulundukları odanın
penceresinden beyaz bayrak sallama kararı aldılar. Ama bu
bir işe yaramadı, yaylım ateşi artarak devam etti. Dışarıdaki
ateşin kesilmesinden birkaç dakika sonra Hükümet Konağı'nın
alt katından gelen silah sesleri duyduk. Saldırganlar Konak'a
girmişlerdi. Bu vahşi saldırganların başında, sağduyu sahibi
bir subay olacağını düşünerek, bulunduğumuz odanın kapısını
ardına kadar açtık ve yukarı çıkmakta olan askerleri Rumca
içeri davet ettik. Süngülerini bize doğrultmuş iki Efsun, gözle-

35
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

rinde ölümcül bakışlarla içeri girdi. Onlara, defalarca, buranın


Hükümet merkezi olduğunu ve Genel Vali'nin de burada
bulunduğunu söyledik ama iki asker, Türkçe ve Rumca tehdit
ve hakaretler savurarak ellerimizi kaldırmamızı emrettiler ve
bizi yere diz çökmeye zorladılar. Daha sonra odanın dışındaki
merdiven boşluğunda toplanan, süngülerini bize doğrultmuş
bir grup Yunan askerinin yanından geçmek zorunda bırakıl­
dık. Rütbelerimize aldırmadan, en yüksek rütbelilerimize bile
kabza ve süngü darbeleri indirdiler ve pek çoğumuz ciddi bir
şekilde yaralandık.
Alt kata indiğimizde, Yunan askerleri ilk iş olarak tüm
resmi görevlileri, başlarındaki fes ve kalpakları yere atıp ayak­
larının altında çiğnemeye zorladılar. Başlıklarını çıkarmayı
reddedenlerin başlıkları süngü uçlarıyla çıkarıldı ve hemen
hepsi başlarından ve yüzlerinden yaralandılar. Asırlardır top­
raklarımızda huzur içinde yaşayan Rumlar da Yunan askerlerine
katıldılar ve hükümet temsilcilerine en ağır darbeleri indiren,
silah kabzaları dışında odun ve demir çubuklarla da dövenler
onlardı. Silah arama bahanesiyle ellerine geçirdikleri herkesin
üstlerini arayıp tüm şahsi eşyalarını çaldılar. Yunan askerleri,
jandarmalarımızın üniformalarını yırttılar ve diğerleri gibi
.
jandarmalar da alçakça bir muameleye maruz kaldılar. Bu
insanlar, silahlı Yunan askerleriyle çevrelenmiş olarak limana
götürüldüler ve burada süngü darbeleriyle ''Yaşa Venizelos"
diye bağırmaya zorlandılar. Bu onuru kırılmış konvoy, elleri
havada, yırtık pırtık üniformalarıyla, kalpaksız olarak uzun
süre bu şekilde dolaştırıldı.

Yunan yetkili, motorlu aracıyla gelip Genel Vali ve oğlunu


kurtarana kadar, onlar da uzun süre bu konvoyla yürüdüler.

36
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

Kalanlar, herhangi bir neden olmaksızın tartaklandı, hakarete


uğradı, süngü darbeleriyle yaralandı, hatta öldürüldüler. Şeh­
rin en işlek caddesinde, liman boyunca sürüklenen bu bahtsız
insanlara her türlü hakaret ve taciz yapıldı. İtilaf Devletleri'nin
temsilcileri, demirlenmiş gemilerinden, yabancılar ve eşraftan
kişiler liman çevresindeki meskenlerinden bu alçakça olaya
şahitlik ettiler.
Çok sayıda silahsız, savunmasız subay ve resmi görevli,
kendilerine eşlik eden Yunan askerleri tarafından yabancıların
gözleri önünde katledildi. Yerli Rumlar, bu olay için odun
parçaları, demir çubuklar, zincirler ve her çeşit şiddet aletiyle
silahlanmışlardı. Bir grup subay, Yunan müfrezesi eşliğinde
gümrük binasının önüne getirildiklerinde, yerli Rumlar ve
Yunan askerleri Üzerlerine atılarak onları yumruklamaya baş­
ladılar. Binbaşı yaveri Necati Efendi, o gün yanında olan 8-10
yaşlarındaki oğlunun gözleri önünde korkunç işkenceler sonucu
katledildi. Babasının trajik sonuna şahit olan zavallı çocuk,
acıdan deliye dönerek, gözyaşları içinde kendini babasının
kanlar içindeki cesedinin üzerine anp ona sarıldı. Bu acıklı
sahne, zavallı çocuğa indirilen bir süngü darbesiyle sona erdi.
Bu olay, Yunanlıların kalbinde hiçbir insani duygunun bannma­
dığının en çarpıcı örneklerinden biridir. Gruplara ayrılmış olan
subaylarımız ve diğer resmi görevlilerimiz, Hükümet Konağı ve
gümrük arasında zorla yürütülürlerken, yerli Rumların alçakça
hakaretlerine maruz kaldılar. Yüksek sosyeteye mensup, şık ve
bakımlı Rum kadınlar, coşkuyla ve şevkle en ağza alınmayacak
hakaretleri etmeleriyle dikkat çektiler. Zarif ellerine geçen her
şeyi, taşları, top haline getirdikleri çamuru ve kırık kiremit
parçalarını Türklerin üzerine fırlatnlar. Hatta bazıları modem

37

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Y1111an Zıılmii

Yunanlıların saygıdeğer eşleri olduklarını belirtmek istercesine


silahlarını ateşlediler.
Asker ve resmi görevlilerin yanı sıra o gün sokaktaki
tüm Türk ve Müslümanlar, çocuklar da dahil olmak üzere
aynı şekilde farklı yerlere götürülerek tutuklanmış ve hapse­
dilmiştir. Hükümet Konağı'nın yanında toplanan Sultani'nin
(Lise) genç öğrencileri de hapsedilmiş ve aynı kötü mua­
meleye maruz kalmışlardır. Bu bahtsız çocuklar acımasızca
dövülmüş ve insanlık dışı bir şekilde şehit edilmişlerdir. Tüm
esir alınanlar Tahıl Borsası'na, un depolarına, boş dükkan­
lara ve büyükbaş hayvan ahırlarına kapatılmış, buralarda
üç gün boyunca aç susuz bırakılmışlardır. Özgürlüklerine
kavuştuklarında ise pek çoğu evlerine dönmüş ve ikinci bir
trajediyle karşılaşmışlardır.
Resmi görevlilerimiz ve vatandaşlarımızın esir tutulduğu
süreçte, yerli Rumlar, Yunanlı izciler önderliğinde bu kişilerin
evlerine girmişler, yağmalamanın yanı sıra diğer her türlü suçu
işlemekten de kaçınmamışlardır. İsmi ve adresi bizde saklı olan
bir Müslümanın gözü önünde Yunan askerleri tarafından ka­
rısına tecavüz edilmiştir. Hıristiyanların yaşadığı bölgelerdeki
Müslümanlara ait dükkanlar yağmalanmış, kasaları kırılarak
açılıp boşaltılmıştır. Hapsedilen yetkililerin ofisleri yağmalan­
mış, masalarının kilitli çekmeceleri kırılarak açılmış, tüm resmi
belgeler imha edilmiştir. Hükümetin farklı idari birimlerine ait
çelik kasalar patlanlarak açılmış ve içlerindekiler çalınmıştır.
Yunanlılar öylesine açgözlüydüler ki, kalemleri, mürekkep
hokkalarını bile çaldılar, derisini almak amacıyla Valimizin
odasında bulunan maroken sandalyeleri kestiler. TÜm telefon
teçhizatları harap edildi ve kullanılmaz hale getirildi. Kışlalar-

38
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmii

daki tüm mobilyaları pencerelerden aşağıya fırlattılar, böylece


onlar da kullanılmaz hale geldi.
Ayrıca bu kanlı günde, şehrin içinde ve civarında yalnız
olarak yakalanan tüm polis ve jandarmalar katledildi. O kötü
günden iki hafta sonra bile kıyıya vuran cesetlere rastlamak
mümkündü. Dalgaların Hükümet Konağı'nın karşısında kıyıya
attığı, üç polisin birbirlerine zincirlenmiş, parçalanmış cesetle­
rinin kalıntıları, Müslüman halkın büyük tepkisiyle karşılandı.
Bozyaka' da dokuz kişi, Seydiköy ve civarında d� henüz
sayıları netlik kazanmamış çok sayıda Müslüman katledildi
ve cesetleri günlerce gömülmeden kaldı. Hiçbir Müslümanın,
ölen sevdiklerini bile gömecek cesareti kalmamıştı.
4. Kolordu Asker Alma Heyeti Reisi Albay Süleyman
Fethi Bey, Kıdemli Binbaşı Necati ve Tahsin Recep Beyler,
cesedi parçalanmış halde limana atılmış olan Hukuk-u Beşer
Gazetesi'nin sahibi, şu ana dek öğrenebildiğimiz tanınmış
şehitlerimizdir. Katledilenler arasında kimlikleri henüz tespit
edilmemiş pek çok Müslüman vardır. Bunların yanı sıra kaza
kurşununa kurban giden çok sayıda vatandaşımız olmuştur.
Bu elim olaylar sırasında şahit olduğum acı olayları, bana
ulaşan bilgileri size bildirmemin görevim olduğuna düşündüm.
Daha önce de söylediğim gibi tüm saldın ve tacizler, toprakları­
mızda bulunan binlerce yabancı diplomatik ve askeri yetkilinin
gözleri önünde yaşandı. İtilaf Devletleri temsilcileri olan bu
kişiler, atlarının sırrında tüm şehri dolaştılar ve Yunanlıların
yaptığı tüm katliamlara, diğer görgü tanıkları gibi şahit oldu­
lar. Üzülerek söylüyorum ki yaşanan vahşeti engellemek için
kıllarını bile kıpırdatmadılar.
6 Haziran 1919

39

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yıı11a11 Zıılmii

İzmir'deki Türk Askeri Heyeti'n.in, İstanbul'daki Harbiye


Nezareti'ne yazdığı rapor

Bu raporla, İzmir'de yaşanan elim olayları kısaca sizlere


iletmek isteriz.
Yunan askerleri İzmir'e ayak basar basmaz, kışlaların karşı­
sında mevzilenip yaylım ateşine başladılar. Amiral Calthrope'un
talimatı doğrultusunda kışlalarda toplanmış olan Türk subay
ve askerler, koridorlarda ve korunaklı bölümlerde toplandılar.
Yaşanan elim olayların ardından karşılık verme niyetleri olmadığı
anlaşıldı ve Yunanlı askerler tarafından Yunan gemisi Patris' e
götürüldüler. Askerlerimiz liman boyunca Yunanlılar tarafından
brr konvoy halinde yürütülürken, yerli Rumlar tarafından ağır
sözlü ve fiziksel saldırıya uğradılar. Kolordu Kumandanı'nın
size detaylı olarak bildirdiği gibi çok sayıda subay ve askerimiz,
Yunanlı asker ve sivillerin açtıkları ateş sonucunda yaralandı
veya hayatlarını kaybetti.
Aynı gün, yedi yüzden fazla sivil vatandaşımız, İzmir'in farklı
bölgelerinde, sokaklarda, otellerde, hanlarda ve dükkanlarda
yakalanarak aynı gemiye götürülüp hapsedildiler.
Hapsedilenler arasında bulunan Komutan Ali Nadir Paşa,
Kurmay Başkanı Binbaşı Abdülhamit Bey, 5 6. Alay Komutanı
Hüseyin Bey ve Levazım Birliği Kumandanı Yüzbaşı Enver
Bey, saat 1 8'de salıverildiler.
Ertesi gün, Yunan işgal kuvvetleri kumandanı Zaffirion,
Patris'e gelip hapsedilen subaylardan biriyle, önceki gün
yaşanan olaylar hakkında konuşmak istedi. Bu konuşmayı
yapmak üzere ben gönüllü oldum. Konuşmamızın özeti şu
şekildeydi:

40
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

Beni nazik bir şekilde kabul etti ve yaşananların nedeni­


nin Türk askerlerinin kışlalarından, ilerlemekte olan Y�nan
birliklerine savunma amaçlı ateş açması olduğunu ve bu ateş
sırasında ilk birliğin sağ kanadından bir Yunan askerinin
yaralanması olduğunu söyledi. Türk ordusunun cesaretinin
dillere destan olduğunu, Balkan Savaşı'nda kendisinin de bizzat
ordumuzun savaş yeteneğine ve erdemlerine şahit olduğunu
ekleyip bu konuda iltifatlarla dolu bir söylev çekti. İzmir'in
işgalinin İtilaf Devletleri'nin kararı olduğunu ve Rumların ve
Müslümanların, gerek Yunanistan gerekse Türk topraklarında
kardeşçe yaşamalarını dilediğini, yaşanan tatsız olaylar nedeniyle
büyük üzüntü duyduğunu söyledi.
Kendisine, Kolordu Kumandanı'nın önceki gece Amiral
Calthrope'tan bir talimat aldığını ve bu talimatı hemen alt bi­
rimlere ilettiğini, Calthrope'un, Punta'da (Alsancak) bulunan
bataryamızın (2. Bölük 133) ve o sırada İzmir'de bulunan
tüm diğer subayların, sabah saat 5'te kışlalarda toplanmasını
emrettiğini, bu emre harfi harfine uyduğumuzu ve tatsız olaylar
yaşanmaması için sıkı önlemler aldığımızı söyledim.
"Yunan birliklerinin karaya çıktığı yönden gelen Yunan
müfrezesini gördük. Müfrezenin ilk üç mangası kışlaları geçip
köşeyi döndüler, hatta Kokaryalı (Güzelyalı) yönünde tram­
vay caddesine vardılar. Baştaki mangalar Banque Agricole'e
ulaşmışlardı ki Hükümet Konağı'nın karşısındaki müfreze ve
etrafını saran kalabalığın bulunduğu yönden, kimliği belirsiz
biri, muhtemelen bir Rum tarafından ateş edildi. Kalabalık
konvoy, geriye döndü ve Park yakınında mevzilenerek kışlaları
yaylım ateşine tuttu. Bu durumda eğer söylediğiniz gibi ilk
mangadan bir asker yaralanmış olsa, manga ilerleyip tramvay

41
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıılmii

yoluna çıkmazdı. Tersine ilk manga geri dönüp mevzi alır ve


ateşe başlardı. Ayrıca eğer dediğiniz gibi kışlalardan ateş açıl­
dıysa, sizlerin mevzilendiğiniz Park civarında askerlerimizin
kurşun izleri olmalı ki böyle bir şey yok. Türk subaylar, aldıkları
mükemmel askeri teknik eğitimin yanı sıra bu beş yıllık savaş
sürecinde farklı cephelerde verdikleri sayısız çarpışma sonucu
büyük deneyim kazanmışlardır. Sizce de bir Türk subayın, sahil
boyunda yer alan kışlaları savunmak adına tam teçhizatlı on iki
bin askerlik bir güce karşı koymak gibi çılgınca bir maceraya
anlması çok mantıksız değil mi?
İtilaf devletleri donanmaları, eksiksiz olarak İzmir Lima­
nı'ndaydılar ve kışlalara doğru ilerleyen Yunan müfrezesini
desteklemeye hazır olarak bekliyorlardı. Bu şartlar altında hiçbir
Türk subayın savunma fikrini aklından bile geçirmemesi çok
doğal. Bizler de tıpkı sizin gibi yaşanan olaylar nedeniyle son
derece üzgünüz ve sizden çok daha fazla kayıp yaşadığımız
inkar edilemeyecek bir gerçek. Dahası, önceki gün şehrin farklı
bölgelerini işgal eden diğer İtilaf güçleri görevlerini olaysız bir
şekilde tamamlarken, Yunan ordusu tarafından işgal edilen
bölgelerde böyle acı olayların yaşanması bizi daha da üzmüştür.
Türk ordusu hakkında yapnuş olduğunuz yorumlar için
teşekkür ederim. Bizler de farklı seferlerde karşılaştığımız
Yunan ordusu subay ve askerlerinin insani ve ahlaki erdemle­
rini her zaman takdir ederiz. Hepimiz ordunuzun medeniliği
konusunda hemfikiriz. Bu nedenle, dün bizi kışlalarınuzdan
buraya süngü darbeleri, taciz ve hakaretlerle getiren subay ve
askerlerinizin bize uyguladığı insanlık dışı ve acımasız tavır
karşısında son derece şaşkınız. Türk subayları, Yunan yetkililerin
bu taşkınlıkları karşısında büyük üzüntü duymakla beraber,

42
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

sizin vakit geçirmeden yapılan yanlışı düzelteceğinize dair


inançları tamdır." dedim.
Konuşmamın ardından Yunan işgal ordusu kumandanının
yanından ayrıldım. Daha sonra kendisi beni tekrar çağırdı.
İkinci görüşmemizin başlıca konusu, hala Patris'te alıkonulan
asker ve subayların salıverilmeleriydi. Konuşmanın sonunda
salıverilmeleri kararı verildi ve ertesi gün tüm subay ve as­
kerleri gemiden alması için bir römorkör ayarladık. Böylece
İzmir olaylarından dört gün sonra tüm esir alınan askerlerimiz
kışlalarına dönebildi ve evli olanlar evlerine gidebildiler.
Kışlalarda kolorduya ve bağlı birimlere ait tüm kasalar
boşaltılmış, soyulmuştu. Dahası hapis tunıldukları dönemde
tüm asker ve subayların parası, saatleri ve diğer değerli kişisel
eşyaları Yunan askerleri tarafından çalınmıştı. Bu durumun
sonucu olarak evli-bekar tüm asker ve subaylar beş parasız
kaldılar. En acil ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için kolordunun
bankada bulunan hesabından çektiğimiz parayı onlara dağıtmak
zorunda kaldık.
Kışlalara dönmelerinin üçüncü gününde her gün Yunan
karargahına gidip yoklama yaptırmak zorunda olan subay­
larımızın, yoklama işlemlerini tamamlamalarının ardından
dışarı çıkmaları Yunan askerlerince engellendi. Bunu duyanlar
yoklamaya gitmemeye başladılar. Yoklamaya gitmeyenler
yakalandı, tutuklandı ve zorla Yunan askeri yetkililerine götü­
rüldü. Böylece Türk subayları için hakaret ve taciz dolu ikinci
perde başlamış oldu.
Bu sırada ben, işgal güçleri komutanıyla bir görüşme daha
yaptım. Görüşme, bekar asker ve subayların hemen Yunan
Mudanya gemisine gönderilmeleri kararıyla sonuçlandı. Evli

43

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

olanlara ise aynı yolculuğu yapmak üzere hazırlanmaları için


beş gün verildi ve bu talimat yerine getirildi. İzmir olayları
sırasında şehit düşen askerlerimizin ailelerine, kişisel çabaları­
mızla elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık.
İşgal altındaki İzmir'de Kolordunun vazifelerini yerine
getirmek üzere, aralarında benim de bulunduğum üç kişiden
oluşan bir heyet bırakılmıştı. Ama yapılması gereken çok fazla
iş olduğundan bu sayı yeterli değildi. Ne yazık ki bu konuda
defalarca Yunan komutana başvurmamıza rağmen çabalarımız
sonuçsuz kaldı. Heyetimiz, çok fazla işle uğraşmak zorunda
olduğundan görevimizi layıkıyla yerine getiremiyorduk. Ko­
lordunun levazım bölümüne, teçhizatlarına, diğer kurumlarına
ulaşım iznimiz yoktu. Yunan yetkililere, İngilizler aracılığıyla
buraları bize teslim etmeleri için ısrarlı ricalarda bulunduk ve
sonuç olarak sadece kışlaların sınırları içindeki birimlere ulaşma
hakkını alabildik. Böylece, İngilizlerin gözetiminde, şehit asker
ve subayların ailelerine erzak dağıtabildik.
O elim olayların yaşandığı gün tüm resmi kayıtlarımız,
hesap defterlerimiz ve diğer belgeler, Yunan askerleri tarafından
yağmalanmış, harap edilmiş, yakılmıştı. Elimden geldiğince
onlardan geriye sağlarrı kalanları topl�aya çalıştım. En kısa
zarrıanda Yunanlılar tarafından yağmalanan, zarar verilen ya
da çalınan belgelerin listesini size ulaştıracağım.
Kasalardan çalınanların detaylı bir listesi, İtilaf Devletleri
temsilcilerine, İzmir Valisine ve Yunan işgal kuvvetleri Komuta­
ru'na verilmiştir. Yunan askerleri tarafından Türk subaylardan
çalınan para ve eşyalara ait bir diğer liste de İtilaf Devletleri
temsilcilerine sunulmuştur. Kolordunun topçu ve süvari bir­
liklerine ait hayvanlar, Yunan askerleri tarafından kışlaların

44
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmü

avlusunda toplannuştır ve açlıktan ölmek üzereler. Onları


kurtarmak için de girişimlerde bulunuyoruz.
Yunanlılar tarafından çalınanların listesini ilişikte gönde­
riyorum.
Saygılarımla,
(İmza) Yarbay Süleyman Fehmi
17. Kolordu Levazım Birliği Komutanı

Rapora iliştirilmiş olan liste:


Yunanlılar, Kolordunun farklı birimlerine ait yirmi kasayı
yağmalamışlardır.
5 . 8 09.728. 1 5 kuruş karşılığı senet, 17.240.093.25 kuruş
karşılığı banknot, 17.269.30 kuruş karşılığı bakır para, 16.605
kuruş karşılığı gümüş para, 59.027.20 kuruş karşılığı alnn
para çalınmıştır.
Çalınan toplam para 23 milyon 142 bin 690 kuruş ve
bir çeyrektir ki bu paranın frank olarak karşılığı 5 milyon
250 bindir.

Osmanlı Heyeti'nin bir temsilcisinin raporundan alıntılar

Yunan askerleri, İzmir'i işgal ettikleri gün, kışlaların önünde


iki zavallı kadını tartaklayıp öldürdükten sonra 800 Türk
görevli ve sivili zorla Hükümet Konağı'nın önüne götürdüler.
Burada bu insanları gruplara ayırıp yumruklar, hakaretler
eşliğinde, "Yaşa Venizelos" diye bağırmaya zorlayarak şehirde
dolaşnrdılar. Bağırmayı reddedenler oracıkta katledildi. 4.
Kolordu Komutanı Albay Süleyman Fethi Bey de bağırmayı
reddedenler arasındaydı. Ona, bağırmasını emrettiler ve red­
detmesi üzerine limandaki binlerce kişinin gözleri önünde onu

45

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yıman Zıılmii

süngüleyerek öldürdüler. Zorbalar, bu kanlı yürüyüş sırasında,


önlerine çıkan perişan haldeki Türklerin cüzdanlarını, saatlerini
ve diğer değerli kişisel eşyalarını zorla aldılar. O sırada orada
olma şanssızlığım yaşayan bütün Türkler, Gümrük binasına
hapsedildiler. İşgalin ilk gününde hiçbir haklı neden olmaksızın
tutuklanan Türklerin sayısı 26.000'di.
İşgal günü, Kızılay kolluğu takmış bir çavuş ve dört Türk
askeri de Yunanlılar tarafından tutuklananlar arasındaydı. Bu
kişiler, Doğu Halı binasından sürüklenerek çıkarılıp süngülenerek,
pencerelerde ve sokaklarda toplanmış yüzlerce yabancı uyruklu
kişinin gözleri önünde öldürüldüler. Çavuş, şehirde tanınmış
bir eczacıydı. Bu cinayet, İngiliz Albay Lymping tarafından
İngiliz hükümetine rapor edildi ve Albay, şehit eczacının ailesini
ziyaret ederek onlara 50 akçe yardımda bulundu.
Yunanlılar, Menemen'de Türkleri katlederken, İngiliz Al­
bay Smith, İstanbul'dan İzmir'e yolculuk ediyordu. Çığlıkları
duyunca trenden inip yanında iki İngiliz askerle birlikte ilçe
merkezine gitti. Oraya, tam olarak, Yunanlıların uyguladığı
soykırıma bizzat şahit olabildiği bir zamanda vardı. İngiliz
albayı gören Yunanlılar, uyguladıkları vahşetin nedeninin çıkan
isyanı bastırmaya çalışmak olduğunu söylediler. Ama kanlar
içindeki cesetleri kaymakamlık binasının önünde yatan kay­
makam ve dört jandarma dışındaki Türklerin hepsi silahsızdı.
Yunanlılar, bu dört jandarmaya iki bataryayla saldırmışlardı.
Olaya Uluslararası Tahkik Komisyonu ve komisyonun Ame­
rikalı doktorları el koydu ve 759 Türk cesedine karşı, sadece
1 1 Yunanlının hafif yaralı olduğunu gördüklerinde Yunanlılara
bu orantısızlığın hesabım sormakta tereddüt etmediler.
İzmir'in işgal edildiği gün, on beş kadar Yunanlı zorba
ve asker, ilin eski genel sekreterinin evine zorla girip karısıyla

46
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmii

iki kızına tecavüz etti. Aynı felaket, eski liınan müdürü Sinan
Bey'in de başına geldi.

Eğer mevki sahibi insanlar böyle felaketlere maruz ka­


lıyorsa, sıradan insanların neler yaşadıklarını tahmin etmek
hiç zor değil.
İzmir'de her gün Yunanlıların alçakça davranışlarının
yenilerini duyuyoruz.

Müslümanların Haklarını Savunma Cemiyeti (33, Palace


Street, Westminster), Londra İngiliz-Osmanlı Cemiyeti aracı­
lığıyla Osmanlı Hükümeti'ne, İzmir'de yaşananlara şahit olan
bir İngiliz subayın aşağıdaki meknıbunu göndermiştir.

21 Mayıs 1919 İzmir

Size bu mektubu Türkiye'de yaşanan olaylar hakkında


bilgi vermek üzere yazıyorum. Umarım Yunan askerleri İzmir'e
ayak basnğında yaşanan görülmemiş skandalın hesabını soracak
dostlarınız vardır. İzmir'e, işgalin ertesi günü geldim ve çok
fazla olaya şahit oldum.

Türk yetkililer, işgalden önceki gün genel bir emir çıkarıp,


işgalcilere karşı direnişte bulunulmamasını ve her ne kadar
bu genel karargahlarını teslim etmek anlamına gelse de tüm
birliklere ve subaylara belli bir saatte kışlalarında olmalarını
emrettiler.

