Tüm Yönleriyle Acil Tıp Tanı Tedavi Ve Uygulama Kitabı

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 1306

BÖLÜM 1

ACİL TIP ve HASTANE ÖNCESİ BAKIM


Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Dünya’da ve Türkiye’de Acil Tıp ........................................................................................3


Dr. Rıdvan Atilla
Konu 2. Triaj .........................................................................................................................................7
Dr. Rıdvan Atilla

Konu 3. Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri ............................................................................11


Prm. Gürkan Özel

Konu 4. Acil ve Temel Sağlık Hizmetleri .......................................................................................33


Dr. Ferdi Tanır

Konu 5. Afet Tıbbı ve Acil Tıp .........................................................................................................39


Dr. Murat Ersel
Konu 1

DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ACİL TIP

Dr. Rıdvan Atilla

Giriş hastanelerin acil servisleri sadece birer odadan


oluşmakta ve personel olarak genellikle tek bir
Acil Tıbbi Durum; Ani gelişen hastalık, kaza, doktor yada hemşire bulunmaktaydı. İngilizce
yaralanma ve benzeri durumlarda gereken tıbbi acil servis kelimesinin anlamı olan acil odası
müdahalenin hemen yapılmadığı veya geciktiği (Emergency Room) terimi de buradan gelmek-
durumlarda ciddi sağlık sorunlarının oluşma ve/ tedir. Bu durum 1965 yılında ABD’de yayın-
veya beden bütünlüğünün kaybedilme riskinin lanan ve Vietnam da yaralanan bir askerin her
doğacağı durumlardır. Bu durumların değer- hangi bir kentin sokaklarında kaza geçiren bir
lendirilmesi, tedavi edilmesi, yönlendirilmesi ve kişiden daha yüksek yaşam sansı olduğunu orta-
oluşmasının önlenmesini amaçlayan uzmanlık ya koyan ve “Beyaz Kağıt” olarak bilinen “Kaza-
dalı Acil Tıp’tır. lara bağlı Ölüm ve Sakatlık-Modern Toplumun
ihmal edilen hastalığı” adlı rapor ile toplum şok
Acil Tıp, 20. yüzyılın değişen şartlarından doğ- olan kadar sürdü. Bu rapor ile ABD’de hastane
muş bir klinik daldır. Yüzyılın iki büyük sava- öncesi ve hastane acil servis hizmetlerinin iyileş-
şı ile birlikte savaş alanındaki yaralanmalarda tirilmesi için yaptırımlar ve yasalar uygulamaya
kazanılan tecrübeler sivil hayata aktarılmaya konmaya başladı.
başlandı. Yine savaşlar sonrasında toplumlarda
oluşan iyimser hava ile nüfusun artması, kent- Acil servislerin gelişmeye başlaması ile birlikte
lerin nüfusunun artmasına yol açtı. Bu artışa sa- acil servislerde çalışan ekiplerin sayısı artmaya
vaş için tank, vb. savaş aracı üreten fabrikaların başladı. Sayıları artan ekipler, ortak sorunlarına
sivil hayat için otomobiller üretmeye başlaması çözümler bulabilmek için birlikler oluşturmaya
ile yol larda dolaşan otomobil sayısının artması ve dernekler kurmaya başladırlar. ABD’de Ame-
eklenince yollarda dolaşan otomobil trafiği de rikan Acil Hekimleri Koleji (ACEP) kurulurken
artmaya başladı. hemen hemen aynı dönemlerde, İngiltere’de
hastanelerde ayrı klinik olarak Kaza ve Acil De-
Savaş ertesi 1945 yılında başlayan ve “baby partmanları ve dernekleri kuruldu.
boom” olarak anılan nüfus patlamasında doğan
bebeklerin 18 yaşına gelip de aldıkları ehliyetleri 1970’li yıllarda acil sağlık hizmetlerinin ayrı
ile trafiğe çıkmalarının 1960’lı yıllar olması ve bir uzmanlık dalı olması gerekliliği iyiden iyiye
trafik kazalarında o yıllarda görülen müthiş artı- ortaya çıktı. İlk uzmanlık programları ABD de
şın acil sağlık hizmetlerindeki yetersizliği gözler açıldı ve acil tıp uzmanları yetiştirilmeye başlan-
önüne koyması da doğal bir sonuç mu idi yoksa dı. Acil servislerdeki gelişime paralel olarak has-
bir tesadüf müydü belki de hiç bilemeyeceğiz. tane öncesi ambulans hizmetlerinde de büyük
Bildiğimiz ise bunun etkilerinden birinin Acil gelişme oldu. Ambulanslarda teknolojik geliş-
Tıp Uzmanlığını doğurmasıdır. meye paralel olarak yetişmiş sağlık personeli de
görev almaya başladı.
Ancak bu toplumsal değişime ne sağlık sistem-
leri ne hastaneler ne de doktorlar hazır değildi. 1980’li yıllara gelindiğinde dünyada acil sağlık
1960 yılların ortalarına kadar gelişmiş ülkelerde hizmetlerinde ABD, İngiltere, Kanada, Avust-
ralya gelişmiş ülkeler içerisinde yer alarak Anglo- rımlar olmuştu. Bu süreç 1960 yıllarından itiba-
Amerikan diye adlandırılan sistemi öne çıkarma- ren Türkiye’nin trafik kazaları olguları ile daha
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

ya başladılar. Bu sistem içinde acil servisler gerek sık tanışmasına vesile olmuştur. Bu dönemde
teknoloji gerekse personel olarak hızla gelişirken, Türkiye’de bu konuya neredeyse tek başına, ilk
ambulanslar da gelişimlerini hastaları hızlı ve gü- eğilen ve ilk ve acil yardımın önemini o yıllar-
venli şekilde acil servislere taşımaya odaklandılar. da ülkemizde yaymaya çalışan Prof. Dr. Rıdvan
Ambulans personeli genellikle yardımcı sağlık Ege’dir. Ancak ne yazık ki 60’lı ve 70’li yıllar-
personelinde oluşmakta ve eğitimleri hasta nakli da Türkiye’nin gündemindeki birçok ulusal ve
üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Acil servislerdeki uluslararası ciddi sorunlar nedeniyle İlk ve Acil
hizmet uzmanlaşmış hekimler ve hemşireler ile Yardım’a gereken destek verilmedi hatta 1980’li
gerek yaya gerek ambulans ile acil servislere ula- yılların ortalarına kadar bu konuda toplumsal
şan hasta ve yaralılara yönelmiş durumdaydı. anlamda bir gelişme de olmadı.

Bu süreç Avrupa merkezindeki ülkelerde de 1980’li yıllar ülkemizde ekonomide ve siyasette


benzer bir dönemde ancak Franko-German diye köklü değişimlerin yaşandığı yıllardı. Türkiye
adlandırılan farklı bir sistem temelinde gelişiyor- klasik bir tarım ülkesi görünümden, sanayi ve
du. Bu sistemde hastane öncesi bakım hizmeti hizmet sektörüne doğru bir yönelişe geçmiş ve
ön plana çıkıyor ve ambulanslar ile olabildiğince bunun en erken belirtisi olarak kente göç ve
kent nüfusunun hızla artmaya başlaması kendi-
ileri teknoloji, donanım ve eğitimli personelin
ni göstermişti. Doğal olarak kentlerin alt yapısı,
acil bakım talep eden hastanın ayağına taşınması
yolları ve sağlık hizmetleri de bu değişime hazır
ön görülüyordu.
değildi. Artan motorlu trafik kazalarına bağlı ya-
1990’lı yıllarda dünyada acil tıp hizmetleri bu ralanma ve ölümler bir dönem Türkiye’nin en
iki sistemin etkisindeki farklı ülkelerde etkin yüksek ölüm nedeni olarak kaldı. Bu dönemde
bir şekilde verilmekte idi. Acil bakım talep eden yapılan ilk gelişme 1983 yılında çıkarılan Trafik
hastaların sayısı 1960’lı yıllardan beri neredeyse Kanunu (2918) ile karayollarında ve şehirlerde
katlanarak geçtiğimiz yüzyılın sonunda sağlık ambulans hizmetlerinin tanımlanması oldu. Ka-
hizmet sunucularının en büyük alıcısı oldular. rayollarında ambulansların sorumluluğu Sağlık
Bakanlığı’na verilirken, kentlerde belediye hiz-
Bu artan hasta sayısına yerinde hizmet götürmek
metleri altında tanımlandı. Acil Yardım’a tele-
teknik ve ekonomik olarak daha zor olmaya baş-
fonla ulaşmak için ambulans çağrı hızır acil ser-
ladı ve bu durum Franko-German sisteminde
vis numaraları belirlendi. İlk belirlenen numara
zaman zaman tıkanıklıklara yol açtı. Bunun ya-
077 iken 1994 yılından günümüze 112 numaralı
nından acil tıp hizmetlerinin standardizasyonu
acil yardım için ambulans çağrı numarası olarak
ve kalite artırma çalışmaları ile Anglo-Amerikan kabul edildi (Bkz. sayfa 11). Sonraki yıllarda acil
sistemi kamuoyunda daha öne çıkmaya başladı. sağlık hizmetlerine talep giderek arttı, acil servis-
Dahası toplu kazalar, afetler ve terörizm faaliyet- lere başvuran hasta ve yaralı sayısı arttı ancak ne
lerindeki artış gelişmiş acil servislerin hastaneler yazık ki bu dönemde ne Sağlık Bakanlığı ne de
için zorunlu birer tedavi alanı olmasına yol açtı. Belediyeler konuya gereken önemi vermediler.
Dünyada tüm bu gelişmeler olurken, Türkiye 1990’lı yılların ortalarında acil sağlık hizmetle-
II. Dünya Savaşı’na girmemiş ve “baby boom” rindeki gerek kalitesiz hizmet gerekse eğitimsiz
yaşamamıştı ama savaşta yıkıma uğrayan Avrupa personelin yol açtığı sağlık skandalları medyada
ülkelerine ekonomik yardımı öngören ve “Mars- sık sık hastane acil servislerinin gündeme gel-
hall Planı” adı ile anılan yardım programına mesine yol açıyor, acil servisler hastanelerin en
dahil olmuştu. Bu yardım planının en belirgin kötü hizmet alanları olarak ünleniyordu. Sağlık
yansıması 1950-1960 arasındaki 10 yıl içinde personeli çalışma koşulların yetersizliği ve eği-
4 Türkiye’nin karayollarına yapılan büyük yatı- tim eksikliğini gerekçe göstererek acil servisler-
Konu 1

Tablo 1. Acil tıp sistemi gelişim tablosu

Dünya’da ve Türkiye’de Acil Tıp


Değerlendirme Gelişmemiş Gelişmekte olan Gelişmiş (2009)*
Uzmanlık Sistemi
Ulusal organizasyon Hayır Evet Evet-1995
Asistanlık eğitimi Hayır Evet Evet-1994
Board sertifikasyonu Hayır Evet Evet
Resmi uzmanlık Hayır Evet Evet-1993
Akademik Acil Tıp
Uzmanlık dergisi Hayır Evet Evet-2001
Araştırma Hayır Evet Evet-1994
Veribankası/sistemi Hayır Hayır Evet
Yan dal ihtisası Hayır Hayır Evet
Hasta Bakım Sistemi
Acil hekimi Diğer hekimler Asistanlık eğitim almış ATU ATU-1999
AS yöneticisi Diğer hekimler * ATU ATU-2001
Hastane öncesi bakım Özel araç, taksi * BLS/EMT ambulansları *PRM/Dr. Amb.-2006
Transfer sistemi Hayır Hayır Evet-1993
Travma sistemi Hayır Hayır Evet
Yönetim
Kalite değerlendirme Hayır Hayır Evet-2007
Ön değerlendirme Hayır Hayır Evet
Lübnan, Nepal, Pakistan, Hong Kong, İsrail, Ürdün, Avustralya, Kanada,
Vietnam, Jamaika G. Kore, Çin ABD, İngiltere
* ATU: Acil Tıp Uzmanı, BLS: Temel Yaşam Desteği, PRM: Paramedik

de çalışmak istemiyor, hatta acil servisler zaman önce ambulanslarda çalışacak yardımcı personeli
zaman hastane yöneticileri tarafından sorunlu yetiştirecek ambulans ve acil bakım teknikerliği
personeli cezalandırma yeri olarak görülüyordu. programı yüksek öğrenim de yerini almaya baş-
landı. Bunun hemen ardından 1994 yılında SB
Bu dönemde İzmir’de ise bir değişim yaşanıyor-
Temel sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bü-
du; 1993 yılında üniversitenin teklifi ile Yüksek
yükşehir Belediyesi olan illerin taşra teşkilatında
Öğrenim Kurumu Acil Tıp Uzmanlığını, ayrı
bir uzmanlık olarak kabul ediyor ve Türkiye’nin Acil Yardım ve Kurtarma Hizmetleri Şubesinin
ilk Acil Tıp Uzmanlık eğitim programı Dokuz Sağlık Müdürlükleri bünyesinde kurulma iznini
Eylül Üniversitesi’nde açılıyordu. Böylece acil aldı ve önce pilot uygulama İstanbul, Ankara ve
servislerde çalışacak eğitimli ve profesyonel İzmir’de açılan 112 Acil Yardım Kurtarma Şu-
hekimler yetiştirilmeye başlıyordu. Bu eğitim beleri ile ve daha sonra diğer illerde aşama aşa-
programları sonraki yıllarda tüm ülkeye yayıldı; ma faaliyete geçirilmeye başlandı. Böylece hem
günümüzde acil tıp uzmanlık eğitim programla- karayollarında hem de belediye sınırlarındaki
rı hemen tüm tıp fakültelerinde ve birçok eğitim ambulans hizmetleri tek merkezde toplanmaya
araştırma hastanesi bünyesinde bulunmaktadır. başlandı.

Aynı süreçte hastane öncesi yasal mevzuatında Daha sonraki yıllarda çıkarılan çeşitli yasal mev-
da önemli bir değişiklik ve gelişmeler izlendi, zuatlar ile acil sağlık hizmetleri netleştirildi. 5
21. yüzyıla girerken dünyadaki acil sağlık sistem- Kaynaklar
lerini inceleyen birçok bilimsel yayında Türkiye
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

gelişmekte olan ülkeler içerisinde gösterilmekte 1. Sarlin E, Alagappan K.International EMS De-
idi. Dünyadaki acil tıp sistemleri genel olarak velopment. In: Tintinalli JE, Cameron P, Hol-
liman CJ, editor(s). EMS: A Practical Global
dört ana başlıkta incelendiğinde, günümüzde Guidebook 1st. Edit. Shelton, Connecticut.
Türkiye neredeyse gelişmiş ülkeler seviyesine Peoples Medical Publishing House; 2010. p.9-18
ulaşmış durumdadır (Tablo 1). Türkiye acil tıp
2. Mencl F, Puppala N. Historical timelines of In-
uzmanlığını temsil eden dernekler ve yapılan ternational Events. In: Tintinalli JE, Cameron P,
bilimsel çalışmalar ile hali hazırda Avrupa Bir- Holliman CJ, editor(s). EMS: A Practical Global
liği ülkelerinin hemen birçoğundan daha iyi bir Guidebook 1st. Edit. Shelton, Connecticut. Peo-
konumdadır. ples Medical Publishing House; 2010. p.19-37
3. Atilla R. Dünyada Acil Tıp Sistemleri. İçinde:
Sarıkaya S, editor. Alanda Acil Bakım. 1.baskı.
Özet İstanbul TC Yeditepe Üniversitesi Yayınları
2009. syf. 8-12.
* Dünyada tıp ve acil sağlık hizmetlerinde-
ki gelişmeler tüm hızıyla sürmektedir.
* Türkiye bugüne kadar ki başarılı çizgisini
korumalı ve dünya ve Avrupa da liderliği-
ni pekiştirmek için ulusal sağlık politika-
larında acil sağlık hizmeti gereken desteği
almaya devam etmelidir.
* Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi acil sağlık
hizmetleri ve acil tıp uzmanlığının önemi
giderek artacak “Acil Tıp, gelecek yüzyıl-
da Tıp’ı şekillendirecektir.”

6
Konu 2

TRİAJ

Dr. Rıdvan Atilla

Giriş Kurulu tarafından yayınlanan Acil Tıp Uzman-


lık Eğitimi Kılavuzunda en geniş haliyle yer al-
Triaj; Acil tıbbi bakımı hizmeti talep eden has- maktadır.(1)
taların tıbbı durumlarının aciliyetine göre sınıf-
lanması için yapılan uygulama “Acil Tıbbi Triaj”
dır ve kısaca “triaj” olarak anılır. Triajın kelime Türkiye’de Triaj Çalışmaları
anlamı Fransızca trier fiiline göre “sınıflamak,
ayırmak” anlamındadır. Triaj uygulamasında acil Gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi
tıbbi bakımda öncelikli olan hastalar belirlenir. Türkiye’de malesef Acil Sağlık Hizmetlerinde
ortak ve standart bir ulusal triaj sistemi kulla-
Hastalar, triajda başvuru önceliğine göre değil,
nılamamaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde
tıbbi durumlarının aciliyetine göre sıralanırlar.
triaj sistemleri üzerine birçok çalışmalar yapıl-
Acil Tıbbi Durum; Ani gelişen hastalık, kaza, makta ve halen bazı ülkelerde ortak ve standart
yaralanma ve benzeri durumlarda gereken tıbbi triaj sistemleri kullanılmaktadır. Ancak gerçekte
müdahalenin hemen yapılmadığı veya geciktiği bu triaj sistemleri geliştirildikleri ülke dışında
etkin kullanılamamakta hatta gelişmiş ülkelerde
durumlarda ciddi sağlık risklerinin oluşma ve/
dahi görülen kayıt sistemleri ve kaynaklardaki
veya beden bütünlüğünün kaybedilme riskinin
yetersizlik başvuru ve hastalık profillerindeki
doğacağı durumlardır.
değişiklikler sağlık çalışanların kapasite farklılık-
Acil Tıbbi Bakım (Müdahale); Acil tıbbi du- ları, tedavi ve klinik yaklaşımlardaki farklılıklar
rum da kapsamında tanımlanan hallerde yapıl- nedeniyle tam olarak yararlı olamamaktadırlar.
ması gereken her türlü tıbbi uygulamalardır. Geçtiğimiz yıllarda giderek artan acil hasta baş-
vurusu acil servislerde kalabalığa ve acil önünde
Stabilizasyon; Acil tıbbi durumdaki bir hasta-
tıbbi bakım için sıra bekleyen hasta kuyrukları-
nın stabil hale getirilmesi; sağaltım için gerekli
nın oluşmasına neden oldu. Artan hasta yoğun-
olabilecek tıbbi tedavinin sağlanması ve idame luğuna bağlı ortaya çıkan sorunun giderilmesi
ettirilmesi ile, kabul edilebilir tıbbi olasılıklar da- için Türkiye’de birçok hastane de triaj uygulama-
hilinde, hastanın tanımlanan acil tıbbi durumu- sı başlatıldı. Ancak başlatılan uygulamaların hiç
na bağlı olarak hastanın klinik surecinde ve/veya birisinde ulusal bir ölçek kullanılmadı ve dünya
transferi sırasında durumunda kayda değer bir da en sık bilinen ölçekler uyarlanmaya çalışıldı.
kötüleşmesinin beklenmemesinin sağlanmasıdır. Kullanılan uygulamaların da ülkemiz için geçer-
lilik ve güvenilirlik çalışmalarının henüz yoktur.
Acil tıbbi durumlar, hastaya, hastalığa, çevresel Dünya’da bazı gelişmiş ülkelerde kullanılan 5
ve fiziksel şartlara göre değişiklik gösterebilir ve basamaklı bazı triaj sistemleri (Avustralya Triaj
acil tıbbi müdahaleler de bu şatlar altındaki acil Skalası, Manchester Triaj Skalası, Kanada Triaj
tıbbi durumlar ile beraber değerlendirilmelidir. ve Aciliyet Skalası, Acil Ciddiyet İndeksi, CAPE
Acil Tıbbi durumların ve acil tıbbi durumlarda skalası, French skalası) vardır. Bu sistemlerden
uygulanabilecek acil tıbbi müdahaleler listesi en eski dördünün özellikleri açısından karşılaştı-
Türkiye Acil Tıp Derneği’nin Acil Tıp Yeterlik rılması Tablo 1 de görülebilir.(2)
Tablo 1. Triaj sistemlerinin karşılaştırılmalı özeti(2)
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Canadian Australasian Emergency Manchester


Özellik Triage & Acuity Triage Scale Severity Index Triage System
Scale CTAS ATS ESI MTS
Triaj
10 dk Belirtilmemiş Belirtilmemiş Belirtilmemiş
değerlendirmesi
Triaj hemşiresin
İlk triaja bağlı Belirtilmemiş Belirtilmemiş Belirtilmemiş
değerlendirmesi
Doktorun Hemen Hemen Hemen
Belirtilmemiş
değerlendirmesi /15/30/60/120dk /10/30/60/120dk /10/60/120/240dk
ESI seviye Ana şikayetlerde bir
Ağrı skalası 10-noktalı skala Belirtilmemiş
2 >7/10 major etken
< 24 ay için ateş
Pediatrik Var Belirtilmemiş Belirtilmemiş
kriteri var
Giriş tanıları Var Var Kullanılmıyor 52 ana şikayet ve ön tanı
Beklenen yatış Kıyaslamalı
Net Tanımlı Belirtilmemiş
oranları veri var
Eğitim
Var Var Var Var
materyalleri

Kırsal uygulama Var Belirtilmemiş Belirtilmemiş Belirtilmemiş

Yakın zamanda Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tara- Triaj sistemi kullanılması zorunludur. Bir triaj
fından hastanelerde asgari 3 basamaklı bir triaj sistemin ne kadar duyarlı olduğunu göstermek
sisteminin kullanılması yönünde çalışmalar baş- için iki önemli belirteçe bakılmalıdır; güvenilir-
latılmış durumdadır. lik ve geçerlilik.

İdeal Triaj Sistemi Nasıl Olmalı? Tablo 2. Triaj duyarlılık seviyeleri


2 Basamaklı 3 Basamaklı 4 Basamaklı 5 Basamaklı
Duyarlılık ve seviyelendirme triajın duyarlılığı, Hayati
Resusitatif
Acil tıbbi durumda, hastaların acil tıbbi bakım Acil
Acil tehlike
Acil İvedi
gereksinimlerinin önceliğinin triaj sınıflandırıl- Acil değil
İvedi Acil
Bekleyebilir
masındaki duyarlılık keskinliği olarak özetlene- Acil değil İvedi
Gidebilir/
Bekleyebilir
bilir. Farklı triaj sistemlerinde çeşitli seviyelerde Gecikebilir
duyarlılık seviyeleri kullanıldı (Tablo 2).

Yapılan çalışmalar 5 basamaklı triaj sistemlerinin


2, 3 ve 4 basamaklı sistemlerden daha iyi oldu- Güvenilirlik (Reliability)
ğunu göstermektedir. Ancak hangi sistemin kul-
lanılması gerektiği konusunda kabul edilmiş bir Güvenilirlik, triajda aynı sistemi kullanan fark-
ortak görüş yoktur. Kanada ve Avustralya 1990’lı lı değerlendiriciler arasında uyum, süreklilik ve
yılardan beri hastanelerinde 5 basamaklı sistemi tekrarlanabilirlik anlamındandır. Acil servis triaj
zorunlu kılmakta iken ABD de 2002 yılında yapı- duyarlılığı ile ilgili iki tür güvenilirlilikten bah-
lan bir ankete göre hastanelerin % 69’unda 3 ba- sedilebilir. İlki, değerlendiriciler arası güvenilir-
samaklı sistem kullanılmakta idi.(3) Avustralya’nın lik tekrar edilebilirliğin bir ölçüdür. Örneğin, iki
8
tüm hastanelerinde 1994’den beri Avustralasya farklı triaj görevlisi aynı hastaya aynı triaj sevi-
Konu 2

yesinde mi değerlendirmektedir? Değerlendirici Kategori 1: Bu hastalar resüsitasyon ihtiyacı bu-


iç güvenilirliği ise aynı kişinin, bir zaman sonra lunan hastalardır ve hiç bekletilmeden acil servi-

Triaj
aynı hastayı aynı seviyede değerlendirmesidir. se alınmalıdırlar
Kategori 2: Kişinin hayatını veya herhangi bir
Geçerlilik (Validity) uzvunun fonksiyonunu tehlikeye sokan bir du-
rumda olan hastalardır ve acil servis girişinde en
Geçerlilik, triaj sisteminin doğruluğudur ve sis- fazla 10 dakika bekleme süresinden sonra he-
temin ölçmek istediğini ne kadar doğru ölçtü- men acil servis içine alınmalıdırlar.
ğünü gösterir. Örneğin, ölçümde “Bekleyebilir”
olarak seviyeleşen hastanın aciliyetinin olmadı- Kategori 3: Bu hastalarda ilerleyerek ciddi
ğının doğru değerlendirilmesidir. Triaj sistemle- problemlere neden olabilecek veya acil girişim-
rinin güvenilirliğini gösteren altın standartta bir lere gerek olabilecek durumlar mevcuttur. Bu
ölçüm metodu henüz yoktur. Bununla beraber hastalar kayıt işlemleri tamamlanıncaya kadar ya
yatış oranları, kaynak kullanımı, altı aylık ölüm da yaşamsal bulguları alınıncaya kadar acil servis
oranları gibi bazı dolaylı ölçümlerle 5-basamaklı yoğunluğuna göre en fazla 30 dakika bekletilebi-
sistemler değerlendirilebilmektedir. lecek durumda olan hastalardır.
Kategori 3: Bu hastalarda ilerleyerek ciddi
Genel Özellikler problemlere neden olabilecek veya acil girişim-
lere gerek olabilecek durumlar mevcuttur. Bu
Bir triaj sisteminden beklene genel özellikler ba- hastalar kayıt işlemleri tamamlanıncaya kadar ya
kıma ulaşma zamanını geciktirmeden en yarar da yaşamsal bulguları alınıncaya kadar acil servis
görecek hastaya en etkin bakımın verilebilmesi- yoğunluğuna göre en fazla 30 dakika bekletilebi-
ni sağlamasıdır (Şekil 1). lecek durumda olan hastalardır.
Kategori 4: Bu hastalar hastanın yaşı, sıkıntısı
Şekil 1. Triaj sisteminin en etkin ile (1) veya kötüleşme veya istenmeyen durum ihtima-
en etkisiz(2) olduğu konumlar line bağlı olarak girişim veya yardım temininin
İdeal bakım zamanı
1-2 saat içerisinde yapılabileceği durumlar ola-
rak tanımlanabilir.
1
Bu hastalar kayıt işlemleri tamamlanıncaya kadar
En az etkili bakım En etkin bakım ya da acil servis yoğunluğuna göre en fazla 60
dakika bekletilebilecek durumda olan hastalardır.
2
Kategori 5: Akut fakat acil olmayan durumlar
Gecikmiş bakım zamanı
olabileceği gibi kötüleşme bulgusu olan ya da
olmayan kronik problemlerin parçası da olabi-
len durumda olan hastalardır ve gecikebilir, acil
Türkiye’nin ülke şartlarına uygun, hastane ve
olmayan ya da tehlikesiz olarak sınıflandırılırlar.
hastane öncesinde kullanılabilecek, güvenilir ve
geçerliliği bilimsel olarak kanıtlanabilecek yeni Acil servis yoğunluğuna göre en fazla 120 dakika
bir triaj sistemi için ulusal örnek teşkil edebile- bekletilebilecek durumda olan hastalardır.
cek bir projelere ihtiyacı vardır. Ulusal triaj sis-
temi oluşturmak zor ve uzun bir süreçtir. Türki- Özet
ye de kullanılacak tiraj sistemi 5 basamaklı bir
sistem olmalıdır. Önceden tanımlanmış skalarda * Acil servislere artan hata başvuruları acil
bazı uygulamalarda farklılık olmak ile beraber servislerde kalabalığa ve acil sağlık hiz-
genel ortak özellikler aşağıdaki gibidir. metlerinde gecikmelere yol açmaktadır. 9
* Kısa dönemde gecikmeler azaltılamaya- Kaynaklar
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

cağı öngörülmekte ve acil servisin kapı- 1. Acil Tıp Uzmanlık Eğitimi Kılavuzu. TATD
sında hangi hastanın bekleyemeyeceğinin Yayınları, 1. baskı, İzmir, Ocak 2007. ISBN
etkin, güvenli ve hızlı ayrılması için ka- 978-975-01127-0-6.
labalık acil servislerde triaj uygulamasına
geçilmelidir. 2. Fernandes CM, Tanabe P, Gilboy N, Johnson
LA, McNair RS, Rosenau AM, Sawchuk P,
* Triaj sistemleri içinde mükemmel olan Thompson DA, Travers DA, Bonalumi N, Suter
yoktur, her ülke kendi şartlarına göre RE. Five-level triage: A report from the ACEP/
deal sistemi oluşturmaya çalışmaktadır. ENA Five-level Triage Task Force. J Emerg Nurs.
Türkiye şartlarına göre bilimsel ölçütlerde 2005;31(1):39-50.
güvenilir ve geçerli bir ulusal triaj sistemi 3. Maclean S. 2001 Ena National Benchmark
oluşturulmalıdır. Guide: Emergency Departments. Des Plaines
(Il): Emergency Nurses Association; 2002.

10
Konu 3
HASTANE ÖNCESİ
ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ
Prm. Gürkan Özel

Giriş 4. Nakil sırasında sağlık bakımının devam et-


tirilmesidir.
Acil sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası
Modern zamanlara geldiğimizde, özellikle I. ve
olan hastane öncesi acil sağlık hizmetleri (ASH)
II. Dünya Savaşları ile Kore ve Vietnam Savaşı,
sistemi, 7 gün 24 saat hizmet verme esasına göre
askeri alanda sahada hasta müdahalesi ve hızla
planlanmış ve önceden belirlenen bir coğrafi böl-
sağlık kurumuna nakli konusunda önemli de-
gede bulunan insanların karşılaşabilecekleri acil
neyimlerin ve sivil alanda kullanılacak derslerin
sağlık sorunlarına yanıt verebilmek için gerekli
kaynaklar ve hizmetlerin bütünüdür. Hastane çıkarıldığı durumlar olmuşlardır.
öncesi ASH, ağırlıklı olarak ambulans ile sağla- Ülkemizde ambulans hizmetleri, özellikle bü-
nan bir hizmet ağı olarak düşünülse de kapsamı yük illerde, 1980’li yıllara kadar hastaneler ya
çok daha geniştir. Dünya Sağlık Örgütü hastane da belediyeler vasıtasıyla, birbirinden bağımsız
öncesi acil sağlık hizmetlerini diğer acil sağlık ve ulusal bir standarda sahip olmayan ambu-
hizmetleri ile birlikte “Halk Sağlığı Sisteminin” lanslarla, hasta taşımacılık hizmetleri şeklinde
bir parçası olarak tanımlamaktadır.(1) sunulmuştur. İlk olarak 1985 yılında Ankara
Numune Hastanesi bünyesinde başlatılan orga-
nize ambulans hizmetini takiben, 1986 yılında
Tarihçe Sağlık Bakanlığı eliyle gerçekleştirilen tarihi uy-
gulamada 077 Hızır Acil Servis numarası olarak
Dünyada, yaralıların savaş alanından ambulans
belirlenmiştir. Sonrasında 077 Hızır Acil Servis
olarak tanımlanabilecek araçlarla (kimi zaman
kapsamında Ankara, İstanbul ve İzmir Büyük-
atların arkasına bağlanan sedyeler ya da at araba-
şehir Belediyeleri ile ortak bir çalışma gerçekleş-
sı üzerine gerilen hamaklar vasıtasıyla) tahliyesi
tirilip bu illerde hastane öncesi ASH hizmetleri
ve sağlık bakımlarının yapılması kavramı M.S.
sunulmaya başlanmıştır. Bu çalışma Türkiye’de
900’lü yıllar ve ardından Haçlı Savaşlarına ka-
organize hastane öncesi ASH’in başlangıcı kabul
dar uzansa da organize hastane öncesi acil sağlık
edilmektedir. Bu aşamada hizmet sunan perso-
hizmetleri, 1792 yılında Napolyon tarafından
nel, daha çok belirlenen hastanelerde görev ya-
cephede yaralanan askerlerin tedavi edilmeleri
pan, ancak hastane öncesi aşamada acil sağlık
için görevlendirilen Baş Cerrah Baron Domini-
girişimleri konusunda yok denecek kadar az eği-
que-Jean Larrey tarafından başlatıldığı belirtil-
tim gören doktor ve yardımcı sağlık personelin-
mektedir.(2) Larrey, uçan ambulans adını verdiği
den oluşturulmuştur. Bu nedenle hizmet, daha
atlı hasta taşıyıcıları planlayıp, sistemin bugün
dahi geçerli olan çalışma ilkelerini belirlemişti. çok hastaların hastaneye ulaştırılması hedefiyle
Bu ilkeler: hayata geçirilmiştir. 14 Mart 1994 tarihinde Hı-
zır Acil Servisi, Sağlık Bakanlığı’na bağlanarak
1. Eğitimli personelin hastalara hızla ulaşması ismi “112 Acil Yardım ve Kurtarma Hizmetleri”
olarak değiştirilmiş, üç büyük ilimizdeki öncü
2. Alanda tedavi ve stabilizasyon
çalışma 4 ilde daha organize olarak hizmet su-
3. Sağlık birimine hızlı nakit numu genişletilmiştir.
Mevzuat KKM’ler gelişmiş teknolojik altyapı ile dona-
tılmıştır. Bu sistemlerde gelen acil çağrıların
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Günümüzde hastane öncesi ASH sunumu Sağ- karşılanması ve ayıklanması “Çağrı Karşılama”
lık Bakanlığının gerçekleştirdiği mesvzuatlar ışı- personeli tarafından gerçekleştirilir. Acil çağrı
ğında gerçekleştirilmektedir. Bu aşamada belli olduğu belirlenen çağrılar, detaylı değerlendiril-
başlı mevzuat başlıkları aşağıda verilmiştir. mesi ve uygun şekilde görevlendirme yapılması
• “Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği” (Res- için danışman hekimlere iletilir. KKM’lerde gö-
mi Gazete Tarihi: 11 Mayıs 2000 Resmi rev yapan danışman hekimler, çoğunlukla saha
Gazete Sayısı: 24046) deneyimi olan ve klinik bilgileri üst düzeydeki
hekimlerden oluşmaktadır. Kendilerine yönlen-
• “Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinde
dirilen acil çağrıların değerlendirilmesi, bir am-
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”
(Resmi Gazete Tarihi: 24 Mart 2004 Res- bulans ekibinin müdahale için görevlendirilip
mi Gazete Sayısı: 25412) görevlendirilmeyeceğine karar verilmesi danış-
man hekimlerin sorumluluğundadır.
• “Acil Hekimliği Sertifika Programı Uygula-
ma Yönergesi” (Tarih: 23 Ocak 2004 Sayı: Görevlendirme kararının ardından acil çağrı
717) hakkındaki bilgiler (adres, olgunun kliniği, özel
• “İl Ambulans Servisi Çalışma Yönergesi” durumlar, vb.) telsiz ya da telefon aracılığı ile va-
(Tarih: 24 Ocak 2005 Sayı: 872) kaya en yakın ve en uygun ambulans birimine
iletilir. Geleneksel olarak haberleşme sistemleri-
• “Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile
nin, özellikle afetler gibi çoklu yaralanma olgu-
Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği” (Resmi
Gazete Tarihi: 7 Aralık 2006 Resmi Gaze- larında sistemin en zayıf halkasını oluşturması
te Sayısı: 26369 ) nedeniyle haberleşme gereçleri birden fazla alter-
natifi içerecek şekilde kullanılmaktadır.(4) Geliş-
• “Ambulans ve Acil Bakım Teknikerleri ile miş bilgisayar yazılımları ve uydu takip araçları
Acil Tıp Teknisyenlerinin Çalışma Usul ve yardımıyla istasyonlarda konuşlu ambulansların
Esaslarına Dair Tebliğ” (Resmi Gazete Ta-
göreve çıkışları ve görev bitimine kadar olan tüm
rihi: 26 Mart 2009 Resmi Gazete Sayısı:
seyir bilgileri KKM tarafından izlenebilmekte ve
27181)
gerektiğinde yönlendirmeler yapılabilmektedir.
• “Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hiz-
metlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hak- KKM danışman hekimleri, hastaneye nakledil-
kında Tebliğ” (Resmi Gazete Tarihi: 16 mesi gereken hastaların gidebileceği hastaneyi,
Ekim 2009 Resmi Gazete Sayısı: 27378) hastalığın türü, merkezi bilgi sisteminden takip
ettikleri hastanelerin yatak doluluk oranları,
hastaneye olan mesafe, vb. kriterleri göz önün-
Hizmete Erişim ve de bulundurarak kararlaştırmakta ve ambulans
Komuta Kontrol Merkezi personelini yönlendirmektedir. Aynı zamanda
KKM personeli tarafından hastanın naklinin
Komuta Kontrol Merkezi (KKM), hastane ön- gerçekleştirileceği hastanenin acil servisi aran-
cesi acil sağlık hizmetlerinin beyni gibi çalışır. makta ve hasta(lar) hakkında klinik bilgiler, ihti-
Sistem aktivasyonu, önceden tanımlanmış bir yaç duyabilecekleri tedaviler ve ambulansın tah-
acil yardım numarası aranarak sağlanır. Ül- mini varış süreleri hakkında bilgi verilmektedir.
kemizde ücretsiz olarak aranabilen acil sağlık
yardım numarası 112’dir. 2009 yılı içerisinde Acil yardım ambulansları dışında, sadece hasta
başlatılan pilot uygulamalar sonrasında bu nu- nakil ambulansı ile nakledilmesi gereken has-
maranın sadece ambulans hizmeti değil, aynı talar için yine KKM bünyesinde görev yapan
zamanda polis ve itfaiyeyi de içine alacak şekilde personel koordinasyon ve planlamayı gerçekleş-
ulusal acil yardım numarası olarak tanımlanması tirmekte, bu şekilde acil olmayan hasta nakilleri
12 için çalışmalar sürdürülmektedir.(3) yönlendirilmektedir.
Konu 3

Günümüzde KKM’de görev yapacak personel, cak 2000’li yıllarda yeniden yapılanma sürecine
göreve başlamadan önce komuta kontrol mer- giren 112 ASH sisteminde hekimlere yönelik

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


kezi yönetimi, çağrı karşılama, elektronik kayıt olarak önce Acil Hekimliği Sertifika program-
sistemi ve veri hazırlama konularında eğitimler ları, ardından da Sağlık Bakanlığı onayıyla dört
almaktadırlar. zorunlu modülden oluşan bir eğitim süreci geliş-
tirilmiştir. Bu eğitimler:

• Temel eğitim modülü

• Erişkin ileri yaşam desteği kursu

• Çocuk ileri yaşam desteği kursu

• Travma ileri yaşam desteği

olarak belirlenmiştir. Ancak, özellikle Aile He-


kimliği programına geçiş kapsamında pratisyen
hekimlerin çoğu 112 ASH sisteminden ayrıl-
Resim 1. KKM (Ankara 112 arşivinden alınmıştır). masına rağmen, günümüzde KKM danışman
hekimi olarak, aynı zamanda eğitim birimleri
ve diğer idari rolleriyle sistemin içerisinde görev
Personel almaya devam etmektedirler.

Ülkemizde hastane öncesi ASH’nin tarihsel ya-


pılanması hekimli hizmet sunumu modeli üze- Hemşire
rine kurulmuştur. Bu modelde genellikle bir
pratisyen hekim, bir yardımcı sağlık personeli Tarihsel olarak hekimlerle birlikte ambulanslarda
(çoğunlukla hemşire, sağlık memuru ya da ebe- görev yapan hemşireler uzun yıllar boyunca bu
ler) ve sürücü ile birlikte acil yardım çağrısına alanda özel bir eğitim almadan görevlerini yerine
yanıt vermekte, olgunun durumuna göre olay getirmişlerdir. Bu hemşirelerin büyük çoğunlu-
yerinde müdahaleyi tamamlayıp hastayı bırak- ğu sağlık meslek lisesi mezunu, ancak bir kısmı
makta ya da bir hastaneye naklini sağlamaktadır. ön lisans ve lisans programlarından mezun hem-
şirelerden oluşmaktadır. Hemşireler, 112 ASH
2000’li yıllardan itibaren bu sisteme Acil Tıp sisteminde hekimlerin direktiflerine uygun şekil-
Teknisyenleri (ATT) ve paramedikler de dahil de kendilerine verilen görevleri yerine getirerek
olmuşlardır. Günümüzde hekimlerle birlikte (damar yolu açılması, hasta stabilizasyonu, vb.)
hemşire, sağlık memuru, ATT ve paramedik- çalışmaktadır. Bununla birlikte yukarıda belir-
lerin farklı konfigürasyonlarla hastane öncesi tildiği gibi, Sağlık Bakanlığı genelgesine istina-
ASH’inde görev yaptığını görsek de bu alanda den yardımcı sağlık personeline yönelik oluş-
işgücünü giderek artan oranda ATT ve parame- turulan dört eğitim modülünden hemşireler de
diklerin oluşturduğunu görmekteyiz. faydalanmaya başlamışlardır. Sağlık Bakanlığı
tarafından 2007 yılında yayınlanan PDC (Per-
sonel Dağılım Cetveli)’de hemşirelere 112 ASH
Hekim bünyesinde kadro verilmesi uygulaması durdu-
rulmuştur.
Hastane öncesi ASH’nde görev yapan hekim-
ler, sistemin geliştiği ilk dönemlerde bu alanda
özel bir eğitimi olmayan pratisyen hekimler ol- Sağlık Memuru
maktaydı. Alanda duyulan hasta bakım ihtiyacı,
görevli hekimlerin mevcut hekimlik bilgileri ve Hemşirelere benzer şekilde sağlık memurları da
yetkileri üzerinden gerçekleştirilmekteydi. An- uzun yıllardır hastane öncesi ASH bünyesinde 13
hekimlerle birlikte görev almışlardır. 2007 yılı diklerin görev yetki ve sorumlulukları aşağıdaki
Sağlık Bakanlığı PDC’de sağlık memurlarına aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

112 ASH bünyesinde kadro tahsisi uygulaması


a. Ambulans ve acil bakım teknikerleri, Bakan-
durdurulmuştur.
lıkça yapılacak düzenlemelere uygun olarak;

1. İntravenöz girişim yapmak


Sürücü
2. Hastaneye ulaşıncaya kadar, kabul edi-
112 ASH bünyesinde ambulansları kullanan len acil ilaçları ve sıvıları kullanmak
sürücüler uzun yıllar boyunca sürücü kadro- 3. Oksijen uygulaması yapmak.
su altında istihdam edilen ve çoğu zaman acil 4. Endotrakeal entübasyon uygulaması
araç sürüşü konusunda özel bir eğitim almamış yapmak
personelden oluşmaktaydı. 2000’li yıllardan iti- 5. Kardiyo-pulmoner resüsitasyon ve de-
baren ambulans sürücülerine önce ilkyardım ve fibrilasyon yapmak
ambulans malzemelerinin kullanımı, ardından
6. Travma stabilizasyonu yaparak hasta-
güvenli sürüş teknikleri eğitimleri verilmeye nın nakle hazır hale gelmesini sağlamak
başlanmıştır. Bununla birlikte, 112 ASH bünye-
7. Uygun taşıma tekniklerini bilmek ve
sinde ambulans sürücülüğü görevi giderek artan
uygulamak
oranda ATT ve paramedikler tarafından üstle-
nilmektedir. 8. Monitörizasyon ve defibrilasyon uygu-
lamak
9. Kırık, çıkık ve burkulmalarda stabili-
Paramedik zasyonu sağlamak
10. Yara kapatma ve basit kanama kontrolü
Ülkemizde paramedikler Kanada modeli örnek
yapmak
alınarak hazırlanan müfredatla ilk defa 1993 yı-
lında Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde ön 11. Acil doğum durumunda doğum eyle-
lisans düzeyinde eğitim almaya başlamışlar ve mine yardımcı olmak
ilk öğrenciler 1995 yılında “Ambulans ve Acil
Bakım Teknikeri (AABT)” ünvanıyla mezun ol- Acil Tıp Teknisyeni (ATT)
muşlardır. Meslek ünvanlarının Sağlık Bakanlığı
tarafından tanınmaması nedeniyle uzun yıllar Ülkemizde ilk defa 2000 yılında Sağlık Meslek
boyunca özel ambulans şirketleri ve hastanelerin Liseleri bünyesinde “Acil Tıp Teknisyeni” sıfatıy-
acil servislerinde çalışan paramedikler ilk defa la mezun olan ATT’ler 2004 yılından bu yana
2004 yılında yapılan personel alımıyla asıl ça- aktif şekilde 112 ASH bünyesinde görev almak-
tadırlar.
lışma alanı olan 112 ASH’de görev almaya baş-
lamışlardır. 15 Mart 2007 tarihli Acil Sağlık Hizmetleri Yö-
netmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yö-
Paramedik eğitimlerinin özü, hastane öncesi
netmeliğin 28. Madde, b. bendinde ATT’lerin
aşamada ambulans ve içindeki ekipmanları kul-
görev yetki ve sorumlulukları aşağıdaki aşağıda-
lanarak, acil sağlık sorunu yaşayan hastaya olay ki şekilde belirlenmiştir:
yerinde müdahaleye başlamak ve stabilize edilen
hastanın müdahalesini hastaneye ulaşana kadar b. Acil Tıp Teknisyenleri, tıbbi danışman ko-
transport süresince sürdürmektir. ordinasyonu ve onayı ile Bakanlıkça yapıla-
cak düzenlemelere uygun olarak;
15 Mart 2007 tarihli Acil Sağlık Hizmetleri
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 1. İntravenöz girişim yapmak
14 Yönetmeliğin 28. madde, a. bendinde parame- 2. Oksijen uygulaması yapmak
Konu 3

3. Endotrakeal entübasyon uygulaması yantasyon ve hizmet içi eğitimler alarak bilgi ve


yapmak becerilerini en üst düzeyde tutmaktadırlar.

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


4. Uygun taşıma tekniklerini bilmek ve
uygulamak Hizmet içi eğitimler, Sağlık Bakanlığı tarafından
belirlenen modül eğitimleri olduğu gibi güvenli
5. Kırık, çıkık ve burkulmalarda stabili-
ambulans sürüş teknikleri, bulaşıcı hastalıklar,
zasyonu sağlamak
KBRN, afetlerde sağlık hizmetleri, vb. güncel
6. Yara kapatma ve basit kanama kontrolü konular arasından da seçilmektedir.
yapmak
7. Temel yaşam desteği protokollerini uy- Doktorsuz görev yapan 112 ASH ekiplerinde
gulamak karşılaşılan vakaların tedavileri sırasında ihtiyaç
8. Temel yaşam desteği uygulaması sıra- duyulan medikal yönlendirme KKM danışman
sında yarı otomatik ve tam otomatik hekimleri tarafından yapılmaktadır. Sağlık Ba-
eksternal defibrilatörleri kullanmak kanlığı ve meslek örgütlerinin destekleriyle 26
9. Travma stabilizasyonu yaparak hasta- Mart 2009 yılı tarihinde çıkarılan “Ambulans ve
nın nakle hazır hale gelmesini sağlamak Acil Bakım Teknikerleri ile Acil Tıp Teknisyen-
lerinin Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ”
doktorsuz ambulanslarda görev yapan ATT ve
Eğitim ve Tıbbi Danışmanlık paramediklerin (aynı zamanda Ambulans ve
Acil Bakım Teknikeri-AABT olarak anılmakta-
112 ASH bünyesinde görev yapan personel, dırlar) çalışma usul ve esaslarını belirlemiş, söz
mezun oldukları okul dışında, kurumlarında or- konusu çalışmanın ekinde Hastane Öncesi Acil

Kardiyojenik Şok (Yetişkin)


Aşağıdaki işaretleri değerlendir.
Kooperasyonu, Hipoperfüzyonu,
ABC’yi değerlendir Takipneyi, Filiform Nabızı, Ortostatik
Hipotansiyon, Bulantıyı, Susama Hissi
A
T Oksijen desteği sağlayın. Maske ile 4-6 L/dak. Gerekirse BVM ile destekle
H
T
E
Şok pozisyonu uygula. Kafa yaralanmasını gözet. (Hamile ise sola yatır) R

Sıvı yolu açın. (İVİO) A


Bu arada transportu geciktirmeyin Ş
A
A M
A Eğer solunum sesleri normalse, kalp atım hızı 60 ile 150 arasındaysa, A
B sistolik basınç 90’dan fazlaysa ve şok semptomları D
T A
250 ml bolus SF sıvı verilir
N
A
K
respiratuar distress oluşursa perfüzyon gelişmezse veya İ
(dispne, raller, hışıltı,
perfüzyon gelişirse Eğer yanıt yoksa ve kontren-
pulmoner ödem nedeniyle dikasyon oluşmadıysa L
SpO2’de düşme) sıvı verilemiyorsa ve sistolik
sıvı vermeyi yavaşlat ve basınç 90’nın altındaysa KKM
IV sıvıyı azalt hastayı monitörize et 5-20 mcg/kg/dk. IV dopamin
(sistolik KB 100 olmalı)
KKM
Hastayı gözlemeye devam et, KKM iletişim kurup direktifleri yerine getir

Şekil 1. ATT-Paramedik örnek müdahale akış şeması 15


Tıbbi Yardım ve Bakım Akış Şemaları yayınlan- 112 ASH personeli genel sağlık sorunları, trav-
mıştır (Şekil 1). malar, yangın, endüstriyel kazalar, çoklu yara-
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

lanmalar gibi olgulara müdahale ettikleri gibi


Alanda hastaya müdahale eden ATT ve para- hastaneler arası ya da hastane-ev arasında hasta
medikler, bu akış semaları ışığında, endikasyon nakli, arama-kurtarma operasyonları, kitlesel or-
ortaya çıktığından KKM danışman hekiminin ganizasyonlarda (maç, konser, vb.) olay yerinde
onayını alarak hasta müdahalesini gerçekleştir- önlem için bekleme, devlet büyüklerine konvoy
mekte ve naklini sağlamaktadır. içerisinde eskortluk, polis ve jandarmanın ger-
çekleştirdiği bazı operasyonlara destek verme
şeklinde de görevlerini icra etmektedir.
Operasyon
Hastane öncesi ASH’nde günlük operasyonlar
15 Mart 2007 günü çıkarılan “Acil Sağlık Hiz- istasyon olarak belirlenen noktalardan vakalara
metleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına yapılan çıkışlarla gerçekleşmektedir. Genellik-
Dair Yönetmelik”in 6. maddesinde 112 ASH’in le 24 saatlik nöbetler şeklinde çalışan personel
icra edildiği istasyonlar aşağıdaki şekilde sınıf- kendilerine telsiz ya da telefon ile iletilen acil
landırılmıştır: çağrıya en fazla 1 dakika içerisinde çıkış yapma-
yı hedefleyerek çalışmaktadır. Zaman zaman pik
A Tipi İstasyon: 24 saat kesintisiz sadece ambu-
saatlerde yoğun bölgelere destek olmak ya da
lans hizmeti verilen, ihtiyaca göre birden fazla
başka ambulansların göreve çıkması nedeniyle
ekip ve ambulans bulundurulan, idari ve özlük
hakları bakımından başhekimliğe bağlı ve kad- boşalan bölgeleri daha iyi kapsamak için il içe-
rolu personeli olan istasyonlardır. (A) tipi istas- risinde ambulanslar KKM talimatıyla bir nokta-
yonların açılış ve kapanış işlemleri Bakanlığın dan diğerine kaydırılabilir ya da nöbet boyunca
onayı ile gerçekleştirilir. Bu istasyonlar; mobil olarak hareket edebilirler. Bu tür dinamik
konumlandırmalarda görev bölgesinin en iyi şe-
a. Ekip içerisinde hekim bulunanlar (A1) tipi kilde doldurulması ve olası acil vakalara en hızlı
istasyon, şekilde yanıt verilebilmesi hedeflenmektedir.

b. Ekip içerisinde hekim bulunmayanlar ise Tipik bir 112 vakası:


(A2) tipi istasyon olarak adlandırılır.
• Çağrıya hazırlık
B Tipi İstasyon: Birinci, ikinci ve üçüncü ba- • Çağrıyı alma
samak resmi sağlık kurum ve kuruluşları ile
entegre olarak kesintisiz ambulans ve acil servis • Çıkış yapma
hizmeti verilen, kadrosu ve özlük hakları bakı- • Olay yerine ulaşma
mından bünyesinde bulunduğu kuruma, am- • Hastanın yanına ulaşma
bulans hizmeti bakımından merkeze bağlı olan,
• Tıbbi değerlendirme ve müdahale
ekip içerisinde hekim bulunan istasyonlardır. Bu
istasyonlar; • Hastaneye nakil
• Hasta bakımının hastane personeline dev-
a. Hastane acil servisi ile entegre olanlar (B1)
redilmesi
tipi istasyon,
• Hastaneden ayrılış
b. Birinci basamak sağlık kuruluşları ile en- • İstasyona dönüş ve çağrıyı sonlandırma aşa-
tegre olanlar ise (B2) tipi istasyon olarak malarından oluşmaktadır.
adlandırılır.
Ekipler çağrıya hazırlık aşamasında ambulans
C Tipi İstasyon: İhtiyaca göre günün belirlenen ekipmanlarının günlük ve haftalık kontrolleri-
saatlerinde sadece ambulans hizmeti verilen, ni yapar ve her an çalışır durumda olduğundan
idari ve özlük hakları bakımından başhekimliğe emin olurlar. Bu aşamada ambulansın mekanik
16
bağlı acil sağlık istasyonlarıdır. bakımı ve çalışmaya uygunluğu da kontrol edilir.
Konu 3

112 ASH personeli vakaya müdahale aşamala- nımlı kar ambulansları ve motosikletli müdahale
rında 112 KKM ile telsiz ya da telefon haberleş- timleri 112 ASH bünyesinde görev yapmaktadır.

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


mesini sürdürür, çağrı ile ilgili bilgileri ve kendi
hareket aşamalarını düzenli olarak danışman he- Genellikle özel ambulans ve havacılık firma-
kimlere bildirir. Eğer gerekliyse olay yerinde triaj ları tarafından çoğunlukla özel sağlık sigortası
yapılması, destek ekiplerin istenmesi (daha fazla hastaların naklinde helikopter ve uçaklardan
ambulans, itfaiye ve kolluk kuvvetleri, vb.) ve ilk oluşan hava ambulansları kullanılmaktaydı.
aşamada olay yeri yönetiminin gerçekleştirilmesi Ancak kamu eliyle ücretsiz olarak sunulan ve
vakaya ilk ulaşan ekibin sorumluluğundadır. tamamen acil vakalara yönelik olarak hizmet
veren helikopter ambulanslar ilk defa 28 Ekim
Her vaka sonrasında ambulansın temizliği ve
2008 tarihinde görev yapmaya başlamışlardır.
malzeme stoklanması yapılır. Ambulanslarda
Helikopterlerin yanı sıra Sağlık Bakanlığı bün-
hasta kabini ve kullanılan sağlık malzemelerini
yesinde uçak ambulanslar ilk defa 6 Nisan 2010
rutin temizliği her kullanımdan sonra gerçekleş-
tarihinde görev yapamaya başlamışlar, bu katkı
tirilir. Bununla birlikte haftalık kontroller sıra-
sında kapsamlı temizlik yapılır. ile hava ambulans ağı güçlenmiş, yurtiçi ve yurt-
dışından uzak mesafelerden hasta nakli etkili bir
Gerçekleştirdiği görevler sırasında 112 ASH şekilde gerçekleştirme kapasitesine erişilmiştir.
personeli detaylı hasta bakım formu doldurarak Ülkemizde 2012 yılı itibariyle 17 helikopter
hasta hakkındaki demografik bilgileri, klinik ambulans ve 5 uçak ambulans, kamu hizmeti
bulguları ve diğer medikal uygulamaları detaylı kapsamında acil sağlık hizmetlerine katkı sun-
olarak kayıt altına alır. Bu bilgiler hastanın tes- maktadır. Hava ambulanslarının işletilmesi Sağ-
lim edildiği sağlık kuruluşu ile paylaşılır. Çağrı lık Bakanlığı’nın belirlediği mevzuata göre ger-
tamamlandıktan sonra yine bu bilgiler 112 çekleştirilmektedir.
KKM Veri Hazırlama birimine aktarılarak sis-
tem içerisinde dijital ortamda bilginin değerlen- Günümüzde havadan hasta nakli genellikle uçak
dirilmesi ve saklanması sağlanır. ya da helikopter ambulanslar kullanılarak ger-
çekleştirilir. Her iki ulaşım aracının da kendine
112 ASH çalışanları rutin görevlerinin yanı sıra
göre üstünlük ve dezavantajları vardır. Helikop-
Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE),
ter ambulanslar daha kısa mesafeli (genellikle
Kimyasal-Biyolojik-Radyasyon-Nükleer (KBRN)
müdahale ekipleri, bisiklet ve motosikletli 250 km’ye kadar) taşımalarda kullanılır. İniş ya-
müdahale ekipleri olarak farklı birimlerde eği- pabilecekleri alanlar uçaklara göre daha fazladır,
timlere katılabilir ve görev alabilirler. ancak titreşim ve gürültü hasta bakımını etkile-
yebilir, çalışma alanı dardır ve her türlü hava ko-
şulunda uçma imkanı yoktur. Uçak ambulanslar
Araçlar ve Donanımlar daha uzun mesafeli taşımalarda etkinlikle kulla-
nılabilirler. Çalışma alanı daha geniş, gürültü ve
Sağlık Bakanlığı 7 Aralık 2006 tarihli Ambu- titreşim düzeyi ise daha azdır. Ancak uçakların
lanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans kalkış ve inişler için ihtiyaç duydukları pistler
Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında ambulans her bölgeden kolaylıkla hasta nakli sağlamaları-
olarak kullanılabilecek araçların standartlarını
nın önündeki engeldir.(5)
belirlemiştir. Bu sistemde kara ambulansları na-
kil ambulansı, acil yardım ambulansı ve yoğun Helikopter ambulanslarla gerçekleştirilen çalış-
bakım ambulansı olarak üç kategoriye ayrılmış malar olay yerinden doğrudan hastanın alınması
ve her bir kategorideki ambulans için bulundu- (birincil taşıma) ya da hastanede stabilizasyonu
rulması gereken asgari malzeme ve ilaç listesini yapılmış hastaların bir başka sağlık kuruluşuna
belirlemiştir. (Bkz. Tablo 1 ve 2)
nakli (ikincil taşıma) şeklinde gerçekleşir. Uçak-
Kara ambulanslarının dışında ülkemizde hava lar ise çoğunlukla sekonder taşıma amacıyla kul-
ambulansları, deniz ambulansları, özel dona- lanılırlar. 17
Tablo 1. Ambulansta bulundurulacak asgari tıbbi cihaz, araç-gereç ve malzemelerin nitelik ve miktarları
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Ambulans Tipine Göre Sayı


Sıra
Tıbbi Cihaz, Araç- Gereç Ve Malzemelerin Adı Hasta Acil Yoğun
No
Nakil Yardım Bakım
1 Ana sedye 1 1 1
2 Kombinasyon sedye 1 1 1
3 Vakum sedye - 1 1
4 Faraş sedye - 1 1
5 Sırt tahtası 1 1 1
6 Traksiyon atel seti - 1 1
7 Asgari 6 değişik parçalı şişme atel seti 1 1 1
8 Boyunluk Seti 1 1 1
9 KED kurtarma yeleği - 1 1
10 Sabit oksijen tüpü ve prizi 1 1 1
11 Portatif oksijen tüpü 1 1 1
Transport ventilatör cihazı (erişkin ve pediatrik kullanımına uygun
12 - 1 1
basınca [10-50 cmH2O] ayarlanabilir, PEEP valfi bulunan)
13 Sabit vakum aspiratörü 1 1 1
14 Portatif aspiratör 1 1 1
15 Sabit tansiyon aleti (Steteskoplu) 1 1 1
16 Portatif tansiyon aleti (Steteskoplu) 1 1 1
17 Oksimetre - 1 1
18 Termometre 1 1 1
19 Diagnostik set (otoskop, oftalmoskop, rinoskop) 1 1 1
20 Serum askısı 2 2 4
21 Enjektör pompası - 1 1
22 Defibrilatör (Monitörlü) - 1 1
Canlandırma ünitesi (Balon valf maske seti, laringoskop seti, portatif
23 oksijen tüpü, entübasyon tüpleri, havayolu tüpü, oro/nazofaringeal - 1 1
kanüller, kolorimetrik cihaz)
24 Isı izolasyonlu kap - 1 1
25 Oksijen maskesi ve nazal kateterler (set) 1 1 2
26 Aspirasyon kateterleri (3 farklı boyda) 1 1 2
27 Muhtelif boyda idrar sondası ve torbası 1 1 2
28 Muhtelif ölçüde enjektör 10 10 15
29 Toraks drenaj kiti - - 1
30 Ölçekli infüzyon cihazı - - 1
31 Perikardiyal delme kiti - - 1
32 Merkezi (santral) ven sondası (kateteri) - - 1
Harici kalp atışı düzenleyici (eksternal pace maker) özelliği olan
33 - - 1
defibrilatör
34 Acil doğum seti - 1 1
Yanık seti (Alüminyum yanık battaniyesi, yanık sargısı ve kompresler
35 - 1 1
veya yanık jeli)

18
Konu 3

Temel tıbbi malzeme çantası (yüzük kesme makası, turnike, steril


36 spanç, kompres, kanama durdurucu materyal, sargı bezi, elastik 1 1 1

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


bandaj ve plaster içermeli)
37 Serum seti ve kelebek set ile intraketler 5 5 10
38 Personel görev kıyafeti (Yansıtıcılı) 2 2 2
39 Cenaze torbası 2 2 2

Tablo 2. Ambulanslarda bulundurulacak ilaç ve serumlar


Sıra Ambulans Tipine Göre Sayı
Serum ve İlaçlar
No Hasta Nakil Acil Yardım Yoğun Bakım
1 Adrenalin Amp 1 mg 5 10 10
2 Aminocardol Amp 1 4 4
3 Lidokain %2 Amp 1 5 5
4 Atropin Amp 0.5 mg 5 10 10
5 Antihistaminik Amp 2 4 4
6 Beta Bloker Amp 2 2
7 Spazmolitik Amp 1 4 4
8 Calcıum Amp. 1 3 3
9 Cıtanest Flk® (Prilokain) 1 1 1
10 Kortikosteroid Amp 5 10 10
11 Diazepam Amp 2 5 5
12 Diltiazem 25 mg Amp 2 2
13 Dopamin 40 Amp 2 2
14 Dormicum 5 mg Amp 1 1
15 Antiemetik Amp 1 2 2
16 Antiepileptik Amp 2 2
17 Etil klorid Sprey 1 1
18 İsoptin Amp 2 2
19 Jetokain Amp 1 2 2
20 Lasiks Amp (Furosemid) 5 5
21 Amiadaron Amp 2 2
22 Analjezik Amp. 5 10 10
23 NaHC03 Amp 5 10 10
24 Naloksan Amp 1 1
25 Nitroderm TTS 5 mg ve 10 mg 2 adet 2 adet
26 H2 Bloker Amp 2 4 4
27 Serum Fizyolojik Amp 5 10 10
1 İnhaler 1 İnhaler 1 İnhaler
28 İnhaler veya Nebul (Salbutamol)
3 Nebul 6 Nebul 6 Nebul
19
29 Anestezik Pomad 1 2 2
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

30 Antimikrobial Pomad 1 2 2
31 Silverdin Pomad 1 2 2
32 Asetilsalisilik Asit tb 5 10 10
33 Aktif Kömür 1 2 2
34 İsordil 5 mg. tb 1 1 1
35 Kaptoril Tb. 25 mg. 1 1 1
36 %20 Dekstrose 500 cc. 1 3 3
37 İsolyte 500 cc. 5 5 5
38 İsolyte P 500 cc. 5 5 5
39 İsolyte S 500 cc. 5 5 5
40 İzotonik 500 cc. 5 5 5
41 Mannitol 500 cc. 2 2 2
42 Ringer Laktat 500 cc. 2 5 5
43 Magnezyum Sülfat 2 5 5
44 Flumazenil 1 2 2
45 Parasetamol tb 10 10 10

Helikopter ambulansların belirli hasta alt grup-


ları için sağ kalımı arttırdıkları kaynaklarda gös-
terilmiştir.(7-9) Kritik travma hastaları, zamana
bağlı terapilerine hızla başlaması gereken akut
miyokart enfarktüsü ve strok hastaları uzak böl-
gelerden gerçekleştirilecek hızlı transporttan en
çok faydayı gören hasta grupları arasındadır.
Bunlarla birlikte küvözle nakli gereken yeni do-
ğanlar, riskli gebeler (doğum komplikasyonları
gelişmemiş), yanıklar bu hizmetten fayda gö-
Resim 2. Bir kara ambulansının iç donanımı. (EMS mo- recek hasta popülasyonu arasındadır. Havadan
bil sistemler arşivi) transportun sakıncalı olduğu durumlar da bu-
lunmaktadır. Örneğin kontamine hastalar, bula-
Helikopter ambulansların donanımları kara şıcı hastalığı olan hastalar ve CPR endikasyonu
ambulansı donanımlarına benzese de bazı temel bulunan hastalar bu grupta sayılabilir. Hangi
farklılıklar söz konusudur. Helikopter ambu- hastaların havadan naklinin talep edilebileceği,
lansların tamamı birer yoğun bakım transportu hangi hastalarda hastaların nakledilmesinin sa-
aracı olarak düşünülüp uygun tıbbi cihazlarla kıncalı olduğu konusunda Sağlık Bakanlığı’nın
donatılmalıdır. Uçuş sırasında kullanılacak tıbbi 2008 yılı içerisinde yayınladığı “Ambulans Hava
cihazların (kardiyak monitör/defibrilatör, me- Aracı İşletilmesine Dair Esaslar” yol gösterici ol-
kanik ventilatör, infüzyon pompası, vb.) yüksek maktadır. Buna göre:
irtifadan, ısı değişkliklerinden, titreşim ve sar-
sıntıdan etkilenmemesi, kullanım sırasında heli- Anatomik ve Fizyolojik Bulgular
kopterin elektronik yönlendirme, haberleşme ve
navigasyon sistemleriyle uyum içinde çalışması • Ambulans helikopter görevlendirilmesi için
gereklidir.(6) gerekli olan anatomik ve fizyolojik bulgular
20
Konu 3

• Bilinç kapalı veya bilinç durumu giderek • Radyoaktif madde bulaşmış hastalar
bozuluyor ise, • Davranış bozukluğu ve şiddete başvurabile-

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


• Sistolik kan basıncı 90 mmHg’nın altında cek psikiyatrik hastalar
ise, çocuk için yaşa uygun kan basıncı de- • Ölümü kesinleşmiş hastalar
ğerlerinin altında veya kapilar dolum süresi
• Durumu stabil olan hastalar
3 sn’den uzun ise,
• Hava yolu yerine kara yoluyla taşımanın
• Solunum hızı dakikada 10 defadan az ya da hastanın hayatı, organ veya uzuv kaybı açı-
30 defadan çok ise, çocuk için yaşa uygun so- sından risk taşımayacağı durumlar.
lunum değerlerinin üzerinde veya altında ise,
• Glasgow koma skoru yetişkinde 10’un ço-
Ambulans Uçak Görevlendirmesindeki Tıbbi
cukta 12’nin altında ise,
Kısıtlamalar
• Solunum arresti veya apne varsa,
Aşağıda belirtilen hastalıklarda belirlenen tıbbi
• Travma skoru erişkinde 12’nin çocuklarda kısıtlamalar dikkate alınarak uçakla nakillere ka-
pediatrik travma skoru 8’in altında ise, rar verilmelidir;
• Göğüs, karın, baş, boyun ya da kasıklarda
açık yaralanma varsa, a. Kesin Kontrendikasyonlar

• İlerleyici şoka götüren kırıklar varsa (2 ya da • Pnömotoraks, pnömomediastinum veya


daha fazla uzun kemik kırığı veya pelvis kırığı) tedavi edilmemiş (su altı tüp drenajı uy-
gulanmamış) şüpheli pnömotoraks
• Yelken Göğüs
• Kısa süre içinde geçirilmiş batın ameliyatı
• Uzuvlarda kopma (parmaklar hariç) (en az 24 saat)
• Nörolojik bulgu veren spinal yaralanma • Pnömokranium
• Şoka neden olabilecek yanık (vücut alanı- • Gazlı gangren
nın yüzde 20 sinden fazla 2. ve 3. derece • Ciddi klostrofobi
veya yüz boyun el ayak genital bölgede)
• İleus (nazogastrik veya orogastrik tüp ile
• Solunum yolu yanığı inhalasyon veya kim- etkili bir şekilde drene edilemeyen)
yasal yanık varsa ve hayati tehlike oluştu-
• Bilinen aktif tüberküloz veya SARS
ruyorsa
• Saldırgan davranış (kimyasal maddelerle
• Suda boğulmalar yeterli kontrolün sağlanmadığı durumlar)
• Çoklu travmalı hastalardan 12 yaş altı 55
yaş üstü ve hamile olanlar b. Göreceli Kontrendikasyonlar

• Fibrinolitik tedavi gerektiren vasküler olaylar • Deniz seviyesinde hipoksik olup inspire
edilen oksijen oranı artırılmasına rağmen
• Akut koroner sendrom
hipoksisi düzelmeyen hastalar
• Riskli doğum • Su altına dalış
• KKM’nin uygun göreceği diğer durumlar
c. Dikkat edilmesi gereken durumlar:

Hava Ambulansı ile hasta naklinin uygun • Bilinç değişikliği olan hastalar
olmadığı durumlar • Solunum yetmezliği
• Hastanın sağlığı açısından uçuşuna engel • Kalp yetmezliği
oluşturan durumlar,
• Vücut boşluklarında gaz sıkışması
• Hava ambulansın inmesine uygun alan bu-
lunmayan veya güvenlik gibi nedenlerden do- • Belirgin düzeyde hemoglobin düşüklüğü
layı izin verilmeyen yerler için gelen çağrılar, • Orak hücreli anemi 21
• Psikiyatrik bozukluk gelişebilecek ihtiyaçlarına göre girişimlerinin
yapılmış olarak helikoptere yüklenmeleri gerek-
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

• İnfeksiyon hastlalıkları
mektedir.
• Ciddi yanıklar
• Ödemli dokulara uygulanan sirküler alçılar Deniz ambulansları, özellikle İstanbul ve Ça-
(kesilebilir veya atele alınabilir) nakkale illerindeki adalarda yaşayanlara hizmet
• Entübe hastalar (entübasyon tüpünün kafı- vermek üzere, Sahil Hudutlar Genel Müdürlü-
nın şişirildiği hacim bakımından) ğü bünyesinde görev yapan ambulanslardır. Acil
• Hipotermi müdahale ambulansı donanımına sahip olan bu
araçlarla acil sağlık hizmeti alması gereken has-
• Yenidoğanlar (özellikle ilk 48 saat) ve düşük
talara hızla ulaşılmakta ve hastaneye nakil aşa-
doğum ağırlıklı prematür infantlar.
masında ilk tedavilerine başlanmaktadır. Önü-
müzdeki dönemde deniz ambulanslarının sayısı
ve görev yerlerinin arttırılması planlanmaktadır.

Kar paletli ambulanslar özellikle Doğu Anadolu


bölgesinde, kış aylarında yolları karla kapanan
bölgelerdeki hastalara ulaşabilmek ve gerekli te-
davilerini sağlayarak hastaları uygun sağlık mer-
kezlerine nakletmek için tasarlanmışlardır.

Resim 3. Hava ambulans helikopterine hasta yüklenir-


ken (Koçoğlu hava ambulans arşivi)

Hava ambulanslarında görev yapacak medikal


personelin yoğun bakım tıbbı, acil tıp ve tıbbi
nakil alanında bilgi ve deneyimli olması gerek-
mektedir. Sistemin oturduğu gelişmiş ülkelerde
helikopter ve uçak ambulansla gerçekleştirilen
nakiller esnasında analjezi ve sedasyon, hızlı
seri entübasyon, toraks tüpü konulması, FAST Resim 4. Kar paletli ambulans (EMS mobil sistem arşi-
vinden alışmıştır.)
ultrason değerlendirmesi, invaziv hemodinamik
monitorizasyon, mekanik ventilasyon, arteryel
kan gazı alınması ve analizi (portatif analiz ci- Motosikletli müdahale ekipleri özellikle büyük
hazları ile), kan ve kan ürünleri transfüzyonu, şehirlerde, şehir merkezinde trafik yoğunlu-
trombolitik ajanların kullanılması gibi ileri dü- ğu ve dar sokaklar nedeniyle ulaşılması zaman
zey uygulamaların yapıldığını görmekteyiz. alan bölgelerde hastalara hızla ulaşabilmek ve
nakli sağlayacak ambulans gelene kadar gerekli
Helikopter ambulans içerisinde çalışma alanı acil sağlık müdahalelerini gerçekleştirmek üze-
kara ambulansına oranla oldukça kısıtlıdır. Ge- re planlanmış ekiplerdir. Motosikletli müdahale
rek alan kısıtlılığı, gerekse sağlık personelinin ekipleri yanlarında otomatik eksternal defib-
emniyet kemerleri ile bağlı olma zorunluluğu rilatör, acil müdahale çantası içerisinde gerekli
hastalara nakil sırasında aktif şekilde müdaha- acil ilaçlar, ET entübasyon setleri, travma bakım
le edebilme şansını azaltmaktadır. Bu nedenle malzemeleri gibi malzeme ve ekipmanları araçla-
hastaların uçuş başlamadan önce mevcut ya da rının üzerindeki çantalarda taşımaktadırlar.
22
Konu 3

Hastane Öncesi AS ve Şiddet

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


Sağlık ortamında hekime ve sağlık çalıșanlarına
yönelik șiddet olgularında son yıllarda artış göz-
lemlenmektedir. Sağlık kurumunda çalıșmak,
diğer iș yerlerine göre șiddete uğrama yönünden
daha risklidir.(10) 112 ASH personeli, çalışma ko-
şulları gereği bu şiddete daha çok maruz kalabil-
mektedir. Kontrol edilemeyen ve risk faktörleri
azaltılamayan, güvenlik personeli ve fiziki koru-
naklardan mahrum hastane dışı ortamda hasta
Resim 5. Motosikletli müdahale ekipleri. (İzmir 112 arşi- müdahalesi, doğası gereği psikolojik açıdan yıp-
vinden alınmıştır) ranmış ve stres altında bulunan hasta ve hasta
yakınları ile iletişim içerisinde olma zorunlulu-
ğu 112 ASH çalışanlarının şiddete maruz kalma
Hizmet Kalitesi ve Sürekli İyileştirme riskini daha da arttırmaktadır. Sözlü ve fiziki
olarak gerçekleşebilen bu şiddet olgularına karşı
Hastane öncesi ASH sistemini oluşturan öğele- 112 ASH çalışanlarının etkin iletişim becerileri,
rin her birinde üst düzeyde hizmet sunabilmek bölge güvenliğini değerlendirme ve şiddet dav-
ve bu hizmet düzeyini sürekli kılabilmek için ranışı ile baş etme becerileri edinmeleri gerekli-
uygun kalite yönetim modellerinin seçilmesi ve dir. Ülkemiz koşullarında gözlemlenen bir başka
uygulamaya konulması gereklidir. Bu amaçla durum ise sağlık çalışanlarını maruz kaldıkları
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Mü- şiddet olgularının pek azının rapor edilmesidir.
dürlüğü bünyesinde çalışmalarını gerçekleştiren Artan şiddet olaylarına yönelik olarak Sağlık
Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlı- Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
tarafından 14 Mayıs 2012 tarihinde “Çalışan
ğı tarafından “112 Hizmet Kalite Standartları”
Güvenliği Genelgesi” (2012/23) yayınlanmış-
yayınlanmıştır. Söz konusu standartlar yönetim
tır.(11) Genelge kapsamında sağlık personeline
ve istasyon hizmetleri olarak iki ana bölümde
yönelik şiddet eylemlerinin önlenmesi ve azaltıl-
112 AHS birimlerinin erişmesi gereken kalite
ması hususunda uygulanacak önlemler aktarıl-
standartlarını ortaya koyarken, ambulans ope- mış, bu kapsamda sağlık personelini maruz ka-
rasyonları alanında 4 anahtar performans indi- lacağı şiddet olgularını rapor edebileceği ve yasal
katörü belirlemiştir (Tablo 3). Bu standartlara prosedürü başlatabileceği adımlar açıklanmıştır.
uyum, standartları yayınlayan Daire Başkanlığı Henüz oldukça güncel olan bu uygulamanın
tarafından dönem dönem yapılan denetimlerle sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet olgu-
incelenmekte, gerekli görüldüğünde revizyonlar larının azaltılmasına yönelik etkileri gelecekte
gerçekleştirilmektedir. yapılacak çalışmalarla değerlendirilebilecektir.

23
Tablo 3. 112 Hizmet kalite standartları
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

112 Hizmet Kalite Sstandartları


A. Yönetim Hizmetleri
Kalite yönetim birimi bulunmalıdır.
Kalite yönetim direktörü belirlenmelidir.
Kalite yönetim biriminin çalışma ofisi olmalıdır.
Kalite yönetim birimi;
• 112 HKS çerçevesinde yürütülen çalışmaların koordinasyonunu sağlamalı,
• Bölüm hedeflerine yönelik, bölüm tarafından yapılan analiz sonuçlarını değerlendirmeli,
• Öz değerlendirmeleri yönetmeli,
• 112 HKS çerçevesinde hazırlanan;
• Yazılı düzenlemeleri kontrol etmeli,
• Yazılı düzenlemelerin revizyonunu takip etmeli,
• Hizmet sunumuna yönelik istatistikî bilgileri değerlendirmelidir.
112 HKS’ye ilişkin öz değerlendirme yapılmalıdır.
Her dönem en az bir öz değerlendirme yapılmalıdır.
• Öz değerlendirme kalite yönetim biriminin yönetiminde yapılmalı,
• Öz değerlendirme tüm 112 HKS bölümlerini kapsamalı,
• Öz değerlendirme planı hazırlanmalı,
• Öz değerlendirme takvimi hazırlanmalı,
• Öz değerlendirme ile ilgili ekip/ekipler belirlenmeli,
• Öz değerlendirme takvimi bölümlere önceden bildirilmelidir.
Öz değerlendirme sonucunda tespit edilen uygunsuzluklar kalite yönetim birimi tarafından üst yönetime rapor edilmelidir.
112 Üst yönetimi, hizmet sunumuna yönelik tüm bölüm sorumluları ile değerlendirme toplantıları yapmalıdır.
Bölüm bazında belirlenen hedefler ve öz değerlendirme sonuçları değerlendirilmelidir.
Değerlendirme toplantıları her dönem için en az bir kez yapılmalıdır.
112 HKS kapsamında yer alan yazılı düzenlemelere yönelik düzenleme bulunmalıdır.
Yazılı düzenlemelerin formatı belirlenmeli,
• Yazılı düzenlemeler belirlenmiş bir kodlama sistemine göre tanımlanmalı,
• Yazılı düzenlemenin adı,
• Yürürlük tarihi,
• Revizyon numarası ve revizyon tarihi bulunmalıdır.
Yazılı düzenlemeler hazırlanmalıdır.
Yazılı düzenlemeler güncel olmalı,
Bir önceki versiyon uygulamadan kaldırılmalıdır.
Yazılı düzenlemeler kalite yönetim direktörü tarafından kontrol edilmelidir.
Yazılı düzenlemeler üst yönetim tarafından onaylanmalıdır.
Yazılı düzenlemeler intranet ortamında ve/veya basılı kontrollü kopya olarak yayınlanmalı,
Yazılı düzenlemelere ilgili bölüm tarafından ulaşılabilmeli,
Basılı kontrollü kopyalar asılmamalıdır.
Dış kaynaklı belgeler yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Dış kaynaklı belgeler belirlenmelidir.
Dış kaynaklı dokümanlar güncel olmalı,
• Güncelliğin nasıl sağlanacağı belirlenmelidir.
Panolara asılan belgelere yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Panolar için alanlar belirlenmelidir.
Panolara asılabilecek dokümanlar tanımlanmalı,
• Tanımlanan belgeler belirlenen alanlar dışına asılmamalı,
24 • Panolar ve asılı belgeler görüntü kirliliği oluşturmayacak şekilde düzenlenmelidir.
Konu 3

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


Dokümanların asılma kuralları belirlenmeli,
• Yayınlanacak dokümanlara nasıl onay verileceği,
• Dokümanların ne kadar süre asılı kalacağı belirlenmelidir.
Çalışan güvenliği komitesi bulunmalıdır.
Çalışan Güvenliği Komitesinde;
• Bir hekim, bir sağlık personeli (ATT, sağlık memuru, hemşire), psikolog ve kalite yönetim direktörü
yer almalıdır.
Komitenin görev tanımı asgari;
• Çalışan personelin zarar görme risklerinin azaltılması,
• Fiziksel şiddete maruz kalınma risklerinin azaltılması,
• Kesici delici alet yaralanma risklerinin azaltılması,
• Kan ve vücut sıvılarıyla bulaşma risklerinin azaltılması,
• Sağlık taramalarının yapılması konularını kapsamalıdır.
Düzenli aralıklarla toplanmalıdır.
Gerektiğinde düzeltici-önleyici faaliyetleri başlatılmalıdır.
Çalışanlara konu ile ilgili eğitim düzenlenmelidir.
112 çalışanlarına eğitim verilmelidir.
Bu eğitimler asgari;
• 112 Hizmet kalite standartları eğitimini,
• Hizmet içi eğitimleri,
• Uyum eğitimlerini kapsamalıdır.
Güvenlik raporlama sistemine yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Güvenlik raporlama sistemi kurulmalı,
• Olay bildirimleri kalite yönetim birimine yapılmalı,
• Olay bildirimi ile ilgili kök neden analizi yapılmalı,
• Düzeltici önleyici faaliyet başlatılmalı,
• Olay bildirimi sonucunda yapılan analiz ve başlatılan faaliyetlere ilişkin veriler üst yönetime sunul-
malıdır.
Bildirimi yapılacak olaylar asgari;
• İlaç güvenliği,
• Hastaların düşmesi,
• Ambulans içi yaralanmaları,
• Kesici-delici alet yaralanmaları,
• Kan ve vücut sıvıları ile temas konularını kapsamalıdır.
Güvenlik raporlama sistemine yönelik eğitimler verilmelidir.
İlaç yönetimine yönelik yazılı düzenleme bulunmalıdır.
Yazılı düzenleme;
• İlaç ve malzemelerin teminini,
• Yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçların yönetimini,
• İlaç hataları ve istenmeyen reaksiyon geliştiğinde yapılacakları,
• İlaç ve malzemenin saklama koşullarını kapsamalıdır.
Çalışanların sağlık taramaları yapılmalıdır.
Sağlık tarama programı hazırlanmalıdır.
Sağlık tarama sonuçları, ilgili uzmanlar tarafından değerlendirilmelidir.
Çalışanlar sonuçları hakkında bilgilendirilmeli,
• Sağlık taraması sonuçlarına ilişkin bilgi güvenliği sağlanmalıdır.
Çalışanlara yönelik uyum eğitimleri düzenlenmelidir. 25
Göreve yeni başlayan her çalışana;
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

• Genel uyum eğitimi,


• Bölüm uyum eğitimi verilmelidir.
Uyum eğitim sorumlu/sorumluları belirlenmelidir.
Uyum eğitimleri için rehber hazırlanmalı,
• Rehber, meslek bazında hazırlanmalıdır.
Tıbbi cihazların yönetimine yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Tıbbi cihaz yönetiminden sorumlu bir ekip bulunmalıdır.
Tıbbi cihazların bölüm bazında envanteri bulunmalıdır.
Tıbbi cihazların bakım, onarım, ölçme, ayar ve kalibrasyonlarına yönelik plan bulunmalı,
• Plan dahilinde cihazların ölçme, ayar ve kalibrasyonları yapılmalıdır.
Kalibrasyonu yapılan cihazların kalibrasyon etiketi bulunmalıdır. Etikette;
• Kalibrasyonu yapan firmanın adı,
• Kalibrasyon tarihi,
• Geçerlilik süresi,
• Sertifika numarası bulunmalıdır.
Çalışanların görüşleri alınmalı ve değerlendirilmelidir.
Çalışanların görüşlerini bildirmelerine yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
Çalışanların görüşleri değerlendirilmeli,
• Değerlendirmelerde, kalite yönetim direktörü, çalışan güvenliği komitesinden bir temsilci ve üst
yönetimden bir kişi yer almalı,
• Görüşler her ay değerlendirilmeli,
• Gerektiğinde iyileştirme faaliyeti başlatılmalıdır.
El hijyenini sağlamaya yönelik eğitim programı hazırlanmalıdır.
Yılda en az bir kez çalışanlara eğitim verilmeldir.
El hijyeni eğitimi;
• El temizliği önemi,
• El temizliğinin endikasyonları,
• El temizliği sağlama yöntemleri,
• Eldiven kullanımı ile ilgili kuralları,
• El antiseptikleri ile ilgili genel bilgileri,
• Alkol bazlı el antiseptikleri ile ilgili alınması gereken güvenlik önlemleri konularını kapsamalıdır.
Hasta eşyalarının korunmasına yönelik yazılı düzenleme bulunmalıdır.
Yazılı düzenleme hastaya ait eşyaların;
• Toplanmasını,
• Muhafaza edilmesini,
• Teslim edilmesini kapsamalıdır.
Hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesine yönelik yazılı düzenleme bulunmalıdır.
Yazılı düzenleme;
• Yerinde yapılan müdahaleleri,
• Transferi,
• Ölüm durumunda yapılması gereken bilgilendirmeyi kapsamalıdır.
Acil durum ve afet planı oluşturulmalıdır.
Plan;
• İşbirliği yapılacak kurumların imkânı, kapasitesi ve yapılacak işbirliğinin esaslarını belirlemeli,
• İlin özgün koşullarına, coğrafi konumuna ve kapasitesine göre hazırlanmalıdır.

26 Acil çıkışlara yönelik düzenleme bulunmalıdır.


Konu 3

Acil çıkış levhaları bulunmalı,


• Acil çıkış levhaları, karanlıkta görülebilecek özellikte olmalı,

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


• Levhalar, çıkışlara ulaştıracak şekilde yerleştirilmeli,
• Diğer işaret ve levhalar çıkış levhalarının görülmesini engellememelidir.
Acil çıkışlara yönelik düzenleme yapılmalı,
• Acil çıkışlarda herhangi bir engel bulunmamalı,
• Acil çıkış merdivenlerinde elektrik kesildiğinde devreye giren acil aydınlatma lambaları bulunmalıdır.
Yedek ambulanslara yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Yedek ambulansların planlaması yapılmalıdır.
Yedek ambulansların bakımı ve kontrolleri yapılmalıdır.
Yangın söndürücülerine yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Yangın söndürücüler sabitlenmiş bir şekilde bulunmalıdır.
Yangın söndürme tüplerinin;
• Kontrolü yapılmalı,
• Genel bakımları yapılmalı,
• Toz değişimi yapılmalıdır.
Yangın dolabı içindeki ekipman çalışır durumda olmalı,
• Yangın hortumu hasarsız olmalı,
• Yangın hortumu çekildiğinde kolayca gelmeli,
• Vanalar kolayca açılmalı,
• Yangın söndürücüleri ve hortumlarının kullanımına yönelik uygulamalı eğitim verilmelidir.
Personel bilgi dosyası bulunmalıdır.
Bilgi dosyasında çalışanların;
• İletişim bilgileri,
• Çalıştığı bölümler,
• Aldığı eğitimler bulunmalı ve güncel olmalıdır.
Başhekimlik, KKM ve İstasyonlar arası iletişim sistemi kurulmalıdır.
24 saat ulaşılabilen direkt telefon, telsiz ve cep telefonu araçlarından en az ikisi olmalıdır.
Telsiz ve telefonların yedekleri bulunmalıdır.
KKM’ de tüm 112 personelinin iletişim bilgileri bulunmalıdır.
KKM’ ye gelen tüm acil sağlık çağrıları kayıt altına alınmalıdır.
Bölümlere yönelik değerlendirme turu yapılmalıdır.
En az 3 ayda bir yapılmalıdır.
Fiziksel durum ve işleyiş ile ilgili aksaklıklar tespit edilmeli,
Tespit edilen aksaklıklara yönelik düzeltici önleyici faaliyet başlatılmalıdır.
Vaka nakli için yazılı bir düzenleme bulunmalıdır.
Yazılı düzenleme;
• Vakanın nakil kurallarını,
• Naklin tıbben gerekli olmadığı durumlarda yapılacak işlemleri,
• Vakanın sağlık kurum ve kuruluşuna teslim kurallarını kapsamalıdır.
Hastanelerden gönderilen bilgilerin alınmasına yönelik düzenleme bulunmalıdır.
Hastanelerden gönderilen,
• Acil servis, yoğun bakım, klinik/servis bazında;
• Boş yatak,
• Boş küvöz,
• Boş ventilatör sayısı
Mevcut uzmanlık dallarına ait bilgilerin alınmasına yönelik bir sistem kurulmalıdır.
Bilgiler gün içerisinde kesintisiz alınmalıdır. 27
Mevcut uzmanlık dallarına ait bilgilerin alınmasına yönelik bir sistem kurulmalıdır.
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Bilgiler gün içerisinde kesintisiz alınmalıdır.


• Kesinti olması halinde hastane verilerinin hangi şekilde alınacağı konusunda bir düzenleme olmalıdır.
Toplumun bilgilendirilmesine yönelik düzenleme bulunmalıdır.
Toplum sunulan hizmetler hakkında,
• Broşür, afiş, tanıtım filmleri, web sitesi, eğitim ve pano ilanları gibi yollarla bilgilendirilmelidir.
Bilgi güvenliğini sağlamaya yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Bilgi güvenliğini sağlamaya yönelik yazılı düzenleme bulunmalıdır. Yazılı düzenleme;
• Sunucuların güvenliği,
• Yedekleme,
• İnternet erişim ve kullanımı,
• Şifre kullanımını kapsamalıdır.
Bilgi güvenliğinden sorumlu bir ekip oluşturulmalı,
• Üst yönetiminden bir kişi ekibe başkanlık etmeli,
Ekip;
• Bilgi güvenliği ile ilgili mevcut durumu tespit etmeli,
• Bilgi güvenliği için olası riskleri belirlemeli,
• Tanımlı kullanıcılar için yapılan yetki değişikliklerini izlemeli,
• Gerektiğinde düzeltici önleyici faaliyet başlatmalıdır.
Tüm bilgisayarlarda merkezi sunucu tarafından kontrol edilebilen antivirüs yazılımı olmalıdır.
Bilgi güvenliği konusunda çalışanlara eğitim verilmelidir.
Sunucu odalarının güvenliği sağlanmalıdır.
Sadece sunuculara tahsis edilmiş bağımsız bir oda olmalıdır.
Kilitli olmalı, yetkisiz personelin girişi engellenmelidir.
Suya karşı iyi bir yalıtıma sahip olmalıdır.
Binadaki diğer kesintisiz güç kaynaklarından bağımsız bir kesintisiz güç kaynağı bulunmalıdır.
Sıcaklık 18-220C; nem % 30-% 50 arasında olmalıdır.
Yedekli olarak çalışan klima bulundurulmalıdır.
Sunucunun güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirler alınmalıdır.
Kurumda bulunan bütün sunucuların kayıtları tutulmalıdır. Bu kayıtlarda
• Sunucunun yeri,
• Sorumlu kişisi,
• Donanım,
• İşletim sistemi üzerinde çalışan uygulama bilgileri yer almalıdır.
Sunucu üzerinde çalışan işletim sistemleri, hizmet sunucu yazılımları ve antivirüs gibi koruma amaçlı
yazılımlar güncel olmalıdır.
Sunucuların yazılım ve donanım bakımları üretici firmanın uygun gördüğü süreler dâhilinde yetkili kişiler
tarafından yapılmalıdır.
Veritabanı güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirler alınmalıdır.
Veritabanı sistem logları tutulmalı ve gerektiğinde idare tarafından izlenebilmelidir.
Veritabanı ile ilgili sorumlu kişilerin iletişim bilgileri bulunmalıdır.
Kullanıcıların arayüze bağlanmak için kullandıkları şifreler şifreli bir şekilde saklanmalıdır.
Veritabanı üzerinde loglanması gereken işlemler belirlenmelidir.
Kullanıcılar veritabanına yapılacak müdahale (yama ve güncelleme vb.) öncesinde bilgilendirilmelidir.
Dış ortamdan iç ortama erişimlerde güvenlik tedbirleri alınmalıdır.
28
Konu 3

112 sağlık hizmetlerine destek hizmeti veren firmanın dış ortamdan iç ortama hangi durumlarda erişim
yapacağı hakkında onaylanmış gizlilik sözleşmesi bulunmalıdır.

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


Dış ortamdan iç ortama yapılan erişimler kayıt altına alınmalıdır.
112 Bilgi Yönetim Sistemi (112 BYS) üzerindeki verilerin yedeklenmesine yönelik düzenleme bulunmalıdır.
Yedekleme her gün 112 BYS’nin çalıştığı server haricinde bir ortamda düzenli olarak yapılmalı,
• Yedekleme; harici hard disk, taşınabilir kayıt ortamları veya ağ üzerinde çalışan yedek server gibi bir
ortamda olmalıdır.
Yedekleme ortamı, fiziksel olarak 112 BYS’nin üzerinde çalıştığı alanlardan faklı bir alanda, mümkünse
farklı binada saklanmalıdır.
İstasyonlardan alınan veriler yedeklenmelidir.Veriler offline ortamlarda süresiz olarak saklanmalıdır.
Yedeklemeler aracılığı ile yılda bir kez veri kurtarma testi uygulanmalı,
• Yedeklemeden geri dönüşün sağlanıp sağlanmadığı ve veri kaybının olup olmadığı kontrol edilmeli,
• Test kayıt altına alınmalı,
• Gerektiğinde düzeltici önleyici faaliyet başlatılmalıdır.
112 BYS’de yetkilendirme yapılmalıdır.
Her kullanıcının veri tabanında hangi bilgilere erişebileceği tanımlanmalıdır.
Çalışanlar yetki düzeyleri ile ilgili olarak bilgilendirilmeli,
• Bilgilendirme ve yetki düzeyi kayıt altına alınmalı,
• Aynı görevi icra eden çalışanlar aynı yetki gruplarına sahip olmalıdır.
112 BYS üzerinden yapılan işlemler izlenebilir olmalıdır.
Salt okunur özellikte ayrı bir veritabanı ya da tablo mevcut olmalıdır.
Veritabanı ya da tablolarda sisteme giriş yapan kullanıcılar, gerçekleştirdikleri işlemler, sistem ayarlarında
gerçekleştirilen değişiklikler, sistem mesajları ve hatalar ile ilgili kayıtlar yer almalıdır.
Bu veritabanı ya da tablolara sadece bilgi sisteminde yönetici olarak yetkilendirilmiş kişiler ulaşabilmelidir.
Depoda bulunan malzemelerin yerleştirilmesine yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Malzemelerin yerleşim yerini gösteren yerleşim planları bulunmalıdır.
Depolarda hemzemin yerleştirme yapılmamalıdır.
İstifleme tavandan en az 40 cm aşağıda olmalıdır.
Malzemenin cinsine göre uygun yerleştirme yapılmalıdır.
Deponun koşullarına göre oluşabilecek risklere yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Deponun koşullarına göre riskler tanımlanmalıdır.
Risklere yönelik koruyucu önlemler alınmalıdır.
Depoda sıcaklık ve nem takibi yapılmalıdır.
Depolarda bulunan malzemenin niteliğine göre sıcaklık ve nem takibi yapılmalıdır.
Depoda bulunan buzdolaplarının sıcaklık ölçümleri yapılmalıdır.
Ambulans çalışanlarına eğitim verilmelidir.
Ambulansta görevli sağlık çalışanlarına;
• Temel modül eğitimi
• İleri kardiyak yaşam desteği eğitimi
• Travma ve resüsitasyon eğitimi
• Çocuk ileri yaşam desteği eğitimi verilmelidir.
Ambulans sürücülerine;
• Temel ilk yardım eğitimi
• Güvenli sürüş teknikleri eğitimi verilmelidir.
Çalışanlara iletişim becerileri eğitimi verilmelidir.
29
B. İstasyon Hizmetleri
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Her vardiya değişiminde ambulansın kontrolü yapılmalıdır.


Ambulans günlük kontrol formu her vardiya değişiminde doldurulmalıdır
• Aracın genel durumu
• Yakıt durumu
• Aracın altı
• Aracın motoru
• Aracın çalışması
• Arka kabin içi
• Avadanlık kontrolleri yapılmalıdır.
Ekipman hasta güvenliğini sağlayacak özellikte olmalıdır.
Sedyeler bulunmalı,
• Ana, kombinasyon, faraş ve vakum sedye bulunmalı
• Ana sedyede çalışır durumda korkuluk olmalı
• Ambulanstaki ana sedyeye bağlanmış en az 3 adet emniyet kemeri mekanizması bulunmalı ve sedye
omuz kemer takımı hasta göğsü üzerinde tek merkezden kilitlenebilir özellikte olmalı,
• Sedye kızakları ve emniyet kemeri her vardiyada kontrol edilmelidir.
Sırt tahtası (Spineboard) bulunmalı,
• Sırt tahtasının en az 3 kemeri olmalı
• Kafa yastıkları, alın ve çene bantları çalışır durumda olmalıdır.
Travma yeleği bulunmalı,
• Ambulansta bulunan travma yeleğinin 3 gövde, 2 bacak kemerinin, kafa yastığı, alın ve çene bantla-
rının çalışır durumda olmalıdır.
Boyunluk bulunmalı,
• Çocuk ve yetişkin boyunlukları bulunmalı,
• Her boydan en az iki boyunluk olmalıdır.
Traksiyon ateli bulunmalıdır.
Canlandırma teçhizatı bulunmalıdır.
Tek kullanımlık örtüler bulunmalıdır.
Triaj kartı bulunmalı,
• Her vardiyada en az 10 adet triaj kartı bulunmalıdır.
Örümcek kemer sistemi bulunmalıdır.
Atık yönetimi ile ilgili düzenleme yapılmalıdır.
Atıklar kaynağında ayrıştırılmalı,
• Evsel atık kutusu
• Kesici delici alet kutusu
• Tıbbi atık kutusu veya poşeti bulunmalıdır.
Çalışanlara eğitim verilmelidir.
Ambulansların temizliği ve dezenfeksiyonuna yönelik yazılı düzenleme bulunmalıdır.
Yazılı düzenleme
• Genel temizliğin ve dezenfeksiyonunun;
• Kim tarafından,
• Ne zaman,
• Nasıl yapılması gerektiğini,
• Özellikli vakalardan sonra dikkat edilmesi gereken hususları kapsamalıdır.
İlaç ve malzemelerin yönetimine yönelik düzenleme bulunmalıdır.
İlaç ve malzemelerin listesi hazırlanmalı,
• Vardiya değişimlerinde liste kontrol edilmelidir.
İlaç ve malzemelerin kritik stok seviyeleri belirlenmeli,
• Vardiya değişimlerinde kritik stok seviyeleri kontrol edilmelidir.
30 İlaç ve malzemelerin miat kontrolleri yapılmalıdır.
Konu 3

Yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçlara yönelik düzenleme yapılmalıdır.

Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetleri


Yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçların kontrollü alanlarda bulundurulması sağlanmalı,
• Yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçların devir teslimi yapılmalı,
• Devir teslim kayıtlarında;
• İlacın hangi hastaya kaç adet kullanıldığı,
• İlacın kullanıldığı tarih,
• İlacı kimin uyguladığı,
• Kime kaç adet ilaç teslim edildiği yer almalıdır.
Teslim alan ve teslim edenlerin imzaları kayıt edilmelidir.
Ambulanslardaki oksijen sistemi ile ilgili düzenleme bulunmalıdır.
En az iki adet tüp olmalıdır.
Tüplerin bakımı yapılmalıdır.
Tüplerin doluluk kontrolü yapılmalı,
• Tüplerin doluluk oranı en az % 50 olmalıdır.
Kurulu oksijen sistemleri çalışıyor olmalıdır.
Ambulansta taşınabilir ve kullanılabilir durumda en az iki adet portatif oksijen tüpü bulunmalıdır.
Ambulansın takibine ve ambulansın vaka yerine ulaşmasına yönelik teknik donanım bulunmalıdır.
GPS cihazı bulunmalıdır.
Navigasyon cihazı bulunmalıdır.
GPS ve navigasyon faal olmalıdır.
Çalışanlar kişisel koruyucu ekipman kullanmalıdır.
Kişisel koruyucu ekipmanlar belirlenmelidir.
Kişisel koruyucu ekipman çalışma alanlarında ulaşılabilir olmalıdır.
Kişisel koruyucu ekipman kullanımı konusunda çalışanlara eğitim verilmelidir.
Hasta mahremiyetini sağlamaya yönelik düzenleme bulunmalıdır.
Hasta transferinde hasta mahremiyeti sağlanmalı,
• Tek kullanımlık örtüler bulunmalıdır.
El hijyenini sağlamaya yönelik malzeme bulunmalıdır.
Sağlık çalışanları için cepte taşınan el antiseptik solüsyonları bulunmalıdır.
Yangın söndürücülerine yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Yangın söndürücüler sabitlenmiş bir şekilde bulunmalıdır.
Söndürme tüplerinin;
• Kontrolü yapılmalı,
• Genel bakımları yapılmalı,
• Toz değişimi yapılmalıdır.
İstasyonlarda internet erişimli bilgisayar bulunmalıdır.
Panolara asılan dokümanlara yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Panolar için alanlar belirlenmelidir.
Panolara asılabilecek dokümanlar tanımlanmalı,
• Tanımlanan dokümanlar belirlenen alanlar dışına asılmamalı,
• Panolar ve asılı dokümanlar görüntü kirliliği oluşturmayacak şekilde düzenlenmelidir.
Dokümanların asılma kuralları belirlenmeli,
• Yayınlanacak dokümanlara nasıl onay verileceği,
• Dokümanların ne kadar süre asılı kalacağı belirlenmelidir.
Tıbbi cihazların yönetimine yönelik düzenleme yapılmalıdır.
Tıbbi cihazların bölüm bazında envanteri bulunmalıdır. 31
Tıbbi cihazların bakım, onarım, ölçme, ayar ve kalibrasyonlarına yönelik plan bulunmalı,
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

• Plan dahilinde cihazların ölçme, ayar ve kalibrasyonları yapılmalıdır.


Kalibrasyonu yapılan cihazların kalibrasyon etiketi bulunmalıdır. Etikette;
• Kalibrasyonu yapan firmanın adı,
• Kalibrasyon tarihi,
• Geçerlilik süresi,
• Sertifika numarası bulunmalıdır.
Kalite Göstergeleri
Merkezde, hedeflenen sürede vakaya ulaşma oranı takip edilmelidir.
Kırsalda, hedeflenen sürede vakaya ulaşma oranı takip edilmelidir.
Yerinde yapılan müdahalelerin oranı takip edilmelidir.
Sağlık kurumuna kabul edilmeyen hastaların oranı takip edilmelidir.
Kaynak: TC Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı web
sayfası. http://www.kalite.saglik.gov.tr/index.php?lang=tr&page=262.

Özet 2. Walz BJ. Introduction to EMS Systems. Del-


mar, 2001.
* Hastane öncesi acil sağlık hizmetleri, acil 3. Ekşi A, Torlak SE. Avrupa tek acil çağrı numarası
sağlık hizmetleri ve halk sağlığı sisteminin uygulama sürecinde acil çağrı hizmetlerinden
bir parçasıdır. yararlanma durumu. Antalya ve İzmir illerinin
karşılaştırılması. Tr J Emerg Med, 2011;11:149-54.
* Hastane öncesi ASH kapsamında çalışma
koşullarına özel araç ve gereçler, bu konu- 4. Tintinalli-Kelen-Stapczynski. Emergency Medi-
da özel eğitim almış personel tarafından cine: A comprehensive study guide. 7th edition,
kullanılır. McGraw Hill, 2010.

* Hastane öncesi ASH’nin verimli çalışa- 5. Menteş MÖ, Akıncı H. Hava yoluyla hasta ve
yaralı taşınması. Ulus Travma Dergisi, 2006;12:1-8.
bilmesi için farklı sistemlerin entegrasyon
içerisinde iş görebilmesi gerekir. 6. Özel G. Ambulans hizmetlerinde bir yenilik-
hava ambulansları. Paramedik Derneği Bülteni.
* Çağrı karşılama ve yönlendirme, etkin Cilt 3, Sayı 1, Aralık 2008.
personel yönetimi, sürekli eğitim, geliş-
miş operasyonel kapasite etkili ve verimli 7. Baxt and Moody. The impact of a rotorcraft
aeromedical emergency care service on trauma
bir hastane öncesi ASH sunumu için ge-
mortality. JAMA, 1983.
reklidir.
8. Conroy et al. Helicopter transfer offers benefit
* Kalite yönetimi ve sürekli iyileştirme uy- to patients with acute stroke. Stroke, 1999.
gulamaları, hastane öncesi ASH sistem-
lerinin işleyişinde ülkemizde son yıllarda 9. Kaplan et al. Emergency aeromedical transport
of patients with acute myocardial infarction.
yakalanan başarının daha da ileriye götü-
Ann Emerg Med, 1987.
rülmesine yardımcı olacaktır.
10. Annagür B. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet:
Risk faktörleri, etkileri, değerlendirilmesi ve
önlenmesi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar,
Kaynaklar 2010;2:161-73.
1. Holtermann K. Emergency medical services 11. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Mü-
system development: Lessons learned from the dürlüğü “Çalışan Güvenliği Genelgesi” 2012/23.
United States for developing countries. PAHO, http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-15642/ca-
2003. lisan-guvenligi-genelgesi.html.

32
Konu 4

ACİL VE TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ

Dr. Ferdi Tanır

Sağlık hizmetleri genel olarak üç grupta toplanır: Görevleri: Hastaların yatırılarak tanı, tetkik
• Koruyucu sağlık hizmetleri ve tedavileri ve rehabilitasyonlarının yapıldığı
yataklı tedavi kurumlarıdır.
• Tedavi edici sağlık hizmetleri
• Rehabilite edici sağlık hizmetleri
C. Üçüncü Basamak Sağlık Kuruluşları
Sağlık kuruluşları da verdikleri sağlık hizmetleri-
ne göre üçe ayrılırlar: İleri tanı, tedavi, rehabilitasyon yapılan ku-
rumlardır. Üçüncü basamak sağlık kurumları;
• Birinci basamak sağlık kuruluşları
yüksek tıp teknolojisinin uygulandığı, gelişmiş,
• İkinci basamak sağlık kuruluşları eğitim ve araştırma hastaneleri, üniversite has-
• Üçüncü basamak sağlık kuruluşları taneleri, onkoloji (kanser), eğitim ve araştırma
özel dal (ruh sağlığı, meslek hastaneleri gibi)
hastaneleridir.
A. Birinci Basamak Sağlık Kuruluşları Görevleri: Hastaların yatırılarak tanı, tetkik,
Temel sağlık hizmeti sunan; resmi kurum he- tedavi ve araştırmalarının bilimsel düzeyde yapı-
kimliklerini, sağlık evlerini, sağlık ocaklarını, aile larak değerlendirildiği, genelde eğitim de verile-
sağlığı merkezlerini ve birimlerini, verem savaş bilen yataklı tedavi kurumlarıdır.(1,2,3,4)
dispanserlerini, ana-çocuk sağlığı ve aile planla- Türkiye’de birinci basamağın en yaygın kuruluş-
ması merkezlerini, toplum sağlığı merkezlerini, ları, günümüzde aile hekimlerinin görev yaptı-
112 acil sağlık hizmeti birimini, üniversitelerin ğı aile sağlığı birimi ve merkezleri ile pratisyen
mediko-sosyal birimlerini, Türk silahlı kuvvetle- hekim arkadaşlarımızın çalıştığı toplum sağlığı
rinin birinci basamak sağlık üniteleri ile ayakta merkezleri, kamu ve özel yataklı tedavi kurum-
teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının ların acilleri, özel cerrahi merkezleri, yoğun ba-
polikliniklerini, merkezlerini, ağız ve diş sağlığı kımları ve 112 Ambulans hizmetleridir.(3)
hizmeti veren özel sağlık kuruluşlarını belirtir.
“Temel sağlık hizmetleri şimdi her zamankin-
Görevleri: Kişiye ve çevreye yönelik koruyucu den daha fazla-Primary Health Care Now More
sağlık hizmetleri ile tedavi edici sağlık hizmetle- Than Ever” açıklamasını yapan Dünya Sağlık
rinin evde ve ayakta yapıldığı sağlık kuruluşları- Örgütü-World Health Organization-WHO,
dır. Kişilerin ilk başvuru yerleridir. hızla değişen dünya sağlık sorunlarına en iyi ya-
nıtın, organize ve iyi yürütülen temel sağlık hiz-
metleri ile verilebileceğini belirtmiştir. Bu hiz-
B. İkinci Basamak Sağlık Kuruluşları metlerin en önemli uygulamalarından birisinin
acil tıbbi yardım uygulamaları olduğu da ayrıca
Devlet, numune hastaneleri, özel dal hastaneleri
bildirilmiştir.(5,6)
ile bunlara bağlı çalışan yataklı tedavi kurumları
ile özel tıp merkezleri özel dal merkezleri olarak 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazete-
yataklı tedavi hizmeti veren tüm kurumlardır. de yayımlanan 663 nolu “Sağlık bakanlığı ve
bağlı kuruluşlarının teşkilat ve görevleri hak- 10. Görev ve sorumluluk alanı ile ilgili perso-
kında kanun hükmünde kararname” ile “Sağ- nelin yetiştirilmesi için ilgili kurum ve ku-
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

lık Bakanlığı Hizmet Birimleri” grubu altında ruluşlarla işbirliği içinde eğitim programı
yeniden yapılandırılan “Acil Sağlık Hizmetleri hazırlamak ve uygulamak, tatbikat organi-
Genel Müdürlüğü”nün görevleri: zasyonları yapmak, ulusal ve uluslar arası
tatbikatlara katılmak.
1. T.C. Sağlık Bakanlığı Üst Yönetimi tarafın-
dan ve ilgili mevzuat gereğince belirlenmiş 11. Afet ve acil durumlara yönelik sağlık hiz-
amaç, hedef, strateji ve ilkeler doğrultusun- metlerinin sunumunda ihtiyaç duyulacak
da, yönetimi altındaki faaliyetlerin yürü- haberleşme, ilaç, tıbbî ve teknik malzeme-
tülmesi ile ilgili plan ve programları tespit lere yönelik planlama, tedarik, dağıtım ve
ederek Üst Yönetimin onayına sunmak, depolama faaliyetlerini yürütmek olarak
uygulamaları izlemek ve oluşabilecek sap- belirtilmiştir.
malar konusunda gerekli önlemleri almak.
2. Afetlerde ve acil durumlarda ülke genelinde
sağlık hizmetlerini planlamak ve yürütmek. Önceki Yapıdan Devralınan
3. Hastane öncesi acil sağlık hizmetlerine ait Birimler ve Görevler
birimleri kurmak ve işletmek, gerektiğinde
• Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlü-
hastane acil servisleri ile entegre etmek, il-
ğü’nden “Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmet-
gili birimlerin faaliyetlerini izlemek, değer-
leri Daire Başkanlığı”
lendirmek, hasta nakil ve sevk koordinasyo-
nunu sağlamak. • Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkan-
lığı’ndan “Zehir Danışma”
4. Kara, hava ve deniz ambulanslarının temin,
tahsis, sevk ve idaresini sağlamak. • Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdür-
lüğü’nden “Deniz Ambulans Hizmetleri”
5. Yurtiçinde meydana gelen afet ve acil du-
rumlardaki sağlık hizmetlerini Müsteşar
adına yürütmek. İlgili tüm taraflarla işbir- Acil Sağlık Hizmetleri Genel
liği ve koordinasyonu sağlamak.
Müdürlüğü Teşkilat Yapısı
6. Yurtdışında meydana gelen afet ve acil du-
rumlarda ulusal ve uluslar arası kuruluşlar ve 1. Hukuk Müşaviri
sivil toplum örgütleri ile işbirliği içinde sağ-
lık ve insanî yardım faaliyetlerine katılmak. 2. Proje Koordinatörleri Sağlık
* Afet ve Acil Durum Yönetimi Daire Baş-
7. Tehlikeli kimyasal ve biyolojik maddelere
kanlığı
bağlı sağlık tehditlerine yönelik hazırlık ve
cevap geliştirilmesi amacıyla gerekli organi- * 112 Acil Sağlık Hizmetleri Daire Baş-
zasyonu sağlamak. kanlığı
8. Toplumun ilkyardım bilgi ve becerisinin * İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı
geliştirilmesi amacıyla gerekli eğitim faali- * Lojistik ve Teknik Hizmetler Daire Baş-
yetlerini planlamak ve yürütmek. kanlığı
9. Genel Müdürlük ve il müdürlüklerince * Eğitim ve Projeler Daire Başkanlığı
düzenlenecek veya onaylanacak her türlü * İzleme Değerlendirme Daire Başkanlığı
ruhsatlandırma, ürün üretim ve satış izin şeklinde tamamlanmıştır.(7)
belgesi ve mesul müdürlük belgesi, uygun-
luk belgesi ve sertifikalar ile ilgili ücret tari- Acil tıbbi yardım birimi, yaşanılan her yerde ve
felerini belirlemek. her sağlık hizmeti veren kurumda, değişik içerik
34 ile kurulan birimler ve personelin görev yaptığı
Konu 4

sağlık ünitesidir. Diğer sağlık hizmetlerinden Çok sayıda ölümler ve salgınlar ile büyük göç
en önemli farklarından birisi hizmet alanının hareketleri sonucunda, toplum hizmetleri ve

Acil ve Temel Sağlık Hizmetleri


insanın bulunduğu her yer olmasıdır. Birinci yönetimdeki dağılma gibi durumların akut et-
basamak ya da temel sağlık hizmetlerinin de kileriyle çok belirgin bir acil durum gelişebilir.
vazgeçilmez parçasıdır. Bu durumlarda bile iyi düzenlenmiş organize bir
sistemle çalışan temel sağlık hizmetleri ve acil
birimler (yapı, işleyiş ve gelirlerle), olası etkileri
Acil Tıbbi Bakım Birimleri tamamen karşılayabileceği gibi çok az zararla ge-
çiştirilmesini de sağlayacaktır.(9,10,11)
Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri
BBSH ve Acil Tıbbi Yardım New York şehrinin Erie ilçesi ve Suudi
ATY Karşılaştırması Arabistan’da yapılan Temel Sağlık Hizmetlerinde
acil servislerin kullanımına yönelik yapılan çalış-
Temel sağlık hizmetleri-TSH’nin birinci basa- malarda, acil hizmetinden yararlanmayı gerek-
mak hizmetleri ile acil tıbbi yardım-(ATY), kav- tiren faktörler sıklık sırasına göre aşağıdaki gibi
ram ve uygulamalarda farklı uçlarda yer alsalar belirlenmiştir:(12,13)
da birlikte çalışmaktadır ve bu çalışma geliştiril-
melidir. Bu sağlık hizmetlerinin kavramsal fark- 1. Hastanın ekonomik durumu: Kişiler sigor-
lılıkları belirgindir (Tablo 1).(9) tasız veya tedavi desteği kısıtlı poliçesi varsa,
2. Tedaviye erişim: Tanı ve tedaviye kolay ve
Birinci basamak-BB sağlık hizmetlerini uygula-
hızlı erişim,
yan birimlerle Acil Tıbbi Yardım-ATY uygula-
yan birimler; sürdürülebilirlik, görev alan kişi- 3. Laboratuar analizine erişim: Analiz testleri-
ler ve sorumlulukları farklıdır. BB birimlerinde nin az sorgu ve kısa sürede yapılması,
sürdürebilirlik temel öncelik iken ATY’de anlık 4. Açık kapı politikası: Her başvuranın zaman
hizmet önceliklidir. Bu hizmetlerde görev alan kavramsız kabulü,
kişiler ve sorumluluklar da farklı olmaktadır.(9,10)
5. Kişisel tedavi tercihleri: Kişilerin istedikleri
Bir toplumda birinci basamak sağlık hizmetleri tedaviye ulaşma yolu olması.
ve acil tıbbi yardım sisteminin yeterliliği, düzen-
li yönetim ve toplumun ekonomik durumuyla Bu gereksinimlerin ülkemizde de benzer özel-
da ilgilidir. Yönetim dengesizliği ve ekonomik likleri taşıdığı, birinci basamak sağlık birimi
durumun yetersizliğinde kaynak ve örgütsel çalışanları ve bu hizmetten yararlananların bil-
yetersizlik ile hizmet yetersizliği gelişecektir. dirimleriyle gösterilmiştir.

Tablo 1. Temel sağlık hizmetleri ve acil tıbbi yardım kavramları


Kavramlar Temel Sağlık Hizmetleri Acil Tıbbi Yardım
Amaç Sağlık, insan için geliştirilmesi ve iyi duruma İnsanın gelişimi için ön koşul fizik
getirilmesi gereken bir durumdur. olarak hayatta kalmadır.
Kavramsal ilişki Toplumun diğer sektörleriyle uyumludur Sadece acil yardım kriterleri
paketinin bir parçasıdır
Kaynak kullanımı Tüm kaynaklar uygun ölçüde paylaşılarak kullanılır Tüm kaynaklar kullanılabilir
Teknik boyut Uygun olanı (etkili ve verimli) Maksimumu (etkilisi)
Sosyal boyut Özerklik ve katılım (sorumluluğa) Saygınlık-Otorite ve uyma
Zaman açısı Uzun zaman Kısa zaman 35
Aile Hekimlerinin değildir. Bu malzemeleri kullanabilecek eğitimli
yardımcı sağlık elemanı da maalesef bulunma-
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Acil Vakalardaki Zorlukları


maktadır. Damar yolunun açılarak verilecek
Aile sağlığı birimi veya aile sağlığı merkezlerinde ilaçların (yaş, ağırlık vb. özelliklere göre mg/kg
aile hekimi olarak çalışan meslektaşımızın kar- hesabının yapılması) dozunun ayarlanarak veril-
şılaştıkları sorunları belirlemek için bir çalışma mesi yerine, yarım ampul, bir ampul gibi kaba
yapılmıştır. Bu çalışmada yedi farklı ilde, kırsal doz hesabı ile tedavi verilmektedir. Temel ilaç ve
ve kentsel 14 farklı bölgede çalışan 67 hekimin, malzemelerin bulundurulması zorunlu hale ge-
yüz yüze görüşmelerle deneyimleri ve düşün- tirildikten sonra bu malzemelerde eksiklik yok
celeri alınarak paylaşılmıştır. Bu verilere göre, denecek kadar azdır.
kentsel ve kırsal aile sağlığı birimi veya merkezle-
rinin sorunları temelde farklıdır. Çünkü acil tıb- Bu kurumlarda, acil hastaların tıbbi tedavileri-
bi yardım talebi ile başvuru, kentsel bölgelerde nin ve sevk edilene kadar geçen sürede kısa da
hemen yok iken kırsalda belirgin olarak fazladır. olsa gözlem altında tutulacağı yataklı müdaha-
Nedeni ise kentsel bölgede, vatandaşın kendisi- le odası yoktur. Damar içi sıvı başlanacak has-
ne yakın olan ve başvurabileceği acil ünitesi olan talara genelde oturarak tedavi başlanmakta ve
kamu veya özel bir sağlık kuruluşuna erişiminin evinde mayi alımının devam edeceği söylenerek
çok kolay ve hizmetin 24 saat olmasıdır. Mesai gönderilmektedir. Kaza, miyokard enfarktüsü,
saatleri dışında acil hasta danışmanlığı, bakı- düşmeler, yaralanmalar vb. acil vakaların tıbbi,
mı veya müdahalesi için aranma hemen sadece hukuki ve etik sorumluluğunu düşünen hekim
kırsal bölgede çalışan hekimlerimize yöneliktir. arkadaşlarımız, vakit kaybetmemek ve sorumlu-
Kentselde kişilere yakın olan ve acil hizmeti olan luk almamak için hastalara hiç müdahale etme-
kuruluşların yanı sıra çok iyi organize edilmiş den yataklı tedavi kurumlarının acil servislerine
ve kısa sürede ulaşan 112 Acil Ambulans siste- göndermektedir.
mi ile acil tıbbi yardım ulaşabilmektedir. Kırsal
Hasta ve yakınlarının acil servis hizmeti sırasın-
bölgelerde ise özellikle mesai dışı günün diğer
da hekimler ve diğer sağlık personelinden bek-
saatleri ile resmi tatil günlerinde kişilerin hasta-
lentilerinin; yeterli zaman ayırarak iyi iletişimle
lığında başvuracağı sağlık kurumu veya görevlisi
bilgi almak ve temiz bir ortamda hastalarına en
yoktur. Özellikle kentsel bölgeye uzak yerleşim
kısa sürede müdahale edilmesi ve sonuç alınması
yerlerinde acil durumlarda (anjina, yaralanma,
olduğu belirlenmiştir. Bu beklentilerin karşılan-
boğulma, yanık, intoksikasyon, astım atağı,
ması hasta memnuniyetinin tam olarak karşılan-
yüksek ateş, hipertansiyon, hiperglisemi, renal
masını sağlayacaktır.(14)
kolik vb.) başvurabilecek sağlık elemanı bu-
lunmamaktadır. Buna bağlı olarak söz konusu Türkiye’de ambulans uçak ve helikopterin hiz-
yerlerde acil tıbbi müdahale gereken hastalar ya mete sokulduğu acil tıbbi yardım hizmetlerinin
kendi olanaklarıyla yerel sağlık dışı uygulamala- gelişiminin çağdaşlaştığı günümüzde, sağlık hiz-
ra başvurmakta ya da kentsel bölgeye ulaşmaya metlerinin tabanı olan birinci basamaktaki yapı-
çalışmaktadır. lanmasının gözden geçirilmesi gerekmektedir.(15)
Birinci basamaktaki aile sağlığı merkezleri veya
birimlerinde; yüksekten düşme, kesici-delici Birinci Basamak Hekimliğindeki
alet yaralanmaları, astım krizi, hipertansiyon,
Sorunlar ve Çözüm Önerileri
anjina, ilaç alerjileri, böcek ısırmaları, ilaç ve
besin intoksikasyonları en çok karşılaşılan acil 1. Tıp fakültesi mezunları, uzman olacakmış
tıbbi yardım gereken durumlardır. Bu durum- gibi sadece TUS sınavına hazırlanmaktadır
larda bulundurulması ve kullanılması gereken ve birinci basamak sorunlarından uzaktır.
laringoskop, entübasyon seti, defibrilatör, mide En azından bir yıl süreli zorunlu hizmet
lavajı ekipmanı ya yoktur veya yeterli düzeyde sonrası TUS sınavına girilebilmelidir.
36
Konu 4

2. Tanısal ve acil tıbbi yaklaşım için gerekli şımları, yakın izlem istekleri sonucu gelişen
donanım, birinci basamak sağlık hizmet- gözlemsel tepkilerini önleyecek düzenleme-

Acil ve Temel Sağlık Hizmetleri


lerinde yetersizdir. Donanım yetersizlikleri ler yapılmalıdır. Toplumun ve yöneticilerin
giderilmeli ve birinci basamak hekimlik hiz- birinci basamakta hizmet sunan hekimlere
metinin ekip hizmeti olması sağlanmalıdır. bakışı ve beklentileri olumlu yönde değiş-
tirilmelidir. Sosyal medya ve yazılı-görsel
3. Sürekli tıp eğitim çalışmalarının yeterli ve
basınla birlikte bu sorunun üstesinden ge-
etkin düzeyde değildir. Sağlık Müdürlükleri
linebilecektir.
ve bağlı birimlerce etkin ve sürdürülebilir
mezuniyet sonrası eğitim programları uy- Not: Yedi değişik ildeki (İstanbul, Ankara, İz-
gulanmalıdır. mir, Antalya, Adana, Gaziantep, Samsun) kent-
4. Akademik ortamın birinci basamakla iliş- sel ve kırsal alanda çalışan 67 birinci basamak
kisi genelde zayıftır. Hemen tüm iller veya hekiminin görüşleri de alınarak oluşturulan bu
yakın illerde bulunan Tıp fakültelerinin yazı için meslektaşlarımın katkılarına teşekkür
bölgeleri oluşturularak Halk Sağlığı ve Aile ediyor, sağlık sistemimizin temel taşı olan bu
Hekimliği kürsüleri birlikte bu sorunu gi- hekimlere sevgilerimi sunuyorum.
derecek programlar yapmalıdır.
5. Standart tanı ve tedavi rehberleri için ilgili
taraflar uzlaşmalı ve birinci basamak sağlık Özet
hizmetlerinde kullanılabilir olmalıdır.
* Dünya Sağlık Örgütü, “Temel sağlık
6. Pratisyen hekimleri bilgilendirme görevin- hizmetleri şimdi her zamankinden daha
de ilaç firmalarının ön plana çıkması ve he- fazla” sloganı ile hızla değişen dünya sağ-
kimin karar verme sürecini etkileyebilmesi lık sorunlarına en iyi yanıtın, organize ve
önlenmelidir. İlaç firması temsilcilerinin zi- iyi yürütülen temel sağlık hizmetleri ile
yaretleri ortak eğitim toplantıları (aynı grup verilebileceğini belirtmiştir. Bu hizmetle-
ilaçlar için) şeklinde olmalıdır. rin en önemli uygulamalarından birisinin
7. Hastaların sorunlarını ifade etmesi bölgesel, acil tıbbi yardım uygulamaları olduğu da
kişisel olarak değişmekte ve o bölgenin insa- ayrıca bildirilmiştir.
nının örf, adet, alışkanlık, dil gibi sorunları- * Birinci basamak sağlık kuruluşları, kişile-
nın olabilmektedir. Bölgesinde göreve başla- rin ilk başvuru yerleridir. Sevk zincirinin
yacak hekime uyum eğitimi verilmelidir. işletilmesi bunu gerçekleştirebilecektir.
8. Birinci basamakta her türlü acil ve kronik * Kentsel ve kırsal aile sağlığı birimi veya
hastayla karşılaşabilineceğinden, bilgi ve merkezlerinin sorunları temelde farklıdır.
beceri birikimin önemi ön plana çıkmakta- Çünkü acil tıbbi yardım talebi ile başvu-
dır. Acil sağlık hizmetleri ile acil tıbbi ba- ru, kentsel bölgelerde hemen yok iken
kım hizmeti vermesi gerekecek olan birinci kırsalda belirgin olarak fazladır.
basamakta görevlendirilecek hekim ve yar-
dımcı sağlık personeli, hizmet içi eğitimden * Birinci basamakta görev alacak hekimlere
geçirilmeden görevlendirilmemelidir. çalışacakları bölge ve kurum için uyum eği-
timi ile mezuniyet sonrası sürekli eğitimler,
9. Ambulans ekiplerinin, birinci basamak he- akademik destekle sürekli verilmelidir.
kimleri ve diğer sağlık personeli ile acil tıbbi
bakım hizmetlerinde ekip olarak hareket et- * Türkiye’de ambulans uçak ve helikopterin
mesi ve karşılıklı bilgi akışının geliştirilmesi hizmete sokulduğu acil tıbbi yardım hiz-
sağlanmalıdır. metlerinin gelişiminin çağdaşlaştığı günü-
müzde, sağlık hizmetlerinin tabanı olan
10. Son dönemlerde giderek artan; hastaların ve birinci basamakta acil tıbbi hizmetlerin
refakat eden yakınlarının özellikle acil hiz- yapılanmasının (personel, donanım, de-
met talebi sunumu sırasında agresif yakla- netim) gözden geçirilmesi gerekmektedir. 37
Kaynaklar 7. Damme WV, Lerberghe WV, Boelaert M. Pri-
mary health care vs. emergency medical assistan-
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

1. Fişek N.H. Halk Sağlığına Giriş. H.Ü WHO ce: a conceptual framework. Health policy and
Hizmet Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Mer- planning. Oxford Journals, 2002;17(1):49-60.
kezi Yayın No:2 Ankara 1983. 8. Sibthorpe B. A Proposed Conceptual Framework
• Bertan M, Güler Ç. Halk Sağlığı (Temel Bilgi- for Performance Assessment in Primary Health
Care. A Tool for Policy and Practice, 2004. http://
ler) Güneş Kitabevi, Ankara 1995.
www.anu.edu.au/aphcri/Publications/conceptu-
2. Tanır F. Birinci Basamak Hekimliği. Ç.Ü. Tıp al_framework.pdf (erişim 11.05.2011).
Fak. Halk Sağlığı Ders Notları. Adana, 2010. 9. World Health Organization. Primary Health
3. T.C. Sağlık Bakanlığı 15.08.2003-16058 sayılı Care: A Framework for Future Strategic Directi-
genelge ile T.C. Maliye Bakanlığı 05.06.2003- ons. Geneva, World Health Organization, 2003.
10309 sayılı genelge. World Health Organiza- 10. Pantano M. The role of primary care in emer-
tion. Alma Ata Declaration on Primary Health gency department overcrowding: Who is using
Care. Geneva, World Health Organization, The emergency departments for primary care servi-
Lancet, 2:1040-1, 1978. ces in Erie county? University State University
of New York, 2007. http://www2.binghamton.
4. World Health Organization. The World Health edu/ccpa/public-administration/current-stu-
Report 2008 - Primary Health Care (Now More dents/capstone/Melissa%20Pantano.pdf (eri-
Than Ever) World Health Report 2008. Geneva, şim 17.04.2011).
World Health Organization, 2009. 11. Mahfouz AA, Abdelmoneim I, Khan MY, Daf-
5. T.C. Sağlık Bakanlığı “Bakanlık Merkez Teşki- falla AA, Diab MM, El-Gamal MN, Al-Sharif
latı Bağlı Kuruluşlar Tanıtım Kitapçığı” Ankara, A. Primary health care emergency services in
Mart 2012. Abha district of southwestern Saudi Arabia. East
Mediterr Health J. 2007:Jan-Feb13(1);103-12.
6. T.C. Sağlık Bakanlığı “Acil Sağlık Hizmetleri
12. Topaçoğlu H, Karcıoğlu Ö, Özsaraç M, Çım-
Yönetmeliği” (11.05.2000 tarih, 24046 Sayılı
rın AH. Acil servislerde hasta memnuniyeti: Ne?
Resmi Gazete’de yayımlandı, 24.03.2004 ta- Ne kadar? Nasıl? Akademik Acil Tıp Dergisi.
rih, 25412 sayılı ve 15.03.2007 tarih 26463 2004:3(Cilt 2);47-53.
sayılı Resmi Gazetelerde yapılan değişiklikler-
13. Türkiye Acil Tıp Derneği. Acil Servis Planlaması
le). http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-510/
ve Standartları. http://www.tatd.org.tr/ Pictures/
acil-saglik-hizmetleri-yonetmeligi.html (erişim
Docs/dfcc3a8e17d7c916a527f5e766f27359.
16.06.2011)
pdf (erişim 20.05.2011).

38
Konu 5

AFET TIBBI VE ACİL TIP

Dr. Murat Ersel

Giriş rundadırlar. Bu açıdan acil servisin yönetimi bir


afet ve sonrası olayların yönetiminin küçük bir
Geçen yüzyılın son çeyreğinde 25 yıl içinde modeli olarak kabul görebilir.
afetler nedeni ile hayatını kaybedenlerin sayısı
3.4 milyonu aşmıştır. Ayrıca yüz milyonlarca Acil tıp uzmanlarının genellikle afetlere toplum ve
insan afetler nedeni ile evsiz kalmış, göç etmiş ve hastane düzeyinde hazırlık ve müdahalede büyük
toplam zarar trilyonlarca dolar ile ölçülür hale sorumlulukları vardır.(2) ACEP (American College
gelmiştir.(1) Büyük ölçekli bazı afetlere güncel Of Emergency Physicians-Amerikan Acil Tıp Uz-
örnekler olarak, 11 Eylül 2001 terör saldırıları, manları Birliği), acil tıp uzmanlarına öncelikli bir
ABD’de 2001 yılında gerçekleşen kasıtlı şarbon görev biçmektedir. Ancak Acil Tıp uzmanları afet
etkeni dağıtımı, 2004 Pasifik Okyanusu tsuna- durumunda ön saflarda olmalarına karşın, çoğu
misi ve 2010 Haiti depremi verilebilir.(2) İklim kez çok kaynakların “en fazla sayıda kişi için elden
nedenli afetler dikkate alındığında 1980-2011
gelenin en iyisi” prensibine göre kullanımı hakkın-
zaman aralığında tüm dünyada 3455 sel, 2689
da fikir sahibi değillerdir.(5) Afetlerde bu söz konusu
fırtına, 470 kuraklık durumu ve 395 uç sıcaklık
değer durumu kaydedilmiştir.(3) Ülkemizde afet prensip ile en fazla sayıda hastaya, sınırlı kaynakla
bilincinin artması, ülke bazında afet organizas- hizmet verilmek amaçlanmakta ve elden gelenin en
yonun gelişmesi 1999 Marmara depremleri son- iyisi için çaba planlanmaktadır. Acil servis günlük
rasına denk gelir. Bu süreçte ülkemizde Acil Tıp işleyişinde temel fark ise acil serviste tüm kaynak-
ve meslek organizasyonlarının da gelişmesi afet ların eğer gereli ise bir hastaya yönlendirilmesin-
tıbbı çalışmaları açısından itici güç olmuştur. dedir. Afetlerde tıbbi hizmetlerin sağlanmasına
yönelik olarak bu prensipler doğrultusunda acil
Acil tıp uzmanlarından herhangi bir afet duru- tıp uzmanlarının eğitiminde afet tıbbı önemli
munda diğer uzmanlık alanlarına göre beklenti
bir yer oluşturmalıdır.
daha fazladır. Bu beklentiler, bir afet durumun-
da kaçınılmaz olan kaotik ortamın düzenlenme- Ülkemizde 2006 yılında Ersel ve ark. yaptığı çalış-
si, zararların azaltılması, kaynakların dağıtımı ve mada mevcut anabilim dallarının sadece %40’ında
uygun hastaya yönlendirilmesidir.(4) afet tıbbı ile ilgili derslerin çekirdek eğitim prog-
Acil servisler her an farklı bir hasta profilinin ramında olduğunu göstermişlerdir. Aynı çalışmada
başvurması olasılığı ile bir şekilde afetlerin ge- yıllık afet tıbbı eğitimlerinin ise ortalama 6 saat ci-
nel özelliklerini barındırırlar. Beklenmedik za- varında olduğu gösterilmiştir.(6) A.B.D’de bir çok
manda, beklenmedik sayı ve aciliyet düzeyinde uzmanlık programında afet tıbbı eğitimi eğiti-
hasta acil servise başvurabilir. Acil tıp uzmanları min bir ek yan dalı şeklinde verilmektedir.(7,8,9)
acil servislerin karmaşık ortamlarında triyajdan,
hasta yakınını bilgilendirmeye, arındırma ve izo- ACEP Yönetim Kurulu, Haziran 2008’de “Afet-
lasyon işlemlerinden, kimsesizlere sosyal destek lere Müdahale ve Afet Planlaması” ile ilgili aşa-
sağlamaya kadar çok farklı konularda tıbbi ve ğıda yer alan konularda acil tıp uzmanlarının
idari işlevlerde yeteneklerini ortaya koymak zo- sorumluluğu olduğuna dikkat çeker.(10)
1. Kurumlarını ve toplumu afetlere hazırlamak, dahale, gerekse afet sonrası toparlanma-derlen-
me fazında görev ve sorumlulukları olacaktır.
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

2. Afet durumunda aktif görev almak,


3. Kendilerini, ailelerini mesai arkadaşlarını
ve hastalarını risklerden korumak amacı ile Afetin Tanımı
uygun yöntemler kullanmak, The United Nations Office for Disaster Risk
4. Halk sağlığı ve güvenlikle ilgili bilgileri etkin Reduction - UNISDR - (Birleşmiş Milletler
biçimde kullanabilecek kurum ve halk lider- Afetlerde Risk Azaltma Dairesi)’ a göre afet;
leri ile etkili bir iletişim içinde bulunmak, bir toplumun insani, maddesel, ekonomik veya
5. Gereken durumlarda kısıtlı kaynakların kul- çevresel işlevlerinde önemli bir bozukluğa neden
lanımını sağlamak için triajda görev almak olabilecek ve etkilenen toplumun kendi kaynak-
larını kullanarak bu durumla başa çıkamaması
Ayrıca ACEP acil tıp çalışanlarının ulusal afet durumudur.(3) Afet kabaca gerçekleştiği bölge-
planlamasının yapılması ve bu planların işletil- nin kaynaklarının yetersiz kalmasına neden olan
mesinde, ayrıca bu planlar doğrultusunda gerek- dış desteğin gerekli olabileceği bir durumdur.
li ise acil tıp çalışanlarının ulusal afet ekiplerinde
aktif görev almaların da uygun görmektedir.(11) Hastaneler için afet kavramı yine benzeri şekilde
Afetler sonrasında 2-3 ay süreyle acil servislerin hastane kaynaklarının yetersiz kalması duru-
hasta sayılarında artışlar olduğu da bilinen bir mudur. Ayrıca hastane için afetler, hastanenin
gerçek olduğuna göre,(12) acil tıp uzmanlarının etkilenme şekline göre de adlandırılabilirler.
afetin tüm fazlarında, gerek hazırlık, gerek mü- (Tablo 1). Hastanenin dışında gerçekleşen afet-

Tablo 1. Afet tipleri(2)


Afet tipi Tanım Örnekler
Nedene göre
Depremler, tsunamiler, hortumlar,
Doğal afet Doğa olayı nedeni ile oluşan afet asırgalar/tayfunlar,volkanik patlamalar,
grip pandemisi vs..
Araç kazaları (ör: otomobil, uçak,
İnsanların neden Kasıtlı olmayan doğadışı otobüs), kitlesel kaza olayları,
olduğu afet nedenlerle oluşan olaylar patlamalar, yangınlar, endüstriyel
kazalar/kimyasal kaçaklar vs.
11 Eylül 2001 olayları, kasıtlı
Teröre neden olmak amacı
Terör nedenli afet yapılan kimyasal, biyolojik,
ile gerçekleştirilen olaylar
radyolojik yada toksik salınımlar
Oluş Yerine Göre
Hastane laborotuvarlarından tehlikeli
madde yayılımı, hastane
İç afet Hastane içinde gerçekleşen olaylar
yangınları yada patlamalar, güç kesin-
tileri vs..
Dış afet Hastane dışında gerçekleşen olaylar Trafik kazaları, endüstriyel kazalar vs
Oluş Zamanına Göre
Ani gerçekleşen endüstriyel Kısa ve net tanımlanan zaman
Patlamalar, depremler vs
kaçaklar, aralığında gerçekleşen afetler
Başlangıç zamanı net tanımlanama- Enfeksiyon hastalıkları pandemi leri,
Yavaş gerçekleşen yan ve afetzedelerin geniş bir zaman yaygınlaşan biyolojik toksin yayılımı
40
aralığında etkilendikleri şarbon afetler (ör: posta yoluyla etkeni yollanması)
Konu 5

ler, dış, hastane içinde geçekleşen afetler ise iç Risk orantılı=Tehlike x Zarar görebilirlik/Hazırlık düzeyi
afet olarak adlandırılırlar. Deprem ise hem iç

Afet Tıbbı ve Acil Tıp


(bina içi hasar) hem de dış afet (kitlesel yaralan- Afet Yönetim Döngüsü
malar) olarak ortaya çıkabilir. Tablo 1’de afetler
gerçekleşme nedeni, oluş yeri ve oluş zamanına Gerek doğal gerekse teknolojik ya da insan kay-
göre sınıflandırılmıştır. Hatta acil servisler için naklı afetler giderek daha fazla zarar ve ölüme
çok önemli bir kişinin (Başbakan, ünlü bir şar- yol açmaktadır. Afetleri yaratan, tehlike ve zarar
kıcı vs..) acil servise başvurması bile kaynakların görebilirlik etkenlerinin bir araya gelmesidir. Bu
dağılımı ile ilgili dengesizliğe yol açacağı için noktada, riskleri ve toplumun zarar görebilirliği-
afet olarak adlandırılabilir.(2) ni azaltmak, ancak modern afet yönetimi ilkeleri
doğrultusunda geliştirilen politika ve uygulama-
larla mümkündür.(14)
Güncel Terminoloji
Afet yönetimi; her türlü tehlikeye karşı hazır-
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü ter- lıklı olma, önleme ve risk azaltma, müdahale ve
minolojisine göre afete yaklaşımda ana terimler iyileştirme amacıyla kaynakların organizasyonu,
şöyledir.(13) analiz, planlama, karar alma ve değerlendirme
• Tehlike; insan ve çevresine zarar verme po- süreçlerinin tümünün bütünleşik afet yönetimi
tansiyeli olan durumdur.(13) yaklaşımıyla ele alınmasını gerektirir.(14)
• Risk; insan ya da doğa kaynaklı tehlikelerin
zararlı sonuçlara ya da insan, mal canlı veya Afet yönetimi zarar azaltma ve hazırlık çalışmala-
ekonomik kayıplara neden olma olasılığıdır. rını içeren risk yönetimiyle başlar. Afet yönetimi-
nin ikinci kısmı ise kriz yönetimidir. Kriz yöneti-
• Zarar görebilirlik; bir birey ya da toplu-
mun bir afet ile başa çıkabilme derecesinin minde, afet veya acil durumlara yönelik müdahale
ön görülmesidir. ve iyileştirme çalışmaları yapılır. (Şekil 1)(14)
• Kapasite; bireylerin, toplulukların, kurum-
ların ya da ülkelerin bir tehlikenin etkile- Afet ve Hastaneler
rini tahmin etme, bununla başa çıkabilme Afetlerin hastaneler açısından öncelikli olarak
ve etkilerinden zarar görmeden ya da en az
sınıflaması Tablo 1’de verilmiş idi. Bazı otori-
kayıpla kurtulabilme konularında sahip ol-
telere göre hastaneler zaten günlük acillerle il-
duğu özellik ve kaynaklardır.(14)
gilenmektedir ve afet durumunda sadece daha
Riski oluşturan, tehlike ile zarar görebilirlik et- fazla sayıda kaynak kullanımı, belki bir kaç eks-
kenlerinin bir araya gelmesidir. Öte yandan ka- tra yatak, destek personel ve malzeme gerekti-
pasite, zarar görebilirliğin aksidir; kapasite güç- ği fikrindedirler. Oysa afet planlamasının çok
lendikçe zarar görebilirlik, dolayısıyla tehlikenin farklı bileşenleri mevcuttur.(15) Afet nedeni ile
riske dönüşme olasılığı azalmaktadır. iletişim zarar görebilir, bilişim sistemleri çöke-
Diğer bir deyişle risk toplumun zarar görülebi- bilir. Ya da binanın tahliye edilip edilmemesine
lirliği ile tehlikenin boyutu ile birlikte artarken, karara vermek gerekebilir. Farklı afet tiplerinde
yapılan hazırlıklar toplumu o afetin olumsuz et- uygulanacak medikal bakım, kaynaklar ve des-
kilerinden koruyacak ve riski azaltacaktır. tek malzeme büyük farklılıklar gösterebilir. Ör-
neğin; yangın için çıkış, tahliye planı, söndürme
Örneğin: 1. derece deprem bölgesinde yer alan
ekipmanını yer ve kullanımı önem kazanmış
bir şehirde inşa edilecek olan hastaneler depreme
iken, bombalı saldırıda, triaj, kalabalık ve trafik
dayanıklı ve daha sağlama zeminlerde inşa edilir
kontrolü ve basın ile ilişkiler ön plana çıkan so-
ve yapısal olmayan zararlara karşı planlama ya-
runlar olacaktır. Bu nedenle hastane afet planla-
pılırsa herhangi bir büyük depremde hastanenin
ması tüm bu bileşenleri içermelidir. Farklı tipte
devre dışı kalma riski azalacaktır.(13,14)
afetler farklı morbidite ve mortalite şekline sahip
Görülen risk oranı formülize edilmiştir. Buna göre; oldukları için öncelikli olarak tehlike zarar göre- 41
Risk yönetimi
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

2
Hazırlık Tahmin ve erken
uyarı
1
Zarar azaltma Koruma
AFET
Düzeltme

Yeniden Etki analizi


yapılandırma

İyileştirme Müdahale
4 3
Kriz yönetimi

Şekil 1. Afet yönetim döngüsü

bilirlik analizi yaparak planlamadaki öncelikleri En dramatik yön ise genellikle durumu en iyi
belirlemek doğru olacaktır.(2) The Joint Comis- olan hastaların ilk önce hastaneye gelmesi ve ge-
sion, eski adı ile “Joint Commission on Accre- nel durumu kötü olan hastaların daha sonra acil
ditation of Healthcare Organizations” (Sağlık servise başvurarak yoğunluğun giderek artması-
Kuruluşları Akreditasyonu Ortak Komisyonu), dır. Diğer bir unsur da büyük afetlerden sonra
üye hastanelerin iç ve dış afetlerdeki afetzede- uzun süre, (yaklaşık 2-4 hafta acil servis başvu-
lerin zamanında bakımına ait bir plan oluştur- rularının normalden yüksek tespit edilmesidir.
malarını ister, ayrıca hastane bu planların eğitim (2,16)
Benzeri nedenlerle acillerin afetlerde işlevini
ve tatbikatlarını da belgelendirmelidir (The Joint güçleştirecek etkenler Tablo 3’de sıralanmıştır.(2)
Commission Standartları, EC4.10 ve EC4.20).(2)
Bu gereklilikler hastane afet planlamasının ana Hastane Afet Planlaması
hatlarını oluşturur ve Tablo 2’de verilmiştir.
Tüm afet tipleri için planlamanın ana unsurla-
rı ortaktır. Hastane afet planlaması grubu has-
Acil Servisler ve Afet tanenin acil operasyon planının oluşturmaktan
sorumludur. Bu grubun üyeleri hastane çalışan-
Bir çok afet nedeni farklı olsa da benzeş özellik- ları ve yöneticilerinden oluşmalıdır. Bu grup
ler taşımaktadır. Çoğu afet sonrasında yaralılar yeni oluşturulacak afet planının oluşturulması
en yakın hastanelere başvururlar,(14) tüm bu kaos yanı sıra hastane tarafından benimsenmesinde
sırasında da genellikle halkın çoğunun kendi de önemli görevlere sahiptir. Bu nedenle kritik
imkanları ile hastanelere ulaştığı, triajın çoğu noktadaki yöneticiler ve birim sorumlularının
kez uygulanmadığı, hastaneler göre dağılımın planın başlangıç aşamasından itibaren görev al-
eşit olmadığı ve en yakın hastanenin daha fazla maları oldukça önemlidir.
42
etkilendiği ortaya konulmuştur.(16)
Konu 5

Tablo 2. The Joint Comission International-Ulus- Bu grup tehlikeleri değerlendirmek, uzun ve


lararası Sağlık Kuruluşları Akreditasyonu Ortak kısa dönemli olarak afet planlarını güncellemek,

Afet Tıbbı ve Acil Tıp


Komisyonu Hastane Afet Hazırlığı İçin Standartlar tatbikat ve eğitimleri planlamak ve tatbikatlar
Tehlike zarar görebilirlik analizinin yapılması ve gerçek olaylara dayanarak afet planlarını ye-
Plan aktivasyonun belirlenmesi niden şekillendirmek amacı ile düzenli olarak
İl afet planı ile entegrasyon toplanmalıdır.(2)
Hastane dışı otoritelerin afet durumu hakkında Afet planının temel bileşenleri tehlike zarar
bilgilendirilmesi
görebilirlik analizi, kurumsal mevzuata uyum,
Hastane personelinin alarma geçirilmesi hastane-toplum koordinasyonu, ulusal afet bi-
Hastane personelinin kimliklendirilmesi leşenleri ile bütünlük, eğitim ve tatbikatlardır.
Temizlik ve taşıma personeli oluşturulması Özel ise planlar (patlamalar, kitlesel kazalar,
Lojistik yönetimi (ilaç, tıbbı malzeme, su, yiyecek vs) arındırma vs..) bölgenin potansiyel risk ve zarar
görebilirlikleri değerlendirilerek hastaneye en
Görev tanımları
fazla zarar verebilecek olaylar göz önüne alınarak
Giriş, kalabalık ve trafik kontrolü geliştirilmelidir.(2)
Barınma ve ulaşım ihtiyaçları (personel)
Basın ile ilişkilerin düzenlenmesi Afet planlaması tehlike zarargörebilirlik analizi
ile başlar. Planlama grubu kendi coğrafya ve top-
Tahliye planı ve alternatif bakı alanlarının belirlenmesi
lumlarındaki sık gerçekleşen afetleri, bu afetlere
Tahliye anında hasta ve medikal tedavi kaydı yapılması
karşı kurum ve bölgelerinin hazırlık yapısını göz
Stoklama ve yedekleme imkanlarının oluşturulması önüne alarak bir analiz yaparlar. Örneğin söz ko-
Tehlikeli madde ile kontamine hastanın arındırma nusu bölge deprem için riskli ama o bölgedeki
ve izolasyonun sağlanaması yapılar ve altyapı depreme dayanıklı inşa edildi
Afet durumunda personel sorumluklarını tanımlanması ise ve olası bir deprem durumunda birçok ye-
Diğer kamu otoriteleri ile benzeş bir emir-komuta dekleme devreye giriyorsa o kurum için deprem-
yapısı oluşturulması den zarar görme riski az olarak hesaplanır.
Tatbikatların yapılması
Bu analiz hastanelerin hangi sorunlarla başa çık-
Planın her yıl tatbikatlar sonrası geliştirilmesi
makta zorlanabileceğini ve kapasite ve yetenek
artışlarını nasıl planlamaları gerektirdikleri hak-
kında önemli ipuçları verir. Ayrıca farklı tipte
Tablo 3. Afet müdahalesini güçleştirecek etkenler afetler, farklı morbidite ve ölüm şekline sahip
olmaları nedeni ile acil servis ya da hastaneler
Acil servis ve afet alanı arasında yetersiz iletişim
için çok değişik tipte hazırlıklar gerektirebilir ve
Hastane içinde yetersiz iletişim (ör: acil servis ve
farklı güçlüklere neden olabilirler. Depremler
acil operasyonlar merkezi arasında, acil operasyon-
lar merkezi ve hasta bakı alanları arasında yetersiz ciddi travmatik yaralanmalara neden olabilme-
iletişim) leri nedeni ile, kritik hastaların bakımına yönelik
Acil servis çalışmasına ve afete müdahale konu- genişleme kapasitesi üzerine yoğunlaşmayı gerek-
suna aşina olmayan sağlık personeli gönüllülerin tirirler, çok sayıda ezilme yaralanması afetzedele-
hizmete katılımını kontrol etmede yetersizlik rinde oluşabilecek böbrek yetmezliği için diyaliz
Medya çalışanlarının acil servise girişlerini ve gereksinimi ön plana çıkabilirken, kimyasal sızın-
çalışmalarını kontrol etmede yetersizlik Sevdikle- tılar nedeni ile kitlesel arındırma işlemi yapılma-
rini arayan hasta yakınlarının acil servise girişini sı gerekebilir ve genellikle fazla miktarda mevcut
kontrol etme ve yönetmede yetersizlik
olmayan çok sayıda ventilatör, oksijen kaynağı ve
Çok sayıda hastanın başvurusunu kontrol etmede özgün antidotlara ihtiyaç duyulabilir.(2)
yetersizlik (ör: kalabalık kontrolü)
Hekimlerin ilk tepki olarak yoğun desteğine Afet tıbbında diğer bir önemli kavram ise kapa-
karşın, artmış personel gereksinimini uzun süreler site ve yetenek artışı olarak dilimize aktardığımız
için karşılamada güçlük
“surge capacity” dir. 43
Her hastanenin öncelikle güvenli olduğu sap- 3. Planlama
tandıktan sonra ne kadar sayıda afetzedeyi kabul
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

4. Lojistik
edebileceği belirlenmelidir. Bu duruma hastane-
5. Finans
nin “kapasite değerlendirilmesi” adı verilir. Bu
sayı boş yatak, personel sayısı, ameliyathane ve Bu organizasyonel altyapı ve gerektiğinde geniş-
yoğun bakım kapasitesi ve diğer kaynaklar yanı leme ya da daralma esnekliği ile herhangi bir tip-
sıra, afetin tipi ve diğer kamusal kaynakların uy- te afete düzenli ve etkin müdahale sağlanabilir.(2)
gunluğu ile de sınırlanabilir.(2) Herhangi bir afet
durumunda bölgesel afet planında her hastane The Hospital Emergency Incident Command
mevcut kapasitesi ve afet durumundaki olası ve System (Hastane Acil Durum Olay Yönetim
hasar ya da yoğunluğa göre güncellenmiş anlık Sistemi) tüm dünyada en fazla kabul gören acil
kapasitesi ile tanımlanmalı ve planlama buna durum yönetim sistemidir. Ülkemizdeki mev-
göre yapılmalıdır. cut hastane afet planı organizasyonu bu sistemin
uyarlanmış şekli ile yapılmakta, ulusal ve evrensel
Genişleme kapasitesi ve yetenek artışı-hastane- boyutta bir eşgüdüm ve ortak dil sağlanmaktadır.
nin yatak kapasitesini normal sınırların üzerine
taşıyabilme yeteneğidir. Hastane içi kapasite ar-
tışı, hasta odalarının yatak kapasitesinin iki katı- Hastane Acil Durum Operasyon Planı
na çıkartılması, akut bakı bölümünün bir yoğun
bakım ünitesine dönüştürülmesi, daha önceden Hastane acil durum operasyon planı hastanenin
kapalı olan hasta koğuşlarının açılması, hastala- afetin fark edilme anından durumun normale
rın klinik olmayan koşullarda bakılması, kafeter- dönmesine kadar geçen sürede organizasyonu
ya gibi, benzeri çalışmalar ile sağlanabilir. Diğer sağlayan yapıdır. Bu planın bileşenleri Tablo
bir tanımlama da hastaneler arası ya da bölgesel 4’de gösterilmiştir.(2) Bu plan her hastane için
kapasite artışıdır.(2) Mobil veya yatağa bağlı bazı bir işletim sistemi olarak düşünülmelidir. Tüm
hastaların daha düşük kritiklikte bakım bölüm- afet işleyişini bir bilgisayarın çalışması olarak
lerine taburculuğu, ya da hemşire:hasta oranı düşünecek olursak, çalışma prensipleri ve görev
standartlarının azaltılması ile yapılabilir. Bu ko- tanımları bu planda belirlenmiş kabul edilmeli
nuda yönetim ve karar verme yetkisini bölgesel özgün afetlere yönelik her türlü hazırlık ise bu
afet yönetiminde olması doğru seçenektir. program paralelinde çalışan yapılar olarak ta-
nımlanmalıdır. Bu özgün afetlere deprem, sel,
Hastane afet planları mutlaka diğer kamusal
kuruluşlar ile entegre olmalı ve plan ulusal afet hastane yangınları, kimyasal madde sızıntıla-
organizasyon yapı ve kriterlerine uygun tasar- rı örnek verilebilir. Bu planda olmazsa olmaz
lanmalıdır. Bu yapı içinde Afet ve Acil Durum işlevler planın nasıl ve kim tarafından aktive
Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Sağlık Bakanlığı, edileceği, hastanenin kapasite ve yetenek artışın
Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE), belirlenmesi hastane içi ve dışı iletişim, tedarik,
AFAD yapısındaki Sivil Savunma ve Arama tedavi ve triaj uygulamalarının nasıl yapılacağı,
Kurtarma Müdürlükleri, polis ve itfaiye teşki- tahliyeye kim tarafından ve hangi ölçütlerde ka-
latları mutlaka yer almalıdır. Yerel ve ulusal ve rar verileceği ile planın sonlandırılması ile afet
uluslar arası sivil toplum örgütleri kuruluşlar ve sonrası durum değerlendirme toplantılarının
belediyeler ise mutlaka AFAD onayı ile önceden yapılmasıdır.
oluşturulmuş protokoller doğrultusunda afet
Hastaneler için önemli bir öge de afet durumun-
hazırlık ve müdahalesi bakımından sisteme da-
da alternatif ve destek alanların oluşturulmasıdır.
hil edilmelidirler.
Bu alanlar alternatif triaj alanı, triaj sonrası alter-
Tüm afet organizasyonlarının en temel düzeyde natif tıbbi bakım alanları, arındırma alanı, aile
beş ana bileşeni mevcuttur. bilgilendirme merkezi, basın iletişim merkezi,
1. Afet yönetimi-komutası morg alanı, gönüllü koordinasyon merkezi ve
44
2. Operasyon acil durum operasyon merkezidir. Acil durum
Konu 5

Tablo 4. Hastane acil durum operasyon planının bileşenleri

Afet Tıbbı ve Acil Tıp


Bileşen İşlev
Acil operasyon planının aktivasyonu Personel ve donanım belirlemek ve seferber etmek
Hastane müdahale grupları için yönetim, dış kurumlar ile
Acil durum operasyon merkezi kurulması
iletişim merkezi olmak
Hastanenin kendi güvenliğini değerlendirmek; hastanenin tüm
Hastane kapasitesinin değerlendirilme
birimlerinin yeteneklerini belirlemek
Genişleme kapasitesi yaratmak Maksimum sayıda hasta ile başa çıkmanın yollarını aramak
Birden hatta gereğinden fazla sistemle geliştirin, cep ve uydu
İletişim sistemleri kurmak
telefonları, el tipi telsizler, ulaklar dahil olmak üzere
Uygun tedarikleri yeniden temin veya gerekli malzemeleri
Donanım ve tedarik sağlamak
sağlama planındaki malzemeleri uygun alanlara dağıtmak
Destek alanları kurmak Gönüllü, basın ve aile bilgi merkezleri kurmak
Arındırma, triyaj, resusitasyon, akut bakım ve minör bakım
Arındırma, triyaj ve tedavi alanları kurmak
alanları; cerrahi triyaj bekleme; psikiyatri alanı; morg
Personel ve tedariklerin normal düzene dönmesi; sağlık sağla-
Afete müdahaleyi sonlardırmak iyileştirme mak hizmeti verenler için duygusal destek sağlamak; gelecek
olaylar için acil durum operasyon planı geliştirmek

operasyon merkezi, afetlere dayanıklı, acil servis, solunum, perfüzyon ve bilinç durumunun de-
triyaj alanı ve diğer dış birimler (bölgesel has- ğerlendirilmesi ile yapılır (Şekil 2). Bu triaj ile
tane öncesi sağlık hizmetleri, polis, itfaiye, halk tıbbi bakıma en fazla ve en hızlı şekilde ihtiyacı
sağlığı kurumları) ile iletişim olanaklarına sahip, olan hastalar uygun hastanelere yönlendirilirler.
hastane afet planı kopyalarının saklandığı, sade- Bu teknik dışında güncel bazı triaj uygulamala-
ce belirlenmiş afet yöneticilerin girme yetkisine rı ise, JUMPSTART,(18) Elek Triaj, Ayıklayıcı
sahip olduğu bir alan ve yapı olarak tasarlanma- Triaj ve Care Flight(19) olarak sıralanabilir. Ay-
lıdır. Bu yapının acil servis ve triaj alanlarına, rıca triaj uygulaması ile, yangın, patlama, bina
hastane ana hizmet alanlarına uzakta, basın ve çökmeleri, tehlikeli madde maruziyetleri ve aşırı
halk tarafından bilinmeyen bir lokalizasyonda kötü hava koşulları gibi hem kurtarıcılar hem de
olması oldukça mantıklı bir seçenek olarak kar- hastalar için tehlike oluşturabilecek durumlarda
şımıza çıkar. minimum tedavi ile hastaneye erken ve çabuk
nakil sağlanabilir.(2) Ancak unutmamak gerekir
ki, afet durumlarında çoğu hasta hastane ve acil
Alanda Afetlere Müdahale servislere triajı yapılmamış, stabilize edilmemiş
biçimde gelirler. Auf der Heide’nin saptamaları-
Acil Tıp uzmanlarının gerekli durumlarda alan na göre en basit olgular kendi imkanları ile acil
afet müdahale ekiplerine katılmaları uygun ola- servislere ulaşırken, daha ciddi yaralılar daha geç
caktır. Afetlere alanda müdahalenin temel bile- kurumlara getirilirler, ayrıca bu sevklerin çoğu
şenleri alan triyajı ve alanda tıbbi bakım, ileti- ambulansla ve hastane kapasitesine göre yapıl-
şim, afetzedelerin dağıtımı ve afet alanında afet maz. Olay yerine en yakın hastaneler afetten en
medikal takımlarının yönetimidir. fazla etkilenen kurumlar olmaktadır.(16)

Ayrıca, hastaların olay yerinden transferi belir-


Alan Triyajı ve Tıbbi Bakım gin şekilde gecikecekse (ör: taşıma kapasitesini
aşacak sayıda yaralı bulunması veya hastane altya-
Afet alan triajının en bilinen örneği START pısında oluşacak hasar), “Afetzede İkincil Değer-
triyaj uygulamasıdır.(17) (START-Simple Triage lendirme Uçnoktası” triyaj sistemi hastaların han-
And Rapid Treatment-basit triyaj ve hızlı te- gisinin alan koşullarında tıbbi bakımdan en fazla
davi). Hastanın hızlı ve basit biçimde hastanın yarar göreceğini belirlemede yararlı olabilir.(2)
45
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Solunum EVET 30dk’dan az

HAYIR Perfüzyon
30dk fazla
Kapiller geri Kapiller geri
Havayolunu aç dönüş > 2sn dönüş < 2sn
Acil

Kanama
HAYIR EVET kontrolü
Mental durum

Acil
Ölü ümitsiz Acil

Basit emirlere
uyamaz Basit emirlere uyar
Tüm yürüyen kazazedeler
MİNÖR Acil Gecikmeli

Şekil 2. START triaj algoritması.

Türkiye’de Afet Mevzuatı Başkanlık Teşkilatı


Türkiye’de afetlerle ilgili yönetsel yapı 17/6/2009 a. Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanlığı.
tarihinde Resmi Gazete’de yayınlana 5092 sayı- b. Müdahale Dairesi Başkanlığı.
lı “Afet ve acildurum yönetimi başkanlığının c. İyileştirme Dairesi Başkanlığı.
teşkilat ve görevleri hakkında kanun” uya-
d. Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı.
rınca belirlenmiştir. Bu kanun uyarınca Baş-
bakanlığa bağlı “Afet ve Acil Durum Yönetimi e. Deprem Dairesi Başkanlığı.
Başkanlığı” kurulmuştur. Söz konusu kanunla f. Yönetim Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.
afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin g. Bilgi Sistemleri ve Haberleşme Dairesi Baş-
hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde ger- kanlığı.
çekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması h. Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı.
ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık
ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak müda- AFAD tüm illerde örgütlenmesini tamamlamış
hale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileş- ve ülkemizde afet yönetiminin tek elden yönetil-
tirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar mesi bakımından kurumlar arası yetki karmaşası
arasında koordinasyonun sağlanması ve bu ko- ve görev çakışmasına son veren işlevsel organi-
nularda politikaların üretilmesi ve uygulanması zasyonel bir yapı olarak hayata geçmiştir.(21)
gibi durumları netleşmiştir.(20)

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Baş- Türkiye’de Afet Tıbbı Çalışmaları
kanlığı (AFAD) bir başkanlık ve ona bağlı daire
başkanlıklarından oluşur. Bu daire başkanlıkları Afette mevzuat ve örgütsel gelişimin yanı sıra ül-
46 aşağıda sıralanmışlardır. kemizde Afet Tıbbı alanında da gelişmeler mev-
Konu 5

cuttur. Bir afet ülkesi denilebilecek Türkiye’de Özet


depremler başta olmak üzere, seller, toprak

Afet Tıbbı ve Acil Tıp


kaymaları ve orman yangınları çok sayıda can * Afetler dünyada her geçen gün daha fazla
kaybına ve maddi kayba yol açmaktadır. 1999 can almakta ve maddi zarara yol açmak-
yılında gerçekleşen Marmara ve Kaynaşlı dep- tadır. Sağlık hizmetinin ön saflarında gö-
remlerindeki çok sayıda can kaybı ülkemizde rev yapan acil tıp uzmanlarına afetin tüm
afet hazırlıkları ve afet tıbbı ile ilgili çalışmaların evrelerinde büyük görevler düşmektedir.
hız kazanmasına yol açmıştır. * Afet durumunda sağlık hizmeti “en faz-
la sayıda kişi için elden gelenin en iyisi”
1995 yılında kurulan Türkiye Acil Tıp prensibine dayanarak yapılmalıdır.
Derneği’ne (TATD) bağlı olarak görev yapan
* Risk orantılıdır Tehlike x Zarar Görebilir-
Afet Komisyonu, yaptığı çalışmalarda ilk yıl-
lik/Hazırlık Düzeyi
larda bir günlük Hastane Afet Kurs’ları (HAP)
ve Alan Triaj Eğitimleri yapmış, daha sonraki * Afet döngüsü-Zarar azaltma, hazırlık, mü-
yıllarda ise HAP kurslarını güncelleyerek çeşit- dahale, iyileştirme evrelerinden oluşur.
li hastanelerin hastane afet planları eğitimlerini * Tüm afet organizasyonlarının en temel
düzenlemiştir. düzeyde beş ana bileşeni mevcuttur.
1. Afet yönetimi-komutası
Ülkemiz için afet tıbbı konusunda önemli bir
dönüm noktası da, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü 2. Operasyon
ile TATD arasında yapılan protokol ile hayata 3. Planlama
geçen “İzmir İl Sağlık Hizmetleri Afetlere Hazır- 4. Lojistik
lık Programı” projesi olmuştur. Bu projede sağlık 5. Finans.
personeline 2 yılı aşan bir süre içinde “Tıbbi Acil
Durum Yönetimi”, “Hastane Afet Planlaması” * Afet planlamasında zarargörebilirlik ana-
ve “Afet Tıbbı Medikal Eğitimi” şeklinde üç ayrı lizi ve kapasite artışı planlanması çok bü-
ana yapıdan oluşan eğitimler verilmiştir. Yakla- yük önem taşır.
şık toplamda 3000 sağlık çalışanına ulaşan bu * Alan triajında izlenecek ideal yok belli
eğitim ve benzerleri diğer değerli çaba ve eğitim- olmamakla birlikte, çoğu hastanın hasta-
ler sonucunda ülkemizde afetlere yönelik sağlık nelere traijlanmadan kendi imkanları ile
planlama ve hazırlıkları geçen on yıl içinde çok başvurduğu bilinen bir gerçektir.
daha iyi bir çizgiye gelmiş bulunmaktadır. * Ülkemizde afet yönetiminden sorumlu
kuruluş Başbakanlığa bağlı “Afet ve Acil
Türkiye’de özel hastaneler dahil tüm sağlık kuru- Durum Yönetimi Başkanlığı”dır.
luşlarının afet planlarını oluşturmak, personelini
eğitmek, tatbikatlar ile sınamak ve yıllık durum
raporlarını il sağlık müdürlüklerine iletmekle Kaynaklar
yükümlü oldukları bir yapının oluşması sevin-
1. Hogan DE, Burnstein JL: Basic physics of disas-
diricidir.
ters. In: Disaster Medicine. Hogan DE, Burn-
Sonuç olarak afetlere yönelik hazırlıklar sürek- stein JL (Eds). Philadelphia, Lippincott Willi-
ams & Wilkins, 2002, pp 1-9.
li olarak yapılmalı, planlamalar tatbikatlar ile
sınanmalı, herhangi bir afet durumdan da ders 2. Tintinalli JE, Stapczynski J, Ma OJ, Cline D,
Cydulka R, Meckler G. Chapter 6. Disaster Pre-
alınarak planlar sürekli güncellenmeli, bunun
paredness and Response. Tintinalli’s Emergency
yanı sıra altyapı ve toplum bilinçlendirme çalış- Medicine. A Comprehensive Study Guide. 7th
maları da yapılarak kurumlarımız ve toplumu- edition. 2010. Mc Graw Hill.
muz afete dirençli hale getirilmelidir. 3. UNISDR Annual Report 2011. http://www.
unisdr.org/we/inform/publications/27627 47
4. Kaji AH, Waeckerle JF. Disaster Medicine and 14. http://www.who.int/hac/techguidance/prepa-
the Emergency Medicine Resident. Ann Emerg redness/emergency_preparedness_eng.pdf
Bölüm 1. Acil Tıp ve Hastane Öncesi Bakım

Med. 2003;41:865-870. 15. İlk 72 saat. T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum
5. John L. Hick, MD, Dan Hanfling, MD, Step- Yönetimi Başkanlığı yayını; http://www.afetacil.gov.
hen V. Cantrill, MD. Allocating Scarce Resour- tr/belgeler/yayinlar/KITAPLAR/ILK%2072%20
ces in Disasters: Emergency Department Prin- SAAT/ILK%2072%20SAAT%20WEB.pdf
ciples. Ann Emerg Med. 2012;59:177-187 16. Hogan DE, Burnstein JL: Principles Of Hos-
6. Ersel M, Aksay E, Kıyan S. Türkiye’de Acil pital Disaster Planning. In: Disaster Medicine.
Tıp Anabilim Dallarının Afetlere Hazırlık ve Hogan DE, Burnstein JL (Eds). Philadelphia,
Eğitim Düzeyleri. Türkiye Acil Tıp Dergisi. Lippincott Williams & Wilkins, 2002;pp:57-89.
2009;9(3):115-121 17. Erik Auf der Heide. The Importance of Eviden-
7. http://www.hopkinsmedicine.org/emergenc- ce-Based Disaster Planning. Ann Emerg Med.
ymedicine/residency/programs/residency_fel- 2006;47:34-49
lowships.html 18. Benson M, Koenig KL, Schultz CH: Disaster
8. http://www.downstate.edu/emergency_medici- triage: START, then SAVE-a new method of
ne/disasterfellowship.html dynamic triage for victims of a catastrophic eart-
9. http://harvarddisastermedicine.org/ hquake. Prehosp Disaster Med 11: 117, 1996.

10. http://www.acep.org/MobileArticle.aspx?id= 19. Lou E. Romig. Principles Of MCI Triage. www.


40342&coll_id=414&parentid=748 jumpstarttriage.com/JumpSTART_and_MCI_
Triage.php
11. Sheppa CM, Stevens J, Philbrick JT, et al. The
effect of a class IV hurricane on emergency 20. Jenkins JL, McCarthy ML, Sauer LM, Green
department operations. Am J Emerg Med. GB, Stuart S, Thomas TL, Hsu EB. Prehosp Di-
1993;11:464-467 saster Med. 2008;23(1):3-8. Mass-casualty tria-
ge: time for an evidence-based approach.
12. ACEP Policy Statement. Support for National
Disaster Medical System. October 2006. http:// 21. Resmi Gazete; Tarih: 17/6/2009. Sayı: 27261
www.acep.org/Content.aspx?id=29688 Cilt: 5, Sayfa:48.

13. Risk reduction and emergency preparedness: 22. http://www.afetacil.gov.tr/sema.html


WHO six-year strategy for the health sector and
community capacity development.

48
BÖLÜM 2

KARDİYO-VASKÜLER ACİLLER
Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler .......................................................51


Dr. Özgür Karcıoğlu, Dr. Şahin Aslan, Dr. Serpil Yaylacı, Dr. Zeynep Gökcan Çakır

Konu 2. Akut Koroner Sendromlar .................................................................................................69


Dr. Selahattin Kıyan

Konu 3. Kalp Yetmezliği ve Akut Akciğer Ödemi ........................................................................89


Dr. Özgür Karcıoğlu

Konu 4. Hipertansif Acil Durumlar ................................................................................................99


Dr. Levent Avşaroğulları

Konu 5. Akut Aort Sendromları ....................................................................................................119


Dr. Özgür Karcıoğlu, Dr. Serkan Şener, Dr. Pınar Ünverir

Konu 6. Derin Venöz Tromboz ......................................................................................................127


Dr. Hafize Yalınız

Konu 7. Acil Elektrokardiyografi (EKG) ......................................................................................149


Dr. Mustafa Serinken
Konu 1
YETİŞKİN İLERİ YAŞAM DESTEĞİ
VE ÖLÜMCÜL ARİTMİLER
Dr. Özgür Karcıoğlu, Dr. Şahin Aslan, Dr. Serpil Yaylacı, Dr. Zeynep Gökcan Çakır

İleri Kardiyak Yaşam Desteği için kanıt düzeyleri Tablo 1’de, İKYD kullanı-
lan yöntem, tetkik ve ilaçların yararlılık düzeyi
Temel yaşam desteği (TYD) uygulamalarına Tablo 2’de yer almaktadır.
yanıt vermeyen kritik kardiyak olguyu yaşama
Teorik olarak hastane dışında TYD uygulamala-
döndürmek için yapılan, sıklıkla teknoloji ürün-
rı İKYD uygulamasının başlamasına kadar sürer.
leri ve ilaçların kullanıldığı ileri müdahalelere
Ancak klinik pratikte, özellikle hastane içinde
“ileri kardiyak yaşam desteği” (İKYD) adı ve-
çoğu zaman TYD ve İKYD iç içe geçer ve sınır-
rilir. Başka bir deyişle İKYD, TYD yönteminin
ları belirsizleşir. İKYD’nin temeli iyi bir TYD’nin
ilaçlar ve diğer destekleyici araçlarla geliştirilmiş
yapılmış olmasıdır. Bununla birlikte hızlı ve et-
şeklidir. İKYD; kardiyak arresti önlemek ve te-
kin, kaliteli kalp masajı ve kardiyak arrest sonrası
davi etmek için gerekli girişimleri içeren, sağka- bakım bunu tamamlayan girişimlerdir. Özellikle
lım zincirinde anahtar rol oynayan birçok uygu- şoklanabilir ritmler için erken defibrilasyon diğer
lamayı bir araya getirir ve kardiyak arrest sonrası bir anahtar uygulamadır. Kardiyopulmoner arrest
spontan dolaşımı geri dönen hastalardan alınan (KPA) olgularında izlenmesi gereken sistematik
sonuçların değerlendirip geliştirilmesini sağlar. yaklaşım (yaşam zinciri) ve uygulamaların hastane
Bu işlem ve girişimler 1992’de oluşturulan ve içi ve dışında amacına ulaşıp ulaşmadığına ilişkin
belirli aralıklarla toplanan Uluslararası Resusi- verilerin, kritik zamanlamaları da içererek top-
tasyon İşbirliği Kurulu’nca (ILCOR) kararlaştı- lanması “Utstein style” adını alır ve bu konudaki
rılmakta ve öneriler niteliğinde yayımlanmakta- araştırmalarda temel öneme sahiptir. AHA yaşam
dır. ILCOR ve Amerikan Kalp Derneği (AHA) kurtarıcı manevraların gerektiği gibi uygulanması
en son önerilerini 2010 yılında “Resuscitation” ve halkın bilinçlendirilmesi sonrasında, bilimsel
ve “Circulation” dergilerinde yayınlamıştır. Çok öngörüler ışığında ABD’de her yıl 10 ila 100 bin
sayıda araştırmalar sonucu oluşturulan öneriler yaşamın kurtarılabileceğini tahmin etmiştir.

Tablo 1. Kanıt seviyesi


Kanıt düzeyi Açıklama
A Randomize klinik çalışmalar veya önemli tedavi etkileri olan klinik çalışmaların meta-analizleri
B Düşük veya az anlamlı klinik etkileri olan randomize klinik çalışmalar
C İleriye dönük, kontrollü, randomize olmayan kohort çalışmalar
D Önemli, randomize olmayan kohort çalışma veya olgu-kontrol çalışmalar
E Olgu serileri; kontrol grubu olmayan hastaların derlenmiş olgu serileri
F Hayvan veya mekanik modellerle yapılan çalışmalar
G Başka nedenlerle toplanan, varsayıma dayanan analizler sonucu elde edilen veriler veya tahminler
Mantıklı tahminler (ortak yaklaşımlar); kanıta dayalı protokoller kabul edilmeden önce sık
H
uygulanan günlük pratikler
Tablo 2. İKYD protokollerinde kullanılan işlem/tedavi/tanı yöntemi ya da değerlendirmelerin sınıflandırılması (AHA)
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Sınıf I Sınıf IIa Sınıf IIb Sınıf III


Yararı>>>Zararı Yararı>>Zararı Yararı> Zararı Zararı> yararı
İşlem /tedavi/tanı yön- İşlemin/ tedavinin/tanı İşlem /tedavi/tanı yöntemi ya
İşlem /tedavi/tanı
temi ya da değerlendir- yönteminin ya da değer- da değerlendirme uygulan-
yöntemi ya da değer-
me mutlaka uygulan- lendirmenin uygulanma- mamalıdır. Çünkü ya yararı
lendirme önerilebilir.
malıdır. sında yarar var yoktur ya da zarar verecektir.
Belirsiz sınıf: (belirsizliği nedeniyle yukarıdaki sınıflandırmaya alınmayanlar)
Sınıflamadaki belirsizliklerin nedeni:
Bu konudaki araştırmalar yeni başlamıştır.
Araştırmalar sürdürülmektedir.
Yeni araştırmaya kadar önerilmemektedir (onaylanmasına ya da ya reddedilmesine karar verilememektedir).

2010 kılavuzuna göre yapılacak uygulamalar algo- 100


ritmalarda belirtilmiştir. Bu algoritmalar uygula-
ma kolaylığı açısından son derece basitleştirilmiş-
80
tir. 2010 kılavuzunun temel ilkelerinden biri de
kardiyopulmoner resusitasyona (KPR) minimal
60
ara verilmesi ve defibrilasyonun hiç bir şekilde
geciktirilmemesidir. Bu yüzden damar yolu açma, Survival
ilaç tedavisi ve ileri havayolu açma manevralarının 40
KPR uygulamalarında gecikmeye neden olmama-
sı önerilmektedir. İlaç tedavisinin ne zaman ya- 20
pılacağı ve ya entübasyonun ne zaman yapılması
gerektiğine dair kanıtlar yeterli düzeyde değildir. 0
Bu yüzden bu uygulamaların kalp masajına en 1 3 6 10
az ara verilecek şekilde düzenlenmesi önemlidir.
Şekil 1. Defibrilasyon işleminin gecikmesiyle sağkalım
İlk uygulamaların başarılı olduğu durumlarda da
beklentisi arasındaki doğrudan ve yakın ilişkiyi gösterir
perfüzyonun yeniden sağlanması için İKYD uy- diyagram. Dikey vektör sağkalım yüzdesi, yatay vektör ar-
gulamalarına gereksinim duyulabilir. (ileri değer- restten sonra defibrilasyona kadar geçen dakikaları gösterir.
lendirme, ileri hava yolu uygulamaları, ilaçlar vb).

KPA durumunda kardiyak çıkım (output) sıfır Bunlardan ilk iki sıradaki antiteler olan Asisto-
veya ihmal edilebilir düzeydedir ve bilinç kaybı, li ve NEA pratik ve teorik olarak yaklaşık aynı
kan basıncı ve karotis dahil periferik nabızların durumları ifade ettiğinden tedavileri de aynı şe-
alınamaması ile karakterizedir. Ani kardiyak kilde yürütülür. Benzer durum 3. ve 4. sıradaki
ölüm (AKÖ) ise yakınmaların başlangıcını izle- VF ve NVT için de geçerlidir. Bu kardiyak arrest
yen ilk altı saat içinde ölümü anlatmaktadır. ritmlerinden sağ kurtulmak hem TYD hem de
post-arrest bakım ile entegre edilmiş ileri kar-
AKÖ ve KPA olgularında monitör veya EKG ile
izlenebilen dört tip ritm söz konusudur: diyovasküler yaşam desteği İKYD sistemlerini
gerektirir. AKÖ veya KPA durumunda tedavi-
• Asistoli nin amaçları hemodinaminin stabilize edilmesi,
• Nabızsız elektriksel aktivite (NEA) kardiyovasküler kollapsın önlenmesi, perfüzyon
• Ventriküler fibrilasyon (VF) sağlayan ritmin geri dönüşünün sağlanması,
52 • Nabızsız Ventriküler Taşikardi (NVT) kalp debisi ve organ perfüzyonunun düzeltilme-
Konu 1

sidir. Başarılı İKYD’nin temeli yüksek kaliteli


KPR ve VF/NVT için kollapstan sonraki daki-

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


kalar içinde defibrilasyondur. Ani, travmatik ol-
mayan erişkin KPA olgularının çoğu VF ritmine
sahiptir. Hastane dışı KPA olgularının %70’inde Şekil 2a. Atrial ve ventriküler asistoli. Tutarlı ve devamlı
hiç bir dalga paterni seçilmemesi esastır. KPA tablosunda
başlangıç ritmi VF’dir. Bir tanık varlığında olu- acil servise getirilen olguda EKG trasesinde asistoli düşü-
şan VF arrest kurbanlarında, erken KPR ve hızlı nüldüğünde EKG monitör uçlarının yerleri değiştirilerek
defibrilasyon hastaneden taburcu olana dek sağ- tekrar değerlendirilmeli, fakat bu işlemlerin KPR uygu-
kalım şansını anlamlı oranda artırır (Şekil 1). lanmasını geciktirmemesine dikkat edilmelidir.
Buna karşılık, İKYD oranlarında artış ile birlikte
olsalar da, bazı ilaçlar ve ileri havayolu gibi di-
ğer İKYD uygulamalarının hastaneden taburcu
olana dek sağkalımı artırdığı gösterilememiştir. Şekil 2b. Ventriküler asistoli. Atrial uyarım ve depolari-
zasyon devam ettiğinden normal sinüs ritmindeki p dal-
gasına benzer atımlar seçilebilmektedir. Bunun normal
sinüs ritmi ile karıştırılmaması önemlidir.
1. Ölümcül Ritmler

1. A. Asistoli 1. B. Nabızsız Elektriksel Aktivite (NEA)


Tüm ölümcül ritmler içinde en kötü prognoza NEA, KPA olgularının yaklaşık beşte birinde
sahip olan asistoli aynı zamanda çocukluk ve ilk monitörizasyonda belirlenen ritmdir. Hasta
gençlik çağlarında görülen KPA olgularında en nabızsız olduğu halde EKG’de organize bir ritm
sık saptanan ritmdir. 1960’ta Kouwenhoven’in saptandığında NEA düşünülür. EKG’deki dalga
kapalı göğüs masajını tanımlamasından beri re- formu genellikle bizar (garip, alışılmış şekillere
süsitasyon çalışmaları modern çağa adım atmış- benzemeyen) olmakla birlikte VF/VT dışındaki
tır. Asistoli, kalbin durması sonucunda kardiyak nabızsız tüm ritmler NEA olarak kabul edilir.
atım hacminin ve ventriküler depolarizasyonun Çoğu zaman bradikardik bir ritmdir. QRS ge-
ortadan kalkması olarak tanımlanabilir. Birincil nişliği görülebilir. Kadınlarda ve geç tanı kon-
asistoli’de, ventriküler depolarizasyon oluşturu- muş KPA olgularında daha fazla görülür. Asisto-
lamaması, kalbin elektriksel iletimindeki yeter- li gibi kötü prognozlu bir ritm olmakla birlikte
sizlikten kaynaklanmaktadır. İkincil asistoli ise geri döndürülebilir nedenlerin bulunarak tedavi
kalp dışı nedenlerle kalbin elektriksel aktivite- edilmesi durumunda yüz güldürücü sonuçlar
sinde yetersizlik oluşması sonucu gelişir. Genç- alınabilmektedir. Buna karşın olguların sadece
lerde ve çocuklarda görülen asistoli genellikle so- %2’si hastaneden taburcu olabilecek kadar sağ
lunumsal sorunlara ikincildir. Hem birincil hem kalmaktadır. Bu nedenle NEA olgusunun yö-
de ikincil asistolide şiddetli doku hipoksisi veya netiminde öncelikli hedef altta yatan hastalığın
asidoz ortaya çıkacağından müdahale edilmedi- tanınması ve tedavisi olmalıdır.
ğinde ölüm kaçınılmazdır.

Ardışık iki derivasyonda ventriküler ritmin


Asitoli ve NEA Olgusunda İKYD
yokluğunu gösteren düz çizgi saptanması KPA
olgusunda asistolinin hızla tanınmasını sağlar. İşlem Basamakları
(Şekil 2a ve 2b). İlk monitörizasyonda asistoli 1. TYD uygulamasına başlayın; defibrilasyon
görüldüğünde mutlaka farklı bir derivasyonda için tüm malzemeler ve koşullar hazırlanıncaya
bunun doğrulanması gerekir. “Gasping” adı ve- kadar TYD uygulayın (Şekil 3a ve b). Kardiyak
rilen agonik solunum görülmesi etkin solunum ritmi monitörize edin ve en kısa sürede ritm
çabası değildir ve KPR başlatılmasını gerektirir. analizi yapın. Oksijen vermeye başlayın. 53
2. Defibrilasyona hazırlanın; defibrilatör ka- • Endotrakeal entübasyon (ETE) son-
şıklarını göğüs duvarına yerleştirin. Kaşıkların rası, kardiyak kompresyonlar dakika-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

birisini sternumun sağında sağ klavikulanın da 100 olacak şekilde ara vermeden,
altına, ikinciyi sol ön-orta aksiller çizgi üzerine dakikada 8-10 ventilasyonla asenkron
olarak (birbirinden bağımsız ritmlerle)
yerleştirin. Tanıklı ve ya tanıksız arrestlerde bi- sürdürülebilir.
rinci kurtarıcı derhal göğüs kompresyonlarına
• 1 mg IV/IO Adrenalin uygulayın.
başlamalı, ikinci kurtarıcı ise defibrilatör temin 2010’dan önceki algoritmalarda IV yo-
ederek uygun şekilde yerleştirmelidir. İkinci lun alternatifleri arasında endotrakeal
kurtarıcı bundan sonra ritmi kontrol etmelidir. yol yer alırken, yeni algoritmalarda IV
Eğer düzenli bir ritm varsa nabız kontrol edil- yolun alternatifi olarak IO uygulanma
melidir. Ventriküler fibrilasyon görüntüsü varsa önerilmektedir.
nabız kontrol edilmez. Nabız varlığında her- Üç dakika süre ile KPR uyguladıktan sonra mo-
hangi bir şüphe varsa göğüs kompresyonlarına nitörde ritmi tekrar değerlendirin:
hemen geçilmelidir. Hasta zaten monitörize ise • EKG dolaşım belirtileri ile uyumlu ise,
ritm tanısı KPR’dan önce konulabilir. Monitö- karotis nabzını içeren dolaşım belirtile-
rizasyon elektrotlarını defibrilatör kaşıklarından rine bakın.
uzakta yerleştirdiğinizden emin olun. 4. Ritm VF/VT değil ise, 2 dakika içinde 5
siklus (30:2) KPR uygulayın.
3. Ritmi değerlendirin ve nabzı kontrol edin;
5. Adrenalini 1 mg IV/IO olarak verin. 3 da-
EKG’deki ritm ile karotis nabzı veya çocuklarda
kikada bir tekrarlayın.
brakial nabzın uyumluluğunu değerlendirin. En
fazla 10 saniye içinde nabız değerlendirilmelidir. 6. 2 dakikada 5 siklus (30:2) KPR uygulaması
sonrasında elektrotların, defibrilatör kaşık-
Bu değerlendirmede saptanan ritmler iki ana
larının yerini ve etkinliğini kontrol edin.
grupta toplanacaktır:
Henüz sağlanmadıysa havayolu açıklığını
a. Şoklanamaz ritmler: NEA, Asistoli. sağlayın.
7. Atropin, 2010 kılavuzlarına kadar, belir-
b. Şoklanabilir ritmler: VF, NVT. siz sınıf olmakla birlikte, asistoli ve yavaş
hızlı NEA için önerilmekteyken herhangi
İlgili akış şemasına uygun olarak resüsitasyonu bir yararı gösterilemediği için 2010 AHA
sürdürünüz. kılavuzundaki İKYD algoritmlerinden çı-
karılmıştır. ERC kılavuzunda ise eski ye-
Şoklanamaz ritmler için: rini kaybetmekle birlikte tercih uzmana
bırakılmıştır.
1. Karotis nabzını içeren dolaşım belirtilerine 8. Pacing asistoli saptanan KPA olgusunda
bakın. rutin uygulamalar arasında önerilmemekte-
2. KPA durumunda 2 dakika içinde (30:2) 5 dir. KPR uygulamasını geciktireceği için za-
döngü KPR uygulayın, rarlı olabilir. Bunun yanında eğer TKP uy-
3. KPR sırasında: gulanacaksa erken evrede uygulanmalıdır.
• 5H ve 5T ile özetlenen geriye döndü- 4. Geri döndürülebilir nedenleri düşünün/
rülebilir nedenleri belirlemeye çalışın tedavi edin;
ve düzeltin. 5 H:
• Havayolu açıklığını sağlayın ve kontrol
• Hipoksi
edin, O2 verin.
• Hipovolemi
• Elektrotların, defibrilatör kaşıklarının
yerini ve deri ile temasını kontrol edin. • H iyonu (asidoz)
• Hiper/hipokalemi,
• IV/IO yolu açın.
54 • Hipotermi
Konu 1

5 T: Şekil 3a. İleri kardiyak yaşam desteği akış şeması


• Tansiyon pnömotoraks

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


KPR kalitesi
• Kardiyak tamponad • Güçlü (en az 5 cm.) ve hızlı (en az 100/dakika) bası uygula.
• Tromboz (Koroner, akut miyokard infarktüsü) • Göğüs kafesinin tam geri çekilmesini sağla.
• Göğüs basılarında duraklamaları en aza indir.
• Tromboemboli (Pulmoner emboli) • Aşırı ventilasyondan kaçın.
• Toksikasyon. • Göğüs basısı yapanı her 2 dakika da bir değişir.
• İleri havayolu yoksa, 30:2 göğüs basısı-solunum oranı uygula.
5. Asistoli ve NEA durumunda İKYD Akış • Kantitatif dalga kapnografi ile PET CO2 <10mmHg ise,
Şemasında Uygulanacak Diğer İşlemler: KPR kalitesini iyileştirmeye çalış.
• İntra-arteriyel basınç gevşeme fazı basınca (diastolik)
Havayolunu açın: Kurtarıcı entübasyon veya <20mmHg ise KPR kalitesini iyileştirmeye çalış.
Spontan dolaşımın geri dönüşü (SDGD)
supraglottik airway kullanımı gereksinimine, • Nabız ve kan basıncı
kar zarar hesabı yaparak, göğüs basısının mi- • PET CO2’nin ani devamlı artışı (tipik olarak 40 mmHg ve üzeri)
nimal kesintiye uğrayacağını düşünerek karar • İntra-arteriyel monitorizasyonla spontan arteriyel basınç dalgası
Şok enerjisi
vermelidir. Resüsitasyon sırasındaki diğer giri-
• Bifazik: Üretici tavsiyesine göre (120-200 J) bilinmiyorsa
şimlerle beraber ileri hava yolu yerleştirilmesinin maksimum kullan. İkinci ve sonraki dozlar buna eşit ol-
uygun zamanlamasını gösteren yeterli delil yok- malı. Daha yüksek dozlar da düşünülebilir.
tur. Hastane içi 25006 KPA olgusu ile yapılan • Monofazik: 360 J
İlaç tedavisi
bir çalışmada invaziv airwayin erken yerleştiril- • Adrenalin IV/IO Doz: her 3-5 dakikada 1 mg.
mesinin (5 dakikadan kısa zamanda) hastanın • Vazopresin IV/IO Doz: Adrenalinin ilk ve ikinci dozları
SDGD’sine bir etkisi olmadığı ancak 24 saatlik yerine 40 ünite yapılabilir.
• Amiodaron IV/IO Doz:
sağ kalımda yararlı olduğu gösterilmiştir. Şehir
İlk doz; 300 mg bolus, İkinci doz; 150 mg
içindeki hastane dışı vakaların alındığı durum- İleri havayolu
da 12 dakikadan önce yapılan entübasyonun • Supraglotik ileri havayolu veya endotrakeal entübasyon
13. dakika ve sonrasında yapılan entübasyona • ET tüp yerleşimini dalga kapnografi ile doğrula ve izle.
• Göğüs basılarıyla devamlı olarak dakika da 8-10 solunum
göre daha iyi sağ kalım sağladığı görülmüştür. Geri dönebilir nedenler
Hastane öncesi şehir içi ve taşrada yapılan çalış- • Hipovolemi
malarda entübe olan hastaların olmayanlara göre • Hipoksi
• Hidrojen iyon (asidoz)
daha iyi sağ kalım oranları olduğu tespit edilmiş,
• Hipo-hiperkalemi
oysa hastane içi vakalarda KPR sırasında entübe • Hipotemi
edilenlerin daha kötü sağ kalım oranları olduğu • Tansiyon Pnömotoraks
saptanmıştır. Yakın zamanda yapılan bir çalışma- • Tamponadi kardiyak
• Toksinler
da, tanıksız, VF veya nabızsız VT’si olan hastane • Tromboz, pulmoner
öncesi KPA olgularında gecikmiş entübasyonun, • Tromboz, koroner
göğüs basısında minimal kesinti beraberinde pa-
sif oksijenizasyon ile kombine edildiğinde daha
iyi nörolojik iyileşme ile sonuçladığı görülmüştür.
Eğer ileri hava yolu yerleştirilmesi göğüs basısını uygun ve en güvenli yöntemdir. Endotrakeal tüp
kesintiye uğratacaksa kurtarıcı, ileri hava yolunu (ETT) yerleştirilmesinden sonra uygun yerde
yerleştirilmesini hasta KPR ve defibrilasyona ce- olup olmadığı doğrulanmalıdır. Doğru ETE her
vap verene kadar veya SDGD belirtileri gösterene iki hemitoraksın eşit ekspansiyonu ve her iki he-
kadar geciktirmeyi düşünebilir (Sınıf IIb, KD C). mitoraksta solunum seslerinin eşit duyulması ve
end tidal CO2 değerleriyle de doğrulanır. Bu de-
ETE havayolu açıklığını sağlamada, mide içe- ğerlendirme göğüs kompresyonlarının kesintiye
riğinin trakeaya aspirasyonunu engellemede en uğratılmasını gerektirmez. 2010 AHA kılavuz- 55
larında devamlı dalga formlu kapnografi klinik göğüs basısı yapacaktır. Ventilasyonu yapan kişi
değerlendirmeye ek olarak tüpün yerleşiminin ise her 6-8 saniyede bir soluk verecektir (daki-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

doğrulanması ve monitorizasyonu için en güve- kada 8-10 soluk) KPR sırasında kardiyak çıktı
nilir metod olarak önerilmiştir. (Sınıf I, KD A). ve venöz dönüşü azalttığı için aşırı ventilasyon-
Kurtarıcılar sahada, transport sırasında, hastane- dan kaçınılmalıdır. Kurtarıcılar her iki dakikada
ye gelişte ve transfer sonrası tüpün yanlış yerle- bir yorgunluk ve buna bağlı göğüs kompresyon
şiminin veya yerinden çıkmasının fark edilebil- hız ve kalitesinin bozulmasını önlemek için yer
mesi için hastanın ventilasyonunu sürekli dalga değiştirmelidir. İkiden fazla kurtarıcı varsa or-
formlu kapnografi ile monitorize etmelidir. talama her iki dakikada bir göğüs basısı yapan
ETE ve balon-valf-maske (BVM) sistemi ile kişi değişmelidir. KPR sırasında ampirik %100
uygulanan ventilasyona alternatif uygulamalar, oksijen verilmesi arterial oksihemoglobin kon-
daha çok hekim-dışı personel, ve paramedikler santrasyonunun ve oksijen taşınmasını optimi-
için önerilmektedir. Supraglottik airwayler hava ze eder. Bu yüzden KPA sonrası resüsitasyonda
yolu açıklığını korumak ve ventilasyonu sağ- %100 oksijen verilmesi (FIO2=1.0) mantıklı
lamak için geliştirilmiş aletlerdir. Endotrekeal görünmektedir. (Sınıf IIa, KD C)
entübasyonun aksine supraglottik airway ile en-
tübasyon için glottisin görülmesi gerekmez, böy- İşleyen IV yol sağlayın: Etkin İKYD uygula-
lelikle daha az eğitim ve beceri gerektirir. Direkt ması için öncelikli uygulama periferik damar
bakı gerekmediği için göğüs basısında durakla- yoludur. Bu uygulama daha çabuk, kolay, daha
ma yapılmadan yerleştirilebilir. KPA üzerinde güvenlidir. Periferik damar yolu için öncelik an-
çalışma yapılan supraglotik airwayler, Laringeal tekubital, daha sonra eksternal juguler, infantta
maske havayolu (LMA) ve Özefageal-Trakeal brakiyal yollardır. IV yolda zorluk varsa (2-3 de-
Kombitüp’tür. Özellikle Kombitüp, araçta sıkı- nemede damar yolu açılamadığında) tibia veya
şan hasta veya çatışma ortamları gibi optimal humerustan IO uygulama gerçekleştirilebilir. IV
koşulların sağlanamadığı, kritik hastane-dışı or- ilaç uygulamasından sonra hastanın kolu yükse-
tamlarda özellikle yaşam kurtarıcı olabilmekte- ğe kaldırılmalı veya ~20 ml %0.9 sodyum klorür
dir. Kullanmasını iyi bilen kurtarıcıların olduğu puşe yapılmalıdır.
KPR sırasında supraglottik airway, balon-maske
(Sınıf IIa, KD B) ve endotrakeal entübasyona
(Sınıf IIa, KD A) iyi bir alternatiftir. 1. C. VF/Nabızsız VT Olgusunda
İKYD İşlem Basamakları
Ventilasyon: Hasta akciğerlerini %100 O2 ile
VF, kalbin elektriksel aktivitesinin düzensiz, ka-
BVM sistemi kullanarak veya otomatik resusi-
otik hale gelmesi ve bunun sonucunda ventri-
tatör ile ventile edin. BVM ile ventilasyonda,
küler pompa aktivitesinin yerine getirilememesi
tidal volüm 500-600 ml/sn olmalıdır ve göğsün
ile karakterize ölümcül bir ritmdir. İlk monitö-
net bir şekilde yükseldiğinin görülmesi gerekli-
rizasyon sırasında, travmatik olmayan erişkin
dir. Havayolu güvence altına alınıncaya kadar
KPA olgularının çoğunun ritminin VF olduğu
ventilasyon ve kompresyonlar senkronize olmalı
belirlenmiştir. Yaşamsal organlara giden kan akı-
ventilasyon anında kompresyonlara ara verilme-
mının hızla düşmesi sonucunda bilinç ve postür
lidir. Göğüs basısı kesilmeden ventilasyonun ye-
kaybı, solunum durması gibi bulgular aniden
tersiz olduğu durumlar dışında, ileri hava yolu
ortaya çıkar. VF/NVT nedenli KPA olgusunda
yerleştirildiği zaman iki kurtarıcı KPR siklusunu
sağkalım, defibrilasyon olmaksızın geçen her da-
yapmak zorunda kalmayacaktır (ventilasyon için
kika %7-10 azalır. EKG’de QRS kompleksi ayırt
göğüs basısı durdurulması gibi). Böylelikle göğüs
edilemez, kaotik bir ritm vardır (Şekil 4).
basısını yapan kişi ventilasyon için durmadan;
56
dakikada en az 100 kez olacak şekilde devamlı
Konu 1

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


Şekil 4. Ventriküler fibrilasyonun EKG bulguları. VT
ile tetiklenebileceği gibi tamamen sağlıklı görünen kişide
aniden de ortaya çıkabilir. Normal QRS komplekslerinin
izlenemediği, biçim ve genlik olarak birbirine benzeme-
yen anormal, düzensiz dalgalanmalar traseye egemendir.
ST - T dalgaları ve izoelektrik çizgi seçilemez.
Şekil 6. Polimorfik ventriküler taşikardi (Torsades de po-
intes). Bu ad Latince’de ‘ters dönen uçlar’ anlamına gel-
Klinik anlamlılığı kesin olmamakla birlikte VF ol- mektedir, klinik karşılığı ‘sürekli yer değiştiren kardiyak
guları ince ve kaba VF olarak ikiye ayrılabilir. Kaba elektriksel aks’ olarak düşünülebilir. Magnezyum ve po-
tasyum bozuklukları, bazı ilaç zehirlenmeleri, doğumsal
VF daha erken aşamada kaydedilir, bu olgularda
sendromlarla, EKG’de uzun QT aralığıyla ilişkisi ortaya
uygulanan defibrilasyon işleminin başarı şansının konmuş olmakla birlikte yalnızca koroner arter hastalığı
daha yüksek olduğu düşünülmektedir. İnce VF zemininde de ortaya çıkabilmektedir.
ise gecikmiş aşamayı gösterir ve başarı şansı daha
düşüktür. Bu ritmin asistoliye doğru dejenere olan
En sık olarak akut koroner iskemi VF / NVT’ye
VF anlamında olduğu düşünülmektedir.
yol açar. Ayrıca elektrolit bozuklukları, şimşek-
VT ise 100 atım/dak. üzerinde hıza sahip vent- elektrik çarpmaları, şiddetli hipotermi veya hi-
riküler atımların üç veya daha fazla sayıda ardı pertermi, ilaç zehirlenmeleri de VF/VT’ye ne-
ardına gelmesi ile tanımlanır. Atımların ventrikü- den olabilir.
ler orijinli olduğu QRS komplekslerinden 0.12
VF ya da NVT’nin ilk dakikalarındaki yaşam
milisaniye’den daha geniş olması ile ortaya konur.
kurtarıcı girişimler; bir kurtarıcının hemen baş-
QRS komplekslerinin birbirine uzaklıkları ge-
layacağı KPR ve olası en kısa sürede uygulanacak
nellikle eşit ve düzenlidir, bu nedenle monomor-
olan defibrilasyondur (Sınıf I) (Şekil 1). KPR’de
fik VT olarak sınıflanır (Şekil 5). Bazı olgularda
kalp kompresyonlarına defibrilasyon için kısa
QRS’lerin tek tip olmadığı, aralıklarda ve ampli-
bir süre ara verilebilir.
tüdlerde eşitsizlik saptanan (polimorfik) VT’ler de
görülebilir. (Şekil 6) Görünen ritm VT fakat me- 1. C. I. VF ya da NVT için Defibrilasyon-KPR
kanik olarak nabız yok ise (NVT) VF eşdeğeridir döngüsü:
ve tedavisi aynen VF gibi defibrilasyon ile başlar.
1. Defibrilatörün olduğu bir alanda tanıklı
arrest durumu varsa, iki kurtarma soluğun-
dan sonra sağlık görevlisi nabzı kontrol et-
melidir. Sağlık görevlisi 10 saniye süresince
nabız hissedemiyorsa, defibrilatörün düğ-
mesini açmalı ve ritme bakmalıdır.

2. Sağlık görevlisi hastane dışındaki ortamda


(örn., bir telsiz çağrısı alıp ambulansla olay
yerine gittiğinde) arrest anını görmediği bir
olguyla karşılaşırsa, defibrilasyondan önce 5
Şekil 5. Monomorfik ventriküler taşikardi. Geniş QRS siklus KPR uygulamalıdır.
kompleksleri, düzenli ve taşikardik ritm olması ile tanınır.
Sıklıkla orta yaş ve üzeri, zeminde koroner arter hastalığı 3. VF/NVT varsa, 1 şok verilmelidir, hemen
öyküsü olanlarda ve akut AMI seyrinde görülmekle bir- sonra KPR’ye göğüs basısı devam edilme-
likte ilk bulgu olarak da ortaya çıkabilir. lidir. 57
4. Bifazik defibrilatör varsa, defibrilatörün dar ekip KPR yapmalıdır. Şok olabildiğince
fibrilasyonu sonlandırmada etkili olan dozu çabuk verilmelidir. Şoktan hemen sonra gö-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

uygulanmalıdır. Yani, 120-200 J’luk dozlar ğüs kompresyonlarına başlayarak KPR’ye


uygulanabilir. Etkili doz konusunda bilgi devam edilmelidir.
yoksa ilk şok için 200 J’luk doz kullanılabi-
lir. İkinci ve sonraki dozlar için aynı ya da 9. Manuel defibrilatörle ritm analizinde VF/
daha yüksek değerler kullanılabilir. VT tespit edildiği zaman, ilk uygulayıcı
KPR yaparken ikinci uygulayıcı defibrilatö-
5. Monofazik defibrilatör varsa, ilk şok 360 rü şarj eder. Defibrilatör şarj edildiğinde, şok
J dozunda verilmelidir. Ardışık şoklar ge- uygulanması için KPR’ye ara verilip hastaya
rekiyorsa, yine aynı doz kullanılır. Şok uy- dokunulmaz. Hastaya dokunulmadığından
gulanmasıyla VF sonlanırsa ve sonra tekrar emin olunduktan sonra, ikinci uygulayıcı
ortaya çıkarsa, bu şoklar için de aynı dozlar göğüs kompreyonları arası duraklamaları
uygulanır. azaltmak için mümkün olduğunca hızlı tek
bir şok uygular (“ellerin vücutta olmadı-
6. Bifazik defibrilatörler çeşitli dalga şekilleri
ğı zaman dilimi”). Şok verildikten hemen
kullanırlar. Her bir dalga şeklinin, özgün
sonra ilk uygulayıcı KPR’ye geri döner (bir
bir dozda ya da doz sınırında uygulandı-
ritm veya nabız değerlendirmesi yapmadan
ğında VF’yi sonlandırmada etkili olduğu
ve göğüs kompresyonundan başlayarak) ve
gösterilmiştir. Müdahale yapan hekim ya
da sağlık görevlisi de bu belirtilen etkili doz 2 dakika boyunca devam eder. İki dakikalık
sınırına bakarak defibrilasyon yapmalıdır. KPR’nin ardından işlemler ritm analizin-
Bu defibrilatörlerde 200 J’luk enerji dozu- den başlayarak tekrarlanır.
nun ilk ve sonraki bifazik şoklarda etkili 10. İleri havayolu sağlanmış ise 5 KPR döngüsü
olduğu gösterilmiştir. 2005 yılında ve daha yapılmalı eğer ileri bir hava yolu sağlanmış-
sonra üretilen aygıtlarda bu doz ayarı bu- sa, yaklaşık 2 dakika yapılmalıdır. İleri bir
lunmaktadır. Bu doz, ortak görüşe göre ka- havayolu yöntemi ile hava yolu açılmış ise,
bul edilmiştir. Önerilen ideal doz değildir. örneğin ETE uygulanmış ise, iki kurtarı-
Bifazik aygıtların üzerinde doz sınırları açık cının ventilasyon için kompresyonlara ara
şekilde yazılırsa ve sağlık görevlileri klinik vermelerine gerek yoktur. Bunun yerine,
bakımda kullandıkları aygıtı iyi tanırlarsa, göğüs basısı yapan kurtarıcı ara vermeksi-
200 J’luk bir doza gerek kalmaz. Hem mo- zin dakikada 100 kompresyon yapar, diğer
nofazik hem bifazik defibrilatörlerdeki en kurtarıcı ise, BVM sistemi ile dakikada
uygun başlangıç ayarlarını ortaya koymak 8-10 solunum yaptırır. Sonra, ritm kontrol
için yeni araştırmalara gerek vardır. edilmelidir. Sürekli yakın izlem ve gözlem
7. Üç ardışık doz değil bir şok verilmelidir olanaklarının (ritm/EKG ve hemodinami
çünkü bifazik defibrilatörlerde ilk şokun gibi) bulunduğu hastane içi koşullarda, bu
başarı oranı yüksektir ve göğüs kompres- işlem ve girişimlerin sırası hekimin kararına
yonlarına olabildiğince az ara vermek gere- göre şekillenebilir.
kir. Her ne kadar 1 kez şok uygulamasını
İKYD Arrest akış şemasında yazılı olan yaklaşım
3 ardışık şok uygulaması ile karşılaştıran
ya da yöntemler, göğüs basılarına olabildiğince
doğrudan çalışmalar yok ise de, eldeki de-
az ara verilmesini ve sağlık görevlisinin olası en
liller göğüs basılarının kesintiye uğraması-
etkili biçimde şok yapabilmesini amaçlamakta-
nın koroner perfüzyon basıncını azalttığını
dır. Nabız ve ritm kontrolleri sınırlandırılmıştır
göstermektedir. Defibrilatörü yüklemek,
şok vermek ve nabzı kontrol etmek uzun ve şok verilmesinden hemen sonra bu kontrolle-
sürebilmektedir. rin yapılması önerilmemektedir. Bunun yerine,
şoku izleyen 5 KPR döngüsü (yaklaşık 2 dakika
8. Ritm kontrolünde VF/NVT saptanırsa, de- KPR) uygulanmalı ve sonra ritm kontrol edil-
58 fibrilatör dolarken, şok hazır oluncaya ka- melidir. Göğüs basısına, ancak ventilasyon için,
Konu 1

ritm kontrolü yapmak için ya da şok vermek için gulanabilirler. Fakat ilaç verilmesinin zamanla-
ara verilmelidir. ması, göğüs kompresyonlarına olası en az süre

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


ara verilmesi hususundan daha az önemlidir,
ETT, Kombitüp veya laringeal maske gibi ileri ritm kontrolleri çok kısa olmalıdır. Eğer bir ilaç
bir hava yolu aracı takıldıysa, iki kurtarıcının ritm kontrolünden hemen sonra verilirse (şok-
artık ventilasyon için kompresyonlara ara ver- tan önce veya sonra), KPR sayesinde dolaşıma
mesine gerek yoktur. Bunun yerine, kompres- girecektir. Beş KPR döngüsünden sonra ritmi
yon yapan kurtarıcı ara vermeksizin dakikada tekrar kontrol edilmeli ve eğer endike ise zaman
100 kompresyon yapmalıdır. Diğer kurtarıcı ise, geçirmeden defibrilasyon için hazırlanılmalıdır.
BVM sistemi ile dakikada 8-10 solunum yap-
tırmalıdır. Daha fazla sayıda solunum yapılma- VF/NVT, 2-3 şok + KPR ve vazopresör uygula-
sından kaçınılmalıdır. Kompresyon yapan kişi masından sonra halen sürüyorsa, amiodaron gibi
her 2 dakikada bir değişmelidir. Bunun amacı bir antiaritmik verilmesi düşünülmelidir. Amio-
kompresyon yapan kişinin yorulmasını önle- daron yoksa lidokain verilebilir. Uzamış QT ile
mek, kompresyonun sayısını ve niteliğini koru- ilişkili polimorfik VT (torsades de pointes) var-
maktır. sa, magnezyum verilmelidir. KPR sırasında ila-
cı, ritm analizinden sonra mümkün olduğunca
Damar yolunu açmak önemlidir ancak bu, çabuk verilmesi gerekir. Defibrile edilmeyecek
KPR’yi ve şok verilmesini engellememelidir, bir ritm varsa ve organize bir ritm söz konusuysa
bunlarla çakışmamalıdır. Hekim veya parame- (QRS kompleksleri düzenli ve dar görünüyor-
dik, arreste neden olan ya da resusitatif çabaları larsa), nabız kontrolü yapılmalıdır.
güçleştirebilecek etmenleri araştırmalıdır.
Ritm kontrolleri kısa olmalıdır. Nabız kontrol-
İlaç tedavisine başlamadan önce uygulanacak leri, genellikle eğer organize bir ritm varsa yapıl-
olan KPR döngülerinin ve şokların optimal sa- malıdır. Nabız varlığı hususunda bir kuşku var-
yısına ilişkin yeterli bilgi yoktur. Algoritmada sa, KPR’ye kalındığı yerden devam edilmelidir.
önerilen sıra uzmanların görüş birliğine göre Hastanın spontan dolaşımı geri döndüyse, resü-
ortaya çıkmıştır. Eğer “KPR+1-2 şok” tan sonra sitasyon sonrası bakıma geçilmelidir. Ritm asis-
VF/NVT devam ederse, bir vazopresör verilme- tol ya da NEA’ya dönüştüyse, “Asistol ve NEA”
lidir. Kardiyak arrest esnasında her 3-5 dakikada tedavisine geçilmelidir.
bir adrenalin verilir. Ayrıca, bir doz vazopresin
ilk doz ya da ikinci doz epinefrinin yerine ve- Eğer perfüzyon oluşturan bir ritm geçici olarak
rilebilir. İlaç verirken KPR’ye kesinlikle ara ve- ortaya çıktıysa fakat bu ritm şoklar arasında ba-
rilmemelidir. Dirençli-tekrarlayan VF/NVT şarılı bir şekilde idame ettirilemediyse (tekrar
olgularında her 3-5 dk’da tekrarlanan 1 mg İV eden VF/NVT), hasta antiaritmik ilaçlarla erken
epinefrin’in yanında diğer antiaritmik ilaçlar tedavi için değerlendirilmelidir.
kullanılmalıdır.
VF bir kaç dakikadan daha uzun sürerse, kalp
İlaçlar, KPR esnasında ve ritmin kontrol edilme- kası ile diğer yaşamsal organlar oksijenini ve
sinden sonra olabildiğince çabuk verilmelidir. metabolik besinlerini tüketir. Göğüs kompres-
KPR-Ritm kontrolü-KPR (ilaç uygulanıyorken yonları miyokarda oksijen ve metabolik desteği
ve defibrilatör şarj edilirken)-ŞOK şeklindeki sağlar, defibrilasyon sonrasında perfüzyon oluş-
sıralı uygulama içinde, ilaç şok verilmesinden turucu bir ritm ortaya çıkması şansını yükseltir.
önce ya da sonra yapılabilir. Göğüs basısı ve şok arasındaki süre ne kadar kısa
olursa, şokun da başarılı olması olasılığının o ka-
Hem 2005 hem de 2010 kılavuzlarında, KPA dar arttığı görülmüştür.
tedavisi esnasında ilaç dozlarının ritm kont-
rolünden önce hazırlanması önerilmektedir. Defibrilasyon için kalabalık yerlerde, havaalanla-
Böylelikle, ritm kontrolünden hemen sonra uy- rı, alışveriş merkezleri gibi ortamlarda Otomatik 59
Eksternal Defibrilatör (OED) bulundurulmalı- lelere yanıt vermeyen semptomatik bradikardi
dır. Harve ve ark.larının 2009 yılında yaptıkları
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

olgularında 2-10 mcg/dakika infüzyon şeklinde


meta-analizde, ticari sefer yapan uçaklarda OED uygulanabilir (Sınıf IIb). Dirençli-tekrarlayan
kullanımı ile ilgili üç büyük araştırma olduğunu VF/nabızsız VT olgularında her 3-5 dk’da tek-
ve bunlarda yolculara yönelik herhangi bir za-
rarlanan 1 mg İV epinefrin’in yanında diğer an-
rar veya hatalı işlev bildirilmediğini açıklamıştır.
tiaritmik ilaçlar kullanılmalıdır.
OED kullanımının bedel-etkin ve sağkalımı ar-
tırıcı bir yaklaşım olduğunu bildirmişlerdir. KPA olgusunda standart adrenalin dozu 3-5
dk’da tekrarlanmak üzere 1 mg’dır. Resüsitas-
yondan beklenti düzeyine göre teorik olarak
2. Resüsitasyonu Sonlandırma sonsuza kadar uygulanabilir. VF/nabızsız VT
hastalarında yüksek doz adrenalin standart uy-
• Dirençli ve sebat eden VF, asistol veya gulamaya göre uzun dönemde sağkalım oranı
NEA’ye dönüşünceye kadar tedavi edilme- ve diğer çıktılarda düzelme sağlamamaktadır.
ye devam edilir. Yukarıda sayılan etkileri üzerinden kardiyojenik
• Spontan dolaşıma dönüşün olmadığı, asis- şok olgularında damar direncinin artırılmasında
tol veya NEA’dan çıkamayan (VF gelişme- da önerilir.
yen) olgular için 30 dakikadan sonra resü-
İntrakardiyak uygulama geçtiğimiz yüzyılın
sitasyon çabalarının durdurulması önerilir.
başlarında kullanılmış olmakla birlikte çağdaş
• Hipotermi veya sedatif, hipnotik, narkotik, kanıtlarla kesinlikle desteklenmemektedir. Bu
kardiyak ilaçlar ile, elektrik, şimşek çarp- nedenle yalnızca göğüs kafesinin açık olduğu
ması, kısa süreli suda boğulma sonucu olan olgularda, örneğin operasyon odalarındaki KPA
KPA durumunda resüsitasyon olabildiğince
olgularında önerilmektedir. Birçok komplikas-
uzun tutulmalıdır.
yonları vardır. Operasyon odası dışındaki KPA
olgusunda önerilmez.
3. İKYD Kapsamında
Kullanılan İlaçlar 3. B. Amiodaron
Amiodaron; Vaughan-Williams antiaritmik
3. A. Adrenalin ajan sınıflamasında III. Sınıfa dahildir. Sinoat-
riyal ve AV düğümlerdeki otomatisiteyi azaltan,
Birincil kullanım alanları KPA olguları olmak- negatif inotropik etkili bir ilaçtır. Diğer tedavi-
la birlikte anafilakside de yaşam kurtarıcıdır. lere dirençli VF veya NVT olgusunda Sınıf IIb
Özgün reseptörleri üzerinden kan basıncını, öneridir. Son yıllardaki kılavuzlar amiodaronu,
sistemik damar direncini, miyokardiyal elektrik- özellikle dirençli VF/nabızsız VT’de seçilmesi
sel iletimi, kalp ve beyin başta olmak üzere ya-
gereken antiaritmik ajan olarak göstermektedir.
şamsal organlardaki kan akımını, miyokardiyal
kontraksiyonları, otomatisiteyi ve nabız sayısını Arrest dozu 300 mg IV puşedir (20-30 mL %5
artırır. Nabzı yükseltir. Tüm bunları yaparken dekstroz içinde). Dirençli VF/NVT’de 150 mg
organların O2 kullanımını da artırır.
İV puşe tekrarlanır. Ardından 1 mg/ dakika 6
KPA olgularında; dirençli (defibrilasyon ve saat süreyle, 0,5 mg/ dakika 18 saat süreyle in-
KPR’a yanıt vermeyen) VF ve NVT’de, asistoli füzyona geçilebilir (24 saatte en fazla: 2.2 gr)
ve PEA’de birinci sıra ajandır. Diğer müdaha- (Sınıf IIa).
60
Konu 1

Dirençli VF/NVT olgusunda Sınıf IIb uygula- pointes olgularında eğer genel durumu ilaç uy-
madır. VF sonucu KPA olgularında amiodaron gulamasına izin veriyorsa lidokain kullanımı be-

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


kısa dönem sağkalım yönünden lidokainden lirsiz sınıf olarak düşünülebilir.
daha etkin olarak bildirilmiştir. Buna karşın
amiodaron hastaneden taburculuk oranlarında
lidokain ve plasebodan daha iyi değildir. Özel- 3. D. Magnezyum Sülfat
likle ilk ilaç olarak lidokaine üstünlüğü kanıt-
lanmadığından bedel-etkinlik düşüncesiyle geri Sinir hücrelerinde ve kardiyak ileti yollarında
plana bırakılması, öncelikle lidokain uygulan- görevli bazı enzimlerin kofaktörü olduğundan
ması mantıklıdır. yaşamsal klinik etkileri bulunmaktadır. Bu etki-
lerin birçoğu sodyum-potasyum ATPaz pompası
Önceden guatr ve tiroid hormon anormallikleri üzerinden gerçekleştirilir.
olduğu bilinen olgularda kullanımında dikkatli
olunmalıdır. Bunun dışında hipotansiyon, bra- KPA resusitasyonunda rutin kullanımı yoktur.
dikardi, bloklara yol açabilir. Pulmoner fibrozis İKYD kapsamında en önemli endikasyonu uza-
de bildirilmiştir. mış QT intervaline eşlik eden torsades de poin-
tes durumudur (Sınıf IIa). Mg eksikliğine bağlı
Düzenli dar kompleksli taşikardilerde kullanılma- olabileceği düşünülen aritmide önerilir. Yalnız
malıdır. Geniş QRS kompleksli ancak etiyolojisi ampirik kullanım için biyokimyasal olarak ka-
netleşmeyen hastalarda kullanımı Sınıf IIb öne- nıtlanmış hipomagnezemi bulunması gerekmez.
ridir. Stabil monomorfik VT’de kullanımı Sınıf Tipik örnek uzun süredir furosemid gibi diü-
IIb’dir. Bazal QT intervali normal saptanan po- retik ajanlar kullanan yaşlı, oral alımı yetersiz,
limorfik VT olgularında da uygulanabilmektedir. düşkün olgulardaki ventriküler aritmilerdir. Bu
tür olgularda hipomagnezemi sürpriz olmadı-
ğından daha erken dönemde MgSO4 verilmesi
3. C. Lidokain
uygun olabilir.
Ventriküler taşiaritmilerin tedavisinde on yıllar-
Hipomagnezemi durumunda ortaya çıkan di-
dır kullanılmaktadır. Ventriküler ektopiyi baskı-
rençli VF/ NVT’de kullanımı Sınıf IIb’dir.
lar. Bazı ilaçlarla olan zehirlenmelerin seyrinde
görülen ventriküler ritm bozukluklarında da Torsades de pointes durumunda 1- 2 gr İV 10-
kullanılabilmektedir. Dirençli VF/VT’ye bağlı 20 mL %5’lik dekstroz çözeltisi içinde 5-10 da-
KPA olgusunda önerilir (Belirsiz sınıf ). AMI kikada puşe olarak verilmesi önerilir. Bu tür ol-
olgularında aritmi gelişebileceği düşüncesiyle gularda hipomagnezeminin biyokimyasal olarak
profilaktik lidokain kullanımı önerilmez.
doğrulanması beklenmemelidir. (1+1/3 ampul
1.0-1.5 mg/kg İV puşe 3-5 dakika içinde uygu- MgSO4 = 2 gr) (Sınıf IIa).
lanır. Daha sonra 0.5-0.75 mg/kg dozunda tek-
İdrar çıkışı olmayan böbrek yetmezliği olgu-
rarlanabilir. Toplam 3 mg/kg’a kadar yapılabilir.
larında kullanılmamalıdır. Şüpheli durumlar-
(70 kg için 35 mg ile başlanıp 200 mg=2 ampul
da özellikle infüzyon yapılması düşünülüyorsa
5 mL %2 lidokain’e kadar çıkılabilir). İnfüzyon
bilinci açık olgularda patella refleksi gibi derin
gerekiyorsa 1- 4 mg/ dak dozunda uygulanabilir.
tendon refleksleri izlenerek toksik düzeylerden
Tipi belli olmayan geniş kompleks taşikardide kaçınılmalıdır. Atrioventriküler (AV) blok ve
lidokain verilmesi önerilmez. Stabil monomor- bradikardide kontrendikedir. KPA olgularında
fik VT’de lidokain kullanılması Sınıf IIb’dir. MgSO4 kullanımı rutin değildir. AMI’da rutin
Uzamış QT aralığı ile birlikte olan torsades de profilaktik olarak önerilmez. 61
3. E. Atropin Sülfat ETE uygulanmamış, bu nedenle hipoksemik
olabilecek, hiperkarbik asidozu olan hastalara
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Parasempatolitik etkisiyle ileti ve otomatisiteyi NaHCO3 verilmesi hem etkisizdir hem de zarar-
hızlandırır. Sinüs bradikardisine eşlik eden bi- lı olabilir (Sınıf III). Hipoksik olgularda gelişen
linç bozukluğu, göğüs ağrısı, dispne gibi yakın- laktik asidoz varlığında da kullanımı önerilme-
maların varlığında önerilir (Sınıf IIa). AV nodal mektedir (Sınıf III).
bloklarda uygulanır. 2. Derece tip II AV blok ge-
niş QRS kompleksine eşlik eden total AV blokta Uygulama dozu 1 mEq/kg IV bolus şeklindedir.
uygulanır. 2005 ve daha önceki algoritmalarda Yüksek CO2 konsantrasyonu nedeniyle hücre
etkinliği belirsiz sınıf olmakla birlikte asisto- içi asidoza yol açar. Bu nedenle hücre içi CO2
li ve hızı 60’ın altında olan NEA’ya eşlik eden
düzeyi yükseleceğinden hücre içi pH düşer.
KPA durumunda kullanılması önerilmektedydi.
NaHCO3, oksijen serbestleştirilmesini inhibe
2010 AHA algoritmalarıyla tüm arrest ritmle-
eder. Kalp yetmezliğinde aşırı Na yüklenmesi
rindeki kullanımı kaldırılmıştır. ERC algoritm-
sonucunda alevlenmelere yol açabilir, Ayrıca
lerinde ise karar uzmana bırakılmıştır.
NaHCO3 metabolik alkaloz, hipernatremi ve
İnfranodal 2. derece Mobitz tip II AV blok du- hiperosmolariteye yol açabilir.
rumunda atropin ile etki beklenmemelidir. QRS
kompleksinin 0.12 saniyeden geniş saptandığı İKYD’de kullanılan ilaçlar, kullanım yerleri ve
total AV bloklarda yararlı değildir. AMI olgula- sınıfları Tablo 3’te yer almaktadır.
rında, hipotermide dikkatli kullanılmalıdır.

Semptomatik bradikardide önerilen dozu IV Tablo 3. İKYD protokollerinde kullanılan ilaçlar


0.5-1 mg’dir. Hastanın genel durumu ve yaşam- İlaç Kullanım Yeri Sınıf
sal bulguları izin veriyorsa öncelikle 0.5 mg uy- Adrenalin VF, NVT, Asistol, NEA Ib
gulanarak etkinliği gözlenmelidir. Gerekiyorsa
Vazopressin VF, NVT, Asistol, NEA Belirsiz
birkac dakika sonra doz tekrar edilebilir.
Amiodaron VF, NVT IIb
Lidokain VF, NVT Belirsiz
Magnezyum Torsades de pointes IIb
3. F. Sodyum Bikarbonat
(NaHCO3)

İKYD kapsamında NaHCO3 kullanımı ve ya-


rarlılığı oldukça sınırlıdır. Önceden hiperkale- 4. SDGD Sonrası Bakım
misi olduğu bilinen asistoli olgularında yararlı
olabilir (Sınıf I). Bazı zehirlenmelerde idrar al- Spontan dolaşım sağlayan KPR sonrası;
kalinizasyonu amacıyla (salisilat, fenobarbital Hiperventilasyondan kaçınılmalı,
vb), trisiklik antidepresan zehirlenmesinde, ve
NaHCO3’e yanıt veren asidozlu olgularda kulla- Terapötik hipotermi uygulanmalı,
nılabilir (Sınıf IIa). 2005 ve önceki kılavuzlarda
Konvüzyonlar engellenmeli,
KPA intervali uzun süren hastalarda, ETE son-
rası NaHCO3 uygulanması düşük oranda da olsa Hiperglisemiyi önlemek için insülin kullanılmalı,
yararlı olabileceği öngörülmekteyken 2010 kıla-
vuzlarında bu endikasyondan söz edilmemiştir. Hipoglisemiden kaçınılmalıdır.

62
Konu 1

Erişkin Kardiyak Arrest

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


Yardım için seslen/Acil Yanıt Sistemine aktive

1
KPR’ye başla.
Oksijen ver
Monitör/defibrilatör bağla

2 Evet Hayır
Şoklanabilir
Ritim mi? 9
VF/VT Asistoli/NEA

3 Şok

4
2 dak. KPR
IV/IO yol sağla

Hayır
Şoklanabilir 10
Ritim mi? 2 dak. KPR
IV/IO yol sağla
Adrenalin her 3-5 dak. bir
İleri havayolu düşün,
Evet
kapnografi
5
Şok
Evet
2 dak. KPR Şoklanabilir
6 Adrenalin her 3-5 dak.bir Ritim mi?
İleri havayolu düşün,
Kapnografi

Hayır
Hayır
Şoklanabilir
Ritim mi? 11
2 dak. KPR
Geri dönebilir nedenleri
tedavi et
Evet

7 Şok
Hayır Evet
Şoklanabilir
2 dak. Ritim mi?
8 KPR 12
Amiodaron
Geri dönebilir nedenleri Spontan dolaşım geri dönüş (SDGD)
tedavi et bulguları yoksa, 10 veya 11’e git SDGD Asistoli/NEA
varsa, kardiyak, arrest sonrası bakım

Şekil 3a. İleri kardiyak yaşam desteği akış şeması 63


KPR kalitesi
Erişkin Kardiyak Arrest • Güçlü (en az 5 cm.) ve hızlı (en az 100/dakika) bası
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Yardım için seslen/Acil Yanıt Sistemine aktive uygula.


• Göğüs kafesinin tam geri çekilmesini sağla.
KPR’ye başla • Göğüs basılarında duraklamaları en aza indir.
Oksijen ver • Aşırı ventilasyondan kaçın.
Monitör/defibrilatör bağla • Göğüs basısı yapanı her 2 dakika da bir değişir.
• İleri havayolu yoksa, 30:2 göğüs basısı-solunum oranı uy-
Spontan dolaşımın gula.
2 dakika Ritmi geri dönüşü (SDGD) • Kantitatif dalga kapnografi ile PET CO2 <10mmHg
kontrol et Kardiyak arrest ise, KPR kalitesini iyileştirmeye çalış.
sonrası bakım • İntra-arteriyel basınç gevşeme fazı basınca (diastolik)
VF/VT
ise şok <20mmHg ise KPR kalitesini iyileştirmeye çalış.
İlaç tedavisi
IV/IO yol sağla Spontan dolaşımın geri dönüşü (SDGD)
Her 3-5 dakikada bir Adrenalin
Dirineçli VF/VT’de amiodaron • Nabız ve kan basıncı
KPR

• PET CO2’nin ani devamlı artışı (tipik olarak 40 mmHg ve


R’yi s ür
ürd

’yi sürdür

İleri havayolunu düşün üzeri)


Kantitatif dalga kapnografi • İntra-arteriyel monitorizasyonla spontan arteriyel basınç
dalgası
KP

Geri dönebilir Şok enerjisi


nedenleri tedavi et
• Bifazik: Üretici tavsiyesine göre (120-200 J) bilinmi-
KPR r
kalitesini izle yorsa maksimum kullan. İkinci ve sonraki dozlar buna
eşit olmalı. Daha yüksek dozlar da düşünülebilir.
• Monofazik: 360 J
İlaç tedavisi
• Adrenalin IV/IO Doz: her 3-5 dakikada 1 mg.
• Vazopresin IV/IO Doz: Adrenalinin ilk ve ikinci dozları yerine 40 ünite yapılabilir.
• Amiodaron IV/IO Doz:
İlk doz; 300 mg bolus, İkinci doz; 150 mg
İleri havayolu
• Supraglotik ileri havayolu veya endotrakeal entübasyon
• ET tüp yerleşimini dalga kapnografi ile doğrula ve izlee.
• Göğüs basılarıyla devamlı olarak dakika da 8-10 solunum
Geri dönebilir nedenler
• Hipovolemi Tansiyon Pnömotoraks
• Hipoksi Tamponadkardiyak
• Hidrojen iyon (asidoz) Toksinler
• Hipo-hiperkalemi Tromboz, pulmoner
• Hipotemi Tromboz, koroner

Şekil 3b. Basitleştirilmiş erişkin (İKYD) izlem çizelgesi

5. 2010 AHA Kılavuzundaki yodik duraklamalar mümkün olduğunca kısa ol-


malıdır ve sadece ritmin değerlendirilmesi, VF/
Temel Değişiklikler VT için şok uygulanması, organize bir ritm elde
2010 İKYD Erişkin Kardiyak Arrest Şemaları edildiğinde nabız kontrolü yapılması veya ileri
(Şekil 3a, b) geleneksel kutu ve çizgi formatı havayolu sağlanması için gereklidir. Mekanik
ve yeni dairesel formatta sunulmuştur. Genel parametreler (göğüs kompresyon hızı ve derin-
anlamda, bu şemalar tüm kardiyak arrest ritm- liği, göğüs kompresyonlarının gevşeme fazının
lerinin tedavisinde temel olan yüksek kaliteli yeterliliği ve duraklamaların en aza indirilmesi)
KPR’nin önemini vurgulamak üzere basitleşti- veya mümkün olduğunda fizyolojik parametre-
64 rilmiş ve yeniden tasarlanmıştır. KPR’deki peri- ler (ekshale edilen CO2’in kısmi basıncı [PET-
Konu 1

CO2], göğüs kompresyonlarının gevşeme fazı kategorisinde yaşam zincirinin etkin gerçekleş-
sırasındaki arteryel basınç veya santral venöz mesine bağlı tedavi edilebilen klinik durumlar-

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


oksijen satürasyonu [SCVO2] temelinde KPR dır. Hastane dışı KPA olgularında acil primer
kalitesinin izlenmesi ve optimize edilmesi özen- koroner girişimlerin spontan dolaşıma dönmede
dirilmektedir. yararlı olabileceğine ilişkin veriler vardır.

• ETT yerinin doğrulanması amaçlı sürekli Tanık olunmuş VF olguları için, erken KPR,
kantitatif dalga formlu kapnografik izlem hızlı defibrilasyon; İKYD ile kombine edilirse
önerildi. uzun dönem sağkalım %30’a kadar yükselebilir.
• KPA algoritmi basitleştirildi ve yüksek kali- Khan ve arkadaşları, hastane içi arrestlerde KPR
teli KPR’nin önemini vurgulayacak şekilde süresinin kısalığını, arrestin acil serviste gerçek-
yeniden dizayn edildi (uygun derinlik ve leşmiş olmasını ve arrest öncesi entübe olmayan
hızda göğüs basısı, her basıdan sonra göğü- grupta gerçekleşmiş olmasını iyi klinik sonlanım
sün yeniden genişlemesine imkan verilmesi, belirteci olarak bildirmiştir.
göğüs basısı kesintilerinin en aza indirilmesi
ve aşırı ventilasyondan kaçınılmasını içerir). Vaillancourt ve Stiell ise çalışmalarında hasta ve
sistem karakteristiklerinin bölgelere göre fark-
• Asistoli ve NEA durumunda atropin rutin lılıklarını ortaya koyan ulusal KPA kayıtlarının
uygulamada artık önerilmiyor. önemine dikkat çekmiştir. Yaşam zincirinin bi-
• KPR kalitesini daha iyi hale getirmek ve leşenlerinin performansının izlenmesi, erken
hastanın SDGD’ni belirlemek için monito- defibrilasyon, ilk görenin KPR’a başlama kapa-
rizasyonun önemi vurgulandı. sitesi konularında verinin azlığı vurgulanmıştır.
Türkiye için de bu verilerin uygulamadaki plan-
lamaları belirleyecek ölçüde toplanıp kullanıldı-
Sonuç ğından söz edilemez.

KPA ve öncüsü durumların tanınması, ambulans Tüm KPA ritmlerinin yönetiminde altta yatan
çağrılması, sokaktaki adamın KPR’ye başlaması, nedenin tanınması ve tedavisi esastır. KPA yö-
erken defibrilasyon, (OED kullanım stratejisi- netimi sırasında uygulayıcı arrest nedeni olabile-
nin ortaya konması), doğru İKYD uygulamaları cek veya resüsitasyon çabalarını güçleştirebilecek
yaşam zincirinin bileşenlerini oluşturur. herhangi bir etmeni belirlemek ve tedavi etmek
için kardiyak arrestin tedavi edilebilir nedenleri-
Son yıllarda klasik KPR protokolleri ve uygula- ni (H’ler ve T’ler) göz önünde bulundurmalıdır.
madaki detaylar giderek daha fazla sorgulanmak-
ta ve deneysel araştırmalarla irdelenmektedir. Resüstasyonun seyri sırasında arrest ritminin
Örneğin hastane dışındaki KPR uygulamaların- değişmesi sıktır. Bu tür olgularda tedavi uygun
da bazı ambulans servisleri (EMS) protokollerini ritm bazlı stratejiye kaydırılmalıdır. Özelde, kur-
modifiye ederek avantaj sağlamaya çalışmışlardır. tarıcılar asistoli veya NEA ile başvuran hastada
Örneğin Garza ve ark. çalışmalarında ilk defibri- ritm kontrolü sırasında VF/NVT saptandığında
lasyondan önce göğüs kompresyonunun önemi- hemen şok uygulamaya hazır olmalıdır. Daha
ni vurgulamak, entübasyonu arkaya bırakmak, önceki ritmin özelliklerine dayanan resüsitas-
göğüs kompresyonuna ara vermeye neden olan yon stratejisinin yeni kardiyak ritm için zorunlu
kesintileri engellemek, kompresyon-ventilasyon olarak değiştirilmesi gerektiğini gösteren kanıt
oranını artırmak gibi müdahaleler yapmışlar yoktur. Resüsitasyon sırasında uygulanan ilaçlar
ve bu yöntemle sağkalım oranlarını %7.5’ten izlenmeli ve potansiyel toksisiteden kaçınmak
%13.9’a kadar artırılabildiğini bildirmişlerdir. için toplam dozlar kaydedilmelidir.
Bu gelişmenin hastane öncesi gibi görece zor ko-
şullarda sağlanması da dikkat çekicidir. Ölümcül aritmilerin etkin yönetiminde; ha-
zırlık, planlama, kaynakların etkin kullanımı,
Bobrow’un 2009 çalışmasının sonucunda yazdı- eğitim hedeflerinin güncellenmesi, verilerin top-
ğı gibi, ölümcül ritmler zamana duyarlı hastalık lanması değerlendirilmesi yaşamsal bileşenlerdir. 65
Özet 2. Neumar RW, Otto CW, Link MS, Kronick
SL,Shuster M, Callaway CW et al. Part 8: Adult
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

* Ani kardiyak arrest durumlarında kar- advanced cardiovascular life support: 2010 Ame-
diyak arrestin erken tanınması ve doğru ri can Hart Association Guidelines for Cardio-
pulmonary Resuscitation and Emergency Cardi-
müdahaleler ile geri dönüşümsüz hasarlar
ovascular Care. Circulation 2010;122: 729-67.
önlenebilir.
3. İkizceli İ. İleri Kalp Yaşam Desteği. Turkiye Kli-
* Arrest durumlarında geri dönüşümsüz nikleri J Cardiol-Special Topics 2012;5:7-12.
hasarlar üç ila beş dakika sonra başlar.
4. American Heart Association Guidelines for Car-
* Temel ve ileri yaşam desteği uygulamala- diopulmonary Resuscitation and Emergency Car-
rında olay yeri ve kişisel güvenlik sağlan- diovascular Care. Circulation, 2005;112:1-211.
malıdır. 5. Adult Basic Life Support, In Guidelines 2000
* Ölü insanlar yaşam kurtaramazlar. for Cardiopulmonary Resuscitation and Emer-
gency Cardiovascular-International Consensus
* Nontravmatik ani kardiyak arrestlerin
on Science. Circulation, 2000;102:22-59.
büyük bir çoğunluğunda başlangıç rit-
mi ventriküler fibrilasyon olup geçen her 6. 2005 International Consensus Conference on
Cardiopulmonary Resuscitation and Emergency
dakika mortaliteyi %7-10 oranında artır-
Cardiovascular Care Science with Treatment Re-
maktadır. Ancak bu durumda uygulana- commendations, hosted by the American Heart
bilen erken ve etkin TYD bu oranı %3-4 Association in Dallas, Texas, 2005:23-30.
lere çekebilmektedir.
7. Marill KA. Ventricular fibrillation. In: URL:
* Zaman=Kalp kası http://www.emedicine.com/emerg/topic633.htm
* Temel ve ileri yaşam desteği uygulama- 8. Wik L, Hansen TB, Fylling F, Steen T, Vaagenes
larında göğüs kompresyonları ileri hava P, Auestad BH, Steen PA. Delaying defibrillati-
yolu uygulamalarının önünde gelmekte on to give basic cardiopulmonary resuscitation
olup, göğüs kompresyonlarının sayısı ve to patients with out-of hospital ventricular fib-
rillation: A randomized trial. JAMA, 2003;289:
derinliği yanında relaksasyonlar da önem-
1389-95.
li yer tutmaktadır.
9. Pinto DS, Josephson ME. Ani kalp ölümü. In
* Etkin göğüs basıları=Koroner perfüzyon Fuster V, Alexander RW, O’Rourke RA. Hurst’s
basıncı The Heart. 10. baskı. İstanbul. McGraw-Hill,
* İleri hava yolu sağlandıktan sonraki aşırı 2002;1015-48.
ventilasyon intratorasik basıncı artırarak 10. Samuels FL, Marchlinski FE. Ani Kardiyak
venöz dönüşü azaltabilir. Bu durum da Ölüm. In Crawford MH, DiMarco JP: Craw-
klinik seyri olumsuz yönde etkileyecektir. ford Kardiyoloji. Mosby, 2003;1-10.
* Hiperventilasyondan kaçının. 11. Clements EA, Kuhn BR. Pharmacology of an-
tidysrhythmic and vasoactive medications. In
* Resüsitasyon sonrası kalpte stabil bir ritm
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS: Emer-
ve yeterli kardiyak output sağlandıktan gency Medicine A Comprehensive Study Guide.
sonra kişinin hayatta kalmasını belirleyen 6th ed. New York, McGraw-Hill, 2004;202-17.
en önemli organ beyindir. Resüsitasyon 12. Wong ML, Carey S, Mader TJ, Wang HE. Time
sonrasında reperfüzyon hasarına ilişkin to invasive airway placement and resuscitation
kimyasal reaksiyonların çoğunluğunu outcomes after inhospital cardiopulmonary ar-
baskıladığı bilinen terapötik hipotermi- rest. Resuscitation. 2010;81:182-6.
düşünülebilir. 13. Shy BD, Rea TD, Becker LJ, Eisenberg MS. Time
to intubation and survival in prehospital cardiac
arrest. Prehosp Emerg Care. 2004;8:394-9.
Kaynaklar
14. Jennings PA, Cameron P, Walker T, Bernard S,
1. Cander B. İleri Kardiyak Yaşam Desteği Proto- Smith K. Out-ofhospital cardiac arrest in Vic-
kolleri. Turkiye Klinikleri. J Cardiol-Special To- toria: Rural and urban outcomes. Med J Aust,
66
pics 2012;5:35-8. 2006;185:135-9.
Konu 1

15. Dumot JA, Burval DJ, Sprung J, Waters JH, 24. Ünverir P, Karcioglu Ö, Ayrik C. Ani Kalp Dur-
Mraovic B, Karafa MT, Mascha EJ, Bourke DL. masında İleri Kardiyovasküler Yaşam Desteği

Yetişkin İleri Yaşam Desteği ve Ölümcül Aritmiler


Outcome of adult cardiopulmonary resuscitati- İlaçlarının Kullanımı. Dokuz Eylül Univ Tıp
ons at a tertiary referral center including results Fak Dergisi, 2006;20:125-33.
of “limited” resuscitations.Arch Intern Med, 25. Gullo A. Cardiac arrest, chain of survival and Uts-
2001;161:1751-8.
tein style. Eur J Anaesthesiol, 2002;19:624-33.
16. Bobrow BJ, Ewy GA, Clark L, Chikani V, Berg
26. Harve H, Hämäläinen O, Kurola J, Silfvast T.
RA, Sanders AB,Vadeboncoeur TF, Hilwig RW,
AED use in a passenger during a long-haul flight:
Kern KB. Passive oxygen insufflation is superi-
Repeated defibrillation with a successful outco-
or to bag-valve-mask ventilation for witnessed
me. Aviat Space Environ Med. 2009;80:405-8.
ventricular fibrillation out-of-hospital cardiac
arrest. Ann Emerg Med, 2009;54:656-62. 27. Nagao K. Chest compression-only cardio-
cerebral resuscitation. Curr Opin Crit Care,
17. Çakır Z. Acil Hasta Bakımında Kardiyovaskuler
2009:15;189-97.
Farmakoloji. Turkiye Klinikleri J Cardiol Special
Topics, 2012;5:19-28. 28. Garza AG, Gratton MC, Salomone JA, Lind-
holm D, McElroy J, Archer R. Improved patient
18. Caron MF, Kluger J, White CM. Amioda-
rone in the new AHA guidelines for ventri- survival using a modified resuscitation protocol
cular tachyarrhythmias. Ann Pharmacother, for out-of-hospital cardiac arrest. Circulation,
2001;35:1248-54. 2009;119:2597-605.

19. Allegra J, Lavery R, Cody R et al. Magnesium 29. Aghababian RV, Mears G, Ornato JP, Kudenc-
sulfate in the treatment of refractory ventricular huk PJ, Overton J. Cardiac arrest management.
fibrillation in the prehospital setting. Resuscita- Prehosp Emerg Care, 2001;5:237-46.
tion, 2001;49:245-9. 30. Cummins RO. Emergency medical servi-
20. Fatovich DM, Dobb GJ, Clugston RA. A pi- ces and sudden cardiac arrest: The “chain of
lot randomised trial of thrombolysis in car- survival” concept. Annu Rev Public Health.
diac arrest (The TICA trial). Resuscitation, 1993;14:313-33.
2004;61:309-13. 31. Vaillancourt C, Stiell IG. Canadian Cardiovas-
21. Major Changes in the 2005 AHA Guidelines for cular Outcomes Research Team. Cardiac arrest
CPR and ECC Reaching the Tipping Point for care and emergency medical services in Canada.
Change. Circulation, 2005;12:206-11. Can J Cardiol, 2004;20:1081-90.
22. Stadlbauer KH, Krismer AC, Arntz HR, et al. 32. Khan NU, Razzak JA, Ahmet H et al. Cardi-
Effects of thrombolysis during out-of-hospital opulmonary resuscitation: Outcome and its
cardiopulmonary resuscitation. Am J Cardiol. predictors among hospitalized adult patients in
2006;97:305-8. Pakistan. Int J Emerg Med, 2008:27-34.
23. Dogra V, Daya M, Kron J, Zheng ZJ, Mensah 33. Bobrow BJ, Kern KB. Regionalization of
G, McAnulty J. Current burden of sudden car- postcardiac arrest care. Curr Opin Crit Care.
diac death: Multiple source surveillance versus 2009;15:221-7.
retrospective death certificate-based review in 34. Karcıoğlu Ö, Aslan Ş, Çakır ZG. İleri Kardi-
large US community. J Am Col Cardiol, 2004; yak Yaşam Desteği. Satar S, Karcıoğlu Ö. Kar-
44:1268-75. diyak Aciller. 1. Baskı, Nobel Kitabevi, Adana,
2007:19-42.

67
Konu 2

AKUT KORONER SENDROMLAR


Dr. Selahattin Kıyan

Giriş ventrikül fonksiyonlarını korumak ve kalp


yetmezliği gelişme riskini azaltmak,
Akut koroner sendromlar (AKS) tüm dünyada 2. Ciddi kardiyak olayları önlemek (ölüm, non-
olduğu gibi ülkemizde de en sık ölüm nedeni-
fatal MI, ivedi revaskülarizasyon ihtiyacı),
dir. Ülkemizde tüm ölümlerin % 40.6’sı kalp
hastalıklarından, % 6.8’i serebrovasküler has- 3. Akut gelişen ve hayatı tehdit eden durum-
talıklardan kaynaklanmaktadır. Ölüm oranları ları (ventriküler fibrilasyon/nabızsız vent-
değerlendirildiğinde 45-74 yaş grubunda koro- riküler taşikardi, semptomatik bradikardi,
ner kalp hastalığına bağlı ölüm sayısı 100.000 anstabil taşikardi) tedavi etmektir.
nüfus başına (erkeklerde 800, kadınlarda 470)
630 kişidir. Bu oranla ülkemiz koroner kalp
Klinik Sendromun Tanımlanması ve
hastalıklarına bağlı ölümlerde avrupa ülkeleriyle
kıyaslandığında başı çekmektedir.
Bazı Tanımlar

Akut Koroner Sendromlar (AKS) klinik olarak Günümüzde kararsız anjina ve gelişen miyokard
akut miyokardiyal iskemiyle sonuçlanan hasta- infarktüsünün değişik derecelerde tromboz ve
lıklardır. Klinik yelpaze temelde üç hastalıktan distal embolizasyonun eşlik ettiği aterosklerotik
oluşmaktadır. plak rüptürü veya erozyonu gibi ortak meka-
1. ST yükselmesiyle seyreden miyokardiyal nizmalar sonucu gelişen farklı birer klinik tablo
infarktüs (STEMI) olduğu ortaya çıkmıştır.
2. ST yükselmesiz miyokardiyal infarktüs
(NSTEMI) Elektrokardiyografik olarak STEMI, ST segment
3. Anstabil (kararsız) anjina pektoris (AAP) yükselmesi olarak görünmektedir.
AKS’li hastaların tedavisinde hekimlerin primer NSTEMI kadiyak belirteçlerdeki yükseklikle
amaçları; beraber ST segment depresyonu ya da nonspesi-
1. Miyokard infarktüsü (MI) geçiren hasta- fik EKG bulguları veya EKG’nin normal olma-
larda miyokardiyal nekrozu azaltarak sol sıyla tanınır.

Tablo 1. Kanada Kardiyovasküler Cemiyeti Anjina (KKCA) Sınıflaması


Yalnızca yorucu, hızlı ve uzamış egzersiz ile oluşan anjina. Sıradan fiziksel aktivite anjina meydana
Sınıf I
getirmez
Sıradan fiziksel aktivitede hafif sınırlama.
Sınıf II Emosyonel stresle, soğuk havada rüzgara karşı ve yemek sonrası yürümekle, hızlı merdiven ve
yokuş çıkmakla anjina oluşması
Sıradan fiziksel aktivitelerde belirgin sınırlama.
Sınıf III
Düz yolda 1-2 blok yürümekle ve normal hızla 1 kat merdiven çıkmakla anjina oluşması
Sınıf IV Fiziksel aktivitelerin rahatça yapılamaması, istirahatta anjinal yakınmaların olabilmesi
Acil tıp hekimleri tarafından stabil ve anstabil masında acil servise keskin veya bıçak saplanır
anjina pektoris ayrımının yapılması tarzda göğüs ağrısı nedeniyle başvuran hastala-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

rın %22’si, plöritik tip de göğüs ağrısı nedeniyle


oldukça önemlidir. Çünkü stabil anjina pekto- başvuranların ise %7’si akut miyokardiyal iske-
ris acil olarak tedavi gerektirmezken AAP’nin mi tanısı almıştır. Yine bu çalışmada hastaların
acil tedavisi NSTEMI’yle aynıdır. Stabil ve AAP sadece %54’ünde klasik ağrı saptanmıştır. So-
tanısı genellikle öyküyle koyulabilmektedir. nuç olarak ağrının karakterinin akut iskemi için
güvenli olmadığı vurgulanmıştır.

Stabil (Kararlı) Anjina Tanı


Miyokardiyal iskemiye bağlı aralıklı ağrıdır. Psi-
kolojik ve fizyolojik stresler de (egzersiz, duygu- Öykü
sal stres, anemi, disritmi) ağrı süresi azdır, din-
lenme veya nitrogliserine yanıt verir. Akut göğüs ağrısı olan hastaların hızlı teşhisi ve
erken risklerin aşama aşama saptanması, hangi
Kanada Kardiyovasküler Cemiyeti tarafından hastalarda erken dönem girişimlerin sonucu dü-
anjina sınıflaması yapılmıştır. Bu sınıflamanın bi- zelteceğinin belirlenmesi açısından önemlidir.
linmesi stabil anjina ile anstabil anjinanın ayrımı Diğer taraftan, akut miyokard infarktüsü tanısı
açısından oldukça önemlidir. dışlandığında, mevcut şikâyetlerin MI dışındaki
kalp kökenli veya kalbe ait olmayan sebeplerine
Anstabil (Kararsız) Anjina ve bağlı nedenler araştırılabilir. İlk önce yapılacak
ST Yükselmesiz MI iş miyokard infarktüsünün tanısı koymaktır.
Bu genellikle 20 dakika veya daha uzun süren,
Klinik olarak anstabil anjina pektoris tanısı aşa- nitrogliserine cevap vermeyen ciddi göğüs ağ-
ğıdaki üç kritere göre koyulmaktadır. rısı hikâyesine dayanmaktadır. Geçmiş koroner
arter hastalığı hikâyesi, ağrının boyna, çenenin
1. Ağrının minimal egzersiz veya dinlenme
altına veya sol kola yayılması önemli ipuçların-
esnasında ortaya çıkması, (Son 1 haftada
dandır. Ağrı ciddi olmayabilir ve özellikle yaşlı-
genelde >20 dakika)
larda yorgunluk, nefes darlığı, baygınlık hissi ve
2. Yeni başlangıçlı anjina, (Son 2 ayda en az senkop gibi diğer belirtilere de sık olarak rast-
KKCA Sınıf III şiddetinde) lanmaktadır.
3. Artan anjina (önceden en az sınıf III anji-
nası olan bir hastada, eski ağrılarına oranla
daha uzun, sık veya şiddetli ağrı olması veya Fizik Muayene
ağrı için kullanılan ilaç miktarında artış)
Miyokard infarktüsüne özgün bir fiziksel işaret
bulunmamaktadır. Fakat çoğu hastada otonom
Genelde hastaların %80’ninde uzamış ağrı gö- sinir sisteminin aktivasyonuna ait (solgunluk,
rülürken, sadece %20 hastada akselere ağrı gö- terleme) kanıtlar ve hipotansiyon ya da daral-
rülmektedir. Öte yandan, akut koroner sendro- mış nabız basıncı gibi bulgular bulunmaktadır.
mun atipik klinik tabloları da seyrek değildir. Ayrıca nabızda düzensizlik, bradikardi veya
Bunlar sıklıkla genç (25-40 yaş) ve yaşlı (>75 taşikardi, üçüncü kalp sesi ve bazal ralleri gö-
yaş) hastalarda, diyabetik hastalarda ve kadın rülebilir. Muayenede amaç göğüs ağrısının non-
hastalarda gözlenir. Kararsız anjinanın atipik kardiyak nedenlerini, non-iskemik kardiyak
klinik belirtileri özellikle istirahat sırasında ağrı, hastalıkları (perikardit, valvüler hastalık), potan-
epigastrik ağrı, son zamanlarda beliren sindirim siyel tetikleyici kalp dışı nedenler, pnömotoraksı
bozukluğu, bıçak saplanır tarzda göğüs ağrısı, dışlamak ve son olarak potansiyel hemodinamik
bazı plöritik özellik sergileyen göğüs ağrısı veya instabilite ve sol ventriküler disfonksiyon belir-
70 artan dispnedir. Çok merkezli göğüs ağrısı çalış- tilerini araştırmaktır.
Konu 2

Elektrokardiyogram (EKG) simetrik, negatifliği sıklıkla sol ön inen koroner


arterin proksimalinde belirgin stenoz ile ilgilidir.

Akut Koroner Sendromlar


Mümkün olduğunda erken dönemde EKG Nonspesifik ST sapması ve T dalga değişiklikleri
çekilmelidir. EKG nadiren normal olabilir ST- (<0.1mV) daha az özgüldür. Çok merkezli göğüs
segment yükselmesi olduğu durumlarda veya ağrısı çalışmasında AKS’un dışlandığı hastalarda
yeni veya olasılıkla yeni bir sol dal bloğu duru- bu şekilde nonspesifik değişiklikler sıklıkla göz-
munda reperfüzyon tedavisi verilmesi gereklidir lenmiştir. İskemik ataklar sırasında seyrek olarak
ve bu tedavi mümkün olduğu kadar çabuk başla- geçici dal bloğu görülebilmektedir.
tılmalıdır. Fakat EKG bulguları erken dönemler-
de sıklıkla şüphelidir ve kanıtlanmış infarktüste Tamamen normal bir elektrokardiyogramın
bile STsegment yüksekliği ve yeni Q dalgaları akut koroner sendrom olasılığını tamamen or-
gibi klasik EKG bulguları görülmeyebilir. EKG tadan kaldırmayacağı bilinmelidir. Birkaç çalış-
kayıtları tekrar tekrar alınmalıdır ve mümkünse mada, acil servisten taburcu edilen normal elekt-
elde edilen EKG önceki kayıtlarla karşılaştırıl- rokardiyogramlı hastaların %5’inde sonunda ya
malıdır. V7 ve V8 derivasyonları (lead) gibi ilave akut miyokard infarktüsü ya da kararsız anjina
kayıtlar seçilmiş hastalarda gerçek posterior in- geliştiği saptanmıştır. Öte yandan, belirgin bir
farktüs tanısı açısından faydalı olabilir. Tüm has- göğüs ağrısı sırasında normal olarak saptanan
talarda hayatı tehdit edici aritmileri saptamak EKG, hastanın şikayetlerine yol açan diğer se-
için EKG monitorizasyonu mümkün olduğu bepleri akla getirmelidir.
kadar çabuk başlatılmalıdır.
ST segment yükselmesi koroner tıkanıklığa bağ-
İstirahatte çekilen elektrokardiyogram akut lı transmural iskeminin göstergesidir. Persistan
koroner sendromdan şüphelenilen hastaların ST segment yükselmesi, miyokard infarktüsü-
değerlendirilmesinde kilit role sahiptir. Atipik nü gösterir. Geçici ST segment yükselmesi akut
klinik belirtiler sergileyen hastalarda yararlı bir koroner sendromlarda ve özellikle Prinzmetal
tarama yöntemidir ve perikardit, pulmoner anjinada görülebilir. Tekrarlayan göğüs ağrısı
embolizm veya kardiyomiyopati gibi alternatif atakları veya sessiz iskemi sırasında ST segment
tanılar için kanıt sağlayabilir. İdeal olanı, has- değişikliklerini saptamak veya dışlamak için sü-
tanın yakınmaları olduğunda çekilen EKG’nin, rekli çok derivasyonlu ST segment monitörizas-
yakınmalar gerilediğinde tekrarlanarak kıyaslan- yonu yararlıdır.
masıdır. Eğer mümkünse, özellikle sol ventrikül
hipertrofisi veya geçirilmiş miyokard infarktüsü
öyküsü gibi eşlik eden bir kardiyak patolojisi bu- Miyokardiyal hasarın biyokimyasal
lunan hastalarda önceki bir elektrokardiyogram göstergeleri
ile kıyaslamak değerlidir. Miyokard infarktüsü
öyküsü ile uyumlu belirgin Q dalgaları belirgin Kreatin kinaz izoenzim MB (CK-MB): Serum
bir koroner aterosklerozun varlığını düşündü- düzeyi 4 saatte artmaya başlar, 18-24 saatlerde
rür, ancak her zaman o sırada instabilitenin bu- zirve yapar, 3-4 günde kaybolur. Normal CPK-
lunduğu anlamına gelmez. MB’nin üst sınırı, toplam CK’nın % 3-6’sıdır.
Normal değerde olması miyokardiyal nekroz
ST segment sapması ve T dalga değişiklikleri ka- olasılığını ortadan kaldırmaz. Acil serviste bir
rarsız koroner hastalığın en güvenilir elektrokar- kez ölçülen değerin duyarlılık % 34’tür. 6-9
diyografik göstergeleridir. saatlik periyotlarda seri ölçümler ile duyarlılık
% 90’lara yükselir. 12 saatlik süreçte duyarlılığı
İki veya daha fazla komşu derivasyonda >1 %93, özgüllüğü %96 bulunmuştur. 24 saatte,
mm’lik (0.1mV) ST segment depresyonu, öz- duyarlılık %100’e yaklaşır.
güllüğü daha düşük olmakla birlikte dominant
R dalgalarının gözlendiği derivasyonlarda ters Myoglobin: En erken yükselen belirteçtir. 1-4
T dalgaları gibi (>1mm) bulgular klinik olarak saat, ortalama 2. saatte yükselmeye başlar, 6.
güçlü şekilde akut koroner sendromunu düşün- saatte pik yapar. 24 saat yüksek kalır. Oldukça
dürür. Göğüs ön duvarında T dalgalarının derin, sensitiftir. Acilde 1. saat ölçümü sonucunda (3-4 71
saatlik ağrı) sensitivite: % 91, negatif prediktif dır. Hastanın son göğüs ağrısı atağı ilk troponin
değeri ise % 99’dur. Hızlı seri ölçümlerde (2 bakısından önceki 12 saatten uzun bir sürede
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

saat) serum değerinin 2 kat artması MI tanısın- gelişmişse ve şüphe uyandıran herhangi bir olay
da %95 sensitivite ve spesifiteye sahiptir. Seri yoksa ikinci kan örneği alınmayabilir.
myoglobin ölçümleri göğüs ağrısının erken dö-
nemlerinde, tek veya seri CK-MB ölçümlerine ST yükselmesi olmaksızın akut koroner sendro-
göre daha sensitif ve spesifiktir. Fakat kardiyak mu bulunan hastalar klinik olarak stabilize olur-
spesifik değildir. Travma, renal yetmezlik, rab- sa tanının doğrulanması ve tedavinin başlanma-
domyoliz, hemoliz gibi durumlarda da yükselir. sı gecikebilir. Bu ST yükselmesinin bulunduğu
miyokard infarktüsündeki kadar önemli olma-
Troponin I ve T: 4-6. saat yükselmeye başlarlar,
yabilir. Yine de, hızlı tanı ve tedaviye yönelmek
12 saatte pik yapar, 7-10 gün yüksek kalırlar. Mi-
amacıyla biyokimyasal belirteçler için yatak başı
yokardiyal hasar olmadan akut veya kronik kas-
testler avantajlı olabilir. Yatak başı testlerinin ge-
iskelet sistemi hasarında yükselmez. Özgüllüğü
liştirilmesindeki mantık, merkezi bir laboratu-
CKMB’den fazladır. Cerrahi, KBY, kas-iskelet
var test sonuçlarını 45-60 dakika içinde çıkara-
hastalıklarında yükselebilirler. Troponin I’nın
mayacaksa bu testlerin kullanılması gerekliliğine
daha kardiyak spesifik olduğu yönündeki ina-
dayanmaktadır.
nış son dönemlerde bazı çalışmalarla değişime
uğramıştır. Özellikle kalp yetmezliği, taşikardi, Öneriler
ciddi aort stenozu, miyokardit, gastrointestinal
kanama, diyabetik ketoasidoz gibi durumlarda Akut iskemik kalp hastalığından şüphe edilen
da troponin I’da yükselmeler görülebilmektedir. hastalarda;

Kardiyak troponin T veya Troponin I miyokar- 1. İstirahatte EKG çekilmelidir ve ST segmen-


diyal nekrozda tercih edilen belirteçlerdir, çünkü ti çok derivasyonlu ve sürekli olarak izlen-
bunlar kreatin kinaz (CK) veya onun izoenzimi meli (veya monitorize etme olanağı yoksa
olan MB (CK-MB) gibi geleneksel kardiyak en- sık EKG kaydı alınmalıdır).
zimlerden daha güvenilir ve spesifiktir. Kardiyak 2. Troponin T veya I başvuru anında alınmalı ve
troponin T veya troponin I düzeyinde gözlenen normalse 6-12 saat sonra tekrar ölçülmelidir.
herhangi bir yükselmenin geri dönüşümsüz bir 3. Miyoglobin ve/veya CK-MB değerleri,
miyokardiyal hücre nekrozu anlamına geldiğine semptomları yeni (<6 saat) beliren hasta-
inanılmaktadır. Troponin T ve troponin I’nın larda miyokard infarktüsünün erken bir
kardiyak izoformları yalnız kardiyak miyositler- göstergesi olarak ve tekrarlayan iskemisi
de bulunurlar. Bu yüzden kardiyak troponin T olan hastalarda da daha sonrada bir infarktı
ve troponin I’nın saptanması miyokardiyal hasar saptamak üzere yeni infarkttan (<2 hafta)
için spesifiktir, bu durum bu parametreleri yeni sonra ölçülebilir.
birer altın standart haline getirmiştir. İskelet kası
travması gibi yüksek “yalancı pozitif ” CK-MB Kanıt düzeyi: A
düzeyleri saptandığı durumlarda, troponinler
kardiyak tutulumu açıklığa kavuşturacaktır.
Değerlendirme ve Risk Sınıflaması
Hastaların %10-15’inde troponin düzeyindeki
değişiklikler saatler içinde saptanabildiğinden, Acil hekimleri olası AKS hastalarını en hızlı
hastanın hastaneye başvurusu sırasında tek bir zamanda tanımalıdır. İdeal olarak acil servise
troponin testi yeterli olmayacaktır. Miyokard girişinden 10 dakika içerisinde öykü, monitö-
hasarını göstermek veya dışlamak için hastanın rizasyon (ideali defibrilatöre monitörizasyon) ve
başvurusundan sonraki 6-12 saat içinde ve her- EKG’sinin çekilmiş olmalıdır. Yani hasta “kar-
hangi şiddetli göğüs ağrısı atağını takiben kan diyak güvenlik çemberi” ne alınmış olmalı-
72 örnekleri tekrar alınmalı ve ölçümler yapılmalı- dır. Yapılan tüm işlemler seri ve hızlı olmalıdır.
Konu 2

STEMI hastaları için en ideal zamanların kapı- Kardiyak Belirteçler


trombolitik zamanı için 30 dakika, kapı-balon

Akut Koroner Sendromlar


zamanının ise 90 dakika olduğu akıldan çıkar- Troponin, ölüm riski ve kardiyak komplikasyon
tılmamalıdır. artışıyla pozitif koreledir. Hasta başvurunun ilk
6-8 saati içerisinde inatçı göğüs ağrısına sahip
Akut koroner sendrom şikayet ve bulguları gös- değilse kardiyak belirteçler başvurunun ilk 4-6
teren hastalarda hekimler EKG bulgularına göre saati içerisinde duyarlıdır. CK-MB ve kardiyak
hastaları 3 gruba ayırmalıdırlar. Troponin MI üzerinden geçen zamanla ilişkili
olarak duyarlılığı artmaktadır. Fakat ilk 4-6 saat
1. STEMI: İki veya daha fazla ardışık göğüs
içerisinde duyarlı değildir. Hasta izlem zamanı
derivasyonu veya 2 veya daha fazla birbiriy-
bu süreler göz önüne alınarak yapılmalıdır.
le ilişkili ekstremite derivasyonlarında ≥ 1
mm ST segment yüksekliği veya yeni geliş-
miş sol dal bloğu. Risk Sınıflaması
2. Yüksek riskli AAP/NSTEMI: İskemik ST Bir çok sınıflama arasında en uygun ve kulla-
depresyonu ≥ 0.5 mm veya dinamik T dal- nılan sınıflama Braunwald ve arkadaşlarına ait
ga negatifliğiyle beraber göğüs ağrısı veya olan sınıflamadır (Tablo 2-3). Hastalar öncelikle
rahatsızlığı, yakınmalarının anstabil koroner arter hastalı-
3. Normal veya tanısal olmayan ST segment ğına bağlı olma riski açısından sınıflandırılırlar
ve T dalgaları: Bu hastalar daha ileri ince- (Tablo 2). Bu sınıflandırmaya göre orta ve yük-
leme gerektirirler. sek risk grubunda olanlar ciddi kardiyak riskleri
açısından diğer bir sınıflandırmaya (Tablo 3) tabii
Bu gruba girenler: <0.5 mm ST deviasyonu veya tutulurlar. Bu sınıflandırmaya göre de hastaların
≤ 0.2 mm T dalga negatifliği olan hastalardır. Bu hangisinin girişimsel tedaviden veya agresif an-
hastalarda seri kardiyak çalışmalar (kardiyak be- tiplatet ve antitrombin tedaviden yarar göreceği
lirteç, fonksiyonel test vs.) gereklidir. kararına varılır.

Tablo 2. ST segment yüksekliği olmayan göğüs ağrılı hastalarda iskemi nedenleri ve kısa dönem ölüm oranı
a. Yüksek olasılık b. Orta olasılık c. Düşük olasılık
aşağıdakilerden aşağıdakilerden herhangi aşağıdakilerden herhangi
herhangi birinin olması birinin olması (Yüksek olasılık birinin olması (Yüksek ve orta
özelliği içermeyecek) olasılık özelliği içermeyecek)
Bilinen KAH veya Göğüs ağrısı, rahatsızlığı veya
belirlenmiş anjinası sol kol ağrısı
Olası iskemik göğüs ağrısı
Öykü olan hastada göğüs Yaş > 70
Yeni kokain kullanımı
ağrısı, rahatsızlığı veya Erkek cinsiyet
sol kol ağrısı olması DM
Geçici mitral yetmezlik
Hipotansiyon Kalp dışı vasküler hastalık Palpasyonla göğüs ağrısının
Fizik Muayene
Terleme belirtileri olması
Pulmoner ödem veya ral
Yakınmalarla beraber
Normal EKG veya T dalga
yeni geçici ST segment Sabit Q dalgası
bifazikliği veya dominant R
EKG deviasyonu (≥ 0.5 mm) EKG’de anormal ST
dalgalarının olduğu derivas-
veya T dalga negatifliği segmentleri veya T dalgaları
yonlarda T dalga negatifliği
(≥ 2 mm)
Yukarıdaki bulguların
Kardiyak Troponin T ve I artış
herhangi birine ek olarak Normal
Belirteç CK-MB artışı
Normal 73
Tablo 3. Orta ve yüksek olasılıklı hastalarda kısa dönem ölüm veya nonfatal MI riski-risk sınıflaması
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Orta riskli Düşük riskli


Yüksek riskli
Yüksek risk bulgusu Yüksek-orta risk bulgusu
Aşağıdan en az
olmadan aşağıdan olmadan aşağıdan en az
birinin varlığı
en az birinin varlığı birinin varlığı
Geçirilmiş MI, CVO, peri-
Son 48 saatte iskemik
Öykü ferik damar hastalığı, aspirin
semptomların hızlanması
kullanılması
Uzayan, dinlenmeyle Uzamış, geçmiş dinlenme Son 2 haftada başlamış
Ağrı Özelliği geçmeyen ağrı ağrısı, nitrat veya KKVC 3-4 anjina
(>20 dakika) dinlenmeye yanıt veriyor (Tablo 1)
Akciğer ödemi, Yeni
artan MY, S3, yaş raller,
Klinik > 70 yaş
Hipotansiyon, bradikar-
di, taşikardi, > 75 yaş
Dinlenme anjinasıyla
>0.5 mm geçici EKG > 2mm T dalga negatifliği, Ağrı sırasında normal
EKG
değişikliği, Yeni dal Patolojik Q dalgası veya değişmeyen EKG
bloğu, Sürekli VT
Troponin T veya I Troponin T veya I hafif
Kardiyak Enzimler Normal Troponinler
>0.1 ng/mL artmış, 0.1-0.001 1 ng/mL

TIMI (Thrombolysis in Myocardial Ischemia) basıncı ve anterior enfarkt lokalizasyonu olduğu


Risk Skoru: TIMI risk skoru 7 bağımsız prog- belirlenmiştir. Diğer bağımsız tahmin gösterge-
nostik değişkenden oluşur. Bu 7 değişken; ölüm, leri arasında daha önce geçirilmiş enfarktüs, boy,
yeni veya tekrar MI, acil revaskülarizasyondan tedaviye kadar geçen süre, diyabet, vücut ağırlığı
herhangi birinin 14 gün içerisinde gelişme ola- ve sigara içme durumu bulunmaktadır.
sılığıyla önemli oranda ilişkili bulunmuştur. Bu
skorlama özellikle hastalara tedavi önerisinde
bulunmak için kullanılmaktadır. AAP/NSTEMI
Erken girişimsel tedavi belirleyicileri: Bu hastalarda trombolitik zararlıdır ve bu ne-
denle uygulanmamalıdır. Bu hastalar kardiyak
• Yeni ST segment depresyonu ve pozitif Tro- belirteç ve EKG izlemine alınırlar. İzlem esna-
ponin sında kardiyak belirteç yüksekliği olan hastalar
• Dirençli veya tekrarlayıcı yakınmalar ciddi kardiyak olay açısından risklidirler. Birçok
• Hemodinamik instabilite veya ventriküler çalışma troponinde yükseklik olması durumun-
taşikardi da glikoprotein IIb/IIIa inhibitör tedavisi ve
erken invaziv girişimlerin (kardiyak kataterizas-
• Sol ventrikül fonksiyonlarında baskılanma
yon) en iyi tedavi olduğu belirtilmektedir.
(Ejeksiyon fraksiyonu < %40)
• Çoklu damar etkilenimi olan koroner arter
hastalığı düşündüren EKG veya fonksiyo- Normal veya Tanısal Olmayan EKG
nel bozukluk
Bu hastaların büyük kısmında AKS görülmez.
Klinik çalışmalarda ve kayıtlarda STEMI’de er- AKS saptansada hastaların çoğu düşük veya orta
ken dönemde ölüm olasılığı gösteren en önemli risk grubundadırlar. Bu hastalarda hekimin he-
bağımsız tahmin göstergelerinin ileri yaş, yüksek defi risk değerlendirmesi yapmak, uygun ve ge-
74
Killip sınıfı, yüksek kalp hızı, düşük sistolik kan rekliyse ilaç tedavisini vermek olmalıdır.
Konu 2

Ağrının, nefes darlığının ve anksiyetinin gi- veya elektrokardiyografik kanıtlar varsa reper-
derilmesi: Ağrının giderilmesi, yalnızca insani füzyon tedavisi (birincil PKG) üzerinde durul-

Akut Koroner Sendromlar


nedenlerle değil, ağrının vazokonstriksiyona ması gerektiğine ilişkin genel bir görüş birliği
yol açan ve kalbin işyükünü arttıran sempatik bulunmaktadır. Bununla birlikte, halen süren
aktivasyonla bağlantılı olması nedeniyle de son iskemiye işaret eden klinik ve/veya elektrokar-
derece önemlidir. Bu bağlamda en yaygın kulla- diyografik kanıt bulunmaması durumunda,
nılan analjezikler i.v. opioidlerdir (örn. 4-8 mg PKG’nin yakınmaların başlamasının üzerinden
morfin uygulanır ve ağrı kesilene kadar 5-15 12 saatten daha uzun bir süre geçmiş hastalarda
dakika arayla 2 mg dozunda tekrarlanır); kas içi da yararlı olup olmadığı konusunda görüş birliği
enjeksiyonlardan kaçınılmalıdır (Tablo 4). Olası bulunmamaktadır.
protrombotik etkileri nedeniyle, ağrının gide-
rilmesinde nonsteroid antienflamatuar ilaçlar
(NSAID) kullanılmamalıdır. a. Perkütan Koroner Girişimler
STEMI’yi izleyen ilk saatlerdeki PKG uygula-
Kalp Durması (Kardiyak Arest) maları üçe ayrılabilir: birincil PKG, farmako-
lojik reperfüzyon tedavisiyle birlikte uygulanan
STEMI’yi izleyen ilk birkaç saat içinde ventri- PKG (kolaylaştırılmış PKG) ve farmakolojik
küler fibrilasyona (VF) bağlı çok sayıda ölüm reperfüzyon ile başarılı sonuç alınamaması du-
olur. Derhal kardiyopulmoner resüsitasyon, ge- rumunda uygulanan “kurtarıcı PKG”.
rekirse erken evrede defibrilasyon ve etkili ileri
kardiyak yaşam desteği sunulabilmesi için, has- Birincil PKG: Birincil PKG daha önce ya da
tane dışında kardiyak arestin üstesinden gelmeye eşzamanlı fibrinolitik tedavi uygulanmaksızın
olanak veren bir organizasyon kurmak belirleyici yapılan anjiyoplasti ve/veya stent uygulaması
önem taşımaktadır. Otomatik eksternal defibri- şeklinde tanımlanır ve deneyimli bir ekip tara-
latörlere erişim olanağı sağkalımın artırılmasın- fından hızla uygulanabilmesi durumunda tercih
da büyük önem taşır. edilen tedavi seçeneğidir (Tablo 5).

Birincil PKG koroner arterlerin açık kalmasını


Koroner akışın geri getirilmesi ve miyokard sağlama ve sürdürme açısından etkili bir giri-
dokusunda reperfüzyon sağlanması: Yakınma- şimdir ve fibrinolizle bağlantılı kanama risk-
ların başlangıcını izleyen 12 saat içinde STEMI lerinin bir bölümünden kaçınılmasına olanak
tablosuyla başvuran ve ısrarcı ST-segment elevas- vermektedir. Çok sayıda hastanın tedavi edildiği
yonu ya da yeni gelişen ya da yeni geliştiği tah- deneyimli hastanelerde uygulanan fibrinolitik
min edilen sol dal bloğu saptanan hastalara erken tedaviyle, zamanında yapılan birincil PKG’lerin
evrede mekanik (PKG) ya da farmakolojik reper- karşılaştırıldığı randomize klinik çalışlmalarda,
füzyon uygulanmalıdır. Yakınmaların ne zaman deneyimli merkezlerde uygulanan birincil PKG
başladığı genellikle tam olarak bilinmediği için, ile damarların daha etkili bir biçimde açıldığı ve
hastaya göre şikayetlerin başlamasının üzerin- yeniden tıkanma olasılığının daha düşük, rezidü-
den 12 saatten daha uzun bir süre geçmiş olsa el sol ventrikül (LV) işlevinin daha iyi ve klinik
bile, halen süren iskemiye işaret eden klinik ve/ sonlanımın daha olumlu olduğu gösterilmiştir.

Tablo 4. Ağrının, nefes darlığı ve ankisiyetenin geçirilmesi


Tavsiyeler Tavsiye Sınıfı Kanıt Düzeyi
IV opioidlerdir (4-8 mg morfin) uygulanır ve ağrı kesilene kadar 5-15 dakika
I C
arayla 2 mg dozunda tekrar
Nefes darlığı veya diğer kalp yetersizliği bulguları varsa O2 (2-4 lt/dakika) I C
Sakinleştiriciler-çok endişeli hastalarda IIa C 75
Gerek randomize çalışmalarda, gerekse kayıtlar- mayla ve bütün nedenlere bağlı mortalitede
da birincil PKG’ye kadar geçen sürenin uzama- azalma yönünde bir eğilimle bağlantılı olduğu,
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

sının daha olumsuz klinik sonlanımla bağlantılı ancak bu yararlar için ödenen bedel olarak inme
olduğu gözlemlenmektedir. Bütün hastalarda riskinde ve kanama komplikasyonlarında artış
birincil PKG’nin (balon anjiyoplasti) İTT’yi gözlemlendiği bildirilmiştir.
izleyen 2 saat içinde yapılması gerektiği ortaya
çıkmaktadır. Erken başvuran ve büyük bir mi- Aspirin, NSAID, COX-2 inhibitörleri. STEMI
yokard bölgesinin risk altında olduğu hastalarda olasılığı kabul edildikten sonra bütün hastalara
elden geldiğince çabuk aspirin verilmelidir. As-
gecikme süresi daha kısa olmalıdır. Özgül ça-
pirin için pek az kontrendikasyon vardır, ancak
lışmalar yapılmamış olmasına karşınn, bu has-
aşırı duyarlılık öyküsü, aktif gastrointestinal ka-
talarda İTT’den sonra yalnızca 90 dakikalık bir
nama, pıhtılaşma bozuklukları öyküsü ya da şid-
maksimum gecikme süresi tavsiye etmek akla detli karaciğer hastalığı bulunan kişilere aspirin
uygundur. verilmemelidir. Astımlı hastalarda aspirin seyrek
Fibrinolitik tedavinin uygulanmasının sakın- olarak bronkospazmı tetikleyebilir. Aspirine
çiğnenebilir tablet olarak 150-325 mg dozunda
calı olduğu hastalarda zarar görme ve ölüm
başlanmalıdır (etkisi geç başladığı için, enterik
oranı, fibrinolitik tedaviye uygun hastalardan
kaplı aspirin verilmemelidir). Oral yoldan alın-
daha yüksektir. Bu hastalarda birincil PKG ba- ması mümkün değilse, bir seçenek de 250-500
şarıyla gerçekleştirilebilir. Şoktaki hastalarda da mg dozunda aspirinin i.v. yoldan uygulanması-
tercih edilen tedavi birincil PKG’dir. Kardiyo- dır, ancak bu stratejinin daha üstün olduğuna
jenik şoktaki hastalar dışında, akut müdahale ilişkin veri bulunmamaktadır. Bu aşamadan
koşullarında yalnızca tablodan sorumlu lezyon sonra ömür boyunca oral yoldan daha düşük
dilate edilmelidir. Tablodan sorumlu olmayan günlük doz (75-160 mg) aspirin uygulanmak-
lezyonların tam revaskülarizasyonu, geriye kalan tadır. STEMI hastalarında NSAID’ler (aspirin
iskemi alanına göre daha sonraki bir girişimde dışında) ve seçici siklooksijenaz (COX-2) inhi-
gerçekleştirilebilir. bitörleri ile ölüm, yeniden enfarktüs oluşumu,
kardiyak rüptür ve diğer komplikasyon riskle-
Kurtarıcı PKG: Kurtarıcı PKG, fibrinolitik rinin arttığı gösterilmiştir: STEMI sırasında bu
tedaviye rağmen koroner arter tıkanmasının ilaçların kesilmesi gereklidir.
devam etmesi durumunda uygulanan PKG
olarak tanımlanmaktadır. Başarısız bir fibri- Klopidogrel birincil PKG tedavisi uygulanan
nolizin invazif olmayan yöntemle saptanması STEMI hastalarında klopidogrel daha az araş-
halen zordur, ancak giderek artan bir şekilde tırılmış olmakla birlikte, PKG uygulanan has-
talarda yardımcı antitrombosit tedavi olarak bu
gösterge olarak fibrinolitik tedavinin başlatıl-
ilacın aspirinden daha yararlı olduğuna işaret
masından 60-90 dakika sonra ST-segment yük-
eden çok sayıda kanıt bulunmaktadır. Bu veri-
selmesinin en yüksek olduğu derivasyonlarda ler temelinde, PKG uygulanmakta olan bütün
ST-segmentteki gerilemenin %50’nin altında STEMI hastalarına elden geldiğince çabuk klo-
olması temel alınmaktadır. Kurtarıcı PKG’nin pidogrel uygulanmalıdır. ilaca yükleme dozu ola-
verimli sonuç verdiği ve görece güvenli olduğu rak en az 300 mg ile başlanır, ancak 600 mg’lık
gösterilmiştir. Dört yüz yirmi yedi hastanın ka- yükleme dozuyla trombosit kümeleşmesi daha
tıldığı randomize bir çalışmada (REACT), ba- hızlı ve daha güçlü inhibe edilmektedir. Bunun
şarısız fibrinoliz ardından kurtarıcı PKG ile 6. ardından günlük doz olarak 75 mg ile devam
ayda olaysız sağkalım oranının, fibrinolitik teda- edilmelidir.
vinin tekrarlanmasından ve koruyucu yaklaşım-
dan anlamlı ölçüde yüksek olduğu bildirilmiştir.
REACT çalışmasını da kapsayan yeni bir meta- Fibrinolitik Tedavi
analizde, koruyucu stratejiyle karşılaştırıldığında
kurtarıcı PKG’nin kalp yetersizliği ve yeniden İnfarkt bulgularının başlangıcını takiben 12 saat
76
enfarktüs oluşum oranlarında anlamlı bir azal- geçmemiş olan hastalarda fibrinolitik tedavinin
Konu 2

faydası için çok kuvvetli kanıt bulunmaktadır. uygulanması ya da intravasküler hacmin genişle-
Fibrinolitik Tedavi Araştırmalarına göre syakın- tilmesi gerekli olabilir. Streptokinaz aktivitesini

Akut Koroner Sendromlar


maların başlangıcının ilk 6 saatinde, sadece ST- önleyen antikorlar ve alerjik reaksiyon riski ne-
segment yükselmesi veya dal bloğu olan hasta- deniyle, asla yeniden uygulanmamalıdır.
larda tedavi edilen her 1000 hastada yaklaşık 30,
ilk 7 ila 12 saat arasında tedavi edilen her 1000 Streptokinaz ve doku plasminojen aktivatorü
hastada ise yaklaşık 20 ölüm engellenmiştir. 12 veya anistreplaz arasında ölüm oranı açısından
saatten sonra grup bütün olarak ele alınacak bir fark bulunmamıştır. Amaç trombolitiğin
olursa tedavinin yararlı olduğuna dair tatmin hastaya 30 dakika içinde verilebilmesidir (kapı
edici bir kanıt bulunmamaktadır. En büyük iğne zamanı). Çalışmalarda birden çok t-PA
fayda bulguların başlamasından hemen sonra en varyantı incelenmiştir. Çift bolus olarak uygula-
erken tedaviye başlananlarda görülmüştür. Has- nan r-PA (reteplaz), uygulama kolaylığı dışında
tane öncesi veya hastanedeyken trombolizis te- herhangi bir açıdan hızlandırılmış t-PA’ya üs-
davisi uygulanan 6000’den daha fazla hastanın yer tün değildir. Tek bolus olarak vücut ağırlığına
aldığı bir çalışmanın analizi hastane öncesi tedaviye uyarlanarak uygulanan TNK-tPA (tenekteplaz)
başlanmasıyla erken dönemdeki ölüm oranlarına 30 günlük ölüm oranı açısından hızlandırılmış
belirgin bir azalma olduğunu göstermiştir (15- t-PA tedavisine eşdeğer niteliktedir ve serebral
20%). Fibrinolitik tedavi ile ilgili bir derlemede olmayan kanama riskinin anlamlı ölçüde düşük
tedavi edilen her 1000 hastada saat başına yaklaşık olmasıyla ve kan transfüzyonu gereksiniminin
1.6 ölüm azaldığı yayınlanmıştır. Bir meta-analizde azalmasıyla bağlantılıdır. Bolus fibrinolitik te-
ilk iki saatte tedavi edilen hastalarda ölüm oranının davinin hastane öncesi koşullarda uygulanması
daha fazla oranda azaldığı bulunmuştur. (daha son- daha kolaydır. Uygun olanaklar ve yerinde yapı-
ra tedavi edilenler için %44, tedaviye erken başla- lan EKG’yi analiz etme ya da kaydın anında has-
nanlarda %20). tanede değerlendirilmesini sağlama olanaklarına
sahip eğitilmiş tıbbi ya da paramedikal personel
İleri yaş, düşük ağırlık, bayan cinsiyet, daha mevcutsa, fibrinolitik tedavinin en uygun reper-
önce serebrovasküler bir hastalık geçirmiş olmak füzyon stratejisi olması koşuluyla hastane öncesi
ya da hipertansiyon, başvuru esnasında sistolik fibrinoliz tavsiye edilen bir yaklaşımdır. Hedef,
ve diastolik hipertansiyon intrakraniyal kanama- ambülansın gelişini izleyen 30 dakika içinde
nın anlamlı belirteçleridir. fibrinolitik tedaviyi başlamaktır.Hastaneye ge-
Son çalışmalarda, incelenen topluluğun toplam len hastalarda, ilk 30 dakika içinde (kapı-iğne
%0.9-1.0’ında intrakraniyal kanama gerçek- süresi) fibrinoliz uygulanması gerçekçi bir he-
leşmiştir. Tedavi edilen hastaların %4-13’ünde deftir. Fibrinolitik tedavinin mutlak ve göreceli
serebral olmayan majör kanamalar (kan trans- kontrendikasyonları Tablo 5’te gösterilmektedir.
füzyonu gerektiren ya da yaşamı tehdit edici Resüsitasyonun başarılı olduğu hastalarda diya-
nitelikte kanama komplikasyonları) gelişebil- bet (özellikle de diyabetik retinopati) fibrinolitik
mektedir. En yaygın kanama nedenleri girşimle tedavi için kontrendikasyon oluşturmaz. Resü-
ilişkilidir. Serebral olmayan kanamalar için ba- sitasyona yanıt vermeyen hastalara fibrinolitik
ğımsız tahmin göstergeleri ileri yaş, düşük vü- tedavi uygulanmamalıdır.
cut ağırlığı, cinsiyetin kadın olmasıdır ve bunlar
PKG uygulanmayan hastaları da kapsamaktadır.
Fibrinolitik Yaklaşımlar
Streptokinaz tedavisi hipotansiyonla bağlantılı
olabilir, ancak şiddetli alerjik reaksiyonlar sey- Fibrinolitik tedaviden sonra anjiyografi: Fibri-
rektir. Rutin hidrokortizon uygulaması endike nolizin başarılı sonuç verme işaretleri mevcutsa
değildir. Hipotansiyon gelişmesi durumunda in- (60.-90. Dakikalar arasında ST-segment yük-
füzyonun geçici olarak durdurulması, hastanın selmesinde %50’nin üzerinde gerileme olması,
sırt üstü yatırılması ve ayakların yükseltilmesi tipik reperfüzyon aritmisi, göğüs ağrısınınn kay-
yoluyla bu giderilebilir. Zaman zaman atropin bolması) ve kontrendikasyon yoksa anjiyografi 77
Tablo 5. Fibrinolitik tedavi kontrendikasyonları
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Mutlak Kontrendikasyonlar
Herhangi bir zamanda geçirilmiş kanamalı inme ya da kökeni bilinmeyen inme
Son 6 ay içinde geçirilmiş iskemik inme
Merkezi sinir sistemi travması ya da neoplazisi
Yakın zamanda geçirilmiş majör travma/cerrahi girişim/kafa travması (son 3 hafta içinde)
Son bir ay içinde geçirilmiş gastrointestinal kanama
Bilinen kanama bozukluğu
Aort diseksiyonu
Kompresyon uygulanamayan ponksiyonlar (örn. karaci¤er biyopsisi, lomber ponksiyon
Göreceli Kontrendikasyonlar
Son altı ay içinde geçirilmiş geçici iskemik atak
Oral antikoagülan tedavisi
Gebelik ya da son 1 hafta içinde doğum
Tedaviye yanıt vermeyen hipertansiyon (sistolik kan basıncı >180 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı
>110 mmHg)
İlerlemiş karaciğer hastalığı
Enfektif endokardit
Aktif peptik ülser
Resüsitasyona yanıt alınamaması

tavsiye edilmektedir. CARESS çalışmasında, tüsü hastalarında alteplaz, yaşlı hastalarda ise
daha koruyucu bir stratejiyle hastaların yalnız- streptokinaz tercih edilmelidir (Tablo 6).
ca fibrinolizin başarılı olmaması durumunda
Trombolitik kullanımının sakıncalı olduğu du-
anjiyografiye gönderilmesinin, bütün hastalara
rumlarda, hasta geç başvurduysa (>3 saat), kar-
anjiyografi ve (endikasyon varsa) PKG uygu-
diyojenik şoktaysa, akut miyokard infarktüsü
lanmasına göre daha olumsuz klinik sonlanımla
tanısı şüpheliyse, perkütan koroner müdahale
bağlantılı olduğu belirlenmiştir. Hem fibrinolizi
(stent, balon uygulaması) özellikle 90 dakikadan
izleyen protrombotik dönemde erken bir PKG
daha kısa sürede uygulanabiliyorsa yapılmalıdır.
uygulamasından kaçınmak, hem de yeniden tı-
kanma riskini en aza indirmek için başarılı bir
fibrinoliz ardından 3-24 saatlik bir pencere dö-
nemi tavsiye edilmektedir.
Anti-İskemik İlaçlar
Streptokinaz 1,5 milyon ünite 1 saatte ve- Bu ilaçlar miyokardiyal oksijen tüketimini (kalp
rilmelidir. En sık yan etkisi uygulama esna- hızını azaltma, kan basıncını düşürme veya sol
sında görülen hipotansiyondur. İnfüzyonun ventrikül (LV) kasılmasını azaltır veya vazodila-
yavaşlatılmasına yanıt verir. tasyon oluştururlar.
Alteplaz (TPA) 15 mg intravenöz bolus,
0.75 mg/kg (50 mg) 30 dakika, 0.5 mg/kg Beta Blokerler
(35 mg) 60 dakika toplam doz en fazla 100
mg verilmelidir. Beta blokerler kontrendikasyon bulunmuyorsa
AKS’da önerilmektedir; Yüksek Risk hastalarda
İntrakraniyal kanama riski daha fazladır. Geniş intravenöz yol tercih edilmelidir (kanıt düzeyi :B).
78
miyokard infarktüsü ve genç miyokard infark- Kararsız anjinada herhangi bir spesifik beta blo-
Konu 2

Tablo 6. Fibrinolitik ilaç dozları

Akut Koroner Sendromlar


Başlangıç tedavisi Özgül komplikasyonlar
Daha önce SK ya da anist-
Streptokinaz (SK) 30-60 dakikada uygulanmak üzere IV 1.5 milyon ünite
replaz uygulanmış olması
IV bolus olarak 15 mg 30 dakikada uygulanmak üzere
Alteplaz (t-PA) IV 0.75 mg/kg, ardından 60 dakikada uygulanmak
üzere IV 0.5 mg/kg toplam doz 100 mg’ı geçmemelidir
Reteplaz (r-PA) 30 dakika arayla IV bolus olarak 10 U + 10 U
Tek IV bolus olarak: <60 kg ise 30 mg, 60 ile <70 kg
Tenekteplaz (TNK-tPA) ise 35 mg, 70 ile <80 kg ise 40 mg, 80 ile <90 kg ise 45
mg 90 kg ise 50 mg

kerin diğerlerinden daha etkili olduğu yönünde Kalsiyum Kanal Blokerleri


veri bulunmamaktadır. Oral B blokerler eğer sa-
kınca yoksa tüm AKS’lere başlanmalıdır (Sınıf Nifedipin ve diğer dihidropiridinler beraberinde
1). IV B blokerse hastada taşiartimi veya hiper- beta bloker tedavisi olmadan kullanılmamalıdır.
tansiyon varsa kullanılmalıdır. Hastada orta-ileri Belirgin düzeyde sol ventrikül disfonksiyonu
derece kalo yetmezliği olamsı durumunda da veya atriyoventriküler iletim bozukluğu olan
oral B blokerler kullanılmalıdır. Kalp hızını 50- hastalarda kalsiyum kanal blokerlerinden kaçı-
60 atım/dakika düzeyine ulaştırmak üzere daha nılmalıdır.
sonra oral tedaviye geçilmelidir. Belirgin düzey-
de atriyoventriküler iletim bozukluğu, astım öy-
küsü veya akut LV disfonksiyonu olan hastalar-
Antitrombin Tedavi
da beta blokerler kullanılmamalıdır. İntrakoroner tromboz akut koroner sendromlar-
da önemli bir role sahiptir. Trombüs, fibrin ve
trombositlerden oluşur. Trombüs oluşumunu
Nitratlar azaltan ve pıhtı erimesini kolaylaştıran etmenler
Temel tedavi etkisi miyokardiyal preload ve sol şunlardır:
ventrikül diyastol sonu volümünde azalmaya yol 1. Trombini inhibe eden ilaçlar: direk (hiru-
açan venodilatör etkilerle bağlantılıdır. Bu azal- din) veya indirek (fraksiyone olmayan he-
ma miyokardiyal oksijen tüketimini azaltır. Ay- parin veya düşük moleküler ağırlıklı hepa-
rıca, nitratlar normal ve aterosklerotik koroner rin) inhibisyon
arterleri genişletir, koroner kollateral akımını
artırır ve trombosit agregasyonunu inhibe eder. 2. Antitrombosit ilaçlar (aspirin, tiklopidin,
Bu ilaç grubunun ne yakınmaları geriletmede ne GPIIb/IIIa reseptör blokerleri)
de istenmeyen ciddi kardiyak etkileri azaltma-
Heparin ve Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin
da etkinliğini doğrulayıcı herhangi bir plasebo
kontrollü randomize çalışma bulunmamaktadır. Aspirin olmadığında, heparin tedavisi refrakter
Hastaneye başvuru ihtiyacı duyan AKS hastala- anjina/miyokard infarktüsü ve ölüm (kombine
rında kontrendikasyon yoksa intravenöz nitratlar son nokta) sıklığında plaseboya kıyasla azalma
düşünülebilir (kanıt düzeyi: C). Doz yakınmalar (göreceli risk azalması 0.29) sağlamaktadır, an-
gerileyene veya yan etki (özellikle baş ağrısı veya cak aynı çalışmada aspirin için plaseboya kı-
hipotansiyon) belirene kadar artırılmalıdır. Tole- yasla göreceli risk azalması 0.56’dır. Aspirinin
rans gelişimi sürekli nitrat tedavisini engelleyen heparinle birlikte kullanımı tek başına aspirin
bir durumdur. 10 mcg/dakika dozunda başlanır kullanımından daha yüksek koruyucu etki oluş-
ve duruma göre arttırılır.(16) turmamıştır. Düşük molekül ağırlıklı heparinler 79
(LMWH) fraksiyone olmayan heparine kıyasla Antitrombosit İlaçlar
anti-IIa (anti-trombin) aktivitesine göre artmış
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

antiXa aktivitesine sahiptir. Ayrıca, LMWH’ler Aspirin: Asetilsalisilik asit siklooksijenaz-1’i


trombosit faktörü 4’e karşı azalmış duyarlılık ile inhibe eder ve tromboksan-A oluşumunu ön-
birlikte daha öngörülebilir bir antikoagülan etki ler. Bu yolak tarafından indüklenen trombosit
ve daha az trombositopeni oranları gösterirler. agregasyonu da bloke olur. Bir meta-analizde,
Bu ilaçlar vücut ağırlığına göre ayarlanan dozlar- 75-150 mg aspirinin daha yüksek dozlar kadar
da subkutan uygulanabilir ve laboratuvar izlemi etkili olduğu gösterilmiştir. Akut MI için, antit-
gerektirmez. Bu dört çalışmanın meta-analizi rombosit tedavi (hemen her zaman aspirin) ile
tedavi edilen her 1000 hasta başına düşen vaskü-
LMWH ile fraksiyone olmayan heparin arasın-
ler olay sayısında azalma saptanmıştır. Gastroin-
da etkinlik ve güvenilirlik bakımından fark bu-
testinal yan etkiler bu düşük dozlarda nisbeten
lunmadığını ortaya koymaktadır. Meta-analizde
daha azdır, ancak aktif peptik ülser, lokal kana-
uzun etkili LMWH’lerin major kanama riskinde
ma veya kanama diyatezi gibi birkaç sakıncalı
belirgin artışa yol açtığı gösterilmiştir (OR=2.26 durum bulunmaktadır. Allerji seyrektir. Buna
(%95CI:1.63-3.41), p<0.0001. göre kontrendikasyon yoksa akut koroner send-
Özetle, aspirin tedavisi alan hastalarda düşük romdan şüphe edilen tüm hastalarda aspirinle
akut tedavi (kanıt düzeyi: A) ve daha sonra uzun
moleküler ağırlıklı heparinin eklenmesinin
vadeli tedavi önerilmektedir (kanıt düzeyi: A).
plaseboya kıyasla daha etkili olduğu yönünde
Önerilen standart dozu 160-325 mg’dır.
yeterli kanıt bulunmaktadır (kanıt düzeyi: A).
LMWH’ler için akut tedavide en azından fraksi-
yone olmayan heparin kadar etkili olduğu sonu- ADP Reseptör Antagonistleri
cuna varılabilir (kanıt düzeyi: A). Öte yandan, Tienopiridinler: Klopidogrel, 12562 hastadan
iki başa baş kıyaslamada (kombine ölüm/MI/ oluşan büyük bir klinik çalışmada (CURE) as-
rekürren anjina son noktasında) enoksaparin pirinle tedavi edilen AKS’lu hastalarda araştırıl-
fraksiyone olmayan heparine üstün bulunmuş- mıştır. AKS hastalarında akut tedavide ve daha
tur. UFH, STEMI hastasında, fibrin spesifik uzun dönem tedavide en az 9-12 ay süreyle klo-
litik tedaviye eklenecekse: pidogrel önerilir (kanıt düzeyi: B). Bu kanıt dü-
zeyinin ötesinde tedavi hastanın risk durumuna
60 U/kg iv bolusu takiben, 12 U/kg/saatten ve kişisel seçime bağlıdır. Klopidogrel acil cerra-
infüzyona devam edilmelidir (Maksimum hi (5 gün içinde) gereksinimi olmayacağı düşü-
bolus 4000 U, infüzyon hızıda 1000U/saat nülen ve anjiyografi planlanan AKS hastalarına
olmalıdır). aPTT 50-70 arasında tutulmalıdır. verilmelidir. Klopidogrel aynı zamanda aspirini

Tablo 7. Reperfüzyon tedavisi uygulanmaksızın antitrombosit tedavi


Tavsiyeler Sınıf Düzey
Eşzamanlı antitrombosit tedavi
Halen aspirin tedavisi uygulanmayan hastalarda oral (çözünür ya da çiğnenebilir/enterik
I A
kaplı olmayan) ya da oral yoldan verilemiyorsa IV aspirin dozu
Oral klopidogrel yükleme dozu I B
Eşzamanlı antitrombin tedavisi
IV bolus olarak fondaparinuks, 24 saat sonra subkütan doz I B
Fondaparinuks yoksa: Enoksaparin IV bolus, ardından 15 dakika sonra ilk subkütan doz; 75 yaşın
I B
üzerindeki hastalarda IV bolus uygulamayın ve tedaviye azaltılmış subkütan dozla başlayın veya
Vücut ağırlığına uyarlanmış IV heparin, ardından vücut ağırlığına uyarlanmış IV infüzyon-
I B
80 la devam edin, 3 saat sonra ilk aPTT kontrolü
Konu 2

Tablo 8. Eşzamanlı antitrombosit tedavi dozları

Akut Koroner Sendromlar


Birincil PKG uygulamasında
Aspirin oral yoldan 150-325 mg ya da oral uygulama mümkün değilse, IV 250-500 mg
Klopidogrel oral yükleme dozu olarak en az 300 mg, tercihen 600 mg
GPIIb/IIIa Absiksimab: IV bolus olarak 0.25 mg/kg, inhibitörleri ardından dakikada 0.125 µg/kg infüzyon
(12 saat boyunca maksimum 10 µg/dakika)
Fibrinolitik tedavi uygulamasında
Aspirin oral yoldan 150-325 mg ya da oral uygulama mümkün değilse, IV 250 mg
Klopidogrel yükleme dozu olarak 75 yaşa kadar 300 mg, 75 yaşın üzerinde 75 mg
Reperfüzyon tedavisi uygulanmamas› durumunda
Aspirin oral yoldan 150-325 mg
Klopidogrel oral yoldan 75 mg

Tablo 9. Eşzamanlı antitrombin tedavisi dozları


Birincil PKG uygulamasında
Heparin
Alışılmış başlangıç dozu olan IV bolus olarak 100 U/kg-vücut ağırlığı (GPIIb/IIIa antagonistleri kullanı-
lıyorsa, 60 U/kg). Uygulama aktive pıhtılaşma zamanı (ACT) kılavuzluğunda gerçekleştiriliyorsa, heparin
idame dozu ACT değeri 250-350 saniye (GPIIb/IIIa antagonistleri kullanılıyorsa, 200-250 saniye) olacak
şekilde sürdürülür. İşlemin sonunda infüzyon durdurulmalıdır.
Bivalirudin
IV bolus olarak 0.75 mg/kg, ardından infüzyonla saatte 1.75 mg/kg; ACT’ye göre doz ayarlaması gerekmez
ve uygulama işlem sonunda durdurulur.
Fibrinolitik tedavi uygulamasında
Enoksaparin
75 yaşın altındaki ve kreatinin düzeyleri 2.5 mg/mL ya da 221 µmol/L (erkek) veya 2 mg/mL ya da 177
µmol/L (kadın) olan hastalarda: IV bolus olarak 30 mg, ardından 15 dakika sonra başlanmak koşuluyla
taburcu olana kadar maksimum 8 gün boyunca subkütan yoldan 12 saatte bir 1 mg/kg. İlk subkütan dozda
100 mg’ın üzerine çıkılmamalıdır.
75 yaşın üzerindeki hastalarda: IV bolus uygulanmaz; subkütan doz olarak 0.75 mg/kg ile başlanır ve ilk 2
subkütan dozda maksimum 75 mg uygulanır. Yaştan bağımsız olarak kreatinin klirens değeri <30 mL/dakika
olan hastalarda subkütan dozlar 24 saatte bir tekrarlanır.
Heparin
Maksimum 4000 U olmak koşuluyla IV bolus olarak 60 U/kg, ardından saatte maksimum 1000 U olmak
koşuluyla 24-48 saat boyunca IV infüzyon olarak 12 U/kg. Hedef aPTT değeri: 50-70 saniye; 3., 6., 12. ve
24. saatlerde kontrol edilmelidir
Fondaparinuks
2.5 mg IV bolus, ardından kreatinin 3 mg/mL ya da 265 µmol/L ise 8 gün boyunca ya da hastaneden
taburcu edilene kadar günde bir kez subkütan yoldan 2.5 mg
Reperfüzyon tedavisi uygulanmaması durumunda
Fondaparinuks Fibrinolitik tedaviyle aynı doz
Enoksaparin Fibrinolitik tedaviyle aynı doz
Heparin Fibrinolitik tedaviyle aynı doz

tolere edemeyen hastalarda acil ve uzun dönem Antitrombosit ve antitrombin tedavinin reper-
tedavide önerilebilir (CAPRIE) ve stent takılan füzyon tedavisinden bağımsız ve birlikte kullan-
hastalarda da önerilir (kanıt düzeyi:B). ma tedavileri tablo 7-9 arasında gösterilmiştir. 81
Akut Koroner Sendromlarda Tedavi (Şekil 1) 4. Daha sonra çok derivasyonlu EKG ile iske-
mi izleminden oluşan bir gözlem dönemi
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Hastaların çoğunda göğüste rahatsızlık hissi (gö- başlar. Hastada yeniden göğüs ağrısı geli-
ğüs ağrısı) bulunabilir ve akut koroner sendrom şirse, 12-derivasyonlu bir EKG çekilmeli
şüphesi yalnızca bir ön tanıdır. İlk değerlendir- ve semptomlar kendiliğinden veya nitrat
me şu dört aşamadan oluşur): kullanımı sonrası düzeldikten sonra çekilen
EKG kıyaslanmalıdır. Ek olarak, sol ventri-
1. Dikkatli bir tıbbi öykü alınması, ayrıca bul- kül fonksiyonunu değerlendirmek ve göğüs
gu ve belirtilerin tanımlanması önemlidir. ağrısı yapan diğer kardiyovasküler hastalık-
Fizik muayenede kalp kapak hastalığı (aort ları dışlamak amacıyla bir ekokardiyogram
stenozu), hipertrofik kardiyomiyopati, kalp planlanabilir. Ayrıca, 6-12 saat sonra ikinci
yetersizliği ve pulmoner hastalık açısından bir troponin ölçümü yapılmalıdır.
ayrıntılı bir inceleme yapılmalıdır.
Hastalar bundan sonra AKS olarak sınıflan-
2. Elektrokardiyogram (EKG) değerlendirilir: dırılabilir, miyokard infarktüsü (nekroz belir-
Mümkünse özellikle önceden sol ventrikül
teçlerindeki artışla birlikte) ve kararsız anjina
hipertrofisi veya bir koroner hastalık gibi
(EKG değişikliği bulunmasına rağmen nekroz
kardiyak patolojisi olan hastalarda daha
bulgusunun gözlenmemesi) şeklinde sınıflana-
önce çekilmiş bir EKG değerlidir. EKG,
bilir, geri kalanlar diğer hastalıklar veya henüz
AKS şüphesi bulunan hastaların farklı te-
tanımlanmamış semptomlar olarak adlandırılır.
davi yaklaşımları gerektiren iki kategoriye
ayrılmasına olanak tanır: Bir kez tanı konulduktan sonra, persistan ST-
segment yükselmesi olmayan (ST segment çök-
a. ST segment yükselmesi büyük bir koroner
mesi, negatif T dalgası, T dalgalarında yalancı
arterin tam tıkalı olduğunu ve acil tedavi
normalliği veya normal EKG) ancak akut koroner
gerektiğini gösterir. ST segment yükselmeli
sendromlarda inatçı veya tekrarlayıcı göğüs ağrısı
miyokard infarktüsü (perkütan koroner gi-
olan hastalarda 75-150 mg/gün aspirin, klopi-
rişim veya trombolitik)
dogrel (bu endikasyon için bir kez onaylanmış),
b. Persistan ST segment yükselmesi olmaksı- düşük molekül ağırlıklı heparin veya fraksiyone
zın ST segment değişiklikleri veya normal olmayan heparin, beta bloker ve oral veya intra-
bir EKG
venöz nitratlarla medikal tedaviye başlanmalıdır.
c. Az sayıda olgu dal bloğu veya pacemaker
ritmi gibi belirsiz EKG değişikliklerine sa- Klopidogrel aspirine karşı hipersensitivitesi veya
hiptir ve bir özellik göstermez. gastrointestinal intoleransı bulunan hastalarda
3. Son iki durumda, daha ileri tanımlama için aspirinin yerine kullanılmalıdır. Kalsiyum anta-
biyokimyasal belirteçlerin kullanılması gere- gonistleri, beta blokerleri kullanımının sakıncalı
kir: laboratuvar değerlendirmeleri hemog- olduğu veya bu grubu tolere edemeyen hastalar-
lobin (anemiyi araştırmak için) ve tercihan da beta blokerler yerine seçilmelidir. Sonraki iz-
troponin T ve troponin I olmak üzere miyo- lem periyodunda (6-12 saat) göğüs ağrısı tekrarı
kard hasarı belirteçlerini içermelidir. Tropo- bakımından yakın takip yapılmalı ve geliştiği
ninlerin veya kardiyak enzimlerin konsant- takdirde EKG tekrarlanmalıdır. Hemodinamik
rasyonu artarsa, geri dönüşümsüz bir hücre instabilite belirtileri dikkatle kaydedilmeli ve te-
hasarı meydana gelir ve miyokard infarktüsü davi edilmelidir.
geçirmiş olarak kabul edilmelidir.(40)

82
Konu 2

Göğüs Bölgesinde Rahatsızlık Hissi veya Ağrı

Akut Koroner Sendromlar


Acil Tıp Sistemi (112) Değerlendirme ve Bakımı
• Monitorizasyon ve ABC desteği, Kardiyopulmoner resüsistasyon ve Defibrilasyon için uygun ortamın sağlanması
• Oksijen, aspirin veriniz ve ihtiyaç varsa morfin, nitrat veriniz
• 12 Kanallı EKG çekiniz.
• Eğer ST elevasyonu varsa trombolitik checklisti kontrol ediniz.
• Hastanenin ST segment elvasyonundan haberdar olması ve hazırlıklara başlamasını sağlayınız.

Acil Servis Değerlendirmesi (<10 dakika) Genel acil servis tedavisi


Vital bulgulara bakınız. Oksijen satürasyonunu Oksijen 4L/dk, satürasyonun> %90 olmalı
Damar yolunu açınız Aspirin 160-325 mg (112 vermediyse)
12 kanal EKG çekiniz Nitrogliserin sublingual, sprey, intravenöz
Kısa, hedefe yönelik hastalık öyküsü, fizik bakı yapınız Morfin IV (Ağrı nitrogliserine yanıt vermezse)
Fibrinolitik kontendikasyonları var mı sorgulayınız.
CBC, Kardiyak enzim, kanama profili tetkiklerini gönderiniz.
PA akciğer filmi isteyiniz (<30 dakika).

Başlangıç 12 kanal EKG

ST depresyonu veya dinamik T dalga negatifliği Normal veya EKG’de non-


ST elevasyonu veya
yüksek risk anstabil anjina pektoris/ST yüksel- diagnostik ST-T dalga değişiklileri
yeni sol dal bloğu STEMI
mesiz myokard infarktüsü UAP/NSTEMI orta düşük risk UAP

Evet
Kontrendikasyonları yoksa aşağı- Kontrendikasyonları yoksa aşağı-
Yüksek veya orta risk faktörleri
daki tedaviyi başlayınız. daki tedaviyi başlayınız.
(tablo 2, 3) gelişti mi veya tropo-
• B adrenarjik reseptör blokerleri • Nitrogliserin
nin pozitif mi?
• Klopidogrel • B adrenarjik reseptör blokerleri
• Heparin (UFH veya • Klopidogrel
Hayır
• LMWH) • Heparin (UFH veya LMWH
• Glikoprotein IIb/IIIa

12 saat
Semptomların başlangıç • Hastayı monitorize yatağa alınız Acil serviste monitorize alanda
zamanı • Risk durumunu belirleyiniz (tablo 2, 3) göğüs ağrısı izlemi yapınız
• Seri kardiyak enzim takibi
12 saat • Seri EKG/devamlı ST moniori-
Yüksek Riskli Hasta zasyonu
Reperfüzyon Tedavisi
• Gerilemeyen iskemik göğüs ağrısı • Stres testi düşünülebilir.
Kapı-balon zamanı
< 90 dakika • Tekrarlayıcı/dirençli ST hareketliliği
Kapı-trombolitik zamanı • Ventriküler taşikardi
Yüksek veya orta risk
< 30 dakika • Hemodinamik instabilite Evet
faktörleri (tablo 2, 3)
Devam tedavisi • Pompa fonksiyon bozukluğu bulguları
gelişti mi veya troponin
ACE inhibitör veya reseptör • Erken invaziv tedavi şok gelişen MI hastala-
pozitif mi?
blokerleri (semptom baş- rında ilk 48 saat içinde revaskülarizasyon
langıcından 24 saat önce) • Tedavilere devam edilmesi Hayır
HMG CoA Redüktaz inhi- • Ek olarak
bitörleri (Statin tedavisi) • ACE İnhibitör veya reseptör blokerleri İskemi veya infarkt
(semptom başlangıcından 24 saat önce) bulgusu yoksa poliklinik
• HMG CoA Redüktaz inhibitörleri (Statin kontrolü önerilerek
tedavisi) taburculuk

Şekil 1. Akut koroner sendromlarda tedavi planı.


83
Özet Kaynaklar
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

* Akut koroner sendromlar, Dünya’da ve 1. Onat A., Keleş İ, Çetinkaya A, Başar Ö. ve arka-
Türkiye’de en sık ölüm nedenidir. daşları, Türk Kardiyoloji Derneği, İ.Ü. Cerrah-
paşa ve İstanbul Tıp Fakülteleri, Kardiyoloji Ens-
* Klinik sendromun tanımlanması ve hızlı
titüsü ve S. Ersek Göğüs-Kalp-DamarCerrahisi
revaskülarizasyon hekimlerin en önemli Merkezi, Türk Kardiyol Dern Arş 2001;29:8-19.
hedefleri olmalıdır. (Time is muscle=zaman
2. Davies Mj, Richardson PJ, Woolf N, Katz DR,
kastır)
Mann J. Risk of trombosis in human atheroscle-
* Anstabil anjina pektoris öyküye dayalı bir rotic plaques: role of extracellular lipid, macrop-
tanıdır ve stabil anjina pektoristen ayrı- hage, and smooth muscle cell content. Br Heart
mının yapılabilmesi için Kanada Kardi- J 1993;69;377-81.
yovasküler Cemiyeti Anjina Sınıflaması 3. Davies M. The composition of coronary artery
bilinmelidir. plaque. N Engl J Med 1997;336:1312-3.
* Akut koroner sendromlarda en sık göğüs 4. Van Domburg RT, van Miltenburg-van Zijl AJ,
ağrısı şikayeti olmasına rağmen bu bir ku- Veerhoek RJ, Simoons Ml. Unstable angina:
ral değildir. Atipik başvuru oldukça sık gö- good long-term outcome after a complicated
rülür. Genç (25-40 yaş) ve yaşlı (>75 yaş) early course. J Am Coll Cardio1998;31;1534-9.
hastalarda, diyabetik hastalarda ve kadın 5. Lee TH, Cook EF, Weisberg M, Sargent RK,
hastalarda atipik bulgu ve belirtiler sıktır. Wilson C, Goldman L. Acute chest pain in
* İlk çekilen EKG’nin Akut MI için yalnız- the emergency room. İdentification and exa-
ca %50’si tanısaldır. Bu nedenle seri EKG mination of low risk patients. Arch İntern Md.
çekimleri (özellikle yakınma esnasında) 1985;145:65-9.
yapılmadır. 6. Grijseels EW, Deckers JW, Hoes AW et al. Pre-
hospital triage of patients with suspected acute
* Göğüs ağrısıyla gelen hastalarda kardiyak
myocardial infarction. Evaluation of previously
belirteçler hasta başvurusunun en az 6 sa- developed algorithms and new proposals. Eur
atini kapsamalıdır. Heart J 1995;16:325-32.
* Hasta acil servise girişinin onuncu da- 7. Fesmire FM, Percy RF, Bardoner JB, Wharton
kikasında kardiyak güvenlik çemberine DR, Calhoun FB. Usefulness of automated se-
alınmış ve EKG’si çekilmiş, ASA’sı veril- rial 12-lead ECG monitoring during the initial
miş olmalıdır. emergency department evalu-ation of patients
* STEMI ve AAP/NSTEMI tedavileri bir- with chest pain. Ann Emerg Med 1998;31:3-11.
birlerine oldukça benzerdir. Aralarındaki 8. Savonitto S, Ardissino D, Granger CB et al.
en büyük fark STEMI’de revaskülarizas- Prognostic value of the admission electrocar-
yon (ilaç veya girişim) işlemidir. Bu ne- diogram in acute coronary syndromes. JAMA
denle hekimler için STEMI hastalarının 1999; 281: 707-13.
tanınması çok önemlidir. 9. Rouan GW, Lee TH, Cook EF, Brand DA, We-
* STEMI hastalarında, acil hekimleri tara- isberg MC, Goldman L. Clinical characteristics
and outcome of acute myocardial infarction
fından yapılacak tüm işlemler seri ve hızlı
in patients with initially normal or nonspe-
olmalıdır. En ideal zamanların kapı-trom-
cific electrocardiograms (A Report From the
bolitik zamanı için 30 dakika, kapı-balon Multicenter Chest Pain Study). Am J Cardiol
zamanının ise 90 dakika olduğu akıldan 1989;64:1087-92.
çıkartılmamalıdır.
10. Pozen MW, D’Agostino RB, Selker HP,
Sytkowski PA, Hood WB Jr. A predictive ins-
trument to improve coronarycare-unit admissi-
on practices in acute ischemic heart disease. A
prospective multicenter clinical trial. N Engl J
Med 1984;310:1273-8.
84
Konu 2

11. Puleo PR, Meyer D, Wathen C, et al: Use of a 21. Newman J, Aulick N, Cheng T, Faynor S, Curtis
rapid assay of subforms of creatine kinase-MB to R, Mercer D, Williams J, Hobbs G. Prehospital

Akut Koroner Sendromlar


diagnose or rule out acute myocardial infarction. identification of acute coronary ischemia using
New Engl J Med 331:561,1994. a troponin T rapid assay. Prehosp Emerg Care.
12. Green GB, Skarbek-Borosky GW, Chan DW, et 1999;3:97-101.
al: Myoglobin for early riskstratification of ED 22. Svensson L, Axelsson C, Nordlander R, Herlitz
patients with possible myocardial ischemia. Aca- J. Prognostic value of biochemical belirteçs, 12-
dEmerg Med 7:625,2000. lead ECG and patient characteristics amongst
13. Green GB, Li DJ, Bessman ES, et al: The prog- patients calling for an ambulance due to a sus-
nostic significance of troponin I and troponin T. pected acute coronary syndrome. J Intern Med.
Acad Emerg Med 5:758,1998. 2004;255:469-77.

14. Jae AS, Ravkilde J, Roberts R et al. It’s time for 23. Ng SM, Krishnaswamy P, Morrisey R, Clopton
a change to a troponin standard. Circulation P, Fitzgerald R, Maisel AS. Mitigation of the cli-
2000;102:1216-20. nical significance of spurious elevations of car-
diac troponin I in settings of coronary ischemia
15. Wu AH, Apple FS, Gibler WB, Jesse RL, Wars- using serial testing of multiple cardiac belirteçs.
haw MM, Valdes R Jr. National Academy of Am J Cardiol. 2001;87:994-9.
Clinical Biochemistry Standards of Laboratory
Practice: recommendations for the use of cardiac 24. Braunwald E, Antman EM, Beasley JW, et al.
belirteçs in coronary artery diseases. Clin Chem ACC/AHA 2002 guideline update for the ma-
1999;45:1104-21. nagement of patients with unstable angina and
non-ST-segment elevation myocardial infarc-
16. Bertrand ME, Simoons ML, Fox KA, Wallentin tion-summary article: a report of the Ameri-
LC, Hamm CW, McFadden E, De Feyter PJ, can College of Cardiology/American Heart
Specchia G, Ruzyllo W; Task Force on the Ma- Association task force on practice guidelines
nagement of Acute Coronary Syndromes of the (Committee on the Management of Patients
European Society of Cardiology. Management With Unstable Angina). J Am Coll Cardiol.
of acute coronary syndromes in patients presen- 2002;40:1366-74.
ting without persistent ST-segment elevation.
Eur Heart J. 2002;23:1809-40. 25. Topol EJ. Inflammation and embolization in isc-
hemic heart disease. J Invasive Cardiol. 2000;12
17. Emergency Department: Rapid identification (suppl B):2B-7B.
and treatment of patients with acute myocardial
infarction. National Heart Attack Alert Prog- 26. Fibrinolytic Therapy Trialists1 (FTT) Collabo-
ram Coordinating Committee, 60 Minutes to rative Group.lndications for fibrinolytic therapy
Treatment Working Group. Ann Emerg Med. in suspected acute myocardial infarction: collabo-
1994;23:311-29. rative overview of early mortality and major mor-
bidity results from all randomised trials of more
18. Antman EM, Tanasijevic MJ, Thompson B, than 1000 patients. Lancet 1994;343:311-22.
Schactman M, McCabe CH, Cannon CP, Fisc-
her GA, Fung AY, Thompson C, Wybenga D, 27. Intravenous NPA for the treatment of infarcting
Braunwald E. Cardiac-specific troponin I le- myocardium early. In TIME-II, a double-blind
vels to predict the risk of mortality in patients comparison of singleboluslanoteplase vs acce-
with acute coronary syndromes. N Engl J Med. lerated alteplase for thetreatment of patients
1996;335:1342-9. with acute myocardial infarction. Eur Heart J
2000;21:2005-13.
19. Svensson L, Axelsson C, Nordlander R, Herlitz
J. Elevation of biochemical belirteçs for myocar- 28. Boersma H, Maas AC, Deckers JW et al. Early
dial damage prior to hospital admission in pa- thrombolytic treatment in acute myocardial in-
tients with acute chest pain or other symptoms farction: reappraisal of the golden hour. Lancet
raising suspicion of acute coronary syndrome. J 1996;348:771-5.
Intern Med. 2003;253:311-9. 29. Gore JM, Granger CB, Simoons ML et al. Stro-
20. Gust R, Gust A, Bottiger BW, Bohrer H, Martin ke after thrombolysis. Mortality and functional
E. Bedside troponin T testing is not useful for early outcomes in the GUSTO-I trial. Global Use of
out-of-hospital diagnosis of myocardial infarction. Strategies to Open Occluded Coronary Arteries.
Acta Anaesthesiol Scand. 1998;42:414-7. Circulation 1995;92:2811-8. 85
30. ISIS-3 (Third International Study of Infarct of the safety of clopidogrel with and without a
Survival) Collaborative Group. ISIS-3: a rando- loading dose in combination with aspirin com-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

mised comparison of streptokinase vs tissue plas- pared with ticlopidine in combination with
minogen activator vs anistreplase and of aspirin aspirin after coronary stenting: the clopidogrel
plus heparin vs aspirin alone among 41,299 aspirin stent international cooperative study
cases of suspected acute myocardial infarction. (CLASSICS). Circulation2000;102:624-9.
Lancet 1992;339:753-70. 40. Myocardial infarction redefined-a consensus
31. The International Study Group. In-hospital document of The Joint European Society of
mortality and clinical course of 20,891 patients Cardiology/American College of Cardiology
with suspected acute myocardial infarction ran- Committee for the redefinition of myocardial
domised between alteplase and streptokinase infarction. J Am Coll Cardiol 2000;36:959-69.
with or without heparin. Lancet 1990;336:71-5. 41. Israrcı ST-Segment Yükselmesi Bulunan Hasta-
32. Van de Werf F, Ardissino D, Betriu A, Cokkinos larda Akut Miyokard Enfarktüsü Tedavisi. Av-
DV, Falk E, Fox KA, Julian D, Lengyel M, Ne- rupa Kardiyoloji Derneği (ESC) ST-Segment
umann FJ, Ruzyllo W, Thygesen C, Underwood Elevasyonlu Akut Miyokard Enfarktüsü Tedavisi
SR, Vahanian A, Verheugt FW, Wijns W; Task Görev Grubu. European Heart Journal (2008)
Force on the Management of Acute Myocardial 29, 2909-45.
Infarction of the European Society of Cardio- 42. Fox KA, Dabbous OH, Goldberg RJ, Pieper
logy. Management of acute myocardial infarcti- KS, Eagle KA, Van de Werf F, Avezum A, Good-
on in patients presenting with STsegment eleva- man SG, Flather MD, Anderson FA Jr, Granger
tion. Eur Heart J. 2003;24:28-66. CB. Prediction of risk of death and myocardial
33. Kaplan KDR, Parker M, Przybylek J, Teagar- infarction in the six months after presentation
den JR, Lesch M. Intravenous nitroglycerin for with acute coronary syndrome: prospective mul-
the treatment of angina at rest unresponsive to tinational observational study (GRACE). BMJ
Standard nitrate therapy. Am J Cardiol1983;51: 2006;333:1091-4.
694-8. 43. Lee KL, Woodlief LH, Topol EJ, Weaver WD,
34. Theroux P, Ouimet H, McCans J et al. Aspirin, Betriu A, Col J, Simoons M, Aylward P, Van de
heparin, or both to treat acute unstable angina. Werf F, Califf RM. Predictors of 30-day morta-
N Engl J Med 1988; 319:1105-11. lity in the era of reperfusion for acute myocardi-
35. Eikelboom JW, Anand SS, Malmberg K, Weitz al infarction. Results from an international trial
JI, Ginsberg JS, Yusuf S. Unfractionated heparin of 41,021 patients. GUSTO-I Investigators.
and low-molecularweight heparin in acute coro- Circulation 1995;91:1659-68.
nary syndrome without ST elevation: A Meta- 44. Morrow DA, Antman EM, Charlesworth A, Ca-
Analysis. Lancet 2000;355:1936-42. irns R, Murphy SA, de Lemos JA, Giugliano RP,
36. FRISC study group. Low-molecular-weight he- McCabe CH, Braunwald E. TIMI risk score for
parin during instability in coronary artery dise- ST-elevation myocardial infarction: A conveni-
ase, Fragmin during Instability in Coronary Ar- ent, bedside, clinical score for risk assessment at
tery Disease (FRISC) study group. Lancet 1996; presentation: an intravenous nPA for treatment
347:561-8. of infarcting myocardium early II trial substudy.
Circulation 2000;102:2031-7.
37. Antithrombotic, Trialist, Collaboration. Col-
laborative metaanalysis of randomised trials of 45. European Resuscitation Council. European Re-
antiplatelet therapy for prevention of death, suscitation Council guidelines for resuscitation
myocardial infarction, and stroke in high risk 2005. Resuscitation 2005;67 Suppl 1:S3-S189.
patients. BMJ 2002;324:71-86. 46. Keeley EC, Boura JA, Grines CL. Primary an-
38. Yusuf S, Zhao F, Mehta SR, Chrolavicius S, Tog- gioplasty versus intravenous thrombolytic the-
noni G, Fox KK. E ects of clopidogrel in addi- rapy for acute myocardial infarction: A quan-
tion to aspirin in patients with acute coronary titative review of 23 randomised trials. Lancet
syndromes without ST-segment elevation. N 2003;361:13-20.
Engl J Med 2001; 345:494-502. 47. Grines CL, Cox DA, Stone GW, Garcia E, Mat-
39. Bertrand ME, Rupprecht HJ, Urban P, Gers- tos LA, Giambartolomei A, Brodie BR, Madon-
86 hlick AH, Investigators FT. Double-blind study na O, Eijgelshoven M, Lansky AJ, O’Neill WW,
Konu 2

Morice MC. Coronary angioplasty with or wit- antiinflammatory drugs: An update for clinicians.
hout stent implantation for acute myocardial A scientific statement from the American Heart

Akut Koroner Sendromlar


infarction. Stent Primary Angioplasty in Myo- Association. Circulation 2007;115:326-332.
cardial Infarction Study Group. N Engl J Med 55. Fox KA, Mehta SR, Peters R, Zhao F, Lakkis
1999;341:1949-56. N, Gersh BJ, Yusuf S. Benefits and risks of the
48. Stone GW, Grines CL, Cox DA, Garcia E, combination of clopidogrel and aspirin in pa-
Tcheng JE, Griffin JJ, Guagliumi G, Stuckey T, tients undergoing surgical revascularization for
Turco M, Carroll JD, Rutherford BD, Lansky non-ST-elevation acute coronary syndrome: the
AJ. Comparison of angioplasty with stenting, Clopidogrel in Unstable angina to prevent Re-
with or without abciximab, in acute myocardial current ischemic Events (CURE) Trial. Circula-
infarction. N Engl J Med 2002;346:957-66. tion 2004;110:1202-8.
49. Kastrati A, Mehilli J, Nekolla S, Bollwein H, 56. Sabatine MS, Cannon CP, Gibson CM, Lopez-
Martinoff S, Pache J, Schuhlen H, Seyfarth M, Sendon JL, Montalescot G, Theroux P, Claeys
Gawaz M, Neumann FJ, Dirschinger J, Schwa- MJ, Cools F, Hill KA, Skene AM, McCabe CH,
iger M, Schomig A. A randomized trial compa- Braunwald E. Addition of clopidogrel to aspirin
ring myocardial salvage achieved by coronary and fibrinolytic therapy for myocardial infarc-
stenting versus balloon angioplasty in patients tion with ST-segment elevation. N Engl J Med
with acute myocardial infarction considered ine- 2005;352:1179-89.
ligible for reperfusion therapy. J Am Coll Cardi-
57. von Beckerath N, Taubert D, Pogatsa-Murray
ol 2004;43:734-41.
G, Schomig E, Kastrati A, Schomig A. Absorp-
50. Hochman JS, Sleeper LA, Webb JG, Sanborn tion, metabolization, and antiplatelet effects of
TA, White HD, Talley JD, Buller CE, Jacobs 300-, 600-, and 900-mg loading doses of clopi-
AK, Slater JN, Col J, McKinlay SM, LeJemtel dogrel: results of the ISAR-CHOICE (Intraco-
TH. Early revascularization in acute myocardi- ronary Stenting and Antithrombotic Regimen:
al infarction complicated by cardiogenic shock. Choose Between 3 High Oral Doses for Im-
SHOCK Investigators. Should we emergently mediate Clopidogrel Effect) Trial. Circulation
revascularize occluded coronaries for cardioge- 2005;112:2946-50.
nic shock. N Engl J Med 1999;341:625-34.
58. Montalescot G, Sideris G, Meuleman C, Bal-
51. Gershlick AH, Stephens-Lloyd A, Hughes S, dit-Sollier C, Lellouche N, Steg PG, Slama M,
Abrams KR, Stevens SE, Uren NG, de Belder A, Milleron O, Collet JP, Henry P, Beygui F, Dro-
Davis J, Pitt M, Banning A, Baumbach A, Shiu uet L. A randomized comparison of high clopi-
MF, Schofleld P, Dawkins KD, Henderson RA, dogrel loading doses in patients with non-ST-
Oldroyd KG, Wilcox R. Rescue angioplasty after segment elevation acute coronary syndromes:
failed thrombolytic therapy for acute myocardial the ALBION (Assessment of the Best Loading
infarction. N Engl J Med 2005;353:2758-68. Dose of Clopidogrel to Blunt Platelet Activati-
52. Wijeysundera HC, Vijayaraghavan R, Nalla- on, Inflammation and Ongoing Necrosis) trial.
mothu BK, Foody JM, Krumholz HM, Phillips J Am Coll Cardiol 2006;48:931-8.
CO, Kashani A, You JJ, Tu JV, Ko DT. Rescue 59. Assessment of the Safety and Efficacy of a New
angioplasty or repeat fibrinolysis after failed Thrombolytic (ASSENT-2) Investigators, Van
fibrinolytic therapy for ST-segment myocardial de Werf F, Adgey J, Ardissino D, Armstrong
infarction: a meta-analysis of randomized trials. PW, Aylward P, Barbash G, Betriu A, Binbrek
J Am Coll Cardiol 2007;49:422-30. AS, Califf R, Diaz R, Fanebust R, Fox K, Gran-
53. Gislason GH, Jacobsen S, Rasmussen JN, Ras- ger C, Heikkila J, Husted S, Jansky P, Langer A,
mussen S, Buch P, Friberg J, Schramm TK, Lupi E, Maseri A, Meyer J, Mlczoch J, Mocceti
Abildstrom SZ, Kober L, Madsen M, Torp- D, Myburgh D, Oto A, Paolasso E, Pehrsson
Pedersen C. Risk of death or reinfarction asso- K, `Seabra-Gomes R, Soares-Piegas L, Sugrue
ciated with the use of selective cyclooxygenase-2 D, Tendera M, Topol E, Toutouzas P, Vahanian
inhibitors and nonselective nosteroidal antiinf- A, Verheugt F, Wallentin L, White H. Single-
lammatory drugs after acute myocardial infarc- bolus tenecteplase compared with front-loaded
tion. Circulation 2006;113:2906-13. alteplase in acute myocardial infarction: the AS-
54. Antman EM, Bennett JS, Daugherty A, Furberg SENT-2 double-blind randomised trial. Lancet
C, Roberts H, Taubert KA. Use of nonsteroidal 1999;354:716-22. 87
60. The Global Use of Strategies to Open Occlu- 64. Di Mario C, Dudek D, Piscione F, Mielecki W,
ded Coronary Arteries (GUSTO III) Investi- Savonitto S, Murena E, Dimopoulos K, Ma-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

gators. A comparsion of reteplase with alteplase nari A, Gaspardone A, Ochala A, Zmudka K,


for acute myocardial infarction. N Engl J Med Bolognese L, Steg PG, Flather M. Immediate
1997;337:1118-23. angioplasty versus standard therapy with rescue
61. Berkowitz SD, Granger CB, Pieper KS, Lee KL, angioplasty after thrombolysis in the Combined
Gore JM, Simoons M, Armstrong PW, Topol EJ, Abciximab Reteplase Stent Study in Acute Myo-
Califf RM. Incidence and predictors of bleeding cardial Infarction (CARESS-in-AMI): an open,
after contemporary thrombolytic therapy for prospective, randomised, multicentre trial. Lan-
myocardial infarction. The Global Utilization of cet 2008;371:559-68.
Streptokinase and Tissue Plasminogen activator 65. Fernandez-Aviles F, Alonso JJ, Pena G, Blanco J,
for Occluded coronary arteries (GUSTO) I In- Alonso-Briales J, Lopez-Mesa J, FernandezVaz-
vestigators. Circulation 1997;95:2508-16. quez F, Moreu J, Hernandez RA, Castro-Beiras
62. Bottiger BW, Arntz HR, Chamberlain DA, A, Gabriel R, Gibson CM, Sanchez PL. Primary
Bluhmki E, Belmans A, Danays T,¨ Carli PA, angioplasty vs. early routine post-fibrinolysis
Adgey JA, Bode C, Wenzel V for the Throm- angioplasty for acute myocardial infarction with
bolysis in Cardiac Arrest (TROICA)Investiga- ST-segment elevation: the GRACIA-2 non-
tors and the European Resuscitation Council inferiority, randomized, controlled trial. Eur
(ERC) Study Group. Thrombolysis during re- Heart J 2007;28:949-60.
suscitation for out-of-hospital cardiac arrest. N 66. Fernandez-Aviles F, Alonso JJ, Castro-Beiras A,
Engl J Med 2008, in press. Vazquez N, Blanco J, Alonso-Briales J, Lopez-
63. Barbash GI, Birnbaum Y, Bogaerts K, Hudson Mesa J, Fernandez-Vazquez F, Calvo I, Marti-
MP, Lesaffre E, Fu Y, Goodman S, Houbracken nez-Elbal L, San Roman JA, Ramos B. Routine
K, Munsters K, Granger CB, Pieper KS, Califf invasive strategy within 24 hours of thromboly-
RM, Topol EJ, Van de Werf F. Treatment of re- sis versus ischaemiaguided conservative app-
infarction after thrombolytic therapy for acute roach for acute myocardial infarction with ST-
myocardial infarction: an analysis of outcome segment elevation (GRACIA-1): a randomised
and treatment choices in the global utilization controlled trial. Lancet 2004;364:1045-53.
of streptokinase and tissue plasminogen ac-
tivator for occluded coronary arteries (GUS-
TO I) and assessment of the safety of a new
thrombolytic (ASSENT 2) studies. Circulation
2001;103:954-60.

88
Konu 3
KALP YETMEZLİĞİ VE
AKUT AKCİĞER ÖDEMİ
Dr. Özgür Karcıoğlu

Giriş KY tanımını oluşturan sol ventrikülün pompa


işlevi fizyopatolojik olarak dört etken tarafından
Kalp yetmezliği (KY), sağ ve sol kalp odacıkları belirlenir, bunlar kontraktilite, ön yük, art yük
için ayrı özelliklere sahip olmakla birlikte, kal- ve nabızdır (kalp hızı). Ön yük, sol ventrikül
bin kanı ana arterlere pompalama işlevindeki ye- diyastol basıncını, sol ventrikül pompa fonksi-
tersizliği anlatan bir sendromdur. Bu bozukluk yonunu ya da performansını gösterir. Kontrakti-
sonucunda kalp debisi hücresel düzeyde gerek- lite, kalbin kasılma performansını tanımlar. Art
sinimleri karşılayamaz ve bununla ilişkili belirti yük ise, kontraksiyona uğrayan miyokardın yen-
ve bulgular ortaya çıkar. KY, aşırı sıvı retansiyo- meye çalıştığı ön yükü veya damar rezistansını
nu ile seyrettiği durumda konjestif KY şeklinde yansıtır. Kalp hızı, kalp debisini artıran en etki-
de anılabilir ancak bu her KY olgusu için geçerli li mekanizmalardan biridir. Öyle ki tek başına
değildir, bazı olgularda sıvı fazlalığı, konjesyonu kalp hızı debiyi üç katına kadar çıkarır. Konjestif
olmadan da KY görülebilir. KY, miyokard kasılabildiğinde belirgin azalma,
miyokardda doku kaybı ya da miyokardın vo-
KY olgularının hastane başvuruları en sık ola- lüm veya basınç yükünün artışı sonucu meyda-
rak sol ventrikül işlevlerinde yetersizlik, sol KY na gelir. Hipertansiyon ve aort stenozunda ba-
ve bunun sonucu olan dispne ve nefes darlığı gibi sınç yüklenmesi, aort veya mitral yetmezliği ve
solunumsal yakınmalar ile gerçekleşir. Hastalar ti- soldan sağa şant durumunda volüm yüklenmesi,
pik olarak geceleri ortaya çıkan nefes darlığı ile de kardiyomiyopatilerde ise kontraktilitede azalma
(paroksismal nokturnal dispne) başvurabilirler. görülmektedir.
Kalbin sağ atrium ve ventrikülünün tutulduğu KY’de kalp debisi, düşük, normal veya yüksek
sağ KY olarak tanımlanan antitede ise pompa olabilir. Düşük debili yetmezlik, miyokard kont-
yetmezliği sonucu vücutta fazla sıvının biriktiği raksiyonundaki doğal bir problemden kaynak-
durumlar söz konusudur. Bu olgularda pretibial lanmaktadır. Yüksek debili yetmezlikte ise miyo-
ödem, üçüncü boşluklarda sıvı birikimi, hepato- kard sağlamdır, fakat anemi, tirotoksikoz, beriberi,
megali, hepatojuguler reflü, juguler venöz dol- büyük A-V şantlar, Paget Hastalığı gibi hastalıkla-
gunluk bulguları saptanabilir. Ancak sağ KY’ne rın sonucu olarak periferde aşırı fonksiyonel istem
bağlı yaşamsal tehlike veya acil tedavi endikas- vardır. Konjestif KY, ya kalbin fonksiyon bozuklu-
yonu pratik olarak söz konusu değildir. Acil ko- ğuna veya kalp debisinin düşmesine rağmen peri-
şullarda değerlendirilen KY olgularının hemen ferik kompansatuar yanıtın yetersizliğine bağlıdır.
tümü sol KY sürecinin başladığı ve tabloya ha- Kalp debisinin azalması sonucu, periferde bir dizi
kim olduğu olgulardır. adaptasyona yönelik olaylar gelişir:

Yetişkinlerin yaklaşık beşte biri yaşam boyunca 1. Nöro-hümoral mekanizmalar sonucu sod-
kalp yetmezliğine yakalanmaktadır. KY’li olgu- yum ve su tutulumu ön yükü artırır.
larda mortalite oranı giderek artmakta ve ciddi 2. Frank-Starling Yasası olarak da bilinen ku-
KY olan (ejeksiyon fraksiyonu %35’in altında rala göre, periferden kalbe dönen kanın art-
olanlar) olguların yarısı tanıdan sonra bir yıl ması, başlangıçta atım volümünü artırabil-
içinde ölmektedir. mek için kalbin kasılma gücünü yükseltir.
3. Volümdeki artış bir noktadan sonra kont- Sol ventrikül diyastol sonu basıncındaki artışa
raksiyon gücünü artıramaz. Atım hacmi dü- paralel olarak sol atriyum, pulmoner venler ve
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

şer, dispne ve konjestif bulgular oluşur. Kan kapillerlerdeki basınç artışı akciğer ödemi bul-
dağılımı beyin ve miyokardda artarken, deri, guları ile sonuçlanır. Başlangıçta interstisiyel
böbrek, GIS ve iskelet sisteminde ise azalır. daha sonra alveoler ödem patofizyolojiye ha-
Böbrek kan akımındaki azalma sonucunda kimdir. Bu durumda asıl yakınma nefes darlığı
Renin-anjiotensin-aldosteron sistemi uyarı- olup, önceleri ağır eforla ortaya çıkar. Patolo-
lır, bu da antidiüretik hormon salınımını te- jinin şiddeti arttıkça hafif eforla, günlük işleri
tikler. Na ve su tutulup, konjestif KY kliniği yaparken ve nihayet dinlenmede de (ortopne),
oluşur. nefes darlığı ortaya çıkmaya başlar. Öyküde gece
Bazı etkenler ve yeni gelişen durumlar altta ya- belirginleşen nefes darlığı, nefes açlığı (parok-
tan KY’ni ortaya çıkarmaktadır. Bunlar Tablo sismal noktürnal dispne) ve supin pozisyonda
1’de verilmektedir. nefes darlığında artış nedeniyle sırtı yükseltme
(birkaç yastıkla yatabilme) oldukça tipiktir.

Tablo 1. Altta yatan KY’ni ortaya çıkaran etkenler Renal dolaşım bozukluğu, renin-angiotensin-al-
dosteron sistemini aktive ederek su ve sodyum
Miyokard iskemi veya infarktüsü
tutulumuna (volüm artışı ve ödem) ve sistemik
Hipertansiyon veya hipertansif atak
vasküler rezistansta artışa neden olur. Ayrıca ye-
Taşiaritmiler (atrial veya ventriküler) tersiz perfüzyon sempatik sinir sistemini aktive
Bradiaritmiler ederek taşikardiye sebep olur.
Enfeksiyonlar (pnömoni, infektif endokardit,
pyelonefrit gibi)
Pulmoner tromboembolizm Radyolojik ve Laboratuvar Bulguları
Akut veya kronik anemi
Akciğer Grafisi: Başlıca radyolojik bulgular
Tiroid hastalıkları (hipertiroidi veya hipotiroidi)
kardiyomegali ve pulmoner sıvı birikimi olup,
İlaçların bırakılması Pulmoner venöz basınç (PVB) 15 mmHg düze-
Aşırı tuz alımı yinin üzerine çıktıkça basınç düzeyleri radyolo-
Fiziksel veya emosyonel stres jik bulgularla paralellik gösterir. Tablo 3’te PVB
Gebelik (pulmoner hipertansiyon ile ilişkili) ile radyolojik bulguların ilişkisi gösterilmektedir.
Negatif inotropik ilaç kullanımı Resim 1A’da interstisyel ödem döneminde, kli-
niği yeni başlangıçlı denebilecek bir olguya ait
akciğer grafisi görülmektedir. Resim 1B’de ise
alveoler konjesyonun belirgin olduğu, kliniği
KY’de Klinik Bulgular daha şiddetli olması beklenen olguya ait radyo-
lojik görünüm izlenmektedir.
Hastane başvurusu daha çok sol KY’nin bulgu-
larıyla gerçekleşir. Klinik görünüm hangi vent- EKG: Elektriksel vektörler yardımıyla kalbin
rikülün primer etkilendiğine bağlıdır. Yakınma statik elektrik yüklerini ortaya koyan EKG
ve fizik bakı bulguları Tablo 2’de gösterilmiştir. miyokard enfarktüsü, ritm veya ileti bozukluk-
larını göstermede çok değerli bir tanı aracıdır.
Klinik bulgular, yetersiz perfüzyon veya venöz
Ancak kalp yetmezliği için tanı koydurucu bir
basıncın yükselmesi sonucu gelişir. Hasta kalp
EKG bulgusu yoktur. Etyolojiyi tanımada yar-
yetmezliğinin kronik ilerleyici bulgularıyla veya
ani gelişen sol dekompansasyon bulguları ile ge- dımcı olur. Sol KY kliniğine sahip bir olguda
lir. Örneğin yorgunluk, halsizlik gibi bulgular EKG çekmenin en önemli nedeni akut koroner
kas iskelet sisteminin metabolik gereksiniminin sendromu dışlamaktır. Bunun yanında akut at-
90
yeterince karşılanamaması ile kendini gösterir. rial fibrilasyon, ventriküler disritmiler gibi ritm
Konu 3

Tablo 2. KY yakınma ve bulguları

Kalp Yetmezliği ve Akut Akciğer Ödemi


Yakınma Bulgu
Sol ventriküler yetmezlik
Yorgunluk Taşikardi, taşipne
Nefes darlığı (özellikle efor dispnesi) S3 gallop, bazen S4
Ortopne Terleme
Paroksismal noktürnal dispne Pulmoner ral
Oligüri Pulsus alternans (ilerlemiş olgularda)
Hipotansiyon (ilerlemiş olgularda)
Noktüri
Bilinç ve davranış değişiklikleri (ilerlemiş olgularda)
Sağ ventriküler yetmezlik
Vücutta şişlik Boyun venlerinde dolgunluk
Sağ üst kadran ağrısı Periferik, skrotum ve karın cildinde ödem, asit
İştahsızlık Hepatomegali
Bulantı Hepatojugüler reflu
Sarılık Palmar eritem, spider anjioma, jinekomasti

Tablo 3. Pulmoner venöz basınç (PVB) ile radyolojik bulguların ilişkisi


Pulmoner venöz Patofizyoloji Nasıl anılır?
basınç (PVB)
>15 mmHg vasküler redistribüsyon
>20 mmHg interstisiyel ve interlobüler ödem “Ren Geyiği Boynuzu” ve “Kerley-B Çizgileri”
>25 mmHg alveoler ödem “Atılmış Pamuk Manzarası” ve “Kelebek Görüntüsü”

Resim 1A. İnterstisyel ödem gösteren, KY ile uyumlu Resim 1B. Alveoler pulmoner ödem döneminde grafi
akciğer grafisi. Kerley-B çizgileri dışında anormallik se- bulguları.
çilememektedir. 91
bozuklukları, P pulmonale, S1 gibi özel bulgu- basyonu için arteriyel kan gazı sonucunun bek-
lar kalp yetmezliği etiyolojisini gösterebilir veya lenmemesi gerekliliğidir.
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

KY dışındaki alternatif tanıları destekleyebilir.


Bu bulgunun tüm emboli olgularının %12 Arteriyel Kan Gazı (AKG): Asit-baz dengesi
gibi küçük bir bölümünde görüldüğü, başka bir hakkında bilgi veren değerli bir yardımcıdır.
deyişle dışlama testi olarak kullanılamayacağı Hipoksi, hiperkarbi ve asidozu net şekilde orta-
bilinmelidir. ya koyar. Respiratuar yetmezliğin belgelenmesi
için yararlı olabilir. Ancak bir önceki paragrafta
Ekokardiyografi: Özellikle son yıllarda acil anlatıldığı gibi acil koşullarda başvuran, belirgin
koşullarda da uygulanma olanağına sahip olan solunum yetmezlikli, bilinç kaybı vb bulguların
ekokardiyografi, KY tanısında vazgeçilmez bir eşlik ettiği, solunum zorluğu belirgin olguda an-
tanı aracıdır. Hızlı ve yatak başı uygulanması, cak akademik anlam taşımaktadır. Bu nedenle
noninvaziv değerlendirmeye olanak sağlaması agresif tedavi gerektiren olgularda sonucun bek-
avantajlarıdır. Anatomik ve fonksiyonel durum lenmesi koşul olmamalıdır. Gerçekten değerli
(ventriküllerin durumu ve ejeksiyon fraksiyonu) olduğu koşullar, metabolik bozukluğun (örn.,
hakkında bilgi verir. Duvar hareket bozukluk- laktik asidoz) eşlik ettiğinden şüphelenilen olgu-
ları, kapaklar ve perikardın durumunu gösterir. lar ve osmolalite hesaplanması gerekliliği (meta-
Sistolik-diyastolik KY ayrımını yapabilir. Dopp- nol zehirlenmesi vb) gibi belli özel durumlardır.
ler işlevi aracılığıyla pulmoner arter basıncının
Diğer Biyokimyasal İncelemeler: Akut kalp
ölçülmesine olanak tanır. yetmezlikli olgularda sıklıkla önemli bir biyo-
Göğüs Tomografisi: Pulmoner embolizm, disp- kimyasal bozukluk bulunamaz. Buna karşın
kardiyak enzimler (Troponin I veya T, CK-MB)
neye neden olabilecek anatomik bozukluklar,
KY’ni tetikleyen miyokardiyal iskemik hasarı,
kistler, bronş lümenini tıkayan tümöral oluşum-
karaciğer fonksiyon testleri karaciğer konjesyo-
lar ortaya konabilir. Perikard tamponadı, kardi-
nunu, böbrek fonksiyon testleri ise KY sonucu
yomegali için ipuçları elde edilebilir. Kontrast uzamış renal iskemi sonucu böbrek fonksiyon-
madde damar yolundan verilerek özellikle pul- larının bozulduğu yönünde ipucu verebilir. Bu
moner embolizm ve kanser tanısına gidilebilir. aynı zamanda tedaviye de yön verecektir, örneğin
Dikkat edilmesi gereken nokta tomografi çekim şiddetli böbrek yetmezliği saptanan anürik olgu-
odasına gönderilen olgunun hemodinamik ve da erken dönemde sıvı kısıtlamasını uyaracaktır.
solunumsal yönden stabil olmasıdır.
Tiroid fonksiyon testleri tiroid bozukluğundan
Nabız Oksimetre: Acil servis veya ambulans (örn. multinodüler guatr) kaynaklanan yada
başvurusu yapan dispneik veya KY şüpheli her presipite olan bir yetmezliği gösterebilir. Kardi-
olgunun değerlendirilmesinde ilk bakılması ge- yak enzim düzeyleri, akut veya subakut miyo-
reken değerlerdendir. Son yıllarda “5. vital bul- kard infarktüsünü gösterir.
gu” olarak görülmesi boşuna değildir. Yerinde
kullanımı sonucu arteriyel kan gazı gerekliliği D-Dimer: Dispne ile başvuran olguda D-dimer
minimale inmiştir. “Normal” olarak yorumla- pulmoner tromboembolizm için belirteçtir, an-
nacak değerler %95’in üzerindeki değerlerdir. cak yüksekliği birçok durumla birlikte olabildi-
Akut olarak %90’ın altına düşen değerler ven- ğinden acil koşullarda daha çok negatif tahmin
tilasyon desteği ve endotrakeal entübasyonu değerinden yararlanılır, başka bir deyişle düşük
düşündürmelidir. %90-95 arasındaki değerler değerler pulmoner embolizmin dışlanmasını
hastaya göre değerlendirilir, ya da başka araçlarla sağlar.
müdahale edilebilir. Vurgulamakta yarar gör-
düğümüz nokta, kliniği stabil olmayan, SpO2 Tam Kan Sayımı: Etyolojinin gösterilmesinde
değeri akut olarak %90’ın altına düşmüş olan katkısı vardır, tanı koydurucu değildir. Hemog-
olguların hava yolu kontrolu ve gerekirse entü- lobin düşüklüğü anemiden kaynaklanan KY
92
Konu 3

için ipucu olabilir veya lökosit yüksekliği ve sola yatışların önleneceği ortaya konmuştur. Sözedi-
kayma dispnenin nedeninin akciğer enfeksiyonu len kesme değerlerinin KY tanısında negatif ön-

Kalp Yetmezliği ve Akut Akciğer Ödemi


olduğunu düşündürebilir. görü değerleri (NPV) sırasıyla %88 ile 92 olarak
gerçekleşmiştir. Boldanova ve arkadaşları önce-
Beyin Natriüretik Peptid, BNP: B-Tip Nat- den KY tanısı olan olgularla yeni tanı olguların
riüretik Peptid ve N-Terminal ProBNP (NT- KY tanısında BNP’nin tanısal değerliliğinin kar-
ProBNP): 2000’li yıllarda kalp yetersizliğinin şılaştırılır düzeyde olduğunu ortaya koymuştur.
tanısı, prognoz tahmini ve tedavi etkinliğinin Özetle BNP acil serviste KY benzeri yakınmalar,
izlemi amacıyla giderek artan oranda kulla- özellikle dispne ile başvuran olguların triajında,
nılmaya başlanan protein yapılı bir belirteçtir. yatış kararında ve prognoz tahmininde rakipsiz
Ventriküler miyositlerden duvar gerilimine yanıt bir belirteçtir.
olarak salınmaktadır. Acil koşullarda temel kul-
lanım alanı dispneik olguda akciğer ile kardiyak Tablo 4’te dispne ile başvuran olgunun yöneti-
etiyolojinin birbirinden ayırtedilmesidir. minde ayırtedilmesi gereken antiteler, Tablo 5’te
ise benzer klinik ile başvuran olgularda ayırıcı
BNP, akut hemodinamik değişiklikleri göster- tanı listesi ve bu antitelerin ayırtedilmesi için
mekte daha iyi iken, NT-ProBNP kronik has- klinik ipuçları verilmiştir.
talığı gösterme konusunda daha etkindir. BNP
acil servislerde dispneik hastalarda KY’nin
gösterilmesinde en doğru araçlardan biridir.
Dispne ile başvuran olguda BNP düzeyinin
Akut Akciğer Ödemi
100 mg/dl’nin altında olması tanıyı neredey- Akut akciğer ödemi, akut sol ventrikül yetmez-
se tümüyle dışlamayı sağlarken 500 mg/dl’nin liğinin yaşamı tehdit eden formudur. Hızlı bir
üstündeki değerler tanıyı kesinleştirir. 100-500 şekilde tanı konulup tedavi edilmezse ölümle
mg/dl arası değerlerde diğer nedenler dışlanabi- sonuçlanabilir. Nedenleri arasında sol KY, hiper-
liyorsa tanı büyük olasılıkla KKY’dir. 2006 yı- tansiyon, iskemik kalp hastalığı, aritmiler, su-tuz
lında yapılan bir çalışmada BNP için 40 pg/ml yüklenmesi, böbrek yetmezliği vardır.
ve NT-ProBNP için 150 pg/ml kesme değerleri
kabul edilerek KY şüpheli olguların triaji gerçek- Akut Akciğer ödemi genellikle bir tetikleyici
leştirildiğinde hastaneye yatış kararlarının yakla- edici etmenle birlikte kendini gösterir, bu ne-
şık dörtte birinin iptal edileceği, yada gereksiz denle yönetiminde bunu ortaya çıkarmak gerekir.

Tablo 4. Dispne ayırıcı tanısındaki hastalıklar.


1. Havayolu Yabancı cisim, kitle ve kitle etkisi yapan patolojiler, striktür ve stenozlar, bronşiektazi,
trakeomalazi, anjioödem (wheezing nedeniyle)
2. Kardiyak Miyokard iskemisi, sol ventrikül yetmezliği, akut perikardit, miyokardit, kardiyomiyopa-
ti, A-V şantlar, kapak darlık ve yetmezlikleri, hipertansif kalp hastalığı
3. Pulmoner a. Akciğer parankim hastalıkları: astma, KOAH, pnömoni, akciğer ödemi, atelektazi, ak-
ciğer fibrozisi, sarkoidoz, ARDS
b. plevra ve göğüs kafesi hastalıkları: plörezi, efüzyonlar, adezyonlar, pnömotoraks, göğüs
duvarı yaralanmaları, karın distansiyonu (örn. gebelik veya assit), kifoskolyoz
4. Vasküler Akciğer embolisi (tromboembolizm, hava, yağ, amniyon sıvı embolizmi), pulmoner hi-
pertansiyon, orak hücreli anemi, A-V fistül, vaskülitler, veno-okluziv hastalıklar
5. Nöromuskuler Serebrovaskuler olaylar, frenik sinir felci, botulismus, nöropati, miyopatiler, Guillain-
Barre sendromu
6. Diğer Dolaşımsal yetmezlik, şok, anemi, methemoglobinemi, metabolik asidoz, hipoksi, CO
zehirlenmesi, ateş, tiroid hastalıkları, psikojenik sorunlar (hiperventilasyon), gastroöze-
fagial reflü, 93
Tablo 5. Kalp yetmezliği ayırıcı tanı listesi ve ayırıcı tanı için klinik ipuçları
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Antite Acilde nasıl ayırtedilebilir? Laboratuvar ve Radyoloji


Öykü ve Klinik
Grafide akciğer alanlarında infiltras-
Sağ ventrikül miyokard Göğüs ağrısı, juguler venöz dolgunluk ve yon yok, kardiyak enzimler yükselir,
infarktüsü hipotansiyon vardır. EKG’de V4R’da 1 mm veya daha fazla
ST yüksekliği
PaCO2 yüksekliği ile birlikte
Öyküde kronik bronşit, amfizem veya
hipoksi, hematokrit yüksekliği. Löko-
KOAH alevlenmesi KOAH, sigara öyküsü, kullandığı ilaçla-
sitoz tetikleyen neden olarak pnömo-
rın listesi, santral siyanoz
niyi işaret edebilir.
İmmobilizasyon, travma veya kanser öy- D-dimer yüksekliği, BNP, EKG’de
Pulmoner emboli küsü, eski venöz tromboembolizm, DVT S1 Q3 T3, ekokardiyografide akut sağ
öyküsü, Homan’s bulgusu ventrikül yüklenmesi
Beck triadı (juguler venöz dolgunluk, hi-
potansiyon, pulsus paradoksus). Akciğer
Ekokardiyografide perikardiyal sıvı ile
Kalp tamponadı oskültasyonu sıklıkla normal, ateş, kan-
birlikte tamponad bulguları
ser, tüberküloz, böbrek yetmezliği öykü-
sü, penetran travma

Astma öyküsü, alerjik öykü, kullanılan


ilaç listesi (özellikle beta-agonist) yardım- FEV1 ve PEFR’yi içeren solunum
cı olabilir ancak şart değildir. Wheezing fonksiyon testleri tanı koydurucudur,
Bronşial astım atağı
duyulması tipiktir ancak sessiz akciğerin akciğer grafisi kural olarak normaldir,
daha şiddetli olgularda görülebileceği hipoaerasyon alanları görülebilir.
unutulmamalıdır.

Balgamda tek tip bakteri ile birlikte


Ateş yüksekliği, öksürük, balgam tipiktir.
20-25 lökosit raporlanması, kan sayı-
Bilinç kaybı episodu, nöbet, nörolojik
Pnömoni mında lökositoz destekleyicidir. Akci-
hastalık öyküsü aspirasyon pnömonisi
ğer radyogramında belirgin pnömonik
açısından ipucudur.
odak görülebilir.

Sıklıkla hipertansiyon bu tabloya eşlik etmek- başvuru yakınmaları eforla ilişkili nefes darlığı,
tedir. Altta yatan KY tablosunun kötüleşmesi, paroksismal nokturnal dispne, ortopne, göğüs
iskemik kalp hastalığı, disritmiler, ilaç ve diyet ağrısı, pembe köpüklü balgam, bilinç bozuklu-
uyumsuzluğu, kalp kapak yetmezliği kolaylaştırı- ğu, bayılma olabilir. Ek olarak ölüm korkusu ve
cı etmenlerdir. anksiyete eşlik edebilir. Bütün yardımcı solu-
num kaslarının katıldığı bir solunum mevcuttur.
Belirti ve Bulguları: Bazallerde yoğunlaşan ral- Hasta oturur pozisyonda ve bacaklarını yatağın
ler, seyrek olarak sessiz akciğer, hipo veya hiper- kenarından sallandırarak rahat eder. Cilt soluk
tansiyon, parasternal lift, pulsus alternans, idrar ve terlidir. Fizik bakıda solunum sesleri kaba ve
çıkışında azalma, soğuk ve nemli deri, retraksi- solunum gürültülüdür. Akciğer bazallerinden
yonlar, atriyal ve ventriküler aritmiler, dispne, başlayan ve daha üst zonlara yayılabilen raller
mental durum bozukluğu. Sağ KY bulguları duyulur. Kardiyak oskültasyonda taşikardi, 1.
(boyun venlerinde dolgunluk; hepatojuguler ref- ve 2. kalp seslerinde zayıflama yetmezliğin en
lü; pretibial gode bırakan ödem, asit, karın ağ- önemli bulgularından S3 gallop ritmi, ventrikü-
94 rısı) eşlik edebilir, fakat koşul değildir. Hastanın ler hipertrofi bulgusu olan S4 duyulabilir.
Konu 3

Sol KY-Akut Akciğer Ödemi Tedavisi loop diüretikleri de ilk birkaç dakikada antihi-
pertansif, 30 dakikada ise diüretik etki ile ön ve

Kalp Yetmezliği ve Akut Akciğer Ödemi


Akut sol KY durumundaki olguda asıl sorun ak- art yük üzerinde iyileştirici etki gösterir. Digok-
ciğerlerdeki konjesyon sonucu hipoksi ve nefes sin uygulamasının ise akut akciğer ödemi teda-
darlığı hissidir. Bu nedenle tedavide asıl amaç vü- visinde yeri tartışmalıdır, kanıtlanmış bir yararı
cuttaki fazla suyu atmak değil, oksijenizasyonu yoktur. Hızlı ventrikül yanıtlı atrial fibrilasyon-
düzeltmek, solunumsal dengeyi en kısa zamanda da ventrikül hızını yavaşlatmada etkisi olabilir.
sağlamaktır. Diğer akciğer hastalıklarının eşlik
ettiği durumlarda dahi sol KY’ne bağlı akciğer M: Morfin sülfat: Komplike olgularda anksi-
ödemi tedavisine acil olarak başlanmalıdır. yete ve ajitasyonu azaltmak amacıyla, kısmen
nitrat benzeri etkileri nedeniyle 0.05-0.1 mg/kg
“Güvenlik çemberi” olarak bilinen, O2, damar titre edilerek uygulanmalıdır. Sıklıkla solunum
yolu, monitörizasyon üçlüsünden ödün veril- depresyonu ve benzeri endişelerle bu uygulama
memelidir. Hipoksi veya AKS komplikasyonu ertelenmektedir, ancak gerçekte bunlar kont-
sonucu kardiyak arrest gelişebilir, bu nedenle rendikasyon değildir. Endotrakeal entübasyon
ACLS uygulamaları için defibrilatör, entübasyon gereksinimi doğabilir, bu nedenle personel en-
malzemesi hazırda bulunmalıdır. AKS ve aritmi- tübasyon gerekliliğine karşı hazırlıklı olmalıdır.
leri tanımak için 12 derivasyon EKG ile sürekli
kardiyak monitörizasyon izlemi yaşamsaldır. O: Oksijenizasyonun sağlanması: En öncelikli
amaç ve yaşam kurtarıcı manevradır. Bu nedenle
Her iki antekubitalden, olamıyorsa eksternal siyanotik, hipoksik, nabız oksimetrede arteriyel
jugular venden geniş (16 G veya daha geniş) da- O2 saturasyonu %90’ın altında olan olgularda
mar yolu açılmalı ve açık tutulduğundan emin ek inceleme ve diğer önlemlerle zaman kaybedil-
olunmalıdır. Seçenek olarak intraosseöz yol de- memeli, vital organların oksijenizasyonu hemen
nenebilir. Hasta rahat ettiği pozisyona alınmalı- sağlanmalıdır. 10-15 L/dak genel uygulamadır.
dır. Bu genellikle ortopne pozisyonudur, bazen Bu agresif başlangıçtan sonra SpO2 düzeyi hızla
yatağa yan oturtulup ayakların aşağıya sarkıtıl- yükselen, tedaviye hızla yanıt veren olgular için
ması da yararlı olur. ek O2 dozu düşürülmelidir. Özellikle uzun süre
(günlerce) yüksek düzeyde O2 uygulaması bir-
çok organda toksik etki yaratabilmektedir. Ek
MONA-FB Tedavisi O2 verilmesine ve nitrat tedavisine hemen yanıt
Sol KY olgusunda tedavinin köşe taşları; kar- vermeyen, durumu kötüleşen hastalarda endot-
diyak patolojiyi belirlemek ve tedavisini başlat- rakeal entübasyon dahil tüm seçenekler hızla de-
mak, varsa akut konjesyon ve su fazlalığını tedavi ğerlendirilmeli ve agresif tedavilere geçilmelidir.
etmek, tetikleyici etmeni belirleyip sağaltmaktır.
N: Nitratlar: Hem AKS varsayımı hem de veno-
Tüm bu kırmızı çizgiler düşünüldüğünde acil dilatör etkisi sonucu Kalp yetmezliğinin doğru-
koşullarda başlatılması gereken tedavi MONA- dan tedavisinde etkilidir. Semptomları dakikalar
FB (Morfin, Oksijenizasyon, Nitrat, ASA-Furo- içinde geriletir. Dilaltı (SL) olarak başlanabilece-
semid, Beta blokajı) ile özetlenebilir. Acil koşul- ği gibi genel durumu bozuk ve AKS’nin dışlan-
larda nefes darlığı ile başvuran olguda AKS’nin madığı olgularda IV tedavi avantajlıdır. Sildena-
dışlanması hemen olası olmadığından AKS var- fil kullanımı sorgulanmalı ve şüphe durumunda
sayılarak tedavi düzenlenmelidir. Birçok hasta nitrat verilmemelidir. Etkisi dakikalarla sınırlı
hipertansiyonla başvurduğu için antihipertansif olduğundan infüzyon ile verilir. 10 mcg/dak
tedavi de sıklıkla KY tedavisinin içinde planla- başlanıp birkaç dakika içinde yeterli etki görül-
nır. Özellikle IV nitrat tedavisi dakikalar için- mediğinde hızla yukarıya titre edilmelidir. 100
de rahatlama ile sonuçlanır. Bu nedenle ilk ilaç mmHg’nin altındaki sistolik KB değerlerinde
tedavisi nitratlar ile olmalıdır. Bunun yanında infüzyon sonlandırılmalıdır. 95
A: Aspirin, asetilsalisilik asit: Akciğer ödemi lidir. Dopamin başlanmak durumnda kalınan
etiyolojisinde rol oynayan AKS ve atrial fibrilas- olguların mortalitesi çok yüksektir. Bu olguların
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

yon yönetiminde endike olduğu için sol KY’li büyük kısmının invaziv müdahalelerin de yapı-
olgularda standart tedavidir. Aktif GIS veya baş- labileceği bir merkeze sevki gerekmektedir. Kar-
ka bir odaktan kanaması olan olgular, aktif ka- diyoloji konsültasyonu da erkene alınmalıdır.
nama diyatezi olanlar ve alerjik olgular dışında Dopaminin kitabi dozu 2-20 mcg/kg/dak ara-
tüm olgularda verilmelidir. 325 mg çiğnetilerek lığında olsa da “patient in extremis” grubundaki
yutturulmalıdır. bu olgularda 8-10 mcg/kg/dak civarındaki bir
dozla başlamak daha etkin olacaktır. Tedaviye
F: Furosemid: Sol KY’li birçok olguda volüm yanıt çok yakından izlenmeli ve buna göre titre
yüklenmesi olsa da furosemid verilmesi kural edilmelidir. Dobutamin ise dopaminin aksine
değildir, başka deyişle hipo veya normovolemik hipotansif olgularda değil normotansif olgular-
olgular da olabileceği, furosemidin her olguda da kullanılmalıdır. Normotansif KY olgusunda
yararlı olmayacağı bilinmelidir. Hipervolemik MONA-FB tedavisine yanıt alınmadığında seçi-
olduğu düşünülen olgularda MONA tedavisine lecek pozitif inotrop etkili ilaçtır.
ek olarak 40-100 mg IV furosemid ve gerekir-
2.5-20 mcg/kg/dak dozunda verilir. Hastanın
se bunu izleyen infüzyon tedavisine geçilebilir.
tedaviye yanıtına göre titre edilir.
Volüm durumu ve potasyum düzeyi izlenmeli-
dir. Furosemid ilk dakikalarda damar gevşetici
etki yoluyla antihipertansif, 30 dak sonrasında Anjiyotensin-Dönüştürücü Enzim
ise diüretik etkinin belirginleşmesiyle volüm (ACE) İnhibitörleri
yüklenmesi olan olgularda sol kalbi ve ardindaki
Acil servisteki yasamı tehdit edici olayların
akciğerlerdeki su fazlalığının atılmasına, alveolo-
önlenmesinde yeri olmasa da hipertansiyo-
kapiller membrandan O2 taşınmasının kolaylaş-
nun kontrol altına alınması, uzun vadede
masına yardımcı olur.
remodeling’in önlenmesi gibi yararlı etkileri var-
B: Beta-bloker: KY etiyolojisinde önemli yeri dır. Hastaya göre karar verilmelidir. Anjioödem
olan hipertansiyon ve iskemik kalp hastalığı öyküsü olan, herediter anjionörotik ödem has-
beta blokerlerden olumlu etkilenmektedir. Bu tası olduğu bilinen ve anürik böbrek yetmezliği
nedenle geçmişte KY olgularında beta blokajı olgularına uygulanmamalıdır.
tehlikeli görülürken son on yılda bu grup ajanla-
rın tedavi edici yönü öne çıkmıştır. Bronşial ast-
ma, periferik arter hastalığı (Raynaud), şiddetli Özet
hipotansiyon, bradikardi ve dekompanse kalp * Kalp yetmezliği (KY), kalbin kanı perifere
yetmezliği olanlar dışında tüm olgularda beta pompalama işlevindeki yetersizlik duru-
bloker verilmelidir. Beta-1 kardiyoselektif etkisi mudur. Hastane başvuruları en sık olarak
olan gruptan metoprolol 15 mg IV bölünmüş sol ventrikül işlevlerinde yetersizlik ve
dozlarda ve 30 dakika gibi bir sürede infüzyon bunun sonucunda solunumsal yakınma-
ile uygulanabilir. Beta blokajının hafif-ılımlı KY lar ile gerçekleşir. Acil başvuran olguların
semptom ve bulgularını geriletmede etkin oldu- hemen tümü sol KY sürecinin tabloya ha-
ğu gösterilmiştir. kim olduğu olgulardır.
* Miyokard infarktüsü, hipertansif atak
gibi bazı durumlar altta yatan KY’ni orta-
Pozitif İnotrop veya Adrenerjik Aminler
ya çıkarmaktadır. Hastaların yönetiminde
bu tetikleyici neden mutlaka bulunmaya
Dopamin çalışılmalıdır.
Özellikle hipotansiyona eğilimli, ciddi pozitif * Akut akciğer ödemi olgusunun başvuru
96 inotrop destek gereken olgularda düşünülme- yakınmaları ölüm korkusu ve anksiyete-
Konu 3

6. Stulbarg MS, Lewis A. Dyspnea. Murray& Na-


nin eşlik ettiği eforla ilişkili nefes darlığı,
del: Textbook of Respiratory Medicine, 3rd ed.,

Kalp Yetmezliği ve Akut Akciğer Ödemi


paroksismal nokturnal dispne, ortopne, W. B. Saunders. 2000;541-52.
göğüs ağrısı, pembe köpüklü balgam, bi-
7. Ray P, Arthaud M, Lefort Y, Birolleau S, Beigel-
linç bozukluğu, bayılma olabilir. man C, Riou B. Usefulness of B-type natriuretic
* Akut akciğer ödemi klinik bir antite ola- peptide in elderly patients with acute dyspnea.
Intensive Care Med, 2004:30(12);2230-6.
rak acil serviste hızla tanınmalı ve yöne-
tilmelidir. Ampirik tanı konar konmaz 8. Maisel A, Hollander JE, Guss D et al. Primary
results of the Rapid Emergency Department
tedavi başlanmalıdır. Heart Failure Outpatient Trial (REDHOT). A
* Radyolojik ve laboratuvar bulguları kli- multicenter study of B-type natriuretic pepti-
nik bulgulara yardımcıdır. Genellikle de levels, emergency department decision ma-
king, and outcomes in patients presenting with
tanıyı koymaktan çok alternatif tanıları shortness of breath. J Am Coll Cardiol, 2004
(pnömoni, ARDS, akut koroner send- 15;44(6):1328-33.24.
rom, pulmoner emboli gibi) dışlamak 9. Cabores L, Richaud-Thiriez B, Fulla Y et al. Brain
için kullanılır. Natriuretic Peptide blood levels in the differential
diagnosis of dyspnea. Chest, 2001;120:2047-50.
* Tedavinin başlangıcında “Güvenlik çem-
beri” olarak bilinen, O2, damar yolu, 10. Musellim B. Akciğer fonksiyon testleri. Solu-
num, 2000;4(Suppl 2):157-9.
monitörizasyon üçlüsünden ödün veril-
memelidir. MONA-FB (Morfin, Oksi- 11. Ailani RK, Rovakhab K, DiGiovine B et al. A
new method for the rapid separation of cardiac
jenizasyon, Nitrat, ASA-furosemid, beta
and pulmonary dyspnea. Chest, 1997;1100-4.
blokajı) olarak özetlenen tedavi hastaların
12. De Paso WJ, Winterbauer RH, Lusk JA, Dreis
büyük kısmında akut atak tedavisinde DA, Springmayer SC. Chronic dyspnea unexp-
köşetaşıdır. Agresif tedaviye hemen yanıt lained by history physical examination, chest ro-
vermeyen, durumu kötüleşen hastalarda entgenogram and spirometry. Analysis of seven
endotrakeal entübasyon dahil tüm seçe- year experience. Chest, 1991;100(5):1293-9.
nekler hızla değerlendirilmeli ve agresif 13. Schoenfeld CN. Pulmonary embolism. In: Tin-
tedavilere geçilmelidir. tinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS, eds:14.
Emergency Medicine A Comprehensive Study
Guide, 5th ed, North Carolina, McGraw-Hill,
2000;pp:396-401.
Kaynaklar
14. Karcıoğlu Ö, Aslan Ş, Çakır ZG. Konjestif kalp
1. Braithwaite S, Perina D. Dyspnea. Marx: yetmezliği ve akut akciğer ödemi. Türkiye Acil
Rosen’s Emergency Medicine: Concept and Cli- Tıp Eğitimi Programı Kurs Kitabı, 2007.
nical Practice, 5th ed. Mosby, 2006. 15. Cummins RO, Field JM, Hazinski MF. ACLS:
Principles and Practice. American Heart Associ-
2. Sanders MJ, Lewis CM, Quick G, McKenna K.
ation, 2003;pp:219-38.
Respiratory. Mosby’s Paramedic textbook, 2nd
ed., Mosby Inc, 2000;729-49. 16. Walls RM. Airway management. In Rosen P,
Barkin R. Emergency Medicine: Concept and
3. Danzl DF. Tracheal intubation and mechani- Clinical Practice. Mosby-Year Book, Inc. St. Lo-
cal ventilation. In Tintinalli JE, Kelen GD, uis 1998;4th ed. pp:2-24.
Stapczynski JS,: Emergency Medicine: A Comp- 17. O’Connor RE, Levine BJ. Airway management
rehensive Study Guide. FACEP, McGraw-Hill; in the trauma setting. In Ferrera PC, Colucciel-
6th ed. 2004. lo SA, Marx JA, Verdile VP, Gibbs MA. Trauma
4. Yürüktümen A. Dispne ile başvuran geriyatrik management: An emergency medicine approach.
olgularda yakınma şiddeti ile klinik ve laboratu- Harcourt Co, St. Louis, USA, 2001;pp:52-74.
var verilerinin değerlendirilmesi. Uzmanlık Tezi, 18. Boldanova T, Noveanu M, Breidthardt T, et al.
Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir, 2004 Impact of history of heart failure on diagnostic
and prognostic value of BNP: Results from the
5. Grant HD, Murray RH, Bergeron JD. Respi- B-type Natriuretic Peptide for Acute Shortness
ratory Emergencies. Emergency Care, 6th ed., of Breath Evaluation (BASEL) Study. Int J Car-
Prentice Hall Inc, New Jersey, 1994; 369-80. diol, 2009 Jan 28. 97
Konu 4

HİPERTANSİF ACİL DURUMLAR

Dr. Levent Avşaroğulları

Giriş tişkin acil hastalarının % 3-45’inde acilde bulun-


maları sırasında en az bir kez yüksek kan basıncı
Hipertansiyon toplumda en sık karşılaşılan kro- değerleri ölçülmüştür. Ancak, acil serviste kan
nik hastalıklardan birisidir. Önemli bir halk sağ- basıncı yüksek olan her hasta acil tedaviye ihtiyaç
lığı sorunudur. Özellikle kardiyovasküler, renal duymaz. Hipertansif hastalara yaklaşımda acil
ya da serebrovasküler hastalık gelişmesi riskini hekimlerinin birincil sorumlulukları, gerçek hi-
artırır. Kan basıncı yükseldikçe iskemik kalp pertansif acilleri tanımak ve tedavi etmektir.
hastalığı ve inmeye bağlı ölümler de orantılı ola-
rak artmaktadır. Sistolik kan basıncının (SKB) Antihipertansiflerin gelişmesiyle hipertansi-
115 mmHg üzerindeki her 20 mmHg artışı ya yonlu hastalarda hipertansif acillerin sıklığı %
da diyastolik kan basıncının (DKB) 75 mmHg 7’den % 1’e düşmüştür. Bu olgulardaki 1 yıllık
üzerindeki her 10 mmHg artışı iskemik kalp has- sağkalım oranı % 20’lerden % 90’lara, 10 yıllık
talığı ve inmenin ölüm oranını iki kat artırmak- sağkalım oranı ise % 70’lere çıkmıştır. Hipertan-
tadır. Dünyada yaklaşık 1 milyar insanda hiper- sif acillerdeki mortalite ve morbidite gelişteki uç
tansiyon vardır. Hipertansiyona bağlı olarak yılda organ hasarının büyüklüğüne ve devamında kan
7.1 milyon ölüm olmaktadır. Tahminlere göre basıncının ne kadar etkin ya da uygun olarak
2025 yılına kadar dünya nüfusunun üçte birin- kontrol edildiğine bağlıdır.
de hipertansiyon olacaktır. Ancak, hipertansiyon
kardiyovasküler hastalıklar arasında düzeltilebilir
bir risk faktörüdür ve bu yönüyle de önemlidir.
Hipertansiyonun Sebepleri
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Hipertansiyon Hipertansiyon hastalarının çoğu, primer (esan-
Kurulu’nun 7. raporunda hipertansiyon, 4 evreye siyel) hipertansiyon hastasıdır. Sekonder hi-
ayrılarak ele alınmıştır (Tablo 1). pertansiyonun % 80’i ise böbrek hastalıklarına
bağlıdır. Hipertansiyon sebepleri Tablo 2’de
Tablo 1. Hipertansiyonun evrelendirilmesi özetlenmiştir.
Sistolik Diastolik
Evre Kan Basıncı Kan Basıncı
(mmHg) (mmHg)
Acil Serviste Hipertansiyon
Normal < 120 ve < 80 Nasıl Sınıflandırılır?
Ön hipertansiyon 120-139 veya 80-89 Acil Serviste hipertansiyon 4 sınıfta ele alınır:
1. Evre 140-159 veya 90-99
1. Hipertansif Acil (Gerçek Hipertansif Acil)
2. Evre ≥ 160 veya ≥ 100 (Hypertensive Emergency)
JNC 7 Express. The Seventh Report of the Joint National 2. Ciddi Hipertansif Durum (Hypertensive Ur-
Committee on Prevention, Detection, Evaluation, and Tre-
atment of High Blood Pressure.
gency)
3. Akut Hipertansif Durum (Nonemergency/
nonurgency) (Acute Hypertensive Episode)
Acil servislere başvuran hastaların birçoğunda
kan basıncı değerleri yüksek olarak ölçülür. Ye- 4. Geçici Hipertansiyon (Transient Hypertension)
Tablo 2. Hipertansiyonun sebepleri
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Esansiyel (Primer) Hipertansiyon


Sekonder Hipertansiyon
Böbrek Hastalıkları
Renal arter stenozu, renal arterin fibromüsküler hastalığı, kronik piyelonefrit, nonspesifik
glomerülonefrit, tubulointerstisiyel nefrit.
Böbrek tutulumu olan sistemik hastalıklar
SLE, sistemik skleroz, vaskülitler
Aort koarktasyonu
Glukortikoid fazlalığı (endojen ve eksojen)
Feokromositoma
Tiramin içeren gıdalar ve bunların MAO inhibitörleriyle alınması
İlaçlar
Kokain, amfetaminler, siklosporin, klonidin çekilmesi, fensiklidin, diyet hapları, oral kontraseptifler
Preeklampsi/eklampsi
Postoperatif hipertansiyon
Merkezi sinir sistemi bozuklukları

1. Hipertansif Aciller ninde gelişebileceği gibi yeni bir olgu olarakta


ortaya çıkabilir.
(Hypertensive Emergency)
Bir “Hipertansif Acil” kliniğinin oluşması için
Hipertansif acil, kan basıncının yükselmesine
önceden bilinen, belirli bir kan basıncı değeri
bağlı olarak uç organ hasarının meydana geldiği
yoktur. Tanı için esas olan, kan basıncı değeri
akut klinik tablodur. Yani hipertansif acil için
değil, uç organ işlevinin etkilenmiş olduğunu
ölçüt, uç organ hasarının olmasıdır. Hipertan-
gösteren işaretlerdir. Mesela; toplumun normal
sif acil durum tüm hipertansif hastaların ancak
kan basıncı ortalamasına göre kan basıncı daha
%1’inde görülür. Tedavi edilmeyen hipertansif
düşük değerde seyreden bir hasta “normal” ya
acillerde 1 yıllık ölüm oranı % 79’dur, ortalama
da hafif yüksek basınçla acile gelebilir, eğer bu
sağkalım süresi ise 10.5 aydır. Hasarlanma riski
hastada MSS, KVS veya böbrek işlev bozuklu-
olan başlıca organlar beyin, kalp ve böbrekler-
ğunu gösteren bir klinik işaret varsa, bu tablo
dir. Uç organ olarak beyin etkilenirse hipertansif
gerçek bir hipertansif acil olarak düşünülür.
ensefalopati; kalp etkilenirse akut koroner send-
Örneğin; eklamptik hastalarda kan basıncın-
rom, akut sol kalp yetmezliği veya akut akciğer
daki çok hafif bir yükselme (160 /90 mmHg)
ödemi; aort etkilenirse akut aort diseksiyonu;
hipertansif ensefalopatiye sebep olur. Çocuklar
böbrek etkilenirse akut böbrek yetmezliği; reti-
ve gebe kadınlar dışında, DKB’ı 130 mmHg’nın
na etkilenirse ilerlemiş retinopati meydana gelir.
altında olan hastalarda uç organ işlev bozukluğu
Eklampside ise, beyin etkilenir ve hipertansif
çok seyrektir. Hipertansif aciller yaşlılar arasında
ensefalopati oluşur. Hipertansif acillerde tek or-
daha sıktır.
ganın etkilenmesi % 83, iki organ etkilenmesi
% 14, çoklu organ etkilenmesi ise % 3 oranın- Hipertansif acil olgularında organ hasarını ön-
dadır. Uç organlarda ilerleyici işlev bozukluğuna lemek ya da sınırlamak için kan basıncı belirli
yol açabilen akut şiddetli hipertansiyon altta ya- kurallar çerçevesinde acilen düşürülmelidir. Hi-
100 tan esansiyel ya da sekonder hipertansiyon zemi- pertansif acillerde organların yüksek kan basın-
Konu 4

cını otoregüle edebilme kabiliyetleri bozulmuş lu olmamışlardır. Bu hastalarda parenteral ilaçlar


ve uç organ hasarı meydana gelmiştir. Kan ba- tercih edilmez; genellikle ağızdan antihipertansif

Hipertansif Acil Durumlar


sıncının hızlı ve aşırı tarzda düşürülmesi orga- ilaçlarla tedavi edilebilirler. Bu sınıftaki hastalar-
nın perfüzyonunu daha da azaltacaktır ve hasarı da kan basıncıını hızlı şekilde düşürmek ciddi
fazlalaştıracaktır. Dolayısıyla, hipertansif acil en klinik sorunlara yol açar. Çünkü organlar damar
iyi olarak, kısa etkili, titre edilebilir intravenöz yataklarındaki kan basıncını kronik hipertansi-
(i.v.) ilaçların dikkatli şekilde infüzyonuyla te- yona göre ayarlamış ve uyum sağlamışlardır, şart-
davi edilir. Tahmin edilemeyen farmakodinamik lara uygun yeni bir otoregülasyon oluşturmuş-
etkilerden dolayı dilaltı ve kas içi yollar kullanıl- lardır. Damar yataklarını kronik hipertansiyona
mamalıdır. göre ayarlamış olan organların perfüzyonunu ya
da kabul ettikleri kan basıncını otoregülasyon
Hipertansif acilde tedavinin hedefi ortalama sınırlarının altına hızla düşürdüğümüzde organ-
arter basıncını (OAB) acilen, kontrollü ve aşa- da iskemi ve infarkta sebep olabiliriz. Nörolojik
malı bir şekilde düşürmektir. OAB şu formülle disfonksiyon, beyin iskemisi, beyin enfarktüsü,
hesaplanabilir; körlük ve miyokard iskemisi gibi ciddi klinik
OAB = (SKB+2DKB)/3 sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu hastalarda kan ba-
sıncını 24-48 saatte düşürecek ağızdan ilaçlar
Hastanın durumundaki düzelme tedavi için bir vermek en uygun yaklaşımdır. Bu olgularda kan
rehber olarak kabul edilir. İlk 30-60 dakika- basıncı yavaş ve kontrollü bir tarzda düşürülerek
da kan basıncındaki (OAB) azalma % 20-25’i organ hipoperfüzyonu önlenmiş olur.
geçmemelidir. Örneğin, Hipertansif ensefa-
Birkaç saatlik gözlem sırasında ağızdan kaptopril
lopatide (HES) acil tedavinin hedefi 1-2 saat
ya da klonidin gibi kısa etkili ilaçlar bu hastalar
içinde OAB’ını % 25 oranında düşürmektir.
için çok faydalı uygulamalar olabilir.
Ancak, bazı önemli istisnalar da vardır: mesela,
aort diseksiyonunda durum biraz farklıdır; kan Akut uç organ hasarı yoktur. Ancak, bir süre
basıncı hızla düşürülmelidir (5-10 dakika için- sonra oluşabilecek bir akut organ hasarından
de), SKB’nın 120 mmHg altına ve OAB’nın 80 önceki aşama olarak düşünülebilir. Ciddi hiper-
mmHg altına inmesi hedeflenir. Gebe kadınlar- tansif durum kategorisine giren olgularda daha
da SKB>169 mmHg ya da DKB>109 mmHg önceden varolan hastalıklar (Böbrek yetmezliği,
değerleri, acil ilaç tedavisini gerektiren hiper- konjestif kalp yetmezliği, koroner arter hasta-
tansif acil olarak düşünülür. Hipertansif aciller- lıkları, MSS bozuklukları, retinal değişiklikler)
de i.v. ilaçların infüzyonu ile stabil kan basıncı hedef organ hasarı olasılığını artırır.
kontrolü sağlandığında, klinik tablo stabilleşti-
ğinde i.v. ilaçlar titre edilerek yavaş yavaş azaltı- Klinisyen için ana sorun asemptomatik hiper-
lırken ağızdan ilaç tedavisi başlatılabilir. tansiyonu, ciddi hipertansif durum kategorisin-
den ayırmaktır. Hedef organ hasarına ilişkin bir
ipucu yoksa, klinisyen, zamanında bir girişim
2. Ciddi Hipertansif Durum yapılmadığında böyle bir anlamlı hasarın eşik-
te olup olmadığını değerlendirmelidir. Ne yazık
(Hypertensive Urgency) ki, klinisyene bu yönde kılavuzluk edecek kanıta
Uç organ hasarının olmadığı ciddi kan basıncı dayalı veri yoktur.
yükselmesidir. Genellikle Evre 2 hipertansiyon- Eğer hedef organ hasarı belirlenirse, bu hasarın
daki yüksek kan basıncı değerleri söz konusu- kronik bir hastalığa mı, yoksa akut bir süreç ya
dur. Evre 2 hipertansiyon kapsamındaki bir kan da bozulmaya mı bağlı olduğu ortaya konul-
basıncı değeri ile birlikte başağrısının olması bu malıdır. İkinci durum varsa, bir hipertansif acil
sınıftaki hipertansiyona tipik bir örnektir. Bu söz konusudur. Hastanın geçmiş öyküsü, labo-
hastaların çoğunda hipertansiyon ya uygun te- ratuvar değerleri ve klinik bulguları bilinmeden,
davi edilmemiştir ya da hastalar tedaviye uyum- bunu tayin etmek zordur. Bir çok olguda, kli- 101
nisyen, tanısal sınıflamadan emin olmadan, anti- ler. Kan basıncındaki bu yükselme infarktın tü-
hipertansif tedaviye başlamak zorunda kalabilir. ründen ya da önceden varolan hipertansiyondan
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Bu sınıftaki olgularda da mutlak kan basıncı bağımsızdır. Zamanla kan basıncı kendiliğinden
değerlerinden çok göreceli kan basıncı değerleri düşer. İskemik inmedeki bu kan basıncı yüksel-
daha önemlidir. mesi, bir hipertansif acil durum özelliği ya da
göstergesi değildir, beyindeki iskemik bölgenin
yeterli perfüzyonla desteklenebilmesi için ortaya
çıkan fizyolojik bir yanıttır. Dolayısıyla, iske-
3. Akut Hipertansif Durum (Acute mik inmelerde kan basıncını düşürmek beyin
Hypertensive Episode) kan akımını azaltabilir ve iskemik hasarı daha
da artırabilir. Yani, serebrovasküler olayı (SVO)
Bir hedef organ hasarı olmadığı gibi bir süre müteakiben kan basıncını “normalleştirmek”
sonra da böyle bir hasarın oluşabileceğine dair potansiyel olarak tehlikelidir. Serebrovasküler
bir işaret ya da belirti yoktur. Hastada SKB ≥ olayların tedavisiyle ilgili kılavuzlarda iskemik
180 mmHg ve DKB ≥ 110 mmHg değerinde- inmede, kan basıncının şu durumlarda düşürül-
dir. Bu hastalara acilde tedavi verilmesi konusu mesinin uygun olacağı belirtilmektedir: 1Hasta-
tartışmalıdır. ya trombolitik verilmesi planlanıyorsa, 2Beynin
dışında aynı anda başka bir organ hasarı varsa,
3Kan basıncı aşırı yüksekse (SKB>220 mmHg,
DKB>120 mmHg ise). Bu hastalarda amaç ilk
4. Geçici Hipertansiyon (Transient 24 saatte basıncı % 10-15’ten fazla olmayacak
Hypertension) şekilde azaltmaktır.
Anksiyete, bazı toksik maddeler, ani ilaç kesil- Trombolitik alacak hastalarda BBT’de ya da
mesi gibi başka sebeplere bağlıdır. Tedavi sebebe MR’da kesinlikle hemorajik bir alan olmama-
yöneliktir. Geçici hipertansiyonun özel bir türü lıdır. Trombolitik alması planlanan olgular-
“beyaz önlük hipertansiyonu”dur. Normal za- da SKB 200 mmHg’dan yüksekse, DKB 110
manlarda kan basıncı değeri normal sınırlarda mmHg’dan yüksek ise, kan basıncı düşürülür.
olan bir insanda hastane ortamında kan basıncı Amaç SKB’ını180 mmHg’nın ve DKB’ını105
mmHg’nın altına düşürmektir. Amerikan Kalp
yükselmesiyle ortaya çıkar. Bu hastalarda ayak-
Derneği kılavuzları SKB 220 mmHg’dan yüksek
tan, hastaneye yatırılmadan ölçülen 24 saatlik
olduğunda ya da DKB 121 mmHg (dahil)-140
kan basıncı takiplerinin sonucu normaldir. Acil mm Hg (dahil) arasında olduğunda labeto-
serviste tek bir kan basıncı ölçümüyle yeni başla- lol ya da nikardipini önermektedir. DKB 140
yan hipertansiyon tanısı konamayacağı gibi anti- mmHg’dan yüksekse nitroprusid önerilmektedir.
hipertansif tedaviye de başlanamaz. Bu hastalara
kan basıncı takibi önerilmelidir. İntrakranyal hematomlu hastalarda refleks sis-
temik hipertansiyondan dolayı kan basıncın-
da hemen daima bir artış vardır. Sistemik kan
basıncındaki hızlı düşme serebral perfüzyonu
Özel Durumlar azaltacaktır. SKB 200 mmHg’nın üzerindeyse,
1. Serebrovasküler Olaylar DKB 110 mmHg’dan yüksek ise, ya da OAB
130 mmHg’dan yüksek ise kan basıncıının kont-
2. Sempatik Krizler rollü şekilde düşürülmesi önerilir. Nikardipinin
3. Preeklampsi-Eklampsi intraserebral hemorajili hastalarda etkili bir ilaç
olduğu gösterilmiştir.
4. Burun Kanaması

1. Serebrovasküler Olaylar 2. Sempatik Krizler


Serebral iskemili hastaların büyük çoğunluğu En sık sebep kokain, amfetamin veya fensiklidin
102
akut şekilde yükselmiş kan basıncı ile acile gelir- gibi keyif verici ilaçların kullanılmasıdır. Nadi-
Konu 4

ren de klonidin ya da beta-adrenerjik antago- ğildir. “Burun kanaması hipertansiyona bağlı bir
nistler gibi antihipertansif ilaçların aniden kesil- uç organ hasarıdır ” şeklinde kesin bir bilimsel

Hipertansif Acil Durumlar


mesinde, tiramin içeren gıda alan bir hastanın yargıya henüz ulaşılamamıştır.
monoamin oksidaz inhibitörü almasında ya da
ya da feokromositomada görülür. Yapılan bir çalışmada burun kanaması ile acile
başvuran ve kronik hipertansiyonu olan hasta-
Sempatik aşırı uyarıda beta adrenerjik anta- ların, burun kanaması ile acile başvuran ancak
gonistlerden kaçınılmalıdır çünkü damarlarda kronik hipertansiyonu olmayan hastalara göre
beta-reseptör antagonizmini ve potansiyel kan anlamlı olarak daha sık epistaksis periyotlarına
basıncı artışını önlemek gerekir. Kokaine bağlı girdiği saptanmıştır. “Önceden hipertansiyonu
hipertansif acilde beta-adrenerjik blokajın kulla- olan hastalarda kronik damarsal etkilenmeye/
nılması koroner vazo-konstriksiyonu artırabilir, değişikliğe bağlı olarak kan basıncı yükselmele-
kalp hızının kontrolünü bozabilir, kan basıncı- rinde burun kanaması için bir zemin oluşmuş
nı artırabilir ve sağkalım ihtimalini azaltabilir. olabilir ya da otonom inervasyon yönünden
Alfa ve beta adrenerjik antagonizma nedeniyle zengin bir bölgedeki kanama yüksek kan basın-
labetolol geleneksel olarak ideal ilaç olarak dü- cı şeklinde bir reaksiyon oluşturabilir “ şeklinde
şünülse de, deneysel çalışmalar bu klinik tabloda düşünceler de ileri sürülmektedir. Hipertansi-
labetololün kullanımını desteklememektedir. yon ve burun kanaması yeni çalışmalara açık bir
Kan basıncı kontrolü en iyi olarak diazepam ile konu olarak görünmektedir.
nikardipin, fenoldopam ya da verapamilin kom-
binasyonu ile sağlanır. Fentolamin ise, alternatif
bir ilaçtır. Patofizyoloji

3. Preeklampsi-Eklampsi Genel Patofizyoloji


Patofizyolojide anahtar kavram otoregülasyon-
Her iki tabloda da, önceden normotansif olan
dur. Otoregülasyon kalp, böbrekler ve beyin gibi
kadınlarda gebeliğin 20. haftasından sonra hi-
hayati organların damar yatakları açısından özel-
pertansiyon ( DKB>85 mmHg ), ödem ve pro-
likle önemlidir. Bu organlar kan basıncındaki
teinüri vardır. Konvülziyonların eklenmesi ile
değişikliklerin kendilerine vereceği zararı, kendi
eklampsi tablosu oluşur. Preeklamsi ve eklamp-
damar yataklarındaki düzenleme ve savunma
sinin esas tedavisi gebeliğin sonlandırılmasıdır. mekanizmalarıyla -otoregülasyonla önlemeye
Gebelikte kan basıncının 170/100 mmHg ve çalışırlar. Otoregülasyon bir savunma duvarı
daha yüksek olması serebral kanamaya sebep gibidir. Şiddetli kan basıncı yüksekliği devam
olabilir. Konvülziyonların önlenmesi için mag- ederse, otoregülasyonun organlara sağladığı sa-
nezyum sülfat kullanılır; i.v. olarak 4-6 gram/15 vunma aşılır ve damar yatakları etkilenir. Buna
dakika yükleme dozundan sonra 1-2 gr/saat ida- bağlı olarakta, organlar zarar görmeye başlar.
me dozuna geçilir. Nöromüsküler baskılanmayı
önlemek için hastanın refleksleri ve serum Mg+ Hipertansif acillerde kan basıncının şiddetli ve
düzeyi takip edilir. Hipertansiyon tedavisinde hızlı şekilde yükselmesinin sebepleri tam olarak
esas ilaç hidralazindir. Metildopa ve labetolol de anlaşılamamıştır. Başlangıcın çok hızlı olması,
kullanılabilir. önceden mevcut olan hipertansiyon zemininde
tetikleyici bir ögenin devreye girdiğini ve süreci
başlattığını ve ivmelendirdiğini düşündürmek-
4. Burun Kanaması tedir. Klinik tablonun sistemik vasküler direnç-
teki ani artışa bağlı oluştuğu düşünülmektedir.
Burun kanaması ve hipertansiyon arasındaki Sistemik vasküler dirençteki bu ani artış ise,
ilişki konusu tartışmalıdır. Hipertansiyonun muhtemelen humoral vazokonstriktörlere bağlı
epistaksis üzerine patofizyolojik etkileri açık de- olarak gelişmektedir. 103
Uç organ hasarından sorumlu patolojik değişik- belirgin vazospazm vardır. Bu değişiklikler beyin
lik, küçük arteriyollerdeki fibrinoid nekrozdur. ödemine sebep olur. Yani, HES serebral otore-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Otoregülasyonun sağladığı savunmayı ve düzen- gülasyonun bozulmasıyla oluşan beyin ödemi ve


lemeyi aşan yüksek kan basıncı kapiller yatakta- mikrohemorajilerin klinik görünümüdür. Kli-
ki küçük arteriyollerde mekanik stres ve endotel nik görünüm hipertansiyon, bilinç bozulması ve
hasarı meydana getirir. Endotel hasarı ise, geçir- papil ödemle karakterlidir.
genlik artışına, pıhtılaşma sisteminin ve trombo-
sitlerin aktif hale geçmesine ve fibrin birikmesi- Bu mekanizma emboli ya da trombüslerin se-
ne sebep olur. Arteriyollerin duvarında fibrinoid bep olduğu iskemik inmedeki lokalize serebral
nekroz meydana gelir. Bu süreç iskemiye ve ilave ödemden farklıdır. İskemik inmede kan basın-
vazoaktif aracı maddelerin serbestleşmesine yol cındaki yükselme, tıkanmanın distalindeki alan-
açar ve bir kısır döngü ortaya çıkar. Renin-an- ların perfüzyonunu artırmak için vücudun fiz-
jiyotensin sistemi sıklıkla harekete geçer, vazo- yolojik bir yanıtı olarak değerlendirilmektedir ve
kostriksiyonu şiddetlendirir ve interlökin-6 gibi iskemik inmenin bir hipertansif acil olmadığını
proenflamatuvar sitokinlerin oluşmasına sebep düşündürmektedir.
olur. Bu kısır döngüye bağlı olarak vazokons-
Dilate damarlardan kaynaklanan intraserebral
triksiyon, endotel hasarı, platelet kümelenme-
kanamalar serebral ya da subaraknoid kanamalar
si, miyointimal proliferasyon ve arteriyollerde
(SAK) şeklinde ortaya çıkarabilirler. Ayrıca, bir
gittikçe ilerleyen bir daralma meydana gelir. Bu
başka mekanizma olarak, kan basıncındaki ani
olayların hepsi sonuçta uç organda hipoperfüz-
ya da kalıcı yükselmenin sebep olduğu vasküler
yona, iskemiye ve işlev bozukluğuna sebep olur
hasar, beynin duyarlı bölgelerinde iskemi ya da
ve hipertansif acil kliniği ortaya çıkar.
enfarkta yol açabilir.

Kronik hipertansiyonlu hastalarda otoregülas-


Uç Organlardaki Patofizyoloji yon aralığının sınırları biraz daha yükseğe çık-
mıştır. Yani, vücut kronik yüksek kan basıncı
Beyin: Beyin, kendisinin otoregülasyon meka-
değerlerine uyum sağlamıştır veya alışmıştır.
nizmasıyla, değişik perfüzyon basınçlarına karşı
Kronik hipertansiyon hastalarının otoregulas-
verdiği fizyolojik cevaplarla, beyin dokusun-
yonları bozulmazsa, genellikle bir perfüzyon so-
da düzenli bir kan akış hızı sağlar. Kan basıncı
runu olmaz. Otoregülasyon bozulduğunda, per-
düşünce otoregulatuvar olarak serebral vazodi-
latasyon meydana gelirken, kan basıncı yüksel- füzyon da bozulur. Bu hastalarda aynı zamanda,
diğinde ise, otoregulatuvar cevap vazokonstrik- serebrovasküler dirençte artmıştır. Akımın azal-
siyondur. Ancak, bu otoregülasyon sadece belirli ması durumunda serebral iskemiye yatkın hale
sınırlardaki kan basıncı değerleri için etkilidir. gelmişlerdir. Dolayısıyla, bu hastalarda kan ba-
Normal, sağlıklı beyinde etkili bir otoregülasyon sıncı değerleri toplum için genel kabul gören
50-150 mmHg arasındaki OAB değerlerinde “normal” değerlere çekilmek istenirse, serebral
sağlanabilir. Bu dar sınırlar dışındaki OAB de- hipoperfüzyon semptomları ortaya çıkar çünkü
ğerlerinde, otoregülasyon bozulur; hipoperfüz- bu “normal” seviye şahsın otoregülasyon sınırla-
yon ya da hiperperfüzyon olur. Hiperperfüzyon rının altında olabilir. Serebral otoregülasyonun
beyin kan akımını artırarak kafa içi basıncını alt sınırı genellikle hastanın olağan OAB’ının
yükseltir, beyin ödemine sebep olur. yaklaşık % 25 altındadır.

Kan basıncı değerinde birden ortaya çıkan ve Kalp: Sistemik vasküler dirençteki ya da kan ba-
devam eden yükselme serebral otoregülasyonu sıncındaki ani yükselme ard yükü fazlalaştırınca,
aştığında hipertansif ensefalopati (HES) mey- sol ventrikülün yapacağı iş artacağından miyo-
dana gelebilir. HES’de iskemi, noktasal kana- kardın oksijen ihtiyacı da artacaktır. Koroner
104 malar ve damar geçirgenliğinde artış ile birlikte kan akımı artan ihtiyacı karşılayamayınca, yani
Konu 4

koroner kan akımında nisbi bir azalma olunca, Öyküde Önemli Noktalar
anjina ya da miyokard enfarktüsü oluşacaktır.

Hipertansif Acil Durumlar


OAB’daki ani artış akut sol ventrikül yetmez- Önceden hipertansiyon olup olmadığı sorul-
liğine zemin hazırladığında ise akciğer ödemi malıdır: Önceden hipertansiyon varsa; yapılan
meydana gelir. Diyastol sonu basınçta ve dolum tedavi, kan basıncının iyi şekilde kontrol edilip
hacminde artış ortaya çıkar. edilmediği, tedaviye uyum, geçmişteki kan ba-
sıncı değerleri, hipertansiyonun süresi, evresi,
Böbrekler: Kan basıncındaki ani ve şiddetli yük- şiddeti sorgulanmalıdır.
selmenin böbreğin otoregülasyonunu bozması,
renal perfüzyonu azaltacak ve renin-anjiyotensin Kan basıncını yükseltebilecek ilaçlarla ve mad-
I-II sistemi harekete geçecek ve vazokonstriksi- delerle ilgili bilgiler sorulmalıdır: Reçetesiz alı-
yon şiddetlenecektir. Bu döngü sürerse, arteri- nan ilaçlar, ilaç suistimali (Kokain, amfetamin,
oler nekroz gelişecek ve böbrek yetmezliği mey- dekonjestanlar, uyarıcılar, trisiklik antidepresan-
dana gelecektir. Anjiyotensin ayrıca aldosteron lar), oral kontraseptifler, stereoid olmayan anti-
salgılanmasını artırıp vücutta sodyumun tutul- enflamatuvar ilaçlar, MAO inhibitörleri, tiramin
masına da sebep olarak kan basıncının yüksel- içeren gıda (Bira, küflenmiş peynir) alımı.
mesine katkıda bulunur. Kronik hipertansif has-
Mevcut diğer hastalıklar ile ilgili bilgiler sorul-
talarda böbreklerin küçük arterlerinde önceden
malıdır: Kardiyovasküler, serebrovasküler, renal
meydana gelmiş olan patolojik değişikliklerin ve
hastalıklar, diyabet, hiperlipidemi, KOAH, ast-
endotelyal işlev bozukluğunun şiddetli bir kan
ma, gut, ailede hipertansiyon öyküsü, tiroid has-
basıncı yükselmesinde böbrek otoregülasyonu-
talığı, Cushing Sendromu, SLE, prematür kalp
nu kolayca bozabileceği de akılda tutulmalıdır.
hastalığı

• Önceden bir uç organ hasarının olup olmadı-


Klinik Değerlendirme ve Tanı ğı sorulmalıdır.

Genel Bakış • En son menstrüel periyodun tarihi

Uç organ hasarı olup olmadığının belirlenmesi ve • Uç organ hasarını düşündüren özgül belirti-
kan basıncındaki yükselmenin sebebinin tespit lerin olup olmadığının sorulması
edilmesi vaka yönetiminin temelini oluşturur. • Göğüs ağrısı-miyokard iskemisi/infarktüsü
Hipertansif acillerde en sık başvuru belirtileri • Sırt ağrısı-aort diseksiyonu
göğüs ağrısı (% 27) ve dispnedir (% 22). Bir hi-
pertansif acil tablosunun gelişmesinde özellikle • Dispne-akciğer ödemi, konjestif kalp yetmezliği
bir eşik kan basıncı değeri yoktur. Ancak, çocuk-
lar ve gebeler hariç tutulursa, DKB 130 mmHg • Başağrısı, nöbetler, görme bozukluğu, bilinç de-
altında ise, genellikle uç organ hasarı yoktur. ğişikliği, hemiparezi-beynin etkilenmesi (HES)
Kan basıncının mutlak değeri artış hızı kadar • Hematüri, anüri-böbrek yetmezliği
önemli değildir.

Örneğin uzun süreden beri hipertansiyonu olan


insanlarda 200 mmHg SKB ya da 150 mmHg Fizik Muayenedeki Önemli
DKB HES gelişmeksizin tolere edilebilir ancak Noktalar
çocuklarda ya da gebelerde 100 mmHg DKB’da
HES meydana gelebilir. Kan basıncının yüksek- KB’nın ölçülmesi dikkatli ve hassas şekilde
liği hipertansif acil durum için tek başına belirle- önemli bir ilk adımdır. Kan basıncı ölçüm aleti-
yici değildir, birlikteki uç urgan hasarı önemlidir. nin kafının uygun boyutta olması gerekir: Şişen 105
bölümün eni ekstremite çapının yaklaşık % 40’ı hasarın sonucunda mikroanjiopatik hemolitik
kadar olmalıdır. Uzunluğu ise % 80’ine eşit ol- anemi meydana gelebilir.
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

malıdır. Çok kısa, dar ya da gevşek kaflar yanlış


olarak yüksek değerler gösterirler. EKG: İskemi, elektrolit bozukluğu, sol ventrikül
hipertrofisi
Eğer ilk ölçüm değeri yüksekse (SKB>140mmHg,
Tam idrar tetkiki: Hematüri, proteinüri, eritro-
DKB>90 mmHg), ölçüm en az iki kez tek-
rarlanmalıdır. Kan basıncı değeri ciddi olarak sit silendiri, eritrosit silendirleri glomerülonefriti
yüksekse, kan basıncı her iki üst ve alt ekstre- işaret eder.
miteden çift taraflı olarak tekrar ölçülmeli ve Akciğer grafisi: Konjestif kalp yetmezliği, aort
tüm ekstremitelerde nabızlara bakılmalıdır. Ye-
diseksiyonu, akciğer ödemi.
tişkinlerde çift taraflı olarak brakialden ölçülen
kan basınçları arasında 20 mmHg’dan daha fazla BBT ve/veya Beyin MR: Beyin hasarının gö-
fark olması; aort diseksiyonu, anevrizması ya da rüntülenmesi yönünden önemlidir.
koarktasyonunu düşündürmelidir. Volüm kaybı
bakımından yatar ve oturur konumda kan ba- Toraks BT, Transösefajiyal EKO, Aort Anji-
sıncı ölçümü yapılabilir yografisi: Aort diseksiyonu şüphesinde kullanı-
labilirler.
Nörolojik muayene: Hasta bilinç değişikliği ve
fokal bulgular yönünden değerlendirilmelidir. Bu tetkikler hedef organ hasarı bakımından fikir
Başağrısı ve bilinç değişikliği HES’in en sık gö- verirler. Tercihe bağlı olarak toksikolojik tarama,
rülen yakınmalardır. Fokal nörolojik bulgular, gebelik testi ve endokrin testleri de yapılabilir.
özellikle lateralizasyon, daha çok SVO’yu dü-
şündürür. Ani başlangıçlı şiddetli başağrısında
ise, SAK akla gelmelidir.
Hipertansif ve Klinik Tablolar
Göz muayenesi: Arterioler değişiklikler, ek-
sudalar, hemorajiler veya papilödemle birlikte Hipertansif Ensefalopati
ilerlemiş retinopati ipuçları verir.
Tanı koydurucu özgül bir kan basıncı değeri
Gebelikle birlikte hiperrefleksi ve periferik
yoktur. Ortalama kan basıncının acilen ve kont-
ödem, preeklampsiyi düşündürmelidir.
rollü bir şekilde (ilk 30-60 dakika içinde) % 20-
KVS muayenesi: Karotis üfürümü, kalpte üfü- 25 oranında düşürülmesi, yüksek kan basıncı-
rüm ve ek ses, perikardiyal sürtünme, taşikardi, na bağlı oluşan damar spazmını önemli ölçüde
akciğerlerde raller. Juguler venöz dolgunluk, çözer. Kan basıncının çok hızlı şekilde düşürül-
ekstremite nabızlarında zayıflama (diseksiyon, mesi, hipoperfüzyona ve daha fazla iskemiye yol
koarktasyon), karında üfürüm, pulsatil kitle. açar. Dolayısıyla, kan basıncının hızlı olarak dü-
şürülmesinden kaçınılmalıdır.
Abdominal muayene: Abdominal kitleler ya da
üfürümler. HES genellikle akut başlar ve geriye dönüşüm-
lüdür. Şiddetli başağrısı, bulantı, kusma ile
kendini belli eder, bilinç değişikliği de olabilir.
Laboratuvar Tetkikleri Konfüzyon, sersemleme, nöbet, görmede azal-
ma, fokal defisitler, koma gibi nörolojik değişik-
Biyokimya: BUN, kreatinin, elektrolitler, glukoz.
likler ortaya çıkabilir. Patolojik mekanizma aynı
Tam kan sayımı ve yayma: Akut ve ciddi kan olduğundan, akselere hipertansif retinopati de
106 basıncı yükselmesinin oluşturduğu vasküler sıklıkla görülür.
Konu 4

Ayırıcı Tanı: Kafa içi kanama, meningoense- AD’u olan hastalarda kan basıncı yüksekse zaman
falit, beyinde kitle, beyinde anevrizma, toksid- geçirilmemelidir. Kan basıncı hızlı şekilde (5-10

Hipertansif Acil Durumlar


romlar, metabolik koma. dk içinde) düşürülmelidir, SKB<120 mmHg ve
OAB<80 mmHg değerleri hedeflenmelidir.
Eğer HES düşünülüyorsa, tedaviye hemen baş-
lanmalıdır. HES tedavi edilmezse, saatler içinde Tedavide kan basıncını düşürecek ilaç ile ventri-
ilerler ve koma ve ölüme kadar gidebilir. Tercih kül ejeksiyon kuvvetini (dP/dT) yani kalp hızını
edilen ilaç sodyum nitroprusiddir. Başlangıç azaltacak ilaç birlikte kullanılmalıdır. Sodyum
dozu: 0.5 (µg/kg)/dak. Doz titre edilebilir. En nitroprusid ile birlikte bir beta-adrenerjik blo-
fazla 10 (µg/kg)/dak’ya kadar artırılabilir. Nitrog- kör (örneğin: Esmolol veya metoprolol) kullanı-
liserin ve labetolol de kullanılabilir ancak, HES lır. Ya da tek başına labetolol kullanılabilir.
için henüz ilk sıra ilaç değillerdir. Son yıllarda
nikardipin ve fenoldopam da önerilmektedir.
Böbrek Yetmezliği
Hipertansiyon, akut böbrek yetmezliğine (ABY)
Akut Sol Ventrikül Yetmezliği/ neden olabilir ya da kronik böbrek yetmezliğini
AC Ödemi (KBY) alevlendirebilir. Yüksek kan basıncı ile
birlikte böbrek fonksiyonlarında bozulma vardır
Kan basıncındaki ani yükselme akut sol ventri-
(BUN ↑, Kr ↑, proteinüri, eritrositüri, eritrosit
kül yetmezliği ve akciğer ödemine yol açar. Kan
silendirleri. Kan basıncının acilen düşürülmesi
basıncının düşürülmesi gerekir. Tercih edilen
gerekir.
ilaçlar: I.V. Nitrogliserin veya nitroprusiddir.
Akciğer ödemi ödemi için standart tedavide nit- Nitroprusid tercih edilir. Önceden böbrek yet-
ratlar (önyük ve artyükü azaltır), O2, diüretik ve mezliği olan, dialize bağımlı ve aşırı volüm yük-
morfin sülfat yer alır. lenmesi olan bir hasta kontrol edilemeyen hiper-
tansiyonla gelmişse ve uç organ hasarı belirtileri
varsa, acilen dialize alınabilir.
Akut Koroner Sendromlar
Sol ventrikül diyastol sonu basıncındaki yük- Ayırıcı Tanı
selme kalbin iş yükünü ve duvardaki2 gerilmeyi
fazlalaştırarak, O2 gereksinimini artırır ve anjina • Akut koroner sendrom/miyokard enfarktüsü,
ve akut miyokard enfarktüsü meydana gelir. Mi- konjestif kalp yetmezliği, akut akciğer ödemi
yokard hasarını önlemek için kan basıncı hemen • Hipertiroidi, tiroid fırtınası, Graves hastalığı
düşürülmelidir. Tedaviye nitrogliserinle başlan-
• Aort diseksiyonu, abdominal anevrizma
malıdır. Gerekirse, nitroprusid kullanılabilir.
Tedaviye akut koroner sendromlarla ilgili diğer • Eklampsi, preklampsi, gebelik
ilaçlar da uygun zamanlamalarla eklenir. • Anksiyete
• Başağrısı (Küme, migren, gerilim)

Aort Diseksiyonu • İnme (İskemik, kanamalı), SAK


• Delirium tremens
Bir aort diseksiyonu (AD) olgusunda kan ba-
• Ensefalit
sıncı yüksek, normal ya da düşük olabilir. Kan
basıncı yüksek kaldığı sürece intima katmanı • Cushing sendromu
damar duvarının diğer katmanlarından hızla ay- • Akut glomerülonefrit
rılmaya devam edecektir. Duvarda tam kat yır-
• SLE
tılma da oluşabilir. Ekstremiteler arasında nabız
ve kan basıncı farklılıkları oluşabilir. • Zehirlenme (Amfetamin, fensiklidin) 107
• Düşünülmesi gereken diğer sorunlar: Ste- 1) Esmolol
reoid kullanımı, reçetesiz ya da keyif verici
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

2) Labetolol
sempatomimetik ilaç kullanımı, feokromo-
3) IV Nitrogl iserin
sitoma, akut vaskülit, serotonin sendromu,
4) Sodyum Nitroprusid
hipoglisemi, diğer MSS patolojisi, aort ko-
5) Clevidipin
arktasyonu.
6) Enalaprilat
7) Nikardipin
Acilde Tedavinin Anahatları 8) Hidralazin

Gerçek hipertansif aciller sürekli ve yakın kar- 9) Fenoldopam


diyak ve nörolojik takip olanaklarının olduğu
yoğun bakım birimi, acil servis takip birimi gibi
ortamlarda tedavi edilmelidirler. Bu hastalar- Esmolol
da kısa etkili, titre edilebilir i.v. antihipertansif
ilaçlar kullanılmalıdır. İntramüsküler ya da oral Etki ve Farmakoloji
ilaçlar kullanılmamalıdır. Çünkü bu ilaçların
farmakodinamik etkilerini öngörebilmek müm- Kardiyoselektif β1-adrenerjik blokördür. Çok
kün değildir. kısa etkilidir. Dağılımı 2 dakika gibi kısa bir sü-
rede olur. Eliminasyon yarı ömrü kısadır (9 dk).
Etkisi 60 saniye içinde başlar, etki süresi 10-20
Hedef OAB’ının kontrollü, kademeli şekilde
dakikadır. I.v. bolus ve takiben infüzyon şeklin-
düşürülmesidir. Hastanın durumundaki düzel- de verilir. β-blokajın % 90’ını 5 dakika içinde
me kılavuz olarak alınmalıdır. Genel ilke olarak sağlar. İnfüzyon ise 30 dakika içinde sabit kan
OAB’daki düşüş ilk 30-60 dakika içinde 20-25’i düzeyine ulaşır.
geçmemelidir. Sonra da, durum stabil ise, takip
eden 2 ila 6 saat içinde 160 / 100-110 mmHg’ya İnfüzyonun kesilmesinden sonra 2 dk. içinde
β1-agonist etkinlikte anlamlı azalma olur. Ge-
düşürülmelidir. Ancak, tedavi uygulanırken her
nellikle tüm blokaj 30 dakika içinde çözülür.
bir hastanın klinik tablosunun kendine ait özel-
Ancak, eritrosit esterazları tarafından metaboli-
liklerinin olduğu ve bunların dikkate alınması ze edildiğinden, anemiyi kolaylaştıran faktörler
gerektiği unutulmamalıdır. esmololün yarı ömrünü uzatır. Metabolizması
ester bağlarının eritrosit esterazlarınca hızla hid-
IV. ilaçlarla istenilen kan basıncı düzeyine ula- roliz edilmesiyle gerçekleşir; böbrek ve karaciğer
şıldıktan ve uç organ hasarı önlendikten ya da işlevlerine bağımlı değildir.
ilerlemesi durdurulduktan sonra, titre edilebi-
lir ilaçların dozları kademeli olarak azaltılarak,
ağızdan ilaç tedavisi başlatılabilir.
Endikasyonlar
• Aort diseksiyonu
• Supraventriküler taşikardi.
Hipertansif Acillerin • Perioperatif hastalarda, miyokard enfarktü-
Tedavisinde Kullanılan İlaçlar sü, anstabil anjina pektoris ve tirotoksikoz
hastalarında kalp hızını azaltmak ve kan ba-
Aşağıda kullanılabilecek ilaçlarla ilgili ayrıntı- sıncıını düşürmek için kullanılır.
lı bilgiler verilmiştir. İlaçlar, ayrıca, Tablo 3’te • Entübasyona bağlı olarak kan basıncındaki
özetlenmiştir. yükselmeleri azaltmak, önlemek için kullanılır.
108
Konu 4

Şiddetli hipertansiyonda tek başına etkili değil- lır. Refleks taşikardi oluşturmaksızın ya da beyin
dir, genellikle diğer ajanlarla (örneğin nitropru- kan akımında azaltma yapmaksızın kan basın-

Hipertansif Acil Durumlar


sid) birlikte kullanılır. cında sabit, sürekli düşüş oluşturduğundan be-
yin damar hastalığı ya da koroner arter hastalığı
olan hastalarda güvenle kullanılabilir.
Kullanılış Şekli
Etki 5-10 dakika içinde başlar. Etki süresi 8 saat,
Yükleme dozu, 1 dakikada 0.5 (mg/kg)’dır. Son- eliminasyon yarı ömrü ise 5.5 saattir. Yüzde 95
ra, 0.05-0.3 (mg/ kg)/dakika hızıyla infüzyon oranında karaciğerde metabolize olur. Böbrek
yapılır. Yükleme dozu olmadan da verilebilir an- yetmezlikli hastalarda kullanılabilir. Büyük da-
cak sabit düzeye ulaşması için daha fazla zaman ğılım hacminden (15.7 L/kg) ve uzun eliminas-
gerekir. yon yarı ömründen dolayı, labetololün etkisi
uzun sürer.

Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar Ağızdan da kullanılabilen bir ilaçtır. Ağızdan


alındığında hızla emilir, emilim yarı zamanı 12
Bronkospazm yapabileceğinden astma ve dakika, plazma zirve konsantrasyonu 50 daki-
KOAH’lı hastalarda kullanılmamalıdır. Ayrı- kadır, eliminasyon yarı ömrü ise 8 saattir. Ka-
ca, kokain alımına bağlı kardiyovasküler sistem raciğer hastası olanlarda ağızdan alınan dozlar
komplikasyonlarında kullanılmamalıdır. Çünkü azaltılmalıdır.
baskın beta blokaj etkiden dolayı, nispeten bloke
edilmemiş olan alfa reseptörleri vardır. β-blokör
alan hastalarda, bradikardik hastalarda, de- Endikasyonlar
kompanse kalp yetmezliği olanlarda, miyokard
işlevlerini kötüleştirebileceğinden kullanımı sa- Labetolol Hipertansif aciller de i.v. olarak kulla-
kıncalıdır. Ayrıca, primer olarak alfa uyarının ol- nılabilir. Aşırı katekolamin uyarısına bağlı send-
duğu hipertansif durumlarda (feokromositoma, romlarda kullanılabilir (feokromositoma, MAO
MAO inhibitörü+tiramin içeren gıda alımı) saf inhibitörlerine bağlı hipertansiyon). Hamilelikte
beta-blokörler kullanılmamalıdır. C sınıfı ilaçtır.

Kullanılış şekli
Labetolol
Hipertansif acillerde tekrarlı, artırımlı boluslar
halinde uygulanabilir: Başlangıçta 10 dakika
Etki ve Farmakoloji süreyle 20-40 mg i.v. olarak verilebilir ve he-
Hem α hem de β blokaj yapar. α1-blokaj etkisi deflenen kan basıncı değerine ya da toplam (en
seçicidir ancak β-blokaj etkisi seçici değildir. α fazla) 300 mg doza ulaşılıncaya kadar boluslara
blokaj etkisi baskındır; α blokaj / β blokaj oranı devam edilir. Bir i.v bolustan sonra kan basın-
1/7’dir. Sistolik arteriyel basıncı ve total peri- cı 5 dakikada düşer. En yüksek yanıt 10 dakika
ferik damar direncini azaltır. α1-blokör etkiyle içinde ortaya çıkar. Antihipertansif etki 6 saate
damar düz kas hücrelerinde gevşeme yaparken, kadar çıkar. 20 mg’lık yükleme dozundan son-
aynı anda β blokaj da yaptığı için refleks taşi- ra, sürekli infüzyon şeklinde de verilebilir: 200
kardi oluşmaz. Kalp hızı ya aynı şekilde devam mg labetolol, 200 cc % 5 dekstroz’a katılır, 2
eder ya da hafifçe azalır. Kalp debisini azaltan mg/dak (2ml/dak) olarak devam edilir. Hedef-
saf β-adrenerjik blokör ilaçların aksine, labeto- lenen kan basıncına ulaşıldığında infüzyon dur-
lol kalp debisinin devamlılığını sağlar. Beyin, durulur. Ciddi hipertansiyonda (hypertensive
böbrek ve koroner kan akımları normal şekilde urgency) ağızdan kullanılabilir, başlangıç dozu
devam ederken, sistemik vasküler rezistans aza- 200 mg’dır. Etki 1-3 saatte başlar. 109
Tablo 3. Hipertansif acillerin tedavisinde kullanılan parenteral ilaçlar
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Etki Meka- Başlangıç Etki Etki


İlaç Endikasyon Yan Etki
nizması Dozu Başlangıcı Süresi

Hipertansif
Damar düz Hemen. Siyanür ve tiyosi-
0.3 mg/kg/ 3-5 acillerin
Nitroprusid kaslarını Saniyeler yanat zehirlenme-
dakika i.v. dakika çoğunda ilk
gevşetici etki içinde si, bulantı, kusma
tercih.
Başağrısı,
Damar düz Koroner is-
5-10 mg/ 2-5 5-10 bulantı, kusma,
Nitrogliserin kaslarını kemi, ASVY,
daki ka i.v. dakika dakika taşiflaksi, refleks
gevşetici etki AC ödemi
taşikardi
Postoperatif
2mg
HT, HES,
Kalsiyum bolus,sonra 15-30 40 Başağrısı,
Nikardipin iskemik inme,
kanal blokörü 4 mg/saat dakika dakika taşikardi
hemorajik
infüzyon,i.v.
inme, SAK
Anjionörotik ödem,
bilateral renal arter
ACE 0.625-1.25
Enalaprilat 15 dakika 6 saat ASVY stenozlu olan
inhibitörü mg i.v.
hastalarda böbrek
yetmezliği
10-20 mg Taşikardi, kate-ko-
Arteriyoler i.v. veya 10 dakika Preeklampsi, lamin artışı, baş
Hidralazin 4-6 saat
dilatatör 10-50 mg 20 dakika eklampsi ağrısı, bulantı, sod-
i.m. yum-su tutulumu
Yükleme Aort
dozu 1 daki- diseksiyonu,
Seçici β1- kada 0.5mg/ perioperatif Bronkospazm,
5-30 30
Esmolol adrenerjik kg’dır i.v. hipertansi- birinci derece
dakika dakika
blokör Sonra 50mg/ yon, supra- kalp bloğu
kg/dakika ventriküler
infüzyon i.v. taşikardi,
Akut kalp
m1 ve 10 dakikada yetmezliği Bronkospazm,
Labetolol β-adrenerjik 20 mg bolus 5 dakika 4-8 saat dışındaki bradikardi,
blokör i.v. hipertansif hipotansiyon
acillerde
Dopaminerjik 0.05-0.1 Başağrısı, sıcak
8-10 Hipertansif
Fenoldopam reseptör mg/kg/dak 4 dakika basması, göz içi
dakika acillerde
agonisti i.v. basınç artışı
Kısaltmalar: ASVY: Akut sol ventrikül yetmezliği, HT: Hipertansiyon, AC: akciğer, HES: Hipertansif ensefalopati,
SAK: Subaraknoid kanama.

Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar etkiyle nisbeten bloke olmamış α reseptörler,


dolaşımdaki katekolaminlerin etkisine maruz
Ortostatik hipotansiyonda (hastaların %5’i) kalırlar. Ağızdan tedavinin ani kesilmesiyle iske-
kullanımı sakıncalıdır. Ayrıca kalp yetmezliğini mik kalp hastalığı olanlarda anjina, bazen de MI
alevlendirebilir, KOAH ve astmalı hastalarda alevlenebilir. Sinüs bradikardisi, kalp bloğu, kar-
bronkospazmı başlatabilir. Katekolaminlere bağ- diyojenik şok, bronşial astım, dekompanse KY
lı krizlerde düşük dozlarda kullanıldığında para- ve gebelikte kullanılmamaktadır.
110 doksal hipertansif etki oluşur: Baskın β-blokaj
Konu 4

I.V. Nitrogliserin sif acillerin klasik ilacıdır ve diğer ilaçların etki


değerlendirmelerinde ölçüt alınan ilaçtır. Etki

Hipertansif Acil Durumlar


çok çabuk başlar. Etki süresi 1-2 dakikadır. Plaz
Etki ve Farmakoloji ma yarı ömrü 3-4 dakikadır. Oksijen gereksin-
mesini azaltır. Baroreseptör refleksine bağlı ola-
Güçlü venodilatördür. Yüksek dozlarda arter
rak kalp hızında hafif artış olabilir fakat önceden
tonusunu değişik derecelerde etkiler. I.v. verildi-
bir koroner arter hastalığı (KAH) yoksa, kalp
ğinde etki hemen başlar. Yarı ömrü 4 dakikadır.
debisinde ya da miyokard kan akımında değişik-
Hipotansiyon ve refleks taşikardiye sebep olur.
lik olmaz. KAH olanlarda, kalpte bölgesel kan
Volüm deplesyonu bu etkiyi artırır. Nitroglise-
akımında önemli azalmalara sebep olabilir (“ko-
rin ön yükü ve kalp debisini azaltarak kan ba-
roner çalma fenomeni”, “coronary steal”).
sıncını düşürür. Serebral ve renal perfüzyonu
Beyin kan akımı doza bağlı olarak azalabilir.
bozulmuş hastalarda istenmeyen etkiler ortaya
Böbrek kan akımı değişmez. Akciğerde şantlar
çıkabilir. Karaciğerde metabolize edilir. Kalp de-
oluşabilir. Nitroprusid karaciğerde tiyosiyanata
bisi çok değişmez, hafif azalma olur.
metabolize olur, böbrekler tarafından yavaşça
atılır. Siyanür ara metabolittir. Fakat toksisitesi
Endikasyonlar nadirdir. Uzun sürse kullanıldığında siyanür ve
tiyosiyanat zehirlenmesi oluşabilir.
Miyokardiyal iskemide kullanılır (Koroner va-
zodilatatör etki). Anstabil anjina pektoris, mi-
yokard enfarktüsü ya da akciğer ödemi şeklinde Endikasyonlar
komplikasyon/uç organ hasarı oluşturan hiper-
Tüm Hipertansif aciller için kullanılabilen bir
tansif acillerde tercih edilmesi gereken ilaçtır.
ilaçtır. Ancak, doğum öncesi eklampside kulla-
nımı sakıncalıdır. Çünkü sodyum nitroprusid
Kullanılış Şekli plesentadan geçer. Postpartum eklampside ve
diğer girişimlere dirençli eklampside hipertansi-
Başlangıç infüzyon hızı: 5-20 µg/dak. Belirti- yon kontrolünde kullanılabilir.
ler düzelene kadar ya da yan etkiler infüzyonun
kesilmesini gerektirene kadar, her 5 dakikada bir
5µg/dak’lık artırımlarla ayarlama yapılabilir. Kullanılış Şekli
OAB 30-60 dakika içinde % 20-25’ten fazla dü-
Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar şürülmemelidir.

Başağrısı, hipotansiyon, refleks taşikardi, bulan-


tı, kusma, hipoksi, methemoglobinemi, taşiflak- Hazırlanışı
si. Nitropruside göre akciğerdeki gaz değişimi
50 mg ilaç, 500 ml % 5 dekstroz içine konulur
üzerine daha az olumsuz etki yapar.
(10 mg/ml). İnfüzyona genellikle 0.5 (µg/kg)/
dak. dozunda başlanır. İstenen kan basıncı de-
ğerine ulaşılıncaya kadar yavaş yavaş ayarlanır
Sodyum Nitroprusid (titre edilir). Maksimum doz 10 (µg/kg)/dak’dır.
Kan basıncı yakından izlenmelidir (arteriyel
Etki ve Farmakoloji hat). Hızlı parçalanma ve ışığa duyarlılığı ne-
deniyle, çözelti hazırlanışından sonraki 24 saat
Hızlı etki eden arteriyel ve venöz vazodilatördür; içinde kullanılmalı, hem şişe hem sıvı hortumu
hem ön yükü hem de art yükü azaltır. Hipertan- aliminyum folyo ile sarılmalıdır. 111
Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar metabolik değişiklikler oluşturabilir, 200 nmol/
mL’den yüksekse ciddi klinik semptomlar olur,
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Hipotansiyon 400 nmol/ mL’den yüksek ise ölümcüldür. En


az iki-üç saat boyunca 4 µg/kg/dak/dak hızında
• Uzun süreli infüzyonda siyanür toksisitesi
infüzyon yapıldığında siyanür düzeyleri toksik
ortaya çıkabilir. Karaciğer yetmezliği tok-
sisiteyi artırabilir. sınırlar içine girer.

• Tiyosiyanat toksisitesi. Böbrek yetmezliğinde Sodyum nitroprusid nitrik oksit serbetleşmesine


risk artar. bağlı olarak ta sitotoksisite yapar; hidroksil radi-
• Nitroprusid akciğerde hipoksi nedenli vazo- kalleri ve peroksit oluşumu lipid peroksidasyo-
konstriksiyonu inhibe ettiği için, akciğerin nuna sebep olur.
ventile olmayan alanlarında perfüzyon artışı
olabilir.
• Koroner arterlerin genişlemesine ya da Klevidipin
nitroprusid+klonidin kombinasyonuna bağlı
olarak koroner çalma sendromundan dolayı,
miyokardiyal iskemi kötüleşebilir. Etki ve Farmakoloji
• Kafa içi basınç artışı (Vazodilatatör etkisi En son kuşak dihidropiridin kalsiyum kanal blo-
nedeniyle). körüdür. Çok kısa etkili, seçici, güçlü arterioler
Toksisite vazodilatatördür. Klevidipin kan basıncını arte-
riyoller üzerine doğrudan ve seçici etki yaparak
Sodyum nitroprusidin bileşiminde bulunan si- düşürür. Dolayısıyla, klevidipin, art yükü, kal-
yanüre dikkat etmek gerekir. Sodyum nitropru- bin dolum basınçlarını etkilemeden ya da refleks
sid molekülünün ağırlık itibariyle % 44’ü siya- taşikardiye sebep olmadan azaltır. Atım hacmi
nürdür. Siyanür molekülden enzimatik olmayan ve kalp debisi genellikle artar. Yarı ömrü 2 da-
yolla ayrılır. Dolayısıyla hastaya verilen miktarla kikadır. Klevidipinin organ reperfüzyon hasarı
doğru orantılı olarak vücuttaki siyanür miktarı karşısında koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir.
da artar. Siyanür karaciğerde tiyosiyanata meta- Esmolol’e benzer olarak, eritrosit esterazlarınca
bolize olur. Siyanürden 100 kat daha az toksik- hızla metabolize edilir; metabolizması böbrek ya
tir. Oluşan tiyosiyanat büyük ölçüde böbrekler da karaciğer işlevleri ile ilgili değildir.
vasıtasıyla atılır. Dolayısıyla siyanürün atılması
normal karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının
yanı sıra normal tiyosülfat biyoyararlanımının Endikasyonlar
olmasını da gerektirir. Nitroprusid, siyanürün Perioperatif hipertansiyon ve diğer hipertansif
serbestleşmesinden dolayı sitotoksik etki oluştu- acillerin yönetimi için mevcut en yeni ajandır.
rur; hücresel solunumu etkiler. Açıklanamayan Birçok olumlu yönünden dolayı klevidipin,
kardiyak arrest, koma, ensefalopati, konvülzi- kan basıncı kontrolü gereken pek çok durum-
yonlar veya geri dönüşümsüz fokal nörolojik da tercih edilen bir ilaç olmaya başlamıştır. Her
bozukluklar olduğunda siyanür toksisitesi akla ne kadar Hipertansif acillerde bu ilacın rolünü
gelmelidir. gösteren çalışma yapılmamışsa da, özellikleri bu
endikasyon için de uygun görünmektedir.
Günümüzde siyanür toksisitesini izleme yön-
temleri duyarlı olmayan yöntemlerdir. Meta-
bolik asidoz genellikle preterminal bir olaydır Kullanılış şekli
ve doğrudan toksisite ile bağlantılı olmayabi-
lir. Kırmızı küre siyanür konsantrasyonu izlem Yükleme dozu: 1-2 mg’dır. Daha sonra istenen
için daha güvenilir olarak düşünülebilir; seviye kan basıncına ulaşılana kadar 90 saniyelik ara-
112 40 nmol/mL’den yüksekse belirgin/saptanabilir lıklarla doz iki katına çıkarılarak artırılır. Kan
Konu 4

basıncı hedefine yaklaşılırken doz iki kattan Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar


daha az artırılır ve her 5-10 dakikada bir doz

Hipertansif Acil Durumlar


ayarlamaları arasındaki süre uzatılır. Yaklaşık Diğer ACE inhibitörleri ile aynıdır. Başlıca böb-
1-2 mg/saat’lik artış genellikle SKB’da ilave 2-4 rekten atıldığı için ciddi böbrek yetmezliği olan
mmHg düşüşe neden olur. olgularda dozu azaltılmalıdır. Hafif yan etkiler:
başağrısı, sıcak basması (%25 hastada) Göz içi
basıncı artırabilir. Dolaşım dekompansasyonu
Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar durumlarında veya OAB’nın renal perfüzyonu
yeterince destekleyemediği durumlarda ACE
Miyokard kontraktilitesi ve venöz kapasite üze- inhibitörlerinin ABY oluşturma potansiyelleri
rine yok denecek kadar az etkisi vardır. Yan etki-
vardır. Cerrahi hastalarda postoperatif dönemde
leri minimaldir.
dolaşımsal dekompanzasyon riski olduğundan,
ACE inhibitörleri akut perioperatif hipertansi-
yonun tedavisinde ilk sıra ilaçlar olmamalıdır.
Enalaprilat

Etki ve Farmakoloji Nikardipin


İntravenöz kullanılabilen anjiyotensin dönüş-
türücü enzim (ACE) inhibitörüdür. Ejeksiyon Etki ve Farmakoloji
fraksiyonu % 20-44 arasında olan kronik kalp
İkinci kuşak dihidropiridin türevi kalsiyum ka-
yetmezliği hastalarında etkilidir. Çünkü koroner
vazodilatasyon ve OAB’da anlamlı düşüşe neden nal blokörüdür, yüksek damarsal seçiciliğe ve
olur. Kalp hızı ve atım iş indeksini etkilemeden güçlü koroner ve serebral vazodilatatör etkinliğe
kalp indeksini ve atım hacmini artırır. IV bolus sahiptir.
enjeksiyondan sonra dakikalar içinde etki başlar.
SAK sonrasındaki serebral vazospazmda, klinik
DKB’da 30 dakikada maksimum azalma olur,
olarak anlamlı azalma yapar. I.v. nikardipinin
etki süresi 6 saate kadar uzar. Kan basıncındaki
kalp ve beyin iskemisini azalttığı gösterilmiştir.
düşmenin derecesi tedavi öncesi plazma renin
aktivitesinin derecesi ile ilişkili görünmektedir. Atım hacmini ve koroner kan akımını artırır;
Bu da antihipertansif etkinin mekanizmasının miyokard oksijen balansı üzerine olumlu etki
renin-anjiotensin inhibisyonu yoluyla olabilece- yapar. Bu özelliği koroner arter hastalığı ve sis-
ğini düşündürmektedir. Başlıca böbrekten atıl- tolik kalp yetmezliği olan hastalar için yararlıdır.
dığı için ciddi böbrek yetmezliği olan olgularda Koroner arterler üzerinde sistemik arterlere göre
dozu azaltılmalıdır. daha fazla dilatatör etki yapar. Kalp üzerinde ne-
gatif inotropik etki ortaya çıkarmadan ve kalp
debisini azaltmadan, toplam periferik direnci
Endikasyonlar düşürerek ardyükü azaltır. Hafif-orta kalp yet-
mezliği olan hastalarda sol ventriküler pompa
Hipertansif acillerde etkili bir antihipertansif
etkinliğini artırır. Etkinin başlangıcı 15-30 da-
ilaçtır. Uzun dönemli idame tedavisinde ağızdan
kika, etki süresi 40 dakikadır.
formu kullanılabilir.

Kullanılış şekli Endikasyonlar

Başlangıç dozu 0.625-1.25 mg i.v. bolus. Kan Postoperatif hipertansiyonda, stabil anjinada,
basıncı ve kalp hızını etkili olarak azaltır. Altı KKY’de kullanılmıştır. SAK’lı hastalarda umut
saatte bir bolus verilebilir. Hipotansif etkilerin vaat etmektedir. Akut inme kılavuzlarında is-
başlangıcı değişkendir. kemik inme tedavisinde nikardipin, DKB>120 113
mmHg veya SKB>220 mmHg olduğunda öne- Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar
rilmektedir.
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Plazma renin ve katekolaminlerinde artışa ve


refleks taşikardiye sebep olduğundan aort disek-
Kullanılış şekli siyonlu veya KAH öyküsü olan hastalarda kul-
Başlangıçta 2-mg IV bolus, takiben 4-15 mg/ lanılmamalıdır. Tuz ve su retansiyonuna sebep
saat infüzyon uygulanır. olur. Ayrıca başağrısı, bulantı, taşikardi, letarji,
postüral hipotansiyon yapabilir. Ağızdan kulla-
nımı sonrası lupus sendromu gelişir ayrıca taşi-
Yan etkiler ve Kontrendikasyonlar
filaksiyede neden olabilmektedir. Hidralazinin
Nikardipin kullanımı sonrası (% 20-50) ora- uzun ve tahmin edilemeyen antihipertansif etki-
nında başağrısı görülebilir. Ayrıca hipotansiyon, lerinden ve, hipotansif etkisinin etkili bir şekilde
taşikardi, bulantı ve kusma yapabilir. Hipotan- titre edilememesi nedeniyle, hipertansif krizler-
siyon yan etkisi nitropruside göre daha azdır. de kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Çünkü nikardipin venodilatasyon yapmaz. Cid-
di aort stenozu olan hastalarda kullanımının sa-
kıncalı olduğu unutulmamalıdır. Fenoldopam

Hidralazin Etki ve Farmakoloji


Periferik dopamin-1 reseptörleri üzerine seçici
Etki ve Farmakoloji olarak etki eder. Bu yönüyle parenteral ajanlar
arasında tektir. Kısa etkili, arterioler vazodilatör-
Doğrudan arteriyolodilatör etkilidir. Damar düz dür. DA reseptörleri mezenterik, renal, serebral
kaslarını gevşeterek vazodilatasyon sağlar. I.v. ve- ve koroner arteriyollerde bulunur.
rildiğinde etkisi 10 dakika sonra başlar, 4-6 saat
sürer. Kas içi kullanıldığında etki 20 dakika, ağız- Karaciğerde konjugasyon yoluyla hızlı ve fazla
dan kullanıldığında ise 30 dakika sonra başlar. miktarda metabolize edilir, sitokrom P-450 en-
Dolaşım yarı ömrü 2-4 saattir, fakat antihiper- zimleri sürece dahil olmaz. Güçlü vazodilatör ve
tansif etkisi bu zaman aralığını geçebilir; etki yarı natriüretik etkisi vardır. Kalp hızında bir değişik-
ömrü yaklaşık 10 saattir. Karaciğerde ve barsak lik yapmadan şiddetli hipertansiyon tedavisinde
duvarında asetilasyonla metabolize edilir. “Yavaş nitroprusid kadar etkili olduğu gösterilmiştir.
asetilleyiciler”de hipotansiyon ve toksik kompli- Etki başlama süresi 4 dakikadır. Antihipertansif
kasyonlar daha fazladır. Hidralazin ve metaboli- etkisi 8-10 dakikadır. İnfüzyon durdurulduğun-
tinin % 80’i 24 saat içinde böbreklerden atılır. da rebound olmaksızın basınç tedrici olarak te-
Böbrek işlev bozukluğunda etki süresi uzar. davi öncesi değerlere döner.

Endikasyonlar Endikasyonlar

Hamileliğin indüklediği hipertansiyonu olan Hipertansif acillerde kullanılabilir.


kritik hastalarda i.v. hidralazin ilk sıra ilaçtır.
Ağızdan ve diğer ilaçlarla birlikte kullanılabilir. Kullanılış şekli
Başlangıç dozu: 0.05-0.1 mg/kg/dak. 0.1 mg/
Kullanılış Şekli kg/dak’lık artırımlarla 1.6 mg/kg/dakika maksi-
Eklampside i.v. 10-20 mg ya da 10-50 mg i.m. mum infüzyon hızına çıkılabilir ya da bu şekilde
dozlarda verilebilir. Otuz dakika içinde tekrar- artırımlarla 110 mmHg’dan düşük diyastolik
114
lanabilir. basınc elde edilir.
Konu 4

Yan etkiler ve Kontrendikasyonlar mında değişiklik yapmaz. Serebral otoregülasyon


eğrisini sola kaydırma etkisi vardır; düşük siste-

Hipertansif Acil Durumlar


Hastaların %25’inde başağrısı ve sıcak basması mik basınçlarda bile serebral kan akımının ko-
(flushing) olabilir. Doza bağlı göz içi basınçta runması mümkündür. Böbreklerde metabolize
yükselme olabilir. Göz içi ve kafa içi basınç artı- edilir, böbrek yetmezlikli hastalarda dozu ayar-
şı yönünden riskli hastalarda kullanılmamalıdır lanmalıdır. Baroreseptörler üzerine etkisi olmadı-
ayrıca ilacın solüsyonunda sodyum metabisülfit ğından, postural hipotansiyon çok nadirdir.
vardır, sülfite duyarlı hastalarda akut alerjik re-
aksiyonlar gelişebilir.
Endikasyonlar
Ciddi hipertansif durumda kullanılabilir. Ref-
Ciddi Hipertansif Durumda rakter akut KKY’de ve renovasküler hipertan-
Yaklaşım siyonu olan hastaların ciddi hipertansiyon du-
rumlarında yararlıdır.
Ciddi hipertansif durumu (hypertensive ur-
gency) olan hastalarda amaç kan basıncının ağız-
dan verilecek antihipertansif ilaçlarla ortalama
Kullanılış şekli
24 saat içinde tedrici biçimde düşürülmesidir. Ağızdan alınan dozu 25 mg’dır. Ağızdan ya da dil
Literatürde önerilen süre birkaç saat ile 48 saat altı olarak kullanılabilir. Kaptopril için doz-yanıt
arasında değişmektedir. Yaklaşımda hastanın eğrisi düzdür. Dolayısıyla, artan dozlar genellikle
durumu belirleyicidir. Acil servisteki takip ve kan basıncında daha fazla azalma yapmazlar.
gözlem süresi hastanın durumuna göre değişir.
Sık nedenlerden biri düzensiz tedavi olduğun-
dan, önceki tedaviyi tekrar başlatmak kabul edi- Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar
lebilir bir yaklaşımdır. Hastalar 24 saat içinde
kontrole çağırılmalıdırlar. Ayrıca, acil servisten Deride kızarıklıklar, öksürük, tat duyusu kaybı
sonraki tavsiyeler de önemlidir. Laboratuvar: lökopeni, proteinüri, hiperkalemi
ortaya çıkabilir. Potasyum tutucu diüretiklerle
Yatış kararı, hastanın komorbid durumuna ve beraber kullanılmamalıdır. Çift taraflı renal ar-
hekimin hastanın tedaviye vereceği yanıta ilişkin ter stenozu olanlara ve tek böbrekle birlikte tek
öngörüsüne bağlıdır. taraflı stenozu olanlara verilmemelidir (ABY ris-
ki!). KBY’lilerde ya da kollojen damar hastalığı
olanlarda yan etki riski yüksektir. Anjionörotik
İlaçlar ödem yapabilir. Havayolunu kapayabilecek, ya-
şamı tehdit edici bir yan etkidir.

1. Kaptopril Tablet
2. Klonidin Tablet
Etki ve Farmakoloji
Etki ve Farmakoloji
Anjiotensin-I-dönüştürücü enzim inhibitörü-
dür. Oral olarak hızla emilir. En hızlı etki eden Merkezi etkili alfa-2 adrenerjik agonisttir. Mer-
oral anjiotensin-I-dönüştürücü enzim inhibitö- kezi sempatik etkinliği azaltır, plazma katekola-
rüdür. Hipertansiyon acillerinde nonparenteral min düzeylerini düşürür. Hafif postüral hipo-
olaral verilebilen ilaçlar içinde en güvenilir ola- tansiyon yapabilir. Kalp hızını ve kalp debisini
nıdır. Etkinin başlaması: 15-30 dak. Zirve etki: artırmaz, böbrek kan akımını ve glomerüler filt-
50-90 dakika. Antihipertansif etki süresi: 4-6 rasyon hızını değiştirmez. Kan basıncını düşü-
saat. Kalp debisinde ve hızında, beyin kan akı- rür, kalp hızını azaltır ve sedasyon yapar. Etki 115
başlaması: Oral alımdan sonra 30-60 dk. sonra. 3. Nitrogliserin Dilaltı Tablet
Zirve etki 2-4 saat. Etki süresi 6-8 saat. Kan-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

beyin engelini geçer. İlk 24 saatte % 50’si de-


ğişmeden böbrekle atıldığı için renal yetersizliği Endikasyonlar
olan hastalarda birikebilir , dializ edilemez. An-
Anstabil anjina pektoriste ve akut miyokard en-
cak, böbrek yetmezliği olgularında feçesle atılır.
farktüsünde ağrının acil tedavisinde kullanılır.
Ayrıca sol ventrikül yetmezliğinde ve akciğer
Endikasyonlar ödeminde faydalıdır.

Ciddi hipertansiyon olgularında ikinci sıra bir


ilaçtır. Yaşlılarda ve böbrek yetmezliğinde emni- Kullanılış şekli
yetle kullanılabilir. Kokain alınması ile olan cid- Ağız mukozasından çok hızlı emilir. Dil altına
di hipertansiyonda iyi bir tercihtir. Uygun yanıt 0.3-0.6 mg tablet ya da sprey şeklinde verilir.
için 6 saat beklenmesi gerekebilir. Acil kullanım Hipotansif etki 5 dakikada başlar ve birkaç saat
için ideal değildir. sürebilir.

Kullanılış şekli Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar


Başlangıç 0.1-0.2 mg. Diastolik basınç 115 Başağrısı, taşikardi, bulantı, kusma, hipoksi, hi-
mmHg altına düşene kadar ya da 0.7 mg’lık potansiyon yapabilir. Aort stenozlu hastalarda
maksimum doz verilmiş olana dek, her saat 0.1 dikkatle kullanılmalıdır.
mg ek dozlar verilebilir. Acilde klonidin verilen
hastanın, uzun dönem bu ilacı kullanacak şekil-
Nifedipin İle İlgili Bilgiler
de taburcu edilmesi uygun değildir.
Dihidropiridin yapısında bir kalsiyum kanal
bkokörü olan nifedipinin kısa etkili olan pre-
Yan Etkiler ve Kontrendikasyonlar peratları hipertansiyon tedavisinde kullanılma-
malıdır. Geçmişte bir dönem, içinde sıvı olan
Ağızda kuruma, uykululuk/sersemleme ve ka- kapsül formu ciddi hipertansif durumlarda kul-
bızlık yapabilir. Nadiren, hasta sinüs sendromlu lanılmış, ancak kalp ve merkezi sinir sistemi üze-
hastalarda bradikardi. Bazı ilaçlarla etkileşmeye rine ciddi olumsuz etkileri gözlenmiştir. Akut
girerek yan etkiler ortaya çıkarır. Diüretikler: koroner iskemi ve serebral inme gibi yan etkileri
ortostatik hipotansiyon, siklik antidepresanlar: ortaya çıkmış ve ciddi klinik sonuçlara yol aç-
antihipertansif etkide azalma, alkol: sedasyonda mıştır. Dilaltı ya da ağızdan alınarak kullanılan
artma, negatif inotropik ilaçlar: bradiaritmiler sıvı nifedipin çok hızlı etki göstermekte ve etki-
ve diğer disritmiler. sinin titre edilmesi ve kontrol edilmesi mümkün
olmamaktadır. Uzun sürede etki gösteren formu
ya da yavaş salınımlı formu uzun dönemli hiper-
Klonidin Çekilme Sendromu tansiyon tedavisinde kullanılabilir.

Yüksek doz ilaç aniden kesilirse olur. Ciddi re-


bound hipertansiyon, taşikardi, flushing ve ab- Akut Hipertansif Durumda
dominal belirtiler ortaya çokabilir. Bu sendrom
olursa, hemen klonidin tedavisi verilmelidir.
Yaklaşım
Çekilme sendromlarını kötüleştirebileceğinden Bu hastalara acilde tedavi verilmesi konusu tar-
116
Beta-blokörlerin kullanımı sakıncalıdır. tışmalıdır. Bu hastalar genellikle acilde akut bir
Konu 4

girişime gereksinme duymazlar. Fakat bir birinci Hipertansif Kriz


basamak hekimine takip ve tedavinin başlanma-

Hipertansif Acil Durumlar


sı amacıyla başvurmalıdırlar. Acil hekiminin tav- Malin hipertansiyon dahil uç organ hasarı yapan
siyeleri de ayrıca önemlidir. diğer akut (acil) hipertansif durumların hepsini
içine alan bir tanım olarak ele alınabildiği gibi,
Kronik hipertansiyon hastalarında kan basıncı- hipertansif acilleri (hypertensive emergency) ve
nın akut olarak düşürülmesinin bilinç değişikliği, ciddi hipertansif durumun (hypertensive ur-
nöbetler, geçici iskemik atak, amorozis ve diğer gency) ikisini ifade eden bir tanım olarak ta kul-
görme değişiklikleri gibi ciddi komplikasyonla- lanılabilmektedir.
rı vardır. Ayrıca, akut düşürmenin uzun dönem
tedaviye ya da hipertansiyonun kronik etkilerine Hipertansif İvedi Durum
etkilerine bir katkısı ya da yararı yoktur. Ciddi hipertansif durum (hypertensive urgency)
Daha önce hipertansiyon tanısı almışlarsa ve anlamında kullanılmaktadır.
tedavilerini iyi yapmamışlarsa, hasta ya önceki Hipertansif Öncelikli Durum
tedavisini tekrar başlamak; tedaviden yarar gör-
memişse ilaç dozu ayarlaması yapmak ya da ge- Ciddi hipertansif durum (hypertensive urgency)
rekiyorsa ilacı değiştirmek ve 24-48 saat içinde anlamında kullanılmaktadır.
takibini yapmak uygun bir yaklaşım olacaktır.
Hipertansif Atak

Ciddi hipertansif durum ya da hipertansif acil


Hipertansiyonla İlgili Bazı Tanımlamalar
anlamında kullanılmaktadır.
Akut kan basıncı yüksekliği ya da acil hiper-
tansiyon ile bağlantılı tablolarla ilgili olarak li-
teratürde çeşitli terimler mevcuttur. Bu terimler Özet
aşağıda özetlenmiştir:
* Bir çok hasta acil servise yüksek kan ba-
sıncı ile gelir ancak hastaların çok küçük
Malign Hipertansiyon bir bölümü hipertansiyon yönünden acil
olarak tedavi edilirler.
Kan basıncı yüksekliği ile birlikte yaygın akut ar-
* Basıncı ölçümü dikkatli yapılmalıdır.
teriyoler hasarın olduğu klinik durumları kapsar.
Tanı için kesin olarak hipertansif nöroretinopa- * Beyaz önlük hipertansiyonu ihtimali
tinin olması gereklidir. Retinada eksuda ya da unutulmamalıdır.
kanama şeklinde bulgu saptanabileceği gibi papil * Kan basıncı yüksek olan hastada kan ba-
ödemi de görülebilir. Malin hipertansiyon tanı- sıncı değeri değil, hasta tedavi edilmelidir.
mının hipertansiyonun şiddeti ile ilgisi yoktur.
* Acil hekiminin birincil görevi akut hiper-
tansiyonlu hastalarda uç organ hasarı be-
Akselere Hipertansiyon lirtilerinin olup olmadığını tespit etmek
i.v. parenteral tedavi gerekip gerekmedi-
Malin hipertansiyonun papil ödemi ile seyreden ğini belirlemektir.
formudur. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü göz
* Gerçek hipertansif aciller kısa etkili, titre
dibinde üçüncü derece (grade III) ve dördün- edilebilir, i.v. ajanlarla, infüzyonla yoğun
cü derece (grade IV) nöroretinopati bulguları bakım şartlarında tedavi edilmelidir.
olmasının uzun dönem prognozu belirleme açı-
sından farkları olmadığını dikkate alarak, malin * Klinik yaklaşım düzenlenirken, her hasta-
hipertansiyon ile akselere hipertansiyonu eş an- nın kendine ait klinik durumunun dikkate
lamlı kabul etmiştir. alınması gerekir. 117
Kaynaklar 14. Slama M, Modeliar SS. Hypertension in
the intensive care unit. Curr Opin Cardiol,
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

1. Varon J. The diagnosis and treatment of hyper- 2006;21:279-87.


tensive crisis. Postgrad Med, 2009;121:5-13. 15. Varon J. Diagnosis and management of labile
2. Chobanian AV, Bakris GL, Black HR et al. Joint blood pressure during acute cerebral accidents
National Committee on Prevention, Detection, and other hypertensive crises. Am J Emerg Med,
Evaluation, and Treatment of High Blood Pres- 2007;25:949-59.
sure. National Heart, Lung, and Blood Institute; 16. Feldstein C. Management of hypertensive crises.
National High Blood Pressure Education Prog- Am J Ther, 2007;14:135-9.
ram Coordinating Committee. Hypertension,
17. Haas AR, Marik PE. Current diagnosis and
2003;42:1206-52.
management of hypertensive emergency. Semin
3. Wu MM, Chanmugam A. Hypertension. Ed: Dial, 2006;19:502-12.
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS. Emer-
18. Arık N. Hipertansif Krizler. Ed: Altıntop L, Ka-
gency Medicine A Comprehensive Study Guide.
raaslan Y. Acil El Kitabı. 1. Baskı. Ankara, MD
6th ed. New York: The Mc Graw Hill, Compa-
Yayıncılık, 2003;32-7.
nies, 2003;pp:394-404.
19. Balal M, Satar S. Acilde Hipertansiyon Yöne-
4. Marik PE, Varon J. Hypertensive Crises. Challen-
timi. Ed: Satar S, Karcıoğlu Ö. Kardiyak Acil-
ges and Management. Chest, 2007;131:1949-62.
ler. 1 Baskı. İstanbul, Nobel Tıp Kitabevleri,
5. Kayacan SM. Hipertansif Kriz. Ed: Güler K, 2008;305-25.
Çalangu S. Acil Dahiliye. 7. Baskı. İstanbul,
20. Varon J. Treatmeny of Acute Severe Hyper-
Nobel Tıp Kitabevleri, 2009;261-78.
tension. Current and Newer Agents. Drugs,
6. McCowan C. Hypertensive Emergencies. http:// 2008;68:283-97.
emedicine.medscape.com/article/758544. (09.03.
21. Herkner H, Laggner AN, Müllner M et al.
2009 tarihinde yararlanılmıştır).
Hypertension in patients presenting with epista-
7. Oliver BS, Jackimczyk KC, Jackson RE. Çevi- xis. Ann Emerg Med, 2000;35:126-30.
renler: Aslanger EK, Değirmencioğlu A, Gölcük
22. Adams HP Jr, Adams RJ, Brott T et al. Guide-
E. Hipertansif Aciller. Ed: Peacock WF, Tiffany
lines for the early management of patients with
BR. Çeviri Ed: Aslanger EK, Değirmencioğlu A,
ischemic stroke: A scientific statement from the
Gölcük E. Kardiyak Aciller. 1. Baskı. İstanbul,
Stroke Council of the American Stroke associa-
Nobel Tıp Kitabevleri, 2009;453-62.
tion. Stroke, 2003;34:1056-83.
8. Rosamod W, Flegal K, Friday G et al. Ameri-
23. Broderick J, Connolly S, Feldmann E et al.
can heart association Statistics Committee and
Guidelines for the management of spontenous
Stroke Statistics Committee. Heart disease and
intracerebral hemorrhage in the adults: 2007
stroke statistics-2007 update: A report from the
update: A guideline from the American Heart
American heart association Statistics Committee
Association/American Stroke Association Stroke
and Stroke statistics Subcommittee. Circulation,
Council, High Blood Pressure Research Co-
2007;115:e69-e171.
uncil, and the Quality of Care and Outcomes
9. Wu MM, Chanmugam A. Hypertension. Ed: in Research Interdisciplinary Working Group.
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS. Emer- Stroke, 2003;34: 1056-83.
gency Medicine A Comprehensive Study Guide.
24. Adams H, Adams R, Del Zoppo G et al. Stro-
5th ed. New York: The Mc Graw Hill Compani-
ke Council of the American Heart association;
es, 2000;pp:401-2.
American Stroke association. Guidelines for the
10. Migneco A, Ojetti V, De Lorenzo A et al. Hyper- early management of patients witk ischemic
tensive crises: Diagnosis and management in the stroke: 2005 guidelines update a scientific state-
emergency room. Eur Rev Med Pharmacol Sci. ment from the Stroke Council of the American
2004;8:143-52. Heart Association/American Stroke Association.
11. Varon J, Marik PE. Clinical review: The mana- Stroke, 2005;36:916-23.
gement of hypertensive crises. Crit Care, 2003;7: 25. Grossman E, Messerli FH, Grodzicki T et al.
374-81. Should a moratorium be placed on sublingual
12. Hebert CJ, Vidt DG. Hypertensive crises. Prim nifedipine capsules given for hypettensive emer-
Care, 2008;35:475-87. gencies and pseudoemergencies? JAMA, 1996;
276:1328-31.
13. Varon J, Strickman NE. Diagnosis and treat-
ment of hypertensive crises in the elderly pati- 26. Varon J, Marik PE. The diagnosis and management
118
ents. J Geraitr Cardiol, 2007;4:50-5. of hypertensive crises. Chest, 2000;118:214-227.
Konu 5

AKUT AORT SENDROMLARI

Dr. Özgür Karcıoğlu, Dr. Serkan Şener, Dr. Pınar Ünverir

ANEVRİZMA DİSEKSİYONU seksiyonu görülme sıklığı yılda 100.000’de 5


iken(5) acil servise başvuran 350 hastadan birin-
Giriş de aort diseksiyonu olduğu bilinir.(6) En belirgin
risk faktörü hipertansiyon’dur (HT). Aort di-
Literatürde ve ders kitaplarında eskiden ayrı ayrı seksiyonu 40 yaş öncesi bazı istisnalar (Marfan
sınıflandırılan aort diseksiyonu, aort anevrizma Sendromu, dev hücreli arterit ve Ehler-Danlos
rüptürü ve aort anevrizma sızması benzeri du- Sendromu) haricinde çok nadirdir. Marfan
rumlar için son yıllarda Akut Aort Sendromu sendromu olanların % 44’ünde aort diseksiyo-
terimi kullanılmaya başlanmıştır.(1) Acil ve ya- nu görülür ve kadın ve gebelerde risk daha da
şamı tehdit eden aort diseksiyonunda, değişik fazladır.(7,8,9) AAA 65 yaş üzeri hastalarda % 4-6
uzunluktaki intima tabakası adventisyadan ayrıl- görülürken(10) rüptüre olma olasılığı anevrizma
mıştır ve ikiye bölünmüş media tabakası içinde çapı ile orantılı olarak artar. Aort çapı 5 cm’e
kanla dolu bir kanal oluşmuştur. İntima yırtıldı- kadar olanlarda rüptür oranı % 1-3, 5-7 cm
ğında diseksiyon gelişir ve media aortun lümen arasında % 11 ve 7 cm’den geniş olanlarda %
içi basıncına maruz kalır. Tabakaların ayrılması 20’e yakındır.(11) AAA için risk faktörleri ara-
sıklıkla aortun bütün yuvarlağının çevresini içine sında sigara içme, erkek cinsiyet, yaş, aile öy-
almasa da, değişik uzunlukta aort diseksiyona ka- küsü (özellikle erkek 1. derece yakınlar), HT ve
tılmıştır.(2) Abdominal Aort Anevrizması (AAA) dislipidemi vardır.
damar dış çapının proksimal bölümüne göre 1.5
kat artmasıdır. Damar çapları yaş ve cinsiyete Sınıflama
göre değişiklik gösterse de genellikle infrarenal
yerleşimli olan abdominal aortada her iki cins Aort diseksiyonunda klinik olarak semptomlar baş-
için de > 30 mm olması anevrizma kabul edilir. ladıktan sonraki iki haftalık süreye “akut dönem”
Aort çapı > 50 mm olduğunda rüptür olasılığı adı verilir. Tedavi edilmemiş hastalarda, ölümlerin
artar ve cerrahi onarım endikasyonu ortaya çıkar. %74’ü bu 2 haftalık süre içinde gerçekleşir.(12)
De Bakey sınıflandırmasına göre;

Nedenleri Tip I diseksiyon, çıkan aortadan başlar ve trans-


vers ark içinden geçerek inen aortanın herhangi
Türkiye’de yıllara göre beklenen yaşam süresi son bir yerine kadar uzanır.
on yılda ortalama 71’den 74.3’e yükselmiştir.(3) Ya-
Tip II, çıkan aortadan başlar ve innominate arter-
şam süresinin artmasıyla beraber kardiyovasküler
den önce sonlanır. Tip III ise, sol subklavian arter
hastalıklarını ve dolayısıyla Akut Aort Sendrom-
bölgesinden başlar ve diyafram üzerinde (IIIa)
larının görülme sıklığının da doğru orantılı olarak
veya abdomen (IIIb) içinde sonlanır. (Şekil 1).
artması beklenmektedir. Ölümlerin önemli bir
bölümünün (%33.5) dolasım sistemi hastalıkla- Stanford sınıflandırması daha çok fonsiyonel bir
rından kaynaklandığı bilinir.(4) Türkiye’deki Akut sınıflandırmadır. İki tipi vardır: Tip A primer
Aort Sendromları ile ilgili istatistiksel bilgiler yırtığın nerede olduğu göz önünde bulundurul-
yetersizdir. Dış kaynaklı bilgilere göre aort di- maksızın, çıkan aortanın tutulduğu tüm diseksi-
yonlar Tip A, subklavian arterin distalindeki tu- raks bulgusu olabilir. Brakiyosefalik damarların
tulumlar ise Tip B olarak adlandırılır. (Şekil 2). tutulması, beyin perfüzyonunun azalması sonu-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

cu senkop ve inmeye neden olabilir. Lomber ve


Aort anevrizmalarında Crawford sınıflaması da interkostal arterlerin tutulumu spinal kord iske-
kullanılır. (Şekil 3). Bu sınıflamaya göre misine sekonder parapleji yapabilir.
Tip I: Proksimal inen aortadan başlayan anev-
rizma renal arterlerin üzerinde sonlanır. Bunlar dışında DAA; lokalize kompresyon ve
kitle etkisiyle superior vena cava sendromu, he-
Tip II: Proksimal inen aortadan başlar ve renal
matemez, vokal kord paralizisi, Horner Send-
arterlerin distaline kadar abdominal aortada
romu, hemoptizi ve havayolu obstrüksiyonuna
anevrizma var.
neden olabilir. Ayırıcı tanıda miyokard enfark-
Tip III: Distal inen aortada ve renal arterlerin tüsü, aort anevrizması, akut aort yetmezliği, pe-
distaline kadar abdominal aortada anevrizma var. rikardit, myalji ve pulmoner emboli göz önünde
Tip IV: Diyafragma altından başlar ve visseral bulundurulmalıdır.
arter çıkışlarını da tutacak şekilde abdominal
aortada anevrizma vardır.
Tablo 1. DAA sık görülen belirti ve bulgular
Görülme
Belirti Bulgu
Klinik Belirti ve Bulgular Oranı (%)
Yırtılma tarzında,
Dissekan aort anevrizması (DAA) olan hastala- Ağrı önde sternum 90
rın hastane öncesi ölüm oranı % 50 civarında- hemen arkasında
dır. Başvurabilen hastalarda diseksiyonun loka- Senkop +++
lizasyonuna göre birçok farklı belirti ve bulgu Dispne +
görülebilir. Ani başlayan, şiddetli, keskin ve
% 50’sinde artmış
yırtılma tarzında göğüs ağrısı hemen her hasta- Kan basıncı
% 20’sinde azalmış
da mevcuttur. Ağrısız DAA genellikle yeni geli-
Asimetrik
şen diseksiyonun, kronik anevrizma ağrısından Alt ve üst ekstremite 30-50
nabızlar
ayırt edilemediği anevrizma zemininde gelişen
Diastolik
diseksiyonlarda görülür. Hastalar aynı zamanda % 50 50
üfürüm
ekstremite, beyin veya iç organlara ait perfüzyon
Perikardiyal
bozukluğu bulguları gösterebilir. Hatta bu bul- +++
efüzyon
gular esas sorunu maskeleyebilir. Hastanın öz-
Plevral efüzyon
geçmişinde HT, aortada anevrizmal dilatasyon
bulunması, ailevi bağ dokusu hastalığı olması Hemiparezi
+ 5-6
ve hemipleji
diseksiyon şüphesini uyandırabilecek ipuçları-
dır. Artmış katekolamin deşarjının neden oldu- Paraparezi
+ 2-6
ve parapleji
ğu taşikardinin eşlik ettiği hipertansiyon fizik
bakıda göze çarpar. Hipotansiyon ve taşikardi Renal veya
intestinal + 3-5
varlığında ise kardiyak tamponad, aort rüptürü, infarktüs
akut aort yetmezliği ve hatta myokard iskemisi
Miyokard
akla gelmelidir. Anormal periferik nabız bulgu- + 1-3
infarktüs
ları hastaların %20-40’ında bulunur. Periferik
nabız bulgularının değişkenliği diseksiyonun
yönü ve yayılımı hakkında fikir verebilir. Oskül-
tasyonda aort yetmezliğine ait diyastolik üfürüm Aort anevrizması olan çoğu hasta anevrizma
ve sol ventrikül volüm yüklenmesine bağlı S3 genişleyip rüptüre olmadıkça asemptomatiktir.
duyulabilir. Boyun venöz dolgunluğu ve pulsus Semptomatik hale gelen hastalardaki ağrı göğüs
paradoksus tamponadı düşündürürken, solu- veya sırt ağrısı şeklindedir, bası semptomları ile
120
num seslerinin tek taraflı alınamaması hemoto- ilgili olarak superior vena kava sendromu, ses kı-
Konu 5

sıklığı, stridor, disfaji, Horner sendromu görü- tir. Proksimal DAA’da ana koroner arter tutulma
lebilir, rüptür ve tamponada bağlı emboli, kon- oranı da %10-30 arasındadır. Koroner anjiog-

Akut Aort Sendromları


jestif kalp yetmezliği, şok görülebilir. Olguların rafi aort diseksiyonlu hastalarda potansiyel letal
%16’sında koroner damar hastalığı, %10’unda komplikasyonları ve gerekli cerrahi müdahaleyi
periferik damar hastalığı, %10’unda serebrovas- geciktirmesi açısından ancak hemodinamik sta-
küler hastalık ve %10’unda AAA vardır. bilitesi olan ve koroner arter hastalığı yönünden
ciddi şüpheler olan hastalarda çok dikkatle uy-
gulanması gereken bir yöntemdir. Hemodina-
Tanısal Yöntemler mik instabilite, perikardiyal effüzyon ve aort
rüptürü şüphesinde kesinlikle kaçınılmalıdır.
EKG: Koroner arter hastalığı için tipik EKG
bulguları yokken yırtıcı şekilde, çok şiddetli gö- Bilgisayarlı Tomografi: Oldukça hızlı ve non-
ğüs ve/veya sırt ağrısı DAA’u düşündürmelidir. invaziv görüntüleme yöntemi olarak acil koşul-
Aortun proksimal disseksiyonunda EKG non- larda AAA ve DAA tanısının konmasına yardım-
diagnostik olabilir. Ancak DAA sürecinin koro- cıdır. Disseksiyon membranının aortu iki ya da
ner ostiumu içine alması ile belirgin ST-T seg- daha fazla lümene ayırmasının görülmesi tanı
ment değişiklikleri ve infarktüs görülebilir. Sağ koydurucudur. Kontrast madde ile çekilen BT,
koroner arter tutulumu daha sık görüldüğünden aortografiden daha yüksek doğruluk taşır. BT,
EKG bulguları daha çok inferior MI düşündü- lümende akımın azaldığı veya yalancı lümende
rür. Yine, DAA daha çok hipertansif olgularda pıhtılaşma olan durumlarda aortografiden daha
görüldüğünden sol ventrikül hipertrofisi bulgu- yüksek duyarlılık ve özgüllüğe sahiptir. BT, ko-
ları da görülebilir. lay uygulanabilirliği, hastanelerde yaygın kulla-
nım alanı bulması ve hızlı sonuç vermesi nedeni
Akciğer radyografisi: Grafiler DAA tanısını ile tercih edilen bir yöntemdir.
koydurmaz, yine de ayırıcı tanıdaki antiteleri
dışlamada ve DAA tanısını desteklemede önem Ekokardiyografi: Acil koşullarda DAA şüphesi
taşır. Nitelikli bir grafide aort topuzunda belir- olan olguda tanısal amaçlı olarak hem transtora-
ginleşme veya çift konturlu gölge, kardiyomega- sik ekokardiyografi (TTE) hem de transözefagial
li, mediastende genişleme, trakeal ya da bronşial ekokardiyografi (TEE) kullanılmaktadır. TTE,
yer değiştirme, aort gölgesinde belirsizleşme, na- yatak başı kullanımı nedeniyle DAA düşünülen
zogastrik tüpte sağa/sola itilme, plevral efüzyon hastada ilk kullanılacak yöntemdir. Ekokardi-
görülebilir. ografi ile ventrikül işlevleri, valvlerin durumu
ve işlevi görüntülenir, ayrıca bu yöntemle AAA
Koroner Anjiografi ve Aortografi: Aortografi
da belgelenebilir. Eşlik eden önemli komplikas-
DAA tanısı için altın standart olarak görülmek-
yonlar, örneğin perikardiyal efüzyon da TTE ile
tedir. Bu yöntem ile DAA olgularının %80-
görülür. TEE ise girişimsel sedasyon da gerek-
90’ında yalancı lümen, %70’inde intimal flep
tirebilen invaziv bir yöntemdir. Hastanın aji-
görüntülenebilmektedir. Aortografi kan akımını
gösterdiğinden, yalancı lümende kan akımı blo- tasyonu sonucu HT’u tetikleyebilir. Operatör
ke olduğunda yalancı lümeni görüntülemeyebi- deneyimine bağımlı bir teknik oluşu diğer bir
lir. Akut proksimal disseksiyon düşünülen olgu- dezavantajdır. TEE asendan aortun daha ayrın-
larda aortagrafide disseksiyon görüldükten sonra tılı görüntülenmesine de izin verir. Kontrast
selektif koroner anjiyografi yapılmalıdır. Bazı madde gerektirmemesi özellikle böbrek yetmez-
serilerde DAA olgularının koroner arter has- liği bulunabilecek yaşlı, genel durumu bozuk ol-
talığına bağlı nedenlerle ölmediği, bu nedenle gularda önemli bir üstünlüktür. Bunun yanında
koroner anjiyografinin bu olgularda ancak çok TEE ile DAA ayırıcı tanısında önemli olan akut
gerekli durumlarda yapılması önerilmiştir. Başka koroner sendromlar, plevral efüzyon, aort kapak
çalışmalarda da DAA’na eşlik eden koroner arter stenozu, perikard efüzyonu ve tamponad, asen-
hastalığı oranının %10 -15 olduğu bildirilmiş- dan aort anevrizmaları da görüntülenebilmektedir. 121
TTE veye TEE ile elde edilen bilgiler renkli planlanmalıdır. Özellikle beta bloker tedavi,
akım- doppler ekokardiografi ile desteklendiğin- kan basıncı yüksek hastalarda damar duvarı ge-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

de incelemenin duyarlılık ve özgüllüğü yükselir. rilimini azaltmak için uygun bir tedavidir. Beta
Bu yöntem sayesinde aort yetmezliğinin şiddeti, bloker tedaviye sodyum nitroprussid eklenmesi
gerçek ve yalancı lümenler arasındaki geçiş yer- kan basıncının düşürülmesinde oldukça başarı
leri belirlenebilir. sağlar. Ağrısı olan hastalara ise ağrı kesici ilaçla-
rınkullanılması primer bakımda yeri olan diğer
bir antitedir. Torasik aort anevrizması ve AAA’da
AAA ve DAA Görüntülemede kullanılan antihipertansif tedavi ve ağrı tedavisi;
Lümen Özellikleri DAA medikal tedavisi ile aynıdır.(13) Anevrizması
olan hastalarda açık cerrahi ya da Endovasküler
Gerçek Lümen (GL) Stent Greft ile Tamir (EVAT) kararı; hastalığın
altta yatan patolojisine, yaşam beklentisine, ek
1. GL DAA’da yalancı lümenden daha küçük komorbid hastalık durumuna, istenen antikoa-
olacak şekilde daralır, AAA’da genişlemiştir. gülasyon durumuna, cerrahın deneyimine bağ-
2. GL’de kalsifikasyonlar görülür. lıdır. Acil serviste hem torasik aort anevrizması
3. Aort dalları GL’den çıkar. hem de AAA için; hastanın semptomatik olması,
unstabil olması, beraberine ek komorbid hasta-
lık bulunması durumlarında mutlaka elektif cer-
Yalancı Lümen (YL) rahi için hastaneye yatırılması önerilir. Hastaya
1. YL’de büyük bir trombus oluşabilir, inti- verilecek medikal tedavi disseksiyon ya da rüp-
mal flap net olarak görülmezse tromboze tür riskini tamamen ortadan kaldırmamaktadır.
anevrizma ile DAA imajlarını ayırdetmek Ayrıca asemptomatik anevrizmalarda bile cerra-
zordur. hi endikasyonun yeri olduğu bilinmelidir.
2. DAA’da YL’deki trombüs tek kesitte değil,
uzun bir segmentte devam eder. Tedavi
3. DAA olgularında YL içinde akım görüntü-
lenebilir ya da trombus ile tıkanmış olabilir. Her yıl 100.000’de 2-3,5 hastada saptanan(14)
DAA tedavisinde amaç, hastanın yeterli solu-
4. DAA’da gecikmiş parlaklaşma (delayed en-
num ve oksijenizasyonunun sağlanması, sistolik
hancement) bulgusu görülebilir.
kan basıncının düzenlenmesi, şok tedavisinin
5. DAA’da GL’i çevreleyen kama şeklinde gaga yapılması ve cerrahinin planlanmasıdır. Tanıdan
işareti (beak-sign) şüphe edildiği andan itibaren tedavi başlanmalı-
6. Örümcek ağı şeklinde kollajen medya taba- dır. Hasta yoğun bakım koşullarında izlenerek iki
kası kalıntıları saatten kısa sürede stabilize edilmelidir.(15) Has-
7. Sol renal arter YL’den çıkış alabilir. taya hemen iki adet geniş lümenli (16 G veya
8. Tip A DAA’da YL GL’i çevreler. daha kalın) damaryolu açılmalı, oksijen tedavisi
başlanmalı, solunumu izlenmeli, kardiyak ritm
ve kan basıncı monitorize edilmeli, sıvı desteği
Acil Yaklaşım sağlanmalı, idrar çıkışı izlenmelidir. Hasta; he-
modinamik bozukluk, mental durum değişikli-
Acil serviste torasik ya da abdominal aort anev- ği, uç organ perfüzyonu, nörolojik veya periferik
rizması saptanan hastalar için ilk değerlendir- vasküler değişiklik açısından yakın izlenmelidir.
menin ardından iki tedavi akılda tutulmalıdır. Ayrıca disseksiyonun karotid, brakial ve femoral
Antihipertansif tedavi ve ağrı kesici tedavi.Acil arterlere yayılması açısından üfürüm aranmalı-
serviste hipertansiyon tespit edilen tüm AAA/ dır. Kan basıncı ve kalp hızının optimizasyonu
DAA olgularına hemen antihipertansif tedavi önceliklidir. DAA olan hastalar göğüs ağrısı, is-
başlanmalıdır. Anevrizma büyüklüğüne ba- kemik inme ya da birçok farklı klinik tablo ile
122
kılmaksızın tüm hastalara uygun HT tedavisi başvurabilir. O nedenle kesin tanı konmadan
Konu 5

akut koroner sendrom, pulmoner emboli ya da Ticari ismi: Beloc® ampul (5 mg-1 ampul): 2,5-
iskemik inme düşünülüp trombolitik tedavi baş- 5 mg intravenöz, her 2-5 dakikada bir tekrarla-

Akut Aort Sendromları


lanmasında acele edilmemelidir. Tanıdan şüphe- nabilir. 15 dakikalık süre içinde toplam 15 mg’a
lenildiğinde hemen hastanın stabilizasyonu için kadar yapılabilir.
çaba gösterilmeli ayrıca kalp damar cerrahisi
konsültasyonu istenmelidir. DAA tedavisi medi-
kal ve cerrahi tedavi olarak iki grupta ele alınır. Labetalol
Hem kan basıncını hem de kardiyak kontrak-
A. Tıbbi Tedavi tiliteyi azaltır. Alfa, beta 1 ve beta 2 adrenarjik
reseptörlerini bloke eder. Nitroprussid ve beta
Hastanın sistolik kan basıncı ve kalp hızına göre bloker kombinasyonuna alternatif olarak tek
medikal tedavi değişir. Ancak çoğu hastanın sis- başına kullanılabilir. 20 mg intravenöz iki da-
tolik kan basıncı yüksektir. HT’u olan hastalar- kikada yavaş olarak uygulanır. Ardından 40-80
da amaç; sistolik kan basıncının düşürülmesi ve mg intravenöz her 10 dakikada bir verilebilir.
sol ventrikül kontraksiyon ya da ejeksiyon gücü- Ancak toplam 300 mg aşılmamalıdır. 1-2 mg/
nün (dP/dt) azaltılmasıdır. Çünkü sol ventrikül dakika devamlı infüzyon olarak da uygulanabi-
kontraksiyon gücü doğrudan aort duvar gerilimi lir. Türkiye’de yoktur.
ile ilişkilidir. O nedenle sistolik kan basıncının
kalp, böbrek, ve beyin gibi vital organlara ye-
tecek en düşük düzeye indirilmesi hedeflenir. Esmolol
Hastanın kalp hızının dakikada 60 ya da altın-
da, sistolik kan basıncının ise 100-120 mmHg Çok kısa etkili beta 2 blokerdir. Özellikle cerra-
değerlerinde olması sağlanmalıdır. hi planlanan, değişken arteriyel kan basıncı olan
hastalarda, istendiği zaman hemen kesilebilen
özelliği nedeni ile kullanılır. Nitroprussid ile
1. Beta bloker ilaçlar
birlikte verilebilir. Beta blokajı nedeni ile bron-
DAA olan hastalara eğer kontrendikasyon yoksa kospazm riski var olan obstrüktif pulmoner has-
sol ventrikül kontraksiyon gücünü (dP/dt) azal- talık öyküsü olan hastalarda güvenilir ve kolay
tan ve negatif inotropik etkisi olan beta bloker tolere edilir bir ajandır. Eliminasyon yarıömrü
tedavi hemen başlanmalıdır. Beta bloker tedavi- 9 dakikadır.
ye ek olarak nitroprussid gibi diğer intravenöz
antihipertansif ilaçlar da tedaviye eklenmelidir. Ticari ismi: Brevibloc flakon® (10 mg/mL 1 fla-
Bu amaçla en fazla önerilen beta bloker ilaçlar; kon): 0.25- 0.5 mg/kg 1 dakikalık süre içinde
metoprolol, labetalol ve esmolol’dur. yavaş intravenöz verilir. Ardından 4 dakikalık
sürede 0,05-0.1 mg/kg/dakika dozunda idame
Ancak ilaca karşı hipersensitivite, ciddi astım infüzyonu önerilir. Daha sonra yükleme dozu
atağı, kalp bloğu, dekompanse kalp yetmezliği, tekrarlanabilir ya da doz 0.3 mg/kg/dakika ola-
dakikada 60 atımdan daha düşük bradikardi, cak şekilde artırılıp verilebilir.
ağır KOAH, kontrolsüz diyabet ve hipotansiyon
durumlarında beta bloker ilaçlar yerine kalsi-
yum kanal blokerleri tercih edilmelidir. 2. Kalsiyum kanal blokerleri
Metoprolol Kan basıncını ve kardiyak kontraktiliteyi düşü-
ren ilaçlardır. Bunlardan en sık kullanılan Dil-
Kalp kontraksiyon otomatisitesini azaltan selektif tiazem; 20 mg intravenöz iki dakikada verilir.
beta 1 adrenerjik reseptör blokeridir. İntrave- Ardından doz tekrarları ve devam eden infüzyo-
nöz uygulama boyunca kalp hızı, kan basıncı ve nu yapılır. (Ticari ismi: Diltizem 25 miligram
EKG izlemi yapılmalıdır. ampul). 123
3. Ek Antihipertansif Tedavi rüptüre olmasını geciktirir. İntravenöz: 2,5- 15
mg/70 kg 3-5 dakikada infüze edilir, her 4 saatte
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Beta bloker ya da kalsiyum kanal blokerleri ile bir aynı doz tekrarlanabilir. Oral: 10-30 mg, 4
tedaviye, ikinci bir ajan olan nitroprussid infüz- saatte bir aynı doz verilebilir.
yonu eklenmelidir. Ek antihipertansif tedavide
nitroprussid’in yanı sıra nicardipin, nitrogliserin,
5. Hipotansiyon Tedavisi
fenoldopam ve diğer intravenöz antihipertansif
ilaçlar da kullanılabilir. Nitroprussid tedavisin- Hipotansiyon demek hipovolemi demektir.
den önce beta bloker tedavi verilmezse refleks Böyle bir tabloda; aortun herhangi bir yer-
taşikardi, ventriküler kontraksiyon gücünde art- den rüptürü, perikard tamponadı, pleura içine
ma, aort duvar stresinde artma ve yalancı lüme- rüptür, akut aort kapak yetmezliği, koroner di-
nin genişlemesinde artma meydana gelebilir. seksiyona bağlı kardiyak iskemi gibi durumlar
düşünülmelidir. Hipotansiyon’da nitroprussid,
Sodyum nitroprussid beta bloker ve kalsiyum kanal blokerlerinin yeri
yoktur. Volüm desteği ile mücadele öncelikli te-
Başlangıçta tercih edilecek vazodilatör ilaç int- davidir. Kan basıncını yükseltmek için ilk tedavi
ravenöz nitroprussid infüzyonudur. Nitroprus- sıvı verilmesidir. Bunun yanısıra gerekli görü-
sid venöz ve arteriol düz kasları üzerine direkt lürse vasopressör ilaçlar da tedaviye eklenebilir.
etkilli periferik vazodilatasyon yaparak bu yolla İnotropik ilaçlar bilindiği gibi ventriküler kont-
periferik direnci azaltan bir ilaçtır. Işığa karşı çok raksiyon gücünü ve hızını, ayrıca aortik yırtılma
duyarlı olduğundan hem şişe hem de serum se- gücünü arttıran ilaçlardır. Bu ilaçların yalancı
tinin alüminyum folyo ile sarılması gerekir. Işık- lümenin daha fazla yayılmasına neden olabile-
tan korunmadığı için rengi değişmiş flakonun ceği unutulmamalıdır. Diseksiyona bağlı he-
kesinlikle kullanılmaması gerekir. moperikardiyum için yapılan perikardiyosentez
Nitroprussid infüzyonu için kontrendikas- hastada rekürren perikardiyal kanamalara neden
yonlar: ilaca karşı hipersensitivite, bozuk serebral olup mortalite ile sonuçlanabilir. Birçok yayında
perfüzyon, bozuk koroner perfüzyondur. Direkt perikardiyosentezin sadece akut tip A intramural
injeksiyon için uygun bir ilaç değildir, normal hematom durumunda önerildiği bilinir. Sonuç-
salin, laktatlı ringer ya da %5 dekstroz ile dilüe ta hipotansiyon ya da şok durumu olan hastala-
edildikten sonra infüzyon şeklinde verilir. rın acilen operasyona alınmaları önceliklidir.

Ticari ismi: Nipruss Ampul® (60 mg, 5 mL am- Tedavi algoritması aşağıdaki gibi özet-
pul). Başlangıç dozu; 0,3-0,5 mcg/kg/dakika İV lenebilir:(16)
infüzyondur. Uygun etki sağlamak için dozu 3-4
mcg/kg/dakika’ya kadar artırılabilir. Ancak doz 1. Hastanın hipotansiyon ya da şok durumu
10 mcg/kg/dakika’yı aşmamalıdır. yoksa; hemen intravenöz beta bloker verilmelidir
(Eğer beta bloker ilaçlara kontrendikasyon varsa
4. Ağrı Tedavisi diltiazem tercih edilmelidir). Beraberinde int-
ravenöz opiatlar ile ağrı kontrolu sağlanır. Eğer
Çoğu hasta hipertansiftir ve ağrı kontrolu gerek- hastanın sistolik kan basıncı 120 mmHg’nın
tirir. Hipotansif hastalarda ise hastanın kliniği ve üstünde ise; kan basıncı 120 mmHg’nın altına
bilinç durumuna göre ağrı kontrolu titre edilerek çekilene kadar intravenöz vasodilatörler titre
yapılabilir. Ağrı kontrolunda artmış kan basıncı edilmelidir. Eğer hastanın sistolik kan basıncı
ve kalp hızını azaltıcı özellikli opiat analjezikler 120 mmHg’nın altında ise; diseksiyonun assen-
tercih edilir. Nalokson ile önlenebilir etkileri ol- dan aortaya ilerleyip ilerlemediğinin kontrolu
duğundan morfin sülfat en çok tercih edilen ve yapılmalıdır. Eğer ilerlemiş ise operatif ya da
güvenilir bir analjeziktir. Morfin, hastanın kar- girişimsel yaklaşım sağlanmalıdır. Eğer ilerleme-
diyak kontraksiyon gücünü ve aort basınç gerili- miş ise, sistolik kan basıncının 120 mmHg ve
124
mini azaltır. Böylece disseksiyonun yayılması ve altında olması idame ettirilmelidir.
Konu 5

2. Hastanın hipotansiyon ya da şok durumu yırtık olan aort bölümünün rezeksiyonu ya


varsa; yaklaşım diseksiyonun anatomik duru- da intimal yırtığın onarım ve tamiri yapılır,

Akut Aort Sendromları


muna göre değişir. yalancı kanalın kenarları dikilir ve gerekirse
sentetik aort grefti ya da dacron greft yerleş-
a. Tip A diseksiyon saptanırsa; operasyon tirilir. Akut tip A diseksiyonunda tedavi he-
için hemen cerrahi konsültasyonu istenir. men her zaman açık operasyondur. Hastanın
Ayrıca MAP değeri 70 mmHg olana kadar diseksiyonu eğer aort kapağına ilerlemişse
ya da övolemi sağlanana kadar intravenöz aort kapak replasmanı, eğer koroner arterlere
bolus sıvı verilir. Sıvı tedavisine rağmen hi-
ilerlemişse koroner arter bypass cerrahisinin
potansiyon devam ediyorsa intravenöz va-
de uygulanması gerekir. Unkomplike tip B
sopressör ajanlar başlanmalıdır. Bunun ya-
yani distal diseksiyonlar ise medikal yakla-
nısıra perikardiyal tamponad, devam eden
şım ile tedavi edilir. Ancak bazı Stanford tip
rüptür ve ağır aort yetmezliği açısından gö-
B vakalarında da açık cerrahi tedavi yapıl-
rüntüleme çalışmaları istenir.
maktadır. Komplike vakalar olarak adlandı-
b. Tip B diseksiyon saptanırsa; yine sıvı rılan ve açık cerrahi yapılan durumlar şun-
tedavisi verilir. Gerekirse intravenöz vasop- lardır: Tip B (De Bakey tip 3) diseksiyonu
ressör ajanlar başlanır ve hipotansiyonun olan bir hastanın eğer yeterli ağrı kontroluna
etyolojisi araştırılır. Devam eden rüptürün rağmen ağrısı geçmiyorsa, hematom büyük-
gösterilmesi için radyolojik görüntüleme ve lüğünde artma varsa, aort çapında artma
kardiyak fonksiyonun değerlendirilmesi için varsa, anevrizmal dilatasyon 5 cm’den daha
transtorasik ekokardiyografi, ardından cer- fazla ise, end organ ya da ekstremite iskemisi
rahi konsültasyonu istenir. Hipotansiyonun varsa, hastanın diseksiyonu proksimale doğ-
etyolojisi, cerrahiden yarar görebilir bir du- ru ilerlediyse, asendan aortaya doğru ters di-
rum ise hasta operasyona alınmalıdır. Ancak seksiyon gelişmişse, şiddetli aort yetmezliği
cerrahiden yarar görmeyeceği düşünülüyorsa varsa, hemoperikardium ya da kalp tampo-
sistolik kan basıncının 120 mmHg ve altın- nadı varsa, aorta major dallarında etkilenme
da olmasını sağlayacak medikal tedavi sür- varsa, rüptür riski varsa, pleural kaviteye ka-
dürülmelidir. nama ve sakküler anevrizma gelişimi varsa,
böyle bir hastada da açık cerrahi düşünülür.
3. Hastada hipotansiyon ya da şok durumu ol-
sun ya da olmasın, eğer izlemde şu durumlar ge- DAA saptanan hastalarda cerrahi için dikkat
lişirse; (malperfüzyon sendromu, diseksiyonda edilmesi gereken ve relatif kontrendikasyon
ilerleme, anevrizmada genişleme, kontrol edile- oluşturan durumlar ise; hastada serebro-
meyen hipertansiyon) hastaya operasyon ya da vasküler hastalık olması, ağır sol ventrikül
girişimsel yaklaşım mutlaka sağlanmalıdır. disfonksiyonu, koagülopati, gebelik, 6 ay
içinde gelişen postmiyokardiyal infarktüs
sendromu, ciddi aritmi, ileri yaş ve ağır ka-
B. Cerrahi Tedavi pak hastalığıdır.
Aort diseksiyonu cerrahi tedavisinde iki metod
b. Endovasküler Stent Greft Tedavisi
vardır: Açık cerrahi ve Endovasküler Stent Greft
(EVSG): Metalik stent ile desteklenmiş sen-
ile Tamir.
tetik greftlerdir. Açık cerrahi tedaviye göre
a. Açık cerrahi: Özellikle assendan aort di- daha az invaziv bir teknik olup sonuçları
seksiyonu yani Stanford tip A (De Bakey tip oldukça başarılıdır. Hastalara genel anestezi
1 ve 2) için öncelikli tedavidir. Tip A torasik verilmesi gerekmemekte, lokal ya da epi-
aort diseksiyonu saptanan hastalarda tercih dural anestezi altında uygulanmaktadır. Bu
edilir. Hasta hemen operasyon odasına alı- teknik torasik ve abdominal aort anevrizma-
nır, median sternotomi uygulanır, assendan larda özellikle tip B torasik diseksiyonda ve
aorta inspekte edilerek yırtığın nereye kadar travmatik aort anevrizmalarında kullanılır.
uzandığı değerlendirilir. Ardından intimal Elektif tedavinin yanı sıra acil travmatik 125
anevrizma rüptür ve disseksiyonlarında da 4. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Sağlık İs-
güvenle kullanılır. Bu teknik sayesinde has- tatistikleri Yıllığı, Mollahaliloğlu S, Başara BB,
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

tane morbiditesi ve hastanın hastanede kalış Eryılmaz Z. (ed.) Kalkan Matbaacılık, Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Refik Saydam
süresi azalır.(16) Hastanın ayrıca kan trans- Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzıssıhha
füzyon ihtiyacı ve hastane maliyeti azalır. Mektebi Müdürlüğü, Ankara, 2011:18.
Açık cerrahi yöntemle tedavi edilemeyecek
5. Meszaros I, Morocz J, Szlavi J et al. Epidemi-
yüksek riskli ve yaşlı hastalarda da bu yön- ology and clinicopathology of aortic dissection.
tem güvenle uygulanır. Inen torasik aort Chest, 2000;117:1271-8.
anevrizma veya diseksiyonu ile birlikte arkus 6. Clouse WD, Hallett JW, Schaff HV et al. Acu-
aortanın ve karotis ya da subklavian arter te aortic dissection: Population-based incidence
gibi dallarının tutulduğu vakalarda, ya da compared with degenerative aortic aneurysm
abdominal aort anevrizması ve rüptüründe rupture.Mayo Clin Proc, 2004;79:176-80.
renal ve visseral organ arterlerinin tutulduğu 7. Hagan PG, Nienaber CA, Isselbacher EM et al.
durumlarda EVSG, açık cerrahi ile birlikte The International Registry of Acute Aortic Dis-
kombine edilebilmektedir. section (IRAD): New insights into an old disea-
se. JAMA, 2000;16:897-903.
8. Spittell PC, Spittell JA JR, Joyce JW et al. Clinical
Özet features and differential diagnosis of aortic dissec-
tion: Experience with 236 cases (1980 through
* Akut aort sendromu gerçek acil durum- 1990). Mayo Clin Proc, 1993;68:642-51.
lardan biridir.
9. Elkayam U, Ostrzega E, Shotan A, Mehra A.
* Hastaların kliniklerinde birçok farklı bul- Cardiovascular problems in pregnant women
gu ve belirtiler görülebildiğinden tanı aşa- with the Marfan syndrome. Ann Intern Med
masında dikkatli olmak gerekir. 1995;123:117-22.
* Çoğu hasta hipertansif olduğundan teda- 10. Katzen BT, Dake MD, MacLean AA, Wang DS.
vide metoprolol, nitroprussid ve morfin Endovascular repair of abdominal and thoracic
aortic aneurysms. Circulation, 2005;112:1663-75.
üçlüsü akılda tutulmalıdır.
11. Schwartz SA, Taljanovic MS, Smyth S et al.
* Bronkospazmı olan hastalarda metopro- CT findings of rupture, impending rupture,
lol yerine esmolol tercih edilse iyi olur. and contained rupture of abdominal aortic ane-
* Her hastaya cerrahi uygulanmadığı, sınıf- urysms.Am J Roentgenol, 2007;188:W57-W62.
lamalara göre cerrahi endikasyonuna ka- 12. Burcliell HB. Aortic dissection (dissecting he-
rar verildiği de akılda tutulmalıdır. matoma; dissecting aneurysm of the aorta). Cir-
culation, 1955;12:1068.
13. Mary C Mancini, MD,PhD. Aortic Dissection.
Kaynaklar In emedicine. http://emedicine.medscape.com/
article/2062452-overview. Updated, 2011;3.
1. Tsai TT, Nienaber CA, Eagle KA. Acute aortic
syndromes. Circulation, 2005;112:3802. 14. Nienaber CA, Powell JT. Management of acute
aortic syndromes. Eur Heart J, 2012;33:26-35.
2. Yılmaz AT. Aort diseksiyonu. Damar Hastalık-
ları ve Embolik Fenomenler. Baykal Y, Yılmaz 15. Yılmaz A. Turan. Aort Diseksiyonu. Doç. Dr. A.
AT, Koçar İH, Şen D. Ankara, GATA Basımevi, Turan Yılmaz Notları. 335-56. http://www.bel-
Ankara, 2002:337. geler.com/blg/1lg1/aort-diseksiyonu.
3. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Sağlık İs- 16. Hiratzka LF, Bakris GL, Beckman JA et al. 2010
tatistikleri Yıllığı, Mollahaliloğlu S, Başara BB, Guidelines for the Diagnosis and Management of
Eryılmaz Z. (ed.) Kalkan Matbaacılık, Türkiye Patients with Thoracic Aortic Disease: Circulati-
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Refik Saydam on, 2010:121;266-369.
Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzıssıhha 17. http://circ.ahajournals.org/content/121/13/
Mektebi Müdürlüğü, Ankara, 2011:11. e266.full.pdf+html.