Türk tarafı bu emre uydu ama Yunan birlikleri Türk


subayların toplandığı yerlere girerek, "Yaşa Venizelos" diye
bağırmayı reddedenleri vurarak öldürdüler. Kesin bir sayı
verecek bilgiye sahip olmasam da bana söylendiğine göre 200
ila 3 00 resmi görevli öldürüldü. <1>

47
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıı11a11 Zulmii

Yunanlı askerler, Türk subayları, üniformalarını çıkart­


maya zorladılar ve Türk subaylar, pantolon ve gömlekleriyle
kaldılar. Postallarını da çıkarttırıp kendileri giydiler. Vali, elleri
havada liman boyunca sürüklenip bir Yunan gemisine götü­
rüldü. Başındaki fesi yere atıp ayaklarının altında çiğnediler. <2>
Peçeli bir hanım olan eşi tartaklandı ve evi yağmalandı. Türk
Kurmay Başkanı, süngülendi ve yüzünden yaralanan adam,
hayvan gemisine götürülüp hayvanların yanına hapsedildi. <3>
Kolordu Baştabibi öldürüldü ve cesedi geçen pazartesiye kadar
bulunamadı. <4> Topçu Alayı Kumandanı da öldürüldü ve genç
bir doktor olan erkek kardeşinin, parmağındaki alyansına
kadar nesi var nesi yoksa yağmalandı. Bu genç doktor, bana
parmağındaki yara izini göstererek, Yunanlıların zaman zaman
yüzükleri almak için parmak kestiklerini söyledi. <5> Eşi, Rus
olmasına rağmen, onun da her şeyi çalındı.
Hastanede karşılaştığım bir Türk yarbay, yemek yiyecek
parasının bile kalmadığını söyledi. Evindeki mobilyalarını bile
almışlar ve karısının tüm mücevherlerini çalmışlar.
Bunlar sadece bizzat şahit olduğum birkaç olay ama her
yerde bu olayların benzerleri, hatta çok daha beterleri yaşandı.
Köylerde evler yağmalanmakla kalmamış, yakılıp yıkılmıştı
da. <6l Derme çatına olmayan, yıkılması zor, sağlam evlerin
pencereleri, kapıları, hatta çatıları sökülmüştü.
Nasıl olup da limanda demirli İtilaf Devletleri donanma­
larının, bu insanlık dışı hareketlere izin verdiklerini hiç aklını
almıyor. Gerek asker gerek sivil tüm Yunanlıların uygulanan
vahşette parmağı var. Şunu önemle belirtmek isterim ki Türkler,
kendilerine saldırılana kadar asla olumsuz bir tepki vermediler,
direniş göstermediler. Yunanlılar, İzmir'in kendilerinin oldu-

48
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

ğunu iddia ediyorlar. Evet, İzmir'de Hıristiyanlar çoğunluğu


oluşnıruyor ama Rum Hıristiyanlar değil. Nüfusu, Osmanlı
Rumları ve Osmanlı Türkleri açısından karşılaştırırsak Osmanlı
Türklerinin çoğunlukta olduğunu görürüz.
Diğer bölgelerde de durum aynı. Yunan işgali altındaki
Manisa'da nüfusun beşte dördü Müslüman.
İzmir yakınlarında birkaç Rum köyü var, ama onların
nüfusunun çoğunluğunu da Müslümanlar oluşturuyor. Ülkeyi
bilen ve nüfus .dengesi konusunda bir rapor verecek tarafsız
karma bir komisyon kurulması için daha ne kadar kan dökül­
mesi, acı çekilmesi gerekiyor?
Eğer dünyada Bay Wilson'ın, "bir toprak üzerinde ya­
şayan insanlar, kendi düşünce ve istekleri doğrultusunda bir
idare şekli seçmelidir" ilkesi uygulanıyorsa, Türkiye'nin de
dünyanın diğer ülkeleri gibi bu hakka sahip olması gerekir.
Eğer bölgenin Türkiye'den ayrılması mutlaka gerekliyse bile,
Türk insanı hangi devletin manda5ı altına gireceğine kendisi
karar vermelidir.
Ayrıca İzmir'de İngiliz ve diğer yabancı uyruklu kişilere
tanınan haklar da bir kez daha gözden geçirilmelidir. Kapitü­
lasyonlar ve yabancı uyruklulara tanınan haklar, bu ülkedeki
yabancılar için son derece avantajlıdır. Burada her geçen gün
daha da güçlenen bir ticari topluluk oluşturmuşlardır ve toplu­
luğun önde gelen isimleri arasında İngilizler de bulunmaktadır.
Türkiye'nin fethi için büyük miktarda kan ve para döken
bizler, vatandaşlarımızın Yunanlıların kötü yönetimi altında
mahvolmalarına göz mü yumacağız? Yunanistan'da bulunan
İngilizlere ait ticarethanelerin varlıklarını sürdüremedikleri göz
önünde bulundurulursa bu ·büyük bir hata olur.

49
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Z11/mı4

Türkiye'de vergiler düşük, Yunanistan'da İse müessese­


lerin ayakta durmasını zorlaştıracak kadar yüksek. Buradaki
ticari faaliyetlerimizin, Yunanistan tarafından sömürülmesine
izin vermek doğru mu? Bir de Hindistan ordusu sorunu söz
konusu. Ordunun Müslüman olan bölümü, Müslüman kar­
deşlerinin acımasız düşmanların eline düşmesi, kendilerine
Hıristiyan diyen fanatiklerce ele geçirilmesi için can verdiklerini
öğrenecek olurlarsa ne yaparlar sizce? Burada görevli olarak
bulunduğum için bu düşüncelerimi resmi olarak beyan etme
iznim yok. Türkiye hakkında bilgisi olan ve burada yaşananları
umursayan dostlarım da yok. Ayrıca ülkenin geçmiş hataları­
nın bedelini ödediğini de biliyorum. Ama yine de yapılanlara
göz yumamıyorum. Eğer kamuoyunun dikkatini çekebilecek
dostlarınız varsa, onları harekete geçirmenizi öneririm. Çok sıkı
bir kontrol olmaksızın bölgeyi Yunanlıların eline bırakmanın
barış getirmeyeceği ispatlanmış durumda.
Bir İngiliz subay
Dipnotlar:
(1)- Tamamlanmış olmamakla birlikte Büro'nun elinde
yaklaşık yüz kadar yüksek rütbeli subay ve askerden oluşan
bir liste vardır. Türk asker! yetkilileri şu anda bölgede soruş­
turma yapacak olanaklara sahip değil. İzinli olan, garnizon
görevinde olan ve Yunanlılar tarafından katledilen subay ve
askerlerin isimleri listede yer almamakta. Aynı şekilde polis
ve jandarma görevlilerinin isimlerinden de bahsedilmiyor. Bu
nedenle İngiliz subay tarafından belirtilen 300 ölü sayısı, gerçek
ölü sayısının çok altında.
(2)- Kolordu Komutanı General Ali Nadir Paşa' da ünifor­
masına ve rütbesine bakılmaksızın aynı muameleyi görmüştür.

50
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

Herkesin gözü önünde Yunan askeri tarafından vurulmuştur.


Bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyoruz, çünkü bu olay
Yunanlıların mertliği ve askeri anlamdaki disiplinsizliği hakkında
ciddi ipuçları veriyor.
(3 ) - Yarbay Abdülhamit Bey
(4)- Doktor Yarbay Şükrü Bey. Boynuna taş bağlanarak
denize atılan cesedi on iki gün sonra, İngiliz subayın mektu­
bundan daha sonra bulundu.
(5)- Topçu birliğinden pek çok kumandan öldürüldü veya
kayboldu. Büyük olasılıkla burada bahsedilen kişi, alçakça bir
suikaste kurban giden ağır silahlardan sorumlu Binbaşı Mahmut
Nedim Bey olmalı.
(6)- Bütün köyler yağmalanıp yerle bir edildi. Örneğin,
büyüleyici bir İzmir banliyösü olan, bir grup İngiliz'in ikamet
ettiği Bornova' da, Türklere ait evler, İngiliz komşularının
gözleri önünde yağmalandı. Buca yakınlarındaki Cumaovası,
İzmir'in bir diğer banliyösü Gürçeşme ve daha pek çok yer,
yerle bir edildi.

Osmanlı Hükümeti'nin Meknıba Cevabı:

Üyeler Aubrey Herbert ve Kenworthy vasıtasıyla, so­


rularınız Avam Kamarası'na iletildi ve Dışişleri Bakanı Bay
Harmsworth, Yunanlılara, yaptığınız suçlamaları haklı bulup
resınl bir soruşturma başlatacağına dair söz verdi.
Bu beyan ve Şeyhülislam'ın şikayetleri sonucunda, İtilaf
Devletleri tarafından karma bir inceleme komisyonunun
bölgeye gönderilip olayları bizzat incelemesine karar verildi.
General Paroskevopoulos İzmir' den çağrıldı ve yüksek rütbeli

51
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınaıı Zıılmii

Yunan subayları, henüz komisyon gqreve başlamadan ağır bir


şekilde kınandı.

İri.laf Devletleri Karına Komisyonu'nun Gönderdiği. Not:


Komisyon, yaptığı tarafsız soruşturmanın ardından göre­
vini tamamlamış ve raporunu Yüksek Şura'ya sunmuştur. İtilaf
Devletleri delegeleri tarafından oluşturulan karma komisyon,
Türklerin anlattığı, Yunanlıların işlediği alçakça suçların gerçeği
yansıttığına karar vermiş ve işgalin doğru olmadığını belirte­
rek, Yüksek Şura'dan bir an önce İzmir'in boşaltılması kararı
çıkarmasını rica etmiştir.

M. Pierre Loti, Fransız Donanması'ndaki bir dostundan


aldığı, Yunanlıların İzmir'i işgaliyle ilgili aşağıdaki mektubu
Osmanlı Hükümeti'ne iletmiştir. Aynca Loti, tüm diğer Fransız
subayların da yapılan haksızlık karşısında büyük öfke duy­
duklarını, ama Fransa' daki sansür nedeniyle düşüncelerini
açıklayamadıklarını eklemiştir.

15 Mayıs sabahı, saat 7.30'da, Yunan savaş gemileri Averof


ve Liminos, peşlerinde çok sayıda nakliye gemisiyle birlikte
İzmir limanına demir attılar ve Osmanlı yetkililerine resmi
bir bildiri yapılmadan, Yunan birlikleri Albay Zafirion komu­
tasında karaya asker çıkarmaya başladı. Yunan güçleri 40. ve
50. piyade alayı ve bir müfreze Efsun askerinden oluşuyordu.

Limanda büyük bir kalabalık toplanmıştı İzmir Rum


.

Metropoliti, Ortodoks nüfusu dilli gösterilerle galeyana getir­


menin görevi olduğunu düşünmüş olmalı ki gelenleri ilahiler
okuyarak karşılayıp takdis etti.
Türkler, Yunanlıların karaya çıkmalarına direnmediler.
Bütün Türk askerleri kışlalarda toplanmışlardı. Gururlu fa-

52
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

tihler, uzun zamandır Müslüman halka zulmetme hayalleri


kuruyorlardı ve Türklerin, kanunlara uygun, sakin tavırları,
direniş göstermemeleri bile bu hayallerini gerçekleştirmelerine
engel olmadı.

Kiralanmış elebaşları, görevlerinin başındaydı. Ama yine


de işi şansa bırakmamak adına, Yunan Kızıl Haç'ı tarafından
silahlandırılmış, Makedonya'daki iki azılı komitacı çetesini
Yunan torpidolarıyla Anadolu'ya getirdiler. Farklı yetkililer
tarafından yazılmış raporların tümü, Yunan güçlerini sevinç
çığlıkları ve alkışlar arasında karşılayan İzmirli Rumların silahlı
olduklarını ve bunu saklamaya bile gerek duymadıklarını doğ­
ruluyor. Kalabalığın arasından isteyerek veya kazara bir silah
ateş aldı. Patlama, gururlu fatihler arasında büyük bir paniğe
neden oldu ve cesur Efsunlar, sağa sola rastgele ateş etmeye
başladılar. İlk mangaları takip eden arkadaki Yunan birlikleri
tam o anda, savunmasız Türk kışlalarına yaylım ateşi açtılar.
Kendilerine verilen tüm mesajlara, beyaz bayrak çekilmesine
rağmen, Yunan askerleri silahsız Türk askerlerine ateş etmeyi
kesmediler.

Provokasyonları ve yarattıkları tehdit ortamı sayesinde


Türklerin sabrını taşırmayı başardılar ve onların cephesinden
birkaç el ateş edildi veya edildiği söylendi. İşte bu, soykırım
yapma hevesiyle karaya çıkmış Yunanlıların beklediği işaretti.
Yunanlılar derhal kışlalara daldılar ve oradakilerin çoğunu
yaraladılar veya öldürdüler.

Limandaysa Türk kadınları taciz ediliyor, başlarına örttük­


leri örtüler zorla çekilip çıkarılıyor, çeşitli hakaretlere maruz
kalıyorlardı. Yunarılılar, Müslümanların peygamberlerine ve
dinlerine, ağza alınmayacak küfürler ediyorlardı. Sivil Müs-

53
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılıııii

lümanları feslerini çıkarmaya ve yere atıp ayaklarının altında


çiğnemeye zorluyor, reddedenleri ya denize atıyor ya da
süngillüyorlardı.
Gözü dönmüş Yunanlılar, görevleri icabı Osmanlı fesi takan
yaklaşık on beş müttefiklerini de katlettiler. Bu kurbanların .
arasında istasyon şefi bir Fransız, iki İtalyan ve İngiliz uyruklu
bir Osmanlı vatandaşı da vardı.
Yunanlı komutana bir abluka durumu yaratılması emre­
dilmişti, bu nedenle mezalim ve yağmalamalar silahlı güçlerin
koruması altında gerçekleşti. 40. Alay da, diğer soydaşlarını
taklit etmekte gecikmedi. O korkunç günde çok sayıda Türk
tutuklandı ve evleri yağmalandı.
Yunanlılar, sadece Müslümanların mallarına saldırmakla
yetinmedi, Osmanlı Bankası'nın kasalarını, Fransız Kon­
solosluğu'nun deposunu ve daha pek çok benzeri yeri de
yağmaladılar.
Hatta Palikaryaları, bir başka deyişle İzmirli Rumları
silahlandıracak kadar ileri gittiler. Onların eşlerine de silah
verdiler ve bu şık ve asil görünümlü kadınlar öfkelerini Türk­
lerin üzerine boşaltarak Osmanlı hastanesinin dolup taşmasına
neden oldular.
Sokaklar, akla gelebilecek her tür suça ve korkunç harekete
sahne oldu.
Hasta ve yarı sakat, yaşlı bir emekli Türk Albay, Palikarya­
larla karşılaşma talihsizliğini yaşadı ve kurşunlarla delik deşik
edildi. Şehrin kapılarında, muhtemelen neler olup bittiğinden
habersiz sakin bir şekilde evlerine gitmekte olan üç silahsız
jandarma, gaddarca katledildi.

54
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

Şehrin bir diğer bölgesinde, donanmamızdan bir subay,


Yunanlı bir devriyenin, yaşlı bir adamı sürüklediğine, bir
onbaşının da adamın kafasına silahının kabzasıyla darbeler
indirdiğine şahit oldu.

Onbaşıya, "Neden bu silahsız, yaşlı adama vuruyorsun?"


diye sordu.

"Çünkü o tehlikeli biri. Evinde silah bulundu."

"Ne tür bir silah?"

Sonunda adamın evinde 200 gram saçma, 100 gram barut


ve iki adet boş kovan bulunduğu anlaşıldı.

Bazen ayaklar baş, başlar ise ayak olurlar. Devriyeler


sokaklarda gezerken, dürüst Rum vatandaşlar onlara tehlikeli
bir adamın evini göstermeyi teklif ettiler. Ve şans bu ya, bu
tehlikeli adam, her seferinde ihbarcısının borçlu olduğu biri
oldu ve sonuçta İzmir'de yaşayan Rumlar, tüm borçlarından
kurtuldular.

Bu sırada hapsedilen Türklere yiyecek ve içecek veril­


miyordu. Onları ziyarete giden İngiliz subaylar, bu insanlık
dışı muameleyi protesto ettiler. Paniğe kapılan Yunan askeri
yetkilileri, Türk kadınlarının hapsedilen yakınlarına yiyecek,
içecek getirmelerine izin verdiler. Elinde sepetiyle bir Türk
kadın göründüğü anda Rum gençler onun üstüne çullanıyor,
başlarındaki örtüyü açıyor ve geçmelerine, ancak kağıt bir
Yunan bayrağı taşımaları şartıyla izin veriyorlardı.

Yaşananların hasıraltı edilmesi çok kişinin işine gelmesine


rağmen İzmir'in işgalinde yaşanan gerçekleri gün ışığına çıkar­
mayı umuyorum. Yunanlıların İzmir' e girmelerinin faturası
Türk tarafından 3 00 ölü ve 600 yaralıydı.

55
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zulmii

Fransız gazeteleri bu elim günü şöyle anlattı: Yunan kuv­


vetleri, büyük bir evrensel coşku eşliğinde İzmir'e ayak basn.
İlk anların heyecanı yavaş yavaş sönmeye başladığında,
Yunan işgal güçleri komutanı, İtilaf Devletlerinin Yunan yanlısı
tutumuna rağmen, halkın bir isyan çıkarabileceği endişesine
kapıldı. Bu nedenle karşı tepkileri önceden engellemek adına,
"bazı asileri" yanlış davranışları nedeniyle suçlayıp, Barış
Konseyi'nin toplanarak bu tehdidi önlemesini sağladı. Ben bu
asilerin, ipten, darağacından korkacak bir şeyleri olmadığından
kesinlikle eminim. Aksine böyle bir son, onurlarını koruyup
vicdanlarını rahatlatacaktır.
Türklerin çıkardığı Hadise Gazetesi, konuyla ilgili olarak
Yunanlıların bir başka ülkeyi işgal edecek vasfa sahip olmadık­
larını, aksine kendilerinin kontrol altında tutulması gerektiğini
yazdı.
Türklerin tarafını tuttuğuna dair bir şüphe duymamız
mümkün olmayan bir Ermeni'nin, Perikles'in soyundan ge­
lenlerin istismarları konusundaki yorumu şöyle: "Bizler de
tarih boyunca zulüm gören ırklardanız ama Türkler bize hiç­
bir zaman Yunanlıların onlara davrandığı gibi davranmadı ve
inançlarımıza asla bu şekilde saygısızlık edilmedi."
Sözlerimi, bir süvari taburu kumandanının yazdığı raporun
son cümlesiyle bitirmek istiyorum.
"Yunanlılar, son derece alçakça davrandılar."

56
Levent Şahverdi Arşivi
MANİSA'DA YAŞANAN OLAYLAR

İstanbul'daki İngiltere, Amerika ve Fransa yüksek temsilcilerinin


dikkatine:
Yunan işgal bölgesinde vatandaşlarımıza uygulanan zu­
lüm, en katı kalpli kişilerin bile yüreğini sızlatacak boyutlara
ulaşmıştır. Yapılan pek çok akıl almaz zulümden biri de Yu­
nan askeri mahkemelerinin çok sayıda Türk'e ölüm cezası
vermesidir. Yunan birliklerinin Manisa'ya girmesiyle başlayan
menfur olaylar, artarak devam etmektedir. Tarafsızca değerlen­
dirme yapan, gerçeklere gözlerini kapatmayan yabancı resmi
görevliler de bu olaylara şahit olmakta ve işlenen suçları not
almaktadırlar.
Manisa' da yaşananları net bir şekilde anlayabilmeniz için
birkaç örnek vermek istiyoruz:
Şehir eşrafından Şükrü Bey'in oğlu M. Mustafa Bey, alçakça
katledilmiş, cesedi şehrin dışında bulunmuştur.
Un tüccarı M. Mehmet Bey de Mustafa Bey'le aynı trajik
sonu paylaşmıştır. Cesedi, Kirtik'te teşhis edilmiştir.
Behlül Hasan, şehirde bilinen adıyla "Molla Çoban" ve
beş arkadaşı, çalışmak için üzüm bağlarına giderken Yunanlı
askerler tarafından tutuklanmış ve feci şekilde dövülmüşlerdir.
Yapılan işkencelerin ardından bu bahtsızlar, Osmanlılara ait
polis karakolunun yer aln zindanlarına anlmış, üç gün boyunca
aç ve susuz bırakılmışlardır. Behlül Hasan ve arkadaşlarını
Yunan işgali alnndaki bölgeden uzak tutmak isteyen Yunanlı

57

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesitıde Yıı11a11 Zıılmii

yetkililer, onları Bandırma'ya göndermişlerdir. Bu yolculuğu


gerçekleştirmek için fiziksel ve maddi güçleri olmadığından
Behlül Hasan ve arkadaşları Akhisar'a sığınmış ve gözlerinde
yaşlarla maruz kaldıkları Yunan zulmünü anlatmışlardır.
Şehrin eşrafından Başzade Mehmet Bey, feci biçimde dö­
vülmüş ve aldığı yaralar sonucu yatağa bağımlı hale gelmiştir.
İşgal ordusunun silah bulmak için yaptıkları aramalar
sırasında korkunç bir vahşet yaşanmış, şehir eşrafından Ada­
nalızade M. Hüseyin, Müftüzade Kamil, belediye başkan
vekili Müftüzade İbrahim, Bulgar Hüseyin, Giritlizade Kadri
acımasızca dövülmüştür.
Giritlizade Kadri, kafasına aldığı Yunan darbesiyle bayılıp
yere düşmüş, öldüğünü düşünen Yunanhlar, ceplerini boşalnruş,
5 00 akçe parasını çalınış ve evini yağmalamışlardır. Giritlizade
Kadri, şu anda İzmir'de tedavi görmektedir.
Mektubumuza iliştirdiğimiz listede, hiçbir neden göste­
rilmeksizin tutuklanan diğer şehir eşrafının ve aydınlarının
isimleri yer alıyor.
Vatandaşlarımıza uygulanan vahşet ve işkenceler, doğal
olarak Müslüman tebaanın öfkelenmesine neden olmuştur.
Ama bu insanlar, Türk halkının asil karakterinin kanıtı olmuş,
sakinliklerini korumayı başarmış, sağd�yulu davranmaya özen
göstermişlerdir. Korkumuz, Rum mezaliminin devam etmesi
durumunda, halkın sabırlı tutumunu sürdürememesi ve sonunda
tepki vermek zorunda kalmasıdır. Böyle bir başkaldırı olması
durumunda, bunun tek sorumlusu Yunanlılardır.
Yunan askerlerinin, topraklarımıza ayak bastıkları andan
itibaren uyguladıkları, tarihte bir örneği görülmemiş zulmü
esefle kınıyoruz.

58
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zulmü

İtilaf Devletleri temsilcilerinden, geçici olarak da olsa ya­


bancı devletler tarafından işgal edilmesine katlanamadığımız
vatanımızın boşaltılması için insanlık ve adalet adına emir
vermelerini rica ediyoruz.

60 adet imza

TAHRİP EDİLEN CAMİLER

Manisa'daki, sayılan 150'yi bulan cami ve mescitlerin tümü


Yunan ordusu tarafından tahrip edilmiştir. Kapıları kırarak
içeri giren işgalciler, yer döşemelerini sökmüş, hahları çalmış,
pencereleri sökmüş ve duvarları harap etmişlerdir. Şehirdeki
en çok hasar görmüş camiler şunlardır: Servilimescit, Çatal
Camii, Muradiye Camii, Ak Mescit, İvaz Paşa Camii, Dilşikar
Hatun Camii, Kenzi Camii, Dere Mescit, Niflizade, Hacılar,
Çarşı Camii, Alaybey Camii, Kenzi ve Hacı Kabak Camii'nin
külliyeleri. Sinan Bey Medresesi, Kırtık Asri Mezarlığı ve
Kabristan'da harap edilmiş ve kutsallıklarına leke sürülmüştür.

Akhisar Kaymakam Vekili'nin, 3 Temmuz 1919 tarihli


telgrafı

7 Haziran gecesi, çiftliğindeki Halit Paşa ve beş arkadaşı,


çevredeki Yunan köylerinde yaşayan Rum asıllı vatandaşları­
mızın desteklediği Yunan müfrezesi tarafından öldürüldüler.
Halit Paşa'nın cansız bedeni ikiye bölünmüş olarak bulundu.
Gözleri oyulan, parmakları kesilen bahtsız şehidin vücudunda
bıçak ve süngüyle açılmış otuz yedi yara vardı. Arkadaşlarının
da kulakları ve burunları kesilmiş, gözleri oyulmuştu. Mülkteki
mal, alet ve edevat yağmalandıktan sonra çiftlik ateşe verildi.
Hunharca katledilen Halit Paşa ve arkadaşlarının cansız be-

59
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıılmii

denleri kazaya getirilip defnedildi. Bu elim olayın yanı sıra,


Akhisar Çayı civarında tarlaya giden 1 5 kadın öldürülüp
cesetleri nehre atıldı.