126
Konu 6

DERİN VENÖZ TROMBOZ

Dr. Hafize Yalınız

Giriş bosit adezyon ve agregasyonu rol oynar ve az


miktarda fibrin ve eritrosit içerir. Bu nedenle ar-
Derin Venöz Tromboz (Flebotromboz) Ekstre- teryel trombüs beyaz trombüs olarak adlandırılır.
mite derin venlerinde gelişen trombüslerle onun
dallarında yarattığı tıkanıklık ve kan akımındaki Venöz trombozis iki şekilde sonuçlanabilir:
kesintileri ifade etmektedir.Venöz Tromboem-
1. Trombüsün büyüme ve gelişmesi kan akımı
boli ise pulmoner tromboembolinin eşlik ettiği
yönünde olur. Ven duvarındaki ve plazmadaki
DVT ile karekterize bir klinik tablodur.
fibrinolitik aktivitenin etkisi ile 6-7 gün içinde
lizise uğrar. Bu dönemde trombüsün büyük bir
bölümü parçalanabilir. Kopan parçalar pulmo-
Trombozun Oluşumu ve Seyri ner emboliye sebeb olabilir. Olguların %25’inde
Venöz Trombüs Oluşumu trombüs geriye doğru büyür. Klinik tablo ağır-
laşır. Trombüs küçük ise damar duvarına tutun-
Başlangıçta endotel hasarı olan durumlarda lez- duğu alan geniş değilse ve fibrinolitik aktivite
yon nedeni ile kanla temas eden kollajen doku- yeteri kadar etkili ise tam olarak trombolizis ola-
lardan açığa çıkan doku tromboplastini ve ADP cağından komplikasyonlara neden olmaz.
etkisi ile trombositler damar endoteline yapışa-
2. Olguların %50’sinde trombüs lokalize ola-
rak bir trombosit kümesi oluşturur. Bu trombo-
rak kalır. Trombüs büyük, damara tutunduğu
sit kümesi üzerine fibrin ve lökositler birikerek
alan geniş ve trombılitik aktivite yetersiz kalır-
beyaz trombüsü (aglütinasyon trombüsü) oluşur.
sa sonuçta ven duvarı ve içindeki inflamatuvar
Bunun içinde eritrositler azdır. Trombositlerden
reaksiyon ile fibroblastik organizasyon olur ve
açığa çıkan ADP trombosit agregasyonunu artı-
trombüs fibroz dokuya dönüşür. Trombüsteki
rır. Staz sonucu akımın yavaşladığı durumlarda
organizasyon olayının tamamlanması 7-60 gün
kanın pıhtılaşması sonucu ise kırmızı trombüs-
arasında değişir. Fibroblastik organizasyona uğ-
ler meydana gelir. Burada eritrosit ve fibrinden
rayan trombüs fibröz çekirdek şeklinde büzül-
meydana gelen jelatino bir kitle içinde lökosit
dükten sonra çok sayıda küçük kanallar açılarak
ve trombositler dağınık olarak bulunurlar. En
rekanalizasyon olayı gerçekleşir. Hastaların % 50
sık rastlanan trombüsler mikst formdur. Trom-
sinde trombüs 3 ay içinde eriyip rekanalizasyon
büs oluştuktan sonra hangi yönde seyredeceğini
oluşur. Rekanalizasyondan sonra sağlam kalmış
fibrinolitik aktivitenin etkisi ve trombüsün bü-
ven kapaklarının önemi büyüktür ve ven kapak-
yüklüğü belirler.
çıklarının zedelenmesi nedeni ile kronik venöz
Venöz Trombüsler: Trombosit adezyon ve ag- yetmezlik (postflebitik sendrom) gelişebilir.
regasyonu fibrin az sayıda lökosit üzerine ta-
DVT olan hastaların ancak yarısında altta ya-
kılan eritrosit kümelerinden oluşur bu nedenle
kırmızı yada staz trombüsü olarak adlandırılırlar. tan neden tespit edilebilmektedir. İkinci bir risk
faktörü olmadan ya da zemin hazırlayan durum
Arteryel Trombüsler: Vasküler hasarın olduğu, olmadıkça tek başlarına klinik trombotik olaya
kan akımının bozulduğu yerlerde oluşur. Trom- neden olmazlar.
Alt ekstremitenin venöz sistemi 3 bölümden oluşur: denle (staz sonucu) olduğunu ileri sürmüştür.
Virchow trombozun primer; venin iltihabının
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

1. Yüzeyel venöz sistem


2. Derin venöz sistem ise sekonder olduğunu savunmuştur. Daha son-
raları ise tromboza yol açan faktörlerin; venöz
3. Perforan venöz sistem
staz, damar duvarı hasarı ve kan anormalliği
Venöz sistemde kan akımı yüzeyel venden derin (hiperkoagulabilite) sonucu ortaya çıktığı tespit
vene doğru olmaktadır. Yüzeyel vendeki kan per- edilerek, bu olay Virchow triadı olarak gösteril-
foran venler ile derin venlere doğru olmaktadır. miştir.(3)

Görülme Sıklığı Virchow Triadı


Alt ekstremite derin ven trombozları çoğunlukla
bulgu ve belirti vermez. 1/1000 oranında klinik I. Venöz Staz
yakınma oluşturan bir hastalıktır.
• İmmobilizasyon: Paralizi, pleji, postoperatif
DVT: Pulmoner emboli, posttrombotik send- dönem,uzun süren yolculuklar
rom, recurren VT ve kronik tromboembolik • Postpartum dönem
PHT’a yol açabildiği için hayati önem taşır.
• Gebelik
DVT yol açtığı bu kliniklerden dolayı mortali- • Postmenapozal dönem
te ve morbiditesi artan ancak önlenebilecek bir
hastalıktır. ABD de Her yıl DVT ve PE nedeni • Konjestif Kalp Yetmezliği
ile 300.000-600.000 hospitalizasyon gerçekleş-
mekte ve PE nedeni ile 50 000 ölüm bildiril-
II. Damar Endotel Hasarı
mektedir. DVT hastalarının %40’ında neden
bilinmemekle beraber, ¼ oranında Risk faktörü • Travma
vardır( daha önce bir sebeble hastanede yatma
• Yanıklar
veya kanser öyküsü vb.).(1) Hospitalize edilen ve
cerrahi işlem uygulanacak hastalarda trombotik • Alt ekstremite cerrahisi
komplikasyonların gelişme riski artmaktadır. Bu • Sepsis
olgularda DVT % 10-40 oranında görülmekte
ve komplikasyon olarak karşımıza çıkan PE tüm • Varikozite
hastane mortalitelerinin % 4-11 nedeninin oluş- • Posttrombotik sendrom
turmaktadır. İnsidansı kadın ve erkekte benzer
olan DVT’nin tüm yaş grupları içinde rastlan- • Kanser
ma sıklığı ortalama 100.000 kişide 50 kişi olarak
belirtilmektedir.(2) 20 yaş altında nadir rastlanı- III. Hiperkoagulabilite
lan DVT olguları, yaşla birlikte artmakta ve 70
yaş üzerinde 2 kat artarak 100.000 kişide 100 A. Konjenital nedenler
olguda rastlanılmaktadır.
• Faktör V Leiden mutasyonu
• Faktör II(Protrombin) 20210 mutasyonu
Etyopatogenez • Faktör VIII yüksekliği
DVT’nin etyopatogenezi Rudolph Virchow • Antitrombin III eksikliği
tarafından 1847 yılında açıklanmıştır. Virchow
• Protein C eksikliği
kaşektik hastalarda spontan olarak gelişen trom-
128
bozu incelemiş ve koagülasyonun mekanik ne- • Protein S eksikliği
Konu 6

• Aktif Protein C (APC) direnci Edinsel Risk Faktörleri


• Hiperhomosisteinemi

Derin Venöz Tromboz


• Yaş ( >40 yaş)
• Disfibrinojenemi
• İmmobilizasyon( 4 günden fazla yatak isti-
• Plasminojemi ve plazminojen aktivasyon rahati) Uzun süren seyahatler
bozukluğu
• Venöz tromboz öyküsü Malign hastalık,
• SLE vb otoimmun hastalıklar Antifosfolipid sendromu, Sepsis
B. Akkiz Nedenler • Nefrotik sendrom
• Gebelik • Polisitemia vera
• Oral kontraseptif, Hormon tedavisi, Kemo- • Cerrahi ve Cerrahi dışı travma
terapötik ilaçlar • Ekstremite paralizi-plejisi
• Nefrotik Sendrom • Oral Kontraseptif ve östrojen tedavi
• Kanser • Kan grubu
• İnflamatuar barsak hastalığı • Coğrafik bölge ve etnik grup
• Travma • İntravaskuler girişimler İnflamatuvar bar-
• Yanık sak hastalığı
• Enfeksiyonlar • Sistemik lupus eritamatozis
• Konjestif kalp hastalık obezite
• ABO kan grubu
• Varfarin Na kullanımı(başlanğıçta tek başı-
Tablo 1. Proflaksi uygulanmayan medikal ve
na Varfarin verilmesi ile Protein C,S defisiti
cerrahi olgularda DVT gelişme olasılığı
oluşur)
Olgu Grubu DVT %
• Antifosfolipid Antikorları [Akkiz Aktif
Medikal olgularda 10-20
Protein C (APC) direnci]
Genel Cerrahi 15-40
Major jinekolojik 5-40
Risk Faktörleri Major ürolojik cerrahi 15-40

Derin venöz tromboz gelişiminde risk faktörle- Nöroşirurji 15-40


ri genetik ve edinsel olmak üzere iki ana grupta İnme 20-50
incelenmekte olup proflaksi özellik göstermek- Major ortopedik cer 40-60
tedir.(4) Bu risk faktörlerine ait DVT gelişme ola- Major travma 40-80
sılığı Tablo 1’de gösterilmiştir. Medulla Spinalis yrl. 60-80
Yoğun Bakım hst. 10-80
*Proflaksi uygulamayan medikal ve cerrahi olgularda DVT
Genetik Risk Faktörleri gelişim sıklığı (Türk Kalp Damar Cerrahisi Derneği Periferik
Arter ve Ven Hastalıkları Tedavi Kılavuzu-2008).
• Faktör V Leiden mutasyonu
• Protein C veya Protein S yetmezliği Yaş: 80 yaşın üzerinde erkeklerde %7.65 iken
• Antitrombin III yetmezliği Aktif Protein C 80 yaşın üzerinde kadınlarda %8.22 dir. 80
direnci Protrombin bozukluğu yaşüzerindeki hastalarda DVT sıklığı 30 yaşın-
daki kişilere kıyasla 30 kat artmaktadır. 80 yaş-
• Hiper homositeinemi üzerindeki hastalarda DVT sıklığı %3.8 iken,
• Heparin induced trombositopeni 50 yaşındaki erkeklerde %0.5 oranında trom-
boembolik olay görülmüştür. Yaş ile beraber
• Orak Hücreli anemi
tromboembolik olay risk faktörlerinin sayısı art- 129
tığından tromboembolik olay oranı artmaktadır. Malignensi: DVT hastaların %19-30’unda ma-
Çocuklarda venöz tromboembolizm tanımlanan lignensi tanısı bulunmaktadır. Malignensilerin
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

risk faktörleri ile beraberdir. Özellikle; koagülas- yaklaşık olarak %15’inde VTE komplikasyon
yon bozuklukları, enfeksiyon, ortopedik cerrahi olarak görülmektedir. GIS musin sekresyonu
girimler sonucu immobilizasyon, venöz kateter olan tümörler ile tromboz arasında birliktelik
girişimleri çocuklarda venöz trombo emboli ge- uzun zamandan beri bilinmektedir. AC Ca’lı
lişimini artırmaktadır. hastalarda sık oranda görülmektedir. GÜS, GIS
tümorlerinin yarısından fazlasında VTE atakları
İmmobilizasyon: Soleal venler ve valvlerin ar- yatmaktadır.
kasındaki staz, calf kas pompasının inaktif ol-
ması ilerleyen yaşla birlikte DVT riskini artırır. Nonhodking Lenfomada % 6 Meme Ca ise
Alt ekstremite DVT gelişimine yatak istirahati %17.5 DVT görülür. İdiyopatik trombozlu
zemin hazırlar. İlk 3 günde artış olurken 2 haf- hastaların %3 ile 23’ünde eski tanımlanmamış
ta sonra hızlı yükselme ile çok yüksek düzeyle- malignensi olabileceği iddia edilmektedir. Di-
re çıkmaktadır. 0-7 gün yatak istirahati sonrası ğer taraftan hastaların %5-10’unda malignensi
DVT %15, 2-12 hafta yatak istirahati sonrası görülmesi 1-2 yılda olduğu savunulmaktadır.
DVT %79-%94 dür. Preoperatif immobilizas- Doku faktörü ve kanser prokaogulan, Faktör
yon, benzer şekilde X’un aktivatörü primer tümör hücre prokoagu-
lanı olup inflamatuar sitokinler kadar prokoa-
2 kat artan postoperatif DVT riski ile beraberdir. gulan üretimi ile beraberdir. Direkt ve İndirekt
Stroke hastaları arasında DVT paralizik, paretik aktive koagülasyon ile olmaktadır. Kanserli has-
ekstremitede %53 iken, nonparalitik bacakta taların %90’ında anormal koagülasyon olup,
%7’dir. İmmobilizasyonun bir diğer şekli olan koagülasyon faktör düzeyinde artış, fibrino-
uzun mesafeli seyahatlerde tromboz riski taşı- jen-fibrin yıkım ürünlerinin üretiminde artış
maktadır. Özellikle uzayan hava yolculuklarında ve trombositozisi kapsamaktadır. Fibrinojen-
kenetlenmiş bacakla oturma sonrası ortaya çıkar. de artış ve trombositozis sonucu intravaskuler
Altı saatlik yolculuk süresi ile artan bir şeklide trombositosis. Malignensilerde protein C,S ve
başlayan DVT oranı görülmektedir. Bir çok antitrombinden oluşan koagülasyon inhibitör
olgu serisinde uzayan seyahatlerle ilişkili olarak düzeyinde azalma olabilmektedir. Malignensi-
pulmoner embolism meydana gelir. Ve burada lerdeki tedavi şekilleride venöz hasar ve venöz
pulmoner embolisme bağlı ölüm oranı %18-61 staza yol açarak trombozu oluşturmaktadır. Ay-
oranıdır. Yolculuk sonrası asemptomatik DVT rıca bazı kemoterapotik ilaçlar venöz staz, koa-
gülasyon bozukluğuna neden olduğundan DVT
olsa bile, yolculuk sonrası pulmoner embolizm
gelişimi için zemin hazırlarlar.
bir hafta içerinde görülebilmektedir.
Primer Hiperkoagulabilite Durumu: Doğal
Venöz Tromboz Öyküsü: Akut derin venöz
antikoagulanlardaki antitrombin III, Protein C,
tromboz hastalarında %23-26 oranında eski
S herediter yetmezliği, FavtörV Leiden mutas-
VT öyküsü vardır. Tekrarlayıcı tromboz da fib-
yon, Aktive Ptotein C’ye direnç, hiper homosis-
rinolitik sistem ve koagülasyon anormallikleri
temi, fibrinoliziste ciddi eksikliği kapsamakta-
primer etkili iken, venöz duvarda kalıcı hasar
dır. Alt ekstremite DVT’da %42-46’sı temelde
ve buna bağlı venöz hemodinamik bozukluklar
trombofili ile karekterizedir. Ve pozitif aile hi-
da etkilidir. Faktör V Leiden heterozigot mu-
kayesi venöz tromboemboli için %2.9 göreceli
tasyonu olanlarda DVT recurrens 8 yılda %40
olarak risk taşır.
iken, bu oran mutasyonsuz olanlara oranla 2.4
kat fazladır. Hiperhomosisteinemi de recurren Protein C: Vit.K bağımlı KC de yapılan ,trom-
DVT oranı yaklaşık olarak %17 olarak tahmin binle aktive olan proenzimdir. Aktive PC trom-
edilmektedir. Tekrarlayıcı DVT ve bozulmuş bositlere bağlı veya serbest haldeki FVa ve FVIII
fibrinolizis arasında benzer ilişki olduğu birkaç ayı inaktive eder. Böylece ortak yoldaki FX un
130 araştırma ile kanıtlanmıştır. aktivasyonunu azaltır.
Konu 6

PC eksikliği Otozomal Dominant (O.D) veya Antitrombin III eksikliği: Edinsel AT eksikliği:
Otozomal Resesif (O.R) olup, tekrarlayan trom- KC yetmezliği, Nefrotik sendromlu, OKS, ke-

Derin Venöz Tromboz


boembolisme neden olur. VT’li hastaların %6- moterapi alanlarda, heparin tdv sinin ilk 7-10
10’unda PC eksikliği vardır. Varfarin tedavisi sı- gününde, ATIII eksikiği görülür.
rasında ilk 3-4 gün PC inhibisyonu FII, VII, IX,
X’dan daha fazla olur. Bu nedenle varfarin tdv Konjenital ATIII eEksikliği: O.D. geçişli-
sırasında,ilk 3-4 gün içerisinde mutlaka birlikte dir. ATIII eksikliğinde heparin rezistansı veya
heparin de verilmelidir. Bu süreden sonra vit. K yüksek doz heparine gereksinim vardır. Semp-
bağımlı koagülasyon faktörlerininin inhibisyo- tomatik ATIII eksikliği 1:2000-1:5000 görü-
nu önplana çıkar. Varfarine bağlı deri nekrozla- lür. Asemptomatik form ise 1:600 dür. Ayırım
rında neden PC inhibisyonudur. KC yetmezliği
yapmadan ilk VTE geçirenlerde AT III eksikliği
olanlarda, varfarin tedavisi sırasında, DİC, sep-
sıklığı %1-1,1. ATIII eksikliği Varfarin ile teda-
sis ve malignensilerde akkiz PC eksikliği olabilir.
vi edilir, ATIII seviyesi artar. Ayrıca taze plazma
Semptomatik PC eksikliği 1: 16.000-1:36.000
ile ATIII yükseltilir. Protein C ve S eksikliğine
görülür. Asemptomatikler ise 1:200-1:300’dir.
OD olanların %70’inden fazlası yaşamının bir göre daha yüksek oranda trombozis gelişme ris-
döneminde VTE geçirme riskine sahiptir. kine sahiptir. Heterozigot faktör 5 leiden sapta-
nan hastaların %10-15’inde protein C eksikli-
Aktive protein C rezistansı (APC-R): OD geçiş ği, %22’sinde protein S eksikliği saptanmıştır.
gözlenir. Kalıtsal trombozis nedenlerinin ensık Heterozigot AT III eksikliğinde faktör 5 leiden
nedenidir. Vakaların %90 dan fazlasında faktör birlikteliğide rapor edilmiştir. Bu birlikteliklerde
5 geninde tek bir nokta mutasyonu vardır (fak- tromboemboli riski daha da artmaktadır. Prot-
tör 5 lerden). Genel populasyonda oranı %3-10 rombin G20210A: Bu defektin toplumda görül-
dur.VTE ilk atağındaki hastalarda APC-R pre-
me oranı 2.3:100’dür. DVT riski 5 kat atrmıştır.
velansı %15-40 arasındadır. Faktör 5 mutasyonu
taşıyanlarda tekrarlayan tromboemboli insidansı Hiperhomosisteinemi: VTE’li genç hastalar-
%39,7. Gebelikde tromboembolik komplikas-
da hiperhomosisteinemi görülme oranı %13-
yon gözlenen kadınların %60’ında, OKS kul-
19’dur.
lanımı sırasında tromboembolik komplikasyon
gözlenen kadınların %30’unda APC-R saptan-
Faktör 8 yüksekliği: Tromboz riskini arttıran
mıştır. Bir kadında heterozigot faktör 5 mutas-
diğer bir faktördür.
yonu mevcut ve OKS kullanıyorsa tromboz riski
“35-50’’ kat artış gösterir. Homozigot ise 100
Gebelik ve puerperyum: Bu dönemde VTE
kat artış gösterir.
riski 5 kat fazladır. DVT’ları %75 doğum ön-
Protein S: Bu da KC ve endotelde yapılır. Pro- cesi dönemde, PTE lerin %662sı doğum sonrası
tein C’nin FV i inaktive etmesini potansiyelize dönemde görülmektedir. Postpartum dönem
eder. antepartum döneme göre VTE 20 kat daha
fazla risklidir. Gebelik ve lohusalık esnasındaki
Protein S eksikliği: VTE geçirenlerin %2,2’sin-
tromboembolism perinatal mortalite ve yüksek
de gözlenir. Trombozis riski protein C eksikli-
oranda termden önce doğum ile birliktedir. Ve
ğindekine göre azdır.
buna bağlı pulmoner embolism anne ölümle-
Antitrombin III: Endotelden ve KC’den sentez rinin ve düşüklerin sebebidir. Gebelerde VTE
edilir. Trombin ve FXII, XI, X, IX’u inhibe eder %0.01-0.7. Gebelerde tekrarlayan VTE %4-15.
(intrinsik ve ortak yol) Genç hastalar, gebeler ve iken, 3. trimestirde trombotik olay gelişme ris-
tromboembolik atakları olan hastalarda ATIII ki daha fazladır. Lohusalık döneminde trombo
eksikliği düşünülmelidir. VT hastaların %2’sin- embolik risk 2-3 kat fazladır. 1000 lohusalıkta
de ATIII eksikliği vardır. 2,3-6,1. (lohusalıkta döneminde östrojen-pro- 131
gestron düzeyi, istirahat) Kalıtsal trombofili, ların %10’undan azında trombozla beraberdir.
doğumsal antikoagülan eksikliğinde DVT oranı Kateterin çapı iğnenin büyüklüğü, yerleştirilen
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

%4’dür. Gebelerde uterus kompresyonuna bağlı kateterin durumu konumu, VT da etkilidir.


venöz akımda bozulma ile edinsel veya konjeni-
tal koagülasyon bozuklukları DVT riskini daha İnflamatuar Barsak Hastalığı (İBH): Akut faz
da artırır. Gebelikte FII, VII, VIII, X fibrinojen reaktanları olan FV, FVIII, Fibrinojen düzeyle-
artar.Gebeliğin erken döneminde %50-60’ında rinde yükselme belirsizdir. İBH da %1.2-%7.1
protein S düzeyi artar. Gebelikte fibrinolitik ak- olguda venöz tromboembolizm rapor edildi.
tivite artar.
SLE: Arteryel, venöz tromboz, tekrarlayan dü-
Oral Konraseptifler ve Hormon Replesmanı: şükler, trombositopeni ve nörolojik hastalıklar
Bu ilaçların kullanımı ile DVT gelişimi açısın- ile SLE komplike hale gelir. SLE, antifosfolipid
dan 3-7 kat artma riski vardır. Kullanıma baş- antikorlar, lupus antiko-agulanı, antikardiyoli-
lanılan 4 ay içinde risk artar bırakılması ile 3 ay pin antibodylerin varlığı DVT çok yüksek oran-
içinde azalır. Östrojen dozuyla yakın ilişkilidir. lara çıkarır. Lupus antikoagulan (+) olanlarda
Üçüncü jenerasyon progestagenler de 1.ve 2. arteryel/venöz tromboz %25, antikardiyolipin
jenerasyona göre daha yüksektir. Postmenapozal (+) olanlarda arteryel/venöz tromboz %28 ora-
hormon replazmanlarında 2-4 kat risk artmıştır. nındadır.
OKS kullanımı ile DVT artar. DVT deki di-
ğer risk faktörlerinin birlikteliği bu oranı daha Yanık: Hiperkoagulabilite, immobilizasyon, çok-
da artırır. OKS veya hormon tedavisi alanlarda lu cerrahi girişim ve santral venöz kateter, VTE
(postmenapozal dönemde) kullanılan östrojen riskini artırmaktadır. Retrospektif çalışmalar da
miktarı 30-50 mikrogr altında ise düşük trom- VTE oranı %2.4-%7 arasında değişmektedir.
botik risk vardır. Farmokolojik dozdaki östrojen
koagülasyon sistemindeki değişiklik oluşturarak Dahili Hastalar: KKY (Klass II-IV): Uzun sü-
trombotik eğilime yol açar. Kan viskozitesi artar, ren yatak istirahati DVT riskini yükseltse de
fibrinojen, FVII ve FX un plazma düzeyinde ve beraberinde KOAH sepsis gibi ek risk faktörleri
trombosit adhezyon ve agregasyonunda artışa mutlaka vardır.
yol açar.
Cerrahi: Cerrahi uygulanacak hastalarda DVT
Düşük doz östrojen preparatları antitrombin, un etyopatogenezinde yer alan Virchow triadı-
protein S, depresyonunu belirgin şekilde az yap- nın üç kompenenti de bulunmaktadır.
maktadır. 1. Preop-postop immobilizasyon, venöz staz
Kan Grubu: VTE ABO kan grubu ile ilişki- 2. Koagulasyon ve fibrinolitik sistemlerde ge-
li olduğu görüldü. İsveç ve Belçika da yapılan çici değişikler
araştırmalarda A kan grubunda VTE çok yüksek
3. Kalça artroplastisi gibi operasyonlarda ve-
iken, o kan grubunda VTE daha az görülmek-
tedir. nöz yaralanma

Coğrafik Konum ve Etnik: Avrupada VTE gö- Vasküler cerrahi: Bu grup hastalarda operasyon
rülme oranı Kuzey Amerika’dan iki kat fazladır. öncesi ve sonrası dönemde heparin, antikoa-
USA’daki araştırmada siyah ve beyaz ırk arasın- gülan, antiagregan almasına rağmen VTE insi-
da VTE görülme oranında fark olmadığı tespit dansı ilk 3 ay %1.7-2.8 arasında bulunmuştur.
edildi. Etnik gruplar arasındaki VTE oranındaki İleri yaş, intraoperatif venöz travma, uzun süreli
farklılığın sebebinde genetik ve çevresel faktörle- ameliyat, kritik bacak iskemisine yönelik cerra-
rin etkili olduğu belirlenmiştir. hi girişim bu hasta grubunda risk faktörleridir.
Asemptomatik DVT oranı %20-30 arasındadır.
Santral Venöz Kateter: Subklavian kateter %28 Preperatif dönemde alt ekstremite asemptoma-
oranında tromboza yol açar. Kateterin yapıldığı tik DVT gibi abdominal aort distalindeki cerra-
132 materyal-PTFE, Heparin kaplı katater, olgu- hilerde de riski artmıştır. Bunlar;
Konu 6

Jinekolojik cerrahi: Malignensi-LAP basısı, ile- edilmeleridir. Antikoagulan tedaviye oranla et-
ri yaş, VTE öyküsü, pelvik radyoterapi, abdomi- kileri sınırlıdır. Çoğunlukla antikoagulan teda-

Derin Venöz Tromboz


nal cerrahi girişim risk faktörüdür. vinin yanında destekleyici olarak kullanılır. An
tiemboli çoraplarında dizüstü olanlar, dizaltı
Ürolojik cerrahi: Aynı risk faktörleri olanlara göre daha fazla tercih edilmelidir. Özel-
Laparoskopik cerrahi: Uzun süren ameliyatlar, likle periferik arter hastalığı, periferik nöropati,
pnömoperitonyum, pozisyon-trendelenbur, ters majör bacak deformitesi, dermatit ve masif ba-
trendelenburg. VTE oranı %1-2 ortopedik cer- cak ödeminde kullanımından kaçınılmalıdır.
rahi girişimlerde,nöroşirurji girişiminde, trav- Aralıklı kompresyon tedavisi (Intermitant Pnö-
malarda-akut spinal kord travmaları, alt ekstre- motik Kompresyon cihazlar); dakikada 10 sani-
mite, pelvik kırıklar, uzun süreli yatışlar, VTE yelik periyodlar dahilinde aralıklı olarak baldır
riskini artırır. ve uyluk kaslarına 35-40 mmHg kompresyon
uygulayarak fibrinolizisi stimüle eder.

Koruyucu Yöntemler ve Tedavi


2. İlaç Tedavisi
Günümüzde DVT-VTE proflaksisi üç ana gruba
ayrılır.(6) Bunlar; a. Antiagregan İlaçlar: Aspirin ve diğer anti-
agreganların VTE ve ciddi PE proflaksisindeki
1. Mekanik Yöntemler rolleri hakkında çelişkili bilgiler bulunmakta-
2. İlaç Tedavisi dır. Pulmoner Embolism Prevention çalışması
günde 160 mg Aspirin in preoperatif dönemde
3. Genel Yöntemler
başlayıp postoperatif 35 gün devam edildiğinde
VTE riskini azalttığını göstermiştir. Bununla
1. Mekanik Yöntemler birlikte kanama riski artmaktadır. Bu konuda
ACCP (American College of Chest Physicians)
Bunlar antiembolik çoraplar ve aralıklı pnö- kılavuzları VTE proflaksisinde Aspirini tek ba-
monik kompresyon tedavileridir. Amaç, venöz şına yeterli görmez iken, İskoçya kılavuzları as-
drenajı artırmak ve stazı azaltmaktır. En önem- pirini DMAH’lerle kombine olarak proflakside
li faydaları kanama riski olan hastalarda tercih önermektedir.

Tablo 2. Cerrahi hastalar DVT gelişme riski yönünden 3 gruba ayrılır(5)


Düşük Risk Grubu 40 yaş altında bir risk faktörü yok, 45 dk. Az komplike olmayan abd./torakal cerrahi
40 yaş altında, 45 dk.’dan uzun süren major cerrahi, ek risk faktörü yok
40-60 yaş arasında uygulanan minör cerrahi (45 dk altında) ve ek risk faktörü yok
Orta Risk Grubu Major cerrahi (>45 dk),40-60 yaş arasında,ek risk faktörü yok
Minör cerrahi (<45 dk),>60 yaş
Minör cerrahi (<45 dk),40-60 yaş, VTE öyküsü veya östrojen tedavisi
Açık jinekolojik ve ürolojik cerrahiler, diğer cerrahi girişimlerin çoğunluğu bu
gruba girmektedir.
Yüksek Risk Major cerrahi (> 45 dk), >60 yaş
Grubu Major cerrahi (>45 dk), 40-60 yaş, kanser veya VTE öyküsü
Her türlü trombofilik durum
Major ortopedik cerrahi uygulanması
Elektif nöroşirurji
Multipl travma
Akut medulla spinalis yaralanması
*Cerrahi hastalar derin venöz tromboz gelişme riski yönünden 3’e ayrılır. 133
b. Parenteral Antikoagulan İlaçlar: Düşük subkutan olarak uygulanır. İlk 2 gün INR’nin
dozda UFH veya LMWH VTE proflaksisinde 2.0 düzeyinde olana kadar devam edilmelidir.
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

etkin oldukları gösterilmiştir. DVT riskini azalt- Geniş iliofemoral tromboz ve major pulmoner
mada %68-76 oranında etkilidir.Her ikisinin embolilerde 10 güne kadar uzatılabilir. Seri
etki derecesi eşittir. UFH ameliyattan 1-2 saat aPTT ile kontrolünü gerektirir.
önce 5000 U, yaklaşık bir hafta süreyle 2-3 doz-
da devam edilir. LMWH ise preoperatif 2 saat
önce veya postoperatif 6-8 saat sonra aynı doz ile UFH ve LMWH’ ın Komplikasyonları
5-7 gün (mobilize olana kadar/risk faktörü kal-
Trombositopeni (HIT): Heparin alanla-
kana kadar) tek doz veya iki doz/gün kullanımı
rın %1’inde gözlenir ve mortalitesi yüksektir.
önerilmektedir.
LMWH’da daha az gözlenmektedir. Tedavinin
5-14. günlerinde gelişir. Platelet sayısı <%30’
Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin ya da <100.000 olduğunda tedavi kesilmelidir.
(LMWH, DMAH) HIT saptandığında heparin hemen kesilmelidir.
Leperudin, danaparoid başarı ile kullanılabilir.
Xa üzerine olan inhibisyon etkileri antitrombin Tromboembolik olaylar eşlik eder. HIT anti-
aktivitesinden çok daha güçlüdür. Platelet ve korları prokoagülan etki sağlar. Tedavi başlangı-
platelet faktör-4’e bağlanma oranı UFH’e göre cında ve tedavinin devamında UFH’de her gün,
düşük olduğundan HIT az görülür. Renal yet- LMWH’de ise 2-3 gün arayla platelet sayımı
mezlikli hastalarda doz ayarlaması gerekebilir. yapılmalıdır.
Yek doz veya iki doz uygulama ya olanak tanı-
ması, doz ayarlaması için laboratuvar testlerine UFH uygulanan hastalarda; deri döküntüleri,
ihtiyaç duymaması ve kanama riskinin az olması hipersensitivite, osteoporoz, kanama daha fazla
LMWH’lerin en büyük avantajlarıdır. Varfari- olmaktadır. Uygun hastalarda LMWH ayaktan
nin tedavi edici etkisi çıkana kadar devam edilir. tedavide güvenle kullanılabilir.
LMWH tedavisine asgari 5 gün devam edilmeli-
dir. Eğer hastaya 24 saat içinde invazif bir girişim Oral Antikoagulan Tedavi-Varfarin Na: Vit
uygulanmışsa bu hastalarda LMWH kullanımı K sentezini inhibe ederek K vitaminine bağlı
göreceli olarak sakıncalıdır. Bu durumlarda unf- aktive olan FII,VII,IX,X’un aktive olmasını en-
raksiyone heparin kullanılabilir. DVT tedavisin- geller ve bu faktörler inaktive olarak dolaşımda
de LMWH başlangıç antikoagülasyon rejiminde bulunur. Protrombinin trombine aktivasyonu
heparine tercih edilir.Bu tedavi devamlı unfraksi- olmayacağı için Protrombin zamanı uzar. PTZ
yone heparin kullanımı kadar güvenli ve etkilidir. en çok FVII’ye duyarlıdır. VTE proflaksisinde
ve tedavisinde INR 2.0-3.0 arasında tutulur.

Unfraksiyone Heparin (UFH) 3. Genel Yöntemler


Heparin sığır akciğeri ve domuz Gİ mukazasın- • Erken mobilizasyon ve bacak egzersizi
dan elde edilir. Anti trombin III ile birleşerek
• Hidrasyon, hemodilüsyon ve venaseksiyon
etkinliğini 1000-4000 kat arttırarak indirek
trombin inhibisyonu yapar. (Heparin-ATIII-
Trombin). (Trombin FII, IX, X, XI, XII inak- Tıbbi Yöntemler
tive eder) Az miktarda anti Xa ve daha az XIIa,
XIa ve IXa inaktivasyonu yapar.İlk birkaç günde VTE proflaksisinde günümüzde iki görüş yer
aPTT 1.5 kat altında olması uzun dönemde re- almaktadır.
kürrens oranını arttırır. 1. Hastaya göre bireysel proflaksi
134 Uygulama: Devamlı intravenöz infüzyonla yada 2. Risk grubuna proflaksi
Konu 6

Güncel kılavuzlar ikinci görüşü yani risk grubu- habilitasyon aşamasında da VTE riski yüksek
na göre proflaksiyi savunmaktadır (Tablo 3). seyretmektedir. Bu hasta grubunda proflaksi

Derin Venöz Tromboz


mutlaka yapılmalıdır. Tek başına UFH veya me-
kanik yöntemler tercih edilmemelidir. Kanama
Komplikasyonlar riski yok ise mutlaka LMWH tercih edilmelidir.
• Kanama Rehabilitasyon aşamasında mutlaka oral antiko-
agulan ile (INR 2-3) proflaksiye devam edilme-
• Deri nekrozu: Tedavinin ilk haftasında lidir.
malign hastalığı olanlarda protein ve C ve
S eksikliğinde daha sıktır. Dahili Hastalar: KKY, KOAH, Sepsis. VTE
• Fetal malformasyonlar proflaksisinde LMWH/UFH veya kontrind.
Varsa mekanik yöntemler uygulanır.

Yanık Hastaları: LMWH/UFH veya kontrind.


Riskli Gruplarda VTE Profilaksisi Varsa mekanik yöntemler uygulanır.

Akut Spinal Kord Hasarı Travma: Bütün travmalı hastalarda VTE prof-
laksisi gereklidir. LMWH, kullanımı sakıncalı
Bu hasta grubunda proflaksi uygulanmadığı ise mekanik yöntemler kullanılır. Proflaksi ta-
takdirde yüksek risk taşımaktadır. Asemptoma- burcu olana kadar veya rehabilitasyon aşamasın-
tik DVT görülme sıklığı %60-100 oranındadır. da verilir.
Bu hasta grubunda fatal PE, en önemli 3.ölüm
nedenidir. Akut dönem aşamasından sonra re- Uzun Süreli Seyahatler: 6 (Veya 4 saat) saat-

Tablo 3. Risk grubuna göre proflaksi


• 40 yaş altında bir risk faktörü yok, 45 dk.dan az komplike olmayan abd./torakal cerrahi geçirenler
Düşük • 40 yaş altında, 45 dk.dan uzun süren major cerrahi, ek risk faktörü yok
Risk • 40-60 yaş arasında uygulanan minör cerrahi (45 dk altında) ve ek risk faktörü yok
Grubu • Bu hastalarda spesifik proflaksi gerekli olmayıp basınçlı elastik çorap,erken mobilizasyon yeter-
lidir. (Kanıt Düzeyi A)
• Major cerrahi (>45 dk), 40-60 yaş arasında,ek risk faktörü yok
• Minör cerrahi (<45 dk), 60 yaş üstü
• Minör cerrahi (< 45 dk), 40-60 yaş,VTE öyküsü veya östrojen tedavisi alan hastalar
Orta • Açık jinekolojik ve ürolojik cerrahiler, diğer cerrahi girişimlerin çoğunluğu bu gruba girmektedir.
Risk • Orta risk grubu: Standart heparin preop. 5000 U postop. günde 2-3 defa veya Önerilen dozda
Grubu LMWH günde tek/iki doz. Kanama riski varsa Mekanik yöntemle proflaksi mobilize olana
kadar kullanılır.
• Enoksiparin: Preop.2 saat önce 20 mg /gün sc-postop. 6-8 saat sonra 2-3 kez/günde tekrarlanır.
• Dalteparin: 2500/5000U/gün sc Nadroparin (Fraxiparin): 0.3 ml/gün sc Tinzaparin: 3500U/gün sc
• Major cerrahi (> 45 dk), >60 yaş
• Major cerrahi (>45 dk), 40-60 yaş, kanser veya VTE öyküsü
• Her türlü trombofilik durum
• Major ortopedik cerrahi uygulanması
Yüksek • Elektif nöroşirurji ameliyatı
Risk • Çoklu travma
Grubu • Akut medulla spinalis yaralanması
• Yüksek risk grubu: Üreticiler tarafından önerilen dozda LMWH.
• (Nadroparin: 0.3 ml/gün-sc 1-2 kez, Enoksiparin 40 mg/Gün sc) Yüksek dereceli VTE riski ve
yüksek kanama riski olan hastalarda mekanik yöntemlerle (Antiembolik çorap, IPC) proflaksi
kullanımı (Kanıt Düzeyi A)
William H.Geerts, David Bergqvist,Graham F. Pineo, John A. Heith, Charles M. Samama,Michael R. Lassen and Clifford
W.Colwell.Evidence-Gased Clinical Practice Guidelines American College of Chest Physicians Prevention of Venous Throm-
boembolism. Chest, 2008;133:381-453. 135
ten az süren yolculuklarda 1/100 milyon iken, venlerin trombozudur. Distal DVT pulmoner
6 saatten uzun süren yolculukta 1/700 bindir. emboli açısından proksimal DVT kadar önemli
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Koagülasyon bozukluğu, OKS kullanımı, obesi- bir risk yaratmamaktadır. (bkz. Pulmoner em-
te vb. risk faktörü olanlarda 4 saattede gelişebilir. boli) PE’lerin %70’inde DVT (özellikle proksi-
mal DVT) olması ve DVT’li olguların %50 den
Proflaksisinde; 6 saatten uzun yolculuk olacak fazlasında PE gelişmesi nedeniyle venöz trom-
ise dar pantolon giyilmemesi ve sık sık baldır boemboli olarak tek bir klinikopatolojik antite
egsersizi yapılması önerilir. kabul edilebilir.
Risk faktörü taşıyorsa dizaltı antiembolik çorap,
seyahat öncesi tek doz LMWH Aspirin tek başı- Distal DVT
na proflakside önerilmez. Beraberinde Antiem-
bolik çorap giyilmelidir. Çoğu DVT’ler baldırda başlar. DVT’lerin en sık
görüldüğü bölgelerdir. Hastaların yaklaşık ya-
Hormon Replazmanı: Hormom replazman rısında 72 saat içerisinde kendiliğinden geriler.
tedavisi (HRT) alanlarda rutin proflaksi öneril- Altıda birinde proksimal venlere ilerler.
mektedir. VTE öyküsü olanlarda HRT başlanıl-
mamalıdır. İzole distal DVT genellikle asemptomatiktir.
PE’ye pek yol açmazlar. Rekanalzasyon itimali
yüksektir.
Clexane Proflaksi Dozu
Orta risk grubu: Günde tek doz 20 mg sc. Proksimal DVT
Operasyondan 2 saat önce 20 mg, günlük doza
7-10 gün boyunca veya risk ortadan kalkana ka- DVT semptomları (Ağrı, şişme, hassasiyet, renk
dar/yatağa bağlı kaldığı sürece kulanılır. değişikliği) daha belirgindir. Proksimal DVT ta-
nısı konduğu anda hastaların yaklaşık yarısında
Yüksek risk grubu: Cerrahi hastalarda, operas- sessiz PE mevcuttur, %10 olgu ise semptomatik
yondan 12 saat önce 40 mg, 12 saat sonra 40 PE’dir. Ne kadar proksimalde ise rekanalizasyon
mg sc günlük 7-10 gün boyunca veya risk or- ihtimali o kadar zayıftır.
tadan kalkana kadar/yatağa bağlı kaldığı sürece
uygulanır.
A. Derin Venöz Tromboz Yakınmaları
Ortopedi hastalarında; operasyondan 12 saat
önce 40 mg, 12 saat sonra 40 mg sc/gün bu uy- Olguların yaklaşık %50 kadarında klinik bulgu-
gulama 7-10 gün boyunca devam eder 21 güne lar belirsiz olmakla birlikte iyi bir klinik değer-
kadar uzayabilir. lendirme ile kesin tanı konulabilir.

Cerrahi hastalığı olmayan ve medikal problem- En çok görülen semptomu trombozun olduğu
leri olan olgularda, günde tek doz 40 mg sc, enaz vene ait bölgede basınç hassasiyetidir. (Venöz
6 gün, en fazla 14 gün kullanılır trombozlar en çok görülen femoral vende ise ad-
düktör loj ve baldırdaki basınç hassasiyeti) Tipik
ağrıya eşlik eden şişme (>1.5 cm lik çap farkı) ve
Klinik Bulgular siyanoz üçlüsü olguların sadece %10 kadarında
görülür. Bu semptomlara ek olarak ısı artışı, ağır
DVT’da değişik lokalizasyona rağmen klinik olgularda ısı azalması, gode bırakan ödem, izah
bulgular biribirine benzemektedir.(7) DVT % edilemeyen ateş yükselmesi, kompresyon banda-
90 Alt ekstremite venleri (% 30 pelvik ven,%60 jı tatbiki ile ateşin düşmesi ve ağrının azalması
alt ekstremite venleri)nden, %5-6 üst extremite- karakteristiktir. Yine ağır vakalarda siyanoz gö-
lerden kaynaklanır. Diğer oran ise organlara ait rülmektedir.
136
Konu 6

Venöz tromboz klinik bulgularının oluşmasın- çevre artımı vardır. Homans belirtisi pozitif veya
da: venöz sistemde tıkanıklık, ven duvarlarının negatif olabilir.

Derin Venöz Tromboz


ve çevre dokunun inflamatuar yanıtı ve trombü-
sün parçalanarak pulmoner emboli oluşturması İliofemoral Ven Trombozu: Ağır bir hastalık
rol oynamaktadır. tablosudur. Masif iliofemoral ven trombozları-
nın çoğu iliak veya proksimal femoral venlerden
başlar. Femoral vendeki trombozun daha dis-
Derin Venöz Trombozun Muayene talindeki trombotik proçesin ilerlemesi sonucu
Bulguları meydana geldiği bilgisi yanlıştır. Esasen poplite-
al ve baldır venleri olguların çoğunda normaldir.
Louvel Bulgusu: Öksürürken bacak ağrısı olması
Fizyolojik Bası: Sol alt ekstremite sağa göre
Mayr Bulgusu: Baldırın temasa ağrılı cevap ver-
hastalığa daha fazla yakalanır. Venöz sistemde
mesi ve sıcak olması
sol iliak ven sağ iliak arteri çaprazladığı yerde,
Denecke Bulgusu: Plantar fleksiyonunda ağrı- her iki iliak ven internal iliak arterlerle çapraz-
nın artması laştığı yerde, kommun femoral venler inguinal
Homans Belirtisi: Ayak dorsifleksiyonu ile bal- ligament altında bası altındadırlar.
dırda ağrı olması
Bacaklardaki büyük venlerde ani bir tıkanıklık
Pratt Belirtisi: Diz arkası bölgede hassasiyet olması
meydana geldiğinde;
Tschmarke Belirtisi: Baldırı sıkma ile ağrı olması
Ducuing Belirtisi: Baldır ballotmanında ağrı olması Venöz basınç 115 cm H2 O basıncına (normalin
on katına) çıkabilmektedir. Parmaklarda şişlik ve
Bisgard Belirtisi: Ayak tabanına basma ile ağrı
ödeme neden olabilir. Genellikle ekstremite mor
olması
ve siyanotik renktedir.
Payr Belirtisi: Aşil tendonunu sıkma ile ağrı olması
Neageli-Natis Belirtisi: Öksürme esnasında Bu renk değişikliği süperfisiyal venlerin tıkanık-
bacakta ağrı veya yürüme esnasında baldırda lığına bağlıdır.
kramp olması
Pelvik ven Trombozu: Pelvik inflamatuvar has-
Löwenberg Belirtisi: Tansiyon aleti ile uyluk- talığı olan kadınlarda ve prostatik hastalığı olan
ta sistemik basıncın üzerinde basınç uygu lan- erkeklerde görülür. Eksternal ve ana iliak venler
dığında hasta bacak baldırında ağrı olmasıdır. hastalığaeşlik etmedikçe herhangi bir semptom
Hastalığın erken tanınmasında önemi büyüktür. ve bulgu vermeyebilir. Tanı pelvik ve rektal mu-
Sağlam bir bacakta 180-200 mmHg bir basınç ayene ile konulur.
ağrı meydana getirmediği halde, Venöz trombo-
tik olayın bulunduğu bir bacakta 100 mmHg’lık Vena Kava İnferior Trombozu: Abdominal tü-
bir basıncın altında dahi ağrı ortaya çıkabilir. mörler ve enfeksiyonlar, retroperitoneal tümör-
ler, büyük lenf nodları, tromboflebitler, nadiren
de aort anevrizması nedeniyle meydana gelir.
B. Tutulan Yerlere göre VT Vena Kava Süperior Trombozu: Primer veya
Baldır Venlerinin Trombozu: Baldır venleri ve metastatik intratorasik tümörlerle, kronik fibröz
popliteal venlerde lokalizedir. Venöz basınç ge- mediastinit, aort anevrizması, yalancı anevriz-
nellikle normal sınırlardadır. Venöz trombozla- malar, konstrüktif perikarditler görülür.
rın en çok görüldüğü bölgedir. Homans belirtisi
Üst ekstremitelerin Derin Ven Trombozu:
pozitif veya negatif olabilir.
Olguların %5-6’sını oluşturur. Aşırı kullanma,
Femoral Ven Trombozu: Femoral venlerin lo- zorlama, santral kateter/pace leadi yerleştirilme-
kalize trombozları sıktır. Venöz basınç normalin sinde, konjestif kalp yetmezliği, malign hasta-
2-5 misli artmıştır. Bu nedenle baldır ve bilekte lıkların terminal devrelerinde, komşu kemikle- 137
rin kırıklarında, bölgesel ameliyatlarda, radikal Phlegmasia Alba Dolens: Ekstremite arteri de
mastektomilerden sonra, kas kitleleri kuvvetli hastalığa katılmıştır. Tromboz komşu arterin
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

olan kişilerde aşırı bir kuvvetin sarfını takiben tıkanması ile birlikte ilerler. Arterdeki patoloji
görülebilmektedir. tabloya hakim olur. Daha az akut bir olaydır. Tı-
kanma proçesi total değildir ve bu nedenle ağrı
Yüzeyel Venlerin Trombozu: En sık risk faktö- ve ödem daha azdır. Cilt rengi soluktur (beyaz
rü mevcut variköz venlerdir 60 yaş üstü olmak bacak) ve gergindir. Ekstremitede nekroz bu-
ve obezite risk faktörüdür ayrıca derin venöz lunmaz, beyaz renkli, ödemli, sıcaktır, serttir ve
tromboz, yüzeyel venöz tromboz arası vasküler güçlükle gode bırakır. Şok tablosu yoktur, has-
girişim öyküsü anlamlıdır. Klinikde ağrı, sıcak- tanın ateşi 38oC civarındadır ve sedimentasyon
lık, sert eritemli tromboze damar dikkati çeker. yüksektir.
Tanıda klinik, doopler USG (derin venlerin tu-
tulumu açısından) önemlidir. Phlegmasia Cerulea Dolens: Vakaların %95 de
alt, %5 de üst ekstremiteyi tutar. Vakaların %2’si
venöz gangrene dönüşür. Ekstremitedeki bütün
DVT Komplikasyonları büyük venlerin aniden ve tamamen tıkanması
söz konusudur. Arterlerin sağlam olmasına rağ-
A. Erken komplikasyonlar men, arteriyel akım fonksiyonel değildir. Arte-
riyel spazm ve buna ilaveten arteriyel tromboz
• Pulmoner emboli, gelişebilir. Ekstremitede arteriyel nabızlar kay-
• Phlegmasia alba dolens (PAD), bolabilir. Bunun nedeni ödem, refleks arteriyel
• Phlegmasia cerulea dolens (PCD), spazm veya genişlemiş venin artere yaptığı bası
olabilir. Nabızlar başlangıçta olguların %50 ‘sin-
• Venöz gangren (VG),
de alınırken, nabızların daha sonra kaybolması-
• Bakteriyemi na rağmen arteriografi ile arterlerin açık olduğu
• Renal perfüzyon bozukluğu görülür. Olguların %50’sinde abdominal kar-
sinom mevcuttur. Metabolik hastalıklar ve en-
feksiyonlar da nedenler arasında sayılabilir. Ani
B. Geç komplikasyonlar başlayan hastalıkta yüksek ateş, 10-15 cm çap ar-
(Post trombotik ve Post flebitik sendrom) tışı, ödem ve siyanoz vardır. Renk maviden koyu
maviye, siyaha kadar değişebilir. Ağrı, siyanoz,
• Ödem vebacaklardaki kramplar en önem-
motor ve his kayıpları ön plandadır. Birkaç gün
lileridir.
içinde ekstremitede içinde seröz mayi bulunan
• Cilt lezyonları; egzema, endürasyon, atrofi, bleb veya büller oluşur. Olguların %22’sinde şok
pigmentasyon, siyanoz ve staz ülserleridir. tablosu görülebilir. Renal hipoperfüzyon ve şok
• Vazomotor bozukluk, kronik venöz staz, tablosu ile ölüme yol açabilir. Tedavide ek olarak
ven taşları (flebolit) ve sekonder varislerdir. antikoagülanlar, plazma genişleticiler, fibrinoli-
• Venöz trombozun fibroblastik organizasyonu tik ajanlar ve primer nedene yönelik tedavi ile
cerrahi olarak venöz trombektomi, fasiotomi,
• Dermatoskleroz; posttrombotik ödemin sempatektomi ve amputasyon uygulanabilir.
zengin protein içeriği sorumludur.
Venöz Gangren: Derin ven trombozunun ilerle-
mesi sonucu ayak ve parmaklarda yer yer gang-
Klinik Seyir renler gelişebilir.
Extremiteye göre değişmektedir. Sekel bırakma- “Phlegmasia cerulea dolens” (PCD) de iskemik
dan iyileşebileceği gibi, phlegmasia alba dolens, belirtilerin çıkmasından 4-8 gün sonra gangren
phlegmasia cerulea dolens, venöz gangren pul- gelişir. Bu olgulardan fatal sonuçlananların %22
moner emboli postflebitik sendrom gelişebilir. sinde, fatal sonuçlanmayanların %19’unda ar-
138
Konu 6

teriel tromboz görülür. Venöz gangren yüzeyel 3. Submasif PTE: Plevral göğüs ağrısı
olma eğiliminde olup erken tanı ile ekstremite

Derin Venöz Tromboz


kurtarılabilir. Tromboplastik maddelerin bazı tü- 4. Masif PTE: Senkop, derin dispne, kor pu-
mörler tarafından salınması ile gözlenebilmekte- monare, kardiyojenik şok, kardiyak arrest
dir. Eğer venöz tıkanma tam olursa venöz dönüş
Tanı: Arteryel kan gazında; respiratuvar alkoloz,
durarak tam dolaşım şoku oluşur. Arteriyel akım
hipoksi, hipokapni, PaO2 azalır, PaCO2 azalır.
durur ve iskemik bulgular gelişir. Sonuçta venöz
Masif ise metabolik asidoz, hiperkapni.
gangren oluşur.
EKG: ST, T dalga değişikliği
Postflebitik Sendrom: Derin venöz valvüler bo-
zukluk veya hasarı ile ilişkilidir. Rekanalize olan AC grafisi: Atelektazi, Pulmoner arterde ani ke-
venlerin ve genişleyen kollaterallerin kapakçıkları silme, periferde üçgen şeklinde infarkt alanları,
kompetan değildir. Bunun sonucu kasıklardan plevral effüzyon
itibaren bacak bütünü ile ödemli olarak kalır.
Ödemin derecesi kollateral dolaşımın yeterliliği PTE tedavisi ve proflaksisi DVT ile aynıdır.
ile orantılıdır. Renk normaldir, ancak ayak sarkı-
tılınca hafif morarır. Her iki bacak arasında ağrı Tanı
açısından farklılık olduğundan hasta yürürken
tromboflebitli bacağını kullanmak için daha çok • Bacakta veya üst ekstremitede ağrı, şişlik,
efor sarf eder, dolayısıyle efora bağlı yorgunluk ödem ve risk faktörlei varlığında şüphelenmeli
ağrısı görülür. Yıllar geçtikçe kronik ödem, endü- ve klinik değerlendirme yapılmalıdır. Kesin
rasyon, hiperpigmentasyon, sekonder varis ve staz tanı venöz doppler USG ile konur.(8)
ülserleri gibi postflebitik sendroma bağlı kompli-
kasyonlar gelişir. • Klinik olarak DVT tanısı almış hastalarda
plebografik olarak %46-62’sinde venlerinde
Pulmoner Emboli: Pulmoner emboli (PE) trombüs saptanmıştır.
hekimi gerçekten zorlayan uğraştıran bir has-
talıktır. Çünkü birçok kardiyopulmoner hasta- Derin Venöz Trombozun tanısında;
lığı taklit eder. O nedenle PE tanısında ilk ve
A. Anemnez ve klinik muayene
en önemli adım hastalıktan kuşkulanmaktır.Pe
bir kısmı asemptomatik olup, bir kısmında ise B. Radyolojik ve laboratuvar tetkik
kardiyovasküler kollaps ani ölüme yol açan akut
masif embolism tablosu oluaşabilir. PE %90 alt 1. Venoz Doopler USG
ekstremite venlerinden kaynaklanır. Hastane
ölümlerinin %10’undan sorumludur. Tedavi 2. Phlethysmography
edilmez ise ölüm oranı %30 iken tedavi edilen
3. Phleborheograpy
olgularda %3-8 düzeyine inmektedir. PE bağlı
komplikasyonlar 4. Venöz dupleks imaging
1. Hemoraji ve infarktüs 5. Yarı invaziv testler
2. Atelektazi
• X-Rayphlebography
3. Pulmoner HT
4. Ödem • I-125 fıbrınogen uptake
Klinik Bulgular: Hafiften ağır tabloya doğru;
• Magnetic resonance venograpy
1. Kr.PHT: Dispne ,periferik ödem,sağ vent-
• D-Dimer plazma konsantrasyonu
rikül yetmezliği
2. Pulmoner infarkt: Pulmoner distal yatakta Şüphenilen olgularda DVT olasılığının değer-
emboli. Hemoptizi lendirilmesi; 139
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Derin ven trombozu


semptomları

Düşük risk Orta yüksek risk

Negatif Pozitif Pozitif Negatif

DVT değil USG DVT D-Dimer

Negatif Pozitif Pozitif Negatif

Bir hafta içinde


DVT değil DVT DVT değil
USG’yi tekrar et

Şekil 1. DVT olgularında tanısal yaklaşım şeması.

• Her biri için 1 puan verin: derin venlerin 2. Phlethysmography


trasesi üzerinde lokalize hassasiyet, tüm ba-
cakta ödem, > 3 cm baldır çap farkı, ödem, Çoğunlukla kronik venöz yetmezlik tanısın-
kollateral süperfisial venler, risk faktörleri da kullanılır. Popliteal ven seviyesinde güvenle
(aktif kanser, immobilizasyon veya paralizi, kullanılabilir. Semptomatik hasta takibi, post-
kısa süre içinde cerrahi, diğer major hastalık) trombotik hasta takibi, kollateral gelişiminin
saptanmasında faydalıdır. Ancak pahalı bir tanı
• Alternatif tanı olasılığı varlığında 2 puan çıkar yöntemidir. Ve baldır venleri, profunda femoris,
(Baker kisti, selülit, yüzeyel tromboflebit) internal iliak ven için hassas değildir.
• Yüksek olasılık >= 3,
• Orta dereceli olasılık 1-2, 3. Phleborheograpy
• Düşük olasılık <= 0 Kollateral oluşumu, valvuler yetersizlik, venöz
akım ölçülmesi rekanalizasyon ve venöz trombo-
litik tedavi hakkında bilgi verir. Ancak pahalı bir
Noninvaziv Testler tanı yöntemidir. Ayrıca Baldır venleri, profunda
femoris, internal iliak ven için hassas değildir.
1. Venoz Doopler USG
Lokal venöz trombozda kullanılır.
En sık, kolay kullanılabilen, oldukca duyarlı bir
tanı aracıdır ancak deneyim gerektirmesi açısın-
dan kısıtlayıcıdır. Düşük maliyetli, taşınabilir ve 4. Venöz dupleks imaging
kolay tekrarlanabilir olması avantajlarıdır. Venöz
fonksiyon hakkında bilgi verir. Damara bası ya- Venin ekojenik yapısı ve venin basınca daya-
pan patolojilerde hassastır (kist, hematom, kitle...) nabilirliği, akım dinamiği değerlendirilir. Akut
140 İnternal iliak, baldır venlerinde hassasiyeti azdır. venöz trombüste ana kriter venin basınca daya-
Konu 6

nabilirliğidir. Femoro-popliteal DVT da çok ha- • Baker kisti


sastır. Diğer non invaziv testlere göre pahalıdır

Derin Venöz Tromboz


• Travmatik kontüzyon
ve tecrübe gerekmektedir.
• Tendon rüptürü
• Konjestif kalp tetmezliği
5. Yarı invaziv testler • Nefroz
X-Rayphlebography • Arteryel tıkanma

Diğer testlerle karşılaştırıldığında altın stan- Tedavi: Venöz tromboemboli, derin venöz
trombozu ve pulmoner emboliyi kapsayan bir
dartları kapsar. Ana venlerin venöz trombüsun
klinik tablodur. DVTlerin tedavisiz kalmaların-
saptanmasında hassas ve spesifiktir. Tekrarla-
da % 30 dolayında mortalite gözlenmektedir.
yan enjeksiyon gerektirmesi, pahalı bir metod DVT tedavisinde amaç pulmoner emboliyi,
olması, kontrast madde tromboflebitine neden Kr.pulmoner HT, Periferik venöz hastalıkları,
olması dezavantajlarıdır. Tekrarı zordur, heryer- venöz tromboemboli tekrarı ve posttrombotik
de uygulanamamaktadır. Kontrast venografiye sendromu önlemektir. Tanı konmuş hastalarda
göre daha az hassastır. Radyoaktiviteye maruzi- ilk yapılacak tedavinin hastanede veya evde ya-
yet vardır. Pelvik ve proximal venler için oldukça pılması kararıdır. Akut DVT’li hastaların %80’i
hassastır. evde tedavi edilebilir. Kalan %20 hasta medikal
veya lojistik nedenlerden dolayı hastane de teda-
vi edilmelidir. Dikkatli seçilmiş hastalarda DVT
I-125 Fibrinogen Uptake ve büyük olasılıkla PE’nin evde LMWH ile te-
Baldır popliteal ve distal bacak venleri için ol- davi edilmesi güvenli ve ekonomiktir. Hastaneye
dukca hassastır. Tekrarlayan DVT şüphesi olan- ulaşmada problem yoksa veya gerekli destek üni-
larda faydalıdır. Proximal ven saptanmasında teleri hastanın bulunduğu yerde varsa düşünül-
melidir. Ev ve hastane tedavilerini karşılaştıran
etkili değildir. Oldukça pahalıdır teorik olarak
çalışmalarda yineleyen DVT oluşum oranı, ma-
HIV ve hepatit tehlikesi vardır.
jor kanama ve izleme anında ölüm fark oranları
karşılaştırıldığında önemsiz bulunmuştur.(9,10)
Magnetic Resonance Venograpy
Aşağıdaki hastalar hastanede tedavi edilmelidir
DVT tanısı ve yayılımı hakkında oldukça değer-
• Yüksek trombotik yükü olan hastalar (masif
li fikir verir. İliofemoral ven trombozlarında çok
bacak trombozu veya sempomatik PE)
hassastır. Çok pahalı bir metoddur.
• Kanama riski yüksek hastalar
• Aktif kanaması olanlar
D-Dimer Plazma Konsantrasyonu • Yeni cerrahi işlem geçirmez hastalar
Fibrin zincirlerinin yıkım ürünüdür. Mİ, infla- • Aktif peptik ülser
masyon, yara iyileşmesi, malignansi ve karaciğer • İlerlemiş KC hastalığı (INR > 1.3)
hastalıklarında da artış görülebilir. Venöz trom- • Trombositopeni (< 100.000) veya ailesel
boz için oldukça hassasdır. kanama hastalığı
Sonuç olarak klinik çalışmalar DVT tanısında: • 45 kg’dan zayıf,100 kg’dan fazla olan ço-
Yalnız başına bir tek tanı yönteminin yeterli ol- cuklar
madığını göstermiştir. • Komplikasyonlu hamileler
• Medikal problemi nedeni ile yatması gere-
kenler (HIT öyküsü, diyaliz ihtiyacı)
Ayırıcı Tanı
• Venöz gangren
• Lenfatik tıkanıklık Bunların dışındaki hastalar yatırılmadan te-
• Sellülit
141
davi edilebilir.
Tablo 4. Akut arteryel tıkanıklık ve venöz tıkanıklık arasındaki ayırıcı tanı kriterleri
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Akut arteriyel tıkanma Akut venöz tıkanma


Anemnez Kalp hastalığı, önceden geçirilmiş Eski venöz hastalık, yatak istirahati, ateşli
emboli, tıkayıcı arter hastalığı hastalık
Bacakta ağrı Sarkıtma ile dazalır Kaldırma ile azalır
Cilt rengi İleri derecede soluktur Siyanoz vardır
Cilt ısısı İleri derecede düşüktür. Normal veya yüksektir
Ödem Yoktur İleri derecede vardır
Venler Boştur İleri derecede dolgundur
Nabız Palpe edilemez Palpabl veya zayıflamış
Palpasyon Önemli bulgu yoktur Hassasiyet ve ağrı vardır
Ossilografi Tıkanma distalınde osilasyon yok Osilasyon normal veya zayıf
1. Zierler BK. Ultrasonography and diagnosis of venous thromboembolism.Circulation, 2004;109:1-14.
2. Kearon C,Kahn SR,Agnelli G et al. Antitrombotic therapy for venous thromboembolic disease: America College of Chest
Physicians Evidence-Based Clinical Practice Guidelines (8th Edition).Chest, 2008;133(6 Suppl):454S-545S).
3. Segal Jb, Streiff MB, Hoffman LV, Thornton K, Bass EB. Management of venous tromboembolism: A systematic review
for a practice guideline. Ann Intern Med, 2007;146:211-22.

Tedavi Klasik Antikoagulan olmalıdır. UFH ile başlangıç tedavisi birçok


hastada supterapötik veya supraterapötik iken
DVT tedavisinin temeli klasik antikoagulan teda- LMWH in çabuk ve sürekli tedavi edici etki gös-
vidir. Amaç trombzun ilerlemesini, yeni tromboz terdiği çalışmalarla kanıtlanmıştır. LMWH’lerin
oluşumunu ve pulmoner emboliyi önlemektir.
subkutan kullanılmaları, farmakokinetik özel-
Tedavi planlanan hastalarda heparin başlanma-
likleri ve bazı özel durumlar dışında (KBY, ço-
dan nedene yönelik tanı testleri yapılmalı ve kan
örnekleri alınmalıdır. cuklar, obesite,gebeler vb.) laboratuvar izlemi
gerekmemesi, mortalite, kanama ve heparin ile
tetiklenmiş trompositopeni olasılığı daha az ol-
Tedavi Önerileri ması klasik heparine göre önemli avantajlarıdır.
1. Parenteral standart heparin veya değişik yarar- Eğer klasik heparin kullanılacak ise uygulama
ları nedeniyle LWMH başlanmalıdır. şekli ve dozlar Tablo5a ve 5b’de verilmiştir. Bazı
Birlikte Vit.K antogonisti-Varfarin verilmelidir. özel durumlarda (heparin direnci veya aPTZ öl-
Hasta en az 5 gün standart heparin veya LMWH çümünün hastadan kaynaklanan bazı durumlar-
ile tedavi edildikten sonra 2 gün ardıardına ya- da yapılamaması gibi) anti-Xa aktivitesinde ba-
pılan INR değeri 2-3 düzeyine gelince tedavi vi- karak doz ayarlaması yapılmalıdır. Eğer LMWH
tamin K antogonisti ile sürdürülmelidir. Hedef verilecekse, ülkemizde mevcut olan akut VTE
INR değeri 2.5 olmalıdır. Yüksek klinik DVT tedavisinde önerilen doz şeması Tablo 6’ de ve-
şüphesi olan hastalarda tanısal testlerin sonuçları rilmiştir.
çıkana kadar antikoagulan tedaviye başlanması
önerilmektedir.
II. Akut DVT’lu hastada i.v heparin yerine Tek başına varfarin ile tedaviye
mümkünse evde veya yatarak günde tek veya çift başlanamaz mı?
doz LMWH ile tedavi önerilmektedir.
Heparin kullanılmadan direkt varfarin başlan-
III. VTE tedavisinde LMWH veya UFH kulla- masının önemli sakıncaları vardır. Varfarin etki-
142
nılır. Ancak DVT tedavisinde ilk tercih LMWH sinin başlaması için ortalama 36 saatlik süreye
Konu 6

ihtiyaç vardır. Bu süre içinde hastada mevcut İlk Tedavide UFH ve LMWH’lerin yeri?
hiperkoagulabilite önlenemeyecektir. Bu süre

Derin Venöz Tromboz


içerisinde Protein C ve S gibi yarılanma ömrü Masif trombozlu genç olgular, iliofemoral trom-
kısa olan doğal antikoagulanların plazma dü- boz ve flegmasia alba dolens olgularında ilk akla
zeyleri daha da azalacağından özellikle deri de gelecek olan ilaç klasik heparin olmalıdır. Bu ol-
görülen trombotik tablolar ortaya çıkabilecektir. gular dışında LMWH tercih edilmelidir.
(Varfarine bağlı cilt nekrozu). Ayrıca tek başına
varfarin kullanımında, Heparin+Varfarin kulla-
nımına göre 3 kat daha fazla tekrarlamasına yol VTE tedavisinde LMWH tek doz mu?
açmaktadır.
İki doz mu? Kanserli olgularda günlük iki doz
daha iyidir.
İlk 24 Saatte Anti koagülasyon önemli mi?
Akut VTE tedavisinde ilk 24 saat içinde yeterli
anti koagülasyon düzeyi oluşturulması VTE’in
VTE evde tedavi edilebilir mi?
Komplike olamayan DVT’li hastalar hastane
Tablo 5a. Heparin doz ayarlaması şeması yerine evde tedavisi caziptir. TASMAN çalışma-
Başlangıçta bolus i.v heparin: 5000 IU sında evde tedavinin mümkün olduğu gösteril-
Devamında verilen i.v heparin infuzyonu: miştir.Heparin alarak hastanede tedavi görenler-
500 cc 2/3 dekstroz ve 1/3 saline karışımına 20bin de VTE tekrarlaması %8.6 iken, evde LMWH
Ü heparin: 42ml/saat (24 saatte yaklaşık 40bin U) tedavisi ile %6.9 olarak saptanmıştır. Kanama
Aşağıdaki durumlarda heparin infuzyonu; heparin alanda %2, LMWH alanlarda %0.5’tir.
31 ml/saat (24 satte 30 bin Ü) önerilir.
• 2 hafta önce cerrahi,
Yandaş hastalığı olmayan, semtomatik PE olma-
• GIS/GÜS kanaması olan/ peptik ülser öyküsü olan yanlar, evde bakım hizmeti alabilenler ve hasta-
• Trombosit sayısı <150 bin/L neye kolay ulaşabilenler evde tedavi için uygun
• Kanama riskini artıran; hepatik yetmezliği, renal olan olgulardır.
yetmezliği, vit. k eksikliği.
*Heparin protokol (Vascular Surgery, 5. baskı, 1948:2;140).
tekrarlmaması için oldukça önemlidir. UFH Ne kadar süre ile tedavi edelim?
ile başlangıç tedavisinde %90’ın üzerindeki bir
oranda ilk 24 satte yeterli anti koagülasyona ula- VTE tekrarlayabilen bir hastalıktır. Ve ölümcül
şılamadığı, LMWH de ise %87’sinde yeterli anti olabilmektedir. Geçici risk faktörü olanlarda
koagülasyona ulaşıldığı görülmüştür. tekrarlama oranı %4.3 iken, risk faktörü gide-

Tablo 5b. Vücut ağrlığı nanogramı ile Heparin doz ayarlanması:


Bolustan ve her doz değişiminden 6 saat sonra aPTT ölçümü yapılmalıdır. Tedavi aralığı başlanğıç
aPTT değerinin 1.5-2.5 katı olmalıdır. aPTT ölçümünde sorun varsa, AntiXa aktivitesine bakarak
doz ayarlaması yapılmalıdır. (Tedavi aralığı 0.6-0.7 AntiXa/ml olmalıdır)
İlk doz 80 IU/kg bolus, ardından 18 IU/kg/saat
aPTT<35sn(1.2x) 80 IU/kg bolusu tekrarla ardından 4 U/kg/saat artır
aPTT 35-45 sn (1.2-1.5 x) 40 IU/kg bolusu tekrarla, ardından 2 IU/kg/saat artır
aPTT 46-70 sn (1.5-2.3 x) Değişiklik yapılmaz
aPTT 71-90 sn (2.3-3.0 x) 2 IU/saatte azaltılır
aPTT >90 sn (>3.0 x) İnfuzyon bir saat kesilir, takiben 3 IU/saat azalt
*Heparin protokol (Vascular Surgery 5.baskı, 1949:2:140). 143
Tablo 6. Ülkemizde ruhsatlı olan LMWH tedavi dozları:
Renal yetmezlikli hastalarda doz ayarlaması (yarı dozda) yapılır
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Enoxaparin (Clexan) Deri altı 1mg/kg, 12 saatte bir veya 1,5 mg/kg tek doz,maksimum doz 180 mg/kg
Dalteparin(Fragmin) Deri altı 100 U/kg,12 saatte bir veya 200 U/kg tek doz, maksimum 18000 U/kg
Tinzaparin (İnnohep) Deri altı 175 U/kg,tek doz, maksimum 18000 U/kg
Nadroparin(Fraxiparin) Deri altı 86 U/kg,12 saatte bir veya 171 U/kg tek doz, maksimum 171000 U/kg

rilemeyenlerde tekrarlama oranı %23.7’dir. Var- Anti koagülasyon Kullanımının


farin ile yapılan bu idame tedavide INR düzeyi Kesinlikle Sakıncalı Olduğu Durumlar
2-3 arasında (Terapötik aralık) tutulmalıdır.
Aktif ağır kanaması olan son zamanlarda intrak-
ranial kanama geçirenler mutlak kontrendike
Antikoagulan Tedavinin Süresi olan hastalardır.
(Kanıt Düzeyi A) (Tablo 7)
1. Geçici (reversibl) bir faktörüne sekonder
Göreceli kontradikasyonlar
olarak DVT gelişen hastalarda kısa süreli • Olması yakın veya son zamanlarda cerrahi
tedavi yerine 3 aylık bir antikoagulan teda- girişim
vi önerilir.
• Anemi (Htc <%30)
2. Nedeni belli olmayan DVT gelişen hasta- • Böbrek hastalığı
larda en az aylık varfarin tedavisi uygulan-
malıdır. Aylık antikoagulan tedavi sonrası • GIS kanaması
bu grup hasta uzun dönem tedavinin yararı • Aktif peptik ülser hastalığı
ve zararı açısından tekrar değerlendirilme- • Karaciğer hastalığıdır
lidir. Bu gruptaki hastalardan proksimal
DVT’si olan, kanama risk faktörü içerme-
yen ve antikoagulan tedavi takibi mümkün Erken Mobilizasyon ve
olan hastalarda uzun dönem tedavi önerilir.
Kompresyon Çorapları
3. Nedeni belli olmayan DVT’nin ikinci ata-
Akut DVT’li hastalarda eğer mümkün ise er-
ğını geçiren hastalarda uzun dönem tedavi
ken mobilizasyon yatak istirahatine tercih edil-
önerilir.

Tablo 7. VTE tedavisinde anti koagülasyon süresi


Risk grubu Hasta Özellikleri Tekrarlama Anti koagülasyon
Riski (%) süresi
Geçici major risk (major cerrahi,pelvis bacak travması,
Düşük < %5/yıl 3 ay
major medikal hastalık)
Zayıf risk faktörü (östrojen kullanımı,uzun seyahati
Orta <%10 /yıl 6 ay
minor travma), kalıtsal veya edinsel neden yok
Kalıtsal veya edinsel neden olmadan idyopatik DVT;
Yüksek < %10/yıl 6 ay
hetrozigot FV Leiden veya PGM
Tekrarlayan DVT; güçlü kalıtsal nedeni olan DVT; Uzamış, süresi olgu-
Çok yüksek < %12 /yıl
Kanser; Antifosfolipid sendromu ya göre değişiyor
*DVT’de tedavi süresi (İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri SempozyumDizisi No :56 .Kronik
144 Venöz Yetersizlik, Editörler Prof. Dr. A. Kürşat Bozkurt, Prof. Dr. Mehmet Yıldırım. Sayfa 77).
Konu 6

melidir.Posttrombotik sendromu önlemek için faktörü olanlarda 3 aylık varfarin tedavisi müm-
porksimal DVT tanısı alınmasından itibaren kündür. Sınırlı olgularda Trombolitik tedavinin

Derin Venöz Tromboz


Klas II (30-40 mmHg) kompresyon çorapları yeri olduğu gösterilmiştir. İki yıl süre ile basınçlı
başlanmalıdır.Çoraplar ilk hafta giyilmeye baş- çorap kullanımı posttrombotik sendrom gelişi-
lanmalı, minumum 1 yıl tercihen 2 yıl kullanıl- mini azalttığı kabul edilmektedir.
malıdır. Bu şekilde posttrombotik sendrom ola-
sılığı %50 azalmaktadır.
Özel Durumlar
Fibrinolitik Tedavi A. Gebelik
Akut DVT tedavisinde ancak masif iliofemoral
Hamilelerde VTE tedavisinde öneri yapmak için
DVT veya venöz tıkanıklığa bağlı venöz gangren
yeterli kanıtlar yoktur. Hamile kadınlarda VTE
söz konusu ise i.v trombolizis önerilir. Ancak ek
riski hamile olmayan kadınlara göre 5 kat faz-
tremite kabı riski varsa kateter yolu ile trombo-
ladır.Vit.K antago nistlerinin hamile kadınlarda
litik tedavi daha iyidir diyen çalışmalar vardır.
plasentayı geçmesi ve 6-12 haftalık dönemde
embriyopati yapması, doğumda kanamaya ned-
Vena Cava Filtre ne olması önemli sorunlardır.Ancak standart he-
parin ve LMWH plasentayı geçmezler. Gebelik-
Anti koagülasyon mutlak kontrindike ise, yeterli te varfarin kontrendikedir. Cilt altı unfraksiyone
antikoagulasyına ragmen tekrarlaması olan ol- heparin kullanılır. Antikoagulan tedavi doğum
gular için düşünülmelidir. Ancak fitre kuulanı- sonrası 4-6 hafta devam etmelidir. Postpartum
lanlarda semptomatik PE azalırken, tekrarlayan dönemin kendisi tromboz için bir risk oluşturur.
DVT fazla görülmüştür.
B. Kanser Hastaları
Cerrahi Venöz Trombektomi Bu hasta grunuda tromboz önemli problemdir.
DVT gelişen kanser olgularında uzun dönem
7 günden daha az süreli semptom, iyi foksiyonel
antikoagulan tedavinin ilk 3-6 aylık kısmında
durumu olan ve, bir yıldan fazla yaşam beklenti-
LMWH tedavisi önerilir (Kanıt düzeyi A). Bu
si olan hastalarda kullanılır.
hastalarda sonrasında Varfarin veya LMWH ile
süresiz veya kanser ortadan kalkana kadar süren
bir antikoagulan tedavi önerilir (Kanıt düzeyi B).
KBY ve LMWH
Kreatinin değeri mg/dl fazla ise %50 doz azaltıl- C. Yüzeye ve Trombozu
ması önerilir. Ciddi BY de standart heparin ter-
cih edilebilir. Bu konuda tinzaparin avantajlıdır. Semptomatik yaklaşılır.

Özetle: VTE tedavisinde LMWH ler en az kla- Büyük segment tutulumu varsa (VSM); UFH,
sik eparin kadar güvenli ve etkilidir. Masif pul- LMWH varfarin ve yüzeyel varfarin, yüzeyel venin
moner emboli, masif iliofemoral DVT ve venöz ligasyonu, derin venlere ilerlemişse UFH, DMAH,
gangren gibi durumlarda klasik heparin kullanıl- varfarin ile en az 3 ay tedavisi gerekmektedir.
maktadır. Seçilmiş olgularda evde tedavi yapma
imkanı vardır. Kanserli olgular dışında günde Güvenli hastane dışı tedavi için kriterleri şunlardır:
tek doz LMWH ile VTE tedavisi mümkündür.
• Komplikasyonsuz VTE
Geçirilemeyen riski olan olgular ile idyopatik
DVT’li olgularda uzun süreli konvansiyonel • Kardiyorespiratuar durumun iyi bir düzey-
INR değerleri ile tedavi edilmelidir. Geçici risk de olması 145
• Kanama riski olmaması * Derin venöz trombozda en sık bulgu
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

• Kreatinin klerensinin > 30 ml/dak olması trombozun olduğu vene ait bölgede ba-
sınç hassasiyetidir. (Venöz trombozlar en
• Hastalar ilacını nasıl kullanacağını ve oluşa- çok görülen femoral vende ise addüktör
bilecek komplikasyonları nasıl fark edecek- loj ve baldırdaki basınç hassasiyeti) tipik
lerini bilmelidir. (Hasta eğitimi) ağrıya eşlik eden şişme (>1.5 cm lik çap
• Erken ayağa kalkmanın sakıncası olduğuna farkı ) ve siyanoz üçlüsü olguların sadece
dair herhangi bir kanıt yoktur. %10 kadarında görülür.

• Aktivite kısıtlaması sadece ağrı veya terle- * Bu yakınmalara ek olarak ısı artışı, ağır ol-
menin azaltılması amacıyla yapılabilir. gularda ısı azalması, gode bırakan ödem,
izah edilemeyen ateş yükselmesi, komp-
resyon bandajı tatbiki ile ateşin düşmesi
Anti Koagülasyon Yetmezliği ve ağrının azalması karakteristiktir.
• Uygun heparin veya varfarin tedavisi alır- * Yine ağır vakalarda siyanoz görülmektedir.
ken tekrarlayan semptomatik DVT veya * Ayırıcı tanı da, lenfatik tıkanıklık, sellülit,
PTE durumudur. baker kisti, travmatik kontüzyon, tendon
• Bazı durumlarda alterne tedavi (VKI filtre- rüptürü, konjestif kalp tetmezliği, nefroz,
si) yaklaşımları gerekebilir. arteryel tıkanma dışlanmalıdır.
• Eğer varfarin tedavisi başarısız olursa hepa- * Akut arteryel tıkanıklık ve venöz tıkanık-
rin veya DMAH yeniden gerekli olabilir. lık arasındaki ayırıcı tanı kriterleri fakları
bilinmelidir.
Vena kava inferior filtreleri mobin uddin, gre-
enfield şemsiyeleri LMWH; post operatif mor- * Olgularının yaklaşık %50 kadarında kli-
talite ve morbiditeyi azaltır. Proksimal DVT’u nik bulgular belirsiz olmakla birlikte iyi
bir klinik değerlendirme ile kesin tanı ko-
olan ve anti koagülasyona kontrendikasyonu
nulabilir. Tanı da bacakta veya üst ekstre-
olanlar, uygun anti koagülasyona rağmen iler-
mitede ağrı, şişlik, ödem ve risk faktörlei
leyici tromboembolizmi olanlar, uzun dönem varlığında şüphelenmeli ve klinik değer-
sonuçlarında mortalite ve morbidite etkileri be- lendirme yapılmalıdır.
lirlenmemiştir.
* Kesin tanı venöz doppler USG ile konur.
Komplikasyonları; filtre kırılabilir veya kavada Klinik olarak DVT tanısı almış hastalar-
tıkanma, erozyon veya perjarasyon gelişebilir. Ya da plebografik olarak %46-62’sinde ven-
da uygunsuz yere yerleştirilebilir. lerinde trombüs saptanmıştır.
* Acil yatış ve tedavi gerektiren hastalar;
Vena kava bağlanması (caval interruption)
morbidite ve mortalite yüksektir * Yüksek trombotik yükü olan hastalar (ma-
sif bacak trombozu veya semtomatik PE)
Venöz stent uygulamaları Greenfield filter
* Kanama riski yüksek hastalar
Özet * Aktif kanaması olanlar
* Yeni cerrahi
* Derin venöz tromboz (Flebotromboz) eks-
tremite derin venlerinde gelişen trombüs- * Aktif peptik ülser
lerle onun dallarında yarattığı tıkanıklık ve
* İlerlemiş KC hastalığı (INR > 1.3)
kan akımındaki kesintileri ifade etmektedir.
* Venöz tromboemboli ise pulmoner trom- * Trombositopeni (< 100.000) veya ailesel
boembolinin eşlik ettiği DVT ile karekte- kanama hastalığı
146 rize bir klinik tablodur. * 45 kg dan zayıf, 100 kg dan fazla 4 çocuklar
Konu 6

* Komplikasyonlu hamileler Kaynaklar

Derin Venöz Tromboz


* Medikal problemi nedeni ile yatması ge- 1. Gutt CN, Onuiu T, Wolkener T et al. Propflaxis
rekenler (HIT öyküsü, diyaliz ihtiyacı) and treatment of deep vein thrombosis in ge-
neral surgery. The American journal of Surgery,
* Venöz gangren 2005;189:14-22.
* DVT tedavisinin temeli klasik antikoagu- 2. Nelzen O, Bergqvist D, Lindhagen A. Leg ulcer
lan tedavidir. Amaç trombozun ilerlemesi- etiology. A cross sectional population study. J
ni, yeni tromboz oluşumunu ve pulmoner Vasc Surg, 1991;14:557-64.
emboliyi önlemektir. Tedavi planlanan 3. Virchow R. Die Cellular Pathologie. Berlin, Ver-
hastalarda heparin başlanmadan etyoloji- lag von August Hirschwald, 1859.
ye yönelik kan örnekleri alınmalıdır. 4. Cogo A, Bernardi E, Prandoni P et al. Acquired
* Komplike olmayan DVT’lu hastalar has- risk factors for deep-vein thrombosis in symptoma-
tane yerine evde tedavisi uygundur. Yan- tic outpatients. Arch İntern Med 1994;154:164-9.
daş hastalığı olamayan, semtomatik PE 5. Hull RD, Raskob GE, Hirsh J. Prophlaxis of ve-
olmayanlar, evde bakım hizmeti alabilen- nous thromboembolism. Chest, 1986;89:374-83.
ler ve hastaneye kolay ulaşabilenler evde 6. Geerts WH, Bergqvist D, Pineo GF, Heith JA,
tedavi için uygun olan olgulardır. Samama CM, Michael R. Lassen and Clifford W.
Colwell.Evidence-Gased Clinical Practice Gu-
* VTE tedavisinde LMWH’ler en az klasik
idelines American College of Chest Physicians
heparin kadar güvenli ve etkilidir.
Prevention of Venous Thromboembolism. Chest
* Masif pulmoner emboli, masif iliofemo- 2008;133:381-453.
ral DVT ve venöz gangren gibi durumlar- 7. Ho WK, Hankey GJ, Lee CH, Eikelboom JW.
da klasik heparin kullanılmaktadır. Seçil- Venous thromboembolism: Diagnosis and ma-
miş olgularda evde tedavi yapma imkanı nagement of deep venous thrombosis. Med J,
vardır. 2005;182:476-81.

* Kanserli olgular dışında günde tek doz 8. Zierler BK. Ultrasonography and diagnosis of veno-
LMWH ile VTE tedavisi mümkündür. us thromboembolism. Circulation, 2004;109:1-14.
9. Kearon C, Kahn SR, Agnelli G et al.Antitrombotic
* Geçirilemeyen riski olan olgular ile id- therapy for venous thromboembolic disease:
yopatik DVT’li olgularda uzun süreli America College of Chest Physicians Evidence-
konvansiyonel INR değerleri ile tedavi Based Clinical Practice Guidelines (8th Edition).
edilmelidir. Chest, 2008;133:454-545.
* Geçici risk faktörü olanlarda 3 aylık var- 10. Segal Jb, Streiff MB, Hoffman LV, Thornton K,
farin tedavisi mümkündür. Sınırlı olgu- Bass EB. Management of venous tromboembo-
larda Trombolitik tedavinin yeri olduğu lism: A systematic review for a practice guideline.
gösterilmiştir. 2 yıl süre ile basınçlı çorap Ann Intern Med, 2007;146:211-2.
kullanımı posttrombotik sendrom gelişi-
mini azalttığı kabul edilmektedir.

147
Konu 7

ACİL ELEKTROKARDİYOGRAFİ (EKG)

Dr. Mustafa Serinken

Giriş Sinüs düğümü tekrar başka bir uyarı çıkararak


yeni bir döngüyü başlatır. Normal bir kalpte
EKG acil servis hekimleri için önemli bir tanı sinüs düğümünden dakikada 60-100 civa-
araçıdır. Acil servise ne şikayetle gelirse gelsin 40 rında uyarı çıkar. Bu da kalp hızını oluşturur.
yaş ve üzeri hastalara EKG çekilmesi önerilmek- Kalbin elektriksel aktivitesinin EKG kağıdına
tedir. Ayrıca acil hekimlerinin EKG değerlen- yansıması; P dalgası, QRS kompleksi, T dalgası
dirme ve ritm tanıma becerilerinin de iyi olması ve U dalgası olarak adlandırılan kompleks ve
gerekir. Bu bölümde önce temel EKG bilgileri, dalgalar şeklindedir. Normal sinüs ritminde sıra-
ardından ritm tanıma ve sık karşılaşılan patolo- lama her zaman P-ORS-T şeklindedir. Atriyu-
jilere yönelik özet bilgiler verilmiştir. mun depolarizasyonu P dalgasını, ventriküllerin
depolarizasyonu QRS kompleksini ve ventrikül-
lerin repolarizasyonu T dalgasını üretir.
İletim yolları ve elektrokardiyogram
İnsan kalbinin kendisine gelen kanı pompa gibi
davranarak diğer organlara göndermesi hayati
önem taşır. Kalp kaslarının kasılması elektrik
akımları sayesinde olur. Bu akımlar milivoltlar
düzeyindedir. Bu akımlar ancak özel cihazlarda
yükseltilerek (amplifiye edilerek) kayıt edilebilir
hale getirilebilir.

Bir kalp atımı, kalbin sağ atriyumunda sinoatrial


düğüm (sinüs nodu) adı verilen özelleşmiş bir
hücre demetinden elektriksel bir uyarı çıkarması
ile başlar. Burada oluşan uyarı sağ atriyum bo- Şekil 1. Kalbin ileti sistemi
yunca yayılarak sol atriyum ve interventriküler
septumun tepesinde yerleşmiş atriyoventriküler
noda (AV düğümü) ulaşır. AV düğümde yavaş- EKG trasesi ve kâğıdının özellikleri
layan uyarı AV düğüm ile bağlantılı His demeti EKG kağıdı üzerinde dikey eksende amplitüd
ve bunun dalları olan ventrikül fasikülleri ve son milivolt olarak (10 mm=1 milivolt) belirlenir.
olarak Purkinje liflerinde hızlanır. Purkinje lifle- Yatay eksen ise zamanı gösterir. Yatay eksende
rinin dalları ise ventrikül miyokard hücreleri ile bir küçük kare zaman olarak 0.04 saniyeye eşde-
bağlantılıdır ve ventriküllere yayılan elektriksel ğerdir. Dolayısıyla bir büyük karede 0.20 saniye-
uyarı kontraksiyonu başlatır (Şekil 1). Ventri- ye denk gelir. Rutin EKG çekimlerinde kağıt hızı
küllerin ilk uyarılan parçası septumdur. Bunu 25mm/sn’dir ve RR aralarındaki büyük karelerin
endokardiyum takip eder ve son olarak uyarı 300’e bölümü ile kalp hızı hesaplanabilir. Bazı
epikardiyuma doğru yayılır. durumlarda cihazın üzerinden kağıt hızı 50mm/
sn’ye çıkarılır ve genellikle taşikardilerin ayırıcı ve V4R derivasyonlarına ihtiyaç duyulabilir. Bu
tanısında kullanılan bir yöntemdir (Şekil 2). derivasyonlar V3 ve V4’e benzer nitelikte olup
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

sadece sol yerine sağ tarafa yerleştirilirler.

EKG derivasyonları
EKG trasesinde dalgalar ve aralıklar
EKG cihazlarında bulunan 4 adet ekstremite
elektrodu, sağ üst ekstremiteye kırmızı, sol üst P dalgası: İlk uyarının çıktığı sinüs düğümünün
ekstremiteye sarı, sol alt ekstremiteye yeşil ve sağ elektriksel uyarılması EKG’de tespit edilemez.
alt ekstremiteye siyah renkli olanı gelecek şekilde Uyarının atriyumlarda yayılması ile P dalga-
hastaya yerleştirilir. Elektrotlar yerleştirilmeden sı oluşur. Normal iletimde pozitif bir dalgadır
önce deri ile temas edecek bölgeleri alkol ile ıs- (aVR’de negatif ). Pozitif olması gereken derivas-
latılmalıdır. yonlarda negatif yönlü bir P dalgasının görül-
mesi, atriyumların depolarizasyonun beklenen
yönün tam tersi yönde olduğu gösterir.

Bazı patolojik durumlarda genişlemiş ve çentik-


lenmiş P dalgası görülebilir. Genişlemiş sol atri-
yumda geciken depolarizasyon nedeni ile oluşan
bu dalgaya P Mitrale adı verilir.

PR aralığı: EKG’de PR aralığı (veya intervali)


denildiğinde P dalgasının başlangıcından QRS
kompleksinin başladığı noktaya kadar olan
mesafe akla gelir. Q yoksa R dalgasının başına
kadar olan mesafe ölçülür. Normal QRS komp-
leksi 0.12-0.20 sn (3-5 küçük kare) sürelidir. Bu
sürenin kısalması veya uzaması çeşitli patolojik
durumların göstergesidir. Örneğin kısa PR me-
Şekil 2. Normal kayıt hızında çekilmiş bir EKG kaydı
safesi WPW sendromunda, uzamış PR mesafesi
bazı kalp bloklarında görülür.
QRS kompleksi: QRS kompleksinin başı ile
12 derivasyon bir EKG’de 3 adet bipolar ekstre-
sonu arasındaki mesafeye QRS aralığı denir ve
mite derivasyonu (DI, DII, DIII), 3 adet ünipo-
normalde 0.12 sn’den (3 küçük kareden) azdır
lar ekstremite derivasyonu (aVR, aVL, aVF) ve
(Şekil 3). R dalgası QRS içinde pozitif yönde
6 adet prekordiyal derviasyon (V1-V6) bulunur. olan dalgadır. Eğer birden fazla R dalgası var-
Prekordiyal derviasyonların yerleşim yerleri aşa- sa ikinci R’ olarak ifade edilir. Düşük voltajlı R
ğıda özetlenmiştir. dalgası “r” olarak adlandırılır. 12 derivasyon bir
V1: Sternumun sağında 4. interkostal aralığa EKG de QRS kompleksleri farklı derivasyon-
V2: Sternumun solunda 4. interkostal aralığa larda farklı şekillerde görülür. Normal EKG’de
başlıca üç örnek söz konusudur: rS, qRs ve rSr’.
V3: V2 ile V4 arasına
Bazen kompleks içinde hiç R dalgası görülme-
V4: 5. interkostal aralık ile midklaviküler hattın yebilir ve buna QS kompleksi denir. Genişlemiş
birleşim yerine QRS kompleksleri (0.10 sn’den büyük) sıklıkla
V5: V4 ile aynı hizada ve ön aksiller çizgide ventriküler ektopik atımlarda, ventriküler hi-
pertrofide, ventrikülden kaynaklanan ritimlerde
V6: V4 ile aynı hizada ve orta aksiller çizgide
ve dal bloklarında görülür.
Bazı akut miyokart infarktüslü hastalarda yuka- Patolojik Q dalgası: Normalde Q dalgasının
150
rıda bahsettiğimiz 12 derivasyona ek olarak V3R boyu 2 mm’yi ve süresi 0.03 saniyeyi geçmez.
Konu 7

Miyokard nekrozunun karakteristik EKG bul- Kalbin yapısal bölgeleri


gusu normalden daha derin ve geniş görülen

Acil Elektrokardiyografi (EKG)


patolojik Q dalgasıdır. Nekroz bölgesinde elekt- • Myokart infarktüsü
riksel aktivasyonun olmaması patolojik Q dalga- • Perikardit / Myokardit
sının oluşmasına yol açar.
• Prinzmetal (variant) anjina
T dalgası: Sıklıkla pozitif yönde görülen (aVR’de • LVH
negatif) T dalgası genellikle standart derivasyon- • LV anevrizması
larda 5 mm’yi, prekordiyal derviasyonlarda ise
10 mm’yi aşmaz. Sağlıklı yetişkinlerin %20’sinde • Erken repolarizasyon
V1, %5’inde ise V2 derivasyonlarında negatif dal- • Brugada sendromu
ga olarak görülür. V3-V6 derivasyonlarında nor-
malde her zaman pozitifdir. T dalgasının negatif Kalbin ileti sistemi
olması myokardiyal iskemiyi gösterir. Sivri ve
uzun T dalgaları ise hiperpotasemi ve akut myo- • WPW
kart infarktüsünün erken dönemlerinde görülür.
• BBB
QT aralığı: QT aralığı ise QRS kompleksinin
başından T dalgası sonuna kadar olan mesafedir • Pace ritmi
ve kalp atım hızı ters orantılıdır. Normal kalp
Metabolik nedenler
atım hızlarında (60-100/dk) bu mesafe 0.35-
0.40 sn’dir. Eğer Q dalgası yoksa R dalgasının • Hiperpotasemi
başından itibaren hesaplanır. Normal QT aralığı
değerleri yaş, cinsiyet ve kalp hızıyla değişkenlik Çeşitli nedenler
gösterir. Uzamış QT mesafesinin (sıklıkla 0.44
sn üzeri) klinik önemi ani ölüm riski ve ölümcül • İntrakranial hemoraji
aritmilerle (Torsades de pointes) ilişkili bulun-
muş olmasıdır. Birçok ilaç QT süresini uzatıp • Hipotermi
aritmiyi tetikleyebilir. En iyi bilinenleri antiarit-
mik ilaçlar (Kinidin, Amiodaron, Prokainamid) EKG’nin Yorumlanması
olmasına karşın, nonkardiyak ilaçlar da (Trisik-
lik antidepresanlar, Tomaksifen, Sumatriptan, EKG yorumlama işlemi genel olarak tecrübe ile
Terfenadin, Klorpromazin, Haloperidol, Silde- alakalıdır. Başlangıçta aşağıdaki gibi temel bir
nafil vb) QT aralığını uzayabilir. sistematik değerlendirme yöntemi kullanımı
ST segmenti: QRS kompleksinin sonlandığı J hata payını en aza indirebilir.
(junction-kavşak) noktası ile T dalgasının başlan- 1. Hasta bilgileri, zaman (tarih-saat) doğrumu?
gıcını birleştiren aralığa denir (Şekil 3). Normal
ST aralığı izoelektrik çizgidedir ve yukarı doğru 2. EKG çekilirken uygun bağlanmış mı? (aVR
hafif eğim yapar. ST segment yüksekliğine neden de P ve T dalgaları negatif mi?)
olan klinik durumlar aşağıda listelenmiştir. 3. Hız ve ritm (düzenli veya düzensiz) değer-
lendirmesi (R-R aralıkları)
4. Sinüs ritminde mi?
5. P konfigürasyonu, PR aralığı nasıl? P-QRS
ilişkisi nasıl? (AV Bloklar)
6. QRS süresi ne kadar? Genişleme (0.10 sn>)
var mı?
7. Patolojik Q dalgası?
8. ST segmenti elevasyonu, depresyonu var mı?
9. T dalgası aVR ve V1 dışında pozitif mi?
Şekil 3. PR, QRS, ST, QT aralıkları ve ST, PR segmentleri 10. QT aralığında uzama var mı? 151
Sık Karşılaşılan EKG Bozuklukları
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Sinüs Taşikardisi
Şekil 6. Sinüs aritmisi
Erişkin hastalarda sinüs ritminde hızın 100/dk
üzerinde olduğu durumlara denir. Hızı nadiren
160/dk’nın üzerine çıkar. Etyolojisinde çoğu
zaman ağrı, anksiyete, ateş, anemi, hipovolemi Atriyal Ektopik Atımlar
veya hipertroidi gibi nedenler bulunur (Şekil 4).
Normal bir sinüs ritmi varlığında ektopik bir at-
riyal odaktan uyarı çıkması ile oluşurlar. P dalga
konfigürasyonu farklıdır ancak sonrasında oluşan
QRS-T kompleksi aynıdır. Normal kişilerde bulu-
nabilir ve nadiren semptoma neden olurlar. Diğer
atriyal aritmilerin bir belirtisi olabilirler (Şekil 7).
Şekil 4. Sinüs taşikardisi

Sinüs Bradikardisi
Sinüs ritminde hızın 60/dk’nın altında olduğu
Şekil 7. Atriyal ektopik atım
durumlara denir (Şekil 5). Hız genelde 40-60/
dk arasındadır. Sinüs bradikardisi nadiren semp-
tomlara ve istenmeyen hemodinamik etkilere
neden olur. Etyolojisinde; artmış vagal tonus, Atriyal Fibrilasyon
hipotermi, intrakranial basınç artımı, hipotroidi
ve ilaçlar (B bloker, digital vb) yer alabilir. Sinüs Atriyumda bulunan ektopik bir odak hızlı, dü-
bradikardisi atletlerde ve sportmen kişilerde do- zensiz ve kaotik bir ritm oluşturduğunda göz-
ğal olarak görülebilir. lenir. “p” dalgasının yerine, şekli, amplitüdü
ve aralıkları düzensiz, hızı 350-500 arasında
değişen fibrilasyon dalgaları (f ) vardır. Ventri-
küle iletim düzensiz olduğundan R-R aralıkları
değişkendir. Genellikle bir atriyal erken vuru
tarafından presipite edilir. Çoğu zaman hastalar-
Şekil 5. Sinüs bradikardisi da yerleşmiş bir ritm olmasına rağmen bazı du-
rumlarda bir kaç dakika ya da saat süren ataklar
halinde görülebilir (paraksismal). Ventriküler
hıza göre normal, yavaş yanıtlı ya da hızlı yanıtlı
Sinüs Aritmisi atriyal fibrilasyon olarak adlandırılır (Şekil 8).
Sinüs nodunun düzenli uyarı çıkarmadığı du-
rumlarda gözlenir. Bu durum genellikle solunum
ile ilişkilidir. Diğer tüm parametreler normal si-
nüs ritminde olduğu gibi normaldir. Klinik bir
önemi olmamasına rağmen aritmilerin diğer tip-
lerinden ayırt edilmesi gerekir (Şekil 6). Şekil 8. Hızlı ventrikül yanıtlı atriyal fibrilasyon
152
Konu 7

Atriyal Flatter den olur. QRS’in başında delta dalgası görülür


(Şekil 11).

Acil Elektrokardiyografi (EKG)


Seyrek görülen bir aritmidir ve arada düz çizgi
(izoelektrik hat) olmadan birbirini takip eden
testere dişleri görünümünde tipik flatter (F) dal-
gaları vardır, en iyi D2, D3 ve V1’de görülür.
Hız genellikle dakikada 260-300 arasındadır
(Şekil 9). Ventriküle geçiş genellikle 2:1 oranın-
dadır. Bazen 4:1 oranında geçiş de olabilir.

Şekil 9. Atriyal flatter

Şekil 11. WPW sendromlu bir hastanın prekordiyal


Paroksismal Supraventriküler derivasyonları ve delta dalgası
Taşikardiler (PSVT)
PSVT ani başlangıçlı, hızı genellikle 140-220/
dk arasında değişen düzenli ve normal QRS’li bir AV Nodal (Junctional) Ritm
ritmdir. “p” dalgası çoğu zaman QRS komplek-
Genellikle sinüs nodu aktivitesinin geçici dep-
si ile aynı zamanda olduğundan normal yüzeyel
resyonu sonrası ortaya çıkar. Sıklıkla kaçak (es-
EKG’de görülmez, nadiren QRS’in sonunda ola-
cape) bir ritm olarak görülür. SA nod baskılanır
bilir (Şekil 10). PSVT atakları sıklıkla dakikalar
ve AV nodda bir odak pacemaker olarak görev
ve saatler nadir olarak da günlerce devam eder.
yapar. Ritm düzenli ve QRS kompleksleri nor-
maldir. Kalp hızı genellikle 50-60/dk civarında-
dır. P dalgaları negatif olarak görülür ya da hiç
görülmez (Şekil 12a).

Nodal ritimlerde hızın 60/dk üzerinde olduğu


Şekil 10. Bir PSVT atağı ve devamında NSR ile sonlanışı
durumlar “akselere nodal ritm” olarak adlandı-
rılır. Düzenli ve normal QRS kompleksli bir ri-
PSVT’de QRS kompleksi genellikle normal olma- timdir. Hız genelde 60-100/dk arasındadır (Şekil
sına rağmen nadiren aberan interventriküler ileti 12b). Hızın dakikada 100’ün üzerinde olduğu
veya dal bloğu varlığında genişleyebilir. Bu du- durumlarda “nodal taşikardi’’ terimi kullanılır.
rumda ventriküler taşikardiden ayrılması zordur. Digital toksisitesi, kardiyomyopati ve akut koro-
ner sendrom durumlarında görülebilir.

Wolff-Parkinson-White Sendromu
Çoğu hastada rutin EKG’de tesadüfen sapta-
nır. WPW sendromunda anormal iletim yolağı
(kent dalı) AV nodu bypass eder ve ventrikülle-
re ulaşır. Bu ventrikülün bir bölümünün erken
uyarılmasına neden olur. Bu kısa PR aralığı ve
QRS’in birden yükselmesi ve genişlemesine ne- Şekil 12a-b. Nodal ritm ve akselere nodal ritm 153
Atrioventriküler (AV) Bloklar oranı sabittir (2:1, 3:1 gibi). Mobitz Tip I’e göre
blokaj daha distal yerleşimlidir. Genellikle iske-
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Atriyal aktivitenin ventriküle iletilmesi sırasın- mik kalp hastalığına bağlı olarak gelişir ve tam
da AV düğümde görülen bloklara verilen ortak bloğa ilerleme riski yüksektir (Şekil 15).
isimdir. Elektrokardiyografik olarak AV bloklar
üç dereceye ayrılır. İkinci derece AV bloklarda
kendi içinde ikiye ayrılır.

1. derece AV blok
• Mobitz tip I AV blokları Şekil 15. İkinci derece AV blok, Mobitz Tip II
2. derece AV blok (Wenckebach)
• Mobitz tip II AV bloklar
Üçüncü derece yani tam AV bloklarda, hiç bir
3. derece AV blok uyarı atriyumdan ventriküle geçemez. Atriyum
ve ventriküller birbirinden bağımsız olarak çalışır.
Birinci derece AV bloklarda, tüm uyarılar ventri- Atriyumlar genelde SA noddan aktive olurken,
küle ulaşır fakat geçiş uzamıştır. EKG’de PR ara- ventriküller junctional veya ventriküler bir odak-
lığının uzaması dışında bir patoloji yoktur (Şekil tan uyarılırlar. Sonuç olarak AV dissosiyasyon var-
13). Normal kişilerde görülebilir ve tedavi ge- dır. EKG’de QRS kompleksleri ile ilişkili olmayan
rektirmez. Digital toksisitesi ve akut romatizmal ama kendi aralarında düzenli P dalgaları vardır.
ateşteki karditin karakteristik özelliğidir. Ventrikül hızı 25-40/dk civarındadır (Şekil 16).

Şekil 13. Birinci derece AV blok Şekil 16. AV Tam blok

İkinci derece AV blokta, bazı uyarılar ventriküle


geçerken bazıları da geçemez. İki tipi vardır. Ventriküler Ektopik Vurular
Mobitz Tip I’de (Wenkebach) AV nodda giderek Ventriküler erken vurular normal kişilerde nadir
artan bir gecikme söz konusudur. En sonunda değildir fakat organik kalp hastalıklarında (özellik-
uyarılardan biri ventriküle iletilemez. P-R aralığı le akut Mİ) sık görülürler. QRS komplekleri önce-
progresif olarak uzar ve bunu takiben bir QRS si P bulunmaz ve beklenen bir sonraki sinüs atımı
kompleksi düşer. Bunu takiben bir duraklama öncesi bir duraksama (kompanzatuvar pause) gö-
(pause) meydana gelir (Şekil 14). rülür. QRS kompleksi geniş ve çentiklidir. T dal-
gası ise QRS’in tam tersi yönündedir (Şekil 17).

Şekil 14. İkinci derece AV blok, Mobitz Tip I

Mobitz Tip II Tip I’e göre daha nadir görülür.


P-R aralığı genellikle normal olup P-R de gi-
derek artan uzama olmaksızın bir P dalgasının
154
ventriküllere iletilmediği durumdur. Bu blok Şekil 17a-b. Unifokal ve multifokal VEV örnekleri
Konu 7

Ventriküler Taşikardiler (VT)

Acil Elektrokardiyografi (EKG)


Ventriküldeki ektopik bir odaktan kaynaklanan
geniş QRS’li bu ritimde hız genellikle 120-220/
dk arasındadır. Atriyum genellikle sinüs nodu Şekil 20. VT’de AV dissosiyasyon görünümü
kontrolünde kalmaktadır. Bu nedenle zaman za-
man P dalgaları görülebilir. Düzenli olarak bir-
birini takip eden (3 veya daha fazla) geniş QRS Yakalama (capture) atımları: Dissosiye atri-
kompleksleri görülür. RR arası mesafeler genel- yal aktivite normal iletim yolu ile ventriküllere
likle eşit olup bazen küçük (en fazla 0.03 saniye) ulaşarak normal QRS’li tek bir atıma sebebiyet
düzensizlikler olabilir. verirse görülürler (Şekil 21).

VT süresince çoğunlukla QRS morfolojileri aynı,


QRS süresi 0.12 saniyeden uzun ve aralıklar ge-
nellikle eşittir. Beşe kadar olan atımlardan oluşan
VT atakları için salvo terimi kullanılır (beşli sal-
vo gibi). Altı atımdan 30 saniyeye kadar devam Şekil 21. Yakalama(capture) ve füzyon vurusu
eden ventriküler taşikardilere süreksiz (nonsusta-
ined) (Şekil 18), 30 saniyeden daha uzun süren- Füzyon atımları: Dissosiye atriyal aktiviteler
lere ise sürekli (sustained) denir. VT’yi oluşturan ventriküllere iletildiğinde, taşikardi atımları ile
tüm QRS kompleksleri aynı konfigürasyonda ise füzyona girerek supraventriküler morfoloji ile ta-
monomorfik VT adını alır (Şekil 19). şikardi morfolojileri arasında intermediate mor-
folojide QRS komplekleri oluşturabilir (Şekil 21).

Bunların dışında sol aks derivasyonu bulunan


veya QRS genişliği 140 msn’den büyük olan ta-
şikardilerde VT lehine yorumlanmalıdır.

Şekil 18. VT atağı (nonsustained) görünümü


Torsades de Pointes
Polimorfik VT’lerin bir tipidir. QRS komp-
lekslerinin nokta etrafında dönmesinden dolayı
Torsades de pointes (noktaların dansı) ismi ve-
rilmiştir (Şekil 22). Klinikte birkaç saniye süren
Şekil 19. VT ritmi (monomorfik) ve tekrarlayan ataklar şeklinde görülürler. Bu
durum hipopotasemi, hipomagnezemi, proka-
VT’nin aberan iletili supraventriküler taşikar- inamid-kinidin vb. antiaritmik kullanımı, kalp
diler ile ayrımı klinikte sorun yaratır. EKG’de hastalıkları ve diğer bazı ilaçlara (TSAD, astemi-
bazen VT lehine tanısal bulgular görülebilir (AV zol vb.) bağlı gelişebilir. Ventriküler fibrilasyona
dissosiyasyon, yakalama ve füzyon atımları). Fa- dönüşebilir.
kat bunların yokluğu kesinlikle supraventriküler
orjin anlamına gelmemelidir.

AV dissosiyasyon: VT’de atriyal aktivite vent-


riküllerden dissosiyedir. Atriyal dissosiyasyonun
EKG’de görülmesi tanısaldır. P dalgalarının
kendi aralarında düzenli ama QRS’den bağımsız
olarak görülür (Şekil 20). Şekil 22. Polimorfik VT (Torsades De Pointes) 155
Ventriküler Fibrilasyon (VF) Sol Dal Bloğu
Bölüm 2. Kardiyo-Vasküler Aciller

Ventriküllerin kaotik elektriksel bozukluğu Sol dal bloğu normal kişilerde nadir görülür ve
mevcuttur ve ventriküllerde sıra dışı bir odakdan sıklıkla iskemik kalp hastalıkla ile beraberdir. Ek
çok hızlı uyarılar çıkar (300-500/dk). Hızın çok olarak konjestif ve hipertrofik kardiomyopati,
yüksek olması nedeniyle ventriküllerde kasılma myokardit, romatizmal kalp hastalıkları ve kardi-
olmaz, sadece titreşim vardır. Kardiyak output yak cerrahi sonrasında da oluşabilir. QRS süre-
yoktur ve hastada nabız alınmaz. EKG’de ventri- sinin ≥120 msn olması, lateral prekordiyal deri-
küllerin titremesini gösteren yüksekliği, genişli- vasyonlarında (V5-V6) geniş R dalgasının olması,
ği ve şekli değişen tamamen düzensiz dalga def- sağ prekordiyal derivasyonlarda (V1-V2) r dalga-
leksiyonları görülür. Belirgin QRS formasyonu sının olmaması veya küçük r dalgasını takiben de-
oluşmaz ve P-QRS-T dalgaları görülmez (Şekil rin S dalgasının olması EKG bulgularıdır. V1-3’te
23). Oluşan dalgaların yüksekliğine göre kaba sıklıkla derin S dalga paterni izlenir (Şekil 25).
ve ince dalgalı VF olarak adlandırılır. Müdahale
olmadığında beklenen sonuç, kaba VF’nin ince
VF’ye dönüşmesi ve asistoli ile sonuçlanmasıdır.

Şekil 23. Ventriküler fibrilasyon Şekil 25. Sol dal bloğu

Akselere İdyoventriküler Ritm


Sağ Dal Bloğu
İdyoventriküler ritm, ektopik ventriküler bir
odağın idyoventriküler hızda (<40/dk) uyarı oluş- Genellikle konjenital bir lezyondur fakat ileri
turması ile meydana gelir. Düzenli bir ritimdir ve yaşlarda iskemik kalp hastalığı veya idyopatik
uyarılar ventrikülden çıktığı için QRS kompleks- fibrozise bağlı ortaya çıkabilir. Myokardit, pul-
leri geniştir (0.12 sn>). Bu ritmin daha hızlanmış moner emboli, romatizmal kalp hastalıkları, kar-
haline AİVR adı verilir. Hız genellikle 100/dk’nın diomyopati ve perikarditte de görülebilir.
altındadır ve VT’den yavaştır (Şekil 24). Sağ dal bloğu kriterleri; QRS’in süresi 0.12
sn’den uzun, V1’de ve sıklıkla V2 derivasyonun-
da da ikinci bir R dalgası izlenir. Genellikle DI,
aVL, V5 ve V6 derivasyonlarında derin S dalgası
görülür (Şekil 26).
Şekil 24. VF’li bir olguda defibrilasyon sonrası ortaya
çıkan AİVR

Genellikle geçici bir ritmdir. Nadiren hemodi-


namik insitabiliteye neden olur ve nadiren teda-
vi gerektirir. Bununla birlikte AİVR’li hastalar,
yavaş hızda VT ya da AV tam bloklar ile karıştı-
rılıp yanlış tedaviler alabilir. Klinikte sıklıkla mi-
Şekil 26. Sağ dal bloğu
yokard iskemi-reperfüzyon, digoksin toksisitesi
156
ve kardiyomiyopati durumları ile beraberdir.
Konu 7

QRS süresinin 0.12 saniyenin altında olması du- Kaynaklar


rumuna parsiyel blok, üstünde olmasına komp-

Acil Elektrokardiyografi (EKG)


let blok adı verilir. Sağ dal bloğu minör klinik 1. Bolton E. Disturbances Of Cardiac Rhythm
öneme sahiptir fakat nadir görülen bir durum And Conduction. In. Emergency Medicine A
Comprehensive Study Guide, Tintinalli J, Kelen
olan, sağ dal bloğuna V1-V3’de ST elevasyonun
G, Stapczynski JS, eds, Mc GrawHill, Newyork,
eşlik etmesi durumunda Brugada Sendromu 2004;179-200.
(Şekil 27) akla gelmelidir. Bu sendrom yapısal
2. Gurudevan SV. Cardiac dysrhythmias. In. An
normal kalpte ani kardiyak ölüm ile ilişkilidir.
Introduction to Clinical Emergency Medicine.
Mahadevan SV, Garmel GM. Eds, Cambridge
University Press, New York, 2005;63-84.
3. Gugneja M. Paroxysmal Supraventricular Tach-
ycardia, Emergency Medicine web site. (Last
Updated: Jun 22, 2012) http://emedicine.meds-
cape.com/article/156670-overview.
4. Pezeshkian NG, Accelerated Idioventricular
Rhythm, Emergency Medicine web site. (Last
Şekil 27. Brugada sendromu
Updated: Aug 24, 2010) http://emedicine.
medscape.com/article/150074-overview.
5. Cadogan M, Nickson C. ECG Library. Life in
the fastlane web site. http://lifeinthefastlane.
Özet com/ecg-library/ Accessed: 01,09,2012 (Şekil
* Hata yapmamak için EKG yorumlaması- 10-26 bu kaynaktan alınmıştır).
na yeterince zaman ayrılmalıdır.
* Yorumlama öncesinde EKG sahibinin
kullandığı ilaçlar (B bloker, digoksin vb)
mutlaka bilinmelidir.
* Yorumlama öncesinde hastanın metabo-
lik durumu (hipo/hiperkalemi vb) ve kro-
nik hastalıkları (hipertroidi, böbrek yet-
mezliği, geçirilmiş Mİ vb) öğrenilmelidir.
* Acil durumlarda hasta üzerindeki metal ge-
reçlerin çıkartılması vakit kaybına yol açar.

157
BÖLÜM 3

SOLUNUMSAL ACİLLER
Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Solunum Sıkıntılı Hastaya Yaklaşım ..............................................................................161


Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Konu 2. Astım ve KOAH Ataklarında Acil Yaklaşım .................................................................173


Dr. Sedat Kuleci

Konu 3. Pulmoner Tromboemboli.................................................................................................181


Dr. Levent Avşaroğulları
Konu 1
SOLUNUM SIKINTILI
HASTAYA YAKLAŞIM
Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Giriş 3. Üst havayolu mekanik ve termal reseptörler


4. Çeşitli akciğer parankimal reseptörler
Acil servislerde karşılaşılan akciğer ile ilişkili
en önemli yakınma, nefes darlığıdır. Solunum, 5. Periferik vasküler reseptörler
fizyolojik olarak doku düzeyinde yeterli oksije- 6. İskelet kaslarına yerleşik golgi tendon organı
nizasyonu sağlayan soluk alıp verme işlemidir.(1)
Soluk alma normal kişilerde bilinçli çaba veya Son zamanlarda yaygın kabul gören bir teoriye
rahatsızlık olmaksızın olan otomatik bir fonk- göre dispne; Santral sinir sistemi motor aktivi-
siyondur.(2) Dispne, subjektif olarak nefes ala- tesi ile reseptörlerden gelen uyarılar arasındaki
mama duyusunun hem algılanması hem de o uyumsuzluktan kaynaklandığı yönündedir.(7)
duyuya ait bir reaksiyondur.(3)
Dispneyi; sadece fizyolojik mekanizmalarla
Doğal olmayan, rahatsız edici ve kişiyi zorla- değil ayrıca psikolojik, sosyal ve çevresel fak-
yıcı soluk alıp verme işlemine bağlı olarak doku törlerleride kapsayacak şekilde tanımlamalıyız.
oksijenizasyonunun bozulmasına solunum sı- Patofizyolojik mekanizmalar anlaşılarak yeni
kıntısı denmektedir.(1,4) Göğüste daralma, ne- tedavi stratejileri geliştirilebilir.(4) Dispne bir tek
fes darlığı, hava açlığı, soluk alma zorluğu veya patofizyolojik mekanizma ile oluşmadığı gibi,
rahatsızlığı dispne yakınmalarını tanımlamada birçok hastalığa bağlı da görülebilir. Acil servise
hasta tarafından kullanılan bazı terimlerdir. (3-5) dispne yakınmasıyla başvuran hastaların yakla-
Bu sıkıntının ilerlemesi ile gelişen ve geri dö- şık 2/3’ünde ya kardiyak ya da pulmoner bir bo-
nüşümsüz hasarların başladığı yerde solunum zukluk saptandığı bildirilmiştir. Bir acil tıp çalı-
yetmezliği tablosu gelişebilmektedir. Solunum şanı öykü, fizik bakı ve bazen de çeşitli testlerle
sıkıntısı ve/veya yetmezliği olan hastalarda so- ayırıcı tanı yaparak tanıya erişebilmelidir.(3,5,7)
nuçta hipoksi, siyanoz, hiperkapni ile ilişkili
tablolar ortaya çıkacaktır.(1)
Akut Dispne
Saat veya dakikalar içinde gelişen nefes darlığı
Patofizyoloji birkaç nedenle kısıtlıdır. Bu hastalar tipik olarak
Dispne; medulla ve karotisteki kemoresetörlerin hastalık ile ilgili bazı semptom-bulguları içeren
ve göğüs duvarı, akciğer, üst havayolu boyunca ipuçları ile gelir. Örneğin; göğüs ağrısı kardiyak
çeşitli mekanoreseptörlerin uyarılması ile gelişen iskemiyi, öksürük, ateş ve balgam pulmoner en-
karmaşık bir olgudur.(6) feksiyonu, ürtiker anaflaksiyi ve wheezing akut
bronkospazmı düşündürür. Ancak nefes darlığı
Solunumun uyaranları(7) tek şikayet olabilir ve fizik muayene birkaç anor-
mallik (pulmoner emboli (PE), pnömotoraks
1. Hiperkapnik kemoreseptörler
(pntx)) ortaya çıkarabilir. Bu durumda öykü ve
2. Hipoksik kemoreseptörler ayırıcı tanı önemli rol oynar.(8)
Kronik Dispne immobilizasyon, geçirilmiş cerrahi (ortopedik)
öykü, sigara-oral kantraseptif kullanımı, gebe-
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Hastalar haftalar veya aylar içinde gelişen disp- lik, malignensi, strok-parezi, hiperkoagülopati
ne yakınmasıyla başvurur. Hastaların genellikle öyküsünü içerir. Hastalar; Taşipne, dispne ve
bilinen kardiyopulmoner rahatsızlıkları vardır. birçok farklı yakınmalarla başvurabilir.(5,6)
Çoğunluğu astım, KOAH, interstisyel akciğer
hastalığı veya kardiyomyopati etyolojisine sa-
hiptir.(8) Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Astım

Solunum Sıkıntısı Nedenleri(6) Pnömotoraks-Pnömomediastinum: Herhan-


gi bir basit pnömotoraks, hayatı tehdit eden
tansiyon pnömotoraksa dönüşebilir. Travma ve
Hayatı Tehdit Eden birçok medikal uygulamalar pnömotoraksa ne-
Üst Havayolu Nedenleri den olabilir. Sigara içme, aile öyküsü ve marfan
sendromu spontan pnömotoraks için risk fak-
Trakeada yabancı cisim: En sık gıda, kemik, törleridir. Ani gelişen dispne ve plöretik göğüs
diş,madeni para, ilaçlar gibi diğer objeler üst ağrısı ile başvurabilir. Altta yatan astım, fibrozis,
veya alt hava yolunda tıkanıklığa neden olabilir. KOAH gibi hastalıklara sahip hastalarda sekon-
Hastalar akut nefes darlığı ile acil servise başvu- der spontan pnömotoraks gelişebilir.(5,6)
rabilir.(5,6)
Pulmoner enfeksiyon: Akciğer enfeksiyonları
Anjioödem; Dil, dudak, posterior farinkste şiş- (ciddi bronşit veya pnömoni) nefes darlığı ve
liğe neden olabilir ve dakikalar içinde ciddi disp- hipoksiye neden olabilir. Öksürük, ateş, plöretik
neye neden olabilir. Cilt eritemli olabilir ancak göğüs ağrısı sık rastlanan bulgulardır.(5,6)
kaşıntılı değildir.(5,6)
Nonkardiyojenik pulmoner ödem: Adult res-
Anaflaksi: Bir çok etkene (yiyecek, böcek…) piratuar distres sendromu (ARDS). Hızlı-prog-
karşı anaflaksi gelişebilir. Üst havayolu ve dilde resif dispne, hipoksi, akciğer grafisinde bilateral
şişlik ve havayolunda obstrüksiyona neden ola- infiltratif görüntü ile karakterizedir. Brain natri-
bilir. Semptomlar; deri ve mukozada kızarıklık, üretik peptit ve ekokardiyografi tanıda yardım-
orofaringeal şişlik, wheezing, stridor, hipotan-
cı olur. Sepsis, şok, ciddi travma, toksik inha-
siyon, taşikardi, karın ağrısı, kusma gibi bir çok
lasyon, infeksiyonlar, kan transfüzyonları, ilaç
sistemi ilgilendiren semptomlar birkaç dakika
overdozları ARDS’ ye neden olabilir.(6)
içinde gelişir.(6)
Direkt pulmoner yaralanma: Pulmoner kon-
Farinks ve boyunda enfeksiyon: Ciddi tonsil-
tüzyon laserasyon dispneye neden olabilir.(6)
lit, peritonsiller abse, retrofarengeal abse, epig-
lottit akut dispneye neden olabilir.(6) Pulmoner hemoraji: Altta yatan hastalıklar (tü-
berküloz, malignite vb) ve yaralanmadan kay-
Havayoluna travma: Künt veya penetran yara-
naklanan hemoraji dispne nedenini oluşturur.(6)
lanma olabilir.(6)

Havayolunda kitle, trakeomalazi dispneye ne-


den olabilir.(5)
Kardiyak Nedenler
• Akut koroner sendromlar(5,6)
• Akut dekompanze kalp yetmezliği(5,6)
Pulmoner Kaynaklı Nedenler
Yüksek outputlu kalp yetmezliği: Anemi, beri
Pulmoner emboli (PE): Risk faktörleri; PE beri hastalığı (tiamin eksikliği), tirotoksikoz, ge-
162
veya derin ven trombozu (DVT) öyküsü, uzamış belik dispneye neden olabilir.(5,6)
Konu 1

Kardiyomiyopati(5,6) perventilasyon ve anksiyete diğer dispne neden-


lerini oluşturur.(6)

Solunum Sıkıntılı Hastaya Yaklaşım


Kardiyak aritmiler: Atrial fibrilasyon-flatter,
2.-3. AV blok, ventriküler aritmiler dispneye ne-
den olabilir.(5,6) Ayırıcı Tanı
Kapak disfonksiyonları: Aort darlığı, mitral Tablo 1’de ayırıcı tanı içinde bulunan tanılar yer
regürjitasyon, kord tendinea rüptürü dispneye almaktadır.
neden olabilir.(5,6)

Kardiyak tamponad: Travma, malignensi, üre- Öykü(6)


mi, ilaçlar, enfeksiyonlar kardiyak tamponada
neden olabilir. Hipotansiyon, boyun venlerinde Solunum sıkıntılı hasta konuşma güçlüğü çe-
dolgunluk, boğuk kalp sesleri muayenede tespit keceğinden ve klinisyen hastanın oksijen ve
edilebilir.(5,6) ventilasyon ihtiyacı ile ilgilenmek zorunda ola-
cağından anamnez almak zordur. Hasta ile ilgili
Hipertansif kriz, myokardit, perikardit, intra-
öykü; hastanın akrabaları, arkadaşları, getiren
kardiyak şant dispneye neden olabilir.(5)
112 ekibi, eczacı, primer bakımı ile üstlenen he-
kimden alınabilir. Mümkünse aşağıdaki bilgiler
Nörojenik Nedenler alınmalıdır:(6)

Strok; Dispne başlıca şikayet olmasada solunu- 1. Genel öykü özellikleri: Akut dispne için
ma katılan bölgelerin etkilenmesi veya yaralan- spesifik tetikleyici ajan olup olmadığı, atak-
ması sonucu gelişebilir.(5,6) larlamı seyrettiği, herhangi yeni bir semp-
tom olup olmadığı hakkında bilgi edinilme-
Nöromüsküler hastalıklar: Multipl skleroz, li. Örneğin; kalp yetmezliği için diet ve ilaç
myastenia graves, gullian barre, amiyotrofik la- uyumsuzluğu, astım için soğuk ve alerjen
teral skleroz solunum kaslarında güçsüzlük ve maruziyeti, yeni produktif öksürük pulmo-
solunum yetmezliğine neden olurlar. (5,6) ner enfeksiyon için, immobilizasyon veya
geçirilmiş cerrahi pulmoner emboli için,
Myopati, nöropati, botulismde dispneye neden
travma pulmoner kontüzyon veya pnömo-
olabilir.(5)
toraks varlığı açısından sorgulanmalıdır.(6)

2. Sorunun yeni veya devamlı olup olmadı-


Toksik veya Metabolik Nedenler ğını sorgulayın. Astım, KOAH, iskemik
Zehirlenmeler: karbonmonoksit, organofosfat kalp hastalığı gibi hastalık öyüsünü, benzer
zehirlenmeleri, salisilat zehirlenmesi, metabolik ataklarını sorgulayın. Atak benzer bir atak
asidoz ilişkili toksinlerle zehirlenme (metanol, ise mevcut bir hastalığın alevlenmesi olup
etilen glikol) dispneye neden olabilir.(6) olmadığını anlamaya çalışın. Tıbbi kayıt ve
ilaç listesi önemli tanısal ipuçları sağlar.(6)
Diabetik ketoasidoz, sepsis, anemi, akut göğüs
sendromu (orak hücre anemili hastalarda görü- 3. Önceki entübasyon: Medikal öyküsünde
len hayatı tehdit edici komplikasyon) dispneye entübasyon öyküsü olanlar şiddetli hastalık
neden olabilir.(6) durumunda entübasyon ihtiyacı için yük-
sek risk taşır. Örneğin; şiddetli astım atağı
nedeniyle entübe olan hastalar sonraki ağır
Diğer Nedenler ataklarda entübasyon için büyük risk taşır(6)

Gebelik, akciğer kanseri, morbid obesite, asit, 4. Zaman: dispne anidenmi yavaş yavaşmı ge-
plevral efüzyon, intraabdominal nedenler, hi- lişmiş sorgulayın.(6) 163
Tablo 1. Akut dispnede ayırıcı tanı içinde yer alan kritik, acil ve acil olmayan durumlar.(2)
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Organ sistemi Kritik tanılar Acil tanılar Acil olmayan tanılar


Havayolu obstrüksiyonu, Spontan pntx, astım, kor Plevral efüzyon,
Pulmoner/havayolu PE, nonkardiyojenik ödem, pulmonale, aspirasyon, neoplazm, pnömoni,
anaflaksi pnömoni KOAH
Tansiyon pntx, kardiyak Basit pntx, hemotoraks, Kot kırığı, yumuşak
Travmatik
tamponad, yelken göğüs diafragma rüptürü doku ezilmesi
Konjenital kalp hastalı-
Pulmoner ödem, myokardiyal
Kardiyak Perikardit ğı, valvüler kalp hasta-
enfarktüs, kardiyak tamponad
lığı, kardiyomyopati
Mekanik barsak
tıkanması, organ
Abdominal Gebelik, asit, obesite
perforasyonu, inflamatuar
/infeksiyöz süreç
Renal yetmezlik,
Toksik alım,
Metabolik/endokrin elektrolit bozukluğu, Ateş, tiroid hastalığı
diabetik ketoasidoz
metabolik asidoz
Enfeksiyöz Epiglottit Pnömoni Pnömoni
Hematolojik CO zehirlenmesi Anemi
Hiperventilasyon
sendromu,
Psikojenik
somatizasyon
bozukluğu, panik atak
Serebrovasküler
Multipl skleroz, Amiyotrofik lateral
Nöromüsküler /intrakranyal olay,
gullian-barre sendromu skleroz, polimyozit
organofosfat zehirlenmesi

5. Ciddiyet: Hastalara solunum sıkıntısının zehirlenmeler neden olabilir. Salisilat ze-


ciddiyet derecesini belirlemek için kullanı- hirlenmesi ateş yüksekliği ve anormal solu-
lan bir ölçek vardır. Buna göre 1-10 arası numla kendini gösterir.(6)
puanlama yapılır;
1. henüz fark edilmiş, 14. Paroksismal noktürnal dispne (PND):
3. hafif, kalp yetmezliğinde görülür ancak spesifik de-
5. orta, ğildir. KOAH hastalarında da gözlenebilir.(6)
7. orta-şiddetli,
15. Hemoptizi: PE, tüberküloz ve malignensi
9. şiddetli ile ilişkilidir.(6)
10. panik düzey.(6)
16. Öksürük-balgam: Pürülan balgam enfek-
11. Göğüs ağrısı: Dispne ile birlikte göğüs ağ-
siyonu, beyaz-pembe köpüklü balgam kalp
rısı, akut koroner sendrom, PE ve pnömo-
yetmezliğini, kanlı balgam enfeksiyonu
toraks ile ilişkilidir.(6)
(tüberküloz), pulmoner hemoraji PE veya
12. Travma: Havayolu, boyun, göğüs duvarı, malignensiyi düşündürür. Nonproduktif
akciğer, kalp, mediastinal yapılar veya ab- öksürük nonspesifik semptomdur ve astım,
domene ait travmalar dispneye neden ola- kalp yetmezliği, PE, malignitede olabilir.(6)
bilir.(6)
17. Kullandığı ilaçlar: eski hastalıkları hakkın-
13. Ateş: Enfeksiyonla ilişkilidir. Hipersensi- da bilgi edinmemizi sağlar.(6)
164
tivite pnömonisi, aspirasyon pnömonisi,
Konu 1

18. Tütün ve ilaçlar: yüksek doz aspirin, opi- testlerini içerir. Pulmoner fonksiyon testleri spi-
oid, kokain akut akciğer hasarına neden rometriyi içerir.(9) Daha sonraki değerlendirmeler

Solunum Sıkıntılı Hastaya Yaklaşım


olabilir.(6) kardiyo-pulmoner ekzersiz testleri ve organ spe-
19. Psikiyatrik nedenler: Öncelikle acil olan sifik görüntüleme ve invaziv çalışmaları içerir.(9)
diğer nedenler dışlanmalı. Organik neden-
lerin ilk önce ele alınması zorunludur.(6) Kan testleri; Tam kan sayımı, temel biyokimya,
tiroid stimüle edici hormon(TSH), brain natri-
üretik peptid (BNP) içerir.(9)
Fizik Muayene(2,6) Öykü ve fizik muayene sonrası:
Klinik tehlike işaretleri: Mental durumda bo-
Arteryel oksijen saturasyonu (SpO2): gaz deği-
zulma, siyanoz ve solunum çabasında yetersizlik
şim bozukluklarını göstermede yeterince duyarlı
solunum durma riski taşır. Klinisyen bu konuda
dikkatli olmalıdır.(2,6) değildir. Akut dispneye neden olan bir çok du-
rumda normal olabilir.(3,6)
Solunum sıkıntılı hastaların çoğu endişelidir,
dik veya tripot pozisyonda durur. Hastalar ge- Arteryel kan gazı: yeterli oksijenizasyon ve
nellikle terli, hızlı soluk alıp verir ve yardımcı ventilasyon değerlendirmesinde kötü görünen
solunum kaslarını kullanır. Stridor veya whee- hastalarda yapılır. Gaz değişim bozukluklarını
zing duyulabilir.(2,6) değerlendirmede yararlı testtir. Siyanoz, açıkla-
namayan koma, mental durum bozukluğu, açık-
İleri derece solunum sıkıntısını düşündüren bul-
lanamayan nefes darlığı, yorgunluk, agresif dav-
gular:
ranışlar, ciddi hipotansiyon, belirgin solunum
• Yardımcı solunum kasların kullanımı ve retrak- güçlüğü, karbondioksit retansiyonu düşünülen
siyonlar (interkostal, suprasternal, subkostal) hastalarda arteryel kan gazı analizi gereklidir.(3,6)
• Kısa, kesik konuşma Tam kan sayımı: hemoglobin konsantrasyonu
• Sırtüstü yatamama ve hematokrit; solunum rahatsızlığına katkıda
• Aşırı terleme: sempatik stimülasyon sonu- bulunan anemiyi dışlamak için, enfeksiyon açı-
cu olur (myokard iskemi, ciddi astım) sından beyaz küre düzeyine bakılır.(3,6)
• Ajitasyon, mental durumda bozulma (ciddi
hipoksi veya hiperkarbi). Toksinler, sepsis BNP: Kronik ve ilerlemiş kalp yetmezliğinde
ve hipoglisemide neden olabilir.(2,6) ventriküler hücrelerden atrial natriüretik peptid
ve brain natriüretik peptid artmış ventriküler
dolum basıncı dolayısıyla salınımları artar. Her
Genel fizik muayene bulguları iki hormonun plazma konsantrasyonları semp-
Solunum hızı, pulse oksimetre, vital bulgular, tomatik ve asemptomatik ventriküler disfonksi-
anormal solunum sesleri, kardiyovasküler bul- yonu olan hastalarda artar. Bir meta analiz BNP
gular, deri muayenesi, ekstremitelerin muayene- testinin kullanımı yoğun bakım ve hastanede
sini içerir.(6) yatış süresini azalttığını göstermiştir. BNP kalp
yetmezliği ile ilişkili dispnede 400pg/ml üzerin-
Tablo 2’de fizik muayene bulguları ve bunlarla de, PE ve corpulmonale gibi sol ventrikül dis-
ilişkili olabilecek tanılar yer almaktadır.
fonksiyonu olmayan dispnede 100-400pg/ml
arasındadır.(8)
Laboratuvar D-Dimer: PE tanısında özellikle elisa yöntemi
Başlangıç değerlendirme; öykü, fizik muayene, ile çalışılması durumunda sensitivitesi ve negatif
akciğer grafisi, kan testleri ve pulmoner fonksiyon tahmin değeri %100’e yakın olan değerli tanısal 165
Tablo 2. Dispne ile başvuran olguda fizik bakı bulguları ve bunlarla ilişkili tanılar(2)
Bulgu Fizik bulgu Düşünülecek tanı
Taşipne Pnömoni, PE, pntx
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Hipopne İntrakranyal olay, opioid toksisitesi


Vital bulgular Taşikardi PE, travmatik göğüs yaralanması, astım
Hipotansiyon Tansiyon pntx, PE
Ateş Pnömoni, PE
Kaşeksi, kilo kaybı Malignite, AİDS
Genel görünüm Obesite Hipoventilasyon, uyku apnesi, PE
Kafayı ileriye uzatma Epiglottit
Tansiyon pntx, şiddetli KOAH/astım atağı, sıvı
Boyun ven dolgunluğu (JVD) yüklenmesi/KKY, PE
Boyun
Üst havayolu ödemi/enfeksiyonu, yabancı cisim,
Stridor travmatik yaralanma, anaflaksi
Wheezing Bronkospazm, KKY, anaflaksi
Raller KKY, pnömoni, PE, kontüzyon

Solunum sesinde Tek taraflı azalma Pnmtx, plevral efüzyon, konsolidasyon, pulmo-
Akciğer ner kontüzyon, kot kırığı
Hemoptizi Malignite, enfeksiyon, kanama bozukluğu, PE
Balgam çıkarma Enfeksiyon
Sürtünme sesi Plörezi, perikardit
Palpasyonla krepitasyon-ağrı Kot veya sternum kırığı
Subkutan amfizem Pntx, trakeabronşial rüptür
Toraks muayenesi Diafragmatik yaralanma ile herniasyon, servikal
Torakoabdominal desenkroni spinal kord travma
Serbest segment Yelken göğüs, pulmoner kontüzyon
Üfürüm PE, endokardit
S3 veya S4 gallop PE, KKY
Kardiyak muayene S sertleşmesi PE
2

Kalp seslerinde azalma Perikardit/tamponad


Bilateral pretibial ödem KKY
Ekstremite
Homans bulgusu PE(DVT)
Kronik hipoksi, intra kardiyak şantlar, pulmoner
Çomaklaşma vasküler anormallik
Soluk cilt-konjonktiva Anemi
Deri/tırnaklar Kas yıkımı Nöromüsküler hastalık
Ekimoz Trombositopeni, heparin/varfarin alımı
Subkutan amfizem Kot kırığı, pntx, trakeabronşial yaralanma
Deride döküntü, ürtiker Alerjik reaksiyon, enfeksiyon
Strok, intrakranyal hemoraji, uzun dönemde
Fokal defisit aspirasyon pnömonisi
Simetrik defisit Nöromüsküler hastalık
Nörolojik
muayene Metabolik veya elektrolit bozukluğu (hipokalse-
Diffüz güçsüzlük mi, hipomagnezemi, hipofosfatemi), anemi
166 Hiporefleksi Hipermagnezemi
Assenden güçsüzlük Gullian-barre hastalığı
Konu 1

incelemedir. Son zamanlarda geçirilmiş cerrahi mak işareti olarak bilinen şişmiş epiglot gö-
girişim ve malignitede yanlış yüksek D-Dimer rülür.(10)

Solunum Sıkıntılı Hastaya Yaklaşım


olasılığı vardır.(1-3,5-7)
• Bilgisayarlı tomografi (BT): nefes darlığı
Kardiyak biomarkırlar: Kardiyak iskemide ile gelenlerde ilk değerlendirmede endike
yükselirler. Seri ölçüm gerektirir. Özgüllüğü sı- değildir. Ancak aşağıda belirtilen üç neden-
nırlıdır: PE, sepsis, perikardit, myokardit, war- den dolayı BT tetkiki yapılabilir.(8)
farin kullanımı, renal yetmezlikte yükselebilir.(6)
• Pulmoner fibrozisli hastaların çok az yüzde-
Elektrokardiyogram (EKG): Kardiyak iskemi- si normal akciğer grafisi ile gelebilir. Fizik
de ST segment değişiklikleri olabilir. Myokard muayenedeki anormallik, azalmış akciğer
enfarktüsü tanısı konan hastaların yaklaşık %20 kapasitesini gösteren solunum fonksiyon
’sinde ilk EKG normal bulunmuştur.(6) testi ile beraber akciğer grafisi normal has-
Kan şekeri, üre, kreatinin, elektrolitler, kalsi- talarda BT taraması gerekebilir (alveolit tes-
yum, fosfor ve tiroid uyarıcı hormon ölçümünü piti için)
içerir.(6)
• Sigara öyküsü olan, normal spirometri ve
Pulmoner fonksiyon testleri: Spirometri ve akciğer grafisine sahip hastalarda BT de
pulse oksimetreyi içerir. Spirometri; üst ve amfizematöz görünüm olabilir. Bu hasta-
alt havayolu obstrüksiyonlarını tespit ve ayırt larda efor sonrası oksijende desatürasyon ve
edebilir. Acil serviste kullanımı en uygun olan düşük difüzyon kapasitesi vardır.
PEFR(zirve ekspiratuvar akım hızı) ölçümle-
• Kronik tromboemboli öyküsü olan, ekzer-
ridir. KOAH ve astım hastalarında yatak başı
PEFR ölçümü tanı ve bronkodilatör tedavi so- sizle oksijen desatürasyonu ve ekokardiyog-
nucunu görme amaçlı kullanılabilir.(1-3,5-7) rafide pulmoner arter basıncında yükseklik
saptanan hastalara pulmoner arter görün-
Kapnografi (karbondioksit monitörizasyonu tülenmesi için BT ile pulmoner anjiografi
-end tidal CO2): Akut solunum sıkıntısı olan tetkiki yapılır.(8)
hastalarda solunum durumunun dinamik izlen-
mesini sağlar. Tedaviye rağmen hastanın duru- • Ventilasyon perfüzyon sintigrafisi: BT
munda bozulma, stabilizasyon ve iyileşme hak- için uygun olmayan, normal AC grafisine
kında geribildirim sağlar.(6) sahip hastalarda alternatif tanı yöntemidir.(6)

Ekokardiyografi (EKO): Renkli dopler EKO


pulmoner emboli, pulmoner hipertansiyon, di- Tedavi
astolik disfonksiyon düşünülen hastalarda kul-
lanılabilir.(8) Dispne Tedavisi: Patofizyolojik mekanizma-
ların önce düzeltilmesi sonra spesifik tedaviler
şeklinde kategorize edilir. Dispnesi herhangi
Radyolojik görüntüleme(8) bir nedenle oluşan hastanın yönetiminde temel
prensip yeterli oksijenizasyonun sağlanmasıdır.
• Akciğer grafisi: hiperinflasyon, inflamas-
yon, interstisyel sıvı, büllöz akciğer gö- Diğer prensipler bronkospazmın azaltılması,
rüntüleri, kapak rahatsızlığı veya kardiyak ödemin çözülmesi, infeksiyonun tedavisidir.(3,6)
disfonksiyona işaret eden kalp büyüklüğü Acil hekiminin temel amacı; yeterli oksijeni-
değişikliği gözlenebilir.(8)
zasyonu sağlamak, acil havayolu yönetimi ve
• Lateral boyun grafisi: trakeal sütun hattı- solunum desteğine ihtiyacı belirleme, nefes dar-
nın görüntülenmesi için kullanılabilir.(1-3,5,7) lığının en olası nedenlerini düşünüp tedavisine
Epiglottit vakalarında klasik olarak başpar- başlamaktır.(6) 167
Akut şiddetli nefes darlığı ile başvuran hastada Dispne Nedenleri ve Tedavisi
aşağıdaki tedbirler derhal sağlanmalıdır.(6)
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Astım
1. Oksijen verilmesi sağlanmalıdır. Oksijen;bir
çok nefes darlığı nedeni için güçlü hazır te- Acil serviste akut astımın tedavisindeki amaç;
davidir. Hafif nefes darlığı ve oda havasında inhale beta 2 agonistlerin devamlı ve tekrarla-
yan dozda verilmesi ile havayolu obstrüksiyonu
oksijen saturasyonu iyi olan hastalara nazal
gidermek ve yeterli oksijenizasyonu sağlayarak
kanülle 2 lt/dk oksijen yeterlidir. Solunum
hipoksemiyi olabildiğince çabuk düzeltmek ve
sıkıntılı hipoksik hastalara 15lt/dk oksijen
inflamasyonun tedavisidir.(3,11) Oksijen; arteryel
verilmelidir.
oksijen saturasyonu %90’nın üzerinde tutulması
2. Damar yolu açılmalı, laboratuvar tetkikleri amaçlanır. Hiperkapni gelişen hastalarda oksijen
için kan örnekleri alınmalıdır. tedavisine dikkat edilmelidir.(3,11)

3. Kardiyak ve nabız oksimetre monitörizas- Kısa etkili B2 agonistler; ister nebülizatörle ol-
yonu sağlanmalıdır. sun ister hava haznesi ile olsun aynı etkiyi göste-
rirler. İlk bir saat içinde 20 dk ara ile verilir. Daha
4. Havayolu ekipmanları hastanın başucunda sonra ihtiyaç olursa 1-4 saatte bir verilir. (3,11)
hazır halde bulundurulmalıdır.
Adrenalin; subkutan yada intramüsküler ad-
5. Tansiyon pnömotoraks, kardiyak tampo- renalin anaflaksi yada anjioödem varsa tercih
nat, üst havayolunda yabancı cisim gibi geri edilmelidir. Ancak çok ağır astım atağı sırasında,
döndürülebilir havayolunu ciddi tehlikeye eğer B2 agonist bulunamıyorsa denenebilir an-
sokan durumlar tanınmasına yönelik hızlı cak yan etkilerinin çok fazla olabileceği akılda
değerlendirme yapılmalıdır.(6) tutulmalıdır.(3,11)

Antikolinerjikler; inhale (Bkz. Toraks Ultraso-


Yatakbaşı ultrason tamponad ve pnömotoraks
nu) B2 agonist ile kombine edildiğinde her bir
varlığının tespitinde faydalıdır.(6)
ilacın tek başına yaptığından daha iyi bronkodi-
latasyon sağlar. Metilksantinlerden önce denen-
Hayatı tehdit eden ve her durumda dikkat edil- melidir.(3,11)
mesi gereken dispne nedenleri şunlardır:(6)
Metilksantinler; B2 agonistlere benzer bronko-
• Akut koroner sendrom dilatasyon etkisi olmasına rağmen yan etki gö-
• Akut kalp yetmezliği rülme sıklığı fazla olduğu için alternatif tedavi
yöntemidir. Eğer önceden metilksantin kullan-
• Aritmi mıyorsa teofilin için 30 dk da yavaş infüzyon-
• Perikardiyal tamponad la gidecek şekilde 5-9 mg/kg yükleme dozu ve
daha sonra 0.5-0.9 mg/kg/saat olacak şekilde 24
• Pulmoner emboli saatlik infüzyonla idame dozudur.
• Pnömoni veya diğer enfeksiyonlar
Kortikostreoidler; inhale kortikostreoidler atak
• KOAH alevlenmesi önlenmesinde tercih edilen ilaçlardır ancak atak
sırasında da kullanılabilirler. Sistemik kortikos-
• Astım
teroidler ataktan çıkmayı hızlandıran ilaçlardır.
• Anjioödem, anaflaksi önerilen doz 60-80 mg metilprednizolon veya
onun eşdeğeridir.(3,11)
• Zehirlenme (karbonmonoksit vb)
• Travma (pnömotoraks, hemotoraks vb)(6) Magnezyum; Astım atağında rutin olarak öne-
168 rilmemektedir. Ancak yoğun tedaviye rağmen
Konu 1

yetersiz yanıtı olan hastalar, FEV1 <% 25-30 önerilmektedir. Antibiyotik tedavisinin solu-
olan hastalarda hastanede kalış süresini azalttığı num fonksiyonları üzerine etkisi azdır. Balgam

Solunum Sıkıntılı Hastaya Yaklaşım


gösterilmiştir. 20 dk içinde 2 gr iv infüzyon öne- miktarında ve pürülansında artma ile nefes dar-
rilen dozdur.(3,11) lığında artış ve mekanik ventilasyon gerektiren
ağır alevlenme geçirenlerde önerilmektedir. (6,11)
Helioks; solunum yollarında direncin azalması-
na neden olur, solunum iş yükünü azaltır, ak-
ciğer kompliansını düzeltir, oksijen difüzyonu- Pulmoner tromboemboli (PE)
nu ve CO2 atılımını arttırır. Bu etkileri ile ağır
Göğüs ağrısı, göğüs duvar hassasiyeti, sırt ağ-
ataktaki hastaların entübe edilmesini ve meka-
rısı, omuz ağrısı, üst abdominal ağrı, senkop,
nik ventilatöre bağlanmasını önlediğini belirten
hemoptizi, nefes darlığı, yeni gelişen wheezing,
çalışmalar vardır.(12)
yeni kardiyak aritmi ile hastalar presente olabi-
lirler. Klasik triad olan hemoptizi, dispne, göğüs
ağrısı %20’den daha az görülür ve ne duyarlı ne
Diğer Tedaviler
de, özgül bulgulardır.(13,14,15)
Antibiyotikler; bakteriyel enfeksiyon düşündü-
ren durumlar dışında rutinde önerilmemektedir. Altta yatan risk faktörleri: Gebelik, oral kont-
raseptif kullanımı, majör cerrahi, çoklu travma,
Mukolitik ajanlar; mukusu ve hava akımı kısıt- alt ekstermitelerde kırık, variköz venler, immo-
lanmasını arttırdığı için önerilmemektedir. bilizasyon, eski derin ven trombozu (DVT)-PE
Antihistaminiklerin ve fizyoterapinin atak sıra- ve genetik yatkınlıktır.(13,14)
sında faydası yoktur.
Fizik muayenede taşikardi, taşipne, DVT bulgu-
Sedatif ilaçların ataklar sırasında kullanılmasın- ları, plevral frotman, ral, siyanoz, ateş, diaforez
dan kaçınılmalıdır. bulunabilir.(14,15)
Lökotrien antagonistleri astım atağında kullanıl- Tanı konması için dikkate alınan klinik özellik-
mazlar.(3,11) ler; tetkik öncesi klinik olasılık ve tanısal testler-
dir. PE tanısı için hiçbir invaziv olmayan tetkik
ne sensitif ne de spesifiktir.(13,14)
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Tanısal testler: kangazı, EKG, D-Dimer, BNP,
İlk adım oksijen tedavisine başlamak ve alevlen-
akciğer grafisi, dopler USG, ventilasyon-perfüz-
me şiddetini belirlemektir. KOAH hastalarında
yon sintigrafisi, spiral BT, pulmoner anjiografi-
oksijen verirken kesinti yapılmamalıdır. Bu has-
dir.(14,15)
talarda PaO2>60 mmhg veya oksijen saturasyo-
nu %90-94 hedeflenen düzeylerdir. Ancak ok- Tedavi oksijen destek tedavisi, antikoagülan,
sijen doygunluğu hiperkarbiye neden olabilir ve trombolitik ve cerrahi tedavidir.(14,15)
solunum dürtüsünü azaltabilir. Buna karşın ok-
sijendeki yetersizlik bilinç bozukluğuna neden
olabilir. Hekim KOAH hastasında entübasyon Kalp yetmezliği-Akut akciğer ödemi
kararını belirlerse hedef oksijen doygunluğu ve Tedavideki amaç; akciğerlerdeki ödemin azal-
hiperkarbi ayırımı yapmaksızın oksijen sunumu tılması (oksijen, hastaya pozisyon verilmesi,
maksimize edilmelidir.(6,11) furosemid, nitratlar, morfin, sıvı kısıtlaması),
Kısa etkili B2 agonistler KOAH alevlenme te- kardiyak iskeminin araştırılması ve yönetimi
davisinde tercih edilen bronkodilatör ilaçlardır. (EKG, kardiyak enzimler, aspirin, nitratlar vb),
Kısa sürede cevap alınamazsa antikolinerjik ekle- bronkospazmın çözülmesi (salbutamol), varsa
nebilir. Metilksantinler ikinci sırada tedavi seçe- eşlik eden nedenlerin tedavisi (pnömoni, anemi
neğidir. Kortikosteroidler diğer ilaçlara ek olarak tedavisi vb) şeklindedir.(16) 169
Başlangıç tedavi oksijen desteği, gerekliyse me- mevcutsa gözlem ve/veya torasentez yapılabilir.
kanik ventilasyon, intravenöz loop diüretiklerle Orta ve ileri derecede pnömotoraks varsa kapalı
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

diürez (furosemid 40 mg iv, bumetanid 1 mg sualtı drenajı uygulanır. Travma sonrası meka-
iv, torsemid 10-20 mg iv), hipotansiyonu olma- nik ventilatör ihtiyacı olan hastalarda minimal
yanlarda vazodilatör tedavi (iv nitrogliserin (, iv pnömotoraks olsa bile kapalı sualtı direnajı uy-
nitroprussid,nesiritid), morfin uygulanır. Şid- gulanmalıdır.(18)
detli, dirençli yakınmaları olan hastalarda iv po-
zitif inotropik ajanlar (dobutamin 2.5-15 mcg/
kg/dk, milrinon), mekanik kardiyak destek, ult-
Tansiyon pnömotoraks
rafiltrasyon gibi ek tedaviler gerekebilir.(17) Tansiyon pnömotoraks klinik tanıdır ve mutla-
ka radyolojik olarak doğrulanması gerekli değil-
Standart Tedavi(16-17) dir. Akciğer parankimi ve/veya trakeobronşial
sistemden intraplevral boşluğa tek yönlü hava
Oksijen; 10-15 lt/dk (KOAH lı hastalarda 2 lt/ kaçağının olması sonucu oluşur. İntraplevral
dk.) verilmelidir.(16-17) boşlukta giderek artan bir basınçla oluşan pnö-
Morfin sülfat; 2-5 mg iv dozunda anksiyete ve motoraks aynı taraf akciğerinde total kollaps
ajitasyonu olan hastalarda verilir. KOAH alevlen- oluşturduktan sonra trakea ve mediasteni karşı
me ve bradikardi varlığında verilmemelidir.(16-17) tarafa iterek venöz dönüşte azalmaya neden olur.
İntraplevral basınç 20-30cmH2O’ya kadar ula-
Nitratlar; nitrogliserin titre ederek 10-200 mcg/ şır, mediastinal şift gelişir. Karşı akciğer de bas-
dk dozunda verilir. kı altında kalır. Acil müdahale gerektiren ciddi
Asetil salisilik asit; akciğer ödemi etyolojisinde bir durumdur. Plevral aralıktaki hava hızlı bir
rol oynayan AKS ve atrial fibrilasyon yönetimin- şekilde drene edilmelidir. Solunum sıkıntısı, ta-
de endike olduğu için sol kalp yetmezliği olgu- şikardi, hipotansiyon, trakeal deviasyon, unila-
larda standart tedavidir.(16-17) teral solunum seslerinin alınamaması en önemli
semptomlardır. Boyun venlerinin distansiyonu
Furosemid; hipervolemik olduğu düşünülen ol- ve siyanoz geç dönemde ortaya çıkabilen bul-
gularda 40-100 mg iv verilir.(16-17) gulardır. Semptomların benzerliği nedeniyle
Dopamin; pulmoner ödemle birlikte hipotansi- klinik görüntü olarak, özellikle geç dönemde
yon varlığında kullanılmalıdır. 5 mcg/kg/dk doz kardiyak tamponadla karıştırılabilse de tansiyon
ile başlanıp hasta yanıtına göre doz ayarlanma- pnömotoraksda aynı tarafta solunum seslerinin
lıdır.(16-17) alınamaması ve perküsyonda hipersonorite alın-
ması ayırıcı tanıyı sağlar. Tedavide acil olarak
Dobutamin; 2.5 mcg/kg/dk doz ile başlanıp dekompresyon uygulanmalıdır. Pnömotorakslı
hasta yanıtına göre doz ayarlanmalıdır. Arter ba- tarafa ikinci interkostal aralıktan midklaviküler
sıncını yükseltmediğinden kardiyojenik şoktaki çizgiden girilen bir iğne ile basınçlı hava boşal-
hastada tek başına kullanımı uygun değildir .(16-17)
tılırak basit pnömotoraksa dönüştürülmelidir.
Salbutamol; bronkospazmın eşlik ettiği hastalar- Daha sonra aynı lokalizasyondan uygulanan ka-
da 2.5 mg dozunda nebülizatörle verilir. Klinik palı su altı direnajı genellikle tedavi için yeterli
yanıta göre 1 saat içinde 3 kez verilebilir.(16-17) olur. Eğer primer neden trakeobronşial yaralan-
ma veya toraks duvarı defekti ise bunlara yönelik
ileri tedavi planlanmalıdır.(18)
Basit pnömotoraks
Fizik muayenede solunum sesleri azalmıştır. Cilt Epiglottit
altı amfizeminin varlığı kuvvetle pnömotoraksa
işaret eder. Direk grafilerde akciğer sınırının gö- İnfeksiyöz nedenli akut üst solunum yolu tıkan-
170 rülmesiyle tanı konulur. Minimal pnömotoraks masına neden olan en ciddi durumların başında
Konu 1

gelir. Sıklıkkla 2-7 yaşlarındaki çocuklarda ve


* Kardiyak ve puls oksimetre monitörizas-
Haemophilus influenzae tip B ile oluşur. Yüksek

Solunum Sıkıntılı Hastaya Yaklaşım


yonu sağlanmalıdır. Hastanın periferik
ateş, hızla ilerleyici dispne, ileri derecede genel oksijen saturasyonuna göre nazal kanül
durum bozukluğu, şoka eğilim, afoni, palör ya veya maske ile oksijen verin
da siyanozla karakterize çok ağır bir tablodur.
Laringoskopla şiş ve kırmızı epiglotun görül- * Havayolu ekipmanları hastanın başucun-
mesi ile tanı konur, ancak muayene sırasında da hazır halde bulundurulmalıdır.
bile akut komplet tıkanma olabileceğinden çok * Tansiyon pnömotoraks, kardiyak tampo-
dikkatli olmalı, acil girişim koşulları bulunan nat, üst havayolunda yabancı cisim gibi
bir ortamda boğaz muayenesi ve laringoskopi geri döndürülebilir, havayolunu ciddi
yapılmalıdır.(19) Epiglottit tanısından şüphelenil- tehlikeye sokan durumların tanınmasına
diğinde tüm girişimler havayolunun güvenliğini yönelik hızlı değerlendirme yapılmalıdır.
sağlamaya yönelik olmalıdır. Hasta uyanık de- * Yaşlı ve riskli hastalara 12 lead EKG çe-
ğil ve solunum yetmezliği bulguları varsa balon kilmelidir.
maske ile ventilasyona başla, endotrakeal entü-
* Solunum sıkıntısı ile gelen hasta stabil
basyon deneyin, larengeal maske, krikotirotomi hale getirildikten sonra akciğer grafisi çe-
ve trakeostomiyi düşünün. Mümkün olan en kilmelidir.
kısa zamanda iv antibiyotikler başlanmalıdır.
2. veya 3. Kuşak sefalosporinler, beta laktamaza * Epiglottit düşünülen hastaları direkt mu-
dirençli penisilinler kullanılabilecek antibiyotik- ayeneden kaçının, ileri havayolu açısın-
dan hazırlıklı olunmalıdır.
lerdir.(10)
* Tansiyon pnömotoraks düşünülen olgu-
larda herhangi bir görüntüleme yöntemi
Özet için zaman kaybetmeden derhal iğne ile
dekompresyon uygulayın.
Akut şiddetli nefes darlığı ile başvuran hastada;

* Başvuru anında santral sinir sistemi dep- Kaynaklar


resyonu olan ve solunumunu kendi başı-
1. Denizbaşı A. Türkiye Acil Tıp Eğitim Programı
na idame ettiremeyecek, aspirasyon ihti-
Temel Acil Tıp Eğitimi Kursu Eğitmen Kitabı,
mali yüksek olan hastaları entübe ederek 2007:57-61.
hava yolu güvenliği sağlanmalıdır.
2. Karcıoğlu Ö. Göğüs Hastalıklarında Aciller; Acil
* Oksijen verilmesi sağlanmalıdır. Oksijen; Servise Dispne İle Başvuran Hastaya Yaklaşım.
bir çok nefes darlığı nedeni için güçlü Toraks Derneği 4. Kış okulu 4-8 ocak 2005 Kay-
hazır tedavidir. Hafif nefes darlığı ve oda seri sunum metni.
havasında oksijen saturasyonu iyi olan 3. Ayrık C. Çevik AA. Acil Serviste Dispneik Has-
hastalara nazal kanülle 2 lt/dk oksijen ye- taya Yaklaşım. Acil Tıp Dergisi 2000 III. Acil
terlidir. Solunum sıkıntılı hipoksik hasta- Tıp Sempozyum Özel Sayısı 29-45.
lara 15lt/dk oksijen verilmelidir. 4. Amerıcan Thoracıc Socıety. Dyspnea. Am. J.
Respir. Crit. Care Med, 1999;159:321-40.
* Damar yolu açılmalı, arteryel kan gazı ve
altta düşünülen nedene yönelik laboratu- 5. Stapczynski JS. Respiratory Distress. Tintinalli
var tetkikleri için kan örnekleri alınmalıdır. JE, Kelen GD, Stapczynski JS, eds: Emergency
Medicine A Comprehensive Study Guide, 5th ed,
* Başta semptomatik ve destek tedavi uy- North Carolina, McGraw Hill 2000;pp:443-52.
gulanmalıdır. Daha sonra asıl nedene yö- 6. Ahmed A, Graber MA, Dickson EW. Evaluati-
nelik agresif tedavi verilmelidir (bronkos- on of the adult with dyspnea in the emergency
pazmın azaltılması, ödemin çözülmesi, department. Update:20/09/2011 erişim adresi:
enfeksiyonun tedavisi) www.Uptodate.com erişim tarihi: 18/04/2012. 171
7. Güneysel Ö. Dispneli Hastaya Yaklaşım.Klinik 14. Avşaroğulları L. Pulmoner tromboemboli. Tüm
Gelişim, 2008;21:32-9. yönleriyle acil tıp. Edt. Zeynep Kekeç. Nobel ki-
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

8. Schwartzstein RM. Approach to the patient with tabevi 2010:165-77.


dyspnea. Update: 24/05/2011 erişim adresi: 15. Schoenfeld CN. Pulmonary embolism. Tin-
www.Uptodate.com erişim tarihi: 18/04/2012. tinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS, eds:
9. Pratter MR, Wissam Abouzgheib W, Stephen Akers Emergency Medicine A Comprehensive Study
S et al. An algorithmic approach to chronic dyspnea Guide, 5th ed, North Carolina, McGraw Hill
Respiratory Medicine, 2011;105:1014-21. 2000:p;396-401.

10. Uzuner N, Tuncel T, Uysal P. Sağlıkta ve Has- 16. Sebe A. Kardiyak pompa yetmezliği. Kardiyak
talıkta Pediatrik Havayolu. The Pediatric Emer- Aciller edt: Satar S, Karcıoğlu Ö. Nobel Kitabe-
gency Medicine Resource Çeviri edt. Özdemir D. vi, 2008:283-301.
Ankara. Rotatıp Kitabevi. Ankara, 2011:52-105. 17. Colucci WS. Treatment of acute decompensa-
11. Kuleci S. Astım ve koah ataklarında acil yakla- ted heart failure: Components of therapy. Up-
şım. Tüm yönleriyle acil tıp. Edt. Zeynep Kekeç. date:26/01/2012 erişim adresi: www.Uptodate.
Nobel kitabevi, Ankara, 2010:157-64. com erişim tarihi: 24/04/2012.

12. Saçkesen C. Astım Atak Tedavisi ve Tedavideki 18. Nadir A, Şahin E. Hemotoraks, pnömotoraks
Yenilikler: İnhale Steroid, İpratropium Bromid, ve şilotoraks.TTD Toraks Cerrahisi Bülteni
Magnezyum, Heliox. T Klin J Allergy-Astma 2010;1:1: 39-44
2003,5:132-9. 19. 19- Çokuğraş H. Akut obstrüktif solunum yolu
13. Kolsuz M. Venöz Trombüs ve Tromboemboli acillerine yaklaşım.İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakülte-
Risk faktörleri. Pulmoner Tromboemboli. Edt. si Sürekli Tıp Eğitim Etkinlikleri Pediatrik Acil-
Metintaş M. ASD Toraks Yayınları 2001:21-43. ler Sempozyumu 2001:9-14.

172
Konu 2
ASTIM VE KOAH ATAKLARINDA
ACİL YAKLAŞIM
Dr. Sedat Kuleci

Astım Atağına Yaklaşım Astım Atağı Tanımı


Astım atağı (astım alevlenmesi) nefes darlığı,
Astım Tanımı ve Sınıflaması öksürük, göğüste hırıltı ve hışıltı veya göğüste
Astım, pek çok hücre ve hücresel elementin rol sıkışma hissi veya bunların bir kaçının bir arada
aldığı hava yollarının bir kronik inflamatuar has- bulunması ile ortaya çıkan hızlı ve ilerleyici bo-
talığıdır. Bu kronik inflamasyon, özellikle geceleri zulmadır. Solunum sıkıntısı sık görülür. Ekspira-
ve sabah erken saatlerde gelişen göğüste sıkışma tuar hava akım hızlarında azalma görülür (Zirve
hissi, öksürük, nefes darlığı ve wheezing’in tek- Ekspiratuar Hız’ında “Peak Expiratory Flow”
rarlayıcı ataklarına yol açan hava yolu aşırı duyar- (PEF) ve 1. saniyedeki zorlu ekspiratuar vo-
lılığı ile ilişkilidir. Bu ataklar, değişken düzeylerde lüm’ümünde “Forced Expiratory volume” (FEV)
olmakla birlikte, genellikle yaygın hava yolu obs- düşme) ve atağın şiddetini göstermede yakınma-
trüksiyonu ile ilişkilidir ve bu hava yolu obstrük- ların derecesine göre daha iyi bir belirteçtir.
siyonu kendiliğinden ya da tedavi ile düzelir.

“The Global Initiative for Asthma (GINA)”’nın Astım Atağı Tedavisi


2009 yılı son güncellemesi stabil astımda “kont-
rol” kavramını getirmekte ve astımı 3 evrede de- Atak tedavisinin amaçları hava yolu tıkanıklığı
ğerlendirilmekte ve tedavi etmektedir (Tablo 1). ve hipoksemiyi olabildiğince çabuk düzeltmek ve

Tablo 1. Astım kontrolünün düzeyleri.


Kısmen kontrol altında
Kontrol altında (Hafta
Özellik (Hafta boyunca Kontrol dışı
boyunca bütün hepsi)
herhangi biri)

Günlük yakınmalar Yok, ya da haftada 2’den az


Haftada 2’den fazla

Aktivite kısıtlılığı Yok, ya da haftada 2’den az


Var
Gece semptomlar/ Kısmen kontrol
Uyanma Yok Var altında yer alan üç ve
üzeri özelliğin hafta
Kurtarıcı ilaç kullanma boyunca bulunması
gereksinimi Yok, ya da haftada 2’den az Haftada 2’den fazla

Tahmin edilen ya da
Akciğer Fonksiyonları
biliniyorsa en iyi
(PEF ya da FEV1) Normal
ölçümün %80’inden az
Atak Yok Yılda bir ya da daha fazla Bir hafta içinde olması
daha sonraki olası atak gelişimlerini engelleyici • Oral steroid kullananlar veya yakın zaman-
planlar hazırlamaktır. Astım atağı nedeniyle bir da bırakanlar
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

sağlık kuruluşuna başvuran astımlı bir hastanın • Halen inhale kortikosterid kullanmayanlar
tedavisi için gerekli en az donanım ve tedavi araç-
ları şunlardır; gece ve gündüz başvuru imkanı, Kısa etkili β-agonist “bağımlıları” (Ayda bir
yakın takip (klinik ve PEF), art arda kısa etkili kutu ve üzeri bitirenler)
inhale bronkodilatatör verme, sistemik gluko-
• Sedatif kullananlar da dahil olmak üzere,
kortikosteroidleri verme, oksijen desteği. psikiyatrik hastalık veya psikososyal rahat-
sızlık öyküsü olanlar
Yüksek Riskli Hastaları Tanımlanması • Önceki astım tedavi planlarına uy(a)mayan
hastalar
Yüksek riskli hastaları tanımlanması, erken ve
yoğun bakım koşullarının sağlanması için gerek-
lidir. Bu hastaları şöyle tanımlayabiliriz: Astım Atağın Şiddeti
• Entübasyon ve mekanik ventilasyon gerek- Atak şiddetinin belirlenmesi, tedavi şeklini de
tiren çok ağır astım atağı geçirme öyküsü belirler. Solunum sayısı, nabız hızı ve semptom-
olanlar ların takibi gibi klinik bulgular yol gösterici olsa
da, solunum fonksiyonlarının ölçümü ve oksi-
• Son bir yıl içinde hastaneye veya acil servise metre takibi atak şiddetini belirlemede önemli-
astım atağı nedeniyle yatırılanlar
dir (Tablo 2).

Tablo 2. Astım atağının şiddetinin değerlendirilmesi.


Solunum
Özellik Hafif Orta Ağır
Arrestine Gidiş
Konuşmakla. Dinlenimde.
Yürümekle.
Nefes Darlığı Oturmayı tercih Öne doğru
Uzanabiliyor.
ediyor. eğilmiş.
Kısa cümleler Kelimeler
Konuşması Cümleler kurabiliyor.
kurabiliyor. söyleyebiliyor.
Uykuya eğilimli,
Uyanıklığı Ajite olabilir Genellikle ajite Genellikle ajite
konfüze
Solunum hızı Artmış Artmış Sıklıkla >30/dk
Paradoksal
Ek solunum kaslarının
Genellikle yok Genellikle Genellikle torakobdominal
kullanımı
hareket
Orta düzeyde, sıklıkla
Hırıltı-Hışıltı Genellikle
sadece ekspirium Yüksek Yok
“Wheezing” yüksek
sonunda
Nabız sayısı <100 vuru/dk 100-120 vuru/dk >120 vuru/dk Bradikardi
PEF (ilk bronkodilatör
%60’in altında
verilmesini takiben
%80’in üzerinde %60-80 arası ya da 100 L/
% beklenen veya
dk’nın altında
% hastanın en iyisi)
PaO2 ve/veya Normal (teste gerek > 60 mmHg < 60 mmHg
PaCO2 yok) <45 mmHg < 45 mmHg > 45 mmHg

174
%SaO2 > %95 %91-95 <%90
Konu 2

Hastanın Değerlendirilmesi Verildiğinde toksisitesi açısından serum düzeyi-


nin yakın takibi gereklidir.

Astım ve KOAH Ataklarında Acil Yaklaşım


Acil servise gelir gelmez hastanın kısa bir tıbbi
öykü ve fizik muayenesi yapılarak hemen teda- Adrenalin: Cilt altı ya da intramusküler adrena-
viye geçilmelidir. Laboratuvar incelemeleri ile lin anaflaksi ya da anjioödem varsa tercih edil-
zaman kaybedilmemelidir. Tıbbi öyküde şunlar melidir. Ancak çok ağır bir astım atağı sırasında,
sorgulanmalı: Yakınmaların şiddeti, egzersiz sı- eğer β2 agonist bulunamıyorsa, denenebilir, ama
nırlaması ve uyku bozukluğu, kullandığı bütün bu tedavinin yan etkilerinin çok fazla olabileceği
ilaçları, normalde aldığı ve halen aldığı ilaç doz- akılda tutulmalıdır.
ları, atağın başlama zamanı ve olası tetikleyici,
Antikolinerjikler: İnhale β2 ile kombine edil-
daha önceki hastaneye ve/veya acil servise baş- diğinde her bir ilacın tek başına yaptığından
vuruları, hastaneye ve/veya yoğun bakıma yatış- daha iyi bir bronkodilatasyon sağlar ve kesin-
ları, bilinen entübasyon ve mekanik ventilasyon likle metilksantin’lerden önce denenmelidir. β
uygulama anamnezi. agonist ile kombine edildiğinde, daha düşük
Fizik muayenede atağın şiddeti (Tablo 2) ve hastaneye yatırma oranları ile PEF ve FEV ’de
olası kompliksyonlar (pnömoni, atelektazi, daha iyi düzelme sağladığını gösteren çalışmalar
pnömotoraks ve pnömomediastinum gibi) de- vardır. Ayrıca, β agonist bulunamıyorsa, ipratro-
ipum bromid, β agonist için önerilen doz sıklığı
ğerlendirilir. PEF ya da FEV’le arteryel oksijen
ile verilebilir. Bu arada nadiren de olsa antikoli-
satürasyon takibi astım atağındaki hastalarda
nerjiklerin yol açabileceği yan etkiler açısından
yapılmalıdır. Gerek duyulduğunda ilk tedaviyi
dikkatli olunmalıdır.
takiben akciğer grafisi çekilebilir ve arter kan
gazları değerlendirilebilir. Metilksantinler: Metilksantinler, β2 agonistlere
benzer bronkodilatör etkisi olmasına rağmen,
yan etki görülme sıklığı daha fazla olduğu için,
Tedavi ancak alternatif bir tedavi yöntemi (örn: inhale
β agonist ve/veya inhale antikolinerjik buluna-
Ağır astım atağı acil girişim gerektiren hayatı teh- madığında) olarak düşünülmelidir. Önerilen
dit edici bir durumdur. Bu nedenle hastanede as- doz: Eğer önceden metilksantin kullanmıyorsa
tım atağının tedavisi daha dikkatli yapılmalıdır. teofilin için 30 dk’da yavaş infüzyonla gidecek
şekilde 5-9 mg/kg yükleme dozu ve daha son-
Oksijen: Arteryel oksijen satürsayonunu (SaO2)
ra 0.5-0.9 mg/kg/saat olacak şekilde 24 saatlik
%90’ın üzerinde tutmak için oksijen tedavisi ve-
infüzyonla idame dozudur. Sık serum teofilin
rilir. Oksijen nasal kanül ya da yüz maskesi ile
düzeyi takibi gereklidir.
verilebilir. Oksijen dozu, SaO2’yi %90’ın üze-
rinde tutacak düzeyde olmalıdır. Önerilen doz Sistemik kortikosteroidler: Sistemik kortikos-
yüksek akımlı oksijendir (5-6 lt/dk) Hiperkapni teroidler ataktan çıkmayı hızlandıran ilaçlardır ve
gelişen astımlı hastalarda oksijen tedavisine dik- aşağıdaki durumlarda kesinlikle verilmelidirler:
kat edilmelidir.
• İlk verilen kısa etkili β2 agonist dozları ile
Kısa Etkili β2 Agonistler: Kısa etkili β2 agonist- sürekli bir düzelme sağlamamışsa,
ler ister nebülizatörle olsun, ister bir hava haz-
nesi ile olsun aynı etkiyi gösterirler. Kullanım • Astım atağı hasta oral kortikosteroid kul-
dozları ve uygulama ile bilgiler Tablo 3’de yer lanmakta iken gelişmişse,
almaktadır. • Oral kortikosteroid kullanma gerektiren as-
tım atakları geçirmişse.
İntravenöz β2 agonist, yüksek doz inhale β2 ago-
niste rağmen yeterli yanıt yoksa tedaviye eklene- Sistemik kortikosteroidler oral ya da intravenöz
bilir, ancak bu tedavinin yararı olduğuna yeterli verilebilir ve her iki verilme yolu hastanın duru-
bilimsel veri yoktur. muna ve eldeki ilacın formuna bağlıdır. Sistemik 175
Tablo 3. Hastanede atak tedavisi
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

İlk Değerlendirme
Anamnez ve Fizik muayene: Oskültasyon, yardımcı solunum kaslarının kullanımı, kalp hızı, solunum
hızı, PEF ya da FEV1, SaO2 ve diğer testler

İlk Tedavi
İlk bir saat içinde 20 dakika ara ile, tercihen nebülizatör ile, inhale kıa etkili beta agonist
• SaO2’yi %90’ın üzerinde tutacak şekilde oksijen tedavisi
• Hemen bir cevap yoksa ya da hasta oral kortikosteroid alıyorsa ya da atak çok şiddetli ise sistemik
kortikosteroid verilmesi
• Sedasyondan kaçınma

Tekrar değerlendir
İFM, PEF, SaO2 ve diğer testler

Orta atak Ağır Atak


• EF=%60-80 • PEF<%60
• FM: Orta şiddette semptomlar, yar- • FM: Dinlenim sırasında ağır semp-
dımcı solunum kaslarının kullanımı tomlar, göğüste çekilmeler
• İnhale β2 agonist ve inhale antikoli- • Yüksek risk grubu hasta
nerjik her saat başı ver • İlk tedaviden sonra düzelme yok
• Korkitosteroidler tekrar düşün • İnhale β2 agonist ve inhale antikoli-
• Tedaviye 1-3 saat daha devam et, kli- nerjik her saat başı ver
nik düzelmeyi gör • Oksijen ver
• Sistemik kortikosteroid ver

İyi yanıt Kötü yanıt


Tam olmayan yanıt
• Son tedaviden 1 saat sonra • Yüksek riskli hasta
(2 saatte)
durum stabil • FM: Semptomlar kötü,
• Yüksek riskli hasta
• FM: Normal uykuya meyil, konfüzyon
• FM: Orta-hafif semptomlar
• PEF>%70 • PEF<%30
• PEF>%70
• Solunum sıkıntısı yok • PaCO2>45 mmHg
• SaO2 düzelmiyor
• SaO2>%90 • PaO2<60 mmHg

Evine gönder
• İnhale beta agonist ver
Hastaneye yatır Yoğun bakıma yatır
• Oral kortikosteroid ver
• Hastayı eğit
176
Konu 2

kortikosteroidlerin etkili olabilmesi için en az • Geçmişinde ağır astım atağı ile hastanede,
dört saat gereklidir. Önerilen doz günlük 60-80 özellikle yoğun bakımda, yatma öyküsü

Astım ve KOAH Ataklarında Acil Yaklaşım


mg metilpredizolon veya onun eşdeğeridir. Te- olan hastalar
davi süresi 10-14 gün kadardır.
• Acil servise başvurmadan önce uzun süreli
İnhale Kortikosteroidler: İnhale kortikostero- yakınmanın varlığı
idler temel olarak atakların önlenmesinde tercih • Evde yeterince tıbbi bakım ve ilaç temini
edilen ilaçlardır, ancak ataklar sırasında da kul- olmayacak hastalar
lanılabilirler. Bunun için önerilen dozların çok
üstünde dozlar verilmesi gerekmektedir. Bu da • Daha ileri bir bozulmada hastaneye ulaşma
tedavi maliyetini oldukça arttırmaktadır. Bu ne- zorluğu olan hastalar
denle ataklar sırasında sistemik kortikosteroidler Tedavi sonrası PEF değeri %40-60 arası olan
tercih edilmelidir. hastalar, yeterli ve uygun bakım ve takip koşul-
ları dahilinde, acil servisten taburcu edilebilirler.
Magnezyum: Astım atağında intravenöz mag-
Tedavi sonrası PEF değeri %60’ın üstünde olan
nezyum rutin olarak önerilmemektedir, ancak
hastalar taburcu edilebilirler.
verilmesi ile seçilmiş hasta gruplarında (FEV
<%25-30 olan hastalar, ilk yoğun tedaviye yeter-
siz yanıtı olan hastalar) hastanede kalış süresini
Yoğun Bakıma Yatırma Endikasyonları
kısalttığı gösterilmiştir. Önerilen doz 20 dakika
içinde 2 gr tek doz infüzyon şeklinde verilmesi- Bir astım tedavisinde yetkili yoğun bakım uz-
dir. Bilinen bir yan etkisi yoktur. manı ile görüştükten sonra aşağıdaki durumlar-
da astım ataklı hastalar yoğun bakım ünitesine
yatırılmalıdır:
Diğer Tedaviler
• İlk tedaviye yanıt vermeyen ya da gittikçe
Antibiyotikler, pnömoni ya da ateş, pürülan
kötüleyen ağır astım atağı olan hastalar
balgam gibi bakteriyel enfeksiyonu dü şündüren
bulguların dışında rutinde önerilmemektedir. • Konfüzyon, uykuya meyil ve solunum ar-
restine gidişi gösteren diğer bulgular ve şuur
İnhale mukolitik ilaçlar mukusu ve hava akımı
kaybı
kısıtlanmasını arttırdığı için önerilmemektedir.
Sedatif ilaçları ataklar sırasında kullanmaktan • Oksijen tedavisine rağmen PaO2 <60 mmHg
ve/veya PaCO2 >45 mmHg olması
kaçınılmalıdır.
Antihistaminiklerin ve fizyoterapinin ataklar sı-
rasında faydası yoktur. Lökotrien antagonistleri KOAH Alevlenmesine Yaklaşım
astım atağında kullanılmazlar.

KOAH Tanımı
Hastaneye Yatırma Endikasyonları
KOAH önlenebilir ve tedavi edilebilir bir has-
Astım atağı ile acil servise gelen hastalar aşağıda-
talıktır ve akciğer dışı organlardaki bazı önemli
ki koşullarda altında hastaneye yatırılma açısın-
etkileri hastalığın daha ağır seyretmesine katkıda
dan değerlendirilmelidir:
bulunabilir. Hastalığın akciğerdeki etkisi hava
• Bir veya 2 saatlik ilk tedaviden sonra yete- akımı kısıtlılığıyla karakterizedir ve tam olarak
rince düzelmeyen ya da kötüleşen hastalar geri dönüşümlü değildir. Hava akımı kısıtlılığı
• Düzelmeyen ağır hava akımı kısıtlaması genellikle ilerleyicidir ve akciğerlerin zararlı par-
olan hastalar (Tedavi öncesi PEF<%25, te- tikül ya da gazlara anormal inflamatuar yanıtıyla
davi sonrası %40) ilişkilidir. 177
“Global Strategy for the Diagnosis, Manage- tir, pH’yı yükseltir, enotrakeal entübasyonu ih-
ment, and Prevention of Chronic Obstructive tiyacını azaltır ve PaCO2 ’yi, solunum sayısını,
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Pulmonary Disease [GOLD](2009)” sınıflama- nefes darlığının şiddetini, hastanede kalış süresi
sına göre KOAH 4 evredir (Tablo 4). ile ölüm oranını azaltır.

Tablo 4. KOAH sınıflaması


Alevlenmenin Şiddeti
Evre Özellikler
Evre 1: • FEV1/FVC < 0.70 Alevlenme öncesi hastanın anamnezi, komorbid
Hafif • FEV1 > beklenenin % 80’i hastalıkların varlığı, semptomlar, fizik muaye-
Evre 2: • FEV1/FVC < 0.70 ne, arter kan gazı ölçümleri ve diğer laboratuvar
Orta • %50 < FEV1 < beklenenin % 80’i testleri alevlenmenin şiddetini belirleyen faktör-
Evre 3: • FEV1/FVC < 0.70 lerdir (Tablo 5).
Ağır • %30 < FEV1 < beklenenin % 50’si
Arter kan gazı ölçümleri, alevlenmenin şiddeti-
• FEV1/FVC < 0.70
Evre 4: • FEV1 < beklenenin % 30’u veya ni belirleyen bir başka parametredir. PaO2 <60
Çok ağır • FEV1 < beklenenin % 50’si ve kronik mmHg ve/veya SaO2 <%90 ve/veya PaCO2 >50
solunum yetersizliği mmHg olması, solunum yetmezliğinin bulgusu-
dur. pH<7.35 veya PaCO2 >60 mmHg olması
ise mekanik ventilasyon endikasyonudur.

KOAH Alevlenmesinde Anahtar Noktalar


KOAH Alevlenme Tedavisinin Hedefleri
KOAH alevlenmesi, GOLD-2009’a göre şöyle
tanımlanmıştır: Hastanın öksürük, balgam ve/ KOAH alevlenme tedavisinin hedeflerinin temel
veya nefes darlığı yakınmalarında, günlük görü- noktaları şunlardır:
len değişkenlik dışında, akut biçimde artış gös- • Mümkün olursa, alevlenme nedeninin sap-
termesi ile karakterize ve hastanın düzenli teda- tamak ve tedavi etmek
visinde değişiklik yapmayı gerektiren bir klinik
durumdur. • Bronkodilatatör ya da diğer tedaviler ile
akciğer fonksiyolarını düzeltmek
Ayrıca, dispnede artış, balgam miktarında ve
• Yeterli oksijenasyonu sağlamak ve sekres-
pürülansında artış olarak da tanımlanmaktadır.
yonları uzaklaştırmak
Alevlenmenin en sık nedeni trakeo-bronşiyal
• Entübasyon gerekliliğini azaltmak
ağaçtaki enfeksiyonlar ve hava kirliliğidir, ancak
ağır alevlenmelerin yaklaşık üçte birinin nedeni • Hareketsizliğin komplikasyonlarını (örn:
saptanamamaktadır. tromboemboli) engellemek

İnhale bronkodilatörler (özellikle β agonistler; • Beslenme gereklerini karşılamak


antikolinerjikler dahil veya değil) ve oral kor-
tikosteroidler, KOAH alevlenmeleri için etkin
KOAH Alevlenmesinin Yönetimi
tedavilerdir.
KOAH alevlenmesi nedeni ile acile başvuran
Hava yolu enfeksiyonunun klinik bulgularına
hastada ilk adım oksijen tedavisine başlamak
sahip KOAH alevlenmeli hastalar antibiyotik
ve alevlenme şiddetini belirlemektir (Tablo 5).
tedavisinden yarar görebilir.
Oksijen tedavisinde PaO2>60 mmHg veya SaO
KOAH alevlenmesi olan hastalarda non-invaziv >%90 hedeflenen düzeylerdir, ancak PaCO artı-
178
mekanik ventilasyon, respiratuar asidozu düzel- şına dikkat edilmelidir. Kısa etkili β-agonistler,
Konu 2

Tablo 5. KOAH alevlenmesinin şiddetinin değerlendirilmesi

Astım ve KOAH Ataklarında Acil Yaklaşım


Hastalık Öyküsü Şiddetin Bulguları
• FEV1’in şiddeti • Yardımcı solunum kaslarının kullanımı
• Yeni ya da kötüleşen semptomların süresi • Paradoksal göğüs duvarı hareketleri
• Önceki atakların sayısı • Yeni veya kötüleşen santral siyanoz
• Komorbid hastalıklar • Periferik ödem gelişimi
• Halen kullandığı tedavi • Hemodinamik instabilite
• Sağ kalp yetmezliği bulguları
• Şuur bulanıklığı

KOAH alevlenme tedavisinde genellikle tercih Tablo 6. Hastaneye yatırma kriterleri


edilen bronkodilatatördür. Kısa sürede cevap Semptomların yoğunluğunda Sık alevlenme
alınamazsa, antikolinerjikler eklenebilir. Kom- belirgin artış olması öyküsü olması
bine kullanımındaki etkinlikleri tartışmalıdır. KOAH şiddetinin Yeni aritmileri
ağır olması ortaya çıkışı
Sıklıkla kullanılsa da, metilksantinlerin etkinli-
Yeni fizik muayene bulguları-
ği de tartışmalıdır. Yine de, kısa etkili bronko- Tanının kesin
nın (örn: santral siyanoz, pe-
dilatatörlerin alevlenme tedavisindeki etkinliği olmaması
riferik ödem) ortaya çıkması
yetersiz kalırsa, metilksantinler ikinci sıra tedavi İleri yaş ve evde
İlk tedavinin
seçeneğidir. başarısız olması
yetersiz bakım
imkanların olması
Glukokortikosteroidler, KOAH alevlenme teda-
visinde diğer ilaçlara ek olarak önerilmektedir.
Belirlenmiş kesin bir dozu yoktur. Yüksek dozla-
ra bağlı yan etkilere dikkat edilmelidir. Özet
Anibiyotik tedavisinin, solunum fonksiyonları * Astım atak tedavisinde alevlenmelere yö-
nelik öncelikli tedavi hızlı etkili inhale
üzerine etkisi azdır. Güncel tıbbi bilgilere göre
bronkodilatörlerin tekrarlayan dozlarda
şu koşullarda antibiyotik tedavisi önerilmektedir:
uygulanması, sistemik glikokortikoid ve
• Balgam miktarında ve pürülansında artma oksijen tedavisidir.
ile nefes darlığında artma semptomlarının * Astım tedavinin amacı hava yolu obs-
üçü de varsa; trüksiyonu ve hipoksemiyi olabildiğince
çabuk düzeltmek ve gelecek nüksleri ön-
• Bu üç yakınmadan ikisi varsa (yakınmalar-
lemeyi planlamaktır
dan birinin balgam pürülansında artış ol-
mak koşulu ile) * İnhaler bronkodilatörler (inhale β agonist
ve/veya ipratropium bromür) ve oral gli-
• Mekanik ventilasyon (İnvaziv ya da non-
kokortikoid KOAH akut atakta en etkili
invaziv) gerektiren ağır alevlenme geçirenler. tedavi seçenekleridir.

* KOAH akut atakta non invaziv mekanik


Hastaneye Yatırma Kriterleri ventilasyon respiratuar asidozu düzeltir,
endotrakeal entübasyon ihtiyacını azal-
KOAH alevlenmesi ile acile başvuran bir has- tır, hastanede yatış süresini ve ölüm oranı
tada Tablo 6’da gösterilen koşullarda hastaneye azaltır.
yatırılma değerlendirilmelidir. 179
Kaynaklar Chronic Obstructive Lung Disease (GOLD)
2009. Available from: http://www.goldcopd.org.
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

1. Global Strategy for Asthma Management 7. National Institute for Clinical Excellence
and Prevention, Global Initiative for Asthma (NICE). Chronic obstructive pulmonary disea-
(GINA) 2009. Available from: http://www.gi- se. National clinical guideline on management
nasthma.org. of chronic obstructive pulmonary disease in
2. Early emergency department treatment of acute adults in primary and secondary care. Thorax
asthma with systemic corticosteroids. Cochrane 2004;59:1-232.
Database Syst Rev, 2000;2. 8. Quon BS, Gan WQ, Sin DD. Contemporary
3. Rodrigo GJ, Rodrigo C. Continuous vs inter- management of acute exacerbations of COPD:
mittent beta-agonists in the treatment of acute a systematic review and meta-analysis. Chest,
adult asthma: A systematic review with meta- 2008;133:756-66.
analysis. Chest, 2002;122:160-5. 9. Niewoehner DE, Erbland ML, Deupree RH,
4. Parameswaran K, Belda J, Rowe BH. Addition Collins D, Gross NJ, Light RW, et al. Effect
of intravenous aminophylline to beta2-agonists of systemic glucocorticoids on exacerbations
in adults with acute asthma. Cochrane Database of chronic obstructive pulmonary disease. De-
Syst Rev 2000;4. partment of Veterans Affairs Cooperative Study
Group. N Engl J Med, 1999;340:1941-7.
5. Rowe BH, Bretzlaff JA, Bourdon C, Bota GW,
Camargo CA, Jr. Magnesium sulfate for trea- 10. Lloberes P, Ramis L, Montserrat JM, Serra J,
ting exacerbations of acute asthma in the emer- Campistol J, Picado C et al. Effect of three dif-
gency department. Cochrane Database Syst Rev ferent bronchodilators during an exacerbation
2000;2. of chronic obstructive pulmonary disease. Eur
Respir J, 1988;1:536-9.
6. Global Strategy for the Diagnosis, Management
and Prevention of COPD, Global Initiative for

180
Konu 3

PULMONER TROMBOEMBOLİ
Dr. Levent Avşaroğulları

Giriş önemli sebep kadınlarda pelvik venlerdir. Sep-


tik abortus gibi pelvik enfeksiyonlar, septik pul-
Pulmoner tromboemboli (PTE) sistemik derin moner embolilere kaynaklık edebilirler. Prostat
venlerden kaynaklanan pıhtı ya da pıhtıların ak- cerrahisi sonrası erkeklerde de pelvik kökenli
ciğerlerdeki damar yatağına göçü sonucu mey- pulmoner embolizm oluşabilir.
dana gelen, morbimortalitesi yüksek olan yaygın
bir hastalıktır. Olguların % 90’ından fazlasında PTE geçiren hastaların % 80-90’ında altta yatan
PTE popliteal, femoral ve iliak venlerdeki trom- bir ya da birkaç sebep bulunmuştur. Risk faktör-
büsten kaynaklanır. ABD’deki istatistiklere göre lerinin sorgulanması çok önemlidir.
yılda 650.000 olgu tespit edilmektedir. Yıllık in-
sidans 1.5 /1000’dir. PTE’ye bağlı yılda 200 000
ölüm kaydedilmektedir. Üçüncü sıklıktaki ölüm
PTE’de Risk Faktörleri
sebebidir. Ölümlerin 1/3’ü ilk saatte meydana PTE oluşmasına sebep olabilecek başlıca risk
gelmektedir. faktörleri şöyle özetlenebilir:
Tüm hastane ölümlerinin % 5-10’u PTE’ye bağ-
lıdır. PTE geçiren ve yaşayan hastaların yaklaşık İleri yaş
2/3’ünde tanı konulamamaktadır. Bu hastalarda Obesite
ölüm oranı % 30’lara çıkmaktadır. Uzun süren hava seyahati
Sigara İmmobilizasyon Kadın Hastalıkları
PTE’nin yakınmaları ve fizik muayene bulguları
özgül değildir. Tipik bir görünümü yoktur. Disp- Oral kontraseptifler
ne, taşipne, taşikardi ve göğüs ağrısı gibi semptom Gebelik
ve bulguların sadece bu hastalığa özgü olmama- Hormon replazman tedavisi
sından ötürü, tanı zorlaşmaktadır. Bazen yanıltıcı Hastalıklar
olabileceği gibi bazen de sinsi olabilir. Zamanın- Kanser
da tanı ve tedavi hayat kurtarıcıdır. Tanıda şüphe Önceki PTE ya da DVT İnme
önemlidir. Bir acil hekimi PTE konusundaki Omurilik hasarı
şüphesini her zaman muhafaza etmelidir.
Akut miyokard enfarktüsü
Elli yaş öncesinde erkeklerde daha sık olarak Konjestif Kalp Yetmezliği
gözlenirken yaş ilerledikçe cinsiyetler arasında Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı
bir fark olmadığı görülmüştür. Kırk yaş üzerin- Diyabet Hipertansiyon Nefrotik Sendrom
deki gebeler büyük risk altındadır. Enflamatuvar barsak hastalıkları
Altta yatan neden % 80-90 oranında derin ven Behçet hastalığı
trombozudur. In situ pulmoner arter trombozu SLE
seyrektir. Olguların yaklaşık % 10’unda ise se- Uzun süre kalan santral ven kateteri
bep, üst ekstremite trombozudur. Bu olgularda Kalıcı kalp pili
sıklıkla santral ven kateterleri vardır. Bir başka İnternal kardiyak defibrilatör
Cerrahi koruyucu fibrinolitik sistemin mikrotrombüsler
üzerindeki kontrolü azalır ya da kaybolur; böy-
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

lece pıhtı büyür ve ilerler. Derin venlerdeki bu


Travma
büyüyen ve ilerleyen pıhtı yerinden koptuğunda,
Ortopedik Cerrahi (Özellikle total kalça protezi, akciğer damarlarına gelir ve pulmoner emboli
total diz protezi, kalça kırığı cerrahisi, diz art- oluşur. Venlerde tromboz oluşması venöz staz,
roskopisi) hiperkoagübilite ve damar duvarı enflamasyonu
(endotel hasarı) tarafından tetiklenir. Bu 3 unsur
Genel Cerrahi (Özellikle kanser cerrahisi) “Virşov’un üçlü bulgusu” ya da “Virşov triadı”
Jinekolojik ve Ürolojik Cerrahi (Özellikle kan- olarak adlandırılır. (Bkz. Derin venöz tromboz)
ser cerrahisi)
Tromboz genellikle ven kapakçıklarının sinüsle-
Beyin Cerrahisi (Özellikle beyin kitleleri için ya- rinde oluşmaya başlar. Dakikalarla saatler içinde
pılan kranyotomide) Variköz Venler proksimale doğru ilerler. Pıhtının parçalanması ge-
nellikle 1-2 haftada olur. Embolizasyon riski trom-
büs oluşumunun ilk haftası içinde en yüksektir.
Yanık
Jinekolojik cerrahi geçiren hastalar, majör trav-
malı hastalar ve venöz yerleşimli kateteri olan
Pıhtılaşma Eğiliminin Arttığı Durumlar hastalarda vücudun herhangi bir yerinde derin
ven trombozu (DVT) oluşmaya başlayabilir. Di-
Protein C eksikliği Protein S eksikliği Antitrom-
ğer hastalarda ise DVT genellikle alt ekstremite-
bin III eksikliği
lerden kaynaklanır, büyük çoğunluğu da bacak
Antifosfolipid antikor sendromu venlerinden başlar. Ölümcül PTE’ler sıklıkla
pelvis venlerinden ya da aksiller veya subklavyan
venlerden (kol veya omuzun derin venlerinden)
Trombotik Olmayan Durumlar kaynaklanır. Santral ven kateterleri etrafında
oluşan trombüsler ölümcül PTE’lerin sık sebep-
Hava embolisi Yağ embolisi Sement embolisi
lerinden biridir. Bacak venlerindeki DVT’den
Yabancı cisimler (kıl, pudra; i.v. ilaç kullanımına kaynaklanan PTE’nin tehlikeli bir klinik oluş-
bağlı) Amniyon sıvı embolisi turmadığı şeklinde yanlış bir düşünce vardır.
PTE’ye bağlı ölümlerin yaklaşık 1/3’ü bacak
Kemik ya da kemik iliği parçacıkları venlerinden kaynaklanan DVT’ler sebebiyledir.
Masif PTE’lerin de yaklaşık 1/3’ü bacak venle-
rindeki DVT’lere bağlı olarak meydana gelir.
Patofizyoloji
Patofizyolojik etkiler başlıca iki nedene bağ-
PTE’nin kendisi bir hastalık değildir. Altta yatan lıdır: 1) Pulmoner arteriyel sistemin mekanik
venöz trombozun çok ciddi bir komplikasyo-
olarak tıkanması, 2) Vazoaktif ve bronkoaktif
nudur. Vücudun doğal işleyişi dahilinde venöz
aracı maddelerin serbestleşmesi. Arteriyel tıka-
dolaşım sisteminde sürekli olarak mikrotrombüs
nıklık klinik olarak kor pulmonale görünümü
yapımı ve yıkımı vardır. Bu mikrotrombüsler
alyuvarlar, trombositler ve fibrinden oluşan çok oluşturabilir. Akciğerlerde trombositlerin parça-
küçük agregatlardır. Mikrotrombüslerin yapım lanması sonucu serbestleşen prostaglandinler, ka-
ve yıkımından oluşan bu dinamik denge, yara- tekolaminler vb. maddeler bronkokonstriksiyona
lanma ya da hasara karşı yerel bir yanıt oluşturur; ve pulmoner arterde konstriksiyona sebep olur.
pıhtının büyümesini kontrol eder ve büyümesi- Buna bağlı olarak akciğer kompliyansı azalır ve
182 ni engeller. Patolojik bir durumda bu fizyolojik ventilasyon-perfüzyon bozukluğu ortaya çıkar.
Konu 3

Vazokonstriksiyon pulmoner hemoraji ya da en- Submasif PTE: Hipoksemi ve normal sistemik


farktüse yol açabilir ve bu durum, akciğer filmin- hemodinami vardır. Hipoksemi oksijen desteği

Pulmoner Tromboemboli
de infiltrasyon şeklinde görünebilir. Hemorajinin ile düzelebilir.
sebep olduğu infiltrasyon 1-2 haftada çözüle-
bilirken, enfarktüse bağlı infiltratın kaybolması Zamanında tanı ve tedavi ile mortalite düşüktür
aylar alabilir. PTE çoklu ve iki taraflı olmaya (%2). Tanı konulamazsa mortalite 10 kat artar.
eğilimlidir. En sık etkilenen yer sağ akciğer alt Submasif PTE’si olan hastalar özellikle sağ vent-
lobdur. Anjiografik belirti 1-4 haftada çözülür. rikül disfonksiyonu açısından değerlendirimeli-
Pulmoner arter basıncı 1 ay içinde normalleşir. dirler. Bu hastalarda başvuru sırasında normal
PTE çözülmezse, kronik kor pulmonale gelişir. bir hemodinami gözlenir ancak fizik muayene ya
da ekokardiyografi ile orta ya da ciddi sağ ventri-
PTE’ye bağlı olarak akciğerlerde ve kalpte orta- küler disfonksiyon tespit edilir. Tedavi edilmez-
ya çıkan başlıca işlev bozukluklukları şunlardır: se, sağ ventrikül disfonksiyonu ilerleyip hipotan-
siyon ve ölüme yol açabilir. Yüzde 30’dan fazla
1. Pulmoner damar direncinde artma: Vas- oranda pulmoner damar yatağı etkilenebilir.
küler obstrüksiyonun yanı sıra nörohormonal
ajanlar ve pulmoner arteriyel baroreseptörlerin
etkisiyle pulmoner damar direnci artar.
Tanı
2. Gaz değişiminde bozulma: Vasküler obs-
Tanıda öykü, fizik muayene, klinik görünüm ve
trüksiyona bağlı olarak alveoler ölü boşluk ar-
tetkiklerin dikkatli olarak değerlendirilmesi ge-
tar. Sağdan sola şant gelişmesine bağlı olarak
rekir. Şüphe duymak, PTE’ye zemin hazırlayan
hipoksemi ortaya çıkar. Gaz değişim yüzeyinin
kaybına bağlı olarak CO2 transferinde bozulma etkenleri göz önünde tutmak ve eldeki tanı araç-
meydana gelir. larından yararlanmak tanı için çok önemlidir.
Tipik bir yakınma ya da belirtiler tablosu yok-
3. Alveoler hiperventilasyon: İrritan reseptör- tur. Dispne, öksürük ve hemoptizi üçlüsü çok
lerin refleks uyarılmasına bağlı olarak oluşur. nadir görülür. En sık belirtiler göğüs ağrısı ve
dispnedir (Tablo 1). En sık bulgu ise, takipnedir
4. Havayolu direncinde artma: Bronkokons-
(>16/dakika) (Tablo 2).
triksiyona bağlı olarak meydana gelir.

5. Akciğer kompliyansında azalma: Akciğer


ödemi, akciğer hemorajisi ve sürfaktan kaybı Tablo 1. PTE’de belirtileri görülme oranları
rol oynar. Belirti %

6. Sağ ventrikül disfonksiyonu: Sağ ventrikül Göğüs ağrısı 88


Plöretik 74
ard yükündeki ani ve aşırı artış sağ kalp yet- Plöretik olmayan 14
mezliğine ve ölüme sebep olabilir. Sağ ventrikül
Dispne 84
basıncının artarak sol ventrikülü etkilemesi sol
Korku 59
tarafta disfonksiyona yol açabilir; koroner arter
perfüzyonundaki bozulma sağda iskemi ve en- Öksürük 53
farktüse sebep olarak, dolaşım aresti ve ölüme Hemoptizi 30
neden olabilir. Terleme 27
Senkop 13
Masif PTE: Dramatik seyreder. Hipotansiyon
Pulmonary embolism, Charles N. Schoenfeld Emergency Medi-
ve hipoksemi vardır. Tedaviye direnç gösterebi- cine. A Comprehensive Study Guide. International Edition.Fifth
lir. Pulmoner arter yatağının en az % 40-50’si Edition. Editörler: Judith E. Tintinalli, Gabor D. Kelen, J. Stephan
etkilenmiştir. Tüm PTE’lerin % 5’i olmasına Stapczynski 2000, The McGraw Hill Companies. Sayfa 396-401.
rağmen ölüm oranı % 40’tır. 183
Tablo 2. PTE’de bulgular. Submasif ya da küçük embolilerde nedeni açık-
lanamayan dispne, taşipne ve taşikardi atak-
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Bulgu %
Takipne > 16/dak. 92 ları görülür. Sistemik arter basıncı normaldir.
Ral 58
Hipoksemi vardır. Hipoksemi oksijen desteği
ile düzelebilir. Pulmoner damar yatağının %
Nabız > 100/dak. 44
30’undan fazlasının tıkandığı durumlarda disp-
Ateş >37.8 C 43 ne şiddetli ve devamlıdır. Anksiyete ve substernal
Terleme 36 baskı hissi vardır. Sistemik arter basıncı normal
Galo 34 olmasına karşın sağ ventrikül fonksiyonları etki-
Flebit 32 lenmiştir. Tekrarlayan dispne ve taşikardi atak-
Alt ekstremitede ödem 24 ları saptandığında embolik olayın tekrarladığı
Kalpte üfürüm 23
ve daha ciddi bir tıkanma ile hastanın aniden
kaybedilebileceği unutulmamalıdır. Submasif
Siyanoz 19
PTE en sık karşılaşılan tablodur. Klinik bulgular
Pulmonary embolism, Charles N. Schoenfeld Emergency Medi-
cine. A Comprehensive Study Guide. International Edition.Fifth
müphem ve yetersiz kalmaktadır. Dispne, taşip-
Edition. Editörler: Judith E. Tintinalli, Gabor D. Kelen, J. Stephan ne, taşikardi, plevra ağrısı, öksürük ve hemoptizi
Stapczynski 2000, The McGraw Hill Companies. Sayfa 396-401. gibi semptomlar sadece bu hastalığa özgü değil-
dir. Submasif PTE’de zamanında tanı ve tedavi
Klinik bulgular embolinin büyüklüğüne (masif- ile ölüm oranı düşüktür (%2). Tanı konulamaz-
submasif ), sayısına, yerleşim şekline, çözülme sa ölüm oranı 10 kat artar.
süresine, infarktüs gelişip gelişmediğine, ilk kez PTE’de tipik bir klinik görünümün olmaması,
ya da tekrarlayıcı olup olmadığına ve hastanın klinik tanı olasılığı değerlendirmelerini günde-
kardiyopulmoner fonksiyon rezervine bağlı ola- me getirmiştir. Bu konuda geliştirilen ölçekler-
rak değişebilir. Masif PTE’de pulmoner arter den “Wells Ölçeği” ve “Wicki Ölçeği” acil
sisteminde önemli oranda tıkanma vardır; pul- servisler için uygun olan ölçeklerdir. “Wells
moner damar yatağının en az % 40-50’si tıkan- Ölçeği” yaygın olarak kullanılan değerlendirme
mıştır. Pıhtının yerleşimi genellikle çift taraflı- yöntemlerinden birisidir (Tablo 3 ve Tablo 4).
dır. Hipotansiyon, kardiyojenik şok, senkop,
şiddetli dispne, akut kor pulmonale, yaygın da-
mar içi pıhtılaşma ve paradoksal arteriyel emboli Tablo 3. Tetkikler öncesinde klinik olasılığın
tabloları oluşabilir. Hasta hipotansiftir ve vital değerlendirilmesi: Wells ölçeği.
organların perfüzyonu azalmıştır. Siyanoz, apati, DVT’nin klinik yakınma ve işaretleri 3 puan
oligüri, mental konfüzyon, ciddi taşipne ve taşi- “Alternatif bir hastalık tanısı, PTE’ye
3 puan
kardi saptanır. Bazı kardiyak dinleme bulguları göre daha az muhtemel bir tanıdır”
ortaya çıkabilir: sternum sol kenarında pansis- Kalp hızı > 100/dakika 1.5 puan
tolik üfürüm (triküspit yetersizliği), pulmoner Son 4 haftada immobilizasyon ve
odakta S2’de sertleşme, sağ ventriküler yüklen- 1.5 puan
cerrahi
meye bağlı S3 tespit edilebilir. Venöz dolgunluk Önceki DVT ya da PTE 1.5 puan
oluşabilir. Akciğerde enfarktüs geliştiğinde ise
Hemoptizi 1 puan
ani başlayan plevral ağrı, nefes darlığı, hemop-
Kanser (Halen ya da son altı aydır
tizi, plevral frotman ve plevral sıvı ile karakterli tedavi edilen kanser. Ya da palyatif 1 puan
bir tablo olur. Plevral ağrı genellikle kotlara lo- tedavi edilen kanser)
kalizedir ancak enfarktüs sahasının yerleşimine Well P S, Anderson DR, Rodger M, et al. Derivation of a
göre omuza ve karına doğru yayılabilir. Enfark- simple clinical model to categorize patient’s probability of
tüs gelişmeyen PTE’lerin çoğunda submasif em- pulmonary embolism: increasing the models utility with the
SimpliRED D-dimer. Thromb Haemost 2000;83:416-20.
boli söz konusudur.
184
Konu 3

Tablo 4. Wells ölçeğine göre risk yorumlanması. Tablo 5. Tetkikler öncesinde klinik olasılığın
değerlendirilmesi: Wicki ölçeği.

Pulmoner Tromboemboli
Puan Risk Yorumu
0-2 puan Düşük Ölçütler Puanlar
3-6 puan Orta Yaş
6 puan Yüksek 60-79 1
Well P S, Anderson DR, Rodger M et al. Derivation of a
> 79 2
simple clinical model to categorize patient’s probability of
pulmonary embolism: increasing the models utility with the Önceki DVT veya PTE 2
SimpliRED D-dimer. Thromb Haemost 2000;83:416-20.
Yakın zamanda cerrahi 3
Kalp hızı > 100 atım/dakika 1
Dört ya da daha az puan alan hastalarda PTE PaCO2mmHg
saptananların oranı % 5’tir.
<36 2
“Wicki Ölçeği” ise acil servislerde kullanılabile- 36-39 1
cek bir diğer ölçektir (Tablo 5). Bu ölçeğin risk
PaCO2mmHg
yorumu şöyledir: < 5 puan: düşük olasılık, 5-8:
orta olasılık, > 8 puan: yüksek olasılık. <49 4
49-60 3
PTE’nin genellikle belirsiz olan klinik tablosu
nedeniyle tanıda uygun tetkik yöntemleri kulla- >60-71 2
nılması büyük önem arz eder. >71-82 1
Akciğer Filmi
Tanı Yöntemleri Atelektazi 1
• Kan incelemeleri: D-dimer ELISA, cTn, BNP Diyafragma yükselmesi 1
Wicki J, Perneger T, Junod A, et al. Assessing clinical pro-
• EKG
bability of pulmoner embolism in the emergency ward: A
• Arteriyel Kan Gazı simple score. Arch Intern Med, 2001;161:92-7.

• Akciğer Grafisi
• Görüntüleme: Spiral BT, V/Q sintigrafi,
Ekokardiyografi, Renkli Doppler USG, ELISA yöntemiyle çalışılan D-Dimer, PTE’yi
Pulmoner arter anjiyografisi dışlamada çok yüksek negatif tahmini değer (%
99.6) ve duyarlılık (%96.4) değerlerine sahiptir.
Öykü ve fizik muayene ile açıklanamayan göğüs
Duyarlılığı yüksek ancak özgüllüğü olmayan bu
ağrısı, dispne ya da takipne varsa ya da yaptığınız
değerlendirme PTE’yi düşündürüyorsa, ilk aşa- tetkik, negatif sonuç verdiğinde (< 500 ng/ml),
mada EKG, akciğer filmi, kan gazı ve D-dimer venöz tromboemboliyi yüksek oranda dışlaya-
incelemeleri yapılmalıdır. bilmektedir. Bu tetkik bazı hastalık durumların-
da pozitif olduğu için venöz tromboemboli için
özgül olarak tanı koydurtmaz. D-Dimer testinin
Kan İncelemeleri pozitif olduğu durumlar şunlardır: miyokard
enfarktüsü, pnömoni, sepsis, kanser, gebeliğin
D-Dimer (ELISA) yöntemiyle: Plazma ikinci ve üçüncü trimesterleri, cerrahi sonrasın-
D-dimerleri, fibrin yıkım ürünüdür. Fibrinin da, renal patoloji, sistemik lupus eritematozus.
plazmin tarafından parçalanması sonucu oluşan Hastanede yatan hastaların çoğunda D-dimer
çapraz bağlı fibrin türevleridir. PTE’li hastaların düzeyi yüksek olacağından dolayı, bu testin en
çoğunda endojen fibrinolizise bağlı olarak plaz- yararlı olduğu yer acil servislerdir.
madaki D-dimer miktarı artar. 185
Kardiyak Troponin (cTnT) ve ğı, konjestif kalp yetmezliği). Büyük PTE’lerde
kalp gölgesinde genişleme, pulmoner arterde ge-
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

Beyin Natriüretik Peptidi (pBNP)


nişleme ve emboli olan akciğerde oligemi görü-
Klinikte asıl olarak kardiyak hasar belirteçleri lebilir. Küçük PTE’lerde “Hampton hörgücü”
olarak kullanılan bu tetkikler, yeni tanı konu- gözlenebilir (akciğer periferinde takoza benzer
lan PTE’li hastalarda klinik seyir ve risk değer- görünüm oluşturan dens kısım).
lendirmesinde kullanılırlar. Miyokardla ilgili
hasarı yansıtmaları bakımından önemlidirler.
pBNP’nin yüksek olması, kötü klinik sonuç Görüntüleme
ihtimalinin yüksek olduğuna işaret eder. cTn’in
Spiral Tomografi: Spiral tomografi teknoloji-
yüksek olması yüksek mortalite ve hastane içi
sindeki gelişmeler PTE tanısında büyük kolay-
komplikasyonlarla bağlantılıdır.
lıklar sağlamıştır. Yüksek çözünürlüklü çoklu
EKG: Akut miyokard enfarktüsü ya da akut pe- detektörlü BT-anjiyografide (multidetector
rikardit gibi diğer olası tanıları dışlamak için ya- computed tomographic angiography: MDCTA)
rarlıdır. PTE’li hastaların % 40’ından fazlasında X-ışını kaynağının her bir dönüşünde, eş za-
özgül olmayan ST-T değişiklikleri gözlenir. Bü- manlı olarak çok sayıda kesitsel görüntü alma
olanağı harekete bağlı artefaktları önemli oran-
yük PTE’si olan hastalarda pulmoner hipertan-
da azaltmıştır. Konvansiyonel BT’lerde duyarlık
siyon ve sağ ventriküler yüklenmeye bağlı olarak
yaklaşık % 70 idi ve 3.sıradan sonraki arterle-
şu değişiklikler ortaya çıkabilir: İnkomplet ya da
ri görüntülemede yetersiz kalmaktaydı. Oysa,
komplet sağ dal bloğu; T negatifliği (V1-V4);
çoklu kesit alabilen BT’lerde subsegmental da-
D’de S , D ’te Q ve T negatifliği. Sinüs taşikardi- marların görüntülenmesi çok daha iyi olmakta-
si en sık görülen ritm bozukluğudur. Atrial fibri- dır. Daha yüksek görüntü çözünürlükleri elde
lasyon ve flatter olabilir. Akut PTE’li hastalarda edilmiştir. Hızlılık çok artmıştır. Duyarlılık %
normal bir EKG’nin görülmesi pek sık değildir. 70’ten % 90’a, hatta daha yükseğe çıkmıştır.
BT’nin ek olarak iki olumlu yönü daha vardır:
Arteriyel Kan Gazı: Hastaların % 10-20’sinde
Bunlar; trombüs doğrudan görülebilir, AC grafi-
arter kan gazları normal bulunmaktadır. Arter
sinde görülmeyen diğer parenkimal lezyonlar da
kan gazlarında benzeri değişiklikler yapan başka
görülebilir. PTE tanısında BT, V/Q’nun yerini
akciğer patolojileri de olduğundan, bu ölçüm- almıştır. İlk sıra görüntüleme yöntemi olarak
lerin hastalığın tanısında veya dışlanmasında kabul edilmektedir.
doğrudan bir yararı olmaz. Tanıyı destekleyici
olarak kullanılır. PTE’li hastaların % 90’ında Spiral BT’de BT-venografi de yapılabilir yani,
hipoksemi vardır. PTE’de pO2 normal de ola- akciğer damarları değerlendirilirken aynı seans-
bilir. Hipoksemi spesifik değildir. Normal ya ta diyafragmadan baldırlara kadar venöz fazda
da düşük pCO2 değerleri saptanabilir. Nedeni tarama yapılarak uyluk, pelvis ve abdomenin
açıklanamayan hipoksemi ve normo/hipo kapni venleri de trombüs bakımından değerlendirile-
saptandığında PTE için ileri araştırmalar yapıl- bilir. Femoropopliteal venlerdeki trombüslerin
malıdır. Arteriyel kan gazı özellikle hipoksemi ve yanısıra yanı sıra pelvik ve abdominal venlerdeki
alveoler-arteriyel oksijen gradiyenti bakımından trombüsler de görülebilir. Bu, BT-venografinin
bir değerlendirme aracı olarak kullanılagelmiş- Doppler USG’ye bir üstünlüğüdür.
tir. Anjiografide PTE olduğu saptanan hastala-
rın % 20’sinde A-a normaldir. Ventilasyon/Perfüzyon Sintigrafisi (V/Q): Son
dönemlere kadar PTE tanısında V/Q çok önem-
Akciğer Grafisi: PTE tanısını koymak ya da li bir yere sahipti. Ancak, çoklu detektörlü BT
dışlamak için kullanılamaz. Ayırıcı tanıda ya- anjiyografinin olmadığı yerlerde hala önemini
186 rarlıdır (pnömoni, pnömotoraks, kaburga kırı- korumaktadır. Ayrıca, böbrek yetmezliği olan
Konu 3

hastalarda ve kontrast madde alerjisi olan has- Tedavi


talarda BT anjiyografi kontrendike olduğun-

Pulmoner Tromboemboli
dan, V/Q kullanılmalıdır. V/Q girişimsel bir
tetkik değildir. İlk 24 saat içinde yapılmalıdır. Temel İşlemler
Perfüzyon sintigrafisi negatif ise, PTE olasılığı
O2, monitorizasyon, damar yolu, gerekiyorsa
% 95-98 oranında dışlanabilir. Pozitif olma-
şok tedavisi (dikkatli şekilde kristaloid, gerekirse
sı ise, PTE olduğunu kanıtlamaz. Sintigrafide
dopamin) uygulanmalıdır.
perfüzyon bozukluğu yapabilen başka sebepler
de olabilir: pnömoni, amfizem, bronşektazi, Arteriyel pO2 değeri normal olsa bile PTE’den
akciğer apsesi, malinite, fibrozis, pnömotoraks, şüphelenilen her hastaya oksijen verilmelidir
diyaframın yükselmesi, bronş obstrüksiyonu ve çünkü alveoler oksijenin artması pulmoner vas-
pulmoner damar problemleri. Dolayısıyla, per- küler dilatasyonu artıracaktır.
füzyon sintigrafisi pozitif çıktıysa, ventilasyon
sintigrafisinin ya da bunun yerine kullanılabi- PTE’ye bağlı olarak hipotansiyon gelişen hasta-
lecek görüntüleme yönteminin (akciğer filmi/ larda intravenöz sıvı verilirken dikkatli olunma-
BT) normal ya da normale yakın parenkimal lıdır. Sıvının hastaya yararı ya da zararı, Starling
bulgular vermesi, pulmoner emboli olasılığını eğrisinin hastanın durumunu nasıl tanımladığı-
artırır. V/Q sintigrafilerinin sonuçları; “düşük na bağlıdır. Sıvı bolusunun gerekli olup olmadı-
olasılıklı”, “orta olasılıklı” ve “yüksek olasılıklı” ğı konusunda Swan-Ganz kateteri yön gösterici
şeklindedir. “Yüksek olasılık” ya da “normal” olacaktır. Bir başka seçenek olarakta; az miktarda,
şeklinde sonuç çıktığında tanı yönünden bir so- bolus tarzında sıvı verilerek hastanın sistolik ve
run yoktur. Bu sonuçlar pulmoner arteriyografi diyastolik arter basınçları dikkatlice izlenir, bolus-
ile de doğrulanmıştır. İncelemelerin çoğunun tan sonra hastanın durumunda kötüleşme olursa,
“orta” ya da “düşük” olasılık olarak çıkması, kli- sıvı hemen kesilir. Sıvı yüklenmesinden sonra kan
nisyenlerin belirsizlikler ve ikilemler yaşamasına basıncı değerinin düzelmesi hastanın hemodina-
yol açmıştır. V/Q yapılsa bile ek ya da doğru- mik olarak stabil hale geldiğini göstermez.
layıcı başka incelemelere gereksinim duyulduğu
için, V/Q’nun yerini spiral BT almıştır.
Antikoagülan Tedavi
Ekokardiyografi: Sağ ventrikül disfonksiyo-
Heterojen bir mukopolisakkarit olan heparin
nunun değerlendirilmesinde önemlidir. PTE’yi vücutta fizyolojik olarak akciğer, karaciğer ve
taklit edebilecek aort diseksiyonu, miyokard en- barsakta bulunur. Antitrombin-III’ün etkisini
farktüsü ve perikard tamponadı gibi patolojile- güçlendirir: antitrombin-III’ün aktif kısmına
rin ayırıcı tanısını sağlar. bağlanarak trombinin aktifleşmesini engeller.
Fibrinojenin fibrine dönüşmesini önler. Trom-
Venöz USG: Yüksek klinik şüphenin devam et- bosit fonksiyonlarını engelleyici etkisi de var-
tiği fakat tanısal olmayan ya da normal bir BT dır. Heparinle antikoagülasyon tedavisi yapılan
sonucunun olduğu durumda yapılır. hastaların % 2-30’unda trombositopeni ortaya
çıkmaktadır.
Pulmoner Anjiyografi: Altın standarttır. Eğer
hala şüphe ya da belirsizlik devam ediyorsa, son Heparin antikoagülasyonu akut PTE tedavisi-
tanı aracı olarak kullanılabilir. Her zaman ko- nin temelini oluşturur. Heparin pıhtının ilerle-
laylıkla ulaşılamaması, yüksek maliyet ve ölüm mesini önlediği ya da yavaşlattığı için mortalite
ve zarar görme riski nedeniyle anjiyografi, pul- oranını düşürür. Daha sonraki emboli riskini
moner emboli tanısında çok sınırlı endikasyon- de azaltır. Oluşmuş pıhtıyı çözemez ama halen
lar dahilinde kullanılır. en önemli tedavi olarak yerini korumaktadır 187
çünkü ölüm oranını yükselten en büyük etmen Hayatı tehdit etmeyen pulmoner emboli teda-
yeni trombüslerin sebep olduğu sürekli emboli- visinde standart anfraksiyone heparin yerine,
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

zasyondur. Hemen başlanan etkili antikoagülan düşük molekül ağırlıklı heparinler (DMAH)
tedavinin mortalite oranını % 30’dan % 10’a tedavi dozunda kullanılabilirler. DMAH’ler
düşürdüğü gösterilmiştir. Erken heparin tedavisi cilt altına uygulanılar ve aPTT takibi gerektir-
o kadar gereklidir ki; PTE tanısı ciddi şekilde mezler. Bu heparinlerin standart heparin kadar
düşünüldüğünde ya da PTE’den şüphelenildi- etkili olduğu gösterilmiştir. Esas olarak etkisini
ğinde mümkün olduğunca çabuk başlanmalıdır. antitrombin-III üzerinden yapar. Tedavi dozla-
Antikoagülan tedavi için tanı çalışmalarının so- rında aPTT düzeylerinde belirgin uzamaya ne-
nucu beklenilmemelidir. Çünkü antikoagülan den olmamaktadırlar. Anfraksiyone heparinin
tedavi gecikirse venöz tromboz ve PTE hızlı bir etkili olabilmesi için hem antitrombine hem de
şekilde ilerleyebilir. trombine bağlanması gerekir. DMAH ise sadece
antitrombini aktive ederek antikoagülan etkisini
Heparinin potansiyel temel yan etkisi kana- gösterir. Sadece antitrombin aktivasyonu bir tek
madır. Heparin kullanımının kesin ve nisbi FXa’yı inhibe ederek koagülasyon mekanizması-
kontrendikasyonları akıldan çıkarılmamalıdır. nı daha proksimal kesimden engeller ve böylece
trombin oluşumu daha belirgin biçimde baskıla-
Bir diğer ciddi yan etki ise tromboz ile birlikte
nır. Trombine etkisinin çok az olması nedeniyle
olan trombositopenidir. İlk heparin dozundan
aPTT uzamaz. Kanama ve trombositopeni gibi
genellikle 4-14 gün sonra görülür. Bu yan etki
komplikasyonlar daha az görülmektedir. Hemo-
anfraksiyone heparinde düşük molekül ağırlıklı
dinamik açıdan stabil PE ve DVT tedavisinde
heparine göre daha fazla görülür.
güvenle kullanılan DMAH’ler günümüzde
veri yetersizliği nedeniyle masif PE tedavisinde
Antikoagülan tedavide stabil bir hastada anf-
önerilmemektedir. Çeşitli DMAH preperatları
raksiyone heparin önce bolus tarzında 80 Ü/ kullanılmaktadır. Farmakokinetik farlılıklardan
kg verilir, takiben 18 Ü/kg/saat olacak şekilde dolayı dozlar ürünlere özeldir. Günde iki veya
infüzyon yapılır. Stabil bir hastada anfraksiyone bir kez uygulanabilirler (Tablo 6). Deney hay-
heparin, aktive parsiyel tromboplastin zamanı vanlarında enoksaparin, dalteparin ve tinzapari-
(aPTT) değeri takip edilerek verilir. Tedaviye nin fetusa zararlı olduğu gösterilmiştir ancak bu
başlamadan önce kontrol aPTT değerine bakı- hususta insanlarda bir araştırma yoktur.
lır. Bolustan 4-6 saat sonra tekrar aPTT değeri
tespit edilir. aPTT, kontrol değerinin 1.5-2.5 Tablo 6. Düşük molekül ağırlıklı heparinler, doz
katı arasında sürdürülecek şekilde heparin doz ve uygulamaları.
ayarlanır. Doz ayarlamasında ideal olan, her doz
Uygulama (cilt
değişiminden 6-10 saat sonra aPTT değerinin DMAH Doz
altı, 24 saatte)
saptanmasıdır. Heparin infüzyonu yapılırken
1 mg/kg 2x1
günde en az bir defa aPTT değeri çalışılmalı- Enoksaparin
ya da1.5 mg/kg 1x1
dır. aPTT değerleri daha kısa olursa trombozun
Dalteparin 200 IU/kg 1x1
tekrarlama olasılığı artar. aPTT değerleri çok
Tinzaparin 175 IU/kg 1x1
uzarsa fatal kanamalar ortaya çıkabilir. Heparin
Antikoagülan ve trombolitik tedavinin kesin ve göreceli
tedavisine 5-7 gün devam edilmesi yeterlidir.
kontrendikasyonları unutulmamalıdır !
Beş günü aşan heparin kullanımlarında tromboz
ile beraber trombositopeni oluşabileceğinden,
trombosit sayısı düzenli olarak kontrol edilme- Fibrinolitik Tedavi
lidir. Trombositopeni ortaya çıktığında heparin
Son 20 yıldan bu yana çeşitli çalışmalar göster-
kesilmeli ve diğer tedavi şekilleri planlanmalıdır.
miştir ki; ilk başvurudaki PTE’nin büyüklü-
Deney hayvanlarında anfraksiyone heparinin
ğünden ya da türünden bağımsız olarak, fibri-
fetusa zararlı olduğu gösterilmiştir ancak bu hu-
nolitik tedavi mortalite oranını, morbiditeyi ve
188 susta insanlarda araştırma yoktur (Kanıt B). PTE’nin tekrarlama oranını azaltmaktadır.
Konu 3

Bu ajanlar plazminojenin plazmine dönüşmesi- Uzun Süreli Antikoagülasyon


ni hızlandırarak intravasküler trombüsün lizisini

Pulmoner Tromboemboli
artırmaktadırlar. PTE’nin tekrarlama olasılığı fazla olduğu için ilk
PTE atağından sonra antikoagülan tedaviye 4-6
PTE’li bir hastada hipotansiyon oluşması, bü- ay devam edilmesi önerilmektedir. Bu uzun sü-
yük bir PTE varlığını işaret eder. Bu hastalarda- reli antikoagülasyonda oral antikoagülanlar (K
ki hipotansiyon geçici de olsa ya da düzeltilebilen vitamini antagonistleri: Varfarin) tercih edilir.
bir hipotansiyon da olsa, fibrinolitik tedavi endi- Birden fazla PTE atağı geçirenlerde ise devamlı
kedir. PTE’ye bağlı olarak sağ ventrikül disfonk- antikoagülasyon önerilmektedir. Varfarin dozu
siyonu gelişen hastada, hemodinamik yönden INR değerlerine göre ayarlanır; PTE’li hastalar-
stabilite olsa da, erken fibrinolizis endikasyonu da INR değeri 2-3 arasında muhafaza edilir.
vardır ve mortalite oranını % 50 azaltır. Fibrinoli-
tik ilaç verilirken heparin kullanılmamalıdır. Fib- Oral antikoagülanların tam tedavi edici etki dü-
rinolitik tedaviyi takiben hasta standart bir şekil- zeyine gelmesi için en az 5 gün gerekir. İlk 24-48
de heparinize edilir. Heparinizasyon öncesi aPTT saatteki heparin tedavsinden sonra yani heparin
değeri kontrol değerinin 2.5 katının altında ise tedavisinin terapötik düZeye ulaşmasından son-
heparin başlanmalıdır. Bu değerin üzerinde ise ra (aPTT değerinin “1.5 x kontrol değeri”nden
2-4 saatte bir aPTT kontrolü yapılarak beklenir. daha daha yüksek olmasından sonra) heparin
tedavisine devam edilirken bir taraftan da ikincil
Endikasyonlar: Dirençli hipoksemi ya da dola- profilaksi (uzun dönemli antikoagülasyon) için
şım kollapsının eşlik ettiği masif PTE’li hastalarda oral antikoagülan da (varfarin) başlanır. Genel-
likle varfarinin başlangıç dozu 5 mg/kg’dır. Bu
• Orta ya da şiddetli sağ ventrikül disfonksi- başlangıç döneminde heparin ve oral antikoagü-
yonu olan PTE’li hastalarda. lanlar birlikte verilebilirler. Varfarin gebelerde
• Kesin PTE tanısı konmuş ve sistolik kan kontrendikedir.
basıncının sürekli 100 mmHg’dan düşük
olduğu hastalarda. Gebelik ve PTE: Gebelik esnasında PTE sıklığı
her 1000 doğum için 0.3-1 arasındadır. Doğum
Çeşitli fibrinolitik preparatlar vardır. Streptoki- sonrası dönemde, özellikle de sezaryenle doğum
naz alerjik reaksiyon ve diğer yan etki profilin- varsa PTE riski daha yüksektir. Gebelikte PTE
den dolayı pek tercih edilmemektedir. Alteplaz tedavisinde temel ilaç heparindir (anfraksiyone
en sık kullanlan ajandır. Akut miyokard enfark- ya da DMAH). Gerek anfraksiyone heparin ge-
tüsünde de kullanıldığı için acil servislerde alı- rekse de DMAH plesantadan geçmez, anne sü-
şılmış bir ilaçtır (Tablo 7). Hayvan deneylerinde tünde de anlamlı miktarda bulunmaz. Varfarin
alteplazın fetüse riski olduğu gösterilmişir ancak gebelerde kullanımı sakıncalıdır.
bu risk durumu insanlarda çalışılmamıştır (Ka-
nıt C). Antiplatelet ajanlar ve antikoagülanlar
kanama riskini artırırlar. Fibrinolitik tedavi bo- Özet
yunca heparin kullanılmamalıdır.
* Trombolitik ve antikoagülan tedavinin
kesin ve göreceli kontrendikasyonları her
Tablo 7. Fibrinolitik ilaçlar-doz ve uygulamaları. zaman göz önünde bulundurulmalıdır.
Fibrinolitik ilaç Doz * Açıklanamayan nefes darlığı, göğüs ağrısı,
çarpıntı, senkop, siyanoz veya hemoptizi
250.000 Ü/30 dk. durumunda PTE ihtimali düşünülmeli
Streptokinaz
Sonra, 100.000 Ü/saat (24 saat)
ve hızla tanı çalışmaları yapılmalıdır.
4400 Ü/kg, 10 dk’da
Ürokinaz
Sonra, 4400 Ü/kg/saat (12 saat)
* Sadece alt ekstremite travmaları ya da ha-
reketsizliği değil üst ekstremite travmaları
Alteplaz 50 mg/2 saat infüzyon ya da hareketsizliği de (örneğin Velpau 189
5. Schoepf U J, Goldhaber S Z, Costello P. Spiral
bandajına alınmış üst ektremite) DVT ve Computed Tomography for Acute Pulmonary
Bölüm 3. Solunumsal Aciller

PTE’ye sebep olabilir. Embolism. Circulation, 2004;109:2160-7.


* Doğurganlık çağındaki bayanlara gebelik 6. Sutherland S. Pulmonary Embolism. http:// www.
önleyici ilaç kullanıp kullanmadıkları so- emedicine.medscape.com/article/759765 overview.
rulmalıdır. 7. Wells P S, Anderson DR, Rodger M, et al. De-
* Kuvvetli PTE şüphesi olduğunda vakit rivation of a simple clinical model to categorize
geçirmeden antikoagülan tedaviye baş- patient’s probability of pulmonary embolism:
lanmalıdır. increasing the models utility with the SimpliRED
D-dimer. Thromb Haemost, 2000;83: 416-20.
* Hemodinamik bakımdan anstabil olan
PTE’li hastaya fibrinolitik tedavi başlan- 8. Wicki J, Perneger T, Junod A, et al. Assessing
clinical probability of pulmoner embolism in
malıdır.
the emergency ward: a simple score. Arch Intern
* Açıklanamayan nefes darlığı hemen ank- Med, 2001;161:92.
siyete veya hiperventilasyona bağlanma- 9. Parlak İ, Erdur B, Türkçüer İ, Parlak M, Tomruk
malıdır, gerekli tetkikler yapılmalıdır. Ö. Senkop: pulmoner embolinin unutulan semp-
* Açıklanamayan göğüs ağrısı hemen kas- tomu. Akademik Acil Tıp Dergisi, 2007;5: 34-6.
iskelet ağrısı olarak düşünülmemelidir, 10. Richman P B. Simplifying the evaluation of pul-
gerekli tetkikler yapılmalıdır. monary embolism. Chest, 2006;129:1400-2.
* Genellikle normal bir hemodinami sergi- 11. Pulmoner tromboembolizm. Arseven O. Acil
leyen submasif PTE’de sağ ventrükül işlevi Dahiliye. 7. Baskı. Ed: Kerim Güler, Semra
mutlaka değerlendirilmelidir. Sağ ventri- Çalangu. 2009. Nobel Tıp Kitabevleri Ltd. Şti.
küldeki hafif bir disfonksiyon ilerleyerek İstanbul. Sayfa 299-320.
hipotansiyon ve ölüme yol açabilir. Yüzde 12. Pulmoner tromboemboli. Barış İ. Acil Durum-
30’dan fazla damar yatağı etkilenebilir. larda Tanı ve Tedavi. 3. Baskı. Ed: Abdurrahman
13. Kadayıfçı, Yaşar Karaaslan, Ertuğrul Köroğlu.
2008. HYB Basım Yayın Ankara. Sayfa 87-93.
Kaynaklar 14. Akut pulmoner embolizm. Arseven O. Göğüs
Hastalıkları Acilleri. 1. Baskı. Ed: Numan Ekim,
1. Goldhaber SZ. Pulmonary embolism. The Lan- Haluk Türktaş. 2000. Bilimsel Tıp Yayınevi. An-
cet, 2004;363:1295-305. kara. Sayfa: 247-65.
2. ACEP Clinical Policies Committee and the Cli- 15. Loud PA, Katz DS, Bruce DA et al. Deep veno-
nical Policies Subcommittee on Suspected Pul- us thrombosis with suspected pulmonary embo-
monary Embolism. Clinical policy: critical issu- lism: Detection with combined CT venography
es in the evaluation and management of adult and pulmonary angiography. Radiology, 2001;
patients presenting with suspected pulmonary 219:498-502.
embolism. Ann Emerg Med, 2003;41:257-70. 16. Salvolini L, Scaglione M, Giuseppetti GM, et al.
3. Pulmonary embolism, Charles N. Schoenfeld Suspected pulmonary embolism and deep venous
Emergency Medicine. A Comprehensive Study thrombosis: A comprehensive MDCT diagnosis
Guide. International Edition.Fifth Edition. Ed: in the acute clinical setting. EJR 2008;340-9.
Judith E. Tintinalli, Gabor D. Kelen, J. Stephan 17. Akciğer Embolisi.http://www.toraks.org.tr/ki-
Stapczynski 2000, The McGraw Hill Compani- sokulu.php?pid=87&sayfa=11.
es. Sayfa 396-401. 18. Becattini C, Agnelli G. Acute pulmonary embo-
4. Pulmonary embolism, Kline JA Emergency lism: risk stratification in the emergency depart-
Medicine. A Comprehensive Study Guide.In- ment. Intern Emerg Medicine, 2007;2:119-29.
ternational Edition.Sixth Edition. Ed: Judith E. 19. Akut Pulmoner Embolide Tanı ve Tedavi Kıla-
Tintinalli, Gabor D. Kelen, J. Stephan Stapczy- vuzu. Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) Akut
nski 2003, The McGraw Hill Companies. Sayfa Pulmoner Emboli Tanı ve Tedavisi Görev Gru-
386-4394. bu. Türk Kard Derneği Arş Suppl 3, 2008.
190
BÖLÜM 4

GASTROİNTESTİNAL ACİLLER
Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım ........................................................................................193


Dr. Gürkan Ersoy

Konu 2. Akut Apandisit ..................................................................................................................209


Dr. Cemil Kavalcı, Dr. Bünyamin Uyanık

Konu 3. Özefagus Yabancı Cisimleri .............................................................................................217


Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Konu 4. Gastrointestinal Sistem Kanamaları ...............................................................................223


Dr. Yalçın Solak, Dr. Mücahit Emet

Konu 5. Peptik Ülser Hastalığı.......................................................................................................235


Dr. Engin Deniz Arslan, Dr. Fevzi Yılmaz, Dr. Tamer Durdu

Konu 6. Özefagusun Koroziv Yanıkları ........................................................................................243


Dr. Zeynep Gökcan Çakır, Dr. Atilla Türkyılmaz
Konu 7. Karaciğere Bağlı Akut Durumlar ....................................................................................249
Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Konu 8. Özefagus Varis Kanamaları .............................................................................................257


Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Konu 9. Spontan Bakteriyel Peritonit ............................................................................................263


Dr. Seyran Bozkurt

Konu 10. Acilde Anorektal Hastalıklar...........................................................................................269


Dr. Gürkan Ersoy
Konu 1

KARIN AĞRILI HASTAYA YAKLAŞIM


Dr. Gürkan Ersoy

Giriş Vital Bulgular: Hastanın vital bulguları alınır


ve bu değerler alandaki ve alan ve triajdaki de-
Çok tecrübeli olmayan hekim ve acil tıp uzman- ğerler ile karşılaştırılır.
ları karın ağrılı hastayı ayın karanlık yüzüne ben-
zetebilirler. İyi bilinmeyen ve gizemli. Anamnez
İlk Muayene: Hastanın tam fizik muayenesi ya-
sıklıkla sessiz, fizik bulgular yanıltıcıdır. Bu bö-
pılır. Bu sırada hastanın bilinci, genel durumu,
lümde, karın ağrısı şikâyeti ile acil servise baş-
vuran hastalara nasıl tanı konulabileceğini, bu cilt rengi, turgor ve tonüsü, periferik nabızları
çok bilinmeyenli denklemi nasıl çözüleceğine gözden geçirilir. Akciğer sesleri dinlenir, karın
değinilmiştir.(1-9) basit olarak muayene edilerek hastayı rahatsız
eden patolojinin ne olduğu ortaya konmaya ça-
lışılır.
Görülme Sıklığı
Ortostatik vital bulgular: Senkop geçiren,
Acil servislere başvuran eden hastaların ortalama belirgin bulantı ve kusması, dehidratasyon bul-
% 5’i karın ağrılı hastalardır. Gelen bu hastaların guları olan, gastrointestinal sistem veya vaginal
da genellikle % 15-30’u cerrahi girişimi gerekti- kanaması olan hastalarda ortostatik vital bulgu-
rir ki bu oran yaşlı hastalarda daha da yükselir. lar süratle değerlerdirilmelidir. Bunun için hasta
Karın ağrısı şikâyeti ile acil servislere müracaat
en az üç dakika yatırılır, tansiyon ve nabzı öl-
eden hastaların büyük bir çoğunluğunda (%40-
çülerek kayıt edilir. Daha sonra oturtularak 2-3
60) konulan tanı nonspesifik karın ağrısıdır.
dakika beklenir ve aynı değerler tekrar ölçülür.
İkinci en sık sebep gastroenteritler ve bunu ta-
Nabız 20’den fazla artar, sistolik tansiyon ise 20
kiben pelvik inflamatuvar hastalıklar, üriner
mmHg’dan fazla düşer ise testimiz (+) olarak
enfeksiyonlar, apandisit, kolesistit ve çeşitli tipte
değerlendirilir. Bu arada hasta yakından izlenir,
intestinal obstrüksiyon tablolarıdır. Cerrahi giri-
şim gerektiren ve en sık görülen hastalık %4-24 baygınlık geçirirse hemen tekrar yatırılır.
oranı ile akut apandisittir.(1-3,5,6) Oksijen Uygulaması: Hastada miyokard infark-
tüsü şüphesi, dispne, siyanoz gibi tablolar var
Karın Ağrılı Hastaya İlk Yaklaşım ise, solunum sıkıntısı içindeyse, solunum sayısı
20’nin üzerinde ise, hastada periferik veya sant-
Karın ağrılı hastalar acil servislere genellikle am- ral siyanoz belirtileri var ise ek O2 verilmelidir.
bulans ile değil yürüyerek veya kendi imkânları
ile gelirler. Bu hastalarda bazen çok ciddi has- Monitorizasyon: Hastada miyokard infarktüsü
talıklar var olabilir. Bu nedenle bu hastaların veya miyokardiyal iskemi veya ciddi bir hastalık
triyajının acil servis girişinde çok iyi yapılması düşünülüyorsa monitorize edilerek yakından iz-
gereklidir.(1-4,7,8,9) lenmelidir.
Damar yolu: Hastayı muayene edecek hekim (ne zaman ve ne şekilde başladı, ağrının gelişimi,
gelmeden önce hastaya hemşiresi tarafından daha önce bu tür ağrı oldu mu?
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

damar yolu açılarak, kan örnekleri alınmalıdır.


Eğer hasta damar yolu açık olarak acile getirildi
ise o ana kadar verilmiş olan sıvı miktarı tah- Ağrının Hikâyesi
mini olarak hesaplanır. Hastada kusma, diare,
Başlangıcı: Aniden ortaya çıkan, çok şiddet-
kanama, dehidratasyon bulguları var ise ikinci
li ağrı genellikle vasküler kaynaklı, taş veya dış
geniş lümenli damar yolu daha açarak 200-300
gebelik, kist veya içi boş organ rüptürü sonucu
cc izotonik veya ringer laktat solüsyonu bollus
ortaya çıkar. Daha yavaş olanları ise genellikle
tarzında verilmelidir.
apandisit veya kolesistit gibi inflamatuvar hasta-
Analjezi: Bu konu yazının ilerleyen kısımların- lıklara bağlıdır.
da daha ayrıntılı irdelenmiştir.
Süresi: 24 saatten kısa bir süredir var olan ve
şiddeti gittikçe artan ağrılar genellikle cerrahi
Nazogastrik ve foley sonda takılması girişimi gerektiren hastalıklardır.
Hastanın tablosunun ağırlığına ve tanıya baka- Karakteri: Belli belirsiz veya yanıcı karakterde
rak takıp takılmamasına karar verilebilir. Nazo- olan ağrılar genellikle viseral, keskin veya batıcı
gastrik sonda sayesinde hastanın varsa distansi-
karakterde olanlar ise genellikle peritoneal veya
yonu ve karın gerginliği azalacaktır. Foley sonda
somatik kaynaklıdır. Kramp tarzında olanlar ise
ise daha çok üriner obsrüksiyon tablolarında,
karakteristik olarak içi boş organların tıkanması,
verilen sıvı tedavisinin takibi ve idrar tahlili açı-
yırtıcı tarzda olanlar ise klasik olarak dissekan
sından faydalı olur.
anevrizma kaynaklıdırlar.
Bilgi toplanması: Karın ağrılı bir hastanın sta-
Şiddeti: Çok kişiye göre değişen bir kavram
bilizasyonu sırasında veya sonrasında ayrıntılı
olduğu için hastanın anamnezine çok güven-
öykü alınmaya çalışılır. Acil serviste hastalara
memek gerekir. Fakat cerrahi girişim gerektiren
yapılan ayrıntılı muayene ve laboratuar bulgu-
larına rağmen hastaların ancak %50’sine tanı hastalıklarda ağrı diğer nonspesifik karın ağrısı
konulabilmektedir. Acilde vaktimiz çok kısıtlı nedenlerinden daha şiddetlidir.
olmasına rağmen bu tip hastalarda tam tanıya Lokalizasyonu: Birçok karın ağrılı hastada
gidebilmemiz için hastalardan mümkün oldu-
tabii ki karın ağrısının yeri zaman içinde yer
ğunca ayrıntılı tıbbi öykü almamız gereklidir.
değiştirmektedir. Mesela apandisitte göbek ci-
varında iken sağ fossa iliacaya inmesi veya akut
Tıbbi Öykü kolesistitte epigastriumda lokalize iken sağ
hipokondrium’a kayması gibi.
Öyküde PQRST kısaltması kullanılabilir.(7)
3P: (Positional, Palliating, and Provoking fac- Yayılımı: Testislere, sırta, bele, göğsüse yayılım
tors), ağrının pozisyonla ilgisi, arttıran azaltan olabilir.
nedenler,
Q: (quality) ağrının tipi, Azaltan veya arttıran nedenler: Hareket, ye-
mekler, antiasitler, hastanın pozisyonu gibi.
3R: (Region, Radiation, Referral) ağrının yeri,
yayılımı, yansıması, Daha önceki öyküsü: Hastaya daha önceden
S: (severity) ağrının şiddeti, bu tip bir ağrısının olup olmadığı mutlaka so-
3T: (Temporal factors, time and mode of onset, rulmalıdır. Eğer oldu ise neler yapmış, ne ilaçlar
194 progression, previous episodes) diğer etkenler. kullanmış veya hangi tanı konulmuş?
Konu 1

Anamnezde sorulması gereken sorular Tablo 1. Erişkin hastalarda karın ağrısının lokali-
zasyonuna göre ayırıcı tanı.(2,4,6,7-9)

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım


1. Yaşınız kaç? (ileri yaş ile çocuk/bebek yaşları Sağ Üst Kadran
risk oluşturuyor), Klasik Nedenler Diğer Nedenler
2. Hangisi daha önce oldu? Ağrı mı, bulantı Kolesisit Retroçekal apandisit
kusma mı? (ağrı önce ise büyük ihtimalle Hepatit
İleri gebelik aylarında
cerrahi bir hastalıktır), apandisit
Duedonal ülser Ektopik gebelik
3. Ağrınız ne zamandan beri var? (48 saaten az
Hepatik abse Piyelonefrit
ise önemlidir),
Myokard infarktüsü
4. Ağrı sürekli mi, intermittan mı? (devamlı Pnömoni
olan ağrı daha anlamlıdır), Pulmoner emboli
5. Daha önce hiç cerrahi bir girişim geçirdiniz Sol Üst Kadran
mi? (brid ileus açısından), Klasik Nedenler Diğer Nedenler
Pankreatit Renal yerleşimli taş
6. Daha önce bu tip ağrınız oldu mu?
Gastrik ülser Piyelonefrit
7. Daha önce kanser, divertiküloz, pankreatit, Dalak rüptürü
böbrek yetersizliği gibi hastalıklarınız var A. Lienalis anevrizması
mıydı? (Hepsi kötü bulgular),
Miyokard infarktüsü
8. HIV (+) misiniz? Pnömoni
Pulmoner emboli
9. Alkol alır mısınız? (pankreatit, hepatit, siroz),
Sol Alt Kadran
10. Gebelik var mı? Klasik Nedenler Diğer Nedenler
11. Steroid veya antibiyotik alıyor musunuz? Divertikülit Retroçekal apandisit
(enfeksiyonu maskeleyebilir), İnkarsere inguinal herni Üriner sistem enf.
Volvulus Ürolithiasis
12. Ağrı göbek çevresinde başlayıp sağ alt kad-
Kolon Perforasyonu Epididimit
rana mı indi? (apandisit için tipik),
Testis torsiyonu Ovaryen Kist Rüptürü
13. Daha önceden kalp kapak hastalığı, atrial Ektopik gebelik Ovaryen Kist torsiyonu
fibrilasyon, vasküler hastalığınız var mıydı?
Salpenjit, PİD Adneksiyal torsiyon
(mezenter iskemi ve abdominal anevrizma)
A. İliaca Anevrizması
Sağ Alt Kadran
Eşlik eden yakınmalar Klasik Nedenler Diğer Nedenler
Akut apandisit Mezenter adenit
Bulantı ve kusma: Karın ağrısı ile müracaat
eden hastaların çoğunda kliniğe bulantı ve kus- İnkarsere inguinal herni Mekel divertikülü
ma eşlik ettiği için bu belirtiler tanıdan ziyade Crohn hastalığı Üriner sistem enf.
hastanın ne derece dehidrate olduğunu ortaya Çekal divertikülit Ürolithiasis
koymak açısından faydalı olur. Aşırı bulantı ve Çekum perforasyonu Epididimit
kusmanın nedeni barsak tıkanıklığı, renal kolik Ektopik gebelik Ovaryen kist rüptürü
veya akut pankreatit olabilir. Unutmamak gere- Testis torsiyonu Ovaryen kist torsiyonı
kir ki jinekolojik kaynaklı karın ağrılarında bu-
A. İliaca Anevrizması Adneksiyal torsiyon
lantı ve kusma nadir görülür.
Salpenjit, PİD 195
Tablo 2. Erişkin hastalarda karın ağrısının lokali- Genito-üriner nedenler
zasyonuna göre ayırıcı tanı.(2,4,6,7-9)
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Yaygın Karın Ağrısı Hastanın işeme ile ilgili alışkanlıklarında, idra-


rının renginde, kokusunda miktarında değiş-
Klasik Nedenler Diğer Nedenler
me oldu mu? Dizüri, tuvalete zor yetişme gibi
Gastroenterit Kanser şikâyetler sadece sistit tablolarını da görünmez,
Peritonit Toksinler mesane civarı organlardaki inflamatuvar hasta-
lıklar (salpenjit, apandisit, divertikülit vs.) bu
İntestinal obstrüksiton Üremi bulgulara neden olabilir.
Apandisit erken dönem Mesane hastalıkları
Volvulus Pnömoni Geçmiş Dönem Tıbbi Öykü
İnflamatuvar barsak
hastalığı
Kronik hastalıkları
Mezenter embolisi
Diyabet, hipertansiyon, kalp, akciğer, karaciğer,
İnkarsere inguinal herni böbrek hastalıkları olan hastalar karın içi hasta-
Pankreatit lıklar için birer adaydırlar ve daha da önemlisi
bu tip karın ağrılı hastaların dahada yakından
Abdominal aort anevrizması
izlenmesi gereklidir.
Aort disseksiyonu
Diabetik ketoasidoz Kullandığı ilaçlar
Gastrit
Steroidler ve immünsupressif ilaçlar hastaların
Pankreatit tablolarını daha da ağırlaştırabilir. Bazı antibiyo-
Peptik ülser tikler ishal yapabilir. Mesela eritromisin ve tet-
rasiklin grubu antibiyotikler diyare yapabilirken
Mallory Weiss sendromu
laksatifler, narkotik analjezikler gastrointestinal
Miyokard infarktüsü motiliteyi etkileyerek karın ağrısına, aspirin ve
nonsteroid antinflamatuvar ilaçlar ise mide ve
karın ağrısına neden olabilir.
Ağrı ile bulantı arasındaki ilişki sorulmalıdır.
Şöyle ki önce ağrı sonra bulantı ve kusma ora- Geçirdiği ameliyatlar
taya çıktı ise burada neden genellikle cerrahi bir
hastalık, yok önce bulantı kusma arkasından ağrı Hastanın geçirmiş olduğu ameliyatlar hem yeni
ortaya çıktı ise o zaman bunun nonspesifik karın hastalıkların nedeni olabilir hem de birçok has-
ağrısı veya gastroenterit olma şansı yüksektir. talığı ekarte etmemizi sağlayabilir. Mesela bar-
sak tıkanıklıklarının en büyük nedeni geçirilmiş
İştahsızlık: Karın içi inflamatuvar hastalıkların ameliyatlar sonucu ortaya çıkan yapışıklıklardır.
(mesela akut apandisit) ilk ve en önemli yakın-
madır. Hastaya en çok sevdiği yemekler ve şu Menstrüsyon hikâyesi: Özellikle karın alt böl-
anda onu yemek isteyip istemediği sorulmalıdır. gelerinde ağrı nedeni ile başvuran bayan hasta-
larda menstürasyon öyküsünün alınması uygun-
Dışkılama alışkanlığında değişme dur. Unutmamak gerekir ki salpenjit, rahim içi
araç, tüp ligasyonu dış gebelik ihtimalini arttı-
Gaita kıvamı sulu mu, cıvık mı? Son 24 içinde ran nedenlerdir. Kişinin bekâr olması, eşinden
kaç defa tuvalete gitti? Hasta gaz, gaita çıkarabi- ayrılmış olması, “hamile olmam mümkün değil”
196 liyor mu? gibi sorular sorulabilir. gibi öykü gebeliğin dışlanmasını sağlamaz.
Konu 1

Alışkanlıklar: Alkol kullanan hastalarda akut Solunum hızı: Pnömoni, pulmoner emboli,
pankreatit, ülser, gastrit, yoğun laksatif kullanan miyokard infarktüsü, sepsise bağlı asidoz tablo-

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım


hastalarda ise çekal volvulus ve divertükiler has- larında solunum hızlanabilmektedir.
talıklardan şüphelenmek gerekir.
Karın dışı muayene: Karın ağrısı ile müracaat
Fizik Muayene: İyi ve yeterli bir fizik muayene eden bir hastada fizik muayeneye mutlaka diğer
yapabilmenin ilk şartı hastayı tepeden tırnağa organlardan, mesela akciğerleri ve kalbi dinleye-
muayene etmek kadar, hasta ile iyi bir iletişim rek başlamalı ki karın dışı kaynaklı tanılar atlan-
kurmayı da gerektirir. Mesela, entoksikasyonlu masın. Cilt ve mukozalar sarılık, hipoperfüzyon,
ve/veya tam koopere olmayan bir hastanın mu- dehidratasyon açısından değerlendirilmeli, peri-
ayenesi tam ve inandırıcı olmayacaktır. Hastaya ferik nabızların açık olup olmadıklarına bakıl-
sıcak, samimi yaklaşım ona daha yakın olmamız malıdır.
ile sonuçlanacağı için hasta bizlerle daha koopere
olabilecektir.
Karın Muayenesi
Fizik muayenenin amacı, kişinin genel duru-
munu değerlendirebilmek, karnındaki en has- İnspeksiyon: İnspeksiyonda hasta karın cildin-
sas bölgeyi bularak patolojinin kaynağını tesbit de görebileceğimiz distansiyon, asimetri, geçi-
etmek ve sonunda fizik muayene bulguları.(ki rilmiş ameliyatlara bağlı skarlar, büyük kütleler,
özellikle hassasiyet) ile ağrı şikâyetleri arasında portal hipertansiyonunu cilt bulguları gibi belir-
bir ilgi olup olmadığını anlamaya çalışmaktır. tiler hızla tanıya gitmemize yardımcı olur.
Fizik muayene sırasında hastada şu noktalara
Oskültasyon: Hastanın karnını muayene etme-
dikkat etmemiz gerekir:
den önce mutlaka oskülte etmek gerekir çünkü
Genel Görünüm: Hastanın sedyedeki genel gö- aksi takdirde hastanın barsak sesleri yanlışlıkla
rünümü, davranışları ve cilt rengi önemli bul- artabilecektir. Peritonitli hastalarda adinamik
gudur. Soğuk ve soluk görünümlü ve hareketsiz ileus gelişeceği için barsak sesleri azalırken nons-
yatan hastalarda ciddi akut karın tablosunun pesifik karın ağrısı ve gastroenteritli hastalarda
olabileceğini düşünmek gerekir. Bu kişiler ağrı- ise artar.
ları nedeni ile hareket etmemekte, hareket edin-
Perküsyon: Tüm kadranlarda nazik bir şekilde
ce ağrıları arttığı için hareketsiz yatmayı tercih
perküsyon yapılarak;
ederler. Ağrısı dolayısıyla kıvranan, yattığı yerde
duramayan, ajite hastalarda ise daha çok visseral • Hastanın en ağrılı noktası,
organ kaynaklı ağrılar.(nonspesifik karın ağrısı,
• Karın içi organların boyutları,
renal veya biliyer kolik, mezenter iskemisi gibi
hastalıklar) akıldan geçer. • Altta yatan kütlenin solid veya gaz dolu
olup olmadığı,
• Dolu bir mesaneyi (globu) vs. ayırt edebiliriz.
Vital Fonksiyonlar
Palpasyon: Karın muayenesinin en önemli ve
Ateş: Her ne kadar hastada bir enfeksiyon tablo- muayene sırasında üzerinde en uzun sürenin ay-
su olup olmadığını gösterir ise de kesin bir bulgu rılmasını ve hasta uyumunun iyi olmasını gerek-
değildir. Mesela akut apandisitli hastaların baş- tiren muayenedir. Hastanın ayaklarını karnına
langıç döneminde 380C altında ateşi vardır ve çekerek (fleksiyon) karın kaslarında maksimum
vakaların sadece %40-70’inde ateş yükselir. gevşeme sağlanır. Karın kadranlarını palpe eder-
ken hastanın mimiklerini de yakından takip et-
Tansiyon ve nabız: Hastanın genel durumunu mek gerekir. Kural olarak hasta karnının palpas-
ve eğer var ise hipovolemisinin ciddiyetini orta- yonuna ağrının bulunduğu en uzak noktadan
ya koymak açısından faydalıdır. başlanmalıdır. Çünkü ağrılı bölgeden başlarsak, 197
hasta karnını kasar, bir daha sağlıklı muayene ğını düşündürebilir. Hatta klasik kitaplarda şöyle
etme şansımız kalmaz. Epigastrium, hipogastri- komik bir cümlede vardır. Karın ağrısı şikâyeti
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

um ve her dört kadran yavaş ve nazikçe palpe olan bir hastada rektal tuşe yapmamak için üç
edilir, son olarak ağrının bulunduğu bölgeye neden vardır.
gelinir. Bu muayene sırasında hastada defans
ve rebound hassasiyeti aranır. Hastadaki bu de- Ya doktorun parmağı yoktur, ya hastada “anüs
fans istemli veya istemsiz olabilecektir. Bunu da imperforatus” ya da “anal fissür” vardır. Yani
hastanın karnını ve de özellikle ağrılı noktasını karın ağrılı bir hastanın muayenesi rektal tuşe
palpe ederken derin nefes almasını sağlayarak yapılmadan tamamlanmaz.
ve/veya konuşturarak ayırt edebiliriz. Hastanın
karnını derin olarak palpe ederken, soracağımız Pelvik Muayene: Doğurgan yaşta olan ve karın
herhangi bir soruya kişi cevap vermeye devam ağrısı ile müracaat eden her kadın hastada mut-
ederse bu defansın istemli olma ihtimali yüksek- laka pelvik/jinekolojik muayenenin yapılması
tir. Gerçek intraabdominal bir hastalık nedeni gereklidir.
ile var olan rebound da, elimizi kaldırdığımız
zaman hasta çok ağrı duyacağı için o anda ko-
nuşmasını da kesecektir. Rebound peritonitin Ön Tanı
klasik bir bulgusudur fakat nonspesifik karın
ağrılı hastaların % 25’inde var olabilirken akut Hastanın ilk tıbbi öyküsü alınıp fizik muaye-
apandisit tablosundaki hastaların % 50’sinde nesini tamamladıktan sonra şuna karar vermek
bulunmayabilir. gerekir:

Hastanın hayati tehlikesi var mı?: Genellikle


Özel Muayene Yöntemleri karın ağrısı nedeniyle başvuran hastalarda hayati
tehlike olasılığı düşüktür fakat yine de dikkatli
Psoas testi ve obturator testleri: Kalçaya flek- olmak gerekir. Abdominal aort anevrizması rüp-
siyon ve internal rotasyon hareketi yapılırken türü, içi boş organ perforasyonu, akut pankrea-
retroçekal alanda hasta ağrı duyuyor ise akut tit, intestinal obstrüksiyon ve mezenter embolisi
apandisit, salpenjit olma ihtimali yüksektir. tabloları bunlara örnek hastalıklardır. Batın dışı
kaynaklı karın ağrısı nedenleri arasında ise lober
Murphy testi: Safra kesesi hastalıkları hakkında pnömoni ve pulmoner emboli sayılabilir.
bilgi verir.
Hastanın ağrısı akut bir ağrı mı ve cerrahi
Kostovertebral açı hassasiyeti: Üriner sistem girişim gerekir mi?: Eğer ağrı akut başlangıçlı,
hastalıkları hakkında bilgi verir (renal kolik, lokalize hassasiyet ve periton iritasyon bulguları
pylenofrtit vs). var ise ciddi ve cerrahi girişim gerekebilir. Has-
tada bir de anormal vital bulgular ve laboratuar
Diğer Muayeneler sonuçları da var ise şüphemiz daha da artmalıdır

Fıtık ve genital organlar: Hastada direkt ve in-


direkt inguinal ve/veya femoral fıtık olup olma- Tanı Yöntemleri
dığı araştırılmalıdır çünkü altından inkarsere bir
fıtık çıkabilecektir. İnguinal bölgenin özellikle
erkeklerde orşit, epididimit açısından da araştı- Laboratuar Tetkikleri
rılması faydalıdır.
Lökosit sayısı: Karın ağrılı bir hastayı değer-
Rektal muayene: Gaitada gizli kan, kütle, pros- lendirmede aslında anlamlı bir bulgu değildir.
tat hassasiyeti ve rektumun boş olup olmadığı Lökositoz akut apandisit, pelvik inflamatuvar
araştırılmalıdır. Rektal tuşede hassasiyetin olması hastalık ve kolesistit vakaların %80’inde görü-
198 pelvik veya intraabdominal bir patolojinin varlı- lebilir. Perforasyon, yaygın peritonit, fulminan
Konu 1

hepatit veya sepsis vakalarında bu sayı 15.000’in Serum elektrolitleri: Diyaresi veya şiddetli kus-
üstüne çıkabilmektedir. Fakat ne yazık ki gast- ması olan hastalarda mutlaka K+ değerlerinin

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım


roenteritli vakaların % 40’ında, nonspesifik ka- bakılması gereklidir. Diabetik ketoasidozlu, me-
rın ağrılı hastaların ise %30’unda da lökositoz zenterik iskemi veya sepsisli hastalarda ise kan bi-
bulunabilmektedir. Unutmamak gerekir ki lö- karbonat seviyeleri normalden düşük bulunabilir.
kositoz hiçbir zaman tek başına hastada cerrahi
girişim gerektiren bir hastalık olup olmadığını Karaciğer fonksiyon testleri: Bilirubinlerin ve
gösteren bir kriter değildir. Mesela geriatrik ve özellikle alkalen fosfataz değerlerinin normalden
immünsüpressif hastalarda lökosit sayısı normal yüksek olması safra yolları veya koledok tıka-
veya düşük olabilir. Yani mesela bir hastada kli- nıklıkları için önemli bulgulardır. Hepatitte ise
nik olarak kesin akut batın tanısı koyduk. Kan SGOT, SGPT değerleri yükselecektir.(1-4,7,8,9)
testlerinde hastanın lökositi 3.000 gelince has-
tayı taburcu mu edeceğiz? Yoksa, 24.000 gelirse
hemen o anda mı ameliyata alacağız? Tabii ki her Radyolojik Yöntemler
ikisinin de cevabı hayır olacaktır.
Akciğer grafisi: Ayakta çekilecek akciğer filmi
Hb-Hct: Bu değerler sadece anemi, kanama ve ile pnömoni, plevral efüzyon gibi hastalıklar ile
dehidratasyon bulguları olan hastalar için değer- batın içi serbest hava tanısı ortaya konabilir (2-5
li olabilir. Kanaması olan bir hastada tabii ki bu cc hava bile görülebilir)
değerler hemen değişmeyecektir fakat elimizde
bir başlangıç değeri olarak bulunmalıdır. Kronik Ayakta direkt batın grafisi: Vakaların sadece
kanamalı bir hastada bu değerler normalden dü- %10-20’sinde bize faydalı bilgi verir. Bizde daha
şük bulunacakları için bize kanamanın süresi ve/ önce yaptığımız bir çalışmada benzer sonuca
veya şiddeti hakkında bilgi verebilir. varmıştık.(10) Eğer batın içi serbest hava görmek
istiyorsak akciğer grafisi çektirmek daha uygun-
Amilaz: Tabii en çok akut pankreatit tanısın- dur çünkü sağ diyafragma altı serbest hava bu
da kullanılabilecek bir test ise de peptik ülser, filmde daha net görünür.
barsak obstrüksiyonu veya iskemisi, koledok
taşları, ektopik gebelik, böbrek yetersizliği, alkol Bulmayı beklediğimiz bulgular
zehirlenmesi, fasiyal travma gibi hastalıklarda da
yükselebilmektedir. Hatta kesin akut pankreatit • Dilate ince veya kalın barsak ansları,
tanısı konmuş hastaların %20’sinde amilaz de- • Hava-sıvı seviyeleri,
ğerleri normal seviyede olabilmektedir. Fakat
• Damar yapılarında kalsifikasyonlar (aort
her koşulda amilazs değerlerinin yüksek olarak
anevrizması),
bulunması ciddi bir abdominal patoloji olduğu-
nu göstermektedir. İdrar amilaz değerleri tanıda • Üriner sistem taşları,
daha yardımcı bir yöntemdir fakat heran çalışıl- • Diyafragma altında serbest hava ve,
ması mümkün olmamaktadır. • Safra kesesi taşlarıdır.
İdrar tahlili: Genel kural olarak 10’dan fazla lö-
Kontrastlı filmler: Kullanım alanı son derece
kosit varlığı, nitrit seviyesinin (+) olması idrar
yolu enfeksiyonu için kesin bulgulardır. Erit- kısıtlıdır, sadece invaginasyonlu bebeklerde tanı
rositüri ise tümör, taş, travma veya enfeksiyon ve tedavi amacıyla kullanılır, perforasyon düşü-
varlığında görülebilir. nülen olgularda uygulanmamalıdır. Çünkü tok-
sik bir maddedir.
Gebelik testi: Genç, doğurganlık çağında, özel-
likle karın alt bölgelerinde ağrı ile müracaat Ultrasonografi: Çeşitli nedenlerden dolayı
eden tüm kadın hastalarda gebelik testi istenme- acil servislerde yoğun olarak kullanılmaktadır.
lidir. Unutmamak gerekir ki en ciddi jinekolojik Çünkü bilier sistem, safra kesesi, pankreas, böb-
karın ağrısı nedeni dış gebelik rüptürüdür. rekler, aorta ve uterus dâhil olmak üzere birçok
199
sistemin patolojilerini gösterebilmektedir. Per- Anjiografi
formansı büyük oranda kullanan kişinin bilgi ve
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

• Aort anevrizması olan


tecrübesine bağlıdır. Ucuz ve yaygın, non inva-
• Gastrointestinal kanamalı ve
zif olması kullanım alanını çok arttırmaktadır.
Özellikle karın içi solid organları, jinekolojik • İskemili hastaların tanısında faydalı olabil-
ve bilier sistem hastalıklarının tanısında etkin- mektedir.(2-4,7,8,9,11)
dir. Sadece kesede taş görülmesi yeterli değildir
bunu yanında kesede duvar kalınlaşması, peri- EKG: Myokardiyal iskemi hastalarda karın ağ-
kolesistik sıvı, ductus genişlemesi gibi bulgular rısı şeklinde ortaya çıkabileceği için 40 yaşının
daha anlamlıdır. Ultrason özellikle intravaginal üstünde ki, özellikle karın üst taraflarında ağrısı
yolla yapıldığı zaman dış gebelik tanısı açısından olan hastalarda mutlaka çekilmelidir.
çok değerlidir.
Tedavi Prensipleri
Bilgisayarlı tomografi: Hem spiral, hem de
helikal tomografi cihazları retroperitoneal or- Karın ağrısı ile müracaat eden hastayı tedavi
ganlar, solid organlar ve aorta’yı en iyi şekilde eden hekimin primer görevi;
görmemizi sağlar. Tomografi ile karın içi ser-
• Altta yatan hastalığın ortaya çıkartabileceği
best hava, kaçırmakta ve/veya rüptüre olan aort
komplikasyonları ortadan kaldırmak,
anevriması tanısında çok anlamlıdır. Mesela
• Eğer gerekiyor ise hastayı hızla ameliyata
sağ alt kadran ağrısı olan hastalarda tomografi
hazırlamaktır.
ile akut apandisit tanısı koyma konusunda çok
spesifik ve doğruluk derecesi %95 civarındadır. • Bunlar içinde şu girişimler yapılmalıdır:
Oral ve rektal yoldan kontrast madde verilerek • Eksik olan volümü tamamlamak,
yapılan çekimlerde barsaklar ve apandisit daha • Kusmanın durdurulması (IV antiemtik) ve
iyi görüntülenir. Doğru tanı için özgüllük ve nazogastrik sonda takılması,
duyarlılık anlamlı derecede artar. Karın ağrısı • Hastanın ağrısının giderilmesidir.
ile acil servise gelen ama tam tanı konamayan
hastalarda tomografi sayesinde doğru tanı %95 Eksik volümün tamamlanması: Karın ağrı-
sı ile başvuran hastaların hepsine damar yolu
oranında konulurken %30 vakada ise tedavi
açmak ve/veya sıvı vermek şart değildir. Fakat
yönteminin değişmesine neden olur.
uzun süredir kusması olan veya gecikmeli olarak
Saydığımız bu özellikleri nedeni ile karın to- acil servise gelen hastalarda sıvı açığı olabileceği
mografisi artık acil tıp hekimlerinin tanıda sık unutulmamalıdır.
kullanabilecekleri bir yöntem haline gelmiştir. Belirgin ortostatik hipotansiyon belirtileri olan
Fakat hastanın tomografi çekilecek bölüme gön- hastalar
derilebilmesi için mutlaka stabil olması gerekir
Mukozaları kurumuş olanlar
yoksa hasta o gözden ırak alanda uzak olabilir.
Belirgin kusma ve diyaresi olan

Nükleer Tıp İle İlgili Girişimler Ameliyata hazırlandığı için oral alması yasakla-
nan hastalara mutlaka damar yolu açılmalıdır.
Tc 99m ile safra yolları görüntülemeleri ve ko- Verilecek olan sıvı tercihan isotonik, ringer lak-
lesistit tanısı için kullanılabilir ama acil servis tat veya normal salin olmalıdır.
şartlarında kullanımı son derece kısıtlıdır. Bili-
Mide içeriğinin boşaltılması: Cerrahi girişim
rubin değerlerindeki yükseklik sonuçları etkile-
gereken hastalarda ameliyathaneye götürülme-
mez, kesenin dolamaması boynunun bir taş ile den önce hastaya nazogastrik sonda takılarak
kapandığını gösterir. mide içeriğinin boşaltılması gereklidir.
200
Konu 1

Nazogastrik takılmasının en belirgin endikas- hastaları muayene eden hekimler çok dikkatli ol-
yonları: malılar ve ailesinden de anamnez almaya gayret

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım


göstermelidirler. Bu yaş grubunda ki hastalarda
Kusmakta olan hastalar ile karın ağrısı nedeninin karın dışı nedenlerde ola-
İntestinal obstrüksiyonu olan hastalardır. bileceği unutulmamalıdır. Çocuklarda görülen
karın ağrısının nedenleri %57 vakada medikal,
Daha önce akut pankreatitli hastalarda da na- %35 vakada belirsiz ve %8 vakada ise cerrahi gi-
zogastrik sonda takılarak tedavi yoluna gidilmiş rişim gerektiren nedenlerdir. Çocuklarda en sık
fakat artık bu tedavi yolunun çok etkili olmadığı görülen nedenler, akut gastroenterit, mezenterik
gösterilmiştir. lenfadonopati ve akut apandisit olabileceği gibi
biliyer sistem hastalıkları, pankreatit, jinekolo-
Bulantı ve kusmanın kontrolü: Genel kural
jik ve vasküler kaynaklı hastalıklar son derece
olarak karın ağrılı hastalarda antiemetiklerin
nadirdir. Eğer bir çocuk inestinal obstrüksiyon
kullanılması sakıncalıdır çünkü bu ajanlar her
tablosu ile müracaat ediyor ise bunun nedenle-
ne kadar ağrı duyusunu ortadan kaldırmıyor ise
ri genellikle fıtık, invaginasyon ve volvulustur.
de kişileri uyuşuk, laterjik, konfüze şekle soka-
Bunun dışında daha nadir olarak pilor stenozu,
bilmektedir. Gastroenterit, gastrit, renal kolik
hirsprung hastalığı görülmektedir. Akut appan-
gibi kusmanın ağır olduğu hastalarda kullanıla-
disitin en sık 12 yaşındaki çocuklarda görüldüğü
bilmektedir.
unutulmamalıdır.
Analjezi kullanımı: Yıllardır üzerinde çok tartı-
şılan bir konudur. Yıllar önce Sir Zapf Chancery
yayınladığı bir makalesinde karın ağrılı hastalar- Yaşlılarda Karın Ağrısı
da genel cerrah tanıyı koymadan asla analjezik
Çocuklarda olduğu gibi yaşlı kişilerde de karın
yapılmamasını önermiştir. Yıllarca bu tabu kırı-
ağrısının fizik bulguları, nedenleri ve laboratuar
lamamış ve hastalara ameliyat öncesi asla analje-
bulgularının farklı olabileceği unutulmamalıdır.
zik yapılmamıştır. Fakat son yıllarda alışkanlık
Mesela bu yaştaki hastaların ağrıyı tolere etme
değişmeye başlamıştır, çünkü yapılan araştırma-
eşikleri daha yüksektir, ateş ve lökosit sayıları
lar bu tür hastalarda yapılacak olan analjezikle-
gençlere göre daha düşük çıkabilecektir. Has-
rin.(narkotik analjezik vs.) tanı ve tedaviyi de-
talarda eğer diabet, immün sistem depresyonu
ğiştirmediği anlaşılmıştır. Tam tersine hastanın
veya ilaç tedavisi mevcut ise bulgular daha da si-
ağrısı geçeceği için doktor hastasını daha iyi ve
lik olabilecektir. Bu hasta grubunda şu noktalara
rahat muayene edebilmektedir. Yapılan analje-
dikkat etmek gerekir:
zik hastanın sadece ağrısını geçirmekte, defans,
rebound gibi bulgular kaybolmamaktadır. Bu Yaş ilerledikçe karın ağrısına neden olabilecek
sayede hastanın konforu, memnuniyeti artmak- sebeplerinde sayısı artmaktadır. Mesela, kolesis-
tadır ki bu da istenen bir sonuçtur.(5,7,8,9,13) tit ve divertikülit insidansı artar iken nonspesifik
karın ağrısı insidansı azalmaktadır. Yaşlı ve karın
Dikkat Edilmesi Gereken Hasta Grubu ağrısı olan hastalarda cerrahi girişim vakaların
%33’ünde gerekir iken bu oran genç hastalar-
Çocuklarda Karın Ağrısı da %16 civarındadır. Anevrizma ve mezenter
iskemisi gibi hastalıklar ilerleyen yaş ile daha sık
Unutmamak gerekir ki karın ağrısı olan çocuk olarak görülmektedir.
hastaların fizik muayene bulguları, laboratuar
sonuçları ve altta yatan nedenleri erişkin hasta- Malinite vakaları yaş ilerledikçe daha sık görül-
larınkinden farklıdır. Çocuklar genellikle hasta- mektedir. Elli yaş üstündeki nonspesifik karın
lıklarını ifade edemezler. Bu yüzden bu yaştaki ağrılı hastaların %3-15’ inde malinite riski vardır.
201
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

202
Tablo 3. Karın ağrılı hastada ayırıcı tanı.(2-4,6,8,9)
Epidemiyoloji Etyoloji Klinik Fizik Muayene Yardımcı Testler
Aort Yaşın ilerlemesiyle daha sık görü- %95’in üzerinde neden ate- Rüptür oluncaya kadar ge- %70 hastada vital bulgular nor- Vakaların %80’inde abdominal
anevrizması lür. Erkeklerde daha sıktır, hiper- rosklerozdur. Diseksiyon aort’ nellikle asemptomatikdir. Ani maldir ama bazende ciddi hipo- düz grafileri patolojiktir. Lateral
rüptürü tansiyon, diabet, sigara, kronik ta dilatasyon ve yanlış lümen başlayan epigastrik ve sırt ağrı- tansiyon görülebilir. Eğer anevriz- abdominal film yararlı olabilir. Ult-
okstrüktif akciğer hastalığı risk oluşumuna neden olur. Bura- sı, beraberinde senkop veya şok ma 5 cm veya 5 cm’ den büyükse rasonla kütlenin hem çapı, hem de
faktörleridir dan olacak kaçak veya rüptür tablosu vardır. Ağrı sırta, kasık- palpasyonda pulsatil kütle alına- uzunluğu ölçülebilir ama hastanın
şoka neden olur. lara veya testislere vurabilir. bilir. Ultrason veya tomografi en- obez olması veya gaz varlığı bir de-
dikasyonu vardır. Femoral na- zavantajdır. Hasta stabil ise tomog-
bızların eşit olmaması her zaman rafi tanıda seçilecek yöntemdir.
gördüğümüz bir bulgu değildir.
İçi boş organ Yaş ilerledikçe görülme sıklığı Genellikle duodenumda ki bir Sıklıkla ani ortaya çıkan epi- Genellikle ateş düşüktür. Aradaki Peritonit sonucu lökositler genellik-
perforasyonu artar, hastalarda genellikle peptik ülserden meydana gelir. Kolon gastrik ağrı vardır. Vakaların zaman uzarsa ateşte yükselir. Ta- le artmıştır. Amilaz seviyesi yüksek
ülser veya divertikül non-steroidal divertikülleri kalın barsak, ince %50’sinde bulantı kusma gö- şikardi sık görülür. Kanama veya bulunabilir. Karaciğer enzimleri et-
anti enflamatuar ilaç kullanımı barsak ve safra kesesi perforas- rülür. Daha ileri dönemde ateş sepsisle birlikte şok tablosu oluşa- kilenebilir ama etkilenmeyebilirde.
vardır. Perforasyonun oluşması ile yonu nadirdir. Barsak içeriği- ortaya çıkabilir. Omentum’ un bilir. Karın muayenesinde distan- Perfore ülserlerin %70-80’inde düz
tanı arasındaki süre uzadıkça has- nin karın boşluğuna dağılması olayı lokalize etmesi sonucu siyon, yaygın defans ve ribaund grafilerde diyagrafma altında serbest
tanın mortalitesi artar. peritonite neden olur. ağrı sınırlı kalabilir. Yaşlı insan- bulunur. Barsak sesleri azalmıştır. hava bulunur, tomografi ile serbest
lardaki ağrı şiddeti az olabilir. havanın teşhisi daha kolaydır.
Akut Olgun yaşlarda çok sık görülür. Alkol, safra taşları, hiperlipide- Epigastrik bölgede ani başla- Az ateş görülür, hasta hipotansif Lipaz en çok istenen testtir. Amilaz se-
pankreatit Çocuklarda ve yaşlılarda nadirdir, mi, hiperkalsemi veya endosko- yan bir ağrı ki genellikle sırta veya takipneiktir. Kişide kısmen viyesi normalin 3 katı ise daha spesifik
erkeklerde sıktır. Yoğun alkol kul- pik retrograd, pankreotografi, vurur. Bulantı ve kusma sıktır. epigastrik hassasiyet bulunabilir. tanı yöntemi haline gelir. Ultrasonla
lanımı ve safra kesesi hastalıkları pankreasta harabiyete, sabunlaş- Hastanın görünümü ile fizik Retroperitoneal bir organ olduğu pankreastaki ödem veya pseudokist
etkindir. maya ve nekroza neden olabilir. muayene bulguları birbirine için eğer pankreatit tablosu çok oluşumu gösterilebilir. Tomografi ile
ARDS, sepsis kanama ve böbrek uygun değildir. Hemen yoğun ciddi değilse rebound veya defans apse oluşumu, nekroz, kanama veya
yetersizliği sekonder gelişir. sıvı tedavisi önemlidir bulunmayabilir. pseudokistler görülebilir. Eğer hastada
ciddi akut pankreatitten şüphelenili-
yorsak tomografi çekilmesi gerekebilir.
İntestinal Yaşlılarda ve karın ameliyatı geçi- Adezyonlar, kanser, fıtık, apse, Kramp tarzında diffüz, karın Eğer hastada barsak strogülasyo- Lökosit sayısı yükselmişse bu stron-
Obstrüksiyon ren hastalarda sıktır. volvulus veya infaktüs oluşur. ağrısı ve buna eşlik eden kus- nu veya dehidratasyon meydana gülasyonu düşündürebilir, belirtiler
Tıkanma sonucu hastada bu- ma tabloya hâkimdir. gelmediyse vital bulgular genellikle uzun süredir varsa ve bulantı kusma-
lantı, kusma, üçüncü boşlukta normaldir. Abdominal distansi- da eşlik ediyorsa elektrolit bozukluk-
sıvı birikimi, strongülasyon ve yon, artmış barsak sesleri ve yaygın ları görülebilir. Tıkanmanın seviyesi-
barsağın nekrozu ortaya çıkar. hassasiyet oluşabilir. Lokal perito- ni göstermek açısından karın filmleri
neal iritasyon bulgularının olması faydalı olabilir. Tanıda ultrason veya
strongülasyonu düşündürür. tomografinin değeri yoktur. Yani na-
diren ihtiyaç duyulur.
Tablo 3. Karın ağrılı hastada ayırıcı tanı.(2-4,6,8,9)
Epidemiyoloji Etyoloji Klinik Fizik Muayene Yardımcı Testler
Mesenter Özellikle kardiyovasküler Vakaların %20-30’unda tı- Çok ciddi ve akut ağrı başlar, İskemilerde bile ilk bulgular normal Genellikle lökositoz vardır. Hastalarda
İskemisi sistem hastalığı olan yaşlı kanma yoktur. İskeminin ağrı kolik tarzda ve periumblikal görülebilir. Barsak sesleri mevcut- amilaz ve kreatin fosfokinaz seviyeleri
hastalarda daha sık görülür. nedenleri multipl faktörler alanda başlar ve bütün karına tur, bu hastalarda rektal muayene yükselmiştir. Eğer barsaklar enfarkte
Konjestif kalp yetmezliği, olup içinde daha önceden yayılır ve bu da süperior mezen- önemlidir. Çünkü orta derecedeki oldu ise laktik asidemiye bağlı olarak
kardiyak disritmiler, diabet, var olan aterosklerotik bir ze- terik arter tıkanma embolisini bir kanama nedeniyle hastalarda metabolik asidoz görülebilir. Düz gra-
sepsis ve dehitratasyon baş- minde hipotansiyonun bunu düşündürür. Genellikle tabloya gaitada gizli kan pozitif olabilir. filer bize tanıda yardımcı olmaz. Kont-
lıca etmenlerdir. Her 1000 tetiklemesi olabilir. Arteriyal diare ve kusma eşlik eder. Süperi- rastlı tomografi, manyetik rezonans ve
yatıştan bir tanesinde tanı tıkanmanın olduğu vaka- or mezenterik arter trombozunda anjiyografi olayın boyutunu gösterme
mezenter iskemisidir. Mor- larda bunlar %65 oranında daha gürültülü bir tablodur. Su- açısından önemlidir. Arteriyal tıkanma-
talite %70 civarındadır. görülür neden %75 oranda perior mezenterik arter trombozu larda veya hastalıklarda ise en iyi tanı
Mezenterik venin trombo- emboli veya akut arteriyal daha yavaş gelişen bir tablodur. yöntemi anjiografidir.
zu genellikle hiperkoagüla- trombosis %25 orandadır. Hastada abdominal anjina, kilo
bil durumda, hematolojik kaybı veya diare şeklinde belirti-
hastalıklarda, intraperito- ler vardır. Hastada önceden venöz
nial enflamasyonda ve trav- tromboz anamnezi olabilir.
mada ortaya çıkar.
Apandisit Adölesanlarda ve genç yaş- Apendiks lümeninin şiş- %50-60 vakada epigastrik veya Ortalama ateş 38°C’dir. Daha yük- Lökosit genellikle artmıştır veya sola
larda en sık görülür. Ço- mesi, iskemisi, enfeksiyonu periumbilikal ağrı sağ alt kadra- sek ateş varsa bu perforasyonu dü- kaymıştır. İdrarda steril piyüri görüle-
cuklarda ve yaşlılarda daha veya perforasyonu nedeniyle na, 8 –12 saat içinde kayar. Geç şündürebilir, % 90-95 alt kadran bilir, C-reaktif protein sensitiftir ama
seyrektir. Buna rağmen tıkanmasıdır. tanı konanlarda perforasyon ris- hassasiyeti, % 40-70 ribound bu- doğruluğu değişir. Tomografi sensitif
kadınlarda, çocuklarda ve ki artar. Ağrı, düşük ateş (%15), lunur. Vakaların % 30’unda rektal veya spesifiktir. Ultrason özellikle ba-
yaşlılarda perforasyon riski %80 iştahsızlık sık görülür. Bu- tuşede hassasiyet vardır. yanlarda ayırıcı tanıda yardımcı olur.
daha yüksektir. Normalde lantı, kusma %50-70 vakada
mortalite oranı %0,1 iken olup daha seyrektir.
perfore vakalarda %2-6’ya
çıkabilmektedir.
Biliyer sistem En sık 35-60 yaşları ara- Safra taşlarının hareketi bi- Sağ üst kadrandaki, kramp şeklin- Biliyer kolikte ateş normaldir, ko- Kolesistit ve kolanjitte lökosit artmıştır.
hastalıkları sında görülür. 20 yaştan liyer koliği başlatır. Sistik deki ağrı, sağ skapula altına vurur, lisistitte ve kolanjitte artar, sağ üst Amilaz ve karaciğer fonksiyon testleri
gençlerde nadirdir. Kadın kanalda veya koledokta ki hastanın anamnezinde ağrı vardır, kadran hassasiyeti, ribaunt ve sarı- bizi gastrik veya ülserden ayırt etmemi-
erkek oranı 3/1’dir. Risk bir taşın bulunması kolesistit hastanın ağrısının devam etmesi lık görülebilir. ze sağlar. Ultrason anatomiyi, taşı veya
faktörleri doğum yapmak, veya kolanjite neden olabilir. kolesistit veya kolanjit lehinedir. kanalların genişlemesini gösterir, hepato-
şişmanlık, alkol alımı ve biliyer sintigrafi ile safra kesesinin fonksi-
Konu 1

doğum kontrol haplarıdır. yonları hakkında bilgi edinilebilir.

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım

203
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

204
Tablo 3. Karın ağrılı hastada ayırıcı tanı.(2-4,6,8,9)
Epidemiyoloji Etyoloji Klinik Fizik Muayene Yardımcı Testler
Üreteral En sık görülen yaşlar, 30- Ailede taş varlığı, gut, renal Ani ortaya çıkan ve kasığa yayı- Vital bulgular genellikle normaldir, İdrar tahlilinde hematüri tesbit edilir.
kolik 40’dır. Genellikle erkek- tübüler asidoz ve sistinüri lan ağrı vardır, bulantı kusma ve kosto vertebral açıda hassasiyet ve İVP ana tanı yöntemidir. Helikal veya
lerde görülür, ailede veya taş oluşumuna neden olur. terleme sıktır, hasta ağrı içinde karın bulgusunda normal bulgu- spiral tomografi yaşlı hastalarda ve böb-
daha önce yine bu tip ağrı kıvranır veya bir pozisyonda ka- lardır. rek fonksiyonları bozuk hastalarda tanı-
anamnezi sıktır. lamaz, hareket halindedir. da daha çok yardımcı olabilir.
Kolon Yaş ilerledikçe bu hasta- Lokal kolit veya bu kolonik Dışkılama alışkanlığında değişik- Ateş genellikle düşük seviyededir. Tüm testler genellikle normaldir, düz
Divertiküliti lıkta sıklaşır. Erkeklerde divertikülin enfeksiyonu veya lik meydana gelir. Sol alt kadran- Sol alt kadran ağrısı bunun yanın- filmlerde obstrüksiyon veya kitle efekti
kadınlara göre daha sıktır. perforasyonu şeklinde görülebi- da ağrı sıktır, ateş, bulantı, kusma da ribound olmaması sıktır. Gaita- görülebilir. Baryumlu kolon grafisi ge-
Sıklıkla yükselir. Sol tarafın lir. Obstrüksiyon, peritonit, apse ve rektal kanama eşlik eder. da gizli kan pozitif olabilir. nellikle tanıya görürür.
apandisiti diye adlandırılır. ve fistül bu divertikülün enfek-
siyonundan veya şişmesinden,
ödeminden meydana gelir.
Akut Sık konan bir tanıdır. Genellikle viraldir. Ağrı genellikle lokalize edilemez, Abdominal muayene genellikle Genellikle hastaya semptomatik teda-
gastroenterit Mevsimlerle alakalıdır. En intermitant kramp tarzında yay- nonspesifiktir peritoneal bulgular viyle anti-emetikler ve sıvı replasmanı
sık apandisit ile karıştırılır. gın ağrı vardır. Diyare tanıda en yoktur, rektal muayenede sulu gaita yapılır. Önemli nokta en son konması
Ailenin birçok ferdinde önemli noktadır. Genellikle mik- palpe edilebilir veya hiç gaita bu- gereken tanıdır. Başka hastalıkları atla-
görülebilir. tarı artmıştır ve sulu kıvamdadır, lunmayabilir. Genellikle ateş vardır. mamak gerekir.
bulantı ve kusma genellikle ağrı-
dan önce ortaya çıkar. Hasta kar-
nında peristaltizm görülebilir veya
hasta tarafından hissedilebilir
Nonspesifik Genellikle genç ve orta Bilinmemektedir. Değişkendir ama kronik veya re- Değişkendir ama peritoneal Çok değişiktir ve genellikle poliklinik
karın ağrısı yaşlarda, doğurgan yaştaki kürren olabilir. bulgular yoktur. seviyesinde uygulanır.
kadınlarda, daha düşük sos-
yoekonomik seviyesindeki
insanlarda ve psikiyatrik
bozukluğu olan insanlarda
daha sıktır. Unutmamak
gerekir ki 50 yaş üzerindeki
hastaların %10’unda intra-
abdominal bir kanser vardır.
Konu 1

Hızlıca anamnez al, muayene Hayır Bulantı ve

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım


ve monitorize et, damar yolu aç, Evet
kusma devam ediyor Anamnez fizik muayene
IV sıvılar, gerekiyorsa entübas- mu?
yon, EKG, Akciğer grafisi

Genel Cerrahi Evet Peritoneal bulgular veya


Hasta agresif resüsitasyona rağ-
men hala unstabil ise hemen konsültasyonu ciddi ağrı
cerrah çağır
Hayır

Son yemeğini ne zaman yediği, Tanısal testler


anamnez ve fizik muayeneyi de-
rinleştir ve tekrarla
Tekrar muayene

Tanısal testler uygula

Muayenede, labo- Genel


Bulantı ve ratuvarda veya filmlerde cerrahi kon-
Evet Nazogastrik
kusma devam ediyor patoloji var mı? sültasyonu
tüp tak
mu?
Hayır
24 saatlik gözlem Gözleme al
Foley sonda tak düşünülebilir veya yatır

Yatır veya
ameliyathaneye gönder Önerilerle externe

Şekil 1. Karın ağrılı hastaya yaklaşım izlem çizelgesi.

Akut apandisit tanısı yaşlı hastalarda güç ve Genç doğurgan yaştaki kadınlar
geç konulmaktadır çünkü bu hastalarda karın
muayenesi bulguları, lökosit sonuçları ve ateş Bu yaş grubu kadınlarda dış gebelik ve daha da
bulguları genellikle normal değerlere yakın sey- ileri dönemi dış gebelik rüptürü ihtimalini göz-
retmektedir. Yaşlı hastalardan akut apandisit ön den kaçırmamak lazımdır.
tanısı ile ameliyata alınan vakaların %57-92’si
Son Karar
perfore olmuştur. Karın ağrısı ile müracaat eden
yaşlı hastaların en azından 2/3’ ünde klinik sey- Karın ağrısı şikâyeti ile acil servise başvuran eden
rini tehlikeye sokabilecek şiddette bir hastalık hastaları muayene eden acil hekiminin verebile-
mevcuttur. ceği üç karar vardır:
Bu hastalarda post-op komplikasyonlar fazla, • Hasta için genel cerrahi veya ilgili bölüm-
den konsültasyonu istemek,
hastanede kalış süreleri daha uzun ve ölüm oran-
ları daha yüksektir. • Hastayı acil servis içinde gözlemek veya
• Taburcu etmek. 205
1. Genel cerrahi/dahiliye konsültasyonu Yapılan araştırmalarda acil servise karın ağrısı ile
gelen ve yanlış tanı konan hasta ile ilgili bahanele-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

istenmesi gereken durumlar


rimizin genel olarak şunlar olduğu bulunmuştur;(9)
Şu hastalarda genel cerrahi konsültasyonu iste-
miz uygun olur; • Hasta kabızdı!: Hasta kabızlık nedeni ile
sağlık ocağına gidebilir fakat acil servise çok
Sert, hassas, sessiz karın
nadir olarak gelir. Bu tip hastalarda barsak
Peritoneal bulguları olan abdominal hassasiyet iskemisi, perirektal abse olabilir.
Ateş ile birlikte karında hassasiyet
Karında kütle ile birlikte hassasiyet • Keşke aklıma gelseydi!: Yaşlı hastalarda,
özellikle bir de ritm bozukluğu, kanlı dış-
Karında pulsatil kütle ile birlikte ağrı veya hassasiyet
kılama şikâyetleri varsa o zaman mezenter
Durdurulamayan kusma ile birlikte karında hassasiyet iskemisini akıldan geçirmek gerekir.
Gastrointestinal kanama
• Ama böbrek taşı gibi duruyordu!: Yaş-
Barsak obstrüksiyonu şüphesi
lı hastalarda renal kolik tanısını koyarken
Pankreatit şüphesi mutlaka aort anevrizması olabileceğini
Mezenter iskemisi şüphesi akıldan geçirmek gerekecektir. Aort anev-
Uç yaşlar (<2 ve >65 yaş) rizması rüptürü olan hastaların % 30’unda
hematüri görülebilir. Eğer abdominal aort
2. Acil servis içinde gözlem
anevrizması rüptüründen kesinlikle şüphe-
Eğer hastanın orta derecede akut karın bulguları leniyorsak, hastayı radyoloji ünitesine gön-
var fakat laboratuar bulguları destekleyici değil dermeden önce stabilize edip mutlaka kalp
ve cerrahi hastalık düşünülüyor ise hastanın acil damar cerrahisi konsültasyonu istemeliyiz.
servis içinde altı saate kadar gözlenmesi gerekir.
Bu gözlem süresince, hasta eğer mümkün ise Keşke genel cerrahi uzmanını konsültasyona
yine ayni hekim tarafından, belirli aralıklarla çağırsaydım!
muayene edilmelidir.
Eğer hasta yaşlı ise o zaman cerrahi girişim ge-
3. Taburculuk rektirecek bir patoloji olması ihtimali çok yük-
sektir. Acil servise karın ağrısı ile müracaat eden
Subjektif karın ağrısı olan fakat bunun yanın-
yaşlı hastaları % 40’ında cerrahi girişim gereke-
da abdominal hassasiyeti olmayan hastalar acil
bilmektedir. Unutmayalım ki bu yaş grubun-
serviste belirli süre ile takip edilebilmektedir.
daki hastalarda ciddi bir tanı olmasına rağmen
Uygun vakaları taburcu ederken mutlaka sıkı
karın ve laboratuar bulguları silik olabilir.
önerilerde bulunmak gerekir.

Karın ağrısı ile acil servise müracaat ettikten • “Hamile olmam mümkün değil”, dedi!
sonra taburcu edilen 732 hasta üzerinde yapılan • Bana “pelvik imflamatuvar hastalık” gibi
bir çalışmada 11’inin ilk 24 saat içinde tekrar geldi!
müracaat ettiği ve bu hastalarda en sık görülen
• Ben o hastada sadece gastroenterit var
tanının akut apandisit, yapılan diğer bir çalışma-
diye düşünmüştüm!
da ise bu şekilde tekrarlayan başvurularda en sık
görülen sebebin yine akut apandisit ve intestinal • Ama hastanın hemogram ve lökosit sayısı
obstrüksiyon olduğu ve bu hastaların daha önce- normaldi!
den bir karın ameliyatı geçimiş ve ilk gelişlerinde • Ama hastanın ağrısı başka bir alanda idi.
ayakta direkt batın grafilerinin normal olduğu (retroçekal apandisit vs)
gözlenmiştir.
206
Konu 1

Tablo 4. Acil serviste karın ağrılı hastanın değerlendirilmesinde laboratuvarın etkin kullanımı.
Acil serviste tüm hastalarda olduğu gibi karın ağrılı hastalarında muayene ve tetkiki sırasında sadece merak

Karın Ağrılı Hastaya Yaklaşım


nedeni ile veya endikasyonu olmadan istenen film ve tahliller hastane masraflarının çok artmasına neden
olmaktadır. Birçoğumuz acil servise bir hasta geldiği zaman refleks olarak bazı tetkikleri istiyoruz (karın ağrılı
hastada hemen “ayakta direkt batın grafisi”, hemogram, rutin biokimya gibi. Hâlbuki istem yapmadan önce
bunların tanı ve tedavimize faydası olup olmayacağını düşünmemiz eğer cevabımız evet ise istememiz gerekir.
İşte aşağıda sıraladığımız kriterler bize bu aşamada yardımcı olabilir:
1. Ayakta direkt batın grafisi:
Bu filmlerin tanıdaki değerleri son derece azdır. Ancak şüphelendiğimiz vakalarda (ileus şüphesi, intrarektal
ve/veya intraabdominal yabancı cisim vs) istemek daha uygundur.
2. Hemogram:
Karın ağrılı hastalarda genellikle normal bulunur. Hastalığın şiddeti hakkında bize bilgi vermez. Mesela
gastroenteritli hastalarda hemogram istemenin endikasyonu yoktur. Sadece yaşlı hastalarda ve genel cerrahi
konsültasyonu isteyeceğin hastalarda isteyebilirsin çünkü onlar hemogram olmadan ameliyata girmeye
korkarlar. Yani bazen mecburiyette isteriz ve bazen yine yanlış bir uygulama olarak isteriz, şöyle ki: mesela
amilaz isteriz, eğer yüksek gelirse akut pankreatit tanısı koyarız. Peki, amilaz normal gelirse, tanıdan uzakla-
şacak mıyız? Tabii ki hayır.
3. Elektrolitler:
Rutin elektrolit tetkiki istenince hastanın acildeki bakımının faturası iki, kalış süresi ise dört kat arttırmakta-
dır. Onbeş-altmış 60 yaş arası gastroenteritli hastaların sadece %1’inin kan elektrolit değerlerinde anormallik
oluşmaktadır. Belki şuur bulanıklığı olan, koperasyonu güç olan hastalarda altta yatan ciddi hastalığı olan
hastalarda istenebilir.
4. İdrar tahlil ve kültürü:
Eğer ihtiyaç varsa öncelikli olarak hasta başı idrar çubuklarını kullanmak gerekir. Hem daha ucuzdur hem de
daha çabuk sonuç alınır.
5. Gaita kültürü:
Bu kültürler bize nadir olarak yardımcı olur ve 48 saat sonra kültür sonucu çıktığı zaman hasta genellikle
iyileşmiş olur. Eğer hastada bekteriyel orijinli enterit düşünüyorsak o zaman hastayı anamnezine göre tedavi
edebiliriz.

Özet tanıda ki değeri kısıtlıdır. En değerli yöntem


acil hekiminin bilgisi ve tecrübesidir.
* Karın ağrısı şikâyeti acil servis hekiminin * Karın ağrısı bu tip hastaların değerlendir-
karşılaşabileceği en karışık hastalıklar- mesinde acil hekiminin yapacağı en iyi
dan bir tanesidir. Bu kadar gelişmiş tanı şey hastasını belirli aralıklarla tekrar tek-
yöntemlerine rağmen hastaların sadece rar muayene etmek, karar vermekte zor-
%50’sinde gerçek tanı konabilmektedir. landığı vakalarda hastayı gözleme almak
* Karın ağrısı ile müracaat eden hastaların ve/veya ilgili bölüm hekimleri ile birlikte
%10-20’sinde cerrahi girişim gerekebil- hastayı konsülte etmesidir.
mektedir. Acil hekiminin bu hastaları
doğru olarak ve zamanında tanıyabilmesi
çok önemlidir. Kaynaklar
* Karın ağrısı ile müracaat eden hastada en
1. Karın ağrısı olan hastaya yaklaşım. Gürkan Er-
değerli tanı yöntemi tıbbi öykü ve fizik
soy, Ülkümen Rodoplu, Cüneyt Ayrık. Send-
muayenedir. Palpasyon ile alınacak olan rom, 2000;12:102-8.
hassasiyet en önemli fizik muayene bul-
2. Glenn C. Hamilton. Emergency Medicine. An
gusudur. approach to clinical problem-solving. Acute ab-
* Karın ağrısı ile başvuran bir hastada labora- dominal pain. 3rd edition, 2003. Philedelphia,
tuar tetkikleri ve diğer tanı yöntemlerinin p: 83-102. 207
3. Harwood-Nuss AL., Linden CH., Luten RC, 9. Stephan A. Colucciello, Thomas W. Lukens,
Shepherd SM, Wolfson AB. Abdominal Pain: david L. Korgan. Emergency medicine practice,
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Lippicott-Raven Publishers, Philedelphia 1996, an evidence-based approach to emergency medi-


page 10-12, The clinical of Emergency Medi- cine, 1999;1:1-13.
cine, second edition. 10. The Value of Plain Abdominal Radiography in
4. American College of Emergency Physicians: the Emergency Department. Is it Really Need-
Clinical policy: Ccritical issues for the initial ed. Dr. Zerrin Taşar, Dr. Gürkan Ersoy, Dr.
evaluation and management of patients pre- Şehsuvar Gökgöz. Second European Congress
senting with a chief complaint of nontraumatic of Trauma and Emergency Surgery kongresi,
acute abdominal pain. Ann Emerg Med 2000; poster bildiri, Eylül 1997, Atina-Yunanistan.
36:406-15. 11. Panebianco NL, Jahnes K, Mills AM. Imaging
5. Hastings RS, Powers RD. Abdominal pain in and laboratory testing in acute abdominal pain.
the ED: A 35 year retrospective. Am J Emerg Emerg Med Clin North Am 2011;29:175-93.
Med 2011;29:711-6. 12. Gender disparity in analgesic treatment of emer-
6. Fields JM, Dean AJ. Systemic causes of abdomi- gency department patients with acute abdomi-
nal pain. Emerg Med Clin North Am 2011; nal pain. Chen EH, Shofer FS, Dean AJ, Hol-
29:195-210. lander JE, Baxt WG, Robey JL, Sease KL, Mills
7. McNamara R, Dean AJ. Approach to acute AM. Acad Emerg Med 2008;15:414-8.
abdominal pain. Emerg Med Clin North Am 13. Manterola C, Vial M, Moraga J, Astudillo P.
2011;29:159-73. Analgesia in patients with acute abdominal
8. Jesse M, Pines, Worth W. Everett. Acute non- pain. Cochrane Database Syst Rev. 2011;19:
spesific, nontraumatic abdominal pain. In: Evi- CD005660.
dence based emergency care. Diagnostic testing
and clinical decision rules. BMJ Publishing
Group limited; 2008;p:189-93.

208
Konu 2

AKUT APANDİSİT
Dr. Cemil Kavalcı, Dr. Bünyamin Uyanık

Giriş apendiksin büyüme hızının gerisinde kalması


sonucu apendiks, sağa doğru hızla büyümeye
Akut apandisit, apendiks vermiformisin akut devam ederek çekal valvin 2.5-3 cm kadar altın-
iltihabıdır. Yaşam boyu apandisit riski erkekler- da posteromedialdeki yerine yerleşir. Çekum ile
de %8.6, kızlarda %6.7 olmak üzere ortalama apendiks tabanı arasındaki ilişki tüm gelişim ev-
%7’dir. Akut apandisit erkeklerde kadınlardan relerinde aynı iken, apendiksin serbest ucu; pel-
1.2-1.3 kat daha fazla görülür. Apandisit ile vik, retroçekal, retroilial, sol alt kadran, sağ alt
apendikste olan lenfoid doku artışı arasında yaş kadran gibi çok değişik yerleşimli olabilir. Apen-
açısından kabaca paralellik vardır. Apandisitin diks insanların çoğunda (%95) sağ alt kadran-
15 yaşından küçük çocuklardaki görülme sıklığı da intraperitoneal yerleşimlidir. İntraperitoneal
%1-8’dir ve en çok 6-12 yaş arasındaki çocuk- apendikslerin %65’inde organın ucu çekumun
larda görülür. İkinci sık görüldüğü dönem erken
arkasında, %30’unda ise pelvistedir, İnsanların
erişkinlik dönemidir. Bebeklerde ve yaşlılarda
%5’inde ise apendiks ucu çıkan kolonun da ar-
nadir görülmekle birlikte riski ve ölüm oranı
kasında retroperitoneal bölgede yerleşmiştir.
yüksektir. Hastalığın ailevi bir özelliği olduğu da
gösterilmiştir. Apendiksin uzunluğu birkaç santimetreden 33
cm’ye kadar değişebilir. Çapı da genellikle altı
Apendektomi, dünyada intraabdominal cerrahi
milimetre veya daha incedir. Çocuklarda yetiş-
müdahaleler arasında en fazla yapılan ameliyat-
tır. İlk apendektomiyi, 18.yüzyılda Londra’da kinlere kıyasla apendiksin boyu daha uzun, lü-
Claudius Amyand’ın yaptığı sanılmaktadır. men çapı daha dar ve duvar kalınlığı daha in-
Apandisit tanı ve tedavisine en büyük katkıyı cedir. Bu nedenle inflame apendiks, çocuklarda
Charles McBurney yapmıştır. 1889 yılında er- yetişkinlere göre daha kısa sürede perfore olur.
ken apendektomi endikasyonlarını belirlemiştir. Bebek ve küçük çocuklarda apendiks konik bir
Kendi adıyla bilinen McBurney noktasını tarif- yapıda olduğundan lümeni ancak fekalit adı ve-
leyerek McBurney kesisini tanımlamıştır. Semm rilen sertleşmiş dışkı gibi büyü tıkaçlarla tıkanır.
1993 yılında ilk laparoskopik apendektomi Apandisitin bebek ve küçük çocuklarda diğer
ameliyatını yapmıştır. yaş gruplarına nazaran nadir görülmesinin ne-
deni budur.

Apendiks vermiformis, fonksiyonu tam olarak


Anatomi ve fonksiyon
bilinmeyen bir organ kalıntısı olarak tanımlan-
Apendiks, insanların çoğunda (%95) sağ alt mıştır. Apendiks, barsaktaki sekretuvar immün
kadranda intraperitoneal bir yerleşimdedir. sistemde de yer alır. Lenfoid dokuların ürettiği,
Apendiks ve çekumun yapısı doğumdan itiba- başta Immunglobilin A (IgA) olmak üzere sekre-
ren iki yaşına kadar değişmemektedir. Apen- tuvar Immunglobilin (Ig)’ler, vücut iç ortamı dış
diks, çekumun alt ucundan çıkan ters dönmüş etkenlerden korumak için bir engel görevi ya-
bir piramid gibidir. Çocukluk döneminde kese parlar. Apendiksin uzaklaştırılması Ig sisteminde
halini alır, ancak yerleşimi değişmez. Çekumun, kayda değer bir aksaklığa yol açmaz.
Etiyoloji ve Patogenez önemli bir faktör olduğu görülmektedir. Perfore
apandisitli hastaların peritoneal sıvı kültürlerin-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Akut apandisit patogenezinin iyi bilinmesi tanı- de çeşitli anaeroblar, aeroblar ve fakültatif bakte-
yı kolaylaştırır. Organın inflame olmasında teti- riler üretilmiştir. Escherichia coli ve Bacteroides
ği çeken ilk olay apendiks lümeninin herhangi fragilis hemen hemen bütün akut apandisit va-
bir nedenle tıkanmasıdır. Apendiks lümeninin kalarında görülmektedir.
tıkanmasına yol açan patolojiler arasında fekalit,
parazit, karsinoid tümörler ile boncuk ve tahıl
tanesi gibi yabancı cisimler sayılabilir. Çocuklar-
Klinik ve Yakınmalar
da apendiks lümeninin tıkanmasının en önemli Hastalarda iştahsızlık, karın ağrısı, bulantı ve
ve en sık sebebi sistemik enfeksiyonlar sırasında kusma sık görülür. Hastaların %95’inde ilk
oluşan lenfoid hiperplazidir. Lenfoid hiperp- semptom iştahsızlıktır. Ardından karın ağrısı
lazinin nedeni salmonella, shigella ve yersinia başlar ve bunu takiben kusma görülür. Kusma
enteritleri, kızamık, suçiçeği, sitomegalovirüs ağrıdan önce başlamışsa tanı sorgulanmalıdır.
gibi viral enfeksiyonlar sırasında meydana ge- Ağrı; genellikle epigastrik bölge veya göbek çev-
len sistemik reaksiyon olabilir. Fekalit, ikinci resinde başlar. Ağrı genellikle epigastrik bölge
sıklıktaki nedendir. Çocuklarda apendiks lü- veya göbek çevresinde duyulan, tam olarak ta-
menini tıkayan fekalit, akut apandisit olgu- nımlanamayan, hafif ve başlangıçta kolik özel-
larının %10-20’inde, perfore apandisitlerin ise liktedir. Bu dönemde hissedilen karın ağrısı lü-
%30-40’ında tanımlanmıştır. Ascaris Lumbriko- menin tıkanmasını yansıtmaktadır. Karın ağrısı
ides gibi parazitlerin neden oldugu enfestasyon- genellikle inflamasyonun başlamasından 12 saat
lar sırasında da lümen tıkanabilir. İnflamasyonu sonra sağ alt kadrana, Mc Burney noktasına yer-
başlatan bir diğer mekanizma da özellikle kistik leşir. Bu şekilde yer değiştiren bir karın ağrısının
fibrozisli çocuklar ile proksimal yerleşimli kar- akut apandisit için tipik olduğu kabul edilir. Pel-
sinoid tümörlerde lümenin mukus tıkaçlarıyla vik veya retroçekal yerleşimli apendikslerde infla-
tıkanmasıdır. me organ pariyetal peritonla temas etmediğinden
ağrı, apendiks perfore olup enfeksiyon peritona
Apendiks lümeninin herhangi bir nedenle tıkan- yayılana kadar çok belirgin hale gelmeyebilir.
ması, lümen iç yüzeyinde sıralı mukoza hücreleri
tarafından salgılanan mukusun drene olamayıp Kusma, genelde ağrının başlamasından kısa bir
lümen içinde birikmesine ve saatler içerisinde süre sonra başlar. Ancak bazen, klinik bulgular
intraluminal basıncın apendiks duvarındaki kan belirgin hale gelmeden 6-8 saat önce başlayan
dolaşımını bozacak düzeyde artmasına neden bulantı ve kusma da apandisitin ilk yakınması
olur. Lümende oluşan stazı, sıklıkla bakterilerin olabilir. Apandisitli hastalarda kabızlık veya ishal
proliferasyonu takip eder. Apendiksin inflamas- görülebilir. Ağrının başlamasının ardından sig-
yonu, intraabdominal savunma mekanizmaları moid kolonun peritonit nedeniyle irrite olması-
ile lokalize edilemediği takdirde, apendiks du- na bağlı ishal başlayabilir. Mesane, sağ üreter ve
varındaki iskemi ve nekrozun perforasyonla so- testiküler damarların inflame periton sahası içine
nuçlanması kaçınılmazdır. girdiği durumlarda hasta dizüri, pollakiüri, ka-
sık ve testiküler ağrıdan yakınabilir. Kısa sürede
Kontrolsüz antibiyotik kullanımının yaygın- hızla yükselen ateş, perforasyonu düşündürebilir.
laşması nedeniyle, 1940’lı yıllarda %10 civa- Perforasyonla birlikte karın ağrısı ve hassasiyet
rında olan perfore apandisit sıklığı günümüzde yaygınlaşabileceği gibi perforasyonun hemen ar-
%40’a ulaşmıştır. Perfore apandisit olgularının dından intraluminal basıncın azalması nedeniyle
1/3’ünün hastaneye geç başvurduğu, 2/3’ünün çocukta geçici bir rahatlama gözlenebilir. Omen-
ise bir hekim tarafından görülüp, apandisit dışı tum ve ileum segmentleri tarafından sınırlandığı
tanılarla antibiyotik tedavisi almış olduğu görü- takdirde periapendiküler apse veya plastron, sı-
lür. Bu nedenle perfore apandisit sayısındaki ar- nırlandırılamadığı takdirde ise generalize perito-
210
tışta, hekimlerin de küçümsenmeyecek derecede nitle sonuçlanır. Plastron sıklığı %1.4-7‘dir.
Konu 2

Fizik Muayene yaz küre (BK) miktarı genellikle 11.000-15.000/


mm³ civarındadır. Perforasyon olmadan lökosit

Akut Apandisit
Apandisitli hastalar genellikle sırt üstü hareketsiz sayısı nadiren 25.000/mm³’ün üzerine çıkar.
yatar ve sağ bacağını karnına doğru çekerek peri- Lökositoz, karın içinde bir enfeksiyonu, nekro-
ton iritasyonunu azaltmaya çalışır. Apendiksteki tik bir dokunun varlığını veya apseyi işaret eder-
inflamasyon hastaların birçoğunda vücut ısısı- se de, gastroenterit ve üst solunum yolu enfek-
nın artmasına neden olur. Ateş genellikle 38°C siyonlarında da sıklıkla görülür. Bu nedenle tek
civarındadır. Daha yüksek bir ateş yaygın perito- başına beyaz küre sayımının tanı konulması veya
nit bulgusudur. Kalp hızı normal ya da normalin tanıdan uzaklaşılmasındaki önemi tartışmalıdır.
çok az üzerindedir. Özellikle karın muayenesi Bakteriyel enfeksiyonu destekler şekilde, perife-
sırasında hastanın dikkati başka yöne çekilerek rik yaymada nötrofil hakimiyeti olması da en az
gerçek tepkileri değerlendirilmelidir. Hastanın lökosit atışı kadar önemlidir. Polimorfonükleer
karnı bir miktar şişkin olabilir. Generalize pe- lökosit yüzdesinin %75’in üstünde olması akut
ritonit ve ya perforasyon varsa distansiyon be-
apandisit lehine yorumlanabilir. Nitekim nötro-
lirginleşir. Akut apandisitin tipik muayene bul-
fil/lenfosit oranının 3.5’in üzerinde olmasının
gusu, sağ alt kadranın (Mc Burney noktasının)
tanısal önemi olduğunu belirten yayınlar vardır.
palpasyonla hassas olmasıdır. Retroçekal yerle-
Karaciğerden sentezlenen bir protein olan C
şimli apendisitlerde apendiks, önündeki kalın
reaktif protein (CRP) yüksekliği ve sedimantas-
barsak tarafından korunduğu için sağ alt kad-
randaki hassasiyet belirgin olmayabilir. Bunun yon hızının artmış olması da apandisit tanısını
yanında direkt ve indirekt reboundun pozitif destekleyen laboratuvar bulgularıdır. Karın ağ-
olması, sol alt kadranın palpasyonu sırasında sağ rılı çocukta yapılması gereken bir diğer tetkik
alt kadranda ağrı duyulması da (Rovsing işa- de idrar incelemesidir. İdrar yolu enfeksiyonu
reti) apandisiti destekleyen bulgulardır. Retro- tanısı koymak için tek başına piyüri yeterli de-
kolik veya retroçekal yerleşimli apendikslerdeki ğildir, bakterinin idrar sedimentinde görülmesi
inflamasyonun tanımlanması amacıyla kalçanın gerekir. Üreter ve mesaneye yakın komşu olan
ekstansiyonu veya sağ bacağın düz biçimde yu- inflame apendiks, idrarda lökosit görülmesine
karı kaldırılması suretiyle yapılan Psoas testi ve neden olabilir. Mean Platelet Volumün (MPV)
sağ uyluğun internal rotasyonu ile yapılan Ob- akut apandisitli vakalarda düşük olduğuna dair
turator testi de çocuklarda yetişkinlerdeki kadar yayınlar vardır.
değeri yoktur. Bu nedenle, bakılmasına da gerek
yoktur. Barsak seslerinin başlangıç safhasındaki
apandisitlerde tanısal önemi yoktur. Perforasyon Görüntüleme Yöntemleri
meydana gelmemişse barsak sesleri normokine-
tiktir. Rektal tuşenin çocukluk apandisitlerinin Akut apandisit tanısı genellikle hastanın yakın-
değerlendirilmesindeki rolü tartışmalıdır. Pelvis ma ve bulgularıyla konur. Ancak tanısal şüphe
içinde dolgunluk veya hassasiyetin olması apan- olan durumlarda görüntüleme çalışmaları ya-
disit lehinedir ancak apandisiti olmayan çocuk- pılmalıdır. İki meta analizde USG ve BT’nin
ların da yarısında rektal tuşe ağrılıdır. sadece klinik ve laboratuar ile apandisit tanısı
konulamayan hastalarda yapılması önerilmiştir.
Fizik muayene bulguları ile tanısal doğruluk
oranı %70-87 arasındadır.Bu doğruluk oranı
çocuklarda %54-70, doğurma yaşında olan ka- a. Ayakta Direkt Karın Grafisi
dınlarda %50-70’dir.
Başlangıç safhasındaki bir akut apandisitte,
ayakta direkt batın grafisi ile saptanabilecek tek
Laboratuvar patolojik görüntü fekalittir (%l0-20). Bu yüzden
akut apandisit tanısında direkt grafinin tanısal
Apandisite özgün bir laboratuar testi yoktur. değerliliği son derece düşüktür ancak ilerlemiş
Akut apandisit olgularda tam kan sayımında be- olgularda sağ alt kadranda birkaç adet gaz-sıvı 211
seviyesi, preperitoneal yağ veya psoas gölgesinde azaltılmasında spiral BT’nin önemli katkıları
silinme ile ağrıya bağlı skolyoz görülebilir. olduğu yönünde görüşler giderek artmakta-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

dır. Kontrastlı çekimler daha iyi sonuç verir.


5mm’lik kesitlerle yapılan çekimler 10mm’lik
b. Ultrasonografi (USG) kesitlerle yapılanlara göre daha iyi sonuç verir.
USG ile akut apandisitin varlığının tanımlan- BT’de apandiks inflame, çapı mm’den büyük-
ması, uygulayıcının deneyimine bağlı olmak se, duvar kalınlığı artmışsa, apandiks mezosu
kaydıyla %80’lere ulaşan oranlarda mümkün- kalınlaşmışsa apandisit için pozitif bulgu kabul
dür. İnflame apendiks longitüdinal kesitte çe- edilir. BT’nin duyarlılığı % 92-97, özgüllüğü
kumdan uzanıp kör uçla sonlanan tübüler bir %85-94’dür. Bunun yanında şüpheli olgularda
yapı halinde, aksiyel kesitte ise target formun- Teknesyum 99 (Tc 99m) sitrat sintigrafisinin
da izlenir. USG’de tanıyı destekleyen bulgular, tanıya yardımcı olabileceği gösterilmiştir. Yine
apendiks duvarının 2 mm’den daha kalın, lümen de baryumlu kolon grafisi, spiral batın BT ve
çapının 6mm’den daha geniş olması, apandiksin işaretli lökosit sintigrafisi gibi çalışmalar akut
bası ile komprese edilememesi, içinde fekalit ve apandisit tanısında rutin olarak başvurulan tet-
çevresinde serbest sıvı görülmesidir. USG’de ay- kikler değildir.
rıca mezenterik lenf nodları, inernal herniler, in-
vajinasyon, plastron, periapendiküler apse, over
d. Laparoskopi
kisti veya tümörü gibi patolojiler de tanımlana-
bilir. Apendikolit varlığında perforasyon riski Sağ alt kadran ağrısı olan, muayene ve laboratuar
artar. Akut apandisitin tanısında USG’nin du- yöntemleriyle tanısı kesinleştirilemeyen şüpheli
yarlılığı %55-96, özgüllüğü %85-98’dir. apandisit olgularında tanısal olarak laparosko-
piden de yararlanılabilir. Tanı konulduğunda
apandektomiye de olanak sağlayan laparoskopi,
şüpheli hastaların % 25’ini gereksiz laparotomi-
den korumaktadır.

Tanısal Skorlama Sistemleri


Akut apandisit tanısı bazı hastalarda zor konur.
Bu amaçla tanı için puan sistemleri kullanılır.
Alvarado Skor Sistemi sık kullanılan puanlama
sistemlerinden birisidir. Bu sistemde 9-10 puan
alan hastada tanı hemen hemen kesindir. İleri
tetkike gerek yoktur. 7-8 arası puan alan hastada
apandisit olasılığı yüksektir, 5-6 puanda apandisit
olabilir, ama tanısal değeri yoktur. 5-6 puan arası
Resim 1. Akut apandisitte USG’de target görüntüsü
hastalara öncelikle BT önerilir. 0-4 puan arası has-
taların apandisit olma olasılığı oldukça düşüktür.

c. Bilgisayarlı Tomografi ve Sintigrafi


Ayırıcı Tanı
Akut apandisit tanısında spiral batın BT ve
işaretli lökosit sintigrafileri de kullanılmıştır. Ayırıcı tanıya cerrahi tedavi gerektirecek hasta-
Apandisit tanısında ve özellikle de negatif eks- lıkların dışlanması ile başlanmalıdır. Bunların
212
plorasyon sıklığının veya perforasyon riskinin başlıcaları; Meckel divertiküliti, invajinasyon,
Konu 2

intestinal obstruksiyon, akut kolesistit, mezanter gösterilmiştir. İlk başarılı tedavi 2. Dünya savaşı
iskemisi, pakreatit, içi boş organ perforasyonları, sırasında Amerikan deniz kuvvetlerinde deniz

Akut Apandisit
ektopik gebelik, over kisti torsiyonu veya rüptü- altında yapılmıştır.
rü ile intraabdominal testis torsiyonudur. Cer-
rahi müdahalenin yerinin olmadığı durumlar
arasında ise idrar yolu enfeksiyonları, pnömoni, Laparoskopik Apendektomi
gastroenteritler, parazitozlar, mezenter lenfade-
nit ve ailevi akdeniz ateşi, diabetik ketoasidoz İlk kez 1983’te Semm tarafından gerçekleştiril-
akılda tutulmalıdır. miştir. Karşılaştırmalı çalışmalarda laparoskopik
apendektominin en az açık apendektomi kadar
etkin olduğu gösterilmiştir. Ameliyat süresi-
Tablo 1. Alvarado puan sistemi nin açık apendektomiye nazaran daha uzun ve
Yakınmalar Ağrının yer değiştirmesi 1 gerekli ekipmanın daha pahalı olması dışında
İştahsızlık 1 laparoskopik apendektominin kayda değer bir
Bulantı-kusma 1 dezavantajı bulunmamaktadır. Buna karşılık
ameliyat sonrası hastanede kalma ve iyileşme sü-
Bulgular Sağ alt kadranda hassasiyet 2
relerinin daha kısa olması ve postoperatif ağrının
Rebound 1
minimal seyretmesi gibi avantajları vardır. Ayrıca,
Ateş 1 özellikle obez hastalarda değerli bir tanı yönte-
Laboratuar Lökositoz 2 midir. Yara yeri enfeksiyonu ve adheziv barsak
Lökosit formülünde sola kayma 1 tıkanıklığı sıklığı yok denecek kadar düşüktür.

Komplikasyonlar ve Mortalite
Tedavi Akut veya perfore tüm apandisitlerde kompli-
Akut apandisitin tedavisi cerrahidir. Cerrahi kasyon oranı % 1-5 civarındadır. Bunlar; akut
açık veya laparoskopik yöntemle yapılabilir. apandisitte %3, perfore apandisitte %6-8 yara
enfeksiyonu, %2-17 intraabdominal apse, sep-
Ancak son yıllarda henüz çok yaygın olmasa da
sis, %5-15 erken barsak yapışıklığı, %0.3-0.7
USG, BT ve yeni antibiyotiklerin desteğiyle, acil
kolokütanöz fistül, fekalitin karın boşluğun-
apendektomi yerine interval apendektomiyi ter-
da kalması, karaciğer apsesi, kız çocuklarında
cih eden cerrahi kliniklerinin sayısı artmaktadır.
pelvik inflamasyona bağlı tubal infertilitedir.
Ameliyathane ve anestezi koşullarının uygun ol-
Apendiksin perforasyonu ile periton boşluğu
madığı durumlarda, özellikle gece gelen olgular-
sınırlı veya yaygın şekilde bakterilerle kolonize
da, tanısı kesinleşmiş olsa bile akut apandisit ol-
olur. Pozitif periton kültürüne sahip hastalarda
gularının parenteral antibiyotik ve sıvı desteği ile
enfeksiyona bağlı morbidite 3 kat daha fazladır.
daha iyi koşulların sağlanabileceği ertesi sabaha
Perfore olmamış akut apandisitte profilaktik an-
kadar bekletilmesinin zarar görme ve ölüm oranı
tibiyotik kullanımıyla yara enfeksiyonu insidansı
artırmadığı ifade edilmektedir. Hastaneye baş-
düşmektedir. Antibiyotik ve sıvı tedavisindeki
vurduktan sonraki ilk altı saat içerisinde apen-
ilerlemelerle mortalite oranları %1’in altındadır.
dektomi yapılan hastalarla, 6-18 saat içerisinde
Antibiyotikler aynı zamanda enfeksiyöz kompli-
ameliyat edilen hastalar arasında perforasyon da
kasyon oranlarını da azaltmıştır. Ölüm, sıklıkla
dahil olmak üzere, komplikasyonlar açısından
kontrol edilemeyen peritonite bağlı sepsis, intra-
bir fark olmadığı gösterilmiştir.
abdominal apseler veya gram negatif septisemiye
Akut apandisit sonrası plastron veya abse oluş- bağlıdır. Pulmoner emboli de bazı ölümlerden
muş hastalarda antibiyotik ile tıbbi tedavi stan- sorumlu tutulmuştur. Apendektomilerden sonra
dart tedavi şeklidir. Akut apandisiti hastalarda inguinal herni insidansı üç kat artar. Enfeksiyon,
antibiyotik tedavisinin etkinliği bazı yayınlarda insizyonel herni için predispozan bir faktördür. 213
İnsizyonel herni, Mc Burney insizyonunda çok 6. DeKoning EP. Acute Appendicitis. In: Tintinalli
seyrek, sağ alt paramedian insizyonda daha sıktır. JE, Stapczynski JS, Ma OJ, Cline DM, Cydulka
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

RK, Meckler GD (eds). Tintinalli’s Emergency


Medicine, A Comprehensive Study Guide (7th
Kronik Apandisit Ed). McGraw Hill, New York 2010;pp:574-7.
7. Reiertsen O, Larsen S, Trondsen E. Randomized
Günümüzde kronik apandisit tanısı histopa- controlled trial with sequential design of laparo-
tolojik olarak doğrulanmıştır. Kronik sağ alt scopic versus conventional appendektomy. Brit-
kadran ağrısı vardır. Ağrı akut apandisite oran- ish Journal of Surgery, 1997;84:842-7
la daha hafif şiddetlidir, süresi daha uzundur ve 8. Anderson KD, Parry RL. Pediatric Surgery. In:
periton iritasyon bulguları genellikle bulunmaz. O’Neill JA, Rowe MI, Grosfeld JL, Fonkal-
Ateş yoktur. İştahsızlık, bulantı-kusma, hareket- srud EW, Coran AG (eds), Appendicitis (5th
le ağrının artması vardır. Lökosit sayısı normal- ed) Mosby-Year Book, Inc. Missouri, St. Louis
1998;pp:1369-79.
dir. Tedavisi apandektomidir.
9. McDonnell R, Delany V, Dack P ve arkadaşları.
Changing trend in congenital abdominal wall
defects in Eastern Region of Ireland. Irish Medi-
Özet cal Journal 2002;95:236-38.
* Apendektomi, dünyada intraabdominal 10. Santen SA, Altieri MF. Pediatric urinary tract in-
cerrahi müdahaleler arasında en fazla ya- fection. Emergency Medicine Clinics of North
America 2001;19:675-90.
pılan ameliyattır.
11. Kwok MY, Kim MK, Gorelick MH. Evidence-
* Hastalarda iştahsızlık, karın ağrısı, bulantı
Based approach to the diagnosis of appendi-
ve kusma sık görülür. Göbek etrafında citis in children. Pediatric Emergency Care
başlayan ağrının sağ alt kadrana inmesi 2004;20:690-8.
apandisit için tipiktir.
12. Lord GM, Materese G, Howard JK ve
* Akut apandisitin tipik muayene bulgusu, arkadaşları. Leptin modulates the T-cell im-
sağ alt kadranın (Mc Burney noktasının) mune response and reverses starvation-induced
palpasyonla hassas olmasıdır. immunosuppration. Nature 1998;384:897-9.
* Öykü ve FM ile olguların %85’ine tanı 13. Borushok KF, Jeffrey JRB, Laing FC ve
konur. arkadaşları. Sonographic diagnosis of perfora-
tion in patients with acute appendicitis Ameri-
* Tedavisi cerrahidir.
can Journal of Roentgenology 1990;154:275-9.
14. Turan C, Tolu İ, İçer M ve arkadaşları. Çocuk-
Kaynaklar larda akut apandisit tanısında ultrasono-
grafinin yeri. Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi
1. Basaklar AC. Karın Agrısı ve Akut Apandisit. 1993;2:148-51.
In: Basaklar AC (ed), Bebek ve Çocukların Cer- 15. Garcia Pena BM, Cook EF, Mandl KD. Selec-
rahi ve Ürolojik Hastalıkları, Palme Yayıncılık,
tive strategies for the diagnosis of appendicitis in
2006;991-1013.
children. Pediatrics 2004;113:24-8.
2. Ellis H, Maingot R. Abdominal operations. Ap-
pendix, 1990;2:953-77. 16. Lucas Kidd Gwynn. The diagnosıs of acute
appendıcıtıs: clinical assessment versus com-
3. Jaffe BM, Berger DH. The Appendix. In: Bruni-
cardi (ed), Schwartz’s Principles of Surgery (8th puted tomography evaluatıon. Journal of Emer-
Ed)pp.1119-37. gency Medicine 2001;21:119-23.
4. Turhan AN, Kapan S. Akut Apandisit. In: 17. Turan C, Tutus A, Özokutan BH ve arkadaşları.
Ertekin C, Güloğlu R,Taviloğlu K (eds), Acil The evaluation of Tc 99m citrate scintigraphy in
Cerrahi, Nobel Tıp Kitabevleri, 2009;301-15. children with suspected appendicitis. Journal of
5. Anderson R. Indications for operation in sus- Pediatric Surgery 1999;34:1272-5.
pected appendicitis and incidence of perfora- 18. Moberg AC, Ahlberg G, Leijonmarck CE ve
214
tion. British Medical Journal 1997;308:107-10. arkadaşları. Diagnostical laparoscopy in 1043
Konu 2

patients with suspected acute appendicitis. Eu- toneal drainage: Results of public hospital. Jour-
ropan Journal of Surgery 1998;164:833-40. nal of Pediatric Surgery 1993;28:404-9.

Akut Apandisit
19. Stevenson RJ. Appendicitis. In: Ziegler MM, 25. Giles C. The platelet count and mean plate-
Azizkhan RG, Weber TR (eds), Operative Pe- let volume. British Journal of Haematology
diatric Surgery (international ed) McGraw-Hill, 1981;48:31-7.
New York 2003;pp:671-89. 26. Bessman JD, Williams LJ, Gilmer PR. Mean
20. El Ghoneimi. Laparoscopic appendectomy in platelet volume. The inverse relation of plate-
children. A Report of 1379 cases. Journal of Pe- let size and count in normal subjects, and an
diatric Surgery 1994;29:786-90. artifact of other particles. American Journal of
21. Bonanni F. Laparoscopic versus conventional Clinical Pathology 1981;76:289-93.
appendektomi. Journal of American College 27. Wu HP, Lin CY, Chang CF ve arkadaşları. Pre-
Surgery 1194;179:273-8. dictive value of C-Reactive protein at different
22. Bower RJ, Bell MJ, Ternberg LJ. Controversial cutoff levels in acute appendicitis. American
aspects of appendicitis management in children. Journal of Emergency Medicine.
Archives of Surgery 1981;116:885-8. 28. Albayrak Y, Albayrak A, Albayrak F ve
23. Busuttil RW, Davidson RK. Effect of prophylac- arkadaşları. Mean Platelet Volume: A New Pre-
tic antibiotics in acute nonperforated appendici- dictor in Confirming Acute Appendicitis Diag-
tis. Annals of Surgery 1981;194:502-9. nosis. Clinical And Applied Thrombosis Hemo-
stasis 2011;17:362-6.
24. Curran TJ, Meunchow SK. The treatment of
complicated appendicitis in children using peri-

215
Konu 3

ÖZEFAGUS YABANCI CİSİMLERİ


Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Giriş rına almaları rol oynamaktadır.(6) Tanı ve tedavisi


geciktiğinde ciddi ve hayatı tehdit eden komp-
Özefagus yabancı cisimleri ülkemizde ve dün- likasyonlara yol açabilmektedir.(1,5,7) Yabancı
yada ciddi ölümlere neden olmaktadır. Ameri- cisim özefagusta kalmışsa inflamasyon, muko-
ka Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık 1500 zal ülserasyon ve kanama, obstrüksiyon, perfo-
kişinin yabancı cisim yutmasına bağlı öldüğü rasyon, hatta ölüme neden olabilir.(2) Özefagial
tahmin edilmektedir.(1) Gastrointestinal yaban- perforasyon riski transmural iskemi ve nekroza
cı cisimler endoskopik acillerde gastrointestinal bağlı olarak 24 saat sonra artar.(8) Solunum sı-
sistem kanamalarından sonra ikinci sırada yer kıntısı oluşturan, keskin kenarlı büyük metalik
alır.(2) Tüm gastrointestinal yabancı cisimlerin objeler, kemikler, kürdan, diş protezi ve toksik
%15-20’sini özefagus yabancı cisimleri oluş- madde içeren, saatlerde kullanılan cinsten yu-
turmaktadır.(1) Özefagustaki yabancı cisimler varlak pil ve buna benzer cisimler hemen müda-
özefagusun fizyolojik 3 darlığın birinde görü- hale gerektirir. Böyle cisimlerde gecikme perfo-
lür. En sık krikofarengeal seviyede bulunmakla rasyon riskini arttırır.(1,2,5,7)
birlikte aortik ark ve gatroözefagial bileşkedede
bulunabilir.(3,4) Özefagus yabancı cisimlerinin Yutulan cisimlerin %80-90’ı gastrointestinal
%70’i krikofaringeus kası seviyesinde torasik gi- kanaldan geçer, %10-20 endoskopik girişim ih-
rişte, %15’i torasik özefagusta ve %15’i ise gast- tiyacı ve % 1’den daha azı cerrahi ihtiyaç duyabi-
roözefagial bileşkede yerleşir. Sivri uçlu cisimler lir.(2) Özefagial yabancı cisimlerde tedavi yaklaşı-
özefagusun herhangi bir yerinde takılı kalabilir. mı yutulan cismin şekline, boyutuna, yutulma
(1)
Yabancı cismin türü hastanın yaşı, beslenme zamanı, yerleşim yeri, toksik veya nontoksik
alışkanlığı ve lokal nedenlere göre değişkenlik oluşuna göre değişkenlik göstermekte olup tec-
gösterir.(2) Yabancı cisim yutmaları en sık 6 ay rübeli ellerde uygun tedavi gelişebilecek kompli-
ile 6 yaş arası grupta görülür.(1) Nedenleri; ço- kasyonları önler.(1,7)
cukluk çağında sıklıkla metalik para ve oyuncak
parçaları yutulurken, ilerleyen yaşlarda et, kemik
ve diş protezleri gibi maddeler görülmektedir.(2,5)
Erişkinlerde total diş protezi kullananlarda sert
Acil Yaklaşım
damağın his kaybı sonucu yabancı cismin fark
edilmeden yutulması söz konusu iken, bazı obez
kişilerde de olduğu gibi, ağızdaki lokmayı fazla
Öykü-Fizik Muayene
çiğnemeden yutma nedeniyle de meydana gel- Dikkatli bir tıbbi öykü ve fizik muayene özefa-
mektedir. Ayrıca, kronik alkoliklerde, epileptik gus yabancı cismi teşhis etmek ve komplikas-
rahatsızlığı olanlarda ve zeka geriliği olanlarda yonların önlenmesi için temeldir.(3)
da sıklıkla rastlanmaktadır. Çocuklarda ise, elle-
rine geçen şeyleri ağza götürme eylemi, çiğneme Çocuklarda ÖYC yakınlarının ifadesi ile anla-
fonksiyonlarının yeterince gelişmemiş olması ve şılır ve çoğunda yakınma yoktur. Bir çalışmada
yutamayacakları büyüklükteki maddeleri ağızla- 325 çocuk vaka serisinde çocukların sadece ya-
rısı ÖYC’e ait yakınma tanımlamış. (örn; ret- ve rijit endoskopla yabancı cismin çıkarılması
rosternal ağrı, yutma güçlüğü, siyanoz) ve bu sağlanmıştır.(3,8)
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

vakaların çoğu belirtileri geçici olmuştur. Yakın-


malar daha çok yabancı cismin lokalizasyonuna
göre şikayet ve bulgu verir. Daha büyük çocuk- Tanı
lar üst özefagusta tahrişi tanımlayan yakınmalar
tanımlayabilir. Herhangi bir yaştaki hastalar; Tanısal adımlar ve tedavi hastanın yakınma-
asemptomatik olabileceği gibi disfaji, odinofaji, ları, yabancı cismin şekli ve bulunduğu yere
hipersalivasyon, bulantı, kusma, öksürük, boğaz ve radyo-opak olup olmadığına bağlıdır.(3)
ağrısı, takılma hissi, batma hissi, dispne, öksü-
Laboratuar çalışmasına genellikle ihtiyaç olmaz.
rük, hırıltı, morarma, göğüs ağrısı, boğulma,ateş
Ancak hastada infeksiyon veya komplikasyon
tanımlayabilir.(3,6,9)
bulguları varsa tam kan sayımı yapılabilir. Daha
Havayolu ve solunum her zaman ilk muayene çok radyolojik çalışma yapılır.(10) Görüntüleme;
edilmelidir. Boyun muayenesinde özefagus per- bulguları teyit etmek ve yabancı cisim lokalize
forasyonunu düşündüren, şişlik, eritem, krepi- etmek için kullanılabilir.(3)
tasyon, pnömomediastinum, aortada erozyon,
Özefagusta yabancı cisim şüphesi olan her has-
hayatı tehdit eden gastrointestinal kanamalar
taya; akciğer grafisi, iki yönlü servikal grafi,
gözlenebilir.(3,6,9) Bunlar gözlendiğinde cerrahi
ayakta direkt batın grafisi çekilir. Direkt grafi-
konsültasyonu zorunludur. Solunum sistem mu-
lerde perforasyona ait bulgular; diafram altında
ayenesinde özefagustaki yabancı cismin trakeal
hava, plevral effüzyon, mediastinal veya subku-
kompresyonuna bağlı olarak stridor, wheezing,
tan hava varlığı saptanır. Direkt grafiler para,
siyanoz gözlenebilir. Hastalarda ayrıca; hipersali-
kemik gibi radyoopak yabancı cisimlerin yeri ve
vasyon, ateş, pnömoni gözlenebilir.(3,6,9)
tipi hakkında bilgi verir.(1,7,10) Tahta veya plastik
Uzun süre beklemiş özefagus yabancı cisimle- oyuncaklar, kemiklerin bazı tipleri radyografi de
rinin esas olarak ozefagus perforasyonuna bağlı görülmeyebilir. Yapılan çalışmada yabancı ci-
olanları abseli veya absesiz mediastinit, özefa- simlerin % 64’ü opak saptanmıştır. Radyo opak
gus-havayolu fistülleri, özefagovasküler fistüller, olmayan cisimlerin saptanmasında diğer bir gö-
yabancı cismin lümen dışına migrasyonu ve ya- rüntüleme yöntemi üç boyutlu BT dir.Bilgisa-
lancı özefagus divertikullerini içerir.(5,6) Tıkanık- yarlı Tomografi (BT) cismin varlığını onaylamak,
lık süresi uzamış retansiyon gerçek özefagus di- yerinin tespiti, komşu yapılarda yarattığı hasarı
vertikülü nedenidir. Özefagus yabancı cisminin gösterebilir. Ultrasonografi (USG) ve manyetik
özefagus dışına mediastene veya boyun yumuşak rezonans (MR) non opak cisimlerin tespiti için
dokusu içine migrasyonu nadir fakat iyi bilinen yararlı görüntüleme yöntemleridir.(1,3,7,8,10)
bir komplikasyonudur.(5) Ayrıca Uzun süreli Radyolusen cisimlerin saptanmasında manyetik
ÖYC kilo kaybı, tekrarlayan aspirasyon pnömo- rezonans tekniği kullanılabilir ancak metalik ci-
nisi, azalmış kalori alımına neden olur. Protein simlerde kullanılmamalıdır.(3)
enerji malnütrisyonu (PEM) gelişmekte olan
ülkelerde yaklaşık 200 milyon çocuğu etkileyen Piller diğer yabancı cisimlerden ayrı olarak, pos-
önemli halk sorunlarındandır. Özefagial yaban- terioanterior radyografilerde bilaminar yapısı
cı cisimlerde ölüm ve zarar görme oranı yüksek nedeniyle “çift yoğunluklu”, yan grafide “step-
lokal komplikasyonlarla acil servise başvurur. Bu off” görülür.(11) Direkt grafileri normal ancak
sorunun sıklığına ve ciddiyetine rağmen özefa- yakınması olmayan hastaya; üst gastrointestinal
gus yabancı cismine bağlı PEM bildirilmemiş- sistem endoskopisi, perforasyon şüphesi varsa;
tir. Ancak lokal hasara neden olmadan öyküde suda eriyen kontrast maddelerle özefagografi
belirgin özellik olmayan PEM’e neden olan ol- çekilebilir. Mümkün olduğunca gastrointestinal
guda klinik şüpheye dayanarak yapılan tetkikler kontrastlı görüntüleme yöntemlerinden kaçının.
218
sonucunda özefagusta yabancı cisme rastlanmış İlk başlarda baryumlu grafiler cismi görüntü-
Konu 3

lemede kullanılsada endoskopi işlemi sırasında Fleksible endoskopi yöntemi; esnek oluşun-
görme alanında zorluğa neden olabilir. Üstelik dan, cisime görme ve diğer yapılara verdiği hasa-

Özefagus Yabancı Cisimleri


kontrast madde özefagusta obstrüksiyona neden rı gözlemleme şansından dolayı çoğu zaman ter-
olabilir. Radyografi negatif olsa bile endoskopi cih edilen bir yöntemdir. hastanın yaşı, uyumu,
kontrasta tercih edilir.(1,3,9,10) çıkarılacak nesnenin tipi ve miktarına göre genel
veya sedasyon işlemi altında yapılabilir. Rijit
özefagoskopi geçmişte özefagial yabancı cismin
Ayırıcı Tanı(10) çıkarılmasında tercih edilen bir yöntemdi. An-
• Özefagus perforasyonu cak prospektif çalışmalar fleksibıl endoskopinin
üst gastrointestinal sistem yabancı cisim çıkar-
• Retrofarengeal apse
mada daha güvenli olduğunu göstermiştir. Öze-
• Çocuklarda GİS kanamaları fagustaki yabancı cisimlerin çoğu üst özefagusta
• Trakeada yabancı cisim bulunmaktadır.(2,3)
• Özefagus karsinomu
Rijit endoskopi: Esnek olmayan, genel anestezi
• Pnömomediastinum gerektiren ve beceri isteyen yöntemdir. Prok-
• Özefagusta darlık simal özefagus, hipofarinks ve krikofarengeal
• Akalazya kasta lokalize keskin cisimlerin çıkarılmasında
tercih edilir. Perforasyon riski yüksektir. Fleksib-
• Özefajit
le özefagoskopi kullanıldığı andan itibaren rijit
• Spontan pnömotoraks özefagoskopinin kullanım oranı azalmıştır. Rijit
• Reaktif hava yolu hastalığı özefagoskopi özellikle çocuklarda direkt bakı ve
• Farenjit lezyonun değerlendirilmesini sağlar ve solunum
yolları için güvenlidir. Rijit özefagoskopi başarı
oranı %94-100, özefagial perforasyon oranı %
Tedavi 0.34 ve ölüm oranı %0.05’tir.(3,4)

Künt yabancı cisimler yakınması olmayan has- Magill forsepsi: Orofarinks ve üst orofarinks
tada 12-24 saat gözlenir. Spontan pasajla dışarı cisimleri çıkarmak için kullanılır.(3)
atılım olabilir. 24 saatten uzun kalan cisimler
derhal çıkarılmalıdır. Çünkü bu dönemden son- Buji: Nesneleri mideye itmek için kullanılan
yöntem. Cismi görüntüleme veya çıkarma şansı
ra transmural erozyon, perforasyon, fistül gibi
yoktur. Özefagus hasarı düşük olan ve 24 saatten
komplikasyon çıkma olasılığı yüksektir. Yabancı
kısa süredir mevcut olan cisimlerde kullanılabilir
cisim keskin, sivri ise, pil, non opak cisimse, öze-
ancak endoskopinin mevcut olduğu yerde tercih
fagusun üst 1/3 darlığında ise bu komplikasyon-
edilmez.(3)
ların oranı dahada artmaktadır.(3)
Foley katater: Deneyimli kişi tarafından prok-
Özefagus yabancı cisimlerinin çıkarılmasında simal özefagustaki cisimler için kullanıldığında
invaziv ve noninvaziv yöntemler kullanılmakta- başarılı yöntemdir. Foley sönük halde cismin
dır. Noninvaziv yöntemler arasında, alt özefagus ilerisine itilir. Radyoopak kontrast madde ile fo-
sfinkter basıncını azaltan glukagon, kalsiyum ley şişirilir. Floroskopi altında cisim yukarı doğ-
kanal blokeri ilaçların kullanımı ya da hasta- ru çekilir. Cisimi görme şansı vermez ve cisim
ların gözlem altına alınması sayılabilir. İnvaziv darlığın olduğu alanlarda ise peforasyon riski
yöntemler arasında özefagoskopi (fleksibil ve taşıyabilir. aspirasyon riski taşır. Bu nedenle en-
rijid endoskopi) ve cerrahi çıkarımın yanı sıra doskopinin olduğu yerde tercih edilen yöntem
yabancı cisimlerin çıkarılmasında foley katater değildir.(3)
ile balon ekstraksiyonu, magil forsepsle çıkarma,
penny pincher tekniği ve bujinaj yöntemleri gibi Penny pincher yöntemi: Anestezi ve entübas-
alternatif yöntemler de bildirilmiştir.(1,3,7,9,10) yon gerektirmeden nazogastrik tüp aracılığıyla
grasping forsepsin takılmasını içerir yöntemdir.(3) 219
Alt özefagus sfinkteri gevşetme: Alt özefagial varsa; temel yaşam desteği uygulamaları
sfinkter GİS’ in en dar bölgesidir. Bu bölgeye ta- yapılır, başarılı olmazsa hemen endoskopik
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

kılan yabancı cisimlerin (metal para, sert yiyecek olarak çıkarılmalıdır.


parçaları vs) glukagon ile sfinkter gevşetilerek 2. Yabancı cismin rijit veya fleksibıl özefagos-
mideye düşmeleri sağlanabilir. Bazı uzmanlar IV kopi ile çıkarılması
bolus glukagon uygulamanın yemekle sıkışma- 3. Foley kateter ile yabancı cismlerin çıkarıl-
larda özefagusta gevşemeye neden olarak pasajı ması: akut solunum sıkıntısı, 24 saatten
teşvik ettiğini savunmaktadır. Ancak iki küçük fazla zaman geçmesi, bilinmeyen yabancı
randomize çalışmada ve uzun vaka serilerinde cisim, bilinen özefagus hastalığı mevcudi-
katı gıda ile tıkanıklık haricinde glukagonun yeti, yabancı cisme bağlı komplikasyon var-
plasebodan etkili olmadığını düşündürmektedir. lığında bu yöntem kullanılmamalıdır.
Çocuklarda bulantı kusma gibi yan etkileri ol- 4. Magill forsepsle cisim çıkarma
duğu için özefagustaki yabancı cisimlerde gluka-
5. Penny pincher tekniği ile cisim çıkarma
gon tavsiye edilmemektedir. Endoskopi yöntemi
tercih edilen yöntemdir. 6. Gözlem: Çapı 2.5 cm veya uzunluğu 5 cm
den küçük cisimler barsaklardan rahat ge-
Glukagon: Yetişkinlerde 1-2 mg, çocuklarda 0.02- çebilir. Para gibi nesneler dışında gözlemin
0.03 mg/kg IV (en fazla 0.5 mg) uygulanır.(3,10) yeri yoktur.
7. Yabancı cismin mideye itilmesi
8. Alt özefagus sfinkteri gevşetme
Acil Tedavi(3,6,10,11) 9. Cerrahi tedavi
Hasta asemptomatik rahatsa işlemler 24 saat ka-
dar geciktirilebilir. Para, gıda tıkaçları ve künt İlaçlar
cisimler çoğunlukla spontan pasajla mideye ge-
Glukagon: Yetişkinlerde 1-2 mg, çocuklarda 0.02-
çebilir. Yabancı cisimlerde acil müdahale aşağı-
0.03 mg/kg IV (en fazla 0.5 mg) uygulanır.(10)
daki durumlarda yapılmalıdır:
Yabancı Cisimler
a. Yabancı cisim keskin, uzun veya birden fazla
mıknatıs içerikli ise Para: Çocuklarda en sık yutulan yabancı cisim-
b. Yabancı cisim disk pil ve özefagus yerleşimli ise dir. Çok azı özefagusta kalır. 2/3 ilk radyolojik
c. Trakeal bası gibi havayolu zorluğuna yol açmışsa
değerlendirmede midede gözlenir. Para özefa-
gusta olup hastanın yakınması yoksa hasta 24
d. Özefagus obstrüksiyon bulguları varsa (salya saat kadar gözlenir. Çoğunlukla spontan pasajla
akması) ilk 8 saate mideye geçer. Hastanın yakınma ve
e. İnflamasyon-intestinal obstrüksiyon bulgu- bulguları varsa ve kalış süresi bilinmiyorsa para
ları varsa derhal çıkarılmalıdır Fleksible endoskop tercih
f. 24 saati geçen cisim öyküsü varsa edilen yöntemdir.(3)

Acil girişim Disk piller: Pil gibi yabancı cisimler erken çıka-
rılmalı (7 saate kadar) acil tıbbi bir durumdur.
İlk olarak, amaç hava yolu güvenliğini sağlamaktır. Bu piller kostik madde kaçağı (civa, gümüş ve
Hastada hava yolu obstrüksiyonunu düşündüren lityum gibi ağır metal, sodyum hidroksit, potas-
stridor, wheezing veya siyanoz varsa; temel yaşam yum hidroksit içerir) gibi fatal komplikasyon-
desteği uygulamaları yapılır, başarılı olmazsa he- lara yol açabilir. Yabancı cismin cerrahi olarak
men endoskopik olarak çıkarılmalıdır. çıkarılması bir seçenektir. Alkalin pillerin yutul-
masında halkın eğitilmesi esastır. Bunun sonu-
1. İlk olarak, amaç hava yolu güvenliğini sağ- cunda özefagusta nekroz ve perforasyona neden
lamaktır. Hastada hava yolu tıkanıklığını olurlar radyografik görüntüleme yöntemiyle ci-
220 düşündüren stridor, wheezing veya siyanoz sim görüntülenebilir.(3,12)
Konu 3

Keskin cisimler: En sık yutulan cisimler iğne cisimler genellikle mideyi geçmez. Uzunluğu 5
ve ataçlardır Keskin olduğu için perforasyon cm olanlar mideyi geçebilir %50’si ilioçekal böl-

Özefagus Yabancı Cisimleri


riski vardır. Hipofarinkse yerleşirse retro faren- gede tıkaça yol açabilir. Seri grafiler çekilir. Obs-
geal apseye neden olabilirler. Radyolojik olarak trüksiyona neden olanlar cerrahi olarak çıkarılır.(3)
görüntülenebilir. Ancak görüntülenemezse en-
Kurşun içeren nesneler: Akut kurşun toksisite-
doskopi yapılması gereklidir. Cisim mide veya
si çocuklarda, balıkçılık için kullanılan ağırlık-
proksimal duedonumda olsa dahi çıkarılmalıdır.
Bağırsaklara geçen cisimler için hastanın yakın- lar, perde ağırlıkları, havalı tüfek granülleri, bazı
ma yoksa seri radyolojik görüntüleme uygulanır. oyuncak ve madalyonların yutulması sonucu
Üç gün boyunca ilerleme olmazsa cerrahi düşü- görülür. Ölümler bildirilmiştir. Yabancı cismin
nülmelidir. Hasta karın ağrısı, ateş bulantı, kus- alımından sonraki 90 dakikada kurşun düzeyi öl-
ma, hematemez melena mevcutsa hemen cerrahi çülmüş ve düzeyin yükseldiği bulunmuştur. Mi-
düşünülmelidir.(3) denin asit ortamı metal çözünmeyi arttırır. Akut
Gıdalar: Et veya diğer gıdalar çoğunlukla eriş- kurşun zehirlenmesi letarji, kusma gibi nonspesi-
kinlerde görülür. Çocuklarda nadirdir. Yemek fik semptomlar içerir. Yabancı cisim öyküsü olan
yerken olan yutma güçlüğü ilk şikayettir. Yi- bir çocukta bu konuda uyanık olmalı ve kurşun
yecek ile sıkışma ile gelen çocuklarda akalazya, seviyesi ölçülmelidir.yüksek kurşun içerikli nesne
özefagus motilite bozukluğu ve darlığı gibi altta ise dehal çıkarılması sağlanmalıdır. Proton pom-
yatan nedenler tespit edilmiştir. Reflü özefajit ba inhibitörleri çözünmeyi azaltabilir.(3)
ve eosinofilik özefajitte yemek sıkışmasına ne-
den olabilir. Ağız salgısını yutamayan, sıkıntılı
çocuklarda cisim derhal çıkarılmalı, ağız salgı- Takip-Dikkat Edilecek Noktalar
larını yutabiliyorsa endoskopi geciktirilebilir. Özefagus yabancı cisimlerinin erken tanısı, te-
Ancak müdahale zamanı 24 saati geçmemelidir. davisi ciddi ve hayatı tehdit edebilecek kompli-
Bazı uzmanlar IV bolus glukagon uygulamanın kasyonlardan dolayı çok önemlidir. Direkt veya
yemekle sıkışmalarda özefagusta gevşemeye ne- kontrast maddeli radyolojik incelemeler ilk tanı
den olarak pasajı teşvik ettiğini savunmaktadır. ve komplikasyonların ortaya konmasında önem-
Ancak iki küçük randomize çalışmada ve uzun li role sahiptirler. Rijit özefagoskopi günümüz
vaka serilerinde katı gıda ile tıkanıklık haricin- koşullarında özefagus yabancı cisminin çıkarıl-
de glukagonun plasebodan etkili olmadığını ması icin en güvenilir yöntem olarak kalmaya
düşündürmektedir. Çocuklarda bulantı kusma devam etmektedir. Yabancı cisim (YC) takılma-
gibi yan etkileri olduğu için özefagustaki yaban- sı sonrasında saatler içinde başvuran kişilerde
cı cisimlerde glukagon tavsiye edilmemektedir. komplikasyon ve çok nadiren yatış gerektirir.
Endoskopi yöntemi tercih edilen yöntemdir.(3) Özefagusta uzun süredir kalan, tutulamayan ve
Mıknatıslar: Oyuncak ve eş eşyalarındaki mık- çekilme sırasında zorlanan yabancı cisimlerde
natıslar çocuklar tarafından sık yutulmaktadır. özefagusun perforasyon riski yüksek olduğun-
Bu mıknatıslar genellikle küçük silindir veya dan cerrahi olarak çıkarılmalıdır.
top şeklindedir. Birden fazla mıknatıs yutulması
Çocuklar tarafından sıklıkla yutulan küçük yassı
ile gelen çocukların çoğunda otizm, gelişim bo-
piller doğrudan koroziv etki, düşük voltaj yanık-
zukluğu gibi altta yatan nedenler bulundu. Tek
ları, basınç nekrozuna ve nadiren civa zehirlen-
mıknatıs yutma az risk taşırken farklı zamanlarda
melerine neden olduklarından hemen çıkarılma-
birden fazla mıknatıs yutulması volvulus, nekroz,
lıdır. Pilin çıkartılmasından sonra, özefageal hasar
perforasyon, fistül ve obstrüksiyon gibi kompli-
değerlendirilerek özefagusun durumuna göre te-
kasyonlara yol açabilir. Yabancı cismin çıkarıl-
davi stratejisi belirlenmelidir. Foley kateter veya
ması künt cisimlerin çıkarımı ile aynı yöntemleri
mıknatıslı tüple özefagustaki pilin çıkartılması
içermektdir. Barsak obstrüksiyonuna yol açmışsa
da iyi sonuçlar verir. Fakat özefagus hasarının
cerrahi olarak çıkarılması gerekmektedir.(3)
değerlendirilmesine göre tedavinin şekillendiril-
Uzun cisimler: Diş fırçası, pil ve kaşık gibi nesne- mesi amaçlı endoskopik çıkarılma daha uygun
ler daha çok büyük çocuklar, gençler ve yetişkin- olur. Eğer önemli derecede özefageal yanık varsa
ler tarafından yutulmaktadır. 6-10 cm’den uzun hastanın oral alımı kesilmeli ve perforasyon en- 221
gelleninceye kadar antibiyotik verilmelidir. Has- Kaynaklar
ta beslenmeye başlanmadan önce kontrast özefa-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

gogram veya özefagoskopi ile değerlendirilebilir. 1. Türkyılmaz A, Aydın Y, Yılmaz Ö ve ark. Özefa-
Bu incelemeler, striktür gelişimini araştırmak gus yabancı cisimleri: 188 olgunun analizi. Ulus
için 3-6 hafta sonra tekrarlanmalıdır. Travma Acil Cerrahi Derg 2009;15:222-7.
2. Lin HH, Lee SC, Chu HC at all. Emergency
endoscopic management of dietary foreign bod-
ies in the esophagus. American Journal of Emer-
Özet gency Medicine 2007:25;662-5.
3. Gilger MA, Jain AK, McOmber ME. Foreign
* Özefagus yabancı cisimler bir çok çocuk- bodies of the esophagus and gastrointestinal tract
ta yakınmasız olabileceği gibi geçici ret- in children. Update: 12/04/2011 erişim adresi:
rosternal ağrı, siyanoz, yutma güçlüğüde www.Uptodate.com erişim tarihi: 22/03/2012
olabilir. Bazen disfaji, stridor, wheezing, 4. Management of foreign body in esophagus with
boğulma hissi gibi solunum sistem bulgu- rigid bronchoscopyAmerican Journal of Emer-
ları da görülebilir. gency Medicine (2010)28, 116.e5-116.e6. doi:
* Uzun süreli özefagial cisimler; kilo kaybı, 10.1016/j.ajem.2009.03.020
aspirasyon pnömonisi, krepitasyon, pnö- 5. Alpay HC, Kaygusuz i, Karlıdağ T ve ark.
momediastinum, gastrointestinal sistem Özefagus Yabancı Cisimleri. Fırat Tıp Dergisi
2008;13:247-50.
kanamaları, ateş, özefagus perforasyonu
ile gelebilir. 6. Çobanoğlu U, Yalçınkaya İ. Özefagus yabancı
cisimleri: 175 olgunun analizi. Turkish J Thorac
* Şüpheli yabancı cisim ile gelenlerde ilk Cardiovasc Surg 2008;16:244-9.
değerlendirmede boyun (iki yönlü), ak- 7. Çelik O, Yalçın Ş, Aşkın Z Ve Ark. Özefagus
ciğer, batın grafileri çekilmelidir. Diğer Yabancı Cisimleri. K.B.B. Ve Baş Boyun Cerra-
görüntüleme yöntemleri ve endoskopi hisi Dergisi. 1995;3:54-8.
radyolusen cisimler için yapılmalıdır. 8. Kouassi YM, Vroh BTS, Buraima F at all. Pro-
Yabancı cisimlerde acil girişim aşağıdaki tein energy malnutrition revealing an esophageal
durumlarda yapılmalıdır: foreign body. International Journal of Pediatric
Otorhinolaryngology 2010:74;1435-7.
a. Yabancı cisim keskin, uzun veya bir- 9. Çobanoğlu U, Can M. 0-7 Yaş Dönemi Çocuk-
den fazla mıknatıs içerikli ise larda Özefagus Yabancı Cisimleri. Van Tıp Der-
b. Yabancı cisim disk pil ve özefagus yer- gisi 2008:15:51-7.
leşimli ise 10. Munter DW. Foreign Bodies, Gastrointestinal.
c. Trakeal kompresyon gibi havayolu zor- Updated Jul 19, 2007. www.emedicine.med-
scape.com. Erişim tarihi: 17 temmuz 2009.
luğuna yol açmışsa
11. Türkyılmaz A, Aydın Y, Genç F ve ark. Çocuk-
d. Özefagus obstrüksiyon bulguları varsa larda Özefagusa Yabancı Cisim Kaçması Sıklığını
e. İnflamasyon-intestinal obstrüksiyon Artıran Etken: Alkalen Piller. Turkish J Thorac
bulguları varsa Cardiovasc Surg 2008;16:250-3.
f. 24 saati geçen cisim öyküsü varsa 12. Chouhan M, Yaday JS, Bakshi J. Foreign body
button battery in esophagus. Time for interven-
* Hasta yakınması yok ve rahatsa işlemler tion? International Journal of Pediatric Otorhi-
nolaryngology Extra, 2011:6;32930.
24 saat kadar geciktirilebilir.
* Para, gıda tıkaçları ve künt cisimler ço-
ğunlukla spontan pasajla mideye geçebilir
* Bir çok çıkarılma yöntemi mevcut olup en
sık tercih edilen yöntem esnek endoskopidir.
* Gastrointestinal sistemin aşağısındaki
cisimlerde hastanın yakınması yoksa seri
222 radyografilerle hasta takip edilmelidir.
Konu 4
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM
KANAMALARI
Dr. Yalçın Solak, Dr. Mücahit Emet

Giriş Yakınma
Gastrointestinal sistem (GİS) kanamaları kendi Üst GİS kanamalarında temel yakınma kanlı
içinde değişik alt birimlere ayrılmaktadır (Şekil kusma, kahve telvesi şeklinde kusma ve mide
1). Temel olarak Treitz ligamentinin üstündeki ağrısı iken alt GİS kanamalarındaki yakınmalar
gastrointestinal bölgeden kaynaklanan kanama- rektumdan aşikar kan gelmesi, melena, kan-
lara üst GİS, bu ligamentin altındaki bölgeler- lı ishal olabilir. Kan kaybına bağlı olarak GİS
den kaynaklanan kanamalara alt GİS kanama- kanamalarında halsizlik, baş dönmesi, göz ka-
ları denir. Özgefagus varis kaynaklı olmayan üst rarması ve bayılma görülebilir. Varisel üst GİS
GİS kanamalarının görülme sıklığı 50-150/100 kanamalarında bulgulara genellikle kronik kara-
bin olup erkek:kadın oranı yaklaşık 2:1’dir. ciğer hastalığına bağlı bulgular, sağ üst kadranda
Ölüm oranı %10 civarındadır, diğer ciddi hasta- hassasiyet ve asit eşlik eder. GİS kanamasının de-
lık birlikteliği arttığında ölüm oranı da %35’lere ğerlendirilmesinde öyküde sorulması gerekenler
kadar çıkmaktadır. Alt GİS kanamalarının görül- Tablo 1’de belirtilmiştir. Üst GİS kanamasında
me sıklığı ise 20-30/100 bin olup sıklık yaşla art- klinik seyri kötüleştiren durumlar Tablo 2’de
maktadır. Alt GİS kanamaları daha çok yaşlılarda
gösterilmiştir.
görülür, en az %70’inde ek patolojiler bulun-
maktadır, ölüm oranı %0-25 arasında değişmek-
tedir ve erkekler bayanlara göre anlamlı olarak Tablo 1. GİS kanaması, öyküsünde önemli noktalar*
daha fazla alt GİS kanaması geçirmektedir. Akut 1.Yaş
varisiyel kanamalar genellikle siroz hastalarında
2. Daha önce kanama öyküsü
görülen ve portal hipertansiyona bağlı gelişen bir
üst GİS kanamasıdır. Üst GİS kanama nedenle- 3. Daha önce GİS hastalığı
rinin %10-30’unu oluşturur, bu oran sirotik has- 4. Daha önce cerrahi
talarda çok daha yüksektir. Varisiyel kanamaların 5. Altta yatan medikal hastalık (özellikle karaciğer)
varis dışı kanamalara göre tedavisi daha zordur, 6. NSAİD , aspirin kullanım öyküsü
kanama tekrarlama oranı, komplikasyonu ve
7. Gastrointestinal semptomlar (Karın ağrısı,
ölüm oranı daha yüksektir ( %30-50 civarında). bulantı, kusma)
8. Barsak alışkanlıklarında değişiklik
Varisten 9. Kilo kaybı veya anoreksi
üst GİS kaynaklanmayan 10. Orofaringeal hastalık öyküsü
kanamaları
Varis 11. Gİ kanamanın karakteri
GİS kaynaklı
kanamaları
12. Antikoagülan kullanımı
13. Sosyal alışkanlıklar (alkol, sigara)
alt GİS
kanamaları * (Green BT, Rockey DC. Lower gastrointestinal bleeding-
-management. Gastroenterol Clin North Am. 2005;34
Şekil 1. GİS kanamaları (4):665-78.’den değiştirilerek alınmıştır)
Tablo 2. Klinik Seyri kötüleştiren nedenler Tablo 3. GİS kanamasında fizik muayene bulguları
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

1. Şok Hemodinami
2. Melena Taşikardi
3. İlk bakıda anemi Hipotansiyon
4. Kusmuk içeriğinde, gastrit aspiratta veya rek- Ortostatik hipotansiyon
tumda belirgin taze kan
Hipoksi
5. Eşlik eden sepsis
Abdominal Muayene
6. Karaciğer, renal, kardiyak hastalık
Barsak sesleri
7. Geniş ülser çapı
Abdominal hassasiyet, defans, rebound
8. Endoskok tedaviye rağmen devam eden kanama
Asit
9. Tekrarlayan kanama
Kronik Karaciğer Hastalığı Bulguları
10. Genel olarak düşkün görünüm
Hepatomegali
(Ferguson CB, Mitchell RM. Nonvariceal upper gastrointes-
tinal bleeding: standard and new treatment. Gastroenterol
Splenomegali
Clin North Am. 2005;3:607-21.’den değiştirilerek alınmıştır) Palmar eritem
Kaput medusa
Bulgular Spider amjiyom
GİS kanamasında fizik muayene bulguları Tab- Periferal ödem
lo 3’de; fizik muayeneyle kanamanın şiddeti Şok Bulguları
hakkında edinilecek temel bilgiler Tablo 4’de; Soğuk ekstremiteler
üst GİS kanamasındaki bulgulara göre tahmini Mental durum bozukluğu
ölüm oranı Tablo 5’de belirtilmiştir. Üst GİS ka-
Rektal Muayene
namalarında başlıca istenmesi gereken tetkikler
Belirgin kan
ve önerilen hazırlıklar Tablo 6’da yer almaktadır.
Melena
Kanlı ishal
Ayırıcı Tanı
Üst GİS kanamasında ayırıcı tanı Tablo 7’de, na-
dir görülen üst GİS kanaması sebepleri Tablo 8’de, Bazı durumlarda feces, yanlış olarak melenaya
alt GİS kanamasının ayırıcı tanısı da Tablo 9’da benzetilerek gereksiz ve zaman kaybettirici tanı
özetlenmiştir. ve tedavi yöntemlerine başvurulabilir. Meyan

Tablo 4. Fizik Muayene ile kanamanın şiddetini belirleme*


Kanamanın Şiddeti
Karakteristik Hafif Orta Ağır
Deri Sıcak, iyi perfüzyon Diyaforetik Soğuk
Solunum hızı N N-↑ Düzensiz
İdrar çıkışı > 30 cc 20 – 30 cc < 20 cc
Görünüm Alert / Anksiyöz Anksiyöz Konfüze / uykuya meyil
Taşikardi Yok- hafif Orta Şiddetli
Ortostatik hipotansiyon Yok Olabilir Var
Kan basıncı N N-↓ Hipotansif
Kan kaybı <1L 1-2 L ≥2L
* (Cappell MS, Friedel D. Initial Management of Acute Upper Gastrointestinal Bleeding: From Initial Evaluation up to
224
Gastrointestinal Endoscopy. Med Clin N Am 2008;92:491-509.’den değiştirilerek alınmıştır)
Konu 4

kökü, yaban mersini, demir içeren preparatlar, Tablo 7. Üst GİS kanamasının temel nedenleri
kurşun, bizmut içeren ilaçlar, aktif kömür ve

Gastrointestinal Sistem Kanamaları


Ortalam %
Neden
kırmızı şarap gibi ilaç ve etkenlerin melanaya (dağılım)
benzer görünüm verecek karışıklığa neden ola- 1. Duodenal ülser 25.0 (12-53)
bileceği unutulmamalıdır. 2. Gastrik ülser 15.9 (9-26)
3. İnflamatuvar erozyon 15.4 (4-41)
Tablo 5. NG ve rektal içeriğe göre ölüm oranı* 4. Gastrik ve özofageal varis 10.5 (1-23)
Nazogastrik Rektal içeriğin Ölüm 5. Özofajit 7.4 (4-13)
aspirat rengi oranı(%)
6. Mallory-Weiss Sendromu 6.1 (1-12)
Temiz Kahverengi kırmızı 6.0
7. Değişik nedenler 5.2 (1-15)
Kahve suyu gibi Kahverengi/siyah 8.2
8. Malignensi 2.3 (1-5)
Kahve telvesi Kırmızı 19.1
9. Nedeni bilinmeyen 8.9 (3-22)
Kırmızı Siyah 12.3
(Celiński K, Cichoz-Lach H, Madro A, Słomka M, Kasztelan-
Kırmızı Kahverengi 19.4 Szczerbińska B, Dworzański T. Non-variceal upper gastroin-
Kırmızı Kırmızı 28.7 testinal bleeding--guidelines on management. J Physiol Phar-
macol. 2008;59:215-29.’den değiştirilerek alınmıştır)
(Gastroenterol Clin North Am 2000; 29:275’den alınmıştır)

Tablo 6. Üst GİS kanamasında tedavi yaklaşımı


Oksijen, kardiyak monitorizasyon, NG takılması,
Rektal tuşe Tablo 8. Üst GİS kanamasının nadir nedenleri
Kan grubu tayini, 4-6 ünite Eritrosit süspansiyonu Anastamotik ülserler (cerrahiden sonra)
hazır edilmeli
Dieulafoy lezyonu
Yakın Hemogram ve platelet takibi
Cameron lezyonu
Elektrolitler, KCFT, PT-PTT, PAAC ve EKG is-
Gastrik antral vasküler ektazi (watermelon
tenmesi
stomach=kavun mide)
BUN/Cr oranı ≥ 36 ise %95 üzerinde ihtimalle ka-
Stres gastriti
nama Üst GİS kaynaklıdır
Anjiyodisplazi
2 Lt SF IV verilmesi
Portal hipertansif gastropati
Transfüzyon endikasyonlarının değerlendirilmesi
Kemoterapi sonrası veya radyasyon sekeli
Bilinmeyen bir koagülopatisi varsa veya PT veya
PTT normalin 1,5 katıysa TDP verilmeli Gastrik polipler
(Am J Gastroenterol 1995:208’den değiştirilerek alınmıştır) Aortoenterik fistül
Submukozal lezyon / kitle (ör, leiomiyom)
Bağ doku hastalığı
Acil Tedavisi Hemobilia
Tedavi yaklaşımında tüm kanamalarda oldu- Hemosuccus pancreaticus
ğu gibi öncelikle yapılması gereken, hastanın Kaposi sarkomu
hemodinamik stabilitesinin sağlanmasıdır. İde- Yabancı cisimler
al tedavi etkili, güvenli, kolay uygulanabilir ve
İşlem sonrası; nazogastrik tüp erozyonları, endos-
ucuz olmalıdır, ancak mevcut tedavilerden hiç- kopik biyopsi, endoskopik polipektomi, endosko-
biri istenen bu nitelikleri tam olarak taşımamak- pik sfinkterotomi
tadır. Üst GİS, varis ve alt GİS kanamalarında
(Cappell MS, Friedel D. Initial Management of Acute
tedavi yaklaşımları, öneriler ve izlem şemaları Upper Gastrointestinal Bleeding: From Initial Evaluation
Tablo 10-14’de ve Şekil 2-5’de ayrıntılı olarak up to Gastrointestinal Endoscopy. Med Clin N Am 2008;
belirtilmiştir. 92:491–509.’den değiştirilerek alınmıştır)
225
Tablo 9. Alt GİS kanaması nedenleri Tablo 11. Üst GİS kanamasında tedavi önerileri
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Dağılım Farmakoterapi
Neden
aralığı (%) Akut ülser kanamasında H2 resp. Blokörleri
Divertiküloz 5-42 önerilmemektedir
İskemi 6-18 Akut ülser kanamasında somatostatin ve ocreotid
rutin uygulaması önerilmemektedir
Anorektal
6-16 Başarılı endoskopik tedavi sonrası PPI IV bolus+
(hemoroid, anal fissür, rektal ülser)
devamlı infüzyonu tekrar kanamayı engelleyebilir
Neoplazi (polip ve kanserler) 3-11
Endoskopi bekleyen hastalarda yüksek doz PPI
Anjiyodisplazi 1-3
verilebilir
Polipektomi sonrası 0-13
Endoskopik Tedavi
İnflamatuvar barsak hastalığı
2-4 Endoskopik injeksiyonda kullanılan ajanların
(Ülseratif Kolit ve Crohn)
birbirine üstünlüğü yoktur
Diğer kolitler (infeksiyöz, antibiyotik
3-29 Endoskopik termal koagülasyon yöntemlerinin
ilişkili, nedeni bilinmeyen)
birbirine üstünlüğü yoktur
Radyasyon koliti 1-3
Endoskopik monoterapi (tek başına Endoskopik
İnce barsak, Üst GİS kanaması 3-13 injeksiyon veya termal koagülasyon) yüksek riskli
Diğer 1-9 ülserlerde etkilidir, ancak kombinasyonu monote-
rapiye üstündür
Bilinmeyen 6-23
İzlem
Rutin ikinci bakış endoskopisi önerilmemektedir
Tablo 10. Üst GİS kanamasında cevaplanması
Tekrar kanama olursa ikinci kez endoskopik
gereken sorular
tedavi denenebilir
Triyaj
Endoskopik tedavisi başarısız olanlarda cerrahi
Hastaneye yatırılmalı mı, yoksa acilden taburcu konsultasyon endikasyonu vardır
mu edilmeli?
Endoskopiden sonra düşük riskli olanlara 24 saat
Yoğun bakımda monitörize yatağa mı yatırılmalı, içinde oral başlanabilir
yoksa serviste monitörsüz yatağa mı?
H. pylori pozitif ise eradike edilmelidir
Acilde gastroenteroloji konsültasyonu istenmeli mi?
Cerrahi konsultasyonu gerekir mi?
Genel Destek Tedavi İzlem
Endotrakeal entübasyon gerekir mi?
Üst GİS kanamalarında YBÜ’ne yatış ve cerrahi
Eritrosit süspansiyonu endikasyonu var mı?
endikasyonları Tablo 15’de, endoskopi sonucu-
Diğer kan ürünlerin verme endikasyonu var mı?
na göre tekrar kanama olasılığı ve klinik seyri
PPI tedavisi verilmeli mi? Tablo 16 ve 17’de belirtilmiştir. Varis Kanama-
Oktreotid tedavisi verilmeli mi? larında, kanama sonrası 2 yıl içerisinde %70
Endoskopi tekrar kanama riski vardır. Bu riski arttıran du-
Acil mi, elektif endoskopi mi gerekir? rumlar Tablo 18‘de belirtilmiştir.
Özofagogastroduodenoskopi mi kolonoskopi mi
gerekir?
Endoskopik terapi gerekir mi?
Endoskopik terapinin çeşidi ne olmalı?
(Cappell MS, Friedel D. Initial Management of Acute
Upper Gastrointestinal Bleeding: From Initial Evaluation
up to Gastrointestinal Endoscopy. Med Clin N Am 2008;
92:491–509.’den değiştirilerek alınmıştır)
226
Konu 4

Tablo 13. Aktif varis kanamasında destekleyici tedavi


Tablo 12. Üst GİS kanamasında endoskopik

Gastrointestinal Sistem Kanamaları


tedavi yöntemleri Hemodinamik Destek
İnjeksiyon Terapisi Hb seviyesini 9 g/dL civarında tutmak için eritro-
sit süspansiyonu
0,9% NaCl
İdrar hacmini > 50 mL/st tutmak için kristalloid
3,0% NaCl infüzyonu
0,9% NaCl içinde Adrenalin 1:10000 Koagülopati ve trombositopeninin düzeltilmesi
50% Glucose Volüm yükünden kaçınma
98% Etanol Pulmoner Destek
Etanilamine Havayolu açıklığının sağlanması
Skleroterapi Oksijen saturasyonunun yüksek tutulması
Trombin Sepsis
Thrombin + Fibrinojen Asciti olan yüksek riskli hastalarda Norfloksasin
Fibrin izolasyon maddesi başlanmalı
Siyonoakrilat yapıştırıcı Sepsis bulguları yönünden yakın takip
Polidokanol Renal Destek
Ablativ Terapi Transfüzyon uyumsuzluğundan kaçın
Direkt temas metotları: Termokoagülasyon, Aminoglikozit ve diğer nefrotoksik ajanlardan
elektrokoagülasyon, kriyoterapi kaçın
Direkt temas olmayan metotlar: Fotokoagülasyon, Övolemiyi sağlamaya çalış
argon plazma koagülasyon Metabolik Destek
Mekanik Terapi Alkol çekilme sendromuna karşı dikkatli olunmalı
Endoklips Tiyamin replasmanı
Endoloop Hipokalemi, hipofosfatemi ve asit-baz denesizliğine
Bandlar karşı dikkatli olunmalı
Sutür atma yöntemi (Sanyal AJ. General principles of the management of vari-
ceal hemorrhage. http://www.uptodate.com/’den alınmıştır)
Kombine Terapi Yöntemleri
Elektrokoter ve iğne injeksiyonunu birlikte içeren
problar
Elektrokoter ile mekanik terapiyi birlikte içeren
aletler

227
Tablo 14. Alt GİS kanamasında kullanılan yöntemler
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

İşlem Üstünlüğü Kısıtlamaları


-Tedavi olasılıkları yüksek
-Barsak hazırlığı gerekli
-Tüm kanama nedenleri için tanısal
-Yardımcı personel ve ekip gerekli
Kolonoskopi -İlk testten bağımsız olarak çoğu hasta-
-İnvazif bir işlem
da tanı doğrulama için gerekli
-Duyarlılığı değişken
-Bedel/etkinlik oranı yüksek
-Barsak hazırlığı gerektirmez -Muayene sırasında aktif kanama
-Tedavi olasılıkları yüksek (embolizas- olmalı
Anjiyografi yon veya vazopressin infüzyonu) -venöz kanamalara daha az sensitif
-Şiddetli kanaması olan hastalarda -Tanı endoskopi/cerrahi ile doğrulanmalı
daha üstün olabilir -Ciddi komplikasyonlar oluşabilir
-Noninvaziv -Doğruluğu değişken (yanlış pozitif
-Düşük debili kanamalarda da duyar- oranı yüksek)
Radyonüklid Sintigrafi lılığı yüksek -Tedavi edici değil
-Kanama tekrarlarsa kolaylıkla işlem -Tedavi yaklaşımlarını geciktirebilir
tekrarlanabilir -Tanı endoskopi/cerrahi ile doğrulanmalı
-Tanısal ve tedavi edici -Sadece sol kolon görüntülenebilir
Fleksibil Sigmoidoskopi -Minimal barsak hazırlığı gerekir -Sağ taraftaki lezyonları dışlamak için
-Uygulaması kolay diğer testler de gerekebilir
(Saab S, Jutabha R. Approach to the adult patient with lower gastrointestinal bleeding. http://www.uptodate.com/’den de-
ğiştirilerek alınmıştır).

Üst GİS
Kanamaları

İlk Klinik Değerlendirme,


Öykü, Fizik Muayene ve
Laboratuvar Sonuçları

Çok sayıda prognozu Yaşlı veya az sayıda Stabil hasta: çok az sayıda
kötüleştiren faktör prognozu kötüleştiren klinik seyri kötüleştiren
bir arada faktörü olan hasta faktör var

Monitörlü yatak
YBU yatağı iv sıvı replasmanı Normal servis yatağı
iv sıvı replasmanı
kan transfüzyonu iv sıvı replasmanı
kan transfüzyonu
iv PPI iv PPI
iv PPI

Acil endoskopi Erken endoskopi


Rutin endoskopi
(< 12 saat) (<24 saat)

Şekil 2. Üst Gis Kanamalarında İlk Değerlendirme (Cappell MS, Friedel D. Initial Management Of Acute Upper Gastrointestinal
228 Bleeding: From Initial Evaluation Up To Gastrointestinal Endoscopy. Med Clin N Am, 2008;92:491-509.’den alınmıştır)
Konu 4

Varisel kanama var mı?

Gastrointestinal Sistem Kanamaları


Medikal tedavi

Endoskopi

Hayır
Endoskopide yüksek Servise al + Oral PPI +
riskli kanama olasılığı Taburculuğa hazırla

Evet
Evet
İrrigasyonla
pıhtının Yapışık pıhtı var mı?
temizlenmesi Hasta stabil mi?
Hayır
E
Endoskopik tedavi

Taburcu et + Oral PPI +


HP eradikasyonu + Takip
Başarılı hemostaz

Evet

YBU’ ya al +
IV PPI ( 80 mg bolus +
8mg/st 72 st)

Düzenli tedavi ve
değerlendirme

Hayır
Tekrar kanama
Evet

Endoskopik tedavi

Başarılı hemostaz
Hayır

Cerrahi veya
embolizasyon

Şekil 3. Üst GİS kanamalarında Tedavi Yaklaşımı (Ferguson CB, Mitchell RM. Nonvariceal upper gastrointestinal bleeding: stan-
dard and new treatment. Gastroenterol Clin North Am. 2005;34 (4):607-21.’den alınmıştır)

229
Üst GİS kanama+siroz
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Volum replasmanı

İv antibiyotik + Somatostatin veya Octreotide veya Terlipressin başla

Üst GİS Endoskopisi

Endoskopik Band Ligasyonu (tercihan) veya Skleropterapi

Hemostaz sağlandı mı?

• Okreotidi 3-5 güne tamamla • Transjuguler İntrahepatik Portosiste-


• Antibiyotiği 7 güne tamamla mik Şant (TİPS) düşün
• Endoskopik Band Ligasyonunu her • TİPS mümkün değilse cerrahi şant
10-14 günde bir tekrarla düşün

Şekil 4. Varisel Üst GİS Kanamada Tedavi Yaklaşımı (Zaman A, Chalasani N. Bleeding caused by portal hypertension. Gastroen-
terol Clin North Am. 2005;34 (4):623-42.’den alınmıştır)

Tablo 15. Üst GİS kanamalarında yoğun bakım ünitesine yatış ve cerrahi konsultan isteme endikasyonları
Üst GİS kanamasında cerrahi konsultasyon
Üst GİS kanamasında YBÜ’ne yatış endikasyonları
isteme kriterleri
Hipotansiyon veya ortostatik hipotansiyon Varis kanaması
4 üniteden fazla transfüzyon gerektiren peptik
Hematokezya veya hematemez
ülser
Endoskopide 2 cm çapın üzerinde ülser görül-
Aktif gastrointestinal kanama
mesi
İki veya daha fazla sayıda komorbidite Vasküler malformasyona bağlı kanama
Önemli koroner arter hastalığı Aortoenterik fistül şüphesi
Endoskopide yeni kanama, görünür damar olması Mide vaya barsak perforasyonu şüphesi
Hastanede yeni başlayan kanama veya tekrarlayan kanama
Çok sayıdı kan transfüzyonu yapılması
Varis kanaması
Bunlar kesin endikasyonlar değildir ve klinik değerlendirmeye göre karar verilmelidir. (Emerg Med Clin North Am 1996;
14:523 ve Emerg Med Clin North Am 1999; 17:239’den alınmıştır)
230
Konu 4

Gastrointestinal Sistem Kanamaları


Akut, şiddetli hematokezyası
olan hasta

İlk değerlendirme
ve resutasyon

NG tüp aspirasyonu

Aspiratta safra içeriği, kan yok Diğer

Kolonoskopi Üst GİS


Negatif ÖMD
kaynaklı

Üst GİS kanama


Kanamanın şiddeti nede- protokolü
Odak bulundu Bulgu yok
niyle mümkün değil

Hematokezya Hayır Arteriografi (± ilk olarak


Tedavi et geçti mi sintigrafi) Cerrahi

Evet

Şekil 5. Alt GİS kanamalı hastaya yaklaşım (Zuccaro G, Am J Gastroenterol 1998; 93:1202.’den uyarlanmıştır)

Tablo 16. Endoskopik görünüşüne göre peptik ülserin prevelansı ve klinik seyri
Endoscopic Forrest Prevelans % Tekrar kanama Cerrahi % Ölüm %
özellikler sınıflandırması (dağılım) % (dağılım) (dağılım) (dağılım)
Temiz tabanlı ülser III 42 (19-52) 5 (0-10) 0.5 (0-3) 2 (0-3)
Pigmente düz nokta IIC 20 (0-42) 10 (0-13) 6 (0-10) 3 (0-10)
Yapışık pıhtı IIB 17 (0-49) 22 (14-36) 10 (5-12) 7 (0-10)
Kanamayan
IIA 17 (4-35) 43 (0-81) 34 (0-56) 11 (0-21)
görünür damar
Aktif kanama IA 18 (4-26) 55 (17-100) 35 (20-69) 11 (0-23)
(Esrailian E, Gralnek IM. Nonvariceal upper gastrointestinal bleeding: epidemiology and diagnosis. Gastroenterol Clin North
Am. 2005;34 (4):589-605.’den değiştirilerek alınmıştır)
231
Tablo 17. Ülsere lezyondan kanamanın şiddetine göre Forrest sınıflandırması ve endoskopik bulguya
göre tekrar kanama olasılığı
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Evre Endoskopik Sonuç Prevelans (%) İlk 72 saatte tekrar kanama riski (%)
I Aktif kanama
IA Fışkırır tarzda 10 85-100
IB Sızıntı şeklinde 10 10-27
II Yeni kanama bulguları
IIA Görünür damar 25 40-60
IIB Yapışık pıhtı 10 20-35
IIC Ülserde hematin 10 <10
III Kanama bulgusu yok- ülser yatağı temiz 35 ≤5

(Celiński K, Cichoz-Lach H, Madro A, Słomka M, Kasztelan-Szczerbińska B, Dworzański T. Non-variceal upper gastrointes-


tinal bleeding--guidelines on management. J Physiol Pharmacol. 2008;59 (2):215-29.’den değiştirilerek alınmıştır)

Tablo 18. Varisel hemorajilerde tekrarlayan kanama açısından risk faktörleri


Risk Faktörü Erken tekrar kanama Geç tekrar kanama
Yaş > 60 yıl + -
İlk kanamanın şiddeti (hipotansiyon, şiddetli anemi) + -
Renal yetmezlik + -
KC yetmezliği + +

Ascit + +
Hepatom ? +
Aktif alkolizm - +
Endoskopide aktif kanama + -
Varis çapında artış + +
Varis üzerinde pıhtı + ?
Portal basınç ? -
Erken tekrar kanama ilk kanamadan sonra 6 hf içinde tekarar kanamadır, geç tekrar kanama ise > 6 hf. (Sanyal AJ. General
principles of the management of variceal hemorrhage. http://www.uptodate.com/’den alınmıştır)

Özet
* GİS kanamaları gerçek dahili acillerdir,
agresiv tanı ve tedavi gereklidir.
* Hastaların vital bulgularının yakın takibi
gereklidir.
* BUN/Cr oranı ≥ 36 olması üst GİS kanama-
larını alt GİS kanamalarından ayıran önemli
bir kriterdir.
* Hastanın hemoroidinin olması alt GİS kanama-
sı nedeninin buna bağlı olduğunu göstermez,
232
mutlaka güvenilir bir rektal muayene gerekir.
Konu 4

Kaynaklar 15. Kruskal BJ. Angiographic control of gastroin-


testinal bleeding. last changed on May 1, 2007.

Gastrointestinal Sistem Kanamaları


1. Özakyol AH. Varise bağlı üst gastrointestinal http://www.uptodate.com/
sistem kanamasında tedavi seçenekleri. Türkiye 16. Penner RB, Majumdar SR. Approach to mini-
Klinikleri Cerrahi Tıp Bilimleri 2006;2:14-20. mal bright red bleeding per rectum. last changed
2. Rockey DC. Occult Gastrointestinal Bleeding. on July 18, 2006. http://www.uptodate.com/
Gastroenterol Clin N Am 2005;34:699-718. 17. Saab S, Jutabha R. Approach to the adult patient
3. Esrailian E, Gralnek IM. Nonvariceal up- with lower gastrointestinal bleeding. Uptodate
last changed on April 17, 2007. http://www.
per gastrointestinal bleeding: Epidemiology
uptodate.com/.
and diagnosis. Gastroenterol Clin North Am.
2005;34:589-605. 18. Jutabha R, Jensen DM. Approach to the adult
patient with upper gastrointestinal bleeding. last
4. Ferguson CB, Mitchell RM. Nonvariceal up- changed on May 8, 2007. http://www.uptodate.
per gastrointestinal bleeding: standard and com/.
new treatment. Gastroenterol Clin North Am.
19. Young-Fadok T, Pemberton JH. Colonic diver-
2005;34:607-21.
ticular bleeding. last changed on June 12, 2006.
5. Rockey DC. Gastrointestinal bleeding. Gastro- http://www.uptodate.com/.
enterol Clin North Am. 2005;34:581-8. 20. Saab S, Jutabha R. Etiology of lower gastrointes-
6. Green BT, Rockey DC. Lower gastrointestinal tinal bleeding in adults. last changed on October
bleeding--management. Gastroenterol Clin 2, 2006. http://www.uptodate.com/.
North Am. 2005;34:665-78. 21. Bynum TE. Evaluation of occult and obscure
7. Lin S, Rockey DC. Obscure gastrointesti- gastrointestinal bleeding. last changed on April
nal bleeding. Gastroenterol Clin North Am. 2, 2007. http://www.uptodate.com/.
2005;34:679-98. 22. Sanyal AJ. General principles of the manage-
ment of variceal hemorrhage. last changed on
8. Strate LL. Lower GI bleeding: epidemiology
November 7, 2006. http://www.uptodate.com/.
and diagnosis. Gastroenterol Clin North Am.
2005;34:643-64. 23. Jutabha R, Jensen DM. Major causes of upper
gastrointestinal bleeding in adults. last changed
9. Zaman A, Chalasani N. Bleeding caused by por- on October 4, 2006. http://www.uptodate.com/.
tal hypertension. Gastroenterol Clin North Am.
2005;34:623-42. 24. Jutabha R, Jensen DM. Treatment of bleeding
peptic ulcers. last changed on April 30, 2007.
10. Uysal E. Akut üst gastrointestinal sistem kana- http://www.uptodate.com/.
maları. Güncel Gastroenteroloji 2006;10:81-92.
25. Jutabha R, Jensen DM. Uncommon causes of
11. Celiński K, Cichoz-Lach H, Madro A, Słomka upper gastrointestinal bleeding . last changed on
M, Kasztelan-Szczerbińska B, Dworzański T. April 30, 2007. http://www.uptodate.com/.
Non-variceal upper gastrointestinal bleeding- 26. Eisendrath P, Le Moine O. Gastrointestinal
-guidelines on management. J Physiol Pharma- bleeding. Endoscopy. 2009;41:64-8.
col. 2008;59:215-29.
27. Lesur G. Gastrointestinal bleeding. Endoscopy
12. Sezgin O, Altıntaş E, Tombak A. Effects of sea- 2008;40:828-34.
sonal variations on acute upper gastrointestinal 28. Henrion J, Schapira M, Ghilain JM, Maisin JM,
bleeding and its etiology. Turk J Gastroenterol De Maeght S, Deltenre P, Moulart M, Delauno-
2007;18:172-6. it T. Upper gastrointestinal bleeding: What has
13. Cappell MS, Friedel D. Initial Management of changed during the last 20 years? Gastroenterol
Acute Upper Gastrointestinal Bleeding: From Clin Biol. 2008;32:839-47.
Initial Evaluation up to Gastrointestinal Endos- 29. Kovacs TO, Jensen DM. The short-term medi-
copy. Med Clin N Am 2008;92:491-509. cal management of non-variceal upper gastroin-
testinal bleeding. Drugs. 2008;68:2105-11.
14. Cappell MS, Friedel D. Acute Nonvariceal
Upper Gastrointestinal Bleeding: Endoscop- 30. Lee EW, Laberge JM. Differential Diagnosis of
ic Diagnosis and Therapy. Med Clin N Am Gastrointestinal Bleeding. Tech Vasc Interven-
2008;92:511-50. tional Rad 2005;7:112-22. 233
31. de Franchis R, Primignani M. Natural history 43. Rockall, TA, Logan, RF, Devlin HB, Northfield,
of portal hypertension in patients with cirrhosis. TC. Selection of patients for early discharge or
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Clin Liver Dis 2001;5:645-63. outpatient care after acute upper gastrointesti-
32. Longstreth GF. Epidemiology and outcome of nal haemorrhage. National audit of acute up-
patients hospitalized with acute lower gastroin- per gastrointestinal haemorrhage. Lancet 1996;
testinal hemorrhage: A population-based study. 347:1138.
Am J Gastroenterol 1997;92:419-24. 44. Corley, DA, Stefan, AM, Wolf, M et al. Early
33. Schmulewitz N, Fisher DA, Rockey DC. Early indicators of prognosis in upper gastrointestinal
colonoscopy for acute lower GI bleeding pre- hemorrhage. Am J Gastroenterol 1998;93:336.
dicts shorter hospital stay: A retrospective study 45. Stanley, AJ, Robinson, I, Forrest, EH et al.
of experience in a single center. Gastrointest En- Haemodynamic parameters predicting variceal
dosc 2003;58:841-6. haemorrhage and survival in alcoholic cirrhosis.
34. Strate LL, Syngal S. Timing of colonoscopy: im- QJM 1998;91:19.
pact on length of hospital stay in patients with 46. Hay JA, Maldonado L, Weingarten SR, Ellrodt
acute lower intestinal bleeding. Am J Gastroen- AG. Prospective evaluation of a clinical guide-
terol 2003;98:317-22. line recommending hospital length of stay in
35. Tada M, Shimizu S, Kawai K. Emergency colo- upper gastrointestinal tract hemorrhage. JAMA
noscopy for the diagnosis of lower intestinal 1997;278:2151.
bleeding. Gastroenterol Jpn 1991;26:121–4. 47. Hay JA, Lyubashevsky E, Elashoff J, et al. Upper
36. Ohyama T, Sakurai Y, Ito M, et al. Analysis of gastrointestinal hemorrhage: Clinical guideline
urgent colonoscopy for lower gastrointestinal determining the optimal hospital length of stay.
tract bleeding. Digestion 2000;61:189-92. Am J Med 1996;100:313.

37. Jutabha, R, Jensen, DM. Management of severe 48. Blatchford, O, Murray, WR, Blatchford, M. A
upper gastrointestinal bleeding in the patient risk score to predict need for treatment for up-
with liver disease. Med Clin North Am 1996; per-gastrointestinal haemorrhage. Lancet 2000;
80:1035. 356:1318.

38. Adang, RP, Vismans, JF, Talmon, JL et al. Ap- 49. Laine L, Peterson WL. Bleeding peptic ulcer. N
propriateness of indications for diagnostic upper Engl J Med 1994;331:717-27.
gastrointestinal endoscopy: Association with rel- 50. Zuccaro G. Management of the adult patient
evant endoscopic disease. Gastrointest Endosc with acute lower gastrointestinal bleeding.
1995;42:390. American College of Gastroenterology. Practice
39. Frossard, JL, Spahr, L, Queneau, PE et al. Eryth- Parameters Committee. Am J Gastroenterol
romycin intravenous bolus infusion in acute 1998; 93:1202-08.
upper gastrointestinal bleeding: A randomized, 51. Katschinski B, Logan R, Davies J, Faulkner G,
controlled, double-blind trial. Gastroenterology Pearson J, Langman M. Prognostic factors in
2002;123:17. upper gastrointestinal bleeding. Dig Dis Sci.
40. Cappell, MS, Iacovone, FM. Safety and efficacy 1994;39:706-12.
of esopohagogastroduodenoscopy after myocar- 52. McGuirk TD, Coyle WJ. Upper gastrointesti-
dial infarction. Am J Med 1999;106:29. nal tract bleeding. Emerg Med Clin North Am
41. Barth, KH. Radiological intervention in upper 1996;14:523-45.
and lower gastrointestinal bleeding. Baillieres 53. Peter DJ, Dougherty JM. Evaluation of the pa-
Clin Gastroenterol 1995;9:53. tient with gastrointestinal bleeding: an evidence
42. Emslie, JT, Zarnegar, K, Siegel, ME, et al. Tech- based approach. Emerg Med Clin North Am
netium-99m-labeled red blood cell scans in the 1999;17:239-61.
investigation of gastrointestinal bleeding. Dis
Colon Rectum, 1996;39:750.

234
Konu 5

PEPTİK ÜLSER HASTALIĞI


Dr. Engin Deniz Arslan, Dr. Fevzi Yılmaz, Dr. Tamer Durdu

Giriş (enterokromafin benzeri hücreler), gastrin (G


hücreler), serotonin (enterokromafin hücreler),
Peptik ülser (P.Ü.), duedonum ve/veya midede somotostatin (D hücreler) salgılayan endokrin
aktif inflamasyona bağlı olarak mukozal bütünlü- hücreleri içerir. Mide mukozası HCL, pepsin,
ğün bozulması sonucu ortaya çıkan ve muskularis safra tuzu, ilaçlar, alkol gibi endojen ve ekzojen
mukozaya kadar uzanan yerel lezyonlardır. P.Ü. pek çok olumsuz etkenlerin etkisi altındadır.
hastalığında Helicobacter pylorinin (H. Pylori) Mide ve duedonum mukozasının H+ iyonuna
etken ajan olarak tanımlanması, proton pompa asit ve pepsine geçirgen olmayan su, glikopro-
inhibitörleri ve antibiyotik kombinasyonları ile tein ve lipidden oluşan mukusla kaplı olması,
H. Pylori eradikasyonun sağlanması P.Ü. hasta- ortamdaki asiditeyi nötralize eden bikarbonatın
lığının sıklığında, tekrarlamasında ve komplikas- bulunması ve bikarbonat ile mukus üretimini
yonlarının sıklığında azalmaya olanak tanımış arttıran prostoglandin E, gastrik asidin ve pep-
olsa da halen önemli bir halk sağlığı sorunudur. tik aktivitenin mukozaya ulaşmasını önlerler.
Bu koruyucu mekanizmalar aşılıp gastrik asit
ile peptik aktivite mukozaya ulaştığı zaman; H+
iyonun uzaklaştırarak hücre içi pH’yı düzenle-
Görülme Sıklığı yen iyon pompası, epitel hücrelerine bikarbonat
Amerika’da her yıl yaklaşık 4500000 kişi bu has- sağlayıp ayrıca lezyonlu bölgeden yayılan asidi
talıktan etkilenmekte ve yıllık prevalansı %10 uzaklaştıran güçlü kan akımı ve sağlıklı hücrele-
ile %20 arasında değişmektedir. Ülkemizde ise rin lezyon bölgesine geçişi lezyon bölgesini sınır-
konu ile ilgili sağlıklı veri bulunmamaktadır. lamaya çalışırlar. Sağlıklı hücrelerin migrasyonu
Peptik ülser hastalığı önceden erkeklerde daha hücre bölünmesinden bağımsızdır ve kesintisiz
sık görülürken, günümüzde kadın-erkek arasın- bir kan akımı ile çevreleyen dokuda alkali pH
da belirgin bir fark yoktur. Yine genç erkeklerde gerektirir (restitution). Daha büyük lezyonlarda
görülme sıklığı azalırken, yaşlı bayanlarda bu bu yapılanma yetersiz kalabilir ve bu durumda
sıklık artma eğilimindedir. mide epitelinin hızlı rejenerasyon kapasitesi
gibi diğer koruyucu mekanizmalar devreye girer.
Tüm bu savunma ve onarım işlemlerinde pros-
toglandinlerin önemi büyüktür. Bu araşidonik
Histopatogenez asit metaboliti, mukozal bikarbonat sekresyo-
Gastrik mukoza mukus salgılayan yüzeysel si- nunu ve mukus üretimini düzenlerken, parietal
lindirik epitel hücrelerinden oluşan süperficial hücre sekresyonunu inhibe eder ve ayrıca muko-
foveolar bölümden ve midenin değişik bölümle- zal kan akımının sağlanmasında ve epitel hücre
rinde farklı kalınlıkta ve kompozisyonlarda gast- migrasyonunda önemli rol oynar.
rik glandlar içeren derin glandüler bölümden HCL ve pepsinojen ise gastroduedonal mukoza-
oluşur. Bu gastrik glandlar mukus salgılayan yü- da lezyona neden olabilen iki temel gastrik sek-
zeyel mukus hücreleri; histamin, vagus, gastrin resyondur. Mide asit sekresyonu bazal ve uyarıl-
uyarısı ile HCL salgılayan parietal hücreleri; pep- mış koşullarda gerçekleşir. Bazal koşullarda bu
sinojen salgılayan esas (chief ) hücreleri; histamin sekresyon sirkadyen ritme sahiptir ve geceleri en
yüksek düzeyde iken sabahları en düşük düzey- varlığının mukozal savunma sistemini zayıflata-
dedir. Bazal sekresyon kolinerjik ve histaminer- rak ülsere öncülük ettiği düşünülmektedir. Ay-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

jik uyarıların kontrolü altındadır. rıca gastrik karsinom ve lenfoma riskini de art-
tırmaktadır. H. Pylori ile enfekte tüm bireylerde
Uyarılmış asit sekresyonu üç fazlıdır; sefalik, ülser gelişmemektedir ve buna neden olan çevre-
gastrik ve intestinal. Sefalik faz koku, tat yada sel ve konakçı faktörler halen belirlenememiştir.
görsel uyarı ile vagusun uyarılması ile olur. Batı toplumlarında ilaçlara bağlı gelişen peptik
Gastrik faz besinlerin mideye ulaşması ile başlar. ülser hastalığı dışlandıktan sonra duedonum
Aminoasitlerin direk uyarısı ile G hücrelerinden ülserinde %61, mide ülserinde %63 oranında
gastrin salınımı olur ve bu da parietal hücre- H. Pylori pozitifliği belirlenmiştir. H. Pylorinin
lerden HCL salınımını uyarır. Mide duvarının eradikasyonunun daha hızlı iyileşme sağladığı,
gerilmeside gastrin ve HCL salınımını uyaran hastalığın yinelemesinde ve komplikasyonların-
diğer bir etmendir. Besinlerin duedonuma ge- da azalmaya neden olduğu gösteilmiştir.
çişiyle oluşan distansiyonla gastrin salınımının
artması ise intestinal fazı oluşturur. Bu arada İlaçlar: Steroid olmayan anti inflamatuar ilaç-
mide asit salınımını dengeleyen bir takım ara lar (NSAİİ), H. Pylori enfeksiyonu ile birlikte
yollar devreye girer. HCL uyarısı ile D hücrele- peptik ülser olgularının çoğundan sorumludur.
rinden somatostatin salgılanır. Somatostatin pa- Bu ilaçlar zayıf asit yapısındadır ve mide lü-
rietal hücre üzerinden direk ve histamin gastrin meninde noniyonize formunda bulunurlar. Bu
salgılanmasını inhibe ederek dolaylı olarak gast- formda mukozal hücrelere serbestçe diffüze olur,
rik asit salgılanmasını inhibe eder. Ayrıca sekre- ve iyonize formuna dönüşür. İyonize formdaki
tin ve kolesistokininde bu asit salgılanmasının ilaç hücre membranlarını serbestçe geçemez ve
inhibisyonuna katkıda bulunur. hücre içinde iyon tuzağına kapılmış olur. NSAİ
ilaçların hücre içindeki artmış konsantrasyonu
mukozal prostaglandin ve mukus üretimini azal-
Nedenleri tarak ve hücre döngüsünü yavaşlatarak mukozal
lezyona neden olur. İleri yaş, kadın cinsiyet,
Normal şartlar altında gastrik asit sekresyonu daha önce ülser öyküsü olması, NSAİİ kulla-
ile gastroduedonal mukozal savunma sistemi nanlarda peptik ülser gelişimi için risk faktörleri
arasında yukarıda anlatıldığı gibi fizyolojik bir olarak belirlenmiştir.
denge vardır. Bu dengenin bozulması ile H+ iyo-
nu ve sindirim enzimlerinin gastrik mukozaya Fizyolojik Stress: Yanık, travma, ciddi medikal
ulaşmasına neden gastrik mukozal barierdeki hastalıklar, geçirilmiş cerrahi, beyin tümörleri iyi
olan herhangi bir lezyon inflamasyon ve peptik bilinen ikincil ülser nedenleridir.
ülser oluşumuna öncülük eder. Bu dengenin
Hipersekretuar Durumlar: Gastrinoma, ant-
bozulmasına neden olan etkenlere agresif faktör-
ral G hücre hiperplazisi, sistemik mastositozis,
ler denir ve Helikobakter pilori enfeksiyonunu, bazofilik lösemi, kistik fibrozis, hiperparatroidi
non-steroid antiinflamatuar ilaç kullanımını, al- peptik ülsere neden olurlar.
kol tüketimi, safra tuzlarını içerir.
Ayrıca siroz, KOAH, böbrek yetmezliğinde pep-
Helikobakter pilori enfeksiyonu: Gram (-) bir tik ülser daha sık görülmektedir.
basildir. Mide mukozasında epitel yüzeyi ile mu-
kus tabakası arasında yerleşir. Çoğunlukla fekal-
oral yolla bulaşır. İleri yaşta daha sık olmak üzere Patoloji
tüm yaş gruplarında görülür ancak enfeksiyo-
nun çocukluk döneminde edinildiğine inanılır. Duedonal ülserler duedonumun ilk bölümünde
Prevalansı sosyo-ekonomik düzeyi düşük top- genellikle pilordan 3cm.’lik mesafe içerisinde
lumlarda daha sık görülür. Dünya nüfusunun bulunurlar. Boyutları nadiren 1 cm.’yi aşar an-
yaklaşık olarak %50 sinin H. Pylori ile enfekte cak dev ülserlerde görülebilir. Malign duedonal
236
olduğu düşünülmektedir. Mide mukozasında ülser ise çok nadirdir.
Konu 5

H. Pyloriye bağlı gastrik ülserler antral gastritle lir. Normal CBC anemiyi; peptik ülsere bağlı
birlikte bulunurken, NSAİİ bağlı gastrik ülser- kronik gastrointestinal kanamasından, gastrit

Peptik Ülser Hastalığı


de antral gastrit bulunmaz. Ancak duedonum veya kanser (fakat akut kan kaybı dışlatmaz)’den
ülserinin tersine gastrik ülserlerde malgnite söz ayırır. Yükselmiş KCFT’leri hepatiti, yüksek li-
konusu olabilir. paz düzeyleri pankreatiti düşündürür. EKG ve
kardiyak enzimler, myokardiyal iskemik ağrıdan
şüphelenildiğinde yapılmalıdır.
Klinik
Radyolojik görüntülemeler: Günümüzde pep-
Peptik ülser hastalığında en sık yakınma epigast- tik ülser hastalığı’nın tanısında radyolojik yön-
rik ağrısıdır. Klasik olarak ülser ağrısı yanma, ka- temler rutin olarak kullanılmazken daha çok
zınma ve açlık duyusu şeklindedir ancak kramp komplikasyonlar geliştiğinde başvurulur. Ayrıca
şeklinde ya da tanımlanamayan şekilde olabilir ve bilindiği gibi radyolojik incelemelerle biyopsi
karnın başka bölgesine sırta ve göğse yayılabilir. yapma olanağı da yoktur. Direk grafi perforas-
Genellikle yemekten 2-5 saat sonra görülür. Gece yonla ilgili diyafram altında serbest havayı göste-
yarısı uykudan uyandıran ağrı tipiktir, çünkü rebilir. Acilde sınırlı USG muayenesiyle safra taş-
gastrik asit üretimi bu saatlerde en yüksek düzey- ları ve abdominal aort anevrizması gösterilebilir.
dedir. Sabahları olan ağrı genellikle ülsere bağlı
değildir çünkü gastrik asit üretimi bu saatlerde
en düşük düzeydedir. Ağrının yemek yeme ile ra- Diğer Testler
hatlaması gastrik ve duedonal ülser için önemli
bir belirtidir ve yemek öncesi artan ağrı-yeme ile H. pylori tanısında kullanılan testler invaziv ve
ağrının geçmesi şeklinde olan yakınmalar due- non-invaziv olarak iki gruba ayrılır.
donum ülseri için tipiktir. Ağrının rahatlama ve
1. Non-invaziv testler veya endoskopik olma-
alevlenme dönemleri duedonum ülserinde genel-
yan testler
likle bulunur ve tanı için yol göstericidir. Ağrının
antiasitlerle rahatlaması peptik ülser hastalığı için a. Üre nefes testi (ÜNT)
yine önemli bir bulgudur. b. Dışkıda Hp antijen testi
c. Serolojik testler (Serumda H pylori an-
tikoru saptanması)
Ayırıcı Tanı 2. İnvaziv veya endoskopik testler
Ayırıcı tanıda akla ilk sırada fonksiyonel dispep- a. Kültür
si gelmektedir. Dispepsili hastaların %60 ında b. Hızlı Üreaz Testi-CLO Testi
tanısal işlemler normaldir ve H. Pylori ile ilişkisi
c. Histopatolojik İnceleme
bilinmemektedir. Kalp hastalıkları vasküler has-
talıklar, gastroözefagial reflü, özefagial ve gastrik d. PCR
tümörler, pankreatit ve bilier hastalıklar diğer Üre Nefes Testi (ÜNT): Non-invaziv testler
akla ilk sırada gelmesi gereken hastalıklardır. içerisinde en yüksek tanısal değere sahip olup,
bazı çalışmalarda “altın standart” test olarak gös-
terilmektedir. Özellikle tedavi sonrası eradikas-
Tanısal Yöntemler yonu değerlendirmede tek başına kullanılabilir.
Bu test ile H. pylori tarafından üretilen üreaz’a
Laboratuar testleri: Komplike olmamamış
bakılır. Üre bakteriyel üreazın varlığında CO2 ve
peptik ülser hastalığında rutin laboratuar tes-
Amonyak’a ayrışır. CO2 solunumda tespit edi-
leri hemen daima normal olarak bulunur. Eğer
komplikasyon gelişiminden şüphe ediliyorsa lir. Duyarlılık ve spesifitesi %95’in üzerindedir.
tam kan sayımı (CBC), karaciğer fonksiyon Hasta aç olarak sitratlı solüsyon içtikten sonra
testleri (KCFT), amilaz ve lipaz faydalı olabi- (genellikle portakal suyu) 75 mg C13 veya C14 237
ile işaretli üre solüsyonu içirilir. Üreaz tarafın- Tedavi öncesi antikor titreleri bilinirse, tedavi-
da bileşik hidrolize edilir. Yaklaşık 30 dk sonra den sonraki antikor azalması eradikasyon için
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

solunum yoluyla atılan işaretli karbon miktarı- önmeli bir bulgudur. IgG ve IgA titreleri eradi-
nın ölçümü yapılır. C14 radyoaktif olduğu için kasyondan 6 hafta sonra %20-30 oranında dü-
bu test çocuklar ve çocuk doğurma potansiyeli şerken, 6 ay sonra %97 oranında düşmektedir.
olan kadınlarda kontrendikedir. Ancak daha Bu nedenle serolojik olarak eradikasyonun kont-
yeni bir test olan C13 ÜNT radyoaktif olmadı- rolü için 6 ay beklemek gerekmektedir.
ğından bir çok özel gruplarda kullanım olanağı
sağlar. ÜNT ayrıca post-gastrektomi uygulanan Kültür: Hp tanısında “altın standart’’ olarak
hastalar veya GIS kanamalarda başarılı sonuç- kabul edilebilir. Ancak Hp tanısında kullanılan
lar vermiştir. Proton Pompa İnhibitörleri (PPİ) en spesifik test olmasına rağmen duyarlılığı dü-
testin yalancı negatif sonuç vermesine neden şüktür. Hp kültürü antibiyotik duyarlılık testleri
olabilir. Bu nedenle hastaların testten 4-6 hafta için kullanılmaktadır. Metranidazol ve klaritro-
öncesinde anti-asit tedavi almamış olması gerek- misin direnci tedavi oranlarını düşürmektedir.
mektedir.

Dışkıda H. Pylori Antijen Testi: ÜNT gibi Hızlı Üreaz Testi-CLO Testi
non-invaziv bir test olması nedeniyle tedavi ön-
cesi ve sonrası kullanımı önerilmektedir. Ayrıca CLO testi (camphylobacter-like organism) en-
pediatrik dönemde H. pylori tanısında yararlı- doskopik biyopsinin test solüsyonuna konulma-
dır. H. pylori antijeni dışkıda tespit edilebilir ve sı ile elde edilir. Bu solüsyonda üre, pH renk ayı-
bu testin duyarlılık ve özgüllüğü %90’nın üze- racı ve bakteriostatik ajan bulunmaktadır. Üreaz
rindedir. varlığı nötral üreyi amonyağa dönüştürür. Bu
şekilde ortamın pH’sı artınca renk değişimi olur
Serolojik Testler: Lateks aglütinasyon veya (genellikle sarıdan kırmızıya). Testin duyarlılığı
ELİZA yöntemi ile Hp’ye karşı oluşan IgG an- % 90 ve özgüllüğü % 95’dir.
tikorlarına bakılır. Maliyeti düşük, kolay kulla-
Histoloji: Özel boyalar kullanarak yapılan his-
nılabilir ve hızlı sonuç verirler ancak duyarlılık
tolojik çalışmada % 95’in üzerinde duyarlılık ve
ve özgüllüğü çok iyi değildir. Serolojik testler
% 100 özgüllüğe sahiptir. Dört kadrandan alı-
özellikle Hp prevalansının düşük olduğu yer- nan gastrik biyopsi örnekleri Hp varlığını gös-
lerde daha fazla önem taşımaktadır. Çünkü bu termenin yanında doku hasarı hakkında da bilgi
bölgelerde yüksek antikor titreleri aktif hastalık vermektedir ancak nispeten pahalı ve iyi eğitil-
ile yakından ilgilidir. Yeni enfeksiyon ile eski miş personel tarafından yapılmasını gerektirdiği
enfeksiyon ayırımının zor olması ve kullanılan için rutin uygulamada pek kullanılmaz.
yöntemlerin sonuçları etkilemesi testin yararını
kısıtlar (kalitatif hızlı antikor testleri, kantitatif Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR): Gastrik
enzim immunoassay testleri, immunoblot). Ay- biyopsi örneklerinde Hp tanısında kültür kadar
duyarlı ve özgün bir test olmasına karşın esas
rıca farklı Hp suşlarının değişik antijenik yapı-
olarak bilimsel araştırmalarda kullanılmaktadır.
ları olması nedeniyle testin duyarlılığı azalabilir.
Bu nedenle farklı popülasyonlar inceleniyorsa, Yukarıda belirtilen tüm testlerin yapılmasının
bir çok değişik Hp suşundan hazırlanan antijen başlıca kısıtlamaları maliyet ve endoskopinin
havuzundan elde edilen antikorların kullanılma- potansiyel komplikasyonlarıdır. Hp’nin aktif
sı önerilmektedir. IgG titresinin Hp yoğunluğu enfeksiyonuna dayanan tüm testlere karşı oluşa-
ve peptik ülser varlığı ile korele olmadığı bildi- bilecek duyarlılık, PPI, antibiyotikler ve bizmut
rilmiştir. IgA titreleri ise Hp yoğunluğu ile daha bileşikleri ile önceden verilen tedavi ile önemli
yakından ilişkilidir. ölçüde azaltılır.
238
Konu 5

Endoskopi: Peptik ülser hastalığının tanısı için P-450 sistemi tarafından karaciğerde metabolize
“altın standart’’ üst GI endoskopide bir ülser edilir ve bu nedenle diğer birçok ilacın metabo-

Peptik Ülser Hastalığı


olduğunu görmektir. Endoskopide ülserin gös- lizmasını azaltabilirler. Buna ek olarak gastrik
terilmesi duyarlılık ve spesifitesi %95’ın üzerin- asidin varlığında etkili olan bazı ilaçların emili-
dedir. Endoskopi aynı zamanda diğer potansiyel mini inhibe edebilirler. Ciddi yan etkileri azdır.
anormallikleride göstererek uygun lezyonlardan
biyopsi almayı sağlar. Endoskopi üst GI baryum H2 Reseptör Antagonistleri, histaminin paryetal
çalışmalarından çok daha duyarlı ve özgüldür. hücrelerdeki H2 reseptör aktivitesini bloke ede-
Tanı konmamış dispepsisi olan hastaların tü- rek asit üretimini azaltır. Böbreklerden atıldığı
münde endoskopi gereksinimi olmamasına rağ- için böbrek yetmezliği olan hastalarda doz ayar-
men, “alarm özellikler” Tablo1’de gösterilmiştir. laması yapılmalıdır. Yan etkileri sık degildir ama
simetidinin sitokrom P450 inhibisyonu nede-
niyle önemli ilaç etkileşimleri vardır.
Tedavi
Sukralfat, ülser kraterinde yapışkan bir jel oluş-
Peptik ülser hastalığı tanısı konulduktan sonra turarak hem ülser mukozasını asit etkisinden
tedavide amaç ağrıyı azaltmak, komplikasyon- korur hem de iyileşmeyi sağlar. Sukralfatın bir
ları ve tekrarlamaları önlerken ülseri iyileştir- kaç yan etkisi vardır ancak çok sayıda ilacın ab-
mektir. Bu amaçlara ulaşmak için tedaviye etki sorbsiyonunu inhibe ettiği için diğer ilaçların
eden faktörlerin bilinmesi gerekir. Sigara, NSA- alımından enaz 2 saat sonra alınmalıdır.
İİ, ülserin çapı, yaş, cinsiyet, alkol vb içecekler,
diyet ve psikososyal faktörler tedaviyi etkileyen Antiasitler, ülserleri gastrik asidi tamponlaya-
faktörler arasında sayılabilir. rak iyileştirirler. Magnezyum ve alüminyum
içeren antasitler ilaçların emilimini engellediği
Geleneksel ülser tedavisinin amacı ağrıyı azalt- için böbrek yetmezliği olan hastalarda kaçınıl-
mak ve komplikasyonları önlemektir. Hp en- malıdır. Böbrek yetmezliği olan hastalarda alu-
feksiyonu tedavisiyle rekürrens oranı dramatik minyumun birikmesi sonucu osteoporoz, en-
olarak azalır. NSAI ilaç kullanımıyla olan ül- sefalopati ve hipermagnezemiye neden olabilir.
serlerde ilaç kullanımı sonlandırılırsa rekürrens Antiasitler çoğunlukla ülser ağrılarında iyileşme
oranı azalır. Geleneksel tedavi; Proton Pompa oluncaya kadar verilir.
İnhibitörleri (PPI), Histamin-2 (H2) Reseptör
Antagonistleri (H2RA), Sukralfat ve Antiasitleri Mizoprostol NSAİ ilaçlar peptik ülser hastalı-
içermektedir (Tablo2). ğı olanlarda kullanılmamalıdır. Ancak NSAİİ
tedavisini almak zorunda olan hastalara ülser
Proton Pompa Inhibitörleri, Paryetal hücreler- oluşumunu önlemek için birlikte Mizoprostol
den H+K+ATP’az pompasını irreversbl inhibe verilebilir. Mizoprostol bir prostaglandin analo-
ederek hidrojen iyon sekresyonunun blokajı ğudur, mukus ve bikarbonat üretimini arttırarak
sonucu asit üretimini azaltırlar. PPI’ lerin ye- ve mukozal kan akımını artırarak etki eder. Eğer
mekten 30-60 dk önce alınması pariatal hücre- NSAİ ilaç tedavisi alan bir hastada ülser gelişirse
ler üzerinde daha etkili olur. PPİ en etkin asit ve tedavinin devam etmesi zorunlu ise PPI’leri
inhibitörleridir. pH kontrolünü H2RB’den daha ülserleri diğer ilaçlardan daha hızlı iyileştirir.
iyi yaparlar. Asit inhibisyonu yaparak hem pıhtı
oluşumuna hem de ülser iyileşmesine etki ederek Peptik Ülser hastalığında H. Pylori enfeksiyonu
peptik ülser kanamalarında önemli rol oynarlar. varsa bu tedavi edilmelidir. Yapılan çalışmalarda
PPI’leri, aynı zamanda H. Pyloriye karşı invit- “üçlü tedavi’’ denilen ve bir PPI, Klaritromisin ve
ro inhibitör etkileride vardır. PPI’leri sitokrom amoksisilin veya Metranidazol en çok önerilen te-
239
davi şeklidir. Kür oranı % 70 ile % 90 arasındadır. Tablo2. Geleneksel peptik ülser tedavisi
Avrupadaki bazı çalışmalar kür için 7 günlük te-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Proton
davi rejimlerinin yeterli olduğunu söylemesine Pompa Doz
rağmen, bazı yayınlarda ise en iyi tedavi oranları İnhibitörleri
için 14 günlük tedavi rejimlerini önermektedir. Esomeprazol Günde 20–40 mg/cap. 1x1
Lansoprazol Günde 15–30 mg/tb. 1x1
Peptik Ülserli hastalar genellikle acil servise ülser Omeprazol Günde 20–40 mg/cap. 1x1
tanısı almış olarak gelmezler, daha çok epigastrik Pantoprazol Günde 20–40 mg/tb. 1x1
ağrı şikayetiyle gelirler. Doktor anamnez, FM ve
Rabeprazol Günde 20 mg/tb. 1x1
laboratuvar değerlendirmesi sonucu peptik ülser
H-2 Reseptör Antagonistleri
hastalığı veya dispepsi tanısını düşünebilir. Bu du-
rumda doktorun önünde üç ana seçenek vardır. Simetidin Günde 200-400 mg/tb. 2x1
Geleneksel ampirik antiülser tedavisi, kesin tanıya Famotidin Günde 10–20 mg/tb. 2x1
yönelik çalışmalar (endoskopik çalışma), ya da Hp Ranitidin Günde 75–150 mg/tb-cap. 2x1
için noninvaziv testleri pozitif olan hastalarda teda- Nizatidin Günde 75–150 mg/tb. 2x1
viye antibiyotik ekleyip Hp’yi takip etmek. Diğer İlaçlar

Geleneksel olarak Acil Serviste başlangıçta Anti- Misoprostol Günde 200mg. 2x1 veya 3x1
asitle birlikte bir PPI veya H2RA’leri verilebilir. Cytotec -
Tanı konmamış dispepsi şikayeti olan hastalarda Sukralfat Günde 1gr. 4x1
bir PPI, H2RA’ne göre daha iyi semptomatik ra-
hatlama sağlar. Acil olarak kesin tanı için endos-
kopiye başvurulması gereken uyarıcı özellikler;
Tablo1’de verilmiştir. Endoskopi sonrası inatçı Komplikasyonlar
dispeptik şikayetleri devam eden Hp (+) hasta-
Kanama: ABD’de yılda 400.000 hasta daha çok
lara antimikrobiyal ve antisekretuar tedavi veril-
Peptik ülsere bağlı Üst GİS kanaması nedeniyle
melidir. Klinisyen Hp için bir test seçer ve test
hospitalize edilmektedir. Peptik ülsere bağlı Üst
sonuçları pozitif ise semptomatik tedavi başlar.
GİS kanaması en çok yaşlılarda görülür. Ölüm
ABD’nin birçok yerinde Hp enfeksiyonu düşük
oranı yaşlılarda ve komorbid hastalığı olanlarda
olduğu göz önüne alındığında, bir gaita antijen
% 5-10 civarındadır.
testi en doğru olacaktır. Ancak bu test acil ser-
viste çok pratik olmayabilir ve tavsiye edilmez. Ülser kanamasının tedavisinde, hemodinamik
stabilitenin sağlanması için IV SF ve eritrosit
süspansiyonları verilmelidir. Tam kan sayımı,
Tablo 1. Acil endoskopiye sevk için uyarıcı özellikler
kan grubu, kross çalışmaları yapılmalıdır. İki
Yaş > 55
adet büyük damar yolu açılmalı O2 verilme-
Açıklanamayan kilo kaybı li, kardiyak monitörizasyon yapılmalıdır. NG
Erken tokluk tüple lavaj su temiz gelene kadar yapılmalıdır.
Dirençli kusma Kanama yavaş değilse, monitörizasyona izin ve-
Disfaji riyorsa, endoskopi yapılır. H2RA veya PPI’leri
Anemi veya GI kanama
başlanabilir. PPI’ leri tekrar kanama riskini ve
cerrahi ihtiyacını azaltır.
Abdominal kitle
Dirençli anoreksi Bir çok hastada üst GİS endoskopi tanı, klinik
Sarılık seyir ve tedavi amacıyla yapılır. Lezyon Forest
Klasifikasyonuna görede sınıflandırılabilir. Ak-
240
Konu 5

tif kanayan ülserler % 55 tekrar kanama riski leştirme prosedürüdür ve perforasyonda kural
ve %11 ölüm oranına sahiptirler oysaki temiz değildir. Bu nedenle tavsiye edilmemektedir.

Peptik Ülser Hastalığı


tabanlı bir ülserde ölüm oranı %2-5’tir. Endos- Geniş spekturumlu antibiyotik verilmeli ve acil
kopi ile tedavide; enjeksiyon tedavisi (serum fiz- cerrahi konsültasyon yapılmalıdır. Bazı vakalar-
yolojik, epinefrin, sklerozan ilaçlar ve doku ya- da cerrahi tedavi yapılmadan başarı sağlanabilir,
pıştırıcıları), termal terapi (elektrokoagülasyon, fakat operasyon standarttır.
ısıtıcı prob veya argon plazma koagülasyonu) ve
mekanik klembi içerir. Tüm bu tedavilerin ama- Obstrüksiyon: Kr. Peptik ülser hastalığında
cı kanamayı durdurmak, tekrarı önlemek, trans- gastrik çıkış yerinde skar olması, aktive ülserde
füzyon oranlarını azaltmak ve hastanede kalış ödem olması veya her ikisinin birlikte olmasıyla
süresini azaltmaktır. Bütün bu tekniklerde karar görülebilir. Sonuçta abdominal dolgunluk hissi,
vermek kullanılabilir ekipman ve endoskopiyi bulantı ve kusma yakınmaları vardır. Dehidra-
yapacak hekimin deneyimine bağlıdır. tasyon ve elektrolit bozukluğu görülebilir. Teda-
vide IV sıvıyla rehidrasyon, elektrolit anomallik-
Endoskopik tedavi sonrası tekrar kanama olur- lerini düzeltme, NG tüple distansiyonu giderme
sa hastalar, tekrar endoskopi veya acil cerrahi ile yapılır. Hospitalizasyon her zaman gerekir. Çıkış
tedavi edilebilir. Endoskopi ile kanama kontrol yeri obstrüksiyonu açılabilir ama sıklıkla cerrahi
edilemiyorsa cerrahi tedavi yapılır. Anjiografiy- düzeltme gerekir.
le yapılan arteryel vazopressin ve embolizasyon,
eğer endoskopi başarısız olmuşsa veya cerrahi
yüksek riskliyse düşünülebilir. Takip ve Taburculuk
Hospitalizasyon: bütün gastrik ülser nedeniyle Komplikasyonlu hastalarda her zaman konsül-
üst GİS kanaması olanlar yoğun bakım ünite- tasyon gereklidir, hastaneye yatırılan hastalarda
sine yatırılır. Klinik ve endoskopik özelliklerde,
hemodinamik stabilite sağlanmalıdır. Dispepsi
düşük tekrar kanama riski varsa uygun yatağa
ve epigastrik ağrının kesin tanıları acil serviste
alınabilir.
yapılmamalı ancak AAA ve myokard iskemisi
Perforasyon: Perforasyon şiddetli epigastrik ağ- gibi hastalıkları için gerekli çalışma ve konsültas-
rıyla birlikte gastrik ve duedonal içeriğin peri- yonlar yapılmalıdır. Komplike olmayan peptik
toneal kaviteye döküldüğü ve takiben kimyasal ülser hastaları, gastritler ve dispepsi şikayeti olan
ve bakteriyel peritonitin geliştiği olaydır. Hasta- hastalar büyük çoğunlukla PPI ve H2RA’leriyle
ların anamnezinde öncesine ait bir P.Ü öyküsü tedavi edilip taburcu edilebilir. Ancak “alarm”
olmayabilir veya öncesinde ülser benzeri semp- özellikleri varsa (olası kanser ve kanama göste-
tomlar olmayabilir. Yaşlı hastalarda dramatik rilmesi) konsülte edilip erken endoskopiye gön-
ağrı veya peritoneal bulgular olmayabilir. Tanıda derilmelidir.
şüphelenildiğinde uygun laboratuvar testleri,
Hastalar taburcu edilirken, evde tedavi ve spesi-
tam kan sayımı, kan grubu ve kross, lipaz düzeyi
fik takipleride içeren bilgiler verilmeli ve tehlikeli
tespiti yapılmalı, 2 adet büyük damaryolu açıl-
malı, O2 ve monitörizasyon yapılmalı, bir NG semptomlar (ağrıda kötüleşme, artmış kusma, he-
tüp takılmalı ve boşaltma yapılmalıdır. Intra- matemez veya melena, senkop, ateş, ğöğüs ağrısı,
peritoneal serbest hava akciğer grafisinde, batın boyuna ve sırta yayılan ağrı ve nefes darlığı) için
grafisinden daha iyi görülür. Ancak her zaman hasta bilgilendirilmelidir. Bu açıklamalar peptik
serbest hava olmayabilir. Bazı uzmanlar mide ülser hastalığının tanısında açıkça belirtilmelidir.
içine NG tüpten hava vererek perforasyonun Hastaya alkol, tütün, aspirinle diğer NSAID kul-
tespit edilebileceğini söylemektedirler. Bu gö- lanımının tehlikeleri ve mideye zarar verecek yi-
rünmeyen serbest hava veya perforasyonu kesin- yeceklerden kaçınma tavsiyeleri yapılmalıdır.
241
Özet practice of emergency medicine 4th edition (jan-
uary 15, 1999) by george r. Schwartz (editor),
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

* Peptik ülser (P.Ü.), duedonum ve/veya paul b. Roth (editor), james s. Cohen (editor) by
midede aktif inflamasyona bağlı olarak Lippincott, williams & wilkins. Chapter 42.
mukozaya kadar uzanan yerel lezyonlardır. 3. Mark Lowell William G. Barsan. Esophagus,
* H. Pylori enfeksiyonu ile birlikte steroid ol- Stomach, and Duodenum Rosen’s Emergency
mayan anti inflamatuar ilaçlar (NSAİİ), pep- Medicine: Concepts and Clinical Practice 5th
edition (January 15, 2002)(3-Volume Set) by
tik ülser olgularının çoğundan sorumludur.
John, Md. Marx, Robert, Md. Hockberger (Edi-
* Proton pompa inhibitörleri ve antibiyo- tor), Ron, Md. Walls (Editor), Robert S. Hock-
tik kombinasyonları ile H. Pylori eradi- berger By Mosby. Chapter 84.
kasyonun sağlanması P.Ü. hastalığının 4. Malfertheiner P, Chan FK, McColl KE. Peptic
sıklığında, tekrarlamasında ve komplikas- ulser disease. Lancet, 2009;374:1449-61.
yonlarının sıklığında azalma sağlar.
5. Chey WD, Wong BC. American college of gas-
troenterology guideline on the management of
helicobacter pylori infection. Am J Gastroen-
Kaynaklar terol. 2007;102:1808-25.
1. PepticUlcer Disease and Related Disorders. 6. Frenck R, Clemens J. Helicobacter in developing
John Del Vale, Harrison’s Principles of Internal world. Microbes and infection 2003;5:705-13.
Medicine Part 16. S.1746-63.
7. Rautelin H, Lehours P, Megraud F. Diagnosis
2. Michael w. Mulholland, Frederic e. Eckhauser. of Helicobacter pylori infection. Helicobacter
Gastrıtıs and peptıc ulcer dısease. principles and 2003;8:13-20.

242
Konu 6

ÖZEFAGUSUN KOROZİV YANIKLARI

Dr. Zeynep Gökcan Çakır, Dr. Atilla Türkyılmaz

Giriş alkalilere göre zordur. Yüksek oranda potasyum


veya sodyum hidroksit içermelerine karşın disk
Koroziv ya da kostik etkenler, çoğunlukla kuvvet- piller (saat pilleri) küçük boyutta oldukları için
li asit ya da alkali içeren ve kimyasal reaksiyonla nadiren özefagusa yerleşirler. Piller şarjlı ise ne-
doku harabiyetine yol açabilen maddelerdir. gatif elektrottaki hidrolizden dolayı bu piller
Canlı dokularla temas ettiklerinde hücrelerde de- mukozaya zarar verebilir.
hidratasyona, kollajenin ve hücrenin diğer prote-
inlerinin koagülasyonuna neden olarak kimyasal Koroziv madde içilmesine bağlı ölüm oranı
yanık oluştururlar. Bu maddelerin içilmesi ile %10-20 arasında olup intihar amaçlı alımla-
özefagusta oluşan yanıklara koroziv özefagus ya- rında %78’e kadar yükselmektedir. Son 20-30
nıkları (KÖY) ve bunların etkisi sonucu gelişen yılda bu oran koroziv solüsyonların oranının
darlığa koroziv özefagus darlığı adı verilir. azaltılması, cerrahi ve anestezik tekniklerin ge-
lişmesi, daha etkili antibiyotiklerin ve nutris-
Ülkemizde koroziv maddeler sıvı ya da en yoğun yonel desteğin sağlanması nedeniyle %1-4’e
şekil olan kristal formda yaygın olarak satılmak- gerilemiştir. Akut dönemde ani ölümlerin me-
ta ve evde temizlik işlerinde kullanılmaktadır. diastinit, peritonit, sepsis ve multiorgan yetmez-
Günlük hayatta evlerde elimizin altında olan liği nedenli olmakla beraber, kronik dönemde
bu maddelere ait sınıflandırma tablo 1’de ve- görülen ölümlerden malnutrisyon ve aspirasyon
rilmiştir. Koroziv özefajit çocuklarda en sık 1-5 sorumludur. Evde kullanılan çamaşır suları çoğu
yaşlarında, erişkinlerde ise 20-30 yaşlarında gö- kez %10’dan daha düşük oranlarda sodyum hi-
rülür. Çocuklarda genellikle kaza sonucu mey- poklorit içerdiğinden özefagus hasarı riski daha
dana gelmekte ve buna bağlı olarak da yutulan düşüktür. Buna karşın, açıkta satılan ürünlerde
miktar genellikle çok azdır. Ancak, çocuk ağzına aktif madde konsantrasyonları daha yüksek ola-
aldığı maddenin yakıcı tadını fark edinceye ka- bileceğinden, bu ürünlerin içilmesi durumunda
dar birkaç mililitre kostik sıvı, yutma refleksinin özefagus hasarı olabileceği akılda tutulmalıdır.
başlamış olması nedeniyle özefagusa doğru hare-
ket eder. Yetişkinlerde suisidal amaçlı alımlar ön Asit içerikli madde alımına bağlı, mukozada
planda olduğu için yutulan miktar daha fazladır. koagülasyon nekrozu gelişir ve sert bir eskar
oluşur ancak genelde asit penetrasyonu mukoza
Alınan maddenin cinsi, miktarı, konsantrasyonu içinde sınırlanır.
ve temas süresine göre değişen derecelerde öze-
fagus yanıkları oluşur ve özefagus darlığı, perfo- Alkali alınımında ise likefaksiyon nekrozu olur,
rasyon ve ölüme kadar varabilen komplikasyon- bunu epitel ve submukozanın destrüksiyonu
lara yol açar. Asitlerin oral alımı gastrointestinal takip eder ve bu da kas tabakasına kadar uza-
sistemde özellikle midede ciddi yanıklara hatta nabilir. Alkali nötralize olana kadar devam eden
perforasyonlara neden olur. Alkali maddeler tat- bu doku zedelenmesinin üzerinde renksiz, kana-
sız ve kokusuz olduklarından kolayca yutulabi- maya eğilimli bir eskar dokusu oluşur. Holinger,
lirler, buna karşın asitler irritandır ve koruyucu KÖY’ü deri yanıklarına benzer bir şekilde sınıf-
refleksleri uyardıklarından asitlerin yutulması landırmıştır.
Etkilenmeden ilk 24 saat sonra, hemoraji, trom- Fizik muayenede; özefagus yanıklarının %10 ile
boz ve ciddi inflamasyon, 48 saat sonra, sub- %33’ünde özefagus darlığı gelişir. En çok hasar
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

mukozal damarlarda tromboz meydana gelir. gören bölgeler krikorfaringeal bölge, orta özefa-
Subakut aşama ilk hafta sonu ve 2. hafta boyun- gus ve özefagogastrik bileşkenin hemen üstüdür.
ca devam eder. Üçüncü hafta içinde skar oluşu- Darlıkları %80’i iki ile sekizinci haftalarda belir-
munu başlar. Kollajen birikimine bağlı darlık ginleşirken bazı hastalar ise aylar sonra sempto-
gelişebilir. Mukozal reepitelializasyon 3-6 hafta matik hale gelir. Erken oluşan darlık (3-8 hafta)
sürer ve nedbe dokusunun son şeklini alması ise daha ağır seyreder. Solunum yolunda laringeal
2 yıla kadar uzayabilir. Sonuçta fibrotik bir dar- ödem, trakeitis veya pnömonitis oluşabilir. Öze-
lık oluşur ve özefagus kısalır. fagogastrik nekroz serbest perforasyona neden
olarak septisemi, mediastinit, ampiyem, hemo-
raji ve ölüme neden olabilir. Korozif özefajitin
Yakınma ve Bulgular endoskopik evrelemesi tablo 2’de verilmiştir.
Yakıcı madde yutulması komplikasyona yol aç-
mamışsa üç aşamadan geçer.
Tanı ve Ayırıcı Tanı
Akut dönemde önce ağız içinde yanıcı ağrı olur.
Solunum yoluna aspire edilirse wheezing, öksü- İlk evrede dudak, ağız ve farenkste değişiklikler
rük ve hırıltılı solunum oluşabilir. Ciddi miktar- gözlenir. Fakat bu değişikliklerle özefageal hasar
da madde yutulursa şiddetli retrosternal ağrı ve paralel olmayabilir. Özefageal hasarı tespit et-
disfaji birkaç dakika içinde ortaya çıkar. Ağızda mede en güvenilir yöntem endoskopidir. Eğer
belirgin bir faringeal yanık ve stridor varsa öze-
tükürük birikir ve dışarı akar (siyalore). Öğürme
fagoskopi sakıncalıdır ve yapılmamalıdır. En-
ve kusma olabilir. Ağrı ve disfaji motilite bozuk-
doskopi bize iki yarar sağlar. Birincisi eğer yanık
luğu ve ödeme bağlıdır ve 3-4 gün içinde geriler. yoksa hasta erken taburcu edilir. İkincisi ise eğer
Fizik muayenede orofarinks hasarı, anormal hasar varsa uygun tedaviyi seçme imkanı sağlar.
solunum sesleri ve batında hassasiyete özellikle Radyolojik yöntemler de tanıya yardımcıdır. Kos-
dikkat edilir. Latent dönemde özefageal ile ilgi- tik madde içiminin akut fazında, göğüs ve abdo-
li şikayetler kaybolur. İkinci haftanın sonunda men filmlerinde perforasyon bulguları olan me-
skar retraksiyonu ile üçüncü aşama başlar ve ay- diastinal hava, pnömotoraks ve diyafram altında
larca sürebilir. Koroziv madde alımı sonrası geli- serbest hava görülebilmektedir. Özellikle perforas-
şen hafif, orta ve ağır şiddetteki yakınma, bulgu yon riski nedeniyle suda eriyen kontrast maddeler-
ve belirtiler tablo 3 ve tablo 4’te özetlenmiştir. le yapılan özefagogramlarda hasar tespit edilebilir.

Tablo 1. Evlerde kullanılan koroziv maddeler


Alkali Yapıdaki Maddeler Asidik Yapıda Maddeler
Tuvalet temizleyicileri: Hidroklorik asit, sülfi-
Lavabo açıcılar: Sodyum hidroksit, sodyum hipoklorit
rik asit, fosforik asit
Fırın temizleyicileri: Sodyum hidroksit Metal temizleyiciler: Hidroklorik asit
Tuvalet temizleyicileri: Amonyum klorit Havuz temizleyicileri: Hidroklorik asit
Pas önleyiciler: Hidroklorik asit, sülfirik asit
Ev temizleyicileri: Amonyum hidroksit, Amonyum klorit
hidrofluorik asit
Beyazlatıcı ürünler: Sodyum hipoklorit, hidrojen peroksit Pil sıvıları: Sülfirik asit
Bulaşık deterjanları: Sodyum karbonat, sodyum silikat
Clinitest tabletler: Sodyum hidroksit
Saat pilleri: Sodyum hidroksit, potasyum hidroksit
244 Saç düzlettiriciler: Kalsiyum hidroksit, lityum hidroksit
Konu 6

Tablo 2. Koroziv özefagus yanıklarının sınıflandırılması

Özefagusun Koroziv Yanıkları


1º Yanık 2º Yanık 3º Yanık
Yanık yüzeyseldir Özefagus duvarına infiltrasyon Özefagus çevre dokusuna kadar
Mukozada hiperemi ve ödem Bül, ülserasyon, eksudasyon, mukoza oluşan erozyon ve delinme
kaybı ve musküler tabakaya kadar hasar

Tablo 3. Hafif ve orta şiddette koroziv hasarda yakınma ve bulgular


Oral/Faringeal Laringeal Özefageal Gastrik
Ağrı Ses kısıklığı Disfaji Karın ağrısı
Odinofaji Afoni Odinofaji Kusma
Mukoza ülserasyonu Stridor Göğüs ağrısı Hematemez
Ağızda sulanma Sırt ağrısı
Dilde ödem

Tablo 4. Şiddetli koroziv hasarda yakınma ve belirtiler


Hava yolları obstrüksiyonu Aspirasyon Perforasyon
Ağrı
Stridor Öksürük
Taşikardi
Ajitasyon Hipoksi
Ateş
Siyanoz Ateş
Lökositoz
Hipoksi Lökositoz
Şok

Tablo 5. Korozif özefajitin endoskopik evrelemesi


Evre Endoskopi bulgusu
Evre 0 Normal mukoza
Evre 1 Mukozada ödem ve hiperemi
Evre 2a Erozyon, yüzeyel ülserasyonlar, kanama, beyaz membranlar
Evre 2b Evre 2a’ya ilave olarak derin veya halka şeklinde ülserasyon
Evre 3a Çoklu ülserasyonlar ve nekrotik alanlar
Evre 3b Yaygın nekroz

Acil Tedavi Hasarın derecesi belirlenene kadar oral alım ke-


silmeli, hipotansif ve hipovolemik hastalar kol-
Havayolu, solunum ve kardiyak fonksiyonlar sta- loid sıvılarla desteklenmelidir. İlk gün laringeal
bilize edilir.. Koroziv yanıklarında kusturma ve ödem de olabileceğinden solunum yolu güven-
gastrik lavaj sakıncalıdır ve yapılmamalıdır. Çün- liğine dikkat edilmelidir. Gastrik lavaj yapılma-
kü alkalinin çoğu gastrik asit ile nötralize olur. malı ve emetikler verilmemelidir.
Kusma hem asit reflüsüne bağlı ek hasar oluşması
hem de koroziv maddenin solunum yollarına as- Birinci derece yanıklarda antibiyotik ve sedatif
pire ya da inhale edilmesi riskini doğurur. verilir. Sıvı ve yumuşak gıdaların alımına izin
verilir ve tedrici olarak katı gıdalara geçilir. Bu
Koroziv madde aldığından şüphelenilen hastalar evrede steroid verilmesi ve endoskopik muayene
hastaneye yatırılarak gözlem altında tutulmalı- yapılması gerekmez. Koroziv madde alımında
dır. Alınan madde belirlenmeye çalışılmalıdır. genel yaklaşım algoritmde gösterilmiştir. 245
İlaçlar * Özofagoskopi ya erken dönemde ya da iki
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

üç hafta sonra yapılmalıdır. İlk 24 saatte


Antibiyotik: Bakteriler, özefagus yanığında ha- yapılan özofagoskopi hem hasar olmayan
sara uğramış mukozadan kolayca mediastene olguları belirleyerek erken taburculuğa,
invaze olabileceğinden endoskopik işlem esna- hem de hasarın derecesine göre tedavinin
sında yanık saptanan olgulara parenteral antibi- seçilmesine olanak sağlar.
yotik uygulanmalıdır. Antibiyotiklerin belirgin * Hafif olgularda bazen tedavi bile gerek-
bir şekilde darlık gelişimini önlediğini gösteren mezken ağır olanlarda organ replasman
yayınlar mevcuttur. tedavileri dahi gerekebilir.

Steroid: Alkali alımından sonra ilk 24 saat içinde Kaynaklar


kortikosteroid alımının granülasyon ve fibroplas-
tik doku reaksiyonunu inhibe ettiği ve özefagus 1. Havanond C, Havanond P. Initial signs and
darlığı gelişme olasılılığını azalttığı gösterilmiştir. symptoms as prognostic indicators of severe gas-
trointestinal tract injury due to corrosive inges-
Howell ve ark’nın yapmış olduğu 361 kişilik ça-
tion. J Emerg Med, 2007;33:349-53.
lışmada steroid alan ve almayan hastalarda darlık
gelişimi oranı %19’a karşı % 41 olarak saptanmış- 2. Kasap E, Özütemiz AÖ. Pet şişedeki tehlike: Korozif
Özefajit. Güncel Gastroenteroloji, 2006;10:29-35.
tır. Bazı yazarlar 1 mg/kg/gün deksametazonun
2mg/kg/gün prednizolona daha üstün olduğu- 3. Valla D. Ingestion of caustic substances and its com-
plications. Journal of Hepatology 2003;533-40.
nu belirtirken, bir kısım yazar ise kortikosteroid
kullanımının kullanmayanlara oranla anlamlı bir 4. Naharcı I, Tüzün A. Kostik Özefagus Yaralanmaları.
fayda sağlamadığını iddia etmektedirler. Güncel Gastroenteroloji. 2005;9:226-33.
5. Yardeni D, Yardeni H, Coran AG, Golladay ES.
Severe esophageal damage due to button battery
Özet ingestion: Can it be prevented? Pediatr Surg Int
2004;20:496-501.
* Koroziv ozofagus yaralanmaları hayatı 6. Holinger LD. Caustic esophageal burns. In:
tehdit edebilen durumlardandır. Koro- Raffensperger JG, editor. Swenson’s pediatric
ziv madde alımı gastrointestinal sistem- surgery. 5th ed. New York: Appleton & Lange;
de şiddetli hasara ve hatta ölüme neden 1990;p:827-31.
olabilir. 7. Kamijo Y, Kondo I, Soma K et al. Alkaline
* Çocuklarda genellikle kazayla, erişkin- esophagitis evaluated by endoscopy. JToxicol
lerde ise intihar maksadıyla alınır. Çoğu Clin Toxicol, 2001:39:623.
yaralanma alkali maddelere bağlıdır. 8. Douglas O, Fanigel M, Fennerty B. Miscel-
* Oluşan hasarın derecesi ve şiddeti alınan laneous disease of the esophagus. Yamada T,
maddenin tipi, yapısal şekli, miktarı ve Alpers DH (Ed). Textbook of Gastroenterology,
Third edition. Lippincott, Williams & Wilkins
İçeriği gibi faktörlere bağlıdır.
Company, 1999;1316-8.
* Fizik muayene hafif olgularda tamamen
9. Bernhardt J, Ptok H, Wilhelm L, Ludwig K.
normal olabilir. Ağır olgularda toksik tab-
Caustic acid burn of the upper gastrointestinal
lo ve sepsis meydana gelebilir. tract: first use of endosonography to evaluate the
* Hastalar kusturulmamalı ve nazogastrik severity of the injury. Surg Endosc 2002;16:1004.
sonda konmamalıdır. 10. Chiu H, Lin J, Huanjg S, et al. Prediction of
* Akut evrede perforasyon ve nekroz görü- bleeding and stricture formation after corrosive
lebilir. Geç dönemde ise özofageal strik- ingestion by EUS concurrent with upper endos-
tür, antral stenoz ve özofagus kanseri ge- copy. Gastrointest Endosc, 2004;60:827-33.
lişimi olabilir. 11. Ramasamy K, Gumaste VV. Corrosive ingestion
246 in adults. J Clin Gastroenterol 2003;37:119-24.
Konu 6

12. De Jong AL, Macdonald R, Ein S, Forte V, 19. Poley JW, Steyerberg EW, Kuipers EJ, et al. In-
Turner A. Corrosive esophagitis in children: A gestion of acid and alkaline agents: outcome and

Özefagusun Koroziv Yanıkları


30-year review. Int J Pediatr Otorhinolaryngol prognostic value of early upper endoscopy. Gas-
2001;57:203-11. trointest Endosc 2004;60:372-7.
13. Aronow SP, Aronow HD, Blanchard T, et al. 20. Cattan P, Munoz-Bongrand N, Berney T, et al:
Hair relaxers: A benign caustic ingestion? J Pedi- Extensive abdominal surgery after caustic inges-
atr Gastroenterol Nutr, 2003;36:120-5. tion. Ann Surg 2000;31:519-23.
14. Makela JT, Laitinen S, Salo JA. Corrosive injury 21. Baskin D, Urganci N, Abbasoglu L, Alkim C,
of the upper gastrointestinal tract after swallow- Yalcin M, Karadag C, Sever N. A standardized
ing strong alkali. Eru J Surg 1998;164:575-80. protocol for the acute management of cor-
15. Cheng YJ, Kao EL. Arterial blood gas analysis rosive ingestion in children. Pediatr Surg Int
in acute caustic ingestion injuries. Surg Today 2004;20:824-8.
2003;33:483-5. 22. Mamede RC, de Mello Filho FV. Treatment of
16. Kay M, Wyllie R. Caustic ingestions and the caustic ingestion: an analysis of 239 cases. Dis
role of endoscopy. J Pediatr Gastroenterol Nutr Esophagus 2002;15:210-3.
2001;32:8-10. 23. Salzman M, O’Malley RN. Updates on the
17. Demirbilek S, Aydın G, Yücesan S, Vural H, evaluation and management of caustic expo-
Bitiren M. Polyunsaturated phosphatidylcho- sures. Emerg Med Clin North, 1007;25:459-76.
line lowers collagen deposition in a rat model 24. Howell JM, Dalsey WC, Hartsell FW, But-
of corrosive esophageal burn. Eur J Pediatr Surg zin CA. Steroids for the treatment of corrosive
2002;12:8-12. esophageal injury: A statistical analysis of past
18. Andreoni B, Farina ML, Biffi R et al. Esophageal studies. Am J Emerg Med. 1992;10:421-5.
perforation and caustic injury: emergency man-
agement of caustic ingestion. Dis Esophagus
1997;10:95-100.

247
Konu 7

KARACİĞERE BAĞLI AKUT DURUMLAR

Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Giriş bozuklukları (yavaş-monoton konuşma), flep-


ping tremor, nöromuskuler değişiklikler (ataksi
Kronik (kr.) karaciğer hastalığı siroz ve son dö- ve intensiyonel tremor), fötor hepatikus ve hi-
nem karaciğer hastalığı görülme sıklığı düzenli perventilasyondur.(3,6,7)
olarak artmaktadır. Kr. karaciğer hastalığı eriş-
kinler arasında ABD’de önde gelen ölüm neden- Şuur bulanıklığı: Hafif mental değişikliklerden
lerindendir. Yılda 25.000 ölüm rapor edilmiştir, derin komaya kadar değişiklik gösterebilir.(9)
bu bütün ölümlerin %1’idir. Sıklıkla alkol kulla- Yukarıda sözü edilmiş olduğu şekliyle 0’dan 4’e
nımıyla ilişkilidir. Bununla birlikte son yıllarda evrelenir.(10)
bir çok artmış vaka kr. karaciğer hastalıklarına
Nöromüsküler değişiklikler: Asteriksis, hi-
bağlanmıştır.(1,2)
peraktif derin tendon refleksleri ve hatta geçici
deserebre postür bile gözlenebilir. Asteriksis pos-
tur ya da pozisyonun muhafazasında görülen bir
Hepatik Ensefalopati yetersizliktir. Nadiren spontan olarak gözlenir;
Ciddi karaciğer disfonksiyonu olan hastalarda genellikle el dorsifleksiyonu gibi bir yöntemle
görülen farklı nedene bağlı nörolojik ve/veya me- uyarıldığında görünür hale gelir. Böbrek yeter-
tabolik hastalık olmaksızın bir dizi reversibl nö- sizliği, kalp yetersizliği, hipoksemi, frontal lob
ropsikiyatrik değişikliklerle karakterize bir send- tümörleri, hipokalemi gibi başka pek çok me-
romdur.(1,3-7) Kötü klinik seyrin işaretcisidir ve bu tabolik ve yapısal bozuklukta da görülebilir.(9,10)
hastalarda 1 yıllık sağkalım % 40 civarındadır.(8) Fötor hepatikus: Nefesin fare idrarı gibi kok-
Ensefalopatinin potansiyel nedenleri tablo 1’de ması olarak tarif edilir. Bu, feçesteki bakteriler
özetlenmiştir. tarafından oluşturulan merkaptanların nefeste
oluşturduğu ekşimsi bir fekaloid kokudur. Bu
uçucu maddeler karaciğer tarafından uzaklaştı-
rılamazsa karaciğerler yoluyla atılır. Fetor hepa-
Klinik Bulgular
tikus, ensefalopatinin derecesi ve süresi ile ilgili
Başlıcaları şuur bulanıklığı, kişilik değişiklikleri, değildir ve yokluğu hepatik ensefalopatiyi ekarte
entellektüel fonksiyonlarda bozulma, konuşma ettirmez. Her hekim tarafından tanınamadığın-

Tablo 1. Ensefalopatinin potansiyel nedenleri(1)


Gastrointestinal sistem kanamaları, infeksiyonlar, hipovolemi, elektrolit
Karaciğer komasını
dengesizliği, sedatif ilaçlar, konstipasyon, aşırı proteinli beslenme,
tetikleyen faktörler
azotemi, alkol alımı, cerrahi şant oluşumu
Nörotransmisyondaki Amonyak, glutamat, GABA ve endojen benzodiazepinler, serotonin,
değişiklikler yalancı nörotransmitterler
Diğer metabolik anomalikler Hipoksi, hipokalemi
dan ve hastalığın şiddeti ile yakın ilişkili olma- dir. Venöz kan amonyağı, elde edilecek değerler
dığından kıymetli bir fizik muayene bulgusu uyumsuz olarak yüksek bulunacağından HE için
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

değildir.(9-11) bir tarama testi olarak faydalı değildir. Arteryel


amonyak ölçümü, amonyak seviyesinin tayinin-
Hiperventilasyon: Hipokalemi, asidoz, kısa de daha doğru bir sonuç verir(6-7)
zincirli yağ asitleri ve amonyağa bağlı olarak he-
patik ensefalopatili hastalarda hiperventilasyon Psikometrik testler: Bu testler nonspesifiktir ve
görülebilir. Akut hepatik yetmezlikli hastalarda pratik olmayıp oldukça zaman alıcıdır.(6)
ise serebral ödem nedeniyle gelişebilmektedir.(9,10)
Elektrofizyolojik çalışmalar: Özellikle EEG’de
Klinik seyir iniş-çıkışlar gösterdiğinden hastanın trifazik dalgaların görülmesi önemlidir. Hasta-
sık sık gözlenmesi gereklidir. ların çoğunda bulunur fakat spesifik değildir.
Transkranyal manyetik stimulasyon yöntemi ile
Nöropsikiyatrik bulguların ciddiyetini belirleme sirozlu hastalarda santral motor yollarda hepatik
ve değişiklikleri takip etme açısından yaygın ola- ensefalopatinin derecesiyle ilişkili elektrofizyolo-
rak kullanılan klinik bir evreleme faydalı olmak- jik değişiklikler saptanır. Ancak yöntemin daha
tadır.(3,6,10) fazla araştırmaya ihtiyacı vardır. Uyarılmış po-
Evre 0: Bilinç, kişilik, entelektüel fonksiyon tansiyel kayıtları özellikle hafif ve latent hepatik
ve davranışta hiçbir değişiklik olmaması. ensefalopatili hastalarda faydalıdır.(9,10)

Evre I: Hipersomni, insomni, öfori veya ank- Non-invaziv görüntüleme: Günümüzde insa-
siyete, dikkat süresinin kısalması, irritabilite. noğlunun elinde, vücutta bulunan her molekü-
lü potansiyel bir kontrast madde haline getirmiş
Evre II: Letarji, oryantasyon bozukluğu, uygun- olan pozitron emisyon tomografisi ve uzak yıl-
suz davranış, konuşmanın bozulması, ataksi. dızlardaki maddelerin analizindekine benzer bir
yöntemle vücuttaki moleküllerin tanınmasını
Evre III: Somnolans, belirgin konfüzyon, sağlayan manyetik rezonans spektrografi gibi iki
ısrarlı uyarılara cevap. görüntüleme yöntemi vardır ve rutin tanıda yer-
leri olmasa da hepatik ensefalopatinin doyurucu
Evre IV: Koma, uyarılara cevapsızlık.
izah ve tedavisine giden yol bu iki yöntemden
geçiyor görünmektedir.(10) Beyin magnetik rezo-
nans (BMR) nörolojik bulguları olan hastalarda
Laboratuvar standart görüntüleme tekniklerinden biridir.
Biyokimyasal anormallikler, tipik olarak kronik Karaciğer sirozlu hastalarda alternatif tanıların
karaciğer hastalığının biyokimyasal bulgularıyla dışlanmasında (örneğin, wernicke ensefalopati,
portal hipertansiyon ve diüretik kullanımı so- viral ensefalit, stroke) yararlıdır. HE’li sirozlu
nucunda oluşan elektrolit bozukluklarını içerir. hastaların BMR bulguları:
Ayrıca, amonyak en iyi belirlenen nörotoksindir. a. Bazal ganglionlarda paramanyetik cisimler-
Diğer bütün rutin laboratuar testleri yalnızca se- de çökme. Bu cisimler karakteristik olarak
rebral disfonksiyonun diğer nedenlerini.(örneğin globus pallidusta T1 ağırlıklı görüntüleme-
hipoglisemi, üremi, elektrolit bozukluğu ve en- de yüksek sinyal intensitesine neden olur.
toksikasyon vb) dışlamak için faydalıdır.(6-7) Muhtemelen manganez birikmesi nedeniy-
Amonyak tayini: Kan Amonyak seviyesinin le oluşmaktadır.(7,12)
belirlenmesi bazı durumlarda faydalıdır. Klinik b. Beyin dokusunda azalma, beyin atrofisi
uygulama için amonyak seviyesinin ölçümü tar- gözlenir. Alkolün kötüye kullanımına bağlı
tışmalıdır. Bazı koşullarda yararlı olabilir (örn; gelişen sirozlu hastalarda karakteristiktir.
amonyak düşürücü tedavinin takibi açısından) c. Beyin ödemi gözlenir. Ödemin lokalizasyo-
250 Fakat HE tanısını koymak için gerekli değil- nu ve ciddiyeti karaciğer yetmezliğine ve hi-
Konu 7

peramonyemi derecesine bağlıdır. Kronik ka- 6. İntrakranial hastalıklar: İntraserebral he-


raciğer yetmezliği hafif derecede interstisyel moraji, tromboz, subaraknoid hemoraji, intrak-

Karaciğere Bağlı Akut Durumalar


ödeme neden olur, bunun aksine akut karaci- ranial tümörler, subdural hematom, intrakranial
ğer yetmezliği ciddi ve beyin herniasyonuna enfeksiyonlar (menenjit, ensefalit, serebral abse),
yol açan intraselüler ödeme neden olur.(12) epileptik bozukluklar, HE ile karışabilir. Bütün
bunların ayırıcı tanısında BT, MRG, EEG veya
lomber ponksiyondan yararlanılır.(6)
Ayırıcı Tanı
1. Metabolik Ensefalopatiler: Hiponatremi Tedavi Yaklaşımı(13-15 )
bunlar içinde en sık karışanıdır. Sodyum kısıt-
laması, diüretik uygulaması ve abdominal para- Öncelikle karaciğer kaynaklı olmayan nörolojik
sentez, sirozlu hastalarda sıklıkla hiponatremiye bozukluklar dışlanmalıdır. Akut dönemde belir-
gin HE’nin tedavisi ikiye ayrılır:
yol açabilir. Bu durum, apati, baş ağrısı, bulantı
ve hipotansiyona neden olur. • Tetikleyici faktörün tespiti ve tedavisi
Bunun yanında hipoksi, hiperkapni, hipoglise- • Azotlu bileşiklerin üretim ve bağırsaktan
absorbsiyonunu azaltmak
mi, hiponatremi, azotemi ve diabetik koma da
E’deki bulgulara benzer değişiklikler oluşturabi- • Tetikleyici faktörlerin tespiti-tedavisi
lir. Ayırıcı tanıda kan gazları, kan biyokimyası ve Enfeksiyon: Akciğer grafisi, idrar analizi, idrar
tam idrar tetkiki faydalıdır.(6) ve kan kültürü alınması, hastada asit varsa, asit
sıvısının enfeksiyon açısından analizi yapılmalı-
2. Toksik etkilenmeler: Bazı ilaçların (hipno-
dır. Enfeksiyon odağı bulunursa, uygun antibi-
tikler, trankilizanlar, analjezikler) alımı, ağır
yotik ile tedavi edilmelidir.
metaller (kurşun, manganez, civa) ile zehirlen-
me ve alkol alımı benzer tablolara yol açabilir. Sedatif ilaçlar: benzodiazepinler ve narkotik
Akut alkolizm; delirium tremens, sürekli motor kullanımı kısıtlanmalıdır.
ve otonomik aşırı aktivite, total insomni, halüsi-
Kabızlık: Günde 2-3 kez yumuşak dışkılama
nasyonlar ve daha ince, daha hızlı bir tremorun sağlanmalıdır.
varlığıyla ayırt edilir. Ayrıca EEG bulguları yol
göstericidir.(6) Gastrointestinal kanama: Üst ve alt gastroin-
testinal kanaması derhal tedavi edilmelidir.
3. Wernicke ensefalopatisi: Derin malnütris-
yon ve alkolizmle birliktedir.(6) Dehidratasyon: Hipovolemi ve elektrolit anor-
malliklerinin tedavi edilmesi gerekir. Diüretik
4. Hepato-lentiküler dejenerasyon (Wilson kullanımından kaçınılmalıdır.
hastalığı): Gençlerde ve sıklıkla aile hikayesiyle
birlikte bulunur. Semptomlar fluktuasyon gös-
termez. Tremor, “flapping” olmaktan çok kore- Amonyağın Azaltılması
ateoid tiptedir. Kayser-fleischer halkası ve bakır
Emilmeyen disakkaritler-laktuloz: Yaygın kul-
metabolizması bozukluğunun gösterilmesi ayı- lanılan emilmeyen disakkarittir.
rımda yardımcıdır.(6)
Doz: Günde 2-3 kez 15-30 ml (günde 2-3 kez
5. Fonksiyonel psikoz (depresyon, paranoya dışkılamaya yetecek kadar) Komalı hastalarda
vb): Yaklaşan komayla birlikte kaybolur. Psiki- nazogastrik tüpten verilebilir. Laktilol, laktulozu
yatrik durumun önceki seyrinin bilinmesi, kli- tolere edemeyen hastalarda oral yoldan kulla-
nik ve EEG bulguları, ayırımda katkı sağlar.(6) nılan alternatif bir maddedir. Laktuloz ve lak- 251
tilolun enema şeklindede etkili oldukları göste- dir. Çinko takviyesi ile kan amonyak seviyesinde
rilmiştir. Laktulozun yaşam kalitesini ve bilişsel azalma ve HE de düzelme olduğu görülmüştür.
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

fonksiyonları iyileştirdiği gösterilmiştir.


Levodopa ve Bromokriptin: Azalmış dopami-
Antibiyotik: HE’li sirozlu hastalarda ince ba- nerjik nörotransmisyon HE nin olası mekanizma-
ğırsak bakteriyel aşırı çoğalmanın prevalansında larındandır. Yapılan bir çalışmada bromokriptinin
artış saptanmıştır. Bu sonuca göre dismotilite HE yi klinik olarak düzelttiği ve EEG’yi birkaç
tedavisi ve bakteriyel aşırı çoğalmanın tedavisi hastada düzelttiği tespit edilmiştir. Normal doz
verilmeli bunun içinde emilmeyen antibiyotik- 2.5 mg/gün ve günde iki kez 5 mg’a kadar artırı-
ler (rifaximin, probiotic ve prokinetikler) kul- labilir. Ototoksisite açısından 6 ayda bir odyog-
lanılmalıdır. Antibiyotik kullanımı bağırsakta ram yapılmalıdır.
amonyak üreten bakterileri azaltmaya yönelik-
tir. Bunun sonucu olarak ideal bir antibiyotik; Sodyum Benzoat: kan amonyak seviyesini;
sistemik yada emilim yan etkileri olmadan lokal serum amonyak seviyesini azaltır. HE iyileşti-
etkili olacaktır. rilmesinde laktuloz kadar etkilidir ve günlük
kullanımı önerilmektedir. Günde iki kez 5 gr
Neomisin eskiden standart bir tedavi olarak ka- kullanımı önerilmektedir.
bul edilirdi ancak nefrotoksisite ve ototoksisite
gibi etkileri görüldü. Flumazenil: Benzodiazepin antagonistidir.
Mortalite üzerine etkisi yok nöbet eşiğini azalt-
Rifaksimin, rifamisinin sentetik türevi olup HE ma ve ajitasyonu arttırma gibi yan etkileri oldu-
de kullanımı yaygındır. Düşük sistemik emilimi ğundan tedavide ilk seçenek değildir.
vardır ve iyi tolere edilir. Neomisin kadar etkili
ve çok daha iyi güvenlik profilinin olduğu gös- Probiyotikler: Üreaz üreten bakteriler sirozlu
terilmiştir. Dozu: günde iki kez 550 mg PO dur. hastaların kolonunda fazla miktarda olduğu tes-
pit edilmiştir. Amonyak üretirler. Probiyotikler,
Metronidazol; neomisin kadar etkili ancak uzun mental durum iyileştirilmesi ve amonyak düze-
süreli kullanımda nörotoksisite ve gastrointesti- yinde laktuloz kadar etkilidir.
nal rahatsızlıklara neden olduğu gösterilmiştir.
Diet: Önceden düşük protein içerikli diet öne-
Dallı-zincirli aminoasitler (DZAA): Bu amino rilirken yapılan bir çalışmada normal protein ve
asitler HE li hastalarda azaldığı aromatik amino- düşük proteinli diet karşılaştırmasında iki grup
asitlerin düzeyinin arttığı tespit edilmiş olup bu arasında anlamlı fark olmadığı tespit edilmiştir.
dengesizliğin HE ye katkıda bulunduğu düşü- Yüksek lifli diet kolonik transit zamanı azaltarak
nüldü. Dallı-zincirli aminoasitlerin İV veya oral amonyak emilimini azaltıp tedaviye yardımcı
yoldan takviyesi HE tedavisinde ara ara uygu- olabilir.
lanmıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda
DZAA’nın HE’yi ve beslenme durumunu dü- Glutamerjik Antagonistler: glutamerjik nörot-
zelttiği gösterilmiştir. Parenteral takviyenin akut ransmiter sistem HE patogenezinde rol oynar.
HE şiddetini azalttığı gösterilmiştir. N-Metil D-Aspartat.(NMDA) reseptörü santral
glutamat reseptörlerinden biridir. Deneysel ça-
L-Ornitin L-Aspartat (LOLA): Hepatik üre
lışmalarda ensefalopatili ratlarda NMDA aşırı
siklusunu aktive ederek ve glutamin sentezini
aktivitesi gözlenmiştir. İnvivo ve invitro çalışma-
teşvik ederek amonyak seviyesini azaltır. İntra-
larda HE ve hiperamonyemide glutaminin za-
venöz ve oral formu mevcut olup İV formu daha
rarsız olmadığı, amonyağın zararlı etkilerinden
etkilidir. İV yolla bağırsak mukozasında transa-
minasyonu önler. En yüksek önerilen infüzyon sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Buna göre glu-
dozu 5 gr/h’dir. tamat sentez inhibisyonu HE ve hiperamonye-
mide yararlı etkileri olmuş. Mitokondride hid-
Çinko: HE hastalarda serun çinko düzeyleri roliz veya glutamin transportunu hedefleme HE
252 azalmıştır ve kan amonyak seviyesi ile ters ilişkili- ve diğer hiperamonyemi tedavileri için yararlı
Konu 7

olabilir. NMDA reseptör antagonisti memanti- midazolama göre kısa sürede iyileşme, kısa
nin klinik derecede önemli bir düzelme ve EEG sürede taburculuk ve klinikte kötüleşmeye

Karaciğere Bağlı Akut Durumalar


aktivasyonunda azalma, BOS glutamat konsant- neden olmadığı tespit edilmiştir.(17)
rasyonunda küçük artışlar, intrakranyal ödem ve
d. HE adaylarında herhangi bir organ veya
basınçta azalmaya yol açtığı gösterilmiştir.(14,15)
sistem enfeksiyonu, uygun antibiyotik te-
davisi ile giderilmeli, sepsis gelişmesine izin
Acil Tedavi(2,4,6,10,16,17) verilmemelidir.
Yeni başlayan veya klinik seyri kötüleşen ensefa- e. Metabolik bozuklukların üzeltilmesi gere-
lopati olguları hastaneye yatırılarak tedavi edil- kir. Hipokalemi ve alkaloz varlığında diü-
melidir. Hastanın solunum ve dolaşımın destek- retikler kesilmeli ve sıvı kısıtlamasına gidil-
lenmesi sağlanmalıdır (intravenöz sıvılar içinde melidir. Potasyum eksikliği, meyve suları ya
dekstroz desteği verilir). da efervesan veya yavaş salınan potasyum
klorür tabletleriyle tedavi edilebilir. Eğer
Ciddi ensefalopatisi olan hastalara (Evre 3,4), aspi- acilse potasyum, intravenöz bir solüsyon
rasyon riskine karşın endotrakeal entübasyon uy- içinde verilebilir.
gulanmalıdır ve yoğun bakımda takip edilmelidir.
f. Azotemi gelişmesi durumunda, yine diüre-
Siroz ve mental değişiklik nedeniyle hastaneye tikler kesilmeli, nefrotoksik ajanlardan ka-
yatan hastaların ilk değerlendirmesinde arteryel çınılmalı, intravasküler volüm ayarlanmalı,
amonyak seviyesini ölçün. gerekirse diyaliz uygulanmalıdır.
Ağır bir akut atakta diyetteki protein kısa bir dö- Santral sinir sistemini deprese eden ilaçlardan
nem için kesilebilir, hastada düzelme gözlendik- özellikle benzodiazepinlerden kaçınmak gerekir.
çe gecikmeksizin 20 g/gün miktarıyla başlanılıp Hepatik ensefalopatili ciddi ajitasyonu olan has-
kademeli olarak 1 g/kg düzeyine artırılmalı ve talarda sedatif olarak haloperidol uygulanabilir.(13)
negatif azot dengesinin uzun süre devam etmesi-
ne olanak verilmemelidir. Alkol çekilmesi ve heptaik ensefalopatisi bir olan
hastaların takibi zordur bu nedenle bu hastalar-
Hepatik ensefalopatiyi kötüleştiren nedenlerin da laktuloz ve diğer medikal tedavilerle birlikte
düzeltilmesi gerekir.(4,6) benzodiazepin kullanılabilir.
a. Kabızlığın önlenmesi ve intestinal amonyak Akut bir hepatosellüler hasar söz konusu ise, he-
üretimini azaltmak için: L patotoksik ilaçlardan sakınılmalı, antiviral ajan-
b. Laktuloz: 30 ml oral, NG sonda ile veya lar kullanılmamalı ve hasta transplant listesine
enema ile günde 1 veya 2 yumuşak dışkı sağ- alınmadır.
lanıncaya kadar günde en fazla 3 doz verile-
bilir. Alternatif olarak barsak bakterilerini Dopamin agonistlerinin insanlarda yararlılığı
ve nitrojen ürünlerini temizlemek amacı ile netleşmediğinden kulanılmamaktadır. Opiat ve
neomisin (2-4 gr/gün), kanamisin ve para- serotonin antagonistlerinin yararı olmadığı tes-
momisin kullanılabilir. Streptomisin (2X1 pit edilmiş.
g/gün PO), metronidazol (2X250 mg/gün)
Sodyum Benzoat: Üre siklus defekti olan ço-
bu amaçla da kullanılabilecek ilaçlardır.
cuklarda kullanılan Benzoate, amonyağı bağla-
c. Gastrointestinal (GİS) kanamasıyla birlikte yarak Hippurat oluşturur ve bu idrarla atılır. Bir
ortaya çıkan HE’ de, mümkünse endoskopi randomize çalışmada 10 g /gün dozunda laktu-
ile kanama kontrol altına alınmalıdır. Endos- lozla eşit etkide bulunmuştur. Ancak sodyum
kopi sırasında hastaların sedasyonunda pro- yüklenmesi ve kötü tadı dezavantajlarıdır. Kalsi-
pofol tercih edilebilir. Propofol ve midazolam um Benzoate geliştirilmiş ancak sonuçlar henüz
ile yapılan çalışmada propofol ile sedasyonda yayınlanmamıştır. 253
L- ornitin aspartat: Oral veya IV olarak verile-
* Hepatik ensefalopatinin bakımı dört kol-
bilir ve grade 1-2 H. E de yapılan çalışmalarda
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

dan eş zamanlı bir yaklaşımı gerektirir:


laktulozla aynı etkinlikte görülmüşve daha iyi
tolere edilmiştir. 1. Mental durumunda değişiklik olan
hasta için destekleyici önlemler,
Benzodiazepin antagonistleri: Artmış GABA 2. Diğer ensefalopati sebeplerinin ekarte
erjik etkiyi antagonize etmek için kullanılırlar. edilmesi,
Hepatik ensefalopatide kullanılabilen tek benzo-
3. Kolaylaştırıcı faktörlerin tanımlanması
diazepin antagonisti flumazenildir.
ve tedavisi,
Çinko eksikliği siroz hastalarında yaygındır. Her 4. Ampirik tedavi uygulanması.
gün 600 mg PO kullanılmış ve hepatik ensefalo-
* Bu hastalarda klinik seyir iniş-çıkışlar gös-
patide düzelme sağlanmış ancak mental fonksi-
terdiğinden hastanın sık sık gözlenmesi
yonlarda düzelme saptanmamıştır.
gereklidir.
Çinkonun uzun süreli kullanımı immün defekte
yol açabileceğinden eksikliği ortaya konmadıkça
kullanılmamalıdır. Kaynaklar
1. Pekmez C. Hepatik ensefalopati. Güncel gastro-
enteroloji. Haziran 2004;8:165-8.
İlaçlar 2. Ewans RW. Hepatic Disorders and Hepatic Fail-
Laktuloz: 30 ml oral, NG sonda ile veya ene- ure. In Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynki JS,
editörs. Emergency Medicine: A Comprehensive
ma ile günde en fazla 3 doz.
Study Guide, 5th ed, New York. McGrawHill;
Neomisin: 2-4 gr/gün 2000:580-7.
Streptomisin: 2x1 g/gün PO 3. Wolf DC. Encephalopathy, Hepatic. www.
Metronidazol: 2x250 mg/gün emedicine.medscape.com. Updated Aug 14
2008. Erişim tarihi: 17 temmuz 2009.
Çinko sülfat-çinko asetat: 600 mg/gün
4. Sundaram V, Shaikh OS. Hepatic Encephalopa-
Ajitasyonu olan hastalara: benzodiazepin, thy: Pathophysiology and Emerging Therapies
haloperidol IV uygulanabilir. Medical Clinics of North America 2009;93:819-36.
5. Wright G, Jalan R. Management of hepatic
encephalopathy in patients with cirrhosis. Best
Özet Pract Res Clin Gastroenterol. 2007;21:95-110.
6. Bağcı S. Hepatik Ensefalopati. 488-507. www.
Bilinen ya da şüpheli sirozu olan bir hasta- gata.edu.tr/dahilibilimler. Erişim tarihi 17 tem-
da mental durumdaki değişiklikler başka bir muz 2009.
sebep bulunana kadar hepatik ensefalopati
7. Ferenci P. Clinical manifestations and diagnosis
olarak kabul edilmelidir of hepatic encephalopathy. Şubat 2012. update
19 ekim 2011 erişim adresi: www. Uptodate.
Klinik değerlendirme
com. erişim tarihi: 22/03/2012
* Sistemik ve nörolojik muayene 8. Bozkurt HS. Sirozlu Hastalarda Hepatopulmo-
ner Sendrom Sıklığının Araştırılması. Çukurova
* Mental durumun değerlendirilmesi
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabil-
* Kronik KC hastalığı ve siroza ait bulgula- im Dalı Uzmanlık Tezi 2008.
rın aranması 9. Dişibeyaz S. Hepatik ensefalopati. Güncel Gas-
* Laboratuar sonuçlarının değerlendirilmesi troenteroloji, 2002;6:9-19
* Ayırıcı tanının yapılması şeklinde olmalıdır. 10. Akın P, Erden B. Hepatik Ensefalopati. İÜ.
254 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi
Konu 7

Etkinlikleri. Hepato-Bilier Sistem ve Pan- 14. Ferenci P. Treatment of hepatic encephalopathy.


kreas Hastalıkları Sempozyum Dizisi. Ocak Update 11/11/2011 erişim adresi: www. Upto-

Karaciğere Bağlı Akut Durumalar


2002;28:111-20. date.com. erişim tarihi: 22 Mart 2012.
11. Sonsuz A. Karaciğer Sirozunda Hasta Takibi Ve 15. Rama Rao KV, Jayakumar AR, Norenberg MD.
Klinik Sorunlar. İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Glutamine in the pathogenesis of acute hepatic
Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Türkiyede Sık encephalopathy. Neurochemistry International
Karşılaşılan Hastalıklar II Sempozyum Dizisi 2012. doi: 10.1016/j.neuint.2012.01.012
Kasım 2007;58:99-112. 16. Çakaloğlu Y, Kaymakoğlu S. Hepatik Ense-
12. Cordoba J. New assessment of hepatic encepha- falopati. Acil Dahiliye Kitabı.Ed: Çalangu S,
lopathy. Journal of Hepatology 2011;54:1030-40. Güler K. 6. Baskı 2002:411-441
13. Atluri DK, Prakash R, Mullen KD. Pathogen- 17. Khayamaysi I, William N, Olga A at all Sub-clin-
esis, Diagnosis, and Treatment of Hepatic En- ical hepatic encephalopathy in cirrhotic patients
cephalopathy. Journal of Clinical and Experi- is not aggravated by sedation with propofol com-
mental Hepatology 2011;1:77-86. pared to midazolam: A randomized controlled
studyJournal of Hepatology 2011;54:72-7.

255
Konu 8

ÖZEFAGUS VARİS KANAMALARI

Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Cüneyt Ayrık

Giriş Diğer tüm GİS kanamalarda olduğu gibi %50-


80’ni kendiliğinden durmaktadır.(2,6) Ancak
Üst gastrointestinal kanamaların yaklaşık olarak Child C sirozu olan ve fışkırır kanaması olanlar-
%5-11’i özefagus varis kanamaları oluşturur.(1) da spontan hemostaz daha zordur.(6)
Üst gastrointestinal kanama nedeni olarak ilk
başvuruda özefagus varislerinden kanayan va-
kaların ölüm oranı %30-50 arasında bulunmuş Yakınma ve Bulgular
olup, bunların üçte ikisinin ilk yıl içinde ölümle
sonuçlandığı bildirilmiştir.(2-4) Bu nedenle üst Karaciğer hastalığının bulguları (anoreksia, bu-
GİS kanamalı hastada varis kanaması düşünü- lantı, kusma, abdominal ağrı, ödem, kaşıntı,
lüyorsa, aksi ispat edilene kadar varis kanaması spontan kanamalar, ensefalopati düşündüren
olarak kabul edilmeli ve buna göre tedavi edil- yakınma, bulgu ve belirtiler vb), karaciğer si-
melidir.(5) Ölüm oranını arttıran neden akut ka- rozunun periferik bulguları (palmar eritem, kas
nayan varislerin tedavisinde karşılaşılan zorluk- atrofisi, sarılık, vb.) ve/veya portal hipertansiyon
lar ve kanamaların tekrarlama oranının yüksek bulguları (splenomegali, asit, kollateral venler
olmasıdır.(2) Hepatik venöz basıncı >20 mm/Hg vb.) olan ve üst GİS kanama ile gelen hastada
olan hastalarda sürekli ve tekrar eden varis kana- öncelikle varis kanaması düşünülmelidir. Özel-
ma riski yüksektir. Aktif enfeksiyon multiorgan likle bu kanama hematemez şeklinde ve bol
yetmezliği ve kanama riskini arttırır.(6) Kanama- miktarda ise bu şüphe daha da kuvvetlenir.(1,5)
nın tekrarlama riski ise %50-70 civarında bu-
Aktif kanama sonrası solukluk, hipotansiyon,
lunmuştur.(1,4,5) Kanamanın durmasından sonra
yaklaşık altı haftalık süreç tekrar kanama için taşikardi, dispne, taşipne, postural hipotansiyon
riskli süredir. Kanamalar en çok ilk 48-72 saatte gözlenir. Düşük oksijen saturasyonuna bağlı ola-
ortaya çıkar. Erken tekrar kanamaların %50’si rak dilde, dudakta ve periferde siyanoz gözlenir.
ilk 10 gün içinde ortaya çıkar.(6) Karaciğer hastalığının bulgusu olarak sarılık,
asit, testiküler atrofi, jinekomasti, fötor hepati-
Erken yeniden kanamalar için başlıca risk fak- kus, telenjektazi, palmar eritem vb görülebilir.
törleri; 60 yaşından büyük olma, renal yetmezlik Nazogastrik irrigasyonda hematemez bol mik-
mevcudiyeti, büyük varisler, başlangıç kanama tarda aktif kanama görülebilir.(1,5)
sonrası hemoglobin konsantrasyonunun 8g/dl
altında olmasıdır.(6)

Varis kanamaları tüm GİS kanamalar arasında


Ayırıcı Tanı
en hızlı ve en dramatik kanama olup erken re- Özefagus varis kanaması ayırıcı tanısınnda Bud
süsitasyon tedbirlerinin alınması tedavide belir- chiarri sendromu, Siroz, Duodenal ülser, gastrik
leyici rol oynamaktadır. Kanama atakları hema- kanser-ülser, mallory weis sendromu, portal hi-
tokritin %30 kadar düşmesine neden olup çoğu pertansiyon, portal ven obstrüksiyonu, şistozo-
zaman transfüzyona ihtiyaç duyulmaktadır.(2) miazis, Wilson hastalığı düşünülmelidir.(1)
Laboratuvar Bulguları rülme olasılığı karşılaştırılmış ve nazogastrik as-
pirasyonun duyarlılığı %48,4, özgüllüğü %75,8
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Üst GİS kanama ile başvuran her hastada tam bulunmuştur. Bu bilgi klinisyene erken endos-
kan sayımı, protrombin zamanı, üre ve kreati- kopi gerekliliği hakkında fikir verebilir çünkü;
nin değerlerine bakılmalı, kan grubu belirlen- endoskopik tedaviden en çok faydalanacak has-
melidir. Başlangıçta hemotokrit değeri hastanın talar kanlı nazogastrik aspirasyon içeriği olanlar-
kanamasının derecesini tam göstermez. Çünkü dır. Ayrıca nazogastrik irrigasyon ile endoskopi
hemokonsantrasyon gelişmiştir. Hemoglobin öncesi mide boşaltılabilir. Aynı zamanda pul-
seviyesinin özellikle zaman içinde izlenmesi moner aspirasyon riski de azaltılmış olur.(3,4)
kanama şiddetinin ve transfüzyon gereksinimi
hakkında bilgi verir.
Varis Kanamalarında Tedavi Yaklaşımı
Trombositopeni, lökopeninin varlığı portal hi-
pertansiyona bağlı hipersplenizmin bir işareti Aktif varis kanamalarında temel üç yaklaşım
olabilir. Protrombin zamanında uzama anti- ko- mevcut olup bunlar;
agulan kullanımı yok ise akut ya da kronik bir Hemodinamik resüsitasyon (acil tedavi),
karaciğer hastalığının işaretidir. Fazla miktardaki Kanamanın tedavisini içermektedir
üst GİS kanamalarında kan üresinde yükselme
Komplikasyonların tedavisi ve önlenmesini içerir.(6)
vardır. Bunun nedeni barsaklarda kandan açığa
çıkan protein ürünlerinin emilmesi ve hipovole-
midir. Bu durumda kreatinin değeri yükselme-
Acil Tedavi
miştir. Üre yüksekliği kreatinin değerindeki artış
ile beraber ise böbrek yetersizliğinin varlığını Hastanın havayolu güvenliği sağlanmalı. Oksi-
düşünmek gerekir. Anlamlı derecede anormal jen verilir (arteryel oksijen saturasyonu >%95
bir EKG, yükselmiş serum alkalen fosfataz, bilu- olması amaçlanmalıdır), gerekirse entübe edil-
ribin, üre, transaminazlar ve kreatinin seviyeleri, melidir.(1,2,4,7,8)
uzamış protrombin zamanı, lökositoz, trombo-
sitopeni, hipoalbuminemi, azalmış hemoglobin Kardiyak monitörizasyon yapılmalıdır.(2,8,9)
değerlerinin varlığı klinik seyri kötüleştirerek Hastanın vital bulguları (TA, nabız ve solunum)
ölüm oranını arttırdığı gösterilmiştir.(1,2,5) değerlendirilir.(2,3,9)
Nazogastrik irigasyon: Hastalarda üst gastroin- En az iki tane geniş damar yolu açılır. Hastanın
testinal sistem kanaması varlığını anlamanın en klinik durumu ve vital bulgularına göre serum
basit yollarından biri nazogastrik sondayla mide fizyolojik veya ringer laktat infüzyonuna baş-
sıvısının aspirasyonudur. Fakat hastaların %20 lanır. Hemoglobin düzeyini 8g/dl tutmak için
-25’inde nazogastrik aspirasyonun normal olabi- dikkatli volüm replesmanı ve transfüzyonu baş-
leceği akılda tutulmalıdır. Ayrıca dikkat edilmesi lanmalıdır. Aşırı ve hızlı volüm yüklemesinden
gereken bir nokta da nazogastrik sondanın ken- kaçınılmalıdır. Varis kanamasında aşırı volüm
disinin kanamalara yol açabileceği ve özefagus yüklenmesinin kanama tekrarını arttıracağı
varisli hastalara gerekli olmadıkça nazogastrik unutulmamalıdır.(1-5,7,9,10)
sondanın takılmamasıdır. Nazogastrik sondadan
devamlı taze kırmızı kan gelmesi aktif kanama- Hastanın tam kan sayımı, kan grubuna, kanama
yı düşündürür. Nazogastrik aspirasyon sıvısının profili (PT, PTT), elektrolitleri, karaciğer fank-
siyonlarına bakılmalıdır.(1,3,11,12)
safralı olması kanayan postpilorik bir lezyonu
ekarte ettirmez, kanamalı duodenal ülser olan Pıhtılaşma faktörlerinin eksikliği göz önünde
%16 hastada temiz nazogastrik lavaj olabilir. bulundurularak gereğinde taze donmuş plazma,
Yapılan bir çalışmada nazogastrik aspirasyon taze eritrosit süspansiyonu ve K vitamini kulla-
258 içeriği ile endoskopide yüksek riskli lezyon gö- nılmalıdır.(1,3,8,10)
Konu 8

Ağır trombositopenisi olan hastalarda trombosit Endoskopik Tedavi


süspansiyonu gerekli olabilir.(1,5,10)

Özefagus Varis Kanamaları


Endoskopik Tedavi: Skleroterapi ve endoskopik
Hasta şokta ise foley sonda takılarak idrar çıkışı ta- bant ligasyonunu içeren iki formu vardır. Akut
kip edilir. İdrar çıkışı en az 30 ml/saat olmalıdır.(1-3,8) dönemde skleroterapi takibinde 1-2 hafta içinde
bant ligasyonu uygun tedavi yöntemidir.(14)
Nazogastrik sonda takılarak mide irrigasyonu
yapılır. NG irigasyon hem üst GİS kanamasının Skleroterapi Komplikasyonları: Lokal, bölge-
kesin tanısı hem de kanama şiddetinin belirlen- sel ve sistemik olarak kategorize edilebilir:
mesi için oldukça yararlı bir yöntemdir.(1-3,8,9)
• Lokal komplikasyonlar: Ülserasyon, kana-
Rektal tuşe ile kanamanın varlığı doğrulanır.(1,2) ma, dismotilite, striktür oluşumu ve portal
hipertansif gastropati
H2 reseptör blokeri kullanılabilir ancak etkinliği
• Bölgesel komplikasyonlar: Özefagus per-
tam olarak gösterilmemiştir. Proton pompa in-
forasyonu ve mediastinit
hibitörü İV olarak yapılır.(2,5)
• Sistemik komplikasyonlar: Sepsis ve ven-
Hastanın vital bulguları stabil olduğunda endos- tilasyon perfüzyon uyumsuzluğu ve hipoksi
kopi yapılır.(1,2) ile sonuçlanan aspirasyon.(14)

Sirozlu hastada kanama sonrası ensefalopati ge- Farmakolojik Tedavi


lişme riski yüksek olduğundan hasta proteinsiz
diyete alınmalı, kabızlık önlenmeli ve laktuloz Vazokonstrüktörler: Başlıca etkileri splanknik
verilmelidir. Ayrıca profilaktik olarak norfloksa- alanda vazokonstriksiyon yaparak portal kan
sin başlanılmalıdır.(5,7,10) akımını azaltmalarıdır. Diğer bir etki de, kolla-
teral kan akımını azaltarak varis içi basıncı azalt-
Genel tedbirler yanında hepatik venöz basıncı maktadırlar.(1,5,11,15,16) Vazopressin ve analogları;
azaltıcı, kanamayı durdurucu, tekrar kanamayı direkt mezenterik arteriollerde vazokonstrüksi-
engelleyici tedbirler alınmalıdır. Bu amaçla kulla- yon yaparak portak kan akımını azaltıp portal
nılabilecek yöntemler farmakolojik ilaçlar (vazop- basıncı azaltır.(14) Ekstrasplanknik vazokons-
ressin, terlipressin, somatostatin, octreotid gibi trüktör etkileri myokardial, bağırsak ve ekstre-
vazoaktif ilaçlar,beta blokörler, nitrogliserin vb), mitelerde iskemiye neden olabilir.(14) Ayrıca va-
Sangstaken-Blackmore balon tamponadı, endos- zopressinin varis kanaması oluştuğunda portal
kopik tedavi (Skleroterapi, bant ligasyonu), TIPS. hipotansif etkisinin zayıf olduğuna dair kanılar
(Transjugular intrahepatic porta-systemic stent vardır.(14) Bu etkileri ve somatostatinin benzer
shunt) ve cerrahi tedavi (Porta-kaval şant, trans- yararlı etkilerinden dolayı ABD’de kanama yö-
seksiyon, Karaciğer transplantasyonu).(1,2,5,7,10,13) netiminde nadir kullanılır.(14)
Beta blokörler: Vazodilatasyon yaparak trom-
Gastroenteroloji ve duruma göre genel cerrahi
bosit agregasyonu ve adherasyonu azaltıp doku-
ile konsülte edilmelidir.(9)
lara oksjen ulaşımını arttırmaktadırlar. Tekrar
kanama oranını azaltırlar.(1,15)
Akut Varis Kanama Tedavisi(12) Somatostatin: Glukagon gibi vazodilatör hor-
manların salınımını inhibe eder. İndirekt olarak
Endoskopik Teknik: Skleroterapi, bant ligasyonu
splanknik vazokonstrüksiyona neden olur ve
Farmakolojik Tedavi: Vazopressin, terlipressin, portal kan akımını azaltır. Yarılanma ömrü çok
somatostatin, oktreotid kısadır. Oktreotid somatostatinin uzun etkili
Balon Tamponadı: Sangstaken blakmore tüp… analoğudur. ABD’de somatosatin kullanılma-
Cerrahi Tedavi: Transjuguler intra hepatik por- makta ama oktreotid kullanılmaktadır.(12,14)
tosistemik şant, porto-kaval şant, distal spleno- Vazodilatatörler: İntrahepatik vasküler direnci
renal şant, devaskülarizasyon. düşürürler. 259
İlaçlar(1,14) Balon tamponadı: hiatal hernisi, solunum yet-
mezliği, kardiak aritmisi olan hastalarda dikkatli
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

• Vazopresin (pitressin) erişkin: 0.4U bo- uygulanmalıdır. Özefagus balonu 24 saatten faz-
lus ardından 0.4-1 U IV/min infüzyon, la şişik kalmamalıdır.(4,10,12,14)
pediatrik 0.002-0.005 U/kg/min (1,14)

• Terlipressin (glypressin) erişkin: 2 mg


İV bolus, 4-6 saatte bir 1-2mg İV (1,4,14) Cerrahi Tedavi
• Somatostatin: 250 mcg IV bolus takiben Cerrahi tedavi endikasyonları.(5,10)
250-500 mcg/h infüzyon (5 gün).(4,10,14)
• Hemodinamik stabilizasyon için 24 saatte
• Octreotid: Erişkin 25-50mcg bolus ar- 10 üniteden fazla kan transfüzyon gereksi-
dından 25-50mcg/h infüzyon, pediatrik nimi olan
1-10 mcg/kg IV (3-5 gün)(4,13,14)
• Şok oluşturacak derecede kanayan
• Propranolol: Erişkin 40 mg PO, pedi- • Kanaması hastanede tekrarlayan
atrik: 0.5-1 mg/kg/gün PO titre edilerek
• Daha önce de ağır kanama geçiren
doz arttırılabilir.
• Kanama ile birlikte ayrıca perforasyonu da
• Nitrogliserin: Adult 2.5-9 mg PO olan hastada, mutlak cerrahi tedavi gerekir.(5,10)

Balon Tamponadı
Komplikasyonlar
Kısa vadeli hemostaz sağlamada etkili yöntem-
dir. Geçici stabilizasyonda kullanılan yöntemdir. Kanama ile ilişkili komplikasyonlar ve kana-
Üç balon kullanılmıştır: manın tedavisi aktif hemoraji nedenli mor-
taliteye önemli katkıda bulunur. Komplikas-
Sengstaken-Blakemore tüpü: 250 cc mide balo- yonları önleme, monitörizasyon ve tedavi
nu, bir özefagus balon ve tek bir mide emme por- önemli rol oynamaktadır. Ölüme neden olan
tu vardır. başlıca komplikasyonlar: aspirasyon pnömonisi,
Minnesota tüpü: Modifiye Sengstaken-Blake- sepsis, akut-kronik karaciğer yetmezliği, hepa-
more tüpü (özefagus balonu üzerinde özefagus tik ensefalopati, renal yetmezliktir. Birden çok
emme portu vardır. komplikasyonun gelişmesi nadir değildir.(6)

Linton-Nachlas tüp: 600 cc tek bir gastrik balon Aspirasyon: havayolunu korumak amaçlı masif
kanamalı hastalarda erken entübasyon düşünü-
Tüp yağlandıktan sonra hasta supin veya sol lebilir ancak aspirasyon pnömonisine karşı ko-
yana yatar halde ağızdan (entübe hasatalarda ruyucu olup olmadığı belli değildir. Nazogastrik
tercih edilmeli) veya burun deliğinden dikkat- tüp yerleştirmenin aspirasyonu azaltma ile ilgili
lice takılır. Tüpün midede olduğu doğrulandık- çalışmalar yeterli değildir ancak mide dekomp-
tan sonra midedeki balon 100-300 ml şişirilir. resyonuna ve endoskopi işlemi sırasında kolaylık
Tüp gastroözefagial bileşkeye kadar çekilir. Tüp
sağlar.(6)
güvenli bir kasnak aygıta bağlanır. Bir veya iki
kiloluk ağırlık bağlanır. Buna rağmen kanama Enfeksiyon: Hospitalize edilen GİS kanamalı
devam ederse özefagial balon 30-70 mmhg ba- hastaların % 20 sinde enfeksiyon görülmektedir.
sınçla şişirilir. Basıncı düzenli kontrol edilme- En sık idrar yolu enfeksiyonları (yaklaşık % 12-
lidir. Kanama durduktan sonra özefagustaki 29), spontanbakteriyel peritonit (% 7-23), so-
basınç kademe kademe 5 mmhg azaltılabilir. Ba- lunum yolu enfeksiyonları (% 6-10) ve primer
lon tamponadının; özefagus rüptürü, balondaki bakteriyemi (%4-11) görülür. Bir çok çalışma
hava boşaltıldıktan sonra tekrar kanama (ilk 24 kanamalı sirozlu hastalarda profilaktik antibiyo-
260 saatte % 50) gibi komplikasyonları mevcuttur. tik kullanımının enfeksiyon komplikasyonlarını
Konu 8

ve ölüm oranını azalttığını göstermiştir. Antibi- daviye rağmen kontrol edilemeyen özefagus va-
yotik kullanımı tekrarlayan özefagus varis kana- ris kanamalı hastalarda endikedir.