MENEMEN VE BERGAMA'DA YUNAN KATLİAMI

Bergama olaylan anısına


Menemen yönünde ilerleyen Yunan müfrezesi, herhangi
bir karşı koymayla karşılaşmadan 12 Haziran günü, Bergama
kazası ve çevresindeki yaylalara ulaştı.
Bu küçük müfrezenin kumandanı, maddi-manevi her türlü
kaybın, gerek sivil gerekse görevlerini sürdüren hükümet gö­
revlileri de dahil olmak üzere bütün halkın maruz kalabileceği
kötü muamelenin tüm sorumluluğunu Yunan hükümetinin
alacağına dair güvence verdi. Yerel hükümetin isteği üzerine,
bölgede düzeni sağlamakla yükümlü Yunan askeri devriyelerinin
yanına bir Türk jandarma verildi. İşgal, insani ve hukuki değer­
ler doğrultusunda ilerleyecek gibi görünse de Yunan asker ve
subaylar, ilk günden insanlık dışı suçlar işlemeye, yağmalamaya
ve Türk kadınlarını taciz etmeye başladılar.
İşgalin ertesi günü, Yunanlılar Bergama'ya yarım saat
uzaklıktaki Tekeli köyü muhtarı Mehmet Emin'i hunharca
katlettiler, köydeki ve Bergama civarındaki büyük baş hay­
vanlara ve zahireye el koydular, yanlarında götüremeyecekleri
her şeyi tahrip ettiler. Bir Yunan devriyesi, ilçenin yakınındaki
Tuzcu Mustafa'nın çiftliğini basıp evini yağmaladı, hayvanlara
el koydu ve ekili alanları tahrip etti. İlçe yakınlarında, öldü­
rülen, yapılan işkence nedeniyle tanınmaz hale geldiklerinden
kimlikleri belirlenemeyen dört bahtsızın cesetleri bulundu. Bir

60
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmü

grup Yunan askeri, tarlasına çalışmaya giden Abdurrahman


Ağa'yı tutuklayıp kendisinden zorla 1 8 0 akçe alırken, bir diğer
şahsın 3 0 altınına, diğerininse yüzüğüne el koydular.
Çamköy ve Sindel köylerinde, kadınlar taciz edildi ve
köylülere ait tüm hayvanlara el kondu. Bölge halkı bu akıl
almaz zulmü durdurmak ümidiyle, 15 Haziran günü, can
ve mal güvenliklerinin, adaletin sağlanması için İzmir'de
bulunan İtilaf Devletleri temsilcilerine bir telgraf çekti, ama
cevap alamadı.
Ardından baskı ve zulüm daha da arttı. Yunan askerlerine
katılan, Altınova, Dikili ve diğer bölgelerdeki Yunanlı eşkıyalar,
ayak bastıkları köyleri yağmalamaya, hayvanları ve bulabildikleri
maddi değer taşıyan her şeyi çalmaya başladılar.
İlk işgalde yaşanan olaylar, can ve mal güvenlikleri, onur­
ları tehdit altında olan Bergama halkının birleşmesine neden
oldu. Bergamalı efeler, Kazım Özalp ve Yüzbaşı Kemal Bey
komutasındaki Kuvay-ı milliyeciler, düzensiz ve sayıca çok az

olmalarına rağmen, direniş karşısında büyük şaşkınlık yaşayan


Yunan taburunu kazadan kovmayı başardı. Ama muzaffer Yu­
nan askerleri, bu olayın öcünü, geri çekilirken yolları üzerinde
olan masum sivil vatandaşları katlederek, köyleri yakıp yıkarak
aldılar. Sayıları iki bini aşan Müslüman katledildi.
Yunanlıların Bergama' dan kovulmasının ertesi günü, dört
bin eşkıyadan oluşan bir Yunan gücü, Dikili'ye girdi ve ilk
işleri, aralarında tanınmış tüccar Faik, telgraf müdürü Asım,
borsacı Ali ve oğlu Halil, Arnavut Sadi ve daha pek çok ismin
bulunduğu yüzlerce Müslümanı katletmek oldu.
Bu zorbalar Bergama yönünde ilerledi ve yolları üzerin­
deki her yeri yakıp yıktılar ve yağmaladılar. Kırıklar, Sağancı,

61
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yı111a11 Zıılmii

Sakköy, Kalarga, Çaınköy, Alacalar, Tekeli, Sindel köyleri taş


taş üstünde kalmayacak şekilde yakılıp yıkıldı ve beşikteki
bebekler de dahil olmak üzere bütün ahali kılıçtan geçirildi.
Acımasız güruhun ilçeye yaklaşoğına dair gelen haberler
üzerine Bergama halkı, evlerini, barklarını ve tüm mallarını
bırakarak, canlarını kurtarmak ümidiyle Soma'ya kaçtı. Ka­
çamayacak durumdaki yaşlı ve hastalar acımasızca katledildi.
Yunanlı eşkıyalar, kazaya girer girmez, işe, her yeri ateşe ver­
mekle başladılar. Turanlı'ya doğru yollarına devam ederken
Dündarlı ve Kaşıkçı köylerini yakıp yıkolar ve tüm köy ahalisini
katlettiler. Depo, ambar ve dükkanları yağmaladılar.
Yunan askerleri, Bergama kazasını, subaylarının önderliğinde
işgal etmiş ve tüm mezalimi onların emirleriyle gerçekleştir­
mişlerdir. Acımasızca icraatlarında, yaş, cinsiyet, hastalık gibi
insani değerleri dahi göz önünde bulundurmamışlardır. Çok
sayıda Yunanlı, sadece namusunu kirletmek gayesiyle altmış
beş yaşındaki bir kadına defalarca tecavüz ederken, yaşlı ka­
dının on iki yaşındaki torunu da aynı yazgıya boyun eğmek
zorunda kalmıştır.
Yakıp yıkacak zaman bulamadıkları köyleri bombalamış
ve böylece Yunan ağır silahları da bu alçakça barbarlıkta
Üzerlerine düşen görevi yerine getirmiştir. Aşağıbey, Cumalı,
Göçbeyli ve Yukarıbey köyleri bu şekilde tahrip edilen köy­
lerin bazılarıdır.
İlçenin 183 köyünden, canlarını kurtarabilen korku için­
deki 80.000 kişi, tarihte eşi benzeri görülmemiş bu vahşetten
kurtulabilmek ümidiyle iç bölgelere, dağlara kaçtılar.
İşte mederu Yunan ırkının Bergama işgalinin faturası böyledir.

62
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıman Zıılmü

ULUSLAR ARASI TAHKİK KOMİSYONUNA YAZILAN BİR RAPORDAN


ALINTILAR

Bergama ve Ayvalık çevresindeki Yunan mezalimine dair


bazı detaylar

İlk İşgal:
1- İşgalin ilk günü, Yunanlılar Bergama'ya ayak basar
basmaz, beş sipahi ve yirmi piyadeden oluşan bir grup, kayma­
kam Mehmet Emin'i katlederek köyün tüm canlı hayvanlarına
el koydu.
2- Yine ilk gün, Selimiye kahvesinde oturan, Karcı Meh­
met'in oğlu Hulusi tutuklanarak işgal kuvvetleri komutanının
huzuruna çıkarıldı. Hulusi'nin cesedi, üç gün sonra, Yunan
kuvvetlerinin karargah olarak kullandığı binanın önünde bu­
lundu. Kafası kesilmiş, gözleri oyulmuştu.
3- Aşağıkınklar köyünden Kürt Hüseyin, neden gösterilmeksizin
öldürüldü ve evi yağmalandı.
4- Bergama ahalisinden İsmail'in eşi Ayşe ve bir arkadaşına
vahşice tecavüz edildi.
5- Selanik göçmeni iki küçük kız, Bergama'nın Pigmenie
adlı bölgesinde tecavüze uğradı.
6- İşgalin ikinci günü Yunan askerleri, Tuzcu Mustafa
Efendi'ye ait Bergama yakınındaki Araplı Ovası'ndaki çiftliği
yağmalayıp hayvanları telef ettiler. Kendisine defalarca ateş
edilmesine rağmen Tuzcu Mustafa, yara almadan kaçmayı
başardı.
7- Hacı Niyazi Efendi'nin ortağı Ahmet Efendi'nin at ara­
basını ateşe verdiler ve arabaya bağlı olan iki at yanarak öldü.

63
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yımaıı Zıılnıii

8- Bir suçlama yapılmaksızın öldürülenler: Çakırlar ma­


hallesinden Veli'nin oğlu Cafer, Kemençeli Mehmet, İbrahim
Usta'nın oğlu Hayrettin, ayakkabıcı Mustafa, Paşazade İbra­
him, Alaiyeli terzi Mustafa, Kozak Okçular köyünden Ali,
Hacı İlyas mahallesinden Ali Efendi'nin oğlu İbrahim, Atmacı
mahallesinden Hacı Mehmet ve Molla Hüseyin'in eşi Ayşe.
9- Kurfallı köyünden Hasan'ın oğlu ve Bozköy'den Meh­
met Cemal'in oğlu katledildi.
1 0- Salihler köyünden Ali Molla'run kızına ve Mustafa'nın
karısı Gülsüm'e tecavüz edildi. Gülsüm, tecavüz edildikten
sonra öldürüldü.
1 1- Bir suçlama olmaksızın katledilenler: Bergama telgraf
müdürü Alim Efendi ve Emir Sultan Camii imamı Hafız Efendi.

İkinci İşgal:
1 - İşgalin ilk günü Dikili'de, Molla Mehmet, Tekin'in oğlu
ve sekiz arkadaşı öldürüldüler.
2- Aynı gün Doğancı köyünden Hacı Mehmet Ali ve on
arkadaşı tutuklanarak, sorgulanmak üzere Bergama'ya gönde­
rildiler. Can güvenlikleri konusunda kendilerine verilen sözlere
rağmen Bergama yolunda hepsi öldürüldüler. ·
3- Bergama'da Dilsiz'in oğlu Hacı Ahmet ve kansı evlerinde
katledildiler ve cesetleri hala orada bulunmaktadır.
4- Bergama'da Madan'ın oğlu Hafız Ragıp, annesi Gülsüm
ve karısı Zehra vahşice öldürüldüler.
5- Yeni Cami imamı Hafız Halit'in elli yaşındaki yaşlı
annesi, Yunanlı askerlerin tacizlerine direndiği için öldürüldü.
6- Kırıklar köyü muhtarı İbrahim Ağa, işgal kuvvetleri
komutanı tarafından Bergama'ya çağırılıp orada öldürüldü.

64
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınaıı Zıılmii
. "

7- Ferizler mahallesinden Hacı Osman Efendi ve tüm


ailesi katledildi.
8- Eski Soma yargıcı Veli Efendi'nin gözleri oyuldu ve
günler süren işkencenin ardından öldürüldü. Öldürülmeden
önce, on altı yaşındaki kızına, gözleri önünde tecavüz edildi.
Bu yapılanların tek nedeni, İngiliz soruşturma subayına, Yunan
mezalimi konusunda dert yanmış olmasıydı.
9- Yunan askerleri, Mehmet İsmail ve oğlu Mustafa'nın
ayaklarını kestiler.
10- Tuğla fabrikasının önünde bulunan Nesil Köprüsü'nde,
Salih ve oğlu Halil, birer ağaca bağlanarak kurşuna dizildiler.
1 1- Oruçlar köyünden Molla Hüseyin'in oğlu Süleyman,
saat 15'te muhtarlık binasının önünde vurularak öldürüldüler.
12- Kurfallı köyünden Koca Emin, Hasan Ali Çavuş, Halil
Akçamoğlu ve Mustafa Çavuş, Yunan askerlerince öldürüldüler.
13- Selanik göçmeni olan Salih oğlu Ali, Kestelli köprü­
sünde öldürüldü ve koyun sürüsüne el kondu.
14- Yunan askerleri, Hadımlı Emin Efendi, oğlu Hafız
Hamdi, karısı Fatma, ağabeyi Süleyman'ın karısı, oğlu Enver ve
kızı Nazmiye'yi götürdüler. Bu insanların akıbetleri hakkında
hiçbir bilgi alınamadı.

YunanWann yakıp yıktıkları köyler:


Kalarga, Çamköy, Yenice, Kızılçukur, Kocaoba, Koşak
(Tamamen), Alacalar, Aşağıkırıklar, Reşadiye, Tepeleni, Şakran,
Eğrigöl, Bozköy (kısmen).
Bölge halkının kaçmayı başaramayan kısmı Yunan askerleri
tarafından ateşe verildi ya da vuruldu. Eğer bölgeye seyahat

65
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmii

·'

edecek olurlarsa, harabeye dönmüş bölgedeki yıkıntılar, uluslar


arası tahkik komisyonu yetkilileri için yaşanan trajedinin gözle
görülür kanın olacaknr.

Ateşe verilen ve yağmalanan mülkler:


Ömer Ağa'nın Bergama ve Dikili arasındaki çiftliği,
Kocaoba'da bulunan Arnavut Mustafa, Molla İsmail, Develi
Ali, Esse Bey, Serdarzade, Hacı Molla'nın oğlu İbrahim Efendi,
Bektaş Hüseyin Ağa ve Mahmut Efendi'nin mülkleri, tüm
ekinlerle birlikte yakılıp kül edilmiştir.

Kınık civarında Yunan mezalimi


1 - Hamzalı köyünden Kasapoğlu Himmet yakılarak öl­
dürüldü.
2- Karazeybekli Hüseyin, karısı ve iki kızı, Yunanlı sipa­
hilerce Kınık'ta katledildi.
3- Türkali Süleyman ve ailesi Kınık'ta vahşice katledildi.
4- Bulcuk köyünden Kasım'ın karısına tecavüz edildi,
Tuzcu Hafız Halil'in kızı kaçırıldı.
5- Çanköy'de, kimliği belirlenemeyen bir kadın, bacağını
kıran on iki kişi tarafından taciz edildi. Kadın şu anda Soma
hastanesinde tedavi görmektedir. Bölgeyi ziyaret eden İngiliz
ve Fransız yetkililer, kendisini ziyaret ederek, başına gelenlerle
ilgili notlar almışlardır.
Bunlar yaşanan çok sayıda olaydan sadece bilgimiz dahilinde
olan az sayıda örnek. Çok sayıda görgü tanığının yeminli ifade­
leri, bu olayların gerçekliği konusunda şüpheye yer bırakmıyor.
Size sadece gerçekliği konusunda hiç şüphemiz olmayan olaylan
iletmeyi uygun bulduk. Eğer soruşturma komisyonu yetkilileri,

66

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmü

adil ve tarafsız bir biçimde �eğerlendirmeler yapacak olurlarsa,


kana susamış işgal güçlerinin, Aydın vilayeti nüfusunun %
85'ini oluşnıran Müslüman Türk nüfusa uyguladığı vahşetin
gerçekliği konusunda onların da hiç şüphesi kalmayacaktır.
Ek bölüm: Resmi kaynaklardan toplanan bilgilerin, so­
ruşnırmalara kanıt sağlayarak destek olacağını düşünüyoruz.
19 Haziran: Yunan askerleri Dikili'ye doğru geri çekilir­
lerken, Müslüman köyü Kırıklar'ı ateşe verdi.
19 Haziran: Dikili ile Bergama arasında bulunan, Bektaş'a
ait olan mülk, düşman tarafından yakılıp yıkıldı.
21 Haziran: Bir Yunan piyade alayı, 19 Haziran'da başlayıp
20 Haziran 1919'da sona eren çarpışmaların ardından Dikili
ve Bergama arasındaki tarlaları ateşe verdi.
21 Haziran: İngiliz kumandan Bay Huthinson'ın Ömer
Lütfü Efendi'yi sorgulamasının ardından Aşağıkınklar, Kalarga,
Çamköy, Tepeli, Babaköy ve Hamzalı'nın yakılıp yıkıldığı, bu
köylerdeki kadınların tecavüze uğradıkları kanıtlandı.
22 Haziran: Duyumlarımıza göre, Balıkesir ve İzmir'e göç
edenlerin dışında olup da yaşanan vahşetten hayatta kalmayı
başaran bölge halkından yirmi bin Müslüman, Soma' da pe­
rişan durumda, ağaçların altında ve çadırlarda hayatta kalma
mücadelesi vermektedirler.
4 Temmuz: Zulümler nedeniyle göç etmek zorunda kalan,
Hamzaköy ahalisinin verdiği bilgilere göre, düşman süvarileri,
işgal sırasında köy halkının para ve değerli mallarını gasp etmiştir.
1O Temmuz: Düşman, Cumalı ve Çanköy'ü kısmen ateşe
vermiştir. Çanköy'de bir kadın iki yerinden yaralanmış, Cu­
malı'da yaşlı bir adam yakılarak öldürülmüş, bir diğeri vahşice

67
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmii

katledilmiş, bir kadının gözleri oyulmuştur. Saldırıdan iki gün


önce Hamzalı'da yaşlı bir adam öldürülmüş, iki yaşlı adam
ağır yaralanıruştır. Bu iki yaralı şu anda Bulca köyünde tedavi
görmektedir. İşlenen bu suçlar, bu sabah saat 1 1 'de nuntıka
kumandanı ve İngiliz soruşturma görevlileri tarafından not
alınnuştır.
13 Temmuz: Dün saat 9'da, evlerini terk etmek zorunda
kalan bölge ahalisinin sığındığı Bergama'nın batısındaki bölge
ateşe verilmiştir.

Menemen katliamında hayatta kalanların, İzmir'deki İtilaf


Devletleri güçleri yetkililerine yaptığı adalet başvurusu

17 Haziran Salı günü Yunan askerleri ve ülkemizde yaşa­


yan Rum azınlıkça Menemen' deki Müslüman halka yapılan
katlianu protesto etmek ve olayları, kendilerinden koruma
talep ettiğimiz hükümetlerinizin üst düzey yargı güçlerine
iletmenizi rica etmek için siz sayın itilaf güçleri temsilcilerine
başvurmaya karar verdik.
Geçen Mayıs ayının 22'sinde Menemen Kaymakamı Ke­
mal Bey, kaza halkını, yaklaşan Yunan işgali konusunda uyardı
ve bizden sakin ve tepkisiz kalmanuzı, hiçbir şekilde direniş
göstermememizi istedi. İşgal sırasında Müslüman halktan hiç
kimse direniş göstermedi, hatta hepimiz silahlarımızı Yunanlı
komutana teslim ettik.
Ne yazık ki çok büyük bir hata yapmışız. Sakinliğimiz ve
karşı koymamamız hiç ummadığımız bir şekilde sonuçlandı.
Aslında bölgemizde yaşayan Rum nüfusun silahlanması ve
Rum izcilerin Türklerin yaşadıkları evlerin duvarlarına belli
işaretler çizmeleri, daha sonra yaşanacak vahşetin ipuçlarıydı.
Bir sabah aniden korktuğumuz başımıza geldi ve kazamızda

68
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

yüzlerce Türkün ölümü ve yüzlercesinin de yaralanmasıyla


son bulan bir yaylım ateşi başladı. Korku içinde, hepimiz
evlerimize sığındık. O gün ve o gece boyunca zorla evlerimize
girildi, evlerimiz yağmalandı, kadınlar ve çocuklar da dahil
olmak üzere herkes kılıçtan geçirildi. Kaymakam Kemal Bey,
evinde pijamalarıyla otururken vahşice katledildi. Her zaman
halkını direniş göstermemeleri konusunda uyaran Kemal Bey,
Yunanlı komutan tarafından önceden tasarlanan vahşetin
ilk kurbanlarındandı. Halkın direniş gösterdiği konusunda
söylenen tüm sözler düzmeceden ibarettir ve bunun en gü­
zel kanıtı da hiçbir Rum asker ya da sivilin burnunun dahi
kanamamış olmasıdır.
Aşağıdaki bilgiler, bu soykırımın önceden tasarlanmış
olduğunun kanıtlarıdır:
1- Katliamın yapıldığı gece, akşam saatlerinde silah olup
olmadığını kontrol etmek amacıyla Yunanlı askerler Türklerin
yaşadığı evleri aradılar.
2- Bergama'dan kaçan Yunan müfrezesi, geri çekilirken
Değirmen Dağı'nda yerli Rum eşkıyalarla bir görüşme yaptılar.
3- Katliamdan önceki gece, Hükümet Konağı bir Yunan
müfrezesi tarafından ablukaya alındı ve kaymakam ile orada
bulunan altı jandarma katledildi.
4- Müslüman halkın silah kullanmadığının kanıtı, tek bir
sivil Rum veya Yunan askerinin yara bile almamış olmasıdır.
5- Olayları takip eden araştırmaların da kanıtladığı gibi
patlayıcılar kullanıldı.
6- Yunan askerleri ve Rum çapulcuların onur kırıcı davra­
nışlarından, Türk nüfusa uygulanan vahşete karşı çıkan Rum
Piskopos Monsenyör Nikoladis de nasibini aldı.

69
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zrılmii

7- Gayrimüslimlere ait ev ve dükkfuılarm dış duvarlarına


çizilen haç işaretlerinin sonucu, Müslümanlara ait ev ve dük­
kfuıların yağmalanması oldu.
8- Rum tüccar Anania, Şükrü Efendi'nin dükkanında,
genç Rumların Türkleri katletme arzularını dile getirdiklerini
önceden duyduğunu, ama kendisinin ve Piskoposun onlara
karşı çıktıklarını itiraf etti.
9- Sabuncu Panayot, Müslüman dostlarını, katledilecekleri
konusunda uyarıp mümkün olduğunca çabuk kaçmalarını söyledi.
1 O- Çok sayıda Müslümanın cansız bedenleri Gediz
Nehri'ne atıldı.
11- Kızkapı ve Çerkez mahallelerinde çok sayıda Türk
katledildi.
12- Pek çok ceset yakıldı, pek çoğu da vahşetin kanıtlarını
yok etmek amacıyla gizlice farklı yerlere gömüldü.
Bu korkunç vahşetin azmettiricisi ve örgütleyicisi, Yunan
işgal güçlerinin komutanıdır. Sizden en büyük ricamız, ilk iş
olarak bu canavara ibretlik bir ceza verilmesidir.
İkinci olarak, bu eşkıyaların tehdidi altında olan namusu­
muzun, canımızın ve malımızın korunmasını talep ediyoruz.
Yok, eğer uygar dünya, var olma ve güvenli bir yaşam sürdürme
hakkımız olmadığını dUşünüyorsa o zaman bir an önce idam
kararını versin ki biz de kendimizi buna hazırlayalım. Her
şeye hazırlıklı olmamıza rağmen yine de hükümetlerinizin ve
halklarınızın böyle aşağılık suçların işlenmesine tepki gösterip
dur diyeceğine dair inancımız sonsuz.
Bir kez daha Avrupa ve Amerika'nın medeni, insan hak­
larına saygılı uluslarından yardım ve koruma talep ediyor,

70
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

sizlerden, bu talebimizi bir an önce yetkili kişilere iletmenizi


rica ediyoruz. Bizleri bu acı verici olaylardan, yaşadığımız ve­
rimli bölgeyi tamamen yok edecek korkunç gerilla savaşından
kurtarmanız için yalvarıyoruz.

Özel Hukuki Soruşturma Komisyonu'nun Meneme�


Olaylan Hakkında Hazırladığı Raporun Özeti
Aşağıda imzaları bulunan biz; genel vali İzzet Bey, savcı
Hilmi, halk sağlığı uzmanı, sulh hakimi Selahaddin, doktor
Cemal ve Fikri Beyler, İngiliz subaylar Albay Chams ve Yüzbaşı
Lorimer, İngiliz ve İtalyan Konsolosluklarından tıbbi yetkillier,
Menemen' de yaşanan vahşet ve zulüm konusunda bilgilendiril­
dik ve 1 7 Haziran 1919 salı günü olayların yaşandığı bölgeye
giderek bir soruşturma başlattık.
Trenden indiğimiz anda, aralarında Arnavut Salih ve ailesinin
cesetlerinin de bulunduğu, kazılan bir hendeğe atılmış, çürümeye
yüz tutmuş çok sayıda cesetle karşılaştık. Kaymakamlık binasına
girdiğimizde, odaların duvar ve zeminlerindeki temizlenmeye
çalışılmış olsa da net bir şekilde görülen Kaymakam Kemal
Bey ve Türk jandarmaların katledilmesi sırasında oluşmuş kan
lekelerini gördük. Odaların birinde, jandarmalardan birine
ait kanlı bir üniforma asılıydı. İşgal güçleri komutanı, komis­
yonumuz tarafından sorgulandı ve birliklerine ateş açıldığını,
arbede sırasında Kaymakam Kemal Bey ve bazı diğer kişilerin
yanlışlıkla öldürüldüğünü iddia etti. Yağmalama olaylarını
kabul etti, ama suçluların Askeri Mahkemeye sevk edildiğini
söyledi. Yunanlı komutanın sorgusunun ardından aralarında
Müftü İbrahim Efendi, belediye reisi Süleyman Bey, Halil
Habib, Hacı Mustafa, Abalızade Kemal gibi eşraftan kişilerin
bulunduğu Müslümanların sorgusuna başlandı.

71
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıman Zıılmii

Bu saygıdeğer kişilerin her biri, ayrı ayrı Komisyon


tarafından sorgulandı ve hepsi de ağız birliği etmişçesine
işgal sırasında Menemen'in Müslüman nüfusunun Yunan
birliklerine karşı hiçbir direnişte bulunmadıklarını, onları
kışkırtacak hiçbir şey yapmadıklarını, suçlanmayı gerektirecek
bir şey yapmak şöyle dursun son derece sakin ve tepkisiz
kaldıklarını söylediler. Yunanlı komutanın, askerlerine ateş
açıldığı yönündeki iddiası, tüm görgü tanıkları tarafından
yeminli ifadelerle yalanlandı. Ayrıca Türklerin silahları
toplanmış ve tüm evler didik didik aranmıştı, dolayısıyla
Türk nüfusun silahı olmadığından ateş açması akla yakın
değildir. Gerek sivil, gerek ordu mensubu hiçbir Yunanlının
en küçük bir yara bile almamış olması da Müslüman şahit­
lerin beyanlarını doğruluyor. Menemen' de Yunanlı askerler
ve yerli Rumlar tarafından yapılan katliamlar, yağmalamalar
ve yıkımlar, sadece alçakça bir açgözlülük ve intikam hırsı
olarak nitelendirilebilir. Soruşturmalarımız sonucunda bu
önceden tasarlanmış hain saldırıya, Yunanlı ruhban sınıfı
tarafından, Piskopos ve M. M. Anania, Lava ve ilçenin diğer
tanınmış, saygıdeğer Rumları tarafından karşı çıkıldığını
öğrendik. Bu kişiler, Türk dostlarına uyarılarda bulunmuş
ve kendi canlarını tehlikeye atma pahasına yapılan plana
karşı çıkmış, ama Yunan birlikleri tarafından desteklenen
ayaktakımını durdurmayı başaramamışlardı.
Komisyonumuzun yaptığı incelemeler sonucu, işlenen
insafsız suçların ve mezalimin sorumlusunun Yunan askerleri
ve Rum çapulcular olduğu açığa çıkmıştır. İşlenen suçların
korkunç detayları karşısında, böylesine büyük bir acımasızlığı
duymaya hazırlıklı olmayan Komisyon üyeleri adeta insanlık­
larından utanmıştır.

72
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zulmü

Aralarında kadınların, kızların, çocukların, hatta beşikteki


bebeklerin de bulunduğu binden fazla insan katledilmiştir.
Menemen'de sadece birkaç saat kalmamıza rağmen beş
yüzden fazla bahtsız kurbanın ismini listeledik. Bize eşlik
eden Yunanlı yetkili daha fazla araştırma yapmamıza karşı
çıktığından, o gün Yunan asker! otoritelerinin emriyle gizlice
gömülmüş yüzlerce cesedin ve diğer kurbanların kimliğini
belirleme şansımız olmadı.
Katliamın gerçekleştiği gün Menemen'e gelerek insani
müdahalede bulunan ve bütün güçleriyle vahşetin durdurulması
için mücadele eden iki Fransız subay olmasa, öldürülen ve
yaralanan kişi sayısı şüphesiz çok daha fazla olacaktı. Bütün
görgü tanıklarının kendilerinden büyük bir minnetle bahsettiği
bu iki cesur Fransız, hayranlık uyandırıcı bir şekilde davranmış,
barbarlığın had safhaya ulaştığı o gün, oradan oraya koşarak
ellerinden geldiğince vahşeti durdurmaya çalışmışlardır. Bu
sayede pek çok insanın canını kurtarmış, pek çoğunun da kendi
işgal bölgelerine kaçmasına yardımcı olmuşlardır. Yine de bu
çabalar binlerce ölü ve yüzlerce yaralıdan oluşan bilançoyu
değiştirememiştir.
Yunanlılar, işledikleri suçların kanıtlarını yok etmek ama­
cıyla cesetleri imha etmek istemişlerdir. Ceset sayısı çok fazla
ve zaman kısıtlı olduğundan onlarca cesedi aceleyle kazdıkları
hendeklere atmışlar ama Üzerlerini tamamen örtecek zaman
bulamamışlardır. Bu ceset dolu hendekler çoğu gözle görülür
durumdadır ve Komisyonumuz pek çoğunun yerini not almıştır.
Katliam sadece kazayla da sınırlı kalmamıştır. Vahşet,
Menemen civarına da yayılmış, civardaki tarlalar, değirmenler
ve çiftliklerde de binlerce kurbanın cesedi bulwınıuştur. Kaza
dışındaki bütün binalar, kazadaki yüzlerce ev gibi yağmalanmış,

73
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zulmii

yakılıp yıkılmıştır. Yunanlılar da gözle görülen bu gerçekleri


inkar edememiş, olayları kendi çıkarları doğrultusunda açıkla­
mak için büyük çaba göstermelerine rağmen kendilerini haklı
çıkaracak bir beyanda bulunmayı başaramamışlardır.

Altınova Belediye Başkanı'nın 23 Temmuz 1919 tarihli


telgrafı

Ayvalık bölgesi kumandanının yetkili otoritelere beyan ettiği


üzere, resı:nl bir görevle Paşaköy'de bulunduğum 7 Temmuz
günü, dört yüz, beş yüz kadar Yunanlı atlı, aynı sabah boşaltılmış
olan Salihler köyüne geldiler. Köyü yakıp yıktıktan sonra Sellin
oğlu Tırtıl Hüsnü'yü ve evlerini terk edip göç etmemiş olan
on beş kişiyi silahla öldürdüler. Daha sonra destek kuvvetlerle
birlikte nahiyenin başlıca kasabasını işgal ettiler.

Yakılıp yıkılan köyler:

Dünyanın en verimli ve bayındır bölgelerinden biri olan


aşağıdaki Bergama köyleri Yunan çeteleri tarafından taş taş
üstünde kalmamacasına yakılıp yıkılmıştır.
Kırıklı, Kalarga, Camiköy, Eminli, Muhacir, Babaköy,
Hamzalı, Korkallı, Eğriköy, Yenice, Kızılçukur, Kocaoba, Kozak
merkez, Alacalar, Aşağıkırıklar, Reşadiye, Tepeleni, Şakran,
Eğrigöl, Bozköy, Cumalı, Çengelli.

8 Temmuz 1919 tarihinde Tıre Başsavcısı tarafından


Adalet Bakanına gönderilen rapor
Bu raporla sizi, Yunan birliklerinin Aydın iline bağlı Tire
kazasını ne şekilde işgal ettikleri ve işgal sırasında yaşanan
olaylar konusunda bilgilendirmek isterim.

74
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

Tire kazası, Komutan Alexandros'un emrindeki Yunan


askerleri ve Tıre ve Bayındır'da yaşayan silahlı yerli Rumlar
tarafından 29 Mayıs 1 9 1 9 salı günü işgal edildi. 3 1 Mayıs günü
Ödemiş'i işgal etmek üzere yola çıkan Yunanlılar, Tıre'den dört
saat uzaklıktaki Hacı İlyas köyü yakınında bulunan Zincirli­
kuyu denen bölgede Ödemişli efelerle karşılaşnlar. Daha sonra
tarlalarında çalışan dört Tıreli Müslümanı vahşice öldürüp
Hacı İlyas köyünde yaşayanların hayvanlarını ve mallarını
gasp ettiler. Bu vahşete Tire ve Bayındır'da yaşayan Rumlar
da ortak oldular.
2 Haziran 1 9 1 9 tarihinde, Yunan işgal birlikleri, kay­
makamın her yere haber göndermesini ve bölgedeki Müs­
lümanların silahlarını teslim etmelerini bildirmesini emretti,
böylece kaza ve köy halkı tamamen silahsızlandı. On gün
sonra, işgal birlikleri Tire' den sekiz saat uzaklıktaki Aydın
sancağı Erbeyli'de bir grup efeyle karşılaştıkları gerekçesiyle
Karapınar'ın pek çok köyünde kundaklama, yağmalama ve
katliam yaptılar.
22 Haziran sabalu, erken saatlerde kaymakamlık binası ve
jandarma komutanlığı ağır ve hafif silahlı Yunan askerlerince
kuşatıldı ve Müslümanların yaşadığı bölgeler sıkı gözlem altına
alındı. Evlere baskınlar düzenlenerek silah arandı. Tek bir silah
bile bulunmamasına rağmen ilçe eşrafı da dahil olmak üzere
tüm Müslümanlar zorla evlerinden çıkarılıp askerlik şubesine
ve bölgede bulunan Rum okulunun bodrumuna hapsedildiler.
Burada feci şekilde dövülüp işkencelere maruz kaldılar.
Öğleden sonra saat üçte, belediye başkan vekili Ahmet
Durmuş Bey, arkada�larıyla jandarma komutanlığındayken,
belediye görevlileri ve jandarmaların dışarı çıkmaları engel-

75
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yıııtan Zıılınil

lendi. Evleri idari binalara yakın mesafede bulunan kadı,


savcı ve diğer resmi görevliler de evlerinde tutsak edildi.
Bölgede yaşayan Rumların ellerindeki listelerde isimleri yazan
Müslümanlar, Yunan askerleri tarafından sorgusuz sualsiz
tutuklandılar. Tire kazasının sulh hakimi olan Ahmet Hamdi
Efendi, Jandarma Komutanlığı'nda bizimle beraberken, sün­
gülü Yunan askerleri ve Tireli bir Rum tarafından tutuklandı.
Salıverildiğinde çok büyük hakaretlere maruz kaldığını ve
ölümle tehdit edildiğini söyledi.
Aile üyeleri tutuklanan halk, kaymakama ve bana
başvurarak eşlerinin, babalarının ve oğullarının serbest
bırakılmasını talep etti. Benim ısrarlarım s o n ucunda
kaymakam, işgal kuvvetleri komutanına giderek bu kabul
edilemez uygulamaları durdurmalarını istedi. Ama bu
talebe rağmen tutuklamalar ve işkencelere devam edildi.
Müslüman nüfusu, başlarına gelen felaketlerden kurtarmaya
gücümüz yetmiyordu. Zamanla zulümden resmi görevliler
de nasibini almaya başladı ve daha önce bahsettiğim sulh
hakimi İzmir'e kaçmak zorunda kaldı.
İşgal kuvvetleri komutanı, daha önce toplanmış olan
jandarmalara ait silahları kendilerine verdi ve daha sonra
bu silahlar mahkemede suç kanın olarak gösterildi. Bölgede
yaşayan Rumların, Müslüman halktan toplanan silahlarla si­
lahlandırılması sonucu mezalimin boyutu giderek artn, gerek
devlet görevlileri gerekse Müslüman halkın can ve mal güvenliği
kalmadı ve devlet görevlileri bile görevlerini terk ederek göç
etmeye başladılar. Katliam, yağma, işkence ve kundaklamalar,
Engizisyon döneminde yaşanan vahşetin kat be kat üzerin­
deydi. Her gün gözlerimin önünde yaşanan trajediyi görmeye

76
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

dayanamadığım ve işgal bölgesinde her bireyin sahip olması


gereken yaşama hakkı bulunmadığından ben de 29 Haziran
1919 günü görevimin başından ayrılarak kazayı terk etmek
zorunda kaldım. Bin bir güçlükle Karassi'ye sığınmayı başardım.
Yaşanan olaylar karşısında görevimin başından ayrılmış olmamı
takdirinize bırakıyor ve emirlerinizi bekliyorwn.

Levent Şahverdi Arşivi


Levent Şahverdi Arşivi
MENDERES VADİSİ, AYDIN, NAZİLLİ ve
DENİZLİ'DE YAŞANAN VAHŞET

Aydın ve Nazilli'nin işgali ve tahliyesi sürecinde Yunan


mezalimi

1- 1 5 Mayıs 1 9 1 9 akşamı İzmir'in Yunan kuvvetleri


tarafından işgal edildiği yönündeki beklenmeyen haber bir
telgrafla Aydın'a iletildiğinde Müslüman halk arasında büyük
bir panik yaşandı. Hemen ardından, dalga dalga bu güzel Ege
limanında Yunanlıların Türklere karşı uyguladıkları vahşetin
haberleri gelince halkın paniği daha da arttı .

Yunan birliklerinin komutanı, ilk resmi açıklamasında


İzmir halkına hitap etmiş, Yunanistan ve İzmir arasındaki tarihi
bağın bin yıllık bir geçmişi olduğunu, sadece İzmir ve yakın
çevresini işgal edeceklerini beyan etmişti. Ama ikinci resmi
açıklamasında hitap ettiği kitle bütün bölge halkıydı.
Aydın' da yaşayan Türkler, Yunan hükümetinin niyetini
başından beri sezmişlerdi ve kısa bir süre sonra yanılmadıkla­
rını anladılar. Tehlikeyi öngören Aydın halkının temsilcileri,
İtilaf Devletleri yetkilileriyle görüşerek, bu keyfi değişikliği
protesto ettiklerini ve İzmir ve civarında Türk nüfusa uygulanan
vahşetin failleri cezalandırılmadığı takdirde yaşanacak olaylarda
sorumluluk kabul etmediklerini bildirdiler.
Aydın'daki İngiliz askeri yetkililerin defalarca, işgalin sadece
askeri ve geçici bir müdahale olduğu, sadece İzmir ve yakın

79

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıılmii

çevresiyle sınırlı kalacağına dair güvence vermeleri üzerine


halk, bu adaletsiz istilaya karşı silahlı bir direniş gösterme
niyetinden vazgeçti.
2- Bu yüzden Yunanlılar, 27 Mayıs pazartesi günü hiçbir
direnişle karşılaşmadan Aydın'ı işgal ettiler. 4 Haziran günü,
Balatçık istasyonunda Profesör Ahmet Eınin Bey, şehir eşrafın­
dan Kamil Efendi, avukat Reşit ve kardeşi Asım, eşraftan Şefik
Safi, Nazilli avukatlarından Refik Şevket ve Ömer Lütfi Beyleri
tutukladılar. Bu kişilere yapılan suçlama, Aydın' da Yunanlıların
varlığını istememeleriydi. Bu olaylar halkı alarma geçirse de
yine de uygar Avrupa ülkelerinin adaletli olacaklarına karşı
inançlarını korudular.
3- Ertesi gece, işgalin onuncu gününde şehrin en saygı­
değer kişilerinden altısı evlerine giderken yolda bir Yunan
subayı tarafından öldüresiye dövüldüler. Aynı gece ve ertesi
gün, Yunan askerleri Türklerin evlerine girip yağmaladılar ve
buldukları kadınlara tecavüz ettiler. O günden sonra yağma,
cinayet ve Türk ailelerin namuslarına yapılan saldırılar artarak
devam etti. Yerli Rumlar alçaklıkta Yunan askerlerini bile ge­
ride bırakıyorlardı. Borsacı Nuri Efendi, Kavvaszade Mehmet
Efendi, kardeşi Mustafa, Yüzbaşızade Bahri, Hacı İbrahim
Efendi, Zade Fevzi, Dirizade Mustafa Efendi dövüldüler ve
yaralandılar, Karacaörenli Hafız Mehmet Efendi'nin kız kardeşi
ve annesine tecavüz edildi.
4- 3 Haziran salı günü, Yunan ordusu Nazilli'yi de işgal
etti. İşgal sırasında Türkleri ölümle tehdit ederek, Venizelos'un
resmini selamlayarak yürümeye zorladılar.
5- Nazilli, 17 gün boyunca işgal altında kaldı. Bu süreçte
Yunanlılar evleri yağmaladılar, kadınların namusunu kirlettiler

80
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

ve çok sayıda insanı tutukladılar, dövdüler ve yaraladılar. Yunan


çizmelerinin altındaki topraklaruruzda, Müslümanların elinden
gelen tek şey, korkunç kaderlerine boyun eğmekti.
6- 19 Haziran salı günü, sabah saat l'de, yanlarına şehir
eşrafından kırk Türk'ü de alarak Nazilli'yi tahliye ettiler. Elleri
kelepçeli olan Türk esirler, kazanın biraz dışında katledildiler.
7- 2 1 Haziran cumartesi günü, İngiliz subay Bay Hoder,
yanında Aydın valisi Abdurrahman Bey, Yargıtay başkanı Hakkı
Bey ve Aydın eşrafından İzzet Bey ile birlikte Nazilli'ye geldi.
Şans eseri İtalyan jandarma komutanı Bay Carvissini de ka­
zadaydı. Hep birlikte Rum mezalimi konusunda soruşturma
yapnlar. Hıristiyan görgü taruklarırun anlattıklarının yanı sıra
geçtikleri yerlerdeki Yunan askerleri tarafından paramparça
edilmiş Türklerin cesetleri, yaşanan vahşeti net bir şekilde
gösteriyordu. Görüntüler o kadar dayanılmazdı ki Bay Hoder,
belediye binasırun önünde büyük bir dinleyici kitlesine, Yunanlı
komutan ve askerlerince yapılan akıl almaz vahşet karşısında
duyduğu öfkeyi dile getirmekten kendini alamadı.
8- Müslüman halk, bu Yunanlı barbarların cezalandınldıklannı
görmeyi umuyordu. Aksine 21 ve 30 Haziran arasında Yunanlılar
vahşetin dozunu iyice arttırdılar ve Aydın ili, tarihin hiçbir
döneminde yaşanmamış korkunç olaylara sahne oldu. Köyler
ve şehir yakılıp yıkıldı, insanlar akıl almaz muamelelere maruz
kaldı, parçalanarak öldürüldü, yaralandı, canlı canlı yakıldı.
Germencik'te elli Türk'ü katlettiler. Aydın'a trenle yolculuk eden
aln Türk'ü, büyükbaş hayvanlar gibi boğazladılar ve cesetlerini
tren raylarına fırlattılar. Bölgedeki bütün köyleri yaktılar ve
köylüleri katlettiler. Aralarından, sadece az sayıda köylü sarp
dağlara kaçarak canlarını kurtarmayı başardı. Aydın'da cad-

81
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yııııan Zıılmü

delerde, herkesin gözleri önünde köylüleri durdurup tekme


tokat dövdüler, süngü darbeleriyle ağır biçimde yaraladılar.
Yoldan geçen sivilleri yakalayıp günlerce havasız, güneş ışığı
almayan yer aln zindanlarına hapsederek aç susuz bıraknlar.
Bu mezalime bir de Yunan askerleri tarafından silahlandırılan
yerli Rum çetelerinin uyguladığı vahşet eklendi. Artık güvenlik
diye bir şey kalmamışn. Türkler, dükkanlarını kapatıp işlerini
bırakarak evlerine kapandılar. Yunan komutana bir heyet gön­
derildi, ama bu da bir şeyi değiştirmedi. Bu durumda çaresiz
kalan Türk nüfus toplu halde göç enneye başladı.
9- Aydın'da taş taş üstünde bırakılmayacağı ve tüm şehir
halkının katledileceğini önceden haber veren pek çok olay
yaşanmışn. Yunanlı otoritelerle yakın ilişkide olan yerli Rum
ayakkabıcı Mihalaki, Cambazzade Ali Efendi'ye "Yunanlılar
Aydın'ı tahliye edecek ama ettikleri zaman burada tek bir
canlı Türk ve yakılıp yıkılmamış tek bir bina bile kalmayacak."
demişti. Aralarında Doktor Harilaridis, Doktor Urgancıoğlu
ve tüccar Theocharis'in de bulunduğu çok sayıda yerli Rum,
ağız birliği etmişçesine, "İtalyanların yardımınıza koşacağını
sanıyorsunuz ama sizi nasıl bir felaketin beklediğini yakında
göreceksiniz." diyorlardı. Yunanlılar, Aydın' da yaşayan gay­
rimüslimlere, Yahudilere, Ermenilere ve diğerlerine feslerini
çıkarıp şapka takmalarını söylemiş, takmayanların başına
geleceklerden sorumlu olmadıklarını bildirmişlerdi.
1 O- 26 Haziran perşembe günü, Yunan işgal ordusu komutanı,
Türkleri hükümet binasına çağırarak, sahip olduklarını bildiği
aln bin tüfeği on sekiz saat içinde kendisine teslim ennelerini
emretti. Komutan, "Tek bir tüfek bile eksik olursa hepinizi
vuracağız." deyip tehditkar bir ses tonuyla, "Bu işgal geçici

82
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yu11an Zulmü

bir şey değil, Aydın, Yunanistan tarafından ilhak edilecektir."


diye ekledi. Aydın valisi Abdurrahman Bey, komutana, halkın
sahip olduğu düşünülen silahları teslim etmesi için elinden
geleni yapacağına dair söz verdi ama gerek şehirde gerekse
köylerde sürdürülen Yunan mezalimine ve silahlandırılmış yerli
Rumların kötü ve ahlaksızca hareketlerine dikkat çekerek, bu
olayların işini zorlaştıracağını belirtti. Bu suçlamaları inkar
etmeyen Yunanlı komutan, sadece kararlı olduğunu, verdiği
emrin koşulsuz biçimde uygulanmasını beklediğini belirtti.
1 1- 2 7 Haziran Cuma günü, alt düzey resmi görevliler ve
ertesi günü de vali Abdurrahman Bey, Yargıtay başkanı, savcı,
şehir eşrafından İzzet ve Hacı Ahmet Beyler, vergi tahsildarı
Ömer Bey, Doktor Nuri Bey ve daha pek çok kişi tutuklandı.
Bu kişilerin çoğunun cansız bedenleri günler sonra dağlarda
bulundu ama diğerlerinin akıbeti hakkında bugüne dek elimize
bir bilgi ulaşmadı.
12- 29 Haziran günü Yunanlı komutan, askerlerine, ani
bir manevrayla, Menderes'in güneyinde toplanmış olan Ku­
vay-ı milliyecilerin çevresini sarmaları emrini verdi ve Kuvay-ı
milliyecilerle Yunan birlikleri arasında bir çatışma yaşandı. 30
Haziran sabahı, saat 1 1 'de, kırk saatlik bir çarpışmanın ardın­
dan Yunanlıları püskürtmeyi başaran Kuvay-ı milliye birlikleri
Aydın'a girdiler. Bu iki günlük süreçte Aydınlı Türklerin yaşadığı
felaket kelimelerle anlatılamayacak kadar büyüktü. Yerli Rumlar
tarafından desteklenen Yunan askerleri, Türklerin yaşadıkları
bölgeleri ateşe verdiler, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da dahil
olmak üzere yanarak ölmekten kurtulmak ümidiyle evlerinden
dışarı fırlayan herkesi tüfekler ve makineli tüfeklerle vurdular.
Bahtsız insanlar alevlerden kaçmak isterken kurşunlarla can

83
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

verdiler. Zalimlerin yakoğı ateş, uyguladıkları canavarca vahşetin


inkar edilemez kanıtı olan cansız bedenlerden kurtulmalarını
kolaylaştırıyordu.
13-Yüzlerce bahtsız vatandaşımız Fransız Kız Okulu'na
sığındı. Dört Fransız jandarma, Fransa fahri konsolosu, yerli
bir Rum olan Bay Vasilaki, Katolik okulunun rahibeleri ve Bay
Hoder o gün yaşanan akıl almaz vahşetin tanıklarıdır.
14-Yerli Rumların, Türklere yapılan zulümlere suç ortaklığı
etmelerine, destek olmalarına rağmen şehri yeniden ele geçiren
Kuvay-ı milliyeciler, bu hain ve barbarlardan öç almaya kal­
kışmamışlardır. Aksine, kendilerine Yunanlılar tarafından işgal
edilmemiş olan bölgelerde yerleşim alanları temin edilmiştir
ki bu durumun doğruluğu, Rumların kendi beyanlarıyla da
kanıtlanmıştır.
15-Yunan askerleri tarafından tutuklanmış olan Yargıtay
başkanı Hakkı Bey, başsavcı Şevket Bey ve Aydın eşrafından
İzzet Bey, Nazilli ve çevre köylerde yaşanan Yunan mezalimine
dair toplamış oldukları kanıtları yok etmek isteyen barbarlar
tarafından öldürülmüşlerdir. Ama acı gerçekleri bilenler sadece
onlar değildi, İngiliz subay Bay Hoder de bütün olan bitenden
haberdardı. Bölgedeki sayıları 4.400'ü bulan kurbanların,
4.000'i Müslüman, sadece 400'ü gayrimüslimdi. Yunan işgal
ordusunun neden olduğu maddi hasar 12 milyon akçeydi ki
bu miktar 250 milyon Fransız Frankına eşdeğerdir.
Yaşanan vahşet ve barbarlığı uygar dünya kamuoyunun
bilgisine sunuyoruz. İzmir'den Nazilli'ye kadar olan tüm şe­
hirler, köyler, mezralar yerle bir edilmiş, geriye kül ve moloz
yığınları kalmıştır. Pek çok yerleşim biriminde yıkıntıların
üzerinde hala duman tütmektedir. Yanmış cesetler, Yunan

84
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

gaddarlığına kurban edilmiş on binlerce masum insanın, ka­


dının, çocuğun, yaşlının kanlı kalıntıları, yaşanan eşi benzeri
görülmemiş vahşetin kanıtlarıdır. Göç ederek canlarını kurtaran
yüzlerce, binlerce bahtsız, en temel ihtiyaçlar olan barınak ve
gıdadan yoksun, gerek fiziksel gerekse ruhsal olarak çökmüş
durumda, perişan halde dağlarda dolaşmaktadırlar. Bugün, bu
harap edilmiş bölgeden acı dolu feryatlar yükselmektedir. Bu
masum, bahtsız insanlar, yardım ve korunma talep · etmekte­
dirler. Ama gerek canlı, gerekse ölü bölge halkının asıl istediği
şey, adaletin yerini bulmasıdır.

Kuvay-ı milliye komutanı Şükrü Bey'in İtalya, Amerika,


İngiltere ve Fransa temsilcilerine ulaşnnlmak üzere, Çine'deki
İtalyan askeri birliklerin komutanına yazdığı mektup

Aydın ve civarını işgal eden Yunan birlikleri, kısa süren


bir sükunetin ardından nüfusunun o/o 95'i Türk ve Müslüman
olan bölgeyi ilhak etmek amacıyla, Türk ırkını yok etmeye
yönelik, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir mezalim uygula­
mıştır. Katliamlar, işlenen menfur suçlar, Türklerin yaşadığı
bölgelerin ve köylerin yakılıp yıkılması . . . Yunanlılar tarafından
işlenen bu suçlar, içinde bulunduğumuz medeniyet çağına
gölge düşüren, tüm insanlık için yüz kızartıcı olaylardır. Sa­
dece sıradan yaşamlarına devam eden kadın, erkek, çocuk,
bu zavallı masum insanların böylesine alçakça bir vahşetin
kurbanı olmaları için nasıl bir suç işlemiş olduklarını merak
ediyorum. Bombalandılar, süngülendiler, vuruldular. Yanan
evlerin içine anldılar ve yanarak can verdiler. Gözleri oyuldu,
kafaları kırıldı, canlı canlı kuyuya anldılar. Trenle seyahat
eden Türk yolcular, zorla indirilip katledildiler. Kadınlara,
genç kızlara, kocalarının, anne-babalarının gözleri önünde

85
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıına11 Zıılmü

tecavüz edildi. Erkekler sürüler halinde katledildi. Bu me­


zalim sonucu Söke'den Aydın'a kadar olan bölgede yaşayan
Müslüman nüfusun bir bölümü, varını yoğunu bırakıp açlık
ve sefaletle mücadele ederek Menderes'in güneyindeki İtalyan
bölgesine göç ederken, diğerleri de dağlara sığınmak zorunda
kaldı. Hangi neden bu masum insanların maruz kaldığı vah­
şeti, acımasızlığı mazur gösterebilir? Aydın'ın Müslümanların
yaşadığı bölgelerinde tek bir Hıristiyana bile kötü muamele
edilmemişken neden Türkler böyle alçakça bir mezalimin
kurbanı oldular? Farklı bölgelerden gelip Aydın'a yerleşmiş
olan az sayıdaki Rum azınlık, toplumun kaymak tabakasını
oluşturan en varlıklı ve mutlu kesimi. Refah içinde ve mutlu
yaşamları, Türk çoğunluğun insancıllığının, iyi niyetinin ve
yardımseverliğinin kanıtları değil midir? Bu gözle görülen
gerçeği inkar etmek mümkün mü? Türk ırkı insan neslinin
bir üyesi değil mi ki böylesine adaletsiz saldırılara maruz
kaldığı halde kendisine bir yardım eli uzatılmıyor? İnsanlık
adına, vicdanınıza bu soruyu sormanızı istiyorum. Aydın'da
yaşayan ve kendilerine asla bir yabancı gibi değil bir hemşeri
gibi davranılan herkesi, İtalyanları, İngilizleri, Fransızları
insanlık adına şahitlik etmeye davet ediyorum.
Eğer Türk köylerinde hoşgörü, yardımseverlik ve iyi niyet
dışında bir tavırla karşılaştılarsa bunu da söylemelerini rica
ediyorum. Alçakça bir zulmün ve barbarca saldırıların kurbanı
olan Türkler, bu durum karşısında doğal olarak silahlanmıştır
· ve Yunan saldırılarına karşı canlarını, vatanlarını korumaya
kararlıdırlar.
Sizden insaniyet namına Aydın ve çevresinde yaşayan
halkın sorunlarını vicdan1 bir bakış açısıyla değerlendirmenizi,

86
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

Müslüman nüfusu barbar Yunan idaresinden kurtarmanızı,


onlara yeniden yaşama hakkı ve özgürlük vermenizi rica
ediyorum. Ayrıca Aydın, yönetimim altındaki Kuvay-ı milliye
birlikleri tarafından ele geçirildiğinde Rum nüfusa insancıl bir
şekilde davranıldığını, Aydın'da bulunan İtalyan, Fransız ve
İngilizlerden, jandarmalardan, Fransa fahri konsolosundan ve
Katolik rahibelerden öğrenebilirsiniz. Türk halkı canavarca
şehit edilirken kişisel olarak aktif rol oynamış Rumlara bile
intikam hırsıyla yaklaşılmamıştır. Yunanlılar, karşılarına çı­
kan herkesi öldürmeyi görev bilmiş, beşikteki bebekleri bile
katletmişlerdir.
Sizden, İtilaf Devletleri güçlerini, insanlık adına bölgemizde
Yunan birliklerinin işgaline, Yunanlı maceraperestlerin kurduğu
vahşete dayalı düzene bir son vermelerini, yeniden huzur ve
sükfineti sağlamalarını istediğimiz konusunda bilgilendirmenizi
rica ediyoruz. Böylece cehennem azabı yaşayan çok sayıda
Türk, yeniden yuvalarına dönebilecekl�r.
(İmza) Şükrü
Aydın Bölgesi Kuvay-ı Milliye Komutanı

Denizli Valisi'nin 2 Temmuz 1919 tarihli telgrafı


Aydın'da yaşanan olaylar sırasında orada bulunup her şeye
şahit olan İngiliz Yüzbaşı Hoder'ın, İstanbul'daki İngiliz Deniz
Ataşesi'ne yolladığı telgrafın metni aşağıdaki gibidir.
'1\.ydın'da durum son derece vahim. Müslüman ve Hıris­
tiyanlardan oluşan on bini aşkın kişi evsiz kalmış durumda.
Müslümanlar son ana kadar sükı1netlerini korudular ve İngi­
lizlerin koyduğu kurallara harfiyen uydular. Acilen harekete
geçmenizi rica ederim. İzmir'i durumdan haberdar ediniz."