Özefagus Varis Kanamaları


masını azaltabilir.(6)
Balon tamponat daha kesin tedavi planlanan
Hepatik Ensefalopati: Laktuloz ve hepatik en- hastalarda kanaması kontrol edilemeyen hasta-
sefalopatiye katkıda bulunan gastrointestinal ka- larda kullanılmalıdır.
namalar ve diğer geri döndürülebilir nedenlerin
tespiti ve agresif tedavisini içerir.(6)

Renal Yetmezlik: Volüm replesmanı, aminogliko-


Özet
zitlerden ve uygunsuz transfüzyondan kaçınarak * Öncelikli olarak hasta değerlendirmesin-
renal yetmezlik gelişimini en aza indirilebilir.(6) de genel önlemlerin (havayolu, solunum,
dolaşımın sağlanması) alınması ve destek-
2007 yılında American Association for the leyici tedavinin verilmesi gerekir.
Study of Liver Diseases (AASLD) varis yöneti-
* Aşırı ve hızlı volüm yüklenmesinden
mi için kılavuz hazırladı. Özefagus varis tedavisi
kaçınılmalıdır. Uygun sıvı replasmanı
buna göre:(14)
ve uygun tranfüzyon yapılmalıdır. Kan
Sirozlu akut gastrointestinal hemorajisi olan transfüzyon sonrası transfüzyon kompli-
hastalarda hemoglobin düzeyini 8g/dl tutmak kasyonları gelişebilir. Hastalar bu kompli-
için dikkatli volüm replesmanı ve transfüzyonu kasyonlar yönünden takip edilmelidir
başlanmalıdır. * Profilaktik antibiyotik kullanımı sağlan-
malıdır.
Kısa süreli (en fazla 7 gün) antibiyotik profilak- * Tanı ve tedavi amaçlı endoskopi yapılmalı.
sisi siroz ve gastrointestinal kanaması olan hasta-
* Skleroterapi, balon tamponat sonrası;
lara uygulanmalıdır. Oral norfloksasin (400 mg
doku hasarına bağlı özefageal ülser, öze-
günde iki kez) veya İV siprofloksasin önerilen
fageal perforasyon, bakteriemi, solunum
antibiyotiklerdir. Randomize kontrollü çalışma-
yetersizliği, geçici göğüs ağrısı, ateş, plev-
lar bakteriyel enfeksiyonu önlemede; seftriakso-
ral efüzyon, akciğer infiltrasyonu, gelişe-
nun norfloksasine üstünlüğü bulunmuştur.
bilir. Bu komplikasyonlar açısından dik-
İleri evre sirozu olan hastalarda kinolon dirençli katli olunmalıdır.
organizma prevelansının yüksek olduğu merkez- * Cerrahi tedavi açısından hastalar dikkatli
lerde İV seftriakson (1g/gün) tercih edilmelidir. değerlendirilmelidir.

Özefagus varis kanamasında çeşitli ilaç ve giri-


şimlerle tanı ve tedaviye yönelik yaklaşımlar ge- Kaynaklar
liştirilmiştir.
1. Azer SA. Esophageal Varices. Updated
Somatostatin veya analogları Oktreotid ve vap- 19/05/2010. www.emedicine.medscape.com.
Erişim tarihi 25/04/2010
reotide; terlipressin varis kanaması tanısı kon-
duktan sonra kısa sürede başlanmalı ve 3-5 gün 2. Onur Ö. Gastrointestinal Kanamalı Hastaya
Yaklaşım. Marmara Üniversitesi Klinik Gelişim
devam edilmelidir. 2008;21:57-62
Üst gastrointestinal sistem endoskopisi ilk 12 3. Alış H. Üst gastrointestinal sistem kanamalarında
saatte; tanı koyma, skleroterapi veya bant ligas- mortalite ve tekrar kanamaya etki eden faktörler
ve risk skorlama sistemlerinin önemi. Bakırköy
yonu ile varis kanamalarını durdurmak için ya- Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi
pılmalıdır. Uzmanlık Tezi 2006.

Transjugular intrahepatik portosistemik şant 4. Lo GH.Management Of Acute Esophageal


Varıceal Hemorrhage. Kaohsiung J Med Sci
(TIPS); kombine farmakolojik ve endoskopik te-
2010;26:55-67. 261
5. Gündoğan F. Akut Üst Gastrointestinal Sistem 11. Kohek PH, Werkgartner G. Bleeding Esopha-
Kanamalarında Endoskopik Tedavinin Yeri. Dr. geal Varices-Therapy and İnterdisciplinary Man-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Ve Araştırma Hasta- agement. Eur. Surg. 2002;34:214-9.
nesi Uzmanlık tezi 2006. 12. Arora NK, Ganguly S, Mathur P at all.Up-
6. Sanyal AJ. General principles of the management per Gastrointestinal Bleeding: Etiology and
of variceal hemorrhage. Update:26/08/2011 Management. Indian Journal of Pediatrics
erişim adresi: www.Uptodate.com erişim tarihi: 2002;69:155-68.
17/04/2012 13. Yücesoy M, Başkol M, Keklik M at all. Efficacy
7. Sonsuz A. Karaciğer Sirozunda Hasta Takibi Ve of five days of subcutaneous octreotide treat-
Klinik Sorunlar. İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ment after sclerotherapy in preventing rebleed-
Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Türkiyede Sık ing from esophageal varices Turk J Gastroenterol
Karşılaşılan Hastalıklar II Sempozyum Dizisi 2004;15:137-43.
Kasım 2007;58:99-112. 14. Bajaj JS, Sanyal AJ. Treatment of active variceal
8. Overton DT. Gastrointestinal Bleeding. In hemorrhage. Update:05/10/2010 erişim adresi:
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynki JS, ed- www.Uptodate.com erişim tarihi: 17/04/2012.
itörs. Emergency Medicine: A Comprehen- 15. Garcia-Pagan JC, De Gottardi A, Bosch J. Re-
sive Study Guide, 5th ed, New York. Mc- view article: the modern management of portal
GrawHill;2000:520-3. hypertension--primary and secondary prophy-
9. Mendelson MH. Esophageal Emergencies. laxis of variceal bleeding in cirrhotic patients.
In Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynki JS, Aliment Pharmacol Ther. 2008;28:178-86.
editörs. Emergency Medicine: A Compre- 16. Villanueva C, Balanzo J. Variceal bleeding:
hensive Study Guide, 5th ed, New York. Mc- Pharmacological treatment and prophylactic
GrawHill;2000:523-9. strategies. Drugs, 2008;68:2303-24.
10. Mungan Z. Üst Gastrointestinal Sistem
Kanamaları. Acil Dahiliye Kitabı.Ed: Çalangu
S, Güler K. 6. Baskı 2002:339-57.

262
Konu 9

SPONTAN BAKTERİYEL PERİTONİT

Dr. Seyran Bozkurt

Spontan bakteriyel peritonit (SBP) asit sıvı kül- Gram negatif aerob bakteriler ve nonenterokok
türünde, daima tek bir organizmanın üremesi streptokok türleri bu hastaların asitlerinde en sık
ve asit sıvısında PMNL sayısının, cerrahi tedavi izole edilebilen bakterilerdir. Koagülaz negatif
gerektiren intraabdominal enfeksiyon kaynağı stafilokok ve E. Coli çocuklarda sık SBP neden-
(abdominal abse veya barsak operasyonu gibi) lerindendir.(4-6,10)
olmaksızın 250 hücre/mm3’den fazla olmasıdır.
(1-4)
PMNL sayısının 250 hücre/mm3’den fazla
olması tanı ve ampirik tedavi için yeterlidir.(4) SBP Risk Faktörleri(8)
Spontan peritonit, sirozu ve asidi olan hastaların
Siroz en büyük risk faktörünü oluşturmaktadır.
% 8’inde gelişen bir komplikasyondur. SBP geli-
şen hastalarda sıvı miktarı klinik olarak belirgin Diğer risk faktörleri;
ve büyük volümlüdür. Non sirotik asitlerde (ör-
neğin; kalp yetmezliği, kanser) spontan enfeksi- • Asit sıvısı total protein konsantrasyonunun
yon nadirdir. Sirozun sık ve potansiyel ölümcül 1 g/dL (<10 g/L) den az olması
komplikasyonudur. Siroz evresinin ilerlediğini • SBP öyküsünün olması
gösterir. Sirozun evresi arttıkça SBP riski artar
• Serum total biluribin konsantrasyonunun
ve ölüm oranı yüksektir (% 50).(4-7)
2.5 düzeyinde olması
Siroz aslında yaygın immün yetmezlik nedenle- • Üst gastointestinal sistem kanaması
rindendir. Sirozlu hastalar bakteriyel enfeksiyon
• Malnütrisyon
gelişimine son derece yatkındırlar ve dirençli pe-
ritoneal enfeksiyon oluşumunu kolaylaştırarak • Proton pomba inhibitörü kullanma
yayılımı sağlar. Sirozda değişmiş intestinal mo- • İdrar sondaları
tilite ve proton pompa inhibitörü kullanımına
• Üriner enfeksiyon varlığı
bağlı hipoklorhidri bakteriyel aşırı gelişime yat-
kınlığı sağlar. Buna ek olarak sirozlu hastalarda • Düşük kompleman-opsonin aktivitesi.(6,11,12)
intestinal geçirgenlik artar. Bazı çalışmalar ileri
evre sirozda bakteriyel tanslokasyonun artmış ol-
duğu bulunmuştur.(8-9) Bakteriyel translokasyon SBP Varyantları(13)
SBP ve diğer enfeksiyonların patogenezlerinden
biridir. Bakteriyel translokasyon; bakteri viru- Asit sıvısının analizi ile büyük ölçüde klasik SBP
lansı, aşırı çoğalması gibi bakteri nedenli fak- den ayırt edilirler. Varyantları: kültür-negatif
törlere ve intestinal hipomotilite ve geçirgenlik, nötrositik asit (KNNA)
mukozal peroksidasyon ve intestinal duvardaki Monomikrobial non-nötrositik bakterasit (MNB)
yapısal değişiklikler ve mukozal ödeme bağlıdır.
Polimikrobial bakterasit (PB)
Asit sıvısına bakteri girişi: Bakteriyel aşırı ço-
ğalma ve spesifik bakterinin (en sık E. Coli) eks- KNNA: Negatif asit sıvı kültürü ile birlikte art-
traintestinal yayılımı ile ilgili bozukluktur.(4-6,8,9) mış PMNL>250 hücre/mm3 ve cerrahi tedavi
edilebilir enfeksiyon yokluğu ile tanımlanır (tbc Bilinç değişikliği: Sık gözardı edilen bulgudur.
peritonit, malignite ilişkili asit. Enfeksiyonun kendisi ve karaciğer dekompazyo-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

nu katkıda bulunan etmenlerdir. Kan amonyak


PB: Polimikrobiyal bakteri geçişi travmatik pa- seviyesi ile bilinç durumu korele değildir.
rasentez sonrası gelişir.(parasentez işlemi sırasın-
da iğnenin sindirim sistemi içine girmesi sonucu Abdominal hassasiyet: Abdominal ağrı ve has-
bakterilerin sıvı içine girişi) sasiyet peritonitin klasik bulgusudur ve % 59
oranında görülür. Rebound ilerlemiş vakalarda
MNB: Asit sıvı enfeksiyonunun kolonize fazını olmasına rağmen sert bir karın gelişmez.
temsil eder. Flora SBP ye benzer. MNB; SBP’ye
ilerler veya kendiliğinden iyileşir.(13) Diare: Siroz ve SBP li hayvan çalışmalarında
bakteriyel tek tip aşırı çoğalmaya bağlı (çoğun-
Spontan asit enfeksiyonları; spontan bakteri- lukla E. Coli) olduğu saptanmıştır.
yel peritonit (SBP), kültür negatif nötrositik asit
(KNNA) ve monomikrobiyal non-nötrositik Paralitik ileus, hipotermi, hipotansiyon; ciddi
bakterassit (MNB) olarak adlandırılan üç farklı bulgulardır, ilerlemiş enfeksiyonu düşündürür ve
klinik form şeklinde tanımlanmıştır (Tablo 1).(14) hayatta kalma şansı düşüktür. Önemli olan enfek-
siyonu algılamak ve bu düzeye gelinmeden hasta-
lara erken antibiyotik başlanmasıdır.(2,4,11,12,14)
Tablo 1. Spontan asit enfeksiyonlarında tanı(14)
SBP KNNA MNB
Kültür + - + Tanı
PMNL >250/mm 3
+ + -
Asiti mevcut olan hastalarda SBP; enfeksiyo-
nun herhangi bir yakınma ve bulgu ile has-
Yakınma ve Bulgular taneye gelen hastalarda parasentez ile tanının
konması çabuk olur. SBP tanısı için parasentez
Asiti mevcut olan hastalarda SBP; enfeksiyonun ve asit sıvısının analizi gereklidir. SBP’nin kli-
herhangi bir bulgu ve semptomu ile hastaneye nik tanısı parasentez olmadan yeterli değildir.
gelen hastalarda parasentez ile tanının konma- Bazı doktorlar koagülapati ve küçük hemorajik
sı çabuk olur. Ancak yaklaşık % 10-13 hastada komplikasyonlardan dolayı parasentezden kaçı-
enfeksiyonun herhangi bir bulgu ve semptomu nırlar. Yaklaşık olarak asitli hastaların %70’inde
bulunmayabilir. En sık ateş, karın ağrısı, batında protrombin zamanında anormallik mevcuttur.
hassasiyet, bilinç değişikliği semptomları göz- Klinik olarak koagülopati ve dissemine intravas-
lenir. Bazı hastalarda lökositoz, asidoz ve renal küler koagülasyonu olan hastalar hariç hemora-
fonksiyonlarda bozulma gözlenebilir. jik komplikasyon korkusu yersizdir. Bu durum
her 1000 parsentezde 1 den azdır. Parasentez
Ateş: Sık rastlanan bir bulgudur (%69). İleri ilişkili hemorajiye bağlı kan transfüzyon gerek-
evre sirozlu hastalar hafif hipotermiktir. Nötro- tiren hasta oranı % 1 den azdır. Trombositopeni
penik hastalarda 37.8 üstündeki dereceler cid- (19000) ve INR 8.7 den yüksek hastalarda bile
diye alınması gereklidir. Parasentez, tam kan sa- parasentez işlemi sırasında transfüzyona ihtiyaç
yımı, idrar tetkiki, kültür.(asit sıvısı, idrar, kan) duyulmamıştır.(4,15)
tetkiki yapılmalıdır. Genel durumu kötü olan
hastaların hastaneye yatışı planlanmalıdır. İyi bir Travmatik parasentez; iğnenin bağırsağa girmesi
sonuç elde etmek için hızlı değerlendirme ge- sonucu olur. Aspiratta hava, enterik sıvı, dışkı
reklidir.atlanmış hastalarda hızlıca şok ve çoklu aspire edilebilir. Uygulayıcı tecrübesiz olduğun-
yetmezliği gelişir. da görülür.(15)

Karın ağrısı: Diffüz karın ağrısı peritonit bul- Tanısal amaçlı parasentez güvenli bir yöntem
264
gusudur. Ağrı genellikle yaygın ve devamlıdır. olup; asit sıvı analizinde renk ve şeffaflık incele-
Konu 9

nerek enfeksiyonun varlığı hakkında fikir sahibi glukoz oranı ile PMNL oranı ters orantılıdır.
olunabilir. Kültürde bakteri üretilmesi, asit sıvı- SBP de glukoz konsantrasyonu genellikle 50 gr/

Spontan Bakteriyel Peritonit


sında mm3’de 250’den fazla PMNL bulunması dl üstündedir, sekonder bakteriyel peritonitte
pozitif olarak değerlendirilir. Şüpheli olgularda (bağırsak perforasyonuna ile) asit sıvısında glu-
PMNL sayısı tekrarlanmalıdır. Bazı çalışmalar- koz konsantrasyonu sıfıra yakın düşebilir.(15)
da, spontan gerileme olasılığının yüksek olması
nedeniyle, tedavi amaçlı parasentez yapılan si- Asit sıvısında laktat dehidrogenaz (LDH):
rozlu hastalarda eğer asit enfeksiyonunu düşün- SBP de konsantrasyonu artar. Sekonder bakte-
dürecek bulgular yoksa, rutin asit kültürünün riyel peritonitte daha da artar. Sirozlu hastada
alınmaması önerilmektedir.(2,5,12,14,16) steril asit sıvısında LDH değeri 43 +/-20mU/
mL aralığındadır.(15)
Tanısal amaçlı parasentez yapılmasının ge-
rekli olduğu durular; yeni gelişen asit, siroz Asit sıvısında amilaz: Pankreatit ve barsak perfo-
olan ve asiti gelişen hastada; azotemi, hepatik rasyonlarında asit sıvısında amilaz düzeyi artar.(15)
ensefalopati, GİS kanaması, lökositoz gelişmesi,
ateş yükselmesi, hipotansiyon, böbrek yetmezli- Asit sıvı bilurubin konsantrasyonu: Asit sıvısı
ği, asidozdur. Karaciğer sirozlu bir hastada; Pe- koyu turuncu veya kahve renkte olursa biluru-
riton infeksiyonunun lokal belirti ve bulguları bin düzeyinin ölçülmesi gereklidir. Serumdan
(karın ağrısı, rebaund, kusma, ishal ve ileus) ve daha yüksek ve 6 mg/dL’den büyük ve asit sıvı-
infeksiyonun sistemik bulgularının (ateş, löko- sında amilaz eleve değilse safra kesesinin perito-
sitoz) varlığında spontan bakteriyel peritonitten na perfore olduğu düşünülebilir.
şüphelenilmelidir. Bu nedenle renal ve hepatik
fonksiyonlarda bozulma saptanan asitli tüm Asit sıvısında biluribin konsantrasyonu 0.7 mg/
sirotik hastalarda; tanısal parasentez yapılarak dl, ortalama olarak plazma konsantrasyonunun
asitte PNL sayısı ve kültür analizi yapılmalıdır. üçte biri olarak değerlendirilebilir.(15)
Ancak fibrinoliz ve DIC varlığında parasentez-
den kaçınılmalıdır.(2,5,12,14,16) Dispstick Testler: Asit sıvısında lökosit esteraz,
idrar testindeki strip ile hızlıca yatak başı test
Serum asit-albumin gradyenti: indirekt olarak olarak değerlendirilir.(15)
portal basıncı ölçer. Albümin, asit sıvısı ve se-
rumdan aynı gün alınmalıdır. Serumdan asit sı- Asit sıvısında laktoferin ölçümü SBP için belir-
vısındaki değeri çıkarılır ve gradyent elde edilir. teçtir. Laktoferrin emir bağlayıcı proteindir. En-
Fark >1.1 g/dL ise hastada %97 oranında portal terik patojenlerden insanları korumaya yardımcı
hipertansiyon vardır. Fark <1.1 g/dL ise portal olur ve nötrofillerin antimikrobiyal etkilerine
hipertansiyon mevcut değildir. SBP li hastaların katkıda bulunur. Yüksek düzeyler SBP varlığı ile
büyük çoğunda siroza sekonder portal hipertan- uyumludur.(15)
siyon vardır. Serum albumin-asit gradyenti <1.1
g/dL olan hastalarda nadiren SBP gelişir. Nefro-
tik sendromlu hastalar istisna oluşturur.(15)
Ayırıcı Tanı(1,2)
Asit sıvısı total protein konsantrasyonu: SBP
ve sekonder peritonit ayırımında yararlıdır. Çok Diğer akut batın nedenleri (Pankreatit, mide-
dilüe asitli hastalarda (protein konsantrasyonu barsak perforasyonu, mezenter iskemi vb)
1 gr/dl den daha az) asit sıvısında opsoninin en Tüberküloz peritoniti
düşük konsantrasyonuna ve SBP için yüksek ris-
ke sahiptirler. Total protein konsantrasyonu SBP Peritoneal karsinomatozis
sırasında değişmez.(15)
Kanser (masif karaciğer metastazı)
Asit sıvısı glukoz konsantrasyonu: Nötrofiller
büyük oranda glukozu tüketir. Asit sıvısındaki Sekonder bakteriyel peritonit 265
Sekonder ve SBP Ayırımı(15) Sefoksitin ve seftriakson gibi 3. Kuşak sefalos-
porinler çocuklarda SBP ampirik tedavisinde
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

Sekonder bakteriyel peritonit; karın içi cerra- kullanılabilir antibiyotiklerdir. Sefotaksim veya
hi tedavi edilebilir odak olması ile birlikte asit benzer 3. Kuşak sefalosporinler SBP şüphesinde
sıvısında PMNL ≥ 250 hücre/mm3 ve pozitif uygun antibiyotiklerdir. Sefotaksim ve ampisi-
bakteriyel kültürlü enfekte asit sıvı varlığı olarak lin-gentamisin kombinasyonu ile ilgili yapılan
tanımlanır. kontrollü çalışmada sefotaksimin; nefrotoksisite
ve süperenfeksiyon oranının daha az, enfeksiyon
SBP ve sekonder bakteriyel peritonit ayırımı asit çözünürlüğü daha fazla saptanmış.
sıvısı analizi, görüntüleme çalışmaları ve tedavi-
ye yanıtla yapılabilir. Standart yaklaşım Cefotaxime (2g İV 8-12 saate
bir 5 gün) uygulanmasıdır. Ceftriaxone (2 g i.v /
Sekonder bakteriyel peritonit teşhisi için öne- 24 saat), Amoxacillin+clavulanic (1-2 gr her 6-8
rilen laboratuar kriterleri aşağıdakilerden saatte bir), florokinolonlar, piperasilin/tazobak-
en az iki tanesini içerir: Total protein> 1 g / tam asit de alternatif tercihlerdir.(2,10,14,16,17)
dl (10 g/L), glukoz <50 mg/dl (2.8 mmol / L ),
ya da LDH > serum için normal üst limit (15). Antibiyotik seçimi ile ilgili kaygı; SBP profilaksi-
sinde kinolon kullanılan merkezlerde ki dirençli
enfeksiyonlardır. Kinolonlar SBP şüphesinde
tercih edilmemelidir.Nefrotoksik antibiyotikler-
Tedavi den özellikle kaçınılması gereklidir.
Kültür sonuçlarının alınması zaman alıcı oldu-
Levofloksasin: Sefotaksim kadar asit sıvısına
ğundan tedaviye ampirik olarak başlamak ka-
penetre olmasada penisilin alerjisi olan hastalar-
çınılmazdır. Tedavi asidin ortadan kaldırılması,
da kullanılabilir.(17)
aktif enfeksiyon ve nükslerin önlenmesi şeklin-
dedir.(2,14,16) SBP şüphesinde ampirik tedaviye Norfloksasinle SBP profilaksisi antibiyotiğe
başlanması hayatta kalma şansını arttırır. SBP de dirençli enfeksiyonlara yol açar. Pentoksifilin
ampirik tedaviye başlama endikasyonları aşağı- norfloksasinle yapılan ratlarla yapılan çalışma-
daki bulgulardan bir veya birkaçının varlığında da pentoksifilinin bakteriyel translokasyonu ve
olur: CCL4 ilişkili siroz ve asitle oluşan SBP’ yi azalt-
tığı görülmüş. Bu çalışmada; Pentoksifilin norf-
• 37.8oC’den yüksek ateş loksasin kadar bakteriyel aşırı çoğalma, bakteri-
• Karında ağrı, hassasiyet varlığı yel translokasyonu ve SBP gelişimini azaltmış ve
• Mental durum değişikliği pentoksifilinin çekal mukozadaki oksidatif stresi
• Asit sıvı PMNL sayısı ≥ 250 hücre/mm3 azalttığı görülmüştür.
İyi emilmeyen antibiyotiklerle selektif intestinal
Bu bulguları olan hastalara; asit sıvısı, kan, id- dekontaminasyon, deneysel olarak bakteriyel
rar kültürü alınıp tedaviye erken başlanır. Eğer aşırı çoğalma, bakteriyel translokasyonu azal-
bu bulgular yoka PMNL sonucu çıkana kadar ması ve siroz ve SBP gelişimini engellemede son
beklemek daha mantıklıdır. Asit sıvısı enfeksi- derece etkilidir.(9)
yon bulgusu olanlara ampirik antibiyotik tedavi
başlanır.(17) Sekonder bakteriyel peritonit şüphesi olan has-
talara metronidazol ve sefotaksimle daha geniş
SBP için uygun antibiyotik ve dozu ile ilgili kapsamlı tedavi planlanmalıdır.(17)
belirgin veri yoktur.(17) Etken daha çok gr (-)
Oral tedavi: Komplikasyonsuz SBP’ler oral te-
bakteriler olduğundan, bunlara etkili olacağı
davi ile takip edilebilir.
düşünülen, tek veya kombine bir antibiyotik
tedavisi seçilmelidir. Koagülaz negatif stafilokok Tedaviye hızlı ve etkin yanıt alındığında oral
266
ve E. Coli çocuklarda sık SBP nedenlerindendir. antibiyotik tedavisi sonlandırılabilir. Ancak ağrı
Konu 9

ve ateş devam ederse parsentez tekrarı gerekir. Takip


PMNL sayısı tedaviye devam etme yada kesme

Spontan Bakteriyel Peritonit


kararı vermemizi sağlar. Bu durumda; Tedaviye, yakınma ve klinik bulguların düzeldi-
ği, asitin PNLsayısının 250/µl’nin altına indiği
PMNL sayısı <250 hücre/mm3 ise tedavi durdu- ve lökositozun düzeldiği döneme kadar devam
rulur. edilmelidir; bu nedenle tedavinin 24-48. saa-
PMNL sayım öncesi değerinden büyükse, altta tinde asit hücre sayımı tekrarlanmalıdır. Klinik
yatan cerrahi enfeksiyon araştırılmalıdır. düzelmenin olmadığı veya hücre sayısının geri-
lemediği durumlarda direnç sorunu ya da başka
PMNL sayısı yüksek fakat tedavi öncesi değer- bir tanı (örneğin sekonder bakteriyel peritonit)
den düşükse,antibiyotiğe 48 saat daha devam düşünülmelidir. Yanıt alınan vakalarda tedavi
edilir. Sonra parasentez tekrarlanır.(17) süresi 10-14 gündür; ancak daha kısa süreli (beş
günlük) tedavilerle de, tedavi başarısı (%93’e
IV Albümin infüzyonu: SBP’li hastaların ölüm
%91), rekürans sıklığı (%11.6’ya %12.8) ve in-
nedenleri arasında bu hastalarda gelişen renal
feksiyon ile ilişkili ölüm (% 0’a % 4.3) yönünden
yetersizlik de önemli bir rol oynamaktadır. İV aynı sonuçların elde edildiği bildirilmektedir.
albümin infüzyonu renal yetmezlik oranını Bazı merkezlerde ise ilk beş gün tedavi verildik-
düşürebilir. Renal yetmezlik renin-anjiotensin ten sonra klinik bulguları tipik şekilde gerileyen
aktivasyonu ve azalmış arteryel volüm efektivi- hastaların tedavisi kesilmekte, ancak karın ağrısı
tesi ile ilişkilidir. Volüm genişletilmesi böbrek veya ateş gibi bulguları tam düzelmeyen hastala-
fonksiyonlarının korunmasına ve SBP ye bağlı ra parasentez tekrarı yapılmakta, PNLsayısı 250/
hemodinamik değişikliklerin azalmasına neden µl’nin altında ise tedavi kesilmekte, üstünde ve
olur. Tanıyı takiben ilk gün 1.5 g/kg, üçüncü ilk düzeyinden düşük ise tedaviye iki gün daha
günü 1 g/kg dozunda human albumin infüzyon devam edildikten sonra parasentez kontrolü ya-
verilmesi önerilmektedir.(2,8,9) pılarak yanıtı değerlendirilmektedir.(12)

SBP geçiren bir hastada, bir yıl içerisindeki tek-


rarlama olasılığı % 70’dir. Sonraki ataklardan Klinik Seyir
korunmak için 400 mg/gün dozunda norfloksa-
sin veya 500 mg/gün PO siprofloksasinin sürekli Spontan bakteriyel peritonit, hastaneye yatırılan
kullanılması önerilmektedir.(14, 16-18) sirotik hastaların %10-30’unu etkilemektedir.
Erken tanı ve etken mikrobiyal ilaç uygun anti-
Kanama geçiren sirozlu hastalarda 7 gün, asit biyoterapiye rağmen ölümcül bir komplikasyon
protein düzeyi < 1/dl bulunanlarda ise hospi- olmayı sürdürmektedir. Bir ve 2 yıllık ömür bek-
talizasyon süresince koruma amaçlı antibiyotik lentisi sırasıyla %30-50 ve %25-30 olarak bildi-
tedavisi (primer profilaksi) önerilir. rilmiştir. Bir yıl içinde olguların %69’unda has-
talık tekrarlamakta ve yine %50’si ölmektedir.(6)
Proflaksideki diğer seçenek trimethoprim + sul-
famethoxazol kombinasyonudur. Haftada 5 gün
1 tablet (çift dozlu) kullanılır.(14) Özet
* Karaciğer sirozlu bir hastada; Periton
İlaçlar infeksiyonunun lokal belirti ve bulguları
• Cefotaxime (2-3 x 2g IV) (karın ağrısı, rebaund, kusma, ishal ve ile-
• Ceftriaxone (2 g IV / 24 saat), us) ve infeksiyonun sistemik bulgularının
(ateş, lökositoz) varlığında spontan bakte-
• Human albumin infüzyonu 1.5 g/kg
riyel peritonitten şüphelenilmelidir.
• Norfloksasin 400 mg/gün 267
8. Runyon BA, Kaplan MM, Bonis PAL. Patho-
* SBP tanısı için parasentez ve asit sıvısının genesis of spontaneous bacterial peritonitis. Up-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

analizi gereklidir. date:26/10/2010 erişim adresi: www.Uptodate.


* Asit sıvısında mm3’de 250 den fazla com erişim tarihi: 17/04/2012.
PMNL bulunması pozitif olarak değer- 9. Corradi F, Brusasco C, Fernandez J et al. Effects
lendirilir. of pentoxifylline on intestinal bacterial over-
growth, bacterial translocation and spontaneous
* SBP şüphesinde ampirik tedaviye başlan-
bacterial peritonitis in cirrhotic rats with ascites.
ması hayatta kalma şansını arttırır. Digestive and Liver Disease 2012;44:239-44.
* Hastalarda elektrolit imbalansı olabilece- 10. Mirnejad R, Jeddi F, Kiani J et al. Etiology of
ği unutulmamalıdır. spontaneous bacterial peritonitis and determi-
* Sık ve çok miktarda parasentez yapılan has- nation of their antibiotic susceptibility patterns
talara albumin infüzyonu düşünülmelidir. in Iran. Asian Pacific Journal of Tropical Disease
2011:116-8.
11. Kalafat H. Toplumdan edinilmiş karın içi enfek-
Kaynaklar siyonlar. İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli tıp
eğitimi etkinlikleri. Akılcı antibiyotik kullanımı
1. Runyon BA. Management of adult patients ve erişkinde toplumdan edinilmiş enfeksiyonlar
with ascites due to cirrhosis. Hepatology sempozyum dizisi, 2002;31:249-58.
2004;39:841-56.
12. Çağatay AA. Öztürk S. Spontan Asit infeksi-
2. Caruntu FA, Benea L. Spontaneous Bacterial yonu. Klimik Dergisi 2002;15:3-7
Peritonitis: Pathogenesis, Diagnosis, Treatment.
J Gastrointest Liver Dis March 2006;15:51-6. 13. Runyon BA, Kaplan MM, Bonis PAL Spon-
taneous bacterial peritonitis variants. Update:
3. Ertem GT. Karaciğer Sirozu ve İnfeksiyon. 03/01/2011 erişim adreTsi: www.Uptodate.com
Klimik Dergisi 2004;17:173-6. erişim tarihi: 17/04/2012.
4. Runyon BA, Kaplan MM, Bonis PAL. Clinical 14. Sonsuz A. Karaciğer Sirozunda Hasta Takibi Ve
manifestations of spontaneous bacterial perito- Klinik Sorunlar. İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
nitis. Update: 30/08/2010 erişim adresi: www. Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Türkiyede Sık
Uptodate.com erişim tarihi: 17/04/2012. Karşılaşılan Hastalıklar II Sempozyum Dizisi
5. Bozkurt HS. Sirozlu Hastalarda Hepatopulmo- Kasım 2007; 58:99-112.
ner Sendrom Sıklığının Araştırılması. Çukurova 15. Runyon BA, Kaplan MM, Bonis PAL. Diag-
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabil- nosis of spontaneous bacterial peritonitis. Up-
im Dalı Uzmanlık Tezi 2008. date:19/07/2010 erişim adresi: www.Uptodate.
6. Tüzün Y, Kılınç İ, Davut Akın, Çil T, Özcan com erişim tarihi: 17/04/2012.
M. Spontan Bakteriyel Peritonit Hastalarında 16. Koulaouzidis A, Bhat S, Saeed AA. Spontane-
Mortalite İle İlişkili Faktörler. Dicle Tıp dergisi ous bacterial peritonitis. World J Gastroenterol
2008;35:10-5. 2009;15:1042-9.
7. Nischalke HD, Berger C, Aldenhoff K et al. 17. Runyon BA, Kaplan MM, Bonis PAL. Treat-
Toll-like receptor 2 promoter and intron 2 poly- ment and prophylaxis of spontaneous bacterial
morphisms are associated with increased risk for peritonitis. Update:15/03/2011 erişim adresi:
spontaneous bacterial peritonitis in liver cirrho- www.Uptodate.com erişim tarihi: 17/04/2012.
sis. Journal of Hepatology 2011; 55:1010-6.
18. Wolf DC. Cirrhosis. www.emedicine.medscape.
com. Updated: 11/08/2008. Erişim tarihi: 17
temmuz 2009.

268
Konu 10

ACİLDE ANOREKTAL HASTALIKLAR

Dr. Gürkan Ersoy

Giriş olursa o zaman hemorroid denir ki bu hastalık


insanların büyük çoğunluğunu etkileyen bir
Toplumumuzda anal bölge hastalıklarına sık hastalıktır.
rastlanmaktadır. Anal fissür, pilonidal sinüs,
hemorroid en sık görülenlerdir fakat görülme İnternal hemorroidler, dentat çizginin proksi-
oranı tam olarak bilinmemektedir. Bunun da malinde A. Rectalis Superior’un terminal dalları
en önemli nedenlerinden biri olayın sosyal bir ile birlikte seyreder ve hasta prone pozisyonun-
hastalık olması, hastalığın lokalizasyonu itibari da iken saat 2-5 ve 9 hizasında görünecek şe-
ile utanma duygusunun ortaya çıkması ve ki- kilde longitüdinal olarak sağ posterolateral, sağ
şilerin doktora gitmekte çekinmeleri olabilir. anterolateral, süperior rektal arterin uç dalları
Anorektal hastalıklar basitten çok karmaşık has- boyunca ilerler. İnternal hemorroidler normal-
talıklara kadar olabilmektedir. Bazen tek, bazen de rektal tuşede palpe edilmez, en iyi anoskopik
birçok lezyon olarak kendini gösterebilmektedir. muayenede gözlenir.
Mevcut bulgu ve hastalıklar bazen hayati tehlike
yaratabilen ciddi lokal veya sistemik hastalıkla- Hemorroidlerin oluş mekanizması her ne kadar
rın belirtileri olabiliyor. Ayrıntılı tıbbi öykü ve bilinmiyorsa da kabızlık, ıkınma, sık ishal ve yaş-
dikkatli fizik muayene tanı ve tedavide bize en lılıkla hemorroid oluşmasında bir ilişki vardır.
yardımcı başlıklardır. Hemorroidleri olan ve sık sık ishal olan hasta-
larda inflamatuvar barsak hastalığından şüphe-
Bu bölümde anorektal bölge hastalıklardan acil
serviste en sık rastladıklarımızdan bahsedilecek- lenmek gerekir. Kırk yaş üzeri rektal kanama ile
tir. Genel başlıklar olarak bu bölgede görülen müracat eden hastalarda tümör varlığı mutlaka
hastalıklar; Hemorroid (tromboze, external, in- dışlanmalıdır.
ternal), anal kriptit, anal fissür, anal fistül, ano-
rektal apse, proktit, veneryel hastalıklar (gonore,
sifiliz vs.), herpes, AIDS’e bağlı enfeksiyonlar, Klinik Bulgular
rektal prolapsus, anorektal tümörler, intrarektal
yabancı cisimler, anal kaşıntı, pilonidal sinüs, Hemorroid kanamaları genellikle kısa süren ka-
hidradenitis suppurativa, rektovaginal fistül vs namalardır yani kendiliğinden ve de kısa süre
sayılabilir.(1-8) içinde durur. Kan genellikle defekasyon ile çıka-
rılmış gaita veya tuvalet kâğıdı üzerine bulaşmış
İnternal veya eksternal hemorroidal plexuslar
şekilde veya defakasyon sonrasında tuvalet taşına
ileri derecede kanla dolar, prolabe ve tromboze
olursa o zaman hemorroid denir ki bu insanların kan damlaması şeklinde kendisini gösterir. Her
büyük çoğunluğunu etkileyen bir hastalıktır. ne kadar rektal kanamanın en sık nedeni hemor-
roidler ise de diğer daha ciddi kanama nedenleri
de mutlaka dışlanmalıdır. Sadece klinik bulgu-
Hemorroidler lar ile kolonik lezyonları hemorroidlerden ayırd
İnternal veya eksternal hemorroidal plexuslar edemeyiz. Hemorroidlerden olan kanamalar ki-
ileri derecede kanla dolar, prolabe ve tromboze şide kronik anemi ile sonuçlanabilir (Resim 1).
hemorroidler, prolabe ve tromboze olabilirler ki
bunun sonucunda da rektal kanama ile ciddi ke-
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

sici tarzda ağrıya neden olurlar.

İnkarsere hemorroidler oldukça ağrılıdır, enfek-


te, nekroze olabilir veya üriner retansiyona yol
açabilir.

Hemorroidler prolabe olduysa hastada müköz


akıntı ve anal bölgede kaşıntı ortaya çıkabilir.
Eğer prolapsus redükte edilemez ise ilerleyen
ve artan ödem ve takiben strongülasyon ortaya
çıkabilir. Diğer komplikasyonlar arasında ciddi
kanama, tromboz, enfarkt, gangren, sepsis ve
karaciğer apsesi gelişimi sayılabilir. Hem stron-
gülasyon hem de tromboz oldukça ağrılıdır,
Resim 1. Anorektal bölgede internal ve external hemor- bölgede ciddi seviyede ödem vardır ki bu ödem
roid lokalizasyonları ameliyat öncesi mutlaka tedavi edilmelidir. İn-
kansere hemorroidler oldukça ağrılıdır, enfekte
olabilir, nekroz gelişebilir ve hastada idrar retan-
Ekstrenal hemorroidler tromboze değilse genel-
siyonuna neden olabilir.
likle ağrısızdır. Hasta anal bölgede ağrıdan ya-
kınıyor ama hastanın hemorroidleri tromboze
değil ise o zaman perianal veya intersfinkterik
apse veya anal fissürden şüphelenmek gerekir.
Tedavi
Tromboze eksternal hemorroidler dentat çizgi- Tromboz veya gangren gelişmediği sürece has-
nin distalinde ortaya çıkar, ağrılıdır ve perianal talar sıklıkla lokal ve cerrahi dışı yöntemlerle
bölgede yanma hissi olan yumru şeklinde tarif tedavi edilirler. Hafif-orta seviyede yakınmaları
edilir. Eksternal tromboze hemorroidler genel- olan hastalar konservatif tedavi edilmelidirler.
likle mavi-pembe renkte görünürler. Hemorro- Komplike olmayan, hafif yakınmaları olan ve
idler valzalva manevrası ile daha belirgin ve gö- prolabe internal hemoroidi olan hastalarda elle
rünür hale gelirler. Defekasyon esnasında hasta redüksiyon ve günde en az üç defa ve her defe-
çok ciddi ağrıdan yakınır ama ağrı zaman içinde kasyon sonrası olmak üzere, en az 15’er dakikalık
kaybolur. Hemorroid pakeleri irileştiğinde pro- sıcak su oturma banyoları (sfinkter basıncını dü-
labe olabilir ve hastanın belirli aralıklarla bunu şürmektedir) ağrı tedavisinde en etkin tedavidir.
redükte etmesi gerekebilir. Oturma banyosu sonrası oluşabilecek maseras-
Komplike olmayan internal hemorroidler genel- yonu engellenmek için anal bölge kibarca ve
likle ağrısızdır çünkü bu bölgenin visseral iner- atuşman tarzında silinerek kurulanmalıdır. To-
vasyonu çok zayıftır. Komplike olmayan internal pikal analjezikler ve steroid içeren kremler anal-
hemorroidler karşımıza genellikle defekasyon sı- jezik etki gösterebilir. Hasta klozette defekasyon
rasında ortaya çıkan parlak kırmızı renkli rektal öncesi veya sonrası uzun süre oturmamalıdır.
kanama şikâyetiyle başvururlar. Hastada ağrı var Akut dönem tedavi edildikten sonra kişinin do-
fakat tromboze hemorroid yoksa o zaman pe- ğal laksatifler kullanması önerilir. Fakat hastayı
rianal veya intersfinkterik apse, anal fissür açı- ciddi ishal yapacak güçlü laksatifl erden veya te-
sından hastanın tekrar ayrıntılı şekilde muayene davilerden kaçınmak gerekir, çünkü ishal olunca
edilmesi gerekir. İnternal hemorroidler trombo- oluşan sıvı gaita kriptite neden olup, tablo anal
ze veya prolabe oldukları zaman rektal tuşe sı- sepsisle sonuçlanabilir. Kişide grade IV inkarsere
rasında parmakla hissedilebilirler. Dışarıya doğ- internal hemorroid varsa o zaman hastada genel
270 ru açılmış ve içeriye doğru itilemeyen internal cerrahi konsültasyonu gerekir.
Konu 10

Eksternal hemorroidlerde hematom oluşumu


genellikle kendi kendini bir hafta içinde sınır-

Acilde Anorektal Hastalıklar


lar. Eksternal tromboze hemorroidlerin tedavisi
yakınma ve bulguların şiddetine göre ayarlanır.
Eğer tromboz hali 48 saatten uzun süredir var,
şişlik küçülmeye başladı, hassas değil ve ağrı da-
yanılabilecek ölçüde ise kişi laksatifler ve sıcak
su oturma banyoları ile tedavi edilebilir. Rektal
kanala yerleştirilen fitillerin faydası yoktur. Di-
ğer yandan, olay akut, 48 saatten az bir süredir
var, çok ağrılı ise tromboz üzerine yapılacak kesi
ile ciddi rahatlama sağlanır. Eğer bu hasta çocuk,
gebe, immünkompromize, portal hipertansi-
yonlu bir hasta veya koagülopatik veya antikoa-
gülan kullanan bir hasta ise insizyon acil serviste
yapılmamalıdır. Resim 2B. Tromboze eksternal hemorroidin üzerindeki
cildin kaldırılması.
Tedavisinde hasta sol yanı üzerine veya prone
pozisyonuna getirilir. Bir kişi kalçaları dış yan-
lara doğru çekerek anal kanalın, yani tromboze
hemorroidin gözle daha rahat görülebilir hale
gelmesini sağlar. Eğer bize yardımcı olacak bir
kişi yoksa bu işlem flasterler yoluyla, yine kal-
çaların dışarıya doğru açılarak anal kanalın ra-
hat görülmesi sağlanır. Bu bölgeye uygulanacak
lokal anestezi için içinde epinefrin (1:200,000)
olan ve bikarbonatla tamponlanmış % 0,5’lik
bupivacaine (Marcaine®) kullanılabilir.
Gluteuslar dışarı doğru çekilip tromboze hemor-
roid pakesi gözle rahat görülebilir hale gelince
üstüne lineer veya eliptik insizyon yapılır. Cilt
flebi kaldırılır ve içerdeki tromboze kan pıhtıları
dışarıya alınır (Resim 2/A-B-C).

Resim 2C. Pıhtı parçalarının çıkartılması.

Tromboze eksternal hemorroide müdahale edi-


lip içindeki pıhtı parçaları çıkarıldıktan sonra
buradan olacak olan kanama bir spanç parçası
ile bası yaparak ve bir süre burada tutarak kont-
rol edebilir. Drenaj yapıldıktan 6-12 saat sonra
kişi ilk sıcak su oturma banyosuna başlayabilir.
Bu oturma sonrası eğer bölgeden yine kanama
olacak olursa yine spançla bası yaparak kanama
durdurulabilir. Hastanın ağrısı için narkotik
ilaçlar reçete edilebilir fakat bu tür ilaçların ka-
bızlık ve sonucunda yine komplikasyonlara ne-
Resim 2A. Tromboze eksternal hemorroid üzerine yapı- den olabileceği unutulmalıdır. Devam eden ka-
lan eliptik insizyonu. nama, nüks, enfeksiyon, fistül ve apse oluşumu 271
gibi komplikasyonlar oluşabilir bu nedenle kişi dir. Kabızlık çeken çocuklar sıklıkla gaitalarını
24 ve 48 saat sonra kontrole çağrılmalıdır. Eğer yaptıkları zaman makatlarında ağrı duyduklarını
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

gerek varsa kalıcı hemorroidektomi ameliyatı söylerler ki bunlarda da neden büyük ihtimalle
için kişi genel cerrahi polikliniğine yönlendiri- altta yatan neden anal fissürdür. Şikâyeti olan
lebilir. İnternal hemorroidi olan hastalarda de- çocuklarda çocuk istismarından da şüphelen-
vam eden ciddi kanama, inkarserasyon ve/veya mek gerekir. Fissürler genellikle kalıcıdır çünkü
strongülasyon varsa ve ağrı geçmiyorsa o zaman muhtemelen internal sifinkter spazmı altta ya-
hastada acil cerrahi konsültasyonu veya cerrahi tan bir enfeksiyona sekonder artmıştır.
girişim endikasyonu vardır.(1,2,5,6)

Klinik Bulgular
Anal Fissür
En sık görülen yakınma, keskin kesici tarzda ağrı
Anal fissür anal kanalın yüzeyel ve lineer yırtı- olmasıdır. Ağrı tipik olarak dışkılama sırasında
ğıdır. Bu bölgedeki epitel anodermden oluşur veya sonrasında ortaya çıkar. Ağrı, dışkılama
ki içindeki sinir dokusu oldukça fazladır. Bu sonrası anal bölgede künt bir ağrı şeklinde bir
nedenle ağrılı anorektal kanamalı hastalarda en süre daha devam edebilir, fakat tipik olarak defa-
sık konulan tanı anal fissürdür. Anal fissürler kasyonlar arasında ağrı yoktur. Bu özelliği nede-
çocuklarda ve genç erişkinlerde sık görülmekle
niyle de diğer ağrılı anal bölge hastalıklarından
birlikte infantlardaki rektal kanamanın en sık
ayrılmaktadır. Oluşan kanama miktar olarak az
nedenidir.
ve parlak kırmızı renkte olup, genellikle tuvalet
Anal fissürler kronikleşince soluk bir renk alır- kâğıdına bulaşmış olarak görülür. İnfantlarda,
lar ve çevre dokularda ödem dikkati çeker. Bu gaita veya kullanılan tuvalet kâğıdı üzerinde kır-
ödem fissür kenarlarının yükselmesine neden mızı renkte kan görürsek o zaman anal fissür-
olur. Zamanla distalinde hipertrofik papilla ve den şüphelenmemiz gerekir. Sfinkter spazmı ve
sentinel pili oluşur. Anal fissürlerin %90’nından ağrı ve o kadar fazla olabilir ki kişi defakasyon
çoğu arka orta hatta oluşur. Kadınların %10 ile yapmak istemez, tuvaletini tutar. Bu da kabız-
40’ında, erkeklerin ise sadece %1’inde ön ve orta lığa neden olur. Kabız olan kişide anal fissür
hatta olabilir. Anal fissürler her iki lokalizasyonda oluşumu daha sık görülür, hasta kısır döngüye
da aniden ortaya çıkabilirler. Kadınlarda doğum girer. Unutulmamalıdır ki tuvalet kâğıdında kan
sonrası anterior fissürler oluşabilir. Bir hastada görülmesi nedeni aynı zamanda anal kanalın sıy-
iyileşmeyen fissür varsa veya orta hatta lokalize rıklarına bağlı olabilmektedir.
değilse bu kişide altta yatan başka ciddi hasta-
lıklardan şüphelenmek gerekir. Bunlar arasında Anal fissür tanısı genellikle tıbbi öykü ile ko-
Crohn hastalığı, kronik ülseratif kolit, anüsün nulur. Fakat tüm hastalarda anal bölge mutlaka
skuamöz hücreli karsinomu, anal kanalı da invaze muayene edilmelidir. Hasta defekasyon yapa-
eden rektum adenokarsinomu, meme dışı Paget cakmış gibi ıkınınca anal fissür daha belirgin,
ve Bowen hastalığı gibi anal kanserler, lokalize gözle görülebilir hale gelir. Hastanın muaye-
anal kanserler, lösemi, lenfoma, sifilitik fissürler, nesinde eritematöz ve az miktarda kanamanın
klamidya, gonore ve tüberküloz ülseri sayılabilir. olduğu çatlak alanı görülür. Çatlağın distalinde
Bu hastalıklardan şüpheleniyorsak ülser kenarın- nöbetçi pilinin olması ve derin ülserin varlı-
dan biyopsi, anal kanaldan kültür almak ve hasta- ğı çatlağın bize kronik olduğunu düşündürür.
yı sistematik şekilde muayene etmek gerekir. Mesela %2’lik lidokain jel gibi topikal anestezik
Sıklıkla görmeye alıştığımız şekilde orta hatta madde uygulaması ağrıyı kısmen hafifletebilir.
lokalize anal fissürler genellikle sert kıvam ve iri Eğer hastada anal fissür görünüyor ise hasta çok
kalibrede, kabız kıvamında gaita çıkartılması, ağrı duyacağı için akut hal düzelinceye kadar
272
veya tekrarlayan ishallerden sonra görülmekte- rektal tuşe yapılmamalıdır.
Konu 10

Tedavi ateş ve zayıflama şikayetile başvururlar. Derinde


lokalize perirektal apseler cilt bulguları vermeye-

Acilde Anorektal Hastalıklar


Anal fissürlü hastada tedavinin amacı strüktür bilir fakat rektal bölgede ağrı ve hassasiyet mut-
oluşmasını engellemek, anal sifinkter spazmını laka mevcuttur.
azaltmak/yok etmek ve tabii en önemlisi hastada
yakınmalarına yönelik iyileşme sağlamaktadır.
Günde 3-4 defa en az 15 dk ve ilaveten her de-
fakasyon sonrası sıcak su oturma banyoları şika-
yetlerine yönelik iyileşme sağlar. Aynı zamanda
hastanın diyetini düzenleyerek ishal ve kabızlığı
engellersek striktür gelişmesini de önlemiş olu-
ruz. Hidrokortizon içeren lokal anestezikli mer-
hemlerin bölgeye uygulanması rahatlama sağlar.
Anal bölgenin temiz tutulması çok önemlidir,
bu nedenle bölge defekasyon sonrası bölge çok
iyi temizlenmelidir. Anal fissür, ülsere alanın
tekrar epitelize olması ve bölgede granülasyon
dokusunun gelişmesiyle iyileşir. Komplike olma- Resim 3A. Anorektal bölgeden kesit
yan basit anal fissürlerin çoğu birkaç hafta içinde
iyileşir, fakat kronik anal fissürlerde medikal te-
davi sonrası nüks vakaların %50’sinde görülebi-
lir. Beklenen süre içinde iyileşme sağlanamıyor
veya fissür sıkça nüks ediyorsa hastayı genel cer-
rahi polikliniğine sevk etmek uygun olur.(1,2,3,4,8)

Anorektal Apse
Rektal apsenin yakınma ve bulguları ağrı ve pü-
rülan akıntıdır. Hastaların çoğunda apse bir anal
Resim 3B. Anorektal bölgede apse oluşabilecek potan-
kript ve bezinin iltihaplanması ile başlar. Temel siyel boşluklar
mekanizma olarak bir anal kriptin tabanındaki
bezin tıkanması ile başlamaktadır. Apseler dai-
ma hem aeorobik hem de anaerobik bakteriler-
den oluşmaktadır. Başlayan apse çevredeki po-
tansiyel boşluklara doğru rahatlıkla ilerleyebilir,
çünkü bu bölgeler gevşek olduğu için direnme
gücü yoktur. Gevşek dokudan oluşan bu boş-
luklar tek başına enfekte olabilecekleri gibi diğer
bölgeler perianal boşluk, intersfinkterik boşluk,
iskiorektal (iskioanal) boşluk, derin postanal
boşluk ve supralavetor (pelvirektal) boşluk ile Resim 3C. Anorektal bölgede muhtemel apse lokali-
de birlikte enfekte olabilirler (Resim 3/A-B-C) zasyonları
Lokalizasyonlar içinde perianal apseler en sık,
supralavetor apseler ise en nadir görülen tipler- Derin perirektal apse ile birlikte olmayan izole
dir. İkinci sıklıkta gördüğümüz iskiorektal apse- perianal apseler, acil servis şartlarında tedavisi
ler daha büyük, endüre, iyi sınırlıdır ve lateralde yapılacak tek apse türüdür. Her ne kadar öykü
görünürler. Hastalar genellikle bu bölgede şişlik, ve klinik muayene ile apse tanısı koymak müm-
273
künse de hastada ciddi ağrı var ama belirgin fizik oturmakla ağrı daha da artar (özellikle inters-
muayene bulgusu yok ise o zaman ultrasonografi finkterik apselerde) İskiorektal apseler oldukça
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

bize tanıda yardımcı olabilir. ağrılıdır, boyutları büyüdüğü zaman daha endü-
re ve eritematöz hale gelirler ve perianal apselere
İİskiorektal ve diğer derin apseler bize ciddi göre anüsün daha lateralinde yerleşirler. Hasta
problemler yaratır. İskiorektal boşluk rektumun ileri derecede huzursuz ve rahatsızdır. Rektal
her iki yönünde geniş büyük potansiyel boş alan tuşede hassas bir kütle palpe edilebilir veya eri-
yaratır ki burası post anal boşlukla bağlantı ha-
tamatöz fluktuasyon veren alan olabilir. Hastada
lindedir. İntersfinkterik, submuköz, supralava-
lökositoz olabilir. İntersifinkterik apselerde de-
tör apselerde bilinen belirgin yakınmalar olsa
fakasyon sırasında ortaya çıkan ağrı olur, rek-
bile şişlik olmayabilir. Bu bölgelerdeki enfeksi-
tal tuşede genellikle arka lokalizasyonda hassas
yonlar sinsi ve geniş olabilir. Eğer sadece ciltte
ağrılı kütle palpe edilebilir, bululara makattan
kızarıklık varsa endorektal ultrasonografi, anes-
tezi altında muayene, bilgisayarlı tomografi veya akıntı ve hastada ateş eşlik edebilir. Buna karşın
manyetik rezonans görüntüleme bize tanıda yar- supralavatör apseler az belirti verir, hasta kalça-
dımcı olabilir. Ultrasonografi intersfinkterik ve larında ve perirektal bölgesinde ağrıdan yakınır.
submukozal apselerin teşhisinde bize yardımcı Ateş, lökositoz ve üriner retansiyon sık görülür.
olurken bilgisayarlı tomografi ve/veya manyetik Hastada ağrılı, hassas, inguinal lenfadenopati
rezonans görüntüleme, supralavator ve iskiorek- olması derin apse olduğunu düşündürür. Sup-
tal apse gibi derinlerde lokalize apse formasyo- ralavator apseler vajinal veya rektal muayenede
nunun tanısında daha etkindir. fark edilebilir.

Apsesi olan hastalarda bir takım hastalıklardan


şüpelenmek gerekir, bunlar; crohn hastalığı, Tedavi
anorektal bölge veya komşu alan karsinomları,
ülseratif kolit, radyasyon fibrozisi, travma, hodg- Anal apsenin tedavisi insizyon ve drenajdır. Tüm
kin hastalığı, tüberküloz, gonokokal proktit, perirektal apseler (supralavator, intersfinkterik
lanfogranüloma venerum, immünkomporomize ve komplike iskiorektal) mutlaka ameliyathane-
hastalar, klamida, aktinomiçes, herpes, stafilako- de drene edilmelidir.
kus aureus, streptekokus ve enterokokus cinsleri
tarafından yaratılan enfeksiyonlar sayılabilir. İzole, basit, fluktuasyon veren perianal apseler
eğer daha derinde bir apse yoksa lokal anestezi
kullanılarak ve hatta sıklıkla sedasyon aneljezi
Klinik Bulgular altında ve acil serviste direne edilebilir. Hastaya
yapılacaklar anlatılmalı, yazılı ve sözlü izni alın-
Anorektal apseler orta yaş grubu erkeklerde daha malı, uygun pozisyon verilmeli, hazırlık yapıl-
sıktır. Perianal apse anüs civarında rahatlıkla pal- malı ve anal bölge iyice görünür hale getirilme-
pe edilir. Derin perirektal apseler ise rektal tuşe lidir. Epinefrin içeren lokal anestezik (lidokain)
ile lateralde anal deliğin daha uzağında kaba mümkün olan en ince iğne ile (25-30G) enjekte
etimiz üzerinde fark edilebilir. Başlangıçta has- edilir. Hem cilt altı hem de lokal alanlara en-
ta künt veya zonklayıcı ağrıdan yakınmaktadır jeksiyon yapılarak lokal anestezi sağlanır, eğer
ki bu ağrı defakasyon öncesi şiddetlenidir, de- ihtiyaç devam ederse o zaman hastaya sedasyon
fakasyon sonrası azalır, fakat iki defakasyon sü- analjezide uygulanmalıdır.
resi arasında da az da olsa devam eder. Buradaki
en önemli olay defakasyon sırasında anal kanalı Gerek varsa 18G iğne takılmış bir enjektör ile
dolduran gaitanın etrafa bası yapması ve hasta- apsenin ağrılı bölgesinden ponksiyon yapılarak
nın ağrısının artmasıdır. apsenin yeri lokalize edilebilir. Apse üzerine tek
çizgi halinde insizyon yapılacak olursa apse boş-
Apse genişleyip boyut olarak büyüdüğünde ve luğu tekrar süratle kapanıp nüks edebilir. Çünkü
yüzeye yaklaştığında eşlik eden ağrı duygusu kapanan apse poşu içinde tekrar apse içeriği bi-
274 daha da artar. Ikınma, öksürme, hapşırma ve rikir. Bu şekilde, apse tek bir insizyon ile drene
Konu 10

edilecek olursa apse boşuğu içine mutlaka spanç lümünde perianal fistül gelişebileceği hatırlatıl-
yerleştirilerek apse ağzının kapanması engellen- malıdır.(1-6,8)

Acilde Anorektal Hastalıklar


melidir. Bu hastalar 24 saat boyunca yakından
takip edilmeli ve ileri dönemde cerrahi tedavisi İntrarektal Yabancı Cisimler
planlanmalıdır. Apse boşluğundan yeterli dre-
naj sağlayabilmek için en şiş ve fluktuasyon Tıp literatürü intrarektal bölgeye itilmiş çok de-
veren bölgesinden yıldız şeklinde insizyon yapıl- ğişik yabancı cisim olgularıyla doludur (Resim
malıdır (Resim 4). 5/A-B) Hasta karın ağrısı ve kramplar, anorek-
tal kanama ve anorektal bölgede huzursuzluk ile
akıntıdan yakınır. Tabii hasta acile başvurduğu
zaman tıbbi öyküsünde doğruyu söylemeyecek-
tir. Hastadaki bulgularla öykünün birbirine uy-
maması, örtüşmemesi hali vardır. İtilen yabancı
cisimlerin çoğu rektal ampulla bölgesindedir, bu
nedenle dijital muayenede, yani rektal tuşede
palpe edilebilir veya proktoskopik muayenede
görülebilir. Proksimalde olan yabancı cisimler
genellikle palpe edilemezler. Bu bölgedeki yara-
lanmalar içinde hematom oluşumu, perforasyon
ve eğer hasta gecikmeli olarak acil servise başvur-
du ise iskemik segmentler görülebilir. Bu hasta-
larda ayakta direkt batın grafisi çekilmelidir.
Çünkü bu sayede intrarektal yabancı cismin po-
Resim 4. Anorektal abse drenajı
zisyonu, ne olduğu, kaç tane olduğu, şekli, köşeli
mi, yuvarlak mı, rektal yoldan geri çıkartılabilir
Apse ağzı kapanmasın diye apse poşu içine gev- mi çıkartılamaz mı ve aynı zamanda muhtemel
şek şekilde spanç veya diren konulmalı ve 24 perforasyona bağlı karın içi serbest hava olup ol-
saat içinde çıkartılmalıdır. Aksi takdirde enfek- madığı anlaşılır. Her ne kadar rektum veya kolon
siyon riski artar. Ertesi gün bu dren veya spanç perforasyonu bu vakalarda nadir ise de oluştuğu
çıkartıldıktan sonra yara üzerine basit bir spanç zaman ciddi bir komplikasyondur. Extraperito-
kapatılır ve hasta 24 saat sonra sıcak su oturma nial bölgeden olan perforasyonlarda düz grafiler-
de psoas kası çevresinde ekstraperitoneal serbest
banyolarına başlar.
hava görülebilir. İntraperitonial bölgedeki yırtık-
Kural olarak sağlıklı kişilerde yeterli drenaj ya- larda ise çekilen akciğer grafisinde sağ diyafram
pıldıysa antibiyotiğe gerek yoktur. Diğer yan- altında serbest hava görülür. Eğer bu yabancı
dan, yaşlı hastalar, ateş, lökositoz, kalp kapakçığı cisim radyolojik yöntemlerle gösterilemiyorsa
hastalığı olan hastalar, selülit varlığı veya im- ve aynı zamanda karın içinde serbest hava olup
mündeprese hastalarda geniş spektrumlu antibi- olmadığını kesinleştirmek istiyorsak o zaman
otik kullanımı gerekir. hastaya batın tomografisi çekilmesi uygun olur.
Ateş, lokositoz, karın ağrısı, peritoneal bulgular
Piperacillin-tazobactam, 3.37 gram, her 6 sa- ve rektal kanama perforasyonun klinik belirtileri
atte bir IV, veya ampicillin-sulbactam 3 grams arasındadır. Her ikisi de hastanın hayatını tehli-
her 6 saatte bir IV. keye sokacak şekilde sepsis nedeni olabilir. Fakat
Hastanın tetanoz aşı hikayesi sorgulanmalı eğer ekstraperitonial bölgeden olan perforasyonların
gerek varsa yenilenmelidir. Hastayı taburcu et- konservatif tedavi edilebileceğini unutmamız
meden önce hayatının bundan sonraki bir bö- gerekir.
275
Cisim boyut olarak büyük ise çıkartılması için
gastroenteroloji kliniğinden yardım istenir ki
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

kolonoskopi aracılığıyla bu buradan çıkartıl-


sın. Bu yabancı cismi çıkartmak için sfinkterin
gevşetilmesi gerekir. Eğer hastanın anal sfinkter
tonusu çok fazla veya kendi isteyerek bunu ge-
nişletemiyor ise lokal perianal sinir blokajı ya-
pan ilaçlar veya enjeksiyonlar ile rahatlama sağ-
lanmalıdır. Aynı zamanda sedasyon analjezi de
uygulanmalıdır. Hasta sedatize edilip litotomi
pozisyonuna getirildikten sonra ince 30 G iğne
ile intradermal saat 6 ile 12 hizasında lokal anel-
jezik enjekte edilir. Doktor kullanmadığı elinin
işaret parmağını anal kanala sokar ve burada
parmağı kılavuz görevi görür ayni anda daha
geniş lümenli bir iğne ile internal sfinkter daire-
sel olarak lokal anestezi enjekte edilerek analjezi
sağlanır. Her bir kadran için 5 ml anestezik ye-
Resim 5B. Anorektal yabancı cisim örneği. terlidir. Ampul şeklindeki yabancı cisimler rek-
tal ampülla’da vakum etkisi yaratabilirler ki bu
da yabancı cismin basit traksiyon ile çıkartılma-
sını zorlaştırır. Bu etkiyi ortadan kaldırmak için
Tedavi yabancı cismin diğer tarafına bir kateter gönde-
rilir ve hava verilerek şişirilir. Bu yöntemin daha
Rektum distalinde yerleşmiş yabancı cisimlerin modifiye bir hali foley kateter itilmesidir. Foley
bazıları acil servis şartlarında çıkartılabilir, fakat sondanın balonlu kısmı cismi geçtikten sonra
eğer yabancı cisim cam veya köşeli kenarları var balonu şişirilir ve kendimize doğru çekilerek
ise o zaman cerrahi olarak çıkartılması daha uy- yabancı cisim dışarıya çıkarılmaya zorlanır. Eğer
gun olur. Acil serviste yabancı cisim çıkartmada çıkartırken sifinkter yaralanırsa genel cerrahi
başarılı olunabilmesi için bu yabancı cismin rek- konsültasyonu istemek gerekir.
tumun orta veya alt bölgesinde olması gerekir.
Hastalarda cismi çıkarma işlemi sedasyon anal- Eğer iskemi, perforasyon riski varsa o zaman ci-
jezi ile perianal ve submukozal alana analjezik sim cerrahi olarak çıkartılmalıdır. Bunun içinde
enjeksiyonu ile yapılabilir. hasta operasyona hazırlanmalıdır. Bu hazırlık
içinde uygun laboratuar tetkikleri istenir, damar
Anal kanala vazelin gibi kayganlaştırıcı krem yolu açılır ve hastaya kristaloid sıvı verilir, ge-
sürülür, obstetrik forsepsler yardımıyla hastaya niş spektrumlu antibiotikler IV başlanır.(1,2,3,4,7,9)
ıkınması önerilir ve böylece yabancı cismin doğ- Tedavi de;
ması beklenir. Yabancı cisim acil servis şartların-
Piperacillin-tazobactam, 3.37 gr 4x1 IV
da çıkartılamadı ve boyut olarak büyükse veya
rektumda yaralanmaya neden olmuş olabilece- uygulanabilir.
ğini düşünüyorsak proktoskopik muayene ve
radyolojik tetkiklerin yapılması uygundur. Şüp-
heli vakalarda hastalar en az 12 saat gözlenerek Pilonidal Sinüs
perforasyon olup olmadığı, buna bağlı peritonit Pilonidal sinüs genellikle orta hatta sakrum ve
tablosu gelişip gelişmeyeceği gözlenir. Rektal koksiks üzerinde, ortaya çıkar. Anal deliğe yakın
veya anal laserasyon gelişti ise tedavi edilmelidir. yerleşimleri nedeni ile enfekte pilondial kist ve
276
Konu 10

apseler bazen peri-rektal apse karıştırılmaktadır. * a. Toplumuzda anorektal hastalıklara çok


Eğer pilonidal sinüs enfekte olursa genellikle ar-

Acilde Anorektal Hastalıklar


sık rastlanmaktadır fakat insanların utan-
kada orta hatta sakrum ve koksiks üzerinde lo- ma duygusu nedeni ile çok az kısmı mü-
kalize olur. Diğer taraftan perirektal apse sonrası racaat etmektedir.
ortaya çıkan uzun at nalı şeklindeki fistüller de
pilonidal sinüsün olduğu bölgeye boşalabilir fa- * b. Anorektal aciller bu bölgenin yoğun
kat orta hatta değildir. sinir uçlarının bulunması nedeni ile çok
ağrılıdır. Bu bölgede yapılacak girişimler-
Pilonidal sinüs konjenital değil sonradan ortaya de lokal anestezi, sedasyon-analjezi giri-
çıkan hastalıktır. Buradaki kılların batması veya şimleri ihmal edilmemelidir. Hatta eğer
ters çıkması sonucu mevcut tablo ortaya çıkar gerekiyor ise büyük perianal abse gibi
ve yabancı cisim, granülom reaksiyonuna neden tablolarda drenaj ameliyathane şartların-
olur. Ortamda kıl ve sürekli enfeksiyon atakları da yapılmalıdır, bu nedenle genel cerrahi
olduğu için mevcut sinüs varlığını sürdürür. Pi- konsültasyonu istemek uygun olur.
lonidal sinüs hastalığı ağrısız kist, akut apse veya
kronik tekrarlayan boşalan ve kapanan bir sinüs * c. Perianal fissür şüphesi olan hastalarda,
halinde karşımıza çıkabilir. Drenajı olan fistül- anal spazm çok arttığı için rektal tuşe asla
lerde; anal fistül, sifilitik ve tüberküloz granü- yapılmamalıdır çünkü hasta dayanılmaz
lomları, basit fronküller, mantar enfeksiyonları ağrı duyar.
ve sakral osteomyelit ihtimalleri akıldan geçiril- * d. Perianal abse drene edilmeden önce
melidir. Tekrarlayan pilonidal sinüs hastalığında hastaya hayatının ileri dönemlerinde ma-
nadiren karsinom ortaya çıkabilir. Karsinomlar alesef perianal fistül gelişebileceği hatırla-
erkeklerde daha sıktır ve genellikle iyi differan- tılmalıdır.
siye deri tipi sukuamöz hücreli karsinomdur.
Tedavisi insizyon ve drenajdır. Ultrasonografi ile * e. Anorektal bölge acillerinde (perianal fis-
apsenin nereye kadar yayıldığı incelenebilir fakat sür, tromboze olan/olmayan hemorroidler)
bu tanı zaten genelde klinik olarak konur. Anti- günde 3-5 defa uygulanacak sıcak su otur-
biyotikler sadece selülit varsa endikedir. Tekrar- ma banyolarından hasta çok fayda görür,
layan vakalarda, apse acil serviste boşaltılabilir, bu nedenle tedavinin ana basamağıdır.
fakat kalıcı tedavisi için hastanın genel cerrahi
polikliniğine gitmesi önerilir.(1,3)
Kaynaklar
Özet
1. James K. Bouzoukis (2000), Anorectal Disor-
* Anorektal hastalık ile müracaat eden bir- ders, in: Judith E. Tintinalli, Gabor D. Kelen,
hastayı muayene eden acil tıp uzmanı için J. Stephan Sytapczynski (eds.), in: Emergeny
iki önemli başlık vardır. Medicine, a Comprehensive Study Guide (USA:
McGraw Hill Companies), 557-66.
* 1. Moral değerler: Hastanın utanma ve
2. Cem Terzi, Mehmet Füzün (2009), Anorek-
mahremiyet duygularına saygı duymak tumun Benign Hastalıkları, içinde: İskender
gerekir. Kişiye muayene şekli, yapılacak- SAYEK (ed.), Temel Cerrahi El Kitabı (Gas-
sa rektal tuşenin ne olduğu, neden ve ne trointestinal sistem, Kısım 8, Güneş Kitapevi,
amaçla, nasıl yapılacağı anlatılmalı ve İstanbul), sayfa: 494-509.
hastanın üstü mutlaka çarşaf ile örtülme- 3. Andrew Barleben, Steven Mills. Anorectal
li, izin alınmalı, girişim nazikçe gerçekleş- anatomy and physiology. Surg Clin North Am
tirilmelidir. 2010;90:1-15.
* 2. Tıbbi başlıklar: Şu noktalar unutul- 4. Daniel O. Herzig, Kim C. Lu. Anal Fissure.
mamalıdır. Surg Clin North Am 2010;90:33-44.
277
5. Erica B. Sneider, Justin A. Maykel. Diagnosis anorectal emergencies. Emerg Med Clin N Am
and Management of Symptomatic Hemor- 2011;29:369-400.
Bölüm 4. Gastrointesitinal Aciller

rhoids. Surg Clin North Am 2010;90:17-32. 8. Julie A. Rizzo, Anna L. Naig. Anorectal abscess
6. Robert T. Lewis, David J. Maron. Anorec- and fistula-in-ano: evidence-based management.
tal Crohn’s Disease. Surg Clin North Am Surg Clin North Am 2010;90:45-68.
2010;90:83-97. 9. Joel E. Goldberg, Scott R. Steele. Rectal Foreign
7. Kenton L. Anderson, Anthony J. Dean. For- Bodies. Surg Clin North Am 2010;90:173-84.
eign bodies in the gastrointestinal tract and

278
BÖLÜM 5

NEFROLOJİK ACİLLER
Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Akut Böbrek Yetmezliği ...................................................................................................281


Dr. Nihal Toprak

Konu 2. Acil Diyaliz Endikasyonları.............................................................................................287


Dr. F. Ozan Kahveci

Konu 3a. Serum Sodyum Bozuklukları ..........................................................................................291


Dr. Saime Paydaş

Konu 3b. Serum Potasyun Bozuklukları ........................................................................................301


Dr. Mustafa Yılmaz, Dr. Zeynep Kekeç

Konu 3c. Serum Kalsiyum Bozuklukları ........................................................................................309


Dr. Mustafa Yılmaz, Dr. Zeynep Kekeç

Konu 4. Asit-Baz Bozuklukları ......................................................................................................317


Dr. Nalan Kozacı
Konu 1

AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ


Dr. Nihal Toprak

Giriş kaynaklı ABY yoğun bakım ünitesinde yatan-


larda %20, servislerde yatan hastalarda %4 ora-
Akut böbrek yetmezliği renal filtrasyon fonksi- nında görülür.(3)
yonunda (GFR) ani veya hızlı gelişen azalmanın
görüldüğü durumdur.(1) GFR’deki azalma sağ- Hastanede yatmakta olan bireylerde gelişen
lıklı bireylerde veya önceden böbrek hastalığı ABY’de genellikle yoğun bakımda yatanlarda
olanlarda akut alevlenme şeklinde ortaya çıka- multiorgan yetmezliğinin bir parçası olarak ge-
bilir. Beraberinde serum kreatinin düzeyinde liştiğinden toplumsal kökenli ABY’ye göre ölüm
artış ve azotemi (kan üre nitrojen (BUN) kon- oranı, son dönem böbrek yetmezliğine gidiş,
santrasyonu), oligüri (günde 400 ml’den daha diyaliz ihtiyacı artmıştır. Hastanede yatanlarda
az idrar ) ve anüri (günde 100 ml’den daha az gelişen ABY’de ölüm oranı hastalığın şiddetine
idrar) gözlenir, ancak idrar miktarında azalma bağlı olarak %80’lere ulaşırken acil servise pre-
da olmayabilir (nonoligürik ABY). Hızlı akut renal ABY ile başvuran hastalarda %7 civarında-
böbrek hasarından hemen sonra serum kreatinin dır.(3,4) Sepsis ABY’de görülen ölümlerin yaklaşık
ve BUN değerleri normal olabilir ve tek bulgu %75’inden sorumlu iken, kalp ve solunumla
idrar çıkışının azalması olabilir. ilgili olaylarda ikinci en sık ölüm nedenini oluş-
turmaktadır.(5,6)
ABY prerenal, intrinsik renal ve postrenal olmak
üzere üç ayrı kategoride incelebilir.
Yakınma
Prerenal ABY: ABY gelişen olguların yaklaşık
olarak %60-70’inde görülür. Böbrek kan akı- ABY’de yakınmalar ciddi üremi gelişinceye ka-
mında parankim hasarı oluşturmayacak düzeyde dar azdır. Bu dönemde bulantı, kusma, uyku
bozulma vardır. Böbrek perfüzyonunun düzel- hali, halsizlik, koma gözlenen bulgulardır. Has-
tilmesiyle renal fonksiyonlar geri kazanılır. talarda yakınmalar genellikle altta yatan sebebe
bağlı olarak değişir.
İntrinsik renal ABY: Böbrek parankiminde ha-
sar mevcuttur. İntrinsik renal ABY’de görülen Prerenal ABY’de susama, ortostatik baş dönme-
patofizyolojik anormallikler intrarenal hemodi- si, idrar miktarında azalma gözlenir. Konjestif
namik değişikliklere bağlı olarak tubül hücrele- kalp yetmezliğinde taşipne ve taşikardi, yaşlı
rinin iskemi ve toksinlerle hasar görmesidir. hastalarda genellikle bilinç değişikliği gözlenir.

Postrenal ABY: Tıkanıklığın erken evrelerinde Intrinsik ABY’de; kristal nefropatisinde yan ağ-
glomerüler filtrasyon devam eder ve tıkanıklığın rısı, hematüri; faranjit ve yumuşak doku enfek-
olduğu bölgeden yukarıya doğru lümen içi ba- siyonu sonrası gelişen akut glomerüler nefritte
sıncın artmasına neden olur. Sonuç olarak prok- idrar renginde koyulaşma, ateş, halsizlik, artralji,
simal üreter, renal pelvis ve kalikslerde distansi- döküntü; pulmoner-renal sendromlarda (Wege-
yon ve GFR’de düşme meydana gelir. ner granulamatozis veya Good-pasture hastalı-
ğında) öksürük, nefes darlığı ve hemoptizi göz-
ABY nadiren toplumsal kökenli bir hastalık lenir. Postrenal ABY’de anüri sıklıkla gözlenir,
olup, (bir milyonda 100 oranında)(2) hastane oligüri ardından gelişen poliüri tanısaldır.
Tablo 1: ABY’de fizik muayenede elde edilen bulgular ve olası ABY nedenleri.(7)
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

Sistemler Bulgular Olası ABY nedenleri


Kardiyak Disritmi Tromboemboli
Üfürüm Endokardit
Artmış juguler venöz dolgunluk, ral Kalp yetmezliği
Pulmoner Ral, hemoptizi pulmoner-renal sendromlar
Gastrointestinal Diyare, kusma, yeme bozukluğu Hipovolemi
Kasıklara uzanan kolik karın ağrısı Ürolitiyazis
Pulsatil kitle, üfürüm Ateroemboli
Genitoüriner prostat hipertrofisi bulguları Tıkanıklık
Deri Livido retikularis, palpabıl purpura, kele- Sistemik vaskülit
bek tarzında eritem
Makülopapüler döküntü Allerjik interstisyel nefrit
Göz Üveit, keratit, kuru konjonktiva Otoimmün vaskülit Karaciğer hastalığı
Sarılık
Kulak İşitme kaybı Alport hastalığı

Tablo 2. Prerenal ABY ile intrinsik renal ABY ayırımında kullanılan kan idrar testleri
Böbrek yetmezligi tipi BUN/kreatinin idrar ozmolaritesi FENa
Prerenal ABY >20:1 >500 mOsm <1%
Intrinsic renal ABY <20:1 250- 300 mOsm >3%
*-- FENa :100 × (idrar sodyumu/serum sodyumu) ÷ (idrar kreatinini/serum kreatinin)

Laboratuvar Bulguları bilinmelidir. İntrinsik renal ABY’de parankimde


oluşan bu hasara bağlı olarak FENa >%1’dir.
Tam kan sayımı, kan üre azotu, serum kreati-
nini, serum elektrolitleri, kalsiyum, fosfor ve
albumin düzeyleri, tam idrar tetkiki, idrar mik- Görüntüleme Yöntemleri
roskobisi, idrarda sodyum ve kreatinin düzeyi ve
Görüntüleme yöntemleri özellikle postrenal
idrar ozmolaritesi de tüm hastalarda bakılmalı-
azotemi tanısında önemlidir. Renal USG ile
dır. Bazı durumlarda Tablo 3’te verilen testlerin
obstrüksiyona bağlı gelişen hidronefroz tespit
yapılması gerekebilmektedir.(7) edilir, renkli doppler USG ile renal perfüzyon
Prerenal ABY’de böbrek su emilimi arttırıp nor- ve ABY etyolojisinde rol alan büyük damarlara
bağlı sebepler değerlendirilebilir.(8)
movolemiyi devam ettirebilmek için fazla mik-
tarda sodyum tutar. Bu nedenle intrinsik renal Akciğer grafisi ile sıvı yüklenmesi, Wegener gra-
ABY’den ayırımında önemli bir tanı indeksi olan nulomatozu ve Goodpasture sendromu, endo-
fraksiyonel sodyum ekskresyonu (FENa) <%1’dir. kardit veya ateroemboliye bağlı gelişen pulmo-
Ancak kontrast ve pigment nefropatisi gibi int- ner embolide infiltrasyon görülebilir.
rinsik renal ABY yapan ve FENa < %1 olduğu EKG ile hiperkalemi bulguları, aritmi, iskemi,
durumların akılda tutulması gereklidir. Aynı şe- infaktüs değerlendirilir.
kilde, diüretik kullanımına bağlı gelişen perenal
ABY’de ve böbreğin sodyum reabsorbsiyonun Böbrek biyopsisi acil serviste uygulanmamasına
bozulduğu kronik böbrek hastalığı zemininde rağmen intrinsik ABY’nin spesifik nedeninin
282 gelişen prerenal ABY’de FENa>%1 olabileceği de tespit edilmesinde faydalıdır.
Konu 1

Tablo 3. Spesifik tipteki akut böbrek yetmezlikleri için bakılan kan testleri.

Akut Böbrek Yetmezliği


Kan testi bulguları Düşünülecek tanılar
Artmış kreatinkinaz veya miyoglobin düzeyi Rabdomiyoliz
Artmış prostat spesifik antijen Prostat kanseri
Anormal serum protein elektroforezi Multiple miyeloma
Düşük kompleman düzeyleri SLE,postinfeksiyöz glomerülonefrit,
Aantinötrofiliksitoplazmik antikor Pulmoner-renal sendromlar
Antinükleer antikor, çift sarmal DNA’ya karşı antikor SLE(sistemik lupus eritamazozus)
Glomerül bazal membrana karşı antikor Goodpasture sendromu
Streptolizin O, streptokinaz Poststreptokokkal glomerülonefrit
Düşük albumin düzeyi Karaciğer hastalığı, nefrotik sendrom

Tedavi Hiperpotasemi tedavisi için IV insülin (10 ünite


kristalize insülin) ve glukoz (50ml %50 dekstroz
Hastane öncesi akut hayatı tehdit eden durum- veya bunun eşdeğeri bir solusyonda) verilmesi
lar düzeltilmeli, destekleyici tedaviye başlanıl- 30-60 dakika içerisinde potasyumun hücre içine
malı ve hiperkalemi bulgularının tespiti için girişini sağlar ve birkaç saatlik zaman kazandı-
EKG çekilmelidir. rabilir. Sodyum bikarbonat (yaklaşık olarak 45-
Acil serviste ABY’nin tedavisine tanı koyulma- 50 mEq 5 dakika üzerinde infüzyon) ve iv veya
dan önce başlanmalıdır. Hava yolu açıklığı ve nebülizatörle verilen betamimetik ajanlar da po-
solunum desteği sağlandıktan sonra sıvı teda- tasyumun hücre içine girişini sağlar ve etkisi 15
visine başlanmalıdır çünkü hipovolemi ABY’yi dakikadan önce başlayıp, 1-2 saat devam eder.
şiddetlendirir. Hızlı sıvı tedavisi çoğu ABY’nin Yukarda sayılan tedavilerle potasyum düşüşü
tedavisinde yeterlidir, fakat hayatı tehdit eden sağlanıncaya kadar hastaya, hiperkaleminin kar-
overvolemiye neden olabilir. Bu hastaların de- diyak ve nörolojik etkilerini antagonize etmek
ğerlendirilmesi ve takibi için invaziv hemodi- için kalsiyum glukonat verilir.
namik monitorizasyon yapılmalıdır. Sıvı teda-
Metabolik asidoz serum bikarbonat düzeyi 5
visinde kristaloidler tercih edilir, kolloidlerden
mEq/L’nin altına düşmedikçe tedavi gerektir-
albumin renal hasarı arttıracağından kullanılma-
mez. Şiddetli asidozlar oral veya intravenöz
malıdır.(10) Üriner obstrüksiyon ABY’nin düzel-
tilebilir nedenlerindendir. Üriner kateterizasyon sodyum bikarbonat tedavisi ile düzeltilebilir.
ile üretral ve mesane çıkışındaki tıkanıklıkların Başlangıç tedavi dozu hastanın serum bikarbo-
teşhis ve tedavisi sağlanır ayrıca idrar miktarının nat düzeyine göre hesaplanan açığına göre ayar-
doğru tespiti yapılır bu nedenle infeksiyon riski lanmalı ve hasta metabolik alkaloz, hipokalsemi,
de düşünülerek rutin uygulanmalıdır. hipokalsemi, overvolemi ve akciğer ödemi gibi
tedaviye bağlı gelişebilecek komplikasyonlar açı-
Tedavide genellikle diüretikler ve renal vazo- sından yakından izlenmelidir.
dilatörler kullanılmasına rağmen bu ajanların
tedavide başarısız oldukları gösterilmiştir.(11) Fenoldopam böbrek hasarına neden olan hiper-
ABY’de diüretiklerin kullanımı sadece sıvı yükü tansif acillerde tercih edilir. ABY’de nitropurisi-
fazla olan hastalarda faydalıdır.(12) Düşük doz din siyanid ve tiyosinad toksisitesi düşünüldü-
dopamin güçlü vazodilatördür ve ABY’de renal ğünde nitropuside alternatif ilaçtır. Hızlı kan
kan akımını arttırır, ancak ölüm oranı ve böbre- basıncı değişikliklerine neden olabileceğinden
ğin iyileşmesi üzerine etkisi yoktur.(13) invaziv monitorizasyon eşliğinde kullanılabilir. 283
Tablo 4. ABY’de ayırıcı tanı(6, 3, 9)
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

ABY tipi ve altta


Olası bozukluklar
yatan problem
Prerenal ABY
Gerçek intravasküler
Sepsis, kanama, aşırı diürez, kusma, diyare
volüm kaybı
Böbreğe gelen effektif
Kalp yetmezliği, karaciğer hastalığı, hepatorenal sendrom, nefrotik sendrom
kan hacminde azalma
İlaçlara bağlı olarak
böbrek kan akımında Anjiotensin-konverting enzim inhibitörleri, nonsteroidal antiinflamatuvarlar
bozulma
İntrinsik renal ABY
Akut tubüler nekroz İskemi, toksinler, ilaçlar, radyokontrastlar
Glomerüler hastalık Hızlı ilerleyen glomerülonefrit, pulmoner-renal sendromlar,
Henoch-Schonlein Purpurası ateroemboli,trombotiktrombositopenik purpura,
Vasküler hastalık
HELLP sendromu veya postpartum ABY
Allerjik ilaç reaksiyonu, otoimmün hastalık: (SLE, miksedkonnektif doku hastalı-
İnterstisyel hastalık
ğı), piyelonefrit, infiltratif hastalık (lenfoma, lösemi)
Benign prostat hipertrofisi veya prostat kanseri, pelvik kitle, nörojenik mesane,
Postrenal ABY
üretral tıkanıklık

Mannitol infüzyonu böbrek transplantasyonu İlaçlar


sırasında(14) ve crush sendromuna bağlı gelişen
rabdomiyolizde ilk 6 saat içerisinde verildiğinde Furasemid: Erişkinlerde 20-80 mg PO/IV tek
böbreği koruyucu etkisi sahiptir(15) fakat yüksek doz; ilk dozdan 6-8 saat sonra tekrar edilir veya
doz arttırılır, doz artımı 20-40 mg şeklinde uy-
dozlarda verildiğinde ABY’ye neden olur.
gulanır ve 6-8 saatten önce ve ilk dozun etkisi
Renal replasman tedavisi ABY’nin hayatı tehdit görülmeden yapılmaz. Çocuklarda 2 mg/kg PO/
eden sıvı ve elektrolit komplikasyonlarının teda- IV tek doz; ilk dozdan 6-8 saat sonra 1-2 mg/
visinde anlamlı etkiye sahiptir. Renal replasman kg doz artımı yapılır, en fazla 6 mg/kg verilir.
tedavisi için aralıklı hemodiyaliz, sürekli venö-
Dopamin: Erişkinlerde ve çocuklarda 1-5 mcg/
venöz hemodiyafiltrasyon ve periton diyalizi
kg/min iv uygulanır.
uygulanır. Aralıklı hemodiyaliz sıvı, elektrolit
ve toksinlerin damar yatağından geri alımında Albuterol; 0.5 mg 100ml %5 dekstroz içerisin-
en etkili ve hızlı yöntemdir, fakat diyalize bağlı de 5 dakikadan uzun sürede iv veya 10-20 mg
gelişen hipotansiyon hemodinamisi stabil olma- nebülizatörle (10 ml %10 solusyonu 5 dakika-
yan hastalarda böbrek fonksiyonlarını bozar, bu dan uzun sürede) verilmelidir.
durum sürekli venövenöz hemodiyafiltrasyonun
önerildiği tek nedendir. Kalsiyumglukonat: Çocuklarda 0.5-1ml/kg 2-5
dakika içerisinde IV, erişkinlerde10 ml %10 so-
Renal Replasman Tedavi Endikasyonları: Aşırı lusyonu 5 dakikadan uzun sürede IV verilmelidir.
sıvı yüklenmesi, hiperkalemi (K+ >6.5 veya art-
Sodyum bikarbonat: 2-3 ml/kg 30-60 dakika
ması), asid-baz dengesizliği, semptomatik üremi
içerisinde, %50 dekstroz veya bunun eşdeğeri
(perikardit, ensefalopati, kanama bozukluğu,
bir solusyonda her 5-6 gram şekere 1 ünite in-
bulantı, kusma, kaşıntı), üremi (BUN>100),
sülin denk gelecek şekilde 30 dakika içerisinde
diyaliz edilebilen intoksikasyonlar (metanol, eti-
IV verilir.
len glikol, aspirin, teofilin, lityum), disnatremi
284
(<115 veya >165), distermidir. Salbutamol: 4ccg/kg nebülizör veya IV verilir.
Konu 1

Fenoldopam: Erişkinlerde 0.03-0.2 mcg/kg/min Kaynaklar


IV verilirken çocuklarda doz tanımlanmamıştır.

Akut Böbrek Yetmezliği


1. Alberteny VE, Liebertal W. acute brenal failure in
critically nill patient.crit care clin 2002;18:203-22.

İzlem 2. Liano F, Pascual J, Madrid Acute Renal Fail-


ure Study Group: Epidemiology of acute renal
Hastaneye başvuran ABY’li hastalar sıvı ve ilaç failure: A prospective, multicenter, community-
tedavisinin yakın takibi için genellikle yoğun ba- based study. Kidney Int 1996:50:811.
kım ünitelerine alınır. Erken dönemde nefrolog 3. Thadhani R, Pascual M, Bonventre JV: Acute
ve yoğun bakım uzmanı ile konsülte edilmelidir. renal failure. New Engl J Med 1996:334:1448.
4. Finn WF. Recovery from acute renal failure. In:
Lazarus JM, Brenner BM, eds. Acute renal fail-
Özet ure. 3d ed. New York: Churchill Livingstone,
1993:553-96.
* ABY’de elektrolit anomalilerin hepsi 5. Feest TG, Round A, Hamad S. Incidence of
görülebilir. Perikardit, endokardit, mi- severe acute renal failure in adults: results of a
yokard infaktüsü, aritmi gibi kardyovas- community based study. BMJ 1993;306:481-3.
küler komplikasyonlar, özellikle kardiyak 6. Brady HR, Singer GG. Acute renal failure. Lan-
rezervi düşük yaşlı hastalarda fazla sıvı cet 1995;346:1533-40.
verilmesine bağlı overvolemi gözlene- 7. Agrawal M, Swartz R. Acute renal failure. Am
bilir. ABY’de gelişen kardiyak arrestde Fam Physician. 2000;61:2077- 2088. Erratum
mutlaka altta yatan hiperpotasemi düşü- in: Am Fam Physician 2001;63:445.
nülmelidir. 8. Saboo SS, Soni SS, Saboo SH, Chinapuvvula
* Hastanın bazal BUN ve kreatinin düzeyi NR, Kaza S. Doppler sonography in acute re-
bilinmeden hastadaki ciddi böbrek hasarı nal obstruction. Indian J Radiol Imaging
2007;17:188-92.
atlanabilir.
9. Faber MD, Kupin WL, Krishna GG, Narins
* Çok düşük bazal kreatinin düzeyine sahip
RG. The differential diagnosis of acute renal
olan hastalarda serum kreatinin düzeyinin failure. In: Lazarus JM, Brenner BM, eds. Acute
artması için fonksiyon gören nefronların renal failure. 3d ed. New York: Churchill Living-
yarısından fazlasının kaybı gerekir. BUN stone, 1993:133-192.
seviyesi karaciğer yetmezliği ve malnütris- 10. MJ. R: volume replacement in critically ill pa-
yonda düşük; aşırı protein alımı, travma tients with acute renal failure.J Am Soc Nephrol,
veya kanamada yüksek olabilir. Kreatinin 2001:12:S33.
iskelet kas sistemi proteini olan kreatin 11. Lassnigg, A, Donnor, E, Grubhofer, G et al Lack
proteininin yıkım ürünüdür dolayısıyla of renoprotective effects of dopamine and furose-
ölçülen seviyesi kas kitlesine bağlıdır, yaşlı mide during cardiac surgery. J Am Soc Nephrol
ve kadın hastalarda GFR’de ciddi azalma 2000;11:97-104 .
olmasına rağmen kreatinin düşük olabilir. 12. Shilliday IR,Quinn KJ, Allison ME:Loop
* ABY’lerin çoğunluğu hastanede yatan diüretics in the management of acute renal fail-
ure: A prospective, double-blinded, placebo-
hastalarda iyatrojenik olarak gelişir, bu
controlled, randomized study. Nephrol Dial
nedenle dehidratasyon, kalp yetmezliği, transplant 1997:12:2592.
diabetes mellitus kronik böbrek yetmezli-
13. Kellum JA, Decker J: Use of dopamine in acute
ği olanlarda ve yaşlı hastalarda potansiyel renal failure:A meta-analysis. Crit Care Med
nefrotoksinleri (radyokontrastlar, ami- 2001:29:1526.
noglikozidler, NSAID’ler gibi) kullanır-
14. Bonventre, JV, Weinberg, JM Kidney preserva-
ken dikkat edilmelidir. tion ex vivo for renal transplantation. Annu Rev
285
Med 1992;43,523-53.
15. Better OS, Rubinstein I, Winaver JM et al Man- 17. “Refining Predictive Models in Critically Ill
nitol therapy revisited (1940-1997). Kidney Int Patients with Acute Renal Failure” Ravindra L.
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

1997;52,886-94. Mehta*, Maria T. Pascual*, Carmencita G. Gru-


16. Protective effect of oral clonidine in the prophy- ta*, J Am Soc Nephrol, 2002:13:1350-7.
laxis and therapy of mercuric chloride--induced
acute renal failure in the rat. Eknoyan G, Doby-
an DC, Senekjian HO, Bulger RE.J Lab Clin
Med, 1983;102:699-713.

286
Konu 2

ACİL DİYALİZ ENDİKASYONLARI


Dr. F. Ozan Kahveci

Diyaliz racak olan acil doktorudur. Diyalize ne kadar


erken başlanacağı yalnızca var olan problemin
Diyaliz, böbrek fonksiyonu bozulan kişilerde şiddetine ve ortaya çıkış hızına değil bunun ya-
sıvı dengesini normalleştirebilir, elektrolit ve di- nında teknik olanaklara, diyaliz personeline ve
ğer solüt anormalliklerini ayarlayabilir ve üremik problem için geçici çözümlere ulaşılabilirliğe
toksin ya da ilaçları dolaşımdan uzaklaştırabilir. bağlıdır.
İki temel diyaliz uygulama şekli vardır: hemo-
diyaliz (HD) ve peritoneal diyaliz (PD). Bunlar
yarı geçirgen membran vasıtasıyla dengelenmiş Akut Hemodiyaliz Endikasyonları
fizyolojik solüsyon ve hastanın kanı arasında • Tedaviye rağmen düzelmeyen asidemi ya da
temas sağlar. Su ve solüt, membranın bir tara- metabolik alkaloz
fından diğer tarafına konsantrasyon ve osmotik
• Elektrolit bozuklukları
gradient boyunca hareket ederek dağılır.
• Toksin ya da aşırı dozda ilaç alımı
Hemodiyalizde hastanın heparinize kanı ekstra- • Sıvı yüklenmesi
korporal dolaşıma doğru pompalanır. Burası sıvı • Üremi
ve solüt hareketinin meydana geldiği ve yapısal
membranla ilişkiye geçtiği yerdir. HD sırasında
kaldırılan solüt (klirens); filtrenin por ölçüsüne, Asidemi ya da Metabolik Alkaloz
ultrafiltrasyonun miktarına (solüt yüke) ve filtre
karşısındaki konsantrasyon gradientine (difüz- Böbrek yetmezliğinde ortaya çıkan şiddetli me-
yon) bağlıdır. tabolik asidoz, özellikle volüm yükü uygun mik-
tarda bikarbonat uygulamasını engelliyorsa, di-
Peritoneal diyalizde hastanın peritonu, diyaliz ğer bir acil diyaliz endikasyonudur. Önemli bir
membranı olarak fonksiyon görür. nokta, bikarbonat hipokalsemisi olan hastalarda
iv uygulanırsa (asidoz veya hiperkalemi tedavisi
gibi) tetani ve konvulziyonu tetikleyebilir. Me-
Diyaliz endikasyonları tabolik alkalozda ise diyalizin esas endikasyonu
ileri böbrek yetmezliği olan hastalarda sıvı yük-
Glomerüler Filtrasyon Hızının (GFR) kademeli lenmesi ve asetazolamide dirençtir.
azaldığı ve renal yetmezliğin yavaş olarak ortaya
çıktığı son dönem böbrek yetmezliği olan hasta-
larda diyalize başlama kararı hastanın nefroloğu Elektrolit Bozuklukları
tarafından verilir.

Akut böbrek yetmezliğiyle (ABY) acil servise ge- Hiperkalemi


len ve aynı zamanda kronik böbrek yetmezliği
(KBY) olup da akut problem gelişen hastalar Şiddetli hiperkalemi özellikle hiperkatabolik
için acil diyalizin düzenleme kararını oluştu- ABY olan hastalarda ivedi ya da acil diyaliz için
diğer yaygın bir endikasyondur. KBY hastasında Tablo 2. Hemodiyaliz, hemoperfüzyon ve
hiperkalemi aşırı potasyum alımı nedeniyle olur. hemofiltrasyon ile temizlenen
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

zenobiyotiklerin karakteristikleri.
Fakat hemoliz ya da rabdomyoliz gibi endojen
nedenlerde akılda tutulmalıdır. Diyaliz, vücut- Her üç yöntem için
tan potasyumun uzaklaştırılmasında en etkili Dağılımın düşük volümde olması (1L<kg)
Tek kompartman kinetiği olması
vasıta olarak durmaktadır. Serum potasyum se-
Düşük endojen klirensi (<4 ml/dak/kg) olması
viyesinin hızlı kontrolü için yüksek klirens hı-
Hemodiyaliz için
zıyla hemodiyaliz peritoneal diyalize göre tercih
MW<500 dalton olması
edilir. Toplam vücut potasyumunun %98’inin
Suda çözünür olması
intraselüler boşlukta kalması ve kanla dengelen- Plazma proteinlerine bağlanmaması
mesi nedeniyle her iki modalitenin serum potas- Hemoperfüzyon için
yumunu düşürme hızını tahmin etmek zordur.
Aktif kömürle adsorbsiyon olması
Plazma proteinlerine bağlanmayı önlemez
Hiperkalsemi, hiperfosfatemi, hiponatremi, hi-
Hemofiltrasyon için
permagnezemi gibi diğer şiddetli elektrolit bo-
zuklukları bazen acil diyaliz gerektirebilir. MW<10000 ya da <40000 dalton olması (kullanı-
lan filtreye bağlı)

Toksin ya da aşırı dozda ilaç alımı


Böbrek bozukluğu olan hastalarda nadir fakat
Sıvı yüklenmesi
ilgili durumlardan biri de genellikle böbrekler ABY olan birçok hastada bazı durumlarda sorun
tarafından temizlenen ilaçların aşırı dozda ya üre, keatinin gibi nitrojen artık ürünlerinin bi-
da istenmeden uygulanmasıdır. Etken yeterli rikiminden ziyade hipervolemidir. Özellikle son
olarak diyalizle temizlenebiliyorsa ve dolaşımda dönem böbrek yetmezliğinde olan hastalar sıvı
devamlı varlığı hasta için belirgin risk ise acil di- yüklenmesine bağlı pulmoner ödem kliniğiyle
yaliz hayat kurtarıcı olabilir (Tablo 1, Tablo 2). başvurabilirler. Hemodiyaliz başladığı zaman,
dolaşımda dengesizlik ya da hızlı solüt şifti ne-
deniyle akut nörolojik semptomların oluşma
riskinden kaçınmak için yalnızca hemofiltras-
Tablo 1. Hemodiyalizin zenobiyotiklere etkinliği yon (“kuru diyaliz” diyalizat olmaksızın ba-
Klinik olarak faydalı Klinik olarak olası
sınçlı ultrafiltrasyon kullanılması) uygulanması
olanlar faydalı olanlar başlangıç için çoğu zaman uygundur.
Amatoxinler
Aminoglikozidler
Bromid Üremi
Atenolol
Etilen glikol
Karbamazepin
Isopropanol Serum kreatinin ve kan üre nitrojen (BUN) sevi-
Disopiramide
Valproik asit yeleri diyaliz için endikasyon olarak düşünülme-
Florid
Metanol melidir. Ancak birçok nefrolog akut böbrek yet-
Meprobamat
Salisilat mezlikli olgularında serum BUN değerini 100
Metotreksat
Teofilin mg/dl ve kreatin değerini de 8 mg/dl altında tut-
Paraquat
Lityum mayı hedefler. Bununla birlikte, diyaliz olmayan
Fenobarbital
Trikloroethanol hastalarda kan seviyeleri ne üremik yakınmalarla
Fenitoin paraleldir ne de acil diyalize hangi durumda baş-
lanması gerektiği konusunda direk yönlendirir.
288
Konu 2

Bulantı, kusma, letarji, mental durum değişik-


* Serum üre ve kreatinin düzeylerinden çok
liği, nöbet, periferal polinöropati, üremik peri-

Acil Diyaliz Endikasyonları


hastanın üremik semptomları acil diyaliz
kardit veya seğirme gibi üremik semptomların
gerektirir.
ortaya çıkması diyaliz ihtiyacını gösterir fakat
diyalize acil başlanmasını gerektirmez. * Özellikle perikardit, hiperkalemi, ilaçlara
yanıt vermeyen sıvı yüklenmesi ve ağır
asidoz en sık acil diyaliz endikasyonlarıdır.
Hemodiyaliz Komplikasyonları * Bazı ilaç ya da toksik madde aşırı dozla-
rının da acil diyaliz gerektirebileceği unu-
Acil doktoru diyaliz sırasında ve sonrasında or- tulmamalıdır.
taya çıkabilecek komplikasyonlara bilmelidir.
Oluşabilecek komplikasyonlar;

• Hipotansiyon Kaynaklar
• Kas krampları 1. Maenza RL. Renal Failure. Rosen’s Emergency
• Bulantı ve kusma Medicine. Concepts and Clinical Practice. 5th
• Baş ağrısı edition. Marx J, Hockberger RS, Walls RM
(Eds). Mosby, USA, 2002.
• Göğüs ve sırt ağrısı
2. Sinert R, Spektor M. Emergencies in Renal Fail-
• Kaşıntı ure and Dialysis Patients. Emergency Medicine.
• Ateş ve titeme 6th Edition. Tintinalli J, Stapczynski JS (Eds).
• Disequilibrium (dengesizlik) sendromu McGraw-Hill, USA, 2004.

• İlk kullanım (first use) sendromu 3. Brady HR, Brenner BM. Acute Renal Failure.
Harrison’s Principles of Internal Medicine. 16th
• Anaflaksi Edition. Kasper DL, Braunwald E, Fauci AS
• Aritmi (Eds). McGraw-Hill, USA, 2005.
• Kardiak tamponad 4. Singh AK, Brenner BM. Dialysis in The Treat-
• İntrakraniyal kanama ment of Renal Failure. Harrison’s Principles of
Internal Medicine. 16th Edition. Kasper DL,
• Bayılma Braunwald E, Fauci AS (Eds). McGraw-Hill,
• Hemoliz USA, 2005.
• Hava embolisi 5. Acil Diyaliz Endikasyonları. Trablus S. İ.Ü.
• Nötropeni ve kompleman aktivasyonu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi
Etkinlikleri, İç Hastalıklarında Aciller, Sempo-
• Hipoksi zyum Dizisi, 2002;29:257-63.
• İlaçların vücuttan uzaklaştırılması 6. Peacock PR, Sinert R. Renal Failure, Acute: Treat-
ment & Medication. Elde ediliş:08.04.2009.
www.emedicine.com
Özet 7. Sacchetti A, Stuccio N, Panebianco P, et al. ED
Hemodialysis for treatment of Renal Failure
* Acil diyaliz için en sık endikasyon böbrek Emergencies. American journal of emergency
yetmezliğiyle ilgili laboratuar bulguları medicine. 1999;9:305-307.
yanında üremik bulgu ve belirtilerin bu- 8. Davies H, Leslie GD. Intermittent versus Con-
lunmasıdır. tinous Renal Replacement Therapy: A Matter of
* Üremik belirti ve bulgular bulantı, kusma, controversy. Intensive and Critical Care Nurs-
letarji, mental durum değişikliği, nöbet, ing, 2008;24:269-85.
periferal polinöropati, üremik perikardit, 9. Pourfarziani V, Ghanbarpour F, Nemati E. Lab-
cildin soluk görünümü, nefesin amonyak oratory Variables and Treatment Adequacy in
kokması, kanama şeklinde olabilir. Hemodialysis Patients in Iran, 2008;19:842-6.
289
10. Putcha N, Allon M. Management of Hyperka- 16. Jovanović DB. Peritoneal Dialysis in Patients
lemia in Dialysis Patients. Seminars in Dialysis, With Acute Renal Failure. Srp Arh Celok Lek,
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

2007;20:431-9. 2007;135:478-85.
11. Kes P., Bašić Jukić N. New Experiences With 17. Passadakis PS, Oreopoulos DG. Peritoneal Di-
The Therapy of Acute Kidney Injury. Sec. Biol. alysis in Patients With Acute Renal Failure. Ad-
Med. Sci, 2008;29:119-53. vances in Peritoneal Dialysis, 2007;23:7-16.
12. Evans K, Reddan DN, Szczech LA. Nondialytic 18. Kunis CL, Charney AN. Potasium and Renal
Management of Hyperkalemia and Pulmonary Failure. Compr Ther, 1981;7:29-33.
Edema Among End-Stage Renal Disease Pa- 19. Moeller MJ, Heidenreich S, Gladziwa U et
tients: An Evaluation of the Evidence. Seminars al. Problems Involving Contact With Termi-
in Dialysis, 2004;17:22-9. nally ill Patients With Renal Failure. Internist.
2007;48:795-803.
13. Labato MA. Peritoneal Dialysis in Emergency
and Critical Care Medicine. Clinical Techniques 20. Goldfarb DS, Matalon D. Principles and
in Small Animal Practice, 2000;15:126-35. Techniques Applied to Enhance Elimination.
Goldfrank LR (ed). Goldfrank’s Toxicologic
14. Cheung CM, Ponnusamy A, Anderton JG. Emergencies, 8th Edition. McGraw-Hill, NY,
Management of Acute Renal Failure in Elderly 2006:161-71.
Patients: A Clinician’s Guide. Drugs & Aging.
2008;25:455-76. 21. Yaseen S, Thomas C. Metabolic Alkalosis: Treat-
ment & Medication. 30.3.2009. www.emedi-
15. Chazot C, Charra B. Non-pharmacologic Treat- cine.com
ment of Arterial Hypertension in Hemodialysis
22. Sutcliffe E, Approach to Acute Renal Failure.
Patients. Nephrol Ther, 2007;3:178-84.
30.3.2009. http://depts.washington.edu

290
Konu 3a

SERUM SODYUM BOZUKLUKLARI


Dr. Saime Paydaş

A. Hiponatremi zeltilmesi şiddetli nörolojik komplikasyonların


gelişmesine neden olur. Serum Na <125 mEq/L
En sık görülen elektrolit bozukluğu olan hipo- ise hiponatremiye bağlı ölüm oranı yüksektir.
natremi tek başına olabildiği gibi sıklıkla bir tıb- Serum sodyumu < 105 mEq/L ise özellikle hasta
bi sorunun komplikasyonu olarak gelişir. alkolikse ölüm oranı % 50’nin üstündedir.(3)

Hiponatremi serum sodyumunun 135 mEq/ Hiponatremi erkek ve kadınlarda benzer sıklık-
L’nın altında olmasıdır ve <125 mEq/L değe- tadır. Ancak genç kadınlarda ölüm oranı daha
rinde ise ciddi hiponatremi kabul edilir. Serum yüksektir. Yaşlı hastalarda eşlik eden kalp, kara-
ozmolaritesinin 280 mOsm/kg altında olması ciğer ve böbrek yetmezlikleri nedeniyle hiponat-
daima vücuttaki solutlara göre suyun fazla ol- remi daha sık görülür. Hiponatremi çoğu zaman
masıdır veya suyun hücre dışına ve hücre içine tesadüfen saptanır. Klinik bulgular hiponatremi
geçişi serbest olduğu için solute göre suyun hücre nedenine bağlı olur veya hiponatreminin kendi-
dışında fazlalığıdır. sine bağlıdır. Konjestif kalp yetersizliği, böbrek
yetersizliği veya karaciğer yetersizliği hiponat-
Normal koşullarda böbrek günde 15-20 L ser- remiyle birlikte olduğunda; hastalarda; nefes
best suyu atabilir. Hipoozmolariteye vücudun darlığı, öksürük, üremi, sarılık gibi yakınmalar
yanıtı susuzluk hissinin azalmasıdır. Bu nedenle vardır.(4) Serum sodyumunda hafif azalma; hal-
hiponatremi serbest su klirensinin bozulduğu sizlik, bulantıya neden olurken, hiponatremi
durumlarda meydana gelebilir. Hiponatremi- derinleştikçe letarji, başağrısı, şuur kaybı, hatta
nin klinik olarak önemi serum ozmolaritesinin şiddetli olduğunda konvulsiyon ve koma görü-
düşmesine bağlıdır. Hiponatreminin tedavisi, lür. Nörolojik yakınmalar; şiddetli hiponatremi-
serum ozmolaritesindeki değişikliğe santral sinir de gelişir ve intraserebral ozmotik sıvı değişimine
sistemindeki adaptasyonun anlaşılmasına daya- bağlı gelişen beyin ödemine bağlıdır. Tentorial
nır. Beyin hücrelerinin şişmesi sonucu; herniasyon ve beyin sapında baskı olması sonucu
solunum durması ve ölüm görülebilir.
1. Hipotalamustaki nöronlardan arginin va-
zopressin (AVP) sekresyonu ve hipotala- Nörolojik yakınmaların şiddeti hiponatreminin
mustaki susuzluk merkezi inhibe olur. derecesi ve gelişme hızına bağlıdır. Serum sod-
yumu yavaş düştüğünde birkaç gün veya haftalar
2. Acilen elektrolit kaybı ile hücrelerde baskı- içinde düştüğünde çok aşırı düşse bile nöronal
lanır ve daha sonra birkaç gün içinde hücre adaptasyon nedeniyle iyi tolere edilebilir. Hipo-
içi osmolitlerin kaybı olur.(1,2) natremik hastada ayrıca; konvulsif bozukluklar
gibi nörolojik problemler, hipoksi, hiperkapni
Bu nedenle hiponatreminin düzeltilmesi kronik ve asidoz gibi metabolik bozukluklar varsa nö-
olup olmadığına göre değişir. 48 saatten daha rolojik semptomlar daha şiddetli olur. Hastanın
kısa süreli hiponatreminin düzeltilmesi kronik anamnezi iyi alınmalı bazı ilaçlar (diüretik, an-
hiponatremiye göre daha hızlı yapılması tehlike tipsikotikler gibi) hiponatremi yapabileceği için
oluşturmaz. Serum sodyumunun çok hızlı dü- kullandığı ilaçlar dikkatlice gözden geçirilmeli,
hastanede yatıyorsa kullanılan intravenöz sıvılar Hipovolemik Hipotonik Hiponatremi: Has-
incelenmelidir. tada solut eksikliği mevcuttur. Kan basıncı,
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

nabız sayısı ve ayakta kan basıncı ölçümlerinde


Hastanın sıvı durumu değerlendirilmelidir. Ya- ortostatik semptomlar bulunur. Hipovolemik
pılacak hipovolemi, normovolemi veya hipervo- hipotonik hiponatreminin patofizyolojisi karı-
lemi bulgusu tedaviyi değiştirecektir. Hastanın şık olup karotik baroreseptörler, sempatik sinir
tüm hastalıkları gözden geçirilmeli ve nörolojik sistemi, renin angiotensin sistemi ve antidiüre-
ve kardiyopulmoner bulgular dikkatle değerlen- tik hormon (ADH) sekresyonu ve renal tübü-
dirilmelidir. ler fonksiyon birbirleriyle etkileşecektir. Böbrek
Hiponatremi ayırıcı tanısı oldukça geniştir. Oz- veya gastrointestinal sistemden kanama veya sıvı
molariteye göre hiponatremi üç gruba ayrılabilir: kaybına bağlı intravasküler sıvı azalınca sistemik
kan basıncını devam ettirmek için sempatik sis-
Hipertonik Hiponatremi: Serumda ozmola- tem aktive olur, büyük venlerde, arkus aortada,
riteyi yükselten moleküle bağlı hücre içinden karotik cisimlerde gerilim azalır ve nonozmotik
hücre dışına suyun geçmesi nedeniyle total vü- uyarı ile AVP salgılanır. Sempatik sistemin akti-
cut sodyumu normal olmasına rağmen serum ve olması, intravasküler volüm azalması böbrek
sodyumunda dilüsyonel azalma olmasıdır. perfüzyonunu azaltır ve renin angiotensin siste-
mi aktive olur. Böbrekte su ve tuz tutulur, ADH
Serum glukozunun 100 mg/dL’nin üstündeki salınımı nedeniyle serbest su atılımı azalır. Ayrıca
her 100 mg/dl artışına bağlı serum sodyumu 1.6 angiotensin susuzluk hissini artırarak su alımı
mEq/L azalır. Yine mannitol ve maltoz (intrave- artar. Böylece hiponatremi gelişir.
nöz immünglobulin uygulamasında kullanılır)
ozmotik olarak aktif maddelerdir. Subaraknoid kanama, kanser ve infeksiyona
bağlı menenjitlerde, metastatik karsinomlar ve
Normotonik Hiponatremi: Serum ozmola- nörolojik girişimlerden sonra serebral tuz kaybı
ritesi normal olup, hiperlipidemi ve parapro- gelişebilir. Su ve tuz reabsorpsiyonunu kolaylaş-
teinemilerde serum sodyumu düşük ölçülür. tıran sempatik tonusun azalması nedeniyle tuz
Normalde plasma volümünün % 92-94’nü su ve su kaybı olur. Sıvı eksikliğine rağmen sem-
oluşturur. Yağ ve proteinlerde artış olduğunda patik sinir sistemi bozukluğu nedeniyle renin
plasma su kısmı azalır ve plazma su sodyumu aldosteron artışı olamaz. Natriüretik faktörlerin
ve ozmolaritesi değişmediği halde total plaz- de renal tuz kaybında rolü olur. Sıvı eksikliği
ma hacminde sodyum düşük ölçülür. Prostatın AVP seviyesini artırır, su atılımı bozulur.
transüretral rezeksiyonunu veya histereskopiyi
takiben hiponatremi gelişir. Bu tür klinik giri- Klinik bulgular birbirine çok benzediği için
serebral tuz kaybı ile uygunsuz ADH salını-
şimlerde ozmolol gap olması aşırı organik solut
mı sendromunu ayırt etmek güçtür. Uygunsuz
olduğunu düşündürür. Hasta semptomatikse
ADH salınımı sendromunda sıvı kısıtlaması ge-
plazma ozmolaritesine ve volüm durumuna göre
rekirken, serebral tuz kaybında enerjik bir şekil-
tedavi edilir. Hipoozmolar durumda hipertonik
de tuz verilmesi gerekir.
NaCl, volum fazlalığı varsa ve böbrek fonksi-
yonu normalse loop diüretiği kullanılır. İleri Tuz kaybettiren nefritler.(medüller kistik hasta-
böbrek yetersizliği olduğunda glisin veya toksik lık, tübulointerstisyel nefrit, polikistik böbrek
metabolizlerini atabilmek ve hiponatremiyi dü- hastalığı, parsiyel üriner obstrüksiyon nadiren
zeltebilmek için hemodiyaliz uygulanabilir. hipovolemik hiponatremiye neden olurlar. Thi-
azid diüretikler serbest su atılımını bozarak hi-
Hipotonik Hiponatremi: Alınan miktara göre
ponatremi yaparlar. Loop diüretikleri daha az
böbreğin suyu atamaması durumunda gelişir.
hiponatremi oluşturur.
Etkili intravasküler volüme göre hipovolemik,
hipervolemik ve övolemik olabilir. Tedavi volum Hipervolemik Hipotonik Hiponatremi, total
292 durumuna göre değişecektir. vücut sıvısı ve tuzunun arttığı durumlardır. Asit,
Konu 3a

ödem vardır. Etkili dolaşım volümü azalmıştır matuvar ilaçlarla(7), ectasy aldıktan sonra hipo-
ve böylece hipovolemik hipotonik hiponatremi- natremi görülebilir.

Serum Sodyum Bozuklukları


deki gibi su atılımı mekanizmaları bozulur. Ka-
raciğer sirozu, konjestif kalp yetersizliği, nefrotik Hiponatremik hipertansif sendrom nadirdir.
sendrom, ağır hipoproteinemilerde görülür. Renal arter stenozu, hipokalemi, ciddi susuzluk,
böbrek fonksiyon bozukluğu vardır. Natriürez,
Normovolemik (Övolemik) Hipotonik Hipo- hiperkalsiüri, renal glukozuri ve proteinuri var-
natremi: Hastaneye yatırılan hiponatremi ne- dır.(8) Renal arter darlığının giderilmesiyle düzelir.
denlerinden en sık olanıdır. Ozmolarite veya
volüme bağlı olmadan ADH sekresyonuna bağlı
(SIADH) gelişir. Travma, büyük cerrahi girişim- Ayırıcı Tanı
ler, akciğer tümörleri, infeksiyonlar, stres, sant- Adrenal krizi, alkolizm, hipotiroidizm, kardiak
ral sinir sistemi bozuklukları, bazı ilaçlara bağlı akciğer ödemi, siroz.
gelişebilir.
Laboratuar: Öykü ve fizik muayene yanı sıra
Klorpropamid ADH’nın böbrekte etkisini artı- yardımcı laboratuar testleri; idrar ozmolaritesi,
rarak, karbamazepin (antidiüretik özelliğe sahip), serum ozmolaritesi ve idrar sodyum değeridir.
siklofosfamid (SIADH), amitriptilin, MAO in-
hibitörleri haloperidol, hipotonik normovolemik Malnutrisyon, primer polidipsi, osmostatin
hiponatremim yapabilirler. Vazopressin analoğu bozulduğu durumlarda idrar ozmolaritesi 100
dismopressin hiponatremi yapabilir. mOsm/kg altındadır. İdrar ozmolaritesi >100
mOsm/kg ise uygun veya uygunsuz ADH faz-
SIADH tanısı için; 1. Böbrek, karaciğer, kalp lalığıdır. İdrar sodyumu: hipovolemide <25
fonksiyonları normal olmalı, 2. Tiroid ve sürre- mEq/L, SIADH ve serebral tuz kaybında >20-
nal fonksiyonları normal olmalı, 3. Hipotonik 40 mEq/L’dir.
hiponatremi, 4. İdrar ozmolaritesi >100 mOsm/
kg, çoğunlukla 400-500 mOsm/kg olmalı. İd- Ürik asit; serebral tuz kaybı ve SIADH’de dü-
rar sodyumu; tuz alımına bağlı değişir, ancak 20 şüktür. Tiroid hormonları, kortizol şüpheli du-
mEq/L üstünde olur. Serum ürik asit genellikle rumlarda bakılır. Yine kan proteinleri, protein
düşüktür. Bu durum tuz kaybettiren nefritlerde elektroforezi gerektiğinde bakılır.
de olur. Ayrımda volumun düşük veya normal
olması önemlidir Serebral bilgisayarlı tomografi ve akciğer grafisi
altta yatan nedenleri saptamak için gerekebilir.
Şiddetli hipotiroidi ve kortizol eksikliğinde hi-
ponatremi görülür. Gebelikte ve yaşlılarda daha
düşük ozmolarite değerlerinde ADH salınımı Tedavi ve Takip
olması nedeniyle hipotonik övolemik hiponat-
Santral sinir sisteminin serum ozmolaritesindeki
remi görülebilir. HIV infeksiyonunda; SIADH,
değişmeye adaptasyonu nedeniyle beyin ödemi-
hipovolemi veya sürrenal yetersizliğine bağlı hi-
nin derecesine ve nörolojik bulgu ve yakınmala-
ponatremi görülebilir.(5)
ra göre tedavi düzenlenir.
Cerrahi sonrasında; fazla hipotonik sıvı infüz-
Hiponatremili hasta ile karşılaşıldığında öncelik-
yonu, nonozmotik ADH fazlalığı hiponatremi-
le nasıl bir sıvı verileceği belirlenmelidir. Semp-
ye neden olabilir.(6) Malnutrisyonlu kadınlarda,
tom yoksa hipertonik veya pseudohiponatremide
patolojik düzeyde (20 L/gün) sıvı alımında hi-
sadece altta yatan nedene yönelik tedavi yapılır.
ponatremi gelişebilir. Bira içicisi potomonia’da
sadece bira içtiği ve solut olmadığı için hiponat- Hipotonik hiponatremide ilk atılacak adım acil
remi görülür. Aşırı sıvı alımı nedeniyle maraton tedavi gerekli midir? Hastanın volum durumu,
koşucularında akut hiponatremi görülür. Ağırlık hiponatreminin şiddeti, süresi ve klinik bulgu ve
artışı önemli ipucudur. Nonsteroidal antiinfla- yakınmaların derecesi tedaviyi belirler. 293
Asemptomatik hastada; hipovolemik hiponatre- Akut gelişmiş semptomatik hiponatremide (48
mide; izotonik sıvı verilerek sıvı eksikliği gide- saatten kısa) tedavide hedef ilk 3-4 saatte serum
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

rilir (ADH salınımı önlenir) Diüretiklere bağlı sodyumunun 1-2 mEq/L/saat yükseltilmesi,
hiponatremide potasyum eksikliği de giderilme- nörolojik semptomların gerilemesi veya plasma
lidir. Sıvı eksikliği giderildikçe ADH sekresyonu sodyumunun 120 mEq/L’ye çıkartılmasıdır.(9)
için uyarı kalkacağından su diürezi olur ve hipo-
natremi tahmin edilenden daha çabuk düzelir. Kronik şiddetli semptomatik hiponatremide
Eğer öyle bir durum varsa hipotonik % 5 glukoz düzeltilme hızı asla saatte 0.5-1 mEq/L’yi geç-
infüzyonu yapılabilir. memeli, total artış günde 8-12 mEq/L’den 48
saatte 18 mEq/L’den fazla olmamalıdır. Normal
Hipervolemik hiponatremi; sıvı ve tuz kısıtla-
ması yapılır. Loop diüretiği verilir ve altta yatan değerlere ulaşmaktan çok serum sodyumunun
durum düzeltilir. Bazen V2 reseptör antagonisti 120 mEq/L’ye kadar çıkarılması yeterlidir. Bah-
kullanılabilir. sedildiği gibi intravasküler volüm düzeltilmesi-
ne bağlı ADH baskılanmasına sekonder spontan
Normovolemik asemptomatik hiponatremide diürez tahmin edilemeyen aşırı düzelmeye ne-
serbest su kısıtlanır (< 1 L/gün) Bu hastalarda den olabilir.
hipertonik NaCl verilmez. Günlük 1 L sıvı kısıt-
laması bazı hastalarda yeterli olduğu halde bazen
daha fazla sıvı kısıtlaması gerekebilir. SIADH’da
sıvı kısıtlaması asemptomatik hastalarda yeterli-
İlaç Tedavisi
dir. Ancak bazı hastalar sıvı kısıtlamasına uyum- SIADH sendromunda; dirençli olgularda daha
suzdur. İlaç tedavisi gerekebilir. serbest sıvı, alımına izin veren tedaviler geliştiril-
Belirgin yakınmalara neden olan hiponatremide miştir. Demeclocycline; vazopressin antagonisti
(konvulsiyon, nörolojik sekeller, v.s.) hipertonik olup, fonksiyonel diabetes insipidus oluşturur,
%3 NaCl kullanılmalıdır. SIADH’da izotonik böbreğin dilüsyon kapasitesini artırır. Yanıt için
NaCl tedavisi ile tuz atılıp su atılamayacağı için 3-4 gün tedavi gerekir. Sirozlu hastalarda kulla-
hiponatremi derinleşir. Tedavi planı idrarla atı- nılmaz. Diğer seçenek lityumdur. Ancak inters-
lan serbest su ve solut kaybına göre yapılır. Bir tisyel böbrek hastalığı, tiroid fonksiyon bozuk-
seçenek te izotonik NaCl’le birlikte loop diüre- lukları yapabilir.
tiği verilebilir. Bu yaklaşım özellikle idrar ozmo-
laritesinin yüksek olduğu hastalarda denenebilir. Aquaretikler: AVP reseptör antagonisti olup
elektrolitleri tutup serbest su atılımını sağlarlar.
Takipte her 2-4 saatte bir serum elektrolitleri
kontrol edilmelidir, aşırı ve hızlı düzeltmeden
(10,11)
V1 ve V2 reseptör antagonisti olan Conivap-
kaçınılmalıdır. tan intravenöz kullanılır ve övolemik ve hiper-
volemik hiponatremide kullanılır. Hipovolemik
Akut hiponatremi (<48 saat) kronik hiponatre- hastalarda kullanılmaz. Su ve sodyum diürezi
miden daha hızlı düzeltilebilir. Akut hiponatre- yaparak serum sodyumunu düzeltir. Kalp yeter-
mili ciddi semptomu olan hastalarda beyin ödemi
sizliğinde denenmiştir ancak kalp yetersizliğini
tehlikesi vardır. Buna karşılık semptomatik kro-
düzelttiği gösterilmemiştir, Yakın takip gerekti-
nik hiponatremide hiponatreminin hızlı düzel-
tilmesine bağlı risk daha fazladır. Spastik quad- rir ve tedavi süresi sadece 4 gündür. Karaciğer
riparalizi, yutma güçlüğü, pseudobulber paralizi ve böbrek bozukluğunda çok dikkatli olunmalı
santral myelinosis gibi ciddi nörolojik komplikas- CYP3A4 inhibitörleriyle kullanılmamalıdır.
yonlar hızlı düzeltilen hastalarda gelişebilir.
Tolvaptan V2 reseptör antagonisti olup siroz,
Hiponatremi süresi bilinmeyen semptomatik kalp yetersizliği gibi övolemik ve hipervolemik
hiponatremide semptomlar kayboluncaya kadar hiponatremide kullanılır. CYP3A inhibitörleriyle
294 hiponatremi sınırlı düzeltilmelidir. birlikte kullanılmaz.
Konu 3a

Diyet; Serbest su kısıtlaması normovolemik hi- Hipernatremi; serbest su kaybında veya hiper-
potonik hiponatremide uygun bir yöntemdir. tonik sodyum solüsyonu kullanıldığında geli-

Serum Sodyum Bozuklukları


Malnutrisyonlu hastalarda uygun solut alımını şebilir. Ancak su kaybı veya tuz alımı nadiren
sağlamak gerekir. SIADH’da da yüksek protein hipernatremiye yol açar. Su ve tuz alımında
alımı solut yükünü artırarak su atılımını artırır. büyük değişmeler olmasına rağmen plazma os-
molalitesinde sadece % 1-2 değişiklik olur. Bu
Diüretikler: Serbest su atılımını artırmak için nedenle hipernatremi; susuzluk hissini belirte-
hiponatremili hastalarda bazen loop diüretikleri meyen küçük bebekler veya mental bozukluğu
kullanılabilir. olan hastalarda gelişir. Yaşlılarda ayrıca ozmotik
uyarıyla susuzluk hissi de azalmıştır. Hastaneye
yatırılan hastalarda yetersiz sıvı verilmesi ve/veya
Komplikasyonlar susuzluk hissinin kaybolması sonucu hipernat-
remi gelişebilir. Hastanede iken hipernatremi
Hiponatremiye bağlı konfüzyon, stupor ve gelişen hastaların % 90’ından fazlasında elekt-
koma görülür. Bu semptomlar daha çok serum rolitsiz sıvı alımının günde 1 L’den az olduğu
sodyumu hızla azaldığında ve 115-120 mEq/L saptanmıştır. Diüretik tedavi, kusma veya ishalle
düzeylerinde gelişir. Premenapozal kadınlarda su kayıpları yanı sıra su alımında azalma sonucu
hiponatremiye ozmotik uyum daha az olur ve yaşlılarda kolaylıkla hipernatremi gelişebilir.
baş ağrısı ardından hızla koma ve herniasyona
Su kaybı sonucu gelişen hipernatremiye dehid-
kadar giden çok ağır tablo gelişir.(12)
rasyon denir. Dehidrasyon tuz ve su kaybının
Hiponatreminin hızla düzeltildiği hastalarda ka- birlikte olduğu hipovolemiden farklıdır.
lıcı nörolojik bozukluklar gelişebilir. Diffüzyon
Diyare sıvısındaki ozmotik yükün toplam 40-
magnetik rezonans görüntülenme ile daha erken
100 mEq/L kadarı sodyum ve potasyum olup
bilgiler edinilebilir. Konvansiyonel bilgisayarlı geri kalan osmoller plazma sodyumunu etki-
tomografi ve magnetik rezonans görüntüleme lemeyen organik solutlerden gelen viral veya
yöntemlerinde tipik bulgular; klinik myelinosis bakteriyel enteritler veya laktüloz veya charcoal-
bulguları çıktıktan 2-4 hafta sonra saptanabilir.(13) sorbitol’e bağlı ozmotik diyarelerde sıvı kaybı
yerine konulmazsa hipernatremi gelişir. Glu-
Başlangıçta hiponatremiye bağlı ensefalopatisi
koz, mannitol ve üreye bağlı ozmotik diürezde
olan hastaların klinik seyrinde serum sodyumu
de sodyum ve potasyuma göre idrarla su kaybı
düzeldikçe düzelme olur, ardından birkaç gün
fazla olur. Sonuç olarak birçok durumda gelişen
bozulma olur. Bu durum tamamen düzelir veya serbest su kaybı fazla olursa ve yerine konulmaz-
kalıcı sakatlık veya ölüme neden olur. Ozmotik sa hipernatremiye yol açabilir. Cilt ve solunum
demyelinizasyon sendromu denilen bu tablonun yollarından buharlaşma ile kayıplar ve ter dilüe
mekanizması tam bilinmemektedir. sıvılardır. Ateş, egzersiz, yüksek ısıya maruz ka-
lındığında terleme ile su kaybı fazla olur. Sadece
Klinik seyir; altta yatan nedene bağlıdır.
anne sütü ile beslenen ve anne sütünün yetersiz
olduğu durumlarda yenidoğanlarda insensible
sıvı kayba bağlı vücut ağırlığında %10 dan fazla
B. Hipernatremi azalma var ise hipernatremi gelişme riski vardır.

ADH eksikliği veya böbrekte ADH’ya gelişen


Görülme Sıklığı
direnç nedeniyle gelişen diabetes insipidusta po-
Nispeten sık bir durumdur. Özellikle yaşlı ve liüri gelişir. Diabetes insipidusta çoğunlukla po-
yoğun bakım hastalarında görülür. Hastaneye liüri, polidipsi vardır ve serum sodyumu norma-
ilk yatışta % 2 hastane yatışı sırasında da % 7 lin üst sınırındadır. Susuzluk hissi korunmuştur.
civarında hipernatremi saptanmıştır. Bu nedenle diabetes insipidusta hipernatremi, 295
ancak kendi başına su içemeyen bebeklerde ve 8. Mineralokortikoid fazlalığında ozmolarite
küçük çocuklarda veya tanı konulmamış hasta- değişikliklerine yanıtın değişmesi
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

larda ameliyat sonrası gelişir. Nonketotik hiperg- 9. Hücre içine su kaybı


lisemi ve diabetik ketoasidozlu hastalarda serum 10. Sodyum yüklenmesi
ozmolaritesi yüksek olduğu için hiperglisemiye
bağlı hücre içinden suyun hücre dışına hareketi
nedeni ile hipernatremi her zaman görülmeye- Tanı
bilir. Hipotalamustaki lezyona bağlı susuzluk
hissi olmayan hastalarda fazla su kaybı olmadan Hipernatremi nedeni öyküden saptanabilir. İd-
da hipodipsi nedeni ile hipernatremi gelişebilir. rar ozmolaritesi ölçülerek böbrek-ADH aksının
Yetişkinlerde susuzluk hissinin en sık bozulduğu bütünlüğü değerlendirilmelidir. Plasma sodyu-
durumlar, hipotalamusta yapısal bozukluklara munda artış, ADH salınımı ve susuzluk hissi
neden olan tümör, sarkoidoz gibi granülomatöz için en önemli uyarıdır. Serum ozmolaritesi 295
hastalıklar veya vasküler hastalıklar sayılabilir. mOsm/kg olduğunda “ki bu serum sodyumu
Primer aldosteronizm gibi primer mineralokor- 145-147 mEq/L demektir” ADH salınımı olur
tikoid fazlalığı olan hastalarda ozmoreseptörler, ve idrar konsantrasyonu yükselir.
daha yüksek ozmolaritede uyarılır. Kronik ola- Hipotalamus ve böbrek fonksiyonu sağlam ise
rak hafif sıvı fazlalığının ADH salınımını bas- hipernatremi olduğunda idrar ozmolaritesi 700-
kılayıcı etkisi nedeni ile de plazma sodyumu bu 800 mOsm/kg üstündedir ve dışarıdan ADH
hastalarda genellikle 143-147 mEq/L’dir. Ağır verilerek idrar ozmolaritesi daha fazla artmaz.
egzersiz veya konvülsiyonlar sonrası birkaç daki- Bu durumda düzeltilmemiş insensible kayıplar,
kada hipernatremi ve laktik asidoz gelişir. Hücre gastrointestinal kayıplar veya nadiren susuzluk
içinde glikojen; laktat gibi daha küçük, ama oz- hissinin primer bozukluğu düşünülebilir. İdrar
motik olarak daha güçlü moleküllere parçalanır sodyumu 25 mEq/L altında ise esas problem su
ve hücre içi ozmolarite artar ve hücre içine su kaybı ve volum eksikliğidir. Ancak idrar sodyu-
geçişi olur. Egzersiz sona eridikten 10-15 daki- mu 100 mEq/L ise hipertonik sodyum solüsyo-
kada serum sodyumu normale döner. nu oral veya intravenöz yolla fazla alınmıştır.

Sodyumlu hipertonik solüsyonların infüzyo- Eğer idrar ozmolaritesi düşük ise santral veya
nu ile akut ve şiddetli hipernatremi (175-200 nefrojenik diyabetes insipidus vardır. Dışarıdan
mEq/L) gelişebilir. Örneğin metabolik asidozu ADH (dDAVP nazal yolla (10 µg veya vazopres-
tedavi etmek için hipertonik sodyum bikarbo- sin 5 ünite subkütan) verildiğinde idrar ozmola-
nat infüzyonu veya kist hidatigin hipertonik ritesindeki artış %50 veya daha ise, santral, daha
sodyumla yıkanması gibi.(30-34) az ise nefrojenik diabetes insipidustan bahsedilir.
Kronik lityum kullanımı ve hiperkalsemi yetiş-
Hipernatreminin temel nedenleri: kinlerde en sık hipernatremi nedenidir. Hipernat-
remisi olan hastalar, idrar osmolaritesi 300-800
1. Yerine konulmayan su kayıpları.(suya ulaşa-
mOsm/kg ise dışarıdan verilen ADH’ ya alınan
mama veya susuzluk hissinin kaybı)
yanıta göre değerlendirilir. Su kaybına bağlı id-
2. Ter ve insensible kayıplar rar ozmolaritesinde artışın yapılabildiği nispeten
3. Gastrointestinal kayıplar daha az şiddetli santral diabetes insipidus.
4. Santral veya nefrojenik diyabetes mellitus
Bu durumda olasılıklar: 1. Sıvı eksikliği topla-
5. Osmotik diürez yıcı kanallara kısıtlı sıvı gelmesine neden olur, 2.
6. Susuzluk hissinin veya osmoreseptör Plazma sodyum artışına endojen ADH salınımı
fonksiyonunun kaybına neden olan hipo- normalin altındadır ama idrar ozmolaritesinde
talamus lezyonları. artma olur. Dışarıdan ADH verildiğinde idrar
296 7. Primer hipodipsi ozmolaritesi artar. Ayrıca sıvı eksikliği giderilin-
Konu 3a

ce hidrasyon sağlanınca hipernatremi düzeldikçe ile hipernatremi semptomlarını değerlendirmek


poliürinin esas derecesi belirginleşir. güçtür. Hücre içine hızlı sıvı girişini önlemek

Serum Sodyum Bozuklukları


ve beyin ödemini engellemek için kronik hiper-
İdrarda glukoz, üre gibi idrar solutlerinin artışı, natreminin düzeltilmesi yavaş olmalıdır. Eğer
ozmotik diürez poliüriye neden olur. Günlük serum sodyum konsantrasyonu çok hızlı düşü-
solut atılımı hesaplanarak normalin üstündeki rülürse, hücreden osmolitlerin temizlenmesinin
değerler (normal diyetle 600-900 mOsm/kg) gecikmesi beyin ödemine eğilimi artırabilir. So-
örneğin 1000 mOsm/gün solut atılımının arttı- nuç olarak aseptomatik hastalarda düzeltilme
ğını gösterir. Bu koşullarda endojen ADH fazla hızı günlük 12 mEq ve saatte 0.5 mEq’dan hızlı
miktarda olduğu için dışarıdan ADH verildiğin- olmamalıdır.
de yanıt alınmaz.

Hastanede yatan hastalarda parsiyel nefrojenik Hipernatremi Tedavisi


diyabetes insipidus oldukça sıktır. İdrar osmola-
ritesinin 300-800 mOsm/kg olduğu konsantras- Hipernatremi en sık gastrointestinal veya solu-
yon yeteneğinin iyi olmadığı hastalardaki poliüri num yollarından veya idrarla kaybedilen suyun
ve su kaybı hipernatremiye yol açacak kadar şid- yerine konulmaması ile gelişir. Burada önemli
detli değildir. konular; bu su eksikliği ne zaman düzeltilme-
lidir, çünkü plazma sodyumunun hızlı düzeltil-
mesi hipernatreminin devam etmesinden daha
Bulgular tehlikeli olabilir. Hastaların önemli kısmında hi-
pernatremi su kaybı ile oluşur. Serum sodyumu
Hipernatremi ve hiponatremide semptomlar normale yakın olan ve tedavide primer hedefin
esas olarak nörolojiktir ve şiddetine ve plasma idrar miktarının azaltılması olan diabetes insipi-
sodyum konsantrasyonundaki değişim hızına dus dışında hastalarda başka faktörler de dikkate
bağlıdır. Hipernatremi yanı sıra, neden olan nö- alınmalıdır. Örneğin susuzluk mekanizmasının
rolojik hastalık bulguları da bu hastalarda sap- bozulduğu hipotalamik lezyonlar veya primer
tanır. Hipernatremide plazma sodyumu artınca sodyum fazlalığı gibi.
beyin su kaybeder, beyin hacmi azalır ve beyin
venlerinde yırtılmalar olur. Buna bağlı suba- Su açığı: Su açığı hipernatremili hastada aşağı-
raknoid kanama ve intraserebral kanamalar ve daki formülle hesaplanabilir.
nörojenik sekeller gelişir. Nadir olmakla birlikte
hipernatremiyle birlikte ozmotik demyelinizas- Su eksiği:
Plazma Na
yon da olabilir. Halen hesaplanan x -1
vücut suyu 140
Hipernatremiye beyinin uyumu başlangıçta ilk
günde beyin omurilik sıvısından beyine sıvı ha- Total vücut suyu genç yetişkinlerde kadın ve er-
reketi ile beyin hacmi yeniden düzenlenir. İn- keklerde sırasıyla vücut ağırlığının % 50-60’dır;
terstisyel hacim artınca hücre içine suyun itişi yaşlı kadın ve erkeklerde ise % 45-50’dir (sırasıyla)
ile solut girişi artar ve hücre volümü yeniden
düzenlenir. Beyine giren ilk solutler sodyum ve Sıvı eksiği olan hipernatremik hastalarda bu
potasyum tuzlarıdır. Ardından diğerleri örneğin değerleri % 10 azaltmak daha uygun bir yakla-
hayvanlarda myoinositol, glutamin ve glutamat- şımdır.(%40-50) Örnek 60 kg bir kadın, plaz-
lar girer. Protein fonksiyonları ile etkileşime gir- ma sodyum 168 mEq/L total vücut suyu vücut
meyen bu osmol yükler yeni hücre solutlerinin ağırlığının % 40 olup, bu formülle sodyumun
% 35’ini oluşturur. Hiponatremide olduğu gibi 140 mEq/L’ye dönmesi için gereken pozitif su
hipernatremide serebral uyuma bağlı iki önemli dengesi hesaplanır. Daha sonra hesaplanan suya
sonuç gelişir. Kronik hipernatremiye bağlı nö- (intravenöz, dekstrozlu su veya olabilirse ağız-
rolojik bulguların gelişme olasılığı azdır. Has- dan su) insensible kayıplar, idrar ve gastrointes-
taların altta yatan nörolojik hastalıkları nedeni tinal kayıplar hesaplanarak eklenmelidir. 297
168 Özet
Su eksiği: 0.4 x 60 ( -1) =4.8 L
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

140
* Hiponatremi suyun tuza göre daha fazla
olduğu bir durumdur.
Su eksiği formülü izoosmotik su eksikliğini kap-
samaz, su ve sodyum kaybı çoğunlukla birlikte * Hastanede yatan hastalarda günlük sıklığı
kaybedilir. Hipernatreminin aşırı hızlı düzeltil- % 0.9 ve prevalansı % 2.48 dir. Hiponat-
mesinin zararlı olma riski vardır. Hipernatre- remili çoğu olguda esas olarak sodyum den-
mide başlangıçta beyinden sıvı hareketi olur ve gesizliğinden çok su dengesizliği mevcuttur.
kontraksiyon olur ve yakınmalar buna bağlıdır. * Nedeni için öykü alınır, özellikle kullanılan
Beyin hacmi 1-3 gün içinde beyin omurilik sı- ilaçlar kaydedilir, fizik muayene yapılır.
vısından beyne sıvı hareketi sonucu yeniden * Ayrıca bazı laboratuar testlerine gereksi-
düzenlenir. Bu uyum olduğunda plazma sodyu- nim vardır. Bazı özel durumlarda izoto-
munun hızlı düşürülmesi beyne su hareketine nikle volüm genişletilmesine alınan yanıt
neden olur ve beyin boyutu normalin üstüne da değerlendirmede önemlidir.
çıkar. Bu beyin ödemi konvülsiyon, koma hatta * Muayenede; volüm durumu yanı sıra nö-
ölüme neden olur.(5) rolojik bulgular dikkatlice değerlendiril-
melidir. Çünkü tedavi kararı ve düzeltil-
Uygulama bahsedilen örnek hastanın plazma me hızını belirlemede önemlidir.
sodyumu 168 mEq, su açığı 4.8 L idi. Plazma
* Gerekli olabilecek laboratuar testleri; sod-
sodyum değeri 56 saatte düzeltilmeli ve sıvı saat- yum, potasyum, kan üre azotu, glukoz,
te yaklaşık 80 ml olacak şekilde ayarlanmalıdır. plazma kreatinin, bikarbonat konsantras-
Su açığı verilmesi gereken pozitif su dengesini yonu, plazma ozmolaritesidir. Genellikle
hesaplar, hastanın devam eden sıvı kayıpları plazma ozmolaritesi yüksek ise hiperglise-
da yerine konulmalıdır. İnsensible kayıp 30-40 mi, hiperproteinemi, hiperlipidemi, böbrek
ml/saatte ve idrar ve gastrointestinal kayıplarda yetersizliği, sukroz veya maltoz içeren IgG
hesaplanmalıdır. Plazmadan daha düşük düzey- infüzyonu gibi bir durum, normal ise genel-
de sodyum ve potasyum kayıpları bu durumu likle psödohiponatremi söz konusudur.
açıklar. Basit olarak ozmolalitelerin kıyaslaması * Hipotonik hiponatremili hastalar hipovo-
yeterli değildir. İdrar ve intestinal sıvılar üre ve lemik, övolemik ve hipervolemik olabilir.
diğer organik solutler içerir ve total ozmolariteye
* Övolemik hiponatremik bir hastada idrar
etkisi vardır fakat bu solutler etkisiz solutlerdir ozmolaritesi >100 mOzmol/kg ve idrar
ve plazma sodyum konsantrasyonunun düzen- sodyumu >40 mEq/L ise uygunsuz ADH
lenmesine katkıda bulunmaz. Böylece plazma sendromundan şüphelenilmelidir. İdrar
sodyum ve potasyum konsantrasyonunun yarısı ozmolaritesi <100 mOsmol ise primer
kadar olduğunda ve saatte 100 ml idrar çıkarıl- polidipsi, malnütrisyon ve santral ozmo-
dığında serbest su olarak 50 ml/saatte kaybedil- larite merkezinin yeniden düzenlendiğini
diği hesaplanır. Bu hastada uygun tedavi devam düşündürür.
eden idrar ve gastrointestinal kayıpları dahil * İlk değerlendirmede tanıya ulaşılamazsa
saatte 120 ml/serbest su uygulaması gerektirir. plazma ürik asit ve üre konsantrasyonu,
Bu sırada plazma sodyumu dikkatli izlenmeli fraksiyonel sodyum atılımı ve tiroid ve
ve intravenöz dekstroz veya alabiliyorsa ağızdan sürrenal fonksiyon testleri yararlı olabilir.
su verilebilir. Gerek oldukça intravenöz sıvılara Hiponatremili hastanın volüm durumu-
sodyum ve/veya potasyum eklenebilir. na bakılmaksızın serbest su ve hipotonik
sıvı alımı kısıtlanmalıdır.
Optimal tedavi ile bile hipernatremi mortalitesi
* Nörolojik yakınmalara neden olan hipo-
yüksek bir durumdur. Böbrek yetersizliği olan
natremili hastalara hipertonik tuzlu su ve
hastalarda ve bebeklerde hipernatremi periton
vazopressin antagonistleri kullanılabilir.
298 diyalizi ile tedavi edilebilir.
Konu 3a

RG, ed. Controversies in Nephrology and Hy-


* Hiponatremi, gelişme süresine, hiponat- pertension. New York: Churchill Livingstone

Serum Sodyum Bozuklukları


remi derecesine ve yakınmaların olup ol- Inc; 1984:393-407.
mamasına göre düzeltilir. 4. Bettari L, Fiuzat M, Shaw LK, Wojdyla DM, Metra
* Semptomatik akut hiponatremide beyin M, Felker GM, et al. Hyponatremia and long-term
ödeminin kötüleşmesini önlemek için outcomes in chronic heart failure-an observational
acil müdahele gerekir. study from the duke databank for cardiovascular
diseases. J Card Fail. 2012;18:74-81.
* Semptomu olmayan kronik hiponatremide
5. Glassock RJ, Cohen AH, Danovitch G, Parsa
sıvı kısıtlanması ve yakın takip yeterlidir.
KP. Human immunodeficiency virus.(HIV)
* Akut veya kronik durumlarda hızlı dü- infection and the kidney. Ann Intern Med.
zeltmeden kaçınılmalıdır. Çünkü gelişe- 1990;112:35-49.
bilecek santral ozmotik demiyelinasyon 6. Baker J, Cotter JD, Gerrard DF, Bell ML, Walk-
geri dönüşümsüz bir durumdur. er RJ. Effects of indomethacin and celecoxib on
* Hipernatremi çoğu zaman su kaybına renal function in athletes. Med Sci Sports Exerc.
2005;37:712-7.
(sodyum kaybı eşlik edebilir veya etmez)
bağlı gelişen bir durumdur. Nadiren fazla 7. Baker J, Cotter JD, Gerrard DF, Bell ML, Walk-
sodyum alımı sonrasında gelişebilir. er RJ. Effects of indomethacin and celecoxib on
renal function in athletes. Med Sci Sports Exerc.
* Çoğunlukla yetersiz su alımı veya susuz- 2005;37:712-7.
luk hissinin bozulması sonucu gelişir.
8. Trivelli A, Ghiggeri GM, Canepa A, Oddone M,
* Hipernatremi genç yetişkinlerde nadir bir Bava G, Perfumo F. Hyponatremic-hypertensive
durum olmasına rağmen, bazen gastroin- syndrome with extensive and reversible renal de-
testinal hastalıklar, ozmotik diürez veya fects. Pediatr Nephrol. 2005;20:102-4.
diabetes insipidusa bağlı gelişebilir. 9. Adrogue HJ, Madias NE. Hyponatremia. N
* Yaşlılarda ise demans veya benzeri nörolo- Engl J Med, 2000;342:1581-9.
jik problemler sonucu gelişir ve prognozu 10. Dixon MB, Lien YH. Tolvaptan and its poten-
kötüdür. Klinik bulgular ve idrar tetkiki tial in the treatment of hyponatremia. Ther Clin
nedeni aydınlatmaya yardım eder. Risk Manag. 2008;4:1149-55.

* Esas olarak nörolojik semptomlar ön 11. Farmakis D, Filippatos G, Kremastinos DT,


Gheorghiade M. Vasopressin and vasopressin
plandadır. Sıvı eksikliği varsa hipovolemi-
antagonists in heart failure and hyponatremia.
ye bağlı bulgular görülebilir. Curr Heart Fail Rep, 2008;5:91-6.
* Tanıda idrar ozmolaritesi ile ilgili önemli 12. Ayus JC, Wheeler JM, Arieff AI. Postoperative
bilgiler edinilebilir. hyponatremic encephalopathy in menstruant
* Tedavide sıvı ve su eksikliği giderilmeli ve women. Ann Intern Med. 1992;117:891-7.
altta yatan durum düzeltilmelidir 13. Ruzek KA, Campeau NG, Miller GM. Early
diagnosis of central pontine myelinolysis with
diffusion-weighted imaging. AJNR Am J Neu-
Kaynaklar roradiol. 2004;25:210-3.

1. Gross P, Reimann D, Henschkowski J, Damian 14. Adrogue, HJ, Madias, NE. Hypernatremia. N
M. Treatment of severe hyponatremia: conven- Engl J Med 2000;342:1493.
tional and novel aspects. J Am Soc Nephrol. 15. Lindner, G, Funk, GC, Schwarz, C et al. Hyper-
2001;12:10-4. natremia in the critically ill is an independent
2. Silver SM, Schroeder BM, Bernstein P, Sterns risk factor for mortality. Am J Kidney Dis 2007;
RH. Brain adaptation to acute hyponatremia in 50:952.
young rats. Am J Physiol. 1999;276:1595-9. 16. Palevsky, PM, Bhagrath, R, Greenberg, A. Hy-
3. Dubois GD, Arieff AI. Treatment of hypona- pernatremia in hospitalized patients. Ann In-
tremia: the case for rapid correction. In: Narins ternMed 1996;124:197. 299
17. Polderman, KH, Schreuder, WO, van Schijndel, 20. Snyder, NA, Feigal, DW, Arieff, AI. Hyperna-
S, Thijs, LG. Hypernatremia in the intensive tremia in elderly patients. A heterogeneous,
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

care unit: An indicator of quality of care? Crit morbid, and iatrogenic entity. Ann Intern Med
Care Med 1999;27:1041. 1987;107:309.
18. DeRubertis, FR, Michelis, MF, Davis, BB. “Es- 21. Lien, YH, Shapiro, JI, Chan, L. Effect of hyper-
sential” hypernatremia. Report of three cases natremia on organic brain osmoles. J Clin In-
and review of the literature. Arch Intern Med vest,1990;85:1427.
1974;134:889. 22. Merrill, DC, Skelton, MM, Cowley, AC Jr.
19. Rose, BD, Post, TW, Clinical Physiology of Humoral control of water and electrolyte excre-
Acid-Base and Electrolyte Disorders, 5th ed, tion during water restriction. Kidney Int 1986;
McGraw-Hill, New York, 2001;pp:764-75. 29:1152.

300
Konu 3b

SERUM POTASYUM BOZUKLUKLARI


Dr. Mustafa Yılmaz, Dr. Zeynep Kekeç

Giriş tabolik alkaloz durunda ise potasyumda azalma


meydana gelir. Plazma pH’sının 0.1 azalması
İnsan vücudunda bulunan temel iyonlardan bi- plazma potasyumunda 0.6 mEq/L’lik artışa;
risi olan Potasyum (K+2)’un yaklaşık %98’i hüc- 0.1’lik pH artması ise 0.3-0.6 mEq/L’lik azal-
re içerisindedir. Toplam vücut potasyumu ortala- maya neden olur. Asit-baz dengesindeki solu-
ma 50 mEq/kg’dir, ortalama 70 kg bir insan için num bozuklukları minimal potasyum hareketi-
hücre içi sıvıda 3500 mEq, hücre dışı sıvıda 70 ne neden olur.
mEq potasyum bulunur bu değer toplam vücut
potasyumunun % 2’sini oluşturur. Normal se- Hücre içi ve dışı arasındaki potasyum oranı
rum potasyum düzeyi 3.5-5 mEq/L dir. hücre dinlenme membran potansiyelini belir-
lemede rol oynar. Hiperpotasemi veya hipopo-
Vücutta serum K+ dengesini sağlayan bir çok tasemi membranın dinlenme potansiyelindeki
etmen ve mekanizma bulunmaktadır. Hücre değişikliklerle ilgilidir. Bu değişiklikler bu tip
membranında bulunan Na+ K+ ATPaz sayesin- bozukluklarda görülen bulgu ve belirtilerin bir-
de potasyumun hücre içinde yüksek oranda tu- çoğundan sorumludur. Bu nedenler hücre dışı
tulması sağlanır. Na+ K+ ATPaz pompası aktif potasyum düzeyinde küçük değişikliklerin kar-
olarak 2:3 oranında potasyumun hücre içine, diyovasküler ve nöromüsküler sistem fonksiyo-
sodyumun hücre dışına taşınmasını sağlar. Na+ nu üzerinde büyük etkileri olabilir.
K + ATPaz pompasının aktivitesi, hücre içi Na+
konsantrasyonu arttığı zaman uyarılır, digoksin
toksititesi, kalp ve böbrek yetmezliği gibi kronik A. Hipopotasemi
durumlarda baskılanır.
Hipopotasemi serum potasyum düzeyinin 3.5
Potasyumun idrarda atılmasını kontrol eden mEq/L den düşük olmasıdır. Gerçek hipopota-
faktörler plazma K+ yoğunluğu, aldosteron, tü- semi, potasyumun yeniden dağılımı, böbrekten
büler sıvı akım hızı, distal nefrona ulaşan Na+ potasyum kaybı ve diyetle alınan potasyumun
miktarı ve H+ iyon konsantrasyonudur.
yetersiz olması gibi nedenlere bağlıdır.
Potasyumun dağılımı asit baz dengesi, hormon-
Potasyum hücre içinde en fazla yer alan katyon
lar, osmalarite ve hücre yapım-yıkım hızı gibi
faktörlere bağlıdır. İnsülün indirek olarak Na+ olduğundan eksikliği önemli bulgulara yol aça-
K+ ATP az pompasının uyarılmasını ve potasyu- bilir. Rabdomiyoliz ve adinamik ileusun hipopo-
mun hücre içine girişini sağlar. tasemi ile birlikteliği bilinmektedir. Kronik hi-
popotasemi susamayı uyarır nefrojenik diabetes
Katekolaminlerin potasyum dağılımı üzerine insipitusa neden olabilir. Ayrıca hipopotasemi
farklı etkileri vardır. β adrenarjik agonistler po- böbrekteki amonyum sentezini uyararak karaci-
tasyumun hücre içine girmesine neden olur, ğer sirozu olan hastalarda hepatik ensefalopatiyi
α-adrenarjik agonistler ise potasyumun hücre ağırlaştırabilir. Acil yaklaşımda tipik EKG bul-
içine girmesine engel olur. gularını içeren kardiyak etkilenim önemlidir.
Aldosteron potasyumun atımını arttırır. Meta- Hipopotasemi serum potasyum seviyesine göre
bolik asidoz hiperpotasemiye neden olur. Me- orta ve ciddi hipopotasemi olarak tanımlanabilir.
2.5-3 mEq/L arasındaki potasyum düzeyine • Hipomagnezemi
orta hipopotasemi denir.
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

• Diüretikler
2.5 mEq/L nin altındaki potasyum düzeyine ise • Kronik metabolik alkaloz
ciddi hipopotasemi olarak ifade edilir. • Antibiyotikler (Karbenisilin, gentamisin,
amfoterisin-B)
Bu durumda idrarla günlük potasyum atılımı
Klinik 20 mmol’un üzerindedir.
Hipopotasemide klinik bulgular serum po-
Gastrointestinal kayıplar ile gelişen
tasyum seviyesine göre değişiklik göstermekle
birlikte çoğu zaman belirsizdir. Özellikle hafif • Kusma veya nazogastrik sonda nedeniyle
hipopotasemisi olan hastalar yakınma ve belirti olan kayıplar
yoktur. • İshal
• Lavman yada laksatif kullanımı
Hipopotasemide görülen bulgular hipopotase-
minin kendisinden çok altta yatan nedene bağlı- • Fistüller
dır. Gastrointestinal, böbrek, kas-iskelet, kalp ve Bu durumda idrarla günlük potasyum atılımı
sinir sistemlerine ait bulguların bir arada olduğu 20 mmol’un altındadır.
durumlarda hipopotasemi akla gelmelidir. Bazı
ilaçlar hipopotasemiye neden olabileceğinden • Diüretikler (En yaygın nedenidir, tiyazid
hastanın kullandığı ilaçlar dikkatlice sorgulan- diüretikler lup diüretiklerinden daha fazla
malıdır. Ayrıca acil yaklaşımda digital alan has- potasyum kaybına neden olur)
talarda hipopotaseminin aritmiye neden olabile- • Beta adrenarjik agonistler (Hücre içine
ceği unutulmamalıdır. girişi sağlar)
• Steroidler
Çarpıntı, çizgili kaslarda güçsüzlük veya kramp,
paralizi, parestezi, kabızlık, bulantı, kusma, ab- • Teofilin
dominal kramp, poliüri, noktüri veya polidipsi, • Aminoglikozidler
psikoz, deliryum veya halüsinasyon, depresyon
Hücre içerisine potasyum girişinin artması
hipopotasemide sık rastlanan klinik bulgulardır.
• İnsülin fazlalığı: insülin NA+ K + ATPaz
Serum potasyum seviyesinin 2.5 mEq/L’nin al- aktivitesini arttırarak potasyumun hücre
tında olduğu şiddetli hipopotasemi olgularında içine girişini sağlar.
ileus, hipotansiyon, ventriküler aritmi, kardiyak • Alkalozis: kan PH sındaki her 0.1 lik bir
arrest, bradikardi veya taşikardi, prematüre atriyal yükselme, potasyum düzeyinde 0.3-0.6
veya ventriküler atım, hipoventilasyon, respiratu- mEq/L’lik bir azalmaya neden olur.
ar distres, solunum yetmezliği, letarji veya diğer
• Beta adrenerjik aktivitede artış (stres, adre-
şuur durum değişiklikleri, kas gücünde azalma,
nalin uygulaması, beta agonist ilaçlar)
fasikülasyon veya tetani, derin tendon refleksle-
rinde azalma, Cushingoid görünüm olabilir. • Periyodik paralizi (Hipokalemik form)
• Kan hücrelerinin yapımında aşırı artış: me-
galoblastik anemi tedavisi veya nötropeni-
Hipopotasemi Nedenleri lerin granülosit-makrofaj koloni stimüle
edici faktör ile tedavisi sırasında gelişen
Böbreklerden atılım fazlalığı nedeniyle; hipopotasemi
• Renal tübüler asidoz • Hipotermi
• Hiperaldesteronizm: Lümen negativitesini • Baryum ve Klorokin intoksikasyonu
ve hücre içi K+ konsantrasyonunu artırır • Malnitrüsyon, azalmış alım ve total paren-
302
ayrıca K+ kanallarının geçirgenliğini artırır. teral nütrisyon
Konu 3b

Yalancı hipokalemi • Atrial aritmi (prematür atrial atım, atrial


fibrilasyon)

Serum Potasyum Bozuklukları


Ciddi lökositoz (akut lösemi gibi) hallerinde
hastadan alınan kan bir saatten fazla oda ısısında • Tiroid tarama testleri : TSH, FT ve FT dü-
beklediği hallerde serumda bulunan potasyum zeyleri özellikle taşikardisi olan hastalarda
hücre içine girer. Yalancı hipopotasemiden şüp- istenmelidir.
helenildiği durumlarda plazma kan hücrelerin-
den hızlıca ayrılmalıdır ve eğer bekletileceksede
+4⁰C saklanılmalıdır. Tedavi
Ayırıcı Tanıda: Cushing Sendromu, hipokalse- Hastada ciddi hipopotasemiden şüpheleniliyor-
mi, hipomagnezemi göz önüne alınmalıdır. sa mutlaka kardiak monitorizasyon yapılmalı,
venöz damaryolu açılmalı ve solunum durumu
değerlendirilmelidir. Ciddi hipopotasemiden
Tanı şüphelenilen hastalarda hemen replasman teda-
visine başlanmalı ve tedaviye başladıktan sonra
İstenmesi Gereken Laboratuvar Tetkikleri
laboratuvar olarak doğrulanmalıdır.
Serum potasyum düzeyi < 3.5 mEq/L (3.5
Hafif ve orta hipopotasemisi olan hastalar (po-
mmol/L), BUN ve kreatinin düzeyleri böbrek
tasyum düzeyi 2.5-3.5 mEq/L) genellikle asemp-
fonksiyonlarının tespiti için gereklidir. Beraberin-
tomatikdir. Eğer bu hastalarda hafif yakınmalar
de var olabileceğinden şüphelenildiği metabolik
varsa oral potasyum tedavisi verilmelidir. Orta
ve elektrolit bozuklukları için durumlarda glu- hipopotasemisi olan ve altta yatan nedenin bili-
koz, kalsiyum ve fosfor düzeylerine bakılmalıdır. nen hastalarda potasyum düzeyi, nedene yönelik
Magnezyum düzeylerine genel olarak güvenilmez. tedavi ile potasyum replasmanı yapmaya gerek
Hipopotasemi durumlarında genellikle hipomag- kalmadan düzelebilir. Örneğin kusmaya bağlı
nezemi olduğundan ampirik olarak tedavi edil- orta düzeyde hipopotasemisi gelişen hastaya an-
melidir. Digoksin kullanan hastalarda digoksin tiemetik verilerek potasyum düzeyi normal düze-
düzeyine bakılmalıdır. Daha önce de belirtildi- ye getirilebilir. Kardiak aritmi gibi önemli semp-
ği gibi hipopotasemi digitale bağlı aritmi oluş- tomları olan hastalarda agresif tedavi gerekir. Bu
masını arttırır. Arteryal kan gazı bakılmalıdır. tedavi ciddi hipopotasemi tedavisi gibidir.
Lökositozda (>60.000 hücre/mm3) lökositlerin
serumdan aktif olarak potasyum almasına bağlı Serum potasyum düzeyi < 2.5 mEq/L olan has-
olarak hipokalemi gelişebilir. talarda intravenöz potasyum tedavisi gerekece-
ğinden ve replasman tedavi birkaç saat süreceği
Görüntüleme Yöntemleri: Eğer hastada mine- için acil serviste gözetim altında olmalıdır. Se-
rokortikoid fazlalığı varsa adrenal glanda yönelik rum potasyum düzeyindeki 1 mEq/L’lik düş-
Bilgisayarlı Tomografi (BT) taraması yapılabilir. me total vücut potasyumunda 100-200 mEq
(Acil serviste nadiren gereklidir) azalma olduğunu gösterir. Potasyum replasman
tedavisine rağmen cevap alınamayan hastalarda
magnezyum düşüklüğü de olabileceği düşünül-
Diğer Yardımcı Tetkikler melidir. Serum magnezyum düzeyi normal bile
olsa, magnezyum eksikliği söz konusu olabilir.
Elektrokardiyografi (EKG) Çünkü serum magnezyum düzeyi total vücut
magnezyumu hakkında bilgi vermeyebilir.
• T dalgasında düzleşme veya negatif T dal-
gasının olması Yönetiminin daha kolay olması, güvenli, ucuz
• U dalgası ve ST segment depresyonu ve gastrointestinal kanaldan kolay emilmesi
• Ventriküler aritmi (premature ventriküler edilmesi nedeniyle oral potasyum tedavisi ön-
kontraksiyon, torsades pointes, ventriküler celikli olarak tercih edilmelidir. Orta hipopota-
fibrilasyon) semisi olan ve hafif yakınmalar olan hastalarda 303
oral yerine koyma (replasman) tedavisi tercih • 5.5-6.0 mEq/L-Ilımlı hiperpotasemi
edilmelidir. Ciddi hipopotasemisi olan hasta-
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

larda İV replasman tedavisi tercih edilmelidir. • 6.1-7.0 mEq/L-Orta hiperpotasemi


Potasyumun kardiyak ileti yollarına potansiyel • 7.0 mEq/L ve üzeri Ciddi hiperpotasemidir.
tehlikesi olması nedeniyle intravenöz potasyum
tadavisinde, infüzyon sıvısında potasyum düzeyi
40 mEq/L’yi ve infüzyon hızı saatte 20 mEq/L’yi Hiperpotasemi Nedenleri
aşmamalıdır. Potasyum hiçbir zaman İV puşe
olarak verilmemelidir. • Akut veya kronik böbrek yetmezliğine
bağlı olarak potasyum atılımının azalması:
Dirençli hipopotasemide ileri araştırma ve takip
En yaygın nedendir. Potasyum tutucu di-
amacıyla dahiliye veya nefroloji konsültasyonu
üretikler, üriner obstriksiyon, orak hücre
istenmelidir. Hasta eğitiminde hipokalemiye
anemisi, addison hastalığı ve sistemik lupus
yatkın olan hastalar için diyet değişikliği öne-
eritromatozis
rilir. Muz, domates, portakal, şeftali, kaysı gibi
potasyum içeriği yüksek olan gıdaların alınması • Hücre dışı alanda potasyum konsantras-
tavsiye edilir. yonunu arttıran durumlar: Oral veya İV
aşırı potasyum verilmesi, yüksek dozda po-
tasyum içeriği olan penisinlerin verilmesi,
B. Hiperpotasemi rabdomiyolis ve hemoliz (kan transfüzyo-
Serum potasyum seviyesinin 5.5 mEq/L’nin üze- nu, yanık ve tümör lizisi)
rinde olmasına hiperpotasemi denir. Hızla yük- • Hücre içi hücre dışı membranlar ara-
selen potasyum seviyesi son derece tehlikeli ve sında potasyum geçişi: Asidoz ve ilaçlara
yaşamı tehdit edici olaylara neden olabilir. Bu (akut digital toksisitesi, beta blokerler, sük-
nedenle hiperpotasemi riski olabilecek hastalar- sinil kolin) bağlı olarak meydana gelir.
da hekimler hızlı karar vermeli ve acil serviste
hiperpotasemide ani ölüme neden olabilecek • Yalancı Hiperpotasemi: Kan alım tekni-
kardiak aritminin erken tespit edilmesi için has- ğinin yanlış olması, uzun süreli ya da sıkı
taların elektrokardiyogram (EKG) ile değerlen- turnike, flebotomi işlemi sırasında ilk sıkma
dirilmeleri unutulmamalıdır. işleminin tekrarlanması, dar bir kateter yada
iğnenin kullanılması, potasyum infüzyonu
Hücre içi ve dışı arasındaki potasyum oranı hüc- uygulanan bir damardan kan alınması labora-
re istirahat membran potansiyelini belirlemede tuvar hatası, belirgin lökositoz (50.000 mm3
rol oynar. Hücre dışı potasyum konsantrasyo- üstü ) ve trombositoz (750.000 mm3 üstü)
nu arttıkça hücre membranı kısmen depolarize
olur, sodyuma geçirgenlik azalır aksiyon po-
tansiyeli oluşturma yeteneği azalır. Bu olay kas Klinik
dokusunda zayıflık ve paralizi oluşturur kardi-
yovasküler ve nöromüsküler sistem fonksiyonu Hiperpotasemi olgularında klinik bulgu ve be-
üzerinde büyük etkileri olabilir. lirtilerin belirsiz olması nedeniyle tanısı zor
olabilir, Öyküde hiperpotasemiye yatkınlık ol-
Potasyumun hücre içi ve dışı arasındaki dengesi
duğunun saptanması önemlidir. Hiperpotasemi
Na+ K + ATPaz pompası, insülin ve mimetiklerle
sıklıkla tesadüfen laboratuar sonuçları ile tespit
dakikalar içinde kontrol edilir. Gastrointestinal
edilir. Çoğunlukla kardiak ve nörolojik bulgu-
alım ve renal atılım uzun vadede potasyum den-
larla kendini gösterir. Hastalar asemptomatik
gesini sağlar.
olabileceği gibi başlangıçta alt extremitelerde
Serum potasyum seviyesine ve oluşturduğu kli- daha belirgin olmak üzere halsizlik, yorgunluk,
nik bulgulara göre hiperpotasemi ılımlı, orta ve reflekslerde zayıflık, parestezi, paralizi, taşikardi
304
ciddi hiperpotasemi şeklinde sınıflandırılabilir. gibi bulgularla acil servise başvurabilir.
Konu 3b

Yukarıda belirtilen hiperpotasemi nedenlerine Ekzojen nedenli potasyum artışı


sahip özellikdeki hastalarda hiperpotasemi ola-

Serum Potasyum Bozuklukları


sılığı unutulmamalıdır. • Parenteral beslenme
• Diyetle aşırı alım
Hiperpotasemili hastaya acil yaklaşımda ön- • Potasyum tedavisi
celikle vital bulguların, hemodinamik olarak
stabilitenin ve kardiyak aritminin değerlendiril-
Potasyum salınımında bozulma
mesi gerekmektedir. Kardiyak etkilenim sonucu
aritmi, blok veya bradikardi meydana gelebilir. • Glomerüler filtrasyon hızında azalma (akut
Nörolojik muayenede derin tendon reflekslerin- veya kronik böbrek yetmezliği)
de ve motor aktivitede azalma gözlenir. Nadiren • Mineralokortikoid aktivitede azalma
kas paralizisi ve hipoventilasyon gözlenebilir. • Tübüler sekresyonda bozukluk olması (ör-
Ödem, cilt değişikleri ve diyaliz hastalarında neğin RTA tip 4 )
fistül olması gibi böbrek yetmezliği bulguları • İlaçlar (potasyum tutucu diüretikler, NSAİ,
ile travma hastasında rabdomiyoliz varlığı gibi siklosporin)
ipuçları tanısal yaklaşımda yol gösterici olabilir.

Laboratuvar Hatası
Hiperpotasemi Nedenleri Ayırıcı Tanıda: Hipokalsemi kardiyak aritmi
yapan diğer nedenler göz önüne alınmalıdır.
Yalancı hiperpotasemi
• En yaygın sebebi laboratuar tüpü içerisinde
hemoliz olmasıdır Tanı
• Trombositoz Potasyum düzeyi: Her zaman serum potasyum
• Lökositoz düzeyi ile bulgular paralel olmayabilir. Uzun
• Kan alma tekniğindeki hatadan kaynakla- süre potasyum düzeyi yüksek seyreden, kronik
nabilir (örneğin turnikenin uzun süre kal- hastalarda diğer hastalara göre herhangi bir kli-
ması gibi) nik bulgu görülmeyebilir.

BUN/Cr düzeyi, böbrek fonksiyonlarının göz-


Potasyumun Salgılanmasında Artma
lenmesi için gereklidir.
• Asidoz
Kalsiyum düzeyi, eğer hastada böbrek yetmezliği
• İnsülin eksikliği
de varsa hipokalsemi kardiak aritmiyi tetikleye-
• Beta bloker ilaçların kullanımı
bilir. Glukoz düzeyi, digital kullanan hastalarda
• Akut digoksin intoksikasyonu veya aşırı
digoksin düzeyine bakılmalıdır. Arterial veya
dozda alımı
venöz kan gazı, asidozisin saptanması amacıyla
• Süksinil kolin
istemelidir.
• Arjinin hidroklorür
• Hiperkalemik ailesel peryodik paralizi İdrar tetkiki, böbrek fonksiyonlarını değerlen-
dirmek için istenir.
Endojen nedenli potasyum artışı Sürekli kardiyak monitorizasyon ve EKG takibi
• Hemoliz EKG: Tanı için oldukça önemlidir. Hiperpota-
• Rabdomyoliz semide potasyum düzeyi ile EKG değişikleri pa-
• Kanama ralellik göstermektedir. 305
EKG Bulguları; Erken dönemde meydana ge- Elektrolit tedavisi
len değişikler T sivriliği, QT süresinde kısalma
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

ve ST depresyonudur. Bu ajanlar hiperpotaseminin indüklediği ventri-


küler fibrilasyon riskinin önlenmesi amacıyla ve-
Daha sonra P dalgasının yüklekliğinde azalma, rilmektedir. Hiperpotasemiye bağlı EKG anor-
PR intervalinde azalma, QRS dalgasında geniş- mallikleri (QRS süresinde uzama, p dalgasının
leme ve dal blokları meydana gelebilir. Bu deği- kaybolması, aritmi) olan hastalar için hayat kur-
şikler tedavi ile düzelebilir. Eğer tedavi edilmezse tarıcıdır. EKG de sadece T dalgası sivriliği olan
P dalgası kaybolur QRS genişlemesi sonrasında hastalarda genellikle kalsiyum gerekli değildir.
ventriküler fibrilasyon veya asistol meydana ge-
lir. Potasyum düzeyi ile EKG değişikleri genel- Hiperpotasemiye bağlı elektrokardiyolojik bul-
likle korelasyon gösterir ama kardiyak aritmiler gular genellikle potasyum seviyesi ile paralel olsa
potasyum yüksekliğinin her seviyesinde meyda- da ciddi hiperpotasemi olmasada kardiyak arit-
na gelebilir. miler gözlenebildiğinden dolayı tedavide enerjik
davranılmalıdır. Potasyum düzeyi 6.5 mEq/L
Kortizol ve aldosteron düzeyleri: diğer sebep- olan her hastaya öncelikli tedavi kalsiyum glu-
ler dışlandığı zaman mineralokortikoid düzeyi- konat olmalıdır.
nin tespit edilmesi faydalıdır.
Kalsiyum Gukonat: %10 miyokard hücrelerin-
de depolarizasyon eşiğini yükselterek membran
Tedavi stabilizasyonu yapar ve hiperpotaseminin kar-
diyak etkilerini geri çevirir. Bir ampül %10’luk
Hiperpotasemiden şüphelenilen olgularda acil kalsiyum glukonatta 90 mg Ca bulunur. 10-20
serviste öncelikle A,B,C’sinin (Havayolu-solu- ml (90-180 mg Ca) %10 Ca Glukonat İV in-
num-dolaşım) değerlendirilmesi ve olası kardi- füzyon olarak 2 dakikadan fazla sürede infüzyon
yak komplikasyonların erken tespiti amacıyla sü- olarak verilmelidir. 1-3 dakikada etkisi başlar
rekli EKG monitörizasyonu yapılması önemlidir. ve 30-50 dakikalık etki süresi vardır. İnfüzyon
sırasında mutlaka kardiak monitorizasyonu ya-
Serum seviyesinin belirlenmesi amacıyla kan ör- pılmalıdır ve eğer infüzyon sırasında bradikardi
neği alınmalıdır ve potasyum düzeyini arttıran gelişirse infüzyon hemen kesilmelidir. Hiperkal-
ilaç veya diyet hemen kesilmelidir. Eğer hiperka- semi, hipofosfatemi ve digital kullanan hastalar-
lemi şiddetli ise (7 mEq/L den fazla) veya hasta da kullanılmamalıdır. Kalsiyum glukonat teda-
semptomatik ise altta yatan nedenin araştırıl- visinin sadece hiperpotaseminin ciddi kardiyak
masından önce tedaviye başlanmalıdır. Tedavi etkilerinden koruduğu ve potasyum düzeyini
potasyum düzeyi, EKG bulguları ve hastaların düşürücü etkisi olmadığı bilinmelidir.
özelliklerine göre planlanmalıdır. Her hastada
tüm tedavilerin tamamının uygulanması gerekli
olmayabilir. Potasyum Düzeyini Düşürücü Tedaviler

Potasyum düzeyi hafif yüksek olan hastalarda İnsülin ve Glukoz: Potasyumun hücre içine gi-
sadece salınımının arttırılması ile tedavi olabilir. rişini arttırarak potasyum düzeyini düşürür. Bu
amaçla her 5 gram glukoza 1 ünite kristalize insü-
Ciddi bulguları olan ve tedaviye dirençli olan ol- lin olacak şekilde infüzyon yapılmalıdır. Bu amaçla
gularda diyaliz ihtiyacı açısından nefroloji kon- örneğin 500 ml %20 dekstroz içine 20 ünite kris-
sültasyonu istenmelidir. talize insülin konarak uygulanmalıdır. Etkisi yakla-
şık olarak 30 dakikada başlar ve 4-6 saat sürer.
İlaç Tedavisinde miyokardın stabilitesini sağla-
mak amacıyla potasyumun hücre içine alınması, Furosemid: Potasyumun böbreklerden atılımını
böbreklerden atılması ve gastrointestinal kanal- arttırır. 40 mg IV olarak verilir. Etkisi hastanın
306
dan atılması amaçlanır. böbrek yetmezliğinin olması, hiperpotaseminin
Konu 3b

akut veya kronik olması gibi nedenlere bağlı ola- * Potasyumun kardiyak ileti yollarına po-
rak değişkenlik gösterir.

Serum Potasyum Bozuklukları


tansiyel tehlikesi olması nedeniyle dik-
Sodyum Bikarbonat: Potasyumun hücre içeri- katli kullanılmalıdır. İnfüzyon sıvısında
sine girişini arttırır. 50-100 mEq yavaş IV puşe potasyum düzeyi 40 mEq/L’yi intravenöz
verilir. 1 mEq/kg olacak şekilde verilir. Etkisi potasyum tedavisi saatte 20 mEq/L’yi
5-10 dakikada başlar ve 1-2 saat sürer. Ciddi aşmamalıdır. Potasyum hiçbir zaman İV
puşe olarak verilmemelidir.
kalp yetmezliğinde, hipernatremide ve metabo-
lik alkalozda verilmemelidir. * Hiperpotasemi sıklıkla tesadüfen labora-
tuvar sonuçları ile tespit edilir. Bu neden-
Albuterol (Ventolin Nebül): Adrenarjik etki le acil servise başvuran olgularda potansi-
ile insülin salgısını attırır ve potasyumun hücre yel olarak potasyum yüksekliği olabilecek
içine girmesini sağlar. 2.5 mg ventolin 4 ml se- durumlar dikkatlice sorgulanmalıdır.
rum fizyolojik ile birlikte nebul ile 20 dakikada * Hiperpotasemiye bağlı gelişen ve ani
verilir. Etkisi 15-30 dakikada meydana gelir ve ölüme neden olabilen kardiak aritminin
2-4 saat etkilidir. erken tesbitinde acil serviste EKG değer-
Sodyum Polistiren Sulfonat: Potasyum bağla- lendirmesi önemlidir.
yıcı reçinedir. Gastrointestinal sistemde sodyum * Kalsiyum glukonat tedavisi hastaları hi-
ile potasyumun yer değiştirmesini sağlayarak perpotaseminin ciddi kardiyak etkile-
potasyumun atılmasını sağlar. rinden korur. Ancak potasyum düzeyini
düşürücü etkisi yoktur.
25-50 gram oral yada rektal yoldan kullanılır. * İnsülin ve glukoz tedavisinin etkisi 30 da-
1-2 saatte etkisi başlar ve 4-6 saat etkisi sürer. kikada, sodyum bikarbonatın etkisi 5-10
Hemodiyaliz: Tedaviye dirençli ciddi hiperpo- dakikada, albuterolün etkisi ise 15-30 da-
tasemi varlığında tercih edilir. Dakikalar içinde kikada başladığı unutulmamalıdır.
serum potasyum seviyesinin normal düzeye düş-
mesini sağlar. Kaynaklar
1. ECC Committee, Subcommittees and Task
Özet Forces of the American Heart Association.
2005 American Heart Association Guide-
* Hafif hipopotasemili hastalarda daha sık lines for Cardiopulmonary Resuscitation and
olmak üzere hastaların bir çoğunda ya- Emergency Cardiovascular Care. Circulation.
kınma yoktur. 2005;112:IV1-203.
* Yakınmalar hipopotaseminin kendisin- 2. Halperin ML, Kamel KS. Potassium. Lancet. 11
den çok altta yatan nedene bağlı olarak 1998;352:135-40.
meydana gelmektedir. 3. Goldberger ZD. Images in cardiovascular medi-
* Hipopotaseminin nedeni kullanılan ilaç- cine. An electrocardiogram triad in thyrotoxic
hypokalemic periodic paralysis. Circulation,
lara bağlı olabileceğinden hastanın kul-
2007;115:179-80.
landığı ilaçlar dikkatlice sorgulanmalıdır.
4. Cohn JN, Kowey PR, Whelton PK, Prisant LM.
* Hastalara mutlaka EKG çekilmeli ve hi- New guidelines for potassium replacement in
popotasemi açısından bulgu ve belirtileri clinical practice: a contemporary review by the
değerlendirilmelidir National Council on Potassium in Clinical Prac-
* Digital alan hastalarda hipopotaseminin tice. Arch Intern Med, 2000;160:2429-36.
aritmiye neden olacağı unutulmamalıdır. 5. Reactions Weekly. Dextrose: First report of
ventricular arrhythmia: case report. Reactions
* Hipopotasemide serum magnezyum sevi-
Weekly, 2005;1046:11.
yesi mutlaka bakılmalı ve hipomagneze-
mi düzeltilmelidir. 6. Mandal AK. Hypokalemia and hyperkalemia.
Med Clin North Am. May 1997;81:611-39. 307
7. Gennari FJ. Hypokalemia. N Engl J Med, 15. Panebianco P, Torres M. ED hemodialysis for
1998;339:451-8. treatment of renal failure emergencies. Am J
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

8. Howes LG. Which drugs affect potassium?. Emerg Med. 1999;17:305-7.


Drug Saf, 1995;12:240-4. 16. Hawkins RC. Poor knowledge and faulty think-
9. AHA/ILCOR Guidelines. American Heart As- ing regarding hemolysis and potassium eleva-
sociation in Collaboration with the Interna- tion. Clin Chem Lab Med. 2005;43:216-20.
tional Liaison Committee on Resuscitation: 17. Sacchetti A, Stuccio N, Allon M, Dunlay R,
Guidelines 2000 for Cardiopulmonary Resusci- Copkney C. Nebulized albuterol for acute hy-
tation and Emergency Cardiovascular Care: an perkalemia in patients on hemodialysis. Ann
international consensus on science. Circulation. Intern Med, 1989;110:426-9.
2000;102:I1-I384. 18. Zull DN. Disorders of potassium metabolism.
10. Weisberg LS. Management of severe hyperkale- Emerg Med Clin North Am. 1989;7:771-94.
mia. Crit Care Med. 2008;36:3246-51. 19. Gennari FJ. Disorders of potassium homeosta-
11. Segura J, Ruilope LM. Hyperkalemia risk and sis. Hypokalemia and hyperkalemia. Crit Care
treatment of heart failure. Heart Fail Clin. Clin, 2002;18:273-88.
2008;4:455-64. 20. Williams ME. Endocrine crises. Hyperkalemia.
12. Khanna A, White WB. The management of hy- Crit Care Clin. 1991;7:155-74.
perkalemia in patients with cardiovascular dis- 21. Nijsten MW, de Smet BJ, Dofferhoff AS. Pseu-
ease. Am J Med. 2009;122:215-21. dohyperkalemia and platelet counts. N Engl J
13. Schepkens H, Vanholder R, Billiouw JM, La- Med, 10 1991;325:1107.
meire N. Life-threatening hyperkalemia during 22. 22. Oster JR, Perez GO, Vaamonde CA. Rela-
combined therapy with angiotensin-converting tionship between blood pH and potassium and
enzyme inhibitors and spironolactone: an analy- phosphorus during acute metabolic acidosis.
sis of 25 cases. Am J Med, 2001;110:438-41. Am J Physiol, 1978;235:345-51.
14. Davey M. Calcium for hyperkalaemia in digoxin
toxicity. Emerg Med J. 2002;19:183.

308
Konu 3c

SERUM KALSİYUM BOZUKLUKLARI


Dr. Mustafa Yılmaz, Dr. Zeynep Kekeç

Giriş rış halindedir. Örneğin hiperventilasyona bağlı


olarak meydana gelen respiratuar alkalozda H+
Kalsiyum (Ca+2 ) vücutta en bol bulunan mine- iyon miktarı azalır, H+ iyon miktarı azalınca pro-
raldir. Ortalama her insanda 15 mg/kg total kal- teinlere bağlanan Ca+2 oranı artar ve serbest Ca+2
siyum bulunur. Bunun %99’u kemikte fosfat ve oranı azalmış olur.
karbonat mineralleri şeklindedir, %2’si hücredışı
sıvıda bulunur. Kalsiyumun proteinlere bağlanmasını etkile-
yen nedenler;
Günde 300-800 mg kalsiyum alınır. Primer ola-
rak ince barsakta vitamin D ye bağlı ve aktif ola- • Serum proteinleri: Temel serum protei-
rak emilirken bir kısmıda konsantrasyon gradi- ni albümindir. Ortalama olarak 0.8 gram
yentine bağlı olarak pasif olarak emilir. Vücuttan Ca+2, 1 gram proteine bağlanır.
uzaklaştırılması primer dışkı ile olmaktadır.
Toplam serum kalsiyom miktarı formülü:
Ölçülen serum Ca 8.5-10.5 mg/dl aralığın-
+2
Toplam serum Ca+2 = İyonize Ca+2 + (0.8x Toplam Protein)
dadır ve bu değerler arasında kalması parat-
hormon, D vitamini metabolitleri (1,25-dihy- Albüminde 1 gr azalma total kalsiyumda 0.8
droxyvitamin D3, veya calcitriol) ve kalsitonin gram azalmaya neden olur.
ile sağlanmaktadır.
• Alkalozda toplam serum kalsiyumunda de-
Parathormon (paratroid hormon yada PTH) ğişme olmaz ama iyonize kalsiyum düzeyini
düşük Ca+2 düzeylerinde paratiroid bezlerinden düşürür. PH’da her 0.1 lik artmada iyonize
salgılanır. Öncelikle osteoklastları stimüle ede- kalsiyum düzeyini % 3-8 oranında düşürür.
rek kemik rezorpsiyonunu artırır, ikincil olarak
• Asidoz total serum kalsiyum düzeyini değiş-
da böbrekten geri emilimi arttırır ve kalsitrol ile
tirmeden iyonize kalsiyum düzeyini arttırır.
birlikte ince barsaktan emilimi arttırır. Kalsito-
nin, Ca+2, epinefrin, glukagon ve gastrin düzey-
lerindeki yükselmelerden de etkilenir. Primer
etkisi osteoklast aktivitesini inhibe eder, ikincil A. Hipokalsemi
etkisi ise sınırlı olmakla birlikte böbrekten Ca+2
Normal iyonize kalsiyum düzeyi 2.1 ile 2.6
atılımını uyarır.
mEq/L (1.05 1.3 mmol/L) arasındadır. İyoni-
İntravasküler kalsiyumun %50’si albumin gibi ze kalsiyum düzeyinin 2.0 mEq/L nin altında
plazma proteinlerine bağlıdır, %45’i aktif iyon olması durumunda hipokalsemiden bahsedi-
halindedir, %5’i plazma ve intertisyel sıvıda non lir. Çeşitli klinik durumlar hipokalsemi ile so-
iyonize haldedir. nuçlanır. Hipoparatiroidizm, malabsorbsiyon,
antikonvülzan ilaçlar, hidroflorik aside maruz
Hidrojen iyonundaki değişiklikler iyonize Ca+2 kalma, kemoterapi ilaçları gibi bazı ilaçlar hi-
oranında da değişikliğe neden olur. Çünkü pro- pokalsemiye neden olabilir. Yine rabdomiyoliz
teinlere bağlanmada Ca+2 ile diğer protonlar ya- ve akut pankreatit hipokalsemi ile birlikte bu-
lunabilir. Ayrıca masif kan transfüzyonlarında rabdomyoliz, hiperpreksi ve ciddi travmaya bağlı
da hipokalsemi gelişebileceği unutulmamalıdır. fosfat artışı gelişebilir. Alkolizmde meydana ge-
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

Hipokalsemi nedenleri tabloda sıralanmıştır len hipomagnezemi nedeniyle de hipokalsemi


(Tablo1). oluşabilir.

Hipokalseminin Yaygın Bazı Nedenleri: Şok, Hipomagnezemi: Ciddi hipomagnezemi kal-


sepsis, böbrek yetmezliği ve pankreatitdir. Hi- siyum ve D vitamini alımına dirençli hipokal-
poparatiroizm (cerrahiye bağlı) ya da kronik semiye neden olur. Parathormon salınımında
böbrek yetmezliğin dışındaki hastalar genellikle azalma ve hem kemiklerde hem de böbrekte
ayaktan tedavi edilir. parathormona direnç vardır.

Postoperatif Hipokalsemi: Paratiroidektomi


sonrasında hastaların %10’nunda gelişen hipo-
paratiroidi nedeniyle açlıkta Ca+2 düzeyleri 8.5
Bulgu ve Belirtiler
mg/dl’nin altına düşer ve eş zamanlı olarak inor- İyonize kalsiyum düzeyi 1.4-1.6 Eq/L düzeyle-
ganik fosfor düzeyi 4.5 mg/dl’nin üzerine çıkar. rinde olduğunda genellikle ciddi bulgular göz-
Postoperatif hipokalsemi, paratiroid glandın lenmez.
cerrahi olarak çıkarılmasına bağlı kalıcı hipopa-
ratiroidiye neden olabilir. Geniş boyun cerrahi- Hipokalsemiye bağlı görülebilen genel bulgular
sinde paratiroid bezinde meydana gelen iskemik yorgunluk, halsizlik şeklindedir. Birçok sistemi
duruma bağlı veya ödemli olmayan paratiroid etkilemesine rağmen en tipik bulgular nörolojik
bezinde uzun dönem hiperkalsemi tedavisine sistemin etkilenmesi sonucu oluşur.
bağlı olarak da hipokalsemi meydana gelebilir.
Nörolojik Bulgular: Hem merkezi hem de pe-
Böbrek Yetmezliği: Hipokalsemi böbrek yet- riferik düzeyde olmak üzere temel olarak sinir
mezliğinde sık görülen bir bulgudur. Buradaki sistemi üzerine etkileri vardır. Hastalarda kon-
hipokalsemi hiperfosfatemiye bağlıdır. Ayrıca füzyon, psikoz ve laterjiden koma ve nöbete ka-
böbrekte 1,25-dihydroxyvitamin üretiminde- dar uzanan mental durum değişikliği görülebilir.
ki azalmaya da bağlı olarak intestinal kalsiyum Ayrıca halüsinasyon, demans, ajitasyon, ekstrap-
emilimindeki azalmaya bağlı da hipokalsemi ramidal bulgular dikkati çekebilir.
gelişebilir.
Periferik sinir sitemi ile ilgili en sık görülen bul-
Fosfat Artışı: Böbrek dışı nedenlere bağlı fos- gu tetanidir. Ayrıca Chvostek Bulgusu (fasiyal
fat artışı da hipokalsemi ile sonuçlanabilir. Akut sinire hafif vuruşa yanıt olarak aynı taraf fasiyal

Tablo 1. Hipokalseminin nedenleri


Azalmış kalsiyum emilimini İlaçlar
D vitamini eksikliği Fosfatlar (enema, laksatifler)
Malabsorbsiyon sendromları Fenitoin, Fenobarbital
Kalsiyum atılımında Artış
Gentamisin, tobramisin, aktinomisin
Alkolizm
Diüretikler Sisplatin
Kronik böbrek yetmezliği Heparin
Endokrin bozuklukları Teofilin
Hipoparatiroidism Protamin
Yalancı hipoparatiroidism Glukagon
Diğer
Norepinefrin
Sepsis
Akut pankreatit Sitrat
Masif transfüzyonu Loop diüretikleri
Hipomagnezemi Glukokortikoidler
310 Rabdomiyoliz Sodyum nitroprusid
Konu 3c

kasın seğirmesi) ve Trousseau işareti (Brakiyal tolik basıncın üstüne çıkacak kadar şişirdikten
arter oklüzyonu ile oluşturulan karpal spazm), sonra 3 dakika beklediğinde karpal spazm oldu-

Serum Kalsiyum Bozuklukları


ağız çevresinde ve parmaklarda parestezi klinikte ğunda pozitif kabul edilir.
sık görülen bulgulardır.
Elektrokardiyografi (EKG): Hipokalseminin
Hipokalsemi ciddi ise kas güçsüzlüğüne ve kas en karekteristik EKG bulgusu QT aralığında
spazmına yol açabilir. uzama olmasıdır. T dalga uzunluğu normal fa-
kat ST segment uzunluğu artmıştır. Bu bulgu-
Dermatolojik Bulgular: Hiperpigmentasyon,
lar genellikle serum kalsiyum düzeyi 6.0 mg/
kaba kırılgan saçlar, kuru pullu cilt
dL (iyonize kalsiyum 1.5 mEq/L) den daha az
Kardiyovasküler Sistem: kalp yetmezliği, nefes olduğunda görülür.
darlığı, QT uzaması, vazokonstriksiyon

Kas-İskelet Sistemi: Kuvvetsizlik, spazm,


kramp, osteodistrofi, rikets, osteomalazi Hipo-
Tedavi
kalsemi ayrıca diş hipoplazisi, katarakt, insülün Tüm acil hastalarda ilk yaklaşım ve değerlen-
sekresyonunda azalmaya neden olabilir. dirme ilkelerine uygun bir şekilde öncelikle
üzerinde durulması gereken nokta, hava yolu
açıklığının sağlanması ve korunmasıdır. Larin-
Tanı ve klinik yaklaşım gospazm ve tetaninin nazotrakeal ya da orotra-
keal entübasyonu engellemesi durumunda, hava
Hipokalsemiye bağlı gelişen bulgu ve belirtiler yolunun cerrahi olarak açılması (krikotirotomi)
büyük oranda kalsiyumun düşme hızına bağlı- zorunludur.
dır. Kalsiyumun düşmesi nöronal membranlar-
da sodyumun geçirgenliğinde artmaya dolayısıy- Hipokalsemi tedavisinde altta yatan nedenin
la uyarılmanın artmasına neden olur. bulunması ve tedavi edilmesi oldukça önemli-
dir. Eğer hasta asemptomatik ise oral kalsiyum
İyonize kalsiyumun azalması ile miyokardi- tedavisi verilir. Ca laktat, glubionat, karbonat,
yumun gevşemesinde inhibisyona neden olur. askorbat ve glukonat şeklinde oral preparatları
Hipokalsemi digitale karşı kalbin duyarlılığının mevcuttur. Süt fazla miktarda fosfat içermesi
azaltır. nedeniyle, büyüme çağındaki çocuklar dışında
Tiroid ve paratiroid cerrahi sonrası gelişen hi- iyi bir Ca+2 kaynağı değildir. Eğer hastada ciddi
pokalseminin en karekteristik bulgusu ağız çev- hipokalsemi bulguları yoksa veya asemptomatik
resinde ve parmaklarda uyuşukluk olmasıdır. ise 10-14 günden uzun süreli Ca+2 tedavisi ge-
Boyun cerrahisi sonrasında ajite ve derin tendon rekli değildir.
refleklerinde artış olan hastalarda hipokalsemiden
Tiroid yada paratiroid cerrahisi sonrasında
şüphelenilmelidir. Troid cerrahisinden yıllar son-
semptomatik olan hastalar sıklıkla parenteral
ra nöbet geçiren hastalarda da şüphe edilmelidir.
Ca+2 Glukonat ile tedavi edilir. (30 mL %10
Chvostek veya Trousseau İşareti genellikle hi- Ca+2 glukonat 10-20 dakika İV infüzyon şeklin-
pokalseminin klinik kanıtı olarak düşünülür. de verilir). Genel olarak 12 mg/kg/saat dozun-
Chvostek işareti kulak memesinin ön tarafında- daki infüzyon çoğu olguda yeterli olmaktadır.
ki yüz sinirine dokunulduğunda ağız köşesinde CaCI2’ün %10’luk ampülleri 273 mg kalsiyum
seğirme olmasıdır. Ancak % 10, % 30 normal içerir ancak venler üzerinde ciddi sklerozan et-
bireylerde de gözlenebilir. Yine de chvostek ma- kisi nedeniyle çok acil durumlar dışında müm-
nevrası ile gözkapağında kontraksiyon olması künse kullanılmamalıdır, verilecekse de santral
hipokalsemi tanısında önemlidir. venöz yol tercih edilmelidir.

Trousseau işareti hipokalsemide daha güvenilir Hastalara İV Ca+2 uygulamadan önce mutlaka
göstergedir. Tansiyon aletinin manşonunu sis- serum Ca+2 düzeyi ölçülmelidir. Bu uygulama 311
semptomatik veya ciddi hipokalsemisi olan has- daha belirgindir. Kişilik değişikliği, halüsinas-
talara önerilir. (İyonize Ca +2 <1.3 mEq/L veya yon, konfüzyon, stupor ve komaya kadar ilerle-
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

<0.65 mmol/L) çünkü intravenöz kalsiyum uy- yen semptomlar gözlenebilir.


gulaması vazokonstriksiyona ve özellikle kalp
atım hacmi düşük olan hastalarda zaten var olan Ilımlı hiperkalsemide refraktör periyodun kı-
periferik dolaşım bozukluğunu arttırarak ciddi salmasına bağlı olarak kalp iletiminde ve kasıl-
iskemilere neden olabilir. masında azalma meydana gelir. Ayrıca digital
duyarlılığı artar.
Kalsiyum, digitalin etkisinin potansiyalize ede-
ceğinden digital alan hastalarda dikkatli olun- Hiperkalseminin en sık böbreklere olan etkisi
malıdır. Masif kan transfüzyonu yapılan du- konsantrasyon yeteneğinde azalma olmasıdır.
rumlarda her 4-6 üniteden sonra hastaya 10 ml
Bu durumda reversibl tübüler defekt, polidip-
%10 Ca glukonat verilmelidir. Hipokalsemide
siye rağmen volüm kaybına neden olan poliü-
de hipokalemide olduğu gibi hipomagnezemiyi
düzeltmek zordur. Hipomagnezemide kemik- ri gözlenir. Hastaların üçte birinde potasyum
lerden Ca+2 salınımı ve parathormon azalır. Bu kaybına bağlı olarak hipokalemi gözlenebilir.
nedenle kalsiyum replesmanından önce veya Hiperkalseminin neden olduğu volüm kaybına
birlikte hipomagnezemi şüphesi olan hastalara bağlı olarak hastalarda nefrokalsinozis ve nef-
paranteral magnezyum sülfat tedavisi (30-60 dk rolithiazis ağırlaşabilir. Hiperkalseminin devam
içinde 1-2 g IV) yapılmalıdır. ettiği durumlarda artan mikroskopik kalsiyum
depositlerine bağlı böbrek yetmezliği gelişebilir.
Hastaneye Yatırma Endikasyonları: Sempto-
matik hipokalsemili bütün hastalar hastaneye
yatırılarak hipokalsemi düzeltilmeli ve altta ya-
tan nedenin belirlenmesine kadar monitörlü
Bulgu ve Belirtiler
gözlemde takip ve tedavisi yapılmalıdır. Plazma toplam Ca+2 düzeylerinin 12 mg/dl’den
daha az olduğu durumlarda genellikle asempto-
matiktir ama daha fazla olduğu durumlarda bir
B. Hiperkalsemi çok farklı semptom ve bulgulara neden olabilir.
Sık rastlanan bulgu ve belirtiler Tablo 3’de özet-
Hiperkalsemi total kalsiyumun 10.5 mg/dl yada
iyonize kalsiyumun 2.7 mEq/L ‘den fazla ol- lenmiştir.
masıdır. Acil servisde gözlenen hiperkalseminin Toplam kalsiyum düzeyi 12-14 mg/dl arasında
%90 nedeni ya hiperparatroidi ya da malignite- olan hastalarda genellikle uyuşukluk, letarji ve
ye bağlı olarak gelişir. Sık rastlanan hiperkalsemi
konfüzyon meydana gelir. Böbrekten suyun geri
nedenleri Tablo 2’de gösterilmiştir.
emilim bozukluğuna bağlı olarak poliüri ve po-
lidipsi meydana gelir.
Klinik yaklaşım Toplam kalsiyum 15 mg/dl’den fazla olduğu
durumlarda uykuya eğilim, stupor ve koma
Acil serviste genel değerlendirmede şuur durum
değişikliğinin saptanması ve malign hastalığı dü- görülebilir. Özellikle metastatik kemik hastalı-
şündürecek şekilde aşırı kilo kaybı ve kaşektik ğı olanlarda böbrek taşı, osteolizis, psikiyatrik
görünümü olan hastalarda akla gelmelidir. bozukluklar, peptik ülser, pankreatit, kabızlık
durumlarında hiperkalsemi olma ihtimali akla
Hiperkalseminin nöromuskuler, kardiyovaskü- gelmelidir. EKG de ST çökmesi, T dalga geniş-
ler, gastrointestinal, renal ve iskelet sistemi üze- lemesi, QT aralığında kısalma meydana gelebi-
rine etkileri vardır.
lir. İkinci ve üçüncü derece dal bloğu meydana
Nöromusküler değişikler kas tonusunda azal- gelebilir. 20 mg/dl’den daha fazla kalsiyum dü-
312
ma meydana gelir. Yaşlılarda nörolojik bulgular zeylerinde kalp durması meydana gelebilir.
Konu 3c

Tablo 2. Hiperkalsemi nedenleri

Serum Kalsiyum Bozuklukları


İlaçlar
A ve D Hipervitaminozu
Malignensiler Thiazidler
Akciğer (skuamöz hücreli kanser) Lithium
Göğüs Meme kanserinde hormon tedavisi
Böbrek Granülomatöz Hastalıklar
Miyelom Sarkoidoz
Lösemi Tüberküloz
Endokrinopatiler Histoplasmozis
Primer hiperparatiroidizm Coccidioidomikozis
Hipertiroidizm Immobilizasyon
Feokromositoma Diğer
Adrenalyetmezlik Kemiğin Paget hastalığı
Akromegali Renal transplant sonrası
Akut böbrek yetmezliği iyileşme dönemi
Fosfat tükenmesi sendromu

Tablo 3. Hiperkalseminin bulgu ve belirtileri


Genel
Kardiyovasküler Sistem
Kırıklık, halsizlik
Hipertansiyon
Polidipsi, dehidratasyon
Ritm bozukluğu
Nörolojik Sistem
Vasküler kalsifikasyonlar
Konfüzyon
EKG anormallikleri
Apati, depresyon, stupor
QT kısalması
Hafıza kaybı
ST -T dalgasında kubbeleşme
Sinirlilik
T dalga genişlemesi
Halüsinasyon
Digital hassasiyeti
Baş ağrısı
Gastrointestinal Sistem
Ataksi
İştahsızlık, kilokaybı
Reflekslerde azalma, hipotoni
Bulantı, kusma
Zeka geriliği (bebek)
Kabızlık
Metastatik Kalsifikasyon
Karınağrısı
Keratopati
Peptik ülser
Konjonktivit
Pankreatit
Kaşıntı
Ürolojik Sistem
Kas-İskelet Sistemi
Poliüri, noktüri
Kırıklar
Böbrek yetmezliği
Kemik ağrısı
Nephrolithiasis
Deformiteler

Tedavi olarak kalsiyumun tübüler geri emilimini azaltır.


Genç ve altta yatan bir kalp hastalığı özellikle
Hiperkalsemi tedavisi klinik bulgu ve belirtileri kalp yetmezliği olmayan hastalarda 24 saat için-
olan veya Ca+2 düzeyi 14 mg/dl’den daha fazla de 3-6 litre sıvı verilebilir. NaCl saatte 200-250
olan hastalara verilmelidir. Tedavi agresif bir ml gidecek şekilde verilir. Yaşlı ve altta yatan
şekilde hidrasyonun sağlanması böylece böb- kalp hastalığı olan hastalarda, gerekirse invazif
reklerden kalsiyumun atılımının arttırılması, monitorizasyona geçmeyi düşünülmelidir.
kemiklerden salınımın azaltılması ve altta yatan
nedenin düzeltilmesi esasına dayanır. Kalsiyum düzeyleri 17 mg/dl den daha fazla ise
saatte 500-1000 ml gibi yüksek miktarda veri-
a. Hidrasyon: Sıvı tedavisinde özellikle izotonik lebilir. Bu durumda hastalara aşırı tuz yüklen-
NaCl solüsyonu seçilmelidir. Sodyum yarışmalı mesine bağlı kalp yetmezliği gelişmesi açısından 313
dikkatli olunmalıdır. Sodyum değerleri başlan- Bifosfonatlar, pirofosfat analoğudurlar. Osate-
gıçta yüksek ise tedaviye %5 Dekstroz ile baş- oklastlar tarafından tutulur ve osteoklast pro-
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

lanmalıdır. ton pompasını inhibe ederler. Aminobifosfonat


türevleri ayrıca monosit makrofaj öncüllerinin
Furosemid (her 2-4 saatte 40-100 mg) ile Ca+2 osteoklastlar haline dönüşmesinin de engelle-
‘nin böbreklerden atılması sağlanır. Bu tedavi ile mektedir. Bifosfonatlar PTH ve PTH related
idrar çıkışının saatte 200-500 ml’ ye yükselmesi Peptid, vitamin D, prostoglandinler, interlökin
hedeflenilmelidir. ve tümör nekroz faktör gibi kemik yıkımını uya-
ran maddelerin etkilerini inhibe eder.
Tiyazid grubu diüretikler kalsiyumun böbrekten
sekresyonunu engellediği için önerilmez. Diüre- Etidronate, clodronate, pamidronate, alendro-
tik verilirken volüm azalmasına dikkat edilmeli- nate, zolendronic asit ve ibendronate gibi bi-
dir. Çünkü hipokalemi ve hipomagnezemi de- fosfanat ve aminibifosfanat türevleri tedavide
rinleşebilir. Diüretik verilirken hastaların uygun kullanılmaktadır.
hidrasyonunun sağlandığından emin olunma- Akut hiperkalsemide İV uygulama etkilidir.
lıdır. Aksi halde dehidratasyonun artmasına ve Tek doz halinde infüzyon yapılan pamidronate
kalsiyumun daha da artmasına neden olur. haftalarca kalsiyum düzeylerini normalde tu-
tar. Hastanın serum kalsiyum düzeylerine bağlı
Furosemid ve NaCl tedavisi ile günde idrarla olarak 60-90 mg’lık dozlar halinde infüzyon ya-
1000 mg kalsiyum atılımı sağlanır. Bu tedavi pılabilir. 250 ml SF içine konur ve 20 mg/saat
ile 24 saatte kan kalsiyum düzeyinde 2-4 mg/dl hızında verilir.
azalma sağlanabilir.
Mitramisin (25 mcg/kg IV) özellikle metastatik
Tedavide hastanın hemodinamik durumunun kemik hastalığı olan hastalarda faydalıdır fakat
yanı sıra elektrolit değerlerinin de dikkatle izlen- kemik iliği, karaciğer, böbrek üzerine toksik
mesi gerekmektedir. etkileri vardır. Kalsitonin osteoklastik kemik
rezorbsiyonunu inhibe eder, hızlı etkilidir fakat
Hiperkalsemisi olan hastalarda hipokalemi ve etkisi geçicidir. 4-8 IU/kg SC veya IM 12 satte
hipomagnezeminin de olabileceği unutulma- bir uygulanır, daha az toksikdir.
malıdır. Yapılan sıvı ve diüretik tedavisi idrarla Sarkoidoz, A ya da D vitamini zehirlenmesi,
potasyumun artmasına neden olabileceğinden multipl miyelom, lösemi veya meme kanseri olan
serum potasyum düzeyleri yakından takip edil- hastalarda glukokortikoidler (hidrokortizon, 3
melidir. Serum potasyum düzeylerine göre veri- mg/kg bölünmüş dozlarda) yararlıdır. Bunlar ke-
len sıvılar içerisine 10 mEq KCL eklenebilir. mik yıkımını ve gastrointestinal sistemden Ca+2
emilimini azaltır. Ayrıca kemiklerde kalsiyumun
Diyaliz Tedavisi: Hastalarda böbrek yetersizli-
mitokondri içine girişini sağlarlar.
ği gelişmiş ise hemodializ veya periton dializ ile
kan kalsiyum düzeyi azaltılabilir. Kullanılan di- Galyum nitrat ABD’de kullanılması için onay
aliz sıvıları içinde de kalsiyum bulunduğundan almıştır. Bu ilaç kristallerin çözünürlüğünü art-
kalsiyum içermeyen dializ sıvılarının kullanıl- tırmak amacıyla kullanılır ama nefrotoksitite po-
ması önerilmektedir. tansiyeli olduğundan nefropatili hastalarda kulla-
nılmamalıdır. İV fosfat artık kullanılmamaktadır.
b. Kemikten kalsiyum salınımının önlenme-
si: Kemikten Ca+2 serbestleşmesini azaltmak için Hastaneye yatırma endikasyonları
osteoklastları inhibe eden ilaçlar kullanılmakta-
dır. Eğer hasta semptomatik ise veya 14 mg/dl Hiperkalsemili (12 mg/dl’nin üzerindeki hasta-
üzerinde Ca+2 düzeyi varsa bu grub ilaçların ve- ların ilk değerlendirme ve tedavi için hastaneye
rilmesi tavsiye edilmektedir. Bu amaçla bifosfo- yatırılması gerekir. Hiperkalseminin 10.5-12 mg/
natlar, mitramisin ve kalsitonin kullanılabilir. Bu dL arasında olduğu hastalar gerekli değerlendir-
314 ilaçlar özellikle maligniteli hastalarda etkilidir. me ve takibi yapıldıktan sonra ayaktan izlenebilir.
Konu 3c

Özet * Tiazid grubu diüretikler kalsiyumun

Serum Kalsiyum Bozuklukları


böbrekten sekresyonunu engellediğinden
* Acil servise tetani veya nöbet şikayetiyle
verilmez.
gelen hastaların ayırıcı tanısında hipokal-
semi akla gelmelidir. Bunun dışında hipo- * Sıvı verilirken hastanın volüm durumu
potasemi, hipomagnezemi ve alkalozun yakından takip edilmeli ve sıvı konjesyo-
da tetani yapabileği unutulmamalıdır. nunun gelişmemesi için dikkatli olunma-
lıdır.
* Chvostek veya Trousseau işareti genel-
likle hipokalseminin klinik kanıtı olarak * Hiperkalsemisi olan hastalarda hipokale-
düşünülür mi ve hipomagnezeminin de olabileceği
unutulmamalıdır
* Kalsiyum ve iyonize kalsiyum düzeyleri
tespit edilmesi amacıyla laboratuvara kan * Kemikten Ca+2 serbestleşmemesi için os-
gönderilmelidir. teoklastları inhibe eden ilaçlar kullanıl-
maktadır. Bu amaçla bifosfonatlar, mitra-
* EKG mutlaka her hastaya çekilmeli ve QT
misin ve kalsitonin kullanılabilir.
ve ST uzunlukları değerlendirilmelidir.
* Hipokalsemi tespit edilen hastaya
%10’luk kalsiyum glukonat solusyonun-
Kaynaklar
dan 10-20 ml İV yavaş infüzyon şeklinde
verilmelidir. 1. Chavan CB, Sharada K, Rao HB, Narsimhan C.
* Yakınma ve belirtiler kayboluncaya ka- Hypocalcemia as a cause of reversible cardiomy-
opathy with ventricular tachycardia. Ann Intern
dar ya da serum kalsiyum düzeyi 7 mg/ Med, 2007;146:541-2.
dl oluncaya kadar dört saatte bir doz tek-
2. Emerson J, Kost G. Spurious hypocalcemia after
rarlanabilir.
Omniscanor OptiMARK-enhanced magnetic
* Hipomagnezemi saptanmışsa 1-2 gram resonance imaging: an algorithm for minimiz-
magnezyum sülfat 6 saatte bir İV infüz- ing a false-positive laboratory value. Arch Pathol
yon şeklinde verilmelidir. Lab Med, 2004;128:1151-6.

* Hipoalbuminemi durumunda da hipo- 3. Guise TA, Mundy GR. Clinical: Evaluation of


hypocalcemia in children and adults. J Clin En-
kalsemi görülebileceğinden tedavi dozu docrinol Metab. 1995;80:1473-8.
düzeltilmiş kalsiyum değeri belirlenerek
4. Hurley K, Baggs D. Hypocalcemic cardiac fail-
ayarlanmalıdır.
ure in the Emergency Department. J Emerg
* Digital kullanan hastalarda digitalin ke- Med, 2005;28:155-9.
silmesi unutulmamalıdır. 5. Nguyen LT, Mohr WJ, Ahrenholz DH. Treat-
* Kalsiyum tedavisi mutlaka kardiyak mo- ment of hydrofluoric acid burn to the face by
nitorizasyon eşliğinde verilmelidir. carotid artery infusion of calcium gluconate. J
Burn Care Rehabil, 2004;25:421-4.
* Özellikle malignensi hastalarında nöro-
6. Rickels MR, Mandel SJ. Celiac disease mani-
lojik bulgular gelişmesinde hiperkalsemi- festing as isolated hypocalcemia. Endocr Pract.
den şüphelenilmelidir. 2004;10:203-7.
* Acil servislerde en sık hiperkalsemi nede- 7. Yang YX, Lewis JD, Epstein S, Metz DC. Long-
ni malignensiler veya hiperparatroididir. term proton pump inhibitor therapy and risk of
* Hiperkalsemide digital duyarlılığı artar. hip fracture. JAMA, 2006;296:2947-53.
8. Güler K, Çalangu S, Acil Dahiliye Hipokalsemi,
* Tedavi volüm replasmanı (normal SF ile)
7. Baskı 2009:613-9.
ve böbreklerden kalsiyumun atılımının
arttırılması, kemiklerden salınımın azal- 9. Edelson GW, Kleerekoper M. Hypercalcemic
crisis. Med Clin North Am Jan, 1995;79:79-92.
tılması ve altta yatan nedenin düzeltilme-
si esasına dayanır. 10. Mundy GR, Guise TA. Hypercalcemia of malig-
nancy. Am J Med. Au, 1997;103:134-45. 315
11. Grill V, Ho P, Body JJ et al. Parathyroid hor- 15. Aurbach GD, Marx SJ, Spiegel AM, Hypercal-
mone-related protein: Elevated levels in both hu- semia, William’s Textbook of endocrinology, Ed:
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

moral hypercalcemia of malignancy and hyper- Wilson JD, Foster DW, Philadelphia, WB Saun-
calcemia complicating metastatic breast cancer. J ders Company, 1992:1445-9.
Clin Endocrinol Metab Dec 1991;73:1309-15. 16. Dengen CJ: Emergencies of calcium, phosphate
12. Diaz Guardiola P, Vega Pinero B, Alameda and magnesium balance. Emergency Manage-
Hernando C, Pavon de Paz I, Iglesias Bolanos ment of Metabolic and Endocrine Disorders,
P, Guijarro de Armas G. Endocrinol Nutr Mar Ed: Silverstein SR, Frommer DF, Maryland, As-
2009;56:132-5. pen Publishers, 1988:125-46.
13. Stewart AF. Clinical practice. Hypercalcemia 17. Güler K, Çalangu S, Acil Dahiliye Hiperkalsemi
associated with cancer. N Engl J Med Jan, Krizi, 2009:603-12
2005;352:373-9.
14. Thirlwell C, Brock CS. Emergencies in oncol-
ogy. Clin Med. Jul-Aug, 2003;3:306-10.

316
Konu 4

ASİT-BAZ BOZUKLUKLARI
Dr. Nalan Kozacı

Giriş Vücuttaki tampon sistemleri

Asit-baz dengesinin düzenlenmesi aslında hid- Plazma H+ konsantrasyonu endojen yapım hızı,
rojen iyon (H+) konsantrasyonunun düzenlen- atılım hızı ve vücudun tamponlama kapasitesi
mesi anlamına gelir. Plazma H+ konsantrasyonu ile değişir. Tamponlar mevcut H+ konsantras-
normalde 40mEq/L (40mmol)’dir. H+ konsant- yonundaki büyük değişikliklerin plazma pH’ına
rasyonundaki çok küçük sapmalar bile hücreler- olan etkisini hafifletir. Vücuttaki tampon sistem-
deki kimyasal reaksiyonlarda belirgin değişmeler leri şunlardır:(2,3)
yaratır. Bu nedenle H+ konsantrasyonunun dü- Karbonik asit- bikarbonat tampon sistemi
zenlenmesi hemostaz için çok önemlidir.(1,2) Bu
bölümde H+ konsantrasyonundaki değişikliğin Bütün asitler belirli ölçülerde iyonize olurlar. Bu
metabolizmaya olan etkileri tartışılacaktır. iyonlaşma yüzdesine çözünürlük derecesi denir.
Karbonik asitte (H2CO3) bikarbonat (HCO3) ve
H+’ne iyonize olur. Karbonik asit ve bikarbonat
Asitler ve Bazlar arasındaki etkileşime bağlı olarak pH değişir. Bu
reaksiyon Henderson-Hasselbach denklemiyle
Asitler eriyiklere H+ katan molekül yada iyon- ifade edilir.
lardır. HCl, H2CO3, asetik asit gibi. Bazlar ise
eriyikteki H+’ni bağlayarak ortamdan uzaklaştı-
rırlar. Bazlara örnek olarak HCO3, HPO-24, bazı Henderson-Hasselbach Denklemi
aa’ler verilebilir. Vücuttaki proteinlerde baz göre-
pH= pK’ + logHCO3/CO2
vi yaparlar. Protein moleküllerindeki belirli bazı
aa’ler negatif yüklü iyonlar olarak H+’lerin fazlası- bu denkleme göre; HCO3- konsantrasyonunda-
nı kolayca tutarlar. Ayrıca eritrositlerde bulunan ki artış pH’yı yükseltir, CO2 miktarındaki artış
hemoglobin ve diğer hücrelerde bulunan prote- pH’yı düşürür.(1-4)
inler vücut bazının en önemlileri arasındadır.
Asit baz dengesine solunum sisteminin cevabı
H+ konsantrasyonunun mevcut konsantrasyon
şeklinde ifadesi çok karışıktır. Bunun için öl- Vücut sıvılarında CO2 konsantrasyonunun artı-
çümlerde pH olarak bilinen negatif logaritması şı pH’yı asit tarafa, azalması pH’yı alkali tarafa
kullanılır. kaydırır. Solunum sistemi bu kurala dayanarak
pH’yı yukarı ya da aşağıya doğru değiştirebi-
pH=- log H+ konsantrasyonu1 lir. Karbokdioksitin metobolik oluşum hızı sa-
bit olarak kabul edilirse vücut sıvılarında CO2
Plazma H+ konsantrasyonu 40mEq/L olduğun- konsantrasyonunu değiştiren tek faktör alveoler
da pH 7.4’e karşılık gelir. Kan pH değeri 7.20- ventilasyon hızı olacaktır.(2)
7.50 arasında iken pH ile H+ konsantrasyonu
CO2 α 1/alveoler ventilasyon
arasında lineer bir ilişki vardır yani pH’daki
0.01 ünitelik değişiklik H+ konsantrasyonunu Alveoler ventilasyon hızı pH’yı değiştirir. Nor-
1mmol değiştirir.(1) mal alveoler ventilasyonda pH 7.4 ise ventilas-
yonun iki kat artması pH’yı 7.63’e çıkaracaktır. nur. Solunumsal kompanzasyon dışlandığında
Tersine ventilasyon normalin dörtte birine iner- metabolik komponenti gösterir.(6)
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

se pH 6.95 olacaktır.(2)
Baz fazlalığı (“base excess”): Baz fazlalığı, tam
Kan gazı değerlendirilmesi oksijenize kanın, 37 °C de ve 40 mmHg’lık
PaCO2, pH’yı 7.40’a getirmek için ilave edilen
Kan gazları analizinde, arteriyel kanda pH, PO2 asit veya baz miktarıdır. Normal değeri -3 ve +3
PaCO2 ölçümü yapılır. Diğer değerler hesap- mmol/L arasındadır. BE, metabolik olayların gös-
lanarak bulunur. Hesaplamaların temelini ise tergesidir. Negatif baz fazlalığı metabolik asidozu,
Henderson Hasselbach eşitliği oluşturur.(5,6) pozitif baz fazlalığı metabolik alkalozu gösterir.(4,8)
pH: Arteriyel kanda normal değeri, 7.36-
7.44’tür. Venöz kanda ise pH 0.01-0.02 birim
Anyon açığı (AG)
daha düşüktür. pH, kompanzasyon mekanizma-
ları ile veya kombine bozukluklar sonucu normal Plazma yüksüzdür, yani elektronötraldir. Plaz-
değerlerde bulunabileceğinden tek başına asit madaki katyonlar ve anyonlar dengededir. Plaz-
baz bozukluğu olup olmadığını gösteremez.(6,7) mada dominant katyon Na+, dominant anyon
Cl- ve HCO3-’tür. Elektronötraliteyi sağlayan
Parsiyel arteriyel oksijen basıncı (PaO2): Kan-
diğer anyonlar ölçülemez, bunlar serum protein,
da erimiş halde bulunan oksijenin oluşturduğu
fosfat, sülfat, laktat, ketoasitlerin konjuge baz-
parsiyel basınca PaO2 denir. Normal sağlıklı
larıdır. Ölçülemeyen katyonlarda vardır, bunlar
erişkinlerde 80-100mmHg arasında değişmek-
Ca, Mg gibi.(3,6,9) AG, ölçülen serum katyonları
tedir. Arter kanında PaO2’nin azalması anlamı- ile anyonları arasındaki farkı ifade eder. Günlük
na gelen hipoksemi, PaO2’nın 80 mmHg altında pratikte ölçülen katyon sodyum, anyonlar ise
olmasıdır.(6,7) PaO2 düşüren nedenler, hipoven- klor ve bikarbonattır.
tilasyon, diffüzyon bozukluğu, şant, ventilasyon
-perfuzyon eşitsizliği, inspire edilen havada O2 Anyon açığı= [CI-HCO3)= Na
basıncında azalma, yüksek rakımda yaşama, O2
kullanımını azaltan sebepler (mitokondrial ze- Normal AG 12±4 mEq/L’dir ve ölçülemeyen an-
yonların büyük çoğunluğunu albümin oluştu-
hirlenme, CO zehirlenmesi), anemidir. Venöz
rur. Daha doğru sonuçlar veren yeni otomasyon
kanda oksijenin parsiyel basıncı (PvO2) ise yak-
sistemlerinden elde edilen elektrolit ölçümleri
laşık 40 mmHg’dır.(5,6)
göze alındığında normal AG=7±4 mEq/L’dir.
Parsiyel karbondioksit basıncı (PaCO2): Alve- Albümin düzeyi düşük olan hastalarda, AG al-
oler ventilasyonun göstergesidir. Normal değeri bümin düzeyine göre değerlendirilmelidir.(3,4,6,7)
40 (37-43) mmHg olup yaş ve pozisyondan etki-
Hiperglisemide AG ölçerken Na düzeltilmez
lenmez. Venöz kanda PaCO2 ise 45 mmHg’dir.(6)
çünkü aynı nedenle Cl’da düşer. AG asit-baz bo-
Aktüel bikarbonat: Kan örneğinde ölçülen bi- zukluğu olmadan da değişebilir (Tablo 1). Trigli-
karbonat değeridir. Doğrudan ölçümü zordur. serid >600 olduğunda kalorimetrik yöntemle Cl
Total CO2’den veya Henderson Hasselbach yüksek Na düşük ölçülür ve (-) AG ile sonuç-
eşitliğine göre pH ve PaCO2 değerlerinden he- lanır. AG sıklıkla metabolik asidozla birliktedir,
saplanarak bulunur. Normal değeri 25 (20-24) metabolik asidozda oluşan anyonlar AG’ı yük-
mmol/L’dir.(4,6) seltir. AG>30mEq/l iken genellikle sebep lak-
tik asidoz veya ketoasidozdur. Demir, teofilin,
Standart bikarbonat: 37°C’da ve % 100 02 siyanid, biguanidler ölçülemeyen anyonlardır,
satürasyonunda, PCO2 40 mmHg’ya kalibre bunlar esas olarak laktik asidoz oluşturarak an-
edilerek ölçülen plazma bikarbonat konsantras- yon açığını arttırırlar. Penisilin, karbenisilin gibi
yonudur. Normal değeri 24 (20-28) mmol/L’dir. anyonlar anyon açığını arttırırlar. AG’ın normal
318
Hesapla veya nomegramların yardımıyla bulu- olduğu fakat ölçülemeyen anyonların arttığı du-
Konu 4

rumlar olabilir. Bu nedenle klinik şüphe varlı- Metabolik asidozda serum HCO3 azalır, res-
ğında kanda laktat, format, ketoasit, metanol, piratuvar kompansasyonla solunum hızı artar

Asit-Baz Bozuklukları
etilen glikol, salisilat düzeyi bakılmalıdır.(1) ve PCO2 düşer. HCO3>8 mEq/L olduğun-
da HCO3’te her 1 mmol/L azalma, PaCO2’de
1mmHg’lik azalmaya yol açar. pH<7.10 olan
Tablo 1. Asit-baz bozukluğunun olmadan
metabolik asidozda solunum yetmezlik riski
anormal anyon gap nedenleri(3)
vardır, bir başka deyişle respiratuvar kompan-
Anion Gap Nedenler Örnekler
sasyonun da bir sınırı vardır, PCO2 ulaşacağı en
Ölçülemeyen Hipomagnesemi, düşük seviye 12mmHg’dır. Metabolik asidozla
Yüksek katyonlar hipokalemi,
azalır hipokalsemi
birlikte solunum yetmezliği varsa bikarbonat
tedavisi hastanın respiratuvar asidozunu derin-
Yüksek lityum,
Düşük ölçülemeyen pozitif
leştirir. Çünkü HCO3, CO2 ve H2O’ya dönüşür.
Ölçülemeyen
yada yüklü proteinler
katyonlar artar Metabolik asidozda serum K seviyesi etkilenir.
negatif (myeloma,
poliklonal gammopati) pH’da 0.10’luk değişiklikte K 0.5 mEq/L artar.
Ölçülemeyen Hipoalbumin, K normal yada düşük bulunursa derin intraselü-
anyonlar azalır hipogammaglobulin ler K açığı olabilir, bu nedenle metabolik asidoz
Ölçümü Bromid, düzeltilirken şiddetli hipokalemi gelişebilir ve
değiştirenler trigliserid yüksekliği kardiyovasküler etkiler ortaya çıkabilir.(1)

Diyabetik ketoasidoz varlığında serumdaki ma-


Geniş anyon açıklı metabolik asidoz varlığında jör keton β hidroksi bütürattır, α metil grubu
anyon açığı ile HCO3 arasında birebir ilişki vardır. içermediği için nitroprussid reaksiyonu ile sap-
tanamaz. Diyabette erken dönemde bu nedenle
∆AG=↓∆HCO3 keton negatif çıkabilir. Tedavi ile NAD+ yerine
Anyon açığında HCO3’taki düşüş beklenenden konulur ve β hidroksi bütürat asetoasetata dö-
daha az ise beraberinde metabolik alkoloz olabi- nüştüğünde keton saptanır.(1) Metabolik asidoz
lir. Respiratuvar asidoz ve respiratuvar alkolozda normal ve artmış anyon gap asidoz olarak iki ana
bu parametreler değişmez.(3) gruba ayrılabilir (Tablo 2, 3)

Metabolik asidoz Metabolik asidozun klinik yansımaları

Metabolik asidoz, bikarbonat’ın plazma kon- Asidozun derecesi ile ilgilidir. Hafif asidozlu ol-
santrasyonunda primer azalma olarak tanımla- gular asemptomatik olabilir veya halsizlik, iştah-
nır (hipobikarbonatemi). Şu mekanizmadan biri sızlık gibi nonspesifik semptomlar olur. Ağır asi-
tarafından oluşturulur: demide hava açlığı kussmaull solunumu (hızlı ve
derin) başlar, bulantı, kusma, karın ağrısı, pares-
1. Asitlerin endojen yapımı ve birikimi: Renal tezi kas seyirmeleri oluşur. Ağır asidozda letarji,
tubuler asidoz, laktik asidoz, ketoasidoz stupor ve koma gelişebilir. PH 7.20’nin altına
2. Asit alımı: Total parenteral beslenme, temel indiğinde kardiak kontraktilite bozulur, aritmi
aa’lerin hidroklorik tuzlarını alan hastalar riski artar. VF eşiği düşer. Katekolaminlere yanıt
3. Hidrojen iyonun böbrekler tarafından atılı- yetersizdir. Asidoz pulmoner damar yatağında
mının azalması vazokonstriksiyon yapar. Akciğer ödemi gelişe-
4. Vucüttan bikarbonat kaybının artışı: kus- bilir. Sistemik kan basıncı ile birlikte hepatik ve
ma, enterokutönöz fistül ile intestinal içe- renal perfüzyon azalır. Katabolik durum oluşur,
riğin kaybı, Renal tubuler asidoz, karbonik insülin rezistansı gelişir, anaerobik glikoliz inhi-
anhidraz inhibitör tedavisi sonucu renal be olur. Sonunda tüm organlar hipoksinin etkisi
kayıp(3) ile kötüleşir.(4,9) 319
Tablo 2. Artan AG ile birlikte ölçülemeyen
anyonlar ve metabolik asidoz(3)
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

Hastalık ürün Orijin Tanı


Böbrek yetmezliği PO4,SO4 Protein metabolizması BUN/Cr
Ketoasidoz Ketoasitler
Diyabetik, B-hidroksibütirat Yağ asit metabolizması Serum/idrar ketonu
Alkolik açlık asetoasetat
Laktik asidoz Laktat Metabolizma Laktat seviyesi
Metanol metabolizması Osmolal gap
Format
Metanol zehirlenmesi EG metabolizması yüksek Oksalat kristalleri
Oksalat,
Etilen glikol (EG) NAD/NADH, Birlikte metb.alkoloz
organik anyon
Salisilat Salisilat, laktat, ketoasit respiratuvar alkoloz
Salisilat
CO, siyanid Dokulara oksijen Karboksi hb ölçümü,
Laktat
dağılımında bozulma laktat

Tablo 3. Normal anyon gap asidoz(3) Metabolik alkolozis


Hiperkalemi ile birlikte Hipokalemi ile birlikte
Plazma bikarbonatında artışla birlikte kan pH’sı
Yatışmış DKA RTA tipI(distal asidoz)
yükselir. Metabolik alkoloz klora duyarlı ve klo-
RTA tipII ra duyarsız olarak sınıflandırılır.
Erken üremik asidoz
(proksimal asidoz)
Erken obstrüktif üropati Asetozolamid Klora duyarlı alkoloz: kusma (beraberinde
HCO3 ve K kaybıyla asit kaybıda vardır), diüretik tedavisi, diyare, CI
RTA-tipIV kaybettiren hastalıklar (kistik fibrozis, Cl kay-
giden diyare
Hipoaldesteronizm bettiren enteropati) gibi durumlarda hem Cl
Üreterosigmoidostomi konsantrasyonu hemde extraselüler volum azalır.
(addison hst.)
H ve Cl emilimi ve
HCI, NH4CI, lysine-
HCO3 ve K kaybı artar
Extraselüler volum azalmasıyla minerolokortiko-
HCI, arginin-HCI id salınımı artar, distal tubullerden Na tutulur,
Potasum tutucu Yapay ileal torbanın H+ ve K kaybedilir, HCO3 yapımı artar. Serum
diüretikler tıkanması HCO3 artışı tubüllerin emilim kapasitesini aşa-
rak alkali idrar oluşur. (idrar Cl’u<10 mEq/L)
Tedavi: Altta yatan hastalığa yönelik olmalı- Sonuçta hipokloremik hipokalemik metabolik
dır. Normal doku perfüzyon ve oksijenizasyon alkoloz oluşur. (Cl’a cevap veren alkoloz)
sağlanır. Solunum kompansasyonu yetersiz ise Klora duyarsız alkoloz: volum normal ya da
ilk önce solunum problemi çözülür. Asidoz te- artmıştır, beraberinde HT vardır. Minerolokor-
davisinde sodyum bikarbonatın negatif etkileri tikoid aktivite artışı vardır fakat neden volum
olabilir. Bikarbonat önemli düzeyde CO2 üre- azlığı değildir. İdrar Cl normal ya da artmıştır
timine neden olur, fazla CO2 özellikle SSS’de (>10mEq/L). Alkoloz normal salin tedavisine
diffüzyonla hücre içine geçer, bu nedenle para- cevap vermez. Renal arter stenozu, renin salgı-
doksal olarak intraselüler asidoz kötüleşir. Bikar- layan tümör, adrenal hiperplazi, hiperaldestero-
bonat tedavisi aynı zamanda osmotik ve sodyum nizm, cushing sendromu, liddle sendromu, ek-
yükünü arttırır.(3) sojen minerolokortikoidler (licorice,Florinef ).
Metabolik asidozda bikarbonat
(1,8)
Metabolik alkolozda kompansasyon nedeni
tedavi endikasyonları ile alveolar ventilasyon azalır, 1mEq/L HCO3
artışı PCO2’de 0.7mmHg’lık artışa neden olur,
• Şiddetli bikarbonat düşüklüğü (<4mEq/L)
PCO2 55mmHg’nın üstüne çıkar.
• Myokardiyal irritabilite ve şokun olduğu
şiddetli asidemi (pH<7.20) Alkolozun fizyolojik etkileri güçlüdür. H+ kon-
320
• Şiddetli hiperkloremik asidemi santrasyonunda azalma ile birlikte Ca+, K+, Mg+,
Konu 4

Tablo 4. Akut respiratuar asidoz nedenleri(9)


Santral sinir sistemi bozuklukları: Ensefalit, Santral uyku apnesi, Kafa içi basınç artışı, Travma, genel

Asit-Baz Bozuklukları
anestezi, Barbituratlar, Narkotikler
Hava yolu obstruksiyonları: Yabancı cisim aspirasyonu, Laringospazm, Larinks ödemi, Bronkospazm,
Obstruktif uyku apnesi
Noromuskuler bozukluklar: Beyin sapı zedelenmeleri, Tetanoz, Botilizm, Guillain-Barre, Miyasteya gravis
krizi, Sedatifler, Narkotikler, Aminoglikozidler, Organofosfat, Hipopotasemik miyopati, Familyal hipokale-
mik periodik paralizi, Hipofosfatemi
Toraks ve Akciğer Hastalıkları: Pnömotoraks, Hemotoraks, ağır pnömoni, Respiratuar distres sendromu,
Pulmoner kanama
Ventilasyon tedavisinde yanlışlıklar: Tidal volumun yanlış hesaplanması, ölü boşluğun fazla olması
Vasküler nedenler: Pulmoner ödem veya ağır emboli, Kardiak arrest

P+ seviyesi düşer. Ca düşüklüğüne bağlı tetani, Bu hastalara O2 verilirse solunum uyarısı ortadan
nöromuskuler insitabilite, nöbet sıktır. “Chvos- kalkar ve PCO2 daha fazla artar.(3) Akut respira-
tek” ve “Trousseau” bulguları pozitiftir.(4) Alkoloz tuvar asidozda PCO2’te 10mmHg artış H+ kon-
ortamı solunum merkezini baskılar.(3) Arterioller- santrasyonunda 8mmol artışa neden olur.
de vazokonstrüksiyon sonucu koroner ve serebral
kan akımı azalır, dirençli ritm bozukluğu gelişir. Kronik respiratuvar asidozda hiperkapniye karşı
karotid sinüs sensitivitesi azalır, solunum merkezi
Metabolik alkoloz tedavisi PaO2 ile kontrol edilir. PCO2’te 10mmHg artış
H+ konsantrasyonunda 3 mmol artışa neden olur.
Altta yatan hastalığa yönelik ve destekleyici teda- Bu nedenle kronik respiratuvar asidozda PCO2
vi uygulanır. Asetozolamid bikarbonatüri oluştu- yavaş düşürülür, 70kg’lık hasta için ventilasyon
rur, fakat tedavi sırasında K, Mg, P konsantras- 6L/dk iken KOAH hastasında 4L/dk dır. Kronik
yonu yakından izlenmelidir. HCO3>45mEq/L respiratuvar asidoz hızlı düzeltilirse şiddetli me-
ise ciddi bulgular var ve destek tedavisine cevap tabolik ve respiratuvar alkoloz gelişir ve iyonize
yoksa intravenöz HCl kullanımı düşünülmeli- Ca düşer, disritmi ve nöbet oluşabilir. Bu neden-
dir. Bu durumda HCl 100mmol/L’lik solusyo- le kronik respiratuvar asidozda arteryal PCO2
nundan 0.2mg/kg/saatten hızlı olmayacak şekil- 5mmHg/saat hızında düşürülmelidir. Akut res-
de verilir. piratuvar asidozis nedenleri tablo 4’te verilmiştir.
HCl Dozu: (∆[HCO3]×ağırlık × 0.5) HCO3 mmol

cinsinden hesaplanır.(3) Respiratuvar alkoloz


Alveoler ventilasyonun arttığı durumlarda so-
Respiratuvar asidoz lunum sisteminden fazla miktarda CO2 atılır,
Alveoler hipoventilasyon sonucu arter kanında hipokapni ve respiratuar alkalozis gelisir. Hasta-
larda sersemlik, gögüste ağırlık hissi, nefes darlı-
parsiyel PCO2 artar. Normalde PCO2’teki ar-
ğı, ağız çevresinde paresteziler ve ciddi vakalarda
tış solunum merkezini uyarır, solunum hızı ve
karpopedal spazmdır. Nöromuskuler etkiler al-
dakikadaki ventilasyon artar. Arteryal PCO2 şid-
kolozda iyonize kalsiyum seviyesinin düşmesin-
detli amfizemde olduğu gibi kronik olarak 60-70
den kaynaklanmaktadır.(5) Nedenleri tablo 5’da
mmhg’ya yükselirse oluşan respiratuvar asidoz sıralanmıştır. Tedavide torba içine solutmadan
solunum merkezini baskılayabilir. Bu durumda kaçınılır. Kronik respiratuvar alkoloz özelikle
hipoksi karotid ve aortik cisimlerdeki kemore- çok yükseklerde oluşur. Yükseklere tırmananlar-
septörleri uyararak solunum uyarısı oluşturur. da asetozolamid verilir.(1) 321
Tablo 5. Respiratuvar alkoloz nedenleri(4,6) Tablo 6. Radial arterin kullanımının sakıncalı
olduğu durumlar
Bölüm 5. Nefrolojik Aciller

Solunum merkezinin
Hipoksemi
uyarılması 1. Ulnar sirkülasyon bulunmaması (Allen’s testi ile
Psikojenik veya anlaşılır)
Pulmoner hastalıklar:
Pnömoni, interstisyel volonter 2. Elde dolaşım bozukluğu (örneğin; Raynaud’s
fibrozis, pulmoner emboli, hiperventilasyon hastalığı ya da Burger hastalığı gibi)
ödem Karaciger yetmezligi 3. Alttaki kemikte travma
Salisilat 4. Diyaliz için arteriyovenöz fistül varlığı
Konjestif kalp yetmezligi
intoksikasyonu
Hipotansiyon, Metabolik
derin anemi asidoz sonrası Arteryal ponksiyon süresince asepsiye dikkat
Yüksek rakım Gebelik edilmelidir. Palpabl arter saptanmalı, kollateral
Nörolojik durumlar:
dolaşım kontrol edilmelidir. Ponksiyon anında
Serebrovasküler travma, yüksek sistemik tansiyonun olmamasına, ponk-
pons tümörleri siyon bölgesinde anevrizma olmamasına, has-
tanın antikoagülan kullanıp kullanmadığına ve
kanama diyatezi olmamasına dikkat edilmelidir.
Arteriyal Kan Gazı Örneği Alma Radial arterden arteriyal kan gaz (AKG) örneği
alınması işleminde hastaya işlem anlatılmalı, ra-
dial arter palpe edilmeli, işlemin yapılacağı bölge
Arter seçimi iyot yada alkolle temizlenmeli, işlemden önce 1
Kan örneğinin hangi arterden alınacağı uygu- ml %2’lik lidokain subkutan olarak enjekte edi-
layıcının tecrübesi, hastanın kliniği gibi birçok lerek lokal anestezi sağlanmalıdır. İşlem sorasın-
durumla ilişkilidir. Radial, brakial ve femoral da ağrı duyulmasının hiperventilasyona neden
arterler en çok kullanılan arterlerdir. Her üç ar- olarak AKG değerlerini etkileyebileceği utul-
terde ven komşuluğu nedeni ile örnek dikkatle mamalıdır. Beş mililitrelik enjektöre %0.1’lik
alınmalıdır. Örnek alımı için öncelikle radial heparin solüsyonundan 0.5 ml çekilmeli, enjek-
arter tercih edilir. Arter süperfisyaldir (cilde me- törün pistonu geri çekilerek, iç yüzeyin heparinle
safesi 0.5-1 cm). Kolay palpe edilebilir. Üzerine teması ve heparinin ince bir tabaka oluşturması
basınç yapılarak ponksiyon sonrasında oluşan sağlanmalı, enjektördeki heparin tamamen bo-
kanama kolayca durdurulabilir. Radial arterden şaltılmalıdır. Heparin pH’yı ve PCO2’yi düşü-
kan almadan önce mutlaka Allen testi yapılma- rebilir. Radial arter palpe edilirken, pulsasyona
lıdır. Venden uzak olması nedeniyle de ven kanı yönelecek şekilde 60° bir açıyla (horizontal hat
alınma olasılığı azdır. Brakiyal ve femoral arter- ile 30°) enjektörle ilerlenir, enjektöre kan geldiği
lerden ponksiyon daha kolay ise de kanama ve anda ilerleme sonlandırılır, 2-3 ml kan alınır. Ar-
hematom oluşumu gibi komplikasyonlar daha ter yaklaşık 5 dakika kadar komprese edilmelidir.
sıktır. Özellikle femoral arter ponksiyonundan Kan alındıktan sonra enjektör iğnesi yukarı gele-
sonra arteriosklerotik plaklardan kopabilecek cek şekilde tutulur ve içinde hava kabarcığı kal-
plak materyali periferik tromboza neden olabilir.
mamasına özen gösterilir. Eğer kullanılan enjek-
Ponksiyon yerindeki tromboz, distalde iskemi
törün hava ile temasını kesecek düzeneği varsa
oluşturabilir. Femoral arter, radial arterden kan
kullanılır. Aksi takdirde iğne ucu (penisilin şişesi
alınamaması halinde kullanılmalıdır. Ponksiyon
lastiğine batırılarak) en kısa sürede buz parçaları
sonrasında femoral artere baskı yapılmalı ve
içinde iğne aşağıya gelecek şekilde ölçümün ya-
komplikasyonlar açısından ponksiyon yapılan
bacak yakından izlenmelidir. pılacağı üniteye gönderilir.(4,6)

322
Konu 4

Kaynaklar

Asit-Baz Bozuklukları
1. Nicolaou DD, Kelen GD section 2: Resuscita-
tive problems and techniques chapter 21: Acid
Base Disordes. Tintinalli JE, Kelen GD, Stapc-
zynski JS, Emergency Medicine 5th New York:
McGraw-Hill CO 2000:128-39.
2. Guyton AC. Vücut Sıvıları ve Böbrekler. Asit
baz dengesinin düzenlenmesi tıbbi fizyoloji. No-
bel Tıp Kitabevi 2006:629-645
3. Nicolaou DD, Kelen GD section 3: Resuscita-
tion chapter 19: Acid Base Disordes. Tintinalli
JE, Stapczynski JS,Cline MD, Ma JO, Cydulka
RK, Merckler GD. Tintinalli’s Emergency Med-
icine 7th New York: McGraw-Hill CO 2010:
102-12.
4. Acıcan T. Arter Kan Gazları. Yoğun Bakım Der-
Şekil 1. Kan gazı analizi için radiyal arter ponksiyonu(11) gisi 2003;3:160-75.
5. Tosun GA, Tutluoğlu B. Arter kan gazlar ve asit
baz dengesi Solunum. 2000:2;201-10.
Özet 6. Börekçi Ş, Umut S. Arter Kan Gazı Analizi,
* Bu bölümde H konsantrasyonundaki
+ Alma Tekniği ve Yorumlaması. Türk Toraks
değişiklikler, bu değişikliklerin metabo- Derneği Solunum Cihazları Rehberi Türk Tor-
aks Dergisi, 2011:12;1,
lizmaya olan etkileri ve vücuttaki tampon
sistemleri tartışılmıştır. 7. Karalezli A. Arterial Blood Gases Turkish Medi-
cal Journal 2007;1:44-50.
* Asit-baz dengesinin düzenlenmesi aslında
hidrojen iyon (H+) konsantrasyonunun 8. Uzel N. Çocukta Asit-baz Bozukluklarının Te-
düzenlenmesi anlamına gelir. davisi. Ankem derg. 2002;16:351-4.
* H+ konsantrasyonundaki çok küçük sap- 9. Güven AG. Asid-Baz Bozuklukları, Asido-
malar hücrelerdeki kimyasal reaksiyonlar- zun değerlendirilmesi: Mekanizmalar, klinik
da belirgin değişmeler yaratır. yaklaşım, tedavi. Güncel pediatri, 2007:5;144-7.

* Bu nedenle H+ konsantrasyonunun dü- 10. Yıldırım N. Kan Gazlarının Değerlendirilmesi.


http://168.144.121.167/TORAKSFD23N-
zenlenmesi hemostaz için çok önemlidir.
JKL4NJ4H3BG3JH
11. Arterial Puncture for Blood Gas Analysis nett-
erimages.com

323
BÖLÜM 6

HEMATOLOJİK-ONKOLOJİK ACİLLER

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Anemili Hastaya Yaklaşım...............................................................................................327


Dr. Semra Paydaş

Konu 2. Orak Hücre Hastalığı .......................................................................................................335


Dr. Belkan Uzun, Dr. Zeynep Kekeç

Konu 3. Transfüzyon Komplikasyonları ......................................................................................343


Dr. Emel Gürkan

Konu 4. Onkolojik Aciller ...............................................................................................................349


Dr. Sinan Yavuz
Konu 1

ANEMİLİ HASTAYA YAKLAŞIM


Dr. Semra Paydaş

Giriş steatoz ve malabsorbsiyon olabilir. Soğuk intole-


ransı hipotiroisizmi, özellikle akşam saatlerinde
Anemi kırmızı küre kitlesinde azalma ile karak- koyu renkli idrar öyküsü paroksismal nokturnal
terize klinik tablodur. Hb, Hct ölçümü ile tanı hemoglobinuriyi telkin edebilir.(1,2)
basittir. Ancak hastanın dehidrate olup olmadı-
ğının değerlendirilmesi önemlidir. Klinik: Anemi olan hastada sistemik muayene-
nin çok dikkatli yapılması gerekir. Cilt ve/veya
3 temel nedeni vardır:
mukozada solukluk, anormal pigmentasyon,
1. Kan kaybı ikter, spider nevus, peteşi-purpura, anjioma, ül-
2. Artmış eritrosit yıkımı: hemoliz ser, palmar eritem, yüzde şişilik, tırnak değişik-
3. Azalmış yapım likleri/defektleri dikkatle incelenmelidir. Rektal
ve pelvik muayene şarttır, organomegali varlığı
Öykü: Aneminin oluş hızına göre değişir. Ane-
incelenmelidir. Nörolojik muayene özellikle vib-
mi olmasına rağmen hasta asemptomatik ise
rasyon hissi ve kranyal sinirler dikkatle muayene
uzun sürede gelişmiş bir anemi düşünülmelidir.
edilmelidir.
Öykü çok önemlidir. Ailede anemi öyküsü ile
birlikte sarılık, kolelitiazis, splenektomi konjeni- Tanısal işlemler: Anemi olan olguda ilk tetkik
tal hemolitik anemileri akla getirir. Meslek, has- tam kan sayımı indekslerinin dikkatlice incelen-
tanın hobileri, kullandığı ilaçlar, toksik maddeye mesi ve ardından periferik yaymanın değerlen-
maruz kalınması (trankilizan, insektisid, kim- dirilmesidir.
yasal solventler) özellikle sorgulanmalıdır. Kan
kaybı öyküsü özellikle gebelik, düşük, menstruel MCV düşük yani mikrositer anemi var ise se-
kayıplar, barsak alışkanlıklarında değişiklikler- rum demir-demir bağlama kapasitesi ve ferritin
özellikle hemoroidal kanama öyküsü, gastro-in- bakılmalıdır. Demir düşük bağlama kapasiteleri
testinal yakınmalar, hiyatal herni, divertikül veya yüksek ve ferritin düşük ise demir eksikliği ane-
peptik ülseri düşündüren yakınmaların varlığı misi düşünülerek kayıp yerine yönelik inceleme-
sorulmalıdır. İdrar renginin değişikliği özellikle ler yapılmalıdır. Aşikar bir kanama odağı yok ise
en sık kanama odağı gastrointestinal sistem olup
renal ve/veya hepatik yetersizlik, hemolitik ane-
gaiatada gizli kan incelemesi ile başlanarak gast-
mi açısından dikkatle gözden geçirilmelidir. Be-
rointestinal sisteme yönelik radyolojik/endosko-
sinsel yetersizlikler özellikle pika öyküsü (pika:
pik incelemeler yapılmalıdır. Odak bulunmadan
besin değeri olsun ya da olmasın bir maddenin
demir replasmanı ciddi bir yanlıştır.
aşırı tüketilmesi anlamındadır ve toprak-buz-
külden aşırı tuz tüketmeye kadar değişen tipleri Anemisi olan olguda persistent olarak retikülosit
vardır). Disfaji, kaşık tırnak, impotans ve halsiz- yüksekliği var ise ve beraberinde indirekt bili-
lik pika ilişkili demir eksikliğinde rastlanabilen rubin yüksek ise hemolitik bozukluk düşünül-
semptom ve bulgulardır.(3) Saçların erken ağar- melidir. Ailede anemi, sarılık, kolelitiyazis veya
ması, dilde yanma hissi, propriosepsiyon kaybı splenektomi öyküsü kan hastalığı için pozitif
ve parestezi B12 vitamin eksikliğinde sıklıkla ise ve/veya hastanın tekrarlanan transfüzyon ge-
rastalanır. Folat eksikliğinde ise dilde soğukluk, reksinimleri var ise genetik geçişli bir hemolitik
anemi düşünülmeli, hemoglobin elektroforezi Ciddi hemofili: normal faktörün %1’inden azı
yapılmalıdır. Aile öyküsü hemolitik anemi için (0.01IU/ml)
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

negatif ise kazanılmış hemolitik hastalık dü-


şünülmelidir ki bir yetişkinde ilaç ve kollagen Orta derecede ciddi hemofili: normal faktörün
doku hastalığı dışlanabiliyorsa altta yatan bir %1-5’’i (0.01-0.05 IU/ml)
lenfoproliferatif hastalık akla gelmelidir. Here-
Ilımlı hemofili: normal faktörün % 5-40’ı
diter geçişli hemolitik anemilerde intrakorpus-
(0.005 0.40 IU/ml)
kuler defektler varken kazanılmış hemolitik ane-
misi olan olgularda ekstrakorpusukuler defektler Ancak faktör düzeyi ile kanama ciddiyeti her za-
mevcuttur. Periferik yayma incelendiğinde ellip- man paralel değildir. Faktör düzeyi %1’den az
tosit, ovalosit, oraklaşmış hücreler, siferositler olmasına rağmen klinik kanaması olmayan ya
görülmesi altta yatan hemolitik anemiyi telkin da faktör düzeyi yüksek olmasına rağmen ciddi
eder. Hemoglobin elektroforezi negatif ise farklı kanamalar olabilir.(1)
PH’da tekrarlanmalı ve MCHC değeri 36’nın
üzerinde ise ozmotik frajilite testi yapılmalı ve Klinik: En sık bulgular eklemlere kanama ve
siferositoz düşünülmelidir.(1,2) buna sekonder gelişen inflamasyon ilişkili ka-
lıcı deformiteler, mobilite bozuklukları ve eks-
Anemisi olan bir hastada kan kaybı veya hemo- tremite boy farkıdır. Ciddi hemofililerin %30
liz bulgusu yok ise azalmış kırmızı küre üretimi kadarında allo antikor oluşur ve faktör VIII
düşünülmelidir. Bu durum folat ve B12 eksikliği- aktivitesini nötralize eder. Tekrarlıyan faktör in-
ne veya kemik iliğinin anormal hücrelerle işgali füzyonlarına sekonder viral komplikasyonlar ve
gibi nedenlerle ilişkili olabileceği gibi aplazi/ap- yaşamı tehdit eden kanamalar görülebilir.
lastik anemi nedeniyle olabilir. Bu durumda tek
başına anemi değil eşlik eden lökosit/terombosit Kazanılmış hemofili: Faktör VIII eksikliği öy-
sayısal problemleri de olabilir. Bu durumda ke- küsü olmayan olgularda faktör VIII antikorları
mik iliği aspirasyon/biyopsisi yapılması gerekir. gelişmesidir. 50 yaş üzerinde idiyopatik olabilir,
Anemiye eşlik eden sitopeniler, ciddi kemik ağ- kollagen doku hastalıkları, peripartum dönem,
rıları, sarılık anormal karaciğer fonksiyon testleri ilaç ilişkili ve çok yüksek titrede ise lenfoprolife-
olan olguda kemik iliği nekrozu düşünülmeli ve ratif hastalık düşünülmelidir.(5)
kemik iliği biyopsisi derhal yapılmalıdır.(4)
Ayırıcı tanı: von Willebrand hastalığı, trombo-
Anemisi olan bir olguda retikülosit yüksek de- sit fonksiyon bozuklukları ve diğer faktör eksik-
ğilse pernisiyöz anemi, lösemi veya aplastik ane- likleri ve kazanılmış hemofili ayırt edilmelidir.
mi akla gelmelidir.
Tedavi: Faktör VIII-IX düzeyleri tanı koydurur
Tedavi: Altta yatan neden ne ise o bulunmalı ve ve hastalık ciddiyetini belirler. Radyogarfilerle
ona göre tedavi yapılmalıdır. Gerekli olmadık- eklem harabiyeti izlenebilir. Akut kanama du-
ça transfüzyondan kaçınılmalı ve gerekmedikçe rumunda uygun doz ve koşullarda faktör yerine
hastanın kan sonuçlarını etkileyecek işler ve iş- konulmalıdır (Tablo1).(1,5,6)
lemlerden kaçınılmalıdır.

Hiperviskozite Sendromu
Hemofili Olgusuna Yaklaşım Tanım: Kan viskozitesinin artması nedeniyle or-
Tanım: Faktör eksikliğine klinik tablo olup taya çıkan klinik tablodur.
olguların % 80’i Faktör VIII eksikliğine bağ- Temelde iki nedeni vardır;
lı Hemofili A iken faktör IX eksikliğine bağlı
Hemofili B daha az saptanır. Hastalık ciddiyeti 1. Dolaşan serum globulinlerinin artması
kanama semptomları veya plazma prokoagulan (en fazla multipl myeloma ve makrogobu-
328
düzeylerine göre değerlendirilir. linemide olmak üzere paraproteinemilerde)
Konu 1

Tablo 1. Akut kanamalarda uygulanacak faktör dozu

Anemili Hastaya Yaklaşım


Faktör düzeyi FVIII Doz, Sabit Doz,
Endikasyon/ kanama odağı Yorum
Hedef, % IU/kg* IU/kg*
Ciddi epistaksis; ağız, dudak, dilveya Aminokaproik asirt
20-50 10-25 20-50
diş işlemleri dikkate alınmalı
24-48 saate transfüzyon
Eklem 40 20 40
tekrarı
Küçük bir alan ise veya
Yumuşak doku veya kas 20-40 10-20 40 kanama genişlemiyorsa
tedavi gerekmez
Kas (baldırü önkol) 30-40 15-20 40
24 saat transfüzyon,
Kas-derin (kalça-, iliopsoas) 40-60 20-30 40-60
gerektikçe tekrar
Boyun-boğaz 50-80 25-40 50-80
%40 transfüzyon
Hematüri 40 20 40
istirahat hisrasyon
Yara iyileşene kadar
Yaralanma 40 20 40
transfüzyon
Gİ veya retroperitoneal kanama 60-80 30-40 60-80
Kafa travması (SSS kanama delili yok) 50 25 50
SSS kanamsı kesin
Kafa travması (olası SSS kanaması
100 50 100 ise replasman 14
başağrısı, kusma, nöroljik bulgular)
güne kadar uzatılır
Travma ve kanama- cerrahi 80-100 50 100 10-14 gün

2. Hücresel kan bileşenlerinin artması: Erit- de olguların en azından bir kısmında bu yakın-
rositler (polistemia rubra vera), trombositler maların hiperviskozite nedeniyle olabileceği dü-
(esansiyel trombositoz) veya lökositlerin (löse- şünülmediği takdirde ciddi hatalar ortaya çıkar.
miler-miyeloproliferatif hastalıklar) artmasıdır. Özellikle mukozal kanamalara eşlik eden kardi-
yo-serebro vasküler ve görsel yakınmaları olan
Klinik: Kanın dolanımı sırasında özellikle kü- olgularda akla getirilmelidir. Aksi halde ölüm
çük damarlar düzeyinde beslenme bozukluğu oranı yüksektir. Nedeni açıklanamayan koma/
nedeniyle ortaya çıkan doku hipoksisi bulguları değişen şuur problemleri, nefes darlığı ve özel-
saptanır. Burun ve dişeti kanamaları gibi mukoz likle hematolojik bozukluğu telkin eden durum-
membran kanamaları sıklıkla görülür. Azalan larda akla getirilmelidr. Lökostaz, trombositoz
serebral kan akımına bağlı olarak nörolojik ya- ve polisitemi benzer bulguları verir ancak basit
kınma ve bulgular: konfüzyon ve mental durum tam kan sayımı ile ayırt edilmesi kolaydır.(1,7)
değişiklikleri nadir değildir. Kardiyo-pulmoner
sistemde beslenme problemlerine bağlı akut so- Klinik: Tutulan sistemle ilişkilidir. Ekimozlar,
lunum zorluğu, hipoksemi ve hipotansiyon ve dişeti kanaması, görme keskinliğinde azalma,
hatta kalpte ileti sorunları olabilir. Göz dibinde dilate retinal venler, sosis gibi venler, retinal he-
retinal venlerde segmental dilatasyon ve retinal morajiler, şuur bozuklukları, ataksi, nistagmus,
kanamalar tipik bulgulardır. Vertigo, işitme kay- konjestif kalp yetmezliği ve hipoksi bulgula-
bı, parestezi, ataksi, başağrısı, konvulsiyonlar rı saptanabilir. Serum viskozite ölçümü (4’ten
görülebilir. Kalp yetersizliği, solunum sıkıntısı, yüksek ise semptomatiktir). Periferik yayma-
hipoksi, halsizlik olabilir.(1) da rulo formasyonu, Total protein/albumin,
idrar/serum protein elektroforezi, metabolik
Ayırıcı tanı: Her ne kadar serebro-vasküler ve panel, elektrolitler ve kalsiyum-fosfor (ağır hi-
kardiyo-vasküler problemler en çok aterosklero- perglobulinemide yalancı hiperfosfatemi akılda
tik damar problemleri ile ilişkili olarak görülse tutulmalıdır)-potasyum, PT, a PTT ölçülmelidir.(7) 329
Tedavi: Hastayı hidrate etmek ilk basamaktır. Nötrofil sayısı 1000-1500/mm3: hafif nötropeni
Ciddi bulguları olan olgular plazmaferezden ya-
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

rar görebilir. Lökostazda lökoferez, trombositoz- 500-1000/mm3: orta derecede nötropeni


da tromboferez uygulanabilir. Varsa metabolik 500/mm3 altında: ciddi nötropenidir ki ateş var
bozukluklar düzeltilmelidir. Ancak tanısal iş- ise hastanın yatırılarak izlenmesi gerekir.
lemleri süratle tamamlayarak altta yatan hastalı-
ğın tedavisi, ki genellikle plazma hücre diskrazi- Laboratuvar: Tam kan sayımı, periferik kan de-
leri olduğu için, sistemik tedavilere geçilmelidir. ğerlendirilmesi, kültürler, B12 ve folat düzeyleri,
Bu olgularda oluşabilecek tümör lizis sendromu HIV tetkik edilmelidir. Görüntüleme yöntem-
için de dikkatli olmak gerekir.(8) leri yardımcı olabilir ancak özellikle AC grafi/
BT’sinin negatif olmasının enfeksiyonu dışla-
mayacağı düşünülmelidir. Eşlik eden anemi ve/
Ateş ve Nötropeni veya trombositopeni var ise kemik iliği aspiras-
yon/biyopsisi/kültürü önemli bilgiler verebilir.
Tanım ve etyoloji: Toplam nötrofil sayısının
Tedavi: Nötropenik ateş klinik acildir ve özellik-
mm’te 1500 altında olan kişide ateş bulunma-
le ciddi nötropenisi olan olgular görüldüğü anda
sıdır. Konjenital veya kazanılmış olabilir. Kaza-
hastaneye yatırılmalı ve süratle geniş spektrum-
nılmış nötropenilerin başlıca nedenleri enfeksi-
lu/uygun antibiyotik (ler) başlanmalıdır.(1)
yon, ilaç ve immun nedenlerdir. En sık nedenler
anti-neoplastik kemoterapi uygulanması ve/veya
kemik iliği tutulumu olan hastalıklardır. İlaç Ateş ve Döküntü
nedeniyle olan nötropenilerde mortalite oranı
%10 kadar olabileceği için çok önemlidir. Be- Nedenler: En sık enfeksiyon özellikle viral et-
sinsel yetersizliklerden B12, folat eksikliği, ilaç- kenler nedeniyle olur. Riketsiyozlar döküntü
lardan sitotoksik kemoterapi, anti-tiroid ilaçlar, yapabilir. İkinci sırada ilaçlar gelir. Hastaneye
makrolidler, prokaniamid, penisilin, sefalospo- yatırılan olguların %2-3’ünde ilaç ilişkili deri
rinler, kloramfenikol, vankomisin, klindamisin reaksiyonları olur ve bir kısmı fatal olabilir. İlaç
ve potansiyel olark bütün antibiyotikler ateşe hipersensitivite sendromunda cilt döküntüleri-
yol açabilir. Analjeziklerden aminopirin, di- nin yanısıra ateş, lenfadenopati, organomegali
piron, fenilbutazon, indometazin, ibuprofen, olabilir. Deri döküntüleri genellikle değişken ve
asetilsalisilk asit, barbituratlar, anti-depresanlar, çeşitli formdadır. Bu sendroma yol açan ilaçlar
anti-konvulsanlar, anti-histaminikler ateşe ve anti-konvulsifler, ACE inhibitörleri, B blokerler,
nötropeniye yol açabilir.(1) allopurinol, sulfonamidler ve karbamazepindir.
Deri döküntülerine yol açan diğer ilaçlar son
Nötropeniye yol açan diğer nedenler kök hücre
yıllarda çok daha fazla kliniğe giren ve kullanı-
nakli, kan ürünü transfüzyonu, Felty sendro-
lan tirozin kinaz inhibitörleri, monoklonal anti-
mu, kompleman aktivasyonu aracılı nötropeni
korlar, amifostin, non-steroid anti-inflamatuvar
(hemodiyalizde olduğu gibi), kardiyo-pulmoner
ilaçlardır. SLE, FMF, Henoch schonlein sendro-
bypass, transfüzyon ilişkili graft versus host has-
mu, Kawasaki hastalığı, graft versus host hasta-
talığı ve splenik sekestrasyondur.
lığı, Kikuchi hastalığı, adolesan still hastalığı ve
Nötropenisi olan bir olguda ateş bulunması aksi meningokoksemi diğer nedenlerdir. Daha az gö-
kanıtlanıncaya kadar enfeksiyon bulgusu olarak rülmekle birlikte sarkoidoz, sistemik vaskülitler,
düşünülmelidir. Nötropeni derinliği arttıkça brusella da neden olabilir. TRAPS (TNF resep-
enfeksiyon olasılığı ve morbidite/ölüm olasılığı tör ilişkili periyodik sendrom) ve Sweets sendro-
artar. Nötrofil sayısına göre nötropeni 3 grupta mu da nadir de olsa ateş ve döküntüye yol açabi-
330 incelenir: lir. Ciddi ateşe de yol açan Sweets sendromunda
Konu 1

deri biyopsisi tanı koydurur ve olguların %80 Kollagen doku hastalıklarından SLE, juvenil ro-
kadarı idiyopatik iken %20’sinde altta yatan bir matoid artrit, poliateritis nodoza, Takayasu ar-

Anemili Hastaya Yaklaşım


neoplastik hastalık vardır.(9,10) teriti, dev h,creli arterit, polimiyaljiya romatika
klinikte FUO olarak görünebilir.
Ateş ve döküntü saptanan olgularda öykü çok
detaylı alınmalı ve tanısal işlemler yapılarak tanı Granulomatöz hastalıklarından sarkoidoz, kron
kısa sürede uygun tedavi verilmelidir. hastalığı ve granulomatöz hepatit FUO nedeni
olabilir.

Kökeni Bilinmeyen Ateş (FUO) İlaç ateşi sıklıkla gözden kaçırılabilen bir neden-
dir. Beta laktam antibiyotikler, prokainamid,
Tanım ve nedenler: Üç haftadan daha fazla de- isoniazid, difenilhidantoin ateşe yol açabilen
vam eden 38◦C ateşi olup 1 haftalık hastanede ilaçların en başında gelenlerdir.
değerlendirmeye rağmen tanının konamadığı
Kalıtsal hastalıklardan ailesel akdeniz ateşi de
klinik durumdur. Nedenlere bakıldığında ol-
uzun süre tanısız kalabilir ve FUO olarak tanım-
guların %30-40’ında neden enfeksiyon, %20
lanabilir.
-30’unda neoplazi, %10-20’sinde kollagen doku
hastalığı saptanır. Olguların %15-20’sinde ne- Endokrin nedenlerden tirotoksikoz, subakut
denler karışıktır ve %5-15’inde ise tüm arama- tiroidit, adrenal yetmezlik, pulmoner emboli
lara rağmen neden bulunamaz. 50 yaş üzerinde- trombofilebit ateşe yol açabilir.
ki olguların %30’unda kollagen doku hastalığı
Kikuchi nekrotizan lenfadeniti klinik olarak len-
veya vaskülitler saptanır ki bunların %50 kada-
fomayı çok yakından taklit eden, histopatolojik
rında dev hücreli arterit veya polimiyalji roma-
olarak da deneyim gerektiren özel bir hastalıktır.
tika saptanır. Öyküde ateşin detayı, kilo kaybı,
Konstitusyonel semptomlar ön plandadır.
gece terlemesi, başağrısı, raş, önceki tedaviler,
aile öyküsü, ilaç ve seksüel öykü ve hayvanlarla Klinik: Ateş paterni incelenmeli, fizik muaye-
temas özellikle sorgulanmalıdır. nede birşey bulunmasa bile düzenli fizik muaye-
ne ile hasta izlenmelidir. Cilt bulguları, değişen
Bakteriyel enfeksiyonlardan divertikülit, pe-
kardiyak üfürümler, artrit, karında hassasiyet/
ritonit, intra-abdominal apse, subfrenik apse
rijidite, lenf nodu muayenesi, fundoskopik in-
tanısı bazan zor olabilir. Pelvik muayene ihmal celemeler ve nörolojik muayene titizlikle tekrar-
edilmemelidir. Tüberküloz, endokardit, hepato- lanmalıdır.
biliyer enfeksiyon-kolanjit-kolesistit-safra kesesi
ampiyemi, osteomiyelit özellikle vertebra tüber- Tanı: Tam kan sayımı, periferik yayma, tam id-
külozu ve brusella inatla aranmalıdır. Viral en- rar tetkiki, karaciğer fonksiyon testleri, kültür-
feksiyonlardan özellikle HIV olgularında ateşin ler, serolojik testler: brusella, CMV, EMN, HIV,
nedeni olguların %75’inde enfeksiyon (özellikle amip, klamidya, ANA, RF, T4, sedimentasyon
tipik/atipik mikobakteriler, CMV, histoplazma, hızı tanıda önemli olabilir. Görüntüleme yön-
toksoplazma, EBV, fungal) iken %20-25’inde temlerinden akciğer grafisi, abdominal ultra-
lenfoid neoplaziler ateşe yol açabilir. Parazitler- sound, BT, MR, ekokardiyografi, endoskopik
den toksoplazma özellikle dikkate alınmalıdır. incelemeler, radyonuklid çalışmalar ve PET ta-
TPN neden olabilir. nıya yaklaşımda yardımcı labilir. Hastanın mu-
ayenesinde pozitif blgu olan bölgeden biyopsi
Neoplazilerden lenfoma, lösemi, solid tümörler- ararlıdır. Hiçbir odak saptanamayan olgularda
den en sık renal hücreli kanser, malign histiyosi- karaciğer ve/veya kemik iliği biyopsileri tanı
tozis FUO nedeni olabilir. koydurucu olabilir. 331
Özet ve nötropeniye yol açabildiği için ilaç öy-
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

küsünün dikkatlice sorgulanması gerekir.


* Anemili hastada sistematik muayenenin
çok dikkatli yapılması gerekir. Rektal/ * Kök hücre nakli, kan ürünü transfüzyo-
pelvik muayene şarttır. nu, Felty sendromu, kompleman akti-
vasyonu aracılı nötropeni, kardiyo-pul-
* Tam kan sayımı indekslerinin dikkatli-
moner bypass, transfüzyon ilişkili graft
ce incelenmesi olguların çoğunda tanıya
versus host hastalığı ve splenik sekestras-
yaklaştırır, periferik yayma anemi tanısın-
yon da olası nötropeni/ateş nedenleridir.
da asal önemdedir.
* Ateş ve döküntü saptanan olgularda öykü
* Ailede anemi, sarılık, kolelitiyazis veya
çok detaylı alınmalı ve tanısal işlemler
splenektomi öyküsü varsa genetik geçişli
yapılarak tanı kısa sürede uygun tedavi
bir hemolitik anemi düşünülmelidir.
verilmelidir
* Olguların % 80’i Faktör VIII eksikliğine
* Ateş detaylı sorgulanmalı, kilo kaybı, gece
bağlı Hemofili A vardır.
terlemesi, başağrısı, raş, önceki tedaviler,
* Hastalık ciddiyeti kanamaya bağlı yakın- aile öyküsü, ilaç ve seksüel öykü ve hay-
malar veya plazma prokoagulan düzey- vanlarla temas özellikle sorgulanmalıdır.
lerine göre değerlendirilir. Ancak faktör
* 50 yaş üzerindeki olguların %30’unda
düzeyi ile kanama ciddiyeti her zaman
kollagen doku hastalığı veya vaskülitler
paralel değildir.
saptanır ki bunların %50 kadarında dev
* En sık bulgular eklem içi kanama ve buna hücreli arterit veya polimiyalji romatika
ikincil gelişen inflamasyon ilişkili defor- saptanır.
mitelerdir.
* Olguların %15-20’sinde nedenler karı-
* Akut kanama hallerinde faktör replasma- şıktır ve %5-15’inde ise tüm aramalara
nı uygun doz ve koşullarda yapılmalıdır. rağmen ateş nedeni bulunamaz.
* Dolaşan serum globulinlerinin ve/veya
hücresel kan bileşenlerinin artması ile or-
taya çıkan klinik tablodur. Kaynaklar
* Küçük damar düzeyinde dolaşım bozuk- 1. Keim SM, Kahsai D, Talavera F et al. Emergent
luğu sonucunda serebrovasküler, kardiyo- Management of Acute Anemia. http://emedi-
vasküler, pulmoner semptom ve bulgula- cine.medscape.com/article/780334-overview
ra yol açar. Updated: May 26, 2011.
* Özellikle mukozal kanamalara eşlik eden 2. Beutler E, Lichtman MA, Coller BS. Williams
kardiyo-serebro vasküler ve görsel yakın- Hematology. 6th ed. New York, NY: McGraw-
maları olan olgularda hiperviskozite dü- Hill; 2000.
şünülmelidir. 3. Ergun Y, Paydas S, Seyrek N, Seyrek E. Is
* En sık nötropeni nedenleri anti-neoplas- there any relationship between pica and liver
failure?Br J Clin Pract 1993;47:147-9.
tik kemoterapi ve/veya kemik iliği tutu-
lumudur. 4. Kocak R, Paydas S. Pernicious anemia in Turkey.
Int J Hematol. 1992;55:117-9.
* İlaç ilişkili nötropenilerde ölüm oranı
5. Ewenstein BM. Hemophilia and Related Dis-
%10 kadar yüksek olabileceği için acilen
orders. In: Cancer Medicine and Hematol-
tedavi başlamalıdır. ogy. Boston, Mass: Harvard Medical School,
* Diğer nötropeni nedenleri: Vitamin B12, Department of Continuing Education; 1999.
folat eksikliği, anti-tiroid ilaçlar, antibi- 6. Ma AD, Carrizosa D. Acquired factor VIII
yotikler, anti-inflamatuvarlar, anti-dep- inhibitors: pathophysiology and treatment.
resanlar, anti-konvulsanlar, anti-histami- Hematology Am Soc Hematol Educ Pro-
nikler olup potansiyel olarak her ilaç ateş gram. 2006;432-7.
332
Konu 1

7. Bladé J, Rosinol L. Complications of mul- 9. Paydas S, Sahin B, Seyrek E, Soylu M, Gonlusen


tiple myeloma. Hematol Oncol Clin North G, Acar A, Tuncer I. Sweet’s syndrome associ-

Anemili Hastaya Yaklaşım


Am. Dec 2007;21:1231-46. ated with G-CSF.Br J Haematol 1993;85:191-2.
8. Blum W, Porcu P. Therapeutic apheresis in hyper- 10. Paydas S, Sahin B, Zorludemir S. Sweet’s syn-
leukocytosis and hyperviscosity syndrome. Se- drome accompanying leukaemia: Seven cases and
min Thromb Hemost. Jun 2007;33:350-4. review of the literature. Leuk Res 2000;4: 83-6.

333
Konu 2

ORAK HÜCRE HASTALIĞI


Dr. Belkan Uzun, Dr. Zeynep Kekeç

Giriş naz (G6PD) eksikliği ve 2, 3 difosfogliserat dü-


zeyinin azalmasıdır.(2)
Orak hücre hastalığı (OHH), kalıtımsal, otozo-
mal resesif geçişli ve kırmızı kan hücrelerinin deği-
şikliğe uğramış anormal hemoglobin (HbS) içer- Görülme Sıklığı ve Bölgesel Özellikler
mesi nedeniyle ortaya çıkan klinik bir durumdur.
Dünyada hemoglobinopatilerin sıklığının % 5,1
HbS, beta globin zincirinin amino (-NH2) ve 266 milyon taşıyıcı olduğu tahmin edilmek-
ucunda 6. pozisyondaki glutaminin valin ami- tedir. Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) ye-
noasidi ile yer değiştirmesiyle, baz düzeyinde ise nidoğan siyahi bebeklerde orak hücre taşıyıcılığı
GAG (Guanin-Adenin-Guanin) yerine GTG % 8-10 iken Batı Afrika’da oran % 25-30’a ka-
(Guanin-Timin-Guanin) gelmesiyle oluşur. dar çıkmaktadır. Karaibler, Orta ve Güney Ame-
rika, Akdeniz bölgesi (Türkiye ve Yunanistan’ı
Hastalığın temel özellikleri tekrarlayan ağrılı içine alan), ortadoğu ve Hindistan hastalığın sık
ataklar, kronik hemolitik anemi, akut ve kronik görüldüğü bölgelerdir.(3)
organ işlev bozukluğudur. Orak hücre geni ho-
mozigot ve genotipi HbSS olan kişilerde hasta- Ülkemizde hemoglobinopatiler ile ilgili il ça-
lığın klinik bulguları görülürken heterozigot ve lışmalar M. Aksoy tarafından 1950’li yıllarda
genotipi HbAS olan orak hücre taşıyıcıları ise Çukurova bölgesinde yapılmıştır.(4) Sağlık Ba-
akut ağrı krizi, dalak nekrozu veya serebrovaskü- kanlığı ve Ulusal Hemoglobinopati Konseyinin
ler komplikasyonlar dışında normal bir hayata verilerine göre taşıyıcı sıklığının Adana’da % 10,
sahiptirler ve genelde belirti vermezler.(1) Antakya’da % 10.5, Mersin’de % 13.6 ve toplam
OHH olan kişi sayısının yaklaşık 1200 civa-
rında olduğu belirtilmiştir.(5,6) Ayrıca hastalığın
Patofizyoloji Antalya’da % 2.5, Diyarbakır’da % 0.5, Muğla’da
% 0.5 sıklıkta görüldüğü bildirilmiştir.(7)
Çeşitli etkenler altında bikonkav yapıdan orak
şeklini alan eritrositler kan akışkanlığını azalta-
rak özellikle küçük damarlarda tıkanıklık ve ok- Klinik Bulgular
sijensiz bir ortam oluşmasına yol açar; sonuçta
akut ve kronik süreçte doku harabiyeti gelişir. OOHH’da anemi bulguları olmakla birlikte ağrılı
kriz dönemleri dışında genellikle belirti vermezler.
Bazı etkenler oraklaşmaya eğilimi artırır. Bun-
lar; infeksiyonlar, parsiyel oksijen basıncında
azalma, dehidratasyon, aşırı fiziksel egzersiz, 1. Hematolojik Bulgular
alkol, gebelik, damar çapını azaltan durumlar,
vücut ısıcının artışı, kan yoğunluğunda artma, a. Aplastik Kriz: Eritrosit yapımının geçici ola-
oksihemoglobin disosiasyon eğrisinin sağa kay- rak durmasıdır. Retikülosit sayısı azalır, hemog-
masına neden olan pH azalması, yüksek HbS, lobin düzeyi düşer. Parvovirüs B19 ve kemik ili-
düşük HbF miktarı, glikoz-6-fosfat dehidroge- ği nekrozu aplastik krizlerin en sık nedenleridirr.
b. Hemolitik Kriz: Anemide ani alevlenme, rilerin oluşturduğu infeksiyonlara karşı duyarlı-
indirekt bilirubin (IB), Laktat dehidrogenaz lığın artmasına neden olur. Yaşamın ilk 18-36
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

(LDH) ve retikülosit düzeylerinde artış ile be- ayında sıklıkla dalak nekrozları oluşur.
lirti verir.
Orak hücre hastalarının % 30-70’inde kronik
c. Vazo-Oklüzif Kriz: Diğer deyişle ağrılı krizler hemolize bağlı pigmente safra kesesi taşlarının
genellikle hastalığın ilk belirtisidir ve yenidoğan oluşması nedeniyle safra yolu hastalıkları sıktır.
devresinden sonra en sık karşılaşılan komplikas-
Olguların çoğunda hepatomegali ve karaciğer
yondur. Başlatıcı neden hastaların % 80’inde
fonksiyon bozukluğu vardır. Bunun sebepleri,
infeksiyonlardır. Damar içi oraklaşma küçük oraklaşmış hücrelerin karaciğerde birikmesi ve
damarlarda tıkanmaya yol açar, sonuçta iç or- sık kan verilmesine bağlı demirin fazla yüklen-
gan ve yumuşak doku nekrozları gelişir. Nekroz mesidir. Sık yapılan transfüzyon komplikasyonu
kendisini yaygın kemik, eklem ve kas ağrıları ile olarak özellikle Hepatit C infeksiyonu yüksek
gösterir. oranda görülebilir.

e. Kalp ve Akciğer Üzerine Etkileri: Çocukluk


2. Hematolojik Olmayan Bulgular çağından itibaren kronik anemiye bağlı olarak
kalp boyutlarında büyüme başlar. Egzersiz ka-
a. Büyüme Geriliği: Büyüme geriliği boydan pasitesinde azalmaya ve kardiak kapasitenin gi-
çok vücut ağırlığını etkiler. Gecikmiş puberte ve derek azalmasına rağmen kalp yetmezliği belirti-
gelişme geriliği sık görülür. leri genelde görülmez. Fakat hipertansiyon, kan
hacminde aşırı yüklenme veya aneminin artması
b. Kemik ve Eklemler Üzerine Etkileri: İskelet gibi durumlar sebebiyle kalp yetmezliği ortaya
deformiteleri sık görülür. Genellikle hassasiyet çıkabilir. Bu nedenle sıvı tedavisi yapılırken dik-
dışında muayene bulgusu yoktur. Hareket zor- katli olunmalıdır.
luğu ile birlikte kalçada ağrının olması femur
başı nekrozunun bir belirtisi olabilir. Çocukluk Akciğer damarlarında oluşan vazo-oklüzyon so-
döneminde hastalığın en erken belirtilerinden nucunda akut göğüs sendromu gelişir. Plöretik
biri de daktilitistir (el-ayak sendromu). Bu du- tipte göğüs ağrısı, ateş, lökositoz, akciğerde yeni
rum, periost inflamasyonuyla ilişkili kemik iliği ortaya çıkan infiltrasyon, öksürük, dispne ve ta-
nekrozuna bağlı oluşmaktadır. El ve ayakta ağrılı kipne akut göğüs sendromunun başlıca belirtile-
ridir. Ağır olgularda akciğer fonksiyonları hızla
şişlikler, kızarıklık ve ısı artışı görülür.
bozulur ve ciddi hipoksi ile solunum yetmezliği
c. Genitoüriner Sistem Üzerine Etkileri: Has- gelişebilir.
taların %30’unda priapizm gelişir. Priapizmde
f. Nörolojik Sisteme Etkileri: Çocukluk çağın-
corpus cavernosum oraklaşan hücrelerle tıkan-
da serebral nekroz, erişkinlerde serebral kanama
mıştır. Hipostenüri, hematüri, nefrotik sendrom daha sık görülür. Diğer komplikasyonlar arasın-
ve üremi görülebilir. da geçici iskemik atak, konvülziyon, başağrısı,
d. Karaciğer ve Dalak Etkilenimi: Oraklaşan parestezi, menenjit, denge bozukluğu, işitme
hücrelerin dalaktaki kan dolaşımını tıkanması kaybı ve subaraknoid kanama sayılabilir.
hemoglobin yoğunluğunda azalma ve dalakta g. Göz Etkilenimi: Göz komplikasyonları ara-
ani büyüme ile kendini gösterir ve hayatı tehdit sında retinada nekroz, retinal ayrılma, vitröz
edebilir. Buna splenik sekestrasyon krizi denir. kanama, proliferatif retinopati sayılabilir. Ani
Taşikardi, hipotansiyon, solukluk, halsizlik ve görme kaybı ile belirti veren santral retinal arter
karında dolgunluk görülür. oklüzyonu acil bir durumdur.
Çocukluk çağı boyunca dalakta oluşan küçük h. Bacak Ülserleri: Genellikle travmaya bağlı
nekrozlar dalak işlevlerinin kaybolmasına neden oluşan bacak ülserleri malleolusun iç veya dış
336 olarak özellikle pnömokok gibi kapsüllü bakte- tarafında, sıklıkla da iki taraflı oluşur.
Konu 2

ı. Enfeksiyonlar: Ciddi bakteriel enfeksiyonlar çözünürlük testi veya quick testi) ile HbS oldu-
OHH’da temel morbidite ve ölüm nedenidir. ğu gösterilebilir ancak bu test ile HbSS, HbAS,

Orak Hücre Hastalığı


Çocukluk çağında dalak fonksiyonlarının kay- HbS-β talasemi ve HbSC ayırt edilemez. Bu
bolması hastalarda H. influenza ve S. pnömonia nedenle tanı için hemoglobin elektroforezi ge-
gibi kapsüllü bakteri enfeksiyonlarına eğilimi reklidir.
artırır ve en önemli ölüm nedeni ise fırsatçı pa-
OHH’larının periferik kan yaymasında orak
tojenlere bağlı sepsis ve menenjittir.
hücrelerin yanısıra polikromazi, hedef hücrele-
Daha ileri yaşlardaki hastalarda idrar yolu enfek- ri, artmış demir yüküne bağlı siderositler, dalak
siyonları ve bakteriyemi daha çok E. coli ve diğer fonksiyon bozukluğunu gösteren Howell-Jolly
gr (-) bakterilere bağlı meydana gelir. cisimcikleri ve mikrositoz görülebilir. Eritrosit-
ler talasemi ve anemi eşlik etmedikçe normok-
Plasmodium falciparum enfeksiyonu orak- romdur.
laşmayı arttırır. Dalağı olmayan hastalarda P.
Doğum Öncesi Tanı: Günümüzde hamileliğin
falciparum’a bağlı gelişen malarya çok ağır ve
8-10. haftalarında koryon villuslarından alınan
öldürücü seyredebilir.
örneklerle fetal DNA çalışmaları yapılarak tanı
i. Hamilelik: Hamilelikte sık tekrarlayan orak- konmaktadır.
laşma atakları plasentadaki dolaşımı bozabilir Laboratuvar Bulguları: OHH’daki hemolitik
ve bu da kendiliğinden düşük, uterus içi fetusta anemi hematokrit, hemoglobin ve eritrosit dü-
büyüme geriliği, düşük doğum ağırlığı ve uterus zeylerinde hafif ve orta düzeye kadar düşmeye
içi fetus ölümüne yol açabilir. Annede ise ağrılı yol açar. Bazal hemoglobin düzeyi 6-9 gr/dl iken
kriz sayısı ve infeksiyon görülme sıklığı artabilir, retikülositlerin oranı % 3-15 arasındadır. Beyaz
varolan anemi daha da artabilir.(8,9) küre ve trombosit sayısı genellikle artmıştır. Bi-
yokimyasal değişkenlerden IB ve LDH düzeyleri
kronik hemoliz nedeniyle hafif oranda artmış,
Tanı haptoglobulin düzeyleri de düşmüştür.(10)

OHH tanısı Hemoglobin elektroforezi ve orak-


laşma testi ile konur. Hastalık ve taşıyıcılığın Tedavi
ayırımında High performance liquid chroma-
tography (HPLC) ile doğru ve hızlı tanı koymak 1. Genel Tedavi Yaklaşımı
mümkündür.
Tedavide temel prensipler, HbF yapımını ar-
Hastanın öyküsünde ırk, geldiği yöre, aile öykü- tırmak, HbS miktarını azaltıp oksijene ilgisini
sü, yakınmalarının başlangıç zamanı ve tetikle- artırmak ve sonuçta orak hücrelerin küçük da-
yen etkenler değerlendirilmelidir. Fizik muaye- marlarda tutulmalarını azaltmaktır. Hidroksiüre
nede solukluk, sarılık, splenomegali, infeksiyon HbF sentezini artırarak eritrosit kök hücrelerin
bulguları, organ ve iskelet sistemindeki şekil bo- farklılaşmalarına etki eder ve eritrosit yaşam sü-
zuklukları değerlendirilmelidir. resini etkileyerek oraklaşmayı azaltır. Bu ilaç ağrı
krizlerini, hastanede kalış sürelerini, akciğer ve
Bebeklik döneminde HbS oranı artıp HbF
nörolojik olayları azaltmada % 60 başarılı ol-
düştükçe orak hücre hastalığının bulguları or-
muştur. Başlangıç dozu 10-15 mg/kg/gündür.
taya çıkmaya başlar. Periferik yaymada 3. ayın
Üç ayda bir 5 mg/kg/günlük artışlarla maxi-
sonunda orak şekilli eritrositler belirmeye baş-
mum 35 mg/kg/gün doza çıkılabilir.(11)
lar ve 4. ayda hemolitik anemi ortaya çıkar. Bu
dönemde yapılan hemoglobin elektroforezi, çö- 2. Hematolojik Krizlerin Tedavisi
zünürlük testi ve periferik yayma tanı koymaya
yardımcı olabilir. Daha ileri yaşlardaki çocuklar Aplastik krizler genellikle kendini sınırlar ve ke-
ve yetişkinlerde oraklaşma testi (metabisülfit, mik iliği bir hafta içinde tekrar eritrosit üreti- 337
mine başlar. Aneminin aşırı arttığı bu dönemde fonksiyon bozukluğunun eşlik ettiği ağır
temel tedavi eritrosit verilmesidir ve genellikle anemili hastalar,
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

tek bir transfüzyon yeterli olur. b. Dalakta sekestrasyon krizi nedeniyle he-
moglobin ve hematokritte ani düşmenin
Hemolitik krizler ise nadiren kan verilmesini
eşlik ettiği durumlar,
gerektirecek kadar şiddetlidir. Kronik hemolizde
folik asit depoları azaldığı için günlük folik asit c. Aplastik kriz nedeniyle hemoglobinin 5 gr/
dl veya hematokritin % 15’in altında olan
desteği sağlanmalıdır.
hastalar.
Dalağın sekestrasyon krizinde damar yolu ile bol
II. Orak şekilli eritrositlerin oranını azaltıp kü-
sıvı verilmelidir. Kan verilmesi veya exchange
çük damarlardaki dolaşımı rahatlatmak amacıy-
transfüzyon gerekebilir. Kapsüllü bakterileri in-
la uygulanan exchange (değişim) transfüzyonu;
feksiyonlarına artan yatkınlık nedeniyle genelde
ilk ataktan sonra dalağın alınması önerilir.(12) a. İnme veya geçici iskemik ataklar gibi hayatı
tehdit eden serebrovasküler olaylar
b. Arteriel hipoksi sendromu (yağ embolisi)
3. Enfeksiyonların Tedavisi
c. Akut göğüs sendromu
Çocukluk çağında kapsüllü bakteriler ve Hepatit d. Tedaviye yanıt alınamayan priapizm
B’ye karşı aşılama yapılmalıdır. Protein konjuge e. Genel anestezi alması planlanan hastalarda
pnömokok aşısı 2, 4, 6,12-15. aylarda önerilme- hazırlık amacıyla uygulanabilir.
li, 24 aylıkken tek doz 23 valanlı pnömokok aşı-
sı yapılmalıdır. Ayrıca her 3-5 ylda bir aşı tekrar OHH’da operasyon öncesinde basit transfüz-
edilmelidir. Kullanılan önleyici amaçlı penisilin yonla HbS düzeyini % 60 oranının altında tut-
ile pnömokoklara bağlı sepsis riski azaltılabilir. mak ve Hb düzeyini de 10 g/dL’nin üzerine çı-
karmak veya yoğun kısmi kan değişimi ile HbS
Ateşi olan hastaların hasteneye yatırılma endi- düzeyini % 30 oranının altında tutmak, ameli-
kasyonları: yat sırasında ortaya çıkabilecek olan akut göğüs
• 3 yaş altı ve ateş >38.6 sendromu görülme riskini azaltır.
• Ateşi 40 derece olan tüm OHH’ları Özellikle sık transfüzyon uygulanan hastalarda
• Peteşi, purpura varlığı demir yüklenme riskine karşı düzenli olarak şe-
• Hipotansiyon lasyon programı uygulanmalıdır. Hasta düzenli
transfüzyonun 1. yılını doldurduğunda ve/veya
• Santral venöz kateter varlığı
12-15 transfüzyon sonrası, serum ferritini 1000
• Geçirilmiş streptokoksik pnömoniye bağlı ng/ml düzeye ulaştığında demir şelatörünün
bakteriyemi öyküsü başlanması önerilmektedir. Demir yüklenmesi
• Lökosit sayısı <5x109 veya >30x109 sonucunda endokrin yetmezlik, siroz ve kardi-
omyopati oluşabilir.(13)
4. Kan Verilmesi ve Kan Değişimi
Orak hücre hastalarında iki şekilde kan verilmesi 5. Kök hücre transplantasyonu
uygulanabilir.
OHH’da kök hücre transplantasyonu için oluş-
I. Eritrositlerin oksijen taşıma kapasitesini art- turulmuş bir kılavuz yoktur. Ancak aşağıdaki
tırmak amacı ile yapılan basit transfüzyonun uy- komplikasyonların varlığında önerilebilir:
gulandığı hasta grubu;
• İnme veya 24 saatten uzun süren nörolojik
a. Nefes darlığı, postural hipotansiyon, kalp bulgu
338 yetmezliği, angina pektoris veya serebral • Anormal beyin MR ve anjiografi
Konu 2

• Tekrarlayan akut göğüs sendromu Ağrının ilaçla tedavisinde opioid olmayan ilaç-
• Evre I,II orak hücre akciğeri lar, opioid ilaçlar ve yardımcı ilaçlar olmak üzere

Orak Hücre Hastalığı


• Tekrarlayan damar tıkayıcı krizler veya tek- 3 ilaç grubu kullanılabilir.
rarlayan priapizm
1. Opioid Olmayan Ağrı Kesiciler: Bu ilaçlar
• Orak hücre nefropatisi (Glomeruler filtras- temel olarak ağrılı uyaranların köken aldığı no-
yon hızı %30-50).(14) siseptörler üzerinde etkilidir. Hafif ve orta şid-
detteki ağrılarda kullanılabilir. Uzun süreli kul-
6. Vazo-Oklüzif Krizlerin Tedavisi lanımda bağımlılık yapmazlar ve etkilerine karşı
duyarsızlaşma görülmez.
Ağrılı kriz tedavisinde temel prensipler oksijen
desteğinin sağlanması, ağrı kesicilerin kullanıl- a. Parasetamol (Asetaminofen): Ağrı kesici
ması ve tetikleyici nedenin tedavisidir. ve ateş düşürücü etkileri vardır fakat anti-
enflamatuar etkisi yoktur. Yüksek dozları
Akut göğüs sendromu tanısı alan hastaların ta-
kibi yoğun bakımda yapılmalıdır. Tedavisi yakın karaciğere hasar verir.
takip ile sıvı-oksijen verilmesi ve ağrının kontrol b. Nonsteroid Antiinflamatuar İlaçlar
edilmesidir. Pnömoni ile ayırıcı tanı yapılıncaya (NSAID): Ağrı kesici, ateş düşürücü ve an-
kadar S. pnömonia ve M. Pnömonia’yı kapsayan tienflamatuar etkileri vardır. Seçici olmayan
geniş spektrumlu ampirik antibiyotikler başlan-
NSAID’ların mide, böbrek ve hematolojik
malıdır. Şiddetli olgularda kan transfüzyonu ile
sistem üzerine ciddi yan etkileri olup böbrek
hematokrit düzeyi % 30’un üzerinde olacak şe-
kilde kan verilmeli, parsiyel oksijen basıncı 90’ın hastalığı ve peptik ülseri olanlarda kullanımı
altına düştüğünde kan değişimi yapılmalıdır. önerilmez.
Opioid olmayan ağrı kesiciler:
Priapizmin tedavisi corpus cavernosumda biri-
ken kanın cerrahi olarak boşaltılmasıdır. Bunun- ASA (Aspirin): 10 mg/kg/4 saatte bir PO
la beraber ağrı kesiciler ve sıvı tedavisi uygulanıp Asetaminofen: 10-15 mg/kg/4 saatte bir PO,
kan verilebilir. Tedaviye dirençli olgularda kan en fazla 40 mg/kg/gün
değişimi yapılmalıdır. İbuprofen: 5-10 mg/kg/6-8 saatte bir PO, en
Santral sisteminde patolojik etkilenme bulgula- fazla 40 mg/kg/gün
rı olanların vital bulguları düzeltildikten sonra Naproksen: 5 mg/kg/gün, 3-4 dozda PO
nedeni araştırmaya yönelik ileri tetkik yapılma-
lıdır. Bunlar bilgisayarlı tomografi (BT), MRI, 2. Opioid Ağrı Kesiciler: Opioid olmayan
sakınca yoksa menenjit ve subaraknoid kanama- ilaçlara yanıt alınamayan ağrı tedavisinde kul-
yı dışlamak için lomber ponksiyon yapılmalıdır. lanılabilir. Etkilerini SSS’de mü (µ), kappa (k)
Beyinde iskemi bulguları olan olan hastalarda ve az oranda sigma (σ) resptörlerine bağlanarak
kan değişimi düşünülmelidir.(15,16) gösterir. Ciddi sedasyon ve solunum baskılan-
ması en önemli yan etkileridir. Bazı hastalar-
da ilaca karşı tolerans ve bağımlılık gelişebilir.
Ağrının Yönetimi Böbrek yetmezliği olanlarda doz ayarlamasına
Ağrılı krizin standart tedavi protokolü istira- gereksinim vardır. Opioid ağrı kesiciler gru-
hat, sıvı verilmesi, altta yatan enfeksiyonların bunda kodein, morfin, diamorfin, meperidin
ve diğer komplikasyonların tedavisi ile ağrı ke- (petidin), hidromorfon, oksimorfon, hidroko-
sici kullanımıdır. Ağrının yönetiminde iyi bir don veye oksikodon sayılabilir. Tramadol hid-
değerlendirme, tedavinin kişiye özgü olması ve roklorid, sentetik, etkilerini santral sinir siste-
ağrı kesicilerin doğru kullanılmasını içeren belli minde µ opioid reseptörlerine zayıf bağlanarak
prensiplerin izlenmesi gerekir.(17,18,19,20) gösteren bir ağrı kesicidir. 339
Zayıf narkotik analjezikler: 1. Ağrının Hızlıca Değerlendirilmesi: Ağrı
şiddetini uygun bir şekilde değerlendirildikten
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

Kodein: 0.5-1 mg/kg/4 saatte bir PO, max: 60


mg/gün. sonra uygulanacak tedavinin etkinliği kaydedil-
meli ve takibi yapılmalıdır. Ağrı şiddetinin dere-
Oksikodon: 0.05-0.15 mg/kg/4 saatte 1 PO celedirilmesinde Wong-Baker ağrılı yüz skalası,
görsel sınıflama ve vizüel analog skala (VAS) gibi
Tramadol:50 mg PO, 50 kg üzerinde 50-100 ölçeklerden faydalanılabilir. VAS, ağrının şidde-
mg PO, 3 saat sonra tekrarlanır, 1-2 mg/kg IV tinin belirlenmesi, uygulanan tedaviye yanıtın
infüzyon.
derecelendirilmesi ve hastanın taburcu edilmesi-
Kuvvetli narkotik analjezikler: ne karar verilmesinde kullanışlı bir ölçektir.

Morfin: IV bolus, IV infüzyon, IM, sc kullanı- 2. Kapsamlı Klinik Değerlendirme: Hastanın


mı mümkündür. son 1 yıl içindeki ağrılı kriz sıklığı, acil servise
başvuru sayısı, hastaneye yatışlarının sıklığı ve
0.1-0.15 mg/kg/3 saatte bir IV, max 7.5-10 mg süresi, gelişim düzeyi ve hastanın psikolojik du-
(birlikte parasetamol veya NSAID başlanır. 2 rumu değerlendirilmelidir.
doz morfin ile ağrısı kontrol altına alınamayan
hasta hastaneye yatırılır) 3. Ağrının Yönetimi: Evde kullanılan ağrı ke-
sicilerin ağrıyı gidermede başarısız olduğu du-
IV devamlı infüzyon tedavisi: 0.04 mg/kg/saat, rumlarda hastalarda PE yolla ağrı kesici kullanıl-
8 saatte 1 0.02 mg/kg artırılarak en fazla 0.1 mg/ malıdır. Acil servise başvuran hastaların ağrıları
kg, idame tedavi 0.05 mg/kg/3-4 saatte bir. önemsenmeli ve plasebo amaçlı ilaç kullanmak-
3. Yardımcı İlaçlar: Birincil olarak kullanılan tan kaçınılmalıdır.
opioid ağrı kesicinin etkilerini artırarak veya doz Ağrılı kriz ile başvuran hastaların ilaçla tedavi-
aşımına bağlı oluşabilecek bulantı, kusma ve sinde izlenecek yol şu şekilde olmalıdır:
kaşıntı gibi yan etkileri azaltarak etkili olurlar.
Yan etkileri orak hücre hastalığının belirtilerini a. Ağrının şiddetinin VAS kullanarak değer-
ortaya çıkarabilir veya şiddetini arttırabilir bu lendirilmesi
nedenle dikkatli kullanılmaldır. Bunlar:
b. Uygulanacak ilacın ve yükleme dozunun
A. Antihistaminikler: Hidroksizin, difenhidramin belirlenmesi: Uygulanacak ilaç seçilirken
daha önce kullandığı ilaçlar sorgulanma-
B. Benzodiazepinler: Diazepam, alprazolam lıdır. Eğer hasta opioid bağımlısı ise farklı
C. Trisiklik antidepresanlar: Amitriptilin, bir gruptan opioid ilacın kullanılması veya
nortriptilin, doksepin dozunun artırılması önerilmektedir.
D. Anti epileptik ilaçlar: Fenitoin, karbamaze- c. İlacın etkinliğinin değerlendirilerek dozu-
pin, gabapentin nun ayarlanması: İlaç uygulandıktan 15-30
E. Fenotiazinler: Proklorperazin, prometazin.(20) dk sonra tedaviye yanıtı değerlendirilir. Bu-
nun için ağrının azalma derecesi belirlen-
melidir. Buna göre 0= ağrıda hiç değişiklik
Ağrılı Krizin Acil Serviste Yönetimi yok, 1= az oranda değişiklik var, 2= ağrıda
Hafif ve orta şiddetteki ağrılar öncelikle evde orta derecede azalma, 3= ağrıda belirgin
azalma, 4= ağrı tamamıyla giderilmiştir.
birinci basamak opioid olmayan ağrı kesicilerle
Ağrının azalma derecesi 2’nin üzerinde ola-
tedavi edilmelidir. Şiddetli ve birinci basamak
cak şekilde doz ayarlanır.
ilaçlara dirençli ağrılar PE yolla uygulanan opioid
ilaçlarla ve hastanede yatarak takip edilmelidirler. d. Ağrının tamamen giderilmesini sağlayan
Acil servise başvuran ağrılı kriz hastalarında Ame- doz ve doz aralıklarının sürelerinin belir-
340
rikan Ağrı Derneği’nin (APS) önerileri şöyledir: lenmesi.
Konu 2

e. Ağrıyı tamamen gidermek amacı ile ek doz Özet


ilaç uygulanması: Ağrının azalma derecesi 2

Orak Hücre Hastalığı


ve altında olan hastalara ilk uygulanan ilaç * Orak hücre hastalığı kalıtımsal, otozomal
dozunun 1/2 veya 1/4’ü saatlik kurtarıcı ek resesif geçişli bir hemoglobinopatidir.
doz olarak uygulanır. Ek doz gereksinimi- * Anormal hemoglobin (HbS) beta zincirin
nin sıklığı fazla ise temel ilaç dozu artırıl- amino ucunda 6. Pozisyonunda glutami-
malı veya doz araları azaltılmalıdır. nin valin aminoasidi ile yer değiştirmesi
f. İlacın etkinliği ve yan etkileri değerlen- sonucu oluşur.
dirilerek yardımcı ilaçların eklenmesi: * Çeşitli etkenler nedeniyle eritrositler orak
NSAID’ler ve yardımcı ilaçlar opioidlerle şeklini alır, bunlar da küçük damarlarda
beraber uygulanabilir. tıkanıklığa yol açarak hastalığın klinik
bulgularının oluşumuna neden olur.
g. Kullanılan ilaca karşı etkisizleşme oluşursa
* Vazo-oklüziv (ağrılı) krizler hastalığın en
ilaçların düzenlenmesi: Eğer ilacın etkinliği
sık ve genellikle ilk bulgusudur.
ortadan kalkarsa başka bir opioid ilaca geçi-
lebilir veya uygulanan doz arttırılabilir. * Oraklaşmaya en sık olan nedenler infek-
siyon (%80), dehidratasyon, asidozis, hi-
h. Yan etkilerin değerlendirilmesi ve tedavisi: poksi ve strestir. Bu durumlarda ağrılı kriz
Bulantı, kusma, solunum baskılanması, ka- oluşma riski yüksektir.
şıntı, sedasyon gibi yan etkiler kaydedilir ve * OHH bağlı komplikasyonlar acil servise
gerekli durumlarda tedavi edilir.
sık başvuru nedeni olup bu komplikas-
i. İlacın uygulama şeklinin değiştirilmesi: yonlar iyi bilinmelidir.
Ağrı tedavisinde yetersiz kalındığı durum- * Tanı için hemoglobin elektroforezi yapıl-
larda diğer yöntemler kullanılabilir (örne- ması gereklidir.
ğin; hasta kontrollü analjezi). * Tedavide temel prensipler, HbF yapımını
j. Ağrılı krizi başlatan nedenlerin belirlenmesi artırmak, HbS miktarını azaltıp oksijene
ve tedavisi: Dehidratasyon, asidozis, hipok- ilgisini artırmak ve sonuçta orak hücrele-
si, infeksiyon ve stres gibi başlatıcı faktörler rin küçük damarlarda tutulmalarını azalt-
tedavi edilmelidir. maktır.
* Ateşi 400C’nin üzerinde olan, önleyici
k. Uygulanan tedavinin sonuçlarının değer- amaçlı penisilin tedavisi kullanmayan ve
lendirilmesi: daha önce S. pnömonia bakteriyemisi
Acil serviste uygulanan tedaviye cevap vermeyen geçirme öyküsü olan hastalar hastanede
aşağıdaki grup hastaların hastaneye yatırılması takip edilmelidirler.
gerekmektedir. * Ağrılı krizin standart tedavi protokolü
istirahat, sıvı verilmesi, altta yatan enfek-
• Akut göğüs sendromu, pnömoni gibi anor- siyonların ve diğer komplikasyonların te-
mal akciğer bulguları olanlar davisi ile ağrı kesici kullanımıdır. Ağrının
• Anormal nörolojik muayene bulguları yönetiminde iyi bir değerlendirme, teda-
olanlar vinin kişiye özgü olması ve ağrı kesicilerin
• Ciddi infeksiyon bulguları olanlar doğru kullanılmasını içeren belli prensip-
• Dalakta sekestrasyon krizi olanlar lerin izlenmesi gerekir.
• Aplastik krizi olanlar * Ağrılı krizin standart tedavi protokolü
• Vazo-oklüziv ağrılı krizi olup 4-6 saatte istirahat, sıvı verilmesi, altta yatan enfek-
2’den fazla opioid ilaç gereksinimi olanlar siyonların ve diğer komplikasyonların te-
• Sıvı verilemeyen hastalar (örneğin kalp yet- davisi ile ağrı kesici kullanımıdır. Ağrının
mezliği gibi) yönetiminde iyi bir değerlendirme, teda-
vinin kişiye özgü olması ve ağrı kesicilerin
• Kesin tanı konulamayan hastalar.(21) 341
6. Canatan D, Kose MR, Ustundag M, Hazneda-
doğru kullanılmasını içeren belli prensip- roglu D, Ozbas S. Hemoglobinopathy Control
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

lerin izlenmesi gerekir. Program in Turkey. Community Genet, 2006;


* Ağrının ilaçla tedavisinde opioid olmayan 9:124-6.
ilaçlar, opioid ilaçlar ve yardımcı ilaçlar 7. Eraslan S. Beta Talaseminin Moleküler Tanısı.
olmak üzere 3 ilaç grubu kullanılabilir. Düzen Genetik Hastalıklar Tanı Merkezi, Anka-
ra-Türkiye, 2005.
* Hafif ve orta şiddetteki ağrılar öncelik-
le evde birinci basamak opioid olmayan 8. Stapcynski JS, Martin GA. Hematologic Emer-
ağrı kesicilerle tedavi edilmelidir. Şiddetli gencies. In: Stone CK, Humphries RL Eds.
Current Emergency&Treatment. 5th Ed, USA:
ve birinci basamak ilaçlara dirençli ağrı- McGraw Hill Companies Inc, 2004:788-823.
lar PE yolla uygulanan opioid ilaçlarla ve
9. Beutler E. Disorders of Hemoglobin. In: Fauci
hastanede yatarak takip edilmelidirler.
AS, Braunwald E, Isselbacher KJ, Wilson JD,
* Acil servise başvuran hastaların ağrıları Martin JB, Kasper DL, Hauser SL, LongoDL,
önemsenmeli ve plasebo amaçlı ilaç kul- Eds. Harrison’s Principles of İnternal Medicine.
lanmaktan kaçınılmalıdır. 14th Ed, vol USA: McGraw Hill Companies
Inc, 1998:645-53.
* Şu hasta grupları hastaneye yatırılmalıdır:
Akut göğüs sendromu, pnömoni, anor- 10. Mary EE. Hereditery Hemolytic Anemias. In:
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS Eds.
mal nörolojik muayene bulguları, ciddi
Emergency Medicine, A Comprehensive Stuy
infeksiyon bulguları, dalakta sekestrasyon Guide. 5th Ed, North Carolina: McGraw Hill
krizi, aplastik kriz, vazo-oklüziv ağrılı kri- Companies Inc, 2000:1382-7.
zi olup 4-6 saatte 2’den fazla opioid ilaç
11. Ballas SK. Sickle Cell Anaemia, Progress in Patho-
gereksinimi, sıvı verilemeyen (örneğin genesis and Treatment. Drugs, 2002;62: 1143-72.
kalp yetmezliği gibi), kesin tanı konula-
12. Claster S, Vichinsky EP. Managing sickle cell
mayan hastalar. disease. BMJ, 2003;327:1151-5.
13. NIH guidelines on “The menagement of sickle
Kaynaklar cell disease”, 2002.
14. UK gidelines on “Standarts for tke clinical care
1. Embury SH. Sickle cell anemia and associated of adults with sickle cell disease”, 2008
hemoglobinopathies. In: Goldman L, Bennett
15. Needleman JP, Benjamin LJ, Sykes JA, Aldrich TK.
JC, Eds. Cecil Textbook of Medicine. 21st Edi- Breathing Patterns During Vaso-occlusive Crisis of
tion, Philadelphia: WB Sounders Company, Sickle Cell Disease. Chest, 2002; 122:43-6.
2000:893-905.
16. Emere U, Miller ST, Rao SP, et al. Alveolar-ar-
2. Wang W, Lukens JN. Sickle cell anemia and teriel oxygen gradient in acute chest syndrome
other sickling syndromes. In: Lee RG, Foerster of sickle cell disease. J. Pediatr, 1993;123:272-5.
J, Lukens J, Paraskevas F, Greer JP, Rodgers GM,
17. Jacob E. Pain Management in Sickle Cell Disease.
Eds. Wintrobe’s Clinical Hematology. 10th Ed,
Pain Management Nursing, 2001;2:121-31.
Middle East Edition, Baltimore: Williams and
Wilkins Company, 1999:1347-97. 18. Okpala I. Management of pain in sickle cell dis-
ease. Journal of the Royal Society of Medicine,
3. Poyart C, Wajcman H. Hemolytic anemias 2002;95:456-8.
due to hemoglobinopathies. Mol Aspects Med,
1996;17:129-42. 19. Yale SH, Nagib N, Guthrie T. Approach to the
vaso-occlusive crisis in adults with sickle cell dis-
4. Aksoy M, Lekin EW, Maurant AE, Lehman H. ease. Am Fam Physician, 2000;61:1349-64.
Blood groups hemoglobins and thalasemia in
20. Guidelines fort he menagement of the acute
Southern Turkey and Eti Turks. Brit. Med. J,
painful srisisin sickle celldisease, British Journal
1958;2:937.
of Haematology; 2003;120:744-52.
5. Arcasoy A, Canatan D. Dünyada ve Türkiye’de
21. Benjamin LJ, Swinson GI, Nagel RL. Sickle cell
talasemi ve hemoglobinopatiler. Ulusal Hemo- anemia a day hospital: an approach for the man-
globinopati Konseyi-Sağlık Bakanlığı, 2. baskı. agement of uncomplicated painful crises. Blood,
342 Antalya-Türkiye, 2003:11-9. 2000;95:1130-7.
Konu 3

TRANSFÜZYON KOMPLİKASYONLARI

Dr. Emel Gürkan

Giriş ateş, titreme ve bazen hafif bir nefes darlığı ge-


lişir. FNHTR hafif seyirli olup kalıcı bir klinik
Kan transfüzyonu azalan kan hacmini destek- bozukluğa neden olmaz ancak ortaya çıktığı
lemek, eritrosit, trombosit, lökosit, pıhtılaşma zaman rahatsız edicidir. Öte yandan ateş genel-
faktörleri, plazma proteinleri gibi eksik olan kan likle daha ciddi bir komplikasyonun parçası ya
komponentlerini yerine koymak, kan değişimi da bir enfeksiyon bulgusu olarak da görülebile-
ve vücut dışı dolaşım uygulanması, dokulara ceği için önemsenmelidir. Daha önce FNHTR
oksijen transportunu sağlamak, kanama ve ko- geçiren hastaların sadece %15’inde tekrarlar.(2,3)
agülasyon bozukluklarını ve immunolojik eksik- Klas I HLA antikorları nadiren granülosit spesi-
likleri düzeltmek amacıyla uygulanır. Transfüz- fik antikorlar ile ilişkili olduğu için etiyolojide
yon komplikasyonlarını tanımak ve hızlı uygun immün mekanizmalar suçlanmakta olsa da her
müdahalede bulunmak hastanın bakımını üstle-
zaman antikorların varlığı gösterilemeyebilinir.
nen başta hekim ve hemşire olmak üzere sağlık
FNHTR’lerin genellikle kan ve kan ürünle-
personelinin sorumluluğundadır.(1)
rinin saklanması sırasında ortaya çıkan IL-1,
Kan ve kan ürünleri transfüzyonuna bağlı isten- IL-6, IL-8 ve TNF-α gibi sitokinler aracılığı ile
meyen etkiler her ne kadar çoğu zaman iyi seyir- oluştuğu artık iyi bilinmektedir.(4) Bazı görüşlere
li olsa da bazen fatal seyredebilir. Bu konuda en göre verici lökositleri ile alıcının antikorlarının
sık yaşanan sorunlardan biri nispeten hafif seyirli reaksiyona girmesi vericinin lökositlerinden
gelişen yan etkiler ile ciddi komplikasyonların veya alıcının monositlerinden IL-1 salınımına
başlangıçta benzer bulgulara neden olmasından yolaçar.(4) IL-1 hipotalamusta prostaglandin E2
kaynaklanır.(2) sentezini uyararak ateş ortaya çıkmasına ne-
den olur. Vericinin lökositlerinin patogenezde
Transfüzyon başladığı sırada ya da ilk 24 saat için-
önemli olduğunu düşündüren bir çalışmada kan
de gözlenen istenmeyen etkiler akut transfüzyon
ve kan ürününü saklamadan önce lökositlerden
komplikasyonları başlığı altında incelenir. Akut
arındırılmasının bu komplikasyonun ortaya çık-
transfüzyon komplikasyonları genellikle immü-
nolojik ve non-immunolojik olmak üzere iki masını önlediği gösterilmiştir.
altbaşlıkta tanımlanır. Bu yazıda immünolojik
komplikasyonlar incelenecektir. Major immüno- Tablo 1. Major immünolojik transfüzyon komplikasyonları
lojik komplikasyonları Tablo 1’de görülmektedir. Febril nonhemolitik reaksiyonlar
Akut hemolitik transfüzyon reaksiyonu
Febril Nonhemolitik Transfüzyon Geç hemolitik transfüzyon reaksiyonu
Reaksiyonu (FNHTR) Anafilaktik transfüzyon reaksiyonu
Ürtikeryal transfüzyon reaksiyonu
En sık görülen transfüzyon reaksiyonlarının
Post-transfüzyon purpura
başlıcasıdır. Klinikte eritrosit ya da platelet
transfüzyonunu takiben ilk bir ile 6 saat içinde Transfüzyon ilişkili Graft Versus Host Hastalığı
FNHTR ortaya çıktığında genellikle kan trans- füzyon derhal kesilir. İntravenöz damar yolu açık
füzyonuna ara verilerek öncelikle reaksiyonun tutulur. Transfüze edilen kan torbası üzerindeki
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

hemolitik bir sürece ait olmadığının gösteril- tüm etiketler ile birlikte atılmadan tipleme ve
mesi gereklidir. Antipiretikler ve aşırı titremeleri çapraz uyum testleri tekrarlanmak üzere kan
engellemek üzere meperidine tedavisi uygula- bankasına gönderilir. Hastanın vital bulguları
nabilir. Trombositopenik hastalarda aspirinden stabil halde tutulmalıdır. Havayolu, kan basıncı
kaçınılmalıdır. FNHTR önlemede tüm kan ve ve nabız yakından takip edilmelidir. Hipotansi-
kan ürünlerinin saklanmadan önce lökosit filt- yonu önlemek, diürezi sağlamak için izotonik
rasyonundan geçirilmesi konusu halen tartış- NaCl infüzyonu başlanmalıdır. İçeriğindeki
malı olup henüz standart bir uygulama olarak kalsiyum, intravenöz hatta kalmış olan kanın
önerilmemektedir. FNHTR’leri önlemek için pıhtılaşmasını sağlayacağı için Ringer laktatlı
genellikle parasetamol ve antihistaminik ajan- solüsyon kullanımından kaçınılmalıdır. Deks-
larla premedikasyon uygulanmaktadır ancak bu troz içeren solüsyonlar da benzer şekilde setteki
uygulamanın önlemede etkin olduğunu göste- eritrositlerin hemolizine yolaçacağından kulla-
ren yeterli kanıt henüz yoktur. nılmamalıdır. Diğer koldan direkt antiglobulin
testi, plazma serbest hemoglobin ve tip tayini
ile çapraz uygunluk testleri tekrarı için hastadan
Akut Hemolitik Transfüzyon kan örnekleri alınmalıdır. Kan bankası derhal
uyarılmalı işlevsel bir hata olup olmadığına yö-
Reaksiyonu (AHTR) nelik araştırma başlatılmalıdır. Her hastanede
mevcut olan transfüzyon reaksiyonu protokolü
Akut hemolitik transfüzyon reaksiyonu bir tıbbi
işleme konulmalıdır. Bu işlem oldukça önemli-
acil olup vericiye ait eritrositlerin alıcıda daha dir, eğer teknik süreçte bir hata yapıldı ise ikinci
önceden varolan antikorlar tarafından yıkımı bir hastanın haiz kalacağı risk bertaraf edilebilir.
sonucu gelişir. AHTR’ları çoğu zaman ABO A hastası B hastasına ait kanı aldıysa B hastası
uyumsuzluğu ve kan işleme sürecinde yapılan iş- da A hastasına ait kanı alabilir. Yapılan ön in-
lemsel hatalar sonrası görülmektedir. Bu neden- celemelerden yanlış kan verilmiş olduğuna dair
le hazırlanan kanın yanlış hastaya transfüzyonu herhangi bir ipucu varlığında yapılması gereken
en ciddi önlenebilir durumdur. Tipik olarak tüm laboratuar testleri tamamlanmamış olsa bile
AHTR’ları daha çok O grubu bir alıcıya O gru- akut oligürik böbrek yetmezliği gelişimini önle-
bu olmayan bir transfüzyon yapıldığında ortaya mek amacıyla 100-200 ml/st olacak şekilde idrar
çıkar. Doğal olarak bulunan IgM tipi anti-A ve çıkışını sağlamak için izotonik serum fizyolojik
anti-B antikorları kompleman sistemini akti- ile bol miktarda (100-200 ml/st) sıvı replasmanı
ve ederek süratle intravasküler hemolize neden yapılmalıdır. Belirgin hemoglobinüri durumla-
olur. Bu süreç dissemine intravasküler koagu- rında idrar alkalizasyonunun yararı gösterileme-
lasyon (DİK), şok ve akut tübüler nekroza bağlı miştir. AHTR yönetiminde yoğun destek tedavisi
akut böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilir.(2) oldukça önem arzeder. Masif hemoliz ve DİK’in
klinik ve laboratuar bulguları tespit edilirse gecik-
Klinikte ateş, yan ağrısı ve kırmızı-kahvemsi
meden dikkatle heparinizasyon (10 U/kg/st) iz-
idrar rengi değişikliğiyle giden tipik triad nadi-
leyen 12-24 saatlik sürede yararlı olabilir. Ancak
ren gözlenir. Ateş ve titreme tek belirti olabilir,
bu konuda henüz yeterli kanıt bulunmadığını
anestezi altındaki hastalarda ya da koma duru-
belirtmek gerekir. AHTR sürecinde düşük doz
munda DİK’e bağlı insizyon ya da damar girişim dopamin kullanmak gerekebilir. Masif hemoliz
yerlerinde sızıntı şeklinde kanamalar ve hemog- gelişmişse hiperkalemi nedeniyle yakın kardiyak
lobinüri ile kendini gösterir. AHTR olan bir monitorizasyon ve hemodiyaliz uygulanabilir.
hastanın plazması pembe ve direkt Coombs testi Hastanın böbrek fonksiyonları ve koagülasyon
pozitiftir. Ancak verilen kana ait tüm eritrosit- profili (protrombin zamanı, parsiyel trombop-
ler yıkıma uğradı ya da yokedildiyse test negatif lastin zamanı, fibrinojen düzeyi ve platelet sayısı)
344 bulunabilir. AHTR’den şüphelenildiğinde trans- gibi parametreler sıkça izlenmelidir.(2,5)
Konu 3

Geç Hemolitik Transfüzyon sikliği olan hastalarda bir klas-spesifik IgG olan
anti-IgA antikorlarının varlığıdır. Selektif IgA

Transfüzyon Komplikasyonları
Reaksiyonu (GHTR)
eksikliği oldukça sık olup her 300 ila 500 kişide
Geç hemolitik transfüzyon reaksiyonu daha ön- bir görülmektedir. Şans eseri her IgA eksikliği
ceki transfüzyon, transplantasyon veya gebelik olan hastada antikor gelişmez.
sırasında karşılaşılan yabancı eritrosit antijenine
Tedavide transfüzyon hemen kesilmelidir. Epi-
karşı anamnestik olarak antikor yanıtının bir so-
nucu olarak gelişir. Antikor genellikle Kidd ya nefrin, 1:1000’lik solüsyonundan 0.3 ml int-
da Rh sistemine karşı olup transfüzyon öncesi ramusküler yapılır. İntravenöz damar yolu açık
tetkikler sırasında tespit edilemeyecek kadar dü- tutulmalı ve havayolu açıklığı sağlanmalıdır ve
şük miktarlardadır. Transfüzyon sonrası antikor gerekirse oksijen tedavisi uygulanmalıdır. İzoto-
titresi hızla artar. GHTR genellikle transfüz- nik sodyum klorürlü solüsyon ile hacim replas-
yondan 2 ila 10 gün kadar sonra ortaya çıkar. manı ve dopamin gibi vazopresör ajanlar kulla-
Hemoliz genellikle ekstravasküler niteliktedir ve nılabilir. Önlemede Ig A-içeriği azaltılmış kan
akut reaksiyonlara göre daha yavaş seyirli aynı ürünlerinin kullanılması oldukça etkilidir.
zamanda daha hafif bir hemolize neden olur, an-
cak nadiren çabuk gelişen daha ciddi hemolizler
de görülebilir. Klinikte giderek azalan hematok- Ürtikeryal Reaksiyonlar (ÜTR)
rit düzeyiyle birlikte hafif ateş, serum ankonjüge
Ürtikeryal transfüzyon reaksiyonları bağışlanmış
bilirubin miktarında hafif artış ve periferik kan
olan kan ürünündeki çözünür durumdaki aller-
yaymasında sferositoz gözlenir. Tanı genellikle
jenik maddelerin alıcıda daha önceden oluşmuş
daha önce tespit edilmemiş direkt Coombs po-
IgE antikorlarıyla reaksiyona girmesi sonucu
zitifliğinin ve pozitif antikor taramasının göste-
gelişir. Bu durum mast hücrelerinden ve bazofil-
rilmesi ile konulur. Belirgin bir hemoliz yoksa
lerden histamin salınımına ürtikere neden olur.
genellikle tedavi gerekmez. Ancak daha sonra
ÜTR geliştiğinde kan ürünü transfüzyonuna
transfüzyon yapılacaksa hemolize neden olan
devam edilebilir. Ancak ürtiker çok yaygın ise
eritrosit antijenini içermeyen eritrositlerden olu-
transfüzyon kesilir ve oral ya da intravenöz yol-
şacak ürünler kullanılmalıdır.
dan 25-50 mg difenhidramin uygulanır.

Anafilaktik Reaksiyonlar Transfüzyon-İlişkili Akut Akciğer


Nadir görülen bir transfüzyon reaksiyonudur. Zedelenmesi (TRALİ/TİAAZ)
Bir transfüzyon alıcısında şok, hipotansiyon,
Kan ürünlerinin transfüzyonu akciğer zede-
anjiyoödem ve solunum sıkıntısı gibi belirtilerle
lenmesine (TİAAZ) yolaçması nadir görülen
hızlı gelişen anafilaksi tanıda da süratle müda-
bir komplikasyon değildir ancak tespit hatala-
heleyi gerektiren hayatı tehdit eden medikal
rı mevcuttur. Bu durum akut respiratuar dist-
acil bir durumdur.(2,6) Anafilaktik transfüzyon
res sendromuna kadar ilerleyebilir. TİAAZ’nin
reaksiyonu (ATR) taze donmuş veya sıvı plaz-
transfüzyon sırasında ya da transfüzyonu ta-
ma, eritrosit, platelet, granülosit, kriyopresipitat
kiben ilk 6 saatte oluşması tanı için önemlidir.
ya da gammaglobulin transfüzyonunu takiben
Tüm kan ürünleri bu duruma neden olabilir.(2,7)
dakikalar hatta saniyeler içinde oluşabilir. ATR
Altta yatan mekanizma tam olarak bilinmemek-
genellikle normal serum albumin, plazma prote-
le birlikte bu konuda üç hipotez öne sürülmek-
in fraksiyonu veya koagulasyon faktörleri trans-
tedir. Vericinin plazmasındaki antigranülosit
füzyonundan sonra görülmez. ATR tipik olarak
antikorlar pulmoner mikrodolaşımında alıcının
hızlı başlar. Ağır anafilaktik reaksiyon sıklığı 20-
granülositleri ile reaksiyona girerek inflammatu-
50 binde bir olarak bildirilmiş olsa da gerçek in-
ar yanıtı başlatır. Hücre yüzeyinde antikor-iliş-
sidansın daha yüksek olduğu düşünülmektedir.
kili kompleman aktivasyonu granülositlerden
ATR’i izah eden mekanizmalardan biri IgA ek- 345
proteolitik enzimlerin sekresyonuna neden olur sitopeni görülebilir. PTP bir immün trombosi-
ve serbest oksijen radikallerinin oluşumu löko- topenik durum olup ilaç kullanımına bağlı ya
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

sitlerin akciğerlere daha fazla birikimine ve en- da idiopatik trombositopenik purpura ile karı-
dotelyal bütünlüğün bozulmasına ve son olarak şabilir. PTP gelişen hastalar gebelik veya önceki
pulmoner ödeme neden olur. Her 1000-2400 transfüzyonlar nedeniyle yabancı bir antijene
transfüzyondan birinde TİAAZ görülmektedir. karşı daha önceden hassasiyet geliştirmiştir. Bu
Ancak tanıda çoğu zaman yetersiz kalındığından konuda en çok suçlanan antijen human platelet
gerçek rakamın bunun üzerinde olduğu tahmin antijen 1a (HPA-1a)’dır. Tedavide antijen-nega-
edilmektedir. Klinikte transfüzyon sırasında ya tif platelet yıkımı dahi olduğundan PlA1-negatif
da takiben akut solunum sıkıntısı karakteristik- platelet transfüzyonu genellikle etkili değildir.
tir. Genellikle ilk 1-2 saatte ortaya çıksada na- Tavsiye edilen en etkili tedavi yöntemi yüksek
diren bu süre altı saate kadar uzayabilir. Ateş, doz intravenöz IgG 400-500 mg/kg/gün olacak
taşikardi, takipne en sık görülen bulgular olup şekilde 5 gün) uygulamasıdır. Alternatif olarak 1
hipotansiyon gelişebilir. Entübe hastalarda art- g/kg/gün dozunda iki günde uygulanabilir. (2,9,10)
mış pik havayolu basıncı ve pembe köpüksü
sekresyonlar gibi pulmoner ödem belirtilerine
rastlanır. Akciğer grafilerinde bilateral yama Pasif Antikor Geçişine Bağlı Trombositopeni
tarzında infiltratlar, kalp büyüklüğünün nor- Nadiren daha önceden duyarlılık kazanmış bir
mal olması ve plevral efüzyonun bulunmaması vericiden anti-platelet antikorlarının pasif trans-
ARDS düşündürmelidir. Eozinofili ve periferik ferine bağlı kanama ve akut transfüzyon reak-
kanda akut ancak geçici olarak nötrofil sayısında siyonuna neden olabilen akut ve ağır bir trom-
düşüş görülebilir. Transfüzyonu takiben ilk altı bositopeni gelişebilir. Bu durumdan genellikle
saatte dispne, hipoksemi ve pulmoner infiltrat- anti-HPA-la antikorları sorumludur. Bu komp-
lar geliştiğinde akla TİAAZ gelmelidir. Ayırıcı likasyona yolaçtığı bilinen vericilerden bir daha
tanıda akut intravasküler hacim yüklenmesi, he- hiçbir şekilde bağış kan alınmamalıdır.(2,11)
molitik transfüzyon reaksiyonları, IgA eksikliği
olan alıcıda gelişebilecek anafilaktik reaksiyon
düşünülmelidir. Dispneyle birlikte artmış sis- İmmünsüpresyon
tolik kan basıncı, juguler venöz basınçta artış,
akciğer grafisinde pulmoner dallanma bölgesin- Cerrahi girişim sırasında transfüzyon alan hasta-
de genişleme, transfüzyonu takiben BNP (B-tip larda postop enfeksiyon riskinin artmış olduğu
natüretik peptit) düzeyinde yükselme transfüz- gözlenmiştir.Tümör rekürensi veya metastazı
yona bağlı akut hacim yüklenmesini destekleyen üzerinde negatif yönde etkisi olduğu çeşitli ça-
bulgulardır. Alıcının ya da vericinin serumunda lışmalarda bildirilmiştir.(12)
lenfotoksik antikorların gösterilmesi TİAAZ ta-
nısını kuvvetle destekler. Transfüzyonu takiben Akut Graft Versus Host Hastalığı
12-36 saat sonra C3 ve C5a düzeylerinde düşüş,
4-7 gün sonra ise kompleman düzeylerindeki Transfüzyon ilişkili Graft Versus Host Hastalı-
belirgin yükselme TİAAZ’yi destekleyen diğer ğı (TaGVHH) alıcı lenfositlerinin alıcıya yer-
bulgulardır. Tedavi destekleyici niteliktedir.(7,8) leşerek çoğalması ve alıcı dokularına saldırması
sonucu oluşur. TaGVHH kan transfüzyonunun
fatal bir komplikasyonudur. Ölüm oranı %80-
Posttransfüzyon Purpura (PTP) 90’dır.(13) Klinikte cilt, karaciğer, gastrointestinal
sistem ve kemik iliği işlev bozukluğu ile karak-
PTP esas olarak kadınlarda görülen sık olmayan terize bir immünolojik atak söz konusudur. Ke-
bir komplikasyondur. Eritrosit, platelet veya gra- mik iliği aplazisi TaGVHH’da ölüm nedenidir.
nülosit konsantresi gibi platelet-içeren bir kan
ürünü transfüzyonunu takiben 5-10 gün içinde Birçok transfüzyon sonrası vericiye ait lenfositler
346
günler ya da haftalarca sürebilen ağır trombo- alıcının immün sistemi tarafından derhal berta-
Konu 3

raf edilebildiğinden GVHH görülmemektedir.


Ancak iki durumda bu komplikasyon ortaya * Febril nonhemolitik transfüzyon reaksi-

Transfüzyon Komplikasyonları
çıkabilmektedir; immün yetmezliği olan alıcılar- yonu en sık görülen transfüzyon reaksiyo-
da ya da immün yetmezlik olmaksızın alıcı ile nu olup genellikle kendini sınırlayıcıdır.
verici arasında kısmi HLA uyumu varlığında. * Geç hemolitik transfüzyon reaksiyonu
İmmünyetmezliği olanlarda gelişen TaGVHH genellikle transfüzyondan 2 ila 10 gün
ilk kez 1965 yılında tarif edilmiş olup takibeden kadar sonra ortaya çıkar. Belirgin bir he-
yıllarda Hodgkin ve non-Hodgkin lenfomalı moliz yoksa genellikle tedavi gerekmez.
hastalarda, kemoterapi nedeniyle immün siste-
mi baskılanmış hastalarda örneğin fludarabin * Bir transfüzyon alıcısında şok, hipotansi-
kullanımı sonrası ve ağır konjenital ya da edinsel yon, anjiyoödem ve solunum sıkıntısı gibi
immün yetmezliği olan hastalarda geliştiği bil- belirtilerle hızlı gelişen anafilaksi tanıda
dirilmiştir.(14) Öte yandan ilk kez 1986 yılında da süratle müdaheleyi gerektiren hayatı
immünyetmezliği olmayan bir alıcıda TaGVHH tehditeden medikal acil bir durumdur.
geliştiği bildirilmiştir.(15) Bu ve daha sonraki bil- Ağır anafilaktik reaksiyon sıklığı 20-50
dirilen olgular immünyetmezliği olan hastalar binde bir olarak bildirilmiştir.
dışında ikinci bir grup alıcının da risk altında * Kan ürünlerinin transfüzyonu akciğer ze-
olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre bir delenmesine yolaçması nadir görülen bir
HLA haplotipi için heterozigot olan alıcılar aynı komplikasyon değildir ancak tespit hata-
haplotip için homozigot olan vericiden transfüz- ları mevcuttur. TİAAZ’nin transfüzyon
yon aldıklarında TaGVHH gelişebilmektedir. sırasında ya da transfüzyonu takiben ilk 6
Vericiye ait lenfositler alıcı tarafından yabancı saatte oluşması tanı için önemlidir. Tüm
görülmemekte ancak verici lenfositleri alıcıya ait kan ürünleri bu duruma neden olabilir.
dokuları yabancı görmekte dolayısıyla immüno-
lojik aktivasyon ve bunun sonucu TaGVHH ge- * PTP bir immün trombositopenik durum
lişmektedir. Özellikle ülkemizde Güneydoğu ve olup ilaç kullanımına bağlı ya da idio-
Doğu bölgelerinde yaygın olarak gerçekleşen ak- patik trombositopenik purpura ile karı-
raba evlilikleri bu durumun göreceli olarak sık- şabilir. PTP gelişen hastalar gebelik veya
lığında artışa neden olabilmektedir.(16) Ek olarak önceki transfüzyonlar nedeniyle yabancı
bir antijene karşı daha önceden hassasiyet
kan bağı olan bir yakınından HLA-uyumlu kan
geliştirmiştir.
ya da kan ürünü alması düşünülen herhangi biri
için de aynı risk mevcuttur. Risk altındaki alıcı- * İmmünyetmezlik gibi TaGVHH riski
larda, kan bileşenlerinin verilmeden önce 25 Gy altındaki alıcılarda, kan bileşenleri veril-
veya üstünde gamma irradiasyonu TaGVHH meden önce 25 Gy veya üstünde gamma
gelişmesini önler. Tüm kan ürünlerinin bu bi- irradiasyonu ile ışınlanmalıdır.
reylere verilmeden önce ışınlanması gerekir. Lö-
kofiltrasyon ışın ihtiyacını ortadan kaldırmaz.
Kaynaklar
Özet 1. Sarı İ, Altuntaş F. Transfüzyon ilkeleri ve erken
komplikasyonlar. Türk Hematoloji Derneği
* Akut hemolitik transfüzyon reaksiyo- Hematolojide destek tedavileri ve infeksiyonlar
nu bir tıbbi acil olup çoğu zaman ABO kurs kitabı, 2007;64-76.
uyumsuzluğu ve kan işleme sürecinde 2. Silvergleid AJ, Immunologic blood transfusion
yapılan işlemsel hatalar sonrası görülmek- reactions. http://www.utdol.com.2012.
tedir. Tedavide esas hedef başta böbrekler 3. de Rie, MA, Engelfriet, CP, von dem, Borne AE.
olmak üzere major organların kanlanma- The serology of febrile transfusion reactions. Vox
sını dolayısıyla işlevini korumak olmalıdır. Sang, 1985;49:126.
347
4. Sanders, RP, Geiger, TL, Heddle, N et al. A re- 11. Pavenski K, Webert KE, Goldman M. Con-
vised classification scheme for acute transfusion sequences of transfusion of platelet antibody:
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

reactions. Transfusion, 2007;47:621. Acase report and literature review. Transfusion


5. Moore SB, Foss ML. Ordering blood for the 2008;48:1981.
wrong patient-getting inside the minds of order- 12. Vamvakas EV, Moore SB. Blood transfusion and
ing physicians. Mayo Clin Proc, 2003;8:1337. postoperative septic complications. Transfusion
6. Pineda AA, Taswell HF. Transfusion reactions 1994;34:714.
associated with anti-IgA antibodies: Report of 13. Linden JV, Pisciotto PT. Transfusion-associated
four cases and a review of the literature. Transfu- graft-versus-host disease and blood irradiation.
sion, 1975;15:10. Transfus Med Rev, 1992;6:116.
7. Toy P, Popovsky MA, Abraham E et al. Trans- 14. Maung ZT, Wood AC, Jackson GH et al. Trans-
fusion-related acute lung injury: definition and fusion-associated graft-versus-host disease in
review. Crit Care Med, 2005;33:721. fludarabine-treated B-chronic lymphocytic leu-
8. Silliman CC, Ambruso DR, Boshkov LK. kaemia. Br J Haematol, 1994;88:649.
Transfusion-related acute lung injury. Blood, 15. Sakakibara T, Juji T. Post-transfusion graft-ver-
2005;105:2266. sus-host disease after open heart surgery. Lancet
9. Mueller-Eckhardt, C. Post-transfusion purpura. 1986;2:1099.
Br J Haematol, 1986;64:419. 16. Agbaht K, Altintas ND, Topeli A et al. Trans-
10. McCrae KR, Herman JH. Posttransfusion pur- fusion-associated graft-versus-host disease in im-
pura: Two unusual cases and a literature review. munocompetent patients: Case series and review
Am J Hematol, 1996;52:205. of the literature. Transfusion. 2007;47:1405.

348
Konu 4

ONKOLOJİK ACİLLER
Dr. Sinan Yavuz

Giriş len-fomalar, kolorektal kanserler, meme kanseri,


yumuşak doku ve kemik sarkomları gibi) olabil-
Kanser çoğu zaman akla, tedavisi mümkün ol- diğince hızlı davranmak esastır.
mayan hastalıkları getirir. Bu düşünce gerek
hastalarda, gerekse sağlık çalışanlarında genel bir Onkolojik aciller oluşum mekanizmalarına göre
karamsarlık hali yaratmaktadır. Toplumun ve üç ana grupta değerlendirilebilir. İlki, yer kap-
doktorların bu bakış açısı çoğu zaman acil klinik layan lezyonlara bağlı bası ya da obstrüksiyon
tablo ile yardıma gereksinim duyan kanser has- tablosudur. Bu grupta süperiyor vena kava send-
talarına, gereken tıbbi girişimlerin yapılmaması- romu (SVKS), spinal kord basısı ve kafa içi ba-
na yol açabilir. Bu durum, tıbbi etik yönüyle de sınç artışı sayılabilir. Metabolik ya da hormonal
kabul edilemeyecek hataların ortaya çıkmasına problemler ikinci grubu oluşturur (hiperürise-
neden olabilmektedir. mi, hiperkalsemi, hiponatrami gibi). Son grup-
ta, tedavi komplikasyonları yer alır.
Onkolojik acil tanımını yapacak olursak, uygun
zamanda, uygun tedavi yönteminin uygulanma-
ması halinde hastanın yaşamını tehdit eden, kan- I. Yer Kaplayan veya
sere bağlı gelişen klinik tablodur. Neden ya kan-
serdir ya da kanser tedavisi ilişkili bir antitedir. Obstrüksiyon Yapan Lezyonlar
Acil servise başvuran bir kanser hastasında önce-
likle göz önünde bulundurulması gereken bazı A. Süperiyor Vena Kava Sendromu
kritik durumlar söz konusudur. Hastada mevcut
olan semptom ve klinik bulguların tümöre mi, Bu tabloya en sık yol açan hastalıklar, akciğer
yoksa başka bir nedene mi bağlı olduğunun ayırt kanseri (%75), lenfoma (%10), tromboz, medi-
edilmesi gerekmektedir. Semptomların ne ka- astinel fibrozis, guatr, aort anevrizmasıdır. Gö-
dar sürede belirgin hale geldiği not edilmelidir. rüldüğü gibi kansere bağlı SVKS toplam olgula-
Kanser hastalığına yönelik kaydedilmesi gereken rın %85’ini oluşturmaktadır.
bilgiler arasında, hastalığın yeni tanı olması, Klinik yakınmaları arasında nefes darlığı, ök-
eski hasta ise hastalıksız ya da progresyonsuz sürük, baş ağrısı, seste kabalaşma ve senkop yer
sağ kalımının sorgulanması, var olan acil klinik alır. Klinik muayenede en belirgin özellikler,
tablonun ortaya çıktığı hastanın son dönemde boyunda venöz dolgunluk, pelerin tarzı ödem
olup olmaması sayılabilir. Tüm bunlar yapılacak (gövde üst kesimi, üst ekstremiteler, boyun böl-
girişimlerin düzeyinin belirlenmesinde akılda gesi), siyanoz ve venöz kollaterallerdir.
tutulması gereken önemli ipuçlarıdır. Yeni tanı
ya da uzun süredir hastalıksız ya da progresyon- Tanısal yaklaşımda klinik şüphe önemlidir. Di-
suz seyir izlemiş bir kanser hastası için agressif rekt akciğer grafisinde mediastinel genişleme
müdahelelerden kaçınmamak ve yaşatmak için tanıyı destekler. Ancak bilgisayarlı toraks to-
optimum çabanın sarf edilmesi gereklidir. Kür mografisi, mediasteni daha iyi göstereceği için,
şansı olan kanserlerde (akut lösemiler, agressif tanıda temel araçtır. Bası yapan kitleden alına-
cak biyopsi (mediastinoskopi ya da bronkoskopi Tedavide acil şartlarda hastanın başının yük-
ile) SVKS’ye yol açan kanserin histolojik tanısı seltilmesi ilk yapılması gereken müdaheledir.
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

için gereklidir. Hiperventilasyon sağlanabilir. Parenteral yüksek


doz kortikosteroid (deksametazon 24-100 mg/
Tedavide amaç altta yatan hastalığın kontro- gün) uygulanmalıdır. Mannitol ek olarak kulla-
lü ve semptomatik iyileşmenin sağlanmasıdır. nılabilir (0.75-1 gr/kg yükleme dozunun ardın-
Acil serviste yapılacak müdahelede intravenöz dan 4-8 x 0.5 gr/kg idame). Hastanın durumu
prednizolon (80 mg) klinik rahatlamaya neden stabil hale geldikten sonra cerrahi tedavi açısın-
olabilir. Ancak diüretik tedavisi tartışmalıdır ve dan öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Eğer
günümüzde önerilmemektedir. operasyona uygun olmadığına karar verilirse,
Altta yatan kanserin histolojik tanısının konma- tüm beyin radyoterapisi planlanmalıdır.
sının ardından, spesifik antitümör tedavi plan-
lanmalıdır.
C. Spinal Kord Basısı
Radyosensitiviteye göre torasik radyoterapi baş-
langıç tedavi seçeneği olabilir (lenfoma, küçük Kanser hastalarının %5-10’unda görülür. Epi-
hücreli akciğer karsinomu, germ hücreli tümör- dural alana invazyon ya da kemik metastazına
ler). Sistemik kemoterapi yine lenfoma ve germ ikincil vertebra kırıklarına bağlı subluksasyonlar
hücreli tümörlerde hızlı yanıt alma olanağı olan sonucu gelişmektedir. Ağrı ilk yakınmadır. Son-
yöntemdir. Bazı uygun olgularda intravenöz ra nörolojik defisit gelişmeye başlar.
stent yerleştirilmesi ya da “by-pass” greft ope-
En sık görüldüğü kanserler arasında meme,
rasyonu tercih edilebilecek invaziv girişimlerdir.
prostat, akciğer, nonhodgkin lenfoma ve multipl
myelom yer alır.
B. Kafa İçi Basınç Artışı Sendromu Tanıda klinik şüphe esas teşkil eder. Vertebral
kolon direkt grafileri kemik yapının entegritesi-
Primer beyin kanserleri ya da büyük kitlelerle
nin değerlendirilmesi açısından hızlı ve güvenilir
karakterize beyin metastazları (akciğer kanseri,
bir yöntemdir. Kemik metastazlarına yönelik ke-
malign melanom, meme kanseri, renal hücreli
mik sintigrafisi tercih edilebilir ancak nörolojik
kanser), subdural hematom, kansere bağlı im-
defisiti belirlenmiş olgularda magnetik rezonans
münosüpresyonun sonucu olarak gelişebilecek görüntüleme tekniği ile lezyonun lokalizasyonu
santral sinir sistemi enfeksiyonları, hiperkoagü- ve şiddetinin hızlı değerlendirilmesi, planlana-
labiliteye ikincil intrakraniyal trombozlar kafa cak olası bir cerrahi tedavinin erkene alınması
içi basınç artışı sendromuna neden olan temel açısından faydalı olacaktır.
etkenlerdir.
Tedavi: Acil serviste spinal kord basısı şüphesiyle
Klinik yakınmalar arasında baş ağrısı, bulantı, izlenen hastalarda yapılması gereken ilk tedavi
kusma, bilişsel işlevlerde bozulma, somnolans yüksek doz kortikosteroid uygulamasıdır. Dek-
sayılabilir. Ayrıca bunların dışında her türlü sametazon 100 mg intravenöz bolus uygulan-
nörolojik defisit ortaya çıkabilmektedir. Klinik malı ve ardından 4 x 24 mg idame dozuna ge-
bulgu olarak şuur değişiklikleri, papil ödemi, çilmelidir. Klinik iyileşme izlenmeli ve tedricen
fokal nörolojik defisit ve bazen meningeal irri- izleyen günlerde doz azaltılmasına başlanmalıdır.
tasyon bulguları gözlenebilir.
Önemli olan cerrahi tedavi endikasyonunun
Tanıda tıbbi öykü ve muayene dışında en önem- hızlı bir şekilde değerlendirilmesidir. Bu aşama-
li yöntem magnetik rezonans görüntülmedir. da hastanın altta yatan kanserinin türü, tıbbi
Hassasiyeti bilgisayarlı tomografiden daha yük- geçmişi göz önünde bulundurulmalı, multidi-
350 sek olduğu için tercih edilmelidir. sipliner yaklaşımla cerrahi kararı verilmelidir.
Konu 4

Cerrahi tedavinin uygun olmadığı olgularda pal- çük hücreli dışı akciğer kanserleri ve baş-boyun
yatif radyoterapi tercih edilmesi gereken önemli kanserlerinde paraneoplastik olarak gelişir. Bu-

Onkolojik Aciller
bir tedavi yöntemi olacaktır. Sistemik kemotera- nun dışında, antineoplastik ajanlardan bazıları
pinin sınırlı kanser olguları dışında acil tedavide (siklofosfamid, ifosfamid, platin analogları ve vin-
yeri yoktur. ka alkaloidleri gibi) da bu tabloya neden olabilir.

Laboratuar olarak hastada hiponatremi (< 130


mEq/l), hipoürisemi, kan üre azotunun düşük-
II. Metabolik Aciller lüğü, idrar osmolalitesinde ve idrar sodyum atılı-
mında artış saptanır. Hipoosmolar hipnatremi söz
A. Tümör Lizis Sendromu konusudur (Bkz. Serum sodyum bozuklukları).
Proliferasyon hızı yüksek tümörlerde spontan Tedavisinde en önemli uygulama sıvı kısıtla-
olarak ya da antitümör tedaviyi takiben gelişen masıdır. Eğer yukarda bahsi geçen antitümör
önemli bir metabolik acildir. Özellikle mitotik ilaçlara bağlı olduğu düşünülürse, bu ilaçların
indeksi çok yüksek Burkitt lenfoma, akut löse- kesilmesi gereklidir. Ciddi ve semptomatik hi-
miler, agresif lenfomalar, tümör lizis sendromu-
ponatremi varlığında intravenöz hipertonik sod-
nun en sık görüldüğü kanserlerdir. Germ hücreli
tümörler ve küçük hücreli akciğer kanserlerinde yum klorür infüzyonu denenebilir.
nadiren ortaya çıkıyor olmasına karşın, solid or-
gan kanserlerinde bu klinik tabloya az rastlan-
maktadır. C. Laktik Asidoz
Hematolojik kanserlerin remisyon indüksiyon Bilindiği gibi kanser hücrelerinde yoğun olarak
kemoterapileri sonrasında sıklıkla karşımıza anaerobik glikoliz gerçekleşmektedir. Bunun
çıkmaktadır. Hastada hiperürisemi, hiperkale- sonucunda yoğun laktik asid birikimi ortaya çı-
mi, hiperfosfatemi, hipokalsemi ve serum LDH kar. Karaciğer ve böbreğin laktik asid birikimine
düzeyi artışı tipik metabolik anormalliklerdir. karşı koruyucu limitleri aşılırsa ya da karaciğer/
Bu elektrolit bozukluklarına bağlı olarak, haya- böbrek fonksiyonlarında ileri derecede bozulma
ti organlardan kalp ve böbrek tehdit altındadır.
söz konusu ise laktik asidoz kaçınılmaz olacaktır.
Ürik asid nefropatisi ve akut böbrek yetersizliği,
kalpte aritmiler ölüm nedeni olabilir. Serum laktik asit seviyesi 5 mEq/l’nin üzerinde-
dir ve serum pH’sı 7.35’in altındadır.
Tedavi: Tümör lizis sendromu bulguları sap-
tandığında intravenöz yoğun sıvı replasmanına En sık olarak yaygın karaciğer metastazlarıyla ka-
başlanmalıdır. İzotonik sodyum klorür infüzyo- rakterize hastalarda gözlenmektedir. Genel olarak
nu, kalp ve pulmoner fonksiyon yeterliliği göz ileri evre kanser olgularında ortaya çıkar. Ölüm
önünde bulundurularak yapılmalıdır. Günlük oranı yaklaşık %60-90 arasında değişir.
3 litre/m2 sıvı verilmelidir. Hiperürisemiye yö-
nelik allopürinol 300-900 mg/gün dozlarında Klinikte kardiyak aritmi, hipotansiyon ve sonuç-
başlanmalıdır. Renal parankimde ürik asid pre- ta kardiyovasküler kollaps olarak karşımıza çıkar.
sipitasyonunun engellenmesi için idrar alkali-
nizasyonu sağlanmalıdır. Fosfor ve potasyum Tedavi agresif olmalıdır. Vazopressörler, intrave-
bağlayıcılar oral yoldan denenebilir. Hastalarda nöz sıvı replasmanı, bikarbonat infüzyonu (her
eğer bu yaklaşımlar yanıt vermez ise hemodializ ne kadar tartışmalı olsa da) ve hemodializ kulla-
önemli ve etkin bir tedavi seçeneğidir. nılması gereken tedavi yöntemleridir.

B. Uygunsuz ADH Salgılanması- D. Hiperkalsemi


Hiponatremi
Kanser hastalarında başlıca iki mekanizmayla
Tüm kanser hastalarının yaklaşık %4’ünde gö- hiperkalsemi gelişmektedir. İlki, kemik metas-
rülür. En sık küçük hücreli akciğer kanseri, kü- tazlarıdır. İkincisi ise, malignensinin humoral 351
hiperkalsemisi olarak nitelendirilen ve parane- nulması için yeterlidir. Eğer vücut sıcaklığı 380C
oplastik bir sendrom olarak gelişen hiperkalse- ise, bir saat aralıklarla yeniden ölçülen iki benzer
Bölüm 6. Hematolojik-Onkolojik Aciller

midir. Burada daha çok kanser hücrelerinden değer, devam eden ateşin varlığını göstereceği
salgılanan parathormon ilişkili peptid (PTHrP) için yine bu olgular febril nötropeni olarak ka-
patogenezden sorumludur. bul edilmelidir.

İleri evre kanser olgularının %10-20’sinde görü- Febril nötropeni sıklıkla kemik iliğinin etki-
lür. En sık görüldüğü kanserler arasında multipl lendiği hematolojik kanserlerin indüksiyon ke-
myelom, meme kanseri, renal hücreli kanser, moterapileri sonrasında gelişmektedir. Ancak
akciğer kanseri, baş-boyun kanserleri sayılabilir. kemik iliği rezervi iyi olan diğer kanser hastala-
rında da uygulanan yoğun kemoterapiler ya da
Klinik bulgu ve yakınmalar, bulantı, kusma,
geniş alan radyoterapileri sonrasında da ortaya
kabızlık, poliüri ve şuur değişiklikleridir. Mua-
çıkabilmektedir.
yenede ilaveten dehidratasyon ve aritmi sapta-
nabilir. Sepsis sendromu ve septik şoka bağlı yüksek
mortalite nedeniyle acil antimikrobiyal tedavi
Tedavisinde yoğun intravenöz sıvı replasmanı
gerektiren bir tablodur.
öncelikli olarak uygulanmalıdır. İzotonik sod-
yum klorür 3-5 l/m2 hacminde, kalp ve akciğer İlk değerlendirmede ayrıntılı tıbbi öykü ve dik-
fonksiyonları yakından izlenmek şartı ile veril- katli yapılmış fizik muayene oldukça önemlidir.
melidir. İntravenöz furosemid kalsiürik etkisiy- Nötropeniye bağlı olarak inflamasyon yanıtı-
le tercih edilecek bir diğer ilaçtır. Sadece bu iki nın baskılanmış olması, enfeksiyon semptom
uygulama ile serum kalsiyum seviyesinde 2 mg/ ve bulgularını gizleyebilmektedir. Fakat yine de
dl’lik bir azalma sağlanabilir. gereken tüm incelemeler titizlikle yapılmalıdır.
Hastadan kan kültürleri, idrar kültürü ve olası
Serum kalsiyum seviyesinin 15 mg/dl’nin üze-
rinde olduğu olgularda cilt altı ya da intramus- bir odak varlığında ilgili yerden alınacak kültür
kuler kalsitonin (4-8 IU/kg3 saatte bir; ilk 48-72 örnekleri enfeksiyon etkeninin tespiti ve anti-
saat süresince), intravenöz bisfosfonatlar (zoled- mikrobiyal ilacın doğru seçimi açısından hayati
ronik asid 4 mg, pamidronat 90 mg, ibandronat önem taşımaktadır.
6 mg) acil olarak kullanılmalıdır. Hastanın tanısı, almış olduğu kemoterapi ya da
Bisfosfonatların etkileri 3-5. günlerde başlaya- radyoterapinin cinsi, mukozitin varlığı, şüpheli
cağı için akut etki sağlamak adına kalsitonin bir enfeksiyon odağının varlığı, ampirik anti-
tedavisi kısa süreli olarak eş zamanlı başlanma- mikrobiyal tedavinin seçiminde mutlaka göz
lıdır. Lenfoma ve myelom gibi kanserlere ikincil önünde bulundurulması gereken bilgilerdir.
hiperkalsemi olgularında intravenöz kortikoste- Öncelikle hastalar parenteral antibiyotik teda-
roid tedavisi (prednizolon 80 mg/gün) ek fayda visine alınmalıdır. Mirobiyolojik tetkikler için
sağlayabilmektedir. Hemodializ son seçenekler örneklerin alınmasını takiben en kısa zamanda
arasında önemli bir alternatiftir. intravenöz geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi
başlanmalıdır. Seçilecek antibiyotiğin belirlen-
mesinde enfeksiyonun toplumda ya da hastane-
III. Tedavi Komplikasyonları de kazanılmış olması öncelikli olarak bilinmesi
gereken konudur.

A. Febril Nötropeni Klinik bulgu ve yakınmalara göre olası enfeksi-


yon ajanı tahmin edilebilir ve ona yönelik teda-
Kanda mutlak nötrofil sayısının 500/mm3’ün vi başlanabilir. Özellikle gram negatif ve gram
altında olması ve bir kez 38.30C ölçülen vücut pozitif mikroorganizmaları kapsayan ajanlar tek
352 sıcaklığının varlığı febril nötropeni tanısının ko- ya da kombine olarak seçilebilir. Burada hastane
Konu 4

florası ve antibiyotik direnç paterninin bilinmesi Özet


hayati önem taşımaktadır. Bu durum hastanede

Onkolojik Aciller
kazanılmış enfeksiyonların tedavisinde mutlaka * Kanser hastalarında görülen ve hayatı
hatırlanması gereken bir yol haritasıdır. tehdit eden klinik tablolar arasında en sık,
febril nötropeni, spinal kord basısı, süpe-
İlk doz uygulanacak antibiyotikler arasında an- riyor vena kava sendromu ve hiperkalsemi
tipsödomanal etkinliği yüksek 3. kuşak sefalos- yer alır.
porinler (seftazidim, sefoperazon/sulbaktam), 4. * Tespit edilmesi halinde hızlı hareket edil-
kuşak sefalosporin (sefepim), üreidopenisilinler meli ve hospitalizasyon sağlanmalıdır.
(piperasilin/tazobaktam), karbapenemler (imi-
* Tedavi yaklaşımını belirleyen altta yatan
penem, meropenem) sayılabilir. Bu ilaçlar mo- hastalığın biyolojik karakteri ve hastanın
noterapi şeklinde kullanılabileceği gibi aminog- genel performansıdır.
likozidlerle (amikasin) kombine olarak da tercih
* Her bir klinik acil olgu, kendi içinde de-
edilebilir.
ğerlendirilmeli ve en doğru tedavi kararı
Özellikle stomatit, ya da tünel enfeksiyonu, da- verilmelidir.
mar giriş yeri enfeksiyonları gibi stafilokoksik * Akıldan çıkarılmaması gereken en önemli
enfeksiyon şüphesi olan hastalarda vankomisin nokta, hastanın kanser hastası olması ne-
ya da teikoplanin ile kombinasyonları daha deniyle gereksinim duyduğu tedaviden
akılcı olacaktır. mahrum bırakılmamasıdır.

Eğer febril nötropeni ile gelen hastada, şok tab-


losu varsa antipsödomanal ilaçlar ile antistafi- Kaynaklar
lokoksik ilaç kombinasyonu ilk tercih edilmesi
1. DeVita, Hellman, and Rosenberg’s Cancer:
gereken ilaçlardır.
Principles & Practice of Oncology, Chapter 58.
Oncologic Emergencies, Eighth Edition, 2008
2. Holland, Frei. Cancer Medicine 6 Section 40:
Oncologic Emergencies,2003.

353
BÖLÜM 7

ENFEKSİYON ACİLLERİ

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Antibiyotik Seçiminde Genel İlkeler ..............................................................................357


Dr. Yeşim Taşova

Konu 2. Solunum Yolu Enfeksiyonları .........................................................................................367


Dr. Murat Yücel, Dr. Hüseyin Çebiçci, Dr. Nurullah Günay

Konu 3. Gastroenteritli Hastaya Yaklaşım ...................................................................................373


Dr. Mehmet Okumuş

Konu 4. Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları ...............................................................................383


Dr. Behice Kurtaran

Konu 5. Cilt ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları ..........................................................................393


Dr. Aslıhan Candevir

Konu 6. Sepsis ..................................................................................................................................401


Dr. Sevilay Vural, Dr. Figen Coşkun
Konu 1
ANTİBİYOTİK SEÇİMİNDE
GENEL İLKELER
Dr. Yeşim Taşova

Giriş 4. Hastanın antibiyotik kullanım süresi art-


tıkça dirençli bakteriler ile kolononizasyon
Antibiyotikler tüm dünyada reçete edilen ilaçla- görülme oranı artar.
rın 1/3’ini oluşturmalarına rağmen kullanımları 5. Hastane enfeksiyonlarında direnç toplum
en az kontrol altına alınan ilaçlardır. Antibiyo- kökenli olanlardan daha fazladır. Antibiyo-
tikler kullanım ilkeleri en az sorgulanan en pa- tik direncinin oluşması ve yayılmasını ön-
halı ilaçlardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde lemeye yönelik stratejiler maliyeti de azalt-
antibiyotiklere yılda 7 milyar dolar harcanmak- mayı sağlamaktadır. Bunun için antibiyotik
tadır. Kullanımları sırasında oluşan maliyetlerine kullanımının yönetimi ile dirençli bakte-
ek olarak yol açtıkları direnç ve yan etkilerinin rinin seçilmesinin önlenmesi ve enfeksi-
de maliyeti hesaplandığında kolaylıkla en paha- yonların kontrolü ile dirençli bakterinin
lı ilaçlar olarak nitelendirilebilir. Antibiyotikler yayılımının önlenmesi birlikte bir bütün
direnç sorunlarının yönetimine ek olarak far- olarak algılanması gerekmektedir.(4,6,8,9) An-
makokinetik ve farmakodinamik parametrelere tibiyotiklerin uygun kullanımı antibiyotik
dayalı nerede ise kişisel hale gelen antibiyotik direncinde, yoğun bakım enfeksiyonlarının
kullanımı, yan etkileri, ilaç etkileşimleri ve ma- insidansında, enfeksiyon ile ilişkili ölümler-
liyeti nedeni ile başlı başına bir uzmanlık alanı de, dirençli bakteriler ile kolonizasyonda ve
olacak kadar özelleşmiş bir konudur. Gelişmek- tedavi maliyetinde azalmayı sağlamıştır.(9)
te olan ülkelerde buna gelmeden önce aşılması
Uygun antibiyotik kullanımı için mikroorga-
gereken en önemli konu antibiyotik kullanımın
nizma ve konağa ait pek çok faktörün birlikte
önemli ve ciddi bir iş olduğunun tüm doktorlar
değerlendirilmesi gereken bir konudur. Kullanı-
tarafından kabul edilmesinin sağlanmasıdır.(1-4) lacak antibiyotiğin etki spekturumu, yan etkileri
Hiç kimsenin sonuçları bu kadar vahim olan ve ilaç etkileşimlerinin hesaba katılması kaçınıl-
ve bu kadar pahalı ilaçları kullanırken bu denli mazdır. Direnç paternlerinin takip edilmesi anti-
rahat olmaya hakkı yoktur. Uygun olmayan an- biyotik kullanıcılarının bu dönemde artık takip
tibiyotik kullanımı ile direnç gelişimi arasındaki etmez ise başarısızlıklarını arttıran bir konudur.
ilişkiyi destekleyen çalışmaların sonuçları özet- Yine en iyi antibiyotiği seçmek için konak fak-
lendiğinde(5-7): törlerinin de gözden geçirilmesi gereklidir.(8,9)
Antibiyotik kullanmaya başlamadan önce hızla
1. Antibiyotik kullanımındaki değişiklik direnç gözden geçirilmesi gereken durumlar vardır:
görülme sıklığında değişiklik ile paraleldir. • Gerçekten enfeksiyon var mı?
2. Önceden antibiyotik kullanımı dirençli • Enfeksiyon var ise en olası etken veya etkenler
bakteriler ile enfeksiyona yol açar. nedir?
3. Hastanelerde direncin en yüksek olduğu • Etken nasıl saptanmalıdır?
alanlar antibiyotik kullanımının en yoğun • Enfeksiyonun yeri
olduğu alanlardır. • Konak faktörleri
Enfeksiyonun Varlığı: Antibiyotik kullanmaya morfo nükleer lökositlerin saptanması şigelloz,
karar vermeden önce ilk sorulması gereken soru salmonelloz gibi etkenler ile gelişen inflamatu-
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

gerçekten enfeksiyon var mı olmalıdır. Ateşin var bir enfeksiyonun göstergesi olarak yorum-
en önemli nedeni enfeksiyon olmak ile birlikte lanırken viral gastroenteritlerde PMNL yoktur.
antibiyotik kullanmayı gerektiren bir ateş olup Ancak Balgam, “buffy coat” gibi örneklerde bir
olmadığının saptanması her zaman o kadar ko- de PMNL içinde fagosite edilmiş bakteri veya
lay olmamaktadır. Hele bilgilerin yenilenmedi- mantarın gösterilmesi de enfeksiyon için önemli
ği durumlarda bu bilgisizlikleri kapatabileceği bir kanıttır. Etkenin hızlı saptanmasına yönelik
düşünülen yamalar olarak görülmektedir. Bu olarak geliştirilen antijen saptamaya yönelik im-
nedenle özellikle gelişmekte olan ve antibiyotik munolojik yöntemler (lateks aglütinasyon, ELI-
kullanımının kontrol altına alınamadığı ülkeler- SA) ve yeni moleküler teknolojiler (DNA prob-
de gerek hastanelerde gerek toplumda kanıta da- ları, polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) önemli
yalı olmadan empirik ve profilaktik antibiyotik gelişmelerdir.(3)
kullanım gerekçeleri oldukça geniştir. Hastaneye
Etken: Bakteriyel kültürler ile etkenin izole edil-
yatan hastaların % 25-40’ı antibiyotik kullan-
mesi kesin tanı için önemlidir. Ayrıca etkenin
maktadır. Bunların % 70’inde enfeksiyon ka-
özelliklerinin saptanması antibiyotik tedavisinin
nıtı yoktur. Antibiyotikler doktorların kendini
doğru yapılması için gereklidir. Kültürün antibi-
güvende hissetmesini sağlayan veya enfeksiyon
yotik tedavisine başlamadan alınması gereklidir.
kontrol önlemlerindeki aksaklıkları kapatan ilaç-
Aksi taktirde antibiyotik tedavisi başlar başlamaz
lar değildir. Bu nedenle antibiyotik kullanım ge-
kültür steril olacak ancak canlı mikroorganizma
rekçelerinin iyice irdelenmesi gereklidir.(2,3,7,10-13)
vücutta yaşamına devam edebilir. Ayrıca etkeni
Enfeksiyon Etkeninin Saptanması: Etkenin izole etme imkânı olmadığında şüphe edilen
saptanması doğru antibiyotik kullanımı için ge- bakteriyel enfeksiyonun yerine göre en olası et-
reklidir. Klinik belirtiler bakteriyel enfeksiyon kene yönelik antibiyotik tedavi başlanabilir. Ör-
şüphesini uyandırılabilir. Etkenin saptanması- neğin pürülan tonsillit, ateş ve lenfadenopatisi
na yönelik ilk değerlendirme örneğin nereden olan bir kişide en olası etken’dir. Komplike ol-
ve nasıl alınacağının belirlenmesidir. Klinik mayan sistit veya pyelonefritte etken genellikler
bulgular çoğu kez bu kararı vermede yararlıdır. ve diğer gram negatif enterik bakterilerdir.(3,13)
Enfeksiyon etkenlerinin saptanmasına yönelik
Bakteriyel etkenlerin antibiyotik duyarlılık pa-
tetkikler kan kültürü, bakteriyolojik boyalar ile
tenlerinin bilinmesi uygun antibiyotik tedavisi-
yapılan yayma ve klinik olarak enfeksiyonun
ne başlanması için en önemli kanıttır. Bakterile-
saptandığı bölgeden kültür alınması ilk yapılma-
rin antibiyotiklere duyarlılıkların zaman içinde
sı gereken tetkiklerdir.(2,3,7) Piyojenik bakterile-
değişmesi, bir bakteri türünün bölgelere, hasta-
rin saptanması birkaç yöntem ile olabilir. Gram
nelere ve ünitelere göre farklı duyarlılık patenleri
boyama en hızlı, ucuz ve basit testtir. Mikroor-
olabileceği için her fırsatta etkenin izole edilmesi
ganizmanın varlığı, predominant mikroorganiz-
ve duyarlılığın saptanması gereklidir. Bu veriler
ma ve mikroorganizmanın morfolojisi hakkında
sadece o hasta için değil ayrıca elde edilen so-
bilgi veren bu yöntem antibiyotik kullanıma
nuçların birikmesi ile oluşan istatiksel veriler
gerekçesi olup olmadığını ve hangi sınıf antibi-
ampirik tedavi ve profilaksi uygulamalarına da
yotik kullanılması gerektiğini ortaya koyabilir.
ışık tutacaktır.(9,10,14-16)
(1,2,7)
Pürülan materyal, serebrospinal, sinoviyal,
periton gibi normalde steril alanlardan veya id- Antibiyotik: Tedaviye başlamak için kültür so-
rar gibi örneklerden gram boya yapılarak bakteri nucu beklenmeli midir? Bu sorunun yanıtı en-
mantar gibi etkenlerin gösterilmesi enfeksiyon feksiyonun türüne ve hastanın durumuna göre
varlığını gösterir. Yine diyaresi olan hastalarda değişebilmektedir. Kültür sonuçları en iyi ihti-
358
dışkı incelemesinde boyalı preparat ile poli- mal ile 36-48 saatte gelmektedir. Sepsis belirti-
Konu 1

leri olan bir hastada ilk 8 saatte başlanan tedavi veya beta-laktam antibiyotikler ile öldürülmesi
hayatta kalımı etkileyen en önemli faktörler- için aminoglikozidlere ihtiyaç duymaları gibi.

Antibiyotik Seçiminde Genel İlkeler


dendir. Öte yandan akut bakteriyel menenjitte Bakterisit veya bakteriyostatik antibiyotik se-
hasta acile geldiğinde değerlendirme dahil ilk çilmesini etkileyen diğer bir faktör hastaya ait
30 dakikada tedavinin başlanması klinik seyri faktörlerdir. Örneğin hasta nötropenik ise veya
olumlu yönde etkilemektedir. Akut pyelonef- menenjiti, endokarditi varsa bakterisit bir anti-
ritte tedaviyi kültür sonucu çıkana kadar bekle- biyotiğin seçilmesi kaçınılmazdır.(2,3)
mek ürosepsis gelişimini garantileyecektir. Yine
modern tıbbın bir sonucu olarak yaşam süreleri Antibiyotiğin bakterisit etkinliği zamana veya
artan immunsuprese hastalar hastane acil servis- konsantrasyona bağlı olabilir. Aminoglikozid-
lerinin giderek artan konuklarıdır. Bu hastaların ler ve florokinolonlar gibi konsantrasyona bağlı
örneğin nötropenik durumda hastaneye başvur- öldüren antibiyotikler ne kadar yüksek dozda
ması empirik tedavinin en önemli gerekçeleridir. verilirse o kadar hızlı ve tam öldürme işlevini
Yine derin boyun enfeksiyonu şüphesi olan bir gerçekleştireceklerdir.
hastada hemen antibiyotik tedavisine başlanma-
Öte yandan zamana bağlı bakterisit etkili olan
lı ve materyal alma ile vakit kaybedilmemelidir.
beta laktam gibi antibiyotiklerin öldürme işle-
Kısacası antibiyotik kullanımına başlamadan
vini gerçekleştirmeleri için 6-8 saate ihtiyaçları
yukarıdaki soruların hızla gözden geçirilmesi ve
vardır. Konsantrasyonun belli bir seviyenin üs-
empirik tedavi endikasyonunun gerekçeleri var
tüne çıkması öldürmenin hızı ve etkisini etkile-
mı? yok mu? araştırılmalıdır.
mez. Bu antibiyotiklerde önemli olan bu sürede
Hangi antibiyotik sorusunun yanıtı enfeksi- antibiyotik konsantrasyonun minimal inhibitör
yonun yeri, literatür bilgilerine göre enfeksi- konsantrasyonun (MİK) üstünde olmasıdır. Ay-
yon tipine göre en olası etken veya etkenler ve rıca bazı antibiyotiklerin post antibiyotik etki-
bunların duyarlılıklarının bilinmesi ile saptanır. ye yani MİK altında ilaç konsantrasyonlarının
Kullanılacak antibiyotiğe karar verdikten sonra da bakteri üremesini inhibe edici özelliğe sahip
antibiyotiğin özelliklerinin gözden geçirilmesi olması önemli bir üstünlük sağlamaktadır. An-
gereklidir. Mikroorganizma saptansın veya sap- tibiyotik sonrası etki farklı antibiyotiklerde ve
tanmasın kullanılacak antibiyotiğin duyarlılık mikroorganizmalarda değişiktir. Örneğin floro-
paterni gözden geçirildikten sonra antibiyotiğin kinolonların bu etkisi gram negatif bakterilerde
farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri- uzun iken beta laktam antibiyotiklerin aynı grup
nin enfeksiyonun tedavisi için uygun olup ol- bakteri için oldukça kısadır. Uzun post antibiyo-
madığının değerlendirilmesi gereklidir.(15,16) tik etkisi olan antibiyotiklerin daha uzun aralık-
lar ile verilebilir.(3,15-17)
Bakteriyostatik (bakterinin üremesinin engel-
lenmesi) ve bakteriyosit (bakterinin öldürül- Antibiyotiğe ait farmakolojik veriler antibiyo-
mesi) etkinlik belli bir antibiyotik için veya her tiğin farmakokinetik ve farmakodinamik özel-
mikroorganizma için aynı olmayabilir. Örneğin likleri hakkında bilgi verir. Farmakokinetik ve
kloramfenikol, tetrasiklin, klindamisin, sulfo- farmakodinamik özellikler kullanılarak yapı-
namidler bakteriyostatiktir. Ancak kloramfeni- lan antibiyotik tedavisi daha etkili, daha ucuz
kol pnömokok, meningokok ve Haemophilus ve daha az yan etkisi olan bir uygulamadır. Bu
influenzae için bakteriyosid etkinliğe sahiptir. nedenle son zamanlarda klinik farmakoloğun
Makrolidler ilaç konsantrasyonuna, inokulasyon önemi artmış hatta hastaya ve onu enfekte eden
miktarına ve üreme oranına göre bakterisit veya mikroorganizmaya özel antibiyotik reçetelenir-
bakteriyostatik olabilirler. Yine bazı antibiyo- ken farmakologun yorumlarına başvurulması
tiklerin bazı bakterileri öldürmesi için başka bir gündeme gelmiştir. Antibiyotik reçeteleyen her
antibiyotiğe ihtiyacı olabilir. Örneğin türlerinin klinisyenin de bu parametreleri yorumlayabil-
bakteri hücre duvarına etki eden glikopeptid mesi gereklidir.(3) 359
Farmakokinetik parametreler biyoyararlanım. antibiyotiğin daha etkili kullanılması hem daha
(F); maksimal serum konsantrasyonu (Cmax); ilaç az yan etkinin görülmesi hem de daha ucuz bir
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

verildikten sonra Cmax ulaştığı zaman (tmax); elimi- tedavi için gereklidir.
nasyon yarı ömrü (tmax); ve konsantrasyon-zaman
Yaşa bağlı olarak mide asidi, renal ve karaciğer
eğrisi altında kalan alan (AUC)’dir.
fonksiyonları gibi bazı fonksiyonlarda yaşa bağlı
İntravenöz verilen ilaçların biyoyararlanımı %100 olarak fizyolojik veya patolojik değişiklikler ola-
iken, oral verilen antibiyotiklerinki emilen ilaç bilir. Renal fonksiyonlar 2-12 aya kadar yetersiz-
miktarına göre değişir. Bir antibiyotiğin enfeksi- dir. Bu nedenle böbrekten atılan antibiyotikle-
yon bölgesinde etkili olması için lipofilik ilaçlar- rin yarı ömrü uzundur. Bu nedenle yenidoğanda
penisilin ve aminoglikozidlerin dozu ayarlan-
da olduğu (kloramfenikol gibi) doku dağılımının
malıdır. Yaşlılarda ise yaş ilerledikçe fizyolojik
iyi olması gerekir. Böylece biyolojik membranlar-
olarak renal fonksiyonlar azalır. Örneğin yüksek
dan geçebilir ve dokularda etkili konsantrasyon-
doz beta laktam antibiyotiklerin serum seviyesi
lara ulaşabilir. İlacın plazmada proteine bağlanma
fazladır ve yan etkilerin görülme olasılığı da ar-
oranının da dağılımı etkilediği düşünülmektedir. tar. Yine yaşlılarda aminoglikozidlerin ototoksi-
Proteine bağlanma geri dönüşümlü olmak ile tite etkisinin görülme olasılığı fazladır.(1,3)
birlikte klinik önemi halen açık değildir. Ancak
genel olarak kabul edilen proteine bağlanma ora- Karaciğer fonksiyonları yenidoğanda tam geliş-
nı yüksek olan antibiyotikler az bağlananlara göre mediği için örneğin kloramfenikol inaktive edi-
daha az beyin omurilik sıvısına veya apseye geçer. lemez ve gri sendroma yol açar. Sulfonamidler
de aynı nedenle yenidoğanda kernikterusa yol
Farmakodinamik parametreler ilaç konsant- açtığı kullanılmayan antibiyotiklerdendir (Bkz.
rasyonu ile bu konsantrasyonda enfeksiyon böl- Yenidoğan acilleri) Yaşlılarda hepatoksik ilaçla-
gesinde ilacın antibakteriyel etkilerini gösteren rın yan etkileri daha fazla görülmektedir. Örne-
farmakokinetik özelliklerinin değerlendirildiği ğin izoniazid hepatotoksititesi < 20 yaşında hiç
parametrelerdir. Cmax/MİK (Pik/MİK), AUC. görülmez iken > 50 yaşında %2,3 oranına çık-
(EAA)/MİK, t > MİK’dir. AUC (EAA)/MİK ve maktadır.(3,16,17)
Cmax/MİK, konsantrasyona bağlı bakterisit etkisi
Gastrik asidite de yaşla değişir. Çocuklarda 3 ya-
olan antibiyotiklerin aktivitesini gösteren oran-
şına kadar erişkinlerinde yaklaşık 1/3’ünde gast-
lardır. t > MİK ise zamana bağlı öldürme akti-
rik asiditenin düşmesi nedeni ile penisilin gibi
vitesi olan antibiyotiklerin öldürme aktivitesini
antibiyotiklerin emilimi artar iken kinolonlar ve
gösterir.(3) ketokanozolün emilimi bozulur.(2,16)
İlacın metabolize edildiği yer hem etkinlik, hem Tetrasiklinler kemik ve diş yapılarına geri dö-
de ilaç etkileşimleri açısından önemlidir. İnaktif nüşümsüz olarak bağlandıkları ve plasentadan
olarak böbrekten atılan bir antibiyotiğin idrar geçebildikleri için gebelerde son trimestirde ve
yolu enfeksiyonlarında işe yaramayacağı açıktır. çocuklarda da 8 yaşına kadar kullanılmamalıdır.
İlacın yarı ömrünün doz aralıklarının belirlen- Kinolonlar da genç hayvanlarda kartilaj harabi-
mesinde önemlidir. Konağın böbreklerinin veya yatı ve artropatiye yol açtıkları için 16-18 yaşına
karaciğerinin durumu ise ilacın atıldığı yerin de- kadar olan dönemde kullanılmamalıdır.(1,17)
ğerlendirilmesini zorunlu kılar.(3, 13,17)
Yaşlılarda bazı ilaçlara karşı hipersensitivite re-
Konak ve Antibiyotik Seçimi: Konak faktör- aksiyonlarının ve yan etkileri yaşlılarda daha sık
leri antibiyotik seçimini etkiler. Ancak çoğu görülmektedir. Olasılıkla erişkinlerin bu ilaçlar
kez antibiyotik reçetelenirken sadece karaciğer ile daha önce karşılaşmış olması ile açıklanan bu
veya böbrek fonsiyonlarının göz önüne alınması duruma bir örnek aminoglikozidlerin yaşlılarda
olarak yorumlanan bu bölümüm başka para- daha sık geri dönüşümsüz koklear hasara yol aç-
360 metrelerinin de titizlikle değerlendirilmesi hem masıdır.(3)
Konu 1

Yaşlılarda antibiyotik kullanımında göz önün- sı önerilmez. Yine florokinolonlar, pirazinamid,


de bulundurulması gereken durumlar.(18) trimetoprim de gebelerde teratojenik etkileri ne-

Antibiyotik Seçiminde Genel İlkeler


deni ile kullanılması önerilmeyen antibiyotikler-
1. Hastanın ilaç öyküsü dahil tüm medikal
öyküsü dikkatle alınmalıdır. Hastalık ilaç dir. Tetrasiklinin fötüsda dişlere etkisi, gebede ka-
ile ilişkili olabilir veya ilaç etkileşimleri raciğer yetmezliği, pankreatit gibi etkileri vardır.
olabilir. Aminoglikozidler plasentadan geçer. Tüberküloz
tedavisi için verilen streptomisinin fetal toksiti-
2. Sadece spesifik ve akılcı endikasyonlarda
tesi olabileceği unutulmamalıdır. Yine gebelerde
reçete yazılmalıdır. Yazılan ilaçların far-
dağılım hacmi arttığı için ampisilin dozunun
makoloji bilinmelidir.
gebelerde daha fazla verilemesi gereklidir. Diğer
3. İlaç tedavisinin amacı tanımlanmalıdır. antibiyotikler için bu durum açık değildir.(2,3,13)
4. İlaç etkileşimleri ve reaksiyonları konu-
sunda uyanık olunmalıdır. Laktasyon döneminde ise nalidiksik asit ve sul-
5. Mümkün olduğunca ilaç rejimini basit- fonamidler anneye verildiğinde G6PD eksikliği
leştirilmeli olan çocuklarda hemolize yol açar. Yine yenido-
ğan döneminde prematürlerde daha fazla oranda
6. İlaca uyumu ve etkinliği düzenli olarak
anneye sülfonamid verildiğinde bebekte kernik-
kontrol edilmelidir.
terus gelişebilir. Tetrasiklin ise çocuklarda kemik
Bazı genetik ve metabolik hastalıklar antibiyo- ve dişlerde geri dönüşümsüz şelatlar oluşturarak
tiklerin toksik etkilerini arttırabilir. İzoniazidin hasara yol açabilir.(2,3,13)
hızlı asetilatörü kişilerde (Asya’da bu kişiler daha
fazladır) polinörit ve hepatotoksitite daha sık Antibiyotik kullanımı sırasında karaciğer ve
görülür. Glikoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi ge-
olan kişilerde de sulfonamidler, nitrofurantoin, reklidir. İlaçların metabolize edilmesi ve atılması
furazolidon, kloramfenikol gibi ilaçlar hemoli- bozulduğunda serum ve/veya dokuda fazla kon-
zi arttırırlar. Diyabeti olan kişilerin kullandığı santrasyonda biriken antibiyotiğin yan etkileri-
sülfonilüre grubu ilaçlar ile sulfonamidler veya nin görülme olasılığı artacaktır. Böbrek pek çok
kloramfenikol kullanıldığında hipoglisemik etki antibiyotiğin atıldığı organdır. Böbrek fonksiyon-
artar. Sefalosporin, tetrasiklin, penisilin, strepto- larında bozulma olduğunda bu yolla atılan ilaçla-
misin gibi bazı antibiyotikler idrar şekerini öl- rın dozlarının ayarlanması gerekir. Bu durumda
çen bazı tetkiklerin sonuçlarının yalancı pozitif böbrek dışı yollar ile atılan ilaçların dozlarının
olmasına neden olur. İntramuskular verilen an- ise ayarlanmasına gerek yoktur. Böbrek yetmez-
tibiyotiklerin emilimlerinin diyabetik hastalarda liğinde doz ayarlanmaması durumunda ilaçların
bozulabileceğini unutmamak gerekir. Kloramfe- toksik etkileri artar. Örneğin penisilin, imipenem
nikol B vitamini ile birlikte verilirse retikülosit gibi ilaçlar ile nöromusküler hipereksitabilite, mi-
yanıtı gecikebilir. Rifampin hepatik metaboliz- yoklonus, koma, nöbetler gelişebilir. Yine yüksek
mayı arttırır. Bu nedenle birlikte verilim sırasın- doz 5-flurositozin ile kemikiliği supresyonu olur.
da oral kontraseptiflerin, oral antikoagulantla- Tetrasiklin (doksisiklin hariç) böbrek yetmezliğin-
rın, barbitüratların ve proteaz inhibitörlerinin de antianabolik etkisi nedeni ile üremik durumu
etkisini azaltır.(3,13,18) arttırdığı için sakıncalıdır, kullanılmamalıdır.(2,7,8)

Gebelik ve laktasyon dönemi de antibiyotik kul- Eritromisin, azitromisin, diritromisin, kloram-


lanımını etkileyen konak faktörüdür. Antibiyo- fenikol, linkomisin, klindamisin özellikle ciddi
tikler plasentadan fötüsa ve süte değişik oranlar- karaciğer fonksiyonları bozuk olanlarda dikkatle
da geçerler. Gebelerde güvenle kullanılabilecek kullanılmalıdır. Bu ilaçların yarı ömürleri uzar
antibiyotikler penisilinler, sefalosporinler, mak- ve toksik etkileri artar. Yine tetrasiklinin karaci-
rolidler, izoniazid, rifampisin ve etambutol ola- ğer yetmezliklerinde kullanımı sakıncalıdır. Ka-
rak öne çıkar. Kemirgenlerde teratojenik etkileri raciğer yetmezliği olanlarda kullanım sırasında
nedeni ile metranidazolün gebelerde kullanılma- dikkat edilmesi gereken diğer ilaçlar flukonazol, 361
ketakonazol, itrakonazol, metranidazol, nitro- Örneğin nitrofurantoin, metanamin asit pH’da
furantoin ve pirazinamidtir. Karaciğer fonksi- daha etkili iken eritromisin, azitromisin, klarit-
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

yonları bozuk olanlarda beta laktam kullanırken romisin, linkomisin, klindamisin ve aminogli-
nötropeni görülme olasılığı artar.(3) kozidler alkali pH’da daha etkilidir.(2,3,17)

Genel olarak iki organdan hangisinin fonksiyo- Yukarda mikroorganizma ve konağa ait faktörler
nu bozuk ise sağlam olandan atılan ilaçlar tercih göz önüne alınarak antibiyotikler:
edilir. Bu mümkün değilse doz ayarlaması yapıl- a. Etkeni bilerek, kanıta dayalı olarak,
malıdır.
b. Ampirik,
Enfeksiyon yeri antibiyotik tedavisini etkileyen c. Profilaktik amaçla kullanılırlar.
en önemli konak faktörüdür. Enfeksiyon ye-
Genelde dar etkili ve tek bir antibiyotik tercih
rinde antibiyotik konsantrasyonun en azından
edilir. Ancak bazı enfeksiyonlarda kombinas-
MİK seviyesine eşit olması gereklidir. MİK se-
yon tedavisi gerekebilir. Ampirik, profilaktik ve
viyesinin ne kadar üstünde ise etkinlik o kadar kombinasyon tedavisinin gerekçelerinin iyi be-
fazladır ama hem bu seviyeye ulaşmak o kadar lirlenmesi ve hastanenin antibiyotik politikasına
kolay olmayabilir hem de bu seviyelerde yan uygun olması uygun antibiyotik kullanımını da
etkilerin görülmesi artabilir. Öte yandan subin- beraberinde getirir.(5,6,10,12)
hibitör konsantrasyonlarda bazı antibiyotikler
bakteriyel morfolojiyi, aderans özelliklerini de- Ampirik Antibiyotik Tedavisi
ğiştirerek fagositozu arttırarak polimorfonükleer
lökositlerin intrasellüler öldürme işlevine yar- Enfeksiyon alanına göre etkenin elde edilemedi-
dımcı olur. ği veya saptanmasının geciktiği durumlarda en
olası etkene/etkenlere yönelik olarak antibiyotik
Antibiyotiklerin proteinlere bağlanma kapa- tedavisinin düzenlenmesi gerekebilir. Ancak uy-
sitesinin daha önce de bahsedildiği gibi anti- gunsuz antibiyotik kullanımının en sık gerek-
bakteriyel etki üzerine tam olarak nasıl olduğu çelerinden biri olan empirik kullanım suistimal
açıklanamasa da antibiyotiklerin dokuya ulaştığı edilmektedir.(19)
konsantrasyonu etkiliyor olabilir. Lipidde yağ- Empirik antibiyotik kullanımı için (6,10,19)
da eriyen antibiyotikler (kloramfenikol, rifam-
pin, trimetoprim, isoniazid gibi) membranlara • Gerekli endikasyonun bulunması
daha iyi penetre olurlar, kan beyin bariyerini • Enfeksiyon bölgesinin saptanması
daha hızlı geçerler. Antibiyotiklerin kalp kapak • En fazla olasılıkla etken olabilecek organiz-
vejetasyonlarına, kemik ve devitalize dokulara manın düşünülmesi
geçişi yetersizdir. Bu nedenle daha yüksek do- • Etken olabilecek organizmanın duyarlılık
zun paranteral olarak verilmesi gereklidir. Bu paterninin bilinmesi
durumlarda ve özellikle yabancı cisim varlığında • Seçilecek antibiyotiğin farmakolojik özel-
biyofilm oluşturan bakteriler antibiyotik etkisini liklerin bilinmesi
bozabilir. Antibiyotiklerin infekte dokuya yeterli
• Tedavisi planlanan hastanın konakçı özel-
konsantrasyonda ulaşması her zaman tedavinin liklerinin gözden geçirilmesi gerekir.
güvencesi olamaz. Antibiyotiğin etkisini değişti-
rebilen pek çok faktör olabilir. Örneğin penisilin Ampirik Antibiyotik Tedavisi
pürülan materyal içinde oldukça aktif iken ami- Endikasyonları(6,10,19)
noglikozidler inaktive olurlar. Penisilin ve tetra-
siklinler hemoglobinlere de bağlanır ve ulaştık- a. Acil olarak tedavi edilmesi gereken gecikme
ları dokuda hematom varsa etkileri azalır. Lokal olursa hastanın hayatını tehdit eden enfek-
oksijen basınçının düştüğü durumlarda örneğin siyonlar
apsede aminoglikozidler çalışmaz. pHdaki de- • Akut bakteriyel menenjit, beyin apsesi, sub-
362 ğişikliklerde antibiyotiğin etkisini değiştirebilir. dural ampiyem
Konu 1

• Bazı hasta gruplarında alt solunum yolu en- Cerrahide profilaktik antibiyotik kullanımı kli-
feksiyonları nik çalışmalarla postoperatif enfeksiyon riskini

Antibiyotik Seçiminde Genel İlkeler


azalttığı gösterilen cerrahi girişimler için öneri-
60 yaş üstünde lober pnömoni, kardiyak ve pul- lir. Birçok girişimde, antibiyotik profilaksisinin
moner yetmezlik belirti ve bulguları ile giden yararlı olduğunu gösterir yeterli kanıt henüz
enfeksiyonlar bulunmadığı için kullanılıp kullanılmaması tar-
tışmalıdır. Bu da uygunsuz kullanımı daha da
• Sepsis ve sistemik inflamatuvar yanıt sendromu
kolaylaştırmaktadır.(20)
• Akut seyirli infektif endokardit
• İntraabdominal ve pelvik sepsis Cerrahi profilakside amaç bakteriyel floranın
azaltılmasıdır. Antibiyotiğin uygulama zamanı
• İmmunkompromize hasta
kritik önem taşır. Cerrahi profilakside insizyon
b. Her zaman kültür alınmayan, kültür alın- yapıldığı sırada antibiyotik ortamda etkili kon-
ması uygun olmayan veya alınan kültürle- santrasyonda bulunmalıdır. Optimal uygulama
rin fazla yararının olmadığı enfeksiyon has- zamanı ameliyattan 30-60 dk önce verilmeli ve
talıkları en fazla 24 saat devam ettirilmelidir. 4 saatten
uzun süren operasyonlar için ek doz antibiyo-
• Akut sinüzit, akut otitis media, akut oste- tik verilebilir. Ek doz ayrıca kısa yarı ömrü olan
omyelit, bazı deri ve yumuşak doku enfek- antibiyotik kullanıldığında veya kan kaybı fazla
siyonları, beyin apsesi ise verilebilir. Uzun süreli antibiyotik kullanımı
• KOAH akut alevlenme septik komplikasyon gelişmesini engellemez.
Ayrıca süperenfeksiyon ve direnç gelişimine kat-
kıda bulunur. Genellikle birinci kuşak sefalos-
Ampirik Tedavinin Olumsuz Yönleri(2,13,17) porin kullanımı yeterlidir. Bazı özel durumlarda
• Tanı için gerekli işlemlerin yapılmasını ge- enfeksiyon hastalıkları uzmanının kontrolünde
ciktirir veya önler. farklı antibiyotikler seçilebilir. Örneğin metisilin
dirençli Staphylococcus aureus’un yaygın olduğu
• Yanlış güven hissi verir. ortopedi kliniklerinde profilakside glikopeptid-
• Gereksiz yan etkilerin ortaya çıkmasına ne- ler tercih edilebilir. Ya da penisilin alerjisi olan-
den olur. larda klindamisin verilebilir. İmmun supresif ki-
• Bakteriyel direnç gelişmesine yol açabilir. şilerde en fazla 72 saat süren koruma yapılabilir.
• Hatalı davranış biçiminin gelişmesine ne-
(20)
Örneğin karaciğer transplantasyonu gibi.(20)
den olur. Tüm bunların sağlanması için bir hastanenin
enfeksiyon hastalıkları kontrol ekibinin o hasta-
Profilaktik Antibiyotik Tedavisi nenin antibiyotik politikasına uygun olarak cer-
rahlar ile birlikte oluşturdukları ve her yıl direnç
Gelişme olasılığı fazla bir enfeksiyonu engellemek gelişmesine göre gözden geçirdikleri bir kılavuz-
amacı ile kişi etken ile karşılaşmadan önce veya larının olması uygulamaları kolaylaştıracaktır.
karşılaştıktan hemen sonra koruyucu antibiyotik Cerrahi dışı profilaktik antibiyotik kullanma en-
tedavisi verilmesi olarak tanımlanan profilaktik dikasyonları sınırları iyi çizilmiş bir uygulama-
antibiyotik kullanımı uygunsuz antibiyotik kul- dır. Bu endikasyonlardan bazıları(1,7):
lanımının önemli bir kısmını oluşturur. Tüm
• Enfektif endokardit
antibiyotik kullanımlarının 1/3’ü profilaktik ge-
• Akut romatizmal ateş
rekçeler iledir. Bu amaçla kullanılacak antibiyotik
hedef alınan mikroorganiz malara karşı etkili,ucuz • Tüberküloz
ve yan etkileri az olmalıdır. Korunmayı sağlaya- • Sıtma
cak doz, süre ve yolla verilmelidir. Yan etkileri ve • Turist diaresi
direnç gelişiminin önlenmesi için tedavi süresi • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
mümkün olduğu kadar kısa tutulmalıdır.(7,16,17) • Meningokoksemi ve meningokok menenjit 363
Kombine Antibiyotik Tedavisi gibi), maliyet ve yan etkilerin artışı daima göz
önünde bulundurulmalıdır.(3)
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

Kombinasyon tedavisinde birlikte kullanılacak


antibiyotiklerin özellikleri ve birbirleri ile uyum-
ları çok önemlidir.
Uygunsuz Antibiyotik Kullanımı
Kombinasyon tedavi endikasyonları bellidir.(2,3,21,22) Antibiyotik kullanımı yol açtığı sonuçlar değer-
lendirildiğinde denetlenmesi gereken bir tedavi
1. Bakteriyel direnç gelişimini önlemek; En şeklidir. Ancak bu denetlemenin veya doğru an-
tipik örneği antitüberküloz tedavi kombinasyo- tibiyotik kullanımının sağlanması kolay değildir
nudur. Bunun dışında stafilokok enfeksiyonla- ve tek bir doğru yolu yoktur. Yaygın ve uygun-
rında rifampinin kombinasyonda kullanılması
suz antibiyotik kullanımının nedenlerinin tüm
rifampine karşı direnç gelişimini önler. Floroki-
dünyada ortak olduğu bölümlerinin yanı sıra o
nolon ve rifampinin birlikte kullanılması her iki
ülkeye özgü yanları da vardır. Bir ülkenin antibi-
antibiyotiğe direnç gelişimini önleyebilir. Yine
yotik politikalarını belirlerken bu özel durumlar
Helico-bacter pylori enfeksiyonlarında makrolid
ve diğer antibiyotiklerin birlikte kullanım gerek- göz önüne alınmaz ise bir ülkede başarılı olan
çeleri de aynıdır. politika diğerinde başarılı olmayabilir.

2. Polimikrobiyal enfeksiyonlar: İntraabdomi- Uygunsuz antibiyotik kullanımının nedenleri


nal, pelvik enfeksiyonlar gibi bazı durumlarda aşağıda özetlenmiştir.(7)
birden fazla etken söz konusu olduğu için kom-
binasyon tedavisi gerekir. Ancak yeni kullanıma 1. Hekime Bağlı Nedenler
giren yeni kinolonlar, karbapenemler ve beta
• Gerekçesi olmadan antibiyotik kullanma
laktamaz inhibitörlü beta laktam antibiyotikler
(kendini güvende hissetme, neden antibi-
bu durumlarda tek bir antibiyotiğin kullanımı-
yotik yazmadığını veya gereksizliğini anla-
na olanak vermektedir.
tarak zaman harcama yerine doğrudan anti-
3. Başlangıç tedavisi: Ciddi enfeksiyonlarda et- biyotik reçetelemenin kolaylığı)
ken belli olana kadar geniş spektrum gerekebilir. • Gereksiz ve uzun süre antibiyotik verme
(Örneğin nötropenik hasta, sepsis, menenjit gibi • Hasta ve hasta yakınlarını tatmin etmek ve
durumlar). güven kazanmak için antibiyotik verme
4. Sinerjistik etkiden yararlanma: En iyi bili- • Antibiyotik kullanıcıların güncel bilgilerini
yenilememeleri ve bilgi yetersizliği nedeni ile
nen kombinasyonlar;
hekimin ilaç endüstrisinin etkisinde kalması
• Enterokok enfeksiyonlarında penisilin-
aminoglikozidler 2. Laboratuvar Sorunları
• Pseudomonas aeruginosa enfeksiyonlarında • Mikrobiyoloji laboratuvarının olmayışı/ye-
antipsödomonal penisilinler-aminoglikozidler tersizliği, laboratuvarların standartize olma-
• Viridan streptokoklar ile gelişen endokar- ması, denetlenmemesi
ditler penisilin-streptomisin • Laboratuvarların gereksiz bilgi rapor etmesi
• Sulfonamid ve trimetoprimin kombine
kullanımı 3. Diğer Nedenler
• Amfoterisin B ve 5-florositozin
• Hastanın kendi kendine antibiyotik alabilmesi
Ancak kombinasyon tedavisinin bazı sakıncaları
• Reçetesiz antibiyotik satışı
da olabilir. Antagonizm (pnömokok enfeksiyon-
larında penisilin-kloramfenikol/tetrasiklin kom- • İlaç endüstrisinin rolü
364 binasyonu, iki beta laktam antibiyotik kullanımı • Devlet düzenlemelerinin yetersiz olması
Konu 1

Uygun Antibiyotik Kullanımı Özet

Antibiyotik Seçiminde Genel İlkeler


Bilimsel verilere dayanarak devlet ve idarenin Bir hekimin uygun ve akılcı antibiyotik kul-
desteği ile oluşturulan antibiyotik stratejileri- lanması için tedaviye başlamadan şu sorulara
nin oluşturulması ve eğitim ile bu yöntemlerin yanıt bulmaya çalışması gerekmektedir.
tutum haline gelmesi sağlanmalıdır. Kısıtlayıcı * Antibiyotik kullanma endikasyonu var mı?
yöntemler eğitim yöntemlerinden daha başarı- * Örnek alındı mı?
sız olmuştur. O nedenle her iki yöntemin uygun
olarak birleştirilmesi gereklidir. * Hangi organizma etken olabilir?
* Olası veya elde edilen mikroorganizma-
Antibiyotik kullanma stratejileri.(6,12,21) nın en son duyarlılık paterni nedir?
1. İlaç listelerinin kısıtlanması * Hangi antibiyotik en iyi seçenektir?
* Kombinasyon antibiyotik tedavisine ge-
2. Antibiyotik formları: Kısıtlanan, kontrollü rek var mı?
verilen ve serbest bırakılan antibiyotiklerden * Gözönüne alınması gereken konak fak-
oluşan üç tip reçeteleme formları vardır. Buna törleri nelerdir?
göre enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının onayı * Seçilecek antibiyotiğin farmakolojik
olmadan yazılamayan antibiyotikler kısıtlanmış özellikleri nelerdir?
antibiyotiklerdir.
* Tedaviye yanıt nasıl izlenecektir?
* Antibiyotik reçeteleyen her hekim her
3. Antibiyotik duyarlılık sonuçlarının kısıtlı
defasında tüm dünyaya karşı sorumlu
verilmesi: Hastanede olan antibiyotiklerin du-
olduğunu hatırlamak zorundadır. Çünkü
yarlılık sonuçlarının verilmesi esasına dayanır. onun hastanesinde katkısı ile ortaya çıkan
direnç tüm dünyayı ilgilendirmektedir.
4. Antibiyotiğin otomatik kesilmesi (stop or-
der): Eczane tarafından antibiyotikleri kullanım
amacına uygun olarak zamanı gelince kesilmesi Kaynaklar
5. Antibiyotiklerin Rotasyonu: Direnç geli- 1. Taşova Y, Antibakteriyel direnç ve uygun anti-
biyotik kullanımı. 1998;7:390.
şen antibiyotik yerine başka bir antibiyotiğin
geçmesi yöntemi kısa süreli uygulamalar ile 2. Topçu WA. Antibiyotiklerin uygun kullanımı
ve antibiyotik kullanım politikaları.Hastane
özellikle yoğun bakım gibi kapalı yerlerde daha Enfeksiyonları Eds. Doğanay M, Ünal S. Has-
yararlı görülmüştür. Halen bu konuda açıklığa tane Enfeksiyonları Derneği Yayın No: 1 Bilim-
kavuşmamış durumlar vardır. Örneğin ne kadar sel Tıp Yayınevi, Ankara, 2003;455.
sürede, hangi antibiyotikler gibi 3. Moellering R, Eliopoulus GM. Principles of
anti-infective therapy. Mandel GL, Bennett JE,
6. Antibiyotik kullanımının denetlenmesi Dolin R.(Eds) Principles and Practices of Infec-
tious Diseases 6 th ed. Philadelphia: Churchill
Livingstone, 2005:p;242.
7. İlaç firmalarının temsilcilerinin kontrol
4. Ponce-de-Leon-Rosales S, Macias AE. Global
edilmesi, hatta promosyon yöntemlerinin,
perspectives of infection control In Wenzel RP
eğitim malzemelerinin denetlenmesi: Bu ön- (ed) Prevention and control of Nosocomial In-
celikle devlet tarafından yapılması gereken bu fections, Philadelphia: Lipincott Williams and
denetimlerin daha üretim veya ithalat aşamasın- Willkins, 2003:14-32.
da başlaması gereklidir. 5. Warren DK, Fraser VJ. Infection control mea-
sures to limit antimicobial resistance Crit Care
8. Yeni ilaçların klinik kullanımı Med 2001;29:128-34. 365
6. Kollef MH. Strategies to prevent antimicrobial 15. Hughes JM, Tenover FC. Approaches to limit-
resistance in the intensive care unit. Crit Care ing emergence of antimicrobial resistance in
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

Med 2005;33:1845. bacteria in human population. Clin Infect Dis


1997;24 131.
7. Akalın E. Antimikrobiyal tedavide temel ilkeler.
Ankem Derg, 2000;14;536. 16. Kunin CM. The responsibility of the infectious
disease community for the optimal use of anti-
8. Akalın H. Antibiyotik kullanımıDirenç ilişkisi microbial agents. J Infet Dis 1985;151:388.
ve antibiyotik kullanım politikaları Klinik
2005;18:182. 17. Gross PA, Pujat D. Implementing practice
guidelines for appropriate antimicrobial usage:
9. Swartz MN. Use of antimicrobial agents and A systematic review. Med care 2001;1155
drug resistance N Eng J Med 1997;337:491.
18. Marcus E. Lee, Clarfield AM, Moses AE. Ethical
10. Cunha BA. Effective antibiotic resistance con- uses relating to the use of antimicrobial therapy
trol strategies. Lancet 2001;357:1307. in older adults. Clin Infect Dis 2001;33:1697.
11. Patterson JE. Antibiotic utilization. Is there 19. Kollef MH, Fraser VJ. Antibiotic resistance
an effect on antimicrobial resistance? Chest in the intensive care unit. Ann Intern Med
2001;119:426-30. 2001;134:298.
12. Murthy R. Implementation of strategies to con- 20. Dale W. Bratzler1 and Peter M. Houck, 2 for the
trol antimicrobial resistance Chest 2001;119:405. Surgical Infection Prevention Guidelines Writ-
ers Workgroup Antimicrobial Prophylaxis for
13. Salama TG, Amin A, Brunton SA et al. A clini-
Surgery: An Advisory Statement from the Na-
cian’s guide to appropriate and accurate use of tional Surgical Infection Prevention Project Clin
antibiotics: The council for appropiate and ra- Infect Dis 2004:38:1706.
tional antibiotic therapy (CARAT) criteria. Am
J Med 2005;118:1. 21. Hart CA, Kariuki S. Antimicrobial resistance in
deveoping countries. BMJ 1998;317:647.
14. Helmuth R, Protz D. How to modify conditions
limiting resistance in bacteria in animals and 22. Warren DK, Fraser VJ. Infection control mea-
other revservoirs Clin Infect Dis, 1997;24:136. sures to limit antimicrobial resistance Crit Care
Med 2001;29:128.

366
Konu 2

SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI


Dr. Murat Yücel, Dr. Hüseyin Çebiçci, Dr. Nurullah Günay

Giriş ve grip pandemisinde etken olan tip ise influenza


A virüsüdür. Influenza A ve B hemaglutinin (H)
Akut tonsillit, sinuzit, otit, faranjit, gibi patoloji- ve nöraminidaz (N) isimli iki yüzey antijenine
lerin acil servis’lerde çalışan hekimler tarafından sahiptirler. Antijenlerin alt tipleri tanımlanmış
hemen her gün tanınan ve tedavi edilen hasta- olup, bunlarda meydana gelen ve antijenik shift
lıklar olmasından dolayı burada ele alınmaması ve drift olarak adlandırılan değişiklikler sonucu
planlanmıştır. Buna karşın, gözden kaçabilecek yeni suşlar ortaya çıkar. Oluşan bu değişiklik-
(plevral ampiyem), üzerinde çok fazla durulma- lerdeki büyüklüğe göre pandemi ve epidemiler
yan ve gereksiz antibiyoterapi uygulanan (akut görülmektedir.
trakeobronşit) veya potansiyel afet tehlikesi taşı-
yan (grip) konuların ise öncelikli olarak ele alın- Virüsün A tipi; insan, kuş, deniz ve kara meme-
masının, daha faydalı olacağı düşünülmüştür. lileri ile at ve domuzda, C tipi insan ve domuz-
Bu nedenle grip, akut trakeobronşit, ölümcül da, influenza B ise sadece insanda enfeksiyona
pnömoni, plevral ampiyem, aspirasyon pnömo- neden olmaktadır. Ayrıca sadece hayvanlarda
nisi ve akciğer apsesi konularıda ele alınacaktır. enfeksiyona neden olan influenza A’nın alt tiple-
Ayrıca güncel bir konu olan kuş gribinin üze- ri de tanımlanmıştır ve en bilinen şekli kuş gri-
rinde özellikle durulması ve bir salgın olması bidir. Az sayıda vaka olmakla birlikte, insanlara
durumunda, acil servis’lerin nasıl bir rol oynaya- bulaşabildiği gösterilmiştir. Bulaşma hasta kişi-
cağı ve bu afete karşı ne gibi tedbirlerin alınması lerin hapşırma, konuşma ve öksürmesi sırasında
gerektiği noktasında zihinlerde şimdiden soru havaya saçtığı virus içeren damlacıklar yoluyla
işaretleri oluşturulması amaçlanmıştır. olur. Damlacıklar havada birkaç saat asılı kalarak
enfeksiyonu bulaştırabilir. İnsanların toplu hal-
de bulundukları yerler olan okul, yurt v.b. yer-
Grip lerdeki kişiler özellikle risk altındadırlar. Daha az
risk taşımakla birlikte, enfeksiyonun, el ve diğer
Dünyada her yıl 500 milyon kişinin etkilendiği cansız nesnelerde bulaşması da söz konusudur.
grip, üst solunum yolu, burun, boğaz ve bazen Dünyanın her bölgesinde ve her yaşta görüle-
akciğerleri tutan viral bir enfeksiyondur. Yaklaşık bilir, ancak mevsim farklılığı vardır. Tropikalde
1 hafta sürer ve ateş, burun akıntısı, baş ağrısı ve yıl boyunca görülebilirken, kuzey yarımkürede
öksürük ile seyreder. İnsandan insana yayılabilen ekim ve nisan aylarında saptanmaktadır.
bu hastalık, her yıl nüfusun %5-15’ini enfekte
eder ve iş gücü kaybı yanı sıra 250-500 bin kişi Klinik 1-2 günlük kuluçka döneminden hemen
gripten dolayı ölmektedir. Ölüm yaşlılarda ve sonra birdenbire başlar. Ateş, başağrısı, kas ağrı-
altta yatan hastalığı bulunanlarda görülmektedir. sı, halsizlik, iştahsızlık, boğazda yanma, burun
akıntısı, kuru öksürük, aşırı yorgunluk belli baş-
Etken orthomyxoviridae ailesinden olan influ- lı belirtilerdir. Sağlıklı kimselerde semptomlar
enza A, B ve C tipleridir. C tipi hafif hastalık yaklaşık 1 hafta sürerken, altta yatan hastalığı
yaparken, A ve B tipleri yıllık epidemilerden so- olanlarda, bağışıklık sistemi yetmezliğinde, kü-
rumludur. İnsanlarda yaygın hastalığa yol açan çük çocuklarda ve yaşlılarda hayatı tehdit edi-
ci komplikasyonlar gelişebilir. En sık görülen salgında ölüm oranı %2,5’un üzerinde olmuş-
komplikasyon akciğer enfeksiyonlarıdır. Di- tur. Asya gribi olarak adlandırılan salgın 1957-
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

rekt virüse bağlı viral pnömoni olabileceği gibi 1958 yıllarında görülmüştür. Etken H2N2 olup,
s.aureus, s.pneumonia ve h.influenzaya bağlı 1 milyon kişi ölmüştür. H3N2’nin etken olduğu
sekonder bakteriyel pnömoni de görülebilir. Hong Kong salgınında ölen kişi sayısı da 1 mil-
yondur. Peki bir sonraki salgın ne zaman olur ve
Tanı boğaz sürüntüsü, burun akıntısı ve bal- bu afette kaç kişi ölür? Yazımızda ön plana çıkar-
gamda virüsün saptanması veya kanda gelişen mak istediğimiz nokta burasıdır. Acil Servis’ler
antikorlar ile konur. Zaman alıcı olan bu yön- böyle bir salgında nasıl bir rol alabilir, şimdiden
temler salgına neden olan suşların belirlenmesi ne gibi tedbirler alınmalıdır? Acil servislerin ön-
için kullanılır. Ayrıca, salgın sırasında klinik ör- cülüğünde hastanelerin afet planları mutlaka
neklerden hızla antijenlerin saptanmasını sağla- olmalı ve bu ve benzeri felaketlere hazırlık yap-
yan testler de geliştirilmiştir.
malıdır. Kritik soru ile bitirmek istiyoruz. Bir
Yatak istirahatı ve yakınmalara yönelik (analje- sonraki H5N1 salgını ne zaman?
zik, antipiretik, antitusif v.b.) tedaviye ek ola-
rak antiviral ilaçlar da kullanılabilir. Antiviral
ilaçların 36-48 saat içerisinde başlandığında Akut Trakeobronşit
yakınmaların süresini kısalttıkları ve komplikas-
yonları azalttıkları belirtilmektedir. Amantadin Çocuk ve yaşlılarda daha sıklıkla görülen Akut
ve rimantadin influenza A’nın tedavisinde uzun Trakeobronşit (ATB), trakea ve bronşların akut
yıllardır uygulanırken, influenza A ve B’ye karşı ve geçici enflamatuar hastalığıdır. Pnömoni ve
etkili zanamivir ve oseltamivir son yıllarda kulla- kronik bronşitten kaynak lanmayan öksürük
nılmaktadır. Bağışıklama, o sene hazırlanmış aşı ve bazen de balgamın eşlik ettiği akut solunum
ile kasım ayına kadar yapılabilir. Influenzadan yolu enfeksiyonudur. Acil servislere ve polik-
korunmak isteyen 6 aylıktan büyük ve yumurta liniklere başvurularda ilk 10 içinde yer aldığı
alerjisi olmayan herkese uygulanabilir. bildirilmektedir. Ülkemize ait veriler bulunma-
makla birlikte, ABD kaynaklarına göre erişkin-
Grip başlığı altında son olarak bahsetmek iste- lerin %5’i ATB atağı ile hekime başvurmaktadır.
diğimiz konu, güncel olan kuş gribi veya tavuk
vebası olarak da adlandırılan grip türüdür. Avian Etken %95 viral olup, Respiratory Synsyncyti-
influenza virüsünün kuş türlerinde neden oldu- al Virüs (RSV), rhinovirüs, echovirüs, parainf-
ğu bir enfeksiyon olup, korkulan yanı; insanlara luenza virüs tip 1-2-3, herpes virüs, coxsacki-
bulaşması ve insandan insana geçiş yaparak dün- evirüs, influenza, coronavirüs ve adenovirüs
ya üzerinde bir salgın oluşturma potansiyeline rol alır. Belli başlı bakteryel etkenler ise my
sahip olmasıdır. Kuşların solunum ve sindirim coplazma pneumonia, chlamydia pneumonia,
sisteminde bulunan avian influenza A virüsü ya- haemophilus influenza, streptococcus pneumo-
ban kuşlarında hastalık yapmazken, evcil kümes nia, legionella, bordetella pertusis ve moraksella
hayvanlarında ölüme neden olur. Yaban ördek- kateralis’tir. Ayrıca mantar ve parazitler de etken
leri doğal konaktır ve virüsün yayılımı dışkı ve olabilir.
solunum yolu ile olmaktadır. Havayolu ile virüs
bir kaç kilometre yayılabilir. Bir gram kontami- Mikrobiyal etkenler dışında bazı kimyasal mad-
ne dışkı 1 milyon kuşu enfekte edebilir. Virüs delerde ATB’ye neden olabilir. Bu maddeler
220C’de 40C’da 30 gün ve soğuk ortamda gübre- klor, ozon, amonyum ve sülfür gibi ajanlardır.
de 3 aydan fazla süre canlı kalabilir. İmmun sistemi baskılanmış yaşlı bir hastada
herpes virüs etken olabilirken, genelde basit
1918-1919 yıllarında görülen ve H1N1’in etken ATB’de en sık izole edilen etken influenzadır.
olduğu grip salgınında dünya nüfusunun 1/3’ü ATB’de havayolunda konjesyon, ödem ve sek-
hastalığı klinik olarak geçirmiştir ve 50 milyon resyon artışı izlenir. Bu değişiklikler enfeksiyon
368 kişi ölmüştür. İspanyol gribi olarak bilinen bu düzeldikten sonra geçer.
Konu 2

Kinik bulgulardan öksürük genelde 7-10 günde makla beraber, farklı bilimsel dernekler değişik
düzelir, bazen 6 aya kadar uzayan öksürük sika- kriterler ortaya atmışlardır. En sık birlikte olan

Solunum Yolu Enfeksiyonları


yeti olabilir. Sigara içenlerde öksürüğün sıklığı komorbideteler; kronik obstrüktif akciğer has-
ve süresi artabilir. Mukoid veya pürülan tarzda talığı, kronik kalp hastalığı, diyabet ve böbrek
balgam olabilir. Öksürüğe hemoptizi eşlik ede- hastalıklarıdır. Ölümcül pnömoniler için Türk
bilir. Siyanoz beklenmez, eğer varsa başka bir Toraks Derneği tarafından geliştirilen majör ve
patoloji düşünülmelidir. Muayenede wheezing, minör kriterler bulunmaktadır. Bir majör veya
ronküs, ekspiryum uzunluğu bulunabilirken, iki minör kriter olması ölümcül pnömoni tanısı
hiçbirisi de olmayabilir. için yeterlidir.

Tanıda diğer öksürük nedenleri değerlendi-


rilmelidir. Fizik muayene kalp ve akciğer pa- Majör kriterler
rankimal hastalıklarını değerlendirecek şekilde
yapılmalıdır. Balgam kültürünün pratik değeri 1. Mekanik ventilatör ihtiyacı olması
yoktur, viral etkenler de pürülan balgama neden 2. Septik şok tablosu varlığı
olabilir. Akciğer grafisi, komplikasyonlar olma-
dığında genelde normal olacaktır. İki haftanın
üzerinde öksürük şikayeti olanlarda mutlaka Minör kriterler
akciğer grafisi görülmelidir. M.pnömonia etken 1. Kan basıncı sistolik ≤90, diastolik <60
olduğunda balgam kültürü negatif olacaktır ve
2. Solunum sayısı >30
bu etken için rutine girmemiş hızlı tanı yöntem-
leri vardır. 3. Konfüzyon
4. Bilateral veya multilobar tutulum
Ayırıcı tanı; pnömoni, astım, alerjik hastalıklar,
5. PaO2/FiO2 oranı <300 olması
meslek hastalıkları, kronik bronşit, yabancı ci-
sim, havayolu tümoral lezyonları, reflü ve kon- 6. İdrar miktarı <20 ml/saat veya diyaliz ge-
rektiren akut böbrek yetmezliği
jestif kalp yetmezliği tabloları ile yapılmalıdır.
Ölüm %25-50 arasında değişmekte olup, ek
Tedavide öncelikle bulaşmayı önlemek ve has-
hastalık (neoplastik hastalık v.b.), takipne, hipo-
talığın süresini kısaltmak için evde istirahat öne-
tansiyon, hipotermi, lökopeni, multilobar infilt-
rilmelidir. Yakınma ve bulgulara yönelik tedavi
rasyon olması ölüm riskini artıran faktörlerdir.
uygulanmalıdır. Komplikasyonsuz ATB’de rutin
Bunlar arasında lökopeni, hipotansiyon ve nöro-
antibakteryel tedavi önerilmemektedir. M. pnö-
lojik hastalık mortalite ile en sık korelasyon gös-
monia, B. Pertusis tesbit edildiğinde makrolid
terenlerdir. Ayrıca P.auroginosa, K.pnömonia
verilmelidir. Kışın gelişen influenza epidemile-
ve gram negatif enterik basiller ile de mortalite
rinde görülen ATB’de ilk 48 saatte amantadin
yüksektir.
ve rimantadin kullanılabilir. Öksürük şiddetini
azaltmak için NSAI ve antihistaminikler faydalı Antibiyotik dışındaki tedavilerin (Sıvı-nütrisyo-
bulunmuştur. Klinik çalışma olmamakla birlikte, nel destek, hipokseminin önlenmesi, mekanik
ciddi öksürüklerde oral ya da inhaler steroidler ventilasyon uygulamaları v.b.) de bu hastalarda
uygulanabilir. dikkatlice önem arzetmektedir.

Ölümcül Pnömoniler Plevral Ampiyem


Yoğun bakımda takip gerektiren ve en önemli Plevral aralıkta enfekte materyal toplanması ola-
mortalite nedenleri arasında yer alan pnömoni- rak tanımlanır. Bakteriyel pnömonili hastaların
lerdir. Hangi pnömoninin yoğun bakım ünitesi- %20-60’ında plevral efüzyon gelişir ve antibak-
ne alınacağı hakkında kesin kriterler bulunma- teryel tedavi sonrası kaybolur. Plevral ampiye- 369
me neden olan diğer patolojiler; penetran gö- bağlı olarak ortaya çıkan pulmoner defans me-
ğüs travması, künt ve penetran batın travması, kanizmalarının zayıflaması sonucu aspirasyon
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

perfore özefagus, subdiyafragmatik enfeksiyon, pnömonisine dönüşebilir. Yaşlı, evde bakım


vertebra osteomyeliti, akciğer apsesi ve enfekte hastaları ve yoğun bakım ünitelerinde yatan
hemotoraks, pnömotoraks, şilotoraks’tır. hastalar AP için riskli grubu oluşturmaktadır.
Bilincin yerinde olmaması AP için çok önemli
Klinik bulguları genelde akciğer enfeksiyonu- bir diğer risk faktörüdür. GAG olarak ta bilinen
nu takip eden bir patoloji olduğu için, geçmeyen öğürme refleksinin kaybı sonucu bu risk oluşur.
pnömoni semptomları olacaktır. Bu semptomlar Ayrıca demans ve inmeli hastalardaki aspirasyon
arasında sıklıkla görülenler; ateş, öksürük, nefes riskine ilave olarak bu tip hastalarda sıklıkla kul-
darlığı, yorgunluk olarak sayılabilir. Kilo kaybı ve lanılan beslenme tüplerinin enfekte olması da
kronik enfeksiyona bağlı anemi gelişebilir. Sıklıkla AP riskini artırmaktadır.
plevral ampiyemli hastalarda altta yatan alkolizm,
kanser veya immun sistemi baskılayıcı hastalıklar Klinik bulgulara baktığımızda şahit olunan
görülür. Fizik muayenede azalmış solunum sesi veya şüphelenilen aspirasyonun olması tanıda
ve matite olacaktır. Altta yatan pnömoniye bağlı en yardımcı unsurlardan birisidir. Aspirasyon
olarak ral ve ronküs duyulabilecektir. pnömonitli bir hastada balgamsız öksürük ve
taşipne dışında bulgu olmayabilir. Ciddi aspi-
Standart akciğer grafisi plevral sıvı varlığını gös- rasyon durumunda asiditenin şiddetine bağlı
terirken, ampiyem tanısını koydurmaz. Torasen- olarak bronkospazm ve respiratuar distres gelişe-
tez ile aspirasyon ve gelen materyalin analizi ta- bilir. Aspirasyon pnömonili hastanın yakınmalar
nıyı koydurur. Lokal effüzyonların aspirasyonu arasında ateş, dispne ve balgamlı öksürük vardır.
için USG veya CT gerekebilir. USG ile yapılan Yaşlı ve debil hastalarda enfeksiyonun diğer be-
aspirasyonun üstünlüğü; sıvı veya tümoral-fib- lirtileri olan değişen mental durum, letarji, bu-
röz yapı ayrımının hızla yapılabilmesidir. Aspi- lantı ve kusma da olabilir.
re edilen plevral mai püy şeklinde veya plevra
sıvısından yapılan kültür veya gram boyama Fizik muayenede; taşikardi, taşipne, ateş, ral
pozitif ise tanı konmuş olur. Diğer enfeksiyonu ve azalmış solunum sesleri olabilir. Akciğer gra-
gösteren bulgular; pH<7.1, glukoz<40 mg/dl ve fisinde genelde unilateral, fokal, yama tarzında
LDH>1000 IU/L dir. konsolidasyon görülür. Nadiren bilateral veya
interstisiyel infiltrasyon görülebilir. Sağ alt lop
Tedavide ana prensip drenaj ve antibiyoterapi en sık tutulan bölgedir.
olmakla beraber, acil servis hekimleri için ön-
celikli konu tanı konmasıdır. Standart akciğer Laboratuvar çalışmalarında erken dönemde
grafisinde plevral mai görülen hastalarda ateş beyaz küre artabilir veya artmayabilir. Arteryel
ve yukarıda bahsedilen diğer belirtilerin ısrarla kan gazları hipoksi ve hipoventilasyonu göstere-
sorgulanması hastaların tanınmasını kolaylaştı- bilir. Balgam kültürü aspirasyonun orofaringeal
racaktır. kolonizasyonundan etkileneceği için çok değerli
olmayacaktır.

Aspirasyon Pnömonisi
Akciğer Apsesi
Orofarinksden patolojik materyalin inhalasyo-
nu ile ortaya çıkan alveolar alanın enfeksiyonu Akciğer parankiminde lokalize süpüratif lez-
aspirasyon pnömonisi (AP) olarak tanımlanır. yon olarak tanımlanan akciğer apsesi, genellikle
Aspirasyon pnömoniti ise steril mide içeriğinin AP’ye sekonder olarak gelişir. Akciğer infarkt
aspirasyonuna bağlı parankim ve trakeobronşial alanının bakteriyel enfeksiyonu veya enfekte
ağaçta oluşan inflamatuar kimyasal hasarlanma- pulmoner kist nedeni ile de akciğer apsesi oluşa-
370 dır. Aspirasyon pnömoniti, kimyasal irritasyona bilir. Kaviter akciğer lezyonlarının diğer sebep-
Konu 2

leri arasında; fungal, parazitik enfeksiyonlar ve Kaynaklar


maligniteler olabilir. Son 40 yıl içerisinde akci-

Solunum Yolu Enfeksiyonları


ğer apsesi 10 kat azalmıştır. Bunun nedeni pnö- 1. Annals of Emergency Medicine. Pulmoner Acil-
monilerin iyi tedavi edilmesinde yatmaktadır. ler. Judith E. Tintinalli. 8. Baskı. 2004;437-87.
2. WJ Hueston, AG Mainous. Acute Bronchitis.
Aspirasyondan sonraki 8 ila 14. günlerde ortaya American Family Physician. 1998;57:1260-6.
çıkan apsede aerop ve anaeroplar mikroorganiz- 3. Perlman PE, Ginn DR. Respiratory infections in
malar etken olarak görülmektedir. Aspirasyon ambulatory adults. Choosing the best treatment.
pnömonisine zemin hazırlayan çürük dişler, diş Postgrad. Med. 1990;87:175-84.
eti hastalıkları, alkolizm, deprese mental durum 4. Niederman MS, Mandell LA, Anzueto A.
gibi faktörler aynı zamanda akciğer apsesi için American Thoracic Society Guidelines fort he
de tetikleyici faktörlerdir. Apse genelde alt lopla- Management of Adults with Community-ac-
rın bazalinde ve üst lopların posterior segment- cuired Pneumonia, Am J Respir Crit Care Med,
lerinde görülür. Atipik yerleşim ve ileri yaşlarda 2001;163:1730-54.
mutlaka malignite düşünülmelidir. 5. Türkiye Klinikleri J. Surg. Med. Sci, 2006;45-9.
6. Marik PE, Careau P. The role of Anaerobes in
Öksürük, plöretik ağrı, ateş, kilo kaybı ve gece
patients with ventilator associated pneumonia
terlemeleri ile başvururlar. Hemoptizi görülebi- and aspiration pneumonia: A prospective study.
lir, akut enfeksiyonun tipik bulguları olan taşi- Chest. 1999;178.
kardi-taşipne sıklıkla görülmez. Beyaz küre ve
7. Wiedemann HP, Rice TW. Lung abscess and
sedimantasyon yüksekliği genelde vardır. empyema. Semin. Thorac. Cardiovasc. Surg,
1995;119.
Tanı çoğunlukla hava sıvı seviyesi veren yoğun
konsolidasyon alanının akciğer grafisinde görül- 8. Wali SO, Shugaeri A, Saman YS, Abdelaziz M.
Percutaneous drainage of lung abscess. Scand J
mesi ile konulabilirken, ayırıcı tanı için tomog-
Infect Dis 2002;673.
rafi çoğunlukla gerekmektedir.
9. Thibodeau LG, Verdile VP, Bartfield JM. Inci-
Tedavide medikal yaklaşım ile %85-90 başarı dence of aspiration after urgent intubation. Am
sağlanır. Trakeobronşiyal ağaca spontan drenaj, J. Emerg. Med, 2002;35.
genelde beklenir.

Özet
* Acil servise başvuran viral solunum yolu
enfeksiyonlu hastalarda gereksiz antibiyo-
terapiden kaçınılmalıdır.
* Pnömonili bir hasta, ölümcül pnömoni
kriterleri açısından değerlendirilmelidir.
* Acil serviste çalışan bir hekim ampiyem
tanısını her zaman aklına getirebilmelidir.

371
Konu 3

GASTROENTERİTLİ HASTAYA YAKLAŞIM

Dr. Mehmet Okumuş

Giriş 2. Aktif iyon sekresyonu sonucunda artış intes-


tinal sekresyon ya da normal intestinal ab-
İshalin tanımı kişiden kişiye değişiklik gösterse sorbsiyonun inhibisyonu (sekretuar diyare),
de, en sık tanımlamalar; dışkılama sıklığı, dışkı 3. İntestinal motilite bozukluğu,
içeriği ve dışkıdaki su miktarını kapsamaktadır. 4. İntestinal mukozanın morfolojik değişik-
Hastalığın şiddeti değişkendir; hafif, orta rahatsız likleri ya da emilim yüzeyinin azalmasıdır.
edici, şiddetli ve hayatı tehdit edici olarak sınıf-
Normalde jejunum, oral alımla beraber, gast-
landırılabilir. Uygun müdahale, detaylı hikaye,
rik, pankreatik ve biliyer sekresyonlardan gün-
hastanın değerlendirilmesi ve genel destekleyici de 6-8L arasında sıvı alır. Aslında diyetle alım
tedavi sıklıkla etiyolojisi spesifik hastalıklarda (1,5L), jejunal yükün küçük bir kısmını oluştur-
gereklidir. İshalin; bulantı ve kusma ile ilişkilen- maktadır. Sağlıklı bir ince barsak, maruz kaldığı
dirilmesi gastroenterit olarak tanılanmaktadır. sıvının yaklaşık %75’ini absorbe eder. İnce bar-
saktan emilmeyen sıvı kalın barsağa gelir. Kolu-
Günümüzde ishal, hastaların acil servise en sık nun absorbsiyon kapasitesi günde 2-4 litredir.
başvurdukları hastalıklardan biridir. Gelişmiş Normal koşullarda her gün çok az miktarda sıvı
ülkelerde, işe gelmemenin en sık nedeni diyare (<100ml) dışkı ile kaybedilir.
iken, gelişmekte olan ülkelerde ise önde gelen
ölüm nedenlerinden biridir. Bu hastalardan Diyare durumuda normal intestinal fizyoloji bo-
%90’ı tıbbı bakım aramazken, %1-2’sine tıbbı zulur. Normalde, sekresyon hızı emilime oranla
müdahale gereklidir. İshale bağlı hastalıklar, bir- daha yavaş olup, ortaya çıkan net sonuç absorb-
çok ilerlemiş toplumlarda bile toplum sağlık sis- siyondur. Hücresel düzeyde intestinal absorbsi-
yon, villuslar aracılığı ile sekresyon ise kriptler-
temlerini işlemez hale getirerek hızlıca epidemik
den oluşur.
boyuta ulaşabilmektedir.
Sıvılar, sodyumun transportu ile pasif olarak ve
Dünyada yılda 3-5 milyar akut ishal olgusu
glukozun absorbsiyonu ile aktif olmak üzere ab-
meydana gelmekte ve birçok az gelişmiş ülkede sorbe edilir.
ishal, önde gelen ölüm nedenini teşkil etmekte-
dir. Ölüm oranı tüm yaş gruplarında yıllık yak- Herhangi bir hormon veya bazı enterotoksinler
laşık 5-10 milyon kişidir. pasif sodyum emilimini azaltıp veya bloke ede-
rek; özellikle sodyum atılımını stimule ederek
sonuçta net sıvı kaybına neden olurlar. Suyun
Patofizyoloji absorbsiyonundaki glukoz bağımlı mekanizma-
nın bu toksinlerden etkilenmemesi nedeni ile re-
İshal oluşumunun dört temel mekanizması vardır; hidrasyon tedavilerinde glukoz ilavesi ile emilim
artırılabilir.
1. Barsak lümeninde yeterince emilemeyen,
osmotik olarak aktif solitlerin varlığı (os- İnfeksiyöz etkenler genellikle akut gastroenteri-
motik diyare), te neden olur. Bu etkenler; barsak hücre yüze-
yine yapışma, mukoza invazyonu, enterotoksin Tıbbi Öykü
üretimi ve sitotoksin üretimi ile diyareye neden
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

olurlar. Bu mekanizmalar sıvı sekresyonunda İshalin tanımı değişkendir. Bu nedenle hasta-


artmaya ve sıvı emiliminde azalmaya neden olur. ların tanımının değişken olması da doğaldır.
Bu yeterince emilemeyen artmış luminal sıvı içe- Birçok hasta dışkısı yumuşadığında veya nor-
riğini oluşturur. Sonuçta; besin, elektrolit kaybı malden farklı olarak günde 2 defa dışkıladığında
ve dehidratasyona yol açmaktadırlar. ishal şikâyeti ile acil servise gelmektedir. Pratikte
eğer hasta daha az miktarda ve daha sık dışkılı-
Mikroorganizmalar, enfeksiyonu kolaylaştıran yorsa ishal ortaya çıkar.
toksinler üretebilir. Enterotoksinler bakteriler
tarafından üretilir (enterotoksijenik E.Coli, Vib- Tıbbi öykü, akut diyarenin nadir olan nedenleri-
rio Colera); bunlar direk olarak sekretuar meka- ni ve enfeksiyon dışı nedenlerden şüphelenmek
nizmaları etkiler ve tipik olarak bol sulu (pirinç için muhtemel nedenleri tanımlayabilmelidir.
suyu) diyare oluşturur. Mukoza invazyonu oluş- Dehidratasyonun ve sepsisin belirtileri araştı-
maz. Esas olarak ince barsaklar etkilenir ve siklik rılmalıdır. Örneğin, norovirüs gastroenteritinde
adenozin monofosfat (cAMP) seviyelerindeki tanı, genellikle öykü ile konulur.
yükselme ishale neden olmaktadır.
İshalin birçok nedeni vardır. Genellikle öykü-
Bakterilerce üretilen sitotoksinler (Shigella hekimi etiyolojiye yönlendirir. Değerlendirme-
Dysenteriae, V. Parahaemolyiticus, C. Diiffi- de ilk adım diyarenin; Akut (3 haftadan kısa)
cile, Enterohemorajik E. Coli) ve enflamatuar veya kronik (3 haftadan uzun) olup olmadığıdır.
hücrelerle, kanlı dışkıya yol açan mukoza hücre Akut ishal, acil hekimi için en büyük endişe kay-
hasarına neden olur. Bunun sonucunda barsak naklarından biridir, çünkü bu hayatı tehdit eden
emilim yeteneğinde azalma meydana gelir. hastalıkların (enfeksiyon, iskemi, intoksikasyon,
inflamasyon) belirtisine işaret edebilir.
Shigella, Campylobakter ve enteroinvazif E.Coli
gibi organizmalar enterosit invazyonunu yapa- İkinci adım; diyarenin tanımlanmasıdır. İnfek-
rak, hasara ve inflamatuar ishale neden olurlar. siyöz vakalarda ve besin zehirlenmelerinde; et-
Benzer olarak Salmonella ve Yersinia türleri de ken, hastalığın başlangıç süresi, dışkılama sıklığı
hücreleri istila eder. Fakat hücre ölümüne neden ve gaita şeklinin hikayeden öğrenilmesi önem-
olmaz. Bu nedenle dizanteri genellikle meydana lidir.
gelmez. Bununla birlikte bu bakteriler lamina
propriayı geçerek kana karışır tifoid ateş gibi en- • Kan var mı, melena var mı?
terik ateşe neden olur. • Muhtemel besin zehirlenmesi veya süt ve
sorbitol gibi belli gıdaların yenmesi, ishal ile
İshal; mikrobiyal virulansın, konağın savun- ilişkili mi?
masını aştığında meydana gelir. Normalde • Aç kalmakla iyileşiyor mu, yoksa daha da
100.000’nin üzerindeki E. Coli hastalık oluştu- kötüleşiyor mu?
rurken, 10 Entamoeba veya Giardia kisti aynı
• İshale eşlik eden bulgular nelerdir?
şeyi oluşturmak için yeterlidir. Genelde antibi-
yotik kullanımı sonrasında oluşan normal bar- Bu sırası ile osmotik ve sekretuar daireye işaret
sak florasındaki bir değişiklik, patojenler tarafın- edebilir. Gaita miktarı az ve dışkılama sık ise pa-
dan doldurulan biyolojik boş alanlar oluşturur. tolojinin lokalizasyonu kolonda, dışkılama çok
ise ince barsaktadır.
Kusmanın tam olarak mekanizması bilinme-
mekle beraber serotonin salınımı neden olarak Ateş, karın ağrısı tenezm, varsa; enfeksiyöz gast-
kabul edilmektedir. Bu da kemoreseptör trigger roenterit veya divertikülitten şüphelenilebilir.
zonu stimule eder. S. Aureus ve B.Cereus tara- İrritabl barsak sendromunda dışkıda müküs
fından üretilen norotoksinler alınırsa şiddetli bulunabilir fakat kan yoktur. Aşırı miktarda gaz
374 kusmaya neden olur. ile birlikte köpüklü bir dışkının varlığı karbon-
Konu 3

hidrat malabsorbsiyonunu gösterebilir. İshale tutulumuna bağlı enfeksiyonlarda; çoğunlukla


eşlik eden nöbetler varsa shigellozise veya teofi- az miktarda gaita vardır. Gaitada kanın varlığı;

Gastroenteritli Hastaya Yaklaşım


lin zehirlenmesine işaret edebilir. Eğer hastada, Kolon ülserasyonuna (bakteriyel enfeksiyon,
sıcaklığa karşı tahammülsüzlük ve anksiyete var- enflamatuar hastalıklar, iskemi) işaret eder. Ma-
sa tirotoksizkozdan şüphelenilmelidir. Organik labsorbsiyona yol açan ince barsak patolojisi ha-
nedenli ishaller, genellikle gece de devam eder. cimli beyaz akışkan (yüksek yağ içerikli) gaitaya
İshalli bir hastaya; geçirdiği ameliyat ve girişim- neden olur. Bol sulu (pirinç suyu) gaita kolera-
ler, kullandığı ilaçlar, ishale neden olabilecek nın ayırıcı özelliğidir.
çeşitli sistemik hastalıklarla ilgili yakınmalarının
Barsak dışı nedenler: Kusma ve ishal bir has-
olup olmadığı iyice sorulmalı, seyahat öyküsü ve
talığın veya bir tedavinin sonucunda ortaya çı-
aile fertleri ile ilgili yeterli bilgi alınmalıdır.
kabilir. Geçirilmiş bir cerrahi veya radyasyon
Hastalığın Süresi: Hastalığın süresi ve yakın- maruziyeti, besin veya ilaç alerjisi, endokrin ve
maların ortaya çıkış hızının belirlenmesi önem- gastrointestinal hastalıkların varlığının hikaye-
lidir. Bu bize, olası enfeksiyöz etkeni ve kuluçka den anlaşılması son derecede önemlidir. Hasta-
süresini tahminde, ileri tedaviyi yönlendirmede nın mutlaka daha önce geçirdiği diyare atakları
yardımcı olacaktır. 1-2 haftadan daha az süren sorgulanmalıdır. Malarya, whipple hastalığı,
ishale göre 1 aydan daha uzun süren ishalde irritabl barsak hastalığı, kısmi barsak tıkanıklı-
daha değişik etiyolojik faktörlerin değerlendiril- ğı, enflamatuar hastalıklar, karsinoid ve malab-
mesi gerekmektedir. sorbsiyon sendromları ishal ile sonuçlanabilir.
Kolşisin, kinidin, antibiyotikler, kanser kemote-
Ateş: Terleme olsun veya olmasın ateşin varlığı, rapotik ajanları ve magnezyum içeren antiasitler
ishalin nedeni olarak genellikle invazif bir orga- sıklıkla ishale neden olurlar.
nizmadan şüphe edilir. Bununla birlikte özellik-
le çocuklarda birçok bağırsak kaynaklı olmayan Dehidratasyon: Ortostaz, baş dönmesi, idrar çı-
hastalık, kendini ateş ve ishal şeklinde kendini kışının azalması ve mental durumda değişiklik;
gösterir. dehidratasyonun ve elektrolit kaybının en göze
çarpan habercileridir ve agresif tedaviyi gerekti-
Kusma: Kusma ince barsağın proksimalini kap-
rir. Bu yakınmalar, en fazla risk altında bulunan
sayan birçok hastalığın belirtisi olabilir. Özel-
yaşlı hastalar grubunda özellikle önemlidir.
likle B.cereus ve S. aureus tarafından üretilen
nörotoksin kusmaya neden olabilir. Kusma; Epidemiyolojik Faktörler: Dış ülkelere seya-
intestinal tıkanıklığının başlıca nedenidir, ge- hat, kamp yapma, antibiyotik alımı, gündelik
nellikle batında distansiyon eşlik eder. Eğer ishal bakıma dikkat, çiğ ve bozulmuş besinlerin veya
olmadan kusma varsa mutlaka acil olarak enfek- deniz ürünlerinin yenmesi, eğer varsa arkadaş-
siyon dışı nedenler araştırılmalı, bu durum asla larda, ailede veya aynı yemeklerden yiyenlerde
gastroenterit olarak değerlendirilmemelidir! de yakınma ve belirtilerin bulunması; hikaye-
de bunların sorgulanması, hastalığın sebebi
Ağrı: Ağrının lokalizasyonu ve karakteri, enfek-
hakkında bize ipuçları verecektir. Cinsel veya
siyonun yeri hakkında bir bilgi verebilir. Kolon
mesleki hikaye de ayrıca önemlidir. Gelişmekte
tutulumu, genellikle tenezm, her iki alt kadran-
olan ülkelere seyahatte bakteriyel veya parazitik
larda ve belde ağrı yaparken, jejunal tutulum
etkenler hastalığa neden olurken, gelişmiş ülke-
periumblikal ağrı ile sonuçlanabilir. Özellikle 50
lerde Giardiya L. Aeromonas, Criptosporidum
yaşın üstündeki kişilerde karın ağrısı varsa iske-
yer altı sularını kontamine ederek buralardan
mik durumlar yüksek olasılıkla düşünülmelidir.
hastalığa neden olabilir. Enterotoksijenik E.coli
Gaita: Dışkılamanın sıklığı, gaita yapısı (miktar, seyahat edenlerde diyarenin en sık nedenidir.
renk, sulu, yumuşak, koku), kan veya mukus Gidilen yere ulaştıktan sonra günler içinde baş-
varlığı sorgulanmalıdır. Çok miktardaki gaita; lar, 5 günden 2 haftaya kadar sürebilir. Vibrio
genelde enterik enfeksiyonla ilişkili iken kolon türleri daha sık Asya’da görülür. Hemen hemen 375
seyahat edenlerde diyareye bağlı hastalıkların bakmalı, barsak seslerini dinlemeli, palpasyon-
%12’ine rotavirüs neden olmaktadır. Yeni kul- la hassasiyetin yerini, kitle veya organomegali
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

lanılmış antibiyotik ilaçlar C.difficile enfeksi- açısından batını değerlendirmelidir. Apandisit,


yonu riskini artırmaktadır. Ortak menşeli sal- çocuklarda diyare şeklinde ortaya çıkabilir.
gınlarda kontamine su veya yemekler hastalığa
neden olabilir (C.jejuni, G.lamblia) veya toksin
(E.coli O157:H7) alımı ile hastalık oluşur. Ço- Akut Gastroenterit Nedenleri
cuk bakım evlerinde ve kreşlerde fekal-oral yol
yaygındır. Rotavirüs 2 yaşın altındaki çocukların Viral nedenler %50-70 oranında akut gastroen-
%100e yakın oranda hastalık etkenidir. terit nedenidir. En sık etkileri;

Norovirus: Daha önceleri norwalk virüs olarak


Fizik Muayene bilinen norovirüs viral gasroenteritlerin başta
gelen nedenlerindendir. Tek zincirli bir RNA
Hastanın diğer barsak dışı kaynaklı ishal neden- virüsüdür. Yüksek oranda enfeksiyöz bir virüs-
lerini dışlamak, beslenme, dehidratasyon ve genel tür. Bulaşması için 10-100 partikül yeterlidir.
durumunu değerlendirmek için tam bir fizik mu- Bu virüs dış ortama oldukça dirençlidir; dörtlü
ayene temeldir. Sıklıkla diyarenin nedeni mevcut amonyum bileşiklerine, alkole, deterjan temelli
fizik muayene bulguları ışığında değerlendirilemez. bileşiklere, donmaya ve sıcaklığa (60°C) direnç-
Fizik muayenenin en önemli öğesi; hastanın lidir. Kültürü ve saptanması zordur.
dehidratasyon durumunun saptanmasıdır. İlave Çok çeşitli bulaş yolları mevcuttur; fekal-oral(en
olarak bakteriyemi ve sepsis bulguları araştırılma-
fazla), kişiden kişiye, suların ve besinlerin fe-
lıdır. Rektal muayene mutlaka yapılmalı ve kan
kal kontaminasyonu, kontamine cisimlerle ve
veya mukus incelenmelidir. Rektal muayene; abse
hatta kusan birine yakın mesafede ise havadan
fissür ve fistülü ortaya çıkarabilir. Kısmı tıkanık-
bile iletilebilme potansiyeli vardır. Norovirüsün
lık yapan bir tümör veya taşlaşmış gaita, ishalin
kuluçka süresi 12-48 saattir. Erken semptomları
diğer bir sebebi olarak tespit edilebilir. Sonuçta
bulantı, kusma, orta derecede diyare, baş ağrı-
gaita, kan ve püy yönünden incelenebilir.
sı, ateş, terleme ve myaljidir. Hastalık bulguları
yaklaşık 12-60 saat kadar devam eder. Tanı koy-
Dahidratasyon ve Beslenme Durumu durucu klinik bulguların ani başlangıçlı olması
ve kontrol edilmesi zor kusmalara orta derecede
Azalmış deri turgoru, kilo kaybı, istirahat hipo-
tansiyonu ve taşikardi, kuru mukozalar, idrar diyarenin eşlik etmesidir.
çıkışının azalması, mental durum değişikliği ve Calisivirüsler: Daha önceleri tanı konulamamış
ortastaz; dehidratasyonu ölçmede kullanılabilir.
viral kaynaklı birçok gastroenterit salgının nede-
Çocuklarda gözyaşının yokluğu, kapiller doluş nidirler.
süresinin uzaması gözde günbatımı manzarası, Rotavirüs: Çocuklardaki önde gelen gastroente-
çökmüş fontaneller, aksiller deri katlantısının rit nedenidir, ancak rotavirüs aynı zamanda eriş-
derinleşmesi ve kuru çocuk bezleri; bunların
kinlerde de hastalık yapabilir. Rotavirüs şiddetli
hepsi dehidratasyonu yansıtır. Kronik ishalli
dehidratasyon yapabilir.
hastalarda, beslenme yetersizliğine bağlı kas yı-
kımı ve nöral disfonksiyon bulguları gözlenebilir Ayrıca, Adenovirus, Parvovirüs, Astrovirüs, Co-
ronavirüs gibi virüslerde akut gastroenterit ne-
Batın Muayenesi: Cerrahi müdahale gerektire-
denidir.
bilecek ishal dışı nedenleri dışlamak için, dik-
katli bir karın muayenesi gereklidir. Muayene Bakteriyel nedenler tüm akut gastroenterit olgu-
376 eden hekim; akut batın bulgularına mutlaka larının %15-20’sinden sorumludur.
Konu 3

Shigella, Salmonella, C.jejuni, Yersinia entero- olarak, C.difficile koliti için risk taşıyan hasta-
kolitica, E coli, V.kolera, Aeromanas, B.cereus, larda gaita örneklerinden C.difficile toksini araş-

Gastroenteritli Hastaya Yaklaşım


C.difficile, C.perfiringens, Listeria, M.avium- tırılmalıdır.
inracelllare, Providencia, V parahemoliticus.
Dehidratasyonun nedeni ne olursa olsun, ağır
Parazitik nedenler düşkün çocuklar ve özellikle dehidrate hastalarda elektrolit ölçümleri mut-
hastalarda gastroenterite neden olur ve %10- laka yapılmalıdır. Bu ölçümler, aynı zamanda
15’inde görülür. Giardia, Amebiazis, Criptospo- addison krizi geçiren bir hastada da yardımcı
ridium. olabilir. Batın cerrahisi geçirmiş olan hastada;
batın grafileri, diyareye neden olan parsiyel bar-
Diğer Nedenler: Besin nedenli toksijenik di- sak tıkanmalarını dışlamada yardımcı olabilir.
yare: Hazır toksinlerle diyare oluşturanlar Sau-
Akciğer filmi; ishal ve öksürüğü olan hastada,
reus, B cereus Kolonizsyon sonrasında V colera,
tanısı konmamış pnömoniyi (legionella) teşhis
C perfiringens, enterotoksijenik E coli, Aero-
ettirebilir. Mesenterik iskemiden şüphe edilen
manas Kabuklu ve diğer deniz canlıları nedenli
hastalarda; mesenterik anjiografi tercih edilen
ishal. bir testtir.
İlaç ilişkili ishal: Antibiyotikler normal florayı
değiştirerek ishale neden olurlar. Magnezyum Tedavi
içeren antiasitler, laksatifler, kolşisin, kinidin,
Kolinerjikler, Sorbitol gibi ilaçlar ishale neden Bütün hastalarda ilk tedavi ABC ile başlar. Ağır
olabilirler. dehidratasyonu olan hastalarda; hemen geniş
çaplı bir damar yolu açıldıktan sonra rehidras-
Pseudo-membranöz Kolit: C.difficile nin aşırı yona başlanmalıdır. Sonrasında tanının değiş-
çoğalması sonucu oluşur. İskemik kolit, ülseratif kenliğine göre tedavi yönlendirilir. Akut ishalin
kolit, krohn hastalığı, karsinoid tümör veya VİPo- en sık nedeni, enfeksiyöz diyare olduğu için;
ma, AİDS, Damping veya kısa barsak sendromu, ayırıcı tanılar değerlendirildikten sonra hekim-
radyoterapi veya kemoterapi ishale neden olur. ler bir daha bu tanıyı sorgulamayı bırakır. İshale
neden olan hastalıklar; hayati tehdit edici ola-
bileceğinden dolayı bunu dışlamak veya tedavi
Laboratuvar etmek; ishalli bir hastaya, acil tıp yaklaşımının
dayanak noktası olmalıdır.
Acil servise, ishal ile başvuran hastalarda bakılan
özel testler; fekal lökositler için; Wright boyama, İshal tedavisinde; ideal olan, etkene yönelik te-
bateri, parazit ve parazit yumurtaları için; gaita davi yapılmasıdır. Günümüzde, çoğu kez ishalin
kültürü ve C.difficile toksini için; gaita analizidir. nedeni yeterince ortaya konamamaktadır. Bu
durumlarda, etkene yönelik tedavi yapılama-
Kimlere gaita kültürü yapılmalıdır? dığından, destek ve şikayetlere yönelik tedavi
önem kazanmaktadır.
1. Çocuklarda,
2. Toksik hastalarda, Enfeksiyon kaynaklı olmayan ishal: Hemen
3. Üç günden fazla uzamış ishali olan hastalarda hemen neredeyse gerçek acil ishaller (GİS kana-
4. Enfektif ishalden şüphelenilen immuno- maları, adrenal yetmezlik, tiroit fırtınası, zehirlen-
supresif hastalarda; gaita kültürleri alın- meler, akut radyasyon sendromu ve mezenterik
malıdır. iskemi gibi) enfeksiyon dışı nedenlerden kay-
naklanır. Acil hekimi her zaman bunları aklında
Parazitik hastalıklar için risk taşıyan hastalarda tutmalıdır. Çünkü bu durumdaki hastalar yoğun
parazit ve yumurta incelemesi gereklidir. İlave tedavi gerektirir ve hastaneye yatırılmalıdır. 377
Antibiyotik ve ilaç ilişkili ishal: İlaçların, gast- tırlar. Neden olan etkene bakılmaksızın bütün
rointestinal fonksiyona doğrudan veya dolaylı hastalarda negatif Wright boyama, negatif ga-
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

etkisi vardır. Eritromisin; gastrik boşalma hızını ita kültürü veya hastalık viral nedenli olsa bile
artırır, klavunat; ince barsak motilitesini artırır siprofloksasinle iyileşme görülür. Enfeksiyöz
ve antibiyotikler; fekal anaerobları azaltabilir. diyarelerin çoğu kendini sınırlasa da, eğer anti-
Laksatifler, antiasitler, oral kontrast maddeler, biyotik tedavisine bir kontrendikasyon (pediyat-
laktoz, sorbitol, NSAİ ler ve antikolinerjikler; rik yaş grubu, alerji, gebelik veya ilaç etkileşimi)
diyareye neden olan diğer maddelerdir. yoksa, enfeksiyöz diyareli hastalarda; ciprofloxa-
cin tedavisi tavsiye edilir. Trimethoprim/sulfa-
Antibiyotik ilişkili ishal genelde orta şiddetlidir;
methoksazole de (Baktrim® tek doz oral tablet
ateş, karın ağrısı veya fekal lökositler yoktur.
veya günde 2 defa 3 gün) enfeksiyöz diyarenin
Patojen yönünden gaita incelemesi negatiftir.
süresini yetişkinlerde azaltır fakat dirençli bakte-
Semptomlar; antibiyotiğin veya ilacın bırakıl-
riler nedeniyle siprofloksasine göre daha az ter-
ması ile iyileşir. Metronidazol veya vankomisin
cih edilen bir yoldur.
endike değildir.

Enfeksiyöz ishal: Virüsler; enfeksiyöz diyarenin Motilite Düzenleyiciler: 1990’da Ericsson ve


en sık nedenidir. Bunu bakteriler ve parazitler arkadaşları turist diyaresinin tedavisinde lope-
takip eder. Enfeksiyöz diyarenin tedavisini; anti- ramide® kullandığı bir makale yayınlamıştır. Bu
biyotik tedavi, motilite düzenleyiciler, sıvı den- çalışmada; 227 akut diyareli hastaya, Bactrim®
gesinin düzeltilmesi ve ishali daha da kötüleşti- ve Loperamide® kombinasyonu ile tedavi edil-
ren ilaçlardan kaçınılması kapsar (Tablo 1). miş, bu ilaçlar; turist ishalinde güvenli ve etkili
olduğu bulunmuştur. 1993 de yapılan başka bir
Antibiyotikler: İshalin enfeksiyöz kaynaklı ol- çalışmada; loperamide®, ciprofloksasin ile kom-
duğu düşünülen yetişkin hastalarda; antibiyo- bine edilmiş, bu kombinasyonun enteroinvazif
tikler (500mg siprofloksasin oral tek doz turist E. Coli veya shigellanın yol açtığı dizanterili ye-
diyaresinin ilk başlangıcında veya günde 2 defa tişkin hastalarda ishalli dışkılama sayısını azalttı-
3 gün) hastalığın süresini yaklaşık 24 saat kısal- ğı ve hastalığın süresini kısalttığı gösterilmiştir.

Tablo 1.
Ticari ismi Dozaj
Motilite düzenleyiciler

30ml veya 2 tablet Aşırı dozda salisilat zehirlenmesi


Bizmut subsalisilat Denol® her 30dk da bir 8 doz, oluşabilir HIV’li hastalarda bizmut
2.gün tekrarlanır ensefalopatisine neden olabilir.

4mg ilk doz sonrasında her


Diadef®, İlk tercih edilen antimotilite ilacı,
Loperamid diyare sonrasında
Lopermid® minimal santral opiat etkisi var.
2mg. En fazla 16mg/2 gün,

Antibiyotikler
500mg tek doz veya
Ciprofloksasin Cipro® Orta şiddetli hastalarda endikedir
BİD 3 gün
Trimetoprim/ 160/800mg tek doz veya BİD Orta şiddetli hastalarda endikedir
Bactrim®
sülfa-metoksazol 3 gün direnç etkinliğini sınırlar
30ml veya 2 tablet her 30dk
da bir 8 doz, 2.gün tekrarlanır Hafif hastalıklar ve proflaksi için
Bizmut subsalisilat Denol®
Proflaksi: her yemekte ve tavsiye edilir.
378 yatarken 2 tablet çiğnenir
Konu 3

Loperamid ile tedavi edilen grupta herhangi bir dır. Hastalar bu kısıtlamalarla erken katı gıda
komplikasyon görülmemiştir. alımına teşvik edilmelidir; çünkü bunun, ishale

Gastroenteritli Hastaya Yaklaşım


bağlı hastalıktan iyileşmede hızlandırıcı etkisi-
nin olduğu gösterilmiştir.
Sıvı Tedavisi
Acil servise; bariz dehidratasyon bulgularıyla
başvuran hastalarda, intravenöz sıvı tedavisi ge- Sonuç
reklidir. Kusması olmayan hafif dehidrate olan Yukarıda tanımlanan; nonenfeksiyöz acilleri
hastalarda, oral sıvı verilmesi tedavisi önerilir. olan hastaların, hastaneye yatması sağlanmalıdır.
Glukoz içeren, kafeinsiz içecekler tercih edilen Diğer hastaların çoğu, güvenle evlerine taburcu
sıvılardır. edilebilirler. İshalli bir hastayı kabul ederken ka-
Hafif dehidrate hastalarda hedef; hastanın 4 rar vermede kural; yaşlılarda ve çocuklarda ko-
saat içinde 30-50ml/kg sıvı içmesidir. Orta dere- ruyucu olmaktır. Onlarda; zarar görme ve ölüm
cede dehidratasyonda hastalar; 100ml/kg sıvıyı çok daha yüksek olduğundan, dikkatli bir göz
4 saat içinde içmelidir. ile değerlendirilmelidir. Tüm toksik hastalarla
oral rehidratasyon kılavuzuna tam olarak uya-
Ağır dehidrate hastalarda; 1-2L %5 dekstroz mayacak hastalar, yaşa bakılmaksızın hastaneye
0.5 izotonik NaC içinde, 50mEq NaH-CO ve kabul edilmelidir. Enfeksiyöz ishalli hastalar, ta-
10-20mEq KCl ile beraber 30-45dk içinde uy- burcu oldukları takdirde hastalığın yayılmasını
gulanması gerekli olabilir. Klinik değerlendirme sınırlamak için ellerin düzgün yıkanması tavsiye
ve elektrolit seviyeleri tedaviyi yönlendirmelidir. edilmelidir. Yemek, günlük bakım ve sağlık sis-
Sıvıları daha hızlı verebilmek için KCl; oral ola- temlerinde çalışan hastalara bol istirahat veril-
rak veya başka bir şişe veya torba içinde 100ml melidir.
izotonik NaCl ile 20mEq KCl, destekleyici ola-
rak 1 saatte verilir. Korunmada hızlı fakat faydalı bir deyim hasta-
larla paylaşılabilir: ya kabuğunu soy, ya kaynat,
ya pişir ya da onu yeme şeklinde ifade edilen en-
İntravenöz Tedavi Endikasyonları fekte besinlerle oluşan ishalleri önleyebilir.

1. Şiddetli kesilmeyen kusmalar


2. Bilinç değişiklikleri Özet
3. Ağır dehidratasyon
Hikayede diyarenin nedenleri, olası neden-
4. İleus leri ile dehidratasyonun ve sepsisin belirtileri
5. Aşırı kolera benzeri gayta mutlaka araştırılmalıdır.
6. Zamanın ve çevrenin oral rehidratasyon Sorulması gereken sorular;
tedavisine uygun olmaması gibi durumlar. * Hastalığın süresi: Hastalığın süresi ve
semptomların ortaya çıkış hızı önemlidir.
* Ateş: Ateşin varlığı, ishalin nedeni olarak ge-
Diyet Kısıtlaması nellikle invazif bir organizmadan şüphe edilir.
Osmotik diyareyi artırabileceğinden; sorbitol * Kusma: Kusma ince barsağın proksima-
içeren sakızlardan veya çiğ meyvelerdengastrik lini kapsayan birçok hastalığın belirtisi
motiliteyi artıracağından; kafeinden sakınılması olabilir. Eğer ishal olmadan kusma varsa
hastalara tavsiye edilmelidir. Barsaktaki villusla- mutlaka acil olarak enfeksiyon dışı ne-
rın iyileşmeye başlamasına ve gerekli sindirim denler araştırılmalıdır.
enzimlerini üretme yeteneğini tekrar geri kazan- * Ağrı: Ağrının lokalizasyonu ve karakteri,
masına kadar; laktozdan öncelikle kaçınılmalı- enfeksiyonun yeri hakkında bir bilgi vere- 379
bilir. Elli yaşın üstündeki kişilerde karın * Destekleyici tedavi: Bizmut subsalisilat
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

ağrısı varsa iskemik durumlar yüksek ola- 30ml veya 2 tablet her 30dk da bir 8 doz
sılıkla düşünülmelidir. en fazla, 2. gün tekrarlanır veya Loperamid
* Gaita: Dışkılamanın sıklığı, gaita yapısı 4mg ilk doz sonrasında her diyare sonra-
(miktar, renk, sulu, yumuşak, koku), kan sında 2mg. en fazla 16mg/2 gün uygulanır.
veya mukus varlığı sorgulanmalıdır.
* Ekstraintestinal nedenler: Kusma ve is- Kaynaklar
hal bir hastalığın veya bir tedavinin sonu-
cunda/komplikasyonun ortaya çıkabilir. 1. Ew JF, Glass RI, Gangarosa RE, et al. Diarrheal
Hastanın özgeçmişi iyi sorgulanmalıdır. deaths in the United States, 1979 through 1987.
JAMA 265:3280, 1991.
* Dehidratasyon: Ortostaz, baş dönmesi,
2. Bennett RG, Greenough WB: Approach to
idrar çıkışının azalması ve mental durum-
acute diarrhea in the elderly. Gastroenterol Cli,
da değişiklik; dehidratasyonun ve elektro- North Am 22:517, 1993.
lit kaybının en göze çarpan habercileridir
3. Murray CJL, Lopez AD: Mortality by cause for
ve agresif tedaviyi gerektirir.
eight regions of the world: Global Burden of
* Epidemiyolojik faktörler: Dış ülkelere Disease Study. Lancet 349:1269, 1997.
seyahat, kamp yapma, antibiyotik alımı, 4. Siegel D, Cohen PT, Neighbor M, et al: Predic-
gündelik bakıma dikkat, çiğ ve bozulmuş tive value of stool examination in acute diarrhea.
besinlerin veya deniz ürünlerinin yenme- Arch Pathol Lab Med 111:715, 1987.
si, eğer varsa yakınlarında da aynı yakın- 5. Brownlee HJ: Introduction: Management of
maların varlığının sorgulanması unutul- acute nonspecific diarrhea. Am JMed 88(suppl
mamalıdır. 6A):1S, 1990.
* IV. tedavinin endikasyonları: Şiddetli 6. Binder HJ: Pathophysiology of acute diarrhea.
kesilmeyen kusmalar, bilinç değişiklikleri, Am JMed 88(suppl 6A):2S, 1990.
ağır dehidratasyon, ileus, aşırı kolera ben- 7. Kroser JA, Metz DC: Evaluation of the adult pa-
zeri gayta, zamanın ve çevrenin oral rehid- tient with diarrhea. Primary Care 23:629,1996.
ratasyon tedavisine uygun olmamasıdır. 8. DuBois D, Binder L, Nelson B: Usefulness of
* Hafif Derece Dehidratasyonda Sıvı Te- the stool Wright’s stain in the emergency depart-
davisi: 4 saat içinde 30-50ml/kg oral re- ment. JEmerg Med 6:483, 1988.
hidrasyon mayi verilir. 9. Salam I, Katelaris P, Leigh-Smith S, et al: Ran-
* Orta derece dehidratasyonda: 4 saat domized trial of single-dose ciprofloxacin for
içinde 100ml/kg oral rehidrasyon mayi travellers’ diarrhoea. Lancet 344:1537, 1994.
içilmelidir. 10. Hines J, Nachamkin I: Effective use of the clini-
cal microbiology laboratory for diagnosing diar-
* Ağır derece dehidratasyonda: I.V. sıvı
rheal diseases. Clin Infect Dis 23:1292, 1996.
uygulaması 1-2L %5 D 1/2SF + 50mEq
NaHCO3 +10-20mEq KCl 30-45dk da 11. Bartlett JG: Antibiotic-associated diarrhea. New
Engl JMed 346:334, 2002.
I.V. verilir. Klinik duruma ve sıvı açığı-
na göre mayi tekrarlanabilir. Sıvıları daha 12. Aserkoff B, Bennett JV: Effect of antibiotic ther-
hızlı verebilmek için K ayrı verilir; KCl apy in acute salmonellosison the fecal excretion
of Salmonellae. New Engl JMed 281:636, 1969.
oral olarak veya başka bir sıvı içinde;
100ml SF + 20mEq KCl 1 saat içinde 13. Akalin HE: Role of quinolones in the treatment
I.V. verilir. of diarrhoeal diseases. Drugs 49:128, 1995.

* Antibiyoterapi: Ciprofloxacin® 500mg 14. Goodman LJ, Trenholme GM, Kaplan RL, et al:
Empiric antimicrobial therapy of domestically
oral tek doz/2x500mg 3 gün veya trimet-
acquired acute diarrhea in urban adults. Arch
hoprim/sulfamethoksazole tek doz/ 2x1 3 Intern Med 150:541, 1990.
380 gün verilir.
Konu 3

15. Ericsson CD, DuPont HL, Mathewson JJ, et 17. Sullivan P: Nutritional management of acute di-
al: Treatment of traveler’s diarrhea with sulfa- arrhea. Nutrition 14:758, 1998.

Gastroenteritli Hastaya Yaklaşım


methoxazole and trimethoprim and loperamide. 18. Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS:
JAMA 263:257, 1990. Vomıtıng, Dıarrhea,and Constıpatıon. Emer-
16. Murphy GS, Bodhidatta L, Echeverria P, et al: Cip- gency medicine: A comprehensive study guide
rofloxacin and loperamide in the treatment of bac- 6th ed. 2004.
illary dysentery. Ann Intern Med 118:582, 1993.

381
Konu 4

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ ENFEKSİYONLARI

Dr. Behice Kurtaran

Giriş Ancak her hastada bu triadtaki en az bir duru-


mun olduğu ve özgül olmayan bir bulgu olan
Acil hekimlerinin menenjiti ya da ensefaliti olan ateşin en sık görülen bulgu olduğu gözlenmiştir.
hastaya doğru tanı koyma ve ihtiyacı olan an- Bu sonuçlar Acil doktorlarının menenjiti diğer
tibiyotik ve diğer ek tedavileri doğru zamanda benign hastalıklardan ayırmada zorluk yaşayabi-
uygulama bilgisine ihtiyacı vardır. Böylece sant- leceğini göstermektedir.
ral sinir sistemi (SSS) enfeksiyonu olmayan has-
talara yapılacak gereksiz invazif girişimlerden, Febril nöbet ile başvuran gelen çocukların ayı-
zaman kaybından ve gereksiz tedavilerden kaçı- rıcı tanısında bakteriyel menenjit düşünülse
nılmış olunur. de, mental olarak normal olan iyi görünümlü
çocuklarda LP gerekli değildir. Basit febril nö-
Bakteriyel menenjit ve viral ensefalit sakatlama bet ile gelen 2 aylıktan büyük çocuklarda, SSS
ve ölüm oranı yüksek ile seyreden enfeksiyon enfeksiyonunun başka belirti ve bulgusu yoksa,
hastalıkları acillerinin başında gelmektedir. ateş nedenleri uygun şekilde araştırıldıktan son-
ra, LP yapılmaksızın antipiretikler ile güvenli bir
Klinik değerlendirme, lomber ponksiyon (LP)
şekilde evine gönderilebilir.
öncesi radyografik görüntülemenin rolü, beyin
omurilik sıvısının (BOS) incelenmesi ve tedavi- Fizik muayene SSS enfeksiyonu tanısında ikin-
ye doğru zamanda başlama konuları kritik ko- ci önemli basamaktır. Ense sertliği, mental du-
nular olarak değerlendirilmektedir. rum değişikliği ve ateş sıklıkla klinisyene SSS
enfeksiyonunu düşündürse de, çeşitli çalışmalar-
da duyarlılıkları düşük bulunmuştur (%60-85).
Öykü ve Fizik Muayene Belirgin ense sertliği, Kernig bulgusu (kalça-
dan fleksiyon, dizden ekstansiyona getirildiğin-
SSS enfeksiyonlarının tanısından şüphelenme
de, bacakta ve sırtta ağrı meydana gelmesi) ve
öykü ile başlamaktadır. Hastanın aspleni, SSS’de
Brudzinsky bulgusu (Ensenin fleksiyonunu
şant, protez, yabancı cisimler gibi enfeksiyona
takiben bacaklarda fleksiyon meydana gelmesi)
yatkınlığına neden olan durumlarının varlığı ve
gibi klasik meningeal bulgular ileriye dönük
epidemiyolojik faktörler (meningokokal şüpheli
çalışmalarda erişkinlerde menenjit olgularının
olgu ile aile içi temas öyküsü, maternal genital
(BOS’ında pleositoz ile tanımlanan) sadece %5
herpes öyküsü olan yenidoğan gibi) öncelikle
ile %30’unda tanısal duyarlılığa sahip olduğu
sorgulanmalıdır. Baş ağrısı, bulantı ve kusma
gösterilmiştir.
gibi özgül olmayan yakınmalar menenjitin zayıf
belirteçleridir ve Acil servislere çok sayıda bu tür Ensefalitli hastanın klinik görünümü bakteriyel
yakınması olan hasta başvurmaktadır. Bir çalış- menenjitteki gibidir. Ancak pek çok yakınma ve
mada ateş, ense sertliği ve mental durum deği- bulgu aynı olmakla birlikte, mental durum de-
şikliği triadının 493 bakteriyel menenjit atağı- ğişikliği ve fokal nörolojik bulguların varlığı en-
nın sadece üçte ikisinde görüldüğü saptanmıştır. sefaliti destekleyicidir. Ayrıca klinisyenler bakte-
riyel menenjite eşlik eden ensefalite bağlı beyin BOS Özellikleri
ödemi ve strok gibi komplikasyonlar açısından
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

da uyanık olmalıdır. Santral sinir sisteminde yaklaşık 150 cc beyin


omurilik BOS bulunur ve tipik olarak günde
500 cc BOS üretilir. Normal BOS basıncı 70-
LP Öncesi Beyin Tomografisi 180 mm H2O arasındadır.

LP, bakteriyel menenjit ya da ensefalit şüphesi LP yapıldığında genellikle beşden az beyaz küre
durumunda endikedir. Sıklıkla işlem sonrası baş (BK) görülecektir (bunların sadece bir tanesi
ağrısı, bel ağrısı ve ponksiyon bölgesinde kana- polimorfonükleer hücre (PMNL) olabilir). Yay-
ma gibi minör komplikasyonlar eşlik eder. Tartı- gın veya fokal nöbetlerden sonra hastaların %30
şılan önemli ve ciddi bir komplikasyonlarından kadar önemli bir kısmında BOS’da pleositoz gö-
biri ise beyin herniasyonudur. rülebilir.
Beyin tomografisi (BT) herniasyon riski taşıyan Tipik olarak kan glukoz değişiklikleri ile BOS
serebral kitle, hidrosefali, beyin ödemi ve orta glukozu sabit bir düzeye ulaşmadan önce yak-
hat beyin şifti gibi intrakraniyal patolojileri be- laşık iki saat gereklidir. LP yapılmadan birkaç
lirlemek amacı ile kullanıma gelmektedir. Ancak saat önce glukoz verilmesi nedeniyle iatrojenik
bunun gerekliliği şimdilerde tartışılmaktadır. hiperglisemi varsa bu durum kafa karışıklığına
Doktorlar BT istenecek hastaları ayırt etmek
yol açabilir. BOS glukozu normal olarak 50-80
için üç klinik göstergeyi kullanabilir. Bu üç
mg/dL arasındadır ve kandaki glukoz konsant-
gösterge papilödem, fokal nörolojik bulgular ve
rasyonunun sadece %60 kadarıdır.
mental durumun değişmesidir. “LP sonrası her-
niasyonun olabilmesi için hem kafa içi basıncın Lomber BOS protein seviyesinin normal sınırla-
artmış olması hem de serbest BOS akımında ve rı 15-45 mg/dL’dir. 500 mg/dL’den daha yüksek
equlibriyumunda obstruksiyon beraber olma- seviyeler sık değildir ve esas olarak menenjit, su-
lıdır.” Bu durumların yokluğunda LP öncesi baraknoid kanama ve spinal tümörlerde görülür.
görüntüleme maliyet, zaman kaybı ve hastanın Kord tümörleri ile görülen yüksek seviyeler lokal
radyasyon alması yönünden önerilmemektedir.
kapiller permeabilitede artış sonucu olur. Yük-
Frontal lob gibi bazı yerleşimlerde tümörlerin
sek seviyelerde (1000 mg/dL) BOS pıhtılaşabi-
fokal nörolojik bulgu vermeyebileceği, parame-
lir. BOS’a kanama veya travmatik bir girişim ile
ningeal yerleşimli abselerde pleositoz olabileceği
kanın girişi BOS protein seviyelerini çok büyük
ve görüntüleme yapılmazsa bunların gözden ka-
olasılıkla arttıracaktır. BOS proteini tipik olarak
çabileceği de bilinmelidir. Beyin tomografisini
beklerken antibiyotik ve steroid tedavisi de ge- her 1000 kırmızı küre (KK) için 1 mg artmalı-
ciktirilmemelidir. dır, ama bu durum değişkendir.

Beiyn tomografi bazen LP sonuçları alındıktan Travmatik LP’de LP iğnesi BOS ile temizlendi-
sonra gerekebilir. Örneğin kafa içi basınç artımı- ği için birinci ve üçüncü tüpler arası sıvı temiz-
nın nedenini araştırmada kullanılabilir. Ensefa- lenir. Birinci ve üçüncü tüplerde azalan hücre
litli hastalarda özellikle HSV (Herpes Simpleks sayısı bunu doğrular. Sıklıkla KK 1000 hücre-
Virus) ensefalitinde karekteristik temporal lob tu- den daha fazladır. Tüplerden birinde pıhtı olma-
tulumunu belirlemek için tomografi gerekebilir. sı travmatik bir girişimi destekler. Subaraknoid
hemorajide kan hemoraji bölgesinde defibrine
MR (Magnetik Rezonans) görüntüleme en- olduğu için pıhtılaşma oluşmaz. BOS ile serum
sefalitik tutulumu belirlemede daha duyarlı BK: KK oranı karşılaştırılabilir. Eğer birden fazla
olmakla birlikte uzun sürmesi ve ulaşılabilirlili- ise pleositoz genellikle travmatik bir girişim ile
ğinin az olması nedeni ile acil koşullarda tercih açıklanamaz.
384
edilmemektedir.
Konu 4

BOS’a göre bakteriyel viral ayırımı cuklar ve erişkinlerde bakteriyel ve viral menen-
jiti ayırımda kullanılabilir. Ancak çalışmalarda

Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları


Menenjit ve ensefalitte tanısında BOS’ında lö- özgüllüğü yüksek ve duyarlılığı düşük bulun-
kosit görülmesi (pleositoz) esastır. muştur. Bu nedenle CRP’de olduğu gibi tedavi
kararında güvenilir bulunmamaktadır.
Viral ensefalitte tipik olarak BOS’ında
mm3’te 300’den az lökosit, %20’den az oran- Polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) teknoloji-
da PMNL, normal glukoz ve normal ya da sinin kullanıldığı viral testler aseptik menen-
yüksek protein seviyeleri gözlenir. jitli hastalarda önemli tanı yöntemleridir ve
BOS’ında pleositozu olan acil hastalarında
HSV ensefaliti temporal lobta inflamasyonla
potansiyel katkıları nedeniyle kullanılabilirler.
birlikte kanama, ödem ve nekroz ile karakteri- Viral menenjitin en sık nedenleri olan entero-
zedir. Aynı zamanda BOS’ında lenfositik bir viruslar için yenilerde US Food and Drug Ad-
pleositoz ve eritrosit görülür. Pozitif bir Gram ministration (FDA) tarafından hızlı (üç saatten
boyama yokluğunda bile bakteriyel menenjitte kısa sürede sonuç veren) kalitatif bir test onay-
mm3’te 1000’den fazla lökosit, %80’den fazla lanmıştır. Çalışmalarda duyarlılığı %97, özgül-
PMNL, glukoz düşüklüğü ve protein yüksek- lüğü %100 olarak gösterilmektedir. Eğer ensefa-
liği söz konusudur. Yine de nadir durumlarda lit düşünülüyorsa BOS’ından HSV PZR testi de
mm3’te 100’ün altında lökositin olduğu bakteri- istenmelidir ancak bu test hızlı sonuç veren bir
yel menenjitler ve PMNL dominansının olduğu test değildir.
viral ensefalitler görülebileceği (Yaklaşık %30
oranında) akılda tutulmalıdır. LP öncesi kullanı-
lan oral ya da parenteral antibiyotikler kültürde Menenjitler
üremeyi ve Gram boyanın duyarlılığını azaltsa da
biyokimyasal değerleri belirgin şekilde etkilemez. Beyin ve spinal kordu çevreleyen membranların
ikisinin (pia ve araknoid membran) inflamas-
yonudur. Bakteriyel menenjit ateş, baş ağrısı ve
SSS Enfeksiyonları Tanısı menenjismus gibi tipik yakınmalar ile görüldü-
ğünde sıklıkla problemin kaynağını belirlemek
SSS enfeksiyonlarında laboratuvar incelemele- güç değildir.
ri önemlidir; Lateks aglütinasyon (LA) antijen
testleri BOS’ında bakteriyel patojenleri belir- Gelişmiş ülkelerde erişkinlerde akut bakteriyel
lemede oldukça duyarlıdır. Farklı çalışmalarda menenjit görülme sıklığı 100.000’de 2,6-6’dır ve
duyarlılığı %50 ile %90 arasında gösterilmiştir gelişmemiş ülkelerde bu oran çok daha yüksek-
ve negatif sonuçlar yine de bakteriyel menenji- tir. Menenjite en sık yol açan bakteriler Strepto-
ti dışlatmamaktadır. Bu test özellikle BOS’ında coccus pneumoniae ve Neisseria meningitidis’tir.
pleositozu olan ve Gram boyamanın negatif so- Çocuklarda S.pneumoniae, H.influenzae’ya yö-
nuç verdiği LP öncesi antibiyotik kullanan kişi- nelik aşılama programları ile bu etkenler ile olan
lerde daha yararlı bir tanı yöntemi olarak kabul menenjitler azalmıştır. Yenilerde N.meningitidis
edilmektedir. aşılama programı sonucu bu etkenin de sıklığı-
nın azalması beklenmektedir. Listeria monocy-
CRP bir akut faz reaktanıdır ve bakteriyel me- togenes özellikle yeni doğanlar, 50 yaş üstü
nenjitte serum ve BOS sıvısında artar. Ancak kişiler, immün süpresifler, alkol kullananlar ve
duyarlı bir test olmasına karşı özgül olmadığı gebelerde menenjit etkenidir.
bilinmelidir. Özellikle negatif olmasının aseptik
menenjit lehine olduğu söylenebilir. Şüphe edilen akut bakteriyel menenjit için ampi-
rik tedaviye başlamak klinisyenin ilk önceliğidir
Akut bakteriyel menenjitli hastalarda serum ve tanısal testleri geciktirmemelidir. Gram boya
prokalsitonin (PCT) seviyeleri artmaktadır. Ço- BOS kültürleri pozitif olan olguların %80’inde 385
ve negatif olanlarında %10 kadarında organiz- besiyerlerinde üremeyen Mycobacterium tu-
manın niteliğini hızlıca ortaya koyabildiği için berculosis, Treponema pallidum, Chlamidia,
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

yararlıdır. Gram boyamanın % 60-90 arasında Mycoplasma, Rickettsia türleri ile Cryptococ-
duyarlı ve % 100’e yakın özgüllüğü olduğu bi- cus, Coccidioides ve Histoplasma gibi fırsatçı
linmelidir. mantarlar olarak kabul edilmektedir. Bu etken-
lerin çoğu yukarıda bahsedilen kronik menenjit-
Kronik menenjit genellikle dört hafta veya daha lere neden olmaktadır.
fazla sürede gelişen baş ağrısı, ateş ve mental
durum bozukluğu ile karekterize, BOS pleosito- Aseptik menenjit, enfeksiyon dışı nedenlere
zunun eşlik ettiği, yavaş seyirli bir belirti komp- bağlı olarak da gelişebilir. İbuprofen ve trime-
leksi olarak tanımlanır. Genellikle BOS proteini toprim-sulfametoksazol kullanımı, Sjögren
yüksek ve BOS glukozu düşüktür. Bu sendroma Sendromu gibi bazı romatolojik hastalıklar, kı-
bakteriyel, viral, fungal veya paraziter etkenler zamık-kabakulak-kızamıkçık (MMR) aşılaması-
neden olabilir. Enfeksiyon dışı nedenler arasında nı takiben menenjit gelişebilir. Ayrıca beyin veya
vaskülit, malignensi, Behçet hastalığı ve sarkoi- epidural abse gibi parameningeal odaklara dik-
doz vardır. Tanı zor olabilir. Fakat tedavi uzun kat edilmelidir. Kısmen tedavi edilmiş bakteriyel
süreli, göreceli olarak toksik ve spesifik oluğun- menenjit ve HIV menenjiti, BOS’ta lenfositik
dan tanı önemlidir. pleositoz ile presente olabilir. Uygun durumlar-
da hematolojik malignensiler ve metastatik solid
Öyküde enfeksiyöz bir ajan ile temas özellikle malignensiler de sebep olabilir.
önemlidir. Tüberküloz için öyküde ateş, öksü-
rük, gece terlemesi, titreme ve kilo kaybına yö- Aseptik menenjit sıklıkla virüslere bağlı gelişen
nelik sorular sorulmalıdır. Meslek ve aile öyküsü ve iyi seyirli hastalık grubunda yer alsa da, kli-
de tüberküloz açısından ipuçları sağlayabilir. nisyenler yukarıda bahsedilen tedavi gerektiren
Yolculuk öyküsü fungal ve paraziter hastalık ih- nadir durumları da akıllarına getirmelidir. İlaca
timalini belirleyecektir. Neden olan etkene yö- bağlı aseptik menenjitin tedavisi etken olan ila-
nelik ipuçları sağlaması açısından hayvan tema- cın kesilmesidir.
sına yönelik öykü önemlidir. Çiftlik hayvanları
ile temas bruselloz, fare ile temas leptospiroz,
tavşan teması ise tularemi açısından önemlidir. Viral Ensefalit
Ensefalit beyinin inflamasyonudur ve hemen
her zaman şuur bozukluğu ile beraberdir. Akut
Aseptik Menenjit ensefalit iki başlık içinde incelenir: akut viral
Tanım olarak bakteriyel enfeksiyon yokluğun- ensefalit ve akut post-enfeksiyöz ensefalomyelit
da meningeal irritasyon anlamına gelmektedir. veya Akut Dissemine Ensefalo Myelit (ADEM).
Ancak aseptik kelimesi adi besiyerlerinde üre- Akut viral ensefaliti morbidite ve ölüme neden
meyen etkenler ile oluşan tabloları ifade etmek olur, özellikle gri cevherdeki sinir hücrelerinin
için de kullanılmakta ve her zaman gerçeği yan- direk enfeksiyonunun sonucudur. Bunun son-
sıtmamaktadır. Coxsakie ve echovirus’lar gibi rasında hücrede ödem, ölüm ve beyinde nekroz
Enterovirus enfeksiyonları, aseptik menenjit olur. ADEM genellikle non-spesifik viral enfek-
olgularının %80’nini ve viral SSS enfeksiyonla- siyonu takiben 1-3 hafta içinde görülür, akut
rın çoğunluğunu oluşturmaktadır. Aseptik me- viral ensefaliti taklit eder. Karakteristik olarak
nenjit, bakteriyel menenjite ilk değerlendirmede gadolinyumlu MRI’da immün demyelinizasyo-
şaşırtacak kadar benzeyebilir. HSV diğer bir sık nu temsilen beyaz cevherde multifokal lezyonlar
viral menenjit etkenidir. İmmün kompetan bi- vardır. ADEM muhtemelen ABD’de akut ense-
reylerde, kabakulak virusu, HIV, CMV, VZV falit olgularının %10-15’inden sorumludur. Bu
gibi diğer viral etkenler daha nadir etkenlerdir. kısımda sadece akut viral ensefalit tartışılacaktır.
386 Diğer aseptik menenjit etkenleri rutin ve adi Ensefalit genellikle ateş, baş ağrısı ve meningis-
Konu 4

mus ile gelir. Nörolojik bulgular değişkendir. 1. Beyin Absesi


Hastalar hafif letarjiden komaya kadar değişken

Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları


olan şuur bozuklukları gösterirler. Fakat nörolo- Beyin absesi fokal intraserebral püy koleksiyo-
jik bulgu ve nöbet yaygındır. Etkilenen anato- nudur. Tutulan alana bağlı olarak, kitle etkisi
mik bölgeye göre birçok nörolojik bulgu olabilir. yaparak fokal nörolojik bulgulara neden olur.
Genellikle 30-40 yaş arasında ve daha çok er-
HSV olguların yaklaşık %20’sinden sorumlu kelerde olur. Antibiyotikler, beyin görüntüleme
olarak sporadik ensefalitin en sık nedenini oluş- yöntemlerinin gelişmesi ve sterotaksik drenaj
turur. Trigeminal gangliondaki latent virüsün teknikleri ile olgular uygun yönetildiklerinde
reaktivasyonu ile tablo ortaya çıkar ve genellikle ölüm oranı oldukça azalmıştır.
başka bir yerde aktif herpes enfeksiyonuna dair
eşlik eden bir bulgu yoktur. Yaş dağılımı bifazik- Her ne kadar absenin primer odağı genellikle
tir. Olgular en sık 5-30 yaş ile 50 yaş üzerinde kriptojenik ise de %50’si orta kulak, paranazal
gözlenir. Klinik bulgular genellikle akuttur. Kişi- sinüs veya dişten direkt yayılım ile, %25’i de
lik değişiklikleri, korku atakları, halüsinasyonlar akciğer veya kalpten hematojen yayılım sonra-
ve tuhaf davranışlar gibi lokalize temporal lob sı oluşurlar. Beyin absesinin kliniği değişkendir.
yakınma ve bulguları HSV’yi düşündürür. Fokal S.aureus gibi pürülan organizmalarda, başlan-
nörolojik bulgular arasında hemiparezi (%30), gıçtaki ateş veya baş ağrısını hızlı bir şekilde
kol ve yüzde güçsüzlük, üst kadranda görme ala- mental durumda bozulma ve fokal nörolojik
nı defekti yer alır. Yaklaşık yarısı erken dönemde bulgular takip eder. Alternatif olarak sadece baş
nöbet ile başvurur. Tedavi edilmeyen hastaların ağrısının olduğu ve bir aydan daha uzun sürede
%70’inden fazlası kaybedilir. yavaş gelişim de olabilir. Baş ağrısı en sık geliş
bulgulardır ve %70 olguda olur. Diğer yakınma
BOS bulguları aseptik tablo ile uyumludur. ve bulgular arasında şuur değişiklikleri, fokal
BOS’ında eritrosit görülmesi ve ksantokro- nörolojik bulgular, nöbet, bulantı, kusma ve
mi gibi ipuçları önemlidir fakat özgül değildir. ense sertliği yer alır. Hastaların bu yakınma ve
HSV’de tipik olarak, MRI’da T2 ağırlıklı görün- bulgular açısından değerlendirilmesi önemlidir.
tülemede, mediyal ve inferior temporal lob veya Bu şikayetler ve/veya bulguları 4 günden daha
loblarda yüksek sinyal yoğunluğu gözlenir. fazla süredir taşıyanlarda ölüm oranı en fazladır.
EEG klasik bulgu olan periyodik, sterotipik, Ateş, lökositoz veya diğer inflamasyon bulgula-
keskin ve 2-3 saniyede bir olan yavaş dalga rının olmaması, klinik şüphe var ise, ileri tetki-
komplekslerini gösterir. PZR, örnekler şikayet- ke engel olarak düşünülmemelidir. Çoğunlukla
lerin ortaya çıkışından sonraki ilk 10 gün içinde kafa için basınç yüksek olduğundan beyin absesi
alındıysa %97 duyarlı ve %100 özgül bir yön- düşünülen hastalarda LP sakıncalıdır, yapılma-
tem olarak beyin biyopsisinin yerine tercih edi- malıdır. Tercih edilen görüntüleme yöntemi ga-
len işlem olarak kabul edilmektedir. Diğer tetkik dolinyumlu MRI’dir. Tanı konulduktan sonra
sonuçları beklenirken ampirik başlanan asiklovir bir veya daha fazla olan lezyonlarda aspirasyon
(10-12 mg/kg, her 8 saatte bir) üç haftaya kadar gereklidir. Hem etkeni ve duyarlılığı belirlemek
devam etmektedir. Ateş, meningismus ve şuur hem de glioblastoma, metastaz, enfarkt veya
bozukluğu olan seçilmiş hastalar kesin sonuçlar demyelinizasyon gibi alternatif tanıları dışlamak
elde edilene kadar ampirik antibiyotik ve asiklo- açısında bu yaklaşım önemlidir. Genellikle 2,5
vir ile beraber tedavi edilmektedir. cm den büyük olan lezyonlar aspire edilmelidir.