87
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yııııaıı Zıılmii

Denizli Valisi'nin Temmuz 19 19'da gönderdiği bir diğer


telgraf

Dün çektiğim telgrafın devamı. Aşağıda Aydın'da bulunan


Bay Hoder tarafından, İzmir' deki İngiliz Deniz Kuvvetleri
Komutanına gönderilen telgrafın bir kopyası bulunuyor. İs­
tanbul'da bulunan . . . . 'ya çektiği telgrafta, Aydın'da yaşanan
olayların İzmir' deki Deniz Kuvvetleri Komutanına iletilmesini
rica etmiştir.
"Yunan birlikleri ve sivil Türk birlikleri arasında yaşanan,
28 Temmuz'da başlayıp 29 Temmuz'da sona eren çarpışma
sonucunda Yunanlılar Aydın'ı tahliye etmek zorunda kal­
mışlardır. Ama şehirden çıkarken, şehrin yarısından çoğunu
yakıp yıkmışlardır. Sayıları on bini bulan, Müslüman ve
Hıristiyanlar evsiz kalmıştır. Hıristiyanlar güvendedir. Devlet
onların güvenliğini sağlamıştır ve kendilerine gıda yardımı
yapılmaktadır. Sizden ricam, Hıristiyanların ve tüm nüfusun
can güvenliğinin tehlikeye atılmasını önlemek adına, Yunan
birliklerinin Aydın ve çevresine dönmelerine izin vermeme­
nizdir. Yunanlıların Müslümanlara yaptıkları göz önünde
bulundurulursa Hıristiyanların güvenliği konusunda güvence
vermek mümkün değildir. Hıristiyanların yaşadığı korkuyu
gidermek adına lütfen ricamı kabul ediniz."

Aydın Valisi'nin Raporu

Yunan işgali sırasında yürüttüğüm valilik görevim süresince


Yunan askeri birliklerinin Aydın' da uyguladığı kıyıma dair
raporum aşağıdadır.
1- Yunanlılar, işgalin ilk gününden başlayarak zorla Türk
nüfusun silahlarını topladılar, silahını teslim etmeyenlerin

88
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

vurulacağını duyurdular. Topladıkları silahlarla yerli Rum


çapulcuları silahlandırdılar.
2- Tüm gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin ve Ya­
hudilerin feslerini çıkarıp şapka takmalarını zorunlu kıldılar.
Amaçları bir hatayı önlemek, uygulayacakları katliamda bir
gayrimüslimin canını kaybetmesine neden olmamaktı. Fes
takan herkes, onların kurbanı olacaktı.
3- Rum ve Ermenilere ait dükkanların levhalarının Yunan
alfabesiyle yazılmış levhalarla değiştirilmesini talep ettiler.
Amaçları yağmalama sırasında bir gayrimüslimin zarar gör­
mesini önlemekti.
4- Ateşe verecekleri yerlerdeki yangınların söndürülmesini
önlemek amacıyla Türk bölgelerine giden su borularını tahrip
ettiler.
5- Hıristiyanların, Türkleri korumasını, evlerine sığınma­
larına izin vermelerini kati bir şekilde yasakladılar. Böylece
önceden tasarlamış oldukları soykırımda hiçbir Türk canını
kurtaramayacaktı.
6- Gerekli önlemleri aldıktan sonra, korkunç katliamlarını
gerçekleştirmek üzere uygun zamanın gelmesini beklediler.
Kuvay-ı milliye birliklerinin Yunan ilerlemesine karşı taarruza
geçmek üzere Menderes Köprüsü'nde toplanmaları, bekledikleri
işaretti. İşe Türklerin yaşadığı bölgelerin dört bir yanını ateşe
vermekle başladılar. Silahlı Yunan askerleri ve sivil Rumlar,
cadde köşelerinde pusu kurup yüksek biı:ıalara, minarelere
çıkıp canhıraş bir şekilde alevlerden kaçmaya çalışan sivil
Türklere ateş açtılar. Ölenler ve yaralananlar, alevler içindeki
evlerine atıldı ve pek çok zavallı kurban, yaşlı, kadın ve çocuk
yanarak can verdi.

89
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yımaıı Zıılmii

7- Alevler evime yaklaştığında tüm ailemle bir komşu­


muzun evine sığındık. Kadın ve çocuklarla birlikte yirmi
beş kişiydik. Güneş battıktan bir saat sonra bulunduğumuz
evin kapısı kırıldı ve on kadar Yunan askeri, yanlarında Rum
çapulcularla birlikte içeri daldı. Evdeki herkesin üstünde ne
var ne yok aldıktan sonra, on dört yaşın altındaki dört kızı
kaçırmaya niyetlendiler. Bu zavallı çocukların ve ailelerinin
feryat figanlarının ardından bize Türkçe ağza alınmayacak
hakaretler etmeye başladılar. Sonra işkence ve kıyıma başla­
dılar. Üç kadın, iki erkek ve dört küçük kızı öldürdüklerinde,
beraberimdeki aile fertlerimle bir ara kapıdan gizlice çıktık ve
çoktan alev almış olan yan eve kaçtık. Canımızı zor kurtardık.
Yunanlılar, üzerimde bulunan, büyük kısmı kayınvalideme
ve bazı Türk dostlarıma ait olan bin akçeyi ve beş yüz akçe
değerindeki mücevheratı gasp ettiler.
Yunanlılar tarafından işlenen suçları, yapılan kıyımı an­
latabilmek için ciltlerce yazmak gerekir. Bu, uygarlıklarıyla
övünen şanlı ırk, bundan böyle çocukları katletmeleriyle,
kulak, burun, el ve ayak kesmeleriyle, ellerine geçen nesneleri
kadınların cinsel organlarına sokup, arkadaşlarına göstererek
alaylı kahkahalar atmalarıyla da övünebilirler.

57. Tümen Komutanı tarafından Çine'den gönderilen telgraf

''.Aydın' da yaşayan Yüzbaşı Velsagrand'ın şehirden ayrıl­


masının ardından, Yunanlıların tüm sancakta, özellikle Aydın
vilayetinde bir soykırım yapmak üzere hazırlıklara giriştikleri
kanıtlanmıştır. İşe sudan bahanelerle tutukladıkları bazı Müs­
lümanları gizlice öldürmekle başlamışlardır. Yerli Rumların
da aralarına katılmaları sonucu cesaretleri ve cüretleri gitgide

90
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zulmü

artan Yunan askerleri, geceleri.Müslümanların evlerine zorla


girmeye, kadın ve kızlara tecavüz edip öldürmeye, kapıla­
rına muhafızlar dikerek Türklerin evlerinden çıkmalarına
engel olmaya başlamışlardır. Yunanlılar, gayrimüslimlere,
Ermenilere, Yahudilere fes değil şapka takmalarını, ev ve
dükkanlarının Müslümanların ev ve dükkanlarından ayırt
edilmesini sağlayacak önlemler almalarını bildirmişlerdir.
Alınan bu tedbirlerin, gayrimüslimleri, önceden tasarlanan
soykırımdan korumak amacıyla alındığı aşikardır. Müslüman
halka, yirmi dört saat içinde sahip olduklarını bildiklerini
iddia ettikleri altı bin silahı teslim etmelerini emrederek,
bu emre uymayanların öldürüleceği bildirdiler. Müslüman
mahallelerinin pek çok yerine benzin dolu bidonlar yerleş­
tirildi ve başlarına Yunan nöbetçi erleri dikildi. Müslüman
mahallelerine su sağlayan su boruları tahrip edildi ve ma­
halleler susuz kaldı. 2 8 Haziran 1 9 1 9 tarihinde, Menderes
Köprüsü'nün karşısında gerçekleşen Yunan saldırısı, nedensiz
bir saldırıdır. D ört bin askerden oluşan, gerek teçhizat,
gerekse moral olarak bariz bir üstünlüğü bulunan Yunan
birliği, özellikle şehre doğru geri çekilerek savaşı şehre
taşıdı. Yunan askerleri Müslüman mahallelerini, alevlerin
hızla yayılması için rüzgarın estiği yönde ateşe verdiklerinde,
Kuvay-ı milliye birlikleri bir kilometre uzaktaydı. Canlarını
kurtarmaya çalışarak evlerinden fırlayan masum İnsanlar,
silah ve bombalarla öldürüldü, evlerinden çıkmayanlar ise
alevlerin kurbanı oldular. Eğer Yunan askerleri, dört bir
yandan yardıma koşan Müslümanlar tarafından saldırıya
uğramamış olsalar, bütün Müslüman halk katledilecekti.

91
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yu11aıı Zıılmii

Aşağıdaki listede, köylerde işlenen suçlar bulunmamaktadır.


1- Müslüman kadın ve çocukları katledenler de dahil
olmak üzere yerli Rumlar ve diğer yabancılar emniyettedir.
Yunan askerlerine suç ortaklığı yapan yerli Rumların mahke­
mesi oldukça zorlu geçeceğinden, askeri mahkeme soruşturma
komisyonu tarafından gerekli tedbirler alınmıştır.
2- Yunan askerleri, Aydın Valisi Abdurrahman Bey, başsava,
Yargıtay başkanı, şehir eşrafından İzzet Bey, jandarma Meh­
met Arif Efendi ve ellerine geçirdikleri herkesi tutuklamıştır.
Bu nedenle şu sırada ben geçici olarak vali vekilliği görevini
üstlenmiş durumdayım.

Aydın Vali Vekili'nin 22 Temmuz 1919 tarihli telgrafı


Yapılan incelemeler sonucunda edinilen bilgilere göre, Aydın
ve �ivarında yaşayan nüfustan göç etmek zorunda kalanların,
öldürülenlerin ve ortadan yok olup akıbetleri hakkında bilgi
edinemediklerimizin sayıları şöyledir:
Göç etmek zorunda kalan Müslümanlar, on üç bin; gay­
rimüslimler, bin iki yüz.
Yunanlılar tarafından öldürülen Müslümanlar, seksen
bin beş yüz; akıbetleri hakkında bilgi edinemediklerimiz,
bin beş yüz.
Göç eden sekiz bin kişi Çine, Muğla, Milas, Koçarlı'ya
kaçmış, altı bin kadar göçmen Yenipazar, Nazilli, Denizli ve
ülkenin iç bölgelerine dağılmışlardır.
Halk ıstırap içindedir. 19 Temmuz 1919 tarihli telgrafımda
talep etmiş olduğum yardımın acilen ulaştırılmasını ve bölgeye
Kızılay ekibinin gönderilmesini ısrarla rica ederim.

92
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

26 Temmuz 1919 tarihinde Aydın Vali Vekili tarafından


çekilen telgraf

8 Temmuz 1919 tarihli telgrafın devamı

Yunan işgal birlikleri Çine yönünden Menderes'i geçip


Baltaköy, Emirdoğan, Savranderesi ve Beşpınar köylerindeki
tüm haneleri yağmalamış olup hayvanları gasp etmelerinin
ardından İtalyan birlikleri duruma el koymuş, köprüyü işgal
ederek, Yunan birliklerini geri çekilmeye mecbur etmişlerdir.
Aydın'ı terk edemeyen hasta, sakat, yaşlı ve çocuklar kat­
ledilmiş, yanlarına hiçbir şey alamadan apar topar kaçmak
zorunda kalanların tüm malları yağmalanmıştır. Genç kızlar,
arabuluculuk yapmak amacıyla giden İtalyan birlikleri ko­
mutanlarının gözleri önünde katledilmişlerdir. Çok sayıda
masum Müslümanın cesedi, yol kenarlarında tepecikler
oluşturmuştur. Ayasuluk ve Aydın, Nazilli arasındaki tama­
men yakılan köyler şunlardır: Balatçık, Kilisköy, Dereköy,
Ahresköy, Naipli, Kızılcapınar, Abdurrahman, Hızırlıklı,
Alhisar, Ömerbeyli, Tahtacı, Örüklütekeli, Beyköy, Dikmen,
Hacıaliobası, Karapınar (kaza), Karabağ, İkizdere, Virankapı,
Sandıkbeli, Kızılcaköy, Ömer, Kadıköy, Ahırköy, Arapkapısı,
İçikli, Osman- Yorgi, Sandıkbeli, Kızılcaköy, Ömer, Kadıköy,
Ahırköy, Arapkapısı, İçikli, Osman-Yorgi, Yeniköy, Tepecik,
Çerkesköy, Serçeköy, Emaköy, Tahtacılar, Tomalan, Pınar­
deresi, Kalaköy. Ayrıca Aydın iline bağlı İğneabat nahiyesi
(Germencik) .

İşgalci güçler bölge halkını katletmiş, mallarını yağmalamış


ve hayvanlarını gasp etmişlerdir. Bahçeler ve incir ağaçlarıyla

93
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Z11lmii

çevrili verimli Aydın ovası harap edilmiş, çöle dönmüştür.


Tüm bahçeler, tüm evler ve hane sahipleri yakılmış, alevler
Aydın vilayetinden bile görülecek seviyeye ulaşmıştır. Umurlu
ve Menderes arasında yaşayan halktan hayatta kalmayı
başaranlar, Umurlu'da toplanmış, gövdelerini Yunanlıların
toplarına, kurşunlarına ve bombalarına siper etmiş ve son
nefeslerini verene dek savaşmışlardır. Bu süreçte Yunan
birlikleri kayıplar vererek Aydın'a kadar geri püskürtülmüş­
lerdir. Ovadaki diğer köylerde ve dağlarda neler yaşandığı,
buraların halkının başına neler geldiği konusunda bir bilgi­
miz yok. Elli binden fazla kişi, en temel hayati ihtiyaçlardan
yoksun, ölüme mahkum edilmiş bir halde uygar dünyanın ve
Osmanlı hükümetinin yardım eli uzatmasını beklemektedir.
Muğla valisinin ve sancağın saygıdeğer halkının gönderdiği
yardımlarla hayatta kalmaya çalışmalarına rağmen ne yazık
ki bu yardımlar ihtiyacı karşılamaya yetmemektedir. Yaralı
ve hastalar askeri hastane ve ayakta· kalan sayılı binalardan
olan şehir hastanesinde tedavi edilmektedir, ama acilen ilaca
ihtiyacımız vardır. ·

Nazilli ve Yenipazar'dan gelen temsilciler, İtalyan komutanın


huzuruna çıkmış ve Yunan zulmünün topraklarına girmesine
engel olunması için yalvarmışlardır. Bu barbarlık daha ne kadar
sürecek? ! Milletler cemiyetine, masum insanların parçalannuş
cesetlerinin, Aydın'da evlerinde diri diri yakılan insanlara yapı­
lan zulmün Wılson ilkeleri ve barış konferansının kararlarına
uyup uymadığım sorarım. Osmanlı hükümetinden acilen güzel
bir haber, bir umut ışığı bekliyoruz. Denizli, Tavas ve Muğla
üzerinden bizimle irtibata geçebilirsiniz.

94
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıına11 Zulmü

Aydın Defterdarı Nurullah Bey tarafından Çine'den çe­


kilen telgraf

Yunan işgalciler ve organize Rum çeteleri tarafından işlenen


suçlar, yapılan zulüm, çocuklar da dahil olmak üzere çok sayıda
masum Müslümanın katledilmesi, eziyet görmesi, Müslüman
mahallelerin yakılıp yıkılması uygar dünya tarafından ancak
barbarlık olarak nitelendirilebilir. Minareler ve diğer yüksek
binalardan atılan bombaların yol açtığı yangınların yanı sıra
Müslüman mahallelerde neden gösterilmeksizin çıkarılan
kasti yangınlar, şehrin yarısından çoğunu yerle bir etmiştir.
Alevlerden kaçmak için evlerinden dışarı fırlayan çoluk çocuk
tüm Müslümanlar kurşunların hedefi olmuş, dışarı çıkma­
yanlar yanarak ölmüşlerdir. Aynı barbarlık şehrin civarında
da uygulanmış, böylece bütün bölge harabeye dönmüştür.
Aralarında Vali Abdurrahman Bey, başsavcı, Yargıtay başkanı
ve şehrin önde gelen çok sayıda isminin de bulunduğu saygın
kişiler, Yunanlılar tarafından götürülmüş ve kendilerinden
bir daha haber alınamanuştır. Tüm resmi görevliler büyük
endişe içindedirler. Aydın'ı terk edip Çine'ye gelmek zorunda
kalmışlardır. Şu anda Aydın'da hükümet temsilcisi ve Müslüman
halk bulunmamaktadır. Yunanlılar, Aydın ve Nazilli arasındaki
bölgeyi de işgal ettiklerinden aynı korkunç durum buralarda
da yaşanmaktadır. Müslümanlar ovanın her yerinde, dağlarda
ve evlerinde aynı vahşet ve zulmü yaşamaktadırlar. Kaçmayı
başarabilenler dağlara ve Menderes'in güneyine sığınmışlardır.
Bu insanlar perişan durumdadırlar ve onları Yunanlıların işgali
altındaki bölgelerine geri döndürmek ve can güvenliklerini
sağlamak mümkün değildir. Bölgemizde çok acil olarak çadır,
gıda ve ilaca ihtiyaç vardır. İhtiyaçlarımızı acilen göndermenizi,

95
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

yerinden yurdundan olan halkınuzın topraklarına geri dönebil­


mesi için Yunan işgaline bir an önce son verilmesi konusunda
girişimlerde bulunmanızı önemle rica ediyoruz.
Aydın'dan Çine'ye kadar yayan olarak gelmemin yorgun­
luğunu ve yol boyunca gördüğüm vahşet ve barbarlıktan doğan
dehşetimi atlattr atlatmaz, size, yaşanan mezalim konusunda
bilgi vermeye devam edeceğim.

Aydın Adliyesi Hakimi Osmanlı Rum'u Bay Stamath'm


Raporu

Yunan birliklerinin İzmir'e girişi, iç bölgelere ilerlemelerinin


nedenleri ve bu ilerleme sırasında yaşanan mezalim

8 Haziran 1919
Yunanlılar, Yunan birliklerinin İzmir'i işgalini pro­
testo etmek amacıyla kışlalardan kendilerine ateş açıldığı
bahanesiyle, çok sayıda Türk subay ve askeri akla hayale
gelmeyecek bir gaddarlıkla katletmişlerdir. B u haberin
duyulmasının ardından Yunan işgalinin iç bölgelere yayıl­
masını önleme arzusu belirmiş, sancaklar arasında halkının
cesaretiyle öne çıkan Aydınlılar bu milli ülküyle birleşmiş­
lerdir. Şehir eşrafından saygın kişilerin olan biten hakkında
bilgi edinmek üzere gittikleri İzmir' de tahammül edilmesi
güç hakaret ve küstahlıklara maruz kalmaları Aydınlıların
işgali önleme kararlılığını daha da güçlendirmiştir. İzmir' de
yaşanan elim olayların tekrarından korkan Aydınlılar, şehir
eşrafından Müslüman ve Hıristiyanların yaptığı görüşmeler
sonucunda Yunan birliklerinin şehirlerini işgal etmek istemesi
durumunda onlara, aralarında seçtikleri heyeti gönderme
ve hiçbir şekilde saldırmama kararı almışlardır. Bu sırada

96
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmü

Yunan birliklerinin İzmir'e girmelerinin ardından Aydın'da


yaşayan Rumlar, İtilaf Devletleri ve Yunanlı otoritelere
telgraflar çekerek, Hıristiyan nüfusun hayatının, Müslü­
manlar tarafından düzenlenmesi olası bir soykırım tasarısı
nedeniyle tehlikede olduğunu bildirmiş, hatta durumun
ciddiyetini vurgulamak amacıyla yetkililere bir heyet gön­
dermişlerdi. Yunan işgal birliklerinin hızla Aydın'a yönelme­
lerinin bir nedeni de Rum azınlığın bu korkusu olmuştur.
İşgalciler, Müslümanların saldırısına uğramadan ama gıda
gereksinimleri karşılanmamış, aç ve yorgun bir şekilde bir
akşam Aydın'a ve birkaç gün sonra da Nazilli'ye girdiler.
Bölge Rumlarının evlerinde birkaç gün boyunca ekmek ve
ev sahiplerinin kestikleri hayvanlarının etiyle beslendiler.
Yunan askerlerinin büyük bölümü, Türklerin dostluğunu
kazanmak, var olan yanlış anlaşılmaları ve güvensizliği yok
etmek amacıyla işgalin ilk beş, altı günü son derece insani
şekilde davranmışlardır. Ama aralarından bazıları, dürtüsel
arzularına yenilip Müslüman evlerine saldırmış, yerli Rumla­
rın kışkırtmalarıyla öç alma duygularını tatmin etmek adına
şehir eşrafından bazı saygıdeğer kişileri tutuklamışlardır.
Bunlar ve bunlara benzer üzücü davranışlar doğal olarak
Müslümanları öfkelendirmiş ve şikayetlere yol açmıştır.
Sonuç olarak Müslümanlar da ülkelerini ve vatandaşlarının
haklarını silahla koruma ulvi arzusu yeniden doğmuştur. Bu
sırada Yunan birliklerinin komutanı, Nazilli'deki, hatta ge­
rekirse Aydın'daki birliklerin, Bergama'da yaşanan olayların
tekrarlanmasını engellemek amacıyla İzmir'e çekileceğini
bildirmiştir. B u ve işgal birlikleri komutanlığından gelen
benzeri diğer bildiriler yerli Rumları alarma geçirmiştir.
Ardından aynı gece Yunan birliklerinin Nazilli' den çıktığı,

97
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıılmii

rastgele ateş ederek, evleri yakıp yıkarak Aydın'dan çekil­


diği duyulmuştur. Söylentiler arasında Nazilli eşrafından
bazı saygın kişilerin esir alınıp daha sonra katledildikleri
de vardır. Bu duyumlar halkı son derece rahatsız etmiştir.
Bu sırada Yunan birlikleri komutanına, tüm ülkeden gelerek
birleşmiş ve sayıları gitgide artan çetelerin şehre yaklaştığı,
Tellidede yakınlarında Yunan askerleriyle bu çeteler arasında
birkaç saat süren bir çatışma yaşandığı haberi gelir. Yunan
askerleri, içlerinde çetecilerin saklandığı iddiasıyla evlere
ateş açıp civar köyleri yakıp yıkmaya başlarlar. Bu insan­
lıkla ilgisi olmayan barbarlar, bu kana susamış canavarlar,
karşılarına çıkan, başında fes olan herkesi öldürmüş ya da
ölümden beter hale getirmiş, köyleri yağmalamış, büyükbaş
hayvanları, atları, kümes hayvanlarını gasp ederek bir sonraki
yerleşim biriminde yok pahasına satmışlardır. Yunan asker­
lerinin fanatikliğinin canlı bir örneği olarak şahit olduğum
bir olayı anlatmak isterim. Kuvay-ı milliyecilerle, Yunan
birlikleri arasındaki çatışmanın yaşandığı gece, süngülerini
takmış beş Yunan askeri, ellerinde bir kağıtla evime gelerek,
sağlam bir kaynaktan, evimde çok sayıda Türk'ü sakladığımı
öğrendiklerini söylediler. Evimi arayacaklarını ve eğer tek bir
Türk'e rastlayacak olurlarsa beni acımadan katledeceklerini
bildirdiler. Onlar evimi defalarca ararken, ben de komşum
Ohannes Efendi'nin bodrumuna sığınmak zorunda kaldım
ki bu duruma Ohannes Efendi'nin hizmetçisi, ayakkabıcı
Panali'nin karısı Maria ve tüm ev halkı şahitlik edecektir.
Yaşadığım bir diğer olay da şöyledir: Vali Abdurrahman Bey,
Yunanlı komutan tarafından, hükümet binasının önünde
okunmak üzere gönderilen yazıyı tercüme etmem için beni
davet etti. Kağıtta, büyük harflerle "Yunan birlikleri daimi

98
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıı11a11 Zıılmii

olarak Aydın'a girmiştir. " yazdığı halde Müslüman dostla­


rımın duygularını incitmemek amacıyla, "Yunan birlikleri,
İtilaf Devletleri'nin rızasıyla Aydın'a girmiştir ve geçici bir
süre Aydın' da kalacaktır." şeklinde tercüme ettim. Yanımda
duran iki Rum, sözlerimi duyduklarında bana dönüp öfkeyle,
"Yanlış tercüme ediyorsunuz, daha dikkatli olun ! " diye
bağırdılar. Bu olay tüm Yunanlılar arasında yayılmış olmalı
ki o günden sonra bana düşmanca davranmaya başladılar.
Kısa bir süre sonra Yunan komutanın emir subayı beni
çağırtıp "Sen bizim değil Türklerin tarafındasın! Neden
daimiyi geçici olarak tercüme ettin? Ayağını denk al, yoksa
başına geleceklerden sen sorumlusun! " deyip, sözlerine
hakaretlerle devam etti. Bunlar yetmezmiş gibi erlerin de
hakkımdaki haberleri duyduğunu anladım. Bir gün hükü­
met konağına doğru giderken, ayakkabıcı Ali Efendi'nin
dükkanının ö nünde, adının Ali Ağa olduğunu sandığım
yaşlı bir adam tarafından durduruldum ve bu adam, Yunan
askerleri tarafından darp edilen saatçi Ahmet Efendi'nin
oğlunun yardımına koşmam için bana yalvardı. Dükkana
girdim ve Yunan askerinin, süngüsünü, çocuğa indirmek
üzere kaldırmış olduğunu gördüm. Aralarına girip, "Size
yalvarırım, onu affedin. Ona zarar vermeyin. Bu çocuk sara
hastasıdır, yanlışını hastalığına verin." dedim. Öfkeden adeta
deliye dönen asker, "Şimdi sana gösteririm!" diye bağırarak
çocuğu bırakıp bana yöneldi. Canımı kurtarmak için hemen
oradan kaçtım. Ertesi gün yine aynı askerle karşılaştım. Ar­
kadaşlarına, bana gösterdiği tepkinin nedeninin, hakkımda
duymuş olduğu olumsuz şeyler olduğunu anlatıyordu. Asker
beni fark ettiğinde, tehditkar bir ses tonuyla, "Dün neden
işime karıştın? Sen Türklerin tarafındansın. Zaten bütün

99
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılınii

Rumlar, senin Türk sempatizanı olduğunu konuşuyor. Günün


birinde caddede leşinin bulunmasını istemiyorsan ayağını
denk al ve şu başındaki fesi çıkar ! " diye bağırdı. Bahçıvan
Dimitri de bu olaya ve o askerin elinden nasıl güçlükle
kurtulduğuma şahittir.
Fesimi çıkarmamı isteyen Efsunların saldırılarından korun­
mak için ilci gün boyunca evimden dışarı adım atmadım, ama
onların alçakça niyetlerini ortaya koyan gerçekleri anlatmaktan
vazgeçmeye niyetim yoktu.
Sonra Aydın trajedisi başladı. Yazık ki çok yazık! Yaşanan
kara günler, insanlığın bağrına zehirli bir hançer gibi saplandı.
Yıllardır bu topraklarda kök salınış İslam dini ve uygulamaları,
kökünden kazınmak istendi. Yunanlılar, asker! itibar ve ahlaki
değerler çerçevesinde cesurca çarpışmak yerine, Müslümanların
evlerine kurşun yağdırmayı, mahallelerini ateşe vermeyi tercih
ettiler. Müslümanlara uygulanan soykırımdan annelerinin
kucaklarındaki bebekler bile nasibini aldı. Caddeler, sokaklar
cesetlerden oluşan tepeciklerle doldu. Yaşanan vahşeti anlatmaya
kelimeler yetmez. Mezalim devam ederken ve Müslümanlar
çaresizlik içinde acıyla inlerken, ilahl adalet tecelli etti ve
zalimlerin çıkardığı yangınları söndürdü, silahlarını susturdu.
Muzaffer Kııvay-ı milliye birlikleri, şehre girdiklerinde gördükleri
manzara karşısında gözlerine inanamadılar. Her ne kadar bu
vahşeti yaratanlara karşı bilenmiş olsalar da, milli birliklerin
askerleri, dini ve ahlakı değerlerini unutmadılar ve masum Hı­
ristiyanlardan öç almaya kalkışmadılar. Katolik Rahibe Okulu'na
sığınmış olan Hıristiyanlar, Yunanlıların yaktığı mahallelerden
yaklaşan alevlerden korunmaları amacıyla Hükümet Konağına
nakledildiler, oradan da trenle güvenli iç bölgelere yollandılar.

100
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmü

Kuvay-ı milliyecilerin bu insani yaklaşınuna karşın bazı nankör


Rumlar, evlerde pusuya yatıp Kuvay-ı milliye askerlerine ateş
açtılar. Kuvay-ı milliyecilerin de onlara karşılık vermesi sonucu
Rum mahalleleri tahrip oldu. Yaşanan tüm olayların sonunda
güzel Aydın şehri bir harabeye döndü. Ne yazık ki yardım
çığlıkları, adil ve merhametli İtilaf Devletleri güçleri tarafından
duyulmadı. Sanki Anadolu'nun yok edilmesine karar verilmiş
gibi, bu hüzünlü görüntüler yardım eli uzatacak güce sahip
olanlar tarafından görülmedi. İşte yirminci yüzyıl medeniyeti,
bu medeniyetin eserleri ve gerçekleri bunlardır. Yazık!
Kalbim kan ağlayarak şahit olduğum olayları insanlığın
menfaati adına sayın valiye sunarım. Bu beş sayfalık yazınun
her satırında tamamen vicdanımın sesini dinlediğimden hiç
kuşkunuz olmasın.
Stamath
Raporumu kaleme aldığım sırada yaşadığım olay­
lardan dolayı kafam öylesine karışıktı ki bazı gerçekleri
yazmayı unutmuşum. Aşağıda yazacaklarım bu atladığım
gerçeklerdir:
Erbeyli'de Kuvay-ı milliyeciler ve Yunan birlikleri arasında
yaşanan çatışmanın ardından takviye edilen Efsunlar, çarpışmada
kaybettikleri askerlerin öcünü almak istercesine Erbeyli,
Hızırbeyli, Germencik ve Karapınar eşraflarından pek çok kişiyi
tutukladı, öldürdü ve köyleri ateşe verdiler. Aydın'da yaşanan
elim olayın ardından Yargıtay başkanı, başsavcı, eşraftan Hacı
Bey, oğlu Cabir ve isimlerini daha sonra vereceğim pek çok
kişi tutuklanarak götürüldüler. Aydın olayından bir gün önce
Türk polis ve jandarmaların silahlarına el kondu. Müslüman
halktan toplanan silahlar, yerli Rumları silahlandırmak için

101
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınaıı Zıılmii

kullaıuldı. Bu sözlerimin kanıtı, Katolik Rahibe Okulu'na


sığındığım sırada orada bulunan Fransız jandarmaların, yerli
Rumlardan, yüksek kalibreli silahlar topladıkları ve bu durumu
rapor edecekleri şeklindeki sözleridir. Ayrıca ben de bizzat
şehrin iç kesimlerindeki Rumlara ait evlerden ateş edildiğine
şahit oldum. Rum mahallesinin yakılması olayına gelince; bu
olay Kuvay-ı milliyecilerin şehre girmesinden önce gerçekleşti.
Yunanlıların ateşe verdiği Müslüman mahallelerinden Duba­
nönü 'nde, alevler Rum mahallesinde yaşayan Filiden'in evine
sıçradı, oradan da tüm mahalleye yayıldı. Rum mahallesini
ateşe vermek bir yana Katolik Rahibe Okulu'nda bulunduğumuz
sırada, Kuvay-ı milliyeciler, yaklaşan alevlerden korunmamız
için bizleri Hükümet Konağı'na naklettiler.

İğneabad Nahiye Müdürü'nün Aydın Vılayeti Hamedanna


gönderdiği mektup

Yunan işgal birliklerinin İğneabad nahiyesini istilaları


sırasında yerli halk onlara karşı hiçbir direniş göstermedi.
Buna rağmen işgal Aydın ve Nazilli'ye kadar yayıldığında,
Balatçık, Germencik, Erbeyli, Karapınar ve civar köylerdeki
Yunan askerlerinin tavırları son derece zalimceydi. İşe halkın
hayvanlarını gasp ennekle, sokaklarda ve halka açık alanlarda
Müslümanlara hakaret ettnekle, tarlalarına çalışmaya giden
masum işçilerin paralarını çalmakla, önlerine çıkan kadınların
namusuna el uzannakla başladılar. Zamanla bölge halkı için
tarlalarına ginnek, hatta evden çıkmak hayati tehlike oluşturur
hale geldi, asayiş ve güvenlik kalmamıştı. Müslüman halka
yönelik zulüm günden güne artıyordu.
Hükümet binasında asılı olan saat ve jandannaların teçhizat­
ları Yunan askerleri tarafından çalındı. Saat çarşıda sarıldığında

1 02
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

kurtarıldı, silahlarsa daha sonra bulundu. Yunanlı çapulcular,


bir gün içinde şehrin dışında tarlalarında çalışan sekiz köylüyü
öldürecek kadar cüretkardılar. Bu alçakça olayların ardından,
bölge halkında bir güvensizlik duygusu oluştu ve herkes kendi
can güvenliğini düşünür oldu.

Yaşanan ufak bir çatışmanın ardından, Erbeyli' de bazı


Müslümanların Yunan askerlerine ateş açarak kendilerini ko­
rudukları haberini aldım. Olayın ertesi günü, Germencik'teki
Yunan işgal kuvvetleri civar köylerden 70, 80 masum köylüyü
toplayıp götürdüler. Benim araya girmem sayesinde kadın ve
çocuklar serbest bırakıldı, ama 32 erkek ve 26 genç süngü
darbeleriyle katledildi. On iki yaşlı ve hasta da esir alınarak
Aydın'a götürüldü.

Bu korkunç olay nedeniyle paniğe kapılan bölge halkı toplu


halde göç etmeye başladı. Demiryolu boyunca tüm köyler, bu
zorunlu göç nedeniyle tamamen boşaldı. Daha sonra Aydın'daki
Yunan güçleri takviye edildi ve oldukça kalabalık bir müfreze
Germencik'e gönderildi. Bu müfrezenin komutanı, hiçbir neden
göstermeden beni tutukladı. Götürüldüğüm karakol binasında
Yunan askerleri ve onlara suç ortaklığı eden Rum çapulcular
tarafından üzerimdeki her şey, hatta ayakkabılarım bile gasp
edildi. İki gün boyunca sayısız hakarete uğradım, kötü muame­
leye maruz kaldım ve dövüldüm. Bu süreçte bölgede yaşayan
Rum haydutlar ve Yunan askerleri evimi bastılar. Yırmi yıllık
çalışma hayatım boyunca kazanmış olduğum tüm birikimimi,
mobilyaları, para ve mücevherlerin tümünü çaldılar. Yaşlı
annemi ve karımı dövdüler, kızımı kılıçla yaraladılar, sekiz
yaşındaki diğer kızımı ve dört yaşındaki oğlumu, annelerinin
gözü önünde sürgü darbeleri ve akla gelmeyecek işkencelerle

103
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111an Z11/mii

katlettiler. Daha sonra ev baskınları, yağmalama, katliam ve


işkence, bölgedeki diğer evlere de yayıldı. Tarlalarda çalışan ya
da Balatçık'tan sonraki bölgede demiryolu civarından geçen yaşlı
adam, kadın ve çocuklardan oluşan Neşetiye köyü nüfusunun
büyük bölümü tutuklandı, telgraf müdürü de tutuklananların
arasındaydı. Tutuklananlar toplu halde Germencik'teki İsmail
Ağa Hanına götürülüp hapsedildiler. Uzun süredir bu talihsiz
insanlardan haber alamadığımızdan hepsinin katledildiklerine
ınanıyoruz.
Bu elim olayların gerçekleştiği tutukluluğum sırasında, olan
biteni öğrenmek amacıyla Germencik' e gelen Bay Hoder ve
bir İngiliz albayın huzuruna çıkarıldım. Onlara benim, ailemin
ve insanlarımın maruz kaldığı korkunç saldırıları detaylı bir
şekilde anlattım. Yapılan mezalimi ve can güvenliği kalmayan
insanların toplu halde dağlara göç etmek zorunda kaldıklarını
söyledim. Kendi hayatımın da tehlikede olduğunu ve onların
yanından, bulundukları trenden asla ayrılmayacağımı ekledim.
Beni yanlarına aldılar ve onlarla beraber Aydın'a geldim.
Aydın'a vardığım gün, şahit olduğum her şeyi ilgili ma­
kamlara anlattım ve geriye dönecek imkfuum olmadığından o
gün orada kaldım. Ertesi gün, Menderes köprüsünde Yunan
saldırılarına karşı kendilerini korumak isteyen halkla Yunan
askerleri arasında bir çatışma yaşandı. Hemen kaçarak, vergi
memuru Mustafa'nın terk edilmiş, boş evine sığındım. Yunan
askerlerinin yaktığı alevler bu eve de ulaştığında kendimi
dışarı attım ve Allah'a şükür ki zalimlerin yanan evlerden
kaçanlara attığı kurşunların kurbanı olmayıp hayatta kalmayı
başardım. Çatışmada geri çekilmek zorunda kalan Yunan
birlikleri, Karapınar, Germencik kazalarını, Reis, Hızırbeyli,

1 04
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

Sandıklı, Mamurenıl, Hamit, Kıpti Müslüm ve Sinirtekke


köylerini yağmalayıp ateşe verdiler ve tüm bölge halkını yaşlı,
kadın, çocuk demeden katlettiler. Toplam bölge nüfusundan
kaçmaya fırsat bulamayan 1 .600 kişi işkencelerle öldürüldü.
Bütün evler, iş yerleri yağmalandıktan sonra ateşe verildi. Rum
mezaliminden canlarını kurtarabilenler, İtalyanlar tarafından
işgal edilmiş olan Söke ve Çine'ye ve Menderes'in güneyine
sığındılar. Bu insanlar, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük
bir çaresizlik ve sefalet içinde yaşam savaşı veriyorlar. Yunan
mezaliminin ardından sancağın en kalabalık nüfuslu ve refah
içindeki bölgesi, terk edilmiş bir harabeye döndü.
Bu şartlar alnnda İğneabat'ta yapabileceğim hiçbir şey
olmadığından, evim yakılmış, yağmalanmış, ailem dağılmış ve
kaybolmuş olduğundan, ben de kazadan ayrılıp ailemi aramaya
karar verdim. Ailemi Koçarlı' da buldum ve daha sonra size bu
mektubu yazdığım Çine kazasına bağlı Kırobası'na yerleştik.
Saygılarımla,
İğneabat Nahiye Müdürü Mehmet Emin

Yunan mezaliminin yaşandığı bölgelerdeki vatandaşları­


mızın protestoları

İngiltere temsilcileri Bay Whitall ve Yüzbaşı Grant'ın


ayrılmalarının ardından, Aydın sancağında, İtilaf Devletleri'nin
aldığı kararlarının aksine yerli Rumlar ve Yunan askerleri
tarafından uygulanan Türk ırkını yok etmeye yönelik politikayı,
uygar dünyaya duyurmak istiyoruz.
1 3 0 yolcu, Aziziye istasyonu yakınındaki dağ geçidinde
Yunan askerleri tarafından zorla trenden indirildikten sonra,
askerler önce kadınlara, kocalarının ve anne-babalarının

1 05
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesiııde Yunan Zıılmii

gözü önünde tecavüz etti, daha sonra tüm bu yolcuları


korkunç işkencelerle katlettiler. Yunanlılar, işgal ettikleri
bölgelerdeki tüm köy ve kazaları yakıp yıktı, kadınları,
çocukları ve yaşlıları, kısacası ellerine geçirdikleri bütün
Türkleri öldürdü, diri diri yaktı ve canlı canlı kuyulara attılar.
Yollarına çıkan bütün talihsizleri, Nazilli ve diğer yerlerde
tutukladıkları bölge eşrafını, sudan bahanelerle sokakta
yürürken tutukladıklarını, hapse atacaklarını söyledikleri
herkesi öldürdüler. Zorla Müslüman halkın evlerine girdiler,
genç kız ve kadınlara tecavüz ettiler, erkekleri, çocukları
öldürdüler, hatta hükümet görevlileri ve bölge eşrafı bile
onların gazabından kurtulamadı.
Gayrimüslimlerin şapka takmalarını zorunlu tuttular, Türk
mahallelerine benzin dolu bidonlar yerleştirdiler ve bu mahal­
lelere giden su borularını imha ettiler. Gayrimüslimlerin ev ve
dükkanlarına belirleyici işaretler kondu. Tüm bunlar Aydın
sancağındaki Türk halkına soykırım uygulanacağını önceden
gösteren ipuçlarıydı.
28 Haziran tarihinde, işgal birlikleri hiçbir sebep olmak­
sızın Menderes köprüsünde nöbet tutan milli birliklerimize
saldırdılar. Yaşanan çanşmada, kasten geri çekilerek kendilerini
kurban gibi gösterip Aydın trajedisini başlattılar. Minarelere ve
yüksek binalara çıkıp makineli tüfeklerle sokaklardaki insan­
ları taradılar, Türk mahallelerini ateşe verdiler, ağır silahlarla
Müslümanlara saldırıp çanşmayı soykırıma çevirdiler. Ayrıca
her köşede, kadın, erkek, çocuk alevlerden kurtulmaya ça­
lışan bahtsızları silah ve makineli tüfeklerle vurdular. Yanan
evlerinden çıkmalarına izin verilmeyenlerse diri diri yandı ve
kömür haline gelen cesetleri yıkınnların altında kaldı. Alevlerin

106
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

ulaşmadığı binalara bomba attılar, böylece içeridekiler ya öldü


ya ağır yaralandı.
Üç gün süren bu vahşet, ilahi adaletin tecelli etmesi,
Yunan birliklerinin, kendilerinden sayıca ve teçhizatça çok
daha az olan milll kuvvetlerimiz tarafından bozguna uğra­
yarak apar topar şehri terk etmeleriyle son buldu. Yunan
zulmünden ve soykırımdan canlarını kurtaranlar, bu sayede
hayatta kalmayı başardılar. Kuvay-ı milliye birliklerinin şehre
girmesinin ardından gerek sivil gerekse resmi bütün İngilizler,
Fransızlar ve İtalyanlar, hatta Yunanlılar, Türklerin, evlerinde
ve kilisede barikatlar kurmuş, işledikleri korkunç suçlardan
dolayı cezalandırılmayı bekleyen Rumlara nasıl insanca dav­
randıklarına tanık oldular.
Ama kısa bir süre sonra Aydın'da bozguna uğratılan Yunan
askerleri, İzmir ve diğer bölgelerden gelen takviye kuvvetlerle
geri dönüp suçlarına ve zulümlerine daha da büyük bir cüretkar­
lıkla devam ettiler. Aydın'a yürürlerken, yapnkları soykırımda
hayatta kalmayı başaran herkesi katlettiler, sağlam kalan her
yeri yağmaladılar, yaknlar ve yıknlar.
Aydın ve civarında yaşayan Müslümanlardan, kaçmaya
vakit ve imkan bulabilecek kadar şanslı olanlar dağlara, vadinin
terk edilmiş bölgelerine ve İtalyan işgali alnndaki Menderes'in
güneyine sığındılar. Uygar dünyaya soruyorum; nüfusunun
% 95'i Türk olan Aydın Sancağı'nda, bu ezici çoğunluğu
yok etmek adına Yunanlıların yapnğı barbarlıkları onaylıyor
musunuz? Nüfusun büyük bölümünü oluşturan, bugüne dek
bu topraklarda yaşayan Yunanlılar ve tüm Hıristiyanlara iyilik
ve cömertlik gösteren, dostane ilişkiler içinde olan Türklere
bu yapılanlar reva mıdır? Müslümanlar, insanlığın, medeni

107
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıt/mü

devletlerin ve halklarının, tarihte eşi benzeri görülmemiş bu


barbarlığı onaylamayacağından kesinlikle emindirler.
Dağlara· ve yakın bölgelere sığınmış, kelimelerle anla­
tılamayacak bir sefalet içinde olan yüzlerce, binlerce barış
yanlısı vatandaşımızın canlarını kurtarabilmek adına, Aydın
Sancağı'ndaki Yunan işgalini acilen sona erdirmenizi rica
ediyoruz.
Mektubun altında yüzlerce devlet görevlisi, genel şura
üyesi, belediye başkanı ve çalışanlarının imzaları bulunmaktadır.

Aydın halla tarafından yazılan dilekçe

Topraklarımızın Yunan işgalinden kurtulmasını beklerken,


haklarını koruma sorumluluğunu barış konferansının adaletine
bırakmış olan insanlarımızın her gün akıl almaz zulüm ve gad­
darlıklara maruz kaldığını büyük bir acı ve hayal kırıklığıyla
görüyoruz. Nazilli'yi boşaltma kararı alan Yunanlılar, buradan
ayrılırken Nazilli eşrafından kırk iki Müslümanı katlettiler.
Aydın'ı terk etmelerine kadar geçen süreçte, İngiltere temsilcisi
Bay Hoder'ın da şahit olduğu ve raporlarında belirttiği gibi
sayılamayacak kadar çok Müslümanı öldürdüler. Bu insanlık
dışı vahşete engel olmak amacıyla Aydın yakınlarında toplanan
Kuvay-ı milliye birlikleri, on iki gün önce şehrin boşaltılmasını
talep etmiş, ama bu talep kabul edilmemişti. 1 2 kilometre
boyunca Yunanlıların yaylım ateşine maruz kalan Kuvay-ı
milliyecilerin, canlarını hiçe sayarak topraklarınuzı müdafaa
ettikleri kanlı çarpışma üç gün sürmüş, üç günün sonunda Aydın
yeniden Türklerin eline geçmiştir. Ama canımızı kurtarmak için
kendilerine karşı çıkan Kuvay-ı milliyecilerin direnişini bahane
eden Yunanlıların Müslüman mahalleleri yakıp yıkmalarının

108
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmü

fanırası çok ağır olmuştur. İzmir Oteli, aralarında eski belediye


başkanı Ahmet Bey'in evinin de bulunduğu sayısız ev, üzerine
benzin dökülen paçavralarla ateşe verilmiştir. Şehrin dört bir
yanında çıkarılan yangınlar hala söndürülememiştir. Şehri terk
eden Yunanhlar, sadece bununla da kalmamış, yanarak ölmekten
kurtulmak için evlerinden dışarı fırlayan kadın, erkek, çoluk
çocuk tilin Müslümanları vurmuş, kadınlan gözlerinden duvara
çivilemiş, genç kızlara ailelerinin önünde tecavüz edip katlet­
miş, kadınların göğüslerini, kollarını kesip cinsel organlarına
sokmuşlardır. İşgal kuvvetleri, kaçmayı başaramayan çok sayıda
devlet görevlisi ve şehir eşrafını da katletmiş, onlar da demir­
yolu boyunca uzanan köylerde yanarak ölen Müslümanların
kaderini paylaşmışlardır. Yakılıp yıkılan ve mezalime uğrayan
Müslüman köylerinden bazıları şunlardır: Neşetiye, Kadıköy,
Emirağası, Yeniköy, Kızılcaköy, İkizdere, Ahırköy, Karapınar,
Erbeyli, Tekeli, Karabağ, Ömerbeyli, Germencik, Hzırbeyli,
Söztekeli, Reisköy.
Geri çekilen Yunan birlikleri, gelen takviye birliklerle bir­
likte tekrar Aydın'ı Müslümanlardan almaya teşebbüs etmiştir.
Yaşanan çarpışmada dağlara kaçmaya çalışan kadın, erkek,
çocuk, yaşlı çok sayıda Müslümanı makineli tüfeklerle tara­
narak öldürmüşlerdir. Kırk sekiz saat süren kanlı çarpışmanın
ardından şehir düşmandan temizlenmiş, ama zaten harabeye
dönmüş şehrin kalanının büyük bölümü de yakılmıştır. Müs­
lüman halkın insanı haklarının tanınması, asla kabul edilmesi
mümkün olmayan bu zulüm sonucu tehdit altında olan can
güvenliğinin sağlanması konusunda barış konferansı yetki­
lilerinin harekete geçeceklerinden hiç şüphemiz yok. Her
geçen gün boyutları daha da artan, insanlık dışı mezalime
karşı acil önlemler almanızı ve yaşanan olayları soruşturmak

109
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yıı11aıı Zıılmii

üzere tarafsız bir heyet göndermenizi önemle rica ediyoruz.


Mezalimden kaçmayı başaranlar, perişan haldeler. Alevlerden
kaçan bu bahtsızlar, uygar İtalyan hükümetinin işgali altındaki
bölgede, sefalet içinde sokaklarda, ağaç altlarında yaşam mü­
cadelesi vermektedirler. Ülke nüfusunun % 78 'ini oluşturan,
sayıları elli ila altmış bin arasındaki bu Müslümanların insanca
yaşama, hayatta kalma haklarını geri alabilmeleri için yardım
elinizi uzatmanızı rica ediyoruz. Aramızdaki nifak tohumları,
Yunan ırkıyla olan iyi ilişkilerimizi bozamaz ve yüzyıllardır
olduğu gibi bundan böyle de bir arada dostça yaşamaya devam
edebiliriz. Irkımıza has geleneklerimiz ve duyarlılığımız, bu
korkunç Yunan istilası sona erer ermez, Rum vatandaşları­
mızla kaldığımız yerden devam ederek dostça ilişkilerimizi
sürdüreceğimizin teminatıdır.

Yunan mezalimi sonrası Aydın Debbağ'da hayatta ka­


lanların ifadeleri

22 Temmuz 1919 günü, sabah saat 8'de, şehrin dışında


Yunan birlikleri ve Kuvay-ı milliye birlikleri arasında çarpışmalar
yaşanırken, bazı Yunan askerleri, benzine batırılmış paçavra­
larla, içi odun ve kurutulmuş bitki dolu olan Yozgatlı Hasan
Efendi'nin Debbağ'daki evini ateşe verdiler.
Dinarlı kızı küçük Farına, canını kurtarmak için evden
dışarı fırladığında süngülendi ve alevlerin arasına geri atılarak
hayatını kaybetti. Yıne aynı mahallede bir başka genç kız, Hafız
Mustafa Efendi'nin kızı Emine Hanun, aynı şekilde darp edildi
ve evden çıkmasına engel olundu.
Yunan askerler ve çapulcular, Ali Efendi'nin evine girip iki
oğlu Cemal ve Ragıp'ı öldürdükten sonra evi kundakladılar.

1 10
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

Talihsiz gençlerin kömürleşmiş cesetleri, küle dönen yıkın�arın


arasında bulundu.
Aynı evde bulunan, Mustafa Efendi'nin kızı ve karısı, Zehra
ve İsmet Hanımları kaçırdılar. Bugüne kadar bu zavallılardan
herhangi bir haber alamadık. Yunanlılar, Peştemalcızade Hüdai
Efendi'nin evine yangın bombası atarak, hizmetkarı İbrahim'i
darp ettiler. Tüm mahalle bu şekilde ateşe verildi ve kaçmak
isteyenler ya vuruldu ya da alevlerin arasına geri atıldı. Mahal­
lemizde vurularak, makineli tüfekle taranarak veya yakılarak
öldürülen insan sayısı 1 .483'tür.