SSS’nin Fokal Enfeksiyonları 2. Subdural Ampiyem


SSS’nin infeksiyöz fokal lezyonları abse ve sub- Bu aralıkta enfeksiyon sık değildir. Uygun an-
dural ampiyemdir. tibiyoterapi ve cerrahi girişimlerle bile %20’ye 387
varan ölüm oranını taşır. En fazla genç erkek- 2.Tüberküloz Meningomyelit
lerde görülür ve paranazal sinüs enfeksiyonu
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

(%60-70) ve orta kulak enfeksiyonlarını (%20) İntrakraniyal enfeksiyonun aşağıya doğru iler-
komplike eder. Olguların %80’inde her iki he- lemesi ya da epidural enfeksiyondan doğrudan
misfer tutulur. Hastalar toksik görünümdedir ve yayılım veya nadiren spinal kord içindeki bir
febrildir. Hastaların %75’inde fokal nörolojik odağın rüptüründen kaynaklanır. Myelit tablo-
su asendan ya da desendan olabilir. BOS’ta len-
bulgu mevcuttur ve meningismus sıklıkla vardır.
fositoz, protein artışı ve nadiren basiller görülür.
Fokal nörolojik bulgunun varlığı komplike ol-
Bu tablodan şüphelenildiğinde antitüberküloz
mayan menenjit ile uyumlu olmadığından, var-
ilaçlar ile tedaviye başlanmalıdır.
lığında mutlaka hızlıca görüntüleme yapılmalı-
dır. Ölüm oranı tedavi başlangıcındaki mental
durum düzeyi ile yakından ilişkilidir. Kontrastlı
3. Akut Anterior Poliomyelit
MRI en iyi görüntüleme yöntemidir. Kafa içi
basıncı genellikle yüksek olduğundan ve BOS Poliovirus bir enterovirüstür ve epidemilere yol
bulguları pek faydalı olmadığından LP yapıl- açabilir. En fazla yaz sonu ve sonbaharda enfek-
mamalıdır. Ampirik tedavide aynı kurallar takip siyonlara yol açmaktadır. Aşılama ile insidansı
edilmelidir. Acil cerrahi girişim şarttır. Birçok azalmıştır. Poliomyelit spinal kordun ön boynuz
hastada, drenaj sonrası en az dört hafta boyunca hücreleri ve beyin sapının motor nöronlarının tu-
intravenöz antibiyotik tedavisi uygulanır. tulduğu bir enfeksiyondur. Virüs fekal-oral yol-
la bulaşır. Oral yolla alınan virüs nazofarinks ve
gastrointestinal traktusta çoğalır. Preparalitik ev-
Myelit rede ateş, terleme, bulantı, kusma, baş ağrısı gibi
genel semptomlar vardır. Tablo bundan sonra
Medulla spinalisin inflamasyonudur. Aşağıdaki
düzelebilir veya özgül semptomlara ilerleyebilir.
klinik tablolar ile seyretmektedirler.
Paralitik evre spinal form, beyin sapı formu ve
1. Akut Transvers Myelit mikst form olmak üzere 3 ayrı klinik gösterebi-
lir. Spinal formda kaslarda fasikülasyon vardır,
Nadir görülür ve sıklıkla virüslere bağlı gelişir. asendan ya da desendan seyirle, yaygın veya lo-
Kızamık, kabakulak, Ebstein-Barr, Herpes zos- kalize flask paralizi gelişir. Beyin sapı formunda
ter/simpleks, kuduz, enterovirus gibi virus en- faringeal, laringeal, lingual ve fasiyal güçsüzlük
feksiyonları veya çiçek hastalığı ile ilişkili olarak olur; kardiyak ve solunum kasları tutulabilir.
ortaya çıkabilir. Parazitlere ve bakterilere bağlı Mikst form ikisi arasındadır.
da gelişebilir. Ateş, bel ve ekstremite ağrılarını
paralizi, duyu kaybı ve mesane disfonksiyonu Tedavi yatak istirahati ve dikkatli bir sıvı desteği-
izler. Paralitik ekstremiteler başlangıçta flasktır dir. Solunum yetmezliği ventilatör gerektirebilir.
ama 1-2 hafta içinde spastisite gelişir. Olguların
%30’unda tamamen düzelme olurken, %5’i so- SSS Enfeksiyonlarının Tedavisi
lunum yetmezliği ile ölür. Myelografi normaldir.
MR’da spinal kordda fokal sinyal değişiklikleri İlk adım, hastanın hemodinamik ve nörolojik
görülebilir. BOS’ında nötrofil veya lenfosit artı- olarak stabil olduğuna emin olmaktır. Bazı has-
şıyla birlikte protein artışı olur. Etken virüslere talar agresif hidrasyon ve hemodinamik desteğe
ait serolojik testlerle araştırılır. Akut dönemde ihtiyaç duyarlar. SSS enfeksiyonu şüphesi fazla
Guillain-Barre sendromu ile ayırıcı tanısı gerekir. ise kültürler alınmalı ve tercihen ilk 1 saat içinde
ampirik antibiyotik başlanmalıdır. Bu bazı du-
Tedavi destek tedavisi şeklindedir. Steroidlerin rumlarda LP’den önce bile olabilir. Her ne kadar
388 yararı kanıtlanmamıştır. antibiyoterapi sonrası Gram boyama ve kültü-
Konu 4

Tablo 1. Bakteriyel menenjit veya herpes virus ensefaliti şüphesinde çocuk ve


erişkinlerde önerilen ampirik tedaviler

Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları


Hasta Yaşı İntravenöz Ampirik Tedavi
Deksametazon, 0,6 mg/kg/gün 6 saatte bir olacak şekilde 4 gün
(ilk antibiyotik dozundan önce ya da birlikte)
Seftriakson, 80-100 mg/kg/gün her 12-24 saatte bir, ya da sefotaksim,
Çocuklar
225-300 mg/kg/gün her 6-8 saatte bir
(1 ay-15 yaş arası)
Vankomisin, 60 mg/kg/gün her 6 saatte bir
Asiklovir, 10 mg/kg her 8 saatte bir, eğer HSV ensefalitinden şüpheleniliyorsa
(12 yaşın altındaki çocuklarda her 8 saatte bir 20 mg/ kg’a çıkılabilir)
Deksametazon, 6 saatte bir 10 mg olacak şekilde 4 gün
(ilk antibiyotik dozundan önce ya da birlikte)
Erişkinler Seftriakson, 4 gr/gün her 12-24 saatte bir, ya da sefotaksim,
(16-49 yaş arası) 8-12 gr/gün her 6-8 saatte bir
Vankomisin, 30-45 mg/kg her 6 saatte bir
Asiklovir, 10 mg/kg her 8 saatte bir, eğer HSV ensefalitinden şüpheleniliyorsa
Deksametazon, 6 saatte bir 10 mg olacak şekilde 4 gün
(ilk antibiyotik dozundan önce ya da birlikte)
Seftriakson, 4 gr/gün her 12-24 saatte bir, ya da sefotaksim,
Erişkinler
8-12 gr/gün her 6-8 saatte bir
(50 yaş üzeri)
Vankomisin, 30-45 mg/kg her 6 saatte bir
Ampisilin 12 gr/gün 4 saatte bir
Asiklovir, 10 mg/kg her 8 saatte bir, eğer HSV ensefalitinden şüpheleniliyorsa
Dozlar normal renal fonksiyonlara göre hesaplanmıştır. Ek risk faktörleri durumunda Listeria için ampisilin tedaviye eklenmelidir.
Ciddi penisilin alerjisi durumunda 3. kuşak sefalosporin yerine kloramfenikol (çocuklarda 75-100 mg/kg/gün 6 saatte bir; erişkin-
lerde 4-6 gr/gün 6 saatte bir), ampisilin yerine trimetoprim-sulfametoksazol (çocuk ve erişkinlerde 1-20 mg/kg/gün 6-12 saatte bir)

rün duyarlılığı azalsa da, LP antibiyotiğin ilk 1-2 B’ye bağlı menenjitte işitme kaybını azalttığı ve
saatinde yapılırsa bu etki en aza iner. LP 24 saat S.pneumoniae’a karşı koruyucu olduğu göste-
geciktiğinde bile, %38 gibi bir duyarlılıktan söz rilmiştir. Pnömokal menenjitin ölüm oranı ste-
edilmektedir. roid tedavi ile %34’ten %14’e azaltılmıştır. Bu
nedenle acil doktorlarının menenjitli hastalarda
Modern antibiyotik tedavisi öncesi pnömokoka antibiyotikle birlikte kortikosteroid tedavisi ver-
bağlı menenjitlerde ölüm oranı %100 iken, te- mesi önerilmektedir.
davi ile bu oran %20-30’a indirilmiştir. Tedavi-
de gecikme klinik seyri kötüleştirir. Tablo 1’de bakteriyel menenjit veya HSV ense-
faliti şüphesinde çocuk ve erişkinlerde önerilen
Adenovirus, enterovirus ve influenza A’ya bağlı
ampirik tedaviler yer almaktadır.
viral ensefalitlerde spesifik antiviral tedavi yok-
tur ve destekleyici tedavi ile hastalar izlenmek-
tedir. HSV ensefaliti tedavi edilmez ise oldukça Beyin Absesinde Tedavi
ölümcül seyreder (%70’in üzerinde) ve immün
kompetan bireyde bile uygun tedavi ile hastalık İlk değerlendirmeden sonra antibiyotikler veri-
önemli bir ölüm ve sakatlanma nedenidir. Asik- lebilir. Acil olmayan durumlarda ampirik tedavi
lovirin ölüm oranını belirgin şekilde azalttığı ve öncesinde abseden aspirasyon yapılmalıdır.
ensefalitin ampirik tedavisinde iyi bir seçenek
olduğu gösterilmiştir. Otit komplikasyonu düşünülüyorsa metronida-
zol ve anti-psödomonal etkili bir penisilin veya
Kortikosteroidler bakteriyel menenjite eşlik 3-4. kuşak sefalosporin kullanılabilir. Metroni-
eden inflamasyonu azaltmada ek tedavi olarak dazol ile birlikte 3. kuşak sefalosporin, paranazal
önerilmektedir. Çocuklarda H.influenzae tip sinüslerin odak olduğundan şüphe ediliyorsa et- 389
kili olacaktır. Dişler kaynak olarak düşünülüyor
Subaraknoit hemorajide ise kan hemoraji
ise, penisilin veya 3. kuşak sefalosporin ile met-
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

bölgesinde defibrine olduğu için pıhtılaş-


ronidazol kombinasyonu uygun olacaktır.
ma oluşmaz.
Beyin cerrahisi operasyonu geçiren veya penet- * LP öncesi kullanılan oral ya da parenteral
ran kafa travması olan hastalarda antipsödo- antibiyotikler kültürde üremeyi ve Gram
monal etkinliği olan genişletilmiş spektrumlu boyanın duyarlılığını azaltır ancak biyokim-
penisilin veya sefalosporine vankomisin eklen- yasal değerleri belirgin şekilde etkilemez.
melidir. Eğer tedaviyi yönlendirecek bir öykü * Şüphe edilen akut bakteriyel menenjit
yoksa genellikle vankomisin, metronidazol ve için ampirik tedaviye başlamak klinisye-
3. kuşak sefalosporin kombinasyonları veya nin ilk önceliğidir ve tanısal testleri ge-
vankomisin, genişletilmiş spektrum penisilin/β- ciktirmemelidir.
laktamaz inhibitörü kombinasyonları kullanılır.
* Kronik menenjit genellikle dört hafta
Tedavi süresini klinik ve radyolojik yanıt belir- veya daha fazla sürede gelişen baş ağrısı,
lese de, başlangıçtaki drenajin yeterliliğine bağlı ateş ve mental durum bozukluğu ile ka-
olarak, genellikle 4-8 hafta devam eder. Beyin rakterize, BOS pleositozunun eşlik ettiği,
görüntülemesi, antibiyoterapi başlandıktan bir- yavaş seyirli bir belirti kompleksidir.
kaç hafta sonra tedavi yanıtını değerlendirmek * Aseptik menenjit, sıklıkla virüslere bağlı
için tekrarlanmalıdır. olmakla birlikte enfeksiyon dışı nedenlere
bağlı olarak da gelişebilir.
* HSV olguların yaklaşık %20’sinden so-
Özet rumlu olarak sporadik ensefalitin en sık
nedenini oluşturur.
* SSS enfeksiyonlarının tanısından şüphe-
lenme öykü ile başlamaktadır. * SSS enfeksiyonu şüphesi fazla ise kültür-
ler alınmalı ve tercihen ilk 1 saat içinde
* Ateş, ense sertliği ve mental durum deği- ampirik antibiyotik başlanmalıdır. Bu
şikliği triadının bakteriyel menenjit tab- bazı durumlarda LP’den önce bile olabilir.
lolarının üçte ikisine eşlik etmektedir.
* Kortikosteroidler bakteriyel menenjite
* Basit febril konvülsiyon ile gelen 2 aylık- eşlik eden inflamasyonu azaltmada ek te-
tan büyük çocuklarda, SSS enfeksiyonu- davi olarak önerilmektedir.
nun başka belirti ve bulgusu yoksa, ateş
nedenleri uygun şekilde araştırıldıktan
sonra, LP yapılmaksızın antipiretikler ile Kaynaklar
güvenli bir şekilde evine gönderilebilir.
1. Fitch MT, van de Beek D. Emergency diagnosis
* BT istenecek hastaları ayırt etmek için and treatment of adult meningitis. Lancet Infect
kullanılan üç klinik gösterge papilödem, Dis 2007;7:191-200.
fokal nörolojik bulgular ve mental duru- 2. Schuchat A, Robinson K, Wenger JD, et al.
mun değişmesidir. Bacterial meningitis in the United States in
* LP sonrası herniasyonun olabilmesi için 1995. Active Surveillance Team. N Engl J Med
hem kafa içi basıncın artmış olması hem 1997;337:970-6.
de serbest BOS akımında ve equlibriyu- 3. Durand ML, Calderwood SB, Weber DJ, et al.
munda obstruksiyon beraber olmalıdır. Acute bacterial meningitis in adults. A review of
493 episodes. N Engl J Med 1993;328:21-8.
* Travmatik LP’de LP iğnesi BOS ile temiz-
lendiği için birinci ve üçüncü tüpler arası 4. van de Beek D, de Gans J, Spanjaard L, et al.
Clinical features and prognostic factors in
sıvı temizlenir. Tüplerden birinde pıhtı
adults with bacterial meningitis. N Engl J Med
olması travmatik bir girişimi destekler.
390 2004;351:1849-59.
Konu 4

5. van de Beek D, de Gans J, Tunkel AR, et al. 13. Quagliarello VJ, Scheld WM. Treatment of bacte-
Community-acquired bacterial meningitis in rial meningitis. N Engl J Med 1997;336:708-16.

Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları


adults. N Engl J Med 2006;354:44-53. 14. Lee BE, Davies HD. Aseptic meningitis. Curr
6. Hussein AS, Shafran SD. Acute bacterial menin- Opin Infect Dis 2007;20:272–7.
gitis in adults. A 12-year review. Medicine (Bal- 15. Kupila L, Vuorinen T, Vainionpaa R, et al. Etiol-
timore) 2000;79:360-8. ogy of aseptic meningitis and encephalitis in an
7. Miner JR, Heegaard W, Mapes A, et al. Pre- adult population. Neurology 2006;66:75–80.
sentation, time to antibiotics, and mortality of 16. Talan DA, Zibulewsky J. Relationship of clini-
patients with bacterial meningitis at an urban cal presentation to time to antibiotics for the
county medical center. J Emerg Med 2001; emergency department management of sus-
21:387–92. pected bacterial meningitis. Ann Emerg Med
8. Eisenstein LE, Calio AJ, Cunha BA. Herpes 1993;22:1733–8.
simplex (HSV-1) aseptic meningitis. Heart 17. Talan DA, Guterman JJ, Overturf GD, et al.
Lung 2004;33(3):196-7. Analysis of emergency department management
9. Tyler KL. Herpes simplex virus infections of suspected bacterial meningitis. Ann Emerg
of the central nervous system: encephalitis Med 1989;18:856-62.
and meningitis, including Mollaret’s. Herpes 18. Benson PC, Swadron SP. Empiric acyclovir is
2004;11:57A–64A. infrequently initiated in the emergency depart-
10. Hasbun R, Abrahams J, Jekel J, et al. Computed ment to patients ultimately diagnosed with en-
tomography of the head before lumbar puncture cephalitis. Ann Emerg Med 2006;47:100-5.
in adults with suspected meningitis. N Engl J 19. de Gans J, van de Beek D. Dexamethasone in
Med 2001;345:1727-33. adults with bacterial meningitis. N Engl J Med
11. Carpenter J, Stapleton S, Holliman R. Retro- 2002;347:1549-56.
spective analysis of 49 cases of brain abscess and 20. van de Beek D, de Gans J, McIntyre P, et al.
review of the literature. Eur J Clin Microbiol Steroids in adults with acute bacterial men-
Infect Dis 2007;26:1-11. ingitis: a systematic review. Lancet Infect Dis
12. Tunkel AR, Hartman BJ, Kaplan SL, et al. Prac- 2004;4:139-43.
tice guidelines for the management of bacterial 21. Mutluer N. Ensefalomyelitler ve nöritler. Topçu
meningitis. Clin Infect Dis 2004;39:1267-84. Willke A, Söyletir G, Doğanay M (editörler).
Enfeksiyon Hastalıkları. İstanbul: Nobel Tıp Ki-
tabevleri Ltd Şti, 1996:865-9.

391
Konu 5

CİLT VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARI

Dr. Aslıhan Candevir

Giriş baş etmek ve sıklıkla apse ve enfekte dokunun


minor cerrahisini uygulamak zorunda kalırlar.
Cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları (CYDE) Bu yazıda acil serviste görülen cilt ve yumuşak
acil serviste en sık görülen enfeksiyonlar ara- doku enfeksiyonları ile uygun tedavisinden bah-
sındadır. Hastalık hafif komplike olmayan selü- sedilecektir.
litten cilt apsesi ve nekrotizan cilt ve yumuşak
doku enfeksiyonlarına kadar değişen geniş bir
yelpazede görülebilir. Akut, tekrarlayan veya Sınıflama
kronik şekillerde, toplum kaynaklı veya hastane
Farklı kriterlere göre çeşitli sınıflamalar yapıla-
kökenli, normal bağışıklığa sahip veya bağışıklı-
bilse de en sık kullanılanı CYDE’larını komp-
ğı baskılanmış kişilerde görülebilir.
like ve komplike olmayan olarak sınıflanması-
Acil uzmanları doğal olarak çeşitli CYDE’larına dır (Tablo1). Amerikan ilaç ve yiyecek idaresi
zemin hazırlayan duruma müdahale etmektedir. (FDA) tarafından yapılan bu sınıflamada komp-
Bu durumlar arasında hayvan ve insan ısırıkları, like tanımı için 5 koşul gereklidir;
silah yaralanmaları, damardan ilaç kullanımı,
1. Subkutan yağ dokusunun tutulumu
iş kazaları, basınç yaraları ve iyatrojenik işlem-
ler gelir. Benzer şekilde enfeksiyon hastalıkları 2. Ciddi cerrahi girişim gereksinimi
uzmanları (EHU) da çalışmaları boyunca çok 3. Perianal bölge tutulumu
çeşitli CYDE ile karşılaşır. Ancak enfeksiyon 4. Diyabetik ayak enfeksiyonu
hastalıkları uzmanlarının gördüğü grup hastalar, 5. Diabetes mellitus, immünkompremize bir
bir çok tedavi başarısızlığı yaşamış, tekrarlayan, durum ve obezite gibi eşlik eden bir duru-
ciddi veya seyrek görülen enfeksiyonlar gibi mun bulunması.(1,2)
komplike olgular olmaya eğilimlidir. EHU’dan
farklı olarak acil uzmanları kültür ve duyarlılık Amerikan enfeksiyon hastalıkları derneği (IDSA)
sonuçlarının olmayışı gibi nedenlerden dolayı ise kılavuzunda bu ayrımı kullanmamakta onun
daha sık ampirik antibiyotik tedavi başlamak, yerine hastalık özellikleri (selülit, apse, nekro-
hayatı ve ekstremiteyi tehdit eden enfeksiyonla tizan enfeksiyonlar), zedelenme mekanizması

Tablo 1. Komplike ve komplike olmayan bazı cilt ve yumuşak doku enfeksiyonlarına örnekler
Komplike Olmayan Enfeksiyonlar Komplike Enfeksiyonlar
Travmatik yara enfeksiyonu Isırık ilişkili yara enfeksiyonu
Cerrahi sonrası yara enfeksiyonu
Selülit
Hastalıklı cildin sekonder enfeksiyonu (Örn: ekzema)
Erizipel
Diyabetik ayak enfeksiyonları
Apse, folikülit, furunkül
Venöz staz ülserleri, enfekte basınç yaraları
İmpetigo, ektima
Perianal cilt enfeksiyonları
Nekrotizan enfeksiyonlar, Miyonekroz
(hayvan ısırığı, insan ısırığı, hayvan teması ile cilt ve yumuşak dokuyu tutan, pürülan cilt en-
ilişkili, cerrahi alan enfeksiyonu) veya konak fak- feksiyonu olarak karşımıza çıkan enfeksiyonlar-
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

törlerini (immün kompremize hastalarda enfek- dır. Enfeksiyonlar basit cilt apsesinden, nekroti-
siyonlar) göz önünde bulundurmuştur.(3) zan fasiite kadar olan klinik tablolarda karşımıza
çıkabilir.(7,8)

CYDE’larının bir başka nedeni de köpek, kedi


Mikrobiyoloji ve insan ısırıklarıdır. Isırık enfeksiyonlarında
CYDE’larının mikrobiyolojisi konak, çevre, etkenler genellikle mikst aerobik ve anaerobik
zedelenmenin mekanizması ve hastalığın süresi mikroorganizmalarla birlikte ısıranın ağız flo-
ile ciddiyeti gibi çeşitli faktörlere göre değişik- rasında olabilen nadir patojenlerdir. Hem kedi
lik gösterir. Genelde Staphylococcus aureus ve hem de köpek ısırıklarında Pasteurella türleri
daha seyrek olarak da streptokoklar, birkaç hay- sık olarak karşımıza çıkar. P.canis köpeklerde,
van ve insan ısırığı gibi özel durumlar haricinde P.multocida ise kedilerde en sık karşılaşılan et-
çoğu komplike ve komplike olmayan CYDE’da kenlerdir. Streptokoklar her iki ısırıkta da %46
etkendir.(4,5) Gram negatif mikroorganizmalar oranında karşımıza çıkar. S.aureus ise köpek
ve anaeroplarlar sıklıkla komplike CYDE’da ısırık enfeksiyonlarının %20, kedi ısırık enfek-
etkendir.(6) Nekrotizan ve nekrotizan olmayan siyonlarının ise %4’ünde etken olarak karşımıza
enfeksiyonların mikrobiyolojisi Tablo 2’de gös- çıkar. Anaeroplar (Örn: Fusobacterium nuclea-
terilmiştir. tum, Bacteriodes tectum, Porphyromonas spp.
Prevotella heparinolytica) da mikst enfeksiyon-
Son yıllarda ortaya çıkan toplum kökenli Me- larda aeroplarla beraber görülürler. İnsan ısırık-
tisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ları da sıklıkla mikst aerobik ve anaerobik enfek-
acil servislerde çok çalışılan bir problem olmuş- siyonlara neden olur. İnsan ısırıklarından en sık
tur. Bu enfeksiyonlar sıklıkla invazif olmayan izole edilen patojenler; Streptokok türleri (%84;

Tablo 2. Nekrotizan ve nekrotizan olmayan enfeksiyonların mikrobiyolojisi


Nekrotize Olmayan Enfeksiyonlar Nekrotizan Enfeksiyonlar
Daha sık
Daha az sık
Sendrom görülen Sendrom Etkenler
görülen etkenler
etkenler
Clostridium spp.
S.pyogenes Klostridyal miyonkroz
İmpetigo (C.perfringens,
S.aureus (gazlı gangren)
C.septicum vb)
Mikst aerop ve
Erizipel S.pyogenes S.aureus Tip-1 nekrotizan fasiit
anaeroplar
S.aureus
Ektima P.aeruginosa Tip-2 nekrotizan fasiit S.pyogenes
S.pyogenes
H.influenzae
S.aureus P.multocida Progresif bakteriyel Mikroaerofilik
Selülit
S.pyogenes Enterobactericeae sinerjistik gangren streptokoklar + S.aureus
Aeromonas spp.
Cilt apsesi S.aureus Klostridyal anaerobik selülit C.perfringens
Nonklostridyal Mikst aerop ve
Fronkül S.aureus
anaerobik selülit anaeroplar
Karbonkül S.aureus

394 Folikülit S.aureus P.aeruginosa


Konu 5

S.anginosus %54 ile en sık izole edilen tür), durasyon ve hassasiyet ile karşımıza çıkarlar. Bu
S.aureus (%30), Eikenella corrodens (%30), hastalar sıklıkla hasta görünürler ve vital bulgula-

Cilt ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları


Prevotella spp. (%36), Fusobacterium spp. rı bozuktur. Ancak özellikle erken safhalarda bu
(%34) ve Veillonella türleridir (%24).(4,5) enfeksiyonların tanısını koymak çok zor olabilir.
Hastaların başvuru zamanında ateşleri olmayabi-
Mikst aerobik ve anaerobik bakteriler aynı za- lir ve en feksiyon bölgesinde hafif ağrı olabilir.
manda damardan ilaç kullanan bağımlılarda Nekrotizan enfeksiyonların tipik bulguları ve cilt
da görülür. Oral anaerobik flora bakterileri bu altı krepitasyon bulunmayabilir. Lenfanjit ve len-
popülasyonda daha sık görülür. %50’sinde apse fadenopati tipik olarak yoktur.(12,13,14)
olgularının görülen S.aureus haricinde, Strep-
tococcus milleri, F.nucleatum, Prevotella spp., Son yayınlar TK-MRSA ile gelişen nekrotizan
Peptostreptococcus micros, Actinomyces odon- enfeksiyonların subakut seyirli ve diğer etyolojile-
tolyticus ve Veillonella türleri görülür.(9) re göre daha benign olduğunu göstermektedir.(15)

Klinik Laboratuvar
CYDE’larının kliniği konak, enfekte eden mik- Yara yeri kültürü, kan kültürü gibi mikrobiyolo-
roorganizma ve neden olan olay gibi faktör- jik incelemeler seçilmiş CYDE’da faydalı olabilir
lere bağlıdır. Toplum kökenli MRSA’ya (TK- ancak rutin kullanımları tartışmalıdır. Tarih ola-
MRSA) bağlı CYDE’ları sıklıkla spontan apseler rak rutin yara yeri kültürlerinin tahmin edilebi-
ile karakterizedir.(8,10) Derin apselerin yüzeyel len etkenler ve ilişkili antimikrobiyal duyarlılık
selülit ile karıştırılması sık yapılan hatalar ara- sonuçları nedeniyle seyrek uygulanmaktaydı.
sındadır. Tedaviye cevap vermeyen selülitte di- TK-MRSA’nın daha sık görülmesiyle beraber ve
rençten şüphelenilerek ya antibiyotik değiştirilir bu enfeksiyonun değişken duyarlılık paterni ne-
ya da ikili antibiyotik uygulamasına geçilir. An- deniyle doktorlar günümüzde etyolojiyi ve du-
cak tedaviye cevap vermeyen selülit durumunda yarlılık paternini belirlemek amacıyla daha fazla
mutlaka altta yatan apseden şüphelenilmelidir. kültür kullanmaktadır.
Acil servislerde hasta başı ultrasonografi sıklıkla
bulunduğu için şüpheli CYDE’larında mutlaka Yara ve kan kültürü dahil tanısal test yapma
inceleme yapılmalıdır. kararı klinik yarar ve sonucun yapacağımız mü-
dahaleyi değiştirme olasılığı göz önüne alınarak
Bazı yaralar kemik, eklem tendonlar gibi daha verilir. Yara yeri kültürleri tedavi başarısızlığı-
derin dokuların hasarı ile ilişkilidir. Hayvan ve
nın daha muhtemel olduğu komplike olgular
insan ısırıklarında böyle yaralanmalar görülebi-
ile sınırlandırılmalıdır. Bu olgular arasında im-
lir. Yumruk sonrası yaralanmalar da sıklıkla altta
münkompremize durumlar, orta ve şiddetli en-
yatan kemik veya metakarpal eklem hasarı ile
feksiyonlar, tedaviye cevapsız veya tekrarlayan
ilişkili olabilir.
enfeksiyonlar ve daha önceden cerrahi uygu-
Birçok nekrotizan enfeksiyon değişik şekillerde lanan hastalardır. Kültürler ampirik tedavinin
tanımlanmıştır. Günümüzde bu enfeksiyonların etkili olup olmadığının görülmesi ve antimik-
erken cerrahi tedavi ile beraber geniş spektrumlu robiyal spektrumunun daraltılması açısından
antimikrobiyal tedavi gerekliliğini vurgulamak hastaneye başvuran tüm hastalardan alınmalıdır.
için genel olarak “nekrotizan yumuşak doku
enfeksiyonları” veya nekrotizan cilt ve yumuşak Yara kültürlerinin yanında kan kültürlerinin de
doku enfeksiyonları olarak tanımlanmaları öne- gerekliliği tartışmalıdır. Ayaktan antimikrobiyal
rilmektedir.(11) tedavi gerektiren bir selülitin bakteremi yapma
olasılığı düşüktür. Hatta hastaneye yatan top-
Nekrotizan CYDE olan hastalar sıklıkla şiddetli lum kökenli selülitlerde bile bakteremi seyrek
ağrı ve eritem bölgesini aşan, hızla ilerleyen en- görülür ve uygunsuz antibiyotik tedavisi sey- 395
rektir. Kan kültürleri sistemik toksisite belirti ve Direnaj ve Debridman: İnsizyon ve direnaj cilt
bulguları, şiddetli enfeksiyonu, titreme ve yük- apselerinin tedavisinde kullanılan ve acil servis
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

sek ateşi olan, akut başlangıçlı yaşlı hastalarda, doktorunun aşina olduğu işlemler arasındadır.
belirgin lökositozda ve immünkompremize has- Bu işlem öncesinde alan, kir ve debristen te-
talarda alınmalıdır.(16,17) mizlenmelidir. Enfekte alan klorheksidin, povi-
din iyot veya izopropil alkol gibi temizleyici bir
CYDE’larının etyolojisini araştırmadaki testler ajan ile temizlenmelidir. İnsizyonun uzunluğu
arasında inflame cildin iğne aspirasyonu (inf- apsenin büyüklüğüne bağlıdır ve yeterli direnaj
lamasyonun en fazla olduğu yerden veya inf- yapacak kadar büyük olmalıdır. Tüm nekrotik
lamasyon sınırından) ve punch biyopsidir. Bu doku uzaklaştırılmalıdır. Hastalar işlem sonrası
tekniklerinde pozitif sonuçlanma olasılıkları de- kontrole çağrılmalı ve gerekiyorsa ağrı kesici te-
ğişkendir ve sonuç olarak önerilmektedir.(18,19,20) davi uygulanmalıdır.
Şüpheli nekrotizan enfeksiyonlarda cilt biyopsisi Antimikrobiyal Tedavi: Başlangıç antimikro-
ve frozen section önerilmektedir. Ancak bu test- biyal tedavi en olası patojenin tahmin edilmesi
lerin doğru yorumlanması tecrübeli bir patoloğu ve lokal antimikrobiyal duyarlılık paternine göre
gerektirir ki bu genellikle bulunur ve bu testler belirlenmelidir. Acil serviste CYDE’da kullanıl-
cerrahinin gecikmesine neden olabili.(21,22) Ya- ması önerilen ampirik antibiyotikler tablo 3’de
rada hızlı streptokokal antijen testi kullanılma- gösterilmiştir.(26) Ayrıca Klindamisin ve linezolid
sı streptokokal toksik şok sendromunun erken gibi protein sentez inhibitörlerinin nekrotizan
tanınmasına yardımcı olabilir.(23) Streptokokal yumuşak doku enfeksiyonlarının yönetiminde
enfeksiyonlar için serolojik testler akut ve kon- potansiyel rolü vardır.
velesan dönem titrelerinin karşılaştırılması ge- Yaralanma mekanizması etken patojenin tahmin
rekliliği nedeniyle acil serviste yardımcı değildir. edilmesinde özellikle de mikroorganizma özel
Temel hematolojik ve biyokimyasal testler sık- tedavi gerektiriyorsa önemlidir. Bunlara örnek
lıkla hastaneye yatan hastalarda uygulanır. Bu olarak kedi ve kopek ısırıkları (Pasteurella tür-
testler hastalığın ağırlığını belirlemede, organ leri), insan ısırıkları (Eikenella spp.) ile oluşan
disfonksiyonunu açığa çıkarmada ve altta yatan enfeksiyonları tuzlu su (Vibrio spp.) ve tatlı su
durumları (ör: anemi, böbrek yetmezliği) gös- (Aeromonas spp.) temasını gösterebiliriz.
termede yardımcı olabilir. IDSA kılavuzu bu Nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonlarının
testlerin sistemik toksisite bulguları olan hasta- acil serviste yönetimi agresif resüsitasyon, he-
larda yapılmasını önermekte. modinamik stabilizasyon, antibiyotik tedavi-
nin başlanması ve cerrahi konsültasyonu içerir.
CRP, tam kan sayımı, hemoglobin seviyesi, Eğer tanıdan şüphelenilirse en kısa sürede geniş
serum sodyumu, kreatinin seviyesi ve glukoz spektrumlu antimikrobiyal tedavi başlanmalıdır.
seviyesine dayalı bir skorlama sistemi tanım-
lanmıştır. Nekrotizan fasiit için laboratuvar risk CYDE için optimal tedavi süresi bilinmemekte-
indikatörü (LRINEC). Yazarlar bu aracın nekro- dir ve konağın tedaviye cevabına bağlıdır. Çoğu
tizan CYDE’da yardımcı olarak kullanılabileceği- CYDE 7-10 günlük antimikrobiyal ile tedavi
ni söylemektedir ancak erken olgulardaki etkin- edilir. Direne edilebilen apseler ile ilişkili enfek-
liği kanıtlanmamıştır. LRINEC’ skorunun yararı siyonlarda 3 günlük kısa antimikrobiyal tedavi
yapılan çalışmalar retrospektif olduğu için sınır- kullanılabilir.(27) Komplike eden osteomiyelit,
lıdır ve prospektif çalışmalara ihtiyacı vardır.(24) immünkompremize eden durumlar veya bozul-
muş vasküler yapı gibi durumlarda tedavi süresi
CYDE’larının tanısında kullanılan testler ara- uzayabilir.
sında yumuşak doku radyografisi, bilgisayarlı
tomografi, ultrasonografi, manyetik rezonans Hastaneye Yatış
görüntüleme vardır. Bu testlerin kullanımı dok-
torun osteomiyelit, subkutan amfizem veya de- CYDE’larının büyük çoğunluğu ayaktan teda-
396 rin apse için klinik kuşkusuna bağlıdır.(25) vi edilebilir. Hemodinamik instabilitesi olan,
Konu 5

Tablo 3. CYDE’da önerilen başlangıç ampirik antimikrobiyal tedavi

Cilt ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları


Enfeksiyon Yer Başlangıç Ampirik Tedavi
Klindamisin 3x300-450mg Dikloksasilin4x500mg
Sefaleksin 4x500mg Doksisiklin 2x100mg
Hafif selülit Ayaktan tedavi
TMP-SMZ 2x1-2 fort tb Moksifloksasin 1x400mg
Linezolid 2x600mg*
İnsizyon ve direnaj
(antimikrobiyal tedaviye gerek yoktur)
Birden fazla lezyonu olan, immünkompremize,
Hafif selülit ile beraber apse Ayaktan tedavi hafif sistemik toksisitesi olan, rekürren enfeksiyonu
olan ve başlangıç cerrahi tedaviye yanıtsız hastalarda
ve apse tam olarak direne edilemediği durumlarda
antimikrobiyal tedavi kullanın
Klindamisin 3x600 mg iv
Sefazolin 3x1gr iv
Orta ve şiddeti selülit ile Yatarak parenteral
Nafsilin veya oksasilin 6x1-2gr iv
beraber apse tedavi
Vankomisin 2x1gr* Linezolid 2x600mg iv*
Daptomisin 4mg/kg iv*
Kindamisin 4x300mg + Siprofloksasin 2x500mg
Diyabetik ayak enfeksiyonu Ayaktan tedavi Amoksisilin-klavulanat 1000mg 2x1 ± TMP- SMZ
2x1-2 fort tb
Seftriakson1x1gr + metronidazol 3-4x500mg ±
Yatarak parenteral vankomisin 2x1gr
Diyabetik ayak enfeksiyonu
tedavi Ertapenem 1x1gr
Tigesiklin 2x50mg (ilk doz 100mg)
Amoksisilin-klavulanat 1000mg 2x1
Kedi, kopek ve insan ısırığı Ayaktan tedavi Moksifloksasin 1x400 mg
Klindamisin 4x300mg + Siprofloksasin 2x500mg
Yatarak parenteral Ampisilin-sulbaktam 4x1,5-3gr iv
Kedi, kopek ve insan ısırığı
tedavi Moksifloksasin 1x400mg iv
Vankomisin 2x1gr + Klindamisin 3x900 mg iv +
piperasilin-tazobaktam 4x3.375 mg iv Vankomisin
daptomisin ile değiştirilebilir. Piprasilin-tazobaktam
Nekrotizan yumuşak doku meropenem veya imipenem ile değiştirilebilir.
enfeskiyonları Klindamisin toksin üretmini
inhibe etmesi nedeniyle kullanılıyor.
Linezolid 2x600mg iv + piperasilin-taobaktam
4x3.375 mg iv
*MRSA enfeksiyonlarında tedavi.

mental durumu bozulmuş, ciddi enfeksiyonu CYDE yönetiminde uzmanlardan oluşan bir pa-
olan (cerrahinin endike olduğu durumlar dahil) nel CYDE’larını 4 sınıfa ayırmakta;
durdurulamayan bulantı ve kusması olan hasta-
• Sınıf I: Ateşi yüksek olmayan, sağlıklı,
larda, immünkompremize durumlarda, ayaktan
tedavi başarısız ise ve zayıf sosyal destek varsa • Sınıf II: Ateşi yüksek olan ve hasta görü-
nümlü, komorbidite yok,
hastaneye yatış gereklidir. En son IDSA kılavuzu
hipotansiyon ve/veya serum kreatinin seviyesin- • Sınıf III: toksik görünümlü ve en az bir ko-
de artış, düşük serum bikarbonat seviyesi, artmış morbiditesi veya ekstremiteyi tehdit eden
kreatinin fosfokinaz seviyesi (normalin 2-3 katı) enfeksiyonu var,
veya 13 mg/L’nin üzerinde CRP varsa hastaneye • Sınıf IV: Sepsis sendromu veya hayatı teh-
yatışın düşünülmesi gerektiğini söylemektedir. dit eden enfeksiyon.(28) 397
Sınıf I hastalar için ayaktan tedavi ve antimik- Kaynaklar
robiyal önerilir. Sınıf IV hastalar için hastaneye
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

yatış önerilir. Sınıf II ve Sınıf III hastalar için bir 1. Dinubile MJ, Lipsky BA. Complicated infec-
süre gözlem, belki ayaktan antimikrobiyal tedavi tions of skin and skin structures: when the in-
veya hastaneye yatış önerilir. Ancak hangi has- fection is more than skin deep. J Antimicrob
Chemother. 2004;53:37-50.
taların yatırılması gerektiğine dair açık bir bilgi
içermemektedir. 2. Center for Drug Evaluation and Research.
Guidance for Industry Uncomplicated and
CYDE’ları gözlem odasında en sık takip edilen Complicated Skin and Skin Structure Infections.
hastalar arasında gelmektedir.(29) İlk başta kötü Developing Antimicrobial Drugs for Treat-
ment. Available at: www.fda.gov/ohrms/dockets/
görünen hastalar basit müdahaleler (iv sıvı des-
98fr/2566dft. pdf. Accessed November 10,2009.
teği, antipiretikler) ve gözlem odasında bir süre
3. Stevens DL, Bisno AL, Chambers HF, Ev-
takip ile ayaktan takip edilebilecek hastalar ha-
erett ED, Dellinger P, Goldstein EJ, Gorbach
line gelebilirler. Bazı durumlarda eğer uygun ise SL, Hirschmann JV, Kaplan EL, Montoya
hastalar bir kaç iv antibiyotik dozunu acil servis- JG, Wade JC; Infectious Diseases Society of
te almak üzere geri gelebilirler veya ayaktan iv America. Practice guidelines for the diagnosis
tedavi alabilirler.(30,31) and management of skin and soft-tissue infec-
tions. Clin Infect Dis. 2005;15;41:1373-406.
4. Talan DA, Citron DM, Abrahamian FM,
Özet Moran GJ, Goldstein EJ. Bacteriologic analy-
sis of infected dog and cat bites. Emergency
CYDE tanısında derin apse ile yüzeyel selülit Medicine Animal Bite Infection Study Group.
ayırımının yapılamaması en sık yapılan yan- N Engl J Med. 1999;14;340:85-92.
lıştır. 5. Talan DA, Abrahamian FM, Moran GJ, Cit-
* Başlangıç antibiyotik tedaviye cevap ver- ron DM, Tan JO, Goldstein EJ. Emergency
Medicine Human Bite Infection Study Group.
meyen hastalarda altta yatan derin apse-
Clinical presentation and bacteriologic analysis
nin varlığı düşünülmelidir.
of infected human bites in patients present-
* Tedavi başarısızlığının başlangıçta direne ing to emergency departments. Clin Infect Dis.
edilmemiş bir apseye bağlı olma olasılığı 2003;1;37:1481-9.
antimikrobiyal dirence göre daha fazladır. 6. Moet GJ, Jones RN, Biedenbach DJ, Stilwell
* Derin apselere tanı koymak için yatak MG, Fritsche TR. Contemporary causes of skin
başı ultrasonografi faydalı olabilir. Yara and soft tissue infections in North America,
yeri ve kan kültürleri seçilmiş hastalarda Latin America, and Europe: report from the
yararlı olabilir. SENTRY Antimicrobial Surveillance Program
(1998-2004). Diagn Microbiol Infect Dis.
* Nekrotizan CYDE’larını erken safhada
2007; 57:7-13.
yakalamak çok zor olabilir. LRINEC gibi
skorlama sistemlerinin prospektif olarak 7. Klevens RM, Morrison MA, Nadle J, Petit S,
valide edilmesi gerekmektedir. Gershman K, Ray S, Harrison LH, Lynfield
R, Dumyati G, Townes JM, Craig AS, Zell
* Klindamisin ve linezolid gibi protein sen- ER, Fosheim GE, McDougal LK, Carey RB,
tez inhibitörlerinin nekrotizan yumuşak Fridkin SK; Active Bacterial Core surveillance
doku enfeksiyonlarının yönetiminde po- MRSA Investigators. Invasive methicillin-re-
tansiyel rolü vardır. sistant Staphylococcus aureus infections in the
* CYDE’u olan hastaların büyük çoğunlu- United States. JAMA, 2007;17;298:1763-71.
ğu ayaktan tedavi edilebilir. 8. Frazee BW, Lynn J, Charlebois ED, Lambert
* Şu anda hangi hastaların yatarak tedavide L, Lowery D, Perdreau-Remington F. High
fayda göreceğine dair prospektif gösterge- prevalence of methicillin-resistant Staphylo-
ler yeterli değildir ve gelecek çalışmalara coccus aureus in emergency department skin
ihtiyaç vardır. and soft tissue infections. Ann Emerg Med.
2005;45:311-20.
398
Konu 5

9. Summanen PH, Talan DA, Strong C, McTe- 21. Stamenkovic I, Lew PD. Early recognition
ague M, Bennion R, Thompson JE Jr, Väisänen of potentially fatal necrotizing fasciitis. The

Cilt ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları


ML, Moran G, Winer M, Finegold SM. Bacte- use of frozen-section biopsy. N Engl J Med.
riology of skin and soft-tissue infections: com- 1984;28:1689-93.
parison of infections in intravenous drug users
22. Majeski J, Majeski E. Necrotizing fasciitis: im-
and individuals with no history of intravenous
proved survival with early recognition by tis-
drug use. Clin Infect Dis. 1995;20:279-82.
sue biopsy and aggressive surgical treatment.
10. Moran GJ, Krishnadasan A, Gorwitz RJ, Fos- South Med J, 1997;90:1065-8.
heim GE, McDougal LK, Carey RB, Talan
DA; Emergency ID Net Study Group. 23. Ault MJ, Geiderman J, Sokolov R. Rapid iden-
Methicillin-resistant S. aureus infections tification of group A streptococcus as the cause
among patients in the emergency department. of necrotizing fasciitis. Ann Emerg Med. 1996;
N Engl J Med, 2006:17:666-74. 28:227-30.
11. Anaya DA, Dellinger EP. Necrotizing soft-tis- 24. Wong CH, Khin LW, Heng KS, Tan KC, Low
sue infection: diagnosis and management. Clin CO. The LRINEC (Laboratory Risk Indicator
Infect Dis. 2007;1:705-10. for Necrotizing Fasciitis) score: a tool for distin-
guishing necrotizing fasciitis from other soft tis-
12. McHenry CR, Piotrowski JJ, Petrinic D, Malan-
goni MA. Determinants of mortality for necro- sue infections. Crit Care Med. 2004;32:1535-41.
tizing soft-tissue infections. Ann Surg. 1995; 25. Tayal VS, Hasan N, Norton HJ, Tomaszewski
221:558-63. CA. The effect of soft-tissue ultrasound on the
13. Elliott DC, Kufera JA, Myers RA. Necrotizing management of cellulitis in the emergency de-
soft tissue infections. Risk factors for mortality partment. Acad Emerg Med, 2006;13:384-8.
and strategies for management. Ann Surg. 1996; 26. Abrahamian FM, Talan DA, Moran GJ. Man-
224:672-83. agement of skin and soft-tissue infections in the
14. Wong CH, Chang HC, Pasupathy S, Khin emergency department. Infect Dis Clin North
LW, Tan JL, Low CO. Necrotizing fasciitis: Am. 2008;22:89-116.
clinical presentation, microbiology, and deter- 27. Hepburn MJ, Dooley DP, Skidmore PJ, Ellis
minants of mortality. J Bone Joint Surg Am. MW, Starnes WF, Hasewinkle WC. Compari-
2003;85:1454-60. son of short-course (5 days) and standard (10
15. Miller LG, Perdreau-Remington F, Rieg G, days) treatment for uncomplicated cellulitis.
Mehdi S, Perlroth J, Bayer AS, Tang AW, Arch Intern Med, 2004;164:1669-74.
Phung TO, Spellberg B. Necrotizing fasciitis 28. Eron LJ, Lipsky BA, Low DE, Nathwani D,
caused by community-associated methicillin- Tice AD, Volturo GA. Expert panel on manag-
resistant Staphylococcus aureus in Los Ange- ing skin and soft tissue infections. Managing
les. N Engl J Med, 2005;352:1445-53. skin and soft tissue infections: expert panel
16. Perl B, Gottehrer NP, Raveh D, Schlesinger Y, recommendations on key decision points. J An-
Rudensky B, Yinnon AM. Costeffectiveness of timicrob Chemother, 2003;52:3-17.
blood cultures for adult patients with cellulitis. 29. Roberts R. Management of patients with in-
Clin Infect Dis. 1999;29:1483-8. fectious diseases in an emergency department
17. 17. Swartz MN. Clinical practice. Cellulitis. N observation unit. Emerg Med Clin North Am.
Engl J Med. 2004;26:904-12. 2001;19:187-207.
18. Hook EW 3rd, Hooton TM, Horton CA, 30. Corwin P, Toop L, McGeoch G, Than M,
Coyle MB, Ramsey PG, Turck M. Microbio- Wynn-Thomas S, Wells JE, Dawson R, Ab-
logic evaluation of cutaneous cellulitis in adults. ernethy P, Pithie A, Chambers S, Fletcher L,
Arch Intern Med, 1986;146:295-7. Richards D. Randomised controlled trial of
19. Duvanel T, Auckenthaler R, Rohner P, intravenous antibiotic treatment for cellulitis
Harms M, Saurat JH. Quantitative cultures at home compared with hospital. BMJ, 2005;
of biopsy specimens from cutaneous cellulitis. 15;330:129.
Arch Intern Med, 1989;149:293-6. 31. Donald M, Marlow N, Swinburn E, Wu M.
20. Newell PM, Norden CW. Value of needle Emergency department management of home
aspiration in bacteriologic diagnosis of cellulitis intravenous antibiotic therapy for cellulitis.
in adults. J Clin Microbiol. 1988;26:401-4. Emerg Med J, 2005;22:715-7. 399
Konu 6

SEPSİS

Dr. Sevilay Vural, Dr. Figen Coşkun

Giriş Tanımlar
Sepsis, inme ya da kalp krizi gibi acil bir du- Enfeksiyon: Normalde steril olan bir dokuda,
rumdur. Ancak çoğu zaman değerlendirme ve vücut sıvılarında veya boşluklarında mikroorga-
sınıflandırılması geç yapılmakta bu da; tedavi ve nizmaların varlığıdır.
sonuçları olumsuz yönde etkilemektedir. Nasıl
akut koroner sendromda kaybedilmiş zaman, Bakteremi: Kanda bakterilerin varlığının kül-
kaybedilmiş kalp hücresi demek ise sepsiste de türle gösterilmesidir.
kaybedilmiş zaman kaybedilmiş hayat demektir.
Septisemi: Geçmişte mikroorganizmaların veya
Çünkü sepsis durumunda hayati organlara oksi-
toksinlerin kanda bulunması olarak tanımlan-
jen iletiminde bozulma gerçekleşmektedir.
mıştır.
Sepsis çok farklı mikroorganizmaların neden
olabileceği klinik bir sendromdur.(1) Mekanizma Sistemik İnflamatuvar Reaksiyon Sendromu.
kısaca etken ve konağın inflamatuvar kaskadı (SIRS): Enfeksiyon veya enfeksiyon dışı durum-
aktif hale getirmesi nedeniyle vücudun savunma larda vücudun oluşturduğu immün yanıtlar di-
ve düzenleyici sistemlerinin aşırı cevabıdır.(2) zisidir. SIRS tanısı için aşağıdaki dört kriterden
en az ikisinin olması gerekir. Çocuklarda ise kri-
Septik sendromlar tam bilinmediği gibi, sıklıkla terlerden birinin anormal vücut ısısı veya lökosit
da birbirleriyle ile de karıştırılırlar. The Ameri- sayısı olması zorunludur.
can College of Chest Physicians/Society for Cri-
tical Care Medicine’nın 1992 yılında yayınladığı
bildiride.(3) sepsis sendromları için ilk kez stan- SIRS Kriterleri
dart kriterler yayınlamıştır.
1. Vücut ısısının <36°C veya >38.3°C olma-
sı (çocuklarda 38.5°C üstü)
Görülme Sıklığı 2. Solunum sayısının >20/dk veya PaCO2
Yıllık olgu sayısı ABD için 500 000’in üstün- <32mmHg olması (çocuklarda SS >2 SD)
dedir.(4) Tahminlere göre sepsis görülme sıklığı 3. Kalp hızının 90/dak’dan fazla olması (ço-
yıllık %1.5 ve üstü bir artış gösterecektir.(7-8) cuklarda ortalama kalp hızının >2 SD)
Sepsise bağlı ölüm ise %20-50 gibi yüksek ra-
kamlardır.(5-7) Yaşlılarda gençlere oranla çok daha 4. Beyaz küre sayısının >12000/mm3 veya
sık görülür. Altmış beş yaş üstü hastalarda nere- <4000/mm3 olması ya da >%10 immatür
deyse 5 kat fazladır.(8) Sepsisli hastalarının üçte (band) formların olması
ikisinden fazlası ise acilden ilk başvurularını
Sepsis: SIRS ile birlikte enfeksiyon klinik bul-
gerçekleştirmektedir.(4) Bu istatistikler sepsisin
gularının olmasıdır, yani enfeksiyona nedeniyle
acil yaklaşımının neden önemli olduğunu gös-
oluşmuş SIRS’dır.
termektedir.
Ağır Sepsis: Sepsisle birlikte kardiyovasküler bir döngü içinde kontrolsüzce artan mediyatör
organ disfonksiyonu ve akut respiratuar distress salınımı, hücresel hipoksi, doku hasarı, şok,
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

gibi iki ya da daha fazla organ sisteminde fonk- multiorgan yetmezlikleri ve ölüm gerçekleşir.(1)
siyon bozukluğu olmasıdır. Normal durumlarda konağın cevabı kendini sı-
nırlayarak enfeksiyonu önlerken, sepsiste kona-
Septik Şok: Sepsiste olan bir hastada başka bir ğın cevabı patojen ve toksinlerinin önüne geçer.
nedene bağlı olmayan ve sıvı tedavisine yanıtsız
hipotansiyon “septik şok” olarak tanımlanır. Bu birbirini izleyen yolların temel elemanları in-
terlökin-1 (IL-1), IL-6, IL-8 ve TNF-α’dır. Bun-
Multıpl Organ Disfonksiyonu Sendromu ların dışında platelet activating faktörü (PAF),
(MODS): Sepsis hastalarında tablo ağırlaştıkça endorfinler, kinin, kompleman sistemi ve araşi-
organ fonksiyon bozuklukları bir diğer deyişle noid asid metabolitleri de endojen olarak aktif-
organ yetmezlikleri gelişmesidir. leşir. Koagülasyon kaskadının sonucu olarak ise
Pediyatrik Multipl Organ Disfonksiyonu D-Dimer düzeyleri artarken protein-C düzeyleri
Sendromu (P-MODS): Pediatrik yaş grubunda düşer, DIC kliniği oluşur.(2) Sonuç olarak infla-
MODS’tur. masyon, sepsis patofizyolojisine katkıda bulu-
nan bileşenlerden sadece biridir.

Hücre hasarı ve takibindeki organ yetmezliğinin


Sepsis nedenleri ve risk faktörleri nedeni olarak aşağıdaki mekanizmalar sayılabilir;
Popülasyonlardaki yaşlı oranlarının artışı, di- • Hipoksik hipoksemi
rençli şuşların artışı ve zayıf immüniteye sahip
• Sitotoksisite
grupların artışı (HIV, kanser tedavisi, ilaçlara
bağlı) nedeniyle gün geçtikçe sepsis görülme • Apoptozis
oranının artış göstereceği öngörülmektedir. • İmmünsupresyon
Sepsisin en yaygın sebebi bakterilerdir. Gram- • Koagülopati
pozitif bakteriler baskın olarak görülür ancak
son zamanlarda fungal organizmalara bağlı Acil merkezli çalışmalara göre; organ yetmez-
gelişen sepsis oranları artış göstermektedir.(7) liklerinin klinik seyri kötüleştirdiği ve ne kadar
Gram-negatif bakterilerin sebep olduğu sepsise fazla sistem etkilenirse ölüm oranlarının daha da
ise genellikle yaşlılarda rastlanılmaktadır. Sepsis arttığı gösterilmiştir.(9)
her türlü enfeksiyona bağlı gelişebilse de, en sık
pnömoniler ve üriner enfeksiyonlara bağlı gelişir.
Yakınma ve Belirtiler
Patofizyoloji ve Klinik Yansımaları Septik hastalar sistemik enfeksiyona bağlı belir-
tiler gösterirler. Bunların başında titreme, men-
Sepsisteki kilit nokta fizyolojik olan konak ceva- tal durum değişiklikleri (konfüzyon, deliryum),
bının sınırlandırılamayarak kontrolden çıkması azalmış idrar çıkışı, hipertermi/hipotermi, dü-
şeklinde özetlenebilir. Fizyolojik düzeyde önce- şük kan basıncı, taşikardi, cilt lezyonları ve sıcak
likle vücut tarafından inflammatuvar hücreler cilt gelir. Mental durum değişiklikleri ve hiper-
enfeksiyon alanında yoğunlaştırılır. Bu hücreler ventilasyon sepsisin erken belirtilerinden olabi-
arasında en çok öne çıkanlar nötrofiller ve mak- lir. Hiperventilasyon endotoksinlerin direk sant-
rofajlardır. Bunlar tarafından sitokinler salgıla- ral etkilerine ve humoral immüniteye sekonder
nır ki; böylece diğer inflammatuvar döngüler gelişmektedir. Mental durum değişiklikleri ise
de tetiklenir. Beraberinde koagülasyon kaskadı sıklıkla fokal olmayan tarzdadır ve geniş bir yel-
da devreye girer. Devam eden toksin salınımına pazeye sahiptir (hafif oryantasyon bozukluğu,
402
süreklilik arzeden bir yanıt oluşur. Sonuçta kısır konfüzyon, letarji, ajitasyon ve koma).
Konu 6

Kardiyolojik etkiler: Erken dönemde kardi- Laboratuar: Kan sayımında lökositoz/lökopeni


yak output ve atım hacmi dengesi korunurken mevcuttur, çoğunlukla nötrofili/nötropeni kay-

Sepsis
taşikardinin ortaya çıkışı ile kardiyak output naklıdır. Nötrofilik lökositoz sola kayma yarat-
artış gösterir. Hiperdinamik dönemde sistemik tığından immatür hücrelerin sayısı artış gösterir.
vasküler rezistansta (SVR) azalma ve pulmoner Bunun dışında trombositopeni (sıklıkla tüketim
kan akımında artma olur. O2 tüketimi artar. Bir koagülopatisine bağlı) ve DIC diğer olası so-
kısım olgu bu dönemde kalırken, bir kısmında nuçlardandır. DIC’e bağlı olarak uzamış PT ve
progresyon görülür ve SVR’deki azalmaya kar- aPTT zamanı, artmış D-Dimer ve fibrin yıkım
diak outputta ve O2 tüketiminde azalma eşlik ürünleri ile azalmış protein C, fibrinojen ve an-
eder. Hipoksik pulmoner vazokonstrüksiyon ve titrombin III düzeyleri görülür. Biyokimyasal
trombozlara bağlı pulmoner damar direncinde analizlerde karaciğer ve renal fonksiyon testle-
artış görülür. rinde bozulma dışında hiperglisemi karşımıza
çıkar. Hiperglisemi en son kılavuzlarda ölüm
Pulmoner etkiler: Endotoksinlere akciğerler
ile ilişkili bulunduğundan kan şekeri kontro-
bronkokonstrüksiyon ile yanıt verir. Septik şo-
lünün önemi artmıştır. Kan gazı analizlerinde
kun erken döneminde akciğer grafisi normal
hiperventilasyon kaynaklı respiratuvar alkaloz
olmasına rağmen, histolojik çalışmalarda inters-
sıklıkla karşımıza çıkar. Hipoksemi klinik döne-
tisyumda nötrofil ve sıvı birikimi olduğu görü-
me göre farklı derecelerde mevcuttur. Zaten bu
lür. Daha sonra alveoler dolum paterni ve diffüz
radyolojik anormallikler ortaya çıkar. hipoksemiye bağlı olarak glikoz metabolizması
dokularda sekteye uğrar ve anaerobik metaboliz-
Klinik olarak kendini dispne ve hipoksemi ola- ma nedeniyle laktat birikimi ve metabolik asidoz
rak gösterir. Patofizyolojik zemininde inflamma- ortaya çıkar.
tuvar süreç nedeniyle oluşmuş akciğer dokusu-
nun artmış permeabilitesine bağlı sıvı birikimi
vardır. Bu tablonun erken dönemlerine “akut Tanısal Yaklaşımlar
akciğer hasarı-AAH” denmektedir. AAH, pnö-
moni ve kalp yetmezliği olmaksızın arteriyal hi- Şüpheli septik sendromlu hastalarda tanısal yön-
poksemi ve akciğer grafisinde bilateral pulmoner temlerin iki temel amacı vardır.
infiltrasyon alanlarının olması şeklinde tanımla-
nır. Akut akciğer hasarından “akut respiratuvar Birincisi enfeksiyonun kaynağını ve tipini ta-
distress sendromu-ARDS” safhasına geçiş hi- nımlamak, ikincisi ise enfeksiyonun yayılım
poksemi düzeyine göre belirlenir. AAH’da PaO2/ derecesini ve ciddiyetini belirleyerek tedaviyi en
FiO2<300 iken ARDS’de daha ciddi bir hipok- kısa zamanda başlatmaktır. Acil servis şartlarında
semi mevcuttur (PaO2/FiO2<200). mental durum değişikliği, ateşi ve hipotansiyonu
olan hastalarda ayırıcı tanıda sepsis akla gelme-
Diğer sistem etkileri: Böbrekteki hasara bağlı lidir. Sepsis için spesifik bir laboratuar testi bu-
olarak azotemi, akut tübüler nekroz, böbrek yet- lunmamaktadır. Sepsis ve septik şok tanıları için
mezliği gelişebilir. Renal iskemik yaralanmanın aşağıdaki kriterler sorgulanmakla birlikte, asıl ta-
primer nedeni olarak hipoperfüzyon kabul edi- nının klinik olarak konulacağı unutulmamalıdır.
lir. Minör GIS lezyonlarına sıklıkla rastlansa da,
major kanamalar nadirdir. Bu lezyonların olu-
Tanı kriterleri
şumunda hücresel düzeyde hipoksi sonucu gast-
rik mukozal bariyerin bozulması ön plandadır. Vücut ısısının >38.3°C veya <36°C olması, solu-
Karaciğer biopsilerinde intrahepatik kolestaz ve num sayısının >30/dk veya PaCO2 <32mmHg
minimal hepatosellüler nekroz gösterilmiştir. olması, kalp hızının >90/dk olması, bilinç de-
Bazen sadece hiperbilirubinemi ile karşımıza çı- ğişiklikleri, hiperglisemi (>140 mg/dL ve ya 7.7
kabilir. Hiperbilirubineminin nedeni; hem ko- mmol/L), belirgin ödem, beyaz küre sayısının
lestaz hem de hemolizdir. Karaciğer yetmezliği >12000/mm3 veya <4000/mm3 olması, %10
ilerledikçe karaciğer enzimlerinde artış izlenir. üstü bant formasyonu, plazma CRP veya pro- 403
kalsitonin düzeylerinin >2 SD olması, arteryal Tedavi
hipotansiyon (SKB <90 mmHg, OKB <90
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

mmHg ya da SKB’nin 40 mmHg’den fazla dü- Tedavide temel ilkeler;


şüşü, miks venöz oksijen satürasyonunun <70
mmHg olması, kardiak indeksin <3.5 L/dk/ • Uygun destek tedavisi (oksijen desteği, so-
m2, arterial hipoksi (PaO2/FiO2>300 olması), lunum ve dolaşım desteği, hidrasyon, mo-
akut oligüri (idrar çıkışı<0.5ml/kg/saat), kreati- nitörizasyon)
nin artışı, koagülasyon bozuklukları (INR>1.5 • Kültür örneklemlerinin erken dönemde
veya aPPT>60sn), trombositopeni (trombo- sağlanması,
sit<100000/m3), hiperbilirubinemi, kapiller do- • Geniş spektrumlu erken antibiyotik tedavi-
lum zamanında azalma, açıklanamayan metabo- sine başlanması,
lik asidoz, hiperlaktatemi (>3 mmol/L).
• Enfeksiyon kaynağının uzaklaştırılmasıdır
Öncelikle hastanın şok tablosunda olup olma- (enfekte kateterin çıkarılması, cilt ve yumu-
dığına karar verilmelidir. Hasta şokta ise şokun şak doku enfeksiyonlarında debridman ve
diğer sebepleri araştırılmalıdır. Sepsis olduğuna drenaj, gereğinde cerrahi)
kanaat getirilen hastada kaynak bulunmalıdır. • Kan şekerinin hızlı regülasyonu
Acilde en sık karşılaşılan enfeksiyon kaynakları;
solunum sistemi, üriner sistem, santral sinir sis- • Akciğer koruyucu ventilasyon (ARDS’li
temi ile cilt-yumuşak dokudur. hastalarda düşük tidal volümlü)
İlk resmi septik şok tedavi kılavuzu 2004 yılın-
Hastalar genel olarak yaşlı olduğundan ya da da yayınlanmıştır.(10) Bu kılavuzlar 2008 yılında
iletişim sıkıntıları yaşandığından, acil hekimleri- daha geniş bir grup tarafından güncellenmiştir.
nin tam bir fizik muayene yapması zorunludur. (11)
İlk kılavuz ve güncellenen versiyonunda yu-
Özellikle kateter varlığı (idrar sondası, santral karıda hedeflenen tedavi bütünlüğü “erken he-
kateter, diyaliz kateteri gibi) araştırılmalı, bakım
defe yönelik tedavi” olarak adlandırılmıştır.(13)
hastalarında enfekte dekübit ülserleri ve cilt ab-
seleri açısından hasta muayene sırasında tama- Solunum Desteği: Başlangıçta havayolu ve solu-
men soyulmalı, olası kaynaklar için semptom num değerlendirmesi önemlidir. Oksijen desteği
olmasa bile ileri tetkikler uygulanmalıdır. Öykü, erken dönemde verilmelidir. Erken entübasyon
muayene ve bazal tetkiklerle sepsis düşünülen ve mekanik ventilasyon oksijen ihtiyacı olan,
tüm hastalardan kan kültürü ve enfeksiyon kay-
dispneik, takipneik, persistan hipotansiyonlu
nağından kültür için örnekler alınmalıdır.
olan ve zayıf periferik dolaşım bulgusuna sahip
Belirgin bir odağı saptanmayan hastalarda pri- olan hastalarda ön planda tutulmalıdır.
mer bakteremi, santral sinir sistemi enfeksiyon-
Dolaşım Desteği: Septik şoktan şüphelenilen
ları veya endokardit tanıları akla gelmelidir.
hastalara başlangıç olarak 20-30 mL/kg (1-2 L)
Takipte kullanılan parametreler serum laktat kristaloid sıvı tedavisi 30-60 dk içinde uygulan-
düzeyi, SvO2, ScvO2, P(cv-a) CO2, End tidal CO2 malıdır. Ek sıvı bolusu 30 dk’lık periyotta 1 L’ye
ve laktat klirensidir. Bunların genel özelliği gizli kadar uygulanabilir. Sıvı tedavisinde kolloidle-
doku hipoksisini göstermesidir. SvO2 (%65-75) rin kristaloidlere bir üstünlüğü saptanmamıştır.
ve ScvO2 (%70-80) sepsis tedavisinin etkinliği- (12)
Hasta her safhada yeniden değerlendirilmeli-
nin değerlendirilmesinde kullanılabilir. dir. Sıvı tedavisinde hedef santral venöz basıncın
(CVP) 8-12 mmHg olmasıdır. Bazı tartışmalar
Ayırıcı Tanıda; Akut renal yetmezlik, ARDS, olsa da; CVP’nin sıvı resisütasyonu takibinde
adrenal kriz, adrenal yetmezlik, kardiojenik şok, yol göstericidir. Takip şartlarına göre inferior
diyabetik ketoasidoz, DIC, AMI, Hipovolemik vena cava (IVC) çapının USG ile değerlendiril-
şok, nöroleptik malign sendrom, PTE, distri- mesi de etkin bir sıvı tedavisi izlemine izin verir.
bütif şok, hemorajik şok, toksik epidermal nek-
roliz, toksik şok sendromu, salisilat toksisitesi, Yeterli sıvı tedavisine rağmen hedef kan basıncı
404 transfüzyon reaksiyonu düşünülmelidir. sağlanamazsa vazopresör tedavi başlanmalıdır.
Konu 6

Sepsis
Sepsis tanımlaması yapılmışsa;

• Enfeksiyon şüphesi
• SIRS kriterlerinden en az 2’sinin olması
• SKB< 90 mmHg, OAB<65 veya bazal değere göre %20’den fazla düşüş
• Serum laktat > 2 mmol/L, oligüri ya da bilinç değişikliği

1. Kültür al
2. Uygun antibiyotik ver
3. Bolus sıvı tedavisi ver

Sepsis Ciddi sepsis

OAB kontrolü • OAB < 65 mmHg


• Laktat > 4.0 mmol/L
• Bilinç değ.
Eğer OAB > 65 mmHg ise • oligüri
monitörizasyona devam et

1. Santral ve/veya arteryal yolu, entübasyonu düşün


2. Santral venöz oksijen kontrolü yap
3. Tekrar bolus tedavisi uygula (20 ml/kg kristaloid)
4. Sıkı glisemik kontrol yap
5. Hidrokortizon ver
6. Anemi varsa ES ver (Hg<7 ise)
7. DVT ve ülser profilaksisi uygula
8. Aktive protein C endikasyonlarını sorgula
9. Yoğun bakıma yatışı düşün

Eğer > 10 mmH2O ve OAB < CVP’yi kontrol et Eğer < 10 mmH2O ise sıvı
65 mmHg ise vazopresör başla resisütasyonuna devam et. Gereği
halinde vazopresör kullan

Eğer SvO2 < %70 ise Yoğun bakımda;


dobutamin başla 1. Kortizol stim. testi uygula
2. Steroid ihtiyacını değerlendir
3. Düşük CVP durumunda sıvı vermeye devam et
4. Vazopresöre devam et
5. Uygun tedaviye devam et
6. Transfüzyon ihtiyacını değerlendir

Şekil 1. Sepsis kılavuzuna göre değerlendirme yaklaşım çizelgesi.(15) 405


Hayatı tehdit edici hipotansiyon varlığında ye- mediği sürece trombosit veya taze donmuş plaz-
terli sıvı tedavisi beklenmeden vazopresör tedavi ma (TDP) desteği gerekmez.
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

uygulanabilir. İlk tedavi seçeneği dopamin ya


da norepinefrindir. Norepinefrin dopaminden İdrar çıkışı takip edilmelidir. Erken dönemde
daha etkindir (2,5-20mcg/kg/dk) Dopamin (5- belirleyici olmasa da takipte anlamlıdır.
20 mcg/kg/dk) sistolik fonksiyonları bozuk has-
Eğer mümkünse kan şekeri düzeyi 150 mg/
tada daha etkili olabilir ancak taşikardik ve arit-
dl’nin altında, pH 7.15’in üzerinde tutulmalı-
mojeniktir. Eğer dopamin ya da norepinefrine
yanıt alınamamışsa epinefrine geçilebilir. Yeterli dır. Derin ven trombozu ve stres ülseri proflaksi-
sıvı ve vazopressör tedaviye rağmen hipotansif si uygulanmalıdır.(10)
olan hastalarda vasopressin tedaviye eklenebilir İlk 6 saatlik tedavide hedef değerler;
(0.01-0.04 ünite/dk) ancak etkinliği gösterile-
memiştir. Strok volümü azaltabilir. Seçilmiş has- • CVP 8-12 mm Hg
ta gruplarında özellikle de kardiyak disfonksiyon • MAP > 65 mm Hg
varsa dobutamin kullanılabilir (20 mcg/kg/dk)
• İdrar çıkışı > 0.5 mL/kg/sa
Kan ürünlerinden eritrosit süspansiyonu he- • ScvO2 ≥ %70
moglobin 7 gr/dL’nin altındaysa düşünülme-
lidir. Hedef 9 gr/dL olarak belirlenmelidir. Eğer ilk 6 saatte bu hedeflere ulaşılamazsa, he-
Hastada aktif kanama ya da DIC tablosu geliş- matokritin >%30 olduğundan emin olunmalı ve

Oksijen desteği entübasyon mekanik ventilasyon

Santral ven+arter kateterizasyonu

Sedasyon, paralizi (entübe ise her ikiside)


<8 mmHg

CVP Kristalloid
8-12 mmHfg Kolloid

MAP
<65 mmHg
>65 ve <90 Vazoaktif ajan
>90 mmHg

ScVO2 >70 Hematokrit >%30 >70

>70 İnotrop ajan <70

Hayır Başarılı

Evet

Hastaneye giriş

406 Şekil 2. Erken hedefe yönelik tedavi algoritmi.(13)


Konu 6

inotropik tedaviye başlanmalıdır (Dobutamin, Steroid tedavisi: Şok tablosu olmadıkça öneril-
en fazla 20 mcg/kg/dk).(13) memektedir. Ancak şok kliniği mevcutsa ve uygun

Sepsis
tedaviye yanıt zayıfsa kullanılabileceği önerilmek-
Antimikrobiyal tedavi: Öneriler antibiyotik tedir. Deksametazon yerine hidrokortizon tercih
tedavisinin septik şok tanısının ilk saatinde baş- edilmeli ve günlük doz 300 mg’ı aşmamalıdır ve
laması yönündedir. Tedavide gecikme ölüm ora- 7 gün 3-4 doza bölünmüş olarak kullanılmalıdır.
nını arttırır. Antibiyotik tedavisinin temeli geniş
spektrumlu, en olası etkene yönelik ve kültür Aktive protein C tedavisi: Anti-inflammatuvar
sonuçları beklenmeden ampirik olarak verilme- ve antikoagülan etkileri vardır. Hastaların ço-
sine dayanır. ğunda sepsiste Aktive protein C düşer. Aktive
protein C (Drotrecogin alfa (aktive)) ölüm riski
Ancak özel hasta gruplarında antibiyotik seçimi yüksek hastalarda önerilir. Tedavi endikasyon
sırasında bazı patojenler ön plana çıkmaktadır. oluşur oluşmaz başlamalıdır (25 mcg/kg/sa 96
Altta yatan hastalıklarda ve özel durumlara göre saat boyunca) Kanama riski taşıyan hastalarda
bazı etkenler öncelikle dikkate alınmalıdır. tedavi uygun değildir.

Olası kaynak Antimikrobiyal tedavi


Bilinmiyor Seftriakson 1X2 gr + Vankomisin 2X1 gr + Levofloksasin 1X750 mg iv
Abdominal Piperasilin-Tazobaktam 3X4,5 gr iv + Aminoglikozit (AG)
İmipenem 4X0,5 gr iv /Meropenem 3X1 gr iv /Piperasilin- Tazobaktam
Apse veya selülit
4X4,5 gr iv + MRSA tedavisi
Piperasilin-Tazobaktam 3X4,5 gr iv /İmipenem 4X0,5-1 gr iv /Meropenem
Nekrotizan fasilit 3X1 gr iv + Vankomisin 2X1 gr iv /Linezolid 2X600 mg iv + Klindamisin
3X900 mg iv
Metronidaol 1 gr iv + Antipseudomonal sefalosporin, Ampisilin/Sulbaktam
Pelvik/septik tromboflebit
3 gr iv, Piperasilin-Tazobaktam 3X4,5 gr iv veya Tikarsilin/Klavulonat 3,1 gr iv
S. pneumonia, metisilin dirençli S. aureus, gram-negatif basil, Legionella ise;
Seftriakson 1X2 gr 12 saatte bir + Azitromisin 500 mg iv, sonrasında 250 mg
Pnömoni
iv 12 saatte bir + Levofloksasin 1X750 mg iv/gün veya moksifloksasin 400 mg
iv/gün + Vankomisin 15 mg/kg 6 saatte bir veya 1 gr 12 saatte bir
Üriner Piperasilin-Tazobaktam 3X4,5 gr iv + Gentamisin
Yara veya vasküler kateter Bilinmeyen kaynak gibi

Özel durumlar Olası mikroorganizmalar


Yaşlılık S.pneumoniae, H.influenzae, N.meningitidis, S.aureus, Enterobacteriaceae, L.monocytogenes
Ameliyat sonrası dönem S.aureus, Enterobacteriaceae, hastane infeksiyonu etkeni gram negatif çomaklar
Steroid kullanımı Nocardia spp, Mycobacterium tuberculosis, mantarlar
Diabetes mellitus Pseudomonas aeruginosa, Mucor spp.
Nötropeni P. aeruginosa, gram negatif çomaklar, S. aureus, Candida spp.
Damar içi ilaç kullanımı S. aureus,koagulaz negatif stafilokoklar
Alkolizm S. pneumoniae, Klebsiella spp.
Siroz Kapsüllü mikroorganizmalar, Salmonella spp, Yersinia spp 407
Ölüm oranının yüksek olduğunu gösteren
kateter ya da daha iyisi USG eşliğinde
Bölüm 7. Enfeksiyon Acilleri

kriterler;
IVC çapı kullanılabilir.
• APACHE II skor ≥ 25 * Steroidler refrakter şeptik şoktaki hasta-
• Sepsise bağlı çoklu organ yetmezliği larda uygulanabilir ancak birbirlerine zıt
sonuçlu çalışmalar mevcuttur.
• Septik şok
* Aktive protein C ciddi sepsisli seçilmiş
• Sepsis’e bağlı ARDS
hasta gruplarında önerilmektedir ancak
karşılaştırmalı çalışmalar henüz yoktur.
* “Zarar verme” ilkesini unutulmamalı.
Özet Yapılan her uygulamanın sonuçlarını kli-
* Sepsis gelişmiş ülkelerde en sık 3. ölüm nik açıdan takip edilmelidir.
sebebidir. Ancak septik sendromlar bi-
rincil tanı olarak sıklıkla rapor edilmez.
Bu da sepsisin hafife alındığı ve hekimler Kaynaklar
arasında klinik tanımlanmasının eksik ol- 1. Shapiro NI, Zimmer GD, Barkin AZ. Sepsis
duğunu gösterir. syndromes. In: Marx, JA, ed. Rosen’s Emergency
* İlk yapılması gereken en basit adım erken Medicine: Concepts and Clinical Practice. 136,
tanıdır. 7th ed. Philadelphia, Pa: Mosby Elsevier; 2009.

* Hipotansiyon varsa, agresif sıvı resisü- 2. Judith Tintinalli, J. Stapczynski, O. John Ma,
David Cline, Rita Cydulka, Garth Meckler. Sep-
tasyonu ve gereği halinde vasopressör
tic shock. In: Tintinalli’s Emergency Medicine:
uygulanmalıdır. A Comprehensive Study Guide, Seventh Edi-
* Sıvı tedavisinde kristaloidlerin kolloidlere tion; 146Pa: Mcgraw-hill; 2010.
üstünlüğü yoktur. Kristalloid öncelikle 3. Bone R. American College of Chest Physicians/
tercih edilmelidir. Society of Critical Care Medicine Consensus
* Antibiyotik tedavisi öncesinde mutlaka Conference: Definitions for sepsis and organ
kültür alınmalıdır. Kaynağa yönelik ileri failure and guidelines for the use of innovative
tetkikleri planlanmalıdır. therapies in sepsis. Crit Care Med 1992;20:864.

* Antibiyotik tedavisine tanıyı takiben 1 4. Wang HE, Shapiro NI, Angus DC, Yealy DM.
National estimates of severe sepsis in United
saat içinde başlanmalıdır.(mümkün olan
States emergency departments. Crit Care Med
en kısa zamanda) 2007;35:1928.
* Antibiyotik tedavisinde “erken hedefe yö- 5. Rangel-Frausto M. The epidemiology of bacterial
nelik tedavi” ilkesine göre hareket edilme- sepsis. Infect Dis Clin North Am 1999; 13:299.
lidir. Çünkü erken hedefe yönelik tedavi
6. Pinner R et al. Trends in infectious diseases mor-
ciddi sepsisli ve septik şoktaki hastalarda
tality in the United States. JAMA 1996; 275:189.
anlamlı yarar sağlamaktadır.
7. Martin G, Mannino D, Eaton S, Moss M: The
* Kaynak kontrolünü sağlanmalıdır.(kate- epidemiology of sepsis in the United States
ter değişimi, yara debridmanı, abse dre- from 1979 through 2000. N Engl J Med 2003;
najı, cerrahi) 348:1546.
* Sıkı glisemik kontrol sağlanmalıdır (150 8. Angus DC et al. Epidemiology of severe sep-
mg/dl altında olmalı, hipoglisemi önlen- sis in the United States: Analysis of incidence,
melidir) outcome, and associated costs of care. Crit Care
* Hastaların serum laktat düzeyleri kont- Med 2001;29:1303.
rol edilmelidir. ScvO2 düzeyini %70’in 9. Shapiro N et al. The association of sepsis syn-
üstünde tutmak hedeflenmelidir. Hasta- drome and organ dysfunction with mortality in
nın monitörizasyonu için santral venöz emergency department patients with suspected
408 infection. Ann Emerg Med 2006;48:583.
Konu 6

10. Dellinger RP, Carlet JM, Masur H. Surviving 13. Rivers E, Nguyen B, Havstad S, et al. Early goal-di-
Sepsis Campaign guidelines for management of rected therapy in the treatment of severe sepsis and

Sepsis
severe sepsis and septic shock. Crit Care Med. septic shock. N Engl J Med 2001;345:1368-77.
Mar 2004;32:858-73. 14. Köksal G. Ağır Sepsis ve Septik Şokta Erken
11. Dellinger RP, Levy MM, Carlet JM, Bion J, Hedefe Yönelik Tedavi. Güncel Bilgiler Işığında
Parker MM, Jaeschke R, et al. Surviving Sepsis Sepsis Sempozyum Dizisi, 2006;51:45-9.
Campaign: international guidelines for manage- 15. CALS: Comprehensive Advanced Life Support,
ment of severe sepsis and septic shock: 2008. CALS Program Acute Care 25: Sepsis Guide-
Crit Care Med. 2008;36:296-327. lines 2012.
12. Vincent JL, Gerlach H. Fluid resuscitation in
severe sepsis and septic shock: an evidence-based
review. Crit Care Med. Nov 2004;32:S451-4.

409
BÖLÜM 8

ENDOKRİN ACİLLER

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Diabetik Aciller..................................................................................................................413


Dr. Murat Pekdemir

Konu 2. Tiroide Bağlı Acil Durumlar ............................................................................................419


Dr. Hakan Topaçoğlu, Dr. Onur Kaplan
Konu 1

DİABETİK ACİLLER

Dr. Murat Pekdemir

Giriş Hipoglisemi
Diabetes Mellitus (DM), pankreasın yeterli in- Hipoglisemi tipik olarak “Whipple triadı” ile
sülin üretememesi veya vücudun ürettiği insülini tanınır. Hipoglisemi ile yakınmaların oluşması,
etkili bir şekilde kullanamaması sonucu oluşan, düşük kan şekeri, kan şekeri normale dönünce
kronik ve insülin üreten hücrelerin azalması ile yakınmaların düzelmesi ile tanı koyulur. Klinik-
devam eden bir hastalıktır.(1) Poliüri, polidipsi te kan şekerinin 60 mg/dL’nin altında olması ile
veya açıklanamayan kilo kaybı gibi semptomları tanınır.(5)
olan ve rastgele ölçülen kan şekerinin 200 mg/
dL, açlık kan şekerinin 126 mg/dL veya 75 g glu- Hipoglisemi diabetle ilişkili acil servise en sık
koz tüketimi sonrası 2. saat kan şekerinin 200 başvuru nedenidir. Hipoglisemik hastalarda ayı-
mg/dL’nin üzerinde olması ile DM tanısı koyu- rıcı tanıda karaciğer yetmezliği, sepsis, böbrek
lur. Ayrıca sertifikalı bir laboratuvarda standardi- yetmezliği akla getirilmeli ancak en önemli sebe-
ze yöntemlerle çalışılmış olan HbA1C değerinin bin insülin ve oral antidiabetik (OAD) ilaçların
%6.5 üzerinde olması da DM tanısı koydurur.(2) (sülfonilüre ve meglitinidler) uygunsuz kullanı-
mı olduğu unutulmamalıdır.
Görülme Sıklığı Hipoglisemi tedavisi: Kan şekeri 70 mg/dL al-
DM ilk beş ölüm sebebinden birisi olup, küresel tında olan ve bilinci açık hastada 15-20 g glukoz
bir sağlık sorunudur. Tüm dünyada 250 milyon içeren herhangi bir form karbonhidrat (1 bar-
kişiyi etkilemektedir. DM vakalarının yaklaşık dak meyve suyu veya 3-4 kesmeşeker) oral yol-
%5’i çocukluk ve adölesan çağında ortaya çıkan dan verilir. Hasta oral alamıyorsa ve iv yol varsa
tip 1 DM, %95’i erişkin dönemde ortaya çıkan dekstroz, iv yol yoksa glukagon 1 mg sc veya im
tip 2 DM’dir. 2025 yılında diabetli sayısının yapılır. 15 dk sonra hipoglisemi devam ediyorsa
380 milyona çıkması beklenmektedir. Ülkemiz- tedavi tekrar edilir. Kan şekeri normale dönerse
de DM ve buna bağlı komplikasyonların tanısı, hipogliseminin tekrarını önlemek için yemek
tedavisi, bakımı ve rehabilitasyonuna her yıl 5
yemesi veya atıştırması önerilir.(2, 5)
milyar Euro harcandığı tahmin edilmektedir.(3)
Türkiye’de diabet prevalansının %8.1, diabetli Şiddetli hipoglisemi atağında yani hastanın le-
sayısının 3502271 kişi, diabetle ilişkili ölüm sa- tarjik, konfüze veya bilinçsiz olduğu durumlarda
yısının 31931 olduğu öngörülmektedir.(4) acil glukagon kiti kullanılabilir. Ciddi hipoglise-
DM oldukça sık görülmesine ve çeşitli hekim- mi riski olan hastaların bakıcıları veya yakınlarına
lerce sıklıkla tedavi edilmesine karşın, diabetik glukagon reçete edilebilir. Glukagon uygulaması
acillerle ilgili net olarak ortaya koyulmuş yeter- sağlık çalışanları ile sınırlanmamalıdır. Hastalar
li kanıt mevcut değildir. Bu hastalar genellikle hipoglisemi ataklarına karşı uyarılmalıdır.(2)
kılavuzlarla değil, tedavi eden hekimin inisiya-
tifiyle tedavi edilmektedir. DM ile ilişkili aciller Hipoglisemiye bağlı nöbet geçiren hastalarda
hipoglisemi, diabetik ketoasidoz ve nonketotik benzodiazepin, fenobarbital kullanılabilir, fe-
hiperosmolar komadır. nitoinden kaçınılmalıdır. Kan şekeri norma-
le dönmesine rağmen 15 dk içerisinde hasta dokularda glukozun kullanılamaması sonucu
düzelmezse yeniden değerlendirme yapılarak hiperglisemi ortaya çıkar. Ayrıca insülin yoklu-
Bölüm 8. Endokrin Aciller

travmatik veya anoksik beyin hasarı, inme, al- ğu hepatik glukoneogenezi artırması nedeniyle
kol intoksikasyonu, çekilme sendromu, opiad hiperglisemiyi stimüle eder. İnsülin yokluğu
intoksikasyonu, SSS enfeksiyonu, karaciğer yet- hiperglisemiye ek olarak yağ dokusunda trigli-
meliği, böbrek yetmezliği araştırılır.(5) seridlerin serbest yağ asitlerine yıkımını artırır.
Daha sonra bu yağ asitleri karaciğerde ketoasit-
Şu kriterlerin tamamını karşılayan hasta acil ser- lere dönüştürülür. Artan ketoasitler metabolik
visten güvenle taburcu edilebilir.(5) asidoza neden olur.(7)
Atakla ilgili faktörler DKA nedenleri: Dolaşımdaki stres hormonları-
• Tekrar etmeyen tek atak nın arttığı durumlar (AMI, enfeksiyon, cerrahi)
veya insülin tedavisi başta olmak üzere ilaç dozu-
• Sürekli dekstroz infüzyonu gereksinimi ol-
nun yanlış ayarlanması veya kullanılmaması en
mayan ve tam ve hızlı düzelme
önemli sebeplerdir.(6) Tiazidler, sempatomime-
• Tekrarlamaya neden olacak durum saptana- tikler, ikinci kuşak antipsikotikler ve kortikos-
mayanlar teroidler gibi ilaçlar DKA sebebidir.(7) DM’nin
• Uzun etkili insülin veya OAD kullanılmaması önemli semptomları olan poliüri, polidipsi yanı
sıra, özellikle kusma, karın ağrısı ve nefes darlığı
Hastayla ilgili faktörler
ketoasidoza işaret eder.(6)
• 4 saatlik gözlem döneminde kan şekerinin
Bulgular: Dehidratasyon, taşikardi, hipotan-
düşmemesi ve hastanın düzelmiş olması
siyon, hiperventilasyon, uyuşukluk veya koma
• Gözlem döneminde yemek yiyebilme
görülebilir. Nefeste aseton kokusu olabilir. Ol-
• Yemek yeme veya uygun ilaç tedavisi ile et- maması DKA olmadığı anlamına gelmez.(6)
kileşebilecek komorbiditenin olmaması
• İleriki hipoglisemi ataklarını nasıl önleyece- DKA tanısı: Kan şekeri yüksekliği (>200 mg/dL
ğini bilen hasta veya >11 mmol/L), ketonemi veya ketonüri, be-
lirgin asidoz (bikarbonat <15 mmol/L, pH<7.3)
• Evde kan şekerini izleyebilme
varsa DKA tanısı koydurur. Arteriel pH<7.0
• Hastayı izleyebilecek bir yetişkinin olması veya venöz bikarbonat <10 mmol/L, hiperventi-
• Yakın ve geçerli primer bakım sağlayabilmesi lasyon, hipotansiyon (SKB <90 mmHg), bilinç
düzeyinde depresyon varsa şiddetli DKA olarak
kabul edilir. Kan şekerinin çok yüksek olması
Diabetik Ketoasidoz DKA’nın ciddi olduğunu göstermez.(6, 7)

Diabetik ketoasidoz (DKA) ABD’de yıllık Laboratuvar çalışması olarak kan şekeri, üre,
110000 den fazla hastane yatışından sorumlu elektrolitler, iyi görünen hastada venöz bikar-
olup mortalitesi %2-10 arasındadır.(5) Yaşamı bonat, kötü görünen hastada arteriyel kan gazı
tehdit eden acil durumlardan birisidir. Tedaviye analizi gereklidir. Ayrıca EKG, akciğer grafisi,
hızla başlanmalı, tedaviye başlamak için öykü ve idrar ve kan kültürü, hastanın klinik durumuna
fizik muayenenin tamamlanması beklenmeme- göre diğer kültürler, LP ve BBT istenir. Löko-
lidir. İyi görünmeyen, kusan, karın ağrısı veya sit sayısının 25000 üzerinde olması altta yatan
nefes darlığı olan tüm diabetik hastalarda DKA enfeksiyon için kuvvetli bir işarettir. DKA’da
akla getirilmelidir.(6) amilaz ve lipaz yüksekliği görülebilir, ancak bu
durum pankreatit işareti değildir.(7)
Patofizyoloji: Temel sorun insülin etkisinin ye-
tersizliğidir. İnsülin eksikliği kas ve yağ dokusu Tedavi: DKA saptandığı anda zaman kaybetme-
gibi glukoz kullanımının insüline bağlı olduğu den tedaviye başlanmalıdır. Öncelikle iyi çalışan
414
Konu 1

bir damar yoluna ihtiyaç vardır. Eğer periferik dozu olmaksızın 0.14 U/kg/saat insülin infüz-
venöz yol iyi çalışmıyor ise santral damar yolu yonu başlanır. Eğer ilk bir saat içerisinde kan

Diabetik Aciller
açılmalıdır. Serum fizyolojik ve kristalize insü- şekerinde 50-75 mg düşme sağlanamaz ise 0.14
lin tedavisine hızla başlanmalıdır. Şiddetli DKA U/kg kristalize insülin bolus uygulanarak, önce-
hastalarının tedavisi esnasında yakın monitöri- ki dozda infüzyona devam edilir.(8)
zasyon gereklidir.
Daha az ciddi olgularda yükleme yapılmaksı-
Sıvı dengesinin yakın takibi önemlidir. Eğer id- zın 0.1 U/kg/saat kristalize insülin infüzyonu
rar takibi zor oluyorsa idrar kateteri takılır. Yaş- başlanır.(5) Kan şekeri 200 mg/dL’nin altına in-
lı, sol ventrikül fonksiyonları bozuk veya 2 saat diğinde insülin infüzyonu 0.02-0.05 U/kg/saat
içerisinde idrar çıkışı olmayan hastalarda sant- düşürülerek dekstroz eklenir.(8)
ral venöz basınç takibi gereklidir. Bilinç düzeyi
Hipovolemi düzeltilmeden ve serum potasyum
deprese hastalarda nazogastrik tüp takılır. Yaşlı seviyesinin 3.5 mEq/L üzerinde olduğu görül-
ve immobil hastalarda trombofilaksi düşünülür. meden insülin infüzyonuna başlanmamalıdır.(5,8)
Enfeksiyon kanıtları olan hastalarda geniş spekt- Eğer hasta hipopotasemik ise önce uygun şekil-
rumlu antibiyotik başlanır.(6, 7) de potasyum replasmanı yapılmalı, serum po-
tasyum seviyesi 3.3 mEq/L olduğunda insülin
Sıvı ve insülin replasmanı: DKA’da sıvı açığı
infüzyonuna başlanmalıdır.(7)
3-5 L kadardır. Sıvı replasmanına hızlı başlan-
malı, hastanın yanıtına göre yavaşlatılmalıdır. Düşük doz IV insülin replasmanı karaciğerde
Tipik olarak ilk saat içerisinde 15-20 mL/kg glukoneogenezi engelleyerek düşük kan insülin
sıvı infüzyonu başlanır. Yaşlı, böbrek yetmezliği, düzeyi sağlar.(6) Hastanın klinik durumuna göre
kalp yetmezliği ve iskemik kalp hastalığı olanlar- insülin infüzyon hızı ayarlanır. Bu konudaki uy-
da sıvı yüklenmesine karşı dikkatli olunmalıdır. gulamaların hepsi deneyimlerle sınırlıdır. Septik
Sıvı tedavisinde öncelikle %0.9 NaCl ile başla- veya şişman hastalar gibi insülin direnci olabi-
nır. Hastanın hemodinamik durumu, hidrasyon lecek hastalarda daha yüksek insülin dozlarına
durumu, elektrolit seviyesi ve idrar çıkışına göre ihtiyaç olacağı unutulmamalıdır.(6) Hiperglisemi
sıvı tedavisinin hızı ayarlanır. Hiponatremik tipik olarak ketozisten önce düzelir, bundan do-
hastalarda izotonik, hipernatremik veya önat- layı insülin infüzyonu devam ederken dekstrozlu
remik hastalarda %0.45 NaCl 250-500 mL/ sıvılar tedaviye eklenir.
saat hızda sıvı verilir.(8) Hastanın kan şekeri 250 Hafif veya ılımlı DKA olgularında hızlı etkili
mg/dL altına indiğinde %5 veya 10 dekstroz ile insülin analoglarının (lispro, aspart ve glulisin)
devam edilir. Dekstroz başlandığında kan şekeri sc kullanımının servislerde veya acil servislerde
yükselirse insülin infüzyon hızı artırılmalıdır.(5,6,7) güvenli ve bedel etkin bir tedavi alternatifi oldu-
Kan şekeri düşmesine rağmen asidoz düzelmi- ğunu bildiren çalışmalar mevcuttur.(8)
yorsa %10 dekstroz tercih edilmelidir.(6) Böyle-
ce daha fazla insülin verilebilecektir. Hastaların Potasyum: DKA’lı hastada tedaviye başlamadan
klinik bulgularına göre tedavi bireyselleştirilebi- önce en önemli ölüm nedeni hiperpotasemi, te-
lir. Örnek sıvı tedavisi: ilk 2 saatte 2 L, sonraki daviye başladıktan sonra ise hipopotasemidir.(5)
2-4 saatte 2 L, ardından 4-6 saatte 1 L izotonik Bu nedenle DKA’lı tüm hastalarda 2 saatte bir
NaCl verilir. Kan şekeri 250 mg/dL’nin altına potasyum kontrolü yapılmalıdır. Birçok hastada
indiğinde bir litre %5 dekstroz 8 saatte verilir. asidozun düzelmesi ile potasyum deplesyonu
Hastanın sıvı açığı devam ediyorsa beraberinde olacak ve kan potasyum seviyesi düşecektir. Bu
izotonik NaCl devam edilebilir. nedenle potasyumun yakın takibi ve replasmanı
gerekecektir. İlk potasyum değeri 5.5 mEq/L’nin
Şiddetli DKA’da 0.1 U/kg yükleme dozunu (en üzerinde ise 2 saatte bir takip, 4-5.4 mEq/L ise
fazla 10 U) takiben 0.1 U/kg/saat (en fazla 10 her 1 L sıvıya 20 mEq, 4 mEq/L’nin altında ise
U) kristalize insülin infüzyonu veya yükleme her 1 L sıvıya 40 mEq KCl eklenir.(5) 415
Bikarbonat genellikle gereksizdir ve hatta zararlı lin infüzyonu tedavinin temelini oluşturur. Bu
olabilir. Kan pH >6.9 olan olgularda kullanımı hastalar insüline daha fazla duyarlı olduğu için
Bölüm 8. Endokrin Aciller

gereksizdir. Şiddetli asidozu olan (pH <6.9) ve daha düşük dozlarda insülin infüzyonu ihtiya-
yan etkilerin eşlik ettiği hastalarda bikarbonat cı olacaktır. İlk 1 saat içerisinde 15-20 mL/kg
tedavisi başlanabilir.(8) veya 1-1.5 L izotonik NaCl infüzyonu başlanır.
Ardından beyin ve akciğer ödemini engellemek
Fosfat tedavisi pek çok DKA hastasında gerekli için infüzyon hızı yavaşlatılır. Genel olarak 250-
değildir. Kardiyak veya iskelet kası güçsüzlüğü 500 mL/saat hızında, hiponatremik hastalarda
veya rabdomyoliz gibi hipofosfateminin potan- izotonik NaCl, serum sodyumu normal veya
siyel komplikasyonlarının olduğu durumlarda yüksek hastalarda %0.45 NaCl infüzyonu uy-
fosfat kullanımı düşünülebilir. Bu durumda rep- gundur.(8) Yaşlı hastalarda sıvı replasmanının op-
lasman sıvılarına 20-30 mEq/L potasyum fosfat timizasyonu için CVP takılır. İnsülin infüzyonu
eklenebilir.(8) DKA’da olduğu gibi yapılır. Kan şekeri 300 mg/
dL’nin altına indiğinde tedaviye %5 dekstroz in-
Gebelik insülin direnci yaratan bir durumdur ve füzyonu eklenir. Hiperosmolar durum gerileye-
ketonlar fetus için tehlikelidir. Üçüncü trimes- ne dek insülin infüzyonuna devam edilir.
terde insülin ihtiyacı iki kat artmıştır. Bu hasta-
ların endokrinolog ve kadın doğum uzmanınca DKA’da olduğu gibi potasyum replasmanı yapı-
yakın izlenmesi gerekmektedir.(6) lır. Ciddi laktik asidozu olan hastalarda agresif
bikarbonat tedavisi gereklidir.(8) Tromboembolik
Beklenen kan şekeri düşüşü sağlanamıyorsa olaylara karşı önlem alınmalıdır. Kontrendikas-
ekipman kontrol edilmelidir. Metabolik asidoz yon yoksa hasta antikoagüle edilir.
düzelene veya anyon açığı uzun süre görülme-
yene dek insülin infüzyonu sürdürülmelidir.(5)
IV infüzyon kesilmeden 1 saat önce sc insülin Özet
yapılmalıdır. Hasta iyi şekilde beslenmeye başla-
* Bilinç değişikliği, genel durum bozukluğu
yabildiğinde sc insüline geçilir.
gibi şikayetlerle acil servise başvuran tüm
DKA komplikasyonları: Hipoglisemi, hipopo- hastalarda kan şekeri anormalliği olabile-
tasemi, serebral ödem, aspirasyon, hipofosfate- ceği akıldan çıkartılmamalıdır.
midir.(6) * Hızla kan şekeri kontrolü yapılan hastalar-
da, zaman kaybetmeden saptanan bozuk-
luğun tedavisine başlanmalıdır.
Nonketotik Hiperosmolar Koma
* DM olduğu bilinen hastalarda kan şekeri
Belirgin ketonüri ve asidoz olmaksızın hiperg- kontrolü ihmal edilmemelidir.
lisemi ve yüksek serum osmolalitesi ile karakte-
* Hiperglisemik acillerde sıvı resusitasyonu
rize bir durumdur. Genellikle 60 yaş üzeri tip
en önemli tedavidir. İnsülin infüzyonu
2 diabetiklilerde görülür. Semptomları konfüz-
fizyolojik koşullara uygun şekilde, olabil-
yon, uyuşukluk ve dehidratasyondur. Kan şekeri
genellikle 900 mg/dL (50 mmol/L), serum os- diğince düşük dozdan yapılmalıdır.
molaritesi 350 mosm üzerindedir.(6) Sıvı açığı 10 * Kan şekerinin normal değerlere yaklaş-
L veya üzerindedir. Bu hastalarda serum sodyu- masına göre değil, mevcut asidozun veya
munun düzeltilmesi için kan şekerinin 100 mg/ hiperosmalar durumun düzelmesine göre
dL üzerindeki her 100 mg değeri için serum Na insülin tedavisi sonlandırılmalıdır. Eşlik
değerine 1.6 eklenmelidir.(5) eden veya tedavi sırasında ortaya çıkabile-
cek elektrolit anormallikleri gözden kaçı-
Tedavisi DKA’ya benzer. Dehidratasyonun ve
416 elektrolit bozukluğunun düzeltilmesi ve insü- rılmamalıdır.
Konu 1

Kaynaklar 5. McNaughton CD, Self WH, Slovis C. Diabetes


in the Emergency Department: Acute Care of Di-

Diabetik Aciller
1. http://www.diyabet.gov.tr/index.php?lang=tr abetes Patients. Clinical diabetes. 2011;29:51-9.
&page=25 (Erişim tarihi 08.02.2012). 6. Savage MW, Kilvert A. ABCD guidelines for the
2. American Diabetes Association. Executive Sum- management of hyperglycaemic emergencies in
mary: Standards of Medical Care in Diabe- adults. Practical Diabetes Int 2006;23:227-31.
tes-012. Diabetes Care, 2012;35:Supp 1;s4-s10 7. Fowler M. Hyperglycemic Crisis in Adults:
3. http://www.diyabet2020.org/Content/Neden- Pathophysiology, Presentation, Pitfalls, and Pre-
Diyabet-2020-/Dunyada-ve-Turkiye-de-Diya- vention. Clinical Diabetes. 2009;27:19-23.
bet.aspx (Erişim tarihi 08.02.2012). 8. Nyenwe EA, Kitabchi AE. Evidence-based
4. http://www.idf.org/atlasmap/atlasmap (Erişim management of hyperglycemic emergencies in
tarihi 08.02.2012). diabetes mellitus. Diabetes research and clinical
practice. 2011;94:340-51.

417
Konu 2

TİROİDE BAĞLI ACİL DURUMLAR

Dr. Hakan Topaçoğlu, Dr. Onur Kaplan

Giriş Tanı öncelikle klinikle konur ve özellikli labora-


tuvar testi yoktur. Tirotoksikozdan tiroid fırtına-
Endokrin sistemle ilgili acil durumlar arasında sına ilerlemede birçok faktör rol oynamaktadır.
tiroid bezi ve salgilarına bağlı gelişen bulgu ve Geçmişte tiroid fırtınası tiroid cerrahisi esnasın-
belirtiler acil servislerde gözden kaçabilir. Bu bö- da görülmekteydi. Ancak günümüzde preope-
lümde tiroid hormonlarının etkisiyle gelişen iki ratif değerlendirmelerin ve müdahalelerin geliş-
önemli acil durum olan “Tiroid Fırtınası” ve mesiyle bu komplikasyonun insidansı oldukça
“Miksödem Koması” irdelenecektir. azalmıştır. Günümüzde tiroid fırtınası cerrahi bir
krizden çok medikal bir kriz olmuştur.

A. Tiroid Fırtınası
Patofizyoloji
Tiroid hormonları tüm organ sistemlerini etkiler
ve metabolizma hızının, kalp hızının ve ventrikü- Tiroid fırtınası birçok sistemi tutan, tiroid hor-
ler kasılmanın artışından ve ayrıca kas ve santral mon kaynaklı, ciddi, dekompanse hipermeta-
sinir sisteminin uyarılmasından sorumludur. İki bolik durumdur ve tirotoksikozun en şiddetli
çeşit hormon vardır; tiroksin (T4) ve triiodotiro- halidir. Klinik tablo tiroid hormonunun aşırı
nin (T3)’tür. Major hormon T4’dür ve kanda T4/ salınımı ya da nadiren aşırı tiroid hormonu alı-
T3 oranı 20/1 dir. Periferde T4, kendisinde 3-4 mına bağlı olarak gelişen aşırı, abartılı ve ciddi
kat daha potent olan aktif T3’e dönüşür. reaksiyondur (tiroid hormon sentezi artmış ya
da normal). Aşırı yüksek metabolizma aynı za-
Hipertiroidizm, tiroid bezi aşırı çalışmasına manda oksijen ve enerji tüketimini de artırır.
bağlı dolaşımdaki artmış tiroid hormonudur. Kardiak bulgular tirotoksikozda görülen ha-
Tirotoksikoz ise herhangi bir nedenden kaynak- fif-orta sinüs taşikardisinden ilerleyerek aksele-
lanabilen artmış dolaşan tiroid hormonu duru- re taşikardi, hipertansiyon, yüksek debili kalp
mudur (tiroid hormon aşırı kullanımı). yetmezliği ve kardiyak aritmilere artmış eğilim
olarak gösterilir. Aynı zamanda tirotoksikozdaki
Tiroid fırtınası, hayatı tehdit eden, ağır bir ti- huzursuzluk ve irritabilite, ciddi ajitasyon, deli-
rotoksikoz tablosudur. Genellikle bir ya da daha riyum, nöbet ve komaya ilerler. Gastrointestinal
fazla tetikleyici faktörün etkilediği, adrenerjik bulgular; diyare, sarılık ve karın ağrısıdır.
hiperaktivite ya da tiroid hormonuna karşı de-
ğişmiş periferik yanıttır.
Görülme Sıklığı
Klinik bulguları: Ateş, taşikardi, hipertansiyon,
nörolojik ve gatrointestinal anormalliklerdir. Çocukluk çağı tiroid fırtınasının gerçek sıklığı
Hipertansiyonu konjestif kalp yetmezliği izler bilinmemektedir. Tirotoksikoz sıklığı yaş ile artar
ve bu da sonuç olarak hipotansiyon ve şoka se- ve yaşlı bayanların %2’sini etkiler. Tüm tirotok-
bep olur. Tedavisiz olgularda oldukça ölümcül sikozların %2’sinden azı çocukluk çağında görü-
seyrettiği için hızlı tanı ve agresif tedavi kritiktir. lür, bunlarında en sık sebebi Graves hastalığıdır.
Akut, hayatı tehdit eden bir acildir. Erken tanı Kardiyak aritmi görülebilir (atriyal fibrilasyon,
konmaz ya da tedavisiz bırakılırsa erişkin ölüm atriyal flatter, ventriküler taşikardi) görülür.
Bölüm 8. Endokrin Aciller

oranı oldukça yüksektir (%90). Tirotoksikozun


Nörolojik bulgular: Ajitasyon ve konfüzyon,
iyi kontrolü ve tiroid fırtınasının erken ve ba-
hiperrefleksi ve geçici piramidal bulgular, tremor
şarılı yönetimi ölüm oranlarının %20’nin altına ve nöbet, koma görülür.
düşmesini sağlar.
Ayrıca fizik muayene ile ilgili bulgular vardır ve
Özellikle pubertal dönemde bayanlarda erkek- guatr dikkati çeker.
lerden 3-5 kat daha fazla görülür.
Nedenleri
Gravesli anneden doğan çocukların %1-2 sinde
neonatal tirotoksikoz görülür. Bir yaşın altın- Tiroid fırtınasına neden olan birçok sistemik
daki infantlar çocukluk çağı tirotoksikozlarının bozukluk yapan nedenler mevcuttur.
%1’ini oluşturur. Tüm çocukluk çağı tirotok-
sikoz olgularının üçte ikisi 10-15 yaş aralığın- Sistemik bozukluk: Enfeksiyon, sepsis, travma,
cerrahi, hiperozmolar koma
da görülür. Tüm tirotoksikoz olgularının çoğu
30’lu, 40’lı yaşlarda görülür. Endokrinolojik bozukluk: Diyabetik ketoasidoz
İlaç ya da hormon kaynaklı: Tiroid medikas-
Öykü yonunun bırakılması, iyot uygulanması, tiroid
bezi palpasyonu, tiroid hormonu alımı
Hastaların bilinen tirotoksikoz öyküsü olabilir.
Daha önce tanı almamış tirotoksikoz hastaların- Kardiyovasküler bozukluk: Miyokard enfark-
da, öyküde sinirlilik, ajitasyon, duygusal labilite, tüsü, serebrovasküler olay, pulmoner emboli
aşırı iştaha rağmen zayıf kilo alımı, aşırı terleme,
Obstetrik kaynaklı nedenler: Doğum, eklamsi,
sıcak intoleransı ve dikkat eksikliğine bağlı kötü
%25’inde neden bilinmemektedir.
okul performansı sorgulanmalıdır.
Ayırıcı tanıda; enfeksiyon ve sepsis, sempto-
Burch ve Wartofsky tiroid fırtınası tanısı için kli-
mimetik alımı (kokain, amfetamin, ketamin
nik bulgular baz alınarak kesin kriterler ve skor- ilaç alımı), sıcak çarpması, delirium tremens,
lama sistemi yayımlamışlardır (Tablo 1). malign hipertermi, malign nöroleptik send-
Genel yakınmalar: Ateş, terleme, iştahsızlık ve rom, hipotalamik inme, feokromositom, ilaç
kilo kaybı, solunum sıkıntısı, halsizlik bırakımı(kokain, opioid..), psikoz, odrganofos-
fat zehirlenmesi düşünülmelidir.
Gastrointestinal yakınma ve bulgular: Bu-
lantı ve kusma, diyare, karın ağrısı, sarılık
Laboratuvar
Nörolojik bulgular: Anksiyete, davranış bo-
zukluğu, nöbet, koma Tiroid fırtınası tanısı, laboratuvar test sonuçları-
na göre değil klinik özeliklere göre konur. Eğer
hastanın kliniği tiroid fırtınası ile uyumlu ise ti-
Fizik Muayene rotoksikozun laboratuvar doğrulanması beklen-
meden tedavi başlanmalıdır.
Ateş: Ateş genellikle 38,5°C’nin üzerindedir.
Hasta hiperpreksiye ilerleyebilir. Çoğu zaman Tiroid fonksiyon testleri: Tiroid test sonuçları
ateş 41°C’yi geçer. Aşırı terleme vardır. hipertiroidi ile uyumludur. Ancak hasta daha
önce hipertiroidi tanısı almadıysa bu sonuç bi-
Kardiyovasküler bulgular: Geniş nabız basınçlı zim için çok değerlidir. Test sonuçları hızlı çık-
hipertansiyon olur. Hipotansiyon ve devamında mayabilir ve zaten acil tedavimizde test sonuçla-
şok olabilir. Ateş ile uyumsuz taşikardi vardır. rına gerek yoktur. Genel bulgular artmış T3, T4,
420 Yüksek debili kalp yetmezliği bulguları vardır. artmış 24 saatlik iyot alımı ve baskılanmış TSH.
Konu 2

Tam kan sayımı: Lökositoz veya sola kayma en- Kardiyak dekompanzasyon: Hız kontrolü,
feksiyon lehinedir. Karaciğer fonksiyon testleri: inotrop ilaçlar, diüretler, gerekirse sempatolitikler

Tiroide Bağlı Acil Durumlar


Non spesifik değişiklikler olur. uygulanır.

Tiroid hormon salınımının engellenmesi


Görüntüleme Yöntemleri
Tionamid tedavisi yeni hormon sentezini azal-
Akciğer grafisi: Konjestif kalp yetmezliğine tır. Fakat aynı zamanda immunsupresif etkisi
bağlı kardiomegali görülebilir. Ayrıca, pulmoner vardır. Tiroid bezi dışında sadece PTU T4’ün
ödem, pnömoni ayırıcı tanısında grafiden fay- T3’e dönüşümünü engeller. Bu özelliğinden do-
dalanılabilir. layı PTU tercih edilen tionamiddir.

Kranial BT: Diğer nörolojik durumları dışla- Propil tiurasil veya Metimazol gibi tionamidler
mak için çekilebilir. tirotoksikoz tedavisinde kullanılırlar.

PTU: 600-1000 mg PO yükleme dozu, takiben


her dört saatte bir 200-250 mg PO. Toplam
EKG günlük doz 1200-1500 mg arasında olmalıdır.
Atrial fibrilasyon: Tiroid fırtınası ile beraber İlaç nazogastrik tüpten de verilebilir.
olan en sık ritim bozukluğu %10-35 arasında Metimazol: 60-100 mg PO yükleme dozu taki-
görülür. Ayrıca atrial flutter de tiroid fırtınasın- ben her dört saatte bir 20 mg PO. Toplam gün-
da görülen EKG ritmidir. lük doz 120 mg olmalıdır.
Sinüs taşikardisi: en sık görülen EKG bulgusu (%40)
ventriküler taşikardi görülebilir. Yeni hormon üretiminin engellenmesi
İyot: Lugol solüsyonu, potasyum perklorat, ipo-
Tedavi dat (orografin) ya da lityum karbonat yeni tiro-
id hormon sentezini durdurmak için verilebilir.
Tedavi hedefleri 5 safhada incelenir: Tionamid tedavisi ilk önce başlanır ve bu ilaçlar
• Destek tedavisi en az bir saat sonra verilir. İyot tedavisi daha
önce depolanmış hormonlar salınımını engeller
• Tiroid hormon salınımının engellenmesi
ve iyot transportunu ve folikül hücrelerinin ok-
• Yeni hormon üretiminin engellenmesi sidasyonunu azaltır. Bu etkiye “wollf-chaikoff
• Periferik beta adrenerjik reseptör blokajı etkisi” denir. Yüksek iyot kaynaklı hipertiroi-
• Periferal T4’ün T3’e dönüşümünün önlenmesi dizm ya da amiodaron kaynaklı tirotoksikozda
iyot verilmemelidir. Yerine lityum verilmelidir.
Aşağıdaki tedavi seçeneklerinden hasta için en
Destek tedavisi uygun olanı seçilmelidir.
Genel: Oksijen, kardiyak moniterizasyon Lugol solüsyonu: Her 6-8 saatte bir 8-10 damla PO
Ateş: Soğuk uygulama; asetaminofen, 325-650 Potasyum iodid: Her 6 saatte bir 5 damla PO
mg PO her 4-6 saatte bir aspirin T4 miktarını IV iopanoik asit ilk 24 saat için her 8 saatte bir 1
artırdığı için sakıncalıdır, kullanılmamalıdır. gr, sonra 500 mg günde 2 kez uygulanır.

Dehidratasyon: IV sıvılar verilir. Hasta hipogli- İpodad 0,5-3 gr/gün PO uygulanır.


semik ise %5 dekstroz uygulanır. Lityum karbonat (iodine alerji gelişirse ya da
tionamid kaynaklı agranulositoz gelişirse) 300
Nutrisyon: Glukoz, multivitaminler, tiamin, folat mg PO her 6 saatte bir (1200 mg/gün) ve serum
beslenme amacıyla verilir. lityum seviyesini 1 mEq/L tutmak gerekir. 421
Tablo 1. Burch ve Wartofsky’nin tanısal paramet- Periferal T4-T3 Dönüşümünün Önlenmesi
releri ve tiroid fırtınası skorlama puanları.
Bölüm 8. Endokrin Aciller

Skorlama Bu grupta PTU, propranolol ve glukokortiko-


Tanısal Parametreler
Puanları idler bulunur. Ancak PTU ve propranololun bu
1. Termoregulasyon disfonksiyonu etkileri nispeten daha az olup tedavide gluko-
Ateş °C (°F)
kortikoidler daha önemlidir.

A. 37.2-37,7 (99-99,9) 5 Glukokortikoidler: Tiroid fırtınasındaki gli-


B. 37.7-38,3 (100-100,9) 10 kokortikoid kullanımı sağ kalım oranını artırır.
Özellikle hipotansiyonla giden ciddi tirotok-
C. 38.3- 38,8 (101-101,9) 15
sikoz olgularında glukokortikoid tedavisi olası
D. 38.9-39,4 (102-102,9) 20 adrenal yetmezliği de tedavi edeceğinden kritik
E. 39.4-39,9 (103-103,9) 25 öneme sahiptir.
F. ≥40 (≥ 104,0) 30
Hidrokortizon: 100 mg IV başlangıç dozu taki-
2. Merkezi sinir sistemi etkileri ben 100 mg günde 3 kez veya
G. Yok 0 Deksametazon: 2 mg IV her 6 saatte bir uy-
H. Hafif (Ajitasyon) 10 gulanır.
I. Orta (deliryum, psikoz, aşırı halsizlik) 20
J. Ciddi (nöbet, koma) 30
Beta Adrenerjik Reseptör Blokajı
3. Gastrointestinal-hepatik bozukluk Propranolol 1-2 mg IV yavaş bolusu takiben
K. Yok 0 istenilen etkiye ulaşılana kadar her 10-15 daki-
L. Orta (diyare, kusma, karın ağrısı) 10
kada bir tekrarlanan dozlar uygulanır. Daha az
toksik hastalar için günde 2 kez 20-120 mg PO
M. Ağır (açıklanamayan sarılık) 20
verilebilir.
4. Kardiyovasküler bozukluk
Taşikardi (atım/dk) Propranolol tedavisinden önce varsa konjestif
kalp yetmezliği tedavi edilmelidir. (amiadaron
N. 90-109 5
kullanılmamalıdır!!!)
O. 110-119 10
P. 120-129 15 Esmolol 500 microgram/kg IV bolus takiben 50-
200 microgram/kg/dk idame dozu verilmelidir.
Q. ≥140 25
5. Konjestif kalp yetmezliği
Periferik B Bloker Tedavisi Alternatifleri
R. Yok 0
S.Hafif (pedal ödem) 5 Genellikle tiroid fırtınası ile gelen ciddi astım
hastalarında rezerpin ve guanetidin alternatif
T. Orta (bibaziller raller) 10
olarak kullanılır ve beta reseptörleri bloke et-
U. Ciddi (pulmoner ödem) 15 mezler. Ayrıca bu ajanlar beta adrenerjik resep-
6. Atrial fibrilasyon tör blokörlerinin kontraendike olduğu durum-
V. Yok 0 larda ve hipotansiyon ya da merkezi sinir sistemi
W. Var 10 ile ilişkili mental durum değişikliği olmadığı du-
rumlarda kullanılabilirler. İki ilacın da en önem-
Skorlama sistemi
li yan etkisi hipotansiyon ve diyaredir.
Skor ≥45: yüksek ihtimalle tiroid fırtınası
Skor 25-44: tiroid fırtınası olasılığı Reserpin: Sempatik sinir uçlarında ve merkezi
sinir sisteminde katekolamin depolarını azaltan
Skor <25: tiroid fırtınası oluşması mümkün görülmüyor
422
alkaloid bir ajandır. 2.5-5 mg İM her 4-6 saatte
Konu 2

bir (1 mg test dozu uyguladıktan sonra kan ba-


* Tiroid fırtınası tanısı, laboratuvar test
sıncı kontrolü yapılarak uygulanır.)

Tiroide Bağlı Acil Durumlar


sonuçlarına göre değil klinik özelliklere
Guanetidin: Katekolamin salınımını engeller. göre konulup tedavisi testlerin sonuçla-
30-40 mg PO her 6 saatte bir beta blokerin kul- rından önce başlanılmalıdır.
lanımının sakıncalı olduğu durumlarda ve kon- * Genel bulgular artmış T3, T4 düzeyleri,
jestif kalp yetmezliği, hipotansiyon, kardiyak artmış 24 saatlik iyot alımı ve baskılanmış
şok yoksa uygulanır. TSH olarak belirtilebilir.
* EKG’de sinüs taşikardisi (en sık) ve atriyal
fibrilasyon sık görülür.
Özet * Tedavide başta ateş düşürücü (aspirin
kullanımı kontrendikedir) ve sıvı tedavi-
* Tiroid fırtınası birçok sistemi tutan, tiro- sini içeren destek tedavisi, tiroid hormon
id hormon kaynaklı, ciddi, dekompanse salınımının engellenmesi (propiltiora-
hipermetabolik durumdur ve tirotoksiko- sil, metimazol), yeni hormon salınımını
zun en şiddetli halidir. Akut, hayatı tehdit engelleyici tedavi (iyot uygulanımı), pe-
eden bir acildir. riferik T4 hormonunun T3’e dönüşümü-
* Erken tanı konulmadığında ya da tedavi- nü önleyici tedaviler (glikokortikoidler,
siz bırakılırsa erişkinde ölüm oranı olduk- propranolol) uygulanmalıdır.
ça yüksektir (%90).
* Daha önce tanı almamış tirotoksikoz
hastalarında, öyküde sinirlilik, ajitasyon, B. Miksödem Koması
emosyonel labilite, aşırı iştaha rağmen
• Tedavisiz hipotiroidi
zayıf kilo alımı, aşırı terleme, sıcak intole-
ransı ve dikkat eksikliğine bağlı kötü okul • Mental durum değişikliği
performansı sorgulanmalıdır. • Hipotermi ve hipotansiyon
* Genel bulgular arasında ateş (sıklıkla • Tetikleyici faktörler gibi nedenlerle oluşa-
>38,5°C), aşırı terleme, iştahsızlık ve kilo bilir.
kaybı, solunum sıkıntısı, halsizlik, bulan-
tı ve kusma, diyare, karın ağrısı, sarılık, Hipotiroidizm, yetersiz tiroid hormonu üre-
anksiyete, konfüzyon, tremor, nöbet, timinin sebep olduğu yavaşlamış metabolizma
davranış bozukluğu, nöbet, hipotansiyon, durumudur. Miksodem koması (krizi) ise uzun
şok ve koma sayılabilir. süreli tedavi edilmemiş hipotiroidizmin hayatı
tehdit eden bir komplikasyonudur. Endokrino-
* Enfeksiyon, sepsis, travma, cerrahi, di-
yabetik ketoasidoz, tiroid ilacının bıra- lojik bir acil olup çoklu organ tutulumu gösterir
kılması, iyot uygulanması, tiroid bezi ve genellikle altta yatan presipite eden bir faktör
palpasyonu, tiroid hormonu alımı, mi- bulunur. Üç önemli klinik özelliği bilinç duru-
yokard enfarktüs, serebrovasküler olay, munda değişme, hipotansiyon ve bozulmuş ter-
pulmoner emboli, doğum, eklamsi gibi moregulasyondur.
durular tiroid fırtınasını tetikleyebilir.
* Ayırıcı tanıda; enfeksiyon ve sepsis,
semptomimetik alımı (kokain, amfeta- Patofizyoloji
min, ketamin ilaç alımı), sıcak çarpma-
Miksodem koması (krizi), uzun süreli tanı kon-
sı, delirium tremens, malign hipertermi,
mamış ya da tedavi edilmemiş hipotiroidizmi
malign nöroleptik sendrom, feokromosi-
olan çoğunlukla yaşlı bayanlarda, özellikle kış
toma, ilaç bırakımı (kokain, opioid gibi),
aylarında, eşlik eden enfeksiyon, sistemik hasta-
psikoz, organofosfat zehirlenmesi düşnül-
lık, bazı ilaçlar ve soğuk ortam maruziyeti gibi
melidir.
ciddi streslerden dolayı ortaya çıkar. 423
Metabolik: Azalmış metabolizma hızı ve oksijen konulup tedavi başlanmazsa, mortalitesi yakla-
tüketimi periferal vazokonstriksiyona sebep olur şık %50 ya da daha fazladır. Hızlı tanı konulan
Bölüm 8. Endokrin Aciller

ve böylece vücut ısısının devamı sağlanır. Kom- ve uygun tedavi edilen olgularda bile mortalite
panze hipotiroidi durumunda beta adrenerjik %25’lere yaklaşmaktadır. Kötü prognoz bulgu-
reseptör sayısı azalırken alfa adrenerjik reseptör ları vücut sıcaklığının 93°F’ın altında olması, 72
sayısı ve dolaşan katekolamin sayısı sabit kalır. saatlik tedaviye rağmen olan ısrarcı hipotermi,
Bu da beta/alfa adrenerjik imbalanısa, diyastolik
ileri yaş, bradikardi (kalp hızı<44), sepsis, mi-
hipertansiyona ve total kan hacminin azalması-
yokard enfarktüsü, ve hipotansiyon. Buna ilave
na sebep olur. Gastrointestinal kanama veya di-
üretik kullanımı gibi volüm azaltan ve akciğerde olarak hastanın geliş bilinç durumu, GKS, ve
oksijenlenmeyi bozabilecek bir hastalık sınırda APACHE II skoru hastanın ölüm oranlarını
giden kompanze bir hipotiroidiyi dekompanze tahmin etmede önemli bir puanlama sistemidir.
hale getirebilir. Azalmış ilaç metabolizmasından
dolayı ilaçların overdozu (morfin, hipnotikler,
anestetik ve sedatif ajanlar) görülebilir ve bu bile Öykü
miksödem krizini tetikleyebilir.
Miksödem krizi ile gelen birçok hastanın uzun
Nörolojik: Adı miksödem koması olmasına rağ- süren hipotiroidi öyküsü olsa da bazen miksö-
men koma durmunun olmaması bu hastalığın dem krizi uzun süredir tedavi edilmeyen, tanı
tanısını dışlamaz. Geliş mental durum letarji ya
konmamış bir hipotiroidinin ilk bulgusu olabi-
da stupor olabilir.
lir. Genel halsizlik, soğuk intoleransı, kabızlık ve
Kardiovasküler: Kalp ciddi şekilde deprese cilt kuruluğu genellikle mevcuttur. Bu bulgular
olur, bradikardi ve azalmış kasılma gücü kardi- yavaşca letarji, deliriyum ve komaya doğru iler-
ak outputta azalmaya sebep olur. Bazı hastalarda ler. Çoğu miksödem krizi kış aylarında olup has-
perikardiyal efüzyon gelişir. Non spesifik ST-T
ta genellikle 60 yaş üstü bayan hasta olmaktadır.
değişikliği, düşük voltaj, ve ventriküler aritmiler
görülebilir.
Pulmoner: Tipik olarak akciğerler ciddi şekilde Fizik muayene
etkilenmez. Solunum kası disfonksiyonu, azal-
mış ventilasyon gücü ve artmış arterioalveolar Hipotermi genellikle en sık bulgudur. Enfeksi-
yon durumlarında ateş ve taşikardi görülmez.
oksijen gradienti sık görülür. Sıvı birikimi plev-
Fizik muayenede sıklıkla görülen bulgular
ral efüzyona neden olabilir ve bu difüzyon kapa-
sitesini azaltır. Ventilasyon perfüzyon uyumsuz- • Hipotansiyon/şok
luğu görülür ve hiperkapniye sebep olur. • Hipotermi
Renal: Azalmış kardiak debi ve vazokonktrik- • Azalmış nabız basıncı, normal sistolik ba-
siyon glomerular filtrasyonu azalmasına ve bu sınç, artmış diyastolik basınç, azalmış nabız
nedenleri böbrek fonksiyonların ciddi şekilde ve solunum sayısı
bozulmasına sebep olur. Na/K ATP ase mikta- • Pretibial gode bırakmayan ödem, yüzde
rının azalması sodyum reabsorpsiyonunu azaltır şişlik, ses kalınlaşması, dilde büyüme, ton-
ve sıvı atılmasını bozar. Sonuç olarak hiponatre- sillerde, nazofarenkste ve larinkste büyüme
miye sebep olur. dikkat çekebilir.
Gastrointestinal: Ciddi ya da hatta hafif hipo- • Tiroid; non palpable, tiroidektomi skarı
mevcut olabilir.
tirodi barsak motilitesini azaltabilir. Miksödemli
hastalarda gastrik atoni, megakolon, ya da para- • Kalp; yumuşak ve derin kalp sesi, bradikar-
litik ileus görülebilir. Asit nadir olarak görülür. di, perikardiyal efüzyon görülebilir.
• Akciğer; azalmış solunum sesi, hipoventi-
Miksödem koması metabolik ve kardiovasküler lasyon, konjesyon, plevral efüzyon ve kon-
424 bir acildir. Eğer bu duruma hızlı bir şekilde tanı solidasyon görülür.
Konu 2

• Abdomen; ileus ya da asit nedenli distansi- TSH seviyesi ve azalmış T3-T4 değerleri; santral
yon, azalmış ya da kaybolmuş barsak sesleri, (hipofizer) hipotiroidi, TSH üretiminde ciddi

Tiroide Bağlı Acil Durumlar


mesane distansiyonu vardır. hastalık, ya da dopamin ve aşırı glukokrtikoid
• Ekstremiteler; soğuk ve gode bırakmayan tarafından baskılanma durumlarında görülebi-
ödem mevcuttur. lir. Bu yüzden i.v steroid başlamadan önce se-
• Cilt/tırnak; soğuk, soluk , kuru, pullanmış, rum kortizol seviyesini ölçmek gerekir. Serum
incelmiş cilt, ekimoz, purpura ve kırılgan elektrolitleri ve serum osmolaritesi; hiponatremi
tırnaklar olabilir. ve azalmış serum osmolaritesi görülür. Serum
• Nöromusküler; konfüzyon, stupor, koma, kreatinin; azalmış renal perfüzyondan dolayı
yavaşlamış konuşma ve nöbet dikkat çeke- kreatinin artar. Serum glukoz; hipoglisemi sıktır.
bilir. Tam kan sayımı; sola kayma enfeksiyon göster-
Miksödem koması değişik fizyolojik streslerin gesi olabilir. Kreatinin kinaz; presipite eden fak-
tetiklediği ciddi primer ya da sekonder hipotiro- tör miyokard enfarktüsü değilse yüksek değerler
idi hastasının fizyolojik dekompansasyonudur. kas hasarını gösterir.

Miksödem komasını tetikleyen durumlar Görüntüleme Yöntemleri


• Enfeksiyon/sistemik hastalık Akciğer grafisi, her hastaya çekilmelidir. Kardi-
• Soğuk hava omegali, perikard efüzyonu, konjestif kalp yet-
mezliği ve plevral efüzyon değerlendirilir.
• Travma
• Yanıklar EKG bulguları: Miksödem komasında, sinüs
bradikardisi, düşük voltaj QRS dalgası, uzamış
• Azalmış serebral kan akımı/inme
QT aralığı, düz ya da çökmüş T dalgası gibi çok
• Azalmış kardiak debi/konjestif kalp yet- çeşitli EKG bulguları dikkati çeker.
mezliği
• Solunumsal asidoz
• Gastrointestinal kanama Tedavide temel prensipler
• Hipoglisemi Destek tedavisi, tiroid replasman tedavisi ve resi-
• CO2 retansiyonu pite eden faktörlerin tedavisidir.
İlaçlar (sakinleştiriciler, sedatifler, anestezikler,
analjezikler, amiadaron, lityum, diüretikler, Destek tedavisi
beta bloker)
• ABC; havayolu kontrolü, oksijen, IV damar
Ayırıcı tanıda: Ötiroid hasta sendromu, hipo- yolu, ve kardiak monitör ile rutin takibi
termi, hipoventilasyon sendromları, mental has- • IV tedavi; hipoglisemi için dekstroz, hipo-
talıklar, septik şok düşünülmelidir. natremi için sıvı kısıtlama
• Vazopresörler; eğer gerekli ise (tiroid replas-
manı yapılmaz ise faydasız)
Laboratuvar • Hipotermi; pasif ısıtma
Miksödem komasının tanı süresince laboratuvar • Steroid; hidrokortizon (artmış metabolik
çalışmaları oldukça değerlidir; ancak klinik ola- stressten dolayı 100-200 mg IV
rak hastalık şüphesi varsa tedavi için laboratuvar
Bilinç durum değişikliği ve solunum yetmezli-
sonuçlarını beklemeden tedaviye başlanmalıdır.
ğinden dolayı entübasyon gerekebilir. Oksijen
Serbest T4 ve TSH: Serbest T4 ve T3 seviyeleri desteği ve kardiak moniterizasyon IV T4 uygula-
az ya da saptanamaz. TSH değeri artabilir; pri- masını takiben gelişebilecek disritmilerin saptan-
mer hipotiroidiyi gösterir. Azalmış ya da normal ması için gereklidir. 425
Hipotermi için pasif ısıtma gereklidir. Aktif ısıt- gerekmektedir. Hafif hipotiroidisi olan hastalar
ma soğuk kaynaklı vazospazmın düzelmesi kay- önerilerle taburcu edilebilir.
Bölüm 8. Endokrin Aciller

naklı hipotansiyon yapabilir. Hipoglisemi için


dekstroz uygulanmalıdır. IV hidrokortizon özel-
likle hipotansiyon ile olan vakalarda eş zamanlı Gebelik ve Hipotiroidizm
adrenal yetmezliğin tedavisi için gereklidir. Dozu Tiroid hormonu transplasental olarak geçebilir
ilk 24 saatte her 8 saatte bir 100 mg dır. İlk doz ve özellikle fetüsün gelişimi ve maturasyonu için
tiroid hormon replasmanından önce verilmelidir. gereklidir. Özellikle gebelik döneminde hipoti-
Enfeksiyon en sık presipitan faktör olduğu için roidi hastasının tiroid hormon ihtiyacı artar, bu
kültürler alındıktan sonra ampirik antibiyotik sebeple gebe kalan hastaların T4 ilaç dozunu or-
başlanmalıdır. Bu sırada ilk alınan TSH, T4, T3, talama %30 artırmak gerekir.
kortizol değerleri tedavi öncesi değerler olarak
not edilmelidir.
Özet
Tiroid hormonu yerine koyma tedavisi * Miksodem koması (krizi) ise uzun süreli
tedavi edilmemiş hipotiroidizmin ha-
• IV T4 (levotiroksin) 4mcg/kg, takiben 100 yatı tehdit eden bir komplikasyonudur.
mcg ilk 24 saatte Endokrinolojik bir acil olup çoklu organ
• Oral tedaviyi tolere edene kadar 50 mcg/ tutulumu gösterir ve genellikle altta yatan
gün IV olarak uygulanır. tetikleyici bir faktör bulunur. Tedavi edi-
len olgularda bile ölüm oranı yüksektir.
• Hasta taburcu edilince 50-200 mcg/gün PO
* Uzun süreli hipotrioidi öyküsü çoğu ol-
• IV T3 (liotironin) 20 mcg takiben hasta guda bulunsa da bazen hipotiroidinin ilk
bilinci açılana kadar her 8 saatte 10 mcg tanısı olarak görülebilir. Özellikle yaşlı ka-
• Yaşlı ve ciddi koroner arter hastalığı dınlarda ve kış aylarında daha sık görülür.
olanlarda 10 mcg’dan fazla verilmeme- * Hipotermi genellikle en sık bulgudur.
lidir. Bununla birlikte hipotansiyon, bradikar-
di, solunum sayısında azalma, nabız ba-
T4 tek başına ya da T3 ile kombine halde veri- sıncında daralma, pretibial gode bırakma-
lebilir. Tiroid replasman tedavisi başlangıçta yan ödem, yüzde şişlik, ses kalınlaşması,
intravenöz olarak başlamalı ve hastanın durumu makroglossi, tonsillerde, nazofarenkste ve
larinkste büyüme, perikardiyal efüzyon,
düzelince oral tedaviye geçilmelidir. İntravenöz
hipoventilasyon, plevral efüzyon ve kon-
tedavi ile başlamanın sebebi miksödem krizin-
solidasyon, ileus ya da asit nedenli karında
deki hastanın azalmış intestinal motilite ve emi- distansiyon, azalmış ya da kaybolmuş bar-
limidir. sak sesleri, mesane distansiyonu, ekstremi-
telerde soğukluk ve solukluk, ciltte kuru-
Ciddi miksödem krizlerinde T4’ün T3’e dönü-
luk, incelme, ekimoz, konfüzyon, nöbet
şümü azaldığı için tedaviye İV T3 ile başlamak ve koma saptanabilecek diğer belirtilerdir.
faydalıdır. Ciddi koroner arter hastaları ve yaşlı
* Hastalar için kötü klinik seyiri gösteren
hastalarda aritmi riski açısından dikkatle kulla- bulguları vücut sıcaklığının 93°F’ın al-
nılmalıdır. tında olması, 72 saatlik tedaviye rağmen
olan ısrarcı hipotermi, ileri yaş, bradikardi
(kalp hızı<44), sepsis, miyokard enfarktü-
Takip ve Taburculuk
sü ve hipotansiyon olarak tanımlanabilir.
Miksödem koması ölüm oranı yüksek olan bir * Tetikleyen nedenler arasında enfeksiyon
426
hastalık olup yoğun bakımda takip ve tedavisi başta olmak üzere, soğuk hava, travma,
Konu 2

yanıklar, serebrovasküler olay, konjestif Kaynaklar

Tiroide Bağlı Acil Durumlar


kalp yetmezliği, gastrointestinal kanama, 1. Schraga ED, Naradzay JFX., Talavera F.,et al.
hipoglisemi ve ilaçlar sayılabilir. Hypothyroidism and Myxedema Coma in
* Tedavi laboratuvar sonuçları beklenme- Emergency Medicine. http://emedicine.med-
den klinik tanıya göre bir an önce başla- scape.com/article/768053-overview. Updated:
nılmalıdır. Serbest T4 ve T3 seviyeleri az Mar 29, 2012.
ya da saptanamaz, TSH artışı görülür. 2. Schraga ED, Hemphill RR, Talavera F et al.
Serum osmolaritesinde azalma ve hipo- Hyperthyroidism, Thyroid Storm, and Graves
natremi sıktır. EKG’de sinüs bradikardisi, Disease in Emergency Medicine. http://emedi-
düşük voltaj, QT uzaması, T dalgasında cine.medscape.com/article/767130-overview
düzleşme bulunabilir. Updated: Mar 29, 2012.
* Miksödem komasındaki hastalrın tedavisi 3. Bharaktiya S, Orlander PR, Woudhoue WR. Hy-
yoğun bakımda sürdürülmelidir. pothyroidism. http://emedicine.medscape.com/
article/122393-overview. Updated: Jul 22, 2011.
* Tedavide havayolunun korunması (gere-
4. Nayak B, Burman K. Thyrotoxicosis and Thy-
kirse entübasyon) sıvı uygulaması, hipo-
roid Storm. Endocrinol Metab Clin N Am,
terminin düzeltilmesi, hipotansiyonun
2006;35:663-86.
düzeltilmesi (sıvı, vazopresör, hidrokor-
tizon) hipogliseminin düzeltilmesi gibi 5. Wartofsky L. Myxedema Coma. Endocrinol
Metab Clin N Am, 2006:35;687.
destek tedavilerinin yanında tiroid rep-
lasman (levotiroksin) tedavisi önemlidir.
* Ayrıca tetikleyici nedenlere yönelik (en sık
enfeksiyon) tedavi erken başlanılmalıdır.

427
BÖLÜM 9

ÇOCUK HASTALIKLARI ACİLLERİ

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Yenidoğan Acilleri.............................................................................................................431


Dr. Ferda Özlü, Dr. Hacer Yapıcıoğlu Yıldızdaş
Konu 2. Çocuklarda Temel Yaşam Desteği ..................................................................................471
Dr. Hayri Levent Yılmaz, Metin Karaböcüoğlu
Konu 3. Çocuklarda İleri Yaşam Desteği ......................................................................................481
Dr. Hayri Levent Yılmaz, Dr. Metin Karaböcüoğlu
Konu 4. Ateşli Çocuğa Yaklaşım ....................................................................................................493
Dr. Ahmet Güzel
Konu 5. Küçük Dozlarda Zehirlenmeye Yol Açan İlaçlar ..........................................................505
Dr. Durgül Özdemir
Konu 6. Çoklu Travmalı Çocuğa Yaklaşım ..................................................................................511
Dr. Murat Duman
Konu 7. Kafa Travmalı Çocuğa Yaklaşım.....................................................................................519
Dr. Durgül Özdemir
Konu 8. Çocuklarda Sedasyon ve Analjezi ..................................................................................527
Dr. Gökhan Kalkan
Konu 9. Çocuk İstirmarı..................................................................................................................531
Dr. Güldane Koturoğlu
Konu 10. Çocuklarda Göğüs Ağrısı ................................................................................................537
Dr. Okşan Derinöz
Konu 11. Huzursuz ve Ağlayan Çocuk ..........................................................................................549
Dr. Okşan Derinöz
Konu 12. Çocuklarda Allerjik Aciller ..............................................................................................557
Dr. Suna Asilsoy
Konu 13. Şoktaki Çocuğa Yaklaşım .................................................................................................581
Dr. Dinçer Yıldızdaş
Konu 14. Çocukta Metabolik Aciller ...............................................................................................601
Dr. Resul Yılmaz, Dr. Ahmet Güzel
Konu 1

YENİDOĞAN ACİLLERİ

Dr. Ferda Özlü, Dr. Hacer Yapıcıoğlu Yıldızdaş

I. Yenidoğanda Fizik Muayenesi lir. Bebekte ödem var ise el ve ayak parmakların-
daki çizgilenmeler azalır. Kız bir bebekte lokalize
Acil servise bir yenidoğan bebek getirildiğinde, ödem var ise akla Turner sendromu gelmelidir.
her hasta çocukta olduğu gibi bebekte nabız, Yenidoğan bir bebekte ilk günlerde vazomotor
solunum sayısı, renk, kas tonusu, aktivite ve instabilite olması ve periferik dolaşımın aktif ol-
şuur durumu değerlendirilmelidir. İlk günlerde maması nedeni ile özellikle uzun süren bir ağla-
nabız hızı 120-160/dk, solunum sayısı 30-60/ madan sonra ciltte siyanoz veya koyu bir kırmı-
dk olabilir. Eğer bebek hasta görünümlü ise veya zılık olabilir. Eğer vücudun bir yarısı kırmızı bir
doğumsal bir kalp hastalığından şüpheleniliyor- yarısı soluk renkte ise bu duruma “Harlequin
sa mutlaka tansiyonu ölçülmelidir. Muayene renk değişikliği” denir, zararsız bir durumdur.
yapılırken rahatsızlık veren muayeneler en sona Yenidoğan bebekte hemoglobin düzeyi daha
bırakılmalıdır. Bebek huzursuz ise veya ağlıyorsa yüksek olduğu için ve ciltleri daha ince olduğu
muayene sırasında emme refleksinden yararlanı- için siyanoz daha büyük çocuklara göre daha
labilir. Hekim, ağlayan bir bebeğe serçe parma- yüksek PaO2 düzeylerinde gözlenir. Bölgesel bir
ğını emdirirken rahatlıkla muayenesini yapabi- siyanoz ekimoz ile karışabilir. Ekimoza basmakla
lir. Muayene öncesi eller mutlaka yıkanmalıdır. solmaz, oysa siyanoze alana basmakla alan soluk-
laşır. Aynı yöntemle hiperbilirubinemi de ayırt
Genel Görünüm: Yenidoğan bir bebek uyuyor
edilebilir. Özellikle pletorik bebeklerde sarılığın
ise, hasta ise veya bazı sedatif ilaçlar verilmişse
olup olmadığı anlaşılamayabilir. Sarılık varsa be-
aktivitesi azalmış olabilir. Bebeğin hem aktif
beğin cildine bastırmakla gözlenebilir.
hem pasif kas tonusuna bakılmalı ve postürde-
ki herhangi bir anormallik not edilmelidir. Be- Eğer bebekte solukluk varsa akla anemi, hiper-
beklerde, özellikle bebek aktifken, çene ve ayak karbi, asfiksi, şok ve ödem gelmelidir. Bebek
bileğinde kaba tremor tarzı hareketler gözlenebi- eğer koyu kırmızı ise akla polisitemi gelmelidir.
lir. Bu hareketler konvülziyon ile karıştırılabilir.
Ancak konvülziyon sırasında oluşan titremeler Bebeklerin göz kapakları ve boyunlarında geçici
daha çok bebek sakinken oluşur. hemanjiyomlar olabilir. Kavernöz hemanjiyom-
lar daha derin ve mavi renktedirler. Hemanji-
Cilt: Bebeklerde doğumda özellikle koltuk altı yomlar genellikle 1 yaşına kadar büyüyüp, 7
ve boyun gibi kıvrım yerlerinde yoğun verniks yaşına kadar küçülürler. Güç bir doğum sonrası
olabilir. Postmatür bebeklerde verniks azdır ve yüz ve baş cildinde peteşiler olabilir. Yüz gelişin-
deri kurudur. Normal yenidoğanlarda deri rengi de yüzde ekimoz gözlenebilir. Bebeklerin bir kıs-
pembedir. Prematüre bebeklerde, hipoproteine- mında daha çok kalça bölgesinde iyi sınırlanmış
mide, non-immün hidrops fetaliste, ağır eritrob- mavi mor renkte pigmentasyon görülebilir. Bu
lastozis fetaliste, konjenital nefrotik sendromda lekelere “Mongolian lekeleri” denir ve genel-
ve Hurler sendromunda yaygın ödem gözlenebi- likle 1 yaş civarında kaybolur. Mekonyumunu
intrauterin dönemde yapan veya doğum eylemi
sırasında yapan bebeklerin cildinde, tırnakla-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

rında ve göbeğinde kahverengi sarı renklenme


olabilir. Prematüre bebeklerin cildi incedir ve
genellikle koyu kırmızı renktedir. Yüzlerinde,
sırtlarında ince, siyah renkte “lanugo” denilen
kıllar olabilir. Tırnaklar ince ve gelişmemiştir.
Zamanından sonra doğan bebeklerde ise tırnak-
lar uzamış ve el ve ayak parmakları çamaşırcı eli-
Resim 3. Eritema Toksikum*
ayağına benzetilen buruşuk bir görünümdedir.
Bu bebeklerde ciltte soyulma da gözlenebilir.
Ancak ciddi bir hastalık olan iktiyozisten ayırt
etmek gerekir.

Birçok yenidoğan bebekte doğumdan birkaç gün


sonra küçük, toplu iğne başı büyüklüğünde erite-
matöz zeminde gelişen beyaz renkte vezikülopüs-
tüler papüller gözlenebilir. Bunlar toksik eritem
olarak adlandırılır ve tedavisi gerekmez. Ancak
püstüler lezyonlardan ayırdedilmesi gerekir.

Resim 4. Mongolian Lekeleri*

Resim 1. Milia*

Resim 5. İktiyozis*

Baş-Boyun Muayenesi
Kafatası: Bebeğin ön ve arka fontanelleri mu-
ayene edilmeli ve fontanel bombeliği değer-
lendirilmelidir. Bebek muayene sırasında sakin
olmalı ve 45º açı ile yatarken değerlendirilme-
lidir. Fontanellerin boyutu değişken olabilir.
Ön fontanel doğumda küçük olup daha sonra
Resim 2. Sırtta Yaygın Lanugo* genişleyebilir ama palpe edilemiyorsa veya çok
432
Konu 1

küçük ise “kraniyosinositoz” akla gelmeli ve roma, teratom, guatr, tortikollis, hemanjiyoma
sütürlar kontrol edilmelidir. Sütür açıklığı yeni- gibi yapılar var mı bakılmalıdır. Kız çocukta yele

Yenidoğan Acilleri
doğan bir bebekte yaklaşık 0.5 cm’dir. Normal boynu, ektremitelerde ödem varsa Turner send-
vajinal yoldan doğan veya doğum eylemi uzayan romu düşünülmelidir. Trizomi 21’de saç çizgisi
bebeklerde sütürler üst üste binmiş (şıvaşman) aşağıdadır.
olabilir. Sezeryan ile doğmuş bebeklerde ise kafa
daha yuvarlaktır. Göğüs Muayenesi: Yenidoğan bir bebeğin me-
meleri anneden geçen hormonlar nedeni ile
Zamanında doğan bir bebeğin baş çevresi yak- hipertrofik olabilir. Memelerden süt gelebilir
laşık 34 cm’dir ve ilk ay içinde 2 cm artış gös- (cadı sütü). Bunlar normaldir, memelerin ovul-
terir. Kafada cilt altı ödem gözlenebilir (kaput maması, sıkılmaması gerekir. Aksi takdirde mas-
suksadeneum), bu ödem orta hattı geçebilir. tit gelişebilir. İki ile dört haftada kendiliğinden
Kafa kemiklerinde subperiostal kanama (sefal
küçülürler.
hematom) gözlenebilir. Sefal hematomda kana-
ma doğumdan saatler sonra gelişir ve orta hattı Solunum muayenesinde bebek ellenmeden göz-
geçmez. Hematom 2-10 haftada rezorbe olur. lenmelidir. Çünkü bebeğin ellenilmesi fiziksel
Hematomu boşaltmak sakıncalıdır. Kanama aktivitesini değiştirebilir, solunum sayısı artabi-
fazla ise bebekte anemi, hiperbilirubinemi göz- lir. Bebeklerde periyodik solunum gözlenebilir,
lenebilir. bu nedenle solunum bir dakika boyunca gözle-
Yenidoğan bebeğin gözleri genellikle kapalıdır. nerek sayılmalıdır. Solunum sayısı 30-40/dk’dır
Elle açmak yerine bebeğin başını hafifçe aşağı ancak prematüre doğan bir bebekte 40-60/dk
yukarı oynatmak ile gözler genellikle açılır ve olabilir. Yenidoğanlarda solunum tamamı ile
muayene yapılabilir. Gözlerde pupillerin izoko- diyafragmatik olduğu için karınları inspiryum
rik olup olmadığı, glokom, katarakt, kolobom sırasında dışarı doğru çıkar, toraksın yumuşak
varlığına dikkat edilmelidir. Zamanında doğan kısmı ise içe çöker. Solunum sırasında yardım-
bir bebekte 1 cm’den daha geniş bulanık bir kor- cı solunum kaslarında çekilmeler varsa, inleme
nea varsa glokomdan şüphelenilmelidir. Işıkla sesi duyuluyorsa, siyanoz varsa bebekte solunum
muayenede pupiller refle kırmızı ise sorun yok- sıkıntısı var demektir. Düzensiz, iç çekme tarzı
tur ancak beyaz refle varsa acil oftalmolojik mu- soluyan bebeklerde solunum merkezinin ciddi
ayene yapılmalıdır; katarakt, prematüre retino- etkilenimi akla gelmelidir.
patisi, tümör veya koryoretinit olabilir. Özellikle
zor doğan, vakum kullanılan bebeklerde retinal Yenidoğan bebekte ilk günlerde kalpte üfürüm
kanamalar gözlenebilir. Bebeklerin hemen hep- duyulabilir. Bu üfürüm genellikle kapanmakta
sinde ilk bir ayda düzelir. olan duktus üfürümüdür. Doğumsal kalp has-
talıklarının birçoğunda üfürüm daha sonraki
Gözlerde epikantal katlantı, hipertelorizm, bu- günlerde duyulur. Bazılarında ise hiç üfürüm
run kökü basıklığı, düşük kulak varsa akla Trizo- duyulmayabilir. Muayene sırasında femoral na-
mi 21 gelmelidir. 7. kraniyal sinir paralizi varsa bızların palpe edilmesi önemlidir. Eğer palpe
yüzde asimetri olabilir. Yüzde asimetri anormal
edilemiyorsa veya üst ekstremite nabızlarına kı-
fetal postüre bağlı olarak da gelişmiş olabilir. Be-
yasla daha az palpe ediliyorsa akla aort koartas-
beğin ağzı kapalıyken rahat nefes alıp alamadığı
yonu gelmelidir. Kalp hızı daha büyük yaştaki
değerlendirilmelidir. Yenidoğan bebekler bu-
bebeklere göre daha hızlıdır. Zamanında doğan
rundan nefes alırlar. Eğer bebek ağzından nefes
bebeklerde ortalama kalp hızı 140/dk olup, uya-
alıyorsa ve anneyi emerken bebekte siyanoz geli-
şiyorsa bebekte koanal atrezi veya darlık olabilir. nıkken 85-205/dk arası olabilir. Prematüre be-
beklerde kalp hızı dinlenme halinde genellikle
Yenidoğan bebeğin boynu daha büyük bebekler- 140-150/dk’dır. Bu bebeklerde ani sinus bradi-
le kıyaslandığında kısadır. Boyunda kistik hig- kardisi gözlenebilir. 433
Yenidoğan bebeğin kan basıncı flaş yöntemi, bebekte solunum sıkıntısı varsa ve siyanoze ise
oskültasyon, palpasyon tekniği ile ölçülebilirse akla diyafragma hernisi gelmeli ve acilen akciğer
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

de doppler tekniği ile ölçüm daha güvenilirdir. grafisi çekilmelidir.


Genel durumu kötü olan hastalarda arteriyel öl-
çümler daha doğrudur. Prematüre bir bebek beslenirken batın distan-
siyonu, barsak anslarında belirginleşme, safralı
Karın Muayenesi: Bebeğin karın muayenesinde kusma veya genel durumunda bozulma (apne,
göbek muayenesi önemlidir. Göbekte iki arter bradikardi vb.) varsa akla nekrotizan enterokolit
bir ven bulunur. Eğer sayısal bir anormallik var- gelmeli ve bebeğin beslenmesi hemen kesilerek
sa altta yatan bir genitoüriner sistem anomalisi orogastrik sonda ile serbest drenaja alınmalıdır.
olabilir. Bu açıdan batın ve pelvik ultrasonografi
önerilmelidir. Omfalosel veya gastroşizis var- Genital Muayene: Bebeklerin genital muaye-
sa çocuk cerrahisi konsültasyonu istenmelidir. nelerini yapmak çok önemlidir. Kız bebeklerde
Göbek kordonu doğumda krem rengindedir. bebek prematüre ise klitoris daha büyük olabi-
Cansız bir doku olduğu için gayta ve idrarla lir. Gestasyon yaşı büyüdükçe klitoris küçülür,
kontamine olduğu takdirde omfolit gelişebilir. labium majorler labium minörleri örter. Erkek
Bu nedenle muayene sırasında akıntı, kızarıklık bebeklerde gestasyonun 34.haftasından sonra
ve koku olup olmadığına bakılmalıdır. Göbek testisler skrotumda palpe edilmeye başlanır. Eğer
genellikle 6-10 gün içinde düşer. Göbek düştük- bebek prematüre ise testisler skrotuma inmemiş,
ten sonra göbek tabanında granülasyon dokusu skrotal rugalar belirginleşmemiş olabilir. Özel-
kalabilir, buna göbek granülomu denir. Granü- likle kız bebeklerde anneden geçen hormon-
lomdan akıntı gelebilir, granülom gümüş nitrat lar nedeni ile akıntı, hatta az miktarda kanama
çubuğu ile yakılmak sureti ile tedavi edilebilir. gözlenebilir. Bunlar normal, geçici bulgulardır.
Göbek fıtığı olabilir. Yenidoğan bebeklerde ka- Bebek makat geliş ise ve normal vajinal yoldan
nama diyatezi var ise göbekten kanama olabilir, doğurtulmuşsa makat bölgesinde ödem, lase-
göbek kanaması ciddiye alınmalı ve mutlaka rasyon ve ekimoz gözlenebilir. Erkek bebeklerin
araştırılmalıdır. penis muayenesinde hipospadias ve epispadias
varlığı araştırılmalıdır. Eğer bu tip anomaliler söz
Yenidoğan bebeklerde karaciğerin kosta yayı konusu ise altta genitoüriner sistem anomalileri
altında 2 cm’e dek palpe edilmesi normal bir olabilir. Erkek bebekte penis büyüklüğü, skrotal
bulgudur. Daha nadir olmak üzere dalak ucu hiperpigmentasyon varsa; kız bebeklerde klitoris
da ele gelebilir. Böbrekler derin palpasyonda büyüklüğü varsa, erkek olduğu düşünülen bir
palpe edilebilir. Ele gelen anormal bir kitle varsa bebekte iyi gelişmemiş bir genitoüriner sistem
genellikle genitoüriner sisteme ait bir anomali varsa akla adrenal hiperplazi gelmelidir. Hayatın
nedeni iledir. Hidropik bir böbrek, kistik böb- ilk günlerinde bir adrenal hiperplazili bebeği ta-
rekler, adrenal hemoraji, intestinal duplikasyon, nımak bebeğin hayatını kurtarabilir. Zira tedavi
hepatoblastoma, nöroblastoma, teratomlar ve edilmedikleri takdirde genellikle 2.haftada hiper-
kız bebeklerde hidrometrokolpos veya over kist- potasemi, hiponatremi ve şok tablosu ile eksitus
leri kitle şeklinde bulgu verebilir. Klinik olarak olurlar.
hematüri, trombositopeni, oligüri varsa ve eğer
böbrek lojlarında ele gelen kitle varsa renal ven Bebeklerin çoğu ilk idrarlarını doğumda yapar,
trombozu akla gelmelidir. Prematüre bebeklerde %95’i ilk 24 saatte idrarını yapar. İdrar yapma-
daha belirgin olmak üzere diyastazis rekti gözle- dığı söylenen bir bebekte idrar çıkışı kollektör
nebilir. Doğumda veya ilk günlerde abdominal ile takip edilmelidir. Zira ilk günlerde idrar çıkışı
distansiyon varsa bebekte barsak obstrüksiyonu zaten azdır ve bebek bezinde idrar iyice emilip
veya perforasyonu olabilir. fark edilmeyebilir. Eğer erkek bir bebek idrar ya-
pamıyor ve pubis bölgesinde globla uyumlu bir
Bebekler ilk gaytalarını ilk 24 saatte yapar. Eğer kitle palpe ediliyorsa bebekte posteriyor üretral
ilk gaytanın yapımı gecikmişse mekonyum ile- valvden şüphelenilmeli ve sonda takılarak çocuk
434
usu olabilir. Bebek doğduğunda karın çökükse, cerrahisi konsültasyonu istenilmelidir.
Konu 1

Bebeklerin çoğu ilk gaytalarını ilk gün içinde Yenidoğan bir bebekte nöromusküler bir hasta-
yaparlar. Matür bebeklerin %99’u, prematür lık varsa acile en sık solunum sıkıntısı ve em-

Yenidoğan Acilleri
bebeklerin %95’i ilk 48 saat içinde ilk gaytala- meme şikayetleri ile getirilir. Öyküsünde annede
rını yaparlar. Doğumda bebeğin anüsünün açık polihidramniyoz, fetal hareketlerde azlık, makat
olup olmadığı değerlendirilmelidir. Gaytasını doğum ve uzamış travay gözlenebilir. Fizik mu-
yapamayan, karın distansiyonu olan bebeklerde ayenede artrogripozis, solunum sıkıntısı ve kalça
barsak tıkanıklığı olabileceği gibi anal atrezi de çıkıklığı gözlenebilir.
olabilir. Ancak anal atrezi her zaman belirgin
olmayabilir. Mekonyum çıkışı imperfore anüsü
dışlamaz. Anal atrezi olmasına rağmen rektovaji- 2. Yenidoğan Resüsitasyonu
nal fistülü veya rektoperineal fistülü olan bebek- Yenidoğan bebeklerin yaklaşık %10’u doğumda
lerde mekonyum çıkışı olabilir. solunum desteğine, %1’i kalp masajına, %0.2’si
ise ilaç tedavisine gereksinim duyar. Bebeklerin
Nörolojik Muayene: Dikkatli bir gözlem ile
%90’ına ise herhangi bir canlandırma işlemi ge-
bebek hakkında bilgi edinilebilir. Yenidoğan be-
rekmez. Doğumda canlandırma gereksinimi ola-
bekler günün büyük bir kısmını uyuyarak geçi- bilecek yüksek riskli durumlar Tablo 1’de göste-
rir. Uyarılmadıklarında fleksiyon pozisyonunda rilmiştir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından
yatarlar. Ekstremitelerini değişik aralıklarla hare- Neonatal Resusitasyon Programı (NRP) kursları
ket ettirirler. Hareketlere karşı direnci ölçülerek düzenli olarak yapılmakta ve bu kurslarda do-
kas tonusu değerlendirilebilir. Bebek el bilekle- ğuma katılan sağlık personeli eğitim almaktadır.
rinden ve parmaklarından tutularak kaldırıldı-
ğında başını gövdesi ile aynı düzlemde tuttuğu
Tablo 1. Doğumda canlandırma gereksinimine
gözlenir. Oturma pozisyonuna getirildiğinde ihtiyaç duyalabilen yüksek riskli durumlar
başını 2-3 saniye dik tutabilir.
Yüksek riskli durum
Moro refleksi, yakalama, taban kavrama, emme Preterm eylem
ve arama refleksleri değerlendirilmelidir. Mu- Koyu mekonyum
ayene sırasında en son “Moro refleksi” değer- Akut fetal veya plasental kanama
lendirilmelidir. Bebeğin ağız kenarına parmak-
Hidrops fetalis
lar değdirildiğinde bebek ağzını o tarafa doğru
Polihidramniyoz (örn; GİS tıkanıklığı)
çevirir (arama refleksi), muayene eden kişi serçe
parmağını bebeğin ağzına soktuğunda bebek ak- Oligohidramniyoz (örn: Pulmoner hipoplazi)
tif olarak emiyorsa “emme refleksi aktif ” de- Maternal enfeksiyon
mektir. Bebeğin el parmakları açık vaziyette iken Maternal diyabet
avucunun içine parmağımızı koyduğumuzda
hemen parmağımızı tutuyorsa “yakalama ref-
leksi” pozitiftir. Ayak tabanında parmaklara do- Maternal Diyabet
kunulduğunda parmaklar dorsifleksiyona geçip
kavramaya çalışıyorsa “taban kavrama” aktiftir. Bir bebeğin doğumu bekleniyorsa canlandırma
malzemelerinin hazırlanması gerekir. Her ne
Bebek yatarken bebeğin başını hafifçe yukarda kadar doğan 100 bebeğin sadece 1’i ileri can-
tutup hafifçe bıraktığımızda simetrik bir şekil- landırma basamaklarına (entübasyon, kalp ma-
de bebeğin ellerinde abduksiyon ve ekstansiyon sajı gibi) gereksinim duyuyorsa da her doğacak
olur, ardından üst ekstremitelerde fleksiyon ve bebek sanki ileri canlandırma yapılacakmış gibi
addüksiyon gelişir. Eğer asimetri varsa bebekte hazırlıklı olunmalı ve her doğumda entübasyon
klaviküla kırığı, brakiyal sinir zedelenmesi veya yapabilecek bir personel hazır bulunmalıdır.
hemiparezi olabilir. Yenidoğan refleksleri baskı- Canlandırma için gerekli malzemeler Tablo 2’de
lanmışsa bebekte sorun vardır, araştırılmalıdır. belirtilmiştir. 435
Tablo 2. Canlandırma için gerekli malzemeler. olmalıdır. Balon mümkünse bir basınç ölçer ve
akım ölçere bağlanabilmelidir.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Radyant ısıtıcı
Steteskop
Isıtıcılı ve nemlendiricili oksijen kaynağı
Endotrakeal Tüpler
Aspiratör (100 mmHg basınca ayarlı)
Balon ve maske Tüpler düz tipte, kafsız olmalı, ucu incelen
tüpler kullanılmamalıdır. Tüplerin üstünde cm
Laringoskop ve hazır bıçaklar (No: 00, 0, 1)
Nazogastrik tüpler (No:6 ve 8) işareti olmalıdır. Uygunsuz tüp büyük olduğu
Endotrakeal tüpler (2.5, 3, 3.5 ve 4mm)
takdirde vokal kordlarda hasarlanma, küçük ol-
IV sıvılar (%10 dektroz, SF) duğu takdirde ise kaçaklara neden olacağı için
İlaçlar: Adrenalin (Epinefrin) 1:10.000 olacak uygun boyutta tüp seçilmelidir. Bebeğin doğum
şekilde sulandırılmalı ağırlığına veya gestasyon yaşına göre tüp boyutu
Sodyum bikarbonat (1mEq/ml) 2 katına sulandırılmalı belirlenebilir (Tablo 3). Entübasyon yapıldıktan
sonra akciğer sesleri dinlenmeli ve tüpün uygun
Naloksan (0,4 mg/ml)
yerde olduğu teyidedilmelidir.
Volüm genişletici [%0.9 NaCl, Ringer laktat, veya
0Rh (-) kan (anne ile kros yapılmış)] Tüp dudak hizasında tespit edilirken pratik olarak
Kronometreli saat
Enjektörler, intraketler (No:24) ve kan örnek bebeğin ağırlığı (kg) + 6 cm
toplama tüpleri
şeklinde hesaplanarak tespit edilebilir. Örneğin
Umbilikal arter seti
bebek 1.7 kg ise, tüpün dudak hizasındaki tespit
Sıcak bezler Steril eldivenler Bistüri yeri genellikle 6+1.7=7.7 cm kadardır. Endot-
Yedek pil rakeal tüp yerleştirildikten sonra film çekilerek
Kronometreli saat yeri ve akciğer havalanması kontrol edilmelidir.
Enjektörler, intraketler (No:24) ve kan örnek
toplama tüpleri
Tablo 3. Endotrakeal tüp ölçüleri.
Umbilikal arter seti
Gestas- Endotrake- Dudak
Doğum
Sıcak bezler yonel yaş al tüpün iç hizasındaki
ağırlığı (g)
Steril eldivenler (hafta) çapı (mm) uzunluk (cm)*

Bistüri <1000 < 28 2.5 6.5-7


Yedek pil 1000-2000 28-34 3.0 7-8
2000-3000 34-38 3.5 8-9
>3000 >38 4.0 >9
Canlandırma Balonu *Uzunluk orotrakeal mesafeye göre verilmiştir, nazotrakeal
entübasyon için 1 cm eklenmelidir. Yenidoğan bebekte orot-
Yenidoğan balonu yaklaşık 240 cc hava alır ve rakeal tüp takılması önerilir.
30-35 cm H2O basıncında hava verir. Daha faz-
la hacim ve basınç verebilen balonlarla pnömo-
toraks gelişebilir. Bu nedenle balon yenidoğan Yenidoğan Canlandırma Basamakları
bebeğe uygun olmalıdır. Canlandırmada kulla-
nılan balonlar genellikle silikon ve kendiliğin- 1. Bebek doğar doğmaz radyant ısıtıcı altına
den şişen tiptedirler. 35-40 cm H2O’dan daha alınmalıdır (Resim 6). Bebekler doğumdan he-
yüksek basınç oluşturuluyorsa basınç boşaltma men sonra ısılarını stabilize edemeyecekleri için
kapağı ile fazla basınç dışarı verilmelidir. Bu ne- radyant ısıtıcının önceden açılması gerekmekte-
denle basınç boşaltma kapağı açık tutulmalıdır. dir. Daha sonra canlandırmanın A (havayolu), B
Yüksek konsantrasyonda oksijen verebilmek için (solunum) ve C (dolaşım) basamaklarına uygun
436 balonun arkasında bir oksijen girişi ve rezervuar şekilde müdahale edilmelidir.
Konu 1

Yenidoğan Acilleri
Resim 8. Bebek kurulanır ve ıslak havlu uzaklaştırılır.*

4. Solunumun değerlendirilmesi (B): Bebeğin


soluyup solumadığına bakılmalıdır. Bebek solu-
yorsa kalp hızı değerlendirilmelidir (Resim 9).
Eğer bebek solumuyorsa ayak tabanına fiske vu-
rarak veya sırtı sıvazlanarak taktil uyarı verilme-
Resim 6. Bebek radyant ısıtıcı altına alınır.*
lidir (Resim 10). Bebek hala solumuyorsa balon
ve maske kullanarak dakikada 30-40 kez olacak
şekilde solutulmalıdır (Resim 11). Etkin venti-
2. Havayolunun açılması (A): Bebeğin başı lasyon yenidoğan canlandırmasının en önemli
hafif ekstansiyon pozisyonunda olmalıdır (Re- basamağıdır. 30 saniye ventilasyondan sonra
sim 7). Bu pozisyonu sağlamak amacı ile bebe- hastanın kalp hızı değerlendirilmelidir.
ğin omuz altlarına 2-3 cm kalınlığında bir rulo
konulabilir. Gerekirse önce ağız, sonra burun 5. Kalp hızının değerlendirilmesi (C): Kalp
aspire edilmelidir. Aspirasyon sırasında aspira- sesleri 6 saniye dinlenir ve 10 ile çarpılarak he-
tör basıncının 100 mmHg basıncı geçmemesi saplanır. Kalp hızı sayılırken ventilasyona 6 sa-
gerekmektedir. Aksi takdirde burun ve ağız mu- niye ara verilmelidir. Eğer kalp atım hızı 60/dk
kozası zedelenebilir. altında ise kalp masajına başlanır, 60-100/dk ise
hastanın spontan solunumu olsa dahi bebek bra-
dikardik olduğu için ventilasyona devam edilir,
kalp atım hızı 100/dk’dan fazla ise hastanın solu-
numu ve rengi değerlendirilir. Kalp masajına baş-
lanan bir hasta aynı zamanda ventile de edilme-
lidir. 30 saniye kalp masajı yaptıktan sonra kalp
sesleri 6 saniye süre ile dinlenmeli, tekrar 60/dk
altında olması halinde adrenalin uygulanmalıdır.
60/dk üstüne çıktığı anda kalp masajı sonlandı-
rılmalı, hasta her 30 saniyede bir kalp hızı, solu-
num, renk açısından değerlendirilmelidir.
Resim 7. Baş hafif ekstansiyonda olacak şekilde doğru pozis-
yon verilir.* 5. Rengin değerlendirilmesi: Yenidoğan bir
bebekte hayatın ilk günlerinde periferik siyanoz
3. Bebeğin kurulanması: Havayolu açıldıktan olabilir. Doğum odasında gözlenen periferik si-
sonra bebek baştan başlanarak kurulanmalıdır. yanozun en önemli nedeni bebeğin üşümesidir.
Daha sonra ıslak havlu bebekten uzaklaştırıl- Bu nedenle böyle bir bebeğe oksijen verilmesi-
malı ve bebek, radyant ısıtıcıdaki mevcut sıcak ne gerek yoktur, bebek ısıtılmalıdır. Bebeklerde
havlunun üzerine yatırılmalıdır. Bebeğe yeniden doğumdan hemen sonraki dakikalarda saturas-
pozisyon verilmelidir (Resim 8). yonun daha düşük olması normaldir. Oksijenin 437
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Resim 11. Bebek solumuyorsa dakikada 30-40 olacak şekilde


Resim 9. Solunumun olup olmadığı kontrol edilir, kalp hı-
ventile edilmeye başlanmalıdır.*
zına bakılır.*

toksik etkilerinden dolayı bebeklerde oksijen


kullanımı kısıtlanmıştır. Term bir bebek ventile
edilirken öncelikle oda havası ile canlandırma-
ya başlanmalı, kalp hızında artış gözlenmediyse
daha yüksek oksijen konsantrasyonuna geçil-
melidir. Gestasyon yaşı 32 hafta altında olan
prematüre bebeklerde ise canlandırma %30-90
arasında bir konsantrasyonda başlanılabilir.

Kalp Masajı
Hipoksi yenidoğanın kalbini ciddi şekilde et-
kileyerek hem kalp hızında hem de kalp kasıl-
masında azalmaya neden olur. 30 saniye yeter-
li ventilasyona rağmen kalp hızının dakikada
60’ın altına düşmesi durumunda kalp masajına
başlanmalıdır. Yenidoğanda göğüs masajı başlıca
iki yolla yapılmaktadır.

1. Başparmak Tekniği: Başparmaklar üst üste


sternumun 1/2-3/4 alt kısmına yerleştirilir, diğer
parmaklar yan taraflardan bebeğin göğsünü sara-
rak arkada omurga hizasına getirilir (Resim 12).

Resim 10a, b, c. Solunum yoksa hastaya taktil uyarı verilir. Resim 12. Yenidoğanda kalp masajı. Başparmaklar üstüste, ster-
Şekilde uygun taktil uyarılar görülmektedir.* numun ortasında ve orta hatta meme başlarının hemen altında.*
438
Konu 1

2. İki Parmak Tekniği: Orta ve işaret parmağın • Vokal kordları geçer geçmez tüp vokal kord
uçları sternumun 1/2-3/4 alt kısmına yerleşti- çizgisi kadar ilerletilir, daha fazla ilerletilmez.

Yenidoğan Acilleri
rilir ve bebek düz ve sert bir yüzeyde yatarken • Bebek ventile edilerek her iki akciğer ve
masaj yapılır. Göğüs masajı uygulanacak bölge epigastrik bölge (mide) dinlenir, havalanma
pratik olarak her iki meme ucunu birleştiren farkı varsa tüp yeri düzeltilir.
hattın altında kalan sternum bölgesidir. Ancak
ksifoid üzerine masaj yapılmamalıdır. • Tüp tespit edildikten sonra akciğer grafisi
çekilmeli ve tüpün yeri doğrulanmalıdır.
Her iki yöntemde de masaj sadece belirtilen böl- Entübasyon girişimi 20 sn’yi geçmemelidir. 20
geye sabit derinlikte, sabit hızda ve dik olarak sn’den uzun süren girişimler için ara verilerek
uygulanmalıdır. Aksi durumda etkili bir masaj bebek balon maske ile ventile edilmelidir.
sağlanamaz ve pnömotoraks, kosta kırılması
gibi komplikasyonlar gelişebilir. Göğüs masa-
jı yaparken sternuma 1.5-2 cm çökecek kadar Canlandırmada İlaç Uygulamaları
bastırılmalıdır. Daha az olan basınçlar yetersiz
İlaç uygulamasına karar verildiğinde ilk kul-
dolaşıma, fazla olan basınçlar ise pnömotorak-
lanılacak ilaç adrenalindir (epinefrin). Buna
sa neden olabilir. Göğüs masajına % 100 O2 ile
yeterli yanıt alınamaz ise ve hipovolemi bul-
pozitif basınçlı ventilasyon (PBV) eşlik etmeli-
guları varsa ikinci basamakta volüm genişleti-
dir. Bu işlemlerin ardışık yapılması gerekir. Bir
ciler (% 0.9 SF, ringer laktat) ve canlandırma
dakikada 90 masaj ve 30 ventilasyonun sağlana- uzamışsa sodyum bikarbonat kullanılmalıdır.
bilmesi için iki saniyelik zaman içinde üç masaj Canlandırmanın uzaması durumunda dopamin
ve hemen ardından bir solunum yaptırılmalıdır. infüzyonu düşünülebilir. Doğumdan hemen
sonra yapılan canlandırmada atropin ve kalsi-
30 saniyelik bir uygulamadan sonra kalp hızı de-
yum kullanımı önerilmemektedir.
ğerlendirilmeli ve dakikada 60’ın üzerine çıktığı
takdirde masaj uygulaması sonlandırılmalıdır. Epinefrin: 1/10.000 lik solüsyonundan 0.1-0.3
30 saniye sonunda kalp hızı halen 60/dk’ nın ml/kg dozunda IV hızlı puşe şeklinde verilme-
altında ise masaja devam edilmeli ve ek olarak lidir. Endotrakeal yoldan verilecekse 1/1000’lik
adrenalin yapılmalıdır. solusyondan 0.1-0.3ml/kg uygulanmalıdır. Uy-
gulamadan sonra kalp hızı 60/dk altında ise 3-5
Endotrakeal Entübasyon Uygulama dakikada bir doz tekrarlanabilir. Aynı zamanda
Basamakları sodyum bikarbonat ve volüm genişleticilerin
kullanılması düşünülmelidir.
• Steril eldiven ve steril bıçaklar kullanılır.
1/10.000 lik solüsyon elde etme formülleri:
• Bebeğin başına pozisyon verilir.
1mg adrenalin=1ml’lik ampul, 9 ml SF ile 10
• Bebeğin kardiyak atımları yeterli düzeyde ml’ye sulandırılmalı
olmalıdır, bu nedenle entübasyon işlemi
0.5 mg adrenalin=1ml’lik ampul, 4 ml SF ile 5
öncesinde ve sonrasında bebeği uygun şe-
ml’ye sulandırılmalı
kilde ventile etmek gerekir.
0.25 mg adrenalin= 1ml’lik ampul, 1.5 ml SF ile
• Laringoskop daima sol elle, tüp sağ el ile tutulur.
2.5 ml’ye sulandırılmalı
• Laringoskop bıçağı ilerletilirken dil sol ta-
rafa itilir. Volüm Genişleticiler: Resüsitasyon gereken
tüm bebeklerde hipovolemiden şüphe edilmeli-
• Bıçak vallekulaya yerleştirilip vertikal ola-
dir. Bir bebekte total kan volümünün %20’sini
rak yukarı kaldırılır.
kaybetmesi durumunda hipovolemi bulguları
• Gerekirse trakeaya dışarıdan nazikçe bastırılır. ortaya çıkar. 439
Tablo 4. Neonatal resüsitasyonda kullanılan ilaçlar
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Önerilen
İlaç Doz Uygulama Öneriler
Konsantrasyon
Adrenalin
1/10.000 0.1-0.3 ml/kg IV, ET IV hızlı puşe
(Epinefrin)
Volüm % 0.9 SF 5-10 dakikada IV
10 ml/kg IV
genişleticiler Ringer Laktat infüzyon
Yeterli ventilasyon
0.5 mEq/ml. sağlanmış olmalıdır
Sodyum (% 4.2) Sulandırılmıştan En az 2 dakikada
IV
bikarbonat 1mEq/ml 4 ml/kg verilir
(% 8.4) Prematürelere daha
yavaş verilmelidir

Hipovolemi Bulguları NaHCO3 1-2 mEq/kg dozunda intravenöz


olarak en az iki dakikada (prematürelerde daha
1. Yeterli oksijenasyona rağmen solukluk
yavaş) uygulanmalıdır. Eğer kalp hızında ve kan
2. Kalp hızının iyi olmasına rağmen nabızla- basıncında düzelme olmaz ise 5 mcg/kg/dakika
rın zayıf olması dozunda dopamin infüzyonu başlanabilir.
3. Canlandırmaya iyi yanıt alınamaması
4. Kan basıncının düşük olmasıdır.
3. Yüksek riskli yenidoğan
5. Kapiller geridolum zamanının ≥ 3 sn olması
bebekler
Bu durumda 5-10 dakika içinde IV infüzyon
Neonatal ölüm ve sakatlanmanın azaltılması
şeklinde 10 ml/kg dozunda % 0.9 NaCl (SF)
için yüksek riskli yenidoğan bebeklerin erken
veya ringer laktat uygulanmalıdır. Uygulama ile
tanınması gerekmektedir. Yüksek riskli bebekler
vasküler volümün artması, metabolik asidozun annelerin yanında veya yoğun bakım ünitesin-
azalması ve doku perfüzyonunun artması bek- de yakın gözlenmesi gereken bebeklerdir. Tüm
lenir. Düzelme olmaz ise uygulama bir kez daha doğumların yaklaşık %9’u yenidoğan yoğun ba-
tekrarlanabilir. Aynı zamanda dopamin ve sod- kım ünitesinde izlenir.
yum bikarbonat uygulaması düşünülebilir.

Sodyum Bikarbonat (NaHCO3): Canlandır-


manın uzaması ve iyi yanıt alınamaması duru-
Prematüre Bebek
munda kullanılabilir. Yeterli ventilasyon ve oksi- Gestasyon yaşı, son menstruel dönemin birin-
jenasyon sağlanmadan uygulanan NaHCO3 kan ci gününden itibaren 37 haftadan daha az olan
pH’sını düzeltmez. Bu nedenle öncelikle venti- bebekler prematüre bebek olarak tanımlanır.
lasyon basamağı iyi uygulanmalıdır. Önerilen Prematüre bebeklerde hipoksik doğum, respira-
konsantrasyon 0.5 mEq/mL’dir. Ülkemizdeki tuar distres sendromu, hipotermi, hipoglisemi,
NaHCO3 preparatları 1mEq/mL konsantrasyo- hiperglisemi, hiperpotasemi, intrakraniyel ka-
nunda olduğundan (%8.4’lük),
3 mutlaka birebir nama, sepsis, nekrotizan enterokolit, beslenme
sulandırılmalıdır. Doğum odasında kullanılan sorunları görülebilir.

440
Konu 1

Tablo 5. Yüksek riskli bebekler lanılmalıdır. Bebek daha sonra iyi ısıtılmış bir
Anne yaşının <16 veya >40 yaş üzeri olması transport küvöz içinde izleneceği yenidoğan yo-

Yenidoğan Acilleri
Annede depresyon, psikoz ğun bakım ünitesine transport edilmelidir. Pre-
matüre bebeklerde koroid pleksus damarları yo-
Prematüre bebek (<37 hafta)
ğun olduğu ve destek dokudan yoksun olduğu
Düşük doğum ağırlıklı bebek (<2500 gr)
için kolaylıkla intraventriküler kanama gerçek-
Diyabetik anne bebeği leşebilir. Bu nedenle tüm bu işlemler sırasında
Gestasyon yaşına göre küçük olan bebek bebeğe nazik davranılmalıdır. Oksijen kullanımı
Gestasyon yaşına göre büyük olan bebek hipoksi riskini azaltmakla birlikte hiperoksi riski
Polihidramniyozu/oligohidramniyozu olan bebek de göz ardı edilmemelidir. Oksijen hood ile veya
Konjenital malformasyonlu bebek nazal kanül ile uygulanabilir. Oksijenin bir ilaç
Postmatür bebek (>42 hafta) olduğu ve toksik etkileri olduğu unutulmama-
Apgar Skoru 1.dakika <4 olan bebek lıdır. Prematüre retinopatisi ve kronik akciğer
hastalığı oksijenin en önemli komplikasyonla-
Solunum sıkıntısı olan bebek
rıdır. Nabız oksimetre ile oksijen saturasyonu
Siyanozu olan bebek
ölçümü non-invazif güvenilir bir yöntemdir.
Fetal distresi olan bebek Oksijen saturasyonunun prematüre bebeklerde
Çoğul gebelikten doğan bebek %88-92 arasında tutulması yeterlidir.
Kan grubu uygunsuzluğu olan bebek
Hipotermi: Bebeğin acil serviste hipotermiye
Kardeş ölüm öyküsü olan bebek
girmemesi için mutlaka radyant ısıtıcı altında
izlenmesi ve aksiller cilt ısısının 37ºC olması
Solunum Sıkıntısı: Bebekte surfaktan eksikliği gerekir. Bebeğin ısısı cilt probu yardımıyla sü-
nedeni ile solunum sıkıntısı olabilir. Gestasyon rekli ölçülmeli ve vücud ısısına göre radyant
yaşı 34 haftanın altında bu risk daha fazladır. ısıtıcı veya küvöz kendi ayarını yapabilmelidir.
Prematüre doğum riski yüksek olan ve gebeliği Ayrıca bebeğe başlık takılmalı, eldiven, çorap ve
24-34 hafta arasında olan gebelere bebekte res- transport esnasında ısıtılmış yedek havlular da
piratuvar distres sendromu (RDS) riskini azalt- olmalıdır. Transport küvöz yok ise ve bebeğin
mak amacı ile doğumdan en az 24 saat önce ta- durumu stabil ise bebek annenin çıplak göğsü-
mamlanmak suretiyle betametazon uygulaması ne konularak (kanguru bakımı) ten tene temas
yapılmalıdır. Prematüre doğum bekleniyorsa sağlanmalı, üzeri bir battaniye ile örtülmeli ve
bebeğin uygun şartlarda doğurtulabileceği ve iz- transport sırasında monitörize edilmelidir.
lenebileceği bir yenidoğan yoğun bakım ünitesi
olan bir hastaneye sevk edilmesi gerekir. En uy- Prematüre Bebeğin Sıvı-Elektrolit Dengesi:
gun transport bebeğin anne karnında transpor- Prematüre bebek eğer 34. gestasyon haftasının
tudur. Ancak annenin riski söz konusuysa veya altında doğmuşsa emme ve yutma fonksiyonları
acil serviste prematüre bir bebeğin doğması söz tam olarak gelişmemiştir. Bu nedenle ya intra-
konusu ise bebeğin uygun şartlarda doğurtulma- venöz mayiler ile ya da orogastrik beslenecektir.
sı gerekir. Bebeğin doğum sonrası canlandırılma Prematüre bebeklerde ilk gün tercih edilecek
gereksinimi, zamanında doğan bebeklere göre mayi 60-80 ml/kg dozda %5 veya %10 deks-
daha fazladır. Bu nedenle doğumda ileri can- trozlu mayilerdir. Hipoglisemi riskine karşı gli-
landırma basamaklarını bilen bir sağlık çalışanı koz 6-8 mg/kg/dakika hızda gönderilecek şekil-
mutlaka olmalıdır. Bebek doğar doğmaz radyant de ayarlanabilir. Kan şekeri 50 mg/dl üzerinde
ısıtıcı altına konulmalı, tüm işlemler radyant ısı- tutulmalıdır. Eğer bebeğin durumu stabil ise,
tıcı altında yapılmalıdır. Ventilasyon yapılırken solunum sıkıntısı, siyanozu, sepsis bulguları yok
uygun balon ve maske kullanılmalı, mümkünse ise bebeğin gestasyon yaşı ne olursa olsun anne
ayarlanan sabit ekspiryum sonu pozitif basınç sütü başlanabilir. 34 haftadan büyük prematü-
(PEEP) uygulayabilen T-parça canlandırıcı kul- re bebekler anneyi emebilir. Ancak daha küçük 441
bebekler orogastrik sonda ile beslenmelidir. Bes- DAB’lerine ekokardiyografi önerilmelidir. Ayrı-
lenme devamlı infüzyon şeklinde veya 23 saat ca bebeklerde ilk iki günde takipne gözlenebilir.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

aralıklarla yapılabilir. Beslenmeye az miktarda


başlanmalı (örneğin 2-3 saat aralıklarla 25 ml), Eğer bebeğin diyabetik anne bebeği olduğundan
geri kalan miktar mayi olarak verilmeli ve bebek şüphe ediliyorsa bebek yatırılarak izlenmelidir.
tolere ediyorsa beslenme kademeli olarak arttı- En önemli komplikasyon hipoglisemidir. Has-
rılmalıdır. Yenidoğan bebeklere ilk gün elektro- taların %15-50’sinde doğumdan 1-3 saat sonra
hipoglisemi gelişebilir. Ancak çok az bir kısmı
litli mayi vermeğe gerek yoktur. Ayrıca doğum
klinik bulgu verir. Kan glikozu genellikle 4-6
ağırlığı 1000 gr’dan küçük olan bebeklerde ilk
saat sonra düzelir. Bebek bir an önce beslenmeli
gün içinde hiperpotasemi (K> 6.5 mEq/L) göz-
veya damar yolu açılarak dekstrozlu mayi baş-
lenebilir. Bu nedenle bu bebeklerde hayatın ilk
lanmalıdır. Bebeğin oral alımı iyi ise en geç 2
8 saatinden sonra K düzeyi kontrol edilmeli ve
saat aralıklarla beslenilmeli ve kan şekeri en az 2
hiperpotasemi varsa tedavi edilmelidir.
gün, 6 saat aralıklarla takip edilmelidir. Hipogli-
semi varsa tedavi edilmelidir.
Diyabetik Anne Bebeği
Gebelik sırasında diyabetik olan (Tip 1, Tip 2,
Gestasyonel diyabet) kadınlarda gebelikte bir-
çok risk söz konusu olabilir. Bu nedenle gebelik
öncesi ve gebelik sırasında glisemik kontrol çok
önemlidir. Diyabetik kadınlarda polihidramni-
yoz, preeklampsi, piyelonefrit, preterm doğum
ve kronik hipertansiyon riski fazladır. Ayrıca
gestasyonun 32. haftasından sonra fetal ölüm
oranı diyabetik olmayan gebelerle karşılaştırıl-
dığında artmıştır. Diyabetik anne bebeklerinin Resim 13. Diyabetik anne bebeği*
(DAB) çoğu doğduğunda gestasyon yaşlarına
göre iridirler. Diyabetik anne bebeklerinde
neonatal mortalite oranı anneleri diyabetik ol- Gestasyon yaşına göre düşük doğum
mayan bebeklere göre 5 kat daha fazladır. An- ağırlıklı bebek (SGA)
nenin diyabetik olup olmadığı bilinmese dahi
bebekler tanınabilir. Tipik bir görünümleri var- Gestasyon yaşına göre düşük doğum ağırlık-
dır (Resim 13). Çoğu birbirine benzer şekilde lı bebek (SGA), gestasyon yaşına göre doğum
pletoriktir, yanakları şişkin, gözleri küçük ve gö- ağırlığı 10. persentil altında olan bebeklere de-
mük, iri olan bebeklerdir. Kulaklarında kıllanma nir. Tüm gebeliklerin yaklaşık %3-10’u SGA’dır.
vardır. Çoğu bebek iri olmasına rağmen diyabet, Nedenleri;
annede vasküler komplikasyonlara neden olacak
• Genetik Faktörler
kadar kronik ise bebek gestasyon yaşına göre
daha küçük olabilir. • Kromozomal anomaliler: Trizomi 13,18,
21, kromozom 4 kısa kol delesyonu, kro-
İri olmaları nedeni ile travmatik doğum riski mozom 13 uzun kol delesyonu, kromozom
artmıştır. Doğumsal malformasyonlar (özellikle X fazlalığı
kalp hastalıkları ve lumbosakral agenezi) olabi- • Konjenital malformasyonlar: Anensefali,
lir. Hipoglisemi, hipokalsemi, polisitemi, hiper- Potter sendromu, pankreatik agenezi gibi
bilirubinemi gözlenebilir. Bebeklerin %30’unda • Fetal kardiyovasküler anomaliler
kardiyomegali vardır. Asimetrik septal hipertrofi
olabilir ve geçici idiyopatik hipertrofik subaor- • Konjenital enfeksiyonlar
442 tik stenoza benzer bulgular verir. Bu nedenle • Uteroplasental kan akımında azalma
Konu 1

• Maternal malnutrisyon Tablo 6. Yenidoğan bebekte solunum sıkıntısı


yetersiz ventilasyon bulguları

Yenidoğan Acilleri
• Çoğul gebelik
Apne Retraksiyonlar
• İlaçlar: sigara, alkol, eroin, fenitoin, warfarin
Burun kanadı solu-
Bradikardi
• Maternal hipoksemi (örn. hemoglobino- numu
pati), kısa boy, grandmultiparite Bradipne Taşikardi
Takipne İrregüler solunum
SGA bebeklerde bazı komplikasyonlar gözle-
Solunum seslerinde
nebilir. Doğum eylemini sıklıkla tolere edeme- Santral siyanoz
azalma
dikleri için doğum asfiksisi gelişebilir. Kronik
Dispne
intrauterin hipoksiye maruz kaldıkları için kü-
çük pulmoner arterlerin düz kaslarında anormal Ayırıcı tanıda solunum sıkıntısının ne zaman başla-
kalınlaşma olabilir ve doğumdan sonra persistan dığı önemlidir.
pulmoner hipertansiyon gelişebilir. Subkütan
yağ dokusu az olduğu için hipotermi gelişebilir.
Tablo 7.
En önemli sorunlarından birisi hipoglisemidir.
Glikojen depoları yetersizdir ve glikoneogenez Başlama
Akut Başlangıç Progresif
kapasitesi azalmıştır. Kan şekeri takibi yapılabil- Zamanı
mesi için yatırılarak izlenmesi gerekir. Polisitemi Doğum Pnömotoraks Respiratuar
ve hiperbilirubinemi gelişebilir. Apne (asfiksi, distres sendromu
maternal ilaçlar) Yenidoğan geçici
Diyafragma hernisi takipnesi
Persistan pulmo-
4. Yenidoğanda Solunum Sıkıntısı ner hipertansiyon
Mekonyum
Miadında doğan yenidoğan bir bebeğin solu- aspirasyonu
num sayısı ortalama 30-40/dk’dır. Solunum sa- Konjenital kalp
yısı prematüre bebeklerde biraz daha yüksektir. hastalığı
Normal bir yenidoğanda solunum düzenlidir 0-7 gün Pnömotoraks Pnömoni
ancak ara ara kısa solunum durmaları olabilir. Pnömomediastinum Konjenital intra-
Bu periyodik solunum, prematüre bebeklerde Apne (prematürite, torasik lezyonlar
daha belirgindir, prematürelerde 5-10 saniyelik MSS kanaması, Konjenital kalp
sepsis, hastalığı
solunum durmaları ve hemen akabinde 10-15 hipoglisemi) Distandü
saniye boyunca solunumda hızlanma görülmesi Koanal atrezi abdomen
normaldir. Periyodik solunum bebeğin gestasyon Pulmoner hemoraji, Metabolik
Aspirasyon hastalıklar
yaşı 36 haftalık olana dek devam edebilir. Ancak
eğer bir bebek düzenli soluma periyodlarında
dakikada 60’dan fazla soluyorsa genellikle altta
pulmoner, kardiyak, enfeksiyöz, metabolik veya Apne: Apnenin periyodik solunumdan ayırt
santral sinir sistemi ile ilgili bir hastalık vardır. edilmesi gerekir. Apne, solunumun 20 saniye
veya daha uzun süre durmasına veya bradikardi/
Eğer bir bebekte solunum sayısı artmış ve yar-
veya siyanoz eşlik ediyorsa daha kısa süreli dur-
dımcı solunum kasları çalışmaya başlamışsa masına denir. Prematüre bir bebekte idiyopatik
solunum sıkıntısı vardır. Bebekte solunum yet- prematüre apnesi nedeni ile veya eşlik eden has-
mezliği gelişmişse hipoksi bulguları (şuur du- talıklara ikincil görülebilir. Miadında doğan bir
rumunda bozulma, siyanoz, solukluk, dolaşım bebekte ise hemen daima patolojik bir nedene
bozukluğu gibi) ortaya çıkar. bağlıdır.

443
Apne nedenleri başlıca 7 grupta incelenebilir. 3 mg/kg i.v/oral idame doza geçilir. Eğer apne
dirençli ise hasta ventilatöre bağlanarak CPAP
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

MSS’e ait nedenler: Perinatal asfiksi, intravent- (continuous positive airway pressure 4-6 cm
riküler veya subaraknoid kanama, menenjit, H2O basıncında) uygulanır.
intrakraniyal basınç artışı ile giden hidrosefali,
serebral infarkt, havale
Respiratuar Distres Sendromu
Solunum sistemi: Hipoksi, havayolu obstrüksi-
yonları, akciğer hastalıkları, yetersiz ventilasyon Genellikle preterm bebeklerde doğumdan 4-6
saat sonra görülen, klinikte solunum sayısının
Kardiyovasküler Sistem: Konjestif kalp yet- 60/dk üzerinde olması, solunum sıkıntısı (in-
mezliği, Patent duktus arteriyosus (PDA), kon- terkostal-subkostal-suprasternal çekilmelerin ol-
jenital kalp bloğu, hipoplastik sol kalp, büyük ması), diyafragmatik solunumun belirginleşmesi
damar transpozisyonu gibi kardiyak bozukluklar ile karakterize akut bir sendromdur. Patofizyo-
lojisinde surfaktan sentezinin az olması sonucu
GİS: Nekrotizan enterokolit, gastroösafagiyal kompliyansı azalmış sert akciğerler vardır ve
reflü, beslenme intoleransı ekspiryum sonunda akciğerlerde atelektazi geli-
Hematolojik Sistem: Anemi, polisitemi şir. Histolojisinde terminal havayolları etrafında
hiyalen membranlar oluşur. Bu nedenle Respi-
Diğer Nedenler: Isı instabilitesi, enfeksiyon, ratuar Distres Sendromu’nun (RDS) diğer bir
elektrolit dengesizlikleri, vagal refleks, ilaçlar adı hiyalen membran hastalığıdır, ancak tanım
(fenobarbital, sedatif ilaçlar, anneye verilen mag- olarak doğru olmasına rağmen sadece biyopsi
nezyum sülfat, opioid gibi ilaçlar) veya otopsi ile kanıtlanmış hastalarda kullan-
mak doğru olur. Bu nedenle RDS terimi daha
Prematüre apnesi: Özellikle gestasyon yaşı 34 çok tercih edilmektedir.
haftadan küçük ve doğum ağırlığı 1800 gr’dan az
bebeklerde yaşamın 2-7.günlerinde görülür. Ne-
denleri arasında MSS immatüritesi (santral), üst
Görülme sıklığı
hava yolları obstrüksiyonu (obstrüktif ) veya her Gestasyon yaşı azaldıkça sıklığı artmaktadır. Ges-
ikisi birden görülebilir. Santral apnede göğüs ha- tasyon yaşı 28 haftanın altında olan bebeklerin
reketleri gözlenmezken, obstrüktif apnede hava %60-80’inde gözlenirken, gestasyon yaşı 32-36
yolu kapalı olup göğüs duvarı hareketleri vardır. hafta olanlarda sıklık %15-30 civarındadır.

Patofizyoloji
Tedavi
Surfaktan eksikliğine bağlı olarak akciğerler-
Nedene yönelik tedavi yapılır. Hastanın enfeksi-
de konjesyon ve atelektazi olmaktadır. Akciğer
yonu varsa antibiyotikler başlanır, neden anemi
kompliyansı azalmıştır. Bu bebeklerde tidal vo-
ise eritrosit süspansiyonu verilir, hipoglisemi-
lüm azalmış, fonksiyonel ölü boşluk artmıştır.
ye bağlı bir apne ise hipoglisemi düzeltilir vb.
Prematüre apnesinde taktil uyarı verilir ve teo-
filin, kafein veya aminofilin başlanır. Bu ilaçlar Nedenleri
solunum merkezini uyararak solunum sayısını
RDS’nin etiyolojisindeki en önemli etken sur-
ve tidal volümü arttırırlar. Solunum kemoresep-
faktan sentezinin yetersiz oluşudur. Bu immatü-
törlerinin karbondioksite olan duyarlılıklarını
riteden birçok faktör sorumludur.
arttırırlar ve diyafragma kasını güçlendirirler.
Türkiye’de kafein bulunmamaktadır. Aminofi- Prematürite: Surfaktan sentezinin maturasyo-
lin ampul şeklindeki preperatlardan 4-6 mg/kg nunun tamamlanmamış olması en önemli fak-
444
i.v yükleme yapıldıktan 8-12 saat sonra 4x 1.5- tördür. Bu nedenle preterm eylem beklenilen
Konu 1

her gebenin yenidoğan yoğun bakım ünitesi RDS’i azaltan faktörler


olan bir hastaneye sevk edilmesi gereklidir.

Yenidoğan Acilleri
Bebeğin kronik strese maruz kalması:
Örn. uzamış membran rüptürü
Cinsiyet: RDS, erkek bebeklerde lesitin, sfingo-
miyelin maturasyonunun ve fosfotidilgliserolün Maternal hipertansiyon
geç gelişmesi ve androjenlerin olumsuz etkisi ne- Tokolitik ajanlar
deni ile daha ağır seyreder. Kortikosteroidler

Sezaryen Doğum: Doğum olayı başlamadan


yapılan elektif sezaryen doğumlarda RDS gelişi-
minin arttığını gösteren çalışmalar vardır. Klinik
Asfiksi: Asfiksiye maruz kalanlarda daha sıktır. En belirgin bulgu solunum sıkıntısıdır. Hasta-
Fetal asfiksi sırasında akciğer perfüzyonu azal- larda ilk dört saat içinde solunum hızı artmıştır
makta ve pulmoner kapiller damarlarda iske- (<60/dk), zorlu ekspirasyon vardır, inspiryum
mi gelişmektedir. Akut asfiksi düzeldiğinde ise sırasında göğüs duvarında çekilmeler olur ve
pulmoner kan akımı düzelmekte, ancak kapiller oksijen verilmediği takdirde siyanoz gelişir. Has-
geçirgenlik artmış olduğu için proteinden zen- talarda hipotansiyon gelişebilir. Hipotansiyon
gin sıvı alveol yüzeyine yayılmakta ve surfaktan olayı daha da ağırlaştırır, çünkü asidemiyi, bu
sentezini azaltmaktadır. Ayrıca hipoksi ve aside- da pulmoner vasküler rezistansı arttırır. Hastalar
mi, bebekte pulmoner hipertansiyonu ve sağdan hipoaktif ve kurbağa pozisyonundadır.
sola şantı arttırdığı, kas tonusunda azalmaya yol
açarak solunum eforunu azalttığı için de RDS’i
Laboratuvar İncelemede
arttırır. Prematüre bebeğin doğum sonrası hi-
poksiye girmesi önlenmeli, canlandırması yetkin CBC: Normaldir. Hematokritdeki bir düşüş
kişilerce yapılmalıdır. iyatrojenik (tetkikler için fazla kan alma) olabi-
leceği gibi, intraventriküler bir kanama sonucu
Maternal Diyabet (RDS): Görülme sıklığı da olabilir. Koagülasyon testleri uzamıştır.
artmıştır. İnsülinin alveolar tip II hücrelerinin
maturasyonunu geciktirdiği, diyabetik annele- Biyokimya: Bebeklerin çoğu prematüre olup hi-
rin non-diyabetiklere göre amniyon mayilerinde perpotasemi oluşabilmektedir. İlk 8 saat içinde
SP-A proteininin daha az olduğu gösterilmiştir. elektrolit bakılmalıdır. Renal fonksiyon, glomerü-
ler filtrasyon hızı ve renal kan akımı azaldığı için
Hipotermi: Postnatal hipotermiye maruz kalmış bozuktur. Serum albumin düzeyi düşüktür. Hi-
bebeklerde RDS sıklığı artmaktadır. Bu nedenle pokalsemiye eğilim vardır. Hipoglisemi olabilir.
prematüre bebek doğurtulacaksa hipoterminin
önlenmesi amacı ile ek önlemler alınmalıdır Kan gazında miks respiratuvar ve metabolik asi-
(ortam ısısının önceden arttırılması, transport doz olabilir.
küvözün ısıtılması, başlık takılması, sıcak havlu-
ların hazırlanması gibi). EKG: Hiperpotasemi bulguları, iskemi bulgula-
rı görülebilir.
Beslenme: Hayvan deneylerinde maternal mal-
nutrisyonun hem surfaktan sentezini hem de ak- EKO: RDS’li çoğu bebekte PDA görülmektedir.
ciğer gelişimini etkilediği gösterilmiştir. AC grafisi: Ağır RDS’de yaygın retikülogranüler
Hemolitik Hastalık: Hidrops olsun veya ol- görünüm (buzlu cam görünümü), hava bron-
masın hemolitik hastalığı olan bebeklerde RDS kogramı görünümü vardır. Kalp gölgesi seçile-
riski artmaktadır. mez (Resim 14).
445
RDS Tedavisi Komplikasyonları
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

• Pnömotoraks, pulmoner interstisyel amfi-


zem, pnömomediastinum.
• Patent duktus arteriozus: RDS’li bebekler-
de PDA oluşabilir.
• İntraventriküler hemoraji: Germinal mat-
riks kanaması
• Enfeksiyon
• Nekrotizan enterokolit
• Kronik akciğer hastalığı
Resim 14. 29 haftalık bebeğin 4.saatte çekilen akciğer grafisi. • Retinopati
Hava bronkogramı ve akciğerlerlerde havalanma azlığını gös-
teren retikülogranüler tarzda (buzlu cam) görünüm • Entübasyona bağlı komplikasyonlar olarak
sınıflandırılabilir.

Tedavi Klinik Seyir


Tedavi, doğum odasında canlandırma basamak- Surfaktan kullanılmaya başladıktan sonra mor-
ları ile başlar. Canlandırmada en az 2 deneyimli talite oldukça düşmüştür. 1500 gram üstü be-
kişi olmalıdır. Bebek doğum odasında stabilize
beklerde mortalite %5-10 civarındadır. Bebekler
edilerek servise getirilmelidir. Canlandırma sıra-
genellikle intraventriküler kanama, enfeksiyon
sında hastanın ventilasyonu T-parça canlandırı-
cı ile yapılmalı, solunum desteğine gereksinim veya kronik akciğer hastalığı nedeni ile kaybe-
duyuyorsa surfaktan doğum odasında yapılma- dilmektedir.
lıdır. Kliniğimizde uygulama gestasyon yaşı 30
haftanın altında doğan bebeklerde surfaktanın
genellikle doğum odasında uygulanması şeklin- RDS’nin Önlenmesi
dedir. Tedavi yaklaşımında ayrıca hastanın kalp
hızı, solunum sayısı, oksijen saturasyonu moni- Prematüre doğumun engellenmesi gerekir. Bu-
torize edilir. Hastanın ısısı stabilize edilir. Solu- nun için annelerin prenatal takiplerinin iyi ve
num desteğine ihtiyacı varsa erken nazal CPAP düzenli yapılması önemlidir.
uygulanmalıdır. Hasta tartılarak mayisi ayarlanır
(ilk gün için 60-80 ml/kg/gün % 5-10 dekstroz
içeren mayi). Grafi çekilerek akciğerler ve takıl-
mışsa göbek kateter yeri kontrol edilir.

Akciğer grafisinde RDS bulguları varsa ekzojen


surfaktan uygulanmalıdır. Resim 14’deki hasta-
nın surfaktan tedavisi sonrası akciğer grafisi Re-
sim 15’de gösterilmiştir.

Bebeklere mümkün olduğunca az dokunulma-


lıdır. Dokunma ile oksijen saturasyonu düşebil-
mektedir. Gerektiğinde sedatif ve ağrı kesiciler
uygulanabilir.

Antibiyotik tedavisi (örn. ampisilin ve netilmi- Resim 15. 29 haftalık bebeğin surfaktan uygulaması sonrası
akciğer grafisi.
446
sin) başlanır.
Konu 1

Antenatal steroid tedavisi: Anneye antenatal Tedavi: Amniyon mayide mekonyum tespit
dönemde deksametazon veya betametazon veril- edilen bebek canlandırma masasına alındığında

Yenidoğan Acilleri
mesi RDS’i azalttığı gibi, prematüriteye bağlı deprese ise ağız ve hipofarinks aspirasyonunda
olarak gelişen intraventriküler hemoraji, nekro- sonra (yani kas tonusu azalmış, kalp atım hızı
tizan enterokolit ve PDA gibi komplikasyonları <100/dk ve solumuyorsa) hemen bir endotrake-
da azaltmaktadır. En iyi etki anneye ilacın ve- al tüp kullanılarak trakea aspire edilir ve canlan-
rilmesinden bir ile yedi gün sonra doğan bebek- dırmanın başlangıç basamaklarından başlanarak
lerde görülmektedir. canlandırma yapılır. Eğer bebek aktif ise canlan-
dırma basamakları diğer bebeklerden farklı değil-
İntrapartum asfiksinin ve postnatal asfiksinin dir. Bu bebekler aktif doğsalar bile bir süreliğine
önlenmesi, RDS gelişiminin önlenmesi açısın- de olsa yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlen-
dan önemlidir. melidirler. Monitörize edilerek respiratuar distres
gelişimi açısından takip edilmelidirler. Genellikle
birkaç gün içinde düzelmeye başlarlar ancak ven-
Ayırıcı Tanı tilatör tedavisi gerektirecek kadar ağır solunum
sıkıntıları varsa mortalite oranı yüksektir. Pnö-
İlk 6 saatte solunum yetmezliğine neden olabi-
motoraks ve pnömomediastinum, PPHN geli-
lecek diğer hastalıklardan ayırmada öykü (örn.
şebilir. Konvansiyonel mekanik ventilasyon ile
gestasyon yaşı), klinik bulgular, kan gazları ve
düzelme görülmeyen hastalarda yüksek frekanslı
akciğer grafisi bulguları önemlidir. Yenidoğan
ossilatuar ventilasyon (HFOV) uygulanması,
geçici takipnesi, diyafragma hernisi, pnömoto-
sürfaktan, ekstrakorpereal mekanik oksijenasyon
raks, erken neonatal pnömoni, konjenital kalp
(ECMO), nitrik oksid fayda sağlayabilir.
hastalığı, yenidoğanın persistan pulmoner hi-
pertansiyonu, amniyon mayi aspirasyonu ve me-
konyum aspirasyonundan ayırdedilmesi gerekir.
Persistan Fötal Dolaşım
Pulmoner vasküler direncin (PVR) artması ve
Mekonyum Aspirasyonu pulmoner vazoreaktivitenin değişmesi sonucu
foramen ovale ve PDA yoluyla sağdan sola şan-
Patofizyoloji: Fetüs hipoksiye maruz kaldığında tın olması ile karakterizedir. Nedeni bilinmiyor-
mekonyumunu intrauterin dönemde yapabilir. sa idiyopatik PPHN veya persistan fetal dolaşım
Mekonyumla boyalı amniyotik mayi tüm do- adı ile anılır.
ğumların %5-15’inde görülür. Genellikle term
ve postterm bebeklerin sorunudur. İntrauterin
dönemde veya doğumdan hemen sonra soluk Patofizyoloji
alıp verme ile birlikte mekonyum akciğerlere
aspire edilir. Mekonyum aspirasyon pnömoni- 1. Akciğer ve vasküler dokusunun gelişeme-
si bu bebeklerin %5’inde meydana gelir. Çoğu mesi: örn. diyafragma hernisi
doğumda resüsite edilir, %30’una mekanik ven- 2. Pulmoner vasküler yatağın bilinen veya bi-
tilasyon gerekir ve %5-10’u eksitus olmaktadır. linmeyen bir nedene bağlı olarak inutero
dönemde gelişmemesi
Klinik: Küçük havayollarının obstrüksiyonu so- 3. Doğum sırasında pulmoner vasküler yapı-
nucu ilk saatler içinde takipne, hırıltı, siyanoz ile nın adaptasyonunun perinatal stres, anoksi,
birlikte solunum sıkıntısı bulguları ortaya çıkar. aspirasyon, hipoglisemi, hemoraji gibi ne-
Akciğer grafisinde tipik olarak yama tarzında in- denlere bağlı olarak adaptasyonunun olma-
filtrasyonlar, ön arka çapın artışı, diyafragmanın ması nedeni ile gelişebilir.
düzleşmesi gözlenir.
Mekonyum aspirasyonu, RDS, pnömoni, diyaf-
Korunma: Fetal distresin yakın takibi yapılmalıdır. ragma hernisi, pulmoner hipoplazi, kistik akci- 447
ğer hastalıkları, polisitemi, hipoglisemi, hipoter- Tedavi: Hastada oksijen saturasyon düşüklüğü
mi, asidoz, hipokalsemi, sepsis, konjenital kalp varsa hood ile oksijen verilmesi yeterlidir. Nazal
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

hastalıkları, annenin indometazin veya aspirin CPAP uygulaması yapılabilir.


kullanmış olması, bazı MSS anormallikleri de
Klinik seyir: İyidir, genellikle 3 gün içinde düzelir.
PPHN’a neden olabilir.

Klinik: İlk bulgu siyanozla birlikte respiratuvar


distresin olmasıdır. Respiratuvar distres yeterli
ventilatör desteğine rağmen olabilir. Klinik altta Pnömotoraks
yatan nedene ve birlikte olan diğer hastalıklara
bağlı olarak oldukça değişkenlik gösterir. Bu be- Pnömotoraks plevra yaprakları arasında hava
beklerin manipülasyon sırasında oksijen saturas- toplanmasıdır. İki grupta incelenebilir: spontan
yonlarının ani düşmesi karakteristiktir. FiO ’nin pnömotoraks daha çok sağlıklı, term bebeklerde
az miktarda düşürülmesi bile hastaların oksijen doğumdan sonraki ilk dakikalarda gelişir; diğe-
saturasyonlarında düşüşlere neden olur. ri ise daha çok akciğer parankim hastalığı bu-
lunan, ventilatörde bulunan bebeklerde gelişen
Tanı: Ekokardiyografi ile konur. Akciğer grafisi
pnömotorakstır.
de tanıda yardımcıdır. Ciddi hipoksi varlığında,
konjenital kalp hastalığı ekarte edilmişse ve akci- Klinik: bebekte ani saturasyon düşüklüğü, bra-
ğer alanları temizse PPHN düşünülmelidir dikardi ve hipotansiyon gelişir. Fizik muayenede
Tedavi: Predispozan faktörler tedavi edilmeli ve pnömotoraks olan tarafta akciğer sesleri duyula-
ortadan kaldırılmalıdır. Ciddi monitörizasyon maz, kalp itilir.
yapılmalı, mümkün olduğunca az dokunulmalı, Tanı: Klinik bulgular önemlidir. Asıl tanı akci-
gürültüden uzak tutulmalı, hasta normovolemik
ğer grafisi ile konulur (Resim 16). Eğer hastanın
tutulmalı, hipoglisemi, hipotermi ve hipokalse-
durumu hızla kötüleşiyor ve tansiyon pnömo-
miden korunmalıdır.
torakstan şüpheleniliyorsa akciğer grafisi çektir-
Mekanik ventilasyonda izleniyorsa kan gazı al- mek için zaman yoktur. Transluminasyon arka
kalize olacak şekilde ancak pCO2 35 mmHg al- aksiller çizgi üzerinde meme hizasında ışığı gö-
tına düşürülmemelidir. Pulmoner vazodilatörler ğüs üstüne koyarak, her iki taraf karşılaştırılarak
ilaçlar (nitrik oksid, prostasiklin, alkalizasyon) karanlık ortamda yapılmalıdır.
tedavide önemli bir basamaktır.

Klinik seyir: Yaşam şansı altta yatan nedene


bağlı olmakla birlikte >%70-75’dir.

Yenidoğanın Geçici Takipnesi


Nedeni bilinmemekle birlikte doğumdan sonra
akciğer sıvısının absorpsiyonunun gecikmesine
bağlı olarak akciğer kompliyansının azalma-
sına bağlı olduğu düşünülmektedir. İnsidansı
11/1000 canlı doğumdur.

Klinik: Takipne, hırıltı ve retraksiyon gelişir.


Takipne birkaç gün sürer. Akciğer grafisinde
santral vasküler belirginleşme, hiperaerasyon,
interstisyel ve plevral sıvı, interlobar fissürlerin
Resim 16. Sağda pnömotoraks.
448 belirginleşmesi ve kardiyomegali olabilir.
Konu 1

Tedavi 3. Havayı boşaltmak için ön yerleştirmede


midklaviküler hatta 2. veya 3. interkostal

Yenidoğan Acilleri
Semptomatik Pnömotoraks: Pnömotoraks ge- aralıktan; sıvı koleksiyonunda ise arka ve
niş ise ve bebeğin durumunu bozuyorsa tedavisi lateral yerleştirmede ön aksiller çizgide 4.,5.
acildir. Hastaya göğüs tüpü takılmalı ve sualtı veya 6. interkostal aralıktan girilir (meme
drenaja bağlanmalıdır. Semptomatik pnömoto- başı 4. interkostal aralıktadır), (Resim 17).
Girilecek bölge povidone-iodine solusyonu
raksın tanısı ve tedavisi çok acildir. Bir kaç daki-
ile silinir, steril örtü örtülür.
kalık bir gecikme ölümle sonuçlanabilir. Hasta-
4. İnsizyon yerine kostanın hemen üstünden,
nın durumu hızla kötüleşiyorsa hava acil olarak
0.5 ml/kg %1’lik lidokain önce yüzeyel
intraket ile aspire edilmelidir. Bu amaçla 22-24 interkostal kaslar sonra pariyetal plevraya
nolu intraket midklaviküler hatta 2. interkostal kadar enjekte edilir. Tüpün girebileceği ka-
aralıkta, kostanın hemen üzerinden göğse sokul- dar insizyon açılır. (Genellikle 0.6 cm kesi
malı, guide çıkarıldıktan sonra arkasına içinde uygulanır.)
birkaç ml sıvı bulunan 20 ml’lik bir enjektör 5. İnsizyon yerinden tüp plevra içine itilir.
yerleştirilip hava çekilmelidir. Göğüs tüpü takı- 6. Tüpün içinde nem oluşması intraplevral
lana dek iğne ucuna bir serum seti takılıp su altı aralıkta olduğunu gösterir. Tüpün prema-
drenaja alınabilir. türelerde apekse doğru 2-3 cm, matür bir
bebekte ise 3-4 cm sokulması gerekir (an-
Asemptomatik pnömotoraks varsa ve bebek po- cak bebeğin büyüklüğüne göre değişebilir)
zitif basınçlı mekanik ventilasyonda ise ventila- Trokar genellikle gereksizdir ve akciğer ze-
tör tarafından verilen basınç ile pnömotoraksın delenmesine yol açabilir.
rezolüsyonu olmayacağı için göğüs tüpü takıl- 7. Tüp göğüse tespit edilerek 5-10 cm-H2O
ması uygundur. Ekstübe edilmeye hazırlanıyor- basıncındaki su altı drenajına bağlanmalı-
sa göğüs tüpü yerleştirimine klinik olarak karar dır. Tüp takılırken ve tespit edilirken bebe-
verilmelidir. Mekanik ventilasyonda değilse rad- ğin meme dokusu korunmalıdır.
yografiler ile 8-12 saat aralıklarla, eğer sempto- 8. Tüpün pozisyonunu değerlendirmek için
matikse ama stabilse daha sık aralıkla PA akciğer ön arka ve lateral akciğer grafisi çekilmeliir.
filmi ile izlenmelidir (48 saat içinde genellikle
resolüsyon gözlenir). Göğüs fizyoterapisi sağ-
lanmalıdır. Bebek pnömotoraksın olduğu tarafa
Diyafragma Hernisi
doğru yatırılmalıdır. İzole veya başka sendromlarla birlikte olabilir.
İnsidansı 1/2200-5500 canlı doğumdur. Major
konjenital anomalilerin %10’una eşlik etmekte-
Göğüs Tüpü Takılması dir. Kız çocuklarında daha fazla görülür. En sık
posterolateralde (Bochdalek) görülür ve %85’i
Hazırlanacak malzemeler: Steril delikli bez, tek taraflıdır. Solda olduğunda mide, barsak,
antiseptik solüsyon, steril spanç, 3-0 ipek iplik, dalak; sağda olduğunda karaciğer ve mesane to-
steril eldiven, maske, başlık, makas, bistüri, %1 raksta olabilir. Toraks içi, organlar ile dolu ol-
lidokain, 5 ml şırınga, 25 G iğne, 2000 g’ın al- duğundan o taraftaki akciğerde hipoplazi olur.
tındaki hastalar için 10 Fr, 2000g’ın üzerindeki Karşı tarafta da bir miktar hipoplazi gelişir. Olay
hastalar için 12 Fr göğüs tüpü ve su altı drenaj cerrahi problemden ziyade pulmoner hipoplazi
sistemi gereklidir. ve PPHN’dir.

Pnömotoraksta Tüp Takılırken Klinik: doğumdan hemen sonra bulgu verir.


Respiratuar distres bulguları vardır. Akciğerde
1. Bebek supin pozisyonda, yatağın baş kısmı herni olan tarafta kosta araları açılmıştır, akciğer
30-45° yükseltilir. sesleri duyulmaz. Kalp sesleri karşı tarafa doğru
2. Aynı taraftaki kol 90°’de başına doğru kaldırılır. yer değiştirir. 449
takip edilmeli, gerekirse ventilatörde izlenmeli ve
stabil olduğunda cerrahi operasyon yapılmalıdır.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Hava yolu anomalileri


Ağız-burun ve trakea bifurkasyonu arasındaki
bir anomali solunum sıkıntısına neden olabilir.
En sık görüleni koanal atrezidir; tek taraflı veya
çift taraflı olabilir. Doğum odasında kateterin
burun deliklerinden ilerletilememesi ile tanı ko-
Resim 17. Göğüs tüpünün takılabileceği noktalar gösteril- nur. Bebek, özellikle emerken solunum sıkıntı-
mektedir.* sına girer ve morarır, bu nedenle etkili ememez.
Ağız bir airway ile açık tutulmalı ve cerrahi ope-
Tanı: Klinik bulgular ile konur. Akciğer grafisinde rasyon ile koanalar açılmalıdır.
herni olan tarafta barsak gazına ait görünüm gö-
rülür. Kalp gölgesi yer değiştirmiştir. (Resim 18)
5. Yenidoğanda Ateş
Yenidoğan bebekler normal cilt ısısı

36-36,5˚C, rektal ısı 36,5-37,5˚C, aksiler ısı ise


rektal ısıdan 0,5-1˚C daha düşüktür. Yenidoğan
bebeklerde hipotermi daha sık görülür.

Yenidoğan bebekte ateş, rektal ısı

37,5oC’nin üstüne çıktığı zaman söz konusudur.


Sıklıkla yaşamın 2-3. gününde anne sütünün az
alınmasına bağlı olarak karşımıza çıkar. Ancak
diğer nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilir.

Ayırıcı tanıda; artmış çevre ısısı, bebeğin fazla


giydirilmesi, bebeğin yattığı küvözün, yatağın
aşırı güneş ışığında bırakılması gibi çevresel fak-
törler, enfeksiyonlar, dehidratasyon, annenin
doğum sırasında ateşinin olması, hipertiroidi
gibi diğer nadir nedenler düşünülmelidir.

Aileden alınacak anamnez, bebeğin giyim alışkan-


lıklarının araştırılması, bebeğin bulunduğu trans-
Resim 18. Solda diyafragma hernisi, kalp sağa doğru itilmiş
ve sol akciğer alanında barsağa ait gaz görünümü.
port küvözünün ayarlanmış ısısını kontrol etmek
çevresel faktörleri ayırt etmede yardımcıdır.

Tedavi: Hastanın prenatal tanısı varsa amniyo- Enfeksiyona bağlı ateşi olan bebeklerde genel
sentez yapılarak ek bir kromozom anomalisi var- durum bozukluğu, emmeme, kapiller geri do-
lığı araştırılmalıdır. Maske balon ile abdominal lum zamanında gecikme, laboratuvar tetkikle-
distansiyon ve barsak gazı arttırılacağı için hasta rinde; sepsis skorlarında yükseklik (CRP artışı,
doğumdan sonra maske balon ile ventile edilme- lökopeni/lökositoz, trombositopeni) saptanır.
450
meli, hemen entübe edilmelidir. PPHN açısından Ayrıca ateş genellikle 1 saatten uzun sürer.
Konu 1

Kilo kaybı, idrar çıkışında azalma, fontanelde • Gonokokkal konjuktivit


çöküklük, göz kürelerinde çökme bulguları olan

Yenidoğan Acilleri
• Stafilokokkal konjuktivit
ateşli bir yenidoğanda beslenme yetersizliği ve
• Klamidyal konjuktivit
dehidratasyon düşünülmelidir. Yenidoğan bir
bebek ilk hafta içinde doğum ağırlığının %5- • Kimyasal konjuktivit’tir.
7’sini kaybeder ve 10. günde doğum ağırlığına
erişir. Bebeğin ağırlık kaybı hesaplanmalıdır. Gonokokal konjuktivit: N. gonorrhoeae’ye
Laboratuvar tetkiklerinde sıklıkla üre/kreatinin bağlı konjuktivit tipik olarak yaşamın 2-5.gün-
değerlerinde yükseklik ve hipernatremi saptanır. lerinde ortaya çıkar. Bebekte gözkapağı ödemi,
Sepsis skorları ise bu bebeklerde normaldir. kemosis, ülserasyona yol açabilen kornea perfo-
rasyonu, panoftalmit ve körlük gelişebilir.
Annenin antenatal dönemde ateşinin olması
bebeğin doğumdan sonraki ilk 24-48 saatlik Tanıda gram boyama %90 oranında duyarlılığa
döneminde vücut ısısının yüksek seyretmesine sahiptir. Bu nedenle pürülan akıntısı olan yeni-
neden olabilir. Annedeki enfeksiyon bebeğe de
doğanlarda gram boyama yapmak gerekir.
bulaşmış olabileceği için bebeğin enfeksiyon açı-
sından araştırılması önerilir. Tedavide sistemik penisilin G: 50.000 U/
kg/gün iki doza bölünerek uygulanır. Penisili-
Ateş, metabolik hızı ve oksijen kullanımını arttı-
ne dirençli olgularda seftriakson 50 mg/kg tek
rarak takipne, taşikardi, huzursuzluk, apne gibi
semptomlara neden olabilir. Ateş şikayeti ile ge- doz veya sefotaksim 100 mg/kg/ gün iki doza
len bebekte laboratuvar tetkikleri olarak hemog- bölünerek 1 hafta süre ile uygulanır. Bebek bir
ram, CRP, biyokimyasal değerler bakılmalıdır. gün boyunca izole edilmeli, ebeveynler tedavi
edilmelidir.
Acil müdahale olarak soğuk-ılık uygulama, nedene
yönelik tedavi yaklaşımı yapılması uygundur. Klamidyal Konjuktivit: Chlamydia tracho-
matis’in neden olduğu konjuktivittir. Daha çok
endüstrileşmiş ülkelerde sosyo-ekonomik düze-
6. Yenidoğanda Enfeksiyon yi düşük kişilere seksüel yolla bulaşır. Hayatın
5-14.günleri arasında ortaya çıkar. Mikroorga-
Yenidoğan döneminde enfeksiyon görülme nizma annenin genital yolundan bulaşır. Go-
oranı yaşamın diğer dönemlerine göre oldukça noreden sonra en dramatik göz enfeksiyonuna
yüksektir. Bu duruma neden olan bazı faktörler neden olan mikroorganizmadır. Önceleri sulu
Tablo 9’da özetlenmiştir. Prematür bebeklerde olan akıntı hızlıca pürülan vasıfa döner ve göz
ise risk daha yüksektir (Tablo 10). kapakları ödemlenir. Topikal antibiyotikler ola-
Burada yenidoğan döneminde en sık karşılaşılan yı geriletse de tedavi edemez ve tekrar enfeksi-
enfeksiyon hastalıklarından bahsedilecektir. yon oluşabilir, konjuktival folliküller veya pan-
nus oluşabilir.

Konjuktivit Tanıda gram boyamada mikroorganizma görül-


mez. Giemsa boyamada inklüzyon cisimcikleri
Konjuktivit yenidoğan döneminde en sık karşı- görülebilse de bu test duyarlı değildir. ELİSA ve
mıza çıkan enfeksiyondur. Görülme sıklığı en- PCR ile tesbit edilebilir.
düstrileşmiş ülkelerde %2-12’dir. Profilakside
topikal tetrasiklin ve %2.5’lık povidoneiodine Tedavide topikal tetrasiklin, eritromisin veya
solusyonları da etkilidir. sülfonamidler verilir oral eritromisin 10 mg/kg/
doz x 4, iki hafta boyunca verilir. Ebeveynler de
Yenidoğan konjuktivitine genellikle aşağıdaki
tedavi edilmelidir.
dört etkenden birisi neden olur. Bunlar: 451
Tablo 9. Term bebeklerdeki enfeksiyonun artmış olmasının nedenleri
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

İmmün sistemin immatür olması Maternal genital yolun mikroorganizmalara


Mikroorganizmalara karşı humoral sistemin zayıf olması maruz kalması
Nötrofil cevabının rölatif zayıflığı Kompleman aktivite- Amniyotik sıvıya asendan enfeksiyon olması
sinin rölatif zayıflığı Makrofaj fonksiyonunda muhtemel Transplesantal hematojen yayılım
zayıflık T hücre fonksiyonunda muhtemel zayıflık
Antikor negatif annenin viral enfeksiyonları
Antenatal enfeksiyonları (örn.rubella, CMV, HIV)
Peripartum faktörler
Viremik yayılım örn.su çiçeği
Doğum sırasında cilde, damarlara travmalar
Perinatal bula; örn.herpes simplex virüs, hepatit
B enf.
Kolonizasyon için giriş yerleri
Organizmalarla postnatal karşılaşma
Göbek
Yenidoğan ünitesinde yatış
Mukozal alanlar
Kalabalık üniteler
Göz
Yetersiz sağlık eleman olan üniteler
Cilt

Tablo 10. Prematür bebekte enfeksiyona duyarlılı- Neonatal Sepsis


ğın artmasının nedenleri
Radyant ısıtıcı Neonatal sepsis hayatın ilk ayında pozitif kan
Steteskop kan kültürü ile birlikte olan bakteriyel enfeksi-
Isıtıcılı ve nemlendiricili oksijen kaynağı yon olarak tanımlanır. Görülme oranı gestasyo-
nel yaş ile ters orantılıdır.
Aspiratör (100 mmHg basınca ayarlı)
Balon ve maske Klinik Bulgular: Beslenmenin azalması, zayıf
Laringoskop ve hazır bıçaklar (No: 00, 0, 1) emme, bebeğin iyi görünmüyor olması, letarji,
Nazogastrik tüpler (No:6 ve 8) huzursuzluk ve ısı instabilitesi (hipotermi-hiper-
Endotrakeal tüpler (2.5, 3, 3.5 ve 4mm)
termi) sepsisin ilk bulgularındandır.
İntravenöz sıvılar (%10 dektroz, SF) Etken: En sık etken genellikle Grup B strepto-
İlaçlar: Adrenalin (Epinefrin) 1:10.000 olacak koktur. Ancak hastane enfeksiyonlarında stafi-
şekilde sulandırılmalı lokoklar ve gram negatif mikroorganizmalar ön
Sodyum bikarbonat (1mEq/ml) 2 katına sulandırılmalı sıralarda yer alır.
Naloksan (0,4 mg/ml)
Tanı: semptomatik bir bebekte pozitif kan kül-
Volüm genişletici [%0.9 NaCl, Ringer laktat, veya
0Rh (-) kan (anne ile kros yapılmış)] türünün olması tanı koydurucudur. Beyaz küre
sayısının ≥24000/mm3 veya ≤3000/mm3 olması
Kronometreli saat
bakteriyel enfeksiyonu düşündürür. Periferik
Enjektörler, intraketler (No:24) ve kan örnek
toplama tüpleri yaymada nötrofillerin ağırlıklı olarak artmış
olması ve band/nötrofil oranının 0.20’nin üze-
Umbilikal arter seti
rinde olması bakteriyel enfeksiyonun iyi bir gös-
Sıcak bezler
tergesidir. C reaktif protein veya prokalsitonin
Steril eldivenler yenidoğan sistemik bakteriyel enfeksiyonlarında
Bistüri önemli oranda artabilir. Trombositin ≤100 000/
Yedek pil mm3 olması nonspesifik bir bulgu olabilir.

452
Konu 1

Pnömoni din verilmesi erken başlangıçlı pnömoni tedavi-


sinde önemlidir. Destekleyici tedavide ise bebe-

Yenidoğan Acilleri
Yenidoğan pnömonisi dört grupta incelenebilir: ğin monitörize edilerek oksijen saturasyonunun
ve vital bulgularının (kalp hızı, solunum, tansi-
Konjenital Pnömoni (Transplasental Geçişli):
yon, vücud ısısı) takip edilerek stabil tutulması,
Rubella, CMV, Toksoplasma, Listeria ve T. pal-
mayisinin ayarlanması, gerektiğinde ventilatör
lidum nedeni ile gelişebilir.
desteği, kalp yetmezliği tedavisi, varsa plevral
Intrauterin Pnömoni: Asfiksi ve/veya enfek- efüzyonun boşaltılması önemlidir.
siyona bağlı olan ve ancak otopsi bulguları ile
Mortalite geç başlangıçlı pnömoniye göre daha
gösterilebilen pnömonidir.
fazladır. Prematür bebeklerde matür olanlara
Erken Başlangıçlı Pnömoni: Doğumda veya göre mortalite artmıştır.
hemen sonrasında maternal genital yolun assen-
dan enfeksiyonu ile amniyon mayinin infekte Geç başlangıçlı pnömoni: Birçok olgu hasta-
olması sonucu meydana gelir. neye yatırılmış ve ventilatöre bağlanmış bebek-
lerdir. Endotrakeal tüpler kısa bir süre içinde
Geç Başlangıçlı Pnömoni: Doğumdan 48 saat kolonize olur ve patojen bakteriler pnömoniye
sonra hastaneden veya toplumdan edinilmiş neden olabilir. Ayrıca trakeoösafagiyal fistülü
mikroorganizmalara bağlı olarak gelişen pnö- olan, gastroösafagiyal reflüsü ve nörolojik hasta-
moniyi tanımlar. lığı olan bebeklerde aspirasyon pnömonisi geli-
şebilir. En sık ventilatöre bağlı prematür bebek-
Pnömonide respiratuvar distres bulguları, akci-
lerde görülür. Etkenler kliniğin florasına göre
ğer grafisinde en az 48 saat boyunca sebat eden
değişir. K.pneumonia, P.aeruginosa, S.aureus ve
pnömoniyi düşündüren noduler veya yama tar-
zında infiltrasyonlar, hava bronkogramı ile bir- S. epidermidis, Candida, RSV etkendir.
likte granuler tarzda görünüm, lobar veya sublo- Tedavi: Etkene göre değişir. Kan kültüründe
bar konsalidasyon vardır. veya trakeal aspirat kültürlerinde üreyen mikro-
Erken Başlangıçlı Pnömoni: Hastalık ma- organizmanın duyarlı olduğu antibiyotik kulla-
ternal risk faktörleri ile ilgilidir. Bunlar erken nılmalıdır.
doğum, uzamış membran ruptürü, maternal
ateş, assendan yolla maternal genital yol ve pe-
rinedeki mikroorganizmaların koriyoamniyonite Menenjit
neden olmasıdır. Histolojik olarak akciğerlerde
Menenjit meninks ve beyin omurilik sıvısının
konjesyon, hemoraji ve nekroz vardır, bakteri-
(BOS) enfeksiyonudur. Menenjit tüm hayat bo-
ler genellikle görülür. Vakaların yarısında alve-
olar hiyalen membranlar vardır. En sık etken yunca en sık yenidoğan döneminde görülür ve
Grup B streptokok, H.influenza, S.pneumonia, ilk hafta içinde sıklığı son üç haftaya göre daha
L.monocytogenes ve gram negatif enterik bakte- fazladır. Erken başlangıçlı sepsisin %10-30’una,
rilerdir. Bakteriyemi olabilir. Bir çalışmada erken geç başlangıçlı sepsisin ise %10’una menenjit
başlangıçlı pnömonisi olan bebeklerin %44’ünde eşlik etmektedir. Prematür bebekler, düşük do-
kan kültürlerinde üreme görülmüştür. ğum ağırlıklı bebekler, meningoensefalitli, der-
mal sinuslü bebekler menenjite daha duyarlıdır.
Klinikte: Doğumda veya hemen sonra respira-
tuvar distres bulguları (takipne, taşikardi, burun Görülme sıklığı: 1/2500 canlı doğum, ölüm
kanadı solunumu, interkostal ve subkostal çekil- oranı %50’den fazladır.
meler, siyanoz), eğer sepsis varsa hipotansiyon,
şok, apne, konvulziyon, ateş olabilir. Patofizyoloji: Etken sıklıkla hematojen yol ile
meninks ve BOS’a yayılır. Ancak meningomi-
Tedavide: Antibiyotik ve destekleyici tedavi yelosel ve dermal sinusü olan çocuklarda ciltten
önemlidir. Penisilin ve birlikte bir aminoglikozi- direk inokulasyon ile bulaşır. 453
Etken: Yaşamın ilk 2 ayında menenjitte etken Komplikasyonlar
genellikle annenin genital florasındaki bakteri-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

lerdir. Grup B streptokoklar, gram negatif rodlar Ventrikülit, hidrosefali, serebral abse, hemoraji,
(en sık E. coli), L.monocytogenes, enterokoklar tromboz, uygunsuz ADH sendromu, sağırlık,
ve diğer gram negatif enterik basillerdir (Kleb- mental retardasyon, konvulziyon.
siella, Enterobacter, Serratia spp). Cilt defekti
veya kateteri olan hastalarda ise stafilokok grubu
bakteriler ön plandadır. Nekrotizan Enterokolit (NEK)
Klinik: Yenidoğan dönemine özgül klinik bulgu NEK primer olarak prematür bebeklerin soru-
yoktur. Klinik bulgular arasında emmeme, hu- nu olup, 1.5 kg’ın altındaki bebeklerde insidansı
zursuzluk, hipo/hipertermi, letarji ve fontanel %8-12’dir. Gestasyonel yaş azaldıkça risk art-
bombeliği olabilir. maktadır. Prematür bebeklerde genellikle bes-
lenmenin 2. veya 3. haftasında gelişir.
Tanı
Laboratuvar: BOS mutlaka incelenmelidir. Nedenleri
BOS direk bakısı: Normalde prematür bebek- 1. GIS hipoksisi (asfiksi, akut kardiyopulmo-
lerde BOS beyaz küre sayısı 27/ µL, matürlerde ner hastalıklar)
5-10/µL’dir. 2. Mukozal bütünlüğün bozulması
Gram-giemsa boyama yapılmalıdır. 3. Prematürite (sirkülatuar, GIS ve immünite-
nin yetersiz oluşundan dolayı)
BOS biyokimyası: BOS proteini sağlıklı pre-
4. Enteral besinler: Beslenmeyen çocuklarda
matürelerde ortalama 100 (50-290) mg/ dl,
NEK çok nadir olup, %95’i en az bir kez
matürlerde 60 (30-240) mg/dl’dir. Ayrıca; BOS
beslenmiştir. Anne sütü ile beslenen çocuk-
kültürü, radyolojik tetkikler, kraniyel USG ve
larda 7-10 kez daha az görülür.
kraniyel BT’den faydalanılabilir.
5. Polisitemi ve hiperviskosite
6. Kan değişimi
Tedavi
7. Enterik patojen organizmalar
Ampirik Tedavi: Erken başlangıçlı menenjitte
Klinik: En erken bulgu sıklıkla (%70) abdomi-
ampisilin ve bir aminoglikozidin birlikte başlan-
nal distansiyondur. İleus, residü olması, asid,
ması en uygun olanıdır (örn.ampisilin 200 mg/
peritonit, şok, apne, bradikardi, sepsis bulgu-
kg/gün 4 doza bölünerek IV, amikasin 15 mg/
ları gözlenebilir. Fizik muayenede abdominal
kg/gün iki dozda IV). Diğer bir tedavi seçeneği
distansiyonun olması, karın duvarının renk
de bir 3.kuşak sefolosporin ve birlikte ampisilin
değiştirmesi, barsak anslarının belirmesi ve be-
verilmesidir.
bekte sepsise ait bulgular olabilir. Klinik Walsh
Geç başlangıçlı menenjitte ise 3.kuşak sefolos- ve Kliegman tarafından evrelendirilmiştir:
porin ve ampisilin birlikte kullanılabilir. Anti-
biyotikler BOS kültürü alındıktan hemen sonra
hiç vakit kaybedilmeden başlanmalı ve en az 2
Evre I
hafta devam edilmelidir. Sistemik bulgular non spesifiktir. GİS’de residü
Kültür sonucuna göre antibiyoterapi değiştiri- ve gaytada gizli kan pozitiftir. Radyolojik bulgu-
lebilir. Gramnegatif bakteriyel menenjitlerde lar: Normal veya nonspesifiktir.
tedavi süresi kültür negatif olduktan sonra en az
14 gün veya toplam 21 gündür. Antibiyotikler Evre II
mutlaka intravenöz uygulanmalıdır. Destekleyi-
454 ci tedavi de önemlidir. IIA: Sistemik bulgular I’dekine benzer.
Konu 1

GİS’de belirgin abdominal distansiyon vardır. Bar- Radyolojik Tetkikler


sak sesleri duyulamaz ve gaytada gros kan vardır.

Yenidoğan Acilleri
1. Yatarak karın grafisinde ileus ve pnömatosis
Radyolojik bulgular: İleus bulguları, dilate lup- intestinalis görünümü var mı?
lar ve lokal pnömatosis intestinalis vardır. 2. Lateral dekübit veya ayakta karın grafisinde
IIB: Sistemik bulgular arasında hafif asidoz ve perforasyon bulgusu var mı? Perforasyon
trombositopeni vardır. GİS’de abdominal duvar genellikle pnömatosis intestinalis görünü-
ödemi ve duyarlılık vardır. münden yaklaşık 48-72 saat içinde görülür.

Radyolojik bulgular: ağır pnömatosis ve erken


asid vardır. İntrahepatik gaz görünümü olabilir. Tedavi
Ağızdan hiç bir şey verilmemelidir. O/G tüp ta-
Evre III kılmalıdır. Çocuk cerrahisi ile erken dönemde
konsülte edilmelidir. Vital bulgular ve karın çev-
IIIA: Respiratuar ve metabolik asidoz olabilir, resi yakın takip edilmelidir. Umbilikal kateter
apne nedeni ile ventilatör desteği gerekebilir. varsa çekilmelidir.
Kan basıncı düşük, nötropeni, oligüri, dissemi-
ne intravasküler koagulasyon olabilir. Antibiyotik: Gramnegatif ve pozitif bakteriler
GİS’de ödem, eritem, abdomenin endürasyonu için geniş spektrumlu antibiyotikler intravenöz
vardır. Radyolojik bulgular: belirgin asid vardır. yoldan başlanmalıdır. Metronidazolün perforas-
IIIB: Şok, elektrolit bozukluğu yon olduğunda başlanması tartışmalıdır. Gayta-
da gizli kan bakılmalıdır.Hastanın aldığı çıkardı-
GİS’de perforasyon vardır.
ğı mayiler takip edilmelidir, idrar çıkışı 1-3 ml/
kg/saat olacak şekilde tutulmalıdır. Biyokimya
Tanı ve CBC yakın takip edilmelidir. Kültürleri (kan,
idrar, gayta rutin olarak) alınmalıdır. Radyolojik
Klinik Teşhis: Beslenme intoleransı gösteren,
gayta şeklinde değişiklik olan, gros olarak kanlı tetkikler sık aralıklarla değerlendirilmelidir.
gaytası olan her bebekte akla gelmelidir.
Klinik seyir
Laboratuvar Tetkikler: Aşağıdaki testler ilk ba-
samak olarak yapılmalı ve gerekirse; Teşhis sırasında pnömatosis intestinalisi olan
hastaların %20’sinde tıbbi tedavi yetersiz kal-
12 saatte bir tekrar edilmelidir:
makta ve %9-25’i ölmektedirler. %10 hastada
1. Tam kan sayımı: Beyaz küre normal ola- hastalık veya cerrahi sonrası darlık gelişmekte-
bilir ancak sıklıkla artmıştır ve sola kayma dir. Kısa barsak sendromu gelişebilir. Eğer kısa
vardır. Özellikle gram-negatif bakteriyemi barsak sendromu yoksa 1.yıl sonunda yaşıtlarını
varsa beyaz küre sayısı belirgin azalmış ola- ağırlık olarak yakalarlar. Rekürren NEK nadir
bilir. Trombositopeni görülür. Hastaların bir komplikasyondur.
%50’sinden fazlasında trombosit sayısı 50
000/mm3’den azdır.
2. Kan kültürü
Gastroenterit
3. Gaytada gizli kan ve redüktan madde ba- Yenidoğan bir bebeğin sekretuvar antikor üre-
kılması: Gaytada gizli kan pozitiftir ve re- timi az olduğundan gastrointestinal enfeksi-
düktan madde +2’dir. yonlara duyarlıdır. Ancak anne sütü, sekretuvar
4. Kan gazı: metabolik asidoz veya metabolik- immunoglobulinler taşıdığı için gastroenterite
respiratuvar asidoz görülebilir. karşı koruyucu faktörler içerir. Gastrik asit, gast-
5. Serum K düzeyi hemolize bağlı yüksek ola- rik motilite, intestinal flora ve intestinal mukus
bilir. da koruyucu etki gösterir. 455
Tablo 11. Yenidoğan enterik enfeksiyonlarından Klinik: İYE genellikle bakteremiye ikincil oldu-
sorumlu projenler ğu için bebekte sepsisin erken bulguları gözlenir.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Bakteriler Viruslar Ateş, kusma, huzursuzluk, idrar yaparken ağla-


E.coli Rotavirus ma, kilo alımının azalması olabilir. Bu bebekler
Salmonella sp Echovirus idrar yolu anomalileri açısından araştırılmalıdır.
Shigella sp Coxsakivirus Böbrekler, üreterler, mesane ve dış genital yol in-
Campylobacter sp Adenovirus
celenmelidir. Tek umbilikal arter varsa altta üri-
ner sistem anomalisi olabileceği akla gelmeli ve
Yersinia sp Astrovirus
bebekler doğum odasında muayene edilmelidir.
Clostridium sp
Tanı: Suprapubik aspirasyon ile alınan idrar ör-
Tedavide en önemli faktör dehidratasyonun neğinde üreme olması tanı koydurucudur. Torba
önlenmesidir. Shigella, salmonella ve campylo- ile alınan kültürde üreme olması anlamsızdır.
bakter gastroenteritinde parenteral antibiyotik
Tetkikler: İYE’den şüphelenilen tüm yenido-
verilmesi gerekir. En önemlisi bulaşın önlenmesi
ğanlardan idrar kültürü ve kan kültürü alınma-
için hijyen veel yıkamaya dikkat edilmesidir.
lıdır. İYE tanısı almış bebeklere L/P yapılması
düşünülmeli, anomali açısından batın, pelvik
USG, voiding sistoüreterografi yapılmalıdır.
İdrar Yolu Enfeksiyonu
Tedavi: İntravenöz 3.kuşak sefolosporin ile bir-
İdrar yolu enfeksiyonu (İYE) böbreklerden me- likte bir aminoglikozid verilmesi uygundur. Et-
saneye kadar idrar yolunun herhangi bir yerinde kili bir tedavi ile 48 saat sonra tekrarlanan idrar
olabilir. İdrar kültüründe her 1 ml’de 105’den faz- kültüründe üreme olması beklenmez. Tedaviye
la bakteri kolonisinin üremesi olarak tanımlanır. 10-14 gün devam edilir. Tedavi bitiminde tet-
Ancak yenidoğan bebeklerde suprapubik aspiras- kikler tamamlanana dek profilaktik oral antibi-
yon ile alınan idrarda 1 ml’de 1000’den fazla ko- yotik verilmesi önerilir. Antibiyotik tedavisinin
loninin üremesi İYE tanımı için daha değerlidir. yanısıra destekleyici tedavi de önemlidir.
İnsidans: Tüm yenidoğanların yaklaşık %0.1-
1’inde görülür. Prematür bebeklerde daha faz-
ladır. Yenidoğan döneminde erkeklerde kız 7. Yenidoğanda Bebekte Hipoglisemi
bebeklere göre 3-8 kat daha fazladır. Erkek ço-
Hipoglisemi yenidoğan bir bebekte sık görülen
cuklarındaki bu artışın nedeni E.coli’nin prepis-
yumda ilk birkaç günde yoğun olarak kolonize sorunlardan biridir. Özellikle ilk 6 saatte, açlığa
olması ve üropatojenik P-fibriyalı E.coli’nin maruz kaldıklarında %30 bebekte hipoglise-
cilde bağlanmasıdır. Anne sütünün koruyucu mi gözlenebilir. Bunun nedeni açlığa karşı to-
özelliği vardır. leransın aşırı derecede zayıf olması ve hepatik
glikoneogenez ve ketogenez basamaklarında rol
Patogenez: İYE, büyük çocuklarda asendan en- alan enzimlerin henüz olgunlaşmamış olmasıdır.
feksiyona ikincil olmasına rağmen yenidoğanda Yenidoğan bebekte hipoglisemi tanımı için kan
genellikle bakteremiye ikincildir. Enfeksiyonu glikoz değerinin ne olduğu tam olarak belirle-
olan bebeklerde altta genitoüriner sistem ano- nememiş olsa da 50 mg/dl altındaki kan glikoz
malisi olabilir, araştırılmalıdır. değerleri tehlikeli kabul edilmelidir. Ancak yaşa-
mın ilk 2-3 saatinde bu değerler normal kabul
Etken: %75 vakadan E.coli, %13’ünden Kleb-
siella, diğerlerinden Proteus, Pseudomonas, Ser- edilebilir. 12-24 saat sonra 50 mg/dl üzerine çı-
ratia, Enterobacter, Enterococci, Stafilokoklar kar. Hipoglisemi açısından riskli bebekler Tablo
sorumludur. 12’de belirtilmiştir.
456
Konu 1

Klinik Bulgular: Hastanın kan glikoz düzeyi- kontrol edilmelidir. Mayi glikoz konsantrasyonu
nin düşük olması her zaman klinik tabloya yol %20 üzerine çıkmasına veya dakikada 14 mg/kg

Yenidoğan Acilleri
açmaz. Klinik bulgular otonomik sinir sistemi- dozda glikoz gönderilmesine rağmen hipoglise-
nin aktivasyonu (taşikardi, solukluk, tremor, jit- mi devam ediyorsa hastada persistan hiperinsu-
ternes, siyanoz, apne, takipne, tiz sesle ağlama, linemik hipoglisemi düşünülmeli ve diazoksid
terleme, hipotermi) ve beyin glikoz yetersizliği başlanmalıdır. Kan şekeri değerleri normal dü-
(sabit bakma, konvülziyon, letarji, beslenme zeye erişince ve bebek 2 gün boyunca hiç bir ya-
güçlüğü) ile ilgilidir. Hipoglisemi açısından yük- kınma yoksa kan şekeri takibine son verilebilir.
sek riskli bebeklerde doğumdan 1 saat sonra, ilk
6-8 saatte 2 saatte bir ve ilk 24 saatte 6 saatte bir Klinik seyir: Uzun süren, tekrarlayan ve bulgu-
glikoz ölçülmelidir. lara neden olabilen hipoglisemi nörolojik sekel-
lere neden olabilir. Kısa süreli, bulgulara neden
olmayan hipoglisemide prognoz iyidir.
Tablo 12.
Hipoglisemi riski yüksek bebekler
Prematürite 8. Yenidoğanda Hiperpotasemi
Diabetik anne bebeği
Yenidoğan bebekte hiperpotasemi serum K dü-
Intrauterin büyüme geriliği zeyinin 6-6.5 mEq/L üzerinde olması olarak ta-
Hipoksik iskemik ensefalopati nımlanır. Potasyum klirensinde azalma (örneğin
Eritroblastozis fetalis renal yetmezlik, konjenital adrenal hiperplaziler-
Hipotermi den bazısı), kanama veya doku yıkımı (örneğin
Doğum sırasında anneye glikoz infüzyonu yapılması sefal hematom, intraventriküler kanama, he-
Hiperinsulinizm moliz) ve fazla potasyum verilmesi gibi birçok
nedenden dolayı hiperpotasemi gözlenebilir.
Metabolik hastalıklar
Hiperpotasemi çok düşük doğum ağırlıklı be-
Normal yenidoğanlar
beklerde daha sık görülür. Hiperpotasemi ne-
Beckwith-Wiedeman sendromu
denleri Tablo 13’de gösterilmiştir.
Sepsis

Tablo 13.
Hiperpotasemi Nedenleri
Tedavi Yalancı yükseklik: Kapiller alım, hemoliz,
laboratuarda geç tetkik edilmesi, lökositoz,
Konvülziyon yok ancak diğer klinik bulgular var trombositoz
ise hastaya 2 ml/kg dozda %10 dekstroz içeren İntavenöz veya oral yoldan fazla verilmesi
mayi puşe edilir. Konvülziyon varlığında doz 4 Asidoz
ml/kg %10 dekstrozdur. Daha sonra mayideki Böbrek yetmezliği
glikoz miktarı dakikada 8 mg/kg dozda olacak Doku yıkımı
şekilde ayarlanmalıdır. Hipoglisemi devam edi-
Adrenogenital sendrom
yorsa mayideki glikoz miktarı her defasında 2
mg/kg/dakika arttırılmalıdır. Hipoglisemi hala
devam ediyorsa glikoz konsantrasyonu %15-20 Hiperpotasemi asemptomatik olabileceği gibi
olacak şekilde arttırılabilir. Ancak bu konsant- ölümcül de olabilir. Bulgular aritmi ve kardi-
rasyondaki mayiler santral kateter (örn., umbi- yovasküler instabiliteyi içerir. EKG bulguları T
likal) takılarak verilmelidir. Serum glikoz düzey- dalgasında sivrileşme, P dalgasında düzleşme,
leri 40 mg/dl üzerine çıkana dek her 2 saatte bir PR aralığında uzama ve QRS’de genişlemedir.
457
Tablo 14. Yenidoğanlarda santral siyonozun ayırıcı tanısı
Tedavi A. Solunumsal Hastalıklar
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Hiperpotasemi tespit edilen bir yenidoğanın 1.Üst havayolu


mayisinde potasyum varsa mayi hemen kesil- a. Koanal atrezi/stenoz
b. Pierre- Robin sendromu
melidir. Neden araştırılmalıdır. Ancak ölümcül
c İntrinsik havayolu tıkanıklığı (örn:laringeal,
etkisi nedeni ile hemen tedaviye başlanmalıdır. bronşial, trakeal stenoz)
Tedavi üç faktör üzerinde etkili olmalıdır: d.Ekstrinsik hava yolu tıkanıklığı
(örn:bronkojenik kist, vasküler bası)
Potasyumun hücre membranına olan etkisi geri 2. Alt havayolu
döndürülmelidir. Bu amaçla doz başına 100 mg/ a. Respiratuar Distress Sendromu
kg (1 ml/kg) %10’luk kalsiyum glukonat yavaş- b. Yenidoğanın Geçici Takipnesi
ça infüze edilmelidir. c. Mekonyum Aspirasyonu
d. Pnömoni (Sepsis)
Ekstrasellüler sıvıdan hücre içine potasyum giri- e. Pnömotoraks
şini arttırmak gerekir. Bu amaçla; f. Konjenital Diyafragma Hernisi
g. Pulmoner Hipoplazi
• 0.05 U kristalize insulin 2 ml/kg %10 deks- B. Kardiyak Sağdan Sola Şantlar
troz içinde puşe edilmeli, ardından saatte 1. Anormal bağlantılar
2-4 ml/kg %10 dekstroz içinde 0.05 U/kg (pulmoner kan akımı normal veya artmış)
insulin gidecek şekilde 4 saatlik mayi hazır- a. Büyük Arterlerin Transpozisyonu
lanmalı ve infüzyona başlanmalıdır. b.Total Pulmoner Venöz Dönüş Anomalisi
c.Trunkus Arteriyozus
• 1-2 mEq/kg dozda NaHCO3 30-60 dakika
d. Hipoplastik sol kalp sendromu
içinde gidecek şekilde başlanmalıdır.
e. Tek Ventrikül veya Pulmoner Stenozun olma-
• Beta agonist uygulaması (intravenöz salbu- dığı Geniş VSD’li Triküspit Atrezi
tamol 4 mg/kg 5 dakika içinde) yapılabi- 2.Tıkanmış pulmoner kan akımı
(pulmoner kan akımı azalmış)
lir. İdrarla potasyum atılımı arttırılmalıdır.
a. VSD eşlik etmeyen pulmoner atrez
Eğer renal fonksiyonlar iyi ise 1 mg/kg doz- b.Fallot tetralojisi
da furosemid uygulanabilir. c. Patent foramen ovale veya ASD’nin eşlik
Ayrıca gastrointestinal sistemden potasyum ettiği kritik pulmoner stenoz
emilimini azaltmak amacı ile rektal veya oral d.Triküspit Atrezi
sodyum polisitiren sulfonat başlanabilir. Direnç- e.Pulmoner Stenozlu Tek Ventrikül
f.Triküspid Kapağın Ebstein Anomalisi
li hiperpotasemide periton dializi gerekebilir.
g.Persistan fetal dolaşım
C. Santral veya Periferal Sinir Sistemi Hasarı Nede-
ni İle Hipoventilasyon
9. Siyanozu olan yenidoğan 1. Doğum asfiksisi
2. İntrakraniyal Hipertansiyon, Kanama
Siyanoz kanda desatüre hemoglobin 3gr/dl’den 3. Aşırı Sedasyon
fazla olduğunda gözle görülebilir hale gelir. Si- 4. Diyafragma Paralizi
yanozun derecesi oksijen satürasyonuna ve he- 5. Nöromüsküler Hastalıklar
moglobin konsantrasyonuna 2 bağlıdır. Anemik 6. Nöbetler
hastalarda PaO2 çok düşük olmasına rağmen D. Methemoglobinemi
klinik olarak siyanoz fark edilmezken, polisite-
2 1. Konjenital
mik hastalar normal PaO2’ye rağmen siyanotik 2. Akkiz
görünebilirler. E. Diğer Nedenler
1. Hipoglisemi
Siyanoz periferik ve santral olarak ikiye ayrılır. 2. Polisitemi
Periferik (akrosiyanoz) vazokonstriksiyonun 3. Adrenogenital Sendrom
458 göstergesidir ve periferik perfüzyonda azalma- 4. Kan Kaybı
Konu 1

ya ve periferik kapiller kandan oksijen ekstrak- %90 olasılıkla konjenital kalp hastalığı var-
siyonunda artışa neden olur. Periferik siyanoz dır. Akciğer alanlarında perfüzyon iyi değil-

Yenidoğan Acilleri
yenidoğan bebeklerde normal bir bulgu olarak se pulmoner kan akımının azaldığı durum-
karşımıza çıkabileceği gibi hipotermi, hipovole- lar; aksine yaygın opaklaşma var ise artmış
mi, hipertermi, sepsis, sempatomimetik ilaçlar, pulmoner kan akımının olduğu durumlar
konjestif kalp yetmezliği ve şokta da görülebilir. akla gelmelidir.
Azalmış kalp debisi olan hastalarda da görülebi- 5. EKG’de hangi bulgular var? Normal yeni-
lir. Santral siyanoz en iyi oral mukozada görülür.
doğanda EKG sağ ventriküler dominansını
Santral siyanoz daha ciddidir ve solunumsal,
gösterir. Ancak birçok doğumsal kalp has-
kardiyak, santral sinir sistemi, hematolojik ve
talığının prenatal dönemde belirgin hemo-
metabolik nedenlerle oluşabilir.
dinamik etkisi olmadığından (örn. Büyük
arter transpozisyonu, Fallot tetralojisi gibi)
EKG normal olabilir.
Siyanozda İlk Yaklaşım
6. Siyanoz devamlı mı, aralıklı mı, ağlamakla
Öncelikle havayolu açılmalı, oksijen verilmeye veya beslenmekle değişiyor mu?
başlanmalı, solunumu ve dolaşımı değerlendi- 7. Prenatal öyküde veya doğum öyküsünde bir
rilmeli ve stabilize edilmelidir. Nabız oksimetre özellik var mı? (annede diyabetes mellitus
takılmalı ve arteriyel kan gazı alınmalıdır. veya lupus var mı, ailede konjenital kalp
Siyanoz ile gelen bir bebekte aşağıdaki soru- hastalığı var mı?)
lar sorulmalıdır. 8. Hiperoksi testine yanıtı nasıl? Oda havasın-
da arteryel PaO2’ye bakıldıktan sonra10-20
1. Solunum sıkıntısı bulguları var mı? Has- dk süre ile %100 oksijen solutulan bebeğin
tada solunum sıkıntısı varsa, yardımcı so- arteriyel PaO2’si tekrarlanır, 150 mmHg
lunum kasları (burun kanadı solunum, üzerine çıkan PaO2 durumunda siyanotik
interkostal-subkostalsuprasternal çekilme) kalp hastalıklarından uzaklaşılır.
çalışıyorsa, akciğer muayenesinde ralronkus
duyuluyor ise sorun genellikle akciğer pa- Tedavi nedene yönelik olarak yapılır. Özellik-
rankimine aittir. le oksijen verilmesine rağmen siyanozu düzel-
2. Üfürüm var mı? Yenidoğan bebekte üfürüm meyen yenidoğan bebeklerde duktus bağımlı
ve siyanoz varsa sorun genellikle siyanotik konjenital kalp hastalıklarının ayırımının acilen
konjenital kalp hastalığına bağlıdır. Ancak yapılması önemlidir. Hastaya ekokardiyografi
siyanotik konjenital kalp hastalığı olmasına yapılmalıdır. Hastada duktus bağımlı konjenital
rağmen üfürüm duyulmayabileceği akılda kalp hastalığı düşünülüyor ise oksijen verilme-
tutulmalıdır.
1 meli ve prostoglandin E başlanmalıdır.
3. Preduktal (sağ el) ve postduktal (ayaklar)
saturasyon ölçümü; persistan pulmoner
hipertansiyonda preduktal ve postduktal
10. Yenidoğanda Nöbetler
saturasyon farkı %10’dan fazladır. Nörolojik fonksiyonların paroksismal bozuk-
4. Akciğer grafisinde neler var? Yenidoğaarda lukları olarak tanımlanan nöbetler yenidoğan
göğüs grafisinde timus nedeni ile kardiyo- döneminde sık olarak ortaya çıkar. Yenidoğan
megaliyi değerlendirmek güçtür. Hem ön bebeklerde metabolik, toksik, yapısal ve enfek-
arka hem de yan grafiler çekilmelidir. Kal- siyöz hastalıkların artmış sıklığına bağlı olarak
bin duruşuna (örneğin destrokardi olan bir konvülziyon gelişme riski, bu yaş döneminde
hastada siyanoz da varsa hastalardaki kalp yüksektir. Tek bir neden ortaya konulamamakla
anomalisi sıklıkla komplikedir) dikkat edil- birlikte birkaç nedenin nöbet gelişmesinde rol
melidir. Sağ pozisyonlu bir aortik yay varsa oynadığı düşünülmektedir. Miyelinizasyonun 459
henüz yetersiz olduğu, akson-dendritik iletimin Tablo 15.
olgunlaşmadığı yenidoğan döneminde jenera-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Yenidoğanda nöbet nedenleri


lize tonikklonik nöbetler görülmez. Prematüre
Yaşamın 1.-4. günlerinde
bebeklerde daha çok jeneralize tonik nöbetler,
matür bebeklerde daha çok multifokal klonik 1. Hipoksik iskemik ensefalopati
nöbetler görülmekle birlikte yenidoğanlarda en 2. Annenin kullandığı alkol, narkotik gibi madde-
sık olarak gözlerde deviyasyon, kürek çekme, lerin çekilmesine bağlı
pedal çevirme şeklinde güç algılanabilen (subtle, 3. İlaç toksisitesi, lidokain, penisilin
amorf ) tip nöbetler görülür. En sık neden peri- 4. İntraventriküler kanama
natal asfiksidir.
5. Akut metabolik hastalıklar
a. Hipokalsemi
Tedavi Perinatal asfiksi, SGA
Tedavisi acildir. Araştırma kanları (kan glikozu, Sepsis
kalsiyumu, magnezyumu, alıyorsa ilaç düzeyleri Maternal diyabet
için kan örneği) alındıktan sonra:
b. Hipoglisemi
• 2ml/kg %10 dekstroz, IV puşe olarak uy- Prematürite, SGA,
gulanır. Hipoglisemi tespit edilmişse glikoz
infüzyon hızı 8-10 mg/kg/dk olarak infüz- Maternal diyabet
yon başlanır. Hiperinsülinemik hipoglisemi
• 200 mg/kg (2 ml/kg iki katına sulandırıla- Sepsis
rak) dozunda %10 kalsiyum glukonat ya-
c. Hipomagnezemi
vaşça verilip, hipoklasemi durumunda 24
saat içinde 5-6 saat arayla veya 24 saatlik d. Hiponatremi veya hipernatremi
infüzyon şeklinde tekrarlanır 6. Doğuştan metabolik hastalıklar
• 0,2 mg/kg (0.6 ml/kg) magnezyum sulfat a. Galaktozemi
IM uygulanır.
b. Hiperglisinemi
• Pridoksin bağımlılığından şüphelenildiğin-
de 50-500 mg pridoksin verilmelidir. c. Üre siklus defektleri
• Konvülziyon hala devam ediyorsa fenobar- 7. Pridoksin eksikliği
bital (20 mg/kg i.v.) veya fenitoin (10 mg/ Yaşamın 4-14 günlerinde
kg i.v.) yükleme yapılır ve 5 mg/kg oral veya
1. Enfeksiyonlar, menenjit, ensefalit
intravenöz olarak idame tedavi başlanır.
Etiyolojik ayırım nöbetin başladığı güne 2. Metabolik Hastalıklar: Hipokalsemi (diyet,
bağlı olarak yapılabilir, bu durum aşağıda inek sütü), persistan hipoglisemi
özetlendiği gibidir. 3. Selim neonatal konvülziyon: Ailesel, ailesel
olmayan
11. Yenidoğanda Kanama 4. Kernikterus, hiperbilirubinemi
Yaşamın 2-8 haftasında
Yenidoğan döneminde kanama ve koagülasyon
bozukluklarının tanı ve tedavisi diğer yaş dö- 1. Enfeksiyon: Herpes Simpleks veya Enteroviral
ensefalit, Bakteriyel menenjit
nemlerine göre daha zordur. Çünkü yenidoğanın
kendine özgü ve değişken hemostatik sistemi 2. Kafa travması
bulunmaktadır. Bu değişken hemostatik sistem- 3. Kalıtsal metabolik hastalıklar: Aminoasidüriler,
den dolayı gestasyonel yaş ve postnatal yaşa göre üre siklus defektleri, organik asidüriler
sınırları farklılaşan değerleri gösteren birçok tab- 4. Kortikal malformasyonlar
loya ihtiyaç vardır. Yenidoğanlarda hemostatik
5. Tuberoskleroz, Sturge-Weber sendromları
460 sistem erişkinlere göre immatür kabul edilir.
Konu 1

Yenidoğan bebekler en sık olarak ağızdan kana- En sık sepsis, respiratuvar distress sendromu,
ma ya da göbek kanaması şikayeti ile başvurur- nekrotizan enterokolit, asfiksi gibi nedenlere

Yenidoğan Acilleri
lar. Ağızdan kanama için bebek değerlendirilir- ikincil olarak DİK gelişir.
ken mutlaka annenin kanının yutulma olasılığı
göz önünde bulundurulmalıdır. Doğum sırasın- Tedavisinde gerekirse trombosit transfüzyonu,
da yuttuğu kan veya sağlıklı bebeğin anne sütü taze donmuş plazma, kriyopresipitat gibi kana-
alırken meme başındaki çatlaklardan sızan kanı ma kontrolu için gereken ürünler kullanılır.
yutması söz konusu olabilir. Bebeklerde rektal
Edinsel koagülopatiler arasında ikinci sıklıkta K
kanama söz konusu olduğunda yine doğumda
vitamini eksikliğine bağlı olan koagülopatiler yer
annenin kanını yutmuş olabileceği, bebeğin anal
muayenesinde fissür olabileceği akılda tutulma- alır. Karaciğerde sentezleri K vitamini aracılığı
lıdır. Yenidoğan bebeklerde kusma veya dışkıda- ile olan Faktör II, VII, IX, X’un eksikliğine bağlı
ki kanın anneye mi, yoksa bebeğe mi ait olduğu- olarak kanama görülür. Yaşamın 2-5. günlerinde
nu ayırt etmek için APT testi yapılır. ekimoz, gastrointestinal sistem kanaması, göbek
kanaması, nadiren kafa içine kanama olarak kar-
Yenidoğan bebeklerde kanama nedenleri; şımıza çıkar. Bu durum birçok ülkede doğumda
1 mg K vitamini yapılarak ortadan kaldırılmış-
1. Konjenital koagülopatiler tır. Annenin gebelikte kullandığı warfarin, fe-
• Hemofili A Hemofili B nobarbital, fenitoin, rifampin ve izoniazid gibi
• Diğer kalıtsal koagülopatiler ilaçlar da yenidoğan döneminde K vitaminine
2. Edinsel koagülopatiler bağlı faktörlerin sentezini etkileyerek kanamaya
neden olabilir. Malabsorbsiyon sendromları, ka-
3. Niteliksel ve niceliksel trombosit eksiklikleri
raciğer hastalıklarında da K vitamini eksikliğine
bağlı kanamalar ortaya çıkabilir. Laboratuar tet-
Hemofili A: Faktör VIII eksikliğine bağlı orta-
kiklerinde PT ve PTT uzaması gözlenir.
ya çıkan X’e bağlı resesif kalıtılan bir hastalıktır.
Sağlıklı yenidoğan bebeklerde faktör düzeyi eriş- Tedavide K vitamini desteği gerekir.
kinlerdeki gibidir. Ancak prematürelerde düzeyi
daha düşük olması nedeniyle tanısal zorluk orta- Trombositopeni, yenidoğan bebeklerde de eriş-
ya çıkmaktadır. kinlerde olduğu gibi 150.000/mm3’den daha
düşük sayıda trombosit sayısı olarak tanımlanır.
Hemofili hastalarında yenidoğan döneminde Yenidoğan bebeklerde hemen her zaman patolo-
sefal hematom, sünnet yerinden kanama, K vi- jiktir. Nedenleri arasında öncelikli olarak sepsis,
tamini enjeksiyon yerinde hematom sık görülen preeklamptik anne bebekleri, DİK ve trombo-
bulgulardır. sitopeni sayılabilir. Konjenital TORCH enfek-
siyonları da yenidoğan bebeklerde trombosito-
Hemofili B: Faktör IX eksikliğine bağlıdır. Fak- peniye neden olurlar. Daha nadir olarak immün
tör IX, K vitaminine bağlı diğer faktörler gibi trombositopeniler de yenidoğandaki trombo-
erişkine göre sağlıklı yenidoğanda %50, pre- sitopeni nedenleridir. Annede trombositopeni
termlerde ise %35 düşüktür. varsa immün trombositopeni akla gelmelidir.
Edinsel koagülopatilerde ise en sık dissemine Kanama ile gelen bebekte ayırıcı tanı yapıldık-
intravasküler koagülopati (DİK) yer alır. DİK’te tan sonra tedavi etiyolojiye yöneliktir.
kanama, trombosit ve koagülasyon faktörlerin
tüketimine ikincil olarak ortaya çıkar. DİK’te
çok fazla trombin oluşur ve koagülasyon-fibri- 12. Hiperbilirubinemi
noliz dengesi bozulur. D-dimer oluşumu için
önce trombin etkisi ile fibrin oluşup daha sonra Hiperbilirubinemi, bilirubin metabolizmasının
parçalanması gerçekleştiği için D-Dimer’in yük- herhangi bir basamağında meydana gelen bo-
selmesi DİK tanısında daha özgündür. zukluk sonucu bilirubinin kanda yükselmesi ile 461
ortaya çıkan, yenidoğanların çoğunda görülen • Tam idrar tetkiki, idrar kültürü
ve çoğu kez hekimleri endişelendiren fizyolojik
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

• İdrarda redüktan madde (direk bilirubine-


ya da patolojik olabilen bir durumdur. misi varsa)
Serum bilirubin > 5 mg/dl olduğunda cilt sarı
görülür. Yenidoğan bebeklerde en sık olarak in- Fizyolojik Sarılığın Özellikleri
direkt hiperbilirubinemi tablosu mevcuttur. Ye-
• İlk 24 saatte görülmez.
nidoğan bebekler genellikle doğumdan sonraki
ikinci veya üçüncü günde sararırlar. Bilirubin • İndirekt bilirübin artışı nedeniyle meydana
metabolizması Şekil 1’de gösterilmektedir. gelir.
• Günde 5 mg/dl’ den fazla yükselmez.
• Term bebekte 1 hafta, preterm bebekte 2
hafta sürer.
• Term bebekte en fazla 12-13 mg/dl, pre-
term bebekte 15 g/dl’ye kadar yükselir, te-
davi gerektirmez.
• Patolojik Sarılık tanısı ve acil tedavi ihtiyacı
olan bebekler için özellikleri bilinmelidir.

Tablo 16. Yenidoğan sarılığında tanısal yaklaşım


Yenidoğanda indirekt hiperbilirubinemi nedenleri
A. Nonpatolojik indirekt hiperbilirubinemi
1. Yenidoğanın fizyolojik sarılığı
2. Anne sütü sarılığı
Şekil 1. Bilirubinin enterohepatik dolaşımı ve metabolizması.
B. Patolojik indirekt hiperbilirubinemi
1. Bilirubin yapımında artma
a. İzoimmünizasyon: Rh, ABO, Minör kan
Tanı grup uygunsuzluğu
b. Eritrosit enzim defektleri: G6PD, Piruvat
Sarılık şikayeti ile başvuran yenidoğan bebek- kinaz, Hekzokinaz eksikliği, Konjenital
lerde öncelikle kaç günlük olduğu sorgulanma- eritropoetik porfiriya
lı, aşağıdaki laboratuvar tetkikleri yapılmalı ve c. Eritrosit yapısal bozuklukları: Herediter
hiperbilirubineminin fizyolojik mi patolojik mi sferositoz, herediter eliptositoz, infantil
piknositoz
olduğu ya da direk veya indirek hiperbilirubine-
mi mi olduğu ayırdedilmelidir. d. H emoglobinopatiler: Alfa talasemi,
Gamma talasemi
• Total serum bilirubin seviyesi (direkt ve in- e. Vit K’a bağlı hemoliz
direkt bilirubin düzeyleri) Kan grubu, Rh f. Enfeksiyon: Bakteriyel, Viral, Protozoal
tayini, Coombs (bebek ve annede) g. Kan sekestrasyonu: Subdural hematom,
• Kan yayması (eritrosit morfolojisi ve retikü- sefal hematom, hemanjiyom h. Polistemi
losit sayımı) Hemogram 2. Bilirubin temizlenmesinde azalma

• Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz, pirüvat ki- a. Gilbert sendromu


naz enzim aktivitesi b. Criggler Najar sendromu
• Karaciğer fonksiyon testleri c. Lucey-Driscoll sendromu
d. Hipotiroidi
462
• Tiroid fonksiyon testleri
Konu 1

• Başlama zamanı doğumdan sonraki ilk 24 dir. Kan beyin bariyeri bozulduğunda albumine
saat içinde olan bebekler bağlı bilirubin de toksiktir.

Yenidoğan Acilleri
• Bilirubin fototerapi seviyelerinin üzerinde
olması Bilirubin ensefalopatisi olan bir bebek nasıl
• Bilirubin artış hızı > 0.5 mg/dl/saat olması fark edilir?
• Eşlik eden başka bir hastalık bulgusunun • Bebek çok sarıdır
(Kusma, letarji, yetersiz beslenme, ağırlık
• Kandaki bilirubin düzeyi çok yüksektir
kaybı) olması
• Sarılığın term bebekte 7 gün, preterm be- • Bebek başlangıçta letarjik, hipotoniktir, ağ-
bekte 15 günden fazla sürmesi patolojik laması zayıf, Moro refleksi zayıf ve beslen-
sarılığı düşündürür. mesi iyi değildir
• Risk Altındaki Bebekler: Bazı bebeklerde • Daha sonra bebek uyanık ve huzursuz olur
hiperbilirubinemi riski daha fazladır. İyi bir • Tiz sesli ağlar
öykü ve fizik muayene ile bu bebekler tah-
min edilebilir ve yakından izlenebilir. • Opistotonus ve konvülziyonlar görülebilir
• Yenidoğan döneminde ağır sarılık geçiren
kardeş öyküsü Kernikterusun kronik komplikasyonları:
• Anne kan grubu “O” olan kan grubu A • Atetozis
veya B olan bebekler
• Sensoriyal sağırlık
• Anne kan grubu “Rh (-)” olan bebekler
• Preterm bebekler • Mental retardasyon, entelektüel gerilik
• Septik bebekler
• Sefal hematom oluşumuna neden olabilecek
doğum travmasına maruz kalan bebekler Tedavi
Bilirubin değeri ve doğum ağırlığına göre tedavi
Anne Sütü Sarılığı gerekliliği ve şekline (fototerapi veya kan deği-
şimi tedavileri) karar verilir. Tablo 17’de foto-
Fizyolojik sarılığın uzamış halidir. Anne sü- terapi ve kan değişimi sınırları verilmiştir. Ör-
tünde bilirubinin enterohepatik dolaşımını neğin doğum ağırlığı 1600 gr olan bir bebeğin
artıran faktörler [(3(α)20(β), pregnandiol, doğumunun 5. gününde fototerapi sınırının 10
β-glukuronidaz] etyolojide rol oynar. Bilirubin mg/dl, kan değişimi sınırının 17 mg/dl olduğu
düzeyleri 6-14. günler arasında en yüksek dü- görülmektedir. Eğer bu bebeğin 5.günde bili-
zeyine ulaşır. Total serum bilirubini 12-20 mg/ rubin değeri 19 mg/dl ise hastaya kan değişimi
dL’ye ulaşır. Tanı konusunda şüphe varsa anne yapılmalıdır.
sütü 24-48 saat kesilerek bilirubin düzeyi izlene- Fototerapi: 4-6 ışık ünitesi, belli bir uzaklıkta,
bilir (günde 3 mg/dL azalması gerekir). Ancak bebeğin gözleri kapatılarak bebeğe uygulanır.
anne sütünün kesilmesi hem bebekler, hem de Bilirubinin suda çözünen formlara dönüşerek
anne açısından sıkıntılı bir durumdur. Anne sü- idrar ve gaita ile atılmasını sağlar ve bu şekilde
tüne bağlı sarılık 3 ay sürebilir. bilirubin düzeylerini düşürür.
Kan Değişimi: Bebeğin kanının vericinin kanı
Bilirubin Ensefalopatisi ile değiştirilmesidir. Girişimsel bir işlem olması
ve transfüzyon komplikasyonlarının olması ne-
Hiperbilirubinemi komplikasyonları içinde en deniyle riskli bir işlemdir. Gereken durumlarda
önemlisi beyin toksisitesi (bilirubin ensefalopa- kullanılacak kan grupları aşağıdaki Tablolara 18,
tisi)dir. Serbest bilirubin beyinde toksik etkili- 19 göre seçilir. 463
Tablo 17. Fototerapi ve kan değişimi sınırlaması
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Bilirubin Düzeyi (mg/dl)


24-48 st Fototerapi 49-72 st Fototerapi >72 st Fototerapi
Doğum Ağırlığı
(kan değişimi) (kan değişimi) (kan değişimi)
<1000 gr 4 (10) 5 (11) 6 (12)
1001-1500 gr 5 (12) 7 (14) 8 (16)
1501-2000 gr 7 (15) 9 (16) 10 (17)
2001-2500 gr 8 (17) 12 (18) 14 (19)
>2500 gr 12 (20) 15 (23) 17 (25)

Fenobarbital: Uzamış sarılık (term bebeklerde 13. Yenidoğanda Ağrı ve Tedavisi


2 haftadan uzun, pretermlerde 3 haftadan uzun
süren) tedavisinde fenobarbital (3-5 mg/kg iki 20 yıl kadar önce yenidoğan bebeklerin ağrıyı
doza bölerek, toplam 5-7 gün) kullanılabilir. hissedemedikleri, ağrının yenidoğanı olumsuz
etkilemediği sanılmaktaydı. Oysa 1980’den
sonra yapılan çalışmalarda hem matür, hem de
Tablo 18. ABO uygunsuzluğunda kan değişiminde prematüre bebeklerin ağrı ve stresi algılayabil-
kullanılacak kan grupları dikleri, ağrının intrauterin dönemde bile his-
Anne Bebek 1. seçenek 2. seçenek sedilebildiği, yenidoğan bebekte fizyolojik ve
O A, B O YOK metabolik olumsuz etkilerin olabileceği ve be-
beklerin ağrıyı hatırlayabildikleri gösterilmiştir.
A B O B
Bu nedenle tüm yenidoğanların bakımı ve teda-
B A O A visi sırasında ağrının önlenmesi ve yeterli şekilde
A AB A O tedavi edilmesi gerekir.
B AB B O

Tablo 19. Rh uygunsuzluğunda kan değişiminde kullanılacak kan grupları


Anne Bebek 1. seçenek 2. seçenek 3. seçenek
A Rh(-) A Rh(+) A Rh(-) O Rh(-) YOK
B Rh(-) B Rh(+) B Rh(-) O Rh(-) YOK
AB Rh(-) B Rh(+) B Rh(-) O Rh(-) YOK
AB Rh(-) A Rh(+) A Rh(-) O Rh(-) YOK
AB Rh(-) AB Rh(+) AB Rh(-) A Rh (-), B Rh(-) O Rh(-)
O Rh(-) O Rh(+) O Rh(-) YOK YOK
O Rh(-) A Rh(+), B Rh(+) O Rh(-) Bebeğin Kan Grubu, Rh(-) YOK
A Rh(-) AB Rh(+) A Rh(-) O Rh(-) AB Rh(-)
B Rh(-) AB Rh(+) B Rh(-) O Rh(-) AB Rh(-)
A Rh(-) B Rh(+) O Rh(-) B Rh(-) YOK
464 B Rh(-) A Rh(+) O Rh(-) A Rh(-) YOK
Konu 1

Yenidoğanda Ağrının Değerlendirilmesi Tablo 20, 22’de ağrı ve sedasyon değerlendirme


skalaları verilmiştir. Her klinik hangi skalayı

Yenidoğan Acilleri
Bebekler kendileri ifade edemedikleri için ağrı- kullanacağını hastalarının durumu ve çalışan sa-
nın değerlendirilmesi zordur. Ağrının değerlen- yısını göz önüne alarak belirleyebilir.
dirilmesi için geliştirilen çoğu skala akut ağrının
değerlendirilmesi (örneğin topuktan kan alma Yenidoğanda Ağrının Tedavisi
sırasında gelişen ağrı) için geliştirilmiştir. Yeni-
doğan Yoğun Bakım Üniteleri’nde en sık kulla- Genel olarak;
nılan ağrı skalaları PIPP (Premature Infant Pain
Profile), NIPS (Neonatal Infant Pain Scale), 1. Rahatsız edici ağrılı işlemler azaltılmalıdır.
NFCS (Neonatal Face Coding System), CRIES 2. Ağrılı herhangi bir işlemde analjezik kulla-
ve FLACC skalalarıdır. Sedasyonu değerlendir- nılmalıdır.
mek için ise COMFORT skalası kullanılabilir. 3. Ağrıyı azaltmada non-farmakolojik ve/ veya
Bu skalalar ya tek yönlü (tek bir parametreyi farmakolojik işlemler kullanılmalıdır.
değerlendiren) ya da çok yönlü (fizyolojik, dav- 4. Tablolarda YYBÜ’de ağrıya neden olan iş-
ranışsal ve bunlarla ilgili parametreler) paramet- lemlerde izlenebilecek tedaviler ve ilaç doz-
releri değerlendiren skalalardır. ları özet olarak yazılmıştır.
Davranışsal değişiklikler arasında vokalizasyon-
lar (ağlama, inleme), yüz ifadeleri (yüz buruş- Özel İşlemlerde Analjezi
turma, kaş ve alında kırışmalar, gözleri sıkma), 1. Basamak: Tüm yenidoğanlara elektif bir ağrı-
vücut hareketleri (genel duruş, kol/bacakta çe- lı işlem sırasında ağrı kesici uygulanmalıdır. Ön-
kilmeler, kuvvetli darbeler, çırpınma) ve tonusta celikle non-farmakolojik yöntemler kullanılma-
değişiklikler (tonusta artma veya azalma) olabilir. lıdır. Nonfarmakolojik yöntemler farmakolojik
yöntemlerle beraber kullanıldığında daha etki-
Fizyolojik değişiklikler arasında kan basıncında
lidir. Bazen ilaç dozlarının azaltılmasını sağlaya-
artış, intrakraniyal basınç artışı, solunum hızı ve
bilir. Nonfarmakolojik yöntemler arasında em-
çabasında artış, solunum derinliğinde değişiklik-
zirmek, emzik vermek, oral sukroz, glikoz, anne
ler (örn.azalma), oksijenasyonda azalma, oksijen sütü vermek, kundaklamak, kucağa almak, kan-
gereksiniminde artış görülebilir. Ayrıca ağrıya guru bakımı yapmak, bebeğe dokunmak, masaj,
yanıt olarak plazma renin aktivitesinde, kate- şarkı ile duygusal doyum yaratmak sayılabilir.
kolamin düzeylerinde, kortizol düzeyinde artış;
insulin düzeylerinde ise azalma gözlenir. Ancak 2. Basamak: Topikal anestezikler (topikal lido-
skalalarda ağrı değerlendirilirken değerlendirme kain, lidokainprilokain krem, tetrakain jel gibi).
kişiden kişiye değişebilir, ayrıca bebek nörolojik Bunlardan en sık kullanılanı EMLA (%2.5 li-
olarak etkilenmişse ağrı yanıtı az olabilir, dola- dokain, %2.5 prilokain karışımı) kremdir.
yısı ile bebeğin ağrı skoru yanlış düşük olabilir. EMLA’nın venöz kan alma sırasında, arteriyel
Uzun süreli ağrılarda (örn. nekrotizan entero- kan alma sırasında, sünnet sırasında, lumber
kolit, menenjit, osteomiyelit gibi) bu skalaların ponksiyon yaparken ağrıyı azalttığı ancak to-
güvenilirliği de tartışmalıdır. Zira devamlı ağrı puktan kan alma sırasında gelişen ağrıyı azalt-
durumunda bebekler pasif hale geçerler, vücut madığı gösterilmiştir. Etkili olabilmesi için iş-
lemden 45-60 dakika önce işlem yapılacak alana
hareketleri kısıtlıdır veya hiç yoktur, yüz ifade-
1-2 gr EMLA krem sürülmesi gerekir.
sizdir, kalp hızı değişkenlikleri azalmış, oksijen
tüketimleri azalmıştır. Bu bebeklerde EDIN 3. Basamak: %1’lik lidokain 0.5 ml/kg veya
Skalası kullanılabilir. Tüm bu dezavantajlarına %2’lik lidokain 0.25 ml/kg s.c.uygulanabilir. Ye-
rağmen Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde iz- nidoğan bebekte epinefrinli lidokain solusyonları
lenen ve invazif işlemlere maruz kalan bebekler nekroz ve aritmi riskleri açısından kullanılmama-
her 4 saatte bir ve her ağrılı işlem öncesi mutlaka lıdır. Önerilen maksimum lidokain dozu %0.5
değerlendirilmeli, ağrı skorları hesaplanmalıdır. veya %1’lik solusyondan 3-5 mg/kg’dır. 465
Tablo 20.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

PIPS, Prematüre Bebek Ağrı Ölçme Skalası


0 1 2 3
32 hafta-35 hafta 6 28 hafta-31
Gebelik Yaşı ≥ 36 hafta < 28 hafta
günlük hafta 6 günlük
Davranışsal Durum Aktif/uyanık, Sakin/ uyanık Aktif/uyuyor Sakin/uyuyor
(Bebek 15 sn gözler açık, yüz gözler, açık, yüz gözler kapalı, yüz gözler kapalı, yüz
izlenmeli) hareketle var hareketleri yok hareketleri var hareketleri yok
Maksimum Kalp
Atım hızı (son
Dakikada 0-4 atım Dakikada 5-14 Dakikada 15-24 Dakikadaki atım
8 st’e bakılmalı
artış atım artış atım artış 25 ve üzeri
ve bebek 30 sn
izlenmeli
Minimum oksijen
saturasyonu (son
%7.5 ve daha fazla
8 st’e bakılmalı %2.4 azalma %2.5-%4.9 azalma %5-%7 azalma
azalma
ve bebek 30 sn
izlenmeli
Yok (zamanın En az (Zamanın Orta (Zamanın En çok (Zamanın
Alnını kırıştırma
%9≥) % 10-39) % 40-69) % 70 ≤)
Yok (Zamanın En az (Zamanın Orta (Zamanın En çok (Zamanın
Gözlerini kısma
% 9 ≥) % 10-39) % 40-69) % 70 ≤)
Burun kanatlarında Yok (Zamanın En az (Zamanın Orta (Zamanın En çok (Zamanın
genişleme % 9 ≥) % 10-39) % 40-69) % 70 ≤)
Total skor
*Total skor: min:0, max:21 olup puan arttıkça ağrının fazla olduğunu gösterir (<6 ağrı yok, hafif ağrı; 7-12, non-farmakolojik
yöntem yeterli; >12 orta-ciddi ağrı, ek farmakolojik tedavi akla gelmeli).
Stevens B Johnston C et al. Premature Infant Pain Profile: Development and initial validation. Clinical Journal of Pain.
1996;12:13-22,

Tablo 21.
NIPS, Yenidoğan Bebek Ağrı Skalası
0 1 2
Yüz ifadesi Rahat Yüz buruşturma
Genel Gergin yüz kasları,
Sakin yüz, doğal ifade
görünüm kırışık alın ve çene
Çığlık, feryat, yüksek
Ağlama Sessiz, ağlamıyor Hafif inilti, aralıklı ağlama sesli sürekli ağlama

Değişken, düzensiz, her zaman-


Solunum şekli Her zamanki alışılmış solunumu
kinden hızlı solunum, iç çekme
Kas rijiditesi yok, sıklıkla gelişi- Gergin, düz kollar, sert ve/ veya
Kollar
güzel kol hareketleri hızlı ekstansiyon/ fleksiyon
Kas rijiditesi yok, sıklıkla gelişi- Gergin, düz kollar, sert ve/ veya
Bacaklar
güzel kol hareketleri hızlı ekstansiyon/ fleksiyon
Sessiz, huzurlu, uyuyor ve/veya Canlı, huzursuz ve
Uyanıklık hali
sakin sakinleştirilemiyor
Total skor
Total skor 0-8 arasında değişir. Skor ne kadar yüksek ise ağrı o denli fazladır (0-2: ağrı yok veya hafif ağrı, 3-4: hafif- orta, >4: ağrı
466 fazla) . Lawrence J, Alcock D, McGrath P, et al. The development of a tool to assess neonatal pain. Neonatal Netw 1993;12:59.
Konu 1

Tablo 22.

Yenidoğan Acilleri
NFCS, Yenidoğan Yüz Kodlama Sistemi
Yüz ifadesi Varsa 1 Yoksa 0
Alın/kaş Kaşlarda şişkinlik
Gözler Gözleri kısarak kapamak
Nazolabiyal oluk Oluğun burun kenarından ağız köşesine dek belirginleşmesi
Dudaklar Herhangi bir şekilde açmak
Ağzın vertikal Çeninin aşağı hareketi ile birlikte dudak
gerginleştirilmesi köşesindeki açının vertikal hale gelmesi
Ağzın horizontal
Dudak köşesindeki açının horizontal hale gelmesi
gerginleştirilmesi
Çene Çenede titremelerin olması
Dudakların şekli Dudakların ‘O’ şeklini alması
Dil gerginliği Dilin kenarlarının belirginleşip dilin gerilmesi
Maksimum skor 9’dur. Skor ne kadar fazla ise ağrı o kadar fazladır. Grunau RVE, Craig KD. Pain expression in neonates:
facial action and cry. Pain 1987;28:395-410.

4. Basamak: Asetaminofen (6-8 saat aralıklarla sında ilk 1 saat içinde 100-150 mcg/kg infüzyon
oral 10-15 mg/kg/doz veya rektal 20-25 mg/kg/ yükleme yapılıp, 10-20 mcg/kg/saat dozunda
doz). Hem matür hem de prematüre bebeklerde devamlı infüzyon şeklinde idame ettirilebilir.
hafif-orta derecede ağrı veren işlemlerde ve pos- Uygulama sırasında solunum ve kardiyovaskü-
toperatif dönemde kullanılabilir. Klirensi daha ler parametreler yakından takip edilmelidir. Yarı
büyük çocuklara göre daha yavaştır. Bu nedenle ömrü yaklaşık 9 saattir. Yan etkileri düzeltmek
oral dozu daha az sıklıkla verilir. Gestasyon yaşı amacı ile narkotik antagonist olan nalokson bu-
32 hafta olan bebeklerde maksimum 60 mg/kg,
lundurulmalıdır (0.01 mg/kg-0.1 mg/kg dozda
28-32 hafta olan bebeklerde 40 mg/kg verilir.
i.v. yoldan yapılır). Abdominal distansiyon, bar-
Ancak bu dozlar antipiretik dozlar ile yapılan
çalışmalar sonucu elde edilen sonuçlar olup ağrı sak seslerinde azalma ve idrar retansiyonu olabi-
kesici dozları ile ilgili çalışmalar değildir. Yeni- lir. Uzun süreli tedavide ilacın aniden kesilmesi
doğan bebeklerde intravenöz asetaminofen kul- sonucu çekilme belirtileri (MSS: huzursuzluk,
lanımı ile ilgili çalışmalarda nadiren hepatik veya sürekli uyanıklık, tremor, hipertonisite, yüksek
renal toksisiteye neden olduğu gösterilmiştir. perdeli ağlama, hava geçirme, canlı refleksler,
terlemede artış, GİS: emmede azalma, kusma,
Yenidoğanlarda non steroid antiinflamatuvar reflü, sulu gayta, dehidratasyon, otonomik: ateş,
ilaçlar (NSAİ) olası yan etkilerinden dolayı pek
ısı dengesizlikleri, takipne gibi) gelişebilir, eğer
kullanılmamaktadır.
hasta 1 haftadan uzun süredir morfin infüzyo-
5. Basamak: Orta-ağır derecedeki ağrılarda kulla- nunda ise ilaç her gün %10 azaltılacak şekilde
nılan en etkili ilaçlar opioidlerdir. Hem analjezik yavaş yavaş kesilmelidir.
hem de sedatif etkileri vardır. En sık fentanil ve
morfin kullanılmaktadır. Her ikisi de devamlı in- Fentanil hızlı etki eden hemodinamik etkileri
füzyon şeklinde veya aralıklı olarak kullanılabilir. az olan bir opioidtir. Morfine göre 50-100 kat
daha potenttir. Yağda emilimi yüksektir bu ne-
Morfin doz başına 50-100 mcg/kg (i.v. verildi- denle MSS’e geçişi çok hızlıdır. Yağ dokusundan
ğinde en az 5 dakika içinde yapılmak üzere) i.v., tekrar salınım olup solunum depresyonu geliş-
s.c. veya i.m.yapılabilir. Devamlı infüzyon sıra- tirebilir. Yarı ömrü 1-15 saat kadardır. Sedas- 467
yon ve analjezik etki, doz başına 0.5-4 mcg/kg Yan etkiler: Özellikle narkotiklerle kullanıl-
intravenöz yavaş puşe ile sağlanabilir. Gerekti- dığında veya hızlı infüzyon yapıldığında hipo-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ğinde (genellikle 2-4 saatte bir) tekrarlanabilir. tansiyon ve solunum depresyonu gelişebilir.
İnfüzyon dozu ise 1-5 mcg/kg/saat’tir. Devamlı Devamlı infüzyon yapılan prematüre bebeklerin
infüzyon yapılan bebeklerde hızlı tolerans geli- %8’inde konvülziyona benzer miyoklonik hare-
şebilir. Yan etkiler: Uygulama sırasında solunum ketler gözlenmiştir.
ve kardiyovasküler sistem yakından izlenmelidir.
6. Basamak: Derin sedoanaljezi için fentanil
Hastalarda abdominal distansiyon, barsak sesle-
i.v. infüzyon şeklinde 2-4 mcg/kg dozunda veya
rinde azalma ve kas rijiditesi gelişebilir. Yüksek
morfin 50-100 mcgr/kg ve midazolom 50-100
doz (2.2-6.5 µgr/kg/doz) fentanil uygulanan
mcg/kg dozunda, ketamin 1-2 mg/kg veya tiyo-
yenidoğanların %4’ünde laringospazm gelişebi-
pental sodyum 2 mg/kg dozda uygulanabilir.
lir. Bu durumda bebek entübe edilemeyebilir ve
göğsü havalandırılamayabilir. Acilen nalokson
uygulaması yapılmalıdır. 5 günden uzun kulla- Sonuç
nımda ilaç aniden kesildiğinde çekilme semp-
tomları gelişebilir, uzun süreli kullanımda ilaç Yenidoğan bebekler en az erişkinler kadar ağrı
yavaş yavaş kesilmelidir. hissederler ayrıca Yenidoğan Yoğun Bakım Üni-
tesi’ndeki (YYBÜ) bebekler daha çok ağrı du-
Sedatif ilaçlar: Benzodiazepinler, barbitüratlar yarlar. Ancak ağrı kesicileri rutin kullanmak
ve kloralhidrat en sık kullanılan sedatiflerdendir. gerekli değildir. Ağrı konusunda tüm personelin
Sedatiflerin analjezik özellikleri yoktur. Sedasyon, eğitilmesi gerekir. Tüm YYBÜ’lerde bir ağrı ve
anksiyolizis, kas gevşekliği ve amnezi sağlarlar. sedasyon protokolü oluşturulmalıdır. Ağrı ve
sedasyon skalaları bebeğin altıncı vital bulgusu
Midazolam: Sedatif/hipnotik bir ilaçtır. Ayrıca olmalıdır ve rutin olarak 4 saat aralıklarla ölçül-
antikonvülzan olarak da kullanılabilir. 26 saat melidir. Ağrılı işlemler azaltılmalı, gerekli olup
etkilidir. Yarı ömrü term bebeklerde 4-6 saat olmadığı daima sorgulanmalıdır. Tetkikler grup-
olup, prematürelerde veya karaciğer yetmezliği landırılmalı ve mümkünse bir arada yapılmalıdır.
olan bebeklerde 22 saate dek uzayabilir. Her türlü işlem mümkünse bebek uyanıkken ya-
pılmalı, bebeğin uykusu bölünmemelidir. İşlem
I.V. uygulama: Doz başına 0.050.15 mg/kg en
öncesinde, işlem sırasında ve sonrasında bebek
az 5 dakika içinde i.v. yapılır. Her 24 saatte bir
ılık havlulara sarılmalıdır. Ağrı skoru değerlen-
tekrarlanabilir. Ayrıca intramusküler yoldan uy-
dirilmelidir. Bebek ses ve ışıktan korunmalıdır.
gulanabilir.
Ağrılı işlem sırasında bebek mümkünse anne
Devamlı infüzyon: 0.01-0.06 mg/kg/saat do- kucağında olmalıdır. Bebek stabil olur olmaz
zunda i.v. devamlı infüzyon şeklinde uygulana- kanguru bakımı da verilmeye başlanmalıdır. İş-
bilir. Birkaç gün sonra tolerans geliştiği için veya lemler deneyimli kişiler tarafından yapılmalıdır.
klirensi arttığı için doz artışı yapmak gerekebilir. PIPS (Prematüre Bebek Ağrı Ölçme Skalası):
İntranazal uygulama: 0.2-0.3 mg/kg/doz yapı- Her şiftte en az bir kere ölçüm yapılmalıdır.
lır. Burunda yanma hissi oluşturabilir. Ayrıca ağrılı bir işlem öncesi ve sonrasında veya
bir analjezik verildiğinde etkisini gözlemek için
Dilaltı uygulama: 0.2 mg/kg/doz uygulanır. uygulanır. Davranışsal durum (uyanıklılık, alnı
Acı olduğu için meyve suyu, tatlı bir şurup içine kırıştırma, gözleri kısma, burun kanatlarında ge-
konularak verilmelidir. İntranazal ve dilaltı uy- nişleme) için hasta ağrılı bir işlem öncesi/sonrası
gulamada biyoyararlanım %50’dir. 15 saniye boyunca izlenir ve skorlama yapılır.
Kalp hızı ve saturasyon not edilir. Ağrılı işlem
Oral uygulama: 0.25 mg/kg/doz başına verilir. sonrası 30 saniye süre ile izlenerek son 8 saatteki
Biyoyararlanım %36 kadardır. kalp hızı ve saturasyona göre puan verilir.
468
Konu 1

14. Yenidoğan Nakli • Ciddi yineleyen apne ve/veya bradikardi


• Ağır konjenital anomaliler

Yenidoğan Acilleri
Yenidoğan nakli; hasta ve durumu kritik bir ye-
• Ağır perinatal asfiksi
nidoğanın izlem, bakım ve tedavisinin yapılabil-
mesi için 1. ya da 2. düzey bir merkezden 3. ya • Doğum haftası<30 GH veya doğum ağırlı-
da 4. düzey bir merkeze taşınması, tedavisinin ğı<1000 gram olan prematüreler
tamamlanmasından sonra da bu üst merkezler- • Kan değişimi gereksinimi olan durumlar ve
den geldiği merkeze geri götürülmesi işlemidir. ciddi hematolojik bozukluklar
• Yoğun bakım ve kompleks tedavi gerektiren
Yenidoğanın naklini yapan merkezin yenido-
diğer durumlar
ğan bebeğin nakli sırasında ısı, beslenme, sıvı
ve oksijen gereksinimlerini karşılaması gerekir.
Bunlar göz önüne alınınca en iyi nakil şeklinin Nakil Edilecek Yenidoğanda
anne karnında nakil olduğunun savunulması ve Stabilizasyon Kriterleri
yenidoğan nakli kavramının perinatal transport
kapsamı içinde ele alınması daha akılcı olacaktır. • Siyanoz yok (siyanotik kalp hastalığı yoksa)
Ancak yenidoğanın prenatal transferinin her za- • Yeterli hava yolu açıklığı sağlanmış olmalı
man gerçekleşmesi olası değildir. • Vücut ısısı normal (aksiler: 36,5°C; rektal:
37,5°C)
Anne ve bebeğe yoğun bakım verebilecek bir
merkezde doğan bebekler, diğer bir deyişle içer- • Kalp hızı normal (120-160/dakika)
de doğan bebekler ile dışarıda yani medikal, cer- • Kan basıncı flaş yöntemi ile 25-35
rahi acil bakım için ileri merkeze nakil yapılacak mmHg’nin üzerinde
bebeklerin mortaliteleri ve morbiditeleri karşılaş- • Kan şekeri >40-50 mg/dl
tırıldığında içeride doğanların daha iyi olduğu • Kan pH >7,30 olmalı
görülecektir. YYBÜ’nin bulunduğu bir merkezin • Metabolik bozukluklar düzeltilmiş olmalı
dışında doğan ve nakil gerektiren bu bebeklerin
• Özel sorunlar düzeltilmiş olmalı
nakillerinin de uygun şartlarda ve hızlı yapılması
onların ölüm ve sakatlanma oranını azaltır.
Nakledilen Bebekle Birlikte
Nakil öncesi bebek mutlaka stabil olmalıdır. Gönderilmesi Gereken Bilgi ve Belgeler
Stabil olmayan veya gönderilen merkezin onayı
olmadan bebek kesinlikle yola çıkarılmamalıdır. • Hastanın kimlik bilgileri (ad, soyadı, do-
Bu durumda ancak bebeğin ölüm adresi değiş- ğum tarihi ve saati)
tirilmiş olur. Transportun etik ve kanuni yönle- • Anne baba adı, soyadı
ri unutulmamalı, mümkünse aile fertleri nakle
eşlik etmelidir. Transport sırasında bebek yeni- • Perinatal özellikler (doğum şekli, ağırlığı,
doğan transport küvözlerinde taşınmalı, hipo- haftası, Apgar skoru, annenin bilinen has-
termi, hipoksemi ve hipogliseminin önlenmesi talıkları)
ve sıvı gereksiniminin karşılanması için gerekli • Vital bulgular
önlemler alınmalıdır. Ülkemizde transport göre- • Labaratuvar çalışmaları
vini 112 Acil Servis yapmaktadır.
• Damar yolundan verilen sıvı ve tedaviler
• Radyolojik incelemeler
3. veya 4. Düzey Neonatal Yoğun
Bakım Ünitesine Nakil Endikasyonları Geri Transport: Üçüncü düzey yenidoğan
sağlığı hizmeti veren yenidoğan yoğun bakım
• Ağır solunum yetmezliği (uzun süreli me- ünitelerinin en önemli sorunlarından biri aşırı
kanik ventilasyon ihtiyacı, persistan pulmo- ve devamlı doluluktur. Bu sorunu çözmenin en
ner hipertansiyon) iyi yolu, yoğun bakım süreci tamamlanmış ama 469
hala hastanede yatması gereken yenidoğanların
geldikleri merkezlere veya daha alt düzeydeki bulguların stabil hale getirilmesi gerekir.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Transport sırasında transport küvöz kul-


bakım merkezlerine gönderilmeleridir.
lanılmalı, bebeğin hipotermiye girmesi
Buna geri transport denir ve yararları şöyle sıra- önlenmelidir.
lanabilir: * Yenidoğan bebeğin hipotermiye ve hi-
poglisemiye girmesi önlenmelidir.
• Gerçek yoğun bakım gerektiren yenidoğan- * Ateş yenidoğan bebeklerde çok önemlidir.
lar için yatak açılır Enfeksiyöz nedenler mutlaka dışlanmalı,
• Daha alt düzey merkezlerin bu hastaların neden bulunmadan bebek acil servisten
bakımı konusunda deneyimlerini arttırır. gönderilmemeli ve gerekirse tekrar çağı-
rılarak değerlendirilmelidir.
• Merkezler arasındaki ilişkiyi geliştirir. * Ağrılı bir işlem yapılacaksa non-
• Sağlık hizmetinin maliyetini azaltır. farmakolojik (emzik vermek, sarmalamak
gibi) ve gerekirse farmakolojik (analje-
Yenidoğan bebeklerin transportu çoğunlukla ka- zikler) yöntemler akılda olmalıdır. Yeni-
rayolu ile yapılmaktadır, ancak son yıllarda artan doğan bebeklerin de erişkinler gibi ağrı
helikopterler ile hava yolu da kullanılmaya baş- duyabildikleri unutulmamalıdır.
lanmıştır. Yurt dışında nakli sağlayan özel trans-
port ekipleri mevcuttur. Etkili bir neonatal nakli
Kaynaklar
için her ülke coğrafi koşullara ve nüfus dağılımı
özelliklerine göre kendisine ait bir program oluş- 1. Nelson Textbook of Pediatrics. Behrman RE,
turmalı ve her bölge ve şehir için organizasyon- Kliegman RM, Jenson HB (editörler). Saunders,
17. Baskı, 2004, Philadelphia.
lar yapılmalıdır.
2. Neonatoloji. Yurdakök M, Erdem G (editörler).
1.Baskı, 2004, Ankara.

Özet 3. Neonatology, Management, Procedures, On-


call problems, Diseases and Drugs. Gomella TL,
* Ülkemizde her yıl yaklaşık 1.200.000 be- (editörler). Lange Medical Books/ McGrawHill,
bek doğmakta ve her 1000 bebeğin 17’si 5.Baskı, 2004, New York.
1 yaşına gelmeden ölmektedir. Bebek 4. Neonatal Resusitasyon Programı Kurs Kitabı,
ölümlerinin üçte ikisi yenidoğan döne- Sağlık Bakanlığı Yayını, 2008.
minde olup, yenidoğan ölümlerinin çoğu 5. Assesment of Neonatal Pain. Prevention and
ilk bir haftada olmaktadır. Bu nedenle ye- treatment of Neonatal Pain. http://www.upto-
nidoğan dönemi çok önemlidir. date. com/online/content/search.do.
* Yenidoğan bebeğin doğumunda ileri 6. Neonatology Pathophysiology and Manage-
düzeyde canlandırma (entübasyon, ilaç ment of the Newborn. Avery G, Fletcher MA,
uygulaması) yapabilecek en az bir sağlık MacDonald MG (editörler). 5. Baskı, A Wolters
personelinin olması gerekmektedir. Kluwer Company, 1999, Philadelphia.
* Yüksek riskli bebeklerin belirlenmesi 7. Textbook of Neonatology. Rennie JM, Rober-
mortalite ve morbiditenin azaltılması açı- ton NRC (editörler). 4. Baskı, Churchill Living-
sından çok önemlidir. stone, Edinburg, 2005.

* En iyi transport anne karnında yapı- 8. Yapıcıoğu H. Yenidoğanda solunum sıkıntısı


ve Yenidoğanda enfeksiyon hastalıklar. Çocuk
lan (inutero) transporttur. Ancak bebek
Sağlığı ve Hastalıkları Ders Notları (Cilt I). Çu-
doğmuşsa nakil öncesi mutlaka vital kurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları No:
27 2002.
470
Konu 2

ÇOCUKLARDA TEMEL YAŞAM DESTEĞİ

Dr. Hayri Levent Yılmaz, Dr. Metin Karaböcüoğlu

Temel yaşam desteği alması gerekenlerin çoğu öğretmenler gibi çocukla birlikte olanların te-
hastane dışındaki çocuklardır ve bu hastalara za- mel yaşam desteği eğitimini almaları gereklidir.
man kaybetmeksizin girişimde bulunulması ya- Özellikle “süreğen hastalıklı çocuk” sahibi kişi-
şam kurtarıcı olacaktır. Çocuk nüfusun çok fazla ler bu eğitimi almalıdır. Çocuklarda ileri yaşam
olduğu ülkemizde Temel Yaşam Desteği henüz desteği kursunu ise; bebek ve çocuk bakımı ile
istenilen düzeye ulaştırılamamıştır. Bebek ve ilgili olan tüm hastane ve hastane öncesi sağlık
çocukların canlandırma eğitimlerine geniş halk personelinin alması gerekmektedir.(1)
kesiminin katılımı gereklidir. Yaşam desteği bir-
birini izleyen bileşenlerden oluşur. En öncelikli Çocuk acil servisleri de yaşam desteği gerektire-
olan bileşen çocukların her türlü kazaya neden cek hastaların sıklıkla getirildikleri birimlerdir.
olabilecek tehlikelere karşı korunmaları ve kaza Bu tip olgularda yapılması gereken acil değer-
olasılığını artıran tehlike etmenlerinin azaltıl- lendirme Şekil 2’de, birincil değerlendirmede ilk
masıdır. Tüm önlemlere karşın yaşam desteği dakika içinde odaklanılacak bulgular ise Tablo
gereksinimi olduğunda, temel yaşam desteğine 1’de özetlenmiştir.(1)
başlanılmalı ve 112 acil sistemi aranmalıdır. Acil
Solunumu olmayan ve nabzı alınamayan çocuk
sağlık sistemi ile gelen ekip, gereksinimi olan
hastaların gidişatı kötü iken (yaşamda kalma
çocuklara Yaşam Desteği uygulamalarına başla-
%4-16), sadece solunumu duranlarda gidişat
yarak, bir sağlık kurumuna naklini sağlar, destek
genellikle daha iyidir (%75-97).(2) Solunum ve
sağlık kurumunda devam ettirilir ve canlan-
kalp işlevleri bozulmadan önce hastaya müda-
dırma sonrası bakım yapılır. Hastane öncesi ve
hale etmek çok önemlidir. Taşipne, çekilmeler,
hastanede uygulanması gerekli yaşam kurtarma
burun kanadı solunumu, stridor, hışıltı, bra-
zinciri Şekil 1’de olduğu gibi planlanmalıdır.(1)
dipne, hipopne, yüzeyel solunum, gasping (iç
Hastane dışında gerçekleşen kalp solunum çekme) tarzı solunum ve siyanozun, solunum
durması olaylarının çoğu ailelerin veya çocuk sıkıntısının ve gelişmekte olan solunum yeter-
bakımı ile ilgili olanların gözetiminde iken ger- sizliğinin işaretleri olduğunu bilerek erken dö-
çekleşir. Bu nedenle aileler, çocuk bakıcıları, nemde müdahale etmek gerekir. Yaşam desteği

Şekil 1. Yaşam kurtarma zinciri


gerekebilecek hastalar Tablo 2’de gösterilmiş- guları ile ilgilidir ve bu bulgulardaki normalden
tir.(1) Dolaşım bozukluğunu gösteren işaretler sapmaları fark etmek erken müdahale açısından
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ise kapiller geri dolum zamanının (KGDZ) 2 çok önemlidir.(1)


saniyeden daha uzun olması, ciltte solukluk,
soğukluk, terleme, bilinç değişikliği, idrar mik-
tarının azalması, nabız dolgunluğunda azalma, Temel Yaşam Desteği
taşipne ve taşikardidir. Şokun erken döneminde
kan basıncı normaldir. Nabız basıncı daralmış- Temel yaşam desteği hiçbir tıbbi malzeme ve/
tır ve bir süre sonra kan basıncı düşmeye başlar. veya ilaç kullanmaksızın kazazedenin hipoksiye
Çocukların içinde bulundukları acil durumların maruz kalmaması için yapılması gereken giri-
pek çoğu, yaşlarına göre değişen yaşamsal bul- şimlerdir. Hastanede yaptığımız ileri yaşam des-

Uyandırılabilirliğini değerlendir

Uyandırılabiliyor Uyandırılamıyor

Birincil değerlendirme Canlandırmaya başla

Airway / Hava yolunun açık tutulması


Breathing / Solunumun sağlanması
Circulation / Dolaşımın değerlendirilmesi
Disability / Kısa nörolojik değerlendirme
Exposure / Isı kontrolu ve baştan tırnağa inceleme

Yaşamı tehdit eden durum var mı?

Evet Hayır

Acil Girişimler İkincil Değerlendirme


Havayolu girişimleri Ayrıntılı öykü
Oksijen ve solunum desteği Ayrıntılı Muayene
Damar yolu ve şok tedavisi Laboratuvar tetkikleri
İzleme, değerlendirme Yeniden Değerlendirme
Orogastrik tüp Sorunlar Listesi

Kesin bakım

472 Şekil 2. Yaşam desteği gerektiren çocuğun acil değerlendirilmesi


Konu 2

teği olmasına rağmen ileri yaşam desteği doğru çocuklar için genelde benzerdir: Bilinci açık ve/
ve etkin yapılmış bir temel yaşam desteği üzerine veya normal solunumu olan hastada ABC (Ha-

Çocuklarda Temel Yaşam Desteği


oturtulduğunda ancak başarılı olabilmektedir.(1) vayolu-Solunum-Dolaşım), bilinci kapalı ve
solunumu olmayan veya gasping tarzı soluyan
Temel yaşam desteğinde en önemli ilke beynin bir hastada ise dolaşım öne çekilerek uygulanan
zarar görmesini önlemek veya zarar oranını ola- CAB yani C [Chest compression (Göğüs basısı)
bildiğince az tutmaktır. Hipoksiyi düzeltmek ve Circulation (Dolaşım)], A (airway) havayolu,
temel yaşam desteğinin önceliğidir. Temel ya- B (breathing) solunum kuralı çocuklarda da ge-
şam desteğindeki ilkeler hem erişkin, hem de çerlidir (Şekil 3).(2)

Hareket veya uyarılara yanıt yoksa, diğer kişi 112’ yi arayıp


yardım ve otomatik eksternal defibrilatör istesin

Tek kurtarıcı: ani kollapsa


şahit olmuşsa önce 112’yi
aramalı ve otomatik eksternal
defibrilatör istemeli

Yanıt yoksa nabzı kontrol et (en çok


10 sn içinde), nabız kesin var mı?

3 sn’de 1 soluk ver,


Nabız var Eğer, yeterli oksijen ve ventilasyona
rağmen kötü perfüzyonla birlikte nabız
< 60/dk ise göğüs basısına başla
Nabız var 2 dakikada bir nabzı kontrol et

Tek kurtarıcı: 30 bası, 2 soluk uygulamalı. Hızlı ve güçlü bası yapılmalı, 100 bası/dak, göğsün
normal yüksekliğine dönmesine izin verilmeli, bası araları en aza indirilmelidir.
Tek kurtarıcı: 30 bası, 2 soluk uygulamalı, İki kurtarıcı: 15 bası, 2 soluk uygulamalı

5 döngü veya 2 dk sonunda düzelmedi ise 112’yi ara ve otomatik eksternal defibrilatör
istenmeli. Çocuk 1 yaşın üzerinde ise KPR’ ye devam et ve 5 döngüden sonra, otomatik
eksternal defibrilatör uygula (1 yaş altı bebeklerde de OED ‘lerin güvenle kullanıldığına dair
yayınlar mevcut)

Elektriksel şokun yararlı olduğu ritim olup


olmadığı değerlendirilir

Şok yararlı ritim Şok etkisiz ritim

Mümkün olan en kısa sürede KPR’ye başla 5 döngü yap,


1 şok yap , hemen 5 döngü/
yardım gelene ya da çocuk hareket etmeye başlayana kadar,
2 dk süresince KPR uygula
5 döngüde bir ritmi kontrol ederek KPR’a devam et

Şekil 3. Temel yaşam desteği akış çizelgesi 473


Tablo 1. Birincil değerlendirme Tablo 2. Yaşam desteği gerekebilecek hastalar
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

A. Havayolu 1. Solunum tipi (iç çekme tarzı solunum, düzen-


siz solunum, paradoks solunum vb) ve sayısında
Tıkanıklığın/daralmanın tanınması, giderilmesi
(taşipne, bradipne) yaşa uygun olmayan bulguları
Uygun pozisyon verilmesi olan hastalar
Mide içeriğinin aspirasyonunun önlenmesi 2. Ani gelişen siyanozu, hipoksisi olan hastalar
Yeterli gaz alışverişinin sağlanması 3. Taşikardi, bradikardi ve/veya düzensiz ritmi olan
Gerekiyorsa ileri havayolu yöntemleri hastalar

B. Solunum 4. Nabızları zayıf olan, benekli/alacalı cildi olan ve/


veya kapiller geri dolum zamanı 2 saniyeden daha
Hızı uzun olan hastalar
Hava girişi (göğüste yükselme, solunum sesleri, 5. Ani bilinç değişikliği olan, konvülziyon geçiren
stridor, hışıltı) hastalar
Solunum işi (çekilmeler, hırıltı, horultu)
Renk
C. Dolaşım
Göğüs Basısı ve Dolaşımın Sağlanması
Periferik nabızlar Tepkisiz ve yanıtsız olarak görülen hastanın do-
Kalp hızı laşımı hızlı bir şekilde değerlendirilmelidir. Bir
Kan basıncı yaş altındaki çocuklarda femoral veya braki-
Deri (kapiller geri dolum zamanı, sıcaklık, renk, yal nabızlar, daha büyük çocuklarda ise karotis
beneklenme) nabız kontrol edilmelidir (Resim 1a, 1b, 1c).
Bilinç değişikliği, idrar miktarında azalma Nabzı hissedilmeyen veya en fazla 10 sn için-
D. Kısa nörolojik değerlendirme de nabzın hissedildiğinden emin olunamayan
Postürü
çocuklara kalp masajı başlanmalıdır.(2,3) Çocuk-
larda kalp debisinin büyük oranda kalp hızına
Etrafa ilgisi
bağlı olması nedeniyle kalp atımı başladığı halde
Ağrıya yanıtı
belirgin bradikardisi (dakikada 60’dan az) ve be-
Kas tonusu raberinde periferik dolaşım bozukluğu bulguları
Pupilla boyutları olan çocuklarda %100 oksijen desteği ile birlikte
Yerel bulgu kalp masajı devam ettirilmelidir. Etkin bir ya-
Fontanel şam desteği için koroner ve serebral dolaşımın
E. Isı kontrolu ve baştan tırnağa ayrıntılı inceleme sağlanması çok önemlidir.(3) Bu nedenle 2005
Pasif ısı kaybı ve 2010 rehberlerinde kalp basılarının solunum
desteğinden daha önemli olduğu, hızlı ve güçlü
Hipotermi-hipertermi
yapılması gerektiği ve mümkün olduğunca ara
Döküntüler, ekimoz ve travma izleri
verilmemesi önemle belirtilmiştir.(1)
Ödem, ikter, süreğen hastalık bulguları

Eğer bir çocuk tepkisiz ve yanıtsız olarak gö-


rülürse (kısa süre içinde nazikçe sarsarak veya
seslenerek değerlendirmeli) ya da gasping tarzı
soluyorsa yardım için seslenilmeli ve temel ya-
şam desteğine başlanılmalıdır. Yardımcı bir kişi
varsa hemen yardım çağırması için 112’yi arat-
tırılmalıdır.(2) Resim 1a. Kasık (Femoral) nabzı kontrolu
474
Konu 2

Kalp masajı uygulanırken hastanın sert bir yü-


zeyde yatırılması gerekir. Bir yaş altındaki ço-

Çocuklarda Temel Yaşam Desteği


cuklara kalp masajı, meme başlarını birleştiren
sanal çizginin sternumu kestiği yerin bir parmak
altından 3. ve 4. parmakları kullanarak yapılma-
lıdır (Resim 2-a). Buna seçenek olarak her iki el
hastanın göğsünü çepeçevre sararak meme baş-
larını birleştiren sanal çizginin sternumu kestiği
yerin hemen altına her iki elin başparmakları
ile bası uygulanabilir (Resim 2a). Bu yöntem
birden fazla kişinin canlandırmaya katıldığı du-
rumlarda özellikle tercih edilmelidir. Bir yaşın
Resim 1b. Kol (Brakiyal) nabzı kontrolu üzerindeki çocuklarda ise iki meme başını birleş-
tiren çizgi hizasında, orta hatta sternum üstüne
bir elin ayası yerleştirilir ve dirsek ekstansiyonda
iken ve 90o açı (ön kol ve kol düz bir çizgi oluş-
turur) ile bası uygulanır. Genellikle küçük ço-
cuklarda tek elle kalp masajı yapılması önerilirse
de “hastanın vücut boyutuna” veya “kurtarıcının
vücut boyutuna” bağlı olarak tek elle veya iki elle
yapılabilir. (Resim 2b). Ancak çift elle yapılan
göğüs basılarının daha etkin olduğu ve yorulma
konusunda tek el veya çift elle göğüs basısı yap-
manın bir fark oluşturmadığı saptanmıştır.(2,3)
Resim 1c. Boyun (Karotis) nabzı kontrolu

Kurtarıcıların göğüs basılarını daha sık ve daha


güçlü yapmaları, her defasında göğsün topar-
lanmasına izin vermeleri gerekmektedir. Göğüs
basısı dakikada 100 olacak şekilde yapılmalı,
olabildiğince az ara verilmeli ve bası yapan kişi
mümkünse 2 dakikada bir değiştirilerek yorul-
masına izin verilmemelidir. Göğüs basısı sırasın-
da her basıda, göğüs ön-arka çapının en az 1/3’
ü kadar çöktürülmelidir. Bu durum süt çocu-
ğunda göğsün 4 cm inecek kadar, daha büyük
çocuklarda 5 cm inecek kadar çöktürülmesi en
uygun bası gücünü sağlayacaktır. Her 2 daki-
kada bir nabızlar kontrol edilmeli ve bu işlem
için 10 saniyeden fazla zaman ayrılmamalıdır.
Eğer 10 saniye içinde nabzı kesin olarak hisse-
demediyseniz göğüs basısına devam edin. %100
oksijen desteği ve yeterli solutmaya rağmen eğer
nabız hissediliyor, ancak nabız sayısı dakikada
60’ın altında ve beraberinde dolaşım bozuklu-
ğu bulguları (solukluk, siyanoz, benekli/alacalı
görünüm gibi…) varsa göğüs basısına başlanıl- Resim 2a. İki baş parmak ve iki parmak yöntemleri ile
malıdır.(2,3) kalp masajı 475
mamalarındansa sadece göğüs basısı ile canlan-
dırma yapmaları tercih edilebilir.(2,3)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Çocuklarda ani gelişen ventriküler fibrilasyona


(VF) bağlı kalp durması %5-15 sıklığında görül-
mesine rağmen (%80-90’nı asfiktik arresttir) bu
durumda erken yapılan defibrilasyon sağkalım
oranını yükseltebilir. Bu nedenle çocukta ani
kalp durması geliştiği gözlendiğinde 1 yaşından
büyüklerde otomatik eksternal defibrilatörler
kullanılabilir. Bu cihazlar çocuklardaki ritmin
şok gerektirip gerektirmediğini saptamakta
duyarlı ve güvenilirdir. Uygulanacak doz ko-
nusunda ise aletin çocuk doz ayarı varsa (veya
çocuklara uygun kablosu varsa) kullanılabilir,
aksi takdirde standart erişkin dozunun da kulla-
nılabileceği belirtilmektedir.(2,3)

Havayolu
Resim 2b. İki el kullanılarak yapılan kalp masajı Eğer hasta soluk almıyor ya da sadece iç çekme
tarzında soluk alıyorsa ve bilinci kapalı, yanıt-
sız bir hasta ise doğrudan 5 döngülük KPR’ye
Sadece Gögüs Basısı ile KPR başlayınız. Eğer hasta herhangi bir uyarana yanıt
veriyor veya yanıtsız ancak solunumu mevcutsa
Süt çocuğu ve çocuklarda KPR’nin en uygun öncelikle havayolu açıklığı için baş, boyun ve
olanı, göğüs basısı ile solutmanın bir arada uy- çeneye en uygun pozisyonu veriniz. Eğer bir
gulanmasıdır. Yapılan çalışmalarda, özellikle çocukta ani kalp durması ve kollaps geliştiğine
erişkin olgularda, sadece göğüs basısı ile yapılan (örneğin atletizm veya spor faaliyetleri sırasın-
canlandırma ile solutma ve göğüs basısının bir- da) şahit olduysanız, önce 112’den yardım ve
likte yapıldığı canlandırma sonuçlarının benzer otomatik eksternal defibrilatör (AED) isteyip,
olduğu görülmüştür. Asfiksiye bağlı kalp dur- gecikmeksizin KPR’ye başlayın, birden fazla kişi
malarında ise göğüs basısı ve solutmanın birlik- mevcutsa zaman kaybetmeksizin KPR’ye baş-
te yapıldığı KPR sonuçlarının daha iyi olduğu lanmalı, diğer kişi de eş zamanlı olarak 112’ye
gösterilmiştir. Çocukluk yaş grubunda geniş bir haber vermeli ve AED istenmelidir.(2)
olgu serisinde yapılan çalışmada, arrest nedeni-
nin kalp ile ilişkili olmayan etkenler olduğunda Hava yolunun açık olması temel yaşam deste-
göğüs basısı ile birlikte solunum yapıldığında, ğinin önemli bir parçasıdır. Solunum yollarında
tek başına göğüs basısına göre yaşam şansının tıkanıklık en sık hipofarinkste meydana gelir ve
daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kalp kaynak- çocuklarda en sık tıkanıklık nedeni dildir. Bilin-
lı nedenlerle ortaya çıkan arrestlerde ise her iki ci kapalı hastada dil ve boyun kasları işlevlerini
şekilde yapılan canlandırma sonuçları açısından kaybettikleri için dil geriye düşerek tıkanıklığa
fark olmadığı görülmüştür. Bu nedenle, arrest yol açar. Bunun dışında burun ve ağızdaki kan,
nedeninin çoğunlukla asfiksiye bağlı olduğu mukus, yabancı cisim de solunum yollarını tı-
çocuk olgularda göğüs basısı ile birlikte solutma kayabilir. Ayrıca laringospazm, bronkospazm,
yapılması esas olmakla birlikte, ağızdan ağıza bronşiyal sekresyonlar, mukozal ödem, mide
solunum yaptırmak istemeyen veya yapamayan içeriğinin aspire edilmesi diğer tıkanıklık neden-
476 sağlık dışı kurtarıcıların hiç canlandırma yaptır- lerindendir.(1)
Konu 2

Solunum yollarını açmak için, hastada travma


öyküsü yoksa, hastanın başı bir elle geriye iti-

Çocuklarda Temel Yaşam Desteği


lir ve hafifçe ekstansiyona getirilir, diğer elle ise
çene ucu yukarıya doğru yöneltilir (Baş geri,
çene yukarı manevrası.) (Resim 3a, b ve c). Ha-
vayolunu açmak için kullanılan “çene itme ma-
nevrası” 2005 ve 2010 yıllarındaki rehberlerde
yeterli havayolu açıklığı sağlamadığı için önceki
rehberlerdeki kadar güçlü bir şekilde önerilme-
Resim 3a. Yenidoğan ve bebekte omuzların altına ince bir
mektedir.(1) Travma öyküsü varsa servikal bölge- havlu koyarak havayolu açma manevrası.
de hasar olabileceği göz önüne alınarak boynun
hareket ettirilmesi önlenerek hava yolu açık tu-
tulmaya çalışılır. Baş ve boyun hareketsiz tutu-
larak, parmaklar aracılığıyla çene, vucuttan 90o
derece dik olarak dışa doğru ittirilir (Çene itme
manevrası). Bu manevranın iki kişi ile yapılması
daha uygundur. Ancak çocuk hastalarda sadece
boyun travması şüphesi varsa (gerçekte boynun
korunmasının gerektiği travma oranı %2-5 ara-
sındadır) sağlık çalışanları, havayolunu açmak
için boynu nötral pozisyonda tutarak “çene itme
manevrasını (Resim 3d)” yapabilir. İster travma Resim 3b. Daha büyük çocuklarda boynu hafif ekstansi-
hastası, ister normal hasta olsun, havayolunu aç- yona getirerek havayolu açma manevrası (Baş geri-Çene
yukarı manevrası).
mak için “çene itme manevrası” uygulandığında
yeterli solutma sağlanamıyorsa, tüm olası tehli-
kelerine rağmen “baş geri çene yukarı manevra-
sı” uygulanmalıdır.(2)

Bu şekilde hava yolu açılan hastanın ağzının


içine bakılır, çıkarılabilecek bir yabancı cisim
varsa çıkarılır (ağzının içi görülmeden, ağzın içi-
ne körlemesine parmak asla sokulmamalıdır) ve
solunumu izlenir.(1)

Resim 3c. 8 yaş üstü çocuklarda ve erişkinlerde uygulanan


Solunum boyna hiperekstansiyon uygulayarak yapılan “Baş geri-Çe-
ne yukarı manevrası”
Hava yolunun açılmasına rağmen doğal solu-
num başlamamış ise temel yaşam desteğinin bir
diğer önemli kuralına geçilir ve yapay solunuma
başlanır. Manuel resusitatör (balon maske = ambu)
gibi gereçlerin olmadığı ortamlarda ağızdan ağıza
solunum yapılmalıdır (Resim 4-a ve b). (2,3)

1 yaşın altındaki çocuklarda, uygulamayı yapan


kişi hastanın hem ağzını ve hem de burnunu ağ-
zıyla kapatarak yapay solunum yapmalıdır. Bir
yaşın üzerindeki çocuklarda burun mutlaka baş
parmak ve işaret parmağı ile kapatıldıktan sonra Resim 3d. Çene itme manevrası. 477
yapay solunum uygulanmalıdır. (Resim 4a ve b).
Eğer balon-maske varsa solutma işlemi Resim
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

4c ve d’deki gibi balon-maske ile uygulanmalı-


dır.(1) Bu sırada hastanın baş pozisyonunun doğ-
ru olduğu kontrol edildikten sonra yavaş (her
solunum için 1 sn) olarak 2 solunum arka arkaya
verilmelidir. Göğsün kalktığına, solukların etkin
olduğuna emin olun. Eğer yalnız başınıza iseniz
5 döngü yaşam desteği (1 döngü = 30 kalp basısı
2 solunum, 5 döngü = yaklaşık 2 dakika) uygu-
layın. Kalp basılarına sık ara vermenin koroner Resim 4a. Ağızdan ağız ve buruna solunum
perfüzyon basıncını düşürmekte ve sağ kalım
oranlarını azaltmaktadır. Yaşam desteği sırasın-
da akciğerlere gelen kan akımı da azalmaktadır.
Bu nedenle normal ventilasyon/perfüzyon ora-
nını sağlamak için gereken ventilasyon sayısı da
normalden daha azdır. Bu nedenle yaşam des-
teği sırasında hızlı ve gereğinden fazla hacimde
solutmaktan kaçınmak gerekir, çünkü bu sırada
akciğerlerin aşırı gerilmesi ve göğüs-içi basıncın
artması hem kalbe dönen kan miktarını azaltır
hem de kalp debisini düşürür. Sonuçta kalbe
ve beyne giden kan akımı azalır. Ayrıca çok sık
Resim 4b. Ağızdan ağza solunum
yapılan solutma, akciğerlerde hava hapsine ve
barotravmaya yol açabilir. Sık solutma yapma-
nın bir diğer olumsuz etkisi aspirasyon ve regur-
jitasyon tehlikesini artırmasıdır. Solunum sayısı
dakikada 8-10 olacak şekilde uygulanmalı (her
bir soluk 1 saniye sürmelidir, 5-6 saniyede bir
soluk verilmelidir) ve ileri havayolu girişimi uy-
gulanmışsa solunum için göğüs basısına ara ve-
rilmemelidir. Eğer hastanın doku perfüzyonunu
sağlayabilecek bir kalp ritmi varsa (örneğin na-
bız palpe ediliyor) fakat solunumu yoksa hastaya
dakikada 12-20 soluk (her 3-5 saniye bir soluk)
verilmelidir.(2,3) Resim 4c. Balon-maske ile “CE” yöntemiyle solutma (Tek kişi)

Yapay solunuma rağmen göğsün yükselmediği


görülürse hava yolu tekrar değerlendirilmeli ve
doğru pozisyon verilerek tekrar yapay solunum
uygulanmalıdır. Bunlara rağmen göğüs yükselmi-
yorsa yabancı cisim aspirasyonu düşünülmelidir.
Yabancı cisim aspirasyonu düşünülen çocuk 1
yaşın altında ise bebek yüzükoyun başı aşağı sar-
kacak bir biçimde ilkyardımı uygulayan kişinin
sol kolu üzerinde yatırılır ve sırtına 5 kez vurulur
(Resim 5a). Yabancı cisim çıkmamış ise bu kez
478 bebek sırtüstü ve baş aşağı gelecek pozisyonda Resim 4d. Balon-maske ile “çift CE” yöntemiyle solutma (İki kişi)
Konu 2

Çocuklarda Temel Yaşam Desteği


Resim 5a. Sırta vurma manevrası

Resim 5c. Ayakta Heimlich manevrası.

Resim 5b. Sternuma bası uygulaması

tutularak kalp masajı uygulandığı biçimde 5 kez


göğüs basısı yapılır (Resim 5b). Bu manevralar
uygulandıktan sonra bebeğin ağzına bakılarak
yabancı cisim ağızda ise çıkarılmalıdır.(1)

Bir yaşın üzerindeki çocuklarda ise yabancı ci-


sim aspirasyonu düşünülüyorsa Heimlich ma- Resim 5d. Dil-çene çekme manevrası.
nevrası uygulanır. Bu manevrada girişimi yapan
kişi hastanın arkasına geçerek kollarıyla hastanın kapalı veya ayakta duramayan 1 yaşın üzerinde-
vücudunu sarar ve bir elini yumruk yaparak ksi- ki çocuklara doğrudan 30 göğüs basısı ile KPR
foid altına karın üstüne (göbek ile ksifoid ara- başlanır. 30 göğüs basısı sonrasında ağız açılarak
sına) yerleştirir, diğer elini ise bu elin üzerine dil-çene çekme manevrası ile yabancı cisim ara-
yerleştirir ve ani olarak içe-yukarı doğru beş kez nır (Resim 5d). Yabancı cisim görülürse çıkarılır.
üst üste basınç uygulayarak karın-içi basınç ve Kesinlikle parmak körlemesine sokulmamalıdır.
dolayısıyla göğüs-içi basınç artırılır. Bu manevra Çünkü bu, ağza gelmiş olan yabancı cismin tek-
ara ara solunum ve dolaşım desteği yapılarak ya- rar itilmesine veya supraglottik bölgenin zedelen-
bancı cisim çıkana kadar tekrarlanabilir. Bilinci mesine neden olur. Yabancı cisim görülemezse 2 479
kez solutma işlemi yapılır ve KPR’ye devam edi- temdir.
lir. Bilinci kapalı olan hastalarda yerde Heimlich
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

manevrası yapılması artık önerilmemekte, bu


hastalarda zaman kaybetmeden KPR başlanıl- Kaynaklar
ması gerekmektedir.(1,2) 1. Yılmaz HL, Karaböcüoğlu M. Çocuklarda Temel
Yaşam Desteği. Kitabın içinde: Karaböcüoğlu
M, Yılmaz HL, Duman M (Ed). Çocuk Acil
Özet Tıp: Kapsamlı ve Kolay Yaklaşım. 1. Baskı,
İstanbul, İstanbul Tıp Kitapevi, 2012:83-91.
* Kalp masajını ve solunumun etkin yapıl-
2. Berg MD, Schexnayder SM, Chameides L, Ter-
masına özen gösterilmelidir
ry M, Donoghue A et al. Part 13: Pediatric Basic
* Mümkün olduğunca canlandırma işlem- Life Support: 2010 American Heart Association
lerine ara vermemeye gayret gösterilir veya Guidelines for Cardiopulmonary Resuscitation
ara verilmek zorunda kalınıyorsa bu süre- and Emergency Cardiovascular Care Circula-
ye çok kısa tutmaya özen gösterilmelidir. tion. 2010;122:640-56.
* Kalp masajını uygularken “hızlı ve kuv- 3. Hazinski MF (ed). Highlights of the 2010 AHA
vetli bası” yapmaya özen gösterilmelidir. Guidelines for CPR and ECC. American Heart
Associatation, 2010.
* Kalp masajını 100/dk hızında uygulamalıdır.
* Sık solutmaktan ve aşırı hacimle solut-
maktan kaçınılmalıdır.
* Kalp masajı hızı her yaş için benzer olma-
sına gayret edilmelidir (yenidoğan döne-
mi hariç)
* Tek kurtarıcı varsa kalp masajı/solunum
hızı 30/2 iken; iki ve üzerinde kurtarıcı
olduğunda 15/2 uygulanmalıdır.
* Artık otomatik eksternal defibrilatör
bir yaş ve üzeri çocuklarda uygula-
nabilmektedir (çocuklara özgü programı
varsa) ölçümü yapılması en güvenli yön-

480
Konu 3

ÇOCUKLARDA İLERİ YAŞAM DESTEĞİ

Dr. Hayri Levent Yılmaz, Dr. Metin Karaböcüoğlu

İleri yaşam desteği (IYD) sırasında havayolları- 2005 rehberinde özellikle vurgulanan bir nokta,
nı açmak için aspiratörler ve farklı büyüklükte balon-maske ile tekniğine uygun yapılan solut-
sondalar kullanılır. Solunum desteği hastanın manın en az endotrakeyal entübasyonla yapılan
boyutlarına göre değişen, farklı büyüklükteki ventilasyon kadar etkin ve güvenli olduğudur.
balon-maskeler ile sağlanır. Uygun maske has- Hastane öncesi yaşam desteği uygulamalarında
tanın alt çenesini ve burnunu içine alan, gözleri özellikle transport süresi kısa ise sahada entubas-
dışarıda bırakan, yumuşak kenarlı bir maskedir yonla uğraşılmamalı solutmanın balon-maske
(Resim 1). Solunum desteğinin etkili olabilmesi ile sağlanması tercih edilmelidir.(2) İleri solunum
için balonların da, maskenin de hastaya uygun yolu tekniği olan endotrakeyal entübasyon de-
boyda (ne büyük, ne küçük) olması gerekir. Has- neyim gerektiren bir uygulamadır, bu nedenle
talara uygulanacak olan ileri hava yolu destekleri yeterli deneyimi olmayan kişilerin (yılda en az
(trakeyal entübasyon, laringiyal maske, manu- 6 trakeyal entübasyondan az yapılması) uygu-
el resüssitatör) resüsitasyonu uygulayan kişinin laması önerilmez. Çocuklarda havayolunun en
eğitim seviyesine, becerisine ve deneyimine göre dar olduğu bölüm krikoid kıkırdak seviyesidir.
veya arrestin nedeni, transport zamanı gibi arres- Daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde ise glot-
tin karakteristiğine ve bulunulan ortamın şartla- tik açıklığın olduğu bölümdür. Subglottik böl-
rına göre seçilmelidir. İYD eğitimi alan herhangi gedeki gevşek areolar doku, çocukların çoğunda
biri maske ile solutma yöntemiyle ayrıntıları ve kafsız tüp kullanmamıza rağmen kafın yerini tu-
incelikleriyle birlikte bilmek zorundadır.(1) tabilen doğal bir yastık görevi üstlenir. Yenido-
ğan dönemi dışında, kaflı entubasyon tüplerinin
de hastane ortamında kafsız entübasyon tüpleri
kadar güvenli olduğu bildirilmektedir. Akciğer
genişleyebilme yeteneğinin düşük olduğu du-
rumlarda ya da havayolu direncinin yüksek ol-
duğu durumlarda kaflı tüpler tercih edilebilir,
bu durumda kaf şişme basıncı 20 cmH2O’dan
düşük olmalıdır.

Kaflı endotrakeyal tüp çapı


(iç çap mm) = ( yıl olarak Yaş / 4 ) + 3,5

Kafsız endotrakeyal tüp çapı


(iç çap mm) = ( yıl olarak Yaş / 4 ) + 4
olarak hesaplanır.

Kullanılacak olan trakeyal tüpün çapı (formül


hatırlanamazsa) hastanın küçük parmağının
ya da dış burun deliğinin çapı kadar olmalıdır.
Resim 1. Uygun boyutta maskenin yüzde kapladığı alan Solunumsal ve kalp fizyolojisi süt çocuğu ve
çocukluk dönemi boyunca yavaş yavaş olgun- (Resim 2). Başlangıçta belirgin bir direnç varken
laşmaktadır. Örneğin; yeni doğmuş bir bebekte daha sonra direnç birden kaybolur, bu kemik ili-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

sıvıyla dolu alveoller nedeniyle daha yüksek bir ğine girildiğinin işaretidir. Kemik iliğine girildi-
başlangıç ventilasyon basıncına gereksinim du- ğinin en önemli bulgularından biri iğne bırakıl-
yulabilir. Laringiyal maske ile güvenli havayolu dığında düşmemesi ve aspire edildiğinde kemik
sağlanması çocuk hastalarda da kullanılabilir.(1) iliği gelmesidir. Bu yolla her türlü ilaç ve sıvı ve-
rilebilir. Ayrıca biyokimyasal tetkikler, kan gazı
Başarılı canlandırmada diğer önemli etmen de analizi, kan grubu ve kan uyumu için kemik-içi
damar yolunun erken dönemde açılarak sıvı te- yolla alınan kanlar kullanılabilir. Kemik-içi in-
davisine ve ilaçlara başlanılmasıdır. Damar yo- füzyon sonrası %1'den daha az komplikasyon
lunun açılması ilaç ve sıvı tedavisi için yaşamsal bildirilmiştir. Kemik-içi yol günümüzde manuel
öneme sahiptir. Ancak çocuklarda bu işlem eriş- yöntem dışında otomatik olarak özel tabancası
kinler kadar kolay olamamaktadır. Tercih edilen ile ya da güvenli-tetikleme işlevli iğnelerle de uy-
giriş bölgesi en geniş, en kolay ulaşılabilen ve re- gulanabilmektedir (1) (Resim 4 ve 5).
süsitasyon sırasında damar yolu açıklığının bo-
zulmayacağı güvencesi veren vendir. Buna karşın
santral venöz yol; vazopressörler, hipertonik sod-
yum bikarbonat ve kalsiyum gibi damar dışına
çıktığında doku hasarı yapan ilaçların daha gü-
venli kullanımına izin vermektedir ve dolaşıma
daha güvenli bir geçiş sağlamaktadır. Böylece,
eğer arrest sırasında santral venöz kateter yerinde
ise kullanılması gerekir. Eğer hızlıca başarılabi-
lirse periferik damar yolu açılması ilaç ve sıvıla-
rın verilmesi için tatmin edici bir yoldur. Bunun
için kol, el, bacak veya ayaktaki venler kullanı-
labilir. Deneyimli kişiler tarafından femoral, in-
ternal juguler, eksternal juguler veya daha büyük
çocuklarda subklaviyen ven kullanılarak santral
venöz yol açma girişimi yapılabilir. En güvenilir
girişim femoral vene yapılacak girişimdir.(1)

Şokta ve yaşam desteği sırasında, damar yolu


girişimi başarısızlıkla sonuçlanıyor ise kemik-içi
yol denenmelidir ya da eğer hastanın periferik Resim 2. Kemik-içi iğne ile klasik yöntemle kemik-içi damar
dolaşım bozukluğu ve vazokonstriksiyonu nede- yolu açılması
niyle periferik damar yolunun açılması zor görü-
nüyorsa ilk tercih olarak kemik-içi yol kullanıl-
malıdır (Protokol 1 ve Resim 2). Kemik-içi yol
resüsitasyon boyunca ilaçların, kristalloidlerin,
kolloidlerin ve kanın hızlı, güvenilir bir şekilde
verilebilmesini sağlamaktadır. Kemik-içi yol
için genellikle anterior tibial kemik iliği seçilir.
Diğer seçenekler ise distal femur, medyal mal-
leolus, spina iliaca anterior superior’dur (Re-
sim 3). Tuberositas tibianın 1-3 cm altında, 16
veya 18 nolu kemik iliği iğnesi (bulunamazsa
mandrenli ponksiyon lomber iğnesi) ile kemiğe
Resim 3. Kemik-içi yol için giriş yeri seçenekleri
482
90° açı ile sağa-sola döndürme yaparak girilir
Konu 3

2. 5 dakikadan sonra
a. Perkütan femoral ven kateterizasyonu

Çocuklarda İleri Yaşam Desteği


b. Perkütan eksternal/internal juguler ven ka-
terizasyonu
c. Perkütan subklavyen ven katerizasyonu
d. Ssafen ven cutdown
Damar yolu açılana kadar trakeyal yolla Adrena-
lin, Lidokain, Vazopressin, Atropin, Naloksan
(ELVAN) gibi lipid-solubl ilaçlar verilebilmek-
Resim 4. Kemik-içi yolun özel tabancası ile vidalama tedir. Ancak sodyum bikarbonat, kalsiyum gibi
(EZ-IO) yöntemi. lipid-solubl olmayan ilaçlar havayolunda hasar
yapacağından asla kullanılmamalıdır. Trakeyal
yolla verilen adrenalin damar yolu ile verilen
dozun 10 katı oranında olmalı ve 5 ml serum
fizyolojik ile sulandırılmalı, atropin, nalokson
ve lidokain ise damar yolu ile verilen dozun 2-3
katı dozda verilmelidir (Şekil 1 ve 2). Hemen
ardından 5 kez solutma yaptırılmalıdır.(1)

Resim 5. Otomatik tetikleme işlevli yöntemin iğnesi.

Protokol 1: Damar yolu sıralaması(1)


1. 0-5 dakika
a. Periferik intravenöz kateter en uzun 90 sa- Şekil 1. Endotrakeyal yolla verilen ilaçların damar-içi yola
niyeyi veya en fazla 5 kez denemeyi aşma- oranla dozları.
mak şartıyla her iki taraftan denenmeli veya
eğer deneyimli bir sağlık çalışanı iseniz 90
sn içinde ve 5 kez denemeyle damar yolu-
nun açılamayacağını öngörüyorsanız, bek-
lemeksizin sonraki aşamaya geçiniz.
b. Eğer periferik damar yolu vazokonstriksi-
yon nedeniyle kullanılamıyorsa kemik-içi
yolu tercih et, diğer yandan damar-içi yolu
denemeye devam et
c. Entübe ise: Eğer damar-içi yol ve kemik-içi Şekil 2. Endotrakeyal yolla ilaç uygulandıktan sonra yaşa göre
puşe edilecek serum fizyolojik miktarları.
yol kullanılamıyorsa endotrakeyal (ET) yol-
dan ilaç uygulanabilir. (ET yoldan kullanılan
ilaçlar için Elvan hatırlatması: Adrenalin, İleri yaşam desteğinde en önemli ilke yeter-
Lidokain, Vazopressin, Atropin, Naloksan). li oksijenlenmenin, solutmanın ve dolaşımın
ET yolun hiçbir zaman damar-içi veya ke- sağlanmasıdır (Şekil 3). Bu yöntemlere rağmen
mik-içi yoldan daha iyi olmadığı, güvenli ve kalp-dolaşım işlevleri yeterli değilse ilaç ve sıvı
etkili bir yöntem olmadığı unutulmamalıdır. tedavisi uygulanmalıdır. En önemli ilaç oksijen- 483
dir. Canlandırma sırasında mümkün olan en yük- çocuklarda “belirti veren bradikardi” tedavisin-
sek konsantrasyonda oksijen vermek gerekir. (1) de en yararlı ilaç olduğundan adrenalin kullanıl-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

malıdır (kalp bloğuna veya artmış vagal tonusa


Hipotansif olan veya hipovolemik şoka girmiş bağlı bradikardi değilse). Vagal tonus artışına
hastalarda sıvı tedavisi gerekir. %0,9 NaCl (veya bağlı bradikardilerde ise atropin ilk kullanılacak
dekstrozsuz Ringer laktat) 20 ml/kg hızla veri- ilaç olmalıdır. Yeterli oksijenasyona ve solut-
lir ve düzelme sağlanmadığı durumlarda bu sıvı maya rağmen bradikardi devam ederse, sadece
tekrarlanabilir (40-60 ml/kg/saat ve daha fazla). geçici bir süre yanıt alınır ve sonra tekrar bra-
Yeterli sıvı tedavisine rağmen hipotansiyonun ya dikardi gelişirse veya bolus adrenalin ve atropin
da dolaşım bozukluğunun devam ettiği hastalar- tedavisine hiç yanıt alınamazsa, devamlı infüz-
da katekolaminleri infüzyon şeklinde kullanmak yon halinde adrenalin veya dopamin uygulaması
gerekir.(1-6) gözönüne alınmalıdır.(1, 3-6)
Ritim Bozuklukları: Çocuklarda birincil ola- Tam kalp bloğu veya sinüs nod işlev bozuklu-
rak kalple ilişkili olaylar sık olmamasına rağmen ğunun neden olduğu seçilmiş bradikardi olgu-
ritim bozuklukları yönünden EKG’leri devamlı larında acil transtorasik pacing yaşam kurtarıcı
olarak izlenmelidir. Bu monitorizasyon kardiyak olabilmektedir. Ancak çocuklarda postarrest
aritmilerin tespitinin yanısıra, yapılan tedaviye hipoksik/iskemik kalp kası hasarına veya solu-
yanıtın değerlendirilmesinde de yardımcı ol- num yetmezliğine ikincil gelişen bradikardilerde
maktadır.(1) pacing yararlı olmamaktadır. Ayrıca çocuklarda
Bradiaritmiler: Hipoksi, hipotermi, asidoz, hi- asistol tedavisinde de pacing’in etkin olduğu
potansiyon ve hipoglisemi normal sinüs nod iş- gösterilmemiştir.(4)
levini baskılayabilir ve miyokardın iletimini ya-
vaşlatabilir. Ek olarak aşırı vagal uyarı (örneğin;
nazofaringiyal aspirasyon veya trakeyal entübas- Nabızsız Elektriksel Aktivite
yon gibi...) bradikardiye neden olabilir. Sinüs NEA tespit edilebilir bir kalp debisi oluşturmak-
bradikardisi, yavaş junctional veya idiyoventri- sızın (nabız tespit edilememesi gibi...) monitör-
küler ritimli sinüs nod susması ve AV blok, süt de ya da EKG’de gözlenen organize elektriksel
çocuğu ve çocuklarda en sık görülen preterminal aktivite ile karakterize klinik bir durumdur. Bu
ritimlerdir. Hemodinamik dengeyi bozan tüm klinik durum sıklıkla asistolden hemen önce or-
yavaş ritimler acilen tedavi gerektirmektedir.(1-2) taya çıkan preterminal bir duruma işaret eder.
Bu durumlarda NEA, asistol tedavisi ile aynı
Bradiaritmilerin Tedavisi: Altı aylıktan küçük şekilde (Şekil 3) özellikle geriye döndürülebilir
süt çocuklarında kalp hızı, kalp debisini diğer nedenler belirlenip, düzeltilerek tedavi edilme-
yaş gruplarındaki çocuklardan daha fazla etki- lidir. Eğer hava yolu sağlandıktan, akciğerler
lemektedir. Bu nedenle küçük süt çocuklarında ventile edildikten, destekleyici O2 tedavisi veril-
bradikardinin etkisi ve sonuçta belirtileri daha dikten ve göğüs masajı yapıldıktan sonra hasta
hızla ve belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Kli- hala nabızsız kalmaya devam ediyorsa adrenalin
nik olarak belirgin bradikardi kalp hızının 60/ verilmelidir (başlangıç dozu 0,01 mg/kg). Hipo-
dk’nın altına inmesi ve yeterli oksijenasyon ve volemi, tansiyon pnömotoraks ve perikardiyal
solutmaya rağmen azalmış sistemik perfüzyonla tamponad gibi geriye döndürülebilir nedenler
birlikte kalp hızının hızla düşmesi olarak tanım- saptanmışsa hipovolemi için bolus serum fiz-
lanmaktadır. Klinik olarak belirgin bradikardi yolojik veya Ringer’s laktat solusyonu verilmeli,
her yaş grubunda tedavi edilmelidir (Şekil 4). tansiyon pnömotoraks için iğne aspirasyonu ve
Başlangıçta, öncelikle çocuk yeterli şekilde so- drenaj tüpü yerleştirilmesi ile hızla boşaltılmalı-
lutulmalı ve destekleyici O2 verilmelidir. Eğer dır. Ayrıca çocuğun vücut ısısı, kan şekeri, elekt-
484 farmakolojik tedavi gerekli olursa süt çocuğu ve rolitler ve kan gazları tespit edilmelidir.(1, 5, 6)
Konu 3

NABIZSIZ ARREST

Çocuklarda İleri Yaşam Desteği


TYD akışı, oksijen, KPR’ye başla ve devam et
Oksijen ver, monitör ve/veya defibrilatöre bağla

Şok uygulanır Şok uygulanamaz

Ritme bak. Şok uygulanabilir mi?

VF /Nabızsız VT Asistol, NEA

1 şok uygula (2 J/kg) (1) KPR’ye hemen başla Adrenalin ver (3)
OED > 1 yaş ise ( 1- 8 yaş ara- (0,01 mg/kg İV, İO)
sı, varsa çocuk dozu kullan) Veya ET tüpten 0,1 mg/kg ver
Her 3-5 dakikada bir tekrarla

Hemen KPR’ye başla 5 döngü KPR uygula


5 döngü KPR’ye devam et
Ritme bak. Şok uygulanabilir mi ?
Ritme bak. (2)
Şok uygulanabilirmi ?
Uygulanabilir Eğer asistol varsa (3)
2. şok uygulaması ( 4 J/kg) nolu kutuya git,
KPR’ye hemen başla Eğer elektriksel
Adrenalin ver (0,01mg/kg İV, İO) aktivite varsa nabzı Uygulanamaz Uygulanabilir
veya ET tüpten 0,1 mg/kg ver kontrol et, nabız
Her 3-5 dakikada bir tekrarla yoksa (3) nolu (1) nolu
kutuya git, kutuya git
Nabız varsa can-
5 döngü KPR’yi tamamla landırma sonrası
bakıma başla

Ritme bak.
Şok uygulanabilir mi ? Uygulanamaz
Uygulanabilir
KPR sırasında özen göster
3. şok uygulaması ( 4 J/kg)
• Hızlı ve güçlü bası yap (En az 100/dak)
KPR’ye hemen başla
• Bası sonrası göğsün önceki yüksekliğe gelmesine izin ver
Antiaritmik vermeyi düşün
• Göğüs basısına olabildiğince az ara ver
Amiodaron 5 mg/kg İV/İO (15 dk
• 1 döngü KPR = 15 bası 2 soluk
ara ile 2 kez daha tekrarlanabilir)
• Aşırı solutmadan (hem sıklık hem de hacim olarak) kaçın
veya lidokain 1 mg/kg İV/İO
• Havayolunu garantiye al ve yerinden emin ol
Torsa de pointes için 25 mg/kg
• Havayolunu kapnografi ile doğrula
magnezyum düşün
• İleri havayolu sağlandıysa (entübasyon, LMA ile) solutmak için
göğüs basısına ara verme ve solutmayı 8-10/dk yap
5 döngü KPR’yi tamamla • Göğüs basısı yapanı 2 dakikada bir değiştir ve ritmi kontrol et
• Tedavi edilebilir faktörlerin varlığını araştır.
o 5 H: Hipovolemi, Hipoksi, Hidrojen iyon (asidoz), Hipoglise-
mi, Hipotermi,
o 5 T: Toksinler (Zehirlenme), Tamponad (Kardiyak), Tansiyon
pnomotoraks, Trombozis (Pulmoner veya koroner), Travma

Şekil 3. Çocuklarda ileri yaşam desteği akış çizelgesi 485


Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Belirti veren bradikardi


Dolaşım bozukluğu bulguları mevcut

Altta yatan nedeni belirle ve tedavi et


ABC’yi sağla, garanti altına al ve destekle, oksijen ver monitöre bağla, ritmi tanımla
Kan basıncı ve SpO2’yi yakından izle
Damar yolunu aç
Hayır Evet

Bradikardi hala hemodinamik


dengesizlik yapıyor mu?

Oksijenasyon ve etkin solutmaya rağmen


KTA < 60/dak ve dolaşım bozukluğu
Hayır bulguları mevcutsa KPR uygula

ABC’yi destekle
Oksijen ver İnatçı “belirti veren bradikardi” ?
İzle ve gerekirse uzman görüşü iste
Evet
*Adrenalin ver 0,01 mg/kg İV, İO
ET tüpten 0,1 mg/kg
Her 3-5 dakikada bir tekrarla
** Eğer artmış vagal tonus var veya primer AV
blok ise atropin uygula.
İlk doz 0,02 mg/kg, gerekirse tekrarlanabilir.
(en az doz 0,1 mg; çocuklar için en yüksek
toplam doz 0,5 mg)
Altta yatan nedeni tedavi et
KPR sırasında
*** Kardiyak pace’i düşün
• Hızlı ve güçlü bası yap (100/dak)
• Göğüs basısına olabildiğince az ara ver
• ABC’ yi destekle
• Havayolunu garantiye al ve yerinden emin ol Nabızsız arrest gelişirse,
• Tedavi edilebilir faktörlerin varlığını araştır. Nabızsız arrest algoritmini uygula

Şekil 4. Bradikardi akış çizelgesi

Supraventriküler Taşikardi yeden daha kısa sürelidir ve şoka bağlı meydana


gelen sinüzal taşikardi (ST)’den ayırt edilmelidir.
Çocukluk döneminde en sık karşılaşılan nonar- Ancak bu ayrım özellikle SVT veya ST’nin azal-
rest aritmi tipidir ve genellikle bu dönemdeki mış sistemik perfüzyonla birlikte olduğu zaman-
SVT’lerin nedeni AV kavşak ve bypass yollarını il- larda bir hayli zordur (Şekil 5).(1, 4-6)
gilendiren reentridir, fakat olguların %5-10’unda
otomatisitenin artması da sorumlu olabilir. Süt SVT süresince kardiyopulmoner stabilite çocu-
çocuklarında SVT daha çok kalp hızının 220/dk ğun yaşından, SVT’nin süresinden, ventrikül
üzerinde, hatta bazen 300/dk civarında hızlı ol- işlevlerinin önceki durumundan ve önceki vent-
ması ile karakterizedir. Ancak SVT sırasında daha riküler hızından etkilenmektedir. Bununla bir-
yavaş kalp hızı oranları da görülebilir. Etkilenen likte süt çocuklarında kalp debisi azalana ve şok
486 çocukların çoğunda QRS kompleksi 0,08 sani- tablosu gelişene kadar kalp hızının arttığı sapta-
Konu 3

TAŞİKARDİ (Nabız var ve hemodinamik dengesizlik var)

Çocuklarda İleri Yaşam Desteği


ABC’yi destekle, Oksijen ver
Kan basıncı ve SpO2’yi yakından izle
Damar yolunu aç
Monitör/defibrilatöre bağla

Belirtiler devam ediyor

Dar QRS Geniş QRS


< 0,09 sn > 0,09 sn
Olası
12 kanallı EKG QRS süresini değerlendir ventriküler
veya monitör ile taşikardi
ritmi değerlendir.

Hipotansiyon ve/veya
Ani bilinç değişikliği
Olası Supraventrikuler vr/veya Şok bulguları Hayır
Olası sinus taşikardisi:
*Bilinen bir nedenle uyumlu Taşikardi:
hikayenin varlığı *Uyumlu öykü yok (özgül değil, Adenozin IV hızlı
* P dalgaları belirgin ve normal belirsiz) puşe (Ritim düzenli
*P dalgaları yok veya anormal Evet ve QRS’ler mono-
*R-R değişken, P-R sabit
*Süt çocuğu KTA <220 /dak *KTA sabit morfik ise)
*Büyük çocuk KTA <180/dak *Ani hız değişiklikleri öyküsü
* Süt çocuğu KTA >220 /dak *Senkronize kardiyoversiyon:
*Büyük çocuk KTA >180/dak 0,5-1 joul/kg, etkili olmazsa 2 joul/
kg’a arttır. Gerekirse sedatize edebilir-
Vagal manevraları sin ancak kardiyoversiyonu geciktirme.
Etyolojiyi araştır ve tedavi et dene (gecikme) ** Elektriksel kardiyoversiyonu gecik-
tirmezse adenozin denenebilir (Ritim
düzenli ve QRS’ler monomorfik ise)

İV/İOyol açıksa;
*Adenozin: 0,1 mg/kg (ilk doz en çok 6 mg) hızlı bolus Uzman konsultasyonu ile;
yapılır. İlk doz yanıtsızsa 2. doz iki katı verilir (2. doz en *Amiodaron 5 mg/kg İV
yüksek 12 mg) ya da İV/İO yol açık değilse 20-60 dakikada, ya da
* Senkronize kardiyoversiyon: 0,5-1 joul/kg, etkili *Lidokain 1 mg/kg İV
olmazsa, 2 joul/kg’a arttır. Gerekirse sedatize edebilirsin uygulanır.
ancak kardiyoversiyonu geciktirme. *Prokainamid 15 mg/kg İV
30-60 dakikada uygulanır.
***Amiodaron ile prokaina-
mid birlikte uygulanamaz.

Değerlendirme sırasında
• Havayolunu ve damar yolunu garantiye al ve yerinden emin ol,
• Uzman konsultasyonu yapmaya çalış,
• Kardiyoversiyon için hazırlan
• Tedavi edilebilir faktörlerin varlığını araştır.
o 5 H: Hipovolemi, Hipoksi, Hidrojen iyon (asidoz), Hipoglisemi, Hipotermi,
o 5 T: Toksinler (Zehirlenme), Tamponad (Kardiyak), Tansiyon pnomotoraks,
Trombozis (Pulmoner veya koroner), Travma

Şekil 5. Taşikardide akış çizelgesi


487
Tablo 1. Canlandırmada kullanılacak ilaç dozları(1) namayabilmektedir. Eğer çocuğun SVT öncesi
kalp kası işlevleri yeterli değilse (örneğin; kardi-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

İlaç Dozu
Adenozin 0,1 mg/kg (en çok 6 mg), yomiyopatili bir çocuktaki gibi) göreceli olarak
tekrar dozu 0,2 mg/kg (en kısa bir sürede şok tablosu ile karşılaşılabilin-
çok 12 mg) mektedir. Geniş QRS’li SVT (örneğin; aberran
Adrenalin 0,01 mg/kg, 0,1-1 mg/kg/ iletimli SVT) süt çocuğu ve çocuklarda nadir
dakika infüzyon olmasına rağmen, eğer mevcutsa bu durumda
Atropin 0,02 mg/kg, en az 0,1 mg güç olan konu SVT’nin ventriküler taşikardi
Amiodaron 5 mg/kg (arestte bolus) (VT)’den ayrımıdır. Hem SVT ve hem de VT
Kalsiyum glukonat 1 ml/kg (en çok 10 ml)
hemodinamik dengeyi bozabildikleri için sadece
%10 hemodinamik dengenin durumuna bakarak VT
Dobutamin 5-20 mg/kg/dakika infüz-
veya SVT ayrımı yapılmamalıdır. Birçok du-
yon rumda geniş QRS kompleksli taşikardiler sanki
Dopamin 5-20 mg/kg/dakika infüz- VT imiş gibi tedavi edilmelidir (Şekil 5).(1,4-6)
yon
Glukoz (%10 dkstroz) 5-10 ml/kg
SVT’nin Tedavisi
Lidokain 1 mg/kg yükleme, sonra
20-50 mg/kg/dakika Vagal Manevralar: Hemodinamik olarak sta-
infüzyon
bil olan, daha hafif belirtileri olan çocuklarda
Magnezyum sülfat 25-50 mg/kg en çok 2 gr veya kardiyoversiyona/ilaç tedavisine hazırlık
Prokainamid 15 mg/kg yükleme aşamasında iken vagal manevralar denenebilir.
Vazopressin 40 U Süt çocuğu ve çocuklarda yüze tatbik edilen
buz paketi uygulaması en etkin yöntemdir. Bu
Tablo 2. İnfüzyon şeklinde kullanılan ilaçlar yöntem plastik bir torba veya eldiven içerisine
(yöntem 1)(1) ezilmiş buz ve su karışımı doldurularak uygula-
100 m %5 1 ml/kg/saat
nır. Diğer vagal manevralar (valsalva gibi...) da
İlaç
dekstroz içinde infüzyon etkin olabilir. Çocuklarda valsalva manevrasını
Adrenalin/
gerçekleştirmek için bir yöntem olarak bir çu-
0,6 mg 0,1 mg/kg/dk buğun içinden üfletme veya balon şişirtmeye
Noradrenalin
Dopamin/
uğraştırma eylemleri kullanılabilir. Çocuklarda
60 mg 10 mg/kg/dk göze doğrudan bası ve karotise bası uygulanma-
Dobutamin
Lidokain 120 mg 20 mg/kg/dk sı tehlikeli olabilir ve vagal yanıt alabilmek için
kullanılmamalıdır.(1,4,5)

Tablo 3. İnfüzyon şeklinde kullanılan ilaçlar Kardiyoversiyon: Kardiyovasküler dengenin


(yöntem 1)(1) bozulmasına neden olan SVT olguları (bozul-
6’lar Kuralı: muş periferal perfüzyonla birlikte olan konjestif
0,6x kg (ağırlık) = mg ilaç 100 ml kalp yetmezliği, artmış solunum çabası ve bilinç
Adrenalin seviyesinde değişiklik veya hipotansiyon) hiç
%5 Dekstroz içine eklenir
1 ml/saat = 0,1 mg/kg/dk eşitliği zaman kaybetmeksizin elektriksel veya kimya-
Noradrenalin dikkate alınarak infüzyon hızı sal olarak kardiyoversiyonla tedavi edilmelidir.
ayarlanır Başlangıç dozu olarak 0,5-1 J/kg ile senkroni-
6m kg (ağırlık) = mg ilaç 100 ml ze elektriksel kardiyoversiyon yapılması öneril-
Dopamin
%5 Dekstroz içine eklenir mektedir. Eğer damar yolu açık ve kullanılabilir
1 ml/saat = 1 mg/kg/dk eşitliği bir durumda ise elektriksel kardiyoversiyondan
Dobutamin dikkate alınarak infüzyon hızı önce kimyasal kardiyoversiyon adenozin ile uy-
ayarlanır
gulanabilir. Ancak damar yolunun veya kemik-
488 Lidokain içi yolun kullanılabilmesi 20-30 saniyeden daha
Konu 3

fazla bir zaman alacaksa elektriksel kardiyoversi- kalp hastalığı, kardiyomiyopati veya miyokardit
yon geciktirilmemelidir.(1-7) gibi kalpte akut yangısal bir hasarlanma) ola-

Çocuklarda İleri Yaşam Desteği


bileceği göz önüne alınmalıdır. Ek olarak ilaç
Adenozin: Çocuklarda SVT için ilaç tedavi- dozaşımları; hiperkalemi, hipermagnezemi, hi-
si kullanmak endike olduğunda seçilecek ilaç pokalsemi veya hipoglisemi gibi metabolik ne-
adenozindir. Adenozin AV düğümden iletimi denler veya hipotermi gibi geriye döndürülebilir
geçici olarak bloke etmeye neden olan özgül re- nedenler araştırılmalı ve tedavi edilmelidir.
septörler üzerinde etkin olan bir ilaçtır. Adeno-
zin SVT’de çok etkindir ve yarılanma ömrü 10 2000 yılındaki rehber nabızsız VF/VT teda-
sn. olduğu için yan etkileri çok azdır. Devamlı visinde, aralarda kalp basısı yapmadan, ritmi
EKG monitorizasyonu ile hızlı IV bolus şeklin- kontrol ederek ard arda 3 defibrilasyon öner-
de 0,1 mg/kg olarak verilmelidir. İlacın kalpte mektedir. 2005 ve 2010 yıllarındaki rehber-
etkili olacağı bölgeye ulaşımını kolaylaştırmak lerde ise (modern bifazik defibrilatörlerde ilk
için enjeksiyon bölgesi olabildiğince kalbe yakın defibrilasyonda başarı şansı %90 gibi yüksek
olduğu için ve ilk defibrilasyon başarısız ise 2.
olmalıdır. İlaç verilirken 3 yollu musluğa bağlı
ve 3. şoklarda başarı oranı düşük olduğu için)
2 şırınga tekniği kullanılmalıdır. Bu teknikte şı-
ilk defibrilasyonun ardından 5 döngü boyunca
rıngalardan birinde adenozin, diğerinde en az 5
(yaklaşık 2 dakika) KPR uygulandıktan sonra
ml serum fizyolojik bulunmalı ve önce adenozin
ritmin değerlendirilmesini ve gerekirse defib-
hızla bolus tarzı verilmeli, hemen ardından 5 ml
rilasyon yapılmasını önermektedir. İlk defibri-
serum fizyolojik puşe edilmelidir. Eğer ilk doz-
lasyon için 2 Joul/kg sonraki denemelerde ise 4
dan sonra herhangi bir etki görülmezse doz iki Joul/kg (muhtemelen 10 Joul/kg’a kadar enerji
katına (0,2 mg/kg) çıkartılmalıdır. Önerilen en güvenlidir) doz önerilmektedir.(1,2,3,7)
yüksek başlangıç dozu 6 mg ve en yüksek ikinci
doz 12 mg’dır. Adenozinin bir defada uygulanan
dozu 12 mg’ı asla geçmemelidir.(1,4,5) VT ve VF’nin Tedavisi
Hemodinamik Olarak Stabil VT: Eğer VT’li
Geniş QRS Kompleksli Taşikardi: Başlangıç
çocuk hemodinamik olarak stabil (distal nabız-
tedavisinin nasıl olacağının kararı hastanın he- ların palpabl olup olmaması uyarıcı etmendir)
modinamik olarak stabil olup olmadığına göre ise herhangi bir tedavi verilmeden önce dikkat-
belirlenmektedir. Hemodinamik olarak stabil li bir değerlendirme yapılmalı ve erken çocuk
olmayan geniş-kompleksli taşikardiler, rahatla- kardiyolojisi konsültasyonu istenmelidir. İlk
tıcı öykü yokluğunda ritmin ventriküler olma değerlendirme esnasında 12 derivasyonlu EKG
olasılığı nedeniyle acil tedavi gerektirmektedir analizi ve dikkatli bir öykü alınarak (soygeçmi-
(Şekil 5). Geniş-kompleksli taşikardilerin acil şinde ventriküler aritmi veya ani bebek ölümü
tedavisinde; eğer nabız mevcutsa senkronize kar- öyküsü gibi) taşikardinin orijinini saptamaya
diyoversiyon, nabız alınamıyorsa defibrilasyon odaklanmalıdır. Eğer farmakolojik tedaviye ka-
yapılmaktadır. Eğer hasta hemodinamik olarak rar verilirse (Şekil 5) öncelikle amiodaron (20-
stabil ise tanısal girişimler beklenebilir ve çocuk 60 dakikada gidecek şekilde 5 mg/kg) verilmesi
kardiyolojisi konsültasyonu veya yeterli deneyi- önerilmektedir. Prokainamid (30-60 dakikada
me sahip bir diğer hekimden erken konsültas- gidecek şekilde 15 mg/kg) veya lidokain (yakla-
yon önerilmektedir.(1,4,5) şık 2-4 dakikada verilecek şekilde 1 mg/kg) alter-
natif ilaçlar olarak düşünülmelidir. Amiodaron
ve prokainamid hipotansiyona neden olabilmek-
Ventriküler Taşikardi ve Ventriküler
tedir ve prokainamid potent bir negatif inotro-
Fibrilasyon
pik ajandır. Her iki ilacın infüzyonu sırasında ve
VT ve VF çocuklarda sık değildir. Eğer görülürse sonrasında hemodinamik denge yakından takip
altta yatan bir başka hastalık (örneğin; doğumsal edilmeli ve devamlı EKG monitorizasyonu yapıl- 489
malıdır. Ayrıca amiodaron ve prokainamid QT Defibrilatör hazır edilir edilmez defibrilasyon iş-
intervalini uzattıkları için birarada kullanılma- lemini gerçekleştirilmelidir. Ardından yine ritim
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

malıdır.(1,4,5) kontrolu yapılmaksızın kalp masajına başlama-


lı ve beraberinde 0,01 mg/kg dozunda IV/IO
Palbabl Nabızlı VT’de Kardiyoversiyon: VT’li veya 0,1 mg/kg dozunda trakeyal yolla adrenalin
süt çocuğu ve çocuklarda şok bulguları varsa verilmelidir. 5 döngü KPR uygulandıktan son-
(düşük kalp debisi, zayıf perfüzyon gibi) nabız ra ritim kontrolunde halen şok uygulanmasını
palpabl olsa bile acil senkronize kardiyoversiyon gerektiren ritim devam ediyorsa defibrilasyonu
endikedir (Şekil 5). Hemodinamik bozulmanın gerçekleştirdikten sonra kalp masajı ile birlikte
derecesine ve hastanın bilinç düzeyinin duru- amiodaron (5 mg/kg hızlı IV bolus şeklinde)
muna bağlı olarak damar yolu açılmadan önce veya lidokain (1 mg/kg) uygulanmalıdır.(1,4,5,7)
kardiyoversiyon uygulanabilir. Eğer hasta uygun
bir şekilde yanıt vermeye hazır ve distres içinde
değilse bir çocuk kardiyoloğuyla konsültasyon Özet
yapmak, damar yolu açmak ve kardiyoversi-
yondan önce sedatize etmek için yeterli zaman * Endotrakeal tüplerde gerekli durumlarda
sıklıkla mevcuttur. Ek olarak aritmiye neden kaflı tüpler kullanılmalıdır.
olabilecek bilinen bir nedeni olmayan VT’li * Endotrakeal tüp yerleştirme için laringeal
çocuklarda ilaç veya metabolik nedenlerin akla maske uygulaması iyi bir seçenek olabilir
getirilmesi önemlidir.(1,4,5) * Endotrakeal tüpün yerini belirlemede so-
lukta CO yöntemlerdendir.
Nabızsız VT/VF: VF ve nabızsız VT şok yapıla- * Eğer hasta entübe edilmişse veya buna
bilen (defibrile edilebilen) ritimler olarak adlan- benzer ileri havayolu uygulaması yapıl-
dırılmıştır. Çocuklarda hastane dışı arrestlerde ması solunum yaparken kalp masajına ara
%5-15 oranında görülürken, hastanede ger- verilmemelidir.
çekleşen arrestlerde canlandırma sırasında %20 * Bu durumda solunum sayısını 8-10/dk
ye kadar yüksek oranlarda görülebilir ve sıklığı olarak uygulanmalıdır.
yaşla artar. Çocuklarda en sık görülen EKG bul- * Aritmi yönetiminde defibrilatör hazır
gusu olan asistol ve nabızsız elektriksel aktivite hale getirilene kadar kalp masajı uygulan-
“şok yapılamayan” (defibrile edilemeyen) ritim- malıdır.
ler olarak adlandırılmıştır. * Defibrilasyon uygulaması yapar yapmaz,
beklemeksizin kalp masajına başlanmalıdır.
Nabızsız VT/VF için kesin tedavi; defibrilasyon * Ardı ardına 3 kez şok uygulamasından
yapabilmek amacıyla verilen şok işlemidir. Bu kaçın, her defasında sadece tek şok uygu-
durumda acilen şok (defibrilasyon) uygulanma- lanmalıdır.
lıdır. Defibrilatör getirilene ve şarj edilene kadar * İlaç uygulamaları için her zaman IV/IO
geçen sürede hastanın ventilasyonu, oksijenizas- yol kullanılmalıdır, zorunlu olmadıkça
yonu sağlanmalı, kalp masajı uygulanmalı ve ETT yolu kullanılmamalıdır.
damar yolu açma girişimine devam edilmelidir.
Ancak bunları yapmak için defibrilasyon işlemi
geciktirilmemelidir. İlk defibrilasyon işlemi yapı-
Kaynaklar
lır yapılmaz ritim kontrolu yapılmaksızın 5 dön- 1. Yılmaz HL, Karaböcüoğlu M. Çocuklarda İleri
gü KPR’ye başlanmalı (Şekil 5), ardından ritim Yaşam Desteği. Karaböcüoğlu M, Yılmaz HL,
kontrol edilmelidir. Eğer halen şok uygulanması Duman M (Ed). Çocuk Acil Tıp: Kapsamlı ve
Kolay Yaklaşım. 1. Baskı, İstanbul, İstanbul Tıp
gereken ritim devam ediyorsa defibrilatör hazır Kitabevi, 2012:93-104.
490 hale getirilene kadar KPR’ye devam edilmelidir.
Konu 3

2. AHA.Pediatric Advanced Life Support. Circula- 5. Karaböcüoğlu M, Yılmaz HL. Temel ve İleri
tion 2005;112:167-87. Yaşam Desteği. Karaböcüoğlu M, Uzel N,

Çocuklarda İleri Yaşam Desteği


3. Kleinman ME, Chameides L, Schexnayder SM, Yılmaz HL (editörler).Çocuk Acil Tıp Kitabı.
Samson RA, Hazinski MF et al. Part 14: Pedi- Çapa Tıp Kitapevi, İstanbul, 2004;47-62.
atric Advanced Life Support: 2010 American 6. Ludwig S. Lavelle MJ. Resuscitation-Pediatric
Heart Association Guidelines for Cardiopulmo- Basic and Advanced Life Support. In: Fleisher
nary Resuscitation and Emergency Cardiovascu- GR, Ludwig S, Henretig FM (eds). Textbook of
lar Care. Circulation, 2010;122:876-908. Pediatric Emergency Medicine, 5th ed. Lippincott
4. Mace SE. Pediatric Advanced Life Support Es- Williams & Wilkins, Philadelphia, 2006: 3-34.
sentials. In: American Academy of Pediatrics, 7. Hazinski MF (ed). Highlights of the 2010 AHA
American College of Emergency Physicians. Guidelines for CPR and ECC. American Heart
APLS: The Pediatric Emergency Medicine Re- Associatation, 2010.
source. Fifth Ed., Jones Barlett Learning, 2012:
14;14-6.

491
Konu 4

ATEŞLİ ÇOCUĞA YAKLAŞIM

Dr. Ahmet Güzel

Giriş selmesi ile birlikte vücutta “febril yanıt” adı ve-


rilen bir dizi olay da gelişmektedir. Kan-damar
Ateş, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile ilgilenen yatağında meydana gelen değişimler (periferik
hekimlerin en sık karşılaştığı hastalık belirtile- vazokonstriksiyon vs.), vücut sıvısının kont-
rinden biridir. Ateş nedenlerinin araştırılması ve rolünde rol oynayan ter bezlerinin uyarılması,
nedene yönelik etkin tedavi uygulaması ise he- ekstrasellüler sıvı volümünün ayarlanması (arji-
nüz görüş birliğine varılmamış bir konudur. Son nin-vazopressin mekanizması) ve kas ve deri do-
yıllardaki özellikle bu konuyla ilgili yaklaşım kusunda meydana gelen davranış değişikleri bu
şemalarının oluşturulması ve tüm hekimlerce yanıtın bir parçasıdır.(1-3)
uygulanması yönündeki çabalar ise bu konudaki
belirsizliği ortadan kaldırmaya yöneliktir. Ateşli Vücut ısısı gün içerisinde normal şartlarda diür-
hastaya yaklaşımda esas amaç ise ateş odağının nal bir ritim gösterir. En düşük vücut ısısı sa-
tespit edilmesi, ciddi bakteriyel enfeksiyonların bahın erken saatlerinde (06:00) görülürken en
(CBE) önlenmesi ve ateşe yönelik etkin ve ye- yüksek ısı akşam (18:00) saatlerinde görülür.
rinde müdahale edilmesidir. Gün içerisinde vücut ısısında 0.5-1°C’ye kadar
normal değişimler olabilir.(1-2) Bunun yanında
vücut ısısı; ölçümün yapıldığı vücut bölgesine,
ölçümün zamanına, egzersiz, yemek yeme, spor
Ateş Patofizyolojisi yapma ya da eşlik eden kronik hastalık gibi du-
Ateş, vücudun inflamatuvar savunma sistemine rumların varlığına göre değişiklik gösterebilmek-
karşı olan bir uyarıya fizyolojik cevaptan kay- tedir. Bu yüzden ateş değerlendirmesi yapmadan
naklanan normal vücut ısısının artması olarak önce bu durumların mevcut ateş üzerindeki et-
ifade edilmektedir. Vücutta ısı kontrol merkezi kisi gözden geçirilmelidir. Değişik kaynaklarda
ön hipotalamusta yer alan ısıya duyarlı nöron- farklı ateş tanımlamaları yer almasına rağmen
ların bulunduğu preoptik alandır.(1-4) Bu mer- en çok kabul gören tanımlama tüm yaş grupları
kez vücut ısısını deri ve kas dokusunda yer alan için vücut ısısının;
termosensörlerden gelen sinyallerle düzenler.
* Koltuk altı > 37.3°C,
Termosensörlerden gelen uyarılar sonrasında
ısı-kontrol merkezinin uyarılmasını sağlayan * Rektal >38°C
maddelere ise pirojenler adı verilmektedir. Bu * Kulaktan >38°C olmasıdır.
pirojen maddeler başlıca endojen (İnterlö-
kin-1, interlökin-6, tümör nekroz faktör-α,
interferon-β, interferon-γ vs.) veya eksojen (bak- Termometreler ve ateş ölçümü
teriyel endotoksinler, antijen-antikor kompleks-
leri, ilaçlar vs.) kaynaklı olabilmekte ve ısı-kont- Ateş ölçüm metodları ve kullanılan termomet-
rol merkezindeki etkilerini bazı aracı maddelerle reler konusunda farklı kaynaklarda değişik ta-
(prostoglandin E2, siklik AMP, serotonin gibi) nımlamalar ve ölçüm yöntemleri verilmiştir.
sağlamaktadırlar. Ateş esnasında meydana gelen Son yıllarda civalı termometrelerin kullanımı-
bu biyokimyasal değişimlerin yanında ateş yük- nın giderek azalması ile birlikte ateş tanısında
elektronik, infrared ve kimyasal termometreler talık için tanısal olmadığı da unutulmamalıdır.
kullanılmaya başlanmıştır. Bunun yanında ateş Kısaca bu ateş tiplerini özetlersek;
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ölçüm yerleri konusunda da tam bir fikir birliliği


bulunmamaktadır. Bazı kaynaklarda(1,2,6) halen Ateş-nabız uygunsuzluğu (relatif bradikardi):
rektal ısı ölçümü en güvenilir yöntem olarak ka- Vücut ısısının arttığı durumlarda artmış oksijen
bul edilirken İngiltere ve bazı avrupa ülkelerine gereksinimini ve biriken metabolitlerle birlikte
bağlı kaynaklarda(7) ise ilk 5 yaş için oral ve rek- karbondioksit atılımını sağlamak için vücut-
ta metabolizma hızında artışa ihtiyaç vardır.
tal ısı ölçümü önerilmemektedir.
Bu durum ateşle beraber solunum hızında ve
Bu kaynaklarda önerilen ateş ölçüm yöntemleri kalp atım hızında artışla kendini göstermekte-
şu şekildedir;(7) dir. Ancak bu durum bazı hallerde bozulmakta
ateş-nabız uygunsuzluğu görülmektedir. Bu ateş
Yenidoğan döneminde vücut ısısı elektronik ter- seyrinde ise özellikle tifo, bruselloz, leptosipiroz,
mometre ile koltuk altından ölçülmelidir. ilaç ateşi ve kardiyak tutulumla giden hastalıklar
(akut romatizmal ateş, infektif endokardit, lyme
1 ay-5 yaş arasında ise vücut ısısı koltuk altı ve hastalığı) düşünülmelidir(1)
timpanik bölgeden ölçülmelidir. Koltuk altın-
dan ölçüm için elektronik ya da kimyasal nokta Ateş yanıtının olmaması: Yenidoğanlarda,
termometreler önerilirken timpanik ölçümlerde uzun süreli kemoterapi tedavisi alanlarda, kor-
ise infrared termometreler tercih edilmelidir. tikosteroid veya antipiretik kullanımı ile üremik
hastalarda ciddi enfeksiyon hastalığına rağmen
Birden fazla ölçüm yapılan sağlık kuruluşlarında ateş görülmeyebilir.(1-2)
vücut ısısını ölçmek için tek kullanımlık kimya-
sal nokta termometre kullanılması daha uygun- Hipotermi: Vücut ısısının 35°C’den az olması
dur. Kimyasal nokta termometrelerle alından ısı durumudur. Sıklıkla prematür yenidoğanlarda
ölçümünün güvenirliliği oldukça düşüktür ve görülür. Travma, hipotiroidi, aşırı antipiretik
önerilmemektedir. kullanımı, transfüzyon, ensefalit, sepsis ve şok
diğer nedenler arasındadır.(1)
Vücutta ısısında yükselme ya hipotalamustaki
ısı-kontrol merkezinin eşik değerinin yükselmesi Hiperpireksi: Vücut ısısının 41,1°C’den faz-
ile ya da “Hipertermi (>41,1°C)” olarak adlan- la olmasıdır. Sıklıkla nonenfeksiyöz nedenlere
dırılan eşik değerinin değişmediği sadece aşırı ısı bağlı gelişir. Bu nedenler arasında santral ateş
üretimi veya üretilen ısının vücuttan atılamama- (hipotalamusu da içeren santral sinir sistemi dis-
sı gibi nedenlerle meydana gelmektedir. Tanı ve fonksiyonuna bağlı gelişen), malign hipertermi,
tedavi yaklaşımının farklı olduğu hipertermi ile malign nöroleptik sendrom, ciddi enfeksiyon ve
diğer ateş nedenlerinin birbirinden ayırt edil- sıcak çarpması yer alır(1,8)
mesi önemlidir. Çünkü diğer ateş nedenlerinin
İlaç ateşi: Belirlenen başka bir neden olmadı-
aksine hipertermi vücut ısısının patolojik düzey-
ğında ilaç almakta olan bir hastada ortaya çıkan
lere çıkmasına yol açarak santral sinir sisteminde
ve ilacın kesilmesi ile genellikle 72 saat sonra
kalıcı hasara ve kaslarda yaygın rabdomiyolizise
kaybolan ateş varlığında düşünülmelidir. Sık-
neden olabilmektedir.(1-3)
lıkla antibiyotikler (penisilinler, sefalosporinler),
antiepileptikler (fenitoin, karbamazepin), an-
Ateş Tipleri ve Tanımlamaları tineoplastik ajanlar (bleomisin, daunorubisin,
sitarabin, L-asparajinaz) ve kardiyak etkili ilaç-
Özgün bir tanıya götürmese de var olan ateşin ların (hidralazin, metildopa, kinidin) kullanımı
seyri, sıklığı ve süresi tanısal yaklaşımda bize sonrasında görülmektedir. Bu vakalara ateşle
yardımcı olabilmektedir. Ancak özellikle yay- beraber döküntü, eozinofili, serum hastalığı,
gın antibiyotik ve antipiretik kullanımının ateş karaciğer enzim yüksekliği ve proteinüri eşlik
494 seyrini etkileyebileceği ve ateş tipinin hiçbir has- edebilmektedir(1,9)
Konu 4

Odağı bilinmeyen ateş: Bir haftadan kısa süreli çocukların % 4-6’sında idrar yolu enfeksiyonu
lokalize bulgu ve yakınması olmayan yeni ortaya (İYE) bulunur.(12) İdrar kültürü İYE’lerin tespi-

Ateşli Çocuğa Yaklaşım


çıkan ateşe denmektedir.(8) tinde altın standarttır. Ancak bu test hızlı tanı
imkânı sağlamamaktadır. Bu yüzden hızlı idrar
Nedeni bilinmeyen ateş: 3 haftadan uzun süren analizinin yapılması ve dipstikle lökosit esteraz
ve hastanede 7 gün içerisinde nedeni saptana- tespiti (duyarlılığı %88) önerilmektedir.(13-15)
mayan ateş olarak tanımlanmaktadır.(9) Bununla birlikte ateşli çocuklarda etiyolojide
İYE’lerin değişik oranlarda bulunması da idrar
örneklerinin alınma yöntemlerini tartışmaya aç-
Çocukluk çağında ateşin önemi mış ve en güvenilir yöntemlerin belirlenmesine
yönelik çalışmalar yapılmıştır. İdrar yolu enfek-
Ateş çocukluk çağında sık rastlanılan bir semp-
siyonuna bağlı ateşli olgularda idrar örneğinin
tomdur. Çocuk acil servislerine başvuran hasta-
özellikle 2 ay-2 yaş arasında eğer antibiyotik
ların % 20’sinden fazlasını ateşli çocuk hastalar
tedavisi başlanacak ise yüksek yanlış pozitiflik
oluşturmaktadır.(8) Ateşli olguların çoğunluğunu
nedeni olan (%10-20) torba yöntemi yerine sup-
ise 3 yaş altındaki çocuklar oluşturmaktadır. Bu
rapubik veya kateter yoluyla alınması önerilmek-
yaş grubunda en sık (%70) ateş nedeni ise kısa
tedir.(11,13) Ancak idrar torbası yöntemi ile sadece
sürede kendiliğinden iyileşen basit viral enfek-
patoloji saptanan olgularda kontrol yöntemi ola-
siyonlardır.(6,9-11) Daha az bir kısmında CBE ve
rak suprapubik veya kateter yoluyla örnek alın-
gizli bakteriyemi (GB) nedenleri yer almaktadır.
masını öneren yayınlarda mevcuttur. Tüm bu
Önceki yıllarda daha da sık görülen CBE (% 10-
veriler ateşli çocuğa yaklaşımda tam idrar tahlili
15) ve GB oranları (%3-10) son yıllarda hemop-
ile birlikte idrar kültürü alınmasının önemini
hilus influenza ve pnömokok aşılarının yaygın
göstermektedir ve son yıllardaki yaklaşımda yine
olarak kullanılması nedeniyle daha da azalmıştır
bu yaklaşım tercih edilmektedir (Şekil 1).(4,6,10,15)
(%1.6-1.8).(5,8-11) Hemophilus influenzaya bağ-
lı menenjit olgularında % 94 oranında azalma Solunum yolu hastalıkları ve özelikle pnömoni
görülürken enfeksiyonun ortalama görülen yaş odağı bilinmeyen ateş olgularında düşünülmesi
aralığı 15 ay-25 yaş olarak değişmiştir.(8) Hatta gereken diğer nedenlerden biridir. Bu olgular-
2-18 yaş grubu arasında menenjit etkeni olarak da solunum bulguları dışında bazen tek başına
daha çok meningokoklar ve aşı içeriklerinde yer yüksek ateş dışında bir bulgu da saptanmayabi-
almayan pnömokok türevleridir.(8) Çocukluk lir. Ateşle birlikte (≥ 39°C) beyaz küre sayısının
çağında özellikle de 3 ayın altındaki çocuklarda ≥20 bin/mm3 olduğu ve solunum sıkıntısı bul-
CBE riskinin fazla olması ve her zaman klinik gularının eşlik etmediği daha önceden sağlıklı
bulgularla uyuşmaması bu yaş grubunda ateşin olgularda pnömoni sıklığı % 26 olarak bildiril-
önemini daha da artırır. Bunun yanında 6 ay-5 mektedir.(2,4,6)
yaş arasında ateşin febril konvülziyona neden
olabilmesi (% 4) ise ateşin çocuklarda önemini Ciddi bakteriyel enfeksiyonunun tespitinde
artıran diğer bir nedendir.(3,9) önemli bir belirteç ise kan lökosit değeridir. Kan
lökosit sayısının ≤15.000/mm3 olduğu olgularda
Gizli bakteriyemi; iyi görünümlü ateşli çocuk- CBE oranı % 0.5 iken ≥15.000/mm3 olan olgu-
larda ateş odağının bulunamamasına rağmen et- larda ise %18’dir.(11,14)
ken maddenin kanda üretilmesi durumudur. Bu
durum daha çok 2-36 aylık ve vücut ısısı ≥ 39°C
olduğu olgularda görülmektedir.(8) Çocukluk çağında ateş nedenleri
Ateşli çocuklarda CBE’ler arasında en sık kar- Çocukluk çağında ateş nedenleri arasında ge-
şılaşılan nedenler; pyelonefrit, pnömoni, me- nel olarak enfeksiyon hastalıkları (en sık), aşılar,
nenjit ve sepsis’dir. Bu nedenlere yönelik yapılan immünolojik ve romatolojik hastalıklar (lupus,
çalışmalarda lokalize bulgu bulunmayan ateşli romatoid artrit, akut romatizmal ateş, kawasaki 495
Tablo 1. Çocukluk çağında acil serviste sık görülen ateş nedenleri(8)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

SSS enfeksiyonu (menenjit, ensefalit, beyin absesi)


Orbital ve periorbital sellülit
Üst solunum yolu enfeksiyonları
Akciğer enfeksiyonları (pnömoni, bronsiyolit, vs)
Kardiyak enfeksiyonlar (miyokardit, endokardit, perikardit)
GİS kaynaklı (gastroenterit, apendisit, kolanjit, hepatit, pankreatit, mezenterik
Enfeksiyöz lenfadenit, peritonit, vs)
Genitoüriner (İYE, epididimit, orşit, ovarian abse, perinefritik abse)
Kas iskelet sistemi (Septik artrit, osteomyelit, miyozit)
Toksik şok sendromu
Meningokoksemi
Döküntülü hastalıklar
Diğer enfeksiyonlar
Akut romatizmal ateş
Jüvenil romatoid artrit
Kawasaki sendromu
Sistemik Lupus Erimatozus
Poliarteritis nodosa
Romatolojik ve Mikst konnektif doku hastalığı
immünolojik Dermatomyozit
Polimiyozit
Henoch Shönlein
Stevens-Jhonson sendromu
Serum hastalığı
İlaç reaksiyonları
Lösemi
Lenfoma
Maligniteler
Nöroblastoma
Sarkoma
Sempatomimetikler (amfetaminler, kokain, vs)
Antikolinerjikler (antihistaminikler, trisiklik antidepresanlar, vs)
Salisilatlar
Zehirlenmeler ve ilaç Nöroleptik malign sendrom
reaksiyonları Malign hipertermi
Alkol zehirlenmeleri
Sedatif-hipnotik ajanlar
Serotonin sendromu
Uzamış konvulziyon
SSS hastalıkları SSS tümörü (hipotalamus yerleşimli)
Riley-Day sendromu
Tirotoksikoz
Metabolik
Akut intermittan porfiri
Aşırı giyinme
Sıcak ortam
Sıcak çarpması
Dehidratasyon
Hemolilitik hastalıklar
Periyodik ateş sendromları (PFAPA, siklik nötropeni vs)
Diğer
Travma
Kanama
İnflamatuvar barsak hastalıkları
Anhidrotik ektodermal displazi
Sarkoidoz
Diğer nadir nedenler
496
Konu 4

hastalığı vs.), endokrin ve metabolik nedenler kardi ve göz teması kuramama gibi toksik
(tirotoksikoz, feokromasitoma), maligniteler, bulguların varlığı irdelenmeli ve bu hasta-

Ateşli Çocuğa Yaklaşım


genetik hastalıklar (ailevi akdeniz ateşi) ve hiper- larda CBE riskinin daha fazla olduğu unu-
termi ile sonuçlanan; ağır egzersiz, sıcak çarp- tulmamalıdır. Bunun yanında 3 ayın altın-
ması, malign hipertermi, ektodermal displazi daki çocuklarda fizik muayene bulgularının
ile ilaç ve madde kullanımları (aspirin, kokain, CBE değerlendirmesi açısından yanıltıcı
amfoterisin-B, atropin, halotan, metoksifluran, olabileceği bilinmelidir.
siklopropan vs) gibi diğer nedenler yer alır. Bu- • 6 ay-5 yaş arasında sağlıklı çocuklarda ate-
nun dışında dehidratasyon, bazı ilaçların kullanı- şin febril konvülziyonlara neden olabile-
mı (antineoplastik ajanlar, antiepileptikler, anti- ceği, bunun yanında merkezi sinir sistemi
biyotikler, kardiyovasküler sistem ilaçları), santral patolojilerine sahip ya da daha önceden
sinir sisteminde ısı-kontrol merkezinin bozulma- epilepsi tanısı almış olgularda ise ateşin
sına yol açan nedenler ve transfüzyon gibi işlem- konvülziyonları tetikleyebileceği unutul-
lerde ateş nedenleri arasındadır (Tablo 1).(3,8,9) mamalıdır.
• Ateş; kalıtsal veya sonradan kazanılmış me-
Ateşli çocuklarda öykü ve fizik muayenede tabolik hastalığı olanlarla; kronik böbrek,
nelere dikkat edilmelidir? akciğer, kalp hastalığı ve santral sinir siste-
mi patolojilerine sahip veya uzun süreli im-
• Bağışıklık durumu, hastalık nedenleri ve münsüpresif ilaç kullanan (kortikosteroid,
etiyolojik ajanların farklı olmasından dolayı antikemoteropatik) olgularda CBE riskini
değerlendirme mutlaka yaş grubuna göre daha artırmaktadır. Bu olgularda CBE riski
yapılmalıdır. ateş düzeyi ya da klinik bulgularla birebir
• Öncelikle ateşin varlığı kesinleştirilmeli, öl- uyumlu olmayabilir.
çüm yerleri arasında derece farklılıkları göz
önünde bulundurulmalı ve hatalı ölçüme Çocukluk yaş grubunda ne zaman ve hangi
neden olabilecek durumlar (sıcak çevre, sık durumlarda ateş ciddi hastalık belirtisidir?
giyinme vb) açısından uyanık olunmalıdır.
• Yenidoğan, prematür bebekler ve 3 aylıktan
• Spesifik bir tanıya götürmese de tanıda yar- küçük ateşli çocuklar,
dımcı olabilecek olan ateşin seyri, sıklığı ve
• Kalıtsal veya sonradan kazanılmış metabo-
süresi belirlenmeli. Olgular yakın zamanda
lik hastalık; kronik böbrek, akciğer, kalp
ateş seyrini etkileyebilecek antibiyotik veya
hastalığı, santral sinir sistemi patolojilerine
antipiretik kullanımı, aşılama ve çevrede
sahip, kan hastalığı, malignite varlığı veya
bulaşıcı bir hastalık vb durumlar açısından
uzun süreli immünsüpresif ilaç kullanan
mutlaka sorgulanmalıdır.
(kortikosteroid, kemoterapatik) olgular,
• Ateşle birlikte burun akıntısı, öksürük, so-
• Nöbet eşlik ettiğinde,
lunum sıkıntısı, kulak ağrısı, baş ağrısı, kus-
ma, ishal, disüri, ense sertliği, eklem ağrısı • Uyku hali, inatçı baş ağrısı, kusma, ense
ve şişlik, karın ağrısı, tiz sesli ağlama gibi sertliği, sırt ağrısı, sürekli ağlama, huzur-
fokal bir enfeksiyonu düşündürebilecek be- suzluk, ışıktan rahatsız olma, bebeklerde
lirti ve bulgular açısından tüm olgular mut- emmeme gibi belirtilerinin varlığında,
laka sorgulanmalıdır. • 3 ayın altındaki çocuklarda ateşin ≥38ºC ve
• Vücutta ateşe eşlik eden döküntü varlığın- 3-6 aylık çocuklarda ≥39 ºC olması duru-
da döküntünün dağılımı, tipi, ortaya çıkış munda,
zamanı belirlenmeli ve eşlik eden diğer bul- • Kapiller dolum zamanının ≥ 3 sn olması,
gular tespit edilmelidir. • Siyanoz, günlük aktivitelerde azalma, so-
• Siyanoz, günlük aktivitelerde azalma, solu- lunum sıkıntısı, tonusta azalma, taşikardi
num sıkıntısı, tonusta azalma, doku kan- veya bradikardi ve göz teması kuramama
lanmasında azalma, taşikardi veya bradi- gibi toksik bulguların varlığında, 497
• Antibiyotik ve antipiretik kullanımına rağ- en sık görülen bakteriyel infeksiyon nedenleri
men 3 günden fazla devam eden ateş var- arasında İYE’ler ve GB yer alır.(15)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

lığında,
• Yakın zamanda hastaneden taburcu olma Yenidoğan döneminde laboratuvar yardımı ol-
veya ameliyat geçirme öyküsü varsa, madan invaziv hastalık riskini öngörmek olduk-
ça güçtür. Bu yüzden Rochester, Boston ve Phi-
• Vücutta kırmızı-mavi renkli morluklar (pe-
ledelphia kriterleri olmak üzere bazı araştırıcılar
teşi veya ekimoz) veya döküntülerin varlı-
tarafından kullanılması önerilen yaklaşım me-
ğında,
todları ortaya atılmıştır.(16) Yapılan çalışmalarda
• Hızlı ve giderek kötüleşen klinik seyir du- bu metodlarla değerlendirilen hasta gruplarında
rumunda,
farklı oranlarda GB ve CBE tanıları da tespit
• 12 saatten daha uzun süre gaz ve gaita çıka- edilmiştir.(14,16)
ramama ve karında şişlik,
• 6 saatten daha uzun süre idrar yapamama, Bu dönemde ateşle gelen her çocuk mutlaka has-
• Tekrarlayan kusma, safralı kusma, karın taneye yatırılmalı ve aşağıda belirtilen inceleme-
ağrısı ve kanlı ishal durumlarında ateş ciddi ler yapılmalıdır;(7)
hastalık belirtisidir.
• Tam kan sayımı
• C-reaktif protein
Ateşli Çocuğa Yaklaşım • Tam idrar analizi (suprapubik aspirasyon ya
da mesane kateterizasyonu ile alınan)
Tüm yaş gruplarında temel amaç ateş odağının
• Kan kültürü
tespit edilmesi, CBE’lerin önlenmesi, etkin ve
yerinde müdahaledir. Ateşli çocuklarda tanı ve • Akciğer grafisi (solunum sıkıntısı semptom
tedavi yaklaşımını daha da kolaylaştırmak için ve bulguları varsa)
etiyolojik faktörler ve bağışıklık durumu da göz • Gaita kültürü (ishal varlığında)
önünde bulundurularak yaş grupları belirlenmiş- • Lomber ponksiyon (kontraendikasyon du-
tir. Son yıllarda bu yaş gruplarında heptavalan rumu söz konusu değilse) tüm hastalara
pnömokok aşılarının daha da yaygın uygulan- uygulanmalıdır.
ması nedeniyle invaziv bakteriyel enfeksiyon et-
kenlerinde de değişiklikler meydana gelmiştir(15) Yenidoğan dönemindeki bu hastalara mutlaka
Yaş gruplarının kendine has özelliklerine göre parenteral ampirik antibiyotik tedavisi başlan-
değerlendirirsek; malıdır.(2-3,4,16) Önerilen 3.kuşak sefalosporin/
gentamisin (2,5 mg/kg/gün) tedavisidir. Bu dö-
Yenidoğan dönemi (0-28 gün): Bu dönemde nemde hiperbilurubinemiye neden olduğundan
ateş sık rastlanılan bir bulgu değildir. Olgular 3.kuşak sefalosporinlerden seftriakson yerine se-
vücut ısıları ile birlikte kalp hızı ve solunum hızı fotaksim (50-100 mg/kg/gün) tercih edilmelidir.
gibi vital bulguları yakından takip edilmelidir. (15)
Bu dönemde L. monocytogenesis az oranda
Bu yaş grubunda CBE durumunda sıklıkla hi- görülmesine rağmen ampirik tedaviye bu mik-
potermiye eğilim vardır. Hipotermi veya hiper- roorganizmaya yönelik olarak Ampisilin (100
termi varlığında bu yaş grubunda CBE tanısı mg/kg/gün) ilave edilmelidir. Bu yaş grubunda
düşünmelidir. Bu yaş grubunda CBE riski ise nadir ateş nedenlerinden olan herpes enfeksi-
% 12’dir.(5,15) Etiyolojide sıklıkla anneden geçen yonlarına yönelik ampirik asiklovir tedavisinin
veya doğum kanalından bulaşan ajanlar (Grup rutin kullanımı yoktur. Asiklovir (20 mg/kg/
B streptokoklar (GBS), gram negatif enterik gün) tedavi endikasyonları arasında primer ge-
bakteriler, L. monocytogenes, herpes simplex, nital enfeksiyonu mevcut anneden vajinal yolla
enterovirüs vb.) rol alır. Grup B streptokokları doğan bebekler, uzamış membran rüptür zama-
bu yaş grubunda % 39 oranında menenjit ve % nı var olanlar, deri-göz-ağızda herpetik lezyonla-
498 7 oranında da sepsis etkenidir. Bu yaş grubunda rı bulunanlar, konvülziyon geçirenler ve lomber
Konu 4

ponksiyonda pleositozu bulunanlar vardır.(15) Bu üzere taburcu edilmesi önerilmektedir. Kontrol-


yaş grubunun tanı ve tedavi yaklaşımı ise Şekil de idrar, kan ve BOS kültür sonuçları ile olgu

Ateşli Çocuğa Yaklaşım


1’de özetlenmiştir.(15) ateş odağı için yeniden muayene edilmelidir.(15,17)

28-90 gün arası çocuklar: Bu yaş grubunda Bu yaş grubunda diğer bir yaklaşım şekli ise sa-
en sık (% 40-60) ateş sebebi viral üst solunum dece tam kan sayımı, idrar analizi ve idrar kültü-
yolu enfeksiyonlarıdır. Daha az oranda görülen rü almak ve antibiyotik tedavisi vermeksizin kan
bakteriyel ateş etkenleri arasında ise yenidoğan kültürü ve BOS analizi yapmadan 24 saat has-
etkenlerine ek olarak S. pneumoniae, H. inf- tayı acil serviste gözlemektir. Bu gözlem süresi
luenza, N. menengitis, Salmonella, S.aureus içinde hasta yeniden değerlendirilmeli ve tetkik
yer alır. Bu yaş grubunda özellikle rektal ısının sonuçlarına göre tedavisi planlanmalıdır.(17)
≥38°C olduğu durumlarda CBE riski %10–15
iken lokalize enfeksiyon bulgusu olmayan GB Ciddi bakteriyel enfeksiyon ve GB riski yüksek
riski ise %5’dir.(2-3,16) Vücut ısısının ≥40°C oldu- olanların tedavi yaklaşımı (Seftriakson/Sefotak-
ğu durumlarda ise CBE oranları %38’lere kadar sim veya Seftriakson/Sefotaksim+Ampisilin/
artış göstermektedir.(15) Bu yaş grubunda viral Vankomisin) yenidoğan dönemine benzerdir.
etkenlerin sık olması nedeniyle CBE riski düşük Bu yaş grubunun tanı ve tedavi yaklaşımı ise Şe-
olanların belirlenmesi ve yakın izlemle ayaktan kil 1’de özetlenmiştir.(15)
tedavi edilmesi daha uygundur. Bunun yanında
3-36 ay arası çocuklar: Ateşli olguların yaklaşık
yaygın antipiretik kullanımlarının viral ve bak-
% 30’unda lokalize enfeksiyon bulgusu yoktur.
teriyel ayırımını yapmada ve CBE olasılığını
Bu dönemde GB’e neden olan ajanlar arasında
düşündürecek ateş tespitinde yanlışlıklara yol
en sık S. pneumonia (% 90), N. menengitis ve
açabileceği de unutulmamalıdır.
H. influenzae yeralır. Bu yaş grubunda vücut ısı-
Bu yaş grubunda tarafından geliştirilen “Roc- sı ≥ 39°C olgularda eğer hastada genel görünüm
hester Kriterleri” yüksek ve düşük riskli ateşli iyi ise beklenmesi ve ek bir tetkik almadan taki-
olguların tespitinde kullanılabilir. Rochester bini öneren yayınlar da vardır. Diğer bir yakla-
şımda ise tam kan sayımı, idrar analizi ve idrar
kriterlerine göre iyi görünümlü, sağlıklı, deri-
kültürü ile kan lökosit sayısının ≥ 15,000/mm3
yumuşak doku-eklem-kemik ve kulak enfeksi-
ve absolü nötrofil sayısı ≥ 10,000/mm3 olan
yonuna bağlı bulguları olmayan hastalar düşük
olgularda kan kültürü alınması ve ampirik seft-
risk grubunda kabul edilmektedir. Bunlara ek riakson (50 mg/kg/gün IM) uygulanması öne-
olarak kan lökosit sayısı 5,000-15,000/mm3 rilmektedir. Bu yaklaşımda 24 saat içinde hasta
olan, absolü band nötrofil sayısı <1500/mm3 yeniden kontrole çağrılmalı ve ateş odağı açısın-
olan, santrifüje idrarda ≤ 10 lökosit/hpf ve gast- dan yeniden değerlendirilme yapılmalıdır.(17)
roenteritli olgularda gaita direkt bakısında ≤ 5
lökosit/hpf olan olgular düşük riskli grup olarak Tedavi lokalize enfeksiyona ve enfeksiyon et-
kabul edilmektedir.(15) kenine yönelik olmalıdır. Tüm yaş gruplarında
olduğu gibi bu yaş grubunda önemli olan ateş
1-3 aylık ateşli (≥ 38°C) iyi görünümlü, sağlık- odağı saptanamayan olguların tanı ve tedavi
lı, deri-yumuşak doku-eklem-kemik ve kulak yaklaşımıdır. Bu durum ise Şekil 2’de özetlen-
enfeksiyonuna bağlı bulguları olmayan çocuk miştir.(15)
hastalar ile bunlara ek olarak BOS’da ≤ 10 löko- 36 aydan büyük çocuklar: Ciddi ve yaygın
sit/hpf olan, santrifüje idrarda ≤ 10 lökosit/hpf enfeksiyon riski bu yaş grubunda oldukça dü-
olan veya dipstikle lökosit esteraz saptanmayan, şüktür. Ateş genellikle lokalize enfeksiyonlara
kan lökosit sayısı ≤ 15,000/mm3 olan ve akci- bağlıdır. Bu olgularda öncelikle menenjit ekarte
ğer grafisi normal saptanan olgular CBE açısın- edilmelidir. Menenjit saptanmayan olgularda ise
dan düşük riskli kabul edilmekte ve 50 mg/kg en önemli bakteriyel enfeksiyon ajanı hemorajik
IM Seftriakson ile 24 saat sonra kontrole gelmek döküntülerle seyreden N. Menengitisin neden 499
Toksik görünüm Gizli enfeksiyon açısın-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

yok ve Vücut ısısı ≥ 39°C Evet dan değerlendir


3-36 aylık

Hayır
İYE GBE Pnömoni
• Kızlarda (< 24 ay ve • Vücut ısısı ≥ 40°C • Solunum sıkıntısı
aşağıdakilerden biri) • Kan lökosit >15,000/mm3 bulguları varsa
• Tetkik alma • Yaş 6 ay-2 yaş • Kan lökosit sayısı
o Ateş odağı yok
• 48 saat gözlemle • Peteşi varlığı >20,000 mm3 Mutlaka
o ≥ 2 gün ateş
• Ateş persiste • Meningokoksemi ile temas AC grafisi çektir
o < 1 yaş
ediyorsa tetkik et • Uzamış ishal • Oral amoksisilin ya da
• Erkeklerde
o Sünnetsizlerde • IM seftriakson ver.
< 1 yaş
o Sünnetlilerde < 6 ay
• Mutlaka tam idrar
analizi ve kültürü al. • Taburculuk için klinik durumu değerlendir
• İYE varsa • Semptomlar devam ederse 24-48 saat gözlemle
o Oral sefiksim ya da • Kan kültürü sonucunu takip et
sefaleksin ya da • Klinikte bozulma varsa yeniden muayene et
o IV/IM Seftriakson
uygula
İYE yoksa

Şekil 1. 3-36 aylık ateşli çocuğa yaklaşım (Ischmine P. Fever without source in children. Pediatr Clin N Am. 2006;53:167-94).

• Mutlaka hastaneye yatır


Vücut ısısı ≥ 38°C Toksik görünüm Evet • IV antibiyotik tedavisi başla
• Tam kan sayımı
• Tam idrar analizi
Evet • İdrar kültürü
• Lomber ponksiyon yap
• BOS kültürü ve gram boyama
• Tam kan sayımı • AC grafisi (solunum semptomları varsa)
• tam idrar analizi • Gaita analizi (gerekiyorsa)
• İdrar kültürü • Viral tetkikler (gerekiyorsa)
• Lomber ponksiyon (opsiyonel
• BOS kültürü ve gram boyama (opsiyonel)
• Gaita analizi (gerekiyorsa) Patolojik laboratuvar/
Evet
• AC grafisi (solunum semptomları varsa) AC grafi bulgusu

Hayır • Mutlaka hastane yatır.


• IV/IM antibiyotik tedavisi başla

• En az 24 saat gözle.
• Takipte bırakılabilir (sosyal endikasyonlar?) Takipte sıkıntı varsa
• LP yapılmışsa IM seftriakson verilebilir

Şekil 1. 3-36 aylık ateşli çocuğa yaklaşım (Ischmine P. Fever without source in children. Pediatr Clin N Am. 2006;53:167-94).
500
Konu 4

olduğu meningokoksemidir. Bunun dışında özel- olgularda ise antipiretik tedavisinin ancak vücut
likle piyelonefrit ve kayalık dağlar benekli ateşi ısısı >38.5ºC (koltuk altı) olduğunda uygulan-

Ateşli Çocuğa Yaklaşım


mutlaka ekarte edilmelidir. Ateşli olguların teda- ması gerektiği hususunda araştırmacılar arasında
visi lokalize enfeksiyona ve neden olan enfeksi- görüş birliği bulunmaktadır.(1-3)
yon ajanına yönelik olmalıdır.(8)
Birçok ebeveynin çocuklarının ateşinin düşü-
Bu yaş grubunda en çok aileleri endişeye sevk rülmemesi durumunda nöbet geçireceği ve bu
eden ve hekimi karar verme noktasında zorlayan durumunda beyinde hasar yapacağı endişesi
bir unsurda ateşe eşlik eden konvülziyon varlığı taşımaktadır. Bu nedenle daha düşük vücut ısı-
ve bu durumun SSS enfeksiyonuna bağlı olup larında bile aileler uygunsuz antipiretik ve anti-
olmadığıdır. Basit febril nöbetlerin (jeneralize biyotik kullanmaktadır. Uygunsuz antipiretik ve
tonik klonik konvülziyonun görüldüğü, fokal antibiyotik kullanımı ise tanı ve tedavinin gecik-
nörolojik bulgunun eşlik etmediği, 15-20 dk’dan mesine neden olmaktadır. Oysa ateşli çocukların
daha kısa süren, 24 saat içinde ve genellikle de sadece % 2-4’ünde konvulziyon görülmekte ve
ateşin çıktığı ilk 12 saat içinde bir kez meydana bunların çoğunda da beyinde kalıcı hasar görül-
gelen, 6 ay-5 yaş aralığında SSS enfeksiyonuna memektedir. Ateşe bağlı beyin hasarı ise ancak
bağlı gelişmeyen) tüm çocukluk çağında % 3-5 vucüt ısısının ≥41°C olduğu durumlarda görül-
oranında görülür. Bu yaş grubunda menenjit mektedir.(2-3)
genellikle ateş dışında ense sertliği, irritabilite,
letarji, fontanel bombeliği, postiktal periyot Ateş tedavisinde kullanılan yöntemler;
sonrasında devam eden nörolojik bulgu, uzamış • Antipiretik ilaç kullanımı
konvulziyon gibi diğer belirti ve bulgularla ken-
dini göstermektedir.(8) • Soğutma yöntemi olarak sıralanabilir.
• Bu yöntemleri kısaca incelersek;
Ateşli çocuğa ne zaman ve nasıl müdahale
edilmelidir? Antipiretikler: Ateş tedavisinde çocukluk ça-
ğında kullanılan antipiretikler arasında hipota-
Ateşin düşürülmesi ya da normal düzeye indiril- lamik siklooksijenaz inhibitörü olan ve PGE2
mesi hiçbir zaman altta yatan hastalığın tedavisi sentezini engelleyerek etki gösteren parasetamol
anlamına gelmemektedir. Ateşli çocuğun semp- ve ibuprofen yer alır.(1,14) Ateş düşürücü olarak
tomatik tedavisinde esas olan küçük çocukların parasetamol ve ibuprofenin aynı anda ya da ardı-
rahatladığı ve büyük çocukların ise kendini iyi şık olarak kullanımı önerilmemektedir. Antipi-
hissettiği vücut ısısına ulaşılmasıdır. Öncelikle retiklerden herhangi birine cevap alınmadığında
tüm ateşli olgularda vücut ısısını artırarak ateşe
diğeri tercih edilmelidir. Hiçbir ateş düşürücü
neden olabilecek önlenebilir nedenler (sıkı gi-
ilacında febril konvülziyondan koruyucu olma-
yinme, çevre ısısının çok yüksek olması, dehid-
dığı bilinmelidir.(7)
ratasyon, yanlış ölçüm vb) tespit edilmeli ve bu
durumlar düzeltilmelidir. Ateşli bir olguda has- Antipiretik ilaçlar arasında en sık kullanılanı
tanın yaşı, öykü ve fizik muayenede tespit edilen parasetamoldür. Bu ilacın önerilen dozu ise 10-
belirti ve bulgular ile yukarıda bahsedilen CBE’e
15 mg/kg (maksimum 40-60 mg/kg/gün)olup
zemin hazırlayacak durumların varlığı tanı ve te-
6 saat aralıklarla tekrarlanabilmektedir. Uygun
davi yaklaşımını etkileyen önemli unsurlardır.
zaman ve doz aralığında kullanıldığında allerjik
Ayrıca immünsüpresyon, malignite, prematüri-
te ve kronik hastalık öyküsü gibi inlfamatuvar deri reaksiyonları (< % 1) dışında beklenen bir
yanıtın yeterli olmadığı olgularda tedaviye başla- yan etkisi yoktur. Bununla birlikte tedavi doz-
mak için ateş yüksekliğinin her zaman çok yük- ları dışında bu ilacın uzun süreli kullanımında
sek değerlerde olması beklenmemelidir. Bu özel renal ve toksik dozda alındığında ise hepatik ha-
durumların dışında öncesinde sağlıklı olan ateşli sar yaptığı da bilinmektedir. Bu durumlar en sık
501
tercih edilen antipiretik olması nedeniyle daha Özet
çok doz aşımında ya da zehirlenme durumların-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

da görülmektedir.(1-2,8,16) * Vücut ısısı; ölçümün yapıldığı vücut böl-


gesine, ölçümün zamanına, egzersiz, ye-
İbuprofen ise tercih edilen diğer bir antipiretik- mek yeme, spor yapma ya da eşlik eden
tir. Kullanım dozu ise 5-10 mg/kg (maksimum kronik hastalık gibi durumların varlığına
30-40 mg/kg/gün) olup 6-8 saat aralıklarla tek- göre değişiklik gösterir.
rar edilebilmektedir. Ateş düşürücü etkisi para- * En çok kabul gören tanımlama tüm yaş
setamol ile aynıdır. Tedavi dozlarında genellikle grupları için vücut ısısının; koltuk altı >
beklenen bir yan etkisi yoktur. Nadiren görülen 37.3°C, rektal >38°C, timpanik >38°C
yan etkileri arasında ise deri döküntüleri, başağ- olmasıdır.
rısı, abdominal kramplar, bulantı, kusma, gas- * Rektal ısı ölçümü en güvenilir metod
tointestinal sistem kanamaları, hipertansiyon, olarak kabul edilirken bazı kaynaklarda
ise ilk 5 yaş için oral ve rektal ısı ölçümü
taşikardi, alerjik reaksiyonlar ve renal yetmezlik
önerilmemektedir. Bu kaynaklara göre
yer almaktadır.(1-2,16) Bazı çalışmalarda ibuprofen
yenidoğan döneminde vücut ısısı elekt-
tedavisinin varisella enfeksiyonlarında oldu- ronik termometre ile koltuk altından, 1
ğu gibi bazen antiinflamatuvar etki ile invaziv ay-5 yaş arasında ise vücut ısısı koltuk altı
streptokokal deri enfeksiyonlarını artırdığı da ve timpanik bölgeden ölçülmelidir. Kol-
söylenmektedir(8) tuk altından ölçüm için elektronik ya da
kimyasal nokta termometreler önerilirken
Antipiretik olarak bilinen aspirinin ise yan et- timpanik ölçümlerde ise infrared termo-
kileri parasetamol ve ibuprofene göre oldukça metreler tercih edilmelidir.
sıktır. En sık görülen yan etkileri arasında peptik * Özellikle yaygın antibiyotik ve antipiretik
ülser, gastrointestinal sistem kanaması, perforas- kullanımının ateş seyrini etkileyebileceği
yon ve kanamaya eğilim vardır. Bu yan etkilerin ve ateş tipinin hiçbir hastalık için patog-
yanında özellikle viral enfeksiyonlar sonrasında nomonik olmadığı unutulmamalıdır.
aspirin alınımı ile ortaya çıkan ve % 40 oranında * Ateşli olguların çoğunluğunu ise 3 yaş al-
ölümcül olabilen yan etkisi ise karaciğer ve be- tındaki çocuklardır. En sık (%70) ateş ne-
yin hasarı görüldüğü Reye Sendromu’dur.(2,16,18) deni ise kısa sürede kendiliğinden iyileşen
Tüm bu yan etkilerinden dolayı ateş düşürücü basit viral enfeksiyonlardır.
olarak aspirinin kullanımı çocukluk çağında * Ateşli çocuklarda CBE’ler arasında en sık
önerilmemektedir. karşılaşılan nedenler; pyelonefrit, pnö-
moni, menenjit ve sepsis’dir.
* Ateşli çocukta bağışıklık durumu, hasta-
Soğutma Yöntemi lık nedenleri ve etiyolojik ajanların farklı
olmasından dolayı değerlendirme mutla-
Hiçbir zaman tek başına ateş tedavisinde kul- ka yaş grubuna göre yapılmalıdır.
lanılan bir yöntem değildir ve her ateşli çocuğa * Siyanoz, günlük aktivitelerde azalma,
rutin olarak uygulanmamalıdır. Bu uygulama solunum sıkıntısı, tonusta azalma, doku
ateş düşürülmesinde ya antipiretiklere yardımcı kanlanmasında azalma, taşikardi veya
olarak ya da antipiretiklerin etkin olmadığı veya bradikardi ve göz teması kuramama gibi
kullanılmadığı durumlarda (hipersensitivite, ka- toksik bulguların varlığında CBE riski
raciğer ve böbrek yetmezliği, malign hipertermi göz önünde bulundurulmalıdır.
vb) ateşin düşürücü olarak tercih edilmelidir. * 3 ayın altındaki çocuklarda fizik mua-
Soğutma 29-32°C arasında olan ılık su ile yapıl- yene bulgularının CBE değerlendirmesi
açısından yanıltıcı olabileceği unutul-
malıdır. Soğutma işleminde sirke, alkol ve soğuk
mamalıdır.
502 su ise kesinlikle tercih edilmemelidir.(1-2,19-20)
Konu 4

2. Bakır M. Çocuk hastalarda ateşe yaklaşım: tanı


* Metabolik hastalık, kronik böbrek, akci-
ve tedavi. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli
ğer, kalp hastalığı ve santral sinir sistemi

Ateşli Çocuğa Yaklaşım


Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi
patolojilerine sahip veya uzun süreli im-
2006;53:37-56.
münsüpresif ilaç kullanan olgularda ateş
CBE göstergesi olabilir. 3. Taştan Y. Ateşli çocuklara yaklaşım. In:
Karaböcüoğlu M, Uzel N, Yılmaz L eds. Çocuk
* Yenidoğan döneminde ateşle gelen her
Acil Tıp Kitabı. 1. baskı. Çapa Tıp Kitabevi,
çocuk mutlaka hastaneye yatırılmalı ve
İstanbul; 2004;219-32.
parenteral antibiyotik tedavisi başlan-
malıdır. 4. Sur DK, Bukont EL. Evaluating fever of un-
* 1-3 aylık dönemde en sık (% 40-60) ateş identifiable source in young children. Am Fam
Physician 2007;75:1805-11.
sebebi viral üst solunum yolu enfeksiyon-
larıdır. 5. Baraff LJ. Management of fever without source
* 3-36 ay arası çocuklarda olguların yakla- in infants and children. Ann Emerg Med
şık % 30’unda lokalize enfeksiyon bulgu- 2000;36:602-14.
su yoktur. 6. American College of Emergency Physicians
* ≥ 36 aylık çocuklarda ciddi ve yaygın en- Clinical Policies Committee, American College
feksiyon riski düşüktür. Ateş genellikle of Emergency Physicians Clinical Policies Sub-
lokalize enfeksiyonlara bağlıdır. Bu ol- committee on Pediatric Fever. Clinical policy
for children younger than three years presenting
gularda öncelikle menenjit dışlanmalıdır.
to the emergency department with fever. Ann
Menenjit saptanmayan olgularda ise en
Emerg Med 2003;42:530-45.
önemli bakteriyel enfeksiyon ajanı hemo-
rajik döküntülerle seyreden N. Menengi- 7. National Institute for Health and Clinical Ex-
tis neden olduğu meningokoksemidir. cellence, Centre for Clinical Practice. Review
of clinical guideline CG47: feverish illness in
* Ateşin düşürülmesi ya da normal düzeye children: assessment and initial management in
indirilmesi hiçbir zaman altta yatan has- children younger than 5 years. http://www.nice.
talığın tedavisi anlamına gelmemektedir. org.uk/nicemedia/live/11010/51791/51791.pdf.
* İmmünsüpresyon, malignite, prematürite 8. Alpern NE, Henretig FM. Fever. Eds: Fleisher
ve kronik hastalık öyküsü gibi inlfama- GR, Ludwig S. Textbook of Pediatric Emergen-
tuvar yanıtın yeterli olmadığı olgularda cy Medicine, 6th Edition, Lippincott Williams
tedaviye başlamak için ateş yüksekliğinin & Wilkins, 2010;267-75.
her zaman çok yüksek değerlerde olması
9. Powell KR. Fever without a focus. In: Behrman
beklenmemelidir.
RE, Kliegman RM and Jenson HB eds. Nelson
* Ateş tedavisinde çocukluk çağında kulla- Textbook of Pediatrics 17th ed. Philadelphia:
nılan antipiretikler arasında en sık parase- W.B. Saunders; 2004;841-6.
tamol ve ibuprofen tercih edilmelidir.
10. Luszczak M. Evaluation and management of in-
* Soğutma yöntemi tek başına ateş tedavi- fants and young children with fever. Am Fam
sinde kullanılan bir yöntem değildir ve Physician 2001;64:1219-26.
her ateşli çocuğa rutin olarak uygulanma-
11. Bandyopadhyay S, Bergholte J, Blackwell CD,
malıdır. Friedlander JR, Hennes H. Risk of serious bac-
* Soğutma 29-32°C arasında olan ılık su ile terial infection in children with fever without a
yapılmalı ve bu işlem için sirke, alkol ve source in the post-Haemophilus influenzae era
soğuk su ise kesinlikle tercih edilmemelidir when antibiotics are reserved for culture-proven
bacteremia [Published correction appears in
Arch Pediatr Adolesc Med 2002;156:749]. Arch
Kaynaklar Pediatr Adolesc Med 2002;156:512-7.
1. Powell KR. Fever. In: Behrman RE, Kliegman 12. Jhaveri R, Byington CL, Klein JO, Shapiro
RM and Jenson HB eds. Nelson Textbook of ED. Management of the Non-Toxic-Appearing
Pediatrics 17th ed. Philadelphia: W.B. Saunders; Acutely Febrile Child: A 21st Century Approach.
2004;839-41. The Journal of Pediatrics. 2011;159;181-5. 503
13. Hoberman A, Wald ER, Reynolds EA, Penchan- 18. Rudolph JA, Balistreri WF. In: Behrman RE,
sky L, Charron M. Is urine culture necessary to Kliegman RM and Jenson HB eds. Nelson Text-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

rule out urinary tract infection in young febrile book of Pediatrics 17th ed. Philadelphia: W.B.
children? Pediatr Infect Dis J 1996;15:304-9. Saunders; 2004;1335-7.
14. Taggart EW, Carroll KC, Byington CL, Crist 19. Cincinnati Children’s Hospital Medical Center.
GA, Hillyard DR. Use of heat labile UNG in an Evidence-based care guidelines. Fever of uncer-
RT-PCR assay for enterovirus detection. J Virol tain source in infants 0 to 60 days. Accessed Janu-
Methods. 2002;105:57-65. ary 31, 2007, at: http://www.cincinnatichildrens.
15. Ischmine P. Fever without source in children. org/svc/alpha/h/ health-policy/ev-based/fever-0-
Pediatr Clin N Am. 2006;53:167-194. 60-days.htm.

16. Gal P, Reed MD. Medications. In: Behrman RE, 20. Cincinnati Children’s Hospital. Evidence-based
Kliegman RM and Jenson HB eds. Nelson Text- care guidelines. Fever of uncertain source 2-36
book of Pediatrics 17th ed. Philadelphia: W.B. months. Accessed January 31, 2007,at: http://
Saunders; 2004;2432-501. www.cincinnatichildrens.org/svc/alpha/h/
health-policy/ev-based/fever-2-36-months.htm.
17. Sur DK, Bukont EL. Evaluating fever of un-
identifiable source in young children. Am Fam
Physician. 2007;75:1805-11.

504
Konu 5
KÜÇÜK DOZLARDA ZEHİRLENMEYE
YOL AÇAN İLAÇLAR
Dr. Durgül Özdemir

Giriş lenmeleri konusunda ülkemizde yapılan olgu


serilerinde ise tüm zehirlenmelerin yarısından
Çocukluk çağında zehirlenmeleri sık karşılaşı- fazlasının ilk 5 yaşta ve kaza sonucu oluştuğu,
lan önemli sağlık sorunlarından biridir. Daha daha büyük çocuklar ve ergenlerde ise genellikle
önceden tamamen sağlıklı bir çocukta ciddi bir dönem sorunlarına bağlı öz kıyım girişimi sonucu
hastalık ve hatta ölüme yol açabilir. Amerika zehirlenmelerin görüldüğü bildirilmektedir.
Birleşik Devletlerinde 2002 yılında Zehir Da-
Dünyada ve ülkemizde çocuklarda en sık karşı-
nışma Merkezlerine bildirilen zehirlenmelerin
laşılan zehirlenme etkenleri sırasıyla: ilaçlar, bö-
%66’sının çocuklarda ve bunların da yaklaşık
cek öldürücüler, ev içi kimyasallar, zehirli gazlar
%52’sinin 6 yaşın altında görüldüğü bildiril-
ve zehirli hayvan ısırma ve sokmalarıdır. Çocuk-
miştir. Aynı olgu grubunda zehirlenmeye bağlı
larda en sık zehirlenmeye yol açan ilaçlar analje-
ölümlerin yaklaşık %10’ununda 19 yaşından
zikler ve antidepresan ilaçlardır. İlaçlar genellikle
küçük çocuklarda görüldüğü belirtilmektedir.
aşırı dozda ağız yoluyla alınmaları sonucunda
Ülkemizde çocukluk çağı zehirlenmelerine iliş-
zehirlenmeye neden olurken, özellikle küçük ço-
kin sınırlı sayıda epidemiyolojik veriye rastlan-
cuklarda tedavi dozlarında bile zehirlenmeye ve
maktadır. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakülte-
hatta ölüme yol açabilmektedir (Tablo 1).
si İlaç ve Zehir Danışma Merkezi’ne 1993-2001
yılları arasında bildirilen 30,000 zehirlenme Trisiklik Antidepresan İlaçlar: Antidepresan
olgusunun yaklaşık yarısı 0-18 yaş arası çocuk- ilaçlarla zehirlenmeler sık görülen ve yaşamı
lardan oluşmaktadır. Akut çocukluk çağı zehir- tehdit edici bulguları olan zehirlenmelerdir.

Tablo 1. Küçük dozlarda zehirlenmeye yol açan ilaçlar


Tablet/
İlaç Grupları Öldürücü Doz
Ölçek Sayısı
Trisiklik antidepresanlar (Amitriptilin, imipramin, desipramin) 15 mg/kg 1
Antipsikotik ilaçlar (Loksapin, tiyoridazin, klorpromazin, klozapin) 15-25 mg/kg 1
Antimalaryal ilaçlar (Klorokin, hidroksiklorakin, kinin) 20 mg/kg 1-2
Antiaritmik ilaçlar (Kinidin, prokainamid) 15-25 mg/kg 1
Kalsiyum kanal blokörleri (Nifedipin, verapamil, diltiazem) 15 mg/kg 1
Oral hipoglisemikler (Klorpropamid, glipizid, glibenklamid) 5 mg/kg 1
Difenoksilat +Atropin (Lomotil) 1-2 mg/kg 1-2
Kamfor 500 mg 10,4 mL
Metil salisilat 200 mg/kg < 1 ölçek
Teofilin 8,4 mg/kg 1
Amerika Zehir Danışma Merkezleri Birliği’nin Antipsikotik İlaçlar: Çocuklarda antipsiko-
2004 yılı raporuna göre antidepresan ilaçlarla tik ilaç zehirlenmelerinin çoğunluğu 6 yaş ön-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

zehirlenme oranı %8.1’dir. Ölümle sonuçlanan cesinde görülmektedir. Gebelik veya emzirme
zehirlenmelerin %36.2’sinin antidepresan ilaç döneminde antipsikotik ilaç kullanan anne be-
aşırı doz alımına bağlı olduğu bildirilmiştir. Ül- beklerinde, merkezi sinir sistemi depresyonu ve
kemizde ise antidepresan ilaçlar ile zehirlenme ekstrapramidal semptomların geliştiği bildiril-
oranı daha yüksektir (%11.2). Yine ülkemizde miştir. Oyun çocukları kaza ile anne-baba ilaçla-
çocukluk çağı zehirlenmelerinde antidepresan rının alımı açısından risk al tındadır. Risperidon
ilaçlar ve özellikle amitriptilin ciddi zehirlenme- gibi bazı atipik antipsikotikler, çocuk ve adole-
lere neden olan ilaçlardan biridir. sanlarda artan bir şekilde reçete edilmektedir.

Trisiklik antidepresanlar (TSA), santral sinir Çocuklarda tedavi dozlarında bile akut bilinç
sistemi ve kardiyovasküler sistem üzerine toksik değişikliği ve distonik reaksiyonlar sık görül-
etki gösterirler. Bu etkiler antikolinerjik, alfa ad- mektedir. Akut distoni genellikle ilaç alımından
sonraki 1-5 gün içinde oluşur. En önemli risk
renoseptör blokajı, katekolamin geri alımı ya da
faktörleri: küçük yaş, erkek cinsiyet, yüksek doz,
kalpte iletiyi baskılama özelliklerine bağlı olarak
daha önce psikotik hastalık ve distoni varlığıdır.
gelişir. Antikolinerjik etkileri ile midriyazis, deri
Antipsikotik ilaçlar dışında, tedavi dozlarında
ve mukozalarda kuruluk, terlemede azalma, yük-
akut distonik reaksiyona yol açan ilaçlar Tablo
sek ateş, taşikardi, barsak hareketlerinde azalma
2’de verilmektedir.
ve idrar retansiyonu; santral sinir sistemi etkileri
ile bilinç bulanıklığı, deliryum, solunum baskı- Akut distoni dışında, yerinde duramama, ank-
lanması, konvülsiyon ve koma; kardiyovasküler siyete, parkinsonizm, bradikinezi ve tardiv dis-
etkileri ile de QRS ve QT uzaması, atriyovent- kinezi gibi diğer ekstrapiramidal belirtiler uzun
riküler blok, ventriküler aritmi ve hipotansiyon dönemde 5-60 gün ve hatta aylar-yıllar sonra
gelişebilir. ortaya çıkabilir. Bu bulguların çoğunluğu difen-
hidramin ve benztropin gibi antikolinejik ajan-
Ciddi derece zehirlenme genellikle ilaç alındık- lara yanıt verir (Tablo 2). Ayrıca, antipsikotik
tan sonraki 6 saat içinde oluşur. Çocuklarda 15 ilaç zehirlenmelerinde bilinç değişikliği, koma
mg/kg’lık tek bir dozu bile ölüme neden olabilir. ve kardivasküler toksisite gelişebilir. Hipotansi-
Küçük çocuklarda 1 veya 2 tablet ile bu doz eşiği yon ve QT uzaması, tiyoridazin ve haloperidol
aşılabilir. Güncel bir çalışmada, 5 mg/kg’dan çok ile ilişkili kardiyak komplikasyonlardır. Malign
TSA alan çocukların tümünde orta ya da ağır de- nöroleptik sendrom kronik ilaç tedavisi ve aşırı
recede zehirlenme bulguları geliştiği saptanmış- doz ilaç alımı ile ilişkili yaşamı tehdit edici bir
tır. Bu nedenle TSA ilaç ile zehirlenme kuşkusu reaksiyondur. Hipertermi, mental durum deği-
olan her çocuk hiçbir zehirlenme bulgusu olma- şikliği ve rjidite görülebilir.
sa bile en az 6-8 saat hastanede gözlem altında
Antimalaryal İlaçlar: Klorokin ve hidroksiklo-
tutulmalıdır. Zehirlenme bulgusu olanlarda eğer
rokin malarya profilaksisi ve tedavisinde kulla-
QRS süresi 0,10 saniyeden uzun, hipotansiyon
nılan antiparazitik ilaçlardır. Güvenli doz aralığı
ve ventrikül aritmisi varsa sodyum bikarbonat
dardır. Bu ilaçlar kinidin halkası içerirler ve ben-
1 mEq/kg intravenöz infüzyonla verilmelidir.
zer kardiyotoksik etkiler gösterirler. Sınıf 1a an-
Kontrol EKG’de QRS genişlemesi ve hipotansi-
tiaritmikler gibi sodyum ve potasyum kanalları-
yon devam ediyorsa aynı doz tekrarlanabilir. Na-
nı bloke ederek QRS genişlemesi, QT uzaması,
bız alınabilir ventrikül taşikardisi varsa lidokain
negatif inotropi ve Torsades de Pointes’e neden
uygulanmalıdır. Nabız alınamadığı durumlarda olurlar. Solunum baskılanması ve merkezi sinir
öncelikle defibrilasyon uygulanmalıdır. (Bkz. sistemi etkileri oluşabilir. Hipokalemi sıktır ve
Antikolinerjik ilaç zehirlenmeleri). zehirlenmenin ağırlığı ile ilişkilidir.
506
Konu 5

Zehirlenme belirtisi olmayan çocuklar en az sonrasında taşikardi-bradikardi, hipotansiyon,


6 saat gözlenmelidir. Kardiyak, solunum veya solunum depresyonu geliştiği, ileri yaşam deste-

Küçük Dozlarda Zehirlenmeye Yol Açan İlaçlar


MSS belirtileri olanlar yoğun bakım koşulla- ğine yanıt alınamaması ile öldüğü bildirilmiştir.
rında izlenmeli ve gerekirse ileri yaşam desteği Son zamanlarda yayınlanan bir olgu serisinde,
verilmelidir. yaşları 0-7 yaş arasında değişen 283 çocuğun,
%75’inde tek tablet alımın olduğu ve bu has-
Kalsiyum Kanal Blokörleri: Çocuklarda kalsi- taların %6’sında santral sinir sistemi ve kardi-
yum kanal blokörleri yaşamı tehdit eden zehir- yovasküler sistem bulgularının geliştiği rapor
lenmelere neden olabilir. Özellikle, küçük ço- edilmiştir.
cuklarda tek tablet alımları ölümcül olabilir. Bu
nedenle çocuklarda sürekli salıveren veya retard Kalsiyum kanal blokörü zehirlenmesi olan
tablet alımlarına dikkat edilmelidir. hastalarda acil ve destekleyici tedavi önemli-
dir. Hipotansiyon ve bradikardisi olan hastada
Kalsiyum kanal blokörü alan hastalarda hipo- atropin, kalsiyum, intravenöz sıvı ve gerekirse
tansiyon ve bradikardi sık görülür. EKG’de PR inotropik ajanlar ile hemodinamik destek veril-
uzaması, QT uzaması ile birlikte ventriküler melidir. Yanıt alınamayan hastalarda glukagon ve
aritmiler olabilir. Uykuya eğilim, bilinç deği- insulin+glukoz tedavisi uygulanabilir (Tablo 3).
şiklikleri, bulantı, kusma, metabolik asidoz ve Klinik belirti ve bulgusu olmayan hastalar, ilaç
hiperglisemi gelişebilir. Literatürde, 14 aylık bir alımını izleyen en az 6 saat, semptomatik hasta-
olgunun tek doz 10 mg nifedipin tablet alımı larda ise en az 24 saat EKG takibi yapılmalıdır.

Tablo 2. Tedavi dozlarında akut distonik reaksiyona yol açan ilaçlar


İlaç Grubu İlaçlar
Haloperidol, Tiyoridazin, Klorpromazin, Trifluoperazin, Flufenazin,
Antipsikotikler Pimozid, Olanzapin, Risperidon, Ketiapin, Klozapin, Sülpirid
Antiemetikler Metoklopramid, Proklorperazin
Antiepileptikler Karbamazepin, Fenitoin, Gabapentin, Tiagabin
Antidepresanlar Amitriptilin, Doksepin
Antihistaminikler Antihistaminik/ Simetidin, Ranitidin, Siklizin, Setirizin, Difenhidramin, Kodein,
dekonjestan Dekstrometorfan
Diğer Eritromisin, Lamuvidin, Kokain

Tablo 3. Akut distonik reaksiyonların yönetiminde kullanılan ilaçlar ve dozları


İlaç Farmasötik Şekiller Doz
Benison® 20 mg/2mL Ağız yolu, IM, IV
Difenhidramin ampul 1.25 mg/kg/doz (37.5 mg/m2)
hidroklorür 2-14 mg/mL difenhidramin içeren 6 saat ara ile
şuruplar En çok 300 mg/gün
Tekrarların önlenmesi için 0.5-1 mg, 4-6 saatte bir ağız yoluyla 2-3 gün süreyle verilir.
IM, IV
Akineton® 5mg/mL ampul, 0.04 mg/kg (1.2 mg/m2)
Biperiden laktat
2 mg tablet 30 dakika ara ile
En çok 4 kez
Tekrarların önlenmesi için 2 mg, günde 1-3 kez, ağız yoluyla 2 -3 gün süreyle devam edilir. 507
Sürekli salıveren veya modifiye salım yapan kal- Zehirlenme belirtileri olmayan çocuklar en az 8
siyum kanal blokörü zehirlenmesinde, özellikle saat gözlenmelidir; yavaş salınımlı tablet alanlar-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

verapamil içerenler de en az 24 saat izlem ya- da ise gözlem süresi 20-24. saate kadar uzatıl-
pılmalıdır. malıdır. Dekstroz veya Octreotid tedavisi alan
çocuklar son dozdan en az 6. saate kadar tekrar-
Oral Hipoglisemikler: Sulfonilüre grubu oral layıcı hipoglisemi açısından izlenmelidir.
hipoglisemik ilaçlar tip 2 diabetis mellitus teda-
visinde sık kullanılmaktadırlar. En önemli zehir- Difenoksilat +Atropin (lomotil ): Lomotil,
lenme etkileri semptomatik hipoglisemi oluşma- opiyat (difenoksilat) ve antikolinerjik (atropin)
sıdır. Sülfonilüreler gastrointestinal mukozadan kombinasyonlu bir antidiyareik ilaçtır. Mide
hızlı emilirler, fakat etki süreleri (özellikle uzun- motilitesinde azalma nedeni ile zehirlenme be-
salınımlı preparatlarda) uzun olabilir. Karaci- lirtileri geç dönemde çıkabilir. Antikolinerjik
ğerde metabolize olurlar ve böbrekler aracığıyla etkiler (atropin) ile hiperaktivite taşikardi, ateş,
atılırlar. Pankreastan insulin salınımının uyarıl- deride kızarıklık, idrar retansiyonu ve konfüz-
masına ek olarak, glukoneogenez inhibisyonu ve yon gelişebilir. Difenoksilat ise miyozis, sant-
karaciğer insulin klerensini azaltarak hipoglise- ral sinir sistemi ve solunum baskılanması gibi
miye neden olurlar. Hipogliseminin tipik olarak opiyat zehirlenmesi bulgularına neden olabilir.
ilk 8 saat içinde oluştuğu ve tek bir tabletle bile Nalokson oluşan solunum baskılanmasını geri
oluşabildiği bildirilmektedir. çevirebilir. Koma ve solunum baskılanması 30
saate kadar uzayabilir, 12-24 saat sonra tekrar
Kan glukoz düzeyi 60 mg/dl’nin altında veya edebilir. Bu nedenle, zehirlenme şüphesi olan
hipoglisemi belirtileri varsa glukoz verilmeli- her çocuk mutlaka hastaneye yatırılmalı, en az
dir. Tedaviye dirençli hipoglisemilerde % 20’lik 24 saat gözlem altında tutulmalıdır.
dekstrozla başlangıç tedavisini izleyen tekrarla-
nan bolus dozları ve % 5-10’luk dekstroz infüz- Kamfor: Antiseptik, dekonjestan ve antipruritik
olarak kullanılan bir ilaçtır. Ülkemizde kamfor
yonu gerekebilir. Octreotid, sentetik somastatin
içeren pastil, pomad ve solüsyonlar bulunmak-
analoğudur; insulin salınımını inhibe eder. Hi-
tadır. En düşük öldürücü doz 100 mg/ kg’dır.
poglisemi tedavisinde faydalı olabilir; 4-5µg/kg/
Çocuklarda 500-1000 mg kamfor öldürücüdür.
gün dozunda her altı saatte bir deri altına enjek-
Ağız yolu ile alındığında gastrointestinal kanal-
te edilerek kullanılmaktadır.
dan hızla emilerek, 15-20 dakika içinde klinik

Tablo 4. Kalsiyum kanal blokörü zehirlenmesinde kullanılan ilaçlar


Tedavi Endikasyon Uygulama Şekli
0,2 mL/kg ven içine yavaş infüzyonla verilir.
Kalsiyum (Calcium-Picken®
Bradikardi Semptomatik bradikardi oluşur ise infüzyon
% 10’luk kalsiyum
Hipotansiyon durdurulur. Damar dışına kaçarsa ciddi deri hasarı
glukonatlevülinat, 10 mL ampul)
oluşturabilir.
Glukagon
Bradikardi 0,05 mg/kg i.v. her 3 dakikada bir bolusu izleyen
(GlucaGen Hypokit®, 1 mg/mL
Hipotansiyon 0,05-0,1 mg/kg/saat infüzyonla uygulanır.
glukagon hidroklorür)
İnsulin 0.5-1 U/kg bolus şeklinde verildikten
sonra 0.5-1 U/kg/saat infüzyon yolu ile verilir.
Kalsiyum ve
İnsulinle birlikte glukoz tedavisinde % 10’luk
İnsulin+glukoz glukagona
dekstrozdan 2,5-5 mL/kg, kan şekeri 100-150
yanıtsız hastalar
mg/dL arasında tutulacak şekilde tekrarlanan
508 dozlarda verilir.
Konu 5

bulgular başlayabilmektedir. Ağız ve boğazda Kaynaklar


yanma, bulantı, kusma, ataksi, konfüzyon, de-

Küçük Dozlarda Zehirlenmeye Yol Açan İlaçlar


liryum, kas çekilmeleri, komaya neden olabilir. 1. Watson WA, Litovitz TL, Rodgers GC Jr, Klein-
Schwartz W, Youniss J, Rose SR, Borys D, May
Santral sinir sistemi depresyonu, solunum dep-
ME. 2002 Annual Report of the American As-
resyonu veya status epileptikusa bağlı ölüm geli- sociation of Poison Control Centers Toxic Ex-
şebilir. Bu nedenle, 6 yaşından küçük çocuklarda posure Surveillance System. Am J Emerg Med
≥ 500 mg alımlar bir sağlık kuruluşunda yakın 2003;21:353-421.
izleme alınmalıdır. 2. Kalkan Ş, Tunçok Y, Güven H. İlaç ve Zehir
Danışma Merkezine bildirilen olgular. Do-
Metil Salisilat: Antiromatizmal olarak lokal kuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
kullanılan ilaçların içeriğinde bulunur (Ben- 1998;12:275-83.
Gay pomad %15, Capsi Gel pomad %10). Me- 3. Özdemir D, Yiş U, Kalkan Ş, Duman M, Ünal
til salisilatı %15 oranında içeren bir pomadın N. Akut çocukluk çağı zehirlenmeleri. Aka-
13.3 gramı ölümcül zehirlenmeye neden olabi- demik Acil Tıp Dergisi. 2003;1:36-8.
lir. Ağız yolu ile alınan metil salisilat gastrointes- 4. Andiran N, Sarikayalar F. Pattern of acute
tinal yoldan hızla emilmekte ve klinik bulgular poisonings in childhood in Ankara: what
ilk 2 saat içinde ortaya çıkabilmektedir. Klinik has changed in twenty years? Turk J Pediatr.
bulgular ve tedavi salisilat zehirlenmesinde oldu- 2004;46:147-52.
ğu gibidir. 5. Michael JB, Sztajukrycer MD. Deadly pedi-
atric poisons: nine common agents that kill
Teofilin: Çocukluk çağı astım tedavisi için kul- at low doses. Emerg Med Clin North Am
lanılan teofilinin, 10 kg bir çocukta tek bir tab- 2004;22:1019-50.
letinin bile öldürücüdür. İki yaşından küçükler 6. Tunçok Y, Dirik E, Güven H. Çocukluk çağında
veya serum teofilin düzeyi 100 mg/ dL üzerinde- küçük dozlarda zehirlenmelere yol açan ilaçlar.
ki akut alımlarda ciddi/ölümcül komplikasyon Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
gözlenir. Kusma, taşikardi, hipotansiyon, aritmi, 1994; 8:138-47.
konfüzyon, letarji, konvülziyon, status epilepti- 7. Ellenhorn MJ. Cyclic antidepressants. In: Ellen-
kusa yol açabilir. Hipokalemi, hipofosfatemi, hi- horn MJ, Schonwald S, Ordog G, Wasserberger
perglisemi ve metabolik asidoza neden olabilir. J, eds. Ellenhorn’s Medical Toxicology, 2nd edi-
tion, Baltimore, Williams and Wilkins Publish-
ing, 1997: 624-650.
8. Watson WA, Litovitz TL, Rodgers GC Jr, Klein-
Özet Schwartz W, Reid N, Youniss J, Flanagan A,
* Çocukluk çağında çok sayıda ilaç normal Wruk KM. 2004 Annual Report of the Ameri-
tedavi dozlarında bile akut zehirlenmeye can Association of Poison Control Centers Toxic
ve hatta ölüme neden olabilir. Exposure Surveillance System. Am J Emerg
Med. 2005;23:589-666.
* Küçük dozlarda zehirlenmeye yol açan
9. Geiss GL, Bond GR. Antidepressant overdose:
ilaçların hekimler tarafından bilinmesi,
Tricyclic, selective serotonin reuptake inhibitors
zehirlenme belirtilerinin erken tanısı, ge-
and atypical antidepressants. In: Erickson TB,
rekli özgül antidot ve destek tedavisi hasta Ahrens WR, Aks SE, Baum CR, Ling LJ, eds.
prognozu açısından önemlidir. Pediatric Toxicology, NewYork, McGraw-Hill
* Ayrıca bu ilaçların çocuklardan uzak New, 2005:296-302.
tutulması konusunda aile eğitimlerinin 10. Rosenbaum TG, Kou M. Are one or two dan-
verilmesi ile korunma önlemlerinin alın- gerous? Tricyclic antidepressant exposure in tod-
ması gerekmektedir. dlers. J Emerg Med 2005;28:169-174.

509
11. Editorial Staff: Antidepressants, Tricyclic (Man- Booze LL, Manoguerra AS, Keyes DC, Chyka
agement/Treatment Protocol). In: Klasco RK PA, Troutman WG. Calcium channel blocker
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

(Ed): POISINDEX® System. Thomson Micro- ingestion: An evidence-based consensus guide-


medex, Greenwood Village, Colorado (Vol 125, line for out-of-hospital management. Clin Toxi-
expires 9/2005). col 2005;43:797-822.
12. Isbister GK, Balit CR, Kilham HA. Antipsy- 19. DeWitt CR, Waksman JC. Pharmacology,
chotic poisoning in young children: A system- pathophysiology and management of calcium
atic review. Drug Saf 2005;28:1029-44. channel blocker and beta-blocker toxicity. Toxi-
13. Burda AM, Lipscomb JW, Neuroleptic and an- col Rev 2004;23:223-38.
tipsychotic drugs. In: Erickson TB, Ahrens WR, 20. Diphenoxylate hydrochloride and atropine sul-
Aks SE, Baum CR, Ling LJ, eds. Pediatric Toxi- fate (Lomotil). In: Ellenhorn MJ. Ellenhorn’s
cology, NewYork, McGraw Hill, 2005:308-17. medical toxicology: diagnosis and treatment of
14. Lackey GD. Antipsychotic drugs. In: Olson KR, human poisoning. 2nd ed. Philadelphia: Wil-
ed. Poisoning and Drug Overdose, 4th edition, liams and Wilkins; 1997;424-5.
NewYork, Lange Medical Books/McGrawHill, 21. McCarron MM, Challoner KR, Thompson GA.
2004:107-9. Diphenoxylateatropine overdose in children: an
15. Belson MG, Gorman SE, Sullivan K, Geller RJ. update (report of eight cases and review of the
Calcium channel blocker ingestions in children. literature). Pediatrics 1991;87:694-700.
Am J Emerg Med. 2000;18:581-6. 22. Sachdeva DK, Stadnyk JM. Are one or two dan-
16. Neal L.Benowitz. Calcium antagonists. In: Ol- gerous? Opioid exposure in toddlers. J Emerg-
son KR, ed. Poisoning and Drug Overdose, 4th Med 2005;29:77-84.
edition, NewYork, Lange Medical Books/Mc- 23. Love JN, Sammon M, Smereck J. Are one or
GrawHill, 2004:144-7. two dangerous? Camphor exposure in toddlers.
17. Lee DC, Greene T, Dougherty T, Pearigen P. J Emerg Med 2004;27:49-54.
Fatal nifedipine ingestions in children. J Emerg 24. Gussow L. Letal toxins in small doses. In: Er-
Med 2000;19:359-61. ickson TB, Ahrens WR, Aks SE, Baum CR,
18. Olson KR, Erdman AR, Woolf AD, Scharman Ling LJ, eds. Pediatric Toxicology, NewYork,
EJ, Christianson G, Caravati EM, Wax PM, McGraw-Hill New, 2005:197-204.

510
Konu 6

ÇOKLU TRAVMALI ÇOCUĞA YAKLAŞIM

Dr. Murat Duman

Travma, gelişmiş ülkelerde 1-17 yaş arasındaki Değerlendirme ve Yaklaşım


çocuklarda en önemli ölüm nedenidir. Tüm yaş
gruplarında travmaya bağlı mortalitenin en sık Çoklu travmalı hastalara yaklaşımda amaç, yaşa-
nedeni kafa travmasıdır. Travmanın ortaya çıkış mı veya ekstremiteyi tehdit eden yaralanmanın
mekanizması, yaşa göre farklılıklar göstermekte- saptanması ve tedavisidir.(5,6) Bu yaklaşım “bi-
dir.(1-3) En sık karşılaşılan travma nedenleri, düş- rincil değerlendirme” olarak adlandırılır. Birincil
me, araç içi ve dışı kazalar, bisiklet kazaları, suda değerlendirme ve ilk resüsitasyon aynı anda ya-
boğulma, yanıklar ve çocuk istismarıdır. Trafik pılmalı ve ilk 5-10 dakika içinde tamamlanma-
kazaları, tek başına travmaya bağlı ölümlerin lıdır. Çoklu travmalı hastada değerlendirme ve
yaklaşık % 40’ını oluşturur.(1) yaklaşım basamakları Tablo 2’de özetlenmiştir.(4-6)

Çoklu travmalı çocuklarda, erken ölümlerin Tablo 2. Çoklu travmalı çocuklarda değerlendir-
yaklaşık % 30’undan hastanın yetersiz değerlen- me ve yaklaşım ilkeleri(4)
dirmesi ve uygun olmayan tedavi yaklaşımları I. Birincil değerlendirme
sorumludur.(4) Bu nedenle travmalı hastaların A. Hava yolu (Airway) III. İkincil
değerlendirilmesi ve tedavisinde, çocuk ve erişkin B. Solunum (Breathing) değerlendirme
hastalar arasındaki fizyolojik, anatomik ve psiko- C. Dolaşım (Circulation) • Baş
D. Nörolojik • Boyun
lojik farklılıkların bilinmesi önemlidir (Tablo 1).(2) değerlendirme (Disability) • Göğüs
E. Soyarak muayene ve • Batın
Tablo 1. Çocuk travma hastasının erişkinden hipotermiyi önleme • Ekstremite
farklılıkları(2) (Exposure and Environment) • Nörolojik
Çocukların vücut kitle indeksi küçük olduğu için F. Ailenin
çoklu travma daha sıktır. bilgilendirilmesi (Family)

Göreceli olarak daha geniş vücut yüzey alanına II. Resusitasyon


sahiptirler; su ve ısı kaybı daha fazladır bu nedenle • Oksijenizasyon,
hipotermi gelişme riski yüksektir. havayolu yaklaşımı IV. Triaj
ve ventilasyon
Karaciğer ve dalak erişkinlere göre daha önde • Şok tedavisi
yerleşimli olduğu ve daha az kas ve yağ dokusu ile • Foley, orogastrik sonda
korunduğu için iç organ yaralanma riski fazladır.
Böbrekler daha mobildir ve deselarasyon yaralan- Birincil değerlendirme ve ilk resüsitasyon aynı anda
masına daha yatkındırlar. yapılmalı ve ilk 5-10 dakika içinde tamamlanmalı-
Kemiklerde kırık olmaksızın iç organların hasar- dır. Birincil değerlendirme sırasında vital bulgular
lanma riski yüksektir. her 5 dakikada bir; hasta stabil duruma geldikten
Büyüme kıkırdakları henüz kapanmadığı için, sonraki her 15 dakikada bir bakılmalıdır.(2)
epifizlerde Salter tipi fraktürler ekstremitelerde
uzunluk kaybına yol açar. Çocuk travma hastalarına yaklaşımda önemli
olan noktalar şöyle sıralanabilir:(6)
Çocuklar; baş/vücut oranının daha fazla, miyeli-
nizasyonun daha az ve kraniyal kemiklerin daha • Çocuklarda yaralanmalarının çoğunluğu
ince olması nedeniyle ciddi kafa travmasına daha künt travmalarla oluşur, penatran yaralan-
yatkındırlar. malar nadirdir.
• Pediatrik travmada havayolu ve solunum Tablo 3. Pediatrik hava yolunun erişkinlerden
anormallikleri dolaşım bozukluklarından anotomik farklılıkları(2)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

daha sıktır. Çocuklarda hava yolu daha küçük ve dardır.


• Dolaşım bozukluğu daha nadirdir, ancak Dil göreceli olarak daha büyüktür. Hava yolunda
kötü prognoz işaretidir. tıkanıklığa neden olabilir.
Çocuklarda adenoid dokunun varlığı nazotrakeal
Çocuk travmada erken ölümlerin en önem- entübasyonu zorlaştırabilir.
li iki nedeni: Larinks göreceli olarak daha önde ve yüksektedir.
• Başarısız hava yolu yaklaşımı Epiglottis daha yumuşak ve frajildir
• Yetersiz sıvı resüsitasyonudur. Krikoid kıkırdak hava yolunun en dar kısmını
oluşturur.
Çocuk travma hastalarının resüsitasyonunda
yapılan en sık dört hata şunlardır:(6)
Hava yolu açıklığını sağlanmak için servikal
• Spinal kord stabilizasyonu ile birlikte hava vertebra stabilizasyonu ile birlikte “çene itme”
yolu açılma ve idamesinde yetersizlik manevrası uygulanır. Ancak bu manevranın
• Uygun oksijenizasyon ve ventilasyon sağ- yapılmasında zorlanılırsa veya uygulayıcı sağlık
lanmasında yetersizlik çalışanı dışında bir kişi ise “baş geri-çene yuka-
• Uygun sıvı resüsitasyonunun sağlanma- rı” manevrası ile hava yolu açıklığı sağlanabilir.
sında yetersizlik (5,6)
Tüm resüsitasyon, stabilizasyon ve transport
• Kanamanın tanınma ve tedavisinde yeter- süresince de servikal vertebra immobilizasyonu
sizliktir. devam ettirilmelidir. Baş nötral pozisyonda tu-
tulmalı ve traksiyondan kaçınılmalıdır. Entübas-
Hızlı kardiyopulmoner değerlendirme, etkin yon gereken hastalarda, servikal vertebra immo-
ventilasyon, oksijenizasyon ve perfüzyonun sağ- bilizasyonu ile birlikte oro-trakeal entübasyon
lanması başarılı tedavinin temel noktalarıdır, tercih edilmelidir.(6) Çoğu hastada hızlı ardışık
çünkü travma sonrası gelişen kardiyak arrest ço- entübasyon gerekeceği için premedikasyonda,
cuk ve erişkinlerde kötü prognozla birliktedir.(7,8) vagal stimulasyonu ortadan kaldırmak için at-
ropin, intrakraniyal basınç artışını önlemek için
lidokain, sedasyon amacıyla midazolam, etomi-
I. Birincil Değerlendirme ve Resüsitasyon dat, propofol, ketamin (kafa travmalı hastalarda
Amaç, vital bulguların ve tüm organ fonksi- kullanılmamalı) ve hızlı etkili nondepolarizan
yonlarının hızla değerlendirilmesi, hayatı tehdit kas gevşeticiler (vecuronium, rocuronium) kul-
eden durumların saptanması ve tedavisi, vital lanılmalıdır.(2,4)
fonksiyonların normalleştirilmesi ve komplikas-
Travma hastalarında entübasyon endikasyonları
yonların önlenmesidir.(4-6)
şunlardır:(1,2,4)
A. Hava yolu: Birincil değerlendirmenin ilk
• Hava yolunun uzun süre korunması gere-
basamağı hava yolu açıklığının sağlanmasıdır.
ken veya balon maske ile yeterince ventile
Ancak bu işlemin uygun şekilde yapılması için edilemeyen,
erişkinler ve çocuklar arasındaki hava yoluna ait
• Glasgow koma skoru ≤ 8 olan,
farklılıkların bilinmesi gereklidir (Tablo 3).(2)
Çocuklarda hava yolu travmaları, boynun daha • Ekstansör postürü, asimetrik ve ışığa yanıt-
kısa olması ve daha iyi korunması, larinksin an- sız pupili ve ilerleyici nörolojik bozulması
terior yerleşimli olması nedeniyle erişkinlerden olan (ilk muayeneye göre Glasgow koma
daha az görülür, ancak çocuklarda kafa ve yüz skorunda 2 veya daha fazla azalma olan),
travmaları daha sıktır.(4) • Kontrollü hiperventilasyon gerektiren,
512
Konu 6

• Solunum yetmezliği nedeniyle hipoksemi Çocuklarda göğüs duvarı kompliyansı yüksek-


(flail chest, pulmoner kontüzyon) veya hi- tir. Bu nedenle künt travmalar, kot fraktürü ve

Çoklu Travmalı Çocuğa Yaklaşım


poventilasyon (hava yolu travmaları) gelişen, eksternal yaralanma bulgusu olmaksızın intrato-
• Sıvı tedavisine dirençli dekompanse şok rasik yaralanma oluşturabilir. Göğüs ve üst ab-
tablosunda olan, dominal travma öyküsü olan, aritmi saptanan,
• Koruyucu hava yolu refleksleri olmayan yeterli ventilasyon sağlanmasında güçlük çekilen
hastalar. hastalarda torasik yaralanmadan şüphelenilme-
lidir. Özellikle belirgin solunum sıkıntısı olan
Endotrakeyal entübasyonda kaflı trakeyal tüp-
hastalarda tansiyon pnömotoraks mutlaka dış-
ler, yenidoğan dönemi dışında, bebeklik ve ço-
lanmalıdır. Tansiyon pnömotoraks, aynı taraf
cukluk döneminde kafsız trakeyal tüpler kadar
akciğerde kollapsa, kalp ve büyük damarlar üze-
güvenilir bir şekilde kullanılabilir. Kaflı trakeyal
rine bası ile mediastinal şift sonucu kalbe venöz
tüp kullanıldığında kaf basıncı < 20-25 cm H2O
olacak şekilde ayarlanmalıdır. dönüşte azalmaya, sistemik perfüzyon bozuk-
luğu, periferik vazokonstriksiyon ve hipotansif
şoka neden olur. Diğer bulguları, boyun venle-
Kafsız trakeyal Kaflı trakeyal rinde dolgunluk, hiperrezonans, solunum sesle-
tüp iç çapı (mm) tüp iç çapı (mm) rinde ve göğüs duvarı hareketlerinde azalmadır.
İnfant (3,5 kg-1 yaş) 3.5 İnfant (3,5 kg-1 yaş) 3.0 Tanı düşünüldüğü anda ikinci interkostal aralık
1-2 yaş 4.0 1-2 yaş 3.5 midklavikular hattan veya beşinci interkostal
> 2 yaş (Yaş/4)+ 4 > 2 yaş (Yaş/4)+ 3,5
aralık ön aksiller hattan hızla dekompresyon ya-
pılmalı ve göğüs tüpü yerleştirdikten sonra akci-
Çocuklarda seçilecek kaflı ve kafsız trakeyal tüp- ğer grafisi çekilmelidir.(6)
ler için aşağıdaki formüller kullanılır ve entübas-
yon sırasında mutlaka belirlenen trakeyal tüp Travmalı hastalarda, rutin hiperventilasyon
çapından 0.5 mm küçük ve 0.5 mm büyük iç prognozu iyileştirmez hatta intratorasik basınç
çaplı tüplerde hazır bulundurulur.(1,5) artışı ile kalbe venöz dönüşte ve kardiyak debide
azalmaya, hipokarbiye bağlı arteryel vazokons-
B. Solunum: Amaç, normal oksijenizasyonun trüksiyon sonucu serebral perfüzyonda azalmay-
ve ventilasyonun sağlanmasıdır. Bu nedenle tüm la lokal ve genel serebral iskemiye neden olur.
çoklu travmaya maruz kalan hastalar % 100 Hiperventilasyon sadece intrakraniyal basınç ar-
oksijen almalıdır. Ventilasyonun değerlendiril- tışı ile birlikte, transtentoriyal herniasyon (bra-
mesinde nabız oksimetri çok faydalıdır ve ancak dikardi, asimetrik, fiks dilate pupil, deserebre
nabız-oksimetri sadece oksijenasyonun yeterli postür) bulguları varsa uygulanmalıdır. Sadece
olup olmadığını gösterir.(2) solunum yetmezliği gelişmiş olan olgularda so-
lunum sayısı 12-20/dakika, kardiyopulmoner
Hastanın göğüs hareketleri, solunum sayısı ve
canlandırma uygulanan entübe hastalarda ise
derinliği, yardımcı solunum kaslarını kullanıp
8-10 solunum/dakika olmalıdır.(1,2,5,9)
kullanmadığı değerlendirilmelidir. Solunum
sesleri her iki akciğer alanında dinlenmelidir. C. Dolaşım: Amaç, sistemik perfüzyon bulgu-
Solunumun çok hızlı veya yavaş olması solunum larının hızlı ve tekrarlanan değerlendirilmesi,
yetmezliğini gösterir. hemorajik şokun erken tanı ve tedavisi, dışarıya
olan kanamaların kontrolü, kan volümünün ye-
Tedavide amaç, kontrollü ventilasyon sağlamaktır.
rine konmasını ve idamesini sağlamaktır.
Hastaya ventilasyon yapılması gerekli ise ilk olarak
balon-maske ile ventilasyon sağlanır. Solutma es- Hastanın nabız sayısına, cilt rengine ve kapiller
nasında aşırı ventilasyondan kaçınılmalıdır.(1,5) geri dolum zamanına (normal ≤ 2 saniye), tan-
513
siyonuna bakılmalıdır. Kan basıncı normal olsa Çoklu travmalı hastalarda acil transfüzyonda
bile, cilt bulguları (soğuk, alacalı ekstremiteler) dikkat edilecek noktalar şunlardır:(6,10)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ve uzamış kapiller geri dolum zamanı pediatrik Tercih edilecek sıvı kristaloid solüsyonu (serum
şokun erken bulguları olarak değerlendirilir. fizyolojik veya ringer laktat) olmalıdır.
Yaşa göre kabul edilen en düşük sistolik kan ba- Hasta stabil ve 10-15 dakika içinde kan buluna-
sıncı değerleri aşağıdaki gibidir:(1,5) bilecekse tam, kros uygun kan tercih edilmelidir.

Term yenidoğan (0- 28 gün) 60 mm Hg Hasta stabil değilse grup uygun veya O Rh (-)
eritrosit süspansiyonu veya tam kan verilmelidir.
Bebek (1-12 ay) 70 mm Hg
Çocuk (1-10 yaş) 70 mm Hg O Rh (+) kan erkeklerde, daha önceden kan al-
+ (2 x yaş (yıl)) mamış ve hamile kalmamış doğurganlık çağı geç-
miş kadınlarda mecbur kalınırsa kullanılabilir.
≥ 10 yaş çocuk 90 mm Hg
Hipotermiden kaçınmak için tüm sıvılar vücut
Palpe edilebilen periferik nabız, 80 mmHg ve ısısına getirilerek verilmelidir.
üzerindeki sistolik kan basıncı ile korele iken;
Çoklu travmalı hastalarda acil kan transfüzyonu
palpe edilebilen santral nabız 50-60 mmHg’nın
miktarı mortaliteyi belirleyen bağımsız bir risk
üzerindeki sistolik kan basıncı ile koreledir.(2) faktörüdür ve 20 mL/kg üzerindeki kan trans-
Travma sonrası şokun en önemli nedeni hipo- füzyonlarında koagulopati ve multisistem organ
yetmezliği riski artmıştır.
volemidir. Kardiyojenik ve nörojenik şok nadir
gözlenir. Taşikardi, taşipne, periferik nabız dol- Yeterli sıvı resüsitasyonunun basit göstergeleri,
gunluğunda azalma, nabız basıncında daralma, kan basıncı ve kalp hızının yaşa göre normal sı-
kapiller geri dolum zamanında gecikme (>2 sn), nırlar içinde olması ve idrar çıkışının 1 mL/kg/
soğuk ekstremite, mental durum değişikliği hi- saat’in üzerinde olacak şekilde sağlanmasıdır.
povolemik şokun bulgularıdır. Hipotansiyon
Yeterli sıvı replasmanına ve dışarıya olan kanama
şokun geç bulgusudur ve genelde ≥ %30 kan vo-
kontrolüne rağmen şok bulguları devam ediyor-
lümü kaybı sonrasında saptanır. Travmalı hasta-
sa internal kanama olasılığı yüksektir. İzole uzun
da hızla iki geniş intravenöz yol (antekübital ve
kemik ve pelvis kırıkları önemli kan kaybına yol
safen ven) sağlanmalıdır. Ancak, hipovolemiye açar, fakat nadiren şoka neden olur. İzole kafa
yanıt olarak periferik vazokonstrüksiyon ve do- travması nadiren hipovolemiye neden olur. Dı-
laşım bozukluğu nedeniyle damar yolu sağlan- şarıya olan kanamaların kontrolünde, travmatik
ması güçtür. Damar yolu hızla açılamayacaksa amputasyon sonrası bası ile durmayan büyük
en kısa sürede intraosseöz yol kullanılmalıdır. damar kanamaları hariç, körlemesine hemos-
İntraosseöz girişimlerde fraktür ve vasküler yara- tatik klemp ve turnike uygulaması sakıncalıdır,
lanma olan ekstremite kullanılmamalıdır. Sant- uygulanmamalıdır kanama üzerine direkt bası
ral venöz yol açılacaksa diyafram üstü bölgeler ile kontrol altına alınmalıdır.(2,9)
kullanılmamalı, gerekirse femoral ven tercih
Travmatik beyin zedelenmesi olan hastalarda,
edilmelidir.(1,2,6)
hipotansiyon, hipoksi, intrakraniyal hipertansi-
Hipovolemik şok, travmalı hastalarda, kaybe- yona ikincil hasarlanmanın olmaması için sıvı
dilen kan volümü oranına göre sınıflandırılır resüsitasyonu dikkatli yapılmalıdır. Serebral
(Tablo 4).(6) Başlangıçta 40-60 mL/kg serum perfüzyon basıncının 60-70 mmH2O seviyesin-
fizyolojik veya ringer laktat verilmesine rağmen de tutulması iyi nörolojik sonuçlarla birliktedir.
sistemik perfüzyon yetersizliği bulguları devam Erken ve uygun sıvı tedavisi, ortalama arter ba-
ediyorsa kan transfüzyonu (10 mL/kg) yapılma- sıncının en az 70 mmHg olacak şekilde inotrop
lıdır.(6,10) desteğin sağlanması önerilmektedir.(11)
514
Konu 6

Tablo 4. Akut kan kaybı derecesine göre hemorajik şok tanımlaması ve tedavisi(6)

Çoklu Travmalı Çocuğa Yaklaşım


Hafif Kanama Orta Kanama Ağır Kanama
Kompanse Şok Dekompanse Şok Kardiopulmoner yetmezlik
Basit Hipovolemi Belirgin Hipovolemi Ağır Hipovolemi
Sistem
(< %30 kan volümü) % 30-40 kan volümü > %40 kan volümü

Hafif taşikardi Orta taşikardi Ağır taşikardi


Zayıf periferal nabız Filiform periferal nabız Periferal nabız yok
Güçlü santral nabız Zayıf santral nabız Filiform santral nabız
KVS
Düşük-normal KB Düşük KB Derin hipotansiyon
[SKB >70 + (2xyaş)] [SKB <70 + (2xyaş) ] (SKB <50 mmHg)
Hafif asidoz Orta asidoz Ağır asidoz

Solunum Hafif taşipne Orta taşipne Ağır taşipne


Nörolojik İrritabl, konfü Ajite, letarjik Komatöz
Soğuk, benekli ekst. Soğuk, soluk ekst., Soğuk ve siyanotik ekst.,
Deri Kötü kapiller doluş Gecikmiş kapiller doluş Uzamış kapiller doluş
(> 2 sn) (> 3 sn) (> 5 sn)
Hafif oligüri Belirgin oligüri
İdrar (0.5-1 mL/kg/saat) (0.25-0.5 mL/kg/saat) Anüri
Dansite artışı Kan üre azotu artışı

Kristaloid solüsyonu Kristaloid solüsyonu +


Kristaloid solüsyonu +
Tedavi (Serum fizyolojik veya kros uygun eritrosit
Tam kan
Ringer Laktat) süspansiyonu/tam kan
SKB; Sistolik kan basıncı

D. Nörolojik Değerlendirme: Vital bulgular Tablo 5. İntrakraniyal yaralanma açısından


stabilize edildikten sonra santral sinir sistemi yüksek risk taşıyan hastalar(6)
değerlendirilmelidir. Nörolojik değerlendirme- Bilinç kaybı
de öncelikle hastanın bilinç durumu, pupillerin Anizokori saptanması
boyutu ve ışık reaksiyonu, ekstremitelerin hare- Lateralizasyon bulgu olması
ket ve tonusu, hastanın postürü (deserebre, de- Beyin omurilik sıvı sızıntısı (rinore, otore)
saptanması
kortike) ve refleks yanıtı değerlendirilir.
Kafatası kaide kırığı bulguları (Battle’s sign, hemo-
Bilinç düzeyi pediatrik Glaskow koma skalası timpaniyum, rakun gözü bulgusu)
(GKS) ile veya ‘’AVPU’’ pediatrik yanıt skalası Kafatasında çökme kırığı
(A Alert: uyanıklık hali, P Painful: ağrılı uya- İlk muayeneye göre Glaskow koma skalasında 2
veya daha fazla azalma olması
ranlara yanıt, V Verbal: sözel uyaranlara yanıt,
İki yaşından küçük çocuklar
U Unresponsive: yanıtsızlık) ile değerlendirilir.
Lucid interval saptanması
“P”ve ‘U’ Glaskow koma skalasının sekiz ve al-
tında olduğunu; hastanın nörolojik olarak acil
ve ileri değerlendirme gerektirdiğini gösterir.(6) Travmada primer beyin yaralanması, beyin pa-
İntrakraniyal yaralanma açısından yüksek risk rankimal hasarı, diffuz aksonal yaralanma ve
taşıyan hastalar hızla değerlendirilmeli ve yakın beyin ödemini içerir. Bu yaralanmalar beyin
gözlem altında tutulmalıdır (Tablo 5).(6) kan akımında azalma veya herniasyona yol açan

515
Tablo 6. Travmalı hastalarda intrakraniyal basınç artışı semptom ve bulguları(6)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Semptom Bulgular
Papilödem, retinal hemoraji
Bilinç düzeyinde bozulma (ajitasyon, letarji,
Kranial sinir paralizisi
oryantasyon bozukluğu)
Dekortike, deserebre postür
Kusma
Koma
Baş ağrısı
Düzensiz solunum, apne
Çift görme
Asimetrik, fiks, dilate pupil
Geçici görme kaybı
Cushing’s triadı: Hipertansiyon, bradikardi, hipoventilasyon
Yürüme güçlüğü
Şok bulguları

intrakraniyal basınç artışına neden olurlar. Has- ve ileri laboratuvar ve radyolojik incelemeleri
talarda intrakraniyal basınç artışı semptom ve içerir. Hastanın immunizasyon durumuna göre
bulguları hızla değerlendirilmelidir (Tablo 6). tetanoz aşısı, gerekli ise antibiyotik uygulaması
İntrakraniyal basınç artışı olan olgularda rutin yapılmalı; vital bulguların takibi devam ettiril-
hiperventilasyon önerilmez, ancak herniasyon meli; idrar çıkışının 1 ml/kg/saat olması sağlan-
bulgusu olan hastalarda PCO2 30-35 mmHg ola- malıdır.(2)
cak şekilde hafif hiperventilasyon başlanmalıdır.
İntravasküler volümü yeterli ve sistemik perfüz-
yonu stabil olan hastalarda mannitol 0.25-1 gr/ Tablo 7. AMPLE mnemoniği.
kg ve furosemid 1 mg/kg başlanmalıdır. Özellikle A: (Allergies) Allerji
dolaşım bozukluğu ve kafa içi basınç artışı olan İlaç alımı, son doz
M: (Medications)
hastalarda anti-ödem tedavisi olarak %3’lük hi- zamanı
pertonik salin kullanılmalıdır. Deksametazonun Geçmişteki tıbbi
kafa travmalarında etkisi gösterilememiştir, ancak P: (Past medical history) öyküsü, aşılama
vazojenik ödem (tümör veya beyin absesi) düşü- durumu (tetanoz)
nülüyorsa verilebilir. İntrakraniyal basınç artışına En son yemeğini ne
L: (Last meal)
neden olan patoloji saptanmalı (epidural, subdu- zaman yedi?
ral kanama) ve tedavi edilmelidir.(4) Yaralanma mekanizma-
E: (Environments
sı, olay yeri, hastaneye
E. Hipoterminin Önlenmesi: Hasta tamamıyla and events)
geliş süresi ve şekli
soyulur ve ıslak kıyafetler uzaklaştırılır. Çocuk-
larda hipotermi nedeniyle metabolik ihtiyaçlar-
da artış olacağından hipotermi önlenmeli, bu-
nun içinde battaniye, ısıtıcı lambalar gibi araçlar Tanısal Testler
kullanılmalıdır.(2,4,6)
Hastanın yaşına, yaralanmanın mekanizmasına,
F. Ailenin Bilgilendirilmesi: Ailenin endişesi- ikincil değerlendirme sonuçlarına göre her hasta
ni azaltmak için mümkün olduğunca kısa süre için ayrı ek tetkiklerin yapılması gereklidir. Bu
içinde aileyi hasta hakkında gerekli tüm bilgiler nedenle tetkikler her hasta için ayrı olarak de-
verilmelidir.(4) ğerlendirilip, tanısal yaklaşımı sağlayacak şekilde
istenmelidir.

II. İkincil Değerlendirme Çoklu travmalı hastalarda rutin yapılması gerek-


li olan tetkikler:(1,2,6,12)
İkincil değerlendirme; hastanın monitarizasyo-
nu ve resüsitasyonun devam ettirilmesi, rektal • Tam kan sayımı, kan grubu, kros ve kan
tuşe dahil olmak üzere baştan-ayağa kadar tüm gazı (Hipovolemik şoktaki hastalarda,
sistemlerin detaylı fizik incelemesini, hızlı öykü • hemoglobinin tek başına değerlendirilmesi
alınmasını (AMPLE mnemoniği) (Tablo 7).(6) hassas bir yöntem değildir)
516
Konu 6

• Tam idrar tetkiki (hematüri varlığı böbrek


* Hızlı kardiyopulmoner değerlendirme,
ve abdominal yaralanma lehine)

Çoklu Travmalı Çocuğa Yaklaşım


etkin ventilasyon, oksijenizasyon ve per-
• Protrombin ve aktive parsiyel tromboplas- füzyonun sağlanması başarılı tedavinin
tin zamanı ölçümü temel noktalarıdır.
• Glukoz, üre, kreatinin, serum lipazı, tran-
saminazlar, iyonlar, kreatin fosfokinaz, Kaynaklar
myoglobin.
• Adolesan ve büyük çocuklarda ilaç ve alkol 1. Roskind CG, Dayan PS, Klein BL. Acute Care
düzeyi of the Victim of Multiple Trauma. In: Klieg-
man RM, Stanton BF, Geme LW, et al.eds.
• Rutin radyolojik görüntüleme: Göğüs, la- Nelson Textbook of Pediatrics. 19 th Edition.
teral servikal, pelvis ve seçilmiş ekstremite Philadephia: Saunders; 2011:333-41.
grafileri öncelikli olarak istenmelidir. Lateral 2. Avarello JT, Cantor RM. Pediatric Major Trau-
servikal grafi, servikal spinal yaralanmaların ma: An Approach to Evaluation and Manage-
yaklaşık % 80’ini saptayabilir, ön-arka ve ment. Emerg Med Clin N Am 2007;25:803-36.
odontoid grafilerle duyarlılık % 94’e çıkar. 3. Browne GJ, Cocks AJ, McCaskill ME. Current
• Rutin kraniyografi önerilmemekte, ancak trends in the management of major paediatric
2 yaşından küçük hastalarda çekilmelidir. trauma. Pediatr Emerg Med 2001;13:418-25.
Kafa travması semptom ve bulguları olan 4. Waltzman ML, Mooney DP. Major Trauma. In:
hastalarda bilgisayarlı beyin tomografisi Fleisher GR, Ludwig S, eds. Textbook of Pedi-
çektirilmelidir. atric Emergency Medicine. Philadelphia: LWW,
2006:1349-60.
• Künt batın travması olan veya travma me-
kanizması batın travmasını düşündüren 5. Systematic Approach to the Seriously Ill or
hastalarda batın ultrasonografisi ve kont- Injured Child. In: Chameides L, Samson RA,
Schexnayder SM, Hazinski MF, eds: Pediat-
rastlı batın bilgisayarlı tomografisi yapılma-
ric Advanced Life Support , Provider Manual,
lıdır. Tanısal periton lavajının çocuklarda 2011:7-30.
uygulanması rutin olarak önerilmemek-
6. Trauma Resuscitation and Spinal Immobiliza-
tedir. Çünkü sıklıkla solid organ yaralan-
tion. In: Hazinski MF ed: PALS Provider Man-
maları ile birlikte batın içinde sıvı saptan- ual, 2002:253-86.
mamakta veya peritoneal sıvı saptanması
7. Hazinski MF, Chahine AA, Holcomb GWI,
cerrahi endikasyon oluşturmamaktadır.
Morris JAJ. Outcome of cardiovascular col-
lapse in pediatric blunt trauma. Ann emerg Med
Özet 1994;23:1229-35.
8. Li G, Tang N, Discala C, Meisel Z, Levick N,
* Çocukların vücut kitle indeksi küçük ol- Kelen GD. Cardiopulmonary resuscitation in
duğu için çoklu travma daha sıktır. pediatric trauma patient: survival and functional
* Çocuklar; baş/vücut oranının daha fazla outcome. J Trauma 1999;47:1-7.
olması nedeniyle ciddi kafa travmasına 9. Richards CF, Mayberry JC. Initial management
daha yatkındırlar of the trauma patient. Crit Care Clin 2004;
20:1-11.
* Çocukluk çağı travmalarında havayolu
ve solunum anormallikleri dolaşım bo- 10. Duman M. Kan ve kan ürünleri transfüzyonu.
In: Karaböcüoğlu M, Uzel N, Yılmaz L, eds.
zukluklarından daha sıktır. Dolaşım bo-
Çocuk acil tıp kitabı, 1. baskı. İstanbul: Çapa
zukluğu daha nadirdir, ancak kötü klinik Tıp Kitabevi, 2004:661-88.
gidişin işaretidir.
11. Wetzel RC, Burns RC. Multiple trauma in
* Çocukluk çağı travmalarında erken children: Critical care overview. Crit Care Med
ölümlerin en önemli iki nedeni: Başarısız 2002;30:468-77.
hava yolu yaklaşımı ve yetersiz sıvı resüsi-
tasyonudur. 517
Konu 7

KAFA TRAVMALI ÇOCUĞA YAKLAŞIM

Dr. Durgül Özdemir

Giriş Birincil Travmatik Beyin Hasarı


Çocukluk çağında kafa travmaları, ciddi bir has- Beyinin kafa kemiği iç yüzeyindeki çıkıntılara,
talık ve ölüm nedenidir. Kafa travmasına bağlı kırık kemik parçalarına ya da penetran yabancı
ölümler, çocuklardaki tüm travma ölümlerinin cisimlere çarpması sonucu, çarpma anında hem
%80’inden, tüm çocuk ölümlerin ise %50’sin- beyin parankiminin ve damarsal yapıların direk
den sorumlu tutulmaktadır. Kafa travmaları en yaralanması ile laserasyon, hemoraji, kontüzyon
sık motorlu araç kazaları, düşme, spor aktiviteleri ve doku avulsiyonu oluşması hem de ivme kaza-
ve çocuk istismarlarına bağlı olarak meydana gel-
narak hızlanma ve hızla durma güçlerinin, beyaz
mektedir. Kaza mekanizmalarının sıklığı çocuk-
luk yaş gruplarına göre değişkenlik göstermek- cevherin uzun sinir liflerinde yaralanma oluştur-
tedir. Örneğin, 4 yaş ve altı çocuklarda motorlu ması ile meydana gelen yaralanmalardır. Çocuk-
araç kazaları, düşmeler ve çocuk istismarına; daha lardaki yumuşak kafa kemiğinin biçimi kolayca
büyük çocuklarda ise motorlu araç kazaları ve bozulur ve beyinde, çarpmanın oluştuğu noktada
spor yaralanmalarına sık rastlanmaktadır. darbe, karşı tarafındaki kemik çıkıntılara çarpma-
sıyla da karşı darbe oluşur. Damarsal yapıların,
Çocuklarda kafa travmasına ve travmatik beyin
kesilmesi ya da yırtılması genellikle kafa içi ka-
hasarına katkıda bulunan birçok faktör vardır
nama ile sonuçlanır. İvme kazanarak hızlanma
(Tablo 1). Belirtilen anatomik farklılıklar, çocuk
hastaların kafa kemiği kırıkları ve travmatik be- ve hızla durma güçlerinin etkisi ile aksonal bü-
yin hasarına karşı erişkinlerden daha hassas hale tünlüğün bozulmasına ve ikincil hücre ölümüne
getirmektedir. Bununla birlikte, küçük çocuklar, neden olan beyaz cevherin uzun sinir liflerinde
adolesan ve erişkinlere göre kafa kemiği kıkırdak- kopmalar meydana gelmektedir.
ları ve sütürlerinin açık olması nedeniyle kafa içi
basınç artışını daha iyi tolere etmektedirler. Çocuklarda başın, vücut kitle ve alanına oranın
erişkinlere daha büyük olması nedeni ile beyin-
Tablo 1. Çocuklarda travmatik beyin hasarına
de ivme kazanarak hızlanma ve hızla durmaya
katkıda bulunan faktörler neden olan açısal biyomekanik güçlerin etkisi
Başın, vücut kitle ve alanına oranla büyük olması daha abartılı olmaktadır. Gelişmemiş beyinin su
Boyun kemiklerinin tamamen gelişmemiş olması içeriği erişkinlerdekinden daha fazladır ve akso-
Sağlamlık ve dengenin kemik yapılardan çok nal miyelinizasyon tamamlanmamıştır.
ligament yapılarına bağımlı olması
Beyinin su içeriğinin erişkinlerdekinden fazla olması
Beyin miyelinizasyonunun tamamlanmamış olması İkincil Travmatik Beyin Hasarı
Travmatik beyin yaralanmasında ikincil olaylar,
Patofizyoloji ikincil beyin hasarından ayrı bir tanımlamadır.
İkincil olaylar birincil yaralanmaya cevap olarak
Travmatik beyin hasarı, oluşturdukları etki ve so- meydana gelen ve hücre ölümüne katkıda bu-
nuçlarına göre birincil ve ikincil hasarlar olarak lunan, sistemik ve kafa içi olaylar şeklinde or-
sınıflandırılmaktadır. taya çıkmaktadır. Sistemik olaylar, santral sinir
sisteminin birincil yaralanmasına ya da geçiri- Böyle olgularda, ambulans personeli sıklıkla,
len çoğul travmaya bağlı gelişen, hipotansiyon, yaralanma mekanizması ve zamanı, bilinç kaybı-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

hipoksi, hiperkapni, hipokapni, hipertermi, nın olup olmadığı ve süresi, ilk mental durum,
hipoglisemi, anemi ve hiperglisemi şeklinde nöbet aktivitesi, kusma, konuşma ve ekstremite
tanımlanmaktadır. Kafa travmasından sonra hareketlerindeki bozukluklar gibi öykünün en
gelişen bu ikincil olayların ikincil beyin zede- önemli kısımları hakkında bilgi verir. Öykü ile
lenmesini arttırdığı ve klinik gidişi kötüleştirdiği ilgili diğer anahtar bilgiler aileden alınmalıdır.
bilinmektedir. Bu nedenle günümüzde uygula-
nan acil tedavilerin tamamı ikincil hasarın ön- İlk olarak kısa bir nörolojik bakı, beyin hasar-
lenmesine yöneliktir. Etkin acil servis yaklaşımı, lanmasının ciddiyeti ve klinik seyir hakkında
ikincil beyin hasarının önlenmesine yardımcı önemli bilgi sağlar. Bilinç düzeyi AVPU yanıt
olacak şekilde düzenlenmelidir. Bu sayede genel ölçeğine göre değerlendirilmelidir.
ölüm ve zarar görme oranları azalır. [(Alert) uyanık, (Verbal) sözel uyarana cevap,
İkincil beyin hasarı, akut veya subakut olarak (Pain) ağrı ile uyarana cevap ve (Unresponsive)
gelişebilir ve birincil travmadan sonra oluşan cevapsız]. Bilinç kaybı tek başına intrakranial
fizyolojik ve biokimyasal reaksiyonlar kaskadı hasarlanmanın kötü bir belirleyicisi iken, uya-
olarak tanımlanmaktadır. Bu durum serebral nıklılık, motor ve sözel fonksiyonlara dayanan
otoregülasyon kaybına ve pediatrik travmadan Glasgow koma ölçeği travma hastalarında ilk
sonra gözlenen diffüz beyin ödeminin daha da nörolojik değerlendirilmesinin önemli bir parça-
artmasına neden olmaktadır. Deneysel çalışma- sıdır. Çocuklarda ve bebeklerde sözel yanıt kısıtlı
larda gösterildiği gibi, travma sonrası salınan ek- olması nedeniyle, 4 yaş altı çocuklara uyarlanmış
sitator nörotransmiterlerin salınımı ile de ikincil Pediatrik Glasgow koma ölçeğine göre değerlen-
hasarlanma artmaktadır. İkincil hasarlanma ile dirilmelidir. Nörolojik değerlendirmede pupiller
ilişkili diğer faktörler artmış hücre içi kalsiyum muayene mutlaka yapılmalıdır. Pupil boyutu,
ve potasyum konsantrasyonları ve serbest radikal reaktivitesi ve anizokori gibi bulgular dikkatle
formasyonudur. Kafa travması ile ilişkili hasar- değerlendirilmelidir. Korneal, öğürme ve oku-
lanmanın eksitotoksik bir mekanizmayla tetik- lovestibuler reflekslerin ve spontan solunum ça-
lenmesi yanında nöronal ölüm apoptotik prog- basının varlığı, yaralanmanın seviyesi hakkında
ramlı bir mekanizma ile de oluşabilmektedir. bilgi vermektedir.
Gelişmekte olan beyinlerde travmatik hasarlan- Kafa travması geçiren hastalarda, servikal böl-
ma sonrası nöropatolojik seyirden apoptozisin gede deformite, şişlik, palpasyon ile ağrı, basa-
sorumlu olduğu saptanmıştır. mak bulgusu olup olmadığına bakılmalı ve tanı
yöntemleri ile yaralanma dışlanana kadar servikal
Hasarlanan nöronların iyileşme potansiyeline
koruma sağlanmalıdır. Laserasyon ve çökmeler,
sahip oldukları ve travmatik etki ile tetiklenen
yabancı cisim ve altta yatan kemik ve dural yara-
nörodejenerasyonun dinamik ve zamanla ilişkili
lanmaları belirlemek için dikkatle incelenmelidir.
bir süreç olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle
kafa travmasından sonra gelişen beyin hasar- Kafatasının görsel bakısı ile bazal kafatası kırığı
lanmasından korunmada erken tanı ve medikal kanıtları (periorbital ekimoz “rakun gözler”,
destek önemlidir. kulak arkasında ekimoz “Battle bulgusu”, he-
motimpanum ve rinore/otore), yüz kemiği kı-
rığı, periorbital ekimoz ve proptozis kontrolü
Acil Serviste Yönetim mutlaka yapılmalıdır.

Birincil değerlendirme ve başvuru anında alınan Kafa travmalı çocukta ilk değerlendirmede kafa
yönetim kararları pediatrik kafa travma hastala- içi basınç artışının belirti ve bulgularının be-
rın klinik seyir açısından önemlidir. Çocuklar lirlenmesi önemlidir. Bununla birlikte, küçük
520 sıklıkla olay yerinden direkt olarak getirilirler. çocuklarda KİBAS bulguları genellikle geç geliş-
Konu 7

mektedir; klasik Cushing refleksi de çocuklarda mesini hedeflemelidir. Genellikle, kafa içi basın-
güvenilir değildir. cın azaltılması ve serebral perfüzyon basıncının

Kafa Travmalı Çocuğa Yaklaşım


ve beyine oksijen dağılımın arttırılması amaçlan-
Çocuklarda kafa travması klinik değerlendirme maktadır. Serebral perfüzyon basıncı ve oksijen
ile hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırılmaktadır. dağılımı yeterli ventilasyon, kardiak fonksiyon ve
sistemik perfüzyona bağlıdır. Travmadan hemen
sonra stabilizasyon ve tanı önemlidir. Böyle has-
Tablo 2. Kafa içi basınç artışı ile ilişkili belirti
talarda hipotansiyon ve hipoksiden kaçınılmalı-
ve bulgular
dır. Ağır kafa travmalı hastalarda endotrakeal ve
Bebekler
ardışık entübasyon tercih edilmelidir.
Bulantı-kusma
Irritabilite
Fontanellerde dolgunluk
Sütürlerde ayrılma
Endotrakeal entübasyon uygulama kriterleri:
Gözlerde batan güneş manzarası
Bilinç durumunda değişiklik • Bilinç kaybı (GKÖ skoru ≤ 8)
Büyük Çocuklarda • KİB artışı bulgularının varlığı
Baş ağrısı • Korunmamış hava yolu varlığı
Bulantı-kusma • Uzun süreli değerlendirmeye alınan hastalar
Irritabilite
Fotofobi
Bradikardi Akut kafa içi basınç artışında veya herniasyon
Ense sertliği bulguları geliştiğinde hiperventilasyon (PaCO2<
Hipoventilasyon 35 mmHg azaltacak şekilde) uygulanabilir. Bu-
Dekortike postür nunla birlikte, reaktif vazokonstrüksiyon azal-
Deserebre postür
Hipertansiyon mış serebral kan akımı, serebral hipoperfüzyon,
Papil ödemi azalmış oksijen dağılımı ve iskemiye neden ola-
Bilinç durumunda değişiklik bilir. Çocuk travma hastasında sıklıkla oluşan
hipotansiyon da serebral hipoperfüzyona neden
olabilir. Serebral perfüzyon basıncının idamesinin
Ağır ve Orta Dereceli Kafa Travması en önemli yaşam belirleyicisi olarak saptanması
ortalama arteriyel kan basıncı ve PaCO2’nin kli-
Kafa travmalı bir hasta acil servise geldiğinde nik önemini arttırmakta ve bu hastalarda hipo-
hepimizin bildiği gibi havayolu, solunum ve tansiyon/hipoksiden korumanın prognoz açı-
dolaşımın hızlıca değerlendirilmeli ve servikal sından önemli olduğunu göstermektedir. Volüm
korunma sağlanmalıdır. Bu hastalarda çoklu replasmanı yapılan hastalarda hipotansiyonun
travma, penetran travma ve şokun olup olma- devam etmesi durumunda vazopressör tedavi
dığı önemlidir. Bu durumların varlığında daha başlanmalıdır. Dolaşım volümlerinin daha az ol-
agresif bir yaklaşım gerekmektedir. ması nedeni ile çocuklar oldukça hızlı bir şekilde
hipotansif olmaya eğilimlidir. Hipoperfüzyon
Orta dereceli kafa travmalı hastaların acil servise bulguları artmış kalp hızı, periferik nabızların
kabulünden sonra asemptomatik ve koma sko- alınmaması, azalmış idrar çıkışı ve uzamış kapil-
runun > 13 olmaları ve beyin BT’ninde normal ler dolum zamanıdır. Çocuklar sıklıkla anlamlı
olması durumu kısa süreli amnezi olarak kabul kan kaybı olmasına rağmen ciddi hipovolemik
edilerek izleme alınabilir. Bu durum dışında orta şok ve akut hipotansiyon gelişesiye kadar sistolik
ve ağır kafa travmalı çocukların yönetimi kardio- kan basıncını idame ettirebilirler. Acil serviste
pulmoner stabilizasyon ile başlamalıdır. Acil ser- stabilizasyondan veya acil cerrahi girişimden
viste uygulanan tedavi nöronal hasarlanmayı ve sonra ağır kafa travmalı çocuklarda yoğun ba-
ikincil beyin hasarını arttıran durumların önlen- kım ünitesinde izlenmelidir.
521
Minör Kafa Travması bakının normal olması ve oryantasyon, bellek
ve konsantrasyon bozukluğunun olmaması ile
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Minör kafa travması, çocuk acil servislerine sık karekterizedir. Daha ciddi yaralanmalar minor
başvuru nedenidir. Uzun dönemde öğrenme ve kafa travması olarak nitelendirilmemelidir.
davranış bozukluklarına yol açabilir. En önemli
Minor kafa travması tanımlamasına dahil
konu hafif kafa travmasının tanımlanmasıdır.
edilmemesi gereken durumlar ise:
Amerikan Pediatri Akademisi tarafından, 1999
yılında, 2-20 yaş arası çocuklarda minör kafa • Doğum travması
travmasının yönetimi konusunda kanıta dayalı • Çoklu travma
kılavuz yayınlanmıştır. İlk bakıda normal mental • Bilinen veya kuşkulu servikal medulla spi-
durum, abnormal yada fokal nörolojik bulgu ve nalis zedelenmesi
hemotimpanium, Battle belirtisi yada palpabl ke- • Kanama bozukluğu
mik depresyonu gibi kafa kemiği kırık bulgusu
• Travma ile ağırlaşma riski olan nörolojik
olmayan travmalar “minor kafa travması” olarak
bozukluklar
tanımlanmaktadır. Bu tanımlama, bir dakika-
dan kısa süreli geçici bilinç kaybı ve travmadan • Çocuk istismarı
hemen sonra kusma, nöbet ve letarji gibi belirti • Hasta-yakın ile iletişim zorluğu
ve bulguları olabilen çocukların da kapsamakta- • İlaç/alkol alımı
dır. Minör kafa travmalı çocukların % 12’sinde
Son olarak, bu parametre travmadan sonra ilk
posttravmatik nöbet görülebilmekte ve kafa içi
24 saat içinde bir uzman tarafından değerlendi-
yaralanma açısından bir belirleyici olarak kabul
rilen hastaların yönetimi için kullanılmalıdır.
edilmemektedir. Minor kafa travmalı hastaların
çoğunluğu konküzyon “beyin sarsıntısı”na sa- Minör kafa travmalı çocuğun
hiptir. yönetiminde önemli noktalar

Birçok faktör minör kafa travmalı çocukların


Konküzyon “Beyin sarsıntısı” yönetimini etkileyebilir. Bu faktörler:
• İntrakraniyal yaralanma
Beyin sapındaki nöronlarda santral kromatolizis
• Tıbbi yada nörocerrahi girişim gerektiren
bağlı travma anında oluşan diffüz reversibl be-
intrakraniyal yaralanma oranı
yin hasarıdır. İvme kazanarak hızlanma ve hızla
durma güçlerinin etkisi ile beyinin sarsılması • İntrakraniyal yaralanmayı saptamada tanı-
sonucunda oluşmaktadır. Aksonal hasarlanma, sal araç olarak kullanılan klinik bakı, kafa-
biokimyasal abnormaliteler veya mikrovasküler tası grafileri ve beyin BT’nin göreceli gü-
venilirliği
zedelenme ile sonuçlanabilir.
• İntrakraniyal yaralanma açısından uygula-
nan tedavinin etkinliği
Yakınma ve Belirtiler • Tanı ve tedavide gecikmenin klinik gidişi
kötüleştirici etkisi
Bilinç kaybı (< %10), amnezi, dikkat eksikliği, • Tanı ve tedavide gecikme kaygısı kafa trav-
baş ağrısı, baş dönmesi ve bulanık görmedir. malı hastada nöro-görüntüleme kararı etki-
öznel bulgular ise, boş bakma, koordinasyon leyen önemli bir faktördür. Bununla birlik-
zayıflığı, duygusal değişkenlik, uyku bozuklu- te, minör kafa travmalı hastalarda gereksiz
ğu, letarji, davranış bozukluğu, tat ve koku du- görüntüleme çalışmalarının da sayısının
yularında değişkenliktir, kafa travmalı çocukta azaltılması hedeflenmektedir.
konküzyon sınıflaması açısından standart bir ta- • Minör kafa travmalı hastaların yönlendi-
nımlama olmamasına rağmen, hafif konküzyon rilmesinde iki yaş altı ve üzeri hastalar ayrı
522 genellikle; bilinç kaybının olmaması, nörolojik tutulmaktadır.
Konu 7

İki yaş altı kafa travmalı Düşük risk grubundaki hastalarda ise intrakra-
hastaların değerlendirilmesi niyal patoloji olma olasılığı son derece düşüktür.

Kafa Travmalı Çocuğa Yaklaşım


Acil serviste ve hatta evde minör kafa travması
• İki yaşın altında çocuklarda: konusunda aile bilgilendirilerek gözlenebilir.
• Klinik değerlendirme daha zordur.
• Asemptomatik intrakraniyal yaralanma sıktır. İki yaş üzeri minör kafa travmalı hastaların yön-
lendirme bilinç kaybının olup olmadığı önemli-
• Çocuk istismarı riski yüksektir dir. Bilinç kaybı olmayan minör kafa travmasına
• Kafatası kemiği kırığı insidansı yüksektir. çocukluk çağında sık rastlanmaktadır. Bu hasta-
• İki yaş altında minör kafa travmalı çocuklar larda medikal veya nörocerrahi girişimi gerek-
yüksek, orta ve düşük risk olmak üzere 3 tiren intrakraniyal yaralanma oranı 1:5000’den
grupta değerlendirilmelidir (Tablo 3). az olarak saptanmıştır. Minör kafa travmalı ve
bilinç kaybı olamayan çocuklarda tam bir öykü
Yüksek risk grubunda olan çocuklarda acil beyin alınmalı ve uygun bir fizik nörolojik bakı yapıl-
BT endikasyonu vardır. dıktan sonra acil servis veya aileler bilgilendiri-
Orta risk grubundaki hastalarda da 46 saatlik iz- lerek evde gözlem önerilmektedir. Bilgisayarlı
lem boyunca başka bir bulgu gelişmezse gerekli beyin tomografisi, kafa kemiği grafiği veya man-
olmamasına rağmen, yüksekten düşme (> 1m), yetik resonans görüntülemesi önerilmemektedir
sert yüzeye düşme, kafa derisinde hematom veya Minör kafa travmalı çocuklarda bilinç kaybı sık
çocuk istismarı kuşkusu varsa kafatası grafisi ve değildir fakat intrakraniyal yaralanma riskinin
beyin BT endikasyonu vardır. artması ile ilişkilidir. İlk değerlendirmede baş
Orta ve yüksek riskli hastalar saptanan intrakra- ağrısı, kusma, amnezi ve bilinç kaybı olan has-
niyal yaralanma tipine göre gerekli tıbbi ve cer- talarda beyin BT’de saptanabilen intrakraniyal
rahi girişim uygulandıktan sonra gerekirse yo- yaralanma görülme sıklığı% 0 ile % 7 arasın-
ğun bakım koşullarında izlenmelidir. Nörolojik dadır. Bu intrakraniyal lezyonların çoğu klinik
bakısı ve beyin BT’si normal olanlar ise güvenli olarak anlamsız olmasına rağmen bu olguların
bir şekilde taburcu edilebilir. % 2-5’inde nörocerrahi girişimin gerektiği sap-

Tablo 3. İki yaş altı çocuklarda risk grupları


Yüksek Risk Orta Risk Düşük Risk
Mental durum depresyonu Kusma 3-4 kez Düşük enerji mekanizma
Travmadan sonra en 2 sa içinde hiçbir
Çökme kırığı bulguları Bilinç kaybı (<1dakika)
bulgu gelişmemesi
Bazal kafatası kemiği kırığı Letarji,irritabilite En az 12 aylık olması
Nöbet Yüksek kaza mekanizma gücü
İrritabilite Hasta davranışlarında değişiklik
Akut kafatası kemiği kırığı Sert bir yüzeye düşme
(<24 sa)
Fontanel bombeliği Travmaya hiç kimsenin tanık
olmaması
Kusma ( > 5 kez veya > 6 saat) Travma öyküsünün olmamasına
rağmen beyin yaralanması bulgu-
larının olması
Bilinç kaybı (>1 dakika) 12 aydan küçük yaş
(özellikle 3-6 ay) 523
tanmıştır. Yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar • Gece uyandırılamıyorsa
çalışma kapsamına alınan hasta populasyon
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

• Parasetamol ile hafiflemeyen baş ağrısı


farklılıklarına bağlanarak ve yeterli kanıt bulun- • Davranışta belirgin değişiklik
maması nedeni ile böyle hastalar nörogörüntü- • Travmadan 8 saat sonra başlayan ve devam
leme yapılmaksızın acil serviste veya sorumlu eden kusma
bir ebeveyn tarafından evde dikkatli bir şekilde • Burun ve kulaktan kanlı veya açık renkli
gözlenmenin kabul edilebilir bir seçenek olarak sıvı gelmesi
önermektedir. • Şiddetli baş dönmesi
Diğer bir kabul edilebilir secenek ise kraniyal • Yürümede değişiklik ve sallanma
görüntülemedir. Eğer hem beyin BT hemde • Ekstremitelerde güçsüzlük
kafatası grafisi elde edilebiliyorsa sensitivitesi ve • Nöbet
spesifitesi yüksek olduğu için beyin BT tercih • Görme bozukluğu
edilmelidir. Beyin BT’nin elde edilemediği du- • İşitme zorluğu
rumlarda, kafatası grafileri intrakraniyal yaralan- • Kendini kötü hissetme
manın tanımlanmasını destekleyebilir. Bununla
birlikte, kafatası grafileri ile kırıklar gösterilebil- Minör kafa travmalı çocuklarda gözlem sırasın-
mesine rağmen, ara sıra kafatası kemik kırığı ol- da klinik durumda kötüleşme olursa, tam bir
nörolojik bakı ve hastanın durumu stabilleştik-
maksızın intrakraniyal yaralanma olabilir.
ten sonra acil beyin BT ve gerekirse beyin cerra-
Minor kafa travmalı çocuklarda gözlem süresi en hisi konsültasyonu yapılmalıdır.
az 24 saat olmalıdır. Bununla birlikte travmadan
sonraki ilk birkaç gün içinde kinik durumda kö-
tüleşme olup olmayacağına dikkat edilmelidir. Özet
Acil servisten hasta taburcu edilirken hasta ya- * Kafa travması çocuklarda ciddi bir hasta-
kınlarına kafa travması hakkında ve evde izlemi lık ve ölüm nedenidir.
sırasında dikkat edilmesi gereken bulgular hak- * Acil serviste alınan önlemler ile kafa içi
kında bilgi verilmelidir. basıncın azaltılması, serebral perfüzyon
basıncı ve oksijen dağılımının arttırılması
Kafa travmasından sonra çocuğun: Uykulu amaçlanmaktadır.
olabileceği, uyumasına izin verilmesini ancak ilk
* Hipotansiyon/hipoksiden korunma prog-
12 saat içinde her 2-4 saatte bir kontrol edilme- noz açısından önemlidir.
si hatırlatılmalıdır. Ayrıca ilk birkaç saat içinde
* Minör kafa travması, çocuk acil servisleri-
kusabileceği,mide bulantısının hafif veya orta ne sık başvuru nedenidir. Uzun dönemde
derecede baş ağrısının olabileceği çocuğun has- öğrenme ve davranış bozukluklarına yol
sas, sinirli ve içe dönük bir tavır sergileyebileceği açabilir.
ayrıca ara sıra baş dönmesinin olabileceği hasta * Minör kafa travmasında yaş önemli bir
yakınlarına anlatılmalıdır. faktördür.
* İzole bilinç kaybı ve/veya amnezi diğer
Evde gözlemi sırasında aşağıdaki yakınmaların
klinik bulguların yokluğunda travmatik
geliştiği zaman acil servise tekrar getirilmesi öne- beyin yaralanması açısından belirleyici
rilmelidir. Bu yakınmalar: değildir.
• Gün içinde uyanık kalmakta zorlanıyor
veya uyandıktan kısa süre sonra tekrar uyu-
524
maya eğilimli olması
Konu 7

Kaynaklar 8. Greenes DS, Schutzman SA. Clinical indicators


of intracranial injury in head injured infants. Pe-

Kafa Travmalı Çocuğa Yaklaşım


1. Gedeit R: Head Injury. Pediatrics in Review diatrics 1999;104:861-67.
2001;22:118-24. 9. Homer CJ. Technical report: minor head injury
2. Sosin DM, Sniezek JE, Waxweiler RJ: Trends in children. Pediatrics 1999;104:78.
in death associated with traumatic brain injury, 10. Gruskin KD, Schutzman SA. Head trauma in
1979 through 1992. Success and failure. JAMA children younger than 2 years: are there predic-
1995;14:1778-80. tors for complications? Arch Pediatr Adolesc
3. Schutzman SA, Greenes DS: Pediatric minor Med 1999;153:15-20.
head trauma. Ann Emerg Med 2001;37:65-74. 11. Schutzman SA, Barnes P, Duhaime AC et al.
4. Bergman DA, Baltz DR, Cooley JR, et al: The Evaluation and management of children younger
management of minor closed head İnjury in than two years old with apparently minor
children. Pediatrics 1999;104:1407-16. head trauma: Proposed guidelines. Pediatrics
2001:107; 983-93.
5. Hauda WE. Pediatric trauma. In Tintinalli J,
Kelen GD, Stapczynski JS (eds) Emergency 12. Greenes DS, Schutzman SA. İnfants with iso-
Medicine, New York, 5th ed McGraw-Hill, lated skull fracture: What are their clinical char-
2000;pp:1618-20. acteristics, do they require hospitalization? Ann
Emerg Med 1997;30:253-9.
6. Cantor R, Leaming J: Pediatric trauma. In
Rosen P, Barkin R, (eds) Emergency Medicine, 13. Mazzola CA, Adelson PD. Critical care man-
5th ed, USA, McGraw-Hill, 2002;pp:273-315. agement of head trauma in children. Crit Care
Med, 2002;30:393-401.
7. Savitsky EA, Votey SR: Current controversies
in the management of minor pediatric head 14. Bayir H, Kochanek PM, Clark RSB. Traumatic
ınjuries. Am J Emerg Med 2000;18:96-101. brain injury in infants and children: Mecha-
nisms of secondary damage and treatment in the
intensive care unit. Crit Care Clin 2003:19.

525
Konu 8
ÇOCUKLARDA
SEDASYON VE ANALJEZİ
Dr. Gökhan Kalkan

Giriş nin iyi bilinmesi ve hastanın durumuna göre bu


ilaçların uygun şekilde kullanılması birçok yan
Birbiriyle yakın ilişkili fakat farklı kavramlar etkiyi en aza indirecektir.
olan analjezi ve sedasyon, çocuk acile ağrılı du-
rumlarla gelen hastaların sıkıntılı dönemlerinde
rahat etmeleri açısından özel önem taşır. Has- Analjezi
talıklara ek olarak tanı ve tedavi amaçlı yapılan
invaziv girişimlerde etkili ağrı kontrolü gerek- Lokal anestezi: Sistemik analjezi ihtiyacını ve
tirmektedir. Ağrının ve anksiyetenin uygun te- bunların yan etkilerini azaltacağından, uygun
davisi hastanın konforunun yayında, verilen te- işlemlerde lokal anestezi kullanılmaya çalışılma-
davinin etkinliğinde de önemlidir. Bu nedeniyle lıdır. Lokal anestezi sıklıkla santral venöz kate-
çocuk acilde çalışan hekimler çocuğun yaşına, terizasyon, göğüs tüpü takılması, apse drenajı
ağrısına ve endişe durumuna uygun analjezi ve gibi işlemler öncesi lidokain, prilokain ya da bu-
sedasyon bilgisine sahip olmalıdırlar.
pivakainin subkutaninfiltrasyonu ile kullanılır.
Ağrının şiddetinin belirlenmesi analjezi seçenek- Bölgesel sinir blokları ekstremitelerdeki küçük
lerini ve hastanın çocuk acile kabulündeki triajı cerrahi işlemlerde tercih edilebilir. Bunlardan
da öne aldığından çocuklarda ağrı değerlendir- başka lidokain ve prilokainin krem formunun
mesinde standart yöntemler kullanılmalıdır. damar yolu açılmadan 30-60 dakika önce deriye
Çocuklar 2 yaş civarında ancak ağrının varlığını sürülmesi gittikçe yaygınlaşan bir uygulamadır.
belirtebilirken, 3 yaşından itibaren de basit ağrı Nadir de olsa, prilokain ve lidokain ile oluşa-
ölçekleri kullanılarak ağrının şiddetini ifade ede- bilecek methemoglobinemiaçısından dikkatli
bilirler.(1) olunmalıdır.(4)
Çoğu durumda bebeğin ya da çocuğun davra- Narkotik olmayan analjezikler: Hafif ve orta
nışı hekime ağrının şiddetiyle ilgili en büyük şiddetteki ağrılarda narkotik olmayan ilaçların
yardımcıdır.(2) Bunlardan başka anne- baba da kullanımı, yan etkilerin azlığı açısından tercih
çocuğun ağrı seviyesi konusunda güvenilir kay- edilmelidir.
naklar olabilirler.(3)
Çocuklarda güvenilirliği yönünden geniş kul-
Analjezi veya sedasyon sağlarken, ağrı ve endişe- lanımı olan parasetamol çocuk acildeki hasta-
ye yol açan asıl nedenin araştırılması ya da orta- lardaki hafif ve orta şiddetteki ağrı tedavisinde
dan kaldırılması gerektiği de unutulmamalıdır. verilebilir. Son yıllarda intravenöz formunun da
Örneğin, hiperkarbi ya da artmış kafa içi basıncı üretilmesi parasetamolün acil serviste kullanıla-
nedeniyle ajitasyonu olan hastaya, altta yatan bilirliğine olumlu katkısı olmuştur.
neden sorgulanmadan sadece benzodiyazepin-
lerle sedasyon verilmesi tercih edilmemelidir. İntravenöz formu 7.5-15 mg/kg/dozdan 6
Ağrı ve sedasyon tedavisinde çocuk acilde kul- saatte bir; maksimum toplam günlük doz 60
lanılabilecek ilaçların, farmakolojik özellikleri- mg/kg’ı geçmeyecek şekilde verilmelidir.(5)
Oral verildiği takdirde 10-15 mg/kg/dozdan 4-6 potensli ilaç daha düşük dozlarda kullanıldığın-
saatte bir, ihtiyaç halinde günde 5 dozu geçme- dan tedavi dozlardaki etkileri birbirlerine benzer.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

mek şartıyla uygulanabilir. İhtiyaç halinde değil Örneğin, morfinden yaklaşık 10 kat daha güç-
de düzenli verilecekse hastanın karaciğer hasta- lü etkili olduğu bilinen hidromorfonun normal
lığı açısından risk faktörü taşımadığını gözden dozu morfinin yaklaşık onda biri kadardır. Yine
geçirmek yerinde olacaktır. Ayrıca antipiretik morfinden 100 kat daha etkili olduğu bilinen
özelliği nedeniyle olası bir ateşi de maskeleyebi- fentanilin başlangıç dozu morfinin yüzde biri ka-
leceği unutulmamalıdır. dardır. Dolayısıyla yan etkileri nedeniyle bu ilaç-
lar aynı miktarlarda kullanılamadığından, tavsiye
Steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar da hafif
edilen dozlarda opioid türleri arasında çok belir-
ve orta şiddetteki ağrılar için uygun seçim ola-
gin etki farkı olmamasına şaşırılmamalıdır.
bilirler. Trombosit fonksiyonu üzerine olumsuz
etkileri nedeniyle cerrahi işlem adayı olan hasta- Morfin orta ve ağır şiddetteki ağrıların tedavi-
larda kullanılmamaya çalışılmalıdır. sinde kullanılabilecek etkili bir opioid analjezik-
Bu amaçla ibuprofen, 4-10 mg/kg/doz’dan tir. Oral, intravenöz, intramusküler ve subkutan
6-8 saatte bir oral yoldan; maksimum günlük yollarla uygulanabilir.
doz 40 mg/kg’ı geçmeyecek şekilde verilebilir. Oral formu 0.2-0.5 mg/kg/doz’dan 4-6 saatte
bir tekrarlanabilir. iv, im ve subkutan dozlar
0.1-0.2 mg/kg/doz’dan 2-4 saatte bir verilebilir.
Opio3idler
Opioid olmayan ilaçlara kıyasla daha yüksek et- Yan etkiler açısından başlangıçtaki doz olarak
kinliğe sahip olmaları nedeniyle opioidler orta 0.05 mg/kg/dozu kullanmak daha güvenli bir
ve ağır derecedeki ağrılar için ideal ilaç grubu- yaklaşımdır. Maksimum doz infantlarda 2 mg/
nu oluştururlar. Ağrı konusunda etkinliklerine doz; 1-6 yaş arası çocuklarda 4 mg/doz; 7-12
karşın opioidlerin sedatif etkilerinin güvenilir yaş arası çocuklarda 8 mg/doz; adölesanlarda 15
olmadığı, gerektiğinde sedatiflerle birlikte kulla- mg/dozdur. 3 aylıktan küçük infantlar daha ko-
nılması gerektiği unutulmamalıdır. Acil serviste lay depresyonuna girebileceğinden bu yaş gru-
opioidlerin bazı yan etkileri konusunda dikkatli bunda azaltılmış dozlar kullanılmalıdır. Opioid
olunmalıdır. Solunum depresyonu yan etkiler analjeziklerin yukarıda bahsedilen genel yan et-
açısından en çok korkulanıdır. Bu durumdan kilerine ek olarak morfinin histamin salınımına
sakınmak için önerilebilecek yollar doğru dozda neden olarak alerjik reaksiyonlar oluşturabilece-
ilaç kullanımı, solunum depresyonu açısından ği hatırda tutulmalıdır.(6) Morfinin hipotansiyon
riski yüksek hastalarda daha düşük doz narkotik yapıcı etkisi diğer opioid analjeziklere göre daha
kullanımı sayılabilir. Bulantı ve kusma antihis- belirgindir. Bu nedenle hipotansif hastalarda
taminik veya antiemetiklerle en aza indirilebilir. kullanımından kaçınılmalıdır.
İdrar retansiyonu olduğunda idrar kateterizasyo-
Fentanil çocuk acildeki hastaların orta ve ağır
nu akla gelmelidir. Tolerans tüm opioidlerde gö-
rülebilecek sık görülen başka bir yan etkidir. Bu şiddetteki ağrılarının tedavisinde kullanılabile-
durum, daha önceden opioid verilmiş hastalarda cek sentetik opioid türevidir. En belirgin özelliği
etkin ağrı kontrolü için yüksek dozlara ihtiyaç kısa etkili olmasıdır. İlk kez uygulanan hasta-
duyulmasıyla göze çarpar. larda 1-2 mikrogram/kg’dan iv verilir; 1-2 saat
arayla doz tekrarlanabilir. “Tahta göğüs send-
Opioid analjezikler arasında potensleri yönün- romu” özellikle yenidoğan yaş grubunda hızlı iv
den fark olsa da, yan etkileri nedeniyle yüksek enjeksiyonlarla görülen nadir bir yan etkidir.(7)
528
Konu 8

Sedasyon hastada sürekli kullanım konusunda ciddi so-


runlar oluşturur.(12)

Çocuklarda Sedasyon ve Analjezi


Benzodiazepinler: Etkisini GABA inhibitör
nörotransmitte riüzerinden gösteren benzodia- 25-50 mg/kg/gün’den hazırlanan dozlar 3-4
zepinler hızlı ve güçlü etkileri nedeniyle çocuk eşit doza bölünerek verilebilir. Maksimum doz
acilde sedasyon uygulamalarında tercih edilirler. 500 mg’dır.
İnfantlarda daha çok olmak üzere hipoventilas-
yonve hipotansiyon benzodiazepinlerin en belir- Solunum baskılayıcı etkisi benzodiazepinler ka-
gin yanetkileridir. dar olmasa da hastalar bu yönden mutlaka ta-
kip edilmelidir. Karaciğer enzim yüksekliği olan
Kısa ve hızlı etkisi ve ülkemizde temini kolay ol- hastalarda tercih edilmemelidir.
masından pediatride midazolam çok sık kullanıl-
maktadır.(8) Etomidat: Rutin sedasyon için kullanılan bir
ilaç olmamakla birlikte etomidatın acil hastaları
İnfant ve 5 yaşına kadar çocuklarda doz 0.05- açısından bilinmesi gereken önemli özellikleri
0.1 mg/kg’dır; maksimum toplam doz 6 vardır. Öncelikle, etomidatserebral kan akımını
mg’dır. 6-12 yaş arası çocuklarda 0.025-0.05 azaltması nedeniyle kafa içi basıncı artması yö-
mg/kg’dan maksimum toplam doz 10 mg ola- nünden riskli hastaların entübasyonu öncesinde
cak şekilde verilir. İntramusküler doz girişim- tercih edilmektedir.(13) Ayrıca, benzodiazepinler-
den 30-60 dakika önce verilerek 0.05-0.15 deki olumsuz hemodinamik etkiler de etomi-
mg/kg’dır. Maksimum toplam doz 10 mg’dır. datta görülmez. Fakat,11 β hidroksilaz enzimini
İntranazal midazolam 0.2-0.3 mg/kg’dan, ge- inhibe ederek kortizol sentezini baskılaması kul-
rektiğinde 5-15 dakika arayla tekrarlanarak, lanımını azaltmıştır.(14)
maksimum toplam doz 10 mg’ı geçmeyecek
şekilde verilebilir.(9,10) Ketamin: Hem amnezi hem de analjezi sağla-
ması, kardiyovasküler ve solunum sistemi baskı-
Yarı ömrümidazolama göre daha uzun olan lo- layıcı etkisinin az olması ketaminin en belirgin
razepam, sedasyon amacıyla bazı durumlarda avantajlarıdır. Olumlu hemodinamik etkileri
midazolama göre daha üstün olsa da ülkemizde nedeniyle ketamin özellikle girişimler sırasında
temininde sıkıntı olması geniş çapta kullanımını tercih edilir.(15) Genelde 0,5mg/kg olan intra-
engellemiştir. venöz başlangıç dozu 1-2 dakika arayla tekrar
edilebilir.(15) Dissosiyatif etkilerinden dolayı bera-
Oral ya da intravenöz yoldan 0.05 mg/kg/ berinde benzodiyazepinlerin verilmesinden kaçı-
doz’dan (maksimum doz: 2 mg/doz) 4-8 saat- nılabilir. Serebral kan akımını artırdığından kafa
te bir tekrarlanabilir. içi basıncı artma riski olan hastalarda ketamin kul-
lanılmamalıdır.(16)
Barbitüratlar: Barbitüratların çocuk acildeki
hastaların rutin sedasyonundan çok, serebral
metabolizmayı ve serebral kan akımını azaltı-
cı etkileri nedeniyle kafa içi basıncının arttığı Özet
durumlarda entübasyon öncesinde akılcı bir * Analjezi ve sedasyon farklı kavramlardır.
sedasyon seçimi olarak kullanılabileceği göze Genelde sedatif ilaçların doğrudan anal-
çarpmaktadır. Bu amaçla hızlı ve kısa etkili tiyo- jezik ve analjezik ilaçların da doğrudan
pentalkullanılmaktadır.(11) sedatif etkileri azdır ya da hiç yoktur.
Hastanın sorunlarının kaynağına göre
Kloral hidrat: Eski bir ilaç olmasına rağmen
analjezik veya sedatif ihtiyacına karar ve-
oral ya da rektal yolla verildiğinde yüksek et-
rilmelidir.
kinlikli bir ilaç olduğundan kloral hidrat hala
popülaritesini sürdürse de tekrarlanan dozlarda * Ağrı ve ajitasyonun tedavisi yapılırken alt-
yarılanma ömrünün çok değişken olması aynı ta yatan neden de göz ardı edilmemelidir. 529
6. Rosow CE, Moss J, Philbin DM, Savarese JJ.
* Hafif ve orta şiddetteki ağrılarda narkotik
Histamine release during morphine and fen-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

olmayan analjeziklerin ve uygun olduğun- tanyl anesthesia. Anesthesiology, 1982;56:93-6.


da lokal analjeziklerin kullanımı, yan et-
kilerin azlığı açısından tercih edilmelidir. 7. Fahnenstich H, Steffan J, Kau N, Bartmann P.
Fentanyl-induced chest wall rigidity and laryn-
* Opioidler orta ve ağır derecedeki ağrılar gospasm in preterm and term infants. Crit Care
için ideal ilaç grubunu oluştururlar. Solu- Med, 2000;28:836-9.
num depresyonu açısından dikkatli olun- 8. Reves JG, Fragen RJ, Vinik HR, Greenblatt DJ.
malıdır. Midazolam: pharmacology and uses. Anesthesi-
* Kısa ve hızlı etkisi ve ülkemizde temini ology1985 Mar;62(3):310-24.
kolay olmasından pediatride midazolam 9. 9. Lane RD, Schunk JE. Atomized intrana-
sedasyon amacıyla sık kullanılmaktadır. sal midazolam use for minor procedures in the
* Kloral hidrat tekrarlanan dozlarda ya- pediatric emergency department. Pediatr Emerg
rılanma ömrünün çok değişken olması Care, 2008;24:300-3.
nedeniyle aynı hastada sürekli kullanımı 10. Acworth JP, Purdie D, Clark RC. Intravenous
ciddi sorunlar oluşturabilir. ketamine plus midazolam is superior to intrana-
sal midazolam for emergency paediatric proce-
* Etomidat serebral kan akımını azaltması
dural sedation. Emerg Med J, 2001;18:39-45.
nedeniyle kafa içi basıncı artışı yönünden
riskli hastaların entübasyonu öncesinde 11. Eames WO, Rooke GA, Wu RS, Bishop MJ.
tercih edilebilir. Comparison of the effects of etomidate, pro-
pofol, andthiopental on respiratory resistance
* Hem amnezi hem de analjezi sağlaması, after tracheal intubation. Anesthesiology,
kardiyovasküler ve solunum sistemi bas- 1996;84:1307-11.
kılayıcı etkisinin az olması ketaminin en
12. Keeter S, Benator RM, Weinberg SM, Harten-
belirgin avantajlarıdır. berg MA. Sedation in pediatric CT: na-
tional survey of current practice. Radiology,
1990;175:745-52.
Kaynaklar
13. 13. Tobias JD. Airway management for pediat-
1. Wong DL, Baker CM. Pain in children: compari- ric emergencies. Pediatr Ann, 1996;25:317-28.
son of assessmentscales. Pediatr Nurs1988;14:9-17. 14. Duthie DJ, Fraser R, Nimmo WS. Effect of
2. Buttner W, Finke W. Analysis of behavioural induction of anaesthesia with etomidate on
and physiological parameters for the assessment corticosteroid synthesis in man. Br J Anaesth,
of postoperative analgesic demand in newborns, 1985;57:156-9.
infants and young children: A comprehensive 15. Green SM, Krauss B. Clinical practice guide-
report on seven consecutive studies. Paediatr line for emergency department ketamine disso-
Anaesth 2000;10:303-18. ciative sedation in children. Ann Emerg Med,
3. Bauchner H, Vinci R, Bak S, Pearson C, Corwin 2004;44:460-71.
MJ. Parents and procedures: a randomized con- 16. Schwedler M, Miletich DJ, Albrecht RF. Ce-
trolled trial. Pediatrics1996;98:861-7. rebral blood flow and metabolism following
4. Kumar AR, Dunn N, Naqvi M. Methemoglo- ketamine administration. Can Anaesth Soc J,
binemia associated with a prilocaine-lidocaine 1982;29:222-6.
cream. Clin Pediatr, 1997;36:239-40.
5. Wilson-Smith EM, Morton NS. Survey of i.v.
paracetamol.(acetaminophen) use in neonates
and infants under 1 year of ageby UK anesthe-
tists. Paediatr Anaesth, 2009;19:329-37.

530
Konu 9

ÇOCUK İSTİRMARI
Dr. Güldane Koturoğlu

Giriş dönemde daha şiddetli yaralanabilir ve hatta


ölebilir. Bu nedenle, her tür travmatik ve açıkla-
Dünya Sağlık Örgütü bir yetişkin tarafından namayan yaralanmalarda, ihmallerde, hastaneye
bilerek veya bilmeyerek yapılan ve çocuğun sağ- başvuruda gecikmelerde ve şüpheli ifadelerde
lığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz istismar düşünülmelidir. İstismardan şüphele-
yönde etkileyen davranışları çocuk istismarı ola- nildiğinde multidisipliner bir yaklaşım ile ekip
rak tanımlamaktadır.(1) Çocuk istismarı; fizik- çalışması yapılmalıdır. Böylelikle kritik kararlar
sel, cinsel, duygusal, çocuk ihmali ve Munchau- daha doğru alınır. Ekibin içerisinde; hastanede
sen by Proxy sendromu olmak üzere alt başlıklar görevli hemşire ve sosyal hizmet uzmanı, çocuk
altında sınıflandırılmaktadır. koruma servisi, polis, çocuk hekimi, çocuk psi-
kiyatrisi ve diğer ilgili hekimler bulunmalıdır.
Çocuk istismarı ile ilgili ilk tanımlama 1860 yı-
lında Tardieu tarafından yapılmış, 1946 yılında
Caffey kemik kırıkları ve subdural hematom ile Tablo 1. İstismar açısından risk altında bulunan
istismar arasındaki ilişkiye değinmiş ve 1962 yı- çocuklar
lında Kempe ilk kez hırpalanmış çocuk terimini Bebekler
kullanmıştır.(2) Konuşamayan çocuklar

Türkiye’de istismar ile ilgili yapılan çalışmalarda Kronik hastalığı olan çocuklar
% 78 oranında duygusal istismar, % 24 oranında Evlilik dışı doğan çocuklar
fiziksel istismar ve % 9 oranında cinsel istismar Hastalığından dolayı hareket edemeyen çocuklar
bildirilmiştir.(3) Ancak bildirimler çok az olduğu Sosyal izolasyon
için bu oranlar sadece buz dağının üzerinde ka- Aile desteğinin yeterli olmaması
lan bölümü göstermektedir. Fiziksel istismar sık-
Yoksulluk
lıkla 3-8 yaş arasındaki çocuklarda görülmekte
Kimyasal madde bağımlılığı
ve yaşla beraber oran azalmaktadır. Fiziksel istis-
marda kız-erkek arasında belirgin farklılık olma- Ev içi şiddet varlığı
masına rağmen kızlarda cinsel istismar oranı üç
kat daha fazladır.(4) Cinsel istismar genellikle aile
üyeleri ve akrabalar tarafından yapılmaktadır. İstismar Tipleri
Bazı çocuklar istismar için risk altındadırlar. Fiziksel İstismar: Çocuğun kaza dışı nedenler-
Tablo 1’de istismar açısından risk altında bulu- le yaralanması veya ailesi tarafından yeterince
nan çocuklar belirtilmektedir. gözetilmemesine bağlı olarak gelişen durumları
kapsar. Olguların en sık başvuru nedeni açıkla-
Acil servislerde ve genel pediatri polikliniklerin- namayan morarmalardır.(5)
de çalışan hekimlerin istismar açısından dikkat-
li olması gerekir. Özellikle minor travmalı bir Fiziksel istismarın tanınmasının en önemli
çocuk tanı almadığı takdirde daha sonraki bir amacı; doğru tanı ve yönetimin belirlenmesi
ve ileriki dönemlerde yaralanmaları ve ölümü Tablo 2. Öykü ile fiziksel istismar tanısında
önleyebilmektir. Hekim, dikkatli bir öykü ve önemli noktalar
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ayrıntılı fizik muayene ile istismar bulgularını Öyküler arasında tutarsızlık


saptayabilir. İstismarın uygun şekilde değerlen- Öykü ile fizik muayene arasında tutarsızlık
dirilebilmesi için hekim aşağıdaki basamakları
Sağlık kurumuna başvurmada gecikme
takip etmelidir:
Öykü ile çocuğun gelişimsel özellikleri arasında
Dinle, bak, açıkla, kaydet ve raporla. uyumsuzluk
Ev içi şiddet, önceden istismar öyküsü
Öykü: İstismardan şüphelenilen çocuklardan
ayrıntılı öykü alınmalıdır. Öykü; genel tıbbi
öykü, sosyal öykü, davranışsal öykü ve geli- Fizik Muayene: İstismar düşünülen bir çocuğun
şimsel öyküyü içermelidir. Yaralanmanın nasıl muayenesinde gözlem çok önemlidir. Muayene
sırasında çocuğun bakıcı veya aile ile olan et-
olduğuna dair bilgi hem çocuk hem de bakıcı
kileşimi değerlendirilmelidir. Çocuk bakıcısının
ve anne - babadan alınmalıdır. Birbiri ile çeli-
yanında iken rahat mı yoksa kaçıyor mu? Bakıcı-
şen ifadeler, belirsizlikler, kaçamak cevaplar ve
nın veya anne-babanın çocuğa karşı davranışları
öyküdeki değişikliklerde istismardan şüphelenil-
nasıl? Abartılı bir ilgi veya ilgisizlik var mı?
melidir. Olayla ilgili tanık olup olmadığı sorgu-
lanmalıdır. Bakıcının çocuğa karşı uygunsuz bir Çocuğun muayenesi tam bir sistemik muayene
suçlamada bulunması veya çocuğun bakıcısını olmalıdır. Vital bulgular, ağırlık, boy, baş çevresi
suçluyor olması, çocuğun çekingen veya korku ölçülmelidir.
içerisinde olması istismar açısından uyarıcı ol-
Baş-boyun muayenesi ile kafa derisinde şişlik,
malıdır.
fontanelde bombelik, yüzde ve kulakta ekimoz,
Travma mutlaka sorgulanmalıdır. Çocukta ha- sıyrık, ısırık izleri, kulak veya burunda akıntı,
sarlanmaya yol açan olay hangi travma ile ilişki- boyunda ezilme saptanabilir. Mutlaka orofa-
li, travma ne zaman oldu ve bakıcı, anne - baba renks muayenesi ile dil ve yanakta ekimoz, ısırık,
çocuğu ne zaman bir sağlık kuruluşuna getirdi. frenulum yırtığı ve dental travma varlığı araştı-
Çocuk kim tarafından hastaneye getirildi? Daha rılmalıdır.
önce başka bir sağlık merkezine başvuru oldu Göğüs ve sırt muayenesi ile göğüs duvarında ve
mu? Genellikle istismara uğramış çocuk birçok sırtta deformite, ekimoz araştırılmalıdır. Karın
farklı merkezde ve birçok farklı doktor tarafın- muayenesi ile karında hassasiyet, distansiyon,
dan muayene edilmiştir. Özellikle kazaya eğilim- barsak sesleri değerlendirilmelidir. Genital mua-
li çocuk ifadesi ve sık travma öyküsü istismarı yene ile skar, ekimoz, ezilme, kanama veya akın-
işaret edebilir. tı, perianal yırtık araştırılmalıdır.

Aile öyküsünün de çok dikkatli alınması gerekir. Ekstremite muayenesi ile deformite ve ekimoz-
Bakıcının ve anne-babanın davranışları gözlen- lar değerlendirilmelidir.
melidir. Ailede madde veya alkol kullanım öyküsü Ayrıntılı nörolojik muayene yapılmalıdır.
varlığı sorgulanmalıdır. Bakıcı ile anne-babanın
çocuğun durumu ile ilgili uygun ifade verip ver- Deri muayenesi; fiziksel istismar için önemli
mediği değerlendirilmelidir. ipuçları verir. Deride ekimoz, yanık ve ısırık gibi
işaretler araştırılmalıdır.
Çocuğun gelişimsel öyküsü de çok iyi alınma-
lıdır. Henüz daha motor gelişim basamaklarını Ekimozlar: Yanaklar, üst dudak, frenulum, bo-
yun, kulak lobu ve kepçesi, alt sırt bölgesi, kalça,
tamamlamamış bir çocuğun bazı travmalar için
genital bölge ve uyluk iç bölümü gibi travma-
suçlanması istismarı işaret edebilir (Tablo 2).
dan az etkilenen bölgelerde görülen ekimozlar
532
Konu 9

istismarı işaret edebilir. Farklı şekillerde olabilir; Kafa Yaralanması: Fiziksel istismarın en ağır
insan eli ile oldu ise oval şekilde, herhangi bir formudur. İstismara uğrayan çocukların en sık

Çocuk İstirmarı
cisim ile yapıldı ise o cismin şeklinde olabilir. ölüm nedeni kafa travmasıdır ve genellikle 5-10
Ekimozların rengine bakarak oluş zamanları ay arası çocuklarda görülür. İstismara bağlı kafa
hakkında fikir edilenebilinir. Ancak her zaman travması olan hastaların acil servise başvuru ne-
çok doğru olmayabilir. Çünkü iyileşme; yara- denleri genellikle solunum problemleri, kötü
nın derinliğine, lokalizasyonuna ve tekrarlaması beslenme, letarji, huzursuzluk, nöbet veya kus-
gibi birçok faktöre bağlıdır.(4,5) Ekimoz saptan- ma gibi non-spesifik nedenler olduğundan tanı
dığında; ekimozların fotoğrafları çekilmeli, her aşamasında zorluk yaşanabilir. Yapılan çalış-
bir ekimozun lokalizasyonu, boyutları, şekli ve malarda istismara uğrayan çocukların %31’nin
rengi ayrıntılı olarak belirtilmeli ve vücut diyag- daha önce başka bir doktor tarafından değer-
ramında gösterilmelidir. Ayırıcı tanıda; kazalar, lendirildiği ancak tanı alamadığı saptanmıştır.
koagulopatiler ve mongol lekeleri düşünülme- Bu nedenle kafa travması ile gelen her hastadan
lidir. Kazalara bağlı oluşan ekimozlar genellikle ayrıntılı ve tam öykü alınmalı ve dikkatli fizik
kemiklerin üzerinde özellikle diz, bacak ve eller- muayene yapılmalıdır. İstismara bağlı kafa ya-
de olur. Mongol lekeleri genellikle sırtta, kalça- ralanması mekanizması; çocuğun sarsılması ile
da ve kolların üst kısımlarında görülür. Yaygın başta kamçılama hareketinin olması ve köprü
peteşi, purpura ve ekimozları olan hastalarda venlerin yırtılması olarak açıklanabilir.(7)
koagülopatiler düşünülmeli ve kesin tanı için
Kafa travması düşünülen hastalarda mutlaka
trombosit sayımı, protrombin zamanı ve aktive
göz dibi muayenesi yapılmalıdır. Retinal he-
parsiyel tromboplastin zamanına bakılmalıdır.
moraji varlığı istismar için spesifik değildir an-
Isırıklar: İstismar için önemli ipuçları verir. Isı- cak oftalmologların tanımladığı retinadan ora
rığı değerlendirirken ısırığın çapı ve komplet/ serrataya kadar uzanan multıbl hemorajiler,
inkomplet oluşu belirtilmelidir. Kısa ve lineer preretinal, vitreous veya subretinal hemorajiler
şekilli olanlar inkomplet, oval veya elips şeklin- istismara bağlı kafa travmaları için önemlidir.(8)
de olanlar ise komplet ısırık olarak tanımlanır. Eğer çocukta ciddi kafa travması bulguları var-
Isırığın çapı 3 cm üzerinde ise erişkin ısırıkları sa ve şüpheli öykü veriliyorsa beyin BT, iskelet
akla gelmelidir. Isırık yerini muayene ederken değerlendirmesi ve ayrıntılı retinal muayene ya-
mutlaka diş hekimi de olmalı her bir dişin izi pılmalıdır.
alınmalıdır.(6)
İskelet Yaralanması: Kırıklar istismar açısından
Yanıklar: İstismara bağlı yanıklar sıklıkla sıcak önemli ipuçları verir. Skapula, pelvis, kaburga
sıvı ile olan daldırma, batırma veya sıçratma ya- ve vertebra gibi sık görülmeyen alanlarda olu-
nıkları ile şekilli kontak yanıkları ve sigara ya- şan kırıklarda, sağlıklı bir çocukta farklı iyileşme
nıkları şeklinde olur. Batırma yanıklarında su evrelerinde olan birden fazla sayıdaki kırıklarda
düzeyinin sınırları ile yanmış ve yanmamış deri ve öykü ile açıklanamayan durumlarda istismar
keskin sınırla ayrılır. Kazalara bağlı yanıklarda akla gelmelidir. Bebeklerin ektremitelerinin sı-
ise düzensiz çok sayıda sıçratma lezyonları var- kıca kavranması ve döndürülmesi ile kova sapı
dır. Yürümeye başlayan çocuklarda kaza ile sıcak kırıkları oluşur ki istismarın önemli bir bulgu-
objelerle (ütü, soba) kontak yanıkları olabilir. sudur (Tablo 3-4).
Bu yanıklar genellikle tektir, ağrılıdır ve yüze-
yeldir; eğer derin ve şekilli yanıklar var ise istis- Tablo 3. İstismarı düşündüren radyolojik bulgular
mar akla gelmelidir. Sigara yanıkları da istismar
Metafizyel kırık (bucket handle)
vakalarında sık görülen yanık çeşididir. Çapları
8-10 mm’den daha büyük, derin, sirküler ve çok Kot kırığı
sayıda olan yanıklarda istismar düşünülmelidir. Farklı iyileşme derecelerinde olan çoklu kırıklar
Kaza ile olan sigara yanıkları genellikle tektir ve
oval şekildedir.(5) 533
Tablo 4. Kırıkların oluş zamanları Cinsel İstismar
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Yaralanma
Radyolojik görünüm Çocuğun bir yetişkin tarafından; cinsel uyarı
Zamanı
0-2 gün Kırık, yumuşak doku şişliği ve doyum için kullanılması, fuhuşa zorlanması,
0-5 gün Kırık uçları görülebilir
pornografi gibi suçlarda cinsel obje olarak kulla-
nılması cinsel istismar olarak tanımlanır. Cinsel
Kallus, periostal yeni kemik
10-14 gün
oluşumu istismar, oral, vajinal, rektal temas veya perfo-
rasyon, teşhircilik, pornografi gibi davranışları
8 hafta Yoğun kallus
kapsar. Cinsel istismar aslında sık rastlanan ve
tekrarlamalar gösteren bir durum olmasına rağ-
Kaza sonucu oluşan kırıklar ise genellikle tektir men aileler ve kişiler tarafından saklandığı için
ve radiusun distal ucunda, suprakondiler hume- net oranlar verilememektedir. Cinsel istismarın
rusta, klavikulanın orta-dış kısmında, tibianın %30’u 2-5 yaş, %30’u 11-17 yaş ve %40’ı 6-11
orta alt ucunda ve distal fibulada görülür. yaş arası çocuklarda görülür. Kız çocuklarında
erkeklere göre daha sık görülmektedir. Ancak er-
Üç yaşın altında herhangi bir istismar bulgusu
kek çocuklarında daha fazla saklandığı unutul-
saptanan hastalara iskelet sistemi değerlendir-
mamalıdır. İstismarcıların %96’sı erkek, %80’i
mesi yapılmalıdır. Değerlendirme göğüs, hume-
de çocuğun tanıdığı birisidir.(9)
rus, kol, el, pelvis, femur, bacak, ayak, lateral to-
rakolomber bölgeyi ve iki yönlü kafa grafilerini Cinsel istismara uğramış olgular hırçınlık, gece
içermelidir. Şüpheli durumlarda kemik sintigra- korkuları, yeme bozukluğu, okul problemleri
fisi çekilebilir. ve depresyon gibi davranışsal sorunlar ile baş-
Karın Travması: İstismara uğrayan çocuklarda vurabileceği gibi tekrarlayan karın ağrıları, baş
kafa yaralanmasından sonra ikinci en sık ölüm ağrıları ve gelişme geriliği gibi tıbbi problemler
nedeni karın yaralanmasıdır. İstismara bağlı ka- nedeni ile de başvurabilir. Cinsel istismarın spe-
rın yaralanmaları kötü beslenme gibi spesifik sifik bulguları ise kanama, irritasyon, kaşıntı,
olmayan bulgularla gelebildiği gibi karın ağrısı, genital ağrı, vajen veya rektumda yabancı cisim
kusma, peritonit, şok ve kanama gibi spesifik ve hamileliktir.
bulgularla da gelebilir.
Cinsel istismar tanısında öykü çok önemlidir.
Travmalı bir hastada yükselmiş karaciğer enzim Görüşme sessiz ve özel odada olmalı, öykü alır-
düzeyleri ve abdominal BT’de yaralanma bulgu- ken acele edilmemeli, aile bireyleri veya bakı-
larının varlığı karaciğer yaralaması için oldukça cılar ile olan görüşmeler ayrı ayrı olmalı, eş
spesifiktir. Göğüs veya karın travması olan veya zamanlı çocuk odada bulunmamalıdır. Çünkü
ani kan kaybına bağlı şok tablosunda olan has- çocuğun tekrarlayan kereler görüşmeye maruz
tada dalak yaralanması düşünülmelidir. Şüpheli kalması çocuğa zarar verebilir. Öykü alırken
vakalarda hızla BT çekilmelidir. Bebek ve küçük sorular ön yargılı olmamalı, açık uçlu sorular
yaşlardaki çocuklarda pankreatitin en yaygın sorulmalı, davranış değişiklikleri, fiziksel belir-
nedeni travmadır. Pankreas yaralanmasının en tiler net olarak sorgulanmalıdır. Aynı zamanda
iyi göstergesi kan amilaz düzeyidir. Travma ta- hastaya ait gelişimsel öykü, geçirilmiş hastalıklar
nımlanmayan ancak sepsis veya şok tablosunda ve kullandığı ilaçlar da sorgulanmalıdır.(10)
gelen hastalarda diğer tetkikler yanında mutla-
ka amilaz düzeyleri de ölçülmelidir. Pankreatik Fizik muayene tam bir sistemik muayeneyi içer-
kontüzyon, laserasyon en iyi BT ile saptanır. melidir. Eğer vajinal kanama varsa muayene ge-
nel anestezi altında yapılmalıdır. Tablo 5’de va-
Açıklanamayan şok, peritonit ve safralı kusma jinal kanama nedenleri görülmektedir. Saptanan
varlığında istismar düşünülmelidir. tüm bulgular vücut diyagramına işaretlenmelidir.
534
Konu 9

Tablo 5. Vajinal kanama nedenleri Özet


Kazalar

Çocuk İstirmarı
Parazitoz * Çocuk istismarı ve ihmali multifaktöriyel
Enfeksiyon bir konudur.
Yabancı cisim * Hekim istismardan şüphelendiğinde
Tümör bunu ihbar etmek zorundadır.
Erken puberte * Çocuk istismarında multidisipliner yak-
laşım esastır.

Çocuk İhmali Kaynaklar


Çocuk ihmali istismarın en sık görülen ancak 1. Dubowitz H. Preventing child neglect and phys-
göz ardı edilen tipidir. İhmal; çocuğun beslen- ical abuse. Pediatr Rev 2002;23:191-6.
me, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi yaşamsal ge- 2. Pressel DM. Evaluation of physical abuse in
reksinimlerinin çocuğa bakmakla yükümlü kişi children. Am Fam Physician 2000;61:3057-64.
veya kişiler tarafından karşılanmaması olarak
3. Bahar G, Savaş HA, Bahar A. Çocuk istismarı
tanımlanır. İhmaldeki en önemli risk faktörleri; ve ihmali:Bir gözden geçirme. Fırat Sağlık
boşanmış ebeveyn, yeterli aile desteğinin olma- Hizmetleri Dergisi 2009;12:51-65.
ması ve yoksulluktur.
4. Kara B, Biçer Ü, Gökalp AS. Çocuk istismarı.
En sık görülen ihmal tipleri; terk edilme, tıbbi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, 2004:47:140-51.
ihmal ve organik bir neden saptanamayan bü- 5. Tercier A. Child abuse. In: Maer JA.(ed) Emer-
yüme geriliğidir. gency Medicine. St. Louis: Mosby, 1998:1108-8.
6. Hyden PW, Gallagher YA. Child abuse inter-
vention in the emergency room. Ped Clin of N
Münchausen by Proxy Sendromu America 1992;39:1053-81.
7. Bruce DA, Zimmerman RA. Shaken impact
Düzmece hastalık olarak da bilinen Münchau-
syndrome. Pediatr Annals 1989;18:482-94.
sen by Proxy Sendromu (MSBP), bir anne-baba-
nın çocukta olmadığı halde bir hastalık üretmesi 8. Levin A. Retinal hemorrhages and child abuse.
ile ortaya çıkan durumları ifade eder. MSBP, ço- Recent Advances in Paediatrics 2000;18:151-219.
cuk istismarının en az görülen formudur. 9. Hymel KP, Jenny C. Child sexual abuse. Pediatr
in Review. 1996;17:236-49.
Üç farklı formda görülebilir. Uydurma, taklit
etme ve çocuğu hasta etme şeklinde olabilir. Uy- 10. Practice parameters for the forensic evaluation
of children and adolescents who may have been
durmada çocuğa bakan kişi semptomları sıralar.
physically or sexually abused. J Am Acad Child
Taklit formu; laboratuar örneklerinde değişiklik Adolesc Psychiatry 1997;36:37-56.
yapılır.
Çocuğu hasta etme; en tehlikeli olan tipidir. Ör-
neğin tekrarlayan ateş yakınmaları ile getirilen ço-
cuğa annenin pirojenik etkili madde vermesi gibi.

535
Konu 10

ÇOCUKLARDA GÖĞÜS AĞRISI


Dr. Okşan Derinöz

Giriş mıştır. Bu çalışmanın sonucuna göre, acil servise


göğüs ağrısı ile başvuran olguların çok az bir kıs-
Göğüs ağrısı yakınması, ağrının kalp kaynaklı mında ağrı, altta kardiyak kökenlidir.(1)
olabileceği düşüncesi ile, çoğu zaman aileleri ve
çocuğu endişeye sokan klinik durumlardan biri- Çocuk acil servise başvuran hastaların % 0.3-
dir. Erişkin hastaların aksine çocuklardaki göğüs 0.6’ünün göğüs ağrısı yakınması mevcuttur. Her
ağrısı yakınması, sıklıkla kalp dışı nedenler ile yaşta görülebilir, ortalama yaş 12-13’dür; erkek
meydana gelmektedir. Ancak, hangi yaş grubun- ve kızlarda eşit oranda ortaya çıkar.(2-5) Tablo
da olursa olsun acil servise göğüs ağrısı yakınma- 1’de göğüs ağrısı nedenleri sıralanmıştır.(6-8) Ço-
sı ile başvuran her hastada göğüs ağrısına neden cuklardaki göğüs ağrısının en sık üç nedeni kos-
olan ve hayatı tehdit eden -özellikle kardiyak-kli- tokondrit, göğüs duvarı patolojileri ve solunum
nik belirti ve bulgular araştırılmalıdır. sistemi hastalıklarıdır. Kardiyak kökenli göğüs
ağrısı olguların % 0-4’ünde saptanır. Psikojenik
Göğüs kafesi, önde sternum, arkada torakal ver- kökenli göğüs ağrısı ise sıklıkla 12 yaş üzerindeki
tebralar ve bu yapıları birbirine bağlayan kosta- çocuklarda görülür.(8)
lardan oluşan bir kemik kafestir. Kemik yapılar
kaslar ile desteklenir, dışarıdan cilt ve cilt altı yağ Bu bölümde çocuklarda göğüs ağrısına neden
dokusu ile örtülüdür. Kafes içinde plevral yap- olan klinik durumlar, önce sistemlere göre de-
raklar ile sarılmış akciğerler, kalp, ana vasküler ğerlendirilecek, ardından tanısal bir yaklaşım
yapılar, trakea, özefagus bulunmaktadır. Göğüs sunulacaktır.
kafesinin anotomik yapısı göz önüne alındığın-
da göğüs ağrısı, göğüs kafesini oluşturan tüm
yapılar ve/veya organlardan kaynaklanabilir.
Göğüs Ağrısı Nedenleri
Günümüze kadar çocuklarda göğüs ağrısının Kardiyovasküler Sistem
nedenlerini belirlemek amacıyla sayısız çalışma
Kalp kaynaklı göğüs ağrısı, aritmiler, anatomik
yapılmıştır. Bu konu ile ilgili olarak yapılan en
lezyonlar ve kazanılmış hastalıklar nedeniyle or-
büyük çalışma, tüm acil servislere göğüs ağrısı
taya çıkabilir.(5) ve olguların yalnızca %2-5’inde
ile başvuran 818, 19 yaş altı çocuğun değer-
altta yatan neden kardiyovasküler hastalıklardır.
lendirildiği çalışmadır. Bu çalışma sonuçlarına (2,9)
Kardiyak ağrı, çocuklarda nadir görülse de,
göre, göğüs ağrısı nedenleri 9 farklı grup içinde
göğüs ağrısı olan bir hastanın yönetiminde ilk
toplanmıştır. Olguların %36.8’inde göğüs ağrısı
yapılması gereken ağrının kardiyak olup olma-
nedeni saptanamamıştır. Olguların %21.1’inde
dığı değerlendirmek olmalıdır.
infeksiyöz, %12.8’i travmatik- kas-iskelet siste-
mi ilişkili göğüs ağrısı,%9.4’ünde solunumsal, Kardiyak ağrı, baskı hissi ve göğüste ezilme ola-
%8.2’si diğer, %6.4’ünde gastrointestinal sis- rak tarif edilir; egzersiz, ağır yemek, soğuk hava
tem, %2.8’i kardiyovasküler, %2.2’si psikiyat- ve üzüntü ile ortaya çıkar.(8) Ateş, dispne, çarpın-
rik ve % 0.3’ünde ise hematolojik nedenler ile tı, solukluk veya anormal kardiyak oskültasyon
göğüs ağrısı yakınmasının ortaya çıktığı saptan- bulguları var ise, ağrı kardiyak kökenli olabilir.(5,9)
Tablo 1. Göğüs ağrısı nedenleri Koroner arter anomalileri, konjenital kalp has-
talığı, Kawasaki hastalığı, ailesel hiperkoleste-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Kalp dışı nedenler


rolemi, kalp nakli öyküsü, orak hücreli anemi,
İskelet ve kasa ait nedenler
Kostokondrit kardiyak miksoma, hiperkoagulabilite, madde
Göğüs travması (kot kırıkları) kullanımı ve homosistinüri, mukopolisakkari-
Kas gerginliği doz gibi bazı metabolik hastalıklar nedeniyle ko-
Göğüs duvarı kaslarının fazla kullanımı roner arterlerin trombozu, miyokardiyal iskemi
Göğüs kafesi ve vertebra anomalileri
Tietze sendromu ve göğüs ağrısına neden olabilir.(6)
Kayan kosta sendromu
Mukokutanöz lenf nodu sendromu olarak bi-
Solunumsal
Reaktif hava yolu hastalığı linen Kawasaki hastalığı, çocukluk yaş gru-
Pnömoni bunda hem akut hem de subakut miyokardiyal
Plevral effüzyon iskemiye neden olan bir hastalıktır. Genellikle
Pneumotoraks veya pneumomediatinum küçük çocuklarda görülür ve sıklığı 1-2 yaşların-
Plöridini (coxsakie virus)
Pulmoner emboli
da en üst seviyededir. Hastalık 3 evreye ayrılır;
Hava yolunda yabancı cisim akut, subakut ve konvelasan evre. Hastalığın
Gastointestinal
her evresinin kendine özgü belirti ve bulguları
Gastoözefagiyal reflu vardır. Hastalığın tanısı için akut evredeki klinik
Peptik ülser, Özefajit özelliklerin iyi bilinmesi gerekir. Tablo 2’de Ka-
Özefagiyal divertikül wasaki hastalığı için temel klinik özellikler veril-
Hiatal herni
Yabancı cisimler (bozuk para)
miştir.(10) Akut dönemde, koroner arter anevriz-
Kolesistit, Pankreatit ması, miyokardit, perikardit ve aritmilere neden
Psikojenik
olabilir. Anevrizma, genellikle semptomlar baş-
Stres (ailede ölüm, aile içi anlaşmazlık, boşanma, ladıktan sonraki 10 gün-4 hafta içinde ortaya çı-
okulda başarısızlık, cinsel etkilenmeler, cinsel taciz) kar ve hasta bu dönemde göğüs ağrısı yakınması
Hiperventilasyon ile acil servise gelebilir.(6) Kawasaki hastalığının
Konversiyon
spesifik tedavisi bulunmamaktadır. Tedavide
Somatizasyon bozukluğu
Depresyon amaç, koroner arter ve miyokard inflamasyonu-
Bulimia nevroza (özefajit, özefagiyal yırtık) nu azaltmak ve trombosit agregasyonunu inhibe
Diğerleri ederek tromboz gelişimini önlemektir.(10) Göğüs
Orak hücreli anemi (vazo-okluziv krizler) ağrısı yakınması ile gelen bir hastada Kawasaki
Mastalji, Herpes zoster Hastalığından şüpheleniliyorsa, hemen çocuk
Kalbe ait nedenler kardiyoloji danışımı istenmelidir.
İskemik ventriküler fonksiyon bozukluğu
Kalbin yapısal bozuklukları (şiddetli aort ve Aritmiler, kardiyak kökenli göğüs ağrısının en
pulmoner darlık, hipertrofik kardiyomiyopati, sık nedenlerinden biridir. Yapılan çalışmalarda,
Eisenmenger sendromu) göğüs ağrısı ile başvuran çocukların yaklaşık
Mitral kapak prolapsusu %2’sinde aritmi bildirilmiştir.(4,9) Taşiartimiler,
Koroner arter anomalileri (geçirilmiş Kawasaki
hastalığı, doğuştan anomali, koroner kalp hasta- diastol süresini azaltarak, miyokardiyal kan akı-
lığı, hipertansiyon, orak hücreli anemi) mında azalmaya neden olur. Miyokardiyal kan-
Kokain kullanımı lanmanın azalması sonucunda da göğüs ağrısı
Aort diseksiyonu ve anevrizması ortaya çıkar. Aritmiler, çocuklarda nadiren gö-
İnflamatuar durumlar
Perikardit rülür. Genellikle çarpıntı ve göğüs ağrısı vardır.
Postperikardiyotomi sendromu Çoğu prematur atrial ve ventriküler kontraksi-
Miyokardit (akut veya kronik) yonlardır, aniden başlar ve sonlanır. Ancak, has-
Kawasaki hastalığı talar supraventriküler ve ventriküler taşikardiye
Aritmiler ikincil olarak şok, senkop veya konjestif kalp
Supraventiküler taşikardi yetmezliği bulguları ile gelebilirler. Hali hazır-
Ventriküler taşikardi
538
da hasta acil servise geldiğinde ritim bozukluğu
Konu 10

Tablo 2. Kawasaki Hastalığı tanısı için temel Hipertrofik kardiyomiyopati, ani ölüme en sık
klinik özellikler. neden olan kardiyak hastalıktır. Ventiküler dis-

Çocuklarda Göğüs Ağrısı


1. En az 5 gün devam eden ateş ritmi nedeniyle ani ölüme neden olur. Göğüs
2. Aşağıdaki özelliklerden en az 4 tanesinin ağrısı çok sık görülen bir klinik bulgu değildir.
bulunması Sistolik üfürüm duyulur; ayakta veya valsalva
a. Ekstremite değişiklikleri manevrası ile aşikar hale gelebilir. Göğüs ağrısı,
Akut evrede: Avuç içi ve ayak tabanında
eritem; ellerde ve ayaklarda ödem
aortik stenozdan kaynaklanan ciddi obstruksi-
Subakut evrede: 2. ve 3. Haftalarda el ve ayak yon ile meydana gelebilir, fizik muayenede pa-
parmaklarında tırnak kenarlarında soyulma tolojik üfürüm duyulabilir.(6)
b. Polimorfik ekzantem
c. Bilateral eksudasız buşbar konjuktival kıza- Perikardit ve miyokardit, göğüs ağrısına eşlik
rıklık eden sistemik semptomlar ile gelebilir. Perikar-
d. Dudaklarda ve ağız içindeki değişiklikler;
eritem, dudaklarda çatlama, çilek dili, oral ve dit, perikardiyal effüzyon ve kardiyak tamponat,
farengeal mukozada yaygın kızarıklık perikardiyal hastalık grubunu oluşturur. Ateş,
e. Genellikle tek taraflı servikal lenfadenopati dik pozisyonda azalan, arkaya doğru yattığında
3. Benzer bulgulara yol açabilecek hastalıkların artan bıçak saplanır tarzda göğüs ağrısı, solu-
(kızamık, adenovirus, Eptein-Barr virüs, kızıl, num sıkıntısı, frotman, kalp seslerinin derinden
stafilokoksik soyulmuş deri sendromu, toksik şok gelmesi gibi klinik bulguları vardır. Perikardit
sendromu, bakteriyel servikal lenfadenopati,
ilaçlara aşırı duyarlılık reaksiyonu, Steven-Johnson
ve perikardiyal effüzyon, kardiyak outflow sı-
sendromu) dışlanması nırlayabilir, boyun venöz dolgunluğuna neden
Beş gün veya daha uzun süre devam ateş ile birlikte olabilir, ciddi vakalarda pulsus paradoksus görü-
yukarıda sayılan beş temel bulgunun en az dördü lebilir. Miyokarditli olguların öyküsünde birkaç
bulunuyorsa Kawasaki Hastalığı tanısı konulur. gündür devam eden yorgunluk ve hafif göğüs
Beş gün veya daha uzun süre ateş ile birlikte dört- ağrısı yakınması; ardından, ateş, dispne, ve gö-
ten az temel bulgu yanında iki-boyutlu EKO veya
anjiografi ile saptanan koroner arter tutulumu var-
ğüs ağrısında kötüleşme öyküsü; muayenede ise,
sa Kawasaki Hastalığı tanısı konur. Dört veya daha taşikardi, sıvı tedavisi ile düzelmeyen ortostatik
fazla temel kriterler ile birlikte ateş varsa, hastalığın değişiklikler, pulsus paradoksus ve gallop ritmi
4. gününde de tanı konulabilir. vardır. Hem perikardit hem miyokardit, viral
Kaynak: Newburger JW, Takahashi M, Gerber MA, et al. Di- enfeksiyonu takiben gelişir. Endokarditli olgu-
agnosis, treatment, and long- term management of Kawasaki
larda genellikle konjenital kalp hastalığı öyküsü
disease: A statement for health professionals from the Com-
mittee on Rheumatic Fever, Endocarditis, and Kawasaki Di- vardır. Hastaların, uzamış ateş öyküsü ve embo-
sease, Council on Cardiovascular Disease in the Young, Ame- lizasyona ait semptomları vardır. Romatizmal
rican Heart Association. Pediatrics 2004; 114: 1708-1733. kalp hastalığı ve Kawasaki hastalığı da endokar-
dite neden olabilir.(6,8)
devam ediyorsa, fizik muayenede saptanabilir.
Marfan gibi konnektif doku hastalığı olan has-
Ancak çoğu zaman normal fizik muayene bul-
talar göğüs ağrısı yakınması ile acil servise gel-
guları vardır. Aritminin uzun süre devam etmesi,
diklerinde dikkatli davranılmalıdır. Bu hastalar-
kardiyomiyopatiye neden olabilir.(11)
da, aortik dilatasyon, aortik diseksiyon ve rüptür
Dilate kardiyomiyopatisi olan hastalar, göğüs meydana gelebilir. Aortik diseksiyon/rüptür
ağrısı, çarpıntı, yorgunluk, egzersiz intoleransı ile sonrası hastalar, yaygın şiddetli bir göğüs ağrısı
başvurabilir. Fizik muayenede gallop ritmi ve mit- tarif ederler. Kardiyak output da azalma, dispne
ral kapak yetmezliğine ikincil üfürüm duyulabilir. ve sıklıkla karın ağrısı vardır.(6)

Aortik stenoz veya hipertrofik kardiyomiyopati


gibi yapısal kalp hastalıklarının neden olduğu Solunum Sistemi
sol ventrikül çıkış yolu darlığı subendokardiyal
iskemiye neden olarak göğüs ağrısına neden ola- Göğüs ağrısı ile başvuran olguların %13-24’ünde
bilir. Ağrı, tipik olarak egzersiz ile ortaya çıkar. ağrının nedeni solunumsal kaynaklı olabilir.(4,9) 539
ve en sık nedeni astımdır. Hastada gece öksürü- Trakeal veya özafagial yabancı cisimler, ço-
ğü, wheezing veya ailede atopi öyküsü varsa, re- cukların yaklaşık yarısında göğüs ağrısı yakın-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

aktif hava yolu hastalığından şüphelenilmelidir. masına neden olabilir.


Göğüs ağrısı yakınması ile gelen ve öyküsünde
astım düşündürecek semptomları olan bir has- Son olarak, orak hücreli anemi de göğüs ağ-
ta, acil servise geldiğinde normal fizik muayene rısına neden olabilir. Vazo-okluziv krize neden
bulgularına sahip olabilir. Unutulmaması gere- olarak, akut göğüs sendromuna neden olabilir.
ken astım tanısının öyküden konulabileceğidir.
Göğüs ağrısın en sık nedenlerinden biri astım
olduğundan, tüm göğüs ağrılı olgularda öykü Gastrointestinal Sistem
bu açıdan sorgulanmalıdır.
Gastrointestinal sistem hastalıkları, olguların
Pnömoni, olguların %2-5’inde göğüs ağrısı ne- %4-8’inde göğüs ağrısından sorumludur. Gast-
denidir.(3,4,12) Pnömonili hastalar, ateş ve öksürü- roözefagial reflu, özafajit, gastrit, ülser ve nadi-
ğe ek olarak, hipoksi ve takipne ile gelebilirler. ren özafagial rüptür, göğüs ağrısı nedeni olabilir.
Gastrointestinal sistemden kaynaklanan hasta-
Pnömotoraks veya pnömomediatinum, çocuk
lıklara yönelik alınacak öyküde, ağrının yemek-
acil servise başvuran olguların %3’ünde görülür.
ler veya pozisyon ile olan ilişkisi sorulmalıdır.
(4)
Göğüs ağrısı, pnömotorakslı çocukların hep-
sinde belirtilen bir semptom olmasına karşın(13); Gastoözefagiyal reflu, göğüs ağrısının en sık ne-
pnömomediastinumlu çocukların %68’i göğüs denlerinden biridir. Göğüs ağrısı olan olguların
ağrısı tarif etmektedir.Bu olguların %44’ünde %3’ünde nedenin reflu olduğu gösterilmiştir.(11,17)
boyun ağrısı ve %33’ünde boğaz ağrısı görü- Gastroözefagial refluya bağlı ağrı tipiktir. Ster-
lebilir.(14) Göğüs ağrısı ile başvuran, fizik mua- num arkasında yanma, yemek yemekle, yatma ile
yenesinde, açıklanamayan dispne, takipne veya artan ağrı vardır. Ağrı çoğu zaman antiasit veya
solunum seslerinde azalma saptanan olgularda H2 antagonisti ile düzelir. Fizik muayene bulgula-
pnömotoraks akla gelmelidir. Subkutanöz am- rı yoktur veya epigastrik hassasiyet vardır.(11)
fizem veya Hamman bulgusu (kalp atımı ile
korelasyon gösteren prekordiyal raller) var ise, Özefagus ve midedeki yabancı cisimler dışında,
pneumomediastinum akla gelmelidir.(6) Spontan yapısal anomaliler, inflamatuar veya motilite
pnömomediastinum, altta yatan akciğer hastalı- bozuklukları da göğüs ağrısına neden olabilir.
ğı olmayan, erkek adolesanlarda görülmektedir. Özefagus yerleşimli para, göğüs ağrısına disfaji
ve ağızdan salya akması gibi yakınmalar eşlik
Plöridini, ateş ve plöretik göğüs ağrısı ile karak-
edebilir. Tetrasiklinler, demir veya nonsteroid
terizedir. Sıklıkla coxasckie virus 1 neden olur,
antiinflamatuarlar gibi bazı ilaçlar özefagiyal
nadiren enteroviruslerde neden olabilir. Plöritis
mukazada irritasyona neden olarak özefajite
ve plevral effüzyon, plöritik göğüs ağrısın nadir
neden olabilirler. Hastalardan alınan öykü ge-
görülen nedenlerindendir, ancak çocukluk yaş
nellikle yatmadan önce tekrasiklinin çok az su
grubunda kollajen doku hastalıkları, malignite
ile alınması ardından göğüs ağrısının ortaya
ve Ailevi Akdeniz Ateşi gibi klinik durumlarda
çıkması olarak tariflenir. Göğüs ağrısı, disfaji ve
benzer bulgular ile gelebilir.(6)
hemoptizi görülür.(6)
Pulmoner emboli, sağlıklı çocuklarda nadirdir.
Obesite, oral kontaseptif kullanımı, gebelik,
kollajen doku hastalıkları, santral venöz katater, Kas- İskelet Sistemi
malignite, koagulopati, nefrotik sendrom, sigara
kullanımı, kardiyak cerrahi öyküsü, travma, sep- Kas-iskelet sistemi kaynaklı göğüs ağrısı olgu-
sis veya pozitif aile öyküsü varlığı pulmoner em- ların %15-31’inde görülür. Sık veya ciddi ök-
boli gelişimi için risk faktörüdür.(15,16) Plöritik sürük sırasında göğüs kafesindeki kasların fazla
göğüs ağrısı, öksürük, hipoksi, hemoptizi, disp- kullanımına bağlı göğüs duvarında ağrı ortaya
540
ne, solunum sıkıntısı, ölüm korkusu vardır.(6) çıkabilir.
Konu 10

Egzersiz yapmaya yeni başlayan veya yoğun eg- alt kısmında ağrı ortaya çıkar. Bir travmayı ta-
zersiz yapan çocuklarda pektoral kaslarda veya kiben ortaya çıkabilir. Hastalar, ağrının olduğu

Çocuklarda Göğüs Ağrısı


omuz kaslarında kas ağrıları ortaya çıkabilir; yerde bir fırlama hissi tarif edebilirler. Parmak-
göğüs ağrısı ile karışabilir. Ağrı, genellikle egzer- lar kanca şekline getirilerek, kosta yayın altına
sizi takiben 2. günde pik yapar. Ağrı, genellikle yerleştirilir, kostal kıkırdak öne ve yukarı doğru
geç ortaya çıktığı için aileler ve çocuk bu ağrının çekilir. Bu şekilde hastanın ağrısı artıyorsa test
kalp kaynaklı olduğunu düşünür. Kasa ait ağrı, pozitiftir. Yapılan bu işlem ‘’hooking manevrası’’
palpasyon ile genellikle artar. Tedavi, nonsteroid olarak adlandırılmaktadır.(6)
antiinflamatuar ilaçlar ve istirahattir.(6)
Meme dokusunda hassasiyet, göğüs ağrısının
Pektus ekskavatum veya pektus karinatum, nedeni olabilir. Telarj sırasında fizyolojik olabi-
gibi göğüs kafesi anormallikleri de göğüs ağrısı- leceği gibi, enfeksiyöz, mastit gibi inflamatuvar
na neden olabilir. Göğüs duvarı deformitesi olan durumlarda ortaya çıkabilir.(11)
hastalar, Marfan sendromu ile ilişkili bulgular
için dikkatlice muayene edilmelidir. Marfan Cilt üzerindeki herpetik lezyonlarda göğüs ağrısı
sendromu ile birlikte aortik dilatasyon, dissek- ile karışabilir. Ağrı, tek taraflıdır ve bir derma-
siyon ve spontan pnömotoraks görülebilir. İzole tom üzerinde lokalizedir.(11)
pektus ekskavatumlu olgularda, aortik dilatas-
yon görülebilir; ancak Marfan sendromuna iliş-
kin diğer klinik bulgular olmayabilir.(18) İdiyopatik nedenler

Kostokondrit; kostakondral bileşkenin infla- Çocukluk çağında çoğu zaman göğüs ağrısının
masyonudur. Olguların %26-41’inde kosta- nedeni bulunamaz ve idiyopatik olarak tanım-
kondral veya kostasternal bileşkede hassasiyet lanır. Çocukluk çağında, en sık tanımlanan du-
vardır. Tanı, palpasyon ile ağrının ortaya çıkması rum idiyopatik nedenlerdir. Hasta birkaç hafta ile
ile konur. Bu durumun nedenleri ve ortaya çıkış ay içinde ara ara tekrarlayan göğüs ağrısı yakınma-
nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Minor trav- sı ile gelir. Egzersiz sırasında veya egzersizden ba-
malar, öksürük veya postviral reaksiyonların bu ğımsız bıçak saplanır gibi bir ağrı tarif edilir, genel-
duruma neden olduğu düşünülmektedir. Eriş- likle kısa süre içinde de sonlanır. Ağrıya eşlik eden
kinlerde kostakondritler, fibromiyalji ve diğer hiçbir sistemik yakınma ve bulgu yoktur. Tekrar-
romatolojik durumlar ile ilişkili olabilir.(6) layabilir. Fizik muayene daima normaldir.(11)

Tietze sendromu, lokalize, ağrılı, nonsüpüratif


kostakondral şişlik olarak tanımlanmaktadır. Psikojenik nedenler
Kostokondritin spesifik bir formudur. Şişlik,
genellikle hassastır, 1-4 cm. boyutlarındadır; alt, Olguların %9-20’sinde psikojenik göğüs ağrısı
orta ve üst kostakondral bileşkede lokalizedir. vardır ve ergenlik dönemindeki kız çocukların-
Bazı olgularda sedimentasyon artışı bildirilse da ortaya çıkar. Sıklıkla göğüs ağrısına eşlik eden
de, ateş veya sistemik semptomlar yoktur, iki ay baş ağrısı veya karın ağrısı yakınması vardır. Ağrı
içinde düzelir. Etiyolojik neden bilinmemekte- genellikle, ayrılık, ölüm, okul başarısızlığı, cinsel
dir.(6,11) Ayırıcı tanıda, osteomyelit ve tümörler taciz, ciddi bir hastalık veya sakatlık gibi gerginlik
düşünülmelidir. yaratan bir durum ile birlikte ortaya çıkar. Fizik
muayene tamamen normaldir. Ancak, iyi bir de-
Kayan kosta sendromu (slipping rib syndro- ğerlendirme yapmadan hastanın ağrısı psikojenik
me), göğüs ağrısının nadir nedenidir. Sekiz, 9 ve nedenlere bağlanmamalıdır. Psikiyatik değerlen-
10. kotları birbirine bağlayan medial fibröz liga- dirme ile konversiyon belirtileri, somatizasyon
mentin yetersizliği veya yırtılması sonucu göğüs bozukluklukları ve depresyon saptanabilir.(19) 541
Göğüs Ağrısında Tanısal Yaklaşım • Ağrı ile birlikte öksürük, ateş, bayılma, baş
dönmesi veya çarpıntı olup olmadığı
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Hasta acil servise geldiğinde, genel görünümü,


• Travma öyküsü
solunum çabası (anormal solunum seslerinin
varlığı, anormal duruş, retraksiyon, burun ka- • İlaç kullanımı (tetrasiklin)
nadı solunumunun varlığı), dolaşım bozukluğu • Sigara kullanım öyküsü
bulguları (solgunluk, ciltte alacalanma, siyanoz)
• Astım, kalp hastalığı veya Kawasaki hastalı-
değerlendirilmeli; vital bulgularına; hemodina- ğı öyküsü, Marfan veya diğer kollagen doku
mik olarak stabil olup olmadığına bakılmalı; gö- hastalıklarının olup olmadığı
ğüs ağrısının ciddi müdahale gerektiren bir du-
• Ailede bilinen bir hastalık olup olmadığı
rum olup olmadığına karar verilmelidir. Amaç,
(doğuştan veya edinsel kalp hastalığı, kalp
göğüs ağrısının kalp kaynaklı olup olmadığını cerrahisi, astım, enfeksiyon varlığı)
değerlendirmek olmalıdır. Bu amaçla alınacak iyi
bir öykü ve yapılacak fizik muayene ile tanıya ula- • Ailede kalp hastalığı, göğüs ağrısı veya kalp
şılabilir; gerekli laboratuar testleri planlanabilir. kaynaklı ölüm olup olmadığı

Ağrının ne zaman başladığı ve karakteri mutla-


Göğüs ağrısının kardiyak olup olmadığını tespit
ka sorulmalıdır. Akut başlayan ağrı (ilk 48 saat
etmek için kullanılan en önemli laboratuar tet-
içinde), organik patolojiyi akla getirmelidir.
kiki, elektrokardiyografi (EKG) ve akciğer gra-
Etiyoloji, daima ciddi değildir; ancak hasta aci-
fisidir. Göğüs ağrısı ‘’efor ile ilişkisiz’’ ve diğer le geldiğinde hali hazırda ağrısı devam ediyorsa
tetkikler normal ise, ağrının kalp kökenli olma- pnömoni, astım, travma, pnömotoraks ve arit-
dığı düşünülebilir. Ardından çocukluk çağında miler etiyolojide düşünülmelidir.(3) Ağrı uzun
en sık göğüs ağrısı nedeni olan, kostokondrit, süredir devam ediyorsa, sıklıkla idiopatik veya
iskelet ve kasa ait nedenler, solunumsal patolo- psikojenik kaynaklıdır.(3,20)
jiler araştırılmalıdır, bunlar çocuklardaki göğüs
ağrılarının % 45-65’inden sorumludur.(8) Göğüs duvarından kaynaklanan ağrı, sıklıkla lo-
kalize ve keskin bir ağrıdır. Derin nefes almak
veya hareket ile artar. Plevral veya pulmoner ağrı;
öksürük veya insiprasyon ile artabilir, kas-iskelet
Öykü
sistemine ait ağrılar gibi kolay lokalize edilemez,
Hastanın acil serviste ilk stabilizasyonu yapıldık- palpasyon ile ağrı artmayabilir. Plöritik ağrı; kes-
tan sonra, ayrıntılı bir öykü ile ayırıcı tanı ya- kin ve yüzeyel bir ağrıdır. Pulmoner ağrı daha
pılmalı veya altta yatan nedenler saptanmalıdır. yaygın ve derin bir ağrıdır. Midsternal veya
prekordiyal ağrı, yemekten sonra ortaya çıkan
Göğüs ağrısı olan olgularda öyküde sorulması ağrıdır. Kardiyak göğüs ağrısı, boyun veya kola
gereken sorular;(7) yayılan, basınç, ezilme veya sıkışma hissi uyan-
dıran bir ağrı olarak tarif edilmektedir. Ağrıya
• Akut mu? Kronik mi?
eşlik eden bayılma veya çarpıntı, kardiyak kö-
• Ağrı ne kadar sıklıkla tekrarlıyor? kenli ağrıyı akla getirmelidir. Egzersiz ile ortaya
• Ağrının yeri; tek bir nokta/ sınırlı veya yaygın çıkan ağrı kardiyak olabileceği gibi, solunumsal
nedenlere (egzersiz-induced astım gibi) bağlıda
• Ağrının şiddeti, yayılımı, süresi olabilir. Ateş, pnömoni, perikardit, miyokardit
• Ağrının karakteri; keskin/basınç hissi/sıkışma? veya plevral effüzyon ile birlikte olabilir. Yutma
güçlüğü veya ağızdan salya akması gibi öykü var-
• Ağrının egzersiz, yemek yeme, duygusal sa, özefagial yabancı cisimler akla gelebilir. Dö-
stres ile ilişkisi
küntü veya eklem ağrısı eşlik ediyorsa, kollagen
542
• İstirahatta ağrının olup olmadığı doku hastalıkları düşünülebilir.(6)
Konu 10

Fizik Muayene Diğer incelemeler: Eğer hastada öykü ve fizik


muayene ile ciddi bir patoloji düşünülüyorsa,

Çocuklarda Göğüs Ağrısı


Fizik muayene anormallikleri, göğüs ağrısı ne- ağrı ciddi ise, hastanın günlük aktivitesini yap-
deniyle çocuk acil serviste değerlendirilen olgu- masını engelliyorsa ileri tetkik yapmalıdır. Ağ-
ların %39- 49’unda saptanmıştır.(4,21) Muayene rının kesin nedeni tam olarak belirlenemiyorsa,
sırasında ağrının sadece göğüs duvarından kay- yaşamı tehdit eden durumların olup olmadığı
naklanmayacağı, diğer organlardan da kaynakla- değerlendirilmeli ve laboratuvar testleri bunla-
nabileceği akılda tutulmalıdır.(7) ra göre seçilmelidir. Laboratuvar incelemeleri
göğüs ağrısı olan çocuklarda nadiren gereklidir.
Hastanın genel durumu ve vital bulguları değer-
lendirilmeli, hastanın bilinci, solunum çabası, Ancak belli durumlarda yapılmalıdır. En sık kul-
dolaşımı, renk değişikliği olup olmadığı, ağrıdan lanılan iki tetkik akciğer grafisi ve EKG’dir.(7)
dolayı hastanın göstermiş olduğu anksiyetenin
Akciğer grafisi: Akciğer patolojileri, kalp gölge-
derecesi kaydedilmelidir.
si ve büyüklüğü, pulmoner vaskülarite yönün-
Göğüs kafesi inspeksiyonu ve palpasyonu ile, den değerlendirilmelidir. Hastanın öykü ve fizik
göğüs duvarı, travma, koskakondral şişlik, pek- muayene ile açıklanamayan ani başlayan göğüs
tus ekskavatum, karinatum veya göğüs duvarı ağrısı, travma, ilaç-madde kullanımı (kokain);
asimetrisi açısından dikkatlice değerlendirilmeli; fizik muayenede ateş, öksürük, nefes darlığı, so-
kostakondral bileşke, ağrının artıp artmayacağı- lunum sıkıntısı, anormal pulmoner ve kardiyak
nı değerlendirmek üzere palpe edilmelidir. Ayrı- oskultasyon bulgusu varsa, ağrı uykudan uyan-
ca pneumomediastiumlu olgularda, subkutanöz dırıyorsa, egzersiz ile ilişkili ise, altta yatan me-
amfizem meydana gelebileceğinden supraklavi-
dikal problemler (Marfan sendromu, Lupus ve
kuler alan ve boyun cilt altı krepitasyonun varlı-
Kawasaki Hastalığı), yabancı cisim alımı, cilt altı
ğı açısından palpe edilmelidir.
hava varlığı/krepitasyon, pektus karinatus, pek-
Kalp ve akciğer oskültasyonu yapılmalıdır. Ak- tus ekskavatum varlığı, uzun-ince vücut yapısına
ciğerlerin oskültasyonu sırasında ral, wheezing sahip bireyler ve açıklanamayan aritmi varlığın-
(hışıltı) duyulması veya solunum seslerinde azal- da akciğer grafisi çekilmelidir.(22)
ma saptanması durumunda göğüs ağrısına en sık
neden olan pnömoni, astım veya pnömotoraks Elektrokardiyografi: On iki derivasyonlu isti-
gibi hastalıklar akla gelmelidir. Kalp seslerinin rahat EKG’si aritmiler, hipertrofi, ileti anormal-
oskültasyonunda artimi, frotman veya üfürüm likleri (Wolf-Parkinson White sendromu dahil),
olup olmadığı kaydedilmelidir. Perikardiyal ef- anormal T ve Q dalgaları ile anormal QT aralığı
fuzyona bağlı frotman, en iyi hasta geriye doğru yönünden değerlendirilmelidir.
uzandığında duyulur. Eğer belirgin bir perikar-
diyal effüzyon varsa, kalp sesleri derinden duyu- Hastalarda egzersiz ile birlikte olan göğüs ağrısı
lur, juguler venöz dolgunluk, nabız basıncında ve senkop, anormal kardiyak oskültasyon bul-
daralma ve pulsusu paradoksus görülür. gusu, klinik olarak miyokardit veya perikardit
şüphesi, göğüs ağrısına eşlik eden çarpıntı varlı-
Batın muayenesi sırasında saptanan epigastrik
ğı, ilaç kullanımı öyküsü, prekordiyal travma ve
ağrı, ağrının nedeninin gastrointestinal kaynaklı
travmaya ait fizik muayene bulgularının varlığı,
olabileceğini düşündürür. Hepatomegali, kalp
yetmezliği bulgusu olabilir. hastada veya ailede kalp hastalığı öyküsü, açık-
lanamayan taşikardi, solunum sıkıntısı, nabız-
Cilt ve ekstremiteler, travma, kronik hastalık- da azalma, perfüzyon bozukluğu varsa mutlaka
lar veya morfolojik bozukluklar için muayene EKG çekilmelidir.
edilmelidir. El, el bileği, diz ve kalça üzerindeki
ksantomlar, ailesel dislipidemi için karakteris- Aile öyküsünde kalıtsal kalp hastalığı (uzun QT
tik olabilir. Eklem şişliklerinin varlığı, kollajen sendromu, kardiyomiyopatiler, beklenmeyen ani
doku hastalıklarını akla getirmelidir. ölüm gibi) yoksa, özgeçmişinde kalp hastalığı 543
veya Kawasaki hastalığı geçirmemişse, kalp mu- Tedavi ve Yönetim
ayenesi, EKG ve akciğer grafisi normal ise göğüs
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ağrısının kalp kaynaklı olması beklenemez. An- Göğüs ağrısı olan çocuklarda amaç, nedeni bul-
cak göğüs ağrısı egzersiz ile ortaya çıkıyor veya mak, ortadan kaldırmak veya iyileştirmektir.
kötüleşiyor, anjinal ağrıya benziyor veya çar-
Kostokondrit tanısı alan hastalar için ağrının en
pıntı, baş dönmesi, bayılma gibi belirtiler eşlik iyi tedavi yolu, nonsteroid antiinflamatuar ilaç-
ediyorsa, fizik incelemede, göğüs filmlerinde ve lar.(ibupofen gibi)dır.
EKG’de anormallik varsa, ailede kardiyomiyopa-
ti, uzun QT, ani ölüm varsa veya ailede ve hasta- İskelet- kas sistemi ile ilgili ve organik olmayan
da ağrıdan dolayı aşırı kaygı varsa hasta mutlaka göğüs ağrılarının çoğu, dinlenme, asetaminofen
çocuk kardiyoloğuna sevk edilmelidir.(6,22) veya nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ile düzelir.

Solunumsal kaynaklı göğüs ağrısında tedavi,


doğrudan altta yatan nedenin tedavisidir.
Tam kan sayımı
Egzersiz ile ilişkili astım, egzersizden önce β2-
Hastada enfeksiyondan şüpheleniliyorsa, altta
agonist inhalasyonu ile önlenebilir.
yatan orak hücre anemisi varsa, malignite veya
kollagen doku hastalığı düşünülüyorsa tam kan Gastrit, GÖR veya peptik ülser gibi hastalıklar
sayımı yapılmalıdır.(6) düşünülüyorsa, antiasit, hidrojen iyon blokerleri
tedavide kullanılabilir.

Kardiyak enzimler, D-Dimer Göğüs ağrısını açıklayacak organik neden bulu-


namadıysa ve psikojenik nedenler düşünülüyor-
Miyokardit veya kardiyak iskemi düşünülüyorsa, sa, psikiyatri danışımı istenmelidir.(8)
kardiyak enzimler ve aspartat aminotransferaz
Travmatik göğüs ağrısına yaklaşım;(5)
düzeyine bakılabilir.(23,24) Troponin, miyokarditli
pediatrik hastaların %54’ünde yüksektir (24) ve Hasta travma sonrası göğüs ağrısı yakınması ile
perikarditli hastalarda da yükselebilir. Hastada acil servise getirilmiş ise, ilk yapılması gereken
pulmoner emboli düşünülüyora, D-dimer çalı- hastanın ventilasyon ve dolaşım durumunun de-
şılabilir. Ancak çocukluk yaş grubunda D-dimer ğerlendirilmesi olmalıdır.
etkisi hakkında kısıtlı veri vardır.(6)
1. Eğer ventilasyon ve dolaşım bozukluğu var-
sa, kardiyopulmoner resusitasyon için ha-
zırlıklı olunmalıdır. Boyun venöz dolgunlu-
İlaç düzeyi, toksik panel
ğunun varlığı, muayene ile kalp seslerinin
Hastada ilaç madde kullanım öyküsü varsa, ilaç derinden duyulması kardiyak tamponatı
düzeyleri gönderilebilir veya toksik tarama ya- akla getirmelidir. Eğer bu iki durum yoksa,
pılabilir. solunum sesleri dikkatlice dinlenmelidir.
Eğer solunum seslerinde azalma varsa, he-
motoraks, pnömotoraks; solunum sesleri
Holter, SFT ve Endoskopi normal ise, hasta artimi veya hipovolemi
açısından değerlendirilmelidir.
Aritmi düşünülüyorsa, holter; açıklanamayan
egzersiz ilişkili göğüs ağrısı varsa, egzersiz stres Travmaya bağlı büyük damar veya visseral
testi veya solunum fonksiyon testi; gastrointes- organ yaralanmalarında hastalarda hipovo-
tinal kaynaklı yakınmalar varsa endoskopi plan- lemi; kardiyak travma olgularında ise, hipo-
lanabilir.(6) volemi ve hipoksiye ikincil artimi gelişebi-
544
leceği unutulmamalıdır.
Konu 10

2. Eğer ventilasyon/dolaşım bozukluğu yoksa, hastanın oksijen ihtiyacı olup olmadığı de-
hastanın solunum sesleri dikkatlice değer- ğerlendirilmelidir.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı


lendirilmelidir. Anormal solunum sesleri,
pnömotoraks veya visseral organ yaralan- a. Varsa, pnömotoraks, pnömoni, peri-
masını düşündürmelidir. Solunum sesleri kardit, miyokardit, postperikardiyo-
normal ise, kas, iskelet zedelenmesi, kot tomi sendromu, obstruktif kardiyak
kırığı, hafif derecede pulmoner kontüzyon, hastalıklar ve pulmoner emboli akla
subakut visseral kanama veya vasküler trav- gelmelidir.
ma veya hiperventilasyon ilişkili göğüs ağrı-
sı düşünülmelidir. a. Yoksa, solunum sesleri değerlendiril-
melidir. Azalma varsa, spontan pnö-
Travma dışı göğüs ağrısına yaklaşım;(5) motoraks, pnömoni, pulmoner emboli
düşünülmelidir. Yoksa, sürtünme sesi,
Göğüs ağrısı yakınması ile gelen her hasta, trav-
kalp seslerinde azalma olup olmadığı
matik göğüs ağrısında da olduğu gibi solunum
değerlendirilmelidir. Varsa, perikardit,
ve dolaşımın yeterli olup olmadığı açısından de-
ğerlendirilmelidir. miyokardit, artimi ve pulmoner em-
boli; yoksa kas iskelet sistemi kaynaklı
1. Solunum ve dolaşım yeterli değil ise, kar- ağrı, hiperventilasyon veya anksiyeteye
diyopulmoner resusistasyon için hazırlığa bağlı göğüs ağrısı düşünülmelidir.
başlanmalıdır. Hastanın altta yatan kardi-
yorespiratuar bir hastalığının olup olmadığı
öğrenilmelidir. Acil Servise Sevk Endikasyonu
b. Eğer varsa; hastada pnömotoraks.(kis- Hastane dışında göğüs ağrısı ile değerlendirilen
tik fibrozis, astıma ikincil), aort anev- bir hasta ciddi göğüs ağrısı, travma öyküsü varsa,
rizması, pulmoner emboli, aritmiler ve göğüs ağrısına neden olabilecek ciddi kardiyak
obstruktif kardiyak hastalıklar nedeniy- patolojiler dışlanamadı ise, ağrı egzersiz ile or-
le göğüs ağrısı gelişmiş olabilir. Hemen taya çıkıyor, veya ağrıya senkop, çarpıntı ve baş
hastanın stabilizasyonun sağlanması dönmesi eşlik ediyorsa, özefagiyal yabancı cisim
için tedaviye başlanmalıdır. varlığı veya kostik madde alımı varsa veya hasta-
da pnömotoraks, plevral effüzyon düşünülüyor-
c. Eğer yoksa; hastanın solunum sesleri
sa hemen acil servise sevk edilmelidir.(7)
değerlendirilmelidir. Solunum seslerin-
de azalma varsa, spontan pnömotoraks,
pnömoni, astım, pulmoner infakt.
(orak hücreli anemi), yabancı cisim Taburculuk
aspirasyonu, pulmoner emboli akla
Çocukluk yaş grubunda görülen göğüs ağrı-
gelmelidir. Solunum sesleri doğal ise,
sı yakınması, genellikle kalp kaynaklı değildir.
kalp muayenesinde sürtünme sesi veya
Tanıya ulaşmak için öykü ve fizik muayene çok
kalp seslerinde azalma olup olmaması
önemlidir. İlk değerlendirme ve stabilizasyonun
açısından muayene edilmelidir. Varsa,
ardından, hastanın yakınma ve bulgularına göre
perikardit, miyokardit, toksik kardi-
laboratuvar testleri seçilmeli; gerekli ise hemen
yomiyopati, pulmoner emboli; yoksa,
çocuk kardiyoloji danışımı planlanmalıdır. Ço-
artimi, miyokardiyal infakt, pulmoner
cuklarda sıklıkla göğüs ağrısı masum nedenler
emboli akla gelmelidir.
ile ortaya çıktığından, yaşamı tehdit eden kardi-
2. Solunum ve dolaşım yeterli ise, altta yatan yak nedenler dışlandıktan sonra hastalar kolay-
kardiyorespiratuar hastalık olup olmadığı, lıkla acil servisten taburcu edilebilirler.
545
Özet chest pain to a pediatric emergency department.
CMAJ, 1990;143:388-94.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

* Göğüs ağrısı acil servise sık başvuru neden- 3. Selbest SM, Ruddy RM, Clark BJ, et al. Pedi-
lerinden biri olsa da, çocukların %6’sında atric chest pain: a prospective study. Pediatrics
kardiyak nedenlere bağlıdır. 1988;82:319-23.
* Hastaların çoğuna, iyi alınmış bir öykü ve 4. Lin CH, Lin WC, Ho YJ et al. Children with
iyi yapılmış fizik muayene ile tanı konu- chest pain visiting the emergency department.
labilir. Tanıya ulaşmak için akciğer grafisi Pediatr Neonatol 2008;49:26-9.
ve EKG yardımcıdır. 5. Byer RL. Pain Chest. Textbook of Pediatric
* Acil hekimi, her hastaya ağrının travmatik Emergency Medicine. Ed: Fleisher GR, Lud-
nedenlere bağlı olup olmadığını sormalıdır. wing S. 6th ed. Lippincott Williams & Wilkins.
Philadelphia. 2010:434-42.
* Hastada egzersiz ile birlikte göğüs ağrısı
6. Freedman JT. Evaluation of Chest Pain in
ve/veya senkop varsa, kardiyopulmoner
the Pediatric Patient. Med Clin N Am, 2010;
hastalık öyküsü varsa, Kawasaki hastalı-
94:327-47.
ğı düşünülüyorsa, ilaç, oral kontraseptif,
kokain kullanım öyküsü varsa, ailede hi- 7. Selbest SM. Approach to the Child with Chest
Pain. Pediatr Clin N Am. 2010;57:1221-34.
perkolesterolemi veya koroner kalp has-
talığı öyküsü varsa, göğüs ağrısı kardiyak 8. Park MY. Çocuklarda Göğüs Ağrısı. Pediatrik
nedenlere bağlı olabilir. Kardiyoloji. Çeviri editörü: Özbarlas N. 5.
Baskı. Adana Nobel Kitapevi 2009;499-507.
* Organik göğüs ağrısının en sık nedeni,
kas-iskelet sistemi kaynaklı hastalıklardır. 9. Massin MM, Bourguignont A, Coremans C, et
al. Chest pain in pediatric patients presenting to
Kendini sınırlayabilir veya kolaylıkla tedavi
an emergency department or to a cardiac clinic.
edilebilir.
Clin Pediatr. 2004;43:321-8.
* Hastalara, göğüs ağrısına eşlik eden siste-
10. Park MY. Bölüm 19 Kardiyovasküler Enfeksi-
mik yakınma ve belirtilerin olup olmadığı yonlar. Pediatrik Kardiyoloji. Çeviri editörü:
mutlaka sorulmalıdır. Özbarlas N. 5. Baskı. Adana Nobel Kitapevi
* Ağrı, stres veya emosyonel değişiklikler ile 2009;351-80.
ilişkili ise, psikojenik nedenler akla gelme- 11. Cava JR, Sayger PL. Chest pain in children and
lidir. adolescents. Pediatr Clin N Am, 2004;51:1553-
* Küçük bir çocuk ani başlayan göğüs ağ- 68.
rısında özefagiyal yabancı cisim akla gel- 12. Driscoll DJ, Glicklich LB, Callen WJ. Chest
melidir. pain in children: A prospective study. Pediatrics
* Çocukta ateş varsa, pnömoni veya viral 1976;57:648-51.
myokardit düşünülmelidir. 13. Wilcox DT, Glick PL, Karamanoukian HL et
al. Spontaneous pneumothorax: a single-institu-
* Ağrı hastanın günlük aktivitesini sınır-
tion, 12- year experience in patients under 16
lıyorsa, uykudan uyandırıyorsa organik
years of age. J Pediatr Surg 1995;30:1452-4.
nedenli olabilir.
14. Lee CH, Wu CC, Lin CY. Etiologies of sponta-
neous pneumomediastinum in children of dif-
ferent ages. Pediatr Neonatol 2009;50:190-5.
Kaynaklar 15. Van Ommen CH, Heijboer H, Buller HR, et
al. Venous thromboembolism in child-hood: a
1. Hambrook JT, Kimball TR, Khoury P et al. Dis-
prospective two-year registry in the Netherlands.
parities exist in the Emergency Depatment eval- J Pediatr 2001;139:676-81.
uation of pediatric chest pain. Congenit Heart
Dis 2010;5:285-91. 16. Monagle P, Adams M, Mahoney M, et al. Out-
come of pediatric thromboembolic disease: a
2. Rowe BH, Dulberg CS, Peterson RG, et al. report from the Canadian childhood thrombo-
546 Characteristics of children presenting with philia registry. Pediatr Res 2000;47:763-6.
Konu 10

17. Zavaras-Angelidou KA, Weinhouse E, Nelson emergency departments: a usually bening pro-
DB. Review of 180 episodes of chest pain in 134 cess. An Pediatr( Barc) 2003;59:234-8.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı


children. Pediatr Emerg Care 1992;8:189-93. 22. Gokhale J, Selbest SM. Chest pain and chest
18. Rhee D, Solowiejczyk D, Altmann K, et al. Inci- wall deformity. Pediatr Clin North Am 2009;
dence of aortic root dilatation in pectus excava- 56:49-65.
tum and its association with Marfan syndrome. 23. Freedman SB, Haladyn JK, Floh A et al. Pediat-
Arch Pediatr Adolesc Med 2008;162: 882-5. ric myocarditis: emergency department clinical
19. Anzai AK, Merklin TE. Adolescent chest pain. findings and diagnostic evalualtion. Pediatrics
Am Fam Physician 1996;53:1682-8. 2007;120:1278-85.
20. Galioto FM. Child chest pain; a course of ac- 24. Durani Y, Egan M, Baffa J et al. Pediatric myo-
tion. Contemp Pediatr 2007:24:47-57. carditis: presenting clinical characteristics. Am J
21. Gastesi Larranaga M, Fernandez Landaluce A, Emerg Med 2009;27:942-7.
Mintegi Raso S, et al. Chest pain in pediatric

547
Konu 11

HUZURSUZ VE AĞLAYAN ÇOCUK


Dr. Okşan Derinöz

Giriş açan nedenler kolaylıkla belirlenebilir. Ancak


huzursuzluğu olan tüm bebeklerden mutlaka
Huzursuzluk ve ağlama, bebeklerde masum ne- “idrar tetkiki ve idrar kültürü’’ istenmelidir.(1)
denler ile meydana gelebileceği gibi, ciddi-yaşa-
mı tehdit eden hastalıklar ile birlikte ortaya çı-
kabilir. Bebeğin aç, bezinin kirli olması, üşümüş Değerlendirme
ya da çok sıkı giydirilmiş veya uykusuz olması
Öykü: Ağlamanın niteliği, hastanın genel sağlığı
huzursuzluğun en sık ve en masum nedenleridir.
ile ilgili tıbbi öyküsü, huzursuzluğa neden ola-
Çoğunlukla bebeğin konforunun sağlanması, sa-
bilecek hastalıklara eşlik eden yakınmaları belir-
kinleşmesine yardımcı olacaktır. Ancak bebek sü-
leyecek tüm soruları içermelidir. Tablo 1’de öy-
rekli ağlıyor ve avutulamıyorsa, bir hastalığı veya
küde sorulması gereken sorular gösterilmiştir.(1,2)
ağrısı olduğu düşünülerek acil servise getirilir.
Huzursuzluğa neden olan birçok klinik durum
Huzursuzluğu olan bir bebekte değerlendirme,
tablo 2’de gösterilmiştir ve öykü ile bu klinik du-
öykü ile başlamalı, tüm sistemleri içeren fizik
rumların ayırıcı tanısına gidilmelidir.
muayene ile devam etmeli ve elde edilen bulgu-
lara göre laboratuvar tetkikleri seçilmelidir. İyi Fizik muayene: Hastanın genel görünümünün
bir değerlendirme ile, çoğu zaman laboratuvar değerlendirilmesi ile başlamalı ve ilk değerlen-
tetkiklerine gerek kalmadan, huzursuzluğa yol dirmede şunlara dikkat edilmelidir;

Tablo 1. Huzursuzluk yakınması olan bebekte öykü.


Ağlamanın niteliği Genel Sağlık ve Medikal öykü Sistemlerin değerlendirilmesi
Ağlamayı arttıran, Doğum öyküsü; Şimdiki hastalık ile ilgili ateş,
azaltan nedenler Kaç haftalık doğduğu, kusma, ishal, öksürük, idrar yolu
Ağlama süresi enfeksiyonuna yönelik semptomlar
Doğum ağırlığı solunum sayısı
Günün hangi saatinde Perinatal komplikasyonlar ve
daha fazla ağlıyor? Hasta birey ile temas öyküsü
hastaneye yatış öyküsü
Ağlama ataklarının sıklığı, Travma öyküsü
Büyüme ve gelişme
süresi En son ne zaman gaita çıkardığı
Kilo alımı ve büyüme eğrisi
Daha önce benzer yakınma Hidrasyon durumu; bez sayısı
ile değerlendirilip İzlem oral alımı, anne sütü veya mama
değerlendirilmediği Aşılar alım öyküsü, mamanın tipi
Daha önce cerrahi işlem yapılıp
yapılmadığı
Daha önce hastaneye yatıp yatmadığı
Eşlik eden medikal hastalıkları
Kullanılan/kullandığı ilaçlar
Alerjileri
Tablo 2. Huzursuzluğa neden olan klinik durumlar • Çocuk uyanık ve etrafa ilgili mi?
• Etrafla göz teması kuruyor mu?
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

1. Tanımlanabilir nedenler
Baş-boyun: Menenjit* • Oynamaya hevesli mi?
Kafatası kırıkları/subdural hematom* • Gülümsüyor mu?
Ağızda yabancı cisim • Solunumu normal mi?
Herpes stomatiti, Herpanjina
Glokom • Kol ve bacaklarını rahatlıkla oynatabiliyor
Gözde yabancı cisim (en sık kirpik)** mu? Eklem hareketleri serbest mi?(2)
Korneal abrazyon**
Otitis media** Genel değerlendirmenin ardından vital bulgula-
Caffey’s hastalığı (infantil kortikal hiperostozis) ra bakılmalı ve tüm organ sistemleri ayrıntılı bir
Çocuk istismarı* şekilde değerlendirilmelidir;
Prenatal/perinatal kokain maruziyeti
Gastrointestinal sistem Elbiseleri çıkartılmış bir bebekte cilt muayenesi,
Hava yutma (uygunsuz beslenme/gaz çıkartma) döküntü, peteşi, purpura, skar, yanık, ekimoz
Gastroenterit olup olmadığını değerlendirmek için ayrıntılı
İnvajinasyon, volvulus, apandisit* bir şekilde yapılmalıdır. Vücut tonusu ve emmesi
Kabızlık, Anal fissür değerlendirilmelidir.
İnek sütü protein intoleransı
Laktoz intoleransı Ekimoz, abrazyon, veya çok sıkı bağlanmış örgü
Gastroözefagiyal reflu/özefajit saçlar; fontonel bombeliği (intrakraniyal basınç
Kardiyovasküler sistem artışı veya enfeksiyon), fontonel çöküklüğü (de-
Konjestif kalp yetmezliği* hidratasyon); saçlı deride sefal hematom; eks-
Supraventiküler taşikardi* ternal otit, otitis media, kulakta yabancı cisim,
Aort koarktasyonu* hemotimpaniyum; gözde yabancı cisim, korneal
Pulmoner arterden sol pulmoner arterin çıkış anomalisi* abrazyonlar, fundokopik inceleme (retinal ka-
Pnömoni
nama, retina dekolmanı); ağız içinde travmatik,
Genitoüriner sistem enfeksiyöz lezyonlar, diş çıkarma, yabancı cisim;
Testis torsiyonu meningeal irritasyon bulguları; travma olgula-
İnkarsere herni
rında servikal immobilizasyon açısından baş-
İdrar yolu enfeksiyonu
boyun bölgesi değerlendirilmelidir. Sırt ve göğüs
Cilt, Yanık ön duvarı, travmaya bağlı ekimoz, abrazyon için
Parmak, penis gibi çıkıntılı bölgelerin bir madde değerlendirilmeli, üst ve alt hava yolları enfeksi-
ile dolanması (kıl turnikesi sendromu)
Pişik, dermatit
yon, yabancı cisim açısından oskülte edilmelidir.
Böcek ısırması Kardiyovasküler sistem; thrill tespit etmek için
Kas- iskelet sistemi göğüs ön duvarı palpe edilmelidir. Hastanın per-
Çocuk istismarı füzyonu değerlendirilmeli, tüm nabızları palpe
Ekstremite kırıkları, yumuşak doku hasarı edilmelidir. Kalp sesleri değerlendirilmeli, kon-
Septik artrit, osteomyelit, sellülit jenital veya akkiz kardiyak durumların varlığı-
Toksik/metabolik na ilişkin üfürüm ve/veya ritim bozukluğunun
İlaçlar: antihistaminikler, atropin ve türevleri, olup olmadığı tespit edilmelidir.
adrenerjikler, kokain, aspirin, narkotik yoksunluk
sendromu*
Solunum sistemi; takipne, retraksiyonlar, bu-
Metabolik asidoz, hipernatremi, hipokalsemi, run kanadı solunumu, hışıltı, ral veya ronküs
hipoglisemi* açısından değerlendirilmelidir.
Boğmaca aşısına bağlı yan etki
Karın, periton irritasyon bulgusu varlığı, karaciğer,
Diğer dalak büyüklüğü veya batın içi herhangi bir kitle-
Kawasaki hastalığı nin varlığını tespit etmek için palpe edilmelidir.
Yetersiz beslenme ve açlık
Diş çıkarma Genitoüriner sistem, travma, testiküler torsi-
Orak hücreli anemi krizi yon, epididimit, inguinal herni için muayene
Viral sendrom edilmelidir. Penise veya klitorise sarılmış uzun
2. Kolik- Tekrarlayan paroksismal ağlama nöbetleri** bir kıl veya iplik parçası var mı? (Turnike Send-
550
* Yaşamı tehdit eden nedenler, ** Sık nedenler romu) bakılmalıdır.
Konu 11

Rektal muayene; anal fissür ve travma açısın- Tablo 6. Yaş gruplarına göre hipotansiyon sınırları
dan değerlendirilmeli; rektal tuşe yapılmalıdır.

Huzursuz ve Ağlayan Çocuk


Sistolik kan
Yaş
basıncı (mmHg)
Kol ve bacaklarda herhangi bir travmanın var-
lığını değerlendirmek için tüm kemik yapılar Term yenidoğan (0-28 gün) <60
palpe edilmelidir. Turnike Sendromu için par- Bebek (1-12 ay) <70
maklar, septik artrit için eklem hareketleri de- Çocuk (1-10 yaş) <70+(yaş (yıl) x2)
ğerlendirilmelidir.
Çocuk (>10 yaş) <90
Genel durumu, bilinci, komutlara tepkisi, gelişimi,
yürüyüş şekli, motor ve duyu muayenesi ile hasta-
nın nörolojik durumu değerlendirilmelidir.(1-3) Laboratuvar testleri
Yaş gruplarına göre solunum, nabız ve tansiyonun Huzursuzluğa neden olan birçok durum labora-
normal değerleri tablo 3, 4, 5’de; yaş gruplarına göre
tuvar tetkiki gerektirmeyebilir. Ancak bazı du-
hipotansiyon değerleri ise tablo 6’da verilmiştir.(4)
rumlarda mutlaka yapılmalıdır;

Tablo 3. Yaş gruplarına göre dakika solunum Ateşi olan bebeklere ateşli çocuğa yaklaşım kı-
sayısı normalleri lavuzu uygulanmalıdır. Ancak bebek <2 ay ise,
Yaş Dakika solunum sayısı tam kan sayımı, kan kültürü, idrar tetkiki ve kül-
tür ve beyin omurilik sıvısı incelemesi yapılma-
Bebek (İnfant) (<1 yaş) 30-60
lıdır. Solunum sistemine ait patolojik muayene
Toddler (1-3 yaş) 24-40
bulgusu, takipne, oksijen saturasyon düşüklüğü
Okul öncesi (4-5 yaş) 22-34 olan ateşli tüm çocuklara akciğer grafisi çekilme-
Okul çağı (6-12 yaş) 18-30 lidir. Toksik ve huzursuz görünen >2 ay bebekle-
Adolesan (13-18 yaş) 12-16 re, mutlaka lumbar ponksiyon yapılmalıdır.(1-3,5)

Son derece huzursuz olan, öykü ve fizik mua-


Tablo 4. Yaş gruplarına göre kalp hızı sayısı (atım/dakika)
yene ile huzursuzluğu açıklanamayan çocuklar
Yaş Uyanık Ortalama Uyurken tetkik edilmelidir. Serum elektrolitleri, kan şe-
Yenidoğan- 3 ay 80-205 140 80-160 keri, metabolik ve toksikolojik tarama, arteriyel
3 ay- 2 yaş 100-190 130 75-160 veya venöz kan gazı, ateş odağı bulunamayan
2 -10 yaş 60-140 80 60-90 bebekler için çalışılmalıdır. Eğer hastanın asit/
baz durumunda anormallik, anyon gap, elekt-
>10 yaş 60-100 75 50-90
rolit bozukluğu ve anormal idrar tetkiki varsa,
metabolik ve endokrin nedenler için değerlen-
Tablo 5. Yaş gruplarına göre kan basıncı değerleri dirilmesi gerekir.
Sistolik kan Diyastolik Radyolojik tetkikler, direkt grafi ve kraniyal to-
Yaş basıncı kan basıncı mografi, travma öyküsü olan olgular için kulla-
Kız Erkek Kız Erkek nılabilir.
Yenidoğan 1.gün 60-76 60-74 31-45 30-44
Hastanın sürekli veya safralı kusması, muayene-
Yenidoğan 4. gün 67-83 68-84 37-53 35-53
de batında ele gelen kitle veya rektal kanama öy-
Bebek (1 ay) 73-91 74-94 36-56 37-55
küsü veya gastrointestinal kaynaklı özefajit, vol-
Bebek (3 ay) 78-100 81-103 44-64 45-65 vulus, intusepsiyon, apandisit veya perforasyon
Bebek (6 ay) 82-102 87-105 46-66 48-68 gibi klinik bulguları varsa, ultrasonografi, direkt
Bebek (1 yaş) 68-104 67-103 22-60 20-58 grafi, özefagogram, enema, endoskopi gibi çalış-
Çocuk (2 yaş) 71-105 70-106 27-65 25-63 malar ile değerlendirilmesi gerekir.
Çocuk (7 yaş) 79-113 79-115 39-77 38-78
Bilinen konjenital kalp hastalığı olan, muaye-
Adolesan (15 yaş) 93-127 95-131 47-85 45-85
nede ritim bozukluğu ve/veya patolojik üfürüm 551
saptanan olgulara 12 derivasyonlu elektrokardi- Cerrahi gerektiren bazı durumlarda, çocuklarda
yografi (EKG) çekilmeli, sürekli monitorize edil- huzursuzluğa neden olabilir. Küçük çocuklar-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

meli, gerekli ise, çocuk kardiyoloji danışımı ve da, atipik presentasyonlar ve güvenilir olmayan
ekokardiyografik (EKO) inceleme yapılmalıdır. muayene bulguları, tanı koymayı zorlaştırabilir.
İnvajinasyon, volvulus, inkarsere herniler, iske-
Testiküler hassasiyet olan olgular ise, testiküler mik veya ülseratif bir patolojiye ikincil bağırsak
torsiyon ve epididimit açısından, testiküler ult- perforasyonları ağrının nedeni olabilir. Klinik
rasonografi ile değerlendirilmelidir.(1-3) olarak bu tanılar akla geldiğinde mutlaka rad-
yolojik inceleme yapılmalı ve cerrahi danışım
istenmelidir. Testiküler veya gonodal torsiyon,
Ayırıcı Tanı penis veya klitorise saç ile dolanması sonucu
ortaya çıkan turnike sendromları gibi genitoü-
Ayırıcı tanıya gitmenin en kolay yolu, “öykü ve riner sistemi ilgilendiren durumlarda da cerrahi
fizik muayene’’ ile huzursuzluğun nedenini be- değerlendirme gerekebilir.(2,3)
lirlemektir. Hayatı tehdit eden veya acil müda-
hale gerektirecek durumun belirlenmesinde fizik Ağlama yakınması ile gelen çocuklarda, asit-
muayene çok önemlidir. Hastanın yaşı, solunum baz dengesizliğine neden olabilecek konjenital
sayısı, kalp hızı, oksijen saturasyonu ve ateşin veya metabolik hastalıklarda akılda tutulmalıdır.
varlığı veya yokluğu da ayırıcı tanıda önemlidir. Toksik alımlar ve bazı enfeksiyöz hastalıkları da
asit baz bozukluğuna neden olabilir. Ağlama ya-
Menenjitli olgular, genellikle küçük çocuklar- kınması ile getirilen bir çocukta, gelişme geriliği
dır; ateş, peteşi/purpura, huzursuzluk, bilinç veya nöbet aktivitesi varsa, dehidratasyon bulgu-
değişikliği gibi klinik bulgular ile gelebilirler. ları mevcutsa, takipneik, letarjik veya hipotonik
Hastalığın erken dönemlerinde, sürekli ağlama ise, metabolik hastalıklar akla gelmelidir. Zehir-
veya avutulamama, kusma veya bilinç düzeyinde lenmiş bir çocukta, toksine spesifik toksidromlar
azalma ortaya çıkabilir. Ağlama, yüksek perde- görülebilir.(2,3)
lidir ve çocuğun pozisyonun değiştirilmesi ile
değişebilir. Ensefalit veya travma gibi diğer sant- Konjenital kalp hastalıkları, kalp yetmezliği,
ral sinir sistemi (SSS) patolojilerinde de benzer supraventriküler taşikardi (SVT), koroner yet-
klinik bulgular görülebilir. Klasik olarak, me- mezlik veya iskemi gibi kardiyak patolojilerde
nenjitli bir çocukta, ense sertliği, meninjismus, çocuklarda huzursuzluk nedenlerindendir.(2,3)
hatta ateş olmayabilir. Bu nedenle huzursuzluğu Supraventriküler taşikardi nedeniyle kardiyak
olan küçük bebeklerin sepsis için değerlendiril- outputta meydana gelen azalma konjestif kalp
mesi sırasında menenjit açısından da değerlendi- yetmezliğine neden olabilir. Supraventriküler
rilmesi gerekmektedir.(2,5) taşikardisi olan bebekler, 12-24 saat süre ile
SVT’yi tolere edebilirler; kalp yetmezliği bulgu-
Bir çocuğun avutulamaması, sepsis için önem- ları görülmeyebilir. Taşikardi uzun süre devam
li klinik bulgulardan biridir. Septik bir çocuk, ederse, konjestif kalp yetmezliği ortaya çıkabi-
ağlama veya letarji, anormal vücut ısısı.(yüksek lir. Bebekler, huzursuzluk, takipne, beslenme-
ya da düşük), beslenmede azalma, solunum sa- de azalma ve solukluk yakınması ile getirilirler.
yısında artış veya dehidratasyon bulgularını içe- Kalp yetmezliği ortaya çıkmadan huzursuzluk
ren çok çeşitli klinik bulgular ile gelebilir. Sepsis yakınması ile getirilen bir bebeğin kardiyak mu-
bulguları, çok belirgin olmayabilir. Acil heki- ayenesi yapılırken, kalp hızının iyi değerlendi-
minin çok dikkatli değerlendirmesi ile ortaya rilmesi gerekir. Normalde bebeklerin kalp atımı
çıkarılabilir. Sepsis değerlendirmesi sırasında, alt erişkinlere göre fazladır, huzursuzluk ve ağlama
solunum yolları, üriner sistem, gastrointestinal nabzın daha da artmasına neden olur. Ancak, bir
sistem ve kas-iskelet sistemi mutlaka değerlen- bebekte kalp hızı >220/dk ise, SVT olarak de-
dirilmelidir.(6) Ayrıca yaşamı tehdit etmeyen, ğerlendirilmeli ve hızla tedaviye başlanmalıdır.(7)
otit, herpetik stomatit, oral aftlar ve lokal cilt
lezyonlarının da huzursuzluğa neden olabileceği Huzursuzluk yakınması ile gelen bir olguda,
552
unutulmamalıdır.(2) değerlendirme sırasında saptanan intrakraniyal
Konu 11

kanamalar, kafa tası kırıkları, ekstremite kırık- ve bebeklerin %5-25’inde görülen bir durum-
ları, intraabdominal organ yaralanmaları, oftal- dur.(9,10) Genellikle doğumdan sonraki 3. hafta-

Huzursuz ve Ağlayan Çocuk


mik yaralanmalar, yanıklar, kot kırıkları, torasik da başlar, 3-4. aylarda azalarak 4. ayın sonunda
yaralanmalar çocuk istismarını akla getirmelidir. biter. Paroksismal ağlama atakları, genellikle öğ-
Özellikle koliği olan ve sürekli ağlayan çocuklar- leden sonra ve akşam saatlerinde başlar ve her
da “Shaken Baby Syndrome’’ (Sarsılmış Bebek gün tekrarlar. Ağlama atakları sırasında, bebek
Sendromu) görülebilir.(1-3) bacaklarını karnına doğru çeker yada dimdik
uzatır, bazen morumsu bir renk alır, sürekli ağlar
Ekstremiteleri ilgilendiren, acil tanı ve tedavi
ve avutulamaz. Bu durum aile için endişe veren
gerektiren durumlardan biri de septik artrittir.
bir durum olduğundan acil servise başvururlar.
Septik artrit klinik bulguları, yaş ile değişiklik
Çoğu zaman bebekler acil servise geldiklerinde
gösterir. Huzursuzluk ve ateş yakınması olan bir
sakinleşmiş durumdadırlar.(1)
bebekte aile, bebeğin bezinin değiştirilmesi sıra-
sında huzursuzluğunun arttığına dair bir bilgi Kolik ağrısını açıklamak için birçok teori öne
veriyorsa, akla septik artrit gelmelidir. ‘’Bez de- sürülmüştür, ancak etiyoloji kesin olarak aydın-
ğiştirilme sırasında eklemin hareket ettirilmesi ile latılamamıştır. Ancak, inek sütü protein alerjisi,
ortaya çıkan ağrı’’, bebeğin huzursuzluğuna, ağla- santral sinir sistemi ve gastrointestinal sistem
masına neden olabilir. Özellikle kalça eklemi tu- immatüritesi, anne-baba anksiyetesi, gebelikte
tulduğunda, eritem, şişlik, ısı artışı gibi inflamas- annenin sigara içimi, gastroözefagial reflu, ge-
yon bulguları kalça ekleminin büyük kas grupları belikte yaşanan stres ve fiziksel yakınmalar, aile
altında olmasından dolayı erken dönemde sapta- içi sorunları, genç anne yaşı, annenin eğitim dü-
namaz. Bu nedenle huzursuzluk nedeni saptana- zeyi, baba ile yaşayamama ve maddi yoksunluk
mayan bir bebekte aileden alınacak iyi bir öykü, gibi çevresel nedenler ile ortaya çıktığı düşünül-
tanıya ulaşmak için çok önemli olacaktır.(2,8) mektedir.(11)

Kolik, acil serviste tedavi edilebilir bir durum


Taburculuk değildir. Acil hekiminin görevi, huzursuzluğu
olan bir bebeğe kolik demeden önce, huzursuz-
Çocuğun acil servisten taburculuğu, değerlen- luğa neden olan ve hayatı tehdit eden enfeksi-
dirme sonucuna bağlıdır. Huzursuzluğa veya yöz, travmatik, toksik, metabolik, nörolojik ve
sürekli ağlamaya neden klinik durum saptandık- kardiyak klinik durumların dışlamaktır. Yani
tan sonra, nedene yönelik tedaviye başlanmalı ve kolik, “diğer hastalıklar dışlandıktan sonra’’ ko-
gerekli ise, ilgili birimlere danışılmalıdır. Sepsis nulabilen bir tanıdır. Koliğin etkili bir tedavisi
olduğu düşünülen ateşli bir bebeğe, intravenöz yoktur. Hekim, öykü ve fizik muayene ile be-
antibiyotik başlanmalı, kültür sonuçları çıkana bekte ciddi bir durum olmadığını tespit ettikten
kadar hastaneye yatırılmalıdır. Ciddi klinik bul- sonra, bebeğin sağlıklı büyüdüğünü, bu duru-
guya rastlanmayan, genel durumu iyi, beslenme- mun geçici olduğunu, bebeğin aşırı ağlamasını
si iyi olan, avutulabilen, uyuyabilen bir bebek azaltmaya yönelik yapılması gerekenleri aileye
taburcu edilebilir. Bu bebeğin normal ağlama anlatmalıdır. Bebeğin kucakta, pusette, yatağın-
paterni olabileceği aileye anlatılmalıdır. da ritmik bir şekilde sallamak, arabasıyla gez-
dirmek, kanguru biçiminde annenin/bakıcının
kucağında tutmak, bebeği kucağa alıp annenin/
bakıcının göğsüne yaslanmış şekilde tutmak,
Kolik karnına sıcak havlu uygulamak, ılık banyo yap-
Yaşamın ilk aylarında huzursuzluğa en sık neden tırmak, şarkı söylemek, elektrik süpürgesi, vanti-
olan klinik durumlardan biridir. Kolik tanısı, latör saç kurutma makinesi gibi aletlerden çıkan
öykü ile kolaylıkla konulabilir. Kolik, üç hafta- ritmik sesleri dinletmek, masaj yapmak, kısa bir
dan uzun, haftada en az 3 gün, 3 saatten fazla süre, annenin/bakıcının sırt üstü yatarak bebe-
ağlama -“3’ler kuralı’’- olarak tanımlanmaktadır ği, üzerine yüzü koyun yatırmak, hafifçe sırtına 553
vurmak yada sıvazlamak birçok bebeğin sevdiği rilen ilaçlardır. Ancak, infantil koliğin kanıtlan-
yöntemlerdir. Antikolinerjik, antispazmodikler, mış en kesin tedavi zamandır.(1,12)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

sedatif ve analjezikler ve simetikon tedavide öne-

Öykü ve Fizik inceleme

Ateş >38oC ?

Hayır Evet
Saptanabilen bir hastalık Ateşli çocuğa yaklaşım kılavuzu
veya travma varlığı uygulanmalı

Hayır Evet Enfeksiyon


Otit, oral aft, stomatit, selülit, viral gastroenterit, aşı öyküsü (DBT)
Travma
Turnike sendromu, diaper dermatit
Toksik görünüm? Yabancı cisim

Tekrarlayan/
Hayır Paroksismal bir durum
ise; Kolik

Öykü ve fizik muayeneye


Evet göre laboratuvar tetkiklerini
planla

Toksik/Metabolik Travma/
Kolik
Salisilat zehirlenmesi Genito üriner Kardiyak Gastrointestinal
Sepsis
Karbonmonoksit Testis torsiyonu SVT Hemi
Menenjit
zehirlenmesi İdrar yolu Konjenital Viral enterit
Ensefalit
Doğumsal metabolik enfeksiyonu defektler Dehidratasyon
Pnömoni
hastalıklar Pyelonefrit Kalp yetmezliği İntusepsiyon
Ostemyelit
Hipoglisemi Travma İskemi Volvulus
Septik Artrit
Asidemi Apandisit
Perforasyon
Travma
EKG
Tam kan Tam kan sayımı İdrar tetkiki
Akciğer
sayımı Lumbar ponksiyon Ultrason
grafisi Tam kan sayımı
Lumbar İdrar tetkiki Sintigrafi
EKO Biyokimya
Ponksiyon Akciğer grafisi
İdrar tetkiki Toksik tarama Direkt grafi
Akciğer grafisi Kan gazi, kan şekeri BT, ultrason

554 Şekil. Huzursuz çocuğa yaklaşımda izlem çizelgesi


Konu 11

Özet 3. Herman M, Le A. The Crying Infant. Emerg


Med Clin N Am, 2007;25:1137-59.

Huzursuz ve Ağlayan Çocuk


* İyi alınan öykü ile birlikte yapılan eksiksiz 4. Pediatric Advanced Life Support. Provider Man-
bir fizik muayene ile huzursuzluğa neden ual. Pediatric Assessment. In ed: Ralston M,
olan klinik durum kolaylıkla belirlenebilir. Hazinski MF, Zaritsky AL, Schexnayder SM,
Ek laboratuar tetkikine gerek kalmayabilir. Kleinman ME. American Academy of Pediatrics
* Laboratuar tetkikleri hastanın öykü ve fi- &American Heart Association, 2006;1-33.
zik muayenesine göre seçilmelidir. Ancak, 5. Alpern ER, Henretig FM. Fever. In ed: Fleisher
huzursuzluğu olan tüm bebeklere “idrar GR, Ludwing S. Textbook of Pediatric Emer-
tetkiki ve idrar kültürü” yapılmalıdır. gency Medicine. 6th ed. Philadelphia. Lippin-
cott Williams&Wilkins, 2010;266-75.
* Bir bebek sürekli ağlıyor ve avutulamıyor-
sa, bu bebekte ciddi-yaşamı tehdit eden 6. Selbst SM. The Septic- Appearing Infant. In ed:
Fleisher GR, Ludwing S. Textbook of Pediatric
hastalıklar mutlaka akla gelmelidir. Bir
Emergency Medicine. 6th ed. Philadelphia. Lip-
bebeğin avutulamaması, genel tehlike be- pincott Williams&Wilkins, 2010;571-8.
lirtilerinden biridir.
7. Park MK. Cardiac Arrhythmias. Pediatric Car-
* Huzursuzluğa neden olan klinik durum be- diology for Practitioners.4th ed. Elsevier Sci-
lirlendikten sonra uygun tedavi seçilmelidir. ence. United States of America, 2002;333-48
* Huzursuzluğu olan bir bebeğe kolik deme- 8. McQuillen KK, Paul RI. Nontraumatic Or-
den önce, huzursuzluğa neden olan ve ha- thopedic Emergencies. American Academy of
yatı tehdit eden enfeksiyöz, travmatik, tok- Pediatrics&American College of Emergency Phy-
sik, metabolik, nörolojik ve kardiyak klinik sicians. APLS: The Pediatric Emergency Medicine
durumlar öykü, fizik muayene ve gerekli ise Resource. United States of America, 2007;410-45.
laboratuar tetkikleri ile dışlanmalıdır. 9. Clifford TJ, Campell MK, Speechley KN, Goro-
* Kolik tanısı, “diğer hastalıklar dışlandık- dzinsky F. Sequelae of infant colic: Evidence of
tan sonra” konulabilen bir tanıdır. transient infant distress and absence of lasting
effects on maternal mental health. Arch Pediatr
* Bebeklik koliği, genellikle 3. haftada baş- Adolesc Med, 2002;156:1183-8.
lar; 4.ayda sonlanır.
10. Lucassen PL, Assendelft WJ, van Eijk JT, Gub-
* Bebeklik koliğinin bilinen medikal bir te- bels JW, Douwes AC, van Geldrop WJ. System-
davisi yoktur. atic review of the occurence of infantil colic in the
community. Arch Dis Child, 2001;84:398-403.
11. Croteau CA, Wright ST, Eglash A. Clinical in-
Kaynaklar quiries. What is the best treatment for infants
1. Pawel BB, Henretig FM. Crying and Colic in with colic? J Fam Pract, 2006;55:634-6.
Early Infancy. In ed: Fleisher GR, Ludwing S. 12. Karabayır N, Oğuz F. İnfantil Kolik. Çocuk
Textbook of Pediatric Emergency Medicine. 6th Dergisi, 2009;9:16-21.
ed. Philadelphia. Lippincott Williams&Wilkins;
2010;203-5.
2. Trocinski DR, Pearigen PD. The Crying Infant.
Emerg Med Clin N Am 1998;16:895-910.

555
Konu 12

ÇOCUKLARDA ALLERJİK ACİLLER


Dr. Suna Asilsoy

Astım Tablo 1. Yaşamı tehdit eden astım için risk faktörleri


Astım Öyküsü
Astım çocukluk çağında en sık görülen kronik • Daha önce ağır atak öyküsü (astım nedeniyle
hastalıklardandır. Sosyoekonomik düzeyi düşük entübasyon, yoğun bakıma yatış)
çoğu çocuk akut ataklar sırasında acil servise • Bir önceki yıl astım nedeniyle iki veya daha
fazla hastaneye başvuru
başvurarak astım tanısı almakta ve tedavi dü- • Geçtiğimiz yıl üç ya da daha fazla acile başvuru
zenlemesi yapılmaktadır. Bu durum acil servis • Geçtiğimiz ay içinde acile başvuru ya da
hekimlerinin hem atak hem de evde tedavi dü- hastaneye yatış olması
zenlemesine neden olmaktadır. Astım nedeni ile • Ayda iki kutudan fazla β2 agonist kullanımı
• Atakların ağırlığını ya da astım semptomlarını
acile başvuru çok sıktır. 2000 yılında Amerika’da
algılama da bozukluk
yapılan bir çalışmada çocuk acillerine yılda
Diğer risk faktörleri
750.000 astıma bağlı başvuru saptanmıştır. Ay- • Yazılı astım hareket planının eksikliği
rıca atak sıklığı önemli derecede okul ve iş gücü • Alternaria duyarlılığı
kaybına neden olmaktadır. Amerika Birleşik Sosyal öykü
Devletlerinde yapılan bir çalışmada 2004 yılında • Düşük sosyo-ekonomik durum
186 çocuk ölümünden sorumlu tutulmuştur.(1) • Uyuşturucu ilaç kullanma alışkanlığı
• Major psikolojik ve/veya psikososyal problemler
Çocukluk çağında astımdan kaynaklı ölümleri Birlikte olan diğer hastalıklar
yüksek olmasının nedeni araştırmalara rağmen • Kardiyovasküler hastalıklar
tam olarak açıklanamamıştır. Ancak hayatı teh- • Diğer kronik akciğer hastalıkları
dit eden astım için risk faktörleri belirlenmiştir • Kronik psikiyatrik hastalıklar
(Tablo 1). Bu risk faktörleri bilinmesine rağmen
bazen hem hasta, hem hasta yakınları hem de Astımda bronkospazma etki eden iki önemli
hekim tarafından hastalığa ve hastaya gereken komponent birincisi IgE kaynaklı mast hücre
önem gösterilmemektedir.(2) degranülasyonu ve diğer hücresel komponentle-
rin göçü ile oluşan kronik inflamasyon ikinci-
si ise daha sonra gelişen hava yolunun yeniden
Patofizyoloji yapılanmasıdır (remodeling). Klinik olarak ilk
bir saatte ani başlayan pulmoner fonksiyonlarda
Astım farklı fenotiplerle tanımlanan inflamatuar azalmaya 4-12 saat içerisinde hücresel kompo-
hastalık olarak bilinmektedir. Genetik yatkınlık, nentlerin göçü ile oluşan geç faz eşlik eder. Geç
çevresel maruziyet ve allerjik duyarlılık çocuk- fazda anahtar rolü oynayan en önemli inflama-
larda vizingin oluşmasında önemli rol oynar. tuar hücreler Th2 lenfositlerdir. Lökotrienlerin
Astımdaki tedavi ideal olarak hava yollarındaki salınımı, sitokinler (özellikle IL-4, IL-5 ve IL-13)
daralmayı düzeltmeli ve/veya epitel hücreleri, T ve diğer mediatörler bu oluşumda önemli rol oy-
lenfositleri, nötrofiller, makrofajlar, eozinofiller narlar. Nötrofiller ağır astım atağının patogene-
ve mast hücrelerinin inflamatuar olaydaki etkisi- zinde önemli rol oynarlar ancak bunun nedeni
ni düzenlemeli ya da önlemelidir.(3) anlaşılamamıştır.(4)
RSV ve rinovirus gibi viral infeksiyonlar hava atağı veya solunum yolu enfeksiyonları sırasında
yolu duyarlılığını ve bronşial inflamasyonu hava yollarında kollaps ve atelektaziye yol açar.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

muhtemelen sitokinlerin tetiklediği değişiklikler Ayrıca infantlarda diyafragmanın horizontal


yolu ile etkilemektedir. Pek çok inflamatuar me- şekli hava yolu obstruksiyonu sırasında diyafrag-
diatör astımın patogenezinde önemlidir.(3) matik hareketlerin daha etkili olmasına neden
olur. İnfantlarda ve küçük çocuklarda hava yolu
Astımın fizyolojik sonuçları ilerleyici hava hapsi, obstrüksiyonunda bronşial düz kasların etkisi,
artmış hava yolu direnci, alveolar ventilasyon ve ödem, mukus tıkaçları ve atelektaziden daha az
perfüzyonda bozulmadır. Akut atak sırasında önemli olabilir.(4,6)
zorlu vital kapasitede (FVC), 1. saniyedeki zorlu
ekspiratuar akım hızında (FEV1) ve tepe ekspi- Tetikleyiciler: Akut viral infeksiyonlar, allerji,
ratuar akım hızında (PEFR) azalma vardır. Her hava değişiklikleri, sigara dumanı veya inhale
bir solunum daha yüksek akciğer volümünde edilen diğer iritanlar, egzersiz, soğuk hava gibi
başlatılır böylece kompliyans eğrisinin dik olan faktörler akut astım ataklarının tetikleyicisi
kısmı yatıklaşır. Bu noktada uygun tidal volumü olabilir. Sinüzit, otitis media gibi infeksiyonlar
sağlamak için yüksek basınç değişiklikleri ge- daha önce astım tanısı alan çocukların atakların-
reklidir. Arteriyal oksijen saturasyonu ventilas- da önemli rol oynayabilir. Rinovirüs infeksiyon-
yon-perfüzyon anormallikleri ile azalır. Hipoksi ları çocuklarda akut ataklarda önemli rol oynar.
pulmoner arteriyel hipertansiyon ve hiperven- Allerjik reaksiyonlar yalnızca akut astımın tetik-
tilasyona neden olabilir. Hiperventilasyon akut leyicisi değil aynı zamanda bronşial duyarlılığı
astımın erken döneminde herhangi bir metabo- da tetikleyebilir. Allerji ani mediatör salınımı ile
lik ve respiratuar değişikliğe neden olmaksızın akut atakları, geç faz inflamatuar yanıt ile kro-
görülür. Eğer akut astmatik atak düzeltilmezse nik inflamatuar yanıtı başlatabilir. İlaç duyarlı-
çocuk solunum çabası nedeniyle güçsüzleşir, lığı, özellikle aspirin ürünleri hiperreaktif hava
dakika ventilasyonu sağlanamaz ve PaCO2 yük- yollarına sebep olabilir. Aspirin veya nonstero-
selir. Ayrıca akut astımda metabolik değişiklik- id antienflamatuar alerjisi olmayan hastalarda
lerde görülür. Solunum çabasında artış oksijen ibuprofen kullanımının astımın kötüleşmesine
ve enerji tüketimini arttırır, metabolik asidoza etkisi yoktur.(1,3)
neden olur. Maksimal solunum eforu nedeniyle
bu asidozun kompanzasyonu sağlanamayabilir.
Solunum kaslarındaki güçsüzlük, respiratuar Klinik Bulgular
asidoz gelişir. Respiratuar ve metabolik asidoz
solunum yetmezliğine zemin oluşturur.(5) Daha önce astımı olduğu bilinen bir çocukta
atak varlığında klinik değerlendirme ile birlik-
Çocuklarda ve erişkinlerde akut astımın pato- te atak tedavisi hemen başlatılmalıdır. Vizingli
fizyolojisi benzer özellik gösterirse de küçük ço- bir çocukta muayene, atağın ağırlığını saptamak
cuklar özellikle status astmatikus tablosuna daha için hızlı bir kardiyopulmoner değerlendirme
yatkındır. Beş yaş altındaki çocuklarda periferik ile başlar. Bu sırada çocuğun genel görünümü,
hava yolu direnci erişkinlerden daha yüksektir. solunum sıkıntısının derecesi, cilt rengi, mental
Bu nedenle periferik hava yollarında küçük da- durumu değerlendirilir. Aynı anda eğer solunum
ralmalar bile hava akımında direnci arttırır. Ço- sıkıntısı belirgin, oksijen saturasyonu (SO2)>
cuklarda solunum kapasitesi sınırlıdır ve yaşla %90-92 ise oksijen verilir, gerekli olgularda re-
beraber hava yollarının iletiminde artış olur. Bu süsitasyon yapılır. Bazal değerlendirmeden sonra
durum 5 yaş altında çocuklarda solunum yüzey çocuk atağın ağırlığına göre aralıklı olarak de-
alanının daha küçük olması ile ilişkilidir. Yaşla ğerlendirilir. Akut astımın değerlendirilmesinde
ilişkili diğer bir mekanik faktör azalmış elastik öykü ve fizik muayene bulgularına göre tetkikler
gerilimdir. Bu durum küçük çocuklarda nor- yapılır. Oksijen saturasyonu solunum sıkıntılı
mal tidal volüm sırasında küçük hava yollarında her çocukta bakılmalı, 6 yaş üzeri özellikle daha
558
daha erken daralmaya neden olur bu da astım önce PEF metre kullanan hastalarda tepe ekspi-
Konu 12

ratuar akım hızı (PEFR) değerlendirilmelidir. son geçirdiği atak hakkındaki ayrıntılı bilgi, aci-
Arterial kan gazları (ABGs), göğüs radyografisi le başvuru sıklığı, hastaneye yatış, yoğun bakım

Çocuklarda Allerjik Aciller


ve laboratuar kan gazları gerekli görülen seçil- tedavisi, mekanik ventilasyon gerektiren solu-
miş olgularda yapılmalıdır.(6,7) Atağın ağırlığını num sıkıntısı varlığı değerlendirilmelidir. Ara-
değerlendirmede gerekli parametreler Tablo 2’de lıklı veya daha önce hafif astımlı olan hastalarda
gösterilmiştir. bile ağır astım atağı öyküsü olabilir. Hidrasyon
durumu, sıvı alımı, kusma, idrar çıkarımı değer-
lendirilmelidir. İlk vizing atağı olan çocuklarda
Öykü
kuşkulu öykü varlığında veya tetikleyici bir ne-
Akut atağın süresi, başlama hızı, hastanın ve den olmaksızın fokal bulguların varlığında ya-
bakıcının ağırlığı değerlendirme kriterleri, di- bancı cisim aspirasyonu ve vizingin diğer neden-
ğer eşlik eden bulgular ve şüpheli tetikleyiciler leri araştırılmalıdır.(8) Tablo 3’te vizingin diğer
sorgulanmalıdır. Çocuğun aldığı ilaçlar, ilaçların nedenleri gösterilmiştir. Gıda alerjisinden dolayı
başlanma süresi, dozu, tedaviye uyumu son 6 ay anaflaksi akut birden başlayan vizingli bir çocuk-
içerisinde oral ve/veya inhale steroid alımı, son ta ayırıcı tanıda erken dönemde düşünülmelidir.
dönemlerde semptomlarda artış, kurtarıcı ilaç
gereksinimi sorgulanmalıdır. Son dönemlerde Ailede ya da hastada atopik hastalık öyküsü,
semptomlarda ve kurtarıcı ilaç kullanma gerek- egzema veya allerjik rinit varlığı astımı düşün-
siniminde artış “ağır astım” için önemli bir risk dürür. Pek çok astım klavuzunda astımın erken
faktörüdür.(4,5,7) Güncel rehberlere göre astımın dönemde tanımlanmasında, özellikle diğer ato-
ağırlığını saptamak, astımda kontrol düzeyi, ya- pik bulguları olan infantlarda, tekrarlayan vizing
şam kalitesi üzerine astımın etkileri, hayatı teh- epizodlarının varlığı, bundan dolayı uykunun
dit eden risk faktörleri uygun tedavi başladıktan etkilenmesi veya üst solunum yolu infeksiyonu
sonra mutlaka değerlendirilmelidir. Hastanın en olmaksızın vizingin varlığının önemi vurgulan-

Tablo 2. Akut astım atağının ağırlığının değerlendirilmesi


Hafif Orta Ağır
Konuşurken (Bebek
Nefes darlığı Yürürken (Bebekte kısa ağlama) Dinlenmede
beslenmeyi keser)
Konuşma Cümleler Kısa cümleler Kelimeler
Bilinç Huzursuz olabilir Çoğunlukla huzursuz Uykulu, konfüzyonu var
Artmış uyanık çocukta normal
solunum hızları:
Yaş normal hız
Solunum hızı <2 ay <60/dak Artmış > 30/dak
2-12 ay <50/dak
1-5 yaş <40/dak
6-8 yaş <30/dak
Yardımcı solunum
Genellikle yok Genellikle var Genellikle var
kaslarının katılımı
Wheezing Genellikle ekspiryum sonunda Belirgin Belirgin
Nabız <100 100-120 >120
PEF Bronkodilatör
alımı sonrasında >%80 %60-80 <%60
beklenenin %’si
PaO2 (havayla) ve/veya Normal >60 mm Hg < 60 mm Hg
PaCO2 <45 mm Hg <45 mm Hg > 45 mm Hg
%SaO2 (havayla) >%95 %91-95 < %90
* Dikkat: Birkaç parametrenin bulunması (hepsinin bulunması gerekmez) alevlenmenin genel sınıflanmasını gösterir
Kaynak: Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi Rehberi. 2009. 559
maktadır. Bu infantlarda inflamatuar oluşumun Tepe Ekspiratuar Akım Hızı: Hafif ve orta so-
uygun şekilde tanımlanması, ebeveyn ve aile he- lunum sıkıntılı çocuklarda PEFR ölçümü basit,
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

kimi ile işbirliği yapılması uygun astım tedavisi tekrarlanabilen ve pahalı olmayan bir yöntem-
için gereklidir.(6,8) dir. NAEPP (National Asthma Education and
Prevention Programme - Ulusal Astım Eğitim ve
Önleme Programı) yaşamı tehdit etmeyen akut
Tablo 3. Vizingli çocuklarda ayırıcı tanı
astım atağı sırasında çocuklarda PEFR monitori-
Kistik Fibrosiz zasyonunu önermektedir. Ancak kullanımı sınır-
Lober amfizem
Trakeobronkomalasi/laringomalazi lıdır. 5-7 yaştan küçük çocuklar yapamaz, efora
Trakeal stenozis bağımlıdır ve daha çok büyük hava yollarındaki
Konjenital Bronşial stenoz akım hızını ölçer. Normal PEFR sınırları çocu-
Diyafragmatik herni ğun boyuna ve cinsiyetine göre değişir. Çocuğun
Trakeoözefagial fistül
Alfa-1 antitripsin eksikliği
daha önce bilinen en iyi PEFR hızı önemlidir.
Vasküler ring Tedaviden sonra 30-60 dakika içinde tekrarlanan
Bronşiolit PEFR ölçümü tedavi etkinliğini saptamada yar-
İnfeksiyöz Pnömoni (viral veya bakteriyal) dımcı olabilir. Akım hızı %70 den fazla ise hafif,
Pertusis %40-69 arasında ise orta, %40’dan az ise ağır
Astım atak olarak değerlendirilir. Bronkodilatatör teda-
Allerjik Anaflaksi viden sonra düzelmenin derecesi tedaviyi değer-
Allerjik pulmoner aspergillosiz lendirmede daha önemlidir. Acil serviste tedavi
Yabancı cisim aspirasyonu sonrası PEFR hızı beklenenin %60’ından az ise
Bronkopulmoner displazi relaps riski yüksektir.(8)
Edinsel/
Bronşektazi
Diğer
Mediastinal bronşial bası
nedenler
Tekrarlayan aspirasyon
Vokal kord disfonksiyonu Oksijen ve Arteriyal Kan Gazları
Konjestif kalp yetmezliği
Kardiyak Pulmoner ödem Arteriyal kan gazlar ağır atakların değerlendi-
Kor triatrium rilmesinde önemli olsa da özellikle çocuklarda
dezavantajları vardır. Teknik olarak almak güç,
ağrılı ve ağlayan çocuklardaki sonuçlar klinikle
daha az uyumludur. Nabız oksimetri, invaziv
Fizik Muayene olmayan, sürekli ve arterial oksijen saturasyo-
Çocuğu görür görmez solunum sıkıntısının de- nunun değerlendirilmesinde daha değerlidir.
ğerlendirilmesi ile başlar. Solunum kaslarındaki Ayrıca tedaviye yanıtı, uygun dağılımı ve oksi-
belirgin çekilmeler, yardımcı solunum kaslarının jen gereksinimine ihtiyaç varlığını gösterir. Akut
kullanımı, mental durumdaki değişiklikler, ağır astımlı çocukların hepsinde acil servise başvuru
solunum yetmezliğinin ve tedavinin aciliyetini sırasında değerlendirilmelidir.(9) PEFR yapama-
gösteren bulgulardır. Solunum sayısı ve kalp hızı yan küçük çocuklarda değerlendirilen objektif
değerlendirilirken yaşa uygun standartlar kulla- parametrelerden biridir. Özellikle adölesan-
nılmalıdır. Akciğer oskültasyonunda saptanan larda nabız oksimetri değerleri oda havasında
bulgular; solunum seslerinde azalma, ronküs, %97’nin üzerinde ise spirometrik değerlendir-
vizing ve rallerdir. Raller sıklıkla atelektazinin me ile birlikte vokal kord disfonksiyonundan
neden olduğu yerlerde fokal olarak bulunur. dolayı olan solunum sıkıntısının saptanmasında
Ağır atakta olan ya da belirgin göğüs ağrısı olan faydalı olabilir. Oksijen tedavisi SaO2 %90’dan
çocuklarda göğüs duvarı, boyun ve aksiller bölge fazla olana kadar (bazı kaynaklarda %93) veril-
pnömomediastinum düşündüren subkutan hava melidir.(10) Acil servisteki tedaviden sonra uygun
560
hapsi açısından değerlendirilmelidir.(1) tedaviye rağmen hipoksi devam ederse hastaneye
Konu 12

yatış düşünülmelidir. Hipoksisi hafif düzeyde kalemi riski nedeniyle ölçülmelidir. Tam kan
olan çocuklar için tek başına SaO2 düzeyi hasta- sayımı genellikle faydalı değildir, adrenerjik

Çocuklarda Allerjik Aciller


neye yatış için bir gösterge değildir. Genel olarak tedavi nötrofil hakim lökositoza neden olarak
SaO2 düşük olan çocuklarda hastaneye yatış ve yanlışlıkla sekonder bakteriyel infeksiyon gibi
rölaps oranı daha yüksektir ve daha sık aralıklar- yorumlanabilir.(14)
la bronkodilatatör kullanma gereksinimi vardır.
Kritik olgular dışında arterial kan gazı ölçümü-
nün tekrarlanmasına gerek yoktur.(3,11) Ayırıcı Tanı
Arteriyal kan gazları (AKG) oksijenizasyon ve Vizing, intratorasik hava yollarında obstrüksi-
ventilasyonun değerlendirilmesinde objektif yon nedeniyle oluşan sürekli, ince, müzikal va-
bulgular sağlar. Solunum yetmezliğinden şüphe- sıfta ekspiryum sonunda duyulan dinleme bul-
lenilen her çocukta kan gazı bakılabilir ancak teda- gusudur. Vizing daha kaba ve yüksek sesli olan,
vi geçiktirilmeden başlanmalıdır. Sonuçlar klinik inspiryumda daha belirgin olan stridordan ayrıl-
tablo ile birlikte değerlendirilmelidir. PaCO2 ve malıdır. Stridor üst hava yolu obstrüksiyonuna
PaO2’nin seyri başlangıç değerinden daha önem- neden olan krup, epiglottit gibi hastalıklara eşlik
lidir. Hafif hipoksi ve hipokapni hafif astımın
eder. Krup tipik olarak üst havayolu obstruk-
seyri sırasında erken dönemde beklenen bir bul-
siyonu bulguları ile gelirse de nadir olmayarak
gudur. Obstrüksiyon ilerler ve çocukta güçsüzlük
üst ve alt hava yolu obstrüksiyon bulguları ile
gelişirse hipoksi belirginleşir. PaCO2 normal ya da
de gelebilir.(1,8)
normalin üzerine çıkar. Bu durum metabolik asi-
doz ve respiratuar asidoz karışımına neden olur. Hiperreaktif hava yolları veya öksürük varyant
Normal olarak değerlendirilen 40mmHg PaCO2 astımın tek bulgusu olarak bazı hastalar kronik
değeri takipnesi veya belirgin solunum sıkıntısı öksürükle gelebilir. Burada öksürük tipik olarak
olan çocuk için olası solunum yetmezliğinin bir gece artar, kuru vasıftadır, gün içerisinde asemp-
bulgusu olabilir. Bu çocuğun hızlı tedavisi ve mo- tomatiktir. Bu çocukların çoğunda ailelerinde
nitorizasyonu gereklidir. Kan gazlarının faydasına atopik hastalık öyküsü vardır veya PEFR hız-
rağmen entübasyon kararının verilmesinde klinik larında azalma olacaktır. Ayrıca akut alevlenme
bulgular dikkate alınmalıdır.(5) dönemlerinde bu çocuklarda vizig olmaksızın
ağır öksürük atakları görülür. Acil serviste en
Diğer Tanı Yöntemleri pratik yaklaşım β2 agonist ile bronkodilatatör
tedaviye yanıtı değerlendirmektir. Bu hem teda-
Acil serviste akut atağın yönetiminde akciğer vi hem de tanı amaçlı kullanılabilir bir yöntem-
grafisinin rolü kısıtlıdır. Havalanma artışı, ate- dir. Üst solunum yolu infeksiyonundan dolayı
lektazi ve peribronşial kalınlaşma gibi tipik bul- persistan öksürüğü olan çoğu hasta bu tedaviye
gular hastalığın ağırlığı ile uyumlu değildir ve iyi yanıt vermez. Paroksismal öksürüğü olan ço-
genelde tedavi ile de değişmez. Bronkodilatatör cuklarda ayırıcı tanıda Pertusis düşünülmelidir.
tedavi sonrası fokal bulguların varlığı, tedavi
sonrası SaO2 de azalma olması durumunda, as- Her ne kadar vizing astımla birlikteliği sık olan
tım dışında diğer durumlar ya da komplikasyon bir bulgu ise de diğer nedenler ayırıcı tanıda
düşünüldüğünde akciğer grafisi kliniği yönlen- düşünülmelidir (Tablo 2). Vizinge neden olan
dirmede etkili olabilir. İlk vizing atağı ile başvu- diğer klinik bulgular dikkatli bir öykü, iyi bir
ran çocuklarda da bu faktörler göz önüne alına- fizik muayene ve tedaviye yanıtın izlenmesi ile
rak akciğer grafisi istenmelidir.(12,13) ayrılabilir. Vizingle acil servise astımdan daha
sık başvuru nedeni olan iki problem bronşiolit
Serum potasyum düzeyi, sık ve uzun süreli sü- ve viral pnömonidir. Daha az sıklıkta görülen
rekli β2 agonist alan çocuklarda sekonder hipo- diğer bir neden yabancı cisim aspirasyonudur.(15) 561
Bronşiolit yalnızca RSV değil adenovirüs, pa- kullanılmaktadır. Özellikle hipoksi ve asidoz da
rainfluenza, metapnömovirüs ve influenzanın varsa ilaç kombinasyonları ile aritmi riski artar.(24)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

neden olduğu küçük hava yollarının akut infeksi-


yonudur. Genelde kış döneminde salgın halinde Klinik önemi nadir olsa da sık β2 agonist kulla-
görülür. Sıklıkla 1 yaşından küçük çocukları daha nımı hipokalemi ve laktik asidoza neden olabilir.
ağır olarak etkiler. Üst solunum yolu infeksiyonu- Akut astımın nadir görülen bir komplikasyonu
nu takiben ateş, beslenme güçlüğü, vizing, solu- olan uygunsuz antidiüretik hormon salınım
num sıkıntısı nadiren apne olarak bulgu verir.(6,8) sendromu (SIADH), semptomatik hiponatre-
miye neden olabilir.(15)
Yabancı cisim aspirasyonu 6 ay - 5 yaş arası ço-
cuklarda sık görülür. Klasik olarak hastalarda bir
şey yerken veya oynarken ani başlayan vizing,
öksürük, tıkanma öyküsü vardır. Muayenede de- Tedavi
ğişik düzeylerde solunum sıkıntısı ile birlikte asi-
metrik solunum sesleri ve vizing saptanabilir. Bu İlk Yaklaşım: Astım ataklarının akut tedavisin-
çocukların bazılarında bronkodilatatöre yanıt deki primer amaç bronkodilatasyonu sağlamak
vardır. Akciğer grafisi sıklıkla normaldir. Fakat ve hipoksiyi düzeltmektir. Bu amaçla oksijen
bazı olgularda inspiratuar/ekspiratuar veya bi- desteği, tekrarlayan β2 agonistler ve erken dö-
lateral dekübitis grafilerde havalanma farklılığı, nemde sistemik kortikosteroid (KS) uygulanır.
fokal atelektazi veya ara sıra radyoopak yabancı Hastalar tedavi etkinliği ve komplikasyonlar
cisim görülebilir.(1)
açısından sık aralıklarla tekrar değerlendirilme-
Komplikasyonlar: Hastanın acil serviste kaldığı lidir. Acil servisten taburcu edilen hastalar için
süre boyunca akut astım atağı komplikasyonları acil hekimi tarafından düzenlenen yoğunlaştı-
için risk taşıdığı akılda tutulmalıdır. Bu kompli- rılmış tedavi 3-5 gün uygulanmalı, atak sonrası
kasyonlar hastalığın kendisi ya da uygulanan te- bir ay içinde tekrar kontrol edilmesi önerilme-
davi ile ilişkili olabilir. Adelosanlarda astıma eşlik li ve uzun süreli takip için hasta yönlendiril-
eden depresyon ve anksiyeteyi tanımak önemli- melidir. Şekil 1 de Toraks Derneği tarafından
dir. Bu durum yaşam kalitesinde önemli derece- önerilen tedavi planı gösterilmiştir. Tablo 4’de
de azalmaya neden olur. Ayrıca epidemiyolojik kullanılan ilaç dozları verilmiştir. Klinik pratik-
çalışmalarda kronik bir hastalık olan astımın in- te algoritimler astım gibi sıklıkla acile başvuru
vaziv pnömokok hastalık için risk faktörü olduğu gerektiren olgularda yaygın bir şekilde kulla-
tanımlanmıştır.(16) nılmaktadır. Araştırmalarda bu algoritimlerin
pediatrik acil servis uygulamalarında faydalı
Akut pulmoner komplikasyonların en yaygın olduğu gösterilmiştir. Şekil 2 de özetlenen basit
olanı mukus plaklarına bağlı atelektazidir. Pnö- bir ilk değerlendirme formu yaşamı tehdit eden
momediastinum ya da pnömotoraksa neden astımı olmayan çocukların büyük bir bölümün-
olan hava kaçakları hayatı tehdit edici özelliğe de faydalı olabilir.(1,6,8)
sahiptir. Özellikle pozitif basınçlı ventilasyon
uygulanan çocuklarda hava kaçağı riski artmış- Oksijen: Astım atağında acile gelen tüm çocuk-
tır. Ani başlayan göğüs ağrısı, klinik tabloda de- lar oksijen saturasyonu ölçülmedikçe hipoksik
ğişiklik, solunum seslerinde asimetri, trakeada olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca β2 agonist
kayma görülen hastalarda pnömotorakstan şüp- tedavi akciğerin kötü ventile olan alanlarına kan
helenilmelidir.(15) akımını artırarak ventilasyon-perfüzyon uyuş-
mazlığını arttırarak geçici olarak hipoksiye arttı-
Kardiyak aritmiler adrenerjik ajan ve teofilin kul- rabilir. SaO2 %90’ı geçmedikçe nemlendirilmiş
lanımına eşlik eder. Teofilin akut astım atağında oksijen nazal kanül veya maske ile verilmelidir.
562
önerilmese de kronik astım kontrolünde halen Erişkinlerin aksine çocuklarda oksijenin neden
Konu 12

Başlangıç değerlendirme: Öykü, fizik muayene, atak ağırlığı

Çocuklarda Allerjik Aciller


Başlangıç tedavi: Gerekli ise oksijen (sat O2 > %85 olmalı)
Kısa etkili β2 agonist (sabutamol ÖDİ 2-4 puf veya Nebulize 0.15 mg/kg (2.5 mg/20 dk (x3)
Sistemik steroid (ilk kısa etkili beta-2’ye yanıt yok yada sistemik steroid kullanılıyorsa

1 saat sonra tekrar değerlendirin

Orta Atak Ağır Atak


İnhale kısa etkili β2 agonist İnhale kısa etkili β2 agonist devamlı
Sistemik steroid, oksijen 1/4 saat Sistemik steroid, oksijen
İnhale ipratropium bromür İnhale ipratropium bromür
İntravenöz magnezyum
1-2 saat sonra tekrar değerlendir

İyi yanıt: normal bul- Kısmi yanıt: hafif-orta Kötü yanıt: Ağır atak bulguları
gular, PEF>%70 ağırlık bulguları PEF PEF<%30 SaO2<%90, PaO2<%60,
>%60, SaO2<%95 PaCO2>%45

Kısa izlem ve çıkış Yoğun bakımda izlem


Aralıklı değerlendir

İnhale beta-2 agonist 3-5 gün Hastanede izleme devam İnhale kısa β2 + Antikolijenik
Sistemik steroid 3-5 gün İnhale β2 + Antikolijenik Sistemik steroid + Oksijen
Kronik tedavide bir üst basamak Sistemik steroid + Oksijen İntravenöz metiksantin
İntravenöz magnezyum Parenteral β2 agonist
Yakın izlem: PEF, SaO2, nabız vs Yakın izlem
Mekanik ventilatör?
İyi yanıt Kötü yanıt

Şekil 1. Çocuklarda akut astım atağında yaklaşım (Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi Rehberi 2009).

olduğu solunum baskılanması nadirdir. Acil ser-


viste nebulize β2 adrenerjik tedavinin oksijenle Anafilaksi
verilmesi önerilmektedir.(14)
Hava yolu ve oksijenizasyonu sağla
Adrenalin 1.1000, 0.01ml/kg (maksimum 0.5) IM
Tablo 4. Yatış endikasyonları
1. Persistan solunum sıkıntısı
2. Oda havasında SaO2nin %91 den az olması Hipotansiyon için
Bronkospazm için
3. PEFR beklenenden %50 az olması Trendelenburg
β2agonistler
İsotonik sıvılar
4. Oral ilaçları veya sıvı alımını tolere edememesi Adrenalin
Adrenalin infüzyonu
5. Son 24 saat içinde önceki acil tedavi
6. Altta yatan yüksek risk faktörleri:
Konjenital kalp hastalığı Difenhidramin
Bronkopulmoner displazi, kistik fibrosiz Metil prednisolon
Nöromusküler hastalık H2 antagonist
7. Hava kaçağı bulguları
Şekil 2. Anafilakside tedavi
563
β2 Agonistler: Tekrarlayan inhale β2 agonist saptanması ile astımın hem akut atağında hem
tedavisi çocuklarda başlangıç bronkodilatatör de kronik tedavisinde KS’in önemi giderek art-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

tedavisinin temel taşıdır. Bunlar hem bronş düz mıştır. Astım atağı sırasında steroidlerle erken
kaslarını gevşetirler hem de mast hücreleri ve ba- dönemde tedavinin hava yolu tıkanıklığının
zofillerden mediatör salınımını düzenleyebilirler. ilerlemesini, acile ve hastaneye başvuru sıklığını
İnhalasyon tedavisinin hafif-orta obstrüksiyonlar ve morbiditeyi azalttığı gösterilmiştir. Steroidle-
için subkutan tedavi kadar etkili olduğu ve daha
rin saatler içinde hücre membran reseptörlerini
az sistemik yan etkisinin bulunduğu gösterilmiş-
değiştirerek ve inflamatuar mediyatör salınımını
tir. β2 selektivitesi yüksek olan albuterolün etkin-
liğinin güçlü olduğu, etki süresinin iyi olduğu azaltarak β2 agonist etkinliğini arttırdığına ina-
ve kardiyak etkisinin az olduğu gösterilmiştir. nılmaktadır. KS’in 24 saat içerisinde küçük hava
Ülkemizde bu amaçla salbutamol kullanılmakta- yollarındaki inflamasyonu ve ödemi azalttığı
dır. Sık dozlarda (her 15-30dakika) nebulize sal- görülmektedir. Steroid tedavisi primer patolo-
butamol hava yolu obstruksiyonunu düzeltmede jisi küçük hava yollarında ödem olan ve bron-
etkili görünmektedir. kodilatatör yanıtı kısıtlı olan infantlarda faydalı
olabilir. Steroidlerin verilmesi ve klinik etkinin
Salbutamolün ideal dozu saptanmamışsa da
başlaması arasında bir gecikme periyodu olması
NAEPP’de;
nedeniyle ilk doz mümkün olduğu kadar erken
0.15mg/kg doz, minimum 2.5mg önermek- verilmelidir. Genel olarak atağı belirgin olan
tedir. Pratik bir yaklaşım olarak bir yaştan hastalara steroid gerekli olmaktadır. Hafif semp-
küçük 30kg altında 2.5mg, 30kg üstünde tomları olan çocuklarda minimal tedavi bile
5mg veya 0.5mg/kg/saat sürekli nebulizasyon semptomları düzeltir. Aşılanmamış suçiçeğine
halinde verilebilir.(6,8) maruziyette duyarlı konakta steroidlerin nadir
yan etkileri gözlenir, bu dönemde akut olarak
Sistematik çalışmalarda metered doz inhaler
steroidlerden kaçınılması gerekli olabilir.
(MDI) salbutamolün tüm yaş gruplarındaki ço-
cuklarda nebulize tedavi kadar etkili bulunduğu Hastanın oral ilacı tolere etmesine ve solunum
gösterilmiştir. Her bir tedavi periyodu sırasında sıkıntısının düzeyine göre kortikosteroid ya
aracı tüp veya uygun maskeli bir aerocamber ile IV (metilprednisolone veya eşdeğerleri 1mg/
4- 8 puff verilmesi önerilir.(17) kg maksimum 60-80mg) ya da oral (predniso-
ne veya prednisolone 1mg/kg: maksimum 60-
Levalbuterol kullanılabilen diğer bir nebulize ra-
80mg) olarak verilir. Klavuz 3 düşük doz 1mg/
semik β2 agonist ilaçtır. Acil serviste kullanımda
kg tek veya ikiye bölünmüş dozlarda önermek-
albuterole üstünlüğü gösterilememiştir. β2 ago-
tedir. Etkinlik her formda benzer gözükmek-
nist yan etkilerinin azlığından dolayı konjenital
tedir. Deksametazon çocuklarda akut astımın
kalp hastalığı gibi altta yatan tıbbi bir problem
tedavisinde etkinliği pek çok çalışmada değer-
varlığında alternatif tedavi olarak düşünülebilir.
lendirilmiştir. 0.6mg/kg (maksimum 16mg)
Epinefrin veya terbutalin subkutan injeksiyonu
oral deksametazon iki gün, acil serviste başlan-
nebulize tedavi uygulanamadığında alternatif
dığında geleneksel beş gün oral steroid tedavisi
olarak uygundur. Yeterli nebulize tedaviye rağ-
kadar etkili bulunmuştur. Bu şekilde uygulama
men ağır bronkospazmlı hipoventilasyonu veya
uyumsuz veya kusmaya yatkınlığı olan çocuklar-
apnesi olan çocuklarda da kullanılabilir. Bu du-
da faydalıdır.(19,20)
rumlarda injeksiyon IM olarak nebulize tedavi
ile birlikte yapılabilir.(16,18) Çocuklarda akut astım atağı sırasında kısa süreli
sistemik steroid yerine veya ek olarak inhale ste-
Kortikosteroidler (KS): Astımın patogene- roid kullanımı ile ilgili çalışmalarda sonuçlar tar-
zinde inflamasyonun önemli rol oynadığının tışmalıdır. İnhale steroidler NAEPP tarafından
564
Konu 12

kronik astım tedavisinde ilk seçenek olarak öne- tirir, tedavinin etkisini göstermesi için zaman
rilmektedir. Ancak akut atak da hastanın kullan- kazanılır. Alveolar ventilasyonu düzeltebilir ve

Çocuklarda Allerjik Aciller


dığı inhale steroid dozunun iki kat arttırılması daha etkili nebulize ilaç verilmesini sağlayabilir.
oral steroidlere önemli intolerans ve atak hafif Heliox yüksek konsantrasyonda helyum (%60-
düzeyde olmadıkça minör ataklarda bile tedavi 80) içermelidir ve yüze oturan bir maske ile
edici bir metot olarak önerilmemektedir. Böyle verilmelidir. Bu da özellikle küçük çocuklarda
olgularda inhale KS’in yüksek dozlarının dikkat- uyumu sınırlamaktadır. Helioks tedavisinin yan
li bir şekilde düzenlenmesi düşünülebilir.(21) etkisi bildirilmemiştir. Çalışmalarda orta-ağır
astım atağında olan çocuk ve erişkinlerde pek
çok parametre üzerine heliox tedavisinin etkisi
Antikolinerjikler: Ipratropium bromide (Atro-
gösterilememiştir. En ağır atakta olan hastalarda
vent) atropinin quarter amonyum derivesidir.
pulmoner fonksiyonlarda düzelme saptanmış-
Bu durum sistemik absorbsiyonunu sınırlar ve tır. Güncel klavuzlarda hayatı tehdit eden ağır
yan etkilerini azaltır. Ipratropium hafif ve orta ataklarda veya diğer tedavilere yanıt vermeyen
derecede hava yolu tıkanıklıklarında bronko- olgularda helioksla birlikte albuterol tedavisinin
dilatatör etkinliği arttırmak için aynı cihazda verilmesi önerilmektedir.(18)
albuterolle birlikte verilebilir. NAEPP ERP3
klavuzunda çocuklar için 2.5 mg (erişkin ve ado- Lökotrien düzenleyiciler: Bu sınıftan olan iki
lesanda 0.5mg) her 20-30 dakikada albuterolle ilaç, zafirlukast ve montelukast çocuklarda kro-
kombine olarak ardışık üç doz önerilmektedir. nik astımda koruyucu tedavi için onaylanmıştır.
Diğer bir seçenek başlangıç albuterol tedavisine Her iki ilaçta lökotrien reseptörlerini antagonize
yanıtı değerlendirdikten sonra 2. ve 3. albute- ederek bronkospazmı inhibe eder. Zafirlukast (7
yaş üstü çocuklarda) ve montelukast (2yaş üstü
rol tedavisi ile iki doz verilmesidir. Çalışmalarda
çocuklarda) NAEPP tarafından hafif persistan
ağır akut ataklarda birçok doz verilmesinin fay-
astımın uzun süreli kontrol edici tedavisinde
dası gösterilmiştir. Ağır ataklardaki çocuklarda
inhale steroidlere alternatif olarak veya orta per-
önerilmektedir.(8)
sistan astımda kombinasyon tedavisinde kulla-
nımını önermektedir. Çocuklarda akut astımın
Magnezyum sülfat: Düz kas gevşetici etkisi ile tedavisinde kullanımını destekleyen veriler ye-
bronkodilatasyonu sağlar. Ağır akut astımlı ço- tersizdir. Son dönemlerde yapılan çalışmalarda
cuklarda hastaneye yatışı azaltır ve ekspiratuar Eylül aylarında korkulan enfeksiyonlara bağlı
tepe akımı düzeltir. Özellikle diğer tedavilere di- astım atakların pikinin önlenmesinde tedaviye
rençli Çocuklarda ve erişkinlerdeki çalışmalarda eklendiğinde plansız hekim ziyaretini önledi-
25-75mg/kg (maksimum 2 gr) verilmesi daha ği ve astım semptomlarının kötüleşme riskini
ağır ataklarda klinik seyri düzelttiği gösterilmiş- azalttığı ileri sürülmüştür.(23)
tir. 20 dakikalık infüzyonla verilmelidir. Çalış-
Omalizumab: IgE reseptörlerinin bağlanma
maların çoğunda sistemik yan etkileri az sayıda
bölgesinde IgE için afinitesi olan monoklonal
bildirilmiş ise de kan basıncını da içeren vital
antikordur. Serbest IgE ile birleşerek IgE resep-
bulgular monitorize edilmelidir.(22)
törleri yoluyla inflamatuar stimulasyonu azaltır.
Çocuklarda ve erişkinlerde orta-ağır persistan as-
tımın kontrol tedavisinde önerilmektedir. Akut
Diğer Astım İlaçları atakta kullanımı ile ilişkili çalışma yoktur.(8)
Helioks: Helioks helyum ve oksijen karışımı-
dır. Bu gaz karışımı oksijenden daha düşük dan- Akut astımda önerilmeyen tedaviler
sitededir. Teorik olarak türbulan akımı ve hava
yolu direncini azaltır. Böylece solunum çabasını Teofilin bazı çocuklarda kronik astımda kom-
azaltır, solunum kaslarının yorulmasını geçik- binasyon tedavisi gibi eklense de akut astımın 565
tedavisinde etkili değildir. NAEPP EPR3 klavu- edilerek aralıklarla akut tedavi sırasında kısa sü-
zu yatan hastalarda önermemektedir. Dehidrate reli denenebilir. Akut astımlı çocukların entübas-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

olan akut astımlı çocuklar normal duruma ge- yonu için uygun tek bir yaklaşım yoktur. Ancak
tirmek için sıvı tedavisi gerekebilir. Fakat aşırı bazı genel öneriler yapılabilir. Hava yolu mide
hidrasyondan kaçınılmalıdır. Uygusuz ADH dolu kabul edilerek yönetilmelidir. Bazı yazarlar
salınım sendromunun astımın potensiyel komp- bronkodilatatör etkisi nedeniyle indüksiyon aja-
likasyonu olduğu unutulmamalıdır. Antibiyotik nı olarak ketamin (1-2mg/kg IV) önermektedir.
tedavisi sinüzit, otit gibi bakteriyel infeksiyon Meperidin, morfin, D-tubocurare, atracurium
varlığında gereklidir. Astım ataklarında rutin gibi bazı ilaçlar histamin salınımına neden olarak
olarak kullanılmamalıdır.(8)
bronkospazmı artırabilirler. Bu nedenle bu ilaç-
ların kullanımından kaçınılmalıdır. Entübasyon
Solunum sıkıntılı çocuğa yaklaşım sonrası tüm β2 agonist, antikolinerjik ve antiinf-
lamatuar ilaçlar ile tedavi devam ettirilmelidir.
Solunum yetmezliği ya da solunum sıkıntısın-
da olan ağır astımlı çocuklarda acil serviste te-
davinin ana hatları çizilmiş olsa da genel olarak
İzlem
kabul edilen yaklaşım yoktur. Tedavi seçenekleri Sık bronkodilatatör tedavi, KS başlanması, ge-
sürekli nebulize albuterol, IV β2-agonist tedavi, rekli ise Mg tedavisinden 2-4 saat sonra hastada
IVsteroid ve magnesyum sülfat, helioks ve no- rutin acil bakımı sağlanmış olur. Hastaların evde
ninvasiv ve/veya mekanik ventilasyondur. Te- ya da gözlem ünitelerinde uygun koşullar sağla-
davi seçiminde yol gösteren etkenler; çocuğun narak takibine karar verilir. Akut atakta astımlı
mental durumu, tedaviye yanıtı, solunum zorlu- çocuğun acil serviste tedavisinden sonra izlem
ğu, hipoksinin düzeyi, PaCO2’deki izlem duru- kriterlerini spesifik olarak tanımlamak zordur.
mu, hekimin alışkanlığı ve farklı tedavi seçenek- Çeşitli ölçüm araçları kullanılarak skorlama sis-
lerinin uygulama kolaylığıdır.(nebulize ve oral temi geliştirilmektedir.(8) Kılavuzlarda aşağıdaki
tedavi injeksiyon tedavisine göre tercih seçeneği Tablo 4’teki kriterleri taşıyan çocukların yatırıl-
ması önerilmektedir;
olabilir gibi) Tüm hastaların klinik personeli
tarafından sürekli monitorizasyonu gereklidir, Bu faktörlerle birlikte acile ulaşabilme olanağı,
yoğun bakım koşulları sağlanmalıdır.(1,25) faydalanılan medikal aletler, ilaç önerilerinin aile
tarafından uygulanabilirliği, tedavinin karma-
Sürekli terbutalin ve albuterol tedavisinin meka-
şıklığı, geçmişteki atakların ağırlığı gibi bulgular
nik ventilasyon gereksinimini azalttığı, solunum birleştirilerek hasta değerlendirilmelidir. Tablo 5
yetmezliğini düzelttiği gösterilmiştir. Albuterol de yoğun bakım ünitesine sevk kriterleri özet-
0.5mg/kg/saatte doz (maksimum 15mg) verilir. lenmiştir.
IV β2 agonist tedavisi sürekli nebulize tedavi ya-
pamayan çocuklar için bir seçenektir. ABD de
bu amaçla terbutalin sülfat, Kanada ve Avrupa
Taburculuk
da albuterol kullanılmaktadır. Acil servisteki tedaviye yeterli yanıt veren ço-
cuklar eve gönderilebilir. Son tedaviden 30-60
Çocuğun durumu bozulursa entübasyon ve me-
dakika sonra atağın tekrarlama olasılığı değer-
kanik ventilasyon düşünülmelidir. Akut astımda lendirilmelidir. Taburcu olan hafif-orta persistan
noninvasiv pozitif basınçlı mekanik ventilasyo- semptomlarda akut bozulma olabileceği unutul-
nun etkinliği çocuk ve erişkin hastalarda değer- mamalıdır. Hastalığın temel fizyopatolojisi göz
lendirilmiştir. Fakat kullanımı tartışmalıdır ve önüne alındığında (inflamasyon, akciğerdeki
ayrıca barotravma riski vardır. Endotrakeal tüb değişiklikler, küçük hava yollarındaki tıkanıklık)
ile mekanik ventilasyonun güçlüğü nedeni ile acil servisteki tedavi olayı tamamen düzeltmez,
566
bazı merkezlerde bu uygulama iyi monitorize hastalara tedavi verilmesi gerekecektir.
Konu 12

Tablo 5. Yoğun bakıma yatış endikasyonları önemi konusunda eğitilmelidir. Tetikleyiciler


A. Ağır solunum sıkıntısı ortadan kaldırılmalıdır. Kısa süreli yüksek doz

Çocuklarda Allerjik Aciller


Atağın ağır düzeyde olmasıa oral KSler (prednisone 1mg/kg maksimum 60-
PaO2<60mmhg veya SaO2<%90 (%40 O2 ile) 80mg 3-7 gün) acil servise belirgin atakla gelen
PaCO2>42mmhg
hastalara reçetelenmelidir. Böyle hastalarda ilk
B. Önemli komplikasyonlar doz acilde verilmelidir. Sık atağa giren, okul
Pnömotoraks
Aritmi kaybına neden olan, persistan yakınmaları olan
Teofilin toksisitesi çocuklar düzenli inhale steroid başlanmasından
C. Tablo 2’deki derecelendirme belirgin fayda görürler. İnhale steroid almak-
ta olan hastalar atak sırasında da ilaca devam
etmelidir. İlk vizing atağı olan uzun süreli ilaç
Hasta ve ailesi ilaç uygulama teknikleri, taburcu almayan çocuklarda uygun aracı tüp ile MDI al-
planı, astım eylem planı, 3-5 gün içinde gelişecek buterol genellikle atak sontası birkaç gün iyi to-
astım problemi nedeniyle hekime ulaşabileceği lere edilir. 4 yaşından küçük çocuklar MDI veya
telefon numarası, 1-4 hafta içerisinde kontrolün nebulizatör ile albuterol kullanılabilir. Hastanın

Tablo 6. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar


İlaç Doz Maksimum Öneri
Yaşa uygun aracı cihaz ile
Atak sırasında doz iki kat
Hızlı etkili β2 agonistler (Rutin) 4-6saatte 2 puff
4saatte arttırılabilir, dahasık kullan-
MDI albuterol Atak sırasında 4-8 puff
5mg mak gerekirse hekimle görüş
Nebulize albuterol 0.05-0.1mg/kg 2ml SF içinde
Minumum 1.25mg, atak
4-6 saatte
sırasında doz 2 kat arttırılır,
Uzun etkili β2 agonistler
1 blister 12saatte (Yaş≥4)
Salmeterol
12 saatte 1 kapsül (Yaş≥5)
Formoterol
Kortikosteroidler
Oral
Prednisone 7-10 günü geçecekse doz
Prednisolone 1mg/kg/günx3-10gün azaltmak gerekir.
İnhale Persistan astım için ilk seçenek Büyümeyi izle
60mg/gün
Beclametazone tedavidir. Doz astımın ağırlığına Uygun aracı tüp ile
Budesonide bağlıdır. kullanmak lokal
Flunisolide yan etkileri önler
Fluticasone
Triamcinolone
Kromolin sodyum
6saatte 2puff
MDI Yaş≥2
6saatte 20mg
Nebulize
Lökotrien düzenleyiciler
Yaş 5-11
Zafirlukast Günde 2 kez 10mg
yaş≥12yıl
10-20mg tb Günde 2 kez 20mg
yaş≥12yıl kcft izle
Zileuton Günde 4 kez 600mg
12-23 ay granül
300-600mg tb Gece yatmadan önce 4mg
2-5 yaş çiğneme tb
Montelukast 5mg çiğneme tb
Yaş 6-14 yıl
4mggranüle, 4 ve 5mg 10mg tb
yaş≥15yıl
çiğneme tb,
Diğer kontrol edici ilaçlar Serum konsantrasyonu
Başlangıç dozu 10mg/kg/g
Teofilin 16mg/kg/g 5-15µg/ml,ilaç etkileşimleri-
150mg 2-4 haftada
Omalizumab (Xolair®) 375mg ne dikkat yaş ≥12yıl orta ve
Serum IgE düzeyine bağlı
Anti IgE ağır alerjik astımda 567
uzun dönem tedavi ihtiyacı ve astım açısından olduğu bilinmektedir. Yer fıstığı, kaju ve kabuk-
değerlendirilmesi için astım konusunda spesifik lu ağaç fıstıkları özellikle ev dışında tüketildiğin-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

olan uzmana yönledirilmelidir.(6,8) Astımda kul- de önemli bir risk faktörüdür. Adelosanlar risk
lanılan ilaçlar Tablo 6 da özetlenmiştir. içeren davranışlara yatkınlıktan dolayı ölüm ris-
ki artmıştır. Anaflaksi ile gelen hastalarda astım
öyküsü, adrenalin kullanımında gecikme olması
Anafilaksi fatal seyretme olasılığını arttırır. Fatal reaksi-
yonla gelen hastaların çoğunda bir gıda alerjisi
Anafilaksi ani başlangıçlı aşırı duyarlılık reaksi-
öyküsü sıklıkla vardır, fakat reaksiyonların çoğu
yonlarının ölümcül olabilen bir bulgusudur. Re-
farklı özelliktedir.(28,30)
aksiyonların ağırlığı hafif bir ürtikerden şok hat-
ta ölüme kadar değişebilir. Anafilaksi akciğerler,
dolaşım, cilt, gastrointestinal sistem ve santral Tablo 7. Anaflaksinin sık görülen nedenleri
nörolojik sistemi etkiler.(29) 1. Böcek ve arı sokmaları
2. İlaçlar
Klasik anafilaktik yanıt daha önce duyarlı oldu-
3. Antibiyotikler-penisilin, sefalosporin, sülfanamid
ğu antijen ile tekrar karşılaşma sonrası görülen
IgE aracılığı ile gelişen reaksiyondur. Anaflak- 4. Anestezi ile ilgili ilaçlar-lidokain, nöromusküler
bloke edici ilaçlar
toid reaksiyon ise anaflaksi ile benzer klinik
5. Aspirin
tablo gösteren fakat IgE aracılıklı olmayan ve
tetikleyen ajana karşı daha önce duyarlılaşma 6. Radyokontrast maddeler
gerekmeyen durumlar için kullanılan terimdir. 7. Gıdalar
Sorumlu mekanizmaya bakmaksızın ortaya çı- 8. Fındık, Kaju, Ağaç fıstıkları
kan klinik tabloyu tanımlamada anaflaksi terimi 9. Süt
kullanılır. Erişkin ve çocuklarda yıllık insidans 10. Deniz ürünleri
49.8/100.000 olarak tahmin edilmektedir.(26) 11. Baklagiller
Oral, inhaler, parenteral yollardan herhangi biri 12. Meyveler
ile alerjenle karşılaşma sonrası anaflaksi geli- 13. Kan ürünleri
şebilir. ABD de yaşayan erişkin ve çocuklarda 14. İmmunoterapi (alerji içerikleri)
yapılan çalışmaların çoğunda medikal uygulama 15. Diğer nedenler
yapılmayan hastane dışında gelişen anaflaktik 16. Latex
reaksiyonlardan en yaygın sorumlu ajan gıdalar- 17. İdiopatik
dır. Diğer sık görülen etkenler böcek sokmaları,
ilaçlar, immunoterapi, radyokontrast maddeler
ve kan ürünleridir (Tablo 7). Aşılama sonrası
anaflaksi oldukça nadirdir. Her 1 milyon uy- Patofizyoloji
gulamada 1.5 olgu olarak tahmin edilmektedir. Şüpheli ajana maruziyetten sonra anaflaksiye yol
Anaflaksi için suçlayıcı ajanlar olguların büyük açan üç önemli mekanizma tanımlanmıştır. Bi-
bir bölümünde saptanamaz. Lateks içeren eldi- rincisi klasik IgE kaynaklı reaksiyondur. Yabancı
ven, sonda ve endotrakeal tüplere karşı gelişen antijenlerle ilk kez karşılaşan bir kişide IgE an-
IgE kaynaklı reaksiyonlar 1970’li yılların sonla- tikorları oluşur. IgE mast hücreleri ve bazofil-
rında tanımlanmıştır. Birçok cerrahi işlem gören lerdeki yüksek IgE reseptörlerine bağlanır. Aynı
myelomeningoselli, genitoüriner sistem anoma- antijenle ikinci kez karşılaşıldığında bu hücreler
lisi olan hastalar ve sağlık çalışanlarında lateks üzerindeki IgEler ile çapraz bağlanma oluşur ve
içeren ürünlere karşı anaflaksi riski artmıştır.(27) bu hücrelerin içerisinde bulunan granüller orta-
568 Belirli durumlarda fatal anaflaksi riskinde artış ma salınırken bazı granüllerde yeniden yapılır.
Konu 12

İkinci mekanizma ise immun kompleksler semptomların yeniden görülebileceği bildirilmiş-


veya diğer mekanizmalar yoluyla kompleman tir. Anaflaksi bulgularının gerileyip tekrar ortaya

Çocuklarda Allerjik Aciller


kaskat sisteminin aktive edilmesidir. Bunun çıktığı bu faza bifazik anaflaksi denilmektedi.
sonucunda C3a, C5a gibi anaflatoksinler olu- Bulgular düzeldikten sonra genellikle 2-8 saat
şur. Bunlar direkt olarak mast hücreleri ve ba- içerisinde tekrarlayabilir. Bu nedenle tedavi son-
zofillerden mediatör salınımına neden olur. rası hasta tamamen düzelse bile 4-8 saatlik göz-
Üçüncü mekanizma IgE veya kompleman ak- lem önerilmektedir. Birçok çalışmada adrenalin
tivasyonuna bağlı olmaksızın henüz bilinmeyen verilmesindeki gecikmenin bifazik anaflaksi ile
bir mekanizma ile şüpheli ajana maruziyet son- birlikteliği gösterilmiştir. Anaflaksinin semptom
rası direkt mediyatör salınımı olmasıdır. Bu me- ve bulguları tutulumun ağırlığı ve genişliğine
kanizma üzerinden etki gösteren ajanlar man- göre değişir. Reaksiyonlar hafif bir ürtiker şeklin-
nitol ve radiokontrast ilaçlar gibi hiperosmolar de cilt tutulumu ile ya da pek çok sistemin tutul-
solusyonlardır.(26,29) duğu, şok hatta ölüm tablosuna neden olabilir.(33)
Mast hücreleri ve bazofillerden mediyatörlerin
Cilt bulguları ilk gözlenen bulgulardır ancak hiç
ani salınımı anafilaksinin patolojik bulguların-
olmayabilirde. Bunlar kaşıntı, kızarıklık (flus-
dan sorumludur (bronkospazm, vasküler ge-
hing), ürtiker ve angioödem şeklindedir. Mukoz
çirgenlikte artış, sistemik ve vasküler düz kas
membran tutulumu sırasında gözlerde kızarık-
tonusunda değişiklik gibi) Bu mediyatörlerden
lık, dudaklarda, burunda, ağız içinde kaşıntı
en önemlisi histamindir. Diğer mediyatörler ise
olabilir. Dil ve dudakta şişlik yutmada ve solu-
prostoglandin D2, lökotrienler, platelet aktive
edici faktör (PAF), triptaz, kimaz, heparin ve numda güçlüğe neden olabilir.
kondroitin sülfatdır. Son zamanlarda bir pro- Anaflaksinin hayatı tehdit eden bir bulgusu olan
inflamatuar fosfolipid serum PAF düzeyinin üst hava yolu tıkanıklığı larinks, epiglot ve et-
anafilaksili hastalarda arttığı gösterilmiştir. PAFı raftaki dokunun ödemi sonucunda oluşur. Hava
yıkan PAF asetilhidrolaz aktivitesi anaflaksinin
yolu tutulumu boğazda bir huzursuzluk hissi,
şiddeti ile ters orantılıdır.(31,32)
stridor ya da solunum sıkıntısı şeklinde bulgu
Bu mekanizmalar dışında nedeni açıkca belli verebilir. Anaflaksi alt hava yollarında sekonder
olmayan anafilaksiye neden olan durumlarda bronkospazma neden olabilir. Bu durum akut
saptanmıştır. Bunlar aspirin ve diğer nonstero- astıma benzer şekilde nefes darlığı, öksürük, vi-
idantiinflamatuar ilaçların alımından sonra ve zing ve retraksiyonlara neden olur.
alerjik bir gıda ya da tetikleyici bir yiyecek mad-
desinden sonra yapılan yoğun egzersiz arkasın- Anaflaksinin hayati tehlike yaratan diğer bir bul-
dan gelişen anaflaksi tablolarıdır. gusu kardiyovasküler kollaps ve hipotansif şok-
tur. Bu durumun mekanizması tam olarak bi-
linmemekle birlikte dolaşımdaki mediyatörlerin
Klinik Bulgular toksik etkisi, belirgin vasodilatasyon, vasküler
geçirgenlikte artş, kapiller kaçış ve intravasküler
Şüpheli ajana maruziyet ve semptomların baş- volüm kayıbından dolayı oluştuğu düşünülmek-
laması arasındaki süre dakikalar saatler arasında tedir. Aritmi ve miyokardial iskeminin EKG
değişebilir. Epidemiyolojik çalışmaların çoğun- bulguları görülebilir.
da çocuklarda bu sürenin 15-30 dakika arasın-
da olduğu saptanmıştır. Hastanın duyarlılığının Santral sinir sistemi tutulumu baş dönmesi, sen-
derecesi, antijene maruz kalış yolu, miktarı ve kop, konvülzyon ve bilinç düzeyinde değişiklik-
veriliş hızı bu süre üzerine etkilidir. Bir çalış- ler görülebilir. Bunlar ya hipoperfüzyonun sonu-
mada anaflaksi nedeniyle hastaneye yatırılan cu veya mediyatör salınımının toksik etkileriyle
çocukların yaklaşık %6’sında başlangıç semp- ilişkili olabilir. Bulantı, kusma, ishal, kramp şek-
tomlarından sonra 30 saatten fazla bir sürede linde olan gastrointestinal bulgular sık görülür. 569
Ürtiker ani ortaya çıkan aşırı duyarlılık reaksi- Egzersiz, anksiyete, heyecan ve çevresel ısı de-
yonlarda ve diğer hastalıklarda görülen sık bir ğişiklikleri reaksiyonları başlatabilir. Egzersizin
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

bulgudur (Tablo 8) IgE kaynaklı mekanizma tetiklediği anaflaksiye eşlik edebilir ve sıklıkla
ile olan ürtiker böcek sokmalarında olduğu gibi sistemik bulgulara neden olur. Solar ürtiker gü-
maruziyet alanına lokalize de olabilir sistemik neş ışığına maruziyet ile ortaya çıkan kaşıntı, eri-
de olabilir. Ürtiker angioödeme eşlik edebilir. tem ve ödemdir. Porfirianın bir bulgusu olabilir.
Angioödem ürtikere eşlik ediyorsa kaşıntılıdır. Basınç ürtikeri vucutun uzun süre basıya maruz
Kaşıntı olmaksızın angioödem ani aşırı duyar- kalan bir bölgesinde ortaya çıkan şişliklerdir.(34)
lılık reaksiyonlarından ziyade diğer nedenlere
sekonder olarak gelişir.(34) Tedavi
Tablo 8. Ürtiker sınıflaması Hava yolu obstrüksiyonu, şok gibi yaşamı tehdit
eden bulguları olan hastalar ve anaflaksinin tüm
A. Dermatografizm
bulguları olan hastalar için hemen resüsitasyon
B. Fiziksel ürtiker
işlemleri başlanmalıdır. Bir alerjik reaksiyon ya-
Soğuk
Kolinerjik kınması olan tüm hastalar tutulumun düzeyi,
Basınç ağırlığı ve bulguların ortaya çıkış zamanı açısın-
Solar dan değerlendirilmelidir.(26)
C. Familyal ürtiker
Herditer angioödem Öykü: Öykü reaksiyonun ağırlığı ve nedenini
Familyal soğuk ürtikeri saptamaya yönelik olmalıdır, yakınmaların hızı
D. Yaygın nedenlere sekonder ürtiker ve seyri değerlendirilmelidir. Sesteki değişiklik-
E. Serum hastalığına sekonder ürtiker ler, yutma güçlüğü, nefes darlığı ve ölüm kor-
kusu ciddi anaflaksinin tipik bulgularındandır.

Sorumlu etken saptanmalıdır. Bu arı sokması


Ürtiker akut ve kronik olarak ayrılabilir. Çoğu
şeklinde belirli bir nedende olabilir. Öyküde
ani aşırı duyarlılık reaksiyonları akut reaksiyon-
semptomların başlamasından önceki bir-iki sa-
larla birlikte olur. Fakat bilinmeyen bir antije-
atlik süreye dikkat edilmelidir. Gıdaların neden
ne tekrarlayan maruziyetler yolu ile tekrarlayan
olduğu anaflaktik reaksiyonlar sıklıkla kafa ka-
kronik ürtikerlerde olabilir. Ürtikeriyal lezyo- rıştırıcıdır. Hastalar sıklıkla neden olan besini
nun nedeninin saptanması ve sınıflandırılması söylese de diyet ayrıntılı sorgulanmalıdır. Sık-
tedavide önemlidir. lıkla reaksiyonda çikolata suçlansa da çikolata
içindeki fındık sorumlu olabilir.(30)
Fiziksel ürtikeriyal reaksiyonlar yaşamı tehdit
edebilir ve anaflaksinin ayırıcı tanısında dü- Hastada ağır reaksiyona neden olacak faktörler
şünülmelidir. Soğuk ürtikeri düşük derecelere değerlendirilmelidir. Bunlar astım varlığı veya
maruz kalan bölgelerde oluşan ödemdir. Yaygın atopik hastalık ya da önceki allerjik reaksiyon-
soğuk maruziyeti, soğuk havuza atlamak gibi, ların varlığıdır.(26)
hipotansiyon ve şok ile birlikte anaflaktik re-
aksiyonu başlatabilir. Bu nedenle böyle hastalar Hızlı bir kardiyopulmoner değerlendirme ile üst
solunum yolu obstruksiyonu, bronkospazm ve
epinefrin otoenjektörü temin etmelidir. Soğuk
şok varlığı belirlenmelidir. Tedavi başlandıktan
ürtikeri sıklıkla edinseldir ve viral infeksiyonlar
sonra daha az ciddi olan cilt ve GIS bulguları
sonrası gelişebilir. Soğuk ürtikerinin familyal
araştırılmalıdır.
formu nadirdir geç başlangıçlı, lökositosiz ve
edinsel soğuk ürtikerden ağrılı olması ile ayrılır. Hayatı tehdit eden anaflaktik reaksiyonların te-
Kolinerjik ürtiker eritematöz kızarıklık etrafın- davisinde havayolu, solunum ve dolaşımın aynı
dan dağınık yerleşimli ödemlerle karekterizedir. anda değerlendirilmesi gereklidir. Aynı anda acil
570
Konu 12

adrenalin uygulanması gereklidir (Şekil 3). Ad- Dolaşımın Sağlanması: Hipotansif hastalar
renalin uygulamadaki geçikme kötü sonuçların trendelenburg pozisyonuna getirilmeli ve hızlı

Çocuklarda Allerjik Aciller


riskini arttırır.(35,36) bir şekilde 20ml/kg izotonik veya ringer laktat
verilmelidir. Gerekirse bu doz tekrarlanmalıdır.
Hava Yolu Açıklığı ve O2 Temini: Ventilasyo-
Adrenalin verilmesinden sonra hipotansiyon
nun sağlanması için balon maskesi ile %100
halen devam ediyorsa izotonik hızlı bir şekilde
Oksijen uygulanmalıdır. Tam Hava yolu obs-
verilerek adrenalin infüzyonu başlanmalıdır.(27)
truksiyonu var ise hava yolu girişimini kolay-
laştıracak Intramusküler adrenalin verilmesi Diğer tedaviler: Difenhidramin gibi H1 resep-
sırasında acil entübasyon hazırlıkları yapılmalı- tör antihistaminikler (1-1.25mg/kg IM veya IV,
dır. Entübasyon başarısızsa krikotretomi hayat maksimum 50mg) histamin kaynaklı alerjik re-
kurtarıcı olabilir. aksiyonlarda gereklidirler. Daha stabil hastalarda
oral verilebilir. Bu ilaçlar adrenalin ile sinerjistik
Adrenalin anaflakside ilk seçenek ilaçtır ve en etki gösterirler.
kısa zamanda uygulanmalıdır. Adrenalin uy-
gulamasındaki üst sınır literatürde değişiktir. Kortikosteroidlerin anafilaksinin acil tedavisin-
Anaflakside kullanımı ile ilgili kesin bir kont- de etkisi yoktur. Bifazik reaksiyonu önlemedeki
etkinliği açık değildir, fakat kortikosteroidler
rendikasyon yoktur. Bir organ sisteminden fazla
diğer alerjik hastalıklarda etkinliği bilindiği için
tutulum varsa adrenalin yapılmalıdır. Ancak fatal
önerilmektedir. Bu amaçla metilprednizolon
anaflaksi için risk faktörleri ve atak öyküsü varsa
1-2mg/kg (maksimum 125mg) veya hafif dere-
sadece izole kutanöz bulguları olsa bile adrenalin cede semptomlar için 0.5-1mg/kg (maksimum
yapılmalıdır. Adrenalini geç yapılan hastalarda 60-80mg) oral verilebilir. Daha önce ağır reak-
fatal reaksiyon riski arttığı için erken yapılması siyonu olan veya son birkaç ay içerisinde kor-
önerilmektedir. Alfa adrenerjik agonist olarak tikosteroid verilen hastalara IV kortikosteroid
adrenalin kan basıncını arttırarak ve kapiller verilebilir. Stres-doz hidrokortizon hayatı tehdit
kaçışı önleyerek vasokonstrüksiyon yapar. Beta eden anaflakside düşünülebilir.(33)
adrenerjik etkisiyle de bronkodilatasyon yapar,
Erişkinlerde yapılan çalışmalarda H2 blokan an-
kardiyak kontraktiliteyi arttırır ve mediatör salı-
tihistaminiklerin H1 blokanlarla birlikte kulla-
nımını azaltır.
nılmaları önerilmektedir. Bu ilaçlar H1 blokan
Adrenalin 1/1000 lik solusyonu 0.01mg/kg (mak antihistaminiklerle sinerjik etki ederler, ağır veya
0.5ml) IM uygulanmalıdır. Bu doz her 5-15 da- dirençli anaflakside önerilmektedirler.
kikada bir devam eden veya tekrarlayan yakın- Enjeksiyon sırasında gelişen ağır anaflaktik re-
malar varlığında tekrarlanmalıdır. Çocuklarda aksiyonlarda injeksiyon yerinin üzerine turnike
SC na göre IM uygulamada daha hızlı emilim ve yapılması ve lokal adrenalin 1/1000 (0.05ml/kg)
pik plazma düzeyi sağlanmaktadır.(36) ve/veya absorbsiyonu azaltmak için buz uygula-
ması önerilebilir.
Hasta hipotansif, hipoperfüze ise veya ilk doz et-
kisizse 1/10.000lik solusyondan 0.01mg/kg 1-2
dakikada IV veya intraosseöz (IO) uygulanmalı- Lokal Reaksiyonların Tedavisi
dır. Ağır vakalarda sürekli adrenalin infüzyonu Alerjik reaksiyonlu çocukların çoğunda kaşıntılı,
0.01mikrog/kg/dk maksimum 1mikrog/kg/dk lokal kızarıklık, ödem veya hafif mukoz memb-
ya çıkalabilir. Anaflakside inhale adrenalin yeter- ran tutulumu vardır. Bu çocukların tedavisi geliş
li plazma düzeyi sağlamaz. Bronkospazm oksijen şekline göre değişir. Bu durumda tedavi seçe-
desteği, albuterol ve epinefrin gibi inhale beta nekleri subkutan adrenalin, kortikosteroidler ve
agonistler, steroidlerle tedavi edilmelidir.(27) antihistaminikler kullanılır.
571
Difenhidramin (5mg/kg/g her 4-6 saatte, maksi- patik, maruziyetle ilişkili (ilaç, gıda, böcek veya
mum 300 mg günde) ve hydroksizin (2mg/kg her çevresel alerjenler) olarak sınıflandırılabilir. Ge-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

4-6 saatte, maksimum 200mg/günde) ürtiker için nellikle bradikinin ve kompleman kaynaklı olup
en çok kullanılan ilaçlardır. Hydroksizin kronik subkutan dokunun gode bırakmayan ödemiyle
ürtikerlerin çoğunda veya kolinerjik ürtikerlerde sonuçlanır. Kanser veya otoimmun hastalıklar-
tercih edilen ilaç olmakla beraber soğuk ürtikerli dan dolayı oluşan angioödem çocuklarda çok
olgularda cyproheptadin (0.25-0.5 mg/kg günde nadirdir. İdiopatik kronik angiödem çocuklarda
iki kez maksimum 32 mg/gün) tercih edilir. sık değildir bu durumun varlığında tiroid dis-
fonksiyonu düşünülmelidir. Tetikleyici neden
İzlem: Anaflaksiden sonra önerilen gözlem peri- saptanan olguların büyük bir kısmında şüpheli
yodu hastadaki risk faktörlerinin varlığına, reak- ajandan kaçınmak yeterlidir. Maruziyetle ilişkili
siyonun ağırlığına ve hastaneye ulaşım olanak- ve idiopatik olan olguların çoğu histaminle iliş-
larına bağlıdır. Hafif-orta epizodlu hastalar için kilidir (ürtiker olmamasına rağmen) Bu nedenle
tedavi sonlandırıldıktan sonra 4-6 saatlik izlem antihistaminik ve kortikosteroidlerle tedaviye ce-
uygun olabilir. Ağır reaksiyonu olan hastalar ( vap verecektir. Tetikleyici potansiyel ajanlarla ve
şok veya ağır hava yolu obstruksiyonu gibi) en aile öyküsü ile ilişkili ayrıntılı bir öykü tedaviye
az 8-24 saat izlenmelidir. Bifazik reaksiyonların yol göstermede önemlidir. Heretider angioödem
insidansı bazı çalışmalarda %20 olarak bildiril- mortalite ve morbitenin yüksekliği nedeniyle bu
miştir. Astım öyküsü olan, tedavide gecikilen, bölümde ayrıca değerlendirilecektir.(38,40)
alerjen absorbsiyonu halen devam eden ve semp-
tomların başlangıcı yavaş olan çocuklarda bifa-
zik ve ağır reaksiyon riski nedeniyle daha uzun
süre izlem gerekebilir.(37) Herediter Angioödem
Bulguları daha az ciddi olan hastalar antihista- Herediter angioödem C1 inhibitör fonksiyon
minikler ve gereken olgularda kortikosteroid- bozukluğunun neden olduğu klinik tablodur.
lerle taburcu edilebilir. Kural olarak acil serviste Nadir ve tekrarlayan bir hastalıktır C1 proteinin
tedavi başlandıktan sonra minumum 48 saat de- düzeyi düşük (tip I) veya fonksiyonu yoktur (tip
vam edilmelidir. Takip aile hekimleri tarafından II) Pozitif aile öyküsü olan çoğu çocukta otozo-
yapılmalı ve ağır epizod geçiren olgular allerjiste mal dominant geçişlidir. Ancak olguların %20
yönlendirilmelidir. -30’unda spontan mutasyonlar sonucu ortaya
çıkar. Okul yaşları (8-12 yıl) ortalama başlangıç
Şüpheli etkenden kaçınılması önerilmelidir. yaşıdır. Hastalar subkutanöz angioödemle (de-
Belirgin anaflaksisi olan özellikle astım veya ka- ride etrafı belirgin ödemli alanlar, çoğunlukla
buklu ağaç fıstıkları, fıstık alerjisi olan hastaların ekstremitelerde, eritem ve kaşıntı yoktur), abdo-
epinefrin enjektörü taşımaları ve durumun bil- minal ataklar (karın ağrısı, distansiyon, kusma)
dirir bir künye taşımaları gereklidir. Bu hastala- veya laringeal ödemle (seste boğuklaşma, stri-
rın en kısa sürede epinefrin otoenjektör kullanı- dor) gelebilir.(40)
mı hakkında eğitimi yapılmalıdır.

Çocukların %30’unda ilk anaflaksiyi takiben Tetikleyiciler


yedi yıl içinde ikinci epizodu geçirirler. Gıda al-
lerjsi saptanan atopik dermatitli veya ürtiker an- Angioödem direk mekanik uyarıcılar veya trav-
gioödemli çocuklarda tekrar riski artmıştır. ma ile tetiklenebilir. Etkilenen çocuklar temas
sporlarından kaçınmalıdır. Viral enfeksiyon-
lar tetikleyici olduğundan temas azaltılmalıdır.
Ürtikersiz Angio-ödem Pubertede akut atakların sıklığı ve süresi artar.
Stres, diş çekimleri, östrojenler ve angiotensin
Anaflaksinin diğer bulguları veya ürtiker olmak- konverting enzim inhibitörleri ödemi tetikleyici
sızın görülen angioödem herediter, edinsel, idio- ilaç olabilirler.(38)
572
Konu 12

Klinik seyir: Tanıda geçikmeler olmakla birlik- hastalığı benzeri reaksiyon (serum sickness-like
te erken dönemde tanınması önemlidir. İyi bir reaksiyon) olarak tanımlanır.

Çocuklarda Allerjik Aciller


öykü alınmalı ve fizik muayene yapılmalıdır.
Batın tutulumu olan olgularda batın USG cer- Ani aşırı duyarlılık reaksiyonlarına sekonder
rahi nedenleri ayırmak için yapılmalıdır. USG serum hastalığı ortaya çıkabilir. IgE primer
de barsak duvarlarında ödem ve asit bulunur. sorumludur, bununla birlikte IgG veya IgM
Hastalar ödemin olacağı yerde parastezi tanım- immun kompleksleri klasik olarak sonrakileri
layabilirler, ataklar genellikle 2-4 günde kendili- sağlar. Olguların çoğunda her iki oluşumda et-
ğinden sonlanır. kilidir. Serum hastalığına benzer reaksiyonlar
immun kompleks kaynaklı değildir. Sefaklor ve
Tanı C4 düşüklüğünde şüphelenilmelidir. C3
diğer ilaçlarla birlikteliği sıktır.
normal düzeylerdedir. Fonksiyonel ve antijenik
C1 düzeyleri bakılmalıdır. Fakat infantlarda ve 2 Serum hastalığı ya da serum hastalığına benzer
yaş altında düşük olabilir.(40) reaksiyonlara en sık neden olan ilaçlar penisilin-
Tedavi: Hava yolunun sağlanması ve kontrolü, ler, sülfanamidler, sefalosporinler, streptomisin,
sıvı resüsitasyonu, ağrı kontrolü tedavinin temel hidantoin, griseofulvin, bupropion, fluoksetin
taşlarıdır. Entübasyon yutma güçlüğü, seste de- ve tiourasildir. Bu ilaçlar düşük moleküler ağır-
ğişiklikler ve dispne olduğunda düşünülmelidir. lıkları nedeniyle antijen olarak etki edemezler
Larinkoskopiye bağlı akut ödemde artış olabilir bu nedenle proteinlere bağlanmalıdırlar genel-
bu nedenle cerrahi hava yolu açılabilme imkanı likle metabolitleri yoluyla etkili olurlar.(41)
sağlanmalıdır. Tedavide kortikosteroidler ve an-
tihistaminikler etkisizdir. Adrenalin de çok etkili Heterelog serumlardan sağlanan ilaçlar çok azal-
olmamakla birlikte semptomlarda geçici düzel- mıştır. Bunlar organ transplant rejeksiyonunu
me sağlayabilir. önlemek amacıyla kullanılan antitimosit globu-
lin, clostridial, difteri, tetanos infeksiyonları için
Human C1-inhibitör konsantresi erişkinlerde
kullanılan serumlar ve spesifik olarak örümcek
ve adölesanlarda kullanılmaktadır. Çocuklar-
ve yılan serumlarıdır. Kimerik insan-murine
da tedavi kısıtlıdır. Laringeal ödem, abdominal
monoklonal antikorları da (infliximab® gibi)
ataklar ile gelen çocuklarda (10-20Ü/ kg) paren-
teral verilebilir. Tedavi semptomları 30-60 da- serum hastalığını tetikleyebilir. Daha az sıklıkla
kika içerisinde azaltır. Bazen tekrarlayan dozlar çeşitli kimyasal ajanlar, infeksiyon ajanları veya
gerekebilir. C1 inhibitör temin edilemediğinde otolog antijenler serum hastalığına benzer hasta-
taze donmuş plazma (10ml/kg) bir allerjist ile lığı tetikleyebilir.(42)
konsülte edilerek düşünülebilir. Bunun kulla-
nımı tartışmalıdır. Uzun dönem proflaksi için Patofizyoloji: Klasik serum hastalığı modelinde
ilaçlardan (zayıf androjenler) faydalanılabilir. bir hayvana yabancı protein enjekte edildikten
Genellikle çocuklarda kullanılmaz. Antifibri- 7-10 gün sonra serum hastalığının karakteristik
nolitik ilaçlar (epsilon aminokaproik asit gibi) bulguları gelişir. Yabancı proteinin injeksiyo-
proflakside kullanılır fakat atakta yeri yoktur.(39) nundan sonra antijen fazlalığının olduğu bir dö-
nem vardır. Daha sonra 6-10 gün içerisinde an-
tikorlar oluşur ve antijen- antikor kompleksleri
Serum Hastalığı oluşur. Bu immun kompleksler dokularda de-
polanır ve komplemanı aktive edebilir. İmmun
Serum hastalığı immun kompleks kaynaklı bir kompleksler oluştuktan sonra antikor fazlalığı-
hastalıktır. 1905 yılında çeşitli hastalıkları teda- nın olduğu bir dönem vardır. Soluble immun
vi etmekte kullanılan antiserum verilmesinden kompleksler vücut tarafından temizlendiğinde
sonra tanımlanmıştır. Bu gün serum hastalığı- semptomlar gelişir. Bu immun kompleksler kla-
nın en yaygın nedeni ilaçlardır, genelikle serum sik kompleman yolağını aktive edebilir. Bu yola-
573
ğın aktivasyonu C1q antikor kompleks oluşumu nemde başlayabileceğini de göz önüne almalıdır.
ile başlar, bu C1esterazı aktive eder, C4 ve C2 sa- Ayrıca öyküde sistemik hastalığın boyutu ve spe-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

lınır. C4 ve C2 aktive olduğunda C3 salınabilir. sifik organ tutulumu varlığı değerlendirilmeli-


C3 salınımı ve aktif komponentlerin oluşumu ile dir. Döküntüleri yapısı, seyri, eklem tulumunun
geç aktive olan komponentlerin salınımı (C5’den varlığı artrit bulguları, renal tutulumun varlığı-
C9) başlar. İmmun kompleks aktivasyonunu kla- nı gösteren hematüri, ödem, idrar çıkarımında
sik yolak (C4, C2, C3) sağlar. Bu nedenle serum azalma olup olmadığı değerlendirilmelidir.
konsantrasyonları azalır. Kompleman aktivas-
yonu ile C3a ve C5a anaflatoksinleri oluşur. Fizik Muayene: Fizik muayene ile reaksiyo-
Bunlar vasküler geçirgenliği arttırır, histamin nun ağırlığı, genişliği saptanır. Genellikle ço-
salınımı ve bronkospazma neden olur. Bunlar cuk huzursuz ve hasta görünümlüdür. Deride
inflamatuar oluşumdaki diğer hücreleri aktive makülopapüler döküntü, ürtiker veya palpable
eder ve çeşitli dokularda immun kompleks de- purpura saptanabilir. Ağrılı angioödemler, yay-
polanması ve inflamasyona neden olur. Oluşan gın lenfadenopatiler sıklıkla bulunur. Daha ağır
immun komplekslerin temizlenmesi boyutuna reaksiyonlarda eklemlerde eritem, ısı artışı ve şiş-
ve retiküloendotetelial sistemin etkinliğine bağ- lik saptanır. Akciğer oskültasyonunda vizing bu-
lıdır. En çok hasar gören organlar böbrekler ve lunabilir. Perikardiyal tutulma varsa perikardiyal
vasküler sistemdir. sürtünme sesi saptanır. Karaciğer ve dalak sıklıkla
büyümüştür. Santral sinir sistemi tutulumuna
Deneysel hayvan çalışmalarında ani aşırı du- bağlı nadiren nörolojik defisit bulunabilir. Serum
yarlılık reaksiyonunun aktivasyonu ile birlikte hastalığına benzer reaksiyonlar genellikle daha
immun kompleks birikimlerinin artabileceği hafiftir. Genellikle hafif ateş, kaşıntı, ürtiker/dö-
gösterilmiştir. IgE aracılıklı mast hücre degra- küntü ve artralji gözlenir.
nülasyonu vasküler geçirgenliği arttırır, immun
kompleks oluşumunu çoğaltır.(41,42) Laboratuar Bulguları: Tanısal değeri kesin ol-
masa da seçilmiş laboratuar çalışmaları ile reak-
Klinik Bulgular: Serum hastalığının ağırlığı ve siyonun ağırlığı saptanabilir. Hastaların çoğunda
spesifik klinik bulgular çok farklıdır. Hastalar renal tutulumun varlığını değerlendirmek için
ateş, halsizlik, genellikle ürtiker tarzında bazen rutin idrar tetkiki gereklidir. İmmun kompleks
makülopapüler veya vaskülitik özellikte dökün- aracılıklı hastalığı olan kişilerde gerekli olan test-
tülerle başvururlar. Diğer bulgular artralji, artrit ler tablo 9 da özetlenmiştir.
lenfadenopati, angioödem ve nefritdir. Daha az
gözlenen bulgular karın ağrısı, kardit, anemi ve Eritrosit sedimantasyon hızı yükselebilir. Kan
nörittir. Serum hastalığı genellikle kendi ken- sayımında lökopeni veya lökositoz görülebilir.
dini sınırlar, tedavi verilse de verilmese de 1-2 C3, C4 ve CH50 kompleman aktivasyonu nede-
hafta içerisinde geçer. Tipik olarak primer ma- niyle azalabilir. Dolaşımdaki immun kompleks-
ruziyetten sonra yakınmalar 7-14 gün içerisinde leri gösteren testlerden herhangi biri yükselebilir
görülür. Eğer daha önceden duyarlanma varsa (kriyoglobulinler gibi) GIS tutulumu ve karın
tekrar maruziyetten sonra birkaç gün içerisinde ağrısı olan hastalarda gaitada gizli kan bakıla-
başlayabilir. bilir. Karditten şüpheleniliyorsa EKG ve tele
çekilmelidir, gerekirse EKO yapılabilir. Ağır ba-
Öykü: Şüpheli ajanın saptanması, semptom- şağrısı ve fokal nörolojik bulgusu olan hastalarda
ların ağırlığı ve yaygınlığını saptamaya yönelik santral sinir sistemi görüntülemesi yapılmalıdır.
olmalıdır. Hekim yakınmalar başlamadan 14 Serum hastalığına benzer reaksiyonlarda komp-
gün önceki şüpheli nedenleri değerlendirirken leman düzeyinde düşüklük veya renal disfonksi-
574
tekrarlayan maruziyetlerde bulguların erken dö- yon saptanmayacaktır.(41,42)
Konu 12

Tablo 9. Serum hastalığında laboratuar Allerjik Rinit

Çocuklarda Allerjik Aciller


Kan testleri
Eritrosit sedimantasyon hızı Alerjik rinit atopik hastalıkların en sık bulgusu-
Tam kan sayımı ve diferansiyasyonu dur. Pediatrik yaş grubunda pik insidansı adole-
CH50, C3, C4
Üre, kreatinin
san dönemdedir ve çocuklarda % 30 dan fazla
ANA sıklıkta görülür. Hayatı tehdit eden bir problem
Romatoid faktör olmamakla birlikte tedavi dilmediği taktirde ya-
Karaciğer enzimleri şam kalitesini önemli derecede azaltmaktadır.
Hepatit B testleri
Heterofil antikorlar Alerjik rinitteki yüksek morbitidenin nedeni
İmmun kompleks ölçümleri hastalığın bulguları ve akut astım, sinüzit, uyku
Diğer laboratuar testleri bozuklukları, disosmi, kronik ağız solunumu
İdrar incelemesi gibi komplikasyonlarla ilişkilidir.(43)
EKG
Gaitada gizli kan Patofizyoloji: Alerjik rinit yabancı antijenle-
Tomografik görüntüleme re nazal mukozanın verdiği IgE kaynaklı aşırı
duyarlılık reaksiyonudur. Yabancı antijene du-
yarlılığı takiben, tekrarlayan maruziyet sonrası
Tedavi: Tedavi tutulumun ağırlığı ve genişliğine gelişen aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Bu erken
bağlıdır. Reaksiyonların genellikle sınırlı olduğu faz mast hücrelerin aktivasyonu ile hazır bulu-
akılda tutulmalıdır. Hedef semptomatik rahatla- nan kemotaktik faktörler, histamin gibi medi-
yatörlerin salınması ve prostaglandinler, lökotri-
ma sağlamak ve komplikasyonlar için izlemektir.
enler gibi yeni mediyatörlerin sentezlenmesi ile
Mümkünse şüpheli ajan uzaklaştırılmalıdır. İlaç
karakterizedir. Bu mediyatörler vasodilatasyon,
tedavisi olarak antihistaminikler, nonsteroid an-
mukozal ödem, mukus sekresyonu, kaşıntı ve
tiinflamatuar ilaçlar ve kortikosteroidler kullanı-
hapşırığa neden olur.
lır. Kaşıntı, döküntü ve angioödem hydroksizin
gibi antihistaminikler ile tedavi edilir (2mg/kg/ Çocukların çoğunda maruziyetten 3-12 saat
gün 6-8 saatte maksimum 200mg/gün) İkinci sonra geç faz alerjik yanıt gelişir. Ayrıca çevresel
kuşak sedatif olmayan antihistaminiklerde kul- iritanlara aşırı duyarlılık ve çok küçük antijen-
lanılabilir. lere artmış yanıt vardır. Daha önceleri alerjik
rinit mevsimsel ve yıl boyu görülen rinit olarak
Ürtikeriyal lezyonlar ve angioödem subkuta- sınıflandırılmakta idi. Mevsimsel rinit en sıklıkla
nöz epinefrine (1:1000, 0.01ml/kg SC, mak- ağaç polenleri, ot polenleri ve yabani ot polenleri
simum 0.3ml) hızla cevap verebilir. nedeni ile oluşmaktadır. Yıl boyu görülen rinit
Orta derecede eklem tutulumu ve/veya ateş için sorumlu olan alerjenler hayvan tüyleri, ev
olan olgularda ibuprofen gibi nonsteroid anti- tozu akarları ve mantar sporlarıdır. Dünya sağ-
inflamatuar ilaçlar (30-50mg/kg/gün 6-8 saatte lık örgütünün süre göz ününe alınarak yapılan
maksimum 2.4 gr/gün) rahatlama sağlar. Daha sınıflamasında rinit intermittant ve persistant
ağır olan olgularda bu tedaviler yeterli olmaz ise olarak sınıflandırılmıştır.(44)
kortikosteroidler (prednisone 7-10 gün 1-2mg/ Klinik Bulgular: Alerjik rinitin klasik bulgu-
kg/gün) kullanılabilir. Dolaşımdaki immun ları burun tıkanıklığı, hapşırık atakları, burun
kompleksleri temizlemek için ağır olan olgular- ve gözlerde kaşıntı, sulu bol burun akıntısıdır.
da plasmaferez gerekebilir. Fakat bu işlem yaygın Diğer yakınmalar gürültülü solunum, horlama,
olarak kullanılmamaktadır. Serum hastalığı olan tekrarlayan boğaz temizliği veya öksürük, da-
çoğu çocuk ayaktan izlenebilir. Ağır tutulumu makta ve boğazda kaşıntı, gözlerde kızarıklık,
olanların hastaneden izlemi yaralı olabilir. kaşıntı, yaşarmadır.
575
Fizik muayenede; ağız açık görünümde, venöz kombinasyonu eklenebilir. Birinci kuşak antihis-
konjesyondan dolayı gözaltlarında morarma taminikler uzun süreli tedavi için yan etkilerinin
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

ve çizgilenme (alerjik shiner), nazal çizgilenme çokluğu nedeni ile önerilmemektedir. Antihista-
(alerjik selam) saptanabilir. İntranazal bulgular minikler alerjik rinitle birlikte olan burun akın-
değişkendir. Nazal mukoza çoğunlukla soluk ve tısını, kaşıntıyı, hapşırık ataklarını hızlıca azaltır.
ödemli görünümdedir. Nazal sekresyonlar seröz, Topikal dekonjestanlar diğer etkili ilaçlardır.
mukoid veya opak olabilir.
5 günden daha kısa süreli kullanılmalıdır. Nasal
Tedavi: Tedavide farklı yaklaşımlar vardır. Ne- salin uygulaması semptomatik rahatlama sağlar.
denin saptanması çevresel alerjenlerden ve iri-
tanlardan kaçınma, oral antihistaminik ilaçlar, İç ortam alerjenleri için alerjenlerde kaçınmayı
topikal dekonjestanlar, topikal antihistaminik destekleyen bulgular kısıtlıdır. Önemli derecede
ilaçlar ve immunoterapi kullanılan tedavi yön- alerjik rinokonjuktiviti olan hastalarda özellik-
temleridir. Acil servis hekimi hastayı kısa dö- le polen sezonu sırasında maruziyeti azaltmak
nemde rahatlatacak tedaviyi düzenledikten son- mantıklıdır.(45)
ra uzun dönem tedavi için yönlendirilmelidir.
Erişkinlerde yapılan çalışmalarda alerjik rinit Uzun dönem tedavi gereken hastalar için ilk kul-
tedavisinin astımı olan hastalarda acile başvuru lanılacak ilaçlar ikinci kuşak antistaminiklerle ya
sıklığını ve plansız hekim ziyaretini azalttığı sap- da tek başına nazal kromolin ve /veya topikal
tanmıştır. steroidlerdir. Tedavide kullanılan ilaçlar tablo 10
Topikal kortikosteroidler kronik alerjik rinitin de gösterilmiştir. Önemli derecede göz bulguları
ilk basamak tedavisidir, maksimal rahatlama için olan hastalar lokal oftalmik tedaviden yararlana-
iki haftadan daha uzun süre gerekebilir. Hızlı ra- bilir (Tablo 11). İmmunterapi ve Omalizumab
hatlatıcı olarak dekonjestan ile antihistaminik gelişmekte olan önemli kronik tedavilerdir.

Tablo 10. Alerjik rinitte topikal tedavi


Farmakolojik ismi Doz Yaş

Kortikosteroidler ≥6yaş
Her bir burun deliğine günde 1-2 sprey
Beklametazon (aköz 42 µg/sprey) 6-11 yaş
Her bir burun deliğine günde 1-2 sprey
Budesonid (32 µg/püskürtme) ≥12yaş
Her bir burun deliğine günde 2-4 sprey
≥4yaş
Her bir burun deliğine günde 1-2 sprey
Fluticasone (50 µg/sprey) 2-5 yaş
Her bir burun deliğine günde 1 sprey
Triamcinolone (55 µg/sprey) 6-11yaş
Her bir burun deliğine günde 1-2 sprey
≥12yaş
Her bir burun deliğine günde 2 sprey
6-14 yaş
Her bir burun deliğine 2 sprey günde iki kez
Flunisolide (29 µg/sprey) ≥15yaş
Her bir burun deliğine 2 sprey günde 2-3 kez
2-11yaş
Her bir burun deliğine günde 1 sprey
Mometasone furoate (50 µg/sprey) ≥12yaş
Her bir burun deliğine günde 2 sprey

Her bir burun deliğine 4-8 saat ara ile 1-2 sprey ≥2yaş
Diğer ilaçlar
Her bir burun deliğine günde iki kez 1sprey 5-11 yaş
Kromolin sodium
Her bir burun deliğine günde iki kez 1-2 sprey ≥12yaş
Azelastine(137 µg/sprey)
Her bir burun deliğine günde iki kez 2 sprey ≥6 yaş
4mg granül 6-23ay
İpratropium bromid (%0.03, 21 µg/sprey)
4mg çiğneme tableti 2-5 yaş
Montelukast (lökotrien antagonisti)
5mg iğneme tableti 6-14 yaş
576 10mg tab ≥15yaş
Konu 12

Tablo11. Göz damlaları

Çocuklarda Allerjik Aciller


Farmakolojik ad Sınıf doz yaş
Naphazolin ve pheniramine Antihistamin-dekonjestan 1-2 gtt 4 kez/gün ≥6 yaş
Azelestin hydrochloride Antihistaminik 1gtt günde iki kez ≥3yaş
Lodoxamide tromethamine Mast hücre stabilizatörü 1-2 gtt 4 kez/gün ≥2 yaş
Mast hücre stabilizatörü ve
Olopatadine 1-2 gtt günde iki kez ≥3yaş
anti histaminik
Ketotifen Nonsteroid antiinflamatuar 1gtt 4kez/gün ≥3yaş
Pemirolast Mast hücre stabilizatörü 1-2 gtt 4kez/gün ≥3yaş

Özet * Stabil olan hasta evde uygun aralıklarla


gerektikçe salbutamol ve inhale steroidle
* Çocukluk çağında allerjik hastalıkların taburcu edilmeli, 48 saat sonra tekrar de-
sıklığı giderek artmaktadır. ğerlendirilmelidir.
* Özellikle ani başlangıçlı Tip 1 reaksiyon- * Anaflaksi hayati risk taşıyan en önemli
ların tanınması hem tanı hem de tedavi acillerden biridir.
açısından çok önemlidir. * Hızlı tanı ve hızlı tedavi gereklidir.
* En sık acile başvuru gerektiren allerjik * Ani şuur kaybı, kollaps, hipotansiyon, ani
hastalıklar; Astım atağı ve anaflaksidir. başlayan solunum sıkıntısı, seste kalınlaş-
* Acil serviste çalışan her hekim solunum ma, ürtiker-angioödem tablosu ile gelen
sıkıntısı ile getirilen hastaya yaklaşımı bil- her hastada ayırıcı tanıda düşünülmelidir.
mek zorundadır. * Hızla hava yolu, solunum ve dolaşım de-
* Astım olduğu bilinen bir hastada solu- ğerlendirilmeli, adrenalin (1/1000) 0.01
num bulgularının kötüleşmesi (Takipne, mg/kg yapılmalı gerekirse 5-15 dakika
dispne, çekilmeler, vizing, ral, ronküs) aralıklarla 3 kez tekrarlanmalıdır.
astım atağı olarak tanımlanır.
* Astım atağı nedeniyle ölüm riski taşıyan
hastalar derhal tespit edilip daha yakın- Kaynaklar
dan izlenmelidir.
1. Stevensen MD and Ruddy RM. Asthma and
* Hasta acil olarak değerlendirilip oksijen Allergic Emergencies. Edts: Fleisher Gary R.,
saturasyonu %93’ün altında ise oksijen Ludwig Stephen. 6th Edition, Textbook of
verilmelidir. Pediatric Emergency Medicine. Lippincott
* Kısa etkili beta-agonist (salbutamol; 30 kg Williams&Wilkins Chapter 2010:82;650-70.
altı 2,5mg, 30 kg üstü 5mg) başlanmalıdır 2. Benatar SR. Fatal asthma. N Engl J Med
* İlk sabutamol tedavisine yanıt alınmaz ise 1986;314:423-9.
sistemik steroid (1-2mg/kg prednizolon) 3. Holgate ST. Pathogenesiz of asthma. Clin Exp
eklenmeli, Allergy 2008;38:872-6.
* Arka arkaya 20 dakika arayla 3 doz salbu- 4. Carroll CL, Schramm CM, Zucker AR. Severe
tamol verildikten sonra hasta tekrar de- exacerbation in children with mild asthma:
ğerlendirilmeli. Klavuzlara uygun olarak characterizing a pediatric phenotype. J Asthma
hasta değerlendirilmeli, 2008;45:513-7.
* Atak devam ediyorsa tedaviye sürekli 5. Boychuk RB, Yamamoto LG, DeMesa CJ, et
nebulize salbutamolle devam edip atak al. Correlation of initial emergency department
ağırsa MgSo4 verilmeli hasta rahatlamazsa pulse oximetry values in asthma severity classes
yoğun bakıma alıp tedavisine devam edil- (steps) with the risk of hospitalization. Am J
melidir. Emerg Med 2006;24:48-52.
577
6. Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi Reh- gency department treatment of acuta asthma.
beri. Türk Toraks Dergisi. 2009;10:5-66. Cochrane Database Syst Rev 2003:CD002308.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

7. Carroll CL, Sekaran AK, lerer TJ et al. A modi- 20. Kayani S, Shannon DC.Adverse behavioral ef-
fied pulmonary index score with predictive value fects of treatment for acute exacerbation of asth-
for pediatric asthma exacerbations. Ann Allergy ma in children: A comparison of two doses of
Immunol, 2005;94:355-9. oral steroids. Chest 2002;122:624-8.
8. Expert Panel Report 3: guidelines for the di- 21. Qureshi F, Zaritsky A, Poirier MP. Compara-
agnosis and management of asthma.. National tive efficacy of oral dexamethasone versus oral
Heart Lung and Blood Institute. Bethesda, MD: prednisone in acute pediatrich asthma. J Pediatr,
United States department of Health and Human 2001;139:20-6.
Services, 2007:1-417. 22. Ciarallo L, Brousseau D, Reinert S. Higher-dose
9. Mehta SV, Perkin PC, Stephens D et al. Oxygen intravenous magnesium therapy for children
saturation as a predictor of prolonged frequent with moderate to severe ecuta asthma. Arch Pe-
bronchodilator therapy in children with acute diatr Adolesc Med 2000;154:979-83.
asthma. J Pediatr 2004;145:641-5. 23. Johnston NW, Mandhane PJ, Dai J et al. At-
tenuation of the September epidemic of asthma
10. Nolan PK, Chrysler M, Phillips G, et al. Pulse
exacerbations in children: A randomized, con-
oximetry coupled with spirometry in the emer-
trolled trial of montelukast added to usual ther-
gency department helps differentiate an asthma
apy. Pediatrics 2007;120:702-12.
exacerbation from possible vocal cord dysfunc-
tion. Pediatr Pulmonol 2007;42:605-9. 24. Mitra A,Bassler D, Goodman K, et al. Intra-
venous aminophylline for acute severe asthma
11. Keahey L, Bulloch B, Becker AB, et al. Initial
in children over two years receiving inhaled
oxygen saturation as a predictor of admission
bronchodilators. Cochrane Database Syst Rev
in children presenting to the emergency de-
2005:CD001276.
partment with acute asthma. Ann Emerg Med
2002;40:300-7. 25. Martinon- Torres F, Rodriguez-Nunez A, Mar-
tinon-Sanchez JM. Nasal continuous positive
12. Hederos CA, Janson S, Andersson H, et al.Chest airway pressure with heliox versus air oxygen
X-ray investigation in newly discovered asthma. in infants with acute bronchiolitis: A crossover
Pediatr Allergy Immunol 2004;15:163-165. study. Pediatrics 2008;121:1190-5.
13. Swischuk LE. Asthma attack: Is a chest X- ray 26. Bansal PJ, Marsh R et al. Recognition, evalua-
necessary? Pediatr Emerg Care 2005;21:468-70. tion, and treatment of anaphylaxis in the child
14. Mannix R, Bachur R.Status asthmaticus in chil- care setting. Ann Allergy Asthma Immunal
dren. Curr Opin Pediatr 2007;19:281-7. 2005;94:55-9.
15. Mitchell l, Tough SC, Semple LK et al. Near- 27. Sampson HA. Anaphylaxis and emergency
fatal asthma: A population-based study of risk treatment. Pediatrics 2003;111:1601-8.
factors. Chest 2002;121:1407-13. 28. Lane RD, Bolte RG.Pediatric anaphylaxis.Pedi-
16. Bender BG. Depresssion symptom and sub- atr Emerg Care 2007;23:49-56; quiz 57-60.
stance abuse in adolescents with asthma. Ann 29. Bochner BS, Lichtenstein LM. Anaphylaxis. N
Allergy Asthma Immunol 2007;99:319-24. Engl J Med, 1991;324:1785-90.
17. Cates CJ, Crilly Ja, Rowe BH. Holding cham- 30. Sampson HA, Mendelson L, Rosen JP. Fatal
bers (spacers) versus nebulisers for beta-agonist and near-fatal anaphylactic reactions to food
treatment of acute asthma..Cochrane Database in children and adolescents. N Engl J Med
Syst Rev 2006:CD000052. 1992;327:380-4.
18. Kim IK, Phrampus E, Venkataraman S, et al. 31. Sampson HA, Munoz-Furlong A, Bock SA et al.
Helium / oxygen-driven albuterol nebulization Symposium on the definition and management
in the treatment of children with moderate to of anaphylaxis: summary report. J Allergy Clin
severe asthma exacerbations: a randomized, con- Immunol 2005;115:584-591.
trolled trial. Pediatrics 2005;116(5):1127-1133.
32. Vadas P, Gold M, Perelman B, et al. Platelet-ac-
19. Edmonds ML, Camargo CA Jr, Pollack CVJr, et tivating factor, PAF acetylhydrolase, and severe
578 al. Early use of inhaled corticosteroids in the emer- anaphylaxis. N Engl J Med 2008;358:28-35.
Konu 12

33. Wiener ES, Bajaj L. Diagnosis and emergent 40. Zingale LC, Beltrami L, Zanichelli A et al. An-
management of anaphylaxis in children. Adv gioedema without urticaria: A large clinical sur-

Çocuklarda Allerjik Aciller


Pediatr 2005;52:195-206. vey. Can Med Assoc J 2006;175:1065-70.
34. Alangari AA, Twarog FJ, Shih MC et al. Clinical 41. Lawley TJ, Bielory L, Gascon P et al. A pro-
features and anaphylaxis in children with cold spective clinical and immonologic analysis of
urticaria. Pediatrics 2004;113:313-7. patients with serum sickness. N Engl J Med
35. Arkwright PD, Farragher AJ. Factors determin- 1984;311:1407-13.
ing the ability of parents to effectively administer 42. Tamburro JE, Esterly NB. Hypersensitivity syn-
intramuscular adrenaline to food allergic chil- dromes. Adolesc Med 2001;12:323-41.
dren. Pediatr Allergy Immunal 2006;17:227-9. 43. 43.Blaiss MS. Pediatric allergic rhinitis: physical
36. Kemp SF, Lockey RF, Simonns FE. Epineph- and mental complications. Allergy Asthma Proc
rine: the drug of choice fr anaphylaxis. A state- 2008;29:1-6.
ment of the World Allergy Organization. Allergy 44. Bousquet J, Khaltaev N, Cruz AA et al. Allergic
2008;63:1061-70. Rhinitis and its Impact on Asthma. 2008 uptade
37. Kemp SF. The post-anaphylaxis dilemma: How (in collaboration with the World Health Orga-
long enough to observe a patient after resolu- nization, GA. Allergy 2008;63:8-160.
tion of symptoms? Curr Allergy Asthma Rep 45. Al Sayyad JJ, Fedorowicz Z, Alhashimi D et al.
2008;8:45-8. Topical nasal steroids for intermittent and per-
38. Farkas H, Varga L, Szeplaki G, et al. Manage- sistent allergic rhinitis in children. Cochrane
ment of hereditary angioedema in pediatric pa- Database Syst Rev 2007:CD003163.
tients. Pediatrics, 2007;120:713-22.
39. Zuraw BL. Clinical practice. Hereditary angio-
edema. N Engl J Med 2008;359:1027-36.

579
Konu 13

ŞOKTAKİ ÇOCUĞA YAKLAŞIM


Dr. Dinçer Yıldızdaş

Giriş yeterli veya artmış olabilir, fakat yetersiz miyo-


kardiyal fonksiyon, atım hacmi ve kalp debisini
Şok: Dokuların gereksinimi olan maddelerin ve sınırlar. Eğer hastanın kusması varsa veya oral
oksijenin karşılanaması sonucu ortaya çıkan ve alımı iyi değilse, kardiyojenik şokla beraber hi-
doku perfüzyon bozukluğu ile seyreden akut bir povolemi olabilir.
durumdur. Yetersiz perfüzyon uzun süre devam
ederse çeşitli metabolik ve sistemik yanıtlar orta- Distrübütif şok, kan hacminin uygunsuz da-
ya çıkar. Bu durum, dokulara yeterli kan akımı- ğılımı ile karakterizedir. Bu tip şoka sepsis veya
nın olmaması ve yeterli oksijenin sağlanamama- anaflaksi yol açabilir.
sı; metabolitlerin uzaklaştırılamaması ile ortaya
Şokun tipinin belirlenmesi tedavide yarar sağla-
çıkan bir tablodur. Oksijen sunumu/kullanımı
sa da, önemli olan şokun ağırlığı ve devamlı olup
yetersiz olduğu için anerobik metabolizma ge-
olmadığıdır. Çoğu şokta, sıvı kaybı gösterilmese
lişir ve laktik asit üretilir, hücresel hasarlanma
de bolus tarzında sıvı verilir ve bazılarında da
meydana gelir. Hasta kısa süre içinde kardiyo-
kalp debisini artırmak veya yeniden düzenlemek
vasküler kolaps ile veya daha geç bir evrede çok-
için farmakolojik tedavi gerekebilir.
lu organ yetmezliği sonucu ölüm görülebilir.

Fizyolojik durum temel alınarak


Şokun nedenleri ve sınıflandırılması şokun sınıflandırılması
Şok nedenine göre sınıflandırıldığında, hipo-
Şok, fizyolojik duruma göre kompanse veya de-
volemik, kardiyojenik ve distrübütif şok olmak
kompanse olmak üzere ayrılır.
üzere ayrılır. Ancak bunları tam olarak ayırmak
zordur, birbirlerinin içerisine de girebilir. Kompanse şok, sistolik kan basıncı normal
Hipovolemik şok, ekstravasküler aralığa oranla olmak şartıyla doku ve organ perfüzyonunun
intravasküler hacmin yetersizliği ile karakterize- yetersiz olması (taşikardi, soğuk ekstremiteler,
dir. Çocuklardaki en sık şok nedeni hipovole- uzamış kapiller geri dolum zamanı, santral na-
midir. Genellikle dehidratasyon veya kanamaya bızlar karşılaştırıldığında zayıf periferal nabızlar)
ikincil gelişir, fakat kapiller geçirgenliğin artma- olarak tarif edilir. Kompensatuvar mekanizma-
sından dolayı, damar yatağından damar dışında- ların yetersizliğinde son organ perfüzyonunda
ki bölüme geçiş sonucu da görülebilir. Bu intra- yetersizlik gelişir. Bu bulgular mental durumda
vasküler aralıktan ekstravasküler aralığa olan sıvı baskılanma, idrar çıkışında azalma, metabolik
geçişi sepsis veya yanık gibi inflamatuvar olaylar- asidoz, taşipne, zayıf sentral nabazanlardır.
da görülür. Ayrıca sepsis ve anaflakside görülen
vazodilatasyon sonucu damar-içi kapasitenin Dekompanse şokta bu bulgulara ek olarak sis-
artması ile rölatif hipovolemi gelişir. tolik kan basıncı da düşmüştür.

Kardiyojenik şok, miyokardiyal fonksiyon bo- Şoktaki hastada kalp debisi de önemlidir. Şok
zukluğu ile karakterizedir. İntravasküler hacim sıklıkla düşük kalp debisi ile olsa da, septik ve
anaflaktik şokta kalp debisi artabilir. Daha önce Taşikardi: Eksternal uyarı, kronik ilaçlar veya
de belirtildiği gibi, kalp debisinin yüksek olması ağrılı uyarı olmadan ortalama kalp hızının yaşa
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

oksijenizasyonunun yeterli olduğunu göstermez. göre >2 SD olması yada ½ 4 saat içinde açıkla-
Bu nedenle, hastanın fizik muayene bulgular namayan nabız artışı yada
kalp debisinin yeterli olup olmadığını göste-
rebilir. Yetersiz kalp debisinin göstergesi laktik Bradikardi: <1 yaş için, vagal uyarı, beta blokör
asidozdur. kullanımı yada konjenital kalp hastalığı olma-
dan ortalama kalp hızının yaşa göre <10 per-
Şok, hipovolemik veya kardiyojenik şok gibi santil olması yada ½ saatte açıklanamayan kalp
düşük kalp debisi ile beraber seyrettiğinde kom- hızında devamlı azalma
pansatuvar mekanizmalar devreye girer; böb- Solunum sayısının yaşa göre >2 SD olması yada
reklerden, mezenterik dolaşımdan ve deriden nöromüsküler hastalık veya anesteziye bağlı ol-
sempatik aktivasyon nedeniyle kan uzaklaştırılır. mayan akut gelişen mekanik ventilasyon ihtiya-
Yüksek damar direnç nedeniyle deri soğuk ve cının olması
mor olur, idrar çıkışı azalır. Başlangıçta kan ba- Lökosit sayısının yaşa göre düşük yada yüksekli-
sıncı normaldir ve sistemik damar direncini art- ği (kemoterapi nedenli olmadan) veya immatür
tırılarak kalp debisi kalp ve beyin gibi yaşamsal pölimorf çekirdekli lökositlerin > %10 olması
organlara dağıtılır.
Sepsis: SIRS ile birlikte kanıtlanmış (pozitif
Septik, anafilaktik ve diğer distribütif şok tipleri kültür) yada SIRS’a neden olabilecek klinik ola-
yüksek kalp debisi ile beraberdir. Fakat kalp de- rak şüphelenilmiş enfeksiyon bulunması.
bisi eşit dağıtılmaz; bazı doku yataklarında ye-
tersiz perfüzyon varken, bazılarında (kas ve deri Ağır Sepsis: Sepsis ile birlikte aşağıdakilerden
gibi yetersiz perfüzyon varken) perfüzyon iyidir. birinin bulunması; Kardiyovasküler organ fonk-
Düşük sistemik damar direnci deri kan akımı- siyon bozukluğu yada akut solunum sıkıntısı
nı arttırır ve periferal nabızların sıçrayıcı tarzda sendromu (ARDS). İki ya da daha fazla diğer
alınmasına yol açar. İskemik doku yatağında organ fonksiyon bozukluğu ağır sepsis olarak
(sıklıkla splanik damar yatağı) laktik asidoz ve tanımlanır.
sonuç olarak asidoz gelişir. Sonuç olarak, yüksek
kalp debisi bulunmasına rağmen, kan akımı uy- Septik Şok: Sepsis ve kardiyovasküler organ
gunsuz dağılım gösterdiği için şok ve metabolik bozukluğunun birlikte olmasıdır. Erişkin has-
asidoz gelişir. talarda, hipotansiyon olması ya da inotrop ih-
tiyacının olması kardiyovasküler disfonksiyonu
Sepsis, bir grup tanımlamayı içerir. Erişkin has-
talarda aynı tanımlamalar geçerli olmakla birlik- gösterir. Çocuk hastalarda septik şok tanısında
te çocuklarda sepsis tanımlamasının bazı farkları hipotansiyon olması şart değildir, hipotansiyon
bulunmaktadır. çok geç dönemde görülür ve dekompanse şokun
göstergesidir. Çocuk hastalarda hipotansiyon ya
SIRS (Sistemik İnflamatuar Yanıt Sendromu): da inotrop ihtiyacı olmadan aşağıdakilerden iki-
SİRS; enfeksiyon, yanık, travma, pankreatit ve sinin olması kardiyovasküler disfonksiyon göster-
bazı diğer hastalıklara bağlı olarak görülen inf- gesidir: Açıklanamayan metabolik asidoz, serum
lamatuar bir reaksiyondur. Tanımlama yaparken laktat artışı, uzamış kapiller geri dolum zamanı,
erişkin hastalardan farklı olarak çocuk hastalarda santralperiferik ısı farkının 3ºC den fazla olması.
vital bulguların yaş ile değiştiği göz önünde bu-
lundurulmalıdır. Çocuk hastalarda birisi mutlak
ısı veya lökosit sayısı olmak üzere aşağıdaki kri- Kardiyovasküler Yeterlilik
terlerden en az ikisinin olması SIRS olarak ta-
nımlanır. Kalp debisi ve oksijen dağılımında önemli he-
modinamik faktörler ve bunların ilişkisi Şekil-
Vücut ısısı: >38.5ºC yada <36ºC (ölçümler rek- 2’de verilmiştir.
tal, oral, mesane yada santral kateter probu ile
582
yapılmalıdır). OAD= KD x Sistemik Damar Direnç
Konu 13

Kalp debisini etkileyen parametrelerden kalp piller geri dolum zamanının uzaması, gözyaşının
hızı ve kan basıncı kolaylıkla ölçülebilir. Atım olmaması, muköz membranın kuru olması gibi)

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


hacmi ve sistemik vasküler direnç ise dolaylı değerlendirilebilir.
olarak nabız dolgunluğu ve doku perfüzyonu ile
Çok hızlı kalp hızı olan süt çocuğu ve çocuklar-
değerlendirilebilir.
da, supraventriküler taşikardi, atrial flatter veya
Kalp Hızı: Süt çocuklarında ve daha büyük ço- ventriküler taşikardi gibi kardiyak hastalıklar da
cuklarda normal kalp hızı değerleri Tablo 1’de akla gelmelidir. Neden ne olursa olsun, kalp hı-
verilmiştir. Sinüs taşikardisi, sıklıkla strese neden zının çok artması, miyokardın oksijen dağılımını
olacak faktörlere ikincil gelişir (anksiyete, ağrı, bozmakta ve miyokardın oksijen ihtiyacını arttır-
ateş, hipoksi, hiperkapni, hipovolemi veya kar- maktadır, çünkü sol ventrikül perfüzyonu diyas-
diyak bozukluk). Sinüs taşikardisi aynı zamanda tol sırasında olur ve ciddi taşikardide diyastol sü-
kompanse şokun bulgularındandır. resi kısalır. Bu nedenle çok hızlı kalp hızı atriyum
ve ventrikülün diyastoldeki dolumunu bozar, bu
Büyük çocuklar ve yetişkinlerle karşılaştırıldığın- da düşük atım hacmine neden olur. Tüm bunla-
da, yenidoğan, süt çocuklarında ve 8 yaşa kadar rın birlikteliği kardiyojenik şoka yol açar.
olan çocuklarda atım hacmi daha küçüktür ve
kalp debisi, atım hacminden ziyade kalp hızına Eğer taşikardi, yeterli kalp debisini ve oksijen da-
bağımlıdır. O nedenle kalp debisi düştüğünde ğılımını sağlayamazsa, doku hipoksisi ve hiper-
fizyolojik cevap taşikardidir, ancak iskemi veya kapni sonucu asidoz gelişir. Asidoz ve substrat
hipoksi sonucu paradoksal bradikardi gelişebilir. miktarındaki yetersizlik sonucu miyokondriyal
fonksiyon daha da bozulur. Eğer acil müdahale
yapılmazsa, bradikardi ve kardiyak arrest gelişir.
Tablo 1. Çocuklarda normal kalp hızı (/dk) değerleri
Yaş Uyanıkken Ortalama Uykuda Kan Basıncı: Yeterli kalp debisini sağlamak için
devreye giren kompansatuvar mekanizmalar
Yenidoğan-3 ay 85-205 140 80-160
kalp hızının ve kalp kasılma gücünün artımıdır.
3 ay-2 yaş 100-190 130 75-160
Bu kompansatuvar mekanizmaların yetersizli-
2 yaş-10 yaş 60-140 80 60-90 ğinde hipotansiyon gelişir ve dekompanse şok
> 10 yaş 60-100 75 50-90 tablosu oluşur. Kalp debisi düştüğünde, sadece
kompansatuvar vazokonstrüksiyon oluşursa kan
basıncı normal sınırlarda tutulabilir. Kardiyak
Kalp hızındaki değişikliklerin monitorizasyonu, rezerv tükenene kadar taşikardi devam eder. Kan
tedaviye olan cevabı değerlendirmede yararlı kaybı olduğunda ilk zamanlar kalp debisi sağ-
olabilir. Erişkinlerde kalp hızında 30 ve üzerin- lanabilir. Çünkü düşen atım hacmini kompan-
deki artışlar (uzanıp yatarken ayağa kalkıldığın- se etmek için kalp hızı artar ve venöz sistemin
da) hipovolemi için bir gösterge olabilir. Ama kontraksiyonu sonucu kalbe dönen venöz dönüş
süt çocuğu ve çocuklarda böyle bir bilgi mevcut artar. Kan volümü sağlanamazsa, kalp debisi
değildir. Çocuklarda dehidratasyonda, perfüz- düşmeye başlar. Kan basıncı, ilk olarak sistemik
yon bulguları ve hidrasyon derecesi ile (örn. ka- damar direncinin artması ile kompanse edilir.

Önyük Kalp debisi


Atım hacmi Kan basıncı (ortalama)
Ardyük x
x x
O2 içeriği
Kontraktilite Kalp hızı Sistemik vasküler direnç
O2 dağılımı 583
Hipotansiyon kardiovasküler dekompansasyo- aksiller, brakiyal, radiyal, femoral, dorsalis pedis
nun geç ve genellikle ani gelişen bir bulgusudur. ve posterior tibial nabızlar palpe edilebilir. Sant-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Bu nedenle, hafif hipotansiyon acilen tedavi ral ve periferal nabızlar arasındaki uyumsuzluk,
edilmelidir. Çünkü hipotansiyon dekompansas- çocuğun ısısının düşük olmasından kaynakla-
yon bulgusu olup, kardiyak arrest aniden geli- nan vazokonstriksiyon nedeni ile olabileceği gibi
şebilir. azalmış kalp debisinin erken bulgusu da olabilir.
Normal kan basıncı çocuklarda yaşa göre değiş- Kompanse şokta, santral nabazanlar ile karşılaş-
kenlik gösterir. tırıldığında periferal nabazanlar daha zayıf iken,
dekompanse şokta sentral nabazanlarda zayıftır.
Ortalama sistolik kan basıncı 1-10 yaş arası (%50)=
90 mmHg + (2 x yaş)’dır. Nabızların palpe edilmesi, normal atım hacmi ve
nabız basıncı (sistolik ile diyastolik basınç farkı)
Hipotansiyon için sınırlar:
ile ilişkilidir. Kalp debisi, atım hacminin azalması
Yenidoğan döneminde (0-28 gün) 60 mmHg altı sonucu azalmış ise (düşük kalp debili şok) siste-
Yaş 70 mmHg altı mik damar direnci artar, nabız basıncı azalır.
1-10 yaş arası 70+(2 x yaş) altı Sonuç olarak distal nabızlar zayıf hissedilir, kalp
10 yaş üzeri 90 mmHg altı debisi düşmeye devam ederse nabızları hisset-
mek olanaksızlaşır. Buna karşın, septik şokun
erken döneminde, tipik olarak yüksek kalp de-
Çoklı organ travması olan bir çocukta hipotan-
bisi durumu mevcut olup, normal veya artmış
siyon varlığı total kan volümünün % 20 veya atım hacmi ile beraber nabız basıncı genişlemiş-
üzerindeki kayıplarda görülmektedir. Bu neden- tir. Santral nabızlar alınamıyorsa çok hızlı mü-
le acil volüm replasmanı veya kan transfüzyonu dahale gerekir.
gerekmektedir. Travmalı çocuklarda, hipotan-
siyon, tansiyon pnömotoraks veya perikardiyal Deri: Deri perfüzyonunun azalması şokun er-
tamponand veya nörolojik zedelenme sonucu ken bulgusudur. Çocuğun perfüzyonu iyi ve or-
(spinal kord zedelenmesi veya yaygın beyin veya tam ısısı normal ise, çocuğun el ve ayakları ılık ve
beyin sapı zedelenmeleri) gelişebilir, nörolojik kuru, el ayası ve distal falankslar pembedir. Kalp
zedelenmenin neden olduğu hipotansiyonun debisi azaldığı zaman, deri soğukluğu periferal
nedeni de periferal damar tonüsü kontrol eden olarak başlar (ayaklarda ve ellerde) ve proksimale
sempatik sinir sisteminin kaybıdır. (gövdeye doğru) doğru yayılır. Uzamış kapiller geri
dolum zamanı (2 sn’den uzun olması) şokun bir
Sistemik Perfüzyon: Sinüs taşikardisi dolaşım bulgusudur, yüksek ısıda ve ortam soğuk ise uza-
kollapsının özgül olmayan bir bulgusu olduğu yabilir.
ve hipotansiyon da şokun geç bulgusu olduğu
Kapiller geri dolum zamanı için arteriolar ka-
için kompanse erken şokun tanınması için kan
piller dolumu değerlendirilir ve bu işlem için
akımı ve sistemik damar direncinin indirekt bul-
gularını tanımak gerekir. Bunun için en iyi gös- ekstremite hafifçe kalp hizasına kaldırılır. Tek
tergeler periferal nabızların dolgunluğu ve var- başına kapiller geri dolum zamanının değerlen-
lığı ve son organ perfüzyonu ve fonksiyonudur. dirilmesi özgül ve değerli değildir, diğer şok bul-
guları ile beraber olması anlamlıdır.

Alacalı, soğuk deri, kapiller geri dolum zamanı-


Nabızların Değerlendirilmesi
nın uzaması ve periferal siyanozun olması deri
Obez çocuklarda veya çevre ısısı soğuk olduğunda perfüzyonunun bozuk olduğu anlamına gelir.
nabızların palpasyonu zor olmasına rağmen, sağ- Akrosiyanoz, yenidoğanlarda veya polisitemik
584 lıklı süt çocuğu ve daha büyük çocuklarda karotis, çocuklarda normal olarak kabul edilebilir. Cid-
Konu 13

di vasokonstrüksiyon, yenidoğanlarda ve soluk bu bulguları ilk fark eden kişilerdir, bebeklerinin


çocuklarda gri veya kül rengine neden olabilir. iyi görünmediğini söylemeleri önemlidir.

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


Beyin: Beyin perfüzyonunun azalmasının kli- Daha kötü perfüzyon bozukluğu bilinç düzeyin-
nik bulguları iskeminin süresi ve şiddetine göre de daha fazla değişiklik yapar. Çocuklarda nö-
ortaya çıkar. İskemik zedelenme hızlı gelişmişse rolojik durumu değerlendirmede USAY skalası
bilinç kaybı olmadan önce çıkan nörolojik bul- kullanılır.
gular azdır. Bu hastalarda kas tonusunun kaybı,
Bilincin giderek azalması ile birlikte derin ten-
jeneralize konvulziyon ve pupil dilatasyonu de- don reflekslerinde de azalma gözlenir. Pupilleri
ğerlendirilmelidir. miyotik fakat reaktiftir, solunum şeklinde deği-
İskemik zedelenmenin başlangıcı çok tedrici şik olabilir. Serebral hipoperfüzyon devam eder-
se veya hipoksemi (PaO = 30 mmHg altında)
ise, nörolojik semptomlar tipik olarak çok sinsi
ağır ise hipotoni ve aralıklı fleksör veya ekstensör
olur. Konfüzyon, irritabilite ve letarji ile beraber
postür, meydana gelir.
bilinç de değişir. Süt çocukları 2 aylıktan sonra
normalde ailelerin yüzlerine odaklanabilir. Aile-
yi tanımama veya göz teması yapamamaları se-
}
Nörolojik durumun iyi
U Uyanıklık
rebral fonksiyon bozukluğunun veya kortikal hi- (U) veya göreceli iyi (S)
S Sese yanıt verme olduğu anlamına gelir
poperfüzyonun erken ve önemli bir bulgusudur.

}
Nörolojik durumun kötü
Daha önce normal sağlıklı çocuklarda ağrılı uya- A Ağrılı uyarana yanıt (A) veya çok kötü (Y) ol-
Y Yanıtsızlık duğu anlamına gelir
rana cevapta azalma önemli bir bulgudur. Aileler

Tablo 2. Çeşitli şok tiplerindeki hemodinamik değişiklikler


Klinik bulgular Hipovolemik şok Distribütif (septik) şok Kardiyojenik şok
Solunum hızı -
Solunum efforu Normal Normal ve ya
Normal (Pnömoni ve Anormal: Raller veya
Solunum sesleri Normal
ARDS’de krepitan raller) hırıltı
Kalp hızı -
Erken-sıçrayıcı
Nabız derinliği Zayıf Zayıf
Geç-zayıf
Nabız basıncı Daralmış Geniş Daralmış
Pembe, distal alanlar Pembe, şokun erken
Deri perfüzyonu: Gri veya mavu, soğuk
soğuk, kapiller geri döneminde ılık, kapiller
Renk, ısı, kapiller kapiller geri dolum
dolum zamanı normal geri dolum zamanı
geri dolum zamanı zamanı uzun
veya uzun normal veya uzun
Letarjik veya konfüze
Ciddi hipovolemi olma-
Bilinç düzeyi ajite Laterjiden komaya kadar
dıkça normal
Geç dönemde koma
İdrar çıkışı Azalmış Azalmış Belirgin azalmış
Kardiyovasküler faktörler
Atım hacmi Düşük Normal veya artmış Belirgin azalmış
Önyük Düşük Düşük Sıklıkla yüksek
Ardyük (SVR) Yüksek Düşük Yüksek
Asidoz Hafif veya orta derece Hafif veya belirgin Orta veya belirgin 585
Böbrekler: İdrar çıkışı direkt olarak glomerüler ve gerekirse entübasyon, yabancı cisim çıkarma
filtrasyon hızı ve renal kan akımı ile orantılıdır. manevraları ve iğne krikotirotomi yapılmalıdır.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

İdrar çıkışı, böbrek fonksiyonu için iyi bir gös-


terge olsa da, hastanın ilk renal perfüzyon bul- Solunum (B)
gularını değerlendirirken yararlı olmaz, aileler Solunum sayısı ile birlikte inspiratuvar solunum
son idrar çıkışını hatırlayamadıkları için, sonda sesleri, solunum işi, tidal volüm yeterliliği ve gö-
takıldıktan sonra gelen ilk idrar eski olabilece- ğüs ekspansiyonu değerlendirilmeli
ğinden yol göstermez. Çocuklarda normal idrar
çıkışı 1-2 cc/kg/saat’tir. Altta böbrek hastalığı ol- Dolaşım (C)
mayan çocuklarda <1 cc/kg/saat veya adolesanda
<30 cc/saat idrar çıkışı sıklıkla renal perfüzyonun Kalp hızı, periferal ve santral nabızların varlığı
azalması veya hipovoleminin göstergesidir. Kate- ve dolgunluğu, kapiller geri dolum zamanı, son
ter yerleştirilmesinden sonra gelen idrar miktarı- organ yetmezliği bulguları ve deri perfüzyonu
nın takibi daha önemlidir. Tablo 2’de çeşitli şok değerlendirilmelidir.
tiplerindeki hemodinamik değişiklikler görül-
Tedavi Öncesi: Hızlı kardiyopulmoner değer-
mektedir.
lendirmede öncelikle çocuğun fizyolojik duru-
munu değerlendirilmelidir.
Hızlı Kardiyopulmoner Değerlendirme • Hasta stabil mi?
Ciddi hastalık veya ciddi travması olan çocuk- • Solunum sıkıntısı var mı?
larda mutlak olarak hızlı kardiyopulmoner de- • Solunum yetmezliği var mı?
ğerlendirme ve tedavi yapılmalıdır. Değerlendir-
• Şok var mı? Varsa kompanse veya dekom-
me çocuklarda ileri yaşam desteği programının
önerisi doğrultusunda olmalı ve solunum ve panse olup olmadığı ve kardiyopulmoner
dolaşım yetmezliği ve bunların organlar üzerine yetmezlikte mi? olduğu değerlendirilmelidir.
etkileri çabucak tanımlanmalı ve uygun tedavi
Klinik bulgular ile ayırt edilemiyor, ama solu-
planı yapılmalıdır. Laboratvuar testler durumun
num veya dolaşım yetmezliğinden şüpheleni-
ne kadar bozuk olduğu konusunda yardımcı
liyorsa başka değerlendirmeler yapılmalıdır.
olacaktır, ama ilk değerlendirmede şart değildir.
Laboratuvar testlerine bakılabilir, örn. nabız ok-
Her klinisyen, çocuklardaki solunum yetmezliği simetre, arteriyel kan gazı ve akciğer filmi gibi.
ve şoku bilmeli ve hızlı kardiyopulmoner değer- Çocuğun yetersiz ventilasyonu, oksijenizasyonu
lendirme yapmalıdır. Tüm değerlendirme 30 sa- ve perfüzyon bozukluğu devam ediyorsa düzele-
niyeden uzun olmamalıdır. ne kadar tedaviye devam edilmelidir.

Hızlı kardiyopulmoner değerlendirmede temel Solunum yetmezliği ve kompanse şok tablosu


kural ABC olmalı ve buna ek olarak bilinç duru- olan çocuğa etkili bir tedaviyi sağlamadaki temel
mu değerlendirilmelidir. olaylardan biri korku ve anksiyeteyi en aza in-
dirgemek ve oksijen ihtiyacını karşılamaktır. O
nedenle mümkün olduğunca hemen oksijen ve-
Tedavi rilmelidir. Süt çocuklarında baş nötral pozisyona
getirilmeli, daha büyük çocuklarda havayolunu
Temel kural hiçbir zaman değişmez, önce ABC
en uygun hale getirme ve solunum işini en aza
uygulanır.
indirgemek için en fazla rahat edeceği pozisyo-
Havayolu (A) Açık mı? Kontrol edilmeli gerek- na alınmalıdır. Hastanın durumu bozulur veya
liyse uygun pozisyon verilmeli, ağız aspire edil- invazif müdahale gerekirse, oral beslenmemeli,
meli, gerekirse balon-maske ile ventile edilmeli vücut ısısı normal tutulmalıdır.
586
Konu 13

Çocukluk yaş grubunda, şokun tedavisinde ba- • Unutulmamalıdır ki bu endikasyonlara


şarılı olmada ana prensip erken tanıma ve tedavi karar verilirken hastanın klinik durumu

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


etmektir. Bu sırada oksijen dağılımını yükselt- gözönünde tutulmalıdır.
mek ve oksijen tüketimini en aza indirmek ana
• Şoktaki hastaya yeterli oksijen nasıl ka-
amaç olmalıdır.
nül, maske, balon-maske ventilasyon ve
mekanik ventilasyon ile sağlanabilir. Şok-
taki hastada amaç, oksijen saturasyonu %
Arteriyel Oksijen İçeriği 99-100’lerde tutmak olmalı. Mekanik ven-
Bu formülden de anlaşılacağı gibi arteriyel ok- tilatör bağlanmışsa hastanın mutlaka her
sijen içeriğini, hemoglobin ve satürasyon etkile- iki hemitoraksının eşit olarak kalkıp-kalk-
mektedir. Bu nedenle bunları optimize edilerek madığına, bilateral solunum seslerinin eşit
istediğimiz arteryel oksijen içeriği sağlanır. olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Kardiyak Outputu Optimize Etme: Sıvı Resüsitasyonu: Ventriküler önyük optimi-


ze etmek ve vasküler aralıkla ilişkili intravasküler
KO: Kalp hızı x stroke volümdür. volümü doldurmak şokun temel amacıdır. Sıvı
replasmanına başlıyabilmemiz için bir vasküler
Yeterli kardiyak preload, maksimal kasılma ve yolumuz olmalıdır.
ideal ard yük sağlanmalıdır.
Damar yolu için ilk seçenek periferal damar yo-
Oksijen Tüketiminin Kontrolü: Ağrıyı ve ateşi ludur. Bu yolla hem sıvı, hem de ilaç tedavisi
tedavi et, soğuk stresi önle, stres faktörlerini en yapılabilmektedir. Mümkün olduğu kadar bü-
aza indir. yük kateter takılmalıdır. Periferal damaryolu el,
kol, bacak ve ayaktaki venlerden takılabilir. Şok
Havayolu ve Ventilasyon: Çocuğun hava yolu
ve kardiyopulmoner yetmezlik sırasında küçük
kontrolü mutlak sağlanmalı. Süt çocuğunda
damarlardan kateter takmak çok zordur, bunun
koklama pozisyonu sağlanırken, daha büyük ço-
nedeni vazokonstrüksiyondur. Büyük periferal
cuklarda travma şüphesi yoksa baş geri ve çene
venler; mediyan kubital ven ve uzun safen ven-
ileri manevrası uygulanır, travma öyküsü olan-
lerden rahatlıkla damar yolu açılabilir. Baştaki
larda ise çene maınevrası yapılır. Hastaya uygun
venler resüsitasyon sırasında çok daha az tercih
pozisyon verildikten sonra solunum kontrol edi-
edilir.
lir, ağzı aspire edilir, gerekirse hasta entübe edi-
lir. Şokda hastanın klinik durumuna göre elektif Eğer periferal damar yolu açılamıyorsa ikinci
entübasyon yapılabilir. seçenek intraosseöz (IO) yol olmalıdır. Bu yol
ilaç ve sıvıların verilmesi için güvenilir bir yol-
Hangi durumlarda hasta entübe edilebilir:
dur ve girişim kolaydır. IO yol 30-60 sn içeri-
• Ventilasyonu kontrol eden santral sinir sis- sinde açılabilir. IO girişim için kemik iliği iğ-
temi yetersiz ise (Koma, KİBAS) nesi kullanılmalıdır. Giriş yeri anterior tibia’dır.
• Gerçek veya potansiyel olarak havayolu Alternatif olarak distal femur, medial malleolus
obstrüksiyonu varsa, ciddi fasiyal travması ve anterior spina iliaka’dan takılabilir. IO yol
olanlarda ve yanıkta) preterm bebekten erişkine kadar uygulanabilir.
Daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde, IO yol
• Havayolu reflekslerinin kaybı varlığında
distal tibia, anterior-superior iliaka, distal radius
• Kısa zaman içerisinde klinik durumun bo- ve distal ulnaya da koyulabilir. Hastane dışında,
zulması beklenen ve solunum işi çok artmış IO kanül koyma zor olsa da periferal damar yolu
olanlarda (sepsis ve pulmoner ödem) açılamıyorsa mutlaka IO yol düşünülmelidir.
• Mekanik ventilasyon ve/veya PEEP ihtiyacı Resüsitasyonda kullanılacak ilaçlar, sıvılar ve
olanlar kan ürünleri IO yol ile rahatlıkla verilebilir. Aynı 587
zamanda katekolaminler de infüzyon şeklinde vücut suyuna katkıda bulunur ve bu nedenle
verilebilir. IO yoldan verilecek ilaçlar, 5-10 cc intravasküler volümü arttırmaz ve aynı zaman-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

normal SF içerisinde verilmelidir. Aynı zamanda da hücre ödemine neden olabilir. Hipoglisemi
IO yoldan tetkik için de kan alınabilir. kanıtlanana kadar, resusitasyonda glukoz içeren
sıvılardan kaçınılmalıdır. Çünkü hiperglisemi,
IO yol kullanımı sonucu %1 veya daha az sık- kardiyopulmoner resüsitasyonda kötü nörolojik
lıkla komplikasyon bildirilmiştir. Bu komplikas- klinik seyri gösterir.
yonlar; tibia kırığı, alt ekstremite kompartman
sendromu veya ilaçların ekstravazasyonu ve os- Kristaloid boluslar 20 cc/kg olup yaklaşık 5-20
teomiyelittir. IO yol kesinlikle kırık kemiğe uy- dakika içerisinde verilir. Eğer çoklu doz gerekir-
gulanmamalıdır. se genellikle kolloidlerle kombine edilmelidir.
Kristaloid-kolloid oranı 2:1 veya 3:1 olmalı.
Kemik iliğine girdiğinizde direnç aniden azaldı Kan ve kan ürünleri, kan kayıplarını yerine koy-
ise, iğne sabit bir şekilde desteksiz durabiliyor- mak veya koagülasyonu düzeltmek için kullanı-
sa, kemik iliği aspire edilebiliyorsa, verilen sıvı lır. Normalde travmalı hastalarda kanamaya se-
rahatça gidiyorsa ve dokuda şişme olmuyorsa konder gelişen şokta 2 veya 3. bolus kristaloide
işlem doğru yapılmıştır. yanıt vermezse kan verilir. Eritrosit genelde 10
IO yol uygulayamazsanız, bu sefer alternatif ola- cc/kg’dan bolus tarzında verilir. Başlangıçta veri-
rak santral venöz kateterler uygulanır. Santral lecek kristaloid kolloidle kombine edilebilir. Bu
venöz kateterizasyon ile sıvı ve ilaçlar çok daha durumda kristaloid-kolloid oranı 3:1 veya 4:1
hızlı olarak verilir ve en uygun tedavi sağlanır. olmalıdır. Mümkünse hastaya uygun kan grubu
Kateter uzunluğunun süt çocuğunda 5 cm, daha ile kan transfüzyonu yapılmalı, ama çok acil du-
büyük çocuklarda 8 cm ve yetişkinde 12 cm ol- rumlarda O Rh (-) kan verilebilir.
ması uygundur. Santral venöz kateter subklav- Volum resusitasyonu yapıldıktan sonra hastanın
yen, internal juguler ve femoral vene uygulanır. cevabı tekrar değerlendirilir. Volüm resusitasyo-
En risksiz olanı femoral vene olan uygulamadır. nuna pozitif cevap vermesi olarak hipotansiyo-
Santral venöz kateterlerin komplikasyonları; nun düzelmesi, ekstremitenin ısısı düzelmesi,
lokal veya sistemik enfeksiyon, koma, arteriyel periferal nabazanlarının iyi alınması, çocuğun
rüptür, tromboz, flebit, pulmoner tromboem- renginin düzelmesi ve kapiller dolum zamanının
boli, pnömotoraks, hidrotoraks, hemotoraks, azalması olarak kabul edilir. Bununla beraber
şilotoraks, kardiyak tamponad, aritmi ve hava çocuğun idrar çıkışı artabilir ve şuur durumu
embolisidir. Bu komplikasyonların sıklığı, giriş düzelebilir. Eğer şokdaki çocuğun şuuru düzel-
yeri, klinisyenin tecrübesi ve hastanın klinik du- miyor veya hatta bozuluyorsa nörolojik kompli-
rumuna bağlıdır. Pnömotoraks, hemotoraks ve kasyon düşünülmelidir.
şilotoraks subklavyen ve internal juguler katete-
Yoğun Bakım ünitelerinde yeterli ve kontrollü
rizasyon sonrası gelişir.
volüm resüsitasyonu için santral venöz basınç
Eğer periferal ven, santral ven ve intraosseous (CVP) veya pulmoner arteriyel veya oklüzyon
kanülasyon yapılamazsa o zaman periferal venöz basıncı ölçülebilir. Böylece optimal volümü
cut-down açılır. sağlamak için basınç bir gösterge olur. Özellikle
pulmoner arteryel ve oklüzyon basıncı ölçmek
Volüm resüsitasyonu sırasında seçilecek olan daha doğrudur. Ama bunu her klinikte yerleş-
sıvıyı belirlemede hastanın klinik durumu ön tirmek kolay değildir. Bununla beraber kateteri
planda olmalı. Genelde, izotonik kristaloidler oldukça pahalıdır. CVP veya pulmoner arteriyel
(normal serum fizyolojik (SF) veya Ringer lak- ve oklüzyon basıncı takibi yapılarak pulmoner
tat) veya kolloidler (protein içeren sıvılar örne- ödemi erken dönemde tanımlayabiliyoruz. Vo-
ğin albumin) veya kan seçilmelidir. Hipotonik lüm resusitasyonu sırasında özellikle kristaloid
588 sıvılarda kaçınılmalı, hipotonik sıvılar total kullanıldığında veya kapiller geçirgenlik arttığı
Konu 13

durumlarda sistemik ve pulmoner ödem zaman çekmek suretiyle, daha az miktarlarla hemodi-
gelişebilir. namik stabiliteyi sağlayabilmektedirler. Teorik

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


olarak bunun sonucunda resusitasyon sonrası
Eğer çocuğun sistemik perfüzyonu yalnızca sıvı
yüklenme olasılığı daha düşük olacaktır. Verilen
tedavisi ile yeterli iyileşme sağlanamıyorsa, esas
kolloid hacmi, kardiyak output, ortalama arte-
faktörü tanımlanmalı ve tedavi edilmelidir. Bu
riyel basınç (MAP) ve perfüzyon cevabı olarak
faktörler Tansiyon pnömotoraks, perikardiyal
tamponad, sepsis veya asid-baz veya elektrolit oranlandığında ringer laktatdan daha üstün ol-
bozukluklarıdır. Bununla beraber, miyokardiyal makla birlikte varılan son nokta ringer laktatdan
fonksiyon bozukluklarında inotroplar ve vazodi- farklı değildir. Kolloid kullanımı ile ilgili çekin-
latörlerle desteklemek gerekebilir. celer şunlardır:

Kristaloidler: “Şoktaki bir hastaya ne zaman, Hidrostatik basınç artışı ile pulmoner ödem
ne kadar ve hangi sıvı verilmelidir?” Her ne ka- eğilimi artar. Akciğerlerde mikrovasküler per-
dar klinik ve deneysel çalışmalar ile morbidite meabilite bozukluğu varsa, endotelden kolloid
ve mortalite oranları zaman içerisinde azaldıysa kaçışı olacağı için interstisyumda onkotik basınç
da, bu sorunun cevabı henüz tam olarak bulu- yükselir ve daha fazla sıvı pulmoner interstisyum
namamıştır. Shires, 1960’larda hayvan deneyleri ve alveollerde birikerek, mekanik ventilasyon ih-
ile hipovolemik şokta kristalloid kullanımının tiyacı daha uzun sürer.
etkinliğini açıkça göstermiştir. Kontrollü hayvan
Kristalloidlerin kolloidlere üstünlüğü meta-ana-
deneyleri ve klinik çalışmalar ile intravasküler
lizler ile de ortaya konmuştur. Kristalloidlerin
volümün normalizasyonu sonrası resusitasyona
devam edilerek üçüncü boşluk da dolduruldu- kolloidlere göre 3 kat daha fazla kullanılması
ğunda, ölüm oranlarının % 80’den % 30’lara gerekse de, pulmoner kompliyans veya resusi-
düştüğü kanıtlanmıştır. Kristaloidler ekstraselü- tasyon sonrası ıslak akciğer oluşması açısından
ler alana hızlı şekilde geçtiğinden, yeterli resusi- ölçülebilir bir fark olmadığı gözlenmiştir. Kol-
tasyon için kaybedilenden daha büyük hacimde loidler daha pahalıdır, serum iyonize kalsiyum
sıvı replasmanı gerekmektedir. fraksiyonunu düşürebilir, dolaşan immün glo-
bulinlere ve tetanoz toksoidine karşı immün
Kanıtlanamamış olmasına rağmen, fazla kris- reaksiyonu ve endojen albumin yapımını azal-
talloid replasmanı sonrası intravasküler onkotik tabilirler. Daha da önemlisi hemorajik şokta
basıncın düşerek, özellikle de akciğer ödemi baş- kolloidal solüsyonların kullanımı, ekstrasellüler
ta olmak üzere, birçok organ disfonksiyonuna sıvı açığını düzelteceğine daha da kötüleştirir.
yol açabileceği ifade edilmektedir. Bu olasılık
Kolloidal solüsyonlarla resusitasyon sonrası hem
çalışan bir lenfatik sistem varlığında düşük gö-
resusitasyon fazı uzamakta, hem de resusitasyon
rünmektedir.
sonrası diürez gecikmektedir.
Yine de bu şüphe birçok klinik ve deneysel araş- Dekstran 40 ve 70 kD solüsyonları plazma ge-
tırmaya ilham kaynağı olmuştur. Hemorajik nişletici olarak kullanılmaktadır. Yarı ömrü
şokun kristalloidlerle resüsitasyonu sonrası pul- “hetastarch”tan daha azdır. Dengeli tuz solüs-
moner ödem gelişebilmesi için pulmoner arter yonları ile karşılaştırıldığında; mortalite ve or-
basıncının uzun süre yüksek kalması gerekmek- gan disfonksiyonu oranında değişiklik saptan-
tedir. İntravasküler koloidal onkotik basıncın mamakla birlikte immünglobulin baskılanması,
tek başına düşük olmasının pulmoner ödeme anafilaksi ve koagülopatiye daha sık yol açtıkları
yol açmadığı gösterilmiştir.
görülmüştür.
Kolloidler: Kolloidal sıvıların intravasküler Asit, plevral efüzyon, yanık ve diğer yumuşak
alanda daha uzun kalmaya eğilimleri vardır. doku hasarlarında ve yüksek protein ve albumin
Kolloidler intravasküler onkotik basıncı arttıra- kaybıyla, albumin sentezinin azaldığı durumlar-
rak interstisyel alandan damar içine doğru sıvı da albumin kullanımı uygun olabilir, bunların 589
dışında kolloidal solüsyon olarak albumin kulla- ler direnç de azalarak diürezis artar. Yan etkileri
nımının endikasyonu yoktur. hipotansiyon ve başağrısıdır. Hipotansiyon, hi-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

povolemik hastalarda daha belirgindir. Volüm


Kan ve eritrosit süspansiyonları: O taşıma
kapasitesini arttıracak daha iyi başka bir madde replasmanı ile veya ilaç kesilmesiyle düzelir.
yoktur. Onkotik basıncı da arttırır. Albumin ve
diğer büyük moleküllerin interstisyuma kaçışı- Asid-Baz ve elektrolit bozuklukları: Hipoksi,
na neden olabilecek derecede düşük refleksiyon metabolik asidoz ve elektrolit bozuklukları mi-
katsayılarında bile onkotik etki sağlayabilmesi yokardiyal fonksiyonları deprese eder, bu neden-
eritrositi diğer onkotik etkenlerden daha farklı le bu faktörler düzeltilmesi zorunludur. Hipoksi
ve üstün kılmaktadır. ve kan gazı ile gösterilen metabolik asidoz, ok-
sijenizasyon ve ventilasyonun desteklenmesi ve
Taze Donmuş Plazma (TDP): Koagülopatisi sistemik perfüzyonun yeterli duruma getirilmesi
olan, aktif kanaması olan, kanama riski bulunan, ile tedavi edilir.
kumadin veya benzeri antikoagülan kullanan ve
acil cerrahi gerektiren hastalarda tercih edilmeli- Sodyum bikarbonat, eğer asidoz ciddi ise veya
dir. Yalnızca intravasküler hacmi doldurmak için volüm tedavisi ile düzelmiyorsa verilebilir.
kullanılmamalıdır.
Metabolik asidozu düzeltmek için sodyum bi-
Hipertonik Salin: Savaş ve doğal afet gibi im- karbonat verilecekse;
kanların kısıtlı, transport mesafelerinin uzun
1 mEq/kg’dan ya da hesaplanarak baz açığı x
olduğu durumlarda, az miktarda kullanılarak
0.33 x kg ile verilir.
travma hastasının vital parametrelerini sabit
tutabilecek solüsyonların geliştirilmesine çalı-
Tromethamine ve organik asid tuzları (laktat
şılmaktadır. Son yıllarda hipertonik salin (HS)
içeren Ringer laktatlı solüsyonlar) kullanılabilir.
bu amaç için sıkça araştırılmaktadır. Klinik ve
deneysel çalışmalar az miktarda hipertonik sali- Süt çocukluğu döneminde yüksek glikoz ihtiya-
nin başlangıç resüsitasyonu için etkili olduğunu cı ve glikojen depolarının az olması nedeniyle,
göstermektedir. Ancak bu hastaların elektrolitle- bu dönemde hipoglisemi gelişme riski yüksek
rinin hiperozmolar koma açısından yakın taki- olacaktır. Ampirik olarak glikoz tedavisi öne-
bi gerekmektedir. Erken dönemde kan basıncı rilmez, çünkü hiperglisemiye sekonder olarak
yükselmesine rağmen yaşam üzerine etkileri he- osmolarite yükselebilir. Bu nedenle hipoglisemi
nüz tam olarak ortaya konulamamıştır. HS, 250 gösterilmelidir.
mL %7.5 NaCl (2400 mOsm/L) ile daha efektif
resüsitasyon ve sağkalım artışı bildiren yayınlar Hipokalsemi miyokardiyal fonksiyonları bozar
ve aritmiye neden olabilir. Bu nedenle hem to-
vardır. HS’nin özellikle beyin travmalarında et-
tal, hem de ionize kalsiyum bakılmalı ve gerekir-
kili olduğu bildirilmektedir. Avusturya’da son
se tedavi edilmelidir. Serum ionize Ca (iCa) sep-
10 yıldır rutin olarak hipertonikhiperonkotik
sisde ve kan ürünleri verilenlerde sıklıkla düşük
solüsyon (HHS) kullanılmaktadır. HHS yak-
olarak saptanır. Aynı zamanda pH yükseldiği
laşık 18.500 ile 37.000 hastada kullanılmış ve
zaman da iCa düşer. Kalsiyum kardiyopulmoner
5-10/100.000 arasında yan etki bildirilmiştir.
resusitasyon sırasında rutin önerilmez. Çünkü
HS direkt etki ile arteriyoler düz kas gevşeme-
hipoksik miyokardiyal hücrelerden salınan kal-
sine ve vazodilatasyona da yol açar. Volüm artı-
siyum sonucu hiperkalsemi gelişebilir.
şına sekonder olarak da vazokonstrüksiyon er-
ken dönemde azalır. Kapiller endotel şişmesinin Vazoaktif inotropik ilaç tedavisi: Eğer yeterli
azalması ve hemodilüsyon sonucu mikrovaskü- oksijenizasyon, ventilasyon, kalp hızı ve int-
590
Konu 13

ravasküler volüme rağmen şok tablosu devam Tablo 3. Adrenerjik reseptör aktivasyonunun
ediyorsa vazoaktif ilaç tedavisi endikasyonu var- klinik etkileri

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


dır. İnotropik ajanlar, hipovolemik şokta yeterli Dopaminerjik reseptör aktivasyonu
volümün replasmanını sağlamadıkça yararlı ol- Serebrovasküler yatakta dilatasyon
maz. Bu ilaçlar, kardiyojenik şok ve distrübitif Koronerde dilatasyon
şok veya miyokardiyal fonksiyonlarda bozukluk Mesenterik dilatasyon
yapan herhangi bir durumda oldukça yararlı Renal dilatasyon
olabilirler. Birçok inotropik ilacın kronotropik
β1 reseptör aktivasyonu
etkisi mevcuttur, bu ilaçlar kalp hızını optimize
Kalp hızı artar
etmede yararlıdır. Bu ilaçların etkileri ve yan et-
kileri iyi bilinmelidir. Kardiyak kontraktilite artar
Atrioventriküler ileti hızı artar.
Şok tedavisinde, vazoaktif ilaç tedavisinin amacı β2 reseptör aktivasyonu
Periferal vazodilatasyon
• Kalp hızını arttırma
Bronkodilatasyon
• Kardiyak outputu arttırma Alfa reseptör aktivasyonu
• Kalp kasılabilirliğinin artması Arter ve vende konstruksiyon

• Kardiyak outputu redistrübitize etmek


• Vasküler direnci manuple etmek.
Sempatomimetik ilaçlar alkali pH’da inaktive
olurlar. Bu nedenle sodyum bikarbonatla birlik-
Bu ilaçlar, kan basıncında iyileşme olsun yada te uygulanmalıdır. Herhangi bir sempatomime-
olmasın, kan akımını tekrar sağlamak etmek tik ilacın ekstravazasyonu kimyasal yanığa yol
veya arttırarak, sistemik perfüzyonu veya organ açar, bu da doku nekrozu ve doku harabiyeti ile
fonksiyonlarını iyileştirir. Yinede ağır hipotan- sonuçlanır. Eğer ekstavazasyon olursa, hemen o
siyon önemli ise, kan basıncını düzeltmek için bölgeye fentolamin injekte edilerek doku hara-
ilaçlar titre edilmelidir. biyetinin en aza indirgenmelidir.
Vazoaktif ilaçların yarı ömrü çok kısa olduğu Dopamin: Çok geniş etkiye sahip bir vazoaktif
için bu ilaçlar devamlı IV veya IO infüzyon ilaçtır. Bu etkiler alfa ve beta adrenerjik olup,
olarak verilir. Bu ilaçlar mutlaka seyretilmelidir. aynı zamanda dopaminerjik etkiside mevcuttur.
Bütün vazoaktif ilaçlar, minimal yan veya toksik Dopamin, norepinefrin prekürsörü olup, no-
etki ve maksimum terapotik etki için dikkatli nepinefrinin salınımına neden olur. Bu da do-
titre edilmelidir. Doğru dozu seçmek, hastanın paminin %50 etkisinden sorumludur. Yinede,
tedaviye verdiği yanıtla değerlendirilir. hasta uzun süreli dopamin alıyorsa, norepinefrin
depoları boşalmış olabilir, bu nedenle dopami-
Sempatomimetik ilaçlar, selektif olarak adrener- nin etkileri daha çok dopaminerjik olur.
jik reseptörleri stimüle ederler. Bu reseptörlerin
stimülasyonu ile koroner arterler, mezenterik Teorik olarak, düşük doz (ortalama 1-5 µg/kg/
arter veya renal kan akımı stimüle olur, bunun dak) dopamin, dopaminerjik reseptörleri ak-
sonucu kalp hızı artar ve ventrikül kontraktili- tive ederek, renal, mezenterik ve koroner arter
tesi artar. perfüzyonunu iyileştirir ve bunun sonucu idrar
çıkışı ve kardiyak outputu artar. Dopamin, renal
Bunlarda sistemik vasküler direnci arttırır. ve karaciğer transplantasyonu olan çocuklarda
Genel olarak bu ilaçların etkileri (Tablo 3). ideal ilaçtır.

591
Ortalama doz (2-10 µgr/kg/dak), dopaminerjik Epinefrin: Epinefrin, bir endojen hormon olup,
etki devam eder, buna ilave beta adrenerjik etki strese cevap olarak adrenal medulladan salınır.
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

başlar. Bu dozlarda, idrar çıkışı devam eder ve Epinefrin resusitasyonda, ventilasyon ve oksi-
kalp hızı ve ventriküler kontraktilitesi artar. Do- jenasyona yanıt vermeyen bradiaritmide ve hi-
pamin, direkt olarak pulmoner arter tonusunu potansiyonun tedavisinde kullanılır. Özellikle
etkilemez, fakat dopamin, hipoksiye cevap ola- septik şokta hipotansiyon ile birlikte olan şokun
rak oluşan pulmoner vasküler direnci arttırır ve tedavisinde ideal bir ilaçtır. Epinefrin hem alfa,
pulmoner venöz konstrüksiyona neden olur. hem de beta adrenerjik etkisi olup, bu etkileri
Yüksek dozlarda (8-20 µgr/kg/dak), dopaminer- doz ile ilişkilidir. Alfa adrenerjik etki içerisinde
jik ve beta adrenerjik etkisi azalır ve alfa etki be- periferal vazokonstrüksiyonda olup, bu etki ge-
lirgin olarak baskın hale gelir. nelde doz 0.3 µg/kg/dak üzerinde ortaya çıkar.
Epinefrinin istenmeyen etkileri arasında, taşia-
Dopamin aynı zamanda tiroid stimülan hormon ritmi, miyokardiyal oksijen tüketiminde artma
(TSH) ve prolaktinin salınımını inhibe eder ve ve renal ve mezenterik kan akımında azalmadır.
Tirotropin releasing hormon (TRH)’a TSH ce-
Epinefrin ile ilişkili renal kan akımındaki azalma
vabını azaltır, bunun sonucu tiroid fonksiyonla-
düşük doz dopamin eklenmesi ile azaltılabilir.
rını etkilenir. Dopamin aldesteron sekresyonu-
nu inhibe eder ve insulin sekresyonunu azaltır. Norepinefrin: Endojen katekolamin olup, sem-
Dobutamin: Sadece beta adrenerjik etkisi olup, patik nörotransmitterdir. Bu vazoaktif ajan özel-
ne dopaminerjik ne de alfa adrenerjik etkisi var- likle de septik şokta kullanılır. Norepinefrinin
dır. β adrenerjik etkisi ile kalp hızını ve ventrikül hem alfa, hem de beta etkisi mevcut olup, doz
kontraktilitesini arttırır, fakat β etkisi ile sistemik aralığı 0.05-1 µg/kg/dak’dır. Kalp hızını, stroke
vazodilatasyona neden olur. Dobutamin konjes- volümü ve kan basıncını arttırır. İstenmeyen et-
tif kalp yetmezliği veya kardiyojenik şok ile bera- kileri arasında miyokardiyal oksijen tüketimini
ber sistemik vazokonstrüksiyonu olanlarda tercih arttırmak, mezenterik ve renal akımında azalma-
edilen bir inotropik ajandır. Çünkü dobutamin dır. Yine renal kan akımı üzerine etkisini mini-
kalp hızını ve ventriküler kontraktiliteyi iyileşti- mize etmek için dopamin düşük doz eklenebilir.
rir ve sistemik vasküler rezistansı azaltır. Dobuta-
min aynı zamanda gastrointesti nal mukozal kan Amrinon/Milrinon: Sempatomimetik ilaçlar
akımınıda arttırır, böylece mezenterik perfüzyon değildir ve adrenerjik reseptörleri stimüle et-
bozukluğu olanlarda yararlı olabilir. mezler. Bu ilaçlar fosfodiesteraz inhibitörüdür.
Siklik adenozin monofosfat (cAMP), adrenerjik
2-10 µgr/kg/dak dozu, stroke volüm ve kardiyak reseptörleri stimülasyonunda tetikleyici intra-
outputu iyileştirir. Dobutamin önemli derecede sellüler messengerdir. Fosfodiesteraz bir enzim
vazodilatasyona neden olur, bu nedenle kan ba- olup cAMP’yi yıkar. Böylece fosfodiesterazın
sıncında düşmeye neden olur. Dobutamin kalp inhibisyonu sonucu cAMP aktivitesi uzar ve
hızı üzerinde değişken etkileri olup, direkt ola- aynı zamanda sempatomimetik etkisi de uzar.
rak pulmoner vasküler direnci etkilemez.
Buna ilave, bu ilaçlar intrasellüler kalsiyum kon-
Ciddi kalp yetmezliği olan çocuklarda dobuta- santrasyonunu artırarak ve kalsiyum uptakeini
min, ventriküler kontraktilitede uzun dönemde geciktirerek inotropik etkiye neden olur. Amri-
iyileşmeye neden olabilir. Bu etkisi, miyokardi- non ve milrinon, özellikle ciddi konjestif kalp
yal oksijen kullanımı-tüketim oranındaki iyileş- yetmezliği veya düşük kardiyak outputun teda-
me ile ilişkilidir. Dobutaminin 12 aylıktan kü- visinde yararlıdır.
çük çocuklarda cevabı daha azdır. Dobutamin
aynı zamanda gastrik pH’yı arttırıcı, laktatı azal- Bu ilaçlar yükleme dozunu takiben infüzyon do-
tıcı etkisi mevcuttur. zunda devam edilir. Milrinon daha potent bir
592
Konu 13

ilaçtır. Amrinon ve milrinone vazodilatasyona likasyon özellikle hipovolemik hastalarda daha


neden olurlar, bu nedenle tedavi öncesi mutlaka belirgindir. İnfüzyon azaldığında yada kesildi-

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


intravasküler volüm değerlendirilmelidir ve ge- ğinde düzelir. Uzamış infüzyonlarda siyanid ve
rekirse sıvı replasmanı yapılmalıdır. Bu ilaçların tiosiyanid birikimi görülebilir. Bunlar nitroprus-
yan etkileri arasında trombositopeni, gastroin- sid metabolizma ürünleridir. Bu birikim sadece
testinal fonksiyon bozukluğu, aritmi ve hipo- yüksek doz yada uzun süreli infüzyon değil, aynı
tansiyon gelir. Milrinon’nın komplikasyonları zamanda renal veya hepatik hastalığı olanlarda da
daha azdır. görülebilir. Bu nedenle günaşırı tiosiyanid düzeyi
bakılmalı, toksik dozu >10 mg/dl’dir. Toksitenin
Vazodilatörler: Vazodilatörler sıklıkla şokta, klinik bulguları konfüzyon, hiperrefleksi, güç-
ventriküler afterloadı azaltmak için kullanılır. süzlük, deri döküntüsü, tinnitus, halsizlikdir.
Vazodilatörler aynı zamanda ventriküler komp-
liansı artırabilir. Bu ilaçlar, diastol sonu basınçta Siyanid toksisitesinin bulguları ise ajitasyon,
artış yapmaksızın, ventriküllerin diastol sonu şuur durumunda bozulma, taşipne, inkontinans,
volumunde kabul edilebilir artışlara neden olur. konvülziyon ve kardiyorespiratuvar arrestdir.
Bunun sonucu, diastol sonu basınçta artış ol- Metabolik asidoz siyanid toksisitesinin erken
maksızın stroke volumde artış ile sonuçlanır. bulgusudur. Çünkü siyanid aerobik metabo-
Kardiyak output üzerinde vazodilatörlerin etki- lizmayı inhibe eder. Sodyum nitroprussid aynı
leri değişkendir ve kardiyak preload ve afterload zamanda trombosit fonksiyonlarını inhibe eder.
ve ventriküler komplians üzerinde göreceli bir
etki ortaya çıkar. Kardiyak output da büyük bir Nitrogliserin: Nitrogliserin hem arterioler, hem
iyileşme tipik olarak volum tedavisi ve sağ veya de venöz dilatatör olup, esas etkisi venodilatas-
sol ventriküler diastol sonu basıncı ortalama 10- yondur. Venödilatasyon, venöz dolgunluğu ve
12 mmHg olduğunda sağlanır. ventriküler kompliansı arttırır, ama ventriküler
preloadı azaltır. İntravenöz infüzyon dozu 0.1
Birçok vazodilatör ilaçlar hem arterleri, hem de µgr/kg/dk’dan başlayıp 25 µgr/kg/dak gibi yük-
venleri genişlettiğinden, venöz göllenmeye ve sek doza çıkılabilir.
hipotansiyona neden olabilir. Bu nedenle, tedavi
öncesi ve tedavi sırasında hastanın volüm duru- Vazopressin: Son yıllarda vazopressin oldukça
mu değerlendirilmeli, gerektiğinde volüm geniş- popüler hale gelmiştir. Vazopressinin normal-
leticiler verilmelidir. Eğer devamlı infüzyon sı- de kan basıncı üzerine etkisi çok azdır. Ama
rasında ciddi hipotansiyon gelişmişse, infüzyon hipotansiyon varlığında oldukça kuvvetli vazo-
kesilir ve volüm genişleticiler verilir. Çocukluk konstriktördür. Vazopressin aynı zamanda deri,
çağındaki şokta en sık kullanılan vazodilatörler iskelet kası, pankreas ve tiroid bezinde de potent
amrinon, milrinon, sodyum nitroprussit ve nit- vazokonstriktördür. Mezenterik, koroner ve se-
rogliserindir. rebral dolaşıma daha az vazokonstriktördür. Bu
daha az etkinin nedeni Na-bağımlı vazodilatör
Sodyum Nitroprussit: Sodyum nitroprussit etkisi nedeniyledir. Vazopresinin fizyolojik dozu
düz kas gevşeticisi olup, hem arter hem de venleri 0.01-0.04 Ü/dk iken potent vazokonstriktör et-
dilate eder. İnfüzyon dozu 0.5-8 µgr/kg/dak’dır. kisi için >0.04 Ü/dk olmalıdır.
Arterleri dilate ederek ventrikül ejeksiyonuna
karşı olan impedans azalır, ventrikül komplian-
sı artar ve venöz damarlarda kanın göllenmesine
Sepsik Şok Tedavisi
yol açar. Bu ilaç ışığa duyarlı olup, bu nedenle Hasta daha acil serviste iken başlayan “erken he-
ışık ile temastan sakınılmalıdır. En sık görülen defe yönelik tedavi” yaklaşımı ile ölüm oranları
komplikasyonu hipotansiyon olup, bu komp- belirgin olarak azalmış ve ilk 6 saatlik hedefe 593
yönelik tedavi yaklaşımı ile 28 gün ölüm ora- piller geri dolum zamanı ölçülür. Damar yolu
nıbelirgin olarak azalmıştır. Tedavi yaklaşımının açmak her zaman kolay olmadığı için, şoktaki
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

hızla ve programlı olarak yapılması önem kazan- hastalarda ilk birkaç dakika içinde periferik da-
mıştır. Bu nedenle tedavi programı zamana bö- mar yolu açılamazsa kemik içi yol mutlaka kul-
lünmüştür. Sepsis tedavisinde temel amaç; lanılmalıdır. Eğer damar yolu açılamama olasılı-
“Hasta daha acilde iken doku hipoperfüzyonunu ğı kuvvetli ise periferik damar yolu denenmeden
tanı, sıvı tedavisine başla, hipotansiyon sıvı teda- kemik içi yol kullanılabilir.
visine rağmen devam ediyor ve serum laktat dü-
5-15 dk: Erişkin hastalardaki septik şokta mor-
zeyi 4 mmol/L üzerinde ise yoğun bakım yatışı
talitenin ana nedeni vazomotor paralizidir. Eriş-
için tedaviyi geciktirme” şeklinde özetlenebilir.
kin hasta, miyokard disfonksiyonu sonucu olu-
Tedavinin ilk 6 saati boyunca hedefler aşağıda şan azalmış ejeksiyon fraksiyonunu taşikardi ve
sıralanmıştır. periferik vasküler direnci düşürerek kompanse
eder. Oysa çocuklardaki septik şokta hastaların
• Yaşa göre normal kalp tepe atımının sağlan- büyük bölümü hipovolemiktir. Venöz kapasi-
ması tenin artması, oral alımın azalması, kanamaya
• Yaşa göre normal kan basıncının sağlanması bağlı kaybın olması, terleme, kusma, taşipne ve
kapiller sızıntı volüm eksikliğinin nedenleridir.
• Ortalama arter basınç ile santral venöz ba- Hipovolemiyi düzeltmek ve kalp atım hacmini
sınç arasındaki fark (MAP-CVP), veya or- artırmak için hızlı ve agresif sıvı tedavisi çocuk-
talama arter basınç ile intra-abdominal ba- luk çağı septik şok tedavisinin en önemli nokta-
sınç arasındaki fark (MAP-İAB) yaşa göre larından biridir.
normal sınırlarda olmalıdır (Tablo-2)
Sıvı tedavisinde kristaloidler (% 0.9 NaCl veya
• Santral venöz basınç (CVP): 8-12 mmHg
ringer laktat) veya kolloidler (% 5 insan albü-
(mekanik ventilasyon uygulanıyorsa 12-15
mini) kullanılır. Kristaloidler kolay temin edi-
mmHg)
lebilmesi ve ucuz olması ile en sık tercih edilen
• İdrar çıkışı: ≥ 1 ml/kg/saat sıvılardır. Sıvı tedavisinde 20 ml/kg kristaloid
bolus olarak, gerekirse enjektörle puşe yapmak
• Santral venöz oksijen satürasyonu ≥ %70
suretiyle verilir. Sıvı miktarına klinik bulgular
• Kardiak indeks (CI): 3.3 - 6 L/dk/m2 ara- gözlenerek devam edilir. Kan basıncının art-
sında olmalıdır. ması, kalp tepe atımının azalması, idrar mikta-
rının artması ve bilinç durumunun düzelmesi
0-5 dk: Öncelik herzaman hastanın havayolu,
beklenen tedavi cevabıdır. Bu parametrelerde
solunumu ve dolaşımının değerlendirilmesi ve
düzelme olmaması durumunda ilk 15 dk içinde
gerekiyorsa hastanın yaşamsal bulgularının gü-
20 ml/kg sıvı tedavisi 3 kez tekrarlanabilir. Ço-
ven altına alınmasıdır. Yaşamsal bulguları güven
cukların büyük bölümü agresif sıvı tedavisine iyi
altına alınan her hastaya hiç bir solunum sıkıntı-
cevap verirler (≥ 60 ml/kg) ve agresif sıvı nının
sı olmasa bile mutlaka yüksek konsantrasyonda
2 saniyenin altında olması, periferik ve santral
oksijen tedavisi uygulanmalıdır. Hastalara ok-
nabızların normal palpe edilmesi, bilincin düzel-
sijen tedavisi nazal kanül, nazofaringeal kanül
mesi, idrar çıkışının >1 ml/kg/saat olması, mikst
veya farklı yüz maskeleri ile uygulanabilir.
venöz oksijen satürasyonunun > % 70 olması,
Özellikle belirgin dispnesi olan ya da iç çekme laktat düzeyinin normale dönmesi, santral venöz
şeklinde solunumu olan şoktaki hastalarda, kan basıncın 8-12 mmHg olmasıdır.
gazları normal olsa bile erken mekanik ventilas- Hastanın ScvO2’si > % 70 ve hipotansiyonu dü-
yon düşünülmelidir. Hasta monitörize edilir. zelmesine rağmen soğuk şok tablosu devam edi-
Dolaşımı hızla değerlendirilir. Tansiyonunun yorsa Hgb 10 g/dl olacak şekilde kan transfüzyo-
594
yaşına göre normal olup olmadığına bakılır. Ka- nu yapılarak sıvı ve adrenalin tedavisi titre edilir.
Konu 13

Santral venöz oksijen satürasyonu (ScvO2) < % tilasyon uygulanan hastalarda, tidal volüm 4-6
70 ise tedaviye sıvı ile birlikte vazodilatör (nit- ml/kg tutulmalıdır. PEEP’in biraz daha yük-

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


rovazodilatör, amrinon, milrinon) eklenebilir, sek değerlere çıkmasına izin verilebilir ve pH
levosimendan verilebilir. Soğuk şok bulguları ile 7.25’in üzerinde kalmak koşulu ile Pa CO2’de
birlikte ScvO2 > %70 ve Hb >10 g/dl iken halen 60-80 mmHg’ya kadar yükselmeye izin veri-
hipotansiyon devam ediyorsa sıvı ve adrenalin lebilir (permisif hiperkapni). Hasta 45º açı ile
tedavisi titre edilir. Sıcak şokla birlikte düşük yatırılır. Hafif olgularda noninvaziv ventilasyon
tansiyon varsa ve ScvO2 > % 70 ise noradrenalin denenebilir.
eklenir. Buna rağmen hipotansif ise vazopresin,
terlipresin yada anjiotensin verilebilir. ScvO te-
daviye eklenebilir. Stres Ülseri Profilaksi
Ağır stres ve perfüzyon bozukluğuna bağlı ola-
< % 70 ise düşük doz adrenalin rak gelişen akut gastrit veya peptik ülser gelişe-
bileceğinden H resöptör blokerleri (Simetidine
Septik şokta steroid katekolamin dirençli şok 20-40 mg/kg/gün, Ranitidine 1-2 mg/kg/gün)
varlığında, şüpheli yada kanıtlanmış adrenal yet- veya sukralfat kullanılır.
mezlik varsa kullanılır. Purpura ile birlikte septik
şokta, kronik steroid tedavisi alan çocuklarda,
hipofizer ve adrenal bozukluğu olan hastalarda Sepsisli ve Renal Replasman Tedavileri
şüpheli adrenal yetmezlik düşünülür. Kanıtlan-
Hipoperfüzyon durumlarında uzamış renal ye-
mış adrenal yetmezlik ACTH testi yapılarak
tersizliği önlemek için, renal destek çok önem-
belirlenir. Bazal kortizol düzeyinin < 18 mcg/dl
lidir. Renal replasman tedavileri (RRT) ile bo-
olması ve ACTH testinde 30. ve 60. dakikalarda
zulmuş renal fonksiyonların düzeltilmesi, total
serum kortizol düzeyinin 9 mcg/dl’den az artış
vücut sıvısının kontrolü, sitokinlerin uzaklaş-
olması hidrokortizon kullanımı için endikas-
tırılması, metabolik asidozun düzeltilmesi,
yondur.
malnütrisyonun düzeltilmesi ve katı yükünün
Halen hastanın hipotansiyonu veya dolaşım bo- uzaklaştırılması amaçlanır. Tedaviyi planlarken
zukluğu devam ediyorsa “persistan katekolamin- uygulama zamanlaması, RRT sıklığı ve miktarı,
lere dirençli şok” söz konusudur. Hasta tekrar tedavi süresi gibi birçok noktayı göz önünde bu-
değerlendirilmelidir. Kalp debisinin ölçerek ve lundurmak gerekir. Uygun sıvı tedavisi yapıldığı
kardiak indeksin hesaplanarak 3.3-6 L/dk/m2 halde idrar çıkışı ile sıvı dengesinin sağlanama-
olacak şekilde tedavi planlanır (inotrop, vazop- dığı volüm yükü oluşan hastalarda periton diya-
resör, vazodilatör ve hormon tedavileri eklenerek lizi, diüretik tedavi veya sürekli renal replasman
gerekli doz ayarlamaları yapılır). tedavisi önerilmektedir. Septik şoktaki hastada
tedavinin başlangıcına göre % 10 volüm yükü
olduğunda bu tedaviler başlatılmalıdır.
Sepsis ve Mekanik Ventilasyon
Sepsis ve septik şokta solunum sıkıntısı olan has- Sepsisli Hastada Sedasyon ve Analjezi
talar, total enerji harcamalarının %15-30’unu
solunum işi için harcarlar. Bu oranda büyük Septik şoktaki hastalarda invaziv işlemler sıra-
enerjiyi ve oksijeni tasarruf etmek için ve ayrıca sında atropin ve ketamin kullanılarak hemodi-
sol ventrikül fonksiyonlarına destek sağlamak namik bozukluk olmadan sedasyon sağlanabilir.
amacı ile solunum yetmezliği gelişmeden erken Tüm mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda
entübasyon ve mekanik ventilasyon başlanabilir. olduğu gibi sedasyon ve analjezi için protokole
Diğer yandan sepsisli hastalarda akut akciğer bağlı bir rejim benimsenmelidir. Adrenal yet-
hasarı yada akut respiratuar distress sendromu mezlikli hastalarda etomidat kullanılmamalıdır.
(ARDS) gelişebilir. Bu durumda mekanik ven- Fatal metabolik asidoz nedeniyle propofolün ço- 595
cuklarda uzun süreli kullanımından kaçınılmalı- Mekanik olarak desteklemenin başarılı olduğu-
dır. Mümkün olduğunca kürar kullanılmamalı, nu gösteren bulgular, metabolik asidozun düzel-
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

günlük uyandırma yapılarak sedasyon doz ayar- mesi, idrar çıkışının artması ve sistemik perfüz-
laması yapılmalıdır. yonun iyileşmesidir. Aynı zamanda nabazanların
iyi alınması, kapiller dolum zamanının daha
iyiye gitmesi ve diğer organların fonksiyonların-
Sepsisli Hastada Kan Ürünü Kullanımı
daki iyileşme iyi bir göstergedir. Sistemik per-
Sepsisli hastalarda anemi sıklıkla karşımıza çıkar. füzyon düzeldikten sonra mekanik destekleme
Oksijen taşıma kapasitesinin düzeltilebilmesi yavaş yavaş kesilmeye başlanır. Bu kesilme sıra-
için aneminin önlenmesi gerekir. Bu nedenle sında kesilmeyi tolere edebilirliği yönünden ya-
hastanın hemoglobin değeri 10 g/dl üzerinde kın takip edilmelidir. Ayrıca bu sırada vazoaktif
olacak şekilde kan transfüzyonu yapılmalıdır. ilaçların dozlarınada dikkat edilmelidir.
Taze donmuş plazma ancak hastanın PT ve PTT
değerleri yüksek ve kanaması varsa kullanılabilir,
hipotansiyon riski nedeniyle hızlı bir şekilde ve- Ekstrakorporal Membran
rilmemelidir. Sepsiste intavenöz immunglobulin Oksijenizasyonu (ECMO)
(IVIG) tedavileri yenidoğan hariç çocuklarda
rutin olarak önerilmemektedir. Trombositopeni ECMO tedavisi, membran oksijenatörü ile bera-
gram negatif sepsislerde ve yaygın damar içi pıh- ber kardiyopulmoner bypass kullanılarak kalp ve
tılaşması (DIC) tablosu ile beraber görülebilir. akciğer fonksiyonlarının desteklenmesi olarak
Trombosit infüzyonu ise kanamaya bakılmaksı-
tanımlanır. Bu tedavi, ciddi solunum yetmez-
zın trombosit sayısı < 5000/ mm3 ise veya aktif
liği olan yenidoğanların tedavisinde kullanılır,
kanama varsa < 30.000/ mm3 ise verilir.
fakat daha büyük çocuklarda da akut solunum
Çocuklarda 2009 septik şok klavuzu Şekil 1’de yetmezliği veya kalp yetmezliğinde kullanılabi-
verilmiştir. lir. ECMO sonuç olarak konvansiyonel tedaviye
yanıt vermeyen ve geriye dönüşebileceği düşü-
Kardiyovasküler fonksiyonların desteklenmesi: nülen akut solunum ve kalp yetmezliğinde kul-
Eğer konvansiyonel mekanik ventilasyon teda-
lanılması düşünülmelidir. ECMO tedavisi sıra-
visine rağmen sistemik perfüzyon düzelmiyorsa
sında, hem hemşire hem de ECMO teknisyeni
kardiyovasküler fonksiyonları mekanik olarak
hasta başında bulunmalıdır. ECMO teknisyeni
desteklenebilir. Ama oldukça pahalı bir yöntem-
membran oksijenatörün fonksiyonlarından so-
dir. Mekanik olarak desteklemede ekstrakorpo-
rumludur.
real membran oksijenizasyonu (ECMO), intraa-
ortik balon pompası (IABP) veya şok ventrikülü ECMO tedavisi sırasında, alveolar ekspansiyon
asitse eden cihazlar (LVAD) kullanılır. ve akciğer yolu ile oksijenizasyonun sağlanması

Tablo 4. Sepsisli hastada kullanılan antibiyotik tedavileri


Seftriakson 100mg/kg/gün
1 aydan büyük Vankomisin 60 mg/kg/gün (MSS enfeksiyonu veya dirençli
bebek/çocuk pnömokok yada Stafilokok şüphesi varsa)
Metronidazol 30 mg/kg/gün (karın içi enfeksiyon şüphesi)
Seftazidim 100 mg/kg/gün
Sefepim 100 mg/kg/gün
1 aydan büyük
Piperacilin/tazobaktam 240 mg/kg/gün
bebek/çocuk (immün
Vankomisin 60 mg/kg/gün
yetersizlik varsa)
MSS enfeksiyonu veya dirençli pnömokok yada Stafilokok şüphesi varsa veya deri-
596
mukoz membran enfeksiyonu şüphesi varsa
Konu 13

Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


Çocukta Septik Şok Tedavi Rehberi
Değerlendirme
Mental durumun ve perfüzyonun kötü olduğunun farkedilmesi,
Çocuklarda İleri Yaşam Desteği İlkelerine göre ABC 0 Dakika
Yüksek konsantrasyonda oksijen ver (Entübasyon düşün) IV/kemik içi yolu aç 5 Dakika

SIVI %0,9 NaCI 20 ml/kg ver


Hipoglisemi ve hipokalsemiye düzelt
Antibiyotik başla

Hemodinami düzelmedi ise SIVI: %0,9 NaCI 20 ml/kg ver

Hemodinami düzelmedi ise SIVI: %0,9 NaCI 20 ml/kg ver

Sıvıya Yanıt Vermeyen Şok


Santral kateter yerleştir: Dopamin ve/veya Dobutamin başla, 15 Dakika
Havayolunu güven altına al (Entübe et) arter basıncını monitorize et

Sıvıya Yanıt Vermeyen Şok


Soğuk şokta adrenalin, sıcak şokta noradrenalin başla, titre et
AMAÇ: Normal klinik hedefler ve ScvO2 > %70 tutulması

Katekolamin Dirençli Şok


Adrenalin yetmezlikte hidrokortizon başla 60Dakika

Soğuk Şok Normal Kan Basıncı Soğuk Şok Düşük Kan Sıcak Şok Düşük Kan
ScvO2 < %70 Basıncı ScvO2 > %70 Basıncı ScvO2 > %70
Sıvı desteği ile birlikte vazodilatör veya tip Adrenali ve sıvıya titre et Sıvı ve noradrenali titre et
III fosfodiesteraz inhibitörü ekle
Persistan Katekolamine Dirençli Şok
Perikardiyal effüzyon ve pnömotoraks tanılarını dışla. Kalp debisini ölç: CI > 3,3 < 6 L/dk/m2 değerlerde
tutmak için sıvı, inotrop, vazopressör, vazodilatör ve hormon tedavisini ayarla

Şekil 1. Pediatrik septik şok hemodinamik destek tedavi akış şeması.

için ventilatör desteği yapılmalıdır. ECMO te- pediyatrik septik şokta yaşam oranı % 37-50
davisinin kesilmesi sırasında veya mekanik bir arasındadır. ECMO’nun pediatrik kardiyojenik
problem olduğunda hastanın ventilatöre bağlı şokda daha başarılı olduğu düşünülmektedir
olması çok önemlidir. ECMO desteği çeşitli yol- (Tablo 5,6).
larla yapılabilir. Bu yollar veno-venöz veya ve-
no-arteriyel yoldur. Bütün formlarında vücuttan ECMO tedavisi sırasında çocuklarda mortalite
kan venöz yoldan alınır, alınan kan oksijenatör- oranı % 50’dir. Ölümlerin 1/3’ünde çoklu organ
de ısıtılır ve oksijene edilir ve kan tekrar vücuda yetmezliği ve beraberinde beyin ölümü vardır.
verilir. Dolaşımdaki kanın pıhtılaşmasını önle- Küçük bir kısmında ise ECMO komplikasyon-
mek için kan antikoagüle edilir. Ekstrakorpore- ları nedeniyle ölebilir. Bu komplikasyonları ka-
al yaşam desteği grubu verilerine göre refrakter nülün çıkması ve kanamadır.
597
Sol Ventrikülü Asiste Eden Cihazlar Tablo 6. Kümülatif ekstrakorporeal yaşam desteği
ECMO kayıtları (1999)
Bölüm 9. Çocuk Hastalıkları Acilleri

Daha çok erişkinlerde kullanılır. Çocuklarda Hasta Yaşayan


Taburcu
kullanımı zordur, çünkü cihazın reservuarının Sayısı ECMO
dolması için oldukça büyük hacimde kan ge- Yenidoğan Solunum 14543 84 79
reksinmesi nedeniyledir. Çocuklarda Sentrifugal Kardiyak 1085 55 40
LVAD kullanılabilir. Bu yöntem basit ve pahalı Pediatrik Solunum 1711 62 55
değildir. Aynı zamanda büyük hacimde kan ge- Kardiyak 1642 52 39
rekmez. Genelde LVAD yerleştirmek için medi-
an sternotomi insizyonu yapılır. Standart bypass
tüpü kullanılır. Yine antikoagülan tedavi kulla- İntraaortik Balon Pompası (IABP)
nılır. Komplikasyonları, kanama, tromboembo- IABP daha çok miyokardiyal yetersizliği olan
li, enfeksiyon ve cihazın yetersizliğidir. erişkin hastalarda kullanılır, nadiren de çocuk-
larda uygulanabilir. Aortadan çıkan sol subklav-
yen arterin distaline yerleştirilir. Balon, hastanın
Tablo 5. ECMO’nun kesin ve göreceli endikasyonları EKG’sini takip ederek şişirilebilir veya indirilebir.
Kesin Endikasyonlar Balon, ventriküler ve aortik diastol sırasında şişi-
Yetersiz oksijen rildiğinde, diastolik kan akımı artar. Bu durum,
ortalama arteriyel basıncı ve koroner arter kan
A. Düşük kardiyak output
akımını arttırır, fakat normal sistolik-diastolik
1. Kardiyomyopati ilişkiye ters etki ile sonuçlanabilir. Arteriyel dal-
2. Miyokardit ga formu monitorde izlendiğinde diastolik dalga
sistolik dalgadan daha yüksek görünür. Balon
3. Kardiyopulmoner bypass’dan ayılma
ventriküler ejeksiyonundan önce indirildiğinde,
4. Progresif ilerleyen postoperatif gelişen kalp ventriküler ejeksiyonu kolaylaştırır. Komplikas-
yetmezliği yonları kanama, tromboembolik olaylar, enfek-
5. Pulmoner hipertansiyon siyon, bacak iskemisi, aortik diseksiyon, renal ve
6. Refrakter anemi mezenterik arter perfüzyonunda azalmadır.
7. Kardiyak arrest
B. Siyanozun bulunması Özet
İntrakardiyak shunt ve kardiyovasküler kollaps Şok çocukluk yaş grubunda hala önemli bir
C. Hipokseminin olması mortalite ve morbidite nedenidir. Şokun ta-
nımı ise perfüzyon bozukluğu ile beraber ok-
1. Çocukluk yaş grubu
sijen sunumu ile karşılaştırıldığında oksijen
Pnömoni veya akut solunum yetmezliği tüketimi çok fazla olmasıdır.
2. Yenidoğan * Hipoksemiye kanama veya gastrointesti-
Konjenital kalp hastalığı, mekonyum aspiasyonu, nal kayıplara sekonder gelişen hipovole-
persistan pulmoner hiperansiyon, sepsis, Hyalen mik durumlar, volüm dağılımındaki veya
membran hastalığı kardiyak fonksiyonlardaki bozukluklar
Relatif Endikasyonlar neden olabilir.
* Kalbin çıkış yeri tıkanıklıkları veya
I. Son dönem, irreversible veya inoperable hasta-
lıklar Hgb’nin oksijene bağlanma bozuklukları
da daha az sıklıkda neden olabilir.
II. Ağır nörolojik bozukluk
* Hipoksemi, laktik asidoz ile beraber ta-
III. Major organların içerisindeki kontrol edileme- şipne, taşikardi ve huzursuzluğun olduğu
yen kanamalar
598
klinik semptomlara yol açabilir.
Konu 13

10. Carcillo JA, Fields AI, Task Force Commit-


* Yüksek kalp debisi, sıcak ekstremiteler tee Members. Clinical practice parameters for

Şoktaki Çocuğa Yaklaşım


ile birlikte kompensasyon mekanizmaları hemodynamic support of pediatric and neo-
olmasına rağmen, en önemli olay şokun natal patients in septic shock. Crit Care Med,
erken tanımlanmasıdır. 2002;30:1365-8.
11. Padbury JF , Agata Y , Baylen BG et al. Pharma-
* Bu dönemde tanınmaz ve yeterli tedavi cokinetics of dopamine in critically ill newborn
verilmez ise vazokonstrüksiyon, soğuk infants . J Pediatr 1990;117:472-6.
ekstremite ve düşük kalp debili dekom- 12. Hatherill M, Tibby SM, Hilliard T, et al: Ad-
penzasyon fazına girecektir. renal insufficiency in septic shock . Arch Dis
* Bu durumda da nörolojik, renal, kardi- Child, 1999;80:51-5.
yak, akciğer ve metabolik bozuklukların 13. Carcillo JA. Pediatric septic shock and multipl
olabileceği çoklu organ yetmezliği send- organ failure. Crit Care Clin 2003;19:413-40.
romuna yol açabilecektir. 14. Carcillo JA, Davis AL, Zaritsky A. Role of ear-
ly fluid resuscitation in pediatric septic shock.
* Eğer geri dönüşümü olmayan yola girer- JAMA, 1991;266:1242-5.
se, hücre ölümü meydana gelecek ve hasta
15. Han YY, Carcillo JA, Dragotta MA, et al. Early
ölecektir. reversal of pediatricneonatal septic shock by
* Yeterli kalp debisini sağlayabilmek için community physicians is associated with im-
erken dönemde ve agresif olarak sıvı resü- proved outcome. Pediatrics 2003;112:793-9.
sitasyon endikasyonu vardır. 16. Ranjit S, Kissoon N, Jayakumar I. Aggressive
management of dengue shock syndrome may
* Daha sonra klinik duruma göre kalp debi- decrease mortality rate: a suggested protocol. Pe-
sini ve oksijen sunumunu iyileştirebilmek diatr Crit Care Med 2005;6:412-9.
için inotropik ajanlar eklenebilecektir. 17. Wills BA, Nguyen MD, Ha TL et al. Com-
* Sadece şokun erken tanımlanmasını yap- parison of three fluid solutions for resuscita-
mak bu tehlikeli sendromun neden olduğu tion in dengue shock syndrome. N Engl J Med
2005;353:877-89.
mortalite ve morbiditeyi azaltabilecektir.
18. Dung NM, Day NP, Tam DT, et al. Fluid
replacement in dengue shock syndrome: a
randomized, double-blind comparison of four
Kaynaklar intravenous-fluid regimens. Clin Infect Dis
1999;29:787-94.
1. Perkin RM, Levin DL. Shock in the pediatric
patient. J Pediatr 1982;101:163. 19. Branco RG, Garcia PC, Piva JP et al. Glucose
level and risk of mortality in pediatric septic
2. King EA, Chim WDN. Shock. An overview of shock. Pediatr Crit Care Med 2005;6:470-2.
pathophysiology and general treatment goals.
Crit Care Clin 1985;1:547. 20. Faustino EV, Apkon M. Persistent hyper-
glycemia in critically ill children. J Pediatr
3. Hazinski MF, editors. Manual of Pediatric Criti- 2005;146:30-4.
cal care, ed 2, St Louis, 1999;pp:140-60.
21. Ceneviva G, Paschall JA, Maffei F, Carcillo JA.
4. Chameides L, Hazinski MF, editors. Textbook Hemodynamic support in fluid-refractory pedi-
of pediatric advanced life support, Dallas 1997, atric septic shock. Pediatrics 1998;102:e19.
American Heart Association.
22. Keeley SR, Bohn DJ. The use of inotropic and
5. Bulk RA. Sepsis and septic Shock. Crit Care afterload reducing agents in neonates. Clin Peri-
Clin 2000;16:1-14. natol 1998;15:467-89.
6. Grior BP and Cox P. Current concepts in pedi- 23. Pizarro CF, Troster EJ, Damiani D, Carcillo
atric Critical care 2001. JA. Absolute and relative adrenal insufficiency
7. Sharji FM, Todd TRJ. Hypovolemic shock. Crit in children with septic shock. Crit Care Med
care Clin 1985;1:609. 2005;33:855-9.
8. De Bruin WJ. Fluid resuscitation in pediatrics. 24. Riordan FA, Thomson AP, Ratcliffe JM et al.
Crit care Clin 1992;8:423-38. Admission cortisol and adrenocorticotrophic
9. Paschall JA, Maffei F, et al: Hemodynamic sup- hormone levels in children with meningococcal
port in fluid refractory pediatric septic shock disease: evidence of adrenal insufficiency? Crit
Pediatrics 1998;102:e19. Care Med 1999;27:2257-61. 599
Konu 14

ÇOCUKTA METABOLİK ACİLLER


Dr. Resul Yılmaz, Dr. Ahmet Güzel

Giriş Klinik belirti ve bulgular toksik maddelerin biri-


kimi, enerji temininde yetersizlik ve metabolik
Doğuştan metabolik hastalıklar (DMH) neden blok sonrasında oluşması engellenen ürünün
oldukları belirti ve bulgular nedeniyle özellikle kullanılamaması sonucu görülür.(7) DMH fiz-
yenidoğan ve süt çocukluğu dönemlerinde diğer yopatolojisine baktığımızda etyolojiyi dört ana
çocukluk çağı hastalıkları ile karışabilmektedir. başlık altında toplayabiliriz;
Çocuk acil servislerine başvuran DMH şüphesi
olan hastalarda muhtemel tanıyı temel alan te- I. Toksik metabolitlerin birikimi sonucunda
davi yaklaşımları ise hayat kurtarıcı veya nörolo- gelişen metabolik hastalıklar
jik sekel gelişimini önleyicidir.
a. Protein metabolizması bozuklukları
Bu yaş grubunda daha önce sağlıklı olan bir
çocuk hastada aniden gelişen klinik bulguların Aminoasidopatiler (FKU, Tirozinemi)
varlığında ayırıcı tanıda metabolik hastalıklar ol- Organik asidemi/asiduri (Metil malonik asi-
malıdır. DMH insidansı, 1/4.000 ile 1/200.000 demi, propiyonik, asidemi izovalerik asidüri)
arasında değişmektedir. Bireysel olarak bakıldı-
ğında hastalıklar çok nadir olmakla birlikte top- Üre siklus defektleri
lamda oldukça sık görünen bir durumu oluştur-
b. Karbonhidrat metabolizması bozuklukları
maktadır.(1,2)
Galaktoz intoleransı
TC Sağlık Bakanlığı Yenidoğan Tarama Progra-
mı ile 2012 yılından itibaren ülkemizde yalnız Fruktoz intoleransı
fenilketonüri (FKU), hipotiroidi ve biyotinidaz
c. Lizozomal hastalıklar
eksikliği taraması yapılmaktadır. Gelişmiş bir-
çok ülkede ise yirmiden fazla metabolik hastalık Mukopolisakkaridoz
için tarama yapılmaktadır. Mevcut metabolik
Mukolipidoz
hastalıklardan bazıları (Biyotinidaz eksikliği)
ülkemizde diğer ülkelerden farklı olarak daha Sfingolipidoz
yüksektir.(3)
II. Enerji üretim ve kullanımında bozukluk
Uygulanan Yenidoğan Tarama Programı saye- sonucunda gelişen metabolik hastalıklar
sinde örneğin FKU insidansı 1:4500 olarak tes-
pit edilmiştir.(4) Glikojenoliz ve glukoneogenez bozuklukları
DMH genellikle protein, karbonhidrat, yağ Glikojen depo hastalıkları
veya kompleks moleküllerin metabolizması sıra- Yağ asidi oksidasyon defektleri
sında ortaya çıkan anormallikler ile sonuçlanan
tek gen defekti ile ortaya çıkmaktadır. Çoğun- Mitokondrial hastalıklar
lukla enzimde, kofaktörde, ya da transport pro-
teininde eksiklik ya da yokluk metabolik yolun III. Toksik madde birikimi ve enerji üretim az-
tıkanması ile sonuçlanır.(5,6) lığı ile birlikte olan durumlar
Peroksizomal hastalıklar talıkları ve galaktozemide belirgindir. Aynı za-
manda galaktozemide E. Coli’ye bağlı sepsis ve
Bölüm 9. Çocuk Aciller

Zelweger Sendromu, Refsum Sendromu,


Adrenolökodistrofi karaciğer yetmezliği riski artmıştır. Hipoglise-
miye özellikle glikojen depo hastalıkları ve yağ
IV. Metal metabolizmasına bağlı bozukluklar asidi oksidasyon defektlerinde çok sık rastlanır.
Wilson hastalığı, Menkes hastalığı, Hemak- Amonyak yüksekliği ise organik asidemi ve üre
romatozis, Akrodermatitis enteropatika siklus defektlerinin laboratuvar özelliğidir.(12-14)

Vücut ve salgılarında meydana çıkan kokular da


Yenidoğan döneminde sepsis ve adrenal krizi tanıda yardımcı olabilir (Tablo 1).
taklit eden metabolik hastalık belirti ve bulgu-
ları genel durumu hızla bozulan yenidoğanın
ayırıcı tanısında dikkate alınmalıdır. Buna kar-
Öykü
şın yenidoğanda sepsisin kanıtlanması metabo-
lik hastalık şüphesini dışlamaz çünkü metabolik Daha önce tanı konmamış DMH’da öykü, tanı
bozukluğu olanlarda kolayca sepsis gelişebilir.(8,9) koymada oldukça önemlidir. Sık kusma, beslen-
me zorluğu, gelişme geriliği, sabah aç olduğun-
Hemen hemen tüm hastanelerin acil laboratu- da ya da öğün atlanması durumunda hastada
varlarında kan amonyak düzeyi, elektrolitler, id- halsizlik ve bitkinlik olması, diyet değişikliği ile
rar tetkiki ve kan gazı analizi yapılabilmektedir. semptomların ortaya çıkması muhtemel DMH
Bu testlerden elde edilecek bilgiler metabolik tanısını akla getirmelidir.(5)
hastalık tanısı ve takibi için büyük oranda yol
göstericidir. Reye sendromu vaya idiyopatik kardiyomiyo-
pati tanılarını eskiden almış hastalar DMH için
Birçok hastalık yenidoğan döneminde beslenme- yeniden değerlendirilmelidir. Annenin erkek
ye başladıktan sonra bulgu verir, ancak bir kısım yakınlarında ve hastanın kardeşlerinde nörolo-
çocuk atağı tetikleyen stres oluşturan bir durum jik, kardiyak veya hepatik nedenlere bağlı ölüm,
gelişinceye kadar yalnız psikomotor gelişim geri- tekrarlayan sepsis atakları, açıklanamayan ani
liği ile başvurabilir ve tanı gecikebilir.(10,11) bebek ölümleri varlığında da DMH’lar akla gel-
melidir. Bunun yanında anne baba akrabalığı
Tekrarlayan kusma, dehidratasyon ve akut me- varsa otozomal resesif hastalık riskinin artacağı
tabolik ensefalopati DMH’da en sık saptanan da bilinmelidir. Aile öyküsünün olmamasının da
klinik bulgulardır. Nörolojik bulgular hipoto- DMH tanısını dışlanamayacağını bilmek gere-
niden komaya kadar geniş bir yelpazeyi kap- kir.(8,15)
sar. İnatçı nöbetler, nonketotik hiperglisinemi
ve piridoksin bağımlı nöbetlerin karakteristik Yenidoğan dönemindeki taramalarda da özellik-
özellikleridir. Hepatomegali, glikojen depo has- le ilk haftalarda yanlış negatif sonuçlara rastlana-

Tablo 1. Metabolik hastalıklarda duyulan idrar ve vücut kokuları


Koku Neden olan bileşik Hatalık
Hayvan kokusu Fenilasetat Fenil ketonüri
Yanmış şeker Sotolon MSUD
Keskin acı İzovalerik asit İzovalerik asidüri, glutarik asidüri tip1
Lahana Hidroksi bütürik asit Tirozinemi tip 1
Kokmuş tereyağı 2 keto 4 methiyol bütirik asit Tirozinemi tip 2
Kokmuş balık Trimetilamin, Trimetilaminüri
602 Dimetilglisin Dimetilglisinüri
Konu 14

bilir. Doğumdan hemen sonra (ilk 24 saat için- zukluklarında klinik semptomlar bu ürünlerin
de) prematürelerde özellikle 1500 gram altında tüketiminden sonra ortaya çıkan toksik meta-

Çocukluk ta Metabolik Aciller


alma, ilaç kullanımı, transfüzyon ve yetersiz ör- bolitlerin birikmesi sonrasında gelişir. Klinik
nek alımı nedeniyle yanlış negatif sonuçlar elde semptomlar genellikle 2-5. günlerde başlarken
edilebilir.(3,4,16,17) Bu nedenlerden dolayı öyküde bazen saatler içinde de ortaya çıkabilir.
yenidoğan taramasının yapılmış olması ve nor-
mal saptanmış olması bizi yanıltmamalıdır. DMH ortaya çıkış bulgularına göre de 3 ana
gruba ayrılır (Tablo 3).(8)

1. Kompleks moleküllerin sentez ve kataboliz-


Fizik Muayene ması ile ilgili hastalıklar
DMH’ların her tipinde farklı yaş grupların- 2. İntoksikasyon tarzında gelişen metabolik
da şiddetleri değişken seyirli belirti ve bulgular hastalıklar
gözlenebilir (Tablo 2). Aynı ailede aynı hastalık 3. Enerji metabolizmasını etkileyen metabolik
farklı zamanlarda ve farklı bulgularla da kendini hastalıklar
gösterebilir. Bununla birlikte hayatı tehdit edici
durumlar en çok yenidoğan ve süt çocukluğu dö-
neminde görülür. Hastalığın şiddeti ve başlangıcı Laboratuvar
bazı çevresel faktörlerden etkilenir. Bunlar ara-
sında diyet değişikliği, açlık, ani başlayan enfek- Metabolik hastalıklarda en sık rastlanılan labo-
siyon, aşılama, cerrahi operasyon ya da travma ratuar bulguları arasında hipoglisemi, metabo-
yer alır. DMH birçok sistemi aynı anda etkile- lik asidoz ve hiperamonyemi yer alır. Bunun
yebilir. Bilinç düzeyinde değişiklik, kardiyak ve yanında kusmaya bağlı elektrolit bozuklukları
hepatik yetmezlik, miyopati ve nöropsikiyatrik ve ketonemi olabilir. DMH tanı yaklaşımında
bozukluklara neden olabilir.(18,19) mutlaka kan şekeri, kan amonyak düzeyi, kan
gazı ve idrar/kan ketonu bakılmalıdır. Bakılan
Ayrıca bu hastalarda fizik muayene bulguları bu basit tetkikler yardımıyla çoğu metabolik
tamamen normal olabilirken, belirsiz ya da has- hastalık tanısı ve tedavi yaklaşımını belirlemek
talığa tanı koyduracak kadar spesifik olabilir. mümkündür.(7)
Zamanla yapısal ve orantısal vücut değişiklikleri
ortaya çıkabilir. Karakteristik yüz görünümü, Çocukluk çağında DMH’lere yaklaşım Şekil
kısa boy, organomegali ve kas-iskelet anormal- 1’de özetlenmiştir.
likleri gibi.
Hipoglisemi: Özellikle yenidoğan dönemin-
Yenidoğan döneminde DMH’yi düşündüren de en sık rastlanılan metabolik bir problemdir.
en önemli ipuçlarından biri de daha önceden Kan glikoz düzeyinin 40 mg/dl altında olması
sağlıklı görünen (birkaç saat-hafta öncesi) bir yenidoğan döneminde hipoglisemi olarak kabul
bebekte ani gelişen klinik bozulmadır. Özellik- edilir. Yenidoğan döneminden sonra ise hipogli-
le protein ve karbonhidrat metabolizması bo- semi sınırı 45-50 mg/dl’dir.(14,20)

Tablo 2. Çocukluk çağı yaş gruplarına göre belirti ve bulgular


Yenidoğan dönemi Süt çocuğu -5 yaş arası dönem ≥6 yaş-adolesan
Kusma,ishal, dehidratasyon, ısı Gelişme geriliği, otizm, irri-
Ataksi, koma, nöbet, dismorfizm,
disregülasyonu, takipne, apne, tabilite, ajitasyon, anksiete,
organmegali, miyopati, gelişme geriliği,
siyanoz, bradikardi, sarılık, hepa- panik atak, emosyonel labi-
görme-işitme kaybı, hipotoni, kardiyo-
tomegali, koma, nöbet, istemsiz lite, deliryum, halüsinasyon,
miyopati, kramp, kusma, letarji, aritmi,
hareketler, anormal kas tonusu, insomnia, ataksi, periferal
açlığa tahammülsüzlük
letarji nöropati, egzersiz intoleransı 603
Tablo 3. DMH’ların klinik belirti ve bulgularının ortaya çıkış durumuna göre sınıflandırılması
Bölüm 9. Çocuk Aciller

Metabolik Durum Patofizyoloji Belirti ve bulgular Örnek hastalıklar


Belirli miktarda substrat
Mukopolisakkaridoz
Kompleks molekülle- Büyük moleküllerin birikmesi gerekir.
Glikojen depo hst.
rin sentez ve katabo- yapım veya yıkımında Organomegali, kemik
Galaktosidoz,
lizması bozuklukları bozukluk deformiteleri, organ
Peroksizomal hst.
disfonksiyonu sıktır.
Eksik olan enzimin Doğumdan hemen sonra
substratları, belirti olmayabilir. Stres halinde
metabolitler belirtiler başlar. Bulantı, kusma, Aminoasidopatiler
İntoksikasyon
prekürsörler birikerek ataksi, letarji, nöbet, koma,
ilerleyici zedelenme mental retardasyon ve
yapar kardiyomiyopati ile seyreder.
Belirti çok sayıda ve kafa
karıştırıcıdır. Genelde
Mitokondriyal hst,
doğumdan önce belirtiler başlar.
Enerji metabolizması Yetersiz enerji üretimi Yağ asidi oksidasyon
Büyüme geriliği, hipoglisemi,
bozuklukları ve kullanımı defektleri,
hipotoni, miyopati, kemik iliği,
Glikojen depo hst.
pankreas ve karaciğer yetmezliği
sık görülen bulgulardır.

Hipoglisemiye ait semptomların oluşumunda büyük çocuklarda görülür. Bunun yanında yeni-
iki mekanizma rol oynar; doğan bebeklerde meydana gelen hipoglisemide
ise hipotoni, hipotermi, yenidoğan reflekslerin-
1. Otonom sinir sisteminin aktivasyonu (ad-
de artma ve beslenme güçlüğü görülür.
renerjik)
2. Beyin glikoz kullanımında azalma (nörog- Hipogliseminin erken tespit edilmesi özellikle
likopenik) yenidoğan ve süt çocuklarında neden olabileceği
Adrenerjik belirtiler kan glikoz düzeyinin hızla nörolojik hasarın tedavi ile önlenebilmesi nede-
düşmesi sonucu gelişir. Taşikardi, takipne, kus- niyle önemlidir.
ma ve terleme şeklinde ortaya çıkar. Hipoglise-
miye bağlı nörolojik belirtiler ise yavaş gelişen ve DMH içinde hipogliseminin en sık görüldüğü
uzamış hipoglisemi varlığında görülür. Hipogli- durumlar arasında; yağ asidi oksidasyon defekt-
semiye bağlı beslenmede azalma, bilinç bulanık- leri, karbonhidrat metabolizma bozuklukları ve
lığı, letarji ve nöbet gibi klinik bulgular daha çok hiperinsülinemik durumlar yeralır.(7)

Hipogliseminin metabolik hastalık dışı nedenleri;(7)


A. Glikozun düşük üretmi ve ya B. Glikozun artmış kullanımı C. Kombine veya diğer mekanizmalar
kullanımı, ⇒ Hiperinsülinemik durum ⇒ Doğuştan metabolizma
⇒ Düşük glikojen deposu hastalıkları,
» Diyabetik anne bebeği
⇒ Hormon eksiklikleri
» Düşük doğum ağırlığı » Nesidioblastozis, » Adrenal yetmezlik
(SGA)
» Adacık hücre adenomu/ » GH eksikliği
» Prematürite hiperplazisi » Glukagon eksikliği
⇒ Malnürisyan, açlık ⇒ Beckwith-Wiedemann ⇒ İyatrojenik
⇒ Malabsorbsiyon, ishal Sendromu » lnsülin tedavisi,
» Zehirlenmeler (etanol,
⇒ Stres
propranolol, salisilat)
604 » Enfeksiyon ya da sepsis » Reye Sendromu.
Konu 14

Aminoasidopatilerde ise hepatik glukoneogenez lizma bozukluklarında idrar pH’ı da renal tübü-
bozulduğunda ortaya çıkar. Hipoglisemik bir ler asidozu taklit edebilir. Metabolik hastalıklar

Çocukluk ta Metabolik Aciller


hastada uygun olmayan ketonüri varlığı yağ asidi dışında metabolik asidoz yapan hipoksi, sepsis,
oksidasyon defektini düşündürmelidir. Yenidoğan nöbet, Reye Sendromu, diyabetik ketoasidoz,
dönemi dışında hipoglisemiye ketoneminin eşlik üremi, toksinler (salisılat, etanol, metanol, eti-
etmemesi her zaman patolojik bir durumdur. len glikol, izoniazid, demir ve arsenik) dikkate
alınmalıdır.(21)
Metabolik Asidoz: Asidozun klinik gösterge-
leri arasında kusma ve sık nefes alma bulunur. Hiperamonyemi: Amonyak kan düzeyinin
Asidemi olsun ya da olmasın metabolik asidoz yüksekliğinin erken belirtileri anoreksi ve irri-
varlığında DMH tanısı ayırıcı tanıda mutlaka tabilitedir. Çocuk ve adolesanlar başağrısı, karın
düşünülmelidir. Primer metabolik asidoz tanı- ağrısı ve halsizlik bulguları ile başvurabilirler.
sı düşük pH, düşük PCO2 ve düşük HCO3 ile Saatler içinde kusma, letarji, nöbet ve koma-
konur. İdrar pH’nin ≥5.5 olması renal tübüler ya ilerleyen bir klinik tabloda gelişebilir. Beyin
asidozu ayırıcı tanıda düşündürmelidir. Akut sapı disfonksiyonuna ek olarak beyin ödemi ve
gastroenteritli çocuklarda dışkı ile bikarbonat kafa içi kanama bulguları ise nadiren görülebi-
atılımı da metabolik asidoza neden olur. Her lir. Amonyak özellikle aminoasitler gibi nitrojen
iki durumda da altta yatan bir DMH varlığı söz içeren bileşiklerin yıkım ürünüdür. Amonyak
konusu olabilir. Çünkü gastroenterit DMH’nin yüksekliği (hiperamoyemi) üre siklusu defekt-
bir sonucu olarak gelişebilirken enerji metabo- lerinin bir belirtecidir. Buna ek olarak organik

Aşağıdakilerden bir yada birkaçı;


1. Beslenme güçlüğü
2. Kusma Enfeksiyon
3. Letarji
4. Konvulziyon
5. Koma

Plazma Amonyak
Metabolik Aciller Yüksek Kan gazı (pH, pCO2)
Düzeyi

Yüksek anyon açığı


+ Normal
Normal
Asidoz

Üre siklus
Kan gazı (pH, pCO2) Organik
defekti
Asidemi

Normal anyon açığı

Aminoasidopati
Galaktozemi

Şekil 1. DMH düşünülen çocuk hastaya yaklaşım.(7) 605


asidemiler ve yağ asidi oksidasyon defektlerinde Fizik muayenede ise nörolojik ve dolaşım sis-
üre siklusunun inhibisyonu sonucu da amonyak temine ait belirti ve bulgular DMH tanısı alan
Bölüm 9. Çocuk Aciller

artabilir. Kan amonyak düzeyine göre şüpheleni- çocuklarda daha sık görülebilir. Nörolojik bul-
lecek hastalık grupları tabloda verilmiştir.(14) gular arasında letarjiden komaya kadar farklı
spektrumda olabilen bilinç değişikliği, emmede
Tablo 4. Hiperamonyemi ile seyreden çocukluk çağı DMH azalma, moro refleksinin alınamaması ve hipo-
Amonyak düzeyi toni sayılabilir. Ayrıca sık nefes alma DMH’da
Hastalık metabolik asidozun bir bulgusu olarak karşımıza
(µg /dl)
<100 Normal (yenidoğan)
çıkabilir. Yaş gruplarına göre fizik muayene bul-
guları Tablo 2’de özetlenmiştir.(22-23)
<80 Normal (Çocuk)
<250 Yağ asidi oksidasyon defekti
Öykü, fizik muayene ve belirtilere göre
DMH’den şüphelenilen her hastadan aşağıdaki
<500 Organik asidemi laboratuar tetkikleri istenmelidir (Tablo 5). (7,23)
> 1000 Üre siklus defekti

Tablo 5. Acil serviste DMH düşünülen hastada


Amonyak doğrudan solunum merkezini uyarır yapılması istenilen laboratuar tetkikleri
ve sık nefes almaya neden olur. Metabolik asidoz Koku, görünüm
olmadan solunumsal alkalozun olduğu ve amon- Aseton
yak değerinin 250 µg/dl üzerine çıktığı durum- İdrar İndirgeyici madde
larda üre siklus defekti kuvvetle muhtemeldir. Ketoasit
pH,
Organik asidemi ve yağ asidi oksidasyan defekti Elektrolitler.
olan hastada hiperamonyemi varlığında solu-
Tam kan Sayımı
numsal alkaloz olmadan primer metabolik asidoz
Elektrolitler, Glikoz, Kalsiyum
vardır. Metabolik hastalıklar dışında karaciğer Kan gazı
disfonksiyonuna yol açan hepatitler, toksinler, Kan Ürik asit,
sepsis ve asfikside hiperamonemiye neden olur. PTT, PT, INR
Amonyak
Laktat, piruvat,
Acil Serviste Metabolik Hastalık Serbest yağ asidi
Tanısı Olan Çocuğun Yönetimi Lomber ponksiyon (BOS)
Diğer PA Akciğer grafisi
Ayrıntılı bir öyküden metabolik hastalık için EKG
EEG
ipuçları elde edilebilir. Annenin ve bebeğin al-
dığı ilaçlar sorgulanmalı, yenidoğan taraması ya-
pıldı ise sonucunu bilip bilmedikleri öğrenilme- Acil serviste istenen tetkiklerle birlikte hasta tek-
lidir. Bunun yanında akraba evliliği, ani ölüm rar değerlendirilince DMH düşünülüyorsa ileri
öyküsü ve kardeş ölümleri olup olmadığı sorul- tekti olarak Tandem MS için kurutma kâğıdına
malıdır. “Beslenme güçlüğü, diyet alışkanlığı, kan örneği alınmalıdır. Kan ve idrar örnekleri-
diyete yeni gıda eklendi mi ?” gibi sorular DMH nin akut atak sırasında ve tedavi uygulanmadan
tanısında önemli bilgilerin elde edilmesinde alınmış olmasına dikkat edilmelidir. Alınacak
de yararlı olacaktır. Bunun yanında yenidoğan kan ve idrar örnekleri en az 5-10 ml olmalıdır.
döneminde normal bir dönem ve sonrasında Tam kan EDTA’lı tüpte alınacaksa ise en az 10
başlayan bir klinik durum DMH tanısı açısın- ml kan örneğinin alınması gerekir. Alınan kan ve
dan uyarıcı olmalıdır. Ayrıca DMH’nin ortaya idrar örnekleri -20°C’de saklanmalıdır. Lomber
çıkışını kolaylaştıran aşılama, travma, geçirilmiş ponksiyon yapılmışsa kan ile aynı zamanda he-
cerrahi operasyon ve açlık gibi predispozan fak- men alınmalı dondurularak -20°C’de saklanma-
törler de öyküde sorgulanmalıdır.(7) lıdır. Eğer hasta kurtarılamamışsa mutlaka ailele-
606
Konu 14

re otopsi önerilmelidir. Gereğinde mutlaka doku tutulması amaçlanır. Glukoz düzeyindeki geniş
ve organ biyopsi örneklemleri alınmalıdır.(7,14) dalgalanmalara ise izin verilmemelidir. Hiperg-

Çocukluk ta Metabolik Aciller


lisemi gelişirse insülin (0,1 ünite/kg/saat) kulla-
nılır.(8,14,19,22-25)
Acil Serviste Tedavi
Metabolik asidozun acil tedavisinde sodyum bi-
DMH tanısı “diğer hastalıkların dışlanmasından karbonat sürekli infüzyon yoluyla verilir. Hızlı
sonra konulur yaklaşımı” yanlıştır. Acil serviste ya da aşırı dozda bikarbonat tedavisi kullanıla-
başlangıç tedavisi, akut metabolik anormalliği rak asidozun düzeltilmesi santral sinir sistemi
düzeltmek amaçlı olmalıdır. Hafif semptomları üzerine olumsuz etkiler (beyin ödemi ve ka-
olan, stabil görünen hastanın hızla kötüleşebile- nama riski) oluşturabilir. Konservatif rehber-
ceği ve saatler içinde ölümcül seyirli olabileceği ler pH<7,2 ise 0.25-0,5 mEq/kg/saat dozunu
akıldan çıkarılmamalıdır. Bu hastalara hızlı ve önerirken daha agresif tedavi öneren rehberler
etkin tedavi yaklaşımı hayat kurtarıcıdır. Dü- pH< 7,2 ise 1-2 mEq/kg/saat dozunu önerir-
şünülen ön tanıya göre toksik madde birikimi ler. Asidozun kesin tedavisi ise asidoza yol açan
önlemeye ve enerji açığı varsa yerine koymaya metabolitlerin oluşumunu önlemek için protein
çalışılmalıdır. alımını kesmek ve diyaliz ile atılacak maddeleri
uzaklaştırmaktır.(8,14,19,22-26)
Bu hastalarda ilk yapılması gereken havayolunun
güvence altına alınması ve dolaşımın sağlanması- Hiperamonyemi hayatı tehdit ettiğinden tanı
dır. Tedavi başlangıcı için detaylı hastalık bilgisine konulduğunda hemen tedaviye başlanmalıdır.
gerek yoktur. Ön tanıya yönelik ampirik tedavi Tedavide amaç protein alımını kesmek, katabo-
DMH düşünüldüğü anda başlanmalıdır. (14,19,22) lizmasını önlemek ve amonyak uzaklaştırmasını
kolaylaştırmaktır. Hemodiyaliz en hızlı ve etkili
DMH’li hastalarda en sık karşılaşılan sorun sıvı amonyak uzaklaştırma yöntemidir. Kan değişi-
yetersizliği ve elektrolit bozukluklarıdır. Sıvı minin ise faydası yoktur. Ancak amonyak kan
kaybı bu hastalarda yerine konmalıdır. Sepsisin değerinin hangi düzeyinde hemodiyaliz başla-
ekarte edilemediği olgularda da uygun ampirik nacağına dair fikir birliği bulunmamaktadır.
antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Hemodiyaliz hemen başlanamayacak ya da bu-
lunmuyorsa amonyak atılımına yönelik farma-
Potansiyel olarak zararlı olabilecek protein ve şe- kolojik ajan olarak Sodyum Fenil Asetat ve Sod-
kerlerin oral alımı kesilir. yum Benzoat kullanılır. Her iki ilaçta 20 ml/kg
%10’luk dekstroz içerikli mayii içinde 1-2 saatte
Yenidoğanlarda 10 ml/kg, infant ve büyük 250 mg/kg olarak uygulanır ve sonrasında 250-
çocuklarda 20 ml/kg normal salin infüzyonu 500 mg/kg/gün dozunda infüzyon şeklinde de-
dehidratasyon varlığında uygulanır. Ringer vam edilir. Hiperamonyemide ek olarak Arjinin
laktat asidozlu olgularda asidozu derinleşti- Hidrkloritte kullanılabilir. Bu ilacın yükleme ve
rebileceğinden sıvı yükleme solüsyonu olarak idame dozu ise 200-600 mg/kg şeklindedir.(7)
tercih edilmemelidir.(7)
Karnitin eksikliği ile ilgili bozukluklarda
Hipoglisemi varlığında bolus şeklinde deks- L-karnitin 25-50 mg/kg 2-3 dakikada bolus şek-
troz verilir. (0,25-1 gr/kg) Yenidoğanlarda %10 linde verilir, 25-50 mg/kg/gün (en fazla 3 gr/gün)
dekstroz, daha büyüklerde ise %10-25 dekstroz dozunda da idame tedavisi uygulanır. Muhtemel
verilir. Bolus uygulama sonrası %10-15 deks- kofaktöre yanıt veren konvansiyonel antikonvül-
trozı ile 1/2 normal salin 8-12 mg/kg/dakika zanlara dirençli yenidoğan ve süt çocuğu nöbetle-
glukoz idamesini sağlayacak şekilde hesaplanan rinde Piridoksin (B6 vitamini 100 mg IV), Foli-
idame sıvının 1-1.5 kat fazlası şeklinde verilir. nik asit (Leucovorin 2,5 mg IV) ve biotin (10-40
Serum glikoz düzeyinin 120-170 mg/dl arasında mg nazogastrik tüpten) verilebilir.(8,14,19,22-26) 607
Acil serviste hastalığa spesifik farmakolojik ajan
* Metabolik hastalığın şiddeti ve başlan-
kullanımı nadirdir. Sepsis IEM’de sık gelişece-
Bölüm 9. Çocuk Aciller

gıcı diyet değişikliği, açlık, ani başlayan


ğinden ya da sepsis lEM epizoduna neden ola-
enfeksiyon, aşılama, cerrahi operasyon
cağından antibiyotik verilmelidir. Koagülopati
ya da travma gibi tetikleyici faktörlerden
varsa taze donmuş plazma faydalı olabilir.
etkilenir.
* DMH’ların ortaya çıkış zamanı ve klinik
Özet bulguları yaş gruplarına göre değişkenlik
gösterir.
* Yenidoğan ve süt çocukluğu dönemle- * Metabolik hastalıklarda en sık rastlanılan
rinde daha önce sağlıklı olan bir çocuk laboratuar bulguları arasında hipoglisemi,
hastada aniden gelişen klinik bulguların metabolik asidoz ve hiperamonyemi yer
varlığında ayırıcı tanıda metabolik hasta-
alır.
lıklar unutulmamalıdır.
* DMH tanısında kan şekeri, kan amonyak
* Metabolik hastalıklarda klinik belirti
düzeyi, kan gazı ve idrar/kan ketonu çoğu
ve bulgular toksik maddelerin birikimi,
zaman hastalık tanısı koymada ya da te-
enerji temininde yetersizlik ve metabolik
davi yaklaşımında yeterli olabilmektedir.
blok sonrasında oluşması engellenen ürü-
nün kullanılamaması sonucu ortaya çıkar. * DMH içinde hipogliseminin en sık gö-
* Kan amonyak düzeyi, elektrolitler, idrar rüldüğü durumlar yağ asidi oksidasyon
tetkiki ve kan gazı analizi metabolik has- defektleri, karbonhidrat metabolizma bo-
talık tanısı ve takibi için büyük oranda zuklukları ve hiperinsülinemidir.
yol göstericidir. * DMH tanısı “diğer hastalıkların ekarte
* Sık kusma, beslenme zorluğu, gelişme edilmesinden sonra konulur yaklaşımı”
geriliği, sabah aç olduğunda ya da öğün yanlıştır.
atlanması durumunda hastada halsizlik * Tedavide ilk yapılması gereken havayolu-
ve bitkinlik olması, diyet değişikliği ile nun güvence altına alınması ve dolaşımın
semptomların ortaya çıkması öyküde dik- sağlanmasıdır.
kat edilmesi gereken hususlardır. * Ön tanıya yönelik ampirik tedavi DMH
* Tekrarlayan kusma, dehidratasyon ve düşünüldüğü anda başlanmalıdır
akut metabolik ensefalopati DMH’da en
* Sepsisin ekarte edilemediği DMH’li ol-
sık saptanan klinik bulgulardır.
gularda uygun ampirik antibiyotik teda-
* Annenin erkek yakınlarında ve hastanın visi hemen başlanmalıdır.
kardeşlerinde nörolojik, kardiyak veya
hepatik nedenlere bağlı ölüm, tekrarla-
yan sepsis atakları, açıklanamayan ani Kaynaklar
bebek ölümleri varlığında da DMH’lar
akla gelmelidir. 1. Arn P, Valle D, Brusilow S. Inborn errors of me-
tabolism: not rare, not hopeless. Contemparam
* Yenidoğan taramalarında ilk haftalarda Pediatrics 1988;5:47-63.
yanlış negatif sonuçlara rastlanabilir. İlk
2. Blau N. Physician’s guide to the laboratory di-
24 saat içinde, prematürelerde, 1500 gr
agnosis of metabolic diseases: Springer Verlag;
altındaki bebeklerde, ilaç kullanımı varlı-
2003.
ğında, transfüzyon yapılması durumunda
ve yetersiz örnek alımı nedeniyle yanlış 3. Baykal T, Huner G, Sarbat G, Demirkol M.
Incidence of biotinidase deficiency in Turkish
negatif sonuçlar elde edilebilir.
newborns. Acta Paediatria 1998;87:1102-3.
* DMH’ların her tipinde farklı yaş grupla-
4. Baykal T, Hüner G, Çakmakçı T. İstanbul ilinde
rında şiddetleri değişken seyirli belirti ve
fenilketonüri yenidoğan taraması sonuçları. Bi-
608 bulgular gözlenebilir. yokimya Dergisi 1998;23:43-6.
Konu 14

5. Waber L. Inborn errors of metabolism. Pediatric 16. Garganta CL, Smith WE. Metabolic evaluation
Annals 1990;19:105-9, 12-3, 17-8. of the sick neonate. Seminars in perinatology

Çocukluk ta Metabolik Aciller


6. Wappner RS. Biochemical diagnosis of genetic 2005;29:164-72.
diseases. Pediatric annals 1993;22:282-92, 95-7. 17. James PM, Levy HL. The clinical aspects of
newborn screening: importance of newborn
7. Rezvani I. Metabolic diseases. In: Kliegman R,
screening follow-up. Mental retardation and
Jenson HB, Behrman RE, Stanton BF, eds. Nel-
developmental disabilities research reviews
son textbook of pediatrics. 18 ed. Philadelphia:
2006;12:246-54.
Saunders Elsevier 2007:527-9.
18. Ward JC. Inborn errors of metabolism of acute
8. Fernandes J, Saudubray JM, van den Berghe G,
onset in infancy. Pediatrics in review / American
Walter JH. Inborn metabolic diseases: diagnosis
Academy of Pediatrics 1990;11:205-16.
and treatment. Heidelberg, Germany: Springer
Verlag; 2006. 19. Nyhan WL, Barshop BA, Ozand PT. Atlas of
metabolic diseases. London, UK: Hodder Ar-
9. Lindor NM, Karnes PS. Initial assessment of in- nold; 2005.
fants and children with suspected inborn errors
of metabolism. Mayo Clinic proceedings Mayo 20. Sperling MA. Hypoglycemia. In: Kliegman R,
Clinic 1995;70:987-8. Jenson HB, Behrman RE, Stanton BF, eds. Nel-
son textbook of pediatrics. 18 ed. Philadelphia:
10. Cox TM. Iatrogenic deaths in hereditary fruc- Saunders Elsevier 2007:655-68.
tose intolerance. Archives of disease in child-
hood 1993;69:413-5. 21. Lorenz JM, Kleinman LI, Markarian K, Oli-
ver M, Fernandez J. Serum anion gap in the
11. Wilson BE, Hobbs WN, Newmark JJ, Farrow differential diagnosis of metabolic acidosis in
SJ. Rapidly fatal hyperammonemic coma in critically ill newborns. The Journal of Pediatrics
adults. Urea cycle enzyme deficiency. The West- 1999;135:751-5.
ern Journal of Medicine 1994;161:166-8.
22. Kwon KT, Tsai VW. Metabolic emergencies.
12. Calvo M, Artuch R, Macia E, et al. Diagnos- Emergency medicine clinics of North America
tic approach to inborn errors of metabolism in 2007;25:1041-60.
an emergency unit. Pediatric Emergency Care
23. Nyhan WL. Metabolic Emergencies. In: Hoff-
2000;16:405-8.
mann GF, Zschocke J, Nyhan WL, eds. Inher-
13. Henriquez H, el Din A, Ozand PT, Subraman- ited Metabolic Diseases. Heidelberg: Springer;
yam SB, al Gain SI. Emergency presentations 2010:28-59.
of patients with methylmalonic acidemia, pro-
24. Martins AM. Inborn errors of metabolism:
pionic acidemia and branched chain amino aci-
Aclinical overview. Sao Paulo medical journal =
demia (MSUD). Brain & development 1994;16
Revista paulista de medicina 1999;117:251-65.
Suppl:86-93.
25. Gökçay GH. Yoğun bakım gerektiren metabo-
14. Weiner DL. Metabolic emergencies. In: Fleisher
lik hastalıklar. In: Karaböcüoğlu M, Köroğlu
GR, Ludwig S, eds. Textbook of pediatric emer-
TF, eds. Çocuk Yoğun Bakım. 1 ed. İstanbul:
gency medicine. Phladelphia: Lippincott Wil-
İstanbul Meikal Yayıncılık; 2008:567-75.
liams & Wilkins; 2010:972-92.
26. Rezvani I. Urea cycle and hyperammonemia. In:
15. Seashore MR, Rinaldo P. Metabolic disease of
Kliegman R, Jenson HB, Behrman RE, Stanton
the neonate and young infant. Seminars in peri-
BF, eds. Nelson textbook of pediatrics. 18 ed.
natology 1993;17:318-29.
Philadelphia: Saunders Elsevier 2007:555-61.

609
BÖLÜM 10

ÇEVRESEL ACİLLER

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Soğuğa Bağlı Acil Durumlar ...........................................................................................613


Dr. Neşe Nur User
Konu 2. Yanıklar ve Sıcak Acilleri .................................................................................................623
Dr. Şule Akköse Aydın
Konu 3. Disbarizm ve Dalışa Bağlı Acil Durumlar .....................................................................635
Dr. Mehtap Bulut
Konu 4. Anafilaksi ...........................................................................................................................643
Dr. Neşe Nur User
Konu 5. Yüksek İrtifa Hastalığı......................................................................................................649
Dr. Mehtap Bulut
Konu 1

SOĞUĞA BAĞLI ACİL DURUMLAR

Dr. Neşe Nur User

Hipotermi sıcaklığı dengede tutulur. Soğuk ortama maruz


kalındığında uyum sağlamaya yönelik (uygun
Soğukla ilgili acil durumlar hipotermi ve do- giysiler giyilmesi, soğuk ortamdan uzaklaşma),
nuk yaralanmalarıdır. Vücut iç sıcaklığının istemli ve istemsiz kas hareketleri, cilt damarla-
35-36°C’nin altına düşmesine Hipotermi denir. rının vazokonstrüksiyonu, adrenalin ve tiroksin
Hipotermi primer veya sekonder; kaza sonucu salınımının artırılması ile organizmanın ısı kaybı
veya istemli olarak gelişebilir. Çevresel etmenler azaltılmaya ve ısı üretimi artırılmaya çalışılır.
nedeniyle sağlıklı bireyin vücut ısısının düşmesi-
ne Primer Hipotermi denir. Çeşitli hastalıklara Santral sinir sistemi hastalıkları, hareket sistemi
bağlı olarak organizmanın vücut ısısını koru- hastalıkları, cilt hastalıkları, yanıklar, tiroid has-
yamamasına Sekonder Hipotermi denir. Bazı talıkları, adrenal hastalıklar, diyabetes mellitus,
operasyonlarda ya da yoğun bakım koşullarında periferik nöropati, spinal kord hasarı, siroz, açlık,
hastalarda nörolojik fonksiyonların korunması malign hastalıklar, sepsis, pnömoni, kaşeksi, hi-
amacıyla hastanın vücut sıcaklığının düşürül- poglisemi, üremi psikiyatrik hastalıkları olanlarda,
mesi istemli (Terapötik) Hipotermidir. evsizlerde, yaşlılarda, bebeklerde, intoksikasyonu
olan olgularda (alkol, sedatif hipnotik, opioid),
Hipotermi ve donuk yaralanmalarının aynı has- travma hastalarında hipotermi riski artmıştır.
tada bir arada bulunabileceği unutulmamalıdır.
Hastane koşullarında kaza sonucu iyatrojenik
hipotermi görülebilmektedir. Ortamın soğuk
Patofizyoloji olması, hasta veya yaralının giysilerinin çıkarıl-
mış veya ıslak olması, ameliyathanede açık vücut
Hücre metabolizması ile normal bir birey, istira-
boşluklarından ısı kaybı buna zemin hazırlaya-
hatta vücut yüzey alanının her m2 için 40-60 kilo
bilir. Masif kan transfüzyonu gereken hastalarda
kalori ısı üretmektedir. İstemli ve istemsiz kas
banka kanının ısıtılmadan verilmesi de iyatroje-
hareketleri (titreme) ile ısı üretimi 2-5 kat artar.
nik hipotermi nedeni olmaktadır.
Vücut ısısı radyasyon (%55), evaporasyon (bu-
harlaşma) (%30), kondüksiyon (doğrudan te-
mas) (%10) ve konveksiyon (gaz akımı) (%5) Görülme Sıklığı
yoluyla kaybedilmektedir. Kondüksiyon ve ABD’de yılda ortalama 700 kişi hipotermi nede-
konveksiyonla ısı kaybı özellikle kaza sonucu hi-
niyle ölmektedir. Ortam sıcaklığı -10 °C’nin altı-
potermi gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
na düştüğünde hipotermi riski artmakla birlikte,
Islak giysiler ve suya batma kondüksiyonla ısı
donma noktasının çok daha üstündeki sıcaklık
kaybını artırırken, şiddetli rüzgar konveksiyonla
koşullarında da hipotermi gelişebileceği unu-
ısı kaybını artırmaktadır.
tulmamalıdır. Hipotermi için ırksal bir yatkın-
Hipotalamusun preoptik ve posterior kısımları lık tespit edilememiştir. Erkek ve kadınlar aşırı
termoregülasyondan sorumludur. Periferal ve soğuktan eşit şekilde etkilenmektedirler. Ancak
santral termoreseptörler aracılığıyla gelen veriler erkeklerin hipotermiye maruz kalma ve ölme sık-
santral sinir sisteminde değerlendirilerek vücut lıkları kadınlara göre daha fazladır (%65).
Klinik görülebilir. Bilinç baskılanır, konfüzyon gelişir.
Bazı olgularda deliryum meydana gelir. Pupil-
Bölüm 10. Çevresel Aciller

Hipotermi tanısı merkezi vücut ısısının ölçül- ler dilatedir. Titreme durmuştur. İnce kas hare-
mesiyle konur. Kullanılan termometrenin öl- ketlerinde beceriksizlik meydana gelir. Giderek
çüm aralığı 30°C’nin altındaki sıcaklıkları kap- büyük kas grupları da etkilenir ve pseudo rigor
samalıdır. Isı takibi yapılması için uygun alanlar motris adı verilen kas katılığı gelişir. Refleksler
mesane, özofagus, pulmoner arter, timpanik yavaşlar. Diürez artar. Gastrik mukozal erozyon,
alandır. Rektuma yerleştirilen prob soğuk gai- pankreatit gibi gastrointestinal sistem bozuk-
taya temas ederek, vücut ısısındaki yükselmeyi lukları görülebilir. Bradikardi, hipotansiyon,
algılamayabilir. Periton lavajı ile aktif iç ısıtma bradipne saptanabilir. Akciğerlerde atelektazi
yapılan hastalarda ise mesane sıcaklığı, diğer ve ventilasyon perfüzyon uyumsuzluğu gelişe-
vücut bölgelerine göre daha hızlı yükselebilir. bilir. EKG’de QT uzaması, J dalgaları (Osborn
Hipotermili hastanın yönetiminde en doğru dalgaları olarak da bilinir) görülebilir ve akut
sıcaklık ölçümünü yapabilmek için birden fazla miyokard infarktüsü ile karıştırılabilir. Kalp ka-
alana yerleştirilen farklı probların kullanılması sılma gücü azalır.
önerilmektedir.
Ciddi hipotermili olgular ölmüş gibi görünür.
Hipotermi öncelikle santral sinir sistemi ve kar- Cilt soluk ve çok soğuktur, kalp atımları hisse-
diyovasküler sistem olmak üzere bütün organları dilemeyecek kadar zayıflar, nabızsız elektriksel
etkiler. Kayakçılar, dağcılar ve soğuk suda uzun aktivite, kalp blokları, ventriküler fibrilasyon
süre kalmış olan yaralılarda hipotermi tanısı (VF) veya asistoli gelişebilir. Hipoventilasyon ve
koymak zor değildir. Ancak yaşlı, eşlik eden has- apne meydana gelir. Akciğer ödemi gelişebilir.
talığı olan, şehirde yaşayan olgularda hipotermi Nöropati, rabdomyoliz gelişir. Arefleksi, oligü-
tanısı atlanabilmektedir. ri, stupor ve koma meydana gelir. Hiperglisemi,
Hipotermi vücut iç sıcaklığına göre hafif, orta ve hiperkalemi, laktik asidoz saptanabilir. Koagü-
ağır hipotermi olarak sınıflandırılır: lasyon bozuklukları, dissemine intravasküler
koagülasyon tabloya eklenebilir. Pupiller dilate
• Hafif hipotermi (34-36°C) ve nonreaktiftir. Elektroensefalografi’de (EEG)
• Orta dereceli hipotermi (30-34°C) yavaşlamış aktivite görülebilir.

• Ciddi hipotermi (< 30°C) Hipotermili olgularda öksürük ve öğürme ref-


leksleri baskılanır. Aspirasyon olasılığı arttığın-
Hafif hipotermide hücre duvar hasarı ve elekt- dan havayolunun korunması daha fazla önem
rolit dengesizliği meydana gelir. Periferal da- kazanır. Hipotermide dokulara oksijen sunumu
marlarda vazokonstrüksiyon, endotel hasarı ve güçleşir. Ancak dokuların oksijen tüketimi ve
hemokonsantrasyona bağlı olarak mikrotrom- enzim aktivitesi de azalmıştır. Bu durum sereb-
büsler oluşmaya başlar. Hafif hipotermiden et- ral fonksiyonların geri dönüşünde olumlu rol
kilenen kişi, açlık, bulantı, halsizlik hissedebilir. oynayabilir.
Cilt soğuk ve soluktur. Kaşıntı, uyuşukluk hissi
gelişebilir. Titreme ile vücut ısısı artırılmaya ça- Bilinç hipotermili olgularda baskılanır. Geli-
lışılır. Ataksi, dizartri ve motor koordinasyonda şen konfüzyon sonucunda kazazedeler barınak
bozulma görülür. İleus ve mesane atonisi gelişe- arama, ıslak giysiler yerine kuru giysiler giy-
bilir. Taşikardi, taşipne ve hipertansiyon sapta- me, ısınmak için ateş yakma gibi adaptif dav-
nır. Bazı olgularda uykuya eğilim ve apati vardır. ranışları gerçekleştiremeyebilirler. Olguların
% 20-50’sinde paradoksik soyunma davranışı
Orta derecede hipotermide hücre hasarı hücre görülebilir. Bu davranışın patofizyolojisi tam
ölümüne doğru ilerler. Mikrosirkülasyonun bo- olarak açıklanamamıştır. Bir teori, cilt damar-
zulmasını interstisiyel alanda ödem ve laktik asi- larındaki düz kasların paralizisi sonucu cildin
614 doz izler. Cilt soğuk ve soluktur. Grimsi renkte kan akımının artması, kazazedenin ısındığını
Konu 1

hissetmesi ve bunun sonucunda kısmen veya ta- ğından şüphe edilirse kalp masajına başlanmalı-
mamen soyunmasıdır. Bir başka teori ise soğuk dır. Hipotermideki hastalar VF’ye eğilimlidirler.

Soğuğa Bağlı Acil Durumlar


nedeniyle hipotalamusun konfüzyonu ve ortam Otomatik eksternal defibrilatör ile VF saptan-
sıcaklığını değerlendirmede yetersizliktir. Soğuk dıysa bir kez defibrilasyon uygulanır. Sonraki
kurbanlarının gösterdiği bir başka garip davra- defibrilasyon işlemleri hastanın vücut iç ısısı 30
nış, etrafında tünel oluşturma ve saklanma çabası üzerine çıkıncaya kadar ertelenir.
olabilmektedir.
Hastane öncesi tedavide pasif ısıtma yöntemleri
başlanmalı ve hasta ısınmadan temel yaşam des-
Acil Yaklaşım ve Tedavi teği sonlandırılmamalıdır.

Ciddi hipotermi vücut fonksiyonlarını baskı-


layarak ederek ilk değerlendirmede kişinin öl- Hiportermi ve İKYD
müş gibi görünmesine neden olabilir. Ancak
Hiportermili hastalarda ileri kardiyak yaşam
bazı olgularda hipotermi etkisiyle gelişen kalp
desteğinde de bazı farklılıklar vardır. Hipotermi-
durmalarından sonra kalp ve diğer organlarda
li olgularda entübasyon ve IV yol açılması gibi
koruyucu etki yapabilir. Özellikle asfiksi eşlik
girişimler geciktirilmemelidir; ancak dikkatli
etmiyorsa hipotermik kardiyak arestten sonra
monitörizasyonla yapılması önerilir.
sekelsiz iyileşme mümkün olabilmektedir. Kur-
banlar mümkün olan en kısa sürede kontrollü Hastanın nabzının alınmasıyla ilgili bir şüphe
ısıtmanın mümkün olabileceği bir merkeze ta- duyuluyorsa derhal kalp masajına başlanmalıdır.
şınmalıdır. Hipotermide kalp VF’ye eğilimlidir. Ciddi hi-
potermili (vücut iç ısısı 30°C’nin altında olan)
Hipotermili olguların hemen hepsinde travma
hastalarda monitörde VF tespit edilirse başlan-
ya da intoksikasyon gibi eşlik eden hastalıklar
gıçta bir kez 360 J ile defibrile edilmelidir. Eğer
bulunmaktadır. Hastanın tedavisinde bu durum
defibrilasyona yanıt alınamazsa sonraki defibri-
mutlaka göz önüne alınmalıdır.
lasyon girişimleri vücut iç ısısı 30-32°C’ye yük-
Hipotermili hastaların kardiya sfinkter tonusu seltilinceye kadar ertelenmelidir. Hipotermik
azalır veya kaybolur, bilinç baskılanır, öğürme kalp kardiyovasküler ilaçlara, pacemaker uya-
ve öksürme refleksleri hava yolunu korumakta rılarına ve defibrilasyona yanıtsız olabilir. Hi-
yetersiz kalır. Bu nedenlerle hipotermideki has- potermide ilaç metabolizması yavaşlamıştır ve
taların erken entübasyonu önem kazanmaktadır. kolayca toksik doza ulaşabilir. Hastanın sıcaklığı
Koagülopati gelişiminde kontrol edilemeyen 30°C’nin altındaysa IV ilaç uygulanmamalıdır.
epistaksis riski artacağından orotrakeal entübas- Bu hastaların tedavisinde aktif iç ısıtma yöntem-
yon tercih edilir. leri öncelikli tedavidir.

Havayolu güvenceye alınan hastalar 42°-46°C’ye Vücut iç ısısının 30°C’nin üzerinde olduğu ol-
ısıtılmış ve nemlendirilmiş O2 ile solutulmalıdır. gularda gerekliyse KPR ve defibrilasyon işlem-
Olgularda solunum işini bozan, tansiyon pnö- leri uygulanmalıdır. IV ilaçların uzun aralıklar-
motoraks hemopnömotoraks gibi yaralanmalar la uygulanması önerilir. Bu olgularda aktif dış
olabileceği unutulmamalıdır. Soğuğa bağlı ola- ısıtma uygulanır. Dolaşımı olmayan hastalarda
rak ventilasyon perfüzyon uyumsuzluğu söz ko- pasif ısıtma yöntemleri yetersiz kalacaktır.
nusu olabilir veya akciğerlerde interstisiyel ödem
gelişmiş olabilir. Bu hastalarda aspirasyon pnö- Hipotermili olgularda soğuk diürezi, vazodila-
monisi sık görülmektedir. tasyon ve demarsal geçirgenliğin artışı nedeniyle
hipovolemi görülmektedir. Bazı olgularda ileus
Hipotermide olduğu düşünülen olgularda so- ve pankreatit gelişmiş olması sıvı açığını artırır.
lunum ve dolaşımın değerlendirilmesi 30-45 45-60 dakikadan fazla hipotermik kalmış hasta-
saniyede yapılmalıdır. Eğer kalp atımının varlı- lara sıvı replasmanı yapılması da gerekir. Ancak 615
tedavide soğuk kalbin sıvı yükünü karşılama Tablo 1. Hipotermi riski artmış olan hastalar
kapasitesinin yetersiz olduğu ve akciğer ödemi
Bölüm 10. Çevresel Aciller

Nöromüsküler hastalıklar
gelişebileceği unutulmamalıdır. Sıvı replasma- Santral sinir sistemi hastalıkları
nında ısıtılmış Normal Salin (%0.9 NaCl) tercih
Periferik nöropati
edilmelidir. Şoktaki karaciğer laktatı metabo-
Spinal kord hasarı
lize edemeyeceğinden Ringer Laktat verilmesi
önerilmez. Hareket sistemi hastalıkları
Cilt hastalıkları
Hipotermili olgularda sinüs bradikardisi sık
Yanıklar
görülür. Genellikle özel bir tedavi gerektirmez.
Endokrin sistem hastalıkları
Steroid, barbitürat ve antibiyotiklerin sağkalımı
artırmada veya resusitasyon sonrası hasarı azalt- Tiroid hastalıkları
mada etkinlikleri kanıtlanmadığından rutin kul- Adrenal hastalıklar
lanımları önerilmez. Diyabetes mellitus
Metabolik hastalıklar
Isıtma İlkeleri: Perfüzyonu olan hipotermili
olgularda öncelikli amaç, kazazedenin daha fazla Siroz Açlık
ısı kaybetmesini önlemektir. Islak giysilerin çıka- Hipoglisemi
rılması, kuru battaniye ile izolasyon, rüzgardan Üremi Kaşeksi
korunmak için paravan oluşturmak gibi önlemler Malign hastalıklar
alınmalıdır. Nakil esnasında kaba hareketlerden Enfeksiyonlar
kaçınılmalıdır. Ek hastalığı bulunmayan, sağlıklı,
Sepsis
hafif veya orta derecede hipotermik hastalar ge-
nellikle pasif ısıtma yöntemleriyle kendiliklerin- Pnömoni
den ısınırlar. Hastane öncesinde hastanın daha Adaptif davranışları gerçekleştiremeyenler
fazla ısı kaybetmesini önlemek için gerekli ön- Psikiyatrik hastalıkları olanlar
lemler alınmalıdır. Ancak agresif ısıtma yöntem- Evsizler
leri için uygun koşullar sağlanana dek zaman ve Yaşlılar
malzeme harcanması önerilmemektedir.
Bebekler
Pasif ısıtma yöntemleriyle yaklaşık saate 1°C İntoksikasyonu olan olgular
ısınma beklenir. Yeterince ısınamayan olgularda, (alkol, sedatif hipnotik, opioid)
ya da hastanın malnütrisyonu, yaşlılık, önceki Travma hastaları
tıbbi hastalıklar gibi nedenlerle pasif ısıtma yön-
temleriyle ısınamayacağı düşünülüyorsa, aktif
ısıtma yöntemleri kullanılmalıdır. Hastanın per- Aktif iç ısıtma yöntemleri peritoneal lavaj, plev-
füzyon sağlayacak bir kalp ritmi yoksa pasif ısıt- ral lavaj, özofagial ısıtma tüpleri, ekstrakorpore-
ma yöntemleri etkisiz kalacağından aktif ısıtma al by pass gibi ileri yöntemleri içermektedir.
yöntemleri uygulanmalıdır.

Aktif dış ısıtma; ısıtılmış battaniye, sıcak hava


Resusitasyonu Sonlandırma
üfleyen fan, IV sıvıların 43°C’ye ısıtılması, rad-
yan ısıtıcı, sıcak su paketleri kullanılarak yapılır. Hastane öncesinde kesin ölümcül yaraları olanlar,
Aktif dış ısıtma yapılan olgularda periferdeki da- ağız ve burunu buz ile kaplanmış olanlar, göğüs
marlarda vazodilatasyon sonucu vücut iç ısısının basısına olanak vermeyecek derecede donmuş ol-
daha da düşmesi (afterdrop fenomeni) korkulan gularda resusitasyon yapma endikasyonu yoktur.
bir durum olmakla birlikte nadiren görülmek-
tedir. Aktif dış ısıtma tedavide kullanılabilecek Hastanede, hastanın öldükten sonra soğuduğu
616 bir yöntemdir. veya hipotermide olduğu için ölü gibi görün-
Konu 1

düğü ayrımını yapmada, hekim klinik yargısını Sıklıkla kış mevsiminde, askerlerde, evsizlerde,
kullanmalıdır. Hastanın hipotermide olduğu dü- kışın açık havada çalışan işçilerde ve doğa spor-

Soğuğa Bağlı Acil Durumlar


şünülüyorsa uzun süre KPR yapılması önerilir. cularında görülmektedir.
Boğulmayı izleyen hipotermide başarılı resusi- Dondurucu olmayan soğuk ortama kronik ve
tasyon beklenmemektedir. tekrarlayan maruz kalma ile, cildin açıkta kalan
alanlarında gelişen genellikle hafif ama oldukça
Donuk rahatsız edici nitelikteki inflamatuar özellikli
lezyonlara da pernio adı verilmektedir.
Soğuk ortamda uzun süre kalmaya bağlı olarak
gelişen, interstisiyel alanda ve hücre içinde sı- Siper ayağı dondurucu olmayan soğuk suda
vıların kristalleşmesi ve donmasıyla karakterize uzun süre durma sonucu oluşmaktadır ve görü-
yaralanmalar donuk olarak adlandırılmaktadır. nümü donuk yaralanmalarına benzer.

Tablo 2. Hipotermide klinik bulgular


Hafif hipotermi Orta dereceli hipotermi Ağır hipotermi
Vücut iç
34-36°C 30-34°C < 30°C
ısısı
Hücre Hücre duvar hasarı Hücre ölümü
Mikrotrombüsler (vazo-kons- Koagülasyon bozuklukları
Periferal
trüksiyon, endotel hasarı ve İnterstisiyel alanda ödem Dissemine intravasküler
Dolaşım
hemokonsantrasyona bağlı) koagülasyon
Soğuk ve soluk
Cilt Soğuk ve soluk Çok soğuk
Grimsi renkte
Açlık, bulantı, halsizlik Hiperglisemi, hiperkalemi
Metabolik Laktik asidoz
Elektrolit dengesizliği Laktik asidoz
Titreme Var Durmuş
İnce kas hareketlerinde
Periferik Motor koordinasyonda bozulma beceriksizlik
Nöropati
sinir sistemi ve Kaşıntı Giderek büyük kas
Rabdomyoliz
hareket sistemi Uyuşukluk hissi grupları da etkilenir
Pseudo rigor motris
Gastrik mukozal erozyon
GİS İleus
Pankreatit
Üriner sistem Mesane atonisi Diürez artar Oligüri
Bradikardi hipotansiyon Kalp atımları hissedile-
EKG’de QT uzaması J meyecek kadar zayıflar
Taşikardi
KVS dalgaları (Osborn dalgala- Nabızsız elektriksel aktivite
Hipertansiyon
rı) Kalp kontraktilitesinde Kalp blokları Ventriküler
azalma fibrilasyon (VF) Asistoli
Arefleksi Stupor Koma
Konfüzyon Deliryum
Uykuya eğilim Elektroensefalografi’de
SSS Pupiller dilate
Apati Ataksi Dizartri yavaşlamış aktivite pupiller
Refleksler yavaşlar
dilate ve nonreaktif
Bradipne akciğerlerde
Solunum Hipoventilasyon
Taşipne atelektazi ventilasyon
sistemi Apne, Akciğer ödemi
perfüzyon uyumsuzluğu
GİS: Gastrointestinal sistemi, KVS: Kardiyovasküler sistem, SSS: Santral sinir sistemi 617
Tablo 3. Hipotermide tedavi özet rında koordinasyon kaybı ve büyük kas grupla-
rında koordinasyon kaybı, şiddetli eklem ağrısı
Bölüm 10. Çevresel Aciller

ABC
42°-46°C’ye ısıtılmış ve nemlendirilmiş O2 gelişmektedir. El ve ayak parmakları, burun ve
Isıtma kulaklar donuktan en fazla etkilenen alanlardır.
Yanak ve çene de donuktan sıkça etkilenebil-
Dolaşımı olan olgularda pasif ısıtma yöntemleri
mektedir.
Dolaşımı olmayan veya pasif yöntemlerle yete-
rince ısınamayan olgularda aktif dış ve iç ısıtma
Donuk yaralanmaları etkilenen doku derinliğine
yöntemleri
göre dört derecede sınıflandırılmaktadır:
VF saptandıysa
1 kez 360 J ile defibrilasyon Birinci Derece: Epidermis etkilenmiştir. Eritem
Sonraki defibrilasyon girişimleri vücut iç ısısı ve hafif ödem gelişir. Soyulma, geçici şişlik ve
30-32°C’ye yükseltilinceye kadar ertelenmelidir kıza rıklık, soğuk duyarlılığı ile birkaç hafta için-
IV ilaç de iyileşmektedir.
30°C’nin altında uygulanmamalıdır.
30°C’nin üzerindeki olgularda IV ilaçların uzun
İkinci Derece: Cilt tam kat etkilenmiş ve ka-
aralıklarla uygulanması önerilir. tılaşmıştır. Ancak destek dokular etkilenmemiş-
Sıvı replasmanı gerekliyse ısıtılmış Normal Salin tir. Berrak veziküller gelişebilir. Bu veziküller
(%0.9 NaCl) tercih edilmelidir. yüksek miktarda tromboksan ve prostaglandin
içerir. Veziküller 2-3 haftada kurur, koyu renk-
li kabuklar gelişir ve 4 haftada da soyulurlar.
Isıtma esnasında yanma ve iğnelenme şeklinde
Patofizyoloji ağrı hissedilir. Isınan doku hiperemiktir. Ödem
Normal cilt dolaşımı sempatik vasküler tonus ile gelişir. Uzun dönemde parestezi, hiperhidroz,
kontrol edilmektedir. geçici veya kalıcı soğuk duyarlılığı gelişebilir.
Nörovasküler fonksiyonlar genellikle tam olarak
Donukta yaralanma hücrede direkt termal ha- iyileşmektedir.
sar, ekstrasellüler ve inrtrasellüler buz kristalleri
oluşumu, hücre dehidratasyonu, mikrovasküler Üçüncü Derece: Subdermal pleksus donar. He-
staz, tromboz ve iskemi ile meydana gelir. Trom- morajik büller gelişir. Ciltte gri-mavi renk de-
boksan, araşidonik asid kaskadı ve endotelden ğişimi
nitrik oksit salınımının azalması da donuk pato-
fizyolojisinde rol oynamaktadır. olur. Isıtmadan sonra yanıcı ağrı 5 hafta kadar
sürebilir. 2 hafta içinde kalın gangrenöz skar
Donuk alan ısıtılırken derin damarlardaki dola- gelişir. Uzun dönemde ülserasyonlar, ağır soğuk
şım artmış oksijen ihtiyacını karşılamada görece duyarlılığı, büyüme plağı hasarlarına bağlı geliş-
olarak yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle yavaş me anomalisi sekel kalabilir.
ısıtmada doku kaybı daha fazla olmaktadır.
Dördüncü Derece: Kas, kemik ve tendonlar et-
kilenmiştir. Cilt ve alttaki dokular donmuş, sert
Klinik ve avasküler nitelik almıştır. Isıtma esnasında
göreceli olarak daha az ağrı duyulur. Isıtmadan
Donuk yaralanmaları hipotermiye eşlik edebil- sonra doku sert ve nabızsızdır. Duyu kaybı de-
mektedir. -10°C’nin altında dokularda donma vam eder. Esneklik kaybolur. Hafif ya da orta
başlar. Üşümeyi takip eden yanma, iğnelenme derecede ödem gelişir. Canlı ve ölü dokular ara-
ve acıma hissi, yerini uyuşukluğa bırakır. Daha sında demarkasyon hattı ve sonrasında spontan
sonra sırayla tam bir hissizlik, küçük kas grupla- amputasyon gelişir. Enfeksiyon riski yüksektir.
618
Konu 1

Pernio olan hastalarda donuğa yönelik tedavi başlan-


madan önce hastanın santral vücut sıcaklığının

Soğuğa Bağlı Acil Durumlar


Genellikle dondurucu olmayan soğuğa maruz 34°C üzerine çıkmış olması gerekir.
kaldıktan 12 saat sonra görülür. Bulguları lo-
kalize ödem, eritem, siyanoz, plak, nodüllerdir. Donuk alanın hızlı ısıtılması en etkili tedavidir.
Bazı olgularda ülserasyon, vezikül ve bül gelişe- Aşırı ısıtmadan veya yavaş ısıtmadan kaçınılma-
bilir. Kaşınma ve yanma şeklinde parestezi geli- lıdır. Etkilenen alan 40-42°C sıcak su banyosu
şir. Eller, kulaklar, alt bacak bölümü ve ayaklar içine etkilenen alanı daldırarak ısıtılır. Suyun sı-
en sık etkilenen alanlardır. Öncelikle çocuklar caklığının sabit kalması sağlanmalıdır ve suyun
ve kadınlar etkilenir. Soğuk ülkelerde daha sık sıcaklığı 43.3°C’yi aşmamalıdır. Yüzeyel yaralan-
rastlanır. Zenciler daha duyarlıdırlar. malar 20-40 dk ve derin yaralar 1 saat kadar ısı-
tılması gerekebilir. Isıtma işlemi esnasında etki-
lenen ekstremite kibarca hareket ettirilir. Donuk
Siper Ayağı alan tamamen yumuşak, kızarık ve deri kıvrım-
ları yapılabilir hale gelene kadar ısıtılmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı’nda uzun süre soğuk suda
dikilen askerlerde sık görülmesi sonrası tanım- Yaralı alanda eşit sıcaklık dağılımı sağlanama-
lanmıştır. Pilotlarda, denizcilerde, rafting yapan- dığı için kuru havayla ısıtmadan kaçınılmalıdır.
larda da görülebilmektedir. Başlangıçta karınca- Daha fazla doku hasarı oluşturmamak için ısıt-
lanma ve hissizlik gelişir. Etkilenen ayak soluk, ma esnasında masajdan kaçınılmalıdır.
sert, anestezik, nabızsız ve hareketsizdir. Isıtma-
dan sonra başlangıçta değişiklik olmaz. Isıtma- Reperfüzyon esnasında şiddetli ağrı gelişebil-
dan birkaç saat sonra hiperemi ve yanıcı vasıfta mektedir. Bu nedenle analjeziklerin (narkotik
şiddetli ağrı gelişir. Kan akımının düzelmesin- ve/veya nonsteroid antiinflamatuar ajanlar) ısıt-
den 2-3 gün sonra ödem, büller ve hiperemi ma işlemi öncesinde, esnasında ve sonrasında
kötüleşebilir. Duyu kaybı sıklıkla haftalar içinde verilmesi gerekli olabilir.
düzelir ancak kalıcı nitelikte de olabilmektedir.
Çok ağır olgularda gangren gelişebilir. Hiper- Tromboksan ve prostaglandin aracılığı ile olu-
hidroz ve soğuk duyarlılığı yıllarca kalabilir. şacak doku hasarını önlemek için berrak büller
aspire edilir. Enfeksiyon ve doku hasarı riskini
artırmamak için hemorajik büllerin debridma-
Tedavi nından kaçınılmalıdır. Aspirasyon uygulanabilir.

Hastanın değerlendirilmesinde ABC önceliklidir. Donuk alan ısıtıldıktan sonra soğuktan ve diğer
yaralanmalardan korunmalıdır. Pansuman, atel
Hastane Öncesi: Yaralının soğuk ortamdan ve elevasyon önerilir. Dolaşım kontrolü yapılır.
uzaklaştırılması, rüzgardan korunma, ıslak ve
sıkan giysilerin çıkarılıp kuru ve bol giysilerin Topikal olarak aloe vera krem, metimazol ve
giydirilmesi gereklidir. Donuk alanın ısıtılması metilprednizolon uygulanabilir. Gümüş sulfadi-
tekrar donma riskinin olmayacağı zamana kadar yazin uygulanmasının yararı gösterilememiştir.
ertelenir. Yaralının donuk ayağı ile yürümesi ge-
Gerekli olgularda tetanoz profilaksisi yapılmalıdır.
rekli olabilir. Bu durum donuk alanın ısınıp ye-
niden donmasına tercih edilir. Yaralanmış bölge- Enfeksiyon profilaksisi için IV penisilin G gün-
ye masaj yapılmasından kaçınılmalıdır. Gruptan de 4 kez 48-72 saat süre ile uygulanır. Topikal
bir kişide donuk veya hipotermi gelişmesi halin- antibiyotikler aloe vera ile etkileşime girdiği için
de grubun diğer üyelerinin de tedaviye ihtiyacı önerilmemektedir.
olabileceği unutulmamalıdır.
Medikal sempatektomi için intraarterial veya
Hastane: Yaralının yanık ünitesinde tedavisi intravenöz rezerpin 0.5 mg kullanılması ile ba-
önerilmektedir. Donuk ile birlikte hipotermisi şarılı sonuçlar elde edilmektedir. 619
İlk 24 saatte intraarterial veya intravenöz doku Özet
plazminojen aktivatörü uygulanması ile hasta-
Bölüm 10. Çevresel Aciller

nede yatış süreleri ve doku kaybı belirgin olarak * Hipotermi ve donuk yaralanmalarının
azalmaktadır. aynı hastada bir arada bulunabileceği
unutulmamalıdır. Donma noktasının
Limaprost, buflomedil, düşük molekül ağırlıklı üzerindeki sıcaklıklarda da soğuk acilleri
dekstran, araşidonik asit inhibitörleri, heparini- görülebilir.
zasyon, hiperbarik oksijen, subatmosferik basınç * Hipotermi öncelikle santral sinir sistemi
tedavisi, pentoksifilin, vitamin C uygulamala- ve kardiyovasküler sistem olmak üzere
rıyla ilgili tedavi çalışmaları vardır. Pernio teda- bütün organları etkiler. Sıklıkla yaralan-
visinde oral nifedipin denenmektedir. ma ve zehirlenmeler hipotermiye eşlik
etmektedir.
* Dolaşımı olan olgularda pasif dış ısıtma
Cerrahi Tedavi yöntemleri tedavi edicidir.
* Dolaşımı olmayan veya pasif yöntemlerle
Kompartman sendromu gelişen hastalarda fasi- yeterince ısınmayan olgular aktif dış ve iç
yotomi geciktirilmemelidir. ısıtma yöntemleriyle tedavi edilmelidir.
* ABC desteği uygulanmalıdır. Hipotermi-
Canlı ve ölü dokuların ayrımı çok güç olduğun-
deki hastalar VF’ye eğilimlidir. VF sap-
dan amputasyon gangrenöz doku gelişene ve tandıysa bir kez defibrilasyon uygulanır.
demarkasyon hattı tam olarak belirlenene kadar Sonraki defibrilasyon işlemleri hastanın
ertelenmelidir. Bu süreç yaklaşık 6-8 haftadır. vücut iç ısısı 30 üzerine çıkıncaya kadar
Donuk alanda likefaksiyon, ıslak gangren veya ertelenir.
enfeksiyon gelişimi halinde erken amputasyon * Hipotermik kalp kardiyovasküler ilaçla-
önerilir. ra, pacemaker uyarılarına ve defibrilas-
yona yanıtsız olabilir. Hipotermide ilaç
metabolizması yavaşlamıştır ve kolayca
Hipotermi ve Donuktan Korunma toksik doza ulaşabilir. Hastanın sıcaklığı
30°C’nin altındaysa IV ilaç uygulanma-
Soğuk ve rüzgardan korunmak için bir barına- malıdır.
ğa sığınma, uygun ve yeterli giyinme, uzun süre * Vücut iç ısısı 30°C’nin üzerindeki olgu-
aynı pozisyonda kalmaktan kaçınma, cildi sık larda gerekliyse KPR ve defibrilasyon iş-
aralıklarla kontrol etme, sigara içmeme, tetanoz lemleri uygulanmalıdır. IV ilaçların uzun
profilaksisi, yeterli beslenme ve sıvı alma donuk- aralıklarla uygulanması önerilir.
tan korunmada önerilmektedir. Tek kat ve ka- * Hipotermili olgularda sıvı resusitasyo-
lın giysi yerine birkaç kat ince giysiler giyilmesi nunda NS tercih edilir.
soğuktan daha iyi korur. Giysiler ıslanmaktan * Hasta ısınmadan temel yaşam desteği
korunmalıdır. Yün, keçe ve polipropilen giysiler sonlandırılmamalıdır.
seçilmelidir. En az 2 çift çorap giyilmeli, baş ve * Donuk ile birlikte hipotermisi olan hasta-
yüz örtülmelidir. Tek parmak eldiven kullanımı larda donuğa yönelik tedavi başlanmadan
normal eldivenlerden daha iyi bir ısı yalıtımı önce hastanın santral vücut sıcaklığının
sağlar. Parmakların kullanılması gerekecekse tek 34°C üzerine çıkmış olması gerekir. 40-
42°C sıcak su banyosu içine etkilenen
parmak eldivenin altına ince bir eldiven giyilme-
alanı daldırarak ısıtılır.
lidir. Sıkı giysilerden kaçınılmalıdır. Yüze sürü-
* Etkilenen ekstremite kibarca hareket etti-
len yağlı veya petrol bazlı kremlerin koruyucu
rilir. Masajdan kaçınılmalıdır. Analjezik-
etkisi gösterilememiştir. ler, sistemik antibiyotik, tetanoz profilak-
sisi, pansuman ve atel uygulanmalıdır.
620
Konu 1

Kaynaklar area from 1995 to 2002 Journal Of Trauma,


2004;57:1315-20.

Soğuğa Bağlı Acil Durumlar


1. ECC Committee, Subcommittees and Task 16. Tintinally JE. Emergency Medicine, A Com-
Forces of the American Heart Association. 2005 prehensive Study Guide; Rabold MB. Frostbite
2. American Heart Association Guidelines for And Other Localized Cold-Related Injuries.
Cardiopulmonary Resuscitation and Emer- Internationally edition, 6th ed, Mc Graw-Hill
gency Cardiovascular Care. Circulation. Companies. 2005;1175-9.
2005;112:IV1-203. 17. Harirchi I, Arvin A, Vash JH, Zafarmand V. Frost-
3. Wedin B, Vanggaard L, Hirvonen J. Paradoxical bite: incidence and predisposing factors in moun-
undressing” in fatal hypothermia. J Forensic Sci. taineers. Br J Sports Med 2005;39:898-901.
1979;24:543-53. 18. Geurts CLM, Sleivert GG, Cheung SS. Local
cold acclimation of the hand impairs thermal
4. The word: Paradoxical undressing. NewScien-
responses of the finger without improving hand
tist. 21 2007.
neuromuscular function. Acta Physiol Scand
5. Edelstein JA, Li J, Silverberg MA, Decker W. 2005;183:117-24.
Hypothermia. http://emedicine.medscape.com/
19. Ors S. Cold injury from liquid petroleum
article/770542-overview.
gas. Scand J Plast Reconstr Surg Hand Surg,
6. Carrera GF, Kozin F, Flaherty L, McCarty DJ. 2005;39:188-90.
Radiographic changes in the hands follow-
20. Keskin M, Tosun Z, Duymaz A, Savac Ned-
ing childhood frostbite injury. Skeletal Radiol. im M. Frostbite injury due to improper us-
1981;6:33-7. age of an ice pack. Annals of Plastik Surgery,
7. Renstrom P, Johnson RJ. Cross-country ski- 2005;54:437-8.
ing injuries and biomechanics. Sports Med, 21. Twomey JA, Peltier, George L, Zera RT. An
1989;8:346-70. open-label study to evaluate the safety and ef-
8. Lehmuskallio E, Lindholm H, Koskenvuo K, ficacy of tissue plasminogen activator in treat-
Sarna S, Friberg O, Viljanen A. Frostbite of the ment of severe frostbite. Journal of Trauma Vol-
face and ears: Epidemiological study of risk factors ume, 2005;56:1350-5.
in Finnish conscripts BMJ, 1995;311:1661-3. 22. Ertekin C, Taviloğlu K, Güloğlu R, Kurtoğlu M.
9. Kuspis DA, Krenzelok EP. Oral frostbite injury Travma. Akçay MN. Hipotermi ve Donuklar.
from intentional abuse of a fluorinated hydro- İstanbul Medikal Yayıncılık 2005;614-22.
carbon. Clinical Toxicology. 1999;37:873-5. 23. Castellani JW, Young AJ, Ducharme MB, Gies-
10. Murphy JV, Banwell PE, Roberts AHN, Mc- brecht GG, Glickman E, Sallis RE. Prevention
Grouther DA. Frostbite: Pathogenesis and treat- of cold injuries during exercise. Medicine and
ment. Journal of Trauma, 2000;48:171. Science in Sports Exercise, 2006,38:2012-29.
11. Graham CA, Stevenson J. Frozen chips: An un- 24. Kowal-Vern A, Latenser BA. Demographics of
usual cause of severe frostbite injury. Br J Sports the homeless in an urban burn unit. J of Burn
Med 2000;34:382-4. Care and Research, 2007;28:105-10.
12. Tercan M, Bekerecioglu, M. Decreased serum 25. Cheng D. Frostbite. Mar 2008. http://emedi-
nitric oxide level in experimental frostbite in- cine.medscape.com/article/926249
jury: A preliminary study. Annals of Plastik Sur- 26. Roche-Nagle G, Murphy D, Collins A, Sheehan.
gery, 2002.48;107-8. S Frostbite: Management options. European
13. DeGroot DW, Castellani JW, Williams JO, Am- Journal of Emergency Medicine, 2008;15:173-7.
oroso PJ. Cold weather injury hospitalization 27. Izard RM, Bilzon JLJ. Risk factors for non-
among caucasian and african-american men and freezing cold injury in British army infantry
women in the U. S. Army 1980-1999 Medicine recruit training. Medicine and Science in
and Science in Sports and Exercise, 2003;35:334 Sports and Exercise, 2008;40:229.
14. Thorleıfsson A, Wulf HC. Clinical and labora- 28. Poulakidas S, Cologne K, Kowal-Vern A. Treat-
tory investigations emollients and the response ment of frostbite with subatmospheric pres-
of facial skin to a cold environment British Jour- sure therapy. J of Burn Care and Research
nal of Dermatology 2003;148:1149-52. 2008;29:1012-4.
15. Koljonen V, Andersson K, Mikkonen K; Vuo- 29. Mechem CC. Frostbite. http://emedicine.med-
la J. Frostbite injuries treated in the Helsinki scape.com/article/770296-overview. 621
Konu 2

YANIKLAR VE SICAK ACİLLERİ

Dr. Şule Akköse Aydın

Giriş İnsan derisi ısıdan, doğrudan hücresel yaralanma


veya ilerleyen gecikmiş dermal iskemi yoluyla iki
Yanık görülme oranı ortalama % 1 civarındadır. şekilde etkilenir. Sonuçta protein denatürasyo-
Yanık yaralanmaları nedeniyle Amerika Birleşik nu ve koagülasyon nekrozu ile hücre ve dokular
Devletler’inde (ABD) yılda 700.000 kadar acil
zarar görür. Doku hasarının şiddeti maruz kalı-
servis başvurusu olmaktadır. Bu başvuruların
nan sıcaklık derecesi ve temas süresi ile ilişkilidir.
yaklaşık 45.000 tanesi hastaneye yatış gerek-
tirmektedir. Yatış gerektiren hastaların yaklaşık Yanıktan öncelikle deri etkilenir. Deri vücudun
yarısı da yanık merkezlerine kabul edilmesi gere- en büyük organı olarak kabul edilir ve birçok
ken hastalardan oluşmaktadır. Türkiye’de yanık yaşamsal fonksiyona sahiptir. Bu fonksiyonlar
sıklığı, morbidite ve mortalitesine ait kesin veri- kısaca özetlenecek olursa;
ler yoktur. Ancak yanık oluşumunda yaş, sosyo-
1. Isı düzenleme fonksiyonu vardır ve buhar-
ekonomik düzey, kültürel düzey gibi faktörlerin
laşma yoluyla sıvı kaybını önler
etkisi düşünülürse ülkemizde de yanığın ciddi
bir tıbbi sorun olduğu anlaşılır. 2. Enfeksiyonlara karşı doğal bir bariyer görevi
görür
Yanık etyolojisinde en önemli neden tedbirsiz ve
cesurca davranmaktır. Bu nedenle en az % 75’i 3. İçerdiği duyu reseptörleriyle çevresel uyarı-
önlenebilir durumlardır. Yanıklar en sık alev ya- ları iletir ve gerekli yanıtları düzenler
nığı (%75), kaynar su ile yanma (%15), kimya-
4. D vitamini senteziyle metabolik sürece
sal nedenli yanıklar (% 5), elektrik yanıkları
katkıda bulunur.
(% 3-5) ve radyasyona bağlı yanıklar (% 1) ola-
rak karşımıza çıkmaktadır. Tüm yanık olgularında derinin fonksiyonları
Yanık hem lokal hem de sistemik etkileri olabi- kısmen veya tamamen ortadan kalkar. Ayrıca
len ve bilinen en eski travma türlerinden biridir. özellikle ağır yanık olgularında vücut diğer ağır
Yanık, dokunun kendi ısısından daha sıcakla, travmalarda olduğu gibi derin metabolik bozuk-
yakıcı kimyasal maddelerle veya elektrik akımıy- luklar ve immün yetersizlikler gösterir. Yanığın
la ya da radyoaktif ışınlarla teması sonucu ortaya başlangıcında kısa süreli arteriolar bir vazokons-
çıkan bir yaralanma şeklidir. Isı, deriye kon- triksiyon sonucu lokal iskemi görülür. Ardından
veksiyon (sıcak gaz akımıyla), radyasyon (inf-
gelişen endotel hasarıyla birlikte prostaglandin,
rared ışınlarıyla) veya kondüksiyon (doğrudan
kinin, histamin, serbest oksijen radikalleri gibi
temasla) zarar verebilir.
vazoaktif mediyatörler salınır ve vazodilatas-
yon, kapiller permeabilite artışı görülür. Endo-
Patofizyoloji tel hasarı ve permeabilite bozukluğu nedeniyle
Termal yanık yaralanmaları tüm organ sistemle- hidrostatik ve onkotik basınç dengesi bozularak
rini olumsuz etkileyen patofizyolojik değişiklik- ödem meydana gelir. Sıvı kayıpları sonucunda
leri başlatmaktadır ve fonksiyonel bozukluklar hipotansiyon gelişir. Endotel hasarı 12. saatin
yanık genişliği ile ilgilidir. sonunda düzelmeye başlar ve 24-36. saatlerde
tam stabilize olur. Ağır bir yanık sonucu ortaya Yanık Şiddetinde Etki Faktörleri
çıkan doku harabiyeti lökosit ve endotel hücre-
Bölüm 10. Çevresel Aciller

lerinden salınan sitokinler aracılığıyla hem lokal 1. Yanık Alanının Genişliği: Vücuttaki toplam
hem de sistemik inflamatuar yanıta sebep olur. yanık alanının yüzdesi olarak ifade edilir. Yanık
Bu inflamatuar yanıt konakçı direncini arttırıp yüzdesinin hesaplanması için; Dokuzlar kura-
yararlı olabileceği gibi, hipermetabolizma ve im- lı, Lund ve Browder Çizelgesi, Modifiye Lund
munsuresyona yol açarak uzak organ yetmezlik- ve Browder Yanık Yüzdesi Çizelgesi gibi birçok
lerine de neden olabilir. Uzak organ yetmezliği; rehber geliştirilmiştir. Bu rehberlerin özellikle
dokulardaki ve dolaşımdaki lökositlerin giderek son ikisi birçok yanık merkezinde kullanılan çi-
artması ve sitokinler aracılığıyla ile lökositlerden zelgelerdir ancak acil servislerde kullanımı çok
kontrolsuz bir şekilde serbest oksijen radikalle- pratik değildir. Bu nedenle burada klasik olarak
rinin salınarak organizmanın kendi hücrelerni tüm dünyada yaygın olarak kullanılan Dokuzlar
de tahrip edecek düzeylere varması sonucu ka- kuralından söz edeceğiz. Yanık yüzdesi ne kadar
tabolik ve immunsupressif süreçle karakterize büyük ise klinik seyir o kadar kötüdür. Yanık
sistemik inflamatuar yanıt sendromunun (SIRS) yüzdesi hesaplanırken 1. derece yanıklar dikkate
ortaya çıkması ile olur. Ağır yanık olgularında alınmaz sadece 2. ve 3. derece yanıklar hesap-
yanan bölümün dışına taşan ve tüm organiz- lanır. Yanık yüzdesi hesaplanırken her yaş gru-
mayı kapsayan bu sistemik inflamatuar yanıtın bunda pratik olarak kullanılabilecek bir yöntem
oluşturduğu; yanık şoku, hipermetabolizma ve daha vardır. Bu yöntemde kişinin parmaklar
immunosupresyon gibi üç ana patofizyolojik sü- hariç avuç içi alanı vücut yüzeyinin % 1’olarak
reci vardır. alınır ve hesaplama yapılır.

Yukarıda sözü edilen nedenlerden dolayı tüm


yanık olgularında, yanığın genişliğine bağlı ola- Tablo 1. Dokuzlar kuralı
rak intravasküler alandan interstisiyel alana bir Erişkin Çocuk
sıvı kaybı söz konusudur. Yanık şokunda inter- Tüm Vücut Tüm Vücut
sitisiyel alana sıvı geçişi dışında bir diğer hipo- Vücut Kısmı Yüzeyinin Yüzeyinin
Yüzdesi Yüzdesi
volemi nedeni de devamlılığı bozulan deriden
buharlaşma yoluyla kaybolan sıvıdır. Ağır yanık Baş-Boyun %9 % 18
olgularında erken dönemde yeterli sıvı resusitas- Sağ Kol %9 %9
yonu yapılmazsa hipovolemik şok, akut böbrek Sol Kol %9 %9
yetmezliği gibi ölümcül komplikasyonlar mey- Gövde Ön Yüzü % 18 % 18
dana gelir. Gövde Arka Yüzü % 18 % 18
Sağ Bacak % 18 % 14
Yanığın ciddiyetini belirleyen faktörler aşağıda
listelenmiştir. Sol Bacak % 18 % 14
Perine Bölgesi %1 %1
1. Yanık alanının genişliği
2. Yanığın derinliği
3. Yanığın lokalizasyonu
2. Yanığın Derinliği: Yanık yarası klinik olarak
4. Hastanın yaşı
4 dereceye ayrılır.
5. Hastanın yandaş hastalıkları
6. Yanığa eşlik eden diğer yaralanmalar Birinci derece yanıklar: Derinin sadece epider-
mis tabakası hasarlanır. Yanık alanı başlangıçta
7. Duman inhalasyonunun derecesi
vazodilatasyona bağlı olarak kırmızı görünür.
8. Yanığa neden olan etken Kurudur, ağrılı olabilir, bül yoktur, ödem görü-
624
Konu 2

lebilir. Yanığı takiben 7 gün içinde skar bırakma- Dördüncü derece yanıklar: Deriye ilave olarak
dan tam iyileşme görülür. Güneş yanığı birinci kas, tendon, kemik gibi yapıların da hasarlandığı

Yanıklar ve Sıcak Acilleri


derece yanığa en güzel örnektir. Hayati tehlike bir durumdur. Tedavi, geniş debridmanı takiben
söz konusu değildir, parenteral sıvı tedavisine rekonstrüksiyon gerektirir.
gerek yoktur, analjezik ve yumuşatıcı kremler ile
bol sıvı alınması önerilerek ayaktan takip edilir. 3. Yanığın Lokalizasyonu: Özellikle toraks ön
yüzünün ciddi yanıkları sonucu solunum bozu-
İkinci derece yanıklar: Yüzeyel ve derin olmak labilir yine inhalasyon yanıkları erken dönemde
üzere ikiye ayrılır. hava yolu problemleri oluştu rarak prognozu
kötü etkiler. El, ayak yanıklarında ise hastanın
a. Yüzeyel ikinci derece yanıklar: Derinin tüm
mobilizasyonu bozulur.
epidermisi ve dermisin yüzeyel kısmı hasar-
lanmıştır. Dermiste canlı sinir uçlarının açığa
4. Hastanın Yaşı: Olguların 1 yaş altı ve 60 yaş
çıkmasına bağlı olarak çok ağrı vardır. Rengi
üstünde olması yanığa bağlı ölüm oranını artı-
pembedir, basmakla kapiller dolaşımın olduğu
ran risk fökterleridir.
görülür. Karakteristik görünümü büllerdir. Bül
nekrotik epidermis ile derms arasında içi plazma 5. Yandaş Hastalıkları Varlığı: Malnütrisyon,
veya yara iyileştirmesini geciktirici mediyatörler- alkol bağımlılığı, kalp yetmezliği, böbrek yet-
le dolu sıvı kesecikleridir. Büller içerdikleri sıvı mezliği, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, böb-
ve proteinler nedeniyle yüksek osmotik basınca rek yetmezliği, diyabet, hipertansiyon, periferik
sahiptirler. Bu nedenle zaman içinde sıvı çeke- arter hastalığı ve psikiyatrik hastalıklar yanığa
rek daha da büyüyebilirler. İyileşme yanmamış bağlı ölüm ve zarar görme oranını artırır. Bu tür
derin dermiste bulunan kıl follikülleri, ter ve yağ hastalar mutlaka yatırılarak tedavi edilmelidir.
bezlerinden göç eden epitel hücreleri aracılığıyla
2-3 haftada belirgin olmayan bir skar dokusu bı- 6. Eşlik Eden Diğer Yaralanmaların Varlığı:
rakarak tamamlanır. Hem travmanın hem de yanık travmasının ol-
ması ölüm ve sakatlanma oranını arttırmaktadır.
b. Derin ikinci derece yanıklar: Epidermisin
tamamı ve dermisin de çoğu hasarlanmıştır.
7. Duman İnhalasyonunun Derecesi: Yangında
Dermiste kıl follikülleri, ter ve yağ bezleri dışın-
ölümlerin % 80’ni duman inhalasyonuna bağ-
daki tüm alanlar yanmıştır. Rengi kirli beyazdır,
lı gelişir. Duman ihalasyonuna bağlı mukozal
benekli görünümdedir. Basmakla kapiller dola-
ödem, mukus ve kül tıkaçları oluşumu, kimya-
şım görülmez. Sinir uçları yandığı için ağrı yok-
sal trakeabronşit, akciğerlerde surfaktan kaybı,
tur ve his kusuru vardır. Bül olabilir veya olma-
bronkospazm, aveolo-kapiller sızıntı sonucu
yabilir. İyileşme epitel hücrelerinin yüzeye göç
veya karbonmonoksit gazı zehirlenmesi sonucu
etmesine bağlı olarak 4-6 haftada belirgin skar
solunum yetmezliği gelişir. Duman inhalasyo-
dokusu bırakarak tamamlanır.
nunda boğuk ses, boğazda yanma ve ağrı, ök-
Üçüncü derece yanıklar: Epidermis, dermis ve sürük, nefes darlığı, hiperventilasyon, bilinç bu-
subkutanöz dokunun tamamı yanmıştır. Kahve- lanıklığı gibi belirtilerin yanı sıra yüz, ağız veya
rengi, beyaz veya siyah görünümdedir. Trombo- boyunda yanık, nazal kıllar, bıyık veya kaşlarda
ze olmuş kan damarları görünür hale gelir, yüzey tütsülenme, dudak, burun, orofarenkste karbon
kuru ve serttir. Yanık alanı normal deriye göre partikülleri, siyah balgam, akciğerlerde ral, ron-
çöküktür. Tüm deri ile birlikte sinir uçları da küs duyulması ve stridor varlığı gibi bulgulara
yandığından ağrı yoktur. Kendiliğinden iyileş- rastlanır. Bu durumda hava yolu erkenden ga-
me söz konusu değildir bu nedenle deri grefti ranti altına alınır ve hastanın oksijenasyonu op-
yapmak yoluyla iyileştirilir. timum seviyeye getirilir.
625
8. Yanığa Neden Olan Etken: Sıcak sıvılar, alev, • Yüz, eller, ayaklar ve perinenin derin ikinci
sıcak metaller, buhar, elektrik ve kimyasal madde- veya üçüncü derece yanıkları
Bölüm 10. Çevresel Aciller

ler termal yanıklara sebep olur. • Orta dereceli yanık ve inhalasyon yanığı
olması

Yanık Ciddyetinin Sınıflandırılması • Yanıkla birlikte majör gövde, baş ve ortope-


dik yaralanmalar olması
ve Hastaneye Sevk Kriterleri
• Yanıkla birlikte yüksek risk taşıyan hastalı-
Yanıklar ciddiyetine göre üç sınıfa ayrılır. ların olması
• Hastaneye yatırma veya yanık merkezine
Hafif Yanıklar sevk kriterleri
• Erişkinde ≤ % 15 ikinci derece yanık • % 10 veya daha fazla ikinci derece yanığı
olan 10 yaş altındaki çocuklar ve 50 yaş
• Çocuklarda ≤ % 10 ikinci derece yanık
üzerindeki erişkin hastalar
• Erişkin veya çocukta < % 2 üçüncü derece
• % 15 veya daha fazla ikinci derece yanığı
yanık
olan erişkin hastalar
• Yüz, el, ayak ve perine bölgesini içermeyen
yanıklar • Herhangi bir yaşta, % 2 oranından fazla
üçüncü derece yanığı olan hastalar
• Duman inhalasyonu içermeyen yanık
• Yüz, el, ayak, perine bölgesi ve büyük ek-
• Komplikasyon ve çocuk istismarı içerme-
lemleri içine alan ikinci veya üçüncü derece
yen yanık
yanıklar
• Kimyasal yanıklar
Orta Dereceli Yanıklar • Yanıkla birlikte başka bir travmanın varlığı
• Erişkinde % 15-25 arası ikinci derece yanık • İnhalasyon yanıkları
• Çocuklarda % 10-20 arası ikinci derece yanık • Daha önceden mevcut başka bir hastalığı
• Erişkin veya çocukta % 2-10 arası üçüncü de- olan yanık hastaları
rece yanık (el, ayak, yüz ve perineyi içermez)
• Kol veya bacakları tam olarak çevreleyen Acil Serviste Yanık Tedavisi
yanıklar
• Ev akımıyla oluşan elektrik yanıkları (110 Tüm yanık olguları çoklu travma hastaları gibi
veya 220 Volt) tedavi edilmelidir. Öncelikle hava yolu, solu-
• Minör yanık ile birlikte duman inhalasyonu num ve dolaşımın etkili bir şekilde devamlı-
• Olası çocuk istismarı lığının sağlanması gerekir. Bu nedenle hasta
inhalasyon yanığı ve yangında maruz kalınabi-
• Hastanın ayaktan tedavi görüp kendi tedavi-
lecek toksik gazlar açısından değerlendirilmeli
sini sürdüremeyecek olması
ve gereken hastalarda endotrakeal entübasyon
ve mekanik ventilasyon yapılmalıdır. Entübas-
Ciddi Yanıklar yon gerekmiyorsa da tüm hastalara ek oksijen
• Erişkinde > % 25 ikinci derece yanık verilmelidir. Dolaşımın stabilize edilmesi, yanık
şoku ve böbrek yetmezliği riski açısından çok
• Çocuklarda > % 25 ikinci derece yanık
önemlidir. Mutlaka en az iki tane geniş lümenli
• Erişkin veya çocukta > % 10 üçüncü derece periferik damar yolu açılmalıdır. Yanıklı alandan
yanık damar yolu açılabilir. Tüm damar yollarının 48-
• Yüksek voltaj elektrik yanıkları 72 saatte bir değiştirilmesi gerekir. Damar yolla-
626
Konu 2

rı sağlandıktan sonra vakit geçirilmeden paren- Özel bir yanık çeşidi olan katran yanıklarında;
teral sıvı tedavisine başlanmalıdır. Verilecek sıvı daha derine ısı transferini engellemek için hızla

Yanıklar ve Sıcak Acilleri


miktarı Parkland Formülüne göre hesaplanır. soğutma yapılmalı ve katranı çıkarmak için mi-
Sıvı tedavisinde izotonik kristalloidler tercih neral yağ veya petrol bazlı yağlar kullanılmalıdır.
edilmelidir. En iyi seçenek laktatlı ringerdir. Sıvı
yanığın olduğu saat itibariyle hesaplanıp veril-
melidir. Verilecek sıvı miktarı; Elektrik Yanıkları
Elektrik yanığı oluşması için elektrik akımına
Sıvı Miktarı temas ve akımın değişik doku ve organlardan
geçerek toprakla devreyi tamamlaması gerekir.
Vücut ağırlığı (kg) X yanık yüzdesi X 4 ml Elektrik yanığı diyebilmek için mutlaka giriş
ve çıkış yaraları görülmelidir. Eğer giriş ve çıkış
Formülüne göre hesaplanır ve bu sıvının yarısı yaraları yoksa ark veya alev yanığı olarak kabul
ilk 8 saatte diğer yarısı da 16 saatte verilir. Yanık edilmelidir. Elektrik yanığında yaralanmanın
yüzdesi % 50’nin üzerinde olan olgularda yanık şiddeti voltaja, akım tipine (alternatif veya doğ-
yüzdesi % 50 olarak kabul edilir. Dolaşımın de- ru akım), akımın vücuttaki yolu ve temas süre-
ğerlendirilmesinde kan basıncı güvenilir olma- sine bağlıdır. Alternatif akımda akım seviyesi ile
yabilir bu nedenle özellikle idrar çıkışı da takip ilişkili olarak elektrik çarpması ile tutulan bir
şeyin bırakılamaması söz konusudur. Alternatif
edilmelidir.
akım kaslarda kasılma yapar ve şiddetli spazmlar
Erişkinlerde idrar miktarı 30-50 ml/saat, ço- kırıklara yol açabilir. Evlerde kullanılan elektrik
cuklarda ise 1 ml/kg/ saat civarında tutulmalı- akımı alternatif akımdır. Doğru akım ise sadece
dır. Böbrek fonksiyonları ve elektrolitler sık sık ısı olarak hissedilir ve şiddetli kas kontraksiyon-
kontrol edilmelidir. larıyla kişi yerinden fırlayabilir.

Yanık yüzdesi % 25’den fazla olan olgularda Elektrik yanıkları 3 tiptir. Bunlar; Ev tipi yanık-
ileus gelişme olasılığı vardır bu nedenle nazo- lar (110-220 volt), Yüksek gerilim tipi yanıklar
(>1000 volt) ve yıldırım çarpmalarıdır. Düşük
gastrik sonda takılmalıdır. Tetanoz aşısı yapıl-
voltajlı akımlar termal yaralanmalara benzer şe-
malıdır.
kilde yüzeyel yanıklar oluştururken yüksek vol-
Hastaların şiddetli ağrısı olabilir bu nedenle tajlı akımlar yüzeyden boyutları tam anlaşılama-
kısa etkili narkotik ajanlar kullanılabilir. Yanıklı yan derin doku hasarına yol açabilirler. Elektrik
hastalarda oluşan büllerin debride edilmesi öne- akımının geçişine bağlı olarak oluşan ısı, doku
rilmemektedir. Çünkü yapılan çalışmalara göre direnci ile orantılıdır. Akım yoğunluğu doku ha-
sarında ana belirleyici olarak karşımıza çıkar ve
büllerin debride edilmesi enfeksiyon riskini ve
akımın geçtiği yerin kesit düzeyi ile doku hasarı
ağrı hissini arttırmaktadır. Ancak çok büyük
arasında ters bir orantı vardır. Bu nedenle ekstre-
büller, rüptüre büller, enfekte büller ve bülün
mitelerde ileri derece yaralanmalar görülürken
altındaki yanığın derinliği değerlendirilemiyorsa
gövdede bu tür yaralanmalar nadirdir. Kol ve
debride edilebilir. bacaklarda yüzeyel yaralanmalar normal görüle-
Termal yanıkların ayaktan tedavisinde pansu- bilirken kemiklere yakın dokularda kemiğin ısıyı
man mümkünse günde iti kez değiştirimeli, ağrı dağıtmasının daha yavaş olmasına bağlı olarak
daha fazla ısı ile temas sonucu çok miktarda ha-
kesici, tetanoz proflaksisi, topikal ajanlar kulla-
sar oluşabilir.
nılmalıdır. Topikal ajan olarak gümüş sülfadia-
zin uygun bir seçenektir. Çünkü bu ajan, ağrısız, Alternatif akım yaralanmaları ventriküler fib-
bakteriostatik ve allerjik etkisi azdır. rilasyonu başlatabilirken yüksek voltajlı yara-
627
lanmalar ve yıldırım çarpması sıklıkla asistolik yaralanmalarından sonraki iki yıl içinde bila-
kardiyopulmoner arreste yol açar. Elektrik ya- teral katarkt gelişimi meydana gelebilir. Ayrıca
Bölüm 10. Çevresel Aciller

nıklarında çeşitli ritm bozuklukları görülebilir. değişik seviyelerde respiratuar parezi veya tam
Elektrik akımına bağlı ölümcül ritm bozukluk- paralizi ile birlikte olan solunum güçlüğü acil
ları veya asistoli görüldüğünde usulüne uygun müdahale gerektirir.
kardiyopulmoner resusitasyon uygulanmalı ve
tüm hastalara ilk gelişlerinde EKG çekilerek kar- Elektrik yanıklarının termal yanıklardan en
diyak ritm takibi yapılmalıdır. En sık rastlanan önemli ve hayati farkları, kalpte ritm bozuklu-
ritm bozuklukları taşiaritmiler, atriyal fibrilas- ğu oluşturmaları ve yoğun kas dokusu hasarı
yon ve ventriküler fibrilasyondur. Elektrik ener- nedeniyle dolaşıma bol miktarda myoglobinin
jisine maruz kalan kişilerde elektirk yanığına ek girmesidir. Myoglobin böbrek tübüllerini tı-
olarak düşme, yüksekten düşme (özellikle yük- kayarak akut böbrek yetmezliğine yol açabilir.
sek gerilim hatlarında çalışan işçiler), fırlama, Elektrik yaralanmalarında erken cerrahi müda-
savrulma gibi ek yaralanmalar da olabilir. Yine hale gerektiren durumlar vardır. Bunlardan biri
oluşan kas spazmlarına bağlı olarak kemik kı- asidoz veya myoglobinüri ile birlikte olan yaygın
rıkları meydana gelebilir. Bu nedenle tam fizik deri nekrozudur. Bu durumda acil olarak major
muayene ve gerekli tanısal işlemler yapılmalıdır. debridman ve/veya amputasyon yapılmalıdır.

Ev tipi elektrik yaralanmaları (düşük voltaj), Kompartman Sendromu


elektriğe bağlı ölümlerin yarısından sorumludur.
En büyük risk akım alternatif olduğu için vent- Elektrik yanıklarına bağlı diğer acil durum ise
riküler fibrilasyona bağlı ölümdür. Akıma bağ- daha yaygın görülen ve özellikle giriş/çıkış delik-
lı derin dokularda hasar oluşumu sık değildir. lerinin olduğu bölgelerde gelişen kompartman
Kırık ve çıkıklara neden olabilir. Eğer hastanın sendromudur. Kompartman sendromu, derin
EKG’si normal ve cilt yanığı yoksa hastaneye ya- dokularda oluşan ödem nedeniyle gelişmekte-
tırılmasına gerek yoktur. Ev tipi yaralanmaların dir. Kompartman sendromu gelişme ihtimali
olduğunda veya geliştiğinde acil fasyatomi ya-
bir türü olarak özellikle çocuklarda elektrik kor-
pılıp dokularda oluşan ödemin azaltılması ve
donunun ısırılması, elektrik çıkışlarının yalan-
dolaşımın sağlanması gerekmektedir. Aksi halde
masına bağlı ağız boşluğunda yanıklar oluşabilir.
o bölge dolaşım sağlanamadığı için nekroza gi-
En sık alt dudak, dil yanabilir. Buna bağlı olarak der. Kompartman sendromunun tanısında rutin
salya akması, yapışıklıklar, yutma ve konuşma kompartman içi basınç ölçümleri yararlı olabi-
bozuklukları görülebilir. Bu tür yanıklarda topi- lir ancak en iyi takip klinik bulgularla yapılır.
kal yanık ajanları kullanılabilir ve çocuğun ailesi Örneğin hastanın ağrısında artış, ilgili bölgede
geç dönem kanamalar için uyarılır. solukluk, nabız kaybı, his kusuru, bölgenin ger-
gin ve ödemli olması kompartman sendromunu
Yüksek voltajlı elektrik yaralanmalarında düşündürmelidir. Bu nedenle tüm elektrik yara-
akımın geçtiği dokularda koagülasyon nekrozu lanmalarında hastanın yara bakımı yapıldıktan
meydana gelir. Deride giriş-çıkış deliklerinin sonra giriş ve çıkış deliklerinin olduğu bölgeler
olduğu bölgede ciddi hasar oluşur. Yanmamış elevasyona alınmalıdır. Genellikle giriş ve çıkış
cildin altında ekstremitelerde ve gövdede geniş delikleri el ve ayaklarda olduğu için hastanın bu
kas nekrozları oluşabilir. Miyokardiyal nekroz, bölgeleri yukarı asılmalıdır.
periferik sinir hasarı ve gasrointestinal sistemde Kompartman sendromu gelişmiş olgular 4-6
nekroza yol açabilir. Birkaç gün süren retrograd saat içinde acil fasyatomiye alınmalıdır. Ayrıca
amnezi, konfüzyon sık görülür. Eğer akım baş tam kat yanıklarda oluşan eskar, ekstremite do-
bölgesinden geçerse ciddi beyin hasarı oluşabilir laşımını bozuyor veya göğüs kafesi ekspansiyo-
veya akım vücudun bir yarısından diğer yarısına nunu engelliyor ise yine bu bölgelere acil eskara-
628
geçerse spinal kord hasarı da gelişebilir. Elektrik tomi yapılmalıdır.
Konu 2

Tedavi Yıldırım Çarpması

Yanıklar ve Sıcak Acilleri


Elektrik yanıklarının tedavisinde gereken sıvı Yıldırım çarpması net pozitif ve net negatif böl-
miktarı derideki yanık alanına göre hesaplanırsa geler arasında oluşan doğal atmosferik elektriğin
ihtiyacın çok gerisinde kalınır. Bu nedenle veri- boşalmasıdır. Bu deşarj ani masif direkt akım
lecek sıvı miktarı hesaplanırken; şoku (1 milyon volt) şeklinde meydana gelir.
Yanık yüzdesi X ağırlık X 7 ml (4-12 ml) ringer laktat Yıldırım çarpması; direkt çarpma (özellikle ka-
faya isabet ettiğinde ölüm ve sakat kalma riski
olarak hesaplanmalıdır. Eğer myoglobinüri ne-
yüksektir), sıçrayan akımlar (vücudun dış kıs-
deniyle gelişebilecek akut böbrek yetmezliği
mında alev yanığı benzeri hasar) ve zeminden
riskine göre tedavi yapılmazsa hastalarda kalıcı
böbrek hasarı oluşabilir. Bunu önlemek için; gelen akımlar (aritmi veya asistoli gelişimi sık)
kanda ve dolayısıyla idrarda alkali bir ortam ya- şeklinde olabilir. Yıldırım çarpmasında yüzeyel
ratılmalı ve myoglobinin böbrek tübüllerinde yanıklar sık görülür. Bu yanıklar eğrelti otu
çökmesi engellenmelidir. Bu durum verilecek benzeri izler bırakır, gerçek bir cilt yanığı değil-
sıvının her litresine 30 mEq bikarbonat eklen- dir. Yine yıldırım çarpmasında ikinci ve üçüncü
meli ve saatlik idrar çıkışı 100 ml civarında tu- derece yanıklar da görülebilir. Bu yanıklar elbi-
tulmalıdır. Ayrıca ilk saatlerde yapılan sıvı teda- selerin yanması veya ısınmış metale cildin tema-
visine rağmen idrar çıkışı yeterli değilse 25-50 gr sı sonucu oluşan yanıklardır. Yıldırım çarpma-
mannitol intravenöz bolus tarzında verilir. Daha larında birçok yaralı varsa hareket eden, bilinci
sonra 12.5 gr mannitol diürezi sürdürmek için açık hastalardan çok arrest olduğu düşünülen
sonraki sıvılara ihtiyaç halinde eklenir. hastalara yönelmek gerekir. Çünkü uzun kardi-
yopulmoner resusitasyon genellikle başarılı olur.
Elektrik yanıklarında tedaviyi özetleyecek olursak;
Klinik: Bilinç kaybı, apne (solunum merkezi
• Öncelikle hastanın elektrik akımından felcine bağlı), hızlı serebral ödem ve herniasyon,
uzaklaştırılması gerekir
geçici motor paralizi, kafada mekanik yaralan-
• Hastanın solunum ve dolaşım fonksiyonları maya bağlı fraktürler, intrakraniyal hematomlar,
değerlendirilerek gerekirse kardiyopulmo- ani elektrik deşarjı tüm miyokardı bir anda de-
ner resusitasyonun uygulanması, kardiyak polarize eder ve tek sistolik kasılma bile asistoliye
ritm takibi yapılması gerekmektedir. neden olabilir, bradikardi görülebilir. Koroner
• Sıvı tedavisi uygulanması arterlerde spazm veya uzamış vazokonstrüksiyo-
Yanık yüzdesi x ağırlık x 4-12 ml iv RL na bağlı miyokard iskemisi oluşabilir.
formulüne göre yapılmalıdır.
Gözde keratit, göz kapağı yanıkları, retinal ayrıl-
• Nazogastrik sonda, tetanoz aşısı, kan grubu malar ve katarakt meydana gelebilir. İç kulakta
ve çapraz karşılaştırma
direk akıma bağlı hasar, 8. sinir hasarı ve tim-
• İdrar çıkışı takibi için mesane kateteri takıl- panik membran rüptürü görülebilir. Ayrıca kas
malı ve saatlik idrar miktarı 100 ml civarın- nekrozu, myoglobinüriye bağlı böbrek yetmezli-
da tutulmalıdır ği, ileus, gastrointestinal kanamalar, pankreatik
• Myoglobinüriye bağlı gelişebilecek akut nekroz gibi patolojiler ortaya çıkabilir.
böbrek yetmezliğinin önlenmesi için bikar-
Ayırıcı Tanı: Yıldırım çarpmalarında ayırıcı
bonat ve mannitol verilmeli
tanı önemlidir. İyi bir anamnez alınmalı ve se-
• Diğer olası yaralanmalar açısından hasta rebrovasküler hastalıklar, nöbetler, kapalı kafa
değerlendirilmelidir travması, spinal kord yaralanması, hipertansif
• Gerekliyse ameliyathanede fasyatomi ve ensefalopati, kardiyak aritmi, miyokard iskemisi
debridman yapılmalıdır ve intoksikasyonların ayırıcı tanısı yapılmalıdır. 629
Yıldırım çarpmalarının çoğunda derin dokular- bulunduğu ortamdan uzaklaştırılır ve yerine
da hasar ve/veya deride yanıklar mevcuttur. koyma tedavisi uygulanırsa tam iyileşme sağ-
Bölüm 10. Çevresel Aciller

lanır. Sıcak çarpması ise termoregulatuar mer-


kezin bozulmasından dolayı oluşur. Gerçek bir
Tedavi tıbbi acil durumdur. Ölümü önlemek için vücut
ısısının hemen düşürülmesi gerekmektedir.
Bu olguların tedavisi yüksek voltajlı elektrik ya-
ralanmalarına benzer. Daha az oranda yıldırım
çarpması olgusunda ise olay genellikle santral
Patofizyoloji
sinir sistemini etkiler ve bu olgular kapalı kafa
travmaları gibi tedavi edilirler. Sabit bir vücut ısısı için, ısı kaybı ile ısı üreti-
mini eşitlemek gerekir. Işıma, nakil ve ısı yayım
işlemleri deri vazodilatasyonuyla ısı kaybına izin
Kimyasal Yanıklar verir. Isının buharla kaybı, terleme ve daha az
miktarda solunumla olur. Çevre sıcaklığı, vücut
Asit, alkali veya değişik petrol ürünleri ile mey-
dana gelen yanıklardır. Derin yanık olarak kabul ısısını geçtiğinde tek etkili ısı kaybı terleme ile
edilirler. Kimyasal yanık olgularında en kısa sü- olmaktadır. Bu mekanizmayla önemli miktar-
rede giysiler çıkarılmalı ve yanıklar akan su al- larda ısı atılımı olmasına rağmen yüksek nemli
tında en az 20 dakika yıkanmalıdır. Kullanılacak ortamlarda terleme daha etkisiz hale gelir.
suyun vücut ısısında olması hipotermi gibi ikin-
cil travmaları önler. Yıkamak yanığın derinliğini Isı stres sendromları, normal vücut ısısını sağ-
azaltmakta etkilidir. Kimyasal yanıklarda spesi- lamak için yapılan işlemler nedeniyle oluşur.
fik nötralizan ajanlar, nötralizasyon esnasında Sıcak çarpması termoregulatuvar mekanizmanın
açığa çıkan ısı nedeniyle önerilmemektedir. En bozulması sonucudur. Sıcak krampları ve sıcak
iyi yöntem suyla yıkamadır. bitkinliği sıcak ortamda aşırı terleme sonucu
oluşur. Sıcak krampları, tükenen elektrolitler
Asit yanıkların oluşturduğu hasar alkali yanık- nedeniyle istemli kasların ağrılı spazmlarıdır.
larınkine göre daha yüzeyeldir. Asit cildi kalın-
Sıvı ve elektrolit tükenmesiyle oluşan halsizlik
laştırır ve aşılmaz bir bariyer oluşturarak kendi-
ve bilinçteki değişiklikler sıcak bitkinliği ile iliş-
sinin de derin dokulara penetrasyonunu azaltır.
Alkali maddeler ise, cilt lipitleriyle sabun oluş- kilidir.
turacak şekilde birleşir ve böylece dokuları erite-
Sıcak çarpması, vücut sıcaklığının 41◦C’yi aş-
rek derine ilerler. Kimyasal yanıklarda; kimyasal
ması halinde oluşur. Ayrıca normalde sağlıklı
maddenin niteliği, temas süresi ve yoğunluğu
önemlidir. olan özellikle yabancı iklime alışık olmayan in-
sanlarda sıcak iklimde yoğun egzersiz sonrasıda
gelişebilir. Bu durumda termoregulatuvar meka-
SICAK ACİLLERİ nizmanın bozulmasıyla, ısı üretimi ısı kaybını
geçer. Bu mekanizma bozulduğunda hızla vücut
Sıcak acillerinin üç temel şekli, sıcak krampları, sıcaklığı artar. Belirti ve ve bulgular hemen or-
sıcak bitkinliği ve sıcak çarpmasıdır. Bu send- taya çıkar. Vücut sıcaklığının 42◦C üzerine çık-
romlar, genellikle yoğun fiziksel egzersiz sonrası ması, protein denaturasyonu ve hücresel lipid
sıcak, nemli ortamlarda olur. Ama tıbbi sorun- duvarlarının erimesiyle ilişkilidir. Dehidratasyo-
ları olan yaşlılar veya bebekler daha hafif ortam-
na bağlı hipovolemi, direkt organ hasarlarını ar-
lardan da etkilenebilirler.
tırabilir. Egzersiz dışı sıcak çarpması, klasik sıcak
Sıcak krampları ve sıcak bitkinliği sıvı ve elekt- çarpması olarak tanımlanır ve genellikle hastalık
630 rolit tükenmesinin sonucu olarak gelişir. Hasta ya da ilaç kullanımı sonrası bozulan termore-
Konu 2

gulasyon (yaşlı veya düşkün bireyler) etkilenir. Klinik: Sıcak krampları ve sıcak bitkinliğinde
Egzersiz dışı sıcak çarpmasında hastanın sıvı viral enfeksiyon tarzı yakınmalar olabilir. Hal-

Yanıklar ve Sıcak Acilleri


durumu belirsizdir. Hem egzersizle ilişkili hem sizlik, güçsüzlük, bulantı, kusma, baş ağrısı, mi-
egzersiz dışı sıcak çarpmasında miyozitlere direk yaljiler, baş dönmesi, kas krampları ve irritabilite
hasar nedeniyle miyokardiyal fonksiyon bozuk- görülür.
luğu mevcuttur. Sıcak çarpmasında nörolojik Sıcak acillerinde 40◦C üstünde bir vücut ısısı,
anormallikler, konfüzyon, stupor ve komadan kas sertliği, sıcak, kuru deri vardır. Sıcak çarp-
konvülziyonlara kadar uzanır. Yükselen ısıy- malarında tüm bunlara ek olarak bilinç deği-
la serebral ve serebellar nöronlar zarar görmüş şiklikleri ön plandadır. Serbellar fonksiyon bo-
olabilir. Ciddi olgularda beyin hasarları ve be- zukluğu bulguları ve konvülziyonlar görülebilir.
yin ödemi olabilir. Birçok hasta nörolojik sekel Kardiyak olarak genellikle sinüs taşikardisi ve
kalmadan iyileşirken bazen bir takım serebellar hipotansiyon vardır. Hipotansiyonun nede-
belirtiler, kuadriparazi, hemiparazi ve amneziler ni ciddi dehidratasyon ve hipovolemidir. Kalp
görülebilir. fonksiyonlarında meydana gelen bozulma hem
hipovolemiye ve asidoza hem de miyokardın
Hipovolemi, dehidratasyon, hücre içi hacim direk hasarına bağlıdır. Sıcak çarpmasının geç
kayması, azalmış periferik damar direnci veya dönemlerinde, akut solunum yetmezliği, böbrek
zayıf miyokardiyal fonksiyon nedeniyle oluşur. yetmeliği ve koagülasyon bozuklukları oluşabilir.
Miyokardın baskılanması ısı nedeniyle miyokar-
Fizik muayenede ortostatik hipotansiyon, terle-
dın nekroz olmasını takip eder. me olabilir, piloereksiyon, taşikardi ve ateş yük-
Sıcak çarpması sonucunda, yaygın damar içi sekliği görülür.
pıhtılaşma da olabilir. Pıhtılaşma mekanizma- Laboratuvar bulgularına bakıldığında erken dö-
sında yer alan proteinlerin denaturasyonu ile nemde elektrolitlerin düşük seviyede olduğu gö-
protrombin zamanı ve parsiyel tromboplastin rülür. Gelişen hemokonsantrasyona bağlı olarak
zamanında uzama olur. Direk termal hasar, hematokrit artışı ve özellikle rabdomyolize bağlı
trombosit fonksiyonlarında bozukluğa yol aça- olarak kreatin kinaz (CK), laktat dehidrogenaz
bilir. Termal zarardan kemik iliğindeki megakar- (LDH), aspartat transaminaz (AST) ve potasyum
yositler de etkilenebilir. Çeşitli yerlerden anor- artışı görülmektedir. İdrar analizinde proteinüri,
mal kanamalar olur ve bu da ikincil nörolojik hematüri, myoglobinüri görülmektedir.Yine cid-
hasara neden olabilir. di durumlarda fibrin yıkım ürünlerinin artışı, ko-
agülasyon faktörlerinin tükenmesi görülür.
Termal kazalarda direk kas hasarı ve nekrozu hem
egzersizle ilişkili hem de egzersiz dışı sıcak çarp- Ayırıcı Tanı
masında olabilir. Büyük miktarlarda miyoglobin
ve kas enzimleri salınımıyla rabdomyoliz oluşabi- • Sepsis, septik şok
lir. Böbrek tübüllerine direk termal hasar sonucu • Deliryum tremens
akut böbrek yetmezliği gelişebilir. Böbreklerin • ARDS
hipoperfüzyonu akut tübüler nekroz ile sonuçla- • Diabetik ketoasidoz, ensefalit
nabi lir. Yine miyoglobinürinin toksik etkisi böb- • Sıtma, menenjit
rek yetmezliği gelişimine katkıda bulunur.
• Nöroleptik malign sendrom (bu sendrom-
Beyine direk ısı hasarıyla ölüm meydana gele- daki hipertermi antipsikotik ilaç kullanı-
mından sonra ortaya çıkar)
bilir. Beyin kanaması, aspirasyon pnömonisi,
kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve karaciğer • Status epileptikus
yetmezliği diğer ölüm ve morbidite nedenleridir. • İlaç intoksikasyonları
631
• Troid fırtınası Özet
Bölüm 10. Çevresel Aciller

• Hipotalamik infarkt
* Tüm yanıklar çoklu travmalı olgular gibi
ele alınmalıdır.
Tedavi * Tüm yanıklı olgularda öncelikli ve esas
olan vital fonksiyonların değerlendiril-
Hastanın öncelikle vital bulguları stabilize edil- mesi ve bu fonksiyonların devamlılığının
meli, oksijen tedavisine başlanmalıdır. Gereken sağlanmasıdır.
hastalarda endotrakeal entübasyon yapılmalı ve
* Termal yanıklarda yanık yüzdesinin he-
ventilasyon sağlanmalıdır. Hipovolemiyi düzelt-
saplanması yapılmalı ve şok, böbrek
mek için hemen IV yol sağlanarak paranteral
yetmezliği gibi ciddi komplikasyonların
sıvı tedavisine başlanmalıdır. Kullanılacak sıvı
önlenmesi için uygun sıvı tedavisi başlan-
izotonik kristaloid sıvılar olmalıdır. Parenteral
malıdır.
sıvı tedavisinin sağlıklı olması için özellikle yaşlı
hastalarda santral venöz basınç takibi yapılmalı- * Yanık ünitelerine veya hastaneye yatışı ge-
reken yanık olguları doğru tanımlanmalı
dır. İlk stabilizasyon sağlandıktan sonra hastanın
ve sevkleri yapılmalıdır.
vücut ısısı düşürülmelidir.
* Elektrik yanıklarında hastanın solunum
Sıcak çarpmasında termoregulatar merkez bo- ve kardiyak ritm takibi ve ritm bozukluk-
zulduğu için vücut ısısını düşürmede ateş düşü- larının erken tedavisi yapılmalıdır.
rücüler etkili değildir. Alkol emdirilmiş pedlerle * Elektrik yanıklarında da şok ile mücadele
ısının düşürülmesi sistemik emilim ve toksisite edilmeli böbrek yetmezliği riskini orta-
riski nedeniyle kontrendikedir. dan kaldırmak için uygun sıvı tedavisi uy-
gulanmalı ve idrar çıkışı takip edilmelidir.
Soğuk hava/buhar uygulaması güvenlidir. Ancak
her zaman bu koşullar sağlanamaz. Vücut ısısı- * Elektrik yanıkları kompartman sendromu
açısından yakın takip edilmeli ve gereken
nı düşürmek için buzlu su, soğuk su veya buz
hastalarda erken fasiyatomi yapılmalıdır.
torbaları kullanılabilir. Bu uygulamalar ile has-
tada titreme oluşması istenmeyen bir durumdur. * Birden fazla yıldırım çarpması varsa arrest
Çünkü titreme olunca ısı üretimi ve metabolik düşünülen hastalara müdahale edilmelidir.
ihtiyaç artar. Tedavi sırasında gelişebilecek titre- Çünkü uzun CPR genellikle başarılıdır.
meyi önlemek için klorpromazin gibi antipsiko- * Kimyasal yanıklarda en önemli husus
tikler (antidopaminerjik, antikolinerjik ve alfa yanık bölgesinin bol suyla yıkanıp dilüe
reseptör blokajı etkileriyle hem titremeyi hem de edilmesidir.
endojen ısı üretimini baskılayıcıözellik gösterir). * Sıcak acillerinde hastanın vital fonksi-
yonlarının stabilize edilmesinin ardından,
Vücut ısısının düşürülmesinde soğuk suyla gast- hızla vücut ısısını düşürmeye yönelik ön-
rik lavaj, periton lavajı gibi internal soğutma veya lemler alınmalıdır.
dolaşım bypassı ile eksternal soğutma yapılabilir.

Eğer tedavi sırasında konvülziyon gelişirse ben- Kaynaklar


zodiazepinler kullanılabilir. Rabdomyolize bağlı
akut böbrek yetmezliğini önlemek için idrar al- 1. Walker JS, Hogan ED. Heat Emergencies,
kalinizasyonu ve ozmotik diüretik tedavisi uy- Tintinalli J, Kelen DG, Stapczynski JS: Emer-
gency Medicine 6.th edition, s: 1183-1190, Mc-
gulanabilir.
GrawHill, 2004.
Vücut ısısını düşürürken dakikada 0.2 derecelik 2. Fish RM. Electical Injuries and Lightining In-
bir düşüş hedeflenmelidir. Tedavide hedef sıcaklık juries, Tintinalli J, Kelen DG, Stapczynski JS:
vücut ısısının 38◦C civarına getirilmesidir. Emergency Medicine 6.th edition, s: 1231-
632
1238, McGrawHill, 2004.
Konu 2

3. Hoppe J. Heat Exhaustion and Heatstroke, 6. Holliman JC: Electrical and Lightining Injurie,
http://emedicine.medscape.com/article/770413 The Pennsylvania State University Emergency-

Yanıklar ve Sıcak Acilleri


4. Goodis J, Schraga ED: Burns, Thermal, http:// Trauma Care Course 2008.
emedicine.medscape.com/article/769193. 7. Tokyay R, Akın S, Özbek S: Yanık, Gülay H,
5. Wright RK. Electrical Injuries, http:// emedi- Temel ve Sistematik Cerrahi, 1. cilt, s: 271-310
cine.medscape.com/article/770179. Güven Kitabevi, 2005, İzmir.

633
Konu 3
DİSBARİZM VE DALIŞA BAĞLI
ACİL DURUMLAR
Dr. Mehtap Bulut

Giriş Boyle Kanunu: Basınç-hacim ilişkisini formü-


le eden Boyle Kanununa göre “Sabit sıcaklıkta
Tüm dünyada 5000 yıldan daha fazla süredir gazın mutlak basıncı ile hacmi ters orantılıdır.
değişik amaçlarla profesyonel dalış yapılmak- (P×V=K)” Yani basınç artarken gazın hacmi aza-
tadır. Ancak dalış ile ilgili ilk klinik tanımlama lır basınç düşerken gaz hacmi artar.
(Caisson hastalığı veya “the bends”=vurgun has-
talığı) 1878’de Paul Bert tarafından yapılmıştır. Deniz suyunda basınç her 10 m derinlikte 1
1943’de Jacques-Yves Cousteau ve Emile Gag- atmosfer (atm) artar. Eğer yüzeye hızlı çıkılırsa
nan tarafınan “Aqua-Lung” yani dalgıç oksijen azalan basınç ve artan volüm hava dolu vücut
tüpü (scuba= self-contained underwater breat- boşluklarında sıkışma ve rüptürlere yol açabilir.
hing apparatus) icat edilmiştir. Sonraki yıllar- Su içindeki kişilerin üzerindeki mutlak basınç,
da skuba dalış sporu gittikçe popüler olmuş- atmosferik basınç ile hidrostatik basıncın top-
tur. Profesyonel Dalma Eğitmenleri Derneğine lamına eşittir ve atmosfer absolut (ATA) olarak
(PADI) göre her yıl 1 milyon yeni skuba dalış ifade edilir. Dalış sırasında en büyük hacim de-
sertifikası verilmektedir.(1,2) ğişikliği ilk 10 metrede meydana gelmektedir.
Bu nedenle barotravmalar da en çok ilk 10 met-
relik derinliklerde oluşur.(1-4)
Patofizyoloji Henry Kanunu: Bir sıvının içinde çözünebile-
cek gaz miktarı o gazın kısmi basıncıyla doğru
Patofizyolojiyi anlayabilmek için sıvı ve gazların
orantılıdır. Gazın basıncı arttıkça sıvıda eriyen
davranışlarını tanımlayan kanunları bilmek ge-
gaz miktarı da artar. İniş esnasında artan gaz
rekir. Atmosferik basınç yükseklik ve hava du-
basıncına bağlı olarak giderek artan miktarlarda
rumlarına bağlı olarak değişiklikler gösterir ama
vücut sıvılarında ve vücut dokularında çözünen
deniz seviyesinde kabul edilen standart basınç
nitrojenin yükseliş sırasında azalan gaz basıncı ne-
760 mmHg’dır. Deniz seviyesinde insan vücu-
deni ile atılması gerekir. Yavaş ve kademeli çıkış-
duna yansıyan basınç 1 atmosferdir. (1 atm=760
larda kan dolaşımındaki artmış nitrojen akciğer-
mmHg) Organizmanın akciğerler, orta ve iç ku-
lerden atılır. Hızlı çıkışlarda nitrojen gaz kabarcığı
lak, paranazal sinüsler, gastrointestinal kanal gibi
şeklinde hızla dokulara girer. Henry kanunu, de-
gaz içeren boşluklarındaki basınç, normal atmos-
kompresyon hastalığı ve çeşitli gaz zehirlenmele-
ferik şartlarda, çevre basıncı ile denge halindedir.
rinin fiziksel temelini oluşturmaktadır.(1-4)
Uçuş veya dalışta olduğu gibi çevre basıncında
bir değişiklik olması halinde dış ortam ile bu boş-
lukların içi arasında basınç farklılığı oluşur. Bu
fark giderilemez ise ilgili dokularda barotravma
Klinik
adı verilen hasar meydana gelir. Yani patofizyo- Dalış ile ilgili acil durumlar üç ana başlık altında
lojide hava ile dolu vücut boşluklarında volüm- toplanabilir;
basınç değişiklikleri ve gazların çözünmesinin
değişmesi temel faktörler olarak rol oynar.(1,3-4) 1. Barotravmalar (Sinüs, kulak ve akciğerler)
2. Dekompresyon hastalığı (DKH) oranına bağlıdır. Derin dalış rekortmenleri göre-
celi olarak daha yüksek TAK’ne ve buna oranla
Bölüm 10. Çevresel Aciller

3. Diğerleri: immersiyon pulmoner ödemi,


oksijen toksisitesi ve nitrojen narkozu (1,4,5) daha düşük oranda RV’e sahiptir. Soluk tutarak
yapılan dalışlarda toraks içinde intravasküler kan
göllenmesi gerçekleşir ve bu göllenme RV’ü kar-
şılar. Anatomik olarak yüksek TAK, düşük RV ve
1. Barotravmalar
yüksek kan göllenme özelliğine sahip biri daha
Vücudun gaz içeren organlarında dalış ve çıkış derinlere dalabilir. Ayrıca en büyük basınç/hacim
sırasında oluşan basınç/hacim değişimlerine değişiklikleri ilk metrelerde gerçekleşir.(1,2,4)
bağlı olarak ortaya çıkar. Orta kulak, paranazal
Klinik bulgular olgunun ağırlığına göre değişir;
sinüsler, akciğerler, solunum yolları, gastrointes-
göğüs ağrısı ve hemoptizi, hemorajik akciğer
tinal sistem kapalı gaz alanları içermektedir. Ay-
ödemi ve şok görülebilir.
rıca iyi doldurulmamış dişlerde hava boşlukları
olabilir. Dalış maskesinin arkasında kalan hava Tedavi genel prensipler çerçevesinde olmak üze-
boşluğu veya elbise ile deri arasında kalan hava re düzenlenir. Sıvı replasmanı, %100 oksijen
boşlukları barotravmaya yol açabilir.(1,5) solutulması, şok tedavisi ve gerekirse pozitif ba-
sınçlı mekanik ventilasyon uygulanır.(2,4,5)
Barotravmalar, dalışın iniş fazında basınç ar-
tışına bağlı olarak iniş (sıkışma) barotravması, Akciğerlerin Çıkış Barotravması: Çıkış süre-
dalışın çıkış fazında ise basınç azalışı ve hacim- since iniştekinin tersi olarak, basınç azaldığı için
ce genişleme nedeniyle çıkış (genleşme) barot- hava içeren vücut boşluklarındaki hava ekspanse
ravması olarak adlandırılırlar. Barotravmaların olmaktadır. Genişleyen gaz hacmine akciğerler
fiziksel temelini Boyle Gaz Kanunu oluşturur. elastik yapılarının izin verdiği ölçüde uyum gös-
Dalış esnasında basınç artışı nedeniyle vücudun terir. Akciğerlerin elastikiyet limitlerinin ötesine
gaz içeren boşluklarının hacmi küçülür. Çıkış sı- geçilmesi halinde intraalveolar basınç yüksel-
rasında ise basınç azaldığından bu gaz boşlukları meye başlar. Çevre basıncının 50-100 mmHg
genişler. Vücudun sıvı ve katı içeren kısımların- üzerine çıkarttığı intraalveolar basınçlarda gaz
da değişiklik olmaz.(1,2,5) ekstraalveolar kompartmana doğru zorlanır,
alveoller yırtılır ve akciğerin çıkış barotravması
Akciğerlerin İniş Barotravması: İniş sırasında,
oluşur.(1,5)
tüm hava içeren vücut boşluklarında gaz hacmi
azalır. İniş sırasında oluşan bu barotravma ol- Önceden spontan pnömotoraks geçirilmesi,
dukça nadirdir. Nefes tutularak yapılan serbest KOAH, astım, akciğerlerin enfeksiyon, kist ve
dalışlarda veya inilen derinliğe uygun basınçta tümörleri, sarkoidoz, intrapulmoner fibrozis,
solunum gazının sağlanamaması halinde, satıh plevral yapışıklıklar gibi predispozan faktörler
takviyeli standart dalışlarda görülür. Skuba ile akciğerlerin kompliyansını değiştirerek veya
yapılan dalışlarda görülmez.(4,5) hava hapsine yol açarak etkili olurlar. Ayrıca
hızlı çıkış, çıkış sırasında istemli olarak veya pa-
Derin bir soluk alınarak dalmaya başlanır. Baş-
nik nedeniyle nefes tutmak, teknik aksaklıklar,
langıçta akciğer içinde tutulan hava dalınan
arızalar ve su aspirasyonu da akciğerlerin çıkış
derinlikteki basınca orantılı biçimde küçülme-
barotravmasına neden olur.(1,3)
ye başlar. Bunun rezidüel volüm (RV) kadar
azalması ile dalış sınırına gelinmiş olur. Daha Akciğerlerin çıkış barotravması en sık skuba veya
derine dalma girişimi akciğerlerin RV’ün altına komprese hava ile dalan dalgıçlarda görülmekle
sıkıştırılması sonucunu doğurur. Bu durum ak- birlikte havacılarda da görülebilir. Pulmoner
ciğerde hasara, ödeme ve intraalveolar kanama- doku hasarı, mediastinal ve subkutan amfizem,
ya yol açar. Kabaca her insan için soluk tutarak pnömotoraks ve arteriyel gaz embolisi (AGE) ol-
dalış yapabileceği derinlik sınırı o kişinin total mak üzere 4 klinik tablosu vardır. Birlikte veya
636 akciğer kapasitesinin (TAK) rezidüel volüme tek başına görülebilirler.(2-4)
Konu 3

Arteriyel Gaz Embolisi: Çıkış sırasında genle- Kulak Barotravmaları: Normalde dış kulak
şen hava, alveollerin ve çevre damarların rüp- yolu dışa açık olduğu için dalış sırasında içi su ile

Disbarizm ve Dalışa Bağlı Acil Durumlar


türüne yol açar. Havanın bu damarların içine dolar ve barotravma oluşmaz. Dış kulak yolunu
girmesi ile sistemik dolaşımda hava embolileri tıkayan buşon, konjesyon gibi suyun girmesini
oluşur. Özellikle beyin ve koroner damarlar- engelleyen durumlarda barotravma oluşur. Bu
da oluşan hava embolisi ciddi bir klinik tablo durum dış kulak sıkışması olarak da adlandırılır.
oluşturur. Dalışa bağlı emboliler genellikle çok Klinik belirtiler hafiftir, kulakta kanamalı akıntı
sayıda organı tutar. Ancak embolizasyona en du- ve ağrı oluşabilir. İyileşene kadar dalış yasaklanır,
yarlı organ beyindir ve oluştuğunda serebral ar- şikayetlere yönelik tedavi tedavi yapılır. Timpa-
teriyel gaz embolisi (SAGE) denir.(1,4,7) SAGE nik membranın yırtılmadığından emin olmak
ile Tip II dekompresyon hastalığının ayrımı, kaydı ile kulak yolu %1.5’luk hidrojenperoksitle
genellikle semptomların aniden olmasına göre yıkanır.(2,4)
yapılabilir. AGE semptomları tipik olarak yü-
zeye çıktıktan sonraki 10-20 dk içinde görülür. Orta kulak barotravmadan en sık etkilenen
Birden çok sistem etkilenebilir. SAGE vertikal bölgedir. İniş sırasında azalan gaz volümü ne-
pozisyondaki dalıcıda, kardiyak tutulum ise ho- deniyle timpan membran içeri doğru çöker ve
rizontal pozisyonda daha sık görülür.(1,7) ağrı hissedilir. İniş sırasında orta kulak içinde
oluşan negatif basıncı ortadan kaldırmak için
Belirti ve bulgular tıkanan bölgelere ve tutulan basitçe yutkunma, çeneyi oynatma veya valsal-
bölgenin büyüklüğüne bağlı değişir. Olguların va manevrası ile tuba östakiden orta kulak içine
büyük çoğunluğu çıkıştan hemen sonra basınç hava girişi sağlanmalıdır. Bu yeterli olmazsa bir
odasına alınamadan kaybedilir. Eğer kurban kısa miktar çıkış yaparak basınç azaltmaya çalışılır.
sürede ölmez ise, SAGE’nin semptomları sıklık- Bu manevralar başarısız olduğunda veya östaki
la bilinç kaybı, nöbet, dezoryantasyon, hemipleji disfonksiyonu varlığında.(infeksiyon vb) inişe
olarak görülür. Yaklaşık olguların %4 kadarında devam edilirse ağrı artar, timpanik membran
apne ve kardiyak arrest olur. Anjina tarzında gö- çöker ve yırtılır. Bu duruma barotitis veya ku-
ğüs ağrısı, EKG değişiklikleri, disritmiler, iskemi lak sıkışması da denir. Barotitis, skuba dalışının
bulguları veya kalp yetmezliği, deride mermere en sık komplikasyonudur.(1,3) Öncelikle kulakta
benzeyen dalgalı görünüm diğer sık rastlanan dolgunluk hissi olur. İnişe devam edilirse kulakta
semptom ve bulgulardır. Hastaların %25-50’nde ağrı oluşur. Ani başlayan vertigo, tinnitus, bu-
solunum ile ilgili yakınmalar (dispne, plöretik lantı, duymada azalma ve baş ağrısı yakınması
göğüs ağrısı, hemoptizi) oluşabilir.(1,4,7,8) eşlik edebilir. Orta kulak barotravmasında fasiyal
Hava embolisinin tıbbi tedavisi dekompresyon sinir paralizisi de görülebilir. Kulak muayenesin-
hastalığı gibidir. Yani %100 oksijen uygulaması, de timpan membran dikkatle incelenmelidir.
doku perfüzyonunu artırmak için sıvı.(izoto- Muayenede ileti tipte işitme kaybı, orta kulakta
nik NaCI sıvısı) tedavisi ve hızlı bir şekilde re- mukoza ödemi, serozit veya hemoraji, sıvı sevi-
kompresyondur. Hasta sırtüstü veya yan tarafına yesi ve hemotimpanyum saptanabilir. Yakınma-
koma pozisyonunda yatırılmalı, basınç odasına ları olup otoskopik bulguları olmayan hastalarda
nakli ve rekompresyon tedavisinin ilk saati süre- tedavi; iyileşme olana kadar dalışın yasaklanma-
since bu durumda tutulmalıdır. sı, sistemik ve topikal (nazal) dekonjestanların
kullanılması şeklindedir. Semptom ve bulgu ve-
Dekstroz solüsyonlarından laktik asit düze- ren, timpanik membran perforasyonu olmayan
yini artıracakları, glikozüri ve hemokonsant- hastalarda ise tedavi; sistemik ve topikal (nazal)
rasyona sebep olacaklarından kaçınılmalıdır. dekonjestanlar, analjezik ve kısa süreli oral ste-
Hiperbarik oksijen ile rekompresyon tedavisi roid tedavisi (60 mg/gün, 6 gün) olarak verilir.
uygulanır. Hava embolisi geçiren hastalarda Timpan membran rüptürü varsa antibiyotik ek-
bir daha dalışa izin verilmez.(1,4,7) lenir. Bazı olgularda parasentez gerekebilir.(1,2,4)
637
İç kulak barotravması kohleovestibuler apara- tığında dokularda çözünmesi de artar. Dalış sı-
tın hasarı ile sonuçlanır. Orta kulağa göre daha rasında vücutta çözünen inert gazın (nitrojen)
Bölüm 10. Çevresel Aciller

az hasarlanır ama morbiditesi daha fazladır. İç uygun olmayan bir çıkış nedeniyle atılamaması
kulak barotravmasının klasik triadı işitme kay- söz konusudur. Deniz suyunda yaklaşık her 10
bı, tinnitus ve vertigodur ancak birlikte bulun- metre derinlikte ortam basıncı 1 atmosfer ar-
mayabilir. Etkilenen kulakta dolgunluk veya su tar. Hangi derinliğe dalınıyorsa o derinliğe eşit
hissi vardır. Sensörinöral işitme kaybı öncelikli basınçta hava solunması gereklidir. Dokuların
bulgudur. Vertigo, bulantı, kusma, dezoryantas- yüksek basınçta solunan nitrojenle satürasyonu
yon ve ataksi görülebilir. Vestibüler semptomlar zamana bağlı bir süreçtir. Böylece dekompresyon
bazen çok ağır olabilir. hastalığı (DKH) gelişimi için yalnızca dalınan
Tedavi; baş yüksekte tutularak 5-7 gün yatak derinlik değil, o derinlikte ne kadar kalındığı da
istirahati, iç kulak basıncını artıracak hareketler- önemlidir. Dokuların nitrojenle satürasyonu her
den (öksürme, ıkınma, Valsalva manevrası gibi) dalışta mutlaka gerçekleşir. Derin dalış, uzun sü-
sakınma ve dekonjestan kullanımı şeklindedir. reli dalış, gerekli beklemeleri yapmadan çıkma,
Tam veya tama yakın işitme kaybı olanlarda er- hızlı çıkış gibi nedenlerle çözünmüş durumdaki
ken cerrahi girişim yararlı olabilir.(2,4) nitrojen solunum yolları ile atılamadan dokular-
da serbest gaz kabarcıkları haline geçer.(1,4,6,8)
Sinüs Barotravmaları: Hava içeren boşluklar
olan paranazal sinüsler ile dış ortam basıncı DKH sırasında oluşan intrasellüler kabarcıklar
arasında eşitlemenin yapılamadığı durumlarda hücrelerin parçalanmasına, intrasellüler kabar-
sinüs barotravmaları oluşur. Özellikle maksiller cıklar ise dıştan bası yaparak zedelenmelerine
ve frontal sinüs tutulur. Sinüs barotravması ge- neden olur. DKH’da asıl patoloji intravasküler
çirenlerin %50’nde kronik rinit veya sinüs prob- kabarcıkların dolaşımı tıkayarak oluşturduğu
lemi vardır. Mukpzal kalınlaşma, polipler ve sep- zararlara bağlıdır. İskemi, doku hipoksisi, da-
tum deviyasyonu predispozan faktörlerdir. İniş mar geçirgenliğinde artış, ödem gelişimi, hücre
veya çıkış sırasında ağrı hastanın asıl yakınması- beslenmesinin ciddi oranda bozulması, hemo-
dır. Akut veya kronik sinüzite bağlı olarak sinüs konsantrasyon, dolaşımın yavaşlaması, yabancı
ostiumları kapalı iken dalış yapmak vakum etki- cisim reaksiyonu, gerçek trombüs oluşumu mey-
si oluşturur. Sinüs iç duvarında serum sızması,
dana gelebilir.(4,6)
kanama ve şiddetli ağrı oluşur. Burun kanamsı
da görülebilir. Hastaların büyük çoğunluğu lo- Dalmanın süresi ve derinliği DKH’nın geliş-
kal ve sistemik dekonjestanlara ve enfeksiyon mesinde önemli bir risk faktörüdür. Diğer risk
varlığında uygulanan antibiyotik tedavisine iyi faktörleri ise yorgunluk, dehidratasyon, ağır eg-
cevap verir. Sigara ve diğer nazal irritanlar, dalış zersiz, obezite, ateş, dalmadan sonra uçuş yapıl-
ve uçuş yasaklanır.(2,4,5) ması, sigara ve alkol kullanımı olarak sıralanabi-
lir. Ayrıca pulmoner hastalığı olanlar ve patent
foramen ovalesi olanlarda risk daha fazladır.(1,6,8)
2. Dekompresyon Hastalığı
Klinik: Dekompresyon hastalığının sınıflandır-
Genellikle basınçlı hava ile yapılan dalışlar- ması ile ilgili bir fikir birliği olmamakla birlikte
dan sonra gözlenir. Hastalığın fiziksel temelini en yaygın kullanılan sınıflandırmaya göre iki ana
Henry Kanunu oluşturur. Sabit sıcaklık altında, sınıfa ayrılır; Tip-I ve Tip- II DKH.
gazların parsiyel basınçları ile çözünürlükleri Tip-I DKH’nda kas-iskelet sistemi, deri ve len-
arasında doğru orantı bulunur. Dalış sırasında fatik damarlar etkilenmiştir. Lenfatik tıkanıklık
638
olduğu gibi solunan gazın parsiyel basıncı art- nedeniyle lenfödem gelişir ki bu lenfödemin dü-
Konu 3

zelmesi rekompresyon tedavisine rağmen günler birkaç dakika ile saat içinde başlar. Parezi, pa-
alabilmektedir. Hafif formu olup hayatı tehdit restezi, paralizi ve sfinkter kontrolünün kaybına

Disbarizm ve Dalışa Bağlı Acil Durumlar


etmez. ilerleyebilir. Nörolojik DKH olgularının yarı-
sında disbarik myelitis oluşur. Venöz iskemi en
Tip-II DKH, diğerine göre daha sık rastlanmak- olası nedendir. Parapleji, miksiyon ve defekas-
tadır ve daha ciddi klinik tablolara neden olmak- yon kusurları, derin ve yüzeyel duyu kusurları,
tadır. Tip-II DKH ise nörolojik DKH, vestibüler refleks kayıpları ve patolojik refleksler görülür.
DKH (“staggers”) ve kardiyopulmoner DKH Nörojenik mesane gibi mesane sorunlarına akut
(“chokes”) olarak ayrı başlıklar altında irdelen- dönemde sıklıkla karşılaşılır, hatta hastanın pri-
mektedir. DKH semptomları genellikle yüzeye mer prezentasyonu olabilir. Spinal DKH tek
çıktıktan sonraki dakikalar ile saatler içerisinde gö- başına olabileceği gibi serebral, pulmoner veya
rülür. Ama dalmadan sonraki günler içerisinde de iç kulak semptomları ile birlikte olabilir. Sereb-
semptomların geliştiği olgular bildirilmiştir.(1,4,9) ral semptomlar ise hafif-orta şiddetli baş ağrısı,
bulanık görme, diplopi, dizartri, olağan dışı bir
Genel olarak tip II dekompresyon hastalığı sıklı- yorgunluk, uygunsuz davranışlar şeklindedir.
ğı her 10.000 dalışta 2.8 olarak rapor edilmiştir. Bilinç kaybı arteriyel gaz embolisinin aksine
Ölüm her 250.000 dalışta 1 olup en sık görülen nadirdir. Magnetik rezonans görüntüleme, bil-
yaş aralığı 21-40 arasındadır. Özellikle 50 yaş üze- gisayarlı tomografi ve Teknesyum 99m ile işa-
ri hastalarda ciddi DKH sıklığı daha fazladır.(1,6) retlenmiş hexametilpropilenamin kullanılarak
yapılan SPECT incelemeleri ile SSS’ndeki gaz
Tip-I DKH “vurgun” olarak da bilinir. Kol ve kabarcıkları saptanabilmektedir. İç kulak tutulu-
bacaklarda ağrı yakınması vardır. Ağrı en sık ola- munda (the staggers) iç kulak barotravmasında-
rak periartiküler bölgelerdedir. Eklem tutulumu kine benzer semptomlar vardır. Vertigo, bulantı,
tüm DKH’nın %85-90’nını oluşturur. El bileği baş dönmesi, nistagmus ve sensörinöral işitme
ve omuz eklemleri en sık etkilenen eklem bölge- kaybı mevcuttur.(1,4,8,9)
leridir. Eklemde ağrı ve hareket kısıtlılığı görü-
lür. Ağrının şiddeti değişken olup süreklidir ve Kardiyopulmoner DKH (the chokes), inspir-
yumda sternum altında yanıcı tarzda bir ra-
hareketle artış gösterir. Ağrı sıklıkla künt, derin-
hatsızlık hissi, nonprodüktif öksürük ve ciddi
den gelen zonklama tarzında, diş ağrısına benzer
solunum sıkıntısı ile karekterizedir. Akciğer tu-
bir ağrı şeklinde tarif edilir. Cilt bulguları ola-
tulumu tüm DKH’nın %2’nde oluşur ve ölüm-
rak kaşıntı, gövdede leke tarzı döküntüler, ciltte
le sonlanabilir. Akciğerlere mikrokabarcıkların
mermer görüntüsü (cutis marmorata), subkutan embolisi tüm çıkışlarda görülebilir. Yeterli sayı
amfizem ve lenf obstrüksüyonuna bağlı portakal ve büyüklükteki gaz embolisi siyanoz ve hipo-
kabuğu görüntüsü saptanabilir.(1,4,6) tansiyon ile sonuçlanır. Yakınmalar dalmadan
Tip-II DKH pulmoner semptomlar, hipovole- sonraki 12 saat içerisinde başlayabilir ve 12-48
mik şok veya sinir sistemi bulguları ile karek- saat kadar devam eder. Hastalarda artmış santral
terizedir. Ağrı olguların %30’nda bildirilmiştir. venöz basınç ve pulmoner arteriyel basınç nede-
Santral ve periferik sinir sisteminin anatomik niyle siyanoz ve hipotansiyon, EKG’de sağ kalp
kompleks yapıları nedeniyle belirti ve bulgular yüklenme bulguları ve azalmış end-tidal CO2 se-
değişken ve çok çeşitli olabilir. Yakınmalar ge- viyeleri saptanabilir. Bu durum solunum arres-
nellikle hemen başlar ama 36 saate kadar da ge- tine, kardiyovasküler kollapsa ilerleyebilir.(1,4,6,9)
cikebilir.(4,6,9) Ayırıcı Tanı: Birçok farklı klinik durumla ka-
Tip-II DKH’nın sinir sistemi tutulumunda, rışabilir. Ayırıcı tanıda düşünülecek belli başlı
spinal kord en sık etkilenen bölgedir ve semp- klinik durumlar şu şekilde özetlenebilir;
tomları spinal kord travmasını taklit edebilir. En • Anaflaksi
sık medulla spinalisin alt torakal ve üst lomber
segmentleri etkilenir. Bel ağrısı dalıştan sonraki • Barotravma
639
• KKY ve akciğer ödemi Bu nedenle acil servis çalışanları HBO tedavi
merkezlerini bilmelidir.(4,6,10) Rekompresyon
Bölüm 10. Çevresel Aciller

• Pulmoner emboli
• Mekanik bel ağrısı tedavisinde ABD Donanması Tedavi Tablosu 6
kullanılmaktadır. 18m (2.8 ATA) de uygulanan
• Retinal ayrılma, retinal arter/ven tıkanıklığı
bu HBO tedavisi gaz kabarcıklarının boyutunu
• Alternobarik vertigo küçülterek arteriyel dolaşımdan kapiller ve ve-
• Hipovolemik şok nöz sisteme geçmelerini, böylece akciğerlerde
• Hipotermi tutulabilmelerini sağlar. Bir yandan da HBO
• Hipoglisemi(1,3,6) sayesinde kanda yalnızca oksijenin bulunuşu
kanı nitrojenden temizler ve gaz kabarcıklarının
rezolüsyonunu hızlandırır. HBO’in hipoksik
Tedavi dokulara oksijen sağlaması, antiödem etkisi ve
Hastane Öncesi Tedavi: Hasta sudan çıkartıl- reperfüzyon hasarını engelleyici etkileri de diğer
malı ve travmadan şüpheleniliyorsa immobilize faydalarıdır.(10-12)
edilmelidir. Hastaya %100 oksijen verilir, gere- Standart rekompresyon tedavisine yardımcı ola-
kiyorsa entübe edilir. Salin veya Ringer laktat cak bazı ilaçlarda kullanılmıştır. Örneğin; kor-
soluüsyonu ile iv sıvı replasmanı yapılır. Kalp ve
tikosteroidler, aspirin, heparin ve lidokain veri-
solunum durması olan hastalarda temel ve ileri
lebilir. Ancak hiçbirinin insanlar üzerinde açık
yaşam desteği uygulanır. Hastalar sırtüstü veya
bir etkileri gösterilememiştir. Heparinin hayvan
şuuru kapalı ise lateral dekübit pozisyonuna alı-
modellerinde zararlı olabildiği gösterilmiştir. Se-
nır. Trendelenburg pozisyonu uygulanmaz. En
rebral arteriyel gaz embolisinde en gelecek vaat
yakın acil servis ve hiperbarik oksijen (HBO)
eden ilaç lidokain olarak ifade edilmektedir. Kul-
tedavisi verilen bir sağlık kuruluşuna nakli sağ-
lanır.(1,6) lanılacak doz standardize edilmemekle birlikte
tipik kardiyak dozunun kullanılabileceği belirtil-
Acil Servis Tedavisi: Vücuttan özelliklede ak- mektedir. Yapılan hayvan çalışmalarında somato-
ciğerlerden nitrojeni uzaklaştırmak için hastaya sensoriyel uyarılmış potansiyellerini ve beyin kan
%100 oksijen verilir. Gerekiyorsa hasta entübe akımını iyileştirdiği belirtilmiştir. Ayrıca nörop-
edilir, tüp torakostomi uygulanır. Saatlik idrar sikiyatrik defisitleri azalttığı gösterilmiştir.(1,4,)
çıkışı 1-2 ml/saat olacak şekilde iv sıvı replas-
manına başlanır. Rehidrasyon dolaşımı ve per-
füzyonu iyileştirir. Hastalar sırtüstü veya şuuru Özet
kapalı ise lateral dekübit pozisyonuna alınır.
Trendelenburg pozisyonu uygulanmaz. Se- * Arteriyel Gaz Embolisi (AGE), çıkış sıra-
sında oluşup hastaların büyük çoğunluğu
rebral gaz embolizasyonunu önlemek için has-
çıkıştan hemen sonra basınç odasına alı-
taların baş aşağı pozisyonunda tutulması dalma
namadan kaybedilir.
ile ilişkili yaralanmalarda standart bir uygumla
olarak düşünülmekle birlikte günümüzde bu uy- * AGE yakınmaları sıklıkla bilinç kaybı, nö-
bet, oryantasyon bozukluğu, hemiplejidir.
gulamanın terk edilmesi gerektiği bildirilmiştir.
Gerçekte bu işlem kafa içi basıncını ve kan-beyin * Dekompresyon hastalığı Tip-I ve Tip- II
bariyerindeki hasarlanmayı artırmaktadır.(1,4,6) olmak üzere 2’ye ayrılır. Tip-I hafif formu
olup hayatı tehdit etmez. Tip-II DKH, di-
Dekompresyon hastalığının ve arteriyel gaz em- ğerine göre daha sık rastlanmaktadır ve daha
bolisinin asıl tedavisi rekompresyondur. Müm- ciddi klinik tablolara neden olmaktadır.
kün olan en kısa zamanda uygulanmalıdır. En * Tip-I DKH “vurgun” olarak da bilinir. Kol
yakın HBO tedavisi yapan bir sağlık kuruluşu ve bacaklarda ağrı yakınması vardır. Ağrı
640 ile temasa geçilmeli ve transferi sağlanmalıdır. en sık olarak periartiküler bölgelerdedir.
Konu 3

5. Cimşit M. Barotravmalar. Ertekin C, Taviloğlu


* Tip-II DKH kardiyopulmoner semptom- K, Güloğlu R, Kurtoğlu M. Editörler. Trav-

Disbarizm ve Dalışa Bağlı Acil Durumlar


lar, hipovolemik şok veya sinir sistemi ma. İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık,
bulguları ile karekterizedir. 2005:465-476.
* AGE ve DKH’nin medikal tedavisi %100 6. Pulley SA. Decompression sickness. Last updat-
oksijen uygulaması ve sıvı tedavisidir. ed: Nov 27, 2007 http://emedicine.medscape.
* Dekompresyon hastalığının ve arteriyel com/article/769717.
gaz embolisinin asıl tedavisi rekompres- 7. Pearson RR. Diagnosis and treatment of gas em-
yondur. Mümkün olan en kısa zamanda bolism. In: Shilling CW, Carston CB, Mathias
uygulanmalıdır. RA eds. The physician’s guide to diving medi-
cine. NY: Plenum Press, 1984:333-67.
8. Neuman TS. Arteriel gaz embolism and de-
Kaynaklar compression sickness. News Physiol Sci.
2002;17:77-81.
1. Shockley LW. Scuba diving and dysbarism. In:
Marx JA, ed. Rosen’s Emergency Medicine: 9. Aktaş Ş. Dekompresyon hastalığı ve barotrav-
Concepts and Clinical Practice. 7th edition. malar. Ekim N, Türktaş H. Editörler. Göğüs
Philadelphia: Mosby, 2010:1903-16. Hastalıkları Acilleri. Ankara: Bilimsel Tıp
Yayınevi; 2000:151-66.
2. Kaplan J. Barotrauma. Last updated: Jun 23,
2008.http://emedicine.medscape.com/arti- 10. Nylander G, Lewis D, Nordström H, et al. Re-
cle/768618. duction of post-ischemic edema with hyperbaric
oxygen. Plast Reconstr Surg. 1985;76:596-601.
3. Pulley SA. Dysbarism. Last updated: Nov 27,
2007.http://emedicine.medscape.com/arti- 11. Nylander G, Nordström H, Lewis D, et al. Met-
cle/769902. abolic effects of hyperbaric oxygen in post-isch-
emic muscle. Plast Reconstr Surg. 1987;79:91-6.
4. Snyder B, Neuman T. Dysbarism and complica-
tions of diving. In: Tintinalli JE, ed. Emergency 12. Thom SR. Antogonism of CO-mediated brain
Medicine: A Comprehensive Study Guide. New lipid peroxidition by hyperbaric oxygen. Toxicol
York: McGraw Hill;2004:1213-1217. Appl Pharmacol, 1990;105:340-4.

641
Konu 4

ANAFİLAKSİ

Dr. Neşe Nur User

Giriş sından okul öncesi dönemde erkek:kadın oranı


3:2 iken; 15 yaşından sonra kadın hakimiyeti
Anafilaksi ağır, hayatı tehdit edebilen, yaygın görülmektedir.
veya sistemik aşırı duyarlık reaksiyonudur. İlk
olarak 1902’de tanımlanmıştır. Yunanca ana Tetikleyen Etkenler: Anafilaksi açısından risk
(tekrar) phylaxis (korunma) anlamına gelir. oluşturduğu bilinen yalnızca iki faktör vardır:
Anafilakside inflamatuar mediyatörlerin (Hista- İyi kontrol edilemeyen astım ve önceki anafilak-
min, Ig E, Ig G, Kompleman) ani salınımından si öyküsü.
kaynaklanan birçok sistemi ilgilendiren bulgular
oluşabilir. Aşırı duyarlık reaksiyonlarını farklı Anafilaksilerin büyük kısmında tetikleyici etken
tiplere ayırma çabasının acil tıp pratiğinde pra- tespit edilemez. Tespit edilebilen anafilaksi et-
tik değeri azdır. Çünkü hasta yönetimi aynıdır kenleri arasında çocuklarda gıdalar %80 ile ilk
ve moleküler temel basitçe Ig E aracılı olan ve sırayı alırken yetişkinlerde ilk sırada ilaç alerjileri
olmayan (anafilaktoid) reaksiyon tanımından gözlenmektedir. Gıda alerjilerine bağlı anafilaksi
çok daha komplikedir. yetişkinlerde %20-30 sıklıkla görülür. Ölümcül
gıda alerjileri çoğunlukla astımı olan hastalarda
mey dana gelmektedir. Kabuklu çerezler ve süt
Görülme Sıklığı en sık alerji nedeni olan gıdalardır. Çocuklarda
ilaç ve venomlar da (özellikle arı, İngiltere’de
Ağır astımla karışabildiği için insidansı belir- eşek arısı, Avusturalya’da mavi karınca-jack jum-
lemek güçtür. Acil servise başvuran olgularda per ant) anafilaksiyi tetiklemektedir.
5/1000-2/10,000 oranında anafilaksi tespit
edilmektedir. Hastanelerde en sık anafilaksi nedenleri plazma,
streptokinaz ve yılan serumudur. Bunları daha
Ağır anafilaksi yılda 10,000’de 1-3 kişide gö- az sıklıkla penisilin, dextran, kontrast ajanlar,
rülmektedir. Yılda 3 milyonda 1 kişi anafilaksi kan ve pentoksifilin izler. Ölümcül iyatrojenik
nedeniyle ölmektedir. Hastaneye başvuran her reaksiyonlar ise çoğunlukla anestezik indüksi-
100-200 anafilaksi olgusundan biri ölmektedir. yon ajanlarıyla meydana gelmektedir. Aşılama
İngiltere’de yılda yaklaşık 20 ölüm, ABD’de yıl- sonrası anafilaksi görülme sıklığı 1/1,000,000
da yaklaşık 500-1000 ölüm anafilaksi nedeniy- aşı dozu tahmin edilmektedir.
le gerçekleşmektedir. Ölümcül anafilaksilerin
Patofizyoloji: Alerjik reaksiyonların patofizyo-
2/3’ü ilk reaksiyondur.
lojisinde dört farklı mekanizma rol almaktadır:
Çeşitli kaynaklar İngiltere’de 1990-2001 arasın- 1. Ig E mediatör allerjileri: (Betalaktam, be-
da anafilaksiyle hastaneye başvuruların 3-7 kat sinler, lateks, hymenoptera alerjieri)
arttığını göstermektedir.
2. Direk mast hücre degranülasyonu: (Kont-
Anafilaksi her yaş ve sosyoekonomik durumda rast maddeler, mannitol, nöromusküler
görülebilen bir hastalıktır. Cinsiyet dağılımı açı- blokerlerin neden olduğu alerjiler)
3. Bradikinin metabolizmasının bozulması: • Gıda alerjisinde alımdan 30-35 dk sonra
(ACE inhibitörleri) bronkospazmı izleyen solunum durması,
Bölüm 10. Çevresel Aciller

4. Araşidonik asit yolunun baskılanması: (As- • Böcek sokmasından 10-15 dk sonra şok ge-
pirin, NSAID) lişebilir.
Birçok dokuda bulunan mast hücreleri alerjik • İlaç enjeksiyonundan yaklaşık 5 dk sonda
reaksiyonların büyük kısmından sorumludur. şok ile anafilaksi görülmektedir.
Aktive olduğunda hücre degranülasyonuyla açığa
Etkenle karşılaştıktan 6 saat sonrasında hiç ölüm
çıkan mediatörler (histamin bradikinin prostag-
bildirilmemiştir. Başlangıç ne kadar hızlıysa re-
landin lökotrienler) klinik etkiyi meydana getirir.
aksiyon o kadar şiddetlidir.
Mast hücre degranülasyonuna yol açan mekanizmalar
En sık görülen bulgu yaygın ürtiker, anjioödem-
• Ig E mediatörünün hipersensitivitesi dir (% 80-92). Ancak hızlı gelişen anafilakside
• Kompleman sistemi aktivasyonu görülmeyebilir.
• Anaflaktoid maddelerin direkt uyarılması. Tedaviyi takiben tam düzelmeden sonra semp-
• Araşidonik asit yolunun baskılanmasıdır. tomların tekrarlaması bifazik reaksiyon olarak ta-
nımlanır. Olguların % 5 sıklıkla görülebilir. Hiçbir
Klinik yakınmanın olmadığ dönem1.3-28 saat sürebil-
mektedir. Genelde 4 saat sonrasında bulgu verir.
Histamin reseptörlerinden H bronkokonstrük-
Klasik formdaki anafilakside tanı kolay olmakla
süyon, damar geçirgenliği artışı, düz kas kasıl-
birlikte, gerçekte hedef organ katılımı ve semptom-
masını sağlar. H ’nin etkisi gastrik asit sekres-
ların çeşitliliği tanı ve tedavi zorluklarına yol açar.
yonunda artış, kardiak kronotrop ve inotrop
etkidir. H ise histamin oluşumunun ve salını- Hasta genellikle kötü hisseder ve görünür. Ciltte
mının inhibisyonundan sorumludur. Bu etkiler sıklıkla anjioödem veya ürtiker görülür. Hasta şok-
aşağıdaki yakınma ve bulguları oluşturur: taysa soluk, siyanoze, terli olabilir. Olguların yak-
laşım %20’sinde cilt bulguları görülmeyebileceği
Mukokutanöz: Kaşıntı, flashing, eritem, anjio- unutulmamalıdır. Sistemik bulgu olmadan cilt
ödem, konjonktivit, rinit.
bulguları anafilaksi olarak değerlendirilmemelidir.
Respiratuar: Üst hava yolunda anjioödem, Ayırıcı tanıda septik şok, vazovagal şok, panik
bronkokonstriksiyon, pulmoner hiperinflasyon, atak akla gelmelidir.
pulmoner ödem, ses kısıklığı, boğazda dolgun-
luk, dispne, stridor, hışıltılı solunum, yutma Hayatı tahdit eden astım gıda alerjisiyle tetikle-
güçlüğü, konuşma bozukluğu nebilir ve solunum aresti gelişebilir. Daha önce
anafilaksi geçirmiş olan hasta tekrar aynı etkene
Kardiyovasküler: Damar geçirgenliği artışı, da- maruz kaldığına inanıyorsa anksiyöz olabilir.
mar içi volüm azalması, hipotansiyon, vazojenik
şok, miyokardial kasılma bozukluğu, disritmi,
bradikardi/taşikardi. Laboratuvar
GİS: Kusma, ishal, kramplara bağlı karın ağrısı, Anafilaksi tanısı klinik olarak konulmaktadır.
gaita inkontinansı. Anafilaktik reaksiyonda mast hücrelerinin masif
degranülasyonu esnasında salınan Triptaz tanıda
Bu bulgulara anksiyete, baş dönmesi, ölüm kor-
kusu, bilinç değişikliği, idrar inkontinansı eşlik yardımcı olabilir. Yakınmaların başlamasından 30
edebilir. dk sonra kan konsantrasyonu artar, 1-2 saatte pik
yapar, 6-8 saatte normale döner. Bazı olgular yük-
Yakınmaların ortaya çıkışı genellikle etkenle kar- sek baseline değerine sahip olabileceğinden ardı-
644 şılaştıktan hemen sonradır: şık ölçüm yapmak önerilir. Gıda alerjisinde mast
Konu 4

hücre degranülasyonu sadece barsak lümeniyle sı- Adrenalin IV uygulanması ikinci seçenektir. İnt-
nırlı olabileceğinden her zaman yükselmeyebilir. raossöz de verilebilir. IV adrenalin uygulanması,

Anafilaksi
Travma gibi ağır hastalıklarda yükselebilir. kardiyak aritmi ve miyokard iskemisi riski nede-
niyle yakın monitörizasyon gerektirir. Anafilaksi
sonrasında kardiyak arest gelişirse KPR uygulan-
Tedavi malı ve adrenalin IV veya IO verilmelidir. Bu
durumda ACLS veya APLS’de önerilen standart
Hastane içinde veya dışında anafilaksi hastasıyla dozlar uygulanmalıdır.
karşılaşıldığında derhal yardım istenmelidir. An-
cak uzman ve malzeme gelene kadar tedavinin
IV Adrenalin Yan Etkileri
başlanması gerekir. Anafilaksi hastalarının teda-
visinde havayolu (A), solunum (B), dolaşım (C) • Hipertansiyon (iskemik kalp hastalığına
sıralamasıyla müdahale edilmelidir. Hava yolu sebep olabilir).
açık tutulmalı, gerekliyse endotrakeal entübas-
• Miyokardın O2 tüketimini arttırır.
yon veya trakeotomi uygulanmalıdır.
• Koroner vazokontrüksiyon yapar.
Anafilaksi hastasının tedavisinde supin pozis-
• Taşikardi/disritmi yapabilir.
yonda yatırma önerilir. Hastanın ayaklarının
kaldırılması gerekebilir. HT, KAH olan, SVO geçirmiş, gebe hastalarda
dikkatli kullanılmalıdır.
Adrenalin: Mümkün olan en kısa zamanda IM
adrenalin uygulanması hayat kurtarıcıdır. Yapıl- Adrenalin uygulanması sonrasına akut MI ge-
mış randomize kontrollü çalışma bulunmamak- lişmesi, korkulmasına rağmen, seyrek rastlanan
la birlikte adrenalin kullanımını desteklemek bir durumdur. Akut MI anafilaksinin kendi-
için yeterince olgu sunumu yayınlanmıştır. Er- sine bağlı komorbid hastalık olarak gelişmesi
ken verildiğinde daha etkindir. Doğru dozda IM veya önerilen adrenalin dozunun üzerine çıkıl-
uygulamayla yan etki çok az gelişmektedir. mış olması gibi nedenlerle tanı koymak zordur.
Anafilaksi hastalarında uygun dozda adrenalin
Adrenalin α reseptör agonisti etkisiyle periferal uygulanmansa bağlı 4 akut MI olgusu yayınlan-
vazodilatasyonu düzeltir ve ödemi azaltırken β mıştır. Bunların ikisi cilt altı uygulama, biri oto-
reseptör etkisiyle bronkodilatasyon yapar, miyo- enjektörle ve diğeri de IV adrenalin uygulanması
kardiyal kontraksiyon gücünü artırır, histamin sonucudur.
ve lökotrien salınımını baskılar. Bunlara ek ola-
rak mast hücrelerindeki β2 reseptörler aktivasyo-
nu önler ve erken adrenalin uygulanması Ig E
aracılı alerjik reaksiyonların ağırlığını azaltır. Tablo 1. Anafilaksi tanısı.
Aşağıdaki üç kriter de olmalıdır:
Daha az eğitim gerektirmesi ve daha güvenli 1. Hastalığın akut başlangıcı
olması nedeniyle adrenalinin IM uygulanması 2. Cilt ve/veya mukoza değişikliği
önerilmektedir. Enjeksiyon yeri olarak uylu- (kızarıklık, ürtiker, anjioödem)
ğun anterolaterali ve 1/3 orta kısmı uygundur. 3. Hayatı tehdit edici A/B/C problemi
Emilimin deltoid bölgeden çok daha iyi olduğu
saptanmıştır. Maksimum plazma adrenalin kon- Aşağıdakiler tanıya yardımcı olabilir:
santrasyonuna ulaşması ortalama 8 dakikadır. Hasta için bilinen alerjene maruz kalmak
SC veya inhalasyon yoluyla uygulamada adre- Gastrointastinal yakınmalar (inkontinanas, karın ağrısı)
nalinin farmakokinetiği çok düşük olduğundan Yalnızca cilt ve/veya mukoza değişikliği anafilaksi
önerilmez. Gerekirse 5 dakika sonra aynı doz tanısı koydurmaz.
tekrarlanabilir. Otoenjektörler hastane dışı ve
içinde çok daha pratik seçeneklerdir. 645
Glukagon: Düzenli β bloker alan çocuklar- Tablo 2. Anafilaksinin ayırıcı tanısı
Bölüm 10. Çevresel Aciller

da glukagon enjeksiyonu gerekebileceği akılda Vasodepressor Reaksiyonlar


tutulmalıdır. Glukagon uygulaması için öneri- “Flush” sendromları Karsinoid Postmenopozal
len doz: 1-5 mg (20-30 µg/kg) (çocukta maksi- Klorpropamid
mum doz 1 mg) 5 dakikada infüzyon, ardından Alkol
5-15 µg/dakika infüzyondur. Tiroidin meduller karsinomu
Destek Tedavi: Hastalara O2 6-8 L/dakika hız- Otonom epilepsi
la verilir. Hızlı sıvı resusitasyonunda izotonik Diğer Şok Tipleri
NaCl %0.9 500-1000 mL (çocuklarda 20 mL/kg) Hemorajik
ve gerekirse volüm genişleticiler kullanılabilir. Kardiyojenik
Anafilaksi hastanede gerçekleştiyse bütün in-
Endotoksik
füzyonlar durdurulmalıdır. Böcek sokmasından
Aşırı Eksojen Histamin Yapımı
sonra kalan iğne çıkarılmalıdır. Gıda alerjisinde
kusturma önerilmez. Sistemik mastositozis
Urtikaria pigmentosa

Endotrakeal Entübasyon: Ödem hava Basofilik lösemi


yolunu hızlı bir şekilde kapatabileceği için Akut promyelositik lösemi
erken entübasyon her zaman için geç entübas- Kist hidatik
yondan daha iyidir. Entübasyonun zor olacağı- Nonorganik Hastalıklar
nı düşünüyorsa paralizi uygulamadan sedasyon Panik atak
verilmelidir. Ketamin uygulaması ile entübas- Munchausen stridoru
yon güvenli olabilir. Seçilen tüp normalde kul-
Vocal kord disfonksiyonu
lanılandan bir numara küçük olmalıdır. Cerrahi
Globus histerikus
hava yolu malzemesi hazır bulundurulmalıdır.
Diğer
Eğer ETT uygulanamazsa nazal airway erken
dönemde yerleştirilmelidir. Herediter anjioödem
Progesteron anafilaksisi
Bronkodilatörler: Anafilaksi hastasında gelişen Ürtikeryal vaskülit
brunkospazm hayatı tehdit edici astım ile aynı
Feokromositoma
şekilde tedavi edilmelidir. İnhale ve gerekirse
IV bronkodilatörler (salbutamol, aminofilin, Hiperimmünoglobulin E, ürtker sendromu
iprtropium, magnezyum) kullanılır. IV magnez- Nörolojik (nöbet, inme)
yum önerilmez; vazodilatasyon yaparak hipo- Psödoanafilaksi
tansiyonu artırabilir. Red man sendromu (vancomycin)
Antihistaminikler: Antihistaminik ajanlar his- Kapiller kaçak sendromu
tamin aracılı bronkospazm ve vazodilatasyonu
düzeltebilir. Ancak bu konuda kontrollü çalışma
yapılmamıştır. Kortikosteroidler: Mast hücre membran stabi-
lizasyonu ve antienflamatuar etkileri vardır. Sis-
IM, IV yol kullanılabilir. Difenhidramin kaşın- temik reaksiyonu olan tüm hastalarda endikedir.
tıya karşı en iyi ajandır ama kombinasyonu (H Akut atak tedavisi, uzamış reaksiyondan koruma
bloker ile) daha üstündür. Hava yolu tehdidi veya süresini kısaltma, tekrarlayan ve nedeni bi-
varsa ve damar yolu açılamamışsa IM verilebilir. linmeyen anafilaksi tedavisinda yardımcı olabi-
Ciddi reaksiyonlarda IV verilmesi önerilir. Ge- lir. Astımda yüksek dozların düşük dozdan daha
nellikle 50 mg difenhidramin ve 50 mg ranitidin etkili olduğu gösterilememiştir. Anafilaksi için
646 kullanılır. de optimal dozla ilgili çalışma bulunmamak-
Konu 4

tadır. Bifazik reaksiyondan korumadığı akılda Tablo 4. Anafilaksi tedavisi


tutulmalıdır. Genellikle 100-200 mg hidrokor-

Anafilaksi
tizon veya eşdeğeri yeterlidir. Reaksiyon sonrası ABCDE
1-2 gün oral olarak devam edebilir (prednizon Yardım iste
40mg/gün). Hastayı yatır
IM adrenalin mümkün olduğu kadar çabuk
Tablo 3. Adrenalin uygulaması Entübasyon
O2
Adrenalin IM IV sıvı
1:1000 adrenalin Glukagon Antihistaminikler Kortikosteroidler
Yetişkin: 500 mikrogram IM (0.5 mL)
> 12 yaş: 500 mikrogram IM (0.5 mL) Monitörize et:
Çocuk küçük veya puberte öncesi ise 300 mikrog- Pulse oksimetre
ram IM (0.3 mL) Nabız
6 - 12 yaş: 300 mikrogram IM (0.3 mL) Kan basıncı
<6 yaş: 150 mikrogram IM (0.15 mL)
Adrenalin IV Özet
1:10,000 adrenalin (100 mikrogram/mL). Yetişkin
50 mikrogram * Ölümcül aşırı duyarlılık reaksiyonlarını
Çocuk hasta 1 mcg/kg anafilaktik veya anafilaktoid reaksiyon-
Sulandırma ve uygulama çok dikkatli yapılmalıdır. dur. Farklı tiplere ayırmanın acil servis
Sürekli hemodinamik monitörizasyon yapılmalıdır.
için pratik değeri yoktur.
Adrenalin IV infüzyon
Lokal kılavuzlar uygulanarak yapılmalıdır.
* Anafilaksi açısından risk oluşturduğu bi-
linen iki faktör iyi kontrol edilemeyen as-
KPR yapılıyorsa
tım ve önceki anafilaksi öyküsüdür.
İleri Kardiyak Yaşam Desteği veya İleri Pediyatrik
Yaşam Desteği protokollerinde önerilen dozlar * Anafilaksi tanısı için, alerjen olduğu tah-
uygulanmalıdır. min edilen ajanın alınmasından hemen
sonra hastalığın akut başlangıcı, hayatı
tehdit eden ABC problemi ve cilt/muko-
Taburculuk za değişiklikleri olmalıdır.
Anafilaksi nedeniyle acil servise başvurmuş olan * Gastrointestinal yakınmalar tanıda yar-
dımcı olabilir.
bir hasta taburcu edilirken tekrarlama olasılığı
olmamalıdır. Hastaların 10 saat gözlemi genel- * Yalnızca cilt ve/veya mukoza değişikliği
likle yeterlidir. Ancak bifazik reaksiyon olasılığı anafilaksi tanısı koydurmaz.
düşünülüyorsa gözlem süresi 24 saate kadar uza- * Anafilaksi tedavisinde adrenalin (1/1000)
tılır. 0.5 mg IM uygulanması hayati öneme
sahiptir.
• Yavaş başlangıçlı ağır reaksiyonlar
* ABCDE desteklenmelidir. Glukogon,
• Ağır astmatik bulgular antihistaminikler, steroidler tedaviye
• Allerjenin yayılmasının devam etme olasılığı eklenebilir.
• Önceden bifazik reaksiyon geçirmiş olma
bu konuda uyarıcıdır.
Kaynaklar
Taburcu edilen her hasta yakınmaları tekrar-
1. Ring J, Messmer K. Incidence and severity of
larsa hemen gelmesi konusunda uyarılmalıdır.
anaphylactoid reactions to colloid volume sub-
Hastalara alerji polikliniği önerilmeli, adrenalin stitutes. Lancet. 1977;26:466-9.
otoenjektörü ve ürtiker varsa oral yolla antihis-
2. Ring J, Brockow K, Behrendt H. History and
taminik ve steroid üç gün kullanacağı şekilde
classifi cation of anaphylaxis. Novartis Found
reçete edilmelidir. Symp. 2004;257:6-16 647
3. Sampson HA, at all. Second symposium on 9. Peavy RD. Metcalfe DD. Understanding the
the definition and management of anaphylaxis: mechanisms of anaphylaxis. Anaphylaxis and
Bölüm 10. Çevresel Aciller

Summary report Second National Institute of insect allergy. Current Opinion in Allergy &
Allergy and Infectious Disease/Food Allergy Clinical Immunology, 2008;8:310-5.
and Anaphylaxis Network symposium. J Allergy 10. Kemp SF. The post-anaphylaxis dilemma: How
Clin Immunol 2006;117;391-8 long is long enough to observe a patient after
4. Kyle J. Shaver, MD; Christopher Adams, MD; resolution of symptoms? Current Allergy and
Steven J. Weiss, MD. Acute myocardial infarc- Asthma Reports, 2008;8:1.
tion after administration of low-dose intrave-
nous epinephrine for anaphylaxis. Can J Emerg 11. ECC Connnittee, Subcommittees and Task
Med 2006;8:289-94 Forces of the American Heart Association.
2005 Amerlcan lleart Association Cluldeli-
5. Treudler R, Kozovska Y, Simon JC. Severe Im-
mediate Type Hypersensitivity Reactions in nes for Cardiopulmonary Resu<>citation
105 German Adults: When to Diagnose Ana- and Emergency Cardiovascular Care. Cir-
phylaxis. J Investig Allergol Clin Immunol culation, 2005;13;112.
2008;18:52-8. 12. Tint: inally JE. Emergency: rv’Iedicine, A
6. Brown SGA, Mullins RJ, Gold MS. 2. Ana- Comprehensive Study Guide; Rowe BH,
phylaxis: Diagnosis and management MJA. Carr S.lumph ylaxisAndAcuie: Vlergic Re-
2006;185:4. actions Intemaiionally edition, 6th eel: VIc
7. TseY, RylanceG. Emergency management of GrmvHill Companies. 2005;247-52.
anaphylaxis in children and young people-New
guidance from Resuscitation Council (UK). 13. ll. Krause RS. Anaphylaxis. Differential
Arch. Dis. Child. published online 1, 2008. Diagnoses & Workup. http:iiemedicine.
8. Alrasbi M, Sheikh A. Comparison of
medscape.comi articlc 756150.
international guidelines for the emer-
gency medical management of anaphylaxis.
Allergy. 2007;62:838-41.