Nazilli'de yaşanan vahşet hakkındaki bir rapordan alıntılar

Yunan işgal kuvvetleri, 1 9 Haziran perşembe günü, gece


yarısı ani bir kararla Nazilli'den geri çekilme harekatına başla­
dılar. Bu sırada Nazilli'deki Hıristiyanlara ait bütün evleri birer
birer dolaşıp, kendilerinden Türklerin onları öldürme niyetinde
oldukları konusunda kendileriyle ağız birliği etmelerini istediler.
Sabaha karşı saat ikide kışla meydanında toplanıp, kışlaların
civarında devriye gezen Osmanlı jandarmalarının silahlarına
el koydular. Daha sonra sivil Hıristiyanları önlerine katarak,
günlerdir esir tuttukları Kenan Bey'i ve elleri kelepçelenen 3 0
Müslümanı d a yanlarına alarak Nazilli'den Akteke'ye doğru
yola koyuldular.
Ertesi sabah Müslüman halk son derece endişeliydi. Topla­
nıp acilen mil11 bir kuvvet organize edilmesi, Nazilli kazasının
savunmasının, mil11 ve insani görevlerini yerine getirmek için
canlarını vermeye hazır bu saygıdeğer ve güvenilir kişilere bı­
rakılması kararı aldılar. Kazalarında yeniden düzen ve huzuru
sağlamak için önce civardaki Türk muvazzaf birliklerini yardıma

111
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yımaıı Zıılmü

çağırmayı düşündüler, ama telgraf telleri Yunanlılar tarafından


kesildiği ve dış dünyayla haberleşme imkanları kalmadığından
bu düşüncelerini gerçekleştiremediler.
Nazillililerin özlemini çektiği düzen ve huzur, Kuvay-ı
milliye birlikleri sayesinde yeniden sağlarıdı. Daha sonra
Hamdi Bey komutasındaki muvazzaf birlikler ve Komutan
Hakkı Bey komutasındaki süvari birliği kazaya geldi ve burada
sağlanan huzur ortamının köy ve diğer kazalara da yayılması
için çalışmalara başladılar. Bölge halkının çalınmış olan malları,
saklanmış oldukları yerlerde bulunup sahiplerine teslim edildi
ve Yunanlıların yaptığı tahribat el birliğiyle onarılmaya başlandı.
Nazilli kazasının Yunan birlikleri tarafından işgali sırasında,
Avrupa ülkelerinin adalet anlayışına güvenen halk, herhangi bir
direniş göstermeden, olay çıkarmadan işgali kabul etti. Ama
işgalin ilk gününden başlamak üzere Yunan askerleri Müslü­
man kadınlara saldırdılar ve bu zavallı kadınları çırılçıplak
sokaklarda yürümeye zorlayarak alçaklıklarını, en metanetli
kişilerin bile isyan edeceği boyuta taşıdılar. Müslüman halkı
·ibadete çağıran müezzine, "Eşek gibi anırma!" diye bağırarak,
halkın dini inançlarına saldırıda bulundular.
Yunanlı komutan, askerlerinin kendilerine suç ortaklığı eden
yerli Rumlarla birlikte her gün bir iki dükkanı yağmalamalarına,
tarla ve evlere el koymalarına, tahıl çuvallarını boşaltmalarına
göz yumdu. Gün geçmiyordu ki şehir eşrafından birkaç kişi,
"Sen Yunan işgalinden memnun değilsin!" veya "Topraklarınızı
İngiliz, Fransız ya da İtalyanların işgal etmesini tercih ederdin!"
gibi sudan bahanelerle tutuklanmasın. Yunanlılar Nazilli'den
çıkmalarından iki gün önce hiçbir sebep göstermeden, sadece
toplumun dürüst ve eğitimli kitlesini oluşturdukları için emekli

112
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

komutan Kemal Bey, defterdar Şükrü Bey, Hafız Mehmet,


Hacı Mehmet, vergi memuru Rıza ve otuz kişiyi daha tu­
tukladılar. Nazilli'yi terk ederken elleri bağlı tutsaklarını da
beraberlerinde götürdüler. Sadece hükümet temsilcisi olan
Şükrü Bey'in, konumu gereği elleri bağlanmamıştı. Kenan
Bey ve Hacı Hamdi, ölümcül biçimde yaralandılar. Diğerleri,
hiç nedensiz tutuklanmış çok sayıda Müslüman gibi katledilip
cesetleri hendeklere atıldı.
Nazilli Müftüsü Salih
Belediye Reisi Mehmet Emin
Avukat İlhami

Rapora daha sonra eklenen bölüm

1- Denizli' den İzmir'e gitmekte olan tren Efes'te durdu­


ruldu ve kadın, erkek 90 yolcuya trenden inmeleri emredildi.
Orada kocaları, babaları, ağabeylerinin gözleri önünde yaş
ayrımı yapılmadan tüm kadın ve kızlara tecavüz edildi, sonra
bütün yolcular katledildi. Yüzbaşı Salih Efendi ve kimliği
bilinmeyen, Trablus doğumlu, Yunan otoritelerinin kendisine
seyahat teskeresi vermiş olduğu bir kaptan, diğerlerinden daha
da vahşice işkencelere maruz kalarak öldürüldüler.
2- Çarpışmadan önce avukat Enver Bey'in bahçesinden
dönen kansı Yunan askerleri tarafından taciz edildi ve çırılçıplak
soyunmak zorunda bırakıldı. Hizmetçisi Asiye'ye tecavüz edildi.
3- İki vergi memuru Mustafa ve Ali Efendiler, elleri
bir telle arkalarında bağlı şekilde, kafalarına indirilen kabza
darbeleriyle öldürüldüler.
4- Kaza ateşe verildiğinde, altı kız, beş erkekten oluşan
on bir küçük çocuk, Yunan askerleri tarafından Ramazan

1 13
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

Paşa mahallesinde durduruldu ve bir Yahudi'ye ait, köprünün


yakınında bulunan alevler içindeki eve atılarak diri diri yakıl­
dılar. Bu olay, görgü tanığı emekli kumandan Hüseyin Hüsnü
Efendi'nin yeminli ifadesiyl� doğrulanmıştır.
5- Saatçi Ahmet Efendi ve oğlu Sadi, sürüklenerek dük­
kanlarından çıkarılıp tutuklandılar. Sadi'nin gözleri oyuldu
ve daha sonra Rum Kilisesi'nde öldürüldü. Babası Ahmet
Efendi'den hiçbir haber alınamadı.
6- Çarşıda, kimliği belirlenemeyen iki kişi süngülendi ve
birbirlerine bağlanarak ateşe atıldılar.
Yunanlılar çok sayıda Yahudi'yi de katlettiler. Aşağıdaki
listede bazı Yahudi kurbanların İsimleri yer almaktadır.

Mopssa Malki, ayakkabıcı Öldürüldü


Bohor Levy, terzi Öldürüldü
Bohor İsrael, ayakkabı tamircisi Öldürüldü
Isaac Calvo, ayakkabıcı Öldürüldü
David Aroguette Öldürüldü
Moussa Lerosse Öldürüldü
Gioia Katan Öldürüldü
Meryem Malki Öldürüldü
Soultan Gharib Öldürüldü
Isaac Sabah Yaralandı
Moche Fahrni Yaralandı
David Sabah Yaralandı
Moise Bensignor Öldürüldü
Saralı Bendi Öldürüldü

1 14
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

Jacob Jaffe Yaralandı


Aslan Halegna Yaralandı

Ek Bölüm
1 - Çeşitli görgü tanıkları, Terziler mahallesinde bir kadının
göğsünün ve· kolunun kesildiğine, göğsünün ağzına, kolununsa
cinsel organına sokulduğuna şahit olmuşlardır.
2- 5 6. Tümen' den Kaptan Bahattin Efendi, Peştemalci
Çerkez yakınında, bir kadının çırılçıplak, vücudunun sağ ta­
rafı yan�ş ve göğüslerinin alrında kurşun delikleri bulunan
cesedini görmüştür.
3- Elleri ve ayakları telgraf telleriyle bağlı, bacakları ve
kolları kesilmiş bir adamın cesedi tümen karargahına getiril­
miştir.
4- Aydın'da Yunanlı komutanın karargah olarak kullandığı
binada bir adam canice öldürülmüş, kimliği belirlenemeyen
zavallı kurban, bir sandalyeye bağlannuş ve korkunç işkencelerle
kafası kesilmiştir. 57. Tümen'den Kaptan Hüsnü Bey, bu eltm
olaya şahit olmuştur.
5- İzmir Oteli garsonu Hasan ve müşterilerden biri olan
Mustafa Efendi, alevlerden kaçmaya çalışırlarken öldürüldü­
ler. Cesetleri, otelin sahibi tarafından İngiltere temsilcisi Bay
Hoder'e gösterildi.
6- Dükkanönü mahallesinde, şehrin en saygıdeğer kişile­
rinden yaşlı bir adam olan Hacı Yahya Efendi'nin evine girdiler,
tüm parasını ve değerli mallarını gasp ettiler, sonra karısını ve
kendisini canice öldürdüler.
7- Kozdibi mahallesinden Arabaa Hafız, tarlasına giderken
katledildi.

115
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınaıı Zıılmii

8- Aynı mahallede, Hacı Raşit Efendi ve karısı, alevlerden


kaçmaya çalışırlarken öldürüldüler.

9- İzmir Oteli'nin sahibi Ahmet Efendi'nin kız kardeşi


Zehra Hanım, ateşe verilen bölgeden kaçarken vuruldu.
10-Kiraz adliyesinde görevli Mustafa Efendi'nin karısı ve
kızı da aynı şekilde öldürüldüler.
1 1-Şehrin köklü ailelerinden birine mensup, en saygıdeğer
siması avukat Ethem Bey, karısı ve beş çocuğuyla birlikte
evinden alınıp Yunan karargahına götürüldü. Burada bir, üç,
yedi ve dokuz yaşlarındaki dört çocuğu canice öldürülüp doğ­
randı. Ethem Bey, karısı ve diğer çocuğunun hayatı, Kuvay-ı
milliyecilerin Aydın'a girmesi sayesinde kurtuldu.
12-Kadıköylü Mehmet Ali Efendi, Ramazan Paşa mahal­
lesinde süngü darbeleriyle öldürüldü ve cesedi, yanmakta olan
evine atıldı.
13-Ali Efendi'nin oğulları Cemal ve Ragıp Beyler, gözleri
oyulduktan sonra öldürüldüler ve cesetleri yakıldı.
14-Şehrin bir diğer eşrafı Şeyh Aziz'in kızı, on iki yaşındaki
Nahiye Hanım, Debağlı mahallesinde alevlerden kurtulmak
için kaçarken öldürüldü.
15-Doktor İsmail Bey, karısı ve iki ile beş yaşlarındaki
çocukları, zorla Yunan karargahına götürüldüler. Burada İsmail
Bey'in karısına tecavüz eden Yunan askerleri, iki çocuğu, an­
ne-babalarının gözleri önünde öldürdüler. Salıverilen perişan
haldeki çift, evlerine dönerken Nazilli Köprüsü yakınında
vurularak öldürüldüler.
1 6-Askeri memur Hüseyin Efendi'nin kız kardeşine tecavüz
edildi ve boğazı kesilerek öldürüldü.

116
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmü

17-Dükkanönü mahallesinde, bazı Rumlar, Kilcizade İsmail


Efendi'nin evine zorla girerek karısına tecavüz ettiler, zavallı
kadını ve küçük yaştaki çocuklarını öldürdüler.
1 8-Aynı mahalleden Hafız Emin Efendi öldürüldü. Yine
aynı mahalleden, daha önce öldürüldüklerini söylediğimiz
Hacı Yahya Efendi ve karısının, oğulları Hafız Ahmet Efendi
de öldürüldü.
19-Emekli Yüzbaşı Adalı Ziya Bey ve erkek kardeşi öldü­
rüldüler. Karısı zorla vaftiz edilip Maria adı verildikten sonra
vahşice tecavüze uğradı ve katledildi.
20-0rta Mahalle' den Mustafa oğlu Hasip, alevlerden
kaçarken öldürüldü.
21-Cuma mahallesinde Balıkçıoğlu Süleyman ve karısı
evlerinde öldürüldüler.
22-Aynı mahalleden Hamal Hayri, evinde öldürüldü.
23-Aynı mahalleden Hacı Süleyman oğlu Ali, evinde
öldürüldü.
24-Hüsnü Bey'in kızı öldürüldü.
25-Kemer mahallesinden Abdi ve Dana Mehmet, evleriri­
den alınıp gözleri oyuldu, burunları kesildi, derileri yüzüldü
ve Yunan subayların süngü darbeleriyle can verdiler.
26-İmam oğlu Mehmet öldürüldü.
27-Hüdai Efendi'nin hizmetkarı İbrahim öldürüldü.
28-Dükkanönü'nde Yunanlılar, manav Mehmet'in evini
basıp karısı ve kızına tecavüz ettikten sonra üçünü de öldür­
düler.
29-Zeliha, Akmescit'te öldürüldü.

1 17
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yı111a11 Zıılmii

3 0-Hacı Mehmet'in kızı Ayşe öldürüldü.


3 1 -Cuma'da, alevlerden kurtarmak istediği altmış yaşın­
daki annesini sırtında taşıyan kömürcü Mehmet ve annesi
öldürüldüler.
32-Bingazi doğumlu, yoksul bir nazar boncuğu satıcısı
olan Derviş Arap, Çayköprü'de öldürüldü.

Aydınlı Doktor Mazhar Bey'in raporu

Vahşice icraatları, zorbalıkları nedeniyle Aydın halkının


alarma geçtiğini, kendilerini korumak için silahlandıklarını
öğrenen Yunanlıların Menderes yönünde ilerlemelerinin
ardından, d�a sonra şehre kadar uzanan bir çatışma yaşandı.
Halkın silahlanmasını bahane eden Yunanlılar, minarelere ve
yüksek binalara çıkarak makineli tüfeklerini evlere doğrultup,
benzine ve mavi bir sıvıya batırdıkları paçavralarla çıkardıkları
yangınlardan kaçmaya çalışan zavallı kadın ve çocukları hiç
acımadan taradılar. Cinayetlerin ve ihlallerin canlı şahitleri
olan, Yunan mezaliminin ardından yerini yurdunu terk edip
Denizli'ye göç etmek zorunda kalanların anlattıkları şöyle:
1- Şeriye mahkemesinde memur olan Mustafa Efendi,
iki Efsun ve iki yerli Rum'un Hacı Yahya Efendi'nin evinden
(Kendisini, karısını, kızını ve oğlunu süngü darbeleriyle
katlettikten sonra) kollarında altın dolu bir sepet ve ağzına
kadar kağıt para dolu bir çantayla çıktıklarını görmüştür.
2- Aynı memur alevler yan eve ulaştığı için yanında an­
nesi ve karısıyla sokağa çıktığında, Yunan kurşunlarıyla karısı
göğsünden, annesi de bacağından yaralanmıştır ve bugün De­
nizli'de tedavi altındadırlar. Bu olaya Fransız askeri temsilcisi
Komutan Labon da bizzat şahit olmuştur.

118
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmü

3- Aynı mahallede iki Yunan askeri, dillere destan bir


güzelliğe sahip olan kızını kaçırmak amacıyla Urla doğumlu
Ayşe'nin evine zorla girmiş, kızın orada olmadığını öğrenince
annesini katletmişlerdir.
4- Cuma mahallesinden Zeliha, sokak ortasında herkesin
gözleri önünde süngülenerek öldürülmüştür.
5- Yine Cuma mahallesinde manav Cenan'ın kızını kaçı­
rılnuş, kendisi ve karısı öldürülmüştür.
6- Cuma mahallesinde, aslen Ispartalı olan Ahmet'in
alevlerden kaçmaya çalışan karısı ve kadının kucağındaki bir
buçuk yaşındaki çocuğu süngü darbeleriyle delik deşik edilerek
öldürülmüşlerdir.
7- Aslen Edremitli olan ayakkabıcı Hacı Mehmet'in kızı
Ayşe göğsünden ciddi biçimde yaralanmış, şu anda Denizli'de
tedavi görmektedir. Fransız askeri temsilcisi Komutan Labon,
Ayşe'nin yaralanmasına şahit olmuş ve kendisine maddi yar­
dımda bulunmuştur.
8- Cuma mahallesinde, kömürcü Mehmet'in alevlerden
kaçırmak için sırtında taşıdığı yetmiş yaşındaki sakat karısı
öldürülmüş, Mehmet ise hafif yaralanmıştır.
9- İki yerli Rum ve iki Yunan askeri, Dükkanönü
mahallesinden Filci'nin oğlu Hafız İsmail'in evine zorla gi­
rip tüm parasını çalmış, karısını ve çocuğunu öldürmüştür.
Ayrıca belediye eczacısı Esat'ın evine de aynı şekilde girip
kendisini, karısını ve o sırada onları ziyaret etmekte olan
baldızını öldürmüşlerdir.
1 0- Cuma mahallesinde eski ormancı Arif Bey'in evinin
kapısı bombayla tahrip edilmiş, kendisi de canice katledilmiştir.

119
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yu11a11 Zıılmii

1 1-
Sabun tüccarı Lütfi'nin annesi, damadı ve küçük
çocuğu yanan evlerinden dışarı fırladıklarında, annesi ve ço­
cuğu öldürülmüştür. Aynı yerde Falcı Arap'ın iki çocuğu da
bombaların kurbanı olmuşlardır.
12-Cuma Hafız mahallesinde İshak'ın oğlu öldürülmüş,
parası çalınmış ve evi kundaklanmıştır.
13- Cuma mahallesinde aşçı Mehmet'in karısı öldürülmüş,
kızına tecavüz edildikten sonra o da öldürülmüştür. Aynı mahal­
lede Pazarlı'nın oğlu Mehmet İsmail öldürülüp evi yakılmıştır.
14- Cuma mahallesinde kestane sancısı Mehmet'in karısına
tecavüz edilmiş ve öldürülmüştür.
15-
Cuma mahallesinde Sultanhisarlı Mehmet Bey, evinde
öldürülmüştür.
16-
Cuma mahallesinde Helvacı oğlu İsmail, evinde öl­
dürülmüştür.
17-
Cuma mahallesinde Hafız Emin Efendi, evinde öl­
dürülmüştür.
18- Cuma mahallesinde Ali Dede öldürülmüş, evi yakılmıştır.
19-Cuma mahallesinde Kemençe Hafız öldürülmüş, evi
yakılmıştır.
20-Cuma mahallesinde terzi Kara Ahmet ve oğlu Mehmet
canice öldürülmüşlerdir.
21- Cuma mahallesinden ayakkabıcı Nuri öldürülmüş,
evi ateşe verilmiştir.
22- Cuma mahallesinde saraç Mehmet ve ailesi katledilmiştir.

23- AgricoleBankası'nın bekçisi Süleyman Efendi, Cuma


mahallesinde öldürülmüş, evi yakılmıştır.

120
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulnıii

24- Cuma mahallesinden Çakırların Saliha'ya tecavüz


edilmiş, ardından öldürülmüştür.
25- Cuma mahallesinde yaşayan, aslen İstanköylü olan
Hafız öldürülmüştür.
26- Cuma mahallesinde Ciğer oğlu Ali, karısı, oğlu ve
damadı öldürülmüş, cesetleri yakılmışnr.
27- Aslen Kuşadalı olan ve Cuma mahallesinde yaşayan
Ziya Bey ve erkek kardeşi öldürülmüş, cesetleri yanan evlerine
anlmıştır.
28- Alevlerden kaçmaya çalışan Tezgahtaroğlu, karısı ve
kızı Cuma mahallesinde öldürülmüşlerdir.
29- Aslen Kemerli olan demirci Mustafa, Meşrutiyet
mahallesinden Karavalı Hasan ve kardeşi Arslan, yine aynı
mahalleden İbrahim oğlu Mustafa canice katledilmişlerdir.
30- Orta mahallesinden Hoca kızı Hafize, kızı, sütçü Dur­
muş, karısı Emine, bahçıvan Ali Çavuş'un karısı Hatice, Cuma
mahallesinden Zeliha katledilmiştir. Zeliha'run yaralanan kızı
şu anda Nazilli hastanesinde tedavi görmektedir.
3 1- Çukur mahallesinden Kalbur oğlu Hafız, kızı Meryem
ve altı oğlu, Mustafa, Şakir, Osman, Bozdoğanlı Ahmet Çavuş,
Osman Yuklu İbrahim, Burgaz Mehmet, Gökoğlan'ın oğlu
Mustafa, kızı, karısı, oğlu ve gelininin vücutları paramparça
edilmiş ve yakılmıştır.
32- Defterci'nin kızı Ayşe'ye, Giritli'nin kızına ve Hüs­
niye'ye tecavüz edildikten sonra öldürülmüşler ve cesetleri
parçalanmıştır.
33- Kemer mahallesinden Karademirci ve beş kişilik ailesi,
Çukur mahallesinden Şakir oğlu Mustafa, Mehmet Ali'nin

121
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesi11de Yıına11 Zıılmii

karısı, Çiftçi'nin oğlu, Kemer mahallesinden Dana Mehmet


Ali'nin burun ve kulakları kesilmiş ve katledilmişlerdir.
34- Çukur mahallesinden Hasan Çavuş, Mehmet Salih,
Hacı Salih oğlu Mehmet, Hamurcu'nun kızı Emine, Hekim
Gelin'in annesi ve kızı, Errıirler'in kızı Hatice öldürülmüş,
cesetleri yakılmıştır.
35- Dükkanönü'nde Mehmet, Şakir'in oğlu ve karısı
Cemile, Çukur'da Nebi'nin gelini Fatma, Zehra'nın kocası,
Kadayıfçı Süleyman, Kemer'de Karasili Süleyman, karısı, kızı
ve oğulları, Dağlı Hüseyin'in oğlu, Kutbuala'da hamal Kadir,
Maytap İbrahim, Cuma' da balıkçının kızı Emir Ayşe ve kö­
mürcünün karısı katledilmişlerdir.
36- Hasan mahallesinde Arap'ın oğlu Mehmet, iki oğlu
ve kızı, Çukur'da aslen İkizdereli olan Abdurrahman, Hasan,
Mehmet, Karaali'nin oğlu, gelini ve torunu, Hoca Yusuf Efendi
ve Resuloğlu'nun karısı olan kızı Fatma, Baramlı İsmail yara­
lanmışlardır.
37- Kutbuala'da Kilci İbrahim, Kaynak'ta Arap Salih, Koz­
dibi'nde vergi memuru Habil Efendi, Orta'da sepici Abdullah'ın
karısı, Dükkanönü'nde müezzin Molla Muhsin, Bağcılar'da
avukat Mehmet Hilmi Efendi, Kutbuala'da aslen Tepecikli olan
Şerif Ali, Bağcılar'da Kadıköylü Kamil Efendi'nin babası Meh­
met Emin Efendi, Ramazan Paşa'da Ambarlı'nın oğlu Mehmet
Efendi ve eşraftan Necip Bey'in evleri yağmalanmış, değerli
eşya ve paraları çalınmış, öldürülüp evlerinde yakılmışlardır.
38- Eczacı Ali Efendi, iki oğlu ve kızı, Şeyh Aziz Efen­
di'nin evlatlığı Ayşe, Kuşadalı İbrahim Efendi'nin annesi ve
oğlu katledilmişlerdir.

122
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

39- Cuma mahallesinden Hafız Halil, karısı ve çocuklarıyla


kaçarken, bir Yunan kurşunu yedi yaşındaki oğlu Mehmet'in
kolunu parçalamış ve zavallı çocuk daha sonra hastanede can
vermiştir. Kızı on bir yaşındaki Latif, sol kasığından yaralanmış
ve Denizli' de Fransız askeri temsilcisi Labore tarafından ziyaret
edilmiştir. Yaylım ateşin hedefindeki dört kadın ve çocuklardan
oluşan gruptan on iki kişi olay anında can vermiştir, yaralı ola­
rak kaçmayı başaran diğerleri ise şu anda Nazilli hastanesinde
tedavi görmektedirler.
40- Karacaahmet mahallesinden Adalıoğlu'nun oğlu
Emin'in, Karşıyakalı'nın oğlu Ahmet ve torununun, Minareci
Mustafa, annesi Fatma ve kızının parçalanmış cesetleri Kepez'de
bulunmuştur.
4 1 - Yıne aynı yerde kimliği belirlenemeyen yedi Müslümana
ait hunharca katledilmiş cesetler bulunmuştur.
42- Karacaahmet'te Salih Efendi'nin karısı Hatice ve kızı
Huri, Rum komşuları tarafından zorla götürülmüş, daha sonra
parçalanmış cesetleri teşhis edilmiştir.

Aydın Sancağı'nda yaşayan Doktor Mazhar Bey'in bir


diğer raporu

1 - Aydın'ı teftişe gelen iki İtalyan subayla görüştükleri


bahanesiyle Şefik Safi Bey, Kamil Emin Bey ve Ömer Bey'i
tutuklayıp işkence ettiler.
2- Müslüman halkı namaza çağıran müezzinlerin ezan
okumasına engel oldular ve feci şekilde dövdüler. Yeni ve Eski
Rıza Paşa Camileri müezzinleri işkence gördüler ve saatleri
çalındı.

123
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yuııaıı Zıılmii

3- Yunanlı bir subay, gazinoda olan, Kavaszade Ahmet


Efendi'nin oğlu Mehmet Efendi'yi, zorla bilinmeyen bir yere
götürmek istedi. Çok genç ve tecrübesiz olan Mehmet Efendi,
korkarak bu teklifi nazikçe reddetti. Subay onu, yanındaki erkek
kardeşini ve borsa çalışanı Nuri Efendi'yi feci şekilde dövdü.
Yapılan şikayetin ardından Yunan işgal birlikleri komutanının
bu subayın görevden alındığı şeklindeki beyanına rağmen pek
çok kişi onun hala görevinin başında olduğuna şahitlik etti.
4- Gülbahçe'de avukat. . . Bey'in kızı ve karısına tecavüz
edildi ve tilin mücevherleri çalındı.
5- Döşemeci . . . Efendi'nin karısına, evinde tecavüz edildi.
6- . . . Efendi'nin karısı, üzüm bağlarında saldırıya uğradı.
7- . . . 'nın kızı bir gece evinden kaçırıldı ve kıza vahşice
tecavüz edildi.
8- Kasket takıp uzun çizmeler giyen gençlere, komitacı
oldukları gerekçesiyle korkunç işkenceler yapıldı. Tutuklandılar
ve günlerce aç ve susuz bırakıldılar.
9- Mallarını Yunanlı subay ve askerlerin belirlediği de­
ğerden satmayı reddeden tüccarlar hapse atıldı. B u talihsiz
kurbanların arasında kibritçi Ahmet ve ayakkabıcı olan oğlu
İsmail de vardı.
10-Sebze pazarında bir Yunanlı doktor, yerli Rumlar ve
bir Efsun tarafından feci şekilde dövülen kasap İbrahim'in
yardımına koştu. Fakat o da darp edildi ve İbrahim, sürük­
lenerek Nazilli Köprüsü'ne götürülüp orada yüzlerce insanın
gözü önünde bir altıpatlarla öldürüldü.
1 1-Belediye görevlisi Mustafa Efendi ve çöp arabasının
sürücüsü Ali Baba, Nazilli Köprüsü'nde öldürüldüler.

124
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmü

12-Bağından dönmekte olan Arabacı Hafız, Kosti mahal­


lesinde evinin kapısında öldürüldü.
13-Kuleşinli İbrahiın'in odun taşıyan oğlu Vehbi, Pınar­
başı'nda öldürüldü.
14-Yunan işgal komutanı ve iki emir subayı, çarşıda bazı
Yunan askerlerinin hamal Ali'yi öldüresiye dövdüklerini gör­
düler. Bu Yunan askerleri, iki emir subayının yanlarına gelip
ellerini sıkmalarıyla ödüllendirildiler.
15-Varlık Fonları Müdür Yardımcısı, hükümet binasının
önünde bir subayın emrindeki Efsunlar tarafından feci şekilde
dövüldü.
16-İşgalin başlamasının ardından Müslüman halka ait
silahlar toplandı ve bu silahlar yerli Rumlara dağıtıldı. Tıre ve
civarında, papazlar çarşıda silahlı Rumlar eşliğinde dolaşmaya
başladılar. Anadolulu olmadıkları aşikar olan çok sayıda silahlı
Hıristiyan, Müslüman mahallelerde boy gösterir oldu.
17-Nazilli'yi tahliye eden Yunan askerleri, esir aldıkları
otuz sekiz Müslümanı Köşk'te makineli tüfeklerle taradılar.
Aralarından sadece üçü kaçarak canlarını kurtarmayı başardı.
1 8-Yollarına çıkan, aralarında bir kadın ve iki çocuğun da
bulunduğu Köşklü on bir kişiyi katlettiler.
19-Umurlu ve civarında dört kişiyi öldürüp altı kişiyi
yaraladılar. Aydın Umurlu güzergahındaki tüm binaları ateşe
verdiler.
20-Belediye görevlisi Mehmet Efendi'nin kardeşi Ali Efendi
de tarlasında çalışırken öldürüldü. Yunanlı komutan, cesedinin
kazaya getirilip gömülmesine izin vermedi.