648
Konu 5

YÜKSEK İRTİFA HASTALIĞI

Dr. Mehtap Bulut

Giriş Yüksek Rakımda Akklimatizasyon


Yüksek irtifa hipoksik bir çevredir. Troposfer- Akut hipoksiye maruz kalan kişilerde baş dön-
deki oksijen konsantrasyonu %21’de sabit ol- mesi, baygınlık ve hızlı bilinç kaybı, (eğer hipok-
duğundan, parsiyel oksijen basıncı barometrik sik durum ciddi ise SaO2 <%65 gibi) gelişir. Aynı
basıncın bir fonksiyonu olarak düşer. Örneğin; bireylerde günler haftalar içinde gelişen aynı dere-
Everest dağındaki barometrik basınç sadece cedeki hipoksi oldukça iyi tolere edilebilir.(1,3)
deniz seviyesinin 1/3’üdür. Yüksek irtifalarda.
(>2500 m) ortaya çıkan akciğer rahatsızlıkların Akklimatizasyon (=ortama alıştırma, iklime
başlıca nedeni hipobarik hipoksidir.(1,2) alıştırma), yüksek rakımlara vücudun uyum
sağlaması demektir ve dokulara oksijen res-
Rakım (irtifa), fizyolojik etkilerine göre 3’e ayrılır; torasyonunu sağlar. Bu süreç kademeli olarak
gelişir ve solunum, kardiyovasküler ve hemato-
Orta Derecede Rakım: (5000-8000 feet=1500- lojik sistemleri içerir. Akklimatizasyon, arteriyel
2440 m): Egzersiz performansında azalma ve oksijen saturasyonunun deniz seviyesi değerle-
artmış alveolar ventilasyon görülür. Arteriyel rinin altına düşmesiyle başlar. Yüksek irtifa ile
oksijen taşınmasında major bozulma yoktur. Bu ilişkili hastalıkların ortaya çıkış sıklığı ve ağırlık
aralıkta tıbbı bir rahatsızlık nadirdir ancak kar- derecesi çeşitli faktörlere bağlıdır. Bu faktörler;
diyopulmoner rezervleri azalmış bireylerde hafif yüksekliğe çıkış hızı, ulaşılan son yükseklik me-
rahatsızlıklara neden olabilir. safesi, yüksek irtifaya çıkmadan önce daha alçak
seviyelerde konaklama, yüksek irtifada uyku ve
Yüksek Rakım: (8000-14000 feet=2440-4270
bireysel duyarlılıklardaki farklılıklardır.(1-3)
m): Arteriyel oksijen saturasyonunda azalma ve
hipoksemi ile karakterizedir. Hipoksemi egzersiz Ventilasyon: Başlangıçtaki ilk adaptasyon art-
ve uyuma sırasında oluşabilir. Medikal sorunla- mış ventilasyondur. Karotid cisimlerinin uya-
rın çoğu bu aralıkta görülür. rılması ile oluşan hipoksik solunumsal yanıt
(HSY) medulladaki santral solunum merkezinin
Çok Yüksek Rakım: (14.000-18.000 feet= uyarılmasına ve solunumun artmasına neden
4270-5490 m): Hızlı tırmanış tehlikeli olabilir
olur. Solunumu deprese eden veya uyaran du-
ve bir akklimatizasyon dönemi hastalıkların ön-
rumlar HSY’ı etkiler. pCO2’de düşmeye, pO2’de
lenmesinde gereklidir.
yükselmeye neden olur ve böylelikle arteriyel
Aşırı Yüksek Rakım: (18.000 feet=5490 m oksijenasyon artar.
üzeri): Sadece dağa tırmanan kişiler için uygun Kan: Hipoksemiye sekonder eritropoetin salı-
olabilir ve ciddi hipoksemi ve hipokapni eşlik nımı olur. Hipoksemi, 2,3-difosfogliseratta artış
eder. Bu yükseklikte progresif fizyolojik bozul- yapar ki bu oksihemoglobin eğrisini sağa doğ-
ma eninde sonunda oluşacaktır ve insan vücu- ru değiştirir böylelikle kandan dokulara oksijen
dunun uzun süreli ve devamlı uyum sağlaması transportu kolaylaşır. Ayrıca eritrositlerde de ar-
imkansızdır.(1) tış görülür.(1-3)
Sıvı Dengesi: Yüksek rakıma tırmanırken olu- semptomları gelişir ki bu semptomlar bir alkol
şan periferik venöz konstrüksiyon, santral kan sersemliğine benzer. Bu nedenle viral sendrom,
Bölüm 10. Çevresel Aciller

volümünde bir artışa neden olur ki bu Antidi- alkol sersemliği, basit fiziksel yorgunluk gibi
üretik hormon (ADH) ve aldosteronu inhibe yanlış tanılara neden olabilir.(1)
eder ve diüreze neden olur. Klinik olarak diürez
ve hemokonsantrasyon sağlıklı bir yanıt olarak Baş ağrısı genellikle bifrontal ve zonklayıcıdır.
kabul edilir. Tanı koymak için baş ağrısı ve beraberinde şu
semptomlardan en az biri olmalıdır; bulantı,
Kardiyovasküler Sistem: Stroke volüm başlan- iştahsızlık, baş dönmesi, yorgunluk, halsizlik,
gıçta azalır ve böylelikle artmış kalp hızı, normal uyumakta zorluk. Gece boyunca ve uyandığında
bir kalp debisi (CO) sağlar. Kan basıncı, artmış özellikle kötüleşir. Ayrıca valsalva manevrası ve
sempatik tonusa sekonder olarak hafif derecede eğilmekle de baş ağrısı artar. İştahsızlık, bulantı
yükselir. Hipoksiye maruz kalınca pulmoner do- ve bazen kusmayı içeren gastrointestinal semp-
laşımda vazokonstriksiyon meydana gelir. Sonuç tomlar görülür. Ama esas yakınmalar güçsüzlük,
olarak pulmoner basınç artar. Bu hipertansiyo- bitkinlik, yorgunluktur. ADH olan kişi sıklıkla
nun derecesi oldukça değişkenlik gösterir, sadece irritedir ve yalnız kalmak ister. Uykusuzluk ve
hiperaktif bir yanıt olabileceği gibi yüksek irtifa üşüme titreme de sıklıkla vardır. Hastalık iler-
akciğer ödemine kadar ilerleyebilir. Serebral kan lerse, baş ağrısı daha ciddi olur ve kusma, oligüri
akımı geçici olarak artar ki bu da beyne oksijen ve artmış dispne görülür. Ataksi ve bilinç düze-
dağılımını artırabilir.(1-4) yinde değişme, ADH’nın en ciddi formu olan
YİBÖ’nin habercisidir. Eğer tedavi gecikirse
koma 12 saat içinde gelişebilir.(1,3)
Yüksek İrtifa Sendromları
Çoğu kişiler bu hastalığı iyi uyum sağlar. Hafif
Hipoksi ile ilişkili yüksek irtifa sendromları şun-
ADH’nın tanısını koymada tam bir bulgu ol-
lardır; akut dağ hastalığı, akciğer ödemi, beyin
mamakla birlikte sıvı birikmesi ve idrar çıkışının
ödemi, periferal ödem, uyku problemleri, ve bir
azalması erken bir bulgudur. Ciddi ADH’da,
dizi nörolojik sendromlar.(1,3)
YİAÖ ve YİBÖ gelişme riski artmıştır.

Hafif ADH’da fizik muayene bulguları nons-


1. Akut Dağ Hastalığı pesifiktir. Kalp hızı ve KB değişken olmakla
Akut Dağ Hastalığı (ADH) daha önce sağlıklı birlikte genellikle normaldir. Ancak postural
olan kişilerin kısa sürede 2500 m üzerinde- hipotansiyon gözlenebilir. Hastaların %20’inde
ki yüksek irtifalara çıkması sonucu gelişen bir akciğerde lokalize raller saptanabilir. Vücut ateşi
durumdur. 3000 m üzerine çıkanların yaklaşık hafifçe yüksektir (38.5oC’e kadar) Sıvı retansiyo-
%25’nde, 4000 metre üzerindeki yüksekliklere nu ADH’nın en önemli bulgularındandır. Perife-
çıkanların yaklaşık %40’nda ADH geliştiği bil- rik ödem özellikle de yüzde görülür. Hipotermi,
dirilmiştir. Yüksek irtifa hastalığının (YİH) hafif karbonmonoksit zehirlenmesi, akciğer veya SSS
formu olmakla birlikte hızlı şekilde ilerleyerek enfeksiyonu ayırıcı tanıda düşünülmelidir.(1,3)
hayatı tehdit eden yüksek irtifa akciğer ödemi.
(YİAÖ) ve yüksek irtifa beyin ödemine (YİBÖ)
ilerleyebilir.(1,3)
Tedavi
ADH, hipobarik hipoksi nedeniyle oluşur.
ADH tanısı semptom ve fizik bulgulara daya- 1. İniş ve Oksijen
narak konur. Tipik olarak kişide baş dönmesi,
sersemleme ve hafif bir nefes darlığı özellikle Tedavinin amaçları, ilerlemesini önlemek, has-
de egzersizle görülen vardır. 1-6 saat sonra ama talığı iyileştirmek ve akklimatizasyonu geliştir-
650
bazen daha geç (bir gündaha fazla) hafif ADH mektir. Tedavinin üç temeli vardır;
Konu 5

• Yakınmaların varlığında daha yüksek bir ra- Asetozolamid: Asetozolamid, akklimatizasyo-


kıma çıkılmaması nu hızlandırmada ve hastalığı iyileştirmede çok

Yüksek İrtifa Hastalığı


• Eğer tedaviye rağmen kötüleşme varsa veya yararlıdır. Günümüzde kullanım endikasyonları
semptomlar hafiflemedi ise iniş yapılması şöyledir;
• Bilinç değişikliği, ataksi veya pulmoner İrtifa hastalık öyküsü varsa;
ödem varlığında acil olarak tedavi ve iniş
yapılması.(1,3) • 10.000 ft (3000 m) üzerine ani hızlı çıkışlarda
• Hafif ADH, kendini sınırlayan bir klinik • ADH’nın tedavisinde
durumdur ve genellikle tırmanmanın dur-
masından sonraki 12-36 saat içerisinde iyi- • Rahatsız edici uyku periyodik solunum du-
leşme görülür. rumunda
Doz: 5 mg/kg, günde 2-3 defa olacak şekilde
Hafif formunda;
verilmesi yeterlidir
• Tırmanma durdurulur
• İniş veya aynı rakımda aklimasyon sağlanır Aspirin: Aspirin 650 mg, asetaminofen 650-
1000 mg veya ibuprofen 600-800 mg baş ağrısı
• Aklimasyonu hızlandırmak için asetazola-
için verilebilir
mid 125-250 mg günde 2 kez verilir.
• Gerekirse analjezikler ve antiemetikler.(1,3) Proklorperazin: 5-10 mg im bulantı kusmada
yararlıdır
İnişe geçilmesi, irtifa hastalıklarının tüm form-
larının kesin tedavisidir. Sadece 500-1000 m’lik Dexametazon: 4 mg po, im veya iv her 6 saatte
bir inme durumunda etkili hızlı bir düzelme bir verilmesi oldukça etkilidir. Ancak orta- ciddi
sağlanır. En ciddi hastalar hariç bir hastaneye ADH’nda kullanılmalıdır.(1,3)
nakli veya deniz seviyesine indirilmesi gereksiz- Önleme: En iyi yöntem yavaş hızda tırmanmak
dir. ADH’nı tedavi etmek için değişik bölgelere ve akklimatizasyon için yeterli zaman tanımak-
portable hiperbarik üniteler kurulabilmektedir.(1) tır. Diğer önlemler ise şöyledir;
Oksijen etkili bir şekilde yakınmaları giderir • Aşırı egzersizden kaçınma,
ama sıklıkla alanda uygun olmayabilir ve ge- • Solunumu baskılayan ilaçlardan kaçınma
nellikle orta-ciddi ADH’da kullanılır. Oksijen
hızlı bir şekilde baş ağrısı, baş dönmesi ve diğer • Yüksek karbonhidratlı diyet
semptomları düzeltir. Daha ciddi olgularda iniş • Tırmanma sırasında alkol ve sigara kullanı-
ve oksijen optimal tedaviyi sağlar. Baş ağrısının mından kaçınma
tedavisinde aspirin ve asetaminofen yararlıdır. • Önleyici olarak oksijen kullanılması
Narkotik analjeziklerden sakınılmalıdır.(1,3)
Asetozolamid kullanılması: Özellikle önceden
Orta dereceli ADH’da; YİH öyküsü olanlarda önerilir. 125 mg günde 2
• Hemen hastanın inişe geçirtilmesi defa şeklinde verilir. Tırmanışa başlamadan 24
saat önce alınmalı ve yüksek rakıma ulaşınca ilk
• Oksijen verilmesi
iki gün devam edilmelidir.(1,3)
• Asetazolamid 250 mg 2 defa ve/veya
Deksametazon 4 mg 6 saatte bir uygulanması
• Hiperbarik tedavi denenebilir.(1,3) 2. Yüksek İrtifa Beyin Ödemi
2. İlaç Tedavisi YİH’nın en ciddi formu olmakla birlikte en az
görülenidir (%1-2 den az) Hafif ADH, 12 saat
Farmakolojik tedavi, orta ciddi ADH’nda iniş ve gibi kısa sürede ciddi YİBÖ’ne ve komaya iler-
oksijene alternatif bir tedavidir. leyebilir. Genellikle 1-3 gün içerisinde ortaya 651
çıkar. Bazen 5-9 güne kadar da uzayabilir. ADH minde kullanılır. Ancak hastaların çoğunda za-
veya yüksek irtifa akciğer ödemi (YİAÖ) olan ten volüm açığı olduğundan dikkatli bir şekilde
Bölüm 10. Çevresel Aciller

bir kişide progresif nörolojik bozulma varlığında verilmeli, hipoperfüzyon ve iskemiden sakınıl-
klinik olarak bu tanım kullanılmaktadır.(1,3,4) malıdır. Hastane koşullarında, mannitol yanıt
alınamayan hastalarda kullanılabilir.(1)
Tüm beyin fonksiyonlarının etkilenmesi ve bo-
zulması ile karakterizedir ve ADH’nın en ciddi Koma günlerce hatta haftalarca devam edebilir.
klinik formudur. Ciddi ADH’nın yakınmaları Ataksi, kognitif bozulma gibi uzun süreli nö-
(baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik ve kusma), ile rolojik sekel bildirilmiştir. Bazıları hatta 1 yıla
YİAÖ bulguları (öksürük, dispne) genellikle kadar sebat edebilir. YİBÖ’nin erken tedavisi iyi
vardır. Mental durumda değişme, ataksi, jene- sonuçlar verir ama koma geliştiyse ölüm oranı
ralize nöbetler, stupor ve eğer tedavi edilmezse %60’dan fazladır.(1,3)
komaya ilerleme ile karakterizedir. Baş ağrısı,
bulantı ve kusma her zaman olmayabilir. Reti-
nada kanamalar görülebilir. Artmış intrakranial 3. Yüksek İrtifa Akciğer Ödemi
basınç nedeniyle 3. ve 6. kraniyal sinir felci gibi
fokal nörolojik bulgular görülebilir. Patolojik İrtifa hastalıklarının en öldürücü olanıdır.
olarak multiple küçük hemorajilerle ve bazen de 14.000 feetin üzerinde sık görülür. Genellikle
trombozis ile birlikte olan yaygın beyin ödemi yüksek rakıma ulaştıktan sonraki 2-4 gün içinde
mevcuttur. Serebellar ataksi bulgusu, YİBÖ’ni oluşur.(1,3)
erken tanımada en duyarlı testtir. Tek başına
ataksi olması bile kurbanın hemen aşağıya indi- Hastalığın erken döneminde kuru öksürük, azal-
rilmesini gerektirir.(1,3) mış egzersiz kapasitesi, egzersizde dispne vardır.
Geç dönemde ise taşipne, taşikardi ve istirahatte
Ayırıcı Tanı: Anksiyete, beyin apsesi, diyabetik dispne gelişir. Özellikle istirahatte dispne ciddi
ketoasidoz, ansefalit, Guillain-Barre sendromu, bir akciğer problemi olduğunun habercisidir.
primer baş ağrısı türleri, hipoglisemi, hiponatre- Belirgin halsizlik, prodüktif öksürük, siyanoz
mi, hipotermi, beyin tümörleri, serebro vasküler ve daha yaygın raller diğer bulgulardır. Hipok-
olay, subaraknoid kanama, subdural hematom, si arttıkça bilinç durumu bozulur. Sonrasında
karbonmonoksit zehirlenmesi sayılabilir.(1,4) koma ve ölüm gelişir. Bu nedenle erken tanı çok
önemlidir.(1, 5-7)
Tedavi: Ciddi ADH gibidir; oksijen, iniş ve ste-
roidlerdir. İniş, en önce yapılması gerekendir ve Fizik muayenede hafif formunda genellikle sağ
en iyi tedavi şeklidir. Eğer varsa yüksek akımlı orta akciğer alanlarında lokalize raller saptanır-
oksijen (6-8 l/dk) verilir. Asetozolamid yararlı ken sonrasında tek veya çift taraflı raller daha
olabilir. Hızlıca indirilemeyen hastalarda teda- sonrasında ise yaygın bilateral raller saptanabilir.
vi; steroid, oksijen desteği ve hiperbarik tedavi Hastaların yaklaşık %30’unda istirahatte iken
kombinasyonudur. Deksametazon önce 8 mg raller duyulamayabilir. Vücut ısısı 38.5°C’e ka-
pO, IV, IM verilir. Sonrasında 4 mg 6 saatte bir dar çıkan ateşe sık rastlanır. Taşikardi ve taşipne
verilir. İndirildikten sonra halen ataksi veya kon- genellikle hastalığın şiddeti ile uyumludur. Kalp
füzyon devam ediyorsa hastaneye yatış gerekir.
oskültasyonunda, P2’de sertleşme saptanabilir.
Hiperbarik oksijen tedavisi de hayat kurtarıcı
EKG’ de sağ aks deviyasyonu ve akut pulmoner
olabilir. Özellikle inişten sonraki birkaç gün de-
hipertansiyon nedeniyle sağ ventrikül yüklenme
vam eden koma durumlarında yararlıdır.(1,3,4)
patterni vardır. Akciğer filminde; lokalize alve-
Komatöz hastalarda ileri havayolu, mesane kate- oler veya interstisyel ödemden yaygın alveoler
terizasyonu ve diğer komaya yönelik destekleyici infiltrasyona kadar değişen bulgular saptanır.
bakım uygulanır. Loop diüretikler (furosemid Plevral effüzyon nadirdir ama ciddi vakalarda
652
40-80 mg veya bumetanid 1-2 mg) beyin öde- görülebilir .(1,4,6,7)
Konu 5

Ayırıcı tanı: Pnömoni, astım, kronik obstrüktif YİAÖ’nin tedavisinde ilaç terapisinin yeri sınır-
akciğer hastalığı, myokard enfarktüsü, pulmo- lıdır. Ancak şiddetli olgularda ve tedavilere yanıt

Yüksek İrtifa Hastalığı


ner emboli, yüksek irtifa bronşiti ve farenjiti, alınamayanlarda uygulanır.
anksiyete sayılabilir.(2,3,5,6)
İlaç Tedavisi: Oksijen ve uygun bir iniş oldukça
Tedavi: Başarılı bir tedavinin anahtarı; erken etkilidir bu nedenle ilaç tedavisi sıklıkla sınırlıdır.
tanımaktır. Optimal tedavi, çevre koşullarına, Furosemid: 80 mg günde 2 kez kullanılır. Ve ilk
oksijen ve hiperbarik ünitelerin varlığına, iniş doz morfinle beraber verilirse daha iyi ve hızlı
durumuna vb. bağlıdır.(1-3) sonuç elde edilir. Furosemid, oksijen tedavisinin
ve inişin yapılamadığı durumlarda yararlıdır.
Hızlı-hemen iniş en önemli seçenektir ancak her
Ancak hipotansiyon riski nedeniyle dikkatli kul-
zaman mümkün olamayabilir. İniş esnasında
lanılmalıdır.
hastanın hareketleri minimum derecede olmalı
ve kurban sıcak tutulmalıdır. 1500-3000 feet. Nifedipin: 10 mg PO her 4-6 saatte bir veya
(500-1000 m) inme, hızlı bir iyileşme sağlar. 30 mg yavaş salınımlı olanından 12 saatte bir
İniş hızlı bir şekilde sağlanırsa şiddetli olgular verilebilir. Pulmoner arter basıncını %30-50
hariç, beraberinde oksijen gerekmeyebilir.(1,2,6) oranında azalttığı bildirilmiştir. Hipotansiyon
potansiyel bir sorundur ve bu ilacın kullanımı
Oksijen çok iyi sonuçlar sağlar ve tamamen ile ilgili klinik sonuçların oksijen ve iniş kadar
pulmoner ödemi iniş olmaksızın geçirebilir an- dramatik olmadığı bildirilmektedir.(1,3)
cak 36-72 saat bir süre gerekir. Oksijen hızlıca
pulmoner arter basıncını düşürür ve arteriyel Hızlı inişe yanıt vermeyen ciddi olgularda hos-
oksijenasyonu iyileştirir. İniş yapılamadığında pitalizasyon gerekir. Entübasyon, yüksek FiO2
oksijen kullanımı hayat kurtarıcıdır. Yine hızlı ve pozitif ekspiryum sonu basınçlı ventilasyon.
bir iniş olası değilse taşınabilir hiperbarik odalar (PEEP) uygun hastalarda kullanılabilecek diğer
çok yardımcı olmaktadır. Çok hafif olgularda sa- tedavi yöntemleridir.(1-3)
dece 1-2 günlük yatak istirahati yeterli olabilir. Antibiyotik: Eşlik eden enfeksiyon varlığına
Oksijen veya aşağıya inme olmaksızın iyileşme kullanılabilir.
gerçekleşebilir. Orta şiddetli olanlar yatak istira-
hati ve ek oksijen desteği ile tedavi edilir.(1-3) Korunma: YİAÖ geçirme öyküsü olan kişilere
profilaktik tedavi uygulanmalıdır.
Ciddi YİAÖ durumunda yüksek akımlı oksijen
Tırmanışa başlamadan önceki gün, günde 3 kez
(6-8L/dk) verilmelidir. Devamlı pozitif basınç-
20 mg nifedipin verilmeli ve 3 gün devam edil-
lı bir maske ile verilmesi oksijenasyonu daha
melidir.
iyi sağlar. Ekspiratuar pozitif havayolu basınç
(EPAP) maskesinin arteriyel oksijen saturasyo- Asetozolamidin YİAÖ gelişmesini önlediği bil-
nunu %10-20 artırdığı bildirilmiştir. Özellikle dirilmektedir.
kurban tehlikeli bir bölgede veya iniş için hava Yine önceden YİAÖ geçirme öyküsü olanlar, ilk
koşulları uygun değilse oksijen verilmesi veya 2 gün aşırı egzersizden kaçınmalıdırlar.
hiperbarik tedavi hayat kurtarıcıdır. Hastalar sı-
cak tutulmalıdır. Çünkü soğuk stress, pulmoner En son olarak ta yavaş bir tırmanma uyumu ko-
arter basıncını yükseltir.(1) laylaştıracaktır.(1-3)

653
Özet Kaynaklar
Bölüm 10. Çevresel Aciller

1. Hackett PH. High-altitude medical problems.


* Akut Dağ Hastalığı (ADH) Yüksek irtifa
In: Tintinalli JE, ed. Emergency Medicine: A
hastalığının (YİH) hafif formu olmakla Comprehensive Study Guide. New York: Mc-
birlikte hayatı tehdit eden yüksek irtifa Graw Hill;2004:1263-1271.
akciğer ödemi (YİAÖ) ve yüksek irtifa
2. Harris NS, Nelson SW. Altitude illness. Pul-
beyin ödemine (YİBÖ) ilerleyebilir.
moner syndromes. Last updated: Aug 4,
* ADH semptomları baş ağrısı, bulantı, iş- 2008. http://emedicine.medscape.com/arti-
tahsızlık, yorgunluk, halsizlik, uyumakta cle/773065.
zorluk olup viral sendrom, alkol sersem- 3. Yaron M, Honigman B. High-altitude medicine.
liği, basit fiziksel yorgunluk gibi yanlış In: Marx JA, ed. Rosen’s Emergency Medicine:
tanılara neden olabilir. Concepts and Clinical Practice. 7th edition.
* İstirahatte dispne, YİAÖ’nin erken bir Philadelphia: Mosby;2010:1917-1928.
bulgusudur. 4. Harris NS, Nelson SW. Altitude illness. Cerebral
* Serebellar ataksi bulgusu, YİBÖ’ni erken syndromes. Last updated: Apr 16, 2008. http://
tanımada en duyarlı testtir. Tek başına emedicine.medscape.com/article/768478.
ataksi olması bile kurbanın hemen aşağı- 5. Atış S. Yüksek irtifalarda ortaya çıkan acil akciğer
ya indirilmesini gerektirir. sorunları. Solunum. 2004;6:40-43.
* Yüksek irtifa hastalıklarında en önemli 6. Sonna LA. Pulmonary oedema at moderately
müdahale hastanın inişe geçirilmesi ve high altitudes. Lancet 2002;359:276-277.
oksijen tedavisidir. 7. Tabak L. Dağ hastalığı. Ekim N, Türktaş H.
* Hasta tehlikeli bir bölgede veya iniş için Editörler. Göğüs Hastalıkları Acilleri. Ankara:
hava koşulları uygun değilse oksijen ve- Bilimsel Tıp Yayınevi; 2000:167-174.
rilmesi ve hiperbarik tedavi hayat kurta-
rıcıdır.

654
BÖLÜM 11

KLİNİK TOKSİKOLOJİ

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Zehirlenmiş Hastaya Acil Yaklaşım ...............................................................................657


Dr. Arzu Denizbaşı
Konu 2. Antikolinerjik Zehirlenmeler ..........................................................................................667
Dr. İsmet Parlak, Dr. Mine Parlak, Dr. Cüneyt Ayrık
Konu 3. Organofosfat Zehirlenmeleri ...........................................................................................675
Dr. Mehmet Duru
Konu 4. Parasetamol Zehirlenmeleri ............................................................................................681
Dr. Nuri Bozdemir
Konu 5. Akrep Sokmaları ...............................................................................................................689
Dr. Neşe Çolak Oray
Konu 6. Arı Sokmaları.....................................................................................................................695
Dr. Neşe Çolak Oray
Konu 7. Yılan Sokmaları .................................................................................................................699
Dr. Neşe Çolak Oray
Konu 8. Su Canlıları Zehirlenmeleri .............................................................................................703
Dr. Mustafa Yılmaz, Dr. Zeynep Kekeç
Konu 9. Mantar Zehirlenmeleri .....................................................................................................707
Dr. Selahattin Kıyan
Konu 10. Karbonmonoksit Zehirlenmesi .......................................................................................715
Dr. Mehtap Bulut
Konu 11. Alkol Zehirlenmeleri ........................................................................................................721
Dr. Selahattin Kıyan
Konu 12. Bitkilerle Olan Zehirlenmeler..........................................................................................733
Dr.Nil Hocaoğlu Aksay, Dr. Şule Kalkan
Konu 13. Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri...........................................................................................745
Dr. Aylin Arıcı, Dr. Şule Kalkan
Konu 14. Kalsiyum Kanal Blokörler Zehirlenmeleri ....................................................................759
Dr. Ahmet Baydın, Dr. Ali Kemal Erenler
Konu 15. Lityum Zehirlenmesi ........................................................................................................763
Dr. Ahmet Baydın, Dr. Ali Kemal Erenler
Konu 16. Klonidin Zehirlenmeleri ..................................................................................................767
Dr. Ahmet Baydın, Dr. Ali Kemal Erenler
Konu 17. Sempatomimetik Toksidrom ...........................................................................................769
Dr. Zeynep Kekeç, Dr. Mustafa Yılmaz
Konu 18. Beta Bloker Zehirlenmeleri ..............................................................................................773
Dr. Özge Onur, Dr. Arzu Denizbaşı
Konu 19. Teofilin Zehirlenmeleri .....................................................................................................777
Dr. Özge E. Onur
Konu 20. Antipsikotik Zehirlenmeler .............................................................................................779
Dr. Nihal Toprak
Konu 21. Besin Zehirlenmesi............................................................................................................785
Dr. Abdulkadir Gündüz
Konu 1

ZEHİRLENMİŞ HASTAYA ACİL YAKLAŞIM

Dr. Arzu Denizbaşı

Giriş zehirlenmektedir. Çocuklarda 0-6 yaş grubun-


da kaza ile zehirlenmeler sık görülürken 7-18
Zehir aslında genel bir tanım olup, herhangi bir yaş arası çocuklar ve 19-39 yaş arası yetişkinler-
madde yüksek dozda bir canlıya verildiğinde ze- de intihar girişimi ile akut zehirlenmeler sıktır.
hir etkisi yapabilir. Oksijen ve su gibi yaşamsal Türkiye’de 24 saat hizmet veren Zehir Danışma
maddeler bile fazla verildiği zaman hücre düze- Merkezleri (ZDM)’ler toplumda bireylere ve sağ-
yinde apoptozis ile ölüme neden olurlar. Tanım- lık personeline zehirlenmeler konusunda doğru
sal olarak vücuda herhangi bir yol ile dışarıdan ve hızlı bilgi kaynağı olarak yarar sağlamaktadır.
alındığında veya herhangi bir yolla emilerek do- Bazı ilaç guruplarında bölgesel dağılım farklıdır.
laşıma katıldığında biyolojik sistemlerde hasar Örneğin; Antidepresan ilaçlar ile olan zehirlen-
veya ölüm oluşturan maddelere toksin veya ze- melerin tüm zehirlenmelere oranı bazı bölgelerde
hir, toksinlerin etkilerini inceleyen bilim dalına %32 bazılarında %8, diğer bir bölgede ise %18.4
da toksikoloji denir. oranında olduğu bildirilmiştir.

Zehirlenme vakalarına tüm dünyada çok sık Çevresel kirlilik nedeniyle olan zehirlenmeler de
rastlanmaktadır. ABD’de her yıl 5 milyondan (Kükürt, kurşun, arsenik, petrol ürünleri atıkları
fazla kişi biyolojik ve kimyasal ajanlara maruz gibi) artık toksikolojinin alanına girmektedir.
kalma nedeniyle tedavi edilmektedir. Zehirlen-
melerde hem kitlesel, hem de bireysel olarak bu Acil servise müphem şikayetler ile gelen hasta-
maddelere maruz kalınma durumları göz önüne larda artık tüm toplumlarda farklı spektrumda-
ki ajanlara bağlı zehirlenmeler taranmaktadır.
alınmaktadır.
Özellikle en büyük tanısal zorluklar sokak ilaç-
Türkiye’de yapılan tanımlayıcı araştırma verile- ları denen maddeler veya alternatif tıp ajanlarına
rine göre acil servislere başvuran akut zehirlen- bağlı zehirlenmelerdeki etken maddeyi ortaya
meler tüm olguların % 0.3-5’ini oluşturmakta- çıkarmaktır. Zehirlenmelerin genel demografik
dır. Zehir Danışma Merkezleri ve acil servislere özelliklerine bakıldığı zaman çoğunda bir mad-
başvuran olgu serilerinin sonuçlarına göre akut denin akut olarak ve kazayla alınması, tek bir
zehirlenmelerin çoğu ilaçlarla (% 55-70) oluş- ajanla ve özellikle de 0-6 yaş grubu çocuklarda
maktadır. Bölgelere göre değişen oranlarda ta- görülmesi önemlidir. Zehirlenme vakaları acil
rım ilaçları (% 8-34), temizlik ürünleri (% 5-7) servislere başvuran tüm hastaların %5-10’unu
ve karbonmonoksid (% 3-8) bunu izlemektedir. oluşturmakta ve bu zehirlenme vakalarının sa-
Akut zehirlenmeye neden olan ilaçların da bü- dece %5’inde hastaneye yatırma gereksinimi or-
yük bir çoğunluğunu analjezikler, sedatif-hipno- taya çıkmaktadır. Ancak WHO’ nun verdiği bu
tikler ve antidepresanlar oluşturmaktadır. İlaçlar verilere rağmen yurdumuzda yeteri kadar zehir-
içinde siklik antidepresanlar, tarım ilaçları ara- lenme olgusu bildirilmesi yapıldığı söylenemez.
sında ise organofosfatlı ve organoklorlu böcek
öldürücüler ciddi ve öldürücü zehirlenmelere İlk Değerlendirme
neden olmaktadır. Akut zehirlenmelerin büyük
bir bölümü (% 89) ağız yoluyla oluşmaktadır. Zehirlenme şüphesiyle getirilen hastanın uygun
Kadınlar erkeklere göre 1.5 kat daha fazla ve süratli bir şekilde değerlendirilip tedavisine
başlanması oldukça önemlidir. Hastanın acil hastalarda erken olarak kalıcı havayolu açılma-
serviste değerlendirilmesi ve tedavisi belli bir sı gerekir. Özellikle toksik etkenin bilinmediği
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

yaklaşım zincirinde devam eder. durumlarda olası solunum depresyonuna karşı


hazırlıklı olmalıdır.

Temel ve İleri Yaşam Desteği Glaskow koma skalası sekizin altında olan has-
talar entübe edilmeli, özellikle gastrik lavaj ge-
Zehirlenmiş hastalarda uygulanacak ABC yakla- reken hastalarda aspirasyon riski hatırlanmalıdır.
şımları diğer acil durumlardaki gibi standart bir Bu işlemler yapılırken eş zamanlı olarak dolaşım
sırayla devam eder. İlk değerlendirmede öncelik, desteği sağlanmalı, gerekli kan ve sıvı kaybı hız-
hava yolunun açılmasına, solunum ve dolaşımın lıca yerine konulmalı, periferik dolaşım değer-
sağlanmasına verilmelidir. Hava yolu açıklığı- lendirilmeli, EKG çekilmeli ve hasta monitörize
nın sağlanması amacıyla ağız içindeki yabancı edilerek ritmi izlenmelidir. Hastanın kan basın-
maddeler çıkarılmalıdır. Şuur bulanıklığı olan cı, nabız, rektal ısı ve oksijen saturasyonundaki

Akut zehirlenme ya da şüphe

Ortamdan uzaklaştırma ve arındırma,


TYD, İKYD olan ortama taşı

ABC ve Vital Bulguları Değerlendir


(Havayolu, Solunum, Dolaşım, Bilinç)

Vital bulgular olağan, bilinç açık Vital bulgular normal dışı,


bilinç bulanık/kapalı

• Zehirlenme öyküsü al, kanıt topla


• Ayrıntılı fizik muayene yap • Havayolu açıklığını sağla ve açık tut
• Zehir Danışma Merkezini ara* • Solunumun yeterliliğini kontrol et, gerekirse
solunum desteğine başla
• Maske/kanül/tüp ile oksijen vermeye başla
• Vital bulgular olağan • Damar yolu aç, dolaşım yeterli değilse
Akut destekle
• Bilinç açık
zehirlenme • Bilinç durumu değişikliği varsa tedavi;
• Zehirlenme bulguları yok
bulguları var • dekstroz, nalokson, flumazenil (gerekirse)
• Öykü güvenilir

• Cilt ve mukozaları yıka Kurum ola-


Geç toksisite Geç toksisite
• Arındırma yöntemlerini değer- nakları yetersizse
riski yok riski var
lendir/uygula bir üst basamağa
• Varsa özgül antidotunu uygula sevket

Önerilerle evine gönder

658 Şekil 1. Akut zehirlenmede hastaya acil yaklaşım basamakları


Konu 1

anormallikler uygun girişimlerle düzeltilmelidir. dozunda IV olarak verilebilir. Benzodiazepinlere


Ancak hastanın ilk değerlendirilmesi ve stabi- dirençli konvülziyonların tedavisinde fenitoin

Zehirlenmiş Hastaya Acil Yaklaşım


lizasyonu tamamlandıktan sonra ayrıntılı tıbbi ya da fenobarbital gibi diğer antikonvülzanlar
öykü alınıp, fizik muayene yapılmalı ve labora- uygulanabilir. Mental durum değişikliği olan
tuvar testleri değerlendirilmelidir. Eş zamanlı ola- hastada zehirlenmenin benzodiazepinlere bağlı
rak da zehirlenmiş hastalara yönelik genel tedavi olup olmadığının ayırıcı tanısı için flumazenil
ilkeleri uygulanmaya başlanmalıdır (Şekil 1). (Anexate®) yetişkinde intravenöz 0.2 mg, yanıt
alınamazsa 30 saniyede bir 0.3-0.5 mg, en çok
3 mg, çocukta intravenöz 0.01 mg/kg, en çok 1
Mental Durum Değişikliğine Yaklaşım mg olacak şekilde verilir.
Zehirlenme hastalarında bilinç bulanıklığı ya da
koma tablosu varsa zehirlenmeye bağlı hipogli- Öykü
semi öncelikle düşünülmelidir.
Zehirlenen hastanın iletişime girmeye isteksiz
Yatak başı ölçüm yapılamıyorsa yetişkinde
olması, olayı hatırlamaması, şuur durum deği-
intravenöz 80 mL %30’luk dekstroz ya da 50
şikliğinin olması gibi nedenlerle hastadan tam
mL %50’lik dekstroz; çocukta 2,5-5 mL/ kg
ve doğru öykü alınması her zaman mümkün ol-
% 10’luk dekstroz ya da 2-4 mL/kg % 20’lik
mayabilir. Buna karşın öykünün tanı ve tedavi-
dekstroz verilmelidir.
nin yönlendirilmesinde çok önemli rolü vardır.
Özellikle yeni doğanlar ve küçük çocuklar gli- Hastadan bilgi alınamadığı durumlarda hastayı
kojen depoları olmadığından, alkol bağımlıları getiren sağlık ekibinden, olayın tanıklarından,
ise karaciğer hasarı nedeniyle hipoglisemiye yat- akraba veya arkadaşlarından, varsa aile hekimin-
kınlardır. Bilinç değişikliği ve solunum depres- den bilgi alınmaya çalışılmalıdır. Öyküde zehire
yonu ile gelen her olguda kullanılması gereken maruz kalınan yer, zehirlenmenin zamanı, ma-
universal antidot naloksandır. Özellikle opioid ruz kalınan maddenin farmasötik şekli, miktarı,
aşırı alımını düşündüren klinik bulguları varsa alınma yolu ve maruz kalınan kimyasalın adı
(enjeksiyon izleri, pinpoint pupil, bradikardi ve gibi önemli veriler sorgulanmalıdır. Şüpheleni-
solunum depresyonu gibi) kullanılması mutlaka len maddelerin kutuları sağlık kuruluşuna getir-
gereklidir. tilmeli ve alınabilecek en yüksek doz göz önüne
alınarak doz hesaplanmalıdır. Doğru ve güve-
Nalokson dozu yetişkinde 0.4-2 mg, çocuk-
nilir öykü hekimi doğrudan tanıya götürebilir.
ta 0.1 mg/kg dır. Nalokson intravenöz yolla
Fakat bunun yanında yetersiz veya yanlış bilgi-
uygulanır, doz 2-3 dakika aralıklarla 10 mg’a
lendirme durumunda hekim tanı ve tedavi için
kadar çıkılabilir.
fizik muayene ve laboratuvar bulgularını dikkate
Endotrakeal tüpten acil durumlarda uygulanabi- almak zorundadır.
lir. Fentanil, meperidin ve metadon gibi sentetik
opioidlerle zehirlenme kuşkusu olan hastalarda
naloksonun daha yüksek dozlarına gereksinim
Fizik Muayene
olabilir. Fizik muayene sırasında hasta tamamen soyul-
Eğer mental durumu bozuk bu hastalar nöbet malıdır. Üzerinden çıkan elbiseler ve cepleri
geçiriyorsa acil olarak tedavisi başlanmalıdır. Ze- muhtemel esrar, eroin gibi maddelerin yanı sıra
hirlenmeye bağlı nöbetlerin tedavisinde kullanı- ilaç kutularının varlığı açısından dikkatle ince-
lan en güvenilir ilaçlar diazepamdır. lenmeli ve tüm giysiler bir tutanakla belgelenip
saklanmalıdır. Hastanın vücut kıvrımları muh-
Erişkinde 5-10 mg IV olarak, çocukta ise 0.10.3 temel bir kimyasal maddenin saklanması veya
mg/kg IV olarak verilir. Diğer bir benzodiaze- birikmesi açısından kontrol edilmelidir. Fizik
pin tercihi olarak midazolam 0.10.2 mg/kg muayenede öncelikle tansiyon, nabız, ateş, solu- 659
num sayısı gibi hayati bulgular değerlendirilme- lenmelerde doğru bir tedavi için elektrolit dü-
lidir. Ardından otonom sinir sisteminin etkiledi- zeyler, anyon açığı ve ozmolarite gibi hesapların
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

ği cilt ve mukozalar, pupillalar, üriner sistem ve da yapılması önemlidir. Yine bu hastalarda EKG
gastrointestinal sistem, akciğerler gibi organ ve ve kardiyak monitorizasyon mutlaka yapılması
sistemler dikkatlice ele alınmalı, bilinç durumu gereken tetkiklerdir.
ve reflekslerin değerlendirilmesini içeren nörolo-
jik muayene yapılmalıdır. Radyolojik tetkikler komplikasyonları meydana
çıkarmada faydalı olabilir. Batın grafileri kalsi-
Fizik muayene tamamlandıktan sonra hastanın yum tuzları, kloral hidrat, ağır metaller, iyotlu
durumunun herhangi bir toksik sendroma (Tok- maddeler, potasyum tuzları, lityum, fenotiyazin-
sikodroma) uyup uymadığının karşılaştırılması ler, enterik kaplı tabletler ve salisilatlarla oluşan
yapılmalıdır. Bu ipuçları sayesinde etken mad- zehirlenmelerde tanıya faydalıdır.
deye yönelik uygun tedavi yapılabilir (Tablo 1).

Genel Tedavi Yöntemleri


Laboratuvar Taraması ve Tetkikler
Amaç zehirli maddeye maruz kalan hastanın sta-
Zehirlenmiş hastaya yaklaşımda laboratuvar bilize edildikten sonra zehire yönelik girişimler
tetkikleri her zaman faydalı olmayabilir. Çünkü yapılmasıdır. Bu yöntemler zehirin arındırılma-
hem bu tetkiklere her yerde ulaşılamaz, hem de sını, emiliminin engellenmesini, vucuttan atılı-
her zaman testler altın standart değildir. Öykü mının arttırılmasını, özgün antidot uygulanması
ve fizik muayene ile herhangi bir sonuca ulaşı- ve yeniden maruz kalmanın önlenmesini kapsar.
lamadığı durumlarda toksikolojik taramalar ya-
pılabilir. Laboratuvar bulguları, toksikolojik ta-
ramaların yanında zehirin ortaya çıkarabileceği Arındırma Yöntemleri
metabolik yan etkilerin saptanabilmesi ve ayırıcı Deri ve Mukozadan Arındırma: Dekontami-
tanının yapılabilmesinde önemli bir role sahip- nasyon olarak da bilinen bulaşmayı giderme
tir. Zehirlenme vakalarında biyokimyasal tetkik- yönteminde uygulamada etken eğer deriye bu-
lerin yapılması eşlik eden hipoglisemi ve hipoksi laşmışsa; hastanın tüm giysileri çıkartılır ve tüm
gibi yaşamsal durumları açığa çıkarabilir. Zehir- vücut su ve sabunla yıkanır. Göze bulaşma var-

Tablo 1. Önemli toksik sendromlar (Toksidromlar)


Toksik sendromlar Temsil eden bazı ajanlar Sık görülen belirti ve bulgular
Trisiklik Antidepresanlar, Bilinç değişikliği, kuru deri ve mukozalar,
Antikolinerjik Sendrom Atropin, Antihistaminler, hipertermi, midriasis, taşikardi, idrar retan-
Nöroleptikler, Mantar siyonu
Kolinerjik Sendrom Organofosfatlar, Karbomatlar, Miyozis, bradikardi, salivasyon, lakrimasyon,
(Muskarinik) Mantar, Fizostigmin defekasyon, ürinasyon, fasikulasyonlar, kusma
Kolinerjik Sendrom
Karbamat, Nikotin Taşikardi, hipertansiyon, karın ağrısı
(Nikotinik)
Eroin, Morfin, Fentanil, Meta- Sedasyon, miyozis , hipotermi,bradikardi,
Opioid
don, Difenoksilat solunum baskılanması
Bilinç değişikliği, kulak çınlaması, taşipne, ta-
Salisilatlar Aspirin
şikardi, solunumsal alkaloz, metabolik asidoz
Sempatomimetik Kokain, Amfetamin, Kafein, Ajitasyon, midriyazis, terleme, taşikardi, ateş,
Sendrom Efedrin, Teofilin, MDMA hipertansiyon
Bilinç değişikliği, ateş, refleks artışı, artmış
Serotoninerjik Sendrom Meperidin, SSRI, MAO-I
660 kas tonusu
Konu 1

sa kontakt lensler çıkarılır ve en az 1 litre sıvı Mide yıkamasında önce bilinci açık hasta bilgi-
kullanılarak yıkanır. Kullanılacak sıvının direkt lendirilir, bilinç kapalıysa entübe edildikten son-

Zehirlenmiş Hastaya Acil Yaklaşım


çeşme suyu olmasının serum fizyolojik gibi sı- ra mutlaka orogastrik tüp (çocuk için 24-28⁰F,
vılara oranla hiçbir farkı bulunmamıştır. Solu- yetişkin için 36-40⁰F) kullanılarak mide yıkanır.
num yoluyla bulaşma varsa, hasta ortamdan Ülkemizde rutin olarak uygulanan nazogastrik
uzaklaştırılıp hemen oksijen verilmeye başlanır. tüplerin çapı çok küçük olduğundan etkili yıka-
İlerleyici hava yolu tıkanıklığı bulguları varsa er- ma sağlayamamaktadır.
ken entübasyon düşünülmelidir. Bu işlemler sı-
rasında müdahale eden sağlık personeli eldiven, Yıkamada yetişkinde vücut sıcaklığında musluk
gözlük ve koruyucu giysiler ile kendini zehirden suyu, serum fizyolojik (% 0.9’lik NaCl solüsyo-
korumalıdır. Bu korunma sağlanmadan arınma nu), çocukta yalnızca % 0.9’lik NaCl ya da %
işlemi başlatılmaz. 0.45’lik NaCl solüsyonu kullanılır. Çocukta her
seferinde 10 mL/ kg, yetişkinde 120-300 mL
Kusturma: Bilinen en eski zehiri gastrointesti- sıvı verilip geri alınarak alınan sıvı temiz gelin-
nal sistemden arındırma yöntemidir. Evde ya da ceye dek işlem sürdürülür. Aktif kömür verile-
zehirlenme etkeni içildikten hemen sonra has- cekse, mide yıkanmasından sonra orogastrik tüp
taneye getirilen hastalara ilk yarım saat içinde yoluyla verilmelidir. Tüp bu uygulamadan daha
ipeka şurubu veya tuzlu su içirilerek uygulanır. sonra yerinden çekilebilir.
Ancak günümüzde bu yöntem önemini komp-
likasyonlarının çok olması, tıbbi müdahaleyi Tüm Barsak Yıkaması: Polietilen glikol elektro-
geciktirmesi ve tedavide faydasının ispatlanama- lit-lavaj solüsyonunun (PEG-ELS) ağız yoluyla
mış olması nedeniyle tercih edilmemektedir. veya nazogastrik sonda aracılığıyla 500 ml/saat
olacak şekilde ve rektumdan temiz sıvı gelinceye
Özellikle mukozaya irritan maddelerle zehirlen- kadar verilerek yapılan mekanik bir temizleme
melerde daha önce kusmuş olanlarda, 6 aydan yöntemidir. Çok sayıda içilen zehirli maddeler,
küçük çocuklarda, bilinç bulanıklığı olan hasta- geç salınan farmasötik şekildeki ilaçlar, demir,
larda, yutma refleksi kaybolanlarda, pıhtılaşma lityum ve kurşun gibi aktif kömürün bağlaya-
bozukluğu olanlarda kesinlikle kusturulmama- madığı zehirlerle zehirlenmelerde etkili olduğu
lıdır. Sağlık merkezine ulaştırılan hastalar zaten bildirilmektedir. Ancak endikasyonlar titizlikle
30 dakika süresini çoğunlukla geçmiş olduğun- seçilmelidir. Önemli sıvı, elektrolit dengesiz-
dan kusturma önerilmez. liklerine ve üçüncü boşluğa sıvı kaçışına neden
Mide Yıkaması: Genel olarak acil servislerde olabilir.
endikasyon dışında da gereğinden fazla uygula-
nan bu yöntemin tedavideki etkililiği tartışmalı A. Emilimin Engellenmesi
olduğundan ağız yoluyla zehirlenen her hasta-
da rutin olarak kullanılmaz. Amerika Birleşik Aktif Kömür: Acil Tıpta zehirlenen hastaların
Devletleri ve Avrupa Klinik Toksikoloji ve Ze- tedavisinde sıklıkla kullanılan ve etkili bir tedavi
hir Danışma Merkezleri Derneklerinin yayınla- ajanıdır. Bu maddenin kullanımı zehirlenmele-
dıkları ortak raporda mide yıkamasının yaşamı rin tedavilerindeki başarıyı önemli şekilde artır-
tehdit eden miktarda zehiri ağız yoluyla almış, mıştır. Doğal yollardan elde edilen aktif kömür
zehirlenme belirti ve bulguları olan hastalarda yüzey alanı 950-3500 metrekare/ gram (m2/gr)
ilk 1 saat içinde uygulanması önerilmektedir. olup moleküler ağırlığı 100-1000 dalton olan
Bu yüzden hastada alım zamanı çok önemlidir. bileşiklere ilgisi fazladır. Zehirlenme olguların-
Emilimi geciktiren ilaçların alınması (Örn. An- da kullanım amacı, yüksek yüzey alanıyla zehiri
tikolinerjikler) , çok miktarda ilaç alınması yıka- bağlayıp emilimini azaltarak ölüm ve zehirlenme
ma süresinin iki saate dek uzayabileceğini dü- olasılığını azaltmaktır. Ancak yüksek iyonik tuz-
şündürmekle birlikte etkililiği kanıtlanmamıştır. lar veya küçük polar kutuplu molekülleri bağ-
661
lama kapasitesi azdır. Etkili olması için zehirle rün yerini tutamaz. Çünkü çok az miktarda aktif
direk temas sağlamalıdır. Uygulamanın gecik- kömür içerir (Tablo 2).
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

mesi etkinliğini azaltır. Su içinde akışkan çamur


kıvamına getirilerek 1-2 gr/kg ağız yoluyla veya Katartik İlaçlar: Dışkı kıvamını sulandırarak
nazogastrik sondayla verilir. ve ishale de neden olarak etkenin hızlı bir şe-
kilde atılmasını sağlayan ilaçlardır. Artık kul-
Karaciğerden ikinci geçiş metabolizması olan lanılmayan bir yöntemdir. Magnezyum sülfat,
maddelerde aktif kömür, zehirin enterohepatik magnezyum sitrat, sorbitol gibi katartikler ko-
dolaşımını kesintiye uğratmak ve gastrointesti- layca sıvı-elektrolit denge bozukluğuna sebep
nal sistemden emilmeye devam eden bazı etken- olduklarından özellikle çocuklar ve yaşlılardaki
leri uzaklaştırmak için kullanılır. zehirlenmelerde katartik kullanımı önerilme-
mektedir.
Salisilat, Digoksin, Trisiklik antidepresanlar,
Karbamazepin, Teofilin, Diazepam, Dapson, Fe-
nobarbital, Fenitoin, zehirlenmelerinde tekrarla- B. Atılımın Artırılması
yan dozlarda verilebilir.
Zorlu Diürez: Böbrek yoluyla atılan maddelerle
Aktif kömür uygulaması ile ilişkili en önemli olan zehirlenmelerde hastaların idrar çıkarması
komplikasyon asfiksi, pnömotoraks ve ampiyem arttırılarak zehirin vücuttan atılımı hızlandı-
ile sonuçlanabilen aspirasyondur. Bu nedenle rılabilir. Bu işleme zorlu diürez denir. Bunun
zehirlenme tedavisinde rutin olarak uygulan- için hastaya günlük sıvı ihtiyacından daha faz-
mamalı, etkenin toksik dozda alındığı durumda la sıvı yüklenir ve normalde 0.5-2 ml/kg/ saat
uygulanmalıdır. “Eucarbon®” asla aktif kömü- olan idrar miktarı 3-8 ml/kg/saate çıkarılır. Bu

Tablo 2. Aktif kömür tarafından bağlanan ilaçlar


Aktif kömür tarafından iyi Aktif kömür tarafından Aktif kömür tarafından
bağlanan ilaçlar az bağlanan ilaçlar yetersiz bağlanan ilaçlar
Aflatoksin Klorokin Aspirin Siyanid
Amfetamin Meprobomad DDT Etanol
Antidepresanlar Nefopam Disopiramid Etilen glikol
Atropin Piroksikam Kerosen Demir
Antiepileptikler Primakin Benzen Lityum
Barbitüratlar Striknin Dikloretan Metanol
Benzodiyazepinler Tetrasiklin Antiinflamatuar ilaçlar Güçlü asit ve alkaliler
Beta blokerler Fenotiyazin Malation Kurşun
Dijital glikozitler Teofilin Meksiletin
Opiyatlar Fenilpropolamin Parasetamol
Dapson Kinin ve Kinidin Fenol
Ergot alkoloidleri Simetidin İpeka şurubu
Glibenklamid Tolbutamid
Glipizit Klorpropamid
Glutetimid Karbutamid
Furosemid Tolazamid
662 İndometasin
Konu 1

yöntemin pratikte başarısını kanıtlamış kont- Antidot Uygulanması


rollu çalışma yoktur. Zorlu diürezin başarılı ola-

Zehirlenmiş Hastaya Acil Yaklaşım


bilmesi için ilacın büyük oranda böbreklerden Tanım olarak zehirin etkisini önleyen veya or-
değişmeden atılması, plazma proteinlerine bağ- tadan kaldıran kimyasal veya fizyolojik antago-
lanma oranlarının yüksek olmaması ve dağılım nistlere antidot denir. Universal antidot olarak;
hacminin düşük olması gibi bazı farmakokinetik Naloksan, flumazenil gibi maddeler tüm men-
özellikleri içermesi gerekmektedir. tal durum değişikliklerinde kullanılabilir. Bu
maddeler zehirin klinik etkisini engeller. Ancak
İdrarın Alkalinizasyonu: Farmakolojik olarak şelat oluşturan bağlayıcı ajanlar zehirlenme et-
iyon tuzağı olarak bilinen katyon ve anyonların kilerini tamamen gideremezler. Çok az madde
fizyolojik şartlardaki hareketleri temel alınarak için uygun antidot bulunmaktadır. Uygulamada
planlanmış bir yöntemdir. Zayıf asit özelliğin- hastalar iyi ve spesifik seçilmeli ve yapılabiliyor-
deki zehir ve ilaçlar çoğunlukla fizyolojik pH’da sa toksik sendromlara uygunluğu aranmalıdır.
vücuttan atılamazken, alkali pH’da atılırlar. Antidot ve ileri tedavi uygulamaları da ona göre
Salisilat, fenobarbütal gibi zayıf asit özellikteki ayarlanmalıdır (Tablo 3).
ilaçlarla zehirlenmelerde 1-2 mEq/kg NaHCO3
vererek idrar pH’sını alkalileştirip iyon tuzağı Zehirli örümcek, yılan ısırmaları ve akrep sok-
mekanizmasıyla bu ilaçların atılımı arttırılır. malarında gerekirse temel ve ileri yaşam desteği
Ancak bu uygulama Konjestif kalp yetmezliği, uygulandıktan sonra yara yeri temizliği ve teta-
akciğer ödemi, metabolik asidoz, hipernatremi noz profilaksisi yapılmalıdır. Uygun bir analjezik
ile ağrı kesilmelidir. Endemik bölgelerde bu hay-
ve hipokalemi riskleri taşır. Asidik diürez ise
vanların toksinine karşı antidot uygulamaları ya-
amfetamin, kokain, lokal anestezikler, kinin ve
pılmalıdır. Ağrının giderilmesi amacıyla kısa sü-
kinidin benzeri ilaçların teorik olarak böbrek
reli soğuk uygulaması yapılabilir. Isırma /sokma
atılımını arttırır. Pratik olarak ise bu tedavi sı-
bölgesine kesilip kanatılması ve turnike uygulama
vı-elektrolit dengesi üzerinde fatal etkilere sahip
yararsız olduğu gibi zaman kaybına ve enfeksiyon
olduğu için terk edilmiştir.
için uygun koşulların hazırlanmasına neden ol-
maktadır. Kortikosteroid ve antihistaminik ilaçla-
Hemodiyaliz ve Hemoperfüzyon rın korunma amaçlı uygulanması yararsızdır.

Hemodiyaliz ve hemoperfüzyon yöntemleri in-


vaziv işlemler olduğundan sadece yaşamı tehdit Korunma ve Adli Yönler
eden özgül zehirlenmelerde kullanılmalıdır. Te-
Tüm zehirlenmeler korunma ile engellenebi-
davide hedef olarak zehirin böbrekten atılımı
lir klinik durumlardır. Bu maddelerin vücuda
%30 ya da daha fazla oranda artıyorsa önem
alımında irade ile hareket olsun veya olmasın
taşımaktadır. Etkenin molekül ağırlığı 500 dal-
vakaların hepsi şüpheli durum arz eder. Hasta
tondan az olmalı ve proteine bağlanmamalıdır.
Lityum, aminofilin, teofilin, etilen glikol, asetil yanlışlıkla doz aşımı yapmışsa bile gerekli görü-
salisilik asit, metanol ve etanol zehirlenmelerin- lürse ilacı yazan hekim bile soruşturmaya maruz
de hemodiyaliz önerilir. Hemoperfüzyonu ise kalabilir. Bu yüzden belirti ve bulguları olmayan
aminofilin, teofilin, uzun etkili barbitüratlar ve hastalar bile zehirlenme etkeninin olası toksik
karbamazepin zehirlenmelerinde önermektedir. etkileri, farmakokinetik ve farmakokinetik özel-
likleri göz önüne alınarak değişen sürelerde iz-
lenmelidir. Belirti ve bulguları olanlar ise klinik
Exchange Transfusion (Kan Değişimi) bulgular ortadan kalkıncaya kadar gözlem altın-
da tutulmalıdır.
Özellikle yenidoğanlarda kullanılan bu yöntem-
İntihar girişimi nedeniyle zehirlenen olgularda
de amaç zehiri kanda iken tam kan hacmini de-
psikiyatri görüşü istenmelidir. Zehirli örümcek,
ğiştirmektir. 663
Tablo 3. Zehirlenmelerde kullanılan antidotlar ve dozları
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

İlaç Antidotları Antidotun dozları


Çocuk yükleme:0,01 mg/kg IV (max: 0,2mg) 1 dk arayla
İnfüzyon: 0,005/0,01mg/kg/saat
Benzodiyazepinler Flumazenil
Erişkin yükleme: 0,2 mg/kg IV (30 saniye içinde) 1dk arayla 0,5 mg
tekrarlanabilir. En fazla toplam doz:3mg

Çocuk:Erişkinle aynı. Erişkin: 0,4-2mg IV 2-3 dk arayla tekrarla-


Opioidler Naloksan nabilir. Toplam doz: 10-15 mg (10 mg’a yanıt yoksa tanı gözden
geçirilmeli.)

Oral:
Yükleme:140 mg/kg
İdame: 70mg/kg 4 saatte bir 17 kez Toplam doz:1330mg/kg 72 saat
Parasetamol N-Asetilsistein İntravenöz (%10 NAS):
(Asetaminofen) (NAS) Yükleme: 150 mg/kg, 15 dk
İdame: 50 mg/kg, 4 saatte
100 mg/kg, 16 saatte
Toplam doz: 300 mg/kg, 20 saatte
Organik fosforlu Çocuk:0,02 mg/kg IV 5-10 dk’da bir
Atropin
insektisitler Erişkin:1-2 mg IV bronşiyal sekresyonlar kuruyana kadar tekrarlanabilir.
Çocuk yükleme:25-50mg/kg IV İnfüzyon hızı 4mg/kg/dk’yı geçmeyecek
Organik fosforlu İdame:%1 solusyon 5-10mg/kg/saat IV
Pralidoksim
insektisitler Erişkin yükleme:1-2gr IV
İdame:200-500mg/saat
Oral: % 20-96’lık çözeltileri, İntravenöz: %10’luk çözeltisi
Etilen glikol,
Etanol Kan düzeyi 100-150 mg/dL oluncaya kadar verilir, olguda kronik etil
Metanol
alkol alımı varsa doz artırılır.
Yükleme:15mg/kg 30 dk
Etilen glikol,
Fomepizol İdame:10mg/kg 12 satte bir 4 doz, metanol/etilen glikol düzeyi 20
Metanol
mg/dl altına düşene kadar 15 mg/kg
Beta bloker, kalsi- Yükleme: 0,05 mg/kg (3-5mg) IV
Glukagon
yum kanal blokeri İdame: 0,07 mg/kg/saat (5mg/saat)
Amil nitrat:Bir ampul kırılarak 30sn/dk inhalasyon
Siyanür
Siyanür Sodyum nitrit: %310ml IV 3-5 dk
antidot kiti
Sodyum tiyosülfat:12,5gr (%25 50ml) 2,5-5 ml/dk
Methemo- 1-2 mg/kg intravenöz, 5dk içinde,
Metilen mavisi
globinemi 1 saat sonra tekrarlanabilir. Toplam doz 7 mg/kg
Yetişkin ve çocukta intramüsküler ya da intravenöz 10 mL verilir.
Engerek yılanı Yaşamı tehdit eden ciddi yılan ısırmasında intravenöz 40 mL antive-
Antivenom
toksini nom yavaş olarak, olası anaflaksi tedavisi için gerekli koşullar altında
uygulanır.

akrep, yılan ısırma ve sokmalarında, 10 yaşın al- Özet


tındaki çocuklar ve 65 yaş üzeri hastalar daha
fazla risk altında olduklarından en az 24 saat * Zehirlenme organizma üzerinde yan etki
izlenmelidir. Çocuk suistimali veya yaşlılarda oluşturan maddelere maruz kalma sonu-
şiddet uygulamaları zehirlenme vakaları halinde cu oluşur.
ortaya çıkabilir. Zehirlenme olgularının adli ol- * Zehirlenme hastalarına acilde sıklıkla rast-
gular olduğu unutulmamalıdır. lanır. İster istemli isterse istemsiz olsun bu
664
Konu 1

3. Hack JB, Hoffman RS. General Management


kişiler çoğunlukla ciddi yaşmasal riskler
of Poisoned Patients. Emergency Medicine.

Zehirlenmiş Hastaya Acil Yaklaşım


taşırlar. Bu hastaların uygun acil yaklaşım Tintinalli J E,Kelen D G. 5th ed. New York: Mc
ve yönetimi hayat kalitelerinin arttırıp, Graw-Hill Comp, 2000;151:1057-63.
ölüm oranlarını azaltmaya katkı sağlar.
4. Eray O, Tunçok Y. Zehirlenen hastaya yaklaşım:
* Zehir vücuda inhalasyon ile, oral yoldan, Akut zehirlenmelerde hastaya acil yaklaşımda
cilt veya mukoz membranlardan alınabi- yenilikler. T Klin Farmakoloji, 2003;1:36-40
lir, veya enjeksiyon yolu ile kişi kendine 5. Goldfrank LR, Flomenbaum NE, Lewin NA,
bu maddeyi verebilir. Howland MA, Hoffman RS, Nelson LS. Princi-
* Alınan madde fark etmeksizin Acil Tıp- ples of managingthe posioned and overdosed pa-
ta temel amaç hastaya güvenlik çemberi tient. An overview. In: Goldfrank LR, Flomen-
içinde müdahale ederek ABC (havayolu, baum NE, Lewin NA, Weisman RS, Howland
solunum ve dolaşım) sağlanması ve zehi- MA, Hoffman RS, eds. Goldfrank’s Toxicologic
rin hastadan uzaklaştırılmasıdır. Emergencies, 7th edition, USA, The McGraw-
Hill Companies, 2002;37-9.
* Antidot tedavisi mümkünse yapılır. Anti-
6. Donnely A,Cunnigham F,Baugham V, Naloxane.
dot tedavisinin yapılamadığında durum-
Anesthesiology and Critical Care Drug Book,
larda ABC stabilizasyonu girişimleri ve 4th ed. Hudson, Lexi-Comp Inc, 2001; 582-3.
ilk muayene yapılması esastır.
7. Bond GR. The role of activated charcoaland
gastric emptying in gastrointestinal decontami-
Kaynaklar nation: Astate-of-art review. Ann Emerg Med,
2002;39:273-86
1. T.C. Sağlık Bakanlığı, Birinci Basamağa Yönelik 8. Krenzelok EP. New developments in tha threapy
Zehirlenmeler Tanı ve Tedavi Rehberleri, SB, intoxications. Toxicol Letters, 2002;127:299-305.
RSHMB, sHıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, yayın
no ve tarihi: http://www.hm.saglik.gov. tr/pdf/ 9. Birnbaumer D. Poisoning and ingestion. In:
kitaplar/200705081103280.200704271622380. Bongard FS and Sue DY, eds Current Ciritical-
zehirlenmerehberleri.pdf, 2007. Care Diagnosis and Treatment, 2nd ed, NY, The
McGraw-Hill Companies, 2002; 829-64.
2. Linden CH, Burns JM. Poisoning and drug
overdosage. The 16th Edition of Harrison’s Prin- 10. AAPCC, EAPCCT. Position Statement: Clin
ciples of Internal Medicine (Eds. Harrison TR, Toxicol. 2004;42:933-43.
et. al.). McGraw-Hill, USA, 2006; 377:2581-93.

665
Konu 2

ANTİKOLİNERJİK ZEHİRLENMELER

Dr. İsmet Parlak, Dr. Mine Parlak, Dr. Cüneyt Ayrık

Giriş amitriptilindir. Sık karşılaştığımız Antipsikotik


intoksikasyonları Tablo 1 de gösterilmiştir. Ge-
Antikolinerjik etkili ilaçlara bağlı zehirlenmeler rek ülkemizde gerekse yurtdışı kaynaklarda en-
acil servise sık başvuru nedenleri arasındadır. An- sık antikolinerjik özellikli ilaç intoksikasyonları
tikolinerjik özelliği olan bazı ilaçların (trisiklik benzer sıklıkta dağılım göstermektedir. Çocuk-
antidepresan gibi) yüksek dozlarında kalp hızı luk yaş grubunda antihistaminik grubundan di-
degişiklikleri, ritm bozuklukları ve ileti gecik- fenhidraminin daha sık görüldüğü bildirilmek-
meleri gibi ölümcül kardiovasküler yan etkileri
tedir. Bunun dışında hem yetişkin grubunda,
olabileceğinden tanı ve tedavileri çok önemlidir.
hem de çocukluk yaş grubunda ensık antikoli-
Klinik kullanımda reçetelenen yaklaşık 600 ci-
nerjik intoksikasyonu ile karşılaştığımız grup tri-
varında antikolinerjik özellikte ilaç mevcuttur.
siklik antidepresan ve antihistaminik grubudur.
Yaşlı hastaların birçoğu antikolinerjik özelliği
olan birden çok ilaç kullanmaktadır. Bu hastalar- 2003 yılında ABD’de; 70.251 semptomatik
da tedavi dozlarında da antikolinerjik yan etki- antihistaminik zehirlenmesinin 28.092’sini spe-
ler görülmektedir. Çoklu ilaç zehirlenmelerinde, sifik difenhidramin toksitesi oluşturduğu bildi-
antikolinerjik özelliği olan ilaçlarında birlikte
rilmiş, bu hastalardan %64’ü antihistaminiklere
alındığının bilinmesi hem tedavi yaklaşımlarını,
bağlı %38’i difenhidramine bağlı olarak ölümle
hem de mortalite ve morbiditeyi değiştirir. Acil
sonuçlanmıştır.
servise antikolinerjik ilaç zehirlenmesi ile gelen
hastalar ilacın miktarıyla ilişkili olarak çok farklı
Farmakolojik Özellikleri: Kolinerjik reseptör-
bulgu ve belirtilerle başvururlar.
lerin muskarinik ve nikotinik reseptör olmak
üzere iki temel alt grubu vardır. Her iki resep-
Görülme Sıklığı tör türünde de asetil kolin nöromediatördür.
Antikolinerjik ilaçlar yada bitkiler muskarinik
ABD’de 1997-2004 yılları arasında 38.574 an- reseptör, nikotinik reseptör yada her ikisi üze-
tikolinerjik zehirlenmesi bildirilmiştir. Bu has- rinden asetil kolini yarışmalı antagönize ederek
taların 51 ölmüş ve 1120 hastada ciddi bir ya-
etki yaparlar.
netkiyle karşılaşmıştır. Bu kadar sık görülmesi ve
ölümcül seyredebilmesi nedeniyle acil hekimleri Muskarinik reseptörler otonom etkili hücrelerde
bu klinik durumu yönetme becerisini geliştir- daha fazla bulunur. Özellikle kalp, tükrük bezle-
melidir. ri, ter bezleri, genitoüriner yol ve gastrointestinal
Ülkemizdeki veriler ışığı altında tüm zehirlen- yolda muskarinik reseptörler baskındır. Ayrıca
melerin ensık nedenini ilaçlar oluşturmaktadır. muskarinik reseptörler post ganglionik parasem-
İlaçlardan ise ensık analjezikler ve antikoliner- patik sinirler, bazı ganglialarda, beyinde hipo-
jik etkili antipsikotiklere bağlı intoksikasyonlar kampus, korteks ve talamusta bulunurlar. Niko-
olduğu görülmektedir. Antipsikotiklerden ise tinik reseptörler; periferal otonomik gangliada,
ensık görülen trisiklik antidepresan grubundan nöromuskuler bileşkelerde ve beyinde bulunurlar.
Tablo 1. Antikolinerjik toksisitesine neden olan mından sonra mide-barsak hareketleri muskari-
ilaçların sınıflandırılması nik etkilere bağlı azalacağı için klinik etkiler ve
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Amitriptilin (laroxyl®) toksisite belirtileri geç ortaya çıkar.


Klomipramin (anafrail®)
Trisiklik Piyasada antikolinerjik özelliğe sahip bir çok ilaç
Opipramol (insidon,deprenil®)
Antidepresanlar
İmipramin (tofranil®) mevcuttur. Doğal antikolinerjiklerin prototipi;
Klordiazepoksit (libroksil®) atropin ve skopolamindir
Klorpromazin (largactil®)
Mesoridazin (lidanil®) Antihistamiklerin (difenhidramin) yüksek doz
Fenotiazinler alımından çok kısa bir süre sonra zehirlenme
Trifluoperazine (stilizan®)
Tioridazin (melleril®) belirtileri ortaya çıkabilir. Çocuklarda yanlışlıkla
Difenhidramin birkaç tablet antihistaminik (orfenadrin) alımı
(benadryl surup®) bile ciddi zehirlenmeye neden olabilir.
Dimenhidrinat (dramamin®),
Loratidin (loradif®)
Antihistaminikler Astemizol, Doxylamine
Meklizin, Hydroxyzine Tıbbi Öykü
Proklorperazine
Chlorpheniramine, Tüm zehirlenmelerde olduğu gibi antikolinerjik
Cyproheptadine zehirlenmelerde de dikkatli tıbbi öykü oldukça
Belladon Alko- önemlidir. Hastanın tıbbi hikayesinin alınarak
loitleri (Klasik Atropin (tropikamid®) ek ilaç alımı varmı, karnesinde reçeteli ilaçları-
Antikolinerjikle- Skopolamin nın belirlenmesi, bitkisel ürünler kullanıyor mu
rin Prototipi)
araştırılması gerekir.
Klorpromazin (largaktil®)
Zuklopentiksol Transdermal emilimine bağlı sistemik etkili ola-
Haloperidol (nörodol®) bilecek skopolamin, difenhidramin vs. gibi ilaç
Antipsikotikler Olanzapin
alımı varmı öğrenilmelidir. Datura stramonium
Klozapin Promazin
Triflupromazin Flupentiksol ve amanita muskarina gibi tropane alkoloit içe-
Risperidon Tiyoridazin ren halusünojen bitkilerin kullanımına bağlı an-
Antiparkinson Benztropine mesylate, tikolinerjik sendrom oluşabilir. Skolopamin bazı
İlaçlar Trihexyphenidyl içeceklerin içinde bulunur. Yurt dışı yayınlarda
Hyoscyamine, Clinidium, nakavt yapan damla olarak bilinir ve özellikle
Spazmolitikler Çin halkının yöresel çaylarında kullanılmasına
Dicyclomine
Amanita muskarina ve bağlı toplu zehirlenmeler bildirilmiştir.
Mantar ve Atropa belladonna,
Bitkiler Hyoscyamus,
Datura stramonium Klinik Bulgu ve Belirtiler
İlaçların tanınan piyasa isimleri: (®)
Klinik bulgular farklı dozlarla, farklı zaman
aralıklarında ve farklı ilaç kombinasyonları ile
Antikolinerjik zehirlenmelerinin belirtileri sant- alımda farklı şekillerde klinik bulgular oluştu-
ral ve periferik olarak farklı klinik tablolarla kar- rur. Anti kolinerjikler oral yoldan, inhalasyon
şımıza çıkabilir. Santral sinir sistemi bulguları yolundan ve göz damlalarının uygulanması son-
santral kortikal ve subkortikal muskarinik resep- rası gibi farklı yollardan alınabilirler.
tör antagonizmasına bağlı olarak oluşur. Santral Oral alımdan sonra mide-barsak hareketleri aza-
anti muskarinik etkiler ön plandadır. Buna bağlı lacağı için klinik etkiler ve zehirlenme belirtileri
santral etkileri ilaçların kan-beyin bariyerinin geç ortaya çıkar.
geçebilme özelliğine göre değişir. Anti kolinerjik
ilaçlar oral yoldan inhalasyon yolundan ve göze Antikolinerjik aşırı dozundan sonra zehirlenme
668 lokal uygulama yollarıyla da alınabilir. Oral alı- belirtileri farklı mekanizmalara bağlı gelişir. Ör-
Konu 2

neğin Trisiklik anti depresanların klinik belirti- lür. Ölümcül kardiovasküler yan etkiler özellikle
leri antikolinerjik etkilerine bağlı iken, yaşamı trisiklik antidepresan zehirlenmesinde görülür.

Antikolinerjik Zehirlenmeler
tehdit edici düzeydeki dozlardaki etkileri Na-
kanal blokajına bağlıdır. Bu etki Kinidin ben- Difenhidraminin yüksek miktarda oral alımı ile
zeri etki ile açıklanabilir (Tip Ia antiaritmikler geniş kompleks taşikardi oluşabilir. Bu etkinin
gibi kalp kasılmasında zayıflama, hipotansiyon, sodyum kanal blokajı ile ilişkili olduğu düşünül-
mektedir. Antikolinerjik zehirlenmelerin klasik
iletim defektleri ve ventriküler aritmiler oluştu-
bir klinik bulgusu olan midriyazis diğer klinik
rur). Antikolinerjik zehirlenmesi olan hastalar
bulguların oluşumundan 12-24 saat kadar geç
intihar amaçlı, bilinçli olarak yüksek dozda ilac
oluşabilir.
alabilecekleri gibi yanlışlıkla da almış olabilirler.
Özellikle yaşlılarda antikolinerjik etkili çoklu Santral antikolinerjik etkiler dramatik olarak
ilaç kullanımına bağlı etkileşim sonucu antiko- deliryum tablosu ile karakterizedir. Deliryum
linerjik zehirlenme görülebilir. Bazen lokal etkili genellikle periferik klinik bulgularla birlikte or-
göz damlaları bile sistemik etkiler gösterebilir. taya çıkar. Taşikardinin eşlik ettiği veya etmediği
Bellodon alkoloidi içeren bitkilerin halusino- deliryum tablosu ortaya çıkabilir.
jen özelliğinden dolayı isteyerek alan gençlerde
toplu olarak antikolinerjik zehirlenme belirtileri Deliryum sık görülen bulgudur; ancak diğer
(Deliryum) ile acile başvurabilirler. Son yıllarda bazı klinik durumlarla karışabileceği unutulma-
ABD’de gençler arasında atropin ve skopolamin malıdır. Tablo 2’de antikolinerjik zehirlenmele-
ile kokain ve eroin karışımlarının kullanılmasına rinin klinik bulguları özetlenmiştir.
bağlı toksisiteler sık görülmektedir.
Tablo 2. Antikolinerjik zehirlenmelerin klinik
Antikolinerjik sendrom; muskarinik koliner-
bulguları
jik nörotransmisyonun inhibisyonu sonucunda
Santral etkilerine Periferik etkilerine bağlı
meydana gelen bir klinik tablodur. Antikoliner-
bağlı bulgular bulgular
jik zehirlenmelere bağlı klinik belirtiler akılda
kalması açısından şu şekilde tanımlanabilir: Huzursuzluk
İrritabilite
Oryantasyon
• Kemik gibi kuru (Ter bezleri ve tükrük bez-
bozukluğu
lerinde salgıların azalmasına bağlı) Konfüzyon Sinüs taşikardisi
• Pancar gibi kırmızı (Ciltte vazo dilatasyona Ajite deliryum Tükrük bezleri salgılarında ↓
bağlı) İşitsel ve görsel Ter bezleri salgılarında ↓
halüsinasyonlar Genitoürüner yol,(glob)
• Yarasa kadar kör (Midriazise bağlı ) Dizartrik anlaşılması GİS (barsak hareketleri ↓)
• Tavşan gibi sıcak (Terleme ile ısı kaybının zor konuşma Ciltte vazo dilatasyon
Respiratuar yetmezlik Tansiyon Arteriyel ↑
olmamasına bağlı) Kardiovasküler Ateş ↑
• Deli gibi (Deliryum, halusinasyonlardan kollaps Midriazis
dolayı) Nöbet (nadir) Myoklonik kasılmalar
Disfaji
Özellikle koltuk altında ve müköz memranlarda Letarji
Sommolans
kuruluk tipik periferik belirtilerdendir. Tükrük Koma
salgısı ve terleme azalmıştır. Deri vazodilatasyon-
dan dolayı sıcak ve kırmızıdır. Muskarinik bloka-
ja bağlı olarak barsak sesleri azalmış veya yoktur. Mukus sekresyonunun azalmasına bağlı şiddetli
Üriner retansiyona bağlı mesane muayenede ele disfaji görülür. Anti kolinerjik toksisiteli hastalar
gelebilir. EKG’de QRS uzaması, anormal iletim, dikkatlerini toplamakta güçlük çekerler. Fark-
dal bloğu, AV disosiasyon, atriyal ve ventriküler lı halüsünasyonlar tarifleyebilir. Antikolinerjik
taşikardiler görülebilir. Sinüs taşikardisi en yaygın toksisiteli hastalarda terleme ile ısı kaybının ye-
ritm bozukluğudur. Diğer disritmiler nadir görü- terli olmamasına bağlı olarak hipertermi gelişir. 669
Yüksek vücut sıcaklığı karaciğer, böbrek, beyin ilaçların, idrar tarama testlerinde tespit edilmesi
ve koagülasyon sisteminde geri dönüşümsüz yüksek doz alımını göstermez. O nedenle yararı
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

sorunlara neden olabilir. Aşırı dozlarda görülen yoktur. Bilinç değişikligi ve ateş gibi bulguları
bu durum en son klinik verir sonunda da letarji, olan hastalarda hipo glisemi yada diabetik ke-
somnolans ve komaya kadar ilerler. toasidoz açısından yatak başı kan şekeri hemen
tespit edilmelidir. Dogurganlık çağındaki tüm
Antikolinerjik zehirlenmeye bağlı ölüm; şiddetli kadınlarda gebelik testi yapılmalıdır.
ajitasyon, status epileptikus, hipertermi, geniş
kompleks taşikardi, ileti bozuklukları ve kardi- EKG mutlaka değerlendirilmelidir. EKG üzerin-
yovasküler kollapsa bağlı gelişir. de QRS de genişleme (trisiklik antidepresanlar,
belirli fenotiazinler (mesoridazine ve thioridazine
Ayırıcı Tanılar: Viral ensefalit, kafa travma- gibi), diphenhydramine), QT mesafesinde uzama
sı, alkol zehirlenmesi, sedatif hipnotik çekilme (astemizol), ve diğer aritmilerin tespitini sağlar.
sendromu, Reye Sendromu, diğer zehirlenmeler,
nöroleptik malign sendrom ve diğer psikiyatrik Hastalardan kreatin kinaz ve böbrek fonksiyon
durumlar sayılabilir. testleri istenmelidir. Çoklu ilaç alımından şüphe
ediliyorsa kan düzeyine bakılabilen ve ensık kar-
Antikolinerjik zehirlenmeler sempatomimetik şılaşılan olası ilaç düzeylerine bakılmalıdır (örn,
ilaç intoksikasyonları (kokain intoksikasyonu ve parasetamol, salisilat).
deliryum tremens) ile karışabilir. Çünkü ikisin-
de de midriyazis, taşikardi, deliryum görülebilir. Ateş yüksekliği ile beraber bilinç değişikliği
Deride kuruluk ve bağırsak seslerinin yokluğu olan hastalarda alınan ilaç miktarı, alım zama-
antikolinerjik zehirlenmeyi düşündürmelidir. nı ve klinik arasında uyumsuzluk olduğu dü-
İyi bir anamnez diğer fizik muayene bulguları şünülüyorsa zaman kaybetmeden hızla Beyin
işimizi kolaylaştırabilir. Tomografisi çektirilmeli ve lumbar ponksiyon
yapılmalıdır. Bilinç durum değişikliği olan tüm
Akut psikiyatrik bozuklukla gelen bir hastada hastalara elektrolitler, kangazı, doğurganlık ça-
mental durum değişikliği de varsa antikolinerjik ğındaki tüm kadınlardan gebelik testi, kan gli-
zehirlenme mutlak akla gelmelidir. kozu, pulse oksimetre değerlerine bakılmalıdır.
Birçok izole antikolinerjik zehirlenmelerinde bu
Antikolinerjik zehirlenmedeki gerçek deliryum değerler genellikle normaldir.
ve dikkat eksikliği çoğunlukla daha geç ortaya
çıkar. Viral ensefalitlerin ileri dönemlerinde an-
tikolinerjik akım etkileneceği için Antikoliner-
Tedavi
jik zehirlenmeyle karışabilir. Ancak hastaların
şikayetlerinin başlangıç zamanının öğrenileme- Ciddi zehirlenme bulguları olan (örn., bilinç
diği; evsiz, yakını olmayan, yada sağlıklıklı tıb- değişikliği) olan tüm hastalara genel yaklaşım
bi öyküsünün alınamadığı şüpheli durumlarda atlanmadan uygulanmalıdır.
hastalardan tanıya yönelik tetkik isteme aralığını
geniş tutmak yararlı olur. Hastaların hava yolu, solunum ve dolaşımı de-
ğerlendirilmeli ve güvenliği sağlanmalıdır. (ABC
Laboratuvar testleri: Tanısal bir laboratuvar kontrolü ve temini)
çalışması yoktur. Rutinde kullanılan idrar tara-
ma testlerinde antikolinerjik maddelerin çoğu • Enaz iki damar yolu elde edilmeli (18 gauge
çapından küçük olmamalı/ yeşil branül)
tespit edilemezler. Bazı kapsamlı idrar tarama
çalışmalarında bazı trisiklik antidepresanlar, • Kardiak, solunum ve vucut ısısı sürekli ola-
antihistamikler, fenotiazinler tespit edilebilirler. rak monitorize edilmelidir.
İdrarda ilacın tespit edilmesi kan ilaç düzeyi ve • Oksijen desteği sağlanmalı
670 toksisite hakkında bilgi vermez. Antikolinerjik • Hipertermiye karşı önlem alınmalıdır.
Konu 2

Tam bir fizik muayeneden sonra, olası ön tanı- kusturma, mide lavajı ve aktif kömür uygu-
larımıza ve ayırıcı tanılarımıza göre laboratuvar lamaları yarar-zarar oranı göz önünde bu-

Antikolinerjik Zehirlenmeler
istemleri yapılmalıdır. lundurularak dikkatli ve kontrollü şekilde
yapılmalıdır. Örneğin hastaya aktif kömür
• Vital fonksiyonların değerlendirilmesinden verirken olası aspirasyon riski ve buna bağlı
sonra; kan şekeri, EKG, kangazı ve hastada kimyasal pnömoni akılda tutulmalıdır.
tanıda yol gösterecek özellikle tam bir nöro-
• Aritmilerin tedavisinde kinidin, prokaina-
lojik muayene ve çok dikkatli bir inspeksi-
mid, dizopramid gibi 1a anti aritmik ilaç-
yon yapılmalıdır.
lar kullanılmamalıdır. Çünkü bu grub anti
• Bilinç değişikliği olan ancak hastada anti- aritmiklerin kendilerininde Na kanal blo-
kolinerjik zehirlenme konusunda bazı be- kajı etkisi vardır. Özellikle trisiklik antidep-
lirsizlikerin olduğu durumlarda koma kok- resan zehirlenmelerinde çok daha dikkatli
teyli kullanma düşünülmelidir (Naloksan, olmak gerekir. Geniş komplex taşikardisi
Tiamin, Glikoz). varsa IV. NaHCO3 verilmelidir.
• Yatak başı parmak ucu kanşekeri hemen ba- • Orta ve ileri düzeyde zehirlenme bulguları
kılabileceği için glikoz verilmesi gerekme- olan hastalarda gerekli ise yeterli sedasyon
yebilir. Yine hastanın hikayesinde narkotik mutlaka sağlanmalıdır. Yetersiz sedasyon
ilaç alımı şüphesi durumunda naloksan 2 hastada, hiperterminin artmasına, kas yıkı-
mg IV verilebilir. Yada hastanın kronik al-
mının artmasına ve travmatik yaralanmala-
kol bağımlılığı olabileceğine dair hikayesi
ra neden olabilir.
varsa tiamin 50 mg IV verilebilir.
• Sedasyon için ilk seçenek benzodiazepin-
• Hastanın hikayesinde antipsikotik kulla-
nımının olması ve buna bağlı nöroleptik lerdir. Sedasyon için fenotiazinlerin kul-
malign sendrom ayırıcı tanısını akla getir- lanımından kaçınmak gerekir (largaktil®,
melidir. Alkol bırakma tedavisi gören veya melleril® vs). Çünkü fenotiazinlerin anti-
ilaç bağımlılık tedavisi gören bir hastanın kolinerjik etkileri mevcut kliniği dahada
deliryum tremens kliniğiyle başvurabileceği kötüleştirebilir.
ve benzodiazepinlerle tedavi edilmesi gere- • Fizostigmin santral sinir sistminde rever-
kebiliceği akılda bulundurulması gereken sibl antikolinesteraz inhibisyonu yaparak
diğer özellikli durumlardan biridir. kolinerjik etki gösteren bir ajandır. Anti-
• Kusturma ve mide yıkama toksik doz alım- kolinerjik zehirlenmelerde fizostiğmin koli-
larda ve klinik bulgular göz önüne alınarak nerjik ilaçların hem periferik hemde santral
yapılmalıdır. Alımdan sonra 1 saate kadar etkilerini baskılar. Ciddi yanetkileri olması
bir çok zehirlenmelerde mide yıkama ve nedeniyle (disritmi, nöbet vs) özellikle tri-
kusturma önerilir. Ancak antikolinerjik siklik anti depresan zehirlenmelerinde bra-
ilaçlarla olan zehirlenmelerde bu süre uza- dikardi ve asistoli açısından çok dikkatli
tılabilir. Ancak alından sonra yıkama ve olunmalıdır. Antikolinerjik zehirlenmenin
kusturmayı nezamana kadar uzatabileceği- kesin olmadığı durumlarda asla kullanıl-
miz konusunda net bir bilgi yoktur. Hekim mamalıdır. Aksi takdirde kolinerjik toksi-
tıbbi öykünün güvenirliliğine klinik bulgu- site bulguları ile karşılaşılması kaçınılmaz
ların eşliginde karar vermelidir. olur. Antikolinerjik zehirlenmesine bağlı
• Aktif kömürün zehirlenmelerde 1 saatten ajitasyon ve deliryumu olan hastaların te-
sonraki uygulamalarında yararlılığının gös- davisinde fizostiğmin ve benzodiazepinler
terilmemesine rağmen antikolinerjik zehir- karşılaştırılmıştır. Fizostiğmin hastaların
lenmelerinde barsak hareketleri azalacağı % 96’sında ajitasyonu ve % 87’sinde de-
için, alım bir saati geçse bile aktif kömür liryumu düzeltirken; benzodizepinler aji-
uygulanmalıdır. 1gr/kg oral yoldan veril- tasyonun % 24’ünü düzeltirken deliryuma
melidir. Hastanın bilinç düzeyi ve hava yolu etkisiz kalmıştır. Her iki ilacında benzer
koruyucu refleksleri göz önünde tutularak yan etki olduğu görülmüştür. Bu nedenle 671
benzodiazepinlerle ajitasyonu kontrol altı-
na alınamayan ve fiziksel kontrolü gereken tiler ışığı altında bir zehirlenme olasılığını
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

hastalarda fizostiğmin mutlaka verilmelidir. düşünmek akla getirmek çok önemlidir.


* Hastanın kullandığı ilaçların tespit edil-
• Fizostigminin 0.5-2 mg’lık IV dozları 5 da- mesi bu ilaçların toksik dozlardaki bulgu
kikada yavaş infüzyonla verilmelidir. ve belirtilerinin tanınması hayat kurtarıcı
• Etkileri ajitasyonun azalması şeklinde 15-20 olabilir. Özellikle yaşlı hastalarda ve ço-
dakikada ortaya çıkar. Yarılanma ömrü kısa cuklarda toksik doz alım olmadan klinik
olduğu için 30-60 dk aralarla dozlar tekrar kötüleşme olabileceği hatırlanmalıdır.
edilmelidir. Fizostigmin verilen tüm has- Antikolinerjik etkili çoklu ilaç alımların-
talar kardiak monitorize edilmelidir. Özel- da tekbir ilaç için toksik doz sınırı aşılma-
likle kolinerjik etkiler açısından ve kardiak dığı halde kümülatif antikolinerjik etki
yanetkiler açısından sıkı takip edilmelidir.
ile yan etkiler ortaya çıkabilir.
Fizostiğmin tanısı belli olmayan antikoli-
nerjik zehirlenmenin tanısını koymak için * Antikolinerjik zehirlenmelerde alım üze-
kullanılmamalıdır. rinden saatler geçsede mide lavajı ve aktif
• Fizostigminin kullanımının zararlı oldu- kömür uygulaması yapılmalıdır.
ğu durumlar; astım bronşiale, farmakolo- * Tanı ve tedavinin planlanması için has-
jik mesane, barsak obstrüksiyonu, kardiak tadan veya hasta yakınlarından, ilacın ne
ileti bozuklukları, Na kanal blokajı yapan olduğu, nekadar aldığı, tam olarak alım
ilaç intoksikasyon şüphesi olan durumlarda zamanını doğru saptayabilmek için ayrın-
kontrendikedir. tılı tıbbi öykü alınmalıdır.

İzlem ve Çıkış Kararı Kaynaklar


Hafif yakınmaları olan hastalar ilk altı saat 1. Halit Çam, Evrim Kıray, Yücel Taştan, Hilda
semptomsuz ise taburcu edilebilirler. Sempto- Çerçi Özkan, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
matik hastalar 24 saat gözlenmelidir. Eğer has-
Anabilim Dalı Acil servisinde izlenen zehirlenme
taya fizostigmin kullanımı gereği duyulmuşsa olguları. 2003;38:233-9.
hastanede uzun süre izlem gerekir. Çünkü bir
2. Scharman EJ, Erdman AR, Wax PM, Chyka PA,
çok antikolinerjik ajanın yarılanma ömrü fizos- Caravati EM, Nelson LS, Manoguerra AS, Chris-
tigminden uzun olduğu için hasta taburcu edil- tianson G, Olson KR, Woolf AD, Keyes DC,
dikten sonra semptomatik hale gelir. Booze LL, Troutman WG. Diphenhydramine and
dimenhydrinate poisoning: An evidence-based
consensus guideline for out-of-hospital manage-
Özet ment. Clin Toxicol (Phila). 2006;44:205-23.
3. BeaverKM, GavinTJ. Treatment of acute anti-
* Dikkat edilmesi gereken en önemli nok- cholinergic poisoning with physostigmine Am J
talardan birisi antikolinerjik semptomla- Emerg Med, 1998;16:505-7.
rın ve bulguların tanınması ve hastalarda 4. Türk Pediatri Arşivi 1998;33:148-53.
bunların aranmasıdır. 5. Burns MJ, Linden CH, Graudins A, Brown
* Bu nedenle acil servise ateş yüksekliği RM, Fletcher KE A comparison of physostig-
bilinç değişikliği ile başvuran tüm has- mine and benzodiazepines for the treatment of
talarda başta santral sinir sistemi enfeksi- anticholinergic poisoning. Ann Emerg Med.
yonu mutlaka düşünülmesi gerekir ancak 2001;37:239-41.
ayrıntılı bir tıbbi öykü ile diğer nedenler 6. Scharman EJ, Erdman AR, Wax PM, Chyka PA,
hakkında ipuçları yakalanabileceği unu- Caravati EM, Nelson LS, Manoguerra AS, Chris-
tulmamalıdır. Ayrıca ilave bulgu ve belir- tianson G, Olson KR, Woolf AD, Keyes DC,
672 Booze LL, Troutman WG.Diphenhydramine
Konu 2

and dimenhydrinate poisoning: an evidence- 8. Clark RF, Vance MV. Massive diphenhydramine
based consensus guideline for out-of-hospital poisoning resulting in a wide-complex tachycar-

Antikolinerjik Zehirlenmeler
management. Clin Toxicol, 2006;44:205-23. dia: successful treatment with sodium bicarbon-
7. Joshi AK, Sljapic T, Borghei H, Kowey PR.Case ate. Ann Emerg Med, 1992;21:318-21.
of polymorphic ventricular tachycardia in di-
phenhydramine poisoning. J Cardiovasc Elec-
trophysiol. 2004;15:591-3.

673
Konu 3

ORGANOFOSFAT ZEHİRLENMELERİ

Dr. Mehmet Duru

Görülme Sıklığı Farmakokinetik


İnsektisitler; insektlerin öldürülmesinde kul- AC, GİS, deri, mukoz membran ve konjoktiva-
lanılan bileşikler ve ilişkili türlerdir (Örn. Or- dan emilir. İntravenöz (İV), Cilaltı (SC) temas
ganofosfat, organoklorin, karbamatlar). Akut şiddetli zehirlenme yapar.
organofosfat zehirlenmeleri (OP) tüm dünyada
yaygın görülen önemli bir ölüm ve morbidite Hasarlı cilt, yüksek çevre ısısı ve dermatit deri-
sebebidir. DSÖ bildiriminde OF bileşiklerle 2 den emilimi artırır. Organafosfatların çoğu li-
milyon intihar girişimi, 1 milyon kasıtsız ze- pofiliktir. Karaciğer, böbrek ve yağ dokusunda
hirlenme oluşmuştur ve 200.000’i ölümle so- birikir. Ağızdan alımı takiben 6 saatte serumda
nuçlanmaktadır (% 8). % 95’i gelişmekte olan zirve seviyeye ulaşır ve barsak mukozası ve kara-
ülkelerde meydana gelmektedir. Ciddi organo- ciğerde çeşitli karma fonksiyonlu oksidazlar ile
fosfat zehirlenmelerine yetişkinlerde, çocuklar- metabolize edilir.
dan daha fazla rastlandığı tahmin edilmektedir.
Vakaların %42’si 21-30 yaş arasında görülmek- Asetilkolinesterazı fosforile ederek onun hidroliz
tedir. Zehirlenmeler genelde evde kazara alım yeteneğini yok ederler. OF bileşiklerinin inaktif
sonucu, tarım alanında, endüstriyel alanda (bu metabolitleri idrar ile atılır.
maddelerin üretim ve taşınmasında çalışanlarda)
ve insekt alanında çalışanlarda görülür. Yaygın
gıda kontaminasyonu ve toplu maruziyet her Patofizyoloji
zaman risklidir, kasıtlı zehirlenmeler ve cinayet
amaçlı da kullanılıyor. Çukurova bölgesinde ta- Asetilkolin (Ach): Pre ve postganglionik pa-
rımda yaygın olarak kullanılmaktadır ve zehir- rasempatik sinapslar, Sempatik preganglionik
lenme vakaları ciddi bir sağlık problemi oluştur- sinapslar (sempatik ganglion ve adrenal medul-
maktadır. Bilinçli yönetim ve etkin acil tedavi
lada), Ter bezlerinin postganglionik sempatik
ölüm ve zarar görme oranların önemli derecede
lifleri nöromusküler birleşim yerleri, Santral
azaltacaktır.
sinir sistemi (SSS)’nin birçok sinir ucunda bu-
lunan nörotransmitterdir.
Organafosfat İçeren Bazı Maddeler Sinir sinapslarında ve nöromusküler bileşkede;
• Paration: Yüksek derecede zehirli, tarımda Ach, asetil kolinesteraz (AchE) tarafından he-
kullanılır. men kolin ve asetik aside hidrolize olur. Bu hid-
• Coumaphos ve Trichlorfon: Orta derece- roliz sonucu sinir veya kasların paralizisi ve lo-
de zehirli ve hayvan bakımında kullanılır. kal reseptörlerin devamlı uyarılması engellenir.
Organikfosfor bileşikleri karboksilik esterazların
• Diazinon ve Malation: Zehirleyici gücü
güçlü inhibitörleridir.Enzimin serin barındıran
düşük ve evde insektisit olarak kullanılır.
ester kısmına irreversibl olarak bağlanır fosforile
• Sarin, Tabun, Somon: Sinir gazları olarak olan enzim inaktive olur ve bunun sonucunda
bilinir.
Asetilkolin; CNS, Otonom Sinir Sistemi ve Parasempatik Etkiler: (Muskarinik reseptörlerle)
Nöromusküler kavşaklarda birikir. Biriken Ach
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

aşırı stimülasyona neden olarak toksik tabloyu Salivasyon, Lakrimasyon


oluşturur. Miyozis
Bronkospazm, Bronkore
AchE: Eritrosit membranlarında, Sinir dokusu
Bradikardi, Hipotansiyon
ve İskelet kaslarında bulunur (gerçek ya da erit-
rosit asetilkolinestarazı) Ürinasyon, Defakasyon
Gİ semptomlar
Plazma kolinesteraz (Psödokolinesteraz, bu-
Emezis
tirilkolinesteraz): Karaciğer tarafından üretilen
bir protein olup insan plazması, KC, pankreas, Diare ve Diyaforez
kalp ve beyinde bulunur. Plazma kolinesteraz Miyozis ciddi zehirlenmelerde en karekteristik
aktivitesi butirilkolinesterazın ölçümü ile hesap- belirtidir. Geç dönemde görülebilir.
lanabilir. Zehirlenmelerde hem eritrosit, hemde
Sempatik SS Etkileri: Sempatik ganglionlarda
plazma kolinesterazı etkilenir
ve Adrenal Medulla’da (Nikotinik Res): Kateko-
Aging: OF’ların kolinesteraza irreversıbl bağ- lamin salınır.
lanmaları sonucu fosforile olan enzimin bir alkil • Hipertansiyon
grubunu kaybederek stabil hal almasına denir.
• Taşikardi
“Aging’’ süresi 1saat, bir gün yada iki güne ka-
dar değişir. Antitodun olayı geri çevirebileceği ve • Midriazis
dolayısıyla tedavinin etkinliğini belirleyen kritik • Solukluk
süreci ifade eder.’’Aging’’ oluştuğunda kolineste- • Terleme
razın enzimatik aktivitesi kalıcı olarak yok olur.
Somatik Sinirler: Nörovasküler (NM) Kavşak
Antidotlar “Aging’’ oluşmadan önce verilmelidir. (asetilkolin): Nikotinik reseptör

• Fasikülasyonlar
• Kas güçsüzlüğü
Klinik
• Kramplar
Klinik bulguların başlama zamanı değişkendir. • Bu etkiler paralizi, arefleksi ve solunum yet-
Akut zehirlenmelerde klinik genellikle ilk 8 mezliğine ilerleyebilir
saat içinde başlar. Yüksek derecede lipofilik bi-
leşiklerde klinik bulgular gecikebilir veya klinik Santral Sinir Sistemi Etkileri: Parasempatik
bulguların tekrarına neden olabilir. İnhalasyon muskarinik, sempatik nikotinik reseptörler üze-
maruziyetinde çok hızlı, deri emilimi ile en rinden etkisini gösterir.
yavaştır. Ağız yolu ile fazla alımlarda dakikalar
• Ajitasyon
içinde oluşabilir (5 dk içinde başlayıp 15 dk’da
ölümle sonuçlanabilir) • Konfüzyon
• Halüsinasyon
Otonom Sinir Sistemi
• Konvülsiyon
Parasempatik (Muskarinik Res)
Sempatik (Nikotinik Res) • Koma
• SSS bulguları çocuklarda, erişkinlere göre
Somatik sinirler (Nikotinik Res) daha sık görülmektedir Bunun nedeni ço-
Santral Sinir Sistemi Bulguları (Nikotinik ve cukların kan-beyin bariyerinin daha az ge-
Muskarinik Res) lişmiş olmasıdır.
676
Konu 3

İntermediate Sendrom (IMS) Eritrosit AChE aktivitesi: SSS AChE aktivitesi


ile paraleldir. Sinaptik inhibisyonu, atropin ihti-

Organofosfat Zehirlenmeleri
Akut OF zehirlenmesini takiben 1-4 gün son- yacını ve toksisitenin şiddetini iyi gösterir.Akut
ra oluşabilir. Lipofilik ajanların yağ dokusundan OF zehirlenmesinde klinik belirtiler genellikle
redistrübisyonu, yetersiz tedavi, oksim tedavisine AChE aktivitesinin % 50’sinden fazlası inhibe
geç başlama yada NM kavşak disfonksiyonu so- olduğunda oluşur. Gerçek AChE: Pernisiyöz
rumlu tutulmaktadır. Boyun fleksör kaslarında, anemi, hemoglobinopatiler, antimalariyal ilaç
kol ve bacak kaslarında güçsüzlük ile kendini kullanımı ve oksalat tüplerinde düşeceğinden de-
gösterir.Kraniyal sinirlerde paralizi ve solunum ğerlendirmede bu durum göz önüne alınmaldır.
yetmezliği gelişebilir. EMG tanıda yardımcıdır ve
semptomlar çoğunlukla 4-18 gün içinde düzelir.
Tanısal Testler
Gecikmiş Polinöropati Atropin Uygulaması: Test dozu olarak erişkin-
lerde 1-5 mg, çocuklarda 0,05mg/kg uygulanır.
Akut OF zehirlenmelerinden 2-3 hafta sonra
oluşur. EMG Çalışmaları: Tek sinir stümülasyonunu
takiben spontan tekrarlayıcı potansiyeller veya
Nöropati: Hedef esteraz enziminin inhibisyonu fasikülasyonlar oluşur, bu durum motor sinir
sonucu oluşur. Simetrik alt ekstremite güçsüz- sonlanmalarında AchE inhibisyonunun sensitif
lüğü, eldiven-çorap şeklinde parestezi, bacak ağ- göstergesidir. EMG İMS’un başlaması ile oluşan
rılarına neden olur. Peroneal kasların paralizisi tekrarlayan kolinerjik krizin erken saptanmasın-
ve atrofisi “düşük ayak’’ ve sonunda ataksiye yol da da faydalıdır.
açar. Semptomlar üst ekstremitelere ilerler ve
Guillain-Barre sendromunu taklit edebilir. Diğer Patolojik Laboratuvar Bulguları: Löko-
sitoz, hiperglisemi, glukozüri, KC enzim yüksek-
liği, hiperamilazemi görülür. EKG değişiklikleri
Tanı ve akciğer grafisi olası kardiyak ve solunumsal
problemlerin erken tespiti ve ayırıcı tanıda yol
• Öyküdeki insektisit maruziyeti ve klinik
göstericidir.
bulguların varlığı.
• Plazma psödokolinesteraz ve eritrosit AChE
aktivitesinde azalma.
Tedavi
• Atropin, pralidoksim (2-PAM) tedavisine
uygun klinik cevabın alınmasıyla tanı ke- Akut OF zehirlenmesinin acil tedavisinde aşağı-
sinleşir. da sıra izlenmelidir.
PAM ile tedaviden önce AChE seviyesi için kan
• Hava yolu kontrolü sağlanmalı, O2 verilmeli.
alınmalıdır.
• Yoğun solunumsal destek ve genel destek
Plazma AChE Seviyesi: Akut OF zehirlenme- tedavisi
lerinde düşük tanısal değere sahiptir. Düzeyi • Dekontaminasyon ve semptomatik tedavi
toksisite ile ilişkili değildir, maruz kalındığının
• Absorbsiyonun önlenmesi: Gastrik lavaj ve
hassas bir göstergesidir. Vücuttan organikfosfor aktif kömür.
bileşiklerinin eliminasyonunu ölçmek için kul-
• Antidot tedavisi
lanılır.
• Diğer Tedaviler
Plazma kolinesteraz seviyesi: Genetik olarak,
bazı ilaçları kullananlarda (morfin, süksinil ko- Hava Yolu Kontrolü: Koma, önemli kas güç-
lin, kodein), gebelik, neoplazi, siroz durumla- süzlüğü, bol sekresyonu olan hastalarda erken
rında seviyesi düşük olarak tespit edilir. dönemde entübasyon ve pozitif basınçlı ven- 677
tilasyon düşünülmelidir. Ventilatördeki hasta- Klinikte düzelme bulgusu olunca: Son verilen
larda farmakolojik paralizi için nondepolarizan katlamalı dozun bir önceki dozunda her 5 dk’da
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

nöromuskuler blokörler kullanılmalıdır. Depo- bir sabit dozda (katlamalı son doz örneğin 16
larizan ajanlar (Süksilinkolin) plazma kolineste- mg ise 8 mg, 8 mg ise 4 mg şeklinde) klinik sta-
razı tarafından metabolize edildiğinden uzamış bil olana kadar (nabız >80 /dk, sistolik TA > 80
paraliziye neden olurlar bu nedenle bu ilaçların mmHg, sekresyonların kuruması) verilir.
kullanımından kaçınılmalıdır.
Stabil olunca: Total dozun %10-20’si ile sa-
Bulaşın Temizlenmesi: Organofosfat bulaşının atlik infüzyona geçilir. Atropinizasyon olunca
temizlenmesi ve arındırma ilk 12 saat içinde ya- 30-60 dk infüzyon durdurulur ve daha düşük
pılmalıdır. Hastanın giysileri çıkarılmalı, deri dozla devam edilir. Pupil dilatasyonu ve taşi-
ve saçlar sabunla ve bol su ile yıkanmalıdır ar- kardi tedavinin son noktası değildir. Atropinin
dından seyreltilmiş etanolle tekrar yıkanmalıdır. kendisinin de SSS toksisitesine neden olabilece-
Konjunktival maruziyette konjunktiva bol suy- ği (deliryum, konvülsiyon, güçsüzlük ve koma)
la yıkanmalıdır. Enfekte elbiseler tehlikeli tıbbi
unutulmamalıdır. Atropin klinik tablo uygun
atıklar bölümüne atılmalı. Dekontaminasyon
olursa en az ilk 12-24 saat boyunca verilmelidir.
sağlanırken tıbbi personel koruyucu elbise ve el-
Lipofilik organofosfat zehirlenmelerinde bu süre
diven giymelidir (Neoprene yada Nitrile). Ağız
uzar. Klinik ve laboratuvar düzelmeyi takiben
yoluyla alımlarda gastrik lavaj ve aktif kömür ile
rebound’u önlemek için doz azaltılarak kesilir.
maddenin Gİ yoldan uzaklaştırılması gerekliliği
unutulmamalıdır.

Atropin: Periferik muskarinik reseptörler ve Pralidoksim (2-PAM)


CNS’de asetilkolini kompetetif olarak antago-
Spesifik antidottur. Atropinin tedavi edici et-
nize eder. Nikotinik reseptörler üzerine etkili
kisini güçlendirir ve bir arada kullanılmalıdır.
değil. Kas güçsüzlüğü, fasikülasyon, paralizi gibi
klinik tabloları önleyemez. Atropinden önce Etkisini: OF ile AChE arasında oluşmuş olan
hasta oksijenize edilmeli hipoksiye sekonder OF-ester bağını açarak gerçekleştirir.
kardiyak disritmiler önlenmelidir. Direk göz
Bağ açıldıktan sonra PAM ikinci bir bağlanmayı
temasına bağlı miyozise sadece topikal oftalmik
önler. Yaşlanmaya uğramış (aging) AchE’ı yeni-
atropin cevap verebilir.
leyemez.
Hafif semptomlu bazı hastalar 1-2 mg atropinle
kolinerjik semptomları düzelirken, orta derece- Dolaşımdaki serbest organikfosfor bileşiklerini
de toksisitede 40 mg’a kadar atropin gerekebilir. inaktive eder. Tedaviye başlamadan önce koli-
nesteraz aktivitesi düzeyine bakılmalıdır. Tedavi-
1000 mg/24 saat atropin (pralidoksim’le bera- ye başlamadan önce kolinesteraz aktivitesi düze-
ber) verilmesine rağmen antimuskarinik etkinin yine bakılmalıdır. Kolinesteraz düzeyi normalin
görülmediği vakalar vardır. Aşırı Paration alı- % 20-50’si ise hafif, % 10-20’si ise orta, % 10’
mında 20 gr/24 gün atropin verilen vaka bildi- nundan daha az ise ciddi zehirlenmeyi gösterir.
rilmiştir. Atropin I.V. 1-5 mg dozunda (çocuk-
Zehirlenmeden 24-48 h sonra bile uygulanması
larda 0.05 mg/ kg I.V.) her 5 dk’da bir hastanın
faydalı olabilir ve değerlidir. İlk 6 h içinde uy-
kliniğinde düzelme belirtisi başlayana kadar
gulanması daha yararlıdır. PAM, OF’ ların SSS
(Sekresyonlarda kuruma eğilimi, nabızda artma
ve tansiyonda yükselme) doz iki katına çıkarıla- etkilerini geri döndürme yeteneğine sahiptir.
rak (örneğin tedaviye 2 mg puşe ile başlandı ise: PAM’a cevap 10-40 dk içinde görülür. Kas güç-
5. dk’da 4,10. dk’da 8,15. dk’da 16. vb) verilir.
süzlüğü, fasikülasyon ve atropinle muskarinik
Hastanın şiddetli toksisite bulgusu varsa 5 mg etkilerde düzelmeyle kendini gösterir. End or-
puşe ile başlanabilir ve aynı şekilde doz iki katı- gan etkileri görüldükten ve kas gücü arttıktan
678 na çıkılarak (5, 10, 20. vb) devam edilir. sonra tedavi kesilir.
Konu 3

Doz erişkin için1-2 gr; çocuklarda: 20-40mg/kg Özet


veya en çok 1gr/doz 150 ml %0.9 SF içinde 30

Organofosfat Zehirlenmeleri
dk’da verilir. Kas güçsüzlüğü, fasikülasyonlar dü- * Ülkemizde tarımda yaygın olarak kulla-
zelmezse 1 saat içinde aynı doz tekrarlanmalıdır. nılmaktadır ve zehirlenme vakaları ciddi
Yine düzelme olmaz ise: Aynı doz 6-8 saat ara ile bir sağlık problemi oluşturmaktadır. Bi-
24-48 saat boyunca verilmelidir. linçli yönetim ve etkin acil tedavi mor-
talite ve morbiditeyi önemli derecede
Ciddi zehirlenmelerde devamlı infüzyon: azaltacaktır.
Erişkinlerde 500 mg/h, çocuklarda 5-10 mg/kg/
saat verilmelidir * Hipersalivasyon, Lakrimasyon, Miyozis’le
acile başvuran hastalarda OF zehirlenme-
Yan etki: Hızlı infüzyonu AchE’ın geçici bloka- si düşünülmelidir.
jına bağlı hafif kolinerjik etkiler, nöromüsküler
* Öyküdeki insektisit maruziyeti ve klinik
blokaj ve santral solunum depresyonu oluştura-
bulguların varlığı, plazma psödokolines-
bilir. Sersemlik, konvülsiyon, mental durumda
teraz ve eritrosit AChE aktivitesinde azal-
bozulma, bulanık görme, diastolik kan basın-
ma, atropin, pralidoksim (2-PAM) teda-
cında yükselmeye neden olur. Hızlı IV verilme
visine uygun klinik cevabın alınmasıyla
sonucu (bolus veya 200mg/dk) solunum ve kar-
diak arrest gelişebilir. tanı konur.
* Muskarinik bulgular: Astımı, KOAH
• Nöbet: Hava yolu korunmalı, O verilmeli. alevlenmesini, kardiojenik pulmoner
Diazepam, OF konvülsiyonlarını önler ve ödemi, akut gastroenteriti, primer kardi-
konvülziyon sonucu oluşan beyin hasarını
ak bradikardi veya hipotansiyonu taklit
azaltabilir.
edebilir.
• İntermediate Sendrom: Hava yolunu ko-
ruyucu ve solunumu destekleyici yöntemler * Nikotinik bulgular: Sempatomimetik
uygulanmalıdır. PAM ve Atropinin etkili toksinler, sempatomimetik hiperaktivite-
olduğunu gösterir güçlü bilgiler yoktur. İn- nin diğer sebepleri düşünülmelidir.
termediate sendrom 5-18 günde geriler. * Hafif toksisitede dekontaminasyon ve acil
serviste 8 saatlik gözlem yeterli olabilir.
Diğer Tedaviler * Dekontaminasyon ilk 12 saat içinde ya-
pılmalıdır. Hastanın giysileri çıkarılmalı,
Hemodiyaliz/Hemoperfüzyon faydası ispatlan-
deri ve saçlar sabunla ve bol su ile yıkan-
mamıştır. Bunun dışında OF zehirlenmelerinde
malıdır ardından. Seyreltilmiş etanolle
magnezyum sülfat, klonidin, sodyum bikarbo-
nat, taze dondurulmuş plazma, rekombinant tekrar yıkanmalıdır. Konjunktival maruzi-
bakterial fosfotriesteraz/hidrolaz ve plazmaferez yette konjunktivan bol suyla yıkanmalıdır.
gibi tedavi seçenekleri denenmektedir. * Atropin için pupil dilatasyonu ve taşi-
kardi tedavinin son noktası değildir. At-
ropinizasyon olana kadar tedaviye devam
Klinik Takip ve Sonuç edilmeli; Atropinizasyon olunca 30-60 dk
Ölümler:Tedavi olmayanlarda, ilk 24 saatte olu- infüzyon durdurulur ve daha düşük dozla
şur. Yetersiz veya tedaviye geç başlanılanlarda: devam edilir. Klinik ve laboratuvar düzel-
Solunum yetmezliği (solunum kas paralizisi, meyi takiben rebound’u önlemek için doz
bronkore, CNS depresyonu) ne bağlıdır. azaltılarak kesilir.

Hastalar 1-2 gün atropin ve PAM almadan * Pralidoksim spesifik antidottur. Atropi-
asemptomatik seyrettiğinde ve AchE düzeyi sta- nin terapötik etkisini güçlendirir ve bir
bil kaldığında taburcu edilebilir. arada kullanılmalıdır. Yaşlanma (aging) 679
olmadan önce başlanmalıdır. Muskarinik Kaynaklar
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

ve Nikotinik bulguların düzelmesine ne- 1. Manegement of acute organophosphoruspesticide


den olur. poisoning Reviwe. The Lancet, 2008;16:597-606.
* Tedavideki yetersizliğin ensık nedeni ye- 2. Perayre Badia M, “Intermediate syndrome after
tersiz atropinizasyondur. organophosphate poisoning despite continu-
* Tedavi olmayanlarda, ilk 24 saatte ölüm ous infusion of pralidoxime” An Med Interna.
2007;24:129-31.
gerçekleşebilir. Yetersiz veya tedaviye geç
başlanılanlarda: Santral solunum dep- 3. Lifshitz M, Rotenberg M, Sofer S, Tamiri T,
resyonu, solunum kaslarında zayıflık, Shahak E, Almog S. Carbamate poisoning and
bronkospazm ve bronşial sekresyon kom- oxime treatment in children: A clinical and labo-
ratory study. Pediatrics 1994;93:6525.
binasyonuyla oluşan solunum yetmezliği
yaygın ölüm nedenidir. 4. Golsousidis H et al. Use of 19590 mg atropin
during 24 days of treatment after a case of un-
usually severe paration poisoning. Hum Toxicol
1985;4:339-40.

680
Konu 4

PARASETAMOL ZEHİRLENMELERİ

Dr. Nuri Bozdemir

Giriş inhibisyonu ve seratonerjik yolağı indirekt dü-


zenleyerek yapar. Antiinflamatuar etkiyi ise az
Parasetamol, fenasetin metaboliti olan, analjezik miktarda periferal prostoglandin sentezini ve
ve antipiretik olarak 1950 yılından beri kulla- periferal siklooksijenazı inhibe ederek gösterir.
nılan, iyi bilinen güvenilir bir ilaçtır. İlk aşırı
alımlar 1960-1970’li yıllarda bildirilmiştir. İçe- Önerilen asetaminofen dozu yetişkinler için her
risinde etken olarak sadece paresetamol bulunan 4-6 saatte bir 650-1000 mg ve çocuklar için her
50’den fazla ticari preparatın yanında opioid- 4-6 saatte bir 10-15 mg/kg’dır. Alım sonrası
ler, diğer analjezikler, sedatifler, dekonjestanlar, gastrointestinal sistemden hızlı bir şekilde emi-
ekspektoranlar ve antihistaminiklerle kombine lir. Tedavi dozlarında zirve serum düzeylerine
200 den fazla preparat vardır. Kaza sonucu aşı- 30 dakika ile 2 saat arasında ulaşır. Oral biyoya-
rı alımlar 2 ay-13 yaş arası çocuklarda, intihar rarlanım %60-98’dir. Sıvı formları 30 dakikada
amaçlı kullanımı ise ergenler ve yetişkinlerde sık zirve serum düzeylerine ulaşır. Çocuklarda rektal
görülür. Asetaminofen (Parasetamol) zehirlen- fitil kullanımlarda en yüksek serum seviyesine
meleri Amerika Birleşik Devletleri’nde sık kar- 107-288 dk ulaştığı belirlenmiştir. Yarılanma
şılaşılan bir zehirlenme türüdür. 2005 yılında ömrü toksik olmayan alımlarda yaklaşık 2-3 sa-
48.000’den fazla hasta tedavi edilmiştir. Karaci- attir. Aşırı alımlarda bile zirve serum seviyelerine
ğer yetmezliği nedeniyle hastaneye yatışların en genellikle 2 saat içinde ulaşır. Bunun yanında
sık nedenidir. Zehirlenmelerin %5’ini oluştu- propoksifen veya difenhidraminle kombine pre-
rurken ölümlerin %23’ünden sorumlu olduğu paratların aşırı alımlarında emiliminin geciktiği
rapor edilmiştir. 2004 yılında Amerikan zehir rapor edilmiştir. Doza bağlı olmaksızın protein-
kontrol merkezi analjeziklere bağlı 419 ölüm ra- lere %10-30 oranında bağlanır. Plasenta ve kan
por etmiştir. Bunların 67’si sadece parasetamol, beyin bariyerinden geçer.
43’ünde parasetamol ile birlikte en az bir opioid Primer olarak karaciğerde sulfasyon (%20-46)
preparat olarak tespit edilmiştir. ve glukronidasyon (%40-67) ile metabolize edi-
lir. %5’den daha küçük bir kısmı böbrekten di-
rek eliminasyon ile atılır. Aynı zamanda küçük
Farmakoloji bir kısmı sitokrom P450 (CYP2E1, CYP1A2 ve
CYP3A4) tarafından okside edilir. Reaktif me-
Parasetamolün analjezik, antipiretik ve zayıf
taboliti olan NAPQI (N-Asetil-p-Benzoquinone
periferal antiinflamatuar özelliği vardır. Analje-
Imine) hızlıca hepatik glutatyon tarafından tok-
zik özelliği serum düzeyi 10 µg/mL, antipiretik
sik olmayan asetaminofen-merkaptata dönüştü-
özelliği serum düzeyi 4-18 µg/mL’de görülür.
rülerek böbreklerden atılır.
Antipiretik etkiyi, santral sinir sisteminde direkt
siklooksijenazı veya membran prostoglandin Fakat aşırı alımları takiben hepatik sulfasyon
sentazı inhibe edip sonuçta da prostoglandin ve glukronidasyon kolayca doygunluğa ulaşır.
E sentezini inhibe ederek yapar. Analjezik etkiyi Bundan dolayı büyük oranda asetaminofen si-
de santral siklooksijenaz-2 ve prostoglandin tokrom P450 tarafından NAPQI ya metaboli-
ze edilir. Hepatik glutatyon depoları normalin tekrarlayan gastrointestinal (GI) yakınmalar gibi
%30’nun altına indikten sonra NAPQI diğer karakteristik bulgulara neden olur. Ölüm en çok
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

hepatik makromoleküllere bağlanarak hepatik 3-5. günlerde görülmektedir.


nekroza neden olur. Sitokrom P450 terminal
hepatik veni çevreleyen hepatositlerde konsantre Evre 4 (4.gün-2 hafta): Fulminan hepatik yet-
olmuş durumdadır ve portal triad etrafında az mezlik bulguları olup yaşayanların iyileşme ev-
bulunur. Bunun sonucunda parasetamol sentri- residir. Yaşayanlarda hepatik bozukluklar tama-
lobuler nekroz nedeni olur. men düzelecektir. Histolojik düzelme üç ay gibi
bir zaman alabilir.
Klasik olarak parasetamol aşırı alımın klinik
belirtileri geç ortaya çıkmasına rağmen hepatik Alkolikler ve AİDS gibi glutatyon depoları ye-
hasar gerçekte çok erken meydana gelir. Hayvan tersiz olan hastalar ve alkolikler, antikonvülzan
modellerinde parasetamol alımından sonraki 12 ve antitüberküloz tedavisi gibi sitokrom P450
aktivasyonu yapan ilaç kullanan hastalar aseta-
saat içinde hepatik hasarın erken belirtileri or-
minofen aşırı alımlarında hepatik toksisite için
taya çıkar. Hepatosit değişiklikleri 2 güne kadar
büyük risk taşırlar. Bunun tersine çocuklarda
ilerler, hücre lizisi gerçekleştiği zaman transa-
asetaminofenin hepatik sulfasyon kapasitesinin
minazlar gibi hepatik enzimler salınır ve serum
fazla olması nedeniyle yetişkinlere kıyasla orta
içerisinde NAPQI hepatik proteinlerle eklenmiş
doz aşırı alımlarda hepatik toksisite olasılığı
olarak tespit edilebilir.
daha azdır.

Asetaminofen aynı zamanda akut ekstrahepatik


Klinik toksik etkilere neden olur, tahmini olarak da
sitokrom P450 bulunan diğer organları etkiler.
Parasetamol toksisitesi klinik olarak dört ana Masif asetaminofen alımlarında (4. saat serum
evreye ayrılır. düzeyi 800 µg/ml’den fazla) akut bilinç deği-
Evre 1 (Alımdan sonraki 0,5-24 saat): Hasta- şikliği (koma, ajitasyon) ve metabolik asidoz
lar iştahsızlık, bulantı, kusma, halsizlik, solukluk nedeni olur. Asetaminofen düzeyi aşırı yükse-
ve terleme gibi özgün olmayan hafif yakınmalar lenlerde hipotansiyon veya karaciğer yetmezliği
ve bulgularla kendini gösterir. Bu evre tamamen olmadan da laktik asidoz görülebilir. Bu hasta-
asemptomatiktir ve asetaminofen düzeyleri ha- larda %25’lerin üzerinde böbrek fonksiyon bo-
riç diğer tüm laboratuvar değerleri normal ola- zuklukları görülebilir. Nadir vakalarda kardiyak
bilir. Farklı yakınma ve bulgular varsa başka ilaç toksisite ve pankreatit görülebilir.
alımları düşünülmelidir.

Evre 2 (Alımdan sonraki 24-72 saat): Sağ üst Tanı


kadran ağrısı ve duyarlılığı, sarılık, anormal la-
boratuvar (Biluribin, PT, karaciğer enzimleri) Asetaminofen 140 mg/kg’lık tek doz alımlarında
ve oligüri görülebilir. Serum aspartat aminot- veya 24 saatlik periyotta 7,5 gr.’dan fazla alımlar
ransferaz (AST) karaciğer toksisitesi için çok toksik doz olarak kabul edilir. Akut asetamino-
duyarlı bir test olarak kullanılır. Tedavisi edil- fen toksisitesini doğrulamak için tahmini alım
meden bu hastaların çoğu tedavi edilmeden se- zamanı ile serum asetaminofen düzeylerinin be-
kelsiz iyileşebilir. lirlenmesi gerekir. Acil servise herhangi bir ilaç
aşırı alımı ile başvuran hastaların hepsine serum
Evre 3 (Alımdan sonraki 72-96 saat): Hepato- asetaminofen düzeyi bakılmalıdır. Bir çalışmada
toksisitenin en fazla görüldüğü dönemdir. Tran- parasetamol almadığını belirten 500 hastanın bi-
saminaz düzeylerinin 10.000’in üzerine çıkma- rinde laboratuar sonucu olarak potansiyel toksik
sı objektif bulgulardandır. Metabolik asidoz, düzeyde asetaminofen tespit edilmiştir. Aseta-
682
koagülopati, böbrek yetmezliği, ensefalopati ve minofen toksisitesi sonucu hepatik hasar gelişen
Konu 4

hasta için harcanan para miktarı, 500 hastanın düzeyleri 200 µg/ml’nin üzerinde olan vakalarda
serum asetaminofen düzeylerine bakılmasından %60 oranında hepatotoksisite (AST’nin 1000

Parasetamol Zehirlenmeleri
daha fazla olacağı tahmin edilmektedir. IU/ml üstü hepatotoksisite olarak tanımlanmış),
%1 böbrek yetmezliği ve %5 ölüm riski olduğu
Asetaminofen düzeylerinin Rumack-Matthew belirlenmiş. İlave olarak çok yüksek asetamino-
nomogramına (Şekil 1) göre ölçümlerin belir- fen düzeylerinde (4 saat asetaminofen düzeyleri
lenmesi gereklidir. Bu nomogram daha önce 300 µg/ml) hepatotoksisite riski %90’lara kadar
asetaminofen aşırı alımı olan hastaların ampirik yükselmiş. ABD’de 11.195 hastada prospektif
olarak geriye dönük olarak incelenmesine ve çalışma ile 4. saat düzeylerinin 150 µg/ml’nin
bunların klinik sonuçlarının temeline dayanır. altındaki değerlerin güvenilir olduğu kanıtlan-
mıştır. Nomogramdaki çizginin altındaki değer-
Nomogramın orijinal çizgisi 4. saat asetamino-
lerde hepatotoksisite riski %1 olarak bulunmuş.
fen düzeyinin 200 µg/ml temeline göre oluştu-
Hiçbir hastaya antidot tedavisi verilmemiş ve
rulmuş fakat ABD de FDA tarafından güvenlik
hepsi herhangi bir komplikasyon gelişmeden
sınırını artırmak için bu çizgi 4. saatte 150 µg/
iyileşmiştir.
ml düzeyine çekilmiştir. Bu nomogram, alımdan
sonraki 4 ile 24 saatler arasındaki asetaminofen Belli bir zamanda birden fazla doz alımı nomog-
düzeyleri için kullanılabilmesi çok önemlidir. 20 ram ile değerlendirilemez. Bu sorunu çözmek
saatlik pencerenin dışındaki asetaminofen dü- için en erken aldığı dozu tek doz aldığını düşün-
zeylerine uygulanamaz. mek gerekir. Asetaminofen düzeyi tahmini bir
zamana göre nomogramdaki çizgiye göre belir-
lenmeli ve tedaviye buna göre karar verilmelidir.
Örneğin hasta 4 saatlik sürede 5 kez 50mg/kg
dozunda ve 8 saat önce almaya başlamışsa, tek
dozluk alımda 8 saat önce alındığı farz edilerek
serum düzeyi nomogramdaki çizgiye göre belir-
lenir. Küçük çocuklarda çoklu doz alımları için
çok dikkat etmek gerekir.

Tedavi
Tedavi GI arındırma, zamanında antidot tedavi-
si (IV veya oral N-asetil sistein, NAC) ve destek
tedavisini içermektedir. Asetaminofen zehirlen-
melerinde yeterli GI yoldan bulaşın zehirlen-
mesi için erken zamanda aktif kömür oral veya
nazogastrik tüpten verilmelidir. İpeka şurup
verilerek kusturma antidot tedavi uygulamasını
geciktirebileceği için önerilmez. Asetaminofen
Şekil 1. Rumack-Matthew Nomogramı
GI sistemden hızlı emildiğinden ve zehirlen-
meleri NAC ile başarılı bir şekilde tedavi edil-
diğinden ilave orogastrik lavaj veya polietilen
Hepatotoksisite olmayan akut aşırı alımlarda
glikol ile ince bağırsakların irrigasyonu gerekli
çok sayıda asetaminofen düzeyinin çalışılması
değildir. Fakat hayatı tehdit edebilecek trisiklik
nadiren gereklidir.
antidepresan veya yavaş salınımlı kalsiyum kanal
Antidot tedavisi yaygın olarak kullanılmadan blokörleri vb ilaçlarla birlikte birden fazla ilaç
önceki verilere göre nomogramda asetaminofen alanlarda agresif GI arındırma düşünülmelidir. 683
Asetaminofen toksisitesinin engellenmesinin zamandan beri kullanılmakta. 150 mg/kg 15
veya tedavisinin temelini NAC oluşturur. Etki dakikada infüzyonu takiben 50 mg/kg 4 saatte
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

mekanizması tam anlaşılamamasına rağmen, ve kalan 100 mg/kg 16 saatte gidecek şekilde ve-
NAC’ın iki önemli faydalı etkiye sahip olduğu rilir. Anaflaktoid reaksiyonları azaltmak için ilk
düşünülmektedir. Erken asetaminofen zehir- 150 mg lık doz 60 dakikada verilebilir. Başka bir
lenmelerinde (alım üzerinden 8 saatten daha az uygulamada 48 saatlik uygulama yöntemidir;
zaman geçenler) NAPQI’nın hepatik makromo-
140 mg/kg lık yükleme dozunu takiben 1270
leküllere bağlanmasını engelleyerek toksisiteyi
mg/kg total doz 4 saatte bir 48 saat içinde verilir.
engeller. Glutatyon prekursörü, sulfat prekursö-
Bu uygulama tedavisi gecikmiş olan hastalarda
rü olarak aktivite gösterebilir veya direk olarak
20 saatlik uygulamaya göre daha başarılı oldu-
asetaminofenin NAPQI ya dönüşümünü azaltır.
ğu tespit edilmiştir. IV NAC kullanımı 2004
Asetaminofen toksisitesi gelişenlerde veya 24 sa-
yılında FDA onayı almıştır. İntravenöz NAC’a
atten fazla zaman geçenlerde anti oksidan olarak
hastaları çoğu iyi uyum sağlar ancak anaflakto-
aktivite göstererek hepatik nekrozu ve nötrofil
id reaksiyonla kullanımını kısıtlamaktadır. Bu
infiltrasyonunu azaltır, mikrosirküler kan akı-
reaksiyonda kolayca tedavi edilebilir. Toksik
mını düzeltir ve doku oksijen dağılımını artırır.
olmayan parasetamol düzeylerine sahip, serum
Standart olarak 72 saatlik oral NAC tedavi- seviyesi bakılmayanlar ve 8 saatten sonra IV
sinde 140 mg /kg’lık yüklemeyi takiben her 4 tedaviye başlananlarda NAC’a bağlı anaflakto-
saatte bir 70 mg/kg’lık 17 dozluk ilave tedavi id reaksiyon sıklığı artmaktadır. Şiddetli astımı
sürdürülür. olanlarda IV NAC tedavisinden kaçınılmalıdır.
Erken asetaminofen aşırı alımlarında IV NAC
Eğer tedavi ilaç alımından sonraki 8 saat içeri- oral kadar etkili olmasına rağmen alım üzerin-
sinde başlamışsa NAC hepatotoksisiteyi önle- den 10 saatten fazla zaman geçirenlerde çok açık
mede %100’e yakın oranlarda başarıya sahiptir. değildir. İnatçı kusmaları olan ve kostik madde
alımı gibi oral alımın kontrendike olduğu, aseta-
Tedavi için 8 saatten fazla zaman geçenlerde he- minofenin neden olduğu fulminan hepatik yet-
patotoksisite için yüksek risk mevcuttur. Aseta- mezlikte IV kullanım oral kullanıma tercih edil-
minofen alımından sonraki 24 saatte bile NAC mektedir. Çünkü bu konuda oral NAC ile ilgili
verilenlerde, verilmeyenlere göre hepatotoksisite yeterli çalışma yoktur. Klinik tecrübeler alkolik-
riski daha düşüktür. ler ve kronik hastalıklar gibi glutatyon depoları
kötü hastalarda da standart tedavi kılavuzunda
Oral NAC tedavisinin en önemli kısıtlayıcı yönü
önerilen dozlarla mükemmel sonuçların alındığı
kötü çürük yumurta kokusu ve tadı nedeniyle
göstermektedir.
bulantı ve kusma yapmasıdır. Bu kötü etkileri
azaltmak için standart %10 veya %20’lik NAC Birçok klinik durumda NAC tedavisine aktif
solüsyonları, hastaya verilmeden önce meyve kömür tedavisinden hemen sonra başlanmakta-
suyu veya içeceklerin %5lik konsantrasyonlar ile dır. NAC aktif kömür tarafından absorbe edil-
dilue edilerek verilebilir. Nazogastrik tüp aracı- mesine rağmen aktif kömürün NAC’ın klinik
lığıyla veya kamış çubuk ile yavaş yudumlayarak etkinliğinde bir azalma yaptığını gösteren kanıt
içirilmesi kötü kokuyu oldukça azaltabilir. İnatçı yoktur. Muhtemelen günümüzde kullanılan
bulantı ve kusmaları olan bazı hastalara intrave- NAC dozu fazla olduğu için bu kayıp önem arz
nöz metoklopramid 0,1-1mg/kg, ondansetron etmemektedir. Bu NAC’ın asetaminofenin çok
0.15 mg/kg veya granisetron 0,01 mg/kg anti- yüksek aşırı alımlarında bile aynı etki ile hepa-
emetik amaçlı verilebilir. totoksisiteyi nasıl engellediğini açıklayabilir. Po-
tansiyel aktif kömür ve NAC etkileşimini en aza
İntravenöz NAC için önerilen doz bölgelere indirmek için mümkünse ilk doz NAC ile aktif
göre değişiklik göstermektedir. Avrupa ve Kana- kömür verilmesi arasındaki süre 1-2 saat uzatıla-
684 da da 20 saatlik total 300 mg’lık IV NAC uzun bilir ama zorunlu değildir.
Konu 4

Gebelikte NAC kullanımının hem etkili hem Tedavi Rehberi


de güvenilir olduğunu gösteren kuvvetli kanıt-

Parasetamol Zehirlenmeleri
lar mevcuttur. NAC kord kanında tespit edil- Asetaminofen aşırı alımları için tedavi protoko-
mesine rağmen insanlarda fetal malformasyonla lünün temelini alımdan sonra acil servise başvur-
ilişkisi saptanmamıştır. Parasetamol plansenta- masına kadar geçen süre oluşturur (Şekil 2). Acil
yı geçtiği için gebeliğin ilk trimesterinde aşırı servise başvurması için 4 saatten daha az süre
alımlardan sonra NAC tedavisi geciktirilenlerde geçenler, 4 saatten uzun fakat 24 saatten daha
bebek ölüm ve malformasyon bildirilmiştir. az zaman geçirenler ve alım üzerinden geçen
sürenin belli olmayanlar veya 24 saatten fazla
Çocuklarda yetişkin IV NAC protokolü ile te- zaman geçenler şeklinde sınıflandırılabilir. NAC
davi yapılanlarda hiponatremi ve nöbet vakala- tedavisi için ilave serum asetaminofen düzeyi ça-
rı görülmesi, çocuklardaki uygulamalarda daha lışılması gerekmez. NAC tedavisi 72 saat, 18 doz
dikkatli olmayı gerektirir. şeklinde aralık verilmeden yapılmalıdır.

Asetaminofen alımı

Başvurudan <4h Başvurudan >4h>24h Bilinmiyor veya >24 h

Bilinmeyen alımlar için


Gİ dekontaminasyon
Gİ dekontaminasyon

>4 h asetaminofen Asetaminofen


Düzeyini gönder düzeyini
ALT, AST ve PT
İlk doz NAC uygula
8 h düzey görülebilirse >8 h düzey görülebilirse

Asetaminofen
1doz NAC ver >10 µg /ml veya
Nomogram Çizgisi AST/ALT artmışsa
(8 saat içinde)

Toksik değilse Evet Hayır


Toksikse NAC tedavisi NAC devam Destek ted.
Semptomatik tedavi

Eğer pH<7.3
PT>100
Cr>3.3
Şuur değişikliği

KC transplant
Merkezine
gönder

Şekil 2. Tedavi akış çizelgesi(1) 685


Belirgin yüksek doz alımı ile 4. saat içinde acil Destek tedavisinde için erken damar yolu açıl-
servise başvuranlarda tedaviye genellikle aktif malı ve trisiklik antidepresanlar, digoksin, β blo-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

kömürle ve GI dekontaminasyon ile başlanır ve körler, kalsiyum kanal blokörleri gibi kardiyak
alımdan sonraki 4. saat serum asetaminofen dü- toksinlerin değerlendirilmesi için 12 derivasyon-
zeyleri belirlenene kadar beklenir. Eğer hastane lu EKG’nin çekilmesi gerekir. Şuur değişikliği
laboratuvarı alımdan sonraki 8. saat düzeyi ra- ile gelenlerde hipoksemi, hipoglisemi ve opiat
por edebiliyorsa klinisyenin serum asetaminofen alımı hızlıca değerlendirilmelidir. NAC tedavisi
düzeyinin nomogram çizgisine göre yerini belir- gereken tüm hastalar tedavileri tamamlanıncaya
leyerek NAC tedavisine karar vermelidir. Eğer kadar hastaneye yatırılmalıdır. Asetaminofen
laboratuvar 8. saat serum asetaminofen düzeyini düzeyi nomograma göre düşük olanlar, ölçüle-
belirleyemiyorsa, klinisyenin ampirik olarak ilk meyen asetaminofen düzeyleri ile birlikte nor-
NAC dozunu vermesi gerekir ölçüm için bekle- mal hepatik transaminaz düzeyleri olan ve he-
memelidir. Sonuçta serum asetaminofen düzeyi patotoksisite riski taşımayan hastalar, ilave başka
belirlenirse nomogram kullanılarak ilave NAC bir ilaç alımı açısından acil serviste en az 4-6 saat
dozu belirlenmelidir. gözlenmelidirler. Kasıtlı asetaminofen alımı olan
Asetaminofen alımını takiben 4 saatten fazla fa- tüm hastalarda psikiyatri görüşü alınmalıdır.
kat 24 saatten daha kısa zaman geçen hastalarda
laboratuvar olanakları mümkün olur olmaz he-
men serum düzeyleri belirlenmelidir. Özellikle Fulminan Hepatik Yetmezlik
beraberinde başka ilaç alımlarından da şüphele-
Aşırı asetaminofen alan hastaların küçük bir
niliyorsa GI dekontaminasyon yapılmalıdır. Fa-
yüzdesinde fulminan karaciğer yetmezliği geli-
kat gecikenlerde sınırlı etki görüldüğü de unutul-
mamalıdır. Benzer şekilde hastane laboratuvarı 8 şecektir. NAC tedavisi almayanlarda mortalite
saatlik asetaminofen düzeyini belirleyebiliyorsa, %58-80 oranında görülür. Ölümlerin çoğu aşırı
klinisyen serum düzeylerinin nomograma göre alımdan sonraki 3.-5. günlerde serebral ödem,
NAC tedavisine ihtiyaç gösterip göstermediği- kanama, şok, yetişkin respiratuar yetmezlik
ni belirlemek için beklemelidir. Diğer taraftan sendromu, sepsis ve multiorgan yetmezliği gibi
asetaminofen alımdan sonraki 8. saatte ampirik hepatik komplikasyonlardan kaynaklanmak-
olarak ilk doz NAC verilmelidir. Asetaminofen tadır. Sonunda ölmeyen fulminan hepatit den
düzeyleri belirlendiği zaman nomograma göre iyileşecek hastalarda 5.-7. günlerde iyileşme be-
ilave NAC tedavisi belirlenmelidir. lirtileri görülmeye başlar. Sonuçta yaşayan tüm
hastalarda hiçbir kalıcı hepatik hasar kalmadan
Sonuçta asetaminofeni ne zaman aldığı belir- tamamen hepatik rejenerasyon olur.
lenemeyen veya 24 saatten fazla zaman geçiren
hastalar için klinisyen GI temizleme gerekip ge- NAC, asetaminofenin neden olduğu fulminan
rekmediğini belirlemelidir. Serum asetaminofen hepatik yetmezlik tedavisinde de etkili olduğu
düzeyleri ve karaciğer fonksiyon testleri (AST, görülmüştür. Kontrol grubu ile karşılaştırıldı-
ALT) ölçülmelidir. İlave olarak ilk doz NAC ğında NAC alanlarda %20-48 oranında hayatta
tedavisine mümkün olan en kısa sürede başlan- kalımı artırdığı, %40-68 serebral ödemi azalttığı
malıdır. Ölçülen asetaminofen düzeyleri 10 µg/ml ve %40-80 oranında vazopresör ihtiyacını azalt-
fazla ise hasta hepatotoksisite gelişme riski taşı- tığı görülmüştür. NAC aynı zamanda viral hepa-
maktadır. Benzer şekilde AST ve ALT yüksel- tit ve alkolik siroz gibi hepatik yetmezliğin diğer
mesi de hastada hepatotoksisite gelişebileceğini formlarında da faydalı bulunmuştur.
gösterir. Sonuçta tedavi gereken asetaminofen
düzeyleri veya AST ve ALT düzeylerinde yük- Asetaminofenin neden olduğu fulminan karaci-
selme varsa NAC tedavisine devam edilmelidir. ğer yetmezliğinde yüksek mortalite riskini belir-
Eğer asetaminofen düzeyleri 10 µg/ml altında ve lemek için prognostik belirteçler vardır. Bunun
AST/ALT de yükselme yoksa NAC tedavisine sonucunda aynı zamanda karaciğer transplan-
686
son verilebilir. tasyonu gerekebilecek hastalar için erken hizmet
Konu 4

verilebilir. Bunun için serum pH’ı, protrombin * Özellikle çocuklar ve tüm şüpheli ilaç
zamanı, serum kreatinin ve mental durum gibi

Parasetamol Zehirlenmeleri
alımlarında kan parasetamol düzeylerine
klinik ve laboratuvar parametreleri kullanılır. bakılmalıdır.
Yeteri kadar sıvı ve hemodinamik resusitasyona * İlacın alım saati bilinen hastalarda tedavi-
rağmen metabolik asidoz (pH <7,3) veya koagu- ye serum parasetamol düzeyine bakılarak,
lopati ile birliktelik (PT >100), böbrek yetmezli- 4-24 saatler arasında Rumack-Matthew
ği (kreatinin >3,3) ve grade 3 veya 4 ensefalopati nomogramına göre karar verilmelidir.
kötüye gidişi öngörmede kullanılabilir.
* Aktif kömür NAC’ın etkinliğini değiştir-
Asetaminofenin neden olduğu fulminan hepa- memektedir.
tik yetmezlik tedavisinde NAC, koagulopati ve * Gebelerde NAC kullanımı etkin ve güve-
asidozun düzeltilmesi, serebral ödemin agresif nilir bir yöntemdir.
tedavisi ve takibi ve hastanın erken karaciğer * Parasetamol zehirlenmesi ile başvuran
trasnsplantasyon yapılan bir merkeze gönderil- hastalarda 8-10 saatte başlanan NAC te-
mesi önerilmektedir. Asetaminofen toksisitesi davisi hayat kurtarıcıdır.
erken tedavi edilmeyenlerde, NAC tedavisine * NAC oral yolla 140 mg/kg yükleme do-
standart 72 saatten sonrada hasta iyileşene, kara- zunu takiben 4 saatte bir 70mg/kg 17 doz
ciğer transplantasyonu yapılana veya ölene kadar şeklinde verilmelidir.
devam edilmelidir. Çünkü tüm klinik çalışmalar * Ağız yoluyla alamayanlar, kostik madde ile
fulminan karaciğer yetmezliğinde IV NAC kul- beraber alımlar ve akut karaciğer yetmezliği
lanımını desteklemektedir. Fulminan karaciğer olanlarda parenteral NAC verilmelidir.
yetmezliğinde IV NAC oral NAC tedavisine ter- * İntravenöz toplam 300 mg/kg NAC veri-
cih edilmelidir. IV NAC tedavisi oral dozda kul- lir. 150 mg/kg 15 dakikalık infüzyonu ta-
lanılanla aynı olmalıdır. IV kullanımda anaflak- kiben 50 mg/kg 4 saatte infüzyon yapılır,
toid reaksiyon riski olduğu için yavaş verilmeli kalan 100 mg/kg da 16 saate verilir.
ve hipotansiyonu ve verebileceği zararları önle- * IV NAC asetaminofenin neden olduğu
mek için sık tansiyon kontrolleri yapılmalıdır. fulminan hepatik yetmezlik tedavisinde
de etkilidir.
* Metabolik asidoz (pH <7,3), koagulopati
Özet (PT >100), böbrek yetmezliği (kreatinin
>3,3) ve grade 3 veya 4 ensefalopati kötü-
* Çocuklarda kaza sonucu, ergenler ve yetiş- ye gidişi öngörmede kullanılabilir.
kinlerde özkıyım amaçlı alımlar görülür.
* Fulminan hepatik yetmezlik gelişen has-
* Zehirlenmelerin %5’ini oluştururken, talar erken transplantasyon yapılan bir
zehirlenmeye bağlı ölümlerin %23’üne merkeze sevk edilmelidirler.
neden olan önemli bir sağlık problemdir.
* Bir seferde 140 mg/kg üzerindeki parase-
tamol alımları zehirlenme nedeni olur. Kaynaklar
* Alkolikler, AİDS hastaları, antikonvülzan 1. Judith E.Tintinalli, Gabor D. Kelen, J. Stephan
ve antitüberküloz tedavisi gören hastalar Stapczynski. Emergency Medicine 6th Edition;
asetaminofen aşırı alımlarında hepatik McGraw-Hill Companies 2004;1088-94.
toksisite için büyük risk taşırlar. 2. Flomenbaum NE, Goldfran LR, Hoffman RS,
Howland MA, Lewin NA, Nelson LS, Gold-
* İlk 24 saat içinde hastalarda hiçbir klinik
frank’s Toxicologic Emergencies 8th Edition;
ve laboratuvar anormalliği görülmeyebilir. McGraw-Hill Companies 2006;523-43.
* Asıl parasetamole özgü klinik ve laboratu- 3. Deborah HS. Managing acute acetaminophen.
var bulguları 24 saatten sonra ortaya çıkar. Nursing 2007;37:58-63.
687
4. Kent RO. Poisoning Drug Overdose 5th edi- 10. Laura PJ, Phılıp RM, Jack AH. Acetaminophen-
tion; McGraw-Hill Companies, 2007;62-5. İnduced Hepatotoxicity. Drug Metabolism and
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

5. Salim S. Acilde Klinik Toksikoloji; 1. Baskı Ad- Disposition, 31;12:1499-505.


ana Nobel Kitabevi, 2009;356-8. 11. Sheen CL, Dillon JF, Bateman DN, Simpson
6. Allyson JW, Thompson K, Daniel EB, Kenneth KJ, Macdonald TM. Paracetamol toxixity: Epi-
DK, Devin S. Safety and effectiveness of ac- demiology, prevention and cost the healt-care
etadote for acetaminophen toxicity. The Journal system. QJ Med, 2002;95:609-19.
of Emergency Medicine, 2008;1-5. 12. Chetan SA, Vyas H. Warning note on a blood
7. Laurie M. An update of N-acetylcysteine gas report leading to diagnosis of acetaminophen
treatment for acute acetaminophen toxic- overdose. Pediat Crit Care Med, 2003;4:370-1.
ity in children. Current Opinion in Pediatrics, 13. Michele ZK. Comparison of oral and İ.V.
2005;17:239-45. acetylcysteine in the treatment of acetamino-
8. John JF. Toxicolgy A Case-Oriented Approach phen poisoning. Am J Health-Syst Pharm.
1th edition. CRC press, 2002;97-9. 2006;63:1821-7.

9. James HL.Drug-Induced Liver Disease in 2006. 14. Antonio Em, Rose SR, Steven RL, Robin
Current Opinion in Gastroenterology, 2007;23: LF. Unsuspected acetaminophen toxicity in a
244-54. 58-dayold infant. Pediatric Emergency Care.,
2004;20:824-8.

688
Konu 5

AKREP SOKMALARI

Dr. Neşe Çolak Oray

Giriş Leiurus quinquestriatus (Güneydoğu ve Doğu


Anadolu Bölgesi), Mesobuthus gibbosus (Ege,
Akrep sokmaları, zehirlenme sıkılğı veya şidde- Akdeniz, Marmara ve Orta Anadolu bölgeleri)
tinin yüksek olmasının yanısıra tedavisindeki ve Mesobuthus Eupeus (Güneydoğu, Doğu ve
zorluklar nedeniyle de dünyanın çeşitli yerlerin- Orta Anadolu bölgeleri) türleridir.(3) Güneydo-
de gerçek bir halk sağlığı sorunudur. Akrepler ğu Anadolu, İç Anadolu, Ege ve Marmara böl-
en sık tropikal gölgelerde yaşarlar. Bu nedenle gesi en sık akrep sokması yaşanan bölgelerdir.(4)
Kuzey ve Güney Afrika, Meksika, Kolombiya
Venezuela, Brezilya, Kuzey ve Güney Amerika,
Amazon Havza’sında akrep sokmaları daha sık
bildirilmektedir.(1)

Dünyada yaklaşık 1500-2000 tür akrep tanım-


lanmıştır ve bunların yaklaşık otuzu insanlar
için tehlikeli olarak kabul edilir. Aralarında en
ölümcül olanı Buthidae türüdür.(2)

Türkiye’de ise çoğu zehirsiz olan 13 akrep türü


yaşamaktadır. Bunlar;

• Androctonus crassicauda Resim 1. Mesobuthus gibbosus

• Mesobuthus eupeus
• Mesobuthus gibbosus Akrep sokmaları çoğunlukla yaz aylarında, ge-
celeri ve evde meydana gelir. Akrepler, genelde
• Mesobuthus caucasicus
insanlardan uzakta taş duvarlar, ahşap binalar,
• Leiurus quinquestriatus
bodrum, çatı araları, depolar, moloz taş yığın-
• Scorpio maurus ları arası gibi yerlerde yuvalanırlar. Gündüzleri
• Calchas nordmanni karanlık ve serin yerlerde geçirir ve esas olarak
• Compsobuthus matthiessseni geceleri aktifleşirler. Ancak insanlar tarafından
• Euscorpius italicus tehdit edildiklerinde veya üzerlerine basıldığın-
• Euscorpius carpathicus da kendilerini korumak amacıyla sokarlar. Bu
nedenle de en sık eller ve ayaklar sokulur. Erkek-
• Euscorpius migrelicus
lerde kadınlardan daha sıktır.(3, 5-7) Kırsal alanlar-
• Iurus asiaticus
da risk daha yüksek olsada, şehir merkezinde de
• Hottentotta judaica görülebilmektedir. Yine ülkemizde olmayan tür-
Bunlardan en önemlileri, hayatı tehdit edebilen lerin yurtdışına seyahat sonrası valizler ile taşın-
ve hepsi de Buthidae ailesinden olan Androcto- ması da mümkündür. İklim koşulları, kuruluk
nus crassicauda (Güneydoğu Anadolu Bölgesi), ve ısı önemli risk faktörleridir.(8)
Toksik Etki Mekanizması Klinik
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Akrep venomu insanlar için çok tehlikelidir. Ze- Akrep sokmalarının %90’ı yanlızca lokal bul-
hirin kandan ekstravasküler alana dağılımı çok gulara neden olurken, %10’unda hayatı tehdit
hızlıdır ve bu nedenle belirtiler erken ortaya çı- eden sistemik bulgular gözlenir.(5,14,15)
kar. Belirtilerin şiddeti dolaşan zehir miktarı ile
ilişkilidir.(9) • Lokal olarak; sokulan bölgede yanıcı ağrı,
eritem, şişlik, parestezi, nekroz görülebilir.
Zehirlenme belirti ve bulgularından akrep veno- Ağrı en belirgin ve rahatsız edici semptom-
munun yapısındaki sindirim enzimleri ve nöro- dur. Sokma sonrası hemen başlar ve yakla-
toksinler sorumludur. Akrep venomu kompleks şık 10-15 dk’da sonlanırken bazen 24 saate
bir toksindir. Nöromusküler, nörootonomik ve kadar uzayabilir.
lokal doku etkileri gösterir. Asıl olarak hedef
• Sistemik olarak; Otonomik sistemin etki-
dokularda sodyum kanalları gibi iyon kanalları-
lenmesiyle sempatik sistem bulguları olan
nı etkileyerek uzamış nöronal aktiviteye neden
taşikardi, hipertansiyon, midriyasis, terleme,
olurlar. Periferik sinir sisteminde sinaptik aralık-
hipertermi görülebilir. Parasempatik sistem
ta asetil kolin salınımını arttırır ve böylece koli-
bulguları olarak da salivasyon, lakrimasyon,
nerjik semptomlar oluştururlar.(10-12)
ürinasyon, defekasyon, gastrik distansiyon
görülebilir. Kranial sinirlerin etkilenmesi ile
Toksik Doz görme kaybı, dilde fasikülasyonlar, faringe-
al kaslarda zayıflık ortaya çıkabilir.
Her akrep sokması zehirlenme ile sonuçlanmaz. • Daha nadiren myokardit, myokard infark-
Zehirlenme oluşması için akrebin türü, yaşı, bo- tüsü, hipotansiyon veya hipertansiyon,
yutu, beslenme özellikleri, zehir kesesinin dolu ya disritmiler, EKG’de sinüs taşikardisi, sinüs
da boş olması, enjekte edilen venom miktarı ve bradikardisi, ST-T dalga değişiklikleri, uza-
iklim koşulları önemlidir. Hastanın yaşı ve soku- mış QT gibi kardiyotoksik etkiler de görü-
lan vücut bölümü de (vasküler yapıların çokluğu lebilir.(16,17)
veya baş ve boyuna yakın olması) klinik seyri et- • Ayrıca kaynaklarda bazı vakalarda serebral
kileyen diğer faktörlerdir. Çocuklar ve yaşlılarda ve serebellar infarktüs, böbrek yetmezliği,
toksisite ve ölüm riski daha fazladır.(5,6,13) hepatit, pankreatit, akciğer ödemi, solu-

Sınıf 3: Ciddi belirtiler


Sınıf 1: Lokal bulgular Sınıf 2: Hafif belirtiler (hayatı tehdit etmeyen)
(hayatı tehdit eden)
Bülloz erupsiyon Karında şişlik Hipertansiyon Kalp yetmezliği
Yanma İshal Taşikardi Hipotansiyon
Ekimoz Bulantı kusma Güçsüzlük Ventriküler Aritmiler
Eritem GİS kanama Baş ağrısı Bradikardi
Hiperestezi Odinofaji Ajitasyon Kardiyovasküler kollaps
Kaşınma Wheezing Midriyazis Solunum yetmezliği
Nekroz Stridor Anizokori Dispne
Parestezi Artralji Siyanoz
Pitoz
Ağrı Ataksi Pulmoner ödem
Peteşi, purpura Ağızda kuruluk Nistagmus Nörolojik bulgular
Şişme Hematüri Konfüzyon GKS<6
Hipo-hipertermi Nöbet Paralizi
Rinore Distoni
Lakrimasyon Ensefalopati
Priapizm Fasikülasyonlar
690
İdrar retansiyonu Lokal kas krampları
Konu 5

num baskılanması, nöbet, hemolitik üremik hipotansif ise sıvı destek tedavisi ve gerekir-
sendrom koagulopati, DIC, gastrointestinal se inotropik ilaçlar, hipertansif ise standart

Akrep Sokmaları
kanama görüldüğü de bildirilmiştir.(18-24) antihipertansif tedaviler uygulanmalıdır.
Genel olarak bakıldığında akrep sokmaları kli- • Prazosin, alfa bloker etkisinden dolayı sem-
nik olarak 3 sınıfa ayrılır.(14) patik sistem bulgularının ön planda olduğu
durumlarda kullanılabilir.(25)
• Semptomatik bradikardi gelişirse Atropin
Tanı yapılmalıdır.
• Proflaktik antibiyotik kullanımı ve korti-
Tanı esas olarak sokulma öyküsüne ve bağlantılı
kosteroidler önerilmemektedir.(5,26)
olarak gelişen belirti ve bulgulara dayanılarak ko-
nur. Özel bir laboratuvar bulgusu yoktur. Loka- 2. Özgül Antidot Tedavisi
lize ve hafif bulgular varlığında laboratuar tetki-
kine gerek yoktur. Sistemik toksisite durumunda Antivenom tedavisinin etkinliği halen tartışma-
tam kan sayımı, glukoz, böbrek fonksiyon testle- lıdır. Rutin uygulanımı hem morbiditeyi hem
ri, elektrolitler, CK-myoglobin gibi kas enzimleri, de hastanede kalış süresini artırmaktadır. Bu
koagülasyon testleri, EKG, solunum distresi varsa nedenle sistemik bulgular varlığında antivenom
kan gazı ve akciğer grafisi istenmelidir.(5,15,25) verilmesi önerilmektedir.(27-31)

Korunma: Akrepler noktürnal aktivite göster- Türkiye’de Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi
dikleri için özellikle geceleri dikkatli olunmalı- Başkanlığı’nda Androctonus crassicauda türü
dır. Ayakkabılar, kıyafetler giyilmeden önce mut- akrep sokmasına karşı özgül antivenom üretil-
laka kontrol edilmelidir. Riskli alanlarda uzun mektedir.
kollu kıyafetler, eldiven ve ayakkabılar ile vücut
korunmalıdır. Doz: Erken dönemde başvuran hastalar için bir
ampul genellikle yeterlidir. Bulguların ciddiyeti-
ne ve gecikilen süreye bağlı olarak doz birkaç mis-
Tedavi line kadar çıkartılabilir. Çocuklarda, erişkinlere
göre daha yüksek doz kullanılması gerekebilir.
Tedavi iki bölümden oluşur:
Deri testi: Antivenom uygulamadan önce deri
1. Acil ve Destekleyici Tedavi
testi yapılması, ani hipersensitivite için güvenilir
• Hastanın vital bulguları değerlendirilerek, bir göstergesi olmasa da önerilmektedir. 0,1 ml
ilk stabilizasyonu sağlanmalıdır. serum subkutan uygulandıktan sonra, 15 dk için-
• Yara yeri temizliği sabun ve su ile yapılmalıdır. de herhangi bir lokal yada sistemik bulgu olması
durumunda pozitif kabul edilir. En sık test alanını
• Sokulan bölgenin kesilerek kanatılması
çevreleyen ürtikeryel kabarıklık yada eritem olur.
yada turnike uygulaması yararsızdır.
• Hasta ve sokulan ekstremite zehirin yayıl- Uygulama: Antivenomun yarı dozu sokulan
masını önlemek için hareketsiz tutulmalıdır. bölgeye subkutan, diğer yarısı da yakın bölgede-
• Ağrı için parasetamol, salisilat veya opioid- ki kas içine intramusküler olarak yapılır.
ler kullanılabilir.
Yan etkileri: At kaynaklı serum olması nedeniy-
• Aşırı sedasyondan kaçınılmalıdır.
le anaflaksi ve serum hastalığına neden olabilir.
• Tetanoz profilaksisi yapılmalıdır. Deri döküntüleri, yüzde özellikle dudaklarda ve
• Sistemik yakınmalar varlığında yakınmala- göz kapaklarında ödem, bronkospazm, öksürük,
ra yönelik destek tedavi yapılmalıdır. Hasta soluk almada güçlük, solgunluk ve hipotansiyon 691
gibi belirtiler yönünden hasta yakın izlenmeli- Kaynaklar
dir. Alerji öyküsü olanlar ve daha önce antive-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

nom almış olan hastalar anaflaksi açısından daha 1. Chippaux JP, Goyffon M. Epidemiology of
scorpionism: A global appraisal. Acta Trop.
risklidirler. Antivenom uygulamadan önce anti-
2008;107:71-9.
histaminik yapılması antivenoma bağlı yan etki-
2. Prendini L, Wheeler WC. Scorpion higher phy-
lerin oluşumunu veya şiddetini azaltabilir.
logeny and classification, taxonomic anarchy,
Klinik Seyir: Çoğu hastada lokal bulgular gö- and standards for peer review in online publish-
ing. Cladistics 2005;21:446-94.
rülür ve yakınmalar genellikle 24-48 saat içinde
düzelirler. Nadiren toksisitesi yüksek olan tür- 3. Cesaretli Y, Ozkan O. Scorpion stings in Turkey:
lerde ölüm bildirilmiştir.(15) Türkiye’de bulunan epidemiological and clinical aspects between the
years 1995 and 2004. Rev Inst Med Trop Sao
Mesobuthus Gibbosus (Ege Bölgesi) sokmala-
Paulo. 2010;52:215-20.
rında genellikle sistemik toksik etki gözlenmez.
Ancak Androctonus Crassicauda (Güneydoğu 4. Ozkan O, Uzun R, Adigüzel S, Cesaretli Y,
Anadolu Bölgesi) da %11-22 arasında sistemik Ertek M. Evaluation of scorpion sting incidence
in Turkey. J Venom Anim Toxins Incl Trop Dis
toksik etki gözlendiği bildirilmiştir.(3,6,7)
2008:14;128-40.
Antivenom tedavisi sonrasında yakınmalarında 5. Bush SP, Charles G. Scorpion Envenomations.
düzelme sağlanan hastalar acil serviste gözlem Available at: http://emedicine.medscape.com/
sonrası güvenle taburcu edilebilirler. Çocuklar article/771076-overview . Accessed march 2012.
erişkinler kadar hızlı düzelmeyeceği için daha 6. Ozkan O, Adigüzel S, Yakiştiran S, Cesaretli Y,
uzun süre gözlenmelidir. Ciddi sistemik toksisi- Orman M, Karaer KZ. Androctonus crassicauda
te durumunda yoğun bakıma yatış gerekir. scorpionism in the Sanliurfa provinces of Tur-
key. Turkiye Parazitol Derg. 2006;30:239-45.
7. Adiguzel S, Ozkan O, Inceoglu B. Epidemio-
Özet logical and clinical characteristics of scorpion-
ism in children in Sanliurfa, Turkey. Toxicon.
* Ülkemizdeki akreplerin çoğu zehirsizdir. 2007;49:875-80.
* Tanı akrep sokma öyküsü ve fizik mua- 8. Chowell G, Hyman JM, Díaz-Dueñas P, Hen-
yene ile konur. Spesifik laboratuar tetkiki gartner NW.Predicting scorpion sting incidence
yoktur. in an endemic region using climatological vari-
ables. Int J Environ Health Res. 2005;15:425-35.
* Sıklıkla lokal yakınmalar görülür ve
semptomatik tedavi ile tam iyileşme olur. 9. Ghalim N, El-Hafny B, Sebti F, Heikel J, Lazar
N, Moustanir R, Benslimane A. Scorpion en-
* Ağrı için parasetamol, salisilat veya opio-
venomation and serotherapy in Morocco. Am J
idler kullanılabilir.
Trop Med Hyg, 2000;62:277-83.
* Sokulan bölgenin kesilerek kanatılması
10. Rodríguez de la Vega RC, Possani LD. Overview of
yada turnike uygulaması, proflaktik an-
scorpion toxins specific for Na+ channels and related
tibiyotik kullanımı ve kortikosteroidler peptides: biodiversity, structure-function relation-
önerilmemektedir. ships and evolution. Toxicon, 2005: 15;46:831-44.
* Yalnızca sistemik yakınmaların varlığında 11. Hahn IH, Lewin NA. Arthropods. İn: Flomen-
antivenom tedavisi düşünülmelidir. baum NE, Goldfrank LR, Hoffman RS, How-
* Antivenom kullanılırken yan etkileri göz land MA, Lewin NA, Nelson LS, eds. Gold-
önüne alınmalıdır. frank’s Toxicologic Emergencies, 8th Edition;
NewYork, McGrawHill, 2006:1612-3.

692
Konu 5

12. Tuncok Y, Kalyoncu NI. Birinci Basamağa 22. Bhadani UK, Tripathi M, Sharma S, Pandey
Yönelik Zehirlenmeler Tanı ve Tedavi Rehberl- R. Scorpion sting envenomation present-

Akrep Sokmaları
eri 2007. Birinci baskı; Yücel Ofset Matbaacılık. ing with pulmonary edema in adults: a report
2007:155-9. of seven cases from Nepal. Indian J Med Sci,
2006;60:19-23.
13. Amitai Y. Clinical manifestations and manage-
ment of scorpion envenomation. Public Health 23. Bonilha L, Cendes F, Ghizoni E, Vieira RJ,
Rev. 1998;26:257-63. Li LM. Epilepsy due to a destructive brain le-
sion caused by a scorpion sting. Arch Neurol,
14. Khattabi A, Soulaymani-Bencheikh R, Achour
2004;61:1294-6.
S, Salmi LR; Scorpion Consensus Expert
Group. Classification of clinical consequences of 24. Bahloul M, Ben Hmida M, Belhoul W, Ksibi
scorpion stings: consensus development. Trans H, Kallel H, Ben Hamida C, Chaari A, Chelly
R Soc Trop Med Hyg, 2011;105:364-9. H, Rekik N, Bouaziz M. Hemolytic-uremic syn-
drome secondary to scorpion envenomation (ap-
15. Clark RF, Schneir AB. Arthropod Bıtes And
ropos of 2 cases) Nephrologie, 2004;25:49-51.
Stıngs. In: Tintinalli JE, Ruiz E, Krome RL,
eds. Emergency Medicine: A Comprehensive 25. Peker E, Oktar S, Dogan M, Kaya E, Duru
Study Guide. 6th ed. New York, NY: McGraw- M. Prazosin treatment in the management of
Hill;2004: 1197-8. scorpion envenomation. Hum Exp Toxicol.
2010;29:231-3.
16. Gueron M, Ilia R, Margulis G: Arthropod poi-
sons and the cardiovascular system. Am J Emerg 26. Clark RF. Scorpions. İn: Olson KR, ed. Poison-
Med. 2000;18:708-14. ing and Drug Overdose. 4th ed. New York: Mc-
Graw-Hill Companies; 2004:334-5.
17. Jain MK, Indurkar M, Kastwar V, Malviya S.
Myocarditis and multiple cerebral and cerebel- 27. Abroug F, Elatrous S, Nouira S, et al. Serother-
lar infarction following scorpion sting. J Assoc apy in scorpion envenomation: a randomised
Physicians India. 2006;54:491-2. controlled trial. Lancet, 1999;354:906-9.
18. Naqvi R, Naqvi A, Akhtar F, Rizvi A Acute re- 28. Sofer S, Shahak E, Gueron M. Scorpion en-
nal failure developing after a scorpion sting. Br J venomation and antivenom therapy. J Pediatr.
Urol, 1998;82:295. 1994;124:973-8.
19. Sofer S, Shalev H, Weizman Z, et al. Acute pan- 29. Ghalim N, El-Hafny B, Sebti F et al. Scorpion
creatitis in children following envenomation by envenomation and serotherapy in Morocco. Am
the yellow scorpion Leiurus quinquestriatus. J Trop Med Hyg, 2000;62:277-83.
Toxicon, 1991;29:125-8. 30. Belghith M, Boussarsar M, Haguiga H et al.
20. Krkic-Dautovic S, Begovic B. Acute renal insuf- Efficacy of serotherapy in scorpion sting: A
ficiency and toxic hepatitis following scorpions matched-pair study. J Toxicol Clin Toxicol.
sting. Med Arh, 2007;61:123-4. 1999;37:51-7.
21. Gadwalkar SR, Bushan S, Pramod K, Gouda C, 31. Bernard A Foëx. Scorpion envenomation: Does
Kumar PM. Bilateral cerebellar infarction: a rare administration of antivenom alter outcome.
complication of scorpion sting. J Assoc Physi- Avaible at: http://www.bestbets.org/bets/bet.
cians India, 2006;54:581-3. php?id=567. Accessed Febr 17, 2009.

693
Konu 6

ARI SOKMALARI

Dr. Neşe Çolak Oray

Giriş temi üzerine etki eder. Böylece vazodilatasyon,


bronkospazm, laringospazm ve anjioödem mey-
Arı sokmaları, toplumda sık görülen ve ölüm- dana gelir. Dirençli vakalarda solunum arresti
cül sonuçları olabilen alerjik durumlardan biri meydana gelebilir.(2)
olduğu için çok önemlidir. Arılar zarkanatlılar
ailesinin bir üyesi olup, zarkanatlılar da üç bü-
yük aileden oluşur.(1) Görülme Sıklığı
1. Apidae ailesi: Bal arısı (Honeybee) ve yaban Arı sokması dış mekanlarda daha çok bulunduk-
arısı (Bumblebee) Rahatsız etmedikçe insanlara ları için erkeklerde bayanlara göre daha sık gö-
saldırmazlar. rülür. Isırılma sıklığı ile yaşın bağlantısı yoktur.
Ancak anaflaksiye bağlı ölüm en sık 35-45 yaşla-
2. Vespidae ailesi: Sarı arılar (Yellow jacket) ve rında olur. Hızlı başlangıçlı yakınması olanlarda,
eşek arıları.(Wasp, Hornet) ölümlerin %50’si ilk 30 dakika içinde, %75’i ise
3. Formicidae ailesi: Ateş karıncaları (Fire Ants) ilk 4 saat içinde olur.(2)

Çoğu ölüm immunolojik mekanizmadan ve bir


kısmı da direk toksisiteden dolayı olur. Toksin Klinik
direk mast hücrelerini uyarırsa ciddi anaflaktik
reaksiyonlar görülür. Ancak arı sokmalarının Klinikte lokalize ürtikerden sistemik anaflaktik
çoğunluğu minör sorunlara neden olur. Büyük reaksiyona kadar birçok farklı bulgu ve belirtiyle
lokalize reaksiyon olması genellikle sistemik re- karşımıza çıkabilir.(4-6) Acil servis doktoru hika-
aksiyonlar için yatkınlık oluşturmaz ve çoğu ısı- ye ve fizik muayene ile reaksiyonun ciddiyetini
rık komplikasyonsuz tamamen iyileşir.(2) belirlemelidir.

1. Alerjik olmayan lokal bulgular; ısırık bölge-


sinde eritem, ödem, ağrı
Patofizyoloji 2. Alerjik bölgesel bulgular; 10 cm’e kadar ge-
Arının zehir bezinin dolu ya da boş olmasına nişleyebilen bölgesel şişme
göre enjekte edilen venom miktarı değişkendir. 3. Sistemik alerjik bulgular; anaflaksi, yaygın
Arı venomu asıl olarak protein yapısında olup ürtiker, bronkospazm, hipotansiyon, kardi-
içinde birçok biyolojik aktif madde bulundu- yovasküler kollaps, bilinç kaybı
rur.(3,4) Bal arısı venomunda tek tip fosfolipaz 4. Sistemik toksik bulgular; ödem, kusma, di-
bulunur. Yaban arısı ve eşek arısında ise farklı are, baş ağrısı, nöbet, bilinç değişikliği, akut
tipte fosfolipazlar bulunur.(5) Arı venomuna bağ- böbrek yetmezliği, kardiyak iskemi
lı anaflaksi, ısırılma sayısı ve dozdan bağımsız 5. Geç hipersensitivite reaksiyonu
olarak gelişir.(6) Diğer immunglobulin E (IgE)
aracılıklı alerjik reaksiyonlara benzer bir meka- Literatürde nadir de olsa akut ensefalopati, pe-
nizmayla cilt, vasküler sistem ve solunum sis- riferal nörit, Gulien Barre sendromu, Myastenia
Graves, akut böbrek yetmezliği, nefrotik send- sınırlandırır. Sistemik reaksiyon yada anaflak-
rom, miyokard enfarktüsü, vaskülit, rabdom- si gelişmesi durumunda ise öncelikle havayolu
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

yoliz, diffüz alveolar hemoraji gibi durumlar güvence altına alınmalıdır. Hızlıca İV kristaloid
da bildirilmiştir.(7-9) Oküler temas ve ısırıklarda sıvılar başlanmalı ve difenhidramin ve epinefrin
katarak, konjuktivit, korneal infiltrasyon, lens yapılmalıdır.(2)
subluksasyonu, optik nöropati gelişebilir.(10)
Acil Serviste Tedavi: Çoğu ısırık birkaç saat
Ölümcül allerjik reaksiyonlar sıklıkla ilk yay- içinde tedavisiz kendi kendini sınırlar. Komp-
gın reaksiyondan sonra meydana gelir. Daha az like olmayan olgularda ise destek tedavisi yeter-
sıklıkla orta derece yaygın reaksiyonu takiben lidir. (Antihistaminikler, buz uygulaması, ağrı
ölümcül reaksiyon gelişir. Eğer havayolunu şi- için topikal lidokain, yada oral analjezikler).(6,13)
şirirse küçük bir lokal reaksiyon bile ölümcül
Arı venomunu hemen yayacağı için ısırılmadan
olabilir. Çok sayıda olan ısırıklarda fazla miktar-
sonra bir dakika içinde arı iğnesi çıkarılmalıdır.
da alınan venoma bağlı bulantı, kusma, diare ve
Çıkarılma yöntemi çıkarılma hızından daha
senkop görülebilir.(1)
önemli değildir. Arının iğnesi çoğunlukla ciltte
koyu bir kıl kökü gibi görülür.
Fizik Muayene Tüm hastalara oksijen başlanmalıdır. Solunum
sıkıntısı gelişen veya arrest olan hastalarda entü-
Lokal reaksiyon olarak ısırık bölgesinde eritem, basyon ve solunum desteği başlanmalıdır.
ödem, hassasiyet, ısı artışı, kaşıntı, kanama, dis-
tal dolaşımın bozulmasına bağlı ödem, periferik Anaflaktik reaksiyon gelişen tüm hastalar mo-
sinirlerin üzerinde olan ısırıklarda distal duyu nitörize edilerek hastaneye yatırılmalıdır. Anaf-
kaybı, korneadan olan ısırıklarda korneal ülser laksi durumunda en etkili ajan erişkinlerde
görülebilir.(10,11) Sistemik bulgular olmaksızın 0.3-0.5 ml, çocuklarda ise 0.01mg/ kg dozda
ürtikerial döküntüler ya da yaygın kızarıklık gö- 1:1000’lik Epinefrin intramusküler yapılması-
rülebilir. Sistemik bulgular olarak ürtiker, kus- dır. Bunun yanında intravenöz antihistaminik
ma, göğüs ağrısı, solunum sıkıntısı, wheezing, ve 125 mg metilprednizolon da önerilmektedir.
taşipne, hipotansiyon, senkop, larinks-dil veya Bronkospazm için inhale β agonistler kullanıla-
uvulada ödem, anksiete, delirium, şok, solunum bilir. Hipotansiyon için intravenöz kristaloidler
arresti görülebilir.(12) hızla başlanmalıdır. Dirençli hipotansiyon du-
rumunda da dopamin gibi vazopressörler teda-
viye eklenmelidir. Dopaminin de etkisiz olduğu
Tanı durumlarda intravenöz epinefrin infüzyonuna
geçilmelidir. DIC gelişen vakalarda kan ürünleri
Tanı için ısırılma öyküsü olması yeterlidir. Yal- gerekebilir. Antivenom tedavisi ve etkinliği ko-
nızca sistemik bulgular varlığında ikincil organ nusunda ise bilgiler henüz yeterli değildir.(2,4,13)
hasarını değerlendirmek amacıyla biyokimya ve
tam kan sayımı gönderilmelidir. Rebound fenomeni ısırıktan sonraki 12 saate
kadar görülebilir. Hastalar bu konuda uyarılma-
lı ve kardiyak, solunumsal ve nörolojik açıdan
Tedavi monitörize izlenmelidir.
Hastane Öncesi Bakım: Hastaların çoğu ısırıl- Hastane Dışında İzlem: Sistemik reaksiyon
madan sonraki 30 dakika içinde öldüğü için has- olanlarda acil servisteki tedaviden sonra 3-5 gün
ta mümkün olduğunca hızla hastaneye ulaştırıl- steroid tedavisi eklenmelidir. Bu hastalar daha
malıdır. Yolda buz uygulaması yapılabilir. Ödem sonra alerji polikliniğine yönlendirilmelidir.
geliştiyse ekstremite elevasyonu yapılmalıdır. Yine sistemik reaksiyon riski olan ve daha önce
696 Difenhidramin lokal reaksiyonları kolaylıkla anaflaksi gelişmiş hastalar kendi kendilerine uy-
Konu 6

gulayabilecekleri epinefrin preparatları ve anti- * Sistemik bulgu gelişen hastalarda havayo-


histaminikler konusunda bilgilendirilmelidir.

Arı Sokmaları
lu müdahalesi ve oksijenizasyon hızla sağ
Sağlık karnelerine ve cüzdanlarına bu durumla lanmalıdır.
ilgili uyarıcı bir not eklenmelidir. Ödem gelişen
* Isırılma sonrası rebound fenomeni 12
olgularda da en az 12 saat ekstremite elevasyonu
saate kadar gelişebileceğinden gözlem ge-
önerilmelidir.(2)
reklidir.

Komplikasyonlar
Kaynaklar
• Isırık bölgesinde enfeksiyon gelişebilir.
1. 1. Hahn IH, Lewin NA. Hymenoptera: Bees,
• Rebound anaflaksi görülebilir. Antihistami-
Wasps, Hornets, Yellow Jackets, and Ants. In:
niklerle tedavi edilen sistemik reaksiyonlar-
Flomenbaum NE, Goldfrank LR, Hoffman
dan sonra bile rebound reaksiyon görülebilir.
RS, Howland MA, Lewin NA, Nelson LS, eds.
• Isırıktan sonraki 14 gün içinde serum has- Goldfrank’s Toxicologic Emergencies, 8th Edi-
talığı gelişebilir. tion; NewYork, McGrawHill, 2006:1614-5.
• Miyokard enfarktüsü, böbrek yetmezliği, 2. Vankawala HH, Park R. Bee and Hymenoptera
DIC, beyin ödemi gelişebilir. Stings. Available at: http://emedicine.medscape.
• Sinirlerin üzerindeki bölgede olan ısırıklar- com/article/768764-overview. Accessed 17, 2009.
da periferik sinir bloğu gelişebilir. 3. Biló BM, Rueff F, Mosbech H, Bonifazi F,
Oude-Elberink JN; the EAACI Interest Group
on Insect Venom Hypersensitivity*. Diagno-
Koruyucu Yöntemler: Yaz aylarında, arıların
sis of Hymenoptera venom allergy. Allergy.
çok olduğu piknik alanı gibi alanlarda daha dik- 2005;60:1339-49.
katli olunmalıdır. Arıların ilgisini çekebilecek
4. Ciszowski K, Mietka-Ciszowska A. Hymenop-
yoğun parfüm, deodorant, kolonya, sabun, şam-
tera stings. Przegl Lek, 2007;64:282-9.
puan kokularından kaçınılmalıdır. Parlak renk-
li, çiçekli elbiseler giymek, bol çiçek bulunan 5. Tuncok Y, Kalyoncu NI. Birinci Basamağa
Yönelik Zehirlenmeler Tanı ve Tedavi Rehberl-
mekanlar arıların ilgisini çekebilir. Mümkünse
eri 2007. Birinci baskı; Yücel Ofset Matbaacılık.
dışarıda uzun kollu giysiler giyilmeli, bahçe ile
2007:147-9.
uğraşılacaksa el diven ve şapka kullanılmalıdır.
Yaban arısını kovanı civarında dolaşmaktan ka- 6. Fitzgerald KT, Flood AA. Hymenoptera stings.
Clin Tech Small Anim Pract. 2006;21:194-204.
çının. Bu mekanlarda arıları öldürülmemelidir.
Çünkü arıdan salınan kokular diğer arıları çe- 7. Reisman RE. Unusual reactions to insect
kebilir.(1) stings. Curr Opin Allergy Clin Immunol. Aug
2005;5:355-8.
8. Vikrant S, Patial RK. Acute renal failure follow-
ing multiple honeybee stings. Indian J Med Sci,
Özet 2006;60:202-4.
* En sık allerjiye neden olan arılar bal arısı, 9. Taggar JS, Watson T, Musarrat K, Millane T.
sarı arılar ve eşek arılarıdır Kounis syndrome presenting as ST-segment el-
* Klinikte lokalize ürtikerden sistemik evation myocardial infarction following a hyme-
noptera (bee) sting. Int J Cardiol, 2008 Jul 21.
anaflaktik reaksiyona kadar birçok farklı
bulgu ile kendini gösterir. 10. Smith DG, Roberge RJ. Corneal bee sting with
retained stinger. J Emerg Med, 2001;20:125-8.
* Çoğu ısırık komplikasyonsuz semptoma-
tik tedavi ile tamamen iyileşir. 11. Hay SM, Hay FA, Austwick DH. Case report.
Bee sting brachial block. Arch Emerg, Med Dec
* Arının iğnesi mümkün olan en kısa süre- 1992;9:369-72.
de çıkarılmalıdır. 697
12. Steen CJ, Janniger CK, Schutzer SE, Schwartz 13. Clark RF, Schneir AB. Arthropod Bıtes And
RA. Insect sting reactions to bees, wasps, and Stıngs. In: Tintinalli JE, Ruiz E, Krome RL,
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

ants. Int J Dermatol, 2005;44:91-4. eds. Emergency Medicine: A Comprehensive


Study Guide. 6th ed. New York, NY: Mc-
GrawHill;2004:1190-2.

698
Konu 7

YILAN SOKMALARI

Dr. Neşe Çolak Oray

Giriş f. Vipera Raddei (Ağrı engereği)


g. Vipera Ursini (Küçük engerek)
Yılan sokmalarına bağlı dünyada her yıl yaklaşık
h. Vipera Wagneri (Vagner engereği)
421,000 zehirlenme ve 20,000 ölüm gerçekleş-
mektedir.(1) Geçmişte zehirli yılan ısırıklarının i. Vipera Xantia (Şeritli engerek)
%25’i ölümle sonuçlanırken, günümüzde anti-
Crotalinae: Çıngıraklı yılan olarak da bilinir.
venomların üretilmesi ve acil bakım hizmetleri-
Türkiye’de bulunmaz. Genellikle Amerika ve
nin geliştirilmesiyle ölüm oranı %0.5’lere kadar
Doğu Asya’da yaşarlar.
düşmüştür.(2) Dünyada yaşayan 14 yılan ailesin-
den 5 tanesi zehirlidir.(3) Bunlar: Yılanlar sağırdırlar ve yalnızca etraftaki titreşim-
leri algılar ve bu durumda da kaçarlar. Rahatsız
1. Colubridae ailesi: Saldırgan bir türdür. Ağız-
edilmedikçe, üzerine basmadıkça ve korkutul-
ları küçüktür. Zehir dişleri tam gelişmemiş ve
madıkça nedensiz insanlara saldırmazlar. Terk
arkada olduğu için genellikle zehirlenmeye yol
edilmiş alanlar, harabeler yada mezarlıklar yı-
açmazlar. Ölümcül türleri Türkiye’de bulunmaz.
lanların en sık bulunabileceği alanlardır. Isırılma
2. Elapidae ailesi (kobra ve mercan yılanları): geceleri olabilse de en sık 14:00-18:00 saatlerin-
Zehirli dişleri vardır. Zehirleri nörotoksik etki de yılan ısırmaları gerçekleşir.(5) Çoğu zehirlen-
gösterir. Türkiye’de bulunmaz. me, yılanların ve kurbanların aktif olduğu yaz
aylarında meydana gelir.(2)
3. Hydrophiidae ailesi (deniz yılanları): Çok
zehirlidirler. Türkiye’de bulunmaz.

4. Attractastipidae: Türkiye’de bulunmamakta-


Toksik Etki Mekanizması
dır. Afrika ve Arap yarımadasında bulunur. Zehir, sıklıkla cilt altı dokuya, daha az olarak
da kas dokusu içine girer. Bu bölgeden lenfatik
5. Viperidae ailesi.(Crotalidae): Zehir dişleri
ve venöz yayılım ile yavaşca sistemik dolaşıma
tam gelişmiştir ve en sık görülen yılan ısırıkları
geçer. Cilt altına olan ısırıklarda belirtiler ge-
bu türdedir. İki önemli alt tipi vardır.
nelde bir saat içinde ortaya çıkar. Zehir damar
Viperinea: Engerek yılanı olarak bilinir. Ülke- içine denk geldiğinde ise dakikalar içinde, hızla
mizdeki zehirlenmelerin çoğundan sorumludur. gelişen hayatı tehdit eden komplikasyonlar gö-
(4)
Türkiye’de bulunan Engerek türleri; rülebilir. Ancak bu durum nadirdir.(6) Yüz ve dil-
deki ısırıklarda ise havayolu tıkanıklığı gelişerek
a. Vipera Ammodytes (Boynuzlu engerek) entübasyon ihtiyacı doğurabilir.(7)
b. Vipera Barani (Baran engereği)
Yılan venomları hemotoksik ve nörotoksik ola-
c. Vipera Kaznakovi (Kafkas engereği)
rak sınıflandırılabilirler. Venom kompleks bir
d. Vipera Lebetina (Koca engerek) enzim karışımı olup proteinler, polipeptidler ile
e. Vipera Pontica (Çoruh engereği) nekroz ve hemolize neden olan birçok enzim içe-
rir. Böylece lokal doku zedelenmesi, sistemik vas- konvülziyon, bilinç değişiklikleri, multiorgan
küler hasar, hemoliz, fibrinoliz ve nöromuskuler yetmezliği görülebilir.(3-5,11,12)
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

disfonksiyon yaparlar. Fibrinojen ve trombositleri


tüketerek de koagülopatiye neden olurlar.(2,8) Dolaşım sisteminde taşikardi, hipotansiyon, hi-
pertansiyon, şok, EKG’de T dalga değişiklikleri,
Toksik Doz: Her ısırmada dokuya geçen miktar atrial fibrilasyon, taşiaritmiler, iki veya üçüncü
ve venomun toksisitesi değişkendir. Zehirlen- derece AV blok gibi birçok farklı klinik görüle-
menin şiddeti ve klinik belirtileri ısırığın sayısı, bilir.(13,14)
derinliği, lokalizasyonu, yılanın büyüklüğü, ve-
nomun miktarı ve toksisitesi, kişinin özellikle- Hematolojik sistemde koagülopati, trombosi-
rine (kardiyovasküler hastalık, diabet, yaş) göre topeni, lökositoz, orta derecede anemi, PT ve
değişir.(2,5,8) Çocuklar, genç erişkinler ve altta ya- PTT uzaması, hemoliz belirtileri olmaksızın
tan diabet, kardiyovasküler hastalık gibi durumu fibrinojen azalması ve fibrin yıkım ürünlerinde
olanlarda klinik daha ciddi seyredebilir.(9) artış görülebilir. Bu durumlarda antivenom ve-
rilmesi faydalıdır.(8,15)

Klinik
Tanı
Her yılan ısırması zehirli değildir. Çoğu kez
insanlar, zehirsiz yılanlar tarafından ısırılırlar. Tanı yılan ısırma öyküsü ya da zehirlenmeye iliş-
Türkiye’de bulunan yılanlardan engerek yılanı kin bulguların görülmesi ile konur. Hastalardan
dışındakilerin zehirsiz olduğu unutulmamalıdır. başlangıçta ve 4-6 saat sonra kontrol olarak he-
Zehirli yılan ısırmalarının da % 20’si yılanın mogram, kanama profili, böbrek fonksiyon test-
zehiri enjekte etmediği “dry bite, kuru ısırık” leri, elektrolitler, glukoz, fibrinojen düzeyi gön-
denilen ve herhangi bir bulguya neden olmayan derilmeli ve EKG monitorizasyonu yapılmalıdır.
ısırmalardır. Genellikle 5 dk ile 2 saat içinde kli-
nik bulgular gelişmezse kuru ısırık olarak kabul
edilir.(4,10) Yılan zehrini enjekte ettiyse lokal veya Tedavi
sistemik bulgular görülebilir.
İlk Yaklaşım: Zehirli yılan ısırıklarında hasta
Lokal belirtiler: Isırılan bölgede birkaç dakika hızlıca en yakın hastaneye nakledilmelidir. Yü-
içinde yanma, zonklama, ağrı başlar ve sonra rüme gibi fizik aktiviteler venomun sistemik
ödem ve renk değişikliği görülür. Ödeme bağlı dolaşıma geçişini hızlandıracağı için hasta etki-
ekstremitelerde kompartman sendromu gelişe- lenen ekstremitenin hareketleri kısıtlanacak şe-
bilir. Engerek yılanı ısırıklarında bu bulgular be- kilde yatırılmalıdır. Isırılan yerin üstünden çok
lirgindir. Yara çevresinde eritem, ekimoz, peteşi, sıkı olmayacak şekilde bandajla sargı yapılabilir.
bül ve zamanla doku nekrozu görülür. Ayrıca Ancak arteriel dolaşımı etkileyecek kadar sıkı
bölgesel lenf bezlerinde şişme olabilir. bandaj veya turnike uygulaması yapılmamalı-
dır. Sargı antivenom verilene kadar çıkarılmaz.
Sistemik belirtiler: Yılan ısırıkları birçok siste- Böylece lenfatik ve yüzeyel venöz dolaşım dur-
mi ilgilendiren ateş, ağrı veya yalnızca anksiye- durularak zehrin genel dolaşıma katılması en-
te gibi çok farklı kliniklerle karşımıza çıkabilir. gellenmiş olur.(16) Özel vakum cihazlarıyla ilk
Hastalarda özgün olmayan halsizlik, bulantı, 5 dakikada müdahale edilerek zehirin vakumla
kusma, ishal, dispne, taşikardi, hipotansiyon, dışarı çıkarılması faydalı olabilir.(17) Ancak ağız
görme bozukluğu, salivasyon, metalik tad duyu- ile zehiri emme yararsız olması ve kontaminas-
su, ağız çevresinde uyuşma, anaflaktik reaksiyon, yon ve enfeksiyon riski nedeniyle önerilmez.(8,18)
karın ağrısı, konfüzyon görülebilir. Ciddi siste- Isırık bölgesinde kesi oluşturup kan akıtma alt-
mik toksisite durumunda kas güçsüzlüğü, DIC taki damar-tendon-sinir dokularının yaralanma
700 tablosu, kas fasikülasyonları, böbrek yetmezliği, ihtimali nedeniyle önerilmez.(5)
Konu 7

Acil ve Destekleyici Tedavi: Zehirsiz yılan ısı- Ülkemizde iki çeşit yılan antiserumu bulun-
rıkları ve “Kuru ısırıklar” en az 6 saat gözlendik- maktadır. Birincisi “Zagreb serumu” olarak

Yılan Sokmaları
ten sonra klinik ve laboratuvar değerleri normal da bilinen Avrupa Viper Venom Antiserum’dur.
ise taburcu edilebilirler.(3,8) Gözlem sırasında Uluslararası kaynaklarda bu serum. V. ammody-
sistemik etkiler gelişen ya da ödemi yayılan has- tes, V. aspis, V. berus, V. lebetina, V. ursinii ve
talar yatırılarak en az 24 saat gözlenmelidir. Vi- V. xanthina zehirlerine karşı antikorlar içerir.
peria ailesinden (engerek yılanı) olan ısırıklarda Diğeri ise Avrupa Pasteur Ipser’dir V. aspis, V.
başlangıçta yakınmalar hafif olsa bile nadiren 24 ammodytes ve V. berus venomlarına karşı etki-
saat içinde kötüleşme görülebilir. Bu nedenle lidir.(3) Viper Venom Antiserum Avrupa (10 mL
uzun gözlem gerekir.(8,16) Crotalinae ailesi (çın- vial) İl Sağlık Müdürlüklerinden sağlanabilir.
gıraklı yılan) ısırıktan en geç 8-12 saat sonra ya- Yetişkin ve çocukta kas içine ya da ven içine 10
kınma ve belirtiler başlar. mL verilir.(4) Uygulama öncesi 0.1ml test dozu
yapılarak alerji gelişip gelişmediği gözlenmelidir.
Tüm yılan ısırıklarında hastanın vital bulguları Viperidae zehirlenmelerinde hastanın durumu-
değerlendirilerek, ilk stabilizasyonu sağlanma- na göre verilecek antiserum miktarının 15-40
lıdır. Gerekiyorsa temel ve ileri yaşam desteği flakona kadar çıkarılabileceği bildirilmiştir.(3)
standart yöntemler uygulanmalıdır. Eklemi Antivenom 100ml kristaloid içinde seyreltilip
sabitlemek için dolaşım kontrolü sağlanacak yaklaşık 1 saat içinde infüze edilmelidir.(21) An-
şekilde atel yapılabilir. Isırılan bölge su ve sa- tivenom at serumundan elde edildiği için ciddi
bunla yıkanmalı ve sonrasında kalp seviyesinden allerjik reaksiyonlar görülebilir. Anaflaksi tedavi-
aşağıda tutularak, yüzük, bilezik gibi takılar çı- si için, gerekli ilaç ve ekipmanlar hazırda bulun-
karılmalıdır. Hastanın ağrısı ve anksiyetesi için durulmalıdır. Akut allerjik reaksiyon görülürse
analjezik ve anksiolitik ilaç verilmelidir. Isırık infüzyon kesilir, hemen antihistaminikler verilir.
yeri sık aralıklarla kontrol edilmeli ve genişleme Epinefrin reaksiyonun şiddetine bağlı olarak
olup olmadığını takip etmek için lezyon sınırları kullanılabilir.(8)
ölçülerek kaydedilmelidir. Ekstremitenin çevresi
ısırılmanın altından ve üstünden 30-60 dakika
aralıklarla ölçülerek kaydedilmeli ve kompart- Özet
man sendromu açısından takip edilmelidir. Tüm
* Engerek yılanı olarak bilinen Viperinea
ısırıklarda lokal yara bakımı ve tetanoz proflak-
türü ülkemizdeki zehirlenmelerin çoğun-
sisi unutulmamalıdır. Enfeksiyon gelişme riski
dan sorumludur.
düşük olduğu için proflaktik antibiyotik tedavisi
önerilmemektedir. Yalnızca lokal komplikasyon * Zehirli yılan ısırmalarının % 20’si her-
hangi bir bulguya neden olmayan yıla-
olarak enfeksiyon gelişirse verilebilir.(19,20) Kom-
nın zehiri enjekte etmediği “Dry bite”
partman sendromu gelişenlerde fasiyatomi yapıl-
yani kuru ısırıklardır. Genellikle 5 dk ile
malıdır. Korunma amaçlı yapılması önerilmez.(8)
2 saat içinde klinik bulgular gelişmezse
kuru ısırık olarak kabul edilir.
Özgül Antidot ve İlaç: Lokal yakınma belir-
* Tanı yılan ısırma öyküsü ya da zehirlen-
tilerin hızla artması ve sistemik bulgular varlı-
meye ilişkin bulguların görülmesi ile konur.
ğında antivenom uygulanması önerilir. Engerek
* Hastaların başvuru anında ve 4-6 saat
türlerine etkili polivalan yılan antivenomu; şok,
sonrasında kontrol kan değerleri gönde-
hızlı ilerleyen yaygın ödem, nörotoksik bulgular,
rilmeli ve EKG monitorizasyonu yapıl-
uzun süren sindirim sistemi belirtileri, pıhtılaş-
malıdır.
ma bozukluğu, metabolik asidoz, koagülopati,
ciddi hipotansiyon, spontan kanama, EKG de- * Tedavide lokal bulgulara yönelik müdeha-
le yapılmalı ve kompartman sendromu açı-
ğişiklikleri varsa verilmelidir. Antivenom ilk 4
sından ekstremite yakın takip edilmelidir.
saatte verilirse etkinliği daha yüksektir.(4,8,21) 701
10. Clark RF. Snakebites. İn: Olson KR, ed. Poi-
* Zehirsiz yılan ısırıkları ve “Kuru ısırıklar” soning and Drug Overdose. 4th ed. New York:
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

en az 6 saat asemptomatik gözlem sonra- McGraw-Hill Companies; 2004:343-6.


sı taburcu edilebilir. Zehirli türlerle olan
11. Nazim MH, Gupta S, Hashmi S, Zuberi J,
ısırıklar ise daha uzun süre hastanede göz-
Wilson A, Roberts L, Karimi K. Retrospec-
lenmelidir. tive review of snake bite victims. W V Med J,
2008;104:30-4.

Kaynaklar 12. Karthik S, Phadke KD. Snakebite-induced acute


renal failure. A case report and review of the lit-
1. Kasturiratne A, Wickremasinghe AR, de Silva erature. Pediatr Nephrol. 2004;19:1053-4.
N, Gunawardena NK, Pathmeswaran A, Prema- 13. Lawler JB, Frye MA, Bera MM, Ehrhart EJ,
ratna R, et al. The global burden of snakebite: Bright JM. Third-degree atrioventricular block
a literature analysis and modelling based on in a horse secondary to rattlesnake envenom-
regional estimates of envenoming and deaths. ation. J Vet Intern Med, 2008;22:486-90.
PLoS Med. 2008:5:e218.
14. Agarwal R, Singh AP, Aggarwal AN. Pulmonary
2. Dart RC, Gomez HF, Daly FFS. Reptile Bıtes. oedema complicating snake bite due to Bungarus
In: Tintinalli JE, Ruiz E, Krome RL, eds. caeruleus. Singapore Med J, 2007;48:227-30.
Emergency Medicine: A Comprehensive Study
Guide. 6th ed. New York, NY: McGraw-Hill, 15. Yang JY, Hui H, Lee AC. Severe coagulopathy
2004:1200-6. associated with white-lipped green pit viper bite.
Hong Kong Med J, 2007;13:392-5.
3. Okur I, Yıldırım Am, Köse R. Venomous snake
bıtes and ıts therapy ın Turkey. T Klin J Med Sci 16. Hurlbut KM, Dart RC, Spaite D. Reliability
2001,21:528-32. of clinical presentation for predicting signifi-
cant pit viper envenomation. Ann Emerg Med
4. Tuncok Y, Kalyoncu NI. Birinci Basamağa 1988;12:438.
Yönelik Zehirlenmeler Tanı ve Tedavi Rehberl-
eri 2007. Birinci baskı; Yücel Ofset Matbaacılık. 17. Juckett G, Hancox JG. Venomous snakebites in
2007:155-9. the United States: management review and up-
date. Am Fam Physician. 2002;65:1367-74.
5. Riley BD, Pizon AF, Ruha AM, Roberts JR,
Otten EJ. Snakes and Other Reptiles. İn: Flo- 18. Hall EL. Role of surgical intervention in the
menbaum NE, Goldfrank LR, Hoffman RS, management of crotaline snake envenomation.
Howland MA, Lewin NA, Nelson LS, eds. Ann Emerg Med 2001;37:175-80.
Goldfrank’s Toxicologic Emergencies, 8th Edi- 19. LoVecchio F, Klemens J, Welch S, Rodriguez
tion; NewYork, McGrawHill, 2006:1643-56. R: Antibiotics after rattlesnake envenomation. J
6. Davidson TM: Intravenous rattlesnake enven- Emerg Med 2002;23:327-8.
omation. West J Med 1988;148:45-7. 20. Blaylock RS. Antibiotic use and infection in
7. Gerkin R, Sergent K, Curry SC: Life-threaten- snakebite victims. S Afr Med J, 1999;89:874-6.
ing airway obstruction from rattlesnake bite to 21. Harborne DJ. Emergency treatment of adder
the tongue. Ann Emerg Med 1987;16:813-6. bites: case reports and literature review. Arch
8. White J. Snake venoms and coagulopathy. Toxi- Emerg Med, 1993;10:239-43.
con. 2005;45:951-67.
9. Parrish HM, Goldner JC, Silbert SL. Compari-
son between snakebites in children and adults.
Pediatrics, 1965;36:251.

702
Konu 8

SU CANLILARI ZEHİRLENMELERİ

Dr. Mustafa Yılmaz, Dr. Zeynep Kekeç

Giriş türüdür ve nematositleri ile temasta hafif kaşıntı


ve yanma meydana gelir.(1-3)
Suda yaşayan canlılarla meydana gelen zehir-
lenme ve yaralanmaların sayısı son yıllarda artış Hydrozoa: Siphonophora ve Physalia physalisi
göstermektedir. Özellikle sportif amaçlı olarak içerirler. Küçük Portekiz savaşçısı olarak da bili-
açık sularda yüzen kişiler kişilerde risk artmak- nir. Koloni olarak yaşarlar ve su yüzeyinde mavi-
tadır. Dermatitten hayatı tehdit eden klinik lik oluştururlar. Sayısız dokunacları vardır ve bu
durumlara kadar birçok bulgu ve belirtilere yol dokunaçlarda sayısız nematocyts vardır. Millepo-
açabileceğinden suda yaşayan canlılar ile olan ra alcicornis ateş mercanı olarak bilinir, mercan-
yaralanmalar hakkında özellikle acil tıp çalışan- lara çok benzemesine rağmen gerçek bir mercan
ları bilgi sahibi olmalıdır. Mekanik etkilerle ve değildir.(1-3)
ya toksik etkileriyle zararlanmaya neden olan
suda yaşayan canlıların etkilerinin tanınması ve Anthozoa (Mercanlar): Yumşak mercan ve ane-
acil değerlendirilmesi önemlidir. mon çüçeği olmak üzere iki üyesi vardır. Sadece
anemonlar toksik özelliktedir.
Suda yaşayan ve insanlar için tehlikeli olabilen
canlılar omurgalılar ve omurgasızlar olarak iki Mollusca (Yumuşakçalar): Cephalopoda (ahta-
büyük gruba ayrılmaktadır. pot, mürekker balığı ) ve gastropoda (koni sal-
yangoz) içerir.

A. Omurgasız Canlılar Annelida (Halkalı kurtlar): Annalida şubesine


ait tek tehlikeli tür deniz çıyanlarıdır. Segmentli
Cnidaria (Torba vucutlu canlılar): Mikros- vücut yapıları enine septumla ayrılır. Her seg-
kopik iğne içerenlerde zehirin yer aldığı içi boş, mentte seta’ları vardır. Ciltle temas sonucu bin-
dikenli ve kapsüllü organel vardır. Dokungaçla- lerce seta cilde saplanır ve zehirini penetre eder-
rının üzerinde binlerce sayıda batma özelliğine ler. Lokal ağrı, ödem ve eriteme neden olurlar.(1-3)
sahip nematosit (knidosit) içerirler. Temasla bir-
likte zehir keselerini açarlar ve cilde yapışır orada Echinodermata (Derisi dikenliler): Deniz
zehirlerini enjekte ederler. Nematositlerin insan kestanaleri, deniz yıldızı, deniz hıyarı gibi can-
derisine penetrasyonu iyi olmadığı için çok az lıları içerir. Vucut ile temas ettiklerinde insanda
türü insan hayatı için tehlikelidir.(1-3) pasif yaralanma meydana getirir. Bu canlılara
bağlı meydana gelen zahirlenmelerde genellikle
Deniz anaları: Hava dolu “pnömotofor” adı ağrı ve yanma dışında bulgu vermez.(1-3)
verilen tentaküllerden oluşur. Genellikle insan-
lar için hayati tehlike oluşturmazlar. Lokal ola-
rak ağrı, yanma ve ekimoz meydana gelebilir. B. Omugalı Canlılar
Bazen bu lezyonlar ülserleşebilir. Sistemik olarak
ise çok nadiren anaflaktik reaksiyonlara yol aça- Deniz Yılanları: Deniz yılanları reptilia sınfın-
bilir. Aurelia aurita ülkemizde en sık rastlanan dadırlar. Yılan balığından yüzgeçleri ile solun-
gaçlarının olmaması ve pullarının olması ile ay- Fleckeri, C. Barnesi, P. physalis ve diğer bazı cni-
rılırlar. İnsanlarda en sık zehirlenmeye yol açan daria sokmalarında sonra ciddi sistemik bulgu-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

türler, enhudrina schistosa (gagalı deniz yılanı) lar gelişebilir.(4) Bunlar içinde en ciddi sistemik
ve pelamis platurusdur (sarı karınlı denzi yılanı). toksisiteyi C. Fleckeri oluşturmaktadır. Ensık
yakınma eritamatoz lineer döküntünün ardın-
Balıklar: Chondrichthyes; iğneli vatozlar, Pte- dan ortaya çıkan şiddetli ağrıdır. Sistemik semp-
rois (aslan balığı), Stonfish (taş balığı), S. Trach- tomlar bulantı, kusma, kas spazmları, baş ağrısı,
ynis, S.horrida, S. Verrucosa bu grup içerisinde ateş, kırgınlık, kızarıklık, vertigo, ataksi, paralizi,
yer almaktadır. deliryum, senkop ve solunum zorluğudur. Ciddi
olgularda hipotansiyon, ritm bozuklukları, pul-
moner ödem, hemoliz ve akut renal yetmezlik
Patofizyoloji meydana gelebilir. Ölümler çoğu zaman hızlı
gelişmektedir.(10)
Cnidaria ile meydana gelen zehirlenmelerde
dermatonekroz, myonekroz, hemoliz veya kar-
Mollusca (Yumuşakçalar) grubundan olan
diyotoksisite meydana gelebilir. Ayrıca kardiyak
mavi halkalı ahtapotlar çeneleri ile bir veya iki
iletide gecikme, ventriküler taşikardi ve koroner
küçük delik meydana getiriler. Meydana ge-
arter akımında meydana gelebilir.(4-6)
len bu yara eritemli hassas ve kaşıntılı olabilir.
Ahtapotlar sekresyonlarında tetradoksin salgılar- Semptomlar hızlı olarak gelişir ve peroral ve
lar. Bu toksin nöronlarda Na+ geçişini bloke ede- intraoral parestezi, diplopi, afoni,disfaji,ataksi,
rek paraliziye neden olur. Solunum paralizisi ve güçsüzlük, bulantı, kusma, flask kas paralizisi,
hipotansiyona bağlı olarak ölümler meydana gelir. solunum yetmezliği ve ölüm meydana gelebi-
lir. Ölüm genellikle iki saat gibi hızlı bir şekilde
Deniz kestanelerinin üzerindeki dikensi çıkını- meydana gelebilir.(1,11)
lar içerisinde bulunan zehirleri stroid glikozid-
leri, 5-hidroksi triptamin (5-HT ), hemolizin, Omurgalıların ısırması tipik ağrılı ve minimal
proteaz ve asetilkolin benzeri maddeler içerir.(7) rahatsızlık vericidir. Yakınmalar bir iki dakika
içinde başlayabileceği gibi 6 saat sonrada baş-
Tüm deniz yılanlarının dişleri içerisinde bulu- layabilir. Venomun nörotoksik ve myotoksik
nan zehiri nörotoksik, miyotoksik, nefrotoksik özelliklerine bağlı olarak paralizi, kas hasarı ve
ve hemolitik etkiye sahiptir. Bu zehirler yapısal myoglobinüriye neden olabilir. Myoglobinüri
olarak asetil kolinesteraz, hyalurinidaz, lösin deniz yılanı myotoksitetisinin en önemli işare-
aminopaptidaz, 5’Nükleotidaz, fosfodiesteraz tidir. Myoglobinüri ısırmadan 30 dakika ile 8
ve fosfolipaz A içerir. Nörotoksinleri nöromus- saat içerisinde başlar. Diğer semptomlar flask
kuler kavşakta asetilkolinesterazı inhibe ederek paralizi, disfaji, trismus, pitozis, afoni, bulantı,
etki eder.(8,9) İğneli vatozların kuyruk bölgesinde kusma, fasikülasyonlar, solunum yetmezliği, nö-
bulunan dikenler içerisinde zehir glandları var- bet ve komadır.(1,2)
dır. Zehirleri yapısal olarak çeşitli aminoasitleri,
5-HT, 5’ Nükleotidaz ve fosfo diesterazı içerir.(1) Balıklar grubundan olan iğneli vatozlara basıl-
ması ile kuyruğunun kırbaç hareketi yapması ile
Taş balığı toksisitesine bağlı olarak hemoliz, lo- yaralanmaya neden olur. Taş balığına bağlı sok-
kal ödem, platelet agregasyonu, vazodilatasyon malarda da benzer klinik tablo meydana gelir.
ve hipotansiyon görülür.(2) Yakınmalar 30 dakika ile 48 saate kadar uzaya-
bilir. Lokal ödem, siyanoz, eritem ve peteşi hızlı
olarak gelişebilir. Ülserasyon ve nekroza neden
Klinik Belirtiler olabilir. Sistemik olarak güçsüzlük, bulantı,
kusma, daire, vertigo, baş ağrısı, kas krampları,
Cnidaria sokmalarından sonra çoğunlukla ağrı fasikülasyon, hipotansiyon, senkop, nöbet ve
704 şikayeti olurken bu grup içerisinde yer alan C. aritmilerdir.(12,13)
Konu 8

Tanı Yöntemleri malı, tetanoz proflaksisi yapılmalıdır. Okyanus


suyunda Clostridium kültüre edilebildiğinden

Su Canlıları Zehirlenmeleri
Deniz canlıları ile olan yaralanma ve zehirlen- dolayı 0.5 mL tetanoz toksoidi ve 250-500 üni-
melerde tanı için venom tespiti veya antikor tes- te tetanos immünglobulini intramuskular olarak
piti çok mümkün değildir. Ahtapotların ve koni verilmelidir. Doku nekrozunun olduğu yaralan-
salyongozların salgıldığı tetradoksin likidkromo- malarda uygun debridman yapıldıkdan sonra
tografisi ile gösterilebilsede kullanımı pratik de- antibiyotik proflaksisi yapılmalıdır. Uygun anti-
ğildir. Sistemik toksisiteli hastalarda laboratuar biyotikler sefalosporinler, trimetoprim sülfome-
değerlendirme yaralı olmaya bilir ancak kardi- taksazol, aminoglikozid ve siprofloksasin veya
yotoksisite, hematotoksisite, hemoliz, myonek- bunların kombine şekilde uygulanmalarıdır.
roz, hiperkalemi, renal hasarın tespiti için serum Ayrıca hastalarda travmaya bağlı volüm kaybına
elektrolitleri, kreatinin, kreatinin fosfokinaz, bağlı gelişebilecek hipovolemik şok tedavisi için
hematokrit, idrar analizi yapılmalıdır. Dispne de gerekli olan sıvı ve inotrop tedavi desteği ih-
ve oksijenasyonun değerlendirilmesinde gögüs mal edilmemelidir.(1,2)
radyografisi faydalıdır. Isırmalarda yabancı cisim
tespit edilmesi için radyografi çekilmelidir.(1,14)
Özet
* Deniz canlıları ile meydana gelen etkiler trav-
Yönetim ve Tedavi ma, toksin ile zehirlenme şeklinde olabilir.
Hastanın kalp ve solunum parametreleri yakın- * Zehirlenmelerde çok basit bulgulardan
sistemik toksisiteye kadar ciddi durumlar
dan takip edilmeli (kalp monitorizyonu, nabız
olabileceği unutulmamalıdır.
oksimetre, ritm takibi yapılmalıdır. Serum elekt-
rolitleri kontrol edilmelidir.(1,2,15) * Hipovolemik şok, sepsis, anaflaksi gibi fetal
seyredebilecek durumlara dikkat edilmelidir.
Cnidaria, kutu denizanası ısırmalarında sirke ile * Doku kayıpları için debridman, tetanoz
temizlemek ilk müdahale olmasına rağmen canlı- proflaksisi ve gerekli görülüyorsa antibi-
ların türleri coğrafi bölgelere göre farklılar göster- yotik tedavisi başlanmalıdır.
diği için her zaman etkili olmayabilir bazen zarar * Ağrı kontrolü önemlidir.
da verebilir. Öncelikle sirke uygulanmalıdır daha
* Hastaların tansiyonu, solunumu, kalp
sonra eldiven ile dokungaçlar temizlenmelidir
monitorizasyonu yapılmalı, elektrolitle-
sonrasında kredi kartı veya düz kenarlı bir cisimle
ri, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri,
nazikçe kazınmalıdır. Buz paketleri cnidaria ısır-
myotoksisite için kreatinin fosfokinaz dü-
malarına bağlı ağrılarda faydalı olmaktadır.(2,16)
zeyi dikkatlice incelenmelidir.
Koni salyozgarının, deniz kestaneleri, taç di- * Acil servise başvuran hastalarda mutlaka
kenliler ve denizyıldızına bağlı ısırma ve yara- 6-8 saat gözetim altında olmalıdır.
lanmalarda ağrıyı azaltmak için ekstremitenin sı-
cak suya (45-50oC) bastırılması faydalıdır. Daha
ciddi ağrıları olan hastalara oral veya paranteral Kaynaklar
nonsteroid anti inflamatuar verilmelidir.(17) De-
niz yılanı ısırığında hastanın yaşamsal paramet- 1. D. Eric Brush. Marine Envenomations. In:
Goldfrank LR, ed. Goldfrank’s Toxicologic
releri yakından izlenmeli, akciğer, böbrek fonk-
Emergencies. 8th ed. New York, NY:
siyonları dikkatlice değerlendirilmelidir. Deniz McGraw-Hill; 2006:1630-42.
ylanı zehirlenmelerinde polivalan deniz yılanı
2. Barnes RD. İntervertebrate zoology, 3rd ed.
antiserumu kullanılmalıdır.(1,18)
Philadelphia, WB Saunders, 1974 Currie BJ:
Marine antivenoms. J Toxicol Clin Toxicol
Tüm deniz canlıları ile olan yaralanma ve ze-
2003;41:301-8.
hirlenmelerde lokal temizleme önlemleri alın- 705
3. Ramasamy S, Isbister GK, Seymour JE, Hodg- 10. Russell FE, Panos TC, Kang LW et al. Studies
son WC: The in vivo cardiovascular effects of on the mechanism of death from stingray ven-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

box jellyfish Chironex fleckeri venom in rats: om: A report of two fatal cases. Am J Med Sci
Efficacy of pre-treatment with antivenom, 1958;235:566-84.
verapamil and magnesium sulphate. Toxicon 11. Rathjen WF, Halstead BW: Report on two fa-
2004;43:685-90. talities due to stingrays. Toxicon 1969;6:301-2.
4. Ramasamy S, Isbister GK, Seymour JE, Hodg- 12. O’Leary MA, Schneider JJ, Isbister GK: Use
son WC: Pharmacologically distinct cardiovas- of high performance liquid chromatography to
cular effects of box jellyfish (Chironex fleckeri) measure tetrodotoxin in serum and urine of poi-
venom and a tentacle-only extract in rats. Toxi- soned patients. Toxicon 2004;44:549-53.
col Lett 2005;155:219-26.
13. Linaweaver PG. Toxic marine life. Mil Med
5. Taira E, Tananara N, Fanatsu M: Studies on the 1967;132:437-42.
toxin in the spines of the starfish Acanthaster
planci. 1. Isolation and properties of the toxin 14. Pereira PL, Carrette T, Cullen P, et al: Pres-
found in spines. Sci Bull Coll Agr Univ Ryukus sure immobilisation bandages in first-aid
1975;22:203-12. treatment of jellyfish envenomation: Current
recommendations reconsidered. Med J Aust
6. Mori N, Tu AT: Isolation and primary structure 2000;173:650-2.
of the major toxin from sea snake, Acalypto-
phis peronii, venom. Arch Biochem Biophys 15. Çete Y, Göksu E. Suda Yaşayan Canlılara Bağlı
1988;260:10-7. Yaralanma Ve Zehirlenmeler. Satar S. (ed), Acil-
de Klinik Toksikoloji. 1. Baskı. Adana, Nobel
7. Rowan EG, Harvey AL, Takasaki C, Tamiya N: Kitabevi, 2009:629-37
Neuromuscular effects of a toxic phospholipase
A2 and its nontoxic homologue from the venom 16. Fenner P. Marine Envenomations: An update”A
of the sea snake, Laticauda colubrina. Toxicon presentation on the current status of marine en-
1989;27:587-91. venomations first aid and medical treatments.
Emerg Med 2000;12:295-302.
8. Rosson CL, Tolle SW. Management of marine
stings and scrapes. West J Med 1989;150:97-100. 17. Mercer HP, McGill JJ, Ibrahim RA: Envenom-
ation by sea snake in Queensland. Med J Aust
9. Walker DG. Survival after severe envenom- 1981;1:130-2.
ation by the blue-ringed octopus. Med J Aust
1983;2:663-5. 18. Reid HA. Antivenom in sea-snake bite poison-
ing. Lancet 1975;1:622-3.

706
Konu 9

MANTAR ZEHİRLENMELERİ

Dr. Selahattin Kıyan

Giriş e. Mantar alımıyla beraber 24 saat içerisinde


alkol alımı var mı?
Mantarlarla zehirlenmeler sık görülen zehirlen- f. Kaç çeşit mantar tüketildi?
meler arasındadır. Alımların %85’inden fazlası g. Mantar nereden temin edildi (toplandı, ha-
kazayla olmaktadır ve zehirlenmelerin yaklaşık zırlandı?)
%70’i altı yaş altındadır. Birçok alım az miktar-
h. Mantar yıkanmış mıydı? (Yıkama esnasında
da ve genellikle nontoksiktir.
harap olabilir)
Mantar zehirlenmelerinde erken (alımdan 2 saat i. Plastik kaba mı koyuldu ve sümüksü bir ya-
sonra) ve geç (6 saat, 20 gün) toksisite bulguları pısı var mıydı?
görülür. Toksisite bulgularının erken çıkması (2 j. Mantar hangi formda hazırlanmıştı? (çiğ,
saat) zehirlenmenin seyrinin iyi, bulguların geç kaynatılmış, kızartılmış, çorba vb.) ve ne
çıkmasıysa (6 saat) kötü olacağını, ölümcül ola- zaman hazırlandı?
bileceğini düşündürür. Mantar alımlarına bağlı k. Mantardan yiyen tüm herkes hasta mı?
ölümlerin neredeyse hepsi amanita (amanita fal- l. Mantar yemesine rağmen şikayeti olmayan-
loides, virosa, verna) türü mantarlara bağlıdır. lar var mı?
Mantar zehirlenmelerinde mantarın türünün En sık tanımlama yöntemi hastanın yakınma-
anlaşılması genelde zordur. Bu nedenle hastanın larının başlangıç zamanı ve ne tür semptom ve
yakınmalarına yönelmek ve tedaviyi bu zeminde bulguların görüldüğüdür.
yapmak, alınan mantar türünü belirlemekten
çok daha önemlidir.
Mantar Tipleri ve Zehirlenmeleri
A. Erken Başlangıç: (Alımdan sonraki 3 saat
Klinik Yaklaşım ve Tanı içinde)

Mantar zehirlenmelerinin tedavisinde mantar Bu gruptan alınan mantarlar alkol ile reaksiyon
uzmanı (mikolojist) ve toksikologun görüşleri- verir.
nin alınması en idealidir. 1. Koprin: Başlangıç semptomlar alkol alı-
mından 20 dakika-2 saat içerisinde oluşur ve 5
Aşağıdaki sorulara yanıt aranmalıdır: güne kadar uzayabilir (Antabus benzeri reaksi-
a. Mantar ne zaman yendi? yon). Boyun ve yüz bölgesinde flushing, boyun
venlerinde dolgunluk, el ve ayaklarda şişme ve
b. Alımdan ne kadar sonra oluştu?
uyuşukluk, ağızda metalik tat, taşikardi, göğüs
c. Mantar kaç defa yenildi? Birden fazla alım ağrısı ve geç dönemde bulantı, kusma, terleme
oldu mu? görülür.
d. Mantar çiğ olarak mı, yoksa pişirilerek mi
yendi? Tedavi: Yakınmalara yönelik ve destekleyicidir.
2. Erken Nörolojik Yakınmalara Yol Açan Tüm olgulara aktif kömür verilmelidir. Ciddi
Mantarlar: Öforiye neden olurlar. Hayal gü- antikolinerjik etkiler görülmesi durumunda fi-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

cünde artış, zaman yetisinde kayıp, görsel de- zostigmin kullanılabilir. Fizositigmin bradikar-
zoryantasyon ve halüsinasyona neden olurlar. di, hipotansiyon ve nöbet yapabilmektedir. Bu
Taşikardi ve hipertansiyon oluşturabilirler. Ya- nedenle ciddi bulgu ve belirtileri olmayan hasta-
kınmalar tipik olarak 4-6 saate kadar uzayabilir. lara verilmemelidir. Erişkinler için 1-2 mg yavaş
iv puşe, 0.5 mg’da çocuklar için uygulanacak
a. İbotenik Asit ve Muskimol İçeren Man- dozudur. Uygulama esnasında kan basıncı takip
tarlar: Genelde semptomlar 30-90 dakika edilmelidir.
içerisinde başlar (bazen 2-3 saat). Hastalar
sanki alkol almış gibi uykulu bir hal hisse- 3. Muskarin: Alımdan hemen 15-30 dakika
der. Bu durumu konfüzyon, baş dönmesi, sonra SLUDGE sendromu (Salivasyon, Lakri-
ataksi, öfori (hareketlilikte artış şeklinde), masyon, Urinasyon, Defekasyon, Gastrit, astro-
kas krampları, spazmları, deliryum, görme intestinal hipermobilite ve Emezis, Myozis, bu-
bozuklukları ve halüsinasyonlar (4 saatten lanık görme, bradikardi, hipotansiyon, nadiren
daha sonra bile ortaya çıkabilir) izler. Yakın- ölüm) ve PSL (Perspiration-terleme-, Salivation,
maların geçmesi genelde hızlıdır. Lacrimation) sendromu görülür. Akciğerde kon-
b. Psilosibin İçeren Mantarlar: Yakınmalar jesyon ve astım krizi (wheezing) görülür. Terle-
genelde 30-60 dakika içerisinde başlar (ge- me, salivasyon, lakrimasyon üçlüsü diğer mantar
nelde en geç 3 saat). LSD alımına benzer zehirlenmelerinde görülmez.
bulgulara yol açarlar. Küçük kahverengi Tedavi: Yakınmaların giderilmesine yönelik ve
veya altın rengi mantarlardır. Genellikle ılı- destekleyicidir. Aktif kömür verilmelidir. Hayatı
man ortamlarda gübreyle büyürler. Ezilince tehdit eden kolinerjik yakınmalar varsa atropin
veya kesilince renkleri yeşil maviye döner. verilmelidir. Bradikardi ve hipotansiyon iv sıvı-
Endişeli duygu durum, yargılama ve karar lara yanıt vermezse uygulanmalıdır. Test dozu
yetilerinde zayıflama, hiperkinetik kompül- 1-2 mg İV. Hastalarda atropinizm bulgusu geliş-
sif hareketlerde isteksizlik, gülme krizleri,
mediği sürece verilebilir. Hastada midriyazis ge-
midriyazis, vertigo, ataksi, parestezi, kas
lişmeden sekresyonlar durana kadar verilmelidir.
güçsüzlüğü, uyku hali ve uyuklama görülür.
Çocuklarda 39-41⁰C’yi bulan ateş yüksek- 4. Gastrointestinal İrritanlar: Yakınmalarlar
likleri ve tonik klonik nöbetler görülebilir. genellikle 30 dakika-2 saat arasında başlar. Bu-
lantı, kusma, kramp şeklinde karın ağrısı, ishal
Amanita muskaria ve panterina’da bu gruptan- (hafiften ciddiye kadar), parestezi ve tetanoz
dır. Kolayca tanınır. A. Muskaria portakal rengi görülebilir. Bazı hastalarda semptomlar 3-4 saat
ve kırmızı şapkanın üzerinde beyaz benekleri, gecikebilir fakat tüm semptomlar 1-2 günde ge-
gövde kısmındaysa halka ve kupası vardır. A. riler ve geçer.
Panterina ise 5-14 cm çap ve uzunluğunda beyaz
veya kahverengi şapka ve gövde kısmındaysa be- Tedavi: Şikayetlerin giderilmesine yönelik ve
yaz halka ve kupası vardır. Her ikisi de bol ağaçlı destekleyicidir. Aktif kömür verilmelidir. Birçok
yerlerde, ağaç altlarında yetişirler. vaka 12-24 saatte normalleşir.
5. İbotenik Asit ve Muskimol: 1-3 saat arasın-
Tedavi: Yakınmalara yönelik ve destekleyicidir. da başlar. Kas spazmı, hiperaktivite veya letarji
Hasta karanlık bir odaya alınmalı, görsel uya- görülür (Hasta sanki alkol içmiş gibidir).
rılardan mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır.
Sedasyon gerekli olursa diazepam 0.1 mg/kg Tedavi: Yakınmalara yönelik ve destekleyicidir.
çocuklar için, 5 mg erişkinler için kullanılabilir. Aktif kömür verilmelidir.
Deliryumu agreve edeceğinden antikolinerjik 6. Mantar Nedenli Rabdomyoliz: Alımdan
ajanlardan kaçınmak gereklidir. genellikle 24 saat-günler içerisinde yakınma-
708
Konu 9

lar başlar. Yorgunluk, halsizlik, myalji, bulantı, Tedavi: Şikayetlere yönelik ve destekleyicidir.
diaforez, kreatin kinaz düzeylerinde artma ve Aktif kömür verilmelidir. Akut böbrek yetmezli-

Mantar Zehirlenmeleri
akut böbrek yetmezliği görülür. Ek olarak ileriki ği gelişen hastalar diyalize alınmalıdır.
dönemde fasiyal eritem, kusma, ishal, hipotansi-
yon, hipertermi, akut miyokardit, akut solunum B. Geç Başlangıç: Genellikle hayatı tehdit eden
yetmezliği ve karaciğer fonksiyonlarında artışla alımlardır, kötü klinik gidişin göstergesidir.
seyreder.

Tedavi: Yakınmaların giderilmesine yönelik ve Siklopeptid İçeren Mantarlar


destekleyicidir. Yakın zamanda alınmışsa aktif Faz 1 (Alımdan 6-24 Saat Sonra): Ani keskin,
kömür uygulanır. Yoksa yararı yoktur. kolik şeklinde karın ağrısı, bulantı, kusma, su-
7. Mantar Nedenli Eritromelalji: Alımdan suzluk hissiyle beraber, kanlı ve mukuslu ishal
genellikle 24 saat-günler içerisinde yakınmalar meydana gelir.
başlar. Aynı bölgede 3-5 hafta dayanılmaz ağrı Faz 2: Saatler içerisinde oluşur. Bazı hastalarda
oluşur. görülmeyebilir.
Eritromelalji: Hastanın ekstremitelerinde pa- Faz 3 (Alımdan 2-4 Gün Sonra): Tekrardan
restezi (karıncalanma ve iğne batması hissi), başlayan karın ağrısı (sağ üst kadran, epigastrik),
ayakta ödem, şiddetli ve paroksismal nokturnal sarılık, renal yetmezlik, nöbetler, koma ve ölüm
yanıcı ağrılar (elektrik çarpma hissi), lokal ısı görülür. Nöbetlerden önce anizokori, miyozis ve
hissi, eritem, bitkinlik ve uykusuzluk görülür. meninks irritasyon bulguları görülür.
Hastanın bulguları 8 gün-5 ay arasında düzelir.
Sekel bulgu kalmaz. Gyromita ve amanita alımdan çok zaman sonra
ciddi toksikasyona neden olurlar.
Tedavi: Yakınmalara yönelik ve destekleyicidir.
Aktif kömür verilmelidir. 1. Gyromita Eskulanta: İlkbahar aylarında bü-
yür. En üst kısmında bulunan kahverengi kıv-
8. Mantar Nedenli İmmünohemolitik Send- rımı beyni andırmaktadır ve sıklıkla yanlış bir
rom: Semptomlar 30 dakika-3 saat arasında düşünce olarak tadı çok güzel bir mantar olarak
başlar. İmmünohemolitik anemi: Başlangıçta tanınır. Giromitrin, uçucu ısı-duyarlı toksindir.
bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı ve hipotansi- Yakınmalardan birinci derecede sorumludur.
yon olur. Bunları akut immün kompleks aracılı Midede hidrolize olur. Metilformil hidrazin
hemolitik anemi izler. Hastada akut hemoliz, (MFH) metilhidrazine (MH) dönüştürülür.
hemoglobinüri, oligüri, anüri, immün-komp- MH roket yakıtı olarak kullanılır ve bu işle uğ-
leks nefrite bağlı akut böbrek yetmezliği gelişir. raşanlarda maruziyet santral sinir sistemi toksi-
Tedavi: Semptomatik ve destekleyicidir. Aktif kasyonuna neden olur. MH bir çok enzim için
kömür verilmelidir. kofaktör olan pridoksine bağlanır. GABA sant-
ral sinir sisteminde azalır, muhtemelen nöbet-
9. Amanita Smithiana/Proksima/Pseudopor- lerin nedeni bu azalmadır. Metilhidrazine bağlı
firia: Yakınmalar 30 dakika-14 saat arasında şikayetler alımdan 2-12 saat sonra başlar. Bu-
başlar. 1-4 gün arasında hepatorenal yetersizlik lantı, kusma, sulu veya kanlı ishal, karın ağrısı,
başlar. Amanita proksima zehirlenmeleri 3 hafta kas ağrısı, baş dönmesi, koordinasyon kaybı, baş
içerisinde sekel bulgu kalmadan iyileşirler. Has- ağrısı, nöbet, koma görülür. Yakınma ve bulgusu
talarda gerginlik, ankisiyete, halsizlik, terleme, olan hastalarda elektrolitler, karaciğer enzimleri
bulanık görme, gastrointestinal distres, hepatik ve böbrek fonksiyonları takip edilmelidir. MFH
enzimlerde yükselme, orta derecede sitolitik he- ise karaciğerde serbest radikale dönüştürülür.
patit ve akut böbrek yetmezliği (akut tübüloin- Serbest radikallerde P450 sistemi, glutatyon
tersitisyal nefrit) gelişir. ve hepatik enzim sistem aktivasyonlarını bloke 709
ederek lokal hepatik nekroze neden olur. Latent sağ üst karın ağrısı, ciddi sarılık, bilinç değişik-
periyodun arkasından (alımdan 6-12 saat son- liği (ensefalopati), amonyak düzeyinde artış ve
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

ra) bulantı, kusma ve su gibi ishal başlar. İshal serebral ödem gelişir. Karaciğer enzimleri, bi-
yaklaşık 2 gün kadar sürer. Baş ağrısı, halsizlik, lürübinler ve protrombin zamanında artma
kramplar, kas spazmı, karaciğer ve mide bölge- görülür. Bunu kardiyomyopati, koagülopati ve
sinde çok şiddetli ağrıyı sarılık ve oksijene yanıt nöbetler izler. Karaciğer hasarı sabit ve yavaş bir
vermeyen siyanoz izler. hızla geri döner. Ölümcül vakalarda hepatik ve
renal yetmezliğe bağlı ölüm 6-16 gün arasında
Gyromitrin Spesifik Tedavi: Yakınmalara yö- (ortalama 8 gün) meydana gelir. Vital bulgu-
nelik ve destekleyicidir. Nörolojik yakınmalar lar, sıvı-elektrolit dengesi, karaciğer enzimleri,
gyromitrinle ilişkilidir. Yüksek doz piridoksinle böbrek fonksiyonları takip edilmelidir. Glukoz,
tedavi edilir. Pridoksin GABA rejenerasyonu fibrinojen ve protrombin zamanı hepatoselüler
için kofaktördür. 25 mg/kg dozunda üst doz 25 yetmezlik açısından oldukça iyi belirleyicilerdir.
gr olacak şekilde verilmelidir. Piridoksin hepatik Amatoksinler plesental bariyeri aşamazlar. Gyro-
yetmezliği engellemez ve tedavisinde kullanıl- mitra’ da mortalite hızı % 15-35, amatoksindey-
maz. se %50’dir. Hepatik yetmezlikle uygun mücade-
2. Amanita Falloides, Viroza, Verna: Bu tür le bu oranı %10-15 oranına düşürür.
mantarlar, mantarlara bağlı ölümlerin %95’ ni Tedavi: Şikayetlerin giderilmesine yönelik ve
oluşturur. Zehirlenmelerin çoğu sonbaharda destekleyicidir. Aktif kömür verilmelidir. Tekrar
oluşur. dozları da ilk 24 saat için yararlıdır (enterohepa-
Amanita faloides birçok amatoksin ve fallotok- tik siklusa katıldığı için). Hipoglisemi akut dö-
sin içerir. Fallotoksinler F-actini inaktive ederler. nemde en sık ölüm nedenidir. En kısa zamanda
Bu durum insanlarda toksikasyon bulgularına saptanıp tedavi edilmelidir.
yol açmaz. Amatoksinler intestinal mukozadan Tüm gyromitrin ve amatoksin içerikli mantar
hızlıca absorbe edilirler. Karaciğere taşınırlar ve aldığı şüphenilen hastalar 48 saat boyunca he-
enterohepatik dolaşıma katılırlar (bulguların geç patik yetmezlik (karaciğer enzimleri ve protrom-
ortaya çıkmasının nedeni). Amatoksinler pro- bin zamanı) açısından takip edilmelidir. Bu süre
teinlere bağlanmazlar direkt olak hepatositlerin boyunca hastalar düşük protein diyet ve hepatik
içersine taşınırlar. Burada RNA polimeraz II yetmezlik açısından standart destek tedavisine
enzimine bağlanırlar ve messenger RNA oluşu- alınmalıdırlar.
munu engellerler. Bir diğer toksikasyon meka-
nizması serbest radikaller oluşturmasıdır. Amatoksin Spesifik Tedavi: Enterohepatik sir-
külasyona katılmasını engellemek ve plazmadan
Amatoksinler: 6-48 saat arasında başlar. Bu- atılmasını sağlamak amacıyla, aktif kömür, dializ
lantı, kusma, ciddi ishal, ateş, taşikardi, hipog- veya plazmaferez kullanılabilir. Bu uygulamala-
lisemi, hipotansiyon ve asit-baz bozukluğuyla rın hepsi vaka bazındadır. Bu konuda kontrollü
beraber elektrolit bozukluğu görülür. İlk safha çalışmalar yoktur.
olan gastrointestinal semptomlar genellikle 12
saat boyunca devam eder. Hastalar asempto- Yüksek doz penisilin G: Penisilin amatoksinin
matik safha olan ikinci safhaya girerler. Bu dö- karaciğerden alımını bloke eder. Toksinin renal
nemde gastrointestinal semptomlarda iyileşme, atılımını arttırır. Rifampin ve sefalosporinlerde
karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında kötüleşme hayvan çalışmalarında aynı etkiyi göstermişler-
başlar. Hepatoselüler yıkım ve renal yetmezlik dir. 300.000-1.000.000 ünite/kg/gün hayvan
ilerleyebilir ve ciddi vakalarda karaciğer yetmez- deneylerinde toksisiteyi azaltmıştır. Fakat yük-
710
liği gelişir (genelde 3. gün). Bu dönemde şiddetli sek doz penisilinin nöbet riski vardır ve bu açı-
Konu 9

dan takip edilmelidir. Etkinliği kontrollü çalış- Özet


malarla kanıtlanmamıştır. Retrospesifik mantar

Mantar Zehirlenmeleri
zehirlenmeleriyle ilgili bir derlemede penisilinin * Alımların %85’inden fazlası kazayla ol-
minimal etkisi olduğu görülmüştür. maktadır. Alımların yaklaşık %70’si altı
yaş altındadır.
Slimarin (Silibin) varsa 20-50 mg/kg/gün intra- * Toksisite bulgularının erken çıkması (2
venöz (iv) uygulanmalıdır. saat) zehirlenmenin prognozunun iyi, bul-
guların geç çıkmasıysa (6 saat) kötü olaca-
Hepatik yetmezlik gelişmişse destekleyici tedavi- ğını, ölümcül olabileceğini düşündürür.
ler yapılmalıdır. Hastada hepatik yetmezlik geliş- * Mantar alımlarına bağlı ölümlerin nere-
mişse; ensefalopati, ciddi sarılık ve protrombin deyse hepsi amanita (amanita falloides,
zamanının normal değerinden %10 kadar artış virosa, verna) türü mantarlara bağlıdır.
varsa, karaciğer nakli düşünülmelidir. Protrom- * Hemen hemen tüm mantar zehirlenmele-
bin zamanında artış vitamin K’ya yanıtsızdır. rinde tedavi yakınmalara yönelik ve des-
tekleyicidir.
Taze donmuş plazmayla tedavi edilmelidir. Akut
böbrek yetmezliği geliştiyse dializ yapılmalıdır. * Tüm zehirlenmelere aktif kömür verilme-
lidir.
3. Orellanin: 36 saat-17 gün arasında başlar. * Semptomların geç başladığı mantarlar;
Mantar alındıktan sonra ilk yakınmalar iştah- Gyromita eskulanta ve Amanita falloides,
sızlık, bulantı, kusma, ishal, belirgin poliüri, viroza, vernadır. Bu mantarların yenmesi
polidipsi, baş ağrısı, üşüme-titreme, letarji, ge- ölümle sonuçlanabilir.
neralize kas ve eklem ağrısıyla başlar. Alımı taki- * Ölümcül mantar zehirlenmelerinde (gi-
ben 3-20 gün arasında belirgin yan ağrısı ve oli- romitra ve amanita türlerinde) klinik
bulgular ortaktır. İlk 6-24 saat arasında
gürianüriyle seyreden progresif renal yetmezlik
gastrointestinal yakınmalarla geçiririler.
gelişir. Karaciğer ve böbrek fonksiyonları takip
Asemptomatik safha olan ikinci safha-
edilmelidir. Başlangıç semptomları 36 saat-14 da (1 ve 2. gün arası) gastrointestinal
gün arasında değişebilir. semptomlarda iyileşme, karaciğer ve böb-
rek fonksiyonlarında kötüleşme başlar.
Tedavi: Şikayet yönelik ve destekleyicidir. Aktif Üçüncü safhada (2. ve 4. gün arası) hepa-
kömür verilmelidir. Hastaların %50’nde renal toselüler yıkım ve renal yetmezlik oluşur
yetmezlik kendiliğinden düzelir. Bazı hastalara ve ciddi vakalarda karaciğer yetmezliği ge-
hemodializ gerekebilir. lişir. Ölümcül vakalarda hepatik ve renal
yetmezliğe bağlı ölüm 6-16 gün arasında
Laboratuvar: En az 48 saat boyunca karaci- (ortalama 8 gün) meydana gelir.
ğer ve böbrek değerleri takip edilmelidir. * Gyromitrin spesifik tedavide yüksek doz
piridoksin kullanılır.
Toksisite Aralığı: Mantar ve toksinin cinsine * Amanita türü mantarlarda hipoglisemi
göre nontoksik olabildiği gibi ölümcülde olabil- akut dönemde en sık ölüm nedenidir.
mektedir. * Amatoksin spesifik tedavide dializ, plaz-
maferez, yüksek doz penisilin G, slimarin
Hasta Takibi: Toksik siklopeptid ve monome- * (silibin) ve karaciğer nakli uygulanan te-
tilhidrazin içerenler haricinde alımlarda hasta- daviler arasındadır.
lara ev takibi yapılabilir. Yakınma ve bulguları
* Hastada hepatik yetmezlik gelişmişse;
olan tüm hastalar yatırılıp izlenmelidir. ensefalopati, ciddi sarılık ve protrombin
zamanının normal değerinden %10 kadar
artış varsa, karaciğer nakli düşünülmelidir. 711
11. Cappell MS & Hassan T. Gastrointestinal and
* Tüm gyromitrin ve amatoksin içerikli
hepatic effects of Amanitaphalloides ingestion. J
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

mantar aldığı şüphenilen hastalar 48 saat Clin Gastroenterol 1992;15:225-8.


boyunca hepatik yetmezlik (karaciğer en-
zimleri ve protrombin zamanı) açısından 12. Rivett MJ & Boon GPG. Mushroom (Amanita
phalloides) poisoning in Ciskei. S Afr Med J
takip edilmelidir.
1988;73:317.
* Toksik siklopeptid ve monometilhidrazin
13. Chodorowski Z, Waldman W & Anand JS:
içerenler haricinde alımlarda hastalara ev
Acute poisoning with Tricholoma equestre.
takibi yapılabilir. Yakınmaları olan tüm Przeglad Lekarski 2002;59:386-7.
hastalar yatırılıp izlenmelidir.
14. Bedry R, Baudrimont I, Deffieux G et al. Wild-
mushroom intoxication as a cause of rhabdomy-
Kaynaklar olysis.. N Engl J Med 2001;345:798-802.
15. Lee PT, Wu ML, Tsai WJ t al. Rhabdomyolysis:
1. Nordt SP, Manoguerra A, Clark RF: Five-year an unusual feature with mushroom poisoning.
analysis of mushroom exposures in California. Am J Kid Dis 2001;38.
West J Med, 2000;173317.
16. Saviuc P & Danel V. New syndromes in mush-
2. Hender E, May T, Beulke S. Poisoning due to room poisoning. Toxicol Rev 2006;25:199-209.
eating fungi in Victoria. Aust Fam Physician,
17. Diaz JH. Syndromic diagnosis and management
2000;29:1000.
of confirmed mushroom poisonings. Crit Care
3. Mitchel DH & Rumack BH. “Symptomatic di- Med 2005;33:427-36.
agnosis and treatment of mushroom poisoning”
18. Benjamin DR. Mushrooms poisons and pana-
In: Rumack BH & Salzman E (eds.) Mushroom
ceas: A handbook for naturalists, mycologists
Poisoning: Diagnosis and Treatment, CRC
and physicians, W. H. Freeman and Company,
Press, West Palm Beach FL, 1978;pp:171-9.
New York, NY, 1995.
4. Shaw M. Amateur opportunity. In: Rumack 19. Flammer R & Gallen S: Hemolysis in mush-
BH, Spoerke DG, eds. Handbook of Mushroom room poisoning: facts and hypotheses. Schweiz
Poisoning: Diagnosis and Treatment. 1st ed, 1st. Med Wochenschr 1983;113:1555-561.
CRC Press Inc., Boca Raton FL, 1994.
20. Jaeger A, JehlF, FleschF et al. Kinetics of ama-
5. Himmelmann A, Mang G, & Schnorf-Huber toxins in human poisonings: Therapeutic impli-
S. Lethal ingestion of stored Amanita phalloides cations. J Toxicol Clin Toxicol, 1993;31:63.
mushrooms. Swiss Med Wkly 2001;131:616-7.
21. Schneider SM, Borochovitz D, Krenzelok EP:
6. Yamada EG, Mohle-Boetani J, & Olson KR: Cimetidine protection against a amanitin hep-
Mushroom poisoning due to Amatoxin. West J atotoxicity in mice: A potential model for the
Med, 1998;169:380-4. treatment of Amanita phalloides poisoning. Ann
7. Scalzo A, Blume C, & Weber J. Amanita Emerg Med, 1987;16:1136.
bisporigera-dose related toxicity from intention- 22. Vetter J. Toxins of Amanita phalloides. Toxicon,
al abuse. J Tox-Clin Tox 1998;36:456. 1998;36:13.
8. Omidynia E, Rashidpourai R, & Qaderi MT: 23. Boyer JC, Hernandez F, Estorc J et al. Manage-
Case report-Mycetismus in Hamadan, of ment of maternal Amanita phalloides poisoning
West Iran. Southeast Asian J Trop Med Pub, during the first trimester of pregnancy: A case
1997;28:438-9. report and review of the literature. Clin Chem
9. Serne EH, Toorians AW, & Gietema JA: Ama- 2001;47:971.
nita phalloides, a potentially lethal mushroom: 24. Timar L, Czeizel AE. Birth weight and congeni-
its clinical presentation and therapeutic options. tal anomalies following poisonous mushroom
Neth J Med 1996; 49:19-23. intoxication during pregnancy. Reprod Toxicol,
10. Aji DY, Caliskan S, & Nayir A. Haemoperfu- 1997 11:861.
sion in Amanita phalloides poisoning. J Trop 25. Beckurts KT, Holscher AH, Heidecke et al.
Ped 1995;41:371-4. The role of liver transplantation in the treat-
712
Konu 9

ment of acute liver failure following Amanita 29. Enjalbert F, Rapior S, Nouguier-Soule J et al.
phalloides poisoning. Dtsch Med Wochenschr, Treatment of amatoxin poisoning: A 20-year

Mantar Zehirlenmeleri
1997;122:351. retrospective analysis. Toxicol Clin Toxicol,
26. Albin RL, Albers JW, Greenberg HS et al. Acute 2002;40:715.
sensory neuropathyneuronopathy from pyridox- 30. Sailer R, Meier R, Brignoli R. The use of sily-
ine overdose. Neursology, 1987;37:1729. marin in the treatment of liver diseases. Drugs,
27. Mullins ME, Horowitz BZ. The futility of he- 2001;61:2035.
moperfusion and hemodialysis in Amanita phal- 31. Warden CR, Benjamin DR. cute renal failure
loides poisoning. Vet Hum Toxicol, 2000;42:90. associated with suspected Amanita smithiana
28. Jander S, Bischoff J. Treatment of Amanita phal- mushroom ingestion: A case series. Acad Emerg
loides poisoning: I. Retrospective evaluation Med, 1998;5:808.
of plazmapheresis in 21 patients. TherApher, 32. Danel VC, Saviuc PF, Garon D. Main features
2000;4:303. of Cortinarius spp. Poison ing: A literature re-
view. Toxicon, 2001;39:1053.

713
Konu 10

KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMESİ

Dr. Mehtap Bulut

Giriş 1. CO’in Hb’e direkt bağlanması


2. Oksihemoglobin dissosiyasyon eğrisini sola
Karbonmonoksit (CO) zehirlenmesi günümüz- kaydırması
de en sık bildirilen toksikolojik kaynaklı ölüm
3. CO’in myoglobine bağlanması
nedenidir. Zehirlenme, yapısında karbon taşı-
yan bileşiklerin tam yanmaması sonucu CO açı- 4. Beyin lipid peroksidasyonu
ğa çıkmasıyla oluşur.(1,2) 5. Hücresel düzeyde solunumu inhibe etmesi

CO, endojen olarak hemoglobinin (Hb) bilirü- Bunların sonucu olarak vücutta oksijenin tutul-
bine yıkıldığı metabolik yolda oluşur. Normalde ması, taşınması ve kullanımı bozulur. Zehirlen-
serum karboksihemoglobin (HbCO) seviyesi % mede ortaya çıkan klinik tablonun nedeni doku
0.4-0.7 arasındadır. Menstrüel siklus ve gebelikte hipoksisidir.
hafifçe yükselir. Daha yüksek HbCO seviyeleri
Akciğerlerden emilen CO’in %85’i hemoglo-
(%4-6) akut hemolitik anemilerde hemoglobin
binle, %15’i myoglobinle birleşir. CO`in myog-
metabolizmasının hızlanması nedeniyle görülür.
lobine özellikle de kardiyak myoglobine yüksek
Dış ortam kaynaklı CO kaynakları ise, motor- bir affinitesi vardır. Kardiyak karboksimyoglo-
lu araçların egzosları, evlerde kullanılan kömür bin, myokarda uygun ve yeterli oksijen (O2) ta-
sobası, mangal gibi ısınma araçları, formaldehit şınmasını bozarak kardiyak iskemi ve aritmilere
üreten fabrikalar, ev-orman-işyeri yangınları neden olur. CO, ayrıca sitokrom P-450, sitok-
sonrası çıkan zehirli gazlar ve sanayi atık madde- rom aa3 gibi solunum pigmentleri ve enzimleri-
leridir. Özellikle itfaiyeciler büyük risk altında- ne bağlanır. Böylelikle hücresel düzeyde solunu-
dır ve bina yangınlarındaki ani ölümlerin çoğu mu inhibe eder. Hemoglobinin CO’e affinitesi
CO zehirlenmesi nedeniyledir. Bu nedenle, bir oksijene kıyasla 230-270 kat daha fazladır. Bu
yangın alanındaki tüm yaralılar CO zehirlen- bağlanma sırasında kanda oluşan karboksihe-
mesi açısından değerlendirilmelidirler. CO ze- moglobin nedeniyle dokulara gerekli miktar-
hirlenmesine ölümler özellikle kış aylarında ve da oksijen taşınamaz. Bu da hipoksi, iskemi ve
havaların soğuk olduğu bölgelerde artmaktadır. doku ölümü demektir.(1,2,5)
Ülkemizde her yıl çok sayıda kömür ya da man-
gal sobası nedeniyle karşılaşılan ölümler görül-
mektedir.(1,3,4) Klinik
Akut Zehirlenme Belirtileri: CO zehirlenmesi-
nin belirti ve bulguları sıklıkla belirsizdir, bu da
Patofizyoloji yanlış tanılara ve tedavide gecikmelere neden ol-
CO, renksiz, kokusuz, tatsız ve irritasyon yap- maktadır. Başlangıç yakınmaları, baş ağrısı, baş
mayan bir gazdır. CO zehirlenmesinin patofiz- dönmesi, halsizlik ve bulantıdır. Diğer yakınma-
yolojisi tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla lar ise, düşünmede zorluk, göğüs ağrısı, çarpıntı,
birlikte 5 mekanizma sorumlu tutulmaktadır. görmede bozulma ve karın ağrısıdır. CO zehir-
lenmesine sıklıkla gastroenterit, grip, psikiyatrik Gri cevher lezyonları ise anterior ve middle se-
bozukluk tanısı yanlışlıkla konur.(2,5) rebral arasındaki watersheed alanda görülür.
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Karakteristik patolojik bulgusu, bilateral globus


CO zehirlenmesi, her organı etkilemesine rağ-
pallidus lezyonudur. Bu lezyonlar CT ve MRI’da
men beyin ve kalp gibi yüksek oksijene gerek-
görüntülenebilir.(1,2,5-7)
sinim duyan organlar, daha hassastırlar, kolayca
etkilenir ve bozulurlar. Sık görülen belirti ve Karbonmonoksit, fetal Hb’ne yetişkin Hb’nine
bulgular Tablo 1’de özetlenmiştir. Myokardial oranla daha sıkı bağlanır. Bu nedenle infantlar
iskemi ve infarktı nedeniyle göğüs ağrısı, disrit- karbonmonoksitin etkilerine karşı daha duyarlı-
mi nedeniyle çarpıntı, dolaşımın zayıflamasına dır. Bir infantta daha hafif bir CO zehirlenmesi
bağlı olarak ta hafiften şiddetliye kadar ciltte be-
hayati tehdit edici olabilir. Diğer yaş grubunda-
neklenme görülür.
ki çocuklarda daha yüksek metabolizma oranları
ve oksijen alımı nedeniyle CO’in etkilerine daha
Tablo 1. Karbonmonoksit zehirlenmesinde bulgular duyarlı olabilmektedirler.(2,4-6)
Zehirlenmenin
şiddeti
Belirti ve bulgular Geç Dönem Etkileri: Karbonmonoksitin etki-
leri, maruziyetten hemen sonraki dönem ile sı-
Baş ağrsı
Baş dönmesi nırlı kalmaz. Persistan veya geç nörolojik ettiler
Hafif olabilir. CO zehirlenmesini takip eden 2-40 gün
Bulantı-kusma
Bulanık görme süren bir latent dönemden sonra geç nörolojik
Konfüzyon sekeller görülebilir. Bu bulgular şöyledir; davra-
Senkop nış değişiklikleri, hafıza bozuklukları, yürüme
Göğüs ağrısı bozuklukları, yorgunluk, düşünme zorluğu,
Dispne
Orta ruhsal labilite, parkinsonizm, mutizm ve parietal
Taşikardi
Taşipne lop fonksiyon bozuklukları.(2,5-7)
Rabdomyoliz
Güçsüzlük
Disritmiler Tanı
Hipotansiyon
Myokardial iskemi
Kardiyak arrest Belli belirsiz şikayetleri olan, güvenilir öykü-
Ciddi
Solunumsal arrest sü olmayan hastalarda özellikle tanı koyma zor
Nonkardiyojenik akciğer ödemi olabilir. Bu nedenle viral hastalık, besin zehir-
Nöbet
lenmesi, ansefalit, tanıları yanlışlıkla konabilir.
Koma
Ayrıca psikojenik hiperventilasyon, polisitemi
ile karışabilir. En sık şikayetler, baş ağrısı, bulan-
tı, zayıflık, yorgunluk, paresteziler, göğüs ağrısı,
EKG’de sıklıkla ST segment ve T dalga anor- çarpıntı, görme bozuklukları, diare ve karın ağ-
mallikleri şeklinde iskemi bulguları görülür. rısıdır.(1,2,5)
Kapiller geri dolum zayıflar, hipotansiyon ya da
kardiyak arrest gelişebilir. CO zehirlenmesinde Fizik muayene bulguları tanıyı koymada sınırlıdır.
görülen akut semptomların çoğu santral sinir Bununla birlikte tanısı konduktan sonra, zehirlen-
sistemi ile ilgilidir. En sık görülen yakınmalar, menin ciddiyetini belirlemede yardımcı olur.
baş ağrısı (%90), baş dönmesi.(%82) ve güçsüz-
lüktür.(%53) %5-7 oranında nöbet görülebil-
Laboratuar Değerlendirme
mektedir. CO zehirlenmesinde beyinde görülen
en önemli patolojik değişiklik beyaz cevherde CO zehirlenmesi şüphesi olan ancak hafif semp-
olur. Bunlar; beyaz cevher demiyelinizasyonu, tomlar gösteren (bilinç kaybı yok, kardiyopul-
716
ödem, fokal ve laminar nekroz ve peteşilerdir. moner semptomları yok, bilinci açık ve koopere)
Konu 10

hastalarda karboksihemoglobin seviyesinin öl- 7. Nefes darlığı, dinlemekle şüpheli akciğer sesi
çülmesi ve sessiz iskemi olasılığına karşı elekt- alınan olgular ve çoklu olan hastalarda göğüs

Karbonmonoksit Zehirlenmesi
rokardiyografi (EKG) çekilmesi çoğu zaman röntgeni çektirilmelidir.(1,2,6-8)
yeterlidir.(1,2,4,8)
Tablo 2’de HbCO seviyesi ile klinik bulgular
Daha uzun süre CO ile karşılaşmış hastalarda arasındaki ilişki görülmektedir. Ancak HbCO
iskemik hasarın boyutlarını saptamak için ileri seviyesi ile klinik bulgular arasında her zaman
tetkikler yapılmalıdır. çok iyi bir korrelasyon olmadığı unutulmama-
lıdır. CO zehirlenmesi, çok yaşlılarda ve küçük
1. Karboksihemoglobinin, ko-oksimetrik ölçü- yaştaki olgularda daha ciddi seyreder. Hamileler,
mü gerçek seviyeyi gösterir. Pulse oksimetre diğer yaş gruplarına göre daha fazla risk taşımaz.
ile yapılan ölçümler ise HbCO seviyesi ko- Ancak fetus iskemik hasara karşı daha duyarlıdır
nusunda yanıltıcı bilgi verir ve oksijen satü- ve daha büyük risk altındadır.(1,2,6,8)
rasyonu yüzdeleri yanlış olarak yüksek çıkar.
2. İskemik hasarı göstermek amacıyla, meta-
bolik asidozun genişliği saptanabilir. Arte- Tedavi
rial kan gazları, serum elektrolit düzeyleri Hastane öncesi tedavi: Tedavi öncelikle alanda
ve serum laktat seviyesi bakılarak metabolik dekontaminasyon ile başlanır. Hasta etkenden
asidoz genişliği saptanabilir. uzaklaştırılmalı ve açık havaya çıkartılmalıdır.
3. Tam kan sayımı ile hemoglobin seviyesi bu- ABC (havayolu, solunum, dolaşım) kontrolü ya-
lunabilir, lökositoz saptanabilir. pılır ve hemen oksijen tedavisine başlanmalıdır.
4. EKG; göğüs ağrısı, çarpıntı, disritmi gibi Gereken hastalara temel ve ileri yaşam desteği
kardiyak yakınmaları olan, KAH öyküsü uygulanmalıdır.(1,4,9,10)
olan, bilinç durumu bozuk veya HbCO
Acil Serviste Tedavi: Tüm ciddi olgularda ve
seviyesi %10’dan fazla her hastada çekilme-
zehirlenme şüphesi olan hastalarda acil servis’e
lidir. Yaşlı hastalarda sessiz iskemi atakları
(AS) geldiği andan itibaren ABC (havayolu,
olabileceği akılda tutularak, yakınması ol-
solunum, dolaşım) kontrolü yapılır. Hastalara
masa da çekilmelidir.
hemen maske yardımıyla (rezervuarlı nonreb-
5. Myokard hasarını ölçmek amacıyla serum reathing maske=NRMR) verilen %100 oksijen
LDH, CK-MB ve troponin seviyeleri ölçü- ile normobarik oksijen (NBO) tedavisi başlan-
lebilir. malıdır. HbCO’in oda havasında yarılanma
6. Rabdomiyoliz gibi iskelet kası hasarını sap- ömrü 240-320 dakika iken %100 oksijen ile bu
tamak amacıyla serum CK, myoglobin ve miktar, 50-80 dakikaya iner. Oksijen tedavisine,
idrar myoglobin seviyeleri ölçülebilir. hasta asemptomatik olana kadar ve HbCO’in

Tablo 2. Karboksihemoglobin seviyesi ile klinik bulgular arasındaki ilişki


CO yüzdesi (%) Klinik Bulgular
>10 Yakınma ve bulgu yok
10-20 Hafif baş ağrısı, KAH olanlarda angina
20-30 Zonklayıcı baş ağrısı, baş dönmesi, güçsüzlük, görme bulanıklığı, dispne
30-40 Şiddetli baş ağrısı, bulantı-kusma,bilinç bozukluğu, takipne, taşikardi
40-50 Konfüzyon, senkop, takipne, disritmi
50-60 ve üzeri Nöbet, koma, solunum depresyonu, ölüm 717
seviyesi %10’un altına ininceye kadar devam Tablo 4. CO zehirlenmesinde hiberbarik oksijen
edilmelidir. Anginası olan hastalarda bu oran tedavisi endikasyonları
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

%2’nin altıdır.(1,2,5,6) Kesin endikasyonlar Göreceli endikasyonlar


• Bilinç durumunda bo- • 4 saat %100 NBO
Acil servise gelen olgular klinik değerlendirme zulma ve/veya anormal tedavisine rağmen de-
ardından tedaviye başlanmalıdır (Tablo 3). Hafif nörolojik muayene vam eden baş ağrısı,
bulguları olan hastalar (bulantı, baş ağrısı, güç- • Bilinç kaybı öyküsü baş dönmesi
süzlük, grip benzeri halsizlik) 4 saat süreyle %100 (senkop) veya near • Dirençli asidoz
senkop (bayılayazma) • Yetişkinlerde %25
NBO verilerek takip edilmelidir. Hafif yakınma-
• Nöbet ve üzerinde HbCO
ları olan ve NBO tedavisinden yanıt almayan • Koma düzeyi
hastalar için bir seans HBO tedavisi uygulana- • Myokardiyal iskemi • Anormal nöropsiko-
bilir. Yakınmaları devam eden bu olgularda ileri • Uzun süre maruziyet metrik test sonuçları
nörolojik değerlendirme gerekebilir.(1,2,9,10) öyküsü
• Gebe kadında %15-
20 üzerinde HbCO
düzeyi
Tablo 3. CO zehirlenmesi için tedavi planı
Hafif CO
Ciddi CO Zehirlenmesi
Zehirlenmesi HBO tedavisi sırasında oksijene bağlı nöbet.
Güçsüzlük Bilinç kaybı veya near-senkop (1000 olguda bir), kulak ve sinus barotravması,
Konfüzyon, inatçı hipotansi- pulmoner barotravma, vasküler gaz embolisi gö-
Bulantı yon, inatçı asidoz, gebe annede rülebilir. Hamilelik, HBO tedavisi için sakıncalı
HbCO’in %15’den fazla olması değildir. HBO için kesin yasak olan olay tedavi
Halsizlik Fokal nörolojik değişiklikler edilmemiş pnömotorakstır.(1,2)
Baş ağrısı Myokard iskemisi
Tedavi: %100
HBO, 90 dakikalık Seans
NBO, 4 saat Taburculuk ve Yatış
Yeniden
değerlendir; Yeniden değerlendir; yakınmalar Hafif semptomları olan ve %100 NBO ile tedavi-
yakınmalar devam ederse, 3-6 saat içinde den sonra herhangi bir yakınması olmayan hasta-
devam ederse, HBO tekrarla! lar evine gönderilebilir. Ancak benzer yakınmaları
HBO düşün! tekrarlarsa yeniden başvurmaları söylenmelidir.
Bu olgular 24-48 saat sonra yeniden değerlen-
Hiberbarik oksijen (HBO) tedavisi günümüzde dirilmelidir. Bilinç kaybı, amnezi olan, nöbet
halen tartışmalı olmakla beraber uygulanacak geçiren olgular, HBO tedavisinden yanıt alsalar
bir diğer tedavi seçeneğidir. HBO için öneri- ve yakınmaları gerilese bile yatırılmalıdır. Hamile
len endikasyonlar tablo 4’te sıralanmıştır.(2,11-14) olan olgular (20 haftanın üzerinde) için de fetal
monitorizasyon için yatış planlanmalıdır.(1,2,4,5)
HBO tedavisi ile HbCO’in yarılanma ömrü 15-
23 dakikaya iner. Hiperbarik oksijen tedavisi ile CO zehirlenmesi olan ve tedavi ile iyileşen ol-
bu hastalarda dramatik iyileşme ve semptomlar- gularda 2 ile 30 gün içinde benzer yakınmalar
da düzelme görülse de HBO ile NBO tedavisi olabilir. Fizik aktivite 2-4 hafta süreyle kısıtlan-
arasında kısa ve uzun dönem yarar açısından ve malı, sigaraya ara verilmesi önerilmelidir. Geç
birbirlerine üstünlüklerinin olup olmadığı konu- nöropsikiyatrik komplikasyonların oluşabileceği
sunda tartışma sürmektedir. HBO tedavisinin, anlatılmalıdır. Bu hastaların, taburcu edilirken
vücuttan CO’i elimine etme yanında oksijen do- bu konuda uyarılmaları çok önemlidir.(1,2,6,7)
kulara dağılması ve hemoglobinden CO’i uzak-
laştırma konularında da faydası vardır.(2,5,15-17)

718
Konu 10

Özet 2. Kao LW, Nanagas KA. Carbon monoxide poison-


ing. Emerg Med Clin N Am. 2004;22: 985-1018.

Karbonmonoksit Zehirlenmesi
* Karbonmonoksit (CO) zehirlenmesinin 3. Tomaszewski C. Carbon monoxide. In: Flo-
belirti ve bulguları çok çeşitlidir ve sıklık- menbaum NE, Goldfrank LR, Hoffman RS,
la belirsizdir, bu da yanlış tanılara ve te- Howland MA Lewin NA, Nelson LS, editors.
davide gecikmelere neden olabilmektedir. Goldfrank’s toxicologic emergencies. 8th edi-
* Baş ağrısı, bulantı, baş dönmesi, yorgun- tion. New York: McGraw-Hill; 2006:1690-704.
luk, paresteziler, göğüs ağrısı, çarpıntı, 4. T.C Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha
görme bozuklukları, diare ve karın ağrısı Merkezi Başkanlığı. Tunçok Y, Kalyoncu NH.
en sık şikayetlerdir. editörler. Karbonmonoksit zehirlenmesi. Birinci
basamağa yönelik zehirlenmeler tanı ve tedavi
* Bulgular COHb düzeyi ile paralel değildir. rehberleri 2008. Ankara: Özkan Matbaacılık;
* Karboksihemoglobinin, ko-oksimetrik 2008:119-125.
ölçümü gerçek seviyeyi gösterir. 5. Nelson LS, Hoffman RS. Inhaled toxins. In:
* Pulse oksimetre ile yapılan ölçümler Marx JA, ed. Rosen’s Emergency Medicine:
HbCO seviyesi konusunda yanıltıcı bil- Concepts and Clinical Practice. 7th edition.
gi verir ve oksijen satürasyonu yüzdeleri Philadelphia: Mosby; 2010:2031-59.
yanlış olarak yüksek çıkar. 6. Çımrın AH. Karbonmonoksit zehirlenmesi. In:
* Hafif bulguları olan (bilinç kaybı yok, Ekim N, Türktaş H, eds. Göğüs Hastalıkları
kardiyopulmoner semptomları yok, bi- acilleri. 1. baskı. Ankara: Bilimsel Tıp Yayınevi;
linci açık ve koopere) hastalarda COHb 2000:119-24.
seviyesinin ölçülmesi ve EKG çekilmesi 7. Raub JA, Mathieu-Nolf M, Hampson NB,
yeterlidir. Thom SR. Carbon monoxide poisoning-a public
* Asıl tedavi hastanın CO maruziyetinin health perspective. Toxicology, 2000;145:1-14.
sonlandırılması ve oksijen tedavisine baş- 8. Özdemir HS, Kaplanoğlu V. Karbonmonoksit
lanmasıdır. zehirlenmesi. Türkiye Klinikleri. J Surg Med Sci,
2006;2:74-80.
* HBO tedavisi tartışmalıdır ve seçilmiş
hastalarda kullanılmalıdır. 9. Shochat GN, Lucchesi M. Toxicity, carbon
monoxide. Last updated: Aug 8, 2008 http://
* HBO tedavisi için kesin endikasyonlar; emedicine.medscape.com/article/819987.
Bayılma, bilinç durumunda bozulma, fo-
kal nörolojik defisit, nöbet, koma, myo- 10. Clardy PF, Manaker S. Carbon monoxide poi-
soning. http://www.uptodate.com/online/con-
kardiyal iskemi bulguları ve gebe kadında
tent/topic/ad_tox/2932.
%15-20 üzerinde HbCO düzeyi olarak
kabul edilmektedir. 11. Hardy KR, Thom SR. Pathophysiology and
treatment of carbon monoxide poisoning. J
* CO zehirlenmesinde geç nöropsikiyatrik Toxicol Clin Toxicol 1994;32:613-29.
komplikasyonların oluşabileceği unutul-
12. CDC. Nonfatal, unintentional, non--fire-relat-
mamalıdır.
ed carbon monoxide exposures. United States,
* Bilinç kaybı, amnezi olan, nöbet geçiren 2004-2006. MMWR. 2008;57:896-9.
olgular, kardiyak iskemisi olan hastalar 13. Buckley NA, Isbister GK, Stokes B, Juurlink
yatırılmalıdır. Ayrıca hamile olan olgula- DN. Hyperbaric oxygen for carbon monoxide
rın da (20 haftanın üzerinde) fetal moni- poisoning: a systematic review and critical analy-
torizasyon için yatışı planlanmalıdır. sis of the evidence. Toxicol Rev, 2005;24:75-92.
14. Thom SR, Keim LW. Carbon monoxide poison-
ing: a review: Epidemiology, pathophysiology,
Kaynaklar clinical findings, and treatment options includ-
1. Van Meter KW. Carbon monoxide poisoning. ing hyperbaric oxygen therapy. J Toxicol Clin
In: Tintinalli JE, ed. Emergency Medicine: A Toxicol 1989;27:141-56.
Comprehensive Study Guide. New York: Mc- 15. Juurlink DN, Buckley NA, Stanbrook MB,
Graw Hill, 2004:1238-42. Isbister GK, Bennett M, McGuigan MA. Hy- 719
perbaric oxygen for carbon monoxide poi- partment with acute carbon monoxide poison-
soning. Cochrane Database Syst Rev, 2005; ing. Ann Emerg Med, 2008;51:138-152.
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

25:CD002041. 17. Weaver LK, Hopkins RO, Chan KJ et al. Hy-


16. Wolf SJ, Layonas EJ, Sloan EP, Jagoda AS. Clini- perbaric Oxygen for Acute Carbon Monoxide
cal Policy: Critical issues in the management of Poisoning. New Engl J Med 2002;347:1057-67.
adult patients presenting to the emergency de-

720
Konu 11

ALKOL ZEHİRLENMELERİ

Dr. Selahattin Kıyan

Giriş Klinik Bulgular


Alkol zehirlenmeleri acil servislere sık başvuru Akut Maruziyet: Dizartik ve heceleri karıştı-
sebepleri arasındadır. Alkole bağlı zehirlenmeler rarak konuşma, nistagmus, santral sinir sistemi
en sık etil alkol (etanol), metil alkol (metanol), depresyonu (motor kordinasyon ve kontrolde
izopropil alkol (izopropanol) ve etilen glikol ile azalma, narkoz, koma vs) görülür. Hipotermi,
olmaktadır. hipoglisemi (özellikle infant ve çocuklarda), asi-
doz, elektrolit bozukluğu, gastrointesitinal (GİS)
rahatsızlıklar ve üst GİS kanama görülebilir. To-
1. Etanol tal periferal dirençte azalma veya volüm kaybına
bağlı hafif hipotansiyon ve buna refleks olarak
Legal olarak en sık tüketilen formdur. Akut ve taşikardi sık olarak görülür. Postür değişiklikleri
kronik toksikasyon bulgularına yol açar. Tür- senkopa neden olabilir.(4) Hastada hipotansiyon
kiye’ de en sık tüketilen formu biradır. Birayı varsa mutlaka diğer nedenler araştırılmalıdır.
sırasıyla rakı, şarap ve votka izlemektedir.(1) Ül-
kemizde her geçen yıl alkol tüketim oranları art- Alışkanlık gelişmesinden dolayı kan-alkol düze-
maktadır. 2006 yılında 880 milyon 971 bin 67 yi ile intoksikasyon bulguları uyumlu olmayabi-
litre olan alkollü içki satışları, 2007 yılında 921 lir. Devamlı alkol kullanımı olmayan bireylerde
milyon 241 bin 826 litreye yükselmiştir. Satış 400-500 mg/dL kan alkol düzeyinde solunum
miktarı, 2008 yılında 180 milyon 341 bin 98 depresyonuna bağlı ölüm gelişebilir. Bir çok
litre daha artmış ve 1,1 milyar litreyi bulmuştur. alkolikte 400 mg/dL üzerindeki kan alkol dü-
Türkiye’de alkollü içki tüketimine ödenen yıllık zeyleri bile minimal intoksikasyon bulgularıyla
para ise 10 milyar YTL’yi bulmaktadır.(2) seyreder.(5)

Distile içkilerde (cin, rakı vs) genel olarak alkol Hafif laktik asidoz görülebilir fakat ciddi asidoz
oranı % 40-50 oranındadır. Şaraplarda %10-20 kesinlikle görülmez. Bu nedenle ciddi asidoz
arasında, birada %2-6 arasındadır. Aynı zaman- varsa başka nedenler araştırılmalıdır.
da etanol gargara, kolonya ve birçok tıbbi prepe-
Vital Bulgular: Hipotermi sıktır.(6) Hipotansi-
ratta da bulunmaktadır.(3)
ton ve taşikardi gelişebilir. Bradipne erken dö-
Patofizyoloji: Nöronal aktiviteyi inhibe ederek nemde oluşabilmektedir.(7) Taşipne varsa hastada
santral sinir sistemini deprese eder. Alkol intoksi- metabolik asidoz gelişmiş olabilir.(7)
kayonu eksitatör nörotransmiter glutamatın dep- Kardiyovasküler: Akut aşırı alımda atriyal fib-
resyonu ve inhibitör 7-aminobutirik asit (GABA) rilasyon(8) ve AV blok(9) bildirilmiştir. Sosyal
ve glisin seviyesinin artmasıyla ilişkilidir. Etanol olarak az alımlarda koroner arter spazmı veya
emiliminin az bir oranı ağız ve özafagusta, orta miyokardiyal iskemi nedeniyle variyant anjinaya
derecede emilimi mide ve kalın barsak da, fakat sebep olabilir.(10) Kronik ağır alkol alımlarında
en çok emilim incebarsak proksimal kısmında ol-
aritmi, subklinik sol ventriküler disfonksiyon
maktadır.(3)
veya morfolojik anormalliklere neden olarak ani aşırı alkol alımı sonrası görülebilmektedir. Kro-
kardiyak ölümlere yol açabilir.(11, 12) nik alkoliklerde kemik dansisitesinde azalma,
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

yüksek serum kalsiyum düzeyi, rabdomyoliz


Solunum: Solunum depresyonu oluşabilir. Cid- görülebilir.
di intoksikasyonda solunum yetmezliği görüle-
bilir. Aspirasyona bağlı pnömoni veya pulmoner Endokrin: Hipoglisemi, nöbet veya komaya ne-
ödem görülebilir. den olabilir. Asidotik hastalarda hiperglisemi gö-
rülebilir. Kronik alkol kullanıcılarında alkolün
Nörolojik: Akut intoksikasyonu konfüzyon, kesilmesiyle pseudoCushing Sendrom görülebi-
ataksi, emosyonal labilite, algı ve duygu du- lir. Bu kişilerde akut alkol alımı sonrası plazma
rum değişiklikleri, koordinasyon bozukluğuyla prolaktin seviyesinde artış, plazma testesteron,
karakterizedir. Santral sinir sistemi depresyonu kortizol ve adrenotropik hormon düzeylerinde
komaya kadar ilerleyebilir. Çocuklarda hipogli- azalma görülmektedir.(16)
semiye ikincil nöbet bildirilmiştir.

Gastrointestinal Hepatik: Bulantı, kusma, GİS


kanaması ve abdominal ağrı sıktır. Diare görüle- Tedavi
bilir. Akut hepatit gelişebilir. Kronik kullanımı Hastanın tedavisi içkinin etkisi ortadan kalkana
siroz, vitamin A yetersizliğiyle seyreder. kadar devam eder. İyi bir fizik muayeneyle has-
tanın alkole sekonder yaralanmaları ve medikal
Asid-Baz: Laktik veya ketoasidoz gelişebilir.(13)
durumu belirlenmelidir. Hafif-orta derece in-
Laktik asidoz NADH aşırı üretimi, ethanol ok-
toksikasyon bulguları varsa kan alkol düzeyine
sidasyonu, laktat kullanımında azalma ve hepa-
bakmaya gerek yoktur. Fakat hastada bilinç de-
tik glukoneogenezisin inhibisyonuna bağlı olu-
ğişikliği ve deprese mental durum varsa mutlaka
şan metabolik anormallikler sonucu olmaktadır.
bakılmalıdır. Hastalar için en uygun sıvı dekstroz-
Hematolojik: Kronik alkoliklerde anemi ve lu serum fizyolojiktir. Bu sıvı hem volüm açığını
trombositopeni oluşabilmektedir. Pansitopenide kapatır, hem de glikojen depolarını doldurur.
bildirilmiştir.(14)
Mental durumu deprese olan hastalarda çubuk
Kas İskelet: Akut ve kronik myopati, myoglo- kan glukozu normalse bilinç bozukluğuna ne-
binüri, kas güçsüzlüğü ve brakiyal pleksopati.(15) den olabilecek sekonder yaralanmalar, travma

Tablo 1. 100 ml kanda mg cinsinden belirli alkol konsantrasyonlarında beklenen yakınma ve bulgular(17)
Kan-Alkol Düzeyi Yakınma ve Bulgular
10-30 Hafif fizyolojik bozukluk.
30-50 Araba kullanma gibi kompleks hünerlerde bozukluk
Öfori, kendine güvende artış, reaksiyon cevabında ve dikkatte bozulma, gülme, fazla
50-70 konuşma ve duygusallaşma.
Reaksiyon cevabı, dikkat, görüş keskinliği, duyumsal-motor, koordinasyon ve muha-
70-100 keme gücünde artan bozulma.
100-150 Heceleri karıştırarak konuşma, kararsızlık, huzursuzluk.
Ataksi, belirgin sarhoşluk, mide bulantısı, sendeleyerek yürüme, koordinas-
150-200 yon kaybı, uyuklamaya eğilim.
200-300 Letarji, kusma, uyuklama, koma riski.
300-350 Stupor veya koma, kusmuğun aspire edilme tehlikesi.
722 350 ve üstü Solunum merkezi paralizisi sonucu artan ölüm tehlikesi.
Konu 11

bulguları araştırılmalıdır (subdural hematom, g. Hemodializ: Oldukça etkindir. Tedaviye rağ-


asidoz, vs). men kötüleşen hastalarda düşünülmelidir.

Alkol Zehirlenmeleri
Sıvı uygulaması alkolün kandan temizlenme h. Naloksan: Akut etanol intoksikasyonuna
hızını arttırmamaktadır.(18) Hafif-orta düzeyler- bağlı depresan etkileri antagonize eder. Fakat bu
de alımlarda dehidratasyon bulguları yoksa sıvı etki sürekli değildir.
gerekli değildir.
Kronik kullanımı olmayan hastalarda kan alkol i. Etanol kesilmesi: Oral veya parenteral benzo-
düzeyi saatte 15-20 mg/dL, kronik kullanıcılar- diazepinlerle tedavi edilir.
da 25-35 mg/dl hızında elimine olur.(3)
j. Nöbet: Diazepam iv bolus 5-10 mg her 15
Osmolar gap’a en sık yol açan neden etanol alı- dakikaya bir aynı doz tekrarlanabilir, maksimum
mıdır. Beraberinde anyon açıklı metabolik asi- doz: 30 mg. Çocuklarda 0.25-0.4 mg/kg, maksi-
doz varsa etanole ek başka maddelerin alındığı mumu doz:10 mg/kg
düşünülmelidir. Metanol ve etilen glikol ciddi
anyon açıklı metabolik asidoza neden olurlar.
Toksisite Aralığı
Oral-Parenteral Maruziyet Bir mililitre/kilogram (1 gram/kilogram) tam
a. Gastrik Lavaj: Geç gelen olgularda yarsızdır etanol (%95-99 etanol) genelde kan alkol dü-
Ancak hayatı tehdit edecek oranda bir saatten az zeyini 100-150 miligram/desilitre (21-32 mili-
süre önce alınmışsa uygulanmalıdır. Sol lateral mol/litre) çıkarır. Bu alkol düzeyide hafif-orta
dekübit pozisyonunda hava yolunun korunma- intoksikasyon bulgularına neden olur.
sına alınmalıdır.
İntoksikasyon: Kan alkol düzeyi 150-300
Kontrendikasyonlar: Havayolu koruyucu ref- mg/dL (32.6-65.2 mmol/L) belirgin yakınma
leks kaybı veya entübe edilmemiş bilinç düze- ve bulgulara sebep olur.
yinde azalma olan hastalar, beraberinde koroziv
alımı olanlarda, kanama ve GİS perforasyon ris- Ölüm: 5-6 gr/kg erişkinlerin tölere edemeyeceği
ki olan, önemsiz veya nontoksik etanol alanlarda değerdir (minumum ölümcül doz).(19) Kan alkol
uygulanmamalıdır. düzeyi 400 mg/dL (86.8 mmol/L) üzeri ölüm-
cüldür. Ölümcül olan en düşük kan alkol düzeyi
b. Aktif kömür: Etanol absorbsiyonunu azalt-
250 mg/dL olduğu görülmüştür. Düşük etanol
maz. Kullanılmamalıdır.
düzeyleriyle beraber ölüm görülme nedeneleri:
c. Hasta Pozisyonu: Semi-lateral dekübit pozis- Gastrik içerik aspirasyonu, komorbid hastalık-
yonda, baş önde ve ağız aşağıda olacak ve aspiras- lardır. Bilinen en yüksek kan alkol düzeyi 1510
yonu engelleyecek şekilde pozisyon verilmelidir. mg/dL’dir.(20)
d. Tiamin: Kronik alkoliklerde intravenöz (iv) Taburculuk: Bilinç durumu düzelmiş, sorulara
veya intramusküler 100 mg verilmelidir. verilen yanıtlar mantıklı, hasta koopere ve or-
e. Hipoglisemi: Kan glukozu 60 mg/dL altın- yanteyse, kendine veya başkalarına zarar verme-
daysa iv glukoz verilmelidir. Glukoz tiamin uy- yecek haldeyse ve naklinde yardımcı olacak bir
gulanmadan önce verilmelidir. refakatçisi varsa hasta taburcu edilebilir. Hasta
tamamen ayıkmadan fizik bakı ve takip bitmez.
f. Hipotermi: Hasta battaniye ile örtülmeli, ılık Taburculuk öncesi yapılan son muayenede has-
serumlar verilmelidir. Tekrar ısıtma işlemi es-
tada sekonder yaralanma bulgularının olmadığı
nasında ortaya çıkacak olan aritmiler açısından
gözden geçirilmelidir.
moniterize edilmelidir.
723
2. Metanol Patofizyoloji
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Sıkça metil alkol olarak anılır. Metil alkol odun Metanol kolaylıkla emilir ve tüm vücut sıvıla-
talaşının distile edilmesi ile elde edilir. Çeşitli rına hızla dağılır (Sanal dağılım hacmi = 0.6 L/
solventler, boya çıkarıcı, vernik, teksir makinası kg) Proteinlere bağlanmaz. Alkol dehidrogenaz
sıvıları, antifiriz sıvıları, araba camı yıkama sıvı- enzimi aracılığı ile, sıfır derece kinetiğine bağlı
ları, kolonya, ispirtoda bulunur. Akut zehirlen- olarak yavaşça elimine edilir. Yarılanma ömrü=
meler daha çok yanlışlıkla içki olarak kullanıl- 2-24 saattir. Alımı takiben böbrek, karaciğer,
ması sonucu oluşurken, kronik zehirlenmeler, GİS, vitröz humor ve optik sinirde yüksek kon-
işyerlerinde buharının solunması sonucu oluşur. santrasyonlarda bulunur. Metanol atılımının
Giysilere bol miktarda bulaşmış olan metil alko- büyük kısmı (%90-95) karaciğerden, %3’ü de-
lün deri yolu ile alınması da mümkündür. Saf me- ğişmeden böbreklerle, yaklaşık %10-20’si ise so-
tanolde zayıf şeker kokusu vardır. Ham metanolde lunum yolu ile gerçekleşir.
ise acı, mide bulandırıcı bir koku vardır.(21) Biyo-
lojik atık, lağım suyu ve çamurun doğal olarak Metanol, alkol dehidrogenaz ve formaldehid de-
ayrıştırılması sonucu elde edilmektedir.(22) Fakat hidrogenaz enzimleri tarafından önce formalde-
en sık metanol kaynağı evde distilasyonla elde hide daha sonra formik aside metabolize edilir.
edilmektedir. En sık metanol intoksikasyonuna (Şekil 1) Formik asit birikimi klinik yakınma ve
ev distilasyonu neden olmaktadır.(23) bulguların oluşmasının asıl nedenidir. Formik
asid sitokrom c oksidaz aktivitesini inhibe eder.
Ülkemizde Turla ve arkadaşlarının çalışmasın-
Bu durum doku hipoksisinin oluşmasına neden
da 1992-1997 yılları arasında 124 olgu bildi-
olur. Anaerobik glikozis sonucunda da laktat
rilirken, İnanıcı ve arkadaşlarının yaptıkları bir
oluşur.
başka çalışmada 1994-1998 yılları arasında 205
olgu bildirilmiştir.(24, 25, 26) Oluşan asidozun ana kaynağı formik asid ol-
Metanolün toksik etkisi parçalanma ürünle- makla birlikte laktik asit birikimi de asidoza
ri olan formaldehit ve formik asitten ileri gel- katkıda bulunur. Oluşan format ve laktik asit
mektedir. Tedavide amaç metanolün vücutta anyon açığının artışına neden olur. Formaldehit
parçalanmasına neden olan enzimatik ve/veya üretimi papillit ve retinal ödeme bunlarda kör-
oksitatif reaksiyonları engellemek ve metanolün lüğe neden olur. Körlük oluşumu birincil olarak
parçalanmadan vücuttan atılmasını sağlamaktır. formik aside bağlıdır.

Alkol Alkol
dehidrogenaz dehidrogenaz
Metanol Formaldehit Formaldehit
Katalaz
NAD+ÆNADH+H Diğer enzimler
Formik Asit
(Format)
Folat
Etil Alkol
Fomepizol CO2+H20

724 Şekil 1. Karaciğerdeki metanol metabolizması.


Konu 11

Letal Doz-Tolere Edilen Doz: Tıbbi tedavi Fundoskopik bulgular normal olabilir veya peri-
olmadan metanolün en düşük letal dozu 0.3-1 papiller ödem, optik diskte hiperemi veya retinal

Alkol Zehirlenmeleri
gr/kg’ dır.(27) 100-200 ml alım bir çok erişkin ödem görülebilir.
için ölümcüldür.(28) 30 mL’nin altında alımlarda
ölüm bildirilmiştir.(29) Tolere edilebilen en yük- Kardiyovasküler: Taşikardi oldukça sıktır.
sek doz 500-600 mL’dir.(30) Ölümcül alımlarda bradikardide görülebilir.
Kalp yetmezliği ve ciddi hipotansiyon oluşabilir.

Solunum: Metabolik asidoza bağlı taşipne sıktır.


Klinik Bulgular Terminal dönemde ani solunum durması gelişir.
Metanol oldukça toksiktir. Metabolik asidoz,
Nörolojik: Nöbet, koma, kalıcı sekel olarak: ba-
körlük ve ölüme yol açar. Genellikle yakınmalar
zal ganglion infarktı, toksik ensefalopati, polinö-
alımdan 12-18 saat sonra görülür. Metabolizma-
ropati, optik atrofi ve körlük görülür.
sına bağlı olarak yakınmalar 18-24 saate kadar
gecikebilir (1-72 saat arasında değişir) Toksisite Gastrointestinal-Genitoüriner: Karın ağrısı,
asidozun derecesine, maruziyetle tedavi arasında bulantı, kusma, iştahsızlık, ciddi zehirlenmede
geçen süreye bağlıdır. Koma veya nöbet geçiren,
akut nekrotizan pankreatit görülebilir. Akut re-
ciddi metabolik asidozu (pH<7) olan hastalarda
nal yetmezlik ve hematüri görülebilir.
klinik seyir kötüdür. Toksik alımlar oral, inha-
lasyon veya dermal şeklinde olabilir. Asit-Baz/Sıvı Elektrolit: Klasik olarak metabo-
lik asidoz görülür. Beraberinde etanol alımı varsa
Akut zehirlenmede tıpkı hafif etanol alımın-
da olduğu gibidir (uykulu olma, konfüzyon ve asidoz 18-24 saat sonra gecikebilir. Hipomagne-
ataksi) Daha sonra 18-24 saat içerisinde asido- zemi, hipokalemi ve hipofosfatemi görülebilir.
zun oluşmasına bağlı halsizlik, kusma karın ağrı-
Kas-İskelet: Ciddi zehirlenmelerde rabdomyo-
sı, bulantı, kusma, görme anormallikleri oluşur.
liz görülebilir.
Eğer bu dönemde tedavi başlanmazsa santral si-
nir sistemi depresyonu ilerler ensefalopati, hızlı
solunum, geniş anyon açıklı metabolik asidoz, Laboratuvar
hipokalemi oluşur. Bunları koma ve ölüm izler.
Görme anormalliği hastalar tarafından bulanık ve Hemogram, elektrolitle, idrar tahlili ve arteriyel
karlı-puslu görme olarak tanımlanır.(Tablo 2) En kan gazı alınmalıdır. Geniş anyon açıklı meta-
sık kalıcı bozukluk optik nöropati, körlük, par- bolik asidoz metanol intoksikasyonunu akla ge-
kinsonizm, toksik ensefalopati ve polinöropatidir. tirmelidir.

Hipotansiyon ve bradikardi kötü klinik gidişin Kan metanol ve etanol düzeyleri bakılmalıdır.
göstergeleridir. Asidozun derecesi klinik seyirin Eğer metanole hemen bakılamıyorsa Osmolal
belirlenmesinde, kan metanol düzeyinden daha Gap’ta artış metanol zehirlenmesinden şüphe-
anlamlıdır. lendirmelidir. Normal osmolal gap olması me-
tanol zehirlenmesini dışlatmaz.
Vital Bulgular: Metabolik asidoza bağlı taşipne
sıktır. Hipotermi uzamış koma hastalarında geli- Endojen odaklardan kaynaklanan normal meta-
şebilir. Terminal safhalara kadar tansiyon genel- nol düzeyi 0.05 mg/dL’ dir. 20 mg/dL’ nin altın-
likle normaldir. Ciddi intoksikasyonlarda hafif da hastalarda genellikle yakınma ve belirti yoktur.
taşikardi görülebilir. Belirti ve bulgular 50 mg/dL’ nin üzerinde ciddi
Gözler: Bulanık veya çift görme, görme alanın- toksikasyon bulguları görülür. 20 mg/dL üzerin-
da daralma, benekli görme, görme keskinliğinde de genellikle santral sinir sistemi bulguları görü-
azalma, optik atrofi, körlük, nistagmus, ciddi lür. 50 mg/dL üzerinde göz bulguları ortaya çıkar.
zehirlenmede fikse dilate pupiller görülebilir. 150-200 mg/dL üzerinde ölüm riski ortaya çıkar. 725
Osmolarite = 2(Na) + BUN/2.8 + Glukoz/18 1. Mide Aspirasyonu: Yüksek dozlarda oral
(Normal serum osmolaritesi: 240 mOsm/L) alınmışsa mide boşalması gecikeceği için saatler
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Osmolar açık= Ölçülen-Hesaplanan osmolarite sonra bile gastrik lavaj işe yarabilmektedir. Bu
(Normal düzeyi: 0-5) nedenle ciddi alımlarda mide aspirasyonu uy-
Anyon açığı = (Na++K+)-(HCO3+Cl-) gulanmalıdır. Bu aynı zamanda irritan olan al-
(Normal düzeyi: 12-16 mmol/L) kolün uzaklaştırılmasına ve mide kanaması veya
perforasyon riskinide azaltacaktır.
Ayırıcı Tanı: Diğer geniş anyon açıklı metabolik
2. Aktif kömür: Sadece alkol alan hastalarda
asidoz nedenleri: etilen glikol, diabetik ketoasi-
yararsızdır. Metanol absorbisyonunu azaltmaz,
doz, paraldehit, izoniazid, salisilat, demir, laktik
kullanılmamalıdır.
asidoz, fenformin, üremi, karbonmonoksit, si-
yanür, alkolik ketoasidoz, toluene zehirlenmeleri 3. Mide lavajı: Geç başvuruda etkisizdir. Ancak
ayırıcı tanıda düşünülmelidir. ilk 1 saat içerisinde başvuru yapıldıysa havayolu
güven altına alındıktan sonra, trendelenburg ve
sol lateral pozisyona alındıktan sonra uygulan-
Tedavi malıdır. Havayolu refleklerinde kayıp olan, bi-
linç durumu baskılanmış hastalar, koroziv alımı
İntravenöz yol açılmalı, çubuk kan şekeri bakıl- olanlar, hemoraji ve perforasyon riski olan has-
malı ve gerekliyse folat ve naloksan verilmelidir. talarda uygulanmamalıdır.
Tedavide ana başlıklar: Genel destek tedavi- 4. Nöbet: Metanol zehirlenmelerine bağlı ge-
si, asidozun düzeltilmesi, toksik metabolitlerin lişen nöbetlerde diazepam 5-10 mg her 15 da-
oluşmasını engellemek amacıyla fomepizol ve kikada bir tekrarlanabilir. 30 mg yapılmasına
etanolün verilmesi, metanolü elimine etmek için rağmen nöbet sonlanmıyorsa fenobarbital veya
dializ uygulamasını içerir. propofol düşünülmelidir. Hipotansiyon, disrit-
mi, solunum depresyonu, endotrekeal entübas-
Genel destek tedavisinde ABC’nin sağlanması
yon ihtiyacı açısından takip edilmelidir.
ve temini ile birlikte dekontaminasyon yöntem-
leri uygulanmalıdır. Bunlar; 5. Akut Akciğer Hasarı: Sürekli ventilasyon ve
oksijenizasyon sağlanmalı ve pulse oksimetre ve

Tablo 2. Metanol zehirlenmesinde görülen klinik belirti ve bulgular


Klinik Evreler Belirti ve Bulgular
1. Evre
Sarhoşluk, gastrit, osmolar açıkta belirgin yükselme
(Alımdan sonraki ilk saatler)
2. Evre
(Latent periyod, 3-30 saat)
Ciddi anyon açıklı metabolik asidoz, hipopotasemi
• Görme bozuklukları,
- Görmede bulanıklık
- Kar yağdı manzarası (tipili bir alanda yürüyormuş gibi)
- Görme alanında daralma
- Optik diskte hiperemi veya solukluk, atrofi
3. Evre
- Venöz dolgunluk, pupil ödemi, körlük
(Latent periyod sonrası)
• Nöbetler, koma ve ölüm,
• İdrarda belirgin bir formaldehid kokusu
• Bradikardi, taşikardi, ventriküler disfonksiyon
• Karın ağrısı, kusma, ishal, pankreatit
• Toksik ensefalopati, polinöropati, Parkinsonizm
726 • Böbrek yetmezliği
Konu 11

arteriyel kan gazlarıyla devamlı takip yapılma- 9. Fomepizol: Şüpheli metanol alımları, meta-
lıdır. Erken mekanik ventilasyon ve pozitif ba- nol zehirlenmeleri, tek başına veya hemodializle

Alkol Zehirlenmeleri
sınçlı ventilasyona geçilmelidir. beraber uygulanır. Spesifik alkol dehidrogenaz
antagonistidir. Alkol dehidrogenaza etanol-
6. Monitörizasyon: Arteriyel kan gazlı, elekt-
den 8000 kat daha çok bağlanır.(31) Etanol gibi
rolitler, asit-baz durumu, hemogram, böbrek santral sinir sistemi depresyonu yapmaz ve kan
fonksiyon testleri, metanol, etanol düzeyi takip düzeyi takibi yapmak gerekmez. Yükleme dozu:
edilmelidir. 15 mg/ kg, 30 dakikanın üzerinde verilir. Her
7. Asidoz: Alımdan 18-48 saat sonrasına kadar 12 saatte bir 10 mg/kg olan devam dozu 4 defa
verilir. Serum fomepizol düzeyi 0.8 mg/L olacak
gelişmeyebilir. Hastada metabolik asidoz varsa
şekilde ayarlanmalıdır. Hasta hemodialize giri-
antidot tedavisi (etanol ve fomepizol) ve hemo-
yorsa bu dozlar 4 saatte bir verilir.
dialize ihtiyacı vardır.
10. Folik Asit: Formik asidi karbondiokside
8. Etanol Tedavisi: Kan metanol düzeyi 20 mg/
döndürülmesinde ko-faktördür. Alkolik hasta-
dL üzerindeyse, metabolik asidoz varsa uygulan-
larda folat eksikliğini desteklemek açısından ol-
malıdır (Tablo 3). Fomepizol yoksa veya fome- dukça önemlidir. Bütün hastalara 50 mg iv folat
pizol alerjisi varsa etanol düşünülmelidir. Alkol her 4 saate bir günlerce uygulanmalıdır.
dehidrogenaz enziminin kompatatif inhibitö-
rüdür. Toksik metabolit oluşumunu engeller. 11. Hemodializ Endikasyonlar
Yükleme dozu: %10’luk etanolden 10 mL/kg,
%5 dekstrozun içerisinde 30 dakikanın üzerin- • Kan metanol düzeyi > 50 mg/dL (15 mmol/L),
de verilir. İdame dozu: %10’luk etanolden 1-2 • Medikal tedaviye yanıtsız ciddi asit-baz.
mL/kg/ saat infüzyon %5 dekstrozun içerisinde (pH<7.15), elektrolit anormalliği,
verilir. Eğer iv etanole hemen ulaşılamayacaksa • Böbrek yetmezliği.
oral etanol verilmelidir (Tablo 4). Distile içkiler- • Görsel veya santral sinir sistemiyle ilgili be-
deki etanol içeriğinin saptanması için aşağıdaki lirti ve bulguların olması,
formül kullanılır. • 30 mL üzerinde oral alım öyküsü olması du-
Etanol (gr): rumunda uygulanmalıdır. Etanol infüzyon
içecek volümü (mL) x 0.9 x (alkol derecesi/200) oranı dializ esnasında arttırılmalıdır. Hemo-
dializ periton dializine göre oldukça etkindir.

Tablo 3. Metanol zehirlenmesinde etil alkol Fakat hemodialize ulaşılamıyorsa periton dializi-
(veya fomepizol) kullanım endikasyonları de uygulanabilir.
1. Plazma metanol konsantrasyonu > 20 mg/dl
veya ≥ 0.4 mg/kg oral alım Hemodiyaliz, metanol düzeyi 20 mg/dl nin altı-
na düştüğü zaman veya metabolik asidoz düze-
2. Toksik miktarlarda metanol alımı hikayesi ve
osmolar açık > 10 mOsm/kg H O lince (pH > 7.3) kesilir.
3. Öykü veya metanol zehirlenmesinden şüphe- Kan etil alkol düzeyi 100-150 mg/dl arasında
lendiren klinik kanıtlar ve aşağıdaki kriterlerin en tutulacak şekilde veya kan metanol düzeyi sıfı-
az ikisi:
- Arteriyel kan pH < 7.3 ra düşünceye kadar etil alkol tedavisine devam
- Serum bikarbonat < 20 meq/L (mmol/L) edilmesi önerilir.
- Osmolar açık > 10 mOsm/kg H O
Kan etanol düzeyi 100-130 mg/dL olacak şekil-
de ayarlanmalıdır. Kan etanol düzeyi 100 mg/
3. İzopropanol
dL altına inerse ciddi toksisite için risktir. Kan İzopropil alkol veya 2-propanol olarak bilinir.
glukozu sıkı takip edilmelidir. Hasta dialize alı- Endüstride çözücü, dezenfektan, çeşitli deri ve
nırsa etanol infüzyonu 0.24 gr/kg/saatten baş- saç ürünlerinde, mücevher temizleyicileri, deter-
lanmalıdır. jan, boya incelticiler ve antifrizde bulunur. 727
Tablo 4. Önerilen etil alkol tedavi doz şeması
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Önerilen doz %100 Etanol %43 oral %20 oral %10’ luk oral
Yükleme dozu 600 mg/kg 1.8 ml/kg 5 ml/kg 7.6 ml/kg
İdame dozu
Kronik alkol alımı yok 66 mg/kg/saat 0.2 ml/kg/saat 0.4 ml/kg/saat 0.83 ml/kg/saat
Kronik alkol alımı var 154 mg/kg/saat 0.46 ml/kg/saat 0.8 ml/kg/saat 1.96 ml/kg/saat
Diyaliz sırasında
Kronik alkol alımı yok 169 mg/kg/saat 0.5 ml/kg/saat 0.6 ml/kg/saat 2.13 ml/kg/saat
Kronik alkol alımı var 257 mg/kg/saat 0.77 ml/kg/saat 1.6 ml/kg/saat 3.26 ml/kg/saat

Santral sinir sistemini etanole göre 2 kat daha Masif alımlarda periferal vazodilatasyona bağlı
fazla deprese eder, aynı zamanda vücutta 2-4 kat hipotansiyon görülür. Hemorajik gastrit gastrik
daha fazla süre kalır. İntihar amacıyla etanolden irritasyona bağlı oluşur. Bulantı, kusma, karın
sonra en sık alınan ikinci alkoldür. Toksisitesi ağrısı ve üst GİS kanama meydana gelebilir.
etanolden fazla, metanol ve etil alkolden azdır. Hipoglisemi genelde görülür. Daha az sıklıktay-
sa, hepatik disfonksiyon, akut tübüler nekroz,
Patofizyoloji: Oral alım sonrası %80’i ilk 30 myoglobinüri, hemolitik anemi, rabdomyoliz ve
dakikada emilir, toplam emilim süresi 2 saattir. myopati görülebilir.
%20-50’si değişmeden böbreklerden atılır. Asıl
metabolizması karaciğerden olur.(%50-80) Ka- Hastalarda meyve kokusu hissedilir. Osmolal
raciğerde alkol dehidrogenazla asetona oksidize gapta artış, glukozemi ve glukozüri olmamasına
edilir. Asetonda böbrek ve akciğerler yoluyla atı- rağmen ketonemi, ketonürinin olması tanıyı dü-
lır. İzopropanol toksisitesinde kan glukoz artışı ve şündürmelidir. Hipotansiyonun uzun sürmesine
glukozüri olmadan ketonemi-ketonüri olur. Bu bağlı laktik asidoz oluşması dışında genelde an-
durum izopraponol toksisitesini etil alkol ve me- yon açığı saptanmaz.
tanol toksisitesinden ayıran en önemli özelliktir.
Tanıda en güvenilir parametre izopropanol dü-
İzopropanolün yarılanma ömrü 6-7 saat olması- zeyine bakılmasıdır. İzopropanol > 50mg/ dl ha-
na rağmen asetonun ki 22-28 saattir. Bu durum fif semptomlar görülmeye başlar.
yakınmaların uzun sürmesine neden olur.

Toksik doz %70’ lik izopropanol 1 mL/kg dozun-


da alınmasıyla, letal dozda erişkinlerde 1-2 mL/kg
Tedavi
alınmasıyla oluşur. 0.5 mL/kg alınması semptom- Damar yolu açılmalı, yatak başı glukoz bakılma-
ların oluşması için yeterlidir. Fakat 1 L üzerinde lı ve ihtiyacı olanlara tiamin, naloksan verilmeli-
alımlarda dahi hayatta kalımlar bildirilmiştir. dir. Hastalar santral sinir sistemi bulguları ve so-
lunum depresyonu açısından izleme alınmalıdır.
Çok hızlı emildiği için gastrik lavaj gereksizdir.
Klinik Bulgular Aktif kömür yarasızdır. Hemogram, elektrolit,
kan glukozu ve aseton genelde en az istenilmesi
Etanol intoksikasyonuna benzer fakat santral si- gereken tetkiklerdir. GİS kanama riski açısın-
nir sistemi bulguları daha ağır ve intoksikasyon dan kan grubu belirlenmelidir. Ciddi alımlarda
süresi daha uzundur. Semptomlar 30-60 dakika bilinç durumuna göre entübasyon gerekebilir.
içerisinde oluşmaya başlar. Pik etki birkaç saatte Hipotansiyon genellikle sıvı tedavisine yanıt ve-
olur. Nistagmus sıklıkla mevcuttur. Ciddi in- rir. Ciddi yanıtsız hastalarda vazopressörler kul-
toksikasyonda koma, solunum baskılanması ve lanılabilir. Ciddi asidoz durumlarında ek başka
728 hipotansiyon görülür. madde alımı araştırılmalıdır. Tedaviye rağmen
Konu 11

hipotansiyon düzelmiyorsa veya izopropanol Glikolik asit formik asit ve oksalik aside metabo-
kan düzeyi > 400 mg/dL ise dializ düşünülmeli- lize olur. Glikolik asit etilen glikol zehirlenme-

Alkol Zehirlenmeleri
dir. Dializ izopropanol ve asetonun her ikisinide sinde metabolik asidozun artmasında yardımcı-
kandan uzaklaştırmak için yeterlidir. dır. Kalsiyum oksalat oluşmasına bağlı oksalat
kristalüri %50 vakada oluşur.
Sonuç: Letarjik veya santral sinir sistemi dep-
resyonu uzun süren hastalar yatırılmalıdır. 6-8 Erişkinler için potansiyel ölümcül doz 2 ml/kg’
saatlik izlem sonucu yakınması olmayan has- dır. 240-2000 mL arasında hayatta kalım bildi-
talar, psikiyatri konsültasyonu ve adli raporları rilmiştir.
yazıldıktan sonra taburcu edilebilirler.

Klinik Bulgular
4. Etilen Glikol
Etilen glikol zehirlenmesinin 3 ayrı klinik aşama-
Kozmetikte, verniklerde, boya ve cilalarda bir sı vardır. Bu tablo alınan doza göre değişmektedir.
çözücü olarak kullanılmakla beraber, başlıca
antifriz olarak sıvı yakıtların ve diğer sıvıların Evre 1: Santral sinir sistemi depresyonunun ge-
donmasına engel olmak için kullanılan bir mad- liştiği evredir. 1-12 saat içerisinde gelişir. Hasta
dedir.(32) sarhoştur, hece ve kelimeleri karıştırarak konu-
şur ve ataksisi vardır. Bu bulgu ve belirtiler ol-
Etilen glikolün tıpkı metanol intoksikasyonun- masına rağmen hastada etanol kokusu yoktur.
da olduğu gibi iki toksik metaboliti formalde- Halüsinasyon, koma, nöbet ve ölüm genellikle
hit ve formik asittir. Tedavide amaç bu toksik bu aşamada gelişir. Santral sinir sistemi bulguları
metabolitlerin oluşmasını engellemek ve etilen yüksek oranda glikoaldehit üretimiyle ilişkilidir.
glikolü vücuttan uzaklaştırmaktır. Metanol zehirlenmesinde farklı olarak optik
sinir normaldir. Nistagmus ve oftalmopleji gö-
Patofizyoloji: Etilen glikol renksiz, kokusuzdur. rülür. Lumbar ponksiyonda santral sinir sistemi
Hoş ve tatlıya yakın bir aroması vardır. Yüksek basıncının, protein ve az oranda polimorfonük-
derecede suda çözülme özelliğinden dolayı oral leer lökositlerin arttığı görülür.
alındığı zaman çok hızlı emilir. Akciğerlerden ve
deriden emilimi yoktur. Kanda zirve seviyesine Evre 2: Kardiyopulmoner evredir. 12-24 saat
alımdan sonra 1-4 saat içerisinde ulaşır. Yarılan- içerisinde gelişir. Taşikardi, hafif hipertansiyon
ma ömrü 3-5 saattir. Karaciğer ve böbreklerde ve taşipne en sık görülen bulgulardır. Konjestif
metabolize edilir. Metabolitleri aldehitler, gliko- kalp yetmezliği, akut solunum distres sendro-
mu, kardiyomegali ve dolaşım kollapsı genellikle
lat, oksalat ve laktat akciğer, kalp ve böbreklere
gözlenir.
zararlıdır. Bu metabolitler asidozun oluşmasına
neden olurlar.Etilen glikol alkol dehidrogenaz- Evre 3: Nefrotoksisite evresidir. 24-72 saat içeri-
la glikoaldehite dönüştürülür. Bu dönüşüm sinde gelişir. Erken dönemdeki yakınmaları yan
NAD+’dan NADH oluşumuna bu da siklik asit ağrısı ve kostovertebral açı hassasiyetidir. Oli-
siklusunun inhibisyonu ve laktik asit oluşumuna goürik renal yetmezlik ve akut tübüler nekroz
neden olur. Glikoaldehit, sırasıyla glikolik asit, oluşur. Genelde tam anüri gelişir fakat uygun
glikoxalik asit ve birçok yeni ürüne dönüşür. tedaviyle hastaların çok büyük bir kısmı iyileşir.
Pridoksal fosfat glikoxalik asitin glisine dönüş- Aldehit metabolitleri ve oxalik asit nefrotoksik
mesi için kofaktördür. Glisin nontoksiktir. Aynı olan metabolitlerdir.
şekilde tiamin pirofosfatta glikoxalik asitin diğer
nontoksik bileşimlere dönmesinde yardımcı ko- Oksalatla kalsiyumun kalsiyum oksalat kristal-
faktördür. Piridoksal fosfat ve tiaminde eksiklik leri oluşturması nedeniyle ciddi hipokalsemi
etilen glikolden toksik metabolitlerin oluşması- ve buna bağlı tetani ve QT aralığında kısalma
na neden olmaktadır. görülebilir. 729
Hastada sarhoşluk bulgu ve belirtilerinin olma- Sonuç
sına rağmen, ağzında-nefesinde etanol koku-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

sunun olmaması, osmolal gapla beraber geniş Hastalarda öykü, klinik bulgu ve laboratuvar
anyon açıklı metabolik asidoz (metanol intok- olarak etilen glikol veya metanol intoksikasyo-
sikasyonundaki mekanizmayla aynıdır) ve kalsi- nu şüphesi varsa yoğun bakıma yatırılmalıdır-
yum oksalat kristalürisinin olması etilen glikol lar. Hastaların uzun saatler boyunca yakınma
tanısını düşündürmelidir. ve belirtisiz olabilecekleri unutulmamalıdır. Bu
nedenle toksik madde kan ilaç düzeyleri normal
Serum düzeyi 20 mg/dL üzerinde toksiktir. >
gelene kadar hastalar asemptomatik olsalar bile
98 mg/dL’nin üzerindeki kan seviyeleri ölümcül
izlenmelidirler.
olmasına rağmen 650 mg/dL üzerinde yaşatılan
hastalar vardır.

Lökositoz sıktır. Üçte bir hastada hipokalsemiyle Özet


beraber QT aralığında kısalma vardır. Hemog-
ram, elektrolit, böbrek fonksiyonları, aseton, * En sık intoksikayon, kullanım oranının
kan alkol, metanol, izopropanol düzeyleri, sali- fazla olmasından dolayı etanolle olmak-
silat düzeyleri, kan gazı, idrar tahlili, kalsiyum, tadır.
kreatin fosfokinaz istenmelidir. * Tüm alkol intoksikasyonlarında ilk ortak
bulgu santral sinir sistemi etkileridir.
* Etanolle diğer alkol zehirlenmeleri arasın-
Tedavi daki en önemli fark, diğer alkol zehirlenme-
Metanol zehirlenmesine oldukça benzerdir. lerinde derin metabolik asidoz görülmesine
Mide yıkama, sodyum bikarbonat uygulama rağmen etanol zehirlenmesinde görülme-
kriterleri aynıdır. Hasta hipokalsemikse kalsi- mesidir. Aynı zamanda nefeste tipik alkol
yum glukonat 1 ampül verilmelidir. Hastaya kokusu etanol dışında hissedilmez.
günlük pridoksin 100 mg ve tiamin 100 mg iv * Tüm alkol intoksikasyonlarında yatak
olarak verilmelidir. Bu sayede nontoksik meta- başı çubuk glukoz bakılmalıdır.
bolit oluşturulması sağlanmış olur. Özellikle al- * Orta-hafif oranda etanol alımlarında,
koliklerde hipomagnezemi olabilir. Magnezyum hastalarda bilinç bozukluğunu açıklaya-
düzeyi bakılmalı düzey düşükse magnezyum te- cak ciddi oranda alım, metabolik asidoz,
daviye eklenmelidir. hipotansiyon vb. bulguları yoksa santral
sinir sistemi yaralanması.(sekonder trav-
Alkoldehidrogenazın kompetitive inhibisyonu ma vb.) araştırılmalıdır.
için fomepizol veya etanol verilmelidir. Dozla-
* Etanol alımı osmolal gap’ın en sık ne-
rı metanol intoksikasyonuyla aynıdır. Etanolün denidir. Hafif düzeyde metabolik asidoz
alkol dehidrogenaza afinitesi etilen glikolün yapabilir. Beraberinde anyon açıklı meta-
100 katıdır. Tedavi endikasyonları ve etanol doz bolik asidoz varsa etanole ek başka mad-
ayarlaması Tablo 3 ve 4’de metanol için belirle- delerin alındığı düşünülmelidir. Metanol
nenlerle aynıdır. ve etilen glikol ciddi anyon açıklı metabo-
lik asidoza neden olurlar.
Dializ Endikasyonları * Alkollerin oral alımlarda emilimleri iyi
ve hızlı olduğu için bir saatin üzerindeki
1. Öykü, klinik bulgular ve laboratuvar etilen alımlarda mide yıkama önerilmez. Aktif
glikol zehirlenmesini düşündürüyorsa kömür uygulanmasının yararı olmadığı
2. Etilen glikol >20 mg/dL için uygulaması önerilmez.
3. Nefrotoksisite bulguları * Sıvı uygulaması alkolün kandan temiz-
730 4. Metabolik asidoz. lenme hızını arttırmamaktadır. Hafif-
Konu 11

orta düzeylerde alımlarda dehidratasyon * Etilen glikol intoksikasyonlarında dializ

Alkol Zehirlenmeleri
bulguları yoksa sıvı gerekli değildir. endikasyonları: Öykü, klinik bulgular ve
* Metanol, metabolik asidoz, körlük ve ölü- laboratuvar etilen glikol zehirlenmesini
me yol açar. Yakınmalar alımdan 12-18 saat düşündürüyorsa, etilen glikol >20 mg/
sonra görülür ve 18-24 saate kadar geci- dL, nefrotoksisite bulguları, metabolik
kebilir. asidozdur.
* Ciddi oranda metanol alımlarında mide
aspirasyonu uygulanmalıdır. Alımdan
sonra geçen süre 1 saatten az ise ve yüksek Kaynaklar
doz alımında mide lavajıda yapılmalıdır.
1. http://www.gazeteport.com.tr/EKONOMI/
* Metanol intoksikasyonunda etanol teda- NEWS/GP_439985.
visi, kan metanol düzeyi 20 mg/dL üze-
2. www.tapdk.gov.tr.
rindeyse, metabolik asidoz varsa uygulan-
malıdır. 3. Berk WA, Henderson Wv. Alcohols. In: Tintinal-
li JE, Kelen GD, Stapczynski JS, eds. Emergency
* Fomepizol alkol dehidrogenaza etanolden Medicine: A Comprehensive Study Guide. 6th
8000 kat daha çok bağlanır. Bu nedenle ed. New York, NY:McGrawHill;2004:1064-71.
ilk tercih edilmesi gereken tedavidir. Bili-
4. Narkiewicz K, Cooley RL, Somers VK: Alcohol
nen fomepizol alerjisi varsa veya fomepi-
potentiates orthostatic hy potension: Implica-
zole ulaşılamıyorsa tedavide etanol tercih tions for alcohol-related syncope. Circulation
edilmelidir. 398:398, 2000.
* Metanol intoksikasyonlarda hemodializ: 5. Sullivan JB, Hauptman M, Bronstein AC: Lack
Kan metanol düzeyi > 50 mg/dL (15 of observable intoxication in humans with high
mmol/L), medikal tedaviye yanıtsız ciddi blood alcohol concentrations. J Forensic Sci
asit-baz (pH<7.15), elektrolit anormalli- 32:1660, 1987.
ği, böbrek yetmezliği, görsel veya santral 6. Wade T & Gammon A. Ingestion of mouthwash
sinir sistemiyle ilgili belirti ve bulguların by children (letter) Br Med J 1999;318:1078.
olması, 30 mL üzerinde oral alım öyküsü
7. Goldfrank LR, Flomenbaum NE, & Weis-
olması durumunda uygulanmalıdır.
man RS: Vital signs and toxic syndromes, in:
* İzopropanol özkıyım amacıyla etanolden Goldfrank LR, Flomenbaum NE, Lewin NA et
sonra en sık alınan ikinci alkoldür. Tok- al.(Eds): Goldfrank’s Toxicologic Emergencies,
sisitesi etanolden fazla, metanol ve etilen 5th ed, Appleton & Lange, Norwalk, CT, 1994,
glikolden azdır. pp;143-9.
* İzopropanol toksisitesinde hastalarda 8. Thorton JR: Atrial fibrillation in healthy non-
meyve kokusu hissedilir. Etanol intoksi- alcoholic people after an alcoholic binge. Lancet
kasyonuna benzer fakat santral sinir siste- 1984; 2:1013-4.
mi bulguları daha ağır seyreder. Osmolal 9. Eilam O & Heyman SN. Wenckebach-type
gapta artış, glukozemi ve glukozüri olma- atrioventricular block in severe alcohol intoxica-
masına rağmen ketonemi, ketonürinin tion (Letter) Ann Emerg Med 1991;1170.
olması tanıyı düşündürmelidir. Metabo- 10. Ando H, Abe H, & Hisanou R: Ethanol-in-
lik asidoz genellikle görülmez. duced myocardial ischemia: close relation be-
* İzopropanol toksisitesinde tedaviye rağ- tween blood acetaldehyde level and myocardial
ischemia. Clin Cardiol 1993; 16:443-446.
men hipotansiyon düzelmiyorsa veya
izopropanol kan düzeyi > 400 mg/dL ise 11. Sanap M & Chapman MJ: Severe ethanol poi-
dializ düşünülmelidir. soning: a case report and brief review. Crit Care
Resusc 2003; 5(2):106-108.
* Etilen glikol ve metanol intoksikasyonu
bulguları ve tedavileri birbirine çok ben- 12. Sheehy TW: Alcohol and the heart: how it helps,
how it harms. Postgrad Med 1992; 91:271-7.
zerdir. 731
13. Lien D & Mader TJ: Survival from profound 24. Turla A,Yaycı N, Koç S.Ölümle sonuçla-
alcohol-related lactic acidosis. J Emerg Med nan metil alkol zehirlenmeleri. Adli Tıp Derg
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

1999; 17:841-846. 2001;15:37-40


14. Nakao S, Harada M, & Kondo K: Reversible 25. Yayci N, Ağritmiş H, Turla A, Koç S. Fatalities
bone marrow hypoplasia induced by alcohol. due to methyl alcohol intoxication in Turkey:
Am J Hematol 1991; 37:120-3. an 8 year study. Forensic Science İnternational,
2003;131:36-41
15. Silber E, Reilly M, & Al-Moallem M: Brachial
plexopathy related to alcohol intoxication. J 26. Yaycı N, İnanıcı MA. Metil Alkol (Metanol)
Neurol Neurosurg Psychiat 1999; 67:411-2. Zehirlenmesi.Türkiye Klinikleri J Foren Med,
2005;2:101-108
16. Rees LH, Besser GM, & Jeffcoate WJ: Alcohol-
induced pseudo-Cushing’s syndrome. Lancet, 27. HSDB: Hazardous Substances Data Bank. Na-
1977; 1:726728. tional Library of Medicine. Bethesda, MD (In
ternet Version) Edition expires 2002; provided
17. http://www.ttb.org.tr/eweb/adli/9.html by Thomson Healthcare Inc., Greenwood Vil-
18. Li J, Mills T, Erato R: Intravenous saline has no lage, CO.
effect on blood ethanol clearance. J Emerg Med 28. Baselt RC. Disposition of Toxic Drugs and
17:1, 1999. Chemicals in Man, 5th ed, Chemical Toxicol-
19. Osborn H: Ethanol, in: Goldfrank LR, Flomen- ogy Institute, Foster City, CA, 2000.
baum NE, Lewin NA et al (Eds): Goldfrank’s 29. Budavari S. The Merck Index, 12th ed. on CD-
Toxicologic Emergencies, 5th ed, Appleton & ROM. Version 12:3a. Chapman & Hall/CRC-
Lange, Norwalk, CT, 1994, pp 813-824. net BASE. Whitehouse Station, NJ. 2000.
20. Johnson RA, Noll EC, & Rodney WM: Survival 30. Martens J, Westhovens R, & Verberckmoes R:
after a serum ethanol concentration of 1.5% Recovery without sequelae from severe methanol
(Letter) Lancet 1982; 2:1394. intoxication. Postgrad Med J 1982;58:454-6.
21. AAR: Emergency Handling of Hazardous Ma- 31. Sivilottti MLA, Burns MJ, McMartin KE et al:
terials in Surface Transportation, Bureau of Toxicokinetics of ethylene glycol during fomepi-
Explosives, Association of American Railroads, zole therapy: Implications for management.
Washington, DC, 2000. Ann Emerg Aferf 36:11, 2000.
22. Howard PH: Handbook of Environmental Fate 32. Marshall DA, Doty RL. Taste responses of dogs
and Exposure Data for Organic Chemicals Vol- to ethylene glycol, propylene glycol, and ethyl-
ume II: Solvents, Lewis Publishers, Chelsea, MI, ene glycol-based antifreeze. J Am Vet Med As-
1990. soc. 1990;197:1599-602.
23. Foley B & Rogers IR: Fatal methanol poisoning
following home distillation of methylated spir-
its. Emerg Med 1999; 11:287-289.

732
Konu 12

BİTKİLERLE OLAN ZEHİRLENMELER

Dr. Nil Hocaoğlu Aksay, Dr. Şule Kalkan

Giriş arası farklılık göstermektedir. Türkiye’de yetişen


ve zehirlenmelerine rastlanan bitkilerin doğal
Ülkemiz, ılıman kuşak içinde yer alan ve yak- olarak yetiştiği bölgeler Tablo 1’de özetlenmiş-
laşık 12.000 bitki taksonuna ev sahipliği yapan tir. Tamamen doğal ve zararsız bilinen bitkilerin
bir coğrafyadadır.(2) Bu kadar zengin bitki çeşitli- özellikle kronik hastalık tedavisinde kullanımı
liği, tamamen doğal ve zararsız kabul edilen bit- diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sıktır.
kilerin hastalıkların tedavisinde kullanımını da Kullanımlarının artışı ile birlikte istenmeyen
paralelinde getirmektedir. Özellikle kronik has- etkiler, hatta hayatı tehdit eden ciddi bulgular
talık tedavilerinde bitkilerin pişirilmeden veya ile kendini gösteren zehirlenmelere de sık rast-
pişirilerek tüketilmesi ile çok çeşitli istenmeyen lanmaktadır. Bitkilerle zehirlenme sıklığı ülkeler
etkiler görülebilmektedir. arası fark göstermekle birlikte, ortak görüş zehir-
lenmelerin sık olduğu ancak ölüme yol açma ris-
İlaç olarak kullanılabilen etken maddelerin kay-
kinin düşük olduğu yönündedir. Amerika Birle-
naklarının birçoğu doğal organik veya inorganik
şik Devletleri (ABD) Zehir Danışma Merkezleri
bitkilerdir. Ondokuzuncu yüzyıla kadar, bitkile-
Birliği’ne 2010 yılında danışılan zehirlenmelerin
rin taze ve/veya kurutulmuş formlarının alkol,
%1.92’sinin bitkilerle oluştuğu, bu oranın tek
yağ gibi sıvağlar içinde hazırlanarak tedavide
etken madde alımı olan zehirlenmeler arasında
kullanıldığı bilinmektedir. Geleneksel tedavide
%2.36 olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bitki-
kullanılan bitki türü sayısı 250.000-750.000
lerle zehirlenme olgularının hiçbirinde ölüm
iken, bilim adamları tarafından bilinen ve kabul
görülmediği vurgulanmaktadır.(4) Almanya’da
edilenlerin oranı bu sayının %1’idir.(3) Bitkilerin
yapılan 20 yıllık bir analizde Zehir Danışma
tüm bölümleri zehirli etken maddeler içerebil-
Merkezi’ne başvuran olguların %9.7’sini bitki-
mektedir. Köklerinden, tohumlarından, yaprak-
lerle zehirlenmelerin oluşturduğu, ayrıca çocuk
larından, çiçeklerinden değişik miktarda ve farklı
olgularda zehirlenme yapan ajanlar arasında
yapıda toksin izole edilebilmektedir. Bu toksin-
bitkilerin ikinci sırada olduğu belirtilmektedir.
lere ait değişik sistemlerde hayatı tehdit edebilen (5)
Tayvan’da yapılan bir araştırmada da, Zehir
klinik belirti ve bulgular oluşabilmektedir.
Danışma Merkezi’ne 9 yıllık periyotta başvuran
zehirlenme olguları arasında bitkilerle zehirlen-
Görülme Sıklığı melerin 13. sırada olduğu bildirilmektedir.(6) Ül-
Bitki kullanımı ve bitkilerle zehirlenmelerin kemizde bitkilerle zehirlenmelere ilişkin veriler
epidemiyolojisine ilişkin çok sayıda çalışma ve kısıtlıdır. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
kaynak bilgi vardır. Bitkilerin de yer aldığı “Des- İlaç ve Zehir Danışma Merkezi’ne 1993-1995
tekleyici ve Alternatif Tedavi Yöntemleri”nin yılları arasında bildirilen tüm zehirlenmelerin
kullanımı yaş, cinsiyet, inanç, din, yaşam şekli, %1.25’inin bitkilerle oluştuğu ve bitki zehirlen-
kültür, coğrafi bölge, yaşanılan alan (şehir, köy), melerinden sadece bir hastanın adasoğanı zehir-
maddi durum gibi faktörlere bağlı olarak ülkeler lenmesine bağlı öldüğü bildirilmektedir.(7)
Zehirlenme Oluşturan Bitkiler rabdomiyolize bağlı böbrek yetmezliğidir. Anti-
kolinerjik bulguların görülmesi ağız yolu ile ma-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Bitkilerin istem dışı veya istemli olarak alınması ruziyetten sonra ilk 1 saat içinde başlar ve birkaç
sonucu oluşabilecek klinik belirti ve bulgular ma- gün sürebilir.
ruz kalınan bitkinin türüne, bitkinin bölümüne,
miktarına ve maruz kalım şekline göre değişiklik Tedavi; Özgün bir tedavisi yoktur. Temel ve ileri
göstermektedir. Zehirlenme oluşturabilecek bit- yaşam desteği sağlanmalıdır. Hastada kontra-
kiler, etkiledikleri sistemler ve oluşturabilecekleri endike olduğu durumlar (nöbet öyküsü, inter-
toksidromlara göre sınıflandırılmaktadır. ventriküler ileti bozuklukları, bronkospazm, at-
riyoventriküler nodal ileti bozuklukları) mevcut
1. Antikolinerjik etkili bitkiler: Antikolinerjik
değil ise “fizostigmin” kullanılabilir.
etkili bitkiler hiyosiyamin ve atropin gibi alkaloid-
ler içerirler. Ülkemizde bulunan ve zehirlenmele-
rine sık rastlanan antikolinerjik etkili bitki cinsleri;
2. Nikotinik etkili bitkiler
Datura (boru otu), Brugmansia (melek trompeti),
Atropa (güzelavrat otu), Hyoscyamus (ban otu) ve Nikotinik etkili bitkiler (tütün, baldıran otu,
Mandragora (adamotu, mandrake) olarak sırala- aslan kulağı, sarı salkım) nikotin alkaloidleri içe-
nabilmektedir (Tablo 2, Resim 1 ve 2). rirler (Tablo 2, Resim 3 ve 4). Kolinerjik niko-
Zehirlenme bulguları; Santral Sinir Sistemi tinik reseptörleri önce aktive daha sonra bloke
(SSS) eksitasyonu, halusinasyon, SSS depresyo- ederek etki gösterirler.(8, 9, 10)
nu, sedasyon, nöbet, midriyazis, konuşma bo- Zehirlenme bulguları; Bulantı, kusma, hiper-
zukluğu, davranış bozukluğu, hipertermi, kuru tansiyon veya hipotansiyon, taşikardi veya bra-
cilt, taşikardi, aritmiler, üriner retansiyon ve dikardi, kas fasikülasyonları, nöbet, parestezi, sa-

Tablo 1. Bazı bitkilerin Türkiye’de doğal olarak yetiştiği şehirler


Bitki Cins Doğal olarak yetiştiği şehirler
Ankara, Antalya, Artvin, Aydın, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Giresun
Datura
İçel, İstanbul, İzmir, Kastamonu Kayseri, Kocaeli, Manisa, Sakarya, Samsun, Siirt, Sinop
Ağrı, Amasya, Ankara, Aydın, Bolu, Çanakkale, Erzurum, Eskişehir, Hakkari, Isparta, İs-
Hyoscyamus tanbul, Kastamonu, Kırklareli, Kocaeli, Kütahya, Kahramanmaraş, Muğla, Ordu, Trabzon,
Tunceli, Şanlıurfa, Aksaray
Ankara, Balıkesir, Bayburt, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Erzincan, Gaziantep, Hakkari,
Conium
İçel, İstanbul, Kütahya, Samsun, Sinop, Sivas, Trabzon

Papaver Ankara, Erzurum, Gümüşhane, İçel, Kars, Konya, Malatya

Adana, Antalya, Artvin, Aydın, Bolu, Bursa, Çanakkale, Eskişehir, Giresun, Gümüşhane,
Digitalis
İstanbul, İzmir, Kırklareli, Muğla, Ordu, Rize, Sinop, Trabzon
Colchicum İstanbul
Veratrum Artvin, Giresun, Ordu, Rize, Trabzon
Amasya, Balıkesir, Bilecik, Denizli, Hatay, İçel, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kahramanma-
Echballium
raş, Muğla, Sinop, Tekirdağ, Karaman
Antalya, Aydın, Çanakkale, Denizli, Elazığ, Eskişehir, Hatay, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir,
Solanum
Kocaeli, Muğla, Rize, Sakarya, Samsun, Trabzon
Antalya, Aydın, Balıkesir, Edirne, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kocaeli, Malatya, Muğla,
Senecio
Rize, Sakarya, Tekirdağ,Van
734 Symphytum İstanbul
Konu 12

livasyon artışı, bronkospazm ve bronkoredir.(11,12) Tedavi; Özgün bir tedavisi yoktur. Temel ve ileri
Bulgular, maruziyetten yaklaşık 15-60 dk sonra yaşam desteği sağlanmalıdır. Benzodiyazepinler,

Bitkilerle Olan Zehirlenmeler


ortaya çıkar. non-depolarizan nöromuskuler blokaj ve meka-
nik ventilasyon desteği gerekebilir.(18)
Tedavi; Özgün bir tedavisi yoktur. Temel ve
ileri yaşam desteği sağlanmalıdır. Yakınmalara
yönelik tedavi uygulanabilir. Hastada nöbet var- 5. Kardiyak glikozidler
lığında benzodiyazepinler, bradikardi, bronkos-
(Na+-K+ ATPaz inhibitörleri) Yüksükotu, acı çiğ-
pazm ve bronkore varlığında ise atropin tercih
dem, zakkum, adasoğanı, gerbera (cerbera), inci
edilmelidir.(13)
çiçeği, kral tacı gibi bitkiler digoksin benzeri
kardiyak glikozidler içerirler (Tablo 3, Resim 5,
3. Halusinojenik etkili bitkiler 12). Kalp kası hücrelerinde Na+-K+ pompası inhi-
bisyonu ile pozitif inotrop, negatif kronotrop ve
Halusinojenik etkili bitkiler (boru otu, gündüz negatif dromotrop gösterirler, eksitabiliteyi arttı-
sefası, küçük hisdistan cevizi, kenevir vb) indol rırlar, iletiyi bozarlar. “Kemoreseptör triger zon”u
içerirler (Tablo 2, Resim 1). 5-HT2 reseptörleri- uyararak kusma ile, dokulardan K+ salınımının
ni aktive ederek etki gösterirler.(14,15) artması, iskelet kasları tarafından K+ alımında
azalması ve Na+-K ATPaz enziminin inhibe edil-
Zehirlenme bulguları; Halusinasyon, bulantı, mesi sonucu hiperkalemi oluşturur.(15,19,20)
kusma, diyare, parestezi, oryantasyon bozuklu-
ğu, ajitasyon, midriyazis ve taşikardidir.(15) Zehirlenme bulguları; Akut digoksin zehirlen-
mesi bulguları (kusma, bradikardi, AV iletim
Tedavi; Özgün bir tedavisi yoktur. Temel ve ileri bozuklukları, görme değişiklikleri, mental du-
yaşam desteği sağlanmalıdır. Hastada ajitasyon rum değişikliği, hipotansiyon, aritmi, hiperkale-
varlığında benzodiyazepinler kullanılabilir. mi) görülür. Hiperkalemi derecesi ölüm riski ile
doğru orantılıdır. Serum digoksin düzeyi tanıda
yardımcı olabilir ancak, klinik ile ilişkili bulun-
4. Epileptojenik etkili bitkiler mamıştır.(15,17)
Su baldıranı (Cicuta cinsi) epileptojenik aktivi- Tedavi; Temel ve ileri yaşam desteği sağlanma-
te gösteren, “cicutoxin” olarak bilinen bir alkol lıdır. “Digoksin spesifik antikor (Fab)” kullanı-
kompleksi içeren bir bitkidir (Tablo 2, Resim 3 mına ilişkin bilgiler kısıtlı ve çelişkilidir. Ayrıca
ve 4). Gama aminobütirik asid (GABA) resep- kısıtlı sayıda kaynakta, Fab’ın geçici ve kısa süreli
törlerini antagonize ederek etki gösterirler.(13,16) bir etki sağladığı, bitki zehirlenmelerinde çok
Striknin de epileptojenik bir maddedir. Bitkiler- yüksek doz uygulanması gerektiği ve daha çok
le alınması nadirdir, striknin içeren rodentisidler kronik digital zehirlenmelerinde tercih edilebi-
ile bulaş sonucu da zehirlenme bulguları görü- leceği belirtilmektedir.(1,15,21)
lebilir. SSS’nde glisin reseptör antagonizması
yaparak etki gösterir.
6. Na+ kanal açıcılar
Zehirlenme bulguları; Su baldıranı zehirlenme-
lerinde ani başlayan kusma ve nöbet görülebilir. Kardiyovasküler etkili Aconitum (kurtboğan),
Rabdomiyoliz eşlik edebilir. Ölüm oranı yüksek Veratrum (çöpleme) ve Rhododendron (komar
bir zehirlenmedir.(15,17) Striknin zehirlenmelerin- gülü) cinsi bitkiler, (Tablo 3, Resim 6) voltaj ba-
de ise kas kasılmaları, rijidite ve opistotonus gö- ğımlı sodyum kanallarını açarak sodyum kanalla-
rülebilir. Kas kasılmaları yanlışlıkla nöbet aktivi- rının inaktivasyonunu engeller. Hücre içi sodyum
tesi ile karışabilir. Uzun süren kas kasılmalarına artışı, kardiyak glikozid zehirlenmelerinde oldu-
bağlı olarak rabdomiyoliz, böbrek yetmezliği, ğu gibi vagal tonusun ve otomatisitenin artışına
solunum yetmezliği ve ölüm gelişebilir. sebep olur, ancak hiperkalemi görülmez. (15,22,23) 735
Tablo 2. Santral sinir sistemi üzerine toksik etkili bitkiler
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Etkilediği
Oluşturduğu etkiler Halk arasındaki adı Cins İçerdiği toksinler
sistem
Antikolinerjik Boru otu, tatula Datura Skopolamin, Hiyosyamin
Melek trompeti Brugmansia
Güzelavrat otu Atropa
Ban otu, kara banotu,
Hyoscyamus
güztohumu
Mandrake, adamotu Mandragora
Nikotinik Tütün Nicotiana Nikotin
Baldıran otu, devetabanı Piperidin alkaloidi
(Sivas), hırhındırık (Erzu- Conium (Konin: etkileri
rum), yılanotu (Konya) nikotine benzer)
Çeşitli alkaloidler,
Aslan kulağı Caulophyllum
saponin, glikozidler
Kinolizidin ve
Sarı salkım Laburnum
piperdin alkoloidleri
Gündüz sefası, sabah sefası,
Santral Halusinojenik Ipomoea
çalapa
sinir sistemi
Küçük hisdistancevizi Myristica
Marihuana, kenevir Cannabis
Tabernanthe
Ibogaine
iboga
Khat Cathus
Haşhaş, gelincik, adam
haşhaşı (Van), ala haşhaş
(Kars), dukkuk (Isparta),
Sedatif
gül lale (Isparta), minimitçe Papaver Opioid
(Karaman), pıtçık (Kara-
man), ulübitçe (Karaman)
Alkaloidler (semper-
Paralizan Sarı yasemin Gelsemium virine, gelsemine,
gelsemicine)
Epileptojenik Striknin Strychnos Striknin
Su baldıranı Cicuta Cicutoxin

Resim 1. Boru otu (Datura stramonium). http://yabanici- Resim 2. Ban otu, Kara Banotu (Hyoscyamus niger).
736 cek.com/resources/Datura_stramonium.jpg http://yabanicicek.com/resources/Hyoscyamus_niger.jpg
Konu 12

Tablo 3. Kardiyovasküler sistem üzerine toksik etkili bitkiler.

Bitkilerle Olan Zehirlenmeler


Etkilediği Oluşturduğu
Halk arasındaki adı Cins İçerdiği toksinler
sistem etkiler
Na+,K+ ATPaz Yüksükotu, arıkovanı,
Digitalis Kardiyak glikozid
İnhibitörleri parmakotu,
Acı çiğdem, narin acıçiğdem Colchicum Kolşisin alkaloidi
Zakkum Nerium Kardiyak glikozid
Sarı zakkum Thevetia Kardiyak glikozid
Adasoğanı Urginea Kardiyak glikozid
Gerbera, cerbera Cerbera Kardiyak glikozid
İnci çiçeği Convallaria Kardiyak glikozid
Kral tacı Calotropis Kardiyak glikozid
Na kanal
+
Diterpen ve nondi-
Kurtboğan, kaplanboğan Aconitum
Kardiyovasküler açıcılar terpen alkaloidleri
sistem Çöpleme, akçöpleme,
kunduz avu, ağukundu-
zu, beyaz çöpleme, beyaz
harbak, çomah, dokuzbaşlı, Zigadenus alkaloidi
dokuztepeli, kökenfiye, veratrum alkaloidi ve
Veratrum
kunduzağu, zumağu, cumah sabadilla (veratrum
(Sürmene-Trabzon), çomağ alkaloidin bir tipi)
(Uzundere-Rize), çomak
(Hamsiköy-Trabzon), sumaç
(Maçka-Trabzon)
Komar gülü, rhododendron Rhododendron Grayanotoxin
Na+ ve Ca+
Taxus alkaloidleri ve
taşıyıcı sistem Porsuk ağacı Taxus
taxus glikozidleri
inhibitörleri

Zehirlenme bulguları; Gastrointestinal huzur- etkiler gösterir (Tablo 3). Voltaj bağımlı sodyum
suzluk, kusma, parestezi, paralizi, mental durum kanallarını açarak sodyum kanallarının inakti-
değişikliği, sinus bradikardisi, hipotansiyon, vasyonunu engeller.(15)
aritmi ve kalp bloğudur.(15) Kurtboğan (Aconi-
tum) zehirlenmesinde taşiaritmiler (torsade de Zehirlenme bulguları; Gastrointestinal huzur-
suzluk, mental durum değişikliği, intraventrikü-
pointes) görülebilir ve mortalite riski yüksektir.
ler ileti bozuklukları, ventriküler aritmiler, QRS
Tedavi; Temel ve ileri yaşam desteği sağlanma- genişlemesi, ve hipotansiyondur.(15,24)
lıdır. Bradikardi tedavisinde atropin ve gerekirse
Tedavi; Temel ve ileri yaşam desteği sağlanmalı-
pace-maker uygulanabilir.(15,22) Kurtboğan (Aco-
dır. Hayvan deneylerinde hipertonik sodyum bi-
nitum) zehirlenmelerinde gelişebilecek taşiarit-
karbonat kullanılabileceği belirtilmektedir.(15,25)
milerde, antiaritmik olarak amiadoron ve mag-
nezyum kullanılabileceği belirtilmektedir. Gastrointestinal sistem ve böbrek irritasyonu ya-
ratanlar (oksalat kristali oluşturanlar)
7. Na+ ve Ca+ kanal antagonistleri Kuzukulağı (Rumex), devetabanı (Philodend-
Porsukağacı (Taxus) sodyum ve kalsiyum kanal ron), difenbahya (Dieffenbachia), beyaz yelken
antagonizması ile kardiyovasküler sistem üzerine çiçeği (barış çiçeği, kaşık çiçeği, Spathiphyllum) 737
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Resim 3. Baldıran, devetabanı, hırhındırık, yılanotu. http:// Resim 6. Çöpleme, akçöpleme, kunduz avu, ağukun-
yabanicicek.com/resources/Conium_maculatum.jpg duzu, beyaz çöpleme, beyaz harbak, çomah, dokuz-
başlı, dokuztepeli, kökenfiye, kunduzağu, zumağu, cu-
mah, çomağ, çomak, sumaç (Veratrum album). http://
yabanicicek.com/resources/Veratrum_album_1.jpg.
opt600x451o0,0s600x451.jpg

Resim 7. Cırtatan, acıdüvelek, eşekhıyarı, şeytan keleği.


http://yabanicicek.com/resources/Ecballiumelaterium_3.jpg
Resim 4. Baldıran, devetabanı, hırhındırık, yılanotu. http://
yabanicicek.com/resources/Conium_maculatum.jpg

Resim 8. İt üzümü, köpek üzümü, tilki üzümü. http://


yabanicicek.com/resources/Solanum_nigrum.jpg
Resim 5. Yüksükotu, arıkovanı, parmakotu. http://yabani-
cicek.com/resources/Digitalis_ferruginea_subsp_ferruginea.
bitkisinin sütü, halk arasında sinüzit tedavisi
amacıyla burun içine sıkılarak uygulanmaktadır.
(Tablo 4, Resim 7)
bitkileri, oksalat kristalleri oluşturarak ağız, göz,
deri yolu ile maruz kalındığında irritasyon bul- Zehirlenme bulguları; Göz yolu ile maruziyet-
guları oluşturabilmektedir (Tablo 4).(15,26) Ayrıca te; ciddi ağrı, fotofobi, blefarospazm, göz ka-
738 cırtatan, acıdüvelek (Echballium) olarak bilinen pağında ödem, lakrimasyon, korneal abrazyon
Konu 12

Bitkilerle Olan Zehirlenmeler


Resim 9. Eşekkulağı, yumrulu karakafesotu. http://yabanici- Resim 11. Haşhaş, gelincik, adam haşhaşı, ala haşhaş, duk-
cek.com/resources/Symphytum_tuberosum_ssp_nodosum.jpg kuk, gül lale, minimitçe, pıtçık, ülübitçe (Papaver). http://
yabanicicek.com/resources/Papaver_macrostomum_9.jpg

Resim 10. Kuş otu, su kanarya otu. http://yabanicicek. Resim 12. Acı çiğdem, narin acıçiğdem. http://yabanici-
com/resources/Senecio_aquaticus_ssp_aquaticus_2.jpg cek.com/resources/Colchicum_micranthum_2.jpg

gelişebilir. Ağız yolu ile maruziyette; ağız içinde Kemik iliği üzerine etkililer
ağrı, eritem, dudak dil ve oral mukozada şişlik,
disfaji, ses kısıklığı, kusma, diyare, salivasyon ar- Acı çiğdem (Colchicum), Ata çiçeği, Atatürk
tışı oluşabilir. Sistemik bulgular nadirdir, ancak çiçeği (Sandersonia), Güneş şapkası (Gloriosa),
oksalat kristallerinin böbreklerde yapabileceği Podofillum (Podophyllum) bitkilerindeki kolşi-
sin ve podofilotoksin hücrede mikrotübül yapı-
hasar unutulmamalıdır.(15) Ayrıca cırtatan, acı-
sını bozarak hem hücre fonksiyonlarını hem de
düvelek (Echballium)’in burun içine sıkılarak
hücre bölünmesini etkiler (Tablo 5, Resim 12).
uygulanması sonucunda solunum yolu obstrük-
siyonuna yol açabilen nazofarinks ve uvula öde- Zehirlenme bulguları; Diyare, karın ağrısı, löko-
mi oluşabilmektedir.(27) sitoz gibi erken bulgulardan sonra lökopeni, çoklu
organ yetmezliği, rabdomiyoliz, kardiyopati, alo-
Tedavi; Temel ve ileri yaşam desteği sağlan- pesi, pansitopeni, koma, ölüm gelişebilir. Ölüm
malıdır. Böbreklerin korunması amacıyla sıvı nedeni genellikle kardiyovasküler kollaps veya
alımının arttırılması önerilebilir.(15) Acıdüvelek sepsis’tir.(15) Klinik bulgular ağız yolu ile alımı iz-
maruziyetinde solunum yolunun korunması, leyen ilk bir saat ile birkaç gün içinde gelişir.(28,29)
gerekirse trakeostomi açılması ve ödem tedavisi Tedavi; Temel ve ileri yaşam desteği sağlanma-
önerilmektedir.(27) lıdır. Pansitopeni varlığında “Granülosit Koloni
Stimüle Edici Faktör” kullanılabilir.(15,30) 739
9. Siyanojenik glikozidler veya tanımlanması tanıda yardımcıdır. Ayrıca
hastanın kullandığı ilaçlar veya besinler ile bitki-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Elma, kiraz/vişne, şeftali, kayısı ve erik çekirde- lerin etkileşebileceği unutulmamalıdır (bakınız
ğinin içindeki siyanojenik glikozidler (amigda- “Bitkisel ürünlerlerle zehirlenmeler” bölümü).
lin vb) ağız yolu ile alındıktan sonra glikozidaz Bitkinin tanınmasına yönelik kan veya serum-
enzimi ile parçalanarak hidrojen siyanide dönü- da ölçülebilen özgül bir yöntem yoktur. Ancak,
şür (Tablo 5). kardiyak glikozid içeren bitkilerin maruziyetin-
Zehirlenme bulguları; Gastrointestinal huzur- de serum digoksin düzeyi ölçümü yapılabilir.
suzluk, ajitasyon, nöbet, solunum güçlüğü, acı-
badem kokusu, koma, metabolik asidoz, aritmi.
Klinik bulgular ağız yolu ile alımı izleyen ilk bir- Genel Tedavi Yaklaşımı
kaç dakika ile bir saat içinde oluşur.(15,31)
Bitki zehirlenmelerinde tedavi yaklaşımı bitki-
Tedavi; Temel ve ileri yaşam desteği sağlanma- nin türüne, maruziyet yoluna, alınan miktara,
lıdır. Siyanojenik glikozid zehirlenmelerinde zehirlenmeden sonra geçen süreye göre değişik-
kullanılabilen antidotlar “Dikobalt EDTA (Ke- lik gösterir. Esas olan hastaya temel ve gerekli ise
locyanor®, Türkiye’de vardır)”, “Siyanür Antidot ileri yaşam desteği sağlanmasıdır. Deri ve/veya
Kiti (amil nitrit, sodyum nitrit, sodyum tiyosül-
göz yolu ile maruziyetlerde ılık su ile yıkama
fat)” ve “Hidroksikobalamin”dir.(15,32,33)
önerilir. Sistemik etki oluşturan bitki zehirlen-
melerinde, maruziyetten sonra geçen süre uygun
Bitki Zehirlenmelerinde Tanı ise mide yıkaması ve aktif kömür uygulaması
Hasta ve/veya yakınlarından alınacak ayrıntı- yapılabilir. Kusturma, mide yıkaması ve aktif kö-
lı bir öykü, maruz kalınan bitkinin görülmesi mür uygulaması önerilmeyen durumlar, oksalat

Tablo 4. Ağız ve gastrointestinal sistem üzerine toksik etkili bitkiler


Oluşturduğu
Etkilediği sistem Halk arasındaki adı Cins İçerdiği toksinler
etkiler
Ağız irritanları Devetabanı Philodendron Oksalat kristalleri
Difenbahya Dieffenbachia Oksalat kristalleri
Beyaz yelken çiçeği, barış
Spathiphyllum Oksalat kristalleri
çiçeği, kaşık çiçeği
Fil kulağı Colocasia Oksalat kristalleri
Dev fil kulağı Alocasia Oksalat kristalleri
Oksalat kristalleri
Cırtatan, acıdüvelek, eşekhı-
Ecballium
yarı, şeytan keleği

İt üzümü, köpek üzümü,


Ağız ve GİS GİS irritanları Solunum Solanine
tilki üzümü
Şekerci otu, şekerci boya otu Phytolacca
Sinameki Cassia Cinnamaldehyde
Protin sentez
Hint yağı Ricinus Toxalbumin
intibitörleri
Tespih bezelyesi Abrus Toxalbumin
Hepatoksik Kuş otu, su kanarya otu Senecio Pirolizidin alkoloidleri
Eşekkulağı, karakafes,
Symphytum Pirolizidin alkoloidleri
740 yumrulu karakafesotu
Konu 12

Tablo 5. Böbrek, hematopoetik, endokrin ve metabolik sistem üzerine toksik etkili bitkiler

Bitkilerle Olan Zehirlenmeler


Oluşturduğu
Etkilediği
klinik belirti ve Halk arasındaki adı Cins İçerdiği toksinler
sistem
bulgular
Kuzukulağı Rumex Oksalat kristalleri
Devetabanı Philodendron Oksalat kristalleri
Oksalat kristali Difenbahya Dieffenbachia Oksalat kristalleri
Böbrek
oluşturanlar
Beyaz yelken çiçeği,
barış çiçeği, kaşık Spathiphyllum Oksalat kristalleri
çiçeği
Sarısabır, aloe Aloe Antrakinolonlar
Diğer
Herdem yeşil loğusa otu Aristolochia Aristolochine alkaloidi
Sarı yonca, taş
Melilotus Varfarin
yoncası
Antikoagülan
Tonka fasulyesi Coumarouna Kumarin
Yoğurtotu, galyum Galium
Hematopoetik
Acı çiğdem Colchicum Kolşisin alkaloidi
Ata çiçeği, Atatürk
Kemik iliği Sandersonia
çiçeği
supresyonu
Güneş şapkası Gloriosa Kolşisin alkaloidi
Podofillum Podophyllum Podophyllotoxin
Hemolitik Fava fasulyesi Vicia Siyanojenik glikozid
Yabani yer elması Dioscorea
Pıtrak, domuz pıtrağı Xanthium
Hipoglisemik
Sakız otu, sakız dike-
Atractylis Diterpenoid glikozidler
ni, dikensakızı otu
Mineralokortikoid
Meyankökü Glycyrrhiza Liquorice
Endokrin ve etkili
metabolik
Elma çekirdeği Malus Siyanojenik Glikozidler
Kiraz /vişne çekirdeği Prunus Siyanojenik Glikozidler
Siyanojenik Şeftali çekirdeği Prunus Siyanojenik Glikozidler
Kayısı çekirdeği Prunus Siyanojenik Glikozidler
Erik çekirdeği Prunus Siyanojenik Glikozidler

kristali oluşumu ile ağız içinde ve GİS’te lokal ir- Olgu


ritasyon oluşturan bitki zehirlenmeleridir. Ayrıca
kardiyak glikozid içeren bitkiler ile zehirlenme- Elli beş yaşında kadın, acil servise kusma ve nö-
lerde “Digoksin spesifik antikor (Fab)”, siyanid bet geçirme yakınmaları ile getirildi. Hastanın
içeren bitkilerle zehirlenmelerde ise “Dikobalt acil servise başvurusunda genel durumunun
EDTA (Kelocyanor®)”, “Siyanür Antidot Kiti orta, letarjik olduğu ve kan basıncının 110/70
(amil nitrit, sodyum nitrit, sodyum tiyosülfat)” mmHg, kalp atım hızının 56/dk, vücut sıcak-
ve “Hidroksikobalamin” kullanılabilir.(1,15,32,33) lığının 36.6oC ve solunum sayısının 20/dk ol-
741
duğu saptandı. Yapılan laboratuvar incelemeleri ağrısı, letarji, bradikardi, iletim bozuklukları,
sonucunda potasyum (K+): 5.9 mmol/L; kan üre ventriküler artimiler, hiperkalemi gibi klinik
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

azotu (BUN): 15 mg/dL; kreatinin: 1.1 mg/dL, belirti ve bulgular görülür. Hastada görülen
CPK-MB: 15 U/L ve glukoz: 128 mg/dL ola- bulgular digital glikozid zehirlenme bulgula-
rak ölçüldü. Özgeçmişinde Hashimoto tiroiditi rıdır. Ayrıca kan digoksin düzeyinin yüksek
öyküsü olan hastanın tedavi dozunda tiroksin bulunması tanıyı desteklemektedir.(1,15)
kullandığı ve artrit yakınmaları nedeniyle acil
Hastada zehirlenme bulguları geliştiren bitki
servise başvurusundan yaklaşık 2 saat önce “ada- nedir? Zehirlenme bulguları oluşturma meka-
soğanı” olarak bilinen soğan benzeri bir bitkiyi nizması nedir?
fırında pişirerek yediği öğrenildi. Bitkiyi yedik-
ten 1 saat sonra kustuğu ve nöbet geçirdiği bil- Adasoğanı (Urgenia maritima, squill); Akde-
gisi alındı. Ayrıca yaklaşık 1 hafta önce kontrol niz ikliminin hakim olduğu bölgelerde, de-
amaçlı ölçülen laboratuvar incelemelerde hasta- niz kıyısına yakın kumlu topraklarda yetişen,
da hipotiroidi saptandığı (T3: 61 ng/dL, TSH: halk arasında artirit ağrısı ve ödem tedavisinde
9.4 mIU/mL) ve aynı gün çekilen elektrokardi- lokal olarak kullanılan yaklaşık 1-2 kg ağırlı-
yogram (EKG)’ın normal olarak değerlendirildi- ğında soğan benzeri bir bitkidir. Scillaren A,
ği öğrenildi. Acil servisteki ilk değerlendirmesin- Glucoscillaren A, Scillaridin A, Scilliroside-
isimli gibi 33 çeşit toksin aracılığı ile digital
den sonra hastaya mide yıkaması yapıldı ve 50 g
glikozidler ile benzer zehirlenme bulgula-
aktif kömür uygulandı. Serum digoksin düzeyi
rı oluşturur. Kalp kası hücrelerinde Na+-K+
1.59 ng/dL ölçülen hasta koroner yoğun bakıma
pompası inhibisyonu ile pozitif inotrop, ne-
alındı. Bitki alımının 9. saatinde EKG’de atri-
gatif kronotrop ve negatif dromotrop göste-
yoventriküler blok ve bradikardi saptanan has- rirler, eksitabiliteyi arttırırlar, iletiyi bozarlar.
taya atropin ve pace-maker uygulaması, ardın- “Kemoreseptör triger zon”u uyararak kusma
dan gelişen ventriküler aritmi için ise lidokain ile, dokulardan K+ salınımının artması, iske-
uygulandı. Hasta bitki alımından 30 saat sonra, let kasları tarafından K+ alımında azalması ve
doğru-akım kardiyoversiyon uygulamasına rağ- Na+-K+ATPaz enziminin inhibe edilmesi so-
men gelişen ve defibrilasyona cevap vermeyen nucu hiperkalemi oluşturur.(15,19)
ventriküler fibrilasyon nedeniyle öldü.(1)
Hastada mevcut olan hipotiroidi ile zehirlen-
Olgu ile ilgili sorular: me bulgularının ilişkisi var mıdır?

1. Hastada gelişen klinik tablo nasıl açıklana- Sınırlı sayıdaki olgu sunumunda hipotiroidi
bilir? ve digoksin birlikteliğinin, digoksin zehirlen-
2. Hastada zehirlenme bulguları geliştiren bit- mesi bulgularının ortaya çıkışını kolaylaştırdı-
ki nedir? Zehirlenme bulguları oluşturma ğı ve/veya hastanın prognozunda kötüleşmeye
mekanizması nedir? neden olduğu belirtilmektedir. Digoksin kul-
3. Hastada mevcut olan hipotiroidi ile zehir- lanan hastaların tiroid fonksiyon testlerinin
lenme bulgularının ilişkisi var mıdır? izlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.(34,35)

4. “Adasoğanı” zehirlenmesinde tedavi yakla- “Adasoğanı” zehirlenmesinde tedavi yaklaşı-


şımı nasıl olmalıdır? mı nasıl olmalıdır?

Olgu ile ilgili soruların cevapları: Adasoğanı ile zehirlenen hastada öncelikle te-
Hastada gelişen klinik tablo nasıl açıklanabilir? mel yaşam desteği, havayolu kontrolü ve do-
laşım desteği sağlanması (atropin, pace-maker
Adasoğanı (Urgenia maritima, squill) zehir- vb) önemlidir. Hastaya uygun zamanda mide
lenmelerinde, digital glikozidlerle akut ze- yıkaması ve aktif kömür uygulaması yapılabi-
742 hirlenmelerde görülen bulantı, kusma, karın leceği önerilmektedir. Tekrarlayan dozda aktif
Konu 12

kömür uygulaması ise digitoksin zehirlenme- Report of the American Association of Poison
sinde önerilmektedir. Adasoğanı zehirlenme- Control Centers’ National Poison Data System

Bitkilerle Olan Zehirlenmeler


lerinde “Digoksin spesifik antikor (Fab)” kul- (NPDS): 28th Annual Report. Clin Toxicol
(Phila). 2011;49:910-41.
lanımına ilişkin bilgiler kısıtlı ve çelişkilidir.
Ayrıca, kısıtlı sayıda kaynakta Fab’ın geçici ve 5. Wolfle J, Kowalewski S. Epidemiology of inges-
tions in a regional poison control center over
kısa süreli bir etki sağladığı ve daha çok kronik
twenty years. Vet Hum Toxicol. 1995;37:367-8.
digital zehirlenmelerinde tercih edilebileceği
belirtilmektedir.(1,15) 6. Lin TJ, Nelson LS, Tsai JL, et al. Common
toxidromes of plant poisonings in Taiwan. Clin
Toxicol (Phila). 2009;47:161-8.
Özet 7. Balkan D, Gumustekin M, Gelal A, Kurt S,
Güven H. Dokuz Eylül Üniversitesi İlaç ve
* Bitkiler, halk arasında tamamen doğal ve Zehir Danışma Merkezine bildirilen bitki ze-
zararsız bilinmesi, kolay ulaşılabilir olma- hirlenmeleri. Türkiye Klinikleri Toksikoloji Özel
Sayısı. 2003;1:99.
sı, genellikle toksik doz bilgisi bulunma-
ması nedeniyle zehirlenmelerine sık rast- 8. Biberci E, Altuntas Y, Cobanoglu A, Alpinar A.
lanan ajanlardır. Acute respiratory arrest following hemlock (Co-
nium maculatum) intoxication. J Toxicol Clin
* Acil servislere başvuran bitki zehirlenme- Toxicol. 2002;40:517-8.
lerinin genellikle klinik belirti ve bulgu 9. Schep LJ, Slaughter RJ, Beasley DM. Nico-
göstermediği ya da hafif bulgular göster- tinic plant poisoning. Clin Toxicol (Phila).
diği bilinmektedir. Ancak nadir de olsa 2009;47:771-81.
hayatı tehdit eden sistemik bulgular da 10. West PL, Horowitz BZ, Montanaro MT,
görülebilmektedir. Lindsay JN. Poison hemlock-induced respira-
* Acil servis hekimlerinin, hastanın öykü- tory failure in a toddler. Pediatr Emerg Care.
sünde bitki ve/veya bitkisel ürün kulla- 2009;25:761-3.
nımını sorgulamaları, hastanın maruz 11. Boucher BJ, Mannan N. Metabolic effects of
kaldığı bitki adı veya türünden emin olu- the consumption of Areca catechu. Addict Biol.
2002;7:103-10.
namadığı durumlarda, hastada bulunan
toksidrom bulgularına göre temel ve ileri 12. Huang Z, Xiao B, Wang X, Li Y, Deng H. Betel
destek tedavi uygulamaları önerilmektedir. nut indulgence as a cause of epilepsy. Seizure.
2003;12:406-8.
* Ayrıca, kardiyak glikozid ve siyanid gli-
13. Schep LJ, Slaughter RJ, Becket G, Beasley DM.
kozidleri içeren bitki zehirlenmelerinde Poisoning due to water hemlock. Clin Toxicol
özgül antidot uygulanabilmektedir. (Phila). 2009;47:270-8.
14. Graeme KA, Kunkel DB. Psychoactive plants
and mushrooms. Top Emerg Med, 1997;19:64.
15. POISINDEX® System: Klasco RK (Ed):
Kaynaklar DRUGDEX® System. Thomson Micromedex,
1. Urginea maritima (squill) toxicity. Tuncok Y, Greenwood Village, Colorado (Vol. 152 expires
Kozan O, Cavdar C, Guven H, Fowler J. J Toxi- 06/2012).
col Clin Toxicol, 1995;33:83-6. 16. Centers for Disease Control and Prevention
2. Erik S, Tarıkahya B. Türkiye florası üzerine. Ke- (CDC). Water hemlock poisoning-Maine,
bikeç. 2004;17:139-63. 1992. MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 1994;
43:229-31.
3. Aguilar G. Access to genetic resources and pro-
17. Sjöholm A, Lindberg A, Personne M. Acute nut-
tection of traditional knowledge in the territo-
meg intoxication. J Intern Med. 1998;243:329-31.
ries of indigenous peoples. Environ Sci Policy.
2001;4:241-56. 18. Philippe G, Angenot L, Tits M, Frédérich M.
About the toxicity of some Strychnos species
4. Bronstein AC, Spyker DA, Cantilena LR Jr,
and their alkaloids. Toxicon. 2004;44:405-16. 743
Green JL, Rumack BH, Dart RC. 2010 Annual
19. el Bahri L, Djegham M, Makhlouf M. Urginea 27. Caiozzi G, Cabrera D, Mardónez JM, Saldías
maritima L (Squill): a poisonous plant of North F. Herbal medicines and severe adverse effects:
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Africa. Vet Hum Toxicol. 2000;42:108-10. uvular angioedema caused by Echballium elat-
20. Eddleston M, Ariaratnam CA, Sjöström L, et erium. Rev Med Chil. 2002;130:1407-10.
al. Acute yellow oleander (Thevetia peruviana) 28. Brvar M, Kozelj G, Mozina M, Bunc M.
poisoning: cardiac arrhythmias, electrolyte dis- Acute poisoning with autumn crocus (Colchi-
turbances, and serum cardiac glycoside con- cum autumnale L.). Wien Klin Wochenschr.
centrations on presentation to hospital. Heart. 2004;116:205-8.
2000;83:301-6. 29. Finkelstein Y, Aks SE, Hutson JR, et al. Colchi-
21. Eddleston M, Rajapakse S, Rajakanthan K, et al. cine poisoning: the dark side of an ancient drug.
Anti-digoxin fragments in cardiotoxicity induced Clin Toxicol (Phila). 2010;48:407-14.
by ingestion of yellow oleander: a randomised 30. Critchley JA, Critchley LA, Yeung EA, et al.
controlled trial. Lancet. 2000;355:967-72. Granulocyte-colony stimulating factor in the
22. Rauber-Luthy C, Halbsguth U, Kupferschmidt treatment of colchicine poisoning. Hum Exp
H, et al. Low-dose exposure to Veratrum albu- Toxicol. 1997;16:229-32.
min in children causes mild effects: a case series. 31. Akyildiz BN, Kurtoğlu S, Kondolot M, Tunç A.
Clin Toxicol. 2010;48:234-7. Cyanide poisoning caused by ingestion of apri-
23. Gunduz A, Turedi S, Russell RM, Ayaz FA. cot seeds. Ann Trop Paediatr. 2010;30:39-43.
Clinical review of grayanotoxin/mad honey poi- 32. Brooks DE, Levine M, O’Connor AD, French
soning past and present. Clin Toxicol (Phila). RN, Curry SC. Toxicology in the ICU: Part 2:
2008;46:437-42. specific toxins. Chest. 2011;140:1072-85.
24. Pietsch J, Schulz K, Schmidt U, Andresen H, 33. Bitkilerle Zehirlenmeler. T.C. Sağlık Bakanlığı
Schwarze B, Dressler J. A comparative study of Birinci Basamağa Yönelik Zehirlenmeler Tanı ve
five fatal cases of Taxus poisoning. Int J Legal Tedavi Rehberleri. Ed. Yeşim Tunçok, Nuri Kaly-
Med. 2007;121:417-22. oncu. Yücel Ofset Matbaacılık, 2007:171-80.
25. Ruha AM, Tanen DA, Graeme KA, et al. Hy- 34. Shapiro VW, Podrazik P. Undiagnosed hypothy-
pertonic sodium bicarbonate for Taxus media- roidism: a risk factor for digoxin toxicity. Am J
induced cardiac toxicity in swine. Acad Emerg Emerg Med. 1993;11:670-1.
Med. 2002;9:179-85.
35. Ben-Chetrit E, Ackerman Z, Eliakim M. Ami-
26. Adhikari KM. Poisoning due to accidental in- odarone-associated hypothyroidism a possible
gestion of dieffenbachia plant (dumb cane). In- cause of digoxin intoxication. Am J Med Sci.
dian Pediatr. 2012;49:247-248. 1985;289:114-6.

744
Konu 13

BİTKİSEL ÜRÜN ZEHİRLENMELERİ

Dr. Aylin Arıcı, Dr. Şule Kalkan

Giriş nışma Merkezleri’ne yapılan aramalar içerisinde


%0.06’lık bir oran oluşturduğu bildirilmiştir.(5)
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tanımına göre Bunun dışında bitkisel ürünlere bağlı toksisiteler,
‘Bitkisel ürün’ bitkisel drog veya karışımlarını çeşitli advers etkilerin, ilaç-bitkisel ürün etkile-
olduğu gibi veya değişik preparatlar şeklinde şimlerinin bildirildiği olgu raporları şeklindedir.
etkili kısım olarak taşıyan bitmiş, etiketlenmiş
tıbbi ürünler veya müstahzarlardır (DSÖ) Genel Kullandıkları bitkisel ürünlerin, hastalar tarafın-
olarak doğal oldukları için güvenli kabul edil- dan tamamen doğal olduklarının düşünülmesi,
büyük oranda (%60) hekimlerine bu konuda
meleri nedeniyle günümüzde bitkisel ürün kul-
bilgi vermemelerine neden olmaktadır. Bitki-
lanımı hızla artmaktadır.
sel ürünler, oldukça yüksek oranda (%14-31),
Bitkisel ürünlerin üretimi ve dağıtımı ile il- hekim reçetesi ile kullanılan ilaçlara ek olarak
gili düzenlemeler, ülkeden ülkeye değişiklik hastalar tarafından kullanılmaktadır.(6) Bitkisel
göstermektedir.(2) Ülkemizde bitkisel ürünler, ürünlerle reçete edilen ilaçların etkileşimi %40
Tarım Bakanlığı tarafından gıda desteği şek- oranındadır ve ilaç ve bitkisel ürün etkileşimi-
linde izin alınarak piyasaya sürülmekteydi. ne bağlı advers reaksiyonlar, hastane başvuru-
Ancak, 06.10.2010 tarihinde Resmi Gazete’de larının bir nedenidir. Ancak bunun tam oranı
yayınlanan “Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler bilinmemektedir. DSÖ veri tabanında, bitkisel
Yönetmeliğine”’göre, insan sağlığını koruyucu, ürünlere bağlı 16.000 şüpheli advers reaksiyon
tedavi edici etkileri olan ve geleneksel kullanıma olgusu kayıtlıdır.(7)
sahip tıbbi bitkilerden hazırlanan bitkisel tıbbi Ülkemizde, bitkisel ürün kullanımı, kadınlarda
ürünlerin ve bitkisel preparatların ruhsatlandı- yaygındır ve bitkisel ürünleri kullananların eği-
rılması Sağlık Bakanlığı’na verilmiştir. Kontrol- tim düzeyleri de yüksektir. Ancak bitkisel ürün-
süz olarak, eczanelerde, aktarlarda, pazarlarda leri kullanan kişilerin büyük bir çoğunluğunun
satılmaktadır. Bu konudaki yasal düzenlemele- bu ilaçların zararlı etkisi olabileceğine dair bir
rin yeterli olmaması, bu ürünlerin kalite kontro- fikri yoktur.(8) Pek çok kişi bitkisel ürünleri, doğal
lünün olmaması, etkililik ve güvenlilik ile ilgili oldukları için, sağlıklı olmak için, mevcut olan
çalışmaların yapılmaması, halk sağlığını önemli sağlık problemlerini gidermek için kullanmak-
oranda tehdit etmektedir.(3) tadır. Bitkisel ürünlerin, kanserde mevcut tıbbi
tedavinin yanında, yaşam kalitesini artırmak,
hastalığın bulgularını düzeltmek ve hayatı uzata-
Görülme Sıklığı bilmek için de kullanıldığı gözlenmektedir.(9)

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Zehir Danış- Tamamen doğal olan ve hiçbir zarara neden ol-
ma Merkezleri Birliği’ne 2001 yılında Ekinezya mayacağı düşünülen bitkisel ürünler, çay ya da
kullanımına bağlı 406, St John’s Wort kulla- kapsül şeklinde, zayıflama amacıyla da kullanıl-
nımına bağlı da 356 yan etki ve ilaç etkileşimi maktadır.(10) Ancak zayıflama amacıyla kullanı-
bildirimi yapılmıştır.(4) 2008 yılı raporunda, bit- lan Efedra sinica’nın kardiyotoksik etkilerinin
kisel ürünler ve diyet desteklerinin, Zehir Da- saptanması üzerine Amerikan Gıda ve İlaç Ku-
rumu (AGİK) kullanımı yasaklanmıştır. Bunun ilaç etkisizliği ile sonlanan istenmeyen durumlar
yerine sinefrin, bitkisel zayıflama ürünlerinin gözlenebilir.
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

içinde kullanılmaya başlanmıştır. Ancak onun


da kardiyotoksik olduğuna dair yayınlar bulun- Bitkisel ürün kullanıma bağlı toksik etkiler:
maktadır.(11)
Bitkisel ürün kullanımına bağlı gelişebilecek di-
Toksik Doz: Bitkisel ürünlerin toksik dozları, rek toksik etkiler, sistemlere göre gelişen toksik
alınan bitkinin ve içerdiği toksinin miktarı- etkiler şeklinde sınıflandırılabilir (Tablo 1). Me-
na göre değişir. Bitkilerden elde edilen bitkisel tinde bitkisel ürünlerin halk arasındaki kullanım
ürünlerin genellikle toksik dozları belirlenme- alanları verilmiştir. Ancak bitkisel ürünlerin kul-
miştir. Çoğu ile ilgili olarak, akut yüksek doz lanımı ile ilgili yeterli klinik kontrollü araştırma
alımlarına ait olgu raporları bulunmaktadır. bulunmamaktadır.

Bitkisel ürünlerin, akut olarak yüksek doz alım- Gastrointestinal toksisite:


larında veya yüksek dozda ve uzun süreli kul-
Silybum marinum (Milk thistle, Silibinin):
lanımlarında toksik etkiler gözlenebilmektedir.
Örneğin; zayıflama amaçlı bitkisel ürünlerinin Deve dikeni olarak da bilinen Silybum marinum
içeriğinde bir dönem yaygın olarak bulanan bitkisinden elde edilir. Antioksidan özelliklidir.
efedranın yüksek dozda ve uzun süreli kullanı- Karaciğer hastalıklarında, mantar zehirlenme-
mına bağlı konvülziyon, psikoz, myokard in- lerinde, hepatit tedavisinde kullanımının orta
farktüsü, kardiyak aritmi ve ölümle sonuçlanan derecede kanıtları vardır.(15,16) Diyabet ve hepa-
ciddi zehirlemeler geliştiği rapor edilmiştir.(12) totoksisitede kullanımı tartışmalıdır. Bulantı,
kusma, karın ağrısı diyare, terleme ve güçsüzlüğe
Bitkisel ürünlerin hazırlanmasında kullanılan, neden olabilmektedir. Kullanımı genellikle gü-
bitkinin yetiştiği toprağın özelliği, toplandı- venli kabul edilmektedir.
ğı mevsim, toplandığı andaki bitkinin gelişme
durumuna göre içeriğindeki etken madde de- Zingiber officinale (Ginger): Zencefil olarak
ğişmektedir. Dolayısı ile ürünlerin hazırlanma da bilinen, zingiber bitkisinin rizomundan elde
aşamalarında standardizasyon yoktur ve farklı edilen ve antiemetik, antiinflamatuar, analjezik ve
mevsimlerde toplanan bitkilerden üretilmiş bit- kardiyotonik etkileri olduğu iddia edilen bir bit-
kisel ürünler arasında bile farklılık bulunmakta- kisel üründür. Gastrointestinal yan etkileri vardır.
dır. Ayrıca, bitkisel ürünler, hazırlama aşamala-
rında, kurşun, kadmiyum, çinko, bakır gibi ağır Kardiyak toksisite
metaller, pestisidler, aflatoksin, radyoaktif mad- Glychirrizza glabra (Leguminosae): Meyan
deler ve mikroorganizmalar ile de kontamine
kökü olarak da bilinir. Glychirrizza glabranın
olabilir. Bu kontaminasyon nedeniyle, bitkisel
kuru soyulmamış kökleridir. Meyan kökünün,
ürünlerin istenmeyen etkilere neden olması ka-
ekspektoran, laksatif olarak ve peptik ülser te-
çınılmazdır. Ayrıca bitkilerin depolanma aşama-
davisinde kullanıldığı iddia edilmektedir. Kul-
sında da, depolamanın süresi ve koşulları toksi-
lanımında pek çok yan etki gözlenebildiği bil-
site gelişmesine katkıda bulunabilir.(13,14)
dirilmiştir. Ayrıca, uzun süreli kullanımında,
Ayrıca bitkisel ürünler, karaciğer sitokrom en- renin-anjiyotensin-aldosteron sistemini baskı-
zimleri ve P-glikoproteinleri (P-gp) üzerinde in- layarak sodyum ve su retansiyonu, hipokalemi,
hibe edici ya da indükleyici etki gösterebilirler. hipertansiyon, kardiyak aritmi ve hipokalemi ile
Böyle bir bitkisel ürünü kullanmaya başlayan ilişkili myopatiye neden olabilir. Bu nedenle me-
kişi, aynı anda eğer sitokrom enzimleri ile me- yan kökünün 4-6 haftadan uzun süre kullanımı
tabolize olan ya da atılımında P-gp’nin aracılık önerilmemektedir. Anjiyotensin dönüştürücü
ettiği başka bir ilacı da kullanıyorsa, ilaç-bitkisel enzim inhibitörleri (ADEİ), kortikosteroidler,
746 ürün etkileşimlerine bağlı, ilaç toksisitesi ya da diüretikler ile de etkileşimi bildirilmiştir.(17)
Konu 13

Efedra sinica: Zayıflama amaçlı bitkisel ürün- üzerine etkileri tartışmalıdır.(18) Kan basıncında
lerde bir dönem yaygın kullanılmış ancak kul- yükselme ve taşikardi yaptığı bildirilmiştir.

Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri


lanan kişilerde, hipertansiyon, miyokard infark-
Caulophyllum thalictroides (Blue cohosh):
tüsü, nöbet, inme ve psikoz gibi istenmeyen
Gök ağı ismiyle bilinen bitkinin tıbbi amaç-
etkilerinin saptanması üzerine AGİK kullanımı
la kök ve rizomlarından faydalanılır. Deneysel
yasaklanmıştır.
çalışmalarda, antispazmodik, antiromatizmal,
Citrus aurantium (Sinefrin): İştahı azalttığı uterotonik ve diüretik etkisi bulunmaktadır.
ve metabolizmayı hızlandırdığı için, zayıflama Ayrıca, sempatomimetik ve direk kardiyotoksik
ürünlerinin içinde kullanılır. Efedrin, amfeta- etkilidir. Gebelik sırasında kullanıldığında, ko-
min, fenilproponalamine benzer yapıdadır. Si- roner vazokonstriksiyon yaparak fetus kalbinin
nefrinin, kan basıncı ve kardiyovasküler sistem oksijenlenmesini azaltır. Ayrıca içinde yer alan

Tablo 1. Sık kullanılan bitkisel ürünler ve direk toksik etkileri


Direk toksik etkileri Bitkisel ürün
Gastrointestinal Silybum marinum (Milk thistle, Silibinin, Deve dikeni)
toksisite Zingiber officinale (Ginger, Zencefil)
Glychirrizza glabra (Leguminosae, Meyan kökü)
Kardiyak toksisite Efedra sinica
Citrus aurantium (Sinefrin)
Caulophyllum thalictroides (Blue cohosh, Gök ağı)
Renal toksisite: Aristolochia serpenteria (Aristolochia, Loğusa otu)
Vaccinium macrocarpon (Cranberry, Turna yemişi)
Gingko biloba (Gingkoaceae, Japon eriği, Mabet ağacı)
Allium sativatum (Sarımsak)
Angelica senensis (Dong quai, Çin Melek otu)
Salix alba (Willow bark, Ak söğüt)
Vitis vinifera, (Grape, Kara üzüm)
Tanacetum parthenium (Gümüşdüğme, feverfew) Angelica arcangelica (Melek otu)
Hematolojik toksisite Pimpinella anisum (Anason)
Arnica montana (Arnika)
Chamomilla recutita (Papatya)
Trigonella foenum (Çemen)
Aesculus hippocastenum (At kestanesi)
Trifolium pratense (Mor üçgül)
Zingiber officinale (Ginger)
Glychirrizza glabra (Leguminosae, Meyan kökü)
Piper methysticum (Kava kava)
Karaciğer toksisitesi
Ephedra sinica
Mentha pulegium Pennyroyal oil (İngiliz nanesi)
Fucus vesiculosus (Kelp)
Aloe capensis, Aloe latex, Aloe perfoliata, Aloe vera,
Endokrin toksisite
Aloe verabarbenoid (Sarısabır türleri)
Glychirrizza glabra (Leguminosae, Meyan kökü)
Eucalyptus globulus (Eucalyptus leaf )
Panax ginseng (Araliaceae)
Valeriana officinalis (Valerianaceae, Kedi otu)
Santral sinir sistemi Passiflora incarnate (Çarkıfelek, pasiflora çiçeği)
toksisitesi Eucalyptus globulus (Eucalyptus leaf )
Hypericum perforatum (St John’s wort, Sarı kantaron)
Myristica fragrens (Muskat) 747
bazı alkaloidler, teratojenik etkilidir. Annelerde yon sonrası kanamaya neden olduğu bildirilmiş-
kullanımında, gastrointestinal motilitede artma, tir. Kronik kullanımda, kanama zamanını uzatır.
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

diyare, kramp, anjina, hipertansiyona ve hiperg- Tedavi edici dozlarda kullanımlarında, bulantı
lisemiye neden olabilir.(19) gibi gastrointestinal şikayetler gözlenebilir. Nö-
bet ve koma toksik etkilerindendir. İlaç etkile-
şimleri nedeniyle kanamalar gözlenebilir.
Renal Toksisite Allium sativatum (Sarımsak): Kanda LDL dü-
Aristolochia serpenteria (Aristolochia): Loğusa zeyini düşürerek ateroskleroza neden olan plak
otu olarak da bilinen, Aristolochia serpenteria oluşumunu azaltır ve kan basıncını düşürür. An-
bitkisinin kurutulmuş kök ve rizomlarının, afro- tihipertansif ve antihiperlipidemik olarak kul-
dizyak, antikonvulzan, immunstimülan, mens- lanılmaktadır. Antihiperlipidemik olarak kulla-
truasyonu uyarmak için ve yılan ısırmalarında nımlarında, kolesterol düzeyini %4-7 oranında
tedavi amaçlı kullanıldığı, artrit, gut, romatiz- düşürdüğü, statinlerin ise kolesterolü %15-43
ma, yara tedavisi, alerjik gastrointestinal kolik ve arasında düşürdüğü saptanmıştır. Ancak bu
safra koliğinde etkili olduğu iddia edilmektedir. endikasyonda kullanımının etkililiği olası gibi
Aristolochia içeriğindeki ristolochic asid, renal görünmekle birlikte güvenliliği tartışmalıdır.(20)
toksiteye neden olur ayrıca karsinojeniktir. Re- Yemek yapmak için kullanılan dozlarda toksik
nal interstisyel fibrozis, renal atrofi, renal tubu- değildir. Aşırı miktarda maruziyet ile gastroen-
ler hasara neden olduğu da gösterilmiştir. Özel- terit ve hipoglisemi gözlenir. Ayrıca, sersemlik,
likle önceden renal hastalığı olanlar, toksisite ışığa duyarlılık, terleme ve kronik kullanımında
gelişmesi açısından daha fazla risk altındadırlar. da kanama gözlenir.
Bu bitkisel ürüne maruz kalan 1000 kadından
Angelica senensis (Dong quai): Çin melek otu
70’inde diyaliz gereksinimi, 182’sinde üretelyal
olarak da bilinir. Halk arasında, dismenore, pre-
karsinom gelişmiştir. AGİK tarafından ABD’de
menstruel sendrom ve menapozal semptomların
yasaklanmıştır.
tedavisinde kullanılır. Köklerinden hazırlanan
Vaccinium macrocarpon (Cranberry, Turna kök ekstresinin, antienflamatuar, antispazmo-
yemişi): Antioksidan etkili ve idrar yolu infek- dik, vazodilatör, estrojenik ve antitümoral et-
siyonlarında etkili olduğu iddia edilmektedir. kili olduğu iddia edilmektedir. Dong quai’nin
Uygun dozlarda kullanımında güvenli olduğu etkilerinin çoğunun, içeriğindeki ferulik asit
bildirilmektedir. Nefrolitiyazis geliştiğine dair ve ligustidden kaynaklandığı düşünülmekte-
bir olgu raporu bulunmaktadır. dir. 32 yaşında dismonere için Dong quai kul-
lanan bir kadında, hipertansiyon, başağrısı ve
güçsüzlük bildirilmiştir. Uzun süreli ve yüksek
Hematolojik toksisite doz kullanımı önerilmemektedir. Meme, uterus,
over kanseri gibi hormona duyarlı kanserler açı-
Gingko biloba (Gingkoaceae): Japon eriği ya sından risk altında olan kişilerde de kullanımı
da mabet ağacı olarak da bilinen Gingko biloba önerilmemektedir. İçeriğinde doğal kumarinler
içeren tıbbi ürünler, nörodejeneratif hastalıklar, bulunur ve antitrombosit aktivitesi vardır. Bu
tinnitus, glokomun bazı tipleri ve periferik da- nedenlerle, antikoagulan ilaçlarla beraber kulla-
mar hastalıklarının tedavisinde kullanılmakta- nımında kanama eğilimi artar. Östrojenik etkisi
dır. Esas olarak, flavon glikozidler (ginkgolid) ve tromboza neden olabilir. Protein S eksikliği ve
terponoidlerden oluşan bir karışımdır. Gingko Sistemik Lupus Eritamozus olan bir olguda reti-
biloba ekstraktı, trombosit agregasyonunu inhi- nal ven trombozu bildirilmiştir.(19)
be eder. Olağan dozlarda kullanımında masum
gibi görünmesine karşın antikoagulan ilaçlarla Salix alba (Willow bark): Aksöğüt olarak da
birlikte alımında kanama riskinde artışa neden bilinir. Halk arasında, ağrı ve ateş düşürücü,
748 olur.(14) Spontan intrakranyal kanamaya, operas- miyalji, osteoartrit, dismenore, gut artriti, ro-
Konu 13

matoid artrit, influenzaya bağlı soğuk algınlığı Tanacetum parthenium (Gümüşdüğme, fever-
tedavisinde ve kilo kaybettirici olarak kullanılır. few) içeriğinde yer alan salisilat benzeri kimya-

Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri


Flavonoid, tanin ve salisin içerir. Flavonoid ve sallar da trombosit fonksiyonlarını etkileyebilir-
tanin, lipoksigenazı inhibe eder ve antioksidan ler. Kumarin deriveleri de (melek otu, anason,
etkilidir. Prostoglandin ve sitokin salımını da arnika, papatya, çemen, at kestanesi, mor üçgül)
inhibe eder. Salisin, salisilik aside metabolize koagulasyon bozukluklarına neden olabilir.
olur, analjezik, antienflamatuar, antipiretik ve Ginger ve meyan kökü de trombosit agregasyo-
antitrombosit etkiden sorumludur. 240 mg sa- nunu inhibe ederler.
lisin içeren aksöğüt, 87 mg aspirine eşittir. Et-
kileri de, salisilat ve nonsteroid antienflamatuar
ilaçlara benzerdir. Antitombosit etki nedeniyle Hepatotoksisite
aksöğütü kullanan kişiler, cerrahi operasyonlar-
dan 2 hafta önce bu bitkisel ürünü kullanmayı Piper methysticum (Kava kava): Sedasyon
bırakmalıdırlar. Aspirine alerjisi olan kişilerde oluşturmadan anksiyete tedavisinde kullanılır.
aksöğüte karşı çapraz reaksiyon da gözlenebilir. Yaygın anksiyete bozukluğunun, nonpsikotik ve
diğer tip anksiyete bozukluklarının tedavisinde
Grape (Vitis vinifera): Kara üzüm, farklı form- kullanımı ile ilgili kanıtlar bulunmaktadır. Etki
larda bitkisel ürünlerin içinde yer alır. Yara iyi- mekanizması tam bilinmemektedir. Gama ami-
leşmesinde, karaciğer sirozunda, kanser, makula
nobütirik asid reseptörleri üzerinde etkisi oldu-
dejenerasyonu, alerjik rinit ve diyabet kompli-
ğu düşünülmektedir. Ayrıca, insomni tedavisin-
kasyonlarında etkili olduğu, az da olsa laksatif
de, topikal olarak yara iyileşmesinde ve analjezik
özelliği olduğu iddia edilmektedir. Halk ara-
olarak da kullabileceği de iddia edilmektedir.
sında, üzüm, kardiyovasküler hastalıklar, he-
1-3 ay kadar kullanımında, karaciğer transa-
moroid, ateroskleroz, hipertansiyon, periferik
vasküler hastalıkların tedavisinde, miyokard ve minazlarında büyük oranda yükselme yaptığı
serebral infarktusunu önlemede, üzüm yaprak- gözlenmiştir ve hepatotoksik etkisi, kullanımını
ları, dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu, kısıtlamaktadır. Karaciğer yetmezliği gözlenen
diyare, ağır menstruel kanama ve uterus kana- ve karaciğer transplantasyonuna giden olgular
masında kullanılmaktadır. Üzümün içeriğinde; bildirilmiştir. Bunun yanı sıra çeşitli ilaçlarla
proanthosiyanidinler, flavonoid ve fenoller var- beraber kullanımında, ilaç etkileşimleri de bu-
dır. Proantrosiyanidinler, üzüme rengini verir- lunmaktadır.(21) Yüksek doz bilgisi sınırlı da olsa,
ler, antioksidan özelliklidirler. Flavonoidlerin, görsel bozukluk, ataksi, paralizi gözlenebilir.
antioksidan, vazodilatör, antilipoperoksidan ve
antitombosit etkileri vardır. Üzüm, CYP2E1’i Ephedra sinica da kardiyotoksik etkinin yanında
inhibe eder. Bundan dolayı CYP2E1 ile metabo- hepatotoksisite oluşturabilmektedir.
lize olan asetaminofen toksisitesini teorik olarak Pennyroyal oil (İngiliz nanesi): Mentha pu-
hafifletir. Proanthosiyanidinler, mide adenokar-
legium ve Hedeoma pulegoides bitkilerinden
sinomu, meme, akciğer, ve prostat kanseri gibi
elde edilir. Nane kokuludur. Halk arasında, üst
bazı kanserlerin profilerasyonunu azaltırlar. Bu
solunum yolu ve kulak infeksiyonlarının tedavi-
hastalarda kanser hücresinin ölmesine neden
sinde, safra rahatsızlıklarında, mide ağrılarında
olurlar. Üzümün teorik olarak özellikle warfarin
kullanılır. Topikal uygulandığında antiseptik
gibi antikoagulanları alanlarda kanama riskini
artırdığına dair literatürde düşük kanıt vardır. özellikli olduğu iddia edilmektedir. Karaciğerde
Üzüm tohum ekstrakları, 8 haftaya kadar ve metabolize olduğu mentofuran, direk hepato-
yaprak ekstrakları da 12 haftaya kadar güvenle toksikdir. Parasetamolün yaptığına benzer şe-
kullanılabilir. Kanama riskini artırma olasılık- kilde, sentrilobüler karaciğer dokusunda sellüler
larına karşılık üzüm bitkisel desteği alanlar, he- nekroz yapar. Tedavisinde de N-asetilsistein ve
kimlerine bu konuda bilgi vermelidir. destekleyici tedavi uygulanır. 749
Endokrin toksisite girişimden iki hafta önce bırakılması gereklidir.
Kronik kullanımda vajinal kanama, mental du-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Fucus vesiculosus (Kelp): Bir esmer alg çeşi- rum değişiklikleri, Steven Johnson sendromu ve
didir. Tiroid hastalıkları, iyot yoksunluğu, len- hipertansiyon gözlenir.
foid guatr, obesite, artrit, bronşit, amfizem ve
anksiyete, romatizma, arteriyoskleroz, sindirim Valeriana officinalis (Valerianaceae): Kedi otu
sistemi bozuklukları, bronşit ve genitoüriner olarak da bilinen Valerian bitkisinin kökü, se-
datif ve hipnotik olarak eski Yunanlılardan beri
hastalıkların tedavisinde etkili olduğu iddia
kullanılmaktadır. Ancak sedatif hipnotiklerle be-
edilmeketdir. Yüksek oranda iodin ve arsenik,
raber alındığında sedasyon yapabilir.(22) 20 gram
kadmiyum gibi ağır metaller, aynı zamanda de-
alan bir erişkinde ciddi toksik bulgu gözlenme-
mir ve B12 vitamini de içerir. Hazırlanma şekline
miştir. Valeriana bağlı olarak, karın ağrısı, göğüs-
göre içeriğindeki ağır metaller ve iyot oranı art- te sıkışma, el ve ayaklarda tremor, hipotansiyon,
makta; hipertiroidizm ve ağır metal zehirlenme- ışığa duyarlılık, 3 gün ile 2 ay süre ile kullanan
leri gözlenebilmektedir. bazı hastalarda, hepatotoksisite gözlenmiştir.
Aloe capensis, Aloe latex, Aloe perfoliata, Passiflora incarnate (Passionflower): Çarkıfe-
Aloe vera, Aloe verabarbenoid (Aloe): Sarısa- lek ya da pasiflora çiçeği olarak da bilinir. Halk
bır türlerinin, yara iyileşmesi, psöriazis, diyabet, arasında, insomni, anksiyete, opiat yoksunluğu,
inflamatuar barsak hastalığı, ateş, osteoartrit, nöralji, nöbet, menapoz, sinirlilik, fibromiyalji
kaşıntı, inflamasyon, gastroduedonal ülser, as- ve ağrı hafifletilmesinde kullanılır. Topikal ola-
tım ve radyasyon ilişkili mukozit tedavisinde et- rak banyo preparatlarında hemoroid, yanık ve
kili olduğu iddia edilmektedir. Aloe latex içinde inflamasyonda kullanılır. Aktif bileşik benzo-
bulunan antronlara dönen antrakinonlar laksatif diyazepin reseptörüne bağlanarak etki gösterir.
etkiden sorumludurlar. Mukoz membranlarda Hafıza ve motor fonksiyonları etkilemeden ank-
iritasyona ve potasyum kaybına neden olurlar. siyeteyi hafifletir. Tat vermek için de kullanılır.
Ancak konstipasyon için bu ürünü alanlarda Flavonoidler, harman alkaloidleri, maltol ve etil
aynı katartik etkinin oluşması daha uzun sürede maltol içerir. Bunlar sedatif hipnotik, anksiyoli-
gerçekleşir. Bu da ciddi elektrolit bozuklukları- tik, analjezik, antispazmotik etkilerden sorum-
nın oluşmasına neden olur. ludur. Siyanojenik glikozid içerip içermediği
tartışmalıdır. Kullanımında, sersemlik, konfüz-
Meyankökünün kardiyotoksik etkisinin yanında, yon, sedasyon ve ataksi gözlenebilir. Bir olgu ra-
psödohiperaldestronizm yaptığı da bildirilmiştir. porunda, terapötik dozlarda, çok şidetli bulantı,
kusma, uykuya eğilim, uzun QT ve ventriküler
taşikardi gözlendiği bildirilmiştir.
Santral sinir sistemi toksisitesi Eucalyptus globulus (Eucalyptus leaf ): Öka-
liptus, mersingiller ailesinden ekspektoran özel-
Panax ginseng (Araliaceae): Geleneksel tıpta, likli, halk arasında, solunum sistemi infeksi-
bilişsel performansı artırmak ve fiziksel strese yonları, astım, osteoartrit, akne, yanık, mesane
karşı kullanılmaktadır. Hipoglisemik ve antit- hastalıklarında kullanılan bir bitkisel üründür.
rombositik etkileri olduğu da iddia edilmek- Ökaliptus yağı da, öksürük, bronşit, sinüzit, as-
tedir. Yapılmış olan randomize kontrollü çalış- tım ve kronik obstrüktif akciğer hastalıklarında
malarda, bilişsel fonksiyonu artırmak, herpes kullanılmaktadır. Ökaliptusun aktif bileşeni,
simpleks, diyabet gibi endikasyonlarda etkili ol- ökaliptoldür. İnsülin sekresyonunu artırarak
madığı saptanmıştır. Ancak birlikte kullanıldığı hipoglisemik etkiye neden olur. Siklooksijenazı
ilaçlarla beraber ilaç etkileşimleri nedeniyle, an- inhibe ederek analjezik ve antiinflamatuar etki
tihipertansif, anksiyolitik, antidepresan, MAOİ gösterir. Diğer komponentleri ise toksik etkilere
ve antiöstrojenik ilaçların etkinliğini azaltabi- neden olabilir. Hatta ökaliptus yağı ölümcül ola-
lir. Kanama zamanını uzattığı bilinen ilaçlarla bilir. Toksik etkileri arasında, ajitasyon, uykuya
750 alındığında kanama eğilimini artırır ve cerrahi eğilim, ataksi, kas güçsüzlüğü, nöbet, koma ve
Konu 13

ölüm vardır. Çocuklar, toksik etkilere erişkinler- dozlarda muskatın, antikolinerjik etkileri vardır.
den daha duyarlıdır. Cineol ve terpinenin antikolinesteraz aktivitesi

Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri


vardır. Yan etkileri, besinsel amaçlı kullanılan
Hypericum perforatum (St John’s wort, Sarı
dozların üzerinde gözlenir. 5 gram ve üzerinde,
kantaron): St John’s wort, eski ve üzerinde pek
çok araştırma yapılmış olan bir tıbbi bitkidir. gastrointestinal duyarlılık, taşikardi, hipotansi-
Aktif komponenti, hiperforin, serotonin, norad- yon, hipotermi, hissizlik, disoryentasyon, anksi-
renalin, dopamin ve glutamatın geri alımını in- yete, panik, ajitasyon, nöbet, şok, koma, ölüm
hibe eder. Antidepresan olarak kullanımı en çok gözlenebilir. Alınan miktara göre, bulgular 2-6
bilinen kullanım alanıdır. Anksiyete ve somato- saat arasında geriye dönebilir ya da birkaç gün
form rahatsızlıklarda da kullanılabilir.(23) 1000 devam edebilir. Kronik kullanımı, gastrointesti-
mg hypericum ekstraktı ve 2.7 mg hiperisin ye- nal etkileri nedeniyle kısıtlıdır.
tişkinlerde iyi tolere edilebildiği bildirilmektedir.
Fototoksisite en sık gözlenen toksik bulgusudur. Diğer sık kullanılan bitkisel ürünler
Yüksek miktarda alımlarında, MAOİ ve selektif
serotonin re-uptake inhibitörü (SSRİ) özellikleri Echinacea purpurea (Echinacea): Kirpi otu ya
nedeniyle hipertansiyon gözlenebilir. İlaç etkile- da koni çiçeği olarak da bilinir. İmmunostimü-
şimi nedeniyle bilinç kaybı gözlenebilir. lan etkisi nedeniyle, bakteriyel, viral ve fungal
infeksiyonların tedavisinde kullanılır. Kullanı-
mına bağlı hipotansiyon, baş dönmesi, metabo-
lik etkiler (ateş, titreme), bulantı, kusma, nefes
darlığı, hepatit (nadir), dermatolojik etkiler, aşı-
rı duyarlılık ya da alerjik reaksiyon görüldüğü
bildirilmektedir. T hücre stimülasyonu yaptığı
için özellikle AIDS’lı hastalarda, ayrıca alerjik
özelliği nedeniyle de alerjik hastalarda ve astım-
lılarda da kullanılmamalıdır. Hepatotoksik ilaç-
larla birlikte kullanımından kaçınılmalıdır.(17)

Resim 1. Hypericum perforatum (St John’s wort, Sarı


kantaron). http://www.dogalvadi.com/sarikantaron.html

Myristica fragrens (Muskat): Halk arasında,


diyare, bulantı, insomni, böbrek hastalıkları,
abortus indükleyici olarak kullanılır. Topikal
olarak da analjezi, romatizma tedavisinde kulla-
nılır. Muskat içerisindeki uçucu yağlar, santral Resim 2. Echinacea purpurea (Echinacea, koni çiçeği).
sinir sistemi depresyonu ya da stimülasyonuna http://bitkiselbilgiler.com/tag/sifali-bitkiler-egzama.
neden olur. Ayrıca konvülzan ve antikonvül-
zan etkileri de vardır. Halüsinasyon, öfori ve Camellia sinensis (Theaceae): Yeşil çay yap-
delüzyon da gözlenir. Miristin ve elemisin, me- rakları geleneksel tıpta, astım tedavisi, anjina
tamfetaminlere benzer bileşiklere dönüşür ve pektoris, periferik damar hastalığı ve koroner
serotonerjik sistem üzerine etki ederler. Yüksek arter hastalığında kullanılır. Antioksidan etki- 751
si de gösterilmiştir. İn vivo ve in vitro deneysel lanmıştır. Ancak onun da kardiyotoksik olduğu-
çalışmalarda, yeşil çayın klozapinin emilimini na dair yayınlar bulunmaktadır.(11)
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

azalttığı gösterilmiştir.
Bitkisel çaylar da zayıflama amaçlı olarak kulla-
Evening primrose oil: Çuha çiçeği yağı olarak nılmaktadır. Ülkemizde de laksatif, diüretik ve
bilinen, evening primrose oil, menstruel şikayet- terlemeyi artırıcı etkileri olduğu bilinen farklı
lerin rahatlatılması için, romatoid artrit tedavi- bitkisel ürünlerin bitkisel zayıflama çaylarının
sinde, koroner hastalıklarda, multipl sklerozda, içeriğinde bulunduğu saptanmıştır. Bu konu-
kanser ve atopik dermatitde kullanılmaktadır. daki en büyük sorunlardan biri bitkisel çayların
Bu endikasyonlarda, kullanımı ile ilgili kanıtlar içeriğinin ve içerdiği miktarların kutunun üze-
yetersizdir. Uzun süreli kullanımı ile toksik etki rinde yer almamasıdır (Tablo 2).
gözlenmediği bildirilmektedir.(24)
Kilo kaybettirici olarak bitkisel ürünler kadınlar-
Chamomilla recutita (Chammomile): Papatya da daha yaygın olarak kullanıldığından, kadın-
olarak da bilinen Chamomilla recutitanın göl- larda bitkisel ürün kullanımına bağlı yan etkiler
gede kurutulmuş çiçek tohumlarıdır. Dermatit, de daha sık gözlenir. Bitkisel zayıflama ürünle-
diyare, infeksiyon, inflamasyon, anksiyete, dis- rinin kullanımına bağlı olarak, kardiyovasküler
pepsi ve oral mukozit tedavisinde etkili olduğu sistem başta olmak üzere, deri, gastrointestinal
iddia edilmektedir. sistem, santral sinir sistemi ve karaciğer etkilenir.
Bitkisel zayıflama ürünü kullanımına bağlı yan
Zayıflama ürünlerindeki bitkiler etkilerin yarısının hastaneye yatmayı gerektiren
ciddi yan etkiler olduğu gözlenmiştir.(25)
Bitkiler, zayıflama ürünlerinin içinde de kulla-
nılmaktadırlar. Sibutramin, orlistat gibi zayıf-
Bitkisel ürün-ilaç etkileşimi
lama amacıyla üretilmiş kimyasal maddelerin
toksik etkileri olduğu saptanmış ve bu ürünler Bitkisel ürünlerin tek başına kullanıma bağlı
piyasadan kaldırılmıştır. Tamamen doğal olan gelişen zehirlenmelerinin yanı sıra bitkisel ürün-
ve hiçbir zarara neden olmayacağı düşünülen ilaç etkileşimlerine bağlı toksik etkiler gözlene-
bitkisel ürünler de, çay ya da kapsül şeklinde, bilir. Hastalar, hekim başvurularında, büyük ço-
zayıflama amacıyla kullanıma girmiştir.(10) Efed- ğunlukla, kullandıkları bitkisel ürün konusunda
ra sinica, zayıflama amaçlı bitkisel ürünlerde bir bilgi vermezler ve bitkisel ürünler de hekimler
dönem yaygın kullanılmış ancak, kardiyotoksik tarafından reçete edilen ilaçlarla etkileşime gire-
etkilerinin saptanması üzerine AGİK kullanımı rek istenmeyen etkilere neden olur (Tablo 3). Bu
yasaklanmıştır. Bunun yerine sinefrin, bitkisel etkileşimler farmakodinamik ve farmakokinetik
zayıflama ürünlerinin içinde kullanılmaya baş- olabilir. Farmakokinetik etkileşimler emilim,

Tablo 2. Ülkemizde zayıflama çaylarının içeriğinde bulunan bitkisel ürünler ve yan etkileri
Bitkisel ürün Yan etki
Antrakinon glikozitleri Elektrolit bozukluklarına bağlı belirti ve bulgular
Sinameki Hepatotoksisite
Aloe vera Hemorajik kolit, melanozis coli, hipertrofik osteoartropati
Isırgan Dilde ödem, dermatit
Anason, kekik, papatya Hipersensitivite reaksiyonları
Alıç çiçeği Aritmi, hipotansiyon, hepatotoksisite
752 Rezene Mide asit salımında artış, fetal gelişim bozukluğu
Konu 13

metabolizma, böbreklerden atılım ve plazma


proteinlere bağlanma düzeyinde meydana gele-

Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri


bilir. Farmakodinamik etkileşimler ise kalp ve
santral sinir sistemi gibi efektör organlar üzerin-
de sinerjistik ve aditif etkilerle sonuçlanır.

Bitkisel ürün-ilaç etkileşimlerinin çoğunlukla


karaciğerde CYP450 enzimleri ile metaboliz-
ma düzeyinde ortaya çıktığı bildirilmektedir.(19)
Ayrıca, bitkisel ürünler birlikte kullanıldığı ila-
cın biyoyararlanımını P-glikoproteinini (P-gp)
inhibe ederek veya indükleyerek de değiştire-
bilmektedir. P-gp’nin inhibe olması, ilaç emili-
mini artırarak yan etki ve toksik etkilerin ortaya Resim 3. Gingko biloba (Gingkoaceae, Japon eriği, Ma-
çıkmasına neden olmaktadır. Bitkisel ürün-ilaç bet ağacı). http://ginkgobiloba.gen.tr/gingko-biloba-yan-
etkileşiminin en sık rapor edildiği iki bitki St etkisi.html
John’s wort ve kavadır.
Allium sativatum (Sarımsak) CYP3A4 en-
Hipericum perforatum (St John’s wort, sarı zim indükleyicisidir. Aktif komponenti alisin,
kantaron) toksini olan hiperforin, CYP3A4 ve CYP2C9 ve CYP2C19 için inhibitördür.(28) An-
MDR1 gen ekspresyonunu indükler.(26) İlaçlarla tikoagulan, antiinflamatuar ve aspirin gibi antit-
birlikte kullanıldığında etkileşime neden oldu- rombositik ilaçları kullananlarda ilaç etkileşimi
ğuna ilişkin in vivo ve in vitro pek çok çalışma gözlenebilir.
vardır. Klinikte indinavir, imatinib, siklosporin,
Echinacea purpurea (Echinacea)’nın CYP3A4
takrolimus, varfarin, metadon ve oral kontrasep-
ile metabolize edilen ilaçların düzeylerini artıra-
tifler ile etkileşir. Çoğu ilacın biyoyararlanımını
bileceği ve immunosupresiflerin etkisini azalta-
azaltır. Transplant hastalarında kullanımında,
bildiği bildirilmektedir.
organ rejeksiyonu açısından risk oluşturduğu
saptanmıştır. Ayrıca, intestinal P-gp ve hepatik
CYP3A4 ekspresyonunu artırarak digoksin kon-
santrasyonunu azalttığı ve tedavide yetersizlik Tanı ve Laboratuar İncemeleri
oluşturduğu da bildirilmiştir. Buspiron ile bir-
Bitkisel ürünlerle zehirlenmelerde tanı, ayrıntılı
likte kullanımında, serotonin sendromu gözlen-
öykü alınmasını gerektirmektedir. Bitkisel ürün-
miştir. St John’s worth ve farklı pek çok ilaca dair
ler genellikle, kişilerin var olan sağlık problem-
birlikte kullanım durumlarında etkileşim oldu-
lerinin tedavisi için kullanılan tıbbi ilaçlara ek
ğuna dair raporlar bulunmaktadır.(27) Etkilenen
olarak hekime danışılmadan, arkadaş, komşu
diğer enzimler CYP2E1, 2C9, 2C19, ve 1A2’dir.
tavsiyesi ile kullanıldığından ayrıntılı öykü alın-
Kava kava (Piper methysticum) bitkisinin sıvı ması çok önemlidir. Özellikle bitkisel ürünün
ekstraktının çeşitli CYP450 enzimlerinin inhi- ne kadar süreden beri kullanıldığı, bitkisel ürün
be ettiği ve ilaçların serum düzeylerini arttırdığı kullanımına ek olarak başka bir ilaç kullanım
bildirilmektedir. İn vitro çalışmalarda ise P-gp’ni öyküsü varlığı sorgulanmalıdır.
inhibe ettiği gösterilmiştir. Serum ya da kanda bitkisel ürünlerin toksin-
lerinin ölçümü rutin incelemeler içerisinde yer
Gingko billoba ekstraktının intestinal P-gp in- almamaktadır. Öncelikle alınan bitkisel ürünün
hibitör etkinliği yanında sitokrom enzimlerin- ne olduğu öğrenilmelidir. Sonrasında, bitkisel
den CYP3A4 ve CYP2C9’u inhibe etme özelliği ürünün etki oluşturması beklenen sistem ile ilgili
nedeniyle ilaçlar ile etkileşimi bulunmaktadır. fizik muayene ve uygun laboratuar incelemeleri 753
Tablo 3. Sık karşılaşılan ilaç-bitkisel ürün etkileşimleri
(Bitkilerin sitokrom enzimlerinde yaptığı değişikliklere göre)
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Sitokrom
Bitkisel ürün Etkileştiği ilaçlara örnekler
p450
1A1 İndükleyici: Myristica fragrens Teofilin
İnhibitör: Eucalyptus globulus, Tanacetum Amitriptilin, klopidogrel, klozapin, siklo-
parthenium, Gingko biloba, Panax ginseng, benzapin, diazepam, östrojen/progesteron
1A2 Piper methysticum, Trifolium pratense kontraseptifler, östradiol, haloperidol, imip-
İndükleyici: Vitis vinifera, Piper methysticum, ramin, naproksen, nortriptilin, ondansetron,
Hipericum perforatum propranolol, teofilin, verapamil, varfarin
2B6 İnhibitör: Glychirrizza glabra Ketamin, fenobarbital, deksametazon
İnhibitör: Eucalyptus globulus, Piper Amitriptilin, karisoprodol, siklofosfamid,
2C19 methysticum, Trifolium pratense diazepam, lansoprozol, nelfinavir, pantopra-
İndükleyici: Gingko biloba, Panax ginseng zol, fenitoin, fenobarbital, varfarin
İnhibitör: Eucalyptus globulus, Tanacetum
parthenium, Gingko biloba,, Panax ginseng, Amitriptilin, glipizid, östrojen/progesteron
2C9 Piper methysticum, Trifolium pratense kontraseptifler, irbesartan, losartan, NSAI,
İndükleyici: Glychirrizza glabra, Hipericum fenitoin, tamoksifen, torsamid, varfarin
perforatum
Amitriptilin, klozapin, kodein, desipramin,
İnhibitör: Gingko biloba, donezepil, fentanil, flekainid, fluoksetin,
2D6 Panax ginseng, meperidin, metadon, metoprolol, olanzepin,
Piper methysticum ondansetron, risperidon, tramadol, trazodon,
venlafaksin
İnhibitör: Allium sativatum, Asetaminofen, etanol, enfluran, halotan,
2E1
Piper methysticum izofluran, teofilin
İnhibitör: Echinacea purpurea, Eucalyptus glo-
Alprazolam, amlodipin, klaritromisin,
bulus, Tanacetum parthenium, Panax ginseng,
siklosporin, eritromisin, östrojen/progesteron
Piper methysticum Glychirrizza glabra, Valeria-
3A4 kontraseptifler, feksofenadin, itrakonazol,
na officinalis İndükleyici: Allium sativatum,
ketokonazol, saquinavir, triazolam, verapa-
Gingko biloba, (tartışmalı),
mil, varfarin
Panax ginseng, Hipericum perforatum,
NSAİ: Nonsteroid antienflamatuar ilaç

yapılmalıdır. Örneğin, hepatotoksik etki potan- vidir. Özellikle ilaç-bitkisel ürün etkileşimleri
siyeli olan bitkiler için karaciğer fonksiyon test- istenmeyen etkilere neden olabildiğinden, bu
leri, nefrotoksik etkisi olan bitkisel ürünler için durumlarda da, öncelikle gelişmiş olan toksik
de böbrek fonksiyon testlerinin takibi gereklidir. etkinin semptomatik destek tedavisi yapılmalı
ardından bu etkileşime neden olan bitkisel ürün
kesilmelidir.
Tedavi Yaklaşımı
Bitkisel ürünlerle zehirlenmelerde, tedavi sık-
lıkla destekleyicidir. Örneğin parasetamolün
Olgu
yaptığına benzer şekilde, sentrilobüler karaci- Acil servise uzun süren ağrılı ereksiyon şikayeti
ğer dokusunda sellüler nekroz yapan pennyro- ile başvuran 26 yaşındaki erkek hastanın özgeç-
yal oil kaynaklı hepatotoksisite tedavisinde, mişinde, 3 yıldır paranoid şizofreni tanısı ile 3
N-asetilsistein ve destekleyici tedavi uygulanır. mg/gün risperidon kullandığı ve bunun dışında
Bunun dışında bitkisel ürün toksisitelerinin te- kronik hastalığı, travma ve başka ilaç kullanım
754 davisi, sıklıkla semptomatik destekleyici teda- öyküsü olmadığı öğrenildi. Öncesinde, uzamış
Konu 13

ereksiyon ya da priapizm öyküsü olmayan hasta- Özet


nın iki hafta öncesinde hekiminden habersiz tin-

Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri


nitusu için 160 mg/gün Gingko biloba almaya * Çok eski çağlardan beri hastalıkların te-
başladığı belirtildi. Hastanın acil servise başvu- davisinde kullanılan bitkiler günümüzde,
rusunda kan basıncı 150/88 mmHg, kalp Atım bitkisel ürün şeklinde hazırlanarak piya-
saya sürülmüştür. Paraselsus’un da be-
Hızı: 94/dk ve vücut sıcaklığı 35.9⁰C’ydi. Fizik
lirttiği gibi, “Tüm ilaçlar zehirdir. İlaç ile
muayene bulgularında da kalıcı ereksiyon dışın- zehiri birbirinden ayıran dozudur”.
da başka bir bulgu yoktu. Hematokrit düzeyi
* Tüm ilaçlar, tedavi dozlarında dahi isten-
%37 idi. Mikroskopik muayenede dismorfik
meyen etkilere neden olabilir. Doz arttıkça
kırmızı kan hücreleri gözlendi. Doppler sonog- toksik etkilerin gözlenme olasılığı da artar.
rafide, kavernöz arterde kan akımında azalma Doğal olarak bitkisel ürünler de bunların
vardı. Priapizm, analjeziklere ve buz torbası uy- dışında tutulamaz. Hiçbir bitkisel ürün
gulamasına dirençliydi. Kan gazında: pH 6.79, doğal olduğu için tamamen masum kabul
PCO2 114.9 olarak ölçüldü. Bulgular, venook- edilemez. Yetişme koşulları, toplanan kı-
luziv priapizm ile uyumlu bulundu. Dilüe epi- sımları, depolanma yerleri, süresi, üretim
nefrin ile korporal irigasyonu takiben priapizm koşulları gibi pek çok faktör de devreye
sonlandı. Taburcu edilen hasta, gingko biloba girdiğinde, bitkisel ürünlerin standardizas-
yonunda büyük sorunlar bulunmaktadır.
kullanımını bıraktı. Daha sonra izleminde de
3 mg/gün risperidon kullanımına devam eden * Gelişmiş ülkelerde ve tüm dünyada, bit-
kisel ürün kullanım oranları oldukça
hastada herhangi bir yan etki gözlenmedi.(1)
yüksektir. Özellikle bir hastalığı nede-
Olgu tartışması: Priapizm, hematolojik, nöro- niyle, bitkisel ürün kullanan kişiler, aynı
lojik, yatrojenik nedenler gibi pek çok etyolojiye anda başka ilaçları da kullandıklarından,
özellikle ilaç-bitkisel ürün etkileşimleri
bağlı olarak ortaya çıkabilen bir bulgudur. İlaca
sonucu da istenmeyen toksik etkiler göz-
bağlı priapizm, sıklıkla iskemik tiptir. Arteriyel lenebilmektedir.
priapizm, göreceli olarak seyrektir ve travmaya
* Bitkilerden elde edilen bitkisel ürünlerin
bağlıdır. İlaca bağlı priapismin %50’si antipsi- genellikle toksik dozları belirlenmemiştir.
kotik ve α1 adrenerjik reseptör antagonistlerine Çoğu ile ilgili olarak, akut yüksek doz
bağlıdır. Risperidon, atipik bir antipsikotiktir. alımlarına ait olgu raporları bulunmakta-
Psikoz ve şizofreni tedavisinde, serotonerjik, dır. Bazı bitkisel ürünlerin, özellikle uzun
dopaminerjik ve alfa adrenerjik antagonistik süreli kullanımlarında farklı toksik etkiler
özellikleri nedeniyle kullanılır. Gingko biloba, gözlenebildiği belirtilmektedir. Bitkisel
Alzheimer, vasküler demans, periferal klaudi- ürünlerin sitokrom enzimleri üzerindeki
fikasyo, tinnitus tedavisinde kullanılan bitkisel ve P-glikoproteinleri üzerindeki etkileri
kaynaklı bir üründür. Gastrointestinal duyarlı- istenmeyen ilaç-bitkisel ürün etkileşimle-
rine yol açabilir.
lık, başağrısı, sersemlik oluşturabilir.
* Bitkisel ürünlere bağlı toksik etkilerin
İnsanlarda risperidon, CYP2D6 ve CYP3A4 ile varlığında, genellikle hastanın var olan
metabolize olur. Bu olguda, Gingko biloba her bulgularına yönelik semptomatik destek
iki enzimi de inhibe ederek, risperidon konsant- tedavi uygulanmalıdır.
rasyonunu ve risperidona bağlı oluşabilecek yan * Son olarak, bitkisel ürünlere bağlı toksik
etkileri de artırabileceği düşünülmüştür. Bitkisel etkiler, ya da bitkisel ürünlerin ilaçlarla
ürünler, tedavide kullanılan ilaçlar ile etkileşme- birlikte kullanımlarına bağlı ilaç-bitkisel
ürün etkileşimleri, acil servis başvurularına
ye girerek, yan etki olasılığını artırır ya da tedavi-
neden olabilir. Bu nedenle, acil servis he-
nin etkisiz kalmasına neden olabilir. Bu nedenle kimlerinin, hastalarının bitkisel ürün kul-
bitkisel ürün kullanılırken, başka ilaç kullanımı- lanımını sorgulamaları ve bu sorunun far-
nın varlığı ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır. kında olmaları büyük önem taşımaktadır. 755
Kaynaklar 12. Takeuchi S, Homma M, Inoue J, Kato H, Mu-
rata K, Ogasawara T. Case of intractable ven-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

1. Lin YY, Chu SJ, Tsai SH. Association between tricula fibrillation by a multicomponent dietary
priapism and concurrent use of risperidone Gink- supplement containing ephedra and caffeine
go biloba. Mayo Clin Proc. 2007;82:1289-90. overdose. Chudoku Kenkyu, 2007;20:269-71.
2. Shetti S, Kumar CD, Sriwastava NK, Sharma IP. 13. Drew A, Myers SP. Safety issues in herbal medi-
Pharmacovigilance of herbal medicines: Current cine: implications for the health professions.
state and future directions. Pharmacogn Mag. MJA 1997;166:538-41.
2011;7:69-73. 14. Hung OL, Lewin NA. Herbal Preparations. In:
3. Süzer Ö, Gürün MS. Bitkisel İlaçlar. Premium Goldfrank LR, Flomenbaum NE, Lewin NA,
Süzer Farmakoloji, Klinisyen Tıp Kitabevleri, 3. Howland MA, Hoffman RS, Nelson LS,eds.
Baskı, 2005;533-40. Goldfrank’s Toxicology Emergencies. 7th ed.
USA: McGraw-Hill Companies; 2006;664-84.
4. Gryzlak BM, Wallace RB, Zimmerman MB,
Nisly NL. National surveillance of herbal di- 15. Rainone F. Milk thistle. Am Fam Physician.
etary supplement exposures: the poison control 2005;1;72:1285-8.
center experience. Pharmacoepidemiol Drug 16. Rx MediaPharma® İnteraktif İlaç Bilgi Kaynağı:
Saf. 2007;16:947-57. Ustunes L.(Ed): RxMediaPharma® GEMAŞ Ge-
5. Bronstein AC, Spyker DA, Cantilena NM, nel Mühendislik Mekanik Sanayi ve Tic. A.Ş.
Green JL et al. 2008 Annual Report of the Izmir, Türkiye, Version: 12.1.0.0.
American Association of Poison Control Cen- 17. DRUGDEX® System: Klasco RK (Ed): DRUG-
ters’ NationalPoison Data System.(NPDS): DEX® System. Thomson Micromedex, Green-
26th Annual Report. Clin Toxicol.(Phila) wood Village, Colorado. Vol. 152 expires 06/2012)
2009;47:911-1084. 18. Bouchard NC, Howland MA, Greller HA,
6. Colalto C. Herbal interactions on absorption of Hoffman RS, Nelson LS. Ischemic stroke associ-
drugs: Mechanisms of action and clinical risk as- ated with use of an ephedra free dietary supple-
sessment. Pharmacol Res. 2010;62:207-27. ment containing synephrine Mayo Clin Proc.
2005;80:541-5.
7. Izzo AA, Ernst E Interactions between herbal
medicines and prescribed drugs: an updated sys- 19. Tovar RT. Petzel RM. Herbal Toxicity, Dis Mon.
temic review. Drugs. 2009;69:1777-98. 2009;592-41.
8. Caliskaner Z, Kartal O, Gulec M, Ozturk S, 20. Bent S. Herbal medicine in the United States:
Erel F, Sener O, Karaayvaz M. Awareness of review of efficacy, safety, and regulation: grand
allergy patients about herbal remedies: a cross- rounds at University of California, San Fran-
sectional study of residents of Ankara, Turkey. cisco Medical Center. J Gen Intern Med.
Allergol Immunopathol. 2010;38:78-82. 2008;23:854-9.

9. Nur N. Knowledge and behaviours related to 21. Lakhan SE, Vieira KF.Nutritional and herbal
herbal remedies: a cross-sectional epidemiologi- supplements for anxiety and anxiety-related dis-
cal study in adults in Middle Anatolia, Turkey. orders: systematic review. Nutr J. 2010; 7(9):42.
Health Soc Care Community. 2010;18:389-95. 22. Wheatley D. Medicinal plants for insomnia: a
10. Saracoglu A, Ergun B. Türkiye’de Satılan Bazı review of their pharmacology, efficacy and toler-
Bitkisel Zayıflama Çaylarının içerikleri ve Bu ability. J Psychopharmacol. 2005;19:414-21.
Çayların Kullanımına Baglı Ortaya Çıkabilecek 23. Mueller SC, Majcher-Peszynska J, Uehleke B,
istenmeyen Etkiler. Turkiye Klinikleri J Med Sci. et al. The extent of induction of CYP3A by
2006;26:355-63. St. John’s wort varies among products and is
linked to hyperforin dose. Eur J Clin Pharmacol
11. Seifert JG, Nelson A, Devonish J, Burke ER,
2006;62:29-36.
Stohs SJ. Effect of acute administration of an
herbal preparation on blood pressure and heart 24. Bayles B, Usatine REvening primrose oil. Am
rate in humans. Int J Med Sci. 2011;2:192-7. Fam Physician. 2009;15;80:1405-8.
756
Konu 13

25. Vitalone A, Menniti-Ippolito F, Moro PA, Fi- 27. McFadden R, Peterson N. Interactions between
renzuoli F, Raschetti R, Mazzanti G. Suspected drugs and four common medicinal herbs. Nurs

Bitkisel Ürün Zehirlenmeleri


adverse reactions associated with herbal prod- Stand. 2011;25:65-8.
ucts used for weight loss: a case series reported 28. Medicinal plants for insomnia: a review of their
to the Italian National Institute of Health. Eur J pharmacology, efficacy and tolerability. J Psy-
Clin Pharmacol. 2011;67:215-24. chopharmacol. 2005;19:414-21.
26. Gurley BJ, Gardner SF, Hubbard MA, Williams 29. Saxena A, Tripathi KP, Roy S, Khan F, Sharma A.
DK, Gentry WB, Cui Y, Ang CY. Clinical as- Pharmacovigilance: effects of herbal components
sessment of effects of botanical supplementation on human drugs interactions involving cyto-
on cytochrome P450 phenotypes in the elderly: chrome P450. Bioinformation. 2008;3:198-204.
St John’s wort, garlic oil, Panax ginseng and
Ginkgo biloba. Drugs Aging. 2005;22:525-39.

757
Konu 14
KALSİYUM KANAL BLOKÖRLER
ZEHİRLENMELERİ
Dr. Ahmet Baydın, Dr. Ali Kemal Erenler

Giriş Klinik
Kalsiyum kanal blokerleri (KKB) hücre zarında KKB birçok etkiye sahip olmakla birlikte, hayatı
bulunan L tipi kalsiyum kanallarını bloke ederek tehtid eden etkilerin çoğunu kardiyovasküler sis-
etki gösteren ilaçlardır.(1,2) Hekimler tarafından tem üzerinden gösterirler.
yaygın bir şekilde hipertansiyon, anjina pekto- Zehirlenme belirtileri 6 saat içinde oluşur ancak,
ris ve supraventriküler aritmilerin tedavisinde geç salınımlı preparatlarda bu süre 6-18 saate
kullanılan bu ilaçlar daha az sıklıkta migren baş kadar da uzayabilir.(1) Bulantı, kusma, miyokar-
ağrısı, Raynaud fenomeni, özefagial spazm ve diyal depresyon, bradikardi ve periferal vazodi-
pulmoner hipertansiyon tedavisinde de kullanıl- latasyona bağlı hipotansiyon ile nifedipine bağlı
maktadır.(3) Tedavi edici özelliklerinin yanı sıra, refleks taşikardi de görülebilir. Diğer görülebilen
aşırı dozda KKB alımı bradikardi, hipotansiyon kardiyovasküler bulgular AV ileti anormallikleri,
ve ölüm gibi ciddi klinik sonuçlara neden ola- idiyoventriküler ritimler ve tam kalp bloklarıdır.
bilmektedir. Son yıllarda KKB kullanımındaki Erken ya da hafif belirtiler arasında baş dönmesi,
artışa paralel olarak bu ilaçlara bağlı zehirlenme- yorgunluk sayılabilirken şiddetli olgularda hipo-
lerde de artış görülmektedir. tansiyonun neden olduğu serebral perfüzyon-
daki azalmaya bağlı letarji, konfüzyon ve koma
Patofizyoloji : Kalsiyum, kalp kası ve düz kaslar gibi santral sinir sistemine ait bulgular ve hatta
için primer intrasellüler uyaran olmakla beraber ölüm görülebilir.(2) KKB ile olan zehirlenmelerde
hipergliseminin görülmesi bir özelliktir.(5) Hi-
intrakardiyak elektrik iletiminde de önemli rol
perglisemi, pankreastan insülin sekresyonunun
oynayan bir mineraldir.(1) KKB, voltaj bağımlı L
azalmasına ve artmış periferal, miyokardial insü-
tipi kalsiyum kanallarını bloke ederek ekstrasel- lin direncine bağlıdır.(6,7) KKB ile olan zehirlen-
lüler kalsiyumun kardiyak hücrelere girmesini melerde ortaya çıkan hiperglisemi zehirlenmenin
engeller.(2,4) KKB’nin farklı derecelerde negatif şiddeti ile ilişkilidir. Zira, Levin ve ark.(5) yaptık-
inotropik etkileri (verapamil), vazodilatör etki- ları çalışmada yüksek dozda KKB alımından son-
leri (nifedipin, diltiazem), sinüs nodunu baskı- ra zehirlenmenin şiddeti ile hiperglisemi arasında
layarak kalp hızını azaltıcı ve atriyoventriküler pozitif bir korelasyon bulunduğunu ve hemodi-
noddaki iletiyi yavaşlatıcı (verapamil, diltiazem) namik bozukluktan ziyade klinik şiddeti tahmin
etkileri vardır. Bu etkilerinden dolayı KKB ile etmede iyi bir belirteç olduğunu bildirmişlerdir.
olan zehirlenmelerde belirgin periferal vazodila- İnsülin-glukoz dengesindeki bozulma ve doku
tasyon, miyokardiyal fonksiyon bozukluğu, bra- perfüzyonundaki zayıflama laktik asidoz ile so-
dikardi, iletim blokları, sistemik hipotansiyon nuçlanır.(4) Mekanizması tam bilinmemekle be-
raber, KKB zehirlenmelerinde azalmış kardiyak
ve metabolik asidozun eşlik ettiği şok görülebil-
ejeksiyon fraksiyonuna bağlı olarak akut akciğer
mektedir.(4)
ödeminin de görülebildiği rapor edilmiştir.(8-10)
Tanı ne de yanıt alınamadığı durumlarda kalsiyum
klorid infüzyonu uygulanmalıdır.(11) Kalsiyum
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

KKB zehirlenmesi sonucu hastanın yakınmaları klorid, kalsiyum kanalları üzerinde KKB’nin
12 saate kadar gecikebileceğinden anamnez dik- bloke edici etkisini direk tersine çevirerek etki
katli alınmalı ve özellikle yavaş salınımlı prepa- göstermektedir. Semptomatik bradikardi du-
rat alımı ve eşlik eden ilaç alımı sorgulanmalıdır. rumunda atropin ya da pace maker uygulan-
Fizik muayenede kalp hızında azalma ve hipo- malıdır. KKB ile zehirlenmelerde başlangıçta
tansiyon saptanabilirken sistemik vazodilatas- intravenöz 10 mg glukagon verilmesi ve alınan
yona bağlı yüz kızarıklığı, taşikardi ve değişik klinik cevaba göre glukagon infüzyonuna devam
düzeylerde hipotansiyon bulunabilir. Sistemik edilmesi önerilmektedir.(12) Glukagon, kalp kası
hipoperfüzyon sonucunda mental durum de- hücrelerinde spesifik reseptörler aracılığıyla ade-
ğişiklikleri, pulmoner ödem ve idrar çıkışında nil siklazı aktive etmekte ve intrasellüler cAMP
azalma görülebilir. düzeyini arttırmaktadır. Artan cAMP bloke ol-
muş kalsiyum kanallarının açılmasını sağlar.(13)
EKG’de sinüs bradikardisi, refleks taşikardi, Son zamanlarda KKB ile zehirlenmiş hastalarda
kalp bloğu ve intraventriküler iletide yavaşlama adjuvan yüksek doz insülin tedavisinin hemodi-
mümkündür. Sıklıkla KKB ile olan zehirlenme- namik fonksiyonları düzelttiğine dair kanıtlar
lerde hiperglisemi görülür. Artmış anyon açıklı giderek artmaktadır.(14) Deneysel çalışmalarda,
ve düşük bikarbonatlı laktik asidoz ve hipoka- KKB zehirlenmelerinde intravenöz yağ emülsi-
lemi ise görülebilecek diğer laboratuar anormal- yonu tedavisinin sürvi üzerinde olumlu etkisi-
likleridir. nin bulunduğu bildirilmektedir.(15,16)
Ayırıcı Tanı: Bradikardi, hipotansiyon ve kalp
bloğuna neden olan durumlar.(hipotermi, akut
koroner sendrom, hiperkalemi, kardiyak gliko- Özet
zid zehirlenmeleri, antiaritmik ilaç zehirlenme-
* KKB hipertansiyon, anjina pektoris ve
leri, santral adrenerjik agonist zehirlenmeleri)
supraventriküler aritmiler, migren baş ağ-
ayırıcı tanıya girmektedir.(1)
rısı, Raynaud fenomeni, özefagial spazm
ve pulmoner hipertansiyon tedavisinde
kullanılmaktadır.
Tedavi * KKB zehirlenmelerinde miyokard fonk-
Havayolu, solunum ve özellikle dolaşım güvence siyon bozukluğu, bradikardi, iletim blok-
altına alındıktan sonra mide yıkama ve aktif kö- ları, sistemik hipotansiyon ve metabolik
mür uygulaması yapılmalıdır.(1,4) Yavaş salınımlı asidozun eşlik ettiği şok görülebilmektedir.
tablet alımı sonrası erken dönemde yakalanan * KKB zehirlenmelerinde belirtiler zehir-
olgularda tüm barsak irrigasyonu önerilmemek- lenme sonrası ilk 6 saat içinde ortaya çı-
tedir. KKB’nin fazla alımı durumunda tedavide kar. Ancak geç salınımlı preparatlarda bu
önceliğimiz hipotansiyonun ve ciddi iletim de- sürenin 6-18 saate kadar da uzayabildiği
fektlerinin düzeltilmesi yönünde olmalıdır. Bu unutulmamalıdır.
nedenle ilk önce intravenöz damar yolu açılıp * Bu yüzden KKB ile zehirlenmiş hastalar
kristaloid sıvı infüzyonu ile hipotansiyonun dü- en az 12-24 saat süre ile izlenmelidir.
zeltilmesine çalışılır. Ancak aşırı kristaloid sıvı * KKB zehirlenmelerinde hiperglisemi görü-
akciğer ödemini şiddetlendirebilir. Bu yüzden lebileceği, hipergliseminin zehirlenmenin
kristaloid sıvının santral venöz basınç ölçülerek şiddeti ile ilişkili olduğu unutulmamalıdır.
verilmesi daha uygundur. Kristaloid sıvı infüz-
* KKB zehirlenmelerinde mental durum de-
yonuna rağmen hipotansiyon düzelmiyorsa te-
ğişiklikleri, akciğer ödemi ve idrar çıkışın-
daviye vazopressör ilaçlar (1-5 µg/dk dozunda)
da azalma görülebileceği unutulmamalıdır.
760 eklenmelidir. Sıvı ve vazopressör ilaç tedavisi-
Konu 14

7. Kline JA, Raymond RM, Schroeder JD, Watts


* KKB zehirlenmelerinde tedavide öncelik JA. The diabetogenic effects of acute vera-

Kalsiyum Kanal Blokörler Zehirlenmeleri


hipotansiyonun ve ciddi iletim bozukluk- pamil poisoning. Toxicol Appl Pharmacol
larının düzeltilmesidir. 1997;145:357-62.
* Semptomatik bradikardi durumunda at- 8. Adams BD, Browne WT. Amlodipin Overdose
ropin ya da pace maker uygulanmalıdır. Causes Prolonged Calciun Channel Blocker
Havayolu, solunum ve özellikle dolaşım Toxicity. Toxicology 1998;16:527-8.
güvence altına alındıktan sonra hastaların 9. Humbert Jr VH, Munn NJ, Hawkins RF. Non-
midesi yıkanmalı ve aktif kömür verilme- cardiogenic pulmonary edema complicating mas-
lidir. İntravenöz damar yolu açılıp krista- sive diltiazem overdose. Chest, 1991;99: 258-9.
loid sıvı infüzyonu yapılmalı, kristaloid 10. Sami KS, Ulusoy H, Yandi M, Gunduz A. Non-car-
sıvı infüzyonuna rağmen hipotansiyon diogenic pulmonary oedema in the course of vera-
düzelmiyorsa tedaviye vazopressör ilaçlar pamil intoxication. Emerg Med J 2002;19: 458-9.
(1-5 µg/dk dozunda) eklenmelidir. Yük-
11. Hung Y, Olson KR. Acute amlodipine overdose
sek doz insülin tedavisi hemodinamik treated by high dose intravenous calcium in a
fonksiyonları düzeltmektedir. patient with severe renal insufficiency. Clinical
toxicology 2007;45:301-3.
12. Calcium channel blockers. In Jones AL, Dargan
Kaynaklar PI eds. Churchill’s pocketbook of toxicology,
first edition, Volume 2. London: Churchill Liv-
1. Heard K, Kline JA Calcium Channel Blockers ingstone, 2001:40-1.
In: Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS,
editors. Emergency medicine: A comprehensive 13. Mery PF, Brechler V, Pavoine C et al. Glucagon
study guide. 6th ed. New York: McGraw Hill stimulates the cardiac Ca2+ current by activa-
Co, 2004;p:1108-12. tion of adenylyl cyclase and inhibition of phos-
phodiesterae. Nature 1990;345:158-61.
2. DeRoos F. Calcium Channel Blockers. In: Nel-
son LS, Lewin NA, Howland MA, Hoffman RS, 14. Maria Marques, Ernestina Gomes, Julio de
Goldfrank LR, Flomenbaum NE, editors. Gold- Oliveira. Treatment of calcium channel blocker
frank’s Toxicologic Emeregencies. 9th ed. New intoxication with insulin infusion: case report
York: McGraw Hill Co, 2011;p:884-92. and literature review. Resuscitation Volume 57,
Issue 2, May 2003, Pages 211-3.
3. Abernethy DR, Schwartz JB. Calcium antago-
nist drugs. N Engl J Med 1999;341:1447-57. 15. Tubbutt S, Harvey M, Nicholson T, Cave G: In-
tralipid prolongs survival in a rat model of vera-
4. Anderson AC. Calcium-Channel Blocker Over- pamil toxicity. Acad Emerg Med 2006;13:134-9.
dose. Clin Ped Emerg Med 2005;6:109-15.
16. Perez E, Bania TC, Medlej K, Chu J. Determin-
5. Levine M, Boyer EW, Pozner CN, Geib A, ing the optimal dose of intravenous fat emulsion
Thomsen T, Mick N, Thomas SH. Assessment for the treatment of severe verepamil toxicity in
of hyperglycemia after calcium channel blocker a rodent model. Acad Emerg Med 2008;15:1-6.
overdoses involving diltiazem or verapamil. Crit
Care Med 2007;35:2071-5.
6. Enyeart JJ, Price WA, Hoffman DA, Woods L.
Profound hyperglycaemia and metabolic acido-
sis after verapamil overdose. J Am Coll Cardiol
1983;2:1228-31.

761
Konu 15

LİTYUM ZEHİRLENMESİ

Dr. Ahmet Baydın, Dr. Ali Kemal Erenler

Giriş kaybı, su kaybı ya da her ikisinin birlikte kaybı


lityumun proksimal tubulüslerden geri alımında
Lityum ilk kez 1800’li yılların ortalarında bir- artışa ve dolayısı ile lityum seviyesinde artışa ne-
çok hasta için “her derde deva” denilerek tıp den olur. Lityumun olası toksisite mekanizmala-
dünyasına girmiştir. Girişiyle beraber doktorlar rı; 3-glikojen sentetaz kinaz inhibisyonu, adeni-
da lityum toksisitesiyle tanışmışlardır. Amerika lat siklaz inhibisyonu yoluyla c-AMP düzeyinin
Birleşik Devletleri’nde neden olduğu çok sayıda azalması, siklik guanozin monofosfat düzeyinin
zehirlenme nedeniyle Lityum kullanımı yasak- azalması, inozitol monofosfat inhibisyonu ile
lanmış ve 1970 yılına kadar tedavi izni alama- serbest inozitol düzeyinin azalması, sinir uçla-
mıştır.(1) Bipolar afektif bozukluğun tedavisinde rından norepinefrin salınımının ve geri alımının
yaygın bir şekilde kullanılan lityum’un diğer engellenmesi ve hipokampüsten serotonin salı-
psikiyatrik hastalıklarda da sıklıkla kullanılması nımının arttırılması şeklindedir.
ve tedavi aralığının dar olması zehirlenme ola-
sılığını arttırmaktadır.(2) İdame lityum tedavisi Lityum, ağızdan alındıktan sonra sindirim sis-
alan hastaların yaklaşık %75-90’ı tedavilerinin teminden hızlı bir şekilde tümüyle emilir. Kana
bir safhasında toksik düzeye ulaşmaktadır.(3) geçen lityum daha sonra beyinden gecikmiş geri
alım ve eliminasyona uğrar. Serumdaki ve beyin-
Akut alımlarda serum lityum düzeyi 6-8 mmol/L deki lityum konsantrasyonları farklılık gösterdi-
iken hastada yakınma ve bulgusu olabilirken, ğinden serum lityum düzeyi SSS’deki lityum se-
kronik alımda daha düşük serum düzeylerinde viyesini yansıtmaz. Lityum plazma proteinlerine
bile hastada zehirlenme bulguları görülebilir. bağlanmaz, karaciğerde metabolizasyona uğra-
2001 yılında Amerika’da 4607 potansiyel toksik maz ve asıl olarak idrardan değişmeden atılır.
lityum zehirlenmesi olduğu rapor edilmiştir. Bu Lityumun yarı ömrü 29 saattir. Böbrek yetmez-
vakalardan 253’nün çocuk olduğu ve bunların- liğinin varlığı ya da gelişimi lityum zehirlenmesi
da 44 tanesinin öldüğü raporlanmıştır.(4) için önemli faktörlerdir. Sıcak ve egzersize bağlı
vücuttan sodyum ve su kaybının olması lityu-
Patofizyoloji: Lityum toksik etkisini birkaç me- mun böbrek tubulusları tarafından tutulmasına
kanizma ile göstermektedir. Sodyum, potasyum, neden olur. Yaşlı hastalar dağılım alanının az ve
magnezyum ve kalsiyum gibi benzer moleküler renal klirensin düşük olmasına bağlı olarak lit-
ağırlıktaki iyonlarla yarışır ve hem intrasellüler yum toksisitesine eğilimlidirler.(5)
alanda hem de kemikte bu iyonlarla yer değişti-
rir. Bu yarış ve yer değiştirme lityum retansiyo-
nuna ve sonuçta toksisiteye neden olmaktadır. Yakınma ve Bulgular
Bu yüzden, su ve elektrolit dengesini etkileyen
her durum ve lityum emilimini arttıran ilaç Lityum zehirlenmesinin en sık SSS’ni etkilediği
kullanımı (ACE inhibitörleri, tiyazid grubu di- ve nörolojik bulguların (tremor, hiperrefleksi,
üretikler, nonsteroid anti-inflamatuvar ilaçlar ajitasyon, fasikülasyon, klonus, bilinç değişik-
gibi) lityum toksisite riskini arttırmaktadır. Tuz liği gibi) ön planda olduğu, bununla birlikte
gastrointestinal sistemin, kalbin ve böbreklerin ilacın kesilmesinden sonra iki ay devam eden
de lityum’dan etkilendiği bildirilmiştir. Hafif nörolojik disfonksiyon olarak tanımlanabilir.
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

lityum zehirlenmesinde ince tremor, apati, yor- Bu disfonksiyonun nedeni tam olarak biline-
gunluk, kas güçsüzlüğü, bulantı, kusma, ishal, memekle beraber demiyelinizasyon ve hücre
EKG’de T dalga değişiklikleri ve intraventrikü- kaybının burada rol oynadığı düşünülmekte-
ler iletim defektleri görülür. Orta şiddetli lityum dir. Lityum’un Geri Dönüşsüz Nörotoksisite
zehirlenmesinde ek olarak kaba tremor, dizartri, Sendromu’nda serebellar diskonksiyon bulguları
tinnitus, ataksi, hipertoni, miyoklonus görülür. ön plandadır.(8)
Şiddetli lityum zehirlenmesinde stupor, nöbet-
ler, fasikülasyonlar, spastisite, rijidite, koreate-
toz, parezi, paralizi, koma, ventriküler disritmi- Tanı
ler, kardiovasküler kollaps ve böbrek yetmezliği
görülür.(6,7) Lityum zehirlenmesinin tanısını koymak zordur
çünkü klinik görünüm değişkendir ve kolayca
Lityum zehirlenmeleri klinik olarak da akut, gözden kaçabilmektedir. Lityum zehirlenmesi
kronik ve kronik zemininde akut olmak üzere genellikle kazayla olur ve kronik sodyum eksik-
üç sınıfa ayrılabilir. liği, diüretik kullanımı ve dehidratasyona ikin-
cil olarak ortaya çıkar. Lityum zehirlenmesinin
Akut lityum zehirlenmesinde gastrointestinal
tanısı serum lityum düzeyinin ölçülmesi ile ko-
sistem semptomları (bulantı, kusma ve diyare)
nur. Lityum düzeyi hastaneye başvuru anında
ön plandadır, bunun yanı sıra hastalar sersem-
ve 2 saat sonra olası artışı ortaya koymak için
lik hissi ve baş dönmesinden de yakınabilirler.
belirlenmelidir. Bazı durumlarda 2 mEq/L üze-
EKG’de T dalgasında düzleşme, QTc uzaması,
sinoatriyal düğüm difonksiyonları ve bradikardi rindeki kan lityum düzeyi toksisteyle ilişkilidir.
görülebilir. Akut aşırı dozlarda başlangıçta yüksek olan se-
rum lityum konsantrasyonları yanıltıcı olabilir,
Kronik lityum zehirlenmesinde nörolojik çünkü dokular içine dağılım birkaç saatte gelişir.
semptomlar ön plandadır. Zehirlenme süresiyle Başlangıçtaki toksik seviye olan 4 mEq/L, final
artan tremor, fasikülasyonlar, hiperrefleksi, kore- dağılım ile 1 mEq/L’ye düşebilir. Bu yüzden akut
atetoz, klonus, dizartri, nistagmus ve ataksi gö- aşırı dozlarda serum lityum seviyelerinin tekrar-
rülür. Mental durum değişikliği konfüzyondan layan ölçümleri ve 4 saatte bir mental durumun
stupora, nöbetlere ve komaya kadar ilerleyebilir. değerlendirilmesi toksisiteyi değerlendirmede
Kronik zeminde akut zehirlenmeler tanım tek bir değerden çok daha yararlıdır. Serum
olarak kronik tedavi gören hastaların aşırı mik- elektrolitleri özellikle böbrek fonksiyonları kont-
tarda bir anda ilaç almaları anlamına gelmek- rol edilmelidir çünkü hemodiyaliz gibi agresif
tedir. Hem akut hem de kronik zehirlemelerde tedavilerin planlanmasında böbrek fonksiyonla-
görülebilecek patolojilerin tehditi altındadırlar. rının durumunun bilinmesi önemlidir. Hastada
Hem gastrointestinal sistem semptomları hem hipernatremi söz konusu ise nefrojenik diabetes
de SSS semptomları gösteren bu hastaları teşhis insipitus düşünülmeli, serum ve idrar osmolali-
etmek ve tedavilerini planlamak güçtür. Tedavi, teleri hesaplanmalıdır. Tiroid hastalığından şüp-
hastanın klinik durumuna göre planlanmalıdır. helenilirse tiroid fonksiyonlarına bakılmalıdır.(8)
Lityum zehirlenmesinin geri dönüşümsüz nö- Ayırıcı Tanı: Bakteriyel ve viral gastroenteritler,
rolojik ve nöropsikiyatrik sekellerini tanımlayan sedatif-hipnotiklerle olan zehirlenmeler, trisiklik
duruma “Lityum’un Geri Dönüşsüz Nöro- antidepresanlarla olan zehirlenmeler ve arsenik
toksisite Sendromu” denir. Bu sendrom, daha alımı ile oluşan zehirlenmeler ayrıcı tanıda göz
öncesinde nörolojik hastalığı bulunmayanlarda önüne alınmalıdır.(5)
764
Konu 15

Tedavi İzlem: Akut zehirlenmelerde hastalar herhangi


yakınma ve belirtileri olmasa dahi 6 ila 8 saat iz-

Lityum Zehirlenmesi
Bütün zehirlenmelerde olduğu gibi, hastaların lemeli ve psikiyatri ile konsülte edilmelidir. De-
başlangıç stabilizasyonunda havayolu korunmalı vamlı salınımlı preparatlarla zehirlenen ve serum
ve hemodinamik destek sağlanmalıdır. İntra- düzeyi 1.5 mEq/L’yi geçen tüm hastalar hastane-
venöz yol açılmalı, kardiyak monitörizasyon ye yatırılmalıdır. Lityum zehirlenmelerinde dik-
sağlanmalı, kan ve idrar örnekleri alınmalı ve
kat edilmesi gereken noktalardan öncelikli olanı
lityum için ilaç düzeyi ölçülmelidir.(5) Lityum
zehirlenmenin iyi bir öyküyle hızlıca tanınma-
zehirlenmesinin tedavi planı, alım şekline (akut,
sıdır. Daha sonra uygun tedavi başlanmalıdır.
kronik) ve alınan lityum preparatının özellikle-
rine göre değişir. Tedavide agresif sıvı resüsitasyonu, tüm barsak
irrigasyonunu ve gerektiğinde hemodiyaliz uygu-
Tedavide öncelikle GİS dekontaminasyonu sağ- lanmalıdır.(8) Diyalizin tedavideki rolü önemlidir
lanmalıdır. Tüm barsak irrigasyonu lityumun ve bu yüzden lityum konsantrasyonundan ba-
uzaklaştırılmasında etkilidir. Sodyum polistren ğımsız olarak tedavi sürecine bir nefrolog mut-
de lityum konsantrasyonlarının düşürülmesinde laka dahil edilmelidir.(6) Bununla beraber 2002’de
etkilidir.(9) Lityum’a karşı aktif kömür etkisizdir yayınlanan bir çalışmada zehirlenmelerin lityum
ancak, beraberinde başka ilaç alımı veya şüphesi
tedavilerinin ilk üç yılında sıklıkla görüldüğünü
varsa aktif kömür uygulanabilir.(5)
ve intihar öyküsü olanlarda daha sık görüldüğü-
Lityum atılımı için zorlu diürez etkili değildir nü ortaya koymuştur.(10)
ancak sıvı desteği ve yeterli idrar atılımını sağ-
lamak için %0.9’luk serum fizyolojik ile agre-
sif sıvı resüsitasyonu tedavide önemli yer tutar Özet
çünkü hastaların çoğunda sodyum ve su eksik-
* Lityum zehirlenmelerinde dikkat edil-
liği vardır. Diüretikler su ve sodyum kaybına
mesi gereken noktalardan öncelikli olan
neden olduklarından lityum toksisitesini ağır-
zehirlenmenin iyi bir öyküyle hızlıca ta-
laştıracağı için tedavide önerilmez. Olası nöbet
nınmasıdır.
durumunda intravenöz yoldan benzodiazepin
kullanılırken, tekrarlayan nöbet durumunda ise * Daha sonra uygun tedavi başlanmalıdır.
fenobarbital ya da genel anestezi uygulanır. Fe- * Tedavide agresif sıvı resüsitasyonu, tüm
nitoin lityumun böbreklerde atılımını azalttığı barsak irrigasyonu ve gerektiğinde hemo-
için olası nöbet durumunda genellikle etkisiz diyaliz önemlidir.
olduğundan önerilmemektedir.(5)
* Lityum zehirlenmelerinin engellenmesin-
Ciddi zehirlenmelerde tedavi seçeneği hemodi- de hasta eğitiminin göz ardı edilemeyecek
yalizdir. Hemodializ lityumun kandan uzaklaştı- önemi vardır.
rılmasında etkilidir ancak tedavi endikasyonları
ve süresi tartışmalıdır. Görüş birliği olmasa da,
bilinç bozukluğu, nöbet, koma ve serum lityum Kaynaklar
konsantrasyonu 4 mEq/L’yi geçtiği durumlarda
1. Strobusch AD, Jefferson JW. The checkered
hemodiyaliz düşünülmelidir. Bununla birlikte
history of lithium in medicine. Pharm History
serum lityum seviyeleri yüksek olan birçok has-
1980;22:72-6.
tada ciddi zehirlenme bulguları yoktur. Böbrek
yetmezliği olan hastalarda tek eliminasyon yolu 2. Schou M. Forty years of lithium treatment. Arch
Gen Psych 1997;54:9-13.
hemodiyalizdir. Hemoperfüzyon etkili değildir.
Hemodiyalizde amaç lityum seviyesini 1 mEq/ 3. Amdisen A. Clinical features and management of
L’nin altına indirmektir. İlaç seviyesi 8 saat sonra lithium poisoning. Med Toxicol 1988;3:18-32.
ölçülmeli ve 1 mEq/L’nin üstüne çıkarsa hemo- 4. Litovitz TL, Klein-Schwartz W, Rodgers GC Jr,
diyaliz tekrar edilmelidir.(9) et al: 2001 Annual report of the American As- 765
sociation of Poison Control Centers Toxic Ex- 8. Greller HA. Lithium. In: Goldfrank LR, Flo-
posure Surveillance System. Am J Emerg Med menbaum NE, Lewin NA, Howland MA,
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

2002;20:391. Hoffman RS, Nelson LS, editors. Goldfrank’s


5. Schneider SM, Cobaugh DJ. Lithium. In: Toxicologic Emeregencies. 8th ed. New York:
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS, edi- McGraw Hill; 2006;p:1052-61.
tors. Emergency medicine: a comprehensive 9. Eisendrath SJ, Lichtmacher JE. In: Tierney LM,
study guide. 6th ed. New York: McGraw Hill; McPhee SJ, PapadakisMA, editors. Current
2004;p:1048-51. Medical Diagnosis & Treatment.Lange. 41st ed.
6. Sadosty AT, Groleau GA, Atcherson MM. The New York: McGraw Hill; 2002;p:1096-9.
use of lithium levels in the emergency depart- 10. Montagnon F, Saïd S, Lepine JP. Lithium: poi-
ment. J Emerg Med 1999;17:887-91. sonings and suicide prevention. Eur Psychiatry
7. Groleau G. Lithium toxicity. Emerg Med Clin 2002;17:92-5.
North Am 1994;12:511-31.

766
Konu 16

KLONİDİN ZEHİRLENMELERİ

Dr. Ahmet Baydın, Dr. Ali Kemal Erenler

Giriş Mental durum değişiklikleri ajitasyon ve halüsi-


nasyondan sedasyon ve komaya kadar geniş bir
Klonidin bir imidazolin bileşiği olup etkisini yelpaze sergiler. Özellikle çocuklarda solunum
beyin kökünün alt kısmındaki α-2 reseptörler baskılanması ve tekrarlayan apne görülebilmek-
üzerinde gösterir. Santral α-2 reseptörlerinin tedir. Diğer semptomları arasında nöbet, diyare,
uyarılmasıyla santral sinir sisteminde (SSS) no- hipotermi ve miyozis sayılabilir.(1)
repinefrin salınımında azalma gerçekleşir. Bu-
nun sonucunda kan basıncında düşme ve kalp
hızında azalma izlenir. Çok yüksek dozlarda Tanı
klonidin parsiyel periferal α reseptör agonisti
gibi davranıp paradoksal olarak kan basıncını Klonidin ve diğer santral etkili antihipertansif-
ve kalp hızını arttırsa da bu etkiler kısa sürer ve lerin serum veya idrar tahlilleriyle saptanması
antihipertansif özellikleri ön plana çıkar.(1) Klo- mümkün değildir. Tanı ve tedavide izlenecek yol
nidin halen tedavi amaçlı olarak hipertansiyon klinik parametreler göz önünde bulundurularak
kontrolünde, spinal anestezinin etkinliğinin art- belirlenmelidir. Potansiyel bradiaritmi ve hipo-
tırılmasında, menapozal flushing’in hafifletilme- ventilasyon oluşumu açısından 12 derivasyonlu
sinde, tütün alışkanlığının giderilmesinde, kısa EKG, sürekli kardiyak takip ve nabız-oksimetre
süreli opiat detoksifikasyonunda ve davranış bo- izlemi şiddetle önerilmektedir.(4)
zukluklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Son
zamanlarda çocuklarda agresif davranışların,
Tourette sendromunun, dikkat eksikliği ve hipe- Tedavi
raktivitenin tedavisinde de kullanılmaktadır.(2,3)
Özellikle çocuklarda ciddi zehirlenmeye neden Tedavide öncelikli amaç hastanın solunum ve
olma potansiyeli bulunan klonidin zehirlenme- hemodinamik stabilitesini sağlamaktır. Çoğu
leri üzerine yapılan 5 yıllık ve 2 büyük hastaneyi klonidin zehirlenmesinde gastrointestinal de-
kapsayan bir çalışmada yatış gerektiren olgu sa- kontaminasyonu sağlamak için ilk atılacak adım
yısı 47 olarak raporlanmıştır.(4) aktif kömür uygulaması olmalıdır. Mental duru-
mun hızla bozulma ihtimali olduğundan kustur-
ma önerilmemektedir. Orogastrik lavajın da et-
kinliği sınırlıdır çünkü emilimleri çok hızlıdır.(4)
Yakınma ve Bulgular
Mental durum değişikliğinin tedavisinde, özel-
Klonidin zehirlenmelerindeki yakınma ve bul- likle komatöz durumlarda ilk yapılacak hasta-
gular diğer santral etkili antihipertansif ajanlarla nın havayolu, solunumu ve dolaşımı (A,B,C)
benzerdir. SSS ve kardiyovasküler sistem üzerine güvence altına alınmalı, solunum ve kalp hızı,
toksik etkileri farmakolojik özelliklerinin abartı- kan basıncı ve nabız-oksimetre monitörizasyo-
lı bir görünümü şeklindedir.(4) Öncelikli bulgu- nu yapılmalıdır.(5) SSS depresyonu varlığında
ları bradikardi ve hipotansiyon olmakla beraber, hipoksi ve hipoglisemiden kaçınılmalı, çok şid-
bu bulgular kardiyak iskemi ve konjestif kalp detli vakalarda endotrakeal entübasyon akılda
yetmezliğine yol açabilecek düzeye varabilir. tutulmalıdır.(4)
Hipotansiyon tedavisinde genellikle IV sıvı- Özet
lar yeterli olmakla birlikte şiddetli vakalarda
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

dopamin ve norepinefrin infüzyonu yapıla- * Klonidin zehirlenmelerinde dikkat edil-


bilir.(1) Bradikardi genellikle orta şiddetlidir mesi gereken noktalar;
ve yakın monitorizasyonla takip edilen vaka-
* Klinik olarak opiyat zehirlenmeleriyle
larda yeterli periferal perfüzyonla üstesinden
karıştırılabileceğinin, sıklıkla sinüs bradi-
gelinebilir. Şiddetli olgularda standart dozlarda kardisi görülmekle beraber her türlü atri-
tekrarlanan atropin sülfat verilebilir.(4) Klonidin oventriküler blokların görülebileceğinin,
zehirlenmesi sonrası görülebilen hipertansiyon, paradoksal olarak geçici ve tedavi gerek-
ilacın periferal α-adrenerjik etkinliğinden kay- tirmeyen hipertansiyon periyodunun ola-
naklanır ve genellikle geçici bir durumdur. Ne bileceğinin akılda tutulması gerekliliğidir.
var ki hipertansiyon ısrarla devam eder ve SSS
semptomları vermeye başlarsa sodyum nitrop-
rusid ve fentolamin kullanımı düşünülmelidir.(5)
Kaynaklar
Nöbet geçiren hastalar standart antikonvülzan 1. Chanmugam A, Thomasset K. Antihypertensive
tedaviye iyi cevap verirler.(1) Refrakter hipotan- Agent Toxicity. In: Tintinalli JE, Kelen GD,
siyon ve SSS depresyonu olgularında, etki me- Stapczynski JS, editors. Emergency medicine: a
kanizması tam olarak anlaşılamasa da naloksan comprehensive study guide. 6th ed. New York:
kullanımı önerilmektedir. Her 15 dakikada McGraw Hill; 2004;p:1112-7.
maksimum dozu 40 mg şeklinde titre edilerek 2. Lowenstein J. Clonidine. Ann Intern Med
verilen 10 mg talozolin uygulaması, ancak IV 1980;92:747.
sıvı tedavisinin ve dopamin, atropin ve nalok- 3. Newcorn JH, Schulz K, Harrison M, et al: Al-
san uygulamasının kardiyovasküler etkileri te- pha2 adrenergic agonists: Neurochemistry, effi-
davi etmede başarılı olmadığı zamanlarda yapıl- cacy and clinical guidelines for use in children.
malıdır.(1) Santral bir α-2 adrenerjik antagonist Pediatr Clin North Am 1998;45:1099-122.
olan yohimbinin antidot olarak kullanımı tar- 4. DeRoos F. Other Antihypertensives. In: Gold-
tışmalıdır.(5) frank LR, Flomenbaum NE, Lewin NA, How-
land MA, Hoffman RS, Nelson LS, editors.
İzlem: Klonidinin etki aralığı tam olarak bilin- Goldfrank’s Toxicologic Emeregencies. 8th ed.
memektedir. Çocuklarda 0.1 mg dozda şiddetli New York: McGraw Hill; 2006;p:946-9.
olgular bildirilmişken(6), yetişkinlerde 15 mg’lık 5. Clonidine poisoning: Is there any effective ther-
dozda sağ kalım rapor edilmiştir. Klonidinin apy? Clinical Pediatric Emergency Medicine,
etkisi 72 saate kadar uzayabileceğinden hastalar 2000;3:207-12.
mutlaka yatırılarak takip edilmelidir.(1) 6. Bamshad MJ, Wasserman GS. Pediatric clonidine
intoxications. Vet Hum Toxic 1990;32:220-3.

768
Konu 17

SEMPATOMİMETİK TOKSİDROM

Dr. Zeynep Kekeç, Dr. Mustafa Yılmaz

Giriş miktarının artmasına neden olan mekaniz-


madır. Kokain ve trisiklik antidepressanla-
Sempatomimetik toksidrom; hem tedavi ama- rın neden olduğu sempatomimetik etkileri
cıyla verilen bazı ilaçlarla hem de tedavi amacı bu mekanizma ile olmaktadır.(5,6)
olmayan ve suistimal edilen yasadışı maddeler 5. Monoamin oksidaz (MAO) enzimi in-
ile meydana gelebilmektedir. Tedavi amacıyla hibisyonuna bağlı olarak norepinefrinin
kullanılan ilaçlar genelde astım, narkolepsi ve metabolizmasının önlenmesini içeren me-
soğuk algınlığı tedavisinde (efedrin içerenler) kanizmadır. MAO enzimi inhibitörü olan
kullanılır. Yasadışı suistimal edilen kokain, am- ilaçların sempatomimetik etkileri bu son
fetaminler, metamfetaminler, 3-4 methylene mekanizma ile olmaktadır.(7)
dioxy metamhetamine (MDMA, ecstasy) ve
ephedra alkaloidleri gibi maddeler de sempato-
mimetik toksidroma yol açan maddelerdendir.(1) Görülme Sıklığı
Sempatomimetik ilaçlar fizyolojik ve toksikolo-
Acil servisei başvuran zehirlenme hastaları içe-
jik etkilerini farklı mekanizmalarla göstermele-
rine rağmen bu ilaçların toksisitesine bağlı ola- risinde etkili sempatomimetik ilaçlara rastlan-
rak gelişen yakınma ve bulgular benzerdir. Bu makta ve en sık olarak amfetamin, kokain ve
nedenle bu maddelere bağlı gelişen toksik tablo metamfetamin toksisitesi görülmemektedir. Ze-
sempatomimetik toksidrom olarak adlandırıl- hirlenme olguları arasında ırk ve cinsiyete göre
maktadır. anlamlı bir farklılık yoktur.

Patofizyoloji: Sempatomimetik ilaçların fizyo-


lojik ve toksik etkileri bir çok farklı mekanizma Klinik Bulgular
ile oluşmakta iken en önemli 5 mekanizma şun-
lardır:(1) Sempatomimetik zehirlenme yapan maddeler
sıklıkla solunum veya ağız yoluyla olmaktadır.
1. Alfa ve beta adrenarjik reseptörlerin direk Genel olarak solunum yoluyla alınan maddeler
stimülasyonu ile olmaktadır. Albuterol çok
ağız yoluyla alınanlardan daha hızlı emilmekte
yaygın kullanılan β2 agonist etkili ilaçtır.(2)
ve etkileri daha çabuk başlamaktadır. Semp-
2. Norepinefrinin presinaptik sitoplazmadan tomlarının başlaması genellikle alımdan 1-4
ekzositozis yoluyla salınımına bağlı ortaya saat içinde açığa çıkmaktadır ve 4-8 saat etkileri
çıkan mekanizmadır. Amfetaminin etkisi
devam etmektedir. Bu süre yavaş salınımlı tab-
bu mekanizma ile olmaktadır.(3)
letlerde daha da uzun olabilmektedir. İntra ve-
3. Adrenerjik reseptörlerin direk stimülasyo- nöz kullanımda toksik etkisi dakikalar içerisinde
nu ve indirek presinaptik norepinefrinin başlamaktadır.(8,1) Kokainin alım yollarına göre
salınımı ile olan mekanizmadır. Dopamin
etki başlaması ve etki süreleri tabloda verilmiştir.
miks etkililere klasik örnektir.(4)
4. Norepinefrinin presinaptik geri alınımı- Amfetaminin etki süresi kokaine göre daha
nın inhibe edilmesine bağlı olarak sinapsta uzundur ve 24 saate kadar etkisi devam ede-
bilmektedir.(10) Yasadışı olarak kullanılan sem- Sempatomimetik etkili ilaç zehirlenmelerine
patomimetiklerin etki başlaması ve etki süresi, bağlı olarak sinüs taşikardisi ve supraventrikü-
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

kimyasal yapılarına göre farklılık göstermekle ler taşikardi (atrial fibrilasyon ve atrial flatter
birlikte yakınmalar maddeye maruz kaldıktan de dahil), premature ventriküler atım, Akselere
sonra 2 saat içerisinde başlamaktadır. Hayati idioventriküler ritm, ventriküler taşikardi, vent-
tehdit eden komplikasyonlar ise 2-6 saatte ortaya riküler fibrilasyon ve torsades pointes, İkinci
çıkmaktadır.(8,11) derece ve üçüncü derece blok (hipertansiyona
sekonder gelişebilir) gibi kardiyak aritmiler or-
taya çıkmaktadır.(18)
Tablo 1. Kokain farmakolojisi(9)
Etkinin Pik Etki Sempatomimetik zehirlenmeye bağlı olarak gö-
Uygulama yolu başlama etki süresi ğüs ağrısı, myokard iskemisi, miyokardial infak-
süresi (dk) (dk) (dk) tüs ve kardiyomyopati (örn. Kokain) gelişebilir.
Intravenöz <1 3-5 30-60 Torasik anevrizma diseksiyonu ve mesenteric
Nazal inhalasyon 1-5 20-30 60-120 iskemi, sempatomimetik toksititenin seyrek gö-
Sigara gibi içme <1 3-5 30-60 rülen fakat ölümcül olan komplikasyonlarıdır.
(15,19-22)
Gastrointestinal 30-60 60-90 Bilinmiyor
Nöbet, strok ve intraserebral kanama sempatomi-
metik toksititenin önemli komplikasyonlarıdır.
Erişkinlerdeki sempatomimetik ilaç zehirlenme-
lerinin tipik bulguları hipertansiyon, taşikardi, Kokainle karşılaştırıldığında amfetaminler daha
taşipne ve hipertermidir. Ayrıca midriyazis, ter- az nöbetlere, aritmilere ve myokardiyal iskemiye
leme ve nöropsikiyatrik bulguları içermektedir. neden olmaktadır. Psikoz amfetamin zehirlen-
melerinde daha sık görülmektedir.(23,24)
Kokain vazospazm, hemorajiye yada artmış koa-
gülasyona bağlı olarak tüm organlarda endorgan Ayırıcı Tanı: Sempatomimetik toksidrom kli-
hasarı yapabilmektedir. niğine neden olan diğer durumlar ayırıcı tanıda
düşünülmelidir (Tablo 2).
Santral sinir sisteminde baş ağrısı, koma, nö-
betler, fokal nörolojik semptomlar, davranış
bozuklukları gözlenebilmektedir. Subaracnoid,
intraventriküler ve intraparankimal kanamalar Tablo 2. Sempatomimetik sendrom ayırıcı tanısı
gözlenebilmektedir. Transient iskemik atak ve
Alkol ve madde kötüye
vasospastik infaktlar bildirilmiştir.(12-15) Feokromasitoma
kullanımı
Gözde midriazis meydana gelir fakat ışık ref- Malign nöroleptik
Malign hipertermi
leksi korunur. Dar açılı glokoma ve retinal da- sendrom
marlarda vazospazma bağlı olarak unilateral veya Opiat yoksunluğu
Güneş çarpması
bilateral görme kaybına yol açabilir. Göze lokal (eroin yoksunluğu)
temas olduğu zamanda ağrı ve görme keskinli- Örümcek sokması Glukagon verilen hastalar
ğinde azalma meydana gelir.(16-17)
Serotonerjik sendrom Akrep ısırması
Kronik kokain kullanımında nazal septum per- Tiramin reaksiyonu Hipertansif aciller
forasyonuna neden olabilir.
Hipertroidizm,
Deliryum tremens
troid fırtınası
Kokaini inhalasyonuna bağlı bronkospazm, vi-
zing, astım alevlenmesi, pnömotoraks, pnömo- Hiponatremi
Troid hormon
mediastinium, pnömoperikardium akciğer ha- toksisitesi
sarlanması görülebilir. Hipertansiyon başağrısı, Panik bozukluğu Fensiklidin toksititesi
hipertansif ensefalopati ve intrakranial kanama-
770
ya neden olabilmektedir.(15)
Konu 17

Tanı Sempatomimetik zehirlenmelerde ciddi ajitas-


yonların kontrolü için fiziksel yöntemler yada

Sempatomimetik Toksidrom
Laboratuvar Testleri: İlaç düzeylerinin tesbiti sedatize edici ilaçlar (benzodiazepin) kullanıl-
genellikle tanıda yardımcı olmamaktadır. Rutin malıdır.
taramalarla diğer potansiyel toksinlerin tespiti
Oral yolla zehirlenen hastalarda gastrik dekonta-
(ör: asetaminofen, salisilat) önerilmektedir.
minizasyon düşünülmelidir. Gastrik lavaja bağlı
Elektrolitlere bakılmalı, BUN, kreatinin,kan şe- kusma ve aspirasyon gelişebilir. Bu nedenle gast-
keri, anyon gap ölçümleri yapılmalıdır. Ecstasy rik lavajdan önce hastaların hava yolu, solunum,
kullanımına bağlı gelişebilecek olan hiponat- dolaşım ve ajitasyonu kontrol altına alınmalıdır.
reminin tesbiti için sodyum düzeyine özellikle Sempatomimetiklerle zehirlenen hastaların ısıla-
dikkat edilmelidir. rının kontrolü çok önemlidir. Eğer hipertermi
gelişmişse standart soğutma yöntemlerine baş-
Rabdomyolizis için total creatinin kinaz (CK)
lanmalıdır. Ajitasyonun kontrolü hipertermili
düzeyi tespit edilmelidir. Deliryum, konvulz-
hastaların soğutulmasında önemlidir.
yon, koma, hipotansiyon, kardiak aritmi ve
kardiak arrest olması rabdomyolizis için risk Konvulzyonlar benzodiazepinler, barbitüratlar
faktörleridir. ve propofol ile hızla kontrol altına alınmalıdır.
Konvulzyonu olan, fokal nörolojik bulguları ge-
İdrarda ilaç düzeylerinin tespit edilmesi öneril- lişen veya hipertansiyonun eşlik ettiği yada eşlik
mektedir. Amfetamin alımdan sonraki 24 saat etmediği ciddi baş ağrısı bulunan hastalara beyin
içinde, kokain alındıktan 1-3 gün sonrasına ka- CT çekilmelidir.
dar idrarda genellikle tespit edilebilmektedir.(11)
Hipertansiyon tedavisinde öncelikle ajitasyonun
Görüntüleme Yöntemleri: Şuuru kapalı olan kontrolü sağanır. Medikal tedavide ilk tercih α-
hastalarda intra serebral kanamanın tespiti için adrenarjik reseptör antagonistleri (fentolamin),
ve fokal nörolojik bozukluğu olan hastalardabe- diğer seçenekler ise vazodilatatör etkili olan (nit-
yin tomografisi çekilmelidir. rogliserin) ilaçlardır.(24)

Diğer Testler: Kardiak ritm bozukluğunun ve Uzun süre yoğun bakım gerektiren hastalarda
myokardial iskeminin tespit edilmesi için elekt- hipertermi, konvulzyon, respiratuar distres send-
rokardigram (EKG) çekilmelidir. Kardiak ha- romu [ARDS], böbrek yetmezliği, rabdomiyoli-
sarlanmadan şüphelenilen durumlarda kardiak zis, santral sinir sistemi depresyonu gibi bir çok
belirteçler (CPK-MB, troponin) değerlendiril- komplikasyonun gelişme riski vardır.(1)
melidir.
Özet
Tedavi * Sempatomimetik etki oluşturan mad-
delerin ve bunların fiziksel, kimyasal
Hastane öncesi tedavide en önemli iki sorun etki yolları farklı olsa da oluşturdukları
hava yolu ve ajitasyonun kontrolüdür. Hızlı has- toksik tablo benzerdir. Midriazis, bilinç
ta başı kan şekerinin ölçümü yapılarak hipogli- değişikliği, artmış kalp hızı ve kan basın-
semi tespit edilip önlenebilir. cı, artmış vücut ısısı ve ajitasyonu olan
hastalarda sempatomimetik sendromdan
Sempatomimetik zehirlenmelerde antidot ol-
şüphelenilmelidir.
madığı için ana tedavi yönetimi genel destek
tedavileridir. Hava yolu, solunum ve dolaşımın * Hastanın kullandığı yasal yada yasal ol-
kontrolü hemen yapılmalıdır. Vital göstergeleri mayan ilaçlar, tıbbi öyküsünde hastalı-
monitorize edilmelidir. ğının varlığı, sosyal yaşantısı hassasiyetle
sorgulanmalıdır. 771
10. Derlet RW, Heischober B: Methamphetamine.
* Tedavide antidotu olmadığı için yakın- Stimulant of the 1990? West J Med 1990;153:625-8.
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

maya yönelik yaklaşım önplandadır.


11. Sadock BJ, Sadock VA, Ruiz P. Kaplan and Sa-
Ajitasyon, nöbetler, hipertansiyon ve hi- dock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry,
pertermi ile mücadele tedavinin temelini 9th edition. Baltimore, Wolters Lippincott Wil-
oluşturmaktadır. Respiratuar distres send- liams & Wilkins, 2009.
romu [ARDS], böbrek yetmezliği, rabdo- 12. Daras M, Tuchman AJ, Marks S: Central ner-
miyolizis, santral sinir sistemi depresyonu vous system infarction related to cocaine abuse.
gibi komplikasyonları gelişebileceği riski Stroke1991;22:1320-5.
olduğu için hastalar yoğun bakımda takip 13. Mangiardi JR, Daras M, Geller ME, et al: Co-
edilmelidir. caine-related intracranial hemorrhage. report
of nine cases and review. Acta Neurol Scand
1988;77:177-80.
14. Schwartz KA, Cohen JA: Subarachnoid hem-
Kaynaklar orrhage precipitated by cocaine snorting. Arch
Neurol 1984;41:705
1. Kolecki P, Slabinski M, VanDeVoort J, Harchel-
road F, Halamka J, Tarabar A. Sympatho- 15. Robert S. Hoffman. Cocaine. In: Goldfrank LR,
mimetic Toxicity (2011), Erişim tarihi: 25 ed. Goldfrank’s Toxicologic Emergencies. 8th ed.
Ocak 2012, http://emedicine.medscape.com/ New York, NY: McGraw-Hill; 2006:1134-47.
article/818583-overview. 16. Hari CK, Roblin DG, Clayton MI, Nair RG:
2. Johnson M: The β2 adrenoreceptor. Am J Respir Acute angle closure glaucoma precipitated by in-
Crit Care Med, 1998;58:146-53. tranasal application of cocaine. J Laryngol Otol
1999;113:250- 1.
3. Seiden LS, Sabol KE, Ricaurte GA. Amphet-
amine: Effects on catecholamine systems 17. Ravin JG, Ravin LC. Blindness due to il-
and behavior. Annu Rev Pharmacol Toxicol licit use of topical cocaine. Ann Ophthalmol
1993;32:639-77. 1979;11:863-4.
4. Curry SC, Mills KC, Graeme KA. Neurotrans- 18. Lange RA, Cigarroa RG, Yancy CW Jr, et al:
mitters and Neuromodulators. In: Goldfrank Cocaine-induced coronary-artery vasoconstric-
LR, ed. Goldfrank’s Toxicologic Emergen- tion. N Engl J Med 1989;321:1557-62.
cies. 8th ed. New York, NY: McGraw-Hill; 19. Brody SL, Slovis CM, Wrenn KD: Cocaine-
2006:215-48. related medical problems: Consecutive series of
5. Giros B, Jaber M, Jones SR, et al: Hyperloco- 233 patients. Am J Med 1990;88:325-31.
motion and indifference to cocaine and amphet- 20. Hollander JE, Hoffman RS, Gennis P, et al:
amine in mice lacking the dopamine transport- Prospective multicenter evaluation of cocaine-
er. Nature 1996;379:606-12. associated chest pain. Cocaine-associated chest
pain (COCHPA) study group. Acad Emerg
6. Potter WZ, Manji HK, Rudorfer MW: Tricy-
Med 1994;1:330-9.
clics and tetracyclics. In: Schatzberg AF, Nem-
eroff CB, eds: The American Psychiatric Press 21. Weber JE, Chudnofsky CR, Boczar M, et al:
Textbook of Psychopharmacology, 2nd ed. Cocaine-associated chest pain: How common
Washington, DC, American Psychiatric Press, is myocardial infarction? Acad Emerg Med
1998;pp.199-218. 2000;7:873-7.
7. SSaura Marti J, Kettler R, Da Prada M, Richards 22. Lange RA, Hillis LD: Cardiovascular complications
JG: Molecular neuroanatomy of MAO-A and of cocaine use. N Engl J Med 2001;345:351-8.
MAO-B. J Neural Transm Suppl 1990;32:49-53. 23. Goldfrank LR, Hoffman RS: The cardiovascular ef-
8. Liang HK. Clinical evaluation of the poisoned fects of cocaine. Ann Emerg Med 1991;20:165-5.
patient and toxic syndromes. Clin Chem 24. William K. Chiang. Amphetamines. In: Goldfrank
1996;42:1350-5. LR, ed. Goldfrank’s Toxicologic Emergencies. 8th
9. Jeffcoat AR, Perez-Reyes M, Hill JM, et al: Co- ed. New York, NY: McGraw-Hill; 2006:1119-31.
caine disposition in humans after intravenous
injection, nasal insufflation (snorting), or smok-
ing. Drug Metab Dispos 1989;17:153-9.
772
Konu 18

BETA BLOKER ZEHİRLENMELERİ

Dr. Özge Onur, Dr. Arzu Denizbaşı

Giriş vasküler kollapsa kadar değişkindir. Bradikardi


ve hipotansiyon zehirlenmenin ana belirtileridir.
Beta blokerler, akut miyokard enfarktüsü, tiro- Propranolol, metoprolol ve atenolol toksisitesine
toksikoz, angina pektoris, anksiyete, aritmiler, ait semptomlar, ilk 6 saat içinde kardiyovaskü-
tremor, obstriktif kardiyomiyopati, glokom, hi- ler depresyon şeklinde ortaya çıkar. Sotalol Sınıf
pertansiyon, migren gibi çok çeşitli hastalıklar III antiaritmiktir, QT aralığını uzatır. Prematür
için sıkça reçete edilen bir ilaç grubudur. İntihar ventriküler kontraksiyonlar, ventriküler taşikardi,
amaçlı ya da kazara alım sonrası zehirlenmeleri- ventriküler fibrilasyon görülebilir.
ne rastlanmaktadır. Parsiyel agonist etkisi olanlar dışındakiler, ge-
β-blokaj, β-reseptör uyarısı ile cAMP üretimini rek sinüs supresyonu gerekse ileti anormallik-
baskılar. En az bilinen 3 tip β reseptör vardır. leri ile kalp hızını yavaşlatırlar. Parsiyel agonist
β-1 aktivasyonu, kardiyak inotropi ve kronot- β-Blokerler (örneğin pindolol ), hipertansiyon
ropiyi sağlar.Ek olarak böbrekten renin salgı- ve taşikardi ile prezente olabilir.
lanmasını ve gözde humour aqueous üretimini
β-Bloker toksisitesinde tek ve en önemli kardi-
sağlar. β2, düz kaslarda gevşeme, vazodilatasyon, yovasküler morbiditeyi belirleyici faktör, başka
bronkodilatasyon ve uterin gevşemeyi sağlar. bir kardiyoaktif ilacın (kalsiyum kanal blokeri)
Lipoliz, glukojenolizi uyarır. β-3, lipid meta- ve trisiklik antidepresan alınmış olmasıdır. Eğer
bolizma değişikliğine neden olur. β-1 reseptör başka ilaç alımı yoksa en önemli faktör memb-
antagonizması ile; (-) inotropi ve kronotropi; ran stabilize edici aktivite varlığıdır. Bu etkiye
β2 reseptör antagonizması ile, vazokonstrüksi- sahip olanlara örnek propranolol, asebutolol,
yon, bronkospazm ve hipoglisemi ortaya çıkar. pindolol olabilir.
Birçok β-Bloker’de görülen “Membran Stabilize
Edici Etki” (Quinidine benzer) QRS genişleme- Beta bloker zehirlenmesinin diğer bir hedefi
sine neden olur. Yüksek dozlarda beta reseptör sentral sinir sistemidir (SSS). Mental durum
depresyonu, koma, psikoz, nöbet görülebilir.
seçiciliği ortadan kalkar.
Kardiyoselektif olamyan β-Blokerlerin β-2 anta-
Kalsiyum kanal blokörleri, nitratlar ya da diüre-
gonizması ile, wheezing, bronkospazm, metabo-
tiklerle birlikte kullanıldığında, beta blokörlerinin
lik değişiklik (hipoglisemi) görülebilir.
dolaşım sistemi üzerindeki etkileri şiddetleneceği
için tedavi dozlarında bile ciddi zehirlenme bul-
gularına ve ölüme neden olabilirler. Akut alınma
durumunda, günlük tedavi dozunun 2-3 katında Tanı
yaşamı tehdit edici bulgular görülür. β -Bloker toksisitesi tanısı, klinik olarak, öyküye
ve bradikardi, hipotansiyon gibi bulgulara daya-
narak konulur. İlaç düzeyleri klinikle korele de-
Klinik ğildir, ancak düzeyler toksisiteyi doğrular.
Semptomlar alımdan sonraki 2-4 saat içinde baş- Ayırıcı tanıda kalsiyum kanal blokerleri, sentral
lar. Klinik minimal semptomlardan ani kardiyo- etkili α agonistler ve digoksin alımı; bazı bitki-
ler, Çin kaynaklı ilaç ve afrodizyaklar, organo- dır. Glukagondan sonra ikinci en etkili ilaç epi-
fosfatlı insektisitler, siyanid veya hidrojen sülfid- nefrindir (1 µg/kg/dk ). Dopamin (5 20 µg/kg/
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

ler düşünülmelidir. dk ve isoproterenol (2 µg/kg) daha az etkilidir.

İleti bozukluklarının tanısı ve izlemi için EKG Fosfodiesteraz inhibitörleri olan amrinon, mil-
çekilmeli, monitorizasyon yapılmalı ve destek rinon ise cAMP yıkan fosfodiesteraz enzimini
tedavi için laboratuar sonuçları takip edilmelidir. inhibe ederler. Glukagona üstünlükleri yoktur.
Glukagon bulunamadığı durumlarda alternatif
olarak amrinon 0.75 mg/kg/2 dk bolus ardın-
Tedavi dan 5 µg/kg/dk infüzyon şeklinde verilebilir.

Belirti ve bulgusu olmayan hastalar, beta bloker Ventriküler disritmi tedavisinde lidokain, ami-
alındıktan sonra en az 6 saat boyunca izlenmeli, odaron, magnezyum, pace maker uygulanabilir.
uzamış salınımlı tabletlerde gözlem süresi 12 saate Hemodiyaliz, bu ilaçların lipofilik olması ve
uzatılmalıdır. proteine bağlanma özellikleri nedeniyle etkisiz-
Hastanın ABC’si kontrol edilmeli, iki geniş da- dir, ancak atenolol, nadolol ve sotalol daha az
mar yolu açılmalı, monitörize edilmeli, kan şe- proteine bağlandığı ve daha az dağılım hacmi
keri ölçülmelidir. olduğu için etkin olabilir.

Beta blokerler için de standart toksikoloji yakla- Bilinç değişiklikleri, bradikardi, ileti bozukluk-
şımları geçerlidir. Amaç, miyokardiyal kontrak- ları ve hipotansiyonu olan hastaların yoğun ba-
tiliteyi düzeltmek ve reperfüzyonu sağlamaktır. kım ünitesinde izlemi uygundur.
Sıvı replasmanı başlanır. Gerekliyse temel ve ileri
yaşam desteği verilir. Varsa koma, nöbet, hipog- Özet
lisemi ve hiperpotasemi tedavi edilir. Sempto-
matik bradikardide atropin denenir. * Beta blokerler, sıkça reçete edilen bir ilaç
grubudur. İntihar amaçlı ya da kazara alım
Yaşamı tehdit edecek miktarda beta bloker ilaç sonrası zehirlenmelerine rastlanmaktadır.
alındıktan sonraki 1 saat içinde mide yıkanır, * Bradikardi ve hipotansiyon zehirlenme-
aktif kömür verilir. Uzamış salınımlı tabletlerle nin ana belirtileridir. Mental durum dep-
oluşan zehirlenmelerde geç dönemde de mide resyonu, koma, psikoz, nöbet, wheezing,
yıkaması önerilir. Aktif kömür, 1 g/kg önerilir. bronkospazm, metabolik değişiklik (hi-
Uzamış salınımlı tabletlerde yinelenen dozda poglisemi) görülebilir.
aktif kömür etkilidir.
* β-Bloker toksisitesinde tek ve en önem-
Glukagon, akut β-bloker zehirlenmelerinde ilk li kardiyovasküler morbiditeyi belirleyici
verilecek ilaçtır. Miyokardiyal adenil siklaz dü- faktör, başka bir kardiyoaktif ilacın (kalsi-
zeylerini, β-reseptörlerden bağımsız olarak art- yum kanal blokeri) ve trisiklik antidepre-
tırır. Bu c-AMP oluşturur ve pozitif inotropik, san alınmış olmasıdır.
kronotropik etkilere sebep olur. * İlaç düzeyleri klinikle korele değildir, an-
Glukagon, bolus olarak 0.5-1.5 mg/kg verildi- cak düzeyler toksisiteyi doğrular.
ğinde 1 dakikada maksimum serum konsantras- * Belirti ve bulgusu olmayan hastalar, beta
yonuna ulaşır ve bu nedenle 1-10 mg/st infüz- bloker alındıktan sonra en az 6 saat bo-
yon ile devam edilmesi gerekir. Glukagonun yan yunca izlenmeli, uzamış salınımlı tablet-
etkisi olarak bulantı, kusma görülebilir. Hasta lerde gözlem süresi 12 saate uzatılmalıdır.
refleks insülin salınımına bağlı hipoglisemi, hi- * Beta blokerler için de standart toksiko-
pokalemi için takip edilmelidir. loji yaklaşımları geçerlidir. Amaç, miyo-
Beta adrenerjik reseptör agonistleri (katekola- kardiyal kontraktiliteyi düzeltmek ve re-
774 minler) de tedavide rutin olarak kullanılmakta- perfüzyonu sağlamaktır. Sıvı replasmanı
Konu 18

2. Carlin TM. B- Blocker Toxicity In: Tin-


başlanır. Gerekliyse temel ve ileri yaşam
tinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS eds.

Beta Blokerler Zehirlenmeleri


desteği verilir. Glukagon, akut β- bloker
Emergency Medicine. A Comprehensive
zehirlenmelerinde ilk verilecek ilaçtır.
Study Guide, 6th ed., USA, McGraw- Hill
Glukagondan sonra ikinci en etkili ilaç
Medical, 2004:1105-1107.
epinefrindir. Varsa koma, nöbet, hipogli-
semi ve hiperpotasemi tedavi edilir. Semp- 3. Kerns W, Kline J, Ford M. Beta blocker and
tomatik bradikardide atropin denenir. calcium canal blocker toxicity. Emerg Med
Clin North Am 1994:12;365.

Kaynaklar 4. Beta Reseptör Blokörü İlaçlarla Zehirlen-


meler. Ed: Yeşim Tunçok, Nuri İhsan Kal-
1. Brubacher JR. B-Adrenerjik Antagonists. yoncu. T.C. Sağlık Bakanlığı Birinci Basa-
In: Goldfrank LR, Flomenbaum NE, Le- mağa Yönelik Zehirlenmeler Tanı ve Tedavi
win NA, Howland MA, Hoffman RS, Rehberleri 2007:49-52.
Nelson LS, eds. Goldfrank’s Toxicologic
Emergencies, 7th ed., USA, McGraw- Hill
Medical, 2002:741-61.

775
Konu 19

TEOFİLİN ZEHİRLENMELERİ

Dr. Özge E. Onur

Giriş Tedavi
Teofilin, dar terapötik penceresi nedeniyle kulla- İlaç alımının 1-2 saati içinde başvuran hastalarda
nımı komplike olan ilaçlardandır. Zehirlenmele- gastrik lavaj yapılmalıdır. Teofilin, hepatobiliyer
rinin çoğu intihar amaçlı değildir.Teofilin düze- enterik dolaşıma uğradığından tekrarlayan doz-
yinin 20 µg/ml (110 µmol/L) den fazla olması da aktif kömür kullanımı önerilmektedir. Aktif
genelde toksik düzey olarak kabul edilir, ama yan kömür başlangıç dozu 1 g/kg olarak başlanmalı
etkileri daha düşük dozlarda görülebildiği gibi ve tekrarlayan dozlarda (1 g/kg, 50 gr’a kadar)
daha yüksek dozlarda ortaya da çıkmayabilir. 2- 4 saat aralıklarla verilmelidir.

Teofilinin etki mekanizması karmaşıktır. Fosfo- Katartik ilaçlar da mide ve özellikle barsaklardan
diesteraz etkisini inhibe ederek etki gösterdiği boşalım hızlandırabilir. Katartik olarak %70
gibi katekolamin salınımını arttırıcı, adenozin sorbitol solüsyonu aktif kömürle birlikte öneril-
antagonizması gibi diğer etkileri de vardır. mektedir. Bulantı, kusma gibi yakınmalar için
ranitidin, metaklorpramid önerilmektedir.

Hemoperfüzyon/hemodiyaliz noktasında tartış-


Klinik malar halen devam etmektedir. Bu konuda karar
Hafif gastrointestinal yakınmalardan hayatı tehdit hastanın kliniğinin ciddiyetine göre verilmelidir.
edici disritmilere kadar semptomlar değişkendir. Hipotansiyon ve taşikardi, yoğun destek tedavisi
Tedavi düzeylerinde dahil olmak üzere sinüs ta- gerektiren bir durumdur. Sıvı tedavisine rağmen
şikardisi, artmış atriyal otomatisite, atriyal fib- düzelmeyen hipotansiyon için vazopresör teda-
rilasyon, atriyal flutter görülebilir. Ventriküler vi örneğin fenilefrin düşünülebilir. Beta bloker
disritmiler de olabilir. tedavisi, propranolol, teofiline bağlı vazodilatas-
yonu geri çevirip taşikardiyi geriletebilir. Alter-
Tedavi düzeylerinde dahil olmak üzere, teofilin
natif olarak esmolol ile de sonuçlar iyidir.
kullanımı ajitasyon, başağrısı, huzursuzluk, tit-
reme, nöbet yapabilir. Nöbetler, standart nöbet tedavi ile zor kontrol
Teofilin, doz bağımlı şekilde katekolamin sevi- edilebilir. Benzodiazepinler (Diazepam 10 mg
yesinin artmasını sağlar. Bu da glukoz, serbest iv) tedavide ilk seçenektir. İkinci sırada barbitu-
yağ asidi, insülin seviyesi ve lökosit sayısını art- ratlar gelmektedir.
tırır. Hipokalemi görülebilir. Genel olarak nöbet ya da ventriküler disritmisi
Teofilinin direkt sentral sinir sitemi üzerine et- olan hastalar teofilin seviyesi 25 µg/ml nin al-
kisinden dolayı bulantı, kusma görülür. Gastrik tına düşene kadar izlenmelidir. Serum seviyesi
asit sekresyonunu arttırır. Gastrointestinal kana- 30 µg/ml’nin üzerindeki hastalara aktif kömür
maya sebep olabilir. uygulanmalı ve toksik etkiler için monitörize
edilmelidir. Hemoperfüzyon ya da hemodiyaliz
* Yakınma ve bulguların varlığında yoğun
tartışmalıdır, ama serum seviyesi 40 µg/ml’nin
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

destek tedavisi gerekir. Beta bloker teda-


üzerinde olan yaşlı hastalarda ve akut alım son- visi taşikardi için verilebilir.
rası serum seviyesi 100 µg/ml’nin üzerinde olan
* Hemoperfüzyon/hemodiyaliz noktasında
genç hastalarda gerekli olabilir.
tartışmalar halen devam etmektedir. Bu
konuda karar hastanın kliniğinin ciddiye-
tine göre verilmelidir
Özet
* Teofilinin, dar terapötik penceresi vardır. Kaynaklar
* Minör gastrointestinal semptomlardan
hayatı tehdit edici disritmilere kadar ya- 1. Hoffman RJ. Methylxanthines. In: Goldfrank
kınmalar değişkendir. LR, Flomenbaum NE, Lewin NA, Howland
MA, Hoffman RS, Nelson LS, eds. Goldfrank’s
* Tedavi dozlarında dahil olmak üzere sinüs Toxicologic Emergencies, 7th ed., USA, Mc-
taşikardisi, artmış atriyal otomatisite, at- Graw- Hill Medical, 2002:578-92.
riyal fibrilasyon, atriyal flutter, ventrikü- 2. Marshall H, Emerman CL. Theophylline In:
ler disritmiler, ajitasyon, başağrısı, huzur- Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS eds.
suzluk, titreme, nöbet yapabilir. Emergency Medicine. A Comprehensive Study
* Tedavide standart toksikolojik yaklaşım Guide, 6th ed., USA, McGraw-Hill Medical,
uygulanmalıdır. Tekrarlayan aktif kömür 2004:1098-100.
uygulaması yapılabilir. 3. Shannon M. Life threatening events after the-
ophylline overdose.: A 10- year prospective anal-
ysis. Arch Intern Med, 1999;159:989.

778
Konu 20

ANTİPSİKOTİK ZEHİRLENMELER

Dr. Nihal Toprak

Giriş Yakınma ve Belirtiler


Antipsikotikler sedatif, antiemetik ve ilaca bağlı Hastanın yakınmaları alınan ilacın miktarı ile
gelişen psikozda antidot olarak veya ağrı, hıçkı-
doğru orantılıdır. Akut aşırı alımda hipotansi-
rık, migren, Huntington koresi ile bazal gang-
yon, antikolinerjik bulgular (taşikardi, hiperter-
lion hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Tipik
antipsikotiklerin psikozlarda hallüsinasyon, mi, idrar retansiyonu, ileus, midriyazis, toksik
delüzyon, düşünce bozukluğunun tedavisinde psikoz, kuru müköz membranlar, sıcak, kuru,
etkinlikleri yüksek olup içe kapanma, künt duy- kırmızı cilt), ekstrapiramidal bulgular (okülerjik
gulanım, kuvvet kaybı gibi bulguların düzeltil- kriz, tortikollis, akut parkinsonizm, akatizi, dis-
mesinde etkinlikleri düşüktür ve yan etkileri ol- toni) gelişirken, kronik kullanımda bukkolingu-
dukça fazladır. Bu nedenle klinik etkinliği daha al displazi (tardiv diskinezi, parkinsonizm, aka-
fazla ve yan etkileri daha az olan atipik antipsi-
tizi), nöroleptik malign sendrom (ısı artışı, kas
kotik ilaçlar geliştirilmiştir.(1,2)
rijiditesi), nöbetler, aritmi, solunum depresyonu
Tipik antipisikotikler dopamin reseptörlerinin ve sedasyondan komaya kadar değişen bilinç bo-
antagonizması ile antipsikotik, antikolinerjik zukluğu gözlenir.
özellikleri ile ekstrapiramidal yan etkiler yapar.
α1-adrenerjik reseptörleri bloke ederek periferik
vazodilatasyon, refleks taşikardi ve ortostatik hi-
potansiyon, histamin reseptörlerini bloke ederek Bulgular
sedasyon, antikolinerjik etki ile hipertermi, taşi-
kardi, pupiller dilatasyon, ağız kuruluğu, üriner Fizik Muayene: Tablo 3’te antipsikotik ilaçlara
retansiyon ve konstipasyon yapar.(3,4) bağlı zehirlenmelerde, tablo 4’de nöroleptik ma-
lign sendromda gözlenen fizik muayene bulguları
Atipik antipsikotikler ayrıca seratoninerjik an- belirtilmiştir.(12)
tagonizma da yaparak tipik antipsikotiklerle
tedaviye dirençli hastalarda daha başarılı klinik Ayırıcı Tanı: Deliryum tremens, güneş çarpma-
etkinlik sağlar.(5) sı, menenjit, ensefalit, status epileptikus, rab-
Sık kullanılan tipik ve atipik antipsikotik ilaçla- domiyoliz, malign hipertermi, malign katatoni,
rın farmakolojik ve toksik bulguları tablo 1 ve tirotoksikoz, feokromasitoma, yoksunluk send-
tablo 2’de gösterilmiştir.(6,7,8,9,10) romları, torsa des pointes ve diğer ilaçlara bağlı
2003’te Amerika’da değerlendirilen 37126 an- zehirlenmeler (antikolinerjik, antidepresan, an-
tipsikotik ilaç zehirlenmesinin 32422’sinde ne- tihistaminik, kokain, ekstazi, lityum, metamfe-
den atipik antipsikotikler iken 4704’ünde feno- tamin, salisila, serotonin sendromu).
tiyazinler tespit edilmiştir.(11)
Laboratuvar: Hastanın klinik bulgularına göre
Antipsikotik ilaçlara bağlı gelişen zehirlenme-
lerde ölüm oranı düşük olmasına rağmen nöro- laboratuvar testleri düzenlenir. NMS varlığında
leptik malign sendrom geliştiğinde ölüm oranı serum elektrolitleri, kan üre azotu, kreatinin,
%20-30 arasında değişir. kan gazları, glikoz, tiroid fonksiyon testleri, kan-
Tablo 1. Sık kullanılan tipik antipsikotik ilaçların farmakolojik sınıflaması ve toksik bulguları
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Marka
Sınıf Jenerik ismi Klinik bulgu
ismi
α1- Hızlı Na+
Muskarinik Yavaş K+
adrenerjik kanal
blokaj kanal blokajı
blokaj blokajı
QRS↑
Santral-
Sağa sapma QTc↑
periferik
TA↓ Miyokard Torsa des
antikoliner-
depresyonu pointes
jik etkiler
T40msec
klorpromazin Thorazin +++ ++ ++ ++
Fenotiyazinler
Triflupromazin vesprin + - + ++
:Alifatik
flufenazin proliksin - - + +
:Piperazin
perfenazin trilafon + - + +
:Piperidin
tioridazin melleril +++ +++ +++ +++
mezoridazin serentin +++ +++ +++ ++
Butirofenonlar haloperidol haldol - - + ++
Difenilbutil + - + ++
pimozid orap
piperidinler
Dibenzazepinler
dibenzoksapin loksapin +++ ++ ++ +
dibenzoksapin

Tablo 2. Sık kullanılan atipik antipsikotik ilaçarın farmakolojik sınıflaması ve toksik bulguları
Sık Kullanılan Atipik Antipsikotikler
Jenerik Marka
Sınıf Klinik Bulgu
ismi ismi
α1-
Muskarinik Hızlı Na+ kanal Yavaş K+
adrenerjik
blokaj blokajı kanal blokajı
blokaj
Santral- QRS↑ Sağa
QTc↑
periferik sapma Miyo-
TA↓ Torsa des
antikoliner- kard depresyo-
pointes
jik etkiler nu T40msec
Dibenzazepinler:
Klozapin clozaril +++ +++ - +
Dibenzodiazepin
Olanzapin zyprexa ++ +++ - -
Tienobenzodiazepin
Bezisoksazoller risperidon risperdal ++ - - -
Tablo 3. Antipsikotik ilaçlara bağlı gelişen zehirlenmelerde fizik muayene bulguları
Sistemlerin gözden geçirilmesi Bulgular
Somnolans, koma, solunum depresyonu veya havayolu reflekslerinin
kaybı, hipertermi, kasılma, ekstrapiramidal sendromlar (akut distoni, aka-
SSS
tizi, parkinsonizm, nöroleptik malign sendrom, tardiv diskinezi), santral
antikolinerjik sendrom
Kardiyovasküler Taşikardi, hipotansiyon,miyokard depresyonu.
Endokrin Amenore,oligomenore veya metroraji, galaktore
Gastrointestinal Peristaltizmin azalması, ağız kuruluğu
Genitoüriner İdrar retansiyonu, ejekülasyon disfonksiyonu, priapizm
Göz Midriyazis veya miyozis, görme bozukluğu
780
Deri Ter üretiminin bozulması, kutanöz vazodilatasyon
Konu 20

Tablo 4. Nöroleptik malign sendromda (NMS) gözlenen klinik bulgular

Antipsikotik Zehirlenmeler
Bulgu Ortaya Çıkış Şekli
Bilinç bozukluğu Deliryum, letarji, konfüzyon, stupor, katatoni, koma
Motor bulgular kurşun boru rijidetesi, dişli çark rijiditesi, dizartri, mutizm, parkinsonizm, akinezi,
tremor, distonik duruş, disfaji,disfoni, korea hareketleri
Hipertermi Vücut ısısı >38°C
Otonomik instabilite Taşikardi, aşırı terleme, aşırı tükrük salgılanması, inkontinans, solunum düzensiz-
likleri, kardiyak disritmiler, hipertansiyon veya hipotansiyon

balgam- idrar kültürü ve beyin CT çekildikten bağlı intestinal hareketliliği azalır ve mide boşal-
sonra serebrospinal sıvı örneği, bilinç bozukluğu ması gecikebilir bu nedenle ilk 4 saat içerisinde
ayırıcı tanısında, hastanın tedavi ve takibinde de uygulanabilir.
önemlidir. Kreatinkinaz, laktat dehidrogenaz,
Akut distoni tedavisi: İlk olarak Benztropin ve-
aldolaz yüksekliği, asidemi, miyoglobinüri, hi-
rilir, benztropin yerine genellikle difenhidramin
poksi, ılımlı karaciğer enzim yüksekliği, uzamış
daha uygundur. Antikolinerjiklere yanıt geliş-
protrombin/parsiyel tromboplastin zamanı göz-
mezse, lorazepam, diyazepam uygulanmalıdır.
lenebilir.
Antikolinerjiklerin etkisi antipsikotiklere göre
Kalitatif testler alınan ilacın cinsini belirlemede daha kısa olduğundan 48-72 saat sonra ek doz
faydalıdır. antikolinerjik tedaviye gerek duyulabilir.(13)

Görüntüleme Yöntemleri: Solunum sıkıntısı Akatizi tedavisi: Antipsikotik dozunun azal-


olan hastaya akciğer grafisi, aktif kömür ve- tılması veya genellikle atipik ilaçlarla tedavinin
rilmeden önce üriner sistem radyografisi (fe- değiştirilmesi faydalı olabilir. Benztropin veya
notiyazinler radyoopaktır, düz karın grafisinde prosiklidin, akatizi de faydalı olacaktır.(17, 18)
görülebilir); bilinç bozukluğu, nöbet, nörolojik
İlaca bağlı gelişen parkinsonizm tedavisi:
defisit varlığında ayırıcı tanı için beyin CT çe-
Gençlerde tedaviye antikolinerjiklerin eklenme-
kilmelidir.
si genellikle faydalıdır, fakat profilaktik olarak
Diğer Yöntemler: EKG’de QRS kompleksinde önerilmez. Yaşlılarda antikolinerjik etkiye tole-
genişleme, frontal düz aksın terminal 40 msn’in rans az olduğundan amantadin gibi bir dopamin
sağa kayması, QTc aralığında uzama, torsades agonisti eklenir fakat nadiren altta yatan psiki-
de pointes, nonspesifik repolarizasyon değişik- yatrik hastalığı ağırlaştırabilir.(19)
likleri gözlenebilir.
Tardiv diskinezi tedavisi: Antikolinerjikler tar-
Ferrik klorür ve phenistix test idrar ve serum- div diskineziyi arttırabilir. Klozapin geçici olarak
da kalitatif olarak fenotiyazin varlığı gösterir. bulguları azaltır.

NMS Tedavisi: Hastalar yoğun bakıma alınma-


lıdır. Destekleyici tedavi esastır. Sebep levadopa
Tedavi gibi dopamin agonistinin ani azalması ise, ilaç
Hastanın durumuna göre standart resüsitasyon hızlıca başlanmalıdır. Solunum yetmezliği varsa
tedavisi (ABCDE: havayolu, solunum, dolaşım, mekanik ventilasyon gerekli olabilir.
ilaçlar ve olay yeri bulguları) uygulanır.
Hayatı tehdit eden hiperterminin en etkili teda-
Mide yıkama ve aktif kömür ilaç alımını takip visi soğuk suyla duş yaptırmaktır, çok ciddi ol-
eden ilk 2 saat içerisinde uygulanmalıdır. İlaca mayan hipertermide vücuda ılık su uygulaması, 781
hastanın giysilerinin çıkartılması, fanlarla hava İlaçlar
akımının sağlanması yeterlidir.(21)
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Aktif kömür: Erişkinlere 1 g/kg (50-100 g),


Hipotansiyon tedavisine ilk %0.9 NaCl başla- çocuklara 1-2 g/kg (15-30 g) oral yoldan verilir.
nır, sıvı tedavisine rağmen hipotansiyon devam
Diyazepam: Erişkinlere 5-10 mg IV; çocuklara
ediyorsa veya kardiyojenik şok gelişmişse, teda-
(30 gün-5 yaş) 0.2-0.3 mg IV yoldan yavaş veri-
viye vazopresörler eklenir. Antipsikotiklerin al-
lir, gerekli olduğunda her 5 dakikada bir 2 kat
fa-blokaj etkisiyle periferik vazodilatasyon gelişir
dozu tekrarlanabilir.
bu nedenle vazopresör olarak alfa-agonistik olan
noradrenalin kullanılır. Lorazepam: Erişkinlere 0.5-2 mg IV yavaş; ço-
cuk ve infantta 0.1 mg/kg IV yoldan yavaş veri-
Sodyum bikarbonat ile idrarın alkalileştirilmesi lir, gerekli olduğunda her 5 dakikada bir 2 kat
yüksek serum kreatinin düzeylerinde miyoglo- dozu tekrarlanabilir.
binüriye bağlı akut böbrek yetmezliği olasılığını Fenobarbital: Erişkinlere 1 gr’ı aşmayacak şe-
azaltır. kilde 15-20 mg/kg IV yoldan yavaş; çocuklara
15-20 mg/kg IV yoldan yavaş verilir.
NMS’de benzodiyazepinler ilk kullanılacak ilaç-
tır. Dantrolen ve bromokriptinin faydaları tar- Midazolam: 0.01-0.05 mg/kg IV yoldan yavaş
tışmalı olsa da orta veya ciddi bulgular varlığın- verilir (genellikle 0.5-4 mg).
da kullanılır.(22) 32 haftadan küçük bebeklerde 0.5 mcg/kg/daki-
Diğer dopamin agonistleri levodopa(23,24) ve ka IV yoldan infüzyon şeklinde verilir.
amantadindir.(25, 26) Ciddi hastalarda dantrolen 32 haftadan büyük bebeklere 0.1 mcg/kg/daki-
ve dopamin agonistinin beraber kullanılması ka IV yoldan infüzyon şeklinde verilir.
güvenli olabilir.
Çocuklara 0.05-0.2 mg/kg IV yoldan 2-3 daki-
Ventriküler disritmilerde veya QRS genişlemesi kanın üzerinde, ardından 1-2 mcg/kg/dakika IV
>0.12 sn ise birincil tedavide sodyum bikarbo- yoldan infüzyon şeklinde verilir.
nat verilir. Arteryel kan pH’sı 7.5 olana kadar
doz tekrarlanabilir. Hasta entübe ise hiperven- 2 aydan büyük status epileptikusu (standart te-
tilasyon yapılabilir. Ventriküler disritmi sodyum daviye yanıt vermeyen) olan çocuklara 0.15 mg/
bikarbonat tedavisine rağmen devam ediyorsa kg IV yoldan ardından nöbet kontrol edilene ka-
ikincil tedavide lidokain başlanır. Sinüs taşikar- dar 5 dakikada bir doz artımı olacak şekilde 1
disi sadece iskemi varlığında kısa etkili alfa-ad- mcg/kg/dakika IV yoldan infüzyon olarak verilir.
renerjik antagonist olan esmolol ile tedavi edilir.
Noradrenalin: Erişkinlere 0.5-1.0 mcg/dk (ge-
Nöbetlerin tedavisinde genellikle lorazepam ve nellikle 2-12 mcg/dk) IV yoldan, çocuklara 0.1
diyazepam gibi benzodiyazepinler kullanılırken, mcg/kg/dk iv yoldan verilir.
barbitüratlar (fenobarbital, pentobarbital) ve
gerekli olduğunda propofol infüzyonu ile genel Magnezyum Sülfat: Erişkinlere 2g IV yoldan
3-5 dakikanın üzerinde olacak şekilde bolus veri-
anestezi de uygulanır.
lir. 15 dakika içinde kısmi yanıt gelişmişse 2 g IV
Santral antikolinerjik sendrom ile gelişen de- bolus tekrarlanır, fakat hipotansiyon gelişimi ta-
liryum ve ajitasyonun tedavisinde fizostigmin kip edilmelidir. Torsa de pointes devam ediyorsa
(27,28,29,30)
ve benzodiyazepin kullanılır. Fizostig- izoproterenol veya pil denenmelidir. Çocuklara
min disritmi, her türlü blok veya geniş QRS 0.2-0.4 mq/kg IV yoldan yavaş verilir.
kompleksi varlığında kullanılmamalıdır. Bradi-
Dantrolen: Erişkinlere ve çocuklara 1 mg/kg
kardi, bronkospazm, bronkore geliştiğinde gli-
IV yoldan 10 mg/kg’ı aşmayacak şekilde yavaş
kopirolat ve atropin verilebilir.
verilir.
782
Konu 20

Difenhidramin: Erişkin ve çocuklara 1 mg/kg Özet


IV yoldan, en fazla 50 mg olacak şekilde verilir.

Antipsikotik Zehirlenmeler
* Kronik psikiyatri hastalığı veya akut yük-
Bromokriptin: 2.5-10 mg oral yoldan veya na- sek doz ilaç alımına bağlı bilinç bozuk-
zogastrik tüpten günde 2 kez verilir. Çocuklarda luğu gelişen hastalarda doğru öykü alına-
dozu tanımlanmamıştır. mayabilir ve yetersiz klinik değerlendirme
yapılabilir (alınan ilacın içeriği, yakın
Fizostigmin: 0.5 mg artan dozlarla her 3-5 da- zamanlı travma öyküsü, miyokard infak-
kikada bir verilir. tüsü atlanabilir).
Amantadin: 100 mg oral yoldan veya nazogast- * Hiperterminin tedavisinde geç kalması
rik tüpten günde iki kez verilir. Çocuk dozu ta- mmorbiditeyi arttırır. NMS tanısı erken
nımlanmamıştır. evrede atlanır ise hasta nöroleptik ilaç ke-
silmeden taburcu edilebilir.
Esmolol: 500 µg/kg yükleme 1 dakika üzerin- * Nöroleptikler kardiyak potasyum kanal-
de iv yoldan, ardından 50 µg/kg/dak 4 dakika larını bloke ederek QTc ‘yi uzattığından
üzerinde olacak şekilde iv yoldan infüzyon şek- sodyum bikarbonat tedavisi uygulanırken
linde verilir. Yanıt gelişmezse 5 dakika içerinde hipokalemiden kaçınılmalıdır, hipokale-
500 µg/kg/dak 1 dakika üzerinde iv yoldan, ar- mi bu blokajı arttırarak torsa des pointese
dından 100 µg/kg/dak 4 dakika üzerinde olacak sebep olabilir.
şekilde iv yoldan infüzyon şeklinde tekrar edilir. * Magnezyum sülfat doz ve veriliş hızına
bağlı olarak hipotansiyon yapabilir.
Lidokain: Çocuklarda grupta 1 mg/kg iv/io yol-
dan yükleme olarak verilir, 10-15 dakika aralıkla * Nöbetler serum pH’sını aniden düşürerek
nöroleptiklerin kardiyotoksisitesini bir-
ikinci doz tekrarlanabilir. 20-50 µcg/kg/dak in-
denbire arttırabilir; bu nedenle nöbet dur-
füzyon şeklinde devam edilir.
duktan sonra EKG mutlaka çekilmelidir.
Erişkinde 1-1.5 mg/kg iv, ardından 0.5-0,75
mg/kg iv yoldan tekrarlanır (3 mg/kg’ı aşmaya-
cak şekilde) ve 1-4 mg/kg/dak olacak şekilde iv
Kaynaklar
yoldan infüzyon olarak devam edilir. 1. Remington G. Understanding antipsychotic:
atypicality: A clinical and pharmacological mov-
Benztropin: Erişkinlerde 2 mg IV veya im, ço- ing target. J Psychiatry Neurosci 2003;4:275-84.
cuklarda 0.05 mg/kg iv vey aim olarak verilir. 2. Stahl SM: Introduction: What makes an antipsy-
chotic atypical? J Clin Psychiatry 1999;60:3-4.
Glikopirolat: 0.2-0.4 mg IVolarak verilir.
3. Kaplan HI, Sadock BJ. Schizophrenia.
In:Synopsis of Psychiatry, 8. baskı, Baltimore:
İzlem: Ciddi zehirlenme bulguları gelişen has- Williams & Wilkins,1998:456-92.
talar hastaneye yatırılmalıdır. 6 saat gözlemden 4. Buckley PF, Meltzer HY. Treatment of schizo-
sonra bulgu gözlenmeyen hastalar taburcu edilir. phrenia. In:Textbook of Psychopharmacology:
Tedaviye yanıt vermeyen hipotansiyon, disritmi, Schatzberg AF, Nemeroff CB eds, Washington:
nöbet ve hareket bozuklukları, status epilep- American Psychiatric Press, 1995:615-39.
tikus, koma veya kan basıncı düzenlemesi için 5. Litovitz TL, Klein-Schwartz W, White S, et
vazopresör tedavisi alan hastalar yoğun bakıma al: 2000 Annual report of the American As-
aktarılmalıdır. Akut distoni ve solunum sıkıntısı sociation of Poison Control Centers Toxic Ex-
olan hastalar ilk iyileşme bulgularından sonra en posure Surveillance System. Am J Emerg Med
az 12-24 saat gözlenmelidir. 2001;19:337.
6. Buckley NA, Sanders P: Cardiovascular ad-
verse effects of antipsychotic drugs. Drug Saf
2000;3:21-228. 783
7. Burns MJ: The pharmacology and toxicology 19. Mamo DC, Sweet RA, Keshavan MS: Manag-
of atypical antipsychotic agents. J Toxicol Clin ing antipsychotic-induced parkinsonism. Drug
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

Toxicol 2001;1:1-14. Saf 1999;3:269-275.


8. Haddad PM, Anderson IM: Antipsychotic-re- 20. Egan MF, Apud J, Wyatt RJ: Treatment of tar-
lated QTc prolongation, torsade de pointes and dive dyskinesia. Schizophr Bull 1997;4:583-609.
sudden death. Drugs 2002;11:1649-71. 21. Weiner JS, Khogali M: A physiological body-
9. Richelson E: Receptor pharmacology of neuro- cooling unit for treatment of heat stroke. Lancet
leptics: Relation to clinical effects. J Clin Psy- 1980;8167:507-509.
chiatry 1999;60:5-14. 22. Rosebush PI, Stewart T, Mazurek MF: The
10. Richelson E, Souder T: Binding of antipsychotic treatment of neuroleptic malignant syndrome.
drugs to human brain receptors focus on newer Are dantrolene and bromocriptine useful ad-
generation compounds. Life Sci 2000;1:29-39. juncts to supportive care? Br J Psychiatry
11. Watson WA, Litovitz TL, Klein-Schwartz W, 1991;159:709-712.
et al: 2003 annual report of the American As- 23. Nisijima K, Noguti M, Ishiguro T: Intravenous
sociation of Poison Control Centers Toxic Ex- injection of levodopa is more effective than dan-
posure Surveillance System. Am J Emerg Med trolene as therapy for neuroleptic malignant
2004;5:335-404. syndrome. Biol Psychiatry 1997;8:913-4.
12. Goldfrank’s Toxicologic Emergencies 8th edi- 24. Shoop SA, Cernek PK: Carbidopa/levodopa
tion, sayfa 1044 chapter 67. in the treatment of neuroleptic malignant syn-
13. Corre KA, Niemann JT, Bessen HA: Extended drome. Ann Pharmacother 1997;1:119.
therapy for acute dystonic reactions. Ann Emerg 25. Gangadhar BN, Desai NG, Channabasavanna
Med 1984;3:194-7. SM: Amantadine in the neuroleptic malignant
14. Lima AR, Bacalcthuk J, Barnes TR, Soares- syndrome. J Clin Psychiatry 1984;12:526.
Weiser K: Central action beta-blockers versus 26. Jee A: Amantadine in neuroleptic malignant
placebo for neuroleptic-induced acute akathisia. syndrome. Postgrad Med J 1987;740:508-9.
Cochrane Database Syst Rev 2004;4:CD00194 27. Burns MJ, Linden CH, Graudins A, et al: A
15. Pierre JM: Extrapyramidal symptoms with atyp- comparison of physostigmine and benzodiaz-
ical antipsychotics: Incidence, prevention and epines for the treatment of anticholinergic poi-
management. Drug Saf 2005;3:191-208. soning. Ann Emerg Med 2000;4:374-81.
16. Lima AR, Soares-Weiser K, Bacaltchuk J, Barnes 28. Schneir AB, Offerman SR, Ly BT, et al: Com-
TR: Benzodiazepines for neuroleptic-induced plications of diagnostic physostigmine adminis-
acute akathisia. Cochrane Database Syst Rev tration to emergency department patients. Ann
2002;1:CD001950. Emerg Med 2003;1:14-9.
17. Lima AR, Weiser KV, Bacaltchuk J, Barnes 29. Schuster P, Gabriel E, Kufferle B, et al: Rever-
TR: Anticholinergics for neuroleptic-induced sal by physostigmine of clozapine-induced de-
acute akathisia. Cochrane Database Syst Rev lirium. Clin Toxicol 1977;4:437-41.
2004;1:CD003727. 30. Weisdorf D, Kramer J, Goldbarg A, Klawans
18. Burgyone K, Aduri K, Ananth J, Parameswaran HL: Physostigmine for cardiac and neurologic
S: The use of antiparkinsonian agents in the man- manifestations of phenothiazine poisoning. Clin
agement of drug-induced extrapyramidal symp- Pharmacol Ther 1978;6:663-7.
toms. Curr Pharm Des 2004;18:2239-2248.

784
Konu 21

BESİN ZEHİRLENMESİ

Dr. Abdulkadir Gündüz

Giriş Patofizyoloji
Besinlere bağlı hastalık; kontamine gıdanın or- Gıda kaynaklı patojenler yüzlerce hastalıktan
tak olarak tüketiminden sonra iki veya daha faz- sorumludurlar. Staphylococcus aureus, Bacillus
la kişide oluşan hastalığa denir.(1) Gıda kaynaklı cereus ve Clostridium botulinum (botulizm)
enfeksiyonlar, her yıl milyonlarca insanın hasta gibi patojenler toksin üreterek hastalığa neden
olmasına ve binlercesinin ölümüne neden olmak- olurlar. Toksinler yiyeceklerin alımından önce
tadır. Ayrıca çoğu enfeksiyon ya tanı almamakta bu gıdaların üzerinde bulunurlar ve alımdan
ya da rapor edilmemektedir. Bulaş; bakteriler, sonra erken dönemde başlayan kusmaya (1-6
virüsler ve tek hücreliler de dahil olmak üzere çe- saat) neden olurlar. Vibrio, Shigella ve STEC
şitli patojenler ile oluşmaktadır. Geçmişte, gıda gibi diğer patojenler; alımdan sonra toksin üre-
kaynaklı hastalıklar genellikle yerel ya da bölge- tirler ve yaklaşık 24 saatte başlayan ishal, alt
sel salgınlara neden olurdu. Günümüzde geliş- gastrointestinal sistem yakınmalarına (kramp ve
miş dağıtım sistemleri, gıdaların piyasaya üretilir bazen kanlı ishal) neden olurlar. Enterik virüs-
üretilmez sunulmasını kolaylaştırmıştır. Her ne ler, Shigella, Salmonella ve Campylobacter gibi
kadar vakaların çoğu hafif de olsa bir çok ölüm en sık rastlanan patojenler doğrudan intestinal
vakası oluşabilmekte milyonlarca lira sağlık har- epitel bariyerine saldırırlar. Bu patojenler 24
saat ile bir hafta arasında süren ateş, alt ve üst
caması ve işgücü kaybına neden olabilmektedir.(2)
gastrointestinal sistem yakınmaları gibi sistemik
belirtilere neden olurlar(10) (Tablo 1).
Görülme Sıklığı
Barsakların normal florası fırsatçı patojenleri in-
Gelişmiş ülkelerde her yıl nüfusun 1/3 ünün hibe eder ve yağ asidi ve bakterisidal kimyasal
gıda kaynaklı hastalıklardan etkilendiği düşünül- salgılar. Normal barsak hareketleri patojenlerin
mektedir.(3,4) Virüsler gıda kaynaklı hastalıkların mukozal yüzey ile uzun süre temasta kalmasını
en sık nedenidir. Virusler sadece ABD de her yıl önler ve mukus içeren glikoproteinler ile or-
yaklaşık 23 milyon gıda kaynaklı hastalığa neden ganizmaları karıştırır. Mide asidi 3 veya daha
olmaktadır. Norwalk-tip virüsler, astrovirüsler, düşük pH ya sahiptir ve patojenler için öldü-
rotavirüs ve enterik adenovirüs gıda kaynaklı rücüdür GIS de mevcut olan immunolojik do-
hastalıklardan sorumlu olan virüslerdir.(5,6,7) kular transmural göç ile patojenlere doğrudan
saldırırlar. Bu koruyucu mekanizmaların ilaçlar
Nüfusun yaşlanması diyabet, kanser gibi immun tarafından değiştirilmesi, yaş, kronik sistemik
sistemi baskılayan hastalıkların artması gıda kay- hastalıklar, cerrahi öyküsü, patojenin kendisi
naklı enfeksiyonların halk sağlığı riskinde artışa gıda kaynaklı hastalıklara yatkınlığı artırabilir.
yol açar.(8) Hükümetler genelde gıda ihracatı ve PPI, H2 reseptör blokörleri ve antiasidler gastrik
turizm gelir kaybını önlemek için gıda kaynaklı pH’yı azaltır. Antibiyotik kullanımı, kemotera-
enfeksiyonlar hakkında doğru rapor hazırlamada pi, radyoterapi tedavisi, cerrahi barsak florasını
başarısız olmaktadırlar. Gerçek enfeksiyon oran- değiştirir. Narkotik ilaçlar, antiperistaltik ilaçlar
larının rapor edilenden çok daha sık olduğu dü- ve cerrahi sonrası azalmış barsak hareketliliği pa-
şünülmektedir.(9) tojenlerin gelişimi ve göçünü arttırır.(10)
Tablo 1. Gıdalarla bulaşan patojenler ve kuluçka süreleri
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

1-6 saat 6-24 saat 24-48 saat 2-6 Gün 6-14 Gün
B.cereus Bacillus cereus ishal Salmonella Campylobacter Brucella
öntoksin toxini

Staphylococcus C. perfringens Enterotoxigenic Shigella Cryptosporidium


aureus toxin Escherichia coli
Ciguatoxin Vibrio parahae- Clostridium botu- Shiga toxin Entamoeba
molyticus linum üreten E.coli
Astrovirus Trichinella V. cholerae Giardia
Tetrodotoxin Yersinia Hepatit A
Norovirus Listeria
Scombroid toxin Salmonella typhi

Klinik Toksik hastalarda elektrolit ve tam kan sayımı


testi yapılmalıdır. Diğer laboratuar testleri gai-
Gıda kaynaklı hastalıklarda en sık görülen ya- tada lökosit, gaitada gizli kan testi, laktoferrin,
kınmalar bulantı, kusma, ishal, karın ağrısıdır. C.difficile antijen ve gram boyamadır. Gaita
Ateş, dehidratasyon, kırgınlık gibi sistemik ya- lökosit testi birçok merkezde basit ve kolayca
kınma ve bulgular şiddetli gıda kaynaklı enfek- yapılabilir. Nötrofil belirteci laktoferrin dışkıda
siyonları olan hastalarda yaygındır. Hastaların iltihap hücrelerine duyarlıdır.(14,15,16) Direk anti-
dışarda yedikleri yemekler, deniz ürünleri, çiğ jen saptama panelleri özel virüsleri, bakteriler ve
yiyecek tüketimi sorgulanmalıdır. Bunun ya- paraziter patojenleri saptamada kullanılabilir.(17)
nında seyahat, kamp, gıda çalışanları ile temas
sorulur. Hekimlerin ayrıca eşlik eden hastalık-
lar, HIV, immunsupresif ilaç kullanımı gibi ba- Tedavi
ğışıklık sistemine etki eden herhangi bir neden
olup olmadığı hakkında bilgi edinmesi gerekir Gıda kaynaklı hastalık nedeniyle oluşan akut
(Tablo 2). gastroenteritlerin çoğu kendini sınırlar ve sa-
dece hidrasyon ve destekleyici tedavi gerektirir.
Dünya sağlık örgütü oral rehidrasyon için glikoz
Tanı içeren sıvı önermektedir.(18) Parenteral rehid-
rasyon ağır dehidratasyon bulguları olan veya
Gıda kaynaklı hastalığı olanların çoğunda tanı inatçı kusmaları olan ya da ağızdan sıvıyı tolere
testi gerekmez. Ancak laboratuar testleri şüpheli edemeyen hastalar için önerilir. Loperamid gibi
invaziv patojene maruz kalan toksik hastalarda antimotilite ilaçları rehidrasyon tedavisi ile hafif
veya salgınlar sırasında endike olabilir. Rutin veya orta şiddetteki kansız ishal ve ateşsiz hasta-
parazit veya kültür için dışkı tahlili endike değil- larda önerilir.(19)
dir.(11,12) Ancak hastada ateş, kanlı ishal, şiddetli
karın ağrısı ya da uzun süreli hastalık varsa dışkı Antibiyotik tedavisine başlama kararı klinik be-
kültürü alınmalıdır.(11) Birden fazla dışkı testiyle lirti ve bulgular, hastalığın şiddeti, antibiyotik
daha iyi sonuç elde etmek olasıdır ve ilk test acil olmadan hastalığın gerileme olasılığı ve şüphe-
serviste alınmalıdır.(11) Dışkıda lökosit varlığı in- li patojene dayalı olarak alınmalıdır. Antibiyo-
vaziv patojen düşündürür ve gaita kültürü alın- tik tedavisini destekleyen faktörler şunlardır:
malıdır.(12-14) İmmunsupresif veya kronik semp- 38.5°C üzerinde ateş varlığı, belirgin karın ağ-
tomları olan hastalarda parazit testi yapılmalıdır. rısı, kanlı ishal ve volüm kaybı bulunması, 48
786
Konu 21

Tablo 2. Patojen-klinik bulgu ilişkisi saatten uzun sürmesi, pozitif fekal lökosit/lakto-
ferrin olmasıdır. Daha çok pozitif faktör antibi-

Besin Zehirlenmesi
Klinik Gıda ile Bulaşan Patojen
yotik kullanılma gerekliliğini artırır.
Kusma ile Norovirus, Rotavirus, ve Astrovirus
beraber Toxinler: Staphylococcus aureus ve Ciddi bakteriyal gastroenterit enfeksiyonları için
ishal Bacillus cereus
ampirik olarak PO Siprofloksasin 500 mg, gün-
Herhangi bir enterik patojen olabilir de iki kez, 3 ile 5 gün veya PO levofloksasin 500
ama klasik olarak:
mg, günde iki kez, 3 ile 5 gün veya PO kotri-
ETEC maksazol, günde iki kez, 3 ile 5 gün kullanılır.(19)
Giardia
Sulu kansız
ishal Vibrio cholerae Antibiyotik kullanımı özellikle çocuklarda ve
yaşlılarda olmak üzere hemolitik üremik send-
Enterik virüsler
rom (HÜS) riski nedeniyle Shiga toksin üreten
Cryptosporidium E. coli H7:O157:H7 enfeksiyonu olan hastalar-
Cyclospora da kullanılmamalıdır.(20)
Shigella
Küçük çocuklar, yaşlılar, immundüşkün hastalar
Campylobacter
gıda kaynaklı hastalık için artmış riske sahiptir.
Salmonella Bu grupta ağır hastalık, atipik başvuru nedenleri
ETEC (enteroinvazif Escherichia coli ) ve uzun süreli sekel daha olasıdır. Bağışıklık sis-
Kanlı ishal, ETEC (enterohemorajik E. coli ) temi baskılanmış hastalarda hızla hayatı tehdit
Ateş Shiga toxin–üreten E. coli O157:H7 eden yakınma ve bulgular gelişebilir. Tanı testi
ve non-O157:H7 yapma gerekliliği bu hastalarda daha azdır. De-
V. parahaemolyticus hidratasyon veya sistemik bulgular varsa kesin-
Yersinia likle bu hasta grubunda yatış düşünülmelidir.(21)
Hamile hastalarda maternal-fetal komplikasyon
Entamoeba
riski artmıştır.
Giardia
Persistan Cyclospora
ishal Balık Tüketimine Bağlı Zehirlenmeler
(>14 gün) Entamoeba
Cryptosporidium
Balık zehirlenmesinin en yaygın olanlarından
Botulizm (Clostridium botulinum biri Scombraidae balık ailesinden (ton balığı,
toxin)
uskumru, palamut) alımından sonra görülen-
Scombroid balığı zehirlenmesi dir. Hastalık histidininin bakteriler tarafından
Nörolojik
Ciguatera balığı zehirlenmesi histamin ve diğer biyoaktif aminlere metabolize
bulgu Tetrodotoxi edildiğinde oluşur. Uygun olmayan ısılarda sak-
Toxic mantar bulaşı lamak bu maddelerin yüksek konsantrasyonda
balıklarda birikmesine neden olur.(23-25) Yakın-
Paralitik denizanası zehirlenmesi
malar alımdan sonra 30 dakika ile 24 saat için-
Guillain-Barré sendromu de başlar. Belirtiler genellikle yüz kızarması, baş
Listeria monocytogenes ağrısı, karın krampları, kusma ve ishaldir. Şika-
Brucella yetler genellikle 6 ile 8 saat içinde kendi kendini
Salmonella typhi sınırlar. Bazen IV hidrasyon gerekebilir.
Sistemik
Hastalık S. paratyphi Tedavide difenhidramin ve simetidin gibi anti-
V. vulnificus histaminikler kullanılır.(21)
Hepatit A, E Ciguatera zehirlenmesi ise ciguatoxin üreten
dinoflagellate Gambierdıscus toxicus ile konta- 787
mine kaya balığı yenmesiyle oluşur. Yakınmalar
alımdan 1 ile 24 saat sonra ortaya çıkar. Toksin * Dünya sağlık örgütü oral rehidrasyon için
Bölüm 11. Klinik Toksikoloji

glikoz içeren sıvı önermektedir. Parente-


ısıya dayanıklıdır ve orfoz, kırlangıç, barracuda,
ral rehidrasyon ağır dehidratasyon bul-
torik gibi iri yırtıcı balıklarda birikir. Gastroin-
guları olan veya inatçı kusmaları olan ya
testinal yakınma ve bulgular genelde hipoestezi,
da ağızdan sıvıyı tolere edemeyen hastalar
parestezi, uyuşukluk, halsizlik, genel güçsüzlük-
için önerilir.
tür. Bulantı, kusma, ishal gibi yakınmalar görü-
lür. Bazen bradikardi ve hipotansiyon da tarif * Ciddi bakteriyal gastroenterit enfeksiyon-
edilir. Gastrointestinal yakınmalar birkaç gün ları için ampirik olarak PO siprofloksasin
içinde gerilemesine rağmen nörolojik bulgular 500 mg, günde iki kez, 3 ile 5 gün veya
PO levofloksasin 500 mg, günde iki kez,
yıllarca devam edebilir.(22) Hastalara destek teda-
3 ile 5 gün veya PO kotrimaksazol, günde
visi verilir.
iki kez, 3 ile 5 gün kullanılır
* Toksik görünen, sistemik belirtileri olan,
önemli komorbiditeleri olan, oral sıvı ala-
Takip ve Taburculuk
mayan şiddetli dehidratasyonu olan has-
Toksik görünümlü, sistemik belirtileri olan, talar yatış için düşünülmelidir.
önemli komorbiditeleri olan, oral sıvıyı tolere
edemeyen şiddetli dehidratasyonu olan hastalar
yatış için düşünülmelidir. Taburcu olan hastala-
Kaynaklar
ra diğer aile üyelerini ve kişileri korumak için 1. Centers for Disease Control and Prevention.
tavsiyeler verilmelidir. Dışkı kültürü veya diğer (CDC): Surveillance for foodborne-disease
dışkı tahlili sonucu bekleyen taburcu hastalara, outbreaks-United States, 1993-1997. MMWR
taburcu edilmeden önce sonuçları düzenli takip CDC Surveill Summ 2000;49:1.
etmeleri önerilmelidir. 2. Duff SB, Scott E, Malfios MM, et al. Cost ef-
fectiveness of a targeted disinfection program in
household kitchens to prevent foodborne illness
Özet in the United States, Canada and the United
Kingdom. J Food Protect 2003. In press.
* Gıda kaynaklı enfeksiyonlar, her yıl mil- 3. XZ. World Health Organization. Fact Sheet No.
yonlarca insanın hasta olmasına ve binler- 237: Food safety and foodborne illness. <www.
cesinin ölümüne neden olmaktadır who.int/inf-fs/en/fact237.html>.(Version cur-
* Gıda kaynaklı hastalıklarda en sık görü- rent at September 8, 2003)
len yakınmalar bulantı, kusma, ishal, ka- 4. E Scott. Food safety and foodborne dis-
rın ağrısıdır. Ateş, dehidratasyon, kırgın- ease in 21st century homes. Can J Infect Dis
lık gibi sistemik yakınmalar şiddetli gıda 2003;14:277-280
kaynaklı enfeksiyonları olan hastalarda 5. Mead PS, Slutsker L, Dietz V, et al: Food related
yaygındır. illness and death in the United States. Emerg In-
fect Dis, 1999;5:607.
* Gıda kaynaklı hastalığı olanların çoğun-
da tanı testi gerekmez. Ancak laboratuar 6. XY. Centers for Disease Control and Preven-
tion.(CDC) Preliminary Food- Net data on the
testleri şüpheli invaziv patojene maruz
incidence of infection with pathogens transmit-
kalan toksik hastalarda veya salgınlar sıra- ted commonly through food--10 States, United
sında gerekebilir. Rutin parazit veya kül- States, 2005. MMWR Morb Mortal Wkly Rep
tür için dışkı tahlili gerekli değildir. 2006;55:392-5.
* Gıda kaynaklı hastalık nedeniyle oluşan 7. Chalker RB, Blaser MJ. A review of human
akut gastroenteritlerin çoğu kendini sı- salmonellosis: III. Magnitude of Salmonella
nırlar ve sadece hidrasyon ve destekleyici infection in the United States. Rev Infect Dis.
788 tedavi gerektirir. 1988;10:111-24.
Konu 21

8. Kaplan JE, Benson C, Holmes KK, et al: Cen- in predicting and monitoring the clinical sever-
ters for Disease Control and Prevention.(CDC): ity of infectious diarrhea. World J Gastroenterol.

Besin Zehirlenmesi
Guidelines for prevention and treatment of op- 2001;17:4218-24.
portunistic infections in HIV-infected adults 16. Hines J, Nachamkin I: Effective use of the clini-
and adolescents. MMWRMorb Mortal Wkly cal microbiology laboratory for diagnosing diar-
Rep 2009:58:1. rheal diseases. Clin Infect Dis, 1996;23:1292.
9. Motarjemi Y, Kaferstein F: Global estima- 17. Centers for Disease Control and Prevention: Di-
tion of foodborne illness. World HealthStat Q agnosis and management of foodborne illness: a
1197;5:50. primer for physicians. MMWR Recomm Rep,
10. Klontz K, Adler W, Potter M: Age-dependent 2001;50:1.
resistance factors in the pathogenesis of food- 18. Avery ME, Snyder JD: Oral therapy for acute
borne infectious disease. Aging Clin Exp Res, diarrhea: the underused simple solution. N Engl
1997;9:320. J Med 1990;323:891.
11. Guerrant RL, Van Gilder T, Steiner TS, et al: 19. Gilbert DN, Moellering RC, Eliopoulos GM, et
Practice guidelines for the management of infec- al: The Sanford Guide toAntimicrobial Therapy
tious diarrhea. Clin Infect Dis 2001;32:331. 2009, 39th ed. Sperryville, VA, Antimicrobial
12. Siegel DL, Edelstein PH, Nachamkin I: Inap- Therapy, Inc., 2009;p:16.
propriate testing for diarrheal diseases in the 20. Griffin PM, Ostrof SM, Tauxe RV, Greene KD,
hospital. JAMA, 1990;263:979. Wells JG, Lewis JH et al. Illnesses associated with
13. Koplan JP, Fineberg HV, Ferraro MJB, et al: E. Coli O157:H7 infections: a broad clinical
Value of stool cultures. Lancet, 1980;2:413. spectrum. Ann Intern Med 1988;109:705-12.
14. Choi SW, Park CH, Silva TM, et al: To culture 21. Smith JL. Foodborne illness in the elderly. J
or not to culture: fecal lactoferrin screening for Food Prot 1998;61:1229-39.
inflammatory bacterial diarrhea. J Clin Micro- 22. Centers for Disease Control and Prevention
biol, 1996;34:928. (CDC): Scrombroid fish poisoning associated
15. Chien-Chang Chen, Chee-Jen Chang, Tzou- with tuna steaks-Louisiana and Tennessee, 2006.
Yien Lin, Ming-Wei Lai, Hsun-Chin Chao, MMWRMorb Mortal Wkly Rep 2007;56:817.
Man-Shan Kong. Usefulness of fecal lactoferrin

789
BÖLÜM 12

TRAVMA ACİLLERİ

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Çoklu Yaralanmalı Hastaya Yaklaşım ............................................................................793


Dr. Levent Avşaroğulları
Konu 2. Kafa Travmalı ve Travmatik Beyin Yaralanması..........................................................805
Dr. Özge Duman Atilla
Konu 3. Maksillo-Fasiyal Yaralanmalar ........................................................................................819
Dr. Yücel Yavuz
Konu 4. Penetran ve Künt Boyun Travmaları .............................................................................827
Dr. Özge Duman Atilla
Konu 5. Göğüs Yaralanmaları ........................................................................................................839
Dr. Cuma Yıldırım
Konu 6. Kalp Yaralanmaları ...........................................................................................................847
Dr. Ali Karakuş, Dr. Zeynep Kekeç
Konu 7. Karın Yaralanmaları..........................................................................................................859
Dr. Seda Özkan
Konu 8. Pelvis Travmaları ..............................................................................................................867
Dr. Yücel Yavuz
Konu 9. Böbrek ve Genitoüriner Sistem Yaralanmaları .............................................................873
Dr. Okhan Akdur
Konu 10. Delici-Kesici Alet Yaralanmaları .....................................................................................879
Dr. Süleyman Türedi
Konu 11. Spor Yaralanmaları ...........................................................................................................881
Dr. Tuncay Sarpel
Konu 12. Radyomiyoliz ve Crush Sendromu ................................................................................887
Dr.Cüneyt Ayrık, Dr. Seyran Bozkurt, Dr. İsmet Parlak
Konu 1
ÇOKLU YARALANMALI
HASTAYA YAKLAŞIM
Dr. Levent Avşaroğulları

Giriş Çoklu yaralanmaların en sık sebebi trafik kazala-


rıdır. İş kazaları, ev içi kazalar, yüksekten düşme-
Yaralanmalar günümüzde en önemli halk sağlığı ler, çevresel kaynaklı kazalar, darp, ateşli silahlar
sorunlarından biridir. Toplumsal ve iktisadi so- ve kesici-delici aletler de çoklu yaralanmalara
nuçları büyük boyutlu olmaktadır. Türkiye’de sebep olurlar.
resmi raporlara göre 1980 ile 2008 yılları ara-
sında trafik kazalarında 146.641 kişi ölmüş ve Travma organize ve sistematik bir ekip yaklaşımı
7.258.342 kişi de yaralanmıştır. Sadece 2007 ve gerektirir. Hastane öncesi ve hastane içi bakım,
2008 yıllarında kaybedilen insan sayısı 9232’dir müdahele ve tedavi süreçleri süreklilik ve bü-
(Tablo 1). Ülkemizde olay sonrası yaralananla- tünlük arz etmelidir. Hastane öncesi acil sağlık
rın takibi yapılmadığından daha sonra ölenler hizmetleri ekibi (112 Komuta Kontrol Merkezi,
resmi istatistiklere yansımamaktadır. Bunlar da ambulans ekibi), hastanenin acil servis ekibi ve
göz önüne alındığında kayıpların istatistiklerdeki hastanenin ilgili bölümleri arasında etkili bilgi
rakamlardan daha fazla olduğu anlaşılacaktır. akışı ve işbirliği şarttır. Bu işbirliğinin ildeki ve
bölgedeki ilgili kurul ya da kurullarca devamlı
olarak, geriye ve ileriye dönük inceleme ve de-
Tablo 1. Türkiye’deki trafik kazaları ile ilgili bazı ğerlendirilmeleri yapılmalıdır. Yeni ihtiyaçlara
istatistik verileri. göre plan ve projeler geliştirilmelidir.
2007 2008
Genel olarak kaza sonrası ölümlerin zamanı üç
Kaza sayısı 825.583 942.696
grupta incelenebilir;
Ölü sayısı 5004 4228
Yaralı sayısı 188383 183841 Birinci gruptaki ölümler olay yerinde, kazadan
Ölümlü kaza sonraki ilk dakikalarda olur. Kazalardaki ölüm-
3946 3333 lerin yaklaşık % 50’si bu dönemde olur. İlk daki-
sayısı
Yaralanmalı kalardaki bu ölümlerin sebebi genellikle büyük
103067 101067 damar yaralanmaları ve ağır kafa travmalarıdır.
kaza sayısı
Maddi hasarlı Bu ölümlerin önlenmesi büyük ölçüde halkın
718570 838296 eğitimine ve kanuni düzenlemelere bağlıdır. Çok
kaza sayısı
Maddi hasar yönlü çalışmalar gerektiren bu önlemler, Alkollü
1.560.409.662 1.625.922.897
miktarı (TL) araç kullanımının önlenmesi, emniyet kemeri ve
koruyucu başlık kullanımının yaygınlaştırılması,
hava yastığı zorunluluğu, ateşli silahların edinil-
Çoklu yaralanma ya da multipl travma, vücu- mesinin ve şiddetin önlenmesi, yol güvenliğinin
dun birden fazla bölümünde ya da organında sağlanması ve çeşitli eğitici faaliyetler şeklinde
meydana gelen yaralanma durumudur. Bir ka- özetlenebilir.
zaya bağlı olarak bir kişide epidural hematom,
karaciğer yırtılması ve pnömotoraks oluşması İkinci gruptaki ölümler hastanın hastaneye
bir çoklu yaralanma örneğidir. varışından sonraki ilk dakikalarla saatler içinde
meydana gelir. Kazalardaki ölümlerin yaklaşık kaza, yüksekten düşme, zehirli gaza maruz kal-
% 30’u bu dönemde gerçekleşir. Bu ölümlerin ma, önceki hastalıklar ya da kullanılan ilaçlar).
Bölüm 12. Travma Acilleri

sebebi genellikle ağır kafa, göğüs ve karın yara-


lanmalarıdır. Bir travma sisteminin en önemli
işlevlerinden biri, bu dönemdeki ölümlerin azal- A. Birincil Değerlendirme
tılması ya da önlenmesidir. Bu ölümlerin önlen-
mesi yaralının tıbbi destekle ve hızla en uygun Birinci değerlendirme ya da birinci muayenede
hayatı tehdit eden yaralanmaların hızla tespiti ve
hastaneye götürülmesi, burada acil müdahele-
tedavisi hedeflenir.
lerin yapılması ve acil cerrahi tedavi gerektiren
yaralanmaların tespit edilip cerrahiye alınması Hemen aranması gereken ölümcül durumlar;
ile mümkün olabilir. Bu süreçte önceliklerin tes-
pit edilmesinin, ekiplerin yönlendirilmesinin ve • Havayolu tıkanıklığı
zamanın ayrı bir önemi vardır. • Tansiyon pnömotoraks
• Açık pnömotoraks
Üçüncü gruptaki ölümler ise genellikle yoğun
• Yelken göğüs
bakımda olur. Kazalardaki ölümlerin yaklaşık %
20’si bu dönemde gerçekleşir. Bu ölümler, yara- • Kalp tamponadı
lanma sonrası erken dönemdeki organ hipoper- • Masif hemoraji
füzyonunun etkileri sonucunda meydana gelir.
Birinci muayenede, aşağıda belirtilen değerlen-
Sistemik enflamatuvar yanıt sendromu, sepsis ve
dirme ve girişimler hızla yapılmalıdır:
çoklu organ yetmezliği, bu ölümlerin sebepleri
arasında önemli yer tutar. • Havayolu açıklığının sağlanması ve boyun
omurgasının korunması-stabilizasyonu
• Solunumun/ventilasyonun değerlendirilmesi
Çoklu Travmada Acil Yaklaşım • Dolaşımın değerlendirilmesi ve kanama
kontrolü
Hastane öncesi safhada olduğu gibi acil serviste
de travmalı hastaya organize ve sistematik bir ta- • Nörolojik değerlendirme
kım yaklaşımı yapılır. Hastayı değerlendirirken • Giysilerin çıkartılması ve tüm bedenin
ölümcül nitelikli yaralanmaların var olabileceği inspeksiyonu
düşüncesinden hareket edilmelidir ve daima en
Bu değerlendirme ve girişimler İngilizce baş
kötü ihtimal düşünülmelidir.
harflerine göre ABCDE olarak kısaltılmaktadır:
Amerikan Cerrahlar Birliğinin travmaya müda-
Airway + C-spine Havayolu+Boyun)
helede standart yaklaşım oluşturmak amacıyla
geliştirdiği İleri Travma Yaşam Desteği’nin il- Breathing/Ventilation (Solunum)
kelerine göre (Advanced Trauma Life Support:
Circulation/Hemorrhage control (Dolaşım)
ATLS ), travmalı hastaya acil yaklaşım şu aşama-
lardan oluşur: Disability (Nörolojik muayene)

• Birinci değerlendirme Exposure (Giysilerin çıkartılması)


• Hızlı resusitasyon/müdahele
• Daha ayrıntılı ve geniş bir ikinci değerlendirme Havayolu ve Boyun Güvenliği (A)
• Tanısal tetkikler ve yönlendirme-sonuçlandırma
Havayolu ve boyun güvenliği birlikte ele alın-
Hastadan, tanıklardan ya da ambulans çalışanla- malıdır. Hastanın konuşup konuşamadığını
rından alınacak hikaye kazanın türü ve özgeçmiş kontrol etmek gerekir. En iyi yöntem, hastanın
794 hakkında önemli bilgiler verebilir araç içi/dışı başını iki elle tutarak “iyi misiniz?” diye sor-
Konu 1

maktır. Hasta mantıklı şekilde konuşabiliyorsa, bitlenir. Boynun korunması için ise, hastaya bo-
havayolu açık, solunum ve beyin perfüzyonu yunluk takılır ve başın iki tarafa hareket etmesi

Çoklu Yaralanmalı Hastaya Yaklaşım


yeterli demektir. Kaba ve gürültülü bir solunum engellenir. Çoklu yaralanmalı hastalarda zaman
varsa, kısmi tıkanıklığı düşündürmelidir. Yanıt kaybını önlemek için, ilk aşamada boyun için
veremeyen hasta, bilinç kapalılığının düşündü- sadece yan servikal grafi yeterlidir.
rür. Yanıt vermeyen, öğürme refleksi olmayan ve
sekresyonları ağızda biriken hastada aspirasyon
tehlikesi vardır. Yabancı cisimler ve maksillo fa- Solunum (B)
siyal travma havayolunu kapatabilir. Takma diş
ve başka yabancı cisimler çıkarılır. Havayolu Göğüs duvarının hareketleri dikkatle gözlenme-
tıkanmasının en sık nedeni dilin geriye kaçma- lidir. İnspeksiyonun yanı sıra palpasyon ve os-
sıdır. Havayolu bu ihtimaller bakımından hızla kültasyon da yapılmalıdır. Toraks muayenesinde
değerlendirilmelidir. Havayolu açıklığını temin şu bulgular mutlaka aranmalıdır: Göğüs duvarı
etmek için ilk aşamada Çene Yükseltme Ma- hareketlerinin her iki tarafta eşit ve yeterli olup
nevrası uygulanabilir ya da uygun boyutta oral/ olmadığı, paradoksal göğüs duvarı hareketi (yel-
nazal havayolu (airway) kullanılabilir. İkinci bir ken göğüs), trakea deviasyonu (tansiyon pnö-
kişi de mutlaka boynu sabitleyerek omurganın motoraks), krepitasyon (ciltaltı amfizem-pnö-
korunmasını sağlamalıdır. Çünkü travma has- motoraks), açık pnömotoraks, sternum kırığı,
talarındaki en sık iyatrojenik servikal omurilik dinlemekle bir ya da iki tarafta solunum sesleri-
hasarı hava yolu açılırken meydana gelmektedir. nin olmaması (pnömotoraks, tansiyon pnömo-
Aksi kanıtlanana dek, her hastada omurga ve toraks, masif pnömotoraks). Tansiyon pnömo-
omurilik yaralanması var kabul edilmelidir. toraks, özellikle akciğer kontüzyonu ile birlikte
olan yelken göğüs, açık pnömotoraks/açık göğüs
Kusan bir hasta omurga korunarak yan çevrile-
yaralanması ve masif pnömotoraks solunumu
bilir ve ağız içi süratle aspire edilebilir. Bilinci
ciddi şekilde bozarlar. Basit pnömotoraks, basit
kapalı olan hastalarda (Glasgov Koma Ölçeği:
hemotoraks ve kot kırıkları solunumu daha az
3-8 puan), hem havayolunun korunması için
oranda etkilerler. Ancak, bu durumlar için kul-
hem de hipoksemiye ikincil gelişebilecek beyin
lanılan “basit” sıfatı, klinik açıdan “basit” ya da
hasarına karşı, Endotrakeal Entübasyon uygu-
“önemsiz” olarak anlaşılmamalıdır.
lanmalıdır. Ciddi maksillo-fasiyal yaralanması
olan ya da uygun havayolu anatomisi olmayan Tansiyon Pnömotoraks: Tanı, klinik olarak
hastalarda endotrakeal entübasyon yapılamazsa, konulur. Film beklenmez. İlk girişim, iğne tora-
krikotiroidotomi gibi cerrahi havayolu seçenek- kostomidir. Geniş çaplı bir intraket kullanılabilir
lerini uygulamak gerekebilir. (14G ya da 16 G). İntraket, 2. interkostal aralık
Kafa travması, hipoksi ya da intoksikasyon gibi ile orta klaviküler hattın kesiştiği yerden, üçün-
sebepler nedeniyle ajitasyonu olan hastalarda cü kotun kenarına teğet olacak şekilde plevral
güvenilir havayolu açıklığı sağlamak için “Hızlı boşluğa ilerletilir. Tansiyon pnömotoraks, böy-
Ardışık Entübasyon” uygulanır. Hızlı ardışık lece basit pnömotoraksa dönüştürülür ve göğüs
entübasyonda midazolam ya da diazepam gibi tüpü için zaman kazanılır. Göğüs tüpü takılarak
sedatif ajanlarla birlikte süksinil kolin veya ve- kapalı su altı drenajı uygulamasına geçilir.
küronyum gibi paralizan ajanlar kullanılır. Hızlı
Açık Göğüs Yaralanması: Göğüs duvarında tra-
seri entübasyonda ilaçların kullanılması ve tek-
keanın 2/3’ünden geniş bir açıklık varsa, hava bu
niğin uygulanması tecrübeli hekimlerce yapıl-
delikten girer. Üç kenarı kapalı kare şeklinde bir
malıdır (Bkz. Hızlı Ardışık Entübasyon).
ped uygulanır ve göğüs tüpü takılır. Yara, kesin
Travmalı bir hastada aksi ispat edilene kadar yaklaşım esnasında dikilir.
omurga hasarının olduğu kabul edilir. Bu ne-
denle hastanın taşınması ve hareket ettirilmesi Masif Hemotoraks: Göğüs tüpü takılır. Göğüs
sırasında omurga tahtası kullanılır ve hasta sa- tüpü takıldıktan sonra 1500 mL’den fazla kan 795
gelirse ya da izlemde 2-4 saat süresince 200 mL/ duğu kabul edilir. Hemodinamik durumun de-
saat kan gelirse ya da hemotoraksa bağlı sürekli ğerlendirilmesinde başlıca şu parametrelere ba-
Bölüm 12. Travma Acilleri

kan transfüzyonu ihtiyacı oluyorsa torakotomi kılır: bilinç durumu, derinin görünümü/rengi,
endikasyonu doğar. Ancak, hastanın genel klinik periferik nabızların durumu (nabızların alınıp
durumu da bu endikasyonda değerlendirilir. alınamaması, dolgunluğu-zayıflığı), kalp hızı,
kan basıncı, nabız basıncı (nabız basıncı = sisto-
Hemopnömotoraks: Tüp torakostomi yapılır. lik kan basıncı kan basıncı-diastolik).
Göğüs filminde görünen bir hemotoraks göğüs
tüpü takılarak boşaltılır ve izleme alınır. Hemorajik şok çok belirgin olmayabilir. Dola-
şan kan hacminin % 30’u kaybedilinceye kadar
Yelken Göğüs: İki ya da daha fazla kaburga- şok tablosu ortaya çıkmayabilir. Örneğin, he-
nın iki veya daha fazla yerinde olan kırığında, morajik şokun 1. evresinde bariz bir şok tablosu
solunum sırasında kasların/göğüs duvarının yoktur (Tablo 2). Kan kaybı bakımından hasta
paradoksal olarak hareket etmesidir. İlk tedavi hemen hemen normal görünebilir. Acil hekimi
uygun ventilasyon, oksijen ve sıvı resusitasyonu- travmalı bir hastada hemorajik şok ihtimalini
dur. Yelken göğüs durumunda hasarlı bir akciğer sürekli göz önünde bulundurmalıdır. Hastanın
sıvı yüklenmesine çok hassastır. Sıvı tedavisi dik- “Hemodinamisinin stabil olmasına” güvenme-
katle yapılmalıdır. İnterkostal analjezi, gerekirse melidir. Sık muayene tekrarı ve yakın takip çok
entübasyon yapılmalıdır.Vital bulguların yakın önemlidir. Acil hekimi, şok 2.-3. evreye varma-
takibi önemlidir. Solunumun takibinde puls- dan kanamayı tespit edebilmelidir.
oksiyometre takılmalıdır (Bkz. Gögüs Travmaları).
Kanama, yaralanmalara bağlı ölümlerin en
Solunum Sesleri alınamıyorsa; endotrakeal tüp önemli nedenidir. Bundan dolayı, hemodina-
sağ ana bronşa girmiş olabilir, bu durumda tüp mik durum çok hızlı şekilde pratik olarak bilinç
geri çekilmelidir. Tüp trakeada olmayabilir, öse- durumu ve nabıza bakılarak değerlendirilebilir.
fagus entübasyonu yapılmış olabilir, bu durumda
tekrar entübasyon yapılmalıdır.
Bilinç Durumu

Dolaşım ve Kanama Kontrolü Kan kaybına bağlı olarak beyin perfüzyonu aza-
lır ve bilinç bozulmaya başlar. Fakat, önemli
Travmalı bir hastada hipotansiyon varsa, aksi miktarda kan kaybı da olsa kişinin bilinci bir
kanıtlanana kadar hastanın hemorajik şokta ol- süre daha açık kalabiliceği unutulmamalıdır.

Tablo 2. Şokun evreleri ve evrelere göre değişiklikler


Evre 1 Evre 2 Evre 3 Evre 4
Kan kaybı (mL) < 750 750-1500 1500-2000 > 2000
Kan kaybı (%) < 15 15-30 30-40 > 40
Kalp hızı < 100 100-120 120-140 > 140
Kan basıncı Normal Normal Düşük Düşük
Nabız basıncı Normal ya da
Düşük Düşük Düşük
(mmHg) yüksek
Solunum sayısı 14-20 20-30 30-40 > 35
Kristaloid ve Kristaloid ve
Sıvı tedavisi Kristaloid Kristaloid
796 kan (gruba göre) kan (0 Rh _ olabilir)
Konu 1

Nabız gin bir düzelme yoksa, kan verilmelidir. En iyi


sıvı kandır. Mümkün olduğunca erken temin

Çoklu Yaralanmalı Hastaya Yaklaşım


Volüm kaybı olmayan hastalardaki nabız genel- edilmeli ve diğer sıvılar, kan gelinceye kadar bir
likle dolgun, yavaş ve düzenlidir. Hızlı ve yüze- seçenek olarak kullanılmalıdır. İki litre sıvı ve-
yel nabız hipovoleminin erken bulgusu olabilir. rilmesine rağmen şok ve hipotansiyon (evre 4)
Düzensiz nabız, kardiyak bir sorunu işaret ede- devam ediyorsa ve halen uygun grupta kan te-
bilir. Santral nabızlar (femoral, karotis) dolgun- min edilememişse, 0 (-) kan istenmeli ve hastaya
luk/yüzeyellik, hız ve ritm yönünden değerlen- verilmelidir.
dirilmelidir. Santral nabızların alınamaması acil
resusitasyon ihtiyacı olduğunu gösterir; ölümü Yaşlı hastalarda kalp rezervinin azalmış olabile-
engellemek için kan kaybı karşılanmalı ve etkili ceği ve kalp yetmezliği göz önüne alınarak, sıvı
bir kardiyak debi sağlanmalıdır. Pratik olarak, yüklenmesi ihtimaline karşı dikkatli olunmalıdır.
palpasyon ile alınan nabızlar kan basıncı değeri Hipotansif hastalarda hipotermi ve koagülasyon
hususunda kabaca fikir verebilir: karotis nab- sorunlarıyla karşılaşılabilir. Bu sorunlar oda ısı-
zı~60 mmHg, femoral nabız~70 mmHg, radyal sında hızlı sıvı ve banka kanı verilmesine bağlı
nabız~80 mmHg. iyatrojenik sebeplerle olur.

Travmada şok tablosu hemoraji dışı sebeplerle


Kapiller Geri Doluş Zamanı de olabilir. Kardiyak tamponad, tansiyon pnö-
motoraks ve spinal travmalar da şok tablosu
Tırnak yatağından bakılan kapiller geri dönüş oluşturabilir. Kardiyak tamponadda hipotansi-
zamanı normalde 2 saniyeden azdır. Ancak, bu yon ve boyun venlerinde dolgunluk vardır, kalp
yöntemin duyarlığı azdır. sesleri derinden gelir ve ajitasyon görülebilir.
Tansiyon pnömotoraksta hipotansiyon, boyun
venlerinde dolgunluk, trakea deviasyonu ve gö-
Deri Rengi ğüs duvarında timpanik ses saptanır ve etkilenen
alanda solunum sesi alınamaz.
Derinin yüzde grimsi, ekstremitelerde beyazımsı
bir hal alması yaklaşık % 30 oranında kan kaybı Travma hastalarında acil abdominal ultraso-
olabileceğini gösterir. nografinin ve perikardın ultrasonografik olarak
incelenmesinin tartışılmaz bir yeri vardır. Belir-
Dış kanamalara doğrudan bası uygulanmalıdır. li, özel bölgelere yönelik yapılan hızlı bir karın
Pnömotik ateller kanama kontrolünde kullanıla- ultrasonografisi çok önemli bilgiler verir (Fo-
bilir. Turnike yöntemi ezilme (crush) yaralanma- cused Abdominal Sonographic Examination:
sı ve distal iskemiye sebebiyet vereceği için kul- FAST). ATLS, FAST’i birinci değerlendirme
lanılmamalıdır. İç kanamalar sinsi ve çok ciddi muayenesi ya da aracı olarak belirtmektedir ve
volüm kaybına yol açarlar. vurgulamaktadır. FAST sırtüstü yatan bir hasta-
da serbest sıvının (örneğin kanın) belirli anato-
Her iki üst ekstremiteden geniş çaplı intraketler- mik bölgelerde toplanacağı ilkesine dayanan bir
le (14 G veya 16 G) damar yolu açılmalıdır. Kan incelemedir. Girişimsel bir işlem değildir, hız-
grubu tespiti, çapraz karşılaştırma (cross-match), lıdır ve ucuzdur. Travmalı hastada şok tablosu
hemoglobin ve hemotokrit için kan alınmalı ve olmasa bile mutlaka abdominal USG yapılma-
hızla laboratuvara gönderilmelidir. Sıvının ve- lıdır. Ayrıca, uygun bir prob ile perikardiyum da
rilme hızı, kullanılan intraketin çapı ile doğru, incelenmelidir.
uzunluğu ile ters orantılıdır.
FAST ile hızlı bir şekilde 4 bölgede serbest sıvı
Hemodinamik yönden anstabil olan hastaya aranır:
hızlı olarak, 2 litre ılıtılmış kristaloid infüzyonu 1. Morrison poşu (Karaciğer ve sağ böbrek
(Laktatlı Ringer ya da % 0.9 NaCl) verilmelidir arasında bulunur. Serbest sıvı önce burada
ve hastanın cevabı değerlendirilmelidir. Belir- toplanır), 797
2. Perisplenik alan (Dalak ve sol böbrek arası yaralanma (modere injuri) ve 3-8 puan ise ağır
mesafe. Sol tarafta sıvı ya bu mesafede ya yaralanma-koma olarak vasıflandırılır. Bilgisa-
Bölüm 12. Travma Acilleri

da dalağın üstünde -subfrenik sıvıtoplanır), yarlı beyin tomografisi (BBT) beyindeki ve kafa
3. Mesane etrafındaki pelvik alan (Sıvı ka- kemiklerindeki hasarın görüntülenmesinde vaz-
dınlarda Douglas poşunda, erkeklerde ise geçilemez bir tanı aracıdır. Bilinci kapalı hastalar
retrovezikal poşta toplanacaktır), hava yollarını koruyamazlar ve hipoksiye bağlı
4. Perikard (Perikarda da mutlaka bakılmalı- olarak ikincil beyin hasarına maruz kalabilirler.
dır. Perikardiyal kan, özellikle de hızlı bir Bu durumdaki hastalar uygun yöntemle entübe
şekilde toplanırsa, sağ ventrikülün diyasto- edilmeli ve BBT’leri çekilmelidir.
lik dolumunu ciddi biçimde engeller.

Perikardiyal tamponad oluştuğunda ise, şok tab- Giysilerin Çıkartılması (E)


losu ortaya çıkar. Toraksta serbest sıvı iki potan-
siyel boşluk olan perikartda ve plevral aralıkta Hastanın giysileri tamamen çıkartılıp tüm vücut
bulunabilir. Hemotoraksı olan ve sırt üstü yatan inspeksiyonu yapılmadıkça birinci değerlendir-
bir hastada kan önce posteriorda toplanır. Masif me ya da muayene tamamlanmış sayılmaz. La-
hemotoraks hayatı tehdit eden bir durumdur. serasyonlar, yabancı cisimler, açık kırıklar, hayatı
FAST dahilinde rutin olarak akciğer bazallerinin tehdit eden ciddi yaralanmalar gözden kaçabilir.
incelenmesi önerilen bir yaklaşımdır. FAST de- Hasta ve hekim güvenliği yönünden ciddi kli-
ğerlendirmesi sadece bir kez değil, tekrarlanarak nik, hukuki ve adli sorunlar ortaya çıkabilir.
yapılmalıdır (Bkz Acil Ultrason).
Hasta, hemodinamik olarak stabilse, boyun ko-
Acil abdominal USG, artık tanısal periton lava-
runarak, gövde bir bütün olarak (kütük yuvar-
jının yerini almıştır. Hastanın stabilite düzeyine
lama manevrası ile) yan çevrilir ve gövdenin ve
ve USG bulgularına göre, karın tomografisiden
ekstremitelerin arka yüzeyi muayene edilir. Tüm
de faydalanılabilir. Örneğin, karaciğer laseras-
yonu olan ve stabil bir durum sergileyen bir omurga ve çevresi palpe edilerek hassasiyet olup
hastada, konservatif tedavi seçeneği yönünden olmadığı araştırılır. Gluteal bölge, gluteal aralık
karaciğer yaralanmasının derecesini tespit etmek ve perine kontrol edilmelidir. Muayene tamam-
amacıyla tomografi kullanılabilir. landıktan sonra, hipotermiye karşı hasta batta-
niye ile örtülmelidir.

Nörolojik Değerlendirme (D)


Hızlı Resusitasyon-Müdahele
Kısa ve hızlı bir nörolojik muayene yapılmalı-
Birinci muayenede ciddi bir yaralanma ya da
dır. Bu muayenede bilinç seviyesi, pupil boyut-
bulgu varsa, girişim veya tedavi hemen uygulan-
ları ve pupillerin ışığa yanıtı ile motor işlevler
malıdır.
değerlendirilmelidir. Bilinç düzeyinin saptan-
masında Glasgov Koma Ölçeğinin (GKÖ) kul- Uygulanacak işlem ve müdaheleleri çok kısa
lanılması takip ve tedavi açısından somut bir özetlersek: Havayolu güvenliğinin sağlanma-
değerlendirme olanağı verir (Tablo 3). GKÖ sının yanı sıra intravenöz, üriner ve gastrik ka-
sesli uyarana karşı hastanın sesle ve gözle verdiği teterler de takılmalıdır. Kalp monitörizayonu
yanıtın yanında sesli ya da ağrılı uyarana karşı başlanmalıdır. Endikasyon oluşturan solunum
ekstremite hareketleriyle verdiği yanıtın da de- sorunlarında ve bilinç bozukluğu durumlarında
ğerlendirilmesini olanaklı kılar. Göz yanıtlarına endotakeal entübasyon yapılmalıdır. Tansiyon
1-4, sözle yanıtlara 1-5 ve hareketle yanıtlara 1-6 pnömotoraksta hemen dekompresyon uygulan-
puan verilir. Toplam en düşük puan 3, en yük- malıdır. Hastalara oksijen başlanmalıdır. Dola-
sek puan 15’dir. On üç-on dört puan hafif yara- şım için antekübi tal sahaya büyük çaplı iki int-
798
lanma (minör injuri), 9-12 puan orta derecede ravenöz kateter takılır. Kan alınır. Doğurganlık
Konu 1

Tablo 3. Glasgov koma ölçeği (G4 S5 H6)

Çoklu Yaralanmalı Hastaya Yaklaşım


Gözle Yanıt (G) Sözle Yanıt (S) Hareketle Yanıt (H)
4. Uyaransız olarak, kendiliğinden açık 5. Mantıklı ve oriyente yanıt 6. İstenileni yapıyor
5. Ağrılı uyarı verilen yere
3. Sözlü uyaranla açıyor 4. Konfü, dezoriyente yanıt
elini götürüyor/lokalize ediyor
2. Ağrılı uyaranla açıyor 3. Anlamsız kelimeler 4. Ekstremiteyi ağrıdan kaçırma (fleksiyonla)
1. Yanıtsız 2. Anlamsız sesler 3. Ağrıya fleksör yanıt (dekortike yanıt)
1. Yanıtsız 2. Ağrıya ekstansör yanıt (deserebre yanıt)
1. Ağrıya yanıtsız

çağındaki her kadından gebelik testi için kan Radyografiler


alınmalıdır. Hemodinamik duruma göre krista-
loid ve/ veya kan verilmelidir. Travma hastasında üç temel grafi çektirilir: yan
servikal grafi, posteroanteior (PA ) akciğer, ante-
Sondalar roposterior (AP) pelvis. Hayatı tehdit edebilecek
ihtimaller dışlandıktan sonra ya da tedavi edil-
Hacim durumunu takipte en iyi göstergelerden dikten sonra, servikal AP ve odontoid grafiler çe-
biri olan idrar çıkışı için, Foley sonda takılmalı- kilmeli, muayene bulgularına göre diğer vertebra
dır. Ancak, idrar sondası takılmasının sakıncalı grafileri ve ekstremite grafileri de çekilmelidir.
olduğu durumlar kontrendikasyonları unutul-
mamalıdır
Grafilerde Dikkat Edilecek Noktalar
• Üretral meada kan
• Skrotumda kan, ekimoz
• Rektal muayenede prostatın yüksekte
Yan Servikal Grafi
palpe edilmesi • T1’in korpusunun üst sınırı görülmeli
• Rektal muayenede barsak duvarı bütün- • Dört hattın kontrolü yapılmalıdır (anterior
lüğünün bozulmuş olması vertebral hat, anterior ve posterior spinal
• Rektal muayenede dışkıya bulaşık kan. kanal hattı, spinöz proses uçlarının oluştur-
duğu hat)
Mide sondası distansiyonu ve aspirasyon riskini
• Yumuşak doku alanları
azaltır. Ancak kafa kaidesi kırığı ya da kribriform
plato kırığı varsa ya da bu kırıklardan şüphele- • İnstabilite bulguları (omurlar arası açı > 10o,
niliyorsa, tüp burun yoluyla değil ağız yoluyla iki omur arası fark >3.5 mm, omur gövde-
yerleştirilir (orogastrik sonda). sinin yükseklik kaybı >%25)
• Faset eklem genişlemesi,
Monitorizasyon EKG monitorizasyonunu, kan
basıncı ve nabız takibini, nabız-oksiyometre de- • Faset eklem çıkığı
ğerlerini, solunum sayısını ve arteriyel kan gazı • Spinöz çkıntılar arasında açılma).
değerlerinin takibini mutlaka içermelidir. Bi-
rinci muayenede hayatı tehdit eden durumlara Toraks Grafisi: Pnömotoraks, hemotoraks, ka-
müdahele edilmesine rağmen imkanların yeter- burga kırıkları, ciltaltı amfizem, mediastinal am-
sizliği nedeniyle hastanın sevki düşünülüyorsa, fizem varlığına dikkat edilmeli ayrıca, mediasten
mutlaka, sevk düşünülen hastanenin hekimleri genişliği, kalp gölgesinin genişliği, diğer kemik
aranarak bağlantı kurulmalıdır. yapılar dikkatlice değerlendirilmelidir.
799
AP Pelvis Grafisi: Kemiklerin bütünlüğü/kırık bir tarafta timpanizm tespit edilmesi pnömoto-
hatları, halkaların simetrisi, sakroiliak ve aseta- raksı, matite alınması ise hemotoraksı akla ge-
Bölüm 12. Travma Acilleri

bular eklemler ve simfizis ayrılması olup olma- tirmelidir.


dığı değerlendirilmelidir.

Hipotansiyonun Olduğu Abdominal


Birinci Muayenede Saptanabilecek Ateşli Silah Yaralanması
Bazı Önemli Durumlar
Abdominal ateşli silah yaralanması özel önem
Birinci muayenede hayatı tehdit eden, ciddi tab- arz eder. Laparotomi gerektirir. Hastada hipo-
lolar ve yaralanmalar tespit edilebilir. Bunlardan tansiyon olmaması acil yaklaşım konusunda he-
bazıları: kimi yanıltmamalı ve geciktirmemelidir. Durum
stabil görünse bile, gerekli tetkikler ve genel cer-
• Ağır kafa travması rahi konsültasyonu mutlaka yapılmalıdır.
• Basınçlı (Tansiyon) pnömotoraks, açık
pnömotoraks, masif hemotoraks
• Hipotansiyonun olduğu abdominal ateşli Yabancı Cisim Saplanması
silah yaralanması Göğüs ya da karın boşluğuna saplanmış yaban-
• Vücut boşluklarına yabancı cisim saplanması cı cisimler yerinde bırakılmalı ve ameliyatla çı-
karılmalıdır. Ameliyatta cismin bulunduğu ve
etkilediği yerler doğrudan görülür ve hemostaz
Ağır Kafa Travması yönünden kontrollü girişimler yapılır.

Komaya yol açan kafa travmasında (GKÖ: 3-8)


ne tür bir intrakraniyal yaralanmanın olduğu
anlaşılmalıdır. Havayolu güvenliğinin sağlan-
B. İkinci Değerlendirme
ması ve hipoksemiye bağlı ikincil beyin hasarına İkinci muayene ya da değerlendirme daha
karşı koruma için hasta entübe edilmelidir. En- kapsamlı ve ayrıntılıdır. Birinci muayene ta-
tübasyon sırasında boyun mutlaka korunmalıdır mamlanmadan ve gerekli girişimler ve tedavi-
ve koruma devam ettirilmelidir. BBT ile hasta- ler başlanılmadan, ikinci muayeneye kesinlikle
nın tedavi planı belirlenerek, gerekiyorsa acilen geçilmemelidir. Kapsamlı ve ayrıntılı olarak
cerrahi yapılmalıdır. Bu noktada dakikalar son sistemlerin muayenesi yapılmasıdır. Hızlı olma-
derece önemlidir. Önemsiz sorunlarla uğra- lıdır. Bu esnada hastanın kan basıncı, nabzı ve
şılmadan hemen BBT çekilmelidir. Bu arada solunum hızı sık sık kontrol edilmelidir.
pnömotoraksı dışlamak ve endotrakeal tüp yer- Muayene “tepeden tırnağa” olmalıdır. Baş, ku-
leşimini görmek için, hızla akciğer filmi çektiri- lak, kulak zarı, gözler, yüz ve kemikleri, ağız içi,
lebilir (Bkz. Kafa travması ve Travmatik beyin farenks, boyun, trakea, boyun omurları, totaks,
hasarı) karın, pelvis, genital saha, ekstremiteler, sırt-bel
ve nörolojik durum ayrıntılı olarak değerlendirilir.

Basınçlı (Tansiyon) Pnömotoraks,


Açık Pnömotoraks, Masif Hemotoraks Baş
Bunlar birinci muayenede saptanması gereken Muayeneye kafa derisi ile başlanır. Kafa derisi
yaralanmalardır. Hızla göğüs tüpü ta kılmalıdır. laserasyonları fazla kan kaybına yol açarlar. Bu
Ateşli silah yaralanmasının ya da delici-kesici kanamalar kafatası derisi ve galeayı tam kat ola-
alet yaralanmasının veya göğüs duvarı ekimozu- rak tutabilen plastik Raney klipsleri kullanılarak
nun olduğu tarafta solunum sesleri alınamıyorsa kontrol edilebilir. Kanayan damar bir arterse,
800 bu tanılar mutlaka düşünülmelidir. Perküzyonla klemplenerek ve sonrasında uygun bir dikiş ma-
Konu 1

teryali ile bağlanarak da kanama kontrolü sağla- Ayrıca, basit pnömotoraks, kaburga kırığı ve
nabilir. hemotoraks da olabilir. Pratik olarak bazı tet-

Çoklu Yaralanmalı Hastaya Yaklaşım


kik ve değerlendirmeler bu durumların tahmin
Ağız içindeki laserasyonlar ve kanamalar önem-
edilmesinde ya da saptanmasında yardımcı ola-
lidir. Kanamalar solunum zorluğunu artırabilir
bilir: akciğer kontüzyonunda toraks filmi ve kan
ve havayolu açısından ciddi tehdit oluşturabilir.
gazı analizi; kardiyak kontüzyonda EKG, kan-
Yabancı cisimler yönünden de dikkatli ve tedbir-
da kardiyak belirteç seviyeleri (CKMB, cTn) ve
li inceleme gereklidir.
ekokardiyografi; diyafragma yırtığında hastada
Gözün muayenesinde kabaca görme alanı değer- karın grafisi (nazogastrik sonda takılı halde iken
lendirilir, pupil muayenesi tekrarlanır. Konjokti- çekilen toraks grafisi de yararlı olabilir); aort
va ve fundusta kanama olup olmadığı incelenir. yırtığında alt-üst ekstremite kan basıncı farkı,
Penetran yaralanma ve lens hasarı yönünden de ayakta akciğer grafisi; ösefagus yırtığında şiddet-
muayene yapılır. li ağrı yakınması ve toraks grafisi (solda pnömo-
toraks) yol gösterici olabilir.
Timpanik zarlar özellikle hemotimpanium
bakımından görülmelidirler. Epistaksis varsa, Karın: Karnın tekrarlı muayenesi önemlidir.
posterior tamponla kontrol edilebilir. Burunda Künt ve penetran yaralanma bulguları aranır.
septal hematoma dikkat edilmelidir; Maksillo Muayeneye mutlaka USG incelemesi de eşlik
fasiyal yapılardaki hasarlar yönünden de mua- etmelidir. Alt kotlardaki kırıkların özellikle ka-
yene yapılmalıdır. Laserasyonlar ve muhtemel raciğer ve dalak yaralanmalarına sebep olacağı
yüz kemiği kırıkları yönünden de eğerlendirme unutulmamalıdır. Torakoabdominal travmalar-
yapılmalıdır. da diyafragma hernisi ihtimali göz önünde tu-
Kafa kaidesi kırıklarında orbitada ekimoz (pan- tulmalıdır. Barsaklar karın boşluğundan dışarı
da gözleri), mastoid sahada ekimoz (Battle belir- çıkmışsa, serum fizyolojik ile ıslatılmış tampon
tisi) ve hemotimpanium ortaya çıkar. Otore ve konulur.
rinore de görülebilir. Perine-Rektum-Vajina: Üretral mea, skrotum
Boyun: Omurga ve çevresinde hassasiyet ara- ve perinenin kan, hematom veya laserasyon yö-
nır; dikkatlice palpe edilmelidir. Boyun venöz nünden inspeksiyonu yapılmalıdır.
dolgunluk, ciltaltı amfizem, larengeal deformite,
trakeal deviyasyon, kesi ve ası izi yönünden de Rektal muayene önemlidir. Rektal muayenede
incelenmelidir. Kesilerde sınır platisma kasıdır. sfinkter fonksiyonları, prostatın yer değiştirip
Platismayı geçiyorsa buradaki sorun ameliyatha- değiştirmediği, rektal kanama (dışkıya bulaşmış
nede çözülür. İkinci muayene devam ederken yan kan) olup olmadığı ve barsak duvarı bütünlüğü-
servikal grafi ve akciğer grafisi de çekilmelidir. nün bozulup bozulmadığı değerlendirilir.
Üretra yaralanması şüphesi varsa idrar sondası
Toraks: Toraksta çok ağır yaralanmalar olabilir.
takılmamalıdır, foley sonda takılmaması gereken
İkinci muayenede mutlaka aranması gereken
durumlar unutulmamalıdır.
başlıca 6 yaralanma şekli, ciddi sonuçlar doğu-
rabilmesi bakımından çok önemlidir: Doğurganlık çağındaki bir kadında mutlaka
gebelik testi yapılmalıdır. Vajinal kanama var-
1. Akciğer kontüzyonu,
sa, muhtemel bir vajinal laserasyon bakımından
2. Kardiyak kontüzyon, manuel olarak ve spekulum ile vajinal muayene
3. Diyafragmanın yırtılması, yapılmalıdır. Pelvis kırıklarında vajinal laseras-
4. Torasik aortun yırtılması, yon ihtimali yüksektir.
5. Ösefagusun yırtılması, Pelvis muayenesinde instabilite tespit edilirse,
6. Trakeal yırtılma. masif kan kaybı ihtimali yüksek olacaktır. Kan
801
istemi buna göre yapılmalıdır. Pelvis kırığı varsa 1. Morrison poşu
ya da idrarda kan varsa, üretrogram ve sistogram
Bölüm 12. Travma Acilleri

2. Perisplenik alan,
yapılmalıdır. 3. Mesane etrafındaki pelvik alan,
Kas-İskelet: Tüm periferik nabızlar kontrol 4. Perikard.
edilmelidir. Hasta, boyun korunarak, kütük yu-
Bilgisayarlı Tomografi beyin yanı sıra akciğer,
varlama manevrasıyla her iki yöne de çevrilerek
karaciğer, böbrek, dalak, retroperiton ve çeşitli
vücudunun her santimetrekaresi görülmeli ve
iskelet yapılarının değerlendirilmesi bakımından
palpe edilmelidir.
büyük imkan sunar. Karın içi yaralanmalarda
Ekstremiteler, kırık ve yumuşak doku yaralan- hasar derecelendirmesi yapılmasına olanak vere-
ması yönünden değerlendirilmelidir. İnspeksi- rek, cerrahi olmayan tedavilerin saptanmasında
yon ve palpasyonun yanı sıra hareket muayenesi yarar sağlar. Özellikle gözden kaçma ihtimali
de yapılmalıdır. Uzun kemik kırıklarına fazla olan toraks içi yaralanmaların saptanmasında
kan kaybı beklenir. (örneğin travmatik aort yaralanması, diyafrag-
ma yaralanması gibi) önemli avantajlar sunar.
Nörolojik Muayene: İkinci muayene esnasında Direkt grafilerle görülemediği halde olabileceği
motor ve duyu fonksiyonlarını daha ayrıntılı ele hususunda kuvvetli şüphe uyandıran durumlar-
alan bir nörolojik muayene yapılabilir. Omurilik da da (örneğin direkt yan servikal grafide görüle-
yaralanması tamamen dışlanıncaya kadar hasta meyen ancak kuvvetli klinik şüphe uyandıran bir
hareketsiz olmalıdır. boyun yaralanmasında muhtemel omurga hasarı
Tüm muayeneler dikkati olarak yapılmalıdır. incelemesi gibi) BT önemli bir tanı aracıdır.
Muayenelerde pozitif bir bulgu çıkmasa bile, İlk kanda çalışılan kan grubu, çapraz karşılaştır-
muayeneler sık sık tekrarlanmalı, gözlem ve yatış ma, Hb ve Htc’den sonra kanda başka tetkikler
boyunca tedbir elden bırakılmamalıdır.
de çalışılabilir: glukoz, BUN, kreatinin, CPK,
amilaz, AST, ALT, PT, aPTT, arteriyel kan gazı,
Travmada Görüntüleme alkol düzeyi, ilaç/toksin düzeyleri.

Çok acil olarak hemen ameliyathaneye ya da Tetanoz profilaksisi unutulmamalıdır. Açık kı-
BBT’ye götürülmesi gerekmiyorsa, travmalı bir rıklarda, perineal, vajinal ve rektal laserasyonlar-
hastada standart 3 görüntülemenin sağlanması da mutlaka antibiyotik verilmelidir. Nörolojik
gerekir: yan servikal grafi, toraks grafisi ve AP bozulma (kafa içi basınç artışı/hernisayon) için
pelvis grafisi. Ateşli silah yaralanmalarında gra- mannitol (0.5-1 mg/kg) verilir. Spinal yaralan-
filer merminin yerinin tahmin edilmesinin yanı ma varsa ilk 6 saatte erken tedaviye başlanmalı-
sıra özellikle kemik dokuda oluşan hasarın de- dır (prednizolon 30 mg/kg i.v. puşe, 5.4 mg/kg/
ğerlendirilmesinde de yardımcıdır. saat hızında 23 saatlik infüzyon).

Ekokardiyografi özellikle perikardiyal sıvı sap- İlk değerlendirmede cerrahi girişim gerektiren
tanmasında önemli bilgiler verir. bir yaralanma ya da bulgusu olmayan çoklu
travma hastalarında takip ve değerlendirme de-
Özel bölgelere odaklanarak yapılan karın ult-
vam etmelidir. Bu hastaların tekrar tekrar mu-
rasonografisi (FAST: focused abdominal so-
nographic examination) hızlı bir şekilde, int- ayene edilmeleri gerekir. Tekrarlanacak muaye-
raperitoneal alanda serbest sıvı olup olmadığı neler ve takip için hastalar bir gözlem alanına
hakkında bilgi verir. FAST ile hızlı bir şekilde 4 alınmalıdırlar. Bu gözlem alanında hekimin ta-
bölgede serbest sıvı aranır: kibi yanında yakın hemşire takibi de olmalıdır.
802
Konu 1

Gözlem alanında izlenecek hastalara birkaç * Tüm travma hastalarının giysileri tama-
örnek verecek olursak:

Çoklu Yaralanmalı Hastaya Yaklaşım


mıyla çıkarılmalı ve tam bir muayene ya-
pılmalıdır.
• Bilinci düzelmiş olan ancak tekrarlı nö-
rolojik muayeneleri gereken kapalı kafa * Anstabil bir hastada lüzumsuz ya da fazla
travması geçirmiş hasta, tetkik yapılmamalıdır.
• Abdominal delici-kesici alet yaralanması * FAST ultrason incelemesi yapılmalıdır.
ya da tanjensiyel ateşli silah yaralanması * Hasta stabilize edildiğinde, boyun, göğüs
olan, genel durumu iyi görünen ancak ve pelvis radyografileri istenilmelidir.
tekrarlı karı muayenesi gerektiren hastalar, * Şuur değişikliği olan bir travma hasta-
• Delicikesici aletle toraks yaralanması olan sında anal sfinkter tonusunun değerlen-
ama pnömotoraksı olmayan ancak, tek- dirilmesi için rektal muayene yapılması
rarlı toraks grafileri çekilmesini gerektiren önemli bilgi verir.
hastalar, * Hastadaki şok tablosunun hemorajiye bağ-
• İlk değerlendirmede normal fizik mua- lı olabileceği gibi perikardiyal tamponad,
yene bulguları olan künt karın travmalı tansiyon pnömotoraks, miyokard kontüz-
hastalar. yonu ve spinal travma gibi sebeplere bağlı
da gelişebileceği göz önüne alınmalıdır.
Tüm travma olguları adli olgulardır. Hasta için * Hastanın yaşı önemlidir. Yaşlı hastalarda
yapılan tüm tedaviler ve girişimler ayrıntılı ola- fizyolojik rezervaz olduğundan, telafi me-
rak kaydedilmelidir. Acil tıbbın temel ilkelerin- kanizmalarının tam olarak devreye gireme-
den olan “yazılmamşsa yapılmamıştır” ilkesi yeceği; genç hastalarda ise telafi mekaniz-
hep akılda tutulmalıdır. malarının iyi çalışabileceği ve görünümün
hekim için aldatıcı olabileceği, bir süre
Travmaya yaklaşım organize bir ekip çalışma- sonra telafi edilemeyecek bir tablonun or-
sıdır. Sistematik, düzenli ve sıralı bir yaklaşım taya çıkabileceği, akıldan çıkarılmamalıdır.
yapılır. Travma bakımı yapan kişiler sürekli tıp
* Klinik değerlendirme ve muayeneler sık
eğitimi çerçevesinde bilgilerini artırmalı ve ye-
aralıklarla tekrarlanmalıdır.
nilemelidirler. Bunun için de temel ve sürekli
eğitim faaliyetlerine katılmalıdırlar.

Kaynaklar
Özet
1. http://www.tae.org.tr (10.09.2009)
* Hastanın acile gelişinden önce ekip hazır-
2. http://www.tae.org.tr/kaza-istatistikleri.html
lıklı olmalıdır. (10.09.2009)
* Kaza ya da olayla ilgili öykünün ayrın- 3. http://www.facs.org/trauma/atls/index.html
tıları kritik önemdedir ve öğrenilmelidi. (10.09.2009).
Yaralanma mekanizması, alanda yapılan
4. American College of Surgeons Committee on
tedavi ve bu tedaviye yanıt, olay yerindeki
Trauma: Advanced Trauma Life Support for
ölü ve yaralı durumu. Doctors, Student Course Manual, 7th edition,
* Travmalı hastanın yönetimi sistematik Chicago: American Colege of Surgeons, 2004.
yaklaşım gerektirir ve bir ekip işidir. 5. Initial Approach to Trauma. Cornwell III E E.
* Aksi kanıtlanana kadar hastada omurga Emergency Medicine. A Comprehensive Study
hasarı olduğu kabul edilmeli ve hastanın Guide. International Edition. Sixth Edition. Ed-
hareket ettirilmesi ve taşınmasında omur- itörler: Judith E. Tintinalli, Gabor D. Kelen, J.
ga koruma kurallarına koşulsuz olarak Stephan Stapczynski. The McGraw Hill Com-
panies. 2003:1537-42.
uyulmalıdır. 803
6. Focused Assesment with Sonography in Trauma 9. Multiple Trauma. Peter Rosen. Emergency
(FAST). McLaughin R. Emergency Ultrasound Medicine Secrets. 4th Edition. Editörler: Vin-
Bölüm 12. Travma Acilleri

Made Easy. First Edition. Editörler: Justin Bow- cent J. Markovchick, Peter T. Pons. Mosby El-
ra, Russell E McLaughin. Churchill Lıvingstone sevier, 2006:573-7.
Elsevier. 2006:27-39. 10. Little G, Kelly M, Glucksman E. Critical pitfalls
7. Oktay C. Multipıl Travmalı Hastaya Yaklaşım in the immediate assessment of the trauma pa-
ve Son Gelişmeler. Acil Tıp Dergisi. III.Acil Tıp tient. Trauma 2001;43-51.
Sempozyumu. 2000:73-95. 11. Sampson M A, Colguhoun K B M, Hennessy N
8. General Principles of Trauma. Peter Rosen. L M. Computed tomography whole body imag-
The Clinical Practice of Emergency Medicine. ing in multi-trauma: 7 years experience. Clinical
2nd edition. Editörler: Ann L. Harwood-Nuss, Radiology 2006:365-9.
Christopher J. Linden, Robert C. Luten, Su-
zanne Moore Shepherd, Allan B. Wolfson. Lipp-
pincott-Raven Publishers. 1996:365-70.

804
Konu 2
KAFA TRAVMALARI VE TRAVMATİK
BEYİN YARALANMASI
Dr. Özge Duman Atilla

Giriş bağlanan areolar doku ile kombine edildiğinde,


yaralanmalardan sonra ciddi kan kayıplarına ne-
Travmatik beyin yaralanması (TBY), harici güç- den olabilir.(4)
lerden kaynaklanan beyin fonksiyonlarının fizyo-
lojik kesintiye uğraması veya travmanın tetikle- Kafatası sekiz major kemikten oluşan rijit bir
diği yapısal yaralanmadır. Bilinç kaybı, azalması kutudur. Kafatası kaidesi kraniyal sinirler ve kan
veya değişikliği, amnezi, nörolojik defisit veya damarlarının giriş ve çıkış noktası olduğundan,
intrakraniyal lezyon gibi durumları içeren olayın kaide kırıklarında bu yapılar risk altındadır. Ok-
hemen sonrasında meydana gelen bir veya daha sipital çıkıntı, frontal, sfenoid, temporal ve pari-
fazla klinik bulgu ile belirgin hale gelir.(1) Uygar- etal kemiklerin anatomik birleşme noktasıdır. Bu
lık başlangıcından beri eski yazıtlarda mevcuttur noktada kafatası kırığı alttaki orta meningeal ar-
ve Hipocrates’in yazılarında ve erken dönem be- terde yırtılmaya sebep olarak epidural hematoma
yin cerrahisi uygulama yazılarında kafa travması yol açabilir.(4)
tanımlanmıştır. Antik çağlardan beri en sık me-
Beynin 3 ana yapısı serebral hemisferler, serebel-
kanizma saldırılardan motorlu araç yaralanmala-
lum ve beyin sapı, iki major dura bağlantısı ile
rına değişmekle beraber, travma morbiditesinin
bölünür. Falx serebri serebral hemisferleri verti-
tek en büyük nedeni ve tüm travma ölümlerinin
kal olarak ayırır. Tentorium serebelli, serebellum
yaklaşık 1/3’ünden sorumlu olarak kalmıştır.(2)
ve kaidede serebrumdan beyin sapını ayırır. Ten-
TBY, genellikle Glasgow Koma Skalasına (GKS) torium serebellinin iç kenarı en sık beyin her-
göre, ciddi (GKS 3-8), orta (GKS 9-13) ve hafif niasyon sendromu, unkal herniasyon bölgesidir.
(GKS 14-15) olarak kategorize edilir. Hafif dere- Serebrum, altında bulunduğu kemik yapıya göre
celi TBY kafa yaralanmalarının yaklaşık %80’ini major loblara ayrılır: frontal, temporal, parietal,
oluşturur. Orta dereceli TBY kafa yaralanmala- oksipital.(4)
rının yaklaşık %10’unu açıklamaktadır ve mor-
Beyin çoklu anatomik tabaka ve potansiyel ara-
talite oranı %20’den düşüktür. Ciddi dereceli
lıklarla çevrilidir. En dış tabaka dura mater, kafa-
TBY’da mortalite yaklaşık %40’dır ve ölümler
tası içine ve kraniyal suturlere sıkıca yapışmıştır.
en çok ilk 48 saat içinde meydana gelir.(3)
Altında ince konnektif doku araknoid mater
vardır. Durayı venoz sinuslerden deler, bu nok-
Anatomi talar serebrospinal sıvı ve kanın beyinden drene
olduğu noktalardır. Araknoid mater, potansiyel
En dış tabaka skalp, 5 tabakadan oluşur; deri, subaraknoid aralığı oluşturan pia matere gevşek
subkutan doku, galea, areolar doku ve perikra- bağlıdır. Subaraknoid aralıkta serebrospinal sıvı
niyum. Zengin kan desteğinden dolayı, skalp ısı dolaşır ve erişkinlerde beyin ve spinal kord çev-
regulasyonunda major rol oynar. Aynı zaman- resinde ortalama 150 ml kadardır. Günlük 500
da bu zengin kan desteği, perikraniuma gevşek ml kadar koroid pleksustan üretilir.(4)
Fizyopatoloji Pratik olarak SBP, beyinde dolaşan kanın net
basıncıdır. Uzun süreli hipertansiyon olmaksızın
Bölüm 12. Travma Acilleri

Beyin, vücudun toplam oksijen ihtiyacının %20 sağlam beyinlerde SPB, 50-150 mmHg OAB
’si ve toplam kardiyak debinin %15’ini tüketir. aralığında sabittir.
Beyin, iskemi ve düşük oksijen durumuna aşırı
derecede hassastır. Serebral kan akımı dokunun OAB’nın yaklaşık olduğu durum:
bölgesel ihtiyacına göre değişir ve adapte olur.
Normal koşullar altında, kan volumu, pH, PO2 Diastolik kan basıncı + [(sistolik kan basıncı-
ve PCO2’de mikrovaskuler değişiklikler oksijen te- diastolik kan basıncı) /3].
mini ve metabolizması arasındaki dengeyi devam
ettirmede lokal serebral kan akımını düzenler.(3) Serebral damarlar vasokonstrüksiyon ve vasodi-
Tipik olarak erişkinlerde, intrakraniyal volum latasyon yeteneği ile fizyolojik durumu değiş-
yaklaşık 1500 ml’dir. Beyin %80-85’ini, intra- tirerek arzulanan SPB’nı devam ettirir. Bu du-
vaskuler sererbral kan volumu %10’ununu ve ruma otoregulasyon denir. Otoregülasyon çoğu
beyin omurilik sıvısı (BOS) < %3’ünü mey- TBY’lı hastada bozulur. Travmatik hasar meyda-
dana getirir. Ciddi bir kafa travması meydana na geldiğinde, otoregulasyon ve SPB sıklıkla ke-
geldiğinde, serebral ödem sıklıkla gelişir, beynin silir. Hipertansiyon, alkoloz ve hipokarbi sereb-
görece volumu artar. İntrakraniyal volum sabit ral vasokonstruksiyona; hipotansiyon, asidoz ve
olduğundan, bu kompartma içindeki basınç hiperkarbi serebral vasodilatasyona yol açar. Bu-
örneğin diğer bir intrakraniyal komponent vo- nunla beraber, kan basıncında orta düzeyli düş-
lumunda azalma olması gibi bazı kompansatuar
me bile hücresel hipoksi ile sonuçlanır. İKB’da
etkiler olmaksızın artar.
yükselme SPB ve serebral kan akımını daha fazla
düşürür.(3,5) İKB’da hızlı artış Cushing refleksi
Komplians= Volum değişikliği/Basınç değişikliği
(hipertansiyon, bradikardi ve solunum dü-
zensizliği) olarak bilinen fenomene yol açabilir.
Komplians intrakraniyal kompartmandaki ba-
Bu triad İKB’da akut artış için klasiktir, fakat
sınç volum indeksine (BVİ) bağlıdır. BVİ, az
miktarda sıvı intrakraniyal kompartmana eklen- vakaların yalnızca üçte birinde görülür ve eriş-
diği veya azaldığı zaman ortaya çıkan intrakrani- kinlerden çok çocuklarda daha sıktır.
yal basınç (İKB) değişikliğini tanımlar. Basitçe,
Serebral vasoaktivitenin önemi ve sistemik
beyin oldukça kısıtlı bir kompliansa sahiptir ve
pCO2 ve PaO2 ilişkisi zamanla öğrenilmiştir. Bu
örneğin hematom gibi ciddi kitle lezyonları veya
ilişkinin etkileri, ciddi kafa travmalarından sonra
serebral ödem sonucu oluşan volumde ciddi ar-
tışları tolere edemez. Kafa travmasının tedavisi artan İKB kontrolunda akut durumlarda hiper-
Monro-Kellie doktrini konseptine dayanır. Yani ventilasyon kullanımını belirler. Hiperventilas-
total intrakraniyal volum komponentlerinden yon ile pCO2 azaldığından, serebral vasokons-
herhangi birinin volumu arttığında, IKB artar.(5) truksiyon meydana gelir. Bu vasokonstruksiyon,
rijid kranial boşlukta hematom ve serebral ödem
Normal beyin fonksiyonlarında anahtar kavram artışı etkilerini tamponlayan parenkimal kan
yeterli serebral perfuzyon basıncının (SPB) de-
akımında azalma ile sonuçlanır. Bununla bera-
vam ettirilmesidir. TBY patofizyolojisinde ikinci
ber, uzamış hiperventilasyonla sistemik pCO2’de
en önemli kavram SPB’dır.
ciddi azalma, yaralanan beyin dokusu komşulu-
SPB, ortalama arteryel basınç (OAB) ve int- ğu ve penumbrada ciddi vasokonstruksiyona ve
rakranial basınç (İKB) arasındaki fark olarak beyin iskemisi ve hücre ölümüne neden olur. Bu
hesaplanır: nedenle proflaktik ve uzamış hiperventilasyon
806 OAB-İKB=SPB önerilmez.(2)
Konu 2

TBY, birincil ve ikincil beyin yaralanması ola- hastalarında ilk önceliktir. Ek olarak nöroloji ve
rak ikiye ayrılır. Birincil beyin yaralanması direk mental durum muayeneleri yapılmalıdır. Hi-

Kafa Travmaları ve Travmatik Beyin Yaralanması


travmadan kaynaklanan başlangıç beyin yara- poksemi, hipotansiyon ve aneminin erken tanı
lanmasıdır.(5) Birincil yaralanmalar kontuzyon ve tedavisi esastır.
(beyin parankiminin ezilmesi), hematom (sub-
dural, epidural, intraparankimal, intraventrikü-
ler ve subaraknoid), difüz aksonal yaralanma, Hastane Öncesi Bakım
direk hücresel hasar (nöronlar, aksonlar ve diğer Kafa travmalı hastaların bakımı hastane öncesin-
destek hücreler), doku yırtılma ve kesilmeleri, de başlatılmalıdır. ABC, öykü ve hastanın duru-
kan-beyin bariyerinin bozulması, nörokimya- mu ve mental değerlendirme önemlidir. Hipoksi
sal homeostazın bozulması ve elektrokimyasal ve hipotansiyon sahada hızla saptanmalıdır.
fonksiyonların bozulmasını içerir.(3)
Beyinde ikincil yaralanmaların etkisi olduğun-
Ikincil beyin yaralanması başlangıç travmadan dan, erken yönetim nihai sonuç üzerinde çok
sonra ardışık olarak meydana gelen herhangi bir büyük sonuçlara sahip olabilir. Orta ve ciddi
yaralanma olarak tanımlanır. Ikincil yaralanma dereceli kafa yaralanmalı hastalar için, stabili-
sistemik hipotansiyon, hipoksi, İKB artışı veya zasyon ve uygun tesise hızlı transport kritiktir.
orjinal travmanın başlattığı çeşitli fizyolojik Travma sistemleri ve hızlı transport sonuçları
değişikliklerin biokimyasal sonuçlarından kay- düzeltir. Stabilizasyon uygun hava yolu ve kan
naklanır. TBY’nın tedavisi ikincil beyin yara- basıncı yönetimini içerir. Hastane öncesi entü-
lanmasının önlenmesi veya minimize edilmesi basyon tartışmalıdır ve alanda hızlı ardışık entu-
basyonun uygun olup olmadığı konusunda ve-
yönündedir.(5)
riler tamamen açık değildir. Diğer çalışmaların
Ciddi veya orta dereceli TBY’lı hastaların yöne- sonuçları tartışmalı iken, bazı çalışmalar hastane
timinde 3 birincil hedef daha fazla ikincil beyin öncesi hızlı ardışık entubasyonla daha kötü so-
yaralanmasını önlemek, tedavi edilebilir kitle nuçlar göstermiştir. Daha kötü sonuçlar için bir
lezyonlarını saptanmak ve diğer hayatı tehdit potansiyel sebep nakil sırasında entubasyon son-
rası hiperventilasyondur. Hiperventilasyondan
eden yaralanmaları saptamaktır. İkincil beyin
kaçının. Kapnometre kullanımı, hızlı ardışık
yaralanması hipoksemi, hipotansiyon, anemi,
entubasyon uygulayan Acil Tıp Sistemlerinde
hiperglisemi ve hiperterminin önlenmesi veya
şiddetle tavsiye edilir. Hipotansiyonu agresif te-
düzeltilmesi ve intrakranial kitlenin boşaltılması
davi edin. Normal salin verilmesi etkin ve gü-
ile önlenebilir veya en aza indirilebilir. Hipo- venlidir. Nakil süresi kısa ise mannitol kullanı-
tansiyon (sistolik kan basıncı <90 mmHg) ve mının hastane öncesi rolü yoktur.(3)
hipoksemi (PaO2 <60) iki kat mortalite ile iliş-
kilendirilir.(17) Anemi (hematokrit <%30) de ok-
sijen taşıma kapasitesini düşürdüğünden ölüm Acil Servis Bakımı
oranının artmasına neden olur. Servikal omurga
stabilizasyonu ile hava yolu kontrolü ve solu- Yaralanma mekanizması ve hastanın travma ön-
num kontrol ve desteği ve dolaşım tüm travma cesi ve sonrasındaki durumu, geçmiş tıbbi öykü-
hastalarında birincil önceliklerdir.(2,3) sü, alkol veya ilaç kullanımı önemlidir. Travma
sonrası bilinç kaybı süresi, kusma ve nöbet ak-
tivitesinin belirlenmesi önemlidir. Antikoagu-
İlk Değerlendirme ve Müdahale lan kullanımı veya koagulopati öyküsü sorgu-
lanmalıdır. Mental durum değişikliği olan tüm
Havayolu kontrolu, servikal omurga stabilizas- hastalar potansiyel diğer yaralanmalar açısından
yonu, solunum ve dolaşım kontrolu tüm trvama değerlendirilmelidir. 807
Acil serviste resusitasyonun hedefi ikincil Sıvı resusitasyonu etkisisz kalırsa OAB 80 mm
Hg civarında olacak şekilde vasopressor tedaviye
Bölüm 12. Travma Acilleri

yaralanmaları önlemek ve altta yatan yara-


lanmanın yayılımını yavaşlatmaktır. Tek ba- başlanabilir.(2,3)
şına hipotansiyon ve hipoksi bile ölüm oranını
%150 arttırır.(3)
Nörolojik Muayene
Nörolojik vital bulgu GKS’dur. GKS, TBY
Havayolu ve Solunum ciddiyetinin derecelendirilmesinde ana klinik
Hipoksi ölüm oranını arttırdığından agresif hava metot olarak kullanılmaktadır. Tam GKS değer-
yolu ve solunum müdahalesi gerekir. Tüm ciddi lendirmesi sedasyon ve entubasyon öncesinde ve
TBY hastaları (GKS ≤8) acil hava yolu kontro- resusitasyon sonrasında mutlaka yapılmalıdır.
lu gerektirir. Fasial travma veya olası kafa kaide Skalanın tam kullanımını bir çok faktör (fasial
kırığı durumlarında nazotrakeal entubasyondan travma, entubasyon, vb) engelleyebildiğinden
kaçınılmalıdır. Servikal omurga stabilizasyonu bir çok klinisyen sadece motor komponenti kul-
aksi ispat edilinceye kadar esastır. Uygun ilaçlar lanmaktadır. Motor skor tam GKS kadar güve-
kullanılarak orotrakeal hızlı ardışık entubasyon nilir ve tüm sonuçlarla uyumludur.(3)
(RSI) hastanın fizyolojisini optimize eder, İKB
artışını engeller ve komplikasyon oranını düşü- Nörolojik muayenenin diğer önemli parçası
rür (Tablo 1).(3) pupil değerlendirmesidir (boyut, aktivite ve
anisokori). Cevapsız hastalarda tek taraflı fiks
ve dilate pupil, uncal herniasyon ile ipsilateral
Tablo 1. TBY hastalarında RSI
için önerilen ilaçlar(3)
intrakraniyal hematom belirtisi olabilir. Direk
göz travması da düşünülmelidir. Bilateral fiks
İnduksiyon ajanlar (sedatif/hipnotikler)
Etomidate, 0,3 mg/kg ıv ve dilate pupil kötü perfuzyon, bilateral uncal
Propofol, 1-3 mg/kg ıv herniasyon, ilaç etkisi veya ciddi hipoksi ile IKB
Nöromuskuler bloker ilaçlar artışını destekler. Bilateral iğne ucu pupiller opi-
(uzun etkili ilaçlar önerilmez) at kullanımı veya pontin lezyon düşündürür.(3)
Süksinilkolin, 1-1,5 mg/kg IV
Rokuronyum, 0,6-1 mg/kg IV Değişen motor fonksiyonlar beyin, spinal kord
veya periferik sinir yaralanmasının göstergesi
olabilir. Dekortike postur orta beyin üzeri ya-
Dolaşım ralanmaları gösterirken deserebre postur daha
caudal yaralanmaların göstergesidir ve sonuçları
Hipotansiyon ve ardından hasarlı nöronal do- kötüdür. Tamamen cevapsız hastalarda solunum
kuda gelişen iskemi ikincil yaralanma kaskadı- paterni ve göz hareketleri beyin sapı fonksiyon-
nı hızla arttırır ve sonuçlar kötüleşir. Ciddi ları hakkında daha fazla bilgi sağlar.(3)
TBY’da tek bir hipotansiyon episodu bile
mortaliteyi arttırır. Bu nedenle, hipotansiyonu
önlemek için agresif sıvı tedavisi gerekebilir.
Kılavuzlar sistolik kan basıncının >90 mm Hg
TBY’da Klinik Tablolar
tutulmasını önerir. OAB için önerilen bir değer
yoktur. İsole kafa travmalarında hipotansiyon Minor Kafa Travması
nadiren gelişir. Epidural kanamalar veya çocuk-
larda subgaleal hematomlar veya skalpten masif Minor kafa travması (sıklıkla konkuzyon olarak
kanamaya bağlı olarak hipotansiyon görülebilir. adlandırılır), GKS 14-15 olan isole kafa travması
808
Konu 2

olarak tanımlanır. En sık görülen kafa travması Tablo 2. Minor kafa travmalı hastalarda risk sınıflaması(2)
derecesidir. Çoğu minor kafa travması epizodu

Kafa Travmaları ve Travmatik Beyin Yaralanması


Yüksek Risk
spor yaralanmaları ve diğer aktiviteler sırasında Fokal nörolojik bulgu
meydana gelir.(2)
Asimetrik pupiller
Bilinç kaybı hafif TBY’nın tanımlayıcı elema- Klinik muayenede kafatası kırığı
nı değildir. Bilinç kaybı BT’de lezyonların sap- Multiple travma
tanması için önemli risk faktörlerinden biridir Ciddi, ağrılı diğer yaralanma
(kusma, orta-ciddi baş ağrısı, fokal nörolojik şi- Klavikula üstü eksternal travma bulguları
kayetler, >65 yaş, kafa kaide kırığı bulguları, ko- İlk GKS 14-15
agulopati ve tehlikeli yaralanma mekanizması).(3) Bilinç kaybı
Postravmatik konfuzyon / amnezi
Çoğu minor kafa travması vakası acil servise
geldiğinde genelde şikayet ve bulguları yoktur. Progresif baş ağrısı
Yakınmalar geliştiğinde, baş ağrısı en sık görülen Kusma
şikayettir, ancak bulantı ve kusma da yaygındır. Posttravmatik nöbet
Hastalar çoğunlukla organtasyon bozukluğu, Koagulopati veya antikoagulan kullanım öyküsü
konfuzyon veya amnezi tarifler. Bu yakınmalar İntoksikasyon
sıklıkla kısa ve geçicidir ve travmanın hemen Yaralanma mekanizmasının bilinmemesi veya
sonrasında ortaya çıkar.(2) güvenilir olmaması
Önceki nörolojik tanılar
Tam nörolojik ve mental durum muayenesin- Önceki epilepsi
den sonra, ek tanısal çalışmalar ve eşzamanlı Çocuk istismarı şüphesi
risk sınıflaması yapılır. Kabaca, tüm minor kafa >60 yaş <2 yaş
travmalı hastaların %3’ünde ani, beklenmeyen Orta Risk
nörolojik kötüleşme meydana gelir, %1’inden İlk GKS 15
azında cerrahi gerektiren ciddi lezyon vardır. Kısa bilinç kaybı
Çoğu çalışmanın hedefi, minor travma vakala-
Posttravmatik amnezi
rında intrakranial lezyon riski taşıyan hastaları
Kusma
saptamaktır, bu nedenle akut nörogörüntüleme
Baş ağrısı
gerekmektedir. Bu çalışmaların sonuçları farklı
İntoksikasyon
yöntemler ve tanımlamalar ve sonuçlar kullanıl-
dığından ikirciklidir. Örneğin, bazı çalışmalar Düşük Risk
minor kafa travması ve GKS 15 olarak gelen Asemptomatik
ancak geçici bilinç kaybı tarif eden hastalarda Diğer yaralanmalar yok
intrakraniyal lezyon riskinin artabildiğini des- Muayenede fokal bulgu yok
teklemektedir, negatif tahmin değeri saptan- Normal pupiller
mamıştır. Diğer yazarlar bilinç kaybı süresinin Bilinç değişikliği yok
intrakraniyal yaralanma ile direk ilişkili olduğu- Oryantasyon ve hafıza intakt
nu desteklemektedir, ancak çalışmalarla saptan- Kesin öykü
mamıştır. Yüksek riskli minor travma kriterleri Önemsiz mekanizma
nörogörüntüleme kararına kılavuzluk etmekle
24 saatten daha önce olan yaralanma
beraber, acil servis hekimi için daha az tartışmalı
Baş ağrısı yok veya hafif
konu kime nörogörüntüleme gerekmemektedir
Kusma yok
olarak düşünülür (Tablo 2).(2) 809
Yüksek risk faktörü yok
Minor Kafa Travmasında kafatası kırığı, pnömosefali, sinuslerde sıvı veya
penetran yabancı cisim varlığını gösterebilir. Bu
Bölüm 12. Travma Acilleri

Nörogörüntüleme
bulgular hastanın daha ileri nörotravma müda-
Acil servis hekimi için anahtar karar, minor kafa hale yeteneği bulunan merkezlere sevk edilme
travması vakalarında beyin tomografisi çekilip kararına yardımcı olabilir.(2)
çekilmeyeceğidir. Pratik bakış açısıyla, acil servis
Minor Kafa Travması Yatış ve Taburculuk
hekimi genellikle minor kafa travmalı hastaların
risk değerlendirmesine dayanarak selektif tara- Çoğu düşük riskli minor kafa travmalı hasta
ma ve gözlemi kullanır. Hafif TBY hastalarında normal fizik muayene sonrasında acil servisten
klinik kriterlere göre BT çekilir. İki tip kriter taburcu edilebilir, ancak 4-6 saat etkili gözlem
geliştirilmiş ve ileriye yönelik olarak valide edil- önerilir. Acil servisten taburcu edilen orta-yük-
miştir. Kanada Beyin Tomografisi kuralları (Ca- sek riskli minor kafa travmalı hastalar uygun
nadian Head CT rule) aşağıdakilerden herhangi erken takibe alınmalıdır. Tüm hastalar kafa trav-
birini gerektirir: masının gecikmiş semptom ve bulguları yönün-
den eğitilmelidir. Hasta ilk gece her iki saatte
• GKS <15 yaralanmadan 2 saat sonra, bir uyandırılmalı ve en az 24 saat süre ile stresli
• Şüpheli açık veya deprese kırık, aktivitelerden kaçınmalıdır. Aşağıdaki bulgular-
• Kafa kaide kırığı bulgularından herhangi dan herhangi birinin varlığında acil tıbbi yardım
biri: hemotimpanum, rakun gözü (int- almalıdır.(6)
raorbital ekimoz), retroaurikuler ekimoz
(Battle’s sign) veya beyin-omurilik sıvısı • Hastanın uyandırılamaması,
sızıntısı, otore, rinore. • Şiddetli veya ağırlaşan baş ağrısı,
• 2 veya daha fazla kusma episodu, • Uykuya eğilim veya konfuzyon,
• 65 yaş ve üstü, • Huzursuzluk, nöbet,
• 30 dakika veya daha uzun süre amnezi, • Görme bozukluğu,
• Tehlikeli mekanizma (yaya-motorlu araç • Kusma, ateş veya ense sertliği,
kazası, yüksekten düşme >5 basamak veya • İdrar veya gaita inkontinansı,
≥3 feet). • Vücudun herhangi bir kısmında uyuşma
veya güçsüzlük.
Nörolojik defisit, nöbet, kanama diatezi varlığı
veya oral antikoagulan kullanımı öyküsü olanlar Minor kafa travması olan hastaların semptomla-
bu kriterler dışında tutulur. Bunlardan herhangi rın devam etmesi veya yeni endişelerinin ortaya
birinin varlığında BT çekilir. çıkması nedeni ile ikinci kez acil servise başvur-
maları sıktır. Bu hastalarda gecikmiş komplikas-
New Orleans Kriterleri GKS 15 olan hastala-
yonların varlığını saptamak için dikkatli nörolo-
ra uygulanır ve başağrısı, 60 yaş üstü, ilaç veya
jik muayene yapılmalıdır. İlk başvuruda çekilen
alkol intoksikasyonu, dirençli anterograd am-
BT’si normal olan, nonfokal nörolojik muaye-
nesi veya klavikula üstünde görülebilir travma
nesi olan hastalarda tekrarlayan BT çekimini
varlğında BT çekilir. Amerikan Acil Hekim-
destekleyen çok az çalışma vardır.(2)
leri Birliği (ACEP), New Orleans Kriterleri ile
uyumlu nörogörüntüleme endikasyonlarını des- Hastaneye yatış önerilen hastalar:
teklemektedir.(6)
• GKS <15,
Çoğu erişkin hastada kafa grafisi, hasta nörogö- • Anormal BT: intrakraniyal kanama, serebral ödem
rüntüleme gerektiriyorsa önerilmez; tomografi • Nöbet
tercih edilen çalışmadır ve kafatası ve beyin hak- • Kanama diatezi bozukluğu veya oral anti-
kında bilgi verir. Nadiren, beyin BT çekilemeyen koagulan kullanımına bağlı anormal kana-
810 hastalarda kafa grafisi yararlı olabilir. Radyografi ma profili bulguları.
Konu 2

Bunun yanında evde hastanın takibini yapacak sistematik travma sıklıkla vardır. Hastalar kötü-
birinin olmadığı durumlarda veya taburcu edilen leşen başağrısı ve bulantıdan şikayetçi olabilir.

Kafa Travmaları ve Travmatik Beyin Yaralanması


hastanın güvenliği hakkında şüphe varsa, 12-24 Fokal nörolojik defisitler olabilir.
saat kısa süreli hastanede gözlem önerilir.(2,6)
Acil servis hekiminin orta dereceli TBY’da tek
Konkuzyon: Konkuzyon, sıklıkla akselerasyon- spesifik başvuruya ihtiyacı vardır: “konuşan ve
deselerasyon kuvvetleri sonucunda, geçici bilinç kötüleşen” hasta. Bu hastalar başlangıçta konu-
kaybı olsun veya olmasın, minor kafa travma- şabilir, ancak 48 saat içinde kötüleşir. Konuşan
sından sonra nörolojik fonksiyonların geçici, ve kötüleşen hastaların %75’i subdural veya
kısa kesintiye uğramasıdır. Herhangi biri kon- epidural gibi ekstra-aksiyal hematoma sahiptir.
kuzyon yaşayabileceği gibi, çok sıklıkla sporla Ekstra-aksiyal hematom erken tespit ve tedavi
ilişkili minor kafa travmalarında meydana gelir. edilirse, klinik sonuçlar mükemmeldir. Bununla
Konkuzyondan sonra en sık şikayet başağrısı, beraber konuşan ve kötüleşen hasta başlangıçta
konfuzyon ve amnesidir. Nörolojik muayene de GKS 9 ve üstünde ve sonradan GKS 8 ve altında
lokal nörolojik bulgular lokalize değildir. Hasta oluyor ise, sonuçlar oldukça kötüdür. Konuşan
travmatik olay nedeni ile amnestik olacaktır ve ve kötüleşen hastaların başarılı müdahalesinde
hastada hafıza kaybı olur ve bu periyodun sü-
anahtar, silik mental durum değişiklikleri veya
reci yaşanan yaralanmanın şiddetini destekler.
fokal nörolojik bulgular için klinik gözlem, ser-
Küçük çocuklarda konkuzyon akut semptomları
best BT kullanımı ve erken cerrahi girişimdir.
sıklıkla huzursuzluk, letarji, konfuzyon veya ir-
Orta dereceli TBY ile başvuran ve acil serviste
ritabiliteyi içerir. Çarpmanın etkileri birkaç gün
sürer. Konkuzyon geçiren futbol oyuncularında kötüleşen, beyin cerrahının olmadığı, hernias-
yapılan son çalışmalar akut semptomların en az yon bulguları gelişen hastalarda acil müdahale
5 günde sonlandığını göstermiştir. %91’inde bir olarak kısa hiperventilasyon ve osmotik tedavi
hafta içinde yaralanma öncesi durumuna dönüş başlatılmalıdır. Nörolojik kötüleşme durmaz
olurken, bazılarında 3 ay gibi uzun sürelerde veya azalma olmaz ise hematomun boşaltılması
problemler devam etmiştir. için sevk düşünülmelidir.

Başağrısı, duyusal sensitivite, hafıza veya kon- Orta dereceli tüm TBY hastalarına BT çekilmeli
santrasyon güçlüğü, irritabilite, uyku bozuk- ve BT normal bile olsa gözlem amaçlı yatırılma-
lukları veya depresyon gibi belirsiz semptomlar lıdır. Gözlem sırasında nörolojik kontrol sık ya-
konkuzyon sonrasında uzun süre devam edebi- pılmalıdır. Hastanın durumunda düzelme olmaz
lir. Bu durum postkonkusiv sendrom (PCS) ise 12-24 saat içinde BT tekrar edilmelidir.(2)
olarak adlandırılır. Uzun yıllar, PCS’un psikoso-
matik olduğuna inanıldı, ancak fonksiyonel gö-
rüntüleme ve karmaşık nöropsikometrik testler Ciddi Dereceli Kafa Travması
anormalliği dökümante etmiştir. Konkuzyon-
dan sonra başağrısı, bulantı veya sersemlik yaşa- Klinik ve Acil Yaklaşım
yan hastalarda PCS olasılığının arttığı görülür.(2)
Çoğu bilimsel çevreler ciddi TBY hastalarını
GKS 8 veya altında olarak tanımlar. Dahası,
Orta Dereceli Kafa Travması herhangi bir intrakranial lezyon, hematom veya
beyin laserasyonu ciddi TBY içinde yer alır.
Klinik Acil Yaklaşım
TBY vakalarının %10’u ciddi TBY’dır. Çeşitli
Orta dereceli TBY hastalarında GKS 9-13 ve faktörler, pupiller cevap, hastanın yaşı, ilişkili
klinik başvuruları oldukça değişkendir. Hasta- medikal durumlar, başlangıç motor muayene ve
larda geçici bilinç kaybı, kısa posttravmatik nö- uzamış sekonder beyin veya sistemik etki varlığı
bet ve konfuzyon olabilir, ancak çoğu hasta acil hastanın prognozunu etkiler. Ciddi TBY has-
servise geldiğinde emirlere uyar. Fasial ve diğer talarının %25’i nöroşirurjik girişim gerektirir. 811
Erişkinlerde mortalite yaklaşık %60; çocuklarda ventilasyonun induklediği vasokonstruksiyon
mortalite daha düşüktür. Yaşayanların çoğu cid- ikincil iskemiye neden olabilir ve sonuçları kö-
Bölüm 12. Travma Acilleri

di sakatlığa sahiptir. Bir yaşın üstü çocuklarda tüleştirebilir. Kılavuzlar özellikle akut fazda (ilk
nörolojik sonuçlar erişkinlere göre daha iyidir. 24-48 saat) hiperventilasyondan kaçınılmasını
önerir. Sonraki dönemde hafif-orta hiperventi-
Cushing refleksi veya Cushing fenomeni ciddi lasyon önerilir, ancak Pco2 30 mmHg’nın altına
TBY nedeni ile acil serviste resusite edilen hasta- düşürülmemelidir. Proflaktik hiperventilasyon
larda ortaya çıkan akut klinik antitedir. Bu feno- önerilmez. Hiperventilasyon kısa dönem ha-
men 3 klinik bulguyu içerir: Ciddi progresif hi- yat kurtarıcı müdahale olarak görülmeli ve acil
pertansiyon, bradikardi ve azalmış veya düzensiz serviste yalnızca herniasyon bulguları gözlenen
solunum eforu. Cushing refleksi ciddi IKB artışı veya nörolojik buguları kötüleşen hastalar için
ve herniasyon sendromu ile ilişkilidir. Klinik kullanılmalıdır.(2,7)
bulguların tam triadı hayatı tehlike yaratan IKB
artışlarının yalnızca 1/3’inde görülür. Cushing
fenomeninin varlığı hiperventilasyon ve mak- Osmotik İlaçlar
simum osmotik tedaviyi içeren acil agresif IKB
yönetimini gerektirir.(2) Hasta entübasyon ve hiperventilasyona cevapsız
ve yer kaplayan ekstra-aksiyal hematom veya acil
Ciddi kafa travmasının akut acil servis yönetimi herniasyon bulguları var ise mannitol veya hi-
sekonder yaralanmaların azaltılması ve kesin tanı pertonik salin (HTS) gibi osmotik diüretiklerin
ve tedaviye yönelik yaklaşım uygulanmasıdır. kullanımı düşünülmelidir. Komanın derinleş-
Havayolu yönetimi: Hızlı ardışık entubasyon mesi, pupil eşitsizliği veya diğer nörolojik mu-
hava yolu yönetiminde etkin ve tercih edilen ayene kötüleşmesi durumunda osmotik ajanlar
yöntemdir, özellikle ajite hastalarda (Tablo 1).(3) hayat kurtarıcı olabilir.(2)

Dolaşım: Hipotansiyon en önemli ikincil so- Mannitol IKB kontrolunde en sık kullanılan
nuçtur. TBY’da yaralanmanın genişlemesi ve ajandır ve ayrıca serebral kan akımını düzelttiği
sonuçların kötüleşmesine sebep olur. Hipotan- gösterilmiştir. Gerekli hallerde her 4-6 saat ara
siyon TBY’de terminal olaydır ve herniasyon ile 0,25-1 g/kg ıv bolus verilir. Serum osmolali-
bulgusudur. Bu nedenle, herniasyon gelişmemiş tesinin, sıvı balansının, böbrek fonksiyonlarının
hastalarda hipotansiyon için diğer kaynaklar dü- ve elektrolitlerin monitorizasyonu gerekir.(7)
şünülmelidir. Hipotansiyon ve ikincil beyin ha-
sarını engellemek için agresif sıvı tedavisi başla- Hipertonik salin (HTS) kullanımı giderek art-
tılmalıdır. İsotonik sıvılar övolemini devamında maktadır. %3.1-23 konsantrasyonlarda HTS,
kullanılmalıdır. Sıvı ve kan ürünleri hipotansif devam eden TBY ve yüksek IKB vakalarında
hastalarda IKB’ı arttırmaz. Ciddi kafa travmalı kullanılmıştır. HTS plasma volumunu genişle-
hastaların %60’ında çoklu travma vardır ve hi- tir, vasospazmı azaltır ve posttravmatik inflama-
potansiyondan sorumlu diğer sistemik yaralan- tuar cevabı azaltır. HTS, pediatrik TBY ve se-
malar araştırılmalıdır. Sistolik kan basıncı >90 rebral ödemde etkili olarak görülmüştür, erişkin
mm Hg tutulmalıdır.(2,3) verileri azdır ve kesin değildir. TBY hastalarında
yapılan iki çalışmada HTS ve mannitol karşılaş-
tırılmıştır. Ancak yüksek IKB yönetiminde HTS
Akut Kısa Dönem Hiperventilasyon rolunun ne olduğunun açıklığa kavuşturulması
için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.(2,7)
Akut hiperventilasyon, ciddi TBY hastalarında
herniasyonu geciktiren veya önleyen hayat kur- Kortikosteroid Tedavisi: TBY sonrası kulla-
tarıcı müdahaledir. Hiperventilasyon serebral nımları oldukça yaygın olarak araştırılmıştır ve
vasokonstruksiyon ile IKB’ı azaltır, etkisi 30 yararları olmadığı görülmüştür. Büyük meta-
812
saniye içinde başlar. Bununla beraber hiper- analizlerde, immunsupresyon etkileri, diabeti
Konu 2

induklemeleri ve gecikmiş yara iyileşmesi gibi tirilmesidir. Ancak bu yaklaşım klinik sonuçlara
negatif etkileri gösterilmiştir.(2) göre sistematik olarak test edilmemiştir.

Kafa Travmaları ve Travmatik Beyin Yaralanması


Nöbet proflaksisi: Posttravmatik nöbet künt Hipotermi, beyin metabolizması ve enerji tü-
kafa travmalı hastaların %12 ve penetran kafa ketimini azaltarak iskemi ve hipoksinin zararlı
travmalı hastaların %50’sinde ortaya çıkar. Post- etkilerine karşı koruyucu deneysel bir model
travmatik nöbet epilepsi öncüsü değildir, ancak olarak santral sinir sistemi ısısını azalttığından
erken nöbet hipoksi, hiperkarbi, eksitatuar nö- umut verici bir yaklaşımdır. 12 Randomize
rotransmitterlerin salınımı ve IKB artışı ile se- kontrollu çalışmanın sistematik gözden geçiril-
konder beyin hasarını kötüleştirir. Akut TBY’da
mesinde TBY’ı takiben hafif-orta hipoterminin
proflaktik antiepileptik kullanımının erken nö-
(32-33°C) küçük ama anlamlı oranda ölüm
bet riskini %66 oranında azalttığı bildirilmiştir.
Ancak erken nöbet proflaksisi, posttravmatik riskini ve kötü nörolojik sonuçları azalttığı be-
geç nöbetleri engellememektedir. Acil antiepi- lirtilmiştir. Diğer sistematik gözden geçirmeler
leptik tedavinin hedefi, nöbetin neden olduğu ve meta-analizler de benzer sonuçları bulmuştur
beyin hasarını engellemektir. ancak çok sınırda bir yarar göstermişlerdir. Nasıl
ve ne kadar süre ile soğutma yapılacağı ve hangi
Benzodiazepinler hızlı etkili, ilk tercih antikon- düzeyde ısının en iyi koruyucu etkileri olduğu
vulzanlardır. Lorazepam (0.05-0.15 mg/kg IV, 5 hakkında standardizasyon yoktur. Terapotik hi-
dk ara ile total 4 mg) status epileptikusu durdu-
potermi tedavisi klinik çalışmalar veya diğer teda-
racak en etkili ilaçtır. Alternatif olarak diazepam
vilere dirençli yüksek IKB hastaları ile sınırlıdır.(7)
(0.1 mg/kg, 5 mg IV, 5 dk ara ile total 20 mg)
kullanılır. Uzun dönem antikonvulzan aktivite Nörogörüntüleme: Acil serviste kontrastsız be-
için fenitoin (13-18 mg/kg IV) veya fosfenitoin yin BT, TBY vakalarında seçilen görüntüleme
(13-18 mg/kg) verilebilir.(2)
modelidir. Beyin BT, akut travmatik lezyon varsa
Analjezi ve Sedasyon: Sedatif ilaçlar ve farma- saptayacak ve direk sonraki müdahaleyi belirle-
kolojik paralizi sıklıkla ciddi kafa travmalı ve yecektir. İntrakranial ve ekstra-aksiyal lezyonlara
IKB artmış hastalarda kullanılmaktadır. Uygun ek olarak basilar kırık gibi kafatası kırıkları BT
sedasyon IKB azaltır ve ayrıca ventilator asenk- kemik pencerede saptanabilir. Düz kafa grafileri
ronunu düzeltir. Ancak bu yararlı etkileri yanın- orta-ciddi TBO hastalarında endike değildir.(2)
da hipotansiyon ve serebral vasodilatasyona da
neden olabilirler.

Geleneksel olarak barbiturat koması kullanıl- Epidural Hematom


maktadır. Ancak yüksek doz barbiturat vasop-
ressorlerle tedavi gerektiren hipotansiyona neden Epidural hematom (EDH) kafatası ve dura ara-
olur. Propofol tercih edilmeye başlanmıştır. Hem sındaki potansiyel boşlukta kan toplanmasıdır.
IKB azaltır hem de nöroprotektif etkileri oldu- Temporal veya temporoparyetal alana künt trav-
ğu varsayılmaktadır. TBY’da kullanıldığında 4 ma sonucu kafatası kırığı ve orta meningeal arter
mg/kg/ saat infuzyon hızını aşmamalıdır. EKG yırtılması birincil yaralanma mekanizmasıdır.(3)
değişiklikleri, laktik asidoz ve kreatinin kinaz ve
myoglobin düzeyleri monitorize edilmelidir.(7) EDH, birincil olarak gençlerin hastalığıdır ve
tüm TBY hastalarının %0,5-1’idir. Çok sıklıkla
unilateraldir, arteriyel kanama nedeni ile EDH
Vücut Isısı Yönetimi ve Hipotermi
hastalarının kötüleşmesi hızlı ve dramatiktir.
Ateş inme ve ciddi kafa travması sonrasında so- EDH, her iki populasyonda dura kafatasına çok
nuçları kötüleştirir, ikincil beyin hasarını arttı- sıkı yapıştığından yaşlılarda ve 2 yaş altı çocuk-
rır. Güncel yaklaşım normoterminin devam et- larda nadirdir.(2)
813
Klasik öykü ciddi künt kafa travması ve bilinç bulgular gecikir ve riskli grubundaki kişilerin yaş
kaybı veya bilinç değişikliği, takiben lucid peri- ortalaması çok ileridir, SDH ile ilişkili mortalite
Bölüm 12. Travma Acilleri

yodu ve ardından nörolojik kötüleşmedir. Ancak EDH’dan daha yüksektir.(2)


bu durum vakaların sadece %30’unda ortaya çı-
kar. Tanı kontrastsız beyin BT ve fizik muayene Gelenkesel olarak SDH aktif kanamanın baş-
bulgularına dayanır. BT’de tipik olarak temporal langıcından itibaren geçen süreye göre akut,
bölgede bikonveks veya lentikuler hiperdens lez- subakut ve kronik olarak ayrılır. Akur SDH
yon şeklindedir (Şekil 1). EDH yüksek basınç- semptomarı genellikle yaralanmadan sonraki 14
lı arteryel kanama olduğundan yaralanmadan gün içinde gelişir. İki hafta sonra kronik SDH
sonra saatler içinde herniasyona yol açabilir. bu tanımlaması kullanılır. BT’de akut SDH hiper-
nedenle erken tanı ve cerrahi boşaltma ölüm ve dens, yarımay şeklinde, sutur hatlarını geçmiş
sakatlanma oranını azaltmada rol oynar.(2,3) olarak gözükür (Şekil 2). Sub akut SDH, so-
denstir ve saptanması oldukça zordur. Kronik
SDH hipodens gözükür.(3)

Çocuklarda, SDH varlığında çocuk istismarı


düşünülmelidir. Çeşitli tip yaralanmalar çocuk-
larda SDH’a neden olabilir, ancak tekrarlayan
ve güçlü sarsılmış çocuklar özellikle adaydır.
Muayenede, infant fontanelinde şişme veya kafa
çevresinde artış görülebilir. Dikkatli öykü letarji
veya gelişim yetersizliği gibi uzun süreli yapısal
belirtileri gösterebilir.(2)

Şekil 1. Nonkontrast BT, sol frontal hemisferde EDH.(2)

Subdural Hematom
Subdural hematom (SDH) beyin parenkiminin
ani akselerasyon-deselerasyonunun neden oldu-
ğu köprü venlerinin yırtılması sonucu gelişir.
Venöz kaynaklı olduğundan kanama EDH’a
göre daha yavaştır. Ancak, SDH sıklıkla diğer
beyin yaralanmaları ve altta yatan parankim ha-
sarı ile ilişkilidir. Yaşlı ve alkoliklerde olduğu gibi Şekil 2. Orta hat şifti ile beraber geniş SDH.(2)
aşırı atrofik beyinler akut SDH’a daha yatkındır.
Hatta otururken düşen yaşlı hastalarda dahi gö- Günümüz uzlaşı kılavuzu, BT’de 10 mm’den
rülebilir. İki yaş altındaki çocuklarda SDH riski
daha kalın veya 5 mm’den fazla orta hat şifti
yüksektir. (3)
olan akut SDH’da cerrahi boşaltım önermek-
SDH’lu çoğu hastada GKS 8’in altındadır. tedir. Araştırmalar klinik kötüleşme ve operatif
Hastaların yaklaşık %12-38’inde lucid periyo- tedavi arasındaki uzun sürenin hastanın klinik
du görülür. Genel mortalite ve cerrahi girişim sonuçlarını kötüleştirdiğini göstermektedir. Bu
gerekliliği %40-60 oranındadır. SDH beyin ha- vakalarda, cerrahi boşaltma olası en erken za-
sarı ile ilişkili olduğundan, klinik semptom ve manda uygulanmalıdır.(2)
814
Konu 2

Ciddi ve Orta TBI’da Tartışmalar kırıkları sıklıkla lokalizasyon (basilar vb), patern
(lineer, deprese, vb) ve açık veya kapalı olarak

Kafa Travmaları ve Travmatik Beyin Yaralanması


Hastane Öncesi Entubasyon ve TBI sınıflandırılır.

Erken endotrakeal entubasyonun genellikle


GKS 8 ve altında olan hastalar için iyi eğitimli Lineer veya Ezilme Kırıkları
personel tarafından uygulanması önerilmekte-
dir. Hastane öncesi entubasyonun değeri tartış- Lineer ve basit ezilme kırıklarının müdahalesi
malıdır. Ciddi TBY’lı hastalarda paramedikler aynıdır. Üstünde laserasyon bulunan izole kırık-
tarafından hastane öncesinde uygulanan hızlı lar dikkatle değerlendirilmeli, temizlenmeli ve
ardışık entubasyonun değerlendirildiği 312 has- tamir edilmelidir. Yara yeri nazikçe araştırılmalı
talık randomize bir çalışmada hastanede entu- ve kemik yapılar içeri doğru itilmemelidir. Açık
basyon uygulananlara göre 6 aylık fonksiyonel kırıklarda antibiyotik kullanımı tartışmalıdır ve
sonuçların daha iyi olduğu belirlenmiştir. Ancak beyin cerrahı ile karar verilmelidir.
diğer bir çalışmada hastane öncesi entubasyo-
Lineer oksipital kırıklar yüksek intrakranial
nun mortaliteyi arttırdığı bildirilmiştir.(7)
komplikasyon oranına sahiptir. Kafatası en dış
Ciddi ve orta dereceli kafa travmalı hastalarda tabakasının deprese olduğu kırıklar operatif te-
hastane öncesi entubasyon tartışmaya yol açmış- davi edilir.
tır. Sahadaki entubasyonun gerçekten norolojik
sonuçlar ve yaşama şanşını arttırdığı açık değil-
dir. Sahada entubasyon için başarısız girişimler, Basilar Kafatası Kırıkları
hastane dışı süreyi uzatır ve aspirasyon veya hi-
poksi riskini artırır.(2) En sık temporal kemik petroz kısım kırıkları
görülür. Bu durum sıklıkla otore ile ilişkilidir.
Ciddi kafa travmalı hastalarda hastane öncesi Basilar kırıklarla ilişkili semptom ve bulgular
entubasyonun değeri konusunda kesin cevap otore, rinore, mastoid ekimoz (Battle sign), peri-
elde edilememiştir. Çok daha fazla çalışma ge- orbital ekimoz (raccoon eyes), hemotimpanum,
rekmektedir. Kesin olan, havayolu riskinde en- vertigo, işitme kaybı ve yedinci sinir paralizisini
tubasyon yapılmalıdır. Sonuçları kötüleştiren içerir. Periorbital ve mastoid ekimoz yaralanma-
faktörleri düşünmek esastır. dan saatler sonra gelişir ve sıklıkla acil servise
başvuru sırasında yoktur. Bos sızıntısının tanısı
zordur. Basit ama sensitif olmayan test, halka be-
Özel Kafa Travmalarının Tedavisi lirtisidir (ring sign).

Skalp Laserasyonları Basilar kırıklı hastalarda profilaktik antibiyotik


tedavisi menenjit insidansını azalttığından öne-
Skalp laserasyonları masif kanamalara yol aça- rilmektedir. Geniş spektrumlu, üçüncü kuşak
bilir. Olası en kısa sürede kontrol edilmelidir. sefalosporin, sefriakson 1-2 g/g gibi antibiyotik-
Direk baskı etkili değil ise, epinefrinli lidokain ler seçilmelidir.
lokal olarak kullanılabilir ve damar klemplene-
bilir. Yara yeri galeal laserasyon ve kırık yönün-
den dikkatle kontrol edilmelidir. Beyin Herniasyonu
4 major herniasyon sendromu vardır: uncal ve
Kafatası Kırıkları santral transtentorial, serebellotonsillar ve pos-
terior fossa. En sık uncal herniasyon meydana
Kafatası kırığından şüphelenildiğinde veya var- gelir (Şekil 3). Uncal transtentorial herniasyon
lığında beyin BT endikasyonu vardır. Kafatası üçüncü kraniyal sinir (okulomotor) basısı yapar 815
ve ipsilateral fiks ve dilate pupile neden olur. bilir. Travmatik SAK vakalarında ölüm, direnç-
Herniasyonun ilerlemesi pramidal traktusa bası li vegetatif durum veya ciddi sakatlık oranı iki
Bölüm 12. Travma Acilleri

yapar ve kontralateral mator paraliziye yol açar. kat fazladır. Erken gelişen SAK durumlarında
Bazı vakalarda, pupiller değişiklik kontralateral- ölüm 3 kat artar. Bazı SAK vakaları erken çe-
dir veya motor değişiklikler ipsilateraldir. kilen BT’lerde gözden kaçırılabilir. Genellikle,
yaralanmadan 6-8 saat sonra çekilen BT’de SAK
Santral transtentorial herniasyon daha az saptama oranı artar. Ne yazık ki, bazı hastalarda
rastlanan bir formdur ve frontal veya oksipital bulgular gecikebilir.
loblardaki orta hat lezyonları ile veya vertexde
meydana gelir. En belirgin semptomlar bilateral SAK vakalarında nimodipine kullanımı ölüm
pinpoint pupiller, bilateral Babinski bulgusu ve veya ciddi sakatlık oranını plaseboya göre %55
kas tonusu artışıdır. oranında azaltmaktadır. Nimodipin olası en er-
ken sürede, stabilizasyondan sonra başlatılmalı-
Serebellotonsillar herniasyon, serebellar ton- dır, 2 mg /saat 7-10 gün ve takiben 360 mg/gün
sillerin foramen magnumdan herniasyonu ile 21 gün önerilmektedir.
meydana gelir. Pinpoint pupiller, flask paralizi
ve ani ölüme neden olur. Yukarı doğru transten-
torial herniasyon, posterior fossa lezyonlarından
kaynaklanır ve vertikal göz hareketleri yokluğu
ile konjuge aşağı göz hareketlerinin varlığı, pin-
point pupiller ve ani ölüme yol açar.

Herniasyon bulguları olan hastalarda acil de-


kompresyon gerekebilir.

Şekil 4. Subaraknoid kanama.(4)

Diffuz Aksonal Yaralanma


Beyaz cevher ve beyin sapındaki aksonal lifle-
rin kopmasıdır. Ani deselerasyona bağlı gelişen
Şekil 3. Geniş hematom nedeni ile uncal herniasyon.(3)
nöronlardaki yırtıcı güçler diffuz aksonal yara-
lanmaya neden olur. Klasik olarak motorlu araç
kazaları gibi künt travmalar sonrası meydana
Subaraknoid Kanama (SAK) gelir. Çocuklarda, “sarsılmış bebek sendromu”
nedenler arasında iyi tanımlanmıştır.
Subaraknoidal damarların yaralanması sonucu
meydana gelir (Şekil 4). Hasta orta-ciddi TBY Yaralanma hemen meydana gelir ve geri dönüş-
ile başvurabilir. İzole SAK vakaları baş ağrısı, süzdür. IKB hızla ve hemen artar. Hasta cevapsız
816
fotofobi ve hafif meningeal bulgular ile başvura- hale gelir. Bu durum ölüme kadar devam eder
Konu 2

veya uzayabilir. Beyin BT normal olabilir, ama Kaynaklar


klasik olarak BT’de derin beyin dokularında he-

Kafa Travmaları ve Travmatik Beyin Yaralanması


morajik yaralanma görülür. Tedavisi kısıtlıdır, 1. Blyth BJ, Bazarian JJ. Traumatic alterations in
ama serebral ödemi azaltarak sekonder yaralan- consciousness: Traumatic brain injury. Emerg
malar önlenmelidir. Med Clin North Am. 2010;28:571-94.
2. Heegaard W, Biros M. Traumatic Brain Injury.
Emerg Med Clin N Am, 2007;25:655-78.
Özet 3. Wright DW, Merck LH. Head trauma in adults
and children. In :Emergency Medicine A Com-
* Kafa travmalı hastalarda öncelikle ABC prehensive Study Guide edits. Tintinalli JE,
değerlendirilmelidir. Stapczynski JS, Ma OJ, Cline DM, Cydulka
RK, Meckler GD, McGrawHill, New York, 7th
* Hava yolu güvenliğinin sağlanması en
edit. 2011:1692-709.
kritik noktalardandır.
4. Thomas D. Head Injury. In :Emergency Medi-
* Hızlı ardışık entubasyon ve uygun induk- cine A Comprehensive Study Guide edits.
siyon ajanları ile oldukça başarılı sonuçlar Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS, Mc-
elde edilir. GrawHill, New York, 6th edit. 2004:1557-69.
* İkincil hasarın önlenmesi bir diğer önemli 5. http://emedicine.medscape.com/article/433855
müdahale konusunu oluşturur. Hipotan-
6. http://www.uptodate.com/contents/concus-
sif ve bradikardik hastalarda diğer neden- sion-and-mild-traumatic-brain-injury?
ler gözden kaçırılmamalıdır.
7. http://www.uptodate.com/contents/manage-
* Bilinç değişikliği ve GKS’daki değişiklik- ment-of-acute-severe-traumatic-brain-ijury.
lerinin yakın takipi ve kayıt edilmesi çok
önemlidir.

817
Konu 3

MAKSİLLO-FASİYAL YARALANMALAR

Dr. Yücel Yavuz

Giriş Yüz yaralanması sırasında süturlarla birbirine


bağlı yüz kemiklerinde parçalanma olabilir. Bu
Maksillo fasiyal yaralanmaları ile acil tıp prati- lokalizasyondaki süturlarda gelişebilecek her-
ğinde sık olarak karşılaşılmaktadır. Çoklu sistem hangi bir ayrılma veya parçalanma halinde bu
yaralanması hastaların %60’ından fazlasında durum palpasyon ile anlaşılabilmektedir. Ka-
şiddetli fasiyal yaralanma vardır ve bu hastalar- fatasında sfenoid kanat, pterygoid palate ve zi-
da kozmetik sekel riski yanında havayolu prob- gomatik arka ait sınırlar bulunabilir. Bu yapılar
lemleri açısından ciddi bir risk söz konusudur. LeFort yaralanmalarında bozulurlar.
Ayrıca yüz bölgesinde bulunan ve yeme, içme,
Fasiyal anatomiyi oluşturan kemikler arasında
konuşma, duyma, koklama, görme gibi insan
orbital foramen bulunmaktadır ve içinden 2.-3.-
için önemli fonksiyonları olan duyu organları-
4. kranial sinirler ve 5. Kranial sinirin bir dalı
nın yaralanma riski de önemli bir sorun olabilir.
geçmektedir. Orbital kemikte fraktür olması
Baş ve boyun gibi hayati fonksiyonlar açısından
halinde optik sinirde gelişebilecek rüptür veya
riskli bölgelerin yaralanması da maksillo fasiyal
kopma halinde körlük geli şebilmektedir. Yüzün
yaralanmalar ile beraber olabilir.
kanlanmasını da eksternal karotid arterin dalları
sağlamaktadır.

Anatomi Etyopatoloji: Oluşması nedenleri arasında trafik


kazaları başta olmak üzere, iş kazaları, darp, spor
Maksillofasial bölge üç bölüme ayrılmaktadır. kazaları ve düşme rol oynamaktadır. Maksillo-
fasyal travma erkeklerde, risk grubuna girdikleri
• Üst yüz: Frontal kemik ve frontal sinüs
için bayanlara oranla 3 kat fazla görülmektedir.
• Orta yüz: Nazal, etmoid, zigomatik ve Görülme sıklığı 16-30 yaş aralığında daha faz-
maksiller kemikler ladır. Yumuşak doku travmaları bir kenara bıra-
• Alt yüz: Mandibula kılırsa maksillofasiyal yaralanma sonucu en sık
nazal kemikte kırık görülmektedir. Daha sonra
Orbital Bölge: Üstte frontal kemik, lateralde
sırasıyla mandibula, zigomatik kemik ve maksil-
zigomanın frontal proçesi ve sfenoid kemik,
la kırıklarına rastlanmaktadır.
medialde maksillanın frontal proçesi, lakrimal
kemik, frontal kemiğin orbital proçesi ve etmoid
kemikten, altta ise maksilla ve zigomadan oluşur.
Maksillo Fasiyal Travmaların
Fasiyal kemikler horizontal ve vertikal desteği Genel Değerlendirilmesi
sağlamaktadırlar. Vertikal stabilite lateralden zi-
gomatik ve maksiller kemikler aracılığıyla, me- Maksillo fasiyal travmalı hastaların ilk değerlen-
dialde ise maksiller kemiğin frontal proçesi ile dirilmesinde, gerek hastane öncesi gerekse acil
sağlanmaktadır. Horizontal stabilite ise, zigoma- servis müdahalesinde tıpkı diğer travmalı has-
tik-maksiller ark ve sert damak yastığı aracılığıyla talarda olduğu gibi birincil bakı olarak hastanın
olmaktadır. havayolu, solunum, dolaşım ve nörolojik duru-
mu değerlendirilmelidir. Hayatı tehdit edebi- Kanama Kontrolü: Yeterli havayolu ve oksi-
lecek yaralanmalar öncelikli değerlendirilmeli jenizasyon sağlandıktan sonra hemen hastanın
Bölüm 12. Travma Acilleri

ve gerekli acil müdahale yapılmalıdır. Özellikle hemodinamik durumu gözden geçirilmelidir.


servikal yaralanmalar ve ciddi kafa travmaları Fasiyal travmaya bağlı kanamadan nadiren şok
ile ilişkili yaralanmalar olabilir. Çoğunlukla gelişir. Ancak özellikle aktif dış kanaması olan
fasiyal travmalı hastalarda şok gelişmez ancak hastalarda kanama bası yöntemleri ile hemen
özellikle yüzün ortasında veya daha aşağı kıs- durdurulmalıdır. Şok bulguları olan hastalarda
mında olan travmalarda hava yolu tıkanıklığı iç ve dış kanama kaynağı araştırılmalıdır.
gelişebilmektedir.
Maksillo fasiyal kanamalar çoğunlukla dıştan
Havayolu: Öncelikli olarak havayolunu tıkayan direkt bası ile kontrol edilir, körlemesine klemp-
kırık diş, yabancı cisim, pıhtı ve sekresyonlar var lemeden kaçınılmalıdır. Çünkü fasiyal sinir ve
ise bunlar temizlenmelidir. Özellikle koma ha- parotis bezi kanalına hasar verme riski vardır.
lindeki hastalarda ve çene kırığı olan hastalarda Şiddetli nazal kanama, nazal kanatlara direk
dil arkaya doğru kaçarak havayolunu tıkayabilir. bası veya nazal anterior ve posterior tampon
Boyun ekstansiyona getirilmeden çene kaldırma- uygulamayı gerektirebilir. Durdurulamayan na-
öne itme manevraları ile çoğunlukla havayolu zofaringeal kanamada buruna foley kateter yer-
sağlanabilir. Bu yöntem ile havayolu açılamayan- leştirilerek balonunun şişirilmesi hayat kurtarıcı
larda dilin gazlı bez ile veya büyük bir sütür ile olabilir. LeFort kırığı hastalarda kanama kontro-
öne çekilmesi gerekebilir. Servikal omurga yara- lü manuel redüksiyonla sağlanabilir.
lanması klinik ve radyografik olarak dışlandığı za-
man hastanın oturup öne doğru eğilmesine ve as-
pirasyon yapılmasına izin verilebilir. Bu pozisyon Klinik
önemli derecede mandibula kırığı olanlarda hayat
kurtarıcı olabilir. Bu manevralar yetersiz kalırsa Maksillo fasiyal travmalı hastalarda tanı; hika-
veya başka entübasyon endikasyonları var ise en- ye, fizik muayene ve radyolojik tetkiklere daya-
tübasyon veya cerrahi havayolu açılması gerekir. nılarak konulur. Uygun bir anamnez aşağıdaki
sorulara cevap verebilmelidir: Travmanın meka-
Yine yüz kırıkları ile beraber olan kanama; şişlik, nizmasınasıl?, Bilinç kaybı var mı?, Göz hareket
ödem ve hematom yapabilir ki bu da havayo- bozukluğu ve görme kaybı var mı?, Vertigo ve
lunu daraltabilir. Bu durumda havayolunu teh- tinnitus ile beraber işitme problemleri oluyor
likeye sokabilir. Solunum yolu tıkanıklığı gös- mu? Burun veya kulaktan kan veya beyin omu-
teren başlıca yakınmalar burundan nefes alma, rulik sıvısı geliyor mu?, Burun yolu ile nefes
stridor, boğuk seslilik, retraksiyonlar, salya ak- almada herhangi bir problem var mı?, Yüzün
ması ve yutma ve sekresyon çıkarmada güçlük- herhangi bir kısmında hissizlik var mı? ve Dişler
tür. Havayolu ve solunum sıkıntısı olan veya şiş- normal bir şekilde üst üste geliyor mu?
liğin arttığı durumlarda erken endotrakeal veya
cerrahi havayolu açılması gerekir. Fizik muayene yüzün inspeksiyonu ile başlar.
Yüzeyel ve küçük yumuşak doku yaralanmaları
Fasiyal travmalı hastalarda kribriform plate bile dikkatle incelenmelidir. Yüzeyel bir abraz-
parçalanmış olabileceğinden nazotrakeal entü- yon, kontüzyon yada laserasyon altta yatan kırı-
basyondan sakınılmalıdır. Çünkü nazotrakeal ğın bazen tek bulgusu olabilir.
entübasyon; nazokranial entübasyon veya nazal
hemoraji ile sonuçlanabilir. Hızlı ardışık entü- Tüm yüz kemikleri, iki taraflı karşılaştırmalı
basyon fasiyal travmada tehlikelidir. Çünkü has- olarak, muayene edilir ve konturlarda herhan-
ta entübe edilemezse Balon-maske aracılığıyla gi bir bozulma olup olmadığı araştırılır. Her iki
ventile edilememe riski de taşımaktadır. Maske yüz yarısı simetri açısında karşılaştırılmalıdır. Alt
ile ventilasyonun zorluk derecesi değerlendiril- ve üst çene dişlerinin bir biri ile olan teması özel
820 meden önce hiçbir hasta paralizi edilmemelidir. bir öneme sahiptir. Normalde üst çene dişlerinin
Konu 3

alt çeneye göre daha önde yer aldığı ve orta ke- le yukarı bakışta var olan diplopi, zigomatik ark
sici dişlerin arasının birbirinin devamı şeklinde ve orbita tabanı kırıklarına bağlı olabilir.

Maksillo-Fasiyal Yaralanmalar
uzandığı hatırlanmalıdır.
Telekantus varlığı veya medial kantus hassasiyeti
Mandibula kırıklarında ağız açıklığında azal- ile şüphelenilen nazo-etmoidal-orbital kompleks
ma ve trismus olabilir. Ağız içi inspeksiyonu (NEO) yaralanması açısından bimanuel nazal
da büyük önem taşır. Ağız içerisinde diş kırığı. palpasyon testi yapılmalıdır. Burundaki herhangi
Mukoza yırtığı, alveol arkda seviye farkı olup ol- bir deformitenin saptanması için çeşitli açılardan
madığı, ağız içerisinde yabancı cisim araştırılma- hasta kontrol edilmelidir. Post travmatik ödem
lıdır. Ağız açtırılıp kapatılarak dişlerin tam ısırıp sıklıkla nazal deviasyonu saklamaktadır.
ısırmadığına bakılır.
Nazal travmada palpasyon ile, krepitasyon, de-
Palpasyonda fasiyal duyu test edilmelidir. Üst formite ve subkutanöz hava saptanabilir. Ge-
dudak, burun mukozası, alt göz kapağı ve mak- nişlemiş bir septum üzerinde mavimsi, kabarık
siller dişlerin duyu muayenesi yapılmalıdır. kitle şeklinde görülen septal hematom ve bu-
Olası bir anestezi halinde blow out veya orbital rundan gelen rinorenin saptanması önemlidir.
fraktür nedeni ile oluşabilecek orbital sinir hasa- Burundan gelen kanlı akıntının kağıt havlu ya
rını gösterdiği için anlamlıdır. Yüz çevresi orbita da çarşaf üzerine damlatıldığında çift halka ya da
kenarları, burun, maksilla ve zigoma palpe edil- halo bulgusu vermesi rinoreyi destekler.
melidir. Bütün kemikler el ile palpe edilir, gere-
Kulaklar ise subperikondral hematom ve laseras-
kirse sağa sola hareket ettirilerek krepitasyon ve
yonlar, BOS sızıntısı (otore), hemotimpanum
anormal hareket araştırılır. Kemik krepitasyonu
veya timpan memran rüptürü açısından muaye-
ya da subkutanöz hava saptanması anlamlıdır.
ne edilmelidir. Laserasyonlar, maloklüzyon, diş
Subkutanöz hava tespiti halinde sinüs ya da na-
hassasiyeti ve sıklıkla kırığa bağlı sinir hasarını
zal kırık düşünülmelidir.
gösteren anestezi açısından ağız muayenesi ya-
LeFort kırıkları maksiller arkın kavranması ve pılmalıdır. Mandibuler kırık için ise abeslang
öne doğru çekilmesi sırasında diğer elle yüzün kırma testi yapılmalıdır.
orta bölgesinin öne doğru hareket ettiğinin his- Görüntüleme: Radyolojik tetkikin zamanlama-
sedilmesi ile tanınır. Orbital ve periorbital mu- sı ve hangi tetkikin kullanılacağı hastanın klinik
ayenede medial kantuslar arası mesafe ölçülme- stabilitesine bağlıdır. Stabil, güvenilir, yakın ta-
lidir. Bu mesafenin normal değeri 35-40mm’dir. kibe gelebilecek olan hastaların radyografileri
Genişleme ya da telekantus, ciddi orbital zede- ayaktan planlanabilir. Düz grafiler tüm hastane-
lenmeyi destekler. Periorbital bölge yaralanma- lerde çekilebilen ve maksillo fasiyal yaralanmalar
larında özellikle görme keskinliğini de içerecek için mükemmel görüntüleme tetkikleridir. BT
şekilde göz muayenesi yapılmalıdır. Pupillerin ise kesin tanı ve cerrahi girişim düşünüldüğünde
boyutu, şekli ve ışık refleksi incelenmelidir. Göz- kullanılmaktadır.
yaşı şeklinde pupil, glob rüptürü veya perforas-
yonu destekler. Üst Yüz: Aksiyal ve koronar BT tercih edilir.
Düz grafi olarak; kafa grafileri ve waters gra-
Periorbital penetran yaralanmada glob perforas- fisi tercih edilir.
yonu düşünülmelidir. Ayrıca gözler hifema ve
subkonjuktival hemoraji açısından da dikkatle Orta Yüz: Aksiyal ve koronar BT tercih edi-
değerlendirilmelidir. Göz kapakları muayene lir. Düz grafi olarak; waters, posteroanteri-
edilmelidir. Kapakların üçte bir medial kısmı- or, submentoverteks ve oklüzyonel grafileri
kullanılabilir.
na olan penetran travma lakrimal gland hasarı-
na neden olabileceğinden dikkatli olunmalıdır. Alt Yüz: Panoramik grafiler tercih edilir. Al-
Ekstra okuler kaslar kontrol edilmelidir. Özellik- ternatif olarak; mandibulanın posteriorante- 821
rior grafisi, sağ ve sol lateral oblik grafisi, ters Periorbital ödem, krepitasyon, subkutanöz am-
townes ve oklüzyonal grafiler tercih edilir. fizem, ekimoz, enoftalmus ve göz yaralanması
Bölüm 12. Travma Acilleri

orbita fraktürleri ile birlikte görülebilir. Duyu ve


göz hareketlerinin muayenesi mutlaka yapılma-
Frontal Sinüs ve Frontal Kemik lıdır. Klinik ve radyolojik olarak tanı konuldu-
Kırıkları ğunda, kırılmış taban alanının saptanması için
BT çekilmelidir. Cerrahi endikasyonları enoftal-
Sıklıkla intrakraniyal yaralanmalarla birliktedir- mus ve persistan diplopidir. Sinüs patojenlerini
ler. Frontal kemik ortasında bulunan frontal si- kapsayan antibiyotikler sıklıkla önerilmektedir.
nüs nazofrontal kanal ile orta meaya drene olur. Bu hastalarda plastik cerrahi ile erken konsültas-
Supraorbital ve nazoetmoid kırıklar ile beraber yon gerekmektedir.
olabilir. Fizik muayenede supraorbital kenarda
krepitasyon ve subkutan amfizemin saptanması
önemlidir. Arka duvar yırtığında BOS kaçağı ve
dural yırtık olabilir. Kafa travması için gelenek- Nazal Kırıklar
sel kafa tası filmleri çekilerek değerlendirildiği Burun kırıkları çok sık görülmesine karşın, çok
için bu fraktürler sıklıkla gözden kaçar. Düz film
az tıbbi endişe sebep olan kırıklardır. Deples-
üzerinde deprese vaya posterior kırık gözlendi-
man, krepitasyon ve epistaksis görülebilir.
ğinde, BT planlanmalıdır. Frontal kemik frak-
türlerinin tüm işaretleri için BT gerekmektedir. Tanıda en yardımcı direk grafi nazal grafidir.
Bu hastalarda erken nöro cerrahi konsültasyonu Çoğu nazal kırıkta kapalı redüksiyon uygulanır.
gerekmektedir. Genellikle birinci kuşak sefa-
Nazoorbito-etmoidal veya Lefort kırıkları gibi ye-
losporinler, amoksisilin-klavulunat veya trime-
terli redüksiyon ve stabilizasyonun sağlanamaya-
toprim-sülfametaksazol gibi sinüs patojenlerini
etkileyen antibiyotikler verilmektedir. Frontal cağı ciddi kırıklarda açık redüksiyon gerekir.
kemik veya sinüsteki kırık deprese veya posterior Septal hematom saptandığında kokain ve ben-
duvara ait ise i.v. antibiyotik kullanımı için ya-
zokain ile lokal anestezi sağlandıktan sonra infe-
tış gerekmektedir. İzole anterior duvar kırıkları
rior köşe 11 nolu bistüri ile insize edilir. Drenaj-
ayaktan tedavi edilebilir.
dan sonra konulacak olan nazal tampon yeniden
hematom gelişimini önleyecektir.
NEO Kırıkları
Ortobita, etmoid ve nazal kemik (NEO) kırık- Zigomatik Kırıklar
larını içerir. Bu yaralanmanın mekanizması ge-
nellikle dramatiktir ve bu kırıklar bu alana gelen Zigoma kırıkları iki temel bileşen bulunmakta-
yumruk gibi direkt darbeyle alakalıdır. NEO dır. Çoğu seride zedelenme tripod kırığı iken,
kırıkları sıklıkla lakrimal zedelenme, epistaksis ark kırığı çoğunlukla eşlik eder. Zigomadaki tri-
ve dura defekti ile birliktedir. Hastalarda göz ha- pod formu kırıklarında birbirine bitişik, frontal,
reketleriyle ortaya çıkan ağrı ve fizik muayenede maksiller ve temporal kemikler etkilenir. Ço-
telekantus veya nasolakrimal kanalın tıkanma- ğunlukla tripod kırıklı hastalar (infraorbital rim
sına sekonder epiforanın varlığı ile saptanabilir. tutulumu, zigomatik frontal sütürde ayrılma ve
zigomatik-temporal bileşkede ayrılma) açık re-
düksiyon için ve internal fiksasyon için yatırılır.
Orbita Kırıkları Arka kırığı olan hastalara ayaktan elektif elevas-
yon ve onarım yapılabilir.
Blow out kırıkları en yaygın orbita kırıklarıdır.
Genellikle alt ve medial duvar kırılır.
822
Konu 3

Maksilla Kırıkları rolü vardır ve yüzün alt kısmının şeklini büyük


oranda belirler.

Maksillo-Fasiyal Yaralanmalar
Orta yüz bölgesi denildiği zaman maksilla, zigo-
ma, vomer, nazal kemik ve etmoid kemik akla Nazal kırıklardan sonra ikinci sırada mandibular
gelmelidir. Bunların içinde maksillanın oklüz- krıklar fasiyal krıklarla birliktedir. Bu yaralan-
yona katılması yönünden farklı bir yeri vardır. malar çoğunlukla çene üzerine direk darbe veya
Maksillanın kırıkları doğrudan gelen travmalar düşme sonrası olmaktadır. Kırıklar sıklıkla yü-
sonucunda oluşur. zük şeklindedir ve çoğuldur. Yine yaralanmala-
rın çoğu kondiler proçesdedir.
LeFort kırıkları maksiller arkın kavranması ve
öne doğru çekilmesi sırasında diğer elle yüzün Klinik muayenede; yüz şeklinde görülen de-
orta bölgesinin öne doğru hareket ettiğinin his- ğişiklikler, oklüzyonda değişiklikler, çene hare-
sedilmesi ile tanınır. ketlerinde anormallik (ağız açıklığında azalma
yada trismus olabilir), laserasyon, hematom ve
LeFort I’de nazal septum ve pterygoid kemi- ekimoz saptanması, duyu kaybı, dişlerde kayıp
ğin alt kısmından sert damağı ayıran transvers ve palpasyonda krepitasyon saptanması kırık
bir fraktür vardır. Maksillaya uygulanan kuv- teşhisinde önemlidir. Dil altında ekimoz saptan-
vet ile üst dişler ile sert damak hareket eder. ması sıklıkla mandibular kırık için önemli bir
Santral maksilla ve damağın piramidal kırığı bulgudur.
LeFort II’yi tanımlar. Fasiyal çekmede bur-
Mandibula kırıklarının tanısı için, tıbbi öykü ve
nu hareket ettirirken gözler sabit kalır.
fizik muayenenin dışında bu hastalara görüntü-
LeFort III ya da kraniofasiyal oynama, fasi- leme yöntemleri de kullanılmalıdır. Direkt grafi
yal iskeletin kafatasından ayrılması halinde olarak, panoramik, posterioranterior, oklüzyo-
meydana gelir. Bu durumda çekme sırasında nal, periapikal, ters townes, lateral oplik radyog-
tüm yüz kayar. rafiler faydalıdır. Özellikle düz planda çekilen
Maksiller kırıklarında klinik bulgular; maksiller direkt grafilerde kondil fraktürleri atlanabilece-
mobilite, krepitasyon, rinore, epistaksis ve ma- ğinden BT daha güvenilir bir tetkikdir. Spiral
loklüzyondur. Le Fort II ve III kırıklarında bi- tomografilerde ise 3 boyutlu görüntü sayesinde
lateral periorbital ekimoz mevcut olacaktır. Fa- kırık parçaları detaylı bir şekilde görülebilmek-
siyal ödem görülür. Le Fort II ve III kırıklarında tedir. Mandibula kırıkları anatomik olarak; kor-
serebrospinal sıvı (CSF) fistülü meydana gelme pus, angulus, ramus, kondiler proçes, koronoid
oranı %25-50’dir. proçes, alveolae proçes, santral kesiciler arasın-
daki kırıklar (orta hat), simfiz civarındaki kırık-
Tedavi edilmemiş vakalarda sıklıkla uzamış ve lar ve simfiz kırıkları olarak sınıflandırılır.
anterior “open bite” deformitesi ile birlikte ge-
riye doğru gitmiş orta yüz görülür. Mandibulayı ilgilendiren kırıklarda amaç; hasta-
ya iyi bir oklüzyon sağlanırken en kısa zamanda
Maksilla kırıkları genellikle açık redüksiyon ve çene hareketi ve çiğneme fonksiyonlarının geri
internal fiksasyon ile tedavi edilir. kazandırılması olmalıdır. Çoklu fasiyal kırıklar
var ise öncelikli olarak mandibula kırıkları teda-
vi edilmelidir.
Mandibular Kırıklar ve
Tempora-Mandibular Dislokasyonu Tedavisinde kapalı ve açık redüksiyon teknikleri
kullanılmaktadır. Açık kırığı olan hastalar yatış
Yüzün en büyük ve en güçlü kemiği olan man- ve i.v antibiyotik kullanımı gerektirirler. Penisi-
dibula havayolu stabilitesinin sağlanmasına yar- linG (2-4 milyon Ü IV) ve klindamisin (600-
dım eder alt dişler için zemin oluşturur, dil ve 900mg I.V) veya 1. Kuşak sefalosporinler ve
komşu kaslara destek sağlar, çiğnemede önemli klindamisin önerilmektedir. 823
Temporamandibuler eklem dislokasyonu redük-
* Öncelikli olarak havayolunu tıkayan kırık
siyonu acil serviste yapılabilmektedir. Bunun
Bölüm 12. Travma Acilleri

diş, yabancı cisim, pıhtı ve sekresyonlar


için hekim oturan hastanın arkasında durur, var ise bunlar temizlenmelidir.
gazlı bezlerle sardığı başparmaklarını mandibula
* Havayolu ve solunum sıkıntısı olan veya
köşesine veya posterior molar dişler üzerine yer-
şişliğin arttığı durumlarda erken endotra-
leştirip aşağıya ve geriye doğru bastırır.
keal veya cerrahi havayolu açılması gerekir.
Hastalara Barton bandajı (çene ve baş etrafına * Yeterli havayolu ve oksijenizasyon sağlan-
sarılan bandaj) uygulanmalı ve hasta sıvı gıdalar dıktan sonra hemen hastanın hemodina-
ve yakın takip önerilerek taburcu edilebilirler. mik durumu gözden geçirilmelidir.
* Maksillo fasiyal kanamalar çoğunlukla
Komplikasyonlar: Aspirasyon, havayolu kaybı,
dıştan direkt bası ile kontrol edilir, kör-
kanama, duyu, fasial hareket, koku-tat-görme
leme-sine klemplemeden kaçınılmalıdır.
kaybı ile sonuçlanan sinir yaralanmaları, malok-
lüzyon, iyileştirici tedaviye sekonder kalıcı fasi- * Maksillo fasiyal yaralanmalı hastalarda
tanı; hikaye, fizik muayene ve radyolojik
yal deformite, kırıkların kötü yada hiç kaynama-
tetkiklere dayanılarak konulur.
ması, enfeksiyon, kronik sinüzit, kötü beslenme
ve kilo kaybı olarak sayılabilir. * Fizik muayenede inspeksiyon ile asimetri
olup olmadığının değerlendirilmesi ve pal-
pasyon ile kırık olup olmadığının ve duyu
Özet muayenesinin yapılması çok önemlidir. Ay-
rıca görme muayenesi ve göz hareketlerinin
Aşağıdaki durumların tanısında ya da tedavi- değerlendirilmesi mutlaka yapılmalıdır.
sinde yetersizlikler tıbbi ve adli yönden sıkın- * Düz grafiler tüm hastanelerde çekilebilen
tı yaratabilir. Bunlara dikkat edilmelidir. ve maksillo fasiyal yaralanmalar için mü-
* Kırığın tanısında yetersizlik kemmel görüntüleme tetkikleridir. BT ise
kesin tanı ve cerrahi girişimin planlanma-
* Birlikte olan yaralanmaların tanısında ye- sı esnasında kullanılmaktadır.
tersizlik
* Göz yaralanmalarının tanısında yetersizlik
* Diş eksikliğini tespit etmede yetersizlik Kaynaklar
* Uygun rıza alınmasında yetersizlik 1. Ege R. Travmatoloji: Maksillo fasiyal Travmalar,
* Yaralanmaların uygun şekilde yönetimin- Bizim Büro Basımevi, Ankara 2002;1165-88.
de yetersizlik 2. Hasan N, Colicciello SA. Maxillofacial Trauma.
* Kayıt ve raporlamada yetersizlik. In Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS
(eds): Emergency Medicine A Comprehensive
* Maksillo fasiyal yaralanmalı hastalarda koz- Study Guide. 5th ed. New York: The Mc Graw
metik sekel riski yanında havayolu problem- Hill Companies, 2004;1583-9.
leri açısından ciddi bir risk söz konusudur. 3. Yücel OA, Yalçın S, Çizmeci O, Emekli U,
* Baş ve boyun gibi hayati fonksiyonlar açı- “Maksillo-Fasyal Travmalar”, Travma, ed. C.
sından riskli bölgelerin yaralanması da mak- Ertekin, K.Taviloğlu, R. Güloğlu ve M. Kurtoğlu,
sillo fasiyal yaralanmalar ile beraber olabilir. İstanbul Medikal Yayıncılık, 2005:1001-14.
* En sık nazal kemikte kırık görülmektedir. 4. Parsa T. Initial Evaluation and Management of
Daha sonra sırasıyla mandibula, zigoma- Maksillofacial Injuries, In Louden M, Talavera F,
tik kemik ve maksilla kırığına rastlan- Farina GA (eds): Emedicine free online medical
reference, http://emedicine.medscape.com/ ar-
maktadır.
ticle/ 434875-overview.
* Hayatı tehdit edebilecek yaralanmalar
5. Yaman Z, Yenidünya MO. Plastik ve rekon-
öncelikli değerlendirilmeli ve gerekli acil strüktif cerrahiye giriş, Bilimsel Tıp Kitapevi,
824 müdahale yapılmalıdır. Ankara 1999:64-93.
Konu 3

6. Kesim SN. Plastik Cerrahi, Nobel Tıp Kitapevi, 9. Maksillofasial Injuries, http://www.patient.
İstanbul, 2001:125-155. co.uk/doctor/Maxillofacial-Injuries.html.

Maksillo-Fasiyal Yaralanmalar
7. Kutlu Sevin, Maksillo fasiyal Travmalar, www. 10. Grover RS, Antonyshyn OM. Care ofmax-
estetiks.com/maksillo fasiyaltravmalar.html. illofacial injuries inmultiple trauma, Current
8. Sünter AV. Maksillofasial Travmaya Yaklaşım, Orthopaedics 2003;17:274-86.
http://www.istanbuleah.gov.tr/nc/klinik-bo-
lumler/kulak-burun-bogaz-klinikleri/kulakbu-
runbogaz2/kbb-seminerleri/maksillofasiyaltrav/.

825
Konu 4

PENETRAN VE KÜNT BOYUN TRAVMALARI

Dr. Özge Duman Atilla

Giriş ma Roon ve Christensen’dir. Bu sınıflamaya göre


I. bölge I klavikuladan krikoid kartilaja kadardır.
Künt veya penetran boyun yaralanmalarının Vertebral ve proksimal karotis arter, major torasik
optimal yönetimi sorunludur. Görülen minor damarlar, superior mediasten, akciğerler, özefa-
yaralanmalar hızla hayatı tehdit edici hale gele- gus, trakea, torasik kanal ve spinal kordu içerir.
bilir. Atlanan veya tanı konulmasında gecikilen
yaralanmalar ciddi komplikasyonlar ve ölümle
sonuçlanabilir.

Anatomi
Boyun yüksek oranda damarsal, aerodigestif ve
kısmen sınırlı alanda spinal yapıları içerir. Diğer
hassas yapılar tiroid ve paratroid bezler, alt kra-
niyal sinirler, brakial pleksus ve torasik kanaldır.
Bu yapıların çoğu cilde yakındır ve bu nedenle
yaralanmalara yatkındır. Yalnızca spinal kord ke-
mik korumasına sahiptir. Şekil 1. Boynun bölgeleri(1)
Boynun çeşitli anatomik sınıflandırmaları var-
dır. Geleneksel olarak, anatomistler sternokle- Bölge II krikoid kartilaj inferioru ile angulus
idomastoid kas ile boynu anterior ve posterior mandibula arasındadır.
üçgenlere ayırır. Anterior üçgen boynun orta
hattı, aşağıda mandibula ve sterno kleidomasto- Bölge II yaralanmaları karotis ve vertebral ar-
id kasın anterior kenarı ile sınırlanmıştır. Ante- terleri, juguler ven, özefagus, trakea, larenks ve
rior üçgende damarlar ve aerodigestif yapıların spinal kordu içerir.
çoğu bulunur: karotis arter, internal juguler ven,
Bölge III angulus mandibula ve kafatası tabanı
nervus vagus, troid, larenks, trakea ve özefagus.
arasındadır. Distal karotis ve vertebral arterler,
Posterior üçgen klavikula orta 1/3, trapezius kası
farenks ve spinal kord yaralanma riski taşır.
anterior hattı ve sternokleidomastois kas poste-
rior hattı ile sınırlanmıştır. Posterior üçgen çok Bu yapılar fasiyal tabakaları destekler. Superfisi-
az vital yapıyı içerir, subklavian arter ve brakial yal fasia platysma kası ile çevrelenmiştir. Bu ince
pleksus burada lokalizedir. kas tüm anterior üçgen ve posterior üçgenin an-
tero inferiorunu örter.
Alternatif anatomik sınıflama boynu üç bölgeye
ayırır (Şekil 1). Bu sınıflama penetran yaralan- Platysma deri ve subkutan dokuya yakın en yü-
maların tanı ve tedavisinde klinisyenlere kılavuz zeyel yapıdır ve penetran boyun yaralanmaları
olarak geliştirilmiştir. En yaygın kullanılan sınıfla- değerlendirildiğinde önemli düzlemsel sınır işa-
reti olarak görev yapar. Platysmanın altında derin Dolaşım (C): Aktif kanama yaralanma alanına
servikal fasya, fasiyal kompartmanlar bulunur. direk baskı ile kontrol edilmelidir. Ek damarsal
Bölüm 12. Travma Acilleri

veya sinirsel hasara yol açabileceğinden kanayan


damarlar klemplenmemelidir. İntravenöz sıvı
İlk Değerlendirme yaralanma alanına doğru akacağından ve damar
dışına çıkacağından yaralanma lokalizasyonuna
İlk yaklaşım, İleri Travma Yaşam Desteği (ATLS) IV damar yolu yerleştirilmemelidir. İlk resusitas-
protokollerine göre uygulanır. İlk bakı, resusi- yon sırasında nazogastrik tüpten kaçınılmalıdır.
tasyon ve ikincil bakı süratle uygulanmalıdır. Nazogastrik yerleştirme esnasında gag refleksi
Önce ilk değerlendirme tamamlanır, optimal veya öğürtü pıhtının yer değiştirmesine ve kana-
tanı testlerine karar verilir ve kesin tedavi yapılır. maya neden olabilir.
Havayolu (A): Boyun yaralanmaları havayolu
yönetiminde çok büyük sorun oluşturur. Tüm İlk Radyografik Değerlendirme
klinisyenler akut respiratuvar distres, kan veya
sekresyonlar ile havayolu baskılanması, masif İlk radyografik tetkik lateral servikal grafiyi içer-
subkutan amfizem, trakeal şift veya ciddi men- melidir. Takiben antero posterior ser vikal grafi
tal durum değişikliği nin erken havayolu yöneti- çekilmelidir. Penetran yaralanma vakalarında
mini gerektirdiğinde hem fikirdir. Çelişki ciddi radyografiler kırık ve yabancı cisim varlığı açı-
yaralanma mekanizması olan ancak vasküler sından değerlendirilmelidir. Merminin yolu ke-
yaralanma veya havayolu baskılanması bulguları sin olarak bilinemediğinden, merminin lokali-
olmayan hastalardan kaynaklanır. Bu hastalar- zasyonu transservikal yörüngeyi destekleyebilir.
da optimal yaklaşımı ana hatları ile tanımlayan Künt ve penetran travmaların her ikisinde de
yayın yoktur. Normal anatomiden sapan fasiyal hematom, hava yolu obstruksiyonu veya devi-
bölümlere kan ve hava sızıntısının ne kadar hız- asyonu, subkutan amfizem veya retro garengeal
lı olduğunun saptanması çok önemlidir. Bu bir kalınlaşma açısından yumuşak doku değerlendi-
kez meydana geldikten sonra havayolu yönetimi rilmelidir. Akciğer grafisi pnömotoraks, hemo-
toraks veya pnömomediastinum değerlendirme-
olanaksız değilse de zor hale gelir. Tecrübeli el-
si için çekilmelidir.
lerde gereksiz entübasyon uygulanma riski, res-
piratuvar distres ve bozulmuş havayolunda zor
entübasyonun potansiyel morbiditesi karşılaştı-
rıldığında minimaldir. Tam Değerlendirme
Tanısal çalışmalar için hasta monitorden ay- Tam öykü ve fizik muayene, zamanın elverdiği
rılmadan önce kesin havayolunun sağlanması ölçüde tamamlanmalıdır. Hastane öncesi per-
özellikle önemlidir. Çoğu vakada, hızlı ardışık sonelinden elde edilen öykü yaralanma meka-
induksiyon ile orotrakeal entübasyon kullanıla- nizması, semptomlar, hemodinamik stabilite ve
bilir. Başarısız ise genellikle erişkinlerde krikot- sahada kan kaybı miktarını içermelidir. Hasta
roidotomi seçilen diğer bir yöntemdir. acil servise geldiğinde, mümkünse, boyun ağrısı,
solunum güçlüğü, disfaji, odinofaji, seste bo-
Solunum (B): Tüm hastalar yüksek akımlı oksi- ğukluk, hematemez, hemoptizi ve nörolojik de-
jen almalı ve oksijen stürasyonu monitorize edil- fisit sorgulanmalıdır. Boyun muayenesinde vas-
melidir. Zor ventile edilen hastalar üst havayolu küler, aerodigestif ve nörolojik yaralanmaların
veya toraks yaralanmalarının belirtisidir. Eşit ol- klinik bulguları araştırılmalıdır. Bunlar arteryel
mayan solunum sesleri ve asimetrik göğüs hare- kanama, büyük veya genişleyen hematom, nabız
ketleri yetersiz ventilasyon bulgularıdır. Bu bul- azalması veya üfürüm, lateralizan bulgular, tra-
gular pnömo-hemotoraks ile ilişkilidir. Trakeal keal deviasyon, yara içinden hava kaçağı, yarada
deviasyon tansiyon pnömotoraksa eşlik edebilir. tükrük varlığı, subkutan amfizem ve kraniyal
828
Konu 4

sinir yaralanması bulgularını içerir. Klinik bul- Yaralanma mekanizması hakkında hastadan,
gular ağır ve hafif bulgular olarak ayırılır (Tab- yakınlarından veya arkadaşlarından mümkünse

Penetran ve Künt Boyun Travmaları


lo 1). Tüm bulgular tanısal araştırma gerektirir, bilgi alınmalıdır. Klinikte yakıma ve belirti ol-
ancak ağır bulgular sıklıkla ciddi yaralanmalarla mayabileceği gibi hayatı tehdit edici hava yolu
ilişkilidir. baskılanması veya şok ile de karşımıza çıkabilir.

Hava yoluna penetran yaralanmada dispne, ses-


Tablo 1. Boyun yaralanmaları bulgu ve belirtileri te boğukluk ve öksürük olabilir. Ayrıca, sıklıkla
ve bulguları anormal solunum paterni, stridor, disfoni, taşip-
Ağır Bulgular Hafif Bulgular ne veya siyanoz gibi semptomlarla ortaya çıkan
Acil serviste hipotansiyon Sahada hipotansiyon hematom gibi eksternal kaynaklardan progresif
hava yolu obstruksiyonu gelişebilir. 1985’de,
Aktif arteryel kanama Arteryel kanama
öyküsü Kelly ve arkadaşları 106 boyun travması (100
Karotis nabzında azalma Trakeal deviasyon penetran, 6 künt) vakasını içeren 20 yıllık bir
Genişlemeyen büyük çalışma yayınladılar. 80 hastada acil serviste
Genişleyen hematom
hematom hava yolu baskılanması bulguları olan trakeal
Akciğer grafisinde yaralanma saptandı. Bu bulgular taşipne, disp-
Thrill/üfürüm
apikal cap
ne, siyanoz, subkutan amfizem ve anormal so-
Lateralizan bulgu Stridor
lunum paternini içermektedir. Hemoptizi ciddi
Hemotoraks > 1000 ml Ses kısıklığı yaralanma bulgusu olarak güvenilir değildir ve
Yarada hava veya baloncuk Vokal kord paralizis major vasküler veya trakeal yaralanmaya sahip
hastalar nadiren yaşamıştır. Diğer araştırmacılar
Hemoptizi Subkutan amfizem
7. kraniyal sinir solunum sıkıntısının başlangıçta olmayabildiği-
Hematemez yaralanması ni göstermişlerdir. Diğer bulgular arasında ses
Açıklanamayan bradi- değişikliği, stridor, servikal subkutan amfizem
kardi (SSS yaralanması veya krepitasyon, dispne ve normal sınırların
olmaksızın) kaybı, asimetri, troid çıkıntıda düzleşme ve tra-
keal deviasyon gibi anterior boyun anatomisinde
değişiklikleri kapsar.
I. Penetran Boyun Yaralanmaları
Farklı mekanizmalara rağmen, tedavi prensipleri
Penetran yaralanma mekanizmaları kesici-delici hepsinde aynıdır. İlk stabilizasyonda hava yolu
alet ve ateşli silah yaralanmaları olarak sınıflan-
önceliklidir. Sonra yaranın değerlendirmesi ya-
dırılır. Tüm mekanizmalar potansiyel ciddi ya-
pılır. Plazma kasının bütünlüğü bozulmamış ise
ralanma nedenidir. Zararsız gibi görünen yara-
lokal yara tamiri yapılır. Plazma kası yaralanmış
lar birden fazla yapıyı etkilemiş olabilir. Ateşli
silah yaraları hem kurşunun kendisinden hem ise, ciddi yaralanma meydana geldiği varsayıl-
de patlama etkisinden dolayı hasar oluşturur. Ek malıdır. Diğer öncelik yara lokalizasyonu ve
olarak, merminin yolu öngörülemez. Merminin hangi zonun yaralandığının tespit edilmesidir.
lokalizasyonu hangi yapıların etkilendiğini gös- Yaralanma riski altındaki vital yapılar saptanma-
termez. Kurşun boyun orta hattını geçti ise, ya- lıdır. Dikkatli fizik muayene ağır ve hafif bulgu-
ralanma riski çok yüksektir. Trans servikal ateşli ları gösterebilir.
silah yaralanmaları, orta hattı geçmeyen yaralara
göre iki kat daha fazla vital yapılarda hasar mey- Platysma kası bozulmuş ise acil cerrahi konsul-
dana getirir. Ateşli silah yaralanmalarında hasar, tasyon endikasyonu vardır. Ekip yaklaşımı stabi-
kurban-silah mesafesi ve silah tipine bağlıdır. lizasyon, tanı ve kesin tedaviyi hızlandıracaktır.
829
Tanı ve Tedavi gösterir. Trakeal rüptür olan hastalarda olduğu
gibi büyük, derin larengeal hasarı ve superfisi-
Bölüm 12. Travma Acilleri

Genel kanıya göre, hemodinamik stabil olmayan yal serviko fasial amfizemi olan hastalar sıklıkla
veya açık aerodigestif yaralanması olan hastalar pnömotoraks olmaksızın masif mediastinal ve
acil cerrahi tedavi gerektirir. Stabil olanlarda, derin servikal amfizemle karşımıza çıkarlar.
tanısal yaklaşım yaranın lokalizasyonuna göre
saptanır. Operatif olmayan testler I. bölge ve III. Bilgisayarlı tomografi (BT) ekstrapulmoner ha-
bölge yaralanmalarının saptanmasında yararlı- vayı kesin olarak saptayabilir, trakeal duvar yırtı-
dır. Vaskuler kontrol sıklıkla bu zonlarda zordur. ğını ve entübe hastalarda trakeal balon hernias-
I. bölge yaralanmaları proksimal vasküler kont- yon bulgusunu direk gösterebilir ve ekstratrakeal
rol için göğüs cerrahisi yaklaşımı ihtiyacı bulu- endotrakeal tüp pozisyonunu lokalize edebilir.
nan operatif tamir gerektirir. Proksimal ve distal Trakeal yırtıklı entübe kadavralarda BT, yaşayan
vasküler kontrol en kolay II. bölgede sağlanır. vakalarla karşılaştırıldığında benzer sonuç ver-
I. ve III. bölgede rutin eksplorasyon endikasyo-
miştir ve BT ile bronkoskopi sonuçları karşılaş-
nu yoktur. Bu zonlarda, fizik muayene vasküler
tırıldığında eşit tespit oranları saptanmıştır.
yaralanmaların saptanmasında her zaman güve-
nilir olmadığından, anjiografi yapılmalıdır. I. Şüpheli hava yolu yaralanması olan stabil has-
bölge ayrıca, erken yaralanmalar sıklıkla asemp- talar dikkatli fizik muayene, düz grafiler, BT ve
tomatik olduğundan, özefagus yaralanmaları bronkoskopi ile kombine değerlendirilmelidir.
açısından tanısal olarak değerlendirilmelidir.
Üç boyutlu rekonstruktif BT trakeal yaralanma-
Penetran özefagus yaralanmalarının erken tespiti ların saptanması ve lokalizasyonunda oldukça
oldukça güçtür. I. ve II. bölge yaralanmalarında iyi olmakla beraber, bronkoskopi hala altın stan-
özefagial değerlendirme yapılmalıdır. Yaralanma dart test olarak düşünülmektedir.
ve tanı konması arasındaki ortalama gecikme,
selektif yaklaşım seçildiğinde sıklıkla saatler Bariumlu grafi, fleksible ve rijid endoskopinin
sürer ve ciddi morbidite ve mortalite ile sonuç- duyarlılığı yaklaşık %90’dır. Bir çalışmada, rijid
lanır. İlk 24 saat içinde yaralanma tespit edilen endoskopi ve barimlu grafi kombinasyonu özefa-
hastaların %90’ı yaşamakla beraber, bu süreden gial yaralanmalarda %100 duyarlı bulunmuştur.
sonra sıklıkla mediastinit gibi enfeksiyöz komp-
likasyonlar nedeni ile yaşam şansı azalır.

Klinik bulgular disfaji, odinofaji, hematemez II. Künt Boyun Yaralanmaları


yaralanma için %80 sensitiftir. Özefagus yara-
lanması klinik bulguları nadiren saptanır, ancak Künt travmalar, tüm boyun travmalarının yan-
boyunda krepitasyon veya emici boyun yaralan- lıca %5’ini oluşturur. Aerodigestif yaralanmalar
ması fizik muayenede bulunabilir. Subkutan am- nadir ancak potansiyel hayati tehlike yaratan ve
fizem düz radyografide görülebilir. İdeal olarak, tanı ve tedavisi için yüksek şüphe gerektiren ya-
değerlendirme özefagogram ve özefagoskopiyi ralanmalardır.
içermelidir. Bu kombinasyonun kullanılması
sensitiviteyi %100’e yaklaştırır. Fleksibil özefa- Künt boyun travmalarında en sık mekanizma
goskopi günümüzde seçilecek uygulamadır. motorlu araç kazalarıdır. Bu yaralanmalar tipik
olarak hızlı akselerasyon ve deselerasyon ya da
Penetran yaralanmalarda lateral boyun ve akci- direksiyon veya konsule çarpma ile trakeal hasar
ğer grafileri en yararlı başlangıç testleridir (Şekil
ve servikal vertebraya doğru özefagusun komp-
2). Subkutan amfizem, aerodigestif sistem yara-
resyonu sonucu direk travmalardır. Ayrıca uy-
lanmasının en sık bulgusudur.
gunsuz emniyet kemeri kullanımı ile glottis ka-
Hava yolu yırtığı olan hastalarda, düz grafide panmasına bağlı intratekal basınç artışı sonucu
830 hava kaçağı paterni cerrahi hava yolu yırtığını da meydana gelirler.
Konu 4

Penetran boyun travması

Penetran ve Künt Boyun Travmaları


Stabil
Unstabil
• Hemorajik şok
• İnme
Fizik muayene • Genişleyen hematom
AP Akciğer grafisi • Unstabil hava yolu
AP/Lat yumuşak doku boyun grafisi

Cerrahi eksplorasyon
Normal Anormal

Gözlem I., II., III. Bölge

MDCT/ Konvansiyonel anjiografi

Aerodigestif Vasküler yaralanma


yaralanma şüphesi

Cerrahi eksplorasyon
Özefagoskopi
Larengoskopi
Yaralanm
Yaralanma yok

Gözlem Cerrahi eksplorasyon

Şekil 2. Penetran boyun travmalarında tanısal yaklaşım çizelgesi.(2)

Strangulasyon ası, iple boğma, elle boğma ve kord avulsiyonu, troid ve krikoid kartilaj kırığı,
aşırı hareketden meydana gelir. Asılarda genel rekürren larengeal sinir laserasyonu veya komp-
ölüm mekanizması beyne venöz dönüşü engel- let larengo trakeal yırtılmaya kadar uzanabilir.
leyen, bilinç kaybı ile sonuçlanan juguler venler- Klasik semptomlar dispne, seste boğuklaşma,
deki basınçtan kaynaklanır. Bilinci kapanan has- disfaji, odinofaji, disfoni, hemoptizi ve stridoru
ta tüm ağırlığı ile ipe karşı düşer, trakea basıya içerir. Yaralanma bulguları hassasiyet, subkutan
uğrar ve akciğerlere hava akımı kesilir. Dakikalar amfizem, deformite, kontuzyon ve trakeal devi-
içinde geri dönüşsüz asfiksi meydana gelir. asyondur. Ne yazık ki, penetran trakeal travma-
ların aksine künt travmalar daha az bulgu verir
Klinik veya hiç bulgu vermez.

Larengotrakeal yaralanmalar yumuşak doku Künt boyun travmalarının değerlendirmesi hava


ödemi ve ekimozdan mukozal laserasyon, vokal yolu değerlendirmesi ile başlar. Grene anatomik 831
lokalizasyona göre laringeal yırtılmasının klinik Schaefer ve Brown, BT ve endoskopi kombinas-
bulgularını değerlendirmiştir. Glottis üzeri yara- yonuna göre larengeal yaralanmaların sınıflandı-
Bölüm 12. Travma Acilleri

lanmalar servikal amfizem, progresif hava yolu rılmasını geliştirmiştir (Tablo 2).
obstruksiyonu, palpasyonda troid kartilajda yır-
tılma, disfaji ve seste boğukluk ile ortaya çıkar. Travmanın yaygınlığı ve vokal kord fonksiyon-
Glottis altı yaralanmalar yutma güçlüğü ile iliş- larının değerlendirmesinde fiberoptik nasofa-
kili olmamakla ve erken hava yolu baskılanması rengoskop, larinksin ayrıntılı değerlendirme-
sinde direk larengoskop, subglottik larenksin
bulguları göstermemekle beraber, hemoptizi ve
değerlendirmesinde bronkoskopi ve özefagial
endotrakeal tüpten dirençli hava kaçağı bulgusu
mukozanın değerlendirmesi için özefagoskopi,
verirler.
künt boyun travmalı hastalarda tanısal testler
Künt özefagus yaralanması sık değildir. Çok az olarak önerilmektedir. Ek olarak bariumlu gra-
bulgu verir veya hiç bulgu vermez. Disfaji, oro- fi özefagial yaralanmalarda çalışılmıştır. Weigelt
gastrik veya nazogastrik aspiratta kan ve krepi- ve arkadaşları 118 stabil boyun travmalı hastayı
tasyon künt özefagus yaralanması bulgusudur. gözden geçirmişler ve endoskopi ile bariyumlu
Bazı vakalarda başlangıçta ciddi yaralanma bul- grafiyi karşılaştırmıştır. 10 özefagial yaralanma-
gusu olmayabilir. nın tümü iki modelin birlikte kullanımı ile sap-
tanmıştır. Suda çözünen radiokontrast madde
Bu durum özellikle yaşlı hastalarda görülür. bariyum ile yer değiştirmiş, ancak farenge öze-
Keog ve arkadaşları gecikmiş boyun hemato- fagial kaçağı dışlamamıştır.
mundan kaynaklanan ciddi hava yolu baskılan-
masına neden olan iki minör boyun yaralanması
vakası bildirmiştir. Her iki hastada antikoagulan Tedavi
tedavisi almakta idi. Farengoözefagiel yaralan-
malar sıklıkla larengo trakeal yaralanmalarla Boyun travmalarına yaklaşımda erken ve hızlı
ilişkilidir. hava yolu değerlendirmesini takiben kesin hava
yolu korunması anahtardır. Hava yolu korun-
malıdır ve herhangi bir kanamaya müdahale
Tanısal Değerlendirme edilmeli ve kan ürünleri verilmelidir. Künt bo-
yun travmalı hastalara servikal boyunluk takıl-
Künt boyun travmalı hastaların görüntüleme-
malıdır. Entübasyon sırasında orta hat servikal
sinde yüksek çözünürlüklü BT (HRCT) kul-
traksiyon, servikal omurga stabilizasyonu için
lanılır. Lateral boyun yumuşak doku grafileri
nadiren kesin olarak aerodigestif yaralanmaları en uygun yöntemdir. Penetran boyun travmalı
dışlamakta kullanılır. Akciğer grafisi, pnömo- hastalarda entübasyonda optimal teknik direk
toraks ve pnömomediastinum gibi durumların larengoskopidir, ancak ayrıntılı çalışılmamıştır.
değerlendirmesinde başlangıç travma testlerinin Açıkca şok, hipoksi veya hava yolu baskılanması
merkezi olarak kalmıştır (Şekil 3). olan hastalar acilen entübe edilmelidir.

BT, hemodinamik stabil hastalarda başlangıç Kısa etkili paralitik ve induksiyon etkenlerinin
görüntüleme modeli olarak seçilir ve selektif kullanılarak hızlı ardışık entübasyon uygulan-
operatif müdahale için kılavuz olarak kullanılır. ması en güvenli metoddur. Kaynaklarda en son
Chen ve arkadaşları, entübe kadavralarda derin vaka serisi çalışmasında, 39 hastanın %100’ü
servikal hava ile trakeal yırtık tanısında BT’nin suksinilkolin ile başarılı olarak entübe edilmiş-
kesinliğini bulmuştur. Moriwaki 3 boyutlu re- tir. Toplamda, 12 hastaya Kulak-Burun-Boğaz
konstruktif BT’i trakeal yaralanma bölgesinin uzmanı tarafından fiberoptik entübasyon uy-
tanısında kullanmıştır. 3 boyutlu BT, yaralanma gulanmış ve üç hastada yetersiz kalmıştır. İlginç
bölgesini kesin olarak tespit etmiştir. BT ile bir- olan bu üç hasta hemen sonra hızlı ardışık en-
leştirildiğinde panendoskopi, aerodigestif yara- tübasyon kullanılarak başarı ile entübe edilmiş-
832 lanmaların tamamen değerlendirilmesini sağlar. tir. Hava yolu travmatik yara içinden görülebi-
Konu 4

Künt boyun travması: Damarsal ve aerodigestif yaralanma.

Penetran ve Künt Boyun Travmaları


• Servikal omurga immobilizasyonu
• Fizik muayene, nörolojik muayene • Servikal omurga immobilizasyonu
• AP Akciğer grafisi • Hava yolu güvenliği
• AP/Lat yumuşak doku boyun grafisi • Hemorajik şok için kan ürünleri
• Yüksek risk yaralanma (tablo 3)
• Ağır bulgular (tablo 1)
Normal
• Hafif bulgular (tablo 1)

Gözlem Anormal
Seri nörolojik muayene

MDCT anjiografi boyun ve beyin


Normal, ancak yüksek
damarsal veya aerodi-
gestif yaralanma şüphesi
Anormal

4 damar serebral anjiografi Sistemik antikoagulasyon


Özefagoskopi Stent
Endoskopi Cerrahi

Normal

Gözlem Cerrahi

Şekil 3. Künt boyun travmalarında aerodigestif ve vasküler yaralanmalar(2)

Tablo 2. Larengeal yaralanmaların yönetimi


Grup Semptomlar Bulgular Yönetim
1 Minor hava yolu semptomları Kırık yok, minor hematom Gözlem, O2
Trakeostomi, direk larengoskopi,
2 Hava yolu baskılanması Ödem, mukozal yaralanma
özefagoskopi
Kartilajı içeren masif ödem,
3 Hava yolu baskılanması Trakeostomi, eksplorasyon/tamir
vokal kord immobilitesi
4 Hava yolu baskılanması Kartilajı içeren masif ödem Trakeostomi, eksplorasyon/tamir, stent

liyorsa, direk yara içinden trakeal entübasyon elastik buji kullanımında tek vaka bildirilmiştir.
mümkün olabilir. Kendi kendine derin boğaz Kör entübasyon başarısız olduğunda, buji trakeal
kesilerinde II. bölge ve tam trakeal yırtık yara- entübasyonda kullanılmıştır, trakeal halkalar bu-
lanmasında entübasyonu kolaylaştırmak için jinin lokalizasyonunu belirlemede kullanılır ve 833
endotrakeal tup buji üzerinden trakeaya başarılı Künt travmada, servikal arterlerin yaralanması
bir şekilde yerleştirilir. hiperfleksiyon, hiperekstansiyon ve rotasyonla
Bölüm 12. Travma Acilleri

ilişkili hızlı deselerasyon kazaları sonucu oluşur.


İndirek larengoskopi yetersiz olduğunda veya Vasküler yapılar servikal omurga üzerinde geri-
kullanılamadığında çeşitli alternatif entübasyon lidir ve yırtıcı güçler damar duvarında intimal
yöntemleri uygulanabilir. Fiberoptik metodların
yırtıklar meydana getirir. Penetran ve künt vas-
tümü kanama veya yoğun sekresyon varlığında
küler yaralanmaların her ikisi psödo anevrizma,
zor olmakla beraber, fleksib fiberoptik endoskop
diseksiyon, arteriovenöz fistül, komplet kopma
ve video larengoskop vokal kordların bulunma-
ve aterosklerotik plak yırtılmasına bağlı gelişen
sında yardımcı olabilir.
trombus oluşumu ile sonuçlanır. Bu hastalarda
Kör nazotrakeal entübasyon yüksek başarısızlık inmenin tıkayıcı tromboemboli nedeni ile oldu-
oranı ve potansiyel komplikasyonlarının farkına ğuna inanılır. Kollateral akımın baskılanması,
varılmasından dolayı tarihsel olarak onaylanma- aterosklerotik damar hastalığı olan hastalarda
mıştır. Hastane öncesi entübe edilen 40 hastalık sonuçları daha da kötüleştirir.
yeni bir çalışmada başarı oranı %90, orotrakeal
entübe edilen hastalara göre mortalite oranları
benzer bulunmuştur. Acil orotrakeal entübasyon Klinik
mümkün olmadığında hastane öncesinde bu
tekniğin kullanılması makul kabul edilmiştir. Acil hekimi için sorun, silik ancak acil müda-
hale gerektiren ciddi yaralanmaları saptamaktır.
Cerrahi hava yolu son seçenek olarak kullanı-
Bu durum hava yolu baskılanması veya hemo-
labilir. Krikotrotomi veya nadiren trakeostomi
dinamik instabiliteden dolayı acil operatif mü-
anatomi değiştiğinden gerekebilir. Ancak stabil
dahale endikasyonu bulunmayan hastalar için
hematomun insizyon sırasında açılması ve ciddi
kanama riski vardır. geçerlidir. Fizik muayende “ağır bulgular” var-
lığı vasküler yaralanma yüksek risk göstergesidir.
Yara, penetrasyon derecesini saptamak için dik- İntimal flap veya psödoanevrizma gibi cerrahi
katle muayene edilmelidir, aktif kanamayan he- müdahale gerektiren tıkayıcı olmayan yaralan-
matom dikkatsizlik sonucu açılabileceğinden malarda bile atımlar normal olabileceğinden,
sondajlama önerilmemektedir. İlerleyici subkutan nabız defisiti ciddi yaralanmaların sensitif gös-
veya mediastinal amfizemi, entübasyon gerektiren tergesi değildir. Üfürüm veya tril, travmatik ar-
ciddi dispnesi, mekanik ventilasyonda güçlük, terio-venöz fistül için patognomoniktir. “Hafif
kontrolsuz hemorajisi olan hastalar veya göğüs bulgular” vasküler yaralanmalar için daha az
tüpünden hava kaçağı olan hastalar cerrahi müda- haber vericidir. Santral sinir sistemi iskemisi
hale için hemen ameliyathaneye alınmalıdır.
hafif bulgu olarak düşünülür. Primer nörolojik
yaralanma derhal defisit ile ortaya çıkar. Major
III. Damarsal Yaralanmalar vasküler yapılara yakınlık ağır bulguların yoklu-
ğunda yüksek risk özelliği olarak düşünülmez.
Boynun ciddi damarsal yaralanmaları, tüm ma-
jor künt travma vakalarının yaklaşık %1-3’dür. Karotis veya vertebral arterleri içeren künt vas-
Yüksek hızlı motorlu araç kazaları bu yaralan- küler yaralanmalar nadirdir ve klinik olarak silik
maların çoğundan sorumludur. Diğer mekaniz- ve nonspesifiktir. McKevitt künt servikal yara-
malar motorsiklet kazaları, yaya-araç kazaları, lanmaların %60’ında başlangıç muayenesinin
düşmeler, saldırılar ve ası ve asılayazmalardır. Bu şüphelendirmediğini ve yakınmaların sıklıkla eş
yaralanmalar nadir olmakla beraber, morbidite zamanlı kafa veya toraks yaralanması nedeni ile
ve ölüm oranları penetran yaralanmalardan daha maskelendiğini dokümente etmiştir. Erken sap-
yüksektir. Künt travmalarla ilişkili genel ölüm tanır ve tedavi edilirse kalıcı nörolojik fonksiyon
oranı %20-30’dur, ek olarak hastaların %37- bozukluğu azalır. Yakınmaların tanınması tipik
834
58’inde kalıcı nörolojik defisit gelişir. olarak gecikir ve hastaların %25’inde travma
Konu 4

sonrası 24 saat içinde ilk yakınma ve bulgular meydana gelir. Eş zamanlı yaralanmalar yaygın-
gelişir. Sıklıkla, künt vasküler yaralanmanın baş- dır; McKevitt ve arkadaşları künt vasküler ya-

Penetran ve Künt Boyun Travmaları


langıç bulgusu tromboembolik olaya bağlanan ralanması olan hastaların %95’inde eş zamanlı
akut iskemik inmedir. major toraks yaralanması veya Glasgow Koma
Skalasını <8 bulmuştur.
Klasik ortaya çıkış, yüksek hızlı motorlu araç
kazası sonrasında nörolojik olarak sağlam olan
hastalarda ardından hemiparezi gelişmesidir.
Nörolojik defisit veya inme gelişmeden önce
Tanısal Değerlendirme
künt karotis yaralanması tanısı konulmasında
Konvansiyonel dört damar serebral anjiografi,
güvenilir klinik ilişki yoktur. Hastaların çok bü-
karotis ve vertebral arterlerde %99 üzerinde sen-
yük kısmı, künt karotis yaralanması tanısı kon-
sitivitesi ile değerlendirmede referans standart
duğunda nörolojik defisit göstermektedir. Kesin
olarak kalmaktadır. Diseksiyon, psödoanevriz-
tanısal testler Tablo 3’de belirtilen yüksek risk
ma, oklüzyon varlığını göstermede kesin değer-
özelliklerinden herhangi birini gösteren hasta-
lendirme sağlar. Anjiografi tarafından atlanan
larda uygulanmalıdır. Bu yaklaşımla, tüm künt
yaralanmalar nadiren tamir gerektirir ve normal
vasküler yaralanmaların %72’si nörolojik defisit
tetkik damar yaralanmalarında yüksek yaşam
gelişmeden önce saptanabilir. Emniyet kemeri
oranı ile ilişkilidir. Tersine, anjiografi invazif,
ekimozuna sahip hastalarda künt vasküler yara-
pahalı ve anjio ünitesine mobilizasyon gerekti-
lanma insidansı, genelde künt travma kurbanla-
rir. Komplikasyon oranı yaklaşık %1’dir, sıklıkla
rındaki görülme oranı üç kat daha fazladır.
kateter uygulama bölgesindedir veya IV kontrast
maddeye karşıdır. Biffl ve arkadaşları anjiografi
Tablo 3. Künt serebrovasküler yaralanmalarda bulgularına göre künt karotis arter yaralanma-
yüksek risk kriterleri ları sınıflamasını geliştirmiştir. Sistem daha fazla
Boynun ciddi hiperekstansiyon veya fleksiyon ve müdahale için kılavuz olarak başarılıdır.
rotasyonu
Ciddi yumuşak doku yaralanması veya boynun Multidetektör BT (MDCT) anjio sensitif, ha-
anteriorunda büyük hematom lihazırda uygulanabilir ve az invazif tanısal test-
Servikal omurga kırığı tir. Penetran boyun yaralanmaları serilerinde
MDCT anjiografi sensitivitesi, konvansiyonel
Boynu geçen emniyet kemeri bulgusu
anjiografi ve cerrahi tetkik ile karşılaştırıldığın-
Karotis-kavernöz sinus fistulünü gösteren masif
da %90 ve %100’dür. Künt vasküler yaralanma
epistaksis
tarama kriterleri ile karşılaşılan çoğu hasta diğer
Üfürüm veya thrill
nedenlerin araştırılması için MDCT’ye gön-
İnme veya geçici iskemik atak derilmelidir. Klinik değerlendirmeye ek olarak
Açıklanamayan nörolojik anormallik bu tetkikin yapılması yaralanmaların saptanma
Petroz kemiği içeren kafa kaide kırığı oranını arttırır, ortalama tanı süresini kısaltır ve
karotis arter yaralanmasından kaynaklanan kalı-
cı nörolojik sekel oranını azaltır. Konvansiyonel
Vertebral arter yaralanmaları servikal omur- anjiografi ile karşılaştırmasında, MDCT anji-
ga yaralanmaları ile yakın ilişkilidir. Servikal ografi duyarlılığı %68 ve özgünlüğü %67’dir.
omurga kırıklarının %33’ü basit spinoz proçes MDCT anjiografi grade I yaralanmaları %55,
kırıkları dışında vertebral arter yaralanmaları grade II yaralanmaları %14 ve grade III yara-
ile ilişkilidir. Transvers forameni tutan kırıklar lanmaları %13 atlar. Model karotis yaralanma-
bu hastaların %78’inde mevcuttur. Bu kemik larının %53 ve vertebral arter yaralanmalarının
yaralanmalarının en az biri, vertebral arter ya- %47’sini atlar; yaklaşık atlanan yaralanmaların
ralanmalı hastaların %92’sinde vardır. Bilateral 1/3’i karotis dağılım bölgesinde inmeye neden
yaralanmalar tüm hastaların yaklaşık %15’inde olan ciddi lezyonlardır. Yüksek çözünürlüklü, 64 835
kesit teknoloji, MDCT anjiografi sensitivite ve gelen asıya komplet ası denir. Diğer tüm vucut
spesifitesini olasılıkla düzeltecektir. Model me- pozisyonlarında meydana gelen asıya inkomplet
Bölüm 12. Travma Acilleri

talik fragmanların artefaktı nedeni ile sınırlıdır. ası denir. Ölüm mekanizması ası metoduna göre
Bazı vakalarda, konvansiyonel anjiografi opti- değişebilir. Kurban boyuna eşit mesafeden asılır-
mal değerlendirme için gereklidir. sa ölüm genellikle üst servikal omurga kırıkları
(Hangman kırığı) ve spinal kord hasarından kay-
Magnetik resonans (MR) anjiografi, hemodi- naklanır. İnkomplet ası veya kurbanın boyundan
namik stabil hastalarda künt vasküler yaralan- daha kısa mesafelerden asılarda juguler venoz
maların varlığının değerlendirilmesinde umut obstrüksiyon, serebral kan akımında kesilme ve
verici görülmektedir. Biffl ve arkadaşları kon- beyin iskemisi meydana gelir. Bilinç kaybı geli-
vansiyonel anjiografi ile karşılaştırıldığında MR şir, kas tonusu azalır ve vital yapılara bası artar.
anjiografi duyarlılığı %75 ve özgünlüğü %67 Komplet arteryel oklüzyon ve/veya hava yolu tı-
olarak göstermiştir. MDCT anjiografi sensitivi- kanıklığı sonucu ölüm meydana gelir. Alternatif
tesinde marjinal düzelme, akut yaralanmalı has- olarak, kardiyak arrest karotid sinus stimulasyo-
talara uygulanabilirliğinde ve rutin kullanımın- nu ve vagal tonus artışı ile ortaya çıkabilir.
da eksiklik nedeni ile, MR anjiografinin boyun
künt vasküler yaralanmalarında rutin tarama İple veya elle boğmada, hasarlayıcı güç eksternal-
aracı haline gelmesi olası değildir. dir ve vücut ağırlığı ve baş olayın bir parçası de-
ğildir. Postural strangülasyon infantlarda görülür.
Duplex ultrasonografi (USG) noninvazif, pra-
Troid kıkırdağı, hyoid kemik ve larenks kırıkları
tik ve ucuzdur, ancak vasküler yaralanmalarda
strangulasyonla ilişkilidir. Larenks ve supraglot-
sensitivitesi uygulayan kişinin deneyimine ba-
tik dokunun travmatik ödemi hava yolu tıkanık-
ğımlıdır. Tecrübeli ellerde konvasiyonel anji-
lığına yol açar. Gecikmiş ölüm sıklıkla nörojenik
ografiye karşı sensitivitesi müdahale gerektiren
pulmoner ödem ve aspirasyon pnömonisine
yaralanmalar için %90-95’tir. Dupleks USG,
bağlıdır. Serebral anoksi nörolojik hasara neden
intimal flap ve psödo anevrizma gibi akımın
olur. Nörolojik defisitler daima hemen ortaya
korunduğu tıkayıcı olmayan yaralanmaları at-
çıkmaz ve zaman içinde gelişebilir. Uzun dönem
layabilir. Bu teknik ayrıca yalnızca common psikiyatrik sorunlar psikoz, korsakoff sendromu,
karotis ve eksternal karotis arteri değerlendirme amnezi ve ilerleyici demans gibi durumlar.
yeteneğinden dolayı kısıtlıdır. İnternal karotis
arteri tutan çoğu yaralanma USG ile iyi değer-
lendirilemez.
Klinik
Strangülasyon Abrazyon, ekimoz ve kahverengimsi bası izi
görülebilir. İpin yukarısında venöz basınç artışı
Boynun şiddetli eksternal basısı strangülasyonla Tardieu lekelerine neden olur. Bu peteşial hemo-
sonuçlanır. Ası, iple boğma, elle boğma ve pos- rajiler en iyi deri ve subkonjonktival alanda gö-
tural strangulasyon nedeni ile gelişir. Strangu- rülür. Hasta ağrılı yutmadan şikayetçidir. Ciddi
lasyona neden olan durumlar saldırılar, cinayet, ses kısıklığı ve stridor gelişmekte olan hava yolu
intihar, kazalar ve idam cezasıdır. Kullanılan tıkanıklığı göstergesidir.
metoda bağlı olarak strangülasyondan ölüm 3
mekanizma ile meydana gelebilir: Spinal kord ve
beyin sapı yaralanması, Boyun yapılarının me- Tedavi
kanik sıkışması ve kardiyak arrest.
Tedavi hava yolu, solunum, kardiyak, nörolojik
Ası, boyna basınç uygulandığında ve sonra ve psikiyatrik komplikasyonlar tedavisini içerir.
kurbanın vucut ağırlığı ile ip iyice gerildiğinde Hava yolu problemi veya solunum anormalliği
836 meydana gelir. Ayaklar yere değmeden medyana varsa endotrakeal entübasyon uygulanmalıdır.
Konu 4

Serbest ağırlıkla düşme servikal kırık sonucu ölü- rilmelidir. “Ağır bulgular” üfürüm, thrill,
me neden olduğundan en erken dönemde, ser- genişleyen veya pulsatil hematom, pulsa-

Penetran ve Künt Boyun Travmaları


vikal omurga kırık veya instabilitesi belirlenme- til veya ciddi hemoraji, nabız defisit ve
lidir. Böylece, çoğu suisidal veya kazaen asılarda santral sinir sistemi iskemisini içerir.
servikal omurga immobilizasonuna gerek yoktur. * Özefagial yaralanma yüksek şüphesi de-
Nörojenik pulmoner komplikasyonlar en iyi vam ettirilmelidir; ne yazık ki radioga-
kontrollu ventilasyon ve pozitif ekspiryum sonu rafiler özefagial yaralanmaları dışlamaz ve
basınç (PEEP) uygulanması ile tedavi edilir. Kar- triple endoskopi aerodigestif yaralanma-
diyak monitorizasyon disritmilerin saptanması ve lar için optimal tanısal yöntemdir.
tedavisi için esastır. Serebral ödem ve intrakraiyal * Damarsal yaralanmalar için referans stan-
basınç artışının tedavisi zordur ve sıklıkla intrak- dart konvansiyonel anjiografidir.
raniyal basınç monitorizasyonu, hiperventilas- * MDCT anjiografi noninvazif, daha az
yon, diüretikler ve sıvı kısıtlamasını gerektirir. pahalı ve olsukça tatmin edici alternatiftir
ve penetran ve künt travmadan kaynak-
lanan servikal vasküler yaralanmaların
Özet değerlendirilmesinde hızla tanısal tarama
aracı haline gelmektedir.
* Erken hava yolu yönetimi, ciddi penetran
ve künt boyun travmalarında başarılı mü-
dahalede çok önemlidir. Kaynaklar
* Orotrakeal entübasyon seçilecek ilk yön-
temdir; ancak %100 başarılı tek yöntem 1. Baron BJ. Penetrating and blunt neck trauma.
değildir. In: Emergency Medicine A Comprehensive
Study Guide edits. Tintinalli JE, Kelen GD,
* Bu nedenle uygulayıcının hava yolu yö- Stapczynski JS, McGrawHill, New York, 6th
netiminde çeşitli farklı yaklaşımlardaki edit. 2004:1590-5.
ustalığı çok önemlidir.
2. Rathlev NK, Medzon R, Bracken ME. Evalua-
* Başlangıçta kesin cerrahi girişim endi- tion and management of neck trauma. Emerg
kasyonu olmayan hastalarda, damarsal Med Clin N Am, 2007;25:679-94.
yaralanmanın “ağır bulguları” değerlendi-

837
Konu 5

GÖĞÜS YARALANMALARI

Dr. Cuma Yıldırım

Giriş İlk Bakıda Saptanması Gereken Yaşamı Kesin


Tehdit Eden Yaralanmalar
Travmaya bağlı ölümlerin % 25’inde sebep gö-
Bu yaralanmaların tanısı klinik olarak konur.
ğüs yaralanmalarıdır. Bunların %85’i basit pro- Hastane öncesi dönemde ya da hasta radyografi
sedürlerle tedavi edilebilir. Yalnızca %15 veya ünitesine yönlendirilmeden tanınmalı ve tedavi-
daha azında onarım için torakotomi gerekir. sine başlanmalıdır.
Genellikle başka yaralanmalar ile birliktedir.
1. Havayolu Obstrüksiyonu
Ölümlerin büyük bölümü hastane öncesi dö-
2. Tansiyon Pnömotoraks
nemde olur. Birden çok organ sisteminin etki-
3. Açık Pnömotoraks
lendiği yaralanmalarda ölüm oranı daha fazladır.
İzole göğüs yaralanmalarında oran % 5’tir. Pe- 4. Masif Hemotoraks
netran yaralanmalarda mekanizma künt yara- 5. Yelken Göğüs
lanmalardan farklıdır. Penetran yaralanmaların 6. Kalp Tamponadı
tamamına yakınında pnömotoraks vardır. %
İkinci Bakıda Tespit Edilmesi Gereken Yaşamı
75’inde hemotoraks eşlik eder. Künt travma de-
Tehdit Eden Yaralanmalar
ğişik mekanizmalarla olur. Kompresyon (organ
İkinci bakıda bu yaralanmalar akılda tutulmalı
rüptürü), direk travma (kırık) ya da akseleras-
ve tek tek dışlanmalıdır.
yon-deselerasyon (yırtılma ve kopma) şeklinde
olabilir. Penetran yaralanmaların üçte birinde • Aorta diseksiyonu
abdominal yaralanma da vardır. • Miyokard kontüzyonu
• Trakeobronşial yırtılma
Bu bölümde amaç; Göğüs yaralanmalarında ilk • Özefagus perforasyonu ya da yırtılma
bakıda yaşamı kesin tehdit eden yaralanmala-
• Akciğer kontüzyonu
rın saptanması ve tedavisi, ikincil bakıda tespit
• Diyafragmatik yırtılma ve herni
edilen ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden
yaralanmaların saptanması ve tedavisi, potansi- Göğüs Yaralanmalarının (Genellikle) Ölümcül
yel yandaş patolojilerin düşünülüp araştırılması, Olmayan 8 tipi
iğne torasentez, toraks tüpü, perikardiyosentez, Bunlar da ikinci bakıda tespit edilmelidir.
torakotomi işlemlerinin yapılması kararının ve-
• Basit pnömotoraks veya küçük hemotoraks
rilmesi, şartlar ölçüsünde bu işlemlerin uygulan-
• Sternoklavikular dislokasyon
ması ya da hastanın yönlendirilmesidir.
• Sternum fraktürü
• Klavikula fraktürü
Yaralanma Mekanizmaları • Skapula fraktürü
• Travmatik asfiksi
Penetre, künt, patlama, inhalasyon (Duman, • Basit kot fraktürü
buhar, su v.s.) şeklinde gelişebilir. • Göğüs duvarı kontüzyonu
Potansiyel Fizyolojik Sonuçlar Klinik
Bölüm 12. Travma Acilleri

Travma sonunda toraksı ilgilendiren herhangi Hastada respiratuvar distres, taşikardi, hipotansi-
bir yaralanma oldu ise hastada hipoksi, hiper- yon, trakeal deviasyon, solunum seslerinin tek ta-
karbi, hipovolemik şok, obstrüktif şok ve asidoz raflı kaybı, boyun venlerinin distansiyonu, geç dö-
beklenebilir. nemde siyanoz, perküsyonla hiper rezonans vardır.

Ayırıcı Tanı: Kalp tamponadı en çok karışan kli-


İlk Bakıda Saptanması Gereken Yaşamı
niktir. İlk bakıda tanınması gereken diğer altı tanı
Kesin Tehdit Eden Yaralanmalar
ile karışabilir.

1. Hava Yolu Obstrüksiyonu Tedavi: Birincil bakıda başlamalıdır. Radyolojik


değil klinik bir tanıdır. Bu nedenle ak ciğer gra-
Hasta odaya girdiğinde ilk bakışta tespit edil- fisiyle doğrulama beklenmemelidir. İkinci inter-
melidir. Tanı klinik olarak konur. Hastada azal- kostal aralık midklavikular hattan kosta üzerinden
mış solunum eforu veya hızı (12 solunum/dk 14 -18 no’lu I.V. kanül ile acil dekompresyon uy-
altında); siyanoz; interkostal, sternal subkostal gulanarak basınç altındaki havanın çıkışı sağlanır.
retraksiyonlar; hırlama, ses kısıklığı, seste kaba- Ardından tüp torakostomi ile su altı drenajı uygu-
laşma ve stridor, ajitasyon veya uyku hali vardır. lanmalıdır.

Tedavi: Birinci bakıda başlamalıdır. Yüksek


akımlı oksijen başlanmalı, hava yolu açma ma- 3. Açık Pnömotoraks
nevraları uygulanmalı, aspirasyon ile ağız, burun
ve nazofarinks temizlenmeli, orofarengeal veya Toraks duvarındaki açıklık trakea çapının
2/3’ünden büyük ise oluşur. Vazelinli gazlı bezi
nazofarengeal airway yerleştirilmeli, endotrakeal
deriye üç tarafından bantlayarak solunan hava-
entübasyon ya da iğne veya cerrahi krikotiroi-
nın dışarı çıkması sağlanır. Kesin tedavi cerrahi
dotomi gibi invaziv hava yolu açma manevra-
debridman ve toraks duvarındaki defektin kapa-
ları için hazırlık yapılmalıdır. Gerekirse hemen
tılarak tüp torakostomi uygulanmasıdır.
uygulanmalıdır. İmkan varsa rijit ya da fleksibl
bronkos- kopi hazırlanmalıdır.
4. Massif Hemotoraks
2. Tansiyon Pnömotoraks Plevral boşlukta 1500 cc’den fazla kan olduğu-
İlk bakıda tanısı klinik olarak konup tedavisinin nu gösterir. Şok, boyun venlerinin düzleşmesi,
başlanması gereken önemli bir kliniktir. Hastada yaralanma bölgesinde azalmış solunum sesleri,
solunum sıkıntısı, trakeanın karşı tarafa devias- yaralanma bölgesi perküsyonunda matite, hipo-
volemi ve hipoksi vardır.
yonu, yaralanma bölgesinde solunum seslerinin
azalması veya yokluğu, yaralanma bölgesinin Tedavi: Genellikle % 80’inde drenaj yeterlidir.
genişlemesi veya fazla havalanması, yaralanma Operasyon kararı için; 1500 ml veya 20 ml/
bölgesinde perküsyonla timpanik ses alınması ve kg ani drenaj ya da, 200 ml/saat veya 2 ml/kg/
boyun venlerinde genişleme tansiyon pnömoto- saat drenaj gereklidir. Torakotomi için hazırlıklı
raks tanısı koymak için yeterlidir. olunmalıdır. Kan grubu ve kros için kan gön-
derilmeli ve kan hazırlanmalıdır. Toraks tüpü
En Sık Nedenleri: PEEP ile mekanik ventilas- takma zamanlaması zor bir karardır. Erken ta-
yon, spontan pnömotoraks (bül), travmatik ak- kılırsa kanayan yere bası ortadan kalkabilir ve
ciğer parankim yaralanmaları, subklaviyen ya da hasta daha fazla kanayıp ölebilir. Bu nedenle
internal jugüler venöz kateter uygulamaları en toraks tüpü takmadan önce volüm kaybı yerine
840
sık nedendir. konmalıdır. Ototransfüzyon akılda tutulmalıdır.
Konu 5

5. Yelken Göğüs Tedavi: Sıvı replasmanı yapılır. Subksifoidal pen-


cereden perikardiyosentez uygulanabilir. Hasta

Göğüs Yaralanmaları
Komşu üç ya da daha fazla kot iki veya daha faz- acil torakotomiye hazırlanmalıdır.
la yerinden kırılmıştır. Toraks duvarında bir bö-
lümün serbest hareketi paradoksal solunum ve
solunum yetmezliğine sebep olur. Hastaların % İkincil Değerlendirme ve Potansiyel
80’inde pulmoner kontüzyon da vardır. Klinik Ölümcül Toraks Yaralanmaları
sonuç genellikle altta yatan akciğer kontüzyonu-
İkincil değerlendirmeye geçerken tekrar ve ay-
na bağlıdır. Cerrahi tedavi nadiren gerekir.
rıntılı fizik muayene, mümkünse ayakta direkt
Tedavi: Havayolu, solunum ve dolaşım desteği göğüs grafisi, arteryel kan gazı ve EKG değerlen-
sağlanmalı, ayrıntılı birincil ve ikincil muayene- dirilmelidir.
leri yapılmalı, hasta tamamen soyulup tepeden
tırnağa muayene edilmeli, foley ve nazogastrik
sonda takılıp takılmama konusunda hasta de- 1. Aorta Diseksiyonu
ğerlendirilmelidir. İyi bir oksijenizasyon şarttır.
Motorlu taşıt kazaları veya yüksekten düşmeden
Hastanın ağrısı kesilmelidir. Ağrı solunumu ölümlerin major sebebidir. Büyük kısmı olay
baskılar. Pulmoner bakım önemlidir. Üst ve alt yerinde kaybedilir. Mediastene kanama olabilir.
hava yollarında olabilecek yabancı cisimler ya Üst ekstremitede nabızsızlık, kollar arasında kan
da hastaya ait fizyolojik salgılar temizlenmelidir. basıncı farklılığı, parapleji, alt ekstremite hipo-
İnternal fiksasyon için hasta uyutulup mekanik tansiyonu klinik bulgularıdır.
ventilasyon uygulanabilir. Erken dönemdeki de-
ğerlendirmede imkan varsa bu karar geciktiril- Akciğer Grafisi Bulguları: Geniş mediasten
memelidir. Hasta uyutulup mekanik ventilatöre (AP grafide aort topuzu seviyesinde 8 cm üzeri),
bağlanmalıdır. Cerrahi redüksiyon ve fiksasyon aort topuzunun silinmesi veya bulanıklaşması,
daha sonraki tedavidir. sol plevral başlık (apikal cap), sol plevral effüz-
yon, trakea veya nazogastrik tüpün sağa devias-
yonu, sol ana bronşun çökmesi, kalsifiye aorta
6. Kalp Tamponadı plağının aortik kenardan 5-6 mm’den fazla ay-
rılmasıdır.
Genellikle penetran yaralanmalardan sonra olur. Tedavi: Gereğinden fazla resüsitasyon ve hi-
Kalp, büyük damar ve perikardial yaralanmala- pertansiyondan kaçınılmalıdır KB: 140/90
ra bağlıdır. Perikard, fikse ve fibröz bir yapıdır. mmHg’nın üzerinde ise rüptürün kontrolü
15-20 cc kan bile klinik açıdan önemlidir. Pul- zorlaşır. En az 10 ünite kan hazırlanır. Cerrahi
sus paradoksus ve Kussmal belirtisi (paradoksal tamir için erken dönemde konsültasyon istenir.
venöz basınç anomalisi), kalp tamponadının
habercisidir. Hipotansiyon, kalp seslerinin azal-
ması ve derinden gelmesi ve venöz basıncın 2. Pulmoner Kontüzyon
artması klasik Beck Triadı olarak bilinir. Ancak Sıklıkla kot fraktürleri ile birliktedir. Hemoptizi,
kardiyak tamponad nedeni ile ameliyat olan azalmış solunum sesleri, perküsyonla matite, so-
hastaların ancak % 40’ında görülür. Bu nedenle lunum sıkıntısı, hipoksemi ve akciğer grafisinde
hasta başı ekokardiyografi ve/veya Ultrasonogra- infiltrasyon vardır.
fi (EFAST) tanı için gerekli- dir. Küçük miktar
kan birikimleri için transözofageal ekokardiyog- Tedavi: Oksijen, solunum egzersizi, sıvı kısıt-
rafi önerilebilir. Ancak travma hastalarında kul- laması, wheezing varsa bronkodilatatör tedavi
uygulanır.
lanımı pratik değildir. 841
Takip kriterleri: Günlük göğüs grafisi, arter- 5. Diyafragma Rüptürü
yel kan gazı, solunum fonksiyon testi ile takip
Bölüm 12. Travma Acilleri

edilir. Steroidler kontrendikedir. Antibiyotikler Abdominal organlar toraksa herniye olabilir.


başlangıçta yararsızdır. Klinik takibe göre endi- Strangülasyon riski vardır. Solunum sıkıntısına
kasyonu varsa başlanmalıdır. sebep olabilir. Başlangıçta atlansa bile yıllar son-
ra komplikasyonla ortaya çıkabilir. Sağda kara-
ciğer olduğundan solda daha sıktır. Tanı şüphe
3. Trakeo-bronşial Rüptür ile olur. Akciğer grafisinde tek taraflı diyafragma
yükselmesi ya da diyafragmanın belirsizleşmesi,
Trakea ve bronşta major laserasyonlar vardır. yoğun bazal infiltrasyon olabilir. Akciğer grafisin-
Toraks tüpündeki geniş hava sızıntısından teşhis de toraksta nazogastrik tüp olması, barsak veya
edilir. İkinci toraks tüpüne rağmen hava kaça- mide görülmesi, peritoneal lavaj sıvısının toraks
ğı düzelmez ve akciğer reekspanse olmaz. Geniş tüpünden gelmesi ile tanı güçlenir. Alt toraks
miktarda cilt altı hava vardır. CT, kontrastlı üst gastrointestinal sistem grafisi
Tedavi: İkinci göğüs tüpü takılmalıdır. Selektif ve tanı amaçlı laparoskopi ile kesin tanı konur.
endobronşial entübasyon (Carlens tüpü) gerekir. Tedavi: Tedavi cerrahidir. Preoperatif mide de-
Erken dönemde cerrahi tedavi hayat kurtarır. kompresyonu için nazogastrik tüp takılır.
Larinks Yaralanması: Ses kalınlaşması, sub-
kutan amfizem, palpasyonla krepitasyon alınır 6. Miyokardial Kontüzyon
(Bkz. Penetran ve künt boyun travmaları).
Sıklıkla olduğundan fazla tanı konur. Fakat ger-
Trakea Yaralanması: Penetran travmada tanı çekte sık değildir. Patolojik ve tanısal olarak akut
kolaydır. Künt travmada ise daha zordur. Bo- miyokart enfarktüsü ile aynı değildir. Genellikle
yunda damar ve özofagus yaralanmaları eşlik kot ve/veya sternum kırığı ile birliktedir.
edebilir. Bronkoskopik inceleme ve CT tanıya
yardımcıdır (Bkz. Penetran ve künt boyun trav- Tanı: EKG’de MI bulguları, multipl erken vent-
maları). riküler vurular, sinüzal taşikardi, atriyal fibrilas-
yon, dal (sağ) bloğu, ST değişiklikleri, santral
Bronş Yaralanması: Çoğu künt travma sonrası
venöz basınç artışı, sağ ventri kül disfonksiyonu,
oluşur. Karinanın 2-3 cm yakınında yırtık vardır.
ekokardiyografide duvar hareket anomalisi ve
Subkutan amfizem, tansiyon pnömotoraks eşlik
perikardial sıvı görülebilir. Enzimlerden CK-
edebilir. Ya da yakın zamanda yapılmış bronkos-
MB ve troponin genellikle artmıştır.
kopi anamnezi olabilir.
Tedavi: Yoğun bakımda yakın takip gerekir. İlk
4. Özofagus Rüptürü 24 -48 saat kardiak monitörizasyon şarttır. Vent-
riküler aritmi için lidokain önerilir. Major duvar
Genelde penetren yaralanmalarda olur. Künt anomalisi varsa ekokardiyografi ile takip yapılır.
travma ile de oluşabilir. Disfaji, derin göğüs
ağrısı, subkutanöz ve/veya mediastinal hava,
pnömotoraks ve/veya plevral efüzyon, toraks Diğer Toraks Yaralanmaları
tüpü sıvısında bulanıklık veya amilaz yüksekli-
ği olabilir. Şüpheleniliyorsa drenaj kontrolü için • Subkutan amfizem
en kısa zamanda toraks tüpü takılmalıdır. Geniş • Superior vena kava sendromu
spektrumlu antibiyotik başlanır. Gastrografinle • Basit pnömotoraks
grafi veya özafagoskopi ile doğrulanırsa erken • Hemotoraks
dönemde cerrahi yapılır. • Skapula ve kot kırıkları

842
Konu 5

Acil Serviste Acil Torakotomi Toraks Yaralanmalarının (Genellikle)


Ölümcül Olmayan 8 Tipi

Göğüs Yaralanmaları
Endikasyonları
• Penetre toraks travmalı hastalar 1. Basit Pnömotoraks veya Küçük Hemoto-
raks: Genellikle ikincil bakıdan sonra göğüs tü-
• Agonal solunum gibi bazı yaşam belirtileri püyle tedavi edilir.
olan ve servise ulaştıktan hemen sonra kar-
diak arrest olan hastalar 2. Sternoklavikular Dislokasyon: Posterior
• Yelken göğüs çıkıklar acil redüksiyon gerektirebilir.
• Major toraks duvarı anormalliği Brakiosefalik artere bası yapabilir. Havlu klempi
• İleri gebelik varlığında ciddi göğüs travması ile proksimal klavikula yukarı çekilir. Anterior
olması ise ağrı kesici ve omuz-kol askısı yapılır.
• Kontrol edilemeyen intraabdominal kana-
3. Sternum Kırığı: Genellikle yalnızca ağrı kesi-
mada diyafragma seviyesinde aort klempi
cilere ihtiyaç duyulur. Genellikle miyokard kon-
amacı ile
tüzyonu ile birlikte değildir.
• Toraks tüpünden 500 cc/saat üzerinde kanama
• Toraks tüpünden 1-2 saat içinde 200 cc/ 4. Klavikula Kırığı: Sekiz bandajı ve/veya as-
saat üzerinde kanama kıyla tedavi edilir. Yalnızca açık kırıklarında ope-
rasyon gerekir.
• Masif hava kaçağı (2 toraks tüpüne rağmen
devam eden pnömotoraks) 5. Skapula Kırığı: Yüksek enerjili bir travma-
• Kardiak tamponad şüphesi nın habercisidir. Yandaş patolojiler aranmalıdır.
• Major pulmoner hiler damar kanaması şüphesi Genellikle tamamen iyileşir. Tedavide ağrı kesi-
ci, askı, açık kırık veya glenoidi içeren kırıklarda
• Aorta rüptürü şüphesi
operasyon yapılır.
• Nörojenik şoktan kaynaklanmayan yanıtsız
devam eden hipotansiyon 6. Travmatik Asfiksi: Toraks kompresyonu ve
vena kava basıncının ani yükselmesi sonucu olu-
şur. Subkutan hemoraji, peteşi, retinal hemoraji
Tüp Torakostami Endikasyonları ve fasial ödem vardır. Genellikle direk tedavi ge-
rektirmez. Ek yaralanmalar tedavi edilir.
Kesin endikasyonlar
• Tansiyon pnomötoraks 7. Basit Kota Kırığı: Hasta için ağrılıdır. Pnö-
• Masif hemotoraks motoraks veya akciğer kontüzyonunun ekarte
edilmesi için çekilen akciğer grafisi yeterlidir.
• Trakeobronşial laserasyon şüphesi
Bazen akciğer grafilerinde görülemeyebilir. Bu
• Özofagus rüptürü şüphesi durumda ağrılı bölgeye yapılan ultrasonografi
• Küçük pnömotoraksla birlikte entübasyon ile basit kot kırığı tespit edilebilir. Kot kemerleri
ve genel anestezi ihtiyacı atelektazi ve pnömoniye zemin hazırladığından
kontrendikedir. Yalnızca ağrı kesicilerle tedavi
Göreceli endikasyonlar edilir.
• % 5-10’un altındaki basit pnömotoraks
8. Göğüs Duvarı Kontüzyonu: Hastaya ağrının
• Küçük hemotoraks (Eğer kot fraktüründen
kaynaklanıyorsa) uzun zaman sürebileceği anlatılmalıdır. Tedavi
kot fraktürüyle aynıdır. İyi bir analjezi sağlan-
• Yelken göğüs (Bkz. Acil girişimler-Tüp to- malı, solunum egzersizi yaptırılmalıdır.
rakostomi). 843
PA AC Grafisinde Ciddi Genişlemiş Mediasten Retrospektif olarak kontrol grubu ile karşılaştı-
rıldığında yatak başı USG uygulanan hastalarda
Bölüm 12. Travma Acilleri

• Birinci ve ikinci kot kırıkları tanı koyma ve ameliyathaneye gönderme sürele-


• Aorta topuzunun silinmesi ri 42.4 ± 21.7 dakikadan 15.5 ± 11.4 dakikaya
• Trakeanın sağa deviasyonu geriledi. Hastaların sağ kalım oranları % 57.1’
• Sağ ana bronşun yükselmesi ya da sağa den % 100’e yükseldi.
deviasyonu Acil ultrasonografinin etkinliği 5 ayrı birinci
• Sol ana bronşun depresyonu derece travma merkezinde akut hemoperikardi-
• Pulmoner arter ve aorta arasındaki boşluğun yum tanısı koyma amacı ile kullanıldıktan sonra
silinmesi daha iyi anlaşılmıştır. Cerrah ya da kardiyologlar
• Özofagusun sağa deviasyonu (Nazogastrik ve teknisyenler penetran yaralanması olan hasta-
sonda) lara perikardiyal ultrasonografi uyguladılar. Pozi-
tif çıkan hastaları hemen ameliyata aldılar. 261
hastada perikardial ultrasonografinin duyarlılığı
Göğüs Travmalarında Hasta Başı %100, özgüllüğü %96.9, doğruluk oranı %97.3
Ultrasonografinin Yeri olarak bulundu. Ultrasonografi yapma zamanı
Travma hastalarının birincil ve ikincil değer- 12.1 ± 5 dakika olarak bulundu. Bu bulgular
göstermektedir ki penetran prekordiyal yaralan-
lendirme aşamalarında yatak başı ultrasonogra-
malarda ultrasonografi hızlı ve doğru tanı koy-
fi uygulamaları son yıllarda önem kazanmaya
durucudur.
başlamıştır. Noninvaziv olması, hasta başında
uygulanabilmesi radyasyon riskinin olmaması Bir yıldan daha uzun süre künt kardiak yaralan-
gibi avantajları yanında uygulayıcının tecrübesi- ması olan hastalara ekokardiyografi yapılmış ve
ne bağlı olması gibi kısaltmaları da vardır. (Bkz. bu hastalarda ultrasonografinin özellikle kardi-
Acil Ultrason Toraki Ultrasonu). yak kontüzyon konusunda yardımcı olduğunu
göstermiştir.

Perikardial Sıvının Tesbiti Plevral Sıvı Tesbiti


Özellikle penetran yaralanması olan hastalarda Major travmalı hastalar acil serviste aksini ispat
hasta hipotansif ise FAST (The focused assess- edene kadar vertebra hasarı var olarak kabul
ment with sonography for trauma)’in ekokardi- edilip supin pozisyonunda tutulduklarından bu
yografik parçası faydalıdır. Perikardiyal efüzyo- hastalarda ikitaraflı hemotorak ya da tek taraflı
nun tespitinde ekokardiyografi altın standarttır. küçük tek taraflı hemotoraksın yatarak çekilen
Klasik fizik muayene bulguları olan boyun ve- göğüs grafilerinde tesbiti mümkün olmayabilir.
nöz dolgunluk, hipotansiyon ve kalp seslerinin
derinden gelmesi kaldiyak tamponad nedeni ile FAST muayenesi, göğüs grafisi almadan önce ya
ameliyat olan hastaların ancak % 40’ında görü- da göğüs grafisi şüpheli ise yapılmalıdır. FAST
lür. Hemoperikardiyumun erken tanı ve ameli- muayenesi ile 6 anatomik alan kontrol edilir.
yathaneye erken dönemde gönderilmesinde acil Bunlardan ikisinde her iki plevrada serbest sıvı
serviste ultrasonografi uygulaması önemlidir. tespit edilir. Böylece tüp torakostomi endikasyo-
nu daha çabuklaştırılabilir.
Ülkemizde göğüs travmalarında ultrasonografi-
nin yeri konusunda çalışmalar yeterli değildir. Ma ve Mateer major travması olan hastalarda
Ancak kaynaklarda bu konuda çalışmalar mev- hemotoraksın tespitinde FAST muayenesinin
cuttur. Nitekim Plummer ve arkadaşları 1992’de sensitivitesini, spesifitesini ve doğruluk oranını
49 olguluk bir seri yayınladılar. On yıllık süre araştırdılar. Göğüs grafisi ile karşılaştırıldığında
içinde penetran kardiyak yaralanması olan 49 duyarlılığı %96.2, özgüllüğü %100 ve doğruluk
844
hastaya acil hekimi yatakbaşı USG uyguladı. oranını %99.6 olarak tespit etmişlerdir.
Konu 5

Ultrasonografi ile göğüs grafisinde tespit edi- * İyi bir analjezi ve solunum egzersizi ihmal
lemeyen çok daha az miktardaki plevral sıvılar edilmemelidir.

Göğüs Yaralanmaları
tespit edilebilir. Ayakta çekilen bir akciğer gra-
* Hasta başı USG uygulaması erken ve
fisinde minimum 50-100 mL plevral sıvı tespit doğru teşhis, doğru takip ve tedavi için
edilebilir. Supin pozisyonunda ise minimum 175 oldukça önemlidir.
mL plevral sıvı tespit edilir. Buna karşılık ultra-
sonografi ile 20 mL’den az sıvılar tespit edilebi-
lir. Üstelik ultrasonografi plavral sıvının plevral
kalınlaşma ve pulmoner kontüzyondan ayırıcı
Kaynaklar
tanısını yapabilir. Supin pozisyonunda çekilen 1. William M. Bowling, Robert F. Wilson, Gabor
akciğer grafisinde ise bunları ayırmak mümkün D. Kelen, Timothy G. Buchman, Thoracic Trau-
değildir. FAST’in tamamen göğüs grafisi yerine ma, In: Emergency Medicine: A Comprehensive
geçmesi mümkün görünmemekle birlikte supin Study Guide 6th edition by Judith E Tintin-
pozisyonunda olan hastalarda hemotoraks tanısı alli (Editor), Gabor D., Md. Kelen (Editor), J.
Stephan Stapczynski (Editor) By McGraw-Hill
için göğüs grafisini tamamlayıcı bilgiler vereceği
Pro- fessional By OkDoKeY, 2004;1595-613.
açıktır. İlk ğöğüs grafisinde hemotoraks tespit
edilemeyen hastaların takibinde tekrar grafi çek- 2. Ahmet Başoğlu, Toraks Travmaları; Yoğun
Bakım Sorunları ve Tedavileri, Prof. Dr. Hay-
memek için FAST’tan faydalanılabilir. dar Şahinoğlu, Türkiye Klinikleri Seri No:21, 2.
Baskı, 2003;337-41.
3. Bülent Turnaksız, Kamil Kaynak, Alpaslan
Pnömotoraks Tesbiti Çakan, Toraks Travmaları; Travma ve Resüsi-
tasyon Kursu, Korhan Taviloğlu, Cemalettin
Göğüs grafisi almadan FAST ile pnömotoraks Ertekin, Recep Güloğlu, Logos Yayıncılık, Ni-
teşhisi de konulabilir. Doktorun tecrübesine san-2006;95-103.
göre değişmekle birlikte göğüs grafisi ile pnö-
4. Kamil Kaynak, Toraks Duvarı Yaralanmaları,
motoraks teşhisi koyma oranı %29-72’ dir. Nor- Travma, Cemalettin Ertekin, Korhan Taviloğlu,
mal konseptte USG ile bakarken her iki plevra Recep Güloğlu, Mehmet Kurtoğlu, İstanbul
yaprakları üst üste görünür. Pnömotoraksta Medikal Yayıncılık ltd. Şti, 2005;821-7.
her iki plevra yaprağı arasına hava girdiğinden 5. Erdoğan Sözüer, Can Küçük, Diyafragma
bu görüntü kaybolur. Bu durumda genişletil- Yaralanmaları, Cemalettin Ertekin, Korhan
miş FAST (Extended FAST:E-FAST) yapılır. Taviloğlu, Recep Güloğlu, Mehmet Kurtoğlu,
Bu muayene ile hastaların büyük bir kısmında İstanbul Medikal Yayıncılık ltd. Şti, 2005;866-72.
pnömotoraks tanısı gecikilmeden konmuş olur 6. American College of Surgeons-Committeon
(Bkz. Acil Ultrason). Trauma (Working Group, Ad Hoc Subcom-
mittee on Outcomes). Practice Management
Guidelines for Emergency Department Thora-
cotomy, J Am Coll Surg 2001;193:30-9.
Özet
7. Karmyjones R, Jurkovich GJ. Blunt Chest Trau-
Toraks yaralanmaları 3 gruptur: ma. Curr Probl Surg 2004;41:211-380.
Hızlı ölümcül: Birincil bakının bir parçası 8. Plummer D, Brunette D, Asinger R, et al. Emer-
olarak tanı ve tedavi edilmelidir. gency department echocardiography improves
outcome in penetrating cardiac injury. Ann
Potansiyel ölümcül: İkincil bakının bir par- Emerg Med, 1992;21:709-12.
çası olarak tanı ve tedavi edilmelidir. 9. Rozycki GS, Feliciano DV, Ochsner MG et al.
Genellikle ölümcül olmayan: İkincil ba- The role of ultrasound in patients with possible
kıdan sonra tedavi edilmelidir. penetrating cardiac wounds: A prospective mul-
ticenter study. J Trauma 1999;46:543-51.
* Hasta tekrarlayan aralarla muayene edil- 10. Ma OJ, Mateer JR: Trauma ultrasound examina-
melidir. tion versus chest radiography in the detection of
845
hemothorax. Ann Emerg Med, 1997;29:312-6.
11. Rubens MB. The pleura: Collapse and consoli- Philadelphia, PA: JB Lippincott Company,
dation. In: Sutton D ed. A Textbook of Radi- 1993:1026.
Bölüm 12. Travma Acilleri

ology Imaging, 4th ed. Edinburgh, Churchill 13. Trauma, in Emergency Ultrasound; Editors: O.
Livingstone, 1987;393. John Ma, MD, James R. Mateer, MD, Michael
12. Juhl JH. Diseases of the pleura, mediastinum, Blaivas, MD, Second Edition, Mc-Graw Hill
and diaphragm. In: Juhl JH, Crummy AB Co. Chapter 5, 2007.
eds. Essentials of Radiologic Imaging, 6th ed.

846
Konu 6

KALP YARALANMALARI

Dr. Ali Karakuş, Dr. Zeynep Kekeç

Giriş ve inferior kısmında ve 5. interkostal aralıkta


bulunur. Apekse yakın sol ventrikülün küçük
Eski çağlarda, kalp yaralanmalarının tümü bir kısmı haricinde önde sağ atrium ve ventrikül
ölümcül olarak nitelendirilmiştir. Kalp yaralan- bulunur.
masına ilk başarılı dikiş 1897’de Frankfurt’ta
Ludwig von Rehn tarafından yapılmıştır. Diğer Kalp yaralanmaları hemodinamik yönden
yaralanma tiplerinde de olay yerindeki müdaha- gruplandırılır:
le hayat olmakla birlikte, kalp yaralanması olan 1. Vital işaretlerin ve yaşam bulgularının ol-
hastaların etkin tedavi alabileceği yere hızlıca madığı tam arrest
ulaştırılması daha önceliklidir. Tanı yöntemle- 2. Saptanabilir vital işaretlerle birlikte yaşam
rinin gelişmesi tıbbi yaklaşım ve girişimleri ya- işaretlerinin olmaması
kından etkilemesine rağmen; kalp yaralanması,
3. Vital işaretlerle birlikte yaşam işaretlerinin
tansiyon pnömotoraks ve hava yolu tıkanıklığı varlığı
gibi acil durumlarda temel tanı yöntemi fizik
4. Şok bulgularının olması
muayenedir.
5. Hemodinamik açıdan stabil kalp yaralan-
Kalp, göğüs kafesi içinde iyi korunmasına rağ- maları
men motorlu araç kazası ölümlerinin % 15’inde
Kalp ve büyük damar yaralanmaları, hastane
künt kalp travması görülmektedir. Travmalı
öncesi en gelişmiş bakımın olduğu sistemlerde
hastada kalp yaralanması olasılığı, travmanın bile ölüm oranı yüksek olan travmalardır. Bu
şiddetine bağlı olarak % 15-75 arasında değişe- nedenle genel vücut travmalı çoğu hastada,
bilmektedir. Künt yaralanma direkt perikardial yaralanma zamanı ve mekanizması öğrenilir-
darbeyle olabildiği gibi karına olan darbeler so- ken, hastanın bilinç durumu, solunum, dolaşım
nucu indirekt yolla da oluşabilir. kontrolü hızla yapılıp vital bulgu takibi sıklaştı-
Kalp yaralanması için tehlikeli bölge, epigastrium rılmalıdır. Stabil hastalarda fizik muayenenin sık
ve prekordiumu da içine alan, sternuma 3 cm aralıklarla tekrarlanması ve gerekli durumlarda
laboratuvar ve radyolojik değerlendirmelerin
uzaklıkta olan bölgedir. Kalp ön mediastende
tekrar gözden geçirilmesi önemlidir.
üstte manibrium sterni açısından, aşağıda ster-
numun alt kısmına kadar uzanır.
Kazaların oluş mekanizmalarına bakılarak
Kalp tabanı üçüncü kıkırdak kaburga hizasın- kalp yaralanmaları dört grupta incelenebilir:
dadır ve sternumun her bir kenarını 3-4 cm
1. Sert bir cismin göğüs kafesine çarpması so-
aşar. Kalp tabanı pulmoner arter ve aortun çıkış nucu kalbin yaralanması; bu tür yaralanma
yeridir. Aort ortada yükselir ve retrosternal bu- sonucu perikard, epikard ve miyokardda
lunur. Pulmoner arter sola doğru, vena kava sü- lezyonlar gelişebilir;
perior ise sağa doğrudur. Sağ atriumu kapsayan
kalbin sağ yan sınırı sternumun 3-4 cm sağına 2. Hidrolik Patlama Etkisi: Böyle bir etki,
uzanır. Apeks sol meme başının hafifçe medial kalbin, sternum ile vertebral kolon arasın-
da sıkışması ile oluşur. Kalp kası yırtığının Künt kalp yaralanmalarını, klinikteki görünüm-
gerçekleşmesi için en uygun zaman, kalbin lerine göre de şu şekilde gruplandırabiliriz:
Bölüm 12. Travma Acilleri

içinde en fazla kanın bulunduğu diastol dö-


nemidir. Basınç artışı diastolde gerçekleşirse
Tablo 1. Künt kalp yaralanmalarının tanısındaki
aort ve pulmoner kapaklar; sistolde gerçek-
ipuçları6
leşirse mitral ve trikuspit kapaklar daha fazla
Hikâye Yüksek hızda motorlu araç kazası
hasar görür.
Direksiyon yaralanmaları
3. Patlamaya Bağlı Basınç Artışı ve Etkisi:
Patlamalarda ani artan basınç dalgasının Anjina benzeri göğüs ağrısı
etkisi görülür. Kalpte konküzyon veya kon- Fizik Muayene Taşikardi
tüzyon görülebilir. Miyokardial konküzyon Herhangi bir disritmi
(commotio cordis), künt travma sonra- Beck triadı
sı oluşan kalp hasarının en hafif şeklidir. Belirgin, şiddetli ön duvar
Klinik olarak tanı konulması çok zordur. yaralanması
Travma sonrası geçici hücresel fonksiyon Belirgin kalp yetmezliği
bozukluğu oluşmaktadır. Bu işlev bozuk- Sternum kırığı veya ilk 2 kaburga
Radyografi
luğunun uzun sürmesi durumunda, klinik kırığı
olarak anlamlı derecede kanlanmada azal- Genişlemiş perikardial siluet
ma, ventriküler fibrilasyon ve kardiyak ar- Laboratuvar CKMB yüksekliği
rest gelişebilir. Göğüs travması sonrası ani
EKG Disritmi veya iletim bozukluğu
ölümlerde otopsi bulgusu yoksa konküzyon
EKO ve Anjio Ön duvar hareket bozukluğu
düşünülmelidir. Miyokardial kontüzyon
(contusio cordis), künt travma sonrasında Pulmoner arter wedge basınç
artışı, düşük kardiak out-put
oluşan, kalpte yırtılma veya kalp içi yapı-
larda yaralanmanın olmadığı kalp hasarıdır.
4. Akselerasyon-Deselerasyon Kazaları 1. Miyokard Kontüzyonu: Subepikardial pete-
(Yüksekten Düşme ve Çarpmalar): Ki- şiden ventrikül duvarının tam kat yaralanmasına
şinin doğrudan veya asansör ile yüksekten kadar geniş bir alan içeren zedelenme görülebi-
düşmesi, araç içi kazalarda direksiyonun lir. Kontüze miyokard normalden ayrı elektrik-
göğüs ön duvarına çarpması gibi durum- sel özelliklere sahiptir. Kontüzyon ile birlikte
larda perikard, miyokard ve kapaklarda ya- görülebilecek asit baz bozukluğu, değişen po-
ralanmalar, büyük damarlarda yırtılma ve tasyum ve kalsiyum serum düzeyleri de kalbin
kopmalar meydana gelebilir. elektriksel aktivitesini olumsuz yönde etkiler.
Bu yüzden kalp kontüzyonu olan hastalarda ta-
şiaritmiler, ventriküler ektopik atımlar, bradia-
I. Künt Kalp Yaralanmaları ritmiler, atrial fibrilasyon, atrial flatter, bloklar
Künt kalp yaralanması terimi, delici olmayan veya her türlü ritm bozukluğu daha kısa sürede,
mekanizmalar (trafik kazası, yüksekten düşmeler, travmadan 24-48 saat sonra, görülebilmektedir.
darp gibi) sonucu oluşan miyokardial lezyonlar
Miyokard kontüzyonunda tipik olarak duvar
olarak tanımlanır.
hareket anormalliği gelişir. Bu da iletim defekt-
Künt kalp travmasının tipleri; Minör Elektro- leri veya kardiyojenik şoka neden olan kardiyak
kardiyografi (EKG) veya kardiyak anormalliği, atım hacminde azalmaya neden olabilir. Miyo-
kompleks aritmi, koroner arter trombozu, ser- kard kontüzyonu, histolojik değişiklik olmadan,
best duvar yırtığı, septal yırtık ve kalp yetmezliği travma sonu geçici kalp fonksiyon bozukluğunu
olarak sayılabilir (Tablo 1’de künt kalp travmalı göstermektedir. Kalp kontüzyonu sonucu dört
848
yaralanma tanısı özetlenmiştir). akut işlevsel bozukluk gelişebilir. Bunlar; arit-
Konu 6

mi, miyokard yırtılması, ventrikül yırtılması, sol 2. Miyokard Laserasyonu ve Yırtığı: Künt gö-
ventrikül yetmezliğidir. Künt travmalı hastada ğüs travmalarında kalp rüptürü görülme oranı

Kalp Yaralanmaları
çok çeşitli bulgular, dirençli hipovolemik şok oldukça nadirdir. Bununla beraber, künt göğüs
veya normal fizik muayene bulguları görülebilir. travmasına bağlı ölümlerde yapılan otopsiler-
Üfürüm, perikardial sürtünme sesi, thrill, geniş de, kardiyak rüptür en sık karşılaşılan ölüm
mediasten, ST-T değişiklikleri, düşük voltaj ve sebebidir. Otopsiler sonucu elde edilen verilere
ileti defektleri görülebilir. Miyokardial kontüz- göre kalp rüptürlerinde ventriküllerin rüptür
yonun klinikdeki önemi, hipotansiyon ve aritmi oranı atriumlardan daha fazladır. Rüptür en
gelişimine neden olmasıdır. Tanı tekniklerindeki sık sağ ventrikülde ve sırasıyla sol ventrikül, sol
gelişmelere rağmen, halen miyokardial travma- atrium ve sağ atriumda görülmektedir. Ventri-
nın tanısı ve yönetiminde karmaşıklık vardır. kül duvarında rüptür olması durumunda, hızla
Tanıda öncelikle, travmalı hastada kardiyak ya- gelişen tamponad veya toraksa masif kan kay-
ralanmadan şüphelenmek gerekmektedir. Mo- bı nedeniyle hastanın hayatta kalması çoğu za-
torlu araç kazalarında sık görülen miyokardial man mümkün olmamaktadır. Kardiyak rüptür
kontüzyonun tanısında EKG, Ekokardiyografi vakalarının önemli bir kısmı travma sırasında
(EKO) ve kalp belirteçleri kullanılır. Kontüz- kaybedilmektedir. Ölüm, ciddi kanama, kardi-
yonun kesin tanısı ise ya ameliyat sırasında ya yak tamponad veya her iki durumun birlikteliği
da postmortem dönemde miyokardın görülmesi nedeniyle olmaktadır. Atrium yırtılması olan va-
ile konmaktadır (Kalp kontüzyonunun EKG ve kalarda sağ kalım oranı daha fazladır.
EKO bulguları Tablo 2 ve 3’de gösterilmiştir).
3. Ventriküler Anevrizma: Bilimsel kaynaklar-
da kardiyak travma sonucu gelişen ventriküler
Tablo 2. Akut kalp kontüzyonunda EKG bulguları(35) anevrizmalar nadir olarak rapor edilmektedir.
Spesifik olmayan Perikardit benzeri ST segment
anormallikler yükselmesi, QT uzaması 4. Septal Defektler: Ventriküler septum yara-
Miyokardial Yeni QT dalgası, ST segment lanmalarında defekt en sık kalbin apexine ya-
yaralanma yükselmesi veya depresyonu kın kalp kası bölgesinde görülür. Ventriküler
Sağ dal bloğu septum yaralanmalarında, sağ dal bloğu ve sağ
İletim sistemi Fasiküler blok eksen sapması görülebilir.
düzensizlikleri Atrioventriküler nod düzensiz-
likleri, 1.-2.-3. derece blok 5. Kapak ve Papilla Yaralanması: Kalp kapak
Sinüs taşikardisi, Atrial-ventri- yaralanmalarına künt travmalarda daha sık rast-
küler extra-sistoller, Atrial fib- lanır. Kalp kapaklarından en sık aort kapağı ya-
Aritmiler rilasyon, Ventriküler taşikardi, ralanmaktadır.
Ventriküler fibrilasyon, Sinüs
bradikardisi, Atrial taşikardi 6. Koroner Arter Yaralanması: Koroner arter
yaralanması sıklıkla delici travmadan sonra gö-
rülür. Travmanın akut miyokard infarktüsüne
Tablo 3. Akut kalp kontüzyonunda EKO bulguları(35) (MI) neden olma mekanizmaları; miyokardial
Bölgesel duvar hareket anor- kontüzyon ve miyokard içine kanamanın neden
mallikleri olduğu hücre nekrozu ve koroner arteri içeren
Perikardial sıvı hasar sonrası damarın tıkanması sonucu MI ge-
TTE (Transtorasik
ekokardiyografi) Kapak lezyonları lişmesi olmak üzere iki şekilde açıklanabilir.
Sağ ve sol ventriküler hipertrofi
Ventriküler septum yırtığı 7. Perikard Yaralanması: Perikard lezyonları
İntrakardiak trombus sıklıkla izole olup sol toraks boşluğuna bakan
Aortda endotelyal laserasyon kısmın yaralanmaları sağ taraftan daha sıktır.
TOE (transösefagi- veya aort diseksiyonu
al ekokardiyografi) Perikard laserasyonları sonucunda perikard içi-
Aort yırtığı
ne kanama olması durumunda, hemo-perikar- 849
dium, toraks boşluğuna kanama olması duru- II. Penetran Kalp Yaralanmaları
munda, hemotoraks oluşur. Perikard içindeki
Bölüm 12. Travma Acilleri

kan miktarı 150-200 cc’yi geçerse kalp tampo- Göğüste meydana gelen penetran (delici) yara-
nadı gelişir. Daha az miktardaki kanamalarda lanmalarda, kalbin yaralanma oranı % 10 civa-
frotman duyulabilir. Hastanın hayatını erken rındadır. Ancak bu düşük orana rağmen kalp
dönemde tehdit eden durumlar hemoperikard, yaralanmaları, göğüs yaralanmaları nedeniyle
hemonömotoraks ve kalbin yırtılan perikarddan oluşan tüm ölümlerin % 40’ını oluşturmakta-
kısmen veya tamamen dışarı çıkmasıdır. dır. Son yıllarda hastane öncesi ilk yardım eğitim
ve uygulamalarındaki gelişmeler, hızlı transport
Perikard yaralanmasından şüphenilen her va- ve acil torakotominin yapılması delici kalp yara-
kada erken dönemde EKO tetkiki yapılmalıdır. lanmalarının hayatta kalma oranını arttırmıştır.
EKO, perikardiyal sıvı ve tamponad açısından
hızlı bir değerlendirme sağlar. EKO’da perikar- Bıçak, kurşun veya delinme tarzında yaralanma-
diyal sıvı, travma sonrası nonspesifik olarak da lar kalbin delici yaralanmalarının büyük çoğun-
saptanabilmektedir. Tamponada bağlı klinik de- luğundan sorumludur.
ğişiklikler perikard içinde toplanan kan miktarı Kalp, kalp pili takılması, perikardiosentez, ka-
ile doğrudan ilişkilidir. teter uygulaması ve kemik iliği aspirasyonu gibi
tıbbi müdahaleler sonucunda da zarar görebilir.
Tablo 4. Künt kalp yaralanmaları ve oluşan lezyonlar(37) Delici yaralanmalar sıklıkla prekordiumdaki ya-
1. Perikardial yaralanma Hemoperikardium ralarla beraber görülmekle birlikte göğüs kafesi
Rüptür veya laserasyon
üzerindeki farklı bölgelerde, boyunda veya üst
karındaki yaralanmalarla da beraber görülebi-
Serofibrinöz perikardit
lir. Delici kalp yaralanmalarında yaşam olasılığı
Konstriktif perikardit % 31’den % 90’a kadar değişebilir. Kalbin de-
2. Miyokardial hasar Kontüzyon lici travmalarında yaralanma; en sık sağ ventri-
Erken veya geç dönemde kül, sol ventrikül, sağ atrium, sol atrium ve bü-
serbest duvar rüptürü yük damarlarda görülmektedir. Yaralanmaların
Septum rüptürü 1/3’ünde kalbin birden çok yapısal bö lümlerinde
Anevrizma etkilenim görülebilir. Penetran kalp yaralanmala-
Laserasyon rıyla oluşan lezyonlar Tablo 5’de gösterilmiştir.
3. Ritm veya ileti
Delici kalp yaralanmalarında genel durumun
bozuklukları
aciliyet derecesine göre hastalar; stabil hemope-
Kapak veya küspis
4. Kapak yaralanmaları
yaralanmaları
rikardiumlu, ilerleyici tamponad ve toraks içine
devamlı kanamalı, ağır kanamalı ve yaralanmaya
Papiller kas kontüzyonu
bağlı dolaşım bozukluğu olanlar şeklinde grup-
5. Koroner arter MI ile birlikte olabilen landırılabilir.
yaralanması tromboz
Arteriovenöz fistül 1. Stabil Hemoperikardiumlu Hastalar: Bu
MI ile birlikte olabilen hastalarda santral venöz basınç (SVB) yüksek
laserasyon olup vakaların çoğunda delici cisim kalp kasını
6. Büyük damar
Rüptür
delip kalp boşluğuna uzanmakla birlikte izole
yaralanması perikard yaralanmaları ve yüzeyel miyokard ke-
Anevrizma sileri de görülebilmektedir. Sistemik kan basıncı
Aort ile kalp odacığı çoğunlukla değişmez ve klinik tablonun karakte-
arasında fistül ristik özelliği sistemik dolaşımın stabil olmasıdır.
850
Trombotik tıkanıklık Seri olarak yapılan EKO ile hasta takip edilir.
Konu 6

Tablo 5. Penetran kalp yaralanmaları ve oluşan lezyonlar(37) 3. Ağır Kanamalı Hastalar: Ciddi travmalı, gö-
Laserasyon veya perforasyon ğüs duvarında belirgin lezyonu olan veya olayın

Kalp Yaralanmaları
Hemoperikardium veya oluş şekli itibariyle muhtemel kalp yaralanması
kardiak tamponad düşünülen; vital bulguları hızla bozulan; kan
1. Perikardial
Serofibrinöz veya
hasar
süpüratif perikardit basıncı ölçülemeyen, solunumu durma aşama-
Pnömoperikardium sındaki vakalarda mümkün olan en kısa sürede
Konstriktif perikardit torakotomi yapılmalıdır. Bu tür hastalarda kalp
Laserasyon Yapısal defektler yaralanması sadece tahmin edilir. Hasta acil
Anevrizma oluşumu şartlarda, kalp atımı yoksa eksternal kalp masaj
Septal defektler eşliğinde opere edilir. Mümkünse bir taraftan
2. Miyokardial
hasar Aort ile kalp arasında perikard ponksiyonu yapılmalıdır.
fistül oluşumu
Penetrasyon veya perforasyon 4. Yaralanmaya Bağlı Dolaşım Bozukluğu
Yabancı cisim varlığı Olan Gecikmiş Hastalar: Hastalarda geç dö-
3. Kapak Papiller kas veya nemde saptanan kapak lezyonları, şantlar ve
yaralanmaları kordo tendinia laserasyonu iletim sistemine ait patolojiler elektif şartlarda
Laserasyon veya ikinci bir cerrahi müdahele ile düzeltilir.
4. Koroner arter tromboz-infarktüs
yaralanmaları Arteriovenöz fistül Tanı Araçları: Çoklu travma veya göğüs trav-
Anevrizma ması olan hastalarda kalp zedelenmesini belirle-
Yabancı cisim yebilmek için, EKG, EKO, radyolojik tetkikler
5. Embolizm
Trombüs ve laboratuvar testleri gibi bir takım yardımcı
6. Enfektif endokardit tanı araçları kullanılmaktadır.
7. Ritm veya ileti bozukluğu

Elektrokardiyografi (EKG)
2. İlerleyici Tamponat ve Toraks Kanamalar:
Bıçakla yaralanmış hastaların çoğu şok bulguları EKG kalpte izlenen anatomik, metabolik, iyo-
olsun veya olmasın kalp tamponadı ile başvura- nik ve hemodinamik değişikliklerin tanımlan-
bilirler. Ateşli silahla yaralanmış hastaların çoğu masında oldukça yararlı bir testtir. EKG, kalbin
daha ağır hemodinamik sorunlarla getirilir. Kalp elektriksel aktivitesinin görünür kaydını sunar.
bölgesindeki ateşli silah yaralanmalarında kalp Çoklu travmalı olguların kalp etkileniminin
ve perikardın zarar görme şiddeti ve sıklığı art- belirlenmesinde yararlanılabilecek en kolay tanı
maktadır. Bu olguların % 20’sinde kalp tampo- araçlarından biridir. Travma sonrası kalpte ge-
nadı bulguları gelişirken, çoğu hastada derin şok lişebilecek ventrikül fonksiyon bozuklukları ve
ve arrest gelişebilir. aritmiler EKG ile saptanabilir. Voltaj düşüklü-
Kalp tamponadı olan hastalar huzursuz, ajite ve ğünün varlığı perikardial sıvı birikiminin göster-
takipneiktir. SVB artmış, kalp sesi azalmış ve gesi olabilir. EKG, kalp travmasından şüphele-
hipotansiyon gelişmiştir (Beck Triadı). Bu triad nilen tüm hastalara yatak başında yapılabilecek
her hastada olmayabilir. Artmış venöz basınçla hızlı bir testtir.
birlikte yarı oturur pozisyonda dolgun pulsas-
EKG değişiklikleri travmalı hastalarda spesifik
yon veren boyun venleri ve inspirasyonda boyun
olmayıp, her türlü aritmi, ST-T değişiklikleri,
venlerinin paradoksal doluşu (Kussmaul işareti)
tamponad olasılığını akla getirmelidir. Bu hasta- sinüs taşikardisi, atrial flatter veya atrial fibrilas-
larda EKG normal olabilir veya ST-T dalga deği- yon görülebilir. Genelde bu değişiklikler 12-24.
şiklikeri, voltaj düşüklüğü, taşikardi görülebilir. saatlerde başlar ve hastanın hastanede yattığı
Posteroanterior akciğer (PA AC) grafisinde kalp süre içinde düzelir. En yaygın EKG bulgusu si-
gölgesi büyük olabilir. nüs taşikardisini takiben özgül olmayan ST-T
851
değişikliğidir. Ritm ve iletim bozuklukları gö- Tablo 6. EKO Endikasyonları(50)
rülebilir. ST yükselmesi atrial flatter, ventriküler
Bölüm 12. Travma Acilleri

Başlıca Endikasyonlar
taşikardi, ventriküler fibrilasyon, 1. derece blok, Kalp hastalıklarının tanısı
sağ dal bloğu gelişebilir.
Kalp hastalıklarının (koroner arter hastalığı gibi)
klinik seyrinin belirlenmesi
Her ne kadar normal EKG miyokard kontüz-
yon varlığını dışlamazsa da literatürde normal Kalp hastalıklarında (mitral darlığı gibi) uygun te-
davi yönetiminin seçimi,
EKG’li çok az sayıdaki hastada komplikasyon
Kalp hastalıklarının tedavisi sırasında (kalp yet-
geliştiği belirtilmiştir. Bu nedenle hastalara takip
mezliğinin ilaçla tedavisi gibi) hasta takibi
amaçlı 1-5 gün kalp monitorizasyonu uygulan-
Cerrahi (koroner bypass) veya cerrahi dışı (balon-
malıdır. la valvüloplasti) girişimler sonrası değerlendirme,
EKG, travma sonrası miyokard kontüzyonuna Kalple ilgili acil durumlarda ( kalp yaralanması
bağlı anormallik göstereceği gibi hipovolemi, gibi) değerlendirme
anemi, elektrolit bozukluğu ve Sistemik İnfla- Nedeni açıklanamayan semptomların (nefes darlığı
matuar Yanıt Sendromu (Systemic Inflamma- gibi) değerlendirilmesi
tory Response Syndrome-SIRS) durumunda da Sistemik hastalıklarda kalp etkileniminin ortaya
anormal olabilir. ST dalgasının anormalliği veya konması
herhangi bir aritmi görülebilir. Genelde yaygın Tromboembolik durumlarda (serebrovasküler
olarak sinüs taşikardisi ve ventriküler ekstrasis- olaylar gibi) emboli kaynağının belirlenmesi
toller görülür. Sağ dal bloğu ve atriyoventriküler Kalple ilgili yan etkisi olan ilaçların kullanımı sıra-
blok görülebilir. sında toksik etkinin ortaya konması
İnvaziv Tanı ve Tedavi Girişimleri Sırasındaki
Belirgin toraks travması varlığında, özellikle be- Endikasyonlar
raberinde yelken göğüs, kot kırıkları veya akci- Endomiyokardiyal biyopsi sırasında
ğer kontüzyonu bulunuyorsa EKG çekilmelidir. Perikardiyosentez sırasında
Benzer olarak travma hastaları göğüs ağrısından
Balonla valvüloplasti sırasında
yakınıyorsa, açıklanamayan hipotansiyonu varsa
ve koroner arter hastalığı öyküsü varsa EKG ile Kalp ameliyatları sırasında uygulanımı.
izlenmelidir.
Kalp yaralanmasından şüphelenilen her vakada
erken dönemde EKO tetkiki yapılması, duvar
Ekokardiyografi (EKO) hareketlerindeki ve kapaklardaki anormallikle-
rin, septal defektin, perikardiyal sıvı varlığının,
Ultrasonun kalp hastalıklarının tanısında kul- kalp tamponadının, yalancı anevrizmaların,
lanımı EKO olarak adlandırılır. EKO’nun papiller kas yırtılmalarının hızlı bir şekilde sap-
başlıca avantajları; kolay, gerekirse hasta yatağı tanmasına olanak sağlar. Künt göğüs travması
kenarında uygulanabilmesi, invaziv olmaması, sonucu oluşabilecek sol ventrikül trombüsü,
uzun zaman almaması, herhangi bir yan etkisi- atrial septal hematom gibi komplikasyonları da
nin olmaması ve rahatlıkla tekrarlanabilmesidir. EKO’da tespit etmek olasıdır. Miyokard kon-
Teknolojik gelişmeler elde edilen görüntü kali- tüzyonu durumunda yapılan EKO’da; bölgesel
tesinin giderek daha sağlıklı olmasını ve böylece duvar anormalliği, ekojenitesi yüksek miyokard,
EKO’nun kardiyolojide en sık kullanılan tanı diastol sonu duvar kalınlık ve koyuluğunun izle-
yöntemleri arasında yer almasını sağlamıştır. nebileceği belirtilmektedir.
EKO’nun yalnızca kalbin yapısal ve fonksiyonel
durumunu gösteren önemli bir laboratuvar yön- Eğitim almış acil hekimlerinin EKO ile perikar-
temi olduğu; iyi bir klinik değerlendirme ve diğer dial sıvıyı doğru olarak saptama oranının yak-
laboratuvar yöntemleriyle birlikte uygulandığın- laşık % 90 olduğu görülmüştür. Uygulayıcının
852
da tanısal değerinin arttığı da unutulmamalıdır. radyolog olması şart değildir. Hastayı klinik
Konu 6

olarak bilen bir kişi tarafından yapılması önemli kardın diyafragmatik kesiminde kan birik-
bir üstünlük olacağı gibi, hastanın başka bir kli- mesiyle “kalbin matara görüntüsü” oluşur.

Kalp Yaralanmaları
niğe götürülmesi veya radyolog beklenmesi gibi
problemlerde ortadan kalkacaktır. 5. Travma sonu kalpte meydana gelebilecek
patolojiler; miyokard laserasyonu ve buna
Radyografiler: Travma hastasına en kısa zaman- bağlı hemoperikardium, kalp tamponadı,
da, doğru tanıyı koymak acil cerrahi müdahale miyokard kontüzyonu, septal defektler,
kararında önem taşımaktadır. Hastanın birincil miyokard anevrizmaları, koroner arter ha-
problemi doğrultusunda en uygun görüntüleme sarlanması, kord rüptürüne bağlı kapakçık
yöntemi seçilir. Hastada erken dönemde yaşamı yetmezliği, pnömoperikardium, postperi-
tehdit eden olaylar; geç dönemde travma komp- kardiektomi sendromu ve konstriktif peri-
likasyonları ve sekeller göz önüne alınmalıdır. kardit olarak sayılabilir. Grafilerde bu klinik
durumlara ait bulgular değerlendirilmelidir.
Değerlendirme PA akciğer grafisi ile başlar. Has-
taya uygun pozisyon verilebilecek ise lateral gra- Travma hastalarında USG ile plevral, perikardial
fi ve plevral sıvıyı saptamak için lateral dekübit sıvı, kanama ve sternum kırığı gösterilebilir. Ha-
grafileri alınabilir. yati fonksiyonlar düzenlendikten sonra en güve-
nilir tanı yöntemi BT’dir. BT ile plevral sıvı, alve-
Göğüs travması sonucu oluşabilecek komp-
olar kanama, kosta kırıkları, akciğer kontüzyonu
likasyonlar ve bunların tanısında kullanılan
ve laserasyonu, mediastinal patolojiler, pnömo-
radyolojik değerlendirme yöntemleri aşağıda-
toraks, kardiak tamponad ve büyük damar yara-
ki gibidir:
lanmaları değerlendirilebilir. Magnetik resonans
1. Kot kırıkları tek, çoklu ve iki taraflı olabi- bir diğer alternatif radyolojik tanı aracıdır. (Bkz.
lir. Göğüs travmalarında % 50’nin üzerinde Acilde Görüntüleme Yöntemleri).
kot kırığı meydana geldiği bildirilmektedir.
En çok sağda 6-8. kostaların, solda ise 6-9. Laboratuvar Testleri: Kalple ilgili belirteçler
kostaların kırığı görülmektedir. Kostalardan hafif şiddetteki miyokardial hasarın saptanma-
10-11-12.’sinin kırılması sonucu karaciğer, sında yararlı olabilecek testlerdir. Bu belirteçler
böbrek ve dalak yaralanması görülebilir. EKG kayıtlarının tanı koydurucu olmadığı bi-
Aynı tarafta birden fazla kot kırığında “yel- reylerde çok yararlıdır. En sık kullanılanlar ara-
ken göğüs” meydana gelebilir. Bu durum- sında olan CK izoenzimleri, laktat dehidrogenaz
da solunum sırasında paradoks hareket ve (LDH), miyoglobin ve troponinler bu konuda
şiddetli solunum problemi görülebilir (Bkz. tartışılmaktadır. Belirteçlerin hepsi miyokardial
Göğüs travmaları) proteinler olmalarına karşın, kalp kası hücresi
içindeki yerleşimleri, hasar sonrası salınımları
2. Sternum kırıklarının tanısı için lateral grafi ve serumda arınma süreleri açısından farklılık
veya ultrasonografi (USG) gerekir. Bu kı- gösterirler (Tablo 7). Kalp enzimlerinin, miyo-
rıklarda internal mammarian arter yırtıl-
kardial kontüzyonun tanısında, komplikasyon
ması sonucu hematom oluşur. Bu durumda
gelişiminin tahmininde ve yatış gerekliliğini gös-
bilgisayarlı tomografi (BT) daha değerlidir.
termede faydalı olmadığı belirtilmektedir.
Sternum kırıkları miyokardial kontüzyon
ile ilişkili olabilir. Kreatin Kinaz ve Kreatin Kinaz-MB: Kreatin
3. Klavikulanın medial uç kırığında, trakea ve kinaz (CK) dimer yapıdadır; iki alt birimden
büyük damarlar üzerine bası oluşabilir. oluşur. Bunlar B veya beyin, M veya kas 14.-19.
kromozomlarda yerleşik bölgelerin ürünleridir.
4. Kalp ve perikardium, künt travmalardan Enzim sadece dimer yapıda aktif olduğu için üç
genellikle etkilenmez. Delici travma sonu- farklı dimer çifti; BB (CK-1), MB (CK-2) ve
cu kalp gölgesindeki genişleme tamponad MM (CK-3) dir. CK’nın kalpteki dağılımı % 78
ile uyumludur. Ayakta çekilen grafide peri- CK-3, % 20 CK-2, % 2 CK-1’dir. Mitokondri 853
dış ve iç membranları arasında yerleşik dördün- kasından salınmayan troponinler miyokardial
cü bir izoenzim (CKMB), kalpteki toplam CK yaralanmanın tanısında yüksek özgüllüğe sahip-
Bölüm 12. Travma Acilleri

aktivitesinin % 15’inden sorumludur. Serum tir. TnI miyokard yaralanması olan hastalarda
CK aktivitesi çok sayıda fizyolojik değişkenden yüksek düzeyde bulunmaktadır. Bu yüzden
etkilenir. Cinsiyet, yaş, kas kütlesi, fiziksel ak- miyokard kontüzyonunun değerlendirilmesin-
tivite ve ırk; serum CK seviyesini değiştirebilir. de troponinler çok değerlidir. EKG ve EKO ile
miyokard kontüzyonu tanısı konan hastalarda,
İskelet kasını, kalbi, merkezi sinir sistemini ve benzer oranda TnT ve TnI artışı görülmüştür.
troidi etkileyen birçok hastalıkta CK miktarı
artar. CK-3 ve CK-2 enzim değişikliklerine ne-
den olan kalple ilgili durumlar ve işlemler rapor Diğer Tanı Yöntemleri
edilmektedir. Bunlar arasında kardioversion, re-
süsitasyon, kateterizasyon, kalple ilgili cerrahiler, Radionuclide anjiografi (RNA): Sağ ve sol
miyokardit, perikardit, kalp kontüzyonu ve akut ventrikül fonksiyonunu belirlemede oldukça
kokain kullanımı yer alır. kullanışlı bir çalışmadır. Literatürde değişik veri-
ler olmakla birlikte sağ ventrikül en sık etkilenen
Hafif miyokard hasarlı bireyler, miyokard in- kalp kavitesidir. Sağ ventrikül end diastolik vo-
farktüsü sonrasındaki 30 gün içinde yüksek lümü artarak, kalp daha yüksek basınçta çalışır.
oranda kalple ilgili olay geliştirme riski taşırlar. RNA taraması, miyokard kontüzyonunu sapta-
TnT iskelet kası hasarına bağlı artmış CK-2 dü- mada klinik bulgular, EKG ve CK-MB izoenzim
zeyi bulunan olguları infarktüs geçirmiş olgular- düzeylerinden daha duyarlıdır.
dan ayırır. Radionüklid Çalışmalar: MUGA scan, thalli-
um-201, SPECT scan, antimyosin sintigrafi
Troponinler: Tüm miyofibrillerin kasıcı prote-
inleri troponin düzenleyici proteinleri içermek- Pulmoner Arter Kateterizasyonu: Kritik göğüs
tedir. Troponin üç alt üniteden oluşur; Troponin travmalı hastaların değerlendirilmesinde kulla-
C (kalsiyum bağlayıcı bileşen), troponin I (inhi- nılan invaziv bir yöntemdir.
bitör bileşen) ve troponin T (tropomiyozin bağ-
layıcı bileşen). Troponin C’nin iki önemli izofor- Perikardiyosentez: Kalp tamponatlı hastalarda
mu yavaş kasılımlı iskelet kası ile benzer olup, bu yararlanılmaktadır
nedenle kalple ilgili yararlı bir belirteç değildir.
Ancak kalp için özgül TnT ve TnI izoformları Acil Torakotomi: Hastane öncesi dönemde ölen
belirlenmiştir. künt travmalı hastalar torakotomi için aday değil-
dir. Perikardiosentezde başarılı sonuçlar elde edile-
Kontüzyon varlığını en doğru olarak kardiak meyenler, vital bulguları bozuk veya kardiak arrest
troponinler ile tespit etmek mümkündür. İskelet olan hastalara acil servisde torakotomi yapılabilir.

Tablo 7. Hormon etki tipleri(36)


En yüksek Referans aralık
Tepe konsantras-
Belirteç Molekül ağırlığı seviyeye ulaştığı düzeyine gelme
yon süresi(saat)
zaman(saat) zamanı(gün)
CK 86000 3-8 10-24 3-4
CK- 2 86000 3-8 10-24 3-4
LDH 135000 8-12 72-144 8-14
Miyoglobin 18000 1-3 6-9 1
TnI 23000 3-8 24-48 3-5
854 TnT 42000 3-8 72-100 5-10
Konu 6

Özet de değerlendirilmesi artmış ölüm riski-

Kalp Yaralanmaları
* Kalp yaralanmaları çoklu travmalı, özel- nin tanımlanması açısından önemlidir
likle göğüs travması olan olgularda hayatı Troponin-T ve troponin-I, CK-MB’ye
tehdit edebilen ciddi bir yaralanma tipi- göre daha duyarlıdır.
dir. * Kalp yaralanmasından şüphenilen her va-
* Ancak travmalı hastalarda kalp yaralan- kada erken dönemde EKO yapılmalıdır.
ması tanısında kesin kriterler bulunma- * Duvar hareketlerindeki anormallikler, ka-
dığından, kalp yaralanmalarının gerçek pakların durumu, septal defekt, perikar-
sıklığı bilinmemektedir. diyal mayi ve tamponad açısından hızlı
* Fizik muayene bulgusu olmasa dahi, gö- bir değerlendirme sağlar.
ğüs ya da üst abdominal travma öyküsü
olan hastalarda miyokard hasarı da olabi-
leceği unutulmamalıdır.
Kaynaklar
* Prekordial ve epigastrik bölgede yaralan-
ması olan, eşlik eden kot kırığı, ekimoz 1. Belgerden S. Travma tarihi. Ertekin C, Taviloğlu
gibi lezyonların saptanması hastalarda kal- K, Güloğlu R, Kurtoğlu M. Travma. 1.Baskı,
be ait yaralanma da olabileceğini düşün- İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık, 2005:3.
dürmelidir. 2. Ertekin C. Multipl travmalı hastaya yaklaşım.
* Hastaların solunum yolunun açık oldu- Ertekin C, Çertuğ A, Atıcı A ve arkadaşları.
ğuna emin olunduktan sonra diğer vital Acil Hekimliği Sertifika Programı Temel Eğitim
bulgular hızla değerlendirilir. Kitabı. 1. Baskı, Ankara: Onur Matbaacılık,
2006:65.
* Damar yolu açılmalı ve hızlı sıvı replas-
manına başlanmalıdır. Hasta monitorize 3. Özgüç H, Kaya E, Korun N. Travma Resüsita-
edilerek, vital bulguları yakın takip edilip, syonunda Mortaliteyi Etkileyen Faktörler. Ulu-
hemoglobin, kan gazı analizi için kan ör- sal Travma Dergisi, 1995;1: 51-58.
nekleri alınmalıdır. 4. Kaya E. Multitravmalı hastaya yaklaşım.
* Tetanoz ve antibiyotik proflaksisi uygu- Şahinoğlu AH. Yoğun Bakım Sorunları ve Te-
lanmalıdır. davileri. 2. Baskı, Ankara: Türkiye Klinikleri,
2003:331-6.
* EKG künt kalp yaralanmaları tanısında
duyarlı bir test olarak kabul edilmekte- 5. Algower M. Trauma systems in Europe. Am J
dir. Bu açıdan herhangi bir yaralanmayı Surg, 1991;161:226-9.
atlamamak için her türlü kalp ritm bo- 6. Buchman TG, Hall BL, Bowling WM, Kelen
zukluğu dikkatlice değerlendirilmelidir. GD. Thoracic Trauma David M. Cline, O.John
EKG’de her türlü aritmi ve ST-T değişik- Ma, Judith E. Tintinalli et al. Emergency Medi-
likleri görülebilir. cine. 5th Ed. America: Mc Graw Hill View CO,
2002.
* Sinüs taşikardisi, atrial flatter veya atrial
fibrilasyon sık görülen aritmi tipleridir. 7. Krantz BE, Ali J, Aprahamian C. Advanced
Trauma Life Support. 6th Ed ,Chicago: United
Hastaların durumuna göre en az 12-24
States of America, 1997.
saatlik monitorizasyon yapılmalıdır.
8. Eastman AB, Lewis ER, Champion HR. Re-
* Radyografik incelemede sternum-kot kı-
gional Trauma System Design: Critical Con-
rıkları, genişlemiş perikardial siluet, artmış septs. Am J Surg,1987;154:79-84.
* pulmoner vaskülarite, pnömomediasti- 9. Goris RJA, Trentz OO. The integrated approach
num ve pnömoperikardium izlenebilir. to trauma care. The first 24 hours. Springer Ver-
* Labaratuar bulguları olarak, kalpte kon- lag, Berlin Hiedelberg, 1995.
tüzyon sonrası kardiyak enzim düzeyleri 10. Mc Swain NE. Kinematics of Trauma. In: Mat-
yükselir. Özellikle EKG’nin anormal ol- tox KL, Feliciano DV, Moore EE, Eds. Trauma.
duğu durumlarda troponin düzeylerinin 4th Ed, New York: Mc Graw Hill, 2000:127-15. 855
11. Uzar Aİ, Kayahan C. Travma kinematiği. 26. Kaplan M. Kalp ve Büyük Damar Yaralanması
Ertekin C, Taviloğlu K, Güloğlu R, Kurtoğlu Erişim: (http://www.kvc.hacettepe.edu.tr/pdf/
Bölüm 12. Travma Acilleri

M. Travma. 1.Baskı, İstanbul: İstanbul Medikal ekc006.pdf ). Erişim tarihi: 28.10.2006.


Yayıncılık, 2005:33-45. 27. Elie MC. Blunt Cardiac Injury. The Mount
12. Demirkalem P. Travma. Erişim: (http://www. SınaıJjournal of Medicine, 2006;73:542-52.
demirkalem.com/pakize/umit2.html). Erişim 28. Mattox KL, Flint LM, Carrico CJ. Blunt cardiac
tarihi: 28.10.2006. injury. J Trauma, 1992;33:649-50.
13. Tekinbaş C, Eroğlu A, Kürkçüoğlu IC, 29. Pearce W, Blair E. Significance of the EKG in
Türkyılmaz A, Yekeler E, Karanoğlu N . Chest heart contusion due to blunt trauma. J Trauma,
Trauma: Analist of 592 cases. Ulus Travma Der- 1976;16:136-40.
gisi, 2003;275-80.
30. Bognolo DA, Rabow FI, Vijayanger RR. Trau-
14. Svenson J, Lacharite D. Göğüs travması. Stone matic sinus node disfunction. Ann Emerg Med,
CK, et al. Güncel, Acil Tanı ve Tedavi. 5th Ed. 1982;11:319-21.
Adana: Nobel Matbaa, 2006:454-66.
31. Brennan JA, Field JM, Liedtke AJ. Reversible
15. Demircin M. Kalp yaralanmaları. In: Yüksel M, heart block following nonpenetrating chest
et al. Göğüs Cerrahisi. İstanbul: Bilmedya Grup, trauma. J Trauma, 1979;19:784-8.
2001:503-12.
32. Brown J,Grover FL. Trauma to the heart. Chest
16. Özçelik C. Kalp yaralanmaları. Ertekin C, Surg Clin Nort America, 1997;7:325-341.
Taviloğlu K, Güloğlu R, Kurtoğlu M. Travma. 33. Kaye P, O’Sullivan I. Myocardial contusion:
1.Baskı, İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık, emergency investigation and diagnosis. Emer
2005:853-64. Med J, 2002;19:8-10.
17. Hendel PN, Grant AF. Blunt traumatic rüp- 34. AM Ranasinghe AM, Lewis ME, Graham TR.
ture of the heart. J Thorac Cardiovasc Surg Miyocardial contusion. Trauma, 2004;6:169-75.
1981;81:574-6.
35. Sybrandy KC, Cramer MJM, Burgersdijk C.
18. Bayer MJ, Burdick D. Diagnosis of miyocar- Diagnosing cardiac contusion: old wisdom and
dial contusion in blunt chest trauma. JACEP, new insights. Heart, 2003;89:485-9.
1977;6:238-42.
36. Burtis CA, Ash Wood ER. Enzimler. Aslan D.
19. Culliford AT. Nonpenetrating cardiac trauma. Tietz Fundamentals of Clinical Chemistry. 5th
In:Hood RM, et al. Thoracic trauma. Philadelp- Ed, Ankara: Palme Yayıncılık, 2005:356-89.
hia: W.B.Saunders Company, 1989:211-23.
37. Symbas PN. Travmatik kalp hastalıkları. Fuster
20. Atar S, Suter SM, Hankins JR. Penetrating car- V, et al. Hurs’t The Heart. 1 st. Ed. İstanbul:
diac injüries. Ann Thorac Surg, 1991;51:711-5. And Yayıncılık, 2003:2219-26.
21. Ivatury RR, Shah PM, Ito K.. Emergency room 38. Kulshrestha P, Iyer KS, Das B, Balram A. A
thoracotomy for the resuscitation of patients Clinical and Autopsy Profile. J Trauma, 1988;
with “fatal” penetrating injüries of the heart. 28:844-7.
Ann Thorac Surg, 1981;32: 377-85.
39. Mandal AK, Oparah SS. Unusually Low Mor-
22. Ivatury RR, Nallathambi M, Rohman M. Pen-
tality of Penetrating Wound of the The Chest:
etrating cardiac trauma: Quantifying anatomic
Twelve Years Experience. J Thorac Cardiovasc
and physiologic injüry severity. Ann Surg,
Surg. 1989;97:119-25.
1987;205:61-6.
40. Oakland C, Vivian J. Penetrating Cardiac Inju-
23. Ivatury RR, Rohman M. Emergency depart-
ment thoracotomy for trauma: Acollective re- ries. Br Md J, 1987;295:502-5.
view. Resuscitation, 1987;15:23-35. 41. Günay K, Taviloglu K, Eskioğlu E, Ertekin C.
24. Ivatury RR, Rohman M, Steichen FM. Penetrat- Penetran Kalp Yaralanmalarında Mortaliteyi Et-
ing cardiac injüries: Twenty year experience. Am kileyen Faktörler. Ulusal Travma Dergis,i 1995;
Surg,1987;53:310-7. 1:47-50.
25. Trinkle JK, Toon RS, Franz JL. Affairs of the 42. Symbas PN, Symbas PJ. Missiles in the cardio-
wounded heart: Penetrating cardiac wounds. J vascular system. Chest Surg Clin North Am,
856
Trauma, 1979;19:467-72. 1997;7:343-56.
Konu 6

43. Tavares s, Hankins JR, Moulton AI. Manage- 56. Freshman SP, Wisner DH,Weber CJ. 2-D EKO:
ment of penetrating cardiac injüries: The role Emergent use in the evaluation of penetrating

Kalp Yaralanmaları
of emergency room thoracotomy. Ann Thorac precordial trauma. J Trauma, 1991;31:902-5.
Surg, 1983;38:183-7. 57. Jimenes E, Martin M, Krukenkamp I. Subxi-
44. Moreno C, Moore EE, Majure JA. Pericardial poid pericardiotomy versus EKO: A prospective
tamponade: Acritical determinant for survıval evaluation of the diagnosis of occult penetrating
following penetrating cardiac wounds. J Trau- cardiac injüriy. Surgery, 1990;108:676-9.
ma, 1986;26:821-5. 58. McIntyre RC, Moore EE, Reed RR. TEE in the
45. Özçelik C, İnci İ, Nizam Ö. Penetran Kalp evaluation of atransmediastinal gunshot wound:
yaralanmaları. Dicle Tıp Dergisi, 1995;22:35-41. Case report. J Trauma, 1994;36:125-7.
59. Tunacı A, Yekeler E. Travmada radyoloji. Ertekin
46. Karrel R, Shaffer MA, Franaszek JB. Emergency
C. ve ark.. Travma. 1.Baskı, İstanbul: İstanbul
diagnosis, resuscitation and tratmant of acute
Medikal Yayıncılık, 2005: 345- 350.
penetrating cardiac trauma. Ann Emerg Med,
1982;11:504-17. 60. Sirmali M, Turut H, Topçu S, Gülhan E, Yazici
U, Kaya S. Tashepe I. A compresensive analysis
47. Pasquale MD, Nagy K, Clarke J. Practice Man- of traumatic rib fractures: Morbidity, Mortal-
agement Guidelines for the Screening of Blunt ity and Management. Eur J Cardiothorac Surg,
Cardiac Injury; Eastern Association for the Sur- 2003;24(1):133-8.
gery of Trauma, 1998. Erişim: (www.east.org/
61. Kodallı N. Yoğun bakımda travma hastaları.
tpg/chap2.pdf ) Erişim Tarihi: 28.7.2005.
Toraks radyolojisi derneği yıllık bilimsel toplan-
48. Potkin RT, Werner JA, Trobaugh GB. Evalu- tısı. İstanbul-Türkiye,6-8 Nisan 2002.
ation of noninvaziv tests of cardiac damage
62. Peitzman AB, Rhodes M, Schwab CW, Yeald
in suspect cardiac contusion. Circulation, DM. The trauma manual lippincottraven. Di-
1982;66:627-31. cle:1998.
49. Blair E, Topuzlu C, Davis JH. Delayed or missed 63. Mirvis SE. Trauma. Radiol Clin North Am.
diagnosis in blunt chest trauma. J trama,1971;1: 1996;34:1225-57.
129-45.
64. Gibler WB, Runyon JT, Levy RC. A rapid di-
50. Binak K, İlerigelen B, Güzelsoy D, Okay T. agnostic and treatment center for patients with
Teknik Kardiyoloji. 2.Baskı, İstanbul: Form chest pain in the emergency department. Ann
reklam hizmetleri, 2001: 3-5. Emerg Med, 1995; 25:1-8.
51. Hermani Y, Engel PJ, Gellant T.E. Sequelae of 65. Zimmerman J, Fromm R, Meyer D. Diagnotic
injüry to the heart caused by multiple needles. J marker cooperative study fort the diagnosis of mi-
Am CoolCardial ,1986; 8:1226. yocardial infarction. Circulation, 1999;99:1671-7.
52. Plummer D, Brunette D, Asinger R, Ruiz E. 66. Henderson AR. Enzyme tests in cardiovascular
Emergency department ECHO improves out- disease. In Moss DW, Rosalki SB. Enzyme Tests
care in penetrating cardiac injüry. Ann Emerg in Diagnosis. London: Edwaed Arnold, 1995:
Med, 1992;21:709. 90-135.
53. Weiss JL, Bulkley BH, Hutchins G. 2-D 67. Tucker JF, Collins RA, Anderson AJ. Early diag-
EKO recognitin of miyocardial injury in nostic efficiency of cardiac troponin I and car-
man:Comprasion with postmortem study.Cir- diac troponin T for acute miyocardial infarction.
culation,1981;63:401-8. Acad Emerg Med, 1997;4:13-21.
54. Morto M, Barzilay Z, SchneeweissA. Isolated 68. Wu AHB, Apple FS, Gibler WB. National
right ventriculer infarction and aneurysm Academy of Clinical Biochemistry Standards of
due to blunt chest trauma: Value of 2D eko laboratory practice: recommendations for use of
and radionuclide angiography. Am Heart J, cardiac markers in coronary artery disease. Clin
1981;101:679-80. Chem, 1999;45:1414-23.
55. Watanabe T, Katsume H, Matsukobo H . Arup- 69. Bodor GS, Porterfield D, Voss E. Cardiac tro-
tured chordae tendineae of the tricusbid valve ponin I is not expressed in fetal and adult
due ton on penetrating trauma:EKO findings. human skeletal muscle tissue. Clin Chem,
Chest, 1981;80:751-3. 1995;41:1710-5. 857
70. Ricchiuti V, Voss EM, Ney A. Cardiac troponin 75. Ferjani M. Circulating cardiac troponin T in
T isoforms expressed in renal diseased skeletal myocardial contusion. Chest, 1997;111:427-33.
Bölüm 12. Travma Acilleri

muscle will not cause false positive results by 76. Helm M, Hauke J, Weiss A, Lampl L. Car-
the second generation cardiac troponinT as- diac troponin T as a biochemical marker of
say by Boehringer Mannheim. Clin Chem, myocardial injury early after trauma. Diagnos-
1998;44:1919-24. tic value of a qualitative bedside test. Chirurg,
71. Bertinchant JP, Polge A, Mohty D. Evaluation 1999;70:1347-52.
of incidence, clinical significance and prognos- 77. Adams JEI, Bodor GS, Davila-Roman VG. Mi-
tic value of circulating cardiac troponin I and yocardial injüry/infarction: Cardiac troponin I:
T elevation in hemodynamically stable patient A marker with high specificity for cardiac injüry.
with suspected myocardial contusion after blunt Circulation, 1993;88:101-6.
chest trauma. J. Trauma,2000;48:924-31. 78. Bertinchant JPM, Robert EM, Polge AM. Re-
72. Fulda GJ, Giberson F, Hailstone D. An evalu- lease kinetics of cardiac troponin I and cardiac
ation of serum troponin T and signal averaged troponint in effluents from isolated perfused
electrocardiography in predicting electrocardio- rabbit hearts graded experimental miyocardial
graphic abnormalities after blunt chest trauma. J contusion. J Trauma, 1999;47:474-80.
Trauma, 1997;43:308-11. 79. Okubo NMD, Hombrouck CP, Fornes PMD.
73. Adams JE 3rd, Davila-Roman VG, Bessey PO. Cardiac troponin I and miyocardial contusion
Improved detection of cardiac contusion with car- in the rabbit. Anesthesiology, 2000;93:811-7.
diac troponin I. Am Heart J, 1995;131:308-11.
74. Mair P, Mair J, Koller J, Wieser C, Talaszand H,
Puschendorf B. Cardiac troponin T release in mul-
tiply injured patients. Injury, 1995;26:439-43.

858
Konu 7

KARIN YARALANMALARI

Dr. Seda Özkan

Karın yaralanmaları; baş-boyun ve toraks yaralan- Künt karın yaralanmasında en sık yaralanan
malarından sonra travmaya bağlı üçüncü en sık organlar dalak ve karaciğerdir. Bunları sırasıyla,
ölüm nedenidir. Tüm travmaya bağlı ölümlerin retroperitoneal bölge, ince bağırsak, böbrekler,
%15-20’si’i karın yaralanmalarına bağlıdır. Er- mesane, kolorektum, diyafram ve pankreas izler.
kekler kadınlardan daha sık etkilenmektedir.(1,2) (5)
İçi boş organ yaralanma oranı yaklaşık %5-10
olup bir organın tek başına yaralanması ise son
Karın yaralanmaları künt ve penetran yaralan- derece nadirdir.(2)
malar olarak 2 ana başlık altında incelenirler.
(1,2,3,4,5)
Künt karın yaralanmasında karın 4 bölümde in-
celenir. Bunlar:
Karın yaralanmalarında solid organ yaralanma-
ları, damar yaralanmaları, içi boş organ yaralan- Alt torakal bölge.(Toraks içi karın): Diyafram,
maları ve diyafram yaralanmaları görülebilir. So- karaciğer, dalak ve midenin bulunduğu kot kav-
lid organ ve damar yaralanmalarında hemorajik sinin altındaki üst karın bölgesidir. Son kotlarda
şok bulguları, içi boş organ yaralanmalarında kırığı olan hastalarda bu bölge organ yaralanma-
peritonit bulguları, diyafram yaralanmalarında sından şüphelenilmelidir.(2,5)
ise solunum ile ilgili bulgular ön plandadır.(1,3,4)
Pelvik bölge: Mesane, üretra, rektum, ince bar-
sak, iliak damarlar, kadınlarda over, fallop tüple-
ri ve uterus yer alır. Pelvis kırıklarında bu bölge
Künt Karın Yaralanmaları yaralanmaları görülebilir ve tanıları zordur.(5)
Künt karın yaralanmaları genellikle motorlu
Retroperitoneal bölge: Böbrekler, üreter, pank-
araç kazaları, darp, iş kazaları veya düşmeler
reas, aort, vena cava ile duodenum ve kolonun
sonucu meydana gelmektedir. Künt karın ya- bir kısmının yer aldığı arka paryetal peritonun
ralanmaları genellikle çoklu yaralanmalı hasta- arkasında kalan bölgedir. Bu bölge yaralanmala-
larda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle erken tanı rının FM ile tanısının konulması çok zordur.(2,5)
ve tedavi önceliklerinin belirlenmesi güç ve geç
olabilmektedir.(2,5) Gerçek karın bölgesi: İnce ve kalın barsaklar,
gebelerde uterus ve dolu mesanenin bulunduğu
Künt karın yaralanmalarının patofizyolojisinde bölgedir. Bu organların perforasyonları FM’de
üç temel mekanizma tanımlanmaktadır: peritonit bulgularını ortaya çıkarır.(5)
1. Doğrudan darbe ile karın içi basınçta ani Künt karın yaralanmalı hasta değerlendirilirken
artışa bağlı içi boş organ rüptürü veya solid eğer hasta motorlu araç kazası ile getirilmiş ise;
organ yaralanması, olay yerinde ölü olup olmadığı, aracın tipi ve
2. Karın içi organların karın ön duvarı ve hızı, aracın takla atıp atmadığı, direksiyon de-
vertebralar arası sıkışması sonrası ezilmeleri, formitesi olup olmadığı, emniyet kemerinin kul-
3. Hızın aniden kesilmesi (Akselerasyon-desele- lanılıp kullanılmadığı, hava yastıklarının açılıp
rasyon) sonucu organ pediküllerinde kopma açılmadığı, hastanın araçtaki yerinin sorgulan-
ve yırtılma şeklindedir. ması hastayı değerlendirmede yardımcı olur.(4,6,7)
Bilinci açık hastalarda fizik muayene.(FM)’nin nin tespit edilmesidir.(4) Hemodinamisi stabil
tanısal değeri %55-65 oranlarında bildirilme- olmayan hastada acil olarak periton boşluğu-
Bölüm 12. Travma Acilleri

sine rağmen hastanın ilk değerlendirilmesinde nun değerlendirilmesi gerekir.(4) İzole karın içi
hala köşe taşıdır.(4) Tek bir FM duyarlı değildir, yaralanmalardan kaynaklanan ölüm riski acil
seri FM yapılmalıdır.(1) Hastanın ilk değerlen- serviste geçirilen zamanla ve hipotansiyonun
dirmesinde; emniyet kemeri izi, abrazyonlar, ciddiyetiyle artmaktadır.(4) Bir çok çalışma ışı-
ekimozlar, laserasyonlar, kontüzyonlar, genital ğında Travma Derneklerinin oluşturduğu yak-
organlarda hematom olup olmadığına bakılma- laşım çizelgelerinde; hemodinamisi stabil olma-
lıdır.(2) Alt abdomende ekimoz, emniyet kemeri yan künt karın yaralanmalı hastalarda öncelikle
izi hastaların 1/3’ünden fazlasında karın içi bir FAST yapılması ve periton içi kan tespitinde
yaralanmaya işaret eder.(4) Bilinci açık hastalarda hastanın hemen laparotomiye alınması öneril-
karında ağrı, hassasiyet, defans, rebound gibi pe- mektedir.(3,4,9) Yapılan FAST’te pozitif bir bulgu
ritonit bulgularının saptanması önemlidir. Künt saptanamadıysa hastada hipotansiyon oluştura-
bilecek karın dışı diğer yaralanmalar ve kanama
karın yaralanmalı hastada; kafa travması, alkol
olasılıkları gözden geçirilmelidir. (Uzun kemik
veya ilaç kullanımına bağlı bilinç bulanıklığı
kırıkları, skalp laserasyonları, hemotoraks, pnö-
varsa hastanın FM’i doğru değerlendirilemez ve
motoraks gibi).(1,3,4,) Kanama odağı olarak karın
bu durumda yardımcı tanı yöntemlerinin kul-
dışı yaralanmalar saptanmışsa onlara yönelik te-
lanılması gerekir.(1,2,4) Bilinci açık hemodinamisi davi yapılmalıdır. Tedavi ile hemodinamisi stabil
stabil hastada karın ağrısı, hassasiyet ve peritoneal hale gelen hastada karın içi yaralanma şüphesi
bulgular çoğunlukla güvenilir bulgulardır ve ka- halen devam ediyorsa hastaya bilgisayarlı batın
rın içi yaralanmaların %90’ında bulunabilirler. tomografisi (BT) çekilmelidir. Bilgisayarlı ba-
(4)
Bununla birlikte birkaç çalışma bu hastalar- tın tomografisinde bir organ yaralanması tespit
da bile sadece FM ile önemli yaralanmaların edilirse ona yönelik hasta laparotomiye alınmalı
atlanabildiğini göstermiştir. Bundan dolayı FM veya konservatif tedavi edilmelidir. BT’de her-
bulgularının yokluğu karın içi yaralanmayı dış- hangi bir patoloji saptanmayan hastalar ise takip
lamaz. FM bulguları normal olsa bile karın içi edilmeli ve takip sonrasında taburcu edilmelidir.
yaralanma şüphesi kuvvetli olan hastalarda ileri (4)
Kanama odağı saptanamayan, resusitasyona
tetkik ve gözleme ihtiyaç vardır.(4,8) İçi boş organ rağmen hemodinamisi düzelmeyen ve karın içi
yaralanmalarında yaralanmadan sonraki ilk sa- yaralanma şüphesi devam eden ancak acil trav-
atlerde karın içi kontaminasyon az olduğu için ma odasından radyoloji ünitesine gidemeyecek
FM bulguları belirgin değildir. Daha sonra kon- hastalara ise tanısal peritoneal lavaj (TPL) veya
taminasyonun artması ile bulgular belirginleşir. parasentez yapılmalıdır. Sonuç pozitif gelirse
Özellikle penetran yaralanmalarda bu durum hasta laporotomiye alınmalıdır. Sonuç negatif
daha barizdir.(2) Retroperitoneal yaralanmalarda ise hasta takip edilmelidir (Şekil 1). Ayrıca çok-
da ciddi yaralanmalar olsalar dahi peritonit bul- lu yaralanmalarda başka bir sistem yaralanması
guları görülmeyebilir. nedeniyle acil ameliyata alınması gereken ancak
karın içi yaralanma şüphesi de olan hastalarda da
TPL/Parasentez yapılmalıdır.(4)(Şekil 1)

Künt Karın Yaralanmasında Hemodinamisi Stabil Olan Hasta: Künt karın


yaralanması ile gelen hastanın hemodinamisi
Acil Yaklaşım stabil ise öncelikle FAST ile değerlendirilmeli-
Künt karın yaralanması olan hasta genellikle dir. FAST’te periton içi serbest mayi görülmüş
çoklu yaralanma ile birliktedir. Hastaya yakla- ise hastaya IV kontrastlı BT çekilmelidir. BT’de
şımda çoklu travmalı hastaya yaklaşım klavuzu solid veya içi boş organ yaralanması saptanmış
uygulanmalıdır. ise tanıya yönelik hastaya laparotomi veya kon-
servatif tedavi uygulanmalıdır. Eğer FAST’te
Hemodinamisi Stabil Olmayan Hasta: Künt herhangi bir patolojiye rastlanmamış ise hasta-
karın yaralanması olan bir hasta acil serviste nın şuuru açık, FM bulguları güvenilir ve ba-
değerlendirilirken öncelikle yapılması gereken tında yaralanmayı gösterecek bir durum yoksa
860
hastanın acil cerrahi gerektirip gerektirmediği- hasta takibe alınmalı ve takip sonrası bir patoloji
Konu 7

oluşmazsa taburcu edilmelidir. Hastanın şuuru Penetran Karın Yaralanmaları


yerinde değil, FM bulguları güvenilir değil veya

Karın Yaralanmaları
şiddetli travma ve batın içi yaralanma şüphesi Penetran yaralanmalarını ateşli silah (ASY) ve
mevcut ise FAST’in sonucuna bakılmaksızın delici-kesici alet yaralanmaları (DKAY) oluş-
BT çekilmelidir.(4) Hemodinamisi stabil olan turur. Ülkemizde en sık penetran yaralanma
künt karın yaralanmasında BT’de KC veya da- nedenini DKAY oluşturmaktadır.(2) Penetran
lak yaralanması tespit edilmişse güncel yaklaşım karın yaralanmalı hastaların yaklaşık %90’ı er-
konservatif tedavi, seri muayeneler ve hematok- keklerdir.(11) Karın içi organ yaralanma ihtimali
rit takibidir.(4, 10)(Şekil 2) ASY’da %90-98, DKAY’da %55-60, Alt torakal
bölge yaralanmalarında ise %25-30 olarak bildi-
Hemodinamisi stabil olmayan hasta
rilmektedir.(2)

DKAY’da en sık yaralanan organlar sırasıyla;


karaciğer, incebarsak, diyafram ve kolon iken
Negatif Fast Pozitif ASY’da incebarsak, kolon, karaciğer ve vasküler
yapılar şeklindedir.(5, 12)
Karın dışı yaralanma
Laparotomi
veya hemoraji Penetran yaralanmalarda yara yeri ve izlediği
yol belli olduğundan tanı konulması ve tedavi-
Evet Hayır TPL/Parasentez Pozitif
nin planlanması daha kolay yapılabilir. Ancak
ASY’da kurşun veya mermi vücut içinde kemik
Stabilizasyon ve Negatif
Takip gibi sert yapılara çarparak yön değiştirebilmekte
resusitasyon Hayır
ve değerlendirmede yanıltıcı sonuçlar verebil-
mektedir.(2) ASY’de hasara yol açan mekanizma-
Pozitif Laparotomi lar; merminin dokuları doğrudan yaralaması,
Stabil BT mermi ve kemik parçalarının dokuları sekonder
Konservatif Tedavi
olarak yaralaması, merminin blast etkisi ile ya-
Şekil 1. Künt batın travmasında acil yaklaşım. ralanma şeklindedir. Bu yaralanma tipleri ikili
veya üçlü kombinasyon şeklinde bulunabilir.(1)
Hemodinamisi stabil hasta Peritona penetre ASY’da karın içi organ yaralan-
ma ihtimali %95-98’dir.(13)
Şiddetli travma veya Penetran yaralanmalarda tüm vücut yüzeyinin
Güvenilir olmayan FM
muayenesi ve yaraların tanımlanması esastır.(3,5)
veya şuur kapalılığı
Var Yok Hastanın karın ön yüzü dışında aksilla, perine-
um, skalp ve deri katları da mutlaka muayene
FAST FAST
Pozitif Negatif edilmelidir, bu bölgelerdeki önemli yaralanma-
Pozitif veya lar sıklıkla atlanabilmektedir.(4) Yaraların sayısı,
negatif BT Seri Karın trasesi, yaralanma bölgesi, yaralanmaya bağlı
muayenesi
eviserasyon olup olmadığı, yaralanmaya yol açan
/sekonder USG
Solid organ, içi boş organ aletin özellikleri mutlaka değerlendirilmelidir.(2)
ve/veya retroperitoneal Negatif
Lokal yara eksplorasyonu DKAY da yaralanan
organ yaralanması bölgenin özelliğine göre yapılırken, ASY’da ya-
Var
Yok Taburcu
pılmamalıdır.(3)
Konservatif tedavi/
Takip Penetran karın yaralanmalarının yaralanan vü-
laparotomi
cut bölgesine göre değerlendirilmesi önerilir. Bu
Şekil 2. Künt batın travmasında acil yaklaşım. bölgeler ise şu şekildedir:(3,14) 861
Ön karın bölgesi: Yanlarda sağ ve sol orta kol- ton penetrasyonu tespit edilmişse hastada organ
tuk altı çizgiler arası, üstte kot kavsi, altta ingui- yaralanması olup olmadığını belirlemek için
Bölüm 12. Travma Acilleri

nal kıvrımlar arasında kalan bölgedir. hastaya ileri tetkikler planlanmalıdır. Yaralanma
bölgesi alt torakal, sırt veya flank bölgesinde ise
Sırt bölgesi: Üstte skapula alt ucu, altta inferior
lokal yara eksplorasyonu yapılması önerilmez.
iliak kanat, yanlarda bilateral posterior aksiller
Sırt ve flank bölgede kaslar kalın bir katman
çizgiler arasında kalan bölgedir.
oluşturur ve retroperitoneal bölge olduğundan
Flank bölgesi: Üstte skapula alt ucu, altta infe- peritona ulaşmak güçtür.(13) Sırt ve flank ya-
rior iliak kanat, yanlarda ön aksiller çizgi ile arka ralanmalarında BT çekilmesi önerilmektedir.
aksiller çizgi arasında kalan bölgedir. Alt torakal bölgede ise lokal yara eksplorasyo-
nu kontrendikedir. Plevranın hasarlanmasına,
Alt Torakal (Torakoabdominal) bölge: Bilate- hemo veya pnömotoraks oluşmasına yol açabi-
ral ön aksiler çizgi, altta subkostal kenarlar, üstte lir.(13) Alt torakal bölge yaralanmalarında her iki
iki meme ucunu birleştiren çizgi arasında kalan vücut boşluğunu da ilgilendiren yaralanmalar
bölgedir. olabilir. Bu bölge yaralanmalarında diyafram ve
Penetran karın yaralanmasında hemodinamisi karın içi yaralanmaların tespiti için laparoskopi
stabil olmayan hastalar hemen kanama ve kon- altın standart kabul edilmektedir.(2,4)
taminasyon kontrolü için ameliyathaneye alın-
Hastanın hemodinamisi stabil fakat eviserasyon
malıdır. Durumu stabil olan hastalarda ise tam
mevcutsa laparotomi veya konservatif tedavi
ve ayrıntılı karın muayenesi yapılmalı ve FM
yapılmalıdır. Günümüzde penetran yaralanma-
tamamlanmalıdır. Hastanın FM’de peritonit
larda barsak ve omentum eviserasyonu mutlak
bulguları, eviserasyon, ve diğer periton penetras-
yonunu gösteren bulgular olup olmadığı değer- laparotomi endikasyonu değildir. Tanı yöntem-
lendirilmelidir.(4) Peritoneal irritasyon, rebound, lerinde ve hastaların yakın takibinde sağlanan
defans, hassasiyet karın içi organ yaralanmasını gelişmelerden dolayı hastalar selektif takip edile-
gösterir ve laparotomi endikasyonudur.(3) Evi- bilmektedir.(2) Ayrıca diyafram altı serbest hava
serasyon özellikle DKAY’da mutlak laparotomi künt yaralanmalarda acil laparotomi endikasyo-
endikasyonu kabul edilmemektedir.(2, 4) Retro- nu olmasına rağmen; penetran yaralanmalarda
peritoneal yapılara penetre yaralanmalar ciddi DKA girişine bağlı penetrasyon nedeni ile organ
yaralanmalar olsalar dahi klinik bulgu vermeye- yaralanması olmadan da gözükebilmektedir.(2, 4)
bilirler ve peritonit bulgularını göstermeyebilir- (Şekil 3)
ler. Ayrıca şuur değişikliği, kafa travması, intok-
sikasyon gibi durumlarda peritonit bulgularını
maskeleyebilir.(3) Hemodinami

Stabil değil veya perito-


Stabil
DKAY Olan Hastaya Yaklaşım neal bulgular mevcut

DKAY’lı hastanın ilk değerlendirmesinde hemo-


dinamisi stabil değil veya peritoneal bulguları Lokal yara
mevcutsa hasta hemen laparotomiye alınmalıdır. eksplorasyonu, FAST, Var Laparotomi/
BT, TL ile periton Konservatif tedavi
Hastanın hemodinamisi stabil ve yaralanma penetrosyonu
bölgesi ön karın bölgesi ise hastaya lokal yara Yok
eksplorasyonu yapılabilir. Lokal yara eksploras-
yonunda ön fasiya sağlamsa periton penetras- Taburcu
yonu yok demektir. Bu durumda hasta takibe
Şekil 3. Delici kesici alet yaralanmasına acil yaklaşım.
862
alınmalıdır. Lokal yara eksplorasyonunda peri-
Konu 7

ASY Olan Hastaya Acil Yaklaşım leri geçmişten beri karın içi yaralanmaların be-
lirteci olarak kullanılır; bununla birlikte birçok

Karın Yaralanmaları
ASY olan hastanın ilk değerlendirmesinde has- çalışma bunların nonspesifik olduklarını göster-
tanın hemodinamisi stabil değil, peritoneal bul- miştir ve bu testler karın yaralanmalı hastanın
guları veya eviserasyon mevcut ise hasta kanama akut değerlendirilmesinde ve yönetiminde ye-
kontrolü ve kontaminasyonun engellenmesi için teri kadar yardımcı değillerdir.(4,15) Baz eksikliği
hemen laparotomiye alınmalıdır. hemorajik şokun bir işareti olarak sık kullanılır
Hastanın hemodinamisi stabil, peritoneal bul- ancak o da tüm laboratuar değerleri gibi klinik
gular veya eviserasyon yoksa hastada peritoneal senaryonun durumuna göre değerlendirilmeli-
penetrasyon olup olmadığını anlamak için ileri dir ve resusitasyon yapıldığında metabolik asi-
tanı yöntemleri kullanılmalıdır. Yaralanma böl- doz düzelecektir.(4) İdrar analizinde mikroskopik
gesi alt torakal bölgede ise penetrasyon olup ol- veya makroskopik hematüri varlığı böbrek yara-
madığını anlamak için hastaya FAST yapılmalı, lanmasını gösterir ve abdominal hassasiyetle bir-
direk grafi ve batın BT çekilmelidir. Halen pe- likte olduğunda künt karın yaralanmalı hastada
netrasyon şüpheli ise hastaya tanısal laparosko- karın içi yaralanmayı gösterir, %65 duyarlı ve
pi planlanmalı ve seri muayeneler yapılmalıdır. %94 özgüldür.(4,16) Toksikolojik testlerin açıkla-
Yaralanma bölgesi sırt veya flank bölgesinde ise namayan şuur değişikliği olmadıkça karın yara-
hastaya BT çekilmelidir. ASY’da BT trase hak- lanmalı hastanın akut yönetiminde yeri yoktur.(4)
kında bilgi verir, organ yaralanmasını tanımlar
ve konservatif tedaviye imkan sağlar.(4) Periton Direk Grafiler: Diyafram altı serbest hava, di-
penetrasyonu saptanan hastaya laparotomi plan- yafram elevasyonu, pnömotoraks, hemotoraks,
lanırken saptanmayan hasta takip sonrası tabur- kot kırıkları, mediasten genişlemesi gibi bulgu-
cu edilebilir.(4) (Şekil 4) lar saptanabilir. Direk grafiler yabancı cisim ya
da kurşun parçalarının yerini gösterebilir. Direk
grafilerde özellikle penetran yaralanmalarda lo-
Hemodinamisi stabil değil
Peritoneal bulgular mevcut
kalize yabancı cisim yardımıyla organ yaralanma
Eviserasyon var riskleri tahmin edilebilir.(1) Diyafram altı serbest
Evet Hayır hava görülmesi künt batın yaralanmalarında
acil laparotomi endikasyonu iken penetran ya-
FAST, BT, TL, Direk ralanmalarda ise acil laparotomi endikasyonu
Laparotomi
grafi TPL, Seri FM
değildir. Ayrıca akciğer ve pelvis grafileri hipo-
tansiyon veya hemorajinin karın dışı sebebini
Evet Periton penetrasyonu
göstermeye yarar.(Pnömotoraks, hemotoraks,
pelvis kırıkları gibi).(1,2)
Hayır
FAST (Focused assessment of sonography for
Takip trauma): Yatak başı hızlıca uygulanabilen, por-
tabl, noninvaziv, tekrarlanabilen, kontrast mad-
de gerektirmeyen ve radyasyon içermeyen bir
Şekil 4. Ateşli silah yaralanmasına acil yaklaşım.
tanı aracıdır. Karın içindeki serbest sıvıyı göster-
mede duyarlı ve özgüldür. Ayrıca pnömotoraks,
Laboratuar Testleri: Tam kan ve biyokimya de- perikardiyal ve plevral sıvıyı gösterebilir. Karın
ğerleri karın yaralanmalı hastanın akut değerlen- içi sıvının kaynağını gösterememesi, retroperi-
dirilmesinde ve yönetiminde ikinci planda yer toneal organları değerlendirememesi, operatör
alır. Tam kan, kan grubu ve çapraz karşılaştırma bağımlı olması, aşırı kilolu kişilerde, subkutanöz
rutin olarak gönderilmelidir. Bazal hematokrit hava veya aşırı barsak distansiyonu olanlarda
değeri nadiren hastanın aciliyetine işaret eder değerlendirilmesinin zor olması dezavantajıdır.
ancak hastanın izleminde faydalıdır. Tam kan, (1,17,18)
FAST’te subhepatik bölge, sol subfrenik
pankreas enzimleri ve karaciğer fonksiyon test- bölge, KC ve dalak parankimleri, böbrek lojları, 863
subksifoid perikard ve rektovezikal boşluk de- anjiografi gibi ileri tetkikleri gerektirebilir.(1, 19)
ğerlendirilir.(1, 2) (Bkz. Acilde BT ve MR)
Bölüm 12. Travma Acilleri

Kılavuzlar künt karın yaralanmaları ve stabil


penetran karın yaralanmalarında periton boşlu- Tanısal Peritoneal Lavaj (TPL)
ğunun öncelikle acil travma odasında FAST ile
değerlendirilmesini önermektedirler.(5,17) Bunun- TPL özellikle künt karın yaralanmalarının de-
la birlikte negatif FAST yaralanmayı dışlayamaz. ğerlendirilmesinde faydalı bilgiler sağlayan hız-
Karın içi yaralanma şüphesi devam eden hastala- lı yapılabilen invaziv bir tanı aracıdır. Periton
ra mutlaka ileri tanı yöntemleri kullanılmalıdır.(1) boşluğundaki kan için duyarlıdır.(%98) ancak
(Bkz. Acil Ultrason) spesifik yaralanmalar hakkında bilgi vermez.(3,
17,19,20)
Karın içi kanama, içi boş organ perforas-
Bilgisayarlı Batın Tomografisi: Noninvaziv, yonu ve enterik kontaminasyon olup olmadığını
solid organ yaralanmalarını, retroperitoneal or- gösterir.(3,20) Lavajda kan, barsak içeriği, safra,
gan yaralanmasını, karın içi hava, sıvı ve kanı idrar gelip gelmediğine bakılır. Günümüzde
göstermede duyarlı ve özgüldür. Pelvik ve toraks radyolojik tanı araçlarının gelişmesi ile kulla-
bölgesinin incelenmesine de imkan verir. BT nımı azalmıştır. TPL yatakbaşı hızlı yapılabilen
karın yaralanmaların tanısında altın standart bir işlem olması, barsak perforasyonunu erken
olmaya başlamıştır.(1) BT özellikle künt karın dönemde tespit edebilmesi, kontrast madde kul-
yaralanmalarında solid organ yaralanmalarını lanımı gerektirmemesi, radyasyon içermemesi
sınıflayarak konservatif tedavinin planlanmasını nedeni ile avantajlıdır.(3) Ancak invaziv, komp-
ve takibini sağlar.(17) Bununla birlikte pahalıdır, likasyonları olan, iyatrojenik yaralanmalar oluş-
zaman gerektirir, ve stabil olmayan hastanın turabilen, retroperitoneal organ yaralanmalarını
radyoloji bölümüne transportu gerekebilir, iyo- gösteremeyen bir tanı aracıdır.(17,19)
nize radyasyon alma ve kontrasta bağlı nefropati
oluşturma riski vardır.(17) TPL’da 10 cc kan görülmesi veya lavaj sıvı-
sında 100.000/cc eritrosit, 500/cc lökosit,
Oral kontrast sadece IV kontrastla çekilen batın 20 IU/ amilaz, 3 Ü/L alkalen fosfataz tespiti
BT’de tanı konulamamış ancak barsak yaralan- lavajın pozitif olduğunu gösterir. Ancak ka-
ma şüphesi kuvvetli olan hastalarda uygulanabi- nama miktarı acil laparotomi için bir endi-
lir.(17) Künt karın travması oral kontrast gerek- kasyon kabul edilmemektedir.(2)
tirmez. İzole künt karın yaralanması olan klinik
olarak stabil olan hasta karın BT’si negatif ise TPL’ın resusitasyona rağmen hemodinamisi dü-
güvenli bir şekilde taburcu edilebilir.(17) zelmeyen ve kanama odağı bulunamayan, çok-
lu yaralanmalarda başka bir sistem yaralanması
Hemodinamisi stabil olan penetran yaralanma- nedeniyle acil ameliyata alınması gereken ancak
larda da BT güvenilir bir tanı aracıdır. Kolaylık- karın içi yaralanma şüphesi de olan ve acil trav-
la yaralanmanın seyri belirlenebilir, organ yara- ma odasından radyoloji ünitesine gidemeyecek
lanması ile serbest hava ve/veya sıvı görülebilir. FAST’in sonuç vermediği ancak kuvvetli batın
(1,4)
BT özellikle torakoabdominal, flank ve sırt içi yaralanma şüphesi olan durumlarda uygulan-
yaralanmalarında tanıyı kolaylaştırır. Retroperi- ması önerilmektedir.(2,19)
toneal yapılara penetre yaralanması olan hastalar
yaralanma sonrası saatler geçse bile klinik bulgu Parasentez: DPL’ın endike olduğu durumlarda
vermeyebilir. Kontraslı BT ile kontrast ekstrava- parasentez de yapılabilir.(4)
zasyonunun görülmesi veya hava-sıvı varlığı tanı
Anjiografi: Şüpheli damar yaralanmalarında ya-
koydurur. Kontrastlı BT’nin tek başına diagnos-
pılabilir.(1)
tik değeri %97-100 olarak bildirilmiştir. BT’de
perivasküler hematom veya perirektal kan gibi Tanısal Laparoskopi: Alt torakal bölgenin pe-
864 bulguların olması tanı için sigmoidoskopi veya netran yaralanmalarında altın standarttır. Diyaf-
Konu 7

ram yaralanması, periton penetrasyonu, periton Özet


penetrasyonu şüpheli tanjansiyel ASY’da ise pe-

Karın Yaralanmaları
riton penetrasyonu olup olmadığını gösterir.(2) * Karın yaralanmaları künt ve penetran ya-
ralanmalar olmak üzere ikiye ayrılır.

Tedavi * Karın yaralanmalarında; solid organ ya-


ralanmaları, damar yaralanmaları, içi boş
Bilgisayarlı tomografi ve anjiyografik embolizas- organ yaralanmaları ve diyafram yaralan-
yon teknolojilerindeki gelişmeler hemodinamisi maları görülebilir.
stabil çoğu hastanın nonoperatif olarak tedavi- * Solid organ yaralanmalarında hemorajik
sine imkan sağlamıştır ve sağlamaktadır. İçi boş şok bulguları, içi boş organ yaralanmala-
organ perforasyonları ise hemodinamisi stabil rında peritonit bulguları, diyafram yara-
hastalarda erken laparotomi için major endikas- lanmalarında ise solunum ile ilgili bulgu-
yondur.(20) lar ön plandadır.
* Künt karın yaralanmalarında en sık yara-
Karın yaralanmalarındaki laparotomi endikas-
lanan organlar; dalak ve karaciğerdir.
yonları ise şöyledir:(1,2)
* DKAY’da en sık yaralanan organlar sıra-
Kesin Endikasyonlar sıyla; karaciğer, ince barsak, diyafram ve
kolon iken ASY’da ince barsak, kolon,
• Karında yaralanma ile birlikte hipotansiyon
karaciğer ve vasküler yapılar şeklindedir.
olması
* Bilinci açık hastalarda fizik muayenenin
• Abdominal duvar bütünlüğünün bozulması
tanısal değeri %55-65’tir, hastada seri
• Peritonit bulguları muayeneler yapılması önerilir.
• Göğüs grafisinde diyafram altı serbest hava * Laboratuar testleri karın yaralanmalı has-
• BT’de cerrahi gerektiren yaralanma tespiti. tanın akut değerlendirilmesinde ve yöne-
(pankreas ve içi boş organ yaralanması) timinde ikinci planda yer alır.
• GİS kanaması * Künt karın yaralanmaları ve stabil pe-
• Diyafram rüptürü netran karın yaralanmalarında periton
• Pozitif lokal yara eksplorasyonu boşluğu acil travma odasında FAST ile
değerlendirilmelidir.
Göreceli Endikasyonlar * Hemodinamisi stabil olmayan künt karın
• FAST veya TPL’ı pozitif olan stabil hasta yaralanmasında FAST’te karın içi kanama
tespit edilirse hasta acil ameliyata alın-
• Solid viseral yaralanması olan stabil hasta
malıdır. FAST negatif ise diğer kanama
• BT’de belirgin bir kaynağı olmayan hemo- odakları araştırılmalıdır.
peritoneum
* Hemodinamisi stabil olmayan penetran
Not: Karın yaralanmalarına acil yaklaşım çizel- yaralanmalı hastalar hemen ameliyata
geleri (Şekiller) “Emerg Med Clin N Am alınmalıdır.
2007;25:713-33” isimli kaynaktan modifiye * Hemodinamisi stabil künt karın yaralan-
edilerek hazırlanmıştır. masında FAST pozitif ise veya FAST ne-
gatif olmasına rağmen karın içi yaralanma
şüphesi devam ediyorsa hastaya BT yapıl-
malıdır.
* Hemodinamisi stabil olan penetran yara-
lanmalı hastada yaralanan vücut bölgesi-
ne uygun tanı aracıyla periton penetras-
yonu araştırılmalıdır. 865
9. Farahmand N, Sirlin CB, Brown MA, et al.
* BT karın yaralanmaların tanısında altın Hypotensive patients with blunt abdominal
Bölüm 12. Travma Acilleri

standarttır, özellikle künt karın yaralan- trauma:performance of screening US. Radiology


malarında solid organ yaralanmalarını 2005;235:436-43.
sınıflayarak konservatif tedavinin plan- 10. Badger SA, Barclay R, Campbell P, Mole DJ,
lanmasını ve takibini sağlar. Diamond T. Management of Liver Trauma.
* Hemodinamisi stabil solid organ yaralanma- World J Surg 2009;33:2522-37.
larında güncel yaklaşım seri muayeneler ve 11. http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrht-
hematokrit takibi ile konservatif tedavidir. ml/mm5719a7.htm.accessed 13.07.2012
12. Feliciano DV, Rozcyki GS. The management
of penetrating abdominal trauma. Adv Surg
Kaynaklar 1995;28:1-39.

1. Scalea TM, Boswell SA. Abdominal Trauma. In 13. Ayşan E, Ertekin C, Aren A, Güloğlu R. Pen-
Tintinalli JE, Kelen GD, stapczynski JS.(eds): etran Karın Travmalarına Yaklaşım. Ulusal Trav-
Emergency Medicine A Comprehensive Study ma Derg 2001;7:78-81.
Guide. 7th ed. New York: The Mac Graw Hill 14. Boyle EM, Maier RV, Salazar JD, et al. Diagno-
Companies, 2010. sis of injuries after stab wounds to the back and
2. Güloğlu R, Yanar H. Karın Yaralanmaları. Trav- flank. J Trauma 1997;42:260-5.
ma ed. Ertekin C, taviloğlu K, Güloğlu R ve 15. Asimos AW, Gibbs MA, Marx JA, et al. Value of
Kurtoğlu M. 1. baskı. İstanbul Yayıncılık, 2005, point-of-care blood testing in emergent trauma
s: 875-85. management. J Trauma 2000;48:1101-8.
3. Pryor JP, Reilly PM, Dabrowski GP, Grossman 16. Knudson MM, McAninch JW, Gomez R, et al.
MD, schwab CW. Nonoperative Management Hematuria as a predictor of abdominal injury
of Abdominal Gunshot Wounds. Ann Emerg after blunt trauma. Am J Surg 1992;164:482-5.
Med 2004;43:344-53. 17. Diercks DB, Mehrotra A, Nazarian DJ, Promes
4. Isenhour JL, Marx J. Advances in Abdominal SB, Decker WW, Fesmire FM. Clinical Policy:
Critical Issues in the Evaluation of Adult Pa-
Trauma. Emerg Med Clin N, 2007;25:713-33.
tients Presenting to the Emergency Department
5. http://e-medicine.medscape.com/article/1980980 with Acute Blunt Abdominal Trauma. Ann
accessed 10.07.2012. Emerg Med 2011;57:387-404.
6. Brasel KJ, Nirula R. What mechanism justifies 18. Fu CY, Hsieh CH, Shih CH, Wang YC, Chen
abdominal evaluation in motor vehicle crashes. J RJ, Huang HC, et al. Selective computed tomog-
Trauma 2005;59:1057-61. raphy and angioembolization provide benefits in
the management of patients with concomitant
7. Newgard CD, Lewis RJ, Kraus JF. Steering
unstable hemodynamics and negative sonogra-
Wheel deformity and serious thoracic or ab-
phy results. World J Surg 2012;36:819-25.
dominal injury among drives and paaengers
involved in motor vehicle crashes. Ann Emerg 19. Chong CF, Wang TL, Chang H. Evaluation of
Med 2005;45:43-50. blunt abdominal trauma: Current practice in
Taiwan. 2005;22:113-5.
8. Poletti PA, Mirvis SE, Shanmuganathan K, et al.
Blunt abdominal trauma patients: can organ in- 20. Wang YC, Hsieh CH, Fu CY, Yeh CC, Wu SC,
Chen RJ. Hollow organ perforation in blunt
jury be excluded without performing computed
abdominal trauma: the role of diagnostic peri-
tomography? J Trauma 2004;57:1072-81.
toneal lavage. Am J Emerg Med 2012;30:570-3.

866
Konu 8

PELVİS TRAVMALARI

Dr. Yücel Yavuz

Giriş ve eksternal iliak arter gibi birçok büyük kan


damarı yakınında yer alır. Venöz sistemde arter
Pelvis yaralanmaları künt travmalardan kay- sistemine yakın ve hemen posteriordadır. Kemik
naklanan yaralanmaların yaklaşık %10’unu pelvis ayrıca lumbal ve sakral pleksuslar, inen
oluşturmaktadır. Pelvis kırıkları tüm iskelet sis- kolon, sigmoid kolon, rektum, anüs, vajen, alt
temi ait kırıkların sadece %3’ünü oluştursa da üriner yol, mesane ve uterus gibi yapılar ile de
acil servislerde (AS) dikkatli bakım gerektiren, ilişkilidir.
morbiditesi ve ölüm oranı oldukça yüksek olan
yaralanmalardandır. Pelvis travmalarına bağlı
ölüm oranları erişkinlerde %10 çocuklarda ise Etyopatoloji
%5 civarındadır. Ancak hastanın ilk geldiğin-
de hipotansiyonu varsa bu oranın %50’ye, açık Pelvis yaralanmaları genellikle araç içi ve araç
kırık var ise %30’a çıktığı bilinmektedir. Pelvik dışı motorlu taşıt kazaları, motosiklet kazaları ve
kırıklara bağlı ölümlerin yarısından pelvis içine yüksekten düşme gibi yüksek enerjili yaralanma-
kanama sorumludur. Diğer ölüm sebepleri ara- lar sonucu oluşur. Ancak özellikle yaşlı ve kemik
sında retroperitoneal kanama ve sekonder enfek- hastalığı olanlarda hafif düşmelerde bile karşıla-
siyonlar gelmektedir. Morbidite ve ölüm oranını şılabilir. Pelvik kırıkların en sık sebebi, %50-60
azaltmak için AS’te hızlı tanı ve tedavi yaklaşımı oranında araç içi trafik kazalarıdır. Pelvik kırık-
gereklidir. ların olu şabilmesi için büyük güçlere ihtiyaç
olduğu için beraberinde gerek pelvis içi damar
ve organ yaralanmaları, gerekse pelvis dışı organ
Anatomi ve sistem yaralanmaları çok sık görülür. Pelvik
kırıklar bölgenin aşırı kanlanmasından dolayı
Pelvisin en önemli fonksiyonları; içinde bulu- sıklıkla ciddi kanamalar ile ilişkilidirler. En sık
nan organları koruma, vücut ağırlığına destek eşlik eden yaralanmalar ise ekstremite travmaları
olma ve hematopoezis’dir. Pelvis, kuvvetli bağ- ve karın travmalarıdır.
larla birbirine birleşmiş ve desteklenmiş sağda ve
solda ilium, iskium ve pubisden yapılan iki kal- Pelvik kırıklar çok değişik zorlamalar ve çok de-
ça kemiği, sakrum ve koksiksden oluşan halka ğişik biçimde direkt ve indirekt mekanizmalar
şeklinde içinde bazı organları muhafaza eden bir sonucu oluşur. İndirekt mekanizmalar ile daha
kemik yapıdır. Kalça kemiğini oluşturan üç ke- çok avülsiyon tarzında kırıklar oluşur. Diğer kı-
miğin birleşme yerinde, femur başına yuva olan rıklar direkt mekanizma ve/veya buna ilave olan
asetabulum çukuru vardır. Oluşan bu anatomik rotasyonel, kompresyon (lateral veya ön arka),
vertikal makaslama kuvvetlerinin etkisi ile olu-
halka pelviste bir stabilite oluşturur. Oluşan bu
şur. En çok görüleni vertikal yönde gelen zor-
stabilite güçlü posterior sakroiliak, sakrotubero-
lamalar (yüksekten topuk, kalça, diz ve omuz
us ve sakrospinöz ligamentlere bağlıdır.
üzerine düşmeler gibi) ön arka yönde sıkıştırma
Pelvik kemikler, internal iliak (veya hipogast- (araç çarpması ve diğer kazaları, üzerinde teker
rik) arter, süperiyor ve inferiyor gluteal arterler geçmesi, tampon sıkıştırması, göçük altında kal-
ma) ve yandan sıkıştırma (taş, araç, göçük ) gibi olduğunun düşünülmesi gerekir. Hikayede trav-
mekanizmalardır. manın düşük veya yüksek enerjili olup olmaması
Bölüm 12. Travma Acilleri

önemlidir. Yaş, kemiğin yapısı açısından önemli-


dir. Çünkü özellikle 40 yaşından sonra spongi-
Sınıflama yöz kemik kaybı olur ve kemik pelvisin darbele-
re karşı direnci azalır. Pelvik kırığın semptom ve
Pelvik kırıklar çok yaygın olarak iki sınıflama bulguları özellikle yürümekle ortaya çıkan ağrı
sisteminden biri kullanılarak tanımlanır. ve hassasiyetten, pelvik instabilite ve ağır şoka
kadar değişkendir. Hastaya anamnezde, ağrıyan
bölgesi, kaza sonrası idrar ve gaita yapıp yapma-
Tile Sınıflandırması dığı, mesane üzerinde duyarlılık olup olmadığı
ve en son ne zaman katı veya sıvı gıda aldığı so-
Bu sınıflandırma sistemi posterior sakroiliak li- rulmalıdır. Ek olarak son adet tarihi veya gebe
gamentin bütünlüğünü temel alır. olup olmadığı, kullandığı ilaçlar ve alerjisi olup
Tip A: Sakroliak kompleks korunmuştur. Ope- olmadığı sorgulanmalıdır.
rasyona gerek duyulmayan stabil pelvik halka Fizik Muayene: Pelvis kırığı ile birlikte baş-
travmalarını gösterir. ka patolojilerin de olabileceği düşünülerek çok
Tip B: Posterior sakroiliak kompleksin parsiyal yönlü muayene yapılmalıdır. Hastalar travma
yırtığı söz konusudur. İnternal yada eksternal ro- sonrası oluşan hematomun etkisi ile olabileceği
tasyonel güçlerin sonucu olarak oluşurlar. Frak- gibi, başka patolojilere bağlı oluşan şok halin-
türler rotasyonel olarak stabil olmayıp vertikal de görülebilir. İnspeksiyonda, perineal ve pelvik
olarak stabildir. Bunlar sıklıkla stabil değillerdir. ödem, ekimoz, hematom, laserasyon ve defor-
mite olup olmadığına bakılır. Pelviste asimetri,
Tip C: Posterior sakroiliak kompleksin tam yır- bacakta kısalık ve rotasyon olup olmadığına ba-
tığı söz konusudur. Kırıklar rotasyonel ve verti- kılır. Erkekte üretral meatustan gelen kan, skro-
kal olarak stabil değildir ve müdahale gerektirir. tal hematom üretra yaralanmasını düşündürür-
Bunlar genellikle motorlu taşıt kazaları, yüksek- ken, kadında üretra ve vajinadan gelen kan açık
ten düşmeler ve ciddi kompresyonlar gibi büyük pelvis kırığı belirtisi olabilir.
güçlerin sonucu olarak oluşurlar.
Palpasyon çok dikkatli bir şekilde ve nazikçe
Youngs sınıflandırma sisteminin temeli yaralan- yapılmalıdır. Uyanık ve bilinci açık olan hasta-
manın mekanizmasıdır. larda fizik muayene pelvik kırığı saptamada çok
duyarlıdır. Pelviste palpasyon ile anormal bir ha-
Bu sistem ilişkili travmaları ve ölüm riskini tah- reket ve krepitasyon olup olmadığı araştırılmalı-
min etmeye yardımcı olur. dır. Pubis simfizini ve ramuslarını palpe ederek
• Lateral kompresyon ve iliak kanatları sıkıştırarak veya açmaya çalı-
şarak pelvis halkasında instabilite araştırılır. Bu
• Anteroposterior kompresyon
uygulamalar ile oluşacak ağrı ve hassasiyete göre
• Vertikal kesim kırık yeri ve derecesi hakkında bilgi edinilmeye
• Veya bu tip yaralanmaların kombinasyo- çalışılır. Ayrıca palpasyon ile pelvis ile birlikte
nuna dayanarak ölüm oranını tahmin et- olabilecek alt ekstremiteye ait diğer patolojilerde
meye çalışan bir sınıflamadır değerlendirilmelidir.

Rektal muayene ile kırık kemik çıkıntısı veya


Klinik Değerlendirme büyük bir hematom palpe edilibilir veya kırık
hattı boyunca duyarlılık saptanabilir. Rektal
İyi bir tıbbi öykü almak gerekir. Ciddi veya çok- muayenede, prostatın arkaya ve yukarı doğru
868 lu travmalı tüm hastaların pelvik kırığa sahip yer değiştirmesi, rektal yaralanma saptanması
Konu 8

intraperitoneal ve ürolojik yaralanmanın önemli pe edilen bayanlarda da üretrografi kullanılması


bir göstergesidir. Anal sfinkter tonusunda azal- gerekir.

Pelvis Travmaları
ma nörolojik hasarı, üretral meatusta kan üretral
hasarı gösterir. Vajinal muayene de mutlaka ya-
pılmalı ve kanama ve kırık hattı olup olmadığı Tedavi
değerlendirilmelidir.
Hastane Öncesi Bakım: Pelvis kırıklarında ön-
celik kırıktan çok birlikte olan özellikle yaşamı
Tanı tehdit eden yaralanmalara yöneliktir. Pelvis dışı
yaralanmalar yanında, pelvik kırığın neden ol-
Laboratuvar Çalışması: Kan kaybının takibi duğu komşu damar yaralanmaları ağır şoka va-
açısında seri hemoglobin ve hemotokrit tayin- ran kanamalara ve ölüme neden olabilir. Geniş
leri yapılmalıdır. İdrar analizi makroskopik veya bir damar yolu açılmalı ve izotonik sıvı tedavi-
mikrokopik hematüri açısından yapılmalıdır. si ve analjezik tedavi verilmeli. Hastanın vital
Bayan hastalarda gebelik testi düşünülmelidir. bulguları yakın bir şekilde monitorize edilmeli.
Eğer pelvik bölge ciddi derecede unstabil ise pel-
Radyolojik Değerlendirme: Görüntüleme ça-
visi mekanik olarak stabilleştirmek için dışardan
lışmaları öncesi hastanın stabilitesinin sağlanmış
baskı yapabilecek bir alet veya çarşaf kullanılma-
olması gerekir. Gereksiz ve uygunsuz hareketler
sı gerekebilir. Pelvisin aşırı hareketlerinden kaçı-
hasarın daha da artmasına ve daha fazla kan
nıl ması gerekir.
kaybına yol açabilir. Bir travma hastasında pel-
visin antero-posterior (AP) radyografisi, pelvik Acil Serviste Tedavi: Öncelikle hastanın hava-
halkanın stabilitesinin ilk değerlendirilmesinde yolu, solunum ve dolaşımı değerlendirilmeli.
önemlidir. Tek bir AP pelvis radyografisi pelvik Primer bakı yapıldıktan sonra sekonder bakıda
kırığı % 90 oranında gösterir. Pelvis AP radyog- intraabdominal ve intrapelvik yaralanma olup
rafilerinde kemik yapılar yanında, eklem yerle- olmadığını açığa çıkarmak için mümkün olur
rinde ayrışma olup olmadığı değerlendirilmeli- olmaz FAST yapılması gerekir. Özellikle uns-
dir. Bu değerlendirmeler kırığın sınıflandırılması tabil hastalarda kanama kaynağını ve diğer ya-
ve stabilitesi hakkında önemli bilgiler verir. İlave ralanmaları görmek için akciğer grafisi görmek
olarak inlet grafi (anterior posterior yer değiştir- gerekir. Pelvisin aşırı hareketlerinden kaçınılma-
meyi gösterir) ve outlet grafi (superior-inferior sı gerekir.
yer değiştirmeyi ve sakrum kırıklarını gösterir)
ve asetabulumun daha detaylı değerlendirilmesi Pelvis kırıklarında akut dönemde kemik yapıla-
için de oblik grafiler istenebilir. ra yönelik olarak yapılan girişimler artmış olan
pelvis çapını küçülterek tampon yapıcı etkiyi
Bilgisayarlı Tomografi: Bilgisayarlı tomografi artırmak ve bu şekilde kanamanın durmasını
(BT) pelvis anatomisi ve stabilitesini ve pelvik, sağlamaya yönelik olmalıdır. İnstabil pelvis kı-
retroperitoneal ve intraperitoneal kanama dere- rıklarında pelvik halka iki yerden ayrıştığı için
cesini değerlendirmede en iyi görüntüleme yön- pelvis çapı artmakta ve tamponad etki ortadan
temidir. Bu yüzden son yıllarda hemodinamik kalkmaktadır. Pelvisin stabilizasyonu ve hemo-
olarak stabil hastalarda pelvik BT direkt radyog- rajiyi kontrol etmek için çeşitli modeller kulla-
rafinin yerini almıştır. nılabilir. Basit olarak bir çarşaf, trochanter major
etrafından basınç yaparak bağlanır ve açık kitap
Üretrografi: Retrograd üretrogram, yüksek yer-
şeklindeki fraktürdeki simpizis pubis eklemi ka-
leşimli prostat tespit edilen veya üretral meatusta
patılır. Son zamanlarda ilk resusitasyon sırasında
kan saptanan erkeklerde ve foley sondanın nazik uygulanabilen pelvisi stabilize etmek için kulla-
bir şekilde takılmaya çalışılmasında başarısızlık nılan ticari aletler geliştirildi. Bu mekanizmalar
olan bayan hastalarda gereklidir. Ayrıca vajinal pelvik volümün ve kan toplanacak alanın azaltıl-
yırtık veya üretraya komşu kemik fragmanı pal- masına yardımcı olur. Günümüzde hemodina- 869
mik bulguları bozulmuş hastalarda pelvis çapını 1. Pelvik vasküler yaralanmadan veya kırıktan
daraltarak kanamayı durduracak en etkili yön- kaynaklanan devam eden kanama
Bölüm 12. Travma Acilleri

tem eksternal fiksatör veya pelvis klemp uygula- 2. Ürogenital sistem yaralanmaları; Mesane,
masıdır. Eksternal pelvik stabilizasyon unstabil üretra, prostat veya vajinal yaralanmaları
pelvik kırıklı hastalarda hayatta kalma süresini, 3. Gastrointestinal sistem yaralanmaları ve
kan nakli gereksinimini ve mortaliteyi azaltır. bunlara bağlı enfeksiyonlar
Eksternal fiksasyon sonrası hastanın genel duru- 4. Sakral ve alt lumbar sinir yaralanmaları
munun düzelmemesi burada arteriyel bir kana- 5. Venöz tromboembolik komplikasyonlar
manın bulunduğunu düşündürür. Bu durumda
6. Kötü veya yanlış kaynamalar, yürüme ve
yapılacak anjiografi ile kanayan damarın tespiti postür bozuklukları
ve aynı işlem sırasında yapılacak embolizasyon
7. Cinsel fonksiyon bozuklukları
ile kanamanın durdurulması gerekecektir. Son
araştırmalar göstermiştir ki; pelvik kırığı olan 8. Kronik pelvik ağrı
hemodinamik instabil hastalarda agresif resusi-
tasyon, mekanik stabilizasyon ve embolizasyonla
bile ölüm oranı % 40’ lardadır. Kırıklarla ilgili Özet
pelvik kanamanın çoğu (%85-90) venöz orjin-
lidir. Bu yüzden bu hemoraji sadece embolizas- Aşağıdaki durumları tespit etme ve önleme-
yonla değil, retroperitoneal alanın tamponlan- de yetersizlik olmamalıdır.
masıyla durdurulabilir. * Altta yatan bir yaralanma, özellikle üret-
ral yaralanma atlanmamalıdır.
Hemodinamik bulguları bozulmamış hastalarda
kırıkların redüksiyonu ve fiksasyonu elektif şart- * Erkeklerde üretral sonda yerleştirmeden
larda yapılır. önce klinik veya radyolojik olarak üretral
yaralanma dışlanmalıdır,
Ağrı için ilk tedavi narkotik analjeziklerdir. Pel- * Bayanlarda foley sonda takarken hafif
vik kırıkların major komplikasyonu kanama zorlanma varsa işlemi durdurulmalıdır,
olduğu için ilk tedavide NSAI ilaçlardan kaçı- * Asetabulum kırığı ile birlikte olan kalça
nılmalıdır. çıkığı dışlanmalıdır,
Pelvik kırığı tanısı koyulduğu zaman ortopedi * Kan kaybının değerlendirilmesinde, önle-
konsültasyonu istenmesi gerekir. Hemodinamik mede yetersiz olunmamalıdır,
olarak stabil olmayan hastalar muhtemel ekster- * Eşlik eden intraabdominal veya retroab-
nal fiksasyon gereksinimi için çok acil ortopedi dominal yaralanma konusunda dikkatli
konsültasyonu gerektirir. Yine stabil olmayan olunmalıdır,
hastalar embolizasyon için girişimsel radyoloji * Unstabil pelvik kırıklarda zamanında or-
konsültasyonuna gereksinim vardır. topedi konsültasyonu istenmelidir.
* Pelvis kırıkları tüm iskelet sistemi kırk-
Komplikasyonlar: Kırık sonucu meydana gelen
larının sadece %3’ünü oluştursa da acil
komplikasyonlar acil servise ilk gelişte tespit edi- servislerde (AS) dikkatli bakım gerekti-
lebileceği gibi hastanın takibi sırasında da tespit ren, morbiditesi ve ölüm oranı oldukça
edilebilir. Bu yüzden gelişebilecek komplikasyon- yüksek olan yaralanmalardandır.
lar açısından hastalar sıkı bir şekilde monitorize
* Pelvik kırıklara bağlı ölümlerin yarısın-
edilmelidir. Bu komplikasyonların erken tanın- dan pelvis içine kanama sorumludur.
ması hastanın hayatını kurtaracak en önemli iş-
* Pelvik kırıkların oluşabilmesi için büyük
lemdir. Klinik seyir kırık ve ilişkili yaralanmaların
güçlere ihtiyaç olduğu için beraberinde
şiddetine bağlıdır.
gerek pelvis içi damar ve organ yaralan-
870
Konu 8

maları, gerekse pelvis dışı organ ve sistem * Pelvis kırıklarında akut dönemde kemik ya-

Pelvis Travmaları
yaralanmaları çok sık görülür. pılara yönelik olarak yapılan girişimler art-
* Ciddi veya çoklu travmalı tüm hastaların mış olan pelvis çapını küçülterek tampon
pelvik kırığa sahip olduğunun düşünül- yapıcı etkiyi artırmak ve bu şekilde kanama-
mesi gerekir. nın durmasını sağlamaya yönelik olmalıdır.
* Pelvik kırığın semptom ve bulguları özel- * Eksternal pelvik stabilizasyon unstabil
likle yürümekle ortaya çıkan ağrı ve has- pelvik kırıklı hastalarda hayatta kalma
sasiyetten, pelvik instabilite ve ağır şoka süresini, kan nakli gereksinimini ve ölüm
kadar değişkendir. oranını azaltır.
* İnspeksiyonda, perineal ve pelvik ödem, * Pelvis kırığı tanısı koyulduğu zaman or-
ekimoz, hematom, laserasyon ve defor- topedi konsültasyonu istenmesi gerekir.
mite olup olmadığına bakılır. Pelviste * Komplikasyonların tanınması açısından
asimetri, bacakta kısalık ve rotasyon olup uyanık olmak gerekir.
olmadığına bakılır.
* Palpasyon çok dikkatli bir şekilde ve na-
zikçe yapılmalıdır.
Kaynaklar
* Kan kaybının takibi açısında seri hemog- 1. Ege R, Travmatoloji: Pelvik Travmalar, Bizim
lobin ve hemotokrit tayinleri yapılmalı- Büro Basımevi, Ankara 2002;1535-676.
dır. İdrar analizi makroskopik veya mik- 2. Steele MT, Ellison SR: Trauma to Pelvis, Hip
rokopik hematüri açısından yapılmalıdır. and Femur. In Tintinalli JE, Kelen GD, Stap-
czynski JS (eds): Emergency Medicine A Com-
* Bir travma hastasında pelvisin antero-
prehensive Study Guide. 5th ed. New York: The
posterior (AP) radyografisi, pelvik halka- Mc Graw Hill Companies, 2004; pp:1712-25.
nın stabilitesinin ilk değerlendirilmesinde
3. Şar C, “Pelvis Kırıkları”, Travma, ed. C. Ertekin,
önemlidir. K.Taviloğlu, R. Güloğlu ve M. Kurtoğlu.
* Bilgisayarlı tomografi (BT) pelvis anato- İstanbul Medikal Yayıncılık, 2005;1001-14.
misi ve stabilitesini ve pelvik, retroperito- 4. Mechem CC: Fracture Pelvic, In Louden M, Ta-
neal ve intraperitoneal kanama derecesini lavera F, Farina GA (eds): emedicine free online
değerlendirmede en iyi görüntüleme yön- medical reference, http://emedicine.medscape.
temidir. com/article/825869-overview.
* Retrograd üretrogram, yüksek yerleşimli 5. Rice PL, Rudolph M. Pelvic Fractures. Emerg
prostat tespit edilen veya üretral meatusta Med Clin N 2007;25:795802.
kan saptanan erkeklerde ve foley sonda- 6. Geeraerts T, Chhor V, Cheisson G, Martin L,
nın nazik bir şekilde takılmaya çalışılma- Bessoud B, Ozanne A, Duranteau J. Clinical re-
sında başarısızlık olan bayan hastalarda view: initial management of blunt pelvic trauma
gereklidir. patients with haemodynamic instability. Crit
Care, 2007;11:204.
* Öncelikle hastanın havayolu, solunum ve
7. Major Pelvic Trauma-New guidance. Trauma
dolaşımı değerlendirilmeli. Emergencies. pp1-8.www2.warwick.ac.uk/.../
8. pelvic_trauma_final_published_version_
issued_21apr2009.pdf. (April 2009).

871
Konu 9
BÖBREK VE GENİTOÜRİNER SİSTEM
YARALANMALARI
Dr. Okhan Akdur

A. Böbrek Yaralanmaları Yakınma: Yan (böğür) ağrısı, karın ağrısı, idrar-


da kan görülmesi olabilir.
Giriş Bulgular: Özellikle yandan gelen ve ani desele-
rasyona neden olan travmalar, spinal proçeslerde
Böbrekler retroperitoneal alanda alt kotlar, fasia
ve alt kotlarda görülen kırıklarda renal yaralan-
ve kas kitlesi ile iyi korunan organlardır. Bu ne-
madan şüphelenilmelidir.
denle renal yaralanmaya yol açan travma gücü
yüksektir. Hastaneye kabul edilen tüm travma Karın ağrısı ve yan ağrısı tespit edilebilir. Bö-
hastalarının yaklaşık %3’ünde, karın yaralanma- ğür bölgesinde ekimoz veya kitle görülebilir.
lı olguların %10 gibi bir kısmında renal yara- Makroskopik hematüri varlığında mikroskopik
lanma görülür. Son yıllarda renal yaralanmalara incelemede yapılmalıdır. Ancak renal arter lase-
klinik yaklaşımda önemli değişiklikler olmuştur. rasyonu ve renal avulsiyon durumlarında hema-
Renal yaralanmaların çoğu hafiftir ve cerrahi te- türi görülmeyebilir. Yine renal yaralanması olan
davi gerektirmez. Bu olgulara cerrahi olmayan olguların bir kısmında (%5) hematüri izlenme-
tedavi uygulaması eğilimde giderek artmakta- yebilir. Bu nedenle hematürinin olmaması renal
dır. Yaralanmaların çoğu künt travmalar ile mey- yaralanma olasılığı ortadan kaldırmaz.
dana gelmektedir. Penetre ve künt travmaların
yanı sıra iatrojenik ve intraoperatif yaralanmala- Renal yaralanma şüphesi olan olgularda tam
rıda görülebilir. kan sayımı, hematokrit düzeyi, trombosit sayı-
sı, BUN ve kreatinin düzeyi tayini yapılmalıdır.
Renal laserasyon, renal kontüzyon ve renovaskü-
Ancak bu tetkikler akut durumda renal yaralan-
ler yaralanma olmak üzere üç ana grupta ince-
manın derecesi veya varlığı hakkında genellikle
lenebilir.
çok yararlı değildir.
Minör renal laserasyonlar medulla ve toplayıcı
sistemi içerisine almayan laserasyonlardır. İntravenöz piyelografi (IVP) böbrek ve üreter-
lerin fonksiyonel ve anatomik olarak değerleni-
Renal kontüzyon, renal parankimal ekimozu, rilmesine olanak sağlar. Acil servis şartlarında
minör laserasyonları ve renal kapsül sağlam ol- geleneksel teknikten ziyade tek çekim (one-shot)
mak üzere subkapsüler hematomları içerir. önerilmektedir. Ancak günümüzde Bilgisayarlı
Tomografi (BT) daha iyi bir görüntüleme yön-
Renovasküler yaralanma ise renal arter, ven
temidir. Bilgisayarlı tomografi renal anatomiyi
ve dallarının yaralanmalarıdır. Bu yaralanmalar
göstermesinin yanı sıra beraberinde var olabi-
çoğunlukla ani deselerasyon ve penetran travma-
lecek diğer organ yaralanmalarınında görüntü-
lardan sonra görülür. Künt travmalardan sonra
lenmesine olanak sağlar. Kontrastlı uygulanması
renal arterde trombüsde görülebilir.
gerekir. Anjiografi invaziv daha zor bir yöntem-
Üreter yaralanmaları ise çoğunlukla travmanın dir. Ancak renal yaralanmanın hem tanısında
olduğu dönemde fark edilmez. Geç dönemde en- hemde tedavisinde kullanılabilir. Ultrasonogra-
feksiyon, sepsis ve ürinoma ile kendini gösterir. fide yaralanmanın anatomisinin tanımlanması-
na yardımcı olabilir. Acil serviste kullanılabile- Grade IV Toplayıcı sistem içerisine uzanan pa-
cek non invaziv bir tekniktir. Resusitasyonla eş rankimal laserasyon ve/veya segmental renal ar-
Bölüm 12. Travma Acilleri

zamanlı olarakta uygulanabilir. ter trombozu.

Grade V Ana renal arterin trombozu, pedinkü-


Ayırıcı tanı
lün avulsiyonu veya parçalanmış böbreğin görü-
Karın yaralanmaları (künt-penetran), alt üriner lememesi.
ve genital sistem yaralanmaları düşünülmelidir.
Grade I, II, III’deki olgular cerrahi uygulanmak-
sızın tıbbi tedavi ve takip yapılarak konservatif
Acil tedavisi olarak tedavi edilebilir. Bu olgularda vital bul-
guların, hematokrit düzeyi, hematürinin artıp
Travma hastalarının acil tedavi prensipleri bu- artmadığının takibi için gereklidir. Olguların
rada da geçerlidir. Oksijen, gerekirse ventilatör büyük çoğunluğu herhangi bir girişime gerek
desteği, kristaloid sıvı infüzyonu (ringer laktat kalmaksızın iyileşir. Hidronefroz, kist ve tümör
veya izotonik sodyum klorür) ve hayatı tehdit gibi önceden var olan bir lezyon olmadıkça renal
eden yaralanmaların (tansiyon pnömotoraks, kontüzyonlar kendiliğinden düzelir.
kardiyak tamponad vb.) öncelikli tedavisi ya-
pılmalıdır. Tespit edilen renal yaralanmalar için Gadre IV olgularda tıkanan akım stent ile dü-
Üroloji konsültasyonu istenilmelidir. Muhtemel zeltilir. Eğer üriner ekstravazasyon gelişmez ise
patojenleri kapsayacak şekilde ampirik antibiyo- perkütan drenaj uygulanır. Vasküler yaralanma
cerrahi olarak tamir edilmelidir. Sıcak iskemi ne-
tik verilebilir. Hasta bakım kalitesi açısından bu
deniyle bu süre 4 saati aşmamalıdır. Yine kana-
olgularda ağrı kontrolüde yapılmalıdır.
ma cerrahi olarak kontrol altına alınır.

İlaçlar Gadre V, parçalanmış böbrekte kanamanın


kontrolü için böbreğin alınması gerekir. Avul-
Ampirik antibiyotik olarak 1.5 g (1 g ampisilin siye olmuş böbrek başka ek bir patoloji yoksa
+ 0.5 g sulbaktam) - 3 g (2 g ampisilin + 1 g tamir gerektirmez.
sulbaktam) IV/IM, 6-8 saat ara ile uygulanabilir.
Analjezik olarak fentanil (0.5-1 mcg/kg IV/IM Akut üreteral yaralanmanın primer tamiri gerekir.
30-60 dakika ara ile) veya morfin sülfat (0.1 mg/ Üreteropelvik bölgenin yaralanmalarında üreter
kg IV/IM/SC) verilebilir. renal pelvisin içerisine yeniden yerleştirilebilir.

Böbrak yaralanmalarda cerrahi girişim, kontrol


İzlem edilemeyen renal kanama, penetran yaralanmalar,
çoklu böbrek laserasyonları, rüptüre böbrek, avul-
Renal yaralanmaların yönetimi yaralanmanın siye olmuş ana renal arter, vasküler yaralanmala
derecesine ve beraberinde olan yaralanmalara ve aşırı ekstravazasyon durumlarında gerekebilir.
bağlıdır. Renal yaralanmalar 5 temel grupta de-
ğerlendirilebilir. Böbrek yaralanmalı olguların takiplerinde ve
ilerlemesinin değerlendirilmesinde BT’nin
Grade I Küçük bir subkapsuler hematoma eşde- önemli bir yeri vardır. Üreter tamiri yapılan has-
ğer veya daha küçük renal kontüzyon. taların takibi için IVP gereklidir.

Grade II Genişleyen hematomu olmaksızın 1 Bilgisayarlı tomografi imkanı olmayan, Üroloji


cm derinliğinden daha az parankimal laserasyon. uzmanı bulunmayan, hastanenin mevcut bakım
imkanlarını aşan çoklu yaralanmaların varlığın-
Grade III Üriner ekstravazasyon olmaksızın 1 da hasta daha ileri bakım veren bir merkeze gön-
cm’den daha derin laserasyon. derilmelidir.
874
Konu 9

B. Genitoüriner Yaralanma Yakınmalar: Genitoüriner sistem travmaların-


daki semptomlar çoğunlukla nonspesifiktir ve

Böbrek ve Genitoüriner Sistem Yaralanmaları


diğer yaralanmalar tarafından maskelenebilir.
Giriş Bu nedenle klinisyen şüphe oranı yüksek tutma-
Alt genitoüriner sistem (GU) yaralanmaları lıdır. Suprapubik bölgede ağrı, hematüri görüle-
mesane, üretra, dış genital organları içerir. Bu bilecek yakınmalardır.
yaralanmalar genellikle tek başına hayatı tehdit Bulgular: Perine, alt abdomen veya genital böl-
etmezler. Ancak bir çok önemli hayatı tehdit gedeki ekimoz veya ödem bulguları mesane trav-
edebilecek yaralanma ile doğrudan ilişkilidir. malarında görülebilecek bulgulardır.
Diğer yaralanmalar çoğunlukla genitoüriner
sistem yaralanmarından daha öncelikli olarak Üretral yaralanma için klasik bulgu meatusta kan
değerlendirilip tedavi edilir. Bu durum tam bir görülmesidir. Penil, perineal ödem ve ödem ante-
genitoüriner değerlendirmenin yapılmasını erte- rior üretral yaralanmalarda görülür. Mesane dis-
ler. GU yaralanmasından şüphelenilen olgulara tansiyonu posterior yaralanmalarda görülebilir.
yaklaşım genel travma hastasına yaklaşımdan
farklı değildir. Ileri travma yaşam desteği proto- Penil travmalarda deri kaybı, ödem, angulas-
kolü burada da geçerlidir. yon gibi bulgular izlenebilir. Penil fraktür, pe-
nis ereksiyonda iken travmaya maruz kalması
Mesane yaralanmaları çoğunlukla künt travma sonucunda Buck fasyası ile corpus cavernosu-
sonrasında görülür ve yaklaşık %85’i pelvik kırı- mun rüptüre olmasıdır. Ereksiyon kaybı, ağrı ve
ğa ikincildir. Tüm GU sistem yaralanmalarının ödem en önemli bulgularıdır. Beraberinde üret-
%40’nı mesane yaralanmaları oluşturur. ral yaralanmada olabilir. Cerrahi tedavi hastala-
rın %10’da gereklidir.
Üretral yaralanmalar ise daha çok erkek cin-
siyet için problemdir. Kadınlarda üretranın Skrotal ödem, deri kaybı, renk değişikliği skrotal
mobilitesi ve uzunluğu nedeniyle yaralanma- travmada görülebilecek bulgulardır.
ları nadiren görülür. Çoğunlukla kemik çıkın-
tıların meydana getirdiği yaralanmalardır. Tüm GU sistem yaralanması olan olgularda tam kan
yaş gruplarında görülmesine rağmen 15-25 yaş sayımı, kan grubu tayini ve çapraz karşılaştırma,
arasında daha sıktır. Posterior üretra (ürogeni- koagulopati için protrombin ve parsiyel trom-
tal diafragmanın proksimali) yaralanmaları ço- boplastin zamanı ile hematüri için idrar değer-
ğunlukla pelvik fraktüre sekonderdir. Anterior lendirmesi yapılmalıdır.
üretra yaralanmaları ise penetran veya dışarıdan, Kemik doku yaralanmaları için pelvis grafisi de-
doğrudan gelen travmalar ile meydana gelmek- ğerlendirilmelidir. Retrograd üretrogram üretral
tedir. Tüm genitoüriner yaralanmaların sadece yaralanmadan şüphelenildiğinde idrar sonda ta-
%10‘u üretral yaralanmalardır. kılmadan önce uygulanmalıdır. Üretrografi ter-
Dış genital organ yaralanmaları ise penetre ve cihen fluoroskopi altında suda çözünen kontrast
künt yaralanmalar sonucunda orataya çıkabilir. madde ile yapılmalıdır. Fluoroskopi olmadığın-
da 10 cc kontrast maddenin ardından çekilecek
Tüm travma hastalarının %3-10’nu GU sistem olan direkt filmler ile görüntüleme yapılabilir.
yaralanmaları oluşturur. Abdominal yaralanması Ekstravaze olan kontrast madde üretral yaralan-
olan olguların %10-15’de GU sistem travmasıda mayı gösterecektir.
mevcuttur.
Retrograd sistogram idrar sonda vasıtası ile 250
GU sistem travmalarındaki ölüm, özellikle pel- ml suda çözünen kontrast maddenin verilmesi
vis kırığı gibi birlikte görülen diğer yaralanma- ile kolayca yapılabilir. Eğer hastanın şikayeti yok
lar ile doğrudan ilşikilidir. ise 150 mL daha kontrast madde içeri verilerek 875
foley klemplenebilir. Anteroposterior ve lateral sefalosporin bu amaçla kullanılabilir. Yine hasta
grafiler ile alt abdominal bölge değerlendirilir. bakım kalitesi için analjezik kullanımı gerekli
Bölüm 12. Travma Acilleri

Alev benzeri ekstravazasyon rüptürü gösterir. olabilir fentanil ve morfin türevi analjezikler ge-
rekli durumda kullanılabilir.
Ekstravazasyon olmaksızın hematüri varlığı me-
sane kontüzyonunu gösterir. BT mesane yara-
lanmalarının tanısında yardımcıdır. Fakat düşük İlaçlar
duyarlılığa sahiptir. Beraberinde var olan pelvik
Antibiyotik olarak 1.5 g (1 g ampisilin + 0.5 g
ve abdominal yaralanmaların görüntülenmesin-
sulbaktam) - 3 g (2 g ampisilin + 1 g sulbaktam)
de faydalıdır.
IV/IM, 6-8 saat ara ile uygulanabilir. Analjezik
Ultrasonografi abdomendeki sıvının gösterilme- olarak fentanil (0.5-1 mcg/kg IV/IM 30-60 da-
sinde ve mesane duvar bozukluğunun görülme- kika ara ile) veya morfin sülfat (0.1 mg/kg IV/
sinde kullanılır. Fakat mesane yaralanmasının IM/SC) verilebilir.
dışlanmasında düşük duyarlılığa sahiptir. Rad- İzlem: Mesane kontüzyonu yeterli drenaj ile
yonüklid ile görüntüleme yöntemleri özellikle birkaç gün içerisinde rezolüsyona uğrar. Mesane
künt travmalarda yardımcıdır. duvarının değerlendirilmesi amacıyla sistografi
ile takip yapılabilir.
Ayırıcı tanı: Mesane yaralanmaları ekstraperi-
toneal ve intraperitoneal olmak üzere iki gruba İntraperitoneal mesane rüptürü cerrahi olarak
ayrılır. Bu yaralanmaların %60-65‘i ekstraperi- tamir edilmeli ve suprapubik sistostomi kata-
toneal yaralanmalardır ve genellikle pelvik frak- teri veya foley ile drenaj sağlanmalıdır. Ekstra-
tür (özellikle ramus pubis kırıkları) ile ilişkilidir. peritoneal mesane rüptürleri geniş spektrumlu
Intarperitoneal yaralanmalar nadiren pelvik bir antibiyotik ve mesane drenajı ile 7-10 gün
kırıklar ile birliktedir. Çoğunlukla penetran ya- sonra sistogram ile değerlendirilmelidir. Eğer
ralanmalar veya distansiyondaki mesanenin yol ekstravazsyon düzelmiş ise katater çekilmeli,
açtığı künt travma nedeni ile görülür. ekstravazsyon devam ediyorsa cerrahi tamir ya-
pılmalıdır. Ciddi hematüri ve pelvik enfeksiyon
Üretral yaralanmaların %60‘dan künt travmalar
varlığında konservatif tedavi uygulanamaz. Pe-
sorumuludur. Anterior üretra yaralanmaları sık-
netran mesane yaralanmalarında cerrahi tamir
lıkla symphisis pubis ile sert bir cisim arasında
tercih edilmelidir.
kalma sonucunda gelişirken posterior üretra yara-
lanmaları çoğunlukla pelvik kırığına sekonderdir. Üretral yaralanma da mesane daha sonra eks-
travazsyonu önlemek için açık teknikle veya
Acil tedavisi: Oksijen ve gerekli ise ventilatör suprapubik olarak drene edilmelidir. Başlangıç-
desteği verilmelidir. İntravenöz kristaloid sıvı in- ta üretral tamir önerilmez pelvik hematomun
füzyonu başlanmalıdır. Hayatı tehdit eden diğer enfeksiyon riski, hematüri ve empotans riski
yaralanmalar öncelikli olarak tedavi edilmelidir. nedeniyle. Kesin tedavi diğer yaralanmaların
Sistogram ve üretrogram gibi tanısal işlemler durumuna göre hasta stabilize edildikten sonra
gerçekleştirilmelidir. GU sistem travma varlığın- planlanır. Tamir primer kapama, geciktirlmiş
da ürologların görüşür alınmalaıdır. Beraberin- kapama (10-14 gün) ve geç kapama (3 ay üze-
de abdominal yaralanma, pelvik kırık bulunan rinde) olarak yapılabilir.
olgular genel cerrahi ve ortopedi ile konsülte
edilmelidir. Penil deri yaralanmaları debridman ve deri
greftleri ile tedavi edilir. Penil kopmalarda sıcak
GU sistem enfeksiyonlarına karşı muhtemel iskemi süresini aşmamış ise (4 saat) reimplan-
patojenleri içerisine alan geniş spektrumlu an- tasyon yapılabilir. İskemi süresini uzatmak için
timikrobiyal tedavi kullanılmalıdır. Ampisilin ampute segment antibiyotik ve heparin içeren
876 sulbaktam kombinasyonu veya II. Kuşak bir ringerli laktat solüsyonu içerisinde soğuk ola-
Konu 9

rak muhafaza edilir. Reimplantasyon mümkün


* Meatusta kan, üretral yaralanmanın göster-
olmaz ise debridman, üretra deri anastomozu

Böbrek ve Genitoüriner Sistem Yaralanmaları


gesidir. Üretral idrar sondası yerleştirilme-
ile kapatılır. Penil yaralanması olan olgularda
melidir.
da GU sistem enfeksiyonlarına karşı proflaksi
uygulanmalaıdır. İyileşme olana kadar seksüel * Mesane distansiyonu posterior üretra ya-
aktivite yasaklanmalıdır. ralanmasının göstergesi olabilir.
* Penil skrotal veya perineal hematom var-
Künt travamalarda testislerin durumunu değer- lığında üretra yaralanmasından şüphele-
lendirmek için radyonüklid tarama ve ultraso- nilmelidir.
nografi yardımcıdır. Testis ve skrotal yaralanma- * Prostatın anormal yerleşimi posterior
sı olan olguların takiplerinde semen analizi ve üretra yaralanmasında görülür.
hormonal testler kullanılabilir.

Kaynaklar
Özet 1. Practice management guidelines for the manage-
* Karın yaralanması ve karın ağrısı olan ment of genitourinary trauma. Holevar M, Eb-
olgular muhtemel böbrek yaralanma yö- ert J, Luchette F, Nagy K, Sheridan R, Spirnak
JP, Yowler C. Practice management guidelines
nünden değerlendirilmelidir.
for the management of genitourinary trauma.
* Böğür bölgesine gelen doğrudan trav- Winston-Salem (NC): Eastern Association for
malarda klinisyen böbrek yaralanmadan the Surgery of Trauma (EAST); 2004. 101 p.
şüphelenmelidir. 2. http://emedicine.medscape.com/article/828154
* Hematürinin olmaması, böbrek yaralan- -overview Trauma, Upper Genitourinary. Imad S
ma ihtimalini ortadan kaldırmaz. Dandan, Walid Farhat, Updated: Apr 16, 2009.
* Genitoüriner sistem yaralanmaları tek başı- 3. American College of Surgeons Committee on
na hayatı tehdit etmemesine rağmen ciddi Trauma. Abdominal Trauma In: Advanced
yaralanmalara eşlik edebilir (Pelvis kırığı). Trauma Life Support Program for Physicians.
2004:131-45.
* Yakınmalar belirsiz hastalığa özgü olama-
yabilir. 4. Baron BJ. Trauma In: Tintinalli JE, Kelen GD,
Stapczynski JS editors. Emergency Medicine: A
* Mesane yaralanmalarının büyük çoğun- Comprehensive Study Guide. 6th ed. New York:
luğu pelvis kırığı ile birliktedir. The Mc Graw-Hill; 2004. p. 1622-9.

877
Konu 10

Delici-Kesici Alet Yaralanmaları

Dr. Süleyman Türedi

Giriş Bir cismin sahip olduğu kinetik Enerji = 1/2


MV2 formülü ile hesaplanabilir. Vücuda isabet
Delici-Kesici alet yaralanmaları bir yabancı eden bir yabancı objenin kinetik enerjisi ise ob-
cismin cildi delerek açık bir yara oluşturduğu, jenin kütlesi (M) ve hızının (V) karesi ile doğru
yabancı cismin türüne, enerjisine ve giriş loka- orantılıdır. Bu nedenle küçük ve hızlı bir obje,
lizasyonuna göre hafiften hayati tehdit edici dü- büyük ama yavaş bir objeden çok daha fazla
zeylere varabilecek şekilde olabilen yaralanma- hasar meydana getirebilir.(3) DKAY ve ASY’na
lardır.(1) İnsanlar tarihin ilk dönemleri ile birlikte neden olan etkenler sahip oldukları hız ve ener-
delici ve kesici alet yaralanmaları ile karşı karşıya jilerine göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.
kalmaya başlamışlardır. İlk insan Hz.Adem’in
iki oğlu Habil ve Kabil’in arasında Habil’in Düşük Enerji/Düşük Hız: Bıçak, ok, jilet, cam
ölümü ile son bulan olay bilinen ilk delici ve parçası gibi
kesici alet yaralanması olarak sayılabilir. Bu dö-
nemlerde sivri bir taş parçası olan etken zamanla Orta Düzeyli Enerji/Orta Düzeyli Hız: Taban-
hızla gelişen bir şekilde ilerlemiş, barutun icadı ca, av tüfeği gibi
ile ateşli silah yaralanmaları şeklinde farklı bir
boyut kazanmış ve günümüzde hala önemli bir Yüksek Enerji/Yüksek Hız: Askeri tüfekler gibi
ölüm ve morbidite nedeni olarak karşımızda Vücuda giren obje enerjisini dokulara aktarır. Bu
durmaktadır. sırada objenin büyüklüğünden çok sahip oldu-
Penetran travmalar, etkenin özelliğine göre deli- ğu hız oluşacak hasarda daha belirleyici bir rol
ci ve kesici alet yaralanmaları (DKAY) ve ateşli üstlenir. Cismin giriş ve ilerleme yönünde oluş-
silah yaralanmaları (ASY) olarak temelde ikiye turduğu direk hasarın yanı sıra blast yaralanma
ayrılabilir. Bu iki tür yaralanmanın görülme sık- şeklinde sekonder hasar olabileceği de unutul-
lığı delici kesici alet yaralanmaları lehine yakla- mamalıdır. Vücuda isabet eden yabancı cisim
şık 2-3 kat daha fazla olmakla birlikte ASY daha önüne çıkan dokularda hasara yol açar ve bir
fazla hayati tehdit eden yaralanmalara neden kavite oluşmasına yol açar. Bu kalıcı kavite ola-
olmaktadır.(2) Delici ve kesici aletler daha çok rak isimlendirilir. Bu kaviteye ek olarak ASY’da
günlük yaşamda kullanılan jilet, ustura, cam temas ve hızına bağlı olarak bir basınç dalgası
parçası, teneke, testere, ekmek bıçağı gibi objeler oluşturarak sekonder hasar ile etraf dokuları iter
olup belirli koşullarda kafa ve göğüs boşluğuna ve kalıcı kaviteden daha büyük olabilecek bir ge-
girmez ve mortal seyretmezler. Bununla birlikte çici kavite meydana getirebilir. Bu geçici kavite
abdominal bölge, boyun bölgesi, kalp ve büyük özellikle beyin gibi hassas dokularda çok belirgin
damarlarda hasar oluşturup ölüme neden ola- bir şekilde hasar meydana getirebilir. Mermi he-
bilirler. ASY ise hemen tüm vücut bölümlerine defe her zaman düz bir çizgiyi takip ederek ulaş-
etki edebilir ve ölümle sonuçlanabilen önemli maz, bir çok rotasyonel kuvvet tarafından yönü
yaralanmalara neden olabilirler. ve girişi açısı değiştirilir. Yine hedefe olan uzak-
Penetran travmalarda özellikle de ASY’da ortaya lık oluşacak hasarda belirleyici bir rol üstlenir.
çıkacak hasar etkilenen bölgenin yanı sıra obje- Çoğu silah yüz metre mesafeden uzak atışlarda
nin kinetik enerjisi ile yakından bağlantılıdır. sahip oldukları enerjinin büyük bir kısmını kay-
beder. Ancak askeri silahlar beş yüz metre uzak-
* Farklı anatomik bölgelerin maruz kaldığı
lıktan bile önemli derecede hasar oluşturabile-
Bölüm 12. Travma Acilleri

penetran travmalara yaklaşım çizelgeleri


cek enerjilerini muhafaza edebilir. Objenin ne temelde birbirlerine benzemekle birlikte
kadar derine ilerlediği meydana gelecek hasarda bazı tanısal ve tedavi yaklaşım farklılıkları
önemli olduğu gibi karşısına çıkan dokunun olduğu bilinmelidir.
özellikleri de meydana gelecek hasarda belirleyi-
* Baş, boyun, yüz, toraks, batın ve ekstremi-
ci olabilir. Dokular spesifik dansite ve elastikiye- te için penetran travma yaklaşımları kita-
te sahiptir. Yüksek dansiteye sahip dokular daha bın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak
fazla hasarlanmakta iken, yüksek elastikiyet ile ele alınmış olmakla yukarıda belirtilen or-
hasar azalır. Bu nedenle karaciğer, dalak ve be- tak temel bilgiler göz ardı edilmemelidir.
yin elastikiyetleri az olduğundan akciğer ve kasa
göre daha çok hasarlanabilirler. Basınç etkisi ile
normalde mermi trasesi üzerinde olmasa bile Kaynaklar
içi boş veya içinde sıvı bulunan mesane, kalp,
1. Macpherson A, Schull M. “Penetrating trau-
barsak gibi organlarda ve büyük damarlarda yır- ma in Ontario emergency departments: A
tılmalar, kopmalar ortaya çıkabilir. Son olarak population-based study”. Can J Emerg Med.
merminin kemik gibi sert bir dokuya çarparak 2007;9:16-20.
parçalanabileceği veya karşısına çıkan kemiği 2. Köksal Ö, Özdemir F, Bulut M, Eren Ş.
parçalayarak pragmanlar ortaya çıkarabileceği ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
bu fragmanlarında farklı ve beklenmedik hasar- Acil Servis’ine Başvuran Delici Kesici Alet
lar ortaya çıkarabileceği unutulmamalıdır.(4,5) Yaralanmalı Olguların Analizi. Uludağ Üniver-
sitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2009;35:63-7.
Delici ve kesici alet yaralanmaları ve ASY’larına 3. Stewart MG (2005). “Principles of ballistics and
maruziyetler konusunda kaynaklarda farklı ra- penetrating trauma”. In Stewart MG. Head, Face,
kamlara ulaşmak mümkündür. Ancak en sık and Neck Trauma: Comprehensive Management.
olarak 21-40 yaş arası erkeklerin bu tür yaralan- Thieme. 188-94. ISBN 3-13-140331-4. Erişim:
http://books.google.com/?id=mOJpd-Sy1kgC&p
malara maruz kaldıkları söylenebilir.(6)
g=PA195&dq=%22Penetrating+trauma%22.
4. Clifford R. Wheeless. Gun Shot Wounds: Mis-
siles Characteristics. Erişim: http://library.
Özet med.utah.edu/WebPath/TUTORIAL/GUNS/
GUNINTRO.html).
* İster ASY, ister DKAY olsun penetran
travmalar başlangıçta hayati tehdit edebi- 5. DiGiacomo JC, Reilley JF (2002). “Mechanisms
of Injury/Penetrating trauma”. In Peitzman AB,
lecek bir yaralanmaya yol açabilecek bir
Rhodes M, Schwab W, Yearly DM, Fabian T.
travma olarak kabul edilip genel travma The Trauma Manual. Hagerstown, MD: Lippin-
yaklaşım prensiplerine uygun hareket cott Williams & Wilkins. ISBN 0-7817-2641-7.
edilmeli ve şüpheci davranılmalıdır.
6. Bhullar DS, Aggarwal KK. Medico Legal Diag-
* Etkenin karakteristik özelliklerinin yanı nosis & Pattern of Injuries with Sharp. JIAFM
sıra vücuda giriş bölgesi ve izlediği yol göz 2007;29;112-4.
önüne alınarak meydana gelebilecek ha-
sar hakkında fikir sahibi olmaya çalışılır.

880
Konu 11

SPOR YARALANMALARI

Dr. Tuncay Sarpel

Giriş A. Üst Ekstremite Yaralanmaları


Son zamanlarda profesyonel anlamda spor ya- Üst ekstremite yaralanmaları; Omuz sakatlıkları,
panların yanı sıra çok sayıda her yaştan insan dirsek ve ön kol sakatlıkları ile el bileği, el ve
sağlıklı yaşam için spor yapmaktadırlar. Uygun parmak yaralanmaları şeklinde üç gruba ayrıl-
şekilde antrene edilmeden veya ısınmadan ya- maktadır.
pılan spor aktiviteleri spor yaralanmalarına yol
açmaktadır.

Spor yaralanması terimi vücudun tamamının ya


1. Omuz Sakatlıkları
da bir bölgesinin normalden fazla bir kuvvetle Omuz dislokasyonu ve omuz periartriti şeklinde
karşılaştığında dokuların dayanıklılık sınırının iki başlıkta incelenebilir.
aşılmasıyla ortaya çıkan durumları kapsar. Spor-
tif faaliyetler sırasında karşılaşılan dış etkenler ve
dış güçlerle oluşan eksojen yaralanmaların kendi 1.1. Omuz Dislokasyonu
güçlerinin oluşturduğu endojen yaralanmalar,
“spor sakatlığı” olarak değerlendirilir. Akut yaralanma şekillerinin başında gelir. Dislo-
kasyon 3 şekilde olur:
En sık görülen spor yaralanmaları, kas yaralan-
maları, ligament yaralanmaları, tendon yaralan- • Anterior Dislokasyon (subkorakoid, subk-
maları, eklem çıkıkları, kırıklardır. Yaralanma- lavikuler, subglenoid)
nın en sık görüldüğü spor dalları arasında takım
oyunları ilk sırada yer alır, futbol başta gelir. • Posterior Dislokasyon
• Inferior Dislokasyon
Şiddetli olmayan akut yaralanmalarda, yaralan-
mayı takiben 48 saat süreyle şu uygulamalar ya- Anterior dislokasyonlar, hiperabduksiyon zor-
pılmalıdır: lanmaları sonucu oluşur.
• Yaralanan ekstremitenin istirahati Posterior dislokasyonlar, abdüksiyon ve iç rotas-
• Soğuk uygulama; Yaralanan bölgeye 20 dk yon durumundaki zorlanmalarında oluşur.
süre ile günde 4-8 kez yapılmalıdır. Havlu-
ya sarılmış, buz veya soğuk paketlerle uy- Tanı konulduktan sonra dislokasyon derhal re-
gulanabilir. Yaralanmayı takiben kesinlikle dükte edilmelidir. Gecikmiş olgularda redüksi-
sıcak uygulama yapılmamalıdır. yonu sağlarken kas spazmını yenmek için genel
• Kompresyon; Bası uygulama bölgede şiş- anestezi gerekebilir. Repozisyondan sonra kol
liğin inmesini sağlar. Elastik bandaj veya bedene yapışık durumda iken velpeau bandajı
splint uygulaması şeklinde yapılır. ile 2 hafta immobilizasyon uygulanır. Bu süre
• Elevasyon; yaralanan ekstremite kalp sevi- sonunda bandajlar açılır, basit bir omuz askısı
yesinin üzerine kaldırılır, bu uygulama şişli- kullanılır. Altı hafta sonra omuz egzersizlerine
ğin inmesine yardımcı olur. başlanır.
1.2. Omuz Periartriti Dirsek eklemi çevresinde en sık görülen kırık
Bölüm 12. Travma Acilleri

şekilleri
Ani zorlanma ya da mikrotravma şeklinde sü-
rekli tekrarlayan hareketlerin etkisiyle ortaya 1. Olecranon fraktürü (kırığı),
çıkabilir. Ağrıyla birlikte omuz hareketleri güç- 2. Lateral epikondilde kopma kırığı
leşir. “Donuk Omuz” adı verilen klinik tablo
3. Medial epikondilde kopma kırığı
ortaya çıkar. Bu tablo; rotator kuf, supraspinatus
tendon lezyonlarında, subakromial ya da subko- 4. Kapitellum veya troklea kırığı
rakoid bursalarda olası kalsifiye veya nonkalsifi- 5. Radius başı kırığı
ye enflamasyonları ile gelişen bursitte meydana 6. Suprakondiler kırığı
gelebilir. Bu klinik tabloların tümünde tedavi
7. Monteggia fraktürü (ulna kırığı ve radius
prensipleri aynıdır.
başı dislokasyonu)
İlk önlem olarak mikro ya da makro travmala- 8. Radius ve ulnada izole kırıkları
rı önlemek gerekir. Nonsteroid antiinflamatuar
ilaçlarla birlikte fizik tedavi araçlarının uygulan- Bu kırıklarda genel tedavi prensiplerine uygun
ması kısa zamanda hastanın rahatlamasını sağlar. olarak önce immobilizasyonu sağlamak gerekir.
Bu önlemlerin yetersiz kaldığı durumlarda omuz Daha sonra kırığı olan hastanın yaşı göz önüne
eklemi çevresine lokal steroidle birlikte anestetik alınarak açık veya kapalı redüksiyona karar ver-
solüsyonların enjeksiyonuyla iyi sonuçlar alınır. mek gerekir. Monteggia kırığında açık redüksü-
Egzersiz programında omuzun fleksiyon, eks- yona başvurmak gerekir.
tansiyon, abdüksiyon hareketlerinin yanı sıra
Codman Egzersizlerine de yer verilir. Hareket Ön kolun volar yüzünde oluşan ağrılar genellik-
kısıtlılığı konservatif tedavi yöntemleriyle gide- le muskulotendinöz yapıların aşırı kullanımı ve
rilemeyen olgularda son çare olarak genel anes- zorlanmasına bağlıdır. Aniden ortaya çıkan çok
tezi altında manüplasyon uygulanabilir. Daha şiddetli bir ön kol ağrısıyla birlikte parmakların
sonra 24-48 saat süreyle buz uygulaması yapıl- ekstansiyon hareketi yapılamıyorsa akla ilk ge-
ması önerilir. lecek tanı, “akut kapalı kompartman sendro-
mu” dur. Bu durumda istirahatle hızlı bir iyileş-
me sağlanamadığı takdirde cerrahi girişime karar
2. Dirsek ve Ön Kol Sakatlıkları verip fasyatomi yapılması gerekir.

Dirsek bölgesinde en sık rastlanan patoloji Te- Ön kolun distal tarafındaki ağrılar genellikle
nisçi Dirseği “Tennis Elbow” olarak bilinen tekrarlayan bilek fleksiyonuna bağlı, fleksör
lateral epikondilittir. Bazı olgularda “Golfçü tendonların tenosinovitinden ileri gelir. Akut
Dirseği” adı verilen medial epikondilite de rast- dönemde istirahat ve buz uygulamasıyla birlikte
lanır. Her iki epikondilit tablosunda da radyolo- lokal steroid enjeksiyonu yapılabilir.
jik bulgular negatiftir. Anatomo-patolojik olarak
Ön kolun dorsal yüzünde oluşan ağrıların en
tendon liflerinin bir kısmında kopmalar sapta-
sık nedeni ektansör tendonların tenosinovitidir.
mak olasıdır.
Dorsal alanda palpasyonla duyarlılıkla birlikte
Her ikisinin de tedavisinde önce konservatif krepitasyon ve şişlik vardır. dinlenmeyle kısa sü-
yöntemler denenmelidir. İlk önlem olarak dir- rede belirtiler kaybolur.
seğin zorlanmasına neden olan hareketleri dur-
durmak gerekir. Lokal istirahati sağlamak için
atel kullanmakta yarar vardır. Yüzeyel ve derin 3. El Bileği, El ve Parmak
ısı tedavisi iyileşme süresinin kısalmasına ve Yaralanmaları
semptomların hızla gerilemesine yardımcı olur.
NSAİİ’larla tedavinin yetersiz kaldığı durumlar- El ve el bileği yaralanmaları sporcularda tüm ya-
882
da lokal enjeksiyon tedavisi denenebilir. ralanmaların 1/3 kadarını oluşturur.
Konu 11

Bileğin unlar tarafında ağrıya neden olan baş- Tenis, masa tenisi gibi raketli sporları yapanlarda
lıca yaralanma nedenleri: ve beyzbol, bowling gibi güçlü bir el kavraması

Spor Yaralanmalarına Acil Yaklaşım


gerektiren sporlarda periferik sinirler üzerindeki
1. Ulnar sinir nöropatisi ve yaralanması baskıya bağlı olarak çeşitli ‘tuzak sendromları’
2. Ulnar ve kolleteral ligament yaralanması gelişebilir. El bileğinde görülen tuzak sendrom-
3. Ulna başı subluksasyonu larının en önemlisi “karpal tünel sendromu”dur.
Hafif olgularda fizik tedavi ile birlikte el bileği-
4. Fleksör ve ekstansör karpi radialis tendon-
ne atel uygulaması ve lokal steroid enjeksiyonu
larının veya bu tendonların bursalarının
denenir. İlerlemiş olgularda ise dekompresyon
enflamasyonu
operasyonu gereklidir.
5. Trianguler fibrokartilaj yaralanmaları
6. Ulnar sinirin bilek hizasında yaralanması
veya guyon kanalındaki nöropati B. Alt Ekstremite Yaralanmaları
7. Pisiform kemiğinin yaralanması veya sub-
luksasyon Alt ekstremite yaralanmalarında en büyük oran
diz eklemine aittir.
8. Hamatum kemiğinin yaralanması
9. Ulnar arter yaralanması veya trombozu
1. Kondromalazi Patella
10. Omuz-el sendromu (sudeck atrofisi)
‘Koşucu dizi’ adı da verilen bu problem spor-
El bileği radial tarafındaki ağrılarda ise şu ne- cular arsında en çok görülen diz sakatlıklarının
denleri düşünmek gerekir: başında gelir. Tedavisinde ilk koşul istirahattır.
1. Fleksör karpi radialis tendonunun veya İlk 2 gün 5’er dakikalık buz masajı uygulana-
bursanın enflamasyonu bilir. Daha sonra sıcak uygulamasına başlanır.
Yüzeyel sıcak araçlarıyla birlikte ultrason teda-
2. Baş parmağın abduktor ve ekstansör ten- visi uygulanabilir. Ağrı azaldıktan sonra egzersiz
donlarının enflamasyonu programlarına başlamak gerekir.
3. Bilek ekstansörlerinin tenosinoviti
4. Parmak yaralanmaları 2. İliotibial Band Sendromu
5. Radial stiloid çıkıntı yaralanmaları
Koşma sırasında birbiri ardına gelen fleksiyon-
6. Skafoid ve lunatum kemiğin yaralanmaları
ekstansiyon hareketleriyle iliotibial band, lateral
7. Radial karpal kemiklerin avasküler nekrozu femur kondiline sürtünür ve bunun sonucunda
8. Radial karpal tünel sendromu sürtünme bölgesinde enflamasyon gelişir. Böyle-
9. Omuz-el sendromu ce dizin lateral tarafında, eklemin biraz üstünde
ağrı yakınması ortaya çıkar.
El ve parmaklarda oluşan kırıkların çoğu kapalı
kırık tipinde olup kapalı redüksiyonun yapıla- Tedavinin esasını buz uygulamasıyla birlikte ilio-
madığı durumlarda açık redüksiyon yöntemi tibial band germe egzersizleri oluşturur. Duyarlı-
tercih edilmelidir. lığın fazla olduğu olgularda lokal steroid enjeksi-
yonu ile iyi sonuçlar alınabilir. Tedaviye ek olarak
Sporcuların el parmaklarında çok sık görülen NSAİİ’ler kullanılabilir. Ayaktaki biyomekanik
bir başka yaralanma biçimi, kırıkla birlikte ten- bozuklukları gidermek amacıyla tabanlık veya
don yaralamasının olduğu durumlarda gelişen parsiyel destekler kullanmakta yarar vardır.
ve “malet finger” adıyla bilinen karekteristik
deformitedir. Kapalı redüksiyona karar verilen
olgularda yeterli sürede splint (destek) kullan- 3. Shin Splint
mak daha sonra da aktif bir egzersiz programı Tam bir Türkçe karşılığı olmayan bu terim, ti-
uygulamak gerekir. bianın 2/3 bölümünün medial tarafındaki ağrılı 883
durumları ifade eder. Kondisyonu iyi olmayan uygulaması, istirahat ve NSAİİ kullanımıdır.
sporcularda veya sert zeminlerde uygunsuz ayak- Bu dönemde steroid enjeksiyonu sakıncalıdır.
Bölüm 12. Travma Acilleri

kabılarla koşma sonucu gelişen bir aşırı kul- Akut dönem geçtikten sonra yavaş yavaş ger-
lanma sendromudur. Bir takım biyomekanik me egzersizlerine başlanır. Aşil tendonu parsiyel
bozukluklara bağlı tibiada önce tendinit daha yırtıklarında ayağın dorsifleksiyonu çok ağrılı
sonra periostit gelişir. Shint spintte özellikle şid- iken,tendonun komplet yırtıklarında parmak
deti giderek artan tibianın orta 1/3 medial bölü- ucunda yürümek olanaksızdır. Normalde triceps
müne lokalize ağrı vardır. surae elle sıkıca kavranıp sıkıldığında ayakta
plantar fleksiyon hareketi görülür. Tendon kop-
Kronik olgularda posterior tibial tendonun ve malarında bu hareket ortaya çıkmaz. Parsiyel
interosseöz membranın yapışma yerlerinde pe- yırtıkların tedavisinde istirahat, buz uygulaması
riost düzensizlikleri ve yeni kemik oluşumu gö- gibi konservatif yöntemler yeterli olduğu halde,
rülebilir. Erken dönemde tedavinin esasını isti- komplet yırtıklarda cerrahi tedavi zorunludur.
rahat ve buz uygulaması yada bandajlama gibi
lokal önlemler oluşturur. Daha sonra yüzeyel ve
derin sıcak tedavilerin uygulanmasına geçilir. 6. Plantar Fassitis
Steroid enjeksiyonu veya cerrahi girişimlere ge-
rek yoktur. Yakınmalar azaldıktan sonra uygun Plantar fasianın kalkaneusa yapışma yerinde
ortopedik destekler ve çok iyi bir spor ayakkabı enflamasyon gelişmesidir. Tedavide öncelikle
kullanmak koşuluyla sportif etkinliklere yeniden topuğu baskıdan kurtarmak gerekir. Bu amaçla
başlanabilir. ayakkabı içine özel topuk yastıkçığı önerilir. Çok
ağrılı durumlarda steroid enjeksiyonu yapılabilir.

4. Kompartman Sendromu
7. Trokanter Major Bursiti
Tibial bölgede 4 tane kompartman ayırt edilme-
sine karşın, sporcularda en çok sorun yaratanlar Tedavide istirahat, buz uygulaması ve NSAİİ’ler
ön ve arka kompartmanlardır. Bu kompartman enflamasyonu geriletir. Lokal steroid enjeksiyo-
sendromlarında tedavide ilk koşul istirahat nu da faydalı olabilir. Kalça abduktör kaslarına
olup, ekstremitenin elevasyonu da fayda sağlar. germe egzersizleri yaptırmakta yarar vardır.
NSAİİ’ler ağrı ve ödemin azaltılmasında yardım-
cı olur. Bu önlemlerin yetersiz kaldığı durumlar-
da ise fasyatomi yapılabilir. Peroneus longus ve 8. Iskial Bursit
brevis kaslarının yer aldığı bölümde basınç artışı
Hamstring kaslarının aniden çok şiddetli ka-
sonucu oluşan lateral kompartman sendromun-
sılmalarla zorlanması sonucu gelişir. Uzun süre
da da tedavi esasları ön kompartman sendro-
oturmak, yokuş yukarı yürümek ya da koşma
munda olduğu gibidir (Bkz. Crush sendromu).
sırasında ağrı şiddetlenir.

Akut dönemde istirahat, buz uygulaması,


5. Aşil Tendon Sakatlıkları NSAİİ’ler yeterlidir. İnatçı olgularda lokal stero-
id enjeksiyonu yapılabilir.
En önemlileri enflamatuar tendinitler ve parsiyel
yada komple laserasyonlardır. Aşil tendiniti geli-
şiminde başlıca iki önemli faktör; Yokuş yukarı
9. Piriformis Sendromu
koşmak ve sert tabanlı ayakkabıyla koşmaktır.
Tibia vara, pes ekinus, hamtring ve gastracne- Siyatik sinir, pelvisten çıktığı noktada piriformis
miuslarda gerginlik, pes kavus gibi biyomekanik kası tarafından sıkıştırılabilir. Böylece klasik si-
problemler aşil tendiniti oluşumunda hazır- yatalji tablosuna çok benzer ağrılı tablo ortaya
884
layıcı faktörlerdir. Tedavide ilk basamak buz çıkar. Sık görülen bir durum olmamakla birlik-
Konu 11

te disk hernileriyle birlikte karışabileceğinden çok disiplinli rehabilitasyon protokolü uygula-


akılda tutulmalıdır. Tedavide NSAİİ’ler, germe ması ile komplet ligament rüptürlerinin dahi

Spor Yaralanmalarına Acil Yaklaşım


egzersizleri, yüzeyel ve derin ısı yöntemlerinden iyileşebileceği bildirilmektedir. Ancak sporcu-
faydalanıla bilir. larda durum farklı olduğundan cerrahi tedaviye
başvurmak gerekebilir. Günümüzde en yaygın
operasyon şekli artroskopik rekontsriksiyondur.
10. Menisküs Yaralanmaları Konservatif tedavi yöntemi, erken dönemde buz
uygulamasıyla birlikte eklemin aspirasyonu ve
Dizin fleksiyonu ve ekstansiyonu sırasında öne kompresyon bandajından ibarettir.
ve arkaya doğru hareket eden menisküslerin
arka yarısı tam fleksiyon sırasında tibia ve fe-
moral kondiller arasında sıkışır. Bu pozisyonda 12. Patellar Tendinit
femur iç rotasyona geldiği takdirde medial me-
nisküsün arka segmenti diz ekleminin merke- Dizin ani ve tekrarlayan ekstansiyon hareketleri
zine doğru çekilmeye başlar. Bu arada aniden sonucunda patella tendonunda enflamasyon ge-
ekstansiyon yapılırsa medial menisküs yaralanır. lişebilir. Bazı durumlarda enflamasyon ilerleme-
siyle tendon rüptürü görülebilir. Akut dönemde
Diz fleksiyona gelirken femur dış rotasyonda ol- buz, ultrason veya girdap banyosu gibi tedavi
duğu takdirde menisküs sıkışmaya başlar ve yine yöntemlerinden fayda görür. İstirahat mutlak
ani bir ekstansiyon hareketi ile lateral menis- şart olup, tendon rüptür olasılığını arttıracağın-
küs yırtılmasına neden olur. MR ve artroskopi dan steroid enjeksiyon uygulamalarından kaçı-
ile menisküslerin görüntülenme olanağı vardır. nılmalıdır.
Artroskopik menisektomi ile yırtık menisküs kıs-
mının çıkarılması mümkündür. Bunun dışında
menisküsün operasyonla total ya da subtotal çı- 13. Patella Dislokasyonu
karılması gerekebilir. Operasyondan sonra 2. ve
3. gün quardi ceps egzersizlerine başlanır ve di- Diz üzerinde ortaya çıkan ani valgus stresinin
renç giderek arttırılır. Sinovial reaksiyonun orta etkisiyle patellanın laterale doğru kuvvetle çekil-
dan kalkması için genellikle 3 haftalık bir zaman mesi sonucu dislokasyon gelişebilir. Dislokasyon
gerekli olduğundan bu süre içinde ağırlık taşıma- parsiyel ya da komplet olabilir. Patellanın anor-
ya izin verilmez. Erken rehabilitasyon dönemin- mal pozisyonu dikkat çeker. Dizi ekstansiyon po-
de su içi yürüme egzersizleri faydalıdır. Lateral zisyonunda tutarak patella yerine getirilmelidir.
menisküs operasyonlarından sonra hemartroz sık Redüksiyondan sonrası 4 haftalık immobilizas-
görülür. Bu nedenle kompresif bandaj uygula- yon süresi sona erdikten sonra patellayı alt taraf-
masına bir süre devam etmekte yarar vardır. tan kuşatan at nalı şeklindeki bir destekle lateral
patella hareketlerini engellemek yararlı olur.

11. Diz Eklem Ligament


Yaralanmaları 14. Ayak-Ayak Bileği Yaralanmaları
Dizin lateral stabilitesinden sorumlu yan bağlar, Ayak bileği çevresindeki yumuşak doku yara-
ön-arka stabilitesinden sorumlu çapraz bağlar lanmalarının büyük çoğunluğu eksternal kol-
olup en çok yaralanmalar ön çapraz bağ ve iç leteral ligamentle ilgilidir. Ayağın aniden zorlu
yan bağlarda olur. Ligament yaralanmalarına bir şekilde inversiyonuyla birlikte anterior talo-
hemen daima hemartroz eşlik eder ve eklem fibular ve kalkan-eofibular ligamentler zedele-
şişer. Ağrı, lokal ısı artışı bulunur. Ön çapraz nir veya yırtılır. En sık görülen burkulma şekli
bağ yaralanmalarında yeterli immobilizasyon ayağın plantar fleksiyonda iken aşırı inversiyona
sağlandığı takdirde ligamentteki hasar önemli gelmesi şeklindedir. İlk olarak yapılması gere-
ölçüde iyileşebilir. Bazı özel ortezler breysler ve ken eklem çevresine buz uygulanması, bacağın 885
elevasyonu ve sıkıca bandajlanarak immobili- Kaynaklar
zasyonunun sağlanmasıdır. Elastik bandajlarla
Bölüm 12. Travma Acilleri

yeterli immobilizasyonu gerçekleştirmek zor- 1. US Department of Health and Human Services


dur. Bunun yerine plaster bandajlarla tespit National Institutes of Health. Sports Injuries,
NIH Publication number, 2004;4:5278.
yapılmasında yarar vardır; bu yöntem eklemin
lokal istirahatini sağlamada yeterli olur. Bandaj 2. Zachazewski JE, Magee DJ, Quillian WS. Athletic
tamamlandıktan sonra 3-6 saatlik aralarla buz Injuries and Rehabilitation. WB Sau Comp. 1996.
uygulamasına devam edilmelidir. NSAİ ilaç- 3. DeLisa JA, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon İlkeler
lar lokal enflamasyonu kontrol altında tutmak ve Uygulamaları. Güneş Tıp Kitabevi, 2007.
için verilebilir. Ağırlık vermeden yavaş yavaş
aktif egzersizler yaptırılır. Yaralanmadan 2 gün
geçtikten sonra buz uygulaması yerine sıcak uy-
gulamasına başlanır. 7-10 gün sonra bandajlar
çıkarılır, şişlik ve duyarlılık tamamen geçtikten
sonra dirençli egzersizlere başlanır.

Özet
* Her yaşta yapılan spor aktivitelerinin
sağlık için öneminin toplum tarafından
benimsendiği günümüzde acil servislere
ve polikliniklere spor yaralanması ile baş-
vuran hasta sayısı artmaktadır.
* Kas iskelet sistemi yaralanmalarının en
sık görüldüğü bu hastalara doğru tanı
konması yanı sıra erken müdahale de ol-
dukça önemlidir.
* Bu hastalara erken müdahale de özellikle
yaralanan ekstremitenin istirahati, elevas-
yonu, kompresyonu ve yaralanan bölgeye
soğuk uygulanması uygun ilk müdaheledir.

886
Konu 12

RABDOMİYOLİZ VE CRUSH SENDROMU

Dr. Cüneyt Ayrık, Dr. Seyran Bozkurt, Dr. İsmet Parlak

Giriş Daha sonraki savaşlar, doğal felaketler bu konu


ile ilgili tecrübelerin artmasına ve yaklaşım bi-
20. yüzyılın başlarında kas hasarı, böbrek yetmez- çimlerinin değişmesine neden olmuştur. Ül-
liği ve ölümün birlikte görüldüğü bir klinik tablo kemizde 17 Ağustos 1999’da Richter ölçeğiyle
tanımlandı. Alman literatüründe rabdomiyoliz- 7.4 şiddetinde olan Marmara depremi sonrası
le ilgili ilk bildirimler adale ağrısı, güçsüzlük ve resmi rakamlara göre 17.480 ölü ve 43.953 ya-
kahverengi idrar şeklinde bir sendromun (Myer ralı (ölü/yaralı oranı 1/1.25) kaydedildi. Yaralı
Betz) klasik triadı olarak 1910’larda yapılmıştır. olguların 9843’ü referans hastanelerine yatırılır-
ken 639’unda ezilme sendromu gelişti (%1.5).
Birinci dünya savaşında gömülü oldukları si- Olguların 437’sinde hemodiyaliz gerektirecek
perlerden kurtarılan Alman askerlerinde benzer düzeyde akut böbrek yetmezliği (ABY) geliştiği
bulgu ve yakınmalar tıbbi kaynaklarda tanım- saptandı. Kobe depremi sonrası ezilme sendrom-
landı. Bu durumlar için “ezilme yaralanması” lu 372 hasta tanımlandı. Bunların %54’ünde
terimini ilk kez kullanan bir nefrolog olan Dr. ABH (akut böbrek hasarı) gelişti. Total ölüm
Bywaters’tir. Aynı zamanda rabdomiyoliz olarak oranı ve hemodiyaliz ihtiyacı, artmış kreatin
bu durumun nedenini keşfetti. Mayıs 1941’de kinaz (CK) düzeyleri ile direk ilişkili bulundu.
Londra’nın bombalanması sırasında bina enkazı CK seviyesi 75 000 U/L düzeyinin üstünde ve
altında 3-4 saat kalan 4 sağlıklı kişi kurtarıldı. altında olanların sırasıyla % 84 ve 39‘unda diya-
Tümünde ekstremite ezilmesi mevcuttu. Ancak liz gerekli oldu.
nakledildikleri hastanede hepsinde şok, ekstre-
mite şişmesi ve koyu renkli idrardan oluşan bir
semptom kompleksi gelişti. Hastalar başlangıç Ezilme Sendromu
şoktan kurtarıldı ancak böbrek yetmezliği geliş-
(Travmatik Rabdomiyoliz)
ti ve üremi nedeniyle günler sonra hepsi öldü.
Böbrek biyopsilerinde; renal tübüllerde deje- Rabdomiyoliz, travmatik veya travmatik olma-
neratif değişiklikler ve kahverengi pigment içe- yan nedenlere bağlı çizgili kas hücrelerinin hasara
ren silendirler görüldü. Dr. Bywaters etyolojiyi uğraması, hücre içi elementlerin sistemik dolaşı-
doğru bir şekilde kas nekrozu olarak tanımladı. ma geçerek çeşitli klinik ve laboratuar bulguların
1943’te, Bywaters ve Stead bir tavşan modeli ortaya çıkması ile karakterize bir sendromdur.
kullanarak sorumlu ajanın kas yıkımı ile ortaya Genel olarak yetişkinlerde rabdomiyolizin en sık
çıkan miyoglobin olduğunu belirledi. Bywaters nedenleri alkol ve ilaç kötüye kullanımı, toksik
travmatik rabdomiyolizin komplikasyonlarını alımlar, travma, enfeksiyon, aşırı fiziksel aktivite
önlemek için alkalin rehidratasyon önerdi. Te- ve sıcakla ilişkili hastalıklar olarak görünüyor.
davi planı; bel altlarını ısıtmak, salinle dilüsyon, Crush (ezilme) sendromu travmanın yol açtı-
kan volümünü arttırmak (kan basıncı artar) ve ğı rabdomiyoliz sonucunda ABY dahil bir çok
diüretik (kafein) kullanmak yolu ile erken am- komplikasyona zemin hazırlayan ve travmanın
pütasyon yapmaksızın üriner outputu arttırmak doğrudan etkisinden sonra ortaya çıkan sistemik
şeklindeydi. bir klinik tablodur. Crush (ezilme) sendromu
“travmatik rabdomiyoliz” olarak ta bilinir. Bir (depremler, motorlu taşıt kazaları, savaşlar, ağır
diğer değişle miyoglobinürik ABY’nin geliştiği cisimler altında sıkışmak) sonucunda görülebi-
Bölüm 12. Travma Acilleri

karakteristik bir rabdomiyoliz sendromudur. lir. Benzer olaylar koma veya ilaç entoksikasyo-
nu gibi durumlarda yaralı hareket ettirilmezse
Ezilme sendromu sıklıkla depremler sonra- veya adale grupları üzerindeki kompresyon kuv-
sı travmatik rabdomiyolizli olguların %30-40 vetleri azaltılmazsa görülebilir.
kadarında gelişir. Depremler sonrası yaralanan
tüm olgularda ezilme sendromu görülme sıklığı
% 2-5 dolayında olduğu tahmin edilmektedir.
Şiddetli depremlerde ölü/yaralı oranı 1/3 iken,
Patofizyoloji
deprem sonrası oluşan tüm yaralanmaların % Kas grupları üzerindeki uzun süreli basınç mik-
2-5’inde ezilme sendromu ve %1.5’inde de ABY rovasküler travma, sellüler hipoperfüzyon ve/
geliştiği gözlendi. Ezilme sendromlu olgularda veya hipoksiyle sonuçlanır. Yırtılmış veya komp-
ölüm oranı %15-30’lar arasında değişmektedir. resyon altındaki damarlardan meydana gelen
Aslında ezilme sendromu kas reperfüzyonu son- kanama sonucu kan akımı ve dokulara oksijen
rası sekonder sistemik etkiler sonucu orta çıkar. dağılımı bozulur. Sağlam kompartman içine
Bunlar ekstremiteler üzerine uzun süreli devamlı kanama kompartman sendromuna neden olabi-
basınç sonucunda direk ve indirekt etkilerdir. lir (perfüzyon azalır ve lokal nörovasküler dis-
Kas dokusunun yıkılması ve sistemik dolaşıma fonksiyon ortaya çıkar). Mikrovasküler travma
miyoglobin, potasyum ve fosforun girişi klasik ekstrasellüler ödeme yol açar ve kompartman
travmatik rabdomiyolizle sonuçlanır. Sendrom sendromuna ilerler olur. Hemoraji, ödem, ve
hipovolemik şok ve hiperkalemi ile karakterize- hipoperfüzyon kombinasyonu doku hipoksisi ve
dir. Bu durum doğal ve doğal olmayan felaketler iskemi ile sonuçlanır.

Tablo 1. Rabdomiyolizin sık görülen nedenleri


Amfetaminler, Metamfetamin, Opiatlar, Fensiklidin, Kafein, Kokain, Etanol,
İlaç Kötüye Kullanım
Eroin, Lizerjik asit dietilamin
Elektriksel veya yıldırım yaralanmaları
Travma
Crush (ezilme) yaralanmaları
Kontak sporlar, Deliryum tremens, Distoni, Nöbetler
Aşırı Kas aktivitesi
Acemi asker eğitimi, Psikoz
Glikoliz ve glikoneogenezis
Genetik Bozukluklar Yağ asit oksidasyon bozuklukları
Mitokondrial ve respiratuar zincir metabolizma bozukluğu
Dermatomyozitler
İmmunolojik Bozukluklar
Polimyozitler
Klostridium, Grup A B- hemolitik streptekok, lejyoner hastalığı, salmonella,
İnfeksiyöz nedenler stafilakokkus aureus, koksaki virus, sitomegalo virus,
Ebstain Barr virus enterovirus, hepatitis, herpes simpleks virus, HIV
İskemik injuri Kompartman sendromu, kompresyon
Hiponatremi, hipernatremi, hipokalemi, hipofosfatemi, diabetik ketoasidoz,
Metabolik nedenler
hipo-hipertiroidizm, non ketotik hiperosmolar koma
Barbitüratlar, Benzodiazapinler, Klofibrat, Kolşisin, Kortikosteroitler, Trisiklik
antidepressanlar, Salisilatlar, Statinler
Medikasyonlar
İzoniazid, Lityum, Monoamino oksidaz inhibitörleri, Narkotikler
Nöroleptikler, Fenotiazinler, Teofilinler, Antihistaminikler
888 Selektif serotonin geri alım inhibitörleri
Konu 12

Azalmış perfüzyon, hipoksi, azalmış ATP düzeyi Klinik ve Tanı


ve metabolik anormallikler sellüler asidozla so-

Rabdomiyoliz ve Crush Sendromu


nuçlanır. Lizis olmuş hücrelerden inflamatuar Rabdomyoliz klinik olarak myalji, myoglobinü-
mediatörler salınır. Potasyum, fosfat, pürinler, ri nedeniyle kırmızı kahverenkli idrar ve serum
laktik asit, tromboplastin, CK, nitrik oksit, his- kas enzimlerinin yüksekliği ile karakterizedir.
taminler, prostoglandinler, lökotrienler, lizo- Rabdomiyoliz semptomlarının klasik üçlüsü kas
zimler, ve miyoglobin gibi maddeler yıkılmış ağrısı, halsizlik ve koyu renkli idrardır. Genelde
hücrelerden salınır. Metabolik anormaliteler hi- akut olarak başlar ve miyalji, rijidite veya sertlik,
povolemik şok, hiperkalemi, metabolik asidoz, güçsüzlük, halsizlik, hafif dereceli ateş ve koyu
kompartman sendromu ve ABY ile sonuçlanır. kırmızımsı kahverengi (dark urine, koyu kırmızı
Kaslarda ezilme 2,5 saat kadar az bir zamanda şarap gibi) görünümlü idrar başlıca semptom-
geri dönüşümsüz iskemik adale nekrozu ile so- larıdır. Bulantı, kusma, karın ağrısı ve taşikardi
nuçlanabilir. Miyoglobin glomerüller tarafından ciddi rabdomiyolizde gözlenebilir. Nadir ola-
kolaylıkla filtre edilir. Volüm kaybı, yaralanmış rak ürenin indüklediği ensefalopatiye sekonder
mental durumda bozulma görülebilir. Etkilenen
kaslardan asit içeriklerinin serbestleşmesi idrar
kas grubunda şişme ve duyarlılık gözlenebilir.
pH’sını düşürür. Düşük idrar pH’sı nedeniyle
miyoglobin jel formuna dönüşür, distal nef- Genel olarak travmatik rabdomiyoliz üç temel
ronlar tıkanır ve buda oligüri ile sonuçlanır. ölçüte dayanır. Bunlar; kas kitlesinin etkilenmiş
Potasyum kardiyak ritmi bozar, ezilmiş kasta olması, uzun süreli basınca maruz kalmak (ge-
kalsiyum çöker ve kalsiyum depozitleri oluşur. nellikle 4-6 saat, fakat < 1 saat’te de olası) ve lo-
Buda potansiyel olarak ölümcül hiperkalemi ve kal dolaşım yetmezliğidir. Total sıkışma zamanı
hipokalsemiye neden olur. Oligüri, anüri, hi- (enkaz altında geçen süre) yaralanmanın gerçek
perkalemi ve üremi tedavi edilmezse 3-7 günde şiddetini ve potansiyel tıbbi komplikasyonları
ölümle sonuçlanır. yansıtmayabilir. Renal ve kardiyak komplikas-

Tablo 2. Yaralanmış kaslardan salınan maddeler ve etkileri


Amino asitler ve diğer organik asitler: Asidoz, asidüri ve disritmilerin gelişimine katkıda bulunur.
Kretin fosfokinaz (CPK) ve diğer intrasellüler enzimler: Ezilme yaralanmanın laboratuar bulgularıdır.
Serbest radikaller, süperoksit ve peroksitler: İskemik doku reperfüzyonu sonrası ortaya çıkar ve doku hasarı-
nı arttırır.
Histaminler: Vazodilatasyon ve bronkokonstrüksiyon yapar.
Laktik asit: Asidoz ve disritmilere major katkı sağlar.
Lökotrienler: ARDS ve hepatik hasar
Lizozimler: Hücre sindirimi, hücre hasarı artar.
Miyoglobin: Böbrek tübüllerinde presipite olur (özellikle düşük idrar pH’sında ve asidoz varlığında) ve ABY
ye yol açar.
Nitrik oksit: Vazodilatasyon, hemodinamik şoku kötüleştirir.
Fosfat: Serum kalsiyumunun çökmesine yol açan hiperfosfatemi, hipokalsemi ve disritmilere yol açar.
Potasyum: Hiperkalemi, disritmilere neden olur.
Prostoglandinler: Vazodilatasyon, akciğer hasarına neden olur.
Pürinler (ürik asit): Nefrotoksiktir.
Tromboplastin: DİK’e (dissemine intravasküler koagülasyon) 889
yonlar özellikle basıncın büyüklüğüne ve ezilen veya daha fazla artışı rabdomiyoliz tanısı için
kas gruplarının genişliğine duyarlıdır. gerekli bulmaktadır. Genelde serum CK düzeyi
Bölüm 12. Travma Acilleri

2-12 saatte yükselmeye başlar ve 24-72 saat için-


Sendromun klinik prezentasyonunda olayın de pik yapar ve daha sonra bir gün önceki değe-
hikayesi ve yüksek klinik şüphe temeldir. Bir rin %39’u oranında sürekli azalır. Aksi durumda
saatin üzerinde bir kompresyonun ezilme send- yükselen bir CK değeri olursa devam eden bir
romuyla sonuçlanması muhtemeldir. Fakat 20 kas nekrozundan şüphe edilmelidir.
dakika gibi az bir sürede de görülebilir. Klinis-
yenler deri travmasının fiziksel varlığını veya Miyoglobin (oksijen bağlayan protein) yük-
bir adale kitlesi üzerinde kompresyonun lokal selmesi kas hasarı sonrası CK yükselmesinden
bulgularını (eritem, ekimoz, bül, abrazyon gibi) önce olur. Miyoglobin plazma konsantrasyonu
1.5 mg/dL düzeyini aşarsa idrara geçer ve idrar
değerlendirmelidir.
miyoglobini 100 mg/dL’yi geçerse tipik olarak
Distal ekstremitede nabzın alınamaması veya idrarda kırmızımsı kahverengi renk değişikliği
zayıf hissedilmesi bozulmuş dolaşımın veya kas ortaya çıkar. Miyoglobin hem içerir ve bu yüz-
şişmesinin işareti olabilir. Devam eden değerlen- den kalitatif dipstick testi (Orthotoluidin re-
dirme soluk, soğuk, terli, duyumsuz ekstremiteyi aksiyonu) hemoglobin, miyoglobin ve kırmızı
gösterebilir. Ezilme sendromu iskelet kası hücre- küre hücrelerini ayıramaz. İdrar dipstick testi
lerinin lizisi sonucu ortaya çıkar. Hücre duvarı kan için pozitiftir ancak mikroskobik bakıda
eritrosit yoktur. Miyoglobin düzeyi kas hasa-
bütünlüğü bozulur ve sellüler içerikler sistemik
rı sonrası 1-6 saatte normale dönebilir dolayısı
dolaşıma karışır. Normal kas fizyolojisinde hüc-
ile miyoglobinde yükseklik olmaması veya mi-
re içinin dengesi Na/K ATP’az tarafından ida-
yoglobinüri yokluğu rabdomiyoliz tanısını dış-
me ettirilir. Mekanik stres kalsiyum kanallarının
lamaz. Bir çalışmada rabdomiyolizli hastaların
açılmasına neden olur ve hücre içine sodyum,
%26’sında miyoglobinüri yoktu. Elektrolitler,
kalsiyum, sıvı ve nötrofillerin girişine yol açar. kalsiyum, fosfor, ürik asit, CBC, kanama pro-
Sonuçta ezilme sendromunun hücresel etkileri fili, üre ve kreatinin diğer istenecek laboratuar
Na/K ATPaz’ın etkilenmesi, hücre içine Ca+2 giri- tetkikleridir. MRI abnormal kasları saptamada
şi, hücre ödemi, disfonksiyonu ve ölümüdür. Bu (ödemi, inflamasyon gibi) BT ve USG’den çok
hastalar kas güçsüzlüğü, halsizlik ve ateş tanımlar. daha duyarlıdır.
Ama asıl tehlike elektrolit imbalansı (hiperkale-
mi, hipokalsemi vb.) ve böbrek yetmezliğinin
sonucu olarak kardiyovasküler etkilenmedir. Be- Tablo 3. Rabdomiyolizin tanı kriterleri
lirgin hemoraji ve sıvı sekestrasyonuna skonder CK seviyesi > 10.000 U/L pik yapabilir
hipovolemi sendromu alevlendirebilir. Bası al- Oligüri (< 400 ml/24 saat)
tındaki ekstremite, vasküler dolaşımın bozulması Kan üre nitrojeni artar > 40 mg/dl
nedeniyle gergin ve şiştir. Sekonder duyusal ve
Serum kreatinin > 2 mg/dl
motor etkilenme sıktır. Aslında mikroskobik so-
nuç revaskülarizasyon olana kadar lokaldir. İske- Ürik asit > 8 mg/dl
mik dokunun revaskülarizasyonu miyoglobinüri Potasyum > 6 mg/dl
ve/veya hematüri ile sonuçlanır. Fosfor > 8 mg/dl
Kalsiyum < 8 mg/dl
Serum CK düzeyinde yükselme kas hasarının
en duyarlı ve güvenilir göstergesidir. CK düze-
yi yüksekliği kas hasarı ve hastalığın şiddeti ile Ayırıcı Tanı: Myokard enfarktüsü, inflamatu-
korele olsa da böbrek yetmezliği ve morbidite ar myopati, immün aracılı myopati, derin ven
ile korele bulunmamıştır. Çoğu araştırmacı kalp trombozu, hematüri-hemoglobinüri, renal koli-
ve beyin hasarı olmaksızın CK düzeyinde 5 kat ği içerir.
890
Konu 12

Rabdomyoliz komplikasyonları solukluğu içerir. En güvenilir bulgu etkilenmiş


kas gruplarının gerilmesi ile ağrının artmasıdır.

Rabdomiyoliz ve Crush Sendromu


Rabdomyoliz komplikasyonları başlıca; akut re- Kompartman içi basınç 30-35 mmHg yi aşarsa
nal yetmezlik, metabolik komplikasyonlar, me- fasyotomi göz önüne alınmalıdır.
kanik komplikasyonlar ve dissemine intravaskü-
ler koagülasyonu içerir (Tablo 4). Renal Sistemi Etkileri: Ezilme sendromunun
renal sistemede etkileri bulunmaktadır. Rabdo-
Hipovolemi, asidüri veya asidoz, tübüler obs- miyolizli hastalarda % 40’a varan oranlarda ABY
trüksiyon ve myoglobinin nefrotoksik etkisi rab- gelişir. Pigment silendirleri tübülleri tıkar. Silen-
domyolizin renal etkilenmesine katkıda bulunur. dir birikimleri proksimal tübül hücre hasarı ile
sonuçlanır. Silendir oluşumu tübüler tıkanmaya
Serum potasyum düzeyi, hasarlanmış iskelet
kaslarından salınımına bağlı olarak %10-40 va- (ürik asit ve miyoglobinin çökmesine sekonder)
kada yüksek görülür. Akut böbrek yetmezliği ge- ve renal vazokonstruksiyona neden olarak miyog-
lişirse hiperkalemi rabdomyoliz için önemli bir lobin nefrotoksisitesine yol açar (Şekil 1).
komplikasyon olabilir.

Ürik asit düzeyleri genellikle serum CK düzeyleri Rabdomyoliz Dehidratasyon


ile koreledir. Artmış ürik asit düzeyleri, özellikle
ezilme yaralanmalarında kas adenozin nükleo- Renal vazokonstrüksiyon
tidleri ve karaciğer tarafından ürik asit dönüşü- Redox cycling
+
münün sonradan salınmasına bağlı olabilir. Myoglobin birikimi

Rabdomyolizde serum fosfor düzeyleri başlan- Ferrimyoglobin İzoprostanlar


gıçta yaralı kaslardan sızıntı nedeniyle yükselmiş
olabilir. Daha sonra hastalık sürecinde hipofos- Lipit peroksidasyonu
fatemi görülebilir ve nadiren tedavi gerektirir.
Oksidan zararı
Hipokalsemi rabdomyolizde erken görülür ve
genellikle asemptomatiktir. Bu durum hiperfos- Doku hasarı
fatemi ve azalmış 1.25 dihidroksikolekalsiferol
düzeyinden dolayı nekrotik kas dokularında Şekil 1. Rabdomyoliz sonrası böbrek hasarına yol açan pato-
kalsiyum tuzlarının depolanmasından kaynak- fizyolojik mekanizma
lanır. Daha sonra kalsiyum hasarlı dokulardan
salınmasına bağlı hiperkalsemi görülebilir. Ferrihemat (miyoglobin yıkım ürünü) böbrek
Dissemine intravasküler koagülasyon genellikle üzerine direk toksik etkilerden sorumludur. Bu
birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir. etki yanlızca hipovolemi ve asitüri (pH<5.6)
varlığında görülür. Ne miyoglobinüri düzeyi
Kompartman sendromu; ilgili kas grupla- nede CK yüksekliğinin derecesi ABY gelişimi
rının ödemine sekonder gelişir. Karakteristik için riskteki hastaları predikte ettirmez. Nek-
belirtiler; ağrı, parestezi, paralizi, nabızsızlık ve rotik dokularda kalsiyum tuzlarının çökmesi

Tablo 4. Rabdomyoliz komplikasyonları


• Metabolik bozukluklar
• Akut böbrek yetmezliği Hiperkalsemi (geç)
• Dissemine intravasküler koagülasyon Hiperkalemi
• Mekanik komplikasyonlar Hiperfosfatemi
Kompartman sendromu Hiperürisemi
Periferik nöropati Hipokalsemi
Hipofosfatemi (geç) 891
sonucu hipokalsemi en sık görülen metabolik Asetazolamid (karbonik anhidraz inhibitörü)
komplikasyondur. bikarbonat tedavisi sonrası pH > 7.5 ise ve alka-
Bölüm 12. Travma Acilleri

lemiye rağmen asitüri sürüyorsa yararlı olabilir.


CK düzeyi kas hasarı genişliğinin en duyarlı gös- Metabolik alkolozisi düzeltir ve idrar pH’sını
tergesidir. CK > 20.000 ise hasta yoğun bakım- arttırır. Mannitol osmotik diüretik ve volüm ge-
da izlenmeli ve tedavi edilmelidir. Volüm kaybı nişletici olarak etki eder. Serbest oksijen radikal-
ve eşlik eden böbrek iskemisi intrarenal etkilere lerini de temizler. Ciddi hiperkalemi varlığında
katkıda bulunur. Rabdomiyoliz ve ABY’de CK kalsiyum glukonat veya klorid verilir. Kalsiyum
düzeyi > 10.000 IU/L olabilir. CK düzeyi ezil- yalnızca ciddi hiperkalemi, EKG değişiklikleri
me sendromunun en önemli belirtecidir. Hasta ve semptomatik hipokalsemi varlığında verilir.
hematüri gibi görünen aslında miyoglobinüri- Hastalar hemodiyaliz imkanı olan bir merkeze
nin neden olduğu kırmızımsı-kahverengi idrarla sevk edilmelidir.
gelebilir. İdrar analizi pigmente granüler silen-
dirleri gösterebilir. Hiperkalemi, hiperfosfatemi, Sonuçta ezilme yaralanmalarının böbreğe be-
hipokalsemi, hiperürisemi görülebilir. Hastane lirgin toksik etkisi vardır. Böbrekte hasar silen-
öncesi dönemde oksijen, agresif hidrasyon, bazı dirlerin tubülleri tıkaması, hipovolemi, ve hem
zamanlar alkalinizasyon, monitörizasyon, sıkan komplekslerinin renal tübüler hücrelere zarar ver-
giysilerin ve mücevharatın kaldırılması ve olası mesi nedeniyledir. Erken agressif sıvı tedavisi en
alan ampütasyonu ABY gelişimini önlemek veya önemlisidir. Hedef idrar çıkışı 200-300 ml/saat
şiddetini azaltmak için başlıca yaklaşımlardır. ve idrar pH’sı 6-7 arasıdır. Hemodinamik stabili-
te sağlanmalı ve volüm yüklenmesi önlenmelidir.
Enkaz altından çıkarılmadan intravenöz sıvılar
başlanabilir. Bu dönemde henüz anlamlı miktar- Kardiyovasküler Etkileri: Ezilme sendromu-
da hem pigmenti dolaşıma katılmamıştır. Baş- nun kardiyovasküler fizyopatoloji hipovolemi,
langıç sıvı resüsitasyonu için her 15 dakikada bir şok, hiperkalemi, hipokalsemi, asidemi ve hiper-
fosfatemi ile ilişkilidir. Hipovolemik şok büyük
250 ml bolus %0.9 normal salin verilir veya 2
volümde sıvı sekestrasyonu nedeniyle ezilme
ml/kg/saat idrar çıkışı sağlanana kadar sıvı veril-
sendromu tarafından indüklenebilir. Hipovole-
mesine devam edilir. Agressif sıvı tedavisine ilk
mik şok ezilme yaralanma sonrası ilk 4 günde
6-12 saatten sonra başlanırsa etkisiz olabilir ve
ölümün en sık nedenidir. Yaralanmadan sonra-
sıvı yüklenmesi ortaya çıkabilir. Hasta hemodi-
ki ilk 6 saat içinde sıvı verilmesi hipovolemi ve
namik yönden stabil hale gelince 1/2 NS içine
ATN’u (akut tübüler nekroz) önlemek için zo-
40 mEq NaHCO3 eklenebilir. İdrarın alkalizas-
runludur. Ezilme yaralanması sonrası erken ölü-
yonu için sodyum bikarbonat verilmesine amaç
mün ikinci en sık nedeni hiperkalemidir. 6 mg/
idrar pH’sını 6.5 düzeyine yükselterek hem pig-
dl üzerinde kardiyotoksiktir. Dehidratasyon,
mentlerinin eriyebilirliğini arttırmak ve miyog-
üçüncü boşluğa sıvı kaybı ve hiperkalemi ezilme
lobinin renal toksisitesini azaltmaktır.
nedenlerinin uzaklaştırılmasından sonraki 1 saat
içinde kardiyak arreste yol açabilir. Dolayısı ile
Tablo 5. İdrarda miyoglobin eriyebilirliği erken önlemler gerekir.
İdrar pH Presipitasyon Yüzdesi Hiperfosfatemi (>6 mg/dl) hipokalsemiyi arttı-
8.5 7.50 rabilir. Fosfor düzeyi >7 mg/dl ise fosfor bağla-
6.5 4 yıcı bir ajan gereklidir. Hiperkalemi, hiperfosfa-
5.5 23 temi durumunda kalsiyum etkisizleşebilir ve bu
5.0 46 nedenle erken diyaliz gerekli olabilir.
<5.0 73 Pulmoner Etkileri: Ezilme sendromunun pul-
892
*50 mg miyoglobin/mL/ idrar kullanılarak moner etkilerin çoğu enkaz altında kalmaya
Konu 12

bağlı travmaya sekonderdir. Kaburga kırıkları, olan en kısa sürede başlanmalıdır. Rabdomyoliz-
pnömotoraks, hemotoraks, travmatik asfiksi, ve le sonuçlanan ezilme yaralanmalarında hastane

Rabdomiyoliz ve Crush Sendromu


pulmoner kontüzyon görülebilir. Pnömoni has- öncesi sıvı resüsitasyonu sağlandığında progno-
ta kurtarıldıktan sonraki birkaç gün içinde geli- zun daha iyi olduğunu gösteren çalışmalar vardır.
şebilir. Sepsisin neden olduğu “çoklu sistem or-
Günümüzde kurtarılma öncesi dönemde opti-
gan yetmezliği” geç ölümlerin en sık nedenidir. mal sıvı tedavisi bilinmemektedir. Tavsiye edilen
Yetişkin solunum zorluğu sendromun (ARDS) sıvı izotonik salin solüsyonudur. Normal du-
rumlarda izotonik salin hasta göçük altında iken
gelişimi en ciddi pulmoner komplikasyonlardan
saatte 1 litre (10-15 ml/kg/saat) olacak şekilde
biridir. Ventilatör desteği gerekli olacaktır. Ola-
başlanabilir. Daha sonra izotonik salin %5 deks-
ya yağ embolisi eklenebilir. Hipoksi, hiperkar- trozla dönüşümlü olarak 500 ml/saat sıvı tedavi-
bi, taşikardi, göğüs ve boyunda peteşiler ezilme si uygulanır. Bununla beraber sıvı verilirken has-
yaralanma ve uzun kemik fraktürleri sonrası tanın yaşı (yaşlılarda daha dikkatli olunmalıdır),
görülebilir. Yağ embolisi sendromu genellikle vücut kitle indeksi (daha büyük vücut yüzey ala-
olaydan sonraki 2-3 gün içinde gelişir. Dolayı- nı olanlarda daha fazla sıvı gerekebilir), travma
sı ile daha erken gelişen hipoksi ve hiperkarbi- paterni (daha ciddi travmalarda kompartman
nin varlığında klinisyen ventilasyon-perfüzyon sendromu kötüleşir), ve tahmini sıvı kaybı mik-
uyumsuzluğunun diğer nedenlerini araştırmalı- tarı (sıcak iklimlerde daha fazla sıvı gerekir) gibi
dır. Trombositlerden salınan tromboplastin DİK faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Ezilme
ve solunum yetmezliğini tetikleyebilir. Yaşlılarda yaralanmalı hastalar arasında hiperkalemi relatif
ve kalp yetmezliği hikayesi olanlarda agressif sıvı olarak sıktır. Bu nedenle ringer laktat gibi potas-
tedavisi akciğer ödemine yol açabilir. yum içeren sıvıların kontrendike verilmemelidir.
Günümüzde sodyum bikarbonatın faydalı oldu-
ğuna dair kanıt yoktur.
Tedavi
Ezilme sendromu gelişebilecek olguların teda- Kurtarma Sonrası Dönem
visinde öncelikli amaç ABH (akut böbrek ha-
sarı veya yetmezliği) gelişiminin önlenmesidir. Acil Serviste Tedavi: Hastanın havayolu, solu-
Rabdomyolizde tedavinin temel taşı izotonik ile num ve dolaşımı değerlendirilmeli ve gerekti-
hidrasyonun sağlanmasıdır. İzotonik ile erken ğinde destek tedavi uygulanmalıdır. Rabdom-
ve agresif hidrasyon, pigment ile ilişkili böbrek yolizin genel tedavisi; sıvı resüsitasyonu ve uç
yetmezliğinin önlenmesinde önemlidir. Diğer organ komplikasyonlarının önlenmesini içerir.
destekleyici tedavi; elektrolit bozukluklarının Sıvı Tedavisi: Tedavide erken agressif hidrasyon
düzeltilmesidir. hayat kurtarıcıdır. Mümkünse olayın olduğu
Kurtarma Öncesi Dönem (Alanda Tedavi): yerde yaralı daha çıkarılmadan sıvı resüsitasyo-
Ezilme sendromu gelişebilecek olgularda çıka- nu başlanmalıdır ve agresif sıvı tedavisi ilk 24-
rılmadan önce mümkünse agresif sıvı tedavisi 72 saat devam etmelidir. Başlangıçta bir saatte
başlanmalıdır. Volümün yerine koyulmasındaki 1-2 litre (volüm yüklenmesinden kaçınmak için
amaç hem renal perfüzyonu arttırmak (iskemik 250 ml’lik boluslar denenir) normal salin veril-
hasarı minimize etmek) hem de idrar çıkışı- mesini takiben 2,5 ml/kg/saat olacak şekilde sıvı
nı arttırarak silendirlerin çökmesini ve tübüler verilmesine devam edilir. İdrar çıkışının ortala-
obstrüksiyonu önlemektir. Volüm resüsitasyonu ma 2 ml/kg/saat veya 100-300 mL/saat olma-
hasta veya ezilmiş ekstremite göçük altında iken sı hedeflenir. Ek olarak idrarın alkalinizasyonu
“hem pigmenti” ve diğer intrasellüler element- miyoglobin klirensini arttırır ve miyoglobinin
ler dolaşıma karışmadan ve hipovolemi kötüleş- çökmesini azaltır. 48 saatlik periyotta 12 litre-
meden önce veya kurtarılma sonrası mümkün nin üzerinde sıvı gereksinimi olabilir. Ezilmiş
893
alan içine (üçüncü boşluk) çok fazla miktarda İdrar pH’sı 6,5’in üzerinde tutularak Tamm-
sıvı sekestrasyonu mümkündür. Sıvı yeterince Horsfall proteini, introtübüler pigment silen-
Bölüm 12. Travma Acilleri

verilmezse bu potansiyel fatal hipovolemi anji- dir formasyonu ve ürik asit presipitasyonları ile
otensin II, katekolaminler, vasopressin, ve intra- hem-protein presipitasyonları önlenebilir. Bu po-
renal tromboksan gibi konstriktör hormonların tansiyel yararlarına rağmen akut böbrek hasarını
sekresyonunun aktivasyonu yolu ile renal iske- önlemede alkalin diürezin salin diürezinden daha
miyi arttıracaktır. Erken cerrahi tedavi gerekli etkili olduğuna dair açık bir klinik kanıt yoktur.
değildir. Fakat nekrotik dokuların debritmanı
Ciddi rabdomiyolizde (serum CK>5000 U/L ve
zorunludur.
kas hasarının bulguları mevcut ise, serum CK
Aslında verilecek total sıvı miktarı hastanın kli- düzeyleri yükseliyorsa) bikarbonat tedavisi baş-
nik durumuna bağlıdır. Normalde ezilme send- lanır. Bu tür hastalarda bikarbonat tedavisi; şid-
romlu olgularda verilen sıvının büyük kısmı detli hipokalsemi mevcut değilse, arteriyel pH
ezilmiş kaslarda biriktiğinden pozitif sıvı balansı <7.5 ve serum bikarbonatı 30 mEq/L’den az ise
verilebilir.
her zaman gereklidir. İdrar çıkışı yeterli olan 75
kg’lık normal bir yetişkinde verilecek mannitol- Bikarbonat verilme hızı ve optimal rejimi bilin-
alkalin solüsyonu miktarı günlük 12 litreyi bu- memektedir. Yukarıdaki gibi farklı görüşler olsa
labilir. 12 litre solüsyon verildikten sonra 7 litre da genel olarak önerilen iki rejimden birincisi 1
idrar çıkışının olması beklenebilir. Bu yüzden litre izotonik salin verildikten sonra ½ izotonik
bir gün öncesi 24 saatlik periyottaki tüm total salinle beraber 50 mEq sodyum bikarbonatın
kayıplardan 4-4.5 litre daha fazla sıvı verilebilir. verilmesidir. İkincisi öncelikle 2 litre izotonik
salin verilmesi bunu takiben ½ isotonik salinle
Sıvı verilmesi kişiye özgü olmalıdır ve kaotik fe- beraber 50 mEq sodyum bikarbonat vermektir.
laket durumlarında uygun monitörizasyon im- Bu sıra gerekli oldukça tekrarlanır. Hasta sıkı
kanı yoksa sıvı yüklenmesinden kaçınmak için bir şekilde monitörize ise ve yüklenme bulgula-
daha az agresif olunabilir. Böyle durumlarda ve- rı yoksa ilk 24 saatte 500 ml/saat olacak şekilde
rilecek optimal sıvı miktarı bilinmese de 6 litre sıvı verilmesi mantıklı olabilir. Bir başka görüşe
sıvı uygun olabilir. Yaşlı, kalp yetmezliği olan ve göre akut böbrek yetmezliği önlemek için sod-
anürik hastalarda daha dikkatli olunmalıdır. yum bikarbonat tedavisi; 1 ampül (44 mEq)
sodyum bikarbonat 1 litre ½ NS içinde veya
Bugüne kadar yapılan ileriye dönük kontrolü 2-3 ampül bikarbonat %5 dekstroz içinde 100
çalışmalarda idrar alkalinizasyonu, mannitol ml/h infüzyon hızı ile verilir.
kullanımı veya loop diüretikleri ile zorlu diüre-
zin yararlı olduğu gösterilememiştir. Bazı küçük İlk 24 saatten sonra sıvı verilme oranı azaltılır.
ciddi çalışmalar, ezilme yaralanması olan hasta- Hasta alkalemik olmadığı sürece ilk gün total
larda alkali sıvı resüsitasyonunun ve mannitol 200-300 mEq bikarbonat verilir. Alkalinizas-
kullanımının rabdomiyolize bağlı akut böbrek yonla ilişkili en önemli potansiyel risk hipokal-
yetmezliklerini önlemede etkili olduğunu bul- semidir. Ciddi iyonize hipokalsemi tetani, nöbet
du. Bunun aksine CK> 5000 U/L olan cerrahi ve aritmileri indükleyebilir. Bu komplikasyon
yoğun bakımda yatan 382 travma hastasında riskini en aza indirmek için arteriyel pH 7.5’i
yapılan bir incelemede mannitol ve bikarbonat geçmemelidir. Alkalinizasyon intrasellüler şifte
alan hastalar ile herhangi bir tedavi almayan sekonder olarak plazma potasyum düzeylerini
hastalar arasında böbrek yetmezliği veya diyaliz de azaltabilir. Bu etki sıklıkla yararlıdır çünkü
ihtiyacı sıklığı açısından farklılık bulunmadı. doku hasarı ve böbrek yetmezliği sıklıkla hiper-
kalemiye yol açar.
Bikarbonat Kullanımı: Yaralanmış hasta göçük
altından kurtarıldıktan, idrar çıkışı gözlendikten Bikarbonat tedavisinin olası riskleri nedeniyle se-
ve aşırı alkolozis dışlandıktan sonra alkalin bir rum bikarbonat, kalsiyum ve potasyum düzeyi ve
894
solüsyonun başlanması önerilir. idrar çıkışı sıkı bir şekilde takip edilmelidir. İdrar
Konu 12

pH’sı 6.5’in üzerinde tutulur. Arteriyel pH 7.5’in salınmasına bağlı gelişebilir. Potansiyel ezilme
üzerine çıkarsa, serum bikarbonatı 31 mEq/L sendromlu hastaların transportu sırasında hasta-

Rabdomiyoliz ve Crush Sendromu


aşarsa veya hastada semptomatik hipokalsemi ge- nın durumu uygunsa potasyum bağlayıcı reçine
lişirse bikarbonat içeren solüsyonlar kesilir. (sodyum polisteren sülfonat) sorbitolle 1:3 ora-
nında kombinasyon şeklinde verilebilir. Ringer
Mannitol Kullanımı: Mannitolün teorik fay- laktat gibi potasyum içeren solüsyonların ve-
daları artmış renal kan akımı ve glomerüler rilmesi hiperkalemi riski olduğu için kesinlikle
filtrasyon hızı ile ilişkilidir. Mannitol tedavisi kullanılmamalıdır.
oligüri ve dehidratasyon durumunda durumu
kötüleştirebilir. Hiperkalemi tedavisi tablo 6 da özetlenmiştir.

Eğer yeterli idrar çıkışı varsa ( > 20 ml/saat) sı- İdrar Çıkışının Düzeltilmesi: Hasta hastane
vının her litresine 50 ml % 20’lik mannitol ek- veya triyaj (öncelendirme) durumlarında sıkıca
lenir %20 mannitol 30 dakika içinde 1g/kg İV monitörize edildikten sonra intravenöz sıvılar
veya 25 g İV uygulanır ve devamında 5 gr/saat idrar çıkışı saatte yaklaşık 200-300 ml olacak
veya total 120 g/gün olacak şekilde verilir. Oli- şekilde verilir. Bu şekilde yeterli renal perfüzyon
goanürili hastalarda mannitol kontraendikedir. sağlanır ve tıkayıcı silendirler yıkanmış olur. Sı-
vılar verilirken hastalar pulmoner konjesyon gibi
Saatte yaklaşık 200-300 ml diürez sağlanama- sıvı yüklenmesine ait bulgular açısından sıkıca
mışsa hiperosmolarite, volüm yükü ve hiperkale- monitörize edilir. Ekstremite şişliği tek başına
mi riski olduğu için mannitol kesilmelidir. Hem sıvı yüklenmesini göstermez.
pigmentinin indüklediği akut tübüler nekroza
(ATN) karşı mannitölün koruyucu etkisinin me- Yeterli idrar çıkışı sağlanmışsa sıvı rejimine mi-
kanizması tam olarak anlaşılamamıştır. Mannito- yoglobinüri temizleninceye kadar (klinik veya
lün diürez sağlamak, intratübüler hem pigmenti biyokimyasal olarak) birkaç gün devam edilir.
depozitoları ve silendir formasyonunu minimize Yeterli diürez sağlanamamışsa santral venöz ba-
etmek yoluyla koruyucu etkisinin olabileceği sa- sınç (CVP) kateteri yerleştirilir. CVP ölçümleri
nılmaktadır. Ek olarak mannitol serbest radikal- 15 cm H2O sınırını aşıyorsa zorlu diürez sağlan-
leri temizleyici olarak ta etki eder ve yaralanmış malıdır. Tedavide CVP ölçümleri, biokimyasal
kaslardan sekestre suyu çıkartarak kompartman analizler, sıvı giriş çıkışı ve kilo baz alınmalıdır.
sendromu gelişmesini de önleyebilir. Stabil kilo hastaya verilen sıvının yeterli olduğu
anlamına gelir. Eğer hasta anürik veya katabolik-
Hasta dikkatli bir şekilde monitörize edilme- se stabil vücut ağırlığı aldatıcı olabilir. Böyle ol-
mişse, volüm kaybı düzeltilmemişse mannitol gularda bir önceki günde tüm kayıpların üstüne
volüm kaybını arttırır ve hipernatremiye yol 500-1000 ml sıvı verilir.
açabilir. Mannitol yüksek dozlarda verilmesi ye-
terli diürez yoksa hiperosmolarite ve volüm yük- Serum CK düzeyleri normale döndükten son-
lenmesiyle sonuçlanır. Plazma osmolaritesinde ra verilen sıvı miktarı sıkı klinik ve laboratuvar
artış potasyumun hücre dışına şiftine yol açar ve monitörizasyonu altında dereceli olarak azaltılır.
plazma potasyum düzeyi yükselir. Günde 200 Normal klinik ve biyokimyasal bulgularla bera-
gramdan daha fazla miktarlarla tedavi etmeye ber idrar miktarında azalma tübüler fonksiyon-
çalışmak akut böbrek hasarıyla sonuçlanabilir. ların düzeldiğini gösterir. Persisten oligüri veya
diğer endikasyonlar olduğunda diyaliz gereklidir.
Hiperkaleminin Önlenmesi: Rabdomiyoliz
veya ezilme sendromlu hastalarda sporadik ola- Kalsiyum (Ca+2): Yalnızca semptomatik hi-
rak hipokalemi olguları bildirilse de hastaların pokalsemi ve ciddi hiperkalemi varsa kalsiyum
çoğunda ölümcül olabilecek hiperkalemi geliş- verilmelidir. Çünkü erken dönemde kaslarda
mektedir. Hiperkalemi ABH olmaksızın da ya- kalsiyum birikse de yaralanmanın daha sonraki
ralanmış kaslardan büyük miktarlarda potasyum döneminde bu durumu hiperkalsemi takip eder.
895
Tablo 6. Hiperkaleminin acil tedavisi
Bölüm 12. Travma Acilleri

Tedavi Etki mekanizması Doz ve veriliş yolu Etki Başlangıcı Etki Süresi
4 ml NS içinde 2.5
cAMP’nin upregulasyonu,
mg, 20 dk nebulize 15-30 dk 2-4 saat
Albuterol (nebulize) hücre içine K+ şifti
olarak ver
CaCl2 (10%)* Membran stabilizasyonu 5-10 ml IV 1-3 dk 30-50 dk
Ca glukonat (10%)* Membran stabilizasyonu 10-20 ml 1-3 dk 30-50 dk
NaHCO3 Hücre içine K+şifti 50-100 mEq IV 5-10 dk 1-2 saat
10 ünite regüler
İnsülin ve glikoz Hücre içine K+şifti 30 dk 4-6 saat
insulin, 50 g glukoz
Furosemid Renal K+ atılımını arttırır 40 mg IV Değişebilir Değişebilir
Sodyum polystyrene Gastrointestinal K+
25-50 gr oral 1-2 saat 4-6 saat
sulfonate atılımını arttırır
K+’un vücuttan hızla uzak-
Hemodializ Dakikalar Değişebilir
laştırılmasını sağlar
*Kalsiyum klorid kalsiyum glukonattan 3 kat potenttir. CaCl2 (10%)= 27.2 mg Ca++/mL; 10% Ca glukonat = 9 mg Ca++/
mL Kısaltma: cAMP = cyclic adenosine monophosphate, NS= normal salin

Loop Diüretikleri: Loop diüretikleri ABH’da Turnike kullanımı: Teorik bir rolü ve yararı
sonuçları olumlu yönde etkilemez. Çünkü loop olabilir Kurtarılma sonrası repürfüzyon hasarı-
diüretikleri rabdomiyolizde hipokalsemiyi var nı önlediğini destekleyen kanıtlar yoktur. Diğer
olan eğilimi kötüleştirebilir, kalsiüriyi indükle- yöntemlerle kontrol edilemeyen hayatı tehdit
yebilir ve silendir formasyonu riskini arttırabilir. eden hemorajilerde kullanılmalıdır.
Bu olasılıklara rağmen yaşlı hastalarda ve özellikle
volüm yükü olanlarda loop diüretikleri dikkatli
bir şekilde verilebilir. Kompartman Sendromu ve Mannitol
Diyaliz volüm yükü, hiperkalemi, ciddi asidemi Kompartman sendromu “kapalı fasiyal kom-
ve üremi gibi bilinen genel endikasyonlarla yapı- partmanda” interstisyel basıncın yükselmesidir.
lır. Ezilme yaralanması nedeniyle hempigmenti- Mikrovasküler hasar, miyonöral disfonksiyon,
nin indüklediği akut böbrek yetmezliğinde ara- sekonder doku hipoksisi ile sonuçlanır. Sistemik
lıklı hemodiyaliz daha iyi bir seçenek olabilir. hipotansiyon, ekstremite travması, interstisyel
basıncın >30 mmHg olması kompartman send-
romunu düşündürür. Fasiyal kompartmanla-
Diğer Tedaviler rın elastik olmamasının sonucu kan damarları,
sinirler ve kas hücreleri hasara uğrar Hipoksi
Hiperbarik Oksijen Tedavisi: HBO tedavisi sürerse hücre nekrozu gelişir. Ağrı, solukluk, pa-
ile ilgili deneyimler sınırlıdır. Yara iyileşmesine ralizi, parestezi ve nabızsızlık gözlenebilir. Duyu
katkıda bulunabilir ve ezilme yaralanmada çok defisiti en güvenilir fiziksel bulgudur. Nabız var-
sayıda cerrahi prosedüre olan ihtiyacı azaltabilir. lığı tanıyı dışlamada yardımcı olmaz.
İlk basamak tedavi değildir. Spesifik kontraendi-
ke bir durum yoksa uygulanmalıdır. Kompartman içi basınç >30-35 mmHg ise
genellikle cerrahi girişim (fasyotomi) gerekir.
Analjezik Kulanımı: Uygun analjezik verilme- Ancak fasyotomi enfeksiyon riskini arttırabilir.
lidir. Hastaların çoğunda opiatlar gibi IV analje- Ezilme yaralanmada kompartman sendrom-
zi ihtiyacı olacaktır. lu hastalarda nörovasküler hasarın yokluğunda
896
Konu 12

mannitol tedavisi denenmelidir fakat uzman gö-


rüşü erkenden alınmalıdır. * Tedavide erken agressif hidrasyon hayat

Rabdomiyoliz ve Crush Sendromu


kurtarıcıdır. Tavsiye edilen sıvı izotonik
salin solüsyonudur mümkünse olayın
Dissemine İntravasküler Koagülasyon olduğu yerde kurban daha çıkarılmadan
sıvı resüsitasyonu başlamalıdır. 48 saatlik
DIC gelişen hastalarda taze donmuş plazma, kri- periyotta 12 litrenin üzerinde sıvı gereksi-
yopresipitat, trombosit süspansiyonu ile tedavi nimi olabilir.
edilmelidir. * Bikarbonat tedavisi, mannitol kullanımı,
hiperkalemi önlemleri, idrar çıkışının op-
timize edilmesi, elektrolit imbalansının
Özet düzeltilmesi ve gerekli olgularda diyaliz
başlıca tedavi yöntemidir.
* Crush (ezilme) sendromu travmanın yol
açtığı rabdomiyoliz sonucunda akut böb-
rek yetmezliği (ABY) dahil bir çok komp-
Kaynaklar
likasyona zemin hazırlayan ve travmanın 1. Gonzalez D. Crush syndrome. Crit Care Med.
doğrudan etkisinden sonra ortaya çıkan 2005;33:34-41
sistemik bir klinik tablodur. 2. Pepe E, Mosesso VN Jr, Falk JL: Prehospital
* Ölüm oranı %15-30’lar arasında değiş- fluid resuscitation of the patient with major
mektedir. Oligüri, anüri, hiperkalemi ve trauma. Prehosp Emerg Care 2002;6:81-91.
üremi tedavi edilmezse 3-7 günde ölümle 3. Vanholder R, Sever MS. Crush injury –related
sonuçlanır. acute tubular necrosis. URL: http://www.upto-
date.com/online/content/topic.do?topicKey=re
* Genel olarak travmatik rabdomiyoliz üç nlfail/4217&selectedTitle=1~150&source=sear
temel ölçüte dayanır. Bunlar kas kitlesi- ch_result. Mayıs 2009.
nin etkilenmiş olması, uzun süreli basınca 4. Vanholder R, Van Biesen W, Lameire N, Sever
maruz kalmak ve lokal dolaşım yetmez- MS; International Society of Nephrology/Renal
liğidir. Disaster Relief Task Force. The role of the Inter-
* Lizis olmuş hücrelerden inflamatuar me- national Society of Nephrology/Renal Disaster
diatörler salınır. Relief Task Force in the rescue of renal disaster
victims. Contrib Nephrol. 2007;156:325-32.
* Metabolik anormaliteler hipovolemik
5. Sever, MS, Erek, E, Vanholder, R, et al. Treat-
şok, hiperkalemi, metabolik asidoz, kom- ment modalities and outcome of the renal
partman sendromu ve ABY ile sonuçlanır. victims of the Marmara earthquake. Nephron
* Rabdomiyoliz semptomları genelde akut 2002;92:64.
olarak başlar ve miyalji, rijidite, güçsüz- 6. Sever, MS, Vanholder, R, Lameire, N. Manage-
lük, halsizlik, hafif dereceli ateş ve koyu ment of crush-related injuries after disasters. N
kırmızı kahverengi görünümlü idrar baş- Engl J Med 2006;354:1052.
lıca yakınmalarıdır. 7. Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS, editors.
* Sendromun klinik prezentasyonunda Emergency medicine: A comprehensive study
guide. Sixth edition. New York, NY:McGraw-
olayın hikayesi ve yüksek klinik şüphe
Hill; 2004.
temeldir.
8. Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS, edi-
* Serum CK düzeyinde yükselme kas hasa- tors. Emergency medicine: a comprehensive
rının en duyarlı ve güvenilir göstergesidir. study guide. Seventh edition. New York, NY:
* Crush sendromu gelişebilecek olguların McGraw-Hill; 2010.
tedavisinde öncelikli amaç akut böbrek 9. Muscal A. Rhabdomyolysis. Update tarihi
hasarı gelişiminin önlenmesidir. 30/04/2012 erişim adresi http:// emedicine.
medscape.com erişim tarihi 09/05/2012.
897
10. Miller ML. Causes of rhabdomyolysis. Update 13. Boutaud O, Roberts LJ. Mechanism-based ther-
tarihi: 22/12/2011 erişim adresi: www. Upto- apeutic approaches to rhabdomyolysis-induced
Bölüm 12. Travma Acilleri

date.com erişim tarihi: 09/05/2012 renal failure. Free Radical Biology & Medicine
11. Miller ML. Clinical manifestations and di- 2011;51:1062-7.
agnosis of rhabdomyolysis. Update tarihi: 14. Ayrık C. Parlak İ. Crush sendromu. Tüm yön-
26/03/2012 erişim adresi: www. Uptodate.com leriyle acil tıp. Edt. Zeynep Kekeç. Nobel kita-
erişim tarihi: 09/05/2012 bevi, 2010;691-702.
12. Yang TY, Chang JW, Tseng MH at all. Extreme 15. Eustace JA, Kinsella S. Prevention and treatment
Hypernatremia Combined With Rhabdomyoly- of heme pigment-induced acute kidney injury
sis and Acute Renal Failure. J Chin Med Assoc (acute renal failure) Update tarihi: 16/02/2011
2009;72:555-8. erişim adresi: www. Uptodate.com erişim tarihi:
11/05/2012.

898
BÖLÜM 13

ACİL TIBBIN ADLİ YÖNÜ

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Travmalı Hastanın Adli Yönü .........................................................................................901


Dr. Ahmet Hilal
Konu 1

TRAVMALI HASTANIN ADLİ YÖNÜ


Dr. Ahmet Hilal

Adli Olgu ve Adli Rapor dığı görevli ve zamanın not düşülmesi gerek-
lidir. Adli olgu bildirimi-görevini yapmadığı,
Sağlık çalışanları; adli olgular söz konusu ol- suçun saklanmasına yardım ettiği iddiasıyla
duğunda, sıkıntıya düşmekte ve bu durumlarla yargılanan hekimler söz konusudur. Adli olgu
karşılaşmak, uğraşmak istememektedirler. An- bildirimi sonrası, resmi yazı ile adli rapor dü-
cak, hekimler mesleki uygulamaları sırasında zenlenmesi istenmektedir. Bu evrakta, Cumhu-
adli olgularla, şüpheli ölümlerle, ölümün mey- riyet Savcısının haberdarlığını gösteren parafın
dana gelmesinde suçlanma veya bir iddianın olması istenmelidir.
bulunduğu durumlarla karşılaşacaklardır. Bu
durumlarda, hekimlere kanunların yüklediği so- Adli olarak değerlendirilmesi gereken olgular;
rumluluklar vardır. Türk ceza kanuna göre yasa-
• Bir başkasının tedbirsiz-dikkatsiz-ihmal-
ları bilmemek, mazeret kabul edilemediğinden,
kar davranışı sonucu yaralananlar,
hekimlerin mesleki uygulamaları ile ilgili yasal
düzenlemeleri ve nelerden sorumlu tutulabile- • Trafik kazaları,
ceklerini bilmeleri gerekmektedir.(1) • Ev Kazaları,
• Yüksekten düşmeler,
Acil servise başvuran olguların önemli bir kısmı-
• Yanıklar,
nı adli olgular oluşturmaktadır. Öncelikle hangi
olguların adli nitelik taşıdığı bilinmelidir. Bir • Bir başkasının kasıtlı davranışı sonucu
kişinin sağlığının bozulması bir başkasının ka- yaralananlar,
sıtlı, tedbirsiz dikkatsiz veya ihmalkar davranışı • Ateşli silah yaraları,
sonucunda meydana geliyorsa bu durum adli • Kesici-delici alet yaraları,
yön içermektedir. TCK 280 maddesi “Görevi- • Diğer aletlerle meydana gelen yaralanmalar,
ni yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir
• Künt travmatik yaralanmalar,
belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili
makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme • Entoksikasyonlar,
gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar • İntihar girişimleri,(2)
hapis cezası ile cezalandırılır” demektedir.(1) Bu
maddeden anlaşılacağı gibi hekimler adli nite- Adli olgularda akış şeması için örnek olgu;
likteki tüm olguları kolluk kuvvetlerine bildir- Trafik kazası sonucu genel vücut travması ile acil
mekle yükümlüdürler. Bunun sonucu olarak da servise getirilen 41 yaşında erkek hastada hekim
talep edilecek olan adli raporları düzenlemek yaklaşımı şekil1 de özetlenmiştir.(2,3)
zorundadırlar.
Adli rapor, adli nitelik kazanmış olgularda, res-
Adli olgu bildirimi, hastanelerde bulunan polis mi istem üzerine düzenlenen, dava dosyasında
karakollarına bildirim şeklindedir. Yanında polis yer alan, delil niteliğinde belgedir. Bu belge ile;
karakolu bulunmayan sağlık kuruluşlarında, o kişinin akıl-beden sağlığı, zararın varlığı ve ağır-
bölgenin polis karakoluna telefon ile bildirim lığı ortaya konur. Bazı olgularda obje ve yaranın
uygun olacaktır. Kayıtlarda, bildirimin yapıl- oluş zamanı hakkında bilgi edinilebilinir. Ayrıca,
standarda uygun düzenlenen raporların, işkence ni, saatini, şahsın öyküsünü, yapılan fizik mu-
ve kötü muamelenin önlenmesine katkısı ile ko- ayeneyi, istenen konsültasyon sonuçlarını ve
Bölüm 13. Acil Tıbbın Adli Yönü

ruyucu hekimlik rolü vardır. Bunların yanı sıra; raporun sonucu içermelidir. Rapor sonucunda
zararın ortaya konmuş olması, iddiaların doğru- mevcut bulguların şahsın yaşamını tehlikeye
luğunu destekleyerek, hakkın aranması ve yargı uğratıp uğratmadığını ve basit tıbbi müdahale
sürecinin başlatılmasına dayanak olmaktadır. ile geçip geçemeyeceği yazılmalıdır. Adli tıp uy-
gulamalarına göre aşağıdaki bulgulardan birinin
bulunması şahsın yaşamının tehlikeye uğramış
Hekim hastayı muayene eder olması için yeterlidir.(5,6)

Yaşamı tehlikeye uğratan durumlar;


Tanıyı koyar
• Kafatası kırıkları
• İlk üç servikal vertebra kırığı
• İntrakranial tüm yaralanmalar
Tedaviyi planlar
• Klinik bulgu veren beyin ödemi
• Vücut boşluklarının bütünlüğünün bozulması
Adli olgu bildirimini yapar • İç organ yaralanmaları
• Büyük damar yaralanmaları
• Medulla spinalis yaralanmaları
Talep edilen adli raporu yazar
• Yanıklar (%20 den fazla 2.derece, %10
Şekil 1. dan fazla 3.derece)
• %20 den fazla kan kaybına işaret eden
klinik tabloya yol açan yayğın ekimoz-he-
Öncelikle, kavramları doğru kullanmak için; matom)
rapor yazımında gerekli olan, zararın varlığı ve
• Ağır klinik tabloya yol açan zehirlenmeler
ağırlığını ortaya koymakta kullanılan yasal dü-
zenlemelerin bilinmesi uygun olacaktır. Bu ko- • Kuduz hayvan ısırığı
nudaki düzenlemeler yeni Türk Ceza Kanunu 2. • Elektrik çarpması (Elektrik akımı lezyonu
bölümde, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar ya da kliniği).
başlığında madde 86 ve 87 de yer almaktadır.(1) Basit tıbbi muayene ile giderilebilecek lezyonlar
Düzenlenecek adli rapor; ise; cilde, yumuşak dokulara sınırlı, basit lase-
rasyonlar, kesiler, abrazyon ve ekimozlar sayıl-
• Şahsın akıl ve beden sağlığının durumu- maktadır.
nun değerlendirilmesi,
• Zararın varlığı, ağırlığı, zamanı ve etkeni Basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek lezyon-
hakkında bilgi edinilmesi, lar ise; el ve yüzde ki kesi ve laserasyonların top-
• İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi, lam 10 cm.’i, vücutta toplam 20 cm.’i geçmesi,
el ve yüzde vücut yüzeyinin %5’i ve tüm vücutta
• İddiaların araştırılması,
%10’u geçen abrazyon-kotüzyonlar yer almak-
• Hakkın aranmasını sağlayacaktır.(2,4)
tadır. Ayrıca ciltaltı yumuşak doku seyirli ateşli
silah yaraları, diş kayıpları, %10-20 2.derece ya-
Adli rapor yazılırken genelde matbu rapor form- nıklar, periferik sinir yaralanmaları, 24 saatden
ları vardır ve bunlar kullanılır. Rapor formları az amnezi, 5 dakikadan uzun süren bilinç kayıp-
902
sahsın kimlik bilgilerini, muayene yerini tarihi- ları bulunmaktadır.(6)
Konu 1

Özet rına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar


verecek davranışlardan kaçınmak), sır saklama,

Travmalı Hastanın Adli Yönü


* Acilde adli olguları değerlendirirken özen borcu (hekimin hastasını iyileştireceği yo-
izlenmesi gereken sıralama lunda güvence verme yükümlülüğü yoktur. An-
* Hasta muayene edilmelidir. cak tıbbi yardımı özenle yürütme zorunluluğu
* Adli olgu olup olmadığına karar verilmeli vardır) bilgi ve belgeleri kayda geçirme borcu
vardır. Hekim vekalet sözleşmesinin güven un-
* Tanı koyulmalı
suru nedeniyle, kural olarak tedaviyi kendisi
* Tedavi planlanmalı yürütmek zorundadır. Ancak, başka bir hekimin
* Adli olgu bildirimi yapılmalı görüş ve tedavisine ihtiyaç duyduğunda, hasta-
* Adli rapor düzenlenlenmelidir. nın onayını alarak konsültasyon isteyebilir, has-
tayı devredebilir. Özel nedenlerle tedaviden çe-
kilirken; zaman, acil yapılması gerekenler, başka
Tıbbi Uygulamalarda bir hekim ve sağlık kuruluşuna ulaşma ve öneri-
lecek durum açısından sorumluluklar vardır.(2,3)
Hekim Sorumluluğu
Hekimler, tıbbi uygulamalarında tıp biliminin
Her meslek grubunda olduğu gibi, beklenti ve
yerleşmiş kurallarına uymak zorundadırlar. Bu
riskin yüksek olduğu meslek grubunda yer alan
uygulamaların, hukuka uygun olmasının ön
hekimler de mesleki uygulamalarında yaptık-
şartı, hastanın veya veli-vasisinin iznini almak-
larından ve yapmadıklarından sorumlu tutula-
tır. Çocuklarda (0-18 yaş) çocuğun bakımından
bilmektedirler. Özellikle acil servislerde çalışan
sorumlu anne-baba ya da velayetin bulunduğu
hekimler, bu servislerin yoğunluğundan ve has-
kişiden izin alınması, ayrıca çocuktan da onay
taların özelliklerinden dolayı bu tip şikayetlerle
alınması gereklidir. Benzer şekilde; bilinci açık
sıklıkla karşılaşmaktadırlar.
olmayan şahıslarda, yanında bulunan en yakın
Hastalar ve/veya yakınları kendilerine yeterli sağ- kişiden izin alınması gereklidir. Ancak, tedavi-
lık hizmeti sunulmadığı iddiasıyla ya da kusurlu nin zorunlu olduğu, yapılmaması ya da geci-
bir girişim sonucu zarara uğradıklarında veya kilmesinin yaşam ya da organ kayıplarına yol
uğradıklarını düşündüklerinde, sağlık çalışanları açacağı durumlarda; anne-baba veya yakınlar,
hakkında yasal yollara başvurabilmektedirler. Bu tedavi ettirmeyeceği, evine götüreceğini belirte-
durumda hekimin yaptığı işlemlerden dolayı so- rek tedaviyi kabul etmediğinde, hekim sorum-
rumlu olup olmadığı gündeme gelecektir. luluğu açısından durumun nöbetçi Cumhuriyet
Savcılığına bildirilmesi gerekmektedir. Burada
Hekimlerin yaptıkları tıbbi uygulamalar- gözden kaçırılmaması gereken, hasta ve yakın-
dan sorumlu tutulabilmeleri için; larının, hekim ve sağlık kuruluşunu seçme öz-
• Eylem hukuka aykırı olmalı, gürlükleri bulunduğudur. Başka bir hekim-sağ-
lık kuruluşuna götürüleceği belirtildiğinde, bu
• Kusur bulunmalı,
ifadenin el yazısı ile alınarak, dosya içinde bel-
• Zarar oluşmalı, gelenmiş olması uygun olacaktır. Bu durumda
• Oluşan zararla kusur arasında sebep sorumluluk yakınlarınca alınmıştır.(7)
sonuç ilişkisi bulunmalıdır.(2,3,7)
Rızanın geçerli olması, hastanın hekim tarafın-
1. Hukuka aykırılık: Hekimle hasta arasında dan uygulama açısından aydınlatılmış olmasına
bir vekalet sözleşmesi olduğu kabul edilmekte- bağlıdır. Bu kavram, kişi hak ve özgürlükleri-
dir. Hasta muayene olmak amacı ile bir sağlık nin gelişimine paralel, kendi yaşamı ve bedeni
kuruluşuna veya bir hekime başvurduğunda, bu üzerinde karar verme hakkının kişiye ait kabul
sözleşmenin oluştuğu kabul edilir. Bu vekalet edilmesinden gelişmiştir. Kişinin kendi yaşamı
sözleşmesi içinde; sadakat borcu (hastanın yara- ve sağlığı için en doğru kararı vermesi, tıbbi 903
uygulamalar konusunda bilgi sahibi olmasına rülse de önlenmesi mümkün olmayan durum-
bağlıdır. Tedavisini planlayan hekim tarafından larda kusur yoktur.(2,3,7)
Bölüm 13. Acil Tıbbın Adli Yönü

tanısı, tedavi seçenekleri (önerilen ve alternatif


yöntemler), klinik seyri açıkça anlatıldıktan son- Hekimlerin tanı aşamasında da sorumlulukla-
ra onay alınması gereklidir. Herhangi bir bilgi rı vardır. Tanı koyarken zorunlu ve ulaşılabilir
aktarımı yapılmadan, hastaneye girişte alınan tüm tanı yöntemlerini kullanmak zorundadırlar.
matbu rıza belgesinin hukuki bir geçerliliği yok- Tanı araçlarını yeterince kullanmayarak yanlış
tur. Aydınlatılmış onay olmadan yapılacak tıbbi tanı konulursa ya da kullanılan yöntemler yanlış
uygulamalar hukuka aykırı olacaktır. Ancak, acil değerlendirilirse bu durum kusur sayılmaktadır.
Seçilecek tedavi tıbbın, o günkü kabul edilebilir
uygulamalar (genel durumu kötü, bilinci kapalı
kurallarına uygun olmalıdır. Genel kabul gör-
hastalar), toplum sağlığının söz konusu oldu-
memiş veya deneysel aşamalardaki uygulamalar
ğu olgular (bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve
ya da geçerliliğini kaybetmiş bir uygulama söz
tedavisi) veya akıl sağlığının yerinde olmadığı
konusu olduğunda, sorumluluk söz konusudur.
olgularda (kendi ve çevresine zarar vermesi du-
Riskli ve tehlikeli sonuçların önlenmesi için;
rumunda) aydınlatmanın ve onamın kapsamı
hasta ve hastalığın gelişiminin yakından izlen-
daralmaktadır.(2)
mesi ve gerekli önlemlerin alınması zorunludur.
Hekimler, hatta koşullara ve yapabileceklerine Aynı zamanda, tanı-tedavi araçları ve ilaçlar üze-
göre tüm vatandaşlar, acil durumlarda, hastalara rinde de yeterli özen gösterilmelidir. Özen eksik-
yardım etmek zorundadır. Bu olgularda, sağlık liği de kusur sayılmaktadır.(7)
kuruluşu dışında da olsa yardımdan kaçınmak Tıbbi uygulamalarda kusur olup olmadığı ko-
sorumluluk getirmektedir. nusunda Yüksek Sağlık Şurasından (YSŞ) görüş
alınmaktadır. YSŞ’nın görevlerinden biri, hatalı
Hekimin tıbbi uygulamalar sonucunda hastaya,
tıbbi uygulama iddialarında bilirkişilik yapmak-
iyileştirme konusunda güvence verme sorumlulu-
tır. Ceza davalarına konu olan olgularda YSŞ’dan
ğu yoktur. Bununla birlikte, tüm tıbbi uygulama-
görüş alınması zorunludur. Ancak, tüm bilirkişi
larda gereken özen ve dikkati gösterme sorumlulu-
görüşlerinde olduğu gibi alınan karar bağlayıcı
ğu vardır. Güzelleştirme-estetik amaçlı girişimler,
değildir. Mahkeme YSŞ dışında Tıp Fakülteleri-
bunların dışında tutularak uygulama sonucunda
nin ilgili bölümleri ve Adli Tıp Kurumu İhtisas
garanti verildiği kabul edilmektedir.(2,3)
Kurullarından görüş alabilirler.
2. Kusur: Başka şekilde davranma olanağı var- 3. Zarar: Yapılan tıbbi uygulamalar kusurlu olsa
ken ve bu zorunlu iken o şekilde davranılmama- dahi zarar oluşmadıkça hukuki sorumluluk oluş-
sı durumunda sorumluluğun ortaya çıkmasıdır. maz. Zarar maddi ve manevi olarak ikiye ayrılır.
“Hekimin kusuru” diye özel bir kusur tipi yasa-
larımızda tanımlanmamıştır. Bir başka tanımla- Maddi zarar: Kişinin hatalı tıbbi uygulamadan
ma da bilgisizlik veya bilgiyi uygulamada göste- meydana gelen maddi kaybının (tedavi giderle-
rilecek özensizliğin kusuru doğuracağıdır. Tıbbi ri, çalışma gücü kaybı, destekten yoksun kalma
girişime bağlı istenmeyen bir durumun ortaya ve ölüm nedeniyle oluşan kayıpların) tazminini
çıkması halinde, sorumluluğu öncelikle kusur isteyebilir.
belirleyecektir. Yapma ya da yapmama şeklinde
Manevi zarar: Kişi kendinde meydana gelen
olabilir. Kusur var ise sorumluluk vardır. Uygu-
zararın yarattığı manevi kayıpların tazminini
lamada, komplikasyon ile kusurlu davranış kav-
isteyebilir.
ramlarının karıştırıldığı görülmektedir. Bilindiği
gibi tüm tıbbi girişimler risk taşımaktadır. Bu Ölüm söz konusu olduğunda, kişini yakınları da
zarara uğrama tehlikesinin tıptaki anlamı komp- maddi ve manevi zararların tazminini isteyebilir.
likasyon riskidir. Hekim, hastasının sağlığını
korumak için beklenebilecek her türlü önlemi Acil hastalarda, özellikle travmalı hastalarda sı-
904 almak zorundadır. Önceden öngörülmesi, öngö- kıntıların yoğun yaşandığı görülmektedir. Bu
Konu 1

hastaların, duruma göre, belirli süre gözlem Kaynaklar


altında tutulması, değişimleri yakalama ve tek-

Travmalı Hastanın Adli Yönü


rar değerlendirme şansı yaratarak bazı tanıların 1. TCK/CİK/CMK ve İlgili Mevzuat.Ankara: Yet-
atlanmasını engelleyecektir. Ayrıca uzman görü- kin elektronik yayımcılık sistemleri, 2005.
şünün alınması, olgu özelliğine göre sorumlulu- 2. Alper B, Çekin N, Gülmen MK, Hilal A, editör-
ğun alanın uzmanına devrini sağlayacaktır. Bi- ler. Adli Tıp. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakül-
lirkişilik incelemeleri, genelde dosya üzerinden tesi Yayınları Adana 2007.
yapıldığından, dosyaların usulüne uygun olarak 3. Bilge Y, Gündoğmuş ÜN, Gündüz T, ve ark.
zamanında doldurulması gereklidir. Özellikle, Hekimlerin Yasal Sorumlulukları. Birinci Basa-
konsültasyon ve tetkik sonuçlarının zamanı be- mak için Adli Tıp El Kitabı içinde. Ankara: Polat
Matbaası, 1999.
lirtilerek dosyada yer alması uygun olacaktır.(3,7)
4. Çekin N, Hilal A. Acil Servisde karşılaşılan adli
4. Sebep sonuç ilişkisi (illiyet): Kusur nedeniy- sorunlar. İçinde: Karaböcüoğlu M, Uzel N,
le sorumluluk için, ortaya çıkan zarar ile kusurlu Yılmaz L. (Editörler). Çocuk Acil Tıp Kitabı.
olduğu iddia edilen davranış arasında ilişki ol- İstanbul: Çapa Tıp Kitabevi ve Yayıncılık
Hizmetleri, 2004.
malıdır. Uygulanan tıbbi yardım sırasındaki ku-
sur, doğal gelişmeyi etkilemiş ve zararlı sonucun 5. İstanbul Protokolü. TİHV Yayınları. İstanbul, 2001.
gerçekleşmesini sağlamış ise, sebep sonuç ilişki- 6. Güzel S, Balcı Y, Çetin G. Yeni Türk Ceza
sinin olduğu kabul edilir. Kanununda Tanımlanan Yaralama Suçlarının
Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi. 2005.
Sonuç olarak; hekimin hastasına yaptığı tıbbi 7. Sevindik EA. Hekimlerin mesleki Hatalarından
müdahaleden dolayı herhangi bir sorumlu oldu- Kaynaklı Mesleki ve Cezai Sorumluluklar. Ç.Ü.
ğunu söyleyebilmek için yukarıda belirttiğimiz Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi 2006.
durumların tümünün beraber olması gerekmek-
tedir. Sağlık ve hak arama bilincinin yükselme-
sine paralel, beklentiler ve hatalı tıbbi uygulama
başvuruları artmaktadır. Bu durum da dikkate
alınarak, hekim hastasının yararı kadar kendini
korumak için gerekli özeni göstermelidir. Gös-
tereceği özen, hastanın yararını da beraberinde
getirecektir.

Özet
* Acil serviste adli olguların değerlendiril-
mesinde hekimin hukuki sorumluluğu-
nun bilincinde olması gerekmektedir.
* Değerlendirmeye öncellikle hastayı de-
taylı muayene edilerek başlanılmalıdır.
Sonrasında tanısı konulmalı ve tedavisi
planlanmalıdır.
* Acilde adli olgu bildirimi yapılması unu-
tulmamalıdır.
* Adli rapor düzenleme kriterleri ve özel-
likleri bilimleri ve tüm adli olgularda ge-
çici adli rapor düzenlenmelidir.
905
BÖLÜM 14

NÖROLOJİK ACİLLER

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Nörolojik Muayene ...........................................................................................................909


Dr. Filiz Koç
Konu 2. Akut İnmeli Hastaya Yaklaşım .......................................................................................921
Dr. Filiz Koç
Konu 3. Bilinç Bozukluğu ...............................................................................................................929
Dr. Filiz Koç
Konu 4. Erişkinde Status Epileptikus ...........................................................................................935
Dr. Deniz Yerdelen, Dr. Filiz Koç
Konu 5. Acil Serviste Baş Ağrılı Hastaya Yaklaşım ....................................................................949
Dr. Mehtap Bulut
Konu 6. Akut Güçsüzlük ................................................................................................................961
Dr. Filiz Koç
Konu 1

NÖROLOJİK MUAYENE
Dr. Filiz Koç

Giriş 2. Menings İrritasyon Bulguları


Acil servislerde gerek direkt gerekse de indirekt Menenjit, subaraknoid kanama düşünülen ol-
(sistemik, metabolik vb.) nedenlere bağlı olarak gularda özellikle test edilmelidir. Ense sertliği,
nörolojik tablolarla sıkça karşılarız. Acil sevis- Kernig ve Brudzinski işaretlerine bakılır. Ense
te yapılan değerlendirme ve muayeneler klinik sertliği başa pasif fleksiyon yaptırılarak test edi-
tanının aydınlatılması ve nörolojik kliniği gö- lir (Resim 1). Kernig işareti; sırt üstü yatan
rüşünün alınması kriterlerinin belirlenmesinde hastanın uyluk ve dizine 90 derecelik fleksiyon
oldukça önemlidir. yaptırılır ve fleksiyon durumunda olan bacak
ekstansiyona getirilmeye çalışır. Eğer ekstansi-
Acilde yapılan nörolojik değerlendirmenin en yon sırasında ağrı ortaya çıkıyor ve bacağa fazla
can alıcı noktası detaylı tıbbi öykü almaktır. Eğer ekstansiyon yaptırılamıyorsa “Kernig pozitif ”
mümkün ise sorular hastaya yönlendirilmelidir. olarak değerlendirilir (Resim 2).
Böylece öykü sırasında hastanın bilinci, var ise
konuşma bozukluğu değerlendirilmiş olur.

Nörolojik muayenenin, fizik muayenenin bir


parçası olduğu unutulmamalıdır. Zira fizik mu-
ayene yaparken elde ettiğimiz bulgular özellikle
gözle muayene (inspeksiyon) bize yol gösterebi-
lir. İnspeksiyon sırasında hastanın yürüme şekli
Resim 1. Ense sertliği muayenesi
(destekli veya desteksiz yürümesi, tekerlekli san-
dalye veya sedyede getirilmesi, ataksik yürüme),
yüzdeki asimetri, istemsiz hareketler gibi bulgu-
ları görebilmek bize hastaya daha doğru yakla-
şım ve daha hızlı müdahale şansı verir.

Nörolojik Muayene

Resim 2. Kernig testi


1. Bilinç
Nörolojik muayenede ilk adım hastanın bilinci-
ni değerlendirmektir. (Bkz: Bilinç bozukluğu). Brudzinski işareti; hastanın başına pasif fleksi-
Bilinç muayenesi sırasında hastada konuşma bo- yon yaptırılarak test edilir. Başın pasif fleksiyonu
zukluğu (dizatri, afazi gibi)’nun olup olmadığı sırasında uyluk kalçadan, bacaklar dizden fleksi-
da değerlendirilmelidir. yona geliyor ise “Brudzinski pozitif ” demektir.
3. Kraniyal Sinirler kasların postganglionik denervasyonuna bağlı
olarak ortaya çıkar.
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Muayeneden elde ettiğimiz bulgular bize lezyo-


nun korteks, subkortikal, beyinsapı veya sinir - N. Okülomotorius (3. kraniyal sinir), N.
trasesine ait olup olmadığı hakkında bilgi verir. Troklearis (4. kraniyal sinir) ve N. Abdusens
(6. kraniyal sinir) hastaya konjuge göz hareket-
- N. Olfaktoryus (Birinci kraniyal sinir) pratikte leri yaptırılarak değerlendirilir. Lezyonlarında
sık değerlendirmediğimiz bir sinirdir. Fakat has- hasta öncelikli olarak diplopiden (çift görme)
ta koku alamama (anosmia) yakınması ile gelmiş yakınır. Okülomotor sinir, M. rektus medialis,
ise mutlaka bunun tek taraflı mı, çift raraflı mı?
superior, inferior ve inferior oblik kası uyarır.
olduğu test edilmelidir. Tek taraflı anosmi alarda
frontal lob lezyonları (kafa travması, menenjiom Felcinde etkilenen gözde içe, aşağı, yukarı bakış
gibi) açısından dikkatli olunmalıdır. kısıtlılığı mevcuttur. Üst göz kapağı (M. Levator
palpebra) okülomotor sinir tarafından innerve
- N. Optikus (İkinci kraniyal sinir) lezyonu
görme bozukluğu yakınması ile kendini göste- edildiği için etkilenen tarafta pitoz görülür. Göz
rir. Eğer hastanın bilinci açık ise görme alanı kapağı pasif olarak yukarı kaldırıldığında gözün
muayenesi lezyon bölgesi hakkında bilgi verir. dışa ve hafifçe aşağı tarafa kaydığı görülür. Okü-
Homonium heminopsi, lezyonun hemisferik lomotor sinir miks bir sinir olup parasempatik
olduğunu düşündürür. Lezyon optik sinire lo- dalının etkilenmesine bağlı midriyazis ortaya çı-
kalize ise hasta monoküler görme bozukluğun- kar. Okülomotor sinir felci ile gelen bir olguda
dan yakınır. Görme kaybı veya bulanık görme olay ağrı ile başlamış ise anevrizma, kraniyal nö-
yakınması ile gelen hastanın mutlaka göz dibi ropatiler (özellikle diyabete bağlı) ve oftamople-
değerlendirilmelidir. Papilödem, intrakraniyal jik migren ön planda düşünülmelidir.
basınç artışını (intrakraniyal kitle, psödotümör
serebri vb.) telkin eder. II. Kraniyal sinir muaye- Superior oblik kası innerve eden N. Troklearis
ne edilirken direkt ve indirekt ışık refleksi yanı lezyonunda hasta, merdiven inme ve kitap oku-
sıra pu- pillerin büyüklüğü de muayene edilme- mada güçlük çeker. Etkilenen göz hafifçe yuka-
lidir. Işık refleksinin afferenti II. kraniyal sinir, rıya doğru bakma eğilimindedir. Yukarı vertikal
ef- ferenti 3. kraniyal sinirdir. Pupillerin boyutu bakış sırasında diplopisi ortaya çıkan hasta bunu
(Normal çap: 2-6 mm.) ve simetri-asimetrisi ilk dengeleme eğilimindedir ve başını karşı taraf
anda tanı koydurucu (Horner sendromu, Argyll omuza doğru (Bielschowky belirtisi) deviye eder.
Robertson pupili, Adie pupili, unkal herniasyon, N. Abdusens, M. Rektus lateralis kasnı innerve
intoksikasyon gibi) olabilir ve lezyon kolaylıkla eder ve lezyonunda dışa bakış kısıtlılığı görülür.
lokalize edilebilir.
Bilinci kapalı bir hastada gözlerin pozisyonu
Horner Sendromu; Miyoz, pitoz, enoftalmus önemlidir. Eğer lezyon hemisferik ise baş ve
ve anhidroz (yüzde terleme azlığı) ile karakteri- gözler lezyon tarafına bakar. Vulpian belirtisi
zedir. Sempatik denervasyona bağlı olarak orta- beyinsapı lezyonlarında hasta hemiplejik olduğu
ya çıkar. yöne bakar. Ayrıca beyin sapındaki lezyonlarda
Argyll Robertson Pupili; Pupil çapı küçük ve gözlerin konjuge hareketleri de bozulmuştur.
düzensiz olup dilatasyonu çok zordur. Yakın re-
- N. Trigeminus (5. kraniyal sinir) mikst tip bir
aksiyonu normaldir. Işık reaksiyonu alınamaz
sinir olup motor dalları çiğneme kaslarını inner-
veya çok zayıf olarak alınır. Nörosifilizli olgular-
ve eder. Duyusal dalı burun, ağız ve paranazal
da görülür.
sinüslerin müköz membranları, kornea ve kon-
Adie Pupillası; Pupil büyük ve regüler olup, juktivanın duyularını alır. Anterior ve orta kra-
ışık reaksiyonu yoktur veya çok yavaştır. Yakın niyal fossanın durasını uyarır. Kornea refleksinin
910
reaksiyonu çok yavaştır. Sfinkter pupilla ve silier afferentidir.
Konu 1

- N. Fasyalis (7. kraniyal sinir) yüzün mimik kas-


larını, M. Stapediusu uyarır. Dilin 2/3’ünün tat

Nörolojik Muayene
duyusunu ve dış kulak yolunun anterior duvarı-
nın duyusunu alır. Kornea refleksinin efferenti-
dir. Ayrıca parotis dışındaki lakrimal bezlerin de
sinir innervesyonunu sağlar. Fasyal sinir muayene
edilirken santral-periferik ayırımı yapılmalıdır.
Santral fasyal paralizi supranükleer lezyonunu
düşündürür. Periferik fasyal paralizi nükleer veya Resim 3A-B. Kernig testi
infranükleer lezyon varlığını düşündürür.

-N. Vestibülokohlearisin (8. kraniyal sinir) iki


ayrı komponenti vardır. Kohlear sinir, işitme
vestibuler sinir denge ile ilgili olan bölümdür.
N. Kohlerarisin muayenesi Weber ve Rinne testi
yapılarak muayene edilir. Rinne testinde hasta-
nın hava ve kemik yolu kıyaslanır. Titreştirilen
diyapozon mastoid kemik üzerine konulur ve
hastadan titreşimin bittiği anı söylemesi istenir
(Resim 3A). Titreşim bitince diyapozun hemen
dış kulak yolunun önüne tutulur ve hastanın tit-
Resim 4. Weber testi
reşimi duyup duymadığı test edilir (Resim 3B).
Normalde hava yolu kemik yolundan uzundur
ve bu durumda Rinne pozitif olarak değerlen- N. glassofaringeus ve N. Vagus (9. ve 10. kra-
dirilir. İletim tipi işitme azlığında kemik iletimi niyal sinir) birlikte muayene edilir. Hastanın
hava iletiminden uzundur. Weber testinde tit- konuşması (dizartri, nazone konuşma vb.) de-
reştirilen diyapozun hastanın alnının ortasına ya
ğerlendirilir. Yutma güçlüğü olup olmadığı sor-
da vertekse konulur ve sesi nerede işittiği sorgu-
gulanır. Hastanın ağzı açtırılarak uvulanın orta
lanır (Resim 4). Normalde ses ortada işitilir. İle-
hatta olup olmadığına bakılır. Hastadan “Aaaa”,
tim tipi işitme azlığında Weber o tarafa lateralize
demesi istenir ve yumuşak damağın yukarı si-
olur. Sensorinöral işitme kaybında ise ses normal
metrik kalkıp kalmadığı, uvulanın orta hatta
kulakta daha iyi duyulur.
kalıp kalmadığı ve farinksin kasılıp kasılmadığı
Acil servise hastalar baş dönmesi yakınması ile kontrol edilir. Ayrıca yumuşak bir cisimle fa-
sıkça başvururlar. Vertigonun santral mi, perife- rinksin arka duvarına simetrik olarak dokunula-
rik mi? ayırımı yapılmalıdır (Tablo 1). rak öğürme refleksi test edilir.

Tablo 1. Vertigoda periferik-santral ayırımı


Periferik Tip Santral Tip
Nistagmusun latent (2-10 sn) bir periyodu vardır Nistagmus hemen ortaya çıkar
Nistagmusun süresi 15-20 saniye Baş o pozisyonda kaldıkça devam eder.
Nistagmus tekrarlamalarla kaybolur Devam eder.
Nistagmusun yönü horizontal Nistagmus yön değiştirebilir
Baş dönmesi şiddetli Hafif veya yok
Klinik ani başlar, süresi değişkendir. Baş dönmesini süregen 911
- N. Accessorius, M. Sternokleidomastoid kalça ve diz eklemleri 90o fleksiyona getirilir. Pa-
(SCM) ve M. Trapezius kaslarını inner ve eder. razili bacak yavaşça yatak yüzeyine yaklaşır. Bu
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

M. SCM kas muayenesinde hekim elini hasta- durumda Mingazzini testi pozitifdir (Resim 8).
nın yüzünün sağ tarafına koyar ve ondan yü- Bir diğer parezi delili Grasset-Gaussel testidir.
zünü aynı yöne çevirmeye çalışmasını ister. Sol
Bu testte hasta sırtüstü yatarken bacaklarını bir-
SCM belirginleşir. Aynı manevra sağ SCM’yi
değerlendirmek için tekrarlanır. Ayrıca hekim birine değdirmeden ve dizlerini kırmadan yatak
elini hastanın alnına koyar, hastadan başıyla yüzeyinden aynı anda kaldırıp indirir. Bu hare-
elini öne doğru itmesini ister. Bu sırada her iki ket birkaç kez tekrarlandığında güçsüzlük olan
SCM birlikte kasılır. M. Trapezius muayenesi; ekstremitenin diğerine göre geri kaldığı görülür
hasta omuzlarını yukarı doğru kaldırırken he- (Resim 9).
kim her iki omuzu kuvvetle aşağıya bastırırarak
gerçekleştirilir. Acil servise güçsüzlük yakınması ile başvuran
hastada çeşitli nedenlere bağlı monoparezi, he-
- N. Hipoglossus (12. kraniyal sinir) intrensek
miparezi, paraparezi, triparezi veya tetraparezi
ve ektrensek dil kaslarını innerve eden motor bir
sinirdir. Dil ağız içinde ve dışında değerlendi- saptanabilir. (Tablo 3, 4, 5)
rilerek orta hatta olup olmadığı kontrol edilir.
Dilde fasikülasyona bakılacak ise bu mutlaka dil
ağız içinde iken yapılmalıdır. Ayrıca dilde atrofi
olup olmadığı değerlendirilmelidir.

4. Motor Güç
Kas gücü değerlendirilirken Medical Research
Council (MRC) skalası kullanılır ve bu skalaya
göre kas gücü 5 üzerinden değerlendirilir. Üst
ekstremitede el sıkma, dirsek fleksiyon/ekstan-
siyon (M. Biseps-M. Triseps) ve kol abduksi-
yonuna (M. Deltoideus) bakılır (Resim 5). Alt
ekstremitede proksimal kas grupları (M. İliop- Resim 5. Üst ekstremitede motor güç muayenesi
soas, M. Quadriseps femoris), diz fleksiyon/eks-
tansiyonu ayak ekstensor ve fleksörleri muayene
edilmelidir (Resim 6,7) (Tablo 2).

Proksimal kas gruplarındaki güçsüzlüğün hafif


olduğu durumlarda parezi testleri ile güçsüzlük
ortaya konulabilir. Bunlardan en iyi bilineni
Mingazzini testidir. Hasta sırtüstü yatarken Resim 7. Alt ekstremitede motor güç muayenesi

912 Resim 6. Alt ekstremitede motor güç muayenesi


Konu 1

Tablo 2. Kas gücü


0 Hareket yok

Nörolojik Muayene
1 Eklem hareketine yol açmayan, kasta ancak gözle görülebilen veya palpasyon ile fark edilen bir hareket vardır.
2 Kasda yerçekimi ortadan kaldırıldıktan sonra hareket mevcut.
3 Kas yerçekimine karşı hareket edebiliyor
4 Kas normal hareketini yapabiliyor fakat uygulanan güce karşı koyamıyor
5 Kas gücü tam

3. Kortikal Duyular: Hem yüzeyel hem de


derin duyu ile ilgili yolakların çalışması ve bu
olayın korteks tarafından algılanıp değerlendiril-
mesi ile ilintili duyulardır (Topognozi , iki nokta
ayırımı stereognozi, grafestezi, barognozi gibi)

4. Visseral Duyular: İç organlardan gelen oto-


nom sinir sistemi ile ilgili (iç organlardan gelen
ağrı, bulantı, açlık gibi) duyulardır.
Resim 8. Mingazzini testi
Yüzeyel Duyuların Muayenesi: Yüzeyel duyu
muayenesinde ağrı, ısı ve dokunma duyusu de-
ğerlendirilir. Dokunma duyusu bir pamuk par-
çası, ağrı duyusu toplu iğne, ısı duyusu ise (sıcak
ve soğuk) içine sıcak (40-450C) ve soğuk (100C)
su konmuş tüpler kullanılarak test edilir.