125
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zulmii

21-Erbeyli ve Değirmencik'ten zorla aldıkları otuz sekiz


Müslümanı ve on tren yolcusunu öldürerek, cesetlerini tren
raylarına fırlattılar.
22-Diğer Müslümanlarla birlikte kaçamayacak kadar yaşlı
sekiz kişiyi Karapınar' da katlettiler ve köyü yaktılar. Köydeki
hayvanları Aydın'a götürüp Yunanlılara dağıttılar.
23-Aydın yakınlarındaki Yeniköy, Kadıköy ve Kızılcaköy
yakılıp yıkıldı, halkları katledildi ve köylerdeki hayvanlar Ay­
dın'a götürüldü.
24-Germencik kazasının kaymakamı tutuklanıp darp edildi.
Para ve mücevherlerine el koymak için ailesine işkence yaptılar
ve kızını başından yaraladılar.
Yunan ordusunun İzmir'i işgali sırasında yaşanan vahşet
Aydın halkında büyük bir üzüntü yaratmıştı. Aydın'ın da işgal
edileceği haberi bu üzüntüye büyük bir endişenin de eklenme­
sine neden oldu. Tartışma götürmeyen gerçekler ve İzmir'in
acı kaderini paylaşmamak endişesiyle, işgal birliklerini, direniş
göstermeden ve taşkınlık yapmadan karşılama kararı aldılar ve
bu kararlarını uyguladılar. Ama kararlarının yanlış olduğunu
görmeleri uzun sürmedi. İşgalin hemen ardından Sancağın ileri
gelenlerinden çok sayıda saygıdeğer kişi tutuklandı. İşgalden
önce Müslüman halka karşı düşmanca tavırlar sergilemeye baş­
layan yerli Rumlar, işgalle birlikte düşmanlıklarının boyutlarını
fazlasıyla arttırdılar. Yunan askerlerine suç ortaklığı yaparak,
çarşıda Müslümanların başlarından feslerini alıp yere atarak
çiğnemeye, milll ve dini değerlerine hakaretler yağdırmaya
başladılar. Hatta daha da ileri gidip Ermeni ve Yahudileri, fes
takmamaları, Müslüman soykırımından kurtulmak için şapka
takmaları konusunda uyardılar. Bu uyarıları alan, adliyede görevli

126
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zulmü

İstamat Efendi ve Yahudi Bohor Efendi, bir grup Müslümanın


önünde Yunan işgal kuvvetleri komutanına kabul edilemez
bir soykırım söylentisi olduğu yönünde şikayette bulundu­
lar. Komutan, askerlik onuru üzerine yemin edip hükümet
binasının önünde halka bir konuşma yaparak bu hainlerin
cezalandırılacağını duyurmasına rağmen yapılan mezalimde
askerlerinden aşağı kalmadı ve Müslümanların canına, malına
ve onuruna yönelik saldırılar her geçen gün biraz daha arttı.
Bir gün içinde ortadan kaybolan Müslümanların sayısı yüze
ulaşn. Bizzat şahit olduğum veya yüzlerce görgü tanığından
dinlediğim yürek parçalayıcı Rum mezalimini ve gaddarlığını
iki bölüm halinde anlatmaya çalışnm. İlk bölümde işgal güç­
lerine direniş göstermemiş, hiçbir taşkınlıkta bulunmamış,
olaysız bir şekilde teslim olmuş ama karşılığında insanlık dışı
bir zulme uğramış Aydın halkının yaşadıklarını, ikinci bölümde
ise Kuvay-ı milliye birlikleriyle Yunanlılar arasında gerçekleşen
çarpışmadan sonra yaşananları kaleme aldım.

Yakılıp yıkılan köyler

Dünyanın en verimli ve müreffeh bölgelerinden biri olan


Aydın vadisinde yer alan aşağıdaki köyler, Yunanlı çapulcular
tarafından tamamen yakılıp yıkılmışnr.
Karapınar, Karabağ, Neşetiye, Sinirteke, Hıdırbeyli, Ömer­
beyli, Reisköy, Kerankova, İkizdere, Kızılcaköy, Ahırköy, Eymir,
Yeniköy, Abdurrahman, Alnköylü, Tahtacı, Beyköy, Çıksurat,
Hacıaliobası, Virankapan, Sandıklı, Arapkapısı, İçikli, Os­
manyorgi., Tepecik, Çerkesköy, İmaklıköy, Serçeköy, Tamalan,
Pınarderesi, Kalaköy, İmamköy, Danişment, Kalfaköy, Ohanın,
Osman Yolu, Gümüşköy, Sığırlar, İsa, Arzular, Karaağaçlı,

127
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zttlmii

Dörtköy, Kadıköy, Osmanbuku, Süztekeli, Tekeli, Baltaköy,


Demirağası, Gülhisar, Bartçık, Kilisköy, Dereköy, Ahresköy,
Naipli, Kızılcapınar, Mamuretülhamidiye, Hacı Osman Obası,
Karabaş, Küçük Gürenler, Kemeraşlı, Abdallar, Hacıköseler,
Aşağıgörle, Balatçık, Kiliseköy, Mehmetler, Uzunhamitler, Aşağı
Baltaköy, Topalisa, Emirbeyli, Andon Ağa, Seki, Erkekköy.

Levent Şahverdi Arşivi


DENİZLİ

Denizli' de bulunan Rum ve Ermeni ruhani liderleri­


nin, İtilaf Devletleri Yüksek Temsilcilerine gönderdikleri
protesto mektubu

Aydın Sancağı ve civarını işgal eden Yunan birliklerinin


uyguladığı vahşet ve mezalim akla hayale gelmeyecek kadar
korkunçtur ve tarihte eşi benzeri görülmemiştir. Verimli ve
refah içindeki köyler, kazalar, nahiyeler yerle bir edilmiş,
binlerce masum insan, acımasızca alevlere kurban edilmiştir.
Eli kanlı zalimlerin işlediği suçların boyutu, günden güne
artmakta, ölümcül sonuçları farklı din ve ırka mensup kişiler
arasında yüzyıllardır yaşanan dostluk ve hoşgörü ortamını,
kamu güvenliğini tehdit etmektedir. Altı yüz yıldan uzun
zamandır Osmanlı idaresi altında huzur içinde yaşayan
bizler, b u tür gaddarca suçların devam etmesine asla göz
yumamayız. Yunanlılar, Türk topraklarını yakıp yıkarken,
binlerce masum Müslümanı katlederken, bizler Osmanlı
Hükümeti'nin koruması altında yaşıyoruz ve hiçbirimiz en
ufak bir saldırıya bile hedef olmadık.

Müslüman nüfusun kökünü kurutma amacını taşıyan,


Yunan işgal kuvvetlerinin yarattığı vahşeti öfkeyle ve esefle
kınıyoruz.
İnsanlık adına ve kamu güvenliğinin sağlanması için, siz
saygıdeğer İtilaf Devletleri yetkililerinin sağduyu ve yüce

129

Levent Şahverdi Arşivi


Ege Bölgesinde Yunan Zıılmii

gönüllülüğüne sığınıyoruz. Talebimizin ciddiye alınmasını


ve yaşanan korkunç mezalime bir an önce son verilmesini
önemle rica ederiz.
Denizli Rum cemaati adına,
Piskopos HRISSOSTOMOS
Denizli Ermeni cemaati adına,
Piskopos BABKEN

Osmanlı Hükümeti'nin 3 1 Mayıs 1 9 1 9 tarihli, 20


numaralı genelgesi

İzmir'in geçici asken işgali hakkındaki İtilaf Devletleri yüksek


temsilcilerinin beyanları ile Venizelos'un Boghos Noubar'a
verdiği kati cevap, Yunan işgal birlikleri komutanlarının
İzmir'in anavatanları olduğunu taşkın tavırlarla ilan etmeleri,
Yunan ordusunun iç bölgelere doğru işgali genişletmesi,
Torbalı, Aydın, Manisa'nın işgal edilmesi, bu süreçte kanun­
lara uygun direniş çabalarını insanlık dışı yollarla bertaraf
eden ve bir karşı çıkmayla karşılaşmadıklarını iddia ederek
kamuoyunu yanlış yönlendiren Yunan birliklerince yapılan
katliam, bölge halklarının göç etmek zorunda bırakılması
ve Türklerin sudan bahanelerle tutuklanmaları arasındaki
gözle görülür tezat, bizleri yalanları ve Müslümanların
maruz kaldığı ve hala kalmaya devam ettiği alçakça zulmü
dile getirmeye, Avrupa ve Amerika'nın dikkatini bir kez
daha Doğu'da yaşanan korkunç asayiş ihlaline çekmeye
mecbur bırakmıştır.
En ateşli Helenizm yanlısının bile itiraf edeceği gibi,
1 9 12 öncesi topraklarında sağlıklı bir idari sistem, merkezi
bir hükümet kurmayı bile başaramamış olan ve yabancı

130
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

ülkelerin himayesi altında varlığını sürdüren Yunanistan'ın,


bir buçuk milyon Türk'e karşı sadece üç yüz bin Rum'un
yaşadığı Asya topraklarındaki Müslüman dünyasını ege­
menliği altına alması kabul edilemez.
Teselya'da, Makedonya ve adalarda yaşayan bir mil­
yondan fazla Türk'ün ortadan kaybolması, Venizelos
tarafından yapılan mübadele teklifi doğrultusunda sayısız
Türk'ün Anadolu'nun kıyı bölgelerinde yaşayan Rumlarla
yer değiştirmek üzere göçe zorlanması, Yunan gazetelerinin
bile alçakça olarak değerlendirdiği Girit'te Müslümanlara
uygulanan soykırım ve İzmir' de yüzlerce Türk öğrencinin
katledilmesi, Yunanlıların Müslümanları egemenlikleri altına
alamayacağının, politik rejimlerinin Türk ırkının bulunduğu
bölgelerde uygulanamayacağının en çarpıcı kanıtlarıdır.
İzmir gibi Türklerin nüfusun beşte dördünü oluştur­
duğu, dokuz yüzyıldır, Osmanlı işgalinden bile önceden
bu yana bu toprakların sahibi olduğu bir vilayette değil
Yunan hegemonyası, Yunan müdahalesinin bile kabul edil­
mesi kesinlikle mümkün değildir. Böyle bir şeye teşebbüs
edilmesi durumunda kaçınılmaz olarak haklarımızı koru­
mak üzere toplumsal dinamikler devreye girecek, ama bu
durum binlerce insanımızı korumak amaçlı Konferansın
arzusuyla çelişerek yoğun halk kitlelerinin acı çekmesine
neden olacaktır.
İzmir ve Aydın halkları bağımsızlıklarına son derece
düşkündür, hatta Osmanlı Hükümeti bile onları idaresi altına
almakta zaman zaman güçlük yaşamıştır. Konferans, burada
yaşayan Türk ve Rumların hakları konusunda bir ayrımcılık
yaşandığı konusunda en ufak bir şüpheye kapılacak olursa

131
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yımaıı Zıılmü

tarafsız bir halk oylamasına gitmek zorunluluğu doğacaktır.


Böyle bir oylama sayısal Türk üstünlüğünü kanıtlayacaktır.
İzmir ve civarının Yunanlılar tarafından geçici olarak
işgal edilmesi bile, haklı bir çatışma nedenidir. İzmir'in
Anadolu'nun Akdeniz'e açılan ana limanı, vazgeçilmez
ihracat kapısı olması nedeniyle vilayet merkezli çatışma­
lar Anadolu'ya da yayılacaktır ki bu nedenle konferansta
Danzig ve Fiume olayları örnek gösterilerek İzmir'in Türk
egemenliği altında kalması konusunda ısrarcı olunmuştur.
Ayrıca sırf Yunan birliklerinin Osmanlı topraklarında
bulunmaları bile, topraklarınuzda yaşayan Rumların, Carnegie
Vakfı Raporu'nda da belirtildiği üzere atalarının Teselya,
Girit, Makedonya ve Epir'deki milyonlarca Müslümana
insanlık dışı işkenceler ve korkunç eziyetler yapmalarından
sonra bu insanların çok zor şartlar altında Anadolu'ya göç
etmek zorunda kalmaları örneğinde olduğu gibi ırklarına has
nefret ve öç alma duygularını çok sayıda Türk'ün üzerinde
tatmin etmelerine neden olmuştur.
Türklerin, Yunanlıların topraklarımıza · girmeleri ve
bizleri egemenlikleri altına almaları amacıyla çıkardıkları
söylenen kargaşaların kesinlikle aslı yoktur ve bu söylem,
şu an topraklarımızda bulunan Yunan birliklerinin, Yunan
hükümeti ve Venizelos yanlılarının kışkırtmaları sonucu
meydana gelen kanlı çatışmalara bir kılıf uydurmak için
söyledikleri yalanlardan ibarettir.
Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması, Girit ve Tesel­
ya'yı ilhak etmesine kadar olan süreçte D oğu'daki Yunan
emperyalizmi ancak korumacı bazı güçlerin desteğiyle ger­
çekleşmiştir. Bu nedenle biz Türkler, Avrupa'nın desteğini

132
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

çekmesi durumunda Yunanlıların topraklarımızı ilhak etme


hayalinden ve cür' etinden vazgeçeceklerinden kesinlikle
eminiz. Yunanlılara verilen, Türkleri egemenlikleri altına
alma ümitleri, onların kendilerini gerçekte olduklarından
çok daha değerli ve güçlü hissetmelerine, coğrafi olarak
birlikte ya da komşu olarak yaşamaya mahkum oldukları
Türk ırkı konusunda boylarını aşan, yanıltıcı hayallere
kapılmalarına neden olmaktadır.
Tehlikenin bilincinde olan ve geçmişte yaşanmış acı verici
olayların üzüntüsünü kalplerinde taşıyan biz Osmanlılar,
Barış Konferansı yetkililerinden, topraklarımıza çıkan Yunan
askerlerinin derhal gemilerine dönmeleri emrini vererek
gelecekte çok daha acı verici olaylar yaşanmasını önlemele­
rini önemle rica ediyoruz. Ayrıca içinde bulunduğumuz güç
şartların, durumun aciliyetinin kanıtı olarak bu dilekçenin
kopyalarını dünya kamuoyu yetkililerine de göndereceğiz.

Türk Heyeti tarafından Temmuz 1 9 19'da yayınlanan


genelge

İzmir' de Yunan işgali

Yunan birliklerinin İzmir'i işgali sürecinde, her sağdu­


yulu ve vicdanlı insanın yüreğini sızlatacak insanlık dışı
olaylar yaşanmıştır.
Gemilerinden inip topraklarımıza ayak basan Yunan as­
kerleri, hiç vakit kaybetmeden yaraladıkları vatandaşlarımızı
zincirleyip denize atmış, "Yaşa Venizelos" diye bağırmayı
reddeden okul çocuklarını vurmuşlardır. Ne yazık ki bunlar
sadece başlangıç olmuş, Yunanlılar çok daha beterlerini de
yapmışlardır.

133
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıılmii

Kanlı icraatları öylesine acımasızdı ki bunlara şahit olan


Fransız ve İngiliz subaylar, vicdanlarının sesini dinleyerek
yaşanan vahşetin tarihte bir eşinin daha görülmediğini, elli
binden fazla Türk'ün Yunanlılar tarafından katledildiğini
beyan ettiler.
Büyük bir üzüntüyle söylüyoruz ki beyan ettikleri sayı
gerçeği yansıtmıyor. Gerçek ölü sayısı bunun çok üzerinde.
Beyanatları, sadece, saklanması mümkün olmamış cesetlerin,
İzmir ve civarında, Aydın'da, Çeşme'de, Karaburun, Urla
ve özellikle Hirmen'de herkesin gözü önünde katledilen
masum kurbanların sayısıyla sınırlı.
Yunanlıların uyguladığı mezalimin boyutları akla ha­
yale gelmeyecek kadar büyüktür ama büyük kısmı sinsice
örtbas edilmiştir. Uyguladıkları mezalimi yabancılardan
saklamaya özen gösteren bu zorbalar, kaçırıp katlettikleri
Türk genç kızların cesetlerini, Türk vahşetinin kanıtları
olarak sergileyip dünya kamuoyunu aldatmaya çalıştılar.
İzmir'in işgalinin üzerinden epey zaman geçmişken, yaşanan
olayların açıklığa kavuşturulmasını, tarafsız bilirkişilerin,
gazete muhabirlerinin şu anda işgalin kaldırıldığı b ölgelere
ziyarette bulunmalarını talep ediyoruz. Bunu yaptıkları tak­
dirde, İzmir vilayetinde evlerine dönen çok sayıda ailenin
açlık, susuzluk ve ilaçsızlıktan sokaklarda son nefeslerini
verdiklerine şahit olacaklardır. Bursa' daki muhabirler, iki
bin sığınmacının, düşmanımızın megalomanisinin kurbanı
olan zavallıların perişanlıklarını gözleriyle göreceklerdir. Bu
iki bin kurbanın her biri özgürlüğüne kavuşan topraklarına
dönmek için gün saymaktadır. İtalyan işgali altındaki böl­
gelere sığınan diğerleri de evlerine dönecekleri günü dört

134
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yıınan Zıılmii

gözle beklemektedirler. Yunan birlikleri, en ufak bir hakları


olmadığı halde düzeni sağlamak bahanesiyle İzmir'i işgal
etmişlerdir. Bunun sonucu olarak Türkiye'nin en verimli
ve müreffeh b ölgesi bir anda kan gölüne dönmüştür.
Yun a nlıların b öyle bir misyonu üstlenmeye uygun
olmadıkları Morning Post, Information ve İtalyan basın
organlarınca yapılan haberlerle de kanıtlanmıştır.
Bu acı verici duruma bir an önce son verilmesi ha­
yati önem .arz etmektedir. Yakındoğu'da huzur ve barış
ortamının sağlanması, tüm dünya açısından son derece
önemlidir ve bu ancak topraklarımızın Yunan işgalinden
kurtarılmasıyla mümkün olabilir. Yunanlıların, yaptıkları
insanlık dışı şeylerin açığa çıkmasının ardından sergiledikleri
sözde sağduyulu, işbirlikçi tutum hiç inandırıcı değildir ve
kesinlikle toprakları Yunan çizmeleriyle çiğnenen, keyfi bir
şekilde öldürülen, zulüm gören yüzlerce, binlerce kişinin
yaşadığı kabusu telafi edemez.
Avrupa ülkeleri, 1 . Dünya Savaşı sırasında sivillerin can
güvenliği konusuna ne derece önem verdiklerini defalarca
kanıtlamışlardır. Bu hassasiyetlerini korkunç suçların kurbanı
olan, tek suçları Müslüman olmak olan Aydınlı Türkleri
korumak için de göstermelerinin, yaşanan vahşete dur de­
melerinin zamanı gelmedi mi? Türkler de diğer insanlar gibi
en temel hak olan can ve mal güvenliklerinin sağlanması
hakkına sahip değiller mi ?
Bu arada Müslümanların yaşadığı en geniş toprakları
egemenliği altında tutan İngiliz Hükümeti'nin, Müslümanlara
uygulanan bu mezalim karşısındaki sessizliğinin nedenini
anlamakta güçlük çektiğimizi de özellikle belirtmek isteriz.

135
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111a11 Zıtlmii

20 Ekim 1919 tarihinde Heyet tarafından yayınlanan


genelge

İzmirli sığınmacılar adına dünya kamuoyuna ve büyük


devletlerin temsilcilerine başvuru

Anadolu ve Kuzey bölgelerde yaşanan kış kadar çetin


bir kış geçirmekteyiz. Yunan işgali nedeniyle İzmir'den
göç etmek zorunda kalan, evsiz barksız, aç susuz, hasta ve
bitkin bir şekilde oradan oraya dolaşıp yaşam mücadelesi
veren yaklaşık iki yüz bin Türk'ün hayatta kalabilmeleri,
ancak acilen evlerinin kendilerine geri verilmesiyle müm­
kündür. Ama bu insani çözümün, insanlarımıza acımasızca
zulmeden, verimli ve müreffeh bölgeyi çöle çeviren Yunan
işgal birlikleri topraklarımızdan çıkmadan gerçekleşmesi
mümkün değildir. Yunanlı temsilciler, bile bunu defalarca
Albay Anderson, Genel Kurmay Başkanı General Milne ve
Anadolu'daki İtilaf Devletleri Kuvvetlerinin Komutanlarına
bizzat söylemişlerdir.
Yunan yanlılarının gerçekleri saklamak amacıyla yay­
dıkları yalan haberler, Türklerin Yunan egemenliği altına
girip Venizelos'un vatandaşları olmayı istedikleri iddiaları
gerçeği ifade etmemektedir ve boş çabalardır. Bu savlarını
ispatlamak üzere öne sürdükleri düzmece kanıtların hiçbir
inandırıcılıkları yoktur ve gülünç olmaktan öteye gideme­
mektedirler.
Doğru haber yapma konusunda diğer basın kuruluş­
larından daha başarılı olan Fransız basını, Aydın müftüsü
Hacı Mustafa Efendi'nin adının karıştığı bir Yunan aldat­
macasına dikkat çekmek için bölgeye ziyarette bulunmuştur.

136
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yu11a11 Zulmü

Yunanlılar, Hacı Mustafa Efendi'nin İtilaf Devletleri tem­


silcilerine Yunan zulümleri hakkında şikayette bulunmak
üzere İstanbul'a gitmesini çarpıtmış, Mustafa Efendi'nin
Türk yönetiminden şikayette bulunmak üzere İstanbul'a
gittiği haberini yaymıştır. Düzenbazlar, Mustafa Efendi'nin
bu haberi yalanlamasına kadar geçen süreyi lehlerine kul­
lanmışlardır.
Ama Helen ırkının temsilcileri bu tür düzenbazlıklarla
hiç kimseyi, Osmanlı Rumlarını bile aldatamamış, sadece
boşa zaman harcamışlardır. Bir grup Osmanlı Rum'u, siyasi
statülerini değiştirmeyi reddetmiş, Osmanlı olarak kalmayı
istediklerini beyan etmişlerdir. Bu konuda ikna olmak için
aslen Yunan vatandaşı olan, Aydın Adliyesi hakimi M.
Stamat'ı n yazdığı raporu okumak yeterlidir. Ayrıca 400'ü
Burhaniye' den, SOO'ü Denizli'den olan ve işgal sonrası göç
eden Osmanlı Rumları, Yunan işgali altında olduğu sürece
topraklarına dönmemeye kararlı olduklarını bildirmişlerdir.
Diğer devletlerin de topraklarımızın Osmanlı "barbar­
lığından" Yunan "uygarlığına" geçmesi konusunda isteksiz
oldukları aşikardır. Hatta daha önce İzmir'in kaderinin
de Anadolu'dan farklı olmayacağını iddia eden İtalyanlar,
Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar ve tüm Helen ırkı sem­
patizanı ülkelerin halkları da bu isteksiz gruba dahildir.
İzmir' de bulunan İngiliz Tıcaret Odası, İzmir'in Anadolu'dan
ayrılmasına engel olmak amacıyla ellerinden geleni yapma
kararı almıştır. Azınlık gruplarının saygın ailelerinin reisleri
Fransız Guiffretand Girodlar, İngiliz Whitallar, Amerikalı
Grynnler d e aynı karardadırlar. Yunanlıların arzularını
hareketlere, kelimeleri icraata dökmeleri sonucunda b u

137
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesiııde )'1111an Zıılmii

aileler Londra ve Paris'e temsilciler göndermiş, aslında


basit ama bu günlerde son derece güç olan, Türkiye'nin
varlığını sürdürebilmesi için adil ve doğru düşüncelerini,
ülkenin kaderinin kendi vatandaşları tarafından belirlenmesi
talebini yetkililere iletmişlerdir. Elleri kolları bağlı bir
şekilde her gün işlenen insanlık dışı suçlara tanıklık eden
ve günün birinde bu suçların, yağmalamanın kendilerine de
yönelmesinden endişe eden bu insanlar, "barışçıl işgalin "
bir an önce kaldırılması konusunda ısrarcı olmuşlardır.
Şikayette bulunmanın ve şahit olunan haksızlıkları uygar
dünyaya bildirmenin suç sayıldığı bu günlerde, olan biten
hakkında İtilaf Devletleri Soruşturma Komisyonu'na bir
rapor sunmayı görev kabul eden Manisa müftüsü, şehri terk
edip kaçmak zorunda bırakılmış, malı mülkü yağmalanmış
ve bu konuda tek bir söz etmesi engellenmiştir.
"Uygar" Helen ırkının "barışçıl" işgali sırasında savaş
öncesi pek çok değerle kutsanmış olan, 1 . Dünya Savaşı'nın
yarattığı felaketin ardından insan! değerlerin hala var ol­
duğunun kanıtlanması için destek bekleyen topraklarımız
kan gölüne ve çöle dönmüştür. İzmir'de yaşayan İngilizler,
Yunan işgalinin İzmir'e faturasının 8 0 milyon sterlin oldu­
ğunu söylemektedirler.
Ama bunlar yaşanan acı gerçeğin sadece bir bölümü.
Bu nede�le Anadolu hakkında İtilaf Devletleri S oruşturma
Komisyonu tarafından yapılan tüm incelemelerin sonuçla­
rını yansıtan raporları talep ediyoruz. Eğer bu incelemeler
Yunanlılara iletildiyse adalet, keyfi bir emperyalizme boyun
eğmemeye ve bağımsızlığını kazanmaya kararlı olan Türklere
de iletilmesini gerektirmektedir.

138
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Yunan Zıılnıü

Yunanlıların, gerçeği saklamak için gösterdikleri tüm


çabalara rağmen adalet yerini bulacak, gerçek açığa çıka­
caktır. Sağduyulu kişiler bu düzenbazlar tarafından ortaya
atılan düzmece haberlere inanmayacak, gözleri kör edilmeye
çalışılmasına rağmen gerçeği göreceklerdir.
Gerçeği görenler arasında Demokrasi adlı Fransız savaş
gemisi kumandanı da vardır ve bu kişi, Yunan işgali sırasında
yaşanan ellm olayları Paris'e rapor etmiştir.
Bir k e z daha yüksek sesle, ı rkımızın asla Yunan
boyunduruğu altına girmeyeceğini, son Türk Ege kıyı­
larında canını verene kadar Yunanlıların topraklarımızı
hakimiyetleri altına alamayacaklarını haykırıyoruz! İtilaf
Devletleri yetkilileri, Yakındoğu ve aynı zamanda Avru­
pa'nın huzuru için, barış anlaşması koşullarını ve insan
haklarını ihlal e den, can ve mal güvenliğimize tecavüz
eden Yunan ordusunun Anadolu topraklarından acilen
çekilmesi konusunda ısrarcı olmalıdır.

Lozan Türk Heyeti Geçici Bürosu'ndan 10 Kasım


tarihinde Yüksek Askeri Şura'ya gönderilen telgraf

Yüksek Şura'nın İzmir'de yaşanan olayları incelediği


şu sırada tüm Türk halkının sesi olarak size kararlarımızı
bildirmek isteriz. Konseyinizin, nedensiz olarak yapılan,
ülkeyi kan gölüne çeviren ve -soruşturma komisyonunun
da raporunda belirttiği üzere- sonsuza dek bir arada yaşa­
mak zorunda olan Türk ve Yunan halklarının arasına nifak
tohumları ekip düşmanlık yaratan işgali sona erdireceğine
dair güvenimiz tamdır. Türk halkı, her anlamda, sahip
olduğundan daha niteliksiz olan, gayr-ı medeni bir haki-

139
Levent Şahverdi Arşivi
Ege Bölgesinde Y1111an Ztılmii

miyeti asla kabul etmeyecektir. Irkımızın son bireyi son


nefesini vermedikçe, anavatanımızın kutsal topraklarında
tek bir Yunan askeri bırakmama mücadelemizden asla
vazgeçmeyeceğiz.

Levent Şahverdi Arşivi


Levent Şahverdi Arşivi

You might also like