Yüzeyel duyuları bir arka kök tarafından sağ-


lanan deri bölgesine “Dermatom” denir. Der-
matomal duyu bozukluğunu tespit etmek için
hastaya, vücudun karşılıklı sağ ve sol yarısında-
ki anahtar duyusal noktalar arasında fark olup
Resim 9. Grasset-Gaussel testi olmadığı sorulmalı ve her iki vücut yarısında
karşılaştırma yapılmalıdır. Nörolojik muayene-
de kolaylık sağladığı için dermatom bölgelerini
5. Duyu Muayenesi bilmek önemlidir. Örneğin meme hizası torakal
Duyuları yüzeyel ve derin duyular, kortikal du- (T4), göbek T10 kasık lomber (L) dermatomu-
yular, viseral duyular olmak üzere 4 ana başlıkta na karşılık gelir (Şekil 1). Dermatomal etkilen-
sınıflayabiliriz. meyi tespit etmek için muayeneye distalden baş-
lanmalı ve proksimale doğru muayene etmelidir.
1. Yüzeyel Duyular; Bu duyular derideki resep-
törlerden başlar ve ağrı, ısı (sıcak ve soğuk) ve Derin Duyuların Muayenesi; Derin duyu, vib-
kaba dokunma duyusunu taşırlar. rasyon duyusu, pozisyon duyusu ve pasif hareket
duyusu, Romberg testi yapılarak değerlendirilir.
2. Derin Duyular: Derin duyular eklem, kas ve
ligamentlerdeki reseptörlerden başlarlar ve po- Vibrasyon duyusu, diapozon ile test edilir. 128
zisyon (eklem hareketi), vibrasyon (pallestezi), veya daha ince bir muayene yapılmak isteniyorsa
basınç ve derin ağrı duyusunu taşırlar. 256 Hz.’lik diyapozon titreştirildikten sonra has- 913
Tablo 3. Monoparezi nedenleri
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Vasküler Serebral infarkt


Travmatik Pleksus lezyonları (Brakial veya lumbosakral pleksus) veya izole sinir lezyonları
Metabolik Hipotiraidizm
Idiopatik -
Malignite Sinir kılıfı tümörleri, kas iskelet sistemi tümörleri
Dejeneratif Sinir kökü kompresyonuna neden olan disk hernisi, foraminal stenoz

Tablo 4. Paraparezi nedenleri


Vasküler Spinal inme
Enfeksiyöz-enflamatuar Miyelitler (HIV, Herpes simpleks, aşılama sonrası vb), spinal abse
Demiyelinizan Multiple skleroz, Devic hastalığı
Kalıtsal Spastik paraparezi, miyopati, polinöropati
Dejeneratif Disk herniasyonu
Avitaminoz B eksikliği
Malignite İntra veye ekstremedüller kitle
Travma Omurilik injurisi
Kollajen doku hastalıkları Sistemik lupus eritematosus
Tirotoksik periyodik paralizi, adrenomiyelonöropati, akromegali, primer
Endokrin
hiperparatiroidism, Paget hastalığı.

Tablo 5. Tetraparezi nedenleri


Vasküler Bilateral hemisferik lezyonlar
Önboynuz lezyonur Motor nöron hastalığı, poliomiyelit
Kas hastalıkları Herediter-inflamatuar miyopatiler,
Demiyelinizan hastalıklar Multiple skleroz Akut disemine ensefalomiyelit (ADEM)
Enfeksiyöz Miyelitler, spinal abse
Nöromüsküler kavşak
Myastenia Gravis
hastalıkları
Guillain Barre sendromu, kronik inflamatuar demiyelinizan polinöropati,
Polinöropatiler
vaskülitik nöropati,
Konjenital Serebral Palsi, kranioservikal bileşke anomalileri
Dejeneratif Servikal spinal stenoz, servikal spondilolistezis, disk herniasyonu
Malignite Primer veya metastatik
Travma Servikal omurilik injurisi
Kollajen doku hastalıkları Romatoid atrit (atlantoaksiyal dislokasyon)
914
Konu 1

tanın alt ve üst ekstremitesindeki kemik çıkın- Pozisyon duyusu değerlendirilirken hastaya
tıların (genellikle alt ekstremitede iç malleoller yapılacak eylem ve ne yapması gerektiği anlatı-

Nörolojik Muayene
kullanılır) üzerine konulur. Hastaya titreşimi du- lır. Hastanın gözlerini kapatması istenir. Ayak
yup duymadığı duyuyorsa titreşimin bittiği anı veya el parmaklarından biri iki yan tarafdan
bildirmesi istenir. Vibrasyon duyusu dört eks- tutulur, yukarı veya aşağıya doğru küçük frik-
tremitede de bakılarak taraflar arasında asimetri siyonlar şeklinde hareket ettirilir. Hastaya ek-
olup olmadığı değerlendirilir (Resim 10 A, B). lemin hangi yöne doğru hareket (yukarı veya
aşağıya) ettirildiği sorulur. Normal bir kişi bir
derecelik hareketi hissedip pozisyonun yönünü
belirtir (Resim 11 A,B,C). Romberg testi; has-
ta ayakta iken her iki ayak iç yüzeyi birleştirilir
ve hastadan gözlerini kapaması istenir. Hastanın
herhangi bir yöne doğru düşme eğilimi olup ol-
madığı test edilir. Eğer hasta rahat durabiliyorsa
omuz ve sırtta küçük friksiyonlar uygulanarak
bu hareketlerle dengesinin bozulup bozulmadığı
test edilir (Resim 12).

Resim 11A-B-C. Pozisyon duyusu muayenesi

Şekil 1.

Resim 12. Romberg Testi

Acile duysal yakınmalar ile başvuran hastalar-


da neden;
1. Santral nedenler
2. Spinal kökler
3. Omurilik
Resim 10A-B. Vibrasyon Duyusu Muayenesi
4. Periferik sinirlere ait lezyonlara bağlı olabilir. 915
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Resim 13A. Stiloradil refleks B. Biseps refleksi C. Tirseps refleksi

Muayenede saptanan duyu kusuru herhangi 7. Serebellar Muayene


anatomik lokalizasyona uymuyorsa tekrarlayan
muayenelerde değişkenlik gösteriyorsa duyusal ya- Serebellum koordinasyon merkezi olup vermis
kınmaların simulasyon veya konversiyon gibi psi- gövdeyi, serebellar hemisferler ise ekstremiteleri
kojenik kaynaklı olabileceği de unutulmamalıdır. kontrol eder. Bir başka deyişle vermis lezyonları
gövde ataksisine neden olurken hemisfer lezyon-
ları ekstremite ataksisine yol açar. Serebellum
6. Derin Tendon Refleksleri muayenesinde; hastanın konuşması (serebellar
Refleks arkı 1. Duyu organı, 2. uyarıyı refleks dizartri) değerlendirilir. Hastaya metrik (üst eks-
merkezine götüren aferent lifler, 3. omurilik, 4. tremitede parmak burun veya parmak-burun-
refleks cevabı perifere götüren eferent lifler ve 5. parmak testi, alt ekstremitede diz topuk testi)
cevabı oluşturan efektör organ olmak üzere beş ve ardışık hareketler (diadokokinezi) yaptırılır
bölümden oluşur. Refleks arkını oluşturan bu (Resim 15,16,17). Üst ekstremitede metrik
yapılardan herhangi birini veya bir kaçını ilgilen-
hareketler sırasında intansiyonel tremor olup
diren lezyon derin tendon reflekslerinin alınma-
olmadığı gözlenir. Kas tonusu (hipotoni olur),
masına neden olur. Üst ekstremitede stilo radial,
biseps, triseps, alt ekstremitede patella ve aşil ref- reboud fenomeni ve pandüler patella refleksi test
leksi muayene edilerek derin tendon refleksleri edilir ve hastanın yürümesi (geniş tabanlı ataksik
değerlendirilir (Resim 13A, B, C-14A, B). yürümesi olup olmadığı) değerlendirilir.

Resim 15. Parmak burun testi

916 Resim 14A. Patella refleksi B. Asil refleksi Resim 16. Diodokokinezi
Konu 1

Nörolojik Muayene
Resim 17. Diz topuk testi

8. Patolojik Refleksler Babinski İşareti: Ayak tabanı topuktan meta-


karpofalangial ekleme doğru ucu künt bir cisim-
Kortikospinal yolak lezyonlarında piramidal le çizilir (uyarılır) (Resim 19). Ayak başparmağı
sistemin inhibisyon etkisinin ortadan kalkması dorsofleksiyona geliyor ise Babinki pozitif de-
derin tendon refleklerinde artmaya yol açar. Üst mektir. Stimulusla parmaklar planter fleksiyona
ekstremitelerde Hoffmann ve Trömner, alt ekstre- geliyor ise test negatif demektir (Resim 19A).
mitelerde Babinski ve eşdeğerlerine (Chaddock, Eğer başparmak dorsifleksiyona geliyor, diğer
Oppenheim, Schafer, Gordon) bakılmalıdır. parmaklar yelpaze gibi açılıyor ise olay kronik
Hoffman İşareti; Hekim sabit tuttuğu hastanın olduğu anlaşılır (Resim 19B).
orta parmağının distal falanksına ani bir fleksi-
yon yaptırıp bırakır. Hastanın başparmağında
abduksiyon diğer parmaklarda fleksiyon olursa
Hoffman testi pozitif demektir (Resim 18 A).

Trömner İşareti: Hekim hastanın orta parma-


ğına küçük friksiyonlarla ekstansiyon yaptırır.
Parmaklar fleksiyona geliyorsa test pozitif de-
mektir. Hastada ayrıca aşil ve patella klonusuna
bakılmalıdır (Resim 18B).

Resim 19. Babinski işareti A. Babinski negatif


B. Babinski pozitif

Choddock İşareti: Lateral malleolün çevresi da-


ire şeklinde çizilir. Parmaklar Babinski işaretinde
olduğu gibi dorsi fleksiyona geliyor ise test pozi-
Resim 18A. Hoffman işareti B. Trömmer işareti tif demektir (Resim 20A, B, C).

Tablo 6. Derin tendon reflekslerinin segmentleri ve sinirleri


Biseps C5, C6 N. Muskulokutaneus
Triseps C6, C7 N. Radialis
Stiloradiyal (Brakioradiyal) C5-C6 N. Radialis
Patella T2, T4 N. Femoralis
Aşil S1 N. Tibialis 917
Hisberg İşareti: Ayak laterali metakarpofalangial Gordon İşareti: Gastroknemius kası sıkılarak
eklemelere doğru çizilir (Resim 20D, E, F). Baş- test edilir (Resim 21 A).
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

parmağın dorsi fleksiyona gelmesi patolojiktir.

Oppenheim İşareti: Patella altından başlayarak 9. Yürüme


tibia ön yüzü başparmak ve işaret parmağı kulla-
nılarak sıvazlanır (Resim 20G, H). Olgunun yürüme olayın hangi nöroanatomik
sisteme ait olduğu hakkında fikir verebilir. Ör-
neğin; ördekvari yürüme kas stepaj yürüme peri-
ferik sinir, dengesizlik vestibüler ya da serebellar
sistem, küçük adımlarla hafif antefleksiyon pos-
türde yürüme ekstra piramidal parkinson has-
talığı gibi oraklayarak yürüme piramidal sistem
tutuluşlarını düşündürür.

Resim 20A,B,C. Choddock işareti. D,E,F. Hisberg işa-


reti. G,H. Oppenheim işareti. Resim 21A. Gordon işareti. B. Schefer işareti.

Tablo 7. Değişik nöro anatomik yapıların etkilenmesine bağlı ortaya çıkan muayene bulguları özetlenmiştir
Güç kaybı Tonus Atrofi Fasikülasyon Ataksi
A. Ön boynuz Jeneralize Flask Var Var Yok
B. Sinir kökü, pleksus, Fokal veya seg- Bazen eşlik
Flask Var Yok
periferik sinir mental edebilir
Genellikle
C. Nöromüsküler kavşak Jeneralize Yok Yok Yok
normal
D. Kas Jeneralize Flask Geç dönemde Yok Yok
B. Ekstrapiramidal Yok Rijidite Yok Yok Yok
C. Kortikospinal traktus Jeneralize (Hemipa-
Spastisite Yok Yok Yok
piramidalyolak) rezi, tetraparezi vb)
D. Serebellar lezyonlar Yok Hipotoni Yok Yok Var

918
Konu 1

Özet Kaynaklar

Nörolojik Muayene
1. Adams RD, Victor M, Ropper AH. Principles
* Acilde nörolojik muayene fizik muaye-
of Neurology, 8th edition. New York: Mc Graw-
nenin olmaz ise olmaz bölümlerinden Hill 2005.
biridir.
2. Sid M. Shah, Kevin M. Kelly. Emergency neurol-
* Nörolojik muayene ile elde ettiğimiz bul- ogy: Principles and practice. Scott TF. The Neu-
gular hem lezyon lokalizasyonu yapmamı- rological examination, Cambridge University
za hem de hastayı daha iyi yönetmemize 1999:pp:3-13.
katkıda bulunur. 3. http://www.aisti.info/swe/neurology.
* Hastanın bilinci elverdiği sürece detaylı 4. Nöroloji. İst Üniv İst Tıp Fak Temel ve Klinik
olarak yapılmalı, bilinç bulanıklığı olan Bilimler Ders Kitapları. Nobel Tıp Kitapları. An-
hastalarda ise hastanın postürü, gözlerin kara, 2004.
primer pozisyondaki durumu, pupil çapı, 5. Koç F. Duyusal bakı. Acilde Nöroloji. Satar S,
gözdibi, beyinsapı refleksleri (ışık reflek- Güneysel Ö. (eds). 2009;pp:96-104.
si, kornea refleksi, öğürme refleksi gibi),
fasyal asimetrinin olup olmadığı ve derin 6. http://img.tfd.com/dorland/thumbs/derma-
tendon refleksleri ayrıntılı olarak muaye- tome.jpg.
ne edilmelidir.
* Duyu muayenesi subjektif bir muayene
yöntemi olup hastanın alert olup olma-
dığına dikkat edilmelidir.
* Nörolojik muayene ile elde ettiğimiz
silik bir bulgunun (Babinski ilgisizliği,
silik bir fasyal asimetri, rimada daral-
ma, DTR asimetrisi, bilinç bulanıklığı
olmaksızın ortaya çıkan anizokori gibi)
hayatı tehdit eden bir hastalığın öncül
belirtileri olabileceğini göz önünde bu-
lundurmalı ve gerektiğinde hasta nörolo-
ji kliniğine konsulte edilmelidir.

919
Konu 2

AKUT İNMELİ HASTAYA YAKLAŞIM

Dr. Filiz Koç

Giriş • İskemik ve hemorajik inme ayırımını yapmak


• İnme etyopatogenezinde rol oynayan faktör
İnme akut başlangıçlı fokal nörolojik bulgularla
veya faktörleri belirlemektir. Olguyu inme
kendini gösteren olan bir klinik tablodur. Dün-
olarak tanımadan önce
ya Sağlık Örgütü inmeyi vasküler neden dışında
görünürde bir sebep olmaksızın, aniden yerle- • Kranioserebral travma (örn. subdural hematom)
şip fokal veya global serebral disfonksiyona yol • Subaraknoid kanama
açan, 24 saat ya da daha uzun süren veya ölümle
sonuçlanan klinik bir durum olarak tanımlamış- • Beyin tümörü
tır. İnme, kanser ve kalp hastalıklarından sonra • Santral sinir sistemi enfeksiyonları (Ensefalit, abse)
üçüncü ölüm nedeni, birinci sırada sakat bırakıcı
hastalıktır. İnme olguları; henüz inme geçirme- • Post-iktal paralizi (Todd paralizisi)
miş, ancak yüksek risk taşıyan veya akut inme • Migren (hemipleji, auralı)
ve kronik dönemlerde acil servise, başvurabilir.
• Toksik-metabolik bozukluklar (örn. hipo-hi-
Acil servise inme tanı veya ön tanısı ile sevk perglisemi)
edilen olgularda mevcut hastalığa ait öykü, öz- • Geçici iskemik atak (hemisferik, amorozis
geçmiş (herhangi bir hastalığı olup olmadığı, fugaks)
operasyon geçirip geçirmediği ve kullandığı ilaç-
lar), soygeçmişi içeren detaylı öykü alınmalıdır. • Hipertansif ensefalopati
Mevcut hastalığa ait öykü alınırken; hastalığın • Periferik vestibülopati
başlangıç zamanı, olayın başlangıcında bilinç
• Konversiyon bozukluğu gibi inmeyi taklit
kaybı veya konvülzyonun olup olmadığı, başağ-
edebilecek hastalıklar göz önünde bulun du-
rısı ve göğüs ağrısı sorgulanmalı klinik bulgular
rulmalıdır.
değerlendirilmelidir. Daha önce inme geçirip
geçirmediği, inme geçirmiş ise bunun iskemik Acil servise inme nedeniyle başvuran olguda
mi yoksa hemorajik mi olduğu irdelenmelidir. inmenin zamansal profili sağaltım açısından
Yakın bir dönemde mide kanaması, genitoüriner önemli olup iskemik inme akut başlangıçlı,
kanama, kafa travması, kalp krizi geçirip geçir- ilerleyen inme, tamamlanmış inme veya geriye
mediği, antikoagülan tedavi alıp almadığı sorgu- dönüşümlü (reversibl) iskemik nörolojik defisit
lanmalıdır. Sonrasında detaylı bir nörolojik mu- (RİND) şeklinde karşımıza gelebilir. Jonas ve
ayene yapılmalıdır. Bu değerlendirmenin amacı; Milika iskemik inmenin bir haftalık geçici pro-
filini irdelemişler ve karotis sistemine ait inme-
• Nörolojik yakınmaların inme nedeniyle or- lerin % 39’unda nörolojik defisitte değişikliğin
taya çıkıp çıkmadığına karar vermek; inme- olmadığı, % 35’inde nörolojik tabloda iyileşme,
yi taklit edebilecek sistemik/metabolik has- % 19’unda kötüleşme olduğu % 3’ünde klinik
talıklar yanı sıra diğer nörolojik hastalıkları tablonun iyileşme ve kötüleşmeler ile seyretti-
dışlamak,
ği, % 4’ünde ise klinik tablonun geç dönemde
• Beyinde lezyonun geliştiği bölgeyi tesbit etmek kötüleştiğinin belirlemişlerdir. Vertebro-baziler
sistemde ise olguların % 14’ünde nörolojik defi- Parsiyel anterior dolaşım sistemine ait infark-
sitde değişikliğin olmadığı, % 35’inde nörolojik tlarda; tek başına yüksek serebral işlev bozuk-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

tabloda iyileşme, % 43’ünde kötüleşme olduğu luğu veya LACI’dekinden daha sınırlı motor-
% 14’ünde klinik tablonun iyileşme ve kötüleş- duysal defisit görülür. LACI’da rekürrens oranı
meler ile seyrettiğini rapor etmişlerdir. İlerleyen yüksektir.
inmede dakikalar ya da saatler içinde nörolojik
belirtilerin şiddetinde artış söz konusudur. Bu Posterior dolaşım infarktlarında ise beyin sapı
süreç ancak öykü analizi ve tekrarlanan mua- ve/veya serebellum tutuluşunu gösteren bulgular
yeneler ile tanınabilir. Nörolojik tablo, anteri- ve/veya görme alan defektleri (homonim hemi-
or dolaşım infarktlarında 48-72 saat, posterior anopsi.) görülebilir. Klinik seyir iyi olmakla bir-
dolaşım infarktlarında ise 36 saat-1 hafta içinde likte sıklıkla tekrarlar.
stabil hale gelir. TOAST sınıflamasına göre iskemik inme 1) bü-
yük arter aterosklerozu, 2) kardiyoembolizm, 3)
küçük arter hastalığı, 4) belirlenebilen diğer ne-
İlerleyen İnmeler
denlere bağlı inme 5) nedeni belirlenemeyen inme
• Trombüsün arterin kollateral dallarına olmak üzere 5 başlık altında kalsifiye edilmiştir.
ekstansiyonu ile bu dalların tıkanması
1. Büyük Arter Aterosklerozu; Tüm iskemik
• Trombüsün büyümesi inmelerin yaklaşık yarısını oluşturur. Beyni bes-
• Beyin ödeminde artış leyen ana damarlardan birinde ya da bir kortikal
dalında % 50’den fazla darlık ya da tıkanma var-
• Eşlik eden diğer tıbbi durumlara (kardi-
dır. Klinik tablo tıkanan artere göre değişir ve
yovasküler, elektrolit dengesizliği, enfek-
yüksek serebral fonksiyon bozuklukları, motor
siyonlar) bağlı olarak ortaya çıkar. Bam-
ford ve arkadaşları iskemik inmeyi; ve duysal etkilenmeler, serebellar ve beyin sapı
bulguları görülür. Lezyon 1.5 cm’den büyüktür.
• Laküner infarktlar (LACI) Geçici iskemik atak öyküsü, koroner arter ya da
• Total anterior sirkülasyon infarktları periferik arter hastalığı bulguları bulunabilir.
(TACI)
2. Kardiyoembolizm; İskemik inmelerin
• Parsiyel anterior sirkülasyon infarktları % 20’sini oluşturur. Klinik başlangıç akut olup
(PACI) non-progresifdir. Başlangıçta bilinç bozukluğu,
• Posterior sirkülasyon infarktları (POCI) diğer organlara embolizm, çarpıntı görülebilir.
şeklinde sınıflandırmışlardır. Bu başlıkla- Başka bir etyoloji olmaksızın; olgularda intra-
ra tek tek göz atacak olursak kardiyak trombüs veya tümör, romatizmal mit-
ral stenoz, prostetik mitral ve aortik kapaklar,
Laküner infarktlar değişik nörolojik tablolarla endokardit, atrial fibrilasyon, hasta sinüs send-
karşımıza çıkabilir. En sık pür motor inme, pür romu, son 3 ayda MI ve MI sonrası ventriküler
duysal inme, ataksik hemiparezi fasiyo-brakiyal anevrizma-trombüs-akinezi, global hipokinezi
ve braki-ocrucial tutuluş şeklinde bulgu verir. veya akineziden bir veya birkaçı bulunabilir.
Laküner infarktlarda prognoz iyi olmakla birlik- Klinik ve lokalizasyon özellikleri büyük damar
te sekel nörolojik bulgular sıktır. aterosklerozu grubuna benzer. Tekrarlanma
olasılığı oranı en yüksek inme tipidir. Kardiyo
Total anterior dolaşım sistemine ait infark- embolik inmeler için atriyal fibrilasyon, yeni
tlarda; afazi, anozognozi ihmal, diskalkuli gibi anterior miyokard infarktüsü, mekanik kapak,
yüksek serebral işlev bozuklukları, görme alanı romatizmal mitral stenozu, trombüs/miksoma
defekti, yüz-kol ve bacağın en az ikisinde motor yüksek düzeyde risk oluşturuken sol ventrikül
ve/veya duysal bulgular ve bilinç bozukluğu gö- hipokinezisi/anevrizması, biyoprostetik kapak,
922 rülebilir. TACI’de klinik seyir iyidir. konjestif yetmezlik, kardiyomiyopati, miksöma-
Konu 2

töz mitral kapak prolapsusu orta düzeyde risk 5. Nedeni Belirlenemeyen İnme ise iskemik
oluşturur. Buna karşın patent foramen ovale, inmenin nedeninin bulunamadığı durumlar

Akut İnmeli Hastaya Yaklaşım


atriyal septal defekt ve spontan EKO kontrastın için kullanılır. Ya ayrıntılı testlerle dahil etyoloji
düşük risk oluşturdukları ileri sürülmüştür. saptanamamıştır ya da aynı olayı açıklayabilecek
birden fazla etyoloji (kardiyo-embolik ve lezyo-
3. Küçük Arter Oklüzyonu (Lakünler); Tüm na ipsilateral ciddi karotid arter hastalığı gibi)
iskemik inmelerin % 25’ini oluşturur. Derin de- söz konusudur.
lici bir arterin bazal ganglionlar, talamus, korona
radiata, internal kapsül, beyin sapı gibi sulama
alanında infarkt vardır. Lezyon 1.5 cm’den kü- İnmede Acil Değerlendirme
çüktür. Mortalitesi düşük, kısa dönem prognozu
iyidir. Uzun dönem rekürrens riski diğer inme Acil servisde inmeli bir olgu değerlendirilirken
alt tiplerinden farklı değildir. Klinik bulgular ayrıntılı öykü alınmalıdır. Öykü, nörolojik be-
sıklıkla saf motor inme, saf duysal inme, dizart- lirtilerin başlangıç ve gelişim paterni iskemik
ri-beceriksiz el sendromu, ataksik hemiparezi, olayın doğası ile önemli ipuçları verebilir. Ör-
duysal-motor inme ile prezente olabilir. Lakün- neğin; başlangıçta maksimal defisit embolik ola-
ler mikro-aterom ve lipohiyalinozise bağlı olarak yı düşündürür. Öyküsünde atriyal fibrilasyonu
ortaya çıkar. olan bir olgudaki iskemik inme büyük olasılık-
la kardiyo-embolik orjinlidir. Birkaç dakika ya
4. Belirlenen Diğer Nedenlere Bağlı İnme; İlk da saatler içinde progresyon gösteren bir inme
üç gruba ilişkin tipik özelliklerin bulunmadığı, küçük damar hastalığını düşündürür. Anam-
ancak iskemik inme tanısının konduğu olguları nez sonrası yapılan fizik muayene, olayın hangi
içine alır. Vaskülitler, arteryel disseksiyon, fibro- arter sulama alanına ait olduğunu göstermesi,
müsküler displazi, sakküler anevrizma, arterio- prognoz ve uygulanacak sağaltım konusunda
venöz malformasyon, serebral venöz tromboz, hekime yol göstericidir (Tablo 1). Ayrıca olgu-
anjiit, polisitemi, trombositemi gibi hemato- ların değerlendirilmesinde NIH inme Skalası
lojik hastalıklar, migren, CADASIL belirlenen kullanılabilir. NIH inme skalası ile nörolojik
nedenlere bağlı inmeye yol açabilir. Tedavi çoğu muayenenin standardizasyonu yanı sıra inmenin
kez nedene yöneliktir. ciddiyeti değerlendirilebilir (Tablo 2).

Tablo 1. Vertigoda periferik-santral ayırımı


Lokalizasyon Bulgular
Afazi, sağ hemiparezi sendromu, sağ homonium hemianopsi, sola vulpi-
Sol orta serebral arter
an (baş ve gözlerin lezyon tarafına deviasyonu)
Sol vücut yarısının ihmal edilmesi (neglect), Sol hemiparezi/ solda yü-
züde içine alan hemihipoestezi, sol homonium hemionopsi, anozognozi
Sağ orta serebral arter
(kişinin kendisinde nörolojik bir kusur olduğunun farkına varamaması),
sağa vulpian.
Sağda görme alan defekti, yazının korunmuş olduğu okuma bozukluğu
Sol posterior serebral arter
(agrafisiz aleksi), sağ hemihipoestezi.
Sağ posterior serebral arter Solda görme alanı defekti, görsel ihmal, sol hemihipoestezi
Dizziness, vertigo, bulantı, çift görme, quadriparezi, çapraz motor ve
duysal bulgular (ipsilateral ilgili kraniyal sinir, kontrlateral vücut yarısı-
Vertebro-baziler arter
na ait bulgular), gövde ve ekstremite ataksisi, görme bozukluğu, bilinç
kaybı.
Penetran arter (laküner send. gibi)
Internal kapsül/korona radiata Kontrlateral hemiparezi (pür motor inme) veya ataksik hemiparezi
Talamus Kontlateral hemi-hipoestezi (pür duyusal inme) 923
Tablo 2. NIH İnme Skalası
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

1a. Bilinç düzeyi


0= Uyanık
1= Hafif uyarıya hemen cevap veriyor.
2= Israrlı veya güçlü veya ağrılı uyarana cevap veriyor.
3= Cevapsız veya sadece refleks cevabı var.
1b. Bilinç düzeyi soruları (Kaç yaşındasın, hangi aydayız)
0= İki soruya doğru cevap.
1= Bir soruya doğru cevap (veya entübe, dizartri, dilimizi bilmiyor)
2= Her ikisi de yanlış ya da yanıt veremiyor
1c. Bilinç düzeyi emirleri
0= İkisini de yapıyor
1= Birisini yapıyor
2= Hiçbirisini yapamıyor
2. Bakış
0 = Normal
1 = Parsiyel bakış parezisi, bir veya iki gözde bakış parezisi
2 = Gözlerde forse deviasyon, total parezi (okülosefalik refleks ile düzelme yok)
3. Görme alanı
0= Vizuel kayıp yok
1= Parsiyel hemionopsi
2= Komplet hemianopi
3= Bilateral hemionopsi veya körlük (Kortikal körlük dahil)
4. Fasial paralizi (Bilinç kapalı ise ağrılı uyarana mimik yanıt)
0= Yok
1= Hafif paralizi, nazolabial oluk silik, asimetrik gülümseme
2= Alt yüzde parsiyel paralizi (tam veya tama yakın)
3= Yüzün üst ve altında tek tam paralizi veya çift taraflı veya koma
5. Motor güç
Kollar oturarak 900, yatarak 450 (10 sn. havada tutulur)
5a. Sol kol
0= Güçsüzlük (düşme) yok
1= 10 saniyeden önce belli belirsiz düşme
2= 10 saniyeden önce düşme
3= Yerçekimine karşı koyamıyor
4= Hareket yok
5b. Sağ kol
0= Güçsüzlük yok
1= 10 saniyeden önce (kolu kaldırdıktan sonra) belli belirsiz düşme (tutuyor ama tam değil)
2= 10 saniyeden önce düşme
3= Yerçekimine karşı koyamıyor
4= Hareket yok
Bacaklar yatarak 300’de (5 sn. havada tutulur)
6a. Sol bacak
0= Güçsüzlük yok
1= 5 saniyeden önce belli belirsiz düşme
2= 5 saniyeden önce düşme
3= Yerçekimine karşı koyamıyor
924 4= Hareket yok
Konu 2

Tablo 2. NIH İnme Skalası (devamı)

Akut İnmeli Hastaya Yaklaşım


6b. Sağ bacak
0= Güçsüzlük yok
1= 5 saniyeden önce belli belirsiz düşme
2= 5 saniyeden önce düşme
3= Yerçekimine karşı koyamıyor
4= Hareket yok
7. Ataksi
0= Yok
1= Tek ekstremitede var
2= Üst ve alt ekstremitede var
X= Değerlendirilemiyor
8. Duyu
0 = Normal
1 = Hafif-orta şiddette (tek taraflı kayıp ama hasta dokunuşu hissediyor)
2 = Tek taraflı tam kayıp (hasta dokunuşu bile algılamıyor)
9. Konuşma
0= Normal
1= Hafif-orta şiddette afazi (zor ama kısmen bilgi alışverişi var)
2= Ağır afazi
3= Mute veya global afazi
10. Dizartri
0 = Yok
1 = Hafif-orta şiddette dizartri, anlaşılıyor
2 = Anlaşılmaz artikülasyon, anartri veya mutizm
11 – İHMAL
0 = Yok, değerlendirilemedi (görme kaybı varsa duysal söndürme olmamalı)
1 = Tek modalitede söndürme
2 = Birden fazla modalitede ihmal
Skor =………/42

Öykü ve fizik muayene tamamlandıktan son- • % 5 Dekstroz ya da dengeli elektrolit içeren


ra hemodinamik stabilizasyona yönelik işlemler solüsyonlar; hipoglisemiden kuşku varsa 50-
(A,B,C) sağlanmalı, tanı ve takip için gerekli 100 cc % 30 dekstroz verilmelidir. Ayrıca
işlemler yapılmalıdır. Bu amaçla elektrokardiyog- takip ve değerlendirme için monitarizasyon
rafi çekilmeli, nöro-görüntüleme düşünülmelidir. yapılmalı ve sonda takılmalı EKG-kan basın-
cı takibi yapılmalıdır.
• Tanı ve ayırıcı tanıda, akciğer grafisi ve kont-
Akut Evrede Yapılması Gerekenler; rastsız bilgisayarlı beyin tomografisi veya
• Komalı bir hastada vital fonksiyonlar kontrol beyinsapı ağırlık bir inme düşünüyor ise se-
altına alınmalı rebral magnetik rezonans görüntüleme yapıl-
malıdır.
• Solunumu kontrol edilmeli ve gerektiğinde
desteklemelidir (ventilasyon, aspirasyon ön- • Beyin tomografisinde kanama (epidural, sub-
lemelidir). dural, subaraknoid, ventriküler, intraserebral)
varsa nöroşirürji konsültasyonu istenmelidir.
• Damar yolu açılmalı (damar yolu açılırken
tam kan sayımı ve rutin biyokimya için kan • SAK düşünülüyorsa ve BT’de kan görülmü-
şekeri, üre, kreatinin, elektrolitler, sedim, yorsa, LP yapılmalı, tanının SAK ise beyin
PT/PTT] için kan örnek alınmalıdır), cerrahi konsültasyonu istenmelidir.
925
• İnmeyi taklit edebilecek diğer tanılar dışlan- işlevsel düzelmenin en önemli bağımsız para-
malıdır. Bu amaçla ateş önlenmeli ve gerekli metresi olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle ol-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

olgularda BOS incelemesi yapılmalıdır. guların ateşleri antipiretik ilaçlarla (parasetamol


• İskemik inmeli bir olguda, kontrendikasyon gibi) düşürülmelidir. Hiper ve hipoglisemi de
yoksa hemen aspirin başlanmalıdır. iskemik hasarı arttırır. Hiperglisemi (> 200 mg/
dl) insülin titrasyonuyla, hipoglisemi (< 50 mg/
• İlk 3 saat içinde gelen olgu trombolitik tedavi
dl) % 10-20’lik glukoz solüsyonu ile hızla düzel-
açısından değerlendirilmelidir.
tilmelidir. İnmeli olguların % 4-40’ında nöbet
Akut inmede hipertansiyon yönetimi önemlidir görülebilir. Adamas ve arkadaşlarının yaptıkları
(Tablo 3). Zira hipertansiyonun hızlı düşürül- retrospektif bir çalışmada inme sonrası nöbet
mesi infarkt alanının genişlemesine ve nörolojik sıklığı % 2-23 olarak belirlenmiştir. Tekrarlayan
tablonun daha da kötüleşmesine neden olabilir nöbetlerin kontrol altına alınması gereklidir.
(Bkz. Hipertansif hastaya acil yaklaşım)
İskemik inmeli olguda akut evrede (inme kardi-
Beyin ödemi, iskemik inmenin 3-5. günlerin- yoembolik ve progresif değilse) anti-agregan te-
de maksimuma ulaşır ve klinik bozulmanın en davi verilmelidir. Antiagreganların akut evredeki
önemli nedenidir. Hasta monitorize edilerek vi- etkisi miyokard iskemisindeki kadar net değildir.
tal bulgular stabil hale getirilmelidir (Tablo 4). Şimdiye kadar sadece aspirin araştırılmış (Ist ve
Cast çalışmalarında), bu iki çalışmanın birlikte
İnme ile acil servise başvuran olgularda ateş gö- değerlendirildiği analizinde, rekürren inme ris-
rülebilir. Ateş mortalite ve morbidite ile doğru kinde (< 0.000001), inmede (< 0.05) ve ölüm
orantı gösterir. Jorgensen ve arkadaşları yaptık- riskinde anlamlı sonuç elde edilmiştir (< 0.001).
ları bir çalışmada, ağır inmeli olgularda ateşin Aspirin alan her 1000 hastadan 9’u birkaç hafta

Tablo 3. Akut iskemik inmede hipertansiyon yönetimi


Sistolik < 220 Ya Da Diyastolik < 120 Tedavi Gerekmez
Labetalol 10-20 mg/1-2 dk, IV
10 dk’da bir tekrarlanabilir (mak. doz 300 mg) Nikardipin 5 mg/
Sistolik > 220 ya da diyastolik 121-140
saat IV infüzyon (başlangıç) İstenilen etkiye kadar 5 dk’da bir 2,5
mg/saat düzeyinde doz artımı Mak. doz 15 mg/saat
Nitroprussid 0,5 pikog/kg/dk/IV infüzyon (başlangıç) sürekli
Diyastolik > 140 monitorizasyon amaç kan basıncının % 10-15 oranında düşürül-
mesidir.
Tromboliz düşünülüyorsa KB 180/110 mmHg düzeyine inmesi sağlanmalıdır

Tablo 4. İskemik inmede beyin ödemi tedavisi


Genel önlemler (Hipoksi, hipertermi giderilmeli, yatak başı 30 derece kaldırılmalı)
Sıvı kısıtlaması serum osmolalitesinin düşmesini engeller
Hiperosmolar tedavi
Mannitol. Klinik ve radyolojik olarak ödem bulguları varsa IV 0,25-0,50 g/kg dozunda, 6 saatte bir verilebilir
Gliserol. IV (4 x 250 ml, 30-60 dk içinde) ya da oral (4 x 50 ml) kullanılabilir
Barbitürat uygulanımı yaygınlık kazanamamıştır
Kortikosteroidlerin yeri yoktur
926 Dekompresyon uygun olgularda hayat kurtarıcı olabilir
Konu 2

Tablo 5. NINDS-rtPA çalışması (Dışlama ölçütleri)


Herhangi bir zamanda intrakraniyal kanama

Akut İnmeli Hastaya Yaklaşım


Son 3 ay içinde inme veya kafa travması
Son 21 gün içinde gastrointestinal veya genitoüriner sistem kanaması
Son 14 gün içinde major cerrahi
Son 7 gün içinde komprese edilemeyecek bölgeden arteryel ponksiyon
Oral antikoagulan kullanımı (PTZ > 15 sn)
Son 48 saat içinde heparin kullanımı (aPTT normalden uzun)
Trombosit sayısı < 100000
Kan şekeri < 50 mg/dl veya > 400 mg/dl
Hızla düzelen veya minor semptomlarla giden inme
Subaraknoid veya Arterio-venöz kanamayı düşüdüren klinik belirtiler
İnme başlangıcında epileptik nöbet
Sistolik KB > 185 mmHg, diyastolik KB >110 mmHg
KB’nın bu aralığa indirilmesi için agresif tedavi gerekmesi
BT’de orta serebral arter alanının 1/3’ünü aşan infarkt bulguları (erken indirekt infarkt bulguları, erken
hipodensite, kitle etkisi)

içindeki ölüm ya da tekrarlayan inmeden; 13’ü Özet


altı ay içinde ölüm ya da bağımlılıktan kurtul-
maktadır. İnme kardiyoembolik veya progresif * İnme etkili tedavinin yapılabileceği za-
ise hasta heparinize edilebilir. Ayrıca, Amerikan man aralığının kısa olduğu acil bir nö-
İlaç ve Gıda Dairesi tarafından akut iskemik in- rolojik durum olup akut evrede yaşamsal
işlevlerin korunması primer önem taşır.
melerde tPA uygulanması onaylanmıştır. İlk üç
saatte acil servise başvuran olgular nöroloji klini- * İskemik inmenin akut evresindeki ilk de-
ğine konsulte edilmeli ve olgu tPA uygulaması ğerlendirme vital bulguların stabilizasyon
açısından hızla değerlendirilmelidir. Olgu sabah işlemlerinin ardından öykü, fizik muaye-
inme bulguları ile uyanmışsa klinik bulguların ne, rutin laboratuvar testleri, EKG, akci-
başlangıcı uykuya daldığı ilk saat olarak kabul ğer grafisi ve kontrastsız BBT’yi içermeli
edilmelidir. tPA uygulaması için kontraendikas- ve bu yaklaşım hızla yapılmalıdır.
yon oluşturmayan (Tablo 5) olgularda yapılan
NINDS (National Institute of Neurologic Di-
sorders and Stroke 1995) çalışmasında bir saat Kaynaklar
içinde gidecek şekilde IV. 0.9 mg/kg tPA uy- 1. Kevin M. Barrett, Joshua M. Levine, Karen C.
gulamasının bu olgularda nörolojik disabilite ve Johnston. Diagnosis of stroke and stroke mimics
mortaliteyi azalttığı gösterilmiştir. Toplam do- in the emergency setting. Continuum Lifelong
zun %10’u IV bolus, geri kalanı 1 saat infüzyon Learning Neurol, 2008;14(6):13-27.
olarak verilir. Trombolitik ajan diğer mayilerden 2. Jones HR Jr, Millikan CH, Sandok BA. Tem-
poral profile (clinical course) of acute verte-
ayrı bir damar yolu ile verilmelidir. Tedavi sü-
brobasilar system cerebral infarction. Stroke.
resince olgunun kan basıncı takip edilmeli ve 1980;11(2):173-7.
nörolojik tablo 15 dakikada bir değerlendiril- 3. Jones HJ, Millikan CH. Temporal profile (clini-
melidir. cal course) of acute carotid system cerebral in-
927
farction. Stroke, 1976;7(1):64-71.
4. Genton E, Barnett HJ, Fields WS, Gent M, 12. Kevin M. Barrett, Pooja Khatri, Tudor G. Jovin.
Hoak JC. XIV. Cerebral ischemia: the role of Complications of ischemic stroke: Prevention
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

thrombosis and of antithrombotic therapy. and management. Continuum Lifelong Learn-


Study group on antithrombotic therapy. Stroke, ing Neurol, 2008;14(6):61-79.
1977;8(1):150-75. 13. The International Stroke Trial (IST): A ran-
5. Bamford J, Dennis M, Sandercock P, Burn J, domised trial of aspirin, subcutaneous hepa-
Warlow C. The frequency, causes and timing of rin, both, or neither among 19435 patients
death within 30 days of a first stroke: The Ox- with acute ischaemic stroke. International
fordshire Community Stroke Project. J Neurol Stroke Trial Collaborative Group. Lancet
Neurosurg Psychiatry, 1990;53(10):824-9. 1997;349(9065):1569-81.
6. Adams HP Jr, Bendixen BH, Kappelle LJ, Biller 14. CAST: Randomised placebo-controlled tri-
J, Love BB, Gordon DL, Marsh EE 3rd. Clas- al of early aspirin use in 20,000 patients
sification of subtype of acute ischemic stroke. with acute ischaemic stroke. CAST (Chinese
Definitions for use in a multicenter clinical trial. Acute Stroke Trial) Collaborative Group. Lancet
TOAST. Trial of Org 10172 in Acute Stroke 1997;349(9066):1641-9.Członkowska A, Szpak
Treatment. Stroke, 1993;24(1):35-41. GM. Interpretation of IST and CAST stroke
7. Adams HP Jr, Davis PH, Leira EC et al. Base- trials. International Stroke Trial. Chinese Acute
line NIH Stroke Scale score strongly predicts Stroke Trial. Lancet. 1997;350(9075):441-2.
outcome after stroke: a report of the Trial of Org 15. Khatri P, Levine J, Jovin T. Theraphy for acute
10172 in Acute Stroke Treatment (TOAST). ischemic stroke. Continuum Lifelong Learning
Neurology, 1999;53(1):126-31. Neurol 2008;14(6):46–60.
8. Andrew M. Demchuk, Rishi Gupta, Pooja 16. The National Institute of Neurological Dis-
Khatri. Emerging therapies. Continuum Life- orders, and Stroke rt-PA Stroke Study Group.
long Learning Neurol, 2008;14(6):80-97. Tissue plasminogen activator for acute ischemic
9. Brott T, Adams HP Jr, Olinger CP et al. Mea- stroke. N Engl J Med. 1995;333(24):1581–
surements of acute cerebral infarction: A clinical 1587.
examination scale. Stroke, 1989;20(7):864-70. 17. Kwiatkowski TG, Libmann RB, Frankel M,
10. Adams HP Jr, del Zoppo G, Alberts MJ et al. Tilley BC, Morgenstern LB, Lu M, Broderick
Guidelines for the early management of adults JP, Lewandowski CA, Marler JR, Levine SR,
with ischemic stroke: A guideline from the Brott T, for the National Institute of Neuro-
American Heart Association/American Stroke logical Disorders and Stroke Recombinant
Council, Clinical Cardiology Council, Cardio- Tissue Plasminogen Activator Stroke Study
vascular Radiology and Intervention Council, Group. Effects of tissue plasminogen activator
and the Atherosclerotic Peripheral Vascular for acute ischemic stroke at one year. N Engl J
Disease and Quality of Care Outcomes in Re- Med.1999;340(23):1781–1787.
search Interdisciplinary Working Groups: the 18. Broderick JP, Lu M, Kothari R, Levine SR,
American Academy of Neurology affirms the Lyden PD, Haley EC, Brott TG, Grotta J, Til-
value of this guideline as an educational tool for ley BC, Marler JR, Frankel M. Finding the most
neurologists [published errata appear in Stroke powerful measures of the effectiveness of tissue
2007;38(6):e38 and Stroke, 2007;38(9):e96]. plasminogen activator in the NINDS tPA stroke
Stroke 2007;38(6):1655-711. trial. Stroke 2000;31(10):2335-41.
11. Jorgensen HS, Reith J, Nakayama H, Kammers-
gaard LP, Raaschou HO, Olsen TS. What deter-
mines good recovery in patients with the most
severe strokes? The Copenhagen Stroke Study.
Stroke, 1999;30(10):2008-12.

928
Konu 3

BİLİNÇ BOZUKLUĞU
Dr. Filiz Koç

Giriş Semikoma: Ağrılı uyaranlara cevabın olmadığı,


beyin sapı reflekslerinin korunduğu bir tablodur.
Günlük pratiğimizde uyanıklık ile eş anlamlı
Koma: Ağrılı uyarana anlamlı yanıt yoktur.
olarak kullandığımız bilinci, kişinin çevreden
Hasta genellikle yaşamsal destek makinasına
gelen çeşitli uyarıları doğru algılayarak değerlen-
bağlı hayatını idame ettirir.
direbilme yetisi olarak tanımlayabiliriz. Uyanık-
lığı; beyin sapından hipotalamusa kadar uzanım Bilinç bozukluğu ile acile başvuran hastada ki-
gösteren Retiküler Aktive Edici Sistem (RAS) şinin bilinç düzeyini değerlendirmek için hazır-
ve serebral korteks sağlar. RAS uyanık olma, lanmış göz, verbal ve motor yanıtın değerlendi-
korteks ise uyaranların değerlendirilmesinde rol rildiği üç parametreden oluşan Glaskow Koma
oynar. Beyni diffüz olarak etkileyerek hem sere- Skalası kullanılır. Bu skalada en yüksek puan
beral korteks hem de RAS’ı etkileyen pek çok 15, en düşük puan 3’tür. Her bir parametreden
süreç bilinç bozukluğuna yol açabilir. Bu neden- alınan puanlar toplanır. 15 en iyi, 9-12 orta de-
ler bilinen bir hastalığın beklenen bir sonucu rece beyin hasarı, 8 ve altı ise ciddi beyin hasarını
olabileceği gibi beklenmedik ve/veya bilinmeyen gösterir (Tablo 2). Ayrıca Gloskow Son Durum
bir tıbbi duruma bağlı da olabilir. İnme, intok- Skalası da aynı amaçla kullanılabilir (Tablo 3).
sikasyon, enfeksiyonlar, hematolojik-onkolojik
Bilinç bozukluğu ile gelen bir hastada deliryum
hastalıklar, travma, nöbet, vaskülitler, hiponat-
tablosu da göz önünde bulundurul- malıdır.
remi, üremi, hipo/hiperglisemi gibi metabolik
nedenler madde kullanımı ve ilaçlar bilinç bo- Deliryum: organik bir nedene bağlı olarak orta-
zukluğuna yol açabilirler (Tablo 1). ya çıkan akut başlangıçlı, dalgalı bir seyir göste-
ren serebral disfonksiyona bağlı bilişsel işlevlerde
Bilinç bozukluğunun aşamaları konfüzyon, letar- (düşünme, algılama ve bellek) bozukluk, bilinç
ji, stupor, semikoma ve koma olarak sıralanabilir. bulanıklığı, dikkat bozuklukları, psikomotor ak-
Konfüzyon: Bilincin bulutlanması/sislenmesi tivitede artma ya da azalma ve uyku-uyanıklık
olup bu tabloda kişinin oryantasyonu bozuktur döngüsünde bozulma ile karakterize bir tablo-
ve kooperasyon güçlüğü vardır. Hastada dikkat- dur. DSM- IV’e göre Deliryum kriterleri Tablo
sizlik, basit emirleri yerine getirememe, sorulan 4’de sunulmuştur. Deliryum; psikomotor etkin-
sorulara yanlış cevap verme söz konusudur. lik, yönelim, dikkat, bellek, algılama, düşünce
süreci, düşünce içeriği, uyku-uyanıklık dön- gü-
Letarji: Hasta tekrarlayan sözel veya hafif ağrılı sünde bozulma, gün içi değişkenlik ve duygu
uyaranlarla uyanır, uyaran olmadığı dönemde durumunda dalgalanmanın incelendiği delir-
uykuya meyillidir. Letarjide kooperasyon ve or- yum derecelendirilme ölçeğine göre değerlendi-
yantasyon tamamen bozulmuştur. rilebilir (Tablo 5). Bu ölçek deliryum kliniğinin
Stupor: Hasta derin uyku halindedir. Ancak hızlı değişkenlik göstermesi nedeniyle hastanın
tekrarlayan ağrılı uyaranlara anlamsız sözcükler son 24 saati göz önüne alınarak uygulanır. Öl-
kullanarak cevap verir veya anlamsız hareketler çek doldurulurken bilgiler hasta, hasta yakınları,
sergiler. Ağrılı uyaran ortadan kalktığı zaman aynı odada yatan diğer hastalar ve hastayla ilgi-
hasta tekrar uykuya meyleder. lenen sağlık ekibinden alınabilir.
Tablo 1. Bilinç bozukluğuna yol açan nedenler
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Travma İnme
- Subdural hematom - İntraserebral kanama
- Beyinsapı hasarı - Serebral iskemi
- Minimal pateşial kanamalarla giden yaygın aksonal hasar - Subaraknoid kanama
Metabolik hastalıklar Enfeksiyonlar
- Anoksik iskemik ensefalopati - Menejit
- Solunum yetmezliği - Ensefalit
- Böbrek yetmezliği: (akut-kronik böbrek yetmezliği, diyalize bağlı - Sepsis
disequilibrum, aliminyum zehirlen) - Sifiliz
- Karaciğer yetmezliği (özellikle kronik porto-kaval şunt) - Ensefalomyelit
- Hiponatremi - Tifo
- Hipernatremi/hiperosmalar drumlar - Malarya
- Hipoglisemi -Beyin abseleri
- Hiperglisemi (ketotik veya nonketotik) -Epidural abseler
- Hipo/hiperkalsemi - Subdural ampiyem
- Hipo/hipermagnezemi - Toksoplazma
- Hipofosfatemi - Whipple hastalığı
-Hipotiroidi (mikst ödem)
- Tiroid fırtınası
-Akut surrenal yetmezlik (Addison)
- Hipofizer apopleksi
İlaçlar Beslenme Bozuklukları
- Sedatifler - Wernike ensefalopatisi
- Barbitüratlar - Pellegra ensefalopatisi
- Hipnotik ve trankilizanlar - Marchiafava-Bignami hastalığı
- Opiat Nöbetler
- Alkol - Konvülsif status epileptikus
- Psikotrop ilaçlar - Nonkonvülsif status epileptikus
- Amfetaminler
- Lityum
- MAO inh
Diğer inflamatuar Durumlar Fiziksel Faktörler
- Sespise bağlı ensefalopati -Hipotermi
- Yanığa bağlı ensefalopati -Hipertermi
- Toksik ensefalopati -Elektrik yanığı
- Konnektif doku hastalıkları ve vaskülitler -Yanıklar
Kardiak Nedenler Psikotik bozukluklar
- AV blok Toksik Nedenler
- Aritmiler - Karbonmonoksit
- Senkop - Ağır metaller (Civa, kurşun vb)
- Metanol, etil alkol
- Organofosfat

Acil Servise bilinç bozukluğu ile gelen bir hasta- • Olayın başlangıcı (Akut- subakut, ilerleyici)
nın yakınlarından detaylı öykü alınmalı ve aşa- • Bilinen sistemik bir hastalığı var mı (Diyabet,
ğıdaki sorular yöneltilmelidir böbrek veya karaciğer yetmezliği)
• Olayın başlangıç saati (Uykudan uyandırıla- • Geçirilmiş veya geçirmekte olduğu herhangi
mamış, sabah, öğle akşam). bir enfeksiyon öyküsü var mı?
930
Konu 3

• Hipertansiyon, kardiyak hastalık öyküsü var mı? Hastalar her zaman yakınları tarafından acil
servise getirilmeyebilir. Bilinci kapalı hasta acil

Bilinç Bozukluğu
• Kullandığı herhangi bir ilaç var mı (Yan etki,
intihar vb) servise ister yakını ile isterse yabancı birileri ta-
rafından getirilsin aşağıdaki akış şeması takip
• Herhangi bir madde kullanım öyküsü var mı?
edilmelidir.
• Nöbet öyküsü var mı?
1. Vital bulguları muayene edin ve hastanın
• Daha önce benzer bir tablo yaşanmış mı stabilizasyonunu sağlayın. (Hava yolu, so-
(Epizodik bellek bozukluğu var mı)
lunum, dolaşım [venöz yol açın ve önce ve-
• Travma var mı? nöz kan örneği alınmalı]
• Psikiyatrik hastalık öyküsü var mı? 2. İnspeksiyon (Cilt rengi, terleme, kusma,
enjeksiyon izi, travma)
Tablo 2. Glaskow koma skalası 3. Alabiliyorsan öykü alınmalıdır.
Göz Açma Puan
Spontan olarak gözlerini açıyor 4 4. Ayrıntılı nörolojik muayeneyi de (menings
Gözlerini sözlü komutla açıyor. 3 irritasyon bulguları var mı) içeren fizik mu-
Gözlerini ağrıyla açıyor. 2 ayene yapılmalıdır.
Gözlerini açmıyor. 1
5. Elde ettiğin bulguları ve düşündüğün ön ta-
Motor Yanıt Puan
Emirleri yerine getiriyor 6 nıyı destekleyecek laboratuvar incelemeleri
Ağrılı uyaranı lokalize ediyor 5 yapılmalıdır.
Ağrılı uyaranla ekstremiteyi çekiyor 4
Ağrılı uyaranla ekstremitede anormal fleksiyon 3 • Tam kan sayımı
Ağrı uyaranla ekstremitede anormal ekstansiyon 2
Ağrılı uyarana yanıt yok 1 • Serum glukoz, elektrolitler, kalsiyum,
magnezyum, BUN, kreatin, karaciğer
Sözel Yanıt Puan
Normal, oryente yanıt veriyor 5
fonksiyon testleri, biluribin düzeyleri, al-
Konfüzyon 4 kalen fosfataz.
Uygunsuz kelimelerle yanıt veriyor 3
Anlaşılmaz sesler çıkarıyor 2
• Kan gazı ve pH için arteryel kan örneği
Verbal yanıt yok 1 • Tiroid fonksiyon testleri

Tablo 3. Glaskow son durum skalası


İyileşme Minimal kalıcı bozukluk ya da normal
Orta özürlülük Önemli ancak bağımsızlığı engellemeyen bozukluk
Ağır özürlülük 24 saat süre ile bağımsız işlevleri (fiziksel ve bilişsel) engelleyen kalıcı özürlülük
Bitkisel hayat Konuşamama, emirleri yerine getirememe, çevre ile anlamlı ilişki kuramama, uzun süreli
bilinçsizlik
Ölüm

Tablo 4. DSM-IV’e göre deliryum tanı kriterleri


A. Dikkati belli bir konu üzerinde odaklama, sürdürme ya da yeni bir konuya kaydırma yetisinde azalma ile
giden bilinç bozukluğu (yani çevrede olup bitenin farkında olma düzeyinin azalması)
B. Daha önceden var olan, yerleşik ya da gelişen demans ile açıklanamayan algı bozukluğunun ortaya
çıkması ya da bilişsel değişiklik (bellek, yönelim, dil bozukluğu gibi) olması
C. Bu bozukluk kısa bir süre içinde gelişir (genellikle saatler ya da günler içinde) ve gün içinde dalgalanma-
lar gösterme eğilimi taşır.
D. Öykü, fizik muayene ya da laboratuvar bulgularından elde edilen verilerde bu bozukluğun; ya genel
931
tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı olduğuna ilişkin kanıtlar vardır.
Tablo 5. Deliryum derecelendirme ölçeği
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

1. Psikomotor etkinlik
0 Normal
1 Ilımlı etkinlik artışı (anksiyete, huzursuzluk) ya da azalması (hareketlerde ılımlı yavaşlama)
2 Orta derecede etkinlik artışı (yatak ve sondalarla oynama, kalkıp gitmek isteme) ya da azalması (ancak
uyarıyla etkinlik gösterme)
3 Aşırı derecede etkinlik artışı (tespit gerektirecek düzeyde ajitasyon, eksitasyon) ya da azalması (uyarıyla
bile etkinlik göstermeme)
2. Yönelim
0 Normal
1 Zaman, yer ya da kişi yöneliminde bozulma
2 Zaman-yer, zaman-kişi ya da yer-kişi yöneliminde bozulma
3 Zaman, yer ve kişi yöneliminde bozulma (konfüzyon nedeniyle yanıt alınamazsa burada değerlendirilir)
3. Dikkat
0 Normal
1 Dikkati yoğunlaştırmada güçlük (kendi çabasıyla dikkati sürdürebiliyor)
2 Dikkatte dağınıklık, çelinebilirlik (uyarıyla dikkati sürdürebiliyor)
3 Dikkat tamamen dağınık (uyarıyla bile dikkati sürdüremiyor)
1. Bellek
0 Normal
1 Anlık ya da yakın bellekte bozulma
2 Anlık ve yakın bellekte bozulma
3 Anlık, yakın ve uzak bellekte bozulma (konfüzyon nedeniyle yanıt alınamazsa burada değerlendirilir)
2. Algılama
0 Normal
1 Canlı düşler ve/veya kabuslar
2 Geçici varsanı ve/veya yanılsama
3 Kesin varsanı ve/veya yanılsama (halüsinatuar yaşantı)
6. Düşünce süreci
0 Normal
1 Düşünce ve çağrışımlarda yer yer kopma
2 Düşünce ve çağrışımlar dağınık
3 Enkoherans
7. Düşünce içeriği
0 Normal
1 Aşırı değerlendirilmiş düşünce (uygun davranış göstermez, gerçek olmadığını bilir)
2 Sanrı taslağı (zaman zaman uygun davranış gösterir, gerçek olmadığını sorgulayabilir)
3 Sanrı (uygun davranış gösterir, gerçeği değerlendiremez), sanrısal yaşantı

932
Konu 3

Tablo 5. Deliryum derecelendirme ölçeği (devamı)

Bilinç Bozukluğu
8. Uyku uyanıklık döngüsünde bozulma
0 Normal
1 Gündüz uyuklarken gecenin çoğunu uyanık geçirme
2 Gündüz uyurken tüm gece uyanık kalma
3 Gece ve gündüz boyunca hemen hemen hiç uyumama ya da sürekli uyuma
9. Gün içi değişkenlik/dalgalanma
0 Dalgalanma yok/belirti yok
1 Gündüz normal iken belirtilerin gece gözlenmesi
2 Belirtilerin gündüz zaman zaman gece sürekli gözlenmesi
3 Belirtilerin hem gece hem gündüz dalgalanarak sürekli gözlenmesi
10. Duygu durumda dalgalanma
0 Dalgalanma yok .
1 Duygudurumda saatler içinde ortaya çıkan dalgalanma
2 Duygudurumda dakikalar içinde ortaya çıkan dalgalanma (korku, öfke, ağlamaklılık gibi içinde bulun-
duğu durumla uyumsuz duygudurum değişiklikleri)
3 Emosyonlarda şiddetli disinhibisyon (öfke nöbetleri, denetlenemeyen ağlama ya da gülmeler)
Toplam Puan:……./30

• İdrar analizi 1. Malign hipertansiyonu varsa tansiyonu


• Kan kültürü kontrol edilmeli ve tansiyon asla hızlı düşü-
rülmemelidir.
• Plazma ve idrar osmolaritesi
2. Oksijenizasyonu sağlanmalı, parmak ucun-
• Koagülasyon parametreleri, dissemine in- dan stickle glukoz düzeyi bakılmalıdır.
tervasküler koagülasyon taraması Böylece hasta acilde düzeltilebilen nedene
• Zehirlenme kuşkusu varsa toksikolojik ta- bağlı kalıcı beyin lezyonundan korunmaya
rama çalışılmalıdır.
6. EKG ve akciğer grafisi çekin. 3. Konvülziyon varsa intravenöz diyazepam 10
mg/gün kontrol altına alınamıyorsa status
7. Santral sinir sistemi patolojilerinin ekarte
epileptikus protokolu uygulanmalıdır (Bkz.
etmek için Bilgisayarlı Beyin Tomografisi
Erişkinde status epileptikus ve tedavisi).
isteyin. BBT negatif ise isodens subdural
hematom, yaygın aksonal hasarı, erken 4. Kafa içi basınç artışı (KİBAS) lehine bulgu-
evre iskemik inme ve ensefaliti göstermek ları varsa antiödem verilmelidir.
için serebral magnetik rezonans görüntüle- 5. Enfeksiyonu varsa (kan kültürü alın gere-
me yapın. Santral sinir sistemi enfeksiyonu kirse lomber ponksiyon yapın) ampirik te-
bulguları veya kuşkusu varsa lomber ponk- davi başlanmalıdır.
siyon (açılış basıncı, hücre, protein, laktat
ve elektrolitler, kültür) yapılmalıdır. 6. İntoksikasyon bulguları mevcut ise; gastrik
lavaj, aktif kömür, spesifik tedaviler (at-
ropin, nalokson vb) uygulanmalıdır (Bkz.
Tedavi Zehirlenmiş hastaya acil yaklaşım)
7. Kardiyak patoloji düşünülüyorsa; EKG ge-
Hastayı değerlendirip vital bulguları stabilize et- rekirse EKO kardiyografi yapılmalıdır.
tikten sonra; 933
8. Akut iskemik inme düşünülüyorsa antit- Bilinç bozukluğuna neden olan veya eşlik eden
rombolitik/antiagregan tedavi verilmelidir. metabolik, sistemik, nörolojik tablolar hızla te-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

9. Hastadan elde ettiğin verilere göre hasta il- davi edilmelidir.


gili dal hekimlerine konsulte ederek görüş
alış verişinde bulunulmalıdır.
10. Komalı hastada prognoz; altta yatan pato- Kaynaklar
fizyolojiye, komanın derinliği ve süresine,
uygulanan tedavinin doğru, zamanında ve 1. Young, GB. Coma nad Negative Computed To-
etkin yapılıp yapılmamasına bağlı olarak mography Scan in The Emergency Department.
değişir. American Academy of Neurology. Continuum,
2003;9(3):9-13.
2. Bombacı E, Boztepe A, Çizen A, Çevik B,
Özet Çolakoğlu S, Yollu Atakan T. Bilinci kapalı
yoğun bakım hastalarında Bispektral indeks
* Bilinç bozukluğu ile gelen hastada bilinç monitörizasyonu ile Modifiye Glasgow Koma
düzeyi, solunum paterni değerlendirilme- ve Ram-say Sedasyon Skala puanları arasındaki
lidir. Beyinsapı reflekleri ayrıntılı olarak ilişki. Bakırköy Tıp Dergisi, 2005;1:90-4.
muayene edilmelidir. 3. Fraser GL, Riker RR. Monitoring sedation,
agitation, analgesia and delirium in critically
* Ağrılı uyaranlara motor cevapların olup ill adult patients. Critical Care Clinics 2001;
olmadığı irdelenmeli ve patalojik refleks 17:967-983.
var mı? DTR’ler korunmuş mu? muayene
4. Lipowski ZJ. Update on delirium. Psychiatric
edilmelidir.
Clinics of North America, 1992;15:, 335-46.
* Detaylı tıbbi öykü ve fizik muayene bul- 5. Aydemir Ö, Noyan A, Gülseren AŞ, Kayahan B,
guları ile birleştirilerek bilinç bozukluğu- Bodur Z, Elbi H, Kültür S. Deliryum Derece-
na yol açabilecek tablolar hızla gözden lendirme Ölçeği’nin geliştirilmesi, güvenirliliği
geçirilmelidir. ve geçerliliği. Psikiyatri, Psikoloji-Psikofarmak-
oloji Dergisi, 1998;6:21-27.
* Hava yolu açılmalı, tansiyon, nabız, solu-
num ve dolaşım monitorize edilerek sta- 6. Trzepacz PT, Baker RW, Greenhouse. A symp-
tom rating scale for delirium. Psychiatr Res
bilizasyon sağlanmalıdır.
1988;23:89-97.
* Damar yolu açılarak venöz kan örneği 7. Koç F. Nörolojide kullanılan ölçekler. Acilde Nöro-
alınmalı ve etyolojiye yönelik parametreler loji. Satar S, Güneysel Ö.(eds) 2009;pp:45-88.
(Kan gazları ve pH’da dahil) çalışılmalıdır.

934
Konu 4

ERİŞKİNDE STATUS EPİLEPTİKUS


Dr. Deniz Yerdelen, Dr. Filiz Koç

Giriş Status Epileptikus Sınıflaması


Status epileptikus (SE), sık rastlanan, ciddi mor- Birçok nöbet tipi olduğundan birçok da SE tipi
bidite ve mortalite riski olan bir acil durumdur. vardır.(5) Klinik yönden ayırım başlıca konvülsif
SE, geleneksel olarak, herhangi bir epileptik ve nonkonvülsif olarak yapılmaktadır. Konvülsif
nöbetin 30 dakika veya daha uzun sürmesi ya nöbetler ve SE kolayca tanınabilirken nonkon-
da nöbetlerin aralarında nörolojik durumun dü- vülsif olanlar güç tanınabilmektedir. Fizyolojik
zelmesine olanak tanınmayacak kadar sık olarak ve elektrografik olarak SE, jeneralize veya par-
30 dakika veya daha uzun süre tekrarlaması hali siyel olabilir; bu ayırım elektroensefalogram
olarak tanımlanır. Bu tanımlama 5 dakikadan (EEG) ile kolayca yapılabilir. SE, nöbetin tipine
uzun süren nöbet aktivitesinin SE olarak değer- (absans, myoklonik, tonik, klonik) ve bilincin
lendirilmesi ve tedavi edilmesi gerektiği şeklinde bozulup bozulmamasına (basit, kompleks) göre
modifiye edilmiştir.(1) SE tanımlamasında belli de sınıflandırılır. Bu farklı SE tiplerinin farklı
bir sürenin belirtilmesinin nedeni, uzun süren pato-fizyolojileri olabilir ve farklı klinik yönetim
nöbet aktivitesi ile kalıcı nöronal fonksiyon bo- gerektirebilirler. Uygun tedavinin yapılabilme-
zukluğuna neden olabilecek progresif fizyolojik si için bu spesifik tiplerin tanınması önemlidir
ve nöro-kimyasal değişikliklerin ortaya çıkması- (Tablo 1).
dır. Ancak, değişikliklerin tam olarak ne zaman
ortaya çıkmaya başladığı bilinmemekle birlikte
yapılan bir çalışmada, babunlarda 82 dakikadan 1. Jeneralize Konvülsif SE (JKSE)
daha uzun süren nöbetlerin beyin hasarına ne-
den olduğu gösterilmiştir.(2) Deneysel çalışmalar JKSE, SE’un en dramatik ve hayatı tehdit eden
devam eden epileptik aktivitelerden yaklaşık 30 formudur. Neyse ki kolayca tanınır ve tedavi
dakika sonra geri dönüşümsüz nöronal hasar ge- edilebilir. Parsiyel nöbet (basit veya kompleks)
liştiğini göstermiştir.(3,4) olarak başlayıp sekonder jeneralize olabilir, ya
SE hastalarını olayın gelişimine göre; da jeneralize konvülsiyon şeklinde başlayabi-
lir. Nöbetin jeneralize hale gelmesinden sonra
1. Daha önceden nöbeti olmayan ve direkt bilinç bozulur. Bilinç stupor düzeyinde olup
olarak status epileptikus tablosu ile hastane zamanla normale döner. Bilinç, postiktal stu-
ye başvuranlar pordan beklenen süre içinde düzelmez ise klinik
olarak nöbet gözlenmediği halde epileptik beyin
2. Kronik epilepsi hastası olan ve hastalığın
aktivitesinin devam ettiği düşünülmelidir. Bu
herhangi bir döneminde statusa girenler
durumda hasta ya tamamen hareketsizdir ya da
3. Santral sinir sistemini etkileyen etkileyen hafif kıpırdama ya da göz kırpması izlenebilir.
akut bir hadise geçiren (menenjit, enseaflit, Bu tanınması güç non-konvülsif SE’u doğrula-
inme, metabolik koma vb) ve buna bağlı mada EEG sıklıkla yardımcıdır. EEG yardımcı
(provoke) SE tablosuna giren hastalar ol- olmazsa devam eden nöbetlerde ampirik tedavi
mak üzere 3 gruba ayırabiliriz. uygulanabilir.
Tablo 1. Status epileptikus tipleri ve klinik özellikleri(5)
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Tip Klinik Yorum


Jeneralize
JTK Tonik fazı klonik faz izler Sekonder jeneralize olabilir

Absans Konfüzyon, göz kırpma, hantallık EEG’de 3-Hz jeneralize epileptiform deşarj

Myoklonik Süregen myoklonus Anoksiye bağlı ise çok kötü prognoz

Anoksiye bağlı ise koma görülür

Primer jeneralize epilepsiye bağlı ise


bilinç korunur.

Tonik Ekstensör kasların kasılması Çocuklarda (Lennox-Gastaut sendromu)

Bir ya da her iki yarıda


Klonik Yenidoğanda daha sık
(asimetrik olabilir) ritmik jerkler

Parsiyel
Basit Parsiyel

Epilepsia Parsiyalis Kontinua en çok üst


Motor Ekstremitede ritmik jerkler
ekstremite tutulur.

Somatosensor Fokal duysal semptomlar Klinik bulgu olmayabilir

Kortikal körlük veya pozitif görsel


Görsel
semptomlar

İşitsel Kortikal sağırlık Nöbette tanımlanmış, ancak SE?


Afazik Motor, anlama, global İktal afazi
Kompleks Parsiyel Bilinç bozukluğu Absans SE’den ayırım güç
Boş bakma, otomatizm, garip Psikiyatrik bozukluk tanısı alabilir
Davranışlar

JKSE’un sonuçları altta yatan etyolojiyle ilişkili- travmaları sayılabilir. Erişkinlerde inme, SE’un
dir.(6) Nöbetler gibi, JKSE de semptomatik, id- % 50’sini oluşturur ve ileri yaşlarda JKSE’un en
yopatik ve kriptojenik olarak sınıflandırılabilir. sık nedenidir.(7,8) Çocuklarda ise ilk sırayı ateşli
Akut semptomatik nedenler arasında global hi- enfeksiyonlar (%50’den fazlasında) alır.(7) Krip-
poksik-iskemik olay, iskemik inme, intraserebral tojenik nöbetler semptomatik olduğu düşünül-
veya subaraknoid kanama, santral sinir sistemi düğü halde sebebi bulunamayan epilepsilerdir.
enfeksiyonları (menenjit, ensefalit, abse), tümör- İdyopatik nöbetler genellikle genetik olan özel
ler (primer veya metastatik), metabolik bozuk- bir sendromun parçası olup genetik faktörler
luklar (hipoglisemi, elektrolit bozuklukları), ilaç çevresel faktörlerle etkileşerek bazı bireyleri uza-
936 ve alkol bağımlılığı veya geri çekilmesi ve kafa mış nöbetlere daha hassas hale getirebilir.(9)
Konu 4

2. Myoklonik SE (MSE) içerir. Bir kısmı, uzamış konfüzyonla giden uza-


mış kompleks parsiyel nöbet (ör: temporal lob)

Erişkinde Status Epileptikus


Uzamış epileptik myoklonus, bilinç bozukluğu ya da basit parsiyel veya fokal nöbetlerdir. Bir
olmadan ortaya çıkabilir, bu hastalarda inte- kısmı ise uzamış absans nöbeti gibi jeneralizedir.
riktal fonksiyonlar normaldir. Bu tip olgularda NCSE’nin prezentasyonu çok farklı olabilir ve
MSE, hastanın altta yatan epilepsisi ile ilişkili sıklıkla yanlış tanı konulur (Tablo 2). Tanı ko-
olup prognoz iyidir.(10) Lafora hastalığı veya rag- namaması nedeniyle NCSE için belirtilen preva-
gedred fiberlerin görüldüğü myoklonik epilepsi- lans tahminleri muhtemelen gerçek değerlerden
de (MERRF), MSE progresif myoklonik ensefa- çok düşüktür. NCSE sık olup, muhtemelen tüm
lopatinin bir parçasıdır.(11) SE’ların %25’ini oluşturur.(5)
MSE’un en kötü prognozlu nedeni anoksidir.
Klinik tablo hafif konfüzyondan komaya kadar
Post-anoksik myoklonus ciddi ağır beyin hasa-
değişen bilinç bozukluğu ile karakterizedir. Basit
rının bir bulgusudur ve sıklıkla fatal seyreder.(12)
parsiyel nöbetler duysal fenomen ya da halüsi-
Böbrek hastalığı gibi diğer metabolik ensefalo-
nasyona neden olabilir. NCSE, sıklıkla konvül-
pati formlarında görülen non-epileptik myoklo-
nus da ise ensafalopati tablosu geri dönüşümlü sif SE tedavisini takiben görülebilen bir klinik
olabilir ve prognoz daha iyidir.(13) Bu iki klinik tablodur. Böyle bir durumda NCSE atlanabilir.
tabloyu ayırmada EEG yardımcıdır. İkinci du- Çünkü JKSE tedavisini takiben hastaların yanıt-
rumdaki geri dönüşümlü olgularda, daha seyrek, larındaki azalma ve mental durumdaki değişik-
multifokal ve daha az ritmik epileptiform boşa- lik, tedavi veya postiktal dönmele ilişkilendirilir.
lımlar gözlenir ve zemin ritmi daha iyidir. JKSE’un başarılı bir şekilde tedavisinden sonra
hastanın yavaş yavaş kendine gelmesi beklenir.
NCSE’da ise nöbet devam ettiği sürece kon-
3. Tonik SE füzyon, stupor ve koma gibi bilinç bozukluğu
devam edecektir. Konvülsiyonların kesilmesine
Özellikle nörolojik muayenesi normal olan ol- rağmen 20-60 dakika içerisinde hasta uyanmı-
gularda görülen nadir bir klinik tablodur. Epi- yorsa NCSE’dan şüphelenilmelidir. Tanıyı doğ-
lepsi ve mental retardasyonlu ve Lennox-Gasta- rulamada EEG yardımcıdır, ancak klinik şüphe
ut sendromlu bazı çocuklarda görülebilir. fazla ise ve EEG yapılamıyorsa tedavi ampirik
olarak başlanabilir. Erişkinlerde konvülsif status
sonrasında yapılan EEG kontrolleri hastaların
4. Nonkonvülsif SE (NCSE) %14’ünde NCSE olduğunu göstermiştir.(14)

Motor bulgusu olmayan (ya da sadece çok güç NCSE tablosunda ayrıca ajitasyon, uygunsuz
fark edilen motor bulgusu olan) tüm SE tiplerini ağlama ve gülme, boş bakma, oral otomatizma

Tablo 2. Sıklıkla yanlış tanı konulan NCSE’nin prezentasyon tipleri(5, 15)


Klinik Görünüm Yanlış Tanı
Nöbeti takiben letarji ve konfüzyon Postiktal durum
Konfüzyon, ajitasyon, yanıtlılıkta azalma Metabolik ensefalopati
Yanıtsızlık ve katapleksi Psikojen/konversiyon
Ajitasyon, konfüzyon, konfabulasyon Alkol veya ilaç intoksikasyonu
Halusinasyon ve ajitasyon Psikoz
Letarji Hiperglisemi
Mutizm Psikojenik mutizm/depresyon/stroke
Uygunsuz gülme, ağlama Emosyonel labilite/psikoz 937
gibi garip davranışlar izlenebilir. Hasta, metabo- toni gibi motor bozukluklar görülebilir. ESES’da
lik ensefalopati, intoksikasyon veya psikiyatrik EEG kendini sınırlayıcı özellikte ve klinik nö-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

hastalık gibi yanlış tanı alabilir.(15) betler remisyona girebilecek olmasına rağmen
kalıcı nöropsikolojik bozukluk gelişebilir. ESES
NCSE, sıklıkla absans SE veya kompleks parsi- süresini azaltmak ve sonuçları iyileştirebilmek
yel SE ile karakterizedir. Klinik olarak anlamlı amacı ile hem medikal hem de cerrahi tedavi
derecede overlap vardır. Absans SE’da göz kırp- yapılmaktadır.
ma ve myoklonus gibi bulguların eşlik ettiği
veya etmediği konfüzyon saptanır. Hasta uyanık Yetişkinlerde ESE, ağır medikal hastalık, sıklıkla
gibi görünebilir, hatta uygun konuşmaları da ensefalopatinin eşlik ettiği organ yetmezliği du-
olabilir. Motor aktivite korunabilir veya becerik- rumunda görülebilir. Bu tip olgular, JKSE, inme
sizlik izlenebilir.(16) Epizodlar günlerce sürebilir. ve ameliyat sonrası veya başka bir presipitan var-
lığında ya da gösterilebilir bir neden olmadan
EEG’de 3 Hz diken ve yavaş dalga boşalımları ortaya çıkabilir. Klinik olarak, konvülsif nöbet-
görülür. Hastada sıklıkla jeneralize epilepsi öy- ler ESE bulgusu öncesi, sırası veya sonrasında
küsü vardır, bu veri klinisyeni doğru tanıya gö- olabilir. Ancak bazı hastalarda gözle görülür bir
türecektir. Hastalar bu klinik tablo sonrası nor- nöbet olmayabilir. ESE’un tedavisi gereklidir,
ancak bazı olgulardaki altta yatan ağır hastalık
male döner, ancak absans SE yeniden gelişebilir.
nedeni ile sonuçlar kötüdür.(19)
Kompleks parsiyel SE (KPSE) da bilinçte deği-
şikliğe neden olabilir, en sık yakınma olarak da
konfüzyon görülür. Yanlışlıkla psikiyatrik has- 6. Epilepsia Parsiyalis Kontinua
talık tanısı konulmasına neden olabilecek garip
davranışlar izlenebilir. Bir epizod günler hatta Bir fokal SE formudur. Saatler veya yıllarca sü-
aylarca sürebilir. Yakınmalarda fluktuasyon gö- ren bir vücut kısmında sürekli jerklerin izlendiği
rülmesi bir ipucu olabilir. Tanıyı düşündüren bir klinik sendromdur. EPK olarak kabul edil-
oral veya el otomatizmaları belirgin olabilir.(17) mesi için jerklerin 10 saniyeden daha fazla ol-
KPSE’da EEG’de sıklıkla temporal veya frontal mayan intervallerle en az 1 saat sürmesi gerekti-
bölgelerde fokal yavaşlama ve boşalımlar görüle- ği ileri sürülmüştür.(20) Çocuklarda en sık neden
bilir. KPSE tedavisi, absans SE’a göre daha zor- Rasmussen sendromu, yetişkinlerde ise inmedir.
dur ve rekürrens daha sıktır.

7. Fokal SE (FSE)
5. Elektrografik SE (ESE) Motor korteks dışındaki bölgelerde gelişen FSE
Bu tablo sürekli epileptiform deşarjların izlen- birçok farklı semptoma sahiptir.(21) Primer soma-
diği EEG ile karakterizedir. Bu duruma klasik tosensoriyel korteksi içeren FSE, fokal sensoriyel
bir örnek çocuklarda uyku sırasında elektriksel semptomlara neden olabilir. Primer işitme kor-
SE (ESES)’dur. Bu sendrom kognitif işlevlerde teksinden kaynaklanan, nöbetler iktal sağırlık’a
azalma ve tipik EEG bulguları ile karakterizedir. yol açabilir.(22) Konuşma alanlarındaki FSE iktal
EEG’de diken ve yavaş aktivite boşalımları yavaş afaziyle sonuçlanabilir.(23) Bu tip fokal semptom-
dalga uykusunun en az %85’inde görülür ve 1 ların ani başlangıcı inme olarak yanlış tanı ko-
aydan daha uzun süre 3 veya daha fazla kayıtta nulmasına neden olabilir, ancak EEG epileptik
izlenir. ESES öncesi çocukların bir çoğunun nö- tabloyu ortaya koymada yardımcı olabilir.
ropsikolojik ve motor fonksiyonları normaldir.
Zamanla, IQ, dil, temporo-spatial beceriler ve
dikkat süresini içeren birçok alanda bozulma ge- 8. Subtle (Gizli) SE
lişir. Saldırganlık ve hiperkinezi gibi davranışsal NCSE’un bir alt tipi olarak kabul edilebilir.
938 değişiklikler olabilir.(18) Ataksi, dispraksi ve dis- Oküler nistagmus veya yüz, göz kapağı, çene,
Konu 4

gövde, kollar, eller, bacaklar veya ayaklarda kısa lerde idiyopatik jeneralize epilepsilere göre daha
süreli kasılmalar şeklinde aşikar olmayan motor sık görülür.(24) En önemli neden ilaç tedavisine

Erişkinde Status Epileptikus


bulgular olabilir. Bu hareketler fokal nöbetleri uyumsuzluk olup bunu akut ve remote (uzak)
taklit eder tarzda unilateral veya intermittan izle- semptomatik nedenler ve önceden SE geçirmiş
nebilir. Elektro klinik ayrılmaya işaret eder şekil- olmak takip eder (Tablo 3).
de EEG sıklıkla jeneralize nöbet özelliği gösterir.
Klinik bulgular altta yatan etyolojiler ve tedavi-
den etkilenebilir.(4) Tedavi

Nedenleri 1. Genel Önlemler


Yetişkinlerde SE’un en sık nedenleri epilepsi Önce hastanın SE tablosunda olup olmadığına
(%25), inme (%23) ve remote (uzak) neden- karar verilmeli ve ABC kuralı uygulanmalıdır.
lerdir (%19).(7) SE, sekonder jeneralize epilepsi- Solunum yolu açılmalı, kardiyo-respiratuvar

Tablo 3. Status epileptikus nedenleri(4)


Akut semptomatik nedenler (altta yatan nedenin birinci haftası içinde gelişen nöbetler)
İnme, serebral sinovenöz tromboz dahil
Tedavi edici düzeyin altında antikonvülzan seviyeleri: ani ilaç geri çekilmesi
Alkol ilişkili: alkol geri çekilmesi veya intoksikasyon
Toksisite:
İlaçlar; kokain, aminofilin, imipramin, izoniazid
Çevresel etkenler; karbon monoksid, kurşun, kafur, organofosfatlar
Hipoksi
Metabolik bozukluklar: elektrolit imbalansı, hipoglisemi, üremi veya diğer metabolik bozukluklar
Enfeksiyon veya infestasyonlar:
Meningoensefalit, granulom
Diğer: Direk beyni etkilemeyen enfeksiyonlar
Gebelikle ilişkili: eklampsi
Travma: kafa travması, intrakraniyal cerrahi sonrası
Tümör: Primer veya metastatik beyin tümörleri
Birçok eşlik eden durumlar sırasında gelişen nöbetler
Remote (uzak) semptomatik nedenler (beynin etkilenmesinden bir hafta sonra gelişen nöbetler)
İnme
Kafa travması
Beyin enfeksiyonu veya infestasyonu sekeli olarak görülen nöbetler
Toksik veya metabolik ensefalopati sekeli
Progresif nörolojik hastalıklar: yavaş virus hastalığı, dejeneratif hastalıklar, otoimmün hastalıklar, doğumsal
metabolizma bozuklukları
Gelişimsel beyin malformasyonu, ciddi neonatal ensefalopati
Kriptojenik etyoloji
Tespit edilebilir akut veya uzak nedenin saptanamadığı nöbetler 939
fonksiyonlar takip edilmelidir. Nörolojik durum edilir. Ayrıca, diazepam daha sık entübasyon ge-
monitorize edilmeli, kan basıncı, nabız, elekt- rektirebilir.(26)
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

rokardiyografi, beden ısısı takip edilmelidir.


EKG, iskemik değişiklikler, aritmi ve nadiren IV uygulama yapılamadığında diazepamın rek-
status epileptikus ile klinik görünüm veren Bru- tal preperatları alternatif olarak kullanılabilir.
gada sendromu gibi aritmojenik bozuklukları IV forma göre daha güvenilir ve uygulanması
izlemede yararlıdır.(25) Glukoz, üre, kreatinin, daha kolaydır. Entübasyon daha az gerekli olur
elektrolitler, bikarbonat, magnezyum, kalsiyum, ve nöbet rekürrensi de azalır.(27) Rektal diazepam
karaciğer fonksiyon testleri, kreatin kinaz, he- özellikle çocuklarda anne baba tarafından ko-
layca uygulanabilmektedir. 2-5 yaşları arasında
mogram, arteryel kan gazları, toksikolojik ta-
0.5 mg/kg, 6-11 yaşları arasında 0.3 mg/kg, ye-
rama ve antikonvülsanların düzeyleri için kan
tişkinlerde 0.2 mg/kg önerilen dozlardır. Tablo
alınmalıdır. İntravenöz yol 0.9 NaCI ile açık
4’de SE tedavisi özetlenmiştir.
tutulmalıdır. Eğer hipoglisemi şüphesi varsa,
%50 glukoz 50 ml verilmeli, alkolizm ve nut- Lorezepam; Türkiye’de parenteral formu olma-
risyonel yetersizlik halleri varsa tiamin (250 mg) makla beraber yurt dışında SE’un başlangıç te-
yavaşça verilmelidir. Çoğu zaman gereksizse de, davisinde ilk seçenektir. Diazepama göre beyne
eğer asidoz çok şiddetli ise bikarbonat verilebilir. biraz daha hızlı yayılmasına rağmen, nöbetleri
Solunumun kontrolü ve nöbetin durdurulma- hemen hemen aynı zamanda durdurabilme özel-
sı asidozu düzeltecektir. Psikojenik SE, uzamış liğine sahiptirler. Vücutta dağılımı daha yavaş
postiktal koma ve refraktör SE yönetiminde olup serum konsantrasyonu daha yavaş azalır ve
EEG monitorizasyonu gerekebilir.(4) Statusun etkisi birkaç saat sürer. Ayrıca, ilaç toksisitesine
etyolojisi belirlenmeli, değerlendirmeler ve araş- neden olacak metaboliti yoktur. Bu nedenlerle
tırmalar klinik koşullara göre yapılmalıdır. acil kliniğinde SE’un başlangıç tedavisinde ge-
nellikle ilk seçenek olmuştur.(28) Başlangıç dozu
genellikle 0.1-0.2 mg/kg’dır.
2. Erken Dönemde Nöbetlerin Kontrolü
Bu ilaçlar gerekirse 10 dakika sonra tekrarlana-
SE’un tedavisinde temel hedef nöronal fonksi- bilir. Bunların dışında IV klonezepam (1mg)
yonu korumaktır. Bu da nöbetlerin erken dur- başka bir alternatif benzodiazepindir.
durulması ile sağlanabilir. Ayrıca, SE uzadıkça
refraktör SE gelişim riski de artmaktadır.
3. Nöbet Tekrarının Önlenmesi
Etki başlangıcının hızlı oluşu ve parenteral
formlarının biyoyararlanımı nedeni ile benzo- Lorezepam veya diazepam ile tedavi sonrası nö-
diazepinler SE başlangıç tedavisinde tercih edil- bet tekrar riski olan ve benzodiazepine rağmen
mektedir. nöbetleri devam eden hastalarda fenitoin veya
fosfenitoin uygulanır.
Diazepam; Diazepam yağda çözünür, beyne
hızla geçer ve antikonvülzan etkisi 1 dakika Fenitoin; Fenitoin etkisini uygulamadan 10-30
kadar kısa sürede başlar. Ancak, periferik yağ dakika sonra gösterir. Yarı ömrü 24-48 saattir.
dokusuna hızla yayılır ve 20-30 dakika sonra Benzodiazepinler, hızlıca nöbeti durdurur, fe-
SSS etkisi azalır. Metabolitleri uzun yarılanma nitoin de idame tedavi için genellikle benzodi-
ömrüne sahip olduğu için tekrarlanan dozlardan azepin tedavisini takiben uygulanır. Başlangıçta
sonra toksisiteye neden olabilir. Bu nedenle çok- 18-20 mg/kg uygulanır, ilk bolusa yanıt alına-
lu dozlardan kaçınmalı ve nöbetlerin yeniden mazsa ek 5-10 mg/kg uygulanabilir.(29) Kardiak
başlamasını önlemek için diazepamı idame an- yan etkilerden kaçınmak için infüzyon 50mg/
tikonvülzan tedavi izlemelidir. Diazepamın kısa dakikayı geçmemelidir. Fenitoin tuzlu solüs-
etkili oluşu ve istenmeyen metabolitleri nedeni yonla karıştırılabilir, ancak glukozla birlikte
940
ile acil kliniğinde lorezepam, diazepama tercih verilmemelidir. Ciddi yan etkileri ventriküler
Konu 4

Tablo 4. Jeneralize konvülsif ve refraktör SE’da medikal tedavi(4)


Uygulama Yükleme En yüksek Monitori-

Erişkinde Status Epileptikus


İlaç Zaman İdame Doz
Şekli Dozu Doz zasyon
Solunum TA,
Lorazepam İlk 5-10 dk’da IV bolus 0.1mg/kg 2mg/dk -
bilinç
Lorezepam’a 0.2mg/kg
IV bolus/ Solunum TA,
Diazepam alternatif, IV 10-30mg 5mg/dk -
rektal bilinç
ilk 5-10dk’da rektal
TA, EKG
50mg/dk, 5mg/kg/gün
glukoz içeren
Fenitoin 10-45dk IV infüzyon 20mg/kg PE maks: üçe bölünmüş
mailerde
30mg/kg dozlarda IV
kaçın
Fenitoine 5mg/kg/gün
Fosfenitoin IV infüzyon 20mg/kg PE 150mg/dk TA, EKG
alternatif PE, IV or IM
Refraktör SE
1-4mg/kg/ Kalp ve
Fenobarbital 45-60 dk IV infüzyon 10-20mg/kg 100mg/dk
gün Solunum

KCFT, Plt,
amonyak,
Valproat 45-60 dk IV infüzyon 20-25 mg/kg 3mg/kg/dk 2mg/kg/sa
serum amilaz,
lipaz, TA

İlk bolus: 0.15- 0.1-0.4mg/


IV bolus/ 0.2 mg/kg; Her 5 dk. kg/sa infüz-
infüzyon/ 5-10mg (IM/ 0.2mg/ yon nöbet/
Kalp,
Midazolam > 60 dk IM/rektal/ rektal); 10mg kg bolus, EEG supres-
solunum
bukkal/ veya 0.5mg/kg maks: yonuna vital
İntranazal (bukkal);10mg 2mg/kg bulgulara göre
(intranazal) titrasyon

Her 5 dk
1-12mg/kg/
1-2mg/ Arteryel kan
IV bolus/ İlk bolus: sa infüzyon
Propofol > 60 dk kg bolus, gazları, lipid,
infüzyon 1mg/kg Gerekirse
maks: nöbet tekrarı
titrasyon
10mg/kg
0.5-10mg/kg/
Her 5 dk
IV bolus/ İlk bolus: sa infüzyon Kalp,
Pentobarbital > 60 dk 5mg/kg
infüzyon 5mg/kg Gerekirse solunum
bolus
titrasyon
3-5 mg/kg/ Kalp,
3 dk’da bir
IV bolus/ İlk bolus: sa infüzyon solunum,
Tiopental > 60 dk 50 mg
infüzyon 100-200mg Gerekirse laringospazm
bolus
titrasyon uzamış koma
End tidal kons Gerekirse Kalp,
İsoflurane > 60 dk İnhalasyon
%0.8-2 titrasyon solunum

asistolle giden atriyoventriküler bloğu da içeren yona bağlı yumuşak doku hasarı ve infüzyonun
kardiak aritmilerdir.(30) Hipotansiyon da yaygın- periferinde ağrı, ödem ve ciltte renk değişikliği
dır. Diğer komplikasyonlar; flebit, ekstravazas- ile karakterize mor eldiven sendromudur. Yan 941
etkiler toplam dozla değil infüzyon oranı ile ilaçtır, ancak akut tolerans gelişebilmesi, aktif
koreledir. Bu nedenle, infüzyon oranını kontrol metabolitlerinin oluşması, oto-indüksiyon ve
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

etmek önemlidir.(5) kan seviyesi takibi gerekliliği gibi bazı dezavan-


tajları vardır.
Fosfenitoin; Fosfenitoin, suda çözünür, IV uy-
gulama sonrası kan ve organ fosfotazları tarafın- Valproik Asid: 20-45 mg/kg bolusu takiben 3-6
dan hızla fenitoine dönüştürülen bir ön ilaçtır. mg/kg/dk uygulanabilir.(4,35) Kardiyorespiratuar
Fenitoinden farklı olarak propilen glikol içerme- hastalığı olanlarda, ventilasyon uygulanama-
diğinden daha az kardiak aritmiye neden olabi- dığında ve myoklonik SE’da tercih edilebilir.
lir. IV alandan kolayca ekstravazasyonun olduğu Güvenilir, kullanımı kolay ve non-sedatif olarak
küçük venleri olanlarda, özellikle çocuklarda, bildirilmektedir.(36,37) İntravenöz valproik asidin
intramusküler olarak da verilebilir. İnfüzyon
SE’da hem başlangıç tedavisi olarak hem de ref-
hızı 3 kat hızlı olabilir. Fenitoin dekstroz içe-
raktör SE’da kullanımını destekleyen çalışmalar
ren sıvılarla verilmemesi gerekirken, fosfenitoin
bulunmaktadır.(38,39)
standard intravenöz solüsyonlarla infüze edilebi-
lir. Ancak, pahalı olduğu için yaygın olarak kul- Nöbetler halen devam ediyorsa JKSE ve gizli
lanılan bir ilaç değildir.(5,31) Ayrıca, randomize (subtle) SE’da hemen anestetik madde uygula-
bir çalışmada, yan etki ve hastanede kalış süresi masına geçilir.
bakımından fenitoine göre belirgin bir üstünlük
gösterilememiştir.(4,32) JKSE ve gizli (subtle) SE’da beyin ve sistemik
hasar riski fazla olduğu için midazolam, propo-
Bunların dışında, epilepsi tanısı olan hastalarda
fol veya barbitüratların anestetik doz infüzyon-
ilk nöbet durdurulduktan sonra nöbet tekrarını
larına hemen başlanması önerilmektedir. Hangi
önlemek için SE öncesi kullanılan antikonvül-
anestetik maddenin önce kullanılması konusun-
zan ilaçlarına da devam edilmelidir.
da net veriler bulunmamaktadır. Ancak, en az
24 saat süresince EEG burst süpresyon paterni-
4. Refrakter (Dirençli) SE’un Tedavisi ne göre anestetiğin titrasyonunun yapılması uy-
gun görülmektedir. Bununla birlikte sonradan
Lorezepam veya diazepamı takiben verilen feni- kronik tedavide kullanılacak olan antiepileptik
toin (fosfenitoin) uygulaması sonrası nöbetler tedavi de eş zamanlı başlanmalıdır.(35)
devam ediyorsa hastanın ventilasyon desteği ve
monitorizasyon amaçlı yoğun bakım ünitesine Barbitüratlar: Tiopental 20 saniyede 100-200
alınması gerekir. Sürekli EEG monitorizasyonu mg bolus uygulanır ve nöbetler kontrol altına
yapılmalıdır. Refrakter SE’da psikojenik nöbet alınana kadar 2-3 dakikada bir 50 mg bolus ve-
de dışlanmalıdır.(33) Dirençli SE, elektrografik rilmeye devam edilir (3-5 mg/kg/saat infüzyo-
monitarizasyon ile doğrulandıktan sonra tedavi- nunda).(4,35)
ye devam edilir.
Pentobarbital (tiopentalin ilk metaboliti)
Kompleks parsiyel SE’da status durana kadarki USA’de tiopentale alternatif olarak gösterilmek-
süre JKSE’a göre daha az zarar vericidir. Bu ne- tedir. 5-20mg/kg bolus ile başlanır, 0.5-1mg/kg/
denle anestetik olmayan antikonvülzanlar baş- saat infüzyonu ile devam edilir gerekirse 1-3mg/
langıçta denenebilir. Böylece genel anestetiklere kg/saat dozuna artırılabilir.
bağlı muhtemel ciddi komplikasyonlar da erte-
lenmiş olur. Midazolam: Etkili başlangıç bolus dozu 0.15-
0.2 mg/kg’dır, 0.1-0.4 mg/kg/saat sürekli infüz-
Fenobarbital: 10-20 mg/kg IV infüzyon, arka- yonu ile devam edilebilir.
dan 100mg/dk gidecek şekilde uygulanır. Yoğun
bakım koşullarında entübasyon gerektirir.(4,34) Propofol: 1-2mg/kg ilk bolusu takiben 1-12
942
Fenobarbital statusta etkinliği gösterilmiş bir mg/kg/saat infüzyonu ile devam edilebilir.
Konu 4

Bu bahsedilen anestetik ilaçların nöbet veya hiponatreminin düzeltimi sırasında sentral pon-
EEG supresyonuna veya vital bulgulardaki de- tin myelinozis gelişimini engelleyici önlemler

Erişkinde Status Epileptikus


ğişikliklere göre doz titrasyonu gerekebilir.(4,35) alınmalıdır.
Hangisinin ilk seçim olabileceği ile ilgili belir-
lenmiş sonuçlar yoktur. Randomize tedavi ça- Porfirik SE’da nöbet kontrolü parenteral mag-
lışmalarının olmaması nedeni ile kesin öneriler nezyum sülfat veya IV benzodiazepin ile ya-
vermek zordur.(40-42) Son dönemlerde IV mida- pılmalıdır. Yüksek karbonhidrat alımı porfirin
zolam veya propofolun daha sık kullanıldığı ve üretimini azaltır. Konvansiyonel antikonvül-
daha güvenilir olduğuna işaret eden veriler bu- zanlar hastalığı şiddetlendirirse nöbet tekararını
lunmaktadır.(43-45) Bu tedavilerle başarısız olu- önlemede gabapentin ve levetirasetam gibi yeni
nursa IV pentobarbital veya tiopental ile farma- ilaçlar kullanılabilir.(55,56)
kolojik koma indüksiyonu yapılabilir. Alternatif
İzoniazid intoksikasyonu pridoksin ile, trisiklik
olarak diazepam veya lorezepam sürekli infüz-
antidepresan ve diğer antimuskarinik ajanlara
yonu ve isoflurane ve desflurane gibi inhalasyon
bağlı nöbetler, fizostigmin ile tedavi edilmelidir.
anestetikleri uygulanabilir.(46,47) İntramusküler
Pridoksin bağımlı nöbetlerden şüphelenildiği
paraldehid, lidokain, klometiazol, althesin, keta-
durumlarda da pridoksin verilebilir.
mine, verapamil uygulaması, transkranial mag-
netik stimülasyon, vagal sinir stimülasyonu ve SE’un izlendiği trombotik trombositopenik
cerrahi daha nadir kullanılan seçeneklerdir. (48-51) purpurada antikonvülzanlar ve plazma exchan-
ge ile agresif tedavi yararlıdır. Serebral sinovenöz
Yeni Antikonvülzanlar
trombozda antiödem ve heparin uygulanır.
Topiramatın, iki küçük hasta serisinde dirençli
SE tedavisinde konvansiyonel antikonvülzanlar- Eklampsi nöbetlerinde başlangıçta parenteral
la birlikte nazogastrik yoldan verildiği ve başarılı magnezyum sulfat kullanılabilir.(57) Benzodia-
sonuçlar alındığı bildirilmiştir.(52,53) zepinler de fetus üzerine depresan etki oluştur-
madan uygulanabilir. Sonrasında fenitoin, ge-
İntravenöz levetirasetamın uygulandığı az sayı- belikte proteine düşük oranda bağlandığından,
daki SE olgu raporları bu ilacın SE’da etkili ve düşük dozda (10mg/kg IV) verilebilir. İkinci
iyi tolere edilebilir olabileceğine işaret etmekte- doz olarak 5mg/kg uygulanabilir.(4)
dir.(54)

SE Komplikasyonları
5. Altta Yatan ve Tetikleyen
Nedenlerin Tedavisi Komplikasyonlar, SE’un kendisine, ilaç tedavisi-
ne, altta yatan nedene ve yoğun bakım şartlarına
Antikonvülzanların alımının unutulması, en- bağlı olarak gelişebilir. Vücut ısısı 400C’yi aşarsa
feksiyon, ateş, hipoglisemi, elektrolit imbalansı, hasta soğutulmalıdır.
organ disfonksiyonu, ilaç zehirlenmesi ve ke-
silme tablosu, alkol kötüye kullanımı ve kesil- Myoglobunüri ve serum kreatin fosfokinaz dü-
mesi, immünsupresif yanıtlı inflamatuar hasta- zeyinde belirgin yükseklik durumunda salin
lıklar, inme, travma ve hipertansif ensefalopati diürezi veya üriner alkalinizasyon gerektirebi-
gibi tedavi edilebilir presipitanlar ve nedenler lir. Nöbetlere bağlı olarak veya altta yatan nede-
araştırılmalı ve tedavi edilmelidir. Epilepsili ol- ne bağlı olarak serebral ödem gelişebilir. Ancak,
gularda SE gelişmesi sadece ilaç alımının unu- primer olarak nöbete bağlı serebral ödem agresif
tulmasına bağlanmadan önce diğer nedenler de tedavi gerektirmez. SE nedeni ile ölenlerin otop-
değerlendirilmelidir. Meningo-ensefalit uygun silerinde meziyal temporal skleroza benzer deği-
antimikrobik ilaçlarla tedavi edilmelidir. Ciddi şiklikler kaydedilmiştir.(58)
943
Klinik Seyir * Damar yolu açılırken etyolojik araştırma
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

için kan örneği alınmalı ve kan şekeri,


SE’a bağlı ölüm oranı farklı çalışmalarda %3-50
üre, kreatinin, elektrolitler, bikarbonat,
arasındadır.(59) Ölüm oranını arttıran risk faktör-
magnezyum, kalsiyum, karaciğer fonksi-
leri refraktör nöbetler, akut semptomatik etyolo-
yon testleri, kreatin kinaz gibi biyokimya
jiler (hipoksi veya sentral sinir sistemi enfeksiyo-
paneli yanı sıra hemogram yapılmalıdır.
nu gibi) ve ileri yaştır (>70 yaş).(6) SE sırasında
Eğer hasta daha önce herhangi bir anti-
gelişen kardiyovasküler değişiklikler ve tedaviye
epileptik sağaltım alıyorsa antiepileptik
bağlı komplikasyonlarında ölümde rolü olabilir.
ilaç serum düzeyi bakılmalı, intoksikas-
Elektrografik statusla giden koma ve multisis- yon şüphesi olan olgularda ise toksikolo-
tem yetmezlik de kötü klinik sonuçlara eğilim jik tarama mutlaka yapılmalıdır. Ayrıca
yaratır. SE’la ilişkili morbidite, epilepsi, kognitif arteryel kan gazı da bakılmalıdır.
bozukluk, motor güçsüzlük, disfazi, dizartri ve * ABC kuralından sonra SE tedavisi ya-
vizüel alan defektlerini içerir. pılmalı, nöbet tekrarı önlenmeli ve altta
yatan neden bulunarak tedavi edilmelidir.

Özet * Nöbetleri sonlandırmak için ilk-adım


ilaçlar intravenöz benzodiyazepinler
* Status epileptikus (SE), sık rastlanan, cid- (diazepam veya lorazepam) ve fenitoin-
di ölüm ve sakatlanma riski olan bir acil dir. Eğer bu sağaltıma rağmen nöbetler
durumdur. kontrol altına alınamamış ise midazolam,
* Beş dakikadan uzun süren nöbet aktivi- pentobarbital, tipopental veya propofol
tesi SE olarak değerlendirilmeli ve tedavi infüzyonu uygulanmalıdır.
edilmelidir. * Nöbetler kontrol altına alındıktan 20-60
* Yetişkinlerde SE’un en sık nedeni hasta- dakika sonra hasta uyanmıyorsa nonkon-
nın eğer daha önceden epilepsi öyküsü vülsif SE (NCSE)’dan şüphelenilmelidir.
mevcut ise düzensiz ilaç kullanımı, araya Tanıyı doğrulamada EEG yardımcıdır,
giren enfeksiyonlardır. ancak klinik şüphe fazla ise ve EEG ya-
pılamıyorsa tedavi ampirik olarak başla-
* Eğer hasta daha önce nöbet öyküsü yok
iken, SE tablosu ile acile başvurmuşsa et- nabilir.
yolojide inme, intraserebral yer kaplayan
lezyonlar, santral sinir sistemi enfeksiyon-
ları, metabolik sendromlar, intoksikas- Kaynaklar
yonlar, travma ayırıcı tanıda göz önünde
1. Working Group on Status Epilepticus. Treat-
bulundurulmalıdır.
ment of convulsive status epilepticus. Recom-
* Önce hastanın SE tablosunda olup ol- mendations of the Epilepsy Foundation of
madığına karar verilmeli ve ardışık nö- America’s Working Group on Status Epilepticus.
betlerin yaratacağı nörolojik ve sistemik JAMA, 1993;270:854-9.
komplikasyonlar önlenmelidir.
2. Meldrum BS. Brierley JB. Prolonged epileptic
* Bunun için hastanın vital fonksiyonları seizures in primates. Ischemic cell change and its
stabilize edilmelidir. Bu bağlamda ABC relation to ictal physiological events. Arch Neu-
(airway, breathing, circulation) kuralına
rol. 1973;28:10-7.
göre hava yolu açık tutulmalı, damar yolu
açılarak hasta monitorize edilmeli ve idrar 3. Meldrum BS, Horton RW. Physiology of status
sondası takılmalıdır. epilepticus in primates. Archives of Neurology,
1973;28:1-9.
944
Konu 4

4. Nandhagopal R. Generalized convulsive sta- associated with electrical status epilepticus in


tus epilepticus: An overview. Postgrad Med J, sleep. Brain Dev, 2000;22:279-95.

Erişkinde Status Epileptikus


2006;82:723-32. 19. Drislane FW, Schomer DL. Clinical implica-
5. Gaitanis JN, Drislane FW. Status epilepticus: tions of generalized electrographic status epilep-
A review of different syndromes, their current ticus. Epilepsy Res, 1994;19:111-21.
evaluation, and treatment. The Neurologist 20. Cockerell OC, Rothwell J, Thompson PD,
2003;9:61-76. Marsden CD, Shorvon SD. Clinical and
6. Towne AR, Pellock JM, Ko D, De Lorenzo RJ. physiological features of epilepsia partialis
Determinants of mortality in status epilepticus. continua. Cases ascertained in the UK. Brain.
Epilepsia, 1994;35:27-34. 1996;119:393-407.
7. DeLorenzo RJ, Hauser WA, Towne AR, Boggs 21. Drislane FW, Blum AS, Schomer DL. Focal
JG, Pellock JM, Penberthy L, Garnett L, Fortner status epilepticus: Clinical features and sig-
CA, Ko D. A prospective, population-based epi- nificance of different EEG patterns. Epilepsia.
demiologic study of status epilepticus in Rich- 1999;40:1254-60.
mond, Virginia. Neurology. 1996;46:1029-35.
22. Ghosh D, Mohanty G, Prabhakar S. Ic-
8. Waterhouse EJ, DeLorenzo RJ. Status epilep- tal deafness a report of three cases. Seizure.
ticus in older patients:epidemiology and treat- 2001;10:130-3.
ment options. Drugs Aging, 2001;18:133-42.
23. Wells CR, Labar DR, Solomon GE. Aphasia as
9. Corey LA, Pellock JM, Boggs JG, Miller LL, the sole manifestation of simple partial status
DeLorenzo, 1998;50:558-60. epilepticus. Epilepsia, 1992;333:84-7.
10. Jumao-as A, Brenner RP. Myoclonic status epi- 24. Shorvon S, Walker M. Status epilepticus in
lepticus: A clinical and electroencephalographic idiopathic generalized epilepsy. Epilepsia
study. Neurology, 1990;40:1199-202. 2005;46:73-9.
11. Berkovic SF, Andermann F, Carpenter S, 25. Delanty N, French JA, Labar DR, Pedley TA,
Wolfe LS. Progressive myoclonus epilepsies: Rowan AJ. Status epilepticus arising de novo in
specific causes and diagnosis. N Engl J Med. hospitalized patients: an analysis of 41 patients.
1986;315:296-305. Seizure, 2001;10:116-9.
12. Young GB, Gilbert JJ, Zochodne DW. The sig- 26. Velioglu SK, Ozmenoglu M, Boz C, Alioğlu
nificance of myoclonic status epilepticus in post- Z. Status epilepticus after stroke. Stroke
anoxic coma. Neurology, 1990;40:1843-1848. 2001;32:1169-72.
13. Celesia GG, Grigg MM, Ross E. Generalized 27. Huang CC, Chen TW, Lin FC, Huang MH.
status myoclonicus in acute anoxic and tox- Status epilepticus as an initial presentation of
icmetabolic encephalopathies. Arch Neurol. Brugada syndrome: A case report. Kaohsiung J
1988;45:781-4. Med Sci, 2005;21(8):387-91.
14. DeLorenzo RJ, Waterhouse EJ, Towne AR, 28. Chiulli DA, Terndrup TE, Kanter RK. The
Boggs JG, Ko D, DeLorenzo GA, Brown A, influence of diazepam or lorazepam on the fre-
Garnett L. Persistent nonconvulsive status epi- quency of endotracheal intubation in childhood
lepticus after the control of convulsive status status epilepticus. J Emerg Med. 1991;9(1-
epilepticus. Epilepsia. 1998;39:833-40. 2):13-7.
15. Kaplan PW. Nonconvulsive status epilepticus in 29. Alldredge BK, Gelb AM, Isaacs SM, Corry
the emergency room. Epilepsia, 1996;37:643-50. MD, Allen F, Ulrich S, Gottwald MD, O’Neil
16. Andermann F, Robb JP. Absence status: a reap- N, Neuhaus JM, Segal MR, Lowenstein DH. A
praisal following review of thirty-eight patients. comparison of lorazepam, diazepam, and pla-
Epilepsia, 1972;13:177-87. cebo for the treatment of out-of-hospital status
17. Ballenger CE, King DW, Gallagher BB. Par- epilepticus. N Engl J Med, 2001;345(9):631-7.
tial complex status epilepticus. Neurology, 30. Lowenstein DH, Alldredge BK. Status epilepti-
1983;33:1545-52. cus. N Engl J Med 1998;338:970-976.
18. Galanopoulou AS, Bojko A, Lado F, Moshe SL. 31. Randazzo DN, Ciccone A, Schweitzer P,
The spectrum of neuropsychiatric abnormalities Winters SL. Complete atrioventricular block 945
with ventricular asystole following infusion 41. Claassen J, Hirsch LJ, Mayer SA. Treatment of
of intravenous phenytoin. J Electrocardiol. status epilepticus: A survey of neurologists. J
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

1995;28(2):157-9. Neurol Sci. 2003;211(1-2):37-41.


32. Touchette DR, Rhoney DH. Cost-minimiza- 42. Walker MC, Smith SJ, Shorvon SD. The in-
tion analysis of phenytoin and fosphenytoin in tensive care treatment of convulsive status
the emergency department. Pharmacotherapy. epilepticus in the UK. Results of a national
2000;20(8):908-16. survey and recommendations. Anaesthesia.
1995;50(2):130-5.
33. Coplin WM, Rhoney DH, Rebuck JA, Cle-
ments EA, Cochran MS, O’Neil BJ. Random- 43. Prasad A, Worrall BB, Bertram EH, Bleck
ized evaluation of adverse events and length- TP. Propofol and midazolam in the treat-
of-stay with routine emergency department ment of refractory status epilepticus. Epilepsia.
use of phenytoin or fosphenytoin.Neurol Res. 2001;42(3):380-6.
2002;24(8):842-8. 44. Rossetti AO, Reichhart MD, Schaller MD, Des-
34. Walker MC, Howard RS, Smith SJ, Miller DH, pland PA, Bogousslavsky J. Propofol treatment
Shorvon SD, Hirsch NP. Diagnosis and treat- of refractory status epilepticus: A study of 31
episodes. Epilepsia. 2004;45(7):757-63.
ment of status epilepticus on a neurological in-
tensive care unit. QJM, 1996;89(12):913-20. 45. Claassen J, Hirsch LJ, Emerson RG, Mayer SA.
Treatment of refractory status epilepticus with
35. Meierkord H, Boon P, Engelsen B, Gocke K,
pentobarbital, propofol, or midazolam: A sys-
Shorvon S, Tinuper P, Holtkamp M. EFNS
tematic review. Epilepsia, 2002;43(2):146-53.
guidelines on the management of status epilep-
ticus. Eur J Neurol, 2006;13(5):445-50. 46. Labar DR, Ali A, Root J. High-dose intravenous
lorazepam for the treatment of refractory status
36. Limdi NA, Shimpi AV, Faught E, Gomez CR,
epilepticus. Neurology, 1994;44(8):1400-3.
Burneo JG. Efficacy of rapid IV administration
of valproic acid for status epilepticus. Neurol- 47. Mirsattari SM, Sharpe MD, Young GB. Treat-
ogy. 2005;64(2):353-5. ment of refractory status epilepticus with inha-
lational anesthetic agents isoflurane and desflu-
37. Peters CN, Pohlmann-Eden B. Intravenous rane. Arch Neurol, 2004;61(8):1254-9.
valproate as an innovative therapy in seizure
emergency situations including status epilepti- 48. Iannetti P, Spalice A, Parisi P. Calcium-channel
cus--experience in 102 adult patients. Seizure, blocker verapamil administration in prolonged
and refractory status epilepticus. Epilepsia.
2005;14(3):164-9.
2005;46(6):967-9.
38. Agarwal P, Kumar N, Chandra R, Gupta G,
49. Patwardhan RV, Dellabadia J Jr, Rashidi M,
Antony AR, Garg N. Randomized study of in-
Grier L, Nanda A. Control of refractory status
travenous valproate and phenytoin in status epi-
epilepticus precipitated by anticonvulsant with-
lepticus. Seizure. 2007;16(6):527-32.
drawal using left vagal nerve stimulation: A case
39. Mehta V, Singhi P, Singhi S. Intravenous sodium report. Surg Neurol, 2005;64(2):170-3.
valproate versus diazepam infusion for the con-
50. Duane DC, Ng YT, Rekate HL, Chung S,
trol of refractory status epilepticus in children:
Bodensteiner JB, Kerrigan JF. Treatment of
A randomized controlled trial. J Child Neurol.
refractory status epilepticus with hemispherec-
2007;22(10):1191-7. tomy. Epilepsia, 2004;45(8):1001-4.
40. Holtkamp M, Masuhr F, Harms L, Einhaupl 51. Ma X, Liporace J, O’Connor MJ, Sperling MR.
KM, Meierkord H, Buchheim K. The manage- Neurosurgical treatment of medically intractable
ment of refractory generalised convulsive and status epilepticus. Epilepsy Res, 2001;46(1):33-8.
complex partial status epilepticus in three Euro-
52. Towne AR, Garnett LK, Waterhouse EJ, Mor-
pean countries: A survey among epileptologists
ton LD, DeLorenzo RJ. The use of topiramate
and critical care neurologists. J Neurol Neuro-
in refractory status epilepticus. Neurology.
surg Psychiatry, 2003;74(8):1095-9.
946 2003;60(2):332-4.
Konu 4

53. Bensalem MK, Fakhoury TA. Topiramate and lepticus in acute intermittent porphyria. Post-
status epilepticus: Report of three cases. Epilepsy grad Med, 2003;49(3):285.

Erişkinde Status Epileptikus


Behav. 2003;4(6):757-60. 57. Lucas MJ, Leveno KJ, Cunningham FG. A com-
54. Knake S, Gruener J, Hattemer K, Klein KM, parison of magnesium sulfate with phenytoin
Bauer S, Oertel WH, Hamer HM, Rosenow F. for the prevention of eclampsia. N Engl J Med,
Intravenous levetiracetam in the treatment of 1995;333(4):201-5.
benzodiazepine refractory status epilepticus. J 58. DeGiorgio CM, Tomiyasu U, Gott PS, Treiman
Neurol Neurosurg Psychiatry, 2008;79(5):588-9. DM. Hippocampal pyramidal cell loss in human
55. Zaatreh MM. Levetiracetam in porphyric status status epilepticus. Epilepsia, 1992;33(1):23-7.
epilepticus: A case report. Clin Neuropharma- 59. DeLorenzo RJ, Towne AR, Pellock JM, Ko D.
col. 2005;28(5):243-4. Status epilepticus in children, adults, and the
56. Pandey CK, Singh N, Bose N, Sahay S. Gaba- elderly. Epilepsia, 1992;33:15-25.
pentin and propofol for treatment of status epi-

947
Konu 5
ACİL SERVİSTE BAŞ AĞRILI
HASTAYA YAKLAŞIM
Dr. Mehtap Bulut

Giriş Başağrısı;(1) İntra/ekstrakranial arterlerin dilatas-


yonu, traksiyonu veya distansiyonu,(2) Dural zar
Baş ağrısı, en sık rastlanan nörolojik yakınma- veya intrakranial geniş venlerin yer değiştirmesi
lardan birisidir ve genellikle bu tür hastalar acil veya traksiyonu,(3) Spinal yada kranial sinirlerin
servis müdahalesi gerektirirler. Farklı çalışma- inflamasyonu, traksiyonu veya kompresyonu,(4)
larda, acil servise nontravmatik baş ağrısı nede- Baş-boyun kaslarının spazmı, inflamasyonu
niyle başvuran hasta oranı %0.5-4.5 arasında veya travması(5) Meningeal irritasyon,(6) Artmış
verilmektedir. Baş ağrısı olan hastaların çoğu intrakranial basınç ve(7) İntraserebral seratoner-
(%25-55) benign primer baş ağrısı, %40-50’nde jik projeksiyonların bozukluğu sonucu meydana
sistemik hastalık öyküsü mevcut olmakla birlik- gelmektedir.(1,2)
te %1-5’nde ciddi veya sekonder baş ağrıları ol-
maktadır. Primer baş ağrıları içerisinde migren Amerikan Acil Hekimleri Birliği (ACEP)
acil servise başvuruların en sık nedenidir. Halen 1996’da yetişkin hastalardaki baş ağrısı nedenle-
nadir olmasına rağmen, en sık rastlanan ciddi rini 4 ana kategoriye ayırmıştır (Tablo 2).
ani baş ağrısı nedeni subaraknoid kanamadır Baş ağrısı olan hastayı değerlendirirken 4
(SAK).(1-3) önemli nokta vardır:

1. Genellikle benign ve geri döndürülebilir


Sınıflandırma sekonder baş ağrısı olan hastaları tanımak
ve etkili bir şekilde tedavi etmek.
Baş ağrıları, genellikle primer baş ağrısı send-
2. Primer baş ağrısı sendromları olan hasta-
romları (migren, gerilim tipi, küme baş ağrıları)
lara etkili bir tedavi vermek.
ve sekonder nedenler olmak üzere ikiye ayrılır
(Tablo-1).(2,4) 3. Ciddi sekonder baş ağrısı olan hastalarda
acil değerlendirme ve tedaviyi yapabilmek.
4. Tüm taburcu edilen hastaları uygun bir şe-
Patofizyoloji kilde taburcu etmek ve takibini yapmak .(2)
Beyin parankimi ağrıya duyarsızdır. Ağrıya
duyarlı baş kısımları beyini çevreleyen yapılar Tıbbi Öykü
meninksler, beyni besleyen arter ve venler ve ka-
fatası boşluklarını sınırlayan çeşitli dokulardır. Hikaye, baş ağrısında püf noktalardan biridir
Hastanın baş ağrısının yerini lokalize etmesi sık- (Tablo-3).
lıkla mümkün değildir. Baş ağrısı ile ilişkilendi-
rilen ağrının çoğu, özellikle vasküler baş ağrıları 1. Hastaya ağrısının paterni ve başlangı-
ve migrenler beşinci kraniyal sinir ile yayılır. Baş cı sorulmalıdır. Baş ağrısı paterni ile ilgili
ve boyundaki ağrılar kolayca üst üste binebilir. önemli bulgular şöyledir; ilk şiddetli baş
Baş ağrısı şikayetleri irdelenirken baş ve boyun ağrısı, şimdiye kadar olan en kötü baş ağ-
rısı, birkaç gün içerisinde giderek kötüle-
bir bütün olarak düşünülmelidir.(1,2)
şen baş ağrısı veya daha önceki baş ağrısı sırasında (öksürük, defakasyon gibi) oluşan
ataklarına göre süre, şiddet veya eşlik eden ağrı, intrakraniyal patoloji için bağımsız bir
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

semptomlar bakımından farklılık göster- bulgudur. Ve bu tür baş ağrılarının yaklaşık


mesi sayılabilir. Baş ağrısı paterninde de- %25’nde neden SAK’dır. “Gök gürültüsü”
ğişiklik yeni ve ciddi bir problemin işareti veya “şimşek çakması” şeklinde baş ağrısı,
olabilir. Ani başlangıçlı, özelliklede bir efor SAK için önemlidir.

Tablo 1. Baş ağrısı nedenleri


Ciddi İkincil Nedenler
Subaraknoid Kanama
İntraparankimal kanama
EDH, SDH
Vasküler Arteriyovenöz Malformasyon
İnme
Kavernöz sinus trombozu
Karotid veya vertebral arter disseksiyonu
SSS infeksiyonu Menenjit, Ansefalit, Beyin absesi
Tümör
Psödotümör
Oftalmik Glokom, İritis Optik nörit
Nitrat ve nitritler
İlaçlarla ilişkili Monoamin oksidaz inhibitörleri
Alkol çekilme
Toksik CO zehirlenmesi
Hipoksi, hiperkapni
Hipoglisemi
Metabolik
Preeklampsi
Yüksek irtifa beyin ödemi
Geçici İkincil Nedenler
SSS dışı infeksiyonlar Sinüzit, odontojenik ve kulak gibi
Kronik analjezik kullanımı
İlaç ile ilgili durumlar
Monosodyum glutamat
Migren
Primer Baş Ağrısı Sendromları Gerilim
Küme
Kısaltmalar: EDH= Epidural hematom, SDH= Subdural hematom, CO= Karbonmonoksit

Tablo 2. ACEP baş ağrısı sınıflandırması


Baş Ağrısı Sınıfı Örnekler
Subaraknoid kanama, menenjit,
I. Acil tanı ve tedavi gerektiren kritik sekonder nedenler
artmış KİB ile birlikte olan beyin tümörü
II. Acil tanı ve tedavi gerektirmeyen kritik sekonder nedenler Artmış KİB’nın eşlik etmediği beyin tümörü
Sinüzit, hipertansiyon,
III. Genellikle benign ve reversible sekonder nedenler
Lomber ponksiyon sonrası baş ağrısı
IV. Primer baş ağrısı sendromları Migren, gerilim tipi ve küme
950 Kısaltma: ACEP= Amerikan Acil Hekimleri Birliği, KİB=Kafa içi basınç
Konu 5

Tablo 3. Baş ağrısı olan hastalardaki önemli yakınma ve bulgular

Acil Serviste Baş Ağrılı Hastaya Yaklaşım


Semptom Bulgu Olası tanı
Şimşek çakması beraberinde bilinç de-
Ani başlayan ağrı Subaraknoid kanama
ğişikliği, fokal bulgu ve/veya inatçı ağrı
“Hayatının en kötü baş ağrısı” Ani başlangıçla beraber Subaraknoid kanama
Senkop veya presenkop Ani başlangıçla beraber Subaraknoid kanama
Temporomandibular eklem
Çene hareketiyle artma Tıkırtı, çatırtı. Çene hareketiyle ağrı
hastalığı
Alın ve maksiler sinüste fulminan ağrı,
Yüz ağrısı Sinüs basısı veya dental ağrı
nazal konjesyon
Alın ve/veya temporal alan ağrısı Temporal arterde hassasiyet Temporal arterit
Temporal arterit veya akut dar
Periorbital veya retroorbital ağrı Yırtılma tarzında ani başlangıç
açılı glokom

2. Ağrının karakteri, zonklayıcı, sabit, vb. is- baş ağrıları hızla iyileşen hastalar karbon
tatistiksel olarak yardımcı olsa da, bir baş monoksit zehirlenmesi olabilir.
ağrısını diğerinden ayırmada uygun olma-
7. İlişkili yakınmalar ve risk faktörleri baş
yabilir.
ağrısının ciddiyeti ile ilişkili olabilir ancak
3. Ağrının başlangıcında hastanın aktivitesi nadiren spesifik nedenlere işaret eder. Bu-
faydalı olabilir. Ağır egzersiz ile gelen baş lantı ve kusma spesifik değildir. Migren,
ağrılarının vasküler kanama ile ilişkisi var- artmış intrakraniyal basınç, temporal ar-
dır, ancak yine de kesin nedeni ortaya ko- terit ve glokom şiddetli bulantı ve kusma
yacak kadar spesifik değildir. Koitus veya ile ortaya çıkabilir. Senkop öyküsü, değişen
postkoital baş ağrısı sendromu iyi bilinir. şuur durumu, konfüzyon, boyun ağrısı,
ense sertliği, görme bozukluğu, ateş veya
4. Baş ağrısının şiddetinin objektif olarak
nöbet önemli semptomlardır. Öyküde aynı
ölçülmesi zordur. Hemen hemen tüm has-
zamanda görmede değişiklik, göz ağrısı,
talar ağrılarının şiddetli olduğunu söyler.
glokom veya iritis semptomları, çene kla-
1den 10’a kadar skala kullanmak ilk anda
udikasyosu, temporal arterit semptomları
ağrılarının şiddetini ölçmede ve daha çok
veya konjesyon ve fasiyal ağrı, sinüzit semp-
tedaviye yanıtı değerlendirmede faydalı
tomları sorgulanmalıdır.
olur.
8. Önceki baş ağrısı öyküsü, faydalı ancak şu
5. Baş ağrısının lokalizasyonu, hasta özel bir
andaki ciddi problemi ekarte etmeyen bir
alanı tarif edebildiğinde anlamlıdır. Tek
durumdur. Önceki acil servis başvuruları,
taraflı baş ağrısı migrene veya kafatasında
Bilgisayarlı Tomografi (BT), Manyetik Re-
veya yumuşak dokuda lokalize enflamatuar
zonans Görüntüleme (MRI) ve diğer testler
olaya (örneğin sinüs) işaret eder. Oksipital
gözden geçirilmelidir.(1,2,5-8)
baş ağrısı klasik olarak hipertansiyon ile
ilişkilidir. Temporal arterit, temporoman- Akut, yeni başlangıçlı baş ağrısı tarifleyen hasta-
dibular eklem hastalıkları, dental ve sinüs larda şu bulgular varlığında altta yatan ciddi bir
enfeksiyonları lokalize edilebilir. Menenjit, sorundan şüphelenilmelidir;(1,9-11)
ensefalit, SAK ve hatta ciddi migren lokali-
zasyonlarından daha diffüz bir ağrıya neden 1. Şimdiye kadar olan en kötü baş ağrısı
olurlar. 2. İlk şiddetli baş ağrısı
6. Baş ağrısını artıran ve azaltan faktörler 3. Günler veya haftalar içinde kötüleşen baş
önemli olabilir. Ortam değiştirdiklerinde ağrısı 951
4. Anormal nörolojik muayene enfeksiyonu gösterir; ancak SAK’da da olabilir.
Hipertansiyon tanısı hipertansif ivedi durum
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

5. Ateş veya açıklanamayan sistemik bulgular


veya acil durumu düşündürür. Sinüzit açısından
6. Baş ağrısından önce gelen kusma sinüsler muayene edilmeli, temporal arter has-
7. Eğilme, kaldırma, öksürükle ortaya çıkan sasiyet ve pulsasyon azalması yönünden palpe
baş ağrısı edilmeli, hassasiyet yönünden dişler ve tempora-
mandibular eklemler muayene edilmelidir. Akut
8. Bilinen sistemik hastalık glokom, görme alanı defekti veya iritis yönün-
9. Baş ağrısının 55 yaşından sonra başlaması den göz muayenesi yapılmalıdır. Fundoskopi,
papil ödemi veya venöz pulsasyon yokluğunu
gösterir. Her ikisi de intrakraniyel basınç artışı
Fizik Muayene veya subhiyaloid kanamanın (retina ve vitreus
membran arasındaki hemoraji) işaretidir ki bu
Hastanın genel görüntüsü ve vital bulgular de- da büyük oranda SAK’ı gösterir. Fizik muayene
ğerlendirilir. Ateş, menenjit veya sinüzit gibi bir bulguları Tablo 4’de listelenmiştir.(1,2,12-14)

Tablo 4. Fizik muayenede önemli bulgular


Belirti Bulgu Tanı
Menenjit/ensefalit
Genel görünüm Mental durumda değişme-nonfokal Subaraknoid kanama
Artmış BOS basıncı
İntraparankimal kanama
Mental durumda değişme-fokal
Tentoriyal herniasyon
değişiklikler
İnme
Artmış BOS basıncı
Subaraknoid kanama
Ciddi bulantı/kusma
Tentoriyal herniasyon
İntraparankimal kanama
Anoksi/anemi
Taşikardi Febril baş ağrısı
Egzersiz/koital baş ağrısı
Febril baş ağrısı
Ateş
Menenjit/ensefalit
Baş-göz-kulak-burun-boğaz Temporal arter hassasiyeti Temporal arterit
Fundus-spontan venöz pulsasyon Artmış BOS basıncı
kaybı ve/veya papilödem varlığı Kitle lezyonlar
Subhyaloid hemoraji Subaraknoid Kanama
Akut kırmızı göz (ciddi siliyer
Akut dar açılı glokom
flushing) ve zayıf reaktif pupil
Tentoriyal bası
Genişlemiş pupil ve üçüncü sinir felci
Kitle etkisi (örn: SDH, EDH, tümör)
İnme (nadir) SDH, EDH, hemiplejik
Nörolojik Lokalize motor veya duyu defisiti
veya anestetik migren (nadir)
Akut serebellar hemoraji
Akut serebellar ataksi Akut serebellit
952
(çoğunlukla çocuklarda)
Konu 5

Yardımcı Testler: Baş ağrısının büyük çoğun- hastaların büyük bölümünde BT ve LP uygun-
luğu ek testlere ihtiyaç duymaz (Tablo 5). Acil dur. Serebrospinal sıvı alınması antimikrobiyal

Acil Serviste Baş Ağrılı Hastaya Yaklaşım


araştırma gereken baş ağrılı hastada, ilk olarak tedavinin geciktirilmesine neden olmamalıdır
kontrastsız kraniyal BT ile başlanır. Kontrast eğer intrakraniyal enfeksiyon şüphesi varsa int-
kullanımı, zaman, maliyet ve yan etki riskini ravenöz antibiyotik LP’den önceliklidir. Anor-
arttırır.(1,2,12,13) mal bilinç durumu, artmış intrakraniyal basınç,
nörolojik muayenede fokal bulgular LP öncesi
Acil servis hekimlerinin tek ısrarlı hatası baş ağ-
BT çekilmesini gerektirir.(1,2)
rısı vakasında tek BT’nin SAK olasılığını ekarte
ettiğini düşünmeleridir. BT en az %6-8 SAK’ı Ayırıcı Tanı: Kesin öykü ve fizik muayene
tanımada, özellikle minör (Grade I) SAK’ta, du-
bulguları hastaları temize çıkarmak veya şüp-
yarlı değildir ki bunlar çoğunlukla kurtarılabilir
heli gruba sokmak konusunda yardımcı olur.
hastalardır. BT ve Lomber Ponksiyon (LP) uy-
Şüpheli grupta şu bahsedilen bulgulardan biri
gulamayı içen temel yaklaşım algoritması Şekil-
olan tüm hastalara ileri inceleme ve testler plan-
1’de görülmektedir. Kontrastsız BT ile gözden
lanmalıdır:(1) ani gelişen baş ağrısı,(2) hayatının
kaçacağı düşünülen küçük lezyonlar için i.v
en kötü baş ağrısı,(3) azalmış veya değişmiş bi-
kontrastlı BT veya MRI gerekli olabilir. Menen-
jit şüphesi olan ve BT’si normal olan SAK düşü- linç durumu,(4) meningismus,(5) açıklanamayan
nülen hastalara LP yapılır. Kafa içi basınç artışı anormal vital bulgular,(6) muayenede fokal nö-
LP için kontrendikasyondur.(2,13) rolojik defisit,(7) gözlemdeyken kötüleşme veya(8)
egzersiz ile başlayan baş ağrısı. Bu grup hastalar
MR görüntülemenin maliyeti ve sınırlı kul- ciddi hastalık açısından yüksek riske sahiptir. Şu
lanılabilirliği acil servisteki kullanımını azalt- belirtileri olan hasta grubunda ileri araştırmaya
maktadır. Acilde araştırılması gereken baş ağrılı gerek yoktur:(1) önceki aynı baş ağrısı,(2) mua-

Tablo 5. Baş ağrılı hastaya yaklaşımda yardımcı testler


Test Bulgular Tanı
Sedimantasyon Belirgin artış Temporal arterit
EKG Nonspesifik ST-T değişikliği Subaraknoid Kanama
Artmış BOS basıncı
Hemogram Ağır anemi Anoksi
Kraniyal BT Artmış ventrikül boyutu Artmış BOS basıncı
Subaraknoid aralıkta kan Subaraknoid Kanama
Epidural veya subdural aralıkta kan Epidural/subdural hematom
Beyin parankiminde kanama İntraparankimal hemoraji
Vasküler akım azlığı Enfarkt
Yapısal/kitle lezyonu Kitle etkisine Sekonder gerilim ağrısı
Lomber ponksiyon Artmış basınç Psödotümör serebri
Kitle lezyonu
Shunt yetmezliği
Artmış protein Tümör/diğer yapısal lezyonlar
Artmış kırmızı küre Subaraknoid Kanama
Artmış lökosit Enfeksiyon
Pozitif gram boyama Enfeksiyon
Azalmış glukoz Enfeksiyon 953
yene ve olay öyküsünde normal bilinç ve uya- 5. Ani başlangıçlı, şiddetli baş ağrılı, kranial
nıklık,(3) meningismus olmayan normal boyun BT ve LP negatif çıkan hastada ileri görün-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

muayenesi,(4) normal vital bulgular,(5) normal/ tüleme yöntemlerine gerek var mı?(9)
fokal olmayan nörolojik muayene ve(6) gözlem
veya tedavi ile iyileşme olması.(1,4,12) 1. Tedaviye yanıt, akut baş ağrısının etiyoloji-
sini öngörebilir mi?
İlk öykü, fizik muayene ve stabilizasyon sonrası
elde edilen verilerin incelenmeli ve hasta gözlem Uygulanan tedaviye yanıt alınmasının, nontrav-
altındayken tekrar değerlendirilmelidir. Bulgu- matik baş ağrısında altta yatan olası etiyolojinin
larda değişiklik, hızlı bir gözden geçirme ve ta- bir göstergesi olarak kullanılmasını destekleye-
nının tekrar düşünülmesini gerektirir (Tablo 6). cek veya aksini ispatlayacak, prospektif rando-
mize kontrollü çalışmalar, meta analiz sonuçları
Akut, nontravmatik baş ağrısı ile acil servise baş-
veya iyi dizayn edilmiş kohort çalışmalar yoktur.
vuran erişkin hastaların değerlendirme ve yöneti-
Ancak değişik analjeziklere ağrı yanıtında düzel-
mi ile ilgili olarak ACEP tarafından 2008 yılında
bir klinik yaklaşım yayınlanmıştır. Bu klinik yak- meyi yada klinik iyileşmeyi gösteren olgu serileri
laşıma göre 5 kritik sorunun yanıtı aranmıştır: ve olgu bildirimleri şeklinde klas 3 düzeyinde
kanıtlar mevcuttur.(9)
1. Tedaviye yanıt, akut baş ağrısının etiyoloji-
sini öngörebilir mi? 2. Acil serviste hangi baş ağrılı hastalara
2. Acil serviste hangi baş ağrılı hastalara gö- görüntüleme yapalım?
rüntüleme yapılmalı?
• Baş ağrısı ve nörolojik bakıda anormal bul-
3. SAK düşünülen hastada kontrastsız kranial
gusu olan (fokal defisit, bilinç durumunda
BT normalse rutin LP yapılmalı?
değişme, kognitif fonksiyonda değişme gibi),
4. Hangi hastada kranial BT çekmeden önce
güvenle LP yapılabilir? • Yeni başlangıçlı şiddetli baş ağrılı hastalar,

Tablo 6. Baş ağrılı hastada ayırıcı tanı


Organ/Sistem Kritik tanı Acil tanı Acil olmayan tanı
Migren
Şant yetmezliği Vasküler
Gerilim baş ağrısı Trigeminal nevralji
Nörolojik, SSS, damarlar Subaraknoid kanama
Tümör/diğer kitle Posttravmatik
Subdural hematom LP sonrası
Baş ağrıları
Toksik/Metabolik CO zehirlenmesi Dağ hastalığı
Kollajen vasküler hastalıklar Temporal arterit
Dental problemler/Temporo-
Göz/kulak-burun-boğaz Glokom/sinüzit
mandibular eklem hastalıkları
Tansiyon baş ağrısı
Kas iskelet
Servikal strain
Alerji Küme/histamin baş ağrısı
Bakteriyel menenjit Febril baş ağrısı/nonnörolojik
Enfeksiyon Hastalıkları Beyin absesi
Ensefalit enfeksiyon kaynağı
Anoksik baş ağrısı
Pulmoner/O2
Anemi
Kardiyovasküler Hipertansif kriz Hipertansiyon (nadir)
954 Tanımlanmamış Efora bağlı/koital baş ağrısı
Konu 5

• Yeni başlangıçlı ağrısı olan HIV (+) hastalara • Baş ağrısı ve intrakraniyal basınç (İKB) ar-
acil kranial BT çekilmelidir (Düzey-B öneri). tışı bulguları olan (papilödem, fundosko-

Acil Serviste Baş Ağrılı Hastaya Yaklaşım


pik muayenede venöz plusasyon yokluğu,
• 50 yaş üzeri ve yeni tipte baş ağrısı olan has-
bilinç durumunda değişme, fokal nörolojik
taya ivedi olarak kranial BT çekilmelidir
(Düzey-C öneri).(9) defisit) hastalara LP öncesi mutlaka kranial
BT çekilmelidir.
3. SAK düşünülen hastada kontrastsız kranial
BT normalse rutin LP yapalım mı? • İKB artışı bulguları yoksa kranial BT olma-
dan LP yapılabilir (Düzey-C öneri).(9)
Ani başlangıçlı, şiddetli baş ağrısı olan ve kont-
rastsız çekilen kranial BT’si negatif olan hasta- 5. Ani başlangıçlı, şiddetli baş ağrısı olan ve
larda, SAK’yı ekarte etmek için LP yapılmalıdır kranial BT ve LP negatif çıkan hastada ileri
(Düzey-B öneri). görüntüleme yöntemlerine gerek var mı?

Klinisyenler kranial BT görüntülemenin şu kı- • Ani başlangıçlı, şiddetli baş ağrısı olan has-
sıtlılıklarını da unutmamalıdır;(1) teknik yeter- talarda kranial BT (-), BOS açılış basın-
sizlik,(2) menenjit, karotid veya vertebral arter di- cı normal ve BOS analizi negatif ise ileri
seksiyonu, bazen serebral venöz sinüs trombozu görüntülemeye gerek yoktur, hasta takibe
ve pituiter apopleksi gibi durumları saptamada alınarak acil servisten taburcu edilebilir
tanısal yetersizlik,(3) radyolojik yorum değişken- (Düzey-B öneri).
liği,(4) küçük hacimli SAK,(5) anemik hastada ka-
Bazı araştırıcılar “şimşek çakması” şeklinde baş
nın azalmış duyarlılığı,(6) zamanla sensitivitede ağrılı hastalarda kranial BT ve LP negatif bile
azalma.(9) olsa angiografi yapılması gerekliliğini savunsalar
da, acil serviste baş ağrılı hastanın değerlendiril-
4. Hangi hastada kranial BT çekmeden önce mesinde ileri görüntüleme yöntemlerinin kulla-
güvenle LP yapılabilir? nılması konusu henüz ispatlanmamıştır.(9)

Şekil 1. Baş ağrılı hastada ilk değerlendirme ve tedavi.


İlk değerlendirme: öykü ve fizik muayene

CO zehirlenmesi şüphesi: mental değişiklik,


CO bak, O2 ver fokal nörolojik bulgu menenjit şüphesi varsa
veya meningismus ampirik antibiyotik başlanır

Kraniyal BT Hastada fokal nörolojik bulgu


yoksa ve fundoskopisi normalse
LP derhal yapılabilir

BT + : altta yatan durumun tedavisi BT - : LP

Kan/abse/tümör: Beyin Cerrahisine haber ver

LP + kan: SAK tedavisi


LP + enfeksiyon: enfeksiyonun tedavisi
LP - : temel ağrı probleminin tedavisi 955
Tedavi olmaktadır. Bu, ağrıya duyarlı arterlerde, dura-
da, meningeal dokularda steril nörojenik infla-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Baş ağrısı olan hastalar hastalığın bir spektrumu- masyona yol açar ve lokal vazodilatasyona neden
nu gösterir ve semptomlarına göre değerlendi- olur.(2,3,16,17)
rilmek için sıralanmalıdır. Açıkça anormal vital
bulguları veya değişmiş bilinç durumları olan Klinik: Migren baş ağrılarının büyük bir kısmı,
aurasız migrendir. Baş ağrısı genel olarak yavaş
hastalar daha az semptomu olanlardan önce de-
başlar ve 4-72 saat arasında sonlanır. Tipik ola-
ğerlendirilmelidir. Öykü ve fizik muayene po-
rak tek taraflıdır, zonklayıcıdır ve fizik aktivite
tansiyel ölümcül bir duruma işaret ediyorsa tanı
ile kötüleşir. Baş ağrısına sıklıkla bulantı, kus-
yardımcı testler ile bir an önce koyulmalıdır.
ma ve fotofobi, fonofobi eşlik eder. Ancak bu
Ağrı tedavisine erken başlanmalıdır. Hekimin
özellikler migren için tamamen duyarlı ve özgül
işinin önemli bir kısmı ağrıyı dindirmektir ve
değildir. Migren ile gelen hastalarda bu baş ağ-
hastanın tanısına giden yolda az bir etkisi olma-
rısı öncekilerden farklı ise altta yatan başka bir
lıdır. Acil servisteki mücadele ölümcül nedenleri
etiyoloji akla gelmelidir.(3,16,17)
elimine etmek ve hastanın ağrısını tedavi etmek
olmalıdır.(1-3,15) POUNDING (pulsatil karakter; 4-72 saat sür-
mesi; unilateral; bulantı/kusma; aktivite kısıtla-
Taburculuk: Baş ağrısı ile gelen çoğu hasta acil yacak şekilde şiddetli olması) veya STUDIO 54
servisten uygun analjezi ve takip ile taburcu edi-
(şiddetli, zonklayıcı, unilateral ve aktivite kısıtla-
lir. Bu hastalar “temiz” kategorisinde olan veya
dikkatli bir inceleme sonrası ciddi hastalık bu- yacak şekilde şiddetli olması bulgularından en az
lunmamış olan hastalardır. Tehlikeli bulguları 2’si; intestinal semptomlar, otofobi/fotofobi’den
olan tüm hastaların daha fazla araştırma gerekli- en az 1’i; 5 atak ve her bir atağın süresinin 4-72
liği akılda tutulmalıdır.(1,2,14) saat olması kriterlerinin 2’si) kelimeleri migren ta-
nısını koymak için geliştirilmiş kısaltmalardır.(2,16)
Aura ile birlikte olan migrende aura dakikalar
Primer Baş Ağrısı Sendromları içinde gelişir, genellikle 60 dakika içinde son-
Primer baş ağrıları şunlardır; migrenin tüm lanır ve tam olarak geri dönüşümlüdür. Aura
formları, gerlim tipi ve küme baş ağrıları. Bu baş migren baş ağrılarının %20’nde görülür. Visüel
ağrıları, belli bir patofizyolojiyi paylaşırlar ve bir auralar, en sık karşılaşılanlardır, genellikle titre-
klinik spektrumun farklı şekillerini gösterirler. şen skotomlar (siyah noktalar), ışık çakmaları,
hemianopsi veya halüsinasyonlar şeklinde ola-
bilmektedir. Hemiparestezi, hemiparezi, afazi
A. Migren veya diğer konuşma zorlukları görülebilir. Daha
nadir olarak beyin sapı semptomları olabilir (ba-
Epidemiyoloji: Migren baş ağrıları yaygındır ve ziller migren). Migrenin diğer nadir formları:
genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar. Prevalansı, Oftalmojenik migren (3.,4. ve 6. kraniyal sinir-
erkeklerde %5, kadınlarda %15-17 olduğu tah- lerin parezisi) veya retinal migren (ani monoo-
min edilmektedir. E:K oranı 1:3 şeklindedir.(2,16) küler skotom veya körlük)’dir. Çok nadir olan
bir form da migrenöz infarkttır. Bunda 7 gün-
Patofizyoloji: Günümüzdeki teorilere göre mig- den fazla süren aura veya görüntüleme yöntem-
ren, birtakım tetikleyen faktörlere beyin paran- leri ile tespit edilen serebral infarkt vardır. (3,16,17)
kiminin primer bir yanıtıdır. Bu yanıt sonucu
duyusal inputta görev alan beyin sapı yollarında Sonuç olarak fokal nörolojik bulgu ve baş ağ-
disfonksiyon oluşur ve kan damarlarındaki bo- rısı ile gelen hastalarda öncesinde benzer nöro-
zulmuş aktivite bunlara sekonderdir. Hayvan lojik defisit olan migren atakları ortaya çıkması
çalışmaları göstermiştir ki migrende duyusal ve yapılan araştırmaların sonuçlarının normal
956 aksonlar birçok peptidin salınımı sonucu aktive çıkması öyküsü varsa migren ayırıcı tanısı dış-
Konu 5

lanmalıdır. Ve ayrıca tanı migren ise hastalar acil den ilacı vermeden önce premedikasyon yapılır.
servisten ayrılmadan aura ve defisitleri normale Triptan ilaçların 1993’te uygulamaya girmesiyle,

Acil Serviste Baş Ağrılı Hastaya Yaklaşım


dönmelidir.(4,12,16) baş ağrısı tedavisinde dramatik olarak değişik-
likler olmuştur. Triptanlar (örn: Sumatriptan),
Tedavi: Klinik uygulamada geniş bir ilaç spekt- DHE’e göre daha selektif bir seratonin agonisti-
rumu vardır ve migren için hangisinin en iyi te- dir ve daha az bulantı ve kusmaya neden olur. İlk
davi olduğu hakkında bir görüş birliği yoktur. triptan ilaç sumatriptan olup subkutan injeksi-
Acil servisteki randomize, kontrollü çalışmalar yon şeklinde piyasaya verilmiştir. Daha sonraları
ve uzlaşı oluşmuş kılavuzlara dayanarak günü- nazal sprey ve tablet formları da kullanılmaya
müzde birkaç tane opioid içermeyen tedavi se- başlanılmıştır. Acil servis çalışmaları göstermiştir
çenekleri mevcuttur (Tablo 7). Migren tedavisi ki, subkutan sumatriptan uygulaması sık fakat
saate karşı bir yarıştır. Çünkü tedavide ne kadar kısa süreli yan etkilere (sıcağa duyarlılık, titreme,
gecikme olursa, uygulanan ilaçlar o kadar az etki göğüste rahatsızlık ve injeksiyon yerinde reaksi-
edecektir.(2,3,17) yon gibi.) sahiptir, daha pahalıdır ve 24 saatlik
rekürens veya relaps oranı DHE’e göre daha
Dihidroergotamin (DHE), bir 5-HTİB (seroto- fazladır. Sumatriptan diğer ilaçlara cevapsız olan
nin) reseptör agonistidir ve baş ağrılarının gide- migrenlerde verilebilir ancak DHE veya diğer
rilmesinde oldukça etkindir. Bu nedenle migren ergotların verilmesini takiben 24 saat içinde ve-
tedavisinde birinci seçenek ilaçtır. Ancak büyük rilmemelidir, çünkü her ikisi de vazokonstrüksi-
bir çoğunlukta kusmaya neden olur. Bu yüz- yon yapar.(2,16,18)

Tablo 7. Migren baş ağrısında tedavi seçenekleri


İlaç Doz ve Yardımcı ilaçlar Kontrendikasyonlar (KE), Önlemler (Ö), Notlar
1mg IV (3 dk’da) Bulantı ve
KE: Gebelik, HT (kontrolsüz), KAH, yeni sumat-
Dihidroergotamin kusmayı engellemek için tedavi
riptan kullanımı, hemiplejik veya baziller migren
(DHE) öncesi metoklopramid/ klorpro-
Ö: Bulantı, kusma, diyare, abdominal ağrı yapabilir
mazin/proklorperazin uygula
KE: Gebelik, HT (kontrolsüz), KAH, geçmiş
24 saat içinde ergot kullanımı, MAO kullanımı,
Sumatriptan 6 mg SC hemiplejik veya baziller migren
Ö: Minör YE’ler; nadiren, koroner arter spazmı,
MI, disritmiler
KE: P. Ülser öyküsü (özellikle yaşlılarda)
Ketorolak 30 mg IV veya 60 mg IM
Ö: Gebelerde klas-B, 3. trimesterde kullanma
Ö: Gebede klas-C’dir. Hipotansiyon, uyku hali,
Hipotansiyonu azaltmak için
Klorpromazin distonik reaksiyona neden olabilir.
tedavi öncesi uygula 7,5 mg IV
Not: Efektif bir antiemetiktir.
Ö: Gebede klas-C’dir. Uyku hali veya distonik
Proklorperazin 5-10 mgIV veya PR reaksiyon yapabilir.
Not: Efektif bir antiemetiktir.
Ö: Gebede klas-B’dir. Uyku hali veya distonik
Metoklopramid 10 mg IV reaksiyon yapabilir.
Not: Efektif bir antiemetiktir.
Ö: QT uzaması ve/veya torsades de pointes
Droperidol 2.5 mg IV yavaş veya 2.5 mg IM
vakaları bildirilmiştir

Magnezyum sülfat 2 mg IV (30 dk’da) Not: İspatlanmamış ancak bazen tedavide yararlı
957
Acil serviste yapılan randomize, kontrollü çalış- C. Küme Baş Ağrıları
malar da başka ilaçlar da kullanılmış ve etkili bu-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

lunmuştur. Bunlar dopamin-antagonisti antie- Küme baş ağrısı daha nadir görülür, prevalansı
metik ilaçlardır (metoklopramid, klorpromazin, genel popülasyonun %0.4’ü kadardır. Kısa sü-
proklorperazin, ketorolak ve droperidol). Me- relidir (tedavi verilmese bile), diğer pirmer baş
toklopramid, gebelikte akut migren tedavisinde ağrılarından farklı olarak erkeklerde daha yay-
en uygun parenteral ilaçtır. Nonsteroid antiinf- gındır ve başlangıcı 20 yaş civarıdır. Patofizyo-
lojisinde a. karotis internada vazokonstruksiyon,
lamatuar ilaçlar (NSAİİ), özellikle migren teda-
eksterna dallarında ise vazodilatasyon yanında
visinin ayaktan tedavisinde olmak üzere daha az
trigeminovasküler sistemden kaynaklandığını
şiddetli migren atak tedavisinde de kullanılmak-
gösteren bulgular vardır.(17,21)
tadır. Parenteral bir NSAİİ olan ketorolak, mig-
renin akut tedavisinde etkili bulunmuştur. İlaç Tek taraflı, 15-180 dakika süren, orbital, supra-
tedavisinden ayrı olarak, hastalar karanlık ve ses- orbital ve temporal bölgede çok şiddetli ağrı ile
siz bir odaya alınır. Hasta acil servise gelmeden karakterizedir. Ağrı atakları sıklıkla ilkbahar ve
önce saatler veya günlerce kusmuş ve oral alımı sonbahar mevsimlerinde periyodik olarak çıkar,
bozulmuş olabileceğinden intravenöz rehidra- bu dönem 2-3 ay kadar sürebilir. Ağrı genellikle
tasyon sıklıkla gereklidir.(16,18) geceleyin ve aynı saatlerde ortaya çıkmaya me-
yillidir. Ağrı nedeniyle hastalar yerinde dura-
maz, ajitedirler. Ani başlayıp ani biten ağrıya ek
olarak o taraf gözde hiperemi, pitozis, lakrimas-
B.Gerilim Tipi Baş Ağrıları yon, rinore, nazal konjesyon, alın ve yüzde ter-
leme şeklinde klinik tablo ile karakterizedir.(3,21)
Önceleri, gerilim tipi baş ağrılarında, ekstrakra-
niyal kas gerginliğinin neden olduğu düşünül- Kısa süreli küme baş ağrılarında tedavilerinde
mekte idi. Yakın zamandaki teoriler, gerilim tipi verilen her hangi bir ilaç tedavisi çok hızlı etki
baş ağrısı ve migrenin ortak bir patofizyolojiyi etmelidir. Tedavide oksijen verilmesi %70 has-
paylaştıkları ve bir klinik spektrumun farklı uç tada etkili bulunmuştur. Maskeyle 15 dakika
noktaları olduğu şeklindedir. %100 oksijen tedavisi sıklıkla gerekir. Ayrıca
DHE ve sumatriptanın da hızlı etkili olduğu
Uluslararası Baş Ağrısı Derneğine göre şu kri- gösterilmiştir. Sumatriptan 6 mg subkutan uy-
terlerden en az iki tanesinin olması varlığında gulanması, atağı 10-15 dakikaya kadar kısaltabi-
gerilim tipi baş ağrısı tanısı konacağını ifade et- lir. Ağızdan verilen ilaçların absorbsiyonu uzun
mektedir; ağrının bilateral ve hafif-orta şiddetli sürdüğünden ve küme baş ağrısı periyodu kısa
karakterde olması, baskı yapıcı veya sıkıştırıcı olduğundan akut atak tedavisinde etkili olmaya-
ağrı olması (zonklayıcı olmaması), fiziksel akti- bilirler, ancak NSAİİ sonraki atakların sıklık ve
vite ile kötüleşmemesi ve fronto-oksipital loka- şiddetini azaltmada yararlı olabilir.(3, 18,21)
lizasyon. Bulantı/kusma, fotofobi veya fonofobi
eşlik etmez. Ancak şiddetli olduğunda bulantı Primer Baş Ağrılarına Acil Yaklaşım
ve kusmada görülebilir. Süresi 30 dakika-7 gün
Baş ağrısı tipinden bağımsız olarak tedaviye ya-
arasındadır. Ayrıca boyun, oksipital ve frontal
nıtsızlık ikincil nedeni düşündürmelidir ve acilde
bölge kaslarında sertlik ve gerilme, uykusuzluk,
ileri tetkiklere başlanmalıdır. Ayrıca primer baş
konsantrasyon güçlüğü hikayede saptanır. Geri-
ağrısı düşünülen ve tedavi ile gelişme sağlanan
lim baş ağrılı hastaların %90’ında depresyon ve
hastalarda da sekonder nedenler dışlanamaz. Acil
anksiyete semptomları eşlik eder. Hafif tip geri- servis tedavisine iyi cevap veren hastalar uygun
lim baş ağrısında basit analjezikler veya NSAİİ bir takiple taburcu edilebilir. Bazen tedavisi zor
kullanılır. Şiddetli baş ağrısında ise tedavi mig- olan migren ataklarında hasta daha agresif bir
958
renle aynı şekildedir.(19, 20) ağrı kontrolü için hastaneye yatırmak gerekebilir.
Konu 5

Özet Kaynaklar

Acil Serviste Baş Ağrılı Hastaya Yaklaşım


∗ Acil servise nontravmatik baş ağrısı ne- 1. Henry GL. Headache. In: Marx JA, Hockberger
deniyle başvuran hasta oranı %0.5- 4.5 RS, Walls RM, eds. Rosen’s emergency medi-
arasında değişmektedir. cine. Concepts and clinical practice. 5th ed.
Mosby. 2002:149-55.
∗ Baş ağrıları, primer baş ağrısı sendromları
2. Denny CJ, Schull MJ. Headeche and facial pain.
(migren, gerilim tipi, küme baş ağrıları) ve
In: Tintinalli JE, ed. Emergency Medicine: A
sekonder nedenler olmak üzere ikiye ayrılır. Comprehensive Study Guide. New York: Mc-
∗ Acil serviste baş ağrısına yaklaşım, benign Graw Hill, 2004:1375-82.
ve geri döndürülebilir sekonder baş ağrısı 3. Gladstein J. Headache. Med Clin N Am,
olan hastaları tanımak ve etkili bir şekilde 2006;90:275-90.
tedavi etmek, primer baş ağrısı sendrom- 4. Grimaldi D, Cevoli S, Cortelli P. Headache in
ları olan hastalara etkili bir tedavi vermek, the emergency department. How to handle the
ciddi sekonder baş ağrısı olan hastalarda problem? Neurol Sci, 2008;29:103-6.
acil değerlendirme ve tedaviyi yapabil-
5. Raskin NH. Headache. In: Kasper DL, Fauci
mek şeklinde ifade edilebilir. AS, Longo DL, Braunwald E, Hauser SL, James-
∗ Şimdiye kadar olan en kötü baş ağrısı, on JL eds. Harrison’s Principles of Internal Med-
ilk şiddetli baş ağrısı, günler veya haftalar icine. 16th edition. Mc-Graw Hill, 2004:86-94.
içinde kötüleşen baş ağrısı, anormal nö- 6. Locker T, Mason S, Rigby A. Headache manage-
rolojik muayene, ateş veya açıklanamayan ment. Are we doing enough? An observational
sistemik bulgular, eğilme, kaldırma, ök- study of patients presenting with headache
sürükle ortaya çıkan baş ağrısı ve baş ağrı- to the emergency department. Emerg Med J,
sının 50- 55 yaşından sonra başlaması du- 2004;21:327-32.
rumunda ayrıntılı değerlendirme gerekir. 7. Mert E, Aynur O, Tasdelen B, Yilmaz A, Bili-
gin NG. What clues are available for differential
∗ Hikaye ve tam bir fizik muayene özellik-
diagnosis of headaches in emergency settings? J
le nörolojik muayene ilk değerlendirmede Headache Pain, 2008;9:89-97.
yapılmalıdır. Gerekli olgularda istenecek ilk
yardımcı tetkik kontrastsız kraniyal BT’dir. 8. Agostoni E, Rigamonti A. Dangerous head-
aches. Neurol Sci, 2008;29:107-9.
∗ Ani başlangıçlı, şiddetli baş ağrısı olan 9. Edlow JA, Panagos PD, Godwin SA, Thomas
SAK düşünülen ve kontrastsız çekilen TL and Decker WW. “Clinical Policy: Criti-
kranial BT’si negatif olan hastalarda, cal Issues in the Evaluation and Management
SAK’yı dışlamak için LP yapılmalıdır. of Adult Patients Presenting to the Emergency
∗ Migren baş ağrının akut atak tedavisinde Department with Acute Headache” From the
American College of Emergency Physicians
acil serviste ergot türevi ilaçlar, triptanlar,
Clinical Policies Subcommittee on Critical Is-
dopamin antagonisti antiemetikler, NSAİİ
sues in the Evaluation and Management of
ve opioidler sık kullanılan ilaçlardır.
Adult Patients Presenting to the Emergency
∗ Gerilim baş ağrıları, bilateral, fronto-ok- Department with Acute Headache, Ann Emerg
sipital lokalizasyonlu, hafif-orta şiddette, Med, 2008;52(4):407-36.
baskı yapıcı veya sıkıştırıcı karakterdedir. 10. Friedman BW, Serrano D, Reed M, Diamond
Tedavisi migren ile aynıdır. M, Lipton RB. Use of the emergency depart-
ment for severe headache. A population-based
∗ Küme baş ağrısının acil servisteki atak
study. Headache, 2009;49:21-30.
tedavisinde %100 oksijen oldukça başa-
rılıdır. 11. Bren DP, Duncan CW, Pope AE, Gray AJ, R
Al-Shahi Salman. Emergency department eval-
utaion of sudden, severe headache. Q J Med,
2008;101:435-43.
959
12. Bono G, Antonaci F, Mancioli S et al. The man- 16. Blanda M, Wright JT. Headache, migraine. Up-
agement of headaches in the emergency depart- dated Sep 3, 2008. http://emedicine.medscape.
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

ment: critical issues. Neurol Sci, 2006;27:59-61. com/article/792267


13. Zehtabchi S, Wright B. Does This Emergency De- 17. Zarifoğlu M. Akut Başağrıları. Türkiye Klinikleri
partment Patient With Headache Require Neuro- J Surg Med Sci, 2007;37:80-3.
imaging? Ann Emerg Med, 2008;51:324-7. 18. Trainor A, Miner J. Pain treatment and relief
14. Sahai-Srivastava S, Desai P, Zheng L. Analy- among patients with primary headache subtypes
sis of headache management in a busy emer- in the ED. Am J Emerg Med, 2008;26:1029-34.
gency room in the United States. Headache 19. Blanda M, Sargeant LK. Headache, tension.
2008;48:931-8. Updated Dec 12, 2008. http://emedicine.med-
15. Friedman BW, Hochberg ML, Esses D, Gros- scape.com/article/792384
berg B, Corbo J, Toosi B, Meyer HR, Bijur PE, 20. Friedman BW, Grosberg BM. Diagnosis and
Lipton RB, Gallagher EJ. Applying the inter- management of the primary headache disorders
national classification of headache disorders to in the emergency department setting. Emerg
the emergency department: An assessment of Med Clin N Am, 2009;27:71-87.
reproducibility and the frequency with which
a unique diagnosis can be assigned to every 21. Sargeant LK, Blanda M. Headache, cluster.
acute headache presentation. Ann Emerg Med, Updated Sep 20, 2007. http://emedicine.med-
2007;49(4):409-19. scape.com/article/792150.

960
Konu 6

AKUT GÜÇSÜZLÜK
Dr. Filiz Koç

Giriş 1. Hangi sistemler etkilenmiş?


• Motor, duysal, otonomik, kombine
Güçsüzlük, acil servislerde sık görülen ve olduk-
ça farklı tanıları içinde barındıran bir yakınma 2. Güçsüzlüğün dağılımı nedir?
olup nörolojik veya nörolojik olmayan neden- • Distal / Distal+Proksimal
lere bağlı olarak ortaya çıkar. Potansiyel olarak
yaşamı tehdit eden nörolojik ve nöromüsküler • Fokal-Asimetrik / Simetrik
hastalıkların tanısı ayrıntılı öykü, fizik ve nöro- • Oküler/fasiyal/bulber
lojik muayene, sistematik anatomik yaklaşıma • Alt ekstremite-üst ekstremite-gövde
yanı sıra bazı olgularda görüntüleme yöntemle-
rine dayanır. 3. Üst motor nöron etkilenme bulgusu var mı?
• Duysal kaybın eşlik ettiği
• Duysal kayıp olmaksızın
Güçsüzlük
4. Alt motor nöron etkilenme bulgusu var mı ?
1. Üst motor nöron (I. Motor nöron) Üst mo-
5. Duysal tutulum var ise doğası nedir?
tor nöronların oluşturduğu yola piramidal
veya kortikospinal yol adı da verilir. • Yüzeyel duyu kaybı
2. Alt motor nöron (II. Motor nöron) lez- • Derin duyu kaybı
yonları. Bazı durumlarda üst ve alt motor 6. Zamansal gelişim nedir?
nöron lezyon bulguları (örn: amiyotrofik
lateral skleroz) bir arada görülebilir. • Akut (Günler-4 hafta)
3. Omurilik • Subakut (4 -8 hafta)

4. Kas-sinir kavşağı hastalıkları (Örn. Myaste- • Kronik (8 hafta )


nia Gravis) 7. Kalıtsal bir hastalığın kanıtları var mı?
5. Kas hastalıklarına (örn. Herediter ve kaza- • Aile öyküsü
nılmış miyopatiler) bağlı olarak ortaya
• İskelet deformiteleri ve diğer dejene-
çıkabilir (Tablo 1).
ratif stigmalar
Nörolojik muayene hangi anatomik yapının
Tıbbi Öyküde;
etkilendiğini ortaya koymak açısından yol gös-
• Ne (yakınması ne?) tericidir (Tablo 2).
• Nerede (nerede başlamış) Aşağıda sırasıyla acil servislerde sık karşılaştı-
• Ne zaman (ne zaman başlamış) ğımız akut nöropatiler, omurilik ve kas sinir
• Ne mevcut (nörolojik muayene bulguları) kavşağı hastalıkları klinik ve laboratuar bulgu-
gibi dört Ne? sorusuna cevap aranmalı ve ları yanı sıra tedavi prensipleri açısından gözden
aşağıdaki sorgulamalar tamamlanmalıdır. geçirilmiştir.
Tablo 1. yukarı doğru ilerleyen, sinir köklerinin ve pe-
riferik sinirlerin inflamatuar, demyelinizan bir
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

Alt Motor Nöron


- Ön boynuz-poliomyelit hastalığıdır. Bu akut polinöropati, dünyanın her
Üst Motor Nöron - Root veya plexus
yerinde ve her mevsimde görülebilir. Her yaş ve
- İnme - Nöropati
İskemik İnme Guillain Barre cinsiyetteki çocukları ve yetişkinleri etkiler. Yaş
Hemorajik İnme- Porfiri aralığı oldukça geniş olup 8 ay ile 81 yaşları ara-
- Multiple skleroz Ağır metal zehirlen- sında çeşitli olgular bildirilmiştir. Her yaşta gö-
- İntrakranial kitle-abse vb. mesi rülmekle birlikte 15-35 ve 50-75 yaşları arasında
Kritik hastalık nöroaptisi
Tick paralizisi daha sıktır. Erkek kadın oranı 1.25:1’dir. Has-
taların yaklaşık % 60’ında semptomlar ortaya
Kas Hastalıkları
- Herediter miyopatiler çıkmadan 1-3 hafta öncesinde (bazen daha uzun
Omurilik
- İnflamatuar miyopatiler olabilir), geçirilmiş bir solunum veya gastroin-
- Akut omurilik kompresyonu
- Metabolik testinal sistem enfeksiyonu öyküsü vardır.
- Miyelit
Hipo-hiperkalemi
- Multiple skleroz
Hipokalsemi Klinik tablo sıklıkla ayaklarda simetrik olarak
- Vasküler olaylar (spinal inme)
- Periyodik paraliziler
- Travma
- Endokrin miyopatiler
ortaya çıkan güçsüzlük yakınması ile başlar ve
-Kritik hastalık miyopatisi eğer asimetrik tutulum söz konusu ise ayırıcı ta-
Kas-sinir kavşağı nıda diğer hastalıklar düşünülmelidir. Olguların
Myasthenia gravis % 30’unda tetrapleji gelişir. Solunum kasların-
LEMS daki etkilenmeye bağlı vital kapasite 1 litrenin
Organofosfat zehirlenmesi altına düşebilir ve hasta solunum yetmezliği
Botulismus
nedeniyle mekanik ventilatöre ihtiyaç duyabilir.
Derin tendon refleksleri erken dönemde hasta-
ların tamamında olmasa da (% 70) kaybolur.
1. Nöropatiler GBS’de otonom etkilenme görülebilir ve buna
1.1. Guillain Barre Sendromu (GBS) bağlı olarak kan basıncında değişiklikler (hipo-
tansiyon-hipertansiyon), taşikardi-bradikardi,
GBS, güçsüzlük, paresteziler ve hiporefleksi ile kardiyak aritmi, sessiz seyreden, minör T dalga
karakterize akut, alt ekstremitelerden başlayıp ve diğer elektrokardiyografik (ikinci veya üçün-

Tablo 2: Güçsüzlük ve ilişkili nöroanatomik lezyon bulguları


Üst Motor Alt Motor Myastenia
Kas hastalıkları
Nöron Bulguları Nöron Bulguları Gravis
+ + +
+
Güçsüzlük - Kolda abduktor ve Segmanter veya Oküler, bulber
Genellikle proksimal
Dağılımı ekstensor, bacakta fleksor periferik sinir tipinde ve aksiyal kaslar.
kas gruplarında
kas gruplarında egemen
Tendon Değişmez veya azalır
Artar Azalır veya kaybolur Değişmez
refleksleri
Değişmez veya azalır
Tonus Artar (spastisite) Azalır (Flask) Değişmez

Patolojik
Var Yok Yok Yok
refleksler
Lezyon ön boynuzda
Fasikülasyon Yok Yok Yok
ise var
Periferik sinir hasarı
Duyu kusuru Yok Yok Yok
var ise mevcuttur
962 Kas atrofisi Yok Var Yok Var
Konu 6

cü derece atrioventriküler blok, ST depresyonu, tir. Motor sinir iletim hızları, distal ve F-yanıt la-
QRS’de genişleme, T dalga anormallikleri ve tansları ve duysal sinir iletim hızları normaldir. 2-3

Akut Güçsüzlük
çeşitli ritm bozuklukları gibi) bulgular yanısıra hafta sonra fibrillasyon potansiyelleri ortaya çıkar.
hipotermi, hipertermi, idrar yapamama ve ile-
us tablosu gelişir. Hiponatremi, özellikle venti- Akut motor-duysal aksonal nöropati: Sıklık-
latöre bağlı olgularda, ilk haftadan sonra sıkça la diareden sonra (Campylobacter jejuni), akut
görülen elektrolit imbalansı olup, uygunsuz başlangıçlı güçsüzlük ile karakterize olup klinik
ADH salınımına bağlıdır. En önemli laboratu- tablo hızlı progresyon gösterir. Güçsüzlüğe fasi-
ar yöntemleri, elektronörografi (ENG) ve beyin yal dipleji, oftalmoparezi ve otonomik bulgular
omurilik sıvısı (BOS) incelemesidir. BOS’da eşlik edebilir. Bu formdaki olgularda Campylo-
bacter jejuni enfeksiyonu ile ilişkili serum GD1a
albuminositolojik dissosiasyon (BOS proteini
(%60), GM1 (%60) antikorları gösterilmiştir.
yüksekken hücrenin olmaması) saptanır. BOS
EMNG’de Belirgin M-yanıt amplitüd düşüklü-
proteini, ilk bir iki gün içinde % 85 normal iken
ğü ya da uyartılamama yanı sıra duyusal aksiyon
birinci haftanın sonunda % 66 oranında, ikinci
potansiyelleri elde edilemez. Olaydan 2-3 hafta
haftanın sonunda ise % 82 oranında artmıştır. sonra fibrillasyon potansiyelleri ortaya çıkar. Ol-
4 ile 6. haftalarda en üst düzeye ulaşır. BOS guların %5-10 ölüm görülebilir.
proteinindeki artış, sinir köklerinin yaygın inf-
lamasyonu ile ilintilidir. Akut Pandisotonom: Otonomik bulgular ön
plandadır. hızlı başlangıçlı sempatik ve para-
Guillain Barre Sendromunun; Miller-Fis- sempatik etkilenme, ortostatik hipotansiyon,
her Sendromu, Akut Motor Aksonal Nöropati anhidrozis ve fikse pupiller görülebilir. Nörolo-
(AMAN), Akut Motor-Duyusal Aksonal Nöro- jik muayenede duysal ve motor etkilenme yok-
pati (AMSAN), Akut Pandisotonomi ve duyusal tur. Derin tendon reflekleri alınamaz. Serumda
GBS olmak üzere değişik klinik tipleri vardır. gangliyonik asetilkolin reseptörlerine karşı oto-
antikorlar saptanır.
Miller-Fisher Sendromu: Oftalmopleji, ataksi
ve arefleksi ile karakterizedir. Kas gücü korun- Saf duysal GBS; Klinik bulgular duysal yakın-
muştur. Fakat overlap Sendromu’nda kuadriple- malarla prezente olur. Güç kaybı ve arefleksi
ji görülebilir. Miller-Fisher Sendromlu olguların yoktur. EMNG’de demiyelinizan polinöropati
%90’ında gangliozid GQ1b’ye karşı antikor görülebilir.
oluşumu görülür. Bu antikorlar motor sinir
Tedavide plazmaferez, veya intravenöz immün
uçlarından asetilkolin salınımını bloke eder.
globülin (IVIG) uygulaması da (0.4 g/kg/gün, 5
EMNG’de duyusal sinir amplitüdleri azalmış ve
ardışık gün) kullanılır.
ya kaybolmuştur. Ilımlı motor bloklar gözlene-
bilir. F dalga latansı çoğu zaman normaldir. Klinik seyir: olguların %50’si tamamen iyileşir-
ken yaklaşık %10-40’ında hafif nörolojik sekel-
Akut motor aksonal nöropati: Saf motor ler ve %15’inde ise kalıcı, ağır disabilite görülür.
aksonal nöropati olguları daha çok Çin ve genellikle ciddi otonomik sinir sistemi tutulu-
Hindistan’dan bildirilmiş olup hastalık yaz ay- mu ve uzamış entübasyon veya paraliziye bağlı
larında epidemik olarak ortaya çıkar. Olayın komplikasyonlar sonucu ortaya çıkar
başlangıcında genellikle diyare öyküsü mevcut
olup Campylobacter jejuni enfeksiyonuna bağlı
1.2. Kronik İnflamatuar
olarak ortaya çıkar. Güçsüzlük asimetriktir, özel-
Demiyelinizan Nöropati (CIDP)
likle çocuklar ve genç erişkinler görülür. BOS’ta
pleositoz yanı sıra GD1a (%60) ve GM1 (%60) GBS’de olduğu gibi otoimmün mekanizma pe-
gangliozidlerine karşı antikor oluşumu görülür. riferik sinirlerde multifokal demiyelinizasyona
EMNG’de M-yanıt amplitüdlerinde düşme tipik- neden olur. Genel olarak distal ve proksimal kas 963
gruplarını simetrik olarak tutar. GBS’den farklı lik sıvı (BOS) analizinde protein ve hücre artışı
olarak güçsüzlük aylar içinde yavaş ve düzenli, saptanır. Spinal magnetik rezonans görüntüle-
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

basamaklı ya da iyileşme ve alevlenme dönem- mede (MRG) T2 ağırlıklı kesitlerde omurilikte


leri olan klinik seyir gösterir. GBS olgularının dansite artışı (hiperintensite) ve ödem görülebi-
hemen tümü hastalık başlangıcından sonraki lir. Tedavide, yüksek doz steroid (1 gram intra-
ilk ay içinde progresyonunu tamamladığı halde venöz metilprednisolon/gün-5 gün, devamında
CIDP tanısı için 2 aydan daha uzun bir ilerleme 64-80 mg/gün oral steroid ile devam edilir ve
öyküsüne gereksinim vardır. Hastaların büyük steroid dozu kademeli olarak azaltılır). 3.-4. haf-
kısmı el ve ayaklarda uyuşmalardan, daha azı ağ- talarda ortaya çıkan spastisite için yüksek doz
rılı parestezilerden yakınır. BOS’ta hücre artışı baklofen kullanılabilir. Destekleyici tedavi ola-
olmaksızın protein yükselmesi (albuminositolo- rak fizyoterapi uygulanır.
jik disosiyasyon) mevcuttur.

Tedavide kortikosteroidler, intravenöz immung- 2.2. Kauda-Ekuina Sendromu


lobulin, plazmaferez ve immunsupresan ilaçlar Kauda-konus lezyonlarında klinik motor, du-
kullanılır. yusal ve otonomik belirtiler ile karakterizedir.
Tam kauda ekuina sendromunda, lumbosakral
pleksusun uyardığı bölgede ağrı, flask parezi
2. Omurilik Hastalıkları veya pleji, hipo veya anestezi, patella ve aşil ref-
leksinde azalma veya yitiklik, anal reflesin kaybı,
2.1.Miyelit idrar retansiyon veya inkontinası görülür. Eğer
lezyonlar inkomplet ise bu bulgular asimetrik-
Omuriliğin viral, bakteriyel infenksiyonlar gibi dir. Konus lezyonlarında, başlangıç bilateral ve
değişik etyolojik faktörlere bağlı olarak ortaya anidir. Genellikle simetrik, eyer tarzında duyu
çıkan enflamatuar hastalığına miyelit adı verilir. bozukluğu görülür. Ağrı sık veya ciddi değildir.
Lezyon omuriliğin birkaç segmentini tutuyorsa Alt ekstremiterde güçsüzlük belirgin değildir.
transvers miyelit, alt ekstremiteden başlayıp yu- Aşil refleksi yoktur. Cinsel fonksiyonlar etkilenir.
karı doğru yayılım gösteriyorsa asendan miyelit
olarak adlandırılır. Tanıda spinal MRG, elektrofizyolojik testler
(ekstremite ve anal sfinkter EMGsi, bulbo-ka-
Transvers miyelit daha sık görülür. Klinik bulgu- vernöz refleks serebral uyarılmış potansiyeller
lar, akut gelişimli bacaklarda güçsüzlük, uyuşma, gibi), BOS incelemesi yol göstericidir.
karıncalanma ve radiküler tipte ağrı yakınmaları
ile başlar. Bu yakınmalara kollarda güçsüzlük,
uyuşma ve solunum güçlüğü yakınması eşlik 2.3. Brown-Sequard Sendromu
edebilir. Omuriliğin sağ ya da sol yarısını bir veya bir
Etyolojide rol oynayan infeksiyonun tipine göre kaç segment boyunca hasara uğratan bir lezyona
değişen infeksiyon bulguları, sırt ağrısı görülebilir. bağlı olarak ortaya çıkar. Klinik bulgular, lez-
yon düzeyinin altında ipsilateral arka kordon-
Nörolojik muayenede; tutulan omurilik seg- la taşınan vibrasyon ve pozisyon duyusu kaybı
mentinin altında motor güç kaybı saptanır. De- ve kortikospinal traktusun etkilenmesine bağlı
rin tendon refleksleri (DTR) artmıştır yada alın- güçsüzlük, kontrateral ağrı ve ısı duyusu kaybı
mayabilir. Seviye veren duyu kusuru yanı sıra ile karakterizedir. Ağrı ve ısı duyusu kaybı lezyon
tonus azalmıştır. Bu bulgulara genellikle sfinkter düzeyine oranla bir kaç segment aşağıdan itibaren
bozukluğu eşlik eder. ortaya çıkar. Bunun sebebi, çaprazlaşan sinir lif-
lerinin spinotalamik traktusa ilgili arka köke göre
Tanıda; tam biyokimya ve kan sayımı yapılır. bir kaç segment yukarıdan katılmalarıdır. Etyolo-
Lökositoz ve sedimantasyon yüksekliği saptana- jide sıklıkla spinal travmalar, omuriliğin radyas-
964 bilir. Hastaların yaklaşık yarısında beyin omuri- yon nekrozu ve spinal metastazlar rol oynar.
Konu 6

2.4. Anterior Spinal Arter Sendromu MG’in patogenezinde timusun rolü tam ola-
rak bilinmemektedir. Bununla birlikte hasta-

Akut Güçsüzlük
Anterior spinal arter omuriliğin kabaca ön 2/3 ların %75’inde timus anormallikleri (olguların
ünün kanlanmasını sağlar. Sendrom anterior %85’inde timus hiperplazisi, %15’inde timo-
spinal arterin dağılım alanında omurilik iskemi ma) görülür. Bununla birlikte otoimmun olayı
veya infarktı ile karakterizedir. Klinik bulgular, başlatan uyaranın ne olduğu tam olarak sapta-
lezyonun altında parapleji, seviye veren duyu namamıştır.
bozukluğu ve sfinkter kusuru ile karakterizedir.
Arka kordon etkilenmediği için vibrasyon ve po- Tanı: MG’li olgu acile daha önce tanı almış ve
zisyon duyusu korunmuştur. mevcut klinik tabloda kötüleşme ile başvurabi-
leceği gibi ilk olarak diplopi, yutma güçlüğü,
güçsüzlük, solunum sıkıntısı gibi yakınmalarla
3. Myastenia Gravis (MG) başvurabilir. MG’in tanısını acil olarak doğrula-
yacak herhangi bir laboratuar testi yoktur. Akci-
Sıklıkla göz, yüz, çiğneme ve yutma kasları yanı-
ğer grafisi MG’li olgularda aspirasyon pnömonisi
sıra omuz ve kalça kasları gibi istemli kas grupla-
veya diğer pnömonilerin saptanmasında yardım-
rının fluktasyon gösteren güçsüzlük ile karakte-
cı olur. Tanıda;
rize otoimmun bir hastalıktır. Hastalık genellikle
postsinaptik asetilkolin reseptörlerine karşı olu- 1. Öykü-klinik: Kronik dalgalanma gösteren
şan otoantikorlar bağlı olarak ortaya çıkar. Asetil- kas güçsüzlüğü, yorgunluk öyküsü Güç-
kolin reseptörlerin sayısındaki azalma kasın tak- süzlüğü ortaya koymak için fizyolojik veya
rarlanan kullanımına bağlı ilerleyici güçsüzlük farmakolojik uyarıcı ve tetikleyici testler
tablosunun ortaya çıkmasına neden olur. yapılabilir. Birkaç dakika yukarı baktırılarak
pitoz, 100’e kadar sayı saydırılarak orofarin-
Klinik bulgular olguların %85’inde göz kapa-
geal kaslar, proksimal kaslara tekrarlayıcı ha-
ğında düşme (pitoz), intermittant diplopi veya
reketler yaptırılarak ekstremite güçsüzlüğü
her ikisi ile başlar. Pitoz asimetirk olup okumak,
klinik olarak aşikar hale getirilebilir. Ayrıca
uzun süreli araba kullanımı gibi göz kaslarını
klinik tablo kürar gibi nöromüsküler blokaj
yoran aktivitelerden sonra belirgin hale gelir.
yapan farmakolojik ilaçlarla uyarılabilirler.
Olguların %80’inde bulgular jeneralize bir hal
alır. Göz bulguları dışında güçsüzlük, yorgunluk 2. Buz testi
ve solunum güçlüğü ile de başlayabilir. Orofa- 3. IV Edrofonyum testi (Tensilon® 10 g) yoksa
ringeal kasların etkilenmesine bağlı genizden – IM Neostigmin (1.5-2 mg ile birlikte 0.4
konuşma, konuşma güçlüğü ve/veya konuşa- mgr atropin) testi tanıda yardımcıdır.
mama, içilen sıvı maddelerin burundan gelmesi,
çiğneme sırasında yorulma ve çiğneme kasla- Olgular acil servise miyastenik veya kolinerjik
rında güçlük, çiğneme sonrası ağzını kapatma kriz tablosu ile acil servise başvurabilirler. Daha
güçlüğü, yutma güçlüğü, solunum kaslarındaki önce MG tanısı alan olgular araya giren enfeksi-
etkilenmeye bağlı nefes darlığı hissi, öksürme yonlar, cerrahi girişimler, aşılanma, ilaç düzensiz
zayıflığı yanı sıra boynu dik tutma, kol ve ba- kullanımı, klinik tabloyu kötüleştiren ilaçların
caklarda güçsüzlük ortaya çıkar. Güçsüzlük gün kullanılması yanı sıra hastalığın genel gidişatına
içinde değişkenlik gösterir. Hastanın yakınmala- bağlı klinik tabloda kötüleşme (myastenik kriz)
rı sabah saatlerinde minimal ve/veya hiç yoktur. ile acile başvurabilirler (Tablo 3). Ayrıca olgu-
Günün ilerleyen saatlarinde ve fiziksel aktivitey- ya aşırı doz ilaç verilmesine bağlı kolinerjik kriz
le yakınmalar artar. Klinik gidiş genellikle sinsi tablosu ile de kötüleşme görülebilir.
seyirli ve ilerleyici özelliktedir.
965
Tablo 3. MG’de kullanılmaması gereken ilaçlar 7. Oksijen desteği yapılmalı ve nabız oksimet-
ri ile değerleri takip edilmelidir
Bölüm 14. Nörolojik Aciller

I. Antibiyotikler
Aminoglikozid antibiyotikler; özellikle gentami- 8. Gerektiğinde endotrakeal intübasyon tüpü
sin, kanamisin, neomisin ve streptomisin
ile solunum desteklenmelidir
Makrolidler
Fluroquinolonlar 9. Klinik tabloyu değerlendirilmeli. İlk kez
Tetrasiklinler
başvurmuşsa tanı amaçlı veya myastenik
krizde ise antikolinesteraz ilaçlar (Neostig-
Sülfonamidler
min, pridostigmin (Mestinon® 60 mg/drj)
Penisilin (yüksek doz)
verilmeli
II. Antiaritmik ilaçlar
Beta-blokörler 10. Hastayı Nöroloji kliniğine konsulte ederek
Kalsiyum kanal blokörleri hastaneye yatışı yapılarak takip edilmelidir.
Kinidin
Lidokain
Özet
Prokainamid
Trimetafan ∗ Güçsüzlük, acil servislerde sık görülen ve
III. Diğerleri oldukça farklı tanıları içinde barındıran bir
Bazı antiepileptikler (Difenilhidantoin) yakınma olup nörolojik veya nörolojik ol-
Lityum mayan nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar.
Morfin ve diğer narkotik analjezikler ∗ Nörolojik muayene hangi anatomik ya-
Trankilazanlar ve barbitüratlar pının etkilendiğini ortaya koymak açısın-
Bazı antidepresanlar (trisiklikler) dan yol göstericidir.
Kas gevşeticileri
∗ Akut kas güçsüzlüğünde acil de ayrıntılı
Levotiroksin tıbbi öykü alınarak yukarıda sıraladığımız
Adrenokortikotropik hormon (ACTH) ne, nerede, nasıl, ne zaman sorularına ya-
Magnezyum tuzları nıt alınmalı, sonrasında ayrıntılı fizik-nö-
İyotlu kontrast maddeler rolojik muayene yapılmalıdır.
Nöromusküler bloke edici ajanlar
Muayenede;
D-Penisilamin (asla kullanımamalıdır)
Östrojen içeren preparatlar ∗ Unilateral güçsüzlüğe üst motor nöron
Kalsiyum kanal blokörleri bulguları eşlik ediyorsa öncelikle inme,
tümör veya abse gibi santral intraserebral
lezyonlar düşünülmelidir.
∗ Hızlı progresif jeneralize güçsüzlük yanı
sıra oftalmoparezi, dizartri, disfaji gibi
Acilde MG’li olguya yaklaşım;
beyinsapı bulguları klinik tabloya eşlik
1. Hava yolu açıklığı sağlanmalı ve solunum ediyorsa gastroenterit bulguları ve/veya
kontrolü yapılmalıdır. intoksikasyonu düşündüren belirtiler var-
sa Botulism akla gelmelidir.
2. Damar yolunu açılır (tam kan sayımı ve
biyokimya paneli için kan, enfeksiyon tab- ∗ Akut veya kronik güçsüzlük, dizartri,
losu mevcut ise gerekli kültür örneklerini disfaji, hiporefleksi, kolinerjik sistemi il-
alınmalıdır) gilendiren yakınlar veya salivasyon, lak-
3. Sekresyonları aspire edilmeli rimasyon, miyozis, abdominal kramp, di-
yare ve bradikardi bulguları Organofosfor
4. Baş ve omuzlar yükseltilmeli intoksikasyonu hatırlanmalıdır.
5. Hastayı rahat ve sakin bir ortamda tutulmalı
∗ İyileşme ve kötüleşmelerle giden vizyon
966
6. Gerektiğinde solunumu desteklenmeli kaybı, optik nörit, çift görme ve internük-
Konu 6

leer oftalmoparezi bulgularından bir veya 7. A. Emre Öge, Yeşim Parman. Polinöropatiler.
bir kaçı Multiple Sklerozu akla getirir. Erişim: http://www.itfnoroloji.org/icindekiler.htm

Akut Güçsüzlük
∗ Kronik ilerleyici quadriparezi, üst motor 8. Rees J. Guillain-Barre syndrome. Clinical mani-
festations and directions for treatment. Drugs
nöron bulguları spondiloza bağlı servikal
1995;49:912-20.
miyelopatiyi düşündürür.
9. Öge AE. Omurilik hastalıkları. Erişim: http://
∗ Tekrarlayan hareketlerle artan pitoz dip- www.itfnoroloji.org
lepi gibi göz bulguları ve yorgunluk,
10. Deymeer F. Nöromüsküler kavşak hastalıkları.
Myastenia Gravis akla gelmedir.
In: Oğul O, ed. Nöroloji. Bursa, Nobel tıp ki-
∗ Kol ve bacaklarda ağrı, güçsüzlük yakın- tabevi 2000:373-9.
ması olan olgularda öncelikle inflamatuar 11. Gajdos P, Tranchant C, Clair B, Bolgert F, Ey-
Miyopati akla gelmelidir mard B, Stojkovic T, et al. Treatment of my-
asthenia gravis exacerbation with intravenous
∗ Distal kas gruplarında belirgin güçsüz-
immunoglobulin-a randomized double-blind
lük, tendon reflekslerinde azalma, eldi- clinical trial. Arch Neurol. 2005;62:1689-93.
ven çorap tarzı duyu kusuru polinöropati
düşünülmelidir 12. Gold R, Stangel M, Dalakas MC. Drug insight:
The use of intravenous immunoglobulin in neu-
∗ Asimetrik ekstremite güçsüzlüğü, dizart- rology-therapeutic considerations and practical
ri, disfaji, dilde atrofi ve fasikülasyon- issues. Nature Clin Prac Neurol. 2007;3:36-44.
Amiyotrofik Lateral Sklerozu akla getirir 13. Koç F. Erişkinlerde Erken Dönemde veya sele-
ktif olarak solunum yetmezliğine neden olan
nöromüsküler hastalıklar. Arşiv Kaynak Tarama
Kaynaklar Dergisi. 2007;16:245-82.
14. Koç F, Yerdelen D. Myastenia Gravis ve hasta
1. Asimos AW. Evaluation of the adult with acute
yönetimi. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 2007;
weakness in the emergency department. Erişim:
15:257-70.
http://www.uptodate.com
15. Sanders DB, Howard JF. Disorders of neuro-
2. Bahar SZ, Aktin E. Felçler. Erişim: http://www.
muscular transmission. In:Bradley WG, Daroff
itfnoroloji.org
RB, Fenichel GM, Mariden CD eds, Neurology
3. Washington University Neuromuscular Dis- in clinical practice. Buttreworth-Heinmann,
ease Center: Neuropathy http://www.neuro. 2000:2167-181.
wustl.edu/neuromuscular/naltbrain.html den
16. Thomas CE, Mayer SA, Gungor Y et al. Myas-
erişilebilir. 1. Ağustos, 2006.
thenic crisis: clinical features, mortality, compli-
4. Adams and Victor’s Principles of Neurology. cations and risk factors for prolonged intuba-
Editors (Ropper AH, Brown RH. 8th edition. tion. Neurology 1997;48:1253-60.
5. Asbury AK: New concepts of Guillain-Barré 17. Toyka KV, Gold R. Treatment of myasthenia
syndrome. J Child Neurol 2000;15:183-91. gravis. Schweizer Archiv Für Neurologie und
6. Barohn RJ. Clinical approach to peripheral neu- Phychiatrie. 2007;158:309-21.
ropathy. American Academy of Neurology. Syl-
labi-on-CD-ROM. 7FC.002. Peripheral neuro-
pathology. AAN, 1999.

967
BÖLÜM 15

GÖZ İLE İLGİLİ ACİL DURUMLAR

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım ..............................................................................971


Dr. Ayşe Öner
Konu 1
ACİLDE GÖZ HASTALIKLARINA
YAKLAŞIM
Dr. Ayşe Öner

Kısa Göz Anatomisi İris: İris, göze rengini veren tabakadır. Korne-
anın arkasında yer alır. Kornea şeffaf olduğun-
Göz, 7 cc’lik küre şeklinde bir organdır. “Orbi- dan, gerideki irisin rengi seçilir.
ta” adı verilen kemik çukurlarda yerleşmiştir.
Göz bebeği (pupilla): Göz bebeği, irisin orta-
Göz kapakları: Göz kapakları göz küresini ör- sındaki yuvarlak açıklıktır. Işık göze, şeffaf kor-
ten gözün koruyucu sistemidir. Göz kırpma sı- neadan geçtikten sonra, göz bebeğinden girer.
rasında kapaklar göz yaşını göz yüzeyinde dağıtır Göz bebeği, göze giren ışık miktarını ayarlar,
ve gözün kurumasını önler. gündüz ve ışıklı ortamlarda daha küçüktür, ka-
Kirpikler: Kirpikler göze toz, ter, vb kaçmasını ranlıkta ise genişler.
önler. Ayrıca gölge etkisi yaparak, gözü güneşin Konjonktiva: Konjonktiva, gözün beyaz kısmı-
zararlı ışınlarından korur. nın üstündeki ince zardır. İçinde ince kılcal da-
Göz yaşı bezi: Gözün dış, üst kapağının altında marlar vardır. Gözün kızarması, bu damarların
yerleşmiştir. Göz yaşı salgılar. genişlemesinden kaynaklanır.
Göz yaşı kesesi: Göz yaşı, göz yüzeyini ıslat- Sklera: Sklera, gözün önden görülen beyaz bö-
tıktan sonra, göz kapaklarının iç kısımlarındaki lümüdür. Sklera, bebeklerde daha beyaz-mavimsi
kanallardan burna doğru akar. Göz yaşı; burna bir renkteyken, yaşlandıkça daha sarı bir renk alır.
akmadan önce göz yaşı kesesinde toplanır.
Lens: Gözümüzün içinde şeffaf mercektir. “Ka-
Göz yaşı kanalı: Göz yaşı kesesinin burna açılan tarakt” lensin şeffaflığını kaybetmesidir.
kanal kısmıdır.
Göz içi sıvısı (Aköz): Gözün ön bölümlerinin
Kornea: Kornea, gözün renkli kısmının üstün- içini dolduran, şeffaf sıvıdır. Bu sıvı sürekli salgı-
deki şeffaf tabakadır. lanır ve gözü trabekulum denen deliklerden ter-
keder. Sıvının fazla salgılanması veya deliklerden
gözü yeterince terketmemesi, göz içinde basınç
artışına (glokom) neden olur.
Vitreus: Gözümüzün içini dolduran şeffaf jel travmalarda (yumruk vb.) orbitada duvarlarında
şeklindeki yapıdır. kırık çok sık görüldüğü için gözlerin içe çökük-
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

Retina: Göz küresinin içini kaplayan sinir taba- lüğüne sık rastlanır ve görüntüleme yöntemleri-
kasıdır. ne başvurmak gerekebilir.

Görme siniri (optik sinir): Beyne giden göz Ayrıca göze gelen künt travmalarda göz hare-
siniridir. ketlerinin değerlendirilmesi de çok önemlidir.
Uvea: Retina ile skleranın arasındaki gözün da- Orbita travmalarında kaslarda zedelenme ya
marlı tabakasıdır. İris, siliyer cisim ve koroid da kasların kırık alanına sıkışması söz konusu
denen 3 kısımdan oluşur. olabileceğinden, göz hareketlerinde de kısıtlılık
olabilir. Bu nedenle hastanın horizontal, verti-
kal ve çapraz bakışları incelenmelidir. Göz hare-
Acil Göz Muayenesi ketlerinde kısıtlılık varsa mutlaka görüntüleme
yöntemlerine başvurulmalıdır.
Acilde göz muayenesi her muayene gibi hastanın
şikayetinin sorulması ile başlar. Hastanın ifadele- Kapaklar: Kapak kenarları, herhangi bir şişlik
ri çoğu zaman bizi tanıya yönlendirir. Ancak her
ya da kitle varlığına bakılmalı, kapak hareketle-
zaman hastanın anlattıklarına takılı kalmamak
ri kontrol edilmelidir. Periorbital yaralanmaların
gerekir. Özellikle adli olgularda hastaların ifade-
çoğunluğunda kapak ödemli ve şiş olduğu için
leri her zaman güvenilir olmayabilir. Bu nedenle
kapak hareketleri yapılamayabilir ve kapak göz
rutin muayene ve tetkikleri daima uygulamalı-
küresini kapatır. Herhangi bir kesi varlığında
dır. Travmalı olgularda yaralanma mekanizması,
tam kat olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ka-
delici yaralanma olasılığı ve yabancı cisim varlığı
sorgulanmalıdır. Kimyasal yaralanmalarda vakit pak kesilerinde özellikle iç kantusa yakın kesilerde
kaybetmemek gerektiğinden öykü alınır alınmaz punktumların ve kanaliküllerin durumuna bakıl-
tedavi aşamalarına geçilebilir. malıdır. Punktumu içine alan kapak kesilerinin
mutlaka göz hekimi tarafından değerlendirilme-
si ve onarılması gereklidir. Kapak veya kanalikül
Gözün Dıştan Muayenesi yaralanmasıyla gelen hastada öncelikle göz küre-
sinin bütünlüğü değerlendirilmeli, göz içi ya da
Gözün dıştan muayenesi bir ışık kaynağı ya da orbita içi yabancı cisim varlığı araştırılmalıdır.
oftalmoskopun ışığı kullanılarak yapılabilir. Göz
ve göz çevresi önden ve yandan ışıkla aydınlatı- Konjonktivalar: Konjonktivalar dışarıdan tu-
larak incelenir. tulacak bir ışık kaynağı yardımıyla rahatlıkla
incelenebilir. Herhangi bir kızarıklık, hemoraji,
Kaşlar: Kaşların yapısı, düzeni, herhangi bir
sekresyon varlığı değerlendirilir. Alt forniks kon-
bozukluk, şişlik, yaralanma olup olmadığına ba-
jonktivasını incelemek için kapak aşağı çekilerek
kılmalıdır.
hasta yukarı baktırılır, üstü incelemek için de
üst kapak yukarı çekilerek hasta aşağı baktırılır.
Orbita: Orbitanın kenarlarına dokunarak bakı-
Özellikle kimyasal travmalarda kapak altlarının
lır, herhangi bir düzensizlik, şişlik varlığı kontrol
edilir. Palpasyonla ağrı varlığı sorgulanır. Gözle- kimyasal madde kalıntıları açısından iyice de-
rin her iki orbitadaki konumları kontrol edilir. ğerlendirilmesi gereklidir. Bazen kapak altların-
Gözlerden birinin içe çöküklüğü ya da dışa çı- da kalan bu artıklar göze hasar vermeye devam
kık olması durumunda ayrıntılı diğer göz mu- edebilir. Bu tür durumlarda üst kapağı çevirerek
ayeneleri gerekebilir. Özellikle göze gelen künt kapak altını değerlendirmek de gerekebilir.
972
Konu 1

Gözyaşı sistemi: Lakrimal bezin ve drenaj sis- Bu tür yaralanmalarda göze baskı uygulamamaya
teminin lokalize olduğu bölgeler ayrı ayrı gözle- dikkat edilmelidir. Göze yapılacak baskı göz içi

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


nir ve herhangi bir şişlik ya da kızarıklık varlığı dokuların (iris, lens ve vitreus gibi) yaralanma ye-
değerlendirilir. Ayrıca konjonktivada sekresyon, rinden dışarı doğru prolabe olmasına yol açabilir.
gözde sulanma (epifora) varlığına bakılır. Kese Özellikle kapak yaralanmaları ve kapak ödemiyle
bölgesine basmakla reflü olup olmadığı gözlenir.
birlikte olan göz küresi yaralanmalarında kapak-
ları açmak için zorlamamak gerekir. Ayrıntılı
Sklera ve kornea: Sklerada herhangi bir renk
değişikliği, korneanın saydamlığında herhangi muayenenin göz hekimi tarafından yapılması
bir bozulma varlığı, gözün ön kısmının bütün- uygun olacaktır.
lüğünde herhangi bir bozulma olup olmadığı
değerlendirilmelidir. Görüntüleme Yöntemleri: Orbita kırığı, ya-
bancı cisim, orbita içi dokularda hasar düşünül-
Ön kamara, İris ve Pupilla: Yandan aydınlatma düğünde mutlaka direk grafiler ve bilgisayarlı
ile değerlendirilebilir. Gözler arasında renk, şekil tomografi ile görüntüleme istenmelidir.
farkı, pupilde düzensizlik, direk ve indirek ışık
reaksiyonları varlığı değerlendirilmelidir.
Göz Hastalıkları Acilleri
Ön segment travmalı olgularda korneada ve
sklerada kesiler izlenebilir. İris kesi yerinden dı- Göz ile ilgili acil durumlar başlıca dört grupta
şarı çıkabilir ve pupilin yuvarlak şekli bozulabilir. değerlendirilebilir;

I. Kırmızı Göz II. Ani Görme Kayıpları III. Göz Travmaları IV. Çift Görme
A. Bakteriyel konjoktivit A. Tek taraflı akut görme kaybı A. Blow-out fraktürü A. Paralirik şaşılık
- Akut bakteriyel konjoktivit - Optik nevrit B. Kapak yaralanmaları VI. Sinir paralizisi
- Hiperakut bakteriyel
- İskemik optik nöropati - Konjonktiva yaralanmaları IV. Sinir paralizisi
konjonktivit
B. Viral Konjonktivit - Santral retinal arter tıkanıklığı C. Gözyaşı sistemi yaralanmaları III. Sinir paralizisi
- Adenoviral konjonktivit - Santral retinal ven tıkanıklığı D. On segment travmaları B. Postoperatif diplopi
C. Allerjik konjonktivitler * Traksiyoner RD - Kornea, iris, hifema, lens, travm C. Oküler hastalıklar
- Mevsimsel alerjik konjonktivit * Ekudatif RD - Kimyasal yanıklar D. Kafa travmasına bağlı
B. Tek taraflı progressif görme
- Akut alerji ve konjoktivit E. Arka segment travma
kayıpları
C. Bilateral akut görme
D. Keratit - Künt travma
kayıpları
D. Bilateral progressif görme
- Bakteriyel keratit - Kommosio retina
kayıpları
- Herpetik (epitelyal ve stromal) E. Geçici görme kayıpları - Koroid ve Brunc membran
E. Episklerit-sklerit - Tek taraflı geçici görme kayıpları - Vitreus kanaması
F. Üveit *Amorozis fugaks - Retina dekolmanı
Subkonjonktival kanama * KİBAS - Künt travmalara bağlı koroidoretinopatiler
Akut açı kapanması glokomu 973
I. Kırmızı göz nellikle 1-2 gün sonra diğer göz de tutulur. Kötü
hijyen şartlarından olabileceği gibi, konakçı sa-
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

Nedenleri vunma sistemini bozan, kapak anormallikleri,


trikiyazis, distikiyazis, kuru göz, yüzeyel travma,
1. Bakteriyel konjonktivit immün supresyon gibi etkenlere de bağlı olabi-
2. Viral konjonktivitler lir. Kapaklarda krutlar ve hafif ödem vardır. İlk
3. Allerjik konjonktivit başta sekresyon seröz olabilirse de kısa sürede
4. Keratit mukopürülan hale döner. Uyanınca, gece biri-
ken eksuda sebebiyle birbirine yapışan kapaklar
5. Episklerit ve sklerit
zorlukla açılır. Konjonktivada soluk bir kızarma
6. Üveit
görülür. Ağır vakalarda membranlar olabilir.
7. Subkonjunktival kanama Nadir olarak kornea tutulumu izlenir.
8. Akut açı kapanması glokom krizi
Pnömokok konjonktiviti çocuklarda sık görülür,
okullarda epidemi yapabilir.
I. A. Bakteriyel Konjonktivit H. İnfluenza konjonktiviti ılıman iklimlerde
Bakteriyel konjonktivit en sık görülen göz en- ve çocuklarda sık görülür. Uzun (10-15 gün)
feksiyonudur. Hayatın erken devresinde göz ve ağır seyreder. H. influenza tip B konjonkti-
yüzeyinde mikrobiyolojik flora oluşur. Konakçı, vitinde küçük peteşial konjonktiva kanamaları
normal flora, patojenler, nonspesifik ve spesifik tipiktir. 6 ay-3 yaş arası çocuklarda beraberinde
savunma mekanizmaları arasındaki dengenin periorbital şişlik ve mavimtırak renk görülür. H.
konakçı aleyhine bozulması sonucu enfeksiyon İnfluenza konjonktiviti genellikle üst solunum
gelişir. Nonspesifik savunma mekanizmaları ara- yolu enfeksiyonu, ateş ve lökositozla beraberdir,
sında, düzenli kapak hareketleri, sağlam epitel, bakteriyemi yapabilir. Bu durumda sistemik an-
gözyaşı akımı ve gözyaşı içindeki lizozim, lak- tibiyotik de kullanılmalıdır. Diğer Hemophilus
toferin, betalizin önemlidir. Spesifik savunma suşlarının yaptığı konjonktivitler bu kadar ağır
olarak da, gözyaşı ve damardan zengin kon- değildir. Kronik folliküler konjonktivit yapabi-
jonktivadaki hücresel ve hümoral immünite yer len M. Lacunata ve kronik blefarokonjonktivit
alır. Gözün yeterli kapanamaması, kapak kenar yapabilen S. Aureus dışında akut bakteriyel kon-
bozuklukları, epitel erozyonu, yüzeyel travma,
jonktivitlerin çoğu ya spontan geçer veya ilaç
gözyaşı yetmezliği, kronik herpes enfeksiyonu,
tedavisiyle hızla geçer.
yaşlılık, hastalıklar, alkol bağımlılığı, immün-
supresif kullanımı gibi savunmanın zayıfladı- Tedavi: El ve yüz temizliğine dikkat edilir. Baş-
ğı hallerde konjonktivit daha sık görülür. Göz kalarının yüz havlusu ve makyaj malzemeleri
florasında ağırlıklı olarak stafilokok epidermidis ortak olarak kullanılmaz. Çalışma ortamının
ve difteroid gibi gram (+) bakteriler hakimdir. temizliğine ve havalandırılmasına dikkat edilir.
Pnömokok, hemofilus, moraksella ve Staph. au-
Fotofobiyi azaltmak bakımından güneş gözlük-
reus arada bir izole edilir. Gram (-) basiller ise
leri takılır. Soğuk kompres ile konjonktival ısı
nadiren rastlanır.(1-5)
düşürülür. İlaç kullanılmazsa da genellikle 10
günde geriler. Ancak ilaç kullanımı ile hastalık
I. A. a. Akut Bakteriyel Konjonktivit hafifler ve daha çabuk düzelir. İlaç kullanılma-
dan önce, sekresyonlar, krutlar temizlenmelidir.
Çok sıktır, genellikle kendiliğinden sınırlıdır. Başlangıç tedavide geniş spektrumlu antibi-
En sık sebep S.aureus, S.epidermidis ve pnömo- yotikler seçilir, gündüz damla, gece ise pomad
koklardır. Gram (-) ler içinde ise H. İnfluenza ve formu kullanılır. Tedavi en az 7 gün kullanılma-
Moraksella lacunata sık görülür. Bir gözde akut lıdır. Damla sıklığı kliniğe göre ayarlanır. Damla
974 kızarma, batma, yanma ve çapaklanma olur. Ge- olarak: Fusidic asit (visköz formdadır, özellikle
Konu 1

stafilokoklara etkilidir, Gram(-) bakterilere etkisi nüz klinik olarak seftriakson veya diğer 3. kuşak
olmaz.), florokinolonlar (siprofloksasin, ofloksa- sefalosporinlere dirençli suşlara rastlanmamıştır.

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


sin), gentamisin, tobramisin, kullanılır. Pomad-
ların etkisi daha uzundur ancak görmede geçici Sistemik olarak:
bulanıklık yaparlar, geceleri tercih edilirler. Tet-
1. Sefoksitin 4x1gr IV veya sefotaksim 4x
rasiklin, gentamisin, tobramisin pomad formları
500mg iv. yapılır, sadece konjonktivit varsa
kullanılır. Tedaviye cevap alınamazsa, ilaçlar kesi-
bir günlük tedavi yetebilir ancak kornea da
lip laboratuar tetkikleri yapılmalıdır. (1-5)
tutulmuşsa tedavi 3-5 gün sürmelidir.
Reçete örneği 2. Seftriakson 1gr IM takiben 2-3 hafta ağız-
dan tetrasiklin veya eritromisin.
1. Okacin® göz damlası S : 6x 1 damla
3. Alternatif olarak spektinomisin 2 gr IM
2. Terramycine® göz pomadı S : 2x1
topikal tedavi olarak: Penisilin (300.000 Ü/
ml), gentamisin veya basitrasin damla saat
I. A. b. Hiperakut bakteriyel konjonktivit başı damlatılır.

Etkenler, N. gonore veya N. menningitis’dir. Gonoreli hastaların %15-50’de beraberinde ge-


En sık sebeb olan gonokoklar hücre içi, gram(-) nital klamidya enfeksiyonu da bulunmaktadır.
diplokoklardır. Cinsel yolla bulaşan genitoü- Bu sebeple aynı yoldan gözde gonokoksik kon-
riner enfeksiyon yaparlar. Erkekte 3-5 günlük jonktivitle birlikte klamidya enfeksiyonu da ola-
bileceği unutulmamalı, varsa tedavisi yapılma-
bir inkübasyon süresini takiben pürülan üretral
lıdır. Bu tip hastalarda sistemik olarak tek doz
sekresyon olur. Kadınlarda vakaların yarısında
antimikrobik tedaviyi (seftriakson veya spekti-
yakınma yoktur. Yakınması olanlarda, vajinal
nomisin) takiben 7 günlük doksisiklin, tetrasik-
akıntı ve dizüri olur. Tedavi edilmezse pelvise
lin veya eritromisin tedavisi hem gonokok hem
yayılır. Ürogenital enfeksiyonun yaygın olması-
de klamidyaya karşı etkili olur.
na rağmen göz tutulumu azdır. Erişkinde göze
bulaşma ellerle olur.

Erişkin tipi: Hiperakut bir enfeksiyon tablosu


görülür. Çok miktarda, dışarı akan beyaz püy ti-
piktir. Kapaklar şiş ve hassastır. Aşırı miktarda,
pürülan sekresyon olur. Konjonktivada difüz hi-
peremi ve kemozis vardır. Sıklıkla psödomemb-
ranlar gelişir. Kulak önünde belirgin lenfa-
denopati olur. Ağır olgularda kornea tutulur.
Gonokoklar, epitel defekti olmadan, korneaya
penetre olabilen nadir bakterilerdendir. Korneal Resim 1. Hiperakut konjonktivite bol pürülan sek-
ülsere neden olabilir. Hatta bazen hızla ilerleye- resyon ve konjonktival hiperemi.
rek perforasyon ve endoftalmi yapabilir.

Tedavi için hasta yatırılmalı ve yakın takip


Yenidoğan tipi: Doğumdan hemen sonra prof-
edilmelidir. Yaymada gram boyama ile gram(-)
laksi uygulaması yaygın olarak yapıldığı için
diplokoklar izlenir. Göz sık aralıklarla serumla
belirgin olarak azalmıştır. Bebek doğum ka-
yıkanır. 80’li yıllardan itibaren penisiline direnç-
li gonokok suşlarına rastlanmaktadır. Plazmid nalından geçerken gözlere bulaşır. Gonokok
veya kromozom aracılığı ile penisilin ve tetrasik- teşhis edildiği taktirde anne ve baba da tedavi
line karşı direnç aktarılmaktadır. Nadiren kino- edilmelidir. Doğumdan 24-48 saat sonra hipe-
lonlara dirençli suşlara da rastlanmaktadır. He- rakut pürülan konjonktivit başlar. Kapaklar ileri 975
derecede ödemlidir, zorlukla açılır, açıldığı za- oranında görülür. Bunlarda folliküler hipertrofi
manda pürülan sekresyon fışkırır. Konjonktiva- yanında preauriküler lenfadenopatiye ve yalancı
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

da belirgin konjoktiva ödemi (kemozis) vardır. membranlara sık rastlanır. Tedavi edilmese bile 2
Membran veya psödomembranlar olabilir. Acil hafta içerisinde sekel bırakmadan iyi olur.
bir durumdur, yayma yapılıp kültür alındıktan
Hastalık başladıktan sonraki ilk 7-10. günde
sonra hemen tedavi başlanır. Gram boyama ile yaygın keratit gelişir ve iki hafta içerisinde geçer.
yapılan yayma hızlı ve etkili bir tedavi için esas- Uygun şekilde tedavi edilmeyen vakalarda derin
tır. Gecikilecek olursa veya uygun tedavi yapıl- stromal opasiteler oluşabilir ve tedaviye uzun za-
mazsa, kornea tutulumu, perforasyon, endoftal- man cevap vermez.(1-5)
mi gelişebilir.

Tedavi: 1-Sistemik olarak kristalize penisilin 7 I. C. Allerjik Konjonktivitler


gün, IV 50-100.000 Ü/kg/gün, 4 defaya bölü-
Allerjik konjonktivitlerin sınıflandırılması
nerek, veya IM olarak iki doza bölünüp yapılır.
Eğer penisilinaz üreten dirençli suş şüphesi var- • Mevsimsel allerjik konjonktivit
sa, alternatif tedavi olarak günde tek doz seftri- • Akut allerjik konjonktivit
akson 25-50 mg/kg IM 7 gün yapılır. • Kronik allerjik konjonktivit
• Vernal konjonktivit
2. Topikal olarak 10.000- 20.000 Ü/ml krista-
lize penisilin solüsyonu ile gözler ilk yarım saat • Atopik keratokonjonktivit
5 dakikada bir damla yükleme dozunu takiben, • Dev papiller konjonktivit
saatde bir damla damlatılır.
I. C. a. Mevsimsel allerjik konjonktivit
Korunma: Çeşitli ilaçlar kulanılır. Bilinen en
eski ilaç %1 gümüş nitrat damlatılmasıdır, toksik Özellikle polenlerin ve ultraviyolenin fazla ol-
etkileri sık olduğu için artık pek kullanılmamak- duğu mevsimlerde hava ile taşınan allerjenlerle
tadır. Alternatif olarak povidon-iyodin damla oluşan gözlerde kaşınma, lakrimasyon, konjonk-
(%2.5), eritromisin pomad (%0.5) kullanılır.(1-5) tival hiperemi ve kemozis (konjonktival ödem)
ile kendini gösterir. Üst kapak konjonktivasında
yaygın papiller oluşumlar görülür.
I. B. Viral Konjonktivitler
I. C. b. Akut allerjik konjonktivit
I. B. a. Denoviral konjonktivitler
Fazla miktarda allerjenle temasa bağlı olarak
Çok değişik tipleri mevcut ise de en sik tip 8 ve ürtikere benzer akut reaksiyon oluşabilir. Bu tip
19 un neden olduğu Epidemik keratokonjonk- allerjik konjonktivitte ileri derecede kemozis ve
tivit (EKC) ile tip 3 ve 7’nin neden olduğu fa- kapaklarda ödem bulunur.
ringokonjonktival ateşe (FKA) rastlanmaktadır.
Her iki tipte gribal bir enfeksiyonu takiben baş-
lar 2 haftalık prodromal dönemden sonra göz- I. C. c. Kronik allerjik konjonktivit
lerde kızarıklık, yabancı cisim hissi, folliküler
Topikal ilaçlarin uzun süre kullanılmasına bağlı
hipertrofi, yüzeyel keratit (kornea enfeksiyonu),
olarak oluşabilir.
kas ve eklem ağrısı gibi yakınmalara neden olur.
Sağlık personeli veya muayene amacı ile kul-
lanılan aletler ile bulaştırılır. Faringokonjonkti- I. C. d. Vernal konjonktivit
val ateş sıklıkla çocukları etkilediği halde, EKC
her yaşta enfeksiyona neden olabilir. Keratit Mevsime bağlı ortaya çıkan her iki gözü etkile-
976
faringokonjonktival ateşte % 30, EKC de % 80 yen puberte çağındaki gençlerde görülen Tip 1
Konu 1

aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Hastalık en belir- gibi damlalar günde 4 kez damlatılır. Çok
gin olarak ilk baharda görülür şikayetler sonba- şiddetli olgularda prednisolone, deksame-

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


hara kadar devam eder. Ekzema, astım, saman tazone içeren daha güçlü steroidler kulla-
nezlesi gibi hastalıkları olan atopik bünyeli nılabilir. Onadron , Maxidex , Predforte ,
kişilerde görülür. Aile hikayesi çoğunlukla mev- Cortimycin gibi ilaçlar verilebilir.
cuttur. Genelde 5-6 yaşlarında ortaya çıkar ve 20 3. Mast hücre stabilizatörü olarak ; Thilomid ,
yaş civarında kaybolur. Serum Ig E düzeyinde Alomide ve Patanol gibi ilaçlar kullanılır.
artma ve eosinofili bulunur. Kızarıklık, kaşıntı, 4. Antihistaminik özelliği olan zaditen gibi
yanma, sulanma, yabancı cisim hissi, fotofobi damlalar verilebilir.(1-5)
gibi semptomlarla kendini gösterir.
Reçete örneği

I. C. e. Atopik keratokonjonktivit Rp 1. Efemoline® göz damlası S:4x 1 damla


2. Cortimycine® göz pomadı S:1x1
Atopik dermatitle birliktedir. Ek olarak astım, (gece yatarken)
ürtiker, rinit gibi atopik şikayetlerle birlikte bu- 3 . Zaditen® göz damlası S : 2x1
lunabilir. Bulgular ve şikayetler vernal konjonkti-
vite benzer ancak kornea tutulumunun daha cid-
di olması, daha ileri yaş grubunda görülmesi ve I. D. Keratit (Kornea Enfeksiyonu)
mevsimsel değişiklikler göstermemesi ile ayrılır.
Keratit, konjonktival skar oluşumuna bağlı tri- I. D. a. Bakteryel keratit
kiazis ve entropium sıktır. Keratokonus ve kata-
Bakteriyel keratit (BK) dünya genelinde ciddi
raktla birlikteliği normal popülasyondan fazladır.
görme kaybına neden olabilen en önemli göz
enfeksiyonudur. Hızlı ve uygun tedavi başlan-
I. C. f. Dev Papiller konjonktivit madığı takdirde hastaların klinik sonuçları kötü-
dür. Kornea enfeksiyonunun ciddiyeti korneanın
Yabanci cisimlere karşı gelişen konjonktival re- durumuna ve enfeksiyon etkeninin patojenitesine
aksiyonlardir. Uzun zaman kontakt lens takan bağlıdır. Bakteriyel keratitler, çoğunlukla keratit
kişiler, protez gözler ve göz cerrahisi sırasında oluşumunu kolaylaştırıcı etkenlerin varlığında
kullanılan monofilament sütürlere karşı oluşur. meydana gelir ve büyük bir kısmı oküler travma,
kontakt lens kullanımı, kuru göz ve oküler yüzey
Allerjik Konjonktivitlerin Tedavisi hastalıklarıyla ilişkilidir. Sistemik nedenler ara-
sında immün yetmezlikler, alkol alımı ve yaşlılık
1. Koruyucu önlemler alınır. Ortamın temiz- sayılabilir. Bakteriyel keratitlerin mikroorganizma
liğine ve havalandırılmasına dikkat edilir. çeşitliliği coğrafik ve mevsimsel özelliklerle değiş-
Fotofobiyi azaltmak bakımından güneş mektedir. Elde edilen izolatların tipleri birtakım
gözlükleri takılır. Soğuk kompres ile kon- değişiklikler gösterse de Gr (+) koklar (Staph. Au-
jonktival ısı düşürülür. reus, Staph. Epidermitis) keratitlerden en sık elde
2. Kortikosteriod içeren damla ve pomadlar edilen mikroorganizma türünü oluşturmaktadır.
kullanılır. Steroidli ilaçların uzun zaman BK konjonktival hiperemi, fotofobi ve ani baş-
kullanılmasına bağlı olarak; katarakt, göz layan ağrı gibi yakınmalarda başlar. Muayenede
tansiyon yüksekliği, kornea mantar ve virus Gr (+) bakterilerde korneada beyaz odak şeklinde
enfeksiyonları oluşur. Akut dönem dışın- fokal abse oluşumu, Gr (-) mikroorganizmalarda
da ve uzun süre kullanılmaz. Çok şiddetli ise difüz hızla yayılan gri-beyaz nekrotik kornea
olgular dışında yan etki oranı düşük olan ülserleri görülür. Ön kamarada hipopiyon olma-
florometalon grubu steroidlerin seçilmesi sı (pürülan materyal birikimi) genelde bakteryel
daha uygundur. Efemoline, Flarex, FML veya fungal keratitin bir belirtisidir. 977
Bakteriyel keratitlerin tedavisinde hafif olgular- Stromal keratit: HSV stromal keratitleri stro-
da tek ilaç olarak olarak florokinolonlar kulla- mal keratositler, fibroblastlar, veya endoteldeki
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

nılabilir. Ancak topikal florokinolon kullanımı herpes antijenine karşı oluşan hipersensitivite re-
sonrasında kornea perforasyonu riskinin arttı- aksiyonu olarak düşünülmektedir. Normal epitel
ğı bildirilmiştir. Stafilokoklarda giderek artan veya dendritik lezyon altında yuvarlak veya oval
oranda florokinolon direnci gelişmesi nedeniyle şekilde stroma ödemi ve hücre infiltrasyonunun
tedavide ilk seçenek olarak kombine güçlendi- görülmesi ile karakterizedir.
rilmiş antibiyotik tedavisi önerilmektedir. Ciddi
olgularda başlangıçta her 5 dk’da bir 30 dk yük- Tanı: Genellikle klinik olarak konur. Dendritik
leme dozuyla tedaviye başlanır, sonra saat başı epitelyal lezyonlar patognomoniktir. Tekrarlayı-
bir damla şeklinde devam edilir. Güçlendirilmiş cı hastalık öyküsü, kornea duyu azalması, birçok
antibiyotikler vankomisin, sefazolin ve aminog- kornea tabakasının tutulması tanıya yaklaştırır.
likozitlerden hazırlanabilir. Bu tedaviye 10-14
gün devam edilir. Florokinolonlar, tek ilaç şek- Tedavide Asiklovir: Günümüzde en sık kullanılan
linde kullanımlarının dışında kombinasyon te- topıkal antiviral ilaçtır (Zovirax® oftalmik pomad
davilerinde de yer alabilmektedir.(1-5) 5x1). Stromal formda topikal steroidler kullanıla-
bilir. Epitelyal formda tabloyu daha da kötüleştire-
ceğinden topikal steroid kullanılmamalıdır.(1-5)
I. D. b. Herpetik Keratit
HSV keratiti başlıca formları epitelyal keratit,
stromal keratit şeklindedir. I. E. Episklerit Sklerit
Epitelyal keratit: Rekürrent epitelyal hastalık
genellikle konjonktivit veya kapak lezyonu ol- I. 5. a. Episklerit
madan ortaya çıkar. Dendritik ülser (ağaç dalı
şeklinde) veya jeografik ülser şeklinde gözlenir.
Benign, kendiliğinden iyileşen, tekrarlayabilen
Tanı koymak için korneayı boyamak gerekir.
bir tablodur. Sistemik hastalıklarla birlikteliği
Santraldeki epitel defekti floresein ile, periferde-
ki enfekte hücreler ise rose bengal ile boyanır. yoktur. Genelde lokalize bir bölgede ya da sek-
Dendritik keratit korneanın her bölgesinde gö- töryel hiperemi, hafif bir rahatsızlık hissi, batma
rülebilir. Tekrarlar genellikle önceki atakta etki- ve bazen sulanma ile kendini gösterir. Genelde
lenen bölgelerde olur. Epitelyal keratit genellikle 1-2 hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Sistemik
5-12 günde kendiliğinden iyileşir. Steroidlerin nonsteroidal antienflamatuar tedavi (NSAİ)
kullanıldığı durumlarda ülser derinleşerek stro- önerilebilir (İndometasin, ibuprofen, naprok-
mayı etkileyebilir veya genişleyerek ameboid ka- sen, fenoprofen gibi).
rakter kazanabilir.

I. 5. b. Sklerit

Temel patoloji vaskülittir. Episkleritten daha


nadir ancak daha ağır bir tablodur. Olgularda
çok şiddetli, geceleri artan, uykudan uyandıran
ağrı ve hiperemi görülür. Sklera menekşe moru
rengindedir. En sık nedeni kollajen doku hasta-
lıkları özellikle romatoid artrit ve herpes zoster-
dir. Tedavide NSAİ, gerekirse sistemik steroidler
Resim 2. Herpetik keratitte floresein ile boyanan tipik
kullanılabilir.(5)
978
dendritik (ağaç dalı şeklinde) keratit görünümü.
Konu 1

I. F. Üveit Üveit atağının belirtileri: Üveit gözün ön böl-


gesinde lokalize olduğunda alevlenme dönem-

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


Gözün iris (gözün renkli kısmı), siliyer cisim ve lerinde gözde kızarıklık, bulanık görme veya
koroid’den oluşan tabakalarında meydana gelen görmede azalma, göz çevresinde ağrı, ışığa kar-
iltihaplanmaya “üveit” adı verilir. Kronik seyirli şı hassasiyet ve uçuşmalar şeklinde belirti verir.
olan bu hastalıkta zaman içinde tekrarlayan şekil- Alevlenme veya aktivasyon arkada ise belirtiler
de görülen alevlenmelere “üveit atağı” adı verilir. çoğunlukla bulanık görme ve görme azalması
şeklindedir. Alevlenme merkezi bölgede ise orta-
Üvea bölgesindeki iltihaplar yerleşim durumla-
ya çıkış ani görme azalması şeklindedir.
rına göre iki gruba ayrılır.
1. Önde daha çok irisin ve siliyer cismin ön Üveit tedavisinde kullanılan başlıca ilaçlar:
bölgesinin iştirak ettiği iltihaplar “ön üveit”
Kortikosteroidler: İzole ön üveiti olan hasta-
olarak adlandırılır ve tedaviye kolay ve iyi
larda genellikle kortikosteroid içeren damlalar
cevap verir.
ve bazen pomadlar kullanılır. Arka veya panü-
2. Arka bölgede koroid ve bazen da retinanın veiti olan hastalara ise sistemik kortikosteroidler
iştirak ettiği iltihaplar ise “arka üveit” ola- verilir. Kortikosteroidler ciddi yan etkileri olan
rak adlandırılır. Arka üveit özellikle tedavisiz ilaçlardır. Gözde katarakt, göz içi basıncı yük-
bırakıldığında ciddi kalıcı görme kayıplarına selmesi, vücutta kilo alımı, kemik erimesi mide
yol açabilir. Arka üveitlerde komşuluk yolu ağrıları, mikroplara karşı duyarlılık artışı gibi
ile retinanın iştiraki ya da kendisinin direkt etkiler yapabilir.
olarak olaya katılması ile görülen durum
“korioretinit” olarak bilinir. Gözün arka Bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar
kısmında görme siniri ve makula dediği-
miz merkezi bölgeleri ilgilendiren iltihaplar Azatioprin, siklosporin A, siklofosfamid ve in-
ciddi görme azalmasına yol açar, periferik terferon gibi. Arka veya panüveiti olan olgular-
bölgede ise görme keskinliği direkt olarak da tutulumun şiddeti ve atakların sıklığına göre
etkilenmez adacık tarzında görme kayıpla- bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar tek veya
rına neden olur. kombine olarak kullanılır.

Üveitin nedenleri: Üveitte sorumlu etkenler Diğer: Ön üveitte kortikosteroid içeren damla-
çoğunlukla bilinmemektedir, bunları “idiyopa- ların yanı sıra göz bebeğini genişletici damlalar
tik” olarak adlandırıyoruz. Bir grup üveitler ise yapışıklıkları önlemek ve göz çevresindeki ağrıyı
vücudun diğer bir bölgesindeki bir hastalığın eş- azaltmak amacı ile kullanılırlar.(1-4,6)
liğinde görülebilir. Bunlar arasında sifiliz, tüber-
küloz, bruselloz, herpes, toksoplazma ve AIDS
gibi enfeksiyöz hastalıklar vardır. Ayrıca kollajen
doku ve otoimmün kaynaklı olarak tanımladığı-
mız sistemik hastalıklar eşliğinde de üveit gör-
mekteyiz. Bunlara örnek olarak Behçet hastalı-
ğı, sarkoidoz, ankilozan spondilit, ve romatoid
artrit verilebilir. Yine bazı tümörlerin eşliğinde de
üveit gelişebilir. Bu nedenle üveit gelişen hasta-
ların göz doktorlarınca ayrıntılı tıbbi hikayeleri
alınmalı ve ayrıntılı göz muayenesi yapılmalıdır.
Sistemik hastalık şüphesi uyandıran hastalara ise
altta yatan hastalığın ortaya çıkarılması için ilgili
vücut muayenesi ve laboratuar testleri gerekebilir. Resim 3. Subkonjonktival hemoraji 979
Tablo 1. Kırmızı göz ayırıcı tanısında yardımcı olabilecek bulgular
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

Akut Konjonktivit Akut Üveit Akut Glokom Keratit


Görülme sıklığı Çok sık Sık Nadir Sık
Çapaklanma Bol Yok Yok Su gibi
Görme İyi Azalmış Azalmış Azalmış
Ağrı Yok Orta Şiddetli Orta
Hiperemi Yüzeyel Derin Karışık Derin
Kornea görünümü Saydam Saydam Bulanık Bulanık
Pupil çapı Normal Küçük Geniş ve sabit Normal

Pupil ışık reaksiyonu Normal Zayıf Yok Normal

Göz içi basıncı Normal Normal Yüksek Normal

Kültür (+) (-) (-) (+)

Reçete Örneği Primer Akut Açı Kapanması


1. Dexasine® göz damlası S:8 x 1 damla Glokomu (PAAKG)
2. Cortimycine® göz pomadı S:1x1 (gece yatarken) Fizyopataloji: Temel mekanizma pupilla blo-
3 . Sikloplejin® göz damlası S:4x1 ğudur. İrisin pupiller kısmı ile lens arasındaki
temas alanının artışı sonucu aközün (göz içi sıvı)
pupilla alanından ön kamaraya geçişi engellenir.
Subkonjoktival Kanama İris arkasında (arka kamarada) biriken aköz iris
kökünü öne iter; bunun sonucunda öne gelen
Bakteriyel ve klamidyal enfeksiyonlar, influenza iris kökü ön kamara açısını tümüyle kapatır ve
gibi virütik enfeksiyonlar, kumadin, heparin, trabeküler dışa akım tümüyle durur. Belirli ana-
aspirin gibi ilaçlar, kanama diatezleri, skorbüt, tomik özellikler hastalık için yatkınlık oluşturur.
malign hematolojik hastalıklar, trombositope- Dar ön kamara, artmış kristalin lens kalınlığı,
nia, septisemi, diabetes mellitüs, hipertansiyon, küçük ve dik kornea bunlardan bazıları olarak
şiddetli öksürük, ıkınma ve travma konjonkti- sayılabilir. Anatomik yatkınlığı olan gözlerde
va altına kanamaya neden olur. Beraberinde ek akut glokom krizinin oluşmasını kolaylaştıran
göz problemi olmadığı sürece (enfeksiyon gibi) bazı faktörler belirlenmiştir. Bunların en önem-
tedaviye ihtiyaç olmaz. 7-10 gün içinde kendili- lileri sistemik hastalıklar, emosyonel stres, trav-
ğinden düzelir.(1,4,5) ma, yoğun konsantrasyon ve pupillanın farma-
kolojik olarak büyütülmesidir. Ataklar genellikle
akşam karanlıkta pupillanın genişlemesine bağlı
Akut Açı Kapanması Glokomu ortaya çıkar.
Göziçi basıncının ani olarak yükseldiği tüm kli-
Klinik: Frontal bölgede ve göz çevresinde ani ve
nik durumlar akut glokom tanımı içinde yeralır. şiddetli ağrı, bulanık görme ve ışıklar etrafında
Ancak bu kavram daha çok primer akut açı ka- renkli halkalar görülmesi en önemli bulgulardır.
panması glokomu (PAAKG) için kullanılmak- Göziçi basıncı (GİB) 80 mmHg’ya kadar yükse-
tadır. Bu nedenle bu bölümde özelikle PAAKG lebilir (20 mmHg’ye kadar normal sayılır). Ağ-
980 üzerinde durulacaktır. rıya bulantı, kusma ve karın ağrısı eşlik edebilir.
Konu 1

Akut batın tanısı alıp laparatomi geçiren olgular II. A. Tek Taraflı Akut Görme
bildirilmiştir. Vagal refleks nedeniyle bradikardi

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


Kayıpları
ve terleme ortaya çıkabilir. Belirgin bir sulanma
ve konjonktivanın yanısıra derin sklera damarla- 1. Optik nevrit
rını da tutan yoğun bir kanlanma oluşur. Kapak 2. İskemik optik nöropati
şişliği ve ödemi de bulunabilir. Korneada gelişen
ödem nedeniyle görme keskinliği bozulmuştur. 3. Santral retinal arter tıkanıklığı
Pupilla genellikle middilate olup hafifçe oval bir 4. Santral retinal ven tıkanıklığı
şekil almıştır. Atak sırasında periferik ön kamara 5. Retina dekolmanı
derinliği hemen hemen tümüyle kaybolmuştur.

Ayırıcı Tanıda: Diğer glokom türleri ve kırmızı II. A. a. Optik nevrit


göz nedenleri düşünülmelidir.
Genellikle genç hastalarda otoimmün bir dem-
Tedavi: GİB’nın çok yüksek olmadığı ve pupil- yelinizasyonun yol açtığı akut görme kaybı ile
lanın hareketli olduğu olgularda sadece miyotik
karakterizedir. Tek taraflıdır, nadiren bilateral
ajanların 5 dk arayla birkaç kez damlatılması
olabilir. Papillit formunda optik diskte ödem,
ile kriz çözülebilir, bu amaçla %1-2 Pilokarpin
retrobulber nevritte normal gözdibi bulguları
(Pilomin® ya da Pilosed® damla) kullanılması
vardır. Bu hastaların yaklaşık % 30’unda ileri-
uygun olur.
de multipl skleroz gelişebilir. Akut demyelinize
Daha sonra vitreus hacmini azaltacak hiperoz- optik nevrit genellikle 2-3 hafta içinde spontan
motik ajanlar uygulanır. Bu ilaç grubu içinde iyileşme gösterir. Bu hastalarda MR’da demye-
mannitol ve gliserin bulunur. linize plaklar varsa multipl skleroz düşünülme-
lidir. Akut dönemde 3-5 gün, günde 1 gr IV
Genellikle intravenöz mannitol kullanılır. %20’lik metilprednizolon tedavisi, takiben kiloya 1 mg
mannitol solüsyonundan kilo başına 5-10 cc (70
la başlayan 14 günlük bir oral prednison tedavisi
kg’lık bir hasta için en az 350 cc) hesaplanarak
önerilmektedir.(1,3)
yarım saat içinde gidecek şekilde hızlı bir şekilde
intravenöz olarak verilir. Ayrıca kamaralar sıvısı-
nın yapımını azaltmak için topikal beta bloker II. A. b. İskemik optik nöropati
damla (timolol, ® betaksolol®) ve/veya topikal ya
da oral karbonik anhidraz enzim inhibitörleri İleri yaşta görülen akut tek taraflı görme kay-
(asetazolamid® 250 veya 500 mg IV veya 250 bı, başlangıçta disk ödemi ve altitüdinal görme
mg tabletlerden 1x2 oral tablet) de eşzamanlı alan defekti ile karakterizedir. Hipertansiyon,
olarak kullanılır.(1-4,7) diyabet, ateroskleroz, temporal arterit, vaskülit
gibi nedenlere bağlı olarak görülebilir. Fundus
Reçete Örneği muayenesinde optik disk hafif kabarık ve sınır-
ları siliktir. Disk kenarında küçük hemorajiler
Diazomid® tablet 4X1
görülebilir. Bu hastalarda fizyolojik çukurluğun
Pilosed damla® 5 dakikada bir 4-5 kez kaybolması ya da küçük olması tanıya yardımcı
Cosopt® damla 2X1 bir özelliktir. İskemik optik nöropati düşünü-
len hastalarda sedimentasyon hızı ve diğer kli-
nik bulguları ile temporal arterit olup olmadığı
II. Ani Görme Kayıpları araştırılmalı (arteritik İON), şüphe varsa biyopsi
yapılıp, vakit geçirmeden steroid verilmelidir. 3
Görme azlığı ile gelen bir hastada öncelikle hika-
gün günde 1 gr IV metilprednisolone takiben
yeden öğrenilmesi gereken, görme kaybının tek
1mg/kg oral steroid verilir ve hasta sedimentas-
taraflı mı, iki taraflı mı, akut mu, progresif mi
yon hızı ile takip edilir.(8)
olduğudur. 981
II. A. c. Santral retinal arter tıkanıklığı uygulanan dijital masaj, intravenöz asetazolamid
bu amaçla uygulanan yöntemlerden birkaçıdır.
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

Olguların %25 inde tıkanıklık oluşmadan önce Bunların dışında hiperbarik oksijen tedavisi de
amarozis fugaks denen kısa süreli, ani, geçici (%95 O2, %5 CO2) vazodilatasyonu sağlamak
görme kayıpları meydana gelir. Arter tıkanma- ve retinanın oksijen ihtiyacını karşılamak amacı
sına neden olan hastalıkların en sık görülenleri: ile önerilen tedavi seçeneklerinden biridir.(4,9)
Arteryel hipertansiyon, karotis aterosklerozu ve
kalp kapak bozukluklarıdır. Dev hücreli arterit
ve diğer vasküler inflamasyonlar bilateral tutu-
mun en sık nedenleridir. Arter tıkanıklığı gelişen
gözlerin %20’sinde arter sistemi içerisindeki em-
boli görülebilir. A. Karotis internadaki aterom
plağının parçalanması ile oluşan sarı-beyaz renk-
li kolesterol embolileri (Hollenhorst plağı),
yine aterom plaklarından ve kalp kapaklarından
kaynaklanan fibrin platelet trombusları emboli-
lere neden olurlar.

Klinik: Arter tıkanıklığı gelişen olgularda en


önemli bulgu ağrısız ani görme kaybıdır. Görme
keskinliği ışık algılama, parmak sayma düzeyine
Resim 4. Santral retinal arter tıkanıklığında soluk retina
kadar düşer. Tıkanıklığı takip eden birkaç daki-
ve japon bayrağı görünümü.
ka içerisinde afferent pupilla defekti gelişir. Of-
talmoskopik olarak foveola hariç tüm arka ku-
tup opak ve soluk görünümdedir. Bu durum iç II. A. e. Santral retinal ven tıkanıklığı
retinada gelişen hücre içi ödeme bağlıdır. Sadece
Elli yaş üzerinde retina damar sisteminde sık gö-
fovealada iç retina katları olmadığı ve beslenme-
si koroid tarafından sağlandığı için çevresindeki rülen patalojilerden biridir. Olguların %50-70
opak ve soluk retina ile kontrast teşkil ederek inde hipertansiyon, kardiovasküler hastalık veya
belirgin olarak kırmızı görülür. Bu görünüme diabetes mellitus vardır. Bu üç ana neden dışın-
“cherry-red spot” ya da “japon bayrağı’’ denir da etyolojide daha nadir görülen diğer hastalık-
ve santral retina arter tıkanmalarında görülen lar; kronik lösemi, polisitemi, Behçet hastalığı,
tipik bulgudur. Akut dönem geçtikten sonra Eales Hastalığı, sarkoidoz, glokom şeklindedir.
retinanın opaklığı kaybolur ve fundus normal
görünüme döner. Ancak afferent kılıflanmalar Klinik: Hasta tek taraflı ağrısız ani görme azal-
ve optik atrofi gelişebilir. Arter tıkanmasında re- ması şikayeti ile başvurur. Oftalmolojik muaye-
tina görünümü normale dönse dahi olgulardaki nede görme keskinliğinde azalmıştır, ön segment
görme kaybı kalıcıdır. Olguların %90’ında gör- muayenesi normaldir. Fundus muayenesinde
me derecesi ışık hissi ile parmak sayma seviyesi optik diskte ödem, venlerde orta derecede dila-
arasındadır.
tasyon, tortuosite artışı ve tüm retina yüzeyine
Tedavi: Arter tıkanmalarında tedavi acil olarak yayılmış preretinal, intraretinal hemoraji alanları
yapılmalıdır. Çünkü retinadaki kalıcı hasar 1-2 görülür.
saat içerisinde oluşmaya başlar. Tedavideki amaç
emboliyi perifere atmak böylece merkezi retina- Tedavi: Ven tıkanmalarında tedavi komplikas-
yı korumaktır. Retina arterinde ani vazodilatas- yonların önlenmesi amacına yöneliktir. Maküla
yon sağlamak amacı ile göz içi basıncını düşü- ödemi gelişen olgularda grid tarzında argon laser
rücü işlemler uygulanır. Parasentez (ön kamara fotokoagülasyon ya da intravitreal anti-VEGF
982 sıvısının boşaltılması), kapaklar üzerinden göze ilaçlar yapılabilir. İskemik tip ven tıkanmaların-
Konu 1

da oldukça yüksek oranlarda görülen neovaskü- Traksiyoner RD: Burda retinada yırtık yoktur.
ler glokomun gelişme riskini ortadan kaldırmak Fakat retinayı içten vitreusa doğru çeken bir

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


amacı ile olgulara panretinal argon laser fotoko- traksiyon gücü vardır. Diabetik retinopati ve
agülasyon tedavisi uygulanmalıdır.(4,9) prematüre retinopatisi en sık nedenleridir.

Eksüdatif RD: Bu tabloda ise yırtık veya traksi-


yon yoktur. Fakat sensoryal retinanın arkasında
sıvı birikmesine neden olan metaolik bozukluk-
lar mevcuttur. Preeklamsi ve eklamsi, Harada
hastalığı, sempatik oftalmi, Coat’s hastalığı, Anji-
omatozis, koroid hemangiomları, familyal eksu-
datif vitreoretinopati gibi hastalıklarda gözlenir.

Klinik: Yırtıklı retina dekolmanında yırtık olu-


şumuna bağlı fotopsi denilen ışık çakmaları ve
sonrasında giderek artan görme alanı defektleri
Resim 5. Santral retinal ven tıkanıklığında retina yüze- izlenir. Retina pigment epitel hücrelerinin vitre-
yinde yaygın hemorajiler usa geçmesi sonucu uçuşan cisimler görülebilir.
Retina tamamen dekole olursa hasta görmesini
II. A. f. Retina dekolmanı tamamen kaybeder. Traksiyoner ve eksudatif
RD’de fotopsi olmaz, hasta progresif görme ala-
Retina dekolmanı (RD) sensorial retinanın reti- nı defektleriyle başvurur.
na pigment epitelinden (RPE) ayrılmasıdır.
Tedavi: Yırtıklı ve traksiyoner dekolmanda te-
Başlıca üç tip RD vardır.
davi cerrahidir. Eksüdatif dekolmanda ise tedavi
1. Regmatojen (yırtıklı) RD neden olan hastalığın tedavisidir.(1,4,9)
2. Traksiyoner RD
3. Eksudatif RD
II. B. Tek Taraflı İlerleyici
Bazan bunların bir kaç formunu bir arada göre- Görme Kayıpları
biliriz. Örneğin hem traksiyoner hemde yırtıklı
RD birlikte de olabilir. Katarakt, makülopati gibi gözle ilgili nedenlere
bağlı oluşabilir. Göz dışı nedenler arasında op-
Yırtıklı RD: Dekolmanı gelişmesinin nedeni
tik sinirde veya kiyazmadan optik sinire uzanan
sensorial retinada oluşan tam kat bir yırtıktır.
kompresif ve infiltratif lezyonlar öncelikle düşü-
Bu tablo çeşitli nedenlerle olabilir.
nülmelidir. Sıklıkla buna neden olan tümörler
• Periferik retina dejenerasyonları ve yüksek hipofiz adenomu, menenjiyom, optik gliom ve
miyopi kraniofarenjiyom olarak sıralanabilir.
• Yaşlanma ile posterior vitreus dekolmanı-
nın gelişmesi sırasında arka hyaloiden reti-
naya sıkı yapışık olduğu yerlerde retinanın II. C. Bilateral Akut Görme
yırtılması Kayıpları
• Her türlü göz travmaları (Delici ve künt Görme yollarında oluşan tıkayıcı vasküler lez-
yaralanmalar) yonlar akut hemianopik defektlere ve daha nadir
• Herediter vitreoretinal hastalıklar olarak bilateral homonim hemianopsi sonucu tüp
• Katarakt ameliyatı sonrası gelişen RD şeklinde veya tam görme kaybına neden olabilirler. 983
II. D. Bilateral İlerleyici bin tayini için önemlidir. Bu süre KİBAS’a bağlı
transient vizüel kayıplarda birkaç saniye, karotid
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

Görme Kayıpları
arter darlığına bağlı amorozis fugaks’ta ve orta
Katarakt, maküla dejenerasyonu, toksik optik nö- ya da posterior serebral arter geçici iskemik atak-
ropati gibi gözle ilgili nedenlere bağlı görülebilir. larında birkaç dakika, migrende 15 - 30 dakika,
Bunlar ekarte edildiği takdirde kiyazmal bir komp- optik nevritlerde ise günlerle ölçülebilir.(1-4)
resyon ve parasellar tümörler düşünülmelidir.

Tek ya da iki taraflı progresif kayıplarda refraksi- III. Göz Travmaları


yon kusurlarının, muayene bulgularının normal
olduğu tüm durumlarda da konversif veya simu-
latif görme kayıplarının söz konusu olabileceği
III. A. Travmatik Göze Yaklaşım
de hatırda tutulmalıdır.
Travma ile gelmiş bir gözde iyi bir anamnez ve
ciddi bir muayene bazı patolojilerin atlanma-
II. E. Geçici Görme Kayıpları ması için son derece önemlidir. Hasta ne tip
Geçici görme ataklarında hikayeden öğrenilmesi travma ile gelirse gelsin mutlaka rutin oftalmos-
gereken atakların süresi, kaç kez olduğu, tek ta- kobik muayene hiç bir komponenti atlanmadan
raflı mı, iki taraflı mı olduğudur. yapılmalıdır. Rutin muayene sırası ile görme,
eksternal muayene göz hareketleri, pupil ışık re-
II. E. a. Tek taraflı geçici görme kayıpları aksiyonları, ön segmentin biomikroskobik mu-
ayenesi, göziçi basıncı ölçümü arka segmentin
Amorozis fugaks: Tek gözde geçici görme azlığı muayenesini içermektedir. Muayene sonucun-
için kullanılan genel bir terim olmakla birlikte da göz hareket bozukluğu beraberinde o aynı
daha çok karotid arter bifurkasyonundan orijini- tarafta enoftalmi ve diplopi şikayetinin olması
ni alan embolik fenomenlere bağlı görme kaybını bize orbita duvarlarından birinde oluşabilen bir
ifade eder. Süresi 1-5 dakika kadardır. Kardiyak çökme kırığını düşündürmelidir. Travmalı bir
orijinli embolilerde de benzer semptom olabilir. gözün muayenesini yaparken her zaman bir ya-
KİBAS: Kafa içi basınç artmasına (KİBAS) bağlı bancı cisim (YC) giriş deliği yada buna ait bir iz
papilla ödeminde 1-2 saniye süren geçici görme ka- aranmalı ve hastaya anamnez dahil bu şüphe ile
yıpları olabilir Bunlar bazan bilateral de olabilirler. yaklaşılmalıdır. Küçük bir belirti bile olsa hasta
muayene bulgusu olmadan anamnnezde buna
II. E. b. Bilateral homonim geçici ait bir bilgi varsa mutlaka orbita grafisi, ultra-
görme kayıpları sonografi veya bilgisayarlı tomografi (BT) ile
YC’in varlığı araştırılmalıdır. Travmalı gözlerde
• Migren göziçi basıncı değeri önemlidir. Zira perforan
• Posterior serebral arter dağılımında geçici yaralanmalarda gözde hipotoni meydana gelir.
iskemik ataklar düşünülmelidir. Bazen ön segment tamamen normal olmasına
rağmen gözün arka kısmında künt travmaya
bağlı gizli bir perforasyon olabilir. Böyle bir göz-
II. E. c. Bilateral geçici total görme de göz içi basınç düşüklüğü bizi gizli bir perforas-
kayıpları yon yönünde uyarmalıdır. Diğer önemli bir nokta
özellikle kirli göz yaralanmalırında hasta tetanoz
Hipotansiyon ve vertebrobaziller yetmezlik gibi
proflaksisi açısından da ele alınmalı ve gereken
her iki posterior sirkülasyonu ilgilendiren du-
rumlarda görülürler. yapılmalıdır. Son 10 yıl içinde tetanoz aşısı yapıl-
mışsa yara temizliği aşı, 10 yıldan önce aşılanmış
984 Geçici görme azlığının ne kadar sürdüğü sebe- ise aşı yanısıra tetanoz serumu da yapılmalıdır.
Konu 1

III. B. Göz Travmalarında III. B. d Manyetik rezonans (MR)

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


Görüntüleme Yöntemleri Hareket edebilme riskinden dolayı magnetik
Başlıca görüntüleme yöntemleri YC’lerin varlığında kullanım kontrendikedir.
Buna karşın cam, odun, plastik gibi YC’lerin
Radyografi, Ultrasonografi (US), Bilgisayarlı tespitinde ve yumuşak doku travmalarında daha
Tomografi (BT), Manyetik Rezonans (MR) üstün bir yöntemdir.(1,2,4)

III. B. a. Radyografi: Göz travmalarında ön-


celikle uygulanması gereken basit ve ucuz bir III. C. Blow-out fraktürü
yöntemdir. Caldwell ve Water’s grafileri ile orbita
Gözde bir tenis topu çarpması veya yumruk gel-
kırıkları ya da göz ve orbita içi metalik yabancı
mesi şeklinde orbitaya önden gelen künt trav-
cisimler saptanabilir. Yine optik foramen grafisi
malar sonucu orbitanın en zayıf duvarı olan alt
ile foramen optikum kırıkları değerlendirilebilir.
duvarda meydana gelen çökme kırığıdır. Alt du-
Non metalik YC’lerde radyografi genellikle yeter-
var maksiller sinüse doğru çöker. Birlikte orbita
siz kalmaktadır.
yağ dokusu ve göz de sinüse doğru yer değiştirir.
III. B. b. Ultrasonografi: Travmalarda genel-
Sonuçta göz hareketlerinde kısıtlılık çift görme
likle B-Scan tekniği kullanılır. Burda kontakt
ve enoftalmi meydana gelir. Tedavide ödem ve
yöntem veya önsegmenti de incelemek istersek
enflamasyonun geçmesi için 7-10 gün beklene-
non kontakt (immersiyon) tekniği uygulanır.
bilinir. Bu süre sonunda da semptomlar özellilkle
Bu muayene yöntemleri ile lens arka yüzeyin- çift görme devam ederse cerrahi müdahale uygu-
deki rüptür, vitreus hemorajisi göz içindeki lanarak alt duvardaki çökme kırığı düzeltilir.(10)
metalik veya non metalik YC’leri, retina dekol-
manının varlığı, göz arka duvarının bütünlüğü
veya perforasyona bağlı düzensizliği rahatlıkla
III. D. Kapak ve Konjoktiva
gösterilebilir. Tecrübeli bir elde ultrasonografi
travmalı bir gözün görüntülenmesinde diğer bü- Yaralanmaları
tün yöntemlerden daha üstündür. Glob rüptürü Yaralanma sonrası kısa sürede hekime ulaşmış
varlığında ultrasonografi yaparken çok dikkatli olgularda soğuk kompres uygulanarak ödem
olunmalı, göze bastırılmamalıdır. gelişmesi engellenebilir dolayısıyla daha sonra
kesi yerinin dikilmesi daha kolay yapılır. Künt
travmalar sonucu kapaklarda sıklıkla ödem ve
III. B. c. Bilgisayarlı tomografi (BT) ekimozlar gelişir. Bunlar genellikle tedavi gerek-
Özellikle yeterli biyüklükteki radyopak yabancı tirmez. Özellikle üst kapak ödemleri geçici pito-
cisimlerin göz içi lokalizasyonunun yapılma- za neden olur. Bazen de levator aponörozunda
sında yardımcı bir yöntemdir. 0.5 mm’den kü- dezinsersiyon oluşarak kalıcı pitozlarda olabilir.
çük YC’ler kesitler arasında kalarak atlanabilir. Bu olgularda cerrahi müdahale yapmadan önce
BT’de özellikle metalik YC’lerde YC etrafında en az 4-6 ay beklenmelidir. Kesici yaralanmalar
ışınsal artefaklar oluşur ve göz duvarına yakın sonucu kapaklarda tam kat ya da lameller kesi-
YC’lerin lokalizasyonunda kısmen güçlük ya- ler oluşabilir. Kapak kesilerinin tamirinde yara-
ratabilir. Yine BT’de yumuşak doku travmaları lanmanın yeri derinliği dikkate alınarak sütüre
MR kadar iyi değildir. Buna karşın orbita du- edilmelidir. Doku kaybının olduğu durumlarda
varlarındaki kırıkların görüntülenmesinde ideal yakın dokulardan fleb ve greft hazırlanmalıdır.
bir yöntemdir. Kapak kenarını içeren kesilerde serbest kenarda
çentik olmaması için sütürasyona kapak kena-
rından referans çizgilerden başlanmalı aşırı ger-
985
gin sütüre edilmemeli ve her iki yara dudağın- sonra kanalikül duvarı 8.0 vikril sütür ile sütür
dan eşit kalınlıkta sütür geçilmelidir. Üst kapak duvar içinden geçecek şekilde anastomoze edilir.
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

kesilerinde levator adele veya aponörozunda Entubasyon materyali en az 6 ay yerinde bıra-


yaralanma olabilir. Kalıcı pitozlara neden ol- kılmalıdır(10)
mamak için levatorun bulunup karşılıklı sütu-
rasyonu primer tamirde yapılmalıdır. İç ve dış III. F. Ön Segment Travmaları
kantal bölgedeki yaralanmalarda bu bölgedeki
ligamanlarda kopma meydana gelebilir. Kopan
ligamanlar yerine emilmeyen dikiş materyali ile III. F. a. Kornea Travmaları
dikilmelidir.
Korneanın yüzeyel sıyrık ve aşınmaları: Sık-
Konjoktiva yaralanmalarında konjoktival kesi- lıkla tırnak, ağaç dalı, kağıt gibi cisimlerin kor-
ler, laserasyon, konjonktival ödem subkonjonk- neaya teğet olarak çarpması sonucunda yüzeyel
tival hemoraji olabilir. Öncelikle alttaki sklera epitel erezyonları oluşur. Şiddetli ağrı, sulanma
ve korpus siliarede yaralanma olup olmadığı ve fotofobi mevcuttur. Fluoresein boya ile boya-
araştırılmalıdır. Zira özellikle hemoraji alttaki narak mavi ışık ile bakıldığında epitelin kalktığı
travmaları gizleyebilir. Laserasyonlar genellik- alan yeşil boyalı olarak gözlenir. Bu durumda en
le kısa sürede komplikasyonsuz iyileşir. Sadece iyi tedavi gözün kapatılmasıdır. Böylece epite-
proflaktik antibiotikli damla ve pomat yeterli- lizasyon hızlandırılır. Ayrıca sekonder enfeksi-
dir. Subkonjonktival hemorajilerde hiçbir tedavi yonları engellemek için antibotikli damla ve po-
uygulamaya gerek yoktur kendiliğinden bir iki madlar kullanılmalıdır Başarısız olan olgularda
haftada hemoraji temizlenir. Konjonktiva kesi- terapötik kontakt lenslerden faydalanılır.
leri 8.0 ipekle ya da vikrille dikilmeli ve sütü-
rasyon sırasında tenonun yara dudakları arasına Kornea Yabancı Cisimler: Özellikle sanayide
girmemesine özen gösterilmelidir(2,4) çekiçleme, torna gibi işlerde çalışan ve koruyucu
gözlük kullanmayan işcilerde korneada yüzeyel
veya gömülü YC’lere sıklıkla rastlanır. Bu tür
III. E. Gözyaşı Drenaj Sistemi yüzeyel YC’ler hastalar arasında “Çapak” olarak
ta adlandırılmaktadır. Erken dönemde ağrı, bat-
Yaralanmaları
ma, sulanma, fotofobi, görmenin bulanması söz
Gözyaşı drenaj sistemi punktum lakrimalelerle konusudur. Biyomikroskopta YC yanı sıra, de-
başlayıp sırası ile kanalikuller, lakrimal kese ve mir içerenYC’lerin etrafındaki pas halkası gözle-
burunda alt meatusa açılan nazolakrimal kanal nir. Ayrıca derin silier enjeksiyon ve ön kamara
ile sonlanan sistemdir. Travmalarda özellikle hücre reaksiyonu (tindal) gözlenebilir. Yüzeyel
punktum ve kanaliküllerde sıklıkla kesiler olu- YC’ler biyomikroskop altında topikal anestezik
şabilmektedir. İç kantal bölgeyi içeren yaralan- damlatılarak enjektör iğnesinin ucu ile kazına-
malarda kanaliküllerin sağlam olup olmadığı rak çıkarılır. YC yanısıra etrafındaki pas halkası
mutlaka araştırılmalıdır. Kanalikül kesilerinde da tamamen kazınmalıdır. YC stromanın derin-
onarım acil olarak yapılmalı aksi halde gecikmiş lerinde ise forseps veya elektromanla alınabilir.
olgularda oluşacak ödem tamiri güçleştirecektir. İnert YC’ler kontamine değilse yerinde bırakı-
Eğer mümkünse onarım işlemi mikroskop al- labilir. Derin YC’lerde Seidel boya testi ile per-
tında yapılmalıdır. Tek kanalikül kesilerinde gü- forasyon olup olmadığı araştırılmalıdır. Kapak
nümüzde en sık uygulanan ve en pratik yöntem üzerine bası yapılarak aköz sızıntısı olup olmadı-
pigtail probdan yararlanarak kanaliküllerin loop ğına bakılır. YC çıkarıldıktan sonra antibiotikli
entubasyonunun yapılmasıdır. Eğer iki kanali- damla ve pomadlar sürülerek göz 24 saat kapatı-
kül birden kesildi ise proksimal uçların bulun- lır. Ayrıca posterior yapışkanlık oluşmaması için
986 ması çok daha zor olmaktadır. Entübasyondan midriatiklerde kullanılmalıdır.
Konu 1

Kornea Kesileri: Kornea kesileri lameller veya III. F. f. Kimsayal Yanıklar: Gözde en acil te-
tam kat olabilir. Lameller kesilerde sütürasyona davi gerektiren durumlardan biridir. Endüstride

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


gerek yoktur. Yüzeyel sıyrıklar gibi tedavi edilir. okul labaratuvarlarında korozif maddelerle çalı-
Eğer tam kat bir kesi varsa bunun diğer adı kor- şanlar ve inşaatda çalışan işciler (kireç yanıkları)
neal perforasyondur. Tam kat bir kornea kesisi risk altındadır. Çoğunda konjonktiva ve kornea
çeşitli şekillerde olabilir. Bazen kendiliğinden yanıkları yüzeyseldir ve çabuk iyileşir. Fakat cid-
kapanmış derin ön kamaranın olduğu, aköz di yanıklarda daha derin dokular, ön segment,
sızdırmasının olmadığı üvea ve lensin olaya ka- korpus siliare hatta arka segment bile etkilene-
rışmadığı bir kesi olabilir. Bunlarda dikilmeden bilir. Gözde yanık oluşturan kimyasal maddeler
etmeden tedavi amaçlı kontakt lens takılarak başta asit ve alkaliler olmak üzere deterjanlar,
ya da sadece bandaj yapılarak olgu takip edilir. aseton, tiner gibi çözücülerdir. Kimyasal mad-
denin pH’sı yanığın ciddiyetinde belirleyici fak-
Eğer aköz sızıntısı oluşursa ve ön kamara sık sık
tördür. Asitler proteinleri koagüle ve denatüre
daralırsa sütüre edilir. Topikal antibiotik yanısı-
ederler. Bu özellik kimyasal maddenin daha de-
ra sistemik antibotik tedavisi de uygulanmalıdır.
rin dokulara penetrasyonunu engeller. Alkaliler
Zira göziçi dokular dış ortamla kontamine oldu-
ise hücrelerden su çekerek rekroza neden olur
ğundan enfeksiyon riski mevcuttur. etkileri sınırlı kalmaz derin dokulara penetre
III. F. c. İris Travmaları: Yukarıda belirttiğimiz olarak daha ciddi tablolar oluştururlar. Kimyasal
gibi perforan yaralanmalarda iris sıklıkla korneal maddenin pH’sı dokularının madde ile temas
süresi de yanığın ciddiyetinde son derece önem-
veya kornea-skleral kesi yerine prolabe olabilir.
lidir. Klinik olarak akut dönemde (ilk üç gün)
Bu tür olgularda iris dokusunun eksizyondan
hafif olgularda konjonktival hiperemi, kemozis,
ziyade eski yerine yerleştirilmesine çalışılmalıdır.
konjonktiva ve korneada erezyon ve hafif kornea
Şartlar uygun değilse ayrılmış iridokusunun ek-
ödemi mevcuttur. Orta ciddiyetteki olgularda
sizyonu da daha kolay bir yol alarak tercih edi- episkleral perilimbal damarlarda tromboz, kor-
lebilir. nea epitelinde soyulma, stromal ödem ve kesit-
leşme görülür. Ön segment detaylarını seçmek
III. F. d. Hifema: Ön kamarada seviye yapmış
güçleşir. Ciddi olgularda konjonktivada peri-
hemoraji için kullanılan bir terimdir. Özellikle
limbal iskemi ve solukluk, korneada bulanıklık
künt göz travmalarında sıklıkla karşımıza çıkar.
ve kalınlaşma görülür. İris detayları görülmez,
Kanama sıklıkla korpus siliare damarlarından, Nekroz tabloya hakimdir. Göz içi basınç yüksel-
silier cisim ön yüzündeki majör arteryel halka- meleri gözlenir.
dan oluşur. Olguların çoğunda hifema problem-
siz olarak kendiliğinden temizlenir. Ancak bazı Subakut dönemde (3-7 günler) kornea ve kon-
durumlarda oluşan erken ve geç komplikasyon- jonktivada yüzeyel epitelizasyon, inflamatuar
lar tablonun önemini ortaya koymaktadır. reaksiyon ve göz içi basıncı artışı ve semblefaron
eğilimi gözlenir. Geç dönemde şikayetler bazan
Tedavide hasta iki gözü kapalı oturur pozisyon- aylarca sürebilir. Kornea yüzeyinin tümüyle epi-
da kesin yatak istirahatine alınmaktadır. Bera- telize olmasına kadar devam eder. Orta derecede
berinde belirgin travmatik iritisi olan olgularda hasarlanmış olgularda kornea epitelizasyonun
topikal steroidler ve midriatikler kullanılabilir. tamamlanması ve stromanında kendini onarma-
Göz içi basıncı artışı çoğunlukla beta-blokerler sı ile tablo iyileşir. Ciddi olgularda reepilizasyon
ve karbonik anhidraz intibitorleri ile kontrol çok güçtür. Bazan aylar sürebilir bazende hiç ol-
edilebilinir. mayabilir.

Tedavide akut dönemde yapılması gereken ilk


III. F. e. Lens Travmaları: Lens de göz travma-
iş gözün su ile yıkanmasıdır. Şartlar uygunsa se-
larında sıklıkla etkilenir. Hem künt hem perfo-
rum fizyolojik yoksa çeşme suyuda kullanılabi-
ran yaralanmalar katarakt oluşturabilir.(2,3,4) lir. Yıkama en az 30 dakika ciddi olgularda bir 987
saate kadar uzatılabilir. Yıkama sırısında varsa mentasyonun oluştuğu atrofik daha açık renkli
kornea ve konjonktivadaki nekrotik dokular ve çizgiler şeklinde gözleriz. Eğer foveal bölgeyi ve
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

varsa yabancı cisimler temizlenmelidir. Yıkama papillo-makuler bölgeyi tutmazlarsa görmeyi


işlerinden sonra posterior sineşi oluşmaması için etkilemez. Yine geç dönemde bu tür rüptür ke-
midriatikler, ayrıca antibiotikli damla ve mer- narlarından subretinal neovaskularizasyonların
hemler başlanır. Ayrıca göz içi basıncı kontrol gelişebileceği de akılda tutulmalıdır.
etmek için ciddi olgularda beta-blokerler başla-
nabilir. Subakut dönemde (3-7gün) epitelizas- III. G. d. Vitreus hemorajisi: Künt travmalar
yonun tamamlanması enflamasyonun kontrolü sonucu vasküler yapıların zengin olduğu korpus
ve semblefaron gibi komplikasyonların önlen- siliare koroid ve retinal damarlardan oluşan ka-
mesine yönelik tedavi uygulanır. Bu dönemde namalar retina pigment epiteli ve retinal defekt-
suni göz yaşı desteği şarttır. Enflamasyonun lerden geçerek vitreus boşluğunu doldururlar.
kontrolünde topikal steroidler oldukça faydalı- Kanama miktarına göre mevcut hemoraji 1-6
dır. Fakat 7-10 günden daha uzun kullanılması ay içerisinde temizlenir. 4-6 ayda açılmayan ol-
iyileşme sürecini geciktirebilir.(5) gularda veya retina dekolmanı gelişen olgularda
cerrahi endikasyonu doğar.
III. G. Arka Segment Travmaları III. G.e. Retina dekolmanı: Yırtıklı retina de-
kolmanlarının % 35’i travmaya bağlı gelişmek-
III. G. a. Künt travmalar: Göze gelen künt tedir ve travmatik RD’larının da % 74-86’sı
travmalarda çarpan cismin hızı ve çarpma böl- künt travmalara bağlıdır. Retina dekolmanından
gesi ortaya çıkan hasarda belirleyici faktörleri görme kaybı nedenleri arasında daha ayrıntılı
oluşturmaktadır. Bu tür travmalarda öncelik- bahsedilmiştir.
le globda ön arka eksende kısalma ile ekvator
bölgesinde genişleme ve gerilme, daha sonra da
globun normal şekle dönme çabası olur. Fakat III. H. Koroidoretinopatiler
bu sırada glob normal şekle dönerken ön arka
eksende normalden daha fazla uzama, ekvator Bu bölümde künt vücut travmalarına, ikincil ge-
bölgesinde daralma oluşur. Bu şekilde göz içeri- lişen koraidoretinopatilere değinilecektir.
sindeki sıvı hareketlerinde etkisi ile direk travma
III. H. a. Purtscher’s retinopati: Kompressif
bölgesi dışında da arka segmentte bir seri pato-
lojik bozukluklar meydana gelir. Bunların baş- göğüs travmalarından veya kafa travmalarından
lıcaları kommosyo retina (Berlin ödemi) retina sonra genellikle bilateral asimetrik tutulum göste-
pigment epiteli ve bruch membranı rüptürleri, ren ani görme kaybına neden olan erken dönem-
vitreus hemorajisi, retinal yırtık ve dializlerdir. de retinal ödem ve iskeminin oluşturduğu arka
polde yaygın yumuşak eksüdasyon dağınık intra-
III. G. b. Kommosyo retina: Retinanın peri- retinal hemoraji, papil ödemi, geç dönemde ise
ferindeki bütün bölgelerinde olmakla birlikte sinir lifleri tabakasında ve optik sinirde atrofi ile
sıklıkla arka kutupta gözlenen oftalmoskobik karakterize bir travmatik retinopati tablosudur.
olarak retina beyazlaşması, yer yer retinal ve
subretinal hemorajilerle karakterize bir toblo- III. H. b. Terson sendromu: İntrakraniyal veya
dur. Başlangıçta görme ciddi şekilde etkilenir. subaraknoid hemoraji ile birlikte vitreus hemo-
Tablonun ciddiyetine bağlı olarak herşey birkaç rajilerinin de görüldüğü tablo Terson sendromu
günde normale dönebileceği gibi ağır olgularda olarak bilinmektedir. Vitreus hemorajisi yanısıra
ağır kalıcı görme kayıpları da olabilir. preretinal, intraretinal ve subretinal hemorajiler
III. G. c. Koroid ve bruch mebran rüptürleri: de görülebilir. Hemorajinin kendiliğinden çekil-
Sıklıkla arka kutupta oluşur. Oftalmoskobik mesi beklenebilir. Hemoraji çekildikten sonra
olarak bunları geç dönemde etrafında hafif pig- çoğunlukla iyi bir görme elde edilmektedir.
988
Konu 1

III. H. c. Valsalva retinopati: Glotisin kapalı önünde) veya posterior (arter girişinin arkasın-
olduğu bir durumda travmaya bağlı aniden geli- da) tipte olabilir. İndirek travmalarda glob ge-

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


şen karın içi veya göğüs içi basınç artışı (Valsalva nelde normaldir. İndirekt travmalarda en hassas
kanaması) yüzeyel kapiller retinal damarlarda bölge sinirin hareketsiz olduğu ve kemiğe sıkıca
yırtılma ve hemorajiye neden olur. Hasta sıklıkla tutunduğu optik kanal bölgesidir. Görme ge-
kusma şiddetli öksürük, ya da ağır birşeyi kaldır- nellikle erken dönemde bozulur. Olguların çok
ma sonrasında görmesini aniden kaybolduğunu azında görme kaybı progresyon gösterir Diğer
ifade ederler. Tablo sıklıkla kendiliğinden düze- önemli bulgu relatif afferent pupil defektinin
lir ve görme artar. (direk ışık reaksiyonunun olmaması) varlığıdır.
Erken dönemde optik diskte ödem olabilir. Geç
dönemde optik atrofi gelişir. Bilateral olgularda
III. H. d. Arka segment yabancı cisimleri VER yapılabilir. Ayrıca bilgisayarlı tomografi
Çoğu metalik ve magnetik YC’lerdir. Metalik bize özellikle kanalın durumunu incelemede
YC’lerin çoğu bakır içerir. Göz içinde belirli süre yardımcı olacaktır.
kalan YC’lerin bazı sekonder etkileri mevcuttur. Tedavide duruma göre medikal veya cerrahi te-
Özellikle organik YC’ler enfeksiyon hatta endof- davi denenebilir. Ama yapılan çalışmalarda bu
talmi oluşturabilir. Bakır içeren YC’lerde bazan olgularda yapılan tedavilerin bir fayda sağlama-
endoftalmi düşündürecek derecede yoğun enf- dığı görülmüştür. Yine de bazı yazarlar görme
lamasyon olabilir. Kronik dönemde ise “şalko- kaybının progressif olduğu, optik disk ödemi
zis” dediğimiz korneada (kayser-fleisler halkası), venöz staz retinopati görünümü olan, BT’de op-
lenste (sunflower katarakt) ve diğer dokularda tik sinir kılıfında genişleme olan olgularda optik
bakır depositlerinin birikmesi ile karakterize sinir dekompresyonu önerilmektedir. Dekomp-
tablo gelişir. Demir ve alaşımların oküler doku- resyon için en uygun zaman travmadan bir hafta
lar da oluşturduğu kronik toksisite ise “siderozis” sonrasıdır. Tıbbi tedavi olarak yüksek doz korti-
olarak isimlendirilir. YC’in tipik şekli lokalizas- kosteroidler önerilmektedir.(8)
yonu ve büyüklüğü doğru bir şekilde yapapıl-
dıktan sonra tedavi yaklaşımı belirlenir. Bütün
YC’ler mutlaka gözden çıkarılmak zorunda de- IV. Çift Görme (Diplopi)
ğildir. Sekonder etkilere neden olmayan inert
YC’ler başka bir nedenle müdahale gerekme- Etyolojik nedenlere bağlı olarak başlıca aşağıda-
dikçe yerinde bırakılabilir. Genelde çıkarılacaksa ki gibi gruplandırılabilirler.
YC’ler ya ilk tamir sırasında veya tamirden 7-14 • Paralitik şaşılıklara bağlı diplopi
gün sonra çıkarılır.(9) • Postoperatif diplopi
• Oküler hastalıklara bağlı diplopi
III. I. Optik Sinir Travmaları • Kafa travmasını takiben oluşan diplopi

Optik sinir travmaları sıklıkla kafa travmaları


ile birliktedir ve genellikle beraberinde başka IV. A. Paralitik Şaşılıklar
travmalarıda içerir. Optik sinirde travma direkt
Göz dışı kasların felcine bağlı oluşan şaşılıklara
veya indirekt olabilir. Delici cisimler veya optik paralitik şaşılıklar denir. Hastalar diplopi, bula-
kanaldaki kırık bir kemik direkt hasara neden nık görme ve vertigodan şikayet ederler. Diplo-
olur. İndirekt optik sinir travması da anterior piyi engellemek için hastalar başlarını felçli kas
(santral retinal arterin optik sinire giriş yerinin yönüne çevirirler.
989
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

Çift Görme

Nörolojik Bulgu Eşlik Eden Nörolojik Bulgu Eşlik Etmeyen

KİBAS Tek Gözde Çift Gözde

Nöroloji Konsültasyonu Katarakt Refraksiyon Propitozis(+) Propitozis (-)

Tümör
3,4,6 paralizisi
Kavernöz
İnternükleer
Sinüs
oftalmopleji
Trombozu

Şekil 1. Çift görme semptomunda ayırıcı tanı.

IV. A. a. VI. Sinir (Abducens) paralizisi IV. A. b. III. Sinir paralizisi


Kas felçleri içinde en sık görülenidir (%38). Üst rektus, alt rektus, medial rektus, levator pal-
Dış rektus felcine bağlı içe şaşılık olur. Göz orta pebralis superior ve iris sfinkter kasını uyarır. Bu
hattan öteye abdüksiyon yapamaz. Baş felçli kas sinirin felcinde pitozis olur ve göz dışa kayar. Pi-
yönüne dönüktür. Kafa içi basınç artışı, kafa tozisden dolayı hasta diplopiden şikayet etmeye-
kaidesi kırıkları, menenjitler, demiyelinizan has- bilir. Ayrıca pupillada midriazis ve uyum felci de
talıklar, viral hastalıklar, toksik nevritler, diabet görülür. Edinsel olanı menenjit, ensefalit, beyin
VI. sinir felcine neden olabilir. tümörü, demiyelinizan hastalıklar, travmalar ve
diabettte görülür.
Tedavi: Nedene yöneliktir. B vit kompleksleri,
kortizon denenebilir. 6 ay düzelmezse cerrahi Tedavi: 6 ayda düzelmezse cerrahi yapılır.(1,3,11,12)
uygulanır.

IV. B. Postoperatif Diplopi


IV. A. b. IV. Sinir paralizisi
• Oblik kas cerrahisi sonrası
İkinci sıklıkta görülür (%32). Üst oblik felci
• Retina dekolman cerrahisi sonrası
olur. Karşıya bakışta şaşılık olmaz, içe ve aşağı
bakışta kısıtlılık olur. Hastalar okuma ve merdi- • Şaşılık cerrahisinde fazla miktarda düzeltme
ven inmede zorlanırlar. Edinsel olanı kafa trav- yapılması
maları ile birlikte sıktır.

Tedavi: 6 ayda spontan iyileşmezse cerrahi yapılır.

990
Konu 1

IV. C. Oküler Hastalıkları Bağlı * Kornea tutulumu olan olgularda tadaviye


Diplopi

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


rağmen bulgular uzun süre devam edebi-
lir ve uzun süreli tedaviler gerekebilir.
• Maküler hastalıklar
• Orbital kitle veya enfeksiyon * Allerjik konjonktivit bulguları bahar ve
yaz aylarında artar. Bahar aylarında çiçek
• Diverjans parezisi
polenleri, yazın güneş ışınları en önemli
tetikleyici faktörlerdir.
IV. D. Kafa Travmasını Takiben * Yazın güneşten korunmaya dikkat edil-
Oluşan Diplopi meli, güneş ışınlarının yoğun olduğu sa-
atlaerde dışarda bulunulmamalıdır.
• Ekstraoküler kaslarda avulsiyon, kontüz-
yon, kesi * Güneş gözlüğü ve şapka güneşten korun-
• Üst oblik kasın troklea bölgesinin avulsiyonu mak amaçlı kullanılmalıdır.
• Gizli şaşılığın travma nedeniyle manifest * Epitelyal keratitte floresein ile boyama ya-
hale geçmesi pıldığında dendritik (ağaç dalı şeklinde)
• Travmaya bağlı retinal hastalıklar boyanma tipiktir.
• Orbitada hematom * Epitelyal keratitte steroidli damla kulla-
• Orbita duvarlarında kırık nımı sakıncalıdır. Hastalığı daha da ağır-
laştırır.
• Lens sublüksasyonu
• 3,4,6. sinirin orbita içinde hasar görmesi.(1,3) * Stromal tipte ise steroid kullanımı gereke-
bilir. Bu iki tipin ayrımı tedavi açısından
son derece önemlidir. Stromal tipte epitel
Özet sağlam olup floreseinle boyanma görülmez.
* Bakteriyel konjonktivitler bulaşıcıdır. Sağ- * Bakteryel keratit ciddi bir göz enfeksiyo-
lıklı kişilere bulaşmaması için ortak eşya nudur. İyi tedavi edilmezse kalıcı görme
kullanımı engellenmeli, ortam temizliğine kaybı ile sonuçlanabilir.
ve kişisel hijyen şartlarına dikkat edilmelidir. * Tedavinin mutlaka göz hekimi kontro-
* Hafif olgularda topikal antibiyotikler ye- lünde yapılması gerekir.
terli olur, direnç gelişimini önlemek için * Ağır olgular hastaneye yatırılarak tedavi
en az 7 gün tedaviye devam edilmelidir. edilmelidir.
Ağır olgularda kısa süreli sistemik antibi-
yotik tedavileri gerekebilir. * Üveitli olgularda steroidli ilaçlar tedavi-
nin temelini oluşturur.
* Kontakt lens kullanan olguların konjonk-
tivit sırasında lens kullanımı sakıncalıdır * Sikloplejik damla kullanımı hem göz içi
yapışıklıkları engelleyecek, hem de hasta-
* Adenoviral konjonktivitler çok bulaşıcı- nın ağrısını azaltacaktır.
dır. Sağlık personeli ve muayene aletleri
ile çok kolay bulaşabilir. Bu nedenle has- * Sistemik ilaç tedavileri göz hekimi kont-
ta kişi ile temastan kaçınmalı ve hijyenik rolünde verilmelidir.
şartlara çok dikkat etmelidir. * Subkonjonktival hemoraji kötü görünü-
* Kornea ve ön segment tutulumu varsa şüne rağmen, bir haftada tedavisiz iyileşe-
steroidli damlalar tedaviye eklenmelidir. bilen iyi seyirli bir tablodur.
991
* Hasta hipertansiyon yönünden mutlaka * Tetanoz aşısının yapılması unutulmamalıdır.
Bölüm 15. Göz İle İlgili Acil Durumlar

sorgulanmalıdır. Akut glokom krizi çok


* Hastanın gözü kapalı tutulmalı, öne eğil-
şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma yapar.Ka-
memesi tavsiye edilmeli ve ameliyat ihti-
ranlıkta kalma glokom krizini tetikler.Pilo-
maline karşılık hasta aç bırakılmalıdır.
karpin® damla tedavinin esasını oluşturur.
* Kimyasal travmalarda en acil yapılması ge-
* Optik nörit genelde genç hastalarda gö-
reken iş gözün yıkanmasıdır. En az yarım
rülen bir görme kaybı nedenidir. Multipl
saat süreyle (travmanın durumuna göre
skleroz mutlaka araştırılmalıdır.
bu süre arttırılabilir) serum fizyolojik ile
* İskemik optik noropati ileri yaş olgularda (yoksa çeşme suyu ile) göz yıkanmalıdır.
görülür. Hipertansiyon, diyabet, vaskülit
gibi sistemik hastalıklar araştırılmalıdır. * Yıkanma sırasında göz kapaklarının altları
da kapak çevrilerek kontrol edilmeli ve bu
* Ani görme kayıplarının klinik seyri en kısımları da yıkamaya dikkat edilmelidir.
kötüdür.
* Direk ışık reaksiyonunun alınamaması
* Kalp hastalıkları ve karotis aterosklerozu optik sinir travmasını düşündürmelidir.
mutlaka araştırılmalıdır. Görüntüleme yöntemleri ve VER testi
* İlk 48 saat içinde parasentez önerilmekte- tanıda yardımcıdır. Akut dönemde pulse
dir bu nedenle hasta göz hekimine en kısa steroid tedavisi verilmelidir.
sürede yönlendirilmelidir. * Paralitik şaşılıklarda intrakraniyal yer
* İleri yaşta görülen ani görme kaybı ne- kaplayıcı lezyonlar (tümör, anevrizma
denlerinden biridir. gibi) mutlaka ekarte edilmelidir.

* Retina damar patolojileri içinde diyabetik


retinopatiden sonra ikinci sırayı alır. Kaynaklar
* Yırtıklı retina dekolmanında fotopsi (ışık 1. Göz Hastalıklarının Klinik ve Acil Polikliniğinde
çakmaları) çok önemli bir semptomdur. Tanı ve Tedavisi: The Wills Eye Manuel Türkçe-
Işık çakması olan hastanın mutlaka retina si. Rhee DJ, Pyfer ME (Eds): Bayer A (Çeviri
muayenesi yapılmalıdır. Ed). MN Medikal & Nobel 2003 Ankara.

* Dekolmanın tedavisi cerrahidir ve en kısa 2. Temel Göz Hastalıkları. Aydın P, Akova YA.(Ed)
sürede yapılmalıdır. Güneş Kitabevi 2001 Ankara.
3. Oküler Ayırıcı Tanı. Roy FH (Ed): Aydın P (Çe-
Geçici görme azlığı olan hastaların tetkikinde, viri Ed.) Güneş Kitabevi 2004 Ankara.
* 1. Kardiyak değerlendirme, ekokardiyografi 4. Klinik Oftalmoloji. Kanski J. (Ed) Orağlı KM
(Çeviri). Nobel Tıp Kitabevleri 2001 Ankara.
* 2. Yaşlı hastalarda karotid arter darlığı
için noninvazif tetkikler: Doppler ultra- 5. Basic and Clinical Science Course Section 8: Ex-
sonografi, MR anjiyografi ternal Disease and Cornea. American Academy
of Ophthalmology USA, 2010-2011.
* 3. Daha kesin bilgi için karotid anjiyografi 6. Basic and Clinical Science Course Section 9. In-
* 4. Epileptik bir fenomeni ayırd etmek traocular Inflammation and Uveitis. American
için EEG yapılmalıdır. Academy of Ophthalmology USA, 2010-2011.
7. Basic and Clinical Science Course Section 10:
* Ön segment travmalarında yabancı cisim
Glaucoma. American Academy of Ophthalmol-
ihtimali her zaman düşünülmeli ve buna yö- ogy USA, 2010-2011.
992 nelik grafi ve BT incelemeleri yapılmalıdır.
Konu 1

8. Basic and Clinical Science Course Section 5: 11. Şaşılık ve Tedavisi. Sanaç AŞ, Şener C. Pelin Of-
Neuro-Ophthalmology. American Academy of set ve Tipo Matbaacılık 2001 Ankara.

Acilde Göz Hastalıklarına Yaklaşım


Ophthalmology USA, 2010-2011. 12. Basic and Clinical Science Course Section 6. Pedi-
9. Basic and Clinical Science Course Section 12: atric Ophthalmology and Strabismus. American
Retina and Vitreous. American Academy of Academy of Ophthalmology USA, 2010-2011.
Ophthalmology USA, 2010-2011.
10. Basic and Clinical Science Course Section 7:
Orbit, Eyelids and Lacrimal System. American
Academy of Ophthalmology USA, 2010-2011.

993
BÖLÜM 16

KBB İLE İLGİLİ ACİL DURUMLAR

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Acilde Kulak-Burun-Boğaz Muayenesi ........................................................................997


Dr. Nalan Kozacı
Konu 2. KBB Hastalıkları Acilleri ................................................................................................1007
Dr. Ayfer Keleş
Konu 1
ACİLDE KULAK-BURUN-BOĞAZ
MUAYENESİ
Dr. Nalan Kozacı

Giriş kulakta bulunan kulak zarı ile iç kulak arasında


anatomik bütünlüğü sağlayan üç adet hareket-
Acil servislerde Kulak-Burun-Boğaz (KBB) hasta- li kemikçik vardır. En dışta yer alan ve en bü-
lıkları ile ilgili yakınma ve bulgularla başvurulara yük olan malleus (çekiç), ortada bulunan inkus
sıklıkla rastlanmaktadır. Bu yakınmaların irdelen- (örs) ile en içte bulunan en küçük olan stapes’tir
mesi iyi bir tıbbi öykü yanında detaylı bir mu- (üzengi). Bu kemikçikler titreşimlerin timpanik
ayeneyi gerektirebilmektedir. Bu bölümde acilde membrandan perilenfaya geçişini sağlar. Orta
KBB muayenesi ve klinik anatomi özetlenecektir. kulak Östaki borusu aracılığı ile anteriyor na-
zofarinks ve aditus ad antrum ile mastoid hüc-
I. Kulak Anatomisi relerle bağlantılıdır. Kulak zarı yada diğer ismi
ile membrana timpani timpan kemiğin sulkus
Kulak; dış kulak, orta kulak ve iç kulak olarak 3 timpanikus parçası içine oturmuş, ortalama 8-9
bölümde değerledirilebilir (Şekil 1). mm çapında bir zardır. Timpanik membran
Dış Kulak: Kulak kepçesi yada pinna, kulağın ince, gri, fibröz bir membrandır. Işıkla bakıldı-
görülebilen dış parçasıdır, trampet şeklinde olup ğında anterio inferior alanda koni şeklinde polit-
havadaki titreşimlerin toplanmasına olanak sağ- zer ışık üçgeni görülür.
lar. Dış ve iç olmak üzere iki yüzü vardır. İç yüzü
konkavdır. En derin yeri konka aurikula ismini İç Kulak: İç kulakta işitsel duyu reseptörleri
alan çukur bir bölgedir. içeren kohlea ve denge duyu reseptörleri içeren
vestibuler labirent bulunur. Vestibül’e açılan üç
Konka aurikula; derine doğru, dış kulak yolu
(DKY) ile devam etmektedir. Dış Kulak Yolu semisirküler kanal (superior, posterior ve late-
Kavum konka kısmından, kulak zarına kadar ral) ile vestibülün içinde utrikül (utriculus) ve
olan bölümdür. Yaklaşık 25-30 mm uzunluğun- sakkül (sacculus) vestibüler sistemi oluşturular.
dadır. Kıkırdak ve kemik olmak üzere iki par-
Semisirküler kanalların her biri birbirine 90 de-
çadan oluşmaktadır. Çocuklarda timpan kemik
rece açı içerisinde ilişkidedir. Semisirküler kanal-
gelişimini henüz tamamlamadığı için kıkırdak
lar uç kısımlarında sensöryal reseptörleri taşıyan
bölüm daha uzundur. Bu nedenle orta kulak en-
ampulla kısmını oluşturmak üzere genişlerler.
feksiyonları kolaylıkla DKY arka duvarı ve mas-
Her ampullada krista bulunur. Krista ampulla-
toid kemiğe geçebilir. Dış kulağın kanlanması
posteriyor airukular, superfacial temporal ve de- ris denilen bu alanda kupula adı verilen jelati-
rin auriküler arterlerden sağlanır. Venöz drenajı nimsi bir maddeye gömülü siliyalı duyusal saçlı
posteriyor auriküler ve superficial temporal ven- hücreler bulunur. Tüm kanallar utriküle açılır.
ler aracılığı ile external juguler vene olur. Pos- Membranöz labirent, temporal kemiğin petröz
teriyor auriküler ven sıklıkla sigmoid sinüs ile parçası içerisinde bulunan kemik labirentle çev-
bağlantılıdır, bu yol ile enfeksiyon intrakranial rilidir. Endolenf içeren membranöz labirent pe-
boşluğa yayılır. rilenf ile çevrilmiştir. Endolenf kohleadaki stria
vaskülaristen, utrikül ve sakkül makulasındaki
Orta Kulak: Orta kulak petroz temporal kemik- karanlık hücreler tarafından salgılanır, endolen-
te hava ihtiva eden boşluklardan oluşur. Orta fatik kese tarafından absorbe edilir. Perilenf dü-
Bölüm 16. KBB İle İlgili Acil Durumlar

Şekil 1. Kulak anatomisi.(9)

şük potasyum, yüksek sodyum içerir, endolenf tibüler sinirden ekstraoküler göz kaslarına olan
yüksek potasyum, düşük sodyum içerir. Arala- projeksiyonlar, başın karşı tarafa olan hareketle-
rında elektrolit seviye farklılığı sinir iletiminde rinde nistagmus oluşumunu engeller.
işe yarar. Baş hareketlerine özel algılayıcısı olan
Vestibülospinal refleks yerçekimine karşı postü-
kanallar diğer kulaktaki kanallarla da koordineli
rün stabilitesinin korunmasını sağlamaktadır.
çalışırlar. Başın hareketi ile bir taraf aktive olur-
Vestibüler nükleustan yerçekimi ile ilgili kaslar
ken, diğer taraf baskılanır. Otolit organları olan ve spinal korda giden iletiler sistemin koordinas-
utrikül ve sakkül başın lineer hareketlerine kar- yonunu sağlar. Vestibüler siniri, çekirdeklerini ve
şı duyarlıdır. Semisirküler kanallar başın açısal spinal kordda inen yolları tutan lezyonlar lezyon
hareketlerine duyarlıdır. Kanlanmaları anterior tarafına doğru sendeleme veya düşme gibi so-
inferior cerebellar arterdendir. runlara neden olur. Vestibüler yetersizlik erken
dönemde romberg testi ile ortaya konulabilir.
Vestibüler nöron hücreleri internal akustik kanal
girişinde yer alan Skarpa ganglionunda yerleşir. Romberg testi: Hastadan elleri birbirine kenet-
Vestibüler sinirin efferent uçları önce 4. Vent- li, ayakları bitişik şekilde gözleri açık olarak dik
rikül tabanında vestibüler nükleus ile sinaps durması istenir. Daha sonra gözlerini kapama-
yapar. Buradan serebellum, ekstraoküler kas sı istenir. Periferik vestibüler patolojilerde göz
nükleuslarına, karşı taraf vestibüler nükleus ve açıkken rahatça sağlanan denge gözler kapatılın-
proprioseptif sisteme projeksiyonlar gönderilir. ca bozulur. Hastanın patolojinin olduğu tarafa
Vestibüler sisteme ait refleksler vestibülooküler düşmesi beklenir ancak tablo kronikleşmiş ise
ve vestibülospinal reflekslerdir. Romberg testi negatif bulunabilir. Eğer has-
ta gözleri açıkken de dengesini sağlayamıyorsa
Vestibülooküler refleks ile baş ile göz hareketle- santral patolojiler düşünülmelidir. Bu test göv-
998 rinin uyumlu bir şekilde çalışması sağlanır. Ves- denin ve pelvik kuşağın durumunu bize gösterir.
Konu 1

Kulağın fizik muayenesi, dış kulağın ve kulak Yeni perforasyonlar akut enfeksiyonlar veya
zarının incelenmesi ile işitme fonksiyonunun, travmalardan hemen sonra görülürler, perfo-

Acilde Kulak-Burun-Boğaz Muayenesi


değerlendirilmesini kapsar. Eğer hastanın yakın- rasyon kenarlarındaki zarda kanama odakları ve
ması bir kulakta ise, bulguların karşılaştırılması perforasyon kenarlarında düzensizlikler vardır;
için önce normal kulak muayenesi edilmelidir. eski perforasyonlar düzgün kenarlıdır, kanama
Kulağın fizik muayenesi şu aşamaları içerir;
odakları yoktur).
İnspeksiyon: Aurikulanın büyüklüğü, şekli ve Zarın Hareketliliği: Kulak zarının hareketliliği,
pozisyonu inspeksiyonla değerlendirilir. Auri- pnömatik otoskopi ile değerlendirilir. Orta ku-
kulanın karnıbahar gibi düzensiz şekilde olması
lak enfeksiyonlarında ve orta kulakta sıvı varlı-
tekrarlamış travmaların sonucudur. Eksternal
ğında zar hareketlerinde azalma veya kaybolma
akustik meatusta deformite, enflamasyon veya
tümörlerin belirtisi olabilir. DKY’nda akıntı bu- meydana gelir.
lunup bulunmadığına bakılır; varsa, akıntının
İşitme Muayenesi: Kulağın fonksiyonel mua-
rengi, berraklığı, kokusu değerlendirilmelidir.
yenesi için işitme testi yapılması gerekmektedir.
Palpasyon: Aurikula palpe edilerek hassasiyet İşitme testlerinin amacı önce; işitme kaybının
veya şişlik olup olmadığı araştırılır. Aurikulayı derecesini saptamak, sonra kaybın iletim veya
hareket ettirmekle ve tragus üzerine bastırmakla sensorinöral tiplemesini yapmaktır.
ağrı ortaya çıkıyorsa, bu bulgu DKY enfeksiyo-
nu lehinedir. Postaurikuler bölgede skatris ve
şişlik aranmalıdır. İnsizyon skatrisi bulunması I. Kulakla İlgili Şikayet ve
hastanın daha önceden bir kulak operasyonu
geçirdiğini, şişlik ve mastoid apekse basmakla Acil Durumlar
hassasiyet bulunması mastoid kemikte enfeksi-
yon bulunduğunu düşündürmelidir. Mastoidit Otalji (Kulak Ağrısı)
düşünülüyorsa BT gereklidir.
Primer otalji, kulak ve kulak etrafındaki doku-
Otoskopi: Kulak zarı normalde yarı saydam ve
lardan kaynaklanırken yansıyan ağrı uzak yapı-
sedef grisi rengindedir. Kulak zarının DKY’na
bakan yüzünün konkav olup otoskopide kulla- lardan köken alır. Yansıyan ağrı kulağın ve baş
nılan ışığı yansıtmasına bağlı olarak, kulak zarı- ile boyundaki diğer yapıların duyusunu ileten
nın ön-alt kısmında olan bir ışık reflesi (Politzer servikal pleksus dalları ve bir çok kraniyal si-
üçgeni) görülür. Kulak zarı değerlendirilirken nirden kaynaklanır. Kulağın sensoryal innervas-
aşağıdaki özellikleri belirtilmelidir; yonu 5., 7., 9., 10. kraniyal sinirlerden hemde
Zarın rengi: Hastalık durumlarında zarın ren- sevikal plexustan birlikte yada değişerek sağlanır.
gi beyaz, kırmızı veya sarıya yakın olur, zarın Kulağın herhangi bir parçasının yada kulak etra-
üzerindeki damarlar belirginleşir. Zar üzerinde fındaki deri ve diğer yapıların hastalıkları primer
beyaz plaklar, kalsiyum tuzlarının çökmesi ile otaljiye neden olur. Hikaye ile birlikte kulak,
karakterize bir iyileşme cevabı olan timpanosk- dış kulak yolu ve timpanik membranın ayrıntılı
lerozun işaretidir.
muayenesi çoğunlukla primer otaljinin nedeni-
Zarın pozisyonu: Kulak zarının bombeleşme- nin saptanmasını sağlar.
si, orta kulakta sıvı bulunduğuna işaret eder.
bunun tersine, zarın orta kulak yönüne retrak- Yansıyan Ağrı: Diş absesi özelikle azı dişlerde
siyonu Östaki borusu fonksiyon bozukluğunda kulak ağrısına neden olur. Malokluzyon, bruk-
olduğu gibi orta kulak basıncının düşmesinin ve sizm, mandibular travma, temporo mandibu-
eşitlenmemesinin işaretidir. lar eklem hastalıkları ve uygunsuz takma dişler
Perforasyon varlığı: Kulak zarı perforasyonları otaljiye neden olur. Trigeminal nevralji yada tek
enfeksiyonlar veya travma sonucunda oluşur. taraflı şiddetli yüz ağrısına neden olur. Herpetik
999
genikuleyt nevralji yada Ramsay Hunt Sendro-
mu fasiyal palsi ile birlikte kulak kepçesi ve dış
Bölüm 16. KBB İle İlgili Acil Durumlar

kulak yolunun herpes zoster enfeksiyonudur ve


veziküllerin kaybolmasından çok sonrasına ka-
dar ağrı devam eder. (postherpetik nevralji) Yan-
sıyan ağrıların kaynağını bulmak için hikaye ile
nazal, oral kavite, nazofarenks, orafarenks, boğaz
ve boynun fizik muayenesi yapılmalıdır.

Tablo 1. Ototoksik etkenler


Loop diüretikleri: Etakrinik asit, furosemid,
bumetanid
Salisilatlar
NSAİD
Kinin Resim 1. Weber ve Rinne testinin uygulanışı(9)
Antibiyotikler: Aminoglikozidler, eritromisin,
vankomisin
Kemoterapötik ilaçlar: Sisplatin, karboplatin,vinb Ani İşitme Kaybı: Üç gün ve daha kısa süredir
lastin,vinkristin var olan duyma kaybıdır. Yaşla birlikte sıklığı
Topikal etkenler artar, cinsiyet farkı yoktur. Başlangıçta duyma
• Solventler: Propilen glikol kaybı ile birlikte vertigonun olması kötü klinik
• Antiseptikler: Alkol seyri gösterir.
• Antibiyotikler: Polimiksin B, neomisin
İletim Tipi işitme kaybı, dış kulaktan oval
pencereye kadar olan sistemdeki sesin iletimini
Tinnitus: Dış uyaran olmadan ses algılanması- bozan patolojilerde ortaya çıkar, hastalar özelikle
dır. Tinnitus objektif ve subjektif olarak iki kıs- alçak tonlu sesleri iyi duyamazlar. örn: yabancı
ma ayrılır. Objektif tinnituslar orta kulaktaki cisimler, otitis externa sonucu tıkanıklık, otitis
arterio-venöz malformasyonlar, farenkste veya media, otoskleroz, timpanik membran rüptürü
orta kulak kaslarında myoklonik kasılmalar ve iletim tipi işitme kaynına neden olur.
orta kulaktaki vasküler tümörlere bağlı duyula-
bilir. Subjektif tinnitus çok sıktır, nedeni bilin- Sensorineural işitme kaybı, iç kulaktan itiba-
memektedir, kohleadaki saçlı hücrelerin hasarı- ren işitme merkezine kadar olan bölümdeki bir
na bağlı olduğu düşünülmektedir. patolojiye bağlı olarak ortaya çıkar. Meniere has-
talığı, akustik nöroma, akustik travma, labiren-
Subjektif tinnitusa sağırlık eşlik edebilir veya
titler, N. Statoakustikusun ve işitme merkezinin
tek başına olabilir. Sağırlıkla birlikte olanlar
çeşitli hastalıkları bu tip işitme kaybına neden
meniere hastalığı, akustik travma, ototoksik ilaç
olur. Bu hastalar yüksek frekanslı (tiz) sesleri iyi
kullanımı, akustik nörinomda görülürken; sa- duymazlar.
ğırlığın eşlik etmediği tinnituslar fokal epilepsi,
serebrovasküler hastalık, hipo-hipertansiyon, kafa Mikst tipte işitme kaybı, iletim ve sensorinöral
içi vasküler tümörlerde görülebilir. Tedavi nedene işitme kaybının birlikte olduğu durumlardır.
yönelik yapılır neden bulunamıyorsa tedavide an-
tidepresanlar kullanılabilir, tinnitusun yatışması- Fizik muayenede dış kulak yolu ve timpanik
membran değerlendirilerek yabancı cisim ile
na olanak sağlar fakat tamamen düzeltmez.
1000
oluşan tıkanıklık, enfeksiyon ve travma dışlanır.
Konu 1

İletim tipi ve sensorinöral işitme kaybını ayırt


etmek için weber ve rinne testi yapılır. Sağlıklı

Acilde Kulak-Burun-Boğaz Muayenesi


bir kulakta sessiz ortamda kemik yoluyla işitme
süresi 28 sn. iken hava yolu ile işitme süresi ke-
mik yolunun yaklaşık iki katıdır.

Weber Testi: 512 Hz.’lik titreşimi olan diyapo-


zon orta pariatel hatta yerleştirilir ve hastaya sesi
nereden duyduğu sorulur. Kulakları normal olan
bir şahıs diyapozonun sesini ortada duyar. İletim
tipi işitme kaybı olanlar, sesi patoloji olan kulak-
larından daha yoğun olarak duyarlar. Sensorine-
ural işitme kaybı olanlar ise diyapozonun sesi
sağlam tarafta veya daha az hasta olan kulakta
duyulur. Diyapozonun sesi hangi tarafta duyu-
Şekil 2. Burun anatomisi
lursa Weber o tarafa lateralizedir denir.

Rinne Testi: Titreştirilen diyapozon önce, ku- Nazal kavite, bu iki nokta arasında septum nazi
lağın arkasında bulunan mastoid çıkıntı üzerine ve lateral duvar arasında uzanan kısımdır. Late-
konur. Hasta, bu noktadan yayılan titreşimleri
ral duvar maksila frontal prosesi, etmoid kemik,
kemik yoluyla duyacaktır. Hastaya, ses kesildiği
lakrimal kemik ve palatin kemik tarafından
anda haber vermesi istenir ve hasta “ses kesildi”
oluşturulan, üst, orta ve alt konka denen kabar-
dediğinde, titreşimi azalmış şiddette de olsa de-
tılarla üst, orta ve alt meatus paranazal sinüslerin
vam eden diyapozonun ucu bu kez kulak kepçe-
sine doğru tutulur. Sağlam bir kulakta, hava yo- ve duktus nazolakrimalisin drene olduğu çukur
lundan iletim kemik yolunun iki katı olduğuna alanları içeren bölgedir. Alt konka diğer konka-
göre diyapozon kulak kepçesine getirildiğinde lara gore daha damarlı ve erektil bir konkadır.
hastanın sesi kemik yolunda işittiği süre kadar Burun tıkanıklığı açısından yapılan muayeneler-
daha işitmesi gerekir. Buna “Rinne Pozitif ” de- de orta konka ve alt konkanın büyüklükleri mut-
nir. İletim tipi işitme kaybında hava yolu iletimi laka değerlendirilmelidir. Burun içinin bu kadar
bozulduğu için kulak kepçesine doğru tutulan girintili ve çıkıntılı olması giren havanın geçişini
diyapozonun sesini hasta duymayacaktır. Buna zorlaştırarak nazal rezistansı oluşturur. Nazal re-
“Rinne Negatif ” denir. Sensorineural işitme zistansın en önemli işlevi, solunan hava akımını
kaybında rinne pozitiftir, fakat hem kemik hem yavaşlatarak burundan geçiş süresini uzatmak ve
hava yoluyla işitme azalmıştır. mukoza ile hava temas süresini arttırmaktır. Bu-
run bu sayede ısı regülasyonu ve nemlendirme
Burun Anatomisi ve Muayenesi işlevlerini daha kolay yerine getirir. Nazal kavi-
tenin üst kısmı, olfaksiyon açısından en önemli
Burun solunum sisteminin ilk organıdır. Kemik
alandır. Olfaktor Sinir, lamina cribrosa’dan geçe-
çatı ve kartilaj çatı olmak üzere iki kısımdan
oluşur. Burnun kemik iskeletini, nazal kemikler, rek olfaktor alan mukozasına dağılan özel sensi-
frontal kemik nazal prosesi , maksillanın frontal tif koku duyusunu taşıyan lifler taşır.
prosesi, etmoid kemiğin lamina perpendiküla-
Burun kanamaları açısından başta septumun
risi ve vomer oluşturur. Burnun kartilaj iskeleti
kanlanması olmak üzere nasal kavitenin kan-
ise üst lateral kartilajlar, alar kartilajlar ve septal
lanması önem taşır. Nazal kavite eksternal ve
kartilaj tarafından meydana getirilir. Burun boş-
internal karotid arterlerden kanlanır. Septumun
luğu önde nares denen burun delikleri ile başlar
ve arkada koana ile nazofarenkse açılır. kanlanmasını 5 çift arter sağlar:
1001
1. Anterior etmoid arter 2. Anterior Rinoskopi
Bölüm 16. KBB İle İlgili Acil Durumlar

2. Posterior etmoid arter a. Vestibül muayenesi (nareslerin deri


3. Sfenopalatin arter ile örtülü kısmı): Fronkül, çatıda ve
lateral duvarda şişliğe neden olur. Ül-
4. Majör palatin arter serasyon, neoplastik, enfektif olabilir.
5. Superior labial arter Ekskoriasyon, akma sebebiyle olabilir.

Bu beş arterden posterior etmodal arter dışın- b. Spekulum kullanarak nazal kaviteni
daki 4 arter septumun anteroinferior kısmında muayenesi: Burnun çatısına, zemini-
anastomoz yaparlar. Anastomoz yaptıkları bu ne, lateral ve medial duvarlarına bakılır.
alan epistaksislerin %70-80’inden sorumludur Septumda deviasyon, mukoza rengi, ül-
ve “Little alanı’’ veya “Kisselbach pleksusu’’ ola- serleri, kabuklanması, damarları ve per-
rak adlandırılır. forasyonlarına bakılır. Lateral duvarda
alt ve orta konkalara, büyüklüğüne,
rengine ve biçimine bakılır. Meatuslar-
da iltihap, akıntı ve polipler aranır.

3. Posterior Rinoskopi: Postnazal mesafe (na-


zofarenks) muayene edilir. Muayene için zor bir
alandır. Nazofarenks lezyonlarının semptomları,
burun tıkanıklığı, postnazal akıntı, kanama, ağ-
rıdır. Kulakta sağırlık, akıntı, tıkanma yapabilir.

Paranazal Sinüsler
Paranazal sinüsler, kafa kemikleri içindeki ha-
valı boşluklardır. Maksiller, etmoid, frontal ve
sfenoid sinüsler olmak üzere 4 gruba ayrılırlar.
Etmoid ve maksiller sinüsler genelde doğumda
bulunurken, sfenoid ve frontal sinüsler doğumda
Şekil 3. Kisselbach pleksusu(12) bulunmazlar. Sfenoid sinüsler, 3 yaşından önce
büyümeye başlar ve pubertede erişkindeki şeklini
alır. Sfenoid sinus, karotid arter, optik sinir, hi-
pofiz, kavernöz sinus, 3.,4. ve 6. kafa çiftleri gibi
Burun Muayenesi önemli anatomik yapılara komşulukları ile dik-
kat çeker. Frontal sinüsler, ön etmoid sinüslerden
Burun üç bölümde muayene edilebilir: gelişir. 12 yaşında belirginleşmeye başlarlar, eriş-
kindeki halini yaklaşık 20’li yaşlarda alırlar.
1. Eksternal Burnun Muayenesi
İnspeksiyonda, konjenital deformiteler (yarıklar, Oral Kavite (Ağız Boşluğu)
sinüsler), akkiz deformiteler, biçim, şişlik (inf- Oral kavite (ağız boşluğu), önde vermillion
lamatuar, kistler, tümörler), ülserasyon (travma, hattından (alt ve üst dudakların mukoza ve cilt
neoplastik, infektif ) varlığına bakılır. Palpasyon birleşim hattından) arkada isthmus faucium’a
ile Hassasiyet, krepitasyon, deformiteler muaye- kadar uzanan, alttan ağız tabanı, üstten sert da-
ne edilir. mak ve yanlarda yanak mukozası ile sınırlı bir
1002
Konu 1

anatomik boşluktur. Oral kavite bir boşluk ol- Temporamandibüler eklem: Mandibulanın
masına rağmen, anatomik olarak homojen bir kondiler çıkıntısı ile temporal kemiğin fos-

Acilde Kulak-Burun-Boğaz Muayenesi


bölge değildir ve birçok alt anatomik bölgeyi sa mandibülaris’i arasındaki eklemdir. Dental
içermektedir. Bu alt anatomik bölgeler: Alt ve patolojilerden, maksillofasiyal ve kafatabanı
üst dudak mukozası, yanak mukozası, dişetleri travmalarından, otolojik hastlıklardan ve genel
ve dişler (üst ve alt diş arkusları), sert damak, artropatilerden etkilendiğinden günlük pratik-
yumuşak damağın bir kısmı, dil korpusu, ağız te klinik önemi büyüktür. Genel olarak hasta-
tabanı ve retromolar trigon’dur. Oral kavite mu- lıklarına “Temporamandibüler Eklem (Costen)
ayene edilirken tüm alt anatomik bölgeler tek Sendromu” adı verilir ve başta baş ağrısı olmak
tek gözden geçirilmedir.
üzere, birçok diğer hastalık tablosunu taklit eden
yakınmalara neden olabilir. Eklem çevresindeki
uvula minör travmatik, enflamatuar ve neoplastik olaylar tris-
sert damak musa neden olabilir.
yumuşak damak
orofarink tonsil Farenks: Farenks üstte kafa tabanından (sfenoid
sinüs tabanından) altta krikofarengeal sfinktere
kadar uzanan, aşağı doğru gittikçe daralan, 1.
ile 6. servikal vertebralar seviyesinde yerleşimli,
erişkindeki uzunluğu yaklaşık 12-13 cm olan,
mukoza ile kaplı, musküler bir yapıdır. Arkadan
ve yandan üst, orta ve alt farengeal konstrüktör
kaslarla çevrili olup, önden birçok boşlukla bağ-
lantılıdır. Önde koana ile nazal kaviteyle devam-
lılığı olan üst kısmı “Nazofarenks” veya “Epifa-
renks”, önde “isthmus faucium” ile oral kaviteyle
devamlılığı olan orta kısmı “Orofarenks” veya
“Mezofarenks”, önde “aditus ad laryngeum” ile
larenksle devamlılığı olan alt kısmı ise “larengo-
farenks” veya “hipofarenks” olarak adlandırılır.
dil Arkada konstrüktör kasların altta bırakmış oldu-
ğu zayıf alana “Killian Üçgeni” denir ve buradan
Şekil 4. Ağız boşluğu(12) gelişen, özellikle yaşlılarda görülen divertikülüm
ise “Zenker Divertikülü” olarak adlandırılır.
Ayrıca farenksin mukozası içinde bol miktarda
Mandibula: Oral kaviteyi ön-alt ve yandan çev- lenfoid doku bulunmaktadır ve epitel ve lenfo-
releyen en önemli rijit yapılardan biridir. Kondi- id doku birlikte “Lenfoepitelyal Doku” olarak
ler ve koronoid olmak üzere 2 çıkıntısı, ramusu, adlandırılır.
kollumu, korpusu ve mentumu vardır. Trigemi-
nal sinirin mandibüler dalından kaynaklanan
inferior alveolar sinir, damarla birlikte kollum
Tükrük bezleri
seviyesinde mandibula içine girerek, foramen Tükrük bezleri büyük ve küçük olmak üzere iki
ovale’den cilt altına çıkar (Şekil 3). Bu yapılan gruba ayrılır. Büyük olanlar; parotis, subman-
mandibula kesileri (mandibulotomi veya man- dibüler ve sublingual bezlerdir ve bunlar çifttir.
dibülektomi) veya sinirin malign neoplastik pa- Küçük tükrük bezleri; ağız içinde, solunum ve
tolojilerle invaze olması, alt dişlerde anesteziye sindirim sisteminin üst kısmında trakea ve pa-
neden olur. ranazal sinüsler dahil, birçok yerde bulunurlar.
1003
Tükrük bezlerinin en büyüğü olan parotis, Özet
20-25 gr ağırlığındadır. N. Facialis tarafından
Bölüm 16. KBB İle İlgili Acil Durumlar

derin ve yüzeyel olmak üzere iki parçaya ayrılır. * Kulak, dış, orta ve iç kulak olarak 3 bö-
Parotisin hücreleri seröz salgı yapar, fakat mukus lümde değerlendirilir. Kulak kepçesi
salgılayan bazı hücreler de vardır. Parotis kanalı kulağın görülebilen dış parçasıdır, tram-
(Stenon, Stensen kanalı), 2. üst molar diş hiza- pet şeklinde olup havadaki titreşimlerin
sında ağıza açılır. toplanmasına olanak sağlar. Orta kulak
petroz temporal kemikte hava ihtiva eden
boşluklardan oluşur.
Boğaz Muayenesi * Orta kulakta bulunan kemikçikler titre-
şimlerin timpanik membrandan perilen-
Boğaz oral kavite ve orofarenksi içerir. Oral kavi- faya geçişini sağlar.
tede, dudaklar. diş. diş eti., dil, sert ve yumuşak * İç kulakta işitsel duyu reseptörleri içeren
damaklar, ağız döşemesi, yanaklar değerlendiri- kohlea ve denge duyu reseptörleri içeren
lir. orofarenkste uvula, yumuşak damak, ön ve vestibuler labirent bulunur. Denge duyu-
arka tonsil plikaları, tonsiller, posterior farengeal su romberg testi ile işitme duyusu weber
duvar muayene edilir. ve rinne testi ile değerlendirilir.
* Burun mukozasının kanlanmasını sağ-
layan arterler septumun anteroinferior
Larenks ve Hipofarenks Muayenesi kısmında anastomoz yaparlar. Anasto-
Hipofarenks muayenesi, posterior farengeal du- moz yaptıkları bu alan epistaksislerin
var, piriform fossa ve postkrikoid bölgeyi içerir. %70-80’inden sorumludur ve ‘’Little
Muayenesinde; indirekt larengoskopi, fleksible alanı’’ veya ‘’Kisselbach pleksusu’’ olarak
veya rijit endoskoplar, direkt larengoskopi ve adlandırılır.
radyografiler kullanılır. * Paranazal sinüsler, kafa kemikleri içinde-
ki havalı boşluklardır. Maksiller, etmoid,
frontal ve sfenoid sinüsler olmak üzere 4
gruba ayrılırlar.
* Sfenoid sinus, karotid arter, optik sinir,
hipofiz, kavernöz sinus, 3.,4. ve 6. kafa
çiftleri gibi önemli anatomik yapılara
komşudur.
* Boğaz ağız boşluğu ve orofarenksi içerir.
Oral kavitede, dudaklar. diş. diş eti., dil,
sert ve yumuşak damaklar, ağız döşemesi,
yanaklar değerlendirilir.
* Orofarenkste uvula, yumuşak damak, ön
ve arka tonsil plikaları, tonsiller, posterior
farengeal duvar muayene edilir.
Şekil 5. Larenks anatomisi.(12)

Kaynaklar
Boyun muayenesi, larenks muayenesinin de-
ğişmez bir parçasıdır. İnspeksiyonda pozisyon, 1. Robey CW, Meggs WJ, Eye, Ear, Nose, Throat,
şekil, tiroid açısı, yutma ile olan hareketliliği, and Oral Surgery Tintinalli JE., Kelen GD,
Stapczynski JS, Emergency Medicine 6th New
inspirasyonda suprasternal çentiğin retraksiyonu
York: 2004 McGraw-Hill CO
değerlendirilir. Palpasyonda, kartilajların düzen-
sizliği, skarları, hassasiyet, subkutanöz amfizem, 2. http://emedicine.medscape.com/ Emergency
Medicine Ear, Nose and Throat
1004 larengeal krepitisyon değerlendirilir.
Konu 1

3. Emergency Disorders of the Ear, Nose, Sinuses 8. http://www.egekbb.org/index.php ege üniversi-


Oropharynx Mouth, Timothy C. Stallard, MD, tesi tıp fak. KBB ders notları burun anatomisi

Acilde Kulak-Burun-Boğaz Muayenesi


Current Diagnosis and Treatment Emergency 9. http://en.wikipedia.org/w/index.php title File:
Medicine 6th edition the McGraw -Hill Comp Anatomy of the Human Ear.
4. www.merckmedicus.com Cecil’s textbook of 10. www.netterimages. com/image/6006.htm
medicine section XXVI Eye, Ear, Nose, Throat
diseases 11. http://tr.wikipedia.org/wiki/Burun
5. http://kbb.uludag.edu.tr/seminer-vestibulerre- 12. http://www.egekbb.org/index.
habilitasyon.htm 13. http://kbb.uludag.edu.tr/oralkavite-anatomi.htm
6. http://www.neuroanatomy.wisc.edu/virtual- 14. http://kbb.uludag.edu.tr/ders-burun
brain/BrainStem/13VNAN.htmlMedical neu-
15. http://nathanclarkecommunication.wikispaces.
rosciences 731, brain stem unit:2
com/file/view/Anatomy-of-the larynx.jpg/ 151326
7. Şahin C. Vestibüler sistem anatomi, fizyolojisi 099/704x528/Anatomy-of-the-larynx.jpg
ve bozuklukları http://www.nobelmedicus.com/
contents/200953/05-08.htm

1005
Konu 2

KBB HASTALIKLARI ACİLLERİ


Dr. Ayfer Keleş

A. Burun İle İlgili Acil Durumlar Yakınma: Burun deliklerinin birinden veya iki-
sinden öne kanama, ağızdan kan gelmesi, kanlı
Burun Kanaması (Epitaksis) kusma, bulantı görülebilir.

Burun kanaması sık görülen, hastada ve hekim- Bulgular: Genellikle burun ön kısmından kana-
de anksiyete yaratan ancak %90’ı acil hekimi ma görülür. Posterior kanamalarda muayenede
tarafından tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ante- nazofarinkste kanama görülür. Kanama fazla ise
rior ve posterior olarak isimlendirilebilir. Anteri- hemoptizi ve hematemezle karışabilir.
or kanamalar genellikle septumdaki Kiesselbach Ayırıcı tanıda: Sinüzit, Hemofili A-B, Endo-
alanında meydana gelen kanamalardır. Posterior metriosis, DIC, kokain alımı, toksikasyonlar
ise sfenopalatin arterden kaynaklanır. Ölüm hi- (warfarin, aspirin, rodentisit), yabancı cisim akla
povolemi sonrası görülebilir. Posterior kanama- gelmelidir.
larda hava yolu tıkanması görülebilir. 2-10 yaş
ve 50-80 yaşında pik yapar.
Acil Tedavi
Çocuklarda minör travma (burunu sıkma,
Hastadan sebebe yönelik hızlı tıbbi öyküalınır.
kurcalama, öksürme veya zorlanma) ve hassas
Masif kanaması olanlarda ABC ile başlanır.
mukoza (üst solunum yolu enfeksiyonu, soğuk
Hava yolu güvencede değilse endotrakeal entü-
hava, mukozanın kuruması, nazal steroidler, basyon yapılabilir. Damar yolu açılarak hemodi-
kokain kullanımı) en sık kanama sebepleridir. namisi kötü olan hastalara salin infüzyonu yapı-
Ayrıca yabancı cisim, nazal polip, kanama di- lır. Stabil olan hastalarda hastanın burnundaki
yatezi, damarsal malformasyon, sinüs ve nazal pıhtıyı burnunu silerek (hafifçe sümkürerek)
infeksiyon, yüz travması, nazal perforasyon, temizlemesi istenir. Hızla inspeksiyon yapılır
endometriosis ve nazofaringeal tümörler burun ve kanama kaynağı görülmeye çalışılır. Nazal
kanamasına yol açabilir. İyatrojenik olarak na- kaviteye topikal anestezik veya vazokonstrüktör
zogastrik tüp veya nazal entübasyon sırasında ajanlar (1:1000 epinefrin, %1 fenilefrin veya
olabilir. Aspirin, nonsteroidal antiinflamatuar %0.05 oksimetazolin’i %4 lidokainle karıştıra-
ilaçlar, warfarin, heparin, ticlopidin ve diprida- rak) uygulanır. Dıştan 15 dakika bası uygulanır.
mol burun kanamasına eğilimi arttırır ve tedavi- Bu işlem birkaç kez tekrarlanır. Bası ile kanama
yi zorlaştırır. Hipertansiyon burun kanamasıyla devam ediyorsa bası yetersiz veya posterior ka-
gelen hastaların çoğunda görülmesine rağmen nama var demektir. Gümüş nitrat çubuklarla
nadiren burun kanaması sebebidir. Hipertansif kimyasal koterizasyon uygulanır. Gümüş nitrat
hastalardaki burun kanaması görülme sıklığı hi- çubuğun ucu kanayan bölge üzerinde hafifçe yu-
pertansiyonun ciddiyeti ile ilişkili değildir. Ayrı- varlanır ve bölge gümüşi-siyah renk alır. Alanda
ca burun kanaması sırasında ölçülen kan basıncı fazla bekletilirse doku nekrozu ve septal perfo-
rutin olarak ölçülenlerle benzerdir. rasyon yapabilir.
Anterior tampon uygulanır: Gazlı bez veya tica- Masif kanama için ayrıca foley sonda ile kanama
ri ürünlerle kanayan bölgeye tampon uygulanır. kontrolu yapılır. 12-16 F foley sonda burun de-
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

liklerinden sokulup posterior farinkste görülene


Vazelinli gazlı bezle tampon: Tecrübeli olma- kadar itilir. Balon yavaşça 15 ml steril salinle şi-
yan hekimler genellikle uygun tampon yapama- şirilir, hafifçe öne doğru çekilir, tespit edilir ve
dığından hemostaz tam olmamaktadır. Gazlı bez son olarak anterior tampon uygulanır. Anterior
bayonet forseps ile tutularak burun tabanından ve posterior için birlikte tampon uygulanabilir
başlanarak arkaya doğru yerleştirilir. Gazlı bez (Epistat) (Şekil 5).
burun kenarlarından 4-5 inch uzaktan tekrar
tutularak aynı işlem tekrarlanır. Her seferin- Okside edilmiş selüloz (Surgicel), jelatin köpük
de gazlı bez tabana doğru bastırılır. Aşağıdan (Gelfoam), jelatin ve trombin kombinasyonu
yukarı doğru tüm burun boşluğuna tampon (FloSeal) gibi emilebilen maddeler anterior ka-
uygulanır. Bazı yazarlar antibiyotikli merhem nama için uygun olabilir.
uygulanmasının enfeksiyon riskini azalttığını
belirtmektedir (Şekil 1A-1B). Ticari olarak en
sık Merocel (Merocel Corp, Mystic, CT) sünger
kullanılır. Sünger buruna yerleştiğinde kan veya
sekresyonla birleşince genişler. Uygulama önce-
si antibiyotikli merhem sürülmesi yerleşmesini
kolaylaştırır ve enfeksiyon riskini azaltır. Ayrıca
içindeki kateterden steril su veya lidokainle topi-
kal vazokonstrüktör karışımı içine verilerek daha
iyi şişmesi sağlanır (Şekil 2).

Anterior balon (RapidRhino, Epistat): Ayrıca


yerleştikten sonra içeride balonu şişirilen ticari
tamponlar da mevcuttur. Burun boşluğuna yer-
leştirildikten sonra hava ile şişirilerek bası uygu-
lanır (Şekil 3). Tüm anterior tamponlar 2-3 gün
içinde KBB konsültanı tarafından çıkarılmalıdır.

Posterior tampon aynı şekilde posteriordan


uygulanan kendiliğinden şişen veya balonu şi-
şirilen tamponlarla yapılır (Şekil 4). Posterior
epistaxis balonun hem anterior hem posterior
bölmeleri vardır. Burun deliklerinden geçirdik-
ten sonra posterior kaviteye yerleşince 4-5 ml
salin ile şişirilir ve hafifçe öne çekilir. Kanama
kontrol alına alınınca anterior balon şişirilir.
Balon fazla şişirilince nekroza yol açabilir. Bu Şekil 1. Anterior Akordeon Tampon Uygulaması (Re-
tamponlar komplikasyona yol açabileceğinden ichman EF, Simon RR. Emergency Medicine Procedu-
res: htpp://www.accessemergencymedicine.com)
ve yatış gerektirebileceğinden KBB konsültanı
tarafından uygulanmalıdır. 2-3 gün içinde tam-
pon çıkarılmalıdır.
1008
Konu 2

KBB Hastalıkları Acilleri


Şekil 4. Posterior tampon uygulama (Kucik CJ, Cleney
T. Management of Epistaxis. Am Fam Physicians 2005;
71: 305-311).

Şekil 2. Anterior tampon uygulanması (Reichman EF,


Simon RR. Emergency Medicine Procedures: htpp://
www.accessemergencymedicine.com)

Şekil 5. Anterior-posterior tampon (Tintinalli JE,


Stapczynski JS, Ma OJ. Tintinalli’s Emergency Medici-
ne: A Comprehensive Study Guide, 7th edition. http://
www.accessmedicine.com

İlaçlar

Tampon uygulanan hastalara penisilin veya 1.


kuşak sefalosporinler gibi oral antibiyotik teda-
visi başlanır.
İzlem: Posterior kanama için tampon uygula-
nanlar, kardiyak hastalığı veya KOAH olan yaşlı
hastalar yatarak izlenmelidir.
Posterior kanamada operasyon ihtiyacı olabilir.
Şekil 3. Anterior balon tampon uygulaması (Reich-
Genel durumu iyi olan ve anterior tampon uy-
man EF, Simon RR. Emergency Medicine Procedures:
htpp://www.accessemergencymedicine.com) gulananlar 48-72 saat içinde KBB konsultasyo-
nu istemmelidir. 1009
Sinüzit ve toksik şok sendromu komplikasyon- Bulgular: Muayeneye izin veren hastalarda fizik
ları nedeniyle antibiyotik kullanılmalıdır. muayene tanı koymakta önemlidir. Çocuklarda
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

sedasyon yapmak gerekebilir. 5 yaş altındaki ço-


Warfarin kullananlarda çok yüksek INR düzeyi
cuklar, koopere olamayan hastalar aspirasyonu
veya kontrol edilemeyen kanama varlığında ilaca
birkaç gün ara verilir. Diğer durumda ilaç kulla- önlemek için supin pozisyonda büyük çocuklar
nımına devam edilir. otururken koklama pozisyonda muayene edilir.
Başparmakla burun ucunu yukarı iterek nazal
spekülüm ile muayene edilir.
Burundan Yabancı Cisim Çıkarma Ayrıca otit için kulak zarında patoloji, aspiras-
Giriş: Burunda yabancı cisim acil serviste sık yon durumunda stridor ve wheezing görülebilir.
rastlanan bir durumdur. Daha çok çocuklarda
görülmekle birlikte mental retarde ve psikiyatrik Ayırıcı Tanı
hastalığı olan erişkinlerde de görülebilir. Çocuklar
Epistaksis, sinüzit, polipler, tümör, üst solunum
meraktan, burunda iritasyon ve kanamayı durdur-
yolu enfeksiyonu, tek taraflı koanal atrezi.
mak için yabancı cisimleri burunlarına sokarlar.
Bazen öyküden yabancı cisim öğrenilemez, tek Acil tedavi: Görülen yabancı cisimlerin çıka-
taraflı kötü kokulu akıntı, ağız kokusu, ağrı ve ses rılması birçok teknikle olabilir ancak bu çabalar
değişikliği ile başvurabilir. Yabancı cisim potansi- cismi daha derine itebilir. İşlem öncesi vazo-
yel olarak hava yoluna kaçtığında mortaliteye yol konstrüksiyon sağlanması hem muayene hem
açabilir. Görülme sıklıkları tam olarak bilinme- çıkarma işlemi sırasında faydalıdır. %2-4 Lido-
mekle birlikte genellikle 2-5 yaşta görülmektedir. kain (epinefrinsiz) nebülize veya %0.5 fenilefrin,
%0.05 oksimetazolin sprey etkilenen burun de-
Yabancı cisimler organik veya inorganik olabi-
liğine uygulanır. İleri hava yolu güvencesi sağla-
lir. İnorganik maddeler metal veya plastik ola-
yabilecek olan hekimler 1-2 ml 1:1000 epinefrin
bilir ve genellikle yakınma oluşturmaz. Organik
nebülize olarak verebilir. Bilinen teknikler uy-
maddeler gıda, tahta ve sünger olabilir. Daha iri-
gulandığı halde çıkarılamayan yabancı cisimler
tan olup şişerek erken bulgu verirler. Sağ tarafta
genel anestezi altında ameliyathanede çıkarılır.
soldan iki kat fazla görülür.

Yabancı cisim nazal mukozaya ve çevre doku-


lara hasar verebilir. Lokal inflamasyon ve bası
Çıkarma Teknikleri
etkisiyle nekroza yol açabilir. Mukozada ülse-
1. Direk alet kullanmak: Cisim kolayca gö-
rasyon yapabilir.
rülüyorsa, yuvarlak değilse ve parçalanma-
Kanama ve sinüslerde tıkanma sonrası sinüzite yacaksa tercih edilir. Hemostatlar, alligator
yol açabilir. Akut otitis media, nazal septal per- forseps (timsah ağızlı) veya bayonet forseps
forasyon, periorbital selülit, menenjit, akut epig- kullanılabilir (Şekil 6). Ayrıca sağ açılı kan-
calar kolay görülen ancak kavranamayan
lottit ve tetanus gibi komplikasyonlar görülebi-
yabancı cisimler için cismin arkasına geçi-
lir. Fark edilmeyen yabancı cisimler taşlaşabilir.
lip çekilerek kullanılır. Pamuk, kumaş, ka-
Rinolitler radyoopaktır ve grafide görülebilir. ğıt timsah uçlu ile, sert ve yuvarlak cisimler
Kelly klemp veya bayonet forseps ile çıkarılır.
Yakınma: Birçok hastada yabancı cisim buruna
sokulurken görülebilir. Görülmezse günlerce
2. Balon kateter: Küçük ve yuvarlak cisimleri
fark edilmeyebilir. İlk şikayet tek taraflı burun çıkarmak için kullanılır. 5,6, veya 8 numara
akıntısıdır. Burun kanaması, hapşırık, horlama, foley kateter; 6 numara biliyer veya 4 nu-
1010
sinüzit, ateş, ağız kokusu gibi şikayetler olabilir. mara vasküler Fogarty kateter; Katz Burun
Konu 2

ve kulak yabancı cisim çıkartıcı kullanıla- 3. Pozitif basınç: Etkilenmeyen burun deliği
bilir (Şekil 7). Kateter %2 lidokain jel ile kapatılarak diğerinden zorlu nefes verilir.

KBB Hastalıkları Acilleri


kaplanarak yabancı cisimin arkasına itilir. Bu etkili olmazsa anne veya babanın ağzı
Balon hava veya su ile şişirilir(küçük ço- veya bag-valve mask ile çocuğun ağzından
cuklarda 2 ml, büyüklerde 3 ml) ve yavaşça kuvvetli hava verilir. Bir başka basınç tekni-
çekilerek yabancı cisim çıkarılır. ğinde ağız kapalıyken sağlam burundan ba-
sınçlı hava verilir. Bu tekniklerde potansiyel
akciğer ve kulak zarına barotravma olabilir.

4. Aspirasyon: Düzgün ve yuvarlak cisimlerde


kullanılır. 100-140 mmHg ile madde çekilir.

5. Yapıştırıcı: Düzgün, görünen ve kuru ci-


simlerde kullanılır. Ağaç veya plastik bir
aplikatörün ucuna ince bir tabaka siyano-
akrilat sürülür, yabancı cisime 60 saniye
dokundurulup çekilir. Nazal mukozaya do-
kundurulmamalıdır.

6. Mıknatıs: Gevşek duran yuvarlak metaller


ve piller için kullanılabilir.

Yabancı cismi arkaya itmek ve salinle irigasyon


aspirasyon riskinden dolayı önerilmemektedir.

İzlem: Burundaki yabancı cisimler genellikle acil


hekimleri tarafından kolayca çıkarılır. Çıkarıla-
Şekil 6. Burundaki yabancı cisimleri bayonet forseps,
sağa açılı kanca, Katz ekstraktör veya timsah ağzı kullana-
madığı durumlarda uzman görüşü alınmalıdır.
rak çıkarınız. Foreign Body, nose. Philip Buttaravoli(Ed)
Minor Emergencies: Splinters to Fractures. Second Edi-
tion, Mosby, 2007;pp:122-6. Sinüzit

Sinüzit bir veya daha fazla paranazal sinüste


inflamasyon/enfeksiyon görülmesidir. Her yıl
30 milyon hasta tanı almaktadır. Sıklıkla viral
enfeksiyon sonrasında görülür. 4 hafta altında
akut, 4-12 hafta arası subakut ve 12 hafta üstün-
de kronik olarak tanımlanır. Sinüsler normalde
sterildir. Direnajda tıkanıklık olması sonucu
bakteriyel enfeksiyon gelişir. Sinüs ostiumunda
tıkanma sonrası mukozal konjesyon, oksijen
basıncında azalma ve bakteriyel enfeksiyon gö-
rülür. H.influenza ve S.pneumonia en sık et-
kenlerdir. Kronik olgularda anaerobik etkenler;
çocuklarda Moraxella catarrhalis ve S. aureus ek-
lenebilir. Immun suprese hastalarda mantar en-
Şekil 7. Fogarty kateteri ile burundan yabancı cisim çı- feksiyonu eklenebilir. Paranazal sinüslerin SSS,
karılması. Fischer IJ. Nasal foreign bodies. www.emedi-
boyun damarsal ve lenfatik yapılarına yakınlı-
cine.medscape.com. Update: Nov 1, 2011.
ğından dolayı ciddi komplikasyonlar görülebilir. 1011
Yakınma: Hastalar gribal enfeksiyon bulgula- İlaçlar: İlk tercih Amoksisilin’dir. Penisilin aller-
rıyla gelebilir. Nazal konjesyon, pürülan akıntı jisi olanlara Trimetoprim-sülfametoksazol,
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

ve yüz ağrısı görülür. Koku almada azalma veya


kayıp görülebilir. Yüz ve baş ağrısı öne eğilmekle Penisilin ve TMP/SMX alerjisi olanlara makrolid
ve baş hareketleriyle artar. Retroorbital veya diş- veya ketolidler verilebilir (Klaritromisin, Azitro-
lerde ağrı hissedilebilir. Çocuklarda akıntı nede- misin, Levofloksasin, Moksifloksasin). 14 gün
niyle gündüz öksürük olabilir. Çocuklarda baş tedavi sonrası klinik düzelmesi olmayan hastalara
ağrısı nadirdir ve klinik 5-7 günde düzelir. Amoksisilin/Klavunat veya 3. kuşak sefalosporin
(sefuroksim, sefpodoksim, sefprozil) verilebilir.
Bulgular: Nazal spekülüm ile meatusta pürülan Erişkinlerde dekonjestan olarak Fenilefrin, oksi-
akıntı görülebilir. Perküsyonla hassasiyet mev- metazolin maksimum üç gün verilebilir.
cuttur. Orofarinkste pürülan akıntı görülebilir.
Mukozalarda şişlik, yüzde şişlik ve kızarıklık İzlem: Hastalar evde bol sıvı almalı, nemli ortam
görülebilir. Tanı klinikle koyulur. Görüntüleme sağlamalı, yüze ılık pansuman uygulamalıdır.
(radyografi, CT, MRI) tanı koydurmaz, komp- Tedaviye yanıt alamayanlar, polipleri olanlar ve
likasyon düşünülen olgularda gereklidir. komplikasyonları olanlar Kulak-Burun-Boğaz
Komplikasyonlar: Menenjit, kavernöz sinüs bölümüne yönlendirilmelidir.
trombozu, intrakraniyal abse, orbital selülit, os- Tekrarlayan atak geçirenler, mevsimsel paterni
teomiyelit. olanlar alerji bölümüne yönlendirilmelidir.

Ayırıcı Tanı B. Ağız-Boğaz İle İlgili Acil Durumlar


SSS enfeksiyonları, migren, gerilim tipi başağrı-
sı, diş abseleri, üst solunum yolu enfeksiyonları.
Farenjit
Farinks ve tonsillerin inflamasyonudur. Enfek-
Acil Tedavi: Hastaların birçoğu viral kökenli
siyöz etkenler faringeal mukozaya yayılır eder
olup antibiyotik tedavisi gerektirmeden yakın-
ve lokal inflamasyon oluşur. %40-60 viral, %5-
malara yönelik tedaviyle iyileşmektedir. Ateş
40 bakteriyel kaynaklıdır. Ayrıca allerji, travma,
yüksekliği olmayan, ek hastalığı olmayan, klinik
toksinler ve neoplazi etken olabilir.
bulguları hafif olan ve kontrola gelebilecek has-
talar antibiyotik başlanmadan izlenebilir. Viral olarak Rhinovirus, Adenovirus, Epstein-
Barr, Herpes simplex, Influenza, Parainfluenza,
7 gün veya daha uzun süredir üst solunum yolu
Coronavirus, Enterovirus, CMV, HIV ve Respi-
enfeksiyonlarının devam etmesi, sarı-yeşil pü-
ratory syncyntial virus etken olabilir. Viral etken-
rülan burun akıntısı olması, dekonjestanlara
lerde mononükleoz, influenza ve akut retroviral
yanıt olmaması, frontal veya maksiller kemikle-
sendrom dışında tonsillerde eksuda ve servikal
rinin altında ağrı olması bakteriyel enfeksiyon
adenopati görülmez. Her yıl 3-5 viral enfeksiyon
düşündürür.
geçirilir. Görülmesinde kadın-erkek eşittir ancak
Hasta geldiğinde 38.30C üzerinde ateş yüksekli- çocuklarda daha sıktır. Bakteriyel etken olarak
ği olması, üst dişlerde ağrı hissetmesi, anatomik en sık Grup A streptokok olan Streptococcus
blokaj olması (kronik nazal polip, ciddi septum pyogenes etkendir. Bakteriyel etkende süpüratif
deviasyonu, tekrarlayan sinuzit) erken tedavi ve nonsüpüratif (romatizmal ateş, poststrepto-
başlamayı gerektirir. Antibiyotik bazı hastala- kokal glomerülonefrit) komplikasyonlar görü-
ra çok az fayda sağlar, hastaların çoğuna etkisi lebilir. Grup A Beta Hemolitik Streptokok için
yoktur. Yan etki ve direnç gelişimi düşünülerek Centor kriterlerinden hiçbiri yoksa veya sadece
antibiyotik kararı alınmalıdır. bir tane mevcutsa antibiyotik önerilmez. İki ve
1012
üzerinde kriter varsa hızlı antijen testi önerilir.
Konu 2

Centor kriterleri: 40 kg üstünde 500 mg PO BID 10-14 gün


• Eritromisin(penilin alerjisi olanlarda)

KBB Hastalıkları Acilleri


1. Tonsillerde eksuda varlığı
Erişkinde 500 mg PO 4x1 10 gün
2. Hassas ön servikal adenopati
3. Öksürük olmayışı Çocuklarda 20 mg/kg/gün PO 2x1 10 gün
4. Ateş • Azitromisin erişkinlerde 500 mg PO gün-
lük 3 gün
İnsandan insana damlacıkla geçebilir. En sık Çocuklarda 10 mg/kg/gün PO 3 gün
5-15 yaşlarında görülür. S.pyogenes’in ürettiği
• Sefaleksin erişkinde 250-500 mg PO 6 saatte
toksin ve enzimler patolojiye yol açar. M pro-
bir 10 gün
teine karşı oluşan antikorların çapraz reaksiyon
göstermesi nonsüpüratif komplikasyonlardan Çocuklarda 25-50 mg/kg/gün PO 6 saatte
sorumludur. Kardit %25-40 görülür. Nadiren bir 10 gün (max 4 g/gün)
böbrek yetmezliği görülür. • Deksametazon erişkinlerde 0.75-9 mg/gün
PO/IM kullanılabilir. (Ciddi semptomu
Yakınma: Boğaz ağrısı, ateş, terleme, başağrısı, olanlarda ağrıyı azaltmak için)
halsizlik, kusma, burun akıntısı mevcuttur. Ço-
cuklarda bulantı, kusma, karın ağrısı sıktır. Çocuklarda 0.08-0.3 mg/kg/gün IM tek doz
• Prednisone erişkinde 5-60 mg/gün PO
Bulgular: Farinks hiperemik, tonsiller hipertro- (semptom geçinceye kadar 2 hafta)
fik, tonsillerde eksuda mevcut, damakta peteşi,
Çocuklarda 0.05-2 mg/kg PO BID (en faz-
boyunda LAP, ciltte makülopapüler döküntü,
la 80 mg/gün)
kalpte üfürüm

Ayırıcı Tanı Oral Yaralanmalar


Difteri, epiglottit, gonore, herpes simplex, kızıl, Ağız içi ve ağız cildinde yaralanmalar özellikle
retrofaringeal abse, peritonsiller abse. künt travma sonrası acil serviste sıkça görül-
Acil tedavi: Hava yolu güvence altına alınmalıdır. mektedir. Mukoza yaralanmalarının çoğu 1 cm
altında, geldiğinde hemostatik olarak stabil ve
Rehidratasyon gereken hastalarda gerekirse IV
hidrasyon yapılır. Etkene özgü antifungal veya mukozada sınırlıdır, özel girişim gerektirmez,
antiviral ilaçlar verilebilir. kendiliğinden iyileşir. Lezyon 1 cm üzerindeyse,
tam kat kesilmişse veya flep tarzındaysa onarım
İlaçlar gerekir. Yara yeri yabancı cisim ve özellikle diş
parçaları yönünden muayene edilmelidir.
Viral etken düşünülenlerde antipiretik, analjezik
ve sıvı önerilir. Dil yaralanmaları genişse, aktif kanaması varsa,
flep veya U şeklindeyse, dil kenarını içeriyorsa,
Bakteriyel etken düşünülüyorsa;
kas kesisi varsa ve 1 cm üstündeyse primer olarak
• Penisilin G benzatin erişkinde 1.2 milyon kapatılmalıdır. Küçük yaralanmalar dikilmeden
Ü IM tek doz
iyileşir. Dilde masif kanama veya gecikmiş venöz
Çocuklarda 27 kilo altında 600.000 Ü IM şişlik varsa hava yolu tıkanıklığına yol açabilir.
tek doz 27 kilo üzerinde 1.2 milyon Ü IM
tek doz Dudak yaralanmaları yüz derisiyle dudak doku-
• Penisilin VK erişkinde 500 mg PO 3x1 10 gün sunun birleşim yeri olan vermilyon sınırının di-
• Amoksisilin erişkinde 500 mg PO BID kilmesinden dolayı önemlidir (Şekil 8). Uygun
10-14 gün dikilmediğinde uçlar arasındaki 1 mm fark bile
Çocuklarda 40 kg altında 25 mg/kg/gün belirgin kozmetik hasara yol açabilir.
PO BID 10 gün 1013
Isırmayı önlemek için dişlik kullanılabilir. Ço-
cuklarda ve uyumsuz hastalarda sedasyon veya
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

genel anestezi uygulamak gerekebilir. Sütürler 7


gün içinde Büyük ve parçalı yaralanmalar, ampu-
tasyonlar ve kanama kontrolu yapılamayan hasta-
larda uzman konsültasyonu istenmelidir. Çocuk-
larda istismar olabileceği unutulmamalıdır.

Dudak yaralanmalarında işlem öncesi üst dudak


için infraorbital, alt dudak için mental sinir blo-
ğu uygulanmalıdır. Dudakta derin kesiler varsa
(dudak kasları) önce derin yapılar 5-0 absor-
Şekil 8. Tam kat olmayan keside ilk sütür vermilyon bable materyalle (catgut veya Vicryl) karşılıklı
hattına konulur. Wounds and Lacerations: Emergency
Care and Closure, Troth AT (ed) Fourth edition, Elsevi-
olarak dikilir. Daha sonra öncelikle vermilyon
er 2012;pp:137-60 sınırı etkilenmişse 6-0 nonabsorbable materyalle
sınır karşılıklı olacak şekilde dikilir. En son cilt
dikilir (Şekil 9). Ağız içine uzanan vertikal kesi-
Yaralanmada büyük flep varlığı, vermilyon sını-
lerde kontraktürü önlemek için Z-plasty uygu-
rında büyük doku kaybı, masere yaralar, komis-
lanır. Ağız içine uzanan komplike yaralanmalar,
sür yaralanması ve dudakta %25 üzerinde doku
philtrum ve ağız köşelerini içeren kesiler uzman
kaybı plastik cerrahi konsültasyonu gerektirir.
konsültasyonu yapılarak dikilmelidir. Yüzdeki
Yakınma: Sıklıkla ağızda kanama, ağrı cilt sütürleri 5 günde alınmalıdır.

Bulgular: Dudakta yüzeyel veya tam kat kesi,


dilde kesi, ağız içinde mukozal abrazyon veya
kesi, yara içinde yabancı cisim

Ayırıcı tanı: Diş yaralanmaları, Delici ve kesici


alet yaralanmaları, epileptik nöbet, aile içi şiddet
ve istismar

Acil Tedavi: Mukoza yaralanmalarında yara yeri


bolca yıkanır, ölü dokular uzaklaştırılır ve 5-0
emilebilen materyalle dikilerek düğümler gömül-
Şekil 9. A. Dudakta tam kat kesi B. Önce içteki kas ta-
melidir. Tam kat kesilerde bazı yazarlar önce iç bakası dikilir. C. İkinci sütür vermilyon hattına konulur.
katları sonra dış katları dikmekte, diğer grup önce D. Diğer bölgeye basit sütür atılır. Wounds and Lace-
dış tabakayı dikmektedir. Hastalara yumuşak gı- rations: Emergency Care and Closure, Troth AT (ed)
dalar yemeleri ve yemek sonrası tuzlu su ile hafifçe Fourth edition, Elsevier 2012;pp:137-60
yara yerini yıkamaları önerilir. Antibiyotik genel-
likle gerekmez ve 48 saat içinde kontrol önerilir.
Maksiller labial frenulum genellikle dikiş gerektir-
Dil yaralanmalarında %4 lidokain emdirilmiş mez. Lingual frenulumda damarsal yapı fazla ol-
sargı bezi veya sinir bloğu sonrası yara yeri diki- duğundan 4-0 emilebilen materyalle dikilmelidir.
lebilir. Bir yardımcı dili tutarken 4-0/5-0 emile- Ağız içi yaralanmalarda proflaktik antibiyotik
bilen materyalle dikilmelidir. İlk 2 günde dilde kullanımı tartışmalıdır. Antibiyotik verilen ve
şişlik ve nekroz oluşabileceğinden sütürler geniş, plasebo verilen gruplar arasında istatistiksel ola-
derin ve biraz gevşek atılmalıdır. Fonksiyon ve rak anlamlı fark bulunamamıştır. Tam kat kesiler-
kozmetik kayıp olmaması için yara kenarlarının de antibiyotiğin faydasını gösteren çalışmalar var-
karşı karşıya getirilmesine dikkat edilmelidir. dır. Tedavi kararı klinik esas alınarak verilmelidir.
1014
Konu 2

İlaçlar Diş Kırıkları Ellis sınıflamasına göre yapılır.

KBB Hastalıkları Acilleri


Penisilin, Klindamisin, Eritromisin ağrı kesici Ellis I: Sadece dişin mine tabakasını içerir.
verilebilir. Küçük köşe kırıkları bu gruptandır.
Tetanus proflaksisi yapılmalıdır.
Ellis II: Kırık mine ve dentin tabakasını
İzlem: Sekonder enfeksiyon ve yara içinde ya-
içerir. Dokunma ve hava akımına hassastır.
bancı cisim açısından hastalar uyarılmalıdır.
Pulpayla bağlantılı olabilir.

Diş Yaralanmaları Ellis III: Mine, dentin ve pulpayı içerir. Do-


kunma, hava ve ısıya duyarlıdır. Pulpadan
Dişleri kaybetmek fiziksel, ruhsal ve estetik ola- kırmızı renk görünür.
rak rahatsızlık verir. Periodontal hasarı en aza
indirmek ve enfeksiyonu önlemek için dişler en Yakınma: Hava akımı, sıcak ve soğuk ma-
kısa zamanda yerine takılmalıdır. Diş avulsiyo- ruziyetinde dişlerde hassasiyet görülebilir.
nu iskemiye ve nekroza yol açar. Dişi yerine tak- Etkilenen bölgede ağrı olur. Dişte subluk-
makta asıl amaç diş kökünden çok periodontal sasyon ve luksasyon varsa, alveoler bölgede
ligamentin hayatiyetini devam ettirmektir. Ya- kırıklara yol açtıysa kanama eşlik edebilir.
ralanmalar süt dişlerinde %7-13, kalıcı dişlerde
Bulgular: Fizik muayenede yumuşak dokuda
% 1-16 oranındadır. Genellikle direk travma so-
laserasyon, renk değişimi, ekimoz, gömülmüş
nucu görülür. Düşme, spor yaralanmaları, darp,
yabancı cisim (kırılmış diş) görülebilir. Dişle
kazalar, çocuk istismarı, savaşlar diş kayıplarının
birlikte alveoler bölgeden bir parça da ayrılmış
en sık görüldüğü durumlardır. Hava yolunu olabilir. Dil basacağı ile vurulduğunda hassa-
tehdit eden maksillofasiyal yaralanma yoksa tek siyet olabilir. Dudak ve yanaklarda kırılmış ve
başına diş yaralanmaları ölüme neden olmaz. gömülmüş diş parçaları palpe edilebilir. Diş bu-
Erkeklerde 2-3 kat fazla görülmektedir. Diş ya- lunamazsa alveoler bölgeye gömülmüş olabilir.
ralanmaları sonrası enfeksiyon, abse, diş yerinin Kırılmış dişin bütünlüğüne bakılır, kopmuş par-
kaybı, ankiloz, kalıcı diş hasarı ve anormal kök çalar not edilir.
gelişimi gibi komplikasyonlar görülür.
Öyküde hastanın yaşı, olayın niteliği, dişin bu- Tedavi
lunduğu zamanki yeri sorulmalıdır. Dişin trans-
port sırasında nereden tutulduğu, hangi ortam- Diş kırıklarında tedavi
da taşındığı öğrenilmelidir. Diş 20 dakikadan az Ellis I: Kozmetik düzeltme için diş hekimine
süre dışarıda kaldıysa prognoz iyidir. 60 dakika- yönlendirilir.
dan uzun süre diş dışarıda kalırsa tüm periodon-
tal hücreler ölür ve prognoz kötüdür. Ellis II: Etkilenen dentin kurutulup çinko oksit
veya kalsiyum hidroksit ile kaplanır. 24 saat için-
Konküzyon: Travma sonrası perküsyonda has-
de diş hekimi tarafından görülmelidir.
sasiyet vardır ancak hareket yoktur.
Subluksasyon: Travma sonrası perküsyonda Ellis III: Çinko oksit veya kalsiyum hidroksit
hassasiyet var, hareket var ancak yerinden çıkma ile kaplanır. 24 saat içinde diş hekimi tarafından
yoktur. görülmelidir. Oral analjezik verilmeli ancak to-
pikal anestezik yapılmamalıdır. Koruma antibi-
Luksasyon: Diş alveoler kemikten kısmen avul- yotik tartışmalıdır.
se olmuştur. Diş nazikçe yerine koyulmalı, tespit
edilmeli ve 24 saat içinde diş hekimi görmelidir. Konküzyon ve subluksasyon: NSAID, yumuşak
diyet verilmeli, diş hekimine yönlendirilmelidir.
Avulsiyon: Diş tamamen yerinden çıkmıştır.
Kalıcı dişler 3 saatten kısa sürede yerine takıl- Luksasyon: Diş yavaşça orijinal yerine yerleşti-
malıdır. rilir, çinko oksitle periodontal sabitleme yapılır. 1015
Bu yaralanmaların tedavisi diş hekimi tarafından C. Kulak İle İlgili Acil Durumlar
yapılmalıdır. Alveoler kemik kırıkları eşlik edi-
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

yorsa diş hekimi acil serviste tespit yapmalıdır.


Otitis Externa
Avulsiyon: Dişleri kökünden tutarak taşımayın Dış kulak kanalının enfeksiyonudur. Akut form
ve kökünü fırçalayarak temizlenmemelidir. 4/1000 vakada görülmektedir. 7-12 yaşta sıktır.
Bir saatten kısa sürede olay yerinde dişi yerine Yüzücüler ve dalgıçlarda sıktır (yüzücü kulağı).
takmaya çalışın. Takma işlemi başarılı ise 24 saat Erkek, kadın oranı eşittir. Diyabetik ve immun-
içinde diş hekimine başvurmalıdır. Süt dişlerini suprese hastalarda ciddi sorunlara yol açabilir.
tekrar yerine takmaya çalışmayın, işlem sırasın- %90 komplikasyonsuz iyileşir. Enfeksiyon 4
da kalıcı dişlere zarar verebilir. haftayı geçer veya yılda 4’den fazla görülürse
Dişleri taşırken Hanks solüsyonu, süt ve tükrük kronik adını alır. Dış kulak yolunda üretilen
koruma için kullanılabilir. Süt içinde 3 saate ka- serumen az olursa enfeksiyona yatkınlık olur.
dar hücre canlılığı sağlanır. Su hipotonik olduğu Genellikle fazla miktarda nemli ortamda mase-
için tercih edilmez. Dişin taşınması hastanın dili rasyon ve inflamasyon başlar. En sık Pseudomo-
altında yapılabilir. nas aeruginosa ve Staphylococcus aureus türleri
Diş 20 dakikadan kısa süre dışarıda kalmışsa etkendir. Bacteroides, streptokok etken olabilir
kökü dokunmadan yıkanıp diş yerine takılır. ve vakaların %10’unda mantarlar (Aspergillus
Eğer pulpa açıktaysa 5 dakika doksisiklin 1 mg ve Candida) da görülür. Mantar tropik iklim-
+ 20 mL isotonic sodium karışımında bekletilip lerde ve immunsuprese hastalarda sıktır. Ayrıca
yerine takılır. Diş hekimine konsülte edilir. atopik dermatit ve allerjik kontakt dermatite
Eğer ağız dışında kalan süre 60 dakikadan uzun- de yol açar. Dış kulak yoluna travma (pamuklu
sa 5 dakika sitrik asit içinde daha sonra %2 flo- çubuklarla) olayı başlatabilir. Basit otitis externa
rid ve en son 5 dakika doksisiklin içinde bekleti- tedavi ile %90 iyileşir.
lerek yerine takılır. Diş hekimine konsülte edilir.
Malign otitis externa hayatı tehdit edebilir. Sık-
Dişin yerleştirileceği yer salinle hafifçe irige edi- lıkla Pseudomonas aeruginosa (%90) etkendir.
lir ve pıhtılar temizlenir.
Yaşlı, diyabetik, immunsuprese ve HIV(+) has-
Diş yerine yerleştirildikten sonra gazlı bez ha- talarda enfeksiyon kafa tabanına ilerler, selülit,
fifçe ısırılarak tespit için diş hekimi beklenir. osteomiyelit görülür ve %50 mortalite görülür.
Hastalara tetanoz proflaksisi yapılır. Tanı için tomografi çekilmeli, acil KBB konsül-
tasyonu istenmelidir.
İlaçlar
Yakınma: Kulak ağrısı, kaşıntı, pürülan akıntı,
Erişkinlerde Penisilin VK, amoksisilin, doksisik- kulakta dolgunluk ve basınç hissi, iletim tipi işit-
lin, penisilin alerjisi olanlara eritromisin verilebilir. me kaybı vardır.
Çocuklarda penisilin VK verilebilir.
Bulgular : Dış kulak yolu çekildiğinde ağrı, dış
Ağrı kesici olarak Fentanil ve asetaminofen ve- kulak yolunda eritem ve ödem, kulak zarı gö-
rilebilir. rülmeyebilir veya hafif inflame olabilir. Mantar
İzlem enfeksiyonunda spor ve hifler görülebilir. Basit
otitis externada kraniyal tutulum yoktur.
• Tüm hastalar 24 saat içinde diş hekimine
başvurmalıdır. Ayırıcı tanı: Kulakta yabancı cisim, mastoidit,
otitis media, sinüzit, beyin absesi
• Sert gıdalar yememelidir.
• Kayıp dişler hemen bulunmalı, 1 haftaya Acil tedavisi: Analjezik, dış kulak yolunun te-
1016 kadar başarılı reimplantasyon yapılabilir. mizlenmesi, asitleştirici ajanlar, topical antibiyo-
Konu 2

tikler ve topical steroidler kullanılır. Malign oti- sarı renkli olabilir. İnsuflasyonda membranda ha-
tis externada IV antibiyotik verilerek hastaneye reket azlığı vardır. Öyküde otitis media düşünü-

KBB Hastalıkları Acilleri


yatış yapılmalıdır. lürken dış kulak yolunun pürülan materyalle dolu
olması membran perforasyonunu düşündürür.
İlaçlar: Ofloksasin damla, Siprofloksasin dam-
la, asetiasit/hidrokortizon damla, siprofloksasin/ Komplikasyonlar: timpanik membran per-
hidrokortizon damla 7 gün verilir. forasyonu, işitme kaybı, fasiyal sinir paralizisi,
Dış kulak yolu çok ödemliyse içine ilaçların gi- akut mastoidit, lateral sinüs trombozu, intrakra-
rebilmesi için küçük bir gazlı bez parçası yerleş- niyal komplikasyonlar.
tirilir. Ayırıcı Tanı: Beyin absesi, mastoidit, otitis ex-
Malign otitis externada IV aminoglukozid, an- terna, sinüzit, disbarizm, kulakta yabancı cisim,
tipseudomonal penisilin, sefalosporin veya flo- peritonsiller abse
rokinolon verilmelidir (obramisin, piperasilin,
Tedavi: Immunsuprese olup ateşi düşürüleme-
seftriakson, siprofloksasin).
yen hastalarda antibiyotik kararı vermek için,
2-3 aydan küçük çocuklarda bazı otörlerin öne-
Otitis Media risi olarak KBB konsültanı tarafından timpano-
sentez yapılabilir.
Orta kulakta akut başlayan, efüzyonla giden ve
inflamasyonun var olduğu durumdur. Çocuk- Hastanın yaşı, hastalığın ciddiyeti ve tanı kesin-
larda sıktır ve ateşli çocuklarda en sık konulan liğine göre tedavi seçilir.
tanıdır. 6 ayda 3 kez veya 1 yılda dörtten fazla
atak varsa rekürren otitis media adı verilir. İlk Tanı kriteri: Hikayede ani başlayan bulgu ve
yaşta çocukların %50’si ilk atağını geçirir. De- semptomlar, orta kulakta efüzyon ve inflamas-
vam eden orta kulak efüzyonu işitme sorunları yon bulgularıdır.
ve konuşma gecikmesine yol açar. Komplikas-
Hastalığın ciddiyeti: Orta veya ciddi kulak ağ-
yon olarak beyin absesi olan olgular bildirilmiş-
rısı ve 39o C üzerinde ateş hastalığın ciddi oldu-
tir. Erkeklerde ve anne sütünü az alanlarda daha
ğunu gösterir.
sık görülmektedir. 6 ay-3 yaş arası çocuklarda
sıktır. Viral üst solunum yolu enfeksiyonu son- 6 ay altındaki çocuklara antibiyotik önerilir.
rası komplikasyondur. Östaki tüpündeki tıkan- 6 ay- 2 yaş arasında hastalık kesin tanı kriter-
ma sonrası orta kulakta seröz efüzyon olur. Bu lerini taşıyorsa antibiyotik verilir. 2 yaş ve üze-
da mikroorganizmaların üremesi için iyi bir or- rindeki hastalarda kesin tanı kriterleri ve ciddi
tam yaratır. En sık Streptococcus pneumoniae, hastalık bulguları varsa antibiyotik başlanır. İlk
Haemophilus influenzae ve Moraxella catarrha- 24 saatte mutlaka ağrı kesici verilmelidir.
lis etkendir. Eğer mo çoğalması hızlı olursa orta
kulak enfeksiyonu olur, kulak zarı perforasyonu Antibiyotik vermeden izlem 48-72 saat olmalı-
ile mastoid hücrelere de yayılır. dır. Antibiyotik vermeden izlem için aile ile iyi
ilişkide bulunulmalı, hasta kötüleşirse hemen
Yakınma: Kulakta ağrı ve rahatsızlık hissi vardır. hekime danışılmalıdır.
Ateş, işitme kaybı, kulak akıntısı olabilir. Eşlik
eden üst solunum yolu enfeksiyonu vardır. İşit- İlaçlar: Ağrı kesici olarak Asetaminofen, İbup-
mede azalma olabilir. Bebeklerde sadece iritabi- rofen, lokal anestezik (Benzokain damla) ve ge-
lite görülebilir. rekirse narkotik analjezikler kullanılabilir.

Bulgular: Kulak zarında inflamasyon, gerginlik Antibiyotik ilk tercihi Amoksisilindir. Amoksisi-
ve bombeleşme görülür. Zar kırmızı, beyaz veya lin-klavulonik asit de verilebilir (7-10 gün). 1017
Penisilin alerjisi olanlara Tip 1 hipersensitivite Yıkama uygulanacak ilk yabancı cisim çıkarma
yoksa Sefdinir, Sefprodoksim veya Sefuroksim yöntemidir. Vücut ısısındaki sıvı dış kulak yolu
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

verilebilir. Tip 1 hipersensitivite olanlarda Azit- üst duvarına pulsatil olarak fışkırtılır (Şekil 10).
romisin veya Klaritromisin verilebilir. 18G kateterlerle 20 ml sıvıyla yapılabilir. Suda şi-
şen organik maddeler bu yolla çıkarılmamalıdır.
İzlem: İlk muayenede tüm ilaçları düzenlenen
Yıkama ile çıkmazsa timsah ağzı forseps, sağ açı-
hastalar 4-6 hafta sonra tekrar muayene edilir.
lı kanca, kulak küreti veya Fogarty kateteri ile
48 saatte yakınmaları azalmayanların tedavileri direk görerek cisim çıkartılır (Şekil 11). Hasta
yeniden gözden geçirilir. Hastalar aile hekimine uyumlu değilse lokal veya genel anestezi uygu-
yönlendirilerek takip edilmelidir. lanabilir.
Kulakta Yabancı Cisim Tahılları ve inci gibi yuvarlak cisimleri aspiras-
yon veya siyanoakrilat ile yapıştırma yöntemiyle
Acil serviste sık görülür ve çocuklarda daha sık- çıkarın (Şekil 12).
tır. Oyuncaklar, taş, tahıllar, kağıt, pamuk, işit-
me cihazı pilleri ve böcekler dış kulak yolunda Piller yanıklara sebep olabilir, hasar verilmeden
bulunabilir. Çocuklar veya erişkinler tarafından hemen çıkarılmalıdır.
istemli veya kazayla yabancı cismi kulağa soka- İşlem sonrası kalan yabancı cisim ve dış kulakta
bilirler. Yabancı cisim özellikle yaşlılarda bazen yaralanma varlığı için muayene edilir.
fark edilmez. Komplikasyona yol açarak fark
edilebilir. Hastalar kendileri çıkarmaya çalışır-
ken kulak zarına veya dış kulak yoluna hasar
verebilir. Böcekler hareket ederek hastayı ra-
hatsız edebilir ve bulantı kusmaya yol açabilir.
Böcekler çizerek veya sokarak kulak zarına zarar
verebilirler.
Yakınma: Kulak ağrısı, akıntı, kanama, işitme kaybı
Bulgular: Dış kulak yolu muayenesinde otos-
kopla görülebilir. Kulak zarı perforasyonu ve en-
feksiyon bulguları, çıkarmaya çalışırken oluşan
çizikler görülebilir.
Ayırıcı Tanıda; Otitis externa, buşon, tümör,
kulak zarı perforasyonu, hematom, abrazyon
düşünülmelidir.
Acil Tedavi: Dış kulak yolunu yıkama genellikle
Şekil 10. Kulak yıkama ile yabancı cisim çıkarma (Re-
küçük parçaları çıkarır ancak organik olanlar şi-
ichman EF, Simon RR. Emergency Medicine Procedu-
şebilir. Kulak zarı perforasyonu olanlar ve çıkar- res: htpp://www.accessemergencymedicine.com)
ma denemesi başarısız olanlar KBB bölümüne
danışılmalıdır. Çıkarma yöntemi olarak yıkama,
yapıştırma, direk çıkarma, aspirasyon ve Fogarty
kateteri kullanılır.
Böcekler hızla kimyasal maddelerle immobilize
edilerek çıkarılmalıdır. Bunun için mikroskopta
kullanılan rafine yağ ve %2’lik visköz lidokain en
sık kullanılanlardır. 2-3 ml etkilenen kulağa dam-
latılıp 30-45 saniye beklenir, görerek timsah ağzı Şekil 11. Kulaktan forseps ile yabancı cisim çıkarma
forsepsle alınır. Böcek parçaları yıkanarak (irrige (Reichman EF, Simon RR. Emergency Medicine Proce-
1018 edilerek) temizlenir. dures: htpp://www.accessemergencymedicine.com)
Konu 2

İdiopatik olanlarda 4 teori mevcuttur. Labi-


rintin viral enfeksiyonlar, labirintin vasküler

KBB Hastalıkları Acilleri


yetmezlik, intrakohlear membran yırtıkları ve
immun iç kulak hastalığı sebep olarak gösteril-
mektedir. Başdönmesiyle birlikte olması 15 yaş
altında ve 65 yaş üzerinde olması, karşı kulakta
olması sedimentasyon yüksekliği olması ve cid-
di işitme kaybı olması kötü prognozu gösterir.
Acil serviste KBB konsültasyonu gerektiren bir
durumdur.
Yakınma: Hasta işitme kaybını kendisi veya çev-
resindekiler tarafından farkedilebilir. Sebebine
göre ek şikayetler bulunabilir.
Bulgular:Hastada etkene bağlı olarak farklı
Şekil 12. Kulaktan Aspiratör ile Yabancı Cisim Çıkarma muayene bulguları olabilir. Dış kulak yolunda
(Reichman EF, Simon RR. Emergency Medicine Proce- buşon enfeksiyon, veziküller görülebilir. Hasta-
dures: htpp://www.accessemergencymedicine.com lara yapılan kulak ve nörolojik muayene patolo-
jik olabilir. Daha sonra yapılan işitme testlerinde
belli frekanslarda işitme kaybı bulunabilir. Pure
İlaçlar: Dış kulak yolunda enfeksiyon bulguları
varsa steroid ve antibiyotik içeren damla günde tone ve konuşma testlerinde, beyi sapı yanıtı test-
5 kez 5-7 gün kullanılabilir. lerinde ve vestibüler testlerde patoloji bulunabilir.
Ayırıcı Tanıda; Viral enfeksiyonlar, akustik
nörinom, Cochlea ve sinir inflamasyonu, se-
Ani İşitme Kaybı rebellopontin köşe tümörü, polistemi, lösemi,
Sabah işitme kaybıyla uyanmak, birkaç günlük arterioskleroz, diabetes mellitus, hipotiroidizm
işitme kaybı, selektif düşük yada yüksek frekansı düşünülmelidir.
duyamama ani işitme kaybı olarak tanımlanabilir. Acil tedavisi: Önerilen kesin bir tedavisi yoktur.
Hikaye, fizik muayene, laboratuvar sonuçlarına
Üç gün içinde birbirini takip eden 3 tondan faz-
gore tedavi seçenekleri gözden geçirilmelidir.
la süreğenlik gösteren, 30 dB’den büyük “senso-
Verilen tüm ilaçları aynı zamanda yan etki yapa-
rinöral işitme kaybı” şeklinde tanımlanır. 5-20
bileceği unutulmamalıdır.
/100.000 sıklıkla görülür. Kadın-erkek oranı
eşittir. Çok genç ve çok yaşlılarda az görülmek- Vasodilatatörler: Papaverin, histamine, niko-
tedir. 50-54 yaşlarında en sık görülmektedir. tinik asit, prokain, niasin, %5 karbon dioksit
Genellikle tek taraflıdır, iki taraflı olarak nadir cochlea’da kan akımını arttırarak etki edebilir.
görülür. En sık idiopatik işitme kaybı görülür.
Kan viskozitesini değiştiren ilaçlar: Dekstran-
Enfeksiyöz sebepler (kabakulak, Epstein Barr
lar, pentoksifilin, heparin, warfarin
virüsü, herpes, CMV, sfilis, labirintit), vasküler
veya hematolojik sebepler (lösemi, orak hücre Antiinflamatuar: Kortikosteroidlerin sistemik
anemisi, polistemi, serebral anevrizma), roma- kullanımının faydası tartışmalıdır. Intratimpa-
tolojik (temporal arterit, Wegener), ileti tipi nik deksametazon enjeksiyonu bazı çalışmalarda
(otitis externa, otitis media, timpanik membran faydalı görülmüştür.
perforasyonu, neoplazma, osteonekroz), Meni-
Antiviral (asiklovir, amantadin), diüretikler ve
er hastalığı, akustik nörinom, cochlear rupture
hiperbarik oksijen (250 kPa %100 oksijen 60
ve ototoksik ilaçlar (aminoglikozid, cisplatin)
dakika) de denenmektedir.
“akut işitme kaybına” yol açmaktadır. Aspirin
geçici sensorinöral işitme kaybına yol açabilir. Cerrahi olarak perilenf kaçakları onarılabilir. 1019
İlaçlar sistemik etkilerin görüldüğü, temporal arteritin
eşlik ettiği benzer bir hastalıktır. Görme kay-
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

Prednisone erişkinde 60 mg/gün PO 10 gün bı dışında serebrovasküler hastalıklar, miyokard


(günde 5 mg azaltarak kesilmeli) enfarktüsü, aort anevrizması gibi komplikasyon-
Çocuklarda 1 mg/kg PO 10 gün ları mevcuttur. Yüksek CRP, hemogramda löko-
sitoz, anemi ve trombositoz, yüksek karaciğer
Deksametazon erişkinde 0.3-0.4 ml hyaluroni- fonksiyon testleri görülebilir. Doppler USG’de
daz ile solüsyon halinde intratimpanik enjeksi- temporal arterde halo görüntüsü tipiktir. Kesin
yon uygulanır. tanı arteriyel biyopsi ile konulur. Acil serviste
Erişkinde Hidroklorotiyazid 25 mg/triamterene steroid tedavisi başlandıktan bir hafta sonra has-
50 mg PO ta ayaktan biyopsi için hastaneye başvurabilir.

İzlem: İşitme kaybı %47-63 kendiliğinden iyile- Yakınma: Temporal bölgede tek taraflı başağrısı
şir. Hastalar KBB uzmanına yönlendirilmelidir. asıl şikayettir. Başı yastığa koyma, saçları tara-
ma, şapka ve gözlük takma sırasında hassasiyet
bildirilmektedir. Yemek yeme ve sakız çiğneme
Temporal Arterit sırasında çene ağrısı olabilir. Ani görme kaybı
Temporal arterit external karotid arterin dalları- önemli bir şikayettir.
nı tutan bir vaskülittir. Dev hücreli arterit olarak Diğer sistemik şikayetler ateş, halsizlik, kilo kay-
da bilinir. Tipik olarak yüzeyel temporal arterle-
bı, anoreksiya, depresyon, hafıza etkilenmesi,
ri etkilese de aort, karotis, subclavian, vertebral
çift görme, bulanık görme ve polimiyaljidir.
ve iliac arterleri de etkiler. Hastalığın sebebi tam
olarak bilinmemektedir. Damarlarda transmural Bulgular: Temporal arter palpasyonla hassastır.
inflamasyon, lümende daralma ve buna bağlı Damarlar sıcak, kalınlaşmış ve dilatedir. Saçlı
distal iskemi görülür. Kadınlarda erkeklerden 4 deride nekrotik alanlar ve hassas nodüller görü-
kat fazla ve genellikle 50 yaş üstünde görülür. lebilir. 6. sinir felci görülebilir. Gözdibi muaye-
nesinde retinal ven dilatasyou mevcuttur.
Tek taraflı temporal lob başağrısı en sık şikayet-
tir. Ağrı oksipital, frontal ve parietal bölgeler- Tanı Kriterleri: (5 kriterin 3’ü olmalı)
de yaygın olarak da görülebilir. Ağrı genellikle
şiddetli ve zonklayıcı olarak tarif edilir. 50 yaş • 50 yaş üzeri
üzerinde yeni başlayan başağrısı olgularında akla • Yeni başlangıçlı lokalize baş ağrısı
getirilmelidir.
• Temporal arter hassasiyeti ve nabız zayıflaması
Tanı 5 kriterden 3 tanesinin varlığında koyulur. • Eritrosit sedimentasyon hızının 50 mm/
Kriterle en az 50 yaşında olmak, yeni başlangıçlı saat üzerinde olması
başağrısı, temporal arterde hassasiyet veya arter
• Anormal arter biyopsi bulgularının olması
pulsasyonunda azalma, eritrosit sedimentasyon
hızının 50 mm/saat üzerinde olması veya anor-
mal temporal arter biopsisi olarak sayılabilir. Ayırıcı Tanı: Migren, akut görme kayıpları, SSS
Temporal arter en sık etkilenen damar olup of- enfeksiyonu, Glokom, Trigeminal nevralji
talmik, posterior siliyer ve santral retinal arter
etkilenebilir. En korkulan komplikasyonu iske- Acil tedavi: Acil serviste öncelikle şüphelenil-
mik optik nörite bağlı görme kaybıdır ve %8- melidir. Özellikle göz bulgularının varlığında
50 vakada görülmektedir. Hastaların 1/3’ünde steroid başlama eşiği düşük olmalıdır. Steroid
bilateral görme kaybı olduğundan önemli bir kullanımı uzun süre devam edebileceğinden
göz acilidir. Polymyalgia rheumatica daha çok hastalar yan etki konusunda uyarılmalıdır.
1020
Konu 2

Hastalarda göz bulgusu varlığında mutlaka göz * Kanaması durmayan, kalp hastalığı,
konsültasyonu istenmelidir. Hastalar daha sonra

KBB Hastalıkları Acilleri


KOAH gibi kronik hastalığı olanlar has-
romatolog ve iç hastalıkları uzmanına yönlendi- taneye yatırılmalı.
rilmelidir.
* Burunda yabancı cisim potansiyel olarak
hava yoluna kaçtığında mortaliteye yol
İlaçlar açabilir, yeterli tedbir almadan girişimde
Prednison, metilprednisolon, azatiyoprin, me- bulunmamalıdır.
totreksat tedavide kullanılan ilaçlardır. * Burunda piller hasar ve nekroz yaptığından
hızla çıkarılmalı ve konsülte edilmelidir.
• Prednison Erişkinlerde 1-2 mg/kg/gün PO
* Ek yabancı cisim araştırılmalı, kitle olan-
Çocuklarda 4-5 mg/m2/gün
lar konsülte edilmelidir.
• Metilprednisolon erişkinde 125-250 mg IV
* Üst solunum yolu enfeksiyonunda viral et-
yükleme, 0.5-1 mg/kg/doz 6 saatte bir (en
ken düşünülenlerde destek tedavi yeterlidir.
fazla 3 gün)
* Bakteriyel etken düşünülen ÜSYE duru-
Çocuklarda 2 mg/kg IV yükleme, 0.5-1
munda tek doz benzatin penisilin yeterlidir.
mg/kg/doz 6 saatte bir (en fazla 3 gün)
* Peritonsiller, retrofaringeal abse atlanma-
• Azatiyoprin erişkinlerde 1 mg/kg/gün PO
malıdır.
6-8 hafta, 0.5 mg/kg dozda artırarak (hedef
doz 2.5 mg/kg/gün) * Bakteriyel farenjit olgularında kardit ve
glomerülonefrit komplikasyonları atlan-
Çocuklarda 2-5 mg/kg/gün PO/IV başlan-
mamalıdır.
gıç dozu(hedef doz 1-2 mg/kg/gün PO/IV)
* Akut sinüzit tanısı klinikle koyulur, her
• Metotreksat hastaya grafi çektirilmez.
0.3 mg/kg/hafta PO/IV (en fazla 20 mg) * Sinüzitte tedavi esasını destek oluşturur, ya-
Hastalara nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar da nıt alınamazsa antibiyotik düşünülmelidir.
verilmelidir. * Sinüzit komplikasyonu olarak görülen
SSS enfeksiyonu atlanmamalıdır.
Hastalara mide koruyucu verilmelidir. * 1 cm altındaki ağız içi yaralanmalar ona-
rım gerektirmez.
İzlem: Hastaların genellikle hastaneye yatışı
gerekmez. 72 saat içinde tekrar hasta muayene * Dil ve ağız içi yaralanmalar emilebilen
materyalle dikilmelidir.
edilmelidir. Steroid tedavisi hastaya göre değişe-
bilir ancak 1-2 yıl sürebilir. * Dudak yaralanmalarında vermilyon sınırı
öncelikle dikilmelidir.
* Avulsiyon sonrası diş ağız içinde tükürük
Özet veya süt içinde taşınmalıdır.
* Yumuşak doku içindeki parçalanmış diş-
* Öncelikle tüm hastalarda ABC değerlen- ler unutulmamalıdır.
dirmesi ve stabilizasyon gerekir. * Diş köküne dokunulmamalıdır.
* Burunda posterior kanaması olanlar has- * Ağız ve diş yaralanmalarında tetanus
taneye yatırılmalıdır. proflaksisi unutulmamalıdır.
* Anterior tampon uygulamasında başarısız * Ağız yaralanmaları ve diş kırıklarında aile içi
olunduğunda KBB konsültasyonu isten- şiddet ve çocuk istismarı unutulmamalıdır.
melidir. * Otitis eksternada yabancı cisim akla ge-
* Burun kanamasında tampon uygulaması tirilmelidir.
sonrası oral antibiyotik başlanmalı, tam- * Otitis eksterna tedavisinde lokal antibiyo-
pon 3-4 gün sonra çıkarılmalıdır. tikli damlalar yeterlidir. 1021
5. Bamimore O. Management of Acute Epistaxis.
* Malign otitis eksterna hastaneye yatış ve www.emedicine.com.Updated: Jun 7, 2011.
Bölüm 16. KBB Hastalıkları Acileri

IV antibiyotik gerektirir.
6. Summers SM, Bey T. Epistaxis, nasal fractures
* Otitis media çocuklarda en sık görülen and rhinosinusitis. In Tintinalli JE, Stapczynski
ateş sebeplerindendir. JS, Cline DM, Ma OJ, Cydulka RK, Meckler
* Otitis media oral penisilin grubu antibi- GD (eds). Tintinalli’s Emergency Medicine: A
yotikler ilk tercihtir. Comprehensive Study Guide, seventh edition,
McGraw Hill, USA, 2011.www.accessemergen-
* SSS enfeksiyonu ve mastoidit yatış gerek-
cymedicine.com.
tiren ve atlanmaması gereken otitis media
komplikasyonlarındandır. 7. Foreign Body, Nose, chapter 29. Philip
Buttaravoli(Ed) Minor Emergencies: Splin-
* Yabancı cisim çıkarırken zarın perfore ters to Fractures. Second Edition, Mosby,
olup olmadığına dikkat edilmelidir. 2007;pp:122-6.
* Kulak zarı perfore ise yıkama yapılmaz, 8. Fischer IJ.Nasal foreign bodies.www.emedicine.
organik maddeler irigasyonla şişebilir. medscape.com.Update: Nov 1, 2011.
* Dış kulak yolundaki böcek önce öldürü- 9. Acerra JR. Pharyngitis in Emergency Medicine.
lüp sonra çıkarılmalıdır. www.emedicine.com. Updated: May 6, 2010.
* Kulak yolu veya zarına zarar verildiyse an- 10. Barksdale A. Neck and Upper Airway Disor-
tibiyotik reçete edilmelidir. ders. In: Cline DM, Ma OJ, Cydulka RK(eds).
* Yabancı cisim için iki kulak da muayene Emergency medicine manual, seventh edition,
edilmelidir. McGraw Hill, USA, 2012;pp:769-72.
* Ani işitme kaybı bir acildir, KBB konsül- 11. Shah RN, Cannon TY, Shores CG. Infections
tasyonu gerekir. and disorders of the Neck and Upper Airway.
In Tintinalli JE, Stapczynski JS, Cline DM, Ma
* Tek taraflı başağrısıyla, görme problemle- OJ, Cydulka RK, Meckler GD (eds). Tintinalli’s
riyle gelen yaşlı hastalarda temporal arte- Emergency Medicine: A Comprehensive Study
rit düşünülmelidir. Guide, seventh edition, McGraw Hill, USA,
* Temporal arterit tanı koyulduğunda ste- 2011.www.accessemergencymedicine.com.
roid hemen başlanmalı, biyopsi beklen- 12. Sobol SE. Sinusitis, acute medical treatment.
memelidir. www.emedicine.com. Updated: Nov 19, 2009.
13. Clinical practice guideline for sinusitis treat-
ment. Medical Associates, Clinic and Health
Kaynaklar Plans, H: /QI/QI/Practice Guidelines/2008/
1. Gatewood MO. Ear, nose and sinus emergen- sinusitis.doc. Guideline 23, pp: 1-4.
cies. In: Cline DM, Ma OJ, Cydulka RK (eds). 14. Rosenfeld RM, Andes D, Bhattacharyya N,
Emergency medicine manual, seventh edition, et al. Clinical practice guideline: Adult sinus-
McGraw Hill, USA, 2012;pp:756-61. itis. Otolaryngology-Head and Neck Surgery,
2. Epistaxis, Otolaryngologic and Ophthalmologic 2007;137:1-31.
Procedures. In: Sımon RR, Brenner BE(eds), 15. Special anatomic sites(Chapter 12) Wounds and
Emergency Procedures and Techniques, fourth lacerations. Troth AT. Fourth edition, Elsevier
edition, Lippincoth Williams and Wilkins, 2012;pp:137-60.
2002;pp:309-16. 16. Lent GS, Liu LG. Complex laceration, Lip.
3. Knopfholz J, Lima-Junior E, Precoma-Neto D, www.emedicine.com. Updated Nov 19, 2007.
Faria-Neto JR. Association between epistaxis 17. Go S. Oral and dental emergencies. In: Cline
and hypertension: A one year follow-up after an DM, Ma OJ, Cydulka RK (eds). Emergency
index episode of nose bleeding in hypertensive medicine manual, seventh edition, McGraw
patients. Int J Cardiol, 2008, doi: 10.1016/j.ij- Hill, USA, 2012;pp:762-8.
card.2008.01.018.
18. Mark DG, Granquist EJ. Are prophylactic oral
4. Epistaxis, Chapter 27. Philip Buttaravoli(Ed) antibiotics ındicated for the treatment of intraoral
Minor Emergencies: Splinters to Fractures. Sec-
wounds? Ann Emerg Med, 2008;52:368-72.
1022
ond Edition, Mosby, 2007;pp:108-15.
Konu 2

19. Zadik Y. Algoritm of first-aid management of 23. Lee S. Otitis externa in emergency medicine.
dental trauma for medics and corpsmen. Dental www.emedicine.com , Updated: Apr 20, 2010.

KBB Hastalıkları Acilleri


traumatology, 2008;24:698-701. 24. Mantooth R. Foreign Bodies, ear. www.emedi-
20. Gampel NE. Management of dental trauma cine.com. Updated: Jun 10, 2011.
www.emedicine.com. Updated: Apr 12, 2012. 25. Mathur NN. Sudden hearing loss. www.emedi-
21. Silverberg M, Lucchesi M. Common disorders cine.com. Updated: Mar 13, 2012
of the external, middle and inner ear (Chapter 26. Deroee AF, Huang TC, Morita N, Hojjati M.
237). In Tintinalli JE, Stapczynski JS, Cline Sudden hearing loss as the presenting symptom of
DM, Ma OJ, Cydulka RK, Meckler GD (eds). systemic sclerosis. Ototl Neurol, 2009;30: 277-9.
Tintinalli’s Emergency Medicine: A Comprehen-
sive Study Guide, seventh edition, McGraw Hill, 27. Go S. Headache and Facial Pain. In: Cline DM,
USA, 2011.www.accessemergencymedicine.com. Ma OJ, Cydulka RK (eds). Emergency medicine
manual, seventh edition, McGraw Hill, USA,
22. Diagnosis and management of acute otitis me- 2012;pp:685-90.
dia. American Academy of Pediatrics American
Academy of Family Physicians Clinical Practice 28. Lee CH, Hamel JM. Temporal arteritis. www.
Guideline. emedicine.com. Updated: Jul 8, 2008

1023
BÖLÜM 17

ACİLDE GİRİŞİMSEL UYGULAMALAR

Tüm Yönleriyle Acil Tıp

Konu 1. Lumbal Ponksiyon ve Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) İncelenmesi ............................1027


Dr. Cem Ertan
Konu 2. Yara Kapatma Yöntemleri..............................................................................................1033
Dr. Cem Ertan
Konu 3. Santral Venöz Kateterizasyon .......................................................................................1041
Dr. Cem Ertan
Konu 4. Tüp Torakostomi .............................................................................................................1049
Dr. Cem Ertan
Konu 5. Acil Kardiyak Girişimler ................................................................................................1055
Dr. Cem Ertan
Konu 6. Hızlı Ardışık Entübasyon (Acil Entübasyon) .............................................................1063
Dr. İsmet Parlak, Dr. Mine Parlak, Dr. Seyran Bozkurt, Dr. Mücahit Kapçı
Konu 7. Üst ve Alt Ekstremite Eklem Çıkıkları .........................................................................1079
Dr. Sıla Şadıllıoğlu
Konu 1

LUMBAL PONKSİYON ve BEYİN


OMURİLİK SIVISI (BOS) İNCELENMESİ
Dr. Cem Ertan

Giriş tutulmalıdır. Yeni doğanlarda ve küçük çocuk-


larda ise yüksek ateş dahi saptanmadan, SSS
Acil servislerde Lumbal Ponksiyon (LP) menen- enfeksiyonuna yönlendirecek tek bulgu genel
jit, ensefalit ve subaraknoid kanama (SAK) gibi durum bozukluğu ve toksik görünüm olabilir.
bazı kritik tanıların konulması amacıyla gerçek- Daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde ise LP
leştirilen bir işlemdir. Her ne kadar faydalı ve öz- kararını destekleyecek fizik muayene bulguları
gün bilgiler sağlasa da, zaman zaman LP’a bağlı ense sertliği, Kernig bulgusu (pasif diz ekstansi-
istenmeyen sonuçlar da ortaya çıkabilmektedir. yonunda direnç) ve Brudzinski bulgusudur (bir
Bu olumsuz sonuçları en aza indirmek için iş- taraf kalçanın pasif fleksiyonunda karşı taraf
lemden önce mutlaka göz dibi bakısını da içeren bacakta fleksiyon ve boyun fleksiyonunda dizde
ayrıntılı bir nörolojik muayene yapılmalıdır. de fleksiyon izlenmesi). Diğer yandan meneji-
tin erken evrelerinde hastada bu fizik muayene
Bir erişkinde ortalama 140 ml kadar bulunan bulgularının saptanamayabileceğinin unutul-
BOS’nın yaklaşık 30 ml’si spinal kanalda yer alır. maması gerekir.
BOS üretim dinamikleri sayesinde LP ile alınan
BOS miktarı yaklaşık 1 saat içerisinde yerine
konmuş olur.
Subaraknoid Kanama (SAK)
SAK tanısı her ne kadar sıklıkla BT ile konul-
LP Endikasyonları makta olsa da erken dönemde az miktarda ka-
nama varlığında ve 24 saatten sonra başvuran
hastalarda BT’nin tanısal değerliliği azalmakta-
Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları
dır. Acil servise ani başlangıçlı şiddetli baş ağrısı
Bilgisayarlı beyin tomografisi (BT) ve manyetik ile başvuran hastalarda, bu ağrının anevrizmatik
rezonans görüntülemenin (MRG) ortaya çıkı- yapıdan minör bir sızmaya bağlı “haberci ağrı”
şıyla endikasyonları kısıtlanmış olsa da santral olabileceği akılda tutulmalıdır. Bu ağrıyı takip
sinir sistemi (SSS) enfeksiyonlarının tanısının eden 10-320 gün içerisinde major bir kanama
koyulması veya dışlanmasında LP halen altın gelişme riski yüksektir ve bu hasta grubunda
standarttır. BT’nin erken dönemdeki kanamaları %2-10
arasında saptayamama ihtimali olduğu bilindi-
Odağı bulunamayan yüksek ateş varlığında, ğinden, LP uygun tanı aracı olarak öne çıkmak-
özellikle bilinç değişikliği eşlik ediyorsa veya tadır. Bu hastalarda migren veya vasküler tip baş
altta yatan immün etmezlik öyküsü varsa SSS ağrısı tanılarına yönelmeden önce SAK’nın dış-
enfeksiyonları mutlaka düşünülmeli ve BOS lanması gereklidir. Ancak küçük bir kanamada
değerlendirilmesi yapılmalıdır. Özellikle yaşlı, kanın lomber bölgeye ulaşması, teorik olarak za-
mental retarde, immün baskılanma altında veya man alacağından çok erken dönemde yapılan ilk
anti-inflamatuar ilaçlar ya da antibiyotiklerle LP’un da kanamayı saptayamayabileceği akılda
tedavi almakta olan hastalarda meningeal irri- tutulmalı, gereğinde takip eden saatlerde ikinci
tasyon bulgularının bulunmayabileceği akılda LP planlanmalıdır.
Pseudotümör Serebri Tablo 1. LP uygulaması için gerekli malzeme listesi
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

Steril örtü, eldiven ve maske


Acil serviste LP endikasyonlarından bir diğeri
Batikon vb dezenfektan solüsyon
de iyi huylu veya idiyopatik intrakraniyal hiper-
tansiyon olarak da bilinen Pseudotümör Serebri 5 ml’lik enjektör
tablosudur. Hastada bilinmeyen bir nedene bağ- %1’lik lidokain
lı olarak kafa içi basınç artışı (KİBA) tablosu, pa- Atravmatik spinal iğne (2-3 adet)
pil ödem ve buna eşlik eden baş ağrısı vardır ve 3-4 adet steril tüp
ağrı kafa içi basıncını artıran manevralarla daha
Yeterli miktarda steril gazlı bez
da kötüleşir (valsalva, öksürme vb). Bu durumda
KİBA’na müdahale etmek için acil serviste LP Aralığı bulmak için hastanın posterior superior
ile 5-10 ml’lik kısımlar halinde ve aralarda KİB iliak çıkıntıları arasında hayali bir çizgi çizilir.
değerleri ölçülerek kontrollü BOS boşaltması Bu çizgi yaklaşık olarak L4 düzeyinden geçer. Bu
tercih edilebilir. BOS üretimi süreceği için bu bölgeden spinal aralığa girildiğinde kauda equi-
işlemin hastanın yatırıldığı klinikte 1-2 günde na dışında önemli bir nörolojik yapı yoktur ve
bir tekrarı gerekebilir. iğnenin girişi bu sinirleri kendisinden uzaklaştı-
racaktır. Palpasyonda saptanan açıklık miktarına
göre bir üst veya bir alt aralık da tercih edilebilir.
LP Kontrendikasyonlar
Kesin kontrendikasyon: Girişim bölgesi çevre-
sindeki dokularda enfeksiyon varlığı.

Görece kontrendikasyonlar: Yer kaplayıcı bir


lezyona (beyin apsesi, hematom vb) bağlı KİBA.

Bu noktada hastada lateralizan bulgular veya


unkal herniasyon bulguları varlığında hastaya
dikkatle yaklaşılmalıdır. Hastada koagülopati var-
lığında veya antikoagülan ilaç alımı durumunda
travmatik girişimden kaçınmak için işlemi dene- Resim 1. Yan yatarak LP pozisyonu
yimli bir hekimin gerçekleştirmesi gereklidir. Cid-
di trombositopeni veya faktör eksikliği varlığında
eğer hastanın kliniği bu gecikmeye izin veriyorsa
girişimden önce replasman yapılması önerilir.

Uygulama Teknik ve Ekipman


LP uygulaması için gerekli malzemelerin listesi
Tablo 1’de sunulmuştur. LP sıklıkla hasta yan
yatmış ve dizlerini karnına çekmiş pozisyonda
uygulanır (Resim 1). Diğer alternatif ise hasta-
nın yatağın kenarına oturtulup öne doğru eğil-
mesi sağlanarak girişim bölgesine ulaşmaktır
(Resim 2). İğnenin giriş yeri olarak tercihen 3
ve 4’üncü lomber vertebraların arası kullanılma-
lıdır (L3-L4 aralığı), ancak L2-S1 arası interver-
1028 tebral aralıklar genel anlamda uygun kabul edilir. Resim 2. Oturarak LP pozisyonu
Konu 1

İşleme başlamadan önce bilinci açıksa hastanın geçiş bölgesine değil spinöz çıkıntının her iki
kendisi, değilse yakınları mutlaka bilgilendiril- yanına da uygulamak bölgesel anestezi etkisin

Lumbal Ponksiyon ve Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) İncelenmesi


meli ve bilgilendirilmiş onam alınmalıdır. Hasta- artıracak ve LP’u kolaylaştıracaktır.
nın girişime uyumu ile ilgili tereddüt varsa ank-
siyolitikler (Örn. 0.05-0.07 mg/kg midazolam) Spinal iğne hastanın cildine girerken yatağa pa-
hastayı rahatlatarak işlemi kolaylaştıracaktır. Bir ralel ve hastanın sırtına dik olmalı, cilt altı doku
sonraki basamak hastaya uygun pozisyonu ver- geçildikten sonra göbeğe doğru yönlendirilme-
mektir. İşlem hasta yan yatarken uygulanacaksa, lidir. İğne ucunun açık eğimi yan yatan hastada
hastanın başının altına bir yastık verilerek has- tavana dönük olmalıdır. Supraspinal ligament
tanın baş ve boyunu vertebral düzlemiyle aynı ve ligamentum flavum sırasıyla spinöz çıkın-
plana getirilmelidir. Omuzlar ve kalçalar sedyeye tıları birleştiren ve interlaminar alanı kaplayan
dik konumlanmış olmalıdır. Hastanın boynunu ligamanlardır ve işlem sırasında aşılması gereken
fleksiyona getirmek hastayı ciddi şekilde rahat- yumuşak doku bariyerleridir (Resim 3). Bu bağ
sız edeceği ve solunum güçlüğüne yol açabile- dokular aşıldığında bir boşluk hissi alınabilir. Bu
ceği gibi, hastanın pozisyonuna da belirgin bir noktadan itibaren uygulayıcı ağır ve dikkatli bir
olumlu katkı da yapmamaktadır. Dolayısıyla bu şekilde ilerlerken spinal aralığa girip girmediğini
yöntemden kaçınılmalı, hastanın sırtını bükmek anlayabilmek için sık sık iğne içerisindeki mand-
için dizlerini göğsüne doğru yaklaştırırken sırt reni çıkararak BOS gelip gelmediğini kontrol et-
ve boynunu sabitleme yoluna gidilmelidir. melidir. Mandren iğne içerisinde değilken iğne
kesinlikle ilerletilmemelidir. İlerleme esnasında
Bazı hekimlerse hastayı oturtarak LP yapma- kemiğe temas edilirse iğne cilt altı doku içinde
yı tercih ederler. Bu şekilde hastanın orta hattı geri çekilmeli ve uygulayıcı iğnenin orta hatta
daha rahat belirginleşir. Yatağın kenarına otur- olduğundan emin olmalıdır. Tekrar göbek deliği
tulan hastanın öne doğru rahatça eğilmesini hedef alınarak iğne ilerletilmeli, tekrar kemikte-
sağlayacak bir destek temin edilmelidir. Bir yar- ması olursa bu sefer açı biraz daha baş tarafına
dımcı da hastanın duruşuna destek vermelidir. yönlendirilerek tekrar denenmelidir.
Oturan hastanın dizlerini göğsüne çekerek kalça
fleksiyonu yapmasının intervertebral açıklığı ar-
tırdığını ve işlemi kolaylaştırdığını gösteren ça-
lışmalar vardır.

Hastaya pozisyon verildikten sonra hastanın


sırtında girişim bölgesini içeren geniş bir alan
povidon iyot ile dairesel hareketlerle merkez-
den dışarıya doğru silinmelidir. Solüsyonun
tamamen kuruması sağlandıktan sonra giri-
şim bölgesini açıkta bırakacak şekilde hastanın
pozisyonuna göre yatakla temas eden kısmı ile
yatak arasına steril örtüler serilmelidir. Girişim
bölgesinin etrafına delikli steril örtü örtülmesi
standart olmasa da tercih edilmesi önerilebile-
cek bir uygulamadır. Uygulayıcı mutlaka steril
eldiven giymelidir. Maske kullanımı tartışmalı
olmakla beraber enfeksiyon kontrolü açısından
uygulanmasında fayda vardır.

Girişim bölgesinin temizlenmesini takiben cilt Resim 3. Cilt altından spinal kanala uzanan yumuşak
ve derin cilt altı dokulara lokal anestezi (örn. doku ve vertebral yapıların anatomik görünümü: a. Li-
gamentum Flavum, b. Supraspinous Ligament, c. Inters-
%1 lidokain) uygulanmalıdır. Lokal anesteziğin pinous ligament
oda ısısında olması hastanın konforu açısından (http://sprojects.mmi.mcgill.ca/lumbar/My Project/Ana-
önemlidir. Uygulamayı sadece spinal iğnenin tomy/anatomy.htm) 1029
Subaraknoid alana ulaşıldığında berrak veya Görünüm: Spinal sıvı kristal berraklığında de-
bulanık beyaz sıvı gelecektir. Hastanın fiziki ya- ğilse patolojik bir durumdan şüphelenilmelidir.
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

pısına göre spinal aralığa ulaşmak için iğnenin BOS mm3’te 400 hücre olana kadar berrak gö-
ilerletilmesi gereken mesafe değişkenlik gösterir. rünebilir. Ksantokromi santrifüj edilmiş spinal
İlk BOS gelişindeki açılış basıncının saptanması sıvının üstte kalan kısmının sarı-turuncu renkte
önem taşımaktadır. Her ne kadar hastanın kli- olması demektir ve parçalanmış eritrositlerden
niğine göre zaman zaman ihmal edilse de uy- açığa çıkan oksihemoglobin, bilirubin ve met-
gun donanım ile bu değerin ölçülmesi önem hemoglobin gibi pigmentler tarafından oluştu-
taşır. Bunun için iğneye eklenecek bir üç yollu rulur. Oksihemoglobin kırmızı renge yol açar ve
musluk ve bir manometre gereklidir. Ölçümü subaraknoid kanama ve sonrasındaki eritrosit yı-
takiben en az üç tüp içerisine yeterli miktarda kımını takiben ilk 2 saat içinde ortaya çıkar. Ka-
BOS alınmalıdır. Birinci tüp protein, glukoz ve namadan 24-48 saat sonra oluşum maksimum
yapılacaksa elektroforez çalışmaları için, ikinci miktara ulaşır ve 3-30 günde de yok olur.
tüp mikrobiyolojik ve sitolojik ve üçüncü tüp
ise hücre sayımı ve sifiliz için serolojik testlerde Hücreler: Hücre sayımı Thoma lamında ya-
kullanılmalıdır. pılmalıdır (Resim 5,6). Her mm3’te 5’ten fazla
hücre olması patolojiktir. Travmatik LP’a bağlı
Gelen sıvıda kan mevcut ise akış esnasında sıvı- olarak BOS’da her 700 eritrosit’e karşılık 1 löko-
nın renginin açılması beklenir. Açılma olmuyor- sit görülebilse de bu değerler değişkendir. Bak-
sa yeni bir iğne ile daha üst bir seviyeden girişim teriyel, fungal, viral, granülomatöz hastalıklarda
tekrarlanmalıdır. Travmatik LP en sık ventral ve spiroket enfeksiyonlarında yabancı yapılar
epidural alandaki venöz pleksus’un penetrasyo- görülebildiği gibi küçük ve büyük lenfositlere de
nu nedeniyle meydana gelir. rastlanabilir. BOS’da eozinofil görülmesi her za-
man anormaldir ve sıklıkla SSS’nin parazitik in-
festasyonunu gösterse de subaraknoid kanama,
BOS Analizi lenfoma ve Hodgkin hastalığında da BOS’da
eozinofil rapor edilmiştir.
En az üç tüpe konulan BOS örneğinden hücre
sayımı, direk mikroskobik bakı, BOS glukoz ve Glukoz: Normal BOS glukoz düzeyi 50-80 mg/
proteini, BOS klor değeri ve kültür çalışılmalı- dl (serum glukozunun % 60-70’i) arasındadır.
dır. Kültür dışında kalan tüm çalışmalar hızla 40 mg/dl’nin altındaki değerler patolojiktir.
sonuçlandırılmalı ve yorumlanmalıdır (Tablo 2). Ancak asıl önemli olan BOS ve kan glukoz dü-
zeyleri arasındaki orandır. Dekstroz infüzyonu
Basınç: Normal BOS basıncı 60-200 mmH20 uygulandıysa bunun BOS glukozuna yansıma-
arasındadır. Kafa içi basınç artışına yol açan tüm sı için 90-120 dakika geçmiş olmalıdır. Bazı
nedenlerde BOS basıncı yüksek bulunacaktır. santral sinir sistemi hastalıklarında ve sistemik

Tablo 2. Meningeal hastalıklarda tipik BOS değerlendirmeleri


Parametre (Normal) Bakteriyel Viral Neoplastik Fungal
AB (<170 mm BOS) >300 200 200 En yüksek
BK (<5 mono) % PNL (0) >1000 ml >%80 < 1000 ml %1-50 <500/ml %1-50 <500/ml %1-50
Gukoz (>40 mg/dl) < 40 mg/dl >40 mg/dl < 40 mg/dl < 40 mg/dl
Protein (>40 mg/dl) > 200 mg/dl <200 mg/dl >200 mg/dl >200 mg/dl
Gram boyama (-) + - - -
Sitoloji (-) - - + -
1030 AB: Açılış basıncı; BK: Beyaz küre; PNL: Parçalı beyaz küreler.
Konu 1

Protein: Normal BOS protein düzeyi 15-45 mg/dl


arasındadır. BOS içine kanama veya travmatik

Lumbal Ponksiyon ve Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) İncelenmesi


girişim BOS protein düzeylerini arttırır. Serum
proteini normalken, her 1000 eritrosit BOS
proteinini kabaca 1 mg/dl civarında arttırabilir.
Hemolize olmuş eritrositlerin enflamatuar et-
kisi de BOS protein düzeyine etki eder. Sifiliz,
viral ensefalit, subakut sklerozan panensefalit,
tuberküloz menenjiti, sarkoidoz ve Guillain-
Barré sendromu gibi birçok kronik enflamatuar
durumda BOS’da artmış IgG düzeyleri saptan-
mıştır.
Resim 4. Spinal iğneler. Klor: Tuberküloz menenjitinde yüksek düzeyle-
rinin saptanması tanıyı destekleyebilir.

Özet
* Kafa içi basınç artışı dışlanmadan işleme
başlanmamalıdır. Aksi takdirde çok kri-
tik ve onarılması güç sonuçlarla karşıla-
şabiliriz.
Resim 5. Thoma lamı.
* Uygulama sonunda örnek toplamak için
3-4 tüp kullanılmalı, biri daha sonra ge-
rekebilecek çalışmalar için yedeğe ayırıl-
malıdır.
* Hastanın bilinci bulanık olsa dahi mut-
laka lokal anestezi uygulanmalıdır.
* Uygulayıcı kendisine ve hastaya en uy-
gun pozisyonda çalışmalıdır
* Sterilizasyona özen gösterilmeli, mutlaka
steril eldiven ve örtü kulanılmalıdır.

Kaynaklar
1. Euerle B. Spinal Puncture and Cerebrospinal
Fluid Examination, Chapter 62, Roberts and
Hedges, Clinical Procedures in Emergency
Medicine, 4th Edt., 2004 Roberts JR, Hedges
JR. (Editors) S:1197-222.
2. Loring KE. CNS Infections, Emergency Medi-
Resim 6. Thoma lamında bakı alanının görünümü. cine: A Comprehensive Study Guide, 6.Basım,
2004, Edt. Tintinalli JE, S:1431-7.
3. Fisher A, Lupu L, Hip flexion and lumbar
puncture: A radiological study. Anaesthesia.
glukoz metabolizma bozukluklarında da düşük
2001;56(3):262-6.
BOS glukoz düzeyleri saptanabilir. Düşük BOS
4. http://sprojects.mmi.mcgill.ca/lumbar/intro-
glukoz düzeylerinin diagnostik değeri varken duction.htm.
BOS glukozunun artışı sıklıkla hiperglisemiye
5. http://sprojects.mmi.mcgill.ca/lumbar/My%20
bağlıdır. Project/Anatomy/anatomy.htm.
1031
Konu 2

YARA KAPATMA YÖNTEMLERİ


Dr. Cem Ertan

Giriş ve bağlanması ile sağlanabilir. Ekstremitelerdeki


büyük arterlerin bağlanmaması gerektiği unu-
Acil servise en sık başvuru nedenlerinden biri de tulmamalıdır. Kontrendikasyonu olmayan has-
yumuşak doku yaralanmalarıdır. Yüz, saçlı deri, talarda tercih edilen lokal anesteziğe eklenecek
parmaklar ve eller en sık yaralanan bölgelerdir. düşük doz adrenalinin de kanama kontrolüne
Her ne kadar açık yarası ve buna bağlı kanama- yardımcı olacağı akılda tutulmalıdır.
sı olan bir hastada ilk dikkati çeken özellik bu
yaralanma olsa da, hastanın tüm sistemik mu-
ayenesi mutlaka yapılmalıdır. Hastanın iyi bir Teknik ve Ekipman
hikâyesi alınmalı ve diyabet ve kronik böbrek
yetmezliği gibi yara iyileşmesi üzerine etkileri Bir yaranın kapatılması için uygun teknik ya-
olan hastalıkların varlığı mutlaka sorulmalıdır. ranın yerine, derinliğine, yara dudaklarının şe-
kil ve özelliklerine ve elbette elde mevcut olan
imkânlara göre seçilmelidir. Her tekniğe göre
Endikasyonlar gerekli malzeme listesi doğal olarak değişkendir.

Bir yumuşak doku lezyonunun onarımına ka- Saç ile Bağlama: emelde folklorik yeri olan bir
rar verildiğinde hekim lezyonun yerleşimini, yöntem olsa da acil servislerde uygun hastalarda
yaranın durumunu ve bunlara en uygun alter- kullanılabilir. Yöntemin avantajları görece ola-
natif onarım yöntemini değerlendirmelidir. Bu rak ağrısız olması, dokuya yabancı cisim (sütür
alternatifler arasında saçlı deride saç bağlama, vb.) uygulanmaması ve cerrahi araç ihtiyacının
yapıştırıcı bantlar, cilt yapıştırıcıları, tel zımbalar olmamasıdır. Bu tekniğin uygulanması için uy-
(stapler) ve çeşitli özellikteki dikiş iplikleri yer gunluk ölçütleri şöyle sıralanabilir; hastanın saçı
alır. Yara onarımına başlanmadan önce yaranın iplikler şeklinde bükülüp yara dudaklarını karşı-
içi mutlaka bolca steril izotonik sıvı ile yıkan- lıklı olarak bağlamaya yetecek uzunlukta olmalı,
malı, gerekirse ölü ve onarıma uygun olmayan yara kenarları düzgün olmalı, yara temiz olmalı,
dokular uzaklaştırılmalı (debridman) ve yara kanama kontrolü sağlanmış olmalı, yara oksipi-
çevresinin temizliği ve dezenfeksiyonu dikkat- to frontal aponörozu geçmemeli ve yaranın al-
lice yapılmalıdır. Takiben yapılması gereken tında kemik lezyonu olmamalıdır.
işlemler girişim bölgesinin anestezisi ve eğer
gerekliyse kanama kontrolünün sağlanmasıdır. Yara uygun bulunursa, yeterli yara temizliğini
Anestezi için yara dudaklarına anestezik madde takiben yara dudaklarının iki tarafından birkaç
infiltrasyonu uygulanmasının yanı sıra uygun tutam saç bir iplik oluşturacak şekilde bükülerek
alanlarda bölgesel anestezi de iyi bir seçenektir. bağlanmaya hazır hale getirilir. Bu tutamlar cer-
Kanama kontrolü için subkutan venöz pleksus rahi bir düğümle sıkıca bağlandıktan sonra bir-
kaynaklı kanamalarda steril gazlı bezle yapılacak kaç ek düğüm daha atılarak sağlamlaştırılırlar.
bası sıklıkla yeterliyken küçük arterlerden kay- Düğümün üzerine bir yapışkan bant veya yapış-
naklanan kanamalar steril eldivenli bir parmağın tırıcı uygulanması da düşünülebilir. Yapılan ça-
basısı veya steril bir klemple damarın tutulması lışmalarda enfeksiyon oranları düşük bulunmuş,
en önemli rahatsızlık ise saçların çekiştirilmesi- Bantlar kesildikten sonra yapıştığı zeminden
ne bağlı acı olarak ifade edilmiştir. En önemli penset ile dikkatlice kaldırılarak ayrılmalı ve bir
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

komplikasyonu saç düğümlerinin açılması ve yarısı yara dudaklarından seçilen tarafa sağlamca
buna bağlı yarada iyileşme kusurlarıdır. yapıştırılmalıdır. Bundan sonra yara dudakları
bir araya getirilmeli ve takiben bandın ikinci kıs-
mı yaranın karşı tarafına yapıştırılmalıdır. Yara
Yapıştırıcı Bantlar dudakları mümkün olduğunca yakınlaştırılmalı
ve iki taraf arasında yükseklik farkı olmamasına
Son dönemlerde giderek kullanımı yaygınlaş- özen gösterilmelidir. Yara uzunluğuna göre ye-
mıştır. Başlıca avantajları uygulama kolaylığı, terli sayıda bant kullanılmalı, bantlar arasında
anestezi ihtiyacının olmaması ya da çok az ol- en az 0,5-1 cm boşluk bırakılmalıdır. Son olarak
ması, dikişe bağlı iz kalmasına neden olmama- yerleştirilmiş olan bantların uç kısımlarına dik
sı, dikiş alma gereksiniminin olmaması ve daha konumda birkaç bant daha yapıştırılarak destek-
da önemlisi dikiş ve zımba uygulamalarına göre lenmelidir.
daha düşük enfeksiyon riski taşıması olarak sa-
yılabilir. Bantlar yaranın yerine ve durumuna, hastanın
bakımı ve uyumuna göre birkaç günle birkaç
Öncelikli uygulama alanı düzgün kenarlı yüzey- hafta arasında yerinde kalabilir. Enfeksiyon
sel kesilerdir. Özellikle alın, çene, göğüs bölgesi oranları düşük olan bu uygulamada en sık karşı-
ve ekstremitelerin eklemsiz bölgeleri gibi düz- laşılan komplikasyon ise erken ayrılma ve buna
gün yüzeye sahip ve kılsız alanlarda kullanımı bağlı yara iyileşmesinde sorunlar olarak göze
daha uygundur. Enfeksiyon riski olan yaralarda çarpmaktadır.
da, sentetik dikiş materyaline üstünlüğü kanıt-
lanmış olan yapıştırıcı steril bantların kullanımı
tercih edilebilir. Alçı-atel altında kalacak yarala- Cilt Yapıştırıcıları
rın onarımı için de dikiş alınması gerekliliğini
ortadan kaldırdıkları için tercih edilecek yöntem Siyanoakrilat cilt yapıştırıcıları cildin nemi ile re-
olmalıdır. Parmaklardaki sirküler lezyonlar ve aksiyona girdiklerinde polimerize olan likit mo-
özellikle yaşlılarda tibia ön yüzündeki lezyonlar- nomerlerdir ve uzun süredir cerrahi sonrası cildi
da da kullanımı uygundur. kapatmak için kullanılmaktadır (Resim 1). Son
yıllarda da giderek artan bir hızla acil servislerde
Diğer yandan yapıştırıcı bantlar gerilimi yüksek
yara kapatma amacıyla kullanıma girmeye başla-
lezyonlarda ve hareketli bölgelerdeki yaralarda
aynı işlevselliği gösteremezler. Avuç içi, ayak mışlardır. Gerilimi düşük ve yara dudaklarının
tabanı, perine gibi çok terleyen bölgelerde kul- kolayca yaklaştırılabildiği lezyonlarda kolayca
lanılmamalıdır. Parmaklardaki sirküler yaralara uygulanırlar ve 5-10 gün içinde kendiliğinden
uygulandığında ise turnike etkisi yapabileceğin- döküldükleri için çıkartılmalarına gerek yoktur.
den halka formu oluşturacak şekilde yerleştiril- Uygulaması ağrısız olduğundan daha yüksek
memelidir. hasta konforu sağlarlar ve lokal anestezi uygu-
laması gerektirmezler. Gerilimi yüksek yaralarda
Uygulama için sadece bir penset, bir makas ve kullanılmak istendiklerinde mutlaka derin di-
uygun boyutta kesilmiş steril yapıştırıcı bant kişlerle desteklenmeleri gereklidir. Enfeksiyona
gereklidir. Uygulama öncesi yara temizliği ya- karşı bir bariyer görevi görürler ve pansuman
pılmalı ve yara dudaklarının etrafının iyodin-
ihtiyacını da ortadan kaldırırlar. Siyanoakrila-
li bir solüsyonla dezenfekte edilmelidir. Yara
tın farklı türevleri (etil, oktil, bütil v.b.) mevcut
kurulandıktan sonra dezenfektan kurumaya
olup, en sık kullanılanlardan oktilsiyanoakrilat,
bırakılır ve yara dudakları uygun şekilde bir-
bütil türevlerine göre 3 kat daha fazla gerilim
birine yaklaştırılır. Bantlar yara dudaklarını en
az 2-3 cm kadar geçecek uzunlukta kesilmelidir. gücüne sahiptir ve daha esnek olmasıyla eklem
1034
Konu 2

bölgelerinde ve hareketli alanlarda kullanıma Cilt Zımbası


daha uygun yapıdadır. Çok merkezli bir çalış-

Yara Kapatma Yöntemleri


mada farklı vücut bölgelerinde ve farklı uzunluk Kullanımı hızlı ve kolay, kozmetik sonuçları, en-
ve özelliklerdeki yaralarda klasik yara kapatma feksiyon oranları ve hasta uyumu açısından diğer
teknikleri ile cilt yapıştırıcılar karşılaştırılmış, yara kapatma malzemeleri ile eşdeğer nitelikte
cilt yapıştırıcıları çok daha hızlı bulunmuş, en- bir yöntemdir. Ancak yara kenarlarının yaklaş-
feksiyon oranları, yarada erken açılma sorunu ve masının öngörülmesi söz konusu olduğunda
optimal kozmetik görünüm açısından ise karşı- zımbalar bu konuda diğer yöntemlere göre bir
miktar zayıf kalmaktadır. Yüz, boyun, el ve ayak
laştırılabilir düzeyde başarılı bulunmuşlardır.
bölgelerinde kullanımı önerilmeyen zımbalar sı-
rasıyla en çok saçlı deride, ekstremite ve gövdede
yer alan düzgün kenarlı lezyonlarda kullanıl-
maktadır. Zımbaların derin dikişler kadar etkili
kanama kontrolü sağlayamadığı da bilinmelidir.
Diğer yandan bilgisayarlı tomografi (BT) çekile-
cek hastalarda artefaktlara yol açacağı için çekim
bölgesinde ve manyetik rezonans görüntüleme-
ye (MRG) girecek hastalarda ise zımbaların cildi
Resim 1. Çeşitli içerik ve ticari sunum şekillerinde de yırtarak yerinden çıkma riskinden dolayı tüm
siyanoakrilat cilt yapıştırıcıları.
vücutta kullanımı sakıncalıdır.

Cilt yapıştırıcılarını kullanırken muhtemel Uygulama için yara temizliği ve yara çevresinin
komplikasyonları bilmek ve uygun önlemleri dezenfeksiyonunu takiben yara dudakları müm-
almak gereklidir. En sık yaşanan sorunlardan bir künse bir yardımcı tarafında yaklaştırılırken,
kenarlarının hafifçe dışa doğru dönmesi sağlan-
tanesi taşma ve akmadır. Buna engel olmak için
malıdır. Takiben uygulayıcı zımba makinesinin
hastanın yarası, altındaki zemine paralel hale
uçlarını hafif bir baskı ile yerleştirmeli ve maki-
getirilmeli ve yaranın etrafında bir pomad ile
nenin tetiğini sonuna kadar sıkmalıdır. Zımba
bariyer oluşturulmalıdır. Siyanoakrilat yapıştırı-
otomatik olarak yerleşecek ve hafif bir hareketle
cıların göze yakın yaralarda kullanılması öneril-
makineden ayrılacaktır. İşlem tekrarlanarak ya-
memekle beraber, gerektiğinde göz mutlaka ıslak
ranın büyüklüğüne göre gerekli miktarda zımba
veya pomad emdirilmiş bir spançla korunmalı, 0,5-1 cm aralıklarla uygulanmalıdır. Zımba uy-
hasta yarası göz seviyesinin üzerinde olmayacak gulanırken fazla bastırılmamalıdır, aksi takdirde
şekilde konumlandırılmalıdır. Her ne kadar cilt meydana gelecek olan sirküler basınç iskemiye
yapıştırıcıları kuruduktan sonra bölgenin su neden olabilir. Uygulama bittikten sonra yara
ile nazikçe yıkanabileceği söylense de, kuvvetle dudakları ve zımbalar üzerine antibiyotik içerikli
ovalama ya da sürtme ile yıkama yapılırsa yapış- pomad sürülmeli ve gerekli alanlarda üzeri steril
tırıcının ömrü azalacaktır. Uygulama esnasında spanç ile kapatılmalıdır.
hekimin eldiveni veya spanç hastanın cildine ya-
pışacak olursa pomadlar veya aseton yardımıyla Zımbaların çıkarılması için üretici tarafından
çıkarılabilir. temin edilen uygun çıkartıcı kullanılmalıdır. Alt
kısmında iki ve üst kısmında bu iki diş arasına
Cilt yapıştırıcıları kullanıldığında enfeksiyon giren tek bir dişi olan bu aletin alt kısmı zımba
oranları son derece düşüktür. En sık karşılaşılan ile cilt arasına yerleştirilerek uçları makas ben-
komplikasyonlar ise uygulama esnasında nadi- zeri hareketle çaprazlaşacak şekilde tutacaklarına
ren görülen ciltte yanma hissi ve sıklıkla kötü basınç uygulanır. Bu uygulamanın normal bir
bakıma bağlı gelişen erken ayrılma ve buna bağlı dikişi almaya göre daha ağrılı bir işlem olduğu
yara iyileşmesi sorunlarıdır. unutulmamalıdır. 1035
Cilt zımbalarına bağlı komplikasyonlar yara du- Tablo 1. Dikiş için gerekli malzeme listesi
daklarının dışa döndürülmesindeki yetersizliğe
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

Delikli steril örtü


bağlı uygunsuz yara iyileşmesi ve aşırı skar olu- Batikonlu temizleme solüsyonu
şumu, enfeksiyon, yarada açılma ve zımba giriş
5-10 ml enjektör ve iğneler
yerlerinde iğne giriş yerlerindeki gibi iz kalması
olarak sıralanabilir. Bistüri
Forseps veya pens
Penset
Dikişler (Stürler) Dikiş ve doku makasları

Çoğu zaman yara kapatmada öncelikle tercih İğneye uygun boyda portegü
edilen yöntem yara dudaklarını dikişlerle bir Yaraya uygun nitelik ve ölçüde sütür(ler)
araya getirmektir. Dikiş için kullanılan fark- Yeterli sayıda spanç
lı türde iplikler ve uygulanabilecek çok sayıda Lokal anestezik
farklı teknik mevcuttur. Kullanılan malzemenin Steril eldiven
özelliğinden bağımsız olarak yara dudaklarını
bir araya getirmek için kullanılan en güçlü yön-
temdir. Aynı zamanda en çok zaman ve iş gücü-
ne mal olan ve çoğu zamanda en pahalı yöntem
de yine sütürasyondur.

Dikiş için günümüzde kullanılan ipliklerin çoğu


iğne ile birleşik halde gelmektedir. İğneler kes-
kin veya yuvarlak uçlu, eğri veya düz uzanımlı
olabilir. İplikler ise dokuda gerilim güçlerini ko-
ruyuşlarına göre emilebilir ve emilemez olarak
ve dokunma özelliklerine göre ise monoflaman
(tek iplikçikli) ve multiflaman (üç veya daha Resim 2. Dikiş için gerekli malzeme
fazla iplikçikten meydana gelen) iplikler olarak
ayrılabilirler.
Dikiş ipliklerinin kullanım özellikleri ve per-
Yaraların dikişle kapatılması ile ilgili bir diğer formanslarını değerlendirirken kullanılabilecek
husus ise, işlem için iğne ve ipliğin yanı sıra iğne ölçütleri dokudan kolay geçiş, düğüm atmanın
tutucu, penset ve iplik makası ve debridman kolaylığı ve düğümlendiğinde kolay açılmaması
aletleri gibi cerrahi aletlere de ihtiyaç olmasıdır olarak sıralayabiliriz. Monoflaman iplikler doku
(Tablo 1 ve Resim 2). Yarayı debride etmek için içinde kolayca kayarak rahat dikiş imkânı sağ-
kullanılan aletler dikiş için kullanılmamalıdır. larken, düğümlerin kararlılığı düşük olacaktır.
İşlem sırasında kanlanıp kuruyan dikiş aletleri Daha fazla sürtünme yüzeyi olduğu için düğüm
ise hidrojen peroksitle temizlenip serum fizyo- kararlılığı daha yüksek olan multiflaman iplikler
lojikle yıkandıktan sonra yeniden kullanılabilir. ise aynı nedenden dolayı dokuda daha zor ka-
yacak ve daha fazla doku reaksiyonuna neden
olarak dikişi nispeten zorlaştıracaktır. Sentetik
Dikiş Malzemelerinin Özellikleri multiflaman kayganlaştırıcı ve hatta antibakte-
riyel özellikte maddelerle kaplanmış iplikler gü-
Dikiş iplikleri pamuk ve ipek gibi doğal lifler-
nümüzde bu sorunların daha az hissedilmesini
den; koyun mukozası veya inek serozasından
sağlamaktadır. Sentetik monoflaman ipliklerin
(katgüt) ya da naylon, dakron, polyester, polig-
orijinal formlarına dönme eğiliminde olması ise
likolik asit ve poliglaktin gibi sentetik malzeme-
dikiş açılması sorununu daha belirgin hale ge-
lerden imal edilebilirler.
1036 tirmektedir. Bu nedenle multiflaman ipliklerde
Konu 2

üst üste atılan üç düğüm yeterli olurken, mo- geçecek ve diğer ucundan çıkacak kadar uzun ve
noflaman ipliklerde en az dört düğüm atılması yeterli eğime sahip olmalıdır. Yara dudaklarının

Yara Kapatma Yöntemleri


ve düğümlerden ara konumda yer alanlardan bir yakınlaştırılması için parmaklarla sıkıştırma iğne
tanesinin diğer düğümlerin aksi yönüne atılması batmalarına neden olabileceğinden dolayı tavsi-
önerilmektedir. ye edilen bir yöntem değildir. İğneyi çıkartmak
için parmaklar yerine bir pens veya forseps kul-
Dikişlerin özelliklerini belirleyen bir diğer konu lanılmalıdır. İşlemde kullanılacak iğne cilt ve cilt
ise dokuda gerilim güçlerini koruma süreleridir. altı dokuyu dirençle karşılaşmadan geçebilmeli-
Buna göre doku içerisinde hızla eriyen dikişler dir. Bunun için keskin uçlu ve yarım daire veya
emilebilir sütür, gücünü 60 günden fazla koru- buna yakın (3/8) açıklıklı iğnelerin kullanılması
yabilen dikişler ise emilmeyen sütürler olarak önerilir.
adlandırılırlar. Emilebilir sütür çeşitlerinin do-
kuda kalış özellikleri Tablo 2’de gösterilmiştir. Dikişe başlamadan önce yara temizliği yapılma-
lı, varsa yabancı cisimler ve onarılamaz dokular
Dikişlerin ölçüleri çapları ile ifade edilir. Bir di- yaradan uzaklaştırılmalı, yara bol serum fizyolo-
kişin gücü çapının karesi ile doğru orantılıdır. jik ile yıkanmalı, çevresi dezenfekte edilmelidir.
Yaraya uygun sütür seçilirken yaranın gerilim Yıkama mümkünse basınçlı olarak yapılmalıdır.
gücünün biraz üzerinde bir malzemeye ihtiyaç
olduğu hatırlanmalıdır. Diğer yandan ipliğin Gerekli basınç: 50 ml’lik enjektörün ucuna
çapı ile dokuda bıraktığı hasar da doğru oran- 18-20 G bir iğne takılarak sağlanabilir. Yabancı
tılıdır. Yüzde 5.0-6.0 iplikler kullanılırken, çoğu cisim şüphesi yüksek olan yaralarda gereğinde
bölge için 4.0 iplikler uygun olacaktır. Uygun görüntüleme yöntemleri (direk grafi, ultrason,
malzeme seçimi için günümüzde geniş bir pro- BT v.b.) kullanılmalıdır. Yara dudakları arasına
fil mevcuttur. Dekson ve kaplanmış Vicryl gibi veya dikişlerin arasına kıl veya saç girmesi duru-
emilebilir sentetik iplikler cilt altı doku için düz munda yara iyileşmesinde gecikme ve enfeksi-
veya krome katgüt’ün, naylon ve prolen gibi yon sıklığında artış olması beklenir. Ancak skalp
emilmeyen sentetik iplikler ise ipek sütürlerin gibi iyi kanlanan yara bölgelerinde beklenenin
yerini almaya başlamıştır. Daha yüksek başa- aksine sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Saçlı deride
rı, daha iyi kozmetik sonuçlar ve daha düşük dikiş hazırlığı sırasında saçları lezyonun iki ya-
komplikasyon oranları sunan yeni nesil iplikler nına serum fizyolojik veya pomadlar yardımıyla
artan bir şekilde kullanılmaktadır. ayrıştırmak faydalı olabilir. Eğer saçların mutla-
ka kesilmesi gerekliyse tıraşlamak yerine ciltten
Acil servislerde kullanılan sütürlerin büyük ço- birkaç milimetre yükseklikte kesilmelidir. Kaşlar
ğunluğunda iğne ipliğin ucuna sabitlenmiştir. ise, tekrar çıkmama ihtimali olduğunda asla ke-
Seçilecek ipliğin iğnesi yara dokusunu tam kat silmemelidir.

Tablo 2. Emilebilir dikiş materyallerinin özellikleri


Dokuda güvenli Düğüm Yarada Doku
Dikiş ipi
kalış süresi güvenliği gerilim gücü reaksiyonu
Katgüt 5-7 Zayıf Zayıf En yüksek
Krome katgür 10-14 Zayıf Zayıf En yüksek
Poliglaktin (Vicryl) 30 İyi İyi Oldukça az
Poliglikolik asit (Dekson) 30 En iyi İyi Oldukça az
Polidioksanon (PDS) 45-60 Zayıf En iyi En az
Poliglikonat (Makson) 45-60 Zayıf En iyi En az
Hollander J, Singer A: Laceration management. Ann Emerg Med, 1999;34:361. 1037
Dikiş Teknikleri liliği gibi durumlarda tüm dikişin kaybedilecek
olması ise olumsuz yanlarıdır (Resim 4).
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

Her hangi bir yara dikilirken temel prensipler,


doku hasarını ve yara dudaklarına binen doku
gerilimini en aza indirmek ve yara dudaklarının
uygun şekilde birleşmesini sağlamaktır.

Basit dikişler: En basit ve acil servis ortamında


en sık kullanılan tekniktir. Yara uygun boyutta
Resim 4. Sürekli perkütan dikiş tekniği.
ve düzende parçalara ayrılarak uygun aralıklarla
birbirinden bağımsız dikişler atılır ve yara du-
daklarının yeterli miktarda yakınlaşması sağla- Sürekli cilt altı dikişleri: Sıklıkla estetik kapat-
nana kadar işlem tekrarlanır. İğne yaranın bir ma için kullanılmakla beraber keloid geliştirme
tarafından ciltten sokulur ve yara dudağının iç eğilimi yüksek kişilerde, çocuklarda ve dikişleri-
tarafından çıkartılır. Bir klemp yardımıyla tutu- ni aldırmakla ilgili sorunu olan hastalarda kulla-
lan iğne karşı taraf yara dudağının iç tarafından nılabilecek bir yöntemdir. Emilebilir ve emile-
sokularak ciltten dışarı çıkartılır. İğnenin cilde meyen sütürler kullanılabilir. Emilebilir sütürler
giriş ve ciltten çıkış noktaları kendi taraflarında- cilt altı dokuya “gömülürken”, emilemeyen sü-
ki yara dudaklarına eşit uzaklıkta ve yara dudak-
türler için bir “çıkartma ipliği” bırakılmalıdır.
larının içinden geçen ipliğin dokudan çıkış ve
Bunun için yara dudaklarının bileşkesinin 1-2
giriş noktaları aynı derinlikte olmalıdır. Dikişi
cm uzağından cilde iğne ile girilir ve iğne ucu
yaranın mümkün olduğunca derininden geçir-
yara içerisinden çıkartılır. Daha sonra dermal-
mek yara dudaklarının eversiyonunu artırarak
epidermal bileşkeden geçen giriş ve çıkışlarla
daha iyi yara iyileşmesi sağlayacaktır (Resim 3).
yara boyunca sürekli sütürasyona devam edilir.
İğne yatay konumda tutulmalı, dikişler arasında
bırakılan mesafe geniş olmamalıdır. Karşılıklı ta-
raflardaki giriş ve çıkışlar arasında 1-2 mm fark
olmalı ve tam örtüştürmeden kaçınılmalıdır.
Yara geçildikten sonra iğne ciltte yaradan 1-2
cm uzaklıkta olacak şekilde çıkarılır ve ipliğin iki
ucu çekilerek sıkılaştırılır. Takiben ipliğin uçları
cilde yapıştırılarak veya çıkış noktasında iplik ile
giriş yerindeki çıkarma ipliği bir spanç üzerinde
ile düğümlenerek işlem sonlandırılır (Resim 5).

Resim 3. Basit dikiş.

Resim 5. Sürekli cilt altı dikiş


Sürekli perkütan sütürler: Uzun ve düzgün
kenarlı kesilerde kullanılabilen bir yöntemdir.
Hızlı olması, daha yüksek doku erilim gücü sağ- Emilemeyen dikişler 2-3 hafta boyunca yerinde
laması ve daha az düğüme ihtiyaç duyması avan- bırakılabilir. Emilebilir bir sütür materyali ile
tajları iken, yara dudaklarının birleşmesinde dikiş atılacaksa yaranın bir ucuna dermal veya
sıklıkla kusurlar olması ve dikişte kırılma veya subkutan bir yerleşimli bir güvenlik düğümü ile
enfeksiyon ve benzeri nedenlerle açmak gerek- başlanır. Takiben yukarıda tarif edildiği şekilde
1038
Konu 2

dikiş atılır ve ipliğin ucu ile bir bükümü bir ara-


ya getirilerek düğümlenir.

Yara Kapatma Yöntemleri


Bazen sürekli cilt altı sütürleri basit sütürlerle
desteklemek gerekebilir. Bu durumda giriş izle-
rinden korunmak için bu destek dikişlerinin üç
veya dördüncü günlerde alınmaları gerekir.
Derin dermal dikişler: Sıklıkla doku gerilimini
veya derin dokudaki ölü boşluğu azaltmak için
kullanılırlar. Ancak yağ dokusuna konulan dikiş-
ler doku gerilimini azaltamadıkları gibi enfeksi-
yon olasılığını da artıracaklarından bu dokuda
kullanılmamalıdır. İğnenin ilk giriş yeri yara
dudaklarının birinin derin dermal kısmındadır. Resim 6. Vertikal matris dikiş.
İğnenin ucu cilde doğru yönlendirilerek daha
yukarıda dermal-epidermal bileşkenin altından
çıkılır. Karşı yara dudağında, ilk çıkış deliğine
denk bir seviyeden girilerek iğnenin ucu derin
dermal dokudan çıkartılır. Dolayısı ile dikiş
bittiğinde düğüm derinde dermal dokuya gö-
mülmüş olacaktır. Mutlaka emilebilir sütür ma-
teryali kullanılmalıdır. Derin dermal sütürlerin
Resim 7. Horizontal matris dikiş.
sayısı mümkün olduğunca düşük tutulmalıdır.
Matris dikişler: Vertikal matris dikişte yara du-
dağına yaklaşık 1 cm mesafeden cilde girilir, her
Yarı gömülü horizontal matris sütür ise derin
iki yara dudağının derin dermal dokularından
intradermal dikiş ile basit dikişi birleştiren bir
geçilir. Karşı tarafta yara dudağına eşit uzaklık-
ta bir çıkışı takiben, çıkılan taraf yara dudağı- teknik olup özellikle “V” ya da yıldız şekilli kesi-
nın cilt kenarına yakın ve yüzeysel bir geçiş ile lerde kullanışlıdır. İğne yaranın tepe kısmının bir
karşı taraftan eşdeğer derinlikte bir giriş yapılır. tarafından cilde batırılır, dermiste düzeyinde yara
İpliğin iki ucunun düğümlenmesi ile dikiş son- uçlarından geçirilir, döngü tamamlanarak yara
landırılır. Yara dudaklarını başarıyla yükselten tepesinin diğer tarafından çıkılarak düğüm atılır.
ve yaklaştıran bir teknik olmakla beraber derin Tüm dermal geçişler aynı derinlikte olmalıdır.
dokuda bir halka oluşturduğu için iskemiye yol
açma ihtimali vardır (Resim 6). Yara dudakları yatay düzlemde yeterince örtüş-
türülmediğinde iki taraftan birinde doku fazla-
Horizontal matris dikiş de yara dudaklarını iyi lığı meydana gelecektir, bu doku “köpek kula-
birleştiren bir diğer tekniktir. Özellikle subku- ğı” olarak adlandırılmaktadır. Bu deformitenin
tan doku az olduğunda yara dudaklarının ince düzeltilmesi için doku fazlası olan tarafa doğru
uçlarını kapatmak için tercih edilebilir. İğne ya-
uygun açıyla bir kesi yapılır. Yara dudakları bir
ranın bir tarafından yatay olarak sokularak karşı
araya getirildikten sonra fazla doku yeni yapılan
dudağa ilerletilir, çıkışından sonra 0,5 cm kadar
kesi ile birleşecek şekilde kesilerek uzaklaştırılır
yan tarafından tekrar cilde batırılarak ilk giriş
ve hekim tarafından oluşturulmuş kesilerin sü-
noktasının 0,5 cm kadar yanından çıkartılır ve
düğüm atılır (Resim 7). türasyonu ile işlem sonlandırılır.

1039
Özet Kaynaklar
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

* Yara hangi şekilde kapatılırsa kapatılsın 1. Hollander JE, Singer AJ. Evaluation of Wounds,
hastaya yapılan işlem açıklanmalı, yara Emergency Medicine: A Comprehensive Study
bakımı tarif edilmeli ve gerekliyse pansu- Guide, 6. Basım, 2004, Edt. Tintinalli JE, S:287-9.
manları planlanmalıdır. 2. Lammers RL, Trott AT. Chapter 36, Methods
* Ağrı kontrolü önemlidir. Lokal veya of Wound Closure, Roberts and Hedges, Clini-
bölgesel anestezi ile girişimin hasta için cal Procedures in Emergency Medicine, 4th Edt.,
ağrısız ve konforlu hale getirilmesi sağ- 2004, Roberts JR, Hedges JR. (Editors). 655-99.
lanmalıdır. 3. Wallace SS. Wound Preperation, Emergency
Medicine: A Comprehensive Study Guide, 6.
* İşlem bölgesi spanç veya yara örtüsü ile
Basım, Edt. Tintinalli JE, S:289-91.
kapatılmadan önce mutlaka kurumuş
kan ve dezenfektan solüsyon ile sütür ar- 4. Singer AJ, Hollander JE. Methods for Wound
tıkları serum fizyolojik ile temizlenmeli Closure, Emergency Medicine: A Comprehen-
ve kurulandıktan sonra kapatma yapıl- sive Study Guide, 6. Basım, Edt. Tintinalli J.E.,
malıdır. 292-8.

* Yara kapatma tekniklerinin tümünün 5. Davies MJ. Scalp wounds: An alternative to su-
ture. Injury, 1988;19:375.
olumlu ve olumsuz yanları vardır ve en
iyi yöntem yaraya ve hastaya en uygun 6. Singer AJ, Quinn JV, Hollander JE, Clark RE.
olanıdır. Closure of lacerations and in cisions with octyl-
cyanoacrylate: A multicenter randomized clini-
* Bir acil hekimi mutlaka birden fazla tek- cal trial. Surgery, 2002;131:270.
niğe hâkim olmalı ve farklı hastalar için
en uygun olanını seçebilmelidir.

1040
Konu 3

SANTRAL VENÖZ KATETERİZASYON

Dr. Cem Ertan

Giriş ki fark kan transfüzyonu söz konusu olduğunda


daha da belirgindir. Dolayısıyla bu endikasyon-
Acil servislerde santral venöz kateterizasyon da geniş çaplı periferik venöz kanül yerleştiri-
(SVK) hastanın damar yolu ihtiyacı, santral ve- lebiliyorsa tercih edilecek yöntem periferik yol
nöz basınç ölçümü, periferik venlerden uygula- olmalıdır. Ancak hastanın uygun periferik ven-
namayacak tedavilere gereksinim ve benzeri ne- lerine erişim sağlanamıyorsa o zaman santral uy-
denlerle oldukça sık uygulanmaya başlanan bir gulama düşünülmelidir.
girişimdir. Özellikle internal ve eksternal juguler
(IJV ve EJV), subklavian (SKV) ve femoral (FV) Acil venöz yol ihtiyacı: Femoral ve subklavian
venler girişime uygun, belirgin ve kolay erişile- venlerin kolay bulunabilir anatomik lokalizas-
bilir anatomik yerleşimli santral venler olarak yonları, özellikle ressusitasyon uygulanan hasta-
kabul edilirler. 1960’lı yıllardan beri uygulan- larda acil girişim için bu venleri tercih edilir kıl-
makta olan santral venöz girişimlerde minör maktadır. Bazı araştırmacılar SVK’un daha hızlı
komplikasyonlar sık olmakla beraber hastaya ve yüksek santral ilaç konsatrasyonu sağladığını
uygulamada yarar/zarar oranları düşünülerek ve dolayısıyla da kardiyak arrest vakalarında ter-
hareket edilmelidir. Tercih edilecek ven hastanın cih edilmesi gerektiğini öne sürmüşlerdir.
klinik durumuna ve hekimin deneyimine göre
seçilebilir. Rutin venöz yol ve rutin kan alma: İlaç bağım-
lısı, morbid obez, major yanıkları olan, uzun
sürecek tedavi ihtiyacı olan hastalar ve kemote-
Endikasyonlar rapiye bağlı uygun periferik girişim bölgesi ol-
Santral Venöz Basınç Takibi: Yaşlı veya kalp mayan hastalar için SVK tercih edilecek venöz
yetmezliği olan hastalara yoğun sıvı replasmanı yol olabilir.
yapılacağında, ciddi kafa travması ve/veya çoklu Rutin kan alma işlemleri için hastanın takılı
organ yaralanması olan hastalarda sıvı tedavisi kateterinin istisnai durumlar dışında kullanımı
yakın izlenmek istendiğinde veya perikardiyal önerilmemektedir. Hava embolisi, enfeksiyon-
tamponad şüphesi varsa santral venöz basınç lar, geriye kanama gibi komplikasyonlar nede-
(SVB) takibi endikedir. niyle serum seti kateterden mümkün olduğun-
Sıvı Yüklemesi: IJV bu amaçla sıkça ve ne yazık ca doğrudan ayrılmamalı, üç yollu musluklar
ki uygunsuz bir şekilde kullanılmaktadır. Perife- kullanılmalıdır. Eğer kateterden kan alınacaksa
rik bir venden açılan 5 cm uzunluğunda ve 14 G tetkiklerin doğruluğu açısından giden mayi 2-3
çaplı bir kanülden, santral bir vene yerleştirilen dakika boyunca kesilmeli, kateterden en az 0,5-
20 cm uzunluğunda 16 G çaplı katetere göre 1 ml sıvı geri çekilmeli ve kan bundan sonra
kabaca iki kat daha hızlı sıvı verilebilir. Arada- alınmalıdır.
Tablo 1. SVK uygulamasının genel ve bölgesel kontrendikasyonları
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

Genel
Lokal anatomik sorunlar (karşı taraf kullanılabilir) aşırı kilolu hasta
Vaskülit
Daha önce uzun süre SVK uygulanmış olması daha önce sklerozan ajan enjeksiyonu öyküsü venin proksi-
malinde yaralanma şüphesi radyoterapi öyküsü
Kanama bozuklukları
Trombolitik veya antikoagülan tedavi
Saldırgan hastalar
Hekimin deneyimsiz olması
Subklavyen Ven
Göğüs duvarı anormallikleri
Pnömotoraks (SVK girişimi lezyon olan taraftan yapılmalıdır) KOAH
Juguler Ven
Juguler venöz sistemden madde kullanımı öyküsü
Femoral Ven
Hastanın hareket etme zorunluluğu olması
(Kaynak: Roberts and Hedges, Clinical Procedures in Emergency Medicine, 4th Edt., Roberts J.R., Hedges J.R. (Editors) S:416 )

Hiperalimentasyon ve Yoğun Sıvılar Ancak yöntemin uygulanmasını zorunlu kılan


durumlar göz önüne alındığında SVK için bahsi
Hiperalimentasyonda santral yolun kullanımı
geçecek olan kontrendikasyonların tamamı “gö-
hastanın ekstremitelerinin serbest kalmasını
rece kontrendikasyon” olarak kabul edilmelidir.
sağlar. Yüksek yoğunluklu veya iritan sıvıların
Girişim bölgesini tutan yanıklar, selülit veya
(%10 Dekstroz, hipertonik NaCl ve kemoter-
dermatit gibi cilt lezyonları, kullanılacak santral
patik ilaçlar) periferik venlerden uygulanması
venin vaskülit veya trombozu bu görece kont-
trombofilebite yol açabilir.
rendikasyonlardandır. Hastada herhangi bir he-
Diğer Endikasyonlar: SVK’un diğer başlıca mostaz bozukluğu olması da SVK için kesin bir
endikasyonları arasında hemodializ, kardiyak kontrendikasyon oluşturmamaktadır, dolayısıy-
pacemaker uygulamaları, pulmoner arteriyel ka- la girişim öncesi INR değerini düzeltmek veya
teterizasyon sayılabilir. trombosit sayısını artırmak çabası gereksizdir.
SVK’un genel ve girişim tipine özel kontrendi-
kasyonları tabloda gösterilmiştir (Tablo 1).
Kontrendikasyonlar
SVK için kullanılacak tekniklerin tamamı has-
Teknik ve Gereçler
tada anatomik belirteçlerin yokluğu veya ya- Her girişimde olması gerektiği gibi SVK’da da
1042
pısal anomaliler varlığında uygulanmamalıdır. hekim anatomiye hakim olmalıdır (Resim 1).
Konu 3

Subklavyen Ven

Santral Venöz Kateterizasyon


Bazilik ve brakial venlerin birleşmesiyle mey-
da na gelen aksiller ven sefalik venle birleşerek
subklavyen ven’i meydana getirir. Klavikulanın
orta ve medial 1/3’lük kısımlarının kesiştikleri
bölgenin altından ve birinci kostanın üzerinden
seyreden SCV’ye EJV ve IJV katılır ve Superior
Vena Cava (SVC) meydana gelir (Resim 2).

Femoral Ven
Resim 1. Santral vasküler yapıların anatomisi FV, inguinal ligament altında femoral kanal içe-
risinde femoral arterin hemen medialinde yer
alır. Distale ilerledikçe venin arterin posterioru-
na yer değiştirdiği akılda tutulmalıdır (Resim 3).

Anatomi
İnternal Juguler Ven: A. carotis interna’nın ka-
fatasına girdiği yerin hemen posterolateralinde
foramen jugulare’den çıkar ve sırasıyla a. karo-
tis interna ve a. karotis kommunis ile birlikte
toraks’a doğru uzanır. Boynun alt bölümlerinde
sternokleidomastoid (SKM) kasın altında karo-
tis arterin lateralinde seyreder, en altta SKM’in
iki başı arasında yüzeyselleşir ve sternoklavikü-
lar eklemin arkasında subklavyen ven ile birleşir
(Resim 2).

Resim 3. Femoral ven girişim bölgesinin anatomisi

Seldinger Tekniği: Kesin bir standart uygulama


tekniği bulunmamakla beraber Seldinger tekniği
(Resim 4) en sık kullanılan yöntemdir.

Kılavuz tel tekniği olarak da bilinen bu yöntem-


de damar lümenine iğne ile erişildikten sonra,
iğne lümeninden damar içerisine bir kılavuz
tel gönderilmektedir. Takiben iğne çıkarılır ve
kılavuz tel üzerinden yürütülen kateter damar
lümenine yerleştirilir, ardından kılavuz tel çı-
karılıp kateter sabitlendikten sonra kullanıma
Resim 2. Subklavyen ven ve juguler venlerin görünümleri
hazırdır. Seldinger yönteminin uygulanmasında

1043
günümüzde gerekli malzemelerin pek çoğunu dana gelir; güvenlik teli, merkezi tel (mandren)
içeren hazır ticari setler kullanılmaktadır. Bu ve kıvrımlı tel. Kıvrık uçlu tellerde ek olarak en
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

teknik daha yüksek bedelli olmasına karşın, ge- uç kısımda esnek, “J” şekilli bir parça vardır, ki
rek uygulamanın kolay öğrenilmesi ve kolay tek- bu şekil bu kısımda merkezi telin olmaması ile
rarlanabilirliği, gerekse de pek çok farklı damar sağlanır. Düz uçlu kılavuz teller düzgün lümen
içi girişimde kullanıma uygun olması nedeniyle ve seyir hattına sahip damarlara yapılacak giri-
diğer yöntemlere tercih edilmektedir. şimlerde kullanılırken, kıvrık uçlu kılavuz teller
Kullanılacak iğnenin proksimal ucunun normal ise daha keskin giriş açısı olan ve kıvrımlı seyre-
lümen yerine kılavuz telin geçişini kolaylaştı- den damarlarda tercih edilmelidir. Kılavuz telin
racak eğimli lümene sahip olması tercih edil- ucunun yuvarlaklığı arttıkça damar yüzeyi ile
melidir. İğne damar lümenine girdikten sonra temas alanı artar ve perforasyon riski de azalır.
arkasındaki enjektörün kolay çıkabilmesi için Kılavuz tellerle ilgili akılda tutulması gereken bir
Luer-kilit sistemli olmaması önerilir. Günümüz- diğer konu ise çok kırılgan oldukları ve kıvrık
de enjetörü çıkarmaya gerek kalmadan kılavuz kalır ya da kink yaparlarsa işlemi imkansız hale
telin ilerletilebildiği çift proksimal girişli iğneler getirebilecek ve damara zarar verebilecek olduk-
de mevcuttur (Resim 4). Enjektör iğnenin ar- larıdır. Bu açıdan teller işlem öncesi mutlaka in-
kasından çıkarılacaksa hava embolisi gelişimine celenmelidir.
yol açmamak için iğnenin proksimal açıklığı bir
parmakla kapatılmalıdır. Damara kılavuz tel üzerinden erişim imkânı
sağlandıktan sonra cilt ve cilt altı dokunun ko-
lay aşılması için kateter ilerletilmeden önce bir
lümen oluşturabilmek amacıyla daha sert yapı-
da dilatör adı verilen künt uçlu plastik kanül-
ler kullanılmalıdır. Dilatör cilt altına girdikten
sonra burgu haraketleri ile ilerletilir, birkaç defa
giriş çıkış yapılarak cilt altında damara kadar
uzanan bir lümen oluşturulduktan sonra çı-
karılır ve daha ince ve yumuşak yapılı kateter
kılavuz tel üzerinden ilerletilir. Kateterin distal
ucu cilt ile temas etmeden önce kılavuz tel ka-
teter içinden geriye doğru ilerletilerek kataterin
proksimal ucundan çıkması sağlanmalıdır. Gü-
nümüzde genellikle birden fazla lümeni olan
kateterler kullanılmaktadır, dolayısıyla kullanıcı
telin hangi lümenden çıktığına dikkat etmelidir.
Tel proksimal açıklıktan 1-2 cm kadar çıktıktan
sonra kateter cilt altından damar lümenine iler-
letilir. Kateterin ne kadar ilerletilmesi gerektiği
girişim bölgesi ile doğrudan ilişkili bir konudur.
Resim 4. Femoral santral kateter uygulamasında sel- Czepizak ve ark.nın çalışmasına dayanan uzun-
dinger tekniği
luk formülleri Tablo 2’de sunulmuştur.
Kateter yeterince ilerletildikten sonra tüm lü-
Tekniğin temel malzemelerinden olan kılavuz menlerinin çalıştığından emin olunmalıdır.
telleri düz ve eğri uçlu olarak ikiye ayırabiliriz. Bunun için her bir lümenden 1-2 ml kan as-
1044
Her iki telin de iç yapıları aynı parçalardan mey- pire edilmeli, arkasından lümen heparinlenmiş
Konu 3

salin solüsyonu ile yıkanmalıdır. Kontrol işlemi üzerinde seyreder, bu anlamda 1. kosta plevra
tamamlandıktan sonra kateter cilde tercihen için doğal bir koruyucu bariyer oluşturmaktadır.

Santral Venöz Kateterizasyon


1.0-2.0 ipek sütürlerle sabitlenmelidir. Girişim
Giriş yerinden daha önemli olansa iğnenin yö-
bölgesinin temizliğini takiben alan steril spanç
nelimidir. İğnenin eğimi klavikulanın inferome-
ile kapatılmalı ve pantolon şeklinde kesilmiş
dialine ve suprasternal çentiğe doğru olmalıdır.
plasterler ile yapıştırılarak örtülmelidir. Bölgenin sterilizasyonu sağlandıktan sonra saha
delikli steril örtü ile kapatılır. Hazırlıklar ta-
mamlandıktan ve lokal anestezi yapıldıktan son-
Tablo 2. Takıldığı bölgeye göre kateterlerin
ilerletilmesi gereken mesafeye formülleri ra işleme başlanır. Cilde tarif edildiği şekilde gi-
rildikten sonra 3-4 cm derinlikte vene ulaşılır ve
Bölge Formül SVC % SA %
koyu renkli kan aspire edilir. Bu derinlikte kan
Sağ SKV (HB/10) - 2 cm 96 4 aspire edilmezse enjektör yavaş bir şekilde nega-
Sol SKV (HB/10) + 2 cm 97 2 tif basınç uygulanarak geri çekilmelidir. Ponksi-
Sağ IJV HB/10 90 10 yon iğnesi ile vene girildiği anlaşılınca durulma-
Sol IJV (HB/10) + 10 cm 94 5 lıdır. Takiben Seldinger tekniğine uygun olarak
işlem tamamlanmalıdır.
SKV: Subklavian Ven; IJV: İnternal Juguler Ven; SVC%:
Superior vena cava’da kalma oranı; SA%: Sağ atriuma ulaş-
ma oranı; HB: Hastanın Boyu.
Supraklaviküler Yaklaşım: Bu yaklaşımda
amaç SCV’e juguler venle birleşme yerinden
hemen önce girmektir. Sterilizasyon ve lokal
anesteziyi takiben klavikulanın yukarısından ve
1 cm kadar arkasından ve stenokleiodomastoid
Girişim Bölgeleri (SKM) kasının klaviküler başının yaklaşık 1 cm
lateralinden cilde girilir. İğnenin eğimi karşı ta-
Subklavyen Ven Teknikler raf meme ucuna ve infero mediale yönlendirilir.
Ciltten 2-3 cm ilerlendikten sonra vene girilmiş
İnfraklaviküler Yaklaşım: Hasta supin pozis- olmalıdır.
yonda iken başı nötral pozisyonda ve kollar ad-
duksiyonda olmalıdır. 10-15°’lik trendelenburg İnternal Juguler Ven: İJV girişim santral, ante-
pozisyonu hava embolisi riskini azaltmaktadır. rior ve posterior olmak üzere 3 farklı lokalizas-
Omuza traksiyon uygulanması klavikula ile 1. yondan yapılabilir. Her üç bölge için de hasta
kosta arasında subklavyen damarların komp- Tradelenburg pozisyonuna alınmalı ve 15-30
resyonunu azaltırken başın karşı tarafa doğru derece kadar yatırılmalıdır. Hastanın başı diğer
çevrilmesi de pozisyonu kolaylaştırır ve vasküler tarafa doğru hafifçe çevrilmelidir. Girişim yapı-
sınırları netleştirir. İki skapula arasına vertebra- lacak taraftaki boyun bölgesi klavikula üzerine
ların altına rulo havlu yerleştirilmesi de kolaylık kadar dikkatlice sterilize edilmeli ve lokal anes-
sağlayacaktır. tezi sağlanmalıdır.

Genellikle sağ subklavyen ven kullanılır; sağda Santral girişimde boyun bölgesinde SKM kasın
plevral kubbe daha aşağı yerleşimlidir, solda ise sternal ve klavikular başları ile klavikula arasında
duktus torasikus’un varlığı komplikasyon ihti- kalan üçgen alan kullanılır. Bu üçgenin apeksin-
malini artırır. Bilinci açık hastalarda % 1 lido- den bölgenin lokal anestezisi yapıldıktan sonra
kain veya prilokain ile subkutanöz doku ve kla- karotis arter 3 parmakla palpe edilir. Arter me-
vikulanın periostuna lokal anestezi yapılmalıdır. diale doğru hafifçe çekilip, seyrine paralel bir şe-
kilde lateralinden 45-60° açı ile cilde giren iğne
Standart kabul edilen giriş yeri klavikulanın orta aynı taraf meme başına doğru 1-3 cm kadar iler-
1/3’ü ile iç 1/3’ünün kesişme noktasıdır. Subk- letilir. IJV sıklıkla oldukça yüzeysel yerleşimlidir.
lavyen ven klavikula posteriorunda 1. kostanın İşlem sırasında 4-5 cm’den daha derine ilerlen- 1045
diği halde vene girilemediyse iğne çıkarılmalı ve mesi damar içi yerleşimi daha yüksek olasılıkla
yeniden pozisyon verilmelidir. Vene girildiğinde düşündürür. Bunun yanı sıra torakal bölgeden
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

koyu renkli kan gelecektir, açık renkli ve pulsatil takılan kateterler sonrasında gerek kateter yeri-
kan gelmesi karotis arter ponksiyonu anlamına ni doğrulamak, gerekse de hemo-pnömo toraks
gelir ve iğne derhal geri çekilerek bölgeye bası gibi komplikasyonları tanımak ya da dışlamak
uygulanmalıdır. Vene giriş doğrulandıktan sonra için mutlaka direk akciğer grafisi çekilmelidir.
Seldinger tekniği ile kateterizasyon yapılır.

Posterior yaklaşımda eksternal juguler venin


SKM kasının lateral kenarı ile kesiştiği bölgenin
Komplikasyonlar
0,5 cm kadar üzerinden girilir. İğne sternal çen- Basit hematomlardan hemo-pnömotoraks gibi
tiğe doğru yönlendirilir ve yaklaşık 3 cm kadar ölümcül komplikasyonlara kadar değişebilir.
ilerleyince vene girilmesi beklenir. Böylesi hayati yapılar üzerinde işlem yaparken
Anterior yaklaşımda ise karotis arter iki parmak- tamamen komplikasyonsuz olmak pek de müm-
la bulunduktan sonra SKM kasının medial ke- kün değildir. Farklı çalışmalarda komplikasyon
narının orta noktasından 30-45° açıyla koronal oranları %3-7 arasında saptanmıştır.
planda aynı taraflı meme başına doğru girilir.
Pulmoner Komplikasyonlar: Subklavyen ve
Karotis arter girişimi olasılığı diğer yaklaşımlara
internal jugular ven girişimlerinin pulmoner
göre daha yüksektir.
komplikasyonları pnömotoraks, hemo-hidroto-
Femoral Ven: Hasta supin pozisyonda olmalıdır. raks, hemohidromediastinum, trakeal perforas-
Spina iliaka anterior superior ile simfizis pubis yon ve endotrakeal tüp balonunun perforasyonu
arasındaki hayali çizginin orta noktasında femo- olarak sıralanabilir. Bunlar içerisinde en sık ola-
ral arter palpe edilir. Femoral ven arterin hemen rak görülen ise pnömotorakstır.
medialinde ve artere paralel olarak seyreder, in-
guinal ligamentten uzaklaştıkça arter yaklaşır ve Damarsal Komplikasyonlar: En sık rastlanan
arkasına doğru yer değiştirir. Dolayısıyla ingui- damarsal komplikasyon arter ponksiyonudur.
nal ligamentin 1-2 cm distalinde, femoral arter Sıklıkla kanın rengi ve basıncı ile fark edilebilen
pulsasyonunun 0,5-1 cm kadar medialinden 45° bir komplikasyon olsa da, kardiyopulmoner ar-
açıyla 3-5 cm girerek vene ulaşılmalıdır. Takiben rest ve şok gibi tablolarda düşük parsiyel arteryel
Seldinger tekniği ile kateter yerleştirilir. Kateter oksijen basıncı ve düşük kan basıncı nedeniyle
15 cm kadar ilerletilir ve cilde tespit edilir. fark edilemeyebilir. Kateter takıldıktan sonra da
fark edilmezse ilerleyen dönemde arteryel embo-
Ultrasonografi Eşliğinde SVK: Son yıllarda li ve buna bağlı komplikasyonlar gelişebilir.
ultrasonografinin (USG) kullanım alanlarının
yaygınlaşması ile santral venöz kateterizasyonda Hava embolisi sık rastlanmasa da ölümcül ola-
da kullanımı başlanmıştır. USG eşliğinde yapı- bilecek bir komplikasyondur. Bir santral vene
lan santral venöz kateterizasyon girişimlerinin girişim yapılırken iğnenin açıklığı mutlaka par-
başarı oranlarının yüksek, işlemin daha hızlı ve makla kapatılmalıdır. Hava embolisi işlem esna-
komplikasyon oranlarının da düşük olduğunu sında gelişebileceği gibi serum setlerinin bağlantı
gösteren çalışmalar vardır. yerlerinden de hava kaçağı olabilir. Hastanın sol
yan yatış pozisyonuna alınması önerilir. Kalp ve
Kateter Yerinin Doğrulanması: Kateterden
damar cerrahisi konsültasyonu istenmelidir.
kanın serbestçe geri akışı her zaman kateter ye-
rini net bir kesinlikle kanıtlamaz. Doku arası Kateter embolizasyonu günümüzde kullanılan
veya plevral boşlukta serbestçe durmakta olan kateterlerle çok azalmıştır. Genellikle katetere
kateterden hematomlar da aynı şekilde drene damar içinde pozisyon verilirken veya kateter çı-
olabilir. Aspirasyonun sorunsuz ve akıcı olması kartılırken bir kısmının koparak venöz dolaşıma
ve kateterin heparinize sıvıyla rahatça yıkanabil- katılmasıyla görülür. Seldinger yöntemiyle ka-
1046
Konu 3

teter takılırken gelişebilecek bir diğer sorun ise Özet


kılavuz telin koparak embolize olmasıdır. Telin

Santral Venöz Kateterizasyon


iğne içinden çıkarılmasında zorluk yaşanırsa tel * Her hasta ve endikasyon için farklı yön-
zorlanmamalı ve iğne ile birlikte çıkartılmalıdır. temlere ihtiyaç olabileceği unutulmama-
lı, tüm girişim yeri ve uygulama yöntem-
Vasküler yapıların kateter veya kılavuz tel tara- leri teorik ve pratik olarak öğrenilmelidir.
fından perforasyonu veya laserasyonu hematom, * USG eşliğinde santral venöz girişimlerin
hematoraks, hemomediastinum ve hipovolemik etkinliği ve komplikasyonları azalttığı
şok gibi sorunlara yol açabilir. Gecikmiş miyo- göz önüne alınarak yöntemin öğrrenil-
kardiyal rüptür de bir diğer kritik komplikas- mesi ve uygulanması için çaba gösteril-
yondur. Kateterin gereğinden fazla ilerletilmesi melidir.
ve hareketli miyokardiyumla sürekli teması son- * Her hasta ve endikasyona uygun yöntem
rasında perforasyon ve takibende rüptür mey- ve girişim bölgesi kullanılmalıdır.
dana gelebilir. Komplikasyonun boyutuna göre
* Girişim esnasında bölge sterilizasyonuna
invaziv girişimler (göğüs tüpü takılması, peri-
ve steril çalışma tekniğine özen gösteril-
kardiyosentez) veya acil kardiyovasküler cerrahi
melidir.
girişim gerekebilir.
* Girişimin başarıyla bir santral vende son-
Tromboflebit ve tromboz gibi komplikasyonlar, landığından emin olunmadıkça herhangi
işlem yapılan venler geniş lümenli ve yüksek bir ilaç uygulamasından kaçınılmalı, emin
akımlı olduklarından nadir izlenir. Sol torakal olunamıyorsa kateter çıkartılmalıdır.
bölgeden yapılan girişimlerde karşılaşılan bir
diğer nadir komplikasyon ise torasik duktus’un
laserasyonudur. Kaynaklar
Enfeksiyonlar: Bölgesel selülitten tromboflebit, 1. Mickiewicz M, Dronen SC, Younge JG. Cen-
osteomiyelit, septik artrit ve yaygın septisemiye tral Venous Catheterization and Central Venous
kadar değişen enfeksiyonlar olabilir. Enfeksiyon- Pressure Monitoring, Chapter 22, Roberts and
Hedges, Clinical Procedures in Emergency
ların doğrudan işlem esnasında aseptik tekniğe
Medicine, 4th Edt. 2004, Roberts JR, Hedges
yeterli özen gösterilmemesi ile ilişkili olduğu JR. (Editors) S:413-46.
bilinmektedir. Femoral kateterizasyonun torakal
2. Sutariya B, Berk WA. Emergency Medicine: A
bölge girişimlerinden daha fazla enfeksiyona ne- Comprehensive Study Guide, 6. Basım, 2004,
den olduğu da bilinmelidir. Edt. Tintinalli JE, S:124-32.
3. Czepizak C et al. Evaluation of formulas for
Nörolojik Komplikasyonlar: Çok nadir gö-
optimal positioning of central venous catheters.
rülmekle beraber doğrudan iğnenin travmasına Chest, 1995:107;1662.
veya uygunsuz yerleştirilmiş kateterden uygula-
4. http://www.anatomyatlases.org/ curated by Berg-
nan ilaç ve sıvıların iritan etkilerine bağlı ola- man RA, Ph.D, D’Alessandro, MP, MD.
rak, kateterin takıldığı bölgedeki büyük sinir ve
pleksuslarda hasar meydana gelebilir. Tüm yollar
içerisinde SKV kateterizasyonunda en sık görü-
lürken, FV kateterizasyonunda torakal bölge gi-
rişimlerine oranla daha az görülür.

1047
Konu 4

TÜP TORAKOSTOMİ
Dr. Cem Ertan

Giriş Primer spontan pnömotoraks subplevral bir


bül’ün patlamasıyla meydana gelir ve erkeklerde
Tüp torakostomi plevra boşluğunda olmaması 4-6 kat kadar daha sık görülür. Primer diyebil-
gereken hava (pnömotoraks), kan (hemotoraks), mek için altta yatan başka bir akciğer hastalığı
seröz veya pürülan mayinin (ampiyem, şiloto- olmamalıdır. Plöretik göğüs ağrısı ve nefes dar-
raks) boşaltılması amacıyla uygulanan bir giri- lığı ile bulgu verir. İkincil spontan pnömotoraks
şimdir. nedenleri arasında astım, pnömoni, bronşektazi
ve yabancı cisimler sayılabilir.

Travmatik pnömotoraks’ı açık, kapalı ve tansi-


Endikasyonlar
yon pnömotoraks olarak ayırabiliriz. Açık pnö-
Plevral aralık çok az miktarda kayganlaştırıcı sıvı motoraksta göğüs duvarında bir delik vardır ve
içeren potansiyel bir boşluktur. Plevral aralığı dışarıdan plevral aralığa giren hava nedeniyle
oluşturan iki plevra yaprağını birleşik ve akciğer- negatif intraplevral basınç kaybolmuştur. Gö-
leri genişlemiş tutan negatif basınç aralığa hava ğüs duvarındaki deliğin çapı trakea çapından
veya sıvı eklenlenirse ile kaybolabilir. Bu kayıp büyükse, solunum hareketleri ile meydana gelen
akciğer hacminde solunum sıkıntısına yol açabi- hava giriş çıkışı trakea yerine bu delikten gerçek-
leşecek ve solunum fiilen imkânsız hale gelmiş
lecek bir azalmaya yol açacaktır.
olacaktır. Delik çok küçük olursa da içeri giren
Pnömotoraks: Akciğerleri ekspanse olarak tu- hava dışarı çıkamayacağı için tansiyon pnömo-
tan negatif basınç plevra aralığına hava girmesi toraks gelişme riski olacaktır.
sonucu ortadan kalkarsa, ilgili akciğer kollabe
Kapalı pnömotoraks ise künt toraks travmasına
olur (Resim 1). Pnömotoraks spontan veya trav- bağlı olarak bir kaburga kırığı veya bülün patla-
matik olabilir. ması sonucu ortaya çıkar. Bunun yanısıra artmış
torasik basınç (pozitif basınçlı solunum v.b.) ve
kardiyopulmoner resusitasyon girişimlerine bağ-
lı olarak da kapalı pnömotoraks gelişebilir.

Tansiyon pnömotoraks (TP) trakea veya bronş


rüptürü ya da uygunsuz kapanmış açık pnömo-
toraks sonrasında gelişebilir. Toraks travması
sonrası pozitif basınçlı ventilasyon ihtiyacı olan
hastalarda TP gelişim riski de akılda tutulmalı-
dır. TP tanısı klinik olarak konulmalı ve hızla
tedavi edilmelidir. Boyun venöz dolgunluğu, et-
kilenen tarafta solunum seslerinin alınamaması
Resim 1. Sağda spontan pnömotorakı olan bir hastanın ve hiperrezonans ve trakeanın karşı tarafa itilme-
PA AC grafisi. Oklar plevra sınırlarını göstermektedir. si gibi bulgular bu tanıyı düşündürmelidir. İlk
tedavi olarak göğüs tüpü takılması beklenmeden Kontrendikasyonlar
ikinci interkostal aralıkta midklavikular hattan
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

14G veya 16G anjiyoket ile plevral aralığa girilip Genel durumu kötü ve/veya kritik tablodaki
TP açık pnömotoraksa çevirilmelidir. hastalar için görece olarak hiçbir kontrendikas-
yon olmadığı söylenebilir. Daha stabil hastalar-
Tansiyon pnömotoraks hariç tutulursa, pnömo- da ise plevral yapışıklıklar, amfizematöz büller ve
torakslı tüm hastalara göğüs tüpü takılması öne- skarlar görece kontrendikasyonlar olarak kabul
rilmemektedir. Altta yatan akciğer veya başka edilebilirler.
sistemik hastalığı bulunmayan, tedaviye uyum-
lu ve minimal semptomatik hastalarda küçük
(%10-20’den daha az) pnömotoraks varlığında Teknik ve Ekipman
hastaların tedavisi gözlem, takip ve oksijen des- Göğüs tüpü takılabilmesi için işlem öncesi
teği ve/veya bunlara ek olarak aspirasyondan hazırlanması gereken malzemeler Tablo 3’de sı-
ibarettir. Stabil olduğu halde semptomatik olan ralanmıştır. Burada belirtilmiş olanlara ek olarak
ve akciğer ekspansiyonu gereken hastalarda kü- su altı drenaj seti (bağlantı parçaları ile beraber)
çük çaplı tüpler yeterli olabilir. Diğer yandan ve erişkinler için 28-36 numara, çocuklar için
penetran toraks travması olan hastalarda TP 16-24 numara göğüs tüplerinden hastaya ve
riskine karşı, özellikle hasta pozitif basınçlı ven- endikasyona uygun görülenler de hazırlanmış
tilasyona maruz kalacaksa veya tetkik için uzun olmalıdır.
süre servisten uzak kalacaksa göğüs tüpü takıl- Acil girişim esnasında plevral boşluğa herhangi
ması önerilir. Genel olarak primer ve sekonder bir bölgeden yerleştirilen ve çalışır durumda
pnömotoraks için tüp torakostomi endikasyon- olan her tüp sıvı veya hava drenajını sağlayabilir
ları tabloda sunulmuştur (Tablo 1). ve elektif tüp yerleştirilene kadar yerinde kal-
malıdır. Her ne kadar pnömotoraks için klasik
Pnömotoraksın altında yatan nedenin kesin girişim bölgesi ikinci inter kotsal aralık ile mid-
tanısının konması ve takibi bilgisayarlı toraks kalviküler çizginin kesiştiği alan olarak kabul
tomografisi veya video destekli toraks görüntü- edilsede, en sık kullanılan alan ön-orta aksiller
lemesi (VATS / VDTG) ile sağlanabilir. çizgilerin arasındaki alanla kesişen 4 veya 5’inci
interkostal aralıklardır.
Hidrotoraks: Plevral aralıkta kan (hematoraks), Meme dokusu veya pektoral kasın penetrasyo-
lenfatik sıvı (şilotoraks), pürülan (ampiyem) nundan kaçınılmalı, ancak sırt üstü yatan has-
veya berrak sıvının toplanması durumlarını ta- tada diyaframın daha yüksek yerleşim olacağı da
nımlar. Hematoraksı olan hastaların neredeyse unutulmayarak daha üst açıklıklardan girişim
¾’ünün takibi için göğüs tüpü yeterli olmakta, tercih edilmelidir. Tüp yerinin plevral drenajı
torakostomi gerekmemektedir. Masif hemoto- olumsuz etkilediğine dair bir kanıt bulunmadığı
raksı olan hastaların hızlı kan transfüzyonuna unutulmamalıdır. Tüpün yeterince ilerletilmesi
belki de en önemli noktadır, kanül üzerinde-
ve acil torakostomiye ihtiyaç duyacakları unu-
ki son deliğin plevral aralığa girdiğinden emin
tulmamalıdır (Tablo 2). Ampiyem tedavisi için olunmalıdır.
hastaların bir kısmında seri torasentezler yeterli
olabilse de, bir çoğu göğüs tüpüne ihtiyaç du- Girişim öncesinde hastanın bilinci açıksa hastaya
işlem anlatılmalı ve bilinçli sedasyon ve analzeji
yacaktır. Ampiyemde göğüs tüpü ihtiyacını
uygulanmalıdır (Bkz. Sedasyon analjezi). Yatak
düşündüren parametreler sıvının yoğun püy kı-
başı ~45 derece kadar yükseltilerek diyaframın
vamlı olması, gram boyamasının pozitif olması, aşağıya inmesi sağlanmalı ve hastanın o tarafta-
sıvı glukozunun <60 mg/dL olması, pH <7.20 ki kolu başının altına sabitlenmelidir. Takiben
olması ve LDH değerinin yüksek olması olarak girişim alanının sterilizasyonu sağlanıp, bölge-
sıralanabilir. ye yaygın ve derin lokal anestezik infiltrasyonu
1050
Konu 4

Tablo 1. Amerikan göğüs hekimleri birliği primer ve sekonder pnömotoraks’a yaklaşım önerileri

Tüp Torakostomi
Primer spontan pnömotoraks
Küçük pnömotoraksı olan stabil hastalar
Acil serviste (AS) 3-6 saat gözlendikten sonra kontrol PA AC grafisinde büyüme yoksa, duruma göre 12-48
saat içinde kontrole gelmek üzere taburcu edilebilir. Hasta kliniğe uzaksa veya evde takibi uygun değilse
gözlem amaçlı yatırılabilir. Pnömotoraks büyümedikçe bu hastalar için basit aspirasyon veya göğüs tüpü
takılması gerekli ve uygun değildir.
Büyük pnömotoraksı olan stabil hastalar
Akciğerleri genişletmek için bir girişim uygulanmalı ve gözlem amaçlı yatırılmalıdır. Genişletmek için küçük
(=14 F) bir kateter ile aspirasyon yapılmalı veya 16-22F bir göğüs tüpü yerleştirilmelidir. Tüp veya kateter
bir Heimlich valfi veya su altı drenaj sistemine bağlanarak akciğer ekspansiyonu tamamlanana kadar yerinde
bırakılmalıdır. Genişlemeyi hızlandırmak için drenaj sisteminden aspirasyon yapılabilir. Hastaneye yatmayı
reddeden hastalar 48 saat içinde kontrole gelmek üzere Heimlich valfine bağlanmış küçük bir kateterle ta-
burcu edilebilir.
Sekonder spontan pnömotoraks
Küçük pnömotoraksı olan stabil hastalar
Hastalar klinik olarak iyi durumda olsalar dahi yatırılmalıdır. AS’de aspirasyon veya gözlemle takip bu has-
talar için uygun değildir. Hastalar yattıkları serviste semptomlarına ve lezyonlarının durumuna göre gözlem
veya aspirasyonla izlenebilirler. Hastalar stabilize olmadan torakoskopiye alınmamalıdır.
Büyük pnömotoraksı olan stabil hastalar
Akciğerleri genişletmek için göğüs tüpü yerleştirilmelidir. Hastalar stabilizie olmadan torakoskopiye
alınmamalıdır.
Tanımlar Açıklama
Spontan pnömotoraks Travmatik veya iatrojenik bir etken yoktur
Primer spontan Pnömotoraks’a yol açabilecek bilinen belirgin bir klinik tablo veya hikayenin
pnömotoraks olmaması
Sekonder spontan
Altta yatan bir klinik tablo veya hikaye varlığı
pnömotoraks
Ayakta çekilen PA AC grafisinde akciğer apeksinden aynı taraftaki parietal
Pnömotoraks boyutu
torasik kubbeye olan mesafe
Küçük pnömotoraks Apeks-kubbe mesafesi < 3 cm
Büyük pnömotoraks Apeks-kubbe mesafesi ≥ 3 cm
Solunum sayısı <24 sol/dk; Nabız >60-<120 atım/dk; normal kan basıncı; oda
Stabil (kararlı) hasta
havasında SPO <%90 olan ve solukları arasında tam 2 bir cümle söyleyebilen hasta
Kararsız hasta Stabilite ölçütlerini karşılamayan hastalar
Küçük göğüs tüpü/
= 14 F
Perkütan kateter
Orta boy göğüs tüpü 16-22 F
Büyük boy göğüs tüpü 24-36 F
Bir iğne veya kanül ile plevral havanın boşaltılması ve takiben iğne veya kanülün
Basit Aspirasyon
derhal çıkartılması.

uygulanmalıdır. Lokal anestezik uygulaması ke- dir. Her şeye rağmen plevral bölgenin tamamen
sinlikle sadece cilt-cilt altı doku ile sınırlı kalma- uyuşturulması mümkün olmayacak ve plevral
malı, mutlaka kas ve plevraya kadar ilerletilmeli- aralığa girişte hasta şiddetli ağrı hissedecektir. 1051
Tablo 2. Tüp torakostomi sonrası cerrahi torakostomi endikasyonları
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

Masif hemotoraks (Açılışta >1000 ml kan gelmesi)


Süregiden kanama
İlk saatte >300-500 ml
İlk 3 saat veya sonrasında 200 ml/saat
PA AC grafide büyüyen hemotoraks
2 adet çalışan tüpe rağmen devam eden hematoraks
Pıhtılı hematoraks
Etkin ventilasyona engel olacak kadar hava kaçağı
İkinci bir tüpe rağmen hava kaçağının devam etmesi veya akciğerin genişleyememesi

Anestezi sağlandıktan sonra kot çizgisine paralel klemp çıkarılmalı ve tüp kink yapma ihtimalini
yerleşimli ve yeterli genişlikte (~3-5 cm) bir cilt azaltmak için döndürülerek ilerletilmelidir. Ye-
kesisi yapılmalıdır. İnsizyon sonrasında doğru- teri kadar ilerletmek için tüpün son deliğinin
dan kesinin seviyesinden plevra aralığına girile- de plevral aralığa girdiğinden emin olunmalıdır.
bileceği gibi, kesi girilmesi planlanan aralığın bir Takiben tüp steril bir şekilde su altı drenajına
aralık altından yapılmak suretiyle bir tünel oluş- bağlanır. Tüpün çalıştığından emin olmak için
turularak da girişim gerçekleştirilebilir. Tünelle hasta birkaç kez öksürtülür ve kabarcıkların çıkışı
yapılan girişimlerin hava kaçağını ve daha sonra izlenir. Tüpün yerinin doğrulanması için bunun
fistül oluşma ihtimalini azalttığı düşünülmekle yanı sıra, varsa drene olan sıvı veya kanın bağlantı
beraber bu fikri destekleyen yeterli kanıt bulun- parçaları içerisindeki hareketi izlenmelidir. İşlem
mamaktadır. İster tünelle, ister doğrudan aynı sonrası çekilecek bir direk akciğer grafisi plevral
seviyeden girişle olsun, cilt kesisinden ilerletilen aralıktaki değişimi ve radyo-opak çizgisi ile tüpün
Kelly Klempi ile künt diseksiyon yapılarak kos- yerleşimini göstermelidir (Resim 2).
tanın üst kenarından ilerlenir. Kelly klempi uç-
ları kapalı olarak ilerletilir, uçları ayrılarak geriye
çekilir ve tekrar kapatılarak ilerletilir. Cilt altı
doku genişletildikten sonra klemp, interkostal
kaslar ve viseral plevra penetre edilene kadar ucu
kapalı olacak şekilde ilerletilir. Bu noktada cid-
di fiziki güç uygulamak ve klempi her iki yana
doğru yarım tur döndürür şekilde ilerletmek
gerekir. Plevral aralığa girildiğinde gergin zarın
Resim 2. Bilateral travmatik pnömotoraksa bağlı bilate-
açılma sesi ve bir hava akışı hissedilebilir. Klem- ral göğüs tüpü takılmış çocuk hasta. Oklar göğüs tüple-
pin uçları plevral aralıktayken genişçe açılmalı rinin yerleşimini göstermektedir. Hastada aynı zamanda
ve o şekilde geriye çekilmelidir. travmatik diafragma hernisi de mevcuttur.

Plevral aralığa girildikten sonra hekim parmağı


ile kanalı palpe etmeli, plevral aralığa girildiğini Tüpün yerine sabitlenmesi bir diğer önemli ko-
ve bir solid organ bulunmadığını onaylamalıdır. nudur. Cilt kesisinin tüp çapından fazla olan
Parmak kanalın içindeyken tüp parmağın kıla- kısmına bir sütür konulur. Bu sütürün her iki
vuzluğunda ve tercihen uç kısmı 1-2 cm kadar ucunun uzun kalmasına dikkat edilmelidir. Bu
serbest olacak şekilde klemple tutularak ilerle- uzun uçlar tüpün etrafından dolanarak birkaç
1052 tilmelidir. Tüpün ucu aralığa girdikten sonra tane sıkı düğüm atılır. Buna ek olarak tüpün
Konu 4

Tablo 3. Göğüs tüpü yerleştirmek için gerekli malzeme listesi


Delikli steril örtü

Tüp Torakostomi
Batikonlu temizleme solüsyonu
10-20 ml enjektör ve iğneler bistüri (tercihen 10 numara) Forseps
Büyük boy dikiş ve doku makasları
2 adet büyük boy Kelly klempi
0-1.0 numara keskin iğneli ipek sütür
Yeterli sayıda spanç lokal anestezik steril eldiven
Lokal anestezik
Steril eldiven

etrafından “U” şeklinde dolaştırılan bir matris Özet


sütür ise gevşek olarak düğümlenip bırakılır. Bu
ikinci sütürün amacı tüp çıkartıldığında cildin * Her pnömotoraksın tedavisi için göğüs
kapatılmasını sağlamaktır. tüpü takılması şart değildir.
* Tansiyon pnömotoraksın ilk tedavisi gö-
Tüpün cilde girdiği bölgeye yağlı pomad emdi- ğüs tüpü takmak değil, tüpü takılması
rilmiş bir spanç ve üzerine de birkaç adet panto- beklenmeden ikinci interkostal aralıkta
lon kesimli spanç yerleştirildikten sonra bantlar- midklavikular hattan 14G veya 16G an-
la kapatılır. jiyoket ile plevral aralığa girerek dekomp-
resyon yapmaktır.
Tüpün tek yönlü drenaj yapmasını sağlamak * Kardiyopulmoner arrest olan hastalar ha-
için en yaygın olarak kullanılan sistem, su altı riç tüm hastalara mutlaka derin ve yaygın
drenaj sistemleridir. Günümüzde hazır ticari lokal anestezi mutlaka uygulanmalıdır.
formları mevcut olan bu sistemlerde, plevral ara- * Tüpün işlevselliği mutlaka kontrol edil-
lıktan çıkan tüp içeriği kendi içinde bir kanül ile meli ve işlem sonrasında mutlaka direk
hazneye yerleştirilmiş olan az miktardaki distile akciğer grafisi ile tüp yerleşimi doğrulan-
suyun altına uzanan sistemin girişine bağlandı- malıdır.
ğında içerik suya karışacak, ancak su tek yönlü * Acil serviste göğüs tüpü takılan hastalara,
valf etkisi yaptığından tüp içerisine geri kaçış yine acil serviste Stafilokokus Aureus’u
olmayacaktır. Sistemin çalışabilmesi için intra- kapsayacak profilaktik antibiyotik uygu-
torasik basıncın tüp çıkışındaki dirençten fazla lanmalıdır.
olması gerekir.

Acil serviste göğüs tüpü takılan hastalara Stafi-


Kaynaklar
lokokus Aureus’u kapsayacak profilaktik antibi- 1. Kirsch TD, Mulligan JP. Tube Thoracostomy,
yotik uygulanması önerilmektedir. Ancak doz, Chapter 10, Roberts and Hedges, Clinical Pro-
süre ve etkin grup hakkında tartışmalar halen cedures in Emergency Medicine, 4th Edt., Rob-
erts JR, Hedges JR (Editors) S:187-209.
sürmektedir. Bazı kaynaklar 1 gr Sefazolin’in
mümkünse işlemden 30 dk önce ve işlemin seki- 2. Luchette FA, Barie PS, Oswaski MF et al. Pro-
phylactic Antibiotics in Tube Thoracostomy
zinci saatinde verilmesini önermektedir. 24 saat- for Traumatic Hemopneumothorax. Eastern
ten uzun antibiyoterapinin enfeksiyon sıklığını Association for the Surgery of Trauma-Practice
azalttığına dair bir kanıt yoktur. Guidelines 2000.
3. Young Jr. WF, Humpries JR, Spontaneous And
Göğüs tüpü hava kaçağı kesildikten 24 saat Iatrogenic Pneumothorax, Chapter 66, Emer-
sonra ve/veya drenaj miktarı 200 ml/gün altına gency Medicine: A Comprehensive Study Guide,
düştükten sonra çıkarılabilir. 6. Basım, Edt. Tintinalli JE. 2004;S:462-4. 1053
Konu 5

ACİL KARDİYAK GİRİŞİMLER

Dr. Cem Ertan

Elektriksel tedaviler, kardiyak etyolojiye sahip diliğinden normal sinüs ritmine (NSR) dönme-
hayatı tehdit eden ritim bozukluklarında kulla- sinin çok olası olmadığı düşünülürse, hastanın
nılmaktadır. sağ kalımı için en iyi tedavi erken defibrilasyon
olacaktır. Erken defibrilasyon için günümüzde
önemli bir alternatif olarak, eğitimini almış sağlık
A. Defibrilasyon profesyoneli harici ilkyardımcılar tarafından da
kullanılabilen otomatik eksternal defibrilatörler
Ani kardiyak ölüm (AKÖ) dünyada beklen- (OED) mevcuttur.
medik ölümlerin başta gelen nedenlerindendir.
Ventriküler taşiaritmiler ise [Ventriküler Taşi- Hastaya defibrilasyon uygulanması için öncelik-
kardi (VT) ve Ventriküler Fibrilasyon (VF)] ani le hastada şoklanabilir bir ritmin olduğu kararı
kardiyak ölüm etyolojisinde %80’e varan oran- verilmelidir. Amerikan Kalp Cemiyeti (AHA),
da sorumlu tutulan temel patofizyolojik meka- 2010 yılı KPR kılavuzunda AKÖ ile ilişkili ri-
nizmalardır. Dolayısıyla AKÖ mağduru hastaya timlerden VF ve nabızsız VT’yi şoklanabilir ri-
yaklaşırken VF’un tek gerçek tedavisinin elekt- timler olarak sınıflandırırken, asistoli ve nabız-
riksel tedavi (defibrilasyon) olduğu ve zaman sız elektriksel aktiviteyi (NEA) şoklanmayacak
ilerledikçe VF’un defibrilasyona yanıt verme ritimler olarak tanımlamaktadır. Diğer yandan
ihtimali azalırken, asistoliye dönme ihtimalinin kaba VF geniş dalga formu ile tanısı kolayca ko-
arttığı göz önüne alınmalıdır. Diğer yandan has- nulabilen bir ritimken, ince VF sıklıkla asistoli
ta defibrile edilene kadar kardiyopulmoner resu- ile karıştırılabilmektedir. Maskelenmiş VF olarak
sitasyon (KPR) uygulanmasının hastanın hayat- da adlandırılan bu durumdan şüphelenildiğinde
ta kalımını ve nörolojik sonlanımını iyileştirdiği hasta monitörize ise monitörün gösterim gücünü
de bilinmelidir. en üst düzeye çıkarmak ve derivasyon değiştir-
mek, OED takılı ise pedlerin pozisyonlarını 90
1700’lerin sonlarında tavuklar üzerinde deneysel derece dönecek şekilde değiştirmek gerekir.
amaçlı uygulanan elektroşok 1900’lerin başında
defibrilasyon amaçlı olarak kullanılmaya baş- Teknik ve Ekipman: Defibrilatörleri otoma-
landı. Önce alternatif akım (AC) kullanılırken, tik ve manuel olarak ikiye ayırabiliriz. OED’ler
doğru akımın (DC) kullanılmaya başlanması ile hastanın ritmini analiz eder ve şoklanabilir ritim
taşınabilir defibrilatörler ortaya çıktı. Günümü- varlığında hastaya sesli uyarı sonrasında hastaya
ze geldiğimizde ise monofazik akım formlarının elektro şok verir. Manuel defibrilatörlerde ise ka-
yerini bifazik akıma bıraktığı, ritim analizi yapa- şıklar aynı zamanda ritim değerlendimek içinde
bilen üst düzeyde gelişmiş cihazları kullanmaya kullanılır ve bu değerlendirmeye göre hastaya
başladığımızı görüyoruz. şok verilip verilmeyeceğine uygulayıcı karar ve-
rir. Bu karar sonrası verilecek şok seviyesi de elle
Endikasyon: Yanıtsız bulunan ve nabız ve solu- seçilmelidir. Erişkin hastalarda bu doz bifazik
numu olmayan bir hastada altta yatan sorunun defibrilatörler için 120-200 J, monofazik defib-
VF olma olasılığı oldukça yüksektir. VF’nun ken- rilatörler için ise 360 J olmalıdır.
Hastane dışında bir kardiyak arrest vakasıyla Hastada şok sonrası kas hareketlerinin olması
karşılaşıldığında ister sağlık personeli olsun ister beklenir, gerekli önlemler alınmazsa hastada ve
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

sağlık personeli dışı ilkyardımcı olsun hastaya ilk ekipte yaralanmalar meydana gelebilir. Eğer has-
önce en az 5 döngü (veya 2 dakika) KPR uygu- tada şok sonrasında hiç bir kas hareketi izlenmi-
ladıktan sonra konvansiyonel taşınabilir defib- yorsa kaşıkların göğüse teması tam olmamış ola-
rilatör veya OED ile defibrilasyon yapmalıdır. bilir, senkron modu açık olabilir, gerekli enerji
Kaşıklar veya pedler göğüs kafesine yerleştirilir- yüklenmemiş, cihaz açılmamış veya pil seviyesi
ken biri sternumun sağına klavikulanın altında yetersiz olabilir. Bunların hiç birinde saptanabi-
kalacak şekilde ve diğeri ise sol meme altında len bir sorun yoksa defibrilatör değiştirilmeli ve
midklavikuler hatta yerleştirilmelidir (antero- yeni cihazla işlem tekrarlanmalıdır.
lateral yerleşim). Bazı defibrilatörlerde kaşıkla-
rın üzerlerinde “Sternum” ve “Apex” ibareleri
mevcuttur. Bu ibarelere uyum monitörizasyon B. Elektriksel Kardiyoversiyon
açısından önemli olup, defibrilasyonda girişi-
min etkinliği üzerine bir etkisi yoktur. Kaşıklar Yüksek hızlı kardiyak ritimlerin iletiminin nor-
yerleştirilmeden önce enerjinin iletimini artıra- male döndürülmesi için uygulanan tedaviye
cak jel veya tuzlu su çözeltisi emdirilmiş pedler kardiyoversiyon denir. Belirgin taşikardi varlı-
kaşıklar için tarif edilen alanlara yerleştirilmeli ğında hasta asemptomatik olabileceği gibi hafif
veya kaşıkların temas yüzeylerine yeterli miktar- baş dönmesinden şiddetli göğüs ağrısına kadar
da jel sürülmelidir. Kaşıklar için bir diğer yer- değişen bir klinik tabloda da olabilir. Bu hızlı
leşim alternatifi ise anteroposterior yerleşimdir. ritmin normala döndürülmesi için ilaç tedavisi
Normal anatomisi olan hastada anterior kaşık uygulanabileceği gibi (kimyasal kardiyoversi-
sternumun soluna, posterior kaşık ise sol ska- yon), elektriksel akım tedavisi de kullanılabilir
pula alt ucunun medialinde torasik vertebranın (elektriksel kardiyoversiyon).
soluna yerleştirilir. Hastada cilt altına yerleşti-
rilmiş kalp pili (kardiyak pacemaker) varlığında Elektriksel kardiyoversiyon daha hızlı, daha ba-
kaşıklar pilden yaklaşık 2,5 cm kadar uzağa yer- şarılı ve daha az komplike bir yöntem olması
leştirilmelidir. nedeniyle acil kullanıma daha uygun bir yön-
Defibrilasyon için gerekli enerji düzeyi ayarla- temdir.
ması yapıldıktan sonra ya cihaz üzerindeki ya
Endikasyon: Kardiyoversiyon geniş veya dar
da kaşıklarda bulunan şarj düğmesine basıla-
kompleks taşikardilere bağlı olarak bir hastanın
rak şok uygulaması için gerekli enerjinin yük-
vital bulgularında bozulma olması veya uç organ
lenmesi sağlanır. Uygulayıcı cihazın “senkron”
hasarı gösteren semptomların gelişmesi duru-
modunda olmadığından emin olmalıdır. Şarj iş-
munda uygulanmalıdır. Bu disritmilerde kesin
lemi tamamlandıktan sonra uygulayıcı hastanın
etyoloji her zaman bilinmese de digoksin entok-
çevresindeki herkesi hastadan uzaklaşmaları için
sikasyonu gibi, kardiyoversiyonun yararsız ol-
yüksek sesle uyarmalıdır. Hastayı balon-maske
ması bir yana, şok sonrası VF veya VT olasılığını
ile solutuluyorsa veya ortamda serbest oksijen
artırdığı durumların mutlaka dışlanması gerekir.
kaynağı varsa, defibrilasyon sırasında dikkatli
olunmalı ve mümkünse oksijen kaynağı hasta- VT, supraventriküler taşikardiler (SVT), abe-
dan uzaklaştırılmalıdır. Şok uygulamadan he- ran iletili SVT (SVT+sağ veya sol dal bloğu)
men önce bir kez daha hem gözle hem de sesli ve preeksitasyon sendromları kardiyoversiyon
uyarıyla kendisinin ve herkesin hastaya temas uygulanmasını gerektiren taşiaritmiler olarak sa-
etmediğinden emin olmalıdır. Uygulayıcı kaşık- yılabilir. Kesin ayırımın yapılması, doğru tedavi
lar üzerine yeterli miktarda basınç uygulamalı ve için şarttır.
enerji kaybına neden olmamak için gecikmeden
her iki kaşık üzerindeki deşarj düğmelerine aynı Teknik ve Ekipman: Kardiyoversiyon uygulama-
1056 anda basarak enerji akışını sağlamalıdır. dan önce çalışan bir damar yolu, havayolu ekip-
Konu 5

manları, bilinçli sedasyon ve analjezi için uygun Karar verilmesi gereken bir diğer konu ise uygu-
ilaçlar, monitör ve kardiyoverter defibrilatör ci- lanacak kardiyoversiyonun senkronize mi, yoksa

Acil Kardiyak Girişimler


hazı hazırlanmalı ve kontrol edilmelidir. asenkron olarak mı gerçekleştirileceğidir. Mono-
morfik VT veya disritmik olmayan SVT’lerde
Kardiyoversiyon genellikle bilinci açık hastaya QRS kompleksiyle eş zamanlı şok uygulamak
uygulanan oldukça ağrılı ve stresli bir uygula- kolayken, polimorfik VT durumunda asenkron
madır. Dolayısıyla hastanın hem sedasyon ve kardiyoversiyon uygulanmalıdır. Ancak bu es-
anksiyoliz, hem de güçlü analjezi ihtiyacı söz nada uygulanacak şokun T dalgası ile eşzamanlı
konusudur. Etomidat (0,15 mg/kg) veya mida- olması halinde VF veya asistoli gelişebileceği bi-
zolam (0,1 mg/kg) ile birlikte fentanil (1-2 µcg/ linmelidir. Düşük enerji düzeyleriyle uygulanan
kg) bu ihtiyaçları karşılayacak kombinasyonu kardiyoversiyonda bu risk daha yüksek olduğun-
oluşturabilirler. dan, asenkron kardiyoversiyon uygulaması yük-
sek dozlarla yapılmalıdır.
Kardiyoverter defibrilatör cihazının kaşıkları
göğüs kafesine defibrilasyon için de tanımlamış Aritminin tipine ve hastanın durumuna uygun
olduğu gibi anterolateral veya anteroposterior enerji düzeyi cihaz üzerinden ayarlandıktan son-
olarak yerleştirilebilirler. Kaşıklar yerleştirilme- ra ya cihaz üzerindeki ya da kaşıklarda yer alması
den önce enerjinin iletimini artıracak jel veya gereken şarj düğmesine basılarak şok uygulaması
tuzlu su çözeltisi emdirilmiş pedler kaşıklar için için gerekli enerjinin yüklenmesi sağlanır. Eğer
tarif edilen alanlara yerleştirilmeli veya kaşıkla- senkronize kardiyoversiyon yapılacaksa cihaz
rın temas yüzeylerine yeterli miktarda jel sürül- üzerindeki senkron (çoğu zaman “SYNC” ola-
melidir. rak belirtilmiştir) düğmesi ile bu özelliği açılmalı
ve cihazın senkron modunda olduğundan emin
Kardiyoversiyon için gerekli enerji düzeyi has- olunmalıdır. Şarj işlemi tamamlandıktan sonra
tada izlenen aritminin tipine ve hastanın fizik uygulayıcı hastanın çevresindeki herkesi hasta-
özelliklerine göre değişiklik gösterir. Obez has- dan uzaklaşmaları için yüksek sesle uyarmalıdır.
talar için daha yüksek enerji gerekirken, solunu- Şok uygulamadan hemen önce bir kez daha hem
mun ekspiryum fazında yapılan kardiyoversiyon gözle hem de sesli uyarıyla kendisinin ve herke-
için enerji ihtiyacı daha düşüktür. sin hastaya temas etmediğinden emin olmalıdır.
Uygulayıcı kaşıklar üzerine yeterli miktarda
Monomorfik VT’li stabil hastada lidokain,
basınç uygulamalı ve enerji kaybına neden ol-
amiodaron veya prokainamid ile medikal teda-
mamak için gecikmeden her iki kaşık üzerinde-
vi girişimi başarısız olduysa veya hasta kararsız
ki deşarj düğmelerine aynı anda basarak enerji
durumda ise elektriksel kardiyoversiyon tercih
akışını sağlamalıdır. Defibrilasyondan farklı ola-
edilecek tedavidir ve AHA 2010 kılavuzunda
rak senkronize kardiyoversiyonda şoklama, düğ-
başlangıç dozu olarak 100 J önerilmektedir. Ar-
melere basıldığı anda değil, cihaz uygun QRS
dışık şoklar gerekirse doz basamaklı bir şekilde kompleksi yakaladığı anda olacaktır. Dolayısıyla
artırılabilir. kaşıklar üzerindeki baskı birkaç saniye boyunca
Genel durumu kararsız veya medikal tedaviye azaltılmamalıdır.
yanıtsız supraventriküler taşiaritmili hastalar İşlem tamamlandıktan sonra cihazların çoğu
söz konusu olduğunda genellikle 50-100 J’dan asenkron moda geri döner. Dolayısıyla uygula-
başlayan enerji düzeyleri kardiyoversiyon için cılar tekrar işlem yapmaları gerektiğinde cihazın
yeterli olacaktır. Buna istisna olarak, atrial fib- senkron moduna alındığından emin olmalıdırlar.
rilasyonlu (AF) hastada kardiyoversiyon için
başlangıç dozu bifazik olarak 120-200 J olarak Komplikasyonlar: Elektriksel tedavilerin
kabul edilmektedir. Eğer defibrilatör monofazik komplikasyonları yumuşak doku hasarı, aritmi-
ise başlangıç için uygun doz 200 J olmalıdır. Ge- ler ve miyokard yaralanması olarak sınıflandırı-
reğinde dozlar basamaklı bir şekilde artırılabilir. labilir. 1057
Yumuşak Doku Hasarı: Yapılan uygulama, her C. Acil Transkutan Pacing
ne kadar dikkatli olunursa olunsun birinci de-
Bölüm 17. Acilde Girişimsel Uygulamalar

rece yanıkla uyumlu eritamatöz görünüme yol Acil transkutan kardiyak pacing (hız düzenleme)
açacaktır. Hastanın durumu, uygulama bölge- ciltten verilen elektriksel akım ile kalp atımla-
sinde kan v.b. sıvıların varlığı veya uygulayıcının rının hızını kontrol altına almayı tanımlayan
hatalarına bağlı olarak üçüncü derece yanıklar ve yüzeysel bir girişimdir. Pedler defibrilasyonda
olduğu gibi anterolateral veya anteroposterior
derin doku hasarı dahi gelişebilir.
olarak yerleştirilir (Resim 1). Hız düzenlenmesi
Aritmiler: Defibrilasyon sonrası ritimler ventri- ise taşınabilir bir nabızsal akım üreticisi aracı-
küler veya supraventriküler kaynaklı olabileceği lığıyla sağlanır. Günümüzde söz konusu akım
gibi asistoli de izlenebilir. VF’nun süresi uzadık- üreticileri defibrilatörlere entegre edilmiş olarak
da bulunmaktadır (Resim 2).
ça ve hastaya uygulanan akımın gücü yüksel-
dikçe dönüş ritminin asistol

You might also